DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 5
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 78
2’nci Birleşim
5 Ekim 2010 Salı
(Bu
Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür
belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş
alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMA
IV.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Sinop
Milletvekili Abdurrahman Dodurgalı’nın, Camiler ve Din Görevlileri Haftası’na
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Isparta
Milletvekili Haydar Kemal Kurt’un, Anayasa değişikliğine ilişkin referandumun
sonuçları ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyinin Mavi Marmara
Raporu’na ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Bursa
Milletvekili Necati Özensoy’un, 4 Ekim Hayvanları Koruma Günü’ne ilişkin gündem
dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Hükûmetin Alevi açılımına ilişkin açıklaması
2.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, fahri imamlara kadro verilmesine ilişkin
açıklaması
3.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması
4.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin yeni yasama yılına ilişkin açıklaması
5.- Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yeni yasama
yılına ilişkin açıklaması
6.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yeni yasama yılına ilişkin
açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Kosova
Cumhuriyeti Parlamentosunun davetine icabetle, Priştine’de düzenlenecek olan
“Bölgesel İşbirliği ve Avrupa’yla Bütünleşme” konulu Güneydoğu Avrupa Bölgesi
Parlamentoları Dışişleri Komisyonu Başkanları Zirvesine, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanvekili Mehmet Ceylan’ın katılmasına ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/303)
2.- Portekiz
Parlamentosu Dışişleri Komisyonunun davetine icabetle, Lizbon’da düzenlenecek
olan ulusal parlamentolar arasındaki diyaloğu geliştirme amaçlı “Avrupa
Parlamenterler Toplantısı”na Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu
Başkanı Murat Mercan’ın katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/304)
3.- Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın geri
gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi
(3/305)
4.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Mehmet Ali Şahin’in, Kazakistan Cumhuriyeti Meclis
Başkanı Ural Muhammedjanov’un vaki davetine icabet etmek üzere, beraberinde bir
Parlamento heyetiyle Kazakistan’a resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/1306)
5.- Belçika
Parlamentosu Temsilciler Meclisi tarafından, Brüksel’de düzenlenecek olan,
Dışişleri Komisyonu Başkanları Konferansına Türkiye Büyük Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın katılmasına ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/1307)
6.- TBMM
Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın, Çin Halk Cumhuriyeti Parlamentosu
Dışişleri Komisyonunun vaki davetine icabet etmek üzere, beraberinde bir
Parlamento heyetiyle Çin’e resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/1308)
B) Önergeler
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, (6/2122, 6/2124, 6/2125, 6/2126, 6/2128, 6/2145,
6/2146) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/230)
2.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, Kamu Yatırımları Nedeniyle Zarar Gören Esnaf ve
Tacirlere Destek Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/259) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/231)
C) Genel Görüşme Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlak ve 25 milletvekilinin, İstanbul’da yağan yağışlar
sonucu yaşanan sel felaketleri konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin
önergesi (8/15)
D) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 25 milletvekilinin, İsrail’in Mavi Marmara
gemisine yaptığı saldırının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/853)
2.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür ve 27 milletvekilinin, yoksulluk sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/854)
3.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, 57’nci Hükûmet döneminde
Başbakana ve Hükûmete yönelik müdahale iddialarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/855)
E) Duyurular
1.- Plan ve Bütçe
Komisyonunda grubu bulunmayan veya bağımsız milletvekillerine düşen 1 üyelik için aday olmak isteyen
bağımsız milletvekillerinin müracaatına ilişkin duyuru
VII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Gündemdeki
sıralama ile Genel Kurul çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; Anayasa
Mahkemesine 1 üyelik için yapılacak seçimin Genel Kurulun 6 Ekim 2010 Çarşamba
günkü birleşiminde yapılmasına ve bu birleşimde seçimin tamamlanmasına; 510
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun
olarak ve bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
VIII.-
SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın, sözleşmeli ve geçici personelin tayinlerdeki
sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1084) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’daki sağlık
hizmetlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1423) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağ’ın cevabı
3.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Şırnak’taki kapalı veya personel eksikliği
bulunan sağlık ocaklarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1482) ve Sağlık Bakanı
Recep Akdağ’ın cevabı
4.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, sezaryen yöntemiyle yapılan doğumlara ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1727) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
5.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın, bir rapora ve domuz gribi aşısına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1754) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
6.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, aile hekimliği kapsamında kapatılan sağlık ocağı
ve sağlık evlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1817) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağ’ın cevabı
7.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Kahramanmaraş’ta tüp bebek merkezi
kurulmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1915) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağ’ın cevabı
8.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, taşeron şirket çalışanlarının özlük haklarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1953) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
9.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, domuz gribi aşısına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1955) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
10.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki baz
istasyonlarının sağlığa etkilerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1993) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
11.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’a ambulans helikopter alımına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1994) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
12.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Zile Devlet Hastanesi binasına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1995) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
13.- Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, Tatvan Devlet Hastanesinden kaçırılan
bebeğe ilişkin sözlü soru önergesi (6/2003) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın
cevabı
14.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, MS hastalarına yönelik çalışmalara ilişkin sözlü
soru önergesi (6/2004) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
15.- Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, Tatvan Devlet Hastanesi personeline
lojman alımına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2020) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağ’ın cevabı
16.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta KKKA hastalığı araştırma istasyonu
kurulmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2047) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağ’ın cevabı
17.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, ilaç reklamlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/2073) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
18.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki sağlık personelinin yeterliliğine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/2096) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
19.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Çağlayancerit Devlet
Hastanesinin açılışına ilişkin sözlü soru önergesi(6/2102) ve Sağlık Bakanı
Recep Akdağ’ın cevabı
20.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki meslek hastalığı vakalarına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/2121) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
21.- Niğde Milletvekili
Mümin İnan’ın, fizik tedavi ve rehabilitasyon
hizmetlerinin yeterliliğine ilişkin sözlü soru önergesi (6/2139) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
22.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın, sağlık hizmetlerine ve personele yönelik bir
uygulamaya ilişkin sözlü soru önergesi (6/2140) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın
cevabı
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
1.- Madencilik
sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu Raporu (10/67, 75, 82, 122, 141,
180, 193, 208, 216, 229, 304, 309, 320, 324, 336, 337, 342, 374, 377, 388, 404)
(S. Sayısı: 544)
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, iş müfettişlerinin Osmaniye’deki denetimlerine
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı
(7/15249)
2.- Mersin
Milletvekili Kadir Ural’ın, Silifke ve Erdemli ilçelerindeki bazı sorunlara
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/15291)
3.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Elmalı Devlet Hastanesindeki doktor ihtiyacına
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/15294)
4.- Osmaniye
Milletvekili Hakan Coşkun’un, Osmaniye’deki münhal kadrolara yapılan il içi
atamalara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/15296)
5.- Ankara
Milletvekili Mehmet Zekai Özcan’ın, İsrail ile ilişkilere ilişkin Başbakandan
sorusu ve Millî
Savunma Bakanı M.Vecdi Gönül’ün cevabı (7/15564)
6.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, Borçka ilçesi Aksu Mahallesinin içinden
geçen Balcı Irmağı’nın suyunun azalması sonucu ortaya çıkan sorunlara ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun
cevabı (7/15719)
7.- Bursa
Milletvekili Onur Öymen’in, ABD
Dışişleri Bakanının Ermenistan ziyaretine ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğlu’nun cevabı (7/15775)
8.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, TBMM Başkanının Almanya ziyaretine ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/16323)
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00’te açıldı.
TBMM Başkanı
Mehmet Ali Şahin, yeni yasama yılının ülkemize, milletimize ve Türkiye Büyük
Millet Meclisine hayırlı olmasını dileyen bir konuşma yaptı.
Açış konuşmasını yapmak üzere Genel Kurulu
teşrif eden Cumhurbaşkanına, Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denildi.
İstiklal Marşı söylendi.
Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül, 23’üncü Dönem Beşinci Yasama Yılı açış konuşmasını yaptı.
5 Ekim 2010 Salı
günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 15.58’de son verildi.
Mehmet
Ali ŞAHİN |
Başkan |
Murat
ÖZKAN Fatih
METİN |
Giresun Bolu |
Kâtip
Üye
Kâtip
Üye |
No.: 2
II.-
GELEN KAĞITLAR
4
Ekim 2010 Pazartesi
Tezkereler
1.- Siirt Milletvekili Osman
Özçelik’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1293) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29.9.2010)
2.- Van Milletvekili Özdal
Üçer’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1294) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29.9.2010)
3.- Batman Milletvekili Ayla
Akat Ata’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi (3/1295) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.9.2010)
4.- Şanlıurfa Milletvekili
İbrahim Binici, Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve Tunceli Milletvekili
Şerafettin Halis’in Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1296) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.9.2010)
5.- Bitlis Milletvekili
Mehmet Nezir Karabaş’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1297) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.9.2010)
6.- Van Milletvekili Fatma
Kurtulan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi (3/1298) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.9.2010)
7.- Iğdır Milletvekili Pervin
Buldan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1299) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29.9.2010)
8.- Samsun Milletvekili Suat
Binici’nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/1300) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29.9.2010)
9.- Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 146 ncı ve Geçici 18 inci Maddeleri Gereğince Sayıştay Genel
Kurulunca Gösterilen 3 Aday İçinden Anayasa Mahkemesine Seçilecek Bir Üye İçin
Yapılacak Seçime İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1301) (Başkanlığa
geliş tarihi: 1.10.2010)
Rapor
1.- Zonguldak Milletvekili
Ali Koçal ve 26 Milletvekilinin, Muğla
Milletvekili Metin Ergun ve 29 Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Mehmet
Ufuk Uras ve 19 Milletvekilinin, Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut ve 34
Milletvekilinin, Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici ve 22 Milletvekilinin,
Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş
ve 24 Milletvekilinin, Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkan ve 28 Milletvekilinin, Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 38 Milletvekilinin, Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz ve 28
Milletvekilinin, Balıkesir Milletvekili
Ergün Aydoğan ve 20 Milletvekilinin, Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 37 Milletvekilinin, Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 24
Milletvekilinin, Mardin Milletvekili Ahmet
Türk ve 20
Milletvekilinin, Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 23 Milletvekilinin,
Zonguldak Milletvekili Polat Türkmen ve 20 Milletvekilinin, Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve 20
Milletvekilinin, Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmez ve 23
Milletvekilinin, Siirt Milletvekili Afif Demirkıran ve 21 Milletvekilinin,
Manisa Milletvekili Şahin Mengü ve 22 Milletvekilinin,
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 21 Milletvekilinin, Mardin Milletvekili
Ahmet Türk ve 20 Milletvekilinin Madencilik Sektöründeki Sorunların
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Araştırması
Açılmasına İlişkin Önergeleri ve Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (10/67,
75, 82, 122, 141, 180, 193, 208, 216, 229, 304, 309, 320, 324, 336, 337, 342,
374, 377, 388, 404) (S. Sayısı: 544) (Dağıtma tarihi: 04.09.2010) (GÜNDEME)
No.: 3
5
Ekim 2010 Salı
Tasarılar
1.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karayoluyla Uluslararası Yük
ve Yolcu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/939) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.9.2010)
2.- Bozulabilir Gıda
Maddelerinin Uluslararası Taşımacılığı ve Bu Taşımacılık Faaliyetinde
Kullanılacak Özel Ekipmana İlişkin Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/940) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.9.2010)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in, Mavi Marmara Gemisiyle ilgili bazı hususlara ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/2165) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)
2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, sözleşmeli sağlık personelinin sorunlarına ilişkin
Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/2166) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/07/2010)
3.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, vize uygulamalarının kaldırılmasına ilişkin
Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2167) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/07/2010)
4.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Başbakanlık korumaları ile koruma araç ve
gereçlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2168) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/07/2010)
5.- Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in, YAŞ toplantısıyla ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/2169) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)
6.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, insani yardım taşıyan gemi konvoyuna yapılan
saldırıya ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2170) (Başkanlığa geliş
tarihi: 09/08/2010)
7.- Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in, YAŞ toplantılarında bazı konularda teklifte bulunulmamasına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2171) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/08/2010)
8.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bir köyün içme suyu sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/2172) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)
9.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bir köy yolunun asfaltlanmasına ilişkin İçişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/2173) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)
10.- Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in, Tunceli’de 1937-1938 yıllarında yapılan askeri harekata ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2174) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)
11.- Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in, KPSS’deki kopya iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/2175) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)
12.- Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in, HSYK toplantısını terk etmesine ilişkin Adalet Bakanından sözlü
soru önergesi (6/2176) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)
13.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Posof’taki öğretmen açığına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/2177) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)
14.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Damal’daki köylere yönelik bazı çalışmalara ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2178) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)
15.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Posof’taki kapalı sağlık ocaklarına ilişkin Sağlık Bakanından
sözlü soru önergesi (6/2179) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)
16.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/2180) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)
17.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın bazı köylerindeki haberleşme santrallerindeki
sorunlara ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/2181) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20/08/2010)
18.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bazı yolların kenarlarının ağaçlandırılmasına ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/2182) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)
19.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Çıldır Gölündeki kirliliğe ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
sözlü soru önergesi (6/2183) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)
20.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bir köydeki öğretmen lojmanlarının bakım ve onarımına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2184) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)
21.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bir köydeki yol ve su çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/2185) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)
22.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bazı köylerin yol sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/2186) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/08/2010)
23.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, kamu çalışanlarının maaş artışına ilişkin Maliye Bakanından
sözlü soru önergesi (6/2187) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)
24.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan Merkez köylerindeki kapalı sağlık ocaklarına ilişkin
Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/2188) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)
25.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Göle’nin köylerindeki kapalı sağlık ocaklarına ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2189) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)
26.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da eğitim ihtiyaçlarının karşılanmasına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2190) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)
27.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın Acil Eylem Planına göre aldığı ödenek miktarına
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından sözlü soru önergesi (6/2191)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)
28.- Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in, bir gazetedeki bir habere ilişkin Devlet Bakanından (Egemen
Bağış) sözlü soru önergesi (6/2192) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/09/2010)
29.- Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in, Emine Erdoğan’ın, Pakistan’a yardım götürmesine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2193) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/09/2010)
30.- Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, bir köydeki asayiş olaylarına ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2194) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)
31.- Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in, bir gazetecinin görevine son verilmesi ile ilgili iddialara
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2195) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili
Süleyman Yağız’ın, Hükümet üyelerine ve müsteşarlara ödenen harcırahlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15782) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)
2.- İstanbul Milletvekili
Süleyman Yağız’ın, kamuda kullanılan araçlara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/15783) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)
3.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, YÖK Başkanı hakkında basına yansıyan bazı
iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15784) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/07/2010)
4.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, istihdama ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/15785) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)
5.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, okulları ile ilişiği kesilen PMYO
öğrencilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15786) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/07/2010)
6.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, yeni yatırım teşvik uygulamalarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15787) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/07/2010)
7.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, bazı şeker fabrikalarının özelleştirilmesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15788) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/07/2010)
8.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Şeker Fabrikası A.Ş.’nin
mülkiyetindeki bazı gayrimenkullerin tesciline ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/15789) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)
9.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, özelleştirme gelirlerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15790) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)
10.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Şeker Fabrikası arazisindeki imar
değişikliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15791) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/07/2010)
11.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, 2010 ÖSYS kılavuzundaki hataya ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15792) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/07/2010)
12.- Hatay Milletvekili
Süleyman Turan Çirkin’in, Hatay’daki madde bağımlılığı tedavisine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15793) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)
13.- Hatay Milletvekili
Süleyman Turan Çirkin’in, Ak Parti Genel Başkan Yardımcısının terör
saldırılarına dair açıklamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/15794) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)
14.- Edirne Milletvekili Bilgin
Paçarız’ın, Trakya Üniversitesinde yeni fakülteler kurulmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15795) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)
15.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkan’ın, sözleşmeli veteriner hekimlerin sorunlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15796) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)
16.- Aydın Milletvekili Recep
Taner’in, kamudaki araçların kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/15797) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)
17.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Türk Şeker A.Ş. fabrikalarının satışına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15798) (Başkanlığa geliş tarihi:
28/07/2010)
18.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, dikey geçiş kontenjanlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15799) (Başkanlığa geliş tarihi:
28/07/2010)
19.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Osmangazi EDAŞ’ın özelleştirilmesinin
çalışanlara etkisine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15800)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)
20.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, uzman erbaşların bazı sorunlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15801) (Başkanlığa geliş tarihi:
28/07/2010)
21.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Şeker Fabrikasının özelleştirilmesi
sürecindeki bir işleme ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15802)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)
22.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Şeker Fabrikasının özelleştirilmesi
sürecindeki bir işleme ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15803) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28/07/2010)
23.- Batman Milletvekili Ayla
Akat Ata’nın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki bazı olaylara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15804) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)
24.- İzmir Milletvekili Ahmet
Ersin’in, Bingöl mitinginde kullanıldığı iddia edilen uçak ve helikoptere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15805) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)
25.- Muğla Milletvekili Fevzi
Topuz’un, ÖSYM’deki hata iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/15806) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)
26.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın afet kapsamına alınmasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/15807) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)
27.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Türk Telekom’a ayrıcalık sağlandığı iddiasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15808) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/07/2010)
28.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkan’ın, arkeolog istihdamına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/15809) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2010)
29.- Adana Milletvekili Nevin
Gaye Erbatur’un, kadın erkek eşitliğiyle ilgili bir açıklamaya ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15810) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2010)
30.- İstanbul Milletvekili Süleyman
Yağız’ın, Deniz Feneri Derneğiyle ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15811) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/08/2010)
31.- İstanbul Milletvekili
Hüseyin Mert’in, engellilere yönelik önlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/15812) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/08/2010)
32.- İzmir Milletvekili
Selçuk Ayhan’ın, kişisel verilerin korunmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/15813) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/08/2010)
33.- İzmir Milletvekili
Selçuk Ayhan’ın, kamu yararı statüsü taşıyan derneklere yapılan yardımlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15814) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/08/2010)
34.- Adana Milletvekili
Tacidar Seyhan’ın, MİT Müsteşarının İmralı’da görüşme yaptığı iddiasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15815) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/08/2010)
35.- Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan’ın, Dörtyol’da meydana gelen olaylara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/15816) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)
36.- Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan’ın, faili meçhul cinayetlere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/15817) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)
37.- Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan’ın, mitinglerde kullanılan araçlara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/15818) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)
38.- Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan’ın, YAŞ görüşmelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/15819) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)
39.- Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan’ın, İnegöl’de meydana gelen olaylara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/15820) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)
40.- Bursa Milletvekili Onur
Öymen’in, seçmen sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15821)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)
41.- İstanbul Milletvekili
Şükrü Mustafa Elekdağ’ın, faili meçhul cinayetlerle ilgili bir açıklamaya
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15822) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)
42.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, İHH İnsani Yardım Vakfına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15823) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)
43.- Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmak’ın, bölünmüş yol çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/15824) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)
44.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakık’ın, Dörtyol’da meydana gelen olaylara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/15825) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)
45.- Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllü’nün, bazı olaylara yönelik soruşturma açılıp açılmadığına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15826) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/08/2010)
46.- Konya Milletvekili
Atilla Kart’ın, Aydın’daki bir mitinge ve Vali’ye yönelik bazı iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15827) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/08/2010)
47.- İzmir Milletvekili
Selçuk Ayhan’ın, bir mitinge kamu çalışanlarının resmi yazı ile çağrıldığı
iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15828) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/08/2010)
48.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, bir açıklamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/15829) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/08/2010)
49.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, bir parti başkanının yaptığı açıklamaya ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15830) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/08/2010)
50.- İzmir Milletvekili Ahmet
Ersin’in, Başbakanlık önünde bir kişinin yaptığı protesto eylemine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15831) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/08/2010)
51.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürk’ün, sosyal yardım faaliyetlerine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/15832) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/08/2010)
52.- Ankara Milletvekili
Yılmaz Ateş’in, Türkiye Bilişim Vadisi projesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/15833) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/08/2010)
53.- İstanbul Milletvekili
Şükrü Mustafa Elekdağ’ın, Çukurca-Hantepe’de meydana gelen terör saldırısının
insansız hava aracı görüntülerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/15834) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/08/2010)
54.- Denizli Milletvekili Ali
Rıza Ertemür’ün, kapanan fabrikalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/15835) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/08/2010)
55.- Denizli Milletvekili Ali
Rıza Ertemür’ün, bazı elektrik dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15836) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/08/2010)
56.- Denizli Milletvekili Ali
Rıza Ertemür’ün, kayıp çocuklara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/15837) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/08/2010)
57.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, bir iftarın siyasi faaliyete dönüştürüldüğü iddiasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15838) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)
58.- Giresun Milletvekili
Murat Özkan’ın, sözleşmeli personele kadro verilmesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15839) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)
59.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, emeklilikle ilgili basında yer alan bazı iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15840) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)
60.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, emekli bir silahlı kuvvetler mensubunun bir açıklamasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15841) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)
61.- Balıkesir Milletvekili
Ergün Aydoğan’ın, referandum propagandasında asılan pankartlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15842) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)
62.- İzmir Milletvekili
Selçuk Ayhan’ın, özelleştirme işlemlerinde danışmanlık hizmeti alınan firmalara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15843) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)
63.- Denizli Milletvekili Ali
Rıza Ertemür’ün, halk oylaması konusunda valilik ve kaymakamlık personeliyle
ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15844)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)
64.- Denizli Milletvekili Ali
Rıza Ertemür’ün, Denizli’nin bazı köylerindeki yoğun yağış ve hastalıktan
etkilenen üzüm üreticilerinin sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/15845) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)
65.- Afyonkarahisar
Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, BAĞ-KUR emekliliğiyle ilgili bazı iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15846) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)
66.- Ankara Milletvekili
Yılmaz Ateş’in, zorunlu deprem sigortasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/15847) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)
67.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürk’ün, KPSS sonuçları ile ilgili bazı iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15848) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)
68.- Tunceli Milletvekili
Şerafettin Halis’in, iskan belgelerinin imha edildiği iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15849) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)
69.- Denizli Milletvekili Ali
Rıza Ertemür’ün, KÖY-DES Projesi kapsamında Denizli Merkeze bağlı köylerde
yapılan çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15850)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)
70.- Denizli Milletvekili Ali
Rıza Ertemür’ün, KÖY-DES Projesi kapsamında Bekilli İlçesinde yapılan çalışmalara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15851) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)
71.- Denizli Milletvekili Ali
Rıza Ertemür’ün, KÖY-DES Projesi kapsamında Bozkurt ilçesinde yapılan
çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15852) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/08/2010)
72.- Denizli Milletvekili Ali
Rıza Ertemür’ün, KÖY-DES Projesi kapsamında Çal ilçesinde yapılan çalışmalara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15853) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)
73.- Denizli Milletvekili Ali
Rıza Ertemür’ün, KÖY-DES Projesi kapsamında Çameli ilçesinde yapılan
çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15854) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/08/2010)
74.- Denizli Milletvekili Ali
Rıza Ertemür’ün, KÖY-DES Projesi kapsamında Kale ilçesinde yapılan çalışmalara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15855) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)
75.- Denizli Milletvekili Ali
Rıza Ertemür’ün, KÖY-DES Projesi kapsamında Sarayköy ilçesinde yapılan
çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15856) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/08/2010)
76.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, Erdek’teki bir mahallenin bazı sorunlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15857) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/08/2010)
77.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, 2010 yılı KPSS’ye ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/15858) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/08/2010)
78.- Adana Milletvekili
Yılmaz Tankut’un, 2010 yılı KPSS’ye yönelik iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15859) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/08/2010)
79.- Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmak’ın, Abdullah Öcalan ile görüşme yapıldığı iddiasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15860) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/08/2010)
80.- Giresun Milletvekili
Murat Özkan’ın, depreme hazırlık çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/15861) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/08/2010)
81.- Konya Milletvekili
Atilla Kart’ın, mal varlığına ve mal varlığındaki artışa yönelik iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15862) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)
82.- Konya Milletvekili
Atilla Kart’ın, Harbiye Kongre ve Gösteri Merkezinin yapımına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15863) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)
83.- İzmir Milletvekili Kemal
Anadol’un, AİHM’deki Hrant Dink davasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/15864) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)
84.- İzmir Milletvekili Kemal
Anadol’un, terör örgütünün bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/15865) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)
85.- İzmir Milletvekili Ahmet
Ersin’in, KPSS sorularının çalındığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/15866) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)
86.- Eskişehir Milletvekili
Fehmi Murat Sönmez’in, 2010 KPSS’de kopya çekildiği iddiasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15867) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)
87.- İzmir Milletvekili
Bülent Baratalı’nın, borçlu KOBİ’lere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/15868) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)
88.- İzmir Milletvekili
Bülent Baratalı’nın, bir kişi ya da aileye ait köylere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15869) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)
89.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bölünmüş yol ve 2. merhale sulama projesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15870) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)
90.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Jale Ağırbaş’ın, KPSS sorularının sızdırıldığı iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15871) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/08/2010)
91.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, bir şirkete ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/15872) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/08/2010)
92.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, YÖK Başkanının bazı yargı mensuplarına kol
saati hediye etmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15873)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/08/2010)
93.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, 2010 KPSS ile ilgili iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15874) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/08/2010)
94.- İzmir Milletvekili
Bülent Baratalı’nın, Eskişehir İl Emniyet Müdürüne ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/15875) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/08/2010)
95.- İzmir Milletvekili Kemal
Anadol’un, referandumda camilerde oy kullanılacağı iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15876) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/08/2010)
96.- Gaziantep Milletvekili
Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep’te yapılan TOKİ konutlarının borç ödemelerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15877) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/08/2010)
97.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürk’ün, bir emniyet müdürünün yazdığı kitaptaki iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15878) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/08/2010)
98.- Denizli Milletvekili
Hasan Erçelebi’nin, SGK’nın yaptığı bir sınava ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/15879) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/08/2010)
99.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Sevigen’in, iş güvenliği olmayan yerlerde çalışan çocuklara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15880) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/08/2010)
100.- İzmir Milletvekili
Selçuk Ayhan’ın, terör örgütü ile görüşüldüğü iddialarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15881) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/08/2010)
101.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, SEÇSİS Programına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/15882) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/08/2010)
102.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk’ün, bir jandarma sınır taburunun ismine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/15883) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/08/2010)
103.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürk’ün, TRT’nin bir röportajına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/15884) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/08/2010)
104.- Batman Milletvekili
Bengi Yıldız’ın, bir bölgedeki toplu mezar iddialarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15885) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/08/2010)
105.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, sözleşmeli görevlendirilen bazı öğretmenlere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15886) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/08/2010)
106.- Adana Milletvekili
Nevin Gaye Erbatur’un, KPSS’deki kopya iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/15887) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/08/2010)
107.- Mersin Milletvekili
Akif Akkuş’un, esnafa düşük faizli kredi verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/15888) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)
108.- Ankara Milletvekili
Yılmaz Ateş’in, Ankara’da tarım sektörünün sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/15889) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)
109.- Ankara Milletvekili
Yılmaz Ateş’in, emeklilerin maaşlarının evlere dağıtılması halinde
yaşanabilecek sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15890)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)
110.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, örtülü ödeneğin kullanılmasıyla ilgili bazı iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15891) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)
111.- Ankara Milletvekili
Yılmaz Ateş’in, akaryakıt kaçakçılığının önlenmesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/15892) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)
112.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk’ün, Devlet Şeref Madalyası verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/15893) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)
113.- Gaziantep Milletvekili
Akif Ekici’nin, referandum kampanyasında yaşanan olaylara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15894) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)
114.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bir köydeki tapu sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskan
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15895) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2010)
115.- Giresun Milletvekili
Murat Özkan’ın, Karadeniz’de kıyı kenar çizgisini ihlal eden yapılara ilişkin
Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/15896) (Başkanlığa
geliş tarihi: 09/08/2010)
116.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk’ün, avukatlara yönelik bazı uygulamalara ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15897) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)
117.- Şanlıurfa Milletvekili
İbrahim Binici’nin, Şanlıurfa Kapalı Cezaevindeki bazı uygulamalara ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15898) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)
118.- Bursa Milletvekili
Kemal Demirel’in, Bursa Adliye binasının durumuna ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15899) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)
119.- Diyarbakır Milletvekili
Akın Birdal’ın, Zonguldak Kapalı Cezaevindeki bir tutuklunun iple asılı olarak
bulunmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15900)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)
120.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli Merkezdeki proje ve yatırımlara ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15901) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)
121.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’nin bazı ilçelerindeki proje ve yatırımlara
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15902) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/08/2010)
122.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’nin bazı ilçelerindeki proje ve yatırımlara
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15903) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/08/2010)
123.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’nin bazı ilçelerindeki proje ve yatırımlara
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15904) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/08/2010)
124.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’nin bazı ilçelerindeki proje ve yatırımlara
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15905) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/08/2010)
125.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel’in, bir partinin gençlik örgütlenmesine ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15906) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/08/2010)
126.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel’in, tutuklu bulunan çocuklara ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/15907) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/08/2010)
127.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Yargıtay’da bekleyen ve zaman aşımına uğrayan dosyalara ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15908) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)
128.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, işçilere yönelik vergi düzenlemelerine ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15909)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)
129.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mehmet Akif Paksoy’un, Sosyal Güvenlik Kurumundaki bir kısım uygulamalara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15910)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)
130.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Sosyal Güvenlik Kurumunun bazı
uygulamalarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15911) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)
131.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, bir atama ve görevlendirme işlemine ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15912)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)
132.- Trabzon Milletvekili
Süleyman Latif Yunusoğlu’nun, emeklilere yönelik intibak düzenlemesine ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15913)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)
133.- Trabzon Milletvekili
Süleyman Latif Yunusoğlu’nun, gemi çalışanlarıyla ilgili yasa değişikliğine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15914)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)
134.- Bitlis Milletvekili
Mehmet Nezir Karabaş’ın, 65 yaşını geçen ihtiyaç sahiplerine aylık bağlanmasına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15915)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)
135.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel’in, Kocaeli’deki engelliler üretim merkezinde işten çıkarılan
çalışanlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15916) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)
136.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürk’ün, asgari ücret tespit komisyonunca belirlenen ücrete
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15917)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)
137.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Jale Ağırbaş’ın, SGK’nın stratejik plan hazırlamamasına ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15918) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/08/2010)
138.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, asgari ücretlilerin durumuna ve kayıt dışı ekonomiyle mücadeleye
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15919)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)
139.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, İstanbul’da yapılacak üçüncü köprünün çevreye
etkilerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15920)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)
140.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Tuzla’da çevre kirliliğini önlemeye yönelik çalışmalara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15921) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26/07/2010)
141.- Siirt Milletvekili
Osman Özçelik’in, orman yangınlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/15922) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/07/2010)
142.- Isparta Milletvekili
Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, Isparta’da zehirli gaz çıkan bir kuyunun kapatılmasına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15923) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28/07/2010)
143.- Iğdır Milletvekili
Pervin Buldan’ın, askeri operasyonlarda çıktığı iddia edilen orman yangınlarına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15924) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30/07/2010)
144.- Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’daki hava kirliliğine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15925) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/08/2010)
145.- Batman Milletvekili
Bengi Yıldız’ın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki orman yangınlarına ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15926) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04/08/2010)
146.- Trabzon Milletvekili M.
Akif Hamzaçebi’nin, Araklı’daki bir alan üzerindeki işlemlere ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15927) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)
147.- İstanbul Milletvekili Ahmet Tan’ın, atık
yağların toplanmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15928) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)
148.- Giresun Milletvekili
Murat Özkan’ın, küresel ısınmanın etkilerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15929) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)
149.- Balıkesir Milletvekili
Hüseyin Pazarcı’nın, Erdek’teki bir sulama projesine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15930) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)
150.- Balıkesir Milletvekili
Hüseyin Pazarcı’nın, Gönen Çayının kirliliğine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15931) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)
151.- Amasya Milletvekili
Hüseyin Ünsal’ın, Çorum Mecitözü Merkez Baraj inşaatının kanal projesinin
tamamlanmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15932)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)
152.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, çevre kirliliğinin önlenmesi ve ormanların korunması
amacıyla orman köylülerine yönelik projelere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15933) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)
153.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, çevre kirliliğinin önlenmesi ve ormanların korunması
amacıyla orman köylülerine yönelik Denizli’nin bazı ilçelerindeki projelere
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15934) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/08/2010)
154.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’nin bazı ilçelerinde yürütülen projelere ve
yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15935)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)
155.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, çevre kirliliğinin önlenmesi ve ormanların korunması
amacıyla orman köylülerine yönelik Denizli Merkezde yürütülen projelere ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15936) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/08/2010)
156.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, çevre kirliliğinin önlenmesi ve ormanların korunması
amacıyla orman köylülerine yönelik Denizli’nin bazı ilçelerinde yürütülen
projelere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15937) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/08/2010)
157.- Adana Milletvekili
Yılmaz Tankut’un, Yedigöze Barajında zamanından önce su tutulmasına ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15938) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/08/2010)
158.- Adana Milletvekili Yılmaz
Tankut’un, parti haberlerinin yayınlanmasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı
soru önergesi (7/15939) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)
159.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, TRT’nin yaptığı bir protokole ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)
yazılı soru önergesi (7/15940) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2010)
160.- İzmir Milletvekili
Kemal Anadol’un, TRT’de yayınlanan bazı programlara ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)
yazılı soru önergesi (7/15941) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/08/2010)
161.- İzmir Milletvekili
Ahmet Ersin’in, RTÜK’ün bir kanala verdiği para cezasına ilişkin Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)
yazılı soru önergesi (7/15942) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)
162.- Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibek’in, TRT’yle ilgili bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)
yazılı soru önergesi (7/15943) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/08/2010)
163.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, ekonomideki bazı verilere ve krizin etkilerine
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/15944) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28/07/2010)
164.- İzmir Milletvekili Kemal
Anadol’un, TMSF bünyesindeki bir televizyon kanalında yayınlanan bazı
programlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/15945) (Başkanlığa
geliş tarihi: 04/08/2010)
165.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, yeni teşvik sistemi kapsamında yabancı yatırımcılara sağlanan
olanakların tanıtımına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali
Babacan) yazılı soru önergesi (7/15946)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)
166.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, ekonomik krizin etkisiyle haczedilen gayrimenkullerdeki artışa
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/15947) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13/08/2010)
167.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Özyürek’in, büyüme ve istihdam verilerine ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)
yazılı soru önergesi (7/15948) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)
168.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki yatırım projelerinin tamamlanmasına ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)
yazılı soru önergesi (7/15949) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)
169.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, hayvancılık sektörünün sorunlarına ve kaçak et girişinin
önlenmesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/15950) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31/08/2010)
170.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, tarımsal kredi borçlusu çiftçilerin sorunlarının çözümüne
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/15951) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31/08/2010)
171.- Adana Milletvekili
Nevin Gaye Erbatur’un, Başbakanın kadın erkek eşitliğiyle ilgili bir
açıklamasına ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/15952) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30/07/2010)
172.- Aydın Milletvekili
Mehmet Fatih Atay’ın, SHÇEK’in unvan değişikliği sınavına ilişkin Devlet
Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı
soru önergesi (7/15953) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)
173.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel
Müdürlüğünün bir sözleşmesine ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/15954) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/07/2010)
174.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Devlet memurları hakkında açılan davalara ve neticelerine
ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı)
yazılı soru önergesi (7/15955) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)
175.- İstanbul Milletvekili Sacid
Yıldız’ın, Gümrük Eski Müsteşarıyla ilgili bazı iddialara ilişkin Devlet
Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru
önergesi (7/15956) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)
176.- Afyonkarahisar
Milletvekili Abdülkadir Akcan’ın, patates ihracatının teşvik edilmesine ilişkin
Devlet Bakanından (Mehmet Zafer Çağlayan)
yazılı soru önergesi (7/15957) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)
177.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da sınır ticaret merkezi kurulmasına ilişkin Devlet
Bakanından (Mehmet Zafer Çağlayan)
yazılı soru önergesi (7/15958) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)
178.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Yüzüncü Yıl Üniversitesi öğrenci yurtlarında
yaşanan olaylara ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi (7/15959) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/07/2010)
179.- Aydın Milletvekili
Recep Taner’in, öğrenim kredisindeki bazı uygulamalara ilişkin Devlet
Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı
soru önergesi (7/15960) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)
180.- Tokat Milletvekili
Orhan Ziya Diren’in, öğrenci kredi borçlarının yeniden yapılandırılmasına
ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak)
yazılı soru önergesi (7/15961) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/08/2010)
181.- Konya Milletvekili
Atilla Kart’ın, Diyanet İşleri Türk İslam Birliğinin Almanya’daki
faaliyetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru önergesi (7/15962) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20/08/2010)
182.- İzmir Milletvekili
Ahmet Ersin’in, bir müftüye ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru önergesi (7/15963) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20/08/2010)
183.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, din görevlilerinin sayısına ve cemevlerine yapılan yardımlara
ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik)
yazılı soru önergesi (7/15964) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)
184.- İzmir Milletvekili
Kemal Anadol’un, bir soru önergesine verilen cevaba ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15965) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)
185.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, insani yardım taşıyan gemi konvoyuna yapılan
saldırıya ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15966)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)
186.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, insani yardım taşıyan gemi konvoyuna yapılan
saldırıya ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15967)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)
187.- Samsun Milletvekili
Osman Çakır’ın, İsrail ile askeri ilişkilere ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15968) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)
188.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Özyürek’in, misket bombaları konvansiyonuna ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15969) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)
189.- Bursa Milletvekili Onur
Öymen’in, bir devlet başkanının sözde Ermeni Soykırım Anıtını ziyaret etmesine
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15970) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/08/2010)
190.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Aktaş Sınır Kapısı inşaatının tamamlanmasına ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15971) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)
191.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, yurt dışı temsilciliklerin personel sayısına ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15972) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)
192.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, TEDAŞ’taki görevde yükselme sınavlarına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/15973) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/07/2010)
193.- Muğla Milletvekili
Metin Ergun’un, taş kırma ve kum tesisi kurma ruhsatına ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15974) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)
194.- Bitlis Milletvekili
Mehmet Nezir Karabaş’ın, nükleer güç santralinde Türkiye’nin rolüne ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15975) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/07/2010)
195.- Van Milletvekili Özdal
Üçer’in, ruhsatsız olduğu iddia edilen bir taş ocağına ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15976) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/07/2010)
196.- Isparta Milletvekili
Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, Isparta’da zehirli gaz çıkan bir kuyunun
kapatılmasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15977) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)
197.- Giresun Milletvekili
Murat Özkan’ın, küresel ısınmaya yönelik önlemlere ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15978) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)
198.- Samsun Milletvekili
Osman Çakır’ın, Çarşamba Enerji Elektrik Üretimi Anonim Şirketine ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15979) (Başkanlığa
geliş tarihi: 09/08/2010)
199.- Balıkesir Milletvekili
Hüseyin Pazarcı’nın, maden arama ruhsatı verilmesine ve ruhsat verilen
firmalara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15980) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)
200.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, yenilenebilir enerji kaynaklarına ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15981) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)
201.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, yenilenebilir enerji kullanımına ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15982) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)
202.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, artan enerji ihtiyacının artırılması için alınacak önlemlere
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15983)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)
203.- İzmir Milletvekili
Kemal Anadol’un, elektrik dağıtım ihalelerine ve elektrik fiyatına ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15984) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13/08/2010)
204.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk’ün, bir açıklamasına ve özelleştirilen elektrik dağıtım bölgelerine
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15985)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)
205.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Özyürek’in, Azerbaycan’la yapılan doğalgaz anlaşmasına ilişkin Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15986) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/08/2010)
206.- Bursa Milletvekili
Kemal Demirel’in, İznik’teki bazı köylerin elektrikle ilgili sorunlarına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/15987) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/08/2010)
207.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, taahhüt edilip alınmayan doğalgaz miktarına ilişkin Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15988) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/08/2010)
208.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadeleye ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15989) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/07/2010)
209.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Ankara’daki kent içi ulaşıma ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15990) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)
210.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Nusaybin Belediye Meclisinin basında çıkan bir
kararına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15991) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/07/2010)
211.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya 1 inci Jandarma Er Eğitim Tabur Komutanlığının
taşınacağı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15992)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)
212.- Hatay Milletvekili
Süleyman Turan Çirkin’in, siyasi mesajlar içeren bazı afişlere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15993) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)
213.- Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycı’nın, Selçuklu Belediyesi Başkan Yardımcılığı kadrosuna ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15994) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)
214.- Giresun Milletvekili
Murat Özkan’ın, korucuların özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/15995) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)
215.- Isparta Milletvekili
Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, Şarkikaraağaç Belediye Başkanının görevine devam
etmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15996) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28/07/2010)
216.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Emniyet Teşkilatında GİH sınıfında görev yapan
personelin sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15997) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)
217.- Batman Milletvekili
Ayla Akat Ata’nın, Adıyaman’daki boğulma vakalarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15998) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)
218.- Bursa Milletvekili
Kemal Demirel’in, bir köyün kanalizasyon sorununa ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15999) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)
219.- Adana Milletvekili
Tacidar Seyhan’ın, Muhsin Yazıcıoğlu’nun vefat ettiği kazayla ilgili bir
bilgiye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16000) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28/07/2010)
220.- Kırklareli Milletvekili
Tansel Barış’ın, Abant Platformu toplantılarının katılımcılarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16001) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2010)
221.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, Aydın Belediyesinin aşevi olarak kullandığı bir binanın
tahliyesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16002)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/08/2010)
222.- Adana Milletvekili
Nevin Gaye Erbatur’un, Adana’da minibüslerden alınan güzergah bedellerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16003) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04/08/2010)
223.- Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan’ın, bazı orman yangınlarıyla ilgili iddialara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16004) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/08/2010)
224.- Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan’ın, Dörtyol’da meydana gelen olaylara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16005) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/08/2010)
225.- Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan’ın, İnegöl’de meydana gelen olaylara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16006) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/08/2010)
226.- Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan’ın, Şırnak’ta öldürülen bir kişiye ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16007) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/08/2010)
227.- Trabzon Milletvekili M.
Akif Hamzaçebi’nin, Arsin Belediyesinin bir ihalesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16008) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)
228.- Aydın Milletvekili
Mehmet Fatih Atay’ın, Aydın Valisinin bir açıklamasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16009) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)
229.- Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmak’ın, silah ruhsatlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16010) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)
230.- Samsun Milletvekili
Osman Çakır’ın, Türkiye’deki Çeçen kökenli kişilere yapılan suikastlere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16011) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)
231.- Giresun Milletvekili
Murat Özkan’ın, bir kamu görevlisinin siyasi propaganda faaliyetine karıştığı
iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16012) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13/08/2010)
232.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Üsküdar-Yavuztürk Mahallesinin bazı sorunlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16013) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)
233.- Balıkesir Milletvekili
Ergün Aydoğan’ın, yapılan bir açıklamaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16014) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)
234.- Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibek’in, bir emniyet müdürünün atanmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16015) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)
235.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, KÖY-DES Projesi kapsamında Babadağ ilçesinde yapılan
çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16016)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)
236.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, KÖY-DES Projesi kapsamında Akköy ilçesinde yapılan
çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16017)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)
237.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, KÖY-DES Projesi kapsamında Acıpayam ilçesinde yapılan
çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16018)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)
238.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, KÖY-DES Projesi kapsamında Çardak ilçesinde yapılan
çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16019)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)
239.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, KÖY-DES Projesi kapsamında Çivril ilçesinde yapılan
çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16020)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)
240.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, KÖY-DES Projesi kapsamında Baklan ilçesinde yapılan çalışmalara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16021) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/08/2010)
241.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, KÖY-DES Projesi kapsamında Beyağaç ilçesinde yapılan
çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16022)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)
242.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, KÖY-DES Projesi kapsamında Buldan ilçesinde yapılan
çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16023)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)
243.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, KÖY-DES Projesi kapsamında Güney ilçesinde yapılan
çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16024)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)
244.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, KÖY-DES Projesi kapsamında Honaz ilçesinde yapılan
çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16025)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)
245.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, KÖY-DES Projesi kapsamında Serinhisar ilçesinde yapılan
çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16026)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)
246.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, KÖY-DES Projesi kapsamında Tavas ilçesinde yapılan
çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16027)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)
247.- Muş Milletvekili M.
Nuri Yaman’ın, Malazgirt’te meydana gelen hırsızlık olaylarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16028) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)
248.- Bursa Milletvekili
Kemal Demirel’in, bir köy yolunun yapımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16029) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)
249.- Bursa Milletvekili
Kemal Demirel’in, Karacabey’deki bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16030) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)
250.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bir köyde yapılan çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16031) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)
251.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Kars’a gazilik ünvanı verilip verilmeyeceğine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16032) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)
252.- Giresun Milletvekili
Murat Özkan’ın, Tunceli Valisinin bir açıklamasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16033) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/08/2010)
253.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk’ün, büyükşehir statüsündeki illerde yapılan ihalelere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16034) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/08/2010)
254.- Aydın Milletvekili
Mehmet Fatih Atay’ın, bir açıkhava toplantısının video görüntülerinin
istenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16035)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/08/2010)
255.- Aydın Milletvekili
Mehmet Fatih Atay’ın, Aydın Belediyesi flamasının indirilmesiyle ilgili bazı
iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16036)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/08/2010)
256.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bir köyün su ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16037) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/08/2010)
257.- Adana Milletvekili
Nevin Gaye Erbatur’un, Ankara’daki alt geçitlerin bakım, onarım ve temizliğine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16038) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/08/2010)
258.- Diyarbakır Milletvekili
Akın Birdal’ın, bir parti yöneticisinin rahatsız edildiği iddialarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16039) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)
259.- Van Milletvekili Fatma
Kurtulan’ın, İran sınırında hayatını kaybeden bir kişiye ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16040) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)
260.- Balıkesir Milletvekili
Ergün Aydoğan’ın, seçmen kayıt bilgilerinin güncellenmesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16041) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)
261.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Van ilinin büyükşehir olmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16042) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)
262.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, müze ve ören yerlerinin özelleştirilmesine ilişkin Kültür
ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/16043) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)
263.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Jale Ağırbaş’ın, arkeologların istihdamına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16044) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2010)
264.- Trabzon Milletvekili M.
Akif Hamzaçebi’nin,
Araklı’daki bir alanın değerlendirilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16045) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)
265.- Balıkesir Milletvekili
Hüseyin Pazarcı’nın, Edremit-Güre’deki arkeolojik kalıntılarla ilgili
çalışmalara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/16046)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)
266.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Jale Ağırbaş’ın, yurtdışına kaçırılan bir tarihi esere ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/16047) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/08/2010)
267.- Isparta Milletvekili
Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, elektrik borcundan dolayı içme suyu kesilen
yerleşim yerlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16048)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)
268.- Isparta Milletvekili
Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, sulama birliklerinin TEDAŞ’a olan borçlarına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16049) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28/07/2010)
269.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Belediyesine tahsisli bazı
taşınmazların kullanımına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16050) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)
270.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, TEDAŞ’a ait elektrik dağıtım şirketlerinin
kayıp ve kaçak durumlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16051) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)
271.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Simav Gölü arazisinin kullanımına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16052) (Başkanlığa geliş tarihi:
28/07/2010)
272.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Şeker Fabrikası A.Ş.’nin vergi
cezalarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16053) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/07/2010)
273.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Şeker Fabrikası A.Ş.’ye yönelik cezai
işlemlere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16054) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/07/2010)
274.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Belediyesine tahsis edilen bazı
taşınmazların kullanımına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16055) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)
275.- Muş Milletvekili M.
Nuri Yaman’ın, Malazgirt ilçesindeki şehir içi yolların aydınlatılmasına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16056) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/08/2010)
276.- Tokat Milletvekili
Orhan Ziya Diren’in, ecri-misil bedellerinin düşürülüp düşürülmeyeceğine
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16057) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/08/2010)
277.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, işgal edilen Hazine ve vakıf arazilerine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16058) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)
278.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, kamu lojmanları ile eğitim ve dinlenme tesislerinin satışına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16059) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/08/2010)
279.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, durdurulan yatırımların yeniden yapılandırılmasına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16060) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)
280.- Mersin Milletvekili
Akif Akkuş’un, öğretmen atama ve yer değiştirmelerinde il emri uygulamasına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16061) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/07/2010)
281.- Isparta Milletvekili
Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, bazı öğretmen atamalarına ve ilköğretimdeki geçiş
sınavı uygulamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16062)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)
282.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Valiliğinin taşımalı ilköğretimdeki
bazı uygulamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16063) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)
283.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, öğretmenlik sertifikası olduğu halde
atanamayan öğretmen adaylarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16064) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)
284.- İzmir Milletvekili
Selçuk Ayhan’ın, ÖSYM sınavlarındaki hata iddialarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16065) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2010)
285.- Adana Milletvekili
Nevin Gaye Erbatur’un, kimya öğretmeni açığına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16066) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/08/2010)
286.- İzmir Milletvekili
Bülent Baratalı’nın, İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğünce hazırlanan rapora
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16067) (Başkanlığa
geliş tarihi: 06/08/2010)
287.- Batman Milletvekili
Bengi Yıldız’ın, Aydın-Söke İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün bir yazısına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16068) (Başkanlığa geliş
tarihi: 06/08/2010)
288.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, taşımalı ilköğretim uygulamasındaki bazı
işlemlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16069)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)
289.- Adana Milletvekili
Yılmaz Tankut’un, yükseköğretim kurumları yaz okulları programları için alınan
ücretlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16070)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)
290.- Adana Milletvekili
Yılmaz Tankut’un, okul yıl sonu başarı puanı uygulamasına yönelik bazı iddialara
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16071) (Başkanlığa
geliş tarihi: 09/08/2010)
291.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel’in, ücretli öğretmenlik uygulamasına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16072) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)
292.- Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibek’in, sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçirilmesine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16073) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/08/2010)
293.- İstanbul Milletvekili
Çetin Soysal’ın, sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16074) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/08/2010)
294.- İstanbul Milletvekili
Sacid Yıldız’ın, İstanbul Selimpaşa Lisesinin imam hatip lisesine dönüştürülmesine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16075) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/08/2010)
295.- İzmir Milletvekili
Selçuk Ayhan’ın, sözleşmeli öğretmenlerin sorunlarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16076) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/08/2010)
296.- İzmir Milletvekili
Selçuk Ayhan’ın, yapılan bir açıklamaya ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16077) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/08/2010)
297.- Giresun Milletvekili
Murat Özkan’ın, genel liselerin Anadolu liselerine dönüştürülmesine ve eğitim
sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16078)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010
298.- İstanbul Milletvekili
Sacid Yıldız’ın, beş yılını dolduran okul yöneticilerinin zorunlu görev yeri
değişikliğine tabi tutulmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16079) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)
299.- Aydın Milletvekili
Mehmet Fatih Atay’ın, Söke İlçe Milli Eğitim Müdürünün kurum yöneticilerini
siyasi mitinge davet ettiği iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16080) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)
300.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, KPSS ile ilgili bazı iddialara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16081) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)
301.- Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibek’in, KPSS sonuçlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16082) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)
302.- Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolat’ın, KPSS sorularının çalındığı iddialarına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16083) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/08/2010)
303.- Eskişehir Milletvekili
Fehmi Murat Sönmez’in, eğitim fakültelerine ve öğretmen ihtiyacına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16084) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/08/2010)
304.- Balıkesir Milletvekili
Hüseyin Pazarcı’nın, 2010 yılı KPSS’ye yönelik iddialara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16085) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)
305.- Isparta Milletvekili
Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, KPSS’deki kopya iddiasına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16086) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/08/2010)
306.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvel’in, KPSS’de kopya çekildiği iddiasına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16087) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/08/2010)
307.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, sözleşmeli görevlendirilen bir öğretmene ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16088) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/08/2010)
308.- İstanbul Milletvekili
Ahmet Tan’ın, merkezi sistemle yapılan sınavlara ve yerleştirmelere ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16089) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/08/2010)
309.- Giresun Milletvekili
Murat Özkan’ın, KPSS’deki kopya iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16090) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)
310.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki okulların ısınma sorununa ve öğretmenlerin lojman
ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16091)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)
311.- Samsun Milletvekili
Osman Çakır’ın, İsrail ile yapılan tatbikat ve operasyonlar ile alımlara
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/16092) (Başkanlığa
geliş tarihi: 09/08/2010)
312.- Tunceli Milletvekili
Şerafettin Halis’in, askerliğini yaparken öldürüldüğü iddia edilen bir kişiye
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/16093) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/08/2010)
313.- Bursa Milletvekili Onur
Öymen’in, Suriye sınırındaki mayınların kaldırılmasına yönelik kanunun
işleyişine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/16094)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/08/2010)
314.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Şeker Fabrikası A.Ş. adına tescil
edilen bazı gayrimenkullere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16095) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)
315.- Manisa Milletvekili
Şahin Mengü’nün, bir dizideki gizli reklam iddiası üzerine işlem başlatılmasına
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/16096) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30/07/2010)
316.- İzmir Milletvekili
Selçuk Ayhan’ın, ithal ürünlerin uygunluk denetimine ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16097) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)
317.- Samsun Milletvekili
Osman Çakır’ın, boşaltılan bir binaya ve kiralanan katlara ilişkin Sanayi ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/16098) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)
318.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, organize sanayi bölgelerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16099) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)
319.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Kars Küçük Sanayi Sitesindeki işyerlerinin kura ile
dağıtılmasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16100) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)
320.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Van İlinin serbest bölge statüsüne kavuşmasına ilişkin Sanayi ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/16101) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)
321.- Kars Milletvekili
Gürcan Dağdaş’ın, bazı doktorların tayinlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16102) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)
322.- Adana Milletvekili
Nevin Gaye Erbatur’un, tıp fakültelerinde ve hizmet içi eğitimde HIV/AİDS
tedavisi konusuna yer verilmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16103) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)
323.- Adana Milletvekili
Nevin Gaye Erbatur’un, HIV pozitif gebeliğe ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16104) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)
324.- Adana Milletvekili
Nevin Gaye Erbatur’un, fuhuş ve genelevlerde HIV/AİDS denetimine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16105) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)
325.- Adana Milletvekili
Nevin Gaye Erbatur’un, hastalardan ameliyat öncesi istenen HIV testine Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16106) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)
326.- Isparta Milletvekili
Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, Yalvaç ilçesindeki doktor ve malzeme ihtiyacına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16107) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28/07/2010)
327.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’daki mobil eczane uygulamasına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16108) (Başkanlığa geliş tarihi:
28/07/2010)
328.- İzmir Milletvekili
Ahmet Ersin’in, Çeşme’deki hastanenin yetersizliğine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16109) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)
329.- Trabzon Milletvekili M.
Akif Hamzaçebi’nin, kalıtsal bir hastalığa ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16110) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)
330.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, Edremit Devlet Hastanesinin yeterliliğine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16111) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)
331.- Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibek’in, Alo 182 merkezi randevu hattı uygulamasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16112) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)
332.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli Merkezdeki proje ve yatırımlara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16113) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)
333.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’nin bazı ilçelerindeki proje ve yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16114) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/08/2010)
334.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’nin bazı ilçelerindeki proje ve yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16115) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/08/2010)
335.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’nin bazı ilçelerindeki proje ve yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16116) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/08/2010)
336.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’nin bazı ilçelerindeki proje ve yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16117) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/08/2010)
337.- Kırşehir Milletvekili
Metin Çobanoğlu’nun, Kırşehir Devlet Hastanesi arazisinin TOKİ’ye tahsis edilip
edilmediğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16118)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/08/2010)
338.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, yurt dışında yaşayan vatandaşların sigorta belgelerini
onaylatmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16119)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18/08/2010)
339.- Sinop Milletvekili
Engin Altay’ın, Gerze Devlet Hastanesindeki boş kadrolara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16120) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)
340.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki sağlık hizmetlerinin yeterliliğine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16121) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)
341.- Trabzon Milletvekili M.
Akif Hamzaçebi’nin, Trabzon Numune Hastanesi Başhekimine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16122) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/08/2010)
342.- Balıkesir Milletvekili
Hüseyin Pazarcı’nın, Sındırgı Devlet Hastanesindeki uzman doktor ihtiyacına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16123) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/08/2010)
343.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, sözleşmeli veteriner hekim ve ziraat
mühendislerinin sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16124) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)
344.- Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycı’nın, çiftçilerin bazı sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16125) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)
345.- Afyonkarahisar
Milletvekili Abdülkadir Akcan’ın, TMO’nun dağıttığı haşhaş tohumlarına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16126) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/07/2010)
346.- Isparta Milletvekili
Mevlüt Coşkuner’in, TMO’nun buğday fiyatı ödemelerindeki kesintilere ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16127) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/07/2010)
347.- Isparta Milletvekili
Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, Isparta’daki afet mağduru çiftçilerin zararlarının
giderilmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16128) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)
348.- Gaziantep Milletvekili
Akif Ekici’nin, süt ve süt ürünlerindeki gıda güvenliğine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16129) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)
349.- Mersin Milletvekili
Vahap Seçer’in, gıda güvenliği denetimlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16130) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)
350.- İstanbul Milletvekili
Atila Kaya’nın, mikro ölçekli işletmelerde gıda güvenliğine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16131) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)
351.- Edirne Milletvekili
Bilgin Paçarız’ın, Edirne’de doludan zarar gören çiftçilere ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16132) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2010)
352.- Mersin Milletvekili
Vahap Seçer’in, domatesteki güve zararlısıyla mücadeleye ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16133) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/08/2010)
353.- Muğla Milletvekili
Fevzi Topuz’un, gıda maddelerinin denetimine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16134) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/08/2010)
354.- Batman Milletvekili
Bengi Yıldız’ın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki ekili ve dikili alanlardaki
yangınlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16135)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/08/2010)
355.- Mersin Milletvekili
Vahap Seçer’in, çiftçi borçlarıyla ilgili Bakanlar Kurulu Kararı kapsamında
Mersin’in yer almamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16136) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)
356.- İstanbul Milletvekili
Ahmet Tan’ın, lokanta ve restoranlarda kullanılan yağlara ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16137) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)
357.- Afyonkarahisar
Milletvekili Abdülkadir Akcan’ın, patates ihracatının teşvik edilmesine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16138) (Başkanlığa geliş
tarihi: 09/08/2010)
358.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, tahıl üretim miktarına ve fiyatlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16139) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)
359.- Afyonkarahisar
Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, Afyonkarahisar’daki patates üreticilerinin
sorunlarının çözümüne ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16140) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)
360.- Adana Milletvekili
Yılmaz Tankut’un, mısır alım fiyatının ne zaman açıklanacağına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16141) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/08/2010)
361.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, kaçak et girişine ve işlenmiş süt ithalatı miktarına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16142) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/08/2010)
362.- Balıkesir Milletvekili
Hüseyin Pazarcı’nın, et ithalatı ve fiyatları ile hayvancılığın
geliştirilmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16143) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/08/2010)
363.- İzmir Milletvekili
Selçuk Ayhan’ın, GDO’lu ürünlerin ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16144) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/08/2010)
364.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvel’in, Adana’da TİGEM’e bağlı işletmelere ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16145) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/08/2010)
365.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvel’in, TİGEM’e bağlı işletmelere ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16146) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/08/2010)
366.- Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibek’in, EBK’nın hayvan ithalatı için Sırbistan ile yaptığı anlaşmaya
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16147)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/08/2010)
367.- Adana Milletvekili
Yılmaz Tankut’un, lifli pamuk ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16148) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)
368.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, doğal afetlerden zarar gören ekili alanlara ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16149) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)
369.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Tarım Kredi Kooperatiflerince kullandırılan kredilerin yeniden
yapılandırılmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16150) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)
370.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, kırmızı et üretiminde yaşanan sorunlar ve hayvan hastalıkları
ile mücadeleye ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16151) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)
371.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, hayvancılık sektörünün sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16152) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)
372.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, süt sektörünün sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16153) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)
373.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, çiftçi borçlarının yapılandırılmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16154) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)
374.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, İstanbul’da yapılması planlanan üçüncü köprü
güzergahına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/16155)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)
375.- Ankara Milletvekili M.
