Normal 44163 2 4 2010-12-10T11:46:00Z 2010-12-10T11:46:00Z 114 71486 407471 TBMM 3395 956 478001 12.00 Clean false 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false TR X-NONE X-NONE 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖNEM: 23                                                                YASAMA YILI: 5

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

CİLT : 78

2’nci Birleşim

5 Ekim 2010 Salı

 

(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

İ Ç İ N D E K İ L E R

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMA

IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Sinop Milletvekili Abdurrahman Dodurgalı’nın, Camiler ve Din Görevlileri Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Isparta Milletvekili Haydar Kemal Kurt’un, Anayasa değişikliğine ilişkin referandumun sonuçları ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyinin Mavi Marmara Raporu’na ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Bursa Milletvekili Necati Özensoy’un, 4 Ekim Hayvanları Koruma Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Hükûmetin Alevi açılımına ilişkin açıklaması

2.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, fahri imamlara kadro verilmesine ilişkin açıklaması

3.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

4.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın,  Türkiye Büyük Millet Meclisinin yeni yasama yılına ilişkin açıklaması

5.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yeni yasama yılına ilişkin açıklaması

6.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yeni yasama yılına ilişkin açıklaması

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Kosova Cumhuriyeti Parlamentosunun davetine icabetle, Priştine’de düzenlenecek olan “Bölgesel İşbirliği ve Avrupa’yla Bütünleşme” konulu Güneydoğu Avrupa Bölgesi Parlamentoları Dışişleri Komisyonu Başkanları Zirvesine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanvekili Mehmet Ceylan’ın katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/303)

2.- Portekiz Parlamentosu Dışişleri Komisyonunun davetine icabetle, Lizbon’da düzenlenecek olan ulusal parlamentolar arasındaki diyaloğu geliştirme amaçlı “Avrupa Parlamenterler Toplantısı”na Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/304)

3.- Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın  geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi  (3/305)

4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mehmet Ali Şahin’in, Kazakistan Cumhuriyeti Meclis Başkanı Ural Muhammedjanov’un vaki davetine icabet etmek üzere, beraberinde bir Parlamento heyetiyle Kazakistan’a resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1306)

5.- Belçika Parlamentosu Temsilciler Meclisi tarafından, Brüksel’de düzenlenecek olan, Dışişleri Komisyonu Başkanları Konferansına Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1307)

6.- TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın, Çin Halk Cumhuriyeti Parlamentosu Dışişleri Komisyonunun vaki davetine icabet etmek üzere, beraberinde bir Parlamento heyetiyle Çin’e resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1308)

B) Önergeler

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, (6/2122, 6/2124, 6/2125, 6/2126, 6/2128, 6/2145, 6/2146) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/230)

2.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, Kamu Yatırımları Nedeniyle Zarar Gören Esnaf ve Tacirlere Destek Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/259) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/231)

C) Genel Görüşme Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak ve 25 milletvekilinin, İstanbul’da yağan yağışlar sonucu yaşanan sel felaketleri konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/15)

D) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 25 milletvekilinin, İsrail’in Mavi Marmara gemisine yaptığı saldırının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/853)

2.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 27 milletvekilinin, yoksulluk sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/854)

3.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, 57’nci Hükûmet döneminde Başbakana ve Hükûmete yönelik müdahale iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/855)

E) Duyurular

1.- Plan ve Bütçe Komisyonunda grubu bulunmayan veya bağımsız milletvekillerine  düşen 1 üyelik için aday olmak isteyen bağımsız milletvekillerinin müracaatına ilişkin duyuru

VII.-  ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurul çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; Anayasa Mahkemesine 1 üyelik için yapılacak seçimin Genel Kurulun 6 Ekim 2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ve bu birleşimde seçimin tamamlanmasına; 510 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

VIII.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, sözleşmeli ve geçici personelin tayinlerdeki sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1084) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’daki sağlık hizmetlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1423) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

3.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Şırnak’taki kapalı veya personel eksikliği bulunan sağlık ocaklarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1482) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, sezaryen yöntemiyle yapılan doğumlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/1727) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

5.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, bir rapora ve domuz gribi aşısına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1754) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

6.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, aile hekimliği kapsamında kapatılan sağlık ocağı ve sağlık evlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1817) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

7.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Kahramanmaraş’ta tüp bebek merkezi kurulmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1915) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

8.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, taşeron şirket çalışanlarının özlük haklarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1953) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

9.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, domuz gribi aşısına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1955) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

10.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki baz istasyonlarının sağlığa etkilerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1993) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

11.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’a ambulans helikopter alımına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1994) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

12.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Zile Devlet Hastanesi binasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1995) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

13.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, Tatvan Devlet Hastanesinden kaçırılan bebeğe ilişkin sözlü soru önergesi (6/2003) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

14.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, MS hastalarına yönelik çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/2004) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

15.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, Tatvan Devlet Hastanesi personeline lojman alımına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2020) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

16.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta KKKA hastalığı araştırma istasyonu kurulmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2047) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

17.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, ilaç reklamlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/2073) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

18.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki sağlık personelinin yeterliliğine ilişkin sözlü soru önergesi (6/2096) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

19.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Çağlayancerit Devlet Hastanesinin açılışına ilişkin sözlü soru önergesi(6/2102) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

20.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki meslek hastalığı vakalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2121) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

21.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, fizik tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerinin yeterliliğine ilişkin sözlü soru önergesi (6/2139) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

22.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, sağlık hizmetlerine ve personele yönelik bir uygulamaya ilişkin sözlü soru önergesi (6/2140) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler

1.- Madencilik sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu Raporu (10/67, 75, 82, 122, 141, 180, 193, 208, 216, 229, 304, 309, 320, 324, 336, 337, 342, 374, 377, 388, 404) (S. Sayısı: 544)

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, iş müfettişlerinin Osmaniye’deki denetimlerine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/15249)

2.- Mersin Milletvekili Kadir Ural’ın, Silifke ve Erdemli ilçelerindeki bazı sorunlara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/15291)

3.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Elmalı Devlet Hastanesindeki doktor ihtiyacına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/15294)

4.- Osmaniye Milletvekili Hakan Coşkun’un, Osmaniye’deki münhal kadrolara yapılan il içi atamalara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı   (7/15296)

5.- Ankara Milletvekili Mehmet Zekai Özcan’ın, İsrail ile ilişkilere ilişkin Başbakandan sorusu ve  Millî Savunma Bakanı M.Vecdi Gönül’ün cevabı (7/15564)

6.- Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, Borçka ilçesi Aksu Mahallesinin içinden geçen Balcı Irmağı’nın suyunun azalması sonucu ortaya çıkan sorunlara  ilişkin sorusu ve  Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/15719)

7.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in,  ABD Dışişleri Bakanının Ermenistan ziyaretine ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun cevabı (7/15775)

8.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, TBMM Başkanının Almanya ziyaretine ilişkin sorusu  ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı  (7/16323)

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açıldı.

TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, yeni yasama yılının ülkemize, milletimize ve Türkiye Büyük Millet Meclisine hayırlı olmasını dileyen bir konuşma yaptı.

 Açış konuşmasını yapmak üzere Genel Kurulu teşrif eden Cumhurbaşkanına, Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denildi.

 İstiklal Marşı söylendi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 23’üncü Dönem Beşinci Yasama Yılı açış konuşmasını yaptı.

5 Ekim 2010 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 15.58’de son verildi.

 

                                                                Mehmet Ali ŞAHİN

                                                                          Başkan

                   Murat ÖZKAN                                                                              Fatih METİN

                         Giresun                                                                                           Bolu

                       Kâtip Üye                                                                                    Kâtip Üye

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                                                                                                                 No.: 2

II.- GELEN KAĞITLAR

4 Ekim 2010 Pazartesi

Tezkereler

1.- Siirt Milletvekili Osman Özçelik’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1293) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.9.2010)

2.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1294) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.9.2010)

3.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1295) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.9.2010)

4.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici, Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1296) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.9.2010)

5.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1297) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.9.2010)

6.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1298) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.9.2010)

7.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1299) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.9.2010)

8.- Samsun Milletvekili Suat Binici’nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1300) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.9.2010)

9.- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 146 ncı ve Geçici 18 inci Maddeleri Gereğince Sayıştay Genel Kurulunca Gösterilen 3 Aday İçinden Anayasa Mahkemesine Seçilecek Bir Üye İçin Yapılacak Seçime İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1301) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.10.2010)

Rapor

1.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçal ve 26 Milletvekilinin,   Muğla Milletvekili Metin Ergun ve 29 Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Uras ve 19 Milletvekilinin, Balıkesir Milletvekili  Ahmet Duran Bulut ve 34 Milletvekilinin, Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici ve                     22 Milletvekilinin, Trabzon Milletvekili  Kemalettin Göktaş ve 24 Milletvekilinin, Burdur Milletvekili  Ramazan Kerim Özkan ve 28 Milletvekilinin, Denizli Milletvekili  Ali Rıza Ertemür ve 38 Milletvekilinin, Muğla Milletvekili  Fevzi Topuz ve 28 Milletvekilinin, Balıkesir Milletvekili  Ergün Aydoğan ve 20 Milletvekilinin, Mersin Milletvekili  Ali Rıza Öztürk ve 37 Milletvekilinin, Mersin Milletvekili  Ali Rıza Öztürk ve 24 Milletvekilinin, Mardin Milletvekili  Ahmet Türk ve                20 Milletvekilinin, Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 23 Milletvekilinin, Zonguldak Milletvekili Polat Türkmen ve 20 Milletvekilinin, Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve                                  20 Milletvekilinin, Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmez ve 23 Milletvekilinin, Siirt Milletvekili Afif Demirkıran ve 21 Milletvekilinin, Manisa Milletvekili Şahin Mengü ve                            22 Milletvekilinin, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 21 Milletvekilinin, Mardin Milletvekili Ahmet Türk ve 20 Milletvekilinin Madencilik Sektöründeki Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergeleri ve Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (10/67, 75, 82, 122, 141, 180, 193, 208, 216, 229, 304, 309, 320, 324, 336, 337, 342, 374, 377, 388, 404) (S. Sayısı: 544) (Dağıtma tarihi: 04.09.2010) (GÜNDEME)

 

 

                                                                                                                                            No.: 3

5 Ekim 2010 Salı

Tasarılar

1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karayoluyla Uluslararası Yük ve Yolcu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/939) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.9.2010)

2.- Bozulabilir Gıda Maddelerinin Uluslararası Taşımacılığı ve Bu Taşımacılık Faaliyetinde Kullanılacak Özel Ekipmana İlişkin Anlaşmaya Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/940) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.9.2010)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Mavi Marmara Gemisiyle ilgili bazı hususlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2165) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, sözleşmeli sağlık personelinin sorunlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/2166) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

3.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, vize uygulamalarının kaldırılmasına ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2167) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

4.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Başbakanlık korumaları ile koruma araç ve gereçlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2168) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

5.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, YAŞ toplantısıyla ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2169) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)

6.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, insani yardım taşıyan gemi konvoyuna yapılan saldırıya ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2170) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)

7.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, YAŞ toplantılarında bazı konularda teklifte bulunulmamasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2171) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/08/2010)

8.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün içme suyu sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2172) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)

9.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy yolunun asfaltlanmasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2173) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)

10.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Tunceli’de 1937-1938 yıllarında yapılan askeri harekata ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2174) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

11.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, KPSS’deki kopya iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2175) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

12.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, HSYK toplantısını terk etmesine ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/2176) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

13.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Posof’taki öğretmen açığına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2177) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

14.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Damal’daki köylere yönelik bazı çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2178) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

15.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Posof’taki kapalı sağlık ocaklarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/2179) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

16.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2180) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

17.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın bazı köylerindeki haberleşme santrallerindeki sorunlara ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/2181) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

18.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı yolların kenarlarının ağaçlandırılmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/2182) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

19.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Çıldır Gölündeki kirliliğe ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/2183) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

20.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köydeki öğretmen lojmanlarının bakım ve onarımına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2184) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

21.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köydeki yol ve su çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2185) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

22.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köylerin yol sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2186) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/08/2010)

23.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, kamu çalışanlarının maaş artışına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/2187) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)

24.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan Merkez köylerindeki kapalı sağlık ocaklarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/2188) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)

25.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Göle’nin köylerindeki kapalı sağlık ocaklarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/2189) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)

26.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da eğitim ihtiyaçlarının karşılanmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2190) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)

27.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın Acil Eylem Planına göre aldığı ödenek miktarına ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından sözlü soru önergesi (6/2191) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)

28.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, bir gazetedeki bir habere ilişkin Devlet Bakanından (Egemen Bağış) sözlü soru önergesi (6/2192) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/09/2010)

29.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Emine Erdoğan’ın, Pakistan’a yardım götürmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2193) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/09/2010)

30.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, bir köydeki asayiş olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2194) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)

31.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, bir gazetecinin görevine son verilmesi ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2195) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)

 

Yazılı Soru Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Hükümet üyelerine ve müsteşarlara ödenen harcırahlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15782) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

2.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, kamuda kullanılan araçlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15783) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

3.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, YÖK Başkanı hakkında basına yansıyan bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15784) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

4.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, istihdama ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15785) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

5.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, okulları ile ilişiği kesilen PMYO öğrencilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15786) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

6.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, yeni yatırım teşvik uygulamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15787) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

7.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, bazı şeker fabrikalarının özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15788) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

8.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Şeker Fabrikası A.Ş.’nin mülkiyetindeki bazı gayrimenkullerin tesciline ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15789) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

9.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, özelleştirme gelirlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15790) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

10.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Şeker Fabrikası arazisindeki imar değişikliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15791) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

11.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, 2010 ÖSYS kılavuzundaki hataya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15792) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

12.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Hatay’daki madde bağımlılığı tedavisine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15793) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

13.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Ak Parti Genel Başkan Yardımcısının terör saldırılarına dair açıklamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15794) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

14.- Edirne Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, Trakya Üniversitesinde yeni fakülteler kurulmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15795) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

15.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, sözleşmeli veteriner hekimlerin sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15796) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

16.- Aydın Milletvekili Recep Taner’in, kamudaki araçların kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15797) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)

17.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Türk Şeker A.Ş. fabrikalarının satışına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15798) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)

18.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, dikey geçiş kontenjanlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15799) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)

19.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Osmangazi EDAŞ’ın özelleştirilmesinin çalışanlara etkisine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15800) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)

20.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, uzman erbaşların bazı sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15801) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)

21.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Şeker Fabrikasının özelleştirilmesi sürecindeki bir işleme ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15802) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)

22.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Şeker Fabrikasının özelleştirilmesi sürecindeki bir işleme ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15803) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)

23.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki bazı olaylara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15804) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)

24.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Bingöl mitinginde kullanıldığı iddia edilen uçak ve helikoptere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15805) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)

25.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, ÖSYM’deki hata iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15806) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)

26.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın afet kapsamına alınmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15807) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)

27.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Türk Telekom’a ayrıcalık sağlandığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15808) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/07/2010)

28.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, arkeolog istihdamına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15809) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2010)

29.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kadın erkek eşitliğiyle ilgili bir açıklamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15810) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2010)

30.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Deniz Feneri Derneğiyle ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15811) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/08/2010)

31.- İstanbul Milletvekili Hüseyin Mert’in, engellilere yönelik önlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15812) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/08/2010)

32.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, kişisel verilerin korunmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15813) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/08/2010)

33.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, kamu yararı statüsü taşıyan derneklere yapılan yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15814) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/08/2010)

34.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, MİT Müsteşarının İmralı’da görüşme yaptığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15815) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/08/2010)

35.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Dörtyol’da meydana gelen olaylara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15816) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)

36.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, faili meçhul cinayetlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15817) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)

37.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, mitinglerde kullanılan araçlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15818) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)

38.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, YAŞ görüşmelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15819) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)

39.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, İnegöl’de meydana gelen olaylara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15820) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)

40.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, seçmen sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15821) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)

41.- İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ’ın, faili meçhul cinayetlerle ilgili bir açıklamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15822) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)

42.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, İHH İnsani Yardım Vakfına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15823) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)

43.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, bölünmüş yol çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15824) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)

44.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Dörtyol’da meydana gelen olaylara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15825) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)

45.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, bazı olaylara yönelik soruşturma açılıp açılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15826) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/08/2010)

46.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Aydın’daki bir mitinge ve Vali’ye yönelik bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15827) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/08/2010)

47.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, bir mitinge kamu çalışanlarının resmi yazı ile çağrıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15828) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/08/2010)

48.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, bir açıklamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15829) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/08/2010)

49.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, bir parti başkanının yaptığı açıklamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15830) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/08/2010)

50.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Başbakanlık önünde bir kişinin yaptığı protesto eylemine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15831) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/08/2010)

51.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, sosyal yardım faaliyetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15832) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/08/2010)

52.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Türkiye Bilişim Vadisi projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15833) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/08/2010)

53.- İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ’ın, Çukurca-Hantepe’de meydana gelen terör saldırısının insansız hava aracı görüntülerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15834) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/08/2010)

54.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, kapanan fabrikalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15835) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/08/2010)

55.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, bazı elektrik dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15836) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/08/2010)

56.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, kayıp çocuklara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15837) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/08/2010)

57.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, bir iftarın siyasi faaliyete dönüştürüldüğü iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15838) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)

58.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, sözleşmeli personele kadro verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15839) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)

59.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, emeklilikle ilgili basında yer alan bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15840) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)

60.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, emekli bir silahlı kuvvetler mensubunun bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15841) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)

61.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, referandum propagandasında asılan pankartlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15842) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)

62.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, özelleştirme işlemlerinde danışmanlık hizmeti alınan firmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15843) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)

63.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, halk oylaması konusunda valilik ve kaymakamlık personeliyle ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15844) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)

64.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’nin bazı köylerindeki yoğun yağış ve hastalıktan etkilenen üzüm üreticilerinin sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15845) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)

65.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, BAĞ-KUR emekliliğiyle ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15846) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

66.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, zorunlu deprem sigortasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15847) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

67.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, KPSS sonuçları ile ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15848) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

68.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in, iskan belgelerinin imha edildiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15849) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

69.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, KÖY-DES Projesi kapsamında Denizli Merkeze bağlı köylerde yapılan çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15850) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

70.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, KÖY-DES Projesi kapsamında Bekilli İlçesinde yapılan çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15851) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

71.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, KÖY-DES Projesi kapsamında Bozkurt ilçesinde yapılan çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15852) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

72.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, KÖY-DES Projesi kapsamında Çal ilçesinde yapılan çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15853) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

73.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, KÖY-DES Projesi kapsamında Çameli ilçesinde yapılan çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15854) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

74.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, KÖY-DES Projesi kapsamında Kale ilçesinde yapılan çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15855) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

75.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, KÖY-DES Projesi kapsamında Sarayköy ilçesinde yapılan çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15856) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

76.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Erdek’teki bir mahallenin bazı sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15857) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/08/2010)

77.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, 2010 yılı KPSS’ye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15858) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/08/2010)

78.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, 2010 yılı KPSS’ye yönelik iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15859) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/08/2010)

79.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, Abdullah Öcalan ile görüşme yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15860) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/08/2010)

80.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, depreme hazırlık çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15861) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/08/2010)

81.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, mal varlığına ve mal varlığındaki artışa yönelik iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15862) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

82.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Harbiye Kongre ve Gösteri Merkezinin yapımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15863) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

83.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, AİHM’deki Hrant Dink davasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15864) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

84.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, terör örgütünün bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15865) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

85.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, KPSS sorularının çalındığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15866) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

86.- Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, 2010 KPSS’de kopya çekildiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15867) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

87.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, borçlu KOBİ’lere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15868) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

88.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, bir kişi ya da aileye ait köylere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15869) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

89.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bölünmüş yol ve 2. merhale sulama projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15870) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

90.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, KPSS sorularının sızdırıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15871) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/08/2010)

91.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, bir şirkete ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15872) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/08/2010)

92.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, YÖK Başkanının bazı yargı mensuplarına kol saati hediye etmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15873) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/08/2010)

93.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, 2010 KPSS ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15874) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/08/2010)

94.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Eskişehir İl Emniyet Müdürüne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15875) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/08/2010)

95.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, referandumda camilerde oy kullanılacağı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15876) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/08/2010)

96.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep’te yapılan TOKİ konutlarının borç ödemelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15877) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/08/2010)

97.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, bir emniyet müdürünün yazdığı kitaptaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15878) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/08/2010)

98.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, SGK’nın yaptığı bir sınava ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15879) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/08/2010)

99.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, iş güvenliği olmayan yerlerde çalışan çocuklara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15880) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/08/2010)

100.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, terör örgütü ile görüşüldüğü iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15881) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/08/2010)

101.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, SEÇSİS Programına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15882) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/08/2010)

102.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, bir jandarma sınır taburunun ismine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15883) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/08/2010)

103.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TRT’nin bir röportajına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15884) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/08/2010)

104.- Batman Milletvekili Bengi Yıldız’ın, bir bölgedeki toplu mezar iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15885) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/08/2010)

105.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, sözleşmeli görevlendirilen bazı öğretmenlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15886) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/08/2010)

106.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, KPSS’deki kopya iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15887) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/08/2010)

107.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, esnafa düşük faizli kredi verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15888) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)

108.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara’da tarım sektörünün sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15889) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)

109.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, emeklilerin maaşlarının evlere dağıtılması halinde yaşanabilecek sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15890) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)

110.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, örtülü ödeneğin kullanılmasıyla ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15891) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)

111.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, akaryakıt kaçakçılığının önlenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15892) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)

112.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Devlet Şeref Madalyası verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15893) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)

113.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, referandum kampanyasında yaşanan olaylara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15894) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)

114.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köydeki tapu sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/15895) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2010)

115.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Karadeniz’de kıyı kenar çizgisini ihlal eden yapılara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/15896) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)

116.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, avukatlara yönelik bazı uygulamalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15897) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

117.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici’nin, Şanlıurfa Kapalı Cezaevindeki bazı uygulamalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15898) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)

118.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa Adliye binasının durumuna ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15899) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)

119.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, Zonguldak Kapalı Cezaevindeki bir tutuklunun iple asılı olarak bulunmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15900) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

120.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli Merkezdeki proje ve yatırımlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15901) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

121.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’nin bazı ilçelerindeki proje ve yatırımlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15902) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

122.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’nin bazı ilçelerindeki proje ve yatırımlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15903) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

123.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’nin bazı ilçelerindeki proje ve yatırımlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15904) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

124.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’nin bazı ilçelerindeki proje ve yatırımlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15905) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

125.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, bir partinin gençlik örgütlenmesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15906) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/08/2010)

126.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, tutuklu bulunan çocuklara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15907) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/08/2010)

127.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Yargıtay’da bekleyen ve zaman aşımına uğrayan dosyalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15908) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

128.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, işçilere yönelik vergi düzenlemelerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15909) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

129.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Sosyal Güvenlik Kurumundaki bir kısım uygulamalara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15910) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

130.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Sosyal Güvenlik Kurumunun bazı uygulamalarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15911) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

131.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, bir atama ve görevlendirme işlemine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15912) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

132.- Trabzon Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlu’nun, emeklilere yönelik intibak düzenlemesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15913) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

133.- Trabzon Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlu’nun, gemi çalışanlarıyla ilgili yasa değişikliğine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15914) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

134.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, 65 yaşını geçen ihtiyaç sahiplerine aylık bağlanmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15915) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

135.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, Kocaeli’deki engelliler üretim merkezinde işten çıkarılan çalışanlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15916) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)

136.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, asgari ücret tespit komisyonunca belirlenen ücrete ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15917) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)

137.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, SGK’nın stratejik plan hazırlamamasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15918) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/08/2010)

138.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, asgari ücretlilerin durumuna ve kayıt dışı ekonomiyle mücadeleye ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15919) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)

139.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, İstanbul’da yapılacak üçüncü köprünün çevreye etkilerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15920) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

140.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Tuzla’da çevre kirliliğini önlemeye yönelik çalışmalara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15921) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/07/2010)

141.- Siirt Milletvekili Osman Özçelik’in, orman yangınlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15922) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/07/2010)

142.- Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, Isparta’da zehirli gaz çıkan bir kuyunun kapatılmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15923) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)

143.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, askeri operasyonlarda çıktığı iddia edilen orman yangınlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15924) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2010)

144.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’daki hava kirliliğine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15925) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/08/2010)

145.- Batman Milletvekili Bengi Yıldız’ın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki orman yangınlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15926) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/08/2010)

146.- Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin, Araklı’daki bir alan üzerindeki işlemlere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15927) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)

147.-  İstanbul Milletvekili Ahmet Tan’ın, atık yağların toplanmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15928) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)

148.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, küresel ısınmanın etkilerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15929) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)

149.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, Erdek’teki bir sulama projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15930) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)

150.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, Gönen Çayının kirliliğine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15931) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)

151.- Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, Çorum Mecitözü Merkez Baraj inşaatının kanal projesinin tamamlanmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15932) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)

152.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, çevre kirliliğinin önlenmesi ve ormanların korunması amacıyla orman köylülerine yönelik projelere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15933) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

153.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, çevre kirliliğinin önlenmesi ve ormanların korunması amacıyla orman köylülerine yönelik Denizli’nin bazı ilçelerindeki projelere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15934) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

154.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’nin bazı ilçelerinde yürütülen projelere ve yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15935) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

155.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, çevre kirliliğinin önlenmesi ve ormanların korunması amacıyla orman köylülerine yönelik Denizli Merkezde yürütülen projelere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15936) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

156.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, çevre kirliliğinin önlenmesi ve ormanların korunması amacıyla orman köylülerine yönelik Denizli’nin bazı ilçelerinde yürütülen projelere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15937) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

157.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Yedigöze Barajında zamanından önce su tutulmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15938) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)

158.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, parti haberlerinin yayınlanmasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)  yazılı soru önergesi (7/15939) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

159.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, TRT’nin yaptığı bir protokole ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)  yazılı soru önergesi (7/15940) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2010)

160.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, TRT’de yayınlanan bazı programlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)  yazılı soru önergesi (7/15941) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/08/2010)

161.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, RTÜK’ün bir kanala verdiği para cezasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)  yazılı soru önergesi (7/15942) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)

162.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, TRT’yle ilgili bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)  yazılı soru önergesi (7/15943) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/08/2010)

163.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, ekonomideki bazı verilere ve krizin etkilerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)  yazılı soru önergesi (7/15944) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)

164.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, TMSF bünyesindeki bir televizyon kanalında yayınlanan bazı programlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)  yazılı soru önergesi (7/15945) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/08/2010)

165.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, yeni teşvik sistemi kapsamında yabancı yatırımcılara sağlanan olanakların tanıtımına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)  yazılı soru önergesi (7/15946) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)

166.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, ekonomik krizin etkisiyle haczedilen gayrimenkullerdeki artışa ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)  yazılı soru önergesi (7/15947) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)

167.- İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek’in, büyüme ve istihdam verilerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)  yazılı soru önergesi (7/15948) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

168.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki yatırım projelerinin tamamlanmasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)  yazılı soru önergesi (7/15949) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

169.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, hayvancılık sektörünün sorunlarına ve kaçak et girişinin önlenmesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)  yazılı soru önergesi (7/15950) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)

170.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, tarımsal kredi borçlusu çiftçilerin sorunlarının çözümüne ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)  yazılı soru önergesi (7/15951) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)

171.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Başbakanın kadın erkek eşitliğiyle ilgili bir açıklamasına ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf)  yazılı soru önergesi (7/15952) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2010)

172.- Aydın Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın, SHÇEK’in unvan değişikliği sınavına ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf)  yazılı soru önergesi (7/15953) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)

173.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğünün bir sözleşmesine ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı)  yazılı soru önergesi (7/15954) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

174.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Devlet memurları hakkında açılan davalara ve neticelerine ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı)  yazılı soru önergesi (7/15955) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)

175.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Gümrük Eski Müsteşarıyla ilgili bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı)  yazılı soru önergesi (7/15956) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

176.- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan’ın, patates ihracatının teşvik edilmesine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Zafer Çağlayan)  yazılı soru önergesi (7/15957) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)

177.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da sınır ticaret merkezi kurulmasına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Zafer Çağlayan)  yazılı soru önergesi (7/15958) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)

178.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Yüzüncü Yıl Üniversitesi öğrenci yurtlarında yaşanan olaylara ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak)  yazılı soru önergesi (7/15959) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

179.- Aydın Milletvekili Recep Taner’in, öğrenim kredisindeki bazı uygulamalara ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak)  yazılı soru önergesi (7/15960) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)

180.- Tokat Milletvekili Orhan Ziya Diren’in, öğrenci kredi borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak)  yazılı soru önergesi (7/15961) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/08/2010)

181.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Diyanet İşleri Türk İslam Birliğinin Almanya’daki faaliyetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik)  yazılı soru önergesi (7/15962) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

182.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, bir müftüye ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik)  yazılı soru önergesi (7/15963) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

183.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, din görevlilerinin sayısına ve cemevlerine yapılan yardımlara ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik)  yazılı soru önergesi (7/15964) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)

184.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, bir soru önergesine verilen cevaba ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15965) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)

185.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, insani yardım taşıyan gemi konvoyuna yapılan saldırıya ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15966) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)

186.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, insani yardım taşıyan gemi konvoyuna yapılan saldırıya ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15967) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)

187.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, İsrail ile askeri ilişkilere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15968) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)

188.- İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek’in, misket bombaları konvansiyonuna ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15969) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)

189.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, bir devlet başkanının sözde Ermeni Soykırım Anıtını ziyaret etmesine ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15970) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/08/2010)

190.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Aktaş Sınır Kapısı inşaatının tamamlanmasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15971) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)

191.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, yurt dışı temsilciliklerin personel sayısına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15972) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)

192.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, TEDAŞ’taki görevde yükselme sınavlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/15973) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

193.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, taş kırma ve kum tesisi kurma ruhsatına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15974) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

194.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, nükleer güç santralinde Türkiye’nin rolüne ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15975) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

195.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, ruhsatsız olduğu iddia edilen bir taş ocağına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15976) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/07/2010)

196.- Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, Isparta’da zehirli gaz çıkan bir kuyunun kapatılmasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15977) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)

197.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, küresel ısınmaya yönelik önlemlere ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15978) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)

198.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, Çarşamba Enerji Elektrik Üretimi Anonim Şirketine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15979) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)

199.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, maden arama ruhsatı verilmesine ve ruhsat verilen firmalara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15980) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)

200.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, yenilenebilir enerji kaynaklarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15981) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)

201.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, yenilenebilir enerji kullanımına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15982) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)

202.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, artan enerji ihtiyacının artırılması için alınacak önlemlere ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15983) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)

203.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, elektrik dağıtım ihalelerine ve elektrik fiyatına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15984) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)

204.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, bir açıklamasına ve özelleştirilen elektrik dağıtım bölgelerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15985) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

205.- İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek’in, Azerbaycan’la yapılan doğalgaz anlaşmasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15986) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

206.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, İznik’teki bazı köylerin elektrikle ilgili sorunlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/15987) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

207.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, taahhüt edilip alınmayan doğalgaz miktarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15988) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

208.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadeleye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15989) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

209.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Ankara’daki kent içi ulaşıma ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15990) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

210.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Nusaybin Belediye Meclisinin basında çıkan bir kararına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15991) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

211.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya 1 inci Jandarma Er Eğitim Tabur Komutanlığının taşınacağı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15992) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

212.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, siyasi mesajlar içeren bazı afişlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15993) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

213.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, Selçuklu Belediyesi Başkan Yardımcılığı kadrosuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15994) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

214.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, korucuların özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15995) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)

215.- Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, Şarkikaraağaç Belediye Başkanının görevine devam etmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15996) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)

216.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Emniyet Teşkilatında GİH sınıfında görev yapan personelin sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15997) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)

217.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Adıyaman’daki boğulma vakalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15998) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)

218.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir köyün kanalizasyon sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15999) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)

219.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, Muhsin Yazıcıoğlu’nun vefat ettiği kazayla ilgili bir bilgiye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16000) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)

220.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, Abant Platformu toplantılarının katılımcılarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16001) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2010)

221.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Aydın Belediyesinin aşevi olarak kullandığı bir binanın tahliyesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16002) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/08/2010)

222.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Adana’da minibüslerden alınan güzergah bedellerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16003) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/08/2010)

223.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, bazı orman yangınlarıyla ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16004) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/08/2010)

224.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Dörtyol’da meydana gelen olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16005) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/08/2010)

225.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, İnegöl’de meydana gelen olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16006) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/08/2010)

226.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Şırnak’ta öldürülen bir kişiye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16007) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/08/2010)

227.- Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin, Arsin Belediyesinin bir ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16008) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)

228.- Aydın Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın, Aydın Valisinin bir açıklamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16009) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)

229.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, silah ruhsatlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16010) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)

230.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, Türkiye’deki Çeçen kökenli kişilere yapılan suikastlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16011) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)

231.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, bir kamu görevlisinin siyasi propaganda faaliyetine karıştığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16012) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)

232.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Üsküdar-Yavuztürk Mahallesinin bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16013) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)

233.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, yapılan bir açıklamaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16014) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)

234.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, bir emniyet müdürünün atanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16015) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

235.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, KÖY-DES Projesi kapsamında Babadağ ilçesinde yapılan çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16016) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

236.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, KÖY-DES Projesi kapsamında Akköy ilçesinde yapılan çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16017) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

237.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, KÖY-DES Projesi kapsamında Acıpayam ilçesinde yapılan çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16018) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

238.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, KÖY-DES Projesi kapsamında Çardak ilçesinde yapılan çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16019) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

239.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, KÖY-DES Projesi kapsamında Çivril ilçesinde yapılan çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16020) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

240.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, KÖY-DES Projesi kapsamında  Baklan ilçesinde yapılan çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16021) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

241.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, KÖY-DES Projesi kapsamında Beyağaç ilçesinde yapılan çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16022) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

242.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, KÖY-DES Projesi kapsamında Buldan ilçesinde yapılan çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16023) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

243.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, KÖY-DES Projesi kapsamında Güney ilçesinde yapılan çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16024) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

244.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, KÖY-DES Projesi kapsamında Honaz ilçesinde yapılan çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16025) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

245.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, KÖY-DES Projesi kapsamında Serinhisar ilçesinde yapılan çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16026) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

246.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, KÖY-DES Projesi kapsamında Tavas ilçesinde yapılan çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16027) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

247.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, Malazgirt’te meydana gelen hırsızlık olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16028) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

248.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir köy yolunun yapımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16029) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

249.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Karacabey’deki bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16030) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

250.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyde yapılan çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16031) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

251.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’a gazilik ünvanı verilip verilmeyeceğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16032) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

252.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Tunceli Valisinin bir açıklamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16033) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/08/2010)

253.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, büyükşehir statüsündeki illerde yapılan ihalelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16034) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/08/2010)

254.- Aydın Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın, bir açıkhava toplantısının video görüntülerinin istenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16035) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/08/2010)

255.- Aydın Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın, Aydın Belediyesi flamasının indirilmesiyle ilgili bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16036) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/08/2010)

256.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün su ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16037) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/08/2010)

257.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Ankara’daki alt geçitlerin bakım, onarım ve temizliğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16038) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/08/2010)

258.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, bir parti yöneticisinin rahatsız edildiği iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16039) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)

259.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, İran sınırında hayatını kaybeden bir kişiye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16040) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)

260.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, seçmen kayıt bilgilerinin güncellenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16041) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)

261.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van ilinin büyükşehir olmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16042) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)

262.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, müze ve ören yerlerinin özelleştirilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/16043) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

263.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, arkeologların istihdamına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/16044) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2010)

264.- Trabzon Milletvekili M. Akif  Hamzaçebi’nin, Araklı’daki bir alanın değerlendirilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/16045) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)

265.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, Edremit-Güre’deki arkeolojik kalıntılarla ilgili çalışmalara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/16046) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)

266.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, yurtdışına kaçırılan bir tarihi esere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/16047) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/08/2010)

267.- Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, elektrik borcundan dolayı içme suyu kesilen yerleşim yerlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16048) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)

268.- Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, sulama birliklerinin TEDAŞ’a olan borçlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16049) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)

269.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Belediyesine tahsisli bazı taşınmazların kullanımına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16050) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)

270.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, TEDAŞ’a ait elektrik dağıtım şirketlerinin kayıp ve kaçak durumlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16051) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)

271.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Simav Gölü arazisinin kullanımına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16052) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)

272.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Şeker Fabrikası A.Ş.’nin vergi cezalarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16053) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

273.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Şeker Fabrikası A.Ş.’ye yönelik cezai işlemlere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16054) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

274.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Belediyesine tahsis edilen bazı taşınmazların kullanımına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16055) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)

275.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, Malazgirt ilçesindeki şehir içi yolların aydınlatılmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16056) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

276.- Tokat Milletvekili Orhan Ziya Diren’in, ecri-misil bedellerinin düşürülüp düşürülmeyeceğine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16057) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

277.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, işgal edilen Hazine ve vakıf arazilerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16058) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)

278.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, kamu lojmanları ile eğitim ve dinlenme tesislerinin satışına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16059) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)

279.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, durdurulan yatırımların yeniden yapılandırılmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16060) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)

280.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, öğretmen atama ve yer değiştirmelerinde il emri uygulamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16061) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

281.- Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, bazı öğretmen atamalarına ve ilköğretimdeki geçiş sınavı uygulamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16062) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)

282.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Valiliğinin taşımalı ilköğretimdeki bazı uygulamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16063) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)

283.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, öğretmenlik sertifikası olduğu halde atanamayan öğretmen adaylarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16064) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)

284.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, ÖSYM sınavlarındaki hata iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16065) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2010)

285.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kimya öğretmeni açığına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16066) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/08/2010)

286.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğünce hazırlanan rapora ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16067) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)

287.- Batman Milletvekili Bengi Yıldız’ın, Aydın-Söke İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün bir yazısına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16068) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)

288.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, taşımalı ilköğretim uygulamasındaki bazı işlemlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16069) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)

289.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, yükseköğretim kurumları yaz okulları programları için alınan ücretlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16070) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)

290.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, okul yıl sonu başarı puanı uygulamasına yönelik bazı iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16071) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)

291.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, ücretli öğretmenlik uygulamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16072) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)

292.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçirilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16073) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/08/2010)

293.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16074) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/08/2010)

294.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, İstanbul Selimpaşa Lisesinin imam hatip lisesine dönüştürülmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16075) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/08/2010)

295.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, sözleşmeli öğretmenlerin sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16076) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/08/2010)

296.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, yapılan bir açıklamaya ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16077) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/08/2010)

297.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, genel liselerin Anadolu liselerine dönüştürülmesine ve eğitim sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16078) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010

298.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, beş yılını dolduran okul yöneticilerinin zorunlu görev yeri değişikliğine tabi tutulmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16079) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)

299.- Aydın Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın, Söke İlçe Milli Eğitim Müdürünün kurum yöneticilerini siyasi mitinge davet ettiği iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16080) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)

300.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, KPSS ile ilgili bazı iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16081) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

301.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, KPSS sonuçlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16082) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

302.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, KPSS sorularının çalındığı iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16083) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

303.- Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, eğitim fakültelerine ve öğretmen ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16084) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

304.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, 2010 yılı KPSS’ye yönelik iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16085) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

305.- Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, KPSS’deki kopya iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16086) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/08/2010)

306.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, KPSS’de kopya çekildiği iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16087) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/08/2010)

307.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, sözleşmeli görevlendirilen bir öğretmene ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16088) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/08/2010)

308.- İstanbul Milletvekili Ahmet Tan’ın, merkezi sistemle yapılan sınavlara ve yerleştirmelere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16089) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/08/2010)

309.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, KPSS’deki kopya iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16090) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)

310.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki okulların ısınma sorununa ve öğretmenlerin lojman ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16091) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)

311.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, İsrail ile yapılan tatbikat ve operasyonlar ile alımlara ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/16092) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)

312.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in, askerliğini yaparken öldürüldüğü iddia edilen bir kişiye ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/16093) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/08/2010)

313.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, Suriye sınırındaki mayınların kaldırılmasına yönelik kanunun işleyişine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/16094) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/08/2010)

314.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Şeker Fabrikası A.Ş. adına tescil edilen bazı gayrimenkullere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/16095) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

315.- Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün, bir dizideki gizli reklam iddiası üzerine işlem başlatılmasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/16096) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2010)

316.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, ithal ürünlerin uygunluk denetimine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/16097) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)

317.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, boşaltılan bir binaya ve kiralanan katlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/16098) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)

318.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, organize sanayi bölgelerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/16099) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)

319.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars Küçük Sanayi Sitesindeki işyerlerinin kura ile dağıtılmasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/16100) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)

320.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van İlinin serbest bölge statüsüne kavuşmasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/16101) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)

321.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, bazı doktorların tayinlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16102) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

322.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, tıp fakültelerinde ve hizmet içi eğitimde HIV/AİDS tedavisi konusuna yer verilmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16103) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

323.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, HIV pozitif gebeliğe ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16104) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

324.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, fuhuş ve genelevlerde HIV/AİDS denetimine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16105) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

325.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, hastalardan ameliyat öncesi istenen HIV testine Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16106) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

326.- Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, Yalvaç ilçesindeki doktor ve malzeme ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16107) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)

327.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’daki mobil eczane uygulamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16108) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)

328.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Çeşme’deki hastanenin yetersizliğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16109) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)

329.- Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin, kalıtsal bir hastalığa ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16110) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)

330.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Edremit Devlet Hastanesinin yeterliliğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16111) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)

331.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Alo 182 merkezi randevu hattı uygulamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16112) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)

332.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli Merkezdeki proje ve yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16113) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

333.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’nin bazı ilçelerindeki proje ve yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16114) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

334.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’nin bazı ilçelerindeki proje ve yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16115) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

335.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’nin bazı ilçelerindeki proje ve yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16116) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

336.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’nin bazı ilçelerindeki proje ve yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16117) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/08/2010)

337.- Kırşehir Milletvekili Metin Çobanoğlu’nun, Kırşehir Devlet Hastanesi arazisinin TOKİ’ye tahsis edilip edilmediğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16118) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/08/2010)