Emrehan Halıcı’nın, internet erişimine kapatılan sitelere ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16156) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)
376.- Isparta Milletvekili
Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, Yalvaç-Akşehir yolunun yapımına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16157) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)
377.- Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibek’in, Karayolları 11. Bölge Müdürlüğünün fidan ihalesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/16158) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/07/2010)
378.- Samsun Milletvekili
Osman Çakır’ın, kamu kurumlarına hizmet veren bir internet güvenlik şirketine
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/16159) (Başkanlığa geliş
tarihi: 09/08/2010)
379.- İstanbul Milletvekili
Çetin Soysal’ın, THY’de uygulanan personel politikasına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16160) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/08/2010)
380.- Samsun Milletvekili
Osman Çakır’ın, Eskişehir-Vezirhan arasındaki tünel çalışmalarına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/16161) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)
381.- Bursa Milletvekili
Kemal Demirel’in, bir yol yapımındaki kamulaştırma bedellerinin ödenmesine
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/16162) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/08/2010)
382.- Aydın Milletvekili
Mehmet Fatih Atay’ın, bir tren kazasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16163) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/08/2010)
383.- Adana Milletvekili
Nevin Gaye Erbatur’un, hızlı tren bileti satan bir internet sitesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/16164) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/08/2010)
384.- İstanbul Milletvekili
Lokman Ayva’nın, halkoylamasında özürlülere yönelik önlemlere ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Cemil Çiçek) yazılı soru önergesi (7/16165)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/07/2010)
385.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, TBMM tarafından gerçekleştirilen gezi
programlarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru
önergesi (7/16166) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/08/2010)
386.- Gaziantep Milletvekili
Akif Ekici’nin, bazı valiler hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/16167) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/09/2010)
387.- Adana Milletvekili
Tacidar Seyhan’ın, MİT Müsteşarının İmralı’ya gittiği iddiasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16168) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/09/2010)
388.- İstanbul Milletvekili
Çetin Soysal’ın, Rize’de yaşanan sel ve heyelanlar ile alınan önlemlere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16169) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/09/2010)
389.- İzmir Milletvekili
Selçuk Ayhan’ın, esnaf ve sanatkarların prim ve vergi borçlarının
yapılandırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16170)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01/09/2010)
390.- Balıkesir Milletvekili
Hüseyin Pazarcı’nın, Allianoi Antik Kentine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/16171) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/09/2010)
391.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel’in, demokratik özerkliğe ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/16172) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/09/2010)
392.- Muğla Milletvekili
Fevzi Topuz’un, Ankara Büyükşehir Belediyesinin düzenlediği bir iftar yemeğine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16173) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/09/2010)
393.- Ankara Milletvekili
Yılmaz Ateş’in, YSK’nın referandum için yapmaya başladığı hazırlıklara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16174) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/09/2010)
394.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Alevilerin inanç özgürlüğüyle ilgili sorunlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16175) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/09/2010)
395.- İstanbul Milletvekili
Çetin Soysal’ın, KPSS’deki kopya iddiaları nedeniyle memur alımının
durdurulmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16176) (Başkanlığa
geliş tarihi: 06/09/2010)
396.- Adana Milletvekili
Tacidar Seyhan’ın, YSK’nın kullandığı
SEÇSİS sisteminin güvenliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/16177) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/09/2010)
397.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, Bodrum
Yalıkavak Belediye Başkanının görevden alınmasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/16178) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/09/2010)
398.- Muğla Milletvekili
Fevzi Topuz’un, KPSS’deki kopya iddilarına ve öğretmen atamalarında yaşanan
mağduriyete ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16179) (Başkanlığa
geliş tarihi: 06/09/2010)
399.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel’in, İran’da recm cezasına çarptırılan bir kadının cezasının
engellenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16180) (Başkanlığa
geliş tarihi: 06/09/2010)
400.- Muğla Milletvekili
Fevzi Topuz’un, bir vatandaşın özürlü maaşının geri istenmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16181) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)
401.- Muğla Milletvekili
Fevzi Topuz’un, e-devlet uygulamasında kişisel verilerin korunmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16182) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)
402.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk’ün, Pakistan’da yaşanan sel felaketi için toplanan yardımlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16183) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)
403.- Gaziantep Milletvekili
Akif Ekici’nin, bir program için ödenen ücrete ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/16184) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)
404.- İstanbul Milletvekili
Sacid Yıldız’ın, TOKİ’nin ilan ve reklam ihalelerine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/16185) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)
405.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bazı vatandaşların mağduriyetlerinin giderilmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16186) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)
406.- Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolat’ın, 12 Eylül 1980 dönemine dair bazı istatistiki
bilgilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16187) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/09/2010)
407.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürk’ün, bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/16188) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)
408.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürk’ün, KPSS ve YGS’ye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/16189) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)
409.- Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmak’ın, referandum harcamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/16190) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/09/2010)
410.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, büyükbaş hayvancılığın geliştirilmesine
yönelik bir projeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16191)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/09/2010)
411.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, ÖSYM tarafından yapılan sınavlara yönelik
iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16192) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/09/2010)
412.- İzmir Milletvekili
Ahmet Ersin’in, örtülü ödenekten yapılan harcamalara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/16193) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/09/2010)
413.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürk’ün, referandum döneminde TRT’nin yayın politikasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16194) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/09/2010)
414.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakık’ın, Basketbol Milli Takımı oyuncularına verilen prime ve bazı harcamalara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16195) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/09/2010)
415.- Muğla Milletvekili
Fevzi Topuz’un, bir yabancı gazetede yer alan bir iddiaya ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/16196) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/09/2010)
416.- Muğla Milletvekili
Fevzi Topuz’un, imamlarla ilgili bir projeye ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/16197) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/09/2010)
417.- Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse’nin, TEKEL depolarının bulunduğu alanın TOKİ’ye devredilmesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16198) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/09/2010)
418.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel’in, referandum çalışmalarında yapılan harcamalara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16199) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/09/2010)
419.- Denizli Milletvekili Hasan
Erçelebi’nin, bir yabancı gazetedeki iddiaya ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/16200) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/09/2010)
420.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, Türk Cumhuriyetlerinden gelen yabancı öğrencilerin harç
ücretlerinin artırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16201)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/09/2010)
421.- İzmir Milletvekili
Kemal Anadol’un, AİHM’nin Hrant Dink davasındaki kararına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/16202) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/09/2010)
422.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, bazı telefonların dinlenmesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/16203) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/09/2010)
423.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk’ün, bir yabancı gazetedeki iddiaya ve referandum harcamalarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16204) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/09/2010)
424.- Denizli Milletvekili
Hasan Erçelebi’nin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaşanan bazı
olaylara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16205) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21/09/2010)
425.- İstanbul Milletvekili
Bihlun Tamaylıgil’in, TOKİ’nin bir iştirakinin gayrimenkullerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16206) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)
426.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk’ün, vergi ve prim borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16207) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)
427.- Muğla Milletvekili
Fevzi Topuz’un, üniversite hastanelerine mali yardım yapılmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16208) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)
428.- Uşak Milletvekili Osman
Coşkunoğlu’nun, Anayasa değişikliğine bağlı olarak çıkarılması gereken
kanunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16209) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/09/2010)
429.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, 2010 KPSS’deki kopya olayına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16210) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/09/2010)
430.- Mersin Milletvekili
Akif Akkuş’un, ÖSYM Başkanının istifasına ve sınavlarda yaşanan kopya
iddialarıyla ilgili olarak Başkanın sorumluluğuna ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/16211) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/09/2010)
431.- Isparta Milletvekili
Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, referandumda görevlendirilen bazı polisler
hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16212)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/09/2010)
432.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, Patrikhanenin yasal statüsü ve patrik seçimiyle ilgili
basında yer alan iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16213)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/09/2010)
433.- Tekirdağ Milletvekili
Enis Tütüncü’nün, nüfus artışına ve milli gelir düzeyine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/16214) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/09/2010)
434.- Muğla Milletvekili
Fevzi Topuz’un, Fethiye Eşen Çayı ve Karaçay üzerine kurulacak hidroelektrik
santrallerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16215) (Başkanlığa
geliş tarihi: 24/09/2010)
435.- İstanbul Milletvekili
Sacid Yıldız’ın, tutuklu ve hükümlü hastaların durumlarına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16216) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/09/2010)
436.- Adana Milletvekili
Tacidar Seyhan’ın, Adalet Bakanlığından bir yetkilinin İmralı’ya gittiği ve
bazı inşaat firmalarının Bakanlık personelini yurt dışı seyahatine götürdüğü
iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/16217)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01/09/2010)
437.- Giresun Milletvekili
Murat Özkan’ın, siyasi parti propagandalarındaki sanal reklam uygulamasına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/16218) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/09/2010)
438.- Adana Milletvekili
Tacidar Seyhan’ın, Diyarbakır’a yeni cezaevi yapılmasına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16219) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)
439.- Van Milletvekili Fatma
Kurtulan’ın, hükümlü ve tutukluların ziyaret edilebilmelerine ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16220) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/09/2010)
440.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel’in, bir cezaevinde yaşandığı iddia edilen işkence ve kötü
muameleye ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/16221) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21/09/2010)
441.- Sivas Milletvekili
Malik Ecder Özdemir’in, eski bir il emniyet müdürünün kitabındaki iddialara
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/16222) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/09/2010)
442.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, KPSS Eğitim Bilimleri sınavının iptal
edilmesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/16223) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/09/2010)
443.- Mersin Milletvekili İsa
Gök’ün, HSYK üyeliği seçimine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16224) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/09/2010)
444.- Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse’nin, çocuk işçiliğinin önlenmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/16225) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/09/2010)
445.- İstanbul Milletvekili
Sacid Yıldız’ın, Bağ-Kur’a olan prim borçları nedeniyle sağlık yardımından
yararlanamayan vatandaşların sorunlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16226) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/09/2010)
446.- Ankara Milletvekili
Tekin Bingöl’ün, SGK’da gerçekleştirilen atamalara ve personel yönetimine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/16227)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06/09/2010)
447.- İzmir Milletvekili
Ahmet Ersin’in, SSK’lı kadınlara tanınan doğum öncesi ve sonrası hizmet
borçlanması hakkının Bağ-Kur’lu kadınlara tanınıp tanınmayacağına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/16228)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/09/2010)
448.- Giresun Milletvekili
Murat Özkan’ın, referandum sürecinde siyasi partilerin sanal reklam
uygulamasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)
yazılı soru önergesi (7/16229) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/09/2010)
449.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk’ün, RTÜK’ün bir televizyon kanalına uyguladığı cezaların silindiği
iddialarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)
yazılı soru önergesi (7/16230) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/09/2010)
450.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’deki proje ve yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/16231)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)
451.- Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibek’in, televizyon yayınlarının referandum sürecinde denetlenmesine
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru
önergesi (7/16232) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)
452.- Isparta Milletvekili
Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, referandum sürecinde TRT’de yayınlanan programlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru
önergesi (7/16233) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/09/2010)
453.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’deki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/16234) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/09/2010)
454.- İstanbul Milletvekili
Bihlun Tamaylıgil’in, Doğal Afet Sigortaları Kurumunun faaliyetlerine ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/16235) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)
455.- Afyonkarahisar
Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, Dazkırı’ya banka şubesi açılmasına ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/16236) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)
456.- Ankara Milletvekili
Tekin Bilgöl’ün, gümrük müşavirliği ve gümrük müşavir yardımcılığı sınavlarına
ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/16237)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01/09/2010)
457.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’deki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Hayati
Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/16238) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)
458.- İstanbul Milletvekili
Sacid Yıldız’ın, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansının ilan ve reklam
ihalelerine ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi
(7/16239) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)
459.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk’ün, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu ile diğer devlet kurumlarının
yaptıkları sosyal yardımlara ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı
soru önergesi (7/16240) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/09/2010)
460.- Kırklareli Milletvekili
Tansel Barış’ın, Basketbol Federasyonu Başkanının bir ifadesine ilişkin Devlet
Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi (7/16241) (Başkanlığa geliş
tarihi: 06/09/2010)
461.- İstanbul Milletvekili
Sacid Yıldız’ın, 2010 FIBA Dünya Basketbol Şampiyonasında gösteri yapan dans
grubu ile ilgili iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı
soru önergesi (7/16242) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/09/2010)
462.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’deki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Faruk
Nafız Özak) yazılı soru önergesi (7/16243) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)
463.- Gaziantep Milletvekili
Yaşar Ağyüz’ün, üniversite öğrencilerinin yurt sorununa ilişkin Devlet
Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi (7/16244) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/09/2010)
464.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’deki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet
Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/16245) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)
465.- Çanakkale Milletvekili
Mustafa Kemal Cengiz’in, Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı
ve sunulan projelerin değerlendirilmesine ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet
Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/16246) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/09/2010)
466.- Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibek’in, TÜİK’in enflasyon oranını hesaplamasına ilişkin Devlet
Bakanından (Cevdet Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/16247) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/09/2010)
467.- Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse’nin, özürlü vatandaşların mesleki rehabilitasyon
uygulamalarına ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru
önergesi (7/16248) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/09/2010)
468.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’deki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Selma
Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/16249) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)
469.- Batman Milletvekili
Ayla Akat Ata’nın, SHÇEK’e bağlı kreş ve gündüz bakım evlerine ilişkin Devlet
Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/16250) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/09/2010)
470.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’deki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Faruk
Çelik) yazılı soru önergesi (7/16251) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)
471.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, Ahıska Türklerinin sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından
(Faruk Çelik) yazılı soru önergesi (7/16252) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/09/2010)
472.- Bursa Milletvekili
Kemal Demirel’in, bir köyün elektrik şebekesinin yenilenmesine ilişkin Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/16253) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/09/2010)
473.- Bursa Milletvekili
Kemal Demirel’in, bir köyün elektrik şebekesinin yenilenmesine ilişkin Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/16254) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/09/2010)
474.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk’ün, elektrik ve doğalgaz fiyatlarına zam yapılmayacağı
açıklamasının zamanlamasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16255) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)
475.- Adana Milletvekili
Tacidar Seyhan’ın, Adalet Bakanlığından bir yetkilinin İmralı’ya gittiği
iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16256)
(Başkanlığa geliş tarihi: 01/09/2010)
476.- Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllü’nün, Emniyet Teşkilatındaki kadrolaşma iddialarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16257) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/09/2010)
477.- Balıkesir Milletvekili
Ergün Aydoğan’ın, 3 Ağustos 2010’da MERNİS Programının çalışmamasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16258) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/09/2010)
478.- Gaziantep Milletvekili
Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep Büyükşehir ve Merkez ilçe belediyelerinin Ramazan
ayındaki faaliyetlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16259) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/09/2010)
479.- Ankara Milletvekili
Yılmaz Ateş’in, Ankara’daki cadde ve sokakların ücretli otoparka
dönüştürülmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16260)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06/09/2010)
480.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvel’in, referandumda görev yapacak sandık görevlilerinin sendika
üyelik bilgilerinin istenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16261) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)
481.- Bursa Milletvekili
Kemal Demirel’in, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16262) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)
482.- Bursa Milletvekili
Kemal Demirel’in, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16263) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)
483.- Bursa Milletvekili
Kemal Demirel’in, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16264) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)
484.- Bursa Milletvekili
Kemal Demirel’in, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16265) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)
485.- Bursa Milletvekili
Kemal Demirel’in, İznik-Bilecik-Sakarya yolunun yenilenmesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16266) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)
486.- Bursa Milletvekili
Kemal Demirel’in, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16267) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)
487.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, bir yayla yolunun onarılması ve göletin temizlenmesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16268) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)
488.- Tekirdağ Milletvekili
Kemalettin Nalcı’nın, bir belediye başkanının görevine iadesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16269) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/09/2010)
489.- Isparta Milletvekili
Mevlüt Coşkuner’in, bir mahallenin alt yapı sorunlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16270) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/09/2010)
490.- Muş Milletvekili M.
Nuri Yaman’ın, bir derenin ıslah edilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16271) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/09/2010)
491.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel’in, Bursa’da bir milletvekiline yapılan saldırıya ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16272) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/09/2010)
492.- Van Milletvekili Fatma
Kurtulan’ın, İran sınırında bir kişinin ölümü ile ilgili iddialara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16273) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/09/2010)
493.- Bursa Milletvekili
Kemal Demirel’in, iki köy arasındaki yolun yapımına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16274) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/09/2010)
494.- Balıkesir Milletvekili
Ergün Aydoğan’ın, bir telefon şebekesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16275) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/09/2010)
495.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel’in, bir köyde yaşanan asayiş olaylarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16276) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/09/2010)
496.- İzmir Milletvekili
Oktay Vural’ın, sandık seçmen listesinden düşürülen vatandaşlara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16277) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/09/2010)
497.- Diyarbakır Milletvekili
Akın Birdal’ın, bir siyasi parti şubesine düzenlenen operasyona ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16278) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/09/2010)
498.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Özyürek’in, İstanbul’da sanat galerilerine yapılan saldırıya ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16279) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)
499.- İstanbul Milletvekili
Sacid Yıldız’ın, Ankara’daki amipli dizanteri vakalarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16280) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)
500.- Eskişehir Milletvekili
Tayfun İçli’nin, seçmen sayısına ve referandumla ilgili bazı iddialara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16281) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)
501.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Sevigen’in, İstanbul Boğazı köprü projelerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16282) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)
502.- Sivas Milletvekili
Malik Ecder Özdemir’in, eski bir il emniyet müdürünün kitabındaki iddialara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16283) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/09/2010)
503.- Bursa Milletvekili
Abdullah Özer’in, KPSS’deki kopya iddialarının soruşturulmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16284) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)
504.- İstanbul Milletvekili
Ahmet Tan’ın, öğrenci servis araçlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16285) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)
505.- Adana Milletvekili Yılmaz
Tankut’un, Adana Emniyet Müdürlüğünün başlattığı iddia edilen bir projeye
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16286) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/09/2010)
506.- Batman Milletvekili
Ayla Akat Ata’nın, bir valinin bir açıklamasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16287) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/09/2010)
507.- Van Milletvekili Fatma
Kurtulan’ın, İran sınırında öldürülen bir çocuğa ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16288) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/09/2010)
508.- İzmir Milletvekili
Kemal Anadol’un, referandumda bazı polislerin mükerrer oy kullandığı
iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16289)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/09/2010)
509.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Sevigen’in, Beyoğlu’nda bir galeriye yapılan saldırıya ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16290) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/09/2010)
510.- Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibek’in, Ankara Kurtuluş Parkında çiftlere uygunsuz oturma sorgusu
yapıldığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16291) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/09/2010)
511.- Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllü’nün, Demre-Myra Antik Kentinde eskiyen ahşap merdivenin
yenilenmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/16292) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/09/2010)
512.- Adana Milletvekili
Yılmaz Tankut’un, bazı kiliselerin ibadete açılmasına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16293) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/09/2010)
513.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel’in, elektrik dağıtım özelleştirmelerine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16294) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/09/2010)
514.- İstanbul Milletvekili
Ümit Şafak’ın, referandum sürecinde vergi dairelerinde yapılan incelemelerin
durdurulduğu iddiasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16295)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/09/2010)
515.- İstanbul Milletvekili
Ahmet Tan’ın, yedek öğrenci kontenjanı uygulamasına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16296) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)
516.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Sevigen’in, okullarda zorunlu kayıt parası istendiği iddiasına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16297) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/09/2010)
517.- Muğla Milletvekili Ali
Arslan’ın, bir okula ad verme toplantısına katılanlara verilen disiplin
cezalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16298)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)
518.- Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllü’nün, zorunlu eğitim çağındaki çocuklara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16299) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)
519.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, okullarda bedava dağıtılan ders kitaplarının
yeterliliğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16300)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/09/2010)
520.- İzmir Milletvekili
Kemal Anadol’un, bir yurda yerleştirilen öğrenci sayısına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16301) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/09/2010)
521.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, MEB tarafından yapılan sınavlara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16302) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/09/2010)
522.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkan’ın, yapılması planlanan Bucak Devlet Hastanesinin yatak
kapasitesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16303)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/09/2010)
523.- İstanbul Milletvekili
Sacid Yıldız’ın, Ankara’daki amipli dizanteri vakalarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16304) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)
524.- Eskişehir Milletvekili
Tayfun İçli’nin, domuz gribi aşısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/16305) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)
525.- Adana Milletvekili
Yılmaz Tankut’un, hastanelere çiçek alınmamasına yönelik genelgeye ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16306) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/09/2010)
526.- İzmir Milletvekili
Selçuk Ayhan’ın, şap hastalığına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/16307) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/09/2010)
527.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvel’in, Adana’daki TMO’nun depolarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16308) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/09/2010)
528.- İzmir Milletvekili
Selçuk Ayhan’ın, piyasaya virüslü et sürüldüğü iddiasına ve gıda güvenliğine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16309)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)
529.- Afyonkarahisar
Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, Dazkırı TMO şubesinin kapatılmasına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16310) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/09/2010)
530.- Gaziantep Milletvekili
Akif Ekici’nin, bakteri içeren 12 ton etin kaybolmasına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16311) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/09/2010)
531.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Sevigen’in, bakteri içeren 12 ton etin kaybolmasına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16312) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/09/2010)
532.- Muğla Milletvekili
Fevzi Topuz’un, pamuk üreticilerinin desteklenmesine ve sektördeki sorunlara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16313)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/09/2010)
533.- Van Milletvekili Fatma
Kurtulan’ın, Gümüşakar Jandarma Karakolunda hayatını kaybeden bir askere
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/16314) (Başkanlığa
geliş tarihi: 06/09/2010)
534.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’deki proje ve yatırımlara ilişkin Devlet
Bakanından (Mehmet Zafer Çağlayan) yazılı soru önergesi (7/16315) (Başkanlığa
geliş tarihi: 07/09/2010)
535.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’deki proje ve yatırımlara ilişkin Devlet
Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/16316) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/09/2010)
536.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’deki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Egemen
Bağış) yazılı soru önergesi (7/16317) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)
537.- Denizli Milletvekili
Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’deki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Cemil Çiçek) yazılı soru önergesi (7/16318) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/09/2010)
538.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk’ün, bir köşe yazısında yer alan iddiaya ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16319) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)
539.- Antalya Milletvekili
Osman Kaptan’ın, Saklıkent Milli Parkına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/16320) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/09/2010)
540.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk’ün, Dünya Basketbol Şampiyonasında gösteri yapan dans grubuna
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16321) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/09/2010)
541.- Aydın Milletvekili
Mehmet Fatih Atay’ın, bir vali ile ilgili bir iddiaya ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/16322) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)
542.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, TBMM
Başkanının Almanya ziyaretine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından
yazılı soru önergesi (7/16323) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/09/2010)
Genel Görüşme Önergesi
1.- İstanbul Milletvekili
Durmuşali Torlak ve 25 Milletvekilinin, İstanbul’da yağan yağışlar sonucu
yaşanan sel felaketleri konusunda bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi
(8/15) (Başkanlığa geliş tarihi: 09.06.2010)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Kastamonu Milletvekili
Mehmet Serdaroğlu ve 25 Milletvekilinin, İsrail’in Mavi Marmara gemisine
yaptığı saldırının araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/853) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2010)
2.- Denizli Milletvekili Ali
Rıza Ertemür ve 27 Milletvekilinin, yoksulluk sorununun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/854) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.04.2010)
3.- Van Milletvekili Fatma
Kurtulan ve 19 Milletvekilinin, 57 nci Hükümet döneminde Başbakana ve Hükümete
yönelik müdahale iddialarının araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/855) (Başkanlığa geliş tarihi: 09.06.2010)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Muğla Milletvekili Fevzi
Topuz’un, kanser hastalarının ilaç erişimlerine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14673)
2.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirel’in, Tunceli’deki hastanelerin depreme karşı dayanıklılığına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/14674)
3.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirel’in, Şırnak’taki hastanelerin depreme karşı dayanıklılığına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/14676)
4.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirel’in, Batman’daki hastanelerin depreme karşı dayanıklılığına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/14677)
5.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, domuz gribine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14678)
5 Ekim 2010 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 2’nci Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN – Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre
vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy
düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde
elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik
personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise
yoklama pusulalarını, görevli personel aracılığıyla, üç dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Camiler
ve Din Görevlileri Haftası münasebetiyle söz isteyen Sinop Milletvekili Sayın
Abdurrahman Dodurgalı’ya aittir.
Buyurun Sayın Dodurgalı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Sinop Milletvekili Abdurrahman Dodurgalı’nın, Camiler ve Din
Görevlileri Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması
ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop)
– Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 23’üncü Dönemin Beşinci
Yasama Yılının hepimiz hakkında, ülkemiz hakkında hayırlara, uğurlara,
bereketlere vesile olmasını diliyorum. Hepimize iyi çalışmalar diliyorum.
Camiler ve Din Görevlileri
Haftası sebebiyle bu konuşmayı yapmak üzere huzurunuzda yer almış bulunuyorum.
Devlet Bakanlığımızın 1986
yılında camilerimizin çevresinin ve camilerimizin içlerinin senede en az 1 kere
temizlenmesini, genel ve umumi bakım yapılmasını sağlamak, camilerimizde
yapılan faaliyetler aracılığı ile toplumumuzdaki birlik ve beraberliği
pekiştirmek, kardeşlik duygularını daha yüceltmek, millî bütünlüğümüzü canlı
tutmak amacıyla bu hafta ihdas edilmiştir.
Kelime anlamı “toplayan, bir
araya getiren” demek olan camiler, inananların yüce Rabbimiz huzurunda saf
tuttukları, rükûya varıp secde ettikleri kutsal mekânlardır. Kur’an’ın ifadesine
göre insanlar için inşa edilen ilk mabet Kâbe’dir. Diğer bütün camilerin ise
Kâbe’nin birer şubesi durumunda olduğu kabul edilir.
Kur’an’da geçen “Allah’ın
mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden, namaz kılan, zekât veren
ve Allah’tan başkasından korkmayanlar imar eder.” (9’uncu sure, Tevbe Suresi,
18’inci ayet) Mealini verdiğimiz bu ayeti kerime, inananların cami yapma ve
yaşatma hususundaki gayretlerine ve motivasyonlarına
esas teşkil etmektedir. Bu gayretin ilk ve en önemli örneği de Hazreti
Peygamberimiz tarafından Mekke’den Medine’ye hicretinden sonra kendisinin de
bizzat bedenen yapımında çalıştığı Mescidi Nebevî’nin inşası ile verilmiş ve o
günkü aşk ve şevk devam ettirilerek günümüze kadar getirilmiştir.
“Allah evi” diye tanımlanan
camilerin yapımı ve yaşatılmasında ibadet aşkı ve ruhu hâkim olmuş, bu husus
insanlarca ilahi bir buyruk olarak da kabul edilmiştir.
Camiler, inanan insanların
herhangi bir ayrıma tabi tutulmadan, sınıf farkı gözetilmeden zengin-fakir,
amir-memur bir araya geldikleri ve hayatın günlük koşuşturmasından,
yorgunluğundan arınıp manevi huzura kavuştukları mekânlardır.
İz bırakan mimarisiyle,
minaresi ve kubbesiyle, bulunduğu her yerde Müslümanların yaşadığına birer
şahit gibidir camiler. Cemaatle kılınan namazıyla, birlikte düzenlenen,
dinlenen vaaz ve hutbesiyle birer yaygın eğitim kurumu, müesseseleridir
camiler. İnsanı ferdiyetçiliğe sürükleyen modernitenin karşısında, insanın
sosyal bir varlık olma hürriyetini yaşatan en önemli mekânlardır camiler. Günde
beş vakit Allah’ın en büyük, tek ve bir olduğunu, Hazreti Muhammed’in onun kulu
ve elçisi olduğunu, gerçek mutluluğun ve kurtuluşun ibadetle mümkün
olabileceğini dünyaya ilan eden ve bir nevi ilahî davet olan ezanın meskenidir
camiler.
Bütün bunların yanında,
camilerimiz aynı zamanda birer medeniyet mekânlarıdır. İnşa edildikleri
mekânlar -birer külliye olarak- bünyesinde okul, aşevi, çarşı, hamam, sağlık
merkezi gibi kurumların bulunduğu ve medeniyetimizin temelini teşkil eden bu
kurumların gelişmesinin sağlandığı mekânlardır.
Gene sanat merkezi olarak
camilerimiz, birer mimari şaheser, birer mimari deha örneği olan ve mimari
sanatının gelişmesinde çok önemli yeri olan, aynı zamanda içinde tezhip ve hat
sanatlarının gelişmesine, ilahiler vasıtasıyla musikimizin gelişmesine yardım
eden sanat merkezleridir. Aynı zamanda eğitim ve öğretimin yapıldığı birer
okuldur; tarih boyunca bu misyonunu da devam ettirmiş,
bugün yaz Kur’an kursları vasıtasıyla toplumumuzdaki mutedil din anlayışının
oluşmasına çok önemli katkıları vardır.
İbadet mahalli olarak da Rab
ile kul ilişkisini düzenleyen, hayatın gerçek sahibinin Yüce Yaradan olduğunu
öğreten, bir sığınma ve arınma yeridir camiler. Kullar arasında da eşitlik
duygularını ve kardeşlik duygularını besler; sadece bununla kalmaz, aynı
zamanda bir toplantı yeri olarak, istişare mahalli olarak toplumun sorunlarına,
sosyal problemlere çözüm getirme konusunda birer toplantı mahalli olarak görev
yapmaktadır. Bütün bunların yanında, modern hayatın getirdiği yalnızlık, çaresizlik,
güvensizlik gibi duygulara karşı paylaşımı ve rahatlamayı sağlayan mekânlardır.
Bu camilerin fonksiyonlarını
kendi elleriyle yürüttüğümüz din görevlileri konusunda da birkaç cümle sarf
etmek istiyorum. Camileri fonksiyonel hâle getiren din görevlilerimizdir. Tarih
boyunca ibadetlerde rehberlik yapma ve kanaat önderi olma sıfatlarını taşımış
olan bu çilekeş meslek mensupları bugün de toplumumuzun en ücra köşelerinde
görev yapmaktadırlar. Aşağı yukarı, köylerimizde resmî görevli olarak, tek
olarak bulunan din görevlilerimizdir. Köylerin sorunlarından tabii bunlar da
etkilenmektedir. Köy imamlarının lojman sorunu muhakkak üzerinde durulması gereken
bir sorundur. Gittiğimiz yerlerde imamları, bu meslektaşlarımı ziyaret
ettiğimde görüyorum ki buradaki lojmanların çok şiddetle ve çok acilen bakıma,
onarıma ihtiyaçları vardır. Burada bu arkadaşlarımız yaptıkları göreve uygun
bir mekânda bulunmamaktadırlar. Aynı zamanda, belki hepinize intikal ediyor,
köyde görev yapan bu din görevlisi arkadaşlarımızın eşlerinin psikolojik
sorunları yeterinden fazla olmaktadır. Köy ortamında tek başlarına, bir nevi
yalnız yaşamaya mahkûm edilmiş gibi bir durumda hayatlarını geçirmektedirler.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre
veriyorum, tamamlayın lütfen.
ABDURRAHMAN DODURGALI
(Devamla) - Muhakkak bunların bu sorunlarına çözüm getirecek birtakım
tedbirlerin alınması gerekmektedir.
Ben, süremizin sonunda
Diyanet İşleri Başkanlığımızın son yapmış olduğu faaliyetler konusunda da küçük
birkaç cümle söylemek istiyorum. Bu Camiler Haftası’nda çeşitli konferanslar,
paneller, ziyaretler, çok geniş bir ziyaret şemsiyesi düzenlenmektedir.
Cezaevlerinden hastanelere kadar, okullardan türbelere kadar aç, açıkta bulunan
kişilere, gazilerimize, şehitlerimize bu hafta ile ilgili ziyaretler
yapılmaktadır.
Son olarak da burada Diyanet
İşleri Başkanlığı Teşkilat Kanunu’nun görüşülmesi esnasında Meclisimizin
gösterdiği birlik, beraberlik, bütünlük ve Diyanet İşleri Teşkilat Yasası’nın
çıkarılmasındaki çaba ve gayretler için, özel olarak hem Başkanlığımızın hem
Diyanet mensuplarının teşekkürlerini burada dile getirmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ABDURRAHMAN DODURGALI
(Devamla) - Bu son faaliyetimizde, dinimizin ve Başkanlığımızın asgari
müşterekimiz olduğu çok belirgin bir şekilde ortaya konulmuştur.
Bu duygularla, hepinizi
saygıyla selamlıyorum, haftamızın hayırlara vesile olmasını niyaz ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Dodurgalı.
Gündem dışı ikinci söz,
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyinin Mavi Marmara Raporu hakkında söz
isteyen Isparta Milletvekili Sayın Haydar Kemal Kurt’a aittir.
Buyurun Sayın Kurt. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
2.- Isparta Milletvekili Haydar Kemal Kurt’un, Anayasa değişikliğine
ilişkin referandumun sonuçları ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyinin
Mavi Marmara Raporu’na ilişkin gündem dışı konuşması
HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 12 Eylül referandum sonuçları ve
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyinin Mavi Marmara Raporu ile ilgili
değerlendirme yapmak üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi bu vesileyle
saygıyla selamlıyorum.
Meclisin yeni yasama
çalışmalarının, siz değerli çalışma arkadaşlarımla başarılı ve verimli
geçmesini dilerken milletimize hayırlara vesile olmasını Cenabıallah’tan niyaz
ediyorum.
Değerli arkadaşlar, 12 Eylül
2010 referandumunu milletçe huzur ve güven içerisinde sonuçlandırdık. Aylardır
tüm ülkenin gündeminde en önemli ulusal konu olan 26 maddelik kısmi Anayasa
değişikliği paketi şu anda hayatiyet bulmuş durumdadır. Halkımız, darbelerin ve
bunun neticesinde oluşan vesayet rejiminin tarihe karıştığını tescil etmiştir.
Milletimiz için gerekli olan değişimlerin demokrasi içinde çözüm bulacağı bir
kez daha görülmüştür. Demokrasiye olan inanç, demokrasiye olan güven
yinelenmiştir. Her türlü sorunun çözüm yerinin demokratik siyaset olduğu,
demokrasi içinde her meseleyi çözüm yoluna koyabileceğimiz bir kez daha
anlaşılmıştır.
Anayasa’da devletin temel
prensipleri olarak gösterilen demokratik, laik, sosyal ve hukuk devleti
özelliklerinin devleti oluşturan erkleri şekillendirip şekillendiremediği
hususunun referandum yolu ile ilk defa halk, yani egemenliğin tek sahibi olan
vatandaş tarafından tartışıldıktan sonra karara bağlanması demokrasi tarihimize
düşürülen bir not olarak önemlidir. Ülke, referandumla vatandaşına ait olma
kararına ulaşmıştır.
İleri demokrasi ve hukukun
üstünlüğü mücadelesinde tarihî bir eşiği milletçe aşmanın haklı gururunu
yaşadık. Bu hususu yüce Mecliste Anayasa değişiklik paketinin görüşmeleri
esnasında 6’ncı madde üzerine söz aldığımda “İşte, biz, bugün, çağdaş, demokratik
devlet anlayışına aykırı düşüncelere karşı bir gayret içindeyiz. Evet, bu
çalışma, bu ülkede ‘kurucu irade’ kavramının yeniden tanımlanmasını sağlayacak,
halk iradesinin üzerindeki mahcuriyet kararının ya bu Parlamentomuz ya da
referandum yoluyla bizzat vatandaş karar ve kararlılığıyla kalkmasını
sağlayacaktır.” sözlerimle ifade etmeye çalışmıştım. Hatta bu sözlerime ama iyi
niyetli ama kötü niyetli olarak başka anlamlar yükleyerek değerlendirmeler
yapan bazı muhalefet milletvekili arkadaşlarımız oldu. Şimdi bu arkadaşlar algı
ve anlamalarını halk iradesi yönünde değiştirecekler ümidindeyim.
Referandum sürecinde
karşılıklı değerlendirmeler, ülkenin değerleri ve siyasi rejim için o kadar
ciddi manivela etkisi yapacağı yönünde oldu ki, hiçbir vatandaşın konuyu es
geçmesi mümkün değildi. Bunu vatandaşımızın referandum oylamasına katılım
oranında da açıkça görüyoruz. Halkımız referanduma yüzde 77 oranında katılarak
egemenlik hakkını kullanma isteğini net olarak belirtmiştir ve bu halk
oylamasının tek galibidir. Tek kaybeden ise bu hakkın kullanımını engellemek
iradesinde olanlar ve darbeci anlayıştır.
Isparta’mızda referanduma
katılım oranı yüzde 84,27 olup “evet” tercihi yüzde 57,88 olarak
tescillenmiştir. Halkımız sandığa giderek iradesini yansıtmak suretiyle
demokrasimize güç vermiştir. Cumhuriyetimiz, temellenmesi gereken halk ile
arasındaki irtibatı kurmuştur. Bundan sonrası, “evet” çoğunluğu ile “Egemen
benim.” diyen vatandaş tarafından şekillendirilecektir. Sayın Başbakanımızın
tarifiyle, önce seçim, sonrası yeni Anayasa yapılması da buna işaret etmektedir. 73 milyonun
yapacağı ve içerisinde kendisini bulacağı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ulusal
görev ve sorumluluğumuzdur. Bundan sonrası, öncesinden daha önemlidir.
Ülke idaresinde üzerine düşen
sorumlulukları yerine getirmeyenlerin kendilerini neyle ve kime karşı görevli
hissettikleri tüm toplumun bilmesi gereken en önemli husustur. Eğer ülkemiz
gelişmişlik ve kalkınmada mutabakat sağlamış ise bu ciddi bir kazanımdır ama
bunun nasıl gerçekleştirileceğinde mutabakat yoksa önceki mutabakat
anlamsızdır.
Hukuk devletini ve demokratik
işleyişi içselleştirememiş bir muhalefet aynı durumdaki bir iktidardan daha
tehlikeli ve zararlıdır çünkü alternatifin afet olduğu bir mamur olma aslında
geçici bir durumdur. Bu sebeple, ülkemizde asıl olan, muhalefetin hukuk devleti
ve demokrasi talep eder olmasıdır.
AK PARTİ olarak sonucu,
milletimizin değişime ve demokratikleşmeye verdiği önemli bir destek olarak
görüyoruz. Her platformda belirttiğimiz üzere, Türkiye’de artık vesayet rejimi
tarihe karışmıştır; Türkiye’de artık darbe heveslilerinin hevesleri
kursaklarında kalacaktır; millî irade her türlü kirli oyunu bozacak, değişim,
demokratikleşme ve büyüme engellenemeyecektir.
Ülke dışı gündemi olarak,
geçtiğimiz hafta yayınlanan Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyinin Mavi
Marmara Raporu çok önemli sonuçları olan bir gelişmedir. İsrail devleti,
kuruluşundan bu yana ikinci kez kınanmış ve şoke olmuştur. İsrail’in
uluslararası hukuku çiğneyerek gaddarca insanlık suçu işlediği açıklanan
raporda Türkiye’ye tazminat ödenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Dünya basınında
geniş yankı uyandıran bu rapor İsrail’in uluslararası alanda yeni bir
mahcubiyeti olarak değerlendirilmiş, Hükûmetimiz tarafından da beklentilerimizi
karşılayan bir rapor olarak beyan edilmiştir.
31 Mayısta saldırının
gerçekleştiği andan itibaren Türkiye hep uluslararası hukuk dilini kullanmış ve
en doğal hakkını rasyonel ve uluslararası normları yanına alarak dile
getirmiştir. Bu, ülkemizin haklılığı yanında, gücü ve başta
Filistin’de büyük bir dram yaşayan Filistinli kardeşlerimiz, 2 milyara yaklaşan
Müslüman halk ve Mavi Marmara gemisinde mazlum ve mağdur Gazze halkının yanında
olduğunu göstermek için çıktıkları yolda uluslararası sularda hukuk tanımaz, zalim
İsrail devletinin gaddarca saldırısıyla hayatlarını kaybeden Cevdet Kılıçlar,
Necdet Yıldırım, İbrahim Bilgen, Ali Haydar Bengi, Cengiz Akyüz…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre
veriyorum, tamamlayınız.
HAYDAR KEMAL KURT (Devamla)
– Teşekkürler Sayın Başkanım.
…Cengiz Topçuoğlu, Cengiz
Songür, Fahri Gündüz ve Furkan Doğan kardeşlerimiz için çok önemli bir sonuçtur.
Bu vesileyle hayatlarını
kaybeden kardeşlerimizi rahmetle, saygıyla anarken yakınlarına ve milletimize
tekrar başsağlığı diliyorum.
İsrail devletinin de
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyinin raporu doğrultusunda acilen hem
Türkiye’den hem de Gazze halkından özür dilemesi gerekliliğini de bir kez daha
dile getirmek isterim.
Son olarak, bu uluslararası
insanlık cinayetini işleyen katillerin de yargılanıp cezalandırılmasını
beklediğimizi ve takip edeceğimizin bilinmesini ifade ediyor, heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kurt.
Gündem dışı üçüncü söz, 4
Ekim Hayvanları Koruma Günü münasebetiyle söz isteyen Bursa Milletvekili Sayın
Necati Özensoy’a aittir.
Buyurun Sayın Özensoy. (MHP
sıralarından alkışlar)
3.- Bursa Milletvekili Necati Özensoy’un, 4 Ekim Hayvanları Koruma
Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4 Ekim Dünya Hayvan Hakları Günü
münasebetiyle söz almış bulunuyorum. Yeni yasama yılının hayırlı olması dileğiyle hepinize
saygılar sunuyorum.
Hayvan hakları dediğimizde
ilk anda “İnsan hakları daha hallolmadı ki hayvan haklarına sıra gelsin.” gibi
tepkiyle karşılaşıyoruz fakat hayvan haklarını savunmak, hayvanların
insanlardan daha önemli olduğunu savunmak veya insanları ikinci plana atmak değildir.
Bilakis, hayvanların da içinde bulunduğu ekosistemin sağlıklı işleyişi insan
sağlığı için çok önemlidir. Ayrıca felsefi olarak bu tavır “türcülük” olarak
tanımlanır ve her türlü ayrımcılık gibi etik olmayan bir tutumdur.
Hayvan sağlığı ve refahının
insan sağlığı ve refahıyla olan en belirgin ilişkisini sokak hayvanları
sorununda gözlemleyebiliriz. Sokak hayvanları, toplum sağlığını tehdit etmenin
yanında uğradığı kötü muameleyle kamuoyu vicdanını sızlatan, yıllardır
çözülememiş bir sorundur.
Bu
sorunun çözülmesi için belediyelerin eş zamanlı ve kapsamlı kısırlaştırma
faaliyetleri yürütmesinin yanında, yurt dışından gelen kaçak hayvan sorunu
çözülmeli, bununla bağlantılı olarak, hayvanların aşı ve tedavilerini gerektiği
şekilde yapmayıp halk sağlığını tehdit eden pet-shop denen evcil hayvan satış dükkânlarına
belli kısıtlamalar getirilmeli, ev hayvanı beslemek isteyen kişiler hayvan
bakımevlerine yönlendirilmelidir.
Okullarda sivil toplum
kuruluşları ve Millî Eğitim Bakanlığı iş birliğiyle eğitim programları
düzenlenmeli, çocuklara hem kendilerini korumaları hem de sokak hayvanlarına
zarar vermemeleri için hayvanlara nasıl davranmaları gerektiği anlatılmalıdır.
Bunun yanında, hayvanların
sokağa terk edilmelerine karşı caydırıcı olması açısından hayvanlara çiplenme
zorunluluğu getirilmeli, terk edilen hayvanların sahiplerine hayvanların kimlik
ve sağlık bilgilerinin de yer aldığı bu çipler
vasıtasıyla ulaşılarak yüksek cezalar ödetilmeli, bir daha hayvan edinmeleri
yasaklanmalıdır.
Yine vicdanımızı sızlatan bir
diğer konu, belediyelerce yapılan itlaflardır. 5199 sayılı Kanun’da yasak
olmasına karşın, Zabıta Kanunu’yla belediyelere kuduzdan sadece şüphe duyulması
hâlinde bile zehirleme imkânı verilmesi büyük bir çelişkidir. Oysa bilimsel
çalışmalar göstermektedir ki zehirlemelerle hayvan nüfusu ilk anda azalmakla
birlikte, geride kalan hayvanlar daha kolay beslenme ve üreme imkânı bulduğu
için hayvan nüfusu en kısa zamanda eskisinden daha büyük bir miktara
ulaşmaktadır. Bir çift köpekten beş yılda 60 bin köpek
üreyebildiği göz önüne alındığında, belediyelerde ve belediye sınırları
dışındaki tarım ve hayvancılıkla geçinen il, ilçe ve köylerde etkin
kısırlaştırma uygulanması şimdiye kadar sokak hayvanı sorununu çözmekte hiçbir
şekilde etkili olmayan, aynı zamanda millî medeniyet düzeyimiz açısından bir yüz
karası olan zehirlemelerin acilen durdurulması gerektiği çok net bir şekilde
görülmektedir.
Gönüllülerin yardım ve
gözetiminde yavru ve sakat hayvanlara hizmet vermesi gereken bakımevlerine
gerekli ödenekler yapılmalı, hayvanlar belediye üzerine kaydedilerek veteriner
işleri müdürlüklerinden sorgulanabilmelidir.
Bunların yanında, köpek
dövüşlerine karşı, Telekomünikasyon Kanunu’nda yapılacak bir değişiklikle köpek
dövüş siteleri yasaklanmalı ve hayvanlara uygulanan vahşetin üstünden para
kazanılmasının önüne geçilmelidir.
Ülkemiz için diğer bir utanç
konusu ise yunus parklarıdır. Daha önce yunus ölümleri ve yasa dışı yunus
avcılığıyla ilgili verdiğim soru önergeme verilen cevap dikkat çekicidir. Tarım
ve Çevre Bakanlıkları tarafından verilen cevaptan her iki bakanlığın da bu
tesislerin kurulmasında izin veren yetkili kurum olmadığı anlaşılmaktadır. Bu
çok önemli bir sorundur. Yunus avcılığıyla ilgili Tarım ve Köyişleri
Bakanlığınca verilen cevapta, 1983 yılından itibaren yunus avcılığının
yasaklanmış olduğu belirtilmesine rağmen, 2006 yılı itibarıyla Omega limitet
şirketine şartlı avlanma izni verilmiş olmasını nasıl açıklayacaksınız? Bize
verilen cevapların çelişkili olmaması gerekmektedir.
Bu kanunda değişmesi hayati
olan husus ise hayvanlara karşı işlenen suçların Kabahatler Kanunu kapsamından
çıkarılıp Ceza Kanunu kapsamına alınmasıdır. Otoyollarda veya şehir içinde
trafik kazasına uğramış veya hasta ruhlu kişiler tarafından işkence edilmiş
hayvan görüntüleri kamuoyunda tedirginlik yaratmaktadır. Birçok ünlü seri katil
ilk cinayetlerini hayvan öldürerek işlemişlerdir. Hayvana tecavüz edip boğazını
telle sıkan, yavrularını yakan birinin, fırsatını bulduğunda engelli bir insana
veya bir çocuğa cinsel taciz veya şiddet uygulaması an meselesidir. Dolayısıyla,
toplum huzuru ve güvenliği için, hayvanlara karşı işlenen suçlar, tıpkı
gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, Kabahatler Kanunu kapsamından çıkarılmalı, Ceza
Kanunu kapsamına alınmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre
veriyorum, tamamlayın lütfen.
NECATİ ÖZENSOY (Devamla) –
Unutulmamalıdır ki, Gandhi’nin dediği gibi “Bir milletin gelişmişliği,
hayvanlara nasıl davranıldığıyla ölçülür.”
Son olarak, bir kıssayla
sözlerimi bitirmek istiyorum.
Kanunî, bir ağacı saran karıncaları
öldürmek için Şeyhülislam Ebussuud Efendi’ye bir dörtlükle sual ettiğinde,
ondan karıncanın mahşerde Süleyman’dan davacı olacağını telmihen manzum bir
cevapla zarif bir gözdağı almıştı. Kanunî Sultan Süleyman’ın manzum bir beyitle
Topkapı Sarayı’nın bahçesindeki meyve ağaçlarına zarar veren karıncaların
itlafının dinen mümkün olup olmadığını sorduğu “Dirahta ger ziyan etse karınca
günah var mıdır ânı kırınca?” beytine karşılık olarak, “Yarın Hakk’ın divanına
varınca, Süleyman’dan hakkın alır karınca.” şeklinde ünlü bir beyitle cevap
vermiştir.
Verdiğimiz araştırma
önergelerinin de dikkate alınarak bu konunun araştırılması da önemlidir.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Özensoy.
60’ıncı maddeye göre pek kısa
söz talepleri vardır, şimdi onları vereceğim.
Sayın Köse…
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Hükûmetin Alevi açılımına
ilişkin açıklaması
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yeni yasama yılımızın hayırlı
uğurlu olmasını dilerken, öncelikle Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nı tüm
samimiyetimle kutlamak istiyorum.
Sayın Başkan, biliyorsunuz
Hükûmet Alevi açılımı yapmak üzere birtakım işler yapmaya çalıştı ama ne yazık
ki somut bir adım atılmadı. Önceden defalarca kez bu konuda yasa teklifleri
verdik, Meclis kürsüsünden konuşmalar yaptık. Eğer Hükûmetin bu konuyu çözmek
gibi bir niyeti varsa önerilere destek olsun dedik ya da Hükûmet samimiyse,
Alevi yurttaşlarımızın taleplerini dile getirecek biçimde bir düzenleme yapsın,
biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak destek olalım. Bu düşüncelerimi iletmek
istedim.
Saygılar sunuyorum, teşekkür
ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Yaman…
2.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, fahri imamlara kadro verilmesine
ilişkin açıklaması
M. NURİ YAMAN (Muş) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben de yeni yasama yılının
ülkemize ve Meclisimize hayırlı olmasını dilerken, Din Görevlileri ve Cami Haftası
nedeniyle bu kurumda çalışan fahri imamların çok önemli bir sorununu yüce
Meclisin bilgisine sunmak istiyorum.
Her ne kadar bu Diyanet
İşleri Başkanlığı Yasası görüşülürken bunu dile getirdikse de ne yazık ki
bugüne kadar bir çözümün, çalışmanın yapılmadığını görüyoruz. Biliyorsunuz ki
bu kadrolu imamlar Doğu ve Güneydoğu’ya atandıklarında, genelde bir ay göreve
başlayıp tekrar oradan ayrılıyorlar. Bu nedenle köylü bu hizmetleri “fahri
imamlar” dediği, köy bütçesinden karşıladıkları ücretlerle bunu gideriyorlar.
Aslında geçmişimizde bir sürü kadrolardan, bu türlü Bakanlar Kurulu
kararlarıyla bunların kadrolara geçirilmesi işçilerde mümkün oldu. Bu fahri köy
imamlarının da en kısa süre içinde yeterlilikleri, dini bilgileri…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Üçer…
3.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’ne
ilişkin açıklaması
ÖZDAL ÜÇER (Van) –
Teşekkürler Sayın Başkan.
Yeni yasama yılının, ben de
ülkemiz için faydalı olabileceği bir dönem yaşamak istediğimizi belirtmek
istiyorum, hayırlı olmasını diliyorum.
5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü
bugün. Dünyada öğretmenlerin en zor koşullarda yaşadığı bir ülkede, bütün
eğitim emekçilerinin Dünya Öğretmenler Günü’nü kutluyorum. Eğitim olgusu içinde
en önemli role sahip öğretmenlerin bugün içinde bulundukları yaşam koşulları,
ülkemizde öğretmenlere ve öğretmenlik mesleğine yeterli duyarlılığın
olmadığının göstergesidir. Tüm olumsuzluklara rağmen, öğretmenlik mesleği,
meslek etiği çerçevesinde çocuklarımızın ve gençlerimizin eğitimi için
fedakârca çalışan bütün öğretmenlerimizin sorunlarının çözümü ve onların
mesleki onuruna sahip çıkan fedakârca çalışmalarının bedelini sağlamak için...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Birer dakika
veriyoruz.
Teşekkür ederim.
Sayın Şandır...
4.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yeni yasama
yılına ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok
teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak yeni yasama
yılının ülkemize, Meclisimize, şahıslarımıza ve partilerimize hayırlı sonuçlar
getirmesini diliyorum.
Tüm grup başkan vekili
arkadaşlarıma, tüm milletvekili arkadaşlarıma, parti yönetimlerine bu yasama
yılında ülkenin gündemini tartışmak, hukukileştirmek konusunda da başarılar
diliyorum, hayırlı bir yıl diliyorum, iyi çalışmalar diliyorum.
Sayın Meclis başkan vekili
arkadaşlarıma da başarılar diliyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Şandır.
Buyurun Sayın Canikli.
5.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin yeni yasama yılına ilişkin açıklaması
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biz de yeni yasama yılımızın
hepimize, ülkemize, milletimize hayırlara vesile olmasını temenni ediyoruz.
İnşallah çok iyi bir çalışma atmosferi olacak, ben ona yürekten inanıyorum.
Muhalefetiyle iktidarıyla birlikte, bütün arkadaşlarımızla birlikte ve siz
Başkanlık Divanını da üzmeyecek bir tarzda, bir ortamda, inşallah karşılıklı
hoşgörünün ve sağduyunun hâkim olduğu bir ortamda çalışmalarımızı
yürüteceğimize ben yürekten inanıyorum.
Tüm arkadaşlara
çalışmalarında başarılar diliyorum, saygılar sunuyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Çok teşekkür ederim.
Buyurun Sayın İnce.
6.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin yeni yasama yılına ilişkin açıklaması
MUHARREM İNCE (Yalova) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biz de Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak Büyük Millet Meclisine bu yasama yılında başarılar
diliyoruz. Toplumu germeyen, toplumu kamplaştırmayan, toplumun gerilmesinden
medet ummayan, toplumun bu gerilmesinden, tırmanmasından rant
elde etmeye çalışmayan bir siyaset anlayışı diliyoruz.
Size de saygılarımızı
sunuyoruz.
BAŞKAN – Çok teşekkür ederim,
sağ olun.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Sayın milletvekilleri, Sağlık
Bakanı Sayın Recep Akdağ, gündemin “Sözlü Sorular” kısmında yer alan sorulardan
1, 93, 120, 249, 267, 300, 358, 380, 381, 409, 410, 411, 417, 418, 431, 457,
476, 496, 502, 520, 538 ve 539’uncu sıralarındaki soruları birlikte
cevaplandırmak istemişlerdir. Bu istemi sırası geldiğinde yerine getireceğim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Kosova Cumhuriyeti Parlamentosunun davetine icabetle, Priştine’de
düzenlenecek olan “Bölgesel İşbirliği ve Avrupa’yla Bütünleşme” konulu
Güneydoğu Avrupa Bölgesi Parlamentoları Dışişleri Komisyonu Başkanları
Zirvesine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanvekili Mehmet
Ceylan’ın katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/303)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Kosova
Cumhuriyeti Parlamentosu'nun davetine icabetle, Priştine'de düzenlenecek olan
"Bölgesel İşbirliği ve Avrupa'yla Bütünleşme" konulu Güneydoğu Avrupa
Bölgesi Parlamentoları Dışişleri Komisyonu Başkanları Zirvesi'ne, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanvekili Sayın Mehmet Ceylan'ın
katılmasına ilişkin TBMM Başkanı ve Siyasi Parti Grupları Başkanvekillerinin
imzasıyla alınan 3 Ağustos 2010 tarihli karar, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun'un 11. maddesi
gereğince Genel Kurul'un bilgisine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
2.- Portekiz Parlamentosu Dışişleri Komisyonunun davetine icabetle,
Lizbon’da düzenlenecek olan ulusal parlamentolar arasındaki diyaloğu geliştirme
amaçlı “Avrupa Parlamenterler Toplantısı”na Türkiye Büyük Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın katılmasına ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/304)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Portekiz
Parlamentosu Dışişleri Komisyonu'nun davetine icabetle, Lizbon'da düzenlenecek
olan ulusal parlamentolar arasındaki diyaloğu geliştirme amaçlı "Avrupa
Parlamenter Toplantısı"na, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri
Komisyonu Başkanı Sayın Murat Mercan'ın katılmasına ilişkin, TBMM Başkanı ve
Siyasi Parti Grupları Başkanvekillerinin imzasıyla alınan 13 Eylül 2010 tarihli
Karar, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında
3620 sayılı Kanun'un 11. maddesi gereğince Genel Kurul'un bilgisine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur.
Başbakanlığın, kanun
tasarısının geri alınmasına dair bir tezkeresi vardır, okutuyorum:
3.- Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın geri gönderilmesine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/305)
25/8/2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İlgide kayıtlı yazımız ekinde
Başkanlığınıza sunulan "Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 75 inci maddesine göre geri gönderilmesini arz
ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN – Millî Eğitim
Komisyonunda bulunan tasarı Hükûmete geri verilmiştir.
Sözlü soru önergelerinin geri
alınmasına dair bir önerge vardır, okutuyorum:
B) Önergeler
1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, (6/2122, 6/2124, 6/2125,
6/2126, 6/2128, 6/2145, 6/2146) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına
ilişkin önergesi (4/230)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gündemin Sözlü Sorular
Kısmının 521, 523, 524, 525, 527, 544, 545 sıralarında yer alan 6/2122, 6/2124,
6/2125, 6/2126, 6/2128, 6/2145, 6/2146 esas numaralı sözlü soru önergelerimi
geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz
ederim.
Reşat
Doğru
Tokat
BAŞKAN – Sözlü soru
önergeleri geri verilmiştir.
Genel görüşme açılmasına
ilişkin bir önerge vardır, okutuyorum:
C) Genel Görüşme Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak ve 25 milletvekilinin,
İstanbul’da yağan yağışlar sonucu yaşanan sel felaketleri konusunda genel
görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/15)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İstanbul'da hafta sonundan
itibaren gelmesi beklenen şiddetli sağanak yağış karşısında İstanbul Büyükşehir
Belediyesince gerekli önlemlerin alınmaması nedeniyle Kurbağalı Derenin taşması
sonucunda sele kapılan bir belediye işçisi hayatını kaybetmiş, özellikle
Anadolu yakasında yüzlerce ev ve işyeri kullanılamaz hale gelmiştir. Geçtiğimiz
eylül ayında yaşanan Ayamama felaketinin yaraları henüz sarılmadan, İstanbul'da
her şiddetli yağış karşısında tekrar yaşanan sel felaketinin nedenlerini,
alınması gereken önlemleri Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirmek
amacıyla, Anayasanın 98 ve TBMM İç Tüzüğünün 101, 102 ve 103'üncü maddeleri
uyarınca "Genel Görüşme" açılmasını saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
1) D. Ali Torlak (İstanbul)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
5) Osman Durmuş (Kırıkkale)
6) Faruk Bal (Konya)
7) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
8) Akif Akkuş (Mersin)
9) Rıdvan Yalçın (Ordu)
10) Mustafa Enöz (Manisa)
11) Ahmet Bukan (Çankırı)
12) Muharrem Varlı (Adana)
13) Süleyman Latif Yunusoğlu (Trabzon)
14) Recai Yıldırım (Adana)
15) Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın)
16) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
17) Hasan Özdemir (Gaziantep)
18) Mustafa Kemal Cengiz (Çanakkale)
19) Recep Taner (Aydın)
20) Mehmet Ekici (Yozgat)
21)H. Hamit Homriş (Bursa)
22) Şenol Bal (İzmir)
23) Hakan Coşkun (Osmaniye)
24) Necati Özensoy (Bursa)
25) Mustafa Kalaycı (Konya)
26) Alim
Işık (Kütahya)
Gerekçe:
Meteoroloji Genel
Müdürlüğü'nün günler öncesinden yaptığı uyarıları dikkate almayan AKP hükümeti
ve İstanbul Büyükşehir Belediye yönetiminin, sel felaketini âdeta izledikleri
görülmektedir. 2010 yılında Avrupa Kültür Başkenti olan İstanbul yağan şiddetli
yağmurla âdeta çamur deryasına dönmüştür.
İstanbul'da 7 Mayıs 2010
akşamından bu yana şiddetli sağanak yağış karşısında, İstanbul Büyükşehir
Belediyesince, her zaman olduğu gibi yine gerekli önlemlerin alınmadığı
görülmekte, bu nedenle her yıl yaşanan bu sel felaketlerinin sebep olduğu can
ve mal kayıplarına hükümetin sessiz kalması kabul edilebilir bir durum
değildir.
Yağışla
birlikte Avrupa yakasında ve özellikle Anadolu yakasının Kartal, Maltepe,
Ataşehir, Ümraniye, Kadıköy, Pendik ve Tuzla bölgelerinin birçok bölümlerinde
aşırı su baskınlarına, E-5'in ve Boğaz köprüsü bağlantılarının olduğu
kavşaklarda aşırı su birikmeleri sebebiyle trafiğin tıkanmasına, yüzlerce ev ve
iş yerlerinin kullanılamaz hâle gelmesiyle çok büyük maddi hasarlara ve
vatandaşlarımızın yollarda mahsur kalmasına sebep olunmuştur. Bu
bölgelerde sorunların üzeri örtülmüş ve günübirlik geçici önlemler nedeniyle
kalıcı bir çözüm sağlanamamıştır.
Tüm dünya kamuoyunun da
ibretle izlediği bu görüntüler, ülkemizin itibarının sarsılması ve zedelenmesine
neden olurken, ülke genelinde büyük üzüntüye sebep olmuştur.
Sel
felaketinin faturası yine vatandaşa kesilmiş olup, neredeyse yağan her yağmurda
taşan ve son iki yılda 32 insanımızın ölümüne ve büyük mal kaybına neden olan
dere yataklarında, bugüne kadar gerekli ve yeterli önlemlerin alınmadığı, sel
felaketi yönünden riskli olan bölgelerde risk haritalarının çıkarılmadığı,
çıkarılmışsa da, risk bölgeleri ile ilgili gerekli önlemlerin alınmadığı
görülmektedir.
Türkiye'yi 8 yıldan,
İstanbul'u 17 yıldan bu yana yöneten ve kabul edilebilir hiçbir mazeretinin
bulunmadığı AKP iktidarı ve İstanbul Büyükşehir Belediye yöneticilerinin,
yaşanan bu son üzücü olayda siyasi sorumluluklarının bulunduğu kamu vicdanında
mahkûm edilerek tescillenmiştir.
Bu nedenlerle, sel
felaketinin neden olduğu zararların araştırılması, gereken önlemlerin alınması
ve sorunların çözülmesi ile sorumluların tespiti konusunda "Genel
Görüşme" açılarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirilmesi
İstanbul ile ilgili doğal afetlerde meydana gelen sorunların incelenmesi,
çözümüne yönelik politika ve önlemlerin en kısa sürede hayata geçirilmesi
gerekmektedir.
BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemdeki yerini
alacak ve genel görüşme açılıp açılmaması konusundaki ön görüşme sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır; ayrı ayrı okutuyorum:
D) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 25 milletvekilinin,
İsrail’in Mavi Marmara gemisine yaptığı saldırının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/853)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
31 Mayıs
2010 tarihinde, Akdeniz'in uluslararası sularında seyreden ve Gazze'ye yardım
götüren Mavi Marmara gemisine İsrail ordusu tarafından yapılan, 9
vatandaşımızın hayatını kaybetmesi, 23 vatandaşımızın yaralanması ile
sonuçlanan elim olayın tüm boyutlarıyla araştırılması amacıyla, Anayasamızın 98
ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis Araştırma Komisyonu
kurulmasını arz ve teklif ederiz.
1) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Faruk Bal (Konya)
4) Şenol Bal (İzmir)
5) Mustafa Kalaycı (Konya)
6) Ahmet Bukan (Çankırı)
7) Kürşat Atılgan (Adana)
8) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
9) İsmet Büyükataman (Bursa)
10) Mehmet Günal (Antalya)
11) Osman Durmuş (Kırıkkale)
12) Muharrem Varlı (Adana)
13) Rıdvan Yalçın (Ordu)
14) Atila Kaya (İstanbul)
15) Hasan Çalış (Karaman)
16) Yılmaz Tankut (Adana)
17) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
18) Murat Özkan (Giresun)
19) Metin Ergun (Muğla)
20) D. Ali Torlak (İstanbul)
21) Hasan Özdemir (Gaziantep)
22) Ahmet Orhan (Manisa)
23) Süleyman Turan Çirkin (Hatay)
24) Ahmet Deniz Bölükbaşı (Ankara)
25) H. Hamit Homriş (Bursa)
26) Recai Yıldırım (Adana)
Gerekçe:
İsrail işgali altındaki
Gazze'ye insani yardım taşıyan bir sivil toplum kuruluşuna ait konvoya 31 Mayıs
2010 sabahı, Akdeniz'in uluslararası sularında İsrail ordusu tarafından
müdahale edilmiş, operasyon sırasında 9 vatandaşımız hayatını kaybetmiş 23 vatandaşımız
yaralanmıştır.
İsrail'in uluslararası
sularda bir sivil yardım konvoyuna müdahalede bulunması ve sivilleri katletmesi
her türlü uluslararası hukuk ve insani değerlere karşı yapılmış bir devlet
terörüdür.
İsrail'in bölgede yıllardır
yürüttüğü saldırgan tutum ve yaptığı katliamların son örneği olan bu saldırının
cezalandırılması için her türlü uluslararası hukuki ve diplomatik girişim
elbette yapılmalı ve sorumluları ortaya konulmalı, vatandaşlarımızın hukuku
aranmalıdır.
Ayrıca, bölgede tarihten gelen
sorumluluğu olan ülkemizin, İsrail'in Filistin'deki işgalinin sonlandırılması
ve Gazze'ye yönelik ablukanın kaldırılması noktasında sorumluluğu olduğu,
Gazze'de yaşayan Müslüman kardeşlerimize her türlü insani yardımı ulaştırması
muhakkaktır.
Bununla birlikte, İsrail'in
yardım gemilerinin Gazze'ye girişinin engelleneceğini günler öncesinden ve
defalarca açıklamasına ve tehditlerine rağmen, konvoyun yola çıkarılması ve
uluslar arası sularda korunamaması, vatandaşlarımızın hayatlarını kaybetmeleri,
yaralanmaları ve zorla İsrail'e götürülmesinin engellenememesi, Hükümetin
konuya duyarsız kalmasının yanında, farklı bir düşüncesinin olup olmadığı
noktasında kamuoyunda tereddütlere neden olmuştur.
Yardım faaliyetinin
sakıncaları konusunda Dışişleri Bakanlığı'nın önceden bir uyarıda bulunup
bulunmadığı, bu vaki uyarı üzerine bazı AKP milletvekillerinin konvoya dâhil
olmaktan vazgeçtiği konusu da, karanlıkta kalan başka bir noktadır. Sonuçta,
İsrail'in müdahale öncesi, tüm tehditlerine ve bütün emarelere rağmen, gemiler
ve vatandaşlarımız korumasız olarak, Allah'a emanet yola çıkarılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti
Hükümetinin, açık denizde yapılan bu kanlı baskından sonra, gemide bulunanların
çağrı ve çığlıklarına rağmen, İsrail'in gemileri kendi limanlarına çekmesi için
geçen açık denizdeki 12 saatlik bu süreçte, vahim duruma müdahale edememesinin
sebebi de mutlaka araştırılarak ortaya konmalıdır.