338.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, yurt dışında yaşayan vatandaşların sigorta belgelerini onaylatmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16119) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/08/2010)

339.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, Gerze Devlet Hastanesindeki boş kadrolara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16120) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

340.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki sağlık hizmetlerinin yeterliliğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16121) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

341.- Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin, Trabzon Numune Hastanesi Başhekimine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16122) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/08/2010)

342.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, Sındırgı Devlet Hastanesindeki uzman doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16123) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/08/2010)

343.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, sözleşmeli veteriner hekim ve ziraat mühendislerinin sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16124) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

344.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, çiftçilerin bazı sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16125) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

345.- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan’ın, TMO’nun dağıttığı haşhaş tohumlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16126) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

346.- Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in, TMO’nun buğday fiyatı ödemelerindeki kesintilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16127) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

347.- Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, Isparta’daki afet mağduru çiftçilerin zararlarının giderilmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16128) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)

348.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, süt ve süt ürünlerindeki gıda güvenliğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16129) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)

349.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, gıda güvenliği denetimlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16130) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)

350.- İstanbul Milletvekili Atila Kaya’nın, mikro ölçekli işletmelerde gıda güvenliğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16131) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)

351.- Edirne Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, Edirne’de doludan zarar gören çiftçilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16132) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/07/2010)

352.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, domatesteki güve zararlısıyla mücadeleye ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16133) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/08/2010)

353.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, gıda maddelerinin denetimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16134) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/08/2010)

354.- Batman Milletvekili Bengi Yıldız’ın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki ekili ve dikili alanlardaki yangınlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16135) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/08/2010)

355.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, çiftçi borçlarıyla ilgili Bakanlar Kurulu Kararı kapsamında Mersin’in yer almamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16136) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)

356.- İstanbul Milletvekili Ahmet Tan’ın, lokanta ve restoranlarda kullanılan yağlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16137) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/08/2010)

357.- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan’ın, patates ihracatının teşvik edilmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16138) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)

358.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, tahıl üretim miktarına ve fiyatlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16139) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)

359.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, Afyonkarahisar’daki patates üreticilerinin sorunlarının çözümüne ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16140) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)

360.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, mısır alım fiyatının ne zaman açıklanacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16141) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/08/2010)

361.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, kaçak et girişine ve işlenmiş süt ithalatı miktarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16142) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

362.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, et ithalatı ve fiyatları ile hayvancılığın geliştirilmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16143) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/08/2010)

363.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, GDO’lu ürünlerin ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16144) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/08/2010)

364.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’da TİGEM’e bağlı işletmelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16145) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/08/2010)

365.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, TİGEM’e bağlı işletmelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16146) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/08/2010)

366.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, EBK’nın hayvan ithalatı için Sırbistan ile yaptığı anlaşmaya ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16147) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/08/2010)

367.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, lifli pamuk ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16148) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)

368.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, doğal afetlerden zarar gören ekili alanlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16149) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)

369.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Tarım Kredi Kooperatiflerince kullandırılan kredilerin yeniden yapılandırılmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16150) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)

370.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, kırmızı et üretiminde yaşanan sorunlar ve hayvan hastalıkları ile mücadeleye ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16151) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)

371.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, hayvancılık sektörünün sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16152) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)

372.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, süt sektörünün sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16153) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)

373.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, çiftçi borçlarının yapılandırılmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16154) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/08/2010)

374.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, İstanbul’da yapılması planlanan üçüncü köprü güzergahına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/16155) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

375.- Ankara Milletvekili M. Emrehan Halıcı’nın, internet erişimine kapatılan sitelere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/16156) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/07/2010)

376.- Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, Yalvaç-Akşehir yolunun yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/16157) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/07/2010)

377.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Karayolları 11. Bölge Müdürlüğünün fidan ihalesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/16158) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/07/2010)

378.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, kamu kurumlarına hizmet veren bir internet güvenlik şirketine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/16159) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/08/2010)

379.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, THY’de uygulanan personel politikasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/16160) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/08/2010)

380.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, Eskişehir-Vezirhan arasındaki tünel çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/16161) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)

381.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir yol yapımındaki kamulaştırma bedellerinin ödenmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/16162) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/08/2010)

382.- Aydın Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın, bir tren kazasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/16163) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/08/2010)

383.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, hızlı tren bileti satan bir internet sitesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/16164) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/08/2010)

384.- İstanbul Milletvekili Lokman Ayva’nın, halkoylamasında özürlülere yönelik önlemlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Cemil Çiçek) yazılı soru önergesi (7/16165) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/07/2010)

385.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, TBMM tarafından gerçekleştirilen gezi programlarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/16166) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/08/2010)

386.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, bazı valiler hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16167) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/09/2010)

387.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, MİT Müsteşarının İmralı’ya gittiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16168) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/09/2010)

388.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Rize’de yaşanan sel ve heyelanlar ile alınan önlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16169) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/09/2010)

389.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, esnaf ve sanatkarların prim ve vergi borçlarının yapılandırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16170) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/09/2010)

390.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, Allianoi Antik Kentine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16171) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/09/2010)

391.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, demokratik özerkliğe ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16172) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/09/2010)

392.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, Ankara Büyükşehir Belediyesinin düzenlediği bir iftar yemeğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16173) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/09/2010)

393.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, YSK’nın referandum için yapmaya başladığı hazırlıklara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16174) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/09/2010)

394.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Alevilerin inanç özgürlüğüyle ilgili sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16175) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/09/2010)

395.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, KPSS’deki kopya iddiaları nedeniyle memur alımının durdurulmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16176) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/09/2010)

396.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın,  YSK’nın kullandığı SEÇSİS sisteminin güvenliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16177) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/09/2010)

397.-  Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, Bodrum Yalıkavak Belediye Başkanının görevden alınmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16178) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/09/2010)

398.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, KPSS’deki kopya iddilarına ve öğretmen atamalarında yaşanan mağduriyete ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16179) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/09/2010)

399.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, İran’da recm cezasına çarptırılan bir kadının cezasının engellenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16180) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/09/2010)

400.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, bir vatandaşın özürlü maaşının geri istenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16181) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)

401.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, e-devlet uygulamasında kişisel verilerin korunmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16182) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)

402.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Pakistan’da yaşanan sel felaketi için toplanan yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16183) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)

403.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, bir program için ödenen ücrete ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16184) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)

404.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, TOKİ’nin ilan ve reklam ihalelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16185) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)

405.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı vatandaşların mağduriyetlerinin giderilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16186) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)

406.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, 12 Eylül 1980 dönemine dair bazı istatistiki bilgilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16187) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)

407.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16188) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)

408.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, KPSS ve YGS’ye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16189) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)

409.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, referandum harcamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16190) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/09/2010)

410.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, büyükbaş hayvancılığın geliştirilmesine yönelik bir projeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16191) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/09/2010)

411.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, ÖSYM tarafından yapılan sınavlara yönelik iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16192) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/09/2010)

412.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, örtülü ödenekten yapılan harcamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16193) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/09/2010)

413.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, referandum döneminde TRT’nin yayın politikasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16194) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/09/2010)

414.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Basketbol Milli Takımı oyuncularına verilen prime ve bazı harcamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16195) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/09/2010)

415.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, bir yabancı gazetede yer alan bir iddiaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16196) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/09/2010)

416.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, imamlarla ilgili bir projeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16197) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/09/2010)

417.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, TEKEL depolarının bulunduğu alanın TOKİ’ye devredilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16198) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/09/2010)

418.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, referandum çalışmalarında yapılan harcamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16199) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/09/2010)

419.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, bir yabancı gazetedeki iddiaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16200) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/09/2010)

420.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Türk Cumhuriyetlerinden gelen yabancı öğrencilerin harç ücretlerinin artırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16201) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/09/2010)

421.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, AİHM’nin Hrant Dink davasındaki kararına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16202) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/09/2010)

422.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, bazı telefonların dinlenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16203) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/09/2010)

423.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, bir yabancı gazetedeki iddiaya ve referandum harcamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16204) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/09/2010)

424.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaşanan bazı olaylara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16205) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/09/2010)

425.- İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil’in, TOKİ’nin bir iştirakinin gayrimenkullerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16206) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)

426.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, vergi ve prim borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16207) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)

427.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, üniversite hastanelerine mali yardım yapılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16208) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)

428.- Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu’nun, Anayasa değişikliğine bağlı olarak çıkarılması gereken kanunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16209) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)

429.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, 2010 KPSS’deki kopya olayına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16210) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/09/2010)

430.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, ÖSYM Başkanının istifasına ve sınavlarda yaşanan kopya iddialarıyla ilgili olarak Başkanın sorumluluğuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16211) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/09/2010)

431.- Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, referandumda görevlendirilen bazı polisler hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16212) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/09/2010)

432.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Patrikhanenin yasal statüsü ve patrik seçimiyle ilgili basında yer alan iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16213) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/09/2010)

433.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün, nüfus artışına ve milli gelir düzeyine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16214) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/09/2010)

434.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, Fethiye Eşen Çayı ve Karaçay üzerine kurulacak hidroelektrik santrallerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16215) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/09/2010)

435.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, tutuklu ve hükümlü hastaların durumlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/16216) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/09/2010)

436.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, Adalet Bakanlığından bir yetkilinin İmralı’ya gittiği ve bazı inşaat firmalarının Bakanlık personelini yurt dışı seyahatine götürdüğü iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/16217) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/09/2010)

437.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, siyasi parti propagandalarındaki sanal reklam uygulamasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/16218) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/09/2010)

438.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, Diyarbakır’a yeni cezaevi yapılmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/16219) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)

439.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, hükümlü ve tutukluların ziyaret edilebilmelerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/16220) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/09/2010)

440.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, bir cezaevinde yaşandığı iddia edilen işkence ve kötü muameleye ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/16221) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/09/2010)

441.- Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, eski bir il emniyet müdürünün kitabındaki iddialara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/16222) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)

442.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, KPSS Eğitim Bilimleri sınavının iptal edilmesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/16223) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/09/2010)

443.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, HSYK üyeliği seçimine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/16224) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/09/2010)

444.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, çocuk işçiliğinin önlenmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/16225) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/09/2010)

445.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Bağ-Kur’a olan prim borçları nedeniyle sağlık yardımından yararlanamayan vatandaşların sorunlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/16226) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/09/2010)

446.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl’ün, SGK’da gerçekleştirilen atamalara ve personel yönetimine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/16227) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/09/2010)

447.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, SSK’lı kadınlara tanınan doğum öncesi ve sonrası hizmet borçlanması hakkının Bağ-Kur’lu kadınlara tanınıp tanınmayacağına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/16228) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/09/2010)

448.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, referandum sürecinde siyasi partilerin sanal reklam uygulamasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/16229) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/09/2010)

449.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, RTÜK’ün bir televizyon kanalına uyguladığı cezaların silindiği iddialarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/16230) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/09/2010)

450.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’deki proje ve yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/16231) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)

451.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, televizyon yayınlarının referandum sürecinde denetlenmesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/16232) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)

452.- Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, referandum sürecinde TRT’de yayınlanan programlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/16233) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/09/2010)

453.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’deki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/16234) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)

454.- İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil’in, Doğal Afet Sigortaları Kurumunun faaliyetlerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/16235) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)

455.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, Dazkırı’ya banka şubesi açılmasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/16236) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)

456.- Ankara Milletvekili Tekin Bilgöl’ün, gümrük müşavirliği ve gümrük müşavir yardımcılığı sınavlarına ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/16237) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/09/2010)

457.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’deki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/16238) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)

458.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansının ilan ve reklam ihalelerine ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/16239) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)

459.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu ile diğer devlet kurumlarının yaptıkları sosyal yardımlara ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/16240) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/09/2010)

460.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, Basketbol Federasyonu Başkanının bir ifadesine ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi (7/16241) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/09/2010)

461.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, 2010 FIBA Dünya Basketbol Şampiyonasında gösteri yapan dans grubu ile ilgili iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi (7/16242) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/09/2010)

462.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’deki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi (7/16243) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)

463.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, üniversite öğrencilerinin yurt sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi (7/16244) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)

464.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’deki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/16245) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)

465.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz’in, Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı ve sunulan projelerin değerlendirilmesine ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/16246) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/09/2010)

466.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, TÜİK’in enflasyon oranını hesaplamasına ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/16247) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/09/2010)

467.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, özürlü vatandaşların mesleki rehabilitasyon uygulamalarına ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/16248) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/09/2010)

468.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’deki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/16249) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)

469.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, SHÇEK’e bağlı kreş ve gündüz bakım evlerine ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/16250) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/09/2010)

470.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’deki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru önergesi (7/16251) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)

471.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Ahıska Türklerinin sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru önergesi (7/16252) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/09/2010)

472.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir köyün elektrik şebekesinin yenilenmesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/16253) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)

473.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir köyün elektrik şebekesinin yenilenmesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/16254) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)

474.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, elektrik ve doğalgaz fiyatlarına zam yapılmayacağı açıklamasının zamanlamasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/16255) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)

475.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, Adalet Bakanlığından bir yetkilinin İmralı’ya gittiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16256) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/09/2010)

476.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Emniyet Teşkilatındaki kadrolaşma iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16257) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/09/2010)

477.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, 3 Ağustos 2010’da MERNİS Programının çalışmamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16258) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/09/2010)

478.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep Büyükşehir ve Merkez ilçe belediyelerinin Ramazan ayındaki faaliyetlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16259) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/09/2010)

479.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara’daki cadde ve sokakların ücretli otoparka dönüştürülmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16260) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/09/2010)

480.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, referandumda görev yapacak sandık görevlilerinin sendika üyelik bilgilerinin istenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16261) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)

481.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16262) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)

482.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16263) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)

483.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16264) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)

484.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16265) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)

485.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, İznik-Bilecik-Sakarya yolunun yenilenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16266) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)

486.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16267) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)

487.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir yayla yolunun onarılması ve göletin temizlenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16268) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)

488.- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın, bir belediye başkanının görevine iadesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16269) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/09/2010)

489.- Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in, bir mahallenin alt yapı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16270) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/09/2010)

490.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, bir derenin ıslah edilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16271) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/09/2010)

491.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, Bursa’da bir milletvekiline yapılan saldırıya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16272) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/09/2010)

492.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, İran sınırında bir kişinin ölümü ile ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16273) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/09/2010)

493.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, iki köy arasındaki yolun yapımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16274) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/09/2010)

494.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, bir telefon şebekesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16275) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/09/2010)

495.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, bir köyde yaşanan asayiş olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16276) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/09/2010)

496.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, sandık seçmen listesinden düşürülen vatandaşlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16277) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/09/2010)

497.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, bir siyasi parti şubesine düzenlenen operasyona ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16278) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/09/2010)

498.- İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek’in, İstanbul’da sanat galerilerine yapılan saldırıya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16279) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)

499.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Ankara’daki amipli dizanteri vakalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16280) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)

500.- Eskişehir Milletvekili Tayfun İçli’nin, seçmen sayısına ve referandumla ilgili bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16281) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)

501.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, İstanbul Boğazı köprü projelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16282) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)

502.- Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, eski bir il emniyet müdürünün kitabındaki iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16283) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)

503.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, KPSS’deki kopya iddialarının soruşturulmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16284) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)

504.- İstanbul Milletvekili Ahmet Tan’ın, öğrenci servis araçlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16285) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)

505.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Adana Emniyet Müdürlüğünün başlattığı iddia edilen bir projeye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16286) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/09/2010)

506.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, bir valinin bir açıklamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16287) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/09/2010)

507.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, İran sınırında öldürülen bir çocuğa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16288) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/09/2010)

508.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, referandumda bazı polislerin mükerrer oy kullandığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16289) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/09/2010)

509.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, Beyoğlu’nda bir galeriye yapılan saldırıya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16290) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/09/2010)

510.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Ankara Kurtuluş Parkında çiftlere uygunsuz oturma sorgusu yapıldığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16291) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/09/2010)

511.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Demre-Myra Antik Kentinde eskiyen ahşap merdivenin yenilenmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/16292) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/09/2010)

512.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, bazı kiliselerin ibadete açılmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/16293) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/09/2010)

513.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, elektrik dağıtım özelleştirmelerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16294) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/09/2010)

514.- İstanbul Milletvekili Ümit Şafak’ın, referandum sürecinde vergi dairelerinde yapılan incelemelerin durdurulduğu iddiasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/16295) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/09/2010)

515.- İstanbul Milletvekili Ahmet Tan’ın, yedek öğrenci kontenjanı uygulamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16296) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)

516.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, okullarda zorunlu kayıt parası istendiği iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16297) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/09/2010)

517.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, bir okula ad verme toplantısına katılanlara verilen disiplin cezalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16298) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)

518.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, zorunlu eğitim çağındaki çocuklara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16299) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)

519.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, okullarda bedava dağıtılan ders kitaplarının yeterliliğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16300) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/09/2010)

520.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, bir yurda yerleştirilen öğrenci sayısına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16301) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/09/2010)

521.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, MEB tarafından yapılan sınavlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/16302) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/09/2010)

522.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, yapılması planlanan Bucak Devlet Hastanesinin yatak kapasitesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16303) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/09/2010)

523.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Ankara’daki amipli dizanteri vakalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16304) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)

524.- Eskişehir Milletvekili Tayfun İçli’nin, domuz gribi aşısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16305) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)

525.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, hastanelere çiçek alınmamasına yönelik genelgeye ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/16306) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/09/2010)

526.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, şap hastalığına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16307) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/09/2010)

527.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki TMO’nun depolarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16308) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/09/2010)

528.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, piyasaya virüslü et sürüldüğü iddiasına ve gıda güvenliğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16309) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)

529.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, Dazkırı TMO şubesinin kapatılmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16310) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)

530.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, bakteri içeren 12 ton etin kaybolmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16311) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/09/2010)

531.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, bakteri içeren 12 ton etin kaybolmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16312) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/09/2010)

532.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, pamuk üreticilerinin desteklenmesine ve sektördeki sorunlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16313) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/09/2010)

533.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Gümüşakar Jandarma Karakolunda hayatını kaybeden bir askere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/16314) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/09/2010)

534.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’deki proje ve yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Zafer Çağlayan) yazılı soru önergesi (7/16315) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)

535.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’deki proje ve yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/16316) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)

536.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’deki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Egemen Bağış) yazılı soru önergesi (7/16317) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)

537.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’deki yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Cemil Çiçek) yazılı soru önergesi (7/16318) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/09/2010)

538.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, bir köşe yazısında yer alan iddiaya ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16319) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/09/2010)

539.- Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın, Saklıkent Milli Parkına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/16320) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/09/2010)

540.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Dünya Basketbol Şampiyonasında gösteri yapan dans grubuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/16321) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/09/2010)

541.- Aydın Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın, bir vali ile ilgili bir iddiaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/16322) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/08/2010)

542.- Konya  Milletvekili Atilla Kart’ın, TBMM Başkanının Almanya ziyaretine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/16323) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/09/2010)

Genel Görüşme Önergesi

1.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak ve 25 Milletvekilinin, İstanbul’da yağan yağışlar sonucu yaşanan sel felaketleri konusunda bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/15) (Başkanlığa geliş tarihi: 09.06.2010)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 25 Milletvekilinin, İsrail’in Mavi Marmara gemisine yaptığı saldırının araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/853) (Başkanlığa geliş tarihi: 08.06.2010)

2.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 27 Milletvekilinin, yoksulluk sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/854) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.04.2010)

3.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 Milletvekilinin, 57 nci Hükümet döneminde Başbakana ve Hükümete yönelik müdahale iddialarının araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/855) (Başkanlığa geliş tarihi: 09.06.2010)

Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, kanser hastalarının ilaç erişimlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/14673)

2.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Tunceli’deki hastanelerin depreme karşı dayanıklılığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/14674)

3.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Şırnak’taki hastanelerin depreme karşı dayanıklılığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/14676)

4.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Batman’daki hastanelerin depreme karşı dayanıklılığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/14677)

5.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, domuz gribine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/14678)

 

 

5 Ekim 2010 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2’nci Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını, görevli personel aracılığıyla, üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

 (Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Camiler ve Din Görevlileri Haftası münasebetiyle söz isteyen Sinop Milletvekili Sayın Abdurrahman Dodurgalı’ya aittir.

Buyurun Sayın Dodurgalı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Sinop Milletvekili Abdurrahman Dodurgalı’nın, Camiler ve Din Görevlileri Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 23’üncü Dönemin Beşinci Yasama Yılının hepimiz hakkında, ülkemiz hakkında hayırlara, uğurlara, bereketlere vesile olmasını diliyorum. Hepimize iyi çalışmalar diliyorum.

Camiler ve Din Görevlileri Haftası sebebiyle bu konuşmayı yapmak üzere huzurunuzda yer almış bulunuyorum.

Devlet Bakanlığımızın 1986 yılında camilerimizin çevresinin ve camilerimizin içlerinin senede en az 1 kere temizlenmesini, genel ve umumi bakım yapılmasını sağlamak, camilerimizde yapılan faaliyetler aracılığı ile toplumumuzdaki birlik ve beraberliği pekiştirmek, kardeşlik duygularını daha yüceltmek, millî bütünlüğümüzü canlı tutmak amacıyla bu hafta ihdas edilmiştir.

Kelime anlamı “toplayan, bir araya getiren” demek olan camiler, inananların yüce Rabbimiz huzurunda saf tuttukları, rükûya varıp secde ettikleri kutsal mekânlardır. Kur’an’ın ifadesine göre insanlar için inşa edilen ilk mabet Kâbe’dir. Diğer bütün camilerin ise Kâbe’nin birer şubesi durumunda olduğu kabul edilir.

Kur’an’da geçen “Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden, namaz kılan, zekât veren ve Allah’tan başkasından korkmayanlar imar eder.” (9’uncu sure, Tevbe Suresi, 18’inci ayet) Mealini verdiğimiz bu ayeti kerime, inananların cami yapma ve yaşatma hususundaki gayretlerine ve motivasyonlarına esas teşkil etmektedir. Bu gayretin ilk ve en önemli örneği de Hazreti Peygamberimiz tarafından Mekke’den Medine’ye hicretinden sonra kendisinin de bizzat bedenen yapımında çalıştığı Mescidi Nebevî’nin inşası ile verilmiş ve o günkü aşk ve şevk devam ettirilerek günümüze kadar getirilmiştir.

“Allah evi” diye tanımlanan camilerin yapımı ve yaşatılmasında ibadet aşkı ve ruhu hâkim olmuş, bu husus insanlarca ilahi bir buyruk olarak da kabul edilmiştir.

Camiler, inanan insanların herhangi bir ayrıma tabi tutulmadan, sınıf farkı gözetilmeden zengin-fakir, amir-memur bir araya geldikleri ve hayatın günlük koşuşturmasından, yorgunluğundan arınıp manevi huzura kavuştukları mekânlardır.

İz bırakan mimarisiyle, minaresi ve kubbesiyle, bulunduğu her yerde Müslümanların yaşadığına birer şahit gibidir camiler. Cemaatle kılınan namazıyla, birlikte düzenlenen, dinlenen vaaz ve hutbesiyle birer yaygın eğitim kurumu, müesseseleridir camiler. İnsanı ferdiyetçiliğe sürükleyen modernitenin karşısında, insanın sosyal bir varlık olma hürriyetini yaşatan en önemli mekânlardır camiler. Günde beş vakit Allah’ın en büyük, tek ve bir olduğunu, Hazreti Muhammed’in onun kulu ve elçisi olduğunu, gerçek mutluluğun ve kurtuluşun ibadetle mümkün olabileceğini dünyaya ilan eden ve bir nevi ilahî davet olan ezanın meskenidir camiler.

Bütün bunların yanında, camilerimiz aynı zamanda birer medeniyet mekânlarıdır. İnşa edildikleri mekânlar -birer külliye olarak- bünyesinde okul, aşevi, çarşı, hamam, sağlık merkezi gibi kurumların bulunduğu ve medeniyetimizin temelini teşkil eden bu kurumların gelişmesinin sağlandığı mekânlardır.

Gene sanat merkezi olarak camilerimiz, birer mimari şaheser, birer mimari deha örneği olan ve mimari sanatının gelişmesinde çok önemli yeri olan, aynı zamanda içinde tezhip ve hat sanatlarının gelişmesine, ilahiler vasıtasıyla musikimizin gelişmesine yardım eden sanat merkezleridir. Aynı zamanda eğitim ve öğretimin yapıldığı birer okuldur; tarih boyunca bu misyonunu da devam ettirmiş, bugün yaz Kur’an kursları vasıtasıyla toplumumuzdaki mutedil din anlayışının oluşmasına çok önemli katkıları vardır.

İbadet mahalli olarak da Rab ile kul ilişkisini düzenleyen, hayatın gerçek sahibinin Yüce Yaradan olduğunu öğreten, bir sığınma ve arınma yeridir camiler. Kullar arasında da eşitlik duygularını ve kardeşlik duygularını besler; sadece bununla kalmaz, aynı zamanda bir toplantı yeri olarak, istişare mahalli olarak toplumun sorunlarına, sosyal problemlere çözüm getirme konusunda birer toplantı mahalli olarak görev yapmaktadır. Bütün bunların yanında, modern hayatın getirdiği yalnızlık, çaresizlik, güvensizlik gibi duygulara karşı paylaşımı ve rahatlamayı sağlayan mekânlardır.

Bu camilerin fonksiyonlarını kendi elleriyle yürüttüğümüz din görevlileri konusunda da birkaç cümle sarf etmek istiyorum. Camileri fonksiyonel hâle getiren din görevlilerimizdir. Tarih boyunca ibadetlerde rehberlik yapma ve kanaat önderi olma sıfatlarını taşımış olan bu çilekeş meslek mensupları bugün de toplumumuzun en ücra köşelerinde görev yapmaktadırlar. Aşağı yukarı, köylerimizde resmî görevli olarak, tek olarak bulunan din görevlilerimizdir. Köylerin sorunlarından tabii bunlar da etkilenmektedir. Köy imamlarının lojman sorunu muhakkak üzerinde durulması gereken bir sorundur. Gittiğimiz yerlerde imamları, bu meslektaşlarımı ziyaret ettiğimde görüyorum ki buradaki lojmanların çok şiddetle ve çok acilen bakıma, onarıma ihtiyaçları vardır. Burada bu arkadaşlarımız yaptıkları göreve uygun bir mekânda bulunmamaktadırlar. Aynı zamanda, belki hepinize intikal ediyor, köyde görev yapan bu din görevlisi arkadaşlarımızın eşlerinin psikolojik sorunları yeterinden fazla olmaktadır. Köy ortamında tek başlarına, bir nevi yalnız yaşamaya mahkûm edilmiş gibi bir durumda hayatlarını geçirmektedirler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ABDURRAHMAN DODURGALI (Devamla) - Muhakkak bunların bu sorunlarına çözüm getirecek birtakım tedbirlerin alınması gerekmektedir.

Ben, süremizin sonunda Diyanet İşleri Başkanlığımızın son yapmış olduğu faaliyetler konusunda da küçük birkaç cümle söylemek istiyorum. Bu Camiler Haftası’nda çeşitli konferanslar, paneller, ziyaretler, çok geniş bir ziyaret şemsiyesi düzenlenmektedir. Cezaevlerinden hastanelere kadar, okullardan türbelere kadar aç, açıkta bulunan kişilere, gazilerimize, şehitlerimize bu hafta ile ilgili ziyaretler yapılmaktadır.

Son olarak da burada Diyanet İşleri Başkanlığı Teşkilat Kanunu’nun görüşülmesi esnasında Meclisimizin gösterdiği birlik, beraberlik, bütünlük ve Diyanet İşleri Teşkilat Yasası’nın çıkarılmasındaki çaba ve gayretler için, özel olarak hem Başkanlığımızın hem Diyanet mensuplarının teşekkürlerini burada dile getirmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ABDURRAHMAN DODURGALI (Devamla) - Bu son faaliyetimizde, dinimizin ve Başkanlığımızın asgari müşterekimiz olduğu çok belirgin bir şekilde ortaya konulmuştur.

Bu duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum, haftamızın hayırlara vesile olmasını niyaz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dodurgalı.

Gündem dışı ikinci söz, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyinin Mavi Marmara Raporu hakkında söz isteyen Isparta Milletvekili Sayın Haydar Kemal Kurt’a aittir.

Buyurun Sayın Kurt. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2.- Isparta Milletvekili Haydar Kemal Kurt’un, Anayasa değişikliğine ilişkin referandumun sonuçları ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyinin Mavi Marmara Raporu’na ilişkin gündem dışı konuşması

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 12 Eylül referandum sonuçları ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyinin Mavi Marmara Raporu ile ilgili değerlendirme yapmak üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi bu vesileyle saygıyla selamlıyorum.

Meclisin yeni yasama çalışmalarının, siz değerli çalışma arkadaşlarımla başarılı ve verimli geçmesini dilerken milletimize hayırlara vesile olmasını Cenabıallah’tan niyaz ediyorum.

Değerli arkadaşlar, 12 Eylül 2010 referandumunu milletçe huzur ve güven içerisinde sonuçlandırdık. Aylardır tüm ülkenin gündeminde en önemli ulusal konu olan 26 maddelik kısmi Anayasa değişikliği paketi şu anda hayatiyet bulmuş durumdadır. Halkımız, darbelerin ve bunun neticesinde oluşan vesayet rejiminin tarihe karıştığını tescil etmiştir. Milletimiz için gerekli olan değişimlerin demokrasi içinde çözüm bulacağı bir kez daha görülmüştür. Demokrasiye olan inanç, demokrasiye olan güven yinelenmiştir. Her türlü sorunun çözüm yerinin demokratik siyaset olduğu, demokrasi içinde her meseleyi çözüm yoluna koyabileceğimiz bir kez daha anlaşılmıştır.

Anayasa’da devletin temel prensipleri olarak gösterilen demokratik, laik, sosyal ve hukuk devleti özelliklerinin devleti oluşturan erkleri şekillendirip şekillendiremediği hususunun referandum yolu ile ilk defa halk, yani egemenliğin tek sahibi olan vatandaş tarafından tartışıldıktan sonra karara bağlanması demokrasi tarihimize düşürülen bir not olarak önemlidir. Ülke, referandumla vatandaşına ait olma kararına ulaşmıştır.

İleri demokrasi ve hukukun üstünlüğü mücadelesinde tarihî bir eşiği milletçe aşmanın haklı gururunu yaşadık. Bu hususu yüce Mecliste Anayasa değişiklik paketinin görüşmeleri esnasında 6’ncı madde üzerine söz aldığımda “İşte, biz, bugün, çağdaş, demokratik devlet anlayışına aykırı düşüncelere karşı bir gayret içindeyiz. Evet, bu çalışma, bu ülkede ‘kurucu irade’ kavramının yeniden tanımlanmasını sağlayacak, halk iradesinin üzerindeki mahcuriyet kararının ya bu Parlamentomuz ya da referandum yoluyla bizzat vatandaş karar ve kararlılığıyla kalkmasını sağlayacaktır.” sözlerimle ifade etmeye çalışmıştım. Hatta bu sözlerime ama iyi niyetli ama kötü niyetli olarak başka anlamlar yükleyerek değerlendirmeler yapan bazı muhalefet milletvekili arkadaşlarımız oldu. Şimdi bu arkadaşlar algı ve anlamalarını halk iradesi yönünde değiştirecekler ümidindeyim.

Referandum sürecinde karşılıklı değerlendirmeler, ülkenin değerleri ve siyasi rejim için o kadar ciddi manivela etkisi yapacağı yönünde oldu ki, hiçbir vatandaşın konuyu es geçmesi mümkün değildi. Bunu vatandaşımızın referandum oylamasına katılım oranında da açıkça görüyoruz. Halkımız referanduma yüzde 77 oranında katılarak egemenlik hakkını kullanma isteğini net olarak belirtmiştir ve bu halk oylamasının tek galibidir. Tek kaybeden ise bu hakkın kullanımını engellemek iradesinde olanlar ve darbeci anlayıştır.

Isparta’mızda referanduma katılım oranı yüzde 84,27 olup “evet” tercihi yüzde 57,88 olarak tescillenmiştir. Halkımız sandığa giderek iradesini yansıtmak suretiyle demokrasimize güç vermiştir. Cumhuriyetimiz, temellenmesi gereken halk ile arasındaki irtibatı kurmuştur. Bundan sonrası, “evet” çoğunluğu ile “Egemen benim.” diyen vatandaş tarafından şekillendirilecektir. Sayın Başbakanımızın tarifiyle, önce seçim, sonrası yeni Anayasa yapılması da  buna işaret etmektedir. 73 milyonun yapacağı ve içerisinde kendisini bulacağı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ulusal görev ve sorumluluğumuzdur. Bundan sonrası, öncesinden daha önemlidir.

Ülke idaresinde üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmeyenlerin kendilerini neyle ve kime karşı görevli hissettikleri tüm toplumun bilmesi gereken en önemli husustur. Eğer ülkemiz gelişmişlik ve kalkınmada mutabakat sağlamış ise bu ciddi bir kazanımdır ama bunun nasıl gerçekleştirileceğinde mutabakat yoksa önceki mutabakat anlamsızdır.

Hukuk devletini ve demokratik işleyişi içselleştirememiş bir muhalefet aynı durumdaki bir iktidardan daha tehlikeli ve zararlıdır çünkü alternatifin afet olduğu bir mamur olma aslında geçici bir durumdur. Bu sebeple, ülkemizde asıl olan, muhalefetin hukuk devleti ve demokrasi talep eder olmasıdır.

AK PARTİ olarak sonucu, milletimizin değişime ve demokratikleşmeye verdiği önemli bir destek olarak görüyoruz. Her platformda belirttiğimiz üzere, Türkiye’de artık vesayet rejimi tarihe karışmıştır; Türkiye’de artık darbe heveslilerinin hevesleri kursaklarında kalacaktır; millî irade her türlü kirli oyunu bozacak, değişim, demokratikleşme ve büyüme engellenemeyecektir.

Ülke dışı gündemi olarak, geçtiğimiz hafta yayınlanan Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyinin Mavi Marmara Raporu çok önemli sonuçları olan bir gelişmedir. İsrail devleti, kuruluşundan bu yana ikinci kez kınanmış ve şoke olmuştur. İsrail’in uluslararası hukuku çiğneyerek gaddarca insanlık suçu işlediği açıklanan raporda Türkiye’ye tazminat ödenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Dünya basınında geniş yankı uyandıran bu rapor İsrail’in uluslararası alanda yeni bir mahcubiyeti olarak değerlendirilmiş, Hükûmetimiz tarafından da beklentilerimizi karşılayan bir rapor olarak beyan edilmiştir.

31 Mayısta saldırının gerçekleştiği andan itibaren Türkiye hep uluslararası hukuk dilini kullanmış ve en doğal hakkını rasyonel ve uluslararası normları yanına alarak dile getirmiştir. Bu, ülkemizin haklılığı yanında, gücü ve başta Filistin’de büyük bir dram yaşayan Filistinli kardeşlerimiz, 2 milyara yaklaşan Müslüman halk ve Mavi Marmara gemisinde mazlum ve mağdur Gazze halkının yanında olduğunu göstermek için çıktıkları yolda uluslararası sularda hukuk tanımaz, zalim İsrail devletinin gaddarca saldırısıyla hayatlarını kaybeden Cevdet Kılıçlar, Necdet Yıldırım, İbrahim Bilgen, Ali Haydar Bengi, Cengiz Akyüz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız.

HAYDAR KEMAL KURT (Devamla) –  Teşekkürler Sayın  Başkanım.

…Cengiz Topçuoğlu, Cengiz Songür, Fahri Gündüz ve Furkan Doğan kardeşlerimiz için çok önemli bir  sonuçtur.

Bu vesileyle hayatlarını kaybeden kardeşlerimizi rahmetle, saygıyla anarken yakınlarına ve milletimize tekrar başsağlığı diliyorum.

İsrail devletinin de Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyinin raporu doğrultusunda acilen hem Türkiye’den hem de Gazze halkından özür dilemesi gerekliliğini de bir kez daha dile getirmek isterim.

Son olarak, bu uluslararası insanlık cinayetini işleyen katillerin de yargılanıp cezalandırılmasını beklediğimizi ve takip edeceğimizin bilinmesini ifade ediyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN –  Teşekkür ederim Sayın Kurt.

Gündem dışı üçüncü söz, 4 Ekim Hayvanları Koruma Günü münasebetiyle söz isteyen Bursa Milletvekili Sayın Necati Özensoy’a aittir.

Buyurun Sayın Özensoy. (MHP sıralarından alkışlar)

3.- Bursa Milletvekili Necati Özensoy’un, 4 Ekim Hayvanları Koruma Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4 Ekim Dünya Hayvan Hakları Günü münasebetiyle söz almış bulunuyorum. Yeni yasama yılının hayırlı olması dileğiyle  hepinize saygılar sunuyorum.

Hayvan hakları dediğimizde ilk anda “İnsan hakları daha hallolmadı ki hayvan haklarına sıra gelsin.” gibi tepkiyle karşılaşıyoruz fakat hayvan haklarını savunmak, hayvanların insanlardan daha önemli olduğunu savunmak veya insanları ikinci plana atmak  değildir. Bilakis, hayvanların da içinde bulunduğu ekosistemin sağlıklı işleyişi insan sağlığı için çok önemlidir. Ayrıca felsefi olarak bu tavır “türcülük” olarak tanımlanır ve her türlü ayrımcılık gibi etik olmayan bir tutumdur.

Hayvan sağlığı ve refahının insan sağlığı ve refahıyla olan en belirgin ilişkisini sokak hayvanları sorununda gözlemleyebiliriz. Sokak hayvanları, toplum sağlığını tehdit etmenin yanında uğradığı kötü muameleyle kamuoyu vicdanını sızlatan, yıllardır çözülememiş bir sorundur.

Bu sorunun çözülmesi için belediyelerin eş zamanlı ve kapsamlı kısırlaştırma faaliyetleri yürütmesinin yanında, yurt dışından gelen kaçak hayvan sorunu çözülmeli, bununla bağlantılı olarak, hayvanların aşı ve tedavilerini gerektiği şekilde yapmayıp halk sağlığını tehdit eden pet-shop denen evcil hayvan satış dükkânlarına belli kısıtlamalar getirilmeli, ev hayvanı beslemek isteyen kişiler hayvan bakımevlerine yönlendirilmelidir.

Okullarda sivil toplum kuruluşları ve Millî Eğitim Bakanlığı iş birliğiyle eğitim programları düzenlenmeli, çocuklara hem kendilerini korumaları hem de sokak hayvanlarına zarar vermemeleri için hayvanlara nasıl davranmaları gerektiği anlatılmalıdır.

Bunun yanında, hayvanların sokağa terk edilmelerine karşı caydırıcı olması açısından hayvanlara çiplenme zorunluluğu getirilmeli, terk edilen hayvanların sahiplerine hayvanların kimlik ve sağlık bilgilerinin de yer aldığı bu çipler vasıtasıyla ulaşılarak yüksek cezalar ödetilmeli, bir daha hayvan edinmeleri yasaklanmalıdır.

Yine vicdanımızı sızlatan bir diğer konu, belediyelerce yapılan itlaflardır. 5199 sayılı Kanun’da yasak olmasına karşın, Zabıta Kanunu’yla belediyelere kuduzdan sadece şüphe duyulması hâlinde bile zehirleme imkânı verilmesi büyük bir çelişkidir. Oysa bilimsel çalışmalar göstermektedir ki zehirlemelerle hayvan nüfusu ilk anda azalmakla birlikte, geride kalan hayvanlar daha kolay beslenme ve üreme imkânı bulduğu için hayvan nüfusu en kısa zamanda eskisinden daha büyük bir miktara ulaşmaktadır. Bir çift köpekten beş yılda 60 bin köpek üreyebildiği göz önüne alındığında, belediyelerde ve belediye sınırları dışındaki tarım ve hayvancılıkla geçinen il, ilçe ve köylerde etkin kısırlaştırma uygulanması şimdiye kadar sokak hayvanı sorununu çözmekte hiçbir şekilde etkili olmayan, aynı zamanda millî medeniyet düzeyimiz açısından bir yüz karası olan zehirlemelerin acilen durdurulması gerektiği çok net bir şekilde görülmektedir.

Gönüllülerin yardım ve gözetiminde yavru ve sakat hayvanlara hizmet vermesi gereken bakımevlerine gerekli ödenekler yapılmalı, hayvanlar belediye üzerine kaydedilerek veteriner işleri müdürlüklerinden sorgulanabilmelidir.

Bunların yanında, köpek dövüşlerine karşı, Telekomünikasyon Kanunu’nda yapılacak bir değişiklikle köpek dövüş siteleri yasaklanmalı ve hayvanlara uygulanan vahşetin üstünden para kazanılmasının önüne geçilmelidir.

Ülkemiz için diğer bir utanç konusu ise yunus parklarıdır. Daha önce yunus ölümleri ve yasa dışı yunus avcılığıyla ilgili verdiğim soru önergeme verilen cevap dikkat çekicidir. Tarım ve Çevre Bakanlıkları tarafından verilen cevaptan her iki bakanlığın da bu tesislerin kurulmasında izin veren yetkili kurum olmadığı anlaşılmaktadır. Bu çok önemli bir sorundur. Yunus avcılığıyla ilgili Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca verilen cevapta, 1983 yılından itibaren yunus avcılığının yasaklanmış olduğu belirtilmesine rağmen, 2006 yılı itibarıyla Omega limitet şirketine şartlı avlanma izni verilmiş olmasını nasıl açıklayacaksınız? Bize verilen cevapların çelişkili olmaması gerekmektedir.