Hükümetin İsrail'le planlanan
3 askerî tatbikatın iptal edildiğini açıklaması ise, Davos'ta yaşananların
planlı bir oyun olduğunu, Hükümetin İsrail'le ilişkilerini kesmediğini, aksine
daha da artırdığını gözler önüne sermiştir.
AKP Hükümeti bir yandan,
Suriye sınırındaki mayınlı arazileri 49 yıllığına İsrail'e vermeye çalışırken,
diğer yandan Davos'ta şov yapmış, Gazze'ye yapılan operasyonları iç politikada
eleştirirken, Gazze'ye bomba yağdıran uçakların topraklarımızda eğitim ve
tatbikat yapmasına izin vermiştir. Hükümet, İsrail'le ortak askerî projelere
girişmiş, tank modernizasyonundan, F-104'lerin modernizasyonuna, insansız savaş
uçakları alınmasına kadar pek çok askerî ihaleyi İsrail'e vermiş, kısacası,
İsrail karşıtı gibi gözükürken, İsrail'le sürekli işbirliği içinde olmuştur.
Hükümetin İsrail'le ilişkilerinin iyi mi, kötü mü olduğunu kimse
anlayamamıştır.
Örneği savaş zamanında bile
görülmeyen, Türk vatandaşlarının yabancı bir devletin ordusu tarafından
öldürülmesi, yaralanması ve alıkonulmasına karşın, Hükümetimiz, planlanan 3
askerî tatbikatın iptali, Genç Milli futbol takımının İsrail'le olan
karşılaşmasını iptali ve İsrail Büyükelçisi'ni geri çekmekten başka elle
tutulur hiçbir somut eylemde bulunmamıştır. Sadece, meydanlarda hamaset
nutukları atmış, siyaset dışı olması gereken bu meseleyi, iç siyasetin göbeğine
yerleştirmiştir.
Neticede son olayla birlikte
gemilerimizin ve vatandaşlarımızın korumasız olarak yola çıkarılması, uluslar
arası sularda korunamaması, öldürülen, yaralanan ve alıkonulan
vatandaşlarımızın İsrail topraklarına götürülmeden önce uluslar arası sularda
kurtarılamaması, kamuoyunda soru işaretleri oluşturmuştur.
Tüm bu
nedenlerle, 31 Mayıs 2010 tarihinde, Akdeniz'in uluslararası sularında seyreden
ve Gazze'ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine İsrail ordusu tarafından
yapılan, 9 vatandaşımızın hayatını kaybetmesi, 23 vatandaşımızın yaralanması
ile sonuçlanan elim olayın tüm boyutlarıyla araştırılması amacıyla,
Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis
Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.
2.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 27 milletvekilinin, yoksulluk
sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/854)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Yoksulluk, işsizlik ve
yolsuzlukla beraber ülkemizin çözüm bekleyen en önemli sorunlarının başında
gelmektedir. 2002 yılında işsizlere iş, yoksullara aş ve temiz siyaset yapma
vaadi ile halktan oy alarak iktidar olan AKP'nin söz konusu sorunların çözümüne
yönelik herhangi bir politikasının olmadığı ya da uygulamaya çalıştığı
politikaların başarısız olduğu hem Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK)
verilerince hem de çeşitli işçi sendikalarının yayınlarıyla ispatlanmıştır.
1923'ten 2002 yılına kadar,
80 yıldır Türkiye'nin toplam 220 milyar dolar olan borcu 2009 sonunda 270
milyar dolar artarak 490 milyar dolara çıkmıştır. 2010 yılında yeni doğan her
bebek 7 bin dolar borçla yaşamaya başlayacaktır.
Dolayısı ile ülkemizdeki
yoksul vatandaşlarımızın sayısını azaltmak ve onların insan onuruna yakışır,
asgari geçim standartlarının üzerinde yaşamalarını sağlamak için hangi
politikaların uygulanacağını belirlemek amacıyla Anayasa'nın 98'inci, TBMM
İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
2) Zekeriya Akıncı (Ankara)
3) Tekin Bingöl (Ankara)
4) Ali Arslan (Muğla)
5) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
6) Gürol Ergin (Muğla)
7) Tansel Barış (Kırklareli)
8) Hüseyin Ünsal (Amasya)
9) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
10) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
11) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
12) Erol Tınastepe (Erzincan)
13) Rasim Çakır (Edirne)
14) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
15) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
16) Şevket Köse (Adıyaman)
17) İsa Gök (Mersin)
18) Ali Koçal (Zonguldak)
19) Mehmet Ali Susam (İzmir)
20) Atila Emek (Antalya)
21) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
22) Tayfur Süner (Antalya)
23) Hüsnü Çöllü (Antalya)
24) Metin Arifağaoğlu (Artvin)
25) Ahmet Küçük (Çanakkale)
26) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
27) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
28) Fevzi Topuz (Muğla)
Gerekçe:
Yoksulluk kısaca, insanların
temel ihtiyaçlarını karşılayamama durumudur. Aynı zamanda bireylerin gıda,
giyim ve barınma gibi olanaklarının yaşamlarını devam ettirmeye yettiği hâlde
toplumun genel düzeyinin gerisinde kalmasını ifade eder.
Türkiye'de yoksulluğu,
yolsuzluğu ve işsizliği bitireceği iddiasıyla iktidar olan AKP, söz konusu
sorunların hiç birini çözemediği gibi gerek kendi belediyeleri gerekse İl Özel
İdareleri eliyle dağıtılan yardımlar sayesinde, halkımız yoksulluğu yenememiş
âdeta yoksulluğa alışmıştır.
Ankara Büyükşehir
Belediyesinin her yıl 400 bin aileye yardım yaptığı yazılı ve görsel medyada
yer almıştır. Ayrıca 2009 yılı yerel seçimler öncesinde Tunceli'de Valiliğin
dağıtmış olduğu beyaz eşyalar da Türkiye'de yoksulluğun geldiği boyutları
göstermesi açısından son derece düşündürücüdür.
Türkiye İstatistik Kurumunun
(TÜİK) verilerine göre, 2008 yılında Türkiye'de fertlerin yaklaşık % 0,54'ü
yani 374 bin kişi sadece gıda harcamalarını içeren açlık sınırının, % 17,11'i
yani 11 933 000 kişi ise gıda ve gıda dışı harcamaları içeren yoksulluk
sınırının altında yaşamaktadır.
Son aylarda gıda fiyatlarında
görülen artışlar, vatandaşlarımızın geçim koşullarını doğrudan etkilemiştir.
Gıda enflasyonunda yılın ilk 3 ayında meydana gelen artışın sonucunda, dengeli
beslenebilmek için gereken mutfak harcaması tutarı hâlen yürürlükte bulunan
asgari ücretin 1,5 katına çıkmıştır.
Türk-İş'in 25 Mart 2010
tarihli araştırmasına göre dört kişilik bir ailenin yeterli beslenebilmesi için
2010 yılı Mart ayı itibariyle yapması gereken harcama tutarı 845,11 liradır.
Gıda harcamasının yanı sıra giyim, konut, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri
ihtiyaçlar için yapması gereken toplam harcama tutarı 2.752,80 lira olmuştur.
Yine Türk-İş'in söz konusu
araştırmasına göre, 2009 yılının Mart ayında anılan rakamlar açlık sınırı için
744,65 lira ve 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı için ise 2.425,55 lira
olarak gerçekleşmiştir.
Bu koşullarda cari asgari
ücretin net 576,57 lira olduğu düşünüldüğünde insan onuruna yaraşır bir geçim
sürdürebilmek günümüzde ancak 6 gün için mümkün olmaktadır.
Bunun yanında 2010 yılında
brüt asgari ücret için artış oranı yüzde 5,2 net asgari ücret için yüzde
5,7'dir. Günlük artış miktarı 1 TL'dir. Aylık artış miktarı ise 31 TL'dir.
Böylece asgari ücrete, günlük 2 simitlik zam yapılmıştır.
AKP'nin uyguladığı ekonomik
politikaların sonucu olarak günlük 1 TL'lik sembolik asgari ücret artışı,
halkımızın yoksulluğa terk edilmesinden başka bir şey değildir.
Yukarıdaki açıklamalar
sonucunda görülüyor ki toplumumuzda AKP iktidarının bedeli artan işsizlik
olduğu kadar önlenemeyen yoksulluktur.
Sonuç olarak gelinen noktada,
yoksulluğu azaltmak ve insanların asgari geçim standartlarının üzerinde
yaşamalarını sağlamak için hangi politikaların izlenmesi gerektiğinin
belirlenmesi bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır.
3.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, 57’nci
Hükûmet döneminde Başbakana ve Hükûmete yönelik müdahale iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/855)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı’na
57.
Hükümet'in Başbakanı merhum Bülent Ecevit'in 2002’de kamuoyuna yansıyan ağır
hastalık durumunun, hükümetten uzaklaştırılması için bir takım güç odakları
tarafından kullanıldığı, aynı odaklarca hükümete yönelik siyasi bir müdahalenin
gerçekleştirildiği yönündeki iddiaların bütün yönleriyle araştırılması,
karanlıkta kalan noktaların aydınlatılması ve sorumlularının açığa çıkartılması
için Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğü’nün 104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Fatma Kurtulan (Van)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hamit Geylani (Hakkâri)
10) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
İkinci Ergenekon davasında
mahkeme heyetinin 57'inci Hükümet’in Başbakanı Merhum Bülent Ecevit'in
hastalığıyla ilgili tüm bilgi, belgelerin istenmesine karar vermesi, o dönemle
ilgili olarak karanlıkta kalan ve hâlen aydınlatılamayan bir takım noktaları yeniden
gündeme taşımıştır. Kamuoyu Merhum Ecevit'in hastalığının kullanılarak devlet
içi bir takım güç odakları tarafından siyasi iktidara yönelik örtülü bir siyasi
operasyon yapılıp yapılmadığının aydınlatılmasını beklemektedir.
Türkiye'nin siyasi darbelerle
dolu yakın siyasi tarihi göz önünde bulundurulduğunda Ecevit Hükümeti'ne dönük
bu tür iddiaların araştırılıp, aydınlatılması, demokratik hukuk devleti olmanın
bir gereğidir.
2002'de Ecevit Hükümeti'ne
yönelik bir siyasi müdahale gerçekleşmiş midir? Basın yayın organlarında yer
alan iddialar ve konunun Ergenekon soruşturması kapsamına alınmış olması merhum
Ecevit'i hükümetten uzaklaştırmaya yönelik bir takım siyasi müdahalelerin o
dönem devreye konulduğuna dair kuşkuları arttırmıştır.
Bilindiği üzere Sayın Ecevit
4 Mayıs 2002'de aniden rahatsızlandı. Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklu
olarak yargılanan Prof. Mehmet Haberal'ın kurduğu Başkent Üniversitesi
Hastanesi'ne kaldırılan Ecevit'e bağırsak iltihabı teşhisi konuldu. Bir gün
sonra hastaneden çıkan Ecevit, evinde dinlenmeye çekildi. Ancak iki gün sonra
evde sırtını çarparak kaburgasını kırınca 17 Mayıs 2002'de yeniden aynı
hastaneye gitti. İddiaya göre 11 günde daha da kötüleşti. Ve 27 Mayıs 2002'de
eşi Rahşan Ecevit'in telkinleriyle ani bir kararla evine döndü. Bu tarihten
sonra Başkent Hastanesi'nden evine gelen doktorları kabul etmedi. Ecevit'in
tedavisini bir başka doktor üstlendi ve başbakan kısa sürede iyileşti. Ecevit,
11 Temmuz 2002'deki randevuya gitmeyerek Başkent Hastanesi ve Haberal ile
bağlarını kopardı.
DSP Milletvekili Emrehan
Halıcı, Ecevit'in bu randevuya gitmemesiyle ilgili olarak "Gitseydi,
kendisine 'çürük' veya 'iş göremez' raporu verilecek ve bu rapora dayanılarak
başbakanlıktan düşürülecekti" iddiasını ortaya atmıştır. O dönem Ecevit'in koruması olan ve Ergenekon savcılarına tanık
olarak ifade veren İzmir milletvekili Recai Birgün de Haberal'ın Ecevit'e
hastaneden çıkmaması yönünde telkinlerde bulunduğunu, tedaviyi kestikten sonra
bir süre daha hastanede tetkik yapılmasını istediğini, tetkik için gitmeye
hazırlanılırken parti yetkililerinden "Gitmeyin, Ecevit'e iş göremez
raporu verilecek" denildiğini ve bu yüzden ilişkinin kesildiğini
söylemiştir.
Ecevit'in sağlığıyla ilgili
olarak yaşanan gelişmelerin akabinde koalisyon ortağı olan DSP'de peş peşe
istifalar meydana gelmiş ve hükümet ortağı parti kendi içinde çözülerek siyasi
gücünü yitirmiştir.
Bu gelişmelerin ardından
Türkiye 3 Kasım 2002'de erken seçime gitmiştir. Aradan geçen 8 yıllık süre
zarfında, Ecevit Hükümeti döneminde yaşanan bu gelişmeler bir türlü
aydınlatılamamıştır.
ABD'nin Irak'a müdahale
planlarını yaptığı 2002'de yaşanan bu siyasi çözülme ve sonrasında gelişen
siyasi iktidar değişikliğinin bütün yönleriyle araştırılması, karanlıkta kalan
noktaların açıklığa kavuşturulması demokratik sistem açısından bir zorunluluk
olarak durmaktadır.
Eğer ülkemizde demokrasi ve
özgürlükler gelişecekse, bunun yolu, demokratik siyasal alana sürekli olarak
yapılan ve aynı zamanda halk iradesini hiçe sayan hukuk-demokrasi ve siyaset dışı
müdahalelerin ve sorumluların açığa çıkartılıp, bunun karşısında güçlü bir
siyasal irade ortaya konulmasından geçer. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28
Şubat darbelerini yaşayan Türkiye'nin artık bu darbeli demokrasi dönemini
geride bırakması gerekmektedir.
Bu açıdan en büyük sorumluluk
halk iradesini temsil etme göreviyle karşı karşıya bulunan Türkiye Büyük Millet
Meclisi'ne düşmektedir.
Derin devlet yapılanmasının
demokratik seçimlerle iş başına gelen ve yine demokratik yollarla gitmesi
gereken hükümetleri demokrasi dışı yöntemlerle-müdahalelerle iktidardan düşürme
girişimlerinin Ecevit Hükümeti dönemine ilişkin dile getirilen iddialar
bağlamında araştırılıp, açığa çıkartılması için bir Meclis Araştırması açılması
önem taşımaktadır.
BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
E) Duyurular
1.- Plan ve Bütçe Komisyonunda grubu bulunmayan veya bağımsız milletvekillerine düşen
1 üyelik için aday olmak isteyen bağımsız milletvekillerinin müracaatına
ilişkin duyuru
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Plan ve Bütçe Komisyonunda bağımsız milletvekillerine düşen 1
üyelik boş bulunmaktadır. Bu Komisyona aday olmak isteyen grubu bulunmayan veya
bağımsız milletvekillerinin 8 Ekim 2010 Cuma günü saat 18.30’a kadar Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına yazılı olarak müracaat etmelerini rica
ediyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının üç tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım:
A) TEZKERELER (Devam)
4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mehmet Ali Şahin’in,
Kazakistan Cumhuriyeti Meclis Başkanı Ural Muhammedjanov’un vaki davetine
icabet etmek üzere, beraberinde bir Parlamento heyetiyle Kazakistan’a resmî
ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1306)
24/9/2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Sayın Mehmet Ali Şahin'in, Kazakistan Cumhuriyeti Meclis Başkanı Ural
Muhammedjanov'un vaki davetine icabetle, beraberinde bir Parlamento Heyetiyle
Kazakistan'a resmî ziyarette bulunması hususu Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı Kanun'un 6. Maddesi
uyarınca Genel Kurul’un tasviplerine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
5.- Belçika Parlamentosu Temsilciler Meclisi tarafından, Brüksel’de
düzenlenecek olan, Dışişleri Komisyonu Başkanları Konferansına Türkiye Büyük
Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın katılmasına ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/1307)
30/9/2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Belçika Parlamentosu
Temsilciler Meclisi tarafından, Brüksel'de düzenlenecek olan, Dışişleri
Komisyonu Başkanları Konferansına Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri
Komisyonu Başkanı Sayın Murat Mercan'ın katılması öngörülmektedir.
Söz konusu konferansa katılım
hususu Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında
3620 sayılı Kanun'un 9. maddesi uyarınca Genel Kurul'un tasviplerine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
6.- TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın, Çin Halk
Cumhuriyeti Parlamentosu Dışişleri Komisyonunun vaki davetine icabet etmek
üzere, beraberinde bir Parlamento heyetiyle Çin’e resmî ziyarette bulunmasına
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1308)
4/10/2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
TBMM Dışişleri Komisyonu
Başkanı Sayın Murat Mercan, beraberinde bir heyetle, Çin Halk Cumhuriyeti
Parlamentosu Dışişleri Komisyonu'nun vaki davetine icabetle, Çin'e resmî
ziyarette bulunması öngörülmektir.
TBMM Dışişleri Komisyonu
Başkanı Sayın Murat Mercan ve beraberindeki heyetin Çin'i ziyareti, Türkiye
Büyük Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı
Kanun'un 6. Maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Danışma Kurulunun bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurul
çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; Anayasa Mahkemesine 1 üyelik için
yapılacak seçimin Genel Kurulun 6 Ekim 2010 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ve bu birleşimde seçimin tamamlanmasına; 510 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler
hâlinde görüşülmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
Tarihi:
05/10/2010
Danışma Kurulunun yaptığı
toplantıda, ekteki önerinin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Mehmet
Ali Şahin |
Türkiye
Büyük Millet Meclisi |
Başkanı |
|
Nurettin Canikli Muharrem
İnce |
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi |
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili |
|
Mehmet Şandır Bengi
Yıldız |
Milliyetçi Hareket Partisi Barış
ve Demokrasi Partisi |
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili |
Öneri:
Gündemin "Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer alan 523
ve 510 sıra sayılı Kanun Tasarısı ve Teklifinin bu kısmın 3 ve 4 üncü
sıralarına alınması, diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
19 ve 26 Ekim 2010 Salı günkü
birleşimlerinde 1 saat süreyle sözlü soruların görüşülmesinden sonra diğer
denetim konularının görüşülmeyerek gündemin kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işler kısmında yer alan işlerin görüşülmesi; 6, 13,
20 ve 27 Ekim 2010 Çarşamba günkü birleşimlerinde ise sözlü soruların
görüşülmemesi, 19 ve 26 Ekim 2010 Salı günkü Birleşimlerinde saat 20:00'ye kadar; 6, 7, 13, 14, 20, 21 ve 27 Ekim 2010
Çarşamba ve Perşembe günkü Birleşimlerinde 14:00 - 20:00 saatleri arasında
çalışmalarını sürdürmesi,
04 Ekim
2010 tarihinde dağıtılan, 544 sıra sayılı Madencilik Sektöründeki Sorunların
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu raporu ile Milli Eğitim Eski Bakanı Hüseyin Çelik
Hakkında verilen 9/3 Esas numaralı Meclis Soruşturması Önergesinin gündemin
"Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına alınması, Meclis Araştırması
Komisyonu Raporu üzerindeki genel görüşmenin 5 Ekim 2010 Salı günkü (bugün)
Birleşiminde, Meclis soruşturması önergesinin görüşmesinin ise 12 Ekim 2010
Salı günkü Birleşiminde yapılması ve bu birleşimlerde söz konusu görüşmelerin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi,
Anayasanın 146 ncı ve geçici
18 inci maddeleri gereğince Sayıştay Genel Kurulunca gösterilen 3 aday
arasından Anayasa Mahkemesine 1 üyelik için yapılacak seçimin 6 Ekim 2010
Çarşamba günkü Birleşiminde yapılması ve bu Birleşimde seçimin tamamlanması,
510 Sıra Sayılı Kanun
Teklifinin, İçtüzüğün 91. maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması,
Önerilmiştir.
510 Sıra Sayılı 2/594 Esas
Numaralı |
Sayıştay
Kanunu Teklifi |
BÖLÜMLER BÖLÜM
MADDELERİ BÖLÜMDEKİ MADDE |
SAYISI |
1.
BÖLÜM 1-30 30 |
2.
BÖLÜM 31-60 30 |
3.
BÖLÜM 61-84 29 |
(81. Madde’ye ait 1. ve |
2.
fıkralar ile Geçici |
Madde
1, 2, 3 ve 4) |
Toplam
Madde Sayısı 89 |
BAŞKAN – Danışma Kurulu
Önerisi hakkında lehte, aleyhte söz talebi yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İç Tüzük’ün 37’nci maddesine
göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım
ve oylarınıza sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Önergeler (Devam)
2.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, Kamu Yatırımları Nedeniyle
Zarar Gören Esnaf ve Tacirlere Destek Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin
(2/259) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/231)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/259) Esas numaralı Kanun
Teklifimin İçtüzüğün 37. Maddesine göre doğrudan gündeme alınmasını
saygılarımla arz ederim.
Mehmet
Ali Susam
İzmir
BAŞKAN – Teklif sahibi Sayın
Mehmet Ali Susam, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de şahsım adına 5’inci Yasama
Yılının ülkemiz için, ulusumuz için hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum,
Parlamentonun hayırlı kararlarla ülkemize katkı koymasını diliyorum. Bu
dileğim, diğer grup başkan vekilleri ve konuşan arkadaşlarım tarafından da
paylaşıldı. Yani Parlamento bu yasama döneminde güzel şeyler çıkarsın dileği,
biraz önce arkadaşlarımız tarafından iletildi. İşte size bir fırsat, bu dileği
hayata geçirmek için çok önemli bir fırsat. 37’nci madde gereğince
görüşülmesini istediğim kanun teklifim 2008 yılının Mayıs ayında sunuldu. Ancak
komisyonlarda görüşülmediği için bugün burada, komisyonlarda görüşülmeden
Mecliste görüşülmesini istediğim kanun beş maddeden oluşuyor. İki maddesi zaten
yürürlük ve prosedür maddesi olduğu için aslında üç
maddeden oluşan bu kanunu burada bir saat içerisinde rahatlıkla bitirme
şansımız var.
Ne istiyoruz bu kanun
teklifimizde? Kamu yatırımları sırasında zarar gören esnaf ve tacirlerin bu
zararlarının karşılanmasını, onların devlete ve kamu kurumlarına olan çeşitli
yükümlülüklerinin o yatırım süresince ertelenmesini istiyoruz. Bunun için de bu
yatırımlarla ilgili üç aylık bir süre içerisinde biten yatırımlarda herhangi
bir talebimiz yok ama yatırım üç aydan fazla süre devam ederse o bölgede o
yatırımdan dolayı zarar gören esnaf ve tüccarın zararının giderilmesi için il
bazında kurulacak bir komisyon vasıtasıyla o zarardan etkilenme kriteri tayin edilsin ve etkilenme kriterine göre o esnafın
zararının karşılanmasını istiyoruz.
Bunun için kurulacak komisyon
5 kişiden oluşacak. Başında ilin valisi, büyükşehir belediye başkanı, ilçe
belediye başkanı ve ticaret odası, esnaf odaları birliğinin bulunduğu 5 kişilik
kurul, o kamu yatırımı nedeniyle zarar gören esnaf ve tacirin zararının ne
olduğunu tespit ederek o yatırım süresi içerisinde ona destek verecek.
Bunu niye istiyorum? Bazı
pratik uygulamalardan örnekler vererek bunun gerekliliğini sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Arkadaşlar, bir yatırım
yapılıyor, o yatırım yapıldığı süre içerisinde kamu belki o yatırım nedeniyle
bir hizmet alma fırsatını buluyor ama o yatırımlar kısa sürede bitmiyor, ya
yatırımın süresi uzun oluyor ya kısa sürede başlanmış yatırım çeşitli
nedenlerle süresi uzuyor. Müteahhit kaçıyor, yatırım yer altında yapıldığı için
beklenilmeyen, tahmin edilmeyen yer altında olaylar çıkıyor ve ciddi sıkıntılar
yaşanıyor. İzmir Hatay’da metro yatırımı nedeniyle üç
buçuk yıldır böyle bir sıkıntıyı çeken esnaf bugün iflas etme noktasında. Bu
sadece İzmir’de mi? İstanbul’da Sultançiftliği’ne gidin, Adana’ya gidin,
Ankara’ya gelin, başka illere gidin, her ilde bu yatırımlar nedeniyle parasını
pulunu, yapmış olduğu yatırımı, iş yerini kaybeden insanlara devlet şunu diyor:
“Kardeşim, sen iflas edebilirsin ama ben buraya yatırım yapıyorum.” Ya, biri
hizmet alırken birinin iflas etmesine göz yummak hangi adalet, hangi vicdan,
hangi kamu yatırımında eşitlik ve adalet ilkesine sığar?
Bu nedenle, bugün teklif
ettiğimiz bu kanun bu üç maddeden oluşuyor. Sizden, bütün
gruplardan rica ediyorum: Bu yüzden işini kaybetmiş, devlete borçlarını, vergi
borcunu ödeyememiş katlanmış, sigorta borcunu ödeyememiş katlanmış, elektrik borcunu ödeyememiş, kira borcunu
ödeyememiş, yanında çalışan insanın parasını ödeyememiş insanların ıstırabını
herkes vicdanında duyup, bu kanunun çıkması için şurada bir saatlik süre
ayıralım ve bir saatlik süre içerisinde bu kanunu rahatlıkla çıkartırız ve
ondan sonra da illerde kurulan bu komisyonlarla objektif değerlendirmelerle
-zaten başında devletin o ile atadığı vali var, büyükşehir belediye başkanı
var, kamu kurumu niteliğindeki kuruluşların temsilcileri var- o insanlar da bir
umut bulurlar. Yoksa bugün o insanları kendi kaderine terk ediyoruz.
Değerli arkadaşlar
“demokratikleşiyoruz” diyoruz, biz sosyal devlet olma ilkesini her zaman yerine
getirdiğimizi iddia ediyoruz. Sosyal devletin birinci görevi, yapmış olduğu bu
kamu yatırımlarından zarar gören kesimin zararını adil bir şekilde üstlenmek ve
bu yatırımlar sırasında onlara verecekleri küçük bir katkıyı da yatırımın
içerisinde değerlendirerek bu şekilde bu işi götürmekten geçmektedir.
Onun için, bugün bu kanun
teklifini buraya indirirken amacım da şuydu: Uzun süredir bekliyor ama o
insanların bekleme kabiliyeti kalmadı, bekleme gücü kalmadı, o insanların artık
iflas etme noktasına geldiği bir durumda bu Meclis bu konuda acil bir karar
almalı. Bugün hayırlısıyla uyum içerisinde bir Meclis yönetmeyi herkes
dileyerek bu yasama yılını başlattı. Hadi hayırlı bir karar alalım, ellerimiz
bu hayırlı karar için kalksın, hep beraber bir saat içerisinde bu kanunu
çıkartalım ve bizi bekleyen, bizi dinleyen, bizi izleyen binlerce insanın
derdine derman, yarasına merhem olalım. Onun için bu duyguları burada belirtmek
için söz aldım ve bu duygularla sizlerin huzurunuza geldim.
Değerli arkadaşlar, eğer
sizler bu kanunda bize verilen bu desteğinizle bu insanların yüzünü
güldürürseniz bu anlamıyla da onlara büyük destek vermiş olacaksınız.
Ben bu duygularla hepinizi
bir kez daha saygıyla selamlıyor, önerime, kanun teklifime destek vermenizi
diliyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Susam.
Çanakkale Milletvekili Sayın
Ahmet Küçük. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET
KÜÇÜK (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben de
23’üncü Dönemin beşinci ve son yasama yılının ülkemize, milletimize,
Meclisimize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum ve umuyorum ki bu son
düzlükte, bu son yasama döneminde ülkemizin, memleketimizin, milletimizin çok
yararına olan, onları mutlu ve mesut ettiğimiz, beklentilerine cevap verdiğimiz
başta esnaf kesimi olmak üzere sorunlarını çözdüğümüz bir dönem olur.
Değerli arkadaşlarım, ben de
kamu yatırımı nedeniyle zarar gören esnafımızın zararlarını tazmin etmek ve bu
gerekli desteği sağlamak üzere kurulacak bir kurumun oluşmasıyla ilgili
arkadaşımızın, arkadaşlarımızın verdiği kanun teklifi hakkında söz almış
bulunuyorum, bu nedenle karşınızdayım.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
Mehmet Ali Susam arkadaşım burada bu çok önemli kanun teklifiyle ilgili
gerçekten çok güzel sözlerle, anlaşılabilir, temiz bir dille düşüncelerini
ifade etti. Bir yeni döneme başlıyoruz, ilk oturumdayız, kimse dinlemiyor
arkadaşlar. Hadi, senenin sonunda, dönemin sonuna doğru yorgunluğu, dikkat
dağınıklığını, milletin sorunlarına karşı duyarsızlığı anlayabiliyorum ama yeni
dinlenme döneminden geldik. Bakın, arkadaşımız burada önemli şeyler bahsetti.
Bu toplumun, 2 milyon esnafın, 10 milyon insanın yaşamını direkt ilgilendiren,
çok önemli bir kesitinin önemli sorununu dile getirdi ama hiç kimse bunun
farkında değil. Öyle anlaşılıyor ki bu dönem de bu ihtiyacı olan ve gerçekten
bu Meclisten bir şey bekleyen insanların boş hayaller kurduğu ve beklentilerine
cevap bulamadığı bir dönem olacak. Böyle başlıyorum, böyle bir kanaat edindim
çünkü şu anda Meclisin içinde 200 civarında insan var, taş çatlasa 50 kişi
dinliyor.
Değerli arkadaşlarım, böyle
bir duyarsızlık olabilir mi? Bakın, burada elbette çok haklı bir nedenle, haklı
sebeple, kamu yatırımlarını yaparken ödenek yetersizlikleri, beceriksizlikler,
yönetimlerin beceriksizlikleri veya verilen müteahhitlerin
işi yapamaması, gerekli ödeneklerin verilememesi nedeniyle işler uzuyor,
tedbirler alınmıyor ve o bölgede iş yapan esnaf hiç hak etmediği zararlarla ve
sıkıntılarla karşı karşıya kalıyor. Zaten esnaf toplumun dışına itilmiş,
sorunlarıyla ilgilenilmiyor. Bu toplumun bu toplumdan en alacaklı kesimi olan
ve bu topluma, ekonomisine, sosyal yapısına en büyük desteği verdiği hâlde devletten
hiçbir destek göremeyen esnafa, BAĞ-KUR ödemesiyle, vergi ödemesiyle, sosyal
sigorta primi ödemesiyle, yanında çalışanın harçlığını, efendim yevmiyesini
temin etme gayreti içinde çalışan esnafa, bir de hak etmediği, hiç elinde
olmayan bir sıkıntıyla karşı karşıya kalması hâlinde o sıkıntının giderilmesi
yolunda ilaç gibi bir kanun teklifi hazırlamış arkadaşlarımız ama dinleyen yok,
sahiplenen yok. Biraz sonra oylanacak, göreceğiz, kimse ilgilenmiyor.
Değerli arkadaşlarım, bakın,
bu ilgisizliğin sonucu bu toplumun en sessiz ve bu toplumun, devletin
kurallarına en uyumlu olan esnaf kesimi, inanın, hiç ummadığınız yerde
ummadığınız patlamaları göstererek cezalandırır. Bunu unutmayalım. Esnaf kesimi
bu toplumun, gerçekten, en az 10 milyonluk, çocuklarıyla beraber, hatta
çalışanlarıyla beraber daha yüksek bir kesimini temsil eder. Bu toplumdan en az
yararlanan ve bu toplumun en çok zahmetini, sosyal problemlerini çözen bir
kesimi ve biz onun en haklı olduğu konudaki böyle bir sorununa dahi duyarlı
davranmaz, onu çözmekle ilgili en küçük bir adımı bile atmazsak ve duyarsız
kalırsak, ilgisiz kalırsak… Böyle bir şey olabilir mi?
Değerli arkadaşlarım, bakın,
esnaflar bu toplumun, kesinlikle, yönetilmesi önünde engel falan değildir.
Onların gayreti, kepenklerini açık tutma gayreti, köşeyi dönme niyetlerinden
değil. Onların niyeti, çoluğuyla çocuğuyla kimseye ihtiyaç duymadan, devlete
bile ihtiyaç duymadan bu toplum içinde yaşayabilme gayretinden kaynaklanmaktadır
ve esnaf, bu toplumun sorunlarının çözümü önünde engel değil, kültürü, yaşam
biçimi ve yetiştirdiği elemanlarla kesinlikle bu toplumun sorunlarının
çözümünün sıçrama tahtasıdır. Meseleye böyle bakmak
lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre
veriyorum, tamamlayınız lütfen.
AHMET KÜÇÜK (Devamla) – Böyle
çok haklı olduğu bir konuda da kesinlikle bu meseleye olumlu davranmak, olumlu
yaklaşmak ve bu sorunun çözümüne katkı vermek lazımdır.
Bu duyarlılık içerisinde,
birçoğunuzun dinlemediği, ilgilenmediği bu soruna, ben, ilgilenen
arkadaşlarımın olumlu desteğini bekliyor ve bu konuda desteklerinizle, esnafın
bu çok haklı sorununun çözümüne katkılarınızı bekliyorum.
Yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Küçük.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 16.17
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2’nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Gündemin “Sözlü Sorular”
kısmına geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri, Sağlık
Bakanı Sayın Recep Akdağ gündemin “Sözlü Sorular” kısmında yer alan sorulardan
1, 93, 120, 249, 267, 300, 358, 380, 381, 409, 410, 411, 417, 418, 431, 457,
476, 496, 502, 520, 538 ve 539’uncu sıralarındaki soruları birlikte
cevaplandırmak istemişlerdir.
Şimdi bu soruları sırasıyla
okutuyorum:
VIII.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, sözleşmeli ve geçici personelin
tayinlerdeki sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1084)
ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Devlet Personel
Başkanlığından sorumlu Devlet Bakanı Sn. Murat Başesgioğlu tarafından sözlü
olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını arz ederim.
Mümin
İnan
Niğde
Soru: 1- Hükümetinizin
uyguladığı personel rejimiyle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/b veya
4/c maddesine göre sözleşme imzalattırılarak istihdam edilen ve son yıllarda
sayıları hızla artan personellerin, yüksek öğrenim ve eş durumlarında,
tayinlerinin yaptırılamaması nedeniyle yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi
hususunda bir çalışma yapmayı planlıyor musunuz?
2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
Kütahya’daki sağlık hizmetlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1423) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıda belirtilen
sorularımın, Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.
Alim Işık
Kütahya
Kütahya ili sağlık personeli
ve sağlık yatırımları açısından bölgenin en geri kalmış illerinden birisi
durumundadır. İl genelinde birçok hastane ve sağlık ocağında personel
yetersizliği söz konusudur. Sağlık hizmetleri açısından önemli sıkıntıların
yaşandığı Kütahya iliyle ilgili olarak;
1. Belirli sağlık göstergeleri açısından Türkiye genelinde ve Ege
Bölgesi içinde Kütahya ilinin durumu ne düzeydedir?
2. Sağlık göstergelerinin yükseltilmesi ve geliştirilmesi için
bakanlığınızın Kütahya iline ait hangi projeleri vardır? Bu projelerin uygulama
planı nasıldır?
3. Kütahya ilinin doktor, diş
hekimi ve yardımcı sağlık personeli ihtiyacının karşılanması için 2008 yılında
kaç kişinin ataması yapılmıştır? İle 2009 yılında ne kadar sağlık personeli
atanacaktır?
3.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Şırnak’taki kapalı veya
personel eksikliği bulunan sağlık ocaklarına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1482) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın, Sağlık
Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından, Anayasanın ve İçtüzüğün 98 nci maddesi
uyarınca sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 22.06.2009
Hasip
Kaplan
Şırnak
Şırnak ili Suriye ve Irak
sınırında nüfusu 450 bini aşkın olan Habur sınır kapısı nedeniyle hareketli bir
ilimizdir. Son yıllarda, Cizre, İdil, Silopi, Şırnak gibi yerlerde yapılan
Devlet Hastaneleri ile alt yapı çalışmaları sürmektedir. Ancak, bir çok beldede
açılan sağlık
ocaklarının personel ve araç yetersizliği olduğu birçoğunun da
kapalı olduğu söylenmektedir.
Soru :
1- Kaç tane sağlık Ocağı
kapalıdır, kaçında personel eksikliği vardır. Bunları faaliyete geçirmeyi
düşünüyor musunuz?
4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, sezaryen yöntemiyle yapılan
doğumlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/1727) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık
Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini
arz ederim.
Reşat
Doğru
Tokat
Ülkemizde doğumlarda sezaryen
yöntemi son yıllarda çok yoğun olarak kullanılmaktadır.
Ülkemizde son 1 yılda
sezaryen sayısı ve normal doğuma oranı nedir? Normal doğumun uygulanması ve
özendirilmesi için Bakanlığınızın bir çalışması var mıdır?
5.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, bir rapora ve domuz gribi aşısına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1754) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki yazılı sorularımın,
Sağlık Bakanı Prof. Dr. Sn. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını arz ederim.
Mümin
İnan
Niğde
Soru: 1- Bakanlığınızda,
A-H1N1 tipi virüse bağlı olarak halk arasında "Domuz Gribi" olarak
bilinen grip virüsü yüzünden, dünyada büyük salgın olacağı ve ülkemizin de
bundan büyük ölçüde etkileneceği yönünde kanaat oluşturan bilimsel rapor var
mıdır? Var ise bu raporu, Bakanlığınız uzmanları mı, yoksa başka bilim adamları
mı hazırlamışlardır?
Soru: 2- Dünyada bu grip
vakaları başladıktan sonra, bakanlık olarak, kaç adet firma aracılığıyla, kaç
liralık ve kaç doz "Domuz Gribi" aşısı ithal edilmiştir?
Soru: 3- İthal edilen
aşılardan kaç adedi kullanılmış, kullanılmayıp elde kalan aşılar ne yapılmıştır
veya ne yapılacaktır? Bu kullanılmayan aşıların devlete maliyeti kaç TL’dir?
6.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, aile hekimliği kapsamında
kapatılan sağlık ocağı ve sağlık evlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1817)
ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık
Bakanı Recep Akdağ tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Aile hekimliği uygulamasına
geçilen illerde sağlık ocaklarının ve sağlık evlerinin bir kısmı kapatılmıştır.
Bu yerleşim birimlerinde eski hizmet sunumuna göre hizmet alma kültürü
oluşmuştur. Yeni uygulamayla bu vatandaşlarımız için enjeksiyon
yaptırmak bile önemli sıkıntı haline gelmiştir. Hizmet binaları atıl kalmıştır.
Bu bilgiler ışığında;
1. Aile hekimliği kapsamında
Türkiye genelinde kaç sağlık ocağı ve sağlık evi kapatılmıştır?
2. Sağlık ocakları ve sağlık
evleri kapatılan bu yerleşim birimlerinde, memnuniyet anketleri yapılmış mıdır?
Yapılmamışsa yapmayı düşünüyor musunuz? Anket sonuçlarına göre, programı
yeniden düzenlemeyi düşünüyor musunuz?
3. Kaç adet hizmet binası
atıl hale gelmiştir?
Bunları nasıl
değerlendirmeyi düşünüyorsunuz?
7.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Kahramanmaraş’ta
tüp bebek merkezi kurulmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1915) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık
Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
arz ederim.
Mehmet
Akif Paksoy
Kahramanmaraş
1- Toplam 1 milyonu aşkın
nüfusu bulunan seçim bölgem Kahramanmaraş'ta tüp bebek merkezi bulunmamaktadır.
Kahramanmaraş'a Adıyaman, Osmaniye gibi komşu illeri de göz önünde bulundurarak
bir tüp bebek merkezi kurmayı düşünüyor musunuz?
2- Yaptığım araştırma
sonucunda yeni bir binaya gereksinim duyulmadan Kahramanmaraş Devlet
Hastanesi'nin mevcut durumunun bir tüp bebek ünitesi kurmaya elverişli olduğunu
öğrendim. Bakanlığınızın bu konuda bir çalışması bulunmakta mıdır? Yoksa
yapmayı düşünüyor musunuz?
8.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, taşeron şirket çalışanlarının
özlük haklarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1953) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağ’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık
Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
arz ederim.
Mustafa
Enöz
Manisa
Taşeron şirketler aracılığı
ile hastanelerimizde görev yapmakta olan sağlık çalışanları, asgari ücretle
görevlerini yapmaktadırlar. Söz konusu taşeron sağlık çalışanları devlet
hastanelerinin her yerinde görevlendirilebilmektedirler.
Buna göre;
- Tamamen işverenin vereceği
emre göre çalışmak durumunda olan taşeron şirket çalışanları ile ilgili olarak,
iş güvencesi, aldıkları ücretlerin ve çalışma şartlarının iyileştirilmesi gibi
özlük hakları ile ilgili olarak hükümetinizce bir düzenleme yapma çalışması
bulunmakta mıdır?
9.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, domuz gribi aşısına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1955) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık
Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.
16.03.2010
Murat
Özkan
Giresun
1) Domuz gribi aşısı hangi
firma tarafından ithal edilmiştir?
2) Bugüne kadar alınan aşı
miktarı nedir ve ne kadar ödenmiştir?
3) Kullanılan aşı miktarı
nedir?
4) Elde kalan aşı miktarı
nedir?
5) Kalan aşıları ne yapmayı
düşünüyorsunuz?
10.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki baz
istasyonlarının sağlığa etkilerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1993) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık
Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini
arz ederim.
Reşat
Doğru
Tokat
Soru: Sağlık Bakanlığı olarak
Baz İstasyonlarının sağlığa zararlı olup olmadığını ve sağlık yönünden uygun
yerlere kurulması ile ilgili bir çalışmanız var mıdır?
11.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’a ambulans helikopter
alımına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1994) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık
Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini
arz ederim.
Reşat
Doğru
Tokat
Soru: Tokat ili hastaneleri,
Bölge hastaneleri konumundadır. Bölgedeki acil hastalar için devamlı ilde
kalacak Ambulans Helikopter almayı düşünüyor musunuz?
12.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Zile Devlet Hastanesi binasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1995) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık
Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini
arz ederim.
Reşat
Doğru
Tokat
Soru: Zile Devlet Hastanesi
fiziki durumu itibariyle vatandaşlarımıza hizmet verememektedir. Mağduriyetin
giderilmesi açısından yeni bir hastane yapılmasını düşünüyor musunuz?
13.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, Tatvan Devlet
Hastanesinden kaçırılan bebeğe ilişkin sözlü soru önergesi (6/2003) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı’na
Aşağıdaki sorularımın, Sağlık
Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla
arz ederim. 06/04/2010
Mehmet
Nezir Karabaş
Bitlis
25/01/2010
tarihinde Tatvan Devlet Hastanesi Yoğun Bakım Servisinden, iki günlük bebek
kaçırıldı.
1- İki günlük bir bebeğin devlet koruması ve
gözetimindeki bir hastaneden kaçırılması ile ilgili olarak, bakanlığınızın zaaf
içinde olduğunu kabul ediyor musunuz?
2- Tatvan Devlet Hastanesinde
güvenlik kamera sistemi var mıdır? Yoksa gerekçesi nedir?
3- Kaçırma olayına ilişkin
inceleme yapılması amacıyla müfettiş görevlendirdiniz mi? Görevlendirme
yapmadıysanız gerekçesi nedir?
4- Kaymakamlıkça yapılan
idari soruşturma süresi içinde tamamlanmış mıdır? Tamamlanmadı ise gerekçesi
nedir?
14.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, MS hastalarına yönelik
çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/2004) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağ’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın, Sağlık
Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini
arz ederim.
Reşat
Doğru
Tokat
Soru: Ülkemizde Multiple
Sclerosis ya da kısaca MS hastalığı tanısı konmuş 40 binden fazla hasta
bulunmaktadır. Ancak MS hastalarına hizmet verebilecek tam teşekküllü MS
hastaneleri, rehabilitasyon merkezleri, aileleri
bilinçlendirecek konferans salonları bulunmamaktadır. Kurulmuş bulunan MS
dernekleri de hasta ve yakınlarının yaşadıkları sıkıntıları tam olarak
karşılayamamaktadırlar. Bu konuyla ilgili bir çalışma yapmayı düşünüyor
musunuz? Düşünüyorsanız çalışmalarınız ne aşamadadır?
15.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, Tatvan Devlet
Hastanesi personeline lojman alımına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2020) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı’na
Aşağıdaki sorularımın, Sağlık
Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla
arz ederim. 14/04/2010
Mehmet
Nezir Karabaş
Bitlis
1- Tatvan Devlet Hastanesi
personeli için kaç adet lojman alımı yapılmıştır? İhale hangi yöntemle yapılmış
ve hangi tarihte tamamlanmıştır?
2- Lojman alımı için satıcı
firmaya kaç TL ödenmiştir? Bir lojmanın kuruma olan maliyeti kaç TL'dir?
3- Alımın yapıldığı bölgedeki
emsal daire fiyatları ile Tatvan Devlet Hastanesi personeli için alınmış olan
daire fiyatları arasında fark var mıdır? Varsa bu fark ne kadardır?
4- Alımın yapıldığı firma
sahibinin, AKP ilçe başkanı olduğu doğru mudur?
16.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta KKKA hastalığı
araştırma istasyonu kurulmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2047) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık
Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Tokat ili ve çevresinde
Kırım Kongo Kanamalı Hastalık (kene ısırmaları) hastalığı yıllardır
görülmektedir. Bu bölgeye bir araştırma istasyonu veya merkezi kurmayı
düşünüyor musunuz?
17.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, ilaç reklamlarına ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2073) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık
Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Son yıllarda bazı
ilaçların yanında reçetesiz ilaçlarda, tanıtım amaçlı reklamları yapılmaktadır.
Yasalara aykırı bu durumla ilgili olarak Bakanlığınızca bir çalışma var mıdır?
Kaç firma tespit edilmiş ve ceza verilmiştir? Cezanın miktarı nedir?
18.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki sağlık
personelinin yeterliliğine ilişkin sözlü soru önergesi (6/2096) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık
Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla
arz ederim.
Hasan
Özdemir
Gaziantep
Gaziantep ili bölge illerine
de sağlık hizmeti veren bir il pozisyonundadır. Bu nedenle Gaziantep'teki
hastaneler sağlık sektörüne olan talebi karşılayabilecek bir seviyede değildir.
Sağlık personeli sayısı ile ilgili sorunlar da benzer nedenlerle ortaya çıkmaktadır.
Buna göre,
1) Gaziantep'in Sağlık
Bakanlığı Atama ve Nakil Yönetmeliğine göre, unvan itibariyle en alt grup olan
(d) grubundan yükseltilmesi için bir çalışma var mıdır?
2) Kişi başına düşen hekim
oranlarında OECD ülkeleri içerisinde hekim ortalaması 3,1 iken Türkiye'nin
ortalaması 1,5'tir. Sağlık Bakanlığı Gaziantep'teki uzman ve pratisyen hekim
ortalaması 0,66 iken üniversite hastaneleri ve özel çalışan hekimlerle birlikte
oran 1,24 olmaktadır. Gaziantep'in hekim sayısındaki bu olumsuzluğun
giderilmesi İçin projeleriniz nelerdir?
19.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Çağlayancerit
Devlet Hastanesinin açılışına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2102) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık
Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Mehmet
Akif Paksoy
Kahramanmaraş
1- Seçim bölgem Kahramanmaraş
ili Çağlayancerit Devlet Hastanesi inşaatı tamamlanmasına rağmen açılışı
yapılmamıştır. Anılan hastanenin açılışı ne zaman yapılacaktır?
2- Belde ve köyleri ile
toplam 26 bin nüfusu bulunan ilçede sağlık hizmetleri nasıl ve kaç personelle
yürütülmektedir?
3- Çağlayancerit ilçemizde
sağlık hizmetlerinin sunumunda bir aksaklık veya yetersizlik olduğunu düşünüyor
musunuz? Düşünüyorsanız ne zaman düzelteceksiniz?
20.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki meslek hastalığı
vakalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2121) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık
Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Tokat ilinde meslek
hastalıklarından dolayı kaç hasta bakanlık hastanelerine müracaat etmiş ve
tedavisi yapılmıştır?
21.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, fizik tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerinin yeterliliğine ilişkin sözlü
soru önergesi (6/2139) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki yazılı sorularımın,
Sağlık Bakanı Prof. Dr. Sn. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını arz ederim.
Mümin
İnan
Niğde
Soru: 1- Ülkemizdeki nüfusa
oranla, gerek hastanelerin fizik tedavi ve rehabilitasyon
servisleri, gerekse bağımsız fizik tedavi ve rehabilitasyon hastanelerinin
yatak sayısı kapasitesi yeterli midir?
Soru: 2- Özellikle beyinsel
ve nörolojik rahatsızlıklardan dolayı rahatsızlanan ve tedavi süreci çok uzun
süren hastalarımızın tedavisi için sahip olunan tedavi imkânları ve yatak
sayısı yeterli midir? Bu tür hastalarımız tedavi için bir hastaneye müracaat
ettiğinde kendilerine yataklı tedaviye çağırmak için, ortalama ne kadar süre
verilmektedir?
22.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, sağlık hizmetlerine ve personele
yönelik bir uygulamaya ilişkin sözlü soru önergesi (6/2140) ve Sağlık Bakanı
Recep Akdağ’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki yazılı sorularımın, Sağlık Bakanı
Prof. Dr. Sn. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını arz ederim.
Mümin
İnan
Niğde
Soru: 1- Hükûmet
yetkilileriniz tarafından sık sık “Her hastanın doktorunu seçme hakkını ve
özgürlüğünü getirdik, vatandaşlarımız bizim iktidarlarımız döneminde kaliteli
sağlık hizmetine kavuştu.” şeklinde açıklamalar yapılmaktadır. Ülkemizin bir
bölümünü geçirdiğiniz ve tamamını geçirmeye çalıştığınız aile hekimliği
sisteminde, vatandaşlarımızın doktorunu seçme hakkını nasıl kullanabileceğini
ve kaliteli sağlık hizmetine nasıl kavuşabileceğini açıklar mısınız?
Soru: 2- Ebe, hemşire,
teknisyen gibi yardımcı sağlık personelinin, hastanelerdeki döner sermaye
uygulamasından daha düşük gelir elde etmesine neden olan ve bakanlığınız
döneminde uygulamaya konulan kota uygulamasını kaldırmayı veya bu kotaları
çalışanlarımız lehine geliştirmeyi düşünüyor musunuz?
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) – Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.
Değerli milletvekilleri,
bugün Bakanlığıma yöneltilmiş olan soru önergelerini cevaplamak için
huzurunuzdayım. Ancak önce Sayın Hayati Yazıcı’ya sözlü olarak cevaplandırması
için iletilmiş olan bir sual var, onunla başlayacağım. Gündemdeki sırası 1
olan, Niğde MHP Milletvekilimiz Sayın Mümin İnan’ın bir sorusu. Bu soruda
sözleşmeli personelle ilgili bazı hususların açıklanması istenmektedir.
Bilindiği gibi, ülkemizin her
köşesine hizmet sunabilmek için, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’ndaki
imkânlar kullanılarak sözleşmeli personel çalıştırmaktayız. Bu şekilde ülkenin
her köşesine öğretmen, hemşire, ebe, sağlık teknisyeni dâhil olmak üzere memur
atamalarını yapabilmekteyiz. Sözleşmeli personelin 4/B’li ve 4/C’li olarak
istihdamı da Bakanlar Kurulunca belirlenen esas ve usuller çerçevesinde
yapılmaktadır.
Özellikle son zamanlarda
yaptığımız yeni düzenlemelerle sözleşmeli personellerimizin eş durumlarıyla
ilgili tayinlerine kolaylık getirilmiştir. Ancak sonuç itibarıyla
sözleşmelilik, ihtiyaç olan bölgede personelin istihdamı esasına dayanan bir
yöntemdir. Dolayısıyla eş durumu tayinleri açısından pozisyon bulunması
durumunda mümkün olduğunca eş durumu tayinleri yapılabilmekte ama bunun dışında
da, yine vatandaşın ihtiyacını karşılamak açısından bu sözleşmelilik modelinin
devamı uygun görülmektedir.
Gündemin 93’üncü sırasında
Kütahya MHP Milletvekilimiz Sayın Alim Işık’ın
Kütahya’daki sağlık göstergeleri ve personelle ilgili bir sorusu var.
Değerli Milletvekilimiz
Kütahya’nın sağlık personeli ve yatırımları açısından en geri iller arasında
olduğu şeklinde bir tespitle sorularını sormuş.
Aslında bunun böyle
olmadığını rahatça söyleyebilirim. Şöyle bir kıyasladığımız zaman, örneğin
pratisyen hekim ve uzman hekimlerle kıyasladığımız zaman 2002 yılına kıyasla
2010 yılında pratisyen ve uzman hekim sayılarında önemli artışlar var. 2010’da
Türkiye ortalamasına baktığımız zaman pratisyen hekim açısından Türkiye
ortalamasından daha iyi durumda Kütahya ilimiz, uzman hekim açısından da aşağı
yukarı Türkiye ortalamalarında ve 2002’den 2010’a gelinceye kadar, mesela uzman
tabip sayısı 153’ten 252’ye çıkmış, tabip sayısı 227’den 263’e çıkmış, toplamda
da personel sayımız 1.519’dan 2.485’e çıkmış.
Sayın Milletvekilimiz Kütahya
iline 2008 ve 2009’da yapılan atamaları da sormuş. 2008 yılında 44 uzman tabip,
74 tabip, 6 diş hekimi, 44 hemşire olmak üzere 244 personel atamışız. 2009
yılında 25 uzman, 43 tabip, 8 diş hekimi, 46 hemşire olmak üzere 201 sağlık
personeli ataması yapılmış durumdadır.
Ama diğer sorularda da ifade
edeceğim değerli milletvekilleri, üzülerek ifade etmek lazımdır ki geçmiş
yıllarda ülkemizde uygulanan yanlış politikalar sebebiyle Türkiye'de özellikle
hekim sayısı ve hemşire sayısı, bunun yanında fizyoterapist
sayısı nüfusumuza göre çok geridir. Avrupa ülkeleriyle kıyasladığımız zaman,
hekim sayısı itibarıyla Dünya Sağlık Örgütünün Avrupa bölgesine baktığımız
zaman 53 ülkenin 51’inci sırasındayız yani sondan 2’nci sıradayız; hemşire
sayısında en sondayız ve Avrupa ülkelerinin ortalaması hemşire sayısı olarak
Türkiye'dekinin 5 katına yakın bir hemşire sayısına işaret ediyor.
Tabii bu
mutlak bir yetersizlik. Dolayısıyla bütün
milletvekillerimizin kendi seçim bölgelerine ait ihtiyaçlar aslında yerinde
ihtiyaçlardır. Biz Türkiye'deki hekim sayısını, hemşire sayısını,
diğer personel sayısını mümkün olduğunca dengeli dağıtmaya çalışıyoruz ve ilk
defa bizim zamanımızda Türkiye'deki
sağlık personeli açığına işaret edilmiştir. Ben bu kürsüden beş altı
sene önce Türkiye'deki
doktor sayısı eksikliğine işaret ettiğim zaman bazı değerli
milletvekilleri çok ciddi tepkiler gösterdiler ama bugün bu noktada iyi
yoldayız. YÖK’le birlikte yaptığımız çalışmalar, ortak çalışmalar sayesinde,
örneğin 2007-2008 öğretim yılında 5.300 olan tıp fakültesi öğrenci kontenjanı,
2009-2010 yılında 7.700’e yükselmiştir. Bunu daha da yükseltmemiz lazım.
Türkiye’nin şiddetle daha çok hekime, daha çok hemşireye, daha çok fizyoterapi uzmanına ihtiyacı var ve şuradan da anlayabiliriz:
Bugün, belli mesleklerden mezun olan, belli iş kollarında çalışmak isteyen
kişiler arasında işsizlik oranı en düşük olan meslek, sağlık meslekleridir.
Yüzde 3’ün altında, o da birtakım meslek mensupları ülkenin belli bölgelerinde
çalışmayı arzu etmedikleri için. Dolayısıyla büyük bir ihtiyaç var. Bu ihtiyacı
tabii ki karşıladıkça, Kütahya ilimize de, diğer illerimize de sağlık personeli
desteği vermeye devam edeceğiz.
Tabii, Kütahya’da çok ciddi
yatırımlar da yaptık. 400 yataklı bir devlet hastanesi, Tavşanlı Devlet
Hastanesi, Çavdarhisar, başka yaptığımız yatırımlar var. Bu arada nisan ayında
ağız-diş sağlığı merkezimiz hizmete açılacak ve Bakanlığımızın yatırım
planlanmasında Kütahya’ya 500 yataklı bir hastane yapımı, Tavşanlı’ya 100
yataklı bir ilave, âdeta yeni bir hastane şeklinde, bir bina yapımı bunlarda
yer almaktadır.
120’nci sıradaki sorumuz,
Şırnak BDP Milletvekili Sayın Hasip Kaplan’ın bir sorusu, Şırnak’taki sağlık
hizmetleriyle ilgili bir sorusu var. Şunu özellikle ifade etmek isterim değerli
milletvekilleri: Hükûmetimiz döneminde Doğu, Güneydoğu, Orta Anadolu, Doğu
Karadeniz ve diğer illerimizin de biraz böyle dağ kasabaları diyebileceğimiz
kenar kasabalarında hizmet arzı çok ciddi ölçüde artırıldı. Buna çok itina
ettik. Çünkü bir ülkede sağlık hizmetini dengeli biçimde ülkenin bütün
insanlarına sunmak, herkes için hak olan sağlığı insanımıza götürmek çok
önemlidir. Sağlıkta Dönüşüm Programı’nda buna çok itina ettik.
Şöyle ki, Şırnak burada çok
enteresan bir örnektir. Şırnak ili merkez ve ilçelerinde,
göreve geldiğimizde 26 sağlık ocağı faaliyetteyken, bugün 56 sağlık ocağı ve 15
sağlıkevi faaliyettedir ve kasım ayına kadar yapılacak yeni sağlıkevlerimizde
23 adet sağlıkevi hizmet verecektir, kırsalı geniş olan bir ilimiz ve şöyle
kıyasladığımız zaman 2002 yılıyla: Şırnak ilimizde 2002 yılında 21 uzman
tabibimiz varmış. Tabii, bu, çok, hakikaten felaket ölçüde düşük bir sayı. Mesela,
o ili, o tarihte benzer nüfuslu illerle kıyasladığımızda: Osmaniye’de 80 uzman
var, Giresun’da 110 uzman var, Kastamonu’da 92 uzman var, Niğde’de 84 uzman
var, Muş’ta 30 uzman var. Aşağı yukarı nüfuslar birbirine benziyor.
Peki, 2010’da durum nedir? 2010’a baktığımız zaman: Şırnak’ta 430 bin nüfus var, 137 uzmanımız
var; Muş’ta 404 bin nüfus var, 126 uzmanımız var; Niğde’de 340 bin nüfus var,
134 uzmanımız var; Kastamonu’da 359 bin nüfus var, 139 uzmanımız var;
Giresun’da 421 bin nüfus var, 161 uzmanımız var; Osmaniye’de 471 bin nüfus var,
142 uzmanımız var. Bu, adaletli bir biçimde, dengeli bir biçimde uzman
hekimlerin nasıl dağıtıldığının çok önemli bir göstergesidir. Hasip Bey burada
yok, keşke olsaydı, o da bunları işitseydi.
Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın
en karakteristik özelliği, ülkeye sağlık hizmetlerini imkânlar çerçevesinde
adaletle ve dengeli biçimde dağıtmak şeklinde olmuştur.
Şırnak ilimiz aile hekimliği
uygulamasına aralıkta geçecektir. 48 aile sağlığı merkezi kurulacak ve 112 aile
hekimliği birimi kurulacak. Bu planlamaya göre aile hekimi başına düşen
ortalama nüfus 3.500 olacaktır. Türkiye geneline baktığımız zaman, Sinop’ta bu
3.700’dür, Karabük’te 3.400’dür, Hakkâri’de 3.500’dür, Niğde’de 3.500’dür,
Bilecik’te 3.600’dür.
Değerli milletvekilleri,
aslında yıllardır, Türkiye’de -belki Osmanlının belli bir döneminden itibaren
sadece cumhuriyet döneminde değil- hizmet arzında ülkenin Doğu Anadolu’suna,
güneyine, Orta Anadolu’suna hizmet arzı şu veya bu sebeplerle geri kalmıştır.
Bunu kimseyi suçlamak için söylemiyorum. Bu bir fotoğraftır, bir resimdir ama
gerçekten, Hükûmetimiz döneminde, her alanda olduğu gibi, sağlık alanında da bu
dengesizliği büyük ölçüde giderdik; tamamen giderdiğimizi söyleyemeyiz,
özellikle Doğu ve Güneydoğu’da eleman çalıştırmak çok kolay değil. İşte, onun
için belli kanunlar yapıyoruz, belli teşvik unsurları getiriyoruz. Bundan böyle
de Şırnak’a, bütün diğer illerimize olduğu gibi, hizmete devam edeceğiz.
Gündemin 249’uncu sırasındaki
soruda, Tokat MHP Milletvekilimiz Sayın Reşat Doğru sezaryen yöntemiyle
doğumların arttığına işaret ediyor ve çok yerinde bir soru soruyor. Türkiye'nin
bugün sezaryen doğumla doğurtulan çocuk meselesi, önemli sağlık sorunlarından
biridir ve yüzde 40’a yakın -bazı bölgelerde bunu da aşan- sezaryenle doğum
oranları var. Bu hususta çok ciddi bir program başlattık, başlatmamız
gerekiyordu ve dolayısıyla son yılda, 2010 yılında, sezaryenle doğum oranları
artık artmadı oransal olarak, hafif bir aşağıya dönüş de var. Bunun için, bu
programı sıkı bir biçimde takip edeceğiz. Bu sorusu için Sayın Doğru’ya
teşekkür ediyorum, böylece halkımıza da bir mesaj vermiş oluyorum, Türk halkına
da, Türk milletine de bir mesaj vermiş oluyorum.
Değerli milletvekilleri,
sezaryenle doğum bir normal doğum yöntemi değildir. Sezaryen bir ameliyattır,
ancak ihtiyaç durumunda başvurulmalıdır yani böyle, keyfekeder “Hadi, çocuk
sezaryenle doğsun.” demek yanlış bir şeydir ama bu kültür, maalesef, yıllar
içerisinde, Türkiye’de hem hekimlerimiz tarafında –üzülerek ifade etmeliyim-
hem de aileler tarafında yerleşmiş bir kültürdür. Şimdi, bu kültürü
değiştirmeye çalışıyoruz. Bunun için bir program yaptık ve programımızı sıkı
biçimde takip ediyoruz. Bir Doğum Eylemi Yönetim Rehberi yaptık, ilgili dernekler
ve uzmanlarla beraber bununla eğitim çalışmaları yapıyoruz, kadın doğum
uzmanlarımız başta olmak üzere. İkincisi, kişisel sebeplerle sezaryeni tercih
etmek isteyen anne adaylarını normal doğum yapmaya yönlendirmek amacıyla bir
bilgilendirme kampanyasına başlıyoruz, bunun için ihaleleri yaptık. Önümüzdeki
birkaç ay içerisinde bütün Türkiye’de yaygın biçimde bu farkındalığı artırmaya
çalışacağız.