Bu kanunda değişmesi hayati olan husus ise hayvanlara karşı işlenen suçların Kabahatler Kanunu kapsamından çıkarılıp Ceza Kanunu kapsamına alınmasıdır. Otoyollarda veya şehir içinde trafik kazasına uğramış veya hasta ruhlu kişiler tarafından işkence edilmiş hayvan görüntüleri kamuoyunda tedirginlik yaratmaktadır. Birçok ünlü seri katil ilk cinayetlerini hayvan öldürerek işlemişlerdir. Hayvana tecavüz edip boğazını telle sıkan, yavrularını yakan birinin, fırsatını bulduğunda engelli bir insana veya bir çocuğa cinsel taciz veya şiddet uygulaması an meselesidir. Dolayısıyla, toplum huzuru ve güvenliği için, hayvanlara karşı işlenen suçlar, tıpkı gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, Kabahatler Kanunu kapsamından çıkarılmalı, Ceza Kanunu kapsamına alınmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

NECATİ ÖZENSOY (Devamla) – Unutulmamalıdır ki, Gandhi’nin dediği gibi “Bir milletin gelişmişliği, hayvanlara nasıl davranıldığıyla ölçülür.”

Son olarak, bir kıssayla sözlerimi bitirmek istiyorum.

Kanunî, bir ağacı saran karıncaları öldürmek için Şeyhülislam Ebussuud Efendi’ye bir dörtlükle sual ettiğinde, ondan karıncanın mahşerde Süleyman’dan davacı olacağını telmihen manzum bir cevapla zarif bir gözdağı almıştı. Kanunî Sultan Süleyman’ın manzum bir beyitle Topkapı Sarayı’nın bahçesindeki meyve ağaçlarına zarar veren karıncaların itlafının dinen mümkün olup olmadığını sorduğu “Dirahta ger ziyan etse karınca günah var mıdır ânı kırınca?” beytine karşılık olarak, “Yarın Hakk’ın divanına varınca, Süleyman’dan hakkın alır karınca.” şeklinde ünlü bir beyitle cevap vermiştir.

Verdiğimiz araştırma önergelerinin de dikkate alınarak bu konunun araştırılması da önemlidir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özensoy.

60’ıncı maddeye göre pek kısa söz talepleri vardır, şimdi onları vereceğim.

Sayın Köse…

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Hükûmetin Alevi açılımına ilişkin açıklaması

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yeni yasama yılımızın hayırlı uğurlu olmasını dilerken, öncelikle Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nı tüm samimiyetimle kutlamak istiyorum.

Sayın Başkan, biliyorsunuz Hükûmet Alevi açılımı yapmak üzere birtakım işler yapmaya çalıştı ama ne yazık ki somut bir adım atılmadı. Önceden defalarca kez bu konuda yasa teklifleri verdik, Meclis kürsüsünden konuşmalar yaptık. Eğer Hükûmetin bu konuyu çözmek gibi bir niyeti varsa önerilere destek olsun dedik ya da Hükûmet samimiyse, Alevi yurttaşlarımızın taleplerini dile getirecek biçimde bir düzenleme yapsın, biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak destek olalım. Bu düşüncelerimi iletmek istedim.

Saygılar sunuyorum, teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Yaman…

2.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, fahri imamlara kadro verilmesine ilişkin açıklaması

M. NURİ YAMAN (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ben de yeni yasama yılının ülkemize ve Meclisimize hayırlı olmasını dilerken, Din Görevlileri ve Cami Haftası nedeniyle bu kurumda çalışan fahri imamların çok önemli bir sorununu yüce Meclisin bilgisine sunmak istiyorum.

Her ne kadar bu Diyanet İşleri Başkanlığı Yasası görüşülürken bunu dile getirdikse de ne yazık ki bugüne kadar bir çözümün, çalışmanın yapılmadığını görüyoruz. Biliyorsunuz ki bu kadrolu imamlar Doğu ve Güneydoğu’ya atandıklarında, genelde bir ay göreve başlayıp tekrar oradan ayrılıyorlar. Bu nedenle köylü bu hizmetleri “fahri imamlar” dediği, köy bütçesinden karşıladıkları ücretlerle bunu gideriyorlar. Aslında geçmişimizde bir sürü kadrolardan, bu türlü Bakanlar Kurulu kararlarıyla bunların kadrolara geçirilmesi işçilerde mümkün oldu. Bu fahri köy imamlarının da en kısa süre içinde yeterlilikleri, dini bilgileri…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Üçer…

3.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Yeni yasama yılının, ben de ülkemiz için faydalı olabileceği bir dönem yaşamak istediğimizi belirtmek istiyorum, hayırlı olmasını diliyorum.

5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü bugün. Dünyada öğretmenlerin en zor koşullarda yaşadığı bir ülkede, bütün eğitim emekçilerinin Dünya Öğretmenler Günü’nü kutluyorum. Eğitim olgusu içinde en önemli role sahip öğretmenlerin bugün içinde bulundukları yaşam koşulları, ülkemizde öğretmenlere ve öğretmenlik mesleğine yeterli duyarlılığın olmadığının göstergesidir. Tüm olumsuzluklara rağmen, öğretmenlik mesleği, meslek etiği çerçevesinde çocuklarımızın ve gençlerimizin eğitimi için fedakârca çalışan bütün öğretmenlerimizin sorunlarının çözümü ve onların mesleki onuruna sahip çıkan fedakârca çalışmalarının bedelini sağlamak için...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Birer dakika veriyoruz.

Teşekkür ederim.

Sayın Şandır...

4.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın,  Türkiye Büyük Millet Meclisinin yeni yasama yılına ilişkin açıklaması

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak yeni yasama yılının ülkemize, Meclisimize, şahıslarımıza ve partilerimize hayırlı sonuçlar getirmesini diliyorum.

Tüm grup başkan vekili arkadaşlarıma, tüm milletvekili arkadaşlarıma, parti yönetimlerine bu yasama yılında ülkenin gündemini tartışmak, hukukileştirmek konusunda da başarılar diliyorum, hayırlı bir yıl diliyorum, iyi çalışmalar diliyorum.

Sayın Meclis başkan vekili arkadaşlarıma da başarılar diliyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.

Buyurun Sayın Canikli.

5.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yeni yasama yılına ilişkin açıklaması

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biz de yeni yasama yılımızın hepimize, ülkemize, milletimize hayırlara vesile olmasını temenni ediyoruz. İnşallah çok iyi bir çalışma atmosferi olacak, ben ona yürekten inanıyorum. Muhalefetiyle iktidarıyla birlikte, bütün arkadaşlarımızla birlikte ve siz Başkanlık Divanını da üzmeyecek bir tarzda, bir ortamda, inşallah karşılıklı hoşgörünün ve sağduyunun hâkim olduğu bir ortamda çalışmalarımızı yürüteceğimize ben yürekten inanıyorum.

Tüm arkadaşlara çalışmalarında başarılar diliyorum, saygılar sunuyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Çok teşekkür ederim.

Buyurun Sayın İnce.

6.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yeni yasama yılına ilişkin açıklaması

MUHARREM İNCE (Yalova) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biz de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak Büyük Millet Meclisine bu yasama yılında başarılar diliyoruz. Toplumu germeyen, toplumu kamplaştırmayan, toplumun gerilmesinden medet ummayan, toplumun bu gerilmesinden, tırmanmasından rant elde etmeye çalışmayan bir siyaset anlayışı diliyoruz.

Size de saygılarımızı sunuyoruz.

BAŞKAN – Çok teşekkür ederim, sağ olun.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Sayın milletvekilleri, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ, gündemin “Sözlü Sorular” kısmında yer alan sorulardan 1, 93, 120, 249, 267, 300, 358, 380, 381, 409, 410, 411, 417, 418, 431, 457, 476, 496, 502, 520, 538 ve 539’uncu sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Bu istemi sırası geldiğinde yerine getireceğim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Kosova Cumhuriyeti Parlamentosunun davetine icabetle, Priştine’de düzenlenecek olan “Bölgesel İşbirliği ve Avrupa’yla Bütünleşme” konulu Güneydoğu Avrupa Bölgesi Parlamentoları Dışişleri Komisyonu Başkanları Zirvesine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanvekili Mehmet Ceylan’ın katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/303)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Kosova Cumhuriyeti Parlamentosu'nun davetine icabetle, Priştine'de düzenlenecek olan "Bölgesel İşbirliği ve Avrupa'yla Bütünleşme" konulu Güneydoğu Avrupa Bölgesi Parlamentoları Dışişleri Komisyonu Başkanları Zirvesi'ne, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanvekili Sayın Mehmet Ceylan'ın katılmasına ilişkin TBMM Başkanı ve Siyasi Parti Grupları Başkanvekillerinin imzasıyla alınan 3 Ağustos 2010 tarihli karar, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun'un 11. maddesi gereğince Genel Kurul'un bilgisine sunulur.

                                                                                                         Mehmet Ali Şahin

                                                                                                Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                 Başkanı

2.- Portekiz Parlamentosu Dışişleri Komisyonunun davetine icabetle, Lizbon’da düzenlenecek olan ulusal parlamentolar arasındaki diyaloğu geliştirme amaçlı “Avrupa Parlamenterler Toplantısı”na Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/304)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Portekiz Parlamentosu Dışişleri Komisyonu'nun davetine icabetle, Lizbon'da düzenlenecek olan ulusal parlamentolar arasındaki diyaloğu geliştirme amaçlı "Avrupa Parlamenter Toplantısı"na, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Sayın Murat Mercan'ın katılmasına ilişkin, TBMM Başkanı ve Siyasi Parti Grupları Başkanvekillerinin imzasıyla alınan 13 Eylül 2010 tarihli Karar, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun'un 11. maddesi gereğince Genel Kurul'un bilgisine sunulur.

                                                                                                         Mehmet Ali Şahin

                                                                                                Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                 Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Başbakanlığın, kanun tasarısının geri alınmasına dair bir tezkeresi vardır, okutuyorum:

3.- Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın  geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi  (3/305)

                                                                                                                25/8/2010

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgide kayıtlı yazımız ekinde Başkanlığınıza sunulan "Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 75 inci maddesine göre geri gönderilmesini arz ederim.

                                                                                                      Recep Tayyip Erdoğan

                                                                                                                Başbakan

BAŞKAN – Millî Eğitim Komisyonunda bulunan tasarı Hükûmete geri verilmiştir.

Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair bir önerge vardır, okutuyorum:

B) Önergeler

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, (6/2122, 6/2124, 6/2125, 6/2126, 6/2128, 6/2145, 6/2146) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/230)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin Sözlü Sorular Kısmının 521, 523, 524, 525, 527, 544, 545 sıralarında yer alan 6/2122, 6/2124, 6/2125, 6/2126, 6/2128, 6/2145, 6/2146 esas numaralı sözlü soru önergelerimi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                              Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

BAŞKAN – Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir.

Genel görüşme açılmasına ilişkin bir önerge vardır, okutuyorum:

C) Genel Görüşme Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak ve 25 milletvekilinin, İstanbul’da yağan yağışlar sonucu yaşanan sel felaketleri konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/15)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İstanbul'da hafta sonundan itibaren gelmesi beklenen şiddetli sağanak yağış karşısında İstanbul Büyükşehir Belediyesince gerekli önlemlerin alınmaması nedeniyle Kurbağalı Derenin taşması sonucunda sele kapılan bir belediye işçisi hayatını kaybetmiş, özellikle Anadolu yakasında yüzlerce ev ve işyeri kullanılamaz hale gelmiştir. Geçtiğimiz eylül ayında yaşanan Ayamama felaketinin yaraları henüz sarılmadan, İstanbul'da her şiddetli yağış karşısında tekrar yaşanan sel felaketinin nedenlerini, alınması gereken önlemleri Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirmek amacıyla, Anayasanın 98 ve TBMM İç Tüzüğünün 101, 102 ve 103'üncü maddeleri uyarınca "Genel Görüşme" açılmasını saygılarımızla arz ve teklif ederiz.

1) D. Ali Torlak                               (İstanbul)

2) Mehmet Şandır                            (Mersin)

3) Oktay Vural                                                (İzmir)

4) Kamil Erdal Sipahi                      (İzmir)

5) Osman Durmuş                           (Kırıkkale)

6) Faruk Bal                                    (Konya)

7) Emin Haluk Ayhan                     (Denizli)

8) Akif Akkuş                                 (Mersin)

9) Rıdvan Yalçın                             (Ordu)

10) Mustafa Enöz                            (Manisa)

11) Ahmet Bukan                            (Çankırı)

12) Muharrem Varlı                        (Adana)

13) Süleyman Latif Yunusoğlu       (Trabzon)

14) Recai Yıldırım                           (Adana)

15) Ertuğrul Kumcuoğlu                 (Aydın)

16) Ahmet Duran Bulut                   (Balıkesir)

17) Hasan Özdemir                         (Gaziantep)

18) Mustafa Kemal Cengiz              (Çanakkale)

19) Recep Taner                              (Aydın)

20) Mehmet Ekici                            (Yozgat)

21)H. Hamit Homriş                       (Bursa)

22) Şenol Bal                                   (İzmir)

23) Hakan Coşkun                          (Osmaniye)

24) Necati Özensoy                         (Bursa)

25) Mustafa Kalaycı                        (Konya)

26) Alim Işık                                   (Kütahya)

Gerekçe:

Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün günler öncesinden yaptığı uyarıları dikkate almayan AKP hükümeti ve İstanbul Büyükşehir Belediye yönetiminin, sel felaketini âdeta izledikleri görülmektedir. 2010 yılında Avrupa Kültür Başkenti olan İstanbul yağan şiddetli yağmurla âdeta çamur deryasına dönmüştür.

İstanbul'da 7 Mayıs 2010 akşamından bu yana şiddetli sağanak yağış karşısında, İstanbul Büyükşehir Belediyesince, her zaman olduğu gibi yine gerekli önlemlerin alınmadığı görülmekte, bu nedenle her yıl yaşanan bu sel felaketlerinin sebep olduğu can ve mal kayıplarına hükümetin sessiz kalması kabul edilebilir bir durum değildir.

Yağışla birlikte Avrupa yakasında ve özellikle Anadolu yakasının Kartal, Maltepe, Ataşehir, Ümraniye, Kadıköy, Pendik ve Tuzla bölgelerinin birçok bölümlerinde aşırı su baskınlarına, E-5'in ve Boğaz köprüsü bağlantılarının olduğu kavşaklarda aşırı su birikmeleri sebebiyle trafiğin tıkanmasına, yüzlerce ev ve iş yerlerinin kullanılamaz hâle gelmesiyle çok büyük maddi hasarlara ve vatandaşlarımızın yollarda mahsur kalmasına sebep olunmuştur. Bu bölgelerde sorunların üzeri örtülmüş ve günübirlik geçici önlemler nedeniyle kalıcı bir çözüm sağlanamamıştır.

Tüm dünya kamuoyunun da ibretle izlediği bu görüntüler, ülkemizin itibarının sarsılması ve zedelenmesine neden olurken, ülke genelinde büyük üzüntüye sebep olmuştur.

Sel felaketinin faturası yine vatandaşa kesilmiş olup, neredeyse yağan her yağmurda taşan ve son iki yılda 32 insanımızın ölümüne ve büyük mal kaybına neden olan dere yataklarında, bugüne kadar gerekli ve yeterli önlemlerin alınmadığı, sel felaketi yönünden riskli olan bölgelerde risk haritalarının çıkarılmadığı, çıkarılmışsa da, risk bölgeleri ile ilgili gerekli önlemlerin alınmadığı görülmektedir.

Türkiye'yi 8 yıldan, İstanbul'u 17 yıldan bu yana yöneten ve kabul edilebilir hiçbir mazeretinin bulunmadığı AKP iktidarı ve İstanbul Büyükşehir Belediye yöneticilerinin, yaşanan bu son üzücü olayda siyasi sorumluluklarının bulunduğu kamu vicdanında mahkûm edilerek tescillenmiştir.

Bu nedenlerle, sel felaketinin neden olduğu zararların araştırılması, gereken önlemlerin alınması ve sorunların çözülmesi ile sorumluların tespiti konusunda "Genel Görüşme" açılarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirilmesi İstanbul ile ilgili doğal afetlerde meydana gelen sorunların incelenmesi, çözümüne yönelik politika ve önlemlerin en kısa sürede hayata geçirilmesi gerekmektedir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemdeki yerini alacak ve genel görüşme açılıp açılmaması konusundaki ön görüşme sırası geldiğinde yapılacaktır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır; ayrı ayrı okutuyorum:

D) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 25 milletvekilinin, İsrail’in Mavi Marmara gemisine yaptığı saldırının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/853)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

31 Mayıs 2010 tarihinde, Akdeniz'in uluslararası sularında seyreden ve Gazze'ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine İsrail ordusu tarafından yapılan, 9 vatandaşımızın hayatını kaybetmesi, 23 vatandaşımızın yaralanması ile sonuçlanan elim olayın tüm boyutlarıyla araştırılması amacıyla, Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.

1) Mehmet Serdaroğlu                     (Kastamonu)

2) Mehmet Şandır                            (Mersin)

3) Faruk Bal                                    (Konya)

4) Şenol Bal                                     (İzmir)

5) Mustafa Kalaycı                          (Konya)

6) Ahmet Bukan                              (Çankırı)

7) Kürşat Atılgan                             (Adana)

8) Abdülkadir Akcan                       (Afyonkarahisar)

9) İsmet Büyükataman                     (Bursa)

10) Mehmet Günal                          (Antalya)

11) Osman Durmuş                         (Kırıkkale)

12) Muharrem Varlı                        (Adana)

13) Rıdvan Yalçın                           (Ordu)

14) Atila Kaya                                 (İstanbul)

15) Hasan Çalış                               (Karaman)

16) Yılmaz Tankut                           (Adana)

17) Kamil Erdal Sipahi                    (İzmir)

18) Murat Özkan                             (Giresun)

19) Metin Ergun                              (Muğla)

20) D. Ali Torlak                             (İstanbul)

21) Hasan Özdemir                         (Gaziantep)

22) Ahmet Orhan                            (Manisa)

23) Süleyman Turan Çirkin             (Hatay)

24) Ahmet Deniz Bölükbaşı            (Ankara)

25) H. Hamit Homriş                      (Bursa)

26) Recai Yıldırım                           (Adana)

Gerekçe:

İsrail işgali altındaki Gazze'ye insani yardım taşıyan bir sivil toplum kuruluşuna ait konvoya 31 Mayıs 2010 sabahı, Akdeniz'in uluslararası sularında İsrail ordusu tarafından müdahale edilmiş, operasyon sırasında 9 vatandaşımız hayatını kaybetmiş 23 vatandaşımız yaralanmıştır.

İsrail'in uluslararası sularda bir sivil yardım konvoyuna müdahalede bulunması ve sivilleri katletmesi her türlü uluslararası hukuk ve insani değerlere karşı yapılmış bir devlet terörüdür.

İsrail'in bölgede yıllardır yürüttüğü saldırgan tutum ve yaptığı katliamların son örneği olan bu saldırının cezalandırılması için her türlü uluslararası hukuki ve diplomatik girişim elbette yapılmalı ve sorumluları ortaya konulmalı, vatandaşlarımızın hukuku aranmalıdır.

Ayrıca, bölgede tarihten gelen sorumluluğu olan ülkemizin, İsrail'in Filistin'deki işgalinin sonlandırılması ve Gazze'ye yönelik ablukanın kaldırılması noktasında sorumluluğu olduğu, Gazze'de yaşayan Müslüman kardeşlerimize her türlü insani yardımı ulaştırması muhakkaktır.

Bununla birlikte, İsrail'in yardım gemilerinin Gazze'ye girişinin engelleneceğini günler öncesinden ve defalarca açıklamasına ve tehditlerine rağmen, konvoyun yola çıkarılması ve uluslar arası sularda korunamaması, vatandaşlarımızın hayatlarını kaybetmeleri, yaralanmaları ve zorla İsrail'e götürülmesinin engellenememesi, Hükümetin konuya duyarsız kalmasının yanında, farklı bir düşüncesinin olup olmadığı noktasında kamuoyunda tereddütlere neden olmuştur.

Yardım faaliyetinin sakıncaları konusunda Dışişleri Bakanlığı'nın önceden bir uyarıda bulunup bulunmadığı, bu vaki uyarı üzerine bazı AKP milletvekillerinin konvoya dâhil olmaktan vazgeçtiği konusu da, karanlıkta kalan başka bir noktadır. Sonuçta, İsrail'in müdahale öncesi, tüm tehditlerine ve bütün emarelere rağmen, gemiler ve vatandaşlarımız korumasız olarak, Allah'a emanet yola çıkarılmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin, açık denizde yapılan bu kanlı baskından sonra, gemide bulunanların çağrı ve çığlıklarına rağmen, İsrail'in gemileri kendi limanlarına çekmesi için geçen açık denizdeki 12 saatlik bu süreçte, vahim duruma müdahale edememesinin sebebi de mutlaka araştırılarak ortaya konmalıdır.

Hükümetin İsrail'le planlanan 3 askerî tatbikatın iptal edildiğini açıklaması ise, Davos'ta yaşananların planlı bir oyun olduğunu, Hükümetin İsrail'le ilişkilerini kesmediğini, aksine daha da artırdığını gözler önüne sermiştir.

AKP Hükümeti bir yandan, Suriye sınırındaki mayınlı arazileri 49 yıllığına İsrail'e vermeye çalışırken, diğer yandan Davos'ta şov yapmış, Gazze'ye yapılan operasyonları iç politikada eleştirirken, Gazze'ye bomba yağdıran uçakların topraklarımızda eğitim ve tatbikat yapmasına izin vermiştir. Hükümet, İsrail'le ortak askerî projelere girişmiş, tank modernizasyonundan, F-104'lerin modernizasyonuna, insansız savaş uçakları alınmasına kadar pek çok askerî ihaleyi İsrail'e vermiş, kısacası, İsrail karşıtı gibi gözükürken, İsrail'le sürekli işbirliği içinde olmuştur. Hükümetin İsrail'le ilişkilerinin iyi mi, kötü mü olduğunu kimse anlayamamıştır.

Örneği savaş zamanında bile görülmeyen, Türk vatandaşlarının yabancı bir devletin ordusu tarafından öldürülmesi, yaralanması ve alıkonulmasına karşın, Hükümetimiz, planlanan 3 askerî tatbikatın iptali, Genç Milli futbol takımının İsrail'le olan karşılaşmasını iptali ve İsrail Büyükelçisi'ni geri çekmekten başka elle tutulur hiçbir somut eylemde bulunmamıştır. Sadece, meydanlarda hamaset nutukları atmış, siyaset dışı olması gereken bu meseleyi, iç siyasetin göbeğine yerleştirmiştir.

Neticede son olayla birlikte gemilerimizin ve vatandaşlarımızın korumasız olarak yola çıkarılması, uluslar arası sularda korunamaması, öldürülen, yaralanan ve alıkonulan vatandaşlarımızın İsrail topraklarına götürülmeden önce uluslar arası sularda kurtarılamaması, kamuoyunda soru işaretleri oluşturmuştur.

Tüm bu nedenlerle, 31 Mayıs 2010 tarihinde, Akdeniz'in uluslararası sularında seyreden ve Gazze'ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine İsrail ordusu tarafından yapılan, 9 vatandaşımızın hayatını kaybetmesi, 23 vatandaşımızın yaralanması ile sonuçlanan elim olayın tüm boyutlarıyla araştırılması amacıyla, Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.

2.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 27 milletvekilinin, yoksulluk sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/854)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Yoksulluk, işsizlik ve yolsuzlukla beraber ülkemizin çözüm bekleyen en önemli sorunlarının başında gelmektedir. 2002 yılında işsizlere iş, yoksullara aş ve temiz siyaset yapma vaadi ile halktan oy alarak iktidar olan AKP'nin söz konusu sorunların çözümüne yönelik herhangi bir politikasının olmadığı ya da uygulamaya çalıştığı politikaların başarısız olduğu hem Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) verilerince hem de çeşitli işçi sendikalarının yayınlarıyla ispatlanmıştır.

1923'ten 2002 yılına kadar, 80 yıldır Türkiye'nin toplam 220 milyar dolar olan borcu 2009 sonunda 270 milyar dolar artarak 490 milyar dolara çıkmıştır. 2010 yılında yeni doğan her bebek 7 bin dolar borçla yaşamaya başlayacaktır.

Dolayısı ile ülkemizdeki yoksul vatandaşlarımızın sayısını azaltmak ve onların insan onuruna yakışır, asgari geçim standartlarının üzerinde yaşamalarını sağlamak için hangi politikaların uygulanacağını belirlemek amacıyla Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

1) Ali Rıza Ertemür                         (Denizli)

2) Zekeriya Akıncı                           (Ankara)

3) Tekin Bingöl                               (Ankara)

4) Ali Arslan                                   (Muğla)

5) Ramazan Kerim Özkan               (Burdur)

6) Gürol Ergin                                 (Muğla)

7) Tansel Barış                                                (Kırklareli)

8) Hüseyin Ünsal                            (Amasya)

9) Ali Rıza Öztürk                           (Mersin)

10) Halil Ünlütepe                           (Afyonkarahisar)

11) Enis Tütüncü                             (Tekirdağ)

12) Erol Tınastepe                           (Erzincan)

13) Rasim Çakır                              (Edirne)

14) Durdu Özbolat                          (Kahramanmaraş)

15) Ali İhsan Köktürk                     (Zonguldak)

16) Şevket Köse                              (Adıyaman)

17) İsa Gök                                     (Mersin)

18) Ali Koçal                                   (Zonguldak)

19) Mehmet Ali Susam                   (İzmir)

20) Atila Emek                                (Antalya)

21) Malik Ecder Özdemir                (Sivas)

22) Tayfur Süner                             (Antalya)

23) Hüsnü Çöllü                              (Antalya)

24) Metin Arifağaoğlu                     (Artvin)

25) Ahmet Küçük                            (Çanakkale)

26) Mehmet Ali Özpolat                  (İstanbul)

27) Mevlüt Coşkuner                      (Isparta)

28) Fevzi Topuz                              (Muğla)

Gerekçe:

Yoksulluk kısaca, insanların temel ihtiyaçlarını karşılayamama durumudur. Aynı zamanda bireylerin gıda, giyim ve barınma gibi olanaklarının yaşamlarını devam ettirmeye yettiği hâlde toplumun genel düzeyinin gerisinde kalmasını ifade eder.

Türkiye'de yoksulluğu, yolsuzluğu ve işsizliği bitireceği iddiasıyla iktidar olan AKP, söz konusu sorunların hiç birini çözemediği gibi gerek kendi belediyeleri gerekse İl Özel İdareleri eliyle dağıtılan yardımlar sayesinde, halkımız yoksulluğu yenememiş âdeta yoksulluğa alışmıştır.

Ankara Büyükşehir Belediyesinin her yıl 400 bin aileye yardım yaptığı yazılı ve görsel medyada yer almıştır. Ayrıca 2009 yılı yerel seçimler öncesinde Tunceli'de Valiliğin dağıtmış olduğu beyaz eşyalar da Türkiye'de yoksulluğun geldiği boyutları göstermesi açısından son derece düşündürücüdür.

Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) verilerine göre, 2008 yılında Türkiye'de fertlerin yaklaşık % 0,54'ü yani 374 bin kişi sadece gıda harcamalarını içeren açlık sınırının, % 17,11'i yani 11 933 000 kişi ise gıda ve gıda dışı harcamaları içeren yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır.

Son aylarda gıda fiyatlarında görülen artışlar, vatandaşlarımızın geçim koşullarını doğrudan etkilemiştir. Gıda enflasyonunda yılın ilk 3 ayında meydana gelen artışın sonucunda, dengeli beslenebilmek için gereken mutfak harcaması tutarı hâlen yürürlükte bulunan asgari ücretin 1,5 katına çıkmıştır.

Türk-İş'in 25 Mart 2010 tarihli araştırmasına göre dört kişilik bir ailenin yeterli beslenebilmesi için 2010 yılı Mart ayı itibariyle yapması gereken harcama tutarı 845,11 liradır. Gıda harcamasının yanı sıra giyim, konut, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapması gereken toplam harcama tutarı 2.752,80 lira olmuştur.

Yine Türk-İş'in söz konusu araştırmasına göre, 2009 yılının Mart ayında anılan rakamlar açlık sınırı için 744,65 lira ve 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı için ise 2.425,55 lira olarak gerçekleşmiştir.

Bu koşullarda cari asgari ücretin net 576,57 lira olduğu düşünüldüğünde insan onuruna yaraşır bir geçim sürdürebilmek günümüzde ancak 6 gün için mümkün olmaktadır.

Bunun yanında 2010 yılında brüt asgari ücret için artış oranı yüzde 5,2 net asgari ücret için yüzde 5,7'dir. Günlük artış miktarı 1 TL'dir. Aylık artış miktarı ise 31 TL'dir. Böylece asgari ücrete, günlük 2 simitlik zam yapılmıştır.

AKP'nin uyguladığı ekonomik politikaların sonucu olarak günlük 1 TL'lik sembolik asgari ücret artışı, halkımızın yoksulluğa terk edilmesinden başka bir şey değildir.

Yukarıdaki açıklamalar sonucunda görülüyor ki toplumumuzda AKP iktidarının bedeli artan işsizlik olduğu kadar önlenemeyen yoksulluktur.

Sonuç olarak gelinen noktada, yoksulluğu azaltmak ve insanların asgari geçim standartlarının üzerinde yaşamalarını sağlamak için hangi politikaların izlenmesi gerektiğinin belirlenmesi bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır.

3.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, 57’nci Hükûmet döneminde Başbakana ve Hükûmete yönelik müdahale iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/855)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

57. Hükümet'in Başbakanı merhum Bülent Ecevit'in 2002’de kamuoyuna yansıyan ağır hastalık durumunun, hükümetten uzaklaştırılması için bir takım güç odakları tarafından kullanıldığı, aynı odaklarca hükümete yönelik siyasi bir müdahalenin gerçekleştirildiği yönündeki iddiaların bütün yönleriyle araştırılması, karanlıkta kalan noktaların aydınlatılması ve sorumlularının açığa çıkartılması için Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğü’nün 104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Fatma Kurtulan                           (Van)

2) Selahattin Demirtaş                     (Diyarbakır)

3) Gültan Kışanak                           (Diyarbakır)

4) Ayla Akat Ata                             (Batman)

5) Bengi Yıldız                                (Batman)

6) Akın Birdal                                                 (Diyarbakır)

7) Emine Ayna                                (Mardin)

8) Hasip Kaplan                              (Şırnak)

9) Hamit Geylani                             (Hakkâri)

10) İbrahim Binici                           (Şanlıurfa)

11) M. Nuri Yaman                        (Muş)

12) Mehmet Nezir Karabaş             (Bitlis)

13) Mehmet Ufuk Uras                  (İstanbul)

14) Osman Özçelik                          (Siirt)

15) Özdal Üçer                                (Van)

16) Pervin Buldan                           (Iğdır)

17) Sebahat Tuncel                         (İstanbul)

18) Sevahir Bayındır                       (Şırnak)

19) Sırrı Sakık                                 (Muş)

20) Şerafettin Halis                          (Tunceli)

Gerekçe:

İkinci Ergenekon davasında mahkeme heyetinin 57'inci Hükümet’in Başbakanı Merhum Bülent Ecevit'in hastalığıyla ilgili tüm bilgi, belgelerin istenmesine karar vermesi, o dönemle ilgili olarak karanlıkta kalan ve hâlen aydınlatılamayan bir takım noktaları yeniden gündeme taşımıştır. Kamuoyu Merhum Ecevit'in hastalığının kullanılarak devlet içi bir takım güç odakları tarafından siyasi iktidara yönelik örtülü bir siyasi operasyon yapılıp yapılmadığının aydınlatılmasını beklemektedir.

Türkiye'nin siyasi darbelerle dolu yakın siyasi tarihi göz önünde bulundurulduğunda Ecevit Hükümeti'ne dönük bu tür iddiaların araştırılıp, aydınlatılması, demokratik hukuk devleti olmanın bir gereğidir.

2002'de Ecevit Hükümeti'ne yönelik bir siyasi müdahale gerçekleşmiş midir? Basın yayın organlarında yer alan iddialar ve konunun Ergenekon soruşturması kapsamına alınmış olması merhum Ecevit'i hükümetten uzaklaştırmaya yönelik bir takım siyasi müdahalelerin o dönem devreye konulduğuna dair kuşkuları arttırmıştır.

Bilindiği üzere Sayın Ecevit 4 Mayıs 2002'de aniden rahatsızlandı. Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklu olarak yargılanan Prof. Mehmet Haberal'ın kurduğu Başkent Üniversitesi Hastanesi'ne kaldırılan Ecevit'e bağırsak iltihabı teşhisi konuldu. Bir gün sonra hastaneden çıkan Ecevit, evinde dinlenmeye çekildi. Ancak iki gün sonra evde sırtını çarparak kaburgasını kırınca 17 Mayıs 2002'de yeniden aynı hastaneye gitti. İddiaya göre 11 günde daha da kötüleşti. Ve 27 Mayıs 2002'de eşi Rahşan Ecevit'in telkinleriyle ani bir kararla evine döndü. Bu tarihten sonra Başkent Hastanesi'nden evine gelen doktorları kabul etmedi. Ecevit'in tedavisini bir başka doktor üstlendi ve başbakan kısa sürede iyileşti. Ecevit, 11 Temmuz 2002'deki randevuya gitmeyerek Başkent Hastanesi ve Haberal ile bağlarını kopardı.

DSP Milletvekili Emrehan Halıcı, Ecevit'in bu randevuya gitmemesiyle ilgili olarak "Gitseydi, kendisine 'çürük' veya 'iş göremez' raporu verilecek ve bu rapora dayanılarak başbakanlıktan düşürülecekti" iddiasını ortaya atmıştır. O dönem Ecevit'in koruması olan ve Ergenekon savcılarına tanık olarak ifade veren İzmir milletvekili Recai Birgün de Haberal'ın Ecevit'e hastaneden çıkmaması yönünde telkinlerde bulunduğunu, tedaviyi kestikten sonra bir süre daha hastanede tetkik yapılmasını istediğini, tetkik için gitmeye hazırlanılırken parti yetkililerinden "Gitmeyin, Ecevit'e iş göremez raporu verilecek" denildiğini ve bu yüzden ilişkinin kesildiğini söylemiştir.

Ecevit'in sağlığıyla ilgili olarak yaşanan gelişmelerin akabinde koalisyon ortağı olan DSP'de peş peşe istifalar meydana gelmiş ve hükümet ortağı parti kendi içinde çözülerek siyasi gücünü yitirmiştir.

Bu gelişmelerin ardından Türkiye 3 Kasım 2002'de erken seçime gitmiştir. Aradan geçen 8 yıllık süre zarfında, Ecevit Hükümeti döneminde yaşanan bu gelişmeler bir türlü aydınlatılamamıştır.

ABD'nin Irak'a müdahale planlarını yaptığı 2002'de yaşanan bu siyasi çözülme ve sonrasında gelişen siyasi iktidar değişikliğinin bütün yönleriyle araştırılması, karanlıkta kalan noktaların açıklığa kavuşturulması demokratik sistem açısından bir zorunluluk olarak durmaktadır.

Eğer ülkemizde demokrasi ve özgürlükler gelişecekse, bunun yolu, demokratik siyasal alana sürekli olarak yapılan ve aynı zamanda halk iradesini hiçe sayan hukuk-demokrasi ve siyaset dışı müdahalelerin ve sorumluların açığa çıkartılıp, bunun karşısında güçlü bir siyasal irade ortaya konulmasından geçer. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat darbelerini yaşayan Türkiye'nin artık bu darbeli demokrasi dönemini geride bırakması gerekmektedir.

Bu açıdan en büyük sorumluluk halk iradesini temsil etme göreviyle karşı karşıya bulunan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne düşmektedir.

Derin devlet yapılanmasının demokratik seçimlerle iş başına gelen ve yine demokratik yollarla gitmesi gereken hükümetleri demokrasi dışı yöntemlerle-müdahalelerle iktidardan düşürme girişimlerinin Ecevit Hükümeti dönemine ilişkin dile getirilen iddialar bağlamında araştırılıp, açığa çıkartılması için bir Meclis Araştırması açılması önem taşımaktadır.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

E) Duyurular

1.- Plan ve Bütçe Komisyonunda grubu bulunmayan veya bağımsız milletvekillerine  düşen 1 üyelik için aday olmak isteyen bağımsız milletvekillerinin müracaatına ilişkin duyuru

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Plan ve Bütçe Komisyonunda bağımsız milletvekillerine düşen 1 üyelik boş bulunmaktadır. Bu Komisyona aday olmak isteyen grubu bulunmayan veya bağımsız milletvekillerinin 8 Ekim 2010 Cuma günü saat 18.30’a kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına yazılı olarak müracaat etmelerini rica ediyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının üç tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım:

A) TEZKERELER (Devam)

4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mehmet Ali Şahin’in, Kazakistan Cumhuriyeti Meclis Başkanı Ural Muhammedjanov’un vaki davetine icabet etmek üzere, beraberinde bir Parlamento heyetiyle Kazakistan’a resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1306)

                                                                                                                        24/9/2010

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Mehmet Ali Şahin'in, Kazakistan Cumhuriyeti Meclis Başkanı Ural Muhammedjanov'un vaki davetine icabetle, beraberinde bir Parlamento Heyetiyle Kazakistan'a resmî ziyarette bulunması hususu Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı Kanun'un 6. Maddesi uyarınca Genel Kurul’un tasviplerine sunulur.

                                                                                                         Mehmet Ali Şahin

                                                                                                Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                 Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

5.- Belçika Parlamentosu Temsilciler Meclisi tarafından, Brüksel’de düzenlenecek olan, Dışişleri Komisyonu Başkanları Konferansına Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1307)

                                                                                                                        30/9/2010

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Belçika Parlamentosu Temsilciler Meclisi tarafından, Brüksel'de düzenlenecek olan, Dışişleri Komisyonu Başkanları Konferansına Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Sayın Murat Mercan'ın katılması öngörülmektedir.

Söz konusu konferansa katılım hususu Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun'un 9. maddesi uyarınca Genel Kurul'un tasviplerine sunulur.

                                                                                                         Mehmet Ali Şahin

                                                                                                Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                 Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

6.- TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın, Çin Halk Cumhuriyeti Parlamentosu Dışişleri Komisyonunun vaki davetine icabet etmek üzere, beraberinde bir Parlamento heyetiyle Çin’e resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1308)

                                                                                                                        4/10/2010

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Sayın Murat Mercan, beraberinde bir heyetle, Çin Halk Cumhuriyeti Parlamentosu Dışişleri Komisyonu'nun vaki davetine icabetle, Çin'e resmî ziyarette bulunması öngörülmektir.

TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Sayın Murat Mercan ve beraberindeki heyetin Çin'i ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun'un 6. Maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                                         Mehmet Ali Şahin

                                                                                                Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                 Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.-  ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurul çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; Anayasa Mahkemesine 1 üyelik için yapılacak seçimin Genel Kurulun 6 Ekim 2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ve bu birleşimde seçimin tamamlanmasına; 510 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

                                                    Danışma Kurulu Önerisi

                                                                                                         Tarihi: 05/10/2010

Danışma Kurulunun yaptığı toplantıda, ekteki önerinin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

                                                                                                                 Mehmet Ali Şahin

                                                                                                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                         Başkanı

 

                   Nurettin Canikli                                                                       Muharrem İnce

          Adalet ve Kalkınma Partisi                                                        Cumhuriyet Halk Partisi

               Grubu Başkan Vekili                                                              Grubu Başkan Vekili

 

                   Mehmet Şandır                                                                          Bengi Yıldız

            Milliyetçi Hareket Partisi                                                       Barış ve Demokrasi Partisi

               Grubu Başkan Vekili                                                              Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer alan 523 ve 510 sıra sayılı Kanun Tasarısı ve Teklifinin bu kısmın 3 ve 4 üncü sıralarına alınması, diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun;               

19 ve 26 Ekim 2010 Salı günkü birleşimlerinde 1 saat süreyle sözlü soruların görüşülmesinden sonra diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler kısmında yer alan işlerin görüşülmesi; 6, 13, 20 ve 27 Ekim 2010 Çarşamba günkü birleşimlerinde ise sözlü soruların görüşülmemesi, 19 ve 26 Ekim 2010 Salı günkü Birleşimlerinde saat 20:00'ye kadar; 6, 7, 13, 14, 20, 21 ve 27 Ekim 2010 Çarşamba ve Perşembe günkü Birleşimlerinde 14:00 - 20:00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesi,

04 Ekim 2010 tarihinde dağıtılan, 544 sıra sayılı Madencilik Sektöründeki Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu raporu ile Milli Eğitim Eski Bakanı Hüseyin Çelik Hakkında verilen 9/3 Esas numaralı Meclis Soruşturması Önergesinin gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına alınması, Meclis Araştırması Komisyonu Raporu üzerindeki genel görüşmenin 5 Ekim 2010 Salı günkü (bugün) Birleşiminde, Meclis soruşturması önergesinin görüşmesinin ise 12 Ekim 2010 Salı günkü Birleşiminde yapılması ve bu birleşimlerde söz konusu görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi,

Anayasanın 146 ncı ve geçici 18 inci maddeleri gereğince Sayıştay Genel Kurulunca gösterilen 3 aday arasından Anayasa Mahkemesine 1 üyelik için yapılacak seçimin 6 Ekim 2010 Çarşamba günkü Birleşiminde yapılması ve bu Birleşimde seçimin tamamlanması,

510 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin, İçtüzüğün 91. maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması,

Önerilmiştir.

510 Sıra Sayılı 2/594 Esas Numaralı

Sayıştay Kanunu Teklifi

BÖLÜMLER                                      BÖLÜM MADDELERİ        BÖLÜMDEKİ MADDE

                                                                                                                         SAYISI

1. BÖLÜM                                                         1-30                                          30

2. BÖLÜM                                                        31-60                                         30

3. BÖLÜM                                                        61-84                                         29

                                                             (81. Madde’ye ait 1. ve

                                                                2. fıkralar ile Geçici

                                                                Madde 1, 2, 3 ve 4)

                                                              Toplam Madde Sayısı                             89

 

BAŞKAN – Danışma Kurulu Önerisi hakkında lehte, aleyhte söz talebi yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler (Devam)

2.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, Kamu Yatırımları Nedeniyle Zarar Gören Esnaf ve Tacirlere Destek Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/259) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/231)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/259) Esas numaralı Kanun Teklifimin İçtüzüğün 37. Maddesine göre doğrudan gündeme alınmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                        Mehmet Ali Susam

                                                                                                                    İzmir

BAŞKAN – Teklif sahibi Sayın Mehmet Ali Susam, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de şahsım adına 5’inci Yasama Yılının ülkemiz için, ulusumuz için hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum, Parlamentonun hayırlı kararlarla ülkemize katkı koymasını diliyorum. Bu dileğim, diğer grup başkan vekilleri ve konuşan arkadaşlarım tarafından da paylaşıldı. Yani Parlamento bu yasama döneminde güzel şeyler çıkarsın dileği, biraz önce arkadaşlarımız tarafından iletildi. İşte size bir fırsat, bu dileği hayata geçirmek için çok önemli bir fırsat. 37’nci madde gereğince görüşülmesini istediğim kanun teklifim 2008 yılının Mayıs ayında sunuldu. Ancak komisyonlarda görüşülmediği için bugün burada, komisyonlarda görüşülmeden Mecliste görüşülmesini istediğim kanun beş maddeden oluşuyor. İki maddesi zaten yürürlük ve prosedür maddesi olduğu için aslında üç maddeden oluşan bu kanunu burada bir saat içerisinde rahatlıkla bitirme şansımız var. 

Ne istiyoruz bu kanun teklifimizde? Kamu yatırımları sırasında zarar gören esnaf ve tacirlerin bu zararlarının karşılanmasını, onların devlete ve kamu kurumlarına olan çeşitli yükümlülüklerinin o yatırım süresince ertelenmesini istiyoruz. Bunun için de bu yatırımlarla ilgili üç aylık bir süre içerisinde biten yatırımlarda herhangi bir talebimiz yok ama yatırım üç aydan fazla süre devam ederse o bölgede o yatırımdan dolayı zarar gören esnaf ve tüccarın zararının giderilmesi için il bazında kurulacak bir komisyon vasıtasıyla o zarardan etkilenme kriteri tayin edilsin ve etkilenme kriterine göre o esnafın zararının karşılanmasını istiyoruz.

Bunun için kurulacak komisyon 5 kişiden oluşacak. Başında ilin valisi, büyükşehir belediye başkanı, ilçe belediye başkanı ve ticaret odası, esnaf odaları birliğinin bulunduğu 5 kişilik kurul, o kamu yatırımı nedeniyle zarar gören esnaf ve tacirin zararının ne olduğunu tespit ederek o yatırım süresi içerisinde ona destek verecek.

Bunu niye istiyorum? Bazı pratik uygulamalardan örnekler vererek bunun gerekliliğini sizlerle paylaşmak istiyorum.

Arkadaşlar, bir yatırım yapılıyor, o yatırım yapıldığı süre içerisinde kamu belki o yatırım nedeniyle bir hizmet alma fırsatını buluyor ama o yatırımlar kısa sürede bitmiyor, ya yatırımın süresi uzun oluyor ya kısa sürede başlanmış yatırım çeşitli nedenlerle süresi uzuyor. Müteahhit kaçıyor, yatırım yer altında yapıldığı için beklenilmeyen, tahmin edilmeyen yer altında olaylar çıkıyor ve ciddi sıkıntılar yaşanıyor. İzmir Hatay’da metro yatırımı nedeniyle üç buçuk yıldır böyle bir sıkıntıyı çeken esnaf bugün iflas etme noktasında. Bu sadece İzmir’de mi? İstanbul’da Sultançiftliği’ne gidin, Adana’ya gidin, Ankara’ya gelin, başka illere gidin, her ilde bu yatırımlar nedeniyle parasını pulunu, yapmış olduğu yatırımı, iş yerini kaybeden insanlara devlet şunu diyor: “Kardeşim, sen iflas edebilirsin ama ben buraya yatırım yapıyorum.” Ya, biri hizmet alırken birinin iflas etmesine göz yummak hangi adalet, hangi vicdan, hangi kamu yatırımında eşitlik ve adalet ilkesine sığar?

Bu nedenle, bugün teklif ettiğimiz bu kanun bu üç maddeden oluşuyor. Sizden, bütün gruplardan rica ediyorum: Bu yüzden işini kaybetmiş, devlete borçlarını, vergi borcunu ödeyememiş katlanmış, sigorta borcunu ödeyememiş katlanmış,  elektrik borcunu ödeyememiş, kira borcunu ödeyememiş, yanında çalışan insanın parasını ödeyememiş insanların ıstırabını herkes vicdanında duyup, bu kanunun çıkması için şurada bir saatlik süre ayıralım ve bir saatlik süre içerisinde bu kanunu rahatlıkla çıkartırız ve ondan sonra da illerde kurulan bu komisyonlarla objektif değerlendirmelerle -zaten başında devletin o ile atadığı vali var, büyükşehir belediye başkanı var, kamu kurumu niteliğindeki kuruluşların temsilcileri var- o insanlar da bir umut bulurlar. Yoksa bugün o insanları kendi kaderine terk ediyoruz.

Değerli arkadaşlar “demokratikleşiyoruz” diyoruz, biz sosyal devlet olma ilkesini her zaman yerine getirdiğimizi iddia ediyoruz. Sosyal devletin birinci görevi, yapmış olduğu bu kamu yatırımlarından zarar gören kesimin zararını adil bir şekilde üstlenmek ve bu yatırımlar sırasında onlara verecekleri küçük bir katkıyı da yatırımın içerisinde değerlendirerek bu şekilde bu işi götürmekten geçmektedir.

Onun için, bugün bu kanun teklifini buraya indirirken amacım da şuydu: Uzun süredir bekliyor ama o insanların bekleme kabiliyeti kalmadı, bekleme gücü kalmadı, o insanların artık iflas etme noktasına geldiği bir durumda bu Meclis bu konuda acil bir karar almalı. Bugün hayırlısıyla uyum içerisinde bir Meclis yönetmeyi herkes dileyerek bu yasama yılını başlattı. Hadi hayırlı bir karar alalım, ellerimiz bu hayırlı karar için kalksın, hep beraber bir saat içerisinde bu kanunu çıkartalım ve bizi bekleyen, bizi dinleyen, bizi izleyen binlerce insanın derdine derman, yarasına merhem olalım. Onun için bu duyguları burada belirtmek için söz aldım ve bu duygularla sizlerin huzurunuza geldim.

Değerli arkadaşlar, eğer sizler bu kanunda bize verilen bu desteğinizle bu insanların yüzünü güldürürseniz bu anlamıyla da onlara büyük destek vermiş olacaksınız.

Ben bu duygularla hepinizi bir kez daha saygıyla selamlıyor, önerime, kanun teklifime destek vermenizi diliyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Susam.

Çanakkale Milletvekili Sayın Ahmet Küçük. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben de 23’üncü Dönemin beşinci ve son yasama yılının ülkemize, milletimize, Meclisimize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum ve umuyorum ki bu son düzlükte, bu son yasama döneminde ülkemizin, memleketimizin, milletimizin çok yararına olan, onları mutlu ve mesut ettiğimiz, beklentilerine cevap verdiğimiz başta esnaf kesimi olmak üzere sorunlarını çözdüğümüz bir dönem olur.

Değerli arkadaşlarım, ben de kamu yatırımı nedeniyle zarar gören esnafımızın zararlarını tazmin etmek ve bu gerekli desteği sağlamak üzere kurulacak bir kurumun oluşmasıyla ilgili arkadaşımızın, arkadaşlarımızın verdiği kanun teklifi hakkında söz almış bulunuyorum, bu nedenle karşınızdayım.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, Mehmet Ali Susam arkadaşım burada bu çok önemli kanun teklifiyle ilgili gerçekten çok güzel sözlerle, anlaşılabilir, temiz bir dille düşüncelerini ifade etti. Bir yeni döneme başlıyoruz, ilk oturumdayız, kimse dinlemiyor arkadaşlar. Hadi, senenin sonunda, dönemin sonuna doğru yorgunluğu, dikkat dağınıklığını, milletin sorunlarına karşı duyarsızlığı anlayabiliyorum ama yeni dinlenme döneminden geldik. Bakın, arkadaşımız burada önemli şeyler bahsetti. Bu toplumun, 2 milyon esnafın, 10 milyon insanın yaşamını direkt ilgilendiren, çok önemli bir kesitinin önemli sorununu dile getirdi ama hiç kimse bunun farkında değil. Öyle anlaşılıyor ki bu dönem de bu ihtiyacı olan ve gerçekten bu Meclisten bir şey bekleyen insanların boş hayaller kurduğu ve beklentilerine cevap bulamadığı bir dönem olacak. Böyle başlıyorum, böyle bir kanaat edindim çünkü şu anda Meclisin içinde 200 civarında insan var, taş çatlasa 50 kişi dinliyor.

Değerli arkadaşlarım, böyle bir duyarsızlık olabilir mi? Bakın, burada elbette çok haklı bir nedenle, haklı sebeple, kamu yatırımlarını yaparken ödenek yetersizlikleri, beceriksizlikler, yönetimlerin beceriksizlikleri veya verilen müteahhitlerin işi yapamaması, gerekli ödeneklerin verilememesi nedeniyle işler uzuyor, tedbirler alınmıyor ve o bölgede iş yapan esnaf hiç hak etmediği zararlarla ve sıkıntılarla karşı karşıya kalıyor. Zaten esnaf toplumun dışına itilmiş, sorunlarıyla ilgilenilmiyor. Bu toplumun bu toplumdan en alacaklı kesimi olan ve bu topluma, ekonomisine, sosyal yapısına en  büyük desteği verdiği hâlde devletten hiçbir destek göremeyen esnafa, BAĞ-KUR ödemesiyle, vergi ödemesiyle, sosyal sigorta primi ödemesiyle, yanında çalışanın harçlığını, efendim yevmiyesini temin etme gayreti içinde çalışan esnafa, bir de hak etmediği, hiç elinde olmayan bir sıkıntıyla karşı karşıya kalması hâlinde o sıkıntının giderilmesi yolunda ilaç gibi bir kanun teklifi hazırlamış arkadaşlarımız ama dinleyen yok, sahiplenen yok. Biraz sonra oylanacak, göreceğiz, kimse ilgilenmiyor.

Değerli arkadaşlarım, bakın, bu ilgisizliğin sonucu bu toplumun en sessiz ve bu toplumun, devletin kurallarına en uyumlu olan esnaf kesimi, inanın, hiç ummadığınız yerde ummadığınız patlamaları göstererek cezalandırır. Bunu unutmayalım. Esnaf kesimi bu toplumun, gerçekten, en az 10 milyonluk, çocuklarıyla beraber, hatta çalışanlarıyla beraber daha yüksek bir kesimini temsil eder. Bu toplumdan en az yararlanan ve bu toplumun en çok zahmetini, sosyal problemlerini çözen bir kesimi ve biz onun en haklı olduğu konudaki böyle bir sorununa dahi duyarlı davranmaz, onu çözmekle ilgili en küçük bir adımı bile atmazsak ve duyarsız kalırsak, ilgisiz kalırsak… Böyle bir şey olabilir mi?

Değerli arkadaşlarım, bakın, esnaflar bu toplumun, kesinlikle, yönetilmesi önünde engel falan değildir. Onların gayreti, kepenklerini açık tutma gayreti, köşeyi dönme niyetlerinden değil. Onların niyeti, çoluğuyla çocuğuyla kimseye ihtiyaç duymadan, devlete bile ihtiyaç duymadan bu toplum içinde yaşayabilme gayretinden kaynaklanmaktadır ve esnaf, bu toplumun sorunlarının çözümü önünde engel değil, kültürü, yaşam biçimi ve yetiştirdiği elemanlarla kesinlikle bu toplumun sorunlarının çözümünün sıçrama tahtasıdır. Meseleye böyle bakmak lazım. 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.

AHMET KÜÇÜK (Devamla) – Böyle çok haklı olduğu bir konuda da kesinlikle bu meseleye olumlu davranmak, olumlu yaklaşmak ve bu sorunun çözümüne katkı vermek lazımdır.

Bu duyarlılık içerisinde, birçoğunuzun dinlemediği, ilgilenmediği bu soruna, ben, ilgilenen arkadaşlarımın olumlu desteğini bekliyor ve bu konuda desteklerinizle, esnafın bu çok haklı sorununun çözümüne katkılarınızı bekliyorum.

Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Küçük.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.17

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.33

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Fatih METİN (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Gündemin “Sözlü Sorular” kısmına geçiyoruz.

Sayın milletvekilleri, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ gündemin “Sözlü Sorular” kısmında yer alan sorulardan 1, 93, 120, 249, 267, 300, 358, 380, 381, 409, 410, 411, 417, 418, 431, 457, 476, 496, 502, 520, 538 ve 539’uncu sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir.

Şimdi bu soruları sırasıyla okutuyorum:

VIII.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, sözleşmeli ve geçici personelin tayinlerdeki sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1084) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Devlet Personel Başkanlığından sorumlu Devlet Bakanı Sn. Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını arz ederim.

                                                                                                              Mümin İnan

                                                                                                                   Niğde

Soru: 1- Hükümetinizin uyguladığı personel rejimiyle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/b veya 4/c maddesine göre sözleşme imzalattırılarak istihdam edilen ve son yıllarda sayıları hızla artan personellerin, yüksek öğrenim ve eş durumlarında, tayinlerinin yaptırılamaması nedeniyle yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi hususunda bir çalışma yapmayı planlıyor musunuz?

2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’daki sağlık hizmetlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1423) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirtilen sorularımın, Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                Alim Işık 

                                                                                                                 Kütahya

Kütahya ili sağlık personeli ve sağlık yatırımları açısından bölgenin en geri kalmış illerinden birisi durumundadır. İl genelinde birçok hastane ve sağlık ocağında personel yetersizliği söz konusudur. Sağlık hizmetleri açısından önemli sıkıntıların yaşandığı Kütahya iliyle ilgili olarak;

1.     Belirli sağlık göstergeleri açısından Türkiye genelinde ve Ege Bölgesi içinde Kütahya ilinin durumu ne düzeydedir?

2.     Sağlık göstergelerinin yükseltilmesi ve geliştirilmesi için bakanlığınızın Kütahya iline ait hangi projeleri vardır? Bu projelerin uygulama planı nasıldır?

3. Kütahya ilinin doktor, diş hekimi ve yardımcı sağlık personeli ihtiyacının karşılanması için 2008 yılında kaç kişinin ataması yapılmıştır? İle 2009 yılında ne kadar sağlık personeli atanacaktır?

3.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Şırnak’taki kapalı veya personel eksikliği bulunan sağlık ocaklarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1482) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından, Anayasanın ve İçtüzüğün 98 nci maddesi uyarınca sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 22.06.2009

                                                                                                             Hasip Kaplan

                                                                                                                   Şırnak

Şırnak ili Suriye ve Irak sınırında nüfusu 450 bini aşkın olan Habur sınır kapısı nedeniyle hareketli bir ilimizdir. Son yıllarda, Cizre, İdil, Silopi, Şırnak gibi yerlerde yapılan Devlet Hastaneleri ile alt yapı çalışmaları sürmektedir. Ancak, bir çok beldede açılan sağlık  ocaklarının personel ve araç yetersizliği olduğu birçoğunun da kapalı olduğu söylenmektedir.

Soru :

1- Kaç tane sağlık Ocağı kapalıdır, kaçında personel eksikliği vardır. Bunları faaliyete geçirmeyi düşünüyor musunuz?

4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, sezaryen yöntemiyle yapılan doğumlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/1727) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.

                                                                                                              Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Ülkemizde doğumlarda sezaryen yöntemi son yıllarda çok yoğun olarak kullanılmaktadır.

Ülkemizde son 1 yılda sezaryen sayısı ve normal doğuma oranı nedir? Normal doğumun uygulanması ve özendirilmesi için Bakanlığınızın bir çalışması var mıdır?

5.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, bir rapora ve domuz gribi aşısına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1754) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki yazılı sorularımın, Sağlık Bakanı Prof. Dr. Sn. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını arz ederim.

                                                                                                              Mümin İnan

                                                                                                                   Niğde

Soru: 1- Bakanlığınızda, A-H1N1 tipi virüse bağlı olarak halk arasında "Domuz Gribi" olarak bilinen grip virüsü yüzünden, dünyada büyük salgın olacağı ve ülkemizin de bundan büyük ölçüde etkileneceği yönünde kanaat oluşturan bilimsel rapor var mıdır? Var ise bu raporu, Bakanlığınız uzmanları mı, yoksa başka bilim adamları mı hazırlamışlardır?

Soru: 2- Dünyada bu grip vakaları başladıktan sonra, bakanlık olarak, kaç adet firma aracılığıyla, kaç liralık ve kaç doz "Domuz Gribi" aşısı ithal edilmiştir?

Soru: 3- İthal edilen aşılardan kaç adedi kullanılmış, kullanılmayıp elde kalan aşılar ne yapılmıştır veya ne yapılacaktır? Bu kullanılmayan aşıların devlete maliyeti kaç TL’dir?

6.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, aile hekimliği kapsamında kapatılan sağlık ocağı ve sağlık evlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1817) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Recep Akdağ tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

 Saygılarımla.

                                                                                                              Hasan Çalış

                                                                                                                 Karaman

Aile hekimliği uygulamasına geçilen illerde sağlık ocaklarının ve sağlık evlerinin bir kısmı kapatılmıştır. Bu yerleşim birimlerinde eski hizmet sunumuna göre hizmet alma kültürü oluşmuştur. Yeni uygulamayla bu vatandaşlarımız için enjeksiyon yaptırmak bile önemli sıkıntı haline gelmiştir. Hizmet binaları atıl kalmıştır.

Bu bilgiler ışığında;

1. Aile hekimliği kapsamında Türkiye genelinde kaç sağlık ocağı ve sağlık evi kapatılmıştır?

2. Sağlık ocakları ve sağlık evleri kapatılan bu yerleşim birimlerinde, memnuniyet anketleri yapılmış mıdır? Yapılmamışsa yapmayı düşünüyor musunuz? Anket sonuçlarına göre, programı yeniden düzenlemeyi düşünüyor musunuz?

3. Kaç  adet hizmet  binası   atıl   hale  gelmiştir?   Bunları   nasıl değerlendirmeyi düşünüyorsunuz?

7.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Kahramanmaraş’ta tüp bebek merkezi kurulmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1915) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                       Mehmet Akif Paksoy

                                                                                                           Kahramanmaraş

1- Toplam 1 milyonu aşkın nüfusu bulunan seçim bölgem Kahramanmaraş'ta tüp bebek merkezi bulunmamaktadır. Kahramanmaraş'a Adıyaman, Osmaniye gibi komşu illeri de göz önünde bulundurarak bir tüp bebek merkezi kurmayı düşünüyor musunuz?

2- Yaptığım araştırma sonucunda yeni bir binaya gereksinim duyulmadan Kahramanmaraş Devlet Hastanesi'nin mevcut durumunun bir tüp bebek ünitesi kurmaya elverişli olduğunu öğrendim. Bakanlığınızın bu konuda bir çalışması bulunmakta mıdır? Yoksa yapmayı düşünüyor musunuz?

8.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, taşeron şirket çalışanlarının özlük haklarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1953) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                             Mustafa Enöz

                                                                                                                  Manisa

Taşeron şirketler aracılığı ile hastanelerimizde görev yapmakta olan sağlık çalışanları, asgari ücretle görevlerini yapmaktadırlar. Söz konusu taşeron sağlık çalışanları devlet hastanelerinin her yerinde görevlendirilebilmektedirler.

Buna göre;

- Tamamen işverenin vereceği emre göre çalışmak durumunda olan taşeron şirket çalışanları ile ilgili olarak, iş güvencesi, aldıkları ücretlerin ve çalışma şartlarının iyileştirilmesi gibi özlük hakları ile ilgili olarak hükümetinizce bir düzenleme yapma çalışması bulunmakta mıdır?

9.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, domuz gribi aşısına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1955) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim. 16.03.2010

                                                                                                             Murat Özkan

                                                                                                                 Giresun

1) Domuz gribi aşısı hangi firma tarafından ithal edilmiştir?

2) Bugüne kadar alınan aşı miktarı nedir ve ne kadar ödenmiştir?

3) Kullanılan aşı miktarı nedir?

4) Elde kalan aşı miktarı nedir?

5) Kalan aşıları ne yapmayı düşünüyorsunuz?

10.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki baz istasyonlarının sağlığa etkilerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1993) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.

                                                                                                              Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Soru: Sağlık Bakanlığı olarak Baz İstasyonlarının sağlığa zararlı olup olmadığını ve sağlık yönünden uygun yerlere kurulması ile ilgili bir çalışmanız var mıdır?

11.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’a ambulans helikopter alımına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1994) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.

                                                                                                              Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Soru: Tokat ili hastaneleri, Bölge hastaneleri konumundadır. Bölgedeki acil hastalar için devamlı ilde kalacak Ambulans Helikopter almayı düşünüyor musunuz?

12.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Zile Devlet Hastanesi binasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1995) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.

                                                                                                              Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Soru: Zile Devlet Hastanesi fiziki durumu itibariyle vatandaşlarımıza hizmet verememektedir. Mağduriyetin giderilmesi açısından yeni bir hastane yapılmasını  düşünüyor musunuz?

13.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, Tatvan Devlet Hastanesinden kaçırılan bebeğe ilişkin sözlü soru önergesi (6/2003) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Aşağıdaki sorularımın, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim. 06/04/2010

                                                                                                     Mehmet Nezir Karabaş

                                                                                                                    Bitlis

25/01/2010 tarihinde Tatvan Devlet Hastanesi Yoğun Bakım Servisinden, iki günlük bebek kaçırıldı.

1-  İki günlük bir bebeğin devlet koruması ve gözetimindeki bir hastaneden kaçırılması ile ilgili olarak, bakanlığınızın zaaf içinde olduğunu kabul ediyor musunuz?

2- Tatvan Devlet Hastanesinde güvenlik kamera sistemi var mıdır? Yoksa gerekçesi nedir?

3- Kaçırma olayına ilişkin inceleme yapılması amacıyla müfettiş görevlendirdiniz mi? Görevlendirme yapmadıysanız gerekçesi nedir?

4- Kaymakamlıkça yapılan idari soruşturma süresi içinde tamamlanmış mıdır? Tamamlanmadı ise gerekçesi nedir?

14.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, MS hastalarına yönelik çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/2004) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.

                                                                                                              Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Soru: Ülkemizde Multiple Sclerosis ya da kısaca MS hastalığı tanısı konmuş 40 binden fazla hasta bulunmaktadır. Ancak MS hastalarına hizmet verebilecek tam teşekküllü MS hastaneleri, rehabilitasyon merkezleri, aileleri bilinçlendirecek konferans salonları bulunmamaktadır. Kurulmuş bulunan MS dernekleri de hasta ve yakınlarının yaşadıkları sıkıntıları tam olarak karşılayamamaktadırlar. Bu konuyla ilgili bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz? Düşünüyorsanız çalışmalarınız ne aşamadadır?

15.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, Tatvan Devlet Hastanesi personeline lojman alımına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2020) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Aşağıdaki sorularımın, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim. 14/04/2010

                                                                                                     Mehmet Nezir Karabaş

                                                                                                                    Bitlis

1- Tatvan Devlet Hastanesi personeli için kaç adet lojman alımı yapılmıştır? İhale hangi yöntemle yapılmış ve hangi tarihte tamamlanmıştır?

2- Lojman alımı için satıcı firmaya kaç TL ödenmiştir? Bir lojmanın kuruma olan maliyeti kaç TL'dir?

3- Alımın yapıldığı bölgedeki emsal daire fiyatları ile Tatvan Devlet Hastanesi personeli için alınmış olan daire fiyatları arasında fark var mıdır? Varsa bu fark ne kadardır?

4- Alımın yapıldığı firma sahibinin, AKP ilçe başkanı olduğu doğru mudur?

16.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta KKKA hastalığı araştırma istasyonu kurulmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2047) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                           Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Soru: Tokat ili ve çevresinde Kırım Kongo Kanamalı Hastalık (kene ısırmaları) hastalığı yıllardır görülmektedir. Bu bölgeye bir araştırma istasyonu veya merkezi kurmayı düşünüyor musunuz?

17.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, ilaç reklamlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/2073) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                           Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Soru: Son yıllarda bazı ilaçların yanında reçetesiz ilaçlarda, tanıtım amaçlı reklamları yapılmaktadır. Yasalara aykırı bu durumla ilgili olarak Bakanlığınızca bir çalışma var mıdır? Kaç firma tespit edilmiş ve ceza verilmiştir? Cezanın miktarı nedir?

18.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki sağlık personelinin yeterliliğine ilişkin sözlü soru önergesi (6/2096) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                           Hasan Özdemir

                                                                                                                Gaziantep

Gaziantep ili bölge illerine de sağlık hizmeti veren bir il pozisyonundadır. Bu nedenle Gaziantep'teki hastaneler sağlık sektörüne olan talebi karşılayabilecek bir seviyede değildir. Sağlık personeli sayısı ile ilgili sorunlar da benzer nedenlerle ortaya çıkmaktadır.

Buna göre,

1) Gaziantep'in Sağlık Bakanlığı Atama ve Nakil Yönetmeliğine göre, unvan itibariyle en alt grup olan (d) grubundan yükseltilmesi için bir çalışma var mıdır?

2) Kişi başına düşen hekim oranlarında OECD ülkeleri içerisinde hekim ortalaması 3,1 iken Türkiye'nin ortalaması 1,5'tir. Sağlık Bakanlığı Gaziantep'teki uzman ve pratisyen hekim ortalaması 0,66 iken üniversite hastaneleri ve özel çalışan hekimlerle birlikte oran 1,24 olmaktadır. Gaziantep'in hekim sayısındaki bu olumsuzluğun giderilmesi İçin projeleriniz nelerdir?

19.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Çağlayancerit Devlet Hastanesinin açılışına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2102) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                       Mehmet Akif Paksoy

                                                                                                           Kahramanmaraş

1- Seçim bölgem Kahramanmaraş ili Çağlayancerit Devlet Hastanesi inşaatı tamamlanmasına rağmen açılışı yapılmamıştır. Anılan hastanenin açılışı ne zaman yapılacaktır?

2- Belde ve köyleri ile toplam 26 bin nüfusu bulunan ilçede sağlık hizmetleri nasıl ve kaç personelle yürütülmektedir?

3- Çağlayancerit ilçemizde sağlık hizmetlerinin sunumunda bir aksaklık veya yetersizlik olduğunu düşünüyor musunuz? Düşünüyorsanız ne zaman düzelteceksiniz?

20.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki meslek hastalığı vakalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2121) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                           Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Soru: Tokat ilinde meslek hastalıklarından dolayı kaç hasta bakanlık hastanelerine müracaat etmiş ve tedavisi yapılmıştır?

21.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, fizik tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerinin yeterliliğine ilişkin sözlü soru önergesi (6/2139) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki yazılı sorularımın, Sağlık Bakanı Prof. Dr. Sn. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını arz ederim.

                                                                                                              Mümin İnan

                                                                                                                   Niğde

Soru: 1- Ülkemizdeki nüfusa oranla, gerek hastanelerin fizik tedavi ve rehabilitasyon servisleri, gerekse bağımsız fizik tedavi ve rehabilitasyon hastanelerinin yatak sayısı kapasitesi yeterli midir?

Soru: 2- Özellikle beyinsel ve nörolojik rahatsızlıklardan dolayı rahatsızlanan ve tedavi süreci çok uzun süren hastalarımızın tedavisi için sahip olunan tedavi imkânları ve yatak sayısı yeterli midir? Bu tür hastalarımız tedavi için bir hastaneye müracaat ettiğinde kendilerine yataklı tedaviye çağırmak için, ortalama ne kadar süre verilmektedir?

22.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, sağlık hizmetlerine ve personele yönelik bir uygulamaya ilişkin sözlü soru önergesi (6/2140) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 Aşağıdaki yazılı sorularımın, Sağlık Bakanı Prof. Dr. Sn. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını arz ederim.

                                                                                                              Mümin İnan

                                                                                                                   Niğde

Soru: 1- Hükûmet yetkilileriniz tarafından sık sık “Her hastanın doktorunu seçme hakkını ve özgürlüğünü getirdik, vatandaşlarımız bizim iktidarlarımız döneminde kaliteli sağlık hizmetine kavuştu.” şeklinde açıklamalar yapılmaktadır. Ülkemizin bir bölümünü geçirdiğiniz ve tamamını geçirmeye çalıştığınız aile hekimliği sisteminde, vatandaşlarımızın doktorunu seçme hakkını nasıl kullanabileceğini ve kaliteli sağlık hizmetine nasıl kavuşabileceğini açıklar mısınız?

Soru: 2- Ebe, hemşire, teknisyen gibi yardımcı sağlık personelinin, hastanelerdeki döner sermaye uygulamasından daha düşük gelir elde etmesine neden olan ve bakanlığınız döneminde uygulamaya konulan kota uygulamasını kaldırmayı veya bu kotaları çalışanlarımız lehine geliştirmeyi düşünüyor musunuz?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.

Değerli milletvekilleri, bugün Bakanlığıma yöneltilmiş olan soru önergelerini cevaplamak için huzurunuzdayım. Ancak önce Sayın Hayati Yazıcı’ya sözlü olarak cevaplandırması için iletilmiş olan bir sual var, onunla başlayacağım. Gündemdeki sırası 1 olan, Niğde MHP Milletvekilimiz Sayın Mümin İnan’ın bir sorusu. Bu soruda sözleşmeli personelle ilgili bazı hususların açıklanması istenmektedir.

Bilindiği gibi, ülkemizin her köşesine hizmet sunabilmek için, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’ndaki imkânlar kullanılarak sözleşmeli personel çalıştırmaktayız. Bu şekilde ülkenin her köşesine öğretmen, hemşire, ebe, sağlık teknisyeni dâhil olmak üzere memur atamalarını yapabilmekteyiz. Sözleşmeli personelin 4/B’li ve 4/C’li olarak istihdamı da Bakanlar Kurulunca belirlenen esas ve usuller çerçevesinde yapılmaktadır.

Özellikle son zamanlarda yaptığımız yeni düzenlemelerle sözleşmeli personellerimizin eş durumlarıyla ilgili tayinlerine kolaylık getirilmiştir. Ancak sonuç itibarıyla sözleşmelilik, ihtiyaç olan bölgede personelin istihdamı esasına dayanan bir yöntemdir. Dolayısıyla eş durumu tayinleri açısından pozisyon bulunması durumunda mümkün olduğunca eş durumu tayinleri yapılabilmekte ama bunun dışında da, yine vatandaşın ihtiyacını karşılamak açısından bu sözleşmelilik modelinin devamı uygun görülmektedir.

Gündemin 93’üncü sırasında Kütahya MHP Milletvekilimiz Sayın Alim Işık’ın Kütahya’daki sağlık göstergeleri ve personelle ilgili bir sorusu var.

Değerli Milletvekilimiz Kütahya’nın sağlık personeli ve yatırımları açısından en geri iller arasında olduğu şeklinde bir tespitle sorularını sormuş.

Aslında bunun böyle olmadığını rahatça söyleyebilirim. Şöyle bir kıyasladığımız zaman, örneğin pratisyen hekim ve uzman hekimlerle kıyasladığımız zaman 2002 yılına kıyasla 2010 yılında pratisyen ve uzman hekim sayılarında önemli artışlar var. 2010’da Türkiye ortalamasına baktığımız zaman pratisyen hekim açısından Türkiye ortalamasından daha iyi durumda Kütahya ilimiz, uzman hekim açısından da aşağı yukarı Türkiye ortalamalarında ve 2002’den 2010’a gelinceye kadar, mesela uzman tabip sayısı 153’ten 252’ye çıkmış, tabip sayısı 227’den 263’e çıkmış, toplamda da personel sayımız 1.519’dan 2.485’e çıkmış.

Sayın Milletvekilimiz Kütahya iline 2008 ve 2009’da yapılan atamaları da sormuş. 2008 yılında 44 uzman tabip, 74 tabip, 6 diş hekimi, 44 hemşire olmak üzere 244 personel atamışız. 2009 yılında 25 uzman, 43 tabip, 8 diş hekimi, 46 hemşire olmak üzere 201 sağlık personeli ataması yapılmış durumdadır.

Ama diğer sorularda da ifade edeceğim değerli milletvekilleri, üzülerek ifade etmek lazımdır ki geçmiş yıllarda ülkemizde uygulanan yanlış politikalar sebebiyle Türkiye'de özellikle hekim sayısı ve hemşire sayısı, bunun yanında fizyoterapist sayısı nüfusumuza göre çok geridir. Avrupa ülkeleriyle kıyasladığımız zaman, hekim sayısı itibarıyla Dünya Sağlık Örgütünün Avrupa bölgesine baktığımız zaman 53 ülkenin 51’inci sırasındayız yani sondan 2’nci sıradayız; hemşire sayısında en sondayız ve Avrupa ülkelerinin ortalaması hemşire sayısı olarak Türkiye'dekinin 5 katına yakın bir hemşire sayısına işaret ediyor.

Tabii bu mutlak bir yetersizlik. Dolayısıyla bütün milletvekillerimizin kendi seçim bölgelerine ait ihtiyaçlar aslında yerinde ihtiyaçlardır. Biz Türkiye'deki  hekim sayısını, hemşire sayısını, diğer personel sayısını mümkün olduğunca dengeli dağıtmaya çalışıyoruz ve ilk defa bizim zamanımızda Türkiye'deki  sağlık personeli açığına işaret edilmiştir. Ben bu kürsüden beş altı sene önce Türkiye'deki  doktor sayısı eksikliğine işaret ettiğim zaman bazı değerli milletvekilleri çok ciddi tepkiler gösterdiler ama bugün bu noktada iyi yoldayız. YÖK’le birlikte yaptığımız çalışmalar, ortak çalışmalar sayesinde, örneğin 2007-2008 öğretim yılında 5.300 olan tıp fakültesi öğrenci kontenjanı, 2009-2010 yılında 7.700’e yükselmiştir. Bunu daha da yükseltmemiz lazım. Türkiye’nin şiddetle daha çok hekime, daha çok hemşireye, daha çok fizyoterapi uzmanına ihtiyacı var ve şuradan da anlayabiliriz: Bugün, belli mesleklerden mezun olan, belli iş kollarında çalışmak isteyen kişiler arasında işsizlik oranı en düşük olan meslek, sağlık meslekleridir. Yüzde 3’ün altında, o da birtakım meslek mensupları ülkenin belli bölgelerinde çalışmayı arzu etmedikleri için. Dolayısıyla büyük bir ihtiyaç var. Bu ihtiyacı tabii ki karşıladıkça, Kütahya ilimize de, diğer illerimize de sağlık personeli desteği vermeye devam edeceğiz.

Tabii, Kütahya’da çok ciddi yatırımlar da yaptık. 400 yataklı bir devlet hastanesi, Tavşanlı Devlet Hastanesi, Çavdarhisar, başka yaptığımız yatırımlar var. Bu arada nisan ayında ağız-diş sağlığı merkezimiz hizmete açılacak ve Bakanlığımızın yatırım planlanmasında Kütahya’ya 500 yataklı bir hastane yapımı, Tavşanlı’ya 100 yataklı bir ilave, âdeta yeni bir hastane şeklinde, bir bina yapımı bunlarda yer almaktadır.

120’nci sıradaki sorumuz, Şırnak BDP Milletvekili Sayın Hasip Kaplan’ın bir sorusu, Şırnak’taki sağlık hizmetleriyle ilgili bir sorusu var. Şunu özellikle ifade etmek isterim değerli milletvekilleri: Hükûmetimiz döneminde Doğu, Güneydoğu, Orta Anadolu, Doğu Karadeniz ve diğer illerimizin de biraz böyle dağ kasabaları diyebileceğimiz kenar kasabalarında hizmet arzı çok ciddi ölçüde artırıldı. Buna çok itina ettik. Çünkü bir ülkede sağlık hizmetini dengeli biçimde ülkenin bütün insanlarına sunmak, herkes için hak olan sağlığı insanımıza götürmek çok önemlidir. Sağlıkta Dönüşüm Programı’nda buna çok itina ettik.

Şöyle ki, Şırnak burada çok enteresan bir örnektir. Şırnak ili merkez ve ilçelerinde, göreve geldiğimizde 26 sağlık ocağı faaliyetteyken, bugün 56 sağlık ocağı ve 15 sağlıkevi faaliyettedir ve kasım ayına kadar yapılacak yeni sağlıkevlerimizde 23 adet sağlıkevi hizmet verecektir, kırsalı geniş olan bir ilimiz ve şöyle kıyasladığımız zaman 2002 yılıyla: Şırnak ilimizde 2002 yılında 21 uzman tabibimiz varmış. Tabii, bu, çok, hakikaten felaket ölçüde düşük bir sayı. Mesela, o ili, o tarihte benzer nüfuslu illerle kıyasladığımızda: Osmaniye’de 80 uzman var, Giresun’da 110 uzman var, Kastamonu’da 92 uzman var, Niğde’de 84 uzman var, Muş’ta 30 uzman var. Aşağı yukarı nüfuslar birbirine benziyor.

Peki, 2010’da durum nedir? 2010’a baktığımız zaman: Şırnak’ta 430 bin nüfus var, 137 uzmanımız var; Muş’ta 404 bin nüfus var, 126 uzmanımız var; Niğde’de 340 bin nüfus var, 134 uzmanımız var; Kastamonu’da 359 bin nüfus var, 139 uzmanımız var; Giresun’da 421 bin nüfus var, 161 uzmanımız var; Osmaniye’de 471 bin nüfus var, 142 uzmanımız var. Bu, adaletli bir biçimde, dengeli bir biçimde uzman hekimlerin nasıl dağıtıldığının çok önemli bir göstergesidir. Hasip Bey burada yok, keşke olsaydı, o da bunları işitseydi.

Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın en karakteristik özelliği, ülkeye sağlık hizmetlerini imkânlar çerçevesinde adaletle ve dengeli biçimde dağıtmak şeklinde olmuştur.

Şırnak ilimiz aile hekimliği uygulamasına aralıkta geçecektir. 48 aile sağlığı merkezi kurulacak ve 112 aile hekimliği birimi kurulacak. Bu planlamaya göre aile hekimi başına düşen ortalama nüfus 3.500 olacaktır. Türkiye geneline baktığımız zaman, Sinop’ta bu 3.700’dür, Karabük’te 3.400’dür, Hakkâri’de 3.500’dür, Niğde’de 3.500’dür, Bilecik’te 3.600’dür.

Değerli milletvekilleri, aslında yıllardır, Türkiye’de -belki Osmanlının belli bir döneminden itibaren sadece cumhuriyet döneminde değil- hizmet arzında ülkenin Doğu Anadolu’suna, güneyine, Orta Anadolu’suna hizmet arzı şu veya bu sebeplerle geri kalmıştır. Bunu kimseyi suçlamak için söylemiyorum. Bu bir fotoğraftır, bir resimdir ama gerçekten, Hükûmetimiz döneminde, her alanda olduğu gibi, sağlık alanında da bu dengesizliği büyük ölçüde giderdik; tamamen giderdiğimizi söyleyemeyiz, özellikle Doğu ve Güneydoğu’da eleman çalıştırmak çok kolay değil. İşte, onun için belli kanunlar yapıyoruz, belli teşvik unsurları getiriyoruz. Bundan böyle de Şırnak’a, bütün diğer illerimize olduğu gibi, hizmete devam edeceğiz.

Gündemin 249’uncu sırasındaki soruda, Tokat MHP Milletvekilimiz Sayın Reşat Doğru sezaryen yöntemiyle doğumların arttığına işaret ediyor ve çok yerinde bir soru soruyor. Türkiye'nin bugün sezaryen doğumla doğurtulan çocuk meselesi, önemli sağlık sorunlarından biridir ve yüzde 40’a yakın -bazı bölgelerde bunu da aşan- sezaryenle doğum oranları var. Bu hususta çok ciddi bir program başlattık, başlatmamız gerekiyordu ve dolayısıyla son yılda, 2010 yılında, sezaryenle doğum oranları artık artmadı oransal olarak, hafif bir aşağıya dönüş de var. Bunun için, bu programı sıkı bir biçimde takip edeceğiz. Bu sorusu için Sayın Doğru’ya teşekkür ediyorum, böylece halkımıza da bir mesaj vermiş oluyorum, Türk halkına da, Türk milletine de bir mesaj vermiş oluyorum.

Değerli milletvekilleri, sezaryenle doğum bir normal doğum yöntemi değildir. Sezaryen bir ameliyattır, ancak ihtiyaç durumunda başvurulmalıdır yani böyle, keyfekeder “Hadi, çocuk sezaryenle doğsun.” demek yanlış bir şeydir ama bu kültür, maalesef, yıllar içerisinde, Türkiye’de hem hekimlerimiz tarafında –üzülerek ifade etmeliyim- hem de aileler tarafında yerleşmiş bir kültürdür. Şimdi, bu kültürü değiştirmeye çalışıyoruz. Bunun için bir program yaptık ve programımızı sıkı biçimde takip ediyoruz. Bir Doğum Eylemi Yönetim Rehberi yaptık, ilgili dernekler ve uzmanlarla beraber bununla eğitim çalışmaları yapıyoruz, kadın doğum uzmanlarımız başta olmak üzere. İkincisi, kişisel sebeplerle sezaryeni tercih etmek isteyen anne adaylarını normal doğum yapmaya yönlendirmek amacıyla bir bilgilendirme kampanyasına başlıyoruz, bunun için ihaleleri yaptık. Önümüzdeki birkaç ay içerisinde bütün Türkiye’de yaygın biçimde bu farkındalığı artırmaya çalışacağız.

Üçüncüsü, sezaryen oranı, özellikle “elektif sezaryen” dediğimiz, yani ihtiyaca bağlı olmayan sezaryen oranı çok yüksek olan hekimleri eğitime alıyoruz. Bugüne kadar 80 hekim arkadaşımızı eğitime aldık. Bunun da ciddi caydırıcı bir etkisi var.