Üçüncüsü, sezaryen oranı,
özellikle “elektif sezaryen” dediğimiz, yani ihtiyaca bağlı olmayan sezaryen
oranı çok yüksek olan hekimleri eğitime alıyoruz. Bugüne kadar 80 hekim
arkadaşımızı eğitime aldık. Bunun da ciddi caydırıcı bir etkisi var.
YÖK’le konuştuk, sezaryen
oranı çok yüksek olan üniversitelerde YÖK inceleme başlattı. Doğum yaptırılan
bütün hastanelerde doğumları hekim bazında, sezaryen açısından dosya bazında
inceliyoruz “Gerçek ihtiyaçla mı yapılmıştır? Ne için yapılmıştır?” diye.
Sezaryen için
bilgilendirilmiş yeni bir rıza formu hazırladık. Bu rıza formu aileye ve
sezaryenin yapılacağı kadına açıkça sezaryenin ihtiyaç olmadığında yapılmaması
gereken bir yöntem olduğunu söylüyor, kendisini uyarıyor ve en sonunda
bilgilendirerek imzasının alınmasını şart koşuyor.
Sezaryen oranının düşürülmesi
amacıyla yeni yapılan bütün hastanelerde doğum salonu ve sancı odalarını tek
kişilik olarak planlıyoruz mahremiyeti kolaylaştırmak ve bu açıdan da
ameliyathanelere gidişleri önlemek için.
Bir anne dostu hastane
programı başlatıyoruz, izleme ziyaretleri yapıyoruz sezaryenin en yüksek olduğu
iller ve hastaneler için. Hekimler neden buna yöneldiler? Hekimler arasında,
kadın doğum hekimleri arasında bir araştırma başlattık sezaryenle alakalı
olarak. Bunun analizlerini şu anda yürütüyoruz bu tutum ve davranış
çalışmasının.
Normal doğum ve sezaryen
doğumla ilgili olarak hekimlere ödenen ek ödeme puanlarında, performans
puanlarında normal doğumun lehine puanlamalar yaptık ve bunu kasım ayından
itibaren yürürlüğe sokacağız.
267 ve 381’inci sıradaki
sorular: 267’de Niğde Milletvekilimiz Mümin İnan’ın, 381’de de Giresun Milletvekilimiz
Sayın Murat Özkan’ın soruları var. Domuz gribi aşısıyla ilgili sorular. Bu
sorularla, aslında kamuoyunun da merak ettiği bir hususu hem değerli
Meclisimize, siz değerli milletvekillerimize hem de kamuoyuna ifade etmiş
olacağım. “Domuz gribi aşısı ne kadar alındı? Ne kadarı yapıldı? Ne kadarı elde
kaldı?” gibi sorular bunlar.
Bildiğiniz gibi, aşının
yapılmasıyla ilgili kararlar Dünya Sağlık Örgütü tarafından alınmış kararlardı.
Ülkemizde de 42 kişiden oluşan bir Pandemi Bilim Kurulu oluşturduk, bu Bilim
Kurulu aşıyla ilgili kararlar aldı. Bu kararlara göre biz, 43 milyon doz aşı
için bir bağlantı yaptık. Bu, bir anlamda bu işin başında büyük bir sigortaydı.
Bu bağlantıyı birçok ülke yapmak istedi ama her ülke başaramadı. Biz, 43 milyon
doz bağlantısını yaptık ve ülkemize getirilen aşı, aşının kullanım oranı düşük
olunca Türkiye’de, 11 milyon doz oldu. 43 milyon dozun hepsini almadık,
bağlantısını yaptık ama yalnızca 11 milyon dozu Türkiye’ye giriş yaptı. Daha
sonra, yine aşı kullanımı düşük kaldığı için bu 11 milyon dozun 5 milyon dozunu
da firmalarla görüşerek başka aşılarla ve ilaçlarla değiştirdik yani onlara da
bir ödeme yapmamış olduk. Peki, ne kadar aşıya ödeme yaptık? Toplamda 6 milyon
doz aşıya ödeme yaptık. Bunun 3 milyon dozunu kullandık. 3 milyon dozu da
herhangi bir yeni virüs durumunda acilen kullanılabilir düşüncesiyle stoklanmış
durumdadır ve stoklanan aşının bir özelliği var, antijeni değiştirilebilir
niteliktedir ve çok cüzi bir fiyatla, antijen değiştiğinde, yeni bir pandemi meydana
geldiğinde, bu antijeni değiştirebilecek durumdayız. Yani sonuçta, 6 milyon doz
aşının 3 milyon dozunu kullandık, parasını ödedik, 3 milyon dozunun da parasını
ödeyerek onları stokta tutuyoruz ama başlangıçta 43 milyon doz için bağlantı
yapmıştık, nihayetinde 6 milyon doz için ödeme yapmış olduk.
Söylediğim gibi, şu anda
elimizdeki 3 milyon doz aşı da antijeni değiştirilebilir nitelikte bir aşıdır
ve çok cüzi bir ücretle, yarım euro ücretle antijenini değiştirebilecek şekilde
de bir anlaşma yapmış durumdayız.
Hep soruldu: “Hangi firma
bunu size getirdi?” Birtakım dedikodular da yapıldı. Hâlbuki biz aşıları
doğrudan aşı üreticisi firmalardan aldık. Dünyada bu aşıyı en çok satan üç
firmadan doğrudan aldık, firmaların kendilerinden aldık, aracı bir firma falan
yoktur ve alınan 6 milyon doz aşı bedeli olarak da yaklaşık olarak 69 milyon
Türk lirası para ödemiş durumdayız.
300’üncü sırada Karaman MHP
Milletvekili Sayın Hasan Çalış’ın, eski hizmet sunumuna göre hizmet alma
kültürü, sağlık ocakları ve aile hekimliğiyle ilgili bir sorusu var. Aslında,
değerli milletvekilleri, aile hekimliği kapsamında Türkiye’de sağlık ocağı ve
sağlıkevi kapatılması diye genel bir uygulama yok. İhtiyaçlara göre, ihtiyaç
bulunan her yerde sağlık ocakları aile hekimliği merkezlerine dönüştürüldü, bir
kısmı sağlıkevlerine dönüştürüldü, bir kısım yerlerde de yeni aile sağlığı
merkezleri kuruldu.
Sayılar şöyledir: Bir defa,
göreve geldiğimizde birinci basamak faal sağlık kuruluşu -sağlık ocağı, ana
çocuk sağlığı, verem savaş dispanseri gibi- 5.840’tı. Şu anda 7.200 noktada
aktif olarak birinci basamakta, sağlık ocağı ve benzeri seviyede sağlık hizmeti
veriyoruz. Yani bu, aile hekimliğine geçmediğimiz şehirlerde sağlık ocağıdır,
AÇSAP’lardır, verem savaşlardır; aile sağlığına geçtiğimiz yerlerde aile
sağlığı merkezleri, toplum sağlığı merkezleri ve diğerleridir. Sonuç itibarıyla
bu birimlerin sayısı azalmamıştır, artmıştır. İhtiyaca göre açılanlar var,
kapananlar var. Mesela biz 1.224 sağlık ocağını sağlıkevine dönüştürmüşüz, 204
sağlık ocağını kapatmışız ama 1.299 yeni aile sağlığı merkezi açmışız eskiden
sağlık ocağı bulunmayan yerlerde. Dolayısıyla, ihtiyaca göre, yeni sisteme göre
bir değerlendirme yapılmaktadır.
Peki, bu hizmetten
vatandaşlar memnun mu? Sağlık ocaklarıyla hizmet verilen illerimizde hizmet
arzından memnuniyet oranı 2003 yılıyla kıyaslandığında yüzde 30’lardan yüzde
70’lere çıkmış durumdadır. En son yaptırdığımız bir ankette sağlık ocaklarıyla
hizmet verilen illerde memnuniyet yüzde 75’tir, aile hekimliğine geçilen illerde
ise memnuniyet yüzde 86 civarındadır. Biraz sonraki bir soruda da işaret
edeceğim, aile hekimliğine geçilen illerde gerçekten memnuniyet artıyor, bunun
gerekçeleri de var.
358’inci sıradaki soru MHP
Kahramanmaraş Milletvekilimiz Sayın Mehmet Akif Paksoy’undur. Burada da
Kahramanmaraş’ta bir tüp bebek merkezi ihtiyacından bahsedilmektedir. Kadın
hastalıkları ve doğum uzmanı olarak görev yapan bir hekim altı ay süreli olarak
bu tüp bebek sertifikası için eğitim almış ve bu sertifikayı almaya hak kazanmıştır
çünkü bu sertifika olmadan tüp bebek merkezini açamıyorsunuz. Ayrıca, adı geçen
hastanede histoloji ve embriyoloji kadrosunda bir personel vardır, bu
personelin de laboratuvar sorumlusu olarak sertifika alması gerekmektedir. Bu
müracaatın bize yapılmasını bekliyoruz. Eğitimli personel eksiğinin
tamamlanmasını müteakip Kahramanmaraş ilimizde bir tüp bebek merkezi
kurulmasını planlıyoruz ama burada aslolan eğitimli personeldir, önce bu
ihtiyacın karşılanması gerekiyor.
380’inci sıradaki soru MHP
Manisa Milletvekilimiz Sayın Mustafa Enöz’ün. Şirketler aracılığıyla
hastanemizde görev yapmakta olan sağlık personeline ait bir sorusu var değerli
milletvekilimizin. Aslında bu hususta biz çok ciddi tedbirler aldık değerli
milletvekilleri. Bir defa, bu başlık altında çalışan bütün işçilerimizin asgari
ücretle çalışanları var ama asgari ücretin üstünde kazananları da var.
Özellikle eğitim seviyesi, yaptığı iş gibi durumlar dikkate alınarak brüt
asgari ücretin üzerinde ücretler ödediğimiz personelimiz de var ve 05.06.2008
tarihindeki düzenlemelerle de bu işçilerimizin hukukunu dikkatle koruyoruz.
Bakınız, mesela, işçilerin yemek ihtiyaçları hastane yemeklerinden bedelsiz
karşılanmaktadır bu genelgeden sonra, 2008’den itibaren. Yol giderleri ayni
olarak kendilerine ödenmektedir. Hak ediş ödemesinin firmaya yapılmasını
müteakip üç gün içerisinde işçi ücretleri bankaya yatırılmak zorundadır ihale
şartnamelerine göre yani firma, parayı alıp da işçisinin ücretini ödememek gibi
bir uygulama yapamaz, bu banka dekontunu kuruma ibraz
etmek zorundadır. İlgili aya ait hak ediş ödemesi yapılmadan önce bir önceki
aya ait işçi SSK primlerinin yatırıldığının hastanelerimize ibrazı
gerekmektedir. Bütün bu mecburiyetleri getirmiş durumdayız ve işçilerimizin
hukuklarını mümkün olduğunca koruyarak bu şekilde çalıştırıyoruz. Tabii büyük
bir istihdam imkânı da oluştu. Biz göreve geldiğimiz zaman zannediyorum 15 bin
civarında bu şekilde istihdam edilebilen personel vardı, şu anda bu personel
sayısı 110 binlere ulaşmış durumda, 120 bine yaklaşmıştır. Böylece
hastanelerdeki hizmet kalitesi de ciddi ölçüde artmış durumdadır.
409’uncu sırada Sayın Reşat
Doğru’nun, Tokat MHP Milletvekilimizin bu baz
istasyonlarıyla ilgili bir sorusu var. Baz istasyonları, elektromanyetik alan
yayan yani iyonlaştırıcı olmayan radyasyona sebep olan istasyonlardır. Burada
uyulması gereken kurallar, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından
yayınlanan bir yönetmelikle ortaya konmuştur. Aslında bu
Yönetmelik çok iyi bir yönetmelik değerli milletvekilleri. Şöyle ki:
Dünyada insan sağlığı için zararlı olduğu düşünülen baz
istasyonu elektrik alan şiddeti 41 volt/metre olarak kabul edilmektedir.
Türkiye’de bu değer 4 kat aşağı çekilerek ilgili Yönetmelik’te 10 volt/metre
olarak belirlenmiştir. Bu değer dünyada yüz yetmişin üstündeki ülkeyle
kıyaslandığında Türkiye’yi güvenlik açısından altıncı sıraya yerleştirmektedir.
Çok daha düşük bir limit değeri kabul ediyor. Bu Üst Kurul, bu değerleri takip
etmektedir. Ancak bir taraftan da Dünya Sağlık Örgütü, Uluslararası Manyetik
Alan Projesi diye bir proje yürütüyor. Bu projenin insan sağlığı açısından
sonuçlarını biz de bekliyoruz. Bu sonuçları değerlendirerek gerekli görülürse
yeni önlemlerin alınması için de ilgili kurulla görüşeceğiz.
410’uncu sırada, yine, Sayın
Reşat Doğru’nun -Tokat MHP Milletvekilimizin- bir sorusu var. “Bölgedeki acil
hastalar için ambulans helikopter konacak mı?” diyor. Şöyle yapmış durumdayız
değerli milletvekilleri: Türkiye’de on yedi merkezde helikopter ambulans
sistemimiz 2008’in 10’uncu ayından itibaren devam ediyor. Yaklaşık iki yıl
oldu, iki yılın tamamlanmasına bir ay kaldı ve bugüne kadar -6.400 hastayı
ambulans helikopterle, 388 hastayı da uçakla- yaklaşık olarak 7 bine yakın
hasta taşımış durumdayız. Peki, Tokat ilimiz bu hizmeti nasıl alıyor? Bu bölge
sınıflaması kapsamında Samsun ve Ankara’dan alıyor. Samsun’daki
helikopterlerimiz yaklaşık olarak yarım saatte Tokat ilimize ulaşmaktadır.
Bugüne kadar Tokat merkezinden 14, ilçelerinden 3 hastayı Samsun’a, Ankara’ya
ve Kayseri’ye taşımış durumdayız.
411’inci sırada, yine, Sayın
Reşat Doğru’nun –Tokat MHP Milletvekilimizin- Zile Devlet Hastanesiyle ilgili
bir sorusu var. Fiziki durumunun yetersizliğinden bahsediyor. Doğrudur. Zile
Devlet Hastanemizin fiziki durumunu yetersiz buluyoruz. Dolayısıyla yüz yataklı
yeni bir hastane yapımı Bakanlığımızın 2010 yatırım programında yer almıştır.
İl özel idaresine ait bir arsa temin ettik, yirmi beş yıllığına Bakanlığımıza
tahsis edildi. Arsa üzerinde bulunan bina ve müştemilatın yıkım kararları şu anda
alınarak bunların yıkılması planlanmış durumdadır. Proje ve arsa imar bilgileri
de TOKİ’dedir. Bu sene içerisinde ihaleyi yapmayı planlıyoruz.
417’nci sırada, Sayın Mehmet
Nezir Karabaş’ın, -Bitlis BDP Milletvekilimizin- Tatvan Devlet Hastanesinde iki
günlük bir bebeğin 2010 yılının birinci ayında hastaneden kaçırılmasıyla ilgili
bir sorusu var. Tabii ki bu çok üzücü olayla ilgili olarak zamanında
Kaymakamımız, il Valimizle görüşme yapmış ve soruşturma istemiştik. Olayla
ilgili olarak Kaymakamlıkça yapılan idari soruşturma, süresi içerisinde
tamamlanmıştır. Soruşturma raporu sonucunda hastane idaresinden 2 yardımcı
sağlık personeli sekiz ay süreyle açığa alınmıştır. Bahsi geçen güvenlik
elemanlarının işine de son verilmiştir. İdari soruşturma bu şekilde tamamlanmıştır.
Diğer taraftan, başhekim dâhil olayda sorumluluğu bulunan bütün personel
hakkında adli süreç savcılık tarafından devam ettirilmektedir.
BAŞKAN – Sayın Bakan, biraz
hızlanırsanız yetiştirebileceğiz gibi görünüyor.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) – Tamam, hemen hızlandırıyorum Değerli Başkanım.
BAŞKAN – Tamam, teşekkür
ederim.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Teşekkür ediyorum.
418’inci sırada Sayın Reşat
Doğru’nun, Tokat MHP Milletvekilimizin sorusu var. MS hastalığı için bir soru
soruyorlar. Aslında MS hastalarının Türkiye’de 14 bin civarında olduğunu bilim
adamları tahmin ediyor. Bunun için gerekli ilaçlar çok pahalı ilaçlar, devlet
tarafından da tedavi için ödenmektedir, burada bir sıkıntı yok.
Rehabilitasyonla ilgili
olarak, evet, sadece MS’e yönelik bir rehabilitasyon
merkezi yok ama Türkiye’de özellikle üniversitelerimiz ve eğitim
hastanelerimizdeki rehabilitasyon merkezlerinde bu hastalarımızın
rehabilitasyonu yapılıyor.
Yeri gelmişken, rehabilitasyonla ilgili olarak üniversitelerimizde, Sağlık
Bakanlığımızda, özel hastanelerde 7.319 yatağımız var. Bunların bir kısmı özel
hastaneler, bir kısmı hastanelerdeki özel klinikler. Bu sayıyı 9.890’a
çıkarmamız gerektiğini planladık ve bu planlamalar çerçevesinde de yeni
binalar, yeni hastaneler yapacağız.
Sayın Mehmet Nezir Karabaş,
Bitlis BDP Milletvekili, Tatvan Devlet Hastanesine alınan bir lojmanla ilgili
sorular sormuş. Bu lojman alımı, Kamu İhale Kanunu’nun 22/e maddesine göre
yapılmıştır, 27/05/2009 tarihinde
gerçekleştirilmiştir. Alım öncesi İl Bayındırlık Müdürlüğü elemanlarınca ekspertiz raporu hazırlanmıştır çeşitli yerlere sorularak.
Lojman satan firmaya 1 milyon 830 bin lira, her bir dairenin maliyeti olarak
114 bin lira artı KDV ödenmiştir. 175 metrekarelik lojmanlardır bunlar. Bir
mukayese olması için söylüyorum, Sayın Milletvekilimiz de bunu arzu etmişler:
135 metrekarelik, TOKİ’nin bu ilçemizdeki satış fiyatları 115 bin lira ile 132
bin lira arasındadır. Dolayısıyla alım makul fiyatlar içinde yapılmış
görünmektedir.
Bitlis, hekim istihdamında
güçlük çektiğimiz bir il. Dolayısıyla bu illerimize, benzer ilçelerimize
mecburi hizmet veya benzer yollarla atanan personelin buralarda çalışmasını
teşvik için lojmanlar yapmaya, lojmanlar almaya devam edeceğiz ancak bu
illerimize, diğer illerimizde lojman çalışmamız yok.
Ayrıca, bahsi geçen firma
sahibinin AK PARTİ’nin ilçe başkanı olmadığını da –soruda var- ifade etmeliyim.
457’nci sırada Sayın Reşat
Doğru’nun Kırım Kongo’yla ilgili bir sorusu var. Şimdi, Kırım Kongo’yla ilgili
olarak çok ciddi çalışmalar yaptık gerçekten ve hastalığın artık yükselme
eğilimi ortadan kalktı, şükürler olsun, bölge halkının farkındalığı arttı,
ciddi çalışmalar yaptık birkaç senedir.
Peki, bir merkez olarak
geliştirelim Tokat’ta bir yeri. Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi
laboratuvarlarının akredite olması için Hıfzıssıhha Merkezimiz tarafından
gerekli destek sağlanmıştır. Bu iki kurum arasında çalışmalarımız devam ediyor.
Yine, Sayın Reşat Doğru’nun reçeteli ve
reçetesiz ilaçların tanıtımıyla ilgili bir sorusu var. Bu da çok yerinde bir
soru ancak Türkiye’de reçeteli olsun, reçetesiz olsun, ilaçların tanıtımı zaten
yasaktır kanunda. Tanıtılan ilaçlar aslında ilaç değil de -ilaç demeyelim, daha
ziyade beslenmeyi destekleyici- “gıda takviyesi” ismi altında Tarım ve
Köyişleri Bakanlığından ruhsatları alınan birtakım ürünlerdir. Bunu fark
ettiğimiz için yeni bir yönetmelik hazırladık. Geleneksel Bitkisel Tıbbi
Ürünler Yönetmelik Taslağı’mız Başbakanlıkta yayınlanma aşamasındadır. Buna
göre, bu ürünlerin de belli prensipler çerçevesinde ve ancak eczanelerde
satılmasını kural hâline getirmek üzereyiz.
496’ncı sırada Sayın Hasan
Özdemir, Gaziantep Milletvekilimiz, MHP Milletvekilimiz, Gaziantep iliyle
ilgili sorular sormuş. Aslında Gaziantep (d) bölgesi falan değil, (d) bölgesi
olan Gaziantep’in yükseltilmesinden bahsediyor. Bu (d) bölgesi, (d) grubu denen
şey, doktorların yoğunluğuyla ilgili bir şey o ilde. Gaziantep bazı alanlarda
(a), bazı alanlarda (b), bazı alanlarda (c), bazı alanlarda da (d) grubunda yer
alıyor ama şunu söylemeliyim ki Gaziantep ilimiz uzman hekim sayısı itibarıyla
şu anda Türkiye’de 12’nci sırada, pratisyen hekim sayısı açısından 10’uncu
sıradadır ve diğer sağlık personelleri açısından da ilk 15’teki illerimizden
birisidir. 2002 yılında uzman hekim sayısı Sağlık Bakanlığında 301 iken bugün
600’dür. Tabii ki yine ihtiyaçlar mutlaka var. Bu ihtiyaçları da gidermeye
çalışacağız.
502’nci sırada Sayın Mehmet
Akif Paksoy, Kahramanmaraş MHP Milletvekilimizin Çağlayancerit ilçemize yapılan
hastaneyle ilgili bir sorusu var. Sorunun sorulduğu zaman bazı problemlerden
dolayı hastanenin hizmete başlamamış olduğunu biliyoruz. Soru bunun için sorulmuş.
Bugün hastane hizmete başlamış durumdadır. 112 istasyonumuzda bu hastane de
var. Hastanede 1 uzman, 4 pratisyen tabibimiz var birinci basamakta, ayrıca
hastanemizde de 2 pratisyen tabip var. Hastaneye bir miktar daha pratisyen
hekim ataması gerektiğini tespit ettik. Onu da inşallah gerçekleştireceğiz.
520’nci sırada Sayın Reşat
Doğru’nun yine bir sorusu var. Bu soru çok önemli bir soru: “Tokat ilinde
meslek hastalıklarından dolayı kaç hasta bakanlık hastanelerine müracaat etmiş ve tedavisi yapılmıştır?”
7 hastanın bu şekilde tedavisi yapılmış, 1 hasta da 19 Mayıs Üniversitesi Tıp
Fakültesine sevk edilmiş ama aslında bu sayının çok daha fazla olması
gerektiğini biliyoruz. Bunu bildiğimiz için Çalışma Bakanlığıyla bu hususta
ciddi çalışmalar yapıyoruz. Türkiye’de meslek hastalıklarının önemli bir
bölümünün teşhis edilmeden kaldığını biliyoruz. Bu sebeple iş sağlığı ve
güvenliği alanında Çalışma ve Sosyal Güvenlikle bir iş birliği protokolü
yaptık. Bu arada da
biliyorsunuz en önemli meslek hastalığı sebeplerinden kot kumlamayı yasak hâle
getirdik Türkiye’de ama bu noktada gerçekten daha ciddi çalışmalar yapmamız
gerekiyor, farkındalığın da artırılması gerekiyor.
538’inci sırada Sayın Mümin
İnan Niğde MHP Milletvekilimiz, o da fizik tedaviyle, rehabilitasyonla
alakalı bir soru sormuş. Biraz önce ifade ettim. Şu anda 7.319 yatağımız var.
Bu yatak sayımızı 9.890’a yükseltmek üzere çalışmalarımızı devam ettiriyoruz.
539’uncu sırada yine Sayın
Mümin İnan’ın bir sorusu var. “Aile hekimliğiyle her hastanın doktorunu seçme
hakkını getirdik diyorsunuz, nasıl kazanacak vatandaş bu hakkı?” diye bir soru
sorulmuş.
Değerli milletvekilleri, aile
hekimliği şöyle yürüyor: Biz, her ilimizde belli bir semtte, mahallede bir
adrese yakın olarak oturan vatandaşlara bir aile hekimi ataması yapıyoruz. Bu
aile hekimi, vatandaşlarla irtibat kurmak, onları görmek, kaydetmek zorunda,
aksi takdirde kendisine ödeme yapmıyoruz kaydetmediği vatandaş için, ama
vatandaşlarımız istedikleri anda, ilk kayıt anından itibaren aile hekimlerini
değiştirme hakkına sahipler. Doğrudan aile hekimine
başvurarak -başka herhangi bir yere gitmeleri de gerekmiyor- istedikleri aile
hekimine başvurarak “Ben sizi aile hekimi olarak kabul etmek istiyorum, size
kaydolmak istiyorum.” dediklerinde, o aile hekimi ilgili işlemleri yapıyor ve
doğrudan kaydı kendisine alabiliyor ve aile hekimi, hastanın veya kişinin,
bütün bireyin bilgilerini elektronik olarak kaydediyor, düzenli biçimde de
kendisini takip ediyor. Bu ilk kayıt işlemlerinden sonra da üçer aylık
aralarla vatandaşlarımız dilerlerse aile hekimlerini değiştirebiliyorlar.
Tamamen ücretsiz hizmetler veriliyor aile hekimliğinde ve 63 ilimizde aile
hekimliğine geçmiş durumdayız, yıl sonuna kadar bütün
illerimizde aile hekimliğine geçmiş olacağız. Bu arada, vatandaşlarımız aile
hekimlerini “www.ailehekimligi.gov.tr” adresinden de öğrenebilirler, bu soru
vesilesiyle vatandaşlarımıza bunu da iletmiş olalım.
Son olarak da ek ödemelerle
ilgili bir sorusu var Sayın Milletvekilimizin, sorunun son kısmı bu.
Değerli milletvekilleri,
göreve geldiğimizde hekim dışı sağlık personelinin bir ayda alabildiği ortalama
ek ödeme 100 lirayı biraz aşıyordu. Üç ayda bir ödenirdi bunlar, 300 lira, 400
lira civarında ve zaman zaman da kesintiye uğrardı.
2009 rakamlarını söylüyorum:
Hekim dışı sağlık personelimize ortalama olarak ayda 643 lira maaşlarına ilave
ek ödeme ödemiş durumdayız. Tam Gün Yasası’yla da bunu, mesai sonrasında
çalışma şartıyla yüzde 20 daha artırma imkânına sahibiz. Yani, göreve
geldiğimize kıyasla reel olarak, enflasyondan arındırılmış rakamlarla hekim
dışı sağlık personelimizin ek ödemeleri yaklaşık 3 kat artmıştır.
İnşallah, gelişen, büyüyen
bir ekonomimiz var, bu ek ödemeleri önümüzdeki yıllarda daha da
artırabileceğimizi biliyoruz. Yeter ki ülkede istikrar devam etsin, yeter ki
biz birlik içerisinde ülkemizi kalkındırmaya, geliştirmeye devam edelim.
Bu sorduğunuz sorularla hem
yüce Meclisimizi hem de halkımızı bilgilendirme fırsatı verdiğiniz için siz
değerli milletvekillerimize tekrar teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Sayın Enöz…
MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Çok
teşekkür ederim.
Sayın Bakanımızın vermiş
olduğu bilgilere de ayrıca teşekkür ediyoruz.
Ancak, tabii bilindiği gibi,
artık kamu hizmetlerinin büyük bir bölümü taşeron şirketler eliyle
yaptırılmaktadır. Öyle ki, artık temizlik işleri için alınan ve çalıştırılması
gereken işçilere memurların yapacağı işler yaptırılmakta ve bazı hastanelerde
hasta bakıcıların yapmış olduğu işler de yine bu taşeron şirketlerindeki
işçiler marifetiyle yaptırılmaktadır. Tabii, önemli bir
sorumluluk isteyen bu görevleri yapan taşeron işçileri hem çoğu asgari ücretle
çalışmakta ve bir sendikaya üye olması da engellenmektedir -bu, özlük hakları yönüyle sıkıntılı bir süreçtir-
hem de bir başka boyutuyla ciddi sorumluluğu olan görevler ehliyetsiz ve
sorumsuz kişilere yaptırılarak da kamu hizmeti alanlar yeterince sağlıklı
hizmete kavuşamamaktadır.
Bunlar üzerinde söz aldım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Paksoy…
MEHMET AKİF PAKSOY
(Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, Çağlayancerit
ilçemiz 872 ilçe arasında gelişmişlik sıralamasında 768’incidir. Şimdi, ben
bugün de konuştum orayla, “2 tane aile hekimi var” diyorlar, uzman hekim ve “O
da geçici görevli, aralık ayında gidecek.” deniliyor. Bugün mesela, doktor
poliklinik muayenesi yapıyor, yanında hemşiresi yok. Yani bir hastane olarak
açılmış ama bir sağlık ocağı olarak görev yapıyor. Bu konuda ben ilginizi
bekliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın İnan…
MÜMİN İNAN (Niğde) – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakanım, verdiğiniz
bilgiler için teşekkür ediyorum.
Bu arada yeni yasama
yılımızın aziz milletimize ve Meclisimize hayırlı ve uğurlu olmasını temenni
ediyorum.
Sayın Bakanım, sizin de
bildiğiniz gibi Bor’da, Fizik Tedavi Hastanesinde uzman fizikçi eksiğimiz var. Aslında çok kapasiteli bir hastane. Eksiklikleri
tamamlandığı anda bölge hastanesine dönüşebilecek kapasitede ve şu anda bir
kısmı atıl durumdadır. Dolayısıyla bu konuda yardımlarınızı bekliyoruz.
Diğer taraftan, Niğde’de son
günlerde 5-6 tane aile hekimi arkadaşımız istifa etmek zorunda kaldı. Sebebi
de, onların hizmet verdikleri sağlık ocaklarında Millî Emlak Müdürlüğü çok
yüksek ücret talep etmektedir. Bu konu Millî Emlaki ilgilendirir ama ilgilenirseniz
sevinirim.
Ayrıca, yine farklı statüde
farklı ücret alan insanlarımız var biliyorsunuz yardımcı sağlık personelinde.
Bunların özlük haklarının ve ücretlerinin düzeltilmesi konusunda da
yardımlarınızı talep ediyoruz.
BAŞKAN – Sayın Işık…
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana önergemize
vermiş olduğu cevaptan dolayı, her ne kadar bir buçuk yıl aradan sonra da olsa
yine de teşekkür ediyorum. Ancak önergede Kütahya ilinin Ege Bölgesi’nin en
geri sağlık göstergelerine sahip olan illerinden birisi olduğu ifadesi yer
almasına rağmen, Sayın Bakan karşılaştırmaları Türkiye ortalamasıyla yapmıştır
ve Türkiye ortalamasında pratisyen hekim açısından iyi olduğunu, uzman hekim
açısından da ortalamaya yakın düzeyde olduğunu ifade etmiştir. Doğrudur, son rakamlar
böyledir. Ancak bölgenin en kötü ilidir. Buna karşın seksen bir il içerisinde
millî gelire katkısı açısından bulunması gereken sıraların çok üstünde yer alan
bir il olan Kütahya’da, maalesef 5 tane ilçemizde şu anda devlet hastanesi
yoktur, birçok ilçemizde var olan sağlık ocaklarında ve sağlıkevlerinde
maalesef yardımcı sağlık görevlimiz bulunmamaktadır. Örneğin Domaniç ilçemizin
Çukurca beldesinde bir ebe dahi yoktur. Buna karşılık, büyük ilçelerimizin
bazılarında heyet raporu dahi verilememektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Doğru…
REŞAT DOĞRU (Tokat) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Soruların üçte 1’i şahsıma
ait olduğu için biraz fazla zaman istiyorum affınıza sığınarak.
Sayın Bakan, teşekkür ederim
sorularıma vermiş olduğunuz cevaplardan dolayı.
Aile hekimliği uygulamasına
geçilince birçok -belediye teşkilatı da bulunan- yerleşim yerlerindeki sağlık
ocakları, sağlıkevleri kapanmıştır. Örneğin Tokat ili Reşadiye’de Kuzbağı,
Nebişeyh, Almus’ta Dikili, Niksar’da Serenli, Erbaa’da Koçak, Yeşilyurt’ta
Çıkrık, Sulusaray’da Dutluca sağlık ocakları kapanmıştır. Bu da buralardaki
insanları üzmekte, mağdur bırakmaktadır. En azından belediye teşkilatı bulunan
yerlerdeki sağlık ocaklarının açık kalması noktasında bir, yönetmelikte
değişiklik yapabilir misiniz?
İkincisi olarak, sağlık
birimlerimizde -ülkemizin her tarafında olduğu gibi- şirket elemanları
çalışıyor. Çalışanların, son zamanlarda, 4/C kapsamında olacağı şeklinde bazı
söylentiler vardır. Bakanlığınızın böyle bir çalışması var mıdır?
Ülkemizde son yıllarda
sezaryen sayısı çok artmıştır -biraz önce açıkladınız- neredeyse normal doğum
unutulmaktadır. Bu konularda acil önlemler alınması gerekmektedir. Normal
doğumun özendirilmesi konusunda da çalışmalar yapılmasını bekliyoruz.
“MS”li dediğimiz multiple sklerozlu
hastalar çok zor durumdadırlar. Kurmuş oldukları dernek vasıtasıyla haklarını
arıyorlar. Geçtiğimiz günlerde Ankara Sıhhiye’de kök hücre nakline izin
verilmesi ve tedavi olmak istedikleriyle ilgili eylemler yaptılar. Onların
eylemlerini destekliyorum. Ne tür izin verilecekse verilmeli, hastalara
yardımcı olunmalıdır.
Baz istasyonları insan
sağlığına zarar veriyor. Toplu yerleşim yerleri, camiler, okullar gibi çeşitli
yerlerde baz istasyonlarına rastlıyoruz. Bundan dolayı
da buralarda ciddi manada sağlık sorunlarının ortaya çıkmakta olduğu da ifade
ediliyor. Bu konuda da çalışmaların süratlenmesi ve süratli bir şekilde toplu
yerleşim yerlerine yakın olan yerlerden çıkartılarak şehir dışında başka
yerlere bu istasyonların taşınması gerekmektedir. Bu konudaki çalışmaları da
bekliyoruz.
Sayın Bakanım, diğer sorum
olarak, Kırım-Kongo hastalığıyla ilgili mücadele çok önemlidir. Bu sene de yine
çalışmalar ciddi şekilde yapılmış olmasına rağmen, hastalık devam etmiş ve kene
ısırıkları ve ölümleri devam etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – İki dakika verdim
ben size, herkese bir dakikaydı Sayın Doğru, yani soruları bitirebilelim diye
ve cevapları alabilelim diye.
REŞAT DOĞRU (Tokat) - Peki,
teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Kaplan…
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana da teşekkür
ediyorum cevapları için.
Gerçi benim sorum kapalı
sağlık ocaklarıyla ilgiliydi, ancak şunu ifade edeyim: Bir acil servis sorunu
yaşandı. Hastalar ilaç bulamıyordu, sonra kendileri alıyordu. Sanıyorum bu
konuda bir iyileştirme oldu ama sistem, araç ve teknik konusunda sıkıntılar
çok. Örneğin gastroenteroloji uzmanı var ama endoskopi tamirli, kolonoskopi yok
ve Şırnak’ta sadece bir MR aleti var ve bunun için de, on gün çalışıyor, yirmi
gün tamir. Hastalar, Batman, Mardin ve Diyarbakır gibi oldukça uzak yere
gidiyor. Cizre gibi önemli bir merkezde güzel bir hastane açıldı, oraya da bir
MR şart. Bu konuda, Sağlık Bakanlığının ilgisini bekliyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Karabaş…
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis)
– Teşekkür ederim Başkan.
Sayın Bakanın, biz, bölgede
özellikle sağlık ve eğitim, kamu personeli için lojman alımı konusundaki şeyine
katılıyoruz. Elbette, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Karadeniz
Bölgesi gibi yerlerde özellikle sağlık personeli ve eğitim personeline lojman
yapılması önemlidir, onların orada kalması için.
Ancak yine sorduğumuz soru
Tatvan kamuoyuna, Bitlis kamuoyuna yansıyan bir olay. O dönemdeki inşaat
fiyatlarının, birim daire fiyatlarının yüzde 50 fazlasına alınan bir lojman
vardı. Sayın Bakanın verdiği cevap TOKİ fiyatlarıyla ilgili. TOKİ’nin fiyatları
vadeli, on yıl, on beş yıl vadeli fiyatlarla Sayın Bakanın belirttiği
fiyatlardadır. Bu daire de o şekilde satılmamış, peşin parayla alınmış ve o gün
mevcut fiyatların yüzde 50’si oranında fazla alınmış. Bizim sormamızın nedeni,
neden lojman alındığı değil, lojmanın neden yüzde 50 fazlasıyla alınmasıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Bakan.
On dakika süre veriyorum size
ben.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) – On dakika yeterli olacaktır.
BAŞKAN – Bir de süreyi
geçtik, on dakika benim inisiyatifimle... Onun için, o
sürede cevaplandırırsanız sevinirim.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) – Değerli Başkanım, on dakikada rahatça cevap vereceğim, sağ olsun
milletvekillerimiz net sorular sordular.
Şimdi, temizlik işçilerine
memurların işi yaptırılıyorsa, nerede yaptırılıyorsa Sayın Milletvekilimizden
bu hususta, lütfen, bilgi istiyorum.
MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Her
yerde yapılıyor.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) – Hayır, müsaade ediniz.
Bugün Sağlık Bakanlığı
hastanelerinde bir temizlik işçisine bir sağlık personelinin işinin
yaptırılması bizim tamimlerimiz, eğitimlerimiz, şartnamelerimiz sebebiyle
tamamen yasaktır. Bunu herhangi bir yerde bir kimse yapıyorsa suç işliyordur.
Lütfen bize bildirin, gereğini yerine getirelim. Şunu ifade edebilirim: Bazı
üniversite hastanelerimizde bu eski alışkanlık yoğun biçimde devam ediyor.
Haklısınız, bu çok genel bir alışkanlıktı ama artık kesinlikle genel
uygulamalarda böyle bir şey yok, bundan tamamen emin olabilirsiniz. Ben,
meseleyi yakından takip ediyorum. Ama herhangi bir yönetici böyle bir yanlış
yapıyorsa bir yerde, hiç kimsenin de gözünün yaşına bakmayız, açık söylüyorum.
Lütfen, bana, bunun yapıldığı hastane, hastaneler, her nereden bilgi aldıysanız
veriniz, gereğini yapalım çünkü buna kesinlikle müsaade etmiyoruz, bu konuda
çok hassasız.
Çağlayancerit için Sayın
Milletvekilimizin söylediği hususları yeniden değerlendireceğim, bir eksiklik
varsa mutlaka o eksiklikleri tamamlayacağız.
Değerli milletvekilleri, şunu
ifade etmeye çalışıyorum, bütün sorularınıza cevap verirken zaman zaman buna
işaret ettim: Türkiye’de genel anlamda bir sağlık personeli yetersizliğimiz
var. Mesela fizyoterapistlerle ilgili de diğer
milletvekilimiz yine bir hususu eklediler, Bor Hastanesi için. Biz fizyoterapist kadrosu açıyoruz ama fizyoterapistler
gelmiyor.
MÜMİN İNAN (Niğde) – Döner
sermayeyi düşük alıyorlarmış.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) – Yani devlet işine, devlet memuriyetine, ayda aşağı yukarı 2 bin
liranın üzerinde bir gelire gelmiyorlar efendim. Neden?
MÜMİN İNAN (Niğde) – Özlük
haklarında bir takım eksiklikler olduğu için.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) – Hayır efendim, özlük haklarında hiçbir sıkıntı yok. Sadece fizyoterapistler sayıca çok az oldukları için, piyasada 4
bin lira, 5 bin lira para kazanıyorlar. Öyle bir sıkıntı var. Onun için onları
kamuya getirmekte zorlanıyoruz. Bunun çözümü nedir? Bunun çözümü fizyoterapiste
kamuda 5 bin lira maaş ödemek değildir, bunun çözümü Türkiye’de fizyoterapist sayısını artırmaktır. Bunu da artırmaya
çalışıyoruz. Yani bu gerçekleri Meclis kürsüsünden söyleyeceğiz, siz
söyleyeceksiniz, biz söyleyeceğiz, üniversitelerimiz gereğini yerine getirecekler,
fizyoterapist yetiştireceğiz. Türkiye'de geçmişte bu
kadar fizyoterapist ihtiyacı yoktu. Hizmet arzını ne
kadar artırırsanız, hizmete ulaşma imkânını ne kadar artırırsanız fizyoterapist ihtiyacı bu kadar artıyor.
MÜMİN İNAN (Niğde) –
Fizyoterapistlere mecburi hizmet uygulayın.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) – Hangi aile hekimi yüksek kira talebinden dolayı istifa etti, bunu
da gerçekten bilmek istiyorum çünkü biz, tam tersine, Millî Emlake diyoruz ki
“Sağlık ocaklarını biraz ucuza kiraya veriyorsunuz.” Bunun da rakamlarını
bilmemiz lazım. Sonuçta devletin binası. Biz o aile
hekimlerine ciddi paralar ödüyoruz, devletin binasında oturdukları için de
elbette kiralarını da ödeyecekler. O miktarları bilebilirsem o hususa da bir
müdahalede bulunma imkânım olabilir.
Farklı özlük hakları olan
personellerimiz var, sözleşmelilerle diğer personellerimizin farklı özlük
hakları var fakat bu tartışılırken, size de bu şikâyeti sözleşmelilerimiz
getirirken uygulamalar hep sözleşmelilerin aleyhineymiş gibi getiriliyor, bu
böyle değil. Özellikle emeklilik açısından 4/B sözleşmelilerin klasik devlet
memuriyetine avantajları var, daha yüksek maaşlarla emekli olma imkânları var.
Biz şunu yapıyoruz: Sağlık Bakanlığında bir çatı kanun, çerçeve kanun
hazırlıyoruz; bir, klasik devlet memuriyeti; iki, sözleşmeli pozisyon… Bu
sözleşme pozisyondan vazgeçemeyiz. Sözleşmeli pozisyondan vazgeçersek Sayın
Milletvekilim, biz Türkiye'nin birçok bölgesine sağlık personeli gönderemeyiz
ve vatandaşlarımıza bu hizmeti sunamayız.
Şimdi Sayın Işık ”Kütahya
Ege’nin en geri ili.” dedi. Tekrar baktıracağım ona ama biz bir bölgeyi diğer
bölgelerden ayıramayız, Kütahya’yı diğer bölgelerle kıyaslamak zorundayız.
Neden Ege çok ileride? Ege bizim dönemimizde sağlık personeli açısından çok
ileriye gitmiş değil ama İzmir başta olmak üzere, Aydın başta olmak üzere
Türkiye'nin belli bölgelerinde, zamanında, uygun olmayan istihdam politikaları
sebebiyle ihtiyaç fazlası personel yığılmış durumda. Bu personeli başka yerlere
göndermek zor, öyle bir gayretimiz, maksadımız da yok. Ama sonuç itibarıyla ne
yapıyoruz?
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Devlete katkısı çok yukarıda ama hizmet alımında geride.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) - Mümkün olduğu kadar Türkiye’deki 73 milyon vatandaşa, birbirine
eşit onurlu vatandaşlar olarak sağlık hizmetini eşit biçimde ulaştırmaya
çalışıyoruz. Yapmaya çalıştığımız budur. Siz de haklı olarak Ege’de Kütahya’nın
daha ileri gitmesini istiyorsunuz, siz de kendi açınızdan haklısınız.
Sayın Doğru, sağlık ocakları
ve sağlıkevlerinin kapatıldığından bahsetti aile hekimliğinden dolayı. Aslında,
aile hekimliği bunun sebebi değil. Biz bunu nüfus bazlı
çalışıyoruz. Bazı bölgelerde gerçekten nüfusu hiç uygun olmadığı hâlde yapılmış
veya zamanında uygundu da bugün nüfus oradan göçtüğü için artık orada bir
sağlık binası olarak bizim içerisine sağlık personeli koymakta zorlandığımız
yerler var. Bu, Türkiye’nin bir gerçeği. Özellikle
kırsalda bu sıkıntıyı gerçekten yaşıyoruz.
REŞAT DOĞRU (Tokat) –
Bilhassa belediye olan yerler Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) – Bunu, gezici sağlık hizmetleriyle çözmeye çalışıyoruz haftada bir
veya iki gün, ama eğer il içerisinde belli nüfuslarla alakalı planlamalarda
zaman zaman da olsa küçük eksiklikler kalabiliyor. Bu tip eksiklikler varsa, noktasal
olarak bana iletirseniz onlar için de yeniden çalışırız değerli milletvekilim.
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın
Bakanım, belediye olan yerleri mesela yapsanız.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) – İşte, belediyelik ama, öyle belediyelik
yer var ki nüfusu bin kişiye düşmüş. Ne yapalım, biz de ancak 3.500 kişiye bir
doktor verebilecek kadar doktor sayısına sahibiz, dolayısıyla oraya doktor
verememiş oluyoruz, vermeyi istediğimiz hâlde.
Şirket elemanlarının 4/C’li
olması gibi bir planımız yok. Şirket elemanlarının hakkını ve hukukunu
olabildiğince korumaya devam edeceğiz. Bir değerli milletvekilimiz de,
sendikaya üyelik konusunda problemlerin olduğunu söyledi. Aslında bu hususta
bizim idare olarak herhangi bir tavrımız yok. Mutlaka işçilerimiz kendi hukuklarına
sahip çıkmalılar, eğer sendikalılaşmak istiyorlarsa da, İş Kanunu çerçevesinde
haklarını aramalılar.
Kök hücre nakline izin
verilmesi için Bakanlık önünde eylem…
Değerli milletvekilleri,
tabii ki herhangi bir hastalık için kök hücre nakli yapılacaksa, Bakan olarak
ve Bakanlık olarak biz onun yanında dururuz; ama takdir edersiniz ki, buna
karar verecek olanlar eylemi yapanlar ya da bakanın kendisi değildir, buna
karar verecek olan bilimsel kurullardır. Ben bir çocuk sağlığı ve hastalıkları
uzmanıyım, kök hücre naklinin kendi doğasında, tabiatında yerine göre nasıl
mahzurları olabileceğini de bilen bir kişiyim. Biz çocuklarımızı kobay
yapamayız. Dolayısıyla bu hususta bilimsel heyeti defalarca topladık.
Türkiye’de konusunda yetkin olan 10’un üstünde insanı topluyoruz her
topladığımızda. Onlar böyle bir şeye tamam dedikleri anda tamamdır. Bu bir etik
meseledir. Yani bir etik kurul onayına bakan talimat vererek şu işi yaptırın
derse zaten bu bilimsel etiğe aykırı olur. Onun için kararı ben vermiyorum, bundan
sonra da ben vermeyeceğim, bunun kararını verecek olan bilim adamlarımızdır.
Ama tabii ki bu yavrularımıza veya bu durumdaki hastalarımıza elimizden gelen
her türlü desteği, her türlü yardımı göstermeye devam edeceğiz. Yani her
hastalığın tedavisi yok, keşke olsaydı, ama tedavi olmasa bile biz
hastalarımıza palyatif tedavi dediğimiz destek
tedavilerini mutlaka en mükemmel biçimde vermeye çalışıyoruz, çalışacağız. Ama
tekrar ifade ediyorum: Kök hücre nakliyle ilgili kararı bilimsel etik kurullar
verecektir, bunun kararını ben veremem.
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Çok
insan bekliyor Sayın Bakanım, bunu bir şeye bağlasanız iyi olur.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) – Ama işte etik kurullar şu anda bunun uygun olmadığını düşünüyorlar.
Bu, şöyle bir şey Değerli Milletvekilim, yani etik değil derken şu anlamda etik
değil diyorlar onlar da: Kök hücre naklinin bu çocuklara, bu hastalara
yarayabileceğine dair hiçbir bilimsel kanıt yok. Olmadığı zaman, nasıl biz bunu
kobay olarak kullanalım? Hakkımız yok ki böyle bir şeye. Aileler bir şekilde
böyle yönlendiriliyor olabilirler. Ailelere de anlatmamız lazım, onları da
desteklememiz lazım, çünkü onların durumu da çok zor. Allah korusun, bir kas
hastası çocuğunuz olsa, ben çocuk hekimiyim, bunun ne kadar acı bir şey olduğunu,
bir aile için ne kadar zor olduğunu biliyorum.
Baz istasyonları için, daha
önce söyledim, limit değerler bellidir. Biz de bunu takip ediyoruz. Limit
değerlerin üzerinde iyonize olmayan radyasyon yayan her baz
istasyonu tabii ki yasaklanmalıdır ama limit değerlerin altındaysa, Türkiye’de
de bu limit değerler gerçekten 170 ülkenin içinde 6’ncı sırada düşük değer
olarak belirlenmişse bundan çok endişe etmemek lazım. Ama meseleyi birlikte
takip etmeliyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Ek süre veriyorum
ama lütfen tamamlayınız.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) – Bir dakikaya ihtiyacım var efendim.
Sayın Kaplan’ın, Şırnak’ta
gastroenteroloji uzmanının olması, bu arada kolonoskopi ve gastroskopi
olmadığı ve arızalı olduğu için yapılamadığı şeklinde, işi böyle yakından takip
etmesine çok sevindim. Bunu en kısa zamanda tamamlarız. Eğer Cizre’ye bir MR
lazımsa onu da tamamlarız. Ona da bakmak lazım, aynı MR iki tarafın ihtiyacını
görebiliyor mu? Ama şuna çok seviniyorum: Şırnak’ta gastroenterolog var, biz
onun kolonoskopisinin bozulduğundan bahsedebiliyoruz. Bu, hakikaten bir
mutluluk ifadesidir.
Sayın Karabaş’ın
açıklamalarıyla bitiriyorum ben de konuşmamı.
Değerli Milletvekilim, yani
110 bin lira civarında alınan bir şey, 175 metrekare. Piyasayı hepimiz
biliyoruz yani. Bunu 50 bin liraya mı alacaktık, 60 bin liraya mı alacaktık?
Öyle bir şey mümkün değil ki.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis)
– Sayın Bakan, tabii oradaki fiyatlar üzerinden soru sorduk.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Devamla) – Ben, dolayısıyla ilden gelen bu bilgiyi makul karşılıyorum yani.
İlden gelen bilgi bütün bu çerçevede bana da makul gelmiştir.
Sayın Başkana ve değerli
Meclisimize sabırları için teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Soru önergeleri
tamamlanmıştır.
Gündemin “Özel Gündemde Yer
Alacak İşler” kısmına geçiyoruz.
Alınan karar gereğince, bu
kısma alınan madencilik sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulmuş bulunan Meclis Araştırması
Komisyonunun 544 sıra sayılı Raporu üzerindeki genel görüşmeye başlıyoruz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
1.- Madencilik sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu Raporu
(10/67, 75, 82, 122, 141, 180, 193, 208, 216, 229, 304, 309, 320, 324, 336,
337, 342, 374, 377, 388, 404) (S. Sayısı: 544) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
İç Tüzük’ümüze göre Meclis
Araştırması Komisyonu raporu üzerindeki genel görüşmede ilk söz hakkı önerge
sahibine aittir. Daha sonra İç Tüzük’ümüzün 72’nci maddesine göre siyasi parti
grupları adına birer üyeye, şahısları adına iki üyeye söz verilecektir. Ayrıca,
istemleri hâlinde Komisyon ve Hükûmete de söz verilecek, bu suretle Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu üzerindeki genel görüşme tamamlanmış olacaktır.
(Madde 104-103)
Konuşma süreleri, komisyon,
Hükûmet ve siyasi parti grupları için yirmişer dakika, önerge sahipleri ve
şahıslar için onar dakikadır.
Komisyon Raporu 544 sıra sayısıyla bastırılıp,
dağıtılmıştır.
Rapor üzerinde ilk söz
(10/67) esas numaralı önerge sahibi olarak Zonguldak Milletvekili Sayın Ali
Koçal’a aittir.
Sayın Koçal… Yok.
(10/75) sayılı önerge sahibi
olarak Muğla Milletvekili Sayın Metin Ergun… Yok.
(10/82) sayılı önerge sahibi
olarak İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Ufuk Uras… Yok.
(10/141) sıra sayılı önerge
sahibi olarak Yozgat Milletvekili Sayın Mehmet Ekici… Yok.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkan (10/122) esas numaralı önergeyi atladınız.
BAŞKAN – Affedersiniz.
(10/122) sıra sayılı önerge
sahibi olarak Balıkesir Milletvekili Sayın Ahmet Duran Bulut.
Buyurun Sayın Bulut. (MHP
sıralarından alkışlar)
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de yeni yasama yılının ülkemize
hayırlı olmasını dileyerek konuşmama başlamak istiyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ülkemiz, madencilik açısından
dünyanın en zengin bölgesine sahip. Birçok ülkenin değerli üç beş madeni var
iken Türkiye’de değerli maden sayısı ellinin üzerinde.
Tabii ki biz öyle bir
stratejik bölgede yer almışız ki, tarih boyunca hep düşmanımız olduğu gibi,
bundan sonra da düşmansız kalmamız mümkün değil. Bu kadar zengin madenlere
sahip iken, bu kadar zengin kaynaklara sahip iken sürekli bu madenleri, bu
kaynakları ele geçirmek için oyunlar kuran, projeler hazırlayan, senaryolar
ortaya koyan bu dış güçlerin içimizdeki çevirmiş oldukları tezgâhları, oyunları
millî bir hassasiyetle bilmek, anlamak ve bozmak durumundayız.
Türkiye’de zenginlik
kaynağımızın başında gelen en büyük, en değerli madenlerimizden biri bor
madenidir. Bor madeninde kaynak itibarıyla dünyada en yüksek rezerve sahip
bölgedeyiz. Dünya rezervinin yüzde 70’i Türkiye’de bulunmaktadır.
(x) 544 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Bu yaz Almanya’da, Berlin’de
bir otomobil firması bir fuarda büyük bir stant açmış ve kendi markasının
otomobillerini sergiliyor ancak en üstte bir platform oluşturulmuş, o
platformda farklı bir araç duruyor. Katılımcılara birer kart dağıtıyorlar,
diyorlar ki: “Bu araç hangi tür yakıtla çalışıyor? Bileni ödüllendireceğiz.”
Katılımcılar yazıyorlar, kimisi “Havayla çalışır.” diyor, kimisi “Suyla
çalışır.”, “Gazla çalışır.”, “Doğal gazla çalışır.”, “Benzinle çalışır.”,
“Mazotla çalışır.” diyor. “Bilemediniz.” diyorlar, bir soket çıkarıyor, “İşte
bununla çalışıyor. Bu bor.” diyor.
Bor madeninin dünyada büyük
bir yeni alternatif enerji kaynağı olduğunu bilen, keşfeden güçler… 1978 yılına
kadar Türkiye’de yerli ve yabancı şirketler tarafından işletilen bor madeni
1978 yılından itibaren Eti Bor şirketi tarafından, devlet tarafından
işletilmeye başlandı. Tabii ki bu süreden sonra o güne kadar bor madenini ele
geçirmek, bor kaynaklarını ele geçirmek adına o günkü hükûmetlere de baskı
yapan, çeşitli yollarla sızmaya çalışan bu kaynaklar, bu güçler daha sonra bu
Yasa’yı, bu Bor Yasası’nı değiştirmek için çeşitli çalışmalar içerisine
girdiler. Zaman içerisinde bor madenini bugün elinde tutan, çalıştıran Eti
Madencilik Anonim Şirketini küçük küçük şirketlere de ayırarak bunları teker
teker özelleştirme gibi bir yolla 2840 sayılı Yasa’yı bozmaya çalıştılar.
Şimdi, bor madeninin
bildiğimiz 250’nin üzerinde dalda sanayide kullanıldığını biz bilmekteyiz. Bor
madenine Türkiye'nin bir ticari madde olarak bakması çok yanlıştır. Bor madeni
stratejik bir madendir. O yüzden çevremizde sürekli Türkiye belasız kalmıyor, o
yüzden Türkiye'nin başı dertten kurtulmuyor, o yüzden çevremizde çeşitli
örgütler kuruluyor; Kawa, Rizgari, sonra PKK, sonra ASALA. İşte bu örgütlerin
sürekli başımızı ağrıtması, içimizde bizi içe kapanık, içe dönük, kendi
içimizde bir mücadelenin içerisine sokmalarının sebebi, enerjimizi içeride
tüketmek, öbür tarafta uğraşırken, bir tarafta bomba patlatılırken öbür tarafta
yapılan anlaşmanın, Türkiye’ye gelen ziyaretçinin kimlerle görüştüğünün o zaman
farkına varıyoruz.
Türkiye 300 milyon dolarlık
bor ihraç ediyor. Avrupa Birliği ülkeleri 200 milyon dolarlık bor ithal ediyor.
200 milyon dolarlık bora karşılık 78 milyar dolar para kazanıyor. Biz
elimizdeki bu kaynağı bir türlü değerlendirecek, bunu plakalar hâline
getirebilecek, endüstrinin ana malzemesi, ana kaynağı olan bu ürünün uçak
sanayisinde… Alüminyumla birleştiğinde dünyanın en sert ama en hafif metali
olan, hayatın her alanında bugün kullanılmaya başlanan, ilaç sektörüne,
kozmetiğe kadar giren bu önemli madeni -buradan ifade ediyorum- son günlerde
Hükûmetin “özelleştirme” adı altında satma çalışmalarını duymaktayım. Böyle bir
harekete Parlamentonun dikkatini çekiyorum buradan. Eğer bor madenini satarsak
Türkiye’ye en büyük ihaneti yapmış oluruz. Bor madenini yabancıların
kullanımına, çıkarmasına sunarsak Türk milletine hesap veremeyiz. Vicdan
sahibi, bu ülkenin bedelinin şehit kanı olduğunu bilen ve bu vebalin altından
kalkılamayacağına inanan insanların önümüzdeki günlerde bir şekilde delinerek
başkalarına vermenin, satılmanın, özelleştirmenin önünü açacak bu Yasa’nın,
Maden Yasası’nın getirilmesinde Parlamentonun, bilhassa iktidar
milletvekillerinin dikkatli olmalarını rica ediyorum.
Bu önemli madenin yanı sarı
tabii ki daha birçok değerli madenlerimiz var. Mesela Kaz Dağlarında maden çıkarılmasına
karşı olmak gibi bir platform oluşturdular, dikkatinizi çekmiştir. Ben
Balıkesir Milletvekiliyim. Kaz Dağı tabii kendi başına zaten bir zenginlik, bir
altın, ama bakıyorum bu maden çıkmasın diye ortaya dökülenlere, hep Almanya’yla
ilintili, bağıntılı insanlar. Rahmetli Hablemitoğlu’nu öldürdüler, Ankara’nın
ortasında. Bir bilim adamı. Neden öldürüldü? “Altını
Türkiye’de çıkarmasını istemeyen Alman vakıfları var.” dedi. “Alman vakıfları,
bu çıkarmaya alternatif olarak eylemler yapan gruplara, bakın şu makbuzlarla
para gönderiyor.” dedi, dekontlarını gösterdi, ifşa
etti, deşifre etti. Alman İstihbarat Örgütünün destekleriyle Türkiye’de böyle
bir kamuoyu oluşturdular ama basınımız bu millî duyarlılıktan uzak, siyasimiz
işe rant açısından bakıyor, olan, ülkemizi
gerçeklerden, gerçekleri görmekten milletimizi kaçırmaya, bilim adamlarımızın,
bu gerçeği millete sunan bilim adamlarımızın ölümüne sebep olmuş oluyoruz. Bu
bakımdan, her konuda olduğu gibi bu konularda da mutlak surette hepimizin
duyarlı olması gerektiğine inanıyorum.
Mayınların temizlenmesi
konusunda bir yasa geldi buraya. O zaman ifade ettik “Niçin adrese dayalı bu
yasa çıkartılıyor? İhale yapılsın veyahut da Türk Silahlı Kuvvetleri bu
mayınları döşedi, döşeyenler çıkarsın.”
“Hayır” dedi Hükûmet, “Hayır” dedi İktidar, “Böyle çıkacak.” Çıktı;
Allah’tan o zaman Anayasa Mahkemesinden geri döndü.
Şimdi, tabii ki büyük bir
kızgınlıkla “Neden bunu oradan bozdular, değiştirdiler?” diye, o mayınlık
arazinin altında ne var, merak ediyorum. Niçin bu kadar üzerinde durdular,
niçin bu kadar inadına, Türkiye’de bir sürü problem varken, işsizlik varken,
çaresizlik varken, açlık varken niçin bu kadar üzerine düşüldü de inatlaşıldı,
muhalefetle anlaşılmadı, uzlaşılmadı?
Araştırmalarımda gördüğüm
uranyumdan daha yüksek radyoaktiviteye sahip “taridyum” denilen bir madenin o
mayınlık arazinin altında olduğu, 1946 yılında bulunduğu, çok önemli olduğu
için Amerika ve Rusya arasında…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre
veriyorum, tamamlayınız lütfen.
AHMET DURAN BULUT (Devamla) -
…o günün şartlarında bir krizin meydana gelmesi karşısında arazinin üstünün
mayınlandığı ve bu madenin uyutulmaya terk edildiği şeklinde bir iddia var.
Bunun da araştırılmasını, bu gerçeğin de ortaya çıkartılmasını, dünyada sadece
o bölgede bulunan bu zenginliğin…
Şimdi duyuyorum, bugün
gazetelerde okuyorum, NATO tarafından bu mayınların temizlenmesi konusunda
Hükûmetin anlaşma yaptığını. Bu temizlenme noktasında kaç yıl çalışılacak, o
arazinin temizlenmesinin kontrolü Türkiye tarafından mı yapılacak?
Bu kontrolün de yapılarak
buna meydan verilmemesi, o madenin üzerinde oynanan oyunlara fırsat verilmemesi
konusunda yüce heyetinizin dikkatini çekmek istiyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Bulut.
(10/67) esas sayılı önerge
sahibi Zonguldak Milletvekili Sayın Ali Koçal. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ KOÇAL (Zonguldak) –
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Taşkömürü Kurumunun sorunlarının tespit edilerek çözüm
önerilerini belirlemek ve bu çözüm önerilerine yönelik değerlendirmeler yapmak
üzere Cumhuriyet Halk Partisi olarak talep ettiğimiz Meclis araştırması
açılması önergemiz madencilik sektörünün sorunlarının araştırılması kapsamında
değerlendirilmiştir. Bu çerçevede kurulan Komisyonun raporunun önergemizle
ilgili bölümüne yönelik önerge sahipleri adına söz almış bulunuyorum, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
hepinizin bildiği gibi ülkemizin kalkınması, ulusumuzun refah ve mutluluğu için
ekonomik kalkınma ön koşuldur. Ekonomik kalkınmamızı sağlayabilmemiz için de
ülkemizin yer altı-yer üstü zenginliklerini ekonomiye kazandırma mecburiyetimiz
vardır. Dolayısıyla, Türkiye’mize baktığımızda üç tarafı denizlerle çevrili yer
altı-yer üstü zenginlikleri oldukça fazla, hepimize yetebilecek oranda
zenginliklerimiz vardır. Bu zenginlikleri eğer ekonomiye kazandırabilir,
onların üretimini sağlayabilir ve böylece de işsizliği giderme adına istihdamı
sağlarsak ülkemizin refah ve mutluluğunu sağlama noktasında önemli adımlar
atmış oluruz ve de diğer ülkelerle, rakip ülkelerle rekabet edebilecek noktaya
gelebiliriz. Ama, tabii, madenlerimizi, zenginliklerimizi
yeterince değerlendiremediğimiz hepimiz tarafından bilinmektedir. Sorunlar
çözülmeye çalışılmakta ama her geçen gün aslında sorunlar artarak devam
etmektedir. Çünkü sorunların tamamını çözme anlamında meselelere
yaklaşılmamaktadır. Bu anlayışla devam edersek bu sorunlar da sürekli devam
ediyor olacaktır.