YÖK’le konuştuk, sezaryen oranı çok yüksek olan üniversitelerde YÖK inceleme başlattı. Doğum yaptırılan bütün hastanelerde doğumları hekim bazında, sezaryen açısından dosya bazında inceliyoruz “Gerçek ihtiyaçla mı yapılmıştır? Ne için yapılmıştır?” diye.

Sezaryen için bilgilendirilmiş yeni bir rıza formu hazırladık. Bu rıza formu aileye ve sezaryenin yapılacağı kadına açıkça sezaryenin ihtiyaç olmadığında yapılmaması gereken bir yöntem olduğunu söylüyor, kendisini uyarıyor ve en sonunda bilgilendirerek imzasının alınmasını şart koşuyor.

Sezaryen oranının düşürülmesi amacıyla yeni yapılan bütün hastanelerde doğum salonu ve sancı odalarını tek kişilik olarak planlıyoruz mahremiyeti kolaylaştırmak ve bu açıdan da ameliyathanelere gidişleri önlemek için.

Bir anne dostu hastane programı başlatıyoruz, izleme ziyaretleri yapıyoruz sezaryenin en yüksek olduğu iller ve hastaneler için. Hekimler neden buna yöneldiler? Hekimler arasında, kadın doğum hekimleri arasında bir araştırma başlattık sezaryenle alakalı olarak. Bunun analizlerini şu anda yürütüyoruz bu tutum ve davranış çalışmasının.

Normal doğum ve sezaryen doğumla ilgili olarak hekimlere ödenen ek ödeme puanlarında, performans puanlarında normal doğumun lehine puanlamalar yaptık ve bunu kasım ayından itibaren yürürlüğe sokacağız.

267 ve 381’inci sıradaki sorular: 267’de Niğde Milletvekilimiz Mümin İnan’ın, 381’de de Giresun Milletvekilimiz Sayın Murat Özkan’ın soruları var. Domuz gribi aşısıyla ilgili sorular. Bu sorularla, aslında kamuoyunun da merak ettiği bir hususu hem değerli Meclisimize, siz değerli milletvekillerimize hem de kamuoyuna ifade etmiş olacağım. “Domuz gribi aşısı ne kadar alındı? Ne kadarı yapıldı? Ne kadarı elde kaldı?” gibi sorular bunlar.

Bildiğiniz gibi, aşının yapılmasıyla ilgili kararlar Dünya Sağlık Örgütü tarafından alınmış kararlardı. Ülkemizde de 42 kişiden oluşan bir Pandemi Bilim Kurulu oluşturduk, bu Bilim Kurulu aşıyla ilgili kararlar aldı. Bu kararlara göre biz, 43 milyon doz aşı için bir bağlantı yaptık. Bu, bir anlamda bu işin başında büyük bir sigortaydı. Bu bağlantıyı birçok ülke yapmak istedi ama her ülke başaramadı. Biz, 43 milyon doz bağlantısını yaptık ve ülkemize getirilen aşı, aşının kullanım oranı düşük olunca Türkiye’de, 11 milyon doz oldu. 43 milyon dozun hepsini almadık, bağlantısını yaptık ama yalnızca 11 milyon dozu Türkiye’ye giriş yaptı. Daha sonra, yine aşı kullanımı düşük kaldığı için bu 11 milyon dozun 5 milyon dozunu da firmalarla görüşerek başka aşılarla ve ilaçlarla değiştirdik yani onlara da bir ödeme yapmamış olduk. Peki, ne kadar aşıya ödeme yaptık? Toplamda 6 milyon doz aşıya ödeme yaptık. Bunun 3 milyon dozunu kullandık. 3 milyon dozu da herhangi bir yeni virüs durumunda acilen kullanılabilir düşüncesiyle stoklanmış durumdadır ve stoklanan aşının bir özelliği var, antijeni değiştirilebilir niteliktedir ve çok cüzi bir fiyatla, antijen değiştiğinde, yeni bir pandemi meydana geldiğinde, bu antijeni değiştirebilecek durumdayız. Yani sonuçta, 6 milyon doz aşının 3 milyon dozunu kullandık, parasını ödedik, 3 milyon dozunun da parasını ödeyerek onları stokta tutuyoruz ama başlangıçta 43 milyon doz için bağlantı yapmıştık, nihayetinde 6 milyon doz için ödeme yapmış olduk.

Söylediğim gibi, şu anda elimizdeki 3 milyon doz aşı da antijeni değiştirilebilir nitelikte bir aşıdır ve çok cüzi bir ücretle, yarım euro ücretle antijenini değiştirebilecek şekilde de bir anlaşma yapmış durumdayız.

Hep soruldu: “Hangi firma bunu size getirdi?” Birtakım dedikodular da yapıldı. Hâlbuki biz aşıları doğrudan aşı üreticisi firmalardan aldık. Dünyada bu aşıyı en çok satan üç firmadan doğrudan aldık, firmaların kendilerinden aldık, aracı bir firma falan yoktur ve alınan 6 milyon doz aşı bedeli olarak da yaklaşık olarak 69 milyon Türk lirası para ödemiş durumdayız.

300’üncü sırada Karaman MHP Milletvekili Sayın Hasan Çalış’ın, eski hizmet sunumuna göre hizmet alma kültürü, sağlık ocakları ve aile hekimliğiyle ilgili bir sorusu var. Aslında, değerli milletvekilleri, aile hekimliği kapsamında Türkiye’de sağlık ocağı ve sağlıkevi kapatılması diye genel bir uygulama yok. İhtiyaçlara göre, ihtiyaç bulunan her yerde sağlık ocakları aile hekimliği merkezlerine dönüştürüldü, bir kısmı sağlıkevlerine dönüştürüldü, bir kısım yerlerde de yeni aile sağlığı merkezleri kuruldu.

Sayılar şöyledir: Bir defa, göreve geldiğimizde birinci basamak faal sağlık kuruluşu -sağlık ocağı, ana çocuk sağlığı, verem savaş dispanseri gibi- 5.840’tı. Şu anda 7.200 noktada aktif olarak birinci basamakta, sağlık ocağı ve benzeri seviyede sağlık hizmeti veriyoruz. Yani bu, aile hekimliğine geçmediğimiz şehirlerde sağlık ocağıdır, AÇSAP’lardır, verem savaşlardır; aile sağlığına geçtiğimiz yerlerde aile sağlığı merkezleri, toplum sağlığı merkezleri ve diğerleridir. Sonuç itibarıyla bu birimlerin sayısı azalmamıştır, artmıştır. İhtiyaca göre açılanlar var, kapananlar var. Mesela biz 1.224 sağlık ocağını sağlıkevine dönüştürmüşüz, 204 sağlık ocağını kapatmışız ama 1.299 yeni aile sağlığı merkezi açmışız eskiden sağlık ocağı bulunmayan yerlerde. Dolayısıyla, ihtiyaca göre, yeni sisteme göre bir değerlendirme yapılmaktadır.

Peki, bu hizmetten vatandaşlar memnun mu? Sağlık ocaklarıyla hizmet verilen illerimizde hizmet arzından memnuniyet oranı 2003 yılıyla kıyaslandığında yüzde 30’lardan yüzde 70’lere çıkmış durumdadır. En son yaptırdığımız bir ankette sağlık ocaklarıyla hizmet verilen illerde memnuniyet yüzde 75’tir, aile hekimliğine geçilen illerde ise memnuniyet yüzde 86 civarındadır. Biraz sonraki bir soruda da işaret edeceğim, aile hekimliğine geçilen illerde gerçekten memnuniyet artıyor, bunun gerekçeleri de var.

358’inci sıradaki soru MHP Kahramanmaraş Milletvekilimiz Sayın Mehmet Akif Paksoy’undur. Burada da Kahramanmaraş’ta bir tüp bebek merkezi ihtiyacından bahsedilmektedir. Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı olarak görev yapan bir hekim altı ay süreli olarak bu tüp bebek sertifikası için eğitim almış ve bu sertifikayı almaya hak kazanmıştır çünkü bu sertifika olmadan tüp bebek merkezini açamıyorsunuz. Ayrıca, adı geçen hastanede histoloji ve embriyoloji kadrosunda bir personel vardır, bu personelin de laboratuvar sorumlusu olarak sertifika alması gerekmektedir. Bu müracaatın bize yapılmasını bekliyoruz. Eğitimli personel eksiğinin tamamlanmasını müteakip Kahramanmaraş ilimizde bir tüp bebek merkezi kurulmasını planlıyoruz ama burada aslolan eğitimli personeldir, önce bu ihtiyacın karşılanması gerekiyor.

380’inci sıradaki soru MHP Manisa Milletvekilimiz Sayın Mustafa Enöz’ün. Şirketler aracılığıyla hastanemizde görev yapmakta olan sağlık personeline ait bir sorusu var değerli milletvekilimizin. Aslında bu hususta biz çok ciddi tedbirler aldık değerli milletvekilleri. Bir defa, bu başlık altında çalışan bütün işçilerimizin asgari ücretle çalışanları var ama asgari ücretin üstünde kazananları da var. Özellikle eğitim seviyesi, yaptığı iş gibi durumlar dikkate alınarak brüt asgari ücretin üzerinde ücretler ödediğimiz personelimiz de var ve 05.06.2008 tarihindeki düzenlemelerle de bu işçilerimizin hukukunu dikkatle koruyoruz. Bakınız, mesela, işçilerin yemek ihtiyaçları hastane yemeklerinden bedelsiz karşılanmaktadır bu genelgeden sonra, 2008’den itibaren. Yol giderleri ayni olarak kendilerine ödenmektedir. Hak ediş ödemesinin firmaya yapılmasını müteakip üç gün içerisinde işçi ücretleri bankaya yatırılmak zorundadır ihale şartnamelerine göre yani firma, parayı alıp da işçisinin ücretini ödememek gibi bir uygulama yapamaz, bu banka dekontunu kuruma ibraz etmek zorundadır. İlgili aya ait hak ediş ödemesi yapılmadan önce bir önceki aya ait işçi SSK primlerinin yatırıldığının hastanelerimize ibrazı gerekmektedir. Bütün bu mecburiyetleri getirmiş durumdayız ve işçilerimizin hukuklarını mümkün olduğunca koruyarak bu şekilde çalıştırıyoruz. Tabii büyük bir istihdam imkânı da oluştu. Biz göreve geldiğimiz zaman zannediyorum 15 bin civarında bu şekilde istihdam edilebilen personel vardı, şu anda bu personel sayısı 110 binlere ulaşmış durumda, 120 bine yaklaşmıştır. Böylece hastanelerdeki hizmet kalitesi de ciddi ölçüde artmış durumdadır.

409’uncu sırada Sayın Reşat Doğru’nun, Tokat MHP Milletvekilimizin bu baz istasyonlarıyla ilgili bir sorusu var. Baz istasyonları, elektromanyetik alan yayan yani iyonlaştırıcı olmayan radyasyona sebep olan istasyonlardır. Burada uyulması gereken kurallar, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından yayınlanan bir yönetmelikle ortaya konmuştur. Aslında bu Yönetmelik çok iyi bir yönetmelik değerli milletvekilleri. Şöyle ki: Dünyada insan sağlığı için zararlı olduğu düşünülen baz istasyonu elektrik alan şiddeti 41 volt/metre olarak kabul edilmektedir. Türkiye’de bu değer 4 kat aşağı çekilerek ilgili Yönetmelik’te 10 volt/metre olarak belirlenmiştir. Bu değer dünyada yüz yetmişin üstündeki ülkeyle kıyaslandığında Türkiye’yi güvenlik açısından altıncı sıraya yerleştirmektedir. Çok daha düşük bir limit değeri kabul ediyor. Bu Üst Kurul, bu değerleri takip etmektedir. Ancak bir taraftan da Dünya Sağlık Örgütü, Uluslararası Manyetik Alan Projesi diye bir proje yürütüyor. Bu projenin insan sağlığı açısından sonuçlarını biz de bekliyoruz. Bu sonuçları değerlendirerek gerekli görülürse yeni önlemlerin alınması için de ilgili kurulla görüşeceğiz.

410’uncu sırada, yine, Sayın Reşat Doğru’nun -Tokat MHP Milletvekilimizin- bir sorusu var. “Bölgedeki acil hastalar için ambulans helikopter konacak mı?” diyor. Şöyle yapmış durumdayız değerli milletvekilleri: Türkiye’de on yedi merkezde helikopter ambulans sistemimiz 2008’in 10’uncu ayından itibaren devam ediyor. Yaklaşık iki yıl oldu, iki yılın tamamlanmasına bir ay kaldı ve bugüne kadar -6.400 hastayı ambulans helikopterle, 388 hastayı da uçakla- yaklaşık olarak 7 bine yakın hasta taşımış durumdayız. Peki, Tokat ilimiz bu hizmeti nasıl alıyor? Bu bölge sınıflaması kapsamında Samsun ve Ankara’dan alıyor. Samsun’daki helikopterlerimiz yaklaşık olarak yarım saatte Tokat ilimize ulaşmaktadır. Bugüne kadar Tokat merkezinden 14, ilçelerinden 3 hastayı Samsun’a, Ankara’ya ve Kayseri’ye taşımış durumdayız.

411’inci sırada, yine, Sayın Reşat Doğru’nun –Tokat MHP Milletvekilimizin- Zile Devlet Hastanesiyle ilgili bir sorusu var. Fiziki durumunun yetersizliğinden bahsediyor. Doğrudur. Zile Devlet Hastanemizin fiziki durumunu yetersiz buluyoruz. Dolayısıyla yüz yataklı yeni bir hastane yapımı Bakanlığımızın 2010 yatırım programında yer almıştır. İl özel idaresine ait bir arsa temin ettik, yirmi beş yıllığına Bakanlığımıza tahsis edildi. Arsa üzerinde bulunan bina ve müştemilatın yıkım kararları şu anda alınarak bunların yıkılması planlanmış durumdadır. Proje ve arsa imar bilgileri de TOKİ’dedir. Bu sene içerisinde ihaleyi yapmayı planlıyoruz.

417’nci sırada, Sayın Mehmet Nezir Karabaş’ın, -Bitlis BDP Milletvekilimizin- Tatvan Devlet Hastanesinde iki günlük bir bebeğin 2010 yılının birinci ayında hastaneden kaçırılmasıyla ilgili bir sorusu var. Tabii ki bu çok üzücü olayla ilgili olarak zamanında Kaymakamımız, il Valimizle görüşme yapmış ve soruşturma istemiştik. Olayla ilgili olarak Kaymakamlıkça yapılan idari soruşturma, süresi içerisinde tamamlanmıştır. Soruşturma raporu sonucunda hastane idaresinden 2 yardımcı sağlık personeli sekiz ay süreyle açığa alınmıştır. Bahsi geçen güvenlik elemanlarının işine de son verilmiştir. İdari soruşturma bu şekilde tamamlanmıştır. Diğer taraftan, başhekim dâhil olayda sorumluluğu bulunan bütün personel hakkında adli süreç savcılık tarafından devam ettirilmektedir.

BAŞKAN – Sayın Bakan, biraz hızlanırsanız yetiştirebileceğiz gibi görünüyor.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Tamam, hemen hızlandırıyorum Değerli Başkanım.

BAŞKAN – Tamam, teşekkür ederim.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

418’inci sırada Sayın Reşat Doğru’nun, Tokat MHP Milletvekilimizin sorusu var. MS hastalığı için bir soru soruyorlar. Aslında MS hastalarının Türkiye’de 14 bin civarında olduğunu bilim adamları tahmin ediyor. Bunun için gerekli ilaçlar çok pahalı ilaçlar, devlet tarafından da tedavi için ödenmektedir, burada bir sıkıntı yok.

Rehabilitasyonla ilgili olarak, evet, sadece MS’e yönelik bir rehabilitasyon merkezi yok ama Türkiye’de özellikle üniversitelerimiz ve eğitim hastanelerimizdeki rehabilitasyon merkezlerinde bu hastalarımızın rehabilitasyonu yapılıyor.

Yeri gelmişken, rehabilitasyonla ilgili olarak üniversitelerimizde, Sağlık Bakanlığımızda, özel hastanelerde 7.319 yatağımız var. Bunların bir kısmı özel hastaneler, bir kısmı hastanelerdeki özel klinikler. Bu sayıyı 9.890’a çıkarmamız gerektiğini planladık ve bu planlamalar çerçevesinde de yeni binalar, yeni hastaneler yapacağız.

Sayın Mehmet Nezir Karabaş, Bitlis BDP Milletvekili, Tatvan Devlet Hastanesine alınan bir lojmanla ilgili sorular sormuş. Bu lojman alımı, Kamu İhale Kanunu’nun 22/e maddesine göre yapılmıştır, 27/05/2009 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Alım öncesi İl Bayındırlık Müdürlüğü elemanlarınca ekspertiz raporu hazırlanmıştır çeşitli yerlere sorularak. Lojman satan firmaya 1 milyon 830 bin lira, her bir dairenin maliyeti olarak 114 bin lira artı KDV ödenmiştir. 175 metrekarelik lojmanlardır bunlar. Bir mukayese olması için söylüyorum, Sayın Milletvekilimiz de bunu arzu etmişler: 135 metrekarelik, TOKİ’nin bu ilçemizdeki satış fiyatları 115 bin lira ile 132 bin lira arasındadır. Dolayısıyla alım makul fiyatlar içinde yapılmış görünmektedir.

Bitlis, hekim istihdamında güçlük çektiğimiz bir il. Dolayısıyla bu illerimize, benzer ilçelerimize mecburi hizmet veya benzer yollarla atanan personelin buralarda çalışmasını teşvik için lojmanlar yapmaya, lojmanlar almaya devam edeceğiz ancak bu illerimize, diğer illerimizde lojman çalışmamız yok.

Ayrıca, bahsi geçen firma sahibinin AK PARTİ’nin ilçe başkanı olmadığını da –soruda var- ifade etmeliyim.

457’nci sırada Sayın Reşat Doğru’nun Kırım Kongo’yla ilgili bir sorusu var. Şimdi, Kırım Kongo’yla ilgili olarak çok ciddi çalışmalar yaptık gerçekten ve hastalığın artık yükselme eğilimi ortadan kalktı, şükürler olsun, bölge halkının farkındalığı arttı, ciddi çalışmalar yaptık birkaç senedir.

Peki, bir merkez olarak geliştirelim Tokat’ta bir yeri. Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi laboratuvarlarının akredite olması için Hıfzıssıhha Merkezimiz tarafından gerekli destek sağlanmıştır. Bu iki kurum arasında çalışmalarımız devam ediyor.

Yine, Sayın Reşat Doğru’nun  reçeteli ve reçetesiz ilaçların tanıtımıyla ilgili bir sorusu var. Bu da çok yerinde bir soru ancak Türkiye’de reçeteli olsun, reçetesiz olsun, ilaçların tanıtımı zaten yasaktır kanunda. Tanıtılan ilaçlar aslında ilaç değil de -ilaç demeyelim, daha ziyade beslenmeyi destekleyici- “gıda takviyesi” ismi altında Tarım ve Köyişleri Bakanlığından ruhsatları alınan birtakım ürünlerdir. Bunu fark ettiğimiz için yeni bir yönetmelik hazırladık. Geleneksel Bitkisel Tıbbi Ürünler Yönetmelik Taslağı’mız Başbakanlıkta yayınlanma aşamasındadır. Buna göre, bu ürünlerin de belli prensipler çerçevesinde ve ancak eczanelerde satılmasını kural hâline getirmek üzereyiz.

496’ncı sırada Sayın Hasan Özdemir, Gaziantep Milletvekilimiz, MHP Milletvekilimiz, Gaziantep iliyle ilgili sorular sormuş. Aslında Gaziantep (d) bölgesi falan değil, (d) bölgesi olan Gaziantep’in yükseltilmesinden bahsediyor. Bu (d) bölgesi, (d) grubu denen şey, doktorların yoğunluğuyla ilgili bir şey o ilde. Gaziantep bazı alanlarda (a), bazı alanlarda (b), bazı alanlarda (c), bazı alanlarda da (d) grubunda yer alıyor ama şunu söylemeliyim ki Gaziantep ilimiz uzman hekim sayısı itibarıyla şu anda Türkiye’de 12’nci sırada, pratisyen hekim sayısı açısından 10’uncu sıradadır ve diğer sağlık personelleri açısından da ilk 15’teki illerimizden birisidir. 2002 yılında uzman hekim sayısı Sağlık Bakanlığında 301 iken bugün 600’dür. Tabii ki yine ihtiyaçlar mutlaka var. Bu ihtiyaçları da gidermeye çalışacağız.

502’nci sırada Sayın Mehmet Akif Paksoy, Kahramanmaraş MHP Milletvekilimizin Çağlayancerit ilçemize yapılan hastaneyle ilgili bir sorusu var. Sorunun sorulduğu zaman bazı problemlerden dolayı hastanenin hizmete başlamamış olduğunu biliyoruz. Soru bunun için sorulmuş. Bugün hastane hizmete başlamış durumdadır. 112 istasyonumuzda bu hastane de var. Hastanede 1 uzman, 4 pratisyen tabibimiz var birinci basamakta, ayrıca hastanemizde de 2 pratisyen tabip var. Hastaneye bir miktar daha pratisyen hekim ataması gerektiğini tespit ettik. Onu da inşallah gerçekleştireceğiz.

520’nci sırada Sayın Reşat Doğru’nun yine bir sorusu var. Bu soru çok önemli bir soru: “Tokat ilinde meslek hastalıklarından dolayı kaç hasta bakanlık hastanelerine müracaat etmiş ve  tedavisi yapılmıştır?” 7 hastanın bu şekilde tedavisi yapılmış, 1 hasta da 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesine sevk edilmiş ama aslında bu sayının çok daha fazla olması gerektiğini biliyoruz. Bunu bildiğimiz için Çalışma Bakanlığıyla bu hususta ciddi çalışmalar yapıyoruz. Türkiye’de meslek hastalıklarının önemli bir bölümünün teşhis edilmeden kaldığını biliyoruz. Bu sebeple iş sağlığı ve güvenliği alanında Çalışma ve Sosyal Güvenlikle bir iş birliği protokolü yaptık. Bu arada  da biliyorsunuz en önemli meslek hastalığı sebeplerinden kot kumlamayı yasak hâle getirdik Türkiye’de ama bu noktada gerçekten daha ciddi çalışmalar yapmamız gerekiyor, farkındalığın da artırılması gerekiyor.

538’inci sırada Sayın Mümin İnan Niğde MHP Milletvekilimiz, o da fizik tedaviyle, rehabilitasyonla alakalı bir soru sormuş. Biraz önce ifade ettim. Şu anda 7.319 yatağımız var. Bu yatak sayımızı 9.890’a yükseltmek üzere çalışmalarımızı devam ettiriyoruz.

539’uncu sırada yine Sayın Mümin İnan’ın bir sorusu var. “Aile hekimliğiyle her hastanın doktorunu seçme hakkını getirdik diyorsunuz, nasıl kazanacak vatandaş bu hakkı?” diye bir soru sorulmuş.

Değerli milletvekilleri, aile hekimliği şöyle yürüyor: Biz, her ilimizde belli bir semtte, mahallede bir adrese yakın olarak oturan vatandaşlara bir aile hekimi ataması yapıyoruz. Bu aile hekimi, vatandaşlarla irtibat kurmak, onları görmek, kaydetmek zorunda, aksi takdirde kendisine ödeme yapmıyoruz kaydetmediği vatandaş için, ama vatandaşlarımız istedikleri anda, ilk kayıt anından itibaren aile hekimlerini değiştirme hakkına sahipler. Doğrudan aile hekimine başvurarak -başka herhangi bir yere gitmeleri de gerekmiyor- istedikleri aile hekimine başvurarak “Ben sizi aile hekimi olarak kabul etmek istiyorum, size kaydolmak istiyorum.” dediklerinde, o aile hekimi ilgili işlemleri yapıyor ve doğrudan kaydı kendisine alabiliyor ve aile hekimi, hastanın veya kişinin, bütün bireyin bilgilerini elektronik olarak kaydediyor, düzenli biçimde de kendisini takip ediyor. Bu ilk kayıt işlemlerinden sonra da üçer aylık aralarla vatandaşlarımız dilerlerse aile hekimlerini değiştirebiliyorlar. Tamamen ücretsiz hizmetler veriliyor aile hekimliğinde ve 63 ilimizde aile hekimliğine geçmiş durumdayız, yıl sonuna kadar bütün illerimizde aile hekimliğine geçmiş olacağız. Bu arada, vatandaşlarımız aile hekimlerini “www.ailehekimligi.gov.tr” adresinden de öğrenebilirler, bu soru vesilesiyle vatandaşlarımıza bunu da iletmiş olalım.

Son olarak da ek ödemelerle ilgili bir sorusu var Sayın Milletvekilimizin, sorunun son kısmı bu.

Değerli milletvekilleri, göreve geldiğimizde hekim dışı sağlık personelinin bir ayda alabildiği ortalama ek ödeme 100 lirayı biraz aşıyordu. Üç ayda bir ödenirdi bunlar, 300 lira, 400 lira civarında ve zaman zaman da kesintiye uğrardı.

2009 rakamlarını söylüyorum: Hekim dışı sağlık personelimize ortalama olarak ayda 643 lira maaşlarına ilave ek ödeme ödemiş durumdayız. Tam Gün Yasası’yla da bunu, mesai sonrasında çalışma şartıyla yüzde 20 daha artırma imkânına sahibiz. Yani, göreve geldiğimize kıyasla reel olarak, enflasyondan arındırılmış rakamlarla hekim dışı sağlık personelimizin ek ödemeleri yaklaşık 3 kat artmıştır.

İnşallah, gelişen, büyüyen bir ekonomimiz var, bu ek ödemeleri önümüzdeki yıllarda daha da artırabileceğimizi biliyoruz. Yeter ki ülkede istikrar devam etsin, yeter ki biz birlik içerisinde ülkemizi kalkındırmaya, geliştirmeye devam edelim.

Bu sorduğunuz sorularla hem yüce Meclisimizi hem de halkımızı bilgilendirme fırsatı verdiğiniz için siz değerli milletvekillerimize tekrar teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Enöz…

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Çok teşekkür ederim.

Sayın Bakanımızın vermiş olduğu bilgilere de ayrıca teşekkür ediyoruz.

Ancak, tabii bilindiği gibi, artık kamu hizmetlerinin büyük bir bölümü taşeron şirketler eliyle yaptırılmaktadır. Öyle ki, artık temizlik işleri için alınan ve çalıştırılması gereken işçilere memurların yapacağı işler yaptırılmakta ve bazı hastanelerde hasta bakıcıların yapmış olduğu işler de yine bu taşeron şirketlerindeki işçiler marifetiyle yaptırılmaktadır. Tabii, önemli bir sorumluluk isteyen bu görevleri yapan taşeron işçileri hem çoğu asgari ücretle çalışmakta ve bir sendikaya üye olması da engellenmektedir  -bu, özlük hakları yönüyle sıkıntılı bir süreçtir- hem de bir başka boyutuyla ciddi sorumluluğu olan görevler ehliyetsiz ve sorumsuz kişilere yaptırılarak da kamu hizmeti alanlar yeterince sağlıklı hizmete kavuşamamaktadır.

Bunlar üzerinde söz aldım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Paksoy…

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, Çağlayancerit ilçemiz 872 ilçe arasında gelişmişlik sıralamasında 768’incidir. Şimdi, ben bugün de konuştum orayla, “2 tane aile hekimi var” diyorlar, uzman hekim ve “O da geçici görevli, aralık ayında gidecek.” deniliyor. Bugün mesela, doktor poliklinik muayenesi yapıyor, yanında hemşiresi yok. Yani bir hastane olarak açılmış ama bir sağlık ocağı olarak görev yapıyor. Bu konuda ben ilginizi bekliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın İnan…

MÜMİN İNAN (Niğde) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, verdiğiniz bilgiler için teşekkür ediyorum.

Bu arada yeni yasama yılımızın aziz milletimize ve Meclisimize hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Sayın Bakanım, sizin de bildiğiniz gibi Bor’da, Fizik Tedavi Hastanesinde uzman fizikçi eksiğimiz var. Aslında çok kapasiteli bir hastane. Eksiklikleri tamamlandığı anda bölge hastanesine dönüşebilecek kapasitede ve şu anda bir kısmı atıl durumdadır. Dolayısıyla bu konuda yardımlarınızı bekliyoruz.

Diğer taraftan, Niğde’de son günlerde 5-6 tane aile hekimi arkadaşımız istifa etmek zorunda kaldı. Sebebi de, onların hizmet verdikleri sağlık ocaklarında Millî Emlak Müdürlüğü çok yüksek ücret talep etmektedir. Bu konu Millî Emlaki ilgilendirir ama ilgilenirseniz sevinirim.

Ayrıca, yine farklı statüde farklı ücret alan insanlarımız var biliyorsunuz yardımcı sağlık personelinde. Bunların özlük haklarının ve ücretlerinin düzeltilmesi konusunda da yardımlarınızı talep ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakana önergemize vermiş olduğu cevaptan dolayı, her ne kadar bir buçuk yıl aradan sonra da olsa yine de teşekkür ediyorum. Ancak önergede Kütahya ilinin Ege Bölgesi’nin en geri sağlık göstergelerine sahip olan illerinden birisi olduğu ifadesi yer almasına rağmen, Sayın Bakan karşılaştırmaları Türkiye ortalamasıyla yapmıştır ve Türkiye ortalamasında pratisyen hekim açısından iyi olduğunu, uzman hekim açısından da ortalamaya yakın düzeyde olduğunu ifade etmiştir. Doğrudur, son rakamlar böyledir. Ancak bölgenin en kötü ilidir. Buna karşın seksen bir il içerisinde millî gelire katkısı açısından bulunması gereken sıraların çok üstünde yer alan bir il olan Kütahya’da, maalesef 5 tane ilçemizde şu anda devlet hastanesi yoktur, birçok ilçemizde var olan sağlık ocaklarında ve sağlıkevlerinde maalesef yardımcı sağlık görevlimiz bulunmamaktadır. Örneğin Domaniç ilçemizin Çukurca beldesinde bir ebe dahi yoktur. Buna karşılık, büyük ilçelerimizin bazılarında heyet raporu dahi verilememektedir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Soruların üçte 1’i şahsıma ait olduğu için biraz fazla zaman istiyorum affınıza sığınarak.

Sayın Bakan, teşekkür ederim sorularıma vermiş olduğunuz cevaplardan dolayı.

Aile hekimliği uygulamasına geçilince birçok -belediye teşkilatı da bulunan- yerleşim yerlerindeki sağlık ocakları, sağlıkevleri kapanmıştır. Örneğin Tokat ili Reşadiye’de Kuzbağı, Nebişeyh, Almus’ta Dikili, Niksar’da Serenli, Erbaa’da Koçak, Yeşilyurt’ta Çıkrık, Sulusaray’da Dutluca sağlık ocakları kapanmıştır. Bu da buralardaki insanları üzmekte, mağdur bırakmaktadır. En azından belediye teşkilatı bulunan yerlerdeki sağlık ocaklarının açık kalması noktasında bir, yönetmelikte değişiklik yapabilir misiniz?

İkincisi olarak, sağlık birimlerimizde -ülkemizin her tarafında olduğu gibi- şirket elemanları çalışıyor. Çalışanların, son zamanlarda, 4/C kapsamında olacağı şeklinde bazı söylentiler vardır. Bakanlığınızın  böyle bir çalışması var mıdır?

Ülkemizde son yıllarda sezaryen sayısı çok artmıştır -biraz önce açıkladınız- neredeyse normal doğum unutulmaktadır. Bu konularda acil önlemler alınması gerekmektedir. Normal doğumun özendirilmesi konusunda da çalışmalar yapılmasını bekliyoruz.

“MS”li dediğimiz multiple sklerozlu hastalar çok zor durumdadırlar. Kurmuş oldukları dernek vasıtasıyla haklarını arıyorlar. Geçtiğimiz günlerde Ankara Sıhhiye’de kök hücre nakline izin verilmesi ve tedavi olmak istedikleriyle ilgili eylemler yaptılar. Onların eylemlerini destekliyorum. Ne tür izin verilecekse verilmeli, hastalara yardımcı olunmalıdır.

Baz istasyonları insan sağlığına zarar veriyor. Toplu yerleşim yerleri, camiler, okullar gibi çeşitli yerlerde baz istasyonlarına rastlıyoruz. Bundan dolayı da buralarda ciddi manada sağlık sorunlarının ortaya çıkmakta olduğu da ifade ediliyor. Bu konuda da çalışmaların süratlenmesi ve süratli bir şekilde  toplu yerleşim yerlerine yakın olan yerlerden çıkartılarak şehir dışında başka yerlere bu istasyonların taşınması gerekmektedir. Bu konudaki çalışmaları da bekliyoruz.

Sayın Bakanım, diğer sorum olarak, Kırım-Kongo hastalığıyla ilgili mücadele çok önemlidir. Bu sene de yine çalışmalar ciddi şekilde yapılmış olmasına rağmen, hastalık devam etmiş ve kene ısırıkları ve ölümleri devam etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – İki dakika verdim ben size, herkese bir dakikaydı Sayın Doğru, yani soruları bitirebilelim diye ve cevapları alabilelim diye.

REŞAT DOĞRU (Tokat) - Peki, teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Kaplan…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakana da teşekkür ediyorum cevapları için.

Gerçi benim sorum kapalı sağlık ocaklarıyla ilgiliydi, ancak şunu ifade edeyim: Bir acil servis sorunu yaşandı. Hastalar ilaç bulamıyordu, sonra kendileri alıyordu. Sanıyorum bu konuda bir iyileştirme oldu ama sistem, araç ve teknik konusunda sıkıntılar çok. Örneğin gastroenteroloji uzmanı var ama endoskopi tamirli, kolonoskopi yok ve Şırnak’ta sadece bir MR aleti var ve bunun için de, on gün çalışıyor, yirmi gün tamir. Hastalar, Batman, Mardin ve Diyarbakır gibi oldukça uzak yere gidiyor. Cizre gibi önemli bir merkezde güzel bir hastane açıldı, oraya da bir MR şart. Bu konuda, Sağlık Bakanlığının ilgisini bekliyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Karabaş…

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Teşekkür ederim Başkan.

Sayın Bakanın, biz, bölgede özellikle sağlık ve eğitim, kamu personeli için lojman alımı konusundaki şeyine katılıyoruz. Elbette, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Karadeniz Bölgesi gibi yerlerde özellikle sağlık personeli ve eğitim personeline lojman yapılması önemlidir, onların orada kalması için.

Ancak yine sorduğumuz soru Tatvan kamuoyuna, Bitlis kamuoyuna yansıyan bir olay. O dönemdeki inşaat fiyatlarının, birim daire fiyatlarının yüzde 50 fazlasına alınan bir lojman vardı. Sayın Bakanın verdiği cevap TOKİ fiyatlarıyla ilgili. TOKİ’nin fiyatları vadeli, on yıl, on beş yıl vadeli fiyatlarla Sayın Bakanın belirttiği fiyatlardadır. Bu daire de o şekilde satılmamış, peşin parayla alınmış ve o gün mevcut fiyatların yüzde 50’si oranında fazla alınmış. Bizim sormamızın nedeni, neden lojman alındığı değil, lojmanın neden yüzde 50 fazlasıyla alınmasıdır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bakan.

On dakika süre veriyorum size ben.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – On dakika yeterli olacaktır.

BAŞKAN – Bir de süreyi geçtik, on dakika benim inisiyatifimle... Onun için, o sürede cevaplandırırsanız sevinirim.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli Başkanım, on dakikada rahatça cevap vereceğim, sağ olsun milletvekillerimiz net sorular sordular.

Şimdi, temizlik işçilerine memurların işi yaptırılıyorsa, nerede yaptırılıyorsa Sayın Milletvekilimizden bu hususta, lütfen, bilgi istiyorum.

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Her yerde yapılıyor.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Hayır, müsaade ediniz.

Bugün Sağlık Bakanlığı hastanelerinde bir temizlik işçisine bir sağlık personelinin işinin yaptırılması bizim tamimlerimiz, eğitimlerimiz, şartnamelerimiz sebebiyle tamamen yasaktır. Bunu herhangi bir yerde bir kimse yapıyorsa suç işliyordur. Lütfen bize bildirin, gereğini yerine getirelim. Şunu ifade edebilirim: Bazı üniversite hastanelerimizde bu eski alışkanlık yoğun biçimde devam ediyor. Haklısınız, bu çok genel bir alışkanlıktı ama artık kesinlikle genel uygulamalarda böyle bir şey yok, bundan tamamen emin olabilirsiniz. Ben, meseleyi yakından takip ediyorum. Ama herhangi bir yönetici böyle bir yanlış yapıyorsa bir yerde, hiç kimsenin de gözünün yaşına bakmayız, açık söylüyorum. Lütfen, bana, bunun yapıldığı hastane, hastaneler, her nereden bilgi aldıysanız veriniz, gereğini yapalım çünkü buna kesinlikle müsaade etmiyoruz, bu konuda çok hassasız.

Çağlayancerit için Sayın Milletvekilimizin söylediği hususları yeniden değerlendireceğim, bir eksiklik varsa mutlaka o eksiklikleri tamamlayacağız.

Değerli milletvekilleri, şunu ifade etmeye çalışıyorum, bütün sorularınıza cevap verirken zaman zaman buna işaret ettim: Türkiye’de genel anlamda bir sağlık personeli yetersizliğimiz var. Mesela fizyoterapistlerle ilgili de diğer milletvekilimiz yine bir hususu eklediler, Bor Hastanesi için. Biz fizyoterapist kadrosu açıyoruz ama fizyoterapistler gelmiyor.

MÜMİN İNAN (Niğde) – Döner sermayeyi düşük alıyorlarmış.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Yani devlet işine, devlet memuriyetine, ayda aşağı yukarı 2 bin liranın üzerinde bir gelire gelmiyorlar efendim. Neden?

MÜMİN İNAN (Niğde) – Özlük haklarında bir takım eksiklikler olduğu için.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Hayır efendim, özlük haklarında hiçbir sıkıntı yok. Sadece fizyoterapistler sayıca çok az oldukları için, piyasada 4 bin lira, 5 bin lira para kazanıyorlar. Öyle bir sıkıntı var. Onun için onları kamuya getirmekte zorlanıyoruz. Bunun çözümü nedir? Bunun çözümü fizyoterapiste kamuda 5 bin lira maaş ödemek değildir, bunun çözümü Türkiye’de fizyoterapist sayısını artırmaktır. Bunu da artırmaya çalışıyoruz. Yani bu gerçekleri Meclis kürsüsünden söyleyeceğiz, siz söyleyeceksiniz, biz söyleyeceğiz, üniversitelerimiz gereğini yerine getirecekler, fizyoterapist yetiştireceğiz. Türkiye'de geçmişte bu kadar fizyoterapist ihtiyacı yoktu. Hizmet arzını ne kadar artırırsanız, hizmete ulaşma imkânını ne kadar artırırsanız fizyoterapist ihtiyacı bu kadar artıyor.

MÜMİN İNAN (Niğde) – Fizyoterapistlere mecburi hizmet uygulayın.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Hangi aile hekimi yüksek kira talebinden dolayı istifa etti, bunu da gerçekten bilmek istiyorum çünkü biz, tam tersine, Millî Emlake diyoruz ki “Sağlık ocaklarını biraz ucuza kiraya veriyorsunuz.” Bunun da rakamlarını bilmemiz lazım. Sonuçta devletin binası. Biz o aile hekimlerine ciddi paralar ödüyoruz, devletin binasında oturdukları için de elbette kiralarını da ödeyecekler. O miktarları bilebilirsem o hususa da bir müdahalede bulunma imkânım olabilir.

Farklı özlük hakları olan personellerimiz var, sözleşmelilerle diğer personellerimizin farklı özlük hakları var fakat bu tartışılırken, size de bu şikâyeti sözleşmelilerimiz getirirken uygulamalar hep sözleşmelilerin aleyhineymiş gibi getiriliyor, bu böyle değil. Özellikle emeklilik açısından 4/B sözleşmelilerin klasik devlet memuriyetine avantajları var, daha yüksek maaşlarla emekli olma imkânları var. Biz şunu yapıyoruz: Sağlık Bakanlığında bir çatı kanun, çerçeve kanun hazırlıyoruz; bir, klasik devlet memuriyeti; iki, sözleşmeli pozisyon… Bu sözleşme pozisyondan vazgeçemeyiz. Sözleşmeli pozisyondan vazgeçersek Sayın Milletvekilim, biz Türkiye'nin birçok bölgesine sağlık personeli gönderemeyiz ve vatandaşlarımıza bu hizmeti sunamayız.

Şimdi Sayın Işık ”Kütahya Ege’nin en geri ili.” dedi. Tekrar baktıracağım ona ama biz bir bölgeyi diğer bölgelerden ayıramayız, Kütahya’yı diğer bölgelerle kıyaslamak zorundayız. Neden Ege çok ileride? Ege bizim dönemimizde sağlık personeli açısından çok ileriye gitmiş değil ama İzmir başta olmak üzere, Aydın başta olmak üzere Türkiye'nin belli bölgelerinde, zamanında, uygun olmayan istihdam politikaları sebebiyle ihtiyaç fazlası personel yığılmış durumda. Bu personeli başka yerlere göndermek zor, öyle bir gayretimiz, maksadımız da yok. Ama sonuç itibarıyla ne yapıyoruz?

ALİM IŞIK (Kütahya) – Devlete katkısı çok yukarıda ama hizmet alımında geride.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Mümkün olduğu kadar Türkiye’deki 73 milyon vatandaşa, birbirine eşit onurlu vatandaşlar olarak sağlık hizmetini eşit biçimde ulaştırmaya çalışıyoruz. Yapmaya çalıştığımız budur. Siz de haklı olarak Ege’de Kütahya’nın daha ileri gitmesini istiyorsunuz, siz de kendi açınızdan haklısınız.

Sayın Doğru, sağlık ocakları ve sağlıkevlerinin kapatıldığından bahsetti aile hekimliğinden dolayı. Aslında, aile hekimliği bunun sebebi değil. Biz bunu nüfus bazlı çalışıyoruz. Bazı bölgelerde gerçekten nüfusu hiç uygun olmadığı hâlde yapılmış veya zamanında uygundu da bugün nüfus oradan göçtüğü için artık orada bir sağlık binası olarak bizim içerisine sağlık personeli koymakta zorlandığımız yerler var. Bu, Türkiye’nin bir gerçeği. Özellikle kırsalda bu sıkıntıyı gerçekten yaşıyoruz.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Bilhassa belediye olan yerler Sayın Bakan.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Bunu, gezici sağlık hizmetleriyle çözmeye çalışıyoruz haftada bir veya iki gün, ama eğer il içerisinde belli nüfuslarla alakalı planlamalarda zaman zaman da olsa küçük eksiklikler kalabiliyor. Bu tip eksiklikler varsa, noktasal olarak bana iletirseniz onlar için de yeniden çalışırız değerli milletvekilim.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Bakanım, belediye olan yerleri mesela yapsanız.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – İşte, belediyelik ama, öyle belediyelik yer var ki nüfusu bin kişiye düşmüş. Ne yapalım, biz de ancak 3.500 kişiye bir doktor verebilecek kadar doktor sayısına sahibiz, dolayısıyla oraya doktor verememiş oluyoruz, vermeyi istediğimiz hâlde.

Şirket elemanlarının 4/C’li olması gibi bir planımız yok. Şirket elemanlarının hakkını ve hukukunu olabildiğince korumaya devam edeceğiz. Bir değerli milletvekilimiz de, sendikaya üyelik konusunda problemlerin olduğunu söyledi. Aslında bu hususta bizim idare olarak herhangi bir tavrımız yok. Mutlaka işçilerimiz kendi hukuklarına sahip çıkmalılar, eğer sendikalılaşmak istiyorlarsa da, İş Kanunu çerçevesinde haklarını aramalılar.

Kök hücre nakline izin verilmesi için Bakanlık önünde eylem…

Değerli milletvekilleri, tabii ki herhangi bir hastalık için kök hücre nakli yapılacaksa, Bakan olarak ve Bakanlık olarak biz onun yanında dururuz; ama takdir edersiniz ki, buna karar verecek olanlar eylemi yapanlar ya da bakanın kendisi değildir, buna karar verecek olan bilimsel kurullardır. Ben bir çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanıyım, kök hücre naklinin kendi doğasında, tabiatında yerine göre nasıl mahzurları olabileceğini de bilen bir kişiyim. Biz çocuklarımızı kobay yapamayız. Dolayısıyla bu hususta bilimsel heyeti defalarca topladık. Türkiye’de konusunda yetkin olan 10’un üstünde insanı topluyoruz her topladığımızda. Onlar böyle bir şeye tamam dedikleri anda tamamdır. Bu bir etik meseledir. Yani bir etik kurul onayına bakan talimat vererek şu işi yaptırın derse zaten bu bilimsel etiğe aykırı olur. Onun için kararı ben vermiyorum, bundan sonra da ben vermeyeceğim, bunun kararını verecek olan bilim adamlarımızdır. Ama tabii ki bu yavrularımıza veya bu durumdaki hastalarımıza elimizden gelen her türlü desteği, her türlü yardımı göstermeye devam edeceğiz. Yani her hastalığın tedavisi yok, keşke olsaydı, ama tedavi olmasa bile biz hastalarımıza palyatif tedavi dediğimiz destek tedavilerini mutlaka en mükemmel biçimde vermeye çalışıyoruz, çalışacağız. Ama tekrar ifade ediyorum: Kök hücre nakliyle ilgili kararı bilimsel etik kurullar verecektir, bunun kararını ben veremem.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Çok insan bekliyor Sayın Bakanım, bunu bir şeye bağlasanız iyi olur.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Ama işte etik kurullar şu anda bunun uygun olmadığını düşünüyorlar. Bu, şöyle bir şey Değerli Milletvekilim, yani etik değil derken şu anlamda etik değil diyorlar onlar da: Kök hücre naklinin bu çocuklara, bu hastalara yarayabileceğine dair hiçbir bilimsel kanıt yok. Olmadığı zaman, nasıl biz bunu kobay olarak kullanalım? Hakkımız yok ki böyle bir şeye. Aileler bir şekilde böyle yönlendiriliyor olabilirler. Ailelere de anlatmamız lazım, onları da desteklememiz lazım, çünkü onların durumu da çok zor. Allah korusun, bir kas hastası çocuğunuz olsa, ben çocuk hekimiyim, bunun ne kadar acı bir şey olduğunu, bir aile için ne kadar zor olduğunu biliyorum.

Baz istasyonları için, daha önce söyledim, limit değerler bellidir. Biz de bunu takip ediyoruz. Limit değerlerin üzerinde iyonize olmayan radyasyon yayan her baz istasyonu tabii ki yasaklanmalıdır ama limit değerlerin altındaysa, Türkiye’de de bu limit değerler gerçekten 170 ülkenin içinde 6’ncı sırada düşük değer olarak belirlenmişse bundan çok endişe etmemek lazım. Ama meseleyi birlikte takip etmeliyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Ek süre veriyorum ama lütfen tamamlayınız.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Bir dakikaya ihtiyacım var efendim.

Sayın Kaplan’ın, Şırnak’ta gastroenteroloji uzmanının olması, bu arada kolonoskopi ve gastroskopi olmadığı ve arızalı olduğu için yapılamadığı şeklinde, işi böyle yakından takip etmesine çok sevindim. Bunu en kısa zamanda tamamlarız. Eğer Cizre’ye bir MR lazımsa onu da tamamlarız. Ona da bakmak lazım, aynı MR iki tarafın ihtiyacını görebiliyor mu? Ama şuna çok seviniyorum: Şırnak’ta gastroenterolog var, biz onun kolonoskopisinin bozulduğundan bahsedebiliyoruz. Bu, hakikaten bir mutluluk ifadesidir.

Sayın Karabaş’ın açıklamalarıyla bitiriyorum ben de konuşmamı.

Değerli Milletvekilim, yani 110 bin lira civarında alınan bir şey, 175 metrekare. Piyasayı hepimiz biliyoruz yani. Bunu 50 bin liraya mı alacaktık, 60 bin liraya mı alacaktık? Öyle bir şey mümkün değil ki.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Bakan, tabii oradaki fiyatlar üzerinden soru sorduk.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Ben, dolayısıyla ilden gelen bu bilgiyi makul karşılıyorum yani. İlden gelen bilgi bütün bu çerçevede bana da makul gelmiştir.

Sayın Başkana ve değerli Meclisimize sabırları için teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Soru önergeleri tamamlanmıştır.

Gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmına geçiyoruz.

Alınan karar gereğince, bu kısma alınan madencilik sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulmuş bulunan Meclis Araştırması Komisyonunun 544 sıra sayılı Raporu üzerindeki genel görüşmeye başlıyoruz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler

1.- Madencilik sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu Raporu (10/67, 75, 82, 122, 141, 180, 193, 208, 216, 229, 304, 309, 320, 324, 336, 337, 342, 374, 377, 388, 404) (S. Sayısı: 544) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

İç Tüzük’ümüze göre Meclis Araştırması Komisyonu raporu üzerindeki genel görüşmede ilk söz hakkı önerge sahibine aittir. Daha sonra İç Tüzük’ümüzün 72’nci maddesine göre siyasi parti grupları adına birer üyeye, şahısları adına iki üyeye söz verilecektir. Ayrıca, istemleri hâlinde Komisyon ve Hükûmete de söz verilecek, bu suretle Meclis Araştırması Komisyonu Raporu üzerindeki genel görüşme tamamlanmış olacaktır. (Madde 104-103)

Konuşma süreleri, komisyon, Hükûmet ve siyasi parti grupları için yirmişer dakika, önerge sahipleri ve şahıslar için onar dakikadır.

Komisyon Raporu  544 sıra sayısıyla bastırılıp, dağıtılmıştır.

Rapor üzerinde ilk söz (10/67) esas numaralı önerge sahibi olarak Zonguldak Milletvekili Sayın Ali Koçal’a aittir.

Sayın Koçal… Yok.

(10/75) sayılı önerge sahibi olarak Muğla Milletvekili Sayın Metin Ergun… Yok.

(10/82) sayılı önerge sahibi olarak İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Ufuk Uras… Yok.

(10/141) sıra sayılı önerge sahibi olarak Yozgat Milletvekili Sayın Mehmet Ekici… Yok.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan (10/122) esas numaralı önergeyi atladınız.

BAŞKAN – Affedersiniz.

(10/122) sıra sayılı önerge sahibi olarak Balıkesir Milletvekili Sayın Ahmet Duran Bulut.

Buyurun Sayın Bulut. (MHP sıralarından alkışlar)

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de yeni yasama yılının ülkemize hayırlı olmasını dileyerek konuşmama başlamak istiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemiz, madencilik açısından dünyanın en zengin bölgesine sahip. Birçok ülkenin değerli üç beş madeni var iken Türkiye’de değerli maden sayısı ellinin üzerinde.

Tabii ki biz öyle bir stratejik bölgede yer almışız ki, tarih boyunca hep düşmanımız olduğu gibi, bundan sonra da düşmansız kalmamız mümkün değil. Bu kadar zengin madenlere sahip iken, bu kadar zengin kaynaklara sahip iken sürekli bu madenleri, bu kaynakları ele geçirmek için oyunlar kuran, projeler hazırlayan, senaryolar ortaya koyan bu dış güçlerin içimizdeki çevirmiş oldukları tezgâhları, oyunları millî bir hassasiyetle bilmek, anlamak ve bozmak durumundayız.

Türkiye’de zenginlik kaynağımızın başında gelen en büyük, en değerli madenlerimizden biri bor madenidir. Bor madeninde kaynak itibarıyla dünyada en yüksek rezerve sahip bölgedeyiz. Dünya rezervinin yüzde 70’i Türkiye’de bulunmaktadır.

                                  

(x) 544 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Bu yaz Almanya’da, Berlin’de bir otomobil firması bir fuarda büyük bir stant açmış ve kendi markasının otomobillerini sergiliyor ancak en üstte bir platform oluşturulmuş, o platformda farklı bir araç duruyor. Katılımcılara birer kart dağıtıyorlar, diyorlar ki: “Bu araç hangi tür yakıtla çalışıyor? Bileni ödüllendireceğiz.” Katılımcılar yazıyorlar, kimisi “Havayla çalışır.” diyor, kimisi “Suyla çalışır.”, “Gazla çalışır.”, “Doğal gazla çalışır.”, “Benzinle çalışır.”, “Mazotla çalışır.” diyor. “Bilemediniz.” diyorlar, bir soket çıkarıyor, “İşte bununla çalışıyor. Bu bor.” diyor.

Bor madeninin dünyada büyük bir yeni alternatif enerji kaynağı olduğunu bilen, keşfeden güçler… 1978 yılına kadar Türkiye’de yerli ve yabancı şirketler tarafından işletilen bor madeni 1978 yılından itibaren Eti Bor şirketi tarafından, devlet tarafından işletilmeye başlandı. Tabii ki bu süreden sonra o güne kadar bor madenini ele geçirmek, bor kaynaklarını ele geçirmek adına o günkü hükûmetlere de baskı yapan, çeşitli yollarla sızmaya çalışan bu kaynaklar, bu güçler daha sonra bu Yasa’yı, bu Bor Yasası’nı değiştirmek için çeşitli çalışmalar içerisine girdiler. Zaman içerisinde bor madenini bugün elinde tutan, çalıştıran Eti Madencilik Anonim Şirketini küçük küçük şirketlere de ayırarak bunları teker teker özelleştirme gibi bir yolla 2840 sayılı Yasa’yı bozmaya çalıştılar.

Şimdi, bor madeninin bildiğimiz 250’nin üzerinde dalda sanayide kullanıldığını biz bilmekteyiz. Bor madenine Türkiye'nin bir ticari madde olarak bakması çok yanlıştır. Bor madeni stratejik bir madendir. O yüzden çevremizde sürekli Türkiye belasız kalmıyor, o yüzden Türkiye'nin başı dertten kurtulmuyor, o yüzden çevremizde çeşitli örgütler kuruluyor; Kawa, Rizgari, sonra PKK, sonra ASALA. İşte bu örgütlerin sürekli başımızı ağrıtması, içimizde bizi içe kapanık, içe dönük, kendi içimizde bir mücadelenin içerisine sokmalarının sebebi, enerjimizi içeride tüketmek, öbür tarafta uğraşırken, bir tarafta bomba patlatılırken öbür tarafta yapılan anlaşmanın, Türkiye’ye gelen ziyaretçinin kimlerle görüştüğünün o zaman farkına varıyoruz.

Türkiye 300 milyon dolarlık bor ihraç ediyor. Avrupa Birliği ülkeleri 200 milyon dolarlık bor ithal ediyor. 200 milyon dolarlık bora karşılık 78 milyar dolar para kazanıyor. Biz elimizdeki bu kaynağı bir türlü değerlendirecek, bunu plakalar hâline getirebilecek, endüstrinin ana malzemesi, ana kaynağı olan bu ürünün uçak sanayisinde… Alüminyumla birleştiğinde dünyanın en sert ama en hafif metali olan, hayatın her alanında bugün kullanılmaya başlanan, ilaç sektörüne, kozmetiğe kadar giren bu önemli madeni -buradan ifade ediyorum- son günlerde Hükûmetin “özelleştirme” adı altında satma çalışmalarını duymaktayım. Böyle bir harekete Parlamentonun dikkatini çekiyorum buradan. Eğer bor madenini satarsak Türkiye’ye en büyük ihaneti yapmış oluruz. Bor madenini yabancıların kullanımına, çıkarmasına sunarsak Türk milletine hesap veremeyiz. Vicdan sahibi, bu ülkenin bedelinin şehit kanı olduğunu bilen ve bu vebalin altından kalkılamayacağına inanan insanların önümüzdeki günlerde bir şekilde delinerek başkalarına vermenin, satılmanın, özelleştirmenin önünü açacak bu Yasa’nın, Maden Yasası’nın getirilmesinde Parlamentonun, bilhassa iktidar milletvekillerinin dikkatli olmalarını rica ediyorum.

Bu önemli madenin yanı sarı tabii ki daha birçok değerli madenlerimiz var. Mesela Kaz Dağlarında maden çıkarılmasına karşı olmak gibi bir platform oluşturdular, dikkatinizi çekmiştir. Ben Balıkesir Milletvekiliyim. Kaz Dağı tabii kendi başına zaten bir zenginlik, bir altın, ama bakıyorum bu maden çıkmasın diye ortaya dökülenlere, hep Almanya’yla ilintili, bağıntılı insanlar. Rahmetli Hablemitoğlu’nu öldürdüler, Ankara’nın ortasında. Bir bilim adamı. Neden öldürüldü? “Altını Türkiye’de çıkarmasını istemeyen Alman vakıfları var.” dedi. “Alman vakıfları, bu çıkarmaya alternatif olarak eylemler yapan gruplara, bakın şu makbuzlarla para gönderiyor.” dedi, dekontlarını gösterdi, ifşa etti, deşifre etti. Alman İstihbarat Örgütünün destekleriyle Türkiye’de böyle bir kamuoyu oluşturdular ama basınımız bu millî duyarlılıktan uzak, siyasimiz işe rant açısından bakıyor, olan, ülkemizi gerçeklerden, gerçekleri görmekten milletimizi kaçırmaya, bilim adamlarımızın, bu gerçeği millete sunan bilim adamlarımızın ölümüne sebep olmuş oluyoruz. Bu bakımdan, her konuda olduğu gibi bu konularda da mutlak surette hepimizin duyarlı olması gerektiğine inanıyorum.

Mayınların temizlenmesi konusunda bir yasa geldi buraya. O zaman ifade ettik “Niçin adrese dayalı bu yasa çıkartılıyor? İhale yapılsın veyahut da Türk Silahlı Kuvvetleri bu mayınları döşedi, döşeyenler çıkarsın.”  “Hayır” dedi Hükûmet, “Hayır” dedi İktidar, “Böyle çıkacak.” Çıktı; Allah’tan o zaman Anayasa Mahkemesinden geri döndü.

Şimdi, tabii ki büyük bir kızgınlıkla “Neden bunu oradan bozdular, değiştirdiler?” diye, o mayınlık arazinin altında ne var, merak ediyorum. Niçin bu kadar üzerinde durdular, niçin bu kadar inadına, Türkiye’de bir sürü problem varken, işsizlik varken, çaresizlik varken, açlık varken niçin bu kadar üzerine düşüldü de inatlaşıldı, muhalefetle anlaşılmadı, uzlaşılmadı?

Araştırmalarımda gördüğüm uranyumdan daha yüksek radyoaktiviteye sahip “taridyum” denilen bir madenin o mayınlık arazinin altında olduğu, 1946 yılında bulunduğu, çok önemli olduğu için Amerika ve Rusya arasında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.

AHMET DURAN BULUT (Devamla) - …o günün şartlarında bir krizin meydana gelmesi karşısında arazinin üstünün mayınlandığı ve bu madenin uyutulmaya terk edildiği şeklinde bir iddia var. Bunun da araştırılmasını, bu gerçeğin de ortaya çıkartılmasını, dünyada sadece o bölgede bulunan bu zenginliğin…

Şimdi duyuyorum, bugün gazetelerde okuyorum, NATO tarafından bu mayınların temizlenmesi konusunda Hükûmetin anlaşma yaptığını. Bu temizlenme noktasında kaç yıl çalışılacak, o arazinin temizlenmesinin kontrolü Türkiye tarafından mı yapılacak?

Bu kontrolün de yapılarak buna meydan verilmemesi, o madenin üzerinde oynanan oyunlara fırsat verilmemesi konusunda yüce heyetinizin dikkatini çekmek istiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bulut.

(10/67) esas sayılı önerge sahibi Zonguldak Milletvekili Sayın Ali Koçal. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Taşkömürü Kurumunun sorunlarının tespit edilerek çözüm önerilerini belirlemek ve bu çözüm önerilerine yönelik değerlendirmeler yapmak üzere Cumhuriyet Halk Partisi olarak talep ettiğimiz Meclis araştırması açılması önergemiz madencilik sektörünün sorunlarının araştırılması kapsamında değerlendirilmiştir. Bu çerçevede kurulan Komisyonun raporunun önergemizle ilgili bölümüne yönelik önerge sahipleri adına söz almış bulunuyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi ülkemizin kalkınması, ulusumuzun refah ve mutluluğu için ekonomik kalkınma ön koşuldur. Ekonomik kalkınmamızı sağlayabilmemiz için de ülkemizin yer altı-yer üstü zenginliklerini ekonomiye kazandırma mecburiyetimiz vardır. Dolayısıyla, Türkiye’mize baktığımızda üç tarafı denizlerle çevrili yer altı-yer üstü zenginlikleri oldukça fazla, hepimize yetebilecek oranda zenginliklerimiz vardır. Bu zenginlikleri eğer ekonomiye kazandırabilir, onların üretimini sağlayabilir ve böylece de işsizliği giderme adına istihdamı sağlarsak ülkemizin refah ve mutluluğunu sağlama noktasında önemli adımlar atmış oluruz ve de diğer ülkelerle, rakip ülkelerle rekabet edebilecek noktaya gelebiliriz. Ama, tabii, madenlerimizi, zenginliklerimizi yeterince değerlendiremediğimiz hepimiz tarafından bilinmektedir. Sorunlar çözülmeye çalışılmakta ama her geçen gün aslında sorunlar artarak devam etmektedir. Çünkü sorunların tamamını çözme anlamında meselelere yaklaşılmamaktadır. Bu anlayışla devam edersek bu sorunlar da sürekli devam ediyor olacaktır.

Tabii, Komisyon çalışmalarımız devam ederken -bu konuda bir örnek vermek istiyorum- Maden Yasası’nın çıkartılmasıyla ilgili çalışmalar başlatılmıştır daha Komisyonun yarısında. Yani bu şu anlama gelmektedir -O zaman da bunu bu kürsüden dillendirdik ve Komisyonda da gerekli uyarılarda bulunduk biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak- bir taraftan madencilik sektörünün sorunları ve bunların çözümleriyle ilgili bir araştırma komisyonu çalışmaktayken diğer tarafta siz oturuyorsunuz, bir Maden Yasası hazırlamaya çalışıyorsunuz. Meclisin iradesiyle bir komisyon kurulmuş, o komisyon sorunları tespit edecek, sorunlarla ilgili öneriler getirecek, öneriler paketi hazırlayacak, ona göre de siz bir yasa hazırlayacaksınız. Daha bu beklenmeden, ne yazık ki AKP İktidarı tarafından Maden Yasası hazırlanmış ve bu Maden Yasası da Meclisten geçirilmiştir, böylece Meclisin iradesi de yok sayılmıştır.

Değerli arkadaşlar, tabii, madenlerimizle ilgili, biliyorsunuz, bir Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğümüz vardır. Bu Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğünün başında bulunan arkadaşımız ne yazık ki maden mühendisi değildir, yani tarihinde ilk defa böyle bir şey olmuştur! Normalde bu birimin başında yetkili, etkili uzman; birikimli, donanımlı kişi maden mühendisi olması gerekirken yahut da madenlerle ilgili bir donanımı olması gerekirken ne yazık ki işletme mezunu bir arkadaşımız Maden İşleri Genel Müdürlüğünün başındadır. Yadsımıyorum, belki yetenekli bir arkadaşımızdır, olabilir, bu görevi yapabilir ama bunun etik olmadığını hepimizin bilmiş olması gerekiyor çünkü sıradan bir genel müdürlük değildir bu. Dolayısıyla, oradaki arkadaşımızın meslek grubundan geliyor olması mutlaka biraz daha işlerimizi kolaylaştıracaktır.

 Maden İşleri Genel Müdürlüğünün işleri oldukça yoğun, yani bu işlerin üstesinden gelemiyor. Kuruluşu, yapımı ve iş bölümü sorunların üstesinden gelebilecek nitelikleri haiz değil. İşleri yürütemiyorlar, hem parasızlıktan hem de personel eksikliğinden Maden İşleri Genel Müdürlüğü çok zor durumdadır. Buna bağlı olarak, hatırlayacaksınız, geçtiğimiz aylarda Edirne-Keşan’da bir kaza meydana gelmişti. Oradaki kazayla ilgili aslında Maden İşleri Genel Müdürlüğü bir rapor hazırlamış ama rapor zamanında yerine ulaştırılamadığı için oradaki kaza meydana gelmiştir. Raporda maden ocağının kapatılması söz konusuydu. Maden ocağının kapatılmaması sonucunda, tabii, bir iş kazası meydana geldi ve böylece de orada 3 madenci yurttaşımızın ölümüne neden olunmuştur.

Şu anda MİGEM’de, yani Maden İşleri Genel Müdürlüğünde 10 bine yakın evrak vardır, ilgililere iletilmek üzere 10 bine yakın evrak vardır. Bu evraklar ne yazık ki personel yetersizliği nedeniyle yerine ulaştırılamıyor çünkü bunların içerisinde iş güvenliği ve işçi sağlığıyla ilgili bir sürü kararlar vardır, komisyon kararları vardır, önemli kararlar vardır ama bu kararlar ne yazık ki ilgili yerlere iletilmiyor.

Maden ocaklarımızdaki iş kazaları dikkat ederseniz giderek artmaktadır, azalmamaktadır. Bunun nedeni de yeterli iş güvenliğinin alınmamış olmasıdır. Yani bu konuda AKP İktidarı ne yazık ki duyarsızdır, Bakanlık bu konuda duyarsızdır. Her seferinde, çeşitli nedenlerle, işte, “Bu takip edilecektir, bakılacaktır, değerlendirilecektir, soruşturulacaktır.” gibi sözlerle bu kazalar geçiştirilmektedir. Onun için Bakanlığın bu konuda daha aktif olması gerekiyor. Bakanlığın sadece kendi uzmanlarından, kendi çalıştırdığı kişilerden değil, özellikle meslek kuruluşlarından, odalardan gelen talepleri, muhalefetten gelen talepleri, diğer birimlerden gelen talepleri de irdelemesi gerekiyor, o taleplerin neler olduğuna bakması gerekiyor ama tabii, sivil toplum örgütlerinden de gelen taleplere bakması lazım fakat ne yazık ki, Bakanlığın böyle bir çalışmasının olmadığını görüyoruz. Dolayısıyla Maden İşleri Genel Müdürlüğü yeniden yapılandırılmalıdır diye düşünüyoruz. Bu, özenle, dikkatle yeniden ele alınmalı ve yeniden bir düzenleme yapılmalı. Hatta –daha önce de bunu önerdik- bir madencilik bakanlığı Türkiye’mizde kaçınılmazdır diye düşünüyoruz.

Değerli arkadaşlar, tabii, bizim verdiğimiz önerge Türkiye Taş Kömürüyle ilgili. Zonguldak’taki Türkiye Taş Kömürünün sorunlarının tespiti ve o sorunlara yönelik çözüm önerilerini oluşturmak amaçlı önerge verdik.

Zonguldak’ı hepiniz biliyorsunuz. Geçtiğimiz 17 Mayıs’ta Zonguldak’ta, 30 maden şehidimizi, biliyorsunuz, burada sık sık konuştuk, orada 30 yurttaşımızı kaybettik. Bu 30 yurttaşımızı kaybettiğimizde, buradaki konuşmalarımızda bir ihmalin söz konusu olduğu, biraz daha bu konularda dikkatli olunması gerektiğini anlattık ama buna rağmen Sayın Başbakan bunun bir ihmal olmadığını, bunun bir kader olduğunu, Zonguldak’ın kaderi olduğunu, Zonguldaklıların kaderi olduğunu ve bu iş kolunda çalışanların kaderi olduğunu ifade etti. Ama sonuçta elimize gelen raporlar, yani uzmanların, gerek Çalışma Bakanlığının gerek Enerji Bakanlığının gerekse mahkemelerin, komisyonların hazırladıkları raporlarda, burada bir kaderin söz konusu olmadığı, gerçekten çok büyük ihmaller sonucu bu kazanın ortaya geldiği ifade edilmiştir.

Örneğin bunlardan bir tanesini, isterseniz bir iki maddesini sizinle paylaşayım. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı iş müfettişleri bir değerlendirme yapıyor bu konuda ve bu değerlendirmenin sonucunda, yüzde 30 oranında ihmalin TTK’nın kendisinde olduğunu, yüzde 70 oranında ihmalin de yüklenici alt firmanın, yani taşeron firmanın olduğunu söylüyor ve birçok, işte, burada olumsuzluklar ortaya koyuyor. Bunları görmezden gelmemiz mümkün değil, Bakanlığın mutlaka bunları çok iyi değerlendirmesi gerekiyor. Ve orada çok ilginçtir değerli arkadaşlar, 30 yurttaşımızı yitirdik grizu patlaması sonucu. 30 yurttaşımızdan 28’i çıkartıldı, 2’si hâlâ içeridedir. Yani 2 yurttaşımız, 2 madencimiz hâlâ ocağın içindedir, daha çıkartılamamıştır. O gariban vatandaşlar orada yatarken, orada dururken Bakanlığın rahat etmemesi gerekiyor, bu ülkenin sorumluluğunu taşıyanların huzur içerisinde olmaması gerekiyor. Yani bu ülke bu kadar âciz mi? Bu ülkenin imkânları bu kadar dar mı, kısıtlı mı? Hâlâ siz 2 tane yurttaşımızın ocağın içerisinde durmasından rahatsız olmuyor musunuz? Bu ailenin durumunun ne noktaya geldiğinin farkında değil misiniz? Ama konuşurken mangalda kül bırakmıyorsunuz, atıp tutuyorsunuz! Ekonomiyi böyle, işte, ayağa kaldırdığınızı; işte, kalkınmayı sağladığınızı; işte, kişi başına düşen millî gelirin 10 milyon dolarlarda olduğunu atıyorsunuz, tutuyorsunuz! İşte, teknolojiye...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.

ALİ KOÇAL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İşte, birçok konularda kendi durumunuzu ortaya koyuyorsunuz ama 2 tane madencimiz değerli arkadaşlar, orada hâlâ duruyor. Bu, AKP İktidarının bir ayıbıdır, ülkemizin bir ayıbıdır, bu sektörün bir ayıbıdır. Derhâl, bu konuda neler yapılmıştır… Niye bugüne kadar, –aradan beş ay geçmiştir- beş aydan bu yana o insanlarımız öldükleri yerde duruyorlar? Oradan onları alıp cenazelerini yapma, defnetme ve  de ailelerine teslim etme imkânı bulunamadı.

Bir şey daha oldu o grizu patlaması sonucu değerli arkadaşlar, paylaşmak istiyorum sizinle: 28 yurttaşımızın cenazeleri birbirine karıştırıldı, biliyor musunuz! Cenazeler, 28 yurttaşımız defnedildi ama daha sonradan 6 tanesi tekrar yer altından çıkartıldı, DNA testi yapıldı. Cenazelerin birbirine karıştırıldığı tespit edildi ve tekrar ailelere ikinci bir acı yaşatıldı. Buna kimsenin hakkı yoktur.

Sonuç olarak şunu söylüyoruz: Zonguldak Türkiye Taşkömürüne ihtiyacımız vardır...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ALİ KOÇAL (Devamla) – İzin verirseniz bitiriyorum.

BAŞKAN – On bir dakika oldu. Çok sağ olun.

ALİ KOÇAL (Devamla) – Peki, teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – (10/75) esas sayılı önerge sahibi Muğla Milletvekili Sayın Metin Ergun.

Buyurun Sayın Ergun. (MHP sıralarından alkışlar)

METİN ERGUN (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben genel olarak madencilik sektöründen ziyade mermer sektörü üzerinde durmaya çalışacağım çünkü mermer sektörü benim ilimde oldukça önemli bir sektör, oldukça büyük istihdam sağlayan bir sektör. Türkiye mermerciliğinin yüzde 40’ı Muğla’da yapılıyor. Bu yüzden daha ziyade mermer sektörü üzerinde durmaya gayret sarf edeceğim.

İlim adamları, ilmî olarak mermeri, kalker ve dolomit kalkerlerinin fay kırıklarından ısınarak çıkan su ile fay hareketlerinin yarattığı basınç altında değişime uğrayarak kristalleşmesi sonucu oluşmuş metamorfik bir kayaç olarak tanımlayabilmektedirler. Yani mermerlerin oluşumunda fay kırıkları oldukça önemli.

Ülkemiz baştan sona fay kırıklarıyla dolu olan bir ülke. Bu yüzden Türkiye devletinin, Türkiye coğrafyasının yüzde 95’i deprem bölgesidir. Bu bizler için bir külfettir. Deprem bölgesi olması bir külfettir fakat biz inançlı insanlarız. İnancımız gereği Cenabı Allah’ın verdiği külfetin karşılığında bir nimet de verdiğine inanan insanlarız. Fayların oluşturduğu deprem ülkemiz için nasıl büyük bir külfet ise ve biz bu külfeti en ağır şekilde yaşıyor ve bedel ödüyor isek, yine fay hareketleri neticesinde oluşan doğal taş, mermer ve termal enerji de Cenabı Allah’ın bize sunduğu nimettir. Ne yazık ki bu nimeti tam olarak yeterince değerlendiremiyoruz.

1985 yılında mermerin Maden Kanunu kapsamına alınmasıyla birlikte bu sektörde beklenilen güven ortamı yatırımcı için sağlanmıştır. Bu tarihten sonra inşaat sektörünün canlanması ve iç talebin artmasıyla birlikte doğal taş ve mermer üretimi ve kullanımı hız kazanmıştır. Bundan sonra özellikle büyük firmaların yapmış oldukları yatırımlarla işletmecilikte büyük boyutlu üretim sağlayan modern ekipmanların kullanımına geçilmiş, böylelikle mermer üretim miktarı ülkemizde artmıştır.

Ülkemiz mermer çeşitliliği bakımından 290 çeşit ile dünya ortalamasında ilk sıradadır. Ne yazık ki ticari anlamda sürekliliğini kanıtlamış olan bunların içerisinde sadece 80’in üzerinde değişik yapıda ve 120 değişik renk ve desende rezerv bulunmaktadır.

Mermer sektörünün ülkemizde, yaklaşık olarak, gelişmiş teknolojiyle işletilmesi yirmi-yirmi beş yıllık bir geçmişe sahiptir. Yakın zamana kadar mermer sektöründe kullanılan makineler ve bu makinelerde kullanılan tüketim malzemelerinin tamamı Avrupa’dan ithal ediliyordu. Fakat son on beş yılda, özellikle 1985 yılından itibaren mermer sektöründeki ekipmanlarda da ciddi bir yerli üretim söz konusudur. Son on beş yıldan bu yana ülkemizde, özellikle de Ege Bölge’mizde çok değerli mermer üretilmekte ve yurt dışına da ihraç edilmektedir. Mermer, hem yapı malzemesi hem de süsleme ve dekorasyon amacıyla birçok alanda kullanılan değerli taşlardan biridir.

Dünyada son yıllarda mermerlerin aranması ve çıkarılmasında büyük teknolojik gelişmeler olmuş, ülkemizde de başta Ege Bölge’miz olmak üzere birçok ilimizde mermer ocakları ve mermer ocaklarının bulunduğu yerlerde de mermer fabrikaları kurulmuştur. Her geçen gün daha da gelişen mermer sektörümüzde ise Muğla önemli bir merkez durumuna gelmiştir. Az önce ifade ettim, ülkemizde tespit edilen rezervlerin yüzde 40’ı Muğla’dadır. Fakat burada bir hususu belirtmek istiyorum. 2002 yılında Muğla’da mermer sektöründe 13 bin kişi istihdam edilir iken, bu istihdam günümüzde 6 bine düşmüştür.

Dünya mermer rezervlerinin yaklaşık yüzde 40’ına sahip olan ülkemiz, 1980  yılından sonra ihracata dayalı büyüme modelini seçtikten sonra başta ABD, Çin, İngiltere, İspanya ve İtalya gibi ülkeler olmak üzere dünyanın dört bir yanına mermer ve doğal taş ihraç etmeye başlamıştır. Mermer sektörü, ülkemizin lokomotif sektörlerinden olan otomotiv ve tekstil sektöründen sonra dış ticaret bakımından istihdam ve katma değer yaratan sektör durumundadır. İstihdam ve katma değer yaratan, buna karşılık dışa bağımlı olmayan, yüzde yüz yerli, ara ve yatırım malı ithalatına gerek bulunmayan mermer sektörümüzü, çok kısa zamanda, geldiği noktadan daha da ileriye taşımak azminde olan mermercilerin önündeki engellerin bir an önce kaldırılmasını beklemekteyiz.

Türkiye mermerciliğinin daha da gelişmesi için önündeki sorunların çözülmesi gerekir. Sektörün başlıca sorunlarını şu şekilde ifade edebiliriz:

Mermercilik sektörü, sektörün dünyadaki rakipleriyle mukayese edilince, işçi girdileri üzerindeki yüksek sosyal sigorta vergilerinin 5 veya 10 kat fazla olması, motorin ve enerji üzerindeki yüksek ÖTV ve benzeri yüksek girdilerden dolayı rakipleriyle rekabet edemez duruma gelmiştir. Özellikle işçilik ve akaryakıt, sektör açısından ciddi girdi maliyetleri oluşturmaktadır. Bu maliyetlerin dünyada rekabet ettiğimiz ülkelerle en az aynı seviyeye indirilmesi, düşürülmesi ve ÖTV oranlarının düşürülmesi gerekmektedir.

Sektörde motorin ve enerji ciddi girdi maliyetlerini oluşturmaktadır. Dolaylı vergiler toplam maliyetin içinde yüzde 63'lük bir paya sahiptir. Bu enerji maliyetiyle sektörün dünyada rekabet etmesi mümkün değildir. Enerji ve motorin girdi fiyatlarındaki ÖTV oranlarının düşürülmesi sektörün önünü açacaktır.

Doğal taş ve mermer ocak ve fabrikalarını başka bir ile taşıma imkânı bulunmadığı için, mermerler çıkarıldığı yerde işlenmek durumundadır. Bu nedenle, bölgesel teşvik değil sektörel teşvik desteklenmelidir. Bu hususun acilen uygulanması gerekmektedir. Bölgesel teşvik firmalar arasında da haksız rekabete sebep olmaktadır.

Akaryakıt fiyatlarının yüksek olması nedeniyle, kara yolu taşımacılığından daha ucuz maliyetli olan demir yolu taşımacılığına önem verilmelidir. Petrole bağımlı kara yolu taşımacılığından daha pahalı konumda olan demir yolu taşıma ücretleri makul seviyelere indirilmelidir. Bu durum kara yollarını da rahatlatacaktır.

Ocaktan demir yoluna taşıma sırasında tonaj fazlalığı nedeniyle kesilen trafik cezaları, mermer ocak sahibini işten bıktırır hâle getirmiştir. Unutmamak gerekir ki mermer bloku ne kadar büyük olursa mermerin kalitesi de o kadar yüksek olmaktadır. Ancak ne var ki, tonaj uygulamasından dolayı bloklar parçalanmak zorunda kalınmaktadır. Bu da kalite kaybına sebep olmaktadır. Bundan dolayı mermer bloklarının taşınmasında yaşanan sıkıntıların çözülmesiyle sektörün bu konuda önü açılacaktır.

Çin malları her sektöre girdiği gibi mermercilik sektörüne de ne yazık ki girmiştir. Ucuz olması nedeniyle kalite şartları aranmadan Çin granitine rağbet artmış, hatta öyle bir hâl almıştır ki -bu durumda- kalitesi yüksek mermerlerimiz bir tarafa itilmiş, kalitesiz Çin malı mermerler kamu kurum ve kuruluşlarımızda dahi kullanılmaya başlanmıştır. Mermerciliğimizin gelişimini engelleyen bu ithalatın kısıtlanması gerekmektedir. Bu durum sektörü rahatlatmanın ötesinde ülke ekonomisi açısından da önemli bir kazanç getirecektir.

Ayrıca, bu ucuz granitlerin insan sağlığını tehdit eden boyutunun olduğu sektör temsilcileri ve uzmanlar tarafından sürekli gündeme getirilmektedir.

Sonuç olarak, yukarıda belirttiğim sorunları en aza indirgediğimiz takdirde, sahip olduğu mermer renk ve desendeki birçok ürününün dünyada tutulması dolayısıyla, engeller kalktığında ülkemiz dünyadaki mermer üretiminde birinci sıraya taşınabilecek önemli bir merkez olacaktır diyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ergun.

(10/193) esas no.lu önerge sahibi İzmir Milletvekili Sayın Mehmet Ali Susam.

Buyurun Sayın Susam. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Madencilik Araştırma Komisyonunun hazırlamış olduğu rapor ve bu konuda verilmiş önergelerle ilgili görüşlerimizi belirtmek üzere huzurlarınızda bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle bir teşekkürü yapmak gerekiyor, Araştırma Komisyonu titiz bir çalışmayı gerçekleştirmiştir. Ülkemizin çok önemli yerlerine, bölgelerine bizzat giderek, bu yerlerde maden işletmelerini, ocakları ve firma yetkililerini bizzat ziyaret ederek, konuyla ilgili objektif bir çalışma yapmaya gayret sarf eden ve bu konuda hazırladıkları raporu bizlere bir kitap hâlinde sunarak bu noktada, Meclisi bilgilendirme noktasında Araştırma Komisyonunun üzerine düşen çalışmayı yapmış olmasından dolayı Komisyonu tebrik ediyorum.

Şu ana kadar kitabı ayrıntılı bir şekilde inceleme fırsatımız olmadı; bize pazartesi günü kitap geldi, ancak kısa bir sürede kitaptaki bazı ana başlıkları ve çalışmaları gördüm. Ama çalışma aşamalarını takip etmiş biri olarak, bu süreç içerisinde onlarla ilgili çalışmaları takip etmiş biri olarak ve en önemlisi son çıkardığımız Maden Kanunu sırasında bu çalışmalarla paralellik kurarak, oralarda aldığımız bilgiler doğrultusunda bu Komisyonun çalışmalarının önemi bizim için çok ön plandaydı. Hatta madencilikle ilgili kanunun çıkarılmasında Sayın Bakana ve değerli Komisyon üyelerine şunu önermiştik: “Alelacele bu Maden Kanunu’nu çıkarmayalım. Meclis Araştırma Komisyonu yapmış olduğu çalışmaları kitap hâline getiriyor. Bu çerçeve içerisinde değerlendirerek Kanun’a bu çerçeve içerisinde daha geniş kapsamlı bakalım, o günkü Kanun’u yatırımcıların istediği ruhsatlandırma sürecindeki sıkıntılarını giderecek sınırlı sayıdaki maddeyle sınırlı tutalım ve o maddeler üzerinde hızla kanunu çıkarıp bu anlamıyla, Komisyon çalışmalarının bilgisi ışığında daha kapsamlı bir madencilik kanunu çıkarmaya ihtiyacımız var.”

Bunu söylememizin altında yatan neden şuydu: Madencilik sektörü ülkemiz açısından çok önemli bir sektör. Gerçekten, ülkemizde yapılan ihracat ve ihracat kalemlerindeki rakamları bir incelediğinizde, ihracattaki ilk üç kalemdeki rakamlar, toplam ihracatımızın içerisinde yüzde 70’lere yaklaşıyor. Ama otomobil, elektronik, tekstil ve demir mamulleriyle ilgili bu kalemleri incelediğinizde, ithalatla ihracat arasındaki girdi açısından ülkemiz ciddi bir sorunu da beraberinde taşıyor. Ama madencilik sektörü bugün geldiği 3 milyar dolarlık ihracat rakamıyla kesinlikle yüzde yüz Türk malı ve katma değer üreten bir alan ama aynı zamanda ciddi bir sektör yaratan bir konu. Bugün madencilik de artık yeni bir sektör olmuş ve sektör makine, teçhizat ekipman ve ARGE çalışmalarıyla ülkede bu ihracatı desteklemeye yönelik diğer sektörlerle ciddi bir noktaya gelmiştir ve Türkiye’nin özellikle doğal taş, ihracat yaptığı toplam rakam içerisinde yüzde 50’ye varan doğal taş ve mermer noktasında yaptığı bu ihracatta ciddi bir şekilde rezervi bulunmaktadır. Dünya rezervinin yaklaşık yüzde 40’ının ülkemizde bulunduğu noktasında iddialar ve tespitler var. Böyle bir konunun ciddi bir şekilde desteklenmesi, hem makine, teçhizat ve ekipmanları ile hem de katma değeri yüksek, işletilmiş ürün olarak ihraç maddesi hâline gelmesi noktasında üzerinde ciddi durulması ve teşvikler verilmesi gereken bir sektör hâline gelmiştir.