Tabii, Komisyon
çalışmalarımız devam ederken -bu konuda bir örnek vermek istiyorum- Maden
Yasası’nın çıkartılmasıyla ilgili çalışmalar başlatılmıştır daha Komisyonun
yarısında. Yani bu şu anlama gelmektedir -O zaman da bunu bu kürsüden
dillendirdik ve Komisyonda da gerekli uyarılarda bulunduk biz Cumhuriyet Halk
Partisi olarak- bir taraftan madencilik sektörünün sorunları ve bunların
çözümleriyle ilgili bir araştırma komisyonu çalışmaktayken diğer tarafta siz
oturuyorsunuz, bir Maden Yasası hazırlamaya çalışıyorsunuz. Meclisin iradesiyle
bir komisyon kurulmuş, o komisyon sorunları tespit edecek, sorunlarla ilgili
öneriler getirecek, öneriler paketi hazırlayacak, ona göre de siz bir yasa
hazırlayacaksınız. Daha bu beklenmeden, ne yazık ki AKP İktidarı tarafından
Maden Yasası hazırlanmış ve bu Maden Yasası da Meclisten geçirilmiştir, böylece
Meclisin iradesi de yok sayılmıştır.
Değerli arkadaşlar, tabii,
madenlerimizle ilgili, biliyorsunuz, bir Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğümüz
vardır. Bu Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğünün başında bulunan arkadaşımız ne
yazık ki maden mühendisi değildir, yani tarihinde ilk defa böyle bir şey
olmuştur! Normalde bu birimin başında yetkili, etkili uzman; birikimli, donanımlı
kişi maden mühendisi olması gerekirken yahut da madenlerle ilgili bir donanımı
olması gerekirken ne yazık ki işletme mezunu bir arkadaşımız Maden İşleri Genel
Müdürlüğünün başındadır. Yadsımıyorum, belki yetenekli bir arkadaşımızdır,
olabilir, bu görevi yapabilir ama bunun etik olmadığını hepimizin bilmiş olması
gerekiyor çünkü sıradan bir genel müdürlük değildir bu. Dolayısıyla, oradaki
arkadaşımızın meslek grubundan geliyor olması mutlaka biraz daha işlerimizi
kolaylaştıracaktır.
Maden İşleri Genel Müdürlüğünün işleri oldukça
yoğun, yani bu işlerin üstesinden gelemiyor. Kuruluşu, yapımı ve iş bölümü
sorunların üstesinden gelebilecek nitelikleri haiz değil. İşleri
yürütemiyorlar, hem parasızlıktan hem de personel eksikliğinden Maden İşleri
Genel Müdürlüğü çok zor durumdadır. Buna bağlı olarak, hatırlayacaksınız,
geçtiğimiz aylarda Edirne-Keşan’da bir kaza meydana gelmişti. Oradaki kazayla
ilgili aslında Maden İşleri Genel Müdürlüğü bir rapor hazırlamış ama rapor
zamanında yerine ulaştırılamadığı için oradaki kaza meydana gelmiştir. Raporda
maden ocağının kapatılması söz konusuydu. Maden ocağının kapatılmaması
sonucunda, tabii, bir iş kazası meydana geldi ve böylece de orada 3 madenci
yurttaşımızın ölümüne neden olunmuştur.
Şu anda MİGEM’de, yani Maden
İşleri Genel Müdürlüğünde 10 bine yakın evrak vardır, ilgililere iletilmek
üzere 10 bine yakın evrak vardır. Bu evraklar ne yazık ki personel yetersizliği
nedeniyle yerine ulaştırılamıyor çünkü bunların içerisinde iş güvenliği ve işçi
sağlığıyla ilgili bir sürü kararlar vardır, komisyon kararları vardır, önemli
kararlar vardır ama bu kararlar ne yazık ki ilgili yerlere iletilmiyor.
Maden ocaklarımızdaki iş
kazaları dikkat ederseniz giderek artmaktadır, azalmamaktadır. Bunun nedeni de
yeterli iş güvenliğinin alınmamış olmasıdır. Yani bu konuda AKP İktidarı ne
yazık ki duyarsızdır, Bakanlık bu konuda duyarsızdır. Her seferinde, çeşitli
nedenlerle, işte, “Bu takip edilecektir, bakılacaktır, değerlendirilecektir,
soruşturulacaktır.” gibi sözlerle bu kazalar geçiştirilmektedir. Onun için
Bakanlığın bu konuda daha aktif olması gerekiyor. Bakanlığın
sadece kendi uzmanlarından, kendi çalıştırdığı kişilerden değil, özellikle
meslek kuruluşlarından, odalardan gelen talepleri, muhalefetten gelen
talepleri, diğer birimlerden gelen talepleri de irdelemesi gerekiyor, o
taleplerin neler olduğuna bakması gerekiyor ama tabii, sivil toplum
örgütlerinden de gelen taleplere bakması lazım fakat ne yazık ki, Bakanlığın
böyle bir çalışmasının olmadığını görüyoruz. Dolayısıyla Maden İşleri
Genel Müdürlüğü yeniden yapılandırılmalıdır diye düşünüyoruz. Bu, özenle,
dikkatle yeniden ele alınmalı ve yeniden bir düzenleme yapılmalı. Hatta –daha
önce de bunu önerdik- bir madencilik bakanlığı Türkiye’mizde kaçınılmazdır diye
düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlar, tabii,
bizim verdiğimiz önerge Türkiye Taş Kömürüyle ilgili. Zonguldak’taki Türkiye
Taş Kömürünün sorunlarının tespiti ve o sorunlara yönelik çözüm önerilerini
oluşturmak amaçlı önerge verdik.
Zonguldak’ı hepiniz
biliyorsunuz. Geçtiğimiz 17 Mayıs’ta Zonguldak’ta, 30 maden şehidimizi,
biliyorsunuz, burada sık sık konuştuk, orada 30 yurttaşımızı kaybettik. Bu 30
yurttaşımızı kaybettiğimizde, buradaki konuşmalarımızda bir ihmalin söz konusu
olduğu, biraz daha bu konularda dikkatli olunması gerektiğini anlattık ama buna
rağmen Sayın Başbakan bunun bir ihmal olmadığını, bunun bir kader olduğunu,
Zonguldak’ın kaderi olduğunu, Zonguldaklıların kaderi olduğunu ve bu iş kolunda
çalışanların kaderi olduğunu ifade etti. Ama sonuçta elimize gelen raporlar,
yani uzmanların, gerek Çalışma Bakanlığının gerek Enerji Bakanlığının gerekse
mahkemelerin, komisyonların hazırladıkları raporlarda, burada bir kaderin söz
konusu olmadığı, gerçekten çok büyük ihmaller sonucu bu kazanın ortaya geldiği
ifade edilmiştir.
Örneğin bunlardan bir
tanesini, isterseniz bir iki maddesini sizinle paylaşayım. Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı iş müfettişleri bir değerlendirme yapıyor bu konuda ve bu
değerlendirmenin sonucunda, yüzde 30 oranında ihmalin TTK’nın kendisinde olduğunu,
yüzde 70 oranında ihmalin de yüklenici alt firmanın, yani taşeron firmanın
olduğunu söylüyor ve birçok, işte, burada olumsuzluklar ortaya koyuyor. Bunları
görmezden gelmemiz mümkün değil, Bakanlığın mutlaka bunları çok iyi
değerlendirmesi gerekiyor. Ve orada çok ilginçtir değerli arkadaşlar, 30
yurttaşımızı yitirdik grizu patlaması sonucu. 30 yurttaşımızdan 28’i
çıkartıldı, 2’si hâlâ içeridedir. Yani 2 yurttaşımız, 2 madencimiz hâlâ ocağın
içindedir, daha çıkartılamamıştır. O gariban vatandaşlar orada yatarken, orada
dururken Bakanlığın rahat etmemesi gerekiyor, bu ülkenin sorumluluğunu
taşıyanların huzur içerisinde olmaması gerekiyor. Yani bu ülke bu kadar âciz
mi? Bu ülkenin imkânları bu kadar dar mı, kısıtlı mı? Hâlâ siz 2 tane
yurttaşımızın ocağın içerisinde durmasından rahatsız olmuyor musunuz? Bu
ailenin durumunun ne noktaya geldiğinin farkında değil misiniz? Ama konuşurken
mangalda kül bırakmıyorsunuz, atıp tutuyorsunuz! Ekonomiyi böyle, işte, ayağa
kaldırdığınızı; işte, kalkınmayı sağladığınızı; işte, kişi başına düşen millî
gelirin 10 milyon dolarlarda olduğunu atıyorsunuz, tutuyorsunuz! İşte,
teknolojiye...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre
veriyorum, tamamlayınız lütfen.
ALİ KOÇAL (Devamla) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
İşte, birçok konularda kendi
durumunuzu ortaya koyuyorsunuz ama 2 tane madencimiz değerli arkadaşlar, orada
hâlâ duruyor. Bu, AKP İktidarının bir ayıbıdır, ülkemizin bir ayıbıdır, bu
sektörün bir ayıbıdır. Derhâl, bu konuda neler yapılmıştır… Niye bugüne kadar,
–aradan beş ay geçmiştir- beş aydan bu yana o insanlarımız öldükleri yerde
duruyorlar? Oradan onları alıp cenazelerini yapma, defnetme ve de ailelerine teslim etme imkânı
bulunamadı.
Bir şey
daha oldu o grizu patlaması sonucu değerli arkadaşlar, paylaşmak istiyorum
sizinle: 28 yurttaşımızın cenazeleri birbirine karıştırıldı, biliyor musunuz! Cenazeler,
28 yurttaşımız defnedildi ama daha sonradan 6 tanesi tekrar yer altından
çıkartıldı, DNA testi yapıldı. Cenazelerin birbirine karıştırıldığı tespit
edildi ve tekrar ailelere ikinci bir acı yaşatıldı. Buna kimsenin hakkı yoktur.
Sonuç olarak şunu söylüyoruz:
Zonguldak Türkiye Taşkömürüne ihtiyacımız vardır...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
ALİ KOÇAL (Devamla) – İzin
verirseniz bitiriyorum.
BAŞKAN – On bir dakika oldu.
Çok sağ olun.
ALİ KOÇAL (Devamla) – Peki,
teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – (10/75) esas sayılı
önerge sahibi Muğla Milletvekili Sayın Metin Ergun.
Buyurun Sayın Ergun. (MHP
sıralarından alkışlar)
METİN ERGUN (Muğla) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben genel olarak madencilik sektöründen ziyade mermer sektörü
üzerinde durmaya çalışacağım çünkü mermer sektörü benim ilimde oldukça önemli
bir sektör, oldukça büyük istihdam sağlayan bir sektör. Türkiye mermerciliğinin
yüzde 40’ı Muğla’da yapılıyor. Bu yüzden daha ziyade mermer sektörü üzerinde
durmaya gayret sarf edeceğim.
İlim adamları, ilmî olarak
mermeri, kalker ve dolomit kalkerlerinin fay kırıklarından ısınarak çıkan su
ile fay hareketlerinin yarattığı basınç altında değişime uğrayarak
kristalleşmesi sonucu oluşmuş metamorfik bir kayaç olarak
tanımlayabilmektedirler. Yani mermerlerin oluşumunda fay
kırıkları oldukça önemli.
Ülkemiz baştan sona fay
kırıklarıyla dolu olan bir ülke. Bu yüzden Türkiye devletinin, Türkiye
coğrafyasının yüzde 95’i deprem bölgesidir. Bu bizler için bir külfettir.
Deprem bölgesi olması bir külfettir fakat biz inançlı insanlarız. İnancımız
gereği Cenabı Allah’ın verdiği külfetin karşılığında bir nimet de verdiğine
inanan insanlarız. Fayların oluşturduğu deprem ülkemiz için nasıl büyük bir
külfet ise ve biz bu külfeti en ağır şekilde yaşıyor ve bedel ödüyor isek, yine
fay hareketleri neticesinde oluşan doğal taş, mermer ve termal enerji de Cenabı
Allah’ın bize sunduğu nimettir. Ne yazık ki bu nimeti tam olarak yeterince
değerlendiremiyoruz.
1985 yılında mermerin Maden
Kanunu kapsamına alınmasıyla birlikte bu sektörde beklenilen güven ortamı
yatırımcı için sağlanmıştır. Bu tarihten sonra inşaat sektörünün canlanması ve
iç talebin artmasıyla birlikte doğal taş ve mermer üretimi ve kullanımı hız
kazanmıştır. Bundan sonra özellikle büyük firmaların yapmış oldukları
yatırımlarla işletmecilikte büyük boyutlu üretim sağlayan modern ekipmanların kullanımına geçilmiş, böylelikle mermer üretim
miktarı ülkemizde artmıştır.
Ülkemiz mermer çeşitliliği
bakımından 290 çeşit ile dünya ortalamasında ilk sıradadır. Ne yazık ki ticari
anlamda sürekliliğini kanıtlamış olan bunların içerisinde sadece 80’in üzerinde
değişik yapıda ve 120 değişik renk ve desende rezerv bulunmaktadır.
Mermer sektörünün ülkemizde,
yaklaşık olarak, gelişmiş teknolojiyle işletilmesi yirmi-yirmi beş yıllık bir
geçmişe sahiptir. Yakın zamana kadar mermer sektöründe kullanılan makineler ve
bu makinelerde kullanılan tüketim malzemelerinin tamamı Avrupa’dan ithal
ediliyordu. Fakat son on beş yılda, özellikle 1985 yılından itibaren mermer
sektöründeki ekipmanlarda da ciddi bir yerli üretim
söz konusudur. Son on beş yıldan bu yana ülkemizde, özellikle de Ege
Bölge’mizde çok değerli mermer üretilmekte ve yurt dışına da ihraç
edilmektedir. Mermer, hem yapı malzemesi hem de süsleme ve dekorasyon amacıyla
birçok alanda kullanılan değerli taşlardan biridir.
Dünyada son yıllarda
mermerlerin aranması ve çıkarılmasında büyük teknolojik gelişmeler olmuş,
ülkemizde de başta Ege Bölge’miz olmak üzere birçok ilimizde mermer ocakları ve
mermer ocaklarının bulunduğu yerlerde de mermer fabrikaları kurulmuştur. Her geçen
gün daha da gelişen mermer sektörümüzde ise Muğla önemli bir merkez durumuna
gelmiştir. Az önce ifade ettim, ülkemizde tespit edilen rezervlerin yüzde 40’ı
Muğla’dadır. Fakat burada bir hususu belirtmek istiyorum. 2002 yılında Muğla’da
mermer sektöründe 13 bin kişi istihdam edilir iken, bu istihdam günümüzde 6
bine düşmüştür.
Dünya mermer rezervlerinin
yaklaşık yüzde 40’ına sahip olan ülkemiz, 1980 yılından sonra ihracata dayalı büyüme
modelini seçtikten sonra başta ABD, Çin, İngiltere, İspanya ve İtalya gibi
ülkeler olmak üzere dünyanın dört bir yanına mermer ve doğal taş ihraç etmeye
başlamıştır. Mermer sektörü, ülkemizin lokomotif sektörlerinden olan otomotiv
ve tekstil sektöründen sonra dış ticaret bakımından istihdam ve katma değer
yaratan sektör durumundadır. İstihdam ve katma değer yaratan, buna karşılık
dışa bağımlı olmayan, yüzde yüz yerli, ara ve yatırım malı ithalatına gerek
bulunmayan mermer sektörümüzü, çok kısa zamanda, geldiği noktadan daha da
ileriye taşımak azminde olan mermercilerin önündeki engellerin bir an önce
kaldırılmasını beklemekteyiz.
Türkiye mermerciliğinin daha
da gelişmesi için önündeki sorunların çözülmesi gerekir. Sektörün başlıca
sorunlarını şu şekilde ifade edebiliriz:
Mermercilik sektörü, sektörün
dünyadaki rakipleriyle mukayese edilince, işçi girdileri üzerindeki yüksek
sosyal sigorta vergilerinin 5 veya 10 kat fazla olması, motorin ve enerji
üzerindeki yüksek ÖTV ve benzeri yüksek girdilerden dolayı rakipleriyle rekabet
edemez duruma gelmiştir. Özellikle işçilik ve akaryakıt, sektör açısından ciddi
girdi maliyetleri oluşturmaktadır. Bu maliyetlerin dünyada rekabet ettiğimiz
ülkelerle en az aynı seviyeye indirilmesi, düşürülmesi ve ÖTV oranlarının
düşürülmesi gerekmektedir.
Sektörde motorin ve enerji
ciddi girdi maliyetlerini oluşturmaktadır. Dolaylı vergiler toplam maliyetin
içinde yüzde 63'lük bir paya sahiptir. Bu enerji maliyetiyle sektörün dünyada
rekabet etmesi mümkün değildir. Enerji ve motorin girdi fiyatlarındaki ÖTV
oranlarının düşürülmesi sektörün önünü açacaktır.
Doğal taş ve mermer ocak ve
fabrikalarını başka bir ile taşıma imkânı bulunmadığı için, mermerler
çıkarıldığı yerde işlenmek durumundadır. Bu nedenle, bölgesel teşvik değil
sektörel teşvik desteklenmelidir. Bu hususun acilen uygulanması gerekmektedir.
Bölgesel teşvik firmalar arasında da haksız rekabete sebep olmaktadır.
Akaryakıt fiyatlarının yüksek
olması nedeniyle, kara yolu taşımacılığından daha ucuz maliyetli olan demir
yolu taşımacılığına önem verilmelidir. Petrole bağımlı kara yolu
taşımacılığından daha pahalı konumda olan demir yolu taşıma ücretleri makul
seviyelere indirilmelidir. Bu durum kara yollarını da rahatlatacaktır.
Ocaktan demir yoluna taşıma
sırasında tonaj fazlalığı nedeniyle kesilen trafik cezaları, mermer ocak
sahibini işten bıktırır hâle getirmiştir. Unutmamak gerekir ki mermer bloku ne
kadar büyük olursa mermerin kalitesi de o kadar yüksek olmaktadır. Ancak ne var
ki, tonaj uygulamasından dolayı bloklar parçalanmak zorunda kalınmaktadır. Bu
da kalite kaybına sebep olmaktadır. Bundan dolayı mermer bloklarının
taşınmasında yaşanan sıkıntıların çözülmesiyle sektörün bu konuda önü
açılacaktır.
Çin malları her sektöre
girdiği gibi mermercilik sektörüne de ne yazık ki girmiştir. Ucuz olması
nedeniyle kalite şartları aranmadan Çin granitine rağbet artmış, hatta öyle bir
hâl almıştır ki -bu durumda- kalitesi yüksek mermerlerimiz bir tarafa itilmiş,
kalitesiz Çin malı mermerler kamu kurum ve kuruluşlarımızda dahi kullanılmaya
başlanmıştır. Mermerciliğimizin gelişimini engelleyen bu ithalatın kısıtlanması
gerekmektedir. Bu durum sektörü rahatlatmanın ötesinde ülke ekonomisi açısından
da önemli bir kazanç getirecektir.
Ayrıca, bu ucuz granitlerin
insan sağlığını tehdit eden boyutunun olduğu sektör temsilcileri ve uzmanlar
tarafından sürekli gündeme getirilmektedir.
Sonuç olarak, yukarıda
belirttiğim sorunları en aza indirgediğimiz takdirde, sahip olduğu mermer renk
ve desendeki birçok ürününün dünyada tutulması dolayısıyla, engeller
kalktığında ülkemiz dünyadaki mermer üretiminde birinci sıraya taşınabilecek
önemli bir merkez olacaktır diyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Ergun.
(10/193) esas no.lu önerge
sahibi İzmir Milletvekili Sayın Mehmet Ali Susam.
Buyurun Sayın Susam. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
Madencilik Araştırma Komisyonunun hazırlamış olduğu rapor ve bu konuda verilmiş
önergelerle ilgili görüşlerimizi belirtmek üzere huzurlarınızda bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle bir teşekkürü
yapmak gerekiyor, Araştırma Komisyonu titiz bir çalışmayı gerçekleştirmiştir. Ülkemizin çok önemli yerlerine, bölgelerine bizzat giderek, bu
yerlerde maden işletmelerini, ocakları ve firma yetkililerini bizzat ziyaret
ederek, konuyla ilgili objektif bir çalışma yapmaya gayret sarf eden ve bu
konuda hazırladıkları raporu bizlere bir kitap hâlinde sunarak bu noktada,
Meclisi bilgilendirme noktasında Araştırma Komisyonunun üzerine düşen çalışmayı
yapmış olmasından dolayı Komisyonu tebrik ediyorum.
Şu ana kadar kitabı ayrıntılı
bir şekilde inceleme fırsatımız olmadı; bize pazartesi günü kitap geldi, ancak
kısa bir sürede kitaptaki bazı ana başlıkları ve çalışmaları gördüm. Ama
çalışma aşamalarını takip etmiş biri olarak, bu süreç içerisinde onlarla ilgili
çalışmaları takip etmiş biri olarak ve en önemlisi son çıkardığımız Maden
Kanunu sırasında bu çalışmalarla paralellik kurarak, oralarda aldığımız
bilgiler doğrultusunda bu Komisyonun çalışmalarının önemi bizim için çok ön
plandaydı. Hatta madencilikle ilgili kanunun çıkarılmasında Sayın Bakana ve
değerli Komisyon üyelerine şunu önermiştik: “Alelacele bu Maden Kanunu’nu
çıkarmayalım. Meclis Araştırma Komisyonu yapmış olduğu çalışmaları kitap hâline
getiriyor. Bu çerçeve içerisinde değerlendirerek Kanun’a bu çerçeve içerisinde
daha geniş kapsamlı bakalım, o günkü Kanun’u yatırımcıların istediği
ruhsatlandırma sürecindeki sıkıntılarını giderecek sınırlı sayıdaki maddeyle
sınırlı tutalım ve o maddeler üzerinde hızla kanunu çıkarıp bu anlamıyla,
Komisyon çalışmalarının bilgisi ışığında daha kapsamlı bir madencilik kanunu
çıkarmaya ihtiyacımız var.”
Bunu söylememizin altında
yatan neden şuydu: Madencilik sektörü ülkemiz açısından çok önemli bir sektör.
Gerçekten, ülkemizde yapılan ihracat ve ihracat kalemlerindeki rakamları bir
incelediğinizde, ihracattaki ilk üç kalemdeki rakamlar, toplam ihracatımızın
içerisinde yüzde 70’lere yaklaşıyor. Ama otomobil, elektronik, tekstil ve demir
mamulleriyle ilgili bu kalemleri incelediğinizde, ithalatla ihracat arasındaki girdi
açısından ülkemiz ciddi bir sorunu da beraberinde taşıyor. Ama madencilik
sektörü bugün geldiği 3 milyar dolarlık ihracat rakamıyla kesinlikle yüzde yüz
Türk malı ve katma değer üreten bir alan ama aynı zamanda ciddi bir sektör
yaratan bir konu. Bugün madencilik de artık yeni bir sektör olmuş ve sektör
makine, teçhizat ekipman ve ARGE çalışmalarıyla ülkede
bu ihracatı desteklemeye yönelik diğer sektörlerle ciddi bir noktaya gelmiştir
ve Türkiye’nin özellikle doğal taş, ihracat yaptığı toplam rakam içerisinde
yüzde 50’ye varan doğal taş ve mermer noktasında yaptığı bu ihracatta ciddi bir
şekilde rezervi bulunmaktadır. Dünya rezervinin yaklaşık yüzde 40’ının
ülkemizde bulunduğu noktasında iddialar ve tespitler var. Böyle bir konunun
ciddi bir şekilde desteklenmesi, hem makine, teçhizat ve ekipmanları
ile hem de katma değeri yüksek, işletilmiş ürün olarak ihraç maddesi hâline
gelmesi noktasında üzerinde ciddi durulması ve teşvikler verilmesi gereken bir
sektör hâline gelmiştir.
Bakınız, bugün bir arkadaşımızın
ricası, İZFAŞ’ın İzmir’de düzenlediği fuarda mermerlerini teşhir etmek için
fuar alanı bulamaz noktadadır. Yani Türkiye, mermercilik konusundaki geldiği
nokta itibarıyla dünyanın ikinci büyük mermercilik fuarını düzenleyen ülke
olmuştur. Dünyanın her yerinden insanlar bu fuarı ziyaret etmekte, İzmir fuar
alanı yetmemekte, İzmir Büyükşehir Belediyesi yeni bir fuar alanını, hızla istimlaklerini bitirip yaparak madencilik alanında,
özellikle mermercilikte dünyanın birinci fuarı olmak için yeni alanlar yapma
noktasındadır. Böyle iddialı olduğumuz bir sektör konusunda yapmamız gereken
çok ciddi katkılara ihtiyaç var; bu anlamıyla mevcut yapıdaki düzensizlikleri
gidermemiz lazım. Bir kere, madencilikle uğraşan arkadaşlarımızın bölgesel
teşviklerden çeşitli şikâyetleri var. Bölgesel teşvikler, aynı mermer konusunda
yüzde 20’ye varan fiyat farklılıkları yaratmakta. Diyelim Muğla’da mermer
üreten, Burdur’da mermer üreten Diyarbakır’da mermer üretenle kıyaslandığında,
bölgelerin farklılığından dolayı -birinin üçüncü bölge, birinin birinci bölge,
ikinci bölge olması- teşviklerdeki bu adaletsizlik nedeniyle imalatta, daha
üretim aşamasında ciddi bir farklılaşma yaratıyor, bu farklılaşmayı ortadan
kaldırmamız lazım. Bu, sektörün kendi içinde haksız bir rekabeti barındırmakta
ve bu yanlış bir noktadır.
İkinci konu: Tonaj ve
taşımacılık konusunda karşılaştıkları ciddi sorunlar vardır. Bu sorunların
başında, yükledikleri kamyonların trafik denetiminde durdurulup “tonajda fazla
yükledi” diye ceza verilmesi; aynı zamanda, bu işi yapabilmek için, yüksek
taşımacılığın yapılması için yeteri kadar demir yolu ağı olmaması; limanların
mermer bölgelerinde yeterli kapasiteye ve verime ulaşmamış olması… Bu
sektördeki taşımacılık anlamında, limanların yetersizliği, demir yollarının yetersizliği
anlamında çok önemli sıkıntıları da içinde getirmektedir.
Enerji,
aynı şekilde, dünyanın en pahalı enerjilerinden bir tanesi. Bu
anlamıyla, enerjinin bu sektörün gelişmesindeki, rekabet edebilir noktaya
gelmesindeki önemini dikkate alarak bu tür teşviklerin yapılması bizim
görevimizdir.
Yani Araştırma Komisyonunun
yapmış olduğu çalışmalardan çıkan sonuçlar içerisinde bunlar gibi, burada zaman
yetersizliği nedeniyle sayamayacağım daha onlarca şey var. Bunların Maden
Kanunu içerisinde yeniden bir teşvik noktasında değerlendirmeye tabi tutulması
gerekiyordu. Bizim çıkardığımız Maden Kanunu’nda belirli teşvikler gelmiş
olmasına rağmen bu teşvikler yetersiz, güncel bir değerlendirme içinde eksik
kalan teşvikler noktasındadır.
Değerli arkadaşlarım, bu
açıdan da bakıldığında, Türkiye, bu sektörü ciddiye almalı, madencilik
sektörüyle ilgili olarak yapması gerekenler noktasında çok önemli teşvikleri bu
alana yatırmalıdır. Bunları yaparken bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak bakış
açımız da bu kaynaklarımızı hem çıkarmak hem katma değeri yüksek ürünler olarak
ihracatını teşvik etmek hem makine, ekipman konusunda
ülkemizi iddialı hâle getirip bunların makine ve ekipmanının uluslararası
satımını yapabilecek noktaya gelmek hem de çevreye ve doğaya en az zarar
vererek bu madencilik sektörünü yaşatabilmenin altyapısını oluşturmaktan
geçmektedir. Çünkü biliyoruz ki bu konuda ayrım, Türkiye’de hem madenciliğin
değerlendirilmesi, en üst düzeye çıkartılması hem doğanın, çevrenin ve bu
paralelde madenciliğin gelişmesine katkı koyabilecek bir bakış açısının da
bizim yasalarımıza yansıması gereğini ortaya koymaktadır. Bu anlamıyla biz
bütün bu çalışmalarda ortak bir bakış açısını yakalamak, bir tarihsel yaklaşım
ve tarihsel bakış açısını görmek istiyoruz.
Burada bir noktanın altını
çizmek istiyorum: Çok tartışılan Allianoi konusunda, Bergama konusunda da -bu
ayrımı gözetmek için örneği veriyorum- bir Sayın Bakanımız…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre
veriyorum, lütfen tamamlayın.
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) –
…Çevre Bakanı, bir sanatçının bu konudaki duyarlılığını “Bıraksın, herkes işine baksın. Ben şarkı mı
söylüyorum! Sanatçılar ne karışıyor bu noktada?” diyerek bir açıklama yaptı.
Sanatçılar, işimize geldiğinde görüşlerine başvurulabilecek şeyler değildir.
Başka açılımlarda sanatçıları dinliyorsak başka konularda da dinleyeceğiz.
Onların tepkileri doğrudur, haklıdır, haksızdır ama demokratik çerçeve
içerisinde sanatçıların özgür iradeleriyle bu toplumda görüşlerini belirtme
hakları olduğunu da hiç unutmayacağız ve bu çerçeve içerisinde bakacağız.
Biz, bu çerçeve içerisinde,
özetle söylersek, madenciliğin bu ülke için gerekliliğine inanmış, onun daha
iyi noktaya taşınması için her türlü teşviki, desteği vermeye hazır, doğaya ve
çevreye saygılı bir madencilik politikasını hayata geçiren bir anlayışla, bu
araştırma komisyonunda ve bu çalışmalarda her türlü desteği vermeye hazırız.
Bu duygularla hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Susam.
(10/208) esas numaralı önerge
sahibi Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Durdu Özbolat… Yok.
(10/216) esas numaralı önerge
sahibi Muğla Milletvekili Sayın Fevzi Topuz, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
FEVZİ TOPUZ (Muğla) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 23’üncü Dönem Beşinci Yasama Yılının başlaması
nedeniyle tüm arkadaşlara başarılar diliyorum. Burada, halkımızın sorunlarını
çözecek yasaları hep birlikte çıkarmak dileğiyle, hepinize saygılar sunarım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; madencilik sektöründeki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırması
Komisyonunun raporu üzerinde söz aldı. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Taş ocaklarının çevreye
verdiği zararlardan dolayı 11 Haziran 2008 tarihinde vermiş olduğumuz araştırma
önergesi madencilik sektörü hakkında verilen diğer araştırma önergeleriyle
birleştirilerek araştırma komisyonu oluşturulmuş ve çalışmalarını tamamlayıp
raporu hazırlanmıştır. Yapılan çalışmada taş ocaklarının yer seçimi ile
kuralsız ve denetimsiz işletilmesinin ortaya çıkardığı zararların araştırılması
ve değerlendirilip raporlaştırılması gerekirdi. Bu çalışmada maalesef
iddialarımız ortada kalmıştır. Kısaca, araştırma önergemiz incelenmemiştir.
Başta Muğla olmak üzere ülkemizin her bölgesindeki su kaynaklarımız, tarım
alanlarımız, ormanlarımız, yerleşim alanlarımız, turizm alanlarımız, tarihî ve
kültürel alanlarımız taş ocaklarının işletilmesinden dolayı zarar görmeye devam
etmektedir. Böylece su kaynakları, orman ve ağaçlandırma alanları, özel çevre
koruma bölgeleri, tarım ve mera alanları, sit alanları, turizm gelişim ve
koruma bölgeleri, millî parklar dâhil olmak üzere tüm coğrafya diğer tüm
madencilik faaliyetleriyle birlikte taş ocaklarına da açılmıştır. 2009 yılında
Anayasa Mahkemesinin ve Danıştayın kararı ile Çevresel Etki
Değerlendirmesi Yönetmeliği’ne göre değerlendirilme zorunluluğunun ortaya
çıkmış olması bizim vermiş olduğumuz Meclis araştırması açılmasındaki haklı
taleplerimiz bir anlamda onaylanmıştır. Bu noktada sorunlar tam olarak
çözülmemiş olup işletilmekte olan alanlarda ÇED raporu istenmemektedir, doğaya
ve insana verilen zararlar devam etmektedir. Verilen zararların tespit edilmesi
gerekirdi. Keşke Komisyon, görevini tam olarak yapabilseydi biz de buradan
teşekkür edebilseydik.
Değerli arkadaşlarım, biz,
Araştırma Komisyonunda taş ocağı ruhsatı verilen yerlerin nasıl ve kimler tarafından
belirlendiğini, söz konusu alanların yer seçiminde hangi ölçütlerin esas
alındığını bilmek istemiştik. Ruhsatlar verilirken o bölgenin gerçeklerine göre
değil AKP’ye yandaş olan şirketlerin isteklerine göre biçimlendiğinin
araştırılıp bulunmasını talep etmiştik. Son beş yılda taş ocaklarının ne kadar
bir orman alanında kaç adet ağacın yok olmasına neden olduğunun bilinmesini
istemiştik. Taş ocağı ruhsatı verilirken alınan ağaçlandırma bedellerinin ve
tazminatlarının bölgenin yeniden ormanlaştırma çabalarında kullanılıp
kullanılmadığını, kullanılmış ise bu ocakların hangi ruhsatlı alanlarda
olduğunu ve hangi illerimizde bulunduğunu öğrenmek istemiştik. Doğrudan
çevrenin bozulmasına ve dolaylı olarak insan yaşamına olumsuz etki yapacağı
gerekçesiyle çalışmaları mahkeme kararlarıyla durdurulan taş ocaklarının
sayısını, mahkeme kararlarının kaç adedinin uygulandığını, uygulanmayan mahkeme
kararlarının uygulanmama nedenlerini öğrenmek istemiştik. Ruhsatsız çalışan
veya izinli alanların dışına taşan, orman arazisinde ağaç kestikleri tespit
edilen taş ocaklarının varlığını ve ruhsatsız taş ocaklarının sayılarını, bu
ocakların hangi bölgelerde bulunduklarını bilmek istemiştik. 14/12/2007
tarihli Madencilik Faaliyetleri ile Bozulan Arazilerin Doğaya Yeniden Kazandırılması
Yönetmeliği’nin yürürlük öncesi ve sonrası kaç taş ocağı sahasının rehabilite
edildiğini öğrenmek istemiştik.
Değerli milletvekilleri,
yoğunluğu kendi bölgemde olmak üzere zarar gören ve araştırılmasını istediğimiz
alanlardan birkaç örnek vermek istiyorum.
Muğla-Bodrum-Milas kara
yolunun 13’üncü kilometresinde, denize sıfır noktada, turistik tesislerin
yanında, ÇED belgesi aranmaksızın, taş ocağı işletilmek üzere 50 dönüm orman
arazisinin tahsis edildiğini biliyoruz. Çevreye ve doğaya vermiş olduğu
zararlar neden araştırılmamıştır?
Muğla’nın Ortaca ilçesine
bağlı Okçular köyü yakınlarında özel çevre koruma bölgesi sınırları içerisinde
kalan, doğa yürüyüşü ve ekolojik turların düzenlendiği
Kocadere Vadisi’ndeki 142 dönümlük Kapız bölgesine taş ocağı izninin verilmesi
normal bir olay olarak görülemez.
İzmir’in Menderes ilçesi
Özdere beldesine bağlı Ahmetli köyü sınırları içindeki üç bin yıllık Klaros
Apollon Tapınağı’nın yanı başında taş ocağı açılmasına izin verilmiştir. Tarihî
eserlerimizin korunması neden araştırmaya gerek görülmedi, bilmek istiyoruz.
Yine, Bodrum ilçe sınırları
içerisinde ruhsatsız olarak çalıştırılan taş ocaklarının bilinmesine neden
karşı çıkılıyor?
Yine, Bakanlar Kurulu kararı
ile kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesi ilan edilen Aydın ili Didim
ilçesinde deniz manzaralı ormanlık alanda, denize 700 metre mesafede taş ocağı
ruhsatı niçin verilmiştir?
Yine, Muğla ili Milas ilçesi
Yaşyer köyüne 300 metre mesafedeki işletilen taş ocağının, patlatılan
dinamitlerin evlere ve hayvanlara ve taş ocağından çıkan tozların ise zeytin
ağaçlarına zarar vermesi yaşanan olumsuzluklardan sadece birkaç tanesidir.
Neden incelenmediğini merak etmekteyiz.
Değerli milletvekilleri,
sadece Türkiye'nin değil, dünyanın da en önemli turizm merkezlerinden biri olan
Marmaris’in toplam 878 kilometrekare olan yüz ölçümünün yüzde 48’ine denk gelen
451 kilometrekaresinde maden aranması planı yapılabilmektedir. Gökova
Körfezi’nin güneyinden başlamak üzere Marmaris’in büyük bir tehlike altında
olduğu görülmektedir. Manganez ve krom madenleri için verilen arama ruhsatları
bir turizm ve arıcılık kenti olan Marmaris’in sonunu getirebilecektir.
Değerli milletvekilleri,
ormanlık alanlarımız çok zarar görmektedir. Ayrıca, turizm alanları, tarım
alanları ile yerleşim alanlarındaki konutlar, okullar, sağlık tesisleri ve bunlara
benzer yerler de olumsuz etkilenmektedir. Eğer taş ocakları yaşam alanının
yakınında ise çevre sağlığı açısından risk artmaktadır. Patlatmalar nedeniyle,
ocak yakınlarında yaşayan kişiler sürekli deprem korkusu yaşamaktadırlar. Toz
ciddi bir problem olarak ortaya çıkmakta olup bölgede astım ve akciğerle ilgili
hastalıklarda artışa neden olmaktadır. Toz aynı zamanda tarımı ve tarımsal
verimi de etkiliyor, arıcılığı da öldürüyor.
Değerli milletvekilleri, bir
proje değerlendirilirken çevreye vereceği sürekli ve geçici etkilerini, sosyal
sonuçlarını ve alternatif çözümlerini de içine alacak şekilde analiz yapılması
gerekmektedir. Planlanan faaliyetin yol açabileceği bütün olumsuzluk ve
zararların önceden tespit edilip gerekli tedbirlerin alınması zorunluluk
olmalıdır.
Bilindiği üzere, her olayın
geri planına bakmakta yarar vardır. Biliyorsunuz, Dünya Bankası ve IMF
madencilik sektörüne de el atmıştı. Dünya Bankası ve ilişkili kurumların
yönlendirmesiyle son on beş yılda yüzün üzerindeki ülkede maden yasası
değiştirildi, bizde de bir gecede değiştirildi.
Değerli
milletvekilleri, taş ocağı ihtiyacında, her bölgede ve havzada, her ilde
hazırlanan 1/100.000 ölçekli çevre düzeni imar planı hazırlanırken bir ilde ya
da illerde kısa, orta ve uzun vadede olmak üzere ne kadar konut ve yapının
olacağının, ne kadar ve ne tür yapı gereçlerine ihtiyaç olacağının öngörülmesi,
hesaplamasının ve planlamasının düzgün yapılması gerekmektedir. Yine bu
planlar hazırlanırken o il veya il grubunun jeolojisinin, ham madde kaynaklarının
ve bu arada yapı taşı ve agrega kaynaklarının da incelenip haritalanması
gerekmektedir. Bu durumda 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planları, taş
ocaklarıyla ilgili kaynak alanları ve üretim planları ve programları daha
ayrıntılı olarak planlanmalıdır. Bu planlama ile birlikte denetim ve kontrol
kamu eliyle yapılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, taş
ocağı bölgesi ilan edilen alanların etrafında koruma alanları oluşturulmalıdır.
Buralarda kaçak yerleşime meydan verilmemelidir. Bu şekilde daha planlı kaynak
kullanımı ve daha planlı bir çevre yaratılmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre
veriyorum, tamamlayınız lütfen.
FEVZİ TOPUZ (Devamla) – Sağ
olun, teşekkürler Sayın Başkan.
Taş ocaklarının çevreye etkisini
en aza indirgemek için, taş ocağı kaynakları, ihtiyacımız tespit edilmelidir.
Dolayısıyla, tespit edilen bu verilerle ÇED kapsamına girmiş, kontrollü ve
denetim altına alınan sahalar ortaya çıkarılmalı ve bu kapsamda taş ocağı
ruhsatları verilmeliydi. Bu noktada taş ocaklarının kuralsız ve denetimsiz
işletilmesinin verdiği zararların araştırılması bir zorunluluktu. Hiç olmazsa
sorunları net olarak tespit eder, çözüm için uğraş verirdik.
Bu çalışmalar yapılmadığından
dolayı, bu Komisyonun tekrar -bu yapılmayan, incelenmeyen araştırma önerisinin-
çalışmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Topuz.
(10/141) esas numaralı önerge
sahibi Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık, buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; ben de öncelikle 23’üncü
Dönem Beşinci Yasama Yılının Meclisimize ve ülkemize hayırlara vesile getiren
bir yıl olmasını diliyor, hepinizi grubum ve şahsım adına saygılarımla
selamlıyorum.
Toplam 21 adet Meclis
araştırması açılması amacıyla değişik tarihlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına iletilmiş önergelerin birlikte değerlendirilmesi amacıyla
Meclisimizde kurulan Meclis araştırması komisyon raporunun içerisindeki adımın
da yer aldığı önergelerden birisi hakkında söz almış bulunmaktayım. Toplam 754 sayfadan oluşan Meclis araştırması komisyon raporunun
maalesef sadece önergelerin yer aldığı bölümler içerisinde 30’uncu ve 31’inci
sayfada Meclis araştırma önergemizin yer aldığı ve bununla ilgili de Kütahya’da
yapılan gezilerin yer aldığı 72’nci sayfada yer alan bilgiler dışında bu toplam
754 sayfa içerisinde Kütahya ilinde SLİ ve GLİ işletmelerinde yaşanan
sorunların araştırılarak çözüm önerilerinin getirilmesi amacıyla vermiş olduğum
önerge hakkında hiçbir bilginin yer almamış olmasından üzüntü duyduğumu da
konuşmamın başında ifade etmek istiyorum.
Diğer
taraftan, madencilik sektörünün sorunlarının araştırılmasıyla ilgili böyle bir
komisyon raporunun görüşülmesi sırasında Sayın Bakanın bakanlık koltuğunda
oturuyor olmasından ayrıca memnuniyet duyduğumu ifade etmek istiyorum çünkü
daha önceki birçok konuda, enerji ve madenle ilgili konuda Sayın Bakanı
aramızda görememiştik ama şu anda aramızda bulunuyor olması hakikaten önemli
bir olaydır diyorum, kendisine teşekkür ediyorum.
Ayrıca, gerek komisyon
raporunun hazırlanmasında gerekse bu komisyon raporuna her türlü bilgi ve
belgenin ulaştırılmasında emeği geçen herkese ayrı ayrı teşekkür etmek
istiyorum çünkü önemli bir bilgi birikiminin yer aldığı rapor olarak
değerlendiriyorum her ne kadar benim önergemle ilgili bir işlem yapılmamış olsa
da.
Peki, söz konusu önerge hangi
amaçla verilmişti, bu konuyla ilgili Komisyon niçin bir çalışma yapamadı ve
komisyon raporunda bu konularla ilgili neden hiçbir bilgi yer almamaktadır? Bu
konularla ilgili sizleri daha önce değişik vesilelerle bilgilendirmiş olmakla
beraber özet olarak tekrar bilgilendirmek istiyorum.
Önerge Kütahya SLİ ve GLİ’de
yaşanan bazı olumsuzlukların araştırılması ve alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna mensup toplam 24 adet
milletvekilinin imzasıyla verilmişti. Diğer önergeler gibi bu Komisyonun çalışma
alanına bu söz konusu önerge de dâhil edildi. Bu önergede iki temel konu vardı.
Birisinde SLİ’de zaman zaman yapılan personel alımı sınavlarında usulsüzlüklerin
yaşandığı iddiasıyla bize gelen bilgi ve belgelere dayalı olarak bir bölüm
vardı. İkinci bölümde de GLİ yani Garp Linyit İşletmeleri
bünyesinde 2005 yılında kömür yolsuzluğu olarak basına da yansımış ve çok ciddi
iddiaların yer aldığı, dolayısıyla orada çalışan üst düzey görevlilerin de
adının karıştığı böyle bir olaya karşın, Bakanlık müfettişlerinin raporu,
Tavşanlı Asliye Ceza Mahkemesinin kararına rağmen, 2005 yılından bu yana beş
yıldır bu yolsuzlukta ve usulsüzlükte adı geçen idarecilerin hâlen görevlerine
devam ediyor olması nedeniyle bu kurumda yaşanan bu çok ciddi olumsuzlukların
araştırılması ve buna göre bir tedbirin geliştirilmesi gerektiği inancından
yola çıkarak bu önergeler hazırlanmış ama maalesef her iki konuda da
Türkiye'nin ve ilimizin çok önemli iki kurumunu derinden sarsan ciddi
iddialarla ilgili yine Komisyonumuzun Meclis bünyesinde yaptığı bir çalışma
toplantısına bizzat katılarak 10 Mart 2010 tarihli çalışma toplantısında bu
konuyu kendilerine, Komisyon Başkanına iletmişim ve aynı gün, 14 Mart 2010
tarihinde Komisyonun yapacağı Kütahya gezisine, söz konusu Seyitömer Linyitleri
İşletmesi ve Garp Linyitleri İşletmesinin de program dâhiline alınması amacıyla
kendilerine bir program taslağı da önererek yazılı olarak müracaat etmeme
rağmen maalesef (GLİ) Garp Linyitleri İşletmesine Komisyonumuz uğramamış ve bu
önergenin gereği olarak bir çalışma yapamamıştır, yapmamıştır.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Bakana birkaç kez bu konularda önergeyle de sorunu iletmeme rağmen,
maalesef, aldığım cevapların hiçbirisi inandırıcı ve tatmin edici olmamıştır. Size sadece bu önergenin hazırlanmasında yola çıkış noktam olan bir
faksı okumak istiyorum: “Türkiye İş Kurumunun TKİ ile ilgili iş başvurusunun
müracaat süresi 15 Aralık 2008 tarihi itibarıyla son olduğu söylenmesine
rağmen, İş Kurumunun 16 Aralık 2008 tarihinde açıklanan kesin adaylar
listesinde yer almayan bir kişinin, Şaban Malkoç isimli şahsın listeye daha
sonradan eklendiği ve ne gariptir ki 9 Ocak 2009 tarihinde saat 17.10’da ve
18.00’de asılan listelerde asil 3’üncü sırada bizim adımız olmasına rağmen
-adını da vereceğim biraz sonra- gece saat 23.50’de asılan listede, bu asil
listede yer alan oğlum Halil Kaya çıkarılmış, yerine Şaban Malkoç ismi yer
almıştır. Babası Alaattin Kaya.”
Bunun araştırılması, eğer bu
konuda bir haksızlık, usulsüzlük varsa bu haksızlığın giderilmesi amacıyla bu
önerge verilmiş. SLİ işletmesi için somut bir olay. Buna benzer birçok başka
iddialar da var. Belgelerde, gerçekten, İş Kurumunun 16 Aralık 2008 tarihli
adaylar listesinde “Halil Kaya” adı var. Biraz önce ismini zikrettiğim “Şaban
Malkoç” isimli bir aday yok ama sınavlar yapılıyor. Hemen 9 Ocakta sınav
bitmiş, liste açıklanmış, 10 Ocak tarihli adaylar listesine 7’nci sırada
yedeklerde Şaban Malkoç ismi sonradan eklenmiş.
Sayın Bakana bunları
söyledik. “Bu önergeyi lütfen iyi araştırın.” diye Komisyon üyelerine bu
bilgileri ilettik. Ama maalesef, Sayın Bakanımıza bu konuda yazılı soru
önergesi de vermiş olmama rağmen cevap aynen şudur: “Tarihlerde yanlışlıklar
olsa da konuyla ilgili iddialar asılsız bulunmuştur.” Belge budur. Eğer bu konu
bir Bakan için önemsizse ya da yüce Meclisin çatısı altında kurulan böyle bir
komisyon için önemsizse, tabii ki o takdiri yüce halkımıza ve sizlere bırakmak
yine bizim yapacağımız tek iştir.
Bir diğer
konu, Garp Linyitleri İşletmesi yani Tavşanlı GLİ İşletmesinde, söz konusu
kömür yolsuzluğuyla ilgili işletme müdürünün de adı geçtiği bürokratların hâlen
görevde olması, Tavşanlı Asliye Ceza Mahkemesinin yargı kararı, kesinleşmiş
yargı kararı olmasına rağmen, yine Bakanlığın Teftiş Kurulunun, söz konusu
idarecilerin görev yapamayacağına dair, görevden alınmalarına dair komisyon
raporu olmasına rağmen ve TKİ Genel Müdürü bu raporla ilgili olur vermesine
rağmen, beş yıldır hâlen görevde tutulan idarecilerin acaba bir bağlantısı mı
var, tutulması mı gerekiyor, bu konuda siyasi baskılar mı var bunların
araştırılmasıyla ilgili verilmiş bir önergeydi. Bu
konuyla ilgili 25 Haziran 2010 tarihinde bir gündem dışı söz almış ve sizlerle
tekrar bu konuyu paylaşmıştım ve yirmi günlük süre içerisinde eğer bu konunun
gereği yapılmaz ise savcılığa suç duyurusunda bulunacağımı da ifade etmiştim
ama ne gariptir ve üzücüdür ki o günden bugüne...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre
veriyorum, buyurun.
ALİM IŞIK
(Devamla) – Çok teşekkür ediyorum.
...Sayın Bakan ve
maiyetindeki üst düzey idareciler bu konunun gereğini yapmamıştır ancak ve
ancak bu milletin bir vekili olarak benim bu tarihten itibaren eğer Sayın Bakan
bunun gereğini en kısa sürede yapmaz ise... “Temyizde olması nedeniyle bir
işlem yapılamamıştır.” diye cevap gelmiştir. “Daha fazla bilgi veremiyoruz.”
diye kendisi bizi bilgilendirmiştir, önergeye cevap olarak ama temyiz
sonuçlanmıştır ve bu kişiler adına, aleyhine, bu dava da sonuçlanmıştır fakat
hâlen görevdedirler.
Sayın Bakanım, lütfen, bunun
gereğini yaptıysanız bize açıklayınız, yapmadıysanız yapmanız gerektiğini ben
tekrar size hatırlatıyorum. Yapmazsanız yasal işlem olarak bunu yerine
getireceğimi de ifade etmek istiyorum.
“Metin Akkaya” isimli bu
yolsuzluğu Cumhurbaşkanına bir dilekçeyle ifade eden, aktaran kişi bugün o
işletmede sürgün durumundadır. “Tuncay Akyüz” isimli bu kişinin yapmayıp da bu
işlemi yapan kişi ise işçiyken memur gibi ödüllendirilmiştir. Lütfen bunun
üzerine giderseniz çok iyi olur diyor, tekrar emeği geçen herkese teşekkür
ederek saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Işık.
Birleşime yarım saat ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 18.57
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.40
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2’nci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
544 sıra sayılı Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi söz sırası (10/208)
esas numaralı önerge sahibi Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Durdu Özbolat’ta.
Buyurun Sayın Özbolat.
DURDU ÖZBOLAT (Kahramanmaraş)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; madencilik sektörünün sorunlarını
araştırmak amacıyla kurulan Komisyon Raporu üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
İnsanoğlunun madenlerle olan
ilişkisi uygarlık tarihi kadar eskidir. Bakır, tunç ve demir çağları
uygarlığın, uygarca yaşamanın en önemli kilometre taşları olmuş, uygarlığın
günümüze ulaşmasında, yeni ufuklar açılmasında çok etkili olmuştur.
Günümüzde yer altı zenginlik
kaynakları sanayinin en temel girdilerinden birisidir. 18’inci yüzyılın
sonundan itibaren sanayi devrimini gerçekleştiren Avrupa devletleri madencilik
sektörüne büyük yatırımlar yapmışlar, bu yatırımlar da onların daha da
güçlenmeleri ve dünyanın etkin gücü olmaları gibi bir sonuç ortaya çıkarmıştır.
Madenlerin üretimi,
paylaşılması ve tüketimi dün olduğu gibi bugün de devletler
arası sorunların, çatışmaların, savaşmaların en temel nedenlerinden
birisidir. Maden kaynaklarının zenginliği tarihin her döneminde ilgili ülkeye
büyük avantajlar sağlamıştır.
Madencilikle sanayiye gerekli
doğal ham maddeyi sağlamak, bir ekonomik değer yaratmak her zaman çok güç
koşullarda gerçekleşmektedir. Maden yataklarının uzun ve risklerle dolu arama
dönemleri, zor doğa koşullarında gerçekleşen üretim faaliyetleri ve çıkarılan
madenlerin zenginleştirilmesi işlemleri bu sürecin zorlu duraklarıdır.
Her üretim sürecinde olduğu
gibi maden üretimi de insan emeği ve teknolojinin imkânlarıyla
gerçekleşmektedir. Bu süreçte insan, madencilik ve çevre ilişkisi önemli çevre
sorunlarını da ortaya çıkarmaktadır. Madencilik ve çevre ilişkisi, her ne kadar
günümüzde ilgi odağı olmuşsa da bu duyarlılığın tarihi oldukça eskilere
gitmektedir. Günümüzde çevre faktörü göz ardı edilerek madencilik yapmanın
imkânı kalmamıştır. Gerek madenlerin çıkartılması gerekse işlenmesi sırasında
ortaya çıkacak çevre sorunlarının en aza indirgenmesi de madenleri işleme kadar
önemlidir. Ülkemiz madencilik sektörünün bu konuda yeterli duyarlılığa sahip
olduğunu söylemek güçtür. Sizlere çok somut bir örnek vereyim: Hemen hemen her
şehre gittiğimizde özelikle kara yollarının kenarında görsel kirlilik oluşturan
taş ocaklarıyla karşılaşırız. Biz taş ocaklarına karşı değiliz ancak buraları
işletenler açılan ocağı doğayla uyumlu hâle getirecek çalışmaları da yapmalıdırlar.
İdare de onların bu çalışmaları yapmaları için gerekli yaptırımları uygulamalı
ve teminatları almalıdır.
Madenciliğin ülkemizin
kalkınmasındaki önemi inkâr edilemez. Dünyanın gelişmiş sanayi toplumlarının
deneyimleri ve sonuçları bunun en güzel kanıtıdır. Geçmişte Avrupa, Amerika ve
Japonya’nın gerçekleştirdiğini, bugün kalkınmakta olan Çin gibi ülkeler de
gerçekleştirmektedir. Gelişmek ve kalkınmak için madenciliği geliştirmek ve
doğal ham madde kaynaklarımızı en iyi şekilde değerlendirmek bir zorunluluktur.
Kişi başına tüketilen maden
miktarı o ülkenin gelişmişliğiyle doğru orantılıdır. Amerika’da yıllık maden
tüketimi 21 ton, Avrupa ülkelerinde yıllık 15 ton iken, bu rakam ülkemizde 5
ton civarındadır.
Yine maden ve madenciliğe
dayalı sanayilerin ABD ekonomisi içindeki payı yüzde 16’dır. Rusya 318 milyar
doları bulan toplam ihracatının yaklaşık yüzde 80’inini madencilikten
sağlamaktadır. Ülkemizin maden ihracatı yaklaşık 3,5 milyar dolardır. 2009
yılının dokuz aylık dönemindeki gayrisafi yurt içi hasıla
değeri ise yüzde 1,4’lük pay ile 6,4 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu
oran diğer ülkelerle kıyaslandığında oldukça düşündürücüdür.
Raporu kısa süre içerisinde
incelemeye çalıştım, yoğun emek verilmiş, önemli birtakım değerlendirme ve
tespitler yapılmış, çözüm önerileri bulunmaya çalışılmış. Katkısı olan herkese
teşekkür ediyorum.
Raporun bazı bölümlerindeki
rakamlara baktığımda hayrete düşüyorum.
Siz değerli milletvekillerine
birkaç çarpıcı tespitimi de aktarmak istiyorum. Ülkemizde, MTA verilerine göre
700 ton altın rezervi var. Yıllık altın üretimimiz ise 2009 itibarıyla 11 ton
civarında. Yine gümüş rezervimiz 6 bin ton civarında, yıllık üretim ise 294
ton. Yine çok iddialı olduğumuz mermer ve doğal taş rezervimiz 5,1 milyar
metreküp, yıllık üretimimiz ise 3 milyon metreküp.
Peki sevgili
arkadaşlarım, üretimimiz ihtiyacımızı karşılıyor mu? Kesinlikle hayır. Rapora
baktığımızda, son sekiz yılda maden ithalat ve ihracatı arasındaki fark 6
milyar dolardır.
Bir milletvekili olarak şunu
merak ediyorum: Toplumda bir efsane hâline gelmiş olan yer altı kaynaklarımızın
üretilmesini kimi çevrelerin engellediği iddiaları doğru mudur? Bu alanda da
lobiler etkili mi? Eğer bu iddialar doğru ise bu sorunları ortadan kaldıracak
çalışmalar yapılacak mıdır?
Bu raporda dikkatimi çeken
diğer bir çelişki de sürekli olarak maden rezervlerimizin yetersizliğinden
bahsedilmesidir. Raporun başka bir bölümünde ise ülkemizde aramalara yeterince
önem verilmediği ve yeterli kaynağın ayrılmadığından söz edilmektedir.
Bana göre ülkemizde
madencilik sektörünün ülke ekonomisindeki payının düşüklüğünün ana nedeni
rezervlerin yetersizliği değildir. Aslında bulunan rezervler ve üretilen
madenler kıyaslandığında büyük çelişki ortaya çıkmaktadır. Ülkemizde maden
aramalarına önem verilmemesi sektörün ana problemidir. Maden aramalarında
yapılan sondajların ortalama derinliği 200 metre civarındadır. Derin gömülü
madenlerin bulunması için bu ortalamanın bin metre olması gerekmektedir.
Ülkemizde arama ve ARGE için ayırdığımız kaynaklar yok denecek kadar azdır.
Dünyada maden aramaları için her yıl milyarlarca dolar risk sermayesi
harcanırken, ülkemizde tüm maden aramaları için harcanan risk sermayesi yılda
40 ila 50 milyon doları geçmemektedir.
Değerli milletvekilleri,
madencilik sektörünü ve sıkıntılarını birazcık da olsa bilen bir milletvekili
olarak bazı çözüm önerilerini dikkatinize sunarak konuşmamı tamamlayacağım.
Madencilikte hâlen diğer
sektörlere oranla 10-15 puan daha yüksek vergi yükü vardır. Bu hâliyle
madencilikteki vergi yükü yüzde 60’ı geçmektedir. Madenciliğe özgü yeni bir
vergi kanunu yapılmalıdır. Madencilik yüksek istihdam, yüksek katma değer
yaratan ve kırsal kesimin kalkınmasında en hızlı bir şekilde kullanılabilecek
bir faktördür. Yapılacak yeni kanuni düzenlemeyle arama ve yatırım safhasında
KDV muafiyeti sağlanmalıdır. Her tür vergi yükü toplamı yüzde 28’i aşmamalıdır.
Madencilikteki vergilendirme sanayide uygulanan vergi oranlarının en az 15 puan
altına çekilmelidir. Devlet hakkı oranı düşürülmelidir. Rezerv tüketim payı
uygulaması sağlanarak vergi yükü azaltılmalıdır. Bunların yanı sıra arama
gayesiyle harcanan risk sermayesine özel vergilendirme avantajları
getirilmelidir. Arama yatırımları ciddi şekilde teşvik edilmelidir. Sonuç
olarak madencilik sektörünün hedeflerine ulaşmasını kolaylaştırmak için uzun
yıllar vergi muafiyetine tabi tutulması gerekmektedir.
Değerli arkadaşlar, bu
sektöre çok önem vermeliyiz. En küçüğünden en büyüğüne tüm madencileri
desteklememiz ve teşvik etmemiz gerekiyor.
Ülkemizde ve dünyada, bugüne
kadar, yer altında ve yer üstünde, maden ocaklarında hayatını kaybeden
madencileri saygıyla anıyorum. Ayrıca Şili’deki maden ocağında kurtulmayı
bekleyen madencileri ve ülkemizdeki ve dünyadaki tüm madencileri buradan
saygıyla selamlarken, bu sorunları çözebilmek için Meclisimizin bütün
hassasiyeti göstermesi gerektiğine yürekten inanıyorum, göstereceğine de
inanıyorum. Bu duygularla yüce Meclisi en içten duygularımla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Özbolat.
(10/229) esas numaralı önerge
sahibi Balıkesir Milletvekili Sayın Ergün Aydoğan. (CHP sıralarından alkışlar)
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) –
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
“Memleketimiz baştan sona
kadar hazinelerle doludur. Biz o hazinelerin üstünde aç kalmış insanlar
gibiyiz. Hepimiz bütün bu hazineleri meydana çıkarmak, servet ve refahımızın
kaynaklarını bulmak göreviyle yükümlüyüz.” Ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa
Kemal Atatürk’ün yer altı kaynaklarımızla ilgili bu değerlendirmesi, madencilik
sektöründeki sorunların araştırılması için kurulan Komisyonun raporunda
yazıyor.
Buradan da ifade edildiği
gibi Meclisimiz bu konuyu önemsemiş, 16 milletvekili ve çeşitli kurumlardan
görevli 15 uzman ile 13 Ocak 2010 tarihinde çalışmalara başlamış, dört aylık
bir süre ile çalışmalar gerçekleşmiş ve bu çalışmalar maalesef Diyarbakır’da
yarıda kesilmiş, Anayasa görüşmeleri nedeniyle Diyarbakır’da yarıda bırakılmış,
rapor tamamlanmış.
Gerçekten, bu Komisyon
olağanüstü çalışmalar yaptı, Cudi’den Gabar dağlarına kadar Türkiye'nin her
yerinde maden kaynaklarını yerinde inceledi, kurumların yetkilileriyle uzun
görüşmeler yaptı ve bu, gerçekten, Meclis tutanaklarına geçmesi gereken önemli
çalışmayı takdire sundu.
Değerli arkadaşlarım, ülkemiz,
maden çeşitliliği ve rezervleri açısından dünyada madencilikte adı geçen
-toplam maden üretimi itibarıyla- 132 ülke arasında 28’inci, üretilen maden
çeşitliliği açısından dünyada 10’uncu sırada yer almaktadır. Dünyadaki altın
oluşum modellerine dayanılarak yapılan hesaplamalara göre Türkiye altın
potansiyelinin, toplam 267 adet altın yatağı içerisinde, 6.500 ton olduğu
tahmin edilmektedir. Genel Müdürlük tarafından verilmiş ruhsat sahalarında
yapılan incelemeler sonucunda 700 ton görünür altın rezervi ve 1.926 ton gümüş
rezervi tespit edilmiştir. Bu yer altı zenginlikleri, özellikle altınla ilgili,
son günlerde altının ons fiyatının olağanüstü yükselmesi nedeniyle altın madeni
çok daha değerli hâle gelmiş ve Balıkesir’in de Kaz dağları başta olmak üzere birçok
coğrafyasında altın arama faaliyetleri çevreyi gözetmeden hızla devam
etmektedir.