Bakınız, bugün bir arkadaşımızın ricası, İZFAŞ’ın İzmir’de düzenlediği fuarda mermerlerini teşhir etmek için fuar alanı bulamaz noktadadır. Yani Türkiye, mermercilik konusundaki geldiği nokta itibarıyla dünyanın ikinci büyük mermercilik fuarını düzenleyen ülke olmuştur. Dünyanın her yerinden insanlar bu fuarı ziyaret etmekte, İzmir fuar alanı yetmemekte, İzmir Büyükşehir Belediyesi yeni bir fuar alanını, hızla istimlaklerini bitirip yaparak madencilik alanında, özellikle mermercilikte dünyanın birinci fuarı olmak için yeni alanlar yapma noktasındadır. Böyle iddialı olduğumuz bir sektör konusunda yapmamız gereken çok ciddi katkılara ihtiyaç var; bu anlamıyla mevcut yapıdaki düzensizlikleri gidermemiz lazım. Bir kere, madencilikle uğraşan arkadaşlarımızın bölgesel teşviklerden çeşitli şikâyetleri var. Bölgesel teşvikler, aynı mermer konusunda yüzde 20’ye varan fiyat farklılıkları yaratmakta. Diyelim Muğla’da mermer üreten, Burdur’da mermer üreten Diyarbakır’da mermer üretenle kıyaslandığında, bölgelerin farklılığından dolayı -birinin üçüncü bölge, birinin birinci bölge, ikinci bölge olması- teşviklerdeki bu adaletsizlik nedeniyle imalatta, daha üretim aşamasında ciddi bir farklılaşma yaratıyor, bu farklılaşmayı ortadan kaldırmamız lazım. Bu, sektörün kendi içinde haksız bir rekabeti barındırmakta ve bu yanlış bir noktadır.

İkinci konu: Tonaj ve taşımacılık konusunda karşılaştıkları ciddi sorunlar vardır. Bu sorunların başında, yükledikleri kamyonların trafik denetiminde durdurulup “tonajda fazla yükledi” diye ceza verilmesi; aynı zamanda, bu işi yapabilmek için, yüksek taşımacılığın yapılması için yeteri kadar demir yolu ağı olmaması; limanların mermer bölgelerinde yeterli kapasiteye ve verime ulaşmamış olması… Bu sektördeki taşımacılık anlamında, limanların yetersizliği, demir yollarının yetersizliği anlamında çok önemli sıkıntıları da içinde getirmektedir.

Enerji, aynı şekilde, dünyanın en pahalı enerjilerinden bir tanesi. Bu anlamıyla, enerjinin bu sektörün gelişmesindeki, rekabet edebilir noktaya gelmesindeki önemini dikkate alarak bu tür teşviklerin yapılması bizim görevimizdir.

Yani Araştırma Komisyonunun yapmış olduğu çalışmalardan çıkan sonuçlar içerisinde bunlar gibi, burada zaman yetersizliği nedeniyle sayamayacağım daha onlarca şey var. Bunların Maden Kanunu içerisinde yeniden bir teşvik noktasında değerlendirmeye tabi tutulması gerekiyordu. Bizim çıkardığımız Maden Kanunu’nda belirli teşvikler gelmiş olmasına rağmen bu teşvikler yetersiz, güncel bir değerlendirme içinde eksik kalan teşvikler noktasındadır.

Değerli arkadaşlarım, bu açıdan da bakıldığında, Türkiye, bu sektörü ciddiye almalı, madencilik sektörüyle ilgili olarak yapması gerekenler noktasında çok önemli teşvikleri bu alana yatırmalıdır. Bunları yaparken bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak bakış açımız da bu kaynaklarımızı hem çıkarmak hem katma değeri yüksek ürünler olarak ihracatını teşvik etmek hem makine, ekipman konusunda ülkemizi iddialı hâle getirip bunların makine ve ekipmanının uluslararası satımını yapabilecek noktaya gelmek hem de çevreye ve doğaya en az zarar vererek bu madencilik sektörünü yaşatabilmenin altyapısını oluşturmaktan geçmektedir. Çünkü biliyoruz ki bu konuda ayrım, Türkiye’de hem madenciliğin değerlendirilmesi, en üst düzeye çıkartılması hem doğanın, çevrenin ve bu paralelde madenciliğin gelişmesine katkı koyabilecek bir bakış açısının da bizim yasalarımıza yansıması gereğini ortaya koymaktadır. Bu anlamıyla biz bütün bu çalışmalarda ortak bir bakış açısını yakalamak, bir tarihsel yaklaşım ve tarihsel bakış açısını görmek istiyoruz.

Burada bir noktanın altını çizmek istiyorum: Çok tartışılan Allianoi konusunda, Bergama konusunda da -bu ayrımı gözetmek için örneği veriyorum- bir Sayın Bakanımız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın.

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – …Çevre Bakanı, bir sanatçının bu konudaki duyarlılığını  “Bıraksın, herkes işine baksın. Ben şarkı mı söylüyorum! Sanatçılar ne karışıyor bu noktada?” diyerek bir açıklama yaptı. Sanatçılar, işimize geldiğinde görüşlerine başvurulabilecek şeyler değildir. Başka açılımlarda sanatçıları dinliyorsak başka konularda da dinleyeceğiz. Onların tepkileri doğrudur, haklıdır, haksızdır ama demokratik çerçeve içerisinde sanatçıların özgür iradeleriyle bu toplumda görüşlerini belirtme hakları olduğunu da hiç unutmayacağız ve bu çerçeve içerisinde bakacağız.

Biz, bu çerçeve içerisinde, özetle söylersek, madenciliğin bu ülke için gerekliliğine inanmış, onun daha iyi noktaya taşınması için her türlü teşviki, desteği vermeye hazır, doğaya ve çevreye saygılı bir madencilik politikasını hayata geçiren bir anlayışla, bu araştırma komisyonunda ve bu çalışmalarda her türlü desteği vermeye hazırız.

Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Susam.

(10/208) esas numaralı önerge sahibi Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Durdu Özbolat… Yok.

(10/216) esas numaralı önerge sahibi Muğla Milletvekili Sayın Fevzi Topuz, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

FEVZİ TOPUZ (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 23’üncü Dönem Beşinci Yasama Yılının başlaması nedeniyle tüm arkadaşlara başarılar diliyorum. Burada, halkımızın sorunlarını çözecek yasaları hep birlikte çıkarmak dileğiyle, hepinize saygılar sunarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; madencilik sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonunun raporu üzerinde söz aldı. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Taş ocaklarının çevreye verdiği zararlardan dolayı 11 Haziran 2008 tarihinde vermiş olduğumuz araştırma önergesi madencilik sektörü hakkında verilen diğer araştırma önergeleriyle birleştirilerek araştırma komisyonu oluşturulmuş ve çalışmalarını tamamlayıp raporu hazırlanmıştır. Yapılan çalışmada taş ocaklarının yer seçimi ile kuralsız ve denetimsiz işletilmesinin ortaya çıkardığı zararların araştırılması ve değerlendirilip raporlaştırılması gerekirdi. Bu çalışmada maalesef iddialarımız ortada kalmıştır. Kısaca, araştırma önergemiz incelenmemiştir. Başta Muğla olmak üzere ülkemizin her bölgesindeki su kaynaklarımız, tarım alanlarımız, ormanlarımız, yerleşim alanlarımız, turizm alanlarımız, tarihî ve kültürel alanlarımız taş ocaklarının işletilmesinden dolayı zarar görmeye devam etmektedir. Böylece su kaynakları, orman ve ağaçlandırma alanları, özel çevre koruma bölgeleri, tarım ve mera alanları, sit alanları, turizm gelişim ve koruma bölgeleri, millî parklar dâhil olmak üzere tüm coğrafya diğer tüm madencilik faaliyetleriyle birlikte taş ocaklarına da açılmıştır. 2009 yılında Anayasa Mahkemesinin ve Danıştayın  kararı ile Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’ne göre değerlendirilme zorunluluğunun ortaya çıkmış olması bizim vermiş olduğumuz Meclis araştırması açılmasındaki haklı taleplerimiz bir anlamda onaylanmıştır. Bu noktada sorunlar tam olarak çözülmemiş olup işletilmekte olan alanlarda ÇED raporu istenmemektedir, doğaya ve insana verilen zararlar devam etmektedir. Verilen zararların tespit edilmesi gerekirdi. Keşke Komisyon, görevini tam olarak yapabilseydi biz de buradan teşekkür edebilseydik.

Değerli arkadaşlarım, biz, Araştırma Komisyonunda taş ocağı ruhsatı verilen yerlerin nasıl ve kimler tarafından belirlendiğini, söz konusu alanların yer seçiminde hangi ölçütlerin esas alındığını bilmek istemiştik. Ruhsatlar verilirken o bölgenin gerçeklerine göre değil AKP’ye yandaş olan şirketlerin isteklerine göre biçimlendiğinin araştırılıp bulunmasını talep etmiştik. Son beş yılda taş ocaklarının ne kadar bir orman alanında kaç adet ağacın yok olmasına neden olduğunun bilinmesini istemiştik. Taş ocağı ruhsatı verilirken alınan ağaçlandırma bedellerinin ve tazminatlarının bölgenin yeniden ormanlaştırma çabalarında kullanılıp kullanılmadığını, kullanılmış ise bu ocakların hangi ruhsatlı alanlarda olduğunu ve hangi illerimizde bulunduğunu öğrenmek istemiştik. Doğrudan çevrenin bozulmasına ve dolaylı olarak insan yaşamına olumsuz etki yapacağı gerekçesiyle çalışmaları mahkeme kararlarıyla durdurulan taş ocaklarının sayısını, mahkeme kararlarının kaç adedinin uygulandığını, uygulanmayan mahkeme kararlarının uygulanmama nedenlerini öğrenmek istemiştik. Ruhsatsız çalışan veya izinli alanların dışına taşan, orman arazisinde ağaç kestikleri tespit edilen taş ocaklarının varlığını ve ruhsatsız taş ocaklarının sayılarını, bu ocakların hangi bölgelerde bulunduklarını bilmek istemiştik. 14/12/2007 tarihli Madencilik Faaliyetleri ile Bozulan Arazilerin Doğaya Yeniden Kazandırılması Yönetmeliği’nin yürürlük öncesi ve sonrası kaç taş ocağı sahasının rehabilite edildiğini öğrenmek istemiştik.

Değerli milletvekilleri, yoğunluğu kendi bölgemde olmak üzere zarar gören ve araştırılmasını istediğimiz alanlardan birkaç örnek vermek istiyorum.

Muğla-Bodrum-Milas kara yolunun 13’üncü kilometresinde, denize sıfır noktada, turistik tesislerin yanında, ÇED belgesi aranmaksızın, taş ocağı işletilmek üzere 50 dönüm orman arazisinin tahsis edildiğini biliyoruz. Çevreye ve doğaya vermiş olduğu zararlar neden araştırılmamıştır?

Muğla’nın Ortaca ilçesine bağlı Okçular köyü yakınlarında özel çevre koruma bölgesi sınırları içerisinde kalan, doğa yürüyüşü ve ekolojik turların düzenlendiği Kocadere Vadisi’ndeki 142 dönümlük Kapız bölgesine taş ocağı izninin verilmesi normal bir olay olarak görülemez.

İzmir’in Menderes ilçesi Özdere beldesine bağlı Ahmetli köyü sınırları içindeki üç bin yıllık Klaros Apollon Tapınağı’nın yanı başında taş ocağı açılmasına izin verilmiştir. Tarihî eserlerimizin korunması neden araştırmaya gerek görülmedi, bilmek istiyoruz.

Yine, Bodrum ilçe sınırları içerisinde ruhsatsız olarak çalıştırılan taş ocaklarının bilinmesine neden karşı çıkılıyor?

Yine, Bakanlar Kurulu kararı ile kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesi ilan edilen Aydın ili Didim ilçesinde deniz manzaralı ormanlık alanda, denize 700 metre mesafede taş ocağı ruhsatı niçin verilmiştir?

Yine, Muğla ili Milas ilçesi Yaşyer köyüne 300 metre mesafedeki işletilen taş ocağının, patlatılan dinamitlerin evlere ve hayvanlara ve taş ocağından çıkan tozların ise zeytin ağaçlarına zarar vermesi yaşanan olumsuzluklardan sadece birkaç tanesidir. Neden incelenmediğini merak etmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, sadece Türkiye'nin değil, dünyanın da en önemli turizm merkezlerinden biri olan Marmaris’in toplam 878 kilometrekare olan yüz ölçümünün yüzde 48’ine denk gelen 451 kilometrekaresinde maden aranması planı yapılabilmektedir. Gökova Körfezi’nin güneyinden başlamak üzere Marmaris’in büyük bir tehlike altında olduğu görülmektedir. Manganez ve krom madenleri için verilen arama ruhsatları bir turizm ve arıcılık kenti olan Marmaris’in sonunu getirebilecektir.

Değerli milletvekilleri, ormanlık alanlarımız çok zarar görmektedir. Ayrıca, turizm alanları, tarım alanları ile yerleşim alanlarındaki konutlar, okullar, sağlık tesisleri ve bunlara benzer yerler de olumsuz etkilenmektedir. Eğer taş ocakları yaşam alanının yakınında ise çevre sağlığı açısından risk artmaktadır. Patlatmalar nedeniyle, ocak yakınlarında yaşayan kişiler sürekli deprem korkusu yaşamaktadırlar. Toz ciddi bir problem olarak ortaya çıkmakta olup bölgede astım ve akciğerle ilgili hastalıklarda artışa neden olmaktadır. Toz aynı zamanda tarımı ve tarımsal verimi de etkiliyor, arıcılığı da öldürüyor.

Değerli milletvekilleri, bir proje değerlendirilirken çevreye vereceği sürekli ve geçici etkilerini, sosyal sonuçlarını ve alternatif çözümlerini de içine alacak şekilde analiz yapılması gerekmektedir. Planlanan faaliyetin yol açabileceği bütün olumsuzluk ve zararların önceden tespit edilip gerekli tedbirlerin alınması zorunluluk olmalıdır.

Bilindiği üzere, her olayın geri planına bakmakta yarar vardır. Biliyorsunuz, Dünya Bankası ve IMF madencilik sektörüne de el atmıştı. Dünya Bankası ve ilişkili kurumların yönlendirmesiyle son on beş yılda yüzün üzerindeki ülkede maden yasası değiştirildi, bizde de bir gecede değiştirildi.

Değerli milletvekilleri, taş ocağı ihtiyacında, her bölgede ve havzada, her ilde hazırlanan 1/100.000 ölçekli çevre düzeni imar planı hazırlanırken bir ilde ya da illerde kısa, orta ve uzun vadede olmak üzere ne kadar konut ve yapının olacağının, ne kadar ve ne tür yapı gereçlerine ihtiyaç olacağının öngörülmesi, hesaplamasının ve planlamasının düzgün yapılması gerekmektedir. Yine bu planlar hazırlanırken o il veya il grubunun jeolojisinin, ham madde kaynaklarının ve bu arada yapı taşı ve agrega kaynaklarının da incelenip haritalanması gerekmektedir. Bu durumda 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planları, taş ocaklarıyla ilgili kaynak alanları ve üretim planları ve programları daha ayrıntılı olarak planlanmalıdır. Bu planlama ile birlikte denetim ve kontrol kamu eliyle yapılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, taş ocağı bölgesi ilan edilen alanların etrafında koruma alanları oluşturulmalıdır. Buralarda kaçak yerleşime meydan verilmemelidir. Bu şekilde daha planlı kaynak kullanımı ve daha planlı bir çevre yaratılmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.

FEVZİ TOPUZ (Devamla) – Sağ olun, teşekkürler Sayın Başkan.

Taş ocaklarının çevreye etkisini en aza indirgemek için, taş ocağı kaynakları, ihtiyacımız tespit edilmelidir. Dolayısıyla, tespit edilen bu verilerle ÇED kapsamına girmiş, kontrollü ve denetim altına alınan sahalar ortaya çıkarılmalı ve bu kapsamda taş ocağı ruhsatları verilmeliydi. Bu noktada taş ocaklarının kuralsız ve denetimsiz işletilmesinin verdiği zararların araştırılması bir zorunluluktu. Hiç olmazsa sorunları net olarak tespit eder, çözüm için uğraş verirdik.

Bu çalışmalar yapılmadığından dolayı, bu Komisyonun tekrar -bu yapılmayan, incelenmeyen araştırma önerisinin- çalışmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Topuz.

(10/141) esas numaralı önerge sahibi Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; ben de öncelikle 23’üncü Dönem Beşinci Yasama Yılının Meclisimize ve ülkemize hayırlara vesile getiren bir yıl olmasını diliyor, hepinizi grubum ve şahsım adına saygılarımla selamlıyorum.

Toplam 21 adet Meclis araştırması açılması amacıyla değişik tarihlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına iletilmiş önergelerin birlikte değerlendirilmesi amacıyla Meclisimizde kurulan Meclis araştırması komisyon raporunun içerisindeki adımın da yer aldığı önergelerden birisi hakkında söz almış bulunmaktayım. Toplam 754 sayfadan oluşan Meclis araştırması komisyon raporunun maalesef sadece önergelerin yer aldığı bölümler içerisinde 30’uncu ve 31’inci sayfada Meclis araştırma önergemizin yer aldığı ve bununla ilgili de Kütahya’da yapılan gezilerin yer aldığı 72’nci sayfada yer alan bilgiler dışında bu toplam 754 sayfa içerisinde Kütahya ilinde SLİ ve GLİ işletmelerinde yaşanan sorunların araştırılarak çözüm önerilerinin getirilmesi amacıyla vermiş olduğum önerge hakkında hiçbir bilginin yer almamış olmasından üzüntü duyduğumu da konuşmamın başında ifade etmek istiyorum.

Diğer taraftan, madencilik sektörünün sorunlarının araştırılmasıyla ilgili böyle bir komisyon raporunun görüşülmesi sırasında Sayın Bakanın bakanlık koltuğunda oturuyor olmasından ayrıca memnuniyet duyduğumu ifade etmek istiyorum çünkü daha önceki birçok konuda, enerji ve madenle ilgili konuda Sayın Bakanı aramızda görememiştik ama şu anda aramızda bulunuyor olması hakikaten önemli bir olaydır diyorum, kendisine teşekkür ediyorum.

Ayrıca, gerek komisyon raporunun hazırlanmasında gerekse bu komisyon raporuna her türlü bilgi ve belgenin ulaştırılmasında emeği geçen herkese ayrı ayrı teşekkür etmek istiyorum çünkü önemli bir bilgi birikiminin yer aldığı rapor olarak değerlendiriyorum her ne kadar benim önergemle ilgili bir işlem yapılmamış olsa da.

Peki, söz konusu önerge hangi amaçla verilmişti, bu konuyla ilgili Komisyon niçin bir çalışma yapamadı ve komisyon raporunda bu konularla ilgili neden hiçbir bilgi yer almamaktadır? Bu konularla ilgili sizleri daha önce değişik vesilelerle bilgilendirmiş olmakla beraber özet olarak tekrar bilgilendirmek istiyorum.

Önerge Kütahya SLİ ve GLİ’de yaşanan bazı olumsuzlukların araştırılması ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna mensup toplam 24 adet milletvekilinin imzasıyla verilmişti. Diğer önergeler gibi bu Komisyonun çalışma alanına bu söz konusu önerge de dâhil edildi. Bu önergede iki temel konu vardı. Birisinde SLİ’de zaman zaman yapılan personel alımı sınavlarında usulsüzlüklerin yaşandığı iddiasıyla bize gelen bilgi ve belgelere dayalı olarak bir bölüm vardı. İkinci bölümde de GLİ yani Garp Linyit İşletmeleri bünyesinde 2005 yılında kömür yolsuzluğu olarak basına da yansımış ve çok ciddi iddiaların yer aldığı, dolayısıyla orada çalışan üst düzey görevlilerin de adının karıştığı böyle bir olaya karşın, Bakanlık müfettişlerinin raporu, Tavşanlı Asliye Ceza Mahkemesinin kararına rağmen, 2005 yılından bu yana beş yıldır bu yolsuzlukta ve usulsüzlükte adı geçen idarecilerin hâlen görevlerine devam ediyor olması nedeniyle bu kurumda yaşanan bu çok ciddi olumsuzlukların araştırılması ve buna göre bir tedbirin geliştirilmesi gerektiği inancından yola çıkarak bu önergeler hazırlanmış ama maalesef her iki konuda da Türkiye'nin ve ilimizin çok önemli iki kurumunu derinden sarsan ciddi iddialarla ilgili yine Komisyonumuzun Meclis bünyesinde yaptığı bir çalışma toplantısına bizzat katılarak 10 Mart 2010 tarihli çalışma toplantısında bu konuyu kendilerine, Komisyon Başkanına iletmişim ve aynı gün, 14 Mart 2010 tarihinde Komisyonun yapacağı Kütahya gezisine, söz konusu Seyitömer Linyitleri İşletmesi ve Garp Linyitleri İşletmesinin de program dâhiline alınması amacıyla kendilerine bir program taslağı da önererek yazılı olarak müracaat etmeme rağmen maalesef (GLİ) Garp Linyitleri İşletmesine Komisyonumuz uğramamış ve bu önergenin gereği olarak bir çalışma yapamamıştır, yapmamıştır.

Değerli milletvekilleri, Sayın Bakana birkaç kez bu konularda önergeyle de sorunu iletmeme rağmen, maalesef, aldığım cevapların hiçbirisi inandırıcı ve tatmin edici olmamıştır. Size sadece bu önergenin hazırlanmasında yola çıkış noktam olan bir faksı okumak istiyorum: “Türkiye İş Kurumunun TKİ ile ilgili iş başvurusunun müracaat süresi 15 Aralık 2008 tarihi itibarıyla son olduğu söylenmesine rağmen, İş Kurumunun 16 Aralık 2008 tarihinde açıklanan kesin adaylar listesinde yer almayan bir kişinin, Şaban Malkoç isimli şahsın listeye daha sonradan eklendiği ve ne gariptir ki 9 Ocak 2009 tarihinde saat 17.10’da ve 18.00’de asılan listelerde asil 3’üncü sırada bizim adımız olmasına rağmen -adını da vereceğim biraz sonra- gece saat 23.50’de asılan listede, bu asil listede yer alan oğlum Halil Kaya çıkarılmış, yerine Şaban Malkoç ismi yer almıştır. Babası Alaattin Kaya.”

Bunun araştırılması, eğer bu konuda bir haksızlık, usulsüzlük varsa bu haksızlığın giderilmesi amacıyla bu önerge verilmiş. SLİ işletmesi için somut bir olay. Buna benzer birçok başka iddialar da var. Belgelerde, gerçekten, İş Kurumunun 16 Aralık 2008 tarihli adaylar listesinde “Halil Kaya” adı var. Biraz önce ismini zikrettiğim “Şaban Malkoç” isimli bir aday yok ama sınavlar yapılıyor. Hemen 9 Ocakta sınav bitmiş, liste açıklanmış, 10 Ocak tarihli adaylar listesine 7’nci sırada yedeklerde Şaban Malkoç ismi sonradan eklenmiş.

Sayın Bakana bunları söyledik. “Bu önergeyi lütfen iyi araştırın.” diye Komisyon üyelerine bu bilgileri ilettik. Ama maalesef, Sayın Bakanımıza bu konuda yazılı soru önergesi de vermiş olmama rağmen cevap aynen şudur: “Tarihlerde yanlışlıklar olsa da konuyla ilgili iddialar asılsız bulunmuştur.” Belge budur. Eğer bu konu bir Bakan için önemsizse ya da yüce Meclisin çatısı altında kurulan böyle bir komisyon için önemsizse, tabii ki o takdiri yüce halkımıza ve sizlere bırakmak yine bizim yapacağımız tek iştir.

Bir diğer konu, Garp Linyitleri İşletmesi yani Tavşanlı GLİ İşletmesinde, söz konusu kömür yolsuzluğuyla ilgili işletme müdürünün de adı geçtiği bürokratların hâlen görevde olması, Tavşanlı Asliye Ceza Mahkemesinin yargı kararı, kesinleşmiş yargı kararı olmasına rağmen, yine Bakanlığın Teftiş Kurulunun, söz konusu idarecilerin görev yapamayacağına dair, görevden alınmalarına dair komisyon raporu olmasına rağmen ve TKİ Genel Müdürü bu raporla ilgili olur vermesine rağmen, beş yıldır hâlen görevde tutulan idarecilerin acaba bir bağlantısı mı var, tutulması mı gerekiyor, bu konuda siyasi baskılar mı var bunların araştırılmasıyla ilgili verilmiş bir önergeydi. Bu konuyla ilgili 25 Haziran 2010 tarihinde bir gündem dışı söz almış ve sizlerle tekrar bu konuyu paylaşmıştım ve yirmi günlük süre içerisinde eğer bu konunun gereği yapılmaz ise savcılığa suç duyurusunda bulunacağımı da ifade etmiştim ama ne gariptir ve üzücüdür ki o günden bugüne...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, buyurun.

ALİM IŞIK (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum.

...Sayın Bakan ve maiyetindeki üst düzey idareciler bu konunun gereğini yapmamıştır ancak ve ancak bu milletin bir vekili olarak benim bu tarihten itibaren eğer Sayın Bakan bunun gereğini en kısa sürede yapmaz ise... “Temyizde olması nedeniyle bir işlem yapılamamıştır.” diye cevap gelmiştir. “Daha fazla bilgi veremiyoruz.” diye kendisi bizi bilgilendirmiştir, önergeye cevap olarak ama temyiz sonuçlanmıştır ve bu kişiler adına, aleyhine, bu dava da sonuçlanmıştır fakat hâlen görevdedirler.

Sayın Bakanım, lütfen, bunun gereğini yaptıysanız bize açıklayınız, yapmadıysanız yapmanız gerektiğini ben tekrar size hatırlatıyorum. Yapmazsanız yasal işlem olarak bunu yerine getireceğimi de ifade etmek istiyorum.

“Metin Akkaya” isimli bu yolsuzluğu Cumhurbaşkanına bir dilekçeyle ifade eden, aktaran kişi bugün o işletmede sürgün durumundadır. “Tuncay Akyüz” isimli bu kişinin yapmayıp da bu işlemi yapan kişi ise işçiyken memur gibi ödüllendirilmiştir. Lütfen bunun üzerine giderseniz çok iyi olur diyor, tekrar emeği geçen herkese teşekkür ederek saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.

Birleşime yarım saat ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.57

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.40

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Fatih METİN (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

544 sıra sayılı Meclis Araştırması Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Şimdi söz sırası (10/208) esas numaralı önerge sahibi Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Durdu Özbolat’ta.

Buyurun Sayın Özbolat.

DURDU ÖZBOLAT (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; madencilik sektörünün sorunlarını araştırmak amacıyla kurulan Komisyon Raporu üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

İnsanoğlunun madenlerle olan ilişkisi uygarlık tarihi kadar eskidir. Bakır, tunç ve demir çağları uygarlığın, uygarca yaşamanın en önemli kilometre taşları olmuş, uygarlığın günümüze ulaşmasında, yeni ufuklar açılmasında çok etkili olmuştur.

Günümüzde yer altı zenginlik kaynakları sanayinin en temel girdilerinden birisidir. 18’inci yüzyılın sonundan itibaren sanayi devrimini gerçekleştiren Avrupa devletleri madencilik sektörüne büyük yatırımlar yapmışlar, bu yatırımlar da onların daha da güçlenmeleri ve dünyanın etkin gücü olmaları gibi bir sonuç ortaya çıkarmıştır.

Madenlerin üretimi, paylaşılması ve tüketimi dün olduğu gibi bugün de devletler arası sorunların, çatışmaların, savaşmaların en temel nedenlerinden birisidir. Maden kaynaklarının zenginliği tarihin her döneminde ilgili ülkeye büyük avantajlar sağlamıştır.

Madencilikle sanayiye gerekli doğal ham maddeyi sağlamak, bir ekonomik değer yaratmak her zaman çok güç koşullarda gerçekleşmektedir. Maden yataklarının uzun ve risklerle dolu arama dönemleri, zor doğa koşullarında gerçekleşen üretim faaliyetleri ve çıkarılan madenlerin zenginleştirilmesi işlemleri bu sürecin zorlu duraklarıdır.

Her üretim sürecinde olduğu gibi maden üretimi de insan emeği ve teknolojinin imkânlarıyla gerçekleşmektedir. Bu süreçte insan, madencilik ve çevre ilişkisi önemli çevre sorunlarını da ortaya çıkarmaktadır. Madencilik ve çevre ilişkisi, her ne kadar günümüzde ilgi odağı olmuşsa da bu duyarlılığın tarihi oldukça eskilere gitmektedir. Günümüzde çevre faktörü göz ardı edilerek madencilik yapmanın imkânı kalmamıştır. Gerek madenlerin çıkartılması gerekse işlenmesi sırasında ortaya çıkacak çevre sorunlarının en aza indirgenmesi de madenleri işleme kadar önemlidir. Ülkemiz madencilik sektörünün bu konuda yeterli duyarlılığa sahip olduğunu söylemek güçtür. Sizlere çok somut bir örnek vereyim: Hemen hemen her şehre gittiğimizde özelikle kara yollarının kenarında görsel kirlilik oluşturan taş ocaklarıyla karşılaşırız. Biz taş ocaklarına karşı değiliz ancak buraları işletenler açılan ocağı doğayla uyumlu hâle getirecek çalışmaları da yapmalıdırlar. İdare de onların bu çalışmaları yapmaları için gerekli yaptırımları uygulamalı ve teminatları almalıdır.

Madenciliğin ülkemizin kalkınmasındaki önemi inkâr edilemez. Dünyanın gelişmiş sanayi toplumlarının deneyimleri ve sonuçları bunun en güzel kanıtıdır. Geçmişte Avrupa, Amerika ve Japonya’nın gerçekleştirdiğini, bugün kalkınmakta olan Çin gibi ülkeler de gerçekleştirmektedir. Gelişmek ve kalkınmak için madenciliği geliştirmek ve doğal ham madde kaynaklarımızı en iyi şekilde değerlendirmek bir zorunluluktur.

Kişi başına tüketilen maden miktarı o ülkenin gelişmişliğiyle doğru orantılıdır. Amerika’da yıllık maden tüketimi 21 ton, Avrupa ülkelerinde yıllık 15 ton iken, bu rakam ülkemizde 5 ton civarındadır.

Yine maden ve madenciliğe dayalı sanayilerin ABD ekonomisi içindeki payı yüzde 16’dır. Rusya 318 milyar doları bulan toplam ihracatının yaklaşık yüzde 80’inini madencilikten sağlamaktadır. Ülkemizin maden ihracatı yaklaşık 3,5 milyar dolardır. 2009 yılının dokuz aylık dönemindeki gayrisafi yurt içi hasıla değeri ise yüzde 1,4’lük pay ile 6,4 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu oran diğer ülkelerle kıyaslandığında oldukça düşündürücüdür.

Raporu kısa süre içerisinde incelemeye çalıştım, yoğun emek verilmiş, önemli birtakım değerlendirme ve tespitler yapılmış, çözüm önerileri bulunmaya çalışılmış. Katkısı olan herkese teşekkür ediyorum.

Raporun bazı bölümlerindeki rakamlara baktığımda hayrete düşüyorum.

Siz değerli milletvekillerine birkaç çarpıcı tespitimi de aktarmak istiyorum. Ülkemizde, MTA verilerine göre 700 ton altın rezervi var. Yıllık altın üretimimiz ise 2009 itibarıyla 11 ton civarında. Yine gümüş rezervimiz 6 bin ton civarında, yıllık üretim ise 294 ton. Yine çok iddialı olduğumuz mermer ve doğal taş rezervimiz 5,1 milyar metreküp, yıllık üretimimiz ise 3 milyon metreküp.

Peki sevgili arkadaşlarım, üretimimiz ihtiyacımızı karşılıyor mu? Kesinlikle hayır. Rapora baktığımızda, son sekiz yılda maden ithalat ve ihracatı arasındaki fark 6 milyar dolardır.

Bir milletvekili olarak şunu merak ediyorum: Toplumda bir efsane hâline gelmiş olan yer altı kaynaklarımızın üretilmesini kimi çevrelerin engellediği iddiaları doğru mudur? Bu alanda da lobiler etkili mi? Eğer bu iddialar doğru ise bu sorunları ortadan kaldıracak çalışmalar yapılacak mıdır?

Bu raporda dikkatimi çeken diğer bir çelişki de sürekli olarak maden rezervlerimizin yetersizliğinden bahsedilmesidir. Raporun başka bir bölümünde ise ülkemizde aramalara yeterince önem verilmediği ve yeterli kaynağın ayrılmadığından söz edilmektedir.

Bana göre ülkemizde madencilik sektörünün ülke ekonomisindeki payının düşüklüğünün ana nedeni rezervlerin yetersizliği değildir. Aslında bulunan rezervler ve üretilen madenler kıyaslandığında büyük çelişki ortaya çıkmaktadır. Ülkemizde maden aramalarına önem verilmemesi sektörün ana problemidir. Maden aramalarında yapılan sondajların ortalama derinliği 200 metre civarındadır. Derin gömülü madenlerin bulunması için bu ortalamanın bin metre olması gerekmektedir. Ülkemizde arama ve ARGE için ayırdığımız kaynaklar yok denecek kadar azdır. Dünyada maden aramaları için her yıl milyarlarca dolar risk sermayesi harcanırken, ülkemizde tüm maden aramaları için harcanan risk sermayesi yılda 40 ila 50 milyon doları geçmemektedir.

Değerli milletvekilleri, madencilik sektörünü ve sıkıntılarını birazcık da olsa bilen bir milletvekili olarak bazı çözüm önerilerini dikkatinize sunarak konuşmamı tamamlayacağım.

Madencilikte hâlen diğer sektörlere oranla 10-15 puan daha yüksek vergi yükü vardır. Bu hâliyle madencilikteki vergi yükü yüzde 60’ı geçmektedir. Madenciliğe özgü yeni bir vergi kanunu yapılmalıdır. Madencilik yüksek istihdam, yüksek katma değer yaratan ve kırsal kesimin kalkınmasında en hızlı bir şekilde kullanılabilecek bir faktördür. Yapılacak yeni kanuni düzenlemeyle arama ve yatırım safhasında KDV muafiyeti sağlanmalıdır. Her tür vergi yükü toplamı yüzde 28’i aşmamalıdır. Madencilikteki vergilendirme sanayide uygulanan vergi oranlarının en az 15 puan altına çekilmelidir. Devlet hakkı oranı düşürülmelidir. Rezerv tüketim payı uygulaması sağlanarak vergi yükü azaltılmalıdır. Bunların yanı sıra arama gayesiyle harcanan risk sermayesine özel vergilendirme avantajları getirilmelidir. Arama yatırımları ciddi şekilde teşvik edilmelidir. Sonuç olarak madencilik sektörünün hedeflerine ulaşmasını kolaylaştırmak için uzun yıllar vergi muafiyetine tabi tutulması gerekmektedir.

Değerli arkadaşlar, bu sektöre çok önem vermeliyiz. En küçüğünden en büyüğüne tüm madencileri desteklememiz ve teşvik etmemiz gerekiyor.

Ülkemizde ve dünyada, bugüne kadar, yer altında ve yer üstünde, maden ocaklarında hayatını kaybeden madencileri saygıyla anıyorum. Ayrıca Şili’deki maden ocağında kurtulmayı bekleyen madencileri ve ülkemizdeki ve dünyadaki tüm madencileri buradan saygıyla selamlarken, bu sorunları çözebilmek için Meclisimizin bütün hassasiyeti göstermesi gerektiğine yürekten inanıyorum, göstereceğine de inanıyorum. Bu duygularla yüce Meclisi en içten duygularımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özbolat.

(10/229) esas numaralı önerge sahibi Balıkesir Milletvekili Sayın Ergün Aydoğan.  (CHP sıralarından alkışlar)

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

“Memleketimiz baştan sona kadar hazinelerle doludur. Biz o hazinelerin üstünde aç kalmış insanlar gibiyiz. Hepimiz bütün bu hazineleri meydana çıkarmak, servet ve refahımızın kaynaklarını bulmak göreviyle yükümlüyüz.” Ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yer altı kaynaklarımızla ilgili bu değerlendirmesi, madencilik sektöründeki sorunların araştırılması için kurulan Komisyonun raporunda yazıyor.

Buradan da ifade edildiği gibi Meclisimiz bu konuyu önemsemiş, 16 milletvekili ve çeşitli kurumlardan görevli 15 uzman ile 13 Ocak 2010 tarihinde çalışmalara başlamış, dört aylık bir süre ile çalışmalar gerçekleşmiş ve bu çalışmalar maalesef Diyarbakır’da yarıda kesilmiş, Anayasa görüşmeleri nedeniyle Diyarbakır’da yarıda bırakılmış, rapor tamamlanmış.

Gerçekten, bu Komisyon olağanüstü çalışmalar yaptı, Cudi’den Gabar dağlarına kadar Türkiye'nin her yerinde maden kaynaklarını yerinde inceledi, kurumların yetkilileriyle uzun görüşmeler yaptı ve bu, gerçekten, Meclis tutanaklarına geçmesi gereken önemli çalışmayı takdire sundu.

Değerli arkadaşlarım, ülkemiz, maden çeşitliliği ve rezervleri açısından dünyada madencilikte adı geçen -toplam maden üretimi itibarıyla- 132 ülke arasında 28’inci, üretilen maden çeşitliliği açısından dünyada 10’uncu sırada yer almaktadır. Dünyadaki altın oluşum modellerine dayanılarak yapılan hesaplamalara göre Türkiye altın potansiyelinin, toplam 267 adet altın yatağı içerisinde, 6.500 ton olduğu tahmin edilmektedir. Genel Müdürlük tarafından verilmiş ruhsat sahalarında yapılan incelemeler sonucunda 700 ton görünür altın rezervi ve 1.926 ton gümüş rezervi tespit edilmiştir. Bu yer altı zenginlikleri, özellikle altınla ilgili, son günlerde altının ons fiyatının olağanüstü yükselmesi nedeniyle altın madeni çok daha değerli hâle gelmiş ve Balıkesir’in de Kaz dağları başta olmak üzere birçok coğrafyasında altın arama faaliyetleri çevreyi gözetmeden hızla devam etmektedir.

Ülkemizde yapılan araştırmalarda 650’ye varan renk ve dokuda mermer çeşidinin bulunduğu belirlenmiştir. Bugünkü verilere göre ülkemizde 3,8 milyar metreküp işletilebilir mermer, 2,7 milyar metreküp işletilebilir traverten ve 995 milyon metreküp işletilebilir granit rezervi olmak üzere, toplam 7,495 milyon metreküp doğal taş rezervi bulunmaktadır. Bu verilere göre de dünya doğal taş rezervinin yaklaşık yüzde 40’ı Türkiye’de bulunmaktadır. Peki, bu kadar değerli mermer varlıklarına rağmen biz Türkiye olarak ne yapıyoruz? Özellikle resmî kurumlarımız ithalat yoluyla mermer ve granit ihtiyaçlarını karşılamakta. Gerçekten bu da ülkemiz ekonomisine devletimizin, resmî kurumlarımızın ne kadar önem verdiğinin çok açık bir göstergesi.

Dünya bor rezervinin yüzde 72’si Türkiye’de. Tabii, Balıkesir de bor rezervi açısından önemli yer altı zenginliklerine sahip. Dünya feldspat rezervinin yüzde 23’ü, bentonit rezervinin yüzde 20’si ülkemizde bulunmaktadır. Dünyada 2’nci büyük soda külü rezervi olan Beypazarı trona yatağını işletmek üzere kurulan tesis, yılda 1 milyon ton soda külü, 100 bin ton sodyum karbonat üretimi ile dünya üretiminin yüzde 2,5’ini karşılamaktadır. Bu da, yine biraz sonra değineceğim Maden Tetkik ve Arama Enstitüsünün ortaya çıkardığı gerçekten çok önemli bir yer altı zenginlik kaynağımız.

Madencilik sektöründe altyapı yetersizliği, yeterli devlet desteğinin bulunmaması ve bürokratik engeller sermaye girişine engel olmuştur. Bu çalışmada da sektörün bütün temsilcileri bu bürokratik engellerden şikâyetçi olmuşlardır. Mevcut yasal düzenlemeler ve işleyiş ile madencilik sektöründe bir atılım yapmak mümkün değildir. Görünen, günün değişen koşullarına uyacak, esnek, ulusal değil, uluslararası kriterlere uygun bir madencilik politikası düzenlenmelidir. Madencilik, yeterli desteği görmediği gibi teknolojik açıdan diğer ülkelerle rekabet edecek seviyeye de ulaşmamıştır. Doğası gereği özellik arz eden ve bu nedenle bilgi, deneyim, uzmanlık gerektiren bu sektörün en zor, riskli iş kolu olduğunu bilmekteyiz.

Yanlış ekonomi politikalarından en fazla zarar gören sektörlerin başında madencilik sektörü gelmektedir. Türkiye'de, 1940’lı yıllarda toplam yatırımlar içinde madenciliğe ayrılan pay yüzde 44 düzeyine yükselmiş, 1950’li yıllardan sonra giderek azalmaya başlamış, 1960’lı yıllarda planlı ekonomiye geçişten sonra da bu azalma, gayrisafi millî hasıla içindeki payı 1986’da yüzde 2,1; 1990’da yüzde 1,6; 1995’te yüzde 1,3; 2000’de ise yüzde 1,2 değerlerine düşmüştür. 2005 yılında özellikle dünyada  metal fiyatlarının artışı  nedeniyle madenciliğin gayrisafi millî hasıla  içindeki payı biraz artış göstermiş, yüzde 1,43’e yükselmiştir.