Ülkemizde yapılan
araştırmalarda 650’ye varan renk ve dokuda mermer çeşidinin bulunduğu
belirlenmiştir. Bugünkü verilere göre ülkemizde 3,8 milyar metreküp işletilebilir
mermer, 2,7 milyar metreküp işletilebilir traverten ve 995 milyon metreküp
işletilebilir granit rezervi olmak üzere, toplam 7,495 milyon metreküp doğal
taş rezervi bulunmaktadır. Bu verilere göre de dünya doğal taş rezervinin
yaklaşık yüzde 40’ı Türkiye’de bulunmaktadır. Peki, bu kadar değerli mermer
varlıklarına rağmen biz Türkiye olarak ne yapıyoruz? Özellikle resmî
kurumlarımız ithalat yoluyla mermer ve granit ihtiyaçlarını karşılamakta.
Gerçekten bu da ülkemiz ekonomisine devletimizin, resmî kurumlarımızın ne kadar
önem verdiğinin çok açık bir göstergesi.
Dünya bor
rezervinin yüzde 72’si Türkiye’de. Tabii, Balıkesir de bor
rezervi açısından önemli yer altı zenginliklerine sahip. Dünya feldspat
rezervinin yüzde 23’ü, bentonit rezervinin yüzde 20’si ülkemizde bulunmaktadır.
Dünyada 2’nci büyük soda külü rezervi olan Beypazarı trona yatağını işletmek
üzere kurulan tesis, yılda 1 milyon ton soda külü, 100 bin ton sodyum karbonat
üretimi ile dünya üretiminin yüzde 2,5’ini karşılamaktadır. Bu da, yine biraz
sonra değineceğim Maden Tetkik ve Arama Enstitüsünün ortaya çıkardığı gerçekten
çok önemli bir yer altı zenginlik kaynağımız.
Madencilik sektöründe altyapı
yetersizliği, yeterli devlet desteğinin bulunmaması ve bürokratik engeller
sermaye girişine engel olmuştur. Bu çalışmada da sektörün bütün temsilcileri bu
bürokratik engellerden şikâyetçi olmuşlardır. Mevcut yasal düzenlemeler ve
işleyiş ile madencilik sektöründe bir atılım yapmak mümkün değildir. Görünen,
günün değişen koşullarına uyacak, esnek, ulusal değil, uluslararası kriterlere uygun bir madencilik politikası düzenlenmelidir.
Madencilik, yeterli desteği görmediği gibi teknolojik açıdan diğer ülkelerle
rekabet edecek seviyeye de ulaşmamıştır. Doğası gereği özellik arz eden ve bu
nedenle bilgi, deneyim, uzmanlık gerektiren bu sektörün en zor, riskli iş kolu
olduğunu bilmekteyiz.
Yanlış ekonomi
politikalarından en fazla zarar gören sektörlerin başında madencilik sektörü
gelmektedir. Türkiye'de, 1940’lı yıllarda toplam yatırımlar içinde madenciliğe
ayrılan pay yüzde 44 düzeyine yükselmiş, 1950’li yıllardan sonra giderek
azalmaya başlamış, 1960’lı yıllarda planlı ekonomiye geçişten sonra da bu
azalma, gayrisafi millî hasıla içindeki payı 1986’da
yüzde 2,1; 1990’da yüzde 1,6; 1995’te yüzde 1,3; 2000’de ise yüzde 1,2
değerlerine düşmüştür. 2005 yılında özellikle dünyada metal fiyatlarının artışı nedeniyle madenciliğin gayrisafi millî
hasıla içindeki payı biraz artış
göstermiş, yüzde 1,43’e yükselmiştir.
Peki, gelişmiş ülkelerde ise
bu pay nedir diye baktığımızda ABD’de yüzde 4,2; Kanada’da yüzde 7,5;
Avustralya’da yüzde 8,7; Almanya’da yüzde 4,2; bizim gibi gelişmekte olan
ülkelerde ise Çin’de yüzde 15, Hindistan’da yüzde 15, ham petrol ihraç eden
ülkelerde ise yüzde 25’lere ulaşmaktadır.
Cumhuriyetin ilk yıllarında
bile madenciliğin günümüzden daha başarılı olduğunu görmekteyiz. Bugün sektör
gerçekten sıkıntılı durumdadır.
Madencilik ve sanayi sektörü
karşılıklı olarak birbirini besleyen sektörlerdir. Öz kaynaklarımıza dayalı
kalkınma modelleri uygulayarak sanayileşmiş refah toplumu yaratmak öncelikli
politikamız olmalıdır. Siyasi iktidarlar madencilik yatırımlarına yeterince
kaynak ayırmayarak bugünkü tablonun sorumlusu olmuşlardır. Bu ülkenin çocukları
işsizlikten kırılırken bu yatırımlar, maalesef, ortadadır. Yer altı
kaynaklarımız kamu yararı doğrultusunda değerlendirilmelidir. Siyasi iktidarlar
kamu kurumları ve kuruluşlarında kadrolaşma çalışmalarını pervasızca
sürdürmektedirler. Son yıllarda yönetici kademelerine yapılan atamalarda bilgi,
beceri, liyakat aramasından vazgeçilmiştir, bu sektörde de görüldüğü gibi.
Atamalarda geçerli olan ölçüt, sadece kendileri gibi düşünmek ya da
kendilerinden olmaktır. Yetersiz kişilerin uzmanlık gerektiren makamlara
getirilmesinin önü açılmış, kurumlardaki yozlaşma hızlandırılmıştır.
Kamu kuruluşlarındaki
yönetsel yapılar verimsizdir. Bu yapıların verimliliğine yönelik çalışmalar
madencilik sektörünün gelişimi bakımından son derece önemlidir.
Mevcut mevzuata baktığımızda,
sanki girişimci çıkmasın diye ne kadar engel varsa hazırlanmış durumda.
Madencilik faaliyetleri ile ilgili ruhsatlar alındıktan sonra işletme
faaliyetine geçebilmek için on ayrı bakanlığın yirmi iki ayrı biriminden izin
almak gerekmektedir. Bu çalışmalar içerisinde de sektör temsilcilerini dinlediğimizde,
sektör temsilcilerinin en çok şikâyetçi oldukları konu, maalesef bu konudur.
Madencilik sektörü tek bir yasal çatı altında toplanarak sektörün arzuladığı
tek mevzuat gerçekleştirilmelidir. Yine, sektörün temsilcilerinin en önemli
taleplerinden birisi budur. Tek bir yasal çatı altında toplanarak sektörün
arzuladığı tek mevzuat gerçekleştirmek hedefi kesinlikle sağlanmalıdır.
Değerli arkadaşlar, değerli
milletvekilleri; yenilenebilir enerji kaynaklarımız ve ulusal maden
kaynaklarımıza öncelik veren akılcı bir enerji politikası zaman kaybedilmeden
oluşturulmalıdır.
Maden aramaları uzun
yıllardır ihmal edilmiş durumdadır. Aramalarla ilgili etkin, yasal ve yönetsel
yapıların hızla tesis edilerek girişimcilerin devlet tarafından desteklenmesi
gerekmektedir.
Maden sahalarının çalışmaları
için özel idare ve bölgelerde belediyelerden alınan GSM ruhsatları maden
ruhsatlarından daha önemli hâle gelmiştir. İşletme ruhsatı düzenlenen madenler
için GSM ruhsatı alınamadığından üretim faaliyetlerine başlanılamamaktadır.
Maden Kanunu ile işlevsiz
hâle gelen Maden Tetkik Arama, geçmiş birikimi de göz önüne alınarak yeniden
yapılandırılmalıdır. Ülkemizde madenler…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre
veriyorum, tamamlayınız lütfen.
ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Maden aramanın çok sermaye
gerektirmesi sebebiyle yeterince aranmamaktadır.
Tabii, sektörün çok önemli
sorunlarını on dakikaya sığdırmak mümkün değil. O nedenle madencilikle ilgili
en önemli sorunlarımızdan birisi de bu sektörde yaşadığımız iş kazalarıdır.
Maalesef bu sektörde her geçen gün inanılmaz kazalar yaşıyoruz. Tabii, kazalara
bakışımız da -önlem ve tedbir almak yerine, bu sektörde çalışanlara bir kader
olarak görmek- bizi bu acı tabloyla karşı karşıya bıraktırıyor. Burada
baktığımızda, bu sektörde iş kazalarında dünyada 1’inci, Avrupa’da 3’üncü
durumdayız. Bu dünyadaki 1’inciliğimiz, Avrupa’daki 3’üncülüğümüzü tabii başka
alanlarda görmek istiyoruz.
Bu raporun madencilik
sektörünün sorunlarının çözümüne katkı sunmasını diliyor, bu sektörde çalışan
sektör temsilcilerine çalışmalarında başarılar diliyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Aydoğan.
(10/309) esas no.lu önerge
sahibi Kırklareli Milletvekili Sayın Tansel Barış.
TANSEL BARIŞ (Kırklareli) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 544 sayılı madencilik sektöründeki
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
kurulan Meclis araştırma komisyonu raporu hakkında Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Konuşmama başlamadan önce,
Türkiye Büyük Millet Meclisimizin çalışmalarına, yani beşinci yasama yılının
hayırlı olmasını diliyorum ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; madencilik sektörünün sorunlarını yurt içinde ve dışında
araştırarak bizlere bir rapor hazırlayan Komisyon Üyelerimize teşekkür
ediyorum. Şimdi önümüzde bir rapor var.
Değerli arkadaşlar, benim
endişem bu raporun da bundan öncekiler gibi yine Meclisimizin tozlu raflarında
kalmasıdır. Gerçekten emek harcanarak, zaman harcanarak değerli
milletvekillerimizin yurt içinde ve yurt dışında çok sayıda yere giderek
hazırlamış oldukları bu raporlar, maalesef, sanki âdet yerini bulsun da nasıl olsa
bürokratlar, bakanlık mensupları bu işleri hallediyorlar, milletvekillerinin de
yaptıkları yanlarına kâr kalsın gibi bir hava yaratılıyor. Sayın bakanlar, yani
milletvekillerini nazarıdikkate almadan “Bizler bu işi yapıyoruz,
milletvekilleri de arada bir böyle işler yapsınlar.” havasıyla bu işi
yaptırıyorsanız, gerçekten bizlere, emeklerimize yazık oluyor. Bu nedenle, bu
raporların elbette nazarıdikkate alınması, değerlendirilmesi gerektiğine ben
inanıyorum. İlgili bakanların, bu raporların en azından akıbeti hakkında
Meclise hiç olmazsa altı ayda bir bilgi vermeleri gerekiyor. Bu raporlar ne
oldu, ne yapıldı, değerlendirildi mi veyahut da değerlendirilecek mi diye artık
bakanlarımızın da bizi hiç olmazsa gerçekten bir milletvekili gibi görmeleri
gerektiğine inanıyorum ve bunun da böyle olmasını bakanlarımızdan ve yürütmeden
istiyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu
raporlar hakkında gerçekten endişelerimiz vardır. Ben buna bir örnek vermek
istiyorum. 22’nci Dönemde Ergene Nehri kirliliğiyle ilgili bir komisyon
kuruldu. Bu Komisyondan 16 arkadaşım bizim bölgeye geldiler, Trakya bölgesine.
Orada Ergene Nehri’ni gördüler, oradan numune aldılar; işverenlerle görüştüler,
köylü vatandaşlarımızla görüştüler, çiftçilerle görüştüler, çalışanlarla
görüştüler; toprağa baktılar; ürünlere baktılar; belediye başkanlarımızla
görüştüler, Ergene’yi kirletenlerle bire bir temas ettiler ve konunun nasıl
çözülmesi gerektiği hususunda gerçekten çok önemli ve ciddi bir rapor
hazırlandı ama bu arkadaşlarımın hazırladığı rapor… Aradan altı yedi yıl
geçmesine rağmen bugün bakıyorum, Ergene yine zehir akıyor ve gittik sonra daha
çok zehir akıtıyor. Biz artık buna yeter diyoruz! Yedi yıl geçti arkadaşlar.
Yedi yılda bir raporun… Şu anda da hâlâ eminim ki Meclisimizin tozlu raflarında
bekletiliyor. Bir an önce hayata geçirilmesi gerekiyor. Oradaki insanlar
Ergene’nin kokusundan, oradaki toprak Ergene’nin kirliliğinden nasibini hâlâ
daha alıyor. Yazık ve günah! Oradan beslenen insanlar, orada yaşayan insanlar
hâlâ daha Ergene’nin kirliliğini mi çekecekler? Buna bir an önce el atılması
lazım. Yani ben şunu demek istiyorum: Bu raporlar bir şekilde tozlu raflardan
indirilsin ve hayata geçirilsin. Yoksa bu araştırma komisyonlarının hiçbir
önemi kalmayacak, hiçbir özelliği kalmayacak ve yakında da tüm arkadaşlarımız
bu komisyonlara girmek istemeyecektir arkadaşlar. O nedenle, ben, bu konunun
ciddi olarak ele alınmasını ve bakanlarımızın bir şekilde buna el atmasını
istiyorum. Bizleri de gerçekten, bir milletvekili olarak görmelerini talep
ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten, bu komisyon raporları önemli ve şu anda görüşmekte olduğumuz
madencilerimizin sorunlarının araştırılmasıyla ilgili rapor da gerçekten önemli
ama önemli olan bir şey daha var. Biz teknolojiyi iyi kullanamıyoruz
arkadaşlar. Maalesef, teknoloji özürlü bir ülkeyiz. Bugün ürettiğimiz bor
madenini maalesef toprak olarak satıyoruz, bizim kazandığımız 1 lira ama bunu
alan bor madeni olmayan Avrupa Birliği ülkeleri bizim 15 katımız, 20 katımız
bordan para kazanıyor. Bu nedenle, benim üzerinde durmak istediğim, biz bu
teknolojiyi muhakkak ülkemize kazandırmalıyız, teknoloji üretmeliyiz. Biz
teknoloji üretmezsek birileri bizim sırtımızdan parasını kazanıyor ve benim
halkım maalesef ürettiğimiz bordan nemalanamıyor, bordan yararlanamıyor. O
nedenle bizler Türkiye’de bir teknoloji bakanlığının muhakkak kurulması
gerektiğine inanıyoruz. Çünkü bizler de teknolojiyle beraber ürettiğimiz,
mevcut yer altı kaynaklarımızdan ürettiğimiz mamullerle, ürünlerle halkımızın
refahını sağlamak durumundayız. Yoksa, ben toprak
olarak bor madenini Avrupa’ya satıyorum, ondan sonra onlar ürünleri işleyip
bize misliyle satıyorlar. Böyle bir ekonomi olmaz, böyle bir ekonomik politika
da olmaz. O nedenle bizler yer altı kaynaklarımızın hakkıyla, teknolojiyle kullanılarak
bu ülkeye kazandırılmasını, bu ülkenin ekonomisine katkı sağlamasını istiyoruz.
Bu nedenle otomotivde olduğu gibi yani biz ithalata bağlı bir ihracat
yapıyoruz. Bununla bir ülkenin kalkınması mümkün değil arkadaşlar.
Tekstil sanayisi. Dışarıdan makineleri
alıyoruz, bizler burada montaj sanayisi ile ülkemizi kalkındırmaya çalışıyoruz.
Bir kere, ithalata bağlı ihracatla bir ülke büyüyemez. Ne olur? Ancak ve ancak
500 milyar dolar borcu olur arkadaşlar. O nedenle bizler teknolojiyi üretmek
zorundayız ve teknolojiyi üretmek için de arkadaşlar, elbette üniversitelerimiz
var, TÜBİTAK var, bakanlıklarımız var. Bunların her birinin bu konuya eğilmesi
gerektiğine inanıyorum ve artık bu çağda tekstil makinesi yapamayan bir ülke,
motor yapamayan bir ülke, yalnız montaj sanayisiyle kalkınmaya çalışan bir ülke
dünyanın hiçbir yerinde kalkınmasını ve bağımsızlığını sağlayamaz arkadaşlar. O
nedenle, bizler bu ülkenin kalkınması için teknoloji üretmek zorundayız, araba
üretmek zorundayız, tekstil makinesi üretmek zorundayız arkadaşlar. O nedenle,
çok çalışmamız gerekiyorsa çalışacağız ama sayın bakanlarımın da, sayın Hükûmetin de ciddi olarak bu konunun üzerine
eğilmeleri lazım ve teknoloji bakanlığının bir an önce kurulması gerekiyor.
Bizlerin, yani Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında teknoloji bakanlığı muhakkak
hayata geçirilecektir.
Teknolojisi olmayan bir ülke
asla bağımsız bir ülke olamaz, teknolojisi olmayan bir ülke asla ve asla
kalkınamaz. O nedenle, ekonomi de, teknoloji de şarttır ve bu teknolojinin de
bir an önce ülkemize kazandırılması gerekiyor. Yalnız borla ilgili değil,
yalnız otomotivle ilgili değil, her alanda bizlerin teknolojiye sahip olmamız
gerekiyor ve bu konuda da ısrarlıyız. Bu konunun gündemde tutulması ve sanayi
ve teknoloji bakanlığının bir an önce hayata geçirilmesi lazım geldiğini
düşünüyor, hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Barış.
(10/320) esas no.lu önerge
sahibi Bitlis Milletvekili Sayın Nezir Karabaş.
Buyurun Sayın Karabaş.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz araştırma önergesiyle
ilgili söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Maden konusu dünyada en
önemli alanlardan biri, hatta maden birçok gelişmiş ülke için, birçok ülke için
stratejik bir ürün. Madenin Türkiye’de de hem verimliliği hem
çevre ve insan sağlığıyla ilişkisi, madenlerin çıkarıldıktan sonra işlenmesi,
ihracatı, ithalatı, madencilik yapılırken bu konuda bilimsel bir çalışmanın
yapılması, maden mühendislerinin, jeoloji mühendislerinin yeterince
çalıştırılması ve denetimi, mühendislik eğitimi ve benzeri her konuda önemli
bir alan olduğu için hem geçmiş hükûmetler döneminde Mecliste hükûmet olan ve
muhalefet olan hem de bu dönemde mevcut muhalefet partileri iktidar partisi de
onlarca araştırma önergesi verdi. Nitekim bunların sonucunda da herkesin
talebi olan bu sorunların madenle ilgili, madenciliğin detayda araştırılması ve
bu konuda gerekli tedbirlerin alınmasıyla ilgili bir komisyon kuruldu. Bu
Komisyon da uzun bir süredir ciddi çalışmalar yürüttü. Diğer arkadaşlar da,
hatipler de belirtti. Komisyon raporunu hazırladı, sundu ama daha önce
Komisyonun çalışmasıyla ilgili, Komisyonda yer alan arkadaşlarla ilgili, zaman zaman onların çalışmasının basına
yansıyan yönlerinin dışında doğrusu bu araştırmayı hazırladıkları raporu detaylarıyla
inceleyemedik.
Değerli milletvekilleri,
madencilik, belirttik, birçok ülke için stratejik bir ürün. Her zaman
belirtiyoruz. Nitekim verilen, Hükûmetin de getirdiği yasa tasarılarında da
genelde belirtilir. Madenlerin milyonlarca yıl sonucu oluştuğu ve madenlerin
çıkarıldıktan sonra bir daha yerine konulma olasılığının, olanağının da
olmadığı belirtilir. Bu anlamda madencilikle ilgili Türkiye’nin de en çok öne
alması gereken konulardan biri madenlerin verimli kullanılmasıdır. Madenlerin
çıkarılması konusunda verimli çalışma yapılması ve çıkarılan madenlerin de en
verimli bir şekilde ülke ekonomisinde kullanılmasıdır. Madenlerin
çıkarılmasındaki verimlilik şu anlamda önemli: Siz çok önemli bir rezervde bile
eğer gerekli bilimsel teknikler, uluslararası mevcut kabul gören yöntemler ve
gelişkin teknolojik araçlarla çalışmazsanız, madende, bir defa, çıkarıldığı
dönemde, çıkarıldığı anda büyük oranda bir kayba neden olan bir çalışma biçimidir.
Bu anlamda madenin çıkarılmasında verimli çalışma esas alınmalı.
Yine maden verimliliğinde en
önemli göstergelerden biri -mademki bu kadar önemli bir ürün, mademki stratejik
bir ürün her ülke için- çıkarılan madenin verimli kullanılması çok önemlidir.
Eğer siz maden çıkarıldıktan sonra nasıl hem hükûmet, devlet politikalarıyla
hem verilecek desteklerle nasıl işlenebilir en verimli şekilde, bunu
denetlemezseniz, Türkiye’de olduğu gibi en önemli maden kaynaklarınız en
verimsiz şekilde çıkarılıp ham bir şekilde diğer ülkelere ucuz fiyata ihraç
edilir. Yani siz, bugünün ve geleceğin ihtiyacı olan madenleri hem verimsiz bir
çalışmayla -birçok büyük oranda madende kaybın meydana gelmesi- hem de madeni
ham bir şekilde ihraç ederek ülke sanayisinin, ülke ekonomisinin, ülke
geleceğinin kayba uğramasına neden olursunuz.
Yine madencilikte en önemli
unsurlardan biri, tüm dünyada bugüne kadar önem verilen çevre ve insan
sağlığıyla ilgili bölümüdür. Tabii, hep belirtiyoruz, madenlerimiz yer altında
mı kalacak, zenginliğimiz olan bu madenleri çıkarıp ülke ekonomisine katmamız,
ülke ekonomisini geliştirmemiz, sanayide kullanmamız gerekir diyoruz. Bu doğru.
Ama sonuçta her türlü üretim, her türlü sanayi insanın mutluluğu ve geleceği
içindir. Eğer siz bir işi yaparken, madencilik yaparken… Madenin çoğunluğunun,
yüzde 99’unun hem çıkarma, üretim aşamasında hem de işlenmesinde çevre ve insan
üzerine etkisi vardır ve her ülkenin de -özellikle gelişmiş, çağdaş bir
ülkenin, demokratik bir ülkenin- önünde madencilikle ilgili esas, madeni
çıkarırken ve işlerken çevreye ve insan sağlığına zarar vermeyecek şekilde bu
işlemin gerçekleşmesidir. Yoksa, işte “Bu madeni biz
yer altında mı çıkaralım? Elbette maden çıkarıldığı zaman bazen çevre de zarar
görür, insan da zarar görür.” demek çağdaş olmayan, insanı öne almayan,
demokratik olmayan bir yöntemdir. Yani siz “Ben madenleri çıkarmak zorundayım. Ülkenin
sanayisinin gelişmesi için madenciliğin gelişmesi gerekiyor ve bu madenlerimizi
de yer altında bırakmayacağız ama bunu yaparken ne yapalım, bazen çevre de
zarar görür, çevre felaketlerine de yol açar, insan sağlığına hatta ölümlerine
de neden olur.” diyemeyiz. Çağdaş bir ülke, demokratik bir ülke, gelişkin bir
ülke böyle bakamaz. Maalesef, Türkiye’de madenciliğe birçok zaman bu alanda
bakılıyor.
Yine, Türkiye’de madencilik
zaten verimli yapılmıyorken, çok gelişkin değilken Türkiye’de çıkarılan
madenlerin büyük bir kısmı işlenmeden, büyük bir kısmı -Türkiye’de sanayide
üretilen kısım hariç- ham bir şekilde ve çok ucuz fiyatla alınıp ithal
edilmektedir. Siz stratejik olan, çıkarılması zaten sorun olan, çıkarıldığı
zaman çevreye bir şekilde olumsuz etkisi olan, çıkarıldığı zaman insan
sağlığına olumsuz etkisi olan stratejik bir ürünü, bugünün ve geleceğin malı
olan, geçmişten bugüne kalmış olan, bugünün, sizinle birlikte geleceğin de
teminatı olan madenleri ucuz fiyatlarla ham bir şekilde ithal ediyorsunuz. Bu
konuda da Türkiye madenciliğinde hem devletin genel politika olarak hem de
Hükûmetin ciddi tedbirler alması gerekiyor.
Tabii daha önce de belirttik,
madencilikle ilgili her yasa tasarısı, teklif, bu konuda araştırma önergesi
verildiğinde belirttik. Türkiye’deki en önemli sorunlardan biri bilimsel ve
çağdaş bir üretim yapılması ve yine bu alanda başta maden mühendisleri, jeoloji
mühendisleri olmak üzere gelişkin teknik elemanların kullanılması sorunudur.
Daha önce de belirtmiştik, şimdi de belirtmek durumundayız. Türkiye, dünyanın
en fazla mühendis yetiştiren, maden mühendisi, jeoloji mühendisi, jeofizik
mühendisi yetiştiren ülkesidir ama en az bu alandaki mühendisleri istihdam eden
bir ülkedir. Yani bu konuda şunu söyleyemeyiz: Elbette madencilik önemli.
Madencilik Türkiye’nin coğrafik yapısından kaynaklı, birçok zaman çok geniş ve
verimli kullanılabilecek büyük işletmeler yok ama bunları gerekçe göstererek
madenciliğin bilimsel, teknik ve bu işi bilen elemanlarla yapılmasını
erteleyemeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre
veriyorum, tamamlayınız lütfen.
MEHMET NEZİR KARABAŞ
(Devamla) – Tamamlıyorum Başkan.
Bu konuda gerekirse Hükûmet
gerekirse devlet kararlar alır, teşvikler verir, bu madenin üretilmesi için her
türlü desteği sunar ama bunun için üretimin bilimsel yapılmasından ve bu konuda
eğitim görmüş mühendislerin çalışmasından feragat edemez, feragat edemeyiz,
böyle bir lüksümüz yok. Yine zaten başta da belirtmiştik: Madenciliğin
çıkarılması evresinde ve işlenmesinde en önemli sorun çevredir.
Batman’la ilgili verdiğimiz
araştırma önergesiyle ilgili söz aldım. Değerli arkadaşlar, Batman, nüfusu 300
bini bulan büyük bir kent. Şu anda yapılan araştırmalarda, Batman’ın başta içme
ve kullanım suyu olmak üzere, taşı toprağı benzine ve mazota bulanmış bir
kenttir. Bu konuda biz bir kenti, bir kentte yaşayan yüz binlerce insanın
yaşamını etkileyen -sadece Batman değil, birçok kentte, maden üretilen
kentlerde, ilçelerde bu tür sorunlar var- bu konuda bu araştırma önergesinden
sonra…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET NEZİR KARABAŞ
(Devamla) - …ciddi çalışmaların yapılması ve insan sağlığı üzerindeki
etkilerinin azaltılması konusunda ciddi çalışmalar yapılması ve kararlar
alınması gerektiğini düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Karabaş.
(10/324) esas no.lu önerge
sahibi, Kırıkkale Milletvekili Sayın Osman Durmuş. (MHP sıralarından alkışlar)
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin her yöresinde birçok maden
zenginliğimiz bulunmaktadır. Bu servetleri çıkarmak için, kapalı işletme veya
açık işletme yaparak az maliyetle çok maden çıkarmaya çalışmaktayız. Bazen
uluslararası güçler bu madenlerin fabrikalara nakline bile izin vermemektedir.
Açık işletmelerde, özel
sektör işletmede maden çıkarırken iyi denetlenmezse, toprak katmanlarını
kaldırırken belirli kademe ilerlemesiyle madenleri çıkarmak yerine, az hafriyat
yaparak maliyeti aşağı çekmeye çalışırken iş güvenliğini ve ocağın güvenliğini
göz ardı edebilmektedir. Bu durumda ortaya çıkan güçlükler bazen madeni işlemez
hâle getirebildiği gibi -bu, Şırnak kömür madenlerinde olduğu gibi- bazen de
ciddi can ve mal kayıplarına sebep olmaktadır. Madenin verimi, ekonomik değeri
kadar, işletmenin devamlılığı ve üretimin sürekliliği yanında, çalışanların can
güvenliği de en önemli sorumluluğumuzdur.
Değerli milletvekilleri,
kapalı veya açık işletmede tozuşma sonucu, çalışanların solunum yolları ve akciğerleri
kömür, maden veya silisyum soluması sonucu meslek hastalığına yol açmaktadır.
Üretim tekniklerindeki gelişmişlik ve korunma tedbirlerindeki aksesuar
kullanımındaki özen bu hastalıkların ortaya çıkmasını geciktirebilmektedir.
Pnömokonyoz veya silikoz gibi hastalıklar insan ömrünü kısaltan ve yaşama
kalitesini düşüren meslek hastalıklarıdır. On yıl süreyle maden kömürü ocağında
yer altında çalışan işçimiz yer üstüne çıktığında ancak on beş yıl daha yaşama
imkânı bulabilmektedir. Genç yaşta ölüme yol açan meslek hastalıklarının
dışında grizu patlaması veya göçükler bir anda ölümle karşılaşmakta veya
işçilerimiz ölmektedir.
Tozuşmanın önlendiği,
maskenin düzenli kullanıldığı yerlerde meslek hastalığı çıkma süresi daha da
uzamaktadır. Havalandırma, patlayıcı ve yanıcı gazların ortamdan
uzaklaştırılması ile ölümlerin önlenmesi sağlanabilir. Maalesef, çalışma
müfettişlerinin düzenli denetim yapmaması ve uyarıcı raporlarının gereklerinin
yapılmaması ile ilgili yaptırımlar yeterince etkin uygulanamamaktadır. Bunun
sonucunda, ülkemizde maden göçüklerinden ölümler birçok ülkeden daha sık
görülmektedir.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizde seyahat ettiğimizde en sık karşılaştığımız manzara, ister orman ister
maki isterse kıraç arazi olsun arazimizin çok çirkin parçalanmış görüntülerini
görmekteyiz. Dünyanın birçok ülkesine gittiğinizde bu görünüme
rastlamamaktasınız. Hafriyatın alındığı alanların tesviyesi ve
ağaçlandırılması, işletmenin bittiği arazi yırtıklarının çirkin görüntüsünün
göz estetiğine zarar vermemesi çevrecilerin en önemli isteğidir. Rahmetli Âşık
Veysel’in “Karnın yardım kazmayınan, belinen/ Yüzün yırttım tırnağınan, elinen,
/ Yine beni karşıladı gülünen,/ Benim sadık yarim kara
topraktır.” sözündeki bu toprağa gerekli saygıyı göstermiyoruz. Kara ve çirkin
atıklarla görüntüyü bozmaya hakkımız yoktur, çevresini bu kadar bozan medeni
bir ülke de yoktur.
Değerli milletvekilleri, bir
konuya daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Sorumluluğumuz gereği ve ülke
çıkarları nedeniyle, 2001 yılında, Bergama Altın Madeni İşletmesinde Danıştayın
kararıyla işletme durdurulmuştu. Siz televizyonlarda Asteriks görüntülerini çok
seyrettiniz. O günkü Hükûmetimiz Sağlık Bakanlığı Hıfzıssıhha ve ilgili sağlık
müdürlüğünün verdiği raporlar doğrultusunda bölgenin toprak, su, bitki örtüsü,
hava ve siyanür havuzundaki siyanür oranlarını ölçerek aylarca -ölçümler
sonucu- bunun 2 miligramın altında olduğu görüldüğünde Bakanlar Kuruluna bir
teklif götürdüm. Bu maden bu şartlarda işletilebilir, ülke çıkarları için bunu
işletelim dedim ve buradan minnet ve şükranla yâd ediyorum, o günkü Başbakan ve Bakanlar Kurulu üyeleri
bu talebimizi doğru buldular, Danıştay kararına rağmen biz Bergama Maden
Tesislerinin işletilmesine izin vermiştik.
O gün o karardan sonra 57’nci Hükûmet Bakanlar Kurulu hakkında Yüce
Divana gönderilme tezkeresi hazırlandı.
“Bu söylenenleri niye
söylediniz?” derseniz bunu şunun için söyledim: Biz, tabii, ülke yararına,
birilerinin çıkarını gözeterek yapmamıştık, ülke yararını düşünmüştük, onu
yapmıştık. Bugün o işletmenin sahipleri bir özdeyişi haklı çıkarıyorlar:
“Hiçbir iyilik cezasız kalmaz.” Bu işletme sahiplerinden teşekkür beklemiyoruz.
Her gün sahip oldukları basın yayın organı aracılığıyla bize iftira ve yalan
kampanyalarını sürdürüyorlar.
Değerli milletvekilleri, yer
altı zenginliklerimizin yer üstüne çıkarılmasının, ciddi ekonomik değerlerin
ülke kalkınmasına katılmasının büyük önemi var. Bu sorumluluk nedeniyle tabii
ki madenlerimizi işleteceğiz ancak bu işlemi yaparken çevre sağlığına, insan
sağlığına, insan hayatına gerekli özeni göstermemiz lazım. Bursa’daki maden
işletmesinde Çalışma müfettişlerinin raporuna rağmen madende düzeltmeler
yapılmadan işletmenin hizmete açılmaması uyarısı yapıldığı hâlde o işletme
çalıştırılmıştır ve orada insanlar gerekli tedbirler alınmadığı için
hayatlarını kaybetmiştir.
Bugün sendikal hareket, işçi
sendikal hareketi sahipsizdir, savunmasızdır ve orada hayatını kaybeden
insanların mahkemede hakları bile savunulamamaktadır. Madenci günlük çıkarını
düşünerek, günlük kârını düşünerek o insanların hayatının heba olmasına ve bir
kısım ailelerin yıkılmasına sebep olmamalıdır. Bu bakımdan, Türkiye’de Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı iş yeri sağlığı hizmetleri, ilk yardım hizmetleri
yanında madenin işletme teknolojisi ve çalışanların hayatına vereceği
tehditleri bertaraf etmeyi sağlamalı, Türkiye bir üçüncü dünya ülkesi gibi en fazla
maden ocaklarında kazalara ve ölümlere sebep olan bir ülke olma hüviyetinden
çıkarılmalıdır.
Bu düşüncelerle, özellikle
ÇED raporlarının verilişi, Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’ndaki ilgili maddelere
dikkat edilmemesi ve çevre kirlilikleri ciddi sıkıntılar oluşturmaktadır.
Özellikle şunu ifade edeyim: Bir dönem Söğüt Belediyesi Milliyetçi Hareket
Partisine mensuptu. Söğüt Şenlikleri’nin yapıldığı o alanın hemen arkasında taş
ocağı işletmesi vardır ve Söğüt’ün o tarihî görünümünü bozmaktadır. O
belediyeye ben yaptırım uygulamıştım. Biz çevremizi korurken, insanımızın
sağlığını korurken “benden/senden” ayrımına girmeden, tüm insanlar karşısında
kuralları objektif uygulamalıyız diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Durmuş.
(10/336) esas numaralı önerge
sahibi, Zonguldak Milletvekili Sayın Polat Türkmen…
(10/342) esas no.lu önerge
sahibi, Eskişehir Milletvekili Sayın Fehmi Murat Sönmez, buyurun.
FEHMİ MURAT SÖNMEZ
(Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; madencilik sektöründeki
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu hakkında söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Meclis araştırma komisyonlarında,
pek çok yere gidilmekte, incelemeler yapılmakta, birçok uzmanlar
dinlenmektedir. Temennim, bu çalışmalar sonucu yedi yüz elli dört sayfa olarak
çıkarılmış bu rapora Hükûmetin, ilgili bakanlığın gereken değeri vererek
buradaki önerilere uygun önlemler almasıdır.
Ülkemiz madencilik açısından,
özellikle maden çeşitliliği itibarıyla zengin bir ülkedir. Ancak Türkiye’de yer
altı kaynakları, madenlerimiz yeterince değerlendirilememektedir. Madenciliğin
daha etkin ve verimli şekilde işletilebilmesi ve madencilik faaliyetlerinin
daha etkin biçimde uygulanabilmesi gerekmektedir. Sürdürülebilir bir madencilik
faaliyeti bugün dünya ve Türkiye'nin gündeminde birinci sırada yer almaktadır.
Çevre ve madencilik birbirini dışlayan alanlar olarak algılanmaya başlanmıştır.
Çevre-madencilik etkileşiminin doğru ve geçerli bir politik arka planla
algılanması gerekmektedir. Ancak bunun belli bir siyasi anlayışla ele alınması
ve toplumsal mutabakat konumunu elde etmesi bugünden yarına başarılabilecek
kolaylıkta değildir. Kurumsal düzeyde hâlâ sektör temsilcilerinin kendi
perspektiflerini dillendirdiklerine tanık olmaktayız. Bir anlamda, sektörün
bakışı, bu konuda elimizdeki tek bakış açısı olarak kalmaktadır.
Çevre faktörü, madencilik
faaliyetlerini yürüten işletmeler için önemli bir maliyet unsurudur. Özellikle
rezervleri tükenmiş maden ocaklarının mevzuat gereğince çevre düzenlemesi
yapılarak madenci tarafından tekrar doğaya kazandırılması gerekliliği komisyon
raporunda da karşımıza çıkmaktadır. Bu konunun üzerinde hassasiyetle durulması
gerekmektedir. Burada yapılacak bir hata, iş bitmiş alanların çevreye
kazandırılmaması durumu ileride madencilik aleyhine gelişmelere sebep
olacaktır.
Ülkemizde maden çeşitliliği,
konunun tek bir yaklaşım çerçevesinde ele alınmasını son derece güç
kılmaktadır. Her bir alt sektör grubu kendi özgün sorunuyla gündemde yer
almaktadır. Bu da ulusal ve bölgesel perspektiflerin birbirleriyle uyumlu hâle
gelmesini zorlaştırmaktadır. Verilen önergelerde de hâkim yaklaşımın bu olduğu
gözlemlenmektedir.
Özellikle madenciliğin,
istihdam üzerinde diğer sektörlerle kıyaslandığında, göz ardı edilemeyecek
üstünlüğü, böylesi bir değerlendirmeyi bir anlamda biz politikacılar için ana
hedef hâline getirmektedir. Bu, madenciliğin bir yaşam tarzı olarak ele
alınmasından ziyade doğrudan istihdam merkezli bir ekonomik uğraş olarak ele
alınmasına neden olmaktadır. Özellikle yeni dünya
düzeninde ulusal kalkınmacılık perspektifinin gözden düşmesi, bölgesel olanın
kendi başına çaresine bakmasını zorunlu kılmaktadır.
Madencilik alanında maalesef
çalışma şartlarımız çok kötüdür. Madencilik mesleğinden dolayı hastalık oranı
dünya ortalamasının çok üzerindedir. Bu yüzden madencilik çalışma alanında
şartların bir an evvel iyileştirilmesi gerekmektedir. Çalışma koşulları ve
alınan önlemlerle ilgili olarak çalışmalarımıza baktığımızda AKP İktidarının
sınıfta kaldığı ortadır.
Şili’de 5 Ağustosta meydana
gelen maden kazasında mahsur kalan 33 madenci hayatta kaldılar. Madende
oksijen, gıda gibi ihtiyaçlarının karşılanması için bir sığınak bulunduruldu.
Yerin 700 metre altında mahsur kalan 33 madencinin video görüntüleri
yayınlanıyor. Bizde ise Zonguldak’ta 30 kişinin yaşamını yitirdiği grizu
patlamasıyla ilgili, Başbakan “kader” yorumunu yapıyor. Göçük altında kalan 2 işçinin
çıkarılmasına ilişkin çalışmalara hâlâ devam edildiği söyleniyor.
İş güvenliğinin yetersizliği
nedeniyle işçilerimiz göçük altında kalmakta. Maden işletmelerinde son yıllarda
ortaya çıkan ölümlü kazaların artış gösterdiği gözleniyor. Kömür sektöründe,
1991-2008 döneminde iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle toplam 2.554
kişi hayatını kaybederken, sürekli iş göremez hâle gelenlerin sayısının ise
13.087’ye ulaştığı da istatistiklere yansıyor. Dünyada ölümcül maden kazaları
var ancak diğer ülkelerdeki kaza sayısı ve kaza başına ölüm oranı bizde 5 misli
daha fazla.
Değerli milletvekilleri,
dünya ekonomisinde yer edinebilmek, öncelikle bölgesel düzeyde kalkınmanın
gerçekleştirilmesiyle mümkün olabilmektedir. Ülkemiz, bor kaynakları itibarıyla
dünyanın en zengin bölgesine sahiptir. Dünya bor rezervinin toplamı 1 milyar
241 milyon tondur ve bunun yüzde 72’si Türkiye’dedir. Yalnızca Eskişehir,
Balıkesir, Kütahya illerinde 851 milyon ton bor rezervi bulunmaktadır.
Ülkemizde bulunan borun kalitesi de diğerlerine oranla daha yüksektir. Cam
sektöründe, oto, uçak, kamera, mercek camları, inşaatlarda yalıtkan olarak
kullanılan bor cam elyafları ve benzer sahalarda, fotoğraf ve görüş
sistemlerinde, kameralar, dürbünler, çeşitli ileri görüş sistemlerinde, film
imalinde, banyolarında rafine bor ürünleri kullanılmaktadır. Birçok malzemenin
imalinde aranan bir maddedir. Elektronik, bilgisayar ve ileri teknoloji
sanayisinde bor rafine ürünleri olmazsa olmaz bir öneme sahiptir. Bor
ürünlerinden imal edilen cam elyafı, ışık fotonlarının etkin biçimde
transferini sağlamaktadır. Savunma sanayisinde, askerî alanda yüksek
performanslı çeşitli silahların yapımında zaruri bir katkı maddesidir.
Bor ihracatı 2008 yılında 518
milyon dolar, 2009 yılında 435 milyon dolar olmasına rağmen, 2010 yılı içinde
600 milyon dolarlık bir ihracat hedefi söz konusudur.
Burada, kamuoyunda bor madeni
konusunda oluşan, daha doğrusu oluşturulan şehir efsanelerinin etkisinden
kendimizi kurtarıp konuyu kurumsal platformda ele almamız gerekmektedir.
Özellikle bor madeninin girdi olarak son derece geniş bir gamda yer alması
iştah kabartıcı gözükmekle birlikte ekonomik rasyonalitenin göz ardı edilmesine
neden olmamalıdır.
Türkiye'nin, cumhuriyetin
kuruluşuyla birlikte özellikle madencilik sektöründe getirdiği perspektif bugün
bizler için yeniden başvurulması gereken tecrübeyi ve bilgi birikimini
fazlasıyla ihtiva etmektedir. Elbette dönemin bakış açısının bire bir
güncellenmesi değildir kastettiğim. Bir Etibank deneyimi bugün için bizlere hiç
de azımsanmayacak bir tecrübe kazandırmıştır.
Değerli milletvekilleri, adı
Eskişehir ile birlikte anılan lületaşı ve lületaşı işletmeciliğinin içinde
bulunduğu durum da ortadadır. Bu konuda yaşanan sorunların araştırılması
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasını teklif etmiştim. İlgili Komisyon,
14-15 Mart tarihlerinde Eskişehir’de Odunpazarı Atlıhan’da lületaşı esnafını
ziyaret etmiş ve Kırka Bor İşletme Müdürlüğünde incelemelerde bulunmuştur.
Dünya lületaşı rezervlerinin
yüzde 70’i Eskişehir’dedir. Eskişehir’de bulunan lületaşı rezervinin 2,5 milyon
ton civarında olduğu hesaplanmaktadır. Başlangıçta tamamı ihraç edilen ham
lületaşları Avrupa’da işlenmekteyken günümüzde Eskişehirli ustalar tarafından
işlenmektedir. Lületaşı, Eskişehir açısından önem taşımaktadır. Lületaşının
çıkarıldığı ocaklar küçük ve dağınık olup bazıları da ruhsatsız olarak
faaliyetlerini sürdürmektedir.
Komisyon raporunda sanatsal
ürünlerin artırılması için meslek yüksek okullarının kurulması önerilmektedir.
Bu önerinin gerçekleşmesi bizim en büyük dileğimizdir.
Konuşmama son verirken biraz
önce değinmiş olduğum bir konunun altını yeniden çizmek isterim. Madenciliğin
sadece bir ekonomik işletmecilik, girişimcilik meselesi olarak ele alınmaması,
madenciliğin kendi tarihini, kendi yaşam tarzını üretmiş bir uğraş olarak ele
alınması gerekliliği her zaman hatırlanmalıdır. En gelişkin teknoloji
kullanılmasına rağmen, madencilik en riskli meslek grubu olmayı sürdürmektedir.
Dünya ölçeğinde durum bu iken
ülkemizde madencilik sektöründe teknolojik altyapının dünya seviyesinin çok
gerisinde kalması bu riski çok daha yukarılara taşımaktadır. Maden kazalarının
mesleğin doğasıyla ilişkilendirilmesiyse hem vicdan hem de aklı rencide
etmektedir.
Sözlerimi bitirirken yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Sönmez.
(10/377) esas numaralı önerge
sahibi Edirne Milletvekili Sayın Rasim Çakır.
Buyurun Sayın Çakır.
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Önergeyle ilgili söz aldım.
Bizim vermiş olduğumuz önerge
Manisa Turgutlu ilçesi Çaldağ’daki nikel madeninin çıkarılmasıyla ilgili
Meclisimizin bir araştırma isteği ve talebi üzerine verildi. Tabii,
bu görev Türkiye Büyük Millet Meclisinin biliyorsunuz denetleme görevi -yani
bir yasama görevi var, bir de denetleme görevi var- denetleme adına yapmış
olduğu bir görev ama tabii zaman zaman özellikle biz muhalefet milletvekilleri
bu denetleme göreviyle ilgili ne kadar yararlı ve faydalı bir iş yaptığımız
konusunda tereddüt yaşamıyor da değiliz doğrusu çünkü bugüne kadar denetleme
adına yapmış olduğumuz işlerden elde ettiğimiz sonuçlara baktığımızda denetleme
için harcanan emek, göz nuru ve para karşılığında düzelmesi noktasında harcanan
emek ve paraya baktığımızda arada çok orantısız bir fark olduğunu hep beraber
görüyoruz.
Evet, değerli arkadaşlarım,
Manisa Turgutlu’da, Çaldağ’da 25 milyar dolarlık, dağın altında bir nikel var,
bir servet var. İnsanoğlu da, bizler de bu 25 milyar doları nasıl alırız, nasıl
ekonomiye, insan refahını artırmaya katarız diye iştahlanmışız. Buna gücümüz
yetmemiş, bunu yapabilmek için sermayesinin yüzde 98’i yabancı sermaye olan bir
firmayı oraya getirmişiz. Dünyada kullanılan en kötü teknolojiyi, sırf maliyeti
ucuz olsun diye, asitle ayrıştırma yöntemini benimsemişiz veya izin vermişiz.
Kazandığımız 25 milyar dolar, kazanılacak toplam. Bunun ne kadarı Türkiye’de
kalacak, o da ayrı bir soru. Kazanılanın ne kadarı dışarıya gidecek, o da ayrı
bir düşünülmesi gereken konu. Ama bunu yaparken kaybettiklerimiz ve
kaybedeceklerimizle ilgili oturup doğru düzgün bir muhasebe içerisine
girmemişiz.
Çaldağ’ın eteklerinde antik
kalıntılar var. Bu, asitle ayrıştırmada zarar görecek, önemsememişiz.
Gediz Nehri’nde Ramsar’a göre
sulak alan olarak tespit ettiğimiz veya taahhüt ettiğimiz alanlar var, zarar
görecek, önemsememişiz.
Gediz Ovası 200 bin dönümün
üzerinde çok verimli mümbit bir tarım arazisi. Yılda 90 milyon dolarlık bir
ekonomik katkı sağlıyor ülkemize ve 5 bin tarımla uğraşan aile buradan ekmeğini
sağlıyor, ekmeğini kazanıyor. Bunu da önemsememişiz.
Bu nikelin çıkarılması için
sülfürik aside ihtiyaç var, bir asit fabrikası kurulmak zorunda. İthal asitle
bunun çözülmesi rantabl değil. 5 milyon ton bir tatlı
su ihtiyacımız var bu asidi üretebilmek için. Bunu da önemsememişiz.
Gediz Nehri, her geçen gün
kirleniyor, bereket yerine sağlık açısından insan sağlığını tehdit eder, tarımı
ve tarım topraklarını tehdit eder hâle geliyor; önemsememişiz. Yani
önemsemediğimiz şeylere baktığımız zaman değerli arkadaşlarım, bunların eşittir
yanında parasal bir değer yok. Yani bir tarafın değeri var 25 milyar dolar ama
öbür tarafın, eşittirin öbür tarafında parasal bir değer yok. Yani Gediz’in 200
bin dönüm verimli tarım topraklarının parasal bir değeri yok. Çünkü onlar bir
yıl, üç yıl, beş yıl, on yıl değil, yüzlerce yıl insanlığa bereket üretmişler,
refah üretmişler ve bundan sonra da yüzlerce yıl bereket ve refah üretmeye devam
edecektir. Ama öyle bir anlayıştayız ki, öyle bir anlayıştayız ki, artık Güney
Afrika ülkelerini bile, bu maden arama ve işletmede Güney Afrika ülkelerini
bile geçtik. Yani o geliri, o rantı nasıl, neye mal
olursa mal olsun alalım, bunun rantını yiyelim, ekonomiye kazandıralım ama
bizden sonrası tufan. Çevre ve doğa ne kadar zarar görürse görsün o da çok
önemli değil, o bizim sorunumuz değil bizden sonraki kuşakların sorunu
anlayışıyla hareket eder hâle gelmişiz.
Güney Afrika ülkelerinde bile
doğaya karşı bu kadar insafsızca, bu kadar vahşice ve duyarsızca saldırıların
yapılabileceğini ben düşünemiyorum, zannetmiyorum. Hele hele Türkiye gibi her
tarafından bereket fışkıran, doğal güzellik fışkıran bir vatan toprağının
sadece günlük, insanın rant isteğinden kaynaklanan
talepleriyle çarçur edilmesi, hercümerç edilmesi gerçekten bizleri çok üzüyor.
Tabii, Türkiye Büyük Millet
Meclisi bu ve bunun gibi konularda çok önemli çalışmalar yaptı sadece
madenlerle ilgili değil. Komisyondaki arkadaşlara çok teşekkür ediyorum, ülkem
adına minnet duyuyorum. Mükemmel bir çalışma yapmışlar. Bu çalışmayı da bütün
milletvekillerine göndermişler. Ama bu Komisyon gibi bir sürü komisyon bu
Parlamentoda kuruldu gerek nehirlerin kirlilikleri, göller yani Türkiye’de
çevreyle ilgili nerede bir sorun varsa bütün bu sorunlarla ilgili komisyonlar
kuruldu, bütün komisyonlar olağanüstü görevler yaptılar, iyi niyetli görevler
yaptılar, büyük emek harcadılar ve raporlarını Türkiye Büyük Millet Meclisine
sundular. Türkiye Büyük Millet Meclisi de bu raporları hep oy birliğiyle kabul
etti -parti gözetmeksizin, siyaset yapmaksızın- ama nedense bu raporlar buradan
kalktı, Meclisin tozlu raflarına ve raporların sonucunu getirmek, raporların
gereğini yapmak noktasında Bakanlar Kurulu, yürütme maalesef duyarlı
davranmadı.
Yani yeri
geldiğinde, şu “millî irade” diyerek, Sayın Başbakan çıkıyor “millî irade”
diyerek, her şeyi bu millî irade, temsil ettiği millî irade adına yapacağını
söyleyebiliyor ama bu aynı millî irade, bu konularla ilgili önemli çalışmalar
yapıyor, denetim adına, denetim görevi adına ama maalesef yürütme, Bakanlar
Kurulu bu görevin, bu çalışmanın gereğini yerine getirmiyor. İşte Ergene
Nehri’yle ilgili kirlilik, işte Gediz Nehri’yle ilgili kirlilik. Mecliste
geçen dönem komisyonlar kuruldu, güzel çalışmalar yapıldı ama nerede?
Yani bir, Meclis İç Tüzüğü’nde
değişiklik yapabilsek artık -Sayın Şandır da ifade etmiş, şu bir buçuk yıl
önce, bu konu görüşülürken- artık yapabilsek, bizler medeni insanlarız. Bu
komisyon raporları ile ilgili, hiç olmazsa üç ayda bir, Sayın Başbakan veya
ilgili bakan şu kürsüye gelse “Ey Türkiye Büyük Millet Meclisi! Bize, Bakanlar
Kuruluna böyle bir görev yüklemişsiniz. Biz de bu görevle ilgili şunları
şunları yaptık ama şunları şunları da yapamadık, gücümüz yetmedi.” dese yani
günaha mı gireriz, suç mu işleriz arkadaşlar? Yani, şu Türkiye Büyük Millet
Meclisi bu kadarcık bir sorunu aşabilecek, yapabilecek birikime sahip değil mi?
Ben inanıyorum ki sahip, bütün milletvekili arkadaşlarımın bu yetenekte ve
birikimde olduğuna inanıyorum ama nedense bir sihirli el, nedense bir sihirli
güç böyle bir olayın gerçekleşmesine maalesef engel oluyor. Tabii öyle olunca
da ne oluyor? Biz madenlerle ilgili mükemmel bir araştırma yapıyoruz,
yapılmasını sağlıyoruz ama öbür taraftan bir muhalefet milletvekili çıkıyor,
basın açıklaması yapıyor, Türkiye’de ortalığı birbirine katıyor, diyor ki: “AKP
madenleri buldu, madeni buldu.” Ve maden ruhsatlarıyla ilgili, maden
meselesinde yapılan yağmayla ilgili çok önemli, çok ciddi açıklamalarda
bulunuyor, belgeye dayalı, bilgiye dayalı açıklamalarda bulunuyor yani bu iki
süreç aynı anda eş zamanlı yürüyor. Sonuca bakıyorsunuz, sonuç, ne komisyonun
raporuyla ilgili, Bakanlar Kurulu en küçük bir adım atmış ne milletvekilinin
yapmış olduğu açıklamalarla ilgili cumhuriyet savcıları işbaşına geçmiş onlarla
ilgili en küçük bir soruşturma açmış. Şimdi, öyle olunca biz milletvekili
olarak, seçilmiş milletvekili olarak, bizi seçen insanlara karşı sorumluluk
hisseden milletvekilleri olarak bu denetim görevini yapmakta tereddüt
geçirmemiz doğru değil mi, haklı değil mi arkadaşlar?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre
veriyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) –
Haksızlık etme, il başkanını görevden aldılar.
BAŞKAN - Buyurunuz lütfen.
RASİM ÇAKIR (Devamla) – O
bakımdan, ben yine iyi niyetimi koruyarak en kısa zamanda Meclis İç Tüzüğü’nde
bir değişiklik yapılarak bu konuların İç Tüzük’e geçirilmesini gönülden arzu
ediyorum.
Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Çakır.
(10/388) esas no.lu önergenin
sahibi Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, gerçekten önemli bir
konuyu, bir emeği tartışıyoruz ama maalesef yine ifade etmek durumundayız,
Meclisimizin bu konuya vermiş olduğu önem koltuklarımızın yüzünü kızartıyor.
Koltuklarda insanlar olmadığı için koltuklara hitap ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak 23’üncü
Dönem Beşinci Yasama Yılının ülkemize, milletimize, Meclisimize, siyasi
partilerimize ve milletvekillerimize hayırlı sonuçlar getirmesini temenni
ediyorum. Bu yönde gayretli, faydalı çalışmalar yapılmasını arzu ettiğimi ifade
ediyorum. Bu konuda görevli olan arkadaşlarıma da başarılar diliyorum. Ümit
ediyorum ki, bu dönemin son yılı olan Beşinci Yasama Yılında, Meclisimiz
kendine yakışır bir çalışma yapar, ülkenin ve halkımızın gerçek gündemine
döner, bizden beklenen sorunlara çözüm üretecek hukuk kurmamız imkânını yakalarız
diye temenni ediyorum, ümit ediyorum. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
bu yönde gayret göstereceğimizi de ifade ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, gerçekten bugün Meclisimizin yüz akı bir çalışmayı
konuşuyoruz, sayımız az da olsa, bizim irademizle oluşmuş bir Meclis
komisyonunun raporunu tartışıyoruz; 16 sayın milletvekilimizin ve 15 uzman
arkadaşımızın on ay çalışarak hazırladığı yedi yüz elli dört sayfalık
madencilik sektörünün sorunları ve alınması gereken tedbirlerle ilgili
hazırlanmış olan raporu konuşuyoruz. Raporu bütünüyle
inceleyebildiğimizi söylemek mümkün değil, ancak içindekilere de baktığımızda
görüyoruz ki gerçekten yoğun bir emek mahsulü. Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu, hatta Meclisimiz adına, emeği geçen herkese, başta Sayın Başkan olmak
üzere tüm üyelerine çok teşekkür ediyorum.
Bu rapor,
gerçekten önemli. Diğer önergeler üzerinde
konuşan arkadaşlarımın ifade ettiği gibi Meclisin tozlu raflarında kalmamalı.
Hükûmetin 2 Sayın Bakanı buradalar.
METİN ERGUN (Muğla) –
Muhabbetteler.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
İnanıyorum ki bu temennileri dikkate alacaklar ve bu raporda belirlenmiş
hususları hayata geçirebilmek için bir gayret gösterecekler.
Benim söz almaktaki amacım,
arkadaşlarımın ifade ettiği hususların dışında bir hususa dikkatinizi çekmek
için.
Değerli milletvekilleri, bu
rapor, madencilik sektörünün gözüyle hazırlanmış, madencinin gözüyle
hazırlanmış. Böyle hazırlanmasın mı? Hazırlansın, çünkü madencilik, ülkemizin
katma değer üreten, istihdam yaratan çok önemli bir sektörü, kaynağı bize ait
olan önemli bir sektör; asla vazgeçilmemesi gerekir.
Yapılan tespitler de ortaya
koymuştur ki madencilik sektörü sorun içerisindedir, problem içerisindedir,
mevzuattan kaynaklanan, işletmecilik tekniklerinden kaynaklanan, finans
açısından, birçok açıdan sorun içerisindedir ve bu sorunların çözümü noktasında
siyasi iktidarın, siyaset kurumunun müdahalesi gerekmektedir. Dolayısıyla bu
raporu, ilgilisi olarak madencilik sektörü ve bu konuya emek veren
çalışanlarıyla, yönetenleriyle tüm madenciler çok dikkatlice izliyorlardır ama
ne yazık ki bu rapor madencinin gözüyle hazırlanmıştır. Buranın
merkezi maden, madencilik işletmesi. Bu raporda insan yok Sayın Öztürk.
İnceleyiniz, bu raporun “sorunlar” kısmını inceleyeniz, madenciliğe sorun
olarak insan algılanıyor, insanla ilgili konular, o konularla ilgili mevzuatları
madenciliğin sorunu olarak algılayan bir rapor.
Aslında bizim yönetim
anlayışımıza, hatta eğitim anlayışımıza, hukuk anlayışımıza bir bütün olarak
baktığınızda merkezinde insan yok. Ben orman yüksek mühendisiyim. Ormancılık
yönetimi, ormancılık hukuku, ormancılık eğitimi bütünüyle insanı ormanın en
büyük zararlısı olarak değerlendirir. Ormanları insanlardan korumak için hukuk
kurarız, bunun için insanları eğitiriz. Yönetim anlayışımız da bu, orman
idaresi. Ormancı idare etmezse, orman içinde yaşayan köylünün burnunu kapısının
dışına çıkarması mümkün değil. Yani bu bir handikap.
Bu anlayış, bize maalesef, yaşadığımız coğrafyayı, yaşadığımız zamanı ve
coğrafyayı sahiplenmemek gibi bir sonuç getiriyor, çünkü insan yok.
Şimdi buradan şunu sormak
istiyorum: Tabii, “Her şey insan için.” diye çok klasik bir söz
söyleyebilirsiniz, bu çok anlamsız bir şey. Yani, maden işletmeciliğinin tozunu
yutan -benim bölgem olduğu için bildiğim- Silifke’nin Yeşilovacık, Taşucu,
İmamuşağı köylerinin insanı, Ahmet Efendi, Mehmet Dayı, Fatma Bacı, oradaki
maden işletmeciliğinden ne faydası var tozundan başka? Devasa kamyonlarla
taşınan madenlerin onların emeğinin üzerindeki baskısını, zararını dikkat almak
mecburiyetinde değil miyiz? Toz içinde yaşıyorlar. Çamaşırını asamıyor, çocuğunu
sokağa bırakamıyor. Bin bir emekle yetiştirdiği sebzesi, narenciyesi, zeytini,
oradaki maden ocağının tozunun zulmü altında inliyor. O insanın o madenden ne
faydası var? Yapmayalım mı madencilik arkadaşlar? Yapalım. Yapalım ama, insana, özellikle orada yaşayan insana bir faydayı eğer
önceliklemezsek, önemsemezsek…
Şimdi, çok bildiğimden değil
ama tanıdığım tüm madenci dostlar, bu madencilikten bir hayır görmediklerini
hep ifade ederler, çünkü insanın göz yaşı var o
madencilikte, rızası yok, helalliği yok. Taş ocağı işletmesi, mermer işletmesi,
maden işletmesi en yakınındaki insana zarar veriyor. Ondan nasıl fayda hasıl edilebilinir? Mümkün mü? Mümkün olmuyor değerli
arkadaşlar. Böyle abat olan madenci yok. Çünkü onun üzerinde helallik yok.
Tekrar ediyorum: İnsana
faydası olmayan, en yakınındaki insana faydası olmayan hiçbir işten Allah’ın
rızalığı olmaz, insanın rızalığı olmaz, bir fayda olmaz. Ben bu sebeple
söylüyorum, özellikle Mersin’de -yani benim gördüğüm, bildiğim bölgeler için
Mersin’i ifade ediyorum ki her bölgede- maden işletmelerinden, maden
ocaklarından o yakında yaşayan insanların zararını ortadan kaldıracak tedbiri
alma sorumlusu siyasettir, iktidardır, Sayın Bakandır. Bunu dikkate almadan
“Madenciliği geliştireceğiz.” diye nutuk atmanın hiçbir anlamı yok.
Değerli arkadaşlar,
belediyelerin bir faydası yok, yolunu bozuyor; köyün bir faydası yok, yolunu
bozuyor. Dolayısıyla bu rapor çok değerli, çok önemli, emeği geçen herkese
teşekkür ediyorum ama bu anlayışımızı gözden geçirmemiz gerekiyor. Bu işletme
anlayışımızı, bu yönetme anlayışımızı, merkezinde insanın olmadığı… Hangi
insan? Müşahhas insan. Ahmet, Mehmet Efendi. Bir faydasının olmadığı hiçbir
işletme, hiçbir faaliyetin ülkeye de faydası yoktur.
Sayın Mustafa Kemal Cengiz’in
bir ifadesini burada tekrarlıyorum, rapora da geçmiş, diyor ki: “Çevreye
saygılı bir madencilik…”
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre
veriyorum, lütfen tamamlayın.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Tekraren söyleyeyim: “Çevreye saygılı bir madencilik, madenciliğe saygılı bir
çevre anlayışı.” Yine insan. İnsan nerede? Onun için ben insanımız adına, yine
bu raporu yapanlara teşekkür ediyorum ama, insanımız
adına, size oy veren seçmenler adına, madenciliğin hatta tüm yönetim anlayışının,
tüm işletmecilik anlayışının gözden geçirilmesini ve her şeyin insanın,
müşahhas insanın, Ahmet’in, Mehmet’in, şu köylü, bu köylü insanın faydasına
yeniden tanzim edilmesi gerektiğini ifade ediyor, yüce heyetinize de saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Şandır.
(10/304) esas no.lu önerge
sahibi Mersin Milletvekili Sayın Ali Rıza Öztürk’e şimdi söz vereceğim ama aynı
zamanda, Sayın Öztürk, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına da konuşacak;
ikisini birleştireceğim.
Buyurun Sayın Öztürk. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz otuz dakika.
CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve sevgili boş
koltuklar; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce,
bundan on dokuz yıl on bir ay yirmi dokuz gün önce, yani 6 Ekim 1990 günü
hunharca katledilen Prof. Dr. Bahriye Üçok’u saygıyla anıyorum. Kendisine
Allah’tan rahmet diliyorum ve bu vesileyle faili meçhul bırakılan siyasi
cinayetlerde yaşamlarını kaybeden herkese Tanrı’dan rahmet diliyorum ve
Meclisimizin, bir an önce de, bu faili meçhul bırakılan siyasi cinayetlerin
kimler tarafından neden ve nasıl işlenildiği konusundaki Meclis araştırması
önergelerini kabul etmesini diliyorum.
Sayın Başbakanımız,
Diyarbakır’da, Ape Musa’dan bahsetti, faili meçhul cinayetlerden bahsetti; Ape
Musa’yı tanıdığını, unutmadığını ve faili meçhulleri bildiğini söyledi ama
Mecliste Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği bu faili meçhul bırakılan siyasi
cinayetlerin araştırılmasına ilişkin Meclis araştırma önergesi 2 kez AKP
tarafından reddedildi. Umuyorum ve diliyorum ki, Diyarbakır’da Ape Musa’yı
hatırlayan Sayın Başbakan, milletvekillerine söyler, Mecliste de Ape Musa’yı
hatırlarlar çünkü o araştırma önergelerinin içerisinde Ape Musa’nın da kimler
tarafından nasıl ve neden katledildiğinin araştırılması talebi yatıyor.
Yine, değerli arkadaşlarım,
bugün 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü nedeniyle tüm öğretmenlerimizin gününü
kutluyorum. Bu da nereden çıktı diyeceksiniz. 24 Kasım var iken 5 Ekim nereden
çıktı diyeceksiniz. Aslında dünyada kutlanılan Öğretmenler Günü 5 Ekimdir. Çünkü 5 Ekim 1966 tarihinde UNESCO Ortak Belgesinde
öğretmenlerin statüsüne ilişkin tavsiye kararı alınmış ve 5 Ekim 1994 gününde
de, bu, Dünya Öğretmenler Günü olarak ilan edilmiştir. Bizdeki 24 Kasım
Öğretmenler Günü’nün ilan edilmesinin nedeni 12 Eylül 1980 askerî darbesinden
sonra olmuştur. Binlerce öğretmeni cezaevine gönderen, işkenceden geçiren,
sürgün eden, dönemin en etkili öğretmen örgütü olan TÖBDER’i kapatan 12 Eylül
rejimi, alay eder gibi 24 Kasımı Öğretmenler Günü olarak ilan etmiştir.
Öğretmenlerimiz de bu 24 Kasım gününü kuzu kuzu Öğretmenler Günü olarak kabul
etmişler, kutlamaya devam ediyorlar.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye
Büyük Millet Meclisi gerçekten tarihsel denetim görevlerinden birisini yapmış,
elimdeki bu Meclis araştırma raporunu hazırlamış madencilik sektörünün
sorunlarıyla ilgili. Bu Komisyonun oluşmasında şahsen çok büyük emek verdiğim
için raporu -belki tam titizlikle incelemedim ama- incelemeye çalıştım. Rapora
bir maden mühendisi gözüyle baktığımda, ben, raporu hazırlayanlara, gerçekten
Komisyonda çalışan arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Başta Komisyon Başkanı
olmak üzere, bu Komisyonda görev yapan arkadaşlarımız madencilik sektörünün
sorunlarını mümkün olduğunca objektif bir gözle masaya yatırmışlar, sorunları
tespit etmişler, çözüm yollarını önermişler, şimdi ben bu konuşmamda eksik
gördüğüm yönleri söyleyeceğim. Tabii, burada Meclis görevini yapmış oluyor bu
komisyon raporuyla, artık bundan sonrası gerçekten kanunları uygulama hakkına
ve gücüne sahip olan yürütmenin yani Bakanlar Kurulunun inisiyatifindedir.
Bu arada, tabii, Komisyon Başkanı ve komisyon üyelerinin bu raporun uygulanması
konusunda ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına başvuruda bulunmuş olmaları da
ayrıca teşekkür edilecek bir durumdur.
Değerli arkadaşlarım,
madencilik raporundaki madencilik sorunlarına geçmeden önce yine bu konuda ve
madencilik sektöründe özellikle meydana gelen iş kazalarıyla ilgili söylemem
gereken birkaç cümle var.
Şimdi, biliyorsunuz 17 Mayıs
günü saat 13.10’da Zonguldak Karadon bölgesinde bir grizu infilakı oldu, orada
28 işçi, 2 maden mühendisi olmak üzere yaşamlarını kaybetti insanlarımız.
Bunlardan 2 tanesinin hâlen cenazesi çıkarılmadı, ölüler bulunamadı. Bunun
üzerine o günden sonra bazı tartışmalar oldu ve Çalışma Bakanımız Sayın Ömer
Dinçer bu kürsüden, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden “O yüzden hiç
kimse benim vizyonumla, benim basiretimle, benim bilgimle kendisini ölçerek
burada konuşma hakkına
sahip değildir.”, “İçinizden herhangi birisi madencilik sektöründe iş güvenliği
konusunda alınacak bir tedbir hakkında benden daha iyi bir şey biliyorsa çıkıp
onu konuşsun.”, “Benim aldığım tedbirler hakkında bir tane bilgin olsaydı bunu
söylemezdin sen.”, “Bu açıdan bakıldığında şunu açıkça söyleyebilirim:
Hükûmetimiz ve Bakanlığımız iş güvenliği konusunda her türlü tedbiri almıştır.
Çok şükür orada hiçbir teknolojik altyapı eksikliği de yoktu. Belki daha modern
teknolojiler için konuşulabilir ama iş güvenliği konusunda herhangi bir eksiklik
yokken bu kaza meydana gelmiştir.” diyor. “Efendim, oradaki iş güvenliği
tedbirinin alınmadığına dair herhangi bir belge, bilgi yokken…” diyor yine.
“Orada alınmamış bir tedbir varsa, onu söyleyin. Çünkü orada her türlü ölçüm
cihazı vardı, otomatik çalışıyorlardı ve çalıştılar. Kaza esnasında onların
çalıştığına dair bilgisayar kayıtlarımız da var. Öyleyse sorunu teşhis etmeden
bu meseleyi konuşmak başka bir acziyettir veya birisine günah keçisi olarak
sorunu yükleme çabasından başka bir şey değildir. Ben biraz sabredin diyorum.
Lütfen siz de sabredin, bütün sorun ortaya çıkacak ve bugün burada
söyledikleriniz yalanlanırsa o zaman nasıl izah edeceksiniz?” Yani muhalefet
milletvekillerine yönelik olarak söylüyor. “Bu açıdan bakıldığında ben tekrar
şunu söylüyorum: Oradaki sorunlarla ilgili bir tek eksiklik varsa o eksiklik
tespit edilecek ve ilgililerden bunun hesabı sorulacaktır.” diyor Sayın Bakan.
Ve ben o zamanki Meclis kürsüsündeki konuşmalarımda Bakanın bu konuşmasından
sonra çıkmışım kürsüye, bunların nedenlerini, bu kazanın nedenlerini açık açık
anlatmışım değerli arkadaşlarım. Ve şimdi de sizlere elimdeki Türkiye
Cumhuriyeti Zonguldak Başsavcılığına verilen bilirkişi raporunu okuyorum. Şimdi
Bakan diyor ya “Her türlü tedbir alındı. Yalan çıkarsa siz bu kürsüde ne
yapacaksınız?” diye. Şimdi ben buradan söylüyorum: Bakan yalan çıkmıştır,
tedbir alınmadığı bilirkişi raporlarıyla sabittir. Profesör Doktor Vedat
Didari, Profesör Doktor Nuri Ali Akçın ve Yardımcı Doçent Doktor Bülent
Haner’in Cumhuriyet Savcısı Ahmet Kozan’la birlikte olay yerinde yaptıkları
inceleme sonundaki tespitleri söylüyorum değerli arkadaşlarım.
MUHARREM İNCE (Yalova) – O
profesörler darbecidir, onları içeri atın!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) –
“İncelenen belgelerde olayın kaynağını oluşturan gaz gelirinin meydana geldiği
bu arında olay günü sondaj yapılmış olmasına karşın kömürün tespit edilemediği,
degaj sondajları yapılmadığı ve olay öncesinde atım yapıldığı anlaşılmaktadır.
Bu tartışılacak bir husustur. Ayrıca, aynı istikametlerde daha önce sürülmüş
olan lağımlarda kesilen kömür damarlarıyla ilgili bilgilerin de
değerlendirilmemiş oluşu ciddi bir eksikliktir. Çalışan her iki arında da sesli
ışıklı alarm veren metan dedektörü bulunmamaktadır.” Devam ediyoruz değerli
arkadaşlarım: “Yerleri ne olursa olsun tali vantilatörlerin ana hava akımının
tamamını kullanmaları tali havalandırma tekniği açısından hatalıdır. Bu durum
kısa devre oluşmasına neden olmuştur. Patlamaya yol açan metan birikmesi
arındaki ateşlemeden sonra çıkan çok miktardaki gazın ve ince kömür tozunun
tali havalandırma vantilatörüyle 2 galerisine doğru sürüklenmesi sonucu
oluşmuştur. Bu gazın patlamasına yol açan olay büyük olasılıkla bu galeri
arınındaki yüklenicinin elektrik donanımındaki bir elektrik arkıdır,
yükleyicide oluşan bir aşırı sıcaklık diğer bir olasılıktır. Gaz birikmesinin
ana nedeni ateşlemenin ardında büyük bir metan gelirinin ve kömürün
boşalmasının, başka bir deyişle orta büyüklükteki bir ani gaz ve kömür
püskürmesinin oluşmasıdır. Degaj sondajlarını yaptırmamış ve tali
havalandırmayı tekniğine uygun olarak tesis etmemiş olan ve iş yerinde sesli
ışıklı ikaz yapabilen metan dedektörü bulundurmayan yüklenici ve denetimi
gerçekleştirmeyen idare kusurludur. Atım öncesinde arının ötesinde bir kömür
damarı bulunduğunun kestirilememiş olduğu yönündeki beyanlar kusuru ortadan
kaldırmamaktadır. Metan gazındaki yükselme konusunda oldukça yeterli bir süre
olmasına rağmen iş yerlerine gerekli ikazın ulaşamaması bu altyapının sorumlusu
olan idarenin kusurudur, ancak bu konu açık olmadığından kusurun
kişiselleştirilmesi yönüne gidilememiştir. İncelenen, edinilen bilgiler gazın
ateşlemesine yol açan kaynak hakkında net bilgi edinilmesinde yeterlidir, ancak
patlama noktası arını olarak değerlendirilmiştir. Bu arında yapılan tertibe
göre ateşleyici unsur büyük olasılıkla yükleyici makinenin elektrik
donanımıdır. Büyük olasılıkla alevsızdırmazlık özelliğini yitirmiş bir donanım,
bağlantı ve çalışmayan devre kesici olayların nedenidir ancak ocakta yapılan
tespitler sırasında kablo bağlantılarının yapıldığı kısımlarda bulunan ve sıkı
bir şekilde kapatılması gereken kapakların uygun şekilde kapatılmadığı
görülmüştür. Ayrıca, yükleyici üzerinde aşırı sıcak bir yüzey oluşmuş olması
olasılığı da vardır.
Sensörlerin yerleştirme
konumları hatalıdır. Elektrik altyapısının denetimindeki yetersizlikte idarenin
ve yüklenicinin kusurları bulunmaktadır. Galeri, lağım sürme, vesaire gibi
hazırlık faaliyetleri TTK’nın asli işlerindendir.”
Değerli
arkadaşlarım, burada Sayın Bakan yapılan eleştirilerde buradaki
taşeronlaştırmayı olayın sorumlusu olarak gösteren anlayışın doğru olmadığını
söylemişti ama ben o zaman yaptığım konuşmada bunun çok önemli sorunlardan bir
tanesi olduğunu söylemişim ve bu, Meclis kayıtlarına geçen tutanaklarda
bilirkişi raporundaki olayların bu kazanın meydana getirilmesinin muhtemel
nedenlerinden olabileceğini bu kürsüde belirtmişim, daha o tarihte söylemişim,
3 Haziran günü.
Şimdi devam ediyoruz değerli
arkadaşlarım: “Elektrik altyapısının denetimindeki yetersizliklerde idarenin ve
yüklenicinin kusurları bulunmaktadır. Galeri, lağım sürme ve buna benzer gibi
hazırlık faaliyetleri TTK’nın asli işlerindendir. Bu işlerin ihale yoluyla bir
müteahhide verilmiş olması 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2’nci maddesine göre
irdelenmesi gereken bir husustur.
Yılda 10-15 bin metre galeri
süren bu kuruluşun bu konudaki uzmanlığı tartışma götürmez. Dolayısıyla TTK’dan
çok daha uzman olmayan ve TTK’nın kullanmakta olduğu ekipmanı
kullanan bir yükleniciye bu işin verilmesinde sistemden kaynaklanan bir zorlama
vardır. Karadon Müessese yetkililerinin ifadesinde de bu durum açıkça
görülmektedir. İşletmede bu yapılanmaya yol açan TTK üst yönetimi ve ilgili
bakanlıkların karar ve onaylarının etkisi sorgulanmalıdır.” diyor değerli
arkadaşlar.
“Sözleşme ve şartnamelere
göre havalandırma, nakliyat ve elektrik yapısıyla uzaktan izlemeye yönelik
sensörlerin kurulum, tamiriyle patlayıcı madde alma hizmetleri idareye aittir.
Bu durumda aynı altyapıyı kullanan iki farklı kurum ve iki farklı statüye sahip
personel söz konusudur.” Ben bunu bu konuşmamda “aynı kapıdan girilen bir evin
odalarından birisinin kiraya verilmesi” olarak benzetmiştim ve denetim
meselesinde ciddi sorunların olabileceğini söylemiştim ve nitekim,
kaza nedenlerinden bir tanesinin de çok açık olarak o olduğu söylenilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, raporun
hepsine baktığımızda, bakın, orada, yine söylemişiz, fennî nezaretçilik
konusuna konuşmamızda değinmişiz ve buradaki çalışan mühendislerin teknik
donanım bakımından, bilgi birikimi bakımından yeterli bilgiye sahip olması
gerektiğini söylemişiz. Ama bu raporda diyor ki: “Teknik nezaret görevinin
idarede mi yoksa yüklenicide mi olduğu belli değildir. Her durumda bir teknik nezaretçi
raporu defteri bulunmamaktadır. Yukarıda ayrıntılı olarak belirtildiği şekilde
oluşan bu ortam iş güvenliği risklerine açık bir ortam olduğu gibi denetim
görevlileri sorumlulukları açısından bir karmaşa yaratmaktadır. Bu nedenle,
kurulan bu sistemde kusur bulunmaktadır. İdareyi bu tür uygulamalara zorlayan
yasal ve idari mevzuat gözden geçirilmelidir. Keza, gerek idare ve gerekse
yüklenici güvenli bir ortak denetim mekanizmasını kuramadıklarından dolayı
olayda ortak kusurludurlar. Bu tespitler nedeniyle, hem idareye hem de
yükleniciye kusur izafe edilmesi yerinde olur.” diyor. Yine “Yüklenicinin
istihdam ettiği iş güvenliği uzmanının yer altı çalışma koşulları konusunda
herhangi bir öngörüsünün olmaması ve yer altı çalışmalarıyla ilgili herhangi bir
denetim yapmamış olması dikkate değerdir…”
Yani şunu söylüyor değerli
arkadaşlarım: “Bu müteahhidin çalıştırdığı bu mühendis bu işi bilmiyor.” işin
Türkçesi bu. Yani “iş güvenliği konusunda hiçbir bilgisi yok bu adamın” diyor.
Biz bunu o tarihte söyledik, yani hiçbir inceleme, denetim yapmadan söyledik.
Çünkü Amerika’yı yeniden keşfetmiyoruz. Oradaki kazanın meydana gelmesinin
temel nedenlerinden bir tanesinin metan gazının havanın içerisinde yüzde 2’den
fazla çıkması olmadığını… Çünkü metan gazı isterse yüzde 10’a çıksın, patlama
olmaz. Bunun bir ateşle temas etmesi lazım. Bu ateşin muhtemelen ya kaynaktan
olabileceğini ya da arında yapılan bir patlamadan olabileceğini bu kürsüde
söyledik ve bunun
da en büyük nedeninin denetim yetersizliği, eksikliği ve bu işin
taşeronlaştırmaya verilerek taşeronun da yetersiz bilgi birikimine sahip
elemanlar çalıştırması olduğunu söyledik.
Değerli arkadaşlarım, “Gerek
idare gerekse yüklenici, yönetici kadrosu güvenli bir ortak denetim
mekanizmasını kuramadıklarından dolayı ortak olarak sorumludurlar. Ayrıca degaj
sondajlarını yaptırmamış olmaları da kusur nedenidir.” diyor. Bu degaj
sondajının ne olduğunu da bu kürsüde çok ayrıntılı bir şekilde anlattık.
Şimdi ben Sayın Bakana
soruyorum. Çalışma yapılmış. Bu, bilirkişi raporu. Siyasetçilerin
düzenlediği bir rapor değil. Konusunda uzman, Amerika’da
tahsil yapan profesörlerin hazırladığı rapor. Acaba şimdi -hem Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanına soruyorum hem de Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanımıza soruyorum- bu raporda adı geçen kişiler hakkında herhangi bir işlem
yapılacak mıdır, bu konuda ihmali olanlardan yani görevini yapmayanlardan
gerekli hesap sorulacak mıdır, ben doğrusu çok merak ediyorum değerli
arkadaşlarım.
Evet, değerli arkadaşlarım,
şimdi bu raporla ilgili de biraz düşüncelerimi söylemek istiyorum. Şimdi
Türkiye madencilikten vazgeçebilir mi öncelikle buna bakmak lazım. Türkiye
madencilikten vazgeçemez çünkü dünyada kendi yer altı kaynaklarını
değerlendirmeyen hiçbir ülke yoktur ancak biz Türkler olarak hangi yer altı
zenginliklerinin üzerinde oturduğumuzun farkında değiliz. Türkiye’de maden
aramacılığına harcanan risk sermayesi çok az olduğu için yeni maden yataklarını
keşfedemiyoruz. Dışarıda da MTA Genel Müdürüyle görüşmemizde de söyledik.
Örneğin Kanada bir yılda 15-20 milyon metre sondaj yapıyor. Türkiye seksen
yıllık cumhuriyet tarihinde ancak 20 milyon metre sondaj yapmış. Avustralya 15
milyon metre sondaj yapıyor yani Avustralya’nın ve Kanada’nın bir yılda yaptığı
sondajları biz ancak seksen yılda yapabiliyoruz değerli arkadaşlarım.
Madencilik, gerçekten,
baktığımız zaman herkesin gördüğü gibi güllük gülistanlık bir meslek değil.
Özellikle son yıllarda birtakım kişi ve kuruluşlar özellikle madencilere karşı
gerçekten kışkırtılmaktadır ve madencilere düşman muamelesi yapılmaktadır.
Türkiye’nin gerçekten enerji ve maden gereksinimi her geçen yıl daha da fazla
artmaktadır ve bunların değerlendirilmesi, toplumun ekonomik ve refah
seviyesinin yükseltilmesi için yer altı kaynaklarının en etkin bir şekilde değerlendirilmesi
ve toplumun hizmetine sunulması gerekmektedir ama bizim ülkemizde maalesef bu
sektöre yatırım yapanlar cezalandırılmaktadır. Sektör, buraya yatırım
yapanların cezalandırıldığı bir alan hâline gelmiştir. Sektöre yatırım
yapılmasını kolaylaştırıcı tedbirler alınacağı yerde, her geçen yıl, yatırım
yapma şartlarını giderek ağırlaştıran kanun ve yönetmeliklerle işin içinden
çıkılmaz bir mevzuat kargaşası yaratılmıştır.
Burada, kürsüde, sanıyorum
Balıkesir Milletvekilimiz söyledi; gerçekten, madencilik sektörüne yatırım
yapanlar birbiriyle çelişen yirmi bir adet kanun ve yönetmeliği aşma
mecburiyetinde bırakılmaktadırlar. Bu yirmi bir küsur iznin bir tanesi bile
iptal edilse madencilik faaliyetleri durdurulmaktadır. Bu ortamda
yatırımcıların gelip buraya yatırım yapmalarını beklemek hayalciliktir.
Gerçekten, madencilik
sektöründe yatırım ortamı yatırımcılara güven verecek bir yapıda olmadığı için
bu alana büyük sermaye girişi sağlanamamıştır. Çevre ve Orman Bakanlığının
çevre etkisel değerlendirme istatistiklerine baktığımızda, Türkiye’de
madencilik sektörüne yapılan yatırımların yüzde 98’inin ÇED gerektirmeyen küçük
yatırımlar olduğu görülmektedir ancak bunların ÇED raporlarına bağlanılması
zorunluluğu getirilmiştir.
Yine Maden Kanunu, madenciye
ne ruhsat güvencesi ne yatırım güvencesi ne üretim güvencesi sunamamaktadır
değerli arkadaşlarım. 2004 yılında çıkan Maden Kanunu’na, bundan önceki Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanımız, bu kanunla madenciliğin uçacağını söylemişti.
Kulakları çınlasın Sayın Hilmi Güler’in, madencilik uçmadı, madencilik daha
geriye gitti. Sadece Maden Kanunu’nda belirtilen esaslara göre yürütüleceği
hükmü yer almaktadır bizim Anayasa’mızın 168’inci maddesinde, yani “Madencilik
faaliyetlerinin aranması, çıkarılması, işletilmesi sadece ve sadece Madencilik
Kanunu hükümlerine göre yürütülecektir.” denilmektedir. Buna rağmen, diğer
bakanlıklar tarafından çıkartılan kanun ve yönetmeliklerle, her bakanlık
madenciliği kendine göre tanımlamakta, her biri ayrı yaptırımlar getirmekte ve
birinin izin verdiğini diğeri yasaklamakta, Maden Kanunu madencilik sektörünü
a’dan z’ye düzenleyen, yöneten bir kanun olmaktan çıkmaktadır.
Diğer bakanlıkların
müdahaleleri yetmiyormuş gibi bir de belediyelerin kendi çıkardıkları
yönetmelikler ve il mahallî çevre kurulları tarafından alınan kararlarla
madencilik faaliyetleri kolayca engellenir hâle gelmiştir. Yıllarca emek ve
para harcanarak alınan maden ruhsatları ve izinler kolayca iptal edilmektedir.
Maden keşfedilen yerin arazi mülkiyetine ilişkin sorunları yıllarca sürmekte,
çoğu zaman da netice alınamadığı için yatırımlar engellenmektedir.
Dünyanın her yerinde madenler
bulunduğu yerden çıkarılır değerli arkadaşlarım. Madencilerin diğer sektörler
gibi yer seçme şansları yoktur. Yani, bu organize sanayi değil ki orada değil
şurada dükkân yapayım diye… Maden neredeyse oradan çıkartılır. Ve son yıllarda
ülkemizde madencilik karşıtı eylemler hızla artırılmakta ve madenciye izin
veren devlet madenciyle halkı karşı karşıya bırakmakta ve “git, ne hâlin varsa
gör” şeklinde bir tutum izlemekte, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı da olan
bütün bu olayları seyretmektedir. Çünkü Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı enerji
sorununun altında yığılıp kalmıştır, o nedenle madenciliğe bakacak hâli
kalmamıştır. Buradan çıkacak sonuç da şudur: Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı ikiye bölünmelidir. Gerçekten yer altı kaynaklarımıza, madenlerimize
bakacak bir maden bakanlığı kurulmalıdır ayrı olarak Enerji Bakanlığından.
Devletin çıkardığı kanunlara
uyarak, devletten alınan izinlerle madencilik yapılamamakta, madenciler
idareden alınan izinlerin iptali için açılan davalarla uğraşmak zorunda
kalmaktadırlar. Büyük yatırımcılar on-on beş yıl sonra geri dönüşü olacak olan
bu kadar riskli bir alanda yatırım yapma yerine, geri dönüşü iki üç sene sonra
olan ve riski daha az olan alanlara yatırım yapmayı tercih etmektedirler.
İzin alma sürecindeki
mükerrerliklerin ortadan kaldırılarak orman, mera, hazine, kamu yararı kararı,
patlayıcı depo izni, tarım alanlarının tarım dışı amaçlarla kullanılması için
kamu yararı kararı, DSİ izinleri, enerji nakil hattı izinleri ve kara yolu
bağlantı izni ÇED bünyesinde verilebilmesi sağlanırsa madencilik sektörü bir
ivme kazanabilir Sayın Bakanım. Madencilikte izin alma sürecindeki
mükerrerliklerin ortadan kaldırılabilmesi için bazı izinlerin ÇED kapsamı
içinde verilmesi sağlanmalı. İlgili kuruluşlar adına ÇED toplantısına katılan
uzmanların yatırım hakkındaki olumlu kararı ve imzası ilgili kurumun nihai
karar olarak değerlendirilip yatırımcının ilgili kuruluşlara tekrar kapı kapı
dolaşıp yeniden izin alması engellenmeli. Bugün, maalesef, yatırımcı, ÇED
toplantılarında kurumlar adına karar veren uzmanların bağlı olduğu kurumları
kapı kapı dolaşarak yeniden izin almak zorunda bırakılmaktadır. Arazi mülkiyet izinlerinin
çözümünde çok büyük zaman ve paralar harcanmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
Anayasa’mızın 168’inci maddesinde madenler devletin hüküm ve tasarrufu altında
olduğu çok açık bir şekilde belirtilmektedir ancak uygulamada ve mevzuatımızda
madenin bulunduğu arazinin sahibinden izin alma şartı getirilmiştir. Bu
uygulamada arazi sahipleri bu durumu istismar etmektedirler. Araziyi
mülkiyetinde bulunduranlar o arazinin altında bulunan yer altı kaynakları için
hak iddia edemezler aslında Anayasa hükmüne göre çünkü Anayasa diyor ki:
“Ülkemizde yer altı kaynakları devletin malıdır.” Ancak araziyi elinde
bulunduranlar bugün izin vermezlerse burada madencilik yapılamamaktadır. Bunun
çözülmesi gerekiyor. Arazi mülkiyet sahibiyle gerekli anlaşma sağlanamaması durumunda
madenin işletilebilmesi için gerekli olan kamulaştırma kararının alınmasında,
bir an önce çözümlenmesinde idare çok zayıf davranıyor bugün. Bunu terk etmeli.
Kamulaştırma işlemlerinde çok fazla zaman ve para harcansa da çoğu zaman netice
alınamamakta, devlet madenciye arazi mülkiyetiyle ilgili izinlerin alınmasında
taraf olmamaktadır. Normal şartlarda iki üç senede bitmesi gereken bir
madencilik yatırımı Türkiye’de sekiz on yıl sürmektedir.
Anayasa’mıza göre Maden
Kanunu özgün bir kanundur. Madenlerin bulunduğu yerde çıkarılması zorunluluğu
dikkate alınarak, Kamulaştırma Kanunu’nun yeniden gözden geçirilerek bir yere
maden işletme izni verilmişse –Sayın Bakanım, burayı dinlerseniz iyi olur- bu
kararın kamu yararı kararı yerine geçmesini sağlayacak yasal düzenleme
yapılmalıdır.
Sermayeyi madencilik alanına
sokacak tedbirlerin alınması gerekmektedir.
Madencilikle ilgili davalara
bakacak ihtisas mahkemeleri ve bilirkişi olabilmenin kurallarını belirleyecek
bir düzenlemeye ihtiyaç vardır.
Madencilik faaliyetleri
nedeniyle ormanlarımızın tehdit altında olmadığını Orman Bakanı çıkıp bu
kürsüde açıklamalıdır.
Değerli arkadaşlarım, bugün
orman idaresinin kendisinin amenajman planları çerçevesinde kestiği 17 milyon
metreküp orman alanlarının fotoğrafı çekilip sanki madencilik faaliyetlerinde
bu ormanlar kesilmiş gibi gösterilmekte ve madenciliğe karşı olan birtakım
çevreler madencilere karşı kışkırtılmaktadır. Orman Genel Müdürlüğü orman
alanlarındaki madencilik faaliyetlerinden dolayı ormanlarımızın tehdit altında
olmadığını açıklamalıdır. Aynı şekilde Millî Parklar Genel Müdürlüğü de millî
parklar içerisinde bugün madencilik faaliyetinin olmadığını kamuoyuna açık ve
net bir şekilde söylemelidir. Yani millî parklarda madencilik yapmak zaten
mümkün değil, ama, şimdi, kamuoyunda, bakıyoruz,
duyuyoruz, sanki millî parklarda madencilik oluyormuş gibi bir algı var. Yanlış
bilgilendirmeler nedeniyle kamuoyunda madencilik aleyhtarı hareketler her geçen
gün artmaktadır.
Türkiye’de maden çıkarılan
alanların yüzde 99’u 1 kilometrekareden daha küçük alanlardır. Esas, orman
katliamını kurtarmıştır madencilik faaliyetleri. Eğer madencilik olmamış
olsaydı bugün petrol bulunmayacaktı, benzin bulunmayacaktı, doğal gaz
bulunmayacaktı; dolayısıyla insanlar ormanı kesecekti. Eğer orman katlinden
bahsediyorlarsa, orman katlini görmek isteyenler Antalya-Silifke arasındaki yol
yapımını görsünler, Mut’la Silifke arasındaki yol yapımını görsünler. Orada
orman işletmesi olması gerekenden, yolun geçmesi gerekenden daha fazla bir
ormanı kesmiş. Hatta dozerler onunla yetinmiyorlar şimdi, orman işletmesinin
kesmediği ağaçları da deviriyorlar. Orman katliamı nerede yapılıyor, bir
gitsinler, oraya baksınlar.
Değerli arkadaşlarım,
madenciliğin gerçekten çok ciddi sorunları var. Yani bu araştırma raporu bu
sorunları tespit etmiş, sorunların kendilerince gördükleri çözüm yollarını da
önermişler. Bu çözüm yollarının uygulanması gerekiyor. Bunları da uygulayacak
olan kanunları uygulama gücüne ve hakkına sahip olan yürütme organıdır yani
Bakanlar Kuruludur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre
veriyorum, tamamlayınız lütfen.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla)
– Bakanlar Kurulu da umuyorum ve
diliyorum ki, Sayın Bakanımızın da teşvikleriyle, bu raporda önerilen öneriler
doğrultusunda, yasal boşluklar varsa o yasal düzenlemeleri yaparlar,
uygulamadan kaynaklı yapılması gereken konular varsa onu yaparlar. Yani bunlar,
madencilik olayı parlak nutuklarla olmuyor. Gerçekten,
madencilik çok zor bir meslek. Yani işvereninden de yatırımcısından da
işçisinden de mühendisinden de herkesin gerçekten orada emek verdiği bir
sektör. Bu sektöre saygılı olmak gerekiyor.
Bizim Cumhuriyet Halk Partisi
olarak öteden beri savunduğumuz şey, sürdürülebilir kalkınma ilkelerine çevre
ve insan odaklı madencilik politikalarının uygulanmasıdır. Yani madencilikle
çevre birbirine zıt kavramlar değildir. Pekâlâ çevreyi
tahrip edecek uygulamaların önüne geçilerek madencilik etkin ve verimli bir
şekilde yapılabilir.
Ben bu raporumuzun hayırlı
olmasını diliyorum. Tekrar bu raporda emeği geçen, alın teri döken herkese bir
maden mühendisi olarak teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Öztürk.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Çanakkale Milletvekili Sayın Mustafa Kemal Cengiz... (MHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) –
Sayın Bakanım, ulemaya soralım, bu bilirkişi raporu yanlış galiba!
MUSTAFA KEMAL CENGİZ
(Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Türkiye Büyük
Millet Meclisince madencilik sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Maden Araştırma
Komisyonumuzun Raporu üzerine söz aldım. Bu vesileyle grubum ve şahsım adına
yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, gerçekten bu akşam Meclisimiz belki de tarihindeki en önemli
araştırmayı ve ekonomiye, istihdama ve geniş kesimlere, sanayiye kadar uzanan,
temel taşlarından biri olan madencilikle ilgili geniş bir araştırmayı Meclise
getirmiş, Meclise sunmuş ve bu rapor üzerinde de görüşmeler devam etmektedir ve
hep birlikte bu raporla ilgili görüşlerimizi, önerilerimizi, sıkıntılarımızı da
aktarmaktayız.
Önce, tabii, bu Komisyonun
hem sözcüsü hem de Çevre Komisyonu üyesi olarak hem de Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına böyle ciddi bir raporun hazırlanmasında emeği geçenlere
teşekkür ediyorum. 16 tane milletvekili, 15 tane uzman
arkadaşımız ve diğer çalışanlarla birlikte geniş bir araştırma, inceleme ve
bunun yanında resmî kurumlardaki bürokrat arkadaşlarımız ve sektör temsilcilerimiz,
özellikle bizleri bu akşam izlediğini bildiğim sektör temsilcilerimiz de bu
komisyon raporuna çok büyük katkılar sunmuş ve bu raporun hazırlanmasında
birçok kesimin ve Meclis çalışanlarının emeği geçmiştir.
Dolayısıyla, 3 Aralık 2009’da
Mecliste karar kılınmış, komisyon kurulmuş ve Komisyonumuz 13 Ocak 2010
tarihinde de çalışmalara başlamıştır. Komisyonumuz dört ay görev yapmış ve bu
kapsamda yirmi üç tane toplantı gerçekleştirmiştir. Bu yirmi üç toplantı içinde
birçok resmî kurum, özel sektör, sektör temsilcileri, sendikalar, resmî
kurumlar, dernekler, çevreci kuruluşlar olmak üzere birçok kesimi dinleme
fırsatı bulmuştur, ilim adamlarını dinleme fırsatı bulmuştur ve birçok tebliği
de birçok araştırmayı da ve çalışmayı da Komisyona sunmaları hâlinde de okuma
ve inceleme fırsatı yakaladım.
Gerçekten Komisyonumuzda
görev yapan 16 tane milletvekili arkadaşımız, uzman arkadaşımız bununla
birlikte 14 tane il ziyareti yapmış, 7 tane il ziyareti Anayasa görüşmeleri
dolayısıyla iptal edilmiştir. 1 tane de ülke dışı olan Kanada gezisine
katılarak, uluslararası boyutta da bu madencilik sektöründe Türkiye’nin
eksiklikleri nelerdir, Türkiye’nin dışarıdan görünen eksiklikleri neler
olabilir; hem de kendimizi uluslararası düzeyde kıyaslama fırsatı bulduk. Bunun yanında, uluslararası şirketlere ve yabancı ülkelerde çalışan
ve o konularda danışmanlık yapan bilim adamlarının da dinlenmesi ve bu
çalışmaya katılmasıyla birlikte, Komisyonumuzun çalışmaları gerçekten ulusal
düzeyden uluslararası boyutlardaki bilgilere ve yeni teknolojilere, yeni
çalışmalara da uzanmış ve bunların tespiti konusunda da çalışmalarını gezi
düzeyinde de ve bilimsel yayın üzerinde de gerçekleştirmiştir.
Değerli milletvekilleri,
gerçekten bu akşam çok önemli bir meseleyi burada tartışıyoruz. Maden deyince, belki çevrecilerin direkt karşı çıktığı,
madencilerin yanlış anlaşıldığı, maden sektöründeki insanların belki yeterince
anlaşılamadığı ve bu bağlamda da birçok sıkıntıların ortaya çıktığını,
birbirini anlamamaktan, anlaşamamaktan dolayı da hep ülkemizde bu sıkıntıları
çözüm noktasında, çözüm üretme noktasında ve kendimizi geliştirme noktasında
ileri götüremediğimiz ve böyle bir çalışmanın da geleceğe bir ufuk sunma ve
madencilik sektörüne ufuk sunma noktasında da çok ciddi bir çalışma olduğunu,
Mecliste bu zamana kadarki araştırma komisyonları içinde en kapsamlı bir
çalışmayı da bugün Meclise sunmuş bulunuyoruz.
Yedi yüz
elli dört sayfadan oluşan bu komisyon raporumuz gerçekten bakıldığında hem
madencilik sektörü açısından hem madencilik mevzuatı açısından hem uluslararası
boyutu açısından ciddi bir çalışmanın, verimli bir çalışmanın kurumlara da,
madencilik sektörüne yol veren, yön veren, kılavuzluk eden kurum ve
kuruluşlarımıza da, özel maden sektörü temsilcilerine de kılavuzluk edecek bir
rapor olarak görebiliriz.
Şöyle
kısaca bir geriye doğru baktığımızda, madencilikle ilgili kanuni çalışmalar
1858’li yıllarda Arazi Kanunu’yla başlamış, 1901 yılında Taş Ocakları
Nizamnamesi’yle şekillenmiş, 1906 Maadin Nizamnamesi’yle ileri bir adım atılmış,
1954 yılında 6309 sayılı Maden Kanunu çıkarılmış, 1985 yılında 3213 sayılı
Maden Kanunu tekrar yenilenmiş ve 2004 yılında 5177 sayılı Maden Kanunu’yla son
şeklini almış iken, yine, bu Meclisimiz, 23’üncü Dönemde, 10 Haziran 2010
tarihinde 5995 sayılı Maden Kanunu’yla, Maden Kanunu’na son şeklini vermiştir.
İşte,
böyle, 1858’lerden bu yana maden sektörümüzün kanuni mevzuatı gelişim içinde
günümüze kadar gelmesine rağmen, birçok eksikliğin, birçok aksaklığın ve
yapısal ve yasal düzenlemelerin ihtiyaç olunduğunu bugün hem uygulamada hem
sektör çalışmalarında hem madencilik ruhsat çalışmalarında hem de madencilerin
çalışma, işletme aşamasında birçok eksiğin, birçok aksağın olduğunu da tespit
etmiş bulunuyoruz.
Özellikle,
Komisyonumuz, Beypazarı’ndan başlayarak, Nallıhan’dan devam ederek Bursa’da,
Eskişehir’de, Kütahya’da, Zonguldak’ta, Bartın’da özellikle Amasra’da, daha
sonra İzmir’de Efemçukuru’nda, Bergama’da, Kozak Yaylası’nda, Soma’da,
Manisa’da, Turgutlu’da, Salihli’de, Uşak’ta, Eşme’de; Güneydoğu’da Batman’da,
Diyarbakır’da, Mardin’de, Nusaybin’de, Şırnak’ta, Cizre’de ve Cudi Dağları’na
kadar çıkarak Cudi Dağları’ndaki petrol arama faaliyetlerini bizzat yerinde
incelemiş ve bu bölgelerdeki maden çalışmalarının bilgilerini ve o bölgelerdeki
aksaklıkları ve önerge sahiplerinin de o bölgelerle ilgili sunmuş olduğu
sıkıntıları yerinde görme, dinleme ve bu hassasiyetleri Meclise taşıma fırsatı
bulmuştur.
Aynı zamanda Komisyonumuz
çevreyi koruyan, kollayan, çevreye duyarlı bir madenciliği ve bunları yapan madenciliğe
de saygılı bir çevre anlayışını da bu kitapta yansıtmaya çalışmıştır. Özellikle
önergeler içinde yer alan çevreyle ilgili hassasiyetler de incelenmiştir.
Özellikle Batman ilimizdeki Batman Çayı, Batman Barajı ve Zilek Vadisi’ndeki
yer altındaki kirlilik oranlarıyla ilgili yerinde bilgiler almış ve bu
bölgelerdeki, Güneydoğu’daki hassasiyetleri ve çevreci hassasiyetleri de bu
raporunda yansıtmıştır.
Özellikle bizler tabii ki bu
raporu araştırırken milletvekillerimizin vermiş olduğu önergeler üzerinden
hareket etmiş, soruşturmacı değil araştırmacı bir raporun araştırmayla ilgili
kanadını ağırlık kazandırmıştır. Bazı milletvekillerimiz belki önergelerinin
burada tam cevaplarını bulamamış olabilirler. Komisyon
sözcüsü olarak da daha önceki günlerde bu konuda açıklama yapmıştık fakat
gerçekten ciddi bir çalışmayı -her ne kadar aksaklık da olsa- ortaya
koyduğumuzu ve bu raporumuzun aslında daha araştırılması gereken ve daha
ülkemizin birçok yerine gidilerek yerinde tespitlerle gidemediğimiz noktalardaki
sorunların, tespitlerin ve birçok maden türlerinin ortaya çıkmasında da
eksiğimiz olduğunu biliyoruz ve bu raporun, her ne kadar ciddi bir rapor olsa
da eksikliklerinin olduğunu, önümüzdeki süreçte, 24’üncü Dönemde de mutlaka
buna devam edilmesi ve bu madencilik sektörünün sorunlarıyla birlikte… Bu
sektörün daha da ülkemize ekonomik katma değer kazandıracak, iş ve istihdam
noktasında getirileri yüksek bir alan olduğunu ifade etmek istiyorum.
Bugün dünyaya baktığımızda,
gayrisafi millî hasıladaki payına baktığımızda, ABD’de
yüzde 4,2; Kanada’da yüzde 7,5; Avustralya’da 8,7; Türkiye’de yüzde 1,5
oranında bir pay aldığını görüyoruz. Türkiye -bu dünyadaki birçok gelişmiş
ülkeden ve maden zenginliğimizin onlardan daha fazla olduğu ülkelerden ve millî
hasıladaki payının en düşük olması da gözlerden
kaçmıyor- bu payı daha da çok artırabilir. Bu örnek ve kendimizi kıyasladığımız
ülkelerle de bu payımızın daha da yukarılara çıkması noktasında çalışmaların
yapılması gerektiğine inanıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak hem bu araştırma raporumuza önerdiğimiz hem de tespitlerimiz
noktasında, sorunlarımızı ve önerilerimizi tespit ettik. Bu konudaki
önerilerimizi de hemen sıralamak istiyorum:
1) Özellikle mevcut maden
kanunlarından kaynaklanan sorunlarımız devam etmektedir.
2) Diğer bakanlıkların
mevzuatlarından kaynaklanan sorunlarla birlikte bu sorunlar devam etmektedir.
3) Madencilik sektöründeki
finans ve teşviklerin zor bulunması ve desteklenmemesi, özellikle arama
esnasındaki risk ve sonucunun çok uzun sürede alınabildiği, bu arama risk
sermayesinin Türkiye’de yerel sektöre verilmemesinden dolayı ve teşvikin
yapılmamasından dolayı yerel girişimcilerin de cesaretlenemediği ve bu alana
giremediğinden bir eksikliğimizi görmekteyiz.
4) Yerli sermayenin maden
sektöründeki riskleri göze alamamasından dolayı ve desteklenmemesinden dolayı
özellikle bu alandan yerel girişimcilerimizin ve yerel sektörümüzün
uzaklaştığını görüyoruz.
5) Madenciliğimizi yöneten,
yönlendiren, denetleyen, arayan, hatta çıkaran ve pazarlayan kurumların yeniden
yapılandırılması, hareketlendirilmesi acilen gereklidir.
6) MİGEM, MTA, Eti Maden
Genel Müdürlüğü, Çevre ve Orman Bakanlığına bağlı ilgili kurum ve kuruluşlar
arasında koordinasyonu sağlayacak istişare ve koordinasyon kuruluşunun mutlaka
hayata geçirilmesi lazım, madencilik sektörünün birliğini ve dirliğini sağlayabilmek
için.
7) Türk madenciliğinin
araştırma ve geliştirme stratejisini kurgulayacak güçlü, önder, yönlendirici
bir ARGE’mizin olmayışı en büyük eksikliğimizdir. Mutlaka bu konuda ARGE
çalışmalarına çok önem verilmesi lazım.
8)
Üniversitelerimizin ve bilim adamlarımızın madenlerimizin tespitinde, arama
tekniklerinde, çıkarma tekniklerinde, işletme aşamasında, ham maddenin mamule
ve ileri uç ürünlere ulaşmada, bilimsel yaklaşımla maden mühendisi gençlerin
yetişmesinde, sektörün aynı zamanda bir eğitim ve yetiştirme yeri anlayışının
Türkiye’de oluşmaması ve bilim adamlarımızın sektöre fikir öncülüğü, rehberlik,
yol göstericiliği, eğitici ve öğretici rollerin yetersiz kalması ve
üniversitelerimizden ve bilim camiamızdan yeterli düzeyde yararlanamayışımız.
9) Siyasal iktidarların
madencilik sektöründe irade ve idare yetersizliği ortaya çıkmaktadır.
10) Türkiye’nin maden
haritasının hâlen çıkarılmaması ve madenciliğin bölgesel, hatta iller bazında
planlarının yapılamaması ve maden planlarının ortaya konulmaması en büyük eksikliklerimizdendir.
11) Madenlerimizin ve maden
çeşitliliğimizin envanter çalışmalarımızın hâlen
bulunmaması.
12) Maden ve çevre
ilişkilerini kuramadığımız ve kurgulayamadığımız için çevre ile madenin çatışma
hâlini her gün izlemekteyiz.
13) Çevreyi, yaşam alanlarını
ve ekolojik dengeyi en çok tehdit eden ve varlığı
problem olan maden atıklarıyla ilgili, hâlâ,
maden atıklarının bertaraf edilmesi, değerlendirilmesi ve depolanmasıyla
ilgili, maden atıklarımızın yönetmeliğinin ve mevzuatının oluşturulmaması en
büyük eksikliktir.
14) Güçlü bir ARGE ve dünyaya
akredite olmuş güçlü laboratuvarlarımızın olmaması madenciliğimizin önündeki en
büyük engel, en büyük altyapı eksikliği ve bize yön veren bu kuruluşlarımızın,
kazanamamamızdan dolayı madenciliğin de hızla ilerlememesine vesile olan bu
kuruluşlarımızın mutlaka, bir an önce Türkiye’de yerini alması lazım diyoruz.
15) Madenciliği yönetenlerle
yönetilen sektörler arasında sağlıklı bir iletişim kurulamadığını tespit ettik.
İşte, bu iletişimi kuran mekanizmaların mutlaka kurulması
lazım.
16) Madencilik bakanlığının
mutlaka kurulması, madencilik bakanlığıyla birlikte, bu yasal ve yapısal
değişikliklere hızla yön verilmesi, hız verilmesi ve bu yasal ve yapısal
değişikliklerin ciddi manada ele alınması lazım.
17) Kyoto Protokolü ve 2012
sonrasında madencilik sektörünü ilgilendiren risk ve etki analizlerinin
yapılmamış olması, AB çevre faslının da açılması ve bu sektörler noktasında,
risk ve etki analizlerinin, özellikle maden sektörünü ilgilendiren alanlarda ve
diğer sanayi sektörlerinde risk ve etki analizlerinin acilen yapılması lazım.
18) İş ve işçi sağlığı
güvenliği, iş yerinde alınacak iş yeri güvenliğiyle ilgili yasal ve yapısal
eksikliklerimizin acilen giderilmesi lazım.
19) Maden arama ve çıkarma
faaliyetlerinde iş kazalarının önlenmesiyle ilgili yeni düzenlemelere ihtiyaç
duyulmaktadır. Özellikle grizu patlaması ve çökükler gibi kazalarda, erken
haber alma, erken uyarı ve yer altı maden sığınaklarıyla ilgili çalışmaların
hızlı bir şekilde ve teknolojiye, ileri teknolojiye uygun bir şekilde mutlaka
yapılması gerekmektedir.
21) Madencilik konularındaki
anlaşmazlıkların hızlı ve çabuk sonuçlanabilmesi için, ülkemizin ekonomik
kaybının da önlenmesi açısından, mutlaka madencilik konusunda ihtisas
mahkemelerinin de hayata geçirilmesi ve ihtisas mahkemeleri üzerinde de
çalışmaların devam etmesi lazım.
22) Madencilik sektörüne özgü
bir madencilik iş sağlığı ve güvenliği teftiş birimi mutlaka kurulmalı ve bu
teftiş birimlerinin de takibi ve izlenimi hareketli bir şekilde yapılmalı.
23) Çevreye duyarlı, çevreyi
koruyan ve kollayan bir madencilik, insana ve aynı zamanda madenciliğe de
saygılı bir anlayışı da ortaya koyan... Mutlaka bu kurguyu Türkiye’de
madencilik sektöründe, çevrede ortaya koymalı ve yerleştirmeliyiz diyoruz.
Özellikle, değerli
milletvekilleri, bu zamana kadar, bilim adamlarının da ifade ettiği, altmış
yetmiş çeşit maden olduğu noktasında görüşler vardır. Türkiye’de birçok
madenimiz hâlâ tespit edilememiştir. Bu bağlamda, Maden İşleri Genel Müdürlüğü
ruhsat konusunda, idari konuda, idari takipler konusunda mutlaka daha da
yapılandırılmalı, yasal ve yapısal düzenlemelere giderek hareketli bir birim
hâline alınmalıdır.
Maden Tetkik ve Arama Genel
Müdürlüğümüz, özellikle 80 öncesinde daha iyi sonuçlar almasıyla birlikte son
anda bir duraklamış, günümüzde de yine Maden Tetkik ve Arama Genel
Müdürlüğümüzü bir hareketlilik içinde görüyoruz. Özellikle Maden Tetkik ve
Arama Genel Müdürlüğümüz yeniden yapılandırılmalı ve bu konuda, prospeksiyon,
maden jeolojisi, ekonomik jeoloji, jeofizik etüt, uzaktan algılama, sondaj, proses garantisi veren teknolojik etütler, maden tesis avam
projeleri içeren fizibilite etütleri, ÇED raporlarının hazırlanması gibi
yeniden yapılandırılacak Maden Tetkik ve Arama Kurumu yapısal ve yasal
düzenlemelerle bu şeyleri bağrında barındırmalı. Maden Tetkik
ve Arama Genel Müdürlüğümüz, özellikle bu yapılanma içinde kıymetli ve
geleceğin madenleri ve ileri uç madenler noktasında dünyada güç olabilmemiz
için ülkemizde de renyum, germanyum, galyum, indiyum, selenyum, telleryum,
uranyum, toryum gibi ileri teknolojik madenlerin potansiyelini tespit etmeli ve
bu madenlerin zenginleştirilmesi ve rafinasyonu konusunda da çalışmalar
yapılmalı ve özel sektör de bu konuda desteklenmelidir diyoruz. Özellikle
burada…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre
veriyorum, tamamlayınız lütfen.
MUSTAFA KEMAL CENGİZ
(Devamla) – Bu duygu, düşüncelerimizle eksikliklerimizi ve raporumuzun da
anlatabildiğimiz bu bölümlerini sizlerle paylaşırken, bu gecede bu kadar
konuşmadan sonra, Komisyonumuzun, kapağında yer alan şair Orhan Veli’nin
sözleriyle konuşmama son vermek istiyorum. Şair diyor ki:
“Güneşli bir günde,
Masmavi göreceğiz
Karadeniz’i.
Balkaya’dan Kapuz’a kadar,
Karış karış biliriz biz bu
şehri;
EKİ’nin (Ereğli Kömür
İşletmeleri) çiçekli bahçeleri,
Rıhtıma kömür taşıyan
vagonlarıyla;
Paydos saatlerinde yollara
dökülen,
Soluk
benizli insanlarıyla.”
“Siyah akar Zonguldak’ın
deresi;
Yüz karası değil, kömür
karası,
Böyle kazanılır ekmek
parası.”
Aziz maden şehitlerimizi bu
şiirle rahmetle yâd ediyorum ve hepsine şükran sunuyorum, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Cengiz.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına, Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan, buyurun. (BDP sıralarından
alkışlar)
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 23’üncü Dönem Beşinci Yasama
Yılının hayırlı olmasını diliyorum. İnşallah, bu yasama yılının, en geç haziran
ayında gireceğimiz seçimlerle Meclisimizin çok sesliliğinin daha da pekişeceği,
demokratik bir yapıya kavuşacağı günler diliyorum.
Bugün üzerinde konuştuğumuz
madencilik sektörünün sorunlarıyla ilgili araştırılması, alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis araştırması komisyon raporu
üzerine Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum ve
kapatılan Demokratik Toplum Partisi grubu olarak o dönemde
verdiğimiz araştırma önergelerimizin yer aldığı bu çalışmada özellikle konulara
bir daha değinmek istiyorum.
Birincisi, İzmir
Ovacık-Bergama, Balıkesir Havran, Artvin Cerrahtepe, Uşak Eşme-Kışladağ,
Tunceli Ovacık, Erzincan İliç, İzmir Efemçukuru, Çanakkale, Balıkesir Kaz
dağları, yine, yaşanan ekolojik kriz ile altın
madenciliğinin ülkemize kazandırdıkları ve kaybettirdikleri konusunda
Gümüşhane, Kırşehir il çalışmaları da dâhil bir araştırma önergemiz, yine,
Batman ilinde TPAO, TÜPRAŞ, Petrol Ofisi gibi çevre ve insan sağlığı yönünden
ciddi sorunları olan ve Batman’da bir patlamaya neden olan, can kaybına neden
olan, ayrıca içme sularının kirlenmesi gibi bir konuda bir araştırma önergemiz,
yine (10/404) kömür üretimi, kömür ticareti, kömür ticaretiyle ilgili
yolsuzluklar ve özellikle benim ilim Şırnak ilindeki kömürle ilgili konularda
verdiğimiz bir araştırma önergesi bu raporumuzun konusu.
Bunun dışında, Barış ve
Demokrasi Partisi olarak da enerjiler, nükleer santraller, HES’ler, petrol,
doğal gaz ithalatı vesair konularda 10’u aşkın araştırma önergemiz bulunuyor ve
bu kadar duyarlı davrandığımız bir konuda partim adına Komisyonda üye olarak bu
çalışmalarda grubumu temsil etme şansını buldum.
Ancak, sözlerime başlamadan
önce bir şeyi de söylemek istiyorum, yüce Meclisin dikkatini çekmek istiyorum:
Zonguldak’ta hâlâ 2 maden işçimizin cesedine ulaşılamaması, cenazelerinin
çıkarılamamış olmasının, sanıyorum bu raporda da çokça irdelediğimiz maden
kazalarında, özellikle taş kömürü maden ocaklarında grizu patlamalarıyla ilgili
konularda önemli çalışmaların da yer aldığı bir gerçek. Biz o tarihlerde
Kanada’da Victoria eyaletinde bir çalışma yapıyorduk. Yaptığımız çalışmada,
beraber, arkadaşlarımızla, Komisyon üyeleri olarak 500 metrenin aşağısında
derinliklere inmiş, yine o dehlizlerde epey kilometrelerce gezebilmiş, ama ilk
gördüğümüz, orada “Kurtarma Odası” diye tabir edilen o galerilerdeki odaların
önemini bize zaman çok kısa sürede hatırlattı. Eğer Zonguldak’ta maden
ocaklarımızda böylesi kurtarma odaları olsaydı, bu kurtarma odaları, bu
tedbirler, işçi güvenliği, iş sağlığı konusunda bu kadar kayıp vermeyebilirdik.
Bugünlerde bütün dünya televizyonlarında Şili’deki bir maden kazasının
gösterildiğini biliyoruz. Ne oluyor? Orada göçük altında kalan işçilerin bu
kurtarma odasına nasıl geldiğini ve orada, kurtarma odasında nasıl hayatla
bağlarının kurulduğunu da biliyoruz. Bizim bildiğimiz bu gerçeklik dünyanın
gözü önünde. Oradan telefon bağlantısı, su ve kanallardan insanlara yaşamsal
gıdaların nasıl aktığını ve 700 metre derinliklere kurulan sondajların,
tüplerle insanları kurtarma çabalarının, ne kadar, insan sağlığı açısından önem
arz ettiğini görüyoruz.
Evet, madencilik sektörü çok
yönlü irdelenmesi gereken… Bir taraftan zenginliklerimizin yer altından
çıkarılması, bir taraftan da iş sağlığı, insan sağlığı, insan yaşamı, çevre
sağlığı, ekolojik dengeyi gözetmemiz gereken bir süreç
yaşıyoruz. Bu süreç içinde biz ne yaptık? Gerçekten bunu
düşündüğümüz zaman, Türkiye’de çokça soru, çokça eksiklik, çokça yanlış, çokça
yanlış uygulama, çokça eskimiş mevzuat, çokça insanı hiçe sayan anlayış, çokça
vahşi bir kâr hırsı, çokça denetimsizlik gördük ve Mecliste bütün bu
çalışmaları 16 arkadaş da -CHP’den 3 arkadaş, MHP’den 2, çoğunluğu iktidar
partisinden olmak üzere- Türkiye'nin büyük bir coğrafyasında birçok noktada,
birçok alanda, birçok maden üzerinde yerinde görerek yaptık.
Şunu
burada itiraf etmek istiyorum samimiyetimle: Benim 2007’de seçildiğim günden bu
yana Meclis çalışmaları içinde en verimli gördüğüm, Meclisimizin bütün
partilerinin ortaklaşarak, farklı düşüncelerdeki partilerimizin Anadolu’nun,
Türkiye'nin farklı illerine giderek, orada halkla bizzat kaynaşarak, oradaki
yetkililerle görüşerek, yerel yönetimlerle buluşarak, sivil toplumla buluşarak,
Meclisi, âdeta Meclisin varlığını, çoğulculuğunu, demokratik temsiliyetini,
hayatın ta kendisi şiirlerine, yaşamlarına, maden dehlizlerine, nükleer santrallerden
tutun da maden suyu fabrikalarına kadar, gittiğimiz, yerinde gördüğümüz,
incelediğimiz, yoğun bir tempoyla arkadaşlarımızın yaptığı bir çalışma sonucu
elinizde, işte gördüğünüz bu rapor, genel tartışmaları, genel tespitleri,
yapılması gerekenleri şüphesiz oldukça fazla, kapsamlı bir kaynak olarak
sunuyor. Ama bir yanda, yine, bu çalışmanın içindeki bizim
Komisyonumuz, taleplerimiz konusunda her zaman duyarlı oldu. Örneğin,
EGEÇEP’in kurultayı vardı İzmir’de ve Sayın Başkana bunu söylediğimiz zaman,
her partiden bir temsilcinin, bir heyet olarak, çevrecilerin bulunduğu bir
kurultayın bizzat yanlarına, ayağına giderek, bizzat onları dinleyerek, bizzat
onlarla birlikte konuşarak, onların sorunlarını, CD’lerini, raporlarını alarak
Komisyona getirmesi ve daha sonraki, bizzat yerindeki incelemelerde onların ne
kadar etkilerinin olduğunu bizzat yerinde görmenin de önemini ve etkisini
gördük.
Beni en çok etkileyen birkaç
olaya da değinmek istiyorum. Manisa ilinde kapatılan cıva ve çinko maden
ocaklarının hâlâ bölgeyi tehdit ettiği ve çözülemeyen bu elementlerin kontrol
edilemez bir şekilde insan sağlığına ne derece zarar verdiğinin tespit edildiği
ve maalesef, bu tür ocakların hiçbir denetiminin olmadığının görülmesi dehşet
verici idi.
Çinko öyle bir metal ki, eğer
iyi kontrol edilirse çok iyi yararlanılabilinir de ama iş sağlığı olarak
baktığınız zaman bir çinko fabrikasında iş rizikosu açısından en ağır iş kolu
olarak, en yüksek primi verip en kısa sürede emekliliğin sağlandığı tek iş
koludur arkadaşlar. Yani, bir çinko fabrikasında bir işçinin on beş sene
çalışıp emekli olması gibi bir yoğunluğu olan oldukça riskli bir iş alanı.
Tabii beni daha çok etkileyen
konulardan birisi de Turgutlu’daki Turgutlu Çevre Hareketinin duyarlılığı,
birlikteliği ve etkinliğiydi. Orada ticaret ve sanayi odalarından, sivil toplum
örgütlerine ve bütün siyasi partilere kadar… Burada bütün siyasi partilerin
birlikte örgütlendiği, sivil toplumun, odaların, derneklerin bir arada
çalıştığı bir duyarlılığa tanık oldum. Bu tanık olduğum duyarlılığı, bizim
Meclisteki çalışmalarımıza ışık tutan bu yaklaşımlarını, çevreci anlayışın
insan sağlığına, ekolojik dengeye, tabiata olan
duyarlılığı karşısında -kapitalizmin demeyeyim- vahşi kâr hırsının getirdiği
tahribatı nasıl dengelediğine de tanık olduk. Evet, yaşam ve güzel bir yaşam
için madenler çıkarılır, işletilir, kazanılır. Güzel bir ülkenin ekonomisini
canlandırmak için… Eğer bir yerden bunlar çıkarılıyorsa, maden çıkarılıyorsa üç
kişi zengin edilip 300 bin kişi zehirleniyorsa burada kârı da zararı da yüce
Meclisin düşünmesi gerekiyor. Bütün duyarlılığımız bu.
Belki benim istediğim kadar
çevreci hareketlerin, örgütlerin istekleri ve talepleri bu raporda yer almadı.
Ben bunu bir eksiklik olarak görüyorum. Yani istediğimiz gibi veya istediğimiz
ölçüde buraya yansımadı ama bu araştırma önergelerini veren bütün
arkadaşlarımın, bütün partilerde olan arkadaşlarımın Muğla’daki mermer
ocaklarından İzmir’deki Efemçukuru’nda İzmir’in sularını kirleten yaklaşımına;
Kaz Dağları’ndan, İda Dağı’ndan, o güzelim yörelerden Bartın’a, Zonguldak’a;
Zonguldak’tan Bursa, Eskişehir, Afyon, Kütahya ve hep beraber geldiğimiz
Güneydoğu’da Diyarbakır, Batman… Batman’daki petrol kuyularının -ki ilk
petrolün çıktığı, hâlen şu an en yoğun çıkarılan yer Raman- hem yerinde
incelemelerinden hem insan sağlığı ve sosyal çevre üzerindeki etkilerinden Hasankeyf’e
hatıra resimleri çektik. Belki sular altında kalacak yakın zamanda. Midyat’taki taş işletmeciliğinin sadece dizilerde kalmadığını,
Şırnak’ta asfaltit yatakların nasıl denetimsiz ve Türkiye Kömür İşletmelerinin
orayı 94’te kapatıp gitmesinden sonra birkaç tane müteahhide ihaleye nasıl
verildiğini, başıboş bir üretimin ve bu üretimin üzerinden yine nükleer santral
heveslerinin ne kadar canlandığını ve Şırnak gibi bir ilde şu an mevcut bir
nükleer santral varken altı tane nükleer santral başvurusunun da olduğunu
gördük. İşte, bazıları “Neden Silopi’de, Şırnak’ta 40 bin kişi, 50 bin
kişi çevre için yürüyor?” diye sordukları zaman, altı tane nükleer santral bir
şehri nasıl boğar diye düşündüğümüz zaman, o külün, o kirlenmenin getirdiği
zararlara bir dengenin oluşması gerektiğini biliyoruz.