Peki, gelişmiş ülkelerde ise bu pay nedir diye baktığımızda ABD’de  yüzde 4,2; Kanada’da yüzde 7,5; Avustralya’da yüzde 8,7; Almanya’da yüzde 4,2; bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde ise Çin’de yüzde 15, Hindistan’da yüzde 15, ham petrol ihraç eden ülkelerde ise yüzde 25’lere ulaşmaktadır.

Cumhuriyetin ilk yıllarında bile madenciliğin günümüzden daha başarılı olduğunu görmekteyiz. Bugün sektör gerçekten sıkıntılı durumdadır.

Madencilik ve sanayi sektörü karşılıklı olarak birbirini besleyen sektörlerdir. Öz kaynaklarımıza dayalı kalkınma modelleri uygulayarak sanayileşmiş refah toplumu yaratmak öncelikli politikamız olmalıdır. Siyasi iktidarlar madencilik yatırımlarına yeterince kaynak ayırmayarak bugünkü tablonun sorumlusu olmuşlardır. Bu ülkenin çocukları işsizlikten kırılırken bu yatırımlar, maalesef, ortadadır. Yer altı kaynaklarımız kamu yararı doğrultusunda değerlendirilmelidir. Siyasi iktidarlar kamu kurumları ve kuruluşlarında kadrolaşma çalışmalarını pervasızca sürdürmektedirler. Son yıllarda yönetici kademelerine yapılan atamalarda bilgi, beceri, liyakat aramasından vazgeçilmiştir, bu sektörde de görüldüğü gibi. Atamalarda geçerli olan ölçüt, sadece kendileri gibi düşünmek ya da kendilerinden olmaktır. Yetersiz kişilerin uzmanlık gerektiren makamlara getirilmesinin önü açılmış, kurumlardaki yozlaşma hızlandırılmıştır.

Kamu kuruluşlarındaki yönetsel yapılar verimsizdir. Bu yapıların verimliliğine yönelik çalışmalar madencilik sektörünün gelişimi bakımından son derece önemlidir.

Mevcut mevzuata baktığımızda, sanki girişimci çıkmasın diye ne kadar engel varsa hazırlanmış durumda. Madencilik faaliyetleri ile ilgili ruhsatlar alındıktan sonra işletme faaliyetine geçebilmek için on ayrı bakanlığın yirmi iki ayrı biriminden izin almak gerekmektedir. Bu çalışmalar içerisinde de sektör temsilcilerini dinlediğimizde, sektör temsilcilerinin en çok şikâyetçi oldukları konu, maalesef bu konudur. Madencilik sektörü tek bir yasal çatı altında toplanarak sektörün arzuladığı tek mevzuat gerçekleştirilmelidir. Yine, sektörün temsilcilerinin en önemli taleplerinden birisi budur. Tek bir yasal çatı altında toplanarak sektörün arzuladığı tek mevzuat gerçekleştirmek hedefi kesinlikle sağlanmalıdır.

Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; yenilenebilir enerji kaynaklarımız ve ulusal maden kaynaklarımıza öncelik veren akılcı bir enerji politikası zaman kaybedilmeden oluşturulmalıdır.

Maden aramaları uzun yıllardır ihmal edilmiş durumdadır. Aramalarla ilgili etkin, yasal ve yönetsel yapıların hızla tesis edilerek girişimcilerin devlet tarafından desteklenmesi gerekmektedir.

Maden sahalarının çalışmaları için özel idare ve bölgelerde belediyelerden alınan GSM ruhsatları maden ruhsatlarından daha önemli hâle gelmiştir. İşletme ruhsatı düzenlenen madenler için GSM ruhsatı alınamadığından üretim faaliyetlerine başlanılamamaktadır.

Maden Kanunu ile işlevsiz hâle gelen Maden Tetkik Arama, geçmiş birikimi de göz önüne alınarak yeniden yapılandırılmalıdır. Ülkemizde madenler…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.

ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Maden aramanın çok sermaye gerektirmesi sebebiyle yeterince aranmamaktadır.

Tabii, sektörün çok önemli sorunlarını on dakikaya sığdırmak mümkün değil. O nedenle madencilikle ilgili en önemli sorunlarımızdan birisi de bu sektörde yaşadığımız iş kazalarıdır. Maalesef bu sektörde her geçen gün inanılmaz kazalar yaşıyoruz. Tabii, kazalara bakışımız da -önlem ve tedbir almak yerine, bu sektörde çalışanlara bir kader olarak görmek- bizi bu acı tabloyla karşı karşıya bıraktırıyor. Burada baktığımızda, bu sektörde iş kazalarında dünyada 1’inci, Avrupa’da 3’üncü durumdayız. Bu dünyadaki 1’inciliğimiz, Avrupa’daki 3’üncülüğümüzü tabii başka alanlarda görmek istiyoruz.

Bu raporun madencilik sektörünün sorunlarının çözümüne katkı sunmasını diliyor, bu sektörde çalışan sektör temsilcilerine çalışmalarında başarılar diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydoğan.

(10/309) esas no.lu önerge sahibi Kırklareli Milletvekili Sayın Tansel Barış.

TANSEL BARIŞ (Kırklareli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 544 sayılı madencilik sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis araştırma komisyonu raporu hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Konuşmama başlamadan önce, Türkiye Büyük Millet Meclisimizin çalışmalarına, yani beşinci yasama yılının hayırlı olmasını diliyorum ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; madencilik sektörünün sorunlarını yurt içinde ve dışında araştırarak bizlere bir rapor hazırlayan Komisyon Üyelerimize teşekkür ediyorum. Şimdi önümüzde bir rapor var.

Değerli arkadaşlar, benim endişem bu raporun da bundan öncekiler gibi yine Meclisimizin tozlu raflarında kalmasıdır. Gerçekten emek harcanarak, zaman harcanarak değerli milletvekillerimizin yurt içinde ve yurt dışında çok sayıda yere giderek hazırlamış oldukları bu raporlar, maalesef, sanki âdet yerini bulsun da nasıl olsa bürokratlar, bakanlık mensupları bu işleri hallediyorlar, milletvekillerinin de yaptıkları yanlarına kâr kalsın gibi bir hava yaratılıyor. Sayın bakanlar, yani milletvekillerini nazarıdikkate almadan “Bizler bu işi yapıyoruz, milletvekilleri de arada bir böyle işler yapsınlar.” havasıyla bu işi yaptırıyorsanız, gerçekten bizlere, emeklerimize yazık oluyor. Bu nedenle, bu raporların elbette nazarıdikkate alınması, değerlendirilmesi gerektiğine ben inanıyorum. İlgili bakanların, bu raporların en azından akıbeti hakkında Meclise hiç olmazsa altı ayda bir bilgi vermeleri gerekiyor. Bu raporlar ne oldu, ne yapıldı, değerlendirildi mi veyahut da değerlendirilecek mi diye artık bakanlarımızın da bizi hiç olmazsa gerçekten bir milletvekili gibi görmeleri gerektiğine inanıyorum ve bunun da böyle olmasını bakanlarımızdan ve yürütmeden istiyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bu raporlar hakkında gerçekten endişelerimiz vardır. Ben buna bir örnek vermek istiyorum. 22’nci Dönemde Ergene Nehri kirliliğiyle ilgili bir komisyon kuruldu. Bu Komisyondan 16 arkadaşım bizim bölgeye geldiler, Trakya bölgesine. Orada Ergene Nehri’ni gördüler, oradan numune aldılar; işverenlerle görüştüler, köylü vatandaşlarımızla görüştüler, çiftçilerle görüştüler, çalışanlarla görüştüler; toprağa baktılar; ürünlere baktılar; belediye başkanlarımızla görüştüler, Ergene’yi kirletenlerle bire bir temas ettiler ve konunun nasıl çözülmesi gerektiği hususunda gerçekten çok önemli ve ciddi bir rapor hazırlandı ama bu arkadaşlarımın hazırladığı rapor… Aradan altı yedi yıl geçmesine rağmen bugün bakıyorum, Ergene yine zehir akıyor ve gittik sonra daha çok zehir akıtıyor. Biz artık buna yeter diyoruz! Yedi yıl geçti arkadaşlar. Yedi yılda bir raporun… Şu anda da hâlâ eminim ki Meclisimizin tozlu raflarında bekletiliyor. Bir an önce hayata geçirilmesi gerekiyor. Oradaki insanlar Ergene’nin kokusundan, oradaki toprak Ergene’nin kirliliğinden nasibini hâlâ daha alıyor. Yazık ve günah! Oradan beslenen insanlar, orada yaşayan insanlar hâlâ daha Ergene’nin kirliliğini mi çekecekler? Buna bir an önce el atılması lazım. Yani ben şunu demek istiyorum: Bu raporlar bir şekilde tozlu raflardan indirilsin ve hayata geçirilsin. Yoksa bu araştırma komisyonlarının hiçbir önemi kalmayacak, hiçbir özelliği kalmayacak ve yakında da tüm arkadaşlarımız bu komisyonlara girmek istemeyecektir arkadaşlar. O nedenle, ben, bu konunun ciddi olarak ele alınmasını ve bakanlarımızın bir şekilde buna el atmasını istiyorum. Bizleri de gerçekten, bir milletvekili olarak görmelerini talep ediyoruz.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten, bu komisyon raporları önemli ve şu anda görüşmekte olduğumuz madencilerimizin sorunlarının araştırılmasıyla ilgili rapor da gerçekten önemli ama önemli olan bir şey daha var. Biz teknolojiyi iyi kullanamıyoruz arkadaşlar. Maalesef, teknoloji özürlü bir ülkeyiz. Bugün ürettiğimiz bor madenini maalesef toprak olarak satıyoruz, bizim kazandığımız 1 lira ama bunu alan bor madeni olmayan Avrupa Birliği ülkeleri bizim 15 katımız, 20 katımız bordan para kazanıyor. Bu nedenle, benim üzerinde durmak istediğim, biz bu teknolojiyi muhakkak ülkemize kazandırmalıyız, teknoloji üretmeliyiz. Biz teknoloji üretmezsek birileri bizim sırtımızdan parasını kazanıyor ve benim halkım maalesef ürettiğimiz bordan nemalanamıyor, bordan yararlanamıyor. O nedenle bizler Türkiye’de bir teknoloji bakanlığının muhakkak kurulması gerektiğine inanıyoruz. Çünkü bizler de teknolojiyle beraber ürettiğimiz, mevcut yer altı kaynaklarımızdan ürettiğimiz mamullerle, ürünlerle halkımızın refahını sağlamak durumundayız. Yoksa, ben toprak olarak bor madenini Avrupa’ya satıyorum, ondan sonra onlar ürünleri işleyip bize misliyle satıyorlar. Böyle bir ekonomi olmaz, böyle bir ekonomik politika da olmaz. O nedenle bizler yer altı kaynaklarımızın hakkıyla, teknolojiyle kullanılarak bu ülkeye kazandırılmasını, bu ülkenin ekonomisine katkı sağlamasını istiyoruz. Bu nedenle otomotivde olduğu gibi yani biz ithalata bağlı bir ihracat yapıyoruz. Bununla bir ülkenin kalkınması mümkün değil arkadaşlar.

Tekstil sanayisi. Dışarıdan makineleri alıyoruz, bizler burada montaj sanayisi ile ülkemizi kalkındırmaya çalışıyoruz. Bir kere, ithalata bağlı ihracatla bir ülke büyüyemez. Ne olur? Ancak ve ancak 500 milyar dolar borcu olur arkadaşlar. O nedenle bizler teknolojiyi üretmek zorundayız ve teknolojiyi üretmek için de arkadaşlar, elbette üniversitelerimiz var, TÜBİTAK var, bakanlıklarımız var. Bunların her birinin bu konuya eğilmesi gerektiğine inanıyorum ve artık bu çağda tekstil makinesi yapamayan bir ülke, motor yapamayan bir ülke, yalnız montaj sanayisiyle kalkınmaya çalışan bir ülke dünyanın hiçbir yerinde kalkınmasını ve bağımsızlığını sağlayamaz arkadaşlar. O nedenle, bizler bu ülkenin kalkınması için teknoloji üretmek zorundayız, araba üretmek zorundayız, tekstil makinesi üretmek zorundayız arkadaşlar. O nedenle, çok çalışmamız gerekiyorsa çalışacağız ama sayın bakanlarımın da, sayın Hükûmetin de ciddi olarak bu konunun üzerine eğilmeleri lazım ve teknoloji bakanlığının bir an önce kurulması gerekiyor. Bizlerin, yani Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında teknoloji bakanlığı muhakkak hayata geçirilecektir.

Teknolojisi olmayan bir ülke asla bağımsız bir ülke olamaz, teknolojisi olmayan bir ülke asla ve asla kalkınamaz. O nedenle, ekonomi de, teknoloji de şarttır ve bu teknolojinin de bir an önce ülkemize kazandırılması gerekiyor. Yalnız borla ilgili değil, yalnız otomotivle ilgili değil, her alanda bizlerin teknolojiye sahip olmamız gerekiyor ve bu konuda da ısrarlıyız. Bu konunun gündemde tutulması ve sanayi ve teknoloji bakanlığının bir an önce hayata geçirilmesi lazım geldiğini düşünüyor, hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Barış.

(10/320) esas no.lu önerge sahibi Bitlis Milletvekili Sayın Nezir Karabaş.

Buyurun Sayın Karabaş.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz araştırma önergesiyle ilgili söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Maden konusu dünyada en önemli alanlardan biri, hatta maden birçok gelişmiş ülke için, birçok ülke için stratejik bir ürün. Madenin Türkiye’de de hem verimliliği hem çevre ve insan sağlığıyla ilişkisi, madenlerin çıkarıldıktan sonra işlenmesi, ihracatı, ithalatı, madencilik yapılırken bu konuda bilimsel bir çalışmanın yapılması, maden mühendislerinin, jeoloji mühendislerinin yeterince çalıştırılması ve denetimi, mühendislik eğitimi ve benzeri her konuda önemli bir alan olduğu için hem geçmiş hükûmetler döneminde Mecliste hükûmet olan ve muhalefet olan hem de bu dönemde mevcut muhalefet partileri iktidar partisi de onlarca araştırma önergesi verdi. Nitekim bunların sonucunda da herkesin talebi olan bu sorunların madenle ilgili, madenciliğin detayda araştırılması ve bu konuda gerekli tedbirlerin alınmasıyla ilgili bir komisyon kuruldu. Bu Komisyon da uzun bir süredir ciddi çalışmalar yürüttü. Diğer arkadaşlar da, hatipler de belirtti. Komisyon raporunu hazırladı, sundu ama daha önce Komisyonun çalışmasıyla ilgili, Komisyonda yer alan arkadaşlarla ilgili,  zaman zaman onların çalışmasının basına yansıyan yönlerinin dışında doğrusu bu araştırmayı hazırladıkları raporu  detaylarıyla inceleyemedik.

Değerli milletvekilleri, madencilik, belirttik, birçok ülke için stratejik bir ürün. Her zaman belirtiyoruz. Nitekim verilen, Hükûmetin de getirdiği yasa tasarılarında da genelde belirtilir. Madenlerin milyonlarca yıl sonucu oluştuğu ve madenlerin çıkarıldıktan sonra bir daha yerine konulma olasılığının, olanağının da olmadığı belirtilir. Bu anlamda madencilikle ilgili Türkiye’nin de en çok öne alması gereken konulardan biri madenlerin verimli kullanılmasıdır. Madenlerin çıkarılması konusunda verimli çalışma yapılması ve çıkarılan madenlerin de en verimli bir şekilde ülke ekonomisinde kullanılmasıdır. Madenlerin çıkarılmasındaki verimlilik şu anlamda önemli: Siz çok önemli bir rezervde bile eğer gerekli bilimsel teknikler, uluslararası mevcut kabul gören yöntemler ve gelişkin teknolojik araçlarla çalışmazsanız, madende, bir defa, çıkarıldığı dönemde, çıkarıldığı anda büyük oranda bir kayba neden olan bir çalışma biçimidir. Bu anlamda madenin çıkarılmasında verimli çalışma esas alınmalı.

Yine maden verimliliğinde en önemli göstergelerden biri -mademki bu kadar önemli bir ürün, mademki stratejik bir ürün her ülke için- çıkarılan madenin verimli kullanılması çok önemlidir. Eğer siz maden çıkarıldıktan sonra nasıl hem hükûmet, devlet politikalarıyla hem verilecek desteklerle nasıl işlenebilir en verimli şekilde, bunu denetlemezseniz, Türkiye’de olduğu gibi en önemli maden kaynaklarınız en verimsiz şekilde çıkarılıp ham bir şekilde diğer ülkelere ucuz fiyata ihraç edilir. Yani siz, bugünün ve geleceğin ihtiyacı olan madenleri hem verimsiz bir çalışmayla -birçok büyük oranda madende kaybın meydana gelmesi- hem de madeni ham bir şekilde ihraç ederek ülke sanayisinin, ülke ekonomisinin, ülke geleceğinin kayba uğramasına neden olursunuz.

Yine madencilikte en önemli unsurlardan biri, tüm dünyada bugüne kadar önem verilen çevre ve insan sağlığıyla ilgili bölümüdür. Tabii, hep belirtiyoruz, madenlerimiz yer altında mı kalacak, zenginliğimiz olan bu madenleri çıkarıp ülke ekonomisine katmamız, ülke ekonomisini geliştirmemiz, sanayide kullanmamız gerekir diyoruz. Bu doğru. Ama sonuçta her türlü üretim, her türlü sanayi insanın mutluluğu ve geleceği içindir. Eğer siz bir işi yaparken, madencilik yaparken… Madenin çoğunluğunun, yüzde 99’unun hem çıkarma, üretim aşamasında hem de işlenmesinde çevre ve insan üzerine etkisi vardır ve her ülkenin de -özellikle gelişmiş, çağdaş bir ülkenin, demokratik bir ülkenin- önünde madencilikle ilgili esas, madeni çıkarırken ve işlerken çevreye ve insan sağlığına zarar vermeyecek şekilde bu işlemin gerçekleşmesidir. Yoksa, işte “Bu madeni biz yer altında mı çıkaralım? Elbette maden çıkarıldığı zaman bazen çevre de zarar görür, insan da zarar görür.” demek çağdaş olmayan, insanı öne almayan, demokratik olmayan bir yöntemdir. Yani siz “Ben madenleri çıkarmak zorundayım. Ülkenin sanayisinin gelişmesi için madenciliğin gelişmesi gerekiyor ve bu madenlerimizi de yer altında bırakmayacağız ama bunu yaparken ne yapalım, bazen çevre de zarar görür, çevre felaketlerine de yol açar, insan sağlığına hatta ölümlerine de neden olur.” diyemeyiz. Çağdaş bir ülke, demokratik bir ülke, gelişkin bir ülke böyle bakamaz. Maalesef, Türkiye’de madenciliğe birçok zaman bu alanda bakılıyor.

Yine, Türkiye’de madencilik zaten verimli yapılmıyorken, çok gelişkin değilken Türkiye’de çıkarılan madenlerin büyük bir kısmı işlenmeden, büyük bir kısmı -Türkiye’de sanayide üretilen kısım hariç- ham bir şekilde ve çok ucuz fiyatla alınıp ithal edilmektedir. Siz stratejik olan, çıkarılması zaten sorun olan, çıkarıldığı zaman çevreye bir şekilde olumsuz etkisi olan, çıkarıldığı zaman insan sağlığına olumsuz etkisi olan stratejik bir ürünü, bugünün ve geleceğin malı olan, geçmişten bugüne kalmış olan, bugünün, sizinle birlikte geleceğin de teminatı olan madenleri ucuz fiyatlarla ham bir şekilde ithal ediyorsunuz. Bu konuda da Türkiye madenciliğinde hem devletin genel politika olarak hem de Hükûmetin ciddi tedbirler alması gerekiyor.

Tabii daha önce de belirttik, madencilikle ilgili her yasa tasarısı, teklif, bu konuda araştırma önergesi verildiğinde belirttik. Türkiye’deki en önemli sorunlardan biri bilimsel ve çağdaş bir üretim yapılması ve yine bu alanda başta maden mühendisleri, jeoloji mühendisleri olmak üzere gelişkin teknik elemanların kullanılması sorunudur. Daha önce de belirtmiştik, şimdi de belirtmek durumundayız. Türkiye, dünyanın en fazla mühendis yetiştiren, maden mühendisi, jeoloji mühendisi, jeofizik mühendisi yetiştiren ülkesidir ama en az bu alandaki mühendisleri istihdam eden bir ülkedir. Yani bu konuda şunu söyleyemeyiz: Elbette madencilik önemli. Madencilik Türkiye’nin coğrafik yapısından kaynaklı, birçok zaman çok geniş ve verimli kullanılabilecek büyük işletmeler yok ama bunları gerekçe göstererek madenciliğin bilimsel, teknik ve bu işi bilen elemanlarla yapılmasını erteleyemeyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) – Tamamlıyorum Başkan.

Bu konuda gerekirse Hükûmet gerekirse devlet kararlar alır, teşvikler verir, bu madenin üretilmesi için her türlü desteği sunar ama bunun için üretimin bilimsel yapılmasından ve bu konuda eğitim görmüş mühendislerin çalışmasından feragat edemez, feragat edemeyiz, böyle bir lüksümüz yok. Yine zaten başta da belirtmiştik: Madenciliğin çıkarılması evresinde ve işlenmesinde en önemli sorun çevredir.

Batman’la ilgili verdiğimiz araştırma önergesiyle ilgili söz aldım. Değerli arkadaşlar, Batman, nüfusu 300 bini bulan büyük bir kent. Şu anda yapılan araştırmalarda, Batman’ın başta içme ve kullanım suyu olmak üzere, taşı toprağı benzine ve mazota bulanmış bir kenttir. Bu konuda biz bir kenti, bir kentte yaşayan yüz binlerce insanın yaşamını etkileyen -sadece Batman değil, birçok kentte, maden üretilen kentlerde, ilçelerde bu tür sorunlar var- bu konuda bu araştırma önergesinden sonra…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) - …ciddi çalışmaların yapılması ve insan sağlığı üzerindeki etkilerinin azaltılması konusunda ciddi çalışmalar yapılması ve kararlar alınması gerektiğini düşünüyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karabaş.

(10/324) esas no.lu önerge sahibi, Kırıkkale Milletvekili Sayın Osman Durmuş. (MHP sıralarından alkışlar)

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin her yöresinde birçok maden zenginliğimiz bulunmaktadır. Bu servetleri çıkarmak için, kapalı işletme veya açık işletme yaparak az maliyetle çok maden çıkarmaya çalışmaktayız. Bazen uluslararası güçler bu madenlerin fabrikalara nakline bile izin vermemektedir.

Açık işletmelerde, özel sektör işletmede maden çıkarırken iyi denetlenmezse, toprak katmanlarını kaldırırken belirli kademe ilerlemesiyle madenleri çıkarmak yerine, az hafriyat yaparak maliyeti aşağı çekmeye çalışırken iş güvenliğini ve ocağın güvenliğini göz ardı edebilmektedir. Bu durumda ortaya çıkan güçlükler bazen madeni işlemez hâle getirebildiği gibi -bu, Şırnak kömür madenlerinde olduğu gibi- bazen de ciddi can ve mal kayıplarına sebep olmaktadır. Madenin verimi, ekonomik değeri kadar, işletmenin devamlılığı ve üretimin sürekliliği yanında, çalışanların can güvenliği de en önemli sorumluluğumuzdur.

Değerli milletvekilleri, kapalı veya açık işletmede tozuşma sonucu, çalışanların solunum yolları ve akciğerleri kömür, maden veya silisyum soluması sonucu meslek hastalığına yol açmaktadır. Üretim tekniklerindeki gelişmişlik ve korunma tedbirlerindeki aksesuar kullanımındaki özen bu hastalıkların ortaya çıkmasını geciktirebilmektedir. Pnömokonyoz veya silikoz gibi hastalıklar insan ömrünü kısaltan ve yaşama kalitesini düşüren meslek hastalıklarıdır. On yıl süreyle maden kömürü ocağında yer altında çalışan işçimiz yer üstüne çıktığında ancak on beş yıl daha yaşama imkânı bulabilmektedir. Genç yaşta ölüme yol açan meslek hastalıklarının dışında grizu patlaması veya göçükler bir anda ölümle karşılaşmakta veya işçilerimiz ölmektedir.

Tozuşmanın önlendiği, maskenin düzenli kullanıldığı yerlerde meslek hastalığı çıkma süresi daha da uzamaktadır. Havalandırma, patlayıcı ve yanıcı gazların ortamdan uzaklaştırılması ile ölümlerin önlenmesi sağlanabilir. Maalesef, çalışma müfettişlerinin düzenli denetim yapmaması ve uyarıcı raporlarının gereklerinin yapılmaması ile ilgili yaptırımlar yeterince etkin uygulanamamaktadır. Bunun sonucunda, ülkemizde maden göçüklerinden ölümler birçok ülkeden daha sık görülmektedir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde seyahat ettiğimizde en sık karşılaştığımız manzara, ister orman ister maki isterse kıraç arazi olsun arazimizin çok çirkin parçalanmış görüntülerini görmekteyiz. Dünyanın birçok ülkesine gittiğinizde bu görünüme rastlamamaktasınız. Hafriyatın alındığı alanların tesviyesi ve ağaçlandırılması, işletmenin bittiği arazi yırtıklarının çirkin görüntüsünün göz estetiğine zarar vermemesi çevrecilerin en önemli isteğidir. Rahmetli Âşık Veysel’in “Karnın yardım kazmayınan, belinen/ Yüzün yırttım tırnağınan, elinen, / Yine beni karşıladı gülünen,/ Benim sadık yarim kara topraktır.” sözündeki bu toprağa gerekli saygıyı göstermiyoruz. Kara ve çirkin atıklarla görüntüyü bozmaya hakkımız yoktur, çevresini bu kadar bozan medeni bir ülke de yoktur.

Değerli milletvekilleri, bir konuya daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Sorumluluğumuz gereği ve ülke çıkarları nedeniyle, 2001 yılında, Bergama Altın Madeni İşletmesinde Danıştayın kararıyla işletme durdurulmuştu. Siz televizyonlarda Asteriks görüntülerini çok seyrettiniz. O günkü Hükûmetimiz Sağlık Bakanlığı Hıfzıssıhha ve ilgili sağlık müdürlüğünün verdiği raporlar doğrultusunda bölgenin toprak, su, bitki örtüsü, hava ve siyanür havuzundaki siyanür oranlarını ölçerek aylarca -ölçümler sonucu- bunun 2 miligramın altında olduğu görüldüğünde Bakanlar Kuruluna bir teklif götürdüm. Bu maden bu şartlarda işletilebilir, ülke çıkarları için bunu işletelim dedim ve buradan minnet ve şükranla yâd ediyorum,  o günkü Başbakan ve Bakanlar Kurulu üyeleri bu talebimizi doğru buldular, Danıştay kararına rağmen biz Bergama Maden Tesislerinin işletilmesine izin vermiştik.  O gün o karardan sonra 57’nci Hükûmet Bakanlar Kurulu hakkında Yüce Divana gönderilme tezkeresi hazırlandı.

“Bu söylenenleri niye söylediniz?” derseniz bunu şunun için söyledim: Biz, tabii, ülke yararına, birilerinin çıkarını gözeterek yapmamıştık, ülke yararını düşünmüştük, onu yapmıştık. Bugün o işletmenin sahipleri bir özdeyişi haklı çıkarıyorlar: “Hiçbir iyilik cezasız kalmaz.” Bu işletme sahiplerinden teşekkür beklemiyoruz. Her gün sahip oldukları basın yayın organı aracılığıyla bize iftira ve yalan kampanyalarını sürdürüyorlar.

Değerli milletvekilleri, yer altı zenginliklerimizin yer üstüne çıkarılmasının, ciddi ekonomik değerlerin ülke kalkınmasına katılmasının büyük önemi var. Bu sorumluluk nedeniyle tabii ki madenlerimizi işleteceğiz ancak bu işlemi yaparken çevre sağlığına, insan sağlığına, insan hayatına gerekli özeni göstermemiz lazım. Bursa’daki maden işletmesinde Çalışma müfettişlerinin raporuna rağmen madende düzeltmeler yapılmadan işletmenin hizmete açılmaması uyarısı yapıldığı hâlde o işletme çalıştırılmıştır ve orada insanlar gerekli tedbirler alınmadığı için hayatlarını kaybetmiştir.

Bugün sendikal hareket, işçi sendikal hareketi sahipsizdir, savunmasızdır ve orada hayatını kaybeden insanların mahkemede hakları bile savunulamamaktadır. Madenci günlük çıkarını düşünerek, günlük kârını düşünerek o insanların hayatının heba olmasına ve bir kısım ailelerin yıkılmasına sebep olmamalıdır. Bu bakımdan, Türkiye’de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı iş yeri sağlığı hizmetleri, ilk yardım hizmetleri yanında madenin işletme teknolojisi ve çalışanların hayatına vereceği tehditleri bertaraf etmeyi sağlamalı, Türkiye bir üçüncü dünya ülkesi gibi en fazla maden ocaklarında kazalara ve ölümlere sebep olan bir ülke olma hüviyetinden çıkarılmalıdır.

Bu düşüncelerle, özellikle ÇED raporlarının verilişi, Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’ndaki ilgili maddelere dikkat edilmemesi ve çevre kirlilikleri ciddi sıkıntılar oluşturmaktadır. Özellikle şunu ifade edeyim: Bir dönem Söğüt Belediyesi Milliyetçi Hareket Partisine mensuptu. Söğüt Şenlikleri’nin yapıldığı o alanın hemen arkasında taş ocağı işletmesi vardır ve Söğüt’ün o tarihî görünümünü bozmaktadır. O belediyeye ben yaptırım uygulamıştım. Biz çevremizi korurken, insanımızın sağlığını korurken “benden/senden” ayrımına girmeden, tüm insanlar karşısında kuralları objektif uygulamalıyız diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Durmuş.

(10/336) esas numaralı önerge sahibi, Zonguldak Milletvekili Sayın Polat Türkmen…

(10/342) esas no.lu önerge sahibi, Eskişehir Milletvekili Sayın Fehmi Murat Sönmez, buyurun.

FEHMİ MURAT SÖNMEZ (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; madencilik sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu hakkında söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Meclis araştırma komisyonlarında, pek çok yere gidilmekte, incelemeler yapılmakta, birçok uzmanlar dinlenmektedir. Temennim, bu çalışmalar sonucu yedi yüz elli dört sayfa olarak çıkarılmış bu rapora Hükûmetin, ilgili bakanlığın gereken değeri vererek buradaki önerilere uygun önlemler almasıdır.

Ülkemiz madencilik açısından, özellikle maden çeşitliliği itibarıyla zengin bir ülkedir. Ancak Türkiye’de yer altı kaynakları, madenlerimiz yeterince değerlendirilememektedir. Madenciliğin daha etkin ve verimli şekilde işletilebilmesi ve madencilik faaliyetlerinin daha etkin biçimde uygulanabilmesi gerekmektedir. Sürdürülebilir bir madencilik faaliyeti bugün dünya ve Türkiye'nin gündeminde birinci sırada yer almaktadır. Çevre ve madencilik birbirini dışlayan alanlar  olarak algılanmaya başlanmıştır. Çevre-madencilik etkileşiminin doğru ve geçerli bir politik arka planla algılanması gerekmektedir. Ancak bunun belli bir siyasi anlayışla ele alınması ve toplumsal mutabakat konumunu elde etmesi bugünden yarına başarılabilecek kolaylıkta değildir. Kurumsal düzeyde hâlâ sektör temsilcilerinin kendi perspektiflerini dillendirdiklerine tanık olmaktayız. Bir anlamda, sektörün bakışı, bu konuda elimizdeki tek bakış açısı olarak kalmaktadır.

Çevre faktörü, madencilik faaliyetlerini yürüten işletmeler için önemli bir maliyet unsurudur. Özellikle rezervleri tükenmiş maden ocaklarının mevzuat gereğince çevre düzenlemesi yapılarak madenci tarafından tekrar doğaya kazandırılması gerekliliği komisyon raporunda da karşımıza çıkmaktadır. Bu konunun üzerinde hassasiyetle durulması gerekmektedir. Burada yapılacak bir hata, iş bitmiş alanların çevreye kazandırılmaması durumu ileride madencilik aleyhine gelişmelere sebep olacaktır.

Ülkemizde maden çeşitliliği, konunun tek bir yaklaşım çerçevesinde ele alınmasını son derece güç kılmaktadır. Her bir alt sektör grubu kendi özgün sorunuyla gündemde yer almaktadır. Bu da ulusal ve bölgesel perspektiflerin birbirleriyle uyumlu hâle gelmesini zorlaştırmaktadır. Verilen önergelerde de hâkim yaklaşımın bu olduğu gözlemlenmektedir.

Özellikle madenciliğin, istihdam üzerinde diğer sektörlerle kıyaslandığında, göz ardı edilemeyecek üstünlüğü, böylesi bir değerlendirmeyi bir anlamda biz politikacılar için ana hedef hâline getirmektedir. Bu, madenciliğin bir yaşam tarzı olarak ele alınmasından ziyade doğrudan istihdam merkezli bir ekonomik uğraş olarak ele alınmasına neden olmaktadır. Özellikle yeni dünya düzeninde ulusal kalkınmacılık perspektifinin gözden düşmesi, bölgesel olanın kendi başına çaresine bakmasını zorunlu kılmaktadır.

Madencilik alanında maalesef çalışma şartlarımız çok kötüdür. Madencilik mesleğinden dolayı hastalık oranı dünya ortalamasının çok üzerindedir. Bu yüzden madencilik çalışma alanında şartların bir an evvel iyileştirilmesi gerekmektedir. Çalışma koşulları ve alınan önlemlerle ilgili olarak çalışmalarımıza baktığımızda AKP İktidarının sınıfta kaldığı ortadır.

Şili’de 5 Ağustosta meydana gelen maden kazasında mahsur kalan 33 madenci hayatta kaldılar. Madende oksijen, gıda gibi ihtiyaçlarının karşılanması için bir sığınak bulunduruldu. Yerin 700 metre altında mahsur kalan 33 madencinin video görüntüleri yayınlanıyor. Bizde ise Zonguldak’ta 30 kişinin yaşamını yitirdiği grizu patlamasıyla ilgili, Başbakan “kader” yorumunu yapıyor. Göçük altında kalan 2 işçinin çıkarılmasına ilişkin çalışmalara hâlâ devam edildiği söyleniyor.

İş güvenliğinin yetersizliği nedeniyle işçilerimiz göçük altında kalmakta. Maden işletmelerinde son yıllarda ortaya çıkan ölümlü kazaların artış gösterdiği gözleniyor. Kömür sektöründe, 1991-2008 döneminde iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle toplam 2.554 kişi hayatını kaybederken, sürekli iş göremez hâle gelenlerin sayısının ise 13.087’ye ulaştığı da istatistiklere yansıyor. Dünyada ölümcül maden kazaları var ancak diğer ülkelerdeki kaza sayısı ve kaza başına ölüm oranı bizde 5 misli daha fazla.

Değerli milletvekilleri, dünya ekonomisinde yer edinebilmek, öncelikle bölgesel düzeyde kalkınmanın gerçekleştirilmesiyle mümkün olabilmektedir. Ülkemiz, bor kaynakları itibarıyla dünyanın en zengin bölgesine sahiptir. Dünya bor rezervinin toplamı 1 milyar 241 milyon tondur ve bunun yüzde 72’si Türkiye’dedir. Yalnızca Eskişehir, Balıkesir, Kütahya illerinde 851 milyon ton bor rezervi bulunmaktadır. Ülkemizde bulunan borun kalitesi de diğerlerine oranla daha yüksektir. Cam sektöründe, oto, uçak, kamera, mercek camları, inşaatlarda yalıtkan olarak kullanılan bor cam elyafları ve benzer sahalarda, fotoğraf ve görüş sistemlerinde, kameralar, dürbünler, çeşitli ileri görüş sistemlerinde, film imalinde, banyolarında rafine bor ürünleri kullanılmaktadır. Birçok malzemenin imalinde aranan bir maddedir. Elektronik, bilgisayar ve ileri teknoloji sanayisinde bor rafine ürünleri olmazsa olmaz bir öneme sahiptir. Bor ürünlerinden imal edilen cam elyafı, ışık fotonlarının etkin biçimde transferini sağlamaktadır. Savunma sanayisinde, askerî alanda yüksek performanslı çeşitli silahların yapımında zaruri bir katkı maddesidir.

Bor ihracatı 2008 yılında 518 milyon dolar, 2009 yılında 435 milyon dolar olmasına rağmen, 2010 yılı içinde 600 milyon dolarlık bir ihracat hedefi söz konusudur.

Burada, kamuoyunda bor madeni konusunda oluşan, daha doğrusu oluşturulan şehir efsanelerinin etkisinden kendimizi kurtarıp konuyu kurumsal platformda ele almamız gerekmektedir. Özellikle bor madeninin girdi olarak son derece geniş bir gamda yer alması iştah kabartıcı gözükmekle birlikte ekonomik rasyonalitenin göz ardı edilmesine neden olmamalıdır.

Türkiye'nin, cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte özellikle madencilik sektöründe getirdiği perspektif bugün bizler için yeniden başvurulması gereken tecrübeyi ve bilgi birikimini fazlasıyla ihtiva etmektedir. Elbette dönemin bakış açısının bire bir güncellenmesi değildir kastettiğim. Bir Etibank deneyimi bugün için bizlere hiç de azımsanmayacak bir tecrübe kazandırmıştır.

Değerli milletvekilleri, adı Eskişehir ile birlikte anılan lületaşı ve lületaşı işletmeciliğinin içinde bulunduğu durum da ortadadır. Bu konuda yaşanan sorunların araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasını teklif etmiştim. İlgili Komisyon, 14-15 Mart tarihlerinde Eskişehir’de Odunpazarı Atlıhan’da lületaşı esnafını ziyaret etmiş ve Kırka Bor İşletme Müdürlüğünde incelemelerde bulunmuştur.

Dünya lületaşı rezervlerinin yüzde 70’i Eskişehir’dedir. Eskişehir’de bulunan lületaşı rezervinin 2,5 milyon ton civarında olduğu hesaplanmaktadır. Başlangıçta tamamı ihraç edilen ham lületaşları Avrupa’da işlenmekteyken günümüzde Eskişehirli ustalar tarafından işlenmektedir. Lületaşı, Eskişehir açısından önem taşımaktadır. Lületaşının çıkarıldığı ocaklar küçük ve dağınık olup bazıları da ruhsatsız olarak faaliyetlerini sürdürmektedir.

Komisyon raporunda sanatsal ürünlerin artırılması için meslek yüksek okullarının kurulması önerilmektedir. Bu önerinin gerçekleşmesi bizim en büyük dileğimizdir.

Konuşmama son verirken biraz önce değinmiş olduğum bir konunun altını yeniden çizmek isterim. Madenciliğin sadece bir ekonomik işletmecilik, girişimcilik meselesi olarak ele alınmaması, madenciliğin kendi tarihini, kendi yaşam tarzını üretmiş bir uğraş olarak ele alınması gerekliliği her zaman hatırlanmalıdır. En gelişkin teknoloji kullanılmasına rağmen, madencilik en riskli meslek grubu olmayı sürdürmektedir.

Dünya ölçeğinde durum bu iken ülkemizde madencilik sektöründe teknolojik altyapının dünya seviyesinin çok gerisinde kalması bu riski çok daha yukarılara taşımaktadır. Maden kazalarının mesleğin doğasıyla ilişkilendirilmesiyse hem vicdan hem de aklı rencide etmektedir.

Sözlerimi bitirirken yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sönmez.

(10/377) esas numaralı önerge sahibi Edirne Milletvekili Sayın Rasim Çakır.

Buyurun Sayın Çakır.

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Önergeyle ilgili söz aldım.

Bizim vermiş olduğumuz önerge Manisa Turgutlu ilçesi Çaldağ’daki nikel madeninin çıkarılmasıyla ilgili Meclisimizin bir araştırma isteği ve talebi üzerine verildi. Tabii, bu görev Türkiye Büyük Millet Meclisinin biliyorsunuz denetleme görevi -yani bir yasama görevi var, bir de denetleme görevi var- denetleme adına yapmış olduğu bir görev ama tabii zaman zaman özellikle biz muhalefet milletvekilleri bu denetleme göreviyle ilgili ne kadar yararlı ve faydalı bir iş yaptığımız konusunda tereddüt yaşamıyor da değiliz doğrusu çünkü bugüne kadar denetleme adına yapmış olduğumuz işlerden elde ettiğimiz sonuçlara baktığımızda denetleme için harcanan emek, göz nuru ve para karşılığında düzelmesi noktasında harcanan emek ve paraya baktığımızda arada çok orantısız bir fark olduğunu hep beraber görüyoruz.

Evet, değerli arkadaşlarım, Manisa Turgutlu’da, Çaldağ’da 25 milyar dolarlık, dağın altında bir nikel var, bir servet var. İnsanoğlu da, bizler de bu 25 milyar doları nasıl alırız, nasıl ekonomiye, insan refahını artırmaya katarız diye iştahlanmışız. Buna gücümüz yetmemiş, bunu yapabilmek için sermayesinin yüzde 98’i yabancı sermaye olan bir firmayı oraya getirmişiz. Dünyada kullanılan en kötü teknolojiyi, sırf maliyeti ucuz olsun diye, asitle ayrıştırma yöntemini benimsemişiz veya izin vermişiz. Kazandığımız 25 milyar dolar, kazanılacak toplam. Bunun ne kadarı Türkiye’de kalacak, o da ayrı bir soru. Kazanılanın ne kadarı dışarıya gidecek, o da ayrı bir düşünülmesi gereken konu. Ama bunu yaparken kaybettiklerimiz ve kaybedeceklerimizle ilgili oturup doğru düzgün bir muhasebe içerisine girmemişiz.

Çaldağ’ın eteklerinde antik kalıntılar var. Bu, asitle