Bizim bütün bu güzelliklerle
beraber Şırnak’ta Cudi Dağı’nda petrol kuyusunda asfaltik yatakların, kömürün
altında 2.500 metrede petrol yataklarının olduğunu bütün dünya haritaları
veriyor. Ta Abdülhamit’ten zaten çizilmişti. Sonra, beraber
indiğimiz İpek Yolu’nda, İdil’in Kozluca, Nusaybin’in Dinçer, Çamurlu
mevkiinde, tam da mayınlı arazide kuyularımızın olduğu yerde, orada, hem de
1.400 metrede nasıl doğal gazın önce çıktığını, 1.600 metrede petrolün nasıl
çıktığını, 2.200 metrede karbondioksitin nasıl çıktığını gözlerimizle gördük ve
oradaki genç mühendislerin “Ne olur bu sınırdaki mayınları temizleyin. Temizleyin,
buraya petrol kuyuları kuralım, doğal gaz kuyuları kuralım. Bu kadar ithalata
mahkûm olmuş bir ülkenin üretimi için bunu yapalım.” Suriye tarafından da
sondaj kuruluyor. Gerektiğinde de bu sondajlar yatay sondaj biçiminde, bizim de
üzerinde olduğumuz aynı kaynaklardan petrolün, doğal gazın çekildiğini ifade
ettiler.
Ve Mazıdağı’na geldiğimiz
zaman, bir şehrin, eğer bir sinema filmi, bir tiyatro, bir edebiyat, bir sanat
eseri yazılacaksa, Mazıdağı’na devletin 1994’te kurduğu fosfat fabrikasına
milyonlarca lira harcandığında, ki o fabrikayı, Mazıdağı
fosfat tesislerini kuran mühendisin gözlerinin ıslanmasından, yaşlarından
anladığım, gördüğüm o hissiyatını sorgulamak gerekiyor. Neden 94 yılında fosfat
işletmeleri kapatıldı? Onca sosyal tesis, onca gölet, o sular; neden kurutuldu
o ağaçlar ve niye sahipsiz? Ve niye birileri gidip Fas’tan, Tunus’tan,
Cezayir’den fosfat ithalatı yaptılar? Niye Samsun’a, uzaklara azot fabrikaları
kuruldu, oraya kurulmadı? Ve yakında GAP projesiyle beraber orada 1 milyon 200
bin hektar sulandığında bu fosfat fabrikasının, tesislerin de yetmeyeceğini
göremedi. Evet orada terk edilmiş bir devlet
yatırımının hüzünlü duruşundan, çöken ve göç eden bir şehrin insanlarının oraya
gelerek “Bir umut olur mu Meclis Komisyonumuz?” deyişlerini gördü. Mermerdeki
ithalatımızın artışını da gördük; borun, anlatıldığı gibi değil, çok zengin
kaynakları dünyada yüzde 70’i bizde olmasına rağmen yüzde 20 kaynağa sahip
ülkelerin asıl borun ticaretini yaptığını gördük. Ve bir şey daha gördük
arkadaşlar, özelleştirmelerle devletin elindeki, Etibank’ın elindeki bütün
kıymetlerin, madenlerin nasıl özel sektöre peşkeş çekildiğini ve nasıl ucuzdan
elden çıkarıldığını gördük. Ve bir şey daha gördük arkadaşlar, madenin
çıkarıldığı yerlerde, madenin çıkarıldığı topraklara, şehirlere para
verilmezken redevans sistemiyle devlete katkı payı altında giden paraların dahi
oraya yatırım olarak dönmediğini gördük. Yani çokça anlatılabilecek madencilik
sektörünün sorunlarını bire bir yerinde gördük. Bire bir gördük çünkü siz
Seyitgazi’deki termik santrali, Lalahan’daki, Beypazarı’ndaki tesisleri,
bırakın onu…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre
veriyorum, tamamlayınız lütfen.
HASİP KAPLAN (Devamla) –
Bitiriyorum.
Bütün bunları aldığınız zaman
dünyada 178 ülkede 60 maden türüyle birinci olan Türkiye’nin -ki bütün dünyada
90 çeşit maden var- en zengin maden yatakları ve çeşitliliği konusunda ilk 10’a
giren bu ülkemizde hâlâ gayrisafi millî hasılanın
yüzde 1,5 oranında, düşük olduğunu gördük. Denizlerimizde sondajın hâlâ yüzde 1’lerde
olduğunu gördük. Karada petrol yataklarının olduğu özellikle Güneydoğu
Bölgesi’nde özel sektörün nasıl ruhsat kaptığını, ruhsat ticaretlerinin nasıl
geliştiğini, ruhsatta çantacılık döneminin nasıl başladığını, bir şirkete 2300
tane ruhsatın nasıl sorgusuz, sualsiz verildiğini, bu ülkenin nasıl soyulup
soğana çevrildiğini gördük. Bütün bunları gördük ama bunun çözümlerini de
burada yazdık. Bir maden bakanlığı kurulmalı, merkezîleşmeli, denetim olmalı…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) –
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Ben
bu çalışmanın hayırlı olmasını diliyorum, çok söylenecek sözler var, hayırlı
olsun diyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.23
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 22.41
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2’nci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
544 sıra sayılı Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi, söz sırası Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Zonguldak Milletvekili Sayın Polat Türkmen’de.
Buyurun Sayın Türkmen. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA POLAT
TÜRKMEN (Zonguldak) – Sayın Başkan, saygıdeğer arkadaşlarım; AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslına bakarsanız
söylenilecek olan her şey söylendi. Ben şunları belirterek geçmek istiyorum,
tekrara düşmemek için:
Arkadaşlar, madenlerin
araştırılması konusunda belki Mecliste ilk defa bu kadar kapsamlı, taraflarıyla
bire bir görüşerek
sivil toplum örgütleriyle, kamuda bulunan muhataplarıyla, TSK’larla,
sendikalarla, iş güvenliğiyle, çevreyle, aklınıza gelebilecek ne varsa, özel bu
konuda ihtisas yapmış olan üniversitelerle, onların hocalarıyla görüşmeler
yapıldı ve ortaya bir rapor çıktı, bunu tartışıyoruz şu anda. Arkadaşlarımız
değişik konulara girdiler, söylendi. Evet, Türkiye’ye baktığınız zaman bugün
dünyada geldiğimiz noktada, Türkiye, madenler bakımından bir bakir alan. Bu bakir
alanda geçmişte sermaye birikimi olmayan ülkemizin, devletimizin bunu devlet
kanalıyla yaptığı görülmektedir, devlet eliyle yaptığı görülmektedir. Bundan
sonra dünyanın gelişmesi, ülkemizin gelişmesi, dünyayla global
ekonominin ve dünyadaki araştırmaların, bilimin ışığında getirdiği nokta bizi
de madenlerimizi doğru değerlendirmeye, çevreyi de göz önünde tutarak,
yaşanabilir bir çevreyi de göz önünde bulundurarak bu kaynaklarımızı gerçek
anlamda ortaya çıkarıp değerlendirme konusunda böyle bir çalışmaya itmiştir.
Burada ben başta Meclis Başkanımız Mehmet Ali Şahin Bey’e bize verdiği
imkânlardan dolayı, Sayın Bakanımıza bu fırsatları tanıdığından dolayı, bunda
çok fazlaca ilgisi bulunduğunu hissettiğimiz Başbakanımıza, Komisyon
Başkanımıza, Komisyonda çalışan bütün arkadaşlarımıza, bürokratlara,
milletvekillerine, hepsine teşekkür etmek istiyorum. Tarafsız, doğru, olması
gereken, ülkemizin lehine bir çalışma yapmışız; burada da bir rapor çıkmış, o
kitap da arkadaşlarımızın tümüne dağıtılmıştır. Tabii eksiklerimiz,
noksanlarımız yok mudur, bunlar gözükmemiş midir; bunları gerekli olan kurumlar
ve Bakanlığımız göz ardı etmeden, önemseyerek alacağına inanıyorum.
Tabii madencilik dediğiniz
zaman madenler, arkadaşlar, öyle istediğiniz yere taşıyabileceksiniz değil,
Cenabıhakk’ın bahşettiği, olduğu yerde bahşettiği, oluşumu böyle gelişen
zeminlerde oluşuyor. Onların sıkıntıları yok mudur? Evet, mali sıkıntıları
vardır, ekonomik sıkıntıları vardır, sermaye sıkıntıları vardır. Bunların
giderilmesi adına Maliye Bakanlığıyla da bir çalışmanın yapılması gerektiğine
ben inanıyorum çünkü muafiyetlerin verilmesi lazımdır. Dünyada akredite olmuş
kurumların artık oluşturulması lazımdır. Onun dünya piyasalarına açılıp
madenlerimizin bu şekilde değerlendirilerek finans kaynaklarının elde edilmesi
gerekiyor. Bugün dünyada bütün bu rezervleri doğru tespit edilmiş, akredite
edilmiş kurumlar tarafından tespit edilmişlere sigorta şirketleri tarafından
büyük miktarlarda kaynaklar aktarılmaktadır, borsaları oluşmaktadır. İşte, biz de
bunların tümünü olabildiğince geniş, bu dar imkânlar içerisinde meydana
getirdik, bir rapor hazırladık, o da sizlerin huzuruna gelmiş, onu tartışıyoruz
burada.
Evet, buralarda söylenecek,
özelde söylenecek çok şeyler vardır. Arkadaşlarımızın bir kısmı üzücü olan
olayları, güvenlikten, iş güvenliğinden meydana gelen hatalardan olan olayları
anlattılar. Biz bu acıların hep içinde yaşayan, komşuları olan, dostları olan,
arkadaşları olan, bizim arkadaşımız olan, benim arkadaşım olan çok insan
-Zonguldak kömür bölgesidir- orada biz bu acıları hep yaşadık, yaşamaya devam
ediyoruz. İnşallah bundan sonra böyle acıları yaşamayız, tedbirlerini çok daha
fazla alırız ama bazı şeyler vardır ki, her ne kadar tedbir alırsanız alın, yer
altı işletmeleri dediğimiz, derinlere indikçe… Bunu bilen arkadaşlarımız çok
fazlaca bilir.
Burada -bir rapor veren-, 30
tane kardeşimizin vefatına sebep olan bir kazadan bahsedildi ve orada rapor
veren arkadaşlarımız, üniversite hocalarımız vardır. Bunları ben çok iyi
tanırım, bilirim, bizim de dönemimizde asistandı bu arkadaşlarımız. Vedat
Didari Beyler olsun, evet, raporlarını doğru vermişlerdir. İstanbul
Üniversitesinden de aynı bir bilirkişi istenmiştir. Orada olan olaylarda
anlattıkları doğrudur. 80’li yıllarda Vedat Bey -Vedat Didari, profesör olan
bugün- arkadaşımızın kendi çalıştığı, mesul olduğu kartiyede de 14 kişi vefat
etmiştir, ondan sonra üniversiteye geçmiştir o Vedat Bey. Nuri Akçin Bey
kardeşim de zaten nakliyatçıdır, makine mühendisidir o, profesör olan. Evet,
raporlarına bir itirazım yok. Burada özellikle spesifik
söylendiği için söylüyorum, hepsini iyi bildiğimiz için söylüyorum. Olabiliyor
bunlar, olmasını arzu etmiyoruz. 1992 senesinde 275 tane yine ocaklarda
insanlarımız, Kozlu ocağında insanlarımız ölmüştür. Burada da yine ocakların
elvermediği usullerde, yer altı işletmesinin zorluklarını göz önüne alarak
oradan insanlarımızı almamız bir sene sürmüştür. Yine Taş Kömürü Kurumunda,
Kozlu Ocağında -Karadon demiyorum, Kozlu Ocağında- olanlar vardır.
Evet, Ali Rıza Bey de burada
anlattı, bazen öyle şeyler olur ki, işte, oradaki raporlarda da belli oluyor,
lağımlar atıldıktan sonra, yirmi beş dakika sonra toz toprak aşağıya indi mi
diye bakıldığı zaman, bakmaya gidilince ancak o gaz degajı olmuş ve o raporda
da belirttiği gibi grizu meydana gelmiştir. Ha bunlar olmayabilir miydi?
Olmayabilirdi de. İşte, kimin hatası varsa, kimin noksanı varsa, o raporlar
doğrultusunda, zaten hem savcılık hem Bakanlığımız hem teftiş kurulları,
Çalışma Bakanlığımızın elemanları bunlar hakkında verdikleri o raporlardan
dolayı, kimin suçu varsa o cezasını çekecektir. Bunlar ayrı şeylerdir. Tabii ki
daha çok önem verilmesi lazımdır, teftişlerin çok daha fazla yapılması
lazımdır. Eğitimlerin üniversiteler tarafından iş birliği hâlinde çok daha fazla
yapılması gerekiyor. İşte, buradaki bu raporun, asıl meydana çıktığı, hem
finansının hem işletmesinin hem araştırmasının hem pazarının hepsi
olabildiğince bugünkü şartlarda meydana getirilmiş ve ortaya konmuştur. Onların
da değerlendirileceğini umuyorum ve onu düşünüyorum çünkü bizim dönemimize
baktığınız zaman, AK PARTİ döneminde bunların çok daha hareketli olduğunu,
tüvenan miktarının ve nihai ürünlerin çok daha fazla olduğunu, 3,5 milyar dolar
bir ihracatımızın olduğunu, madenlerle ilgili, görüyoruz. Bunlar hemen hemen 2
katına, 3 katına çıkmıştır. Önü açılırsa, bugünkü, Avrupa Birliğine girecek
olan milletimiz, devletimizin o kuralları, kaideleri de bir bütün hâline
getirebilirsek çok daha önü açılacak, belki yıllar içerisinde 30 milyar dolar
civarında bu üretimi yapabilecek seviyeye geleceğiz. Çok haklısınız, bir
Amerika, “tüvenan” dediğimiz, -ilk çıkan hâline “tüvenan” diyoruz madenin- o
hâlinde 40 milyar dolarlık bir tüvenan meydana getiriyor, bunu analize tabi
tutuyor ve oradaki zenginleştirmeyle 360 milyar dolara çıkarıyor, nihai ürün
hâline getirdiği zaman da 2 trilyon millî gelir elde ediyor. Bu, tabii ki çok
önemlidir. Nihai ürüne doğru gitmemiz gerekiyor.
İşte, bu duygu ve
düşüncelerle ben şunu söylemeye çalışıyorum fazla uzatmadan, tekrara da gitmeden:
Bu raporun -Bakanlığımız tarafından da önemle ele alınacaktır, kurumlarımızın
eksikleri varsa onlar da öne alınacaktır- dolayısıyla milletimize, devletimize
hayırlar getirmesini diliyorum. Hepinizi bu geç saatlerde saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. Hayırlı akşamlar diliyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Türkmen.
Komisyon Başkanı, Bursa
Milletvekili Sayın Mehmet Altan Karapaşaoğlu.
(10/67, 75, 82, 122, 141,
180, 193, 208, 216, 229, 304, 309, 320, 324, 336, 337, 342, 374, 377, 388, 404)
ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Bursa) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben biraz uzunca konuşacağım. Sebebine gelince, önemli bir
konu, önemli bir eser meydana çıktı, önemli de bir topluluk var burada çünkü bu
topluluk dinliyor hakikaten. O bakımdan, anlatmamız lazım.
Bugün ülkemiz maden
kaynakları ve kaynakların kullanılmasında karşılaşılan güçlükler ve bu millî
kaynakların ülkemiz insanının refahı ve mutluluğunu tesis etmesini amaçlayan
sorunların giderilmesine ilişkin çözüm önerilerini içeren raporumuz üzerinde
görüşmelerimizi yapıyoruz. Bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisinde yer alan
bütün grupların görüşlerini izledik. Ben de bu Komisyonun Başkanı olarak
düşüncelerimi ifade etmek üzere huzurlarınızda bulunuyorum. Hepinizi en iyi
dileklerimle ve saygılarımla selamlıyorum.
Öncelikle, Komisyonumuzda
görev yapan bütün milletvekili arkadaşlarıma, özverili, uyumlu ve yapıcı
çalışmaları nedeniyle teşekkür ediyorum. Bu ve bu neviden çalışmaların amacı,
milletimizin mutluluğu ve refahıdır. Bu misyon ile
yola çıkan ve çalışan Komisyonumuz ilk olarak konuyla ilgili bütün kamu
kuruluşları, üniversiteler, özel sektör kuruluşları, dernekler, sivil toplum
kuruluşları ve bu alanda ilgili tüm bireysel çalışmaları da dâhil etmek üzere
çok sayıda kişi ve kuruluşlara yazılar yazarak Komisyona katkıda bulunmalarını
talep etmiştir. Bu içten davetimize icabet ederek katkılarını esirgemeyen
herkese ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Komisyonumuz dört ay süren çalışmaları süresinde 23 ayrı gündemle toplanmış,
özel sektör ve kamuda görev alan 200’den fazla kişi ve kuruluşun görüş ve
önerilerini dinlemiştir. Yurt içi ve yurt dışında toplam 236 farklı yazı ile
bilgi, belge ve görüş talep etmiştir. Komisyonumuza bu kurum ve kuruluşlardan
96 ayrı cevabi yazı gelmiş ve önemli tespitler yapılmıştır.
Komisyonumuzda yapılan bütün
toplantılar tam tutanak hâlinde kayıt altına alınmıştır. Yurt içinde on dört
ilde bulunan çok sayıda maden yataklarına gidilmiş, karşılaşılan sorunlardan
ivedi olanların giderilmesi için kamu kurum ve kuruluşlarına yazılar yazılmış
ve önerilerde bulunulmuştur. Kamu kurumlarından bazılarının bu önerileri
pozitif yönde değerlendirdikleri de görülmüştür. Örneğin,
Maden Yasası görüşülürken Komisyonda, Sayın Şandır’ın da belirttiği gibi, bu
maden gelirlerinden köylerimizin yararlanabilmesi gerekiyordu, onun için yasal
düzenlemenin içine iş yeri açma ve çalışma ruhsatlarından yüzde 50, devlet
hakkında il özel idaresi payının da yüzde 25 artırılması, bu amaçla artırılması
maddesi konmuştur; bizim önerilerimiz doğrultusunda, sizin belirttiğiniz konu.
Değerli arkadaşlar, yurt
dışında ise Kanada’ya gidilerek Komisyonumuz tarafından en dikkat çekici
çalışma olarak değerlendirilen rezerv ve kaynak güvenliği standartları ve bu
standartların madencilik yatırımlarına kaynak yaratma fonksiyonu uygulaması
yerinde gözlemlenmiştir. Avrupa Birliği bünyesinde yürütülen madencilik
çalışmalarına çeşitli seviyelerde katılım sağlanmış, madencilik sektörünün
sorunlarına çözüm bulmak amacıyla sektörün yeniden yapılandırılması, sektöre
ilişkin mevzuatın uluslararası literatürle uyumlu hâle
getirilmesi, geleceğe yönelik sektör araştırmalarına rehber olması amacıyla
raporumuzda önerge metinleri hariç Türk Dil Kurumu uzmanlarına da yazılım
noktasında görev verilmiştir.
Komisyonumuz
çalışmalarını çok yakından takip ederek gerekli desteği veren Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanımız Sayın Mehmet Ali Şahin’e, konuya ilişkin
hassasiyetini her aşamada belirterek yakın desteğini esirgemeyen Başbakanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a ve çalışmalarımızın her aşamasına katkılar
sağlayan ve katkılar sunan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız Sayın Taner
Yıldız ile Çevre ve Orman Bakanımız Sayın Doktor Veysel Eroğlu’na
teşekkürlerimizi iletmek istiyoruz.
Doğal kaynakların insan ve
toplum yaşamındaki önemi bilinmektedir. Yaşamı fonksiyonel hâle getiren araç ve
gereçlerin yüzde 99’u doğal kaynaklardan, özellikle de madenlerden
sağlanmaktadır. Toplumların refah ve gelişmişlik düzeyleri ile madencilik
faaliyeti arasında çok yakın bir ilişki bulunmaktadır. İnsan ve toplum
hayatında bu denli vazgeçilmez bir yer tutan madencilik, gelişmiş ülkelerin
bugünkü teknoloji ve refah düzeyine ulaşmalarında en etkin rolü oynayan
faktördür. Nitekim doğal kaynaklardan yeterince yararlanamayan toplumlar bugün
“geri kalmış” veya “gelişmekte olan ülkeler” gibi sıfatlarla
adlandırılmaktadır. Özetle, maden varlıkları ülkelerin en önemli ekonomik
güçleri olup kalkınmanın dayandırılacağı gerçek dayanaklardır.
Bugünün gelişmiş sanayi
ülkelerinin neredeyse tamamında madencilik sektörü ya ekonomik kalkınmayı
başlatan öncü sektör ya da ekonomik kalkınmanın ana motorlarından biri
olmuştur. Günümüzde madenciliğin gayrisafi millî hasıla içindeki payı Amerika
Birleşik Devletleri’nde 4-5 arasında, Kanada’da 7-8 aralığında,
Avustralya’da 8-9 aralığında seyretmektedir. Ülkemizde bu oranın 2010 yılında
tahminî olarak gayrisafi millî hasılamızın 1,7’si
oranında gerçekleşme göstermesi bekleniyor. Ancak bu konuya ilişkin dünyada
madencilik yapılabilen ülkelerde madencilik potansiyelini değerlendiren birçok
bağımsız enstitü ve kuruluş bulunmaktadır. Bunların önemli bir kısmı, dünyada
işletilebilir 90 çeşit madenin bulunduğunu, bunlardan 77’sinin ülkemizde
çeşitli oranlarda bulunduğunu, bunlardan 50 civarındaki maden çeşidinde ise
işletmeye değer kaynaklarımızın bulunduğunu belirtmektedirler. Ancak bu konuya
ilişkin spekülasyonların sona ermesi ve etkin bir
strateji geliştirebilmesi için Türk maden varlığının net ve tartışmaya yer
vermeyecek ölçüde tespit edilebilmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Bu kapsamda ayrıntıları Komisyon raporumuzun 535 ve 731’inci
sayfasından başlayarak özetlenen projeler demetinde rezerv ve kaynak güvenliği
sisteminin madencilik yatırımlarına kaynak sağlama fonksiyonu ve Türkiye
uygulaması çalışması içinde yer alan Türkiye madenciliği, bilgi bankası ve
Türkiye madencilik master planının dünyaca kabul edilen lisanslı kişiler ve
akredite edilmiş kuruluşlar tarafından hazırlanmasına da gerek duyulmaktadır.
Komisyon raporumuzun dördüncü
bölümünde Türk madencilik sektörünün sorunlarına ayrıntılı bir şekilde yer
verdik. Raporda görüleceği şekliyle Türk madenciliği yasalar
ve yönetmeliklerdeki birtakım eksiklikler, kurumlar arasındaki yetki
çatışmaları ve personel eğitiminde karşılaşılan sorunlar, yapılan mineral
analizi ve sondaj gibi teknik incelemelerin eksikliği, yazılan raporların
uluslararası standartlara uygun olmayışı, kurumlar arasında güvenli bilgi
paylaşımının olmayışı, elde edilen bilgilerin birtakım kişilere menfaatler için
kullanılması, sermaye yetersizliği, madenlerin proje olarak pazarlanamaması,
bankaların ve finans kurumlarının kanıtlanmış maden rezervlerini teminat olarak
kabul etmemesi ve madenlerin iç ve dış borsalarda listeleme imkânının
kullanılamaması gibi ana başlıklarda toplanabilecek irili ufaklı sorunları
bünyesinde barındırmaktadır.
Ana başlıklar altında
topladığımız bu sorunlara bakıldığında görülmektedir ki madencilik sisteminin
bütününü tıkayan yüzlerce problem var. Bütün bunlar göstermektedir ki
Türkiye’de madencilik sektöründe bir sistem sorunu bulunmakta ve Türk
madencilik sektörünün yeni bir sistemle tanımlanmasına ve yapılandırılmasına
ihtiyaç duyulmaktadır.
2002-2010 yılı arası,
madencilik sektöründen yeterli ve gerekli faydanın sağlanabilmesi için
Hükûmetimiz madencilikle ilgili bir dizi yasal ve yönetsel değişiklikler
yapmıştır. Yapılan bu kapsamlı değişiklikler, 2002 yılından 2010 yılına kadar
olan dönemde üretimde her yıl için ortalama yüzde 26’lık bir nominal
büyüme meydana getirmiştir. Buna rağmen Türk madencilik sektöründeki bu
gelişmeler ancak gayrisafi millî hasılamızın 1,7’si
oranına ulaşmamızı sağlamıştır. Oysa hedef aldığımız gelişmiş ülkelerde bu
oranlar bildiğiniz gibi daha üst seviyelerdedir.
Dünya madencilik sektörü
madencilik faaliyetlerinde olasılık ve ihtimalleri minimum düzeye indirmeyi
amaçlayan yöntemler izleyerek konuya yaklaşmaktadırlar. Buna göre daha mineral
analizinin yaşandığı laboratuvar aşamasından başlayarak maden yatağının ekonomik
bir kazanç aşamasına geldiği son noktaya kadar hemen her aşamayı belirli kriterler altına almış ve kaynak zenginleştirme aşamasına
kadar her kademenin değer tespitini önceden belirleyebilmiştir.
Dünya mineral analizi
konusunda ISO 17025 kalite ve güvenlik sertifikasına sahip olup, bu
laboratuvarlarda elde edilen verileri değerlendirecek lisanslı ve akredite
uzman mühendislerin değerlendirmede bulundukları laboratuvarların raporları
dışında hiçbir raporlamayı üzerinde durulacak bir değerlendirme verisi olarak
kabul etmemektedir.
Madencilik sektörünün dünyada
önde gelen kuruluşları, yatırımcıların bu risklerini minimum seviyeye indirmek
için, rezerv kaynak tespiti konusunda temel kriterleri
birbirine benzeyen çeşitli standartlar sağlayarak, bir maden havzasının değer
elde edebilecek hâle getirilebilmesini sağlayacak belirli denetim aşamasından
geçmesi gerektiği konusunda anlaşmışlardır. Buna göre, bir maden havzası, temel
raporlama kodunun geçerli olduğu rapor sonuçlarını almadan ciddiye alınmamakta,
veriler olumlu yönde ise devamında JORC, SAMREC, SAMUAL ve VALMIN sondaj ve
fizibilite etütleri, uluslararası kodları ile değerlendirmeye ihtiyaç
duymaktadır.
Söz konusu raporlamaları
yapan uzman mühendisler, düzenledikleri bu raporlarda yer verdikleri verilerin
gerçekliğini garanti altına almak amacıyla, yatırımcı tarafından kendilerine
ödenen raporlama ücretlerini sigorta ettirmektedirler. Sigorta şirketlerinin
sigortalamaya değer görmedikleri raporların ekonomik hiçbir anlamı
bulunmamaktadır.
Bu kapsamdaki düzenlenen
raporlara esas kodların her biri, bir maden havzası için ayrı bir anlamı ve
ayrı bir değeri ifade etmektedir. Temel raporlama koduna sahip bir rezerv ile
VALMIN koduna sahip bir rezerv arasında değer bakımından ciddi farklılıklar
bulunmakta ve her iki kod ile de yatırımcı maden rezervi hakkında gerçek ve
belirli bir bilgiye sahip olabilmektedir.
Her bir uygulaması ayrı
detaylar içeren bu değerleme sistemi tüm dünyada belli ölçülerde kabul
edilmekte, bu değerleme sistemi ile yatırımcılar sermayelerini bu alanlarda
değerlendirebilmektedirler. Nitekim, Dünya Madencilik
Konferansında yapılan görüşmelerden yola çıkarak Birleşmiş Milletler ve Avrupa
Birliği de bu kodların başlığı olan uygulamaları da içine alan kendi kodlama
sistemlerini geliştirmiştir.
Avrupa Birliği, “PERC” ve
Birleşmiş Milletler, “CIRIRSCO” olarak adlandırılan kodlamalarını tüm bu
kodlama sistemlerini içine alan bir değerleme ölçütü hâline getirmiştir. Bu
şekilde değerlenen madencilik kaynakları dünya maden borsalarında işlem gören
yatırım araçları hâlini almakta ve menkulleşmektedir. Dünya madencilik
sektörünün uyguladığı bir yöntem Türkiye’de bir madencilik master planı
ölçeğinde başlayarak uygulamaya konulmalı, Türkiye bu alanda da dünyayla entegre olacak koşulları sağlamalıdır. Hazırlanacak
madencilik master planı Türkiye’yi madencilik alanında baştan
başa dönüştürecek ciddi bir yeni yapılanma unsuru içerecektir. Her
aşaması birbiriyle koordineli bir şekilde yürütülecek bu plana göre Türkiye
öncelikle elindeki yer altı kaynaklarını tespit edecek, verimlilik, uygulama,
koordinat, miktar ve sair konularda kaynak oluşturabilecek canlı, sayısal
dijital sinirleri olan, raporlama yapabilen bir bilgisayarlı veri tabanı
oluşturmalıdır. Bu veri tabanı gerekli veriler yüklendiğinde sonuçları
harmonize edebilecek ve raporlayabilecek düzeyde olmalıdır. Böylece ülkemiz
madenleri konusunda bilgi hazinesi taşıyacak bir veri bankası elde edilmiş
olacaktır.
Değerli arkadaşlar, Avrupa
Birliği müzakere başlıkları içerisinde yer alan enerji faslı için gerekli
hazırlıkların da böylece tamamlanmış olabileceğini belirtmek istiyorum. Maden
Tetkik Aramanın anonim şirket statüsüne dönüştürülmesi gerekmektedir. Anonim
şirket statüsüne dönüştürülen Maden Tetkik Aramanın iş birliğine gittiği bu
enstitü, kuruluş ve şahıslarla çeşitli sözleşmeler düzenlemeli, bu
sözleşmelerle hem kendi madenlerini raporlama uygulamalarını gerçekleştirmeyi
hem de bu kodlama sistemlerine göre raporlama yapabilecek mühendisleri
yetiştirmeyi temel amaç olarak algılamalıdır.
Değerli arkadaşlar,
arkadaşlarımızın “kısa kes” önerisine uyarak bir iki konuyu ifade ederek
konuşmamı tamamlayacağım.
Değerli arkadaşlarımız, bu
çalışmada bize çok büyük katkıları bulunan 20’ye yakın kurumların,
bakanlıkların uzmanlarına ayrıca teşekkür ediyoruz.
Bunun dışında, burada gündeme
getirilen konulardan bir tanesi Bursa’da, Manisa’da, Uşak’ta, Muğla’da, Anayasa
çalışmaları sebebiyle, yapılması gereken çalışmaları kısa kesmek suretiyle
Ankara’ya döndük.
Ancak, taş ocaklarıyla ilgili
fasıl agrega üreticilerinin kapsamı içinde raporumuzda vardır. Taş ocakları
konusu, 270’inci sahifesinde -dikkatle okunursa- konu incelenmiştir ve hatta
bir teklifte de bulunulmuştur. “Taş ocaklarının bulunduğu bölgelerde bir taş
ocakları organize bölgesi olması, bütün, taşa ihtiyacı olan kimselerin,
kuruluşların, kurumların o bölgeden yararlanması, böylece sağda solda, ön
görünümlü bölgelerde delikler, görüntü kirlilikleri olmasının önüne
geçilecektir.” diye de bilgi verilmektedir.
Kütahya Seyitömer ve Garp
Linyitleriyle ilgili önerge konusu, biraz önce de arkadaşımıza ifade ettiğimiz
gibi, soruşturma önergesi olsaydı incelenebilirdi çünkü yasal birtakım cezaları
içeren yahut da tetkikleri içeren bir konuydu. Bu bakımdan, raporumuza dercedilmemiştir.
Ancak, bu kurumlardan Komisyonumuzda bilgi alınmıştır, tutanaklara geçmiştir.
Arzu eden arkadaşlarımız bu tutanakları incelemek suretiyle de bu bilgilere
ulaşabilirler.
Değerli arkadaşlar, ben şunu
umuyorum: Bu çalışma gerçekten çok önemli ve büyük bir çalışma. Bu çalışmayı
zamanla, inşallah, bütün ilgili kimseler, kuruluşlar inceleyecekler,
okuyacaklar ve ülkemizdeki madenciliğin geliştirilmesi noktasında kendileri de
birtakım fikirler ilave etmek suretiyle, düşünceler ilave etmek suretiyle,
Bakanlığımızın da gayretleriyle bu konu ele alınacak ve incelenecektir diyorum.
Saygılarımı sunuyorum.
Bir dakika erken bitirdim.
(AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Karapaşaoğlu.
Hükûmet adına Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldız.
Buyurun Sayın Bakanım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de
hepinize hayırlı akşamlar dileyerek sözlerime başlamak istiyorum.
Madencilik Araştırma
Komisyonunun hazırladığı rapor için öncelikle Sayın Altan Karapaşaoğlu’na,
Başkana ve bütün milletvekili arkadaşlarıma, emeği geçen bütün teknisyenlere,
teknikerlere ve değişik, farklı kurumların hepsine teşekkür ediyorum.
Bu raporun özellikle
madencilik sektörüyle alakalı hem Hükûmetimizin bu daldaki görüşlerine ışık
tutacağına olan inancım tamdır ve bunun, bu raporun sektörümüze katacağı
faydalar, katkılar için de kısa bir tur yapmak gerektiği kanaatindeyim. Yakın
vadede neler oldu, bundan sonra neler yapmamız lazım, ne tür katkılar
sağlamamız lazım, bunların her birisini kısaca bir açıklamak istiyorum.
En son yaptığımız Maden
Kanunu ile alakalı değişikliklerin bile tarafımızdan daha fazla anlatılması
gerektiği kanaatindeyim. Sayın Şandır son derece haklı olarak bir ikazda
bulundu ve dedi ki: “Köyün tozu toprağı kalıyor.” Evet, tozu toprağı kalmaması
lazım yalnızca. Bunun için en son hep beraber çıkarttığımız ve iktidarıyla
muhalefetiyle, her birimizin katkısıyla beraber çıkartılan son Maden Yasası’nın
kanunlaşmasında bir değişiklik yaptık. O değişikliği tekrar burada bir
vurgulamak istiyorum. 14’üncü maddede, devlet hakkının
geçtiği yerde “Ruhsat sahibi tarafından yatırılan devlet hakkının yüzde 25’i il
özel idare payı olarak ruhsatın bulunduğu ilin özel idaresine, yüzde 25’i
ruhsatın bulunduğu bölgeye sınırlı olarak altyapı yatırımlarında kullanılmak
üzere doğrudan ilgili ilçe veya ilçelerin köylere hizmet götürme birlikleri
hesabına, yüzde 50’si de Hazineye yatırılır.” diye değiştirdik. Bu doğru
bir işti. Tabii ki orada, külfetini, zahmetini çekenlerin bir kısım oradan pay
almaları doğru idi. Aynı zamanda, GSM ruhsat bedeliyle alakalı 7’nci maddeyi
düzenlerken… Maden üretim faaliyetleriyle ilgili faaliyetlere dayalı ruhsat
sahasındaki tesisler için, iş yeri açma ve çalıştırma ruhsatları bildiğiniz
gibi il özel idaresi tarafından veriliyor. Bu ruhsatların verilmesinde, 2464
sayılı Belediye Gelirleri Kanunu hükümlerine göre, belediyelerin tahsil ettiği
iş yeri açma izni harcı il özel iradesi tarafından tahsil ediliyor. Bu bedelin
yüzde 50’si, ruhsatın bulunduğu bölgeyle sınırlı olarak, altyapı yatırımlarında
kullanılmak üzere, doğrudan ilgili ilçe veya ilçelerin köylere hizmet götürme
birlikleri hesabına aktarılır. Bu da 7’nci maddede düzenlediğimiz… Bu alanların
belediyelerin mücavir alanı içerisinde kalması durumunda tahsil edilen harcın
yüzde 50’si ilgili belediyenin hesabına yatırılır. Dolayısıyla daha yerel, oluşan gelirin bizzat
madenin çıkartıldığı yerde kullanılmasına dönük bir kısım düzenlemeler yapıldı.
Bunları tabii ki bizim daha farklı, daha detaylı anlatmamız lazım.
Değerli arkadaşlar, borla
alakalı hiçbirimizin şüphesi olmaması lazım ki borda bir özelleştirme programı,
tarafımızdan hiçbir şekilde konuşulmadı ve böyle bir program yok; ne böyle bir
düşünce var ne böyle bir eylem var. Bor -zaman zaman bu örneği veriyorum- bırakın
dağda taşta, bayırda bulunmasını, sizin tapulu arazinizde, villanın bahçesinde,
köyün bahçesinde bulunsa dahi oradaki bor size ait olmuyor. Gelse, sizin
duvarla çevrili bahçenizin içerisinde bor bulsanız ve o kazıyı siz yapsanız,
devlet geliyor, diyor ki: “Hayır, bu bor sizin değil, bu bor benim.” O yüzden,
bununla alakalı, stratejik olmasının ve yaklaşık, 300 milyon dolarlık gelir iki
üç yıl kadar önceydi, şu anda 650 milyon dolar gelir elde ediyoruz... Dünyanın
bu tarz işlenmiş bor cirosu 1 milyar dolar civarındadır ve bunun 650 milyon
dolarlık kısmı altı yıl kadar önce “US Borax” diye bir Amerikalı firmanındı ve
Türkiye'nin 225 milyon dolar cirosu vardı. Şimdi, yer değiştirdik
arkadaşlarımızın gayretli çalışmaları sonucunda, 650 milyon dolar ciro Eti
Holdingin –dünyada birinci sıradadır- 250-300 milyon dolar civarındaki ciro da
US Borax’ındır. O yüzden, Çin’den Amerika’ya varıncaya kadar birçok ülkede
satışını yaptığımız borun tabii ki türev malzemelerine ulaşılmasıyla alakalı
yapıcı eleştirilere ben de katılıyorum. Mutlaka daha uç ürünlere
ilerleyebiliyor olmamız lazım ki bunların değeri daha da çok artsın.
Şimdi, madende neler yaptık,
bundan sonra neler yapmayı düşünüyoruz? Bu Araştırma Komisyonunun verdiği
rapordaki uyumlu olanlar, şu anda Kanun’da dikkate alınanlar nelerdir, dikkate
alınacağı beklenen maddeler nelerdir; bunlar üzerinde biraz daha konuşmakta
fayda vardır diye düşünüyorum.
Bir kere, ülkemizde
madencilik yatırımlarının ülke sathına yayılması, doğrudan ve dolaylı istihdama
etkisi, sanayiye ham madde olarak temin edilmesi, bulunduğu yerde işletme
zorunluluğu ve kaynak üreten özelliği gibi daha birçok sayabileceğimiz
özellikleri nedeniyle üzerinde hassasiyet gösterilmesi gereken sektörlerin
başında gelmektedir.
Bildiğiniz gibi 2004 yılında
çıkarılan 5177 sayılı Kanun ile bir kısım düzenlemeler yapılmıştı, bu
düzenlemelerle madencilik sektörü tek bir çatı altına toplanmıştı, sektörün
arzuladığı tek mevzuat gerçekleştirilmiş idi, yatırımcıya daha fazla ruhsat
güvencesi getirilmişti ve bürokratik işlemler azaltılmıştı. Fakat bunun yanında
bir kısım, bu uygulamalar sonucunda ruhsat sayılarında ciddi bir artış olmasına
rağmen bu ruhsatların işletmeye geçiş adetleri bu denli olmadı. Arama ruhsat
sayısı yaklaşık 32 binler civarında, işletme ruhsatları da 12 binler civarında
oldu, toplam ruhsat sayısı kamu kurumlarına verilen ham madde teminiyle beraber
45 binlere kadar ulaştı. 2008 yılında 17.297 ruhsat müracaatı yapılmıştı ama
bunun ancak 2.004 tanesi işletmeye alındı, 1.076 tanesi ise izinlerini tamamen
tamamlayabildi. 2004 yılında çıkardığımız Kanun’da arama faaliyetleri tadat
edilmemişti, şu anda bu Kanun’la bunlar düzenlendi, belli dilimlere
ulaştırıldı. “Çantacı” diye tabir ettiğimiz spekülatif
kazanca yönelik çalışmalar ne yazık ki bir istismara dayalı olarak gelişti.
Bu arada yargı kararları
oluştu. Anayasa Mahkemesinin, Maden Kanunu’nun -bildiğiniz gibi- 7’nci ve
10’uncu maddeleriyle ilgili 15 Ocak 2009 tarihli iptal kararıyla beraber, aynı
zamanda Danıştayın doksan üç maddelik Madencilik Faaliyetleri İzin
Yönetmeliği’ni iptali neticesinde, bu iptallerin doğurduğu sonuçla beraber bir
kanuni çalışmaya daha ihtiyaç hissedildi.
Bu arada bir Meclis araştırma
komisyonu kuruldu. 3 Aralık 2009 tarihli Birleşimde son derece faydalı bir
karar alındı. Komisyon, sektörün kamu ve özel sektör temsilcileriyle beraber,
üniversitelerle, STK’larla birçok toplantı yaptı, yurt içi ve yurt dışında
birçok incelemelerde bulundu ve üç buçuk-dört aylık bir çalışma yaptı. Raporda,
madenciliğin bir ülke için ne denli önemli olduğu ortaya kondu, dünya
madenciliği içerisindeki yerimiz, Türkiye madenciliğinin yasal, yapısal durumu
analiz edildi; madencilikte hedefler, strateji ve politikalara değinildi ve dış
ticaret ve teşvikle ilgili sorunlara dahi burada değinilmiş oldu. Bu değerli
çalışmalardan gerçekten son derece iyi sonuçlar çıktı.
Şimdi, mevzuat çalışmalarında
geldiğimiz noktada, gerek iptallerle alakalı konularda gerekse sektörün
bütününü kapsayan ve değerlendiren yeni bir bakış açısıyla beraber, yasal
olarak yapısal bir değişim çalışmaları sürdürüldü ve bundan sonra da devam
edecek. Bildiğiniz gibi, bu, bir paket hâlinde Mecliste de değerlendirildi. Şu
anda uğraştığımız ve sonucuna geldiğimiz konu, yine madencilik faaliyetleriyle
ilgili uygulama yönetmeliğinin artık sonuna geldik ve bunu da imzadan
çıkarttık.
Bu süreçte Madencilik
Araştırma Komisyonunun, Meclisin Araştırma Komisyonunun çalışmaları dikkate
alındı ve bu süreç içerisinde, özellikle tasarının kanunlaşmasıyla alakalı
süreçte dahi gerek Enerji Komisyonunda gerekse diğer bölümlerde ilgili
Komisyondaki arkadaşlarımız da Araştırma Komisyonunda, burada görev yaptılar ve
fikirlerini, olumlu fikirlerini bize aktardılar ve bu Kanun’da bir kısmı yer aldı.
Tabii ki özellikle bu Kanun
ve ilgili yönetmelikle gerçekleştirilmiş olacağı ve önümüzdeki dönemde hangi
programın uygulanacağından da birazcık söz etmek istiyorum. Özellikle yeni
yasal değişiklikle beraber, müracaatlar ve aramalarla alakalı bir kısım değişiklikler
yapıldı. En önemlisi mali yeterlilik şartı getirildi. Önceden çok cüzi bir
parayla, yalnızca arama ruhsatı müracaatıyla beraber yapılan bu işlemlerin
biraz mali yeterlilikle beraber bir eliminasyondan
geçmesi lazım geldiği üzerinde hep beraber karar kılmıştık ve bu
gerçekleştirildi. Özel alanlara ruhsat verilmeden önce ilgili kurumdan izin
alma şartı getirildi. İlgili kurumlar, bildiğiniz gibi, millî park, birinci
derecedeki sit alanları, askerî yasak alanlar, özel çevre koruma alanları, muhafaza
ormanları, yaban hayatı koruma alanları, 1/5.000’lik imar alanları ve enerji
yatırımı yapılan alanlar olmak üzere bir kısım özel alanlarla alakalı izin
alınması gerektiği kanaati oluştu. Bu aslında devlette ortak dil tesis etme
açısından da son derece önemliydi. Zaman zaman bu konuyla alakalı problemlerle
karşılaşıyorduk ama şu anda, biraz sonra vereceğim rakamlarla beraber, bunun
doğru bir istikamete gittiğini hep beraber görmüş oluyoruz.
Özellikle Madencilik
Araştırma Komisyonu tarafından da önerilen, bu alanların ilgili kurumlarla
irtibata geçilerek Genel Müdürlüğümüze bildirilmesi sağlandı. Bildirilen
alanlar sistem kayıtlarına en seri şekilde işlendi ve ruhsat müracaatlarında
esas alınır duruma getirilmiş oldu.
Ayrıca, sistematik olarak da
Özel Alanlar Şube Müdürlüğü kuruldu ve ataması yapılarak bu arkadaşların, sırf
bu konuyla alakalı koordinasyonu sağlamak üzere görevlendirildi.
Arama
dönemiyle alakalı yalnızca önceden “başla” deyip de ondan sonra sonucunu
gördüğümüz yani on-off çalışan, başladığı ve en son bittiği hâlinden başka
sorgulamadığımız kısım dört bölüme alındı; ön arama, genel arama, detay arama
ve en sonunda da yeterlik şartı getirilmiş oldu ve bu arama bölümünün
detaylandırılması, bizim daha önceden çalışmayacak alanların kamuya tekrar
dönüşüyle alakalı olan süreci hızlandırdı. Yani, bir
kimse spekülatif amaçla almışsa veya gerçekten burada
yatırım yapmamak amacıyla almışsa, bir başka gaye ve gerekçeyle bunu almışsa ve
işlemiyorsa, bunun kamuya bir an önce dönmesi sağlanmış olacak. Bu çok önemli bir şey. Eğer bir alan işlenmiyorsa bunun en
iyi saklama adresi kamudur, özel sektörün yedinde kalmaması lazım.
Çalışabilecek olanlara yeni alanların açılması açısından da bu son derece
önemli bir şey.
Bu şartlar, aslında o dönemde
yapılması gereken faaliyetlerin yapıldığının ve bu faaliyetlere ilişkin
harcamaların belgelenmesi istenerek de kontrol altına alınmış olacak.
Yönetmeliğimizde bu husus daha da detaylıca yer almaktadır. Artık çantacılık ve
gereksiz spekülatif ruhsat bulundurma da ortadan
kalkmış olacak.
Ben, son, tarihle alakalı bir
kısım rakamlar vermek istiyorum, bunun tesirini hemen görmeye başladık. Henüz
yönetmeliği çıkarmamış olmamıza rağmen, üç aylık hazırlık dönemine rağmen
yalnızca bu yazın elde ettiğimiz rakamları sizinle paylaşmak isterim: Kanun,
bildiğiniz gibi, haziran ayının 24’ünde çıkarılmıştı. 30/9/2010
tarihine kadar yani iki buçuk aylık süre içerisinde yapılan ruhsat müracaatları
685 adet oldu. Aynı döneme ait geçen yıl bu rakam tam 5 katı, 3.108 adetti.
Yani daha hiçbir şey yapmamış olmamıza rağmen beşte 1’lik kadar bir verimlilik
elde etmiş olacağız. Yönetmelik devreye girdikten sonra -inşallah önümüzdeki
aydan itibaren o da girmiş olacak- bu rakamın daha da gerçekçi rakamlara
döneceği kanaatindeyiz.
Yine araştırma komisyonu
raporunda rezerv tespitlerine ilişkin uluslararası standartların uygulanması
önerisi dikkate alınarak arama dönemi bu öneriye paralel olarak düzenlenmişti.
Kuşkusuz bu durum, gerçek yatırımcıya ve gerçek maden aramacılığı ile gerekli
olan yeterli risk sermayesini sağlayacak uluslararası standartlarda uygun bir
yatırım ortamı sağlayacaktır diye düşünüyoruz.
İzne tabi alanlarla alakalı
konularda ise tabii ki önündeki engelleri kaldırır nitelikli olup madencilik
yapılmasına imkân olmayan alanlarda ise ruhsat düzenlemeyi önleyici bir
niteliğe sahip hâle geldi. Eğer orada madencilik yapmayacaksak bunun
ruhsatlandırılmasının da doğru olmadığı kanaatindeyiz.
Araştırma Komisyonunun
izinlerle ilgili düzenlemelerle alakalı kısmında ise yine komisyon raporunda
açık bir şekilde ifade edildiği gibi çevreye duyarlı bir madencilik,
madenciliğe duyarlı bir çevre politikası ön plana alındı.
Değerli arkadaşlar, bu
itibarla şu hususlar da gerçekleştirildi: Özellikle hassas alanlarda önce izin
alınma şartıyla ruhsat düzenleme dönemine geçilmiştir. Önceden, bildiğiniz
gibi, bir kısım bu izinler ruhsatlamadan daha sonraydı. Biz aslında Danıştayın
enerji sektöründe diğer gruplarda aldığı kararı da destekler mahiyette ve aynen
onun yaptırımlarını uygular mahiyette önce ÇED izinleri alındıktan sonra
lisanslamalara başladık. Bunun daha doğru bir uygulama olduğunu sahada da
görmüş olduk.
Ormanlık alanlardaki
madencilik faaliyetleriyle alakalı belirli kriterler
yine belirlendi.
İş yeri açma ve çalışma
ruhsatlamalarıyla alakalı tek elden yine il özel idareleri tarafından verilmesi
sağlandı. Özellikle bu konuda Muğla, Antalya ve İzmit bölgelerinde kum, çakıl
ocaklarıyla alakalı yapılan şikâyetlerin yine yerinde incelenerek oradaki
kurulan komisyon marifetiyle, valinin ve ilgili arkadaşların bulunduğu bir
ortamda, yine yaklaşma mesafelerini dikkate alarak, görünürlük mesafelerini
dikkate alarak bir düzenleme yapıldı. Bu düzenlemeyle beraber, eğer varsa
oradaki bir ruhsatlama, bundan sonra, bizzat yerel yönetim tarafından verildiği
de ancak Maden İşleri Genel Müdürünün onayıyla beraber devreye girecek ama
bizzat yerindeki bir karar olarak düzenlenmiş oldu.
Tabii, kamu niteliği taşıyan
yatırımlar ile madencilik faaliyetlerinin çakışması durumundaysa yine üç
bakanlık beraber bir araya gelecek ve o kurul tarafından verilen karar hangi
yatırımın ehem mühim olduğunu ve hangisinin daha öncelikle tercih edileceğini
belirlemiş olacak.
Yine, Araştırma Komisyonunun
önerisinde… Yani bu araştırma komisyonu raporunun daha sonra yayımlanmış olması,
kanunda bunların dikkate alınmadığı anlamına gelmediğini bir kez daha
vurgulamak için bunları detaylandırıyorum.
Araştırma Komisyonunun
önerisinde yer alan çevreye uyum teminatı ilk defa Maden Kanunu’nda yer buldu
ve teminat, madencilik faaliyetleri sonrası bozulan arazinin düzenlenmesi için
kullanılacaktır. Bunu da aynen dercettik.
İşletme yapılmayan ve atıl
durumdaki sahaların yeniden ekonomiye kazandırılmasıyla alakalı ise, işletme
ruhsatı alarak, ruhsatları işletmeden, üzerinde tutmak amacıyla izin süreçleri
tamamlanmadan bekleyen ruhsatlar üç yıl içerisinde izin alamadığı takdirde
ruhsatların iptali kuralı getirildi, atıl bırakılan sahaların gerçek
yatırımcıya yönlendirilmesi de sağlanmış oldu. Ayrıca, beş yıl içerisinde üç
yıl üretim yapmayan ruhsatların da iptal edilmesi hükmü getirilmiş oldu.
Öte yandan, sanayi
tesislerimizin ham maddesini sağlayan ruhsatlara ise ruhsat güvencesi -bunun
tam tersi uygulamayla- sağlandı ve bu sahalar iptale konu olmaktan çıkartıldı.
Yani, bir kromla alakalı, alüminyumla alakalı bir tesis kurdunuz. Bu tesisin
ham maddesini tedarik edecek ruhsatlar ise tam tersi güvence altına alınmış
oldu, oranın ham maddesiz kalmaması için. Bu durum, madenciliğimizde özellikle
katma değer üreten sanayicilerimize daha büyük bir destek anlamına geldi.
Tabii ki özellikle son kanuni
düzenlemeyle projeye uygun faaliyette bulunması ve can ve mal güvenliğinin
sağlanması bakımından önemli düzenlemeler yapıldı. Bunların fiilî
uygulamalarına geçildi. Can ve mal güvenliğini tehdit eden herhangi bir unsur…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre
veriyorum, tamamlayınız lütfen.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - …bir denetimle karşılaşılmışsa bir süre
vermeksizin o ocağın kapatılması bu sayede sağlanmış oldu. Tabii ki bunun
bedeli de 241 tane ocağın yaklaşık 75 tanesi bu sayede kapatılmış oldu.
Gönlümüz bunu temenni etmiyor olmasına rağmen can ve mal güvenliğini ön plana
almış olmamızdan kaynaklanan sebepler yüzünden böyle bir uygulama yapmış
bulunuyoruz.
Daha tecrübeli elemanların…
Kazaların önlenmesi amacıyla TKİ, TTK gibi kurumlar tarafından da aldığımız
desteklerle beraber bunlar daha iyi bir noktaya getirildi.
Sayın Başkanım, eğer müsaade
ederseniz son üç dört dakikada bir kısım konuları toplamak istiyorum, önemli
olduğuna… Yani, araştırma komisyonu raporuyla, çıkarttığımız Maden Kanunu’nun
içerisindeki uyumlu olan noktaların vurgulanması lazım Sayın Başkanım. Ben
hoşgörünüze sığınarak böyle bir talepte bulundum.
BAŞKAN – Ben size üç dakika
ekledim, buyurun.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum.
Taş ocaklarıyla alakalı
aldığımız şikâyetlerde, değerli arkadaşlar, gözden kaçırmamamız gereken önemli
bir nokta var. Şimdi, her şeyin stokunu yapabilirsiniz ama taş ocağından
çıkarttığınız mıcırın stoku falan pek olmaz. Bunların her birisi duble yollarda kullanıldı, inşaatlarda kullanıldı,
asfaltlarda kullanıldı. Yani bu bir ihtiyaçtı. Burada hep beraber mutabıkız,
esasta doğru bir işlem yapılıyor ama usulde bunların nerelerden çıkartılacağına
dair önemli bir düzenleme tabii ki yapmamız lazım. Bir kere taş ocakları ayrı
bir grup altında toplandı, bu yeni çıkan Kanun’da ve hazırlanan yönetmelikte.
Bunların yerel kurulların temsilcilerinin katıldığı bir komisyonda, burası çok
önemli, özellikle Antalya gibi çok fazla şikâyet aldığımız, Muğla gibi, Kocaeli
gibi illerde bir komisyon marifetiyle agrega ruhsatı verilebilecek ve aynı
zamanda verilemeyecek olanlar da yerlerinin tespiti yapılacak ve Bakanlık
onanıyla bunlar da yürürlüğe girecek. “Buralara verilemez.” denilen yerlerin
raporu da ilgili komisyonlar tarafından, yine yerel yönetimler tarafından
alınacak. Bu son derece önemli. Eğer orada taş
ocaklarıyla alakalı, kum ocaklarıyla alakalı bir sıkıntı varsa bu tersine de
olabilir, malzeme ihtiyacından kaynaklanıyor olabilir veya tam tersi malzeme
vardır ama oradan çıkartılması uygun olmayabilir. Bunlarla alakalı kriterler de yine yerel yönetimlerle beraber yapılmış
olacak.
Taşı alınan alanların rehabilitasyonu titizlikle takip edilecek. “Ön görünüm
alanı” kavramı getirildi. Yani siz cepheden gördüğünüz, özellikle Mersin ve
Antalya’da sahilden gördüğünüz yerlerin özellikle ön görünümden en az 300 metre
uzakta tutulması ve bir görüntü kirliliğine de yol açmaması sağlanmış oldu.
Bunların her birisi aldığımız olumlu eleştiriler sonucunda yaptığımız
işlemlerdir.
Araştırma Komisyonumuzun uzun
vadede yapılmasını öngördüğü önerilerden özellikle bu işin sistemiyle alakalı
konularda da dikkate alındı. Sürem otuz üç saniye kaldığı için bunları
atlıyorum ve özellikle belirtmem gereken… Bu önerilere paralel olarak
madencilik faaliyetlerinin yönetilmesiyle alakalı yeniden yapılanma içerisinde
olduğumuzu belirtmek isterim, ama şu anda 100 üzerinden belki 85-90 alabilecek
bir kanunla beraber mevcut sistemin yürümesini sağlıyor olabilmemiz lazım,
ondan sonra bu değişimi yönetebiliyor, idare edebiliyor olmamız lazım. Bütün
bunların her birisine dikkat edildi.
Ben bütün bu duygu ve
düşüncelerle tekrar Araştırma Komisyonunun hazırladığı rapor için Başkanımıza
ve milletvekillerimize bütün iktidarıyla muhalefetiyle teşekkür ediyorum ve
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Şahıslar adına Gümüşhane
Milletvekili Sayın Yahya Doğan, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
Buyurun
YAHYA DOĞAN (Gümüşhane) –
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; gecenin bu saatinde sabrınızı
fazla taşırmamaya çalışacağım, ancak birkaç kelime bahsedeceğim.
Her şeyden önce yeni yasama
yılı hayırlı, uğurlu olsun. Ve maden kazalarında ekmeğini kazanırken rahmetli
olan işçilerimize Cenabıhakk’tan rahmet diliyorum.
Bu yüce Meclisin yaptığı çok
hayırlı çalışmalardan birisi de bu Madencilik Araştırma Komisyonu Raporu
olmuştur. Hasbelkader ben de içerisinde bulundum. Niye bulundum? Ben
Gümüşhane’den geliyorum. İsmini madenden alan bu şehirde maalesef madencilik
yapılmıyordu. Hep merak ederdim neden yapılmıyor diye. Bir dilekçeyle bunun
araştırılması konusunda girişimde bulunduk, sonra kendimizi bu Komisyonun
içerisinde bulduk, iyi ki de bulduk.
Bu Komisyonda çalışırken
muhtelif siyasi partilerden arkadaşlarımızla tam bir uyum içerisinde ülkemizin
dört bir etrafını gezdik. Özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, Ege
Bölgesi’nde, İç Anadolu Bölgesi’nde çok enteresan olaylarla karşılaştık.
Bunlara girecek değilim ancak o yöreler halkının göstermiş olduğu yakın
alakadan dolayı müteşekkiriz. Türk insanının, hakikaten kendisine el uzatıldığı
zaman ne kadar hoşgörülü olduğunu, memnun olduğunu da görmüş olduk.
Gümüşhane’de madenler
işlemeye başladı; altın işliyor, altın çıkarılıyor, gümüş çıkarılıyor. Yakında
çinko ve bakır da çıkarılacak, özel sektör bu konuda teşebbüse geçmiş durumda.
Yani geçmişte Osmanlıya darphane görevi yapmıştır gümüş madenleriyle. Bu vesileyle
gidemedik ama raporumuzda oraya da yer verdik.
Sayın Başkanım, bu yüce
Meclisin -konunun biraz dışına çıkacağım- hazırlamış olduğu araştırma-inceleme
raporları gerçekten bir altın değerindedir. Bundan önce de bu uyuşturucu ve
uyuşturucuyla mücadele konusunda fevkalade mükemmel bir rapor hazırlanmış idi.
Çok da yararlı oldu. Ben de çok şey öğrendim her iki raporu hazırlarken de,
ancak arz etmek istediğim bir husus, yüce Meclisin hazırlamış olduğu bu
raporlardaki önerilerin takibinin yapılabilmesi. Artık bir büro mu olur,
Mecliste mi, şeyde mi? Çünkü hakikaten büyük emekler verilerek hazırlanıyor,
ortaya çok güzel fikirler konuluyor, bunların takibinin yapılarak
gerçekleştirilmesi önem kazanıyor.
Madencilik raporuyla ilgili
olarak bir arkadaşımız değindi. Bu, özellikle Güneydoğu
Anadolu Bölgesi maden yönünden oldukça zengin. Hele hele bu Suriye
sınırı bölgesinde, mayınlarla kaplı olan arazide, sınırın tam karşısında -bunu
gözlerimizle de gördüğümüz için- petrol kuyuları faal vaziyette çalışıyor,
ancak bu tarafta yok. Oradaki genç arkadaşların ifadelerine göre, bu mayınlı
arazinin temizlenmesi hâlinde o kuyular da açılırsa mutlak surette petrol
çıkacağına kesin gözüyle bakılıyor. O sebeple bu konunun bir an önce ele
alınmasında yarar görüyorum bir öneri olarak. Zaten raporumuzda büyük ölçüde
var.
Diğer bir husus da: Bu
milletin otuz sene önce Mazıdağı fosfat yataklarında kurmuş olduğu tesisler
bugün maalesef çürümeye terk edilmiş durumda. Hatta milyarlarca lira harcanarak
dekapajı yapılmış fosfat yatakları da atıl durumdadır. Yöre halkının büyük
arzusudur, bir an önce bunların faaliyete geçirilmesi. Faaliyete geçsin de kim
geçirirse geçirsin. Bir liraya verilsin özel sektöre, ziyanı yok, özel sektör
bunları çalıştırsın çünkü hem üretim yapılacak hem de yöredeki işsizlik sona
erecektir. Benim inancım o dur ki yöre halkı temizdir ve oradaki terörün temel
kaynağı büyük ölçüde işsizlik ve terör de bunu gördüğü için zaten müsaade
etmiyor oralarda yatırım yapılmasına. Ben bir an önce o bölgede yatırımların
yapılmasını, bu tesislerin devreye sokulmasını arzu ediyorum.
Yine çok sevindirici bir
husus şudur: Ben eskiden zannediyordum ki sadece Gümüşhane ilinde madencilik
sorunu var ama bu Komisyon ile gördüm ki sorun Türkiye'nin sorunudur.
Madenci değilim, ben
iktisatçıyım, maliyeciyim, olaya biraz da o gözle bakıyorum. Ben şuna
inanıyorum ki yapmış olduğumuz bu çalışmayla, biraz önce Sayın Bakanımızın da
ifade ettiği gibi -Maden Kanunu’nun hazırlanmasında Komisyonumuzun
çalışmalarından da yararlanması fevkalade memnuniyet vericidir- Türkiye’de
madenciliğin önü açılmıştır, kaynakların harekete geçirilmesinde artık bir
engel kalmamıştır. İyi niyetle bu sorunlar aşılacaktır. Rakamlar çarpıcıdır.
Kanada’da, Avustralya’da yapılan sondajların, çalışmaların bir yılda yapılanını
biz seksen yılda yapmışız. Türkiye’de bu madencilik sektörünün önü de bu
çalışmayla ve yeni kanunla açılmıştır. Ben bu alanda ciddi yatırım yapmak
isteyenlerin başarılı olacağına inanıyorum.
Sözlerimi daha fazla uzatmak
istemiyorum. Yüce Meclise bir kere daha teşekkür ediyorum. Bu Komisyonda görev
alan muhtelif siyasi partilerdeki arkadaşlarımızın tam bir uyum içerisinde
çalışması beni son derece mutlu etmiştir. Özellikle Komisyon Başkanımız Bursa
Milletvekili Sayın Altan Karapaşaoğlu’na da üstün yöneticiliğinden dolayı
tekrar teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum Sayın Başkanım. (AK PARTİ
ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Doğan.
Madencilik sektöründeki
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
kurulmuş bulunan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu üzerindeki genel görüşme
tamamlanmıştır.
Alınan karar gereğince,
Anayasa’nın 146’ncı ve geçici 18’inci maddeleri gereğince Sayıştay Genel
Kurulunca gösterilen 3 aday içinden Anayasa Mahkemesine seçilecek 1 üyenin
seçimini yapmak ve kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için 6 Ekim 2010 Çarşamba günü saat 14.00’te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 23.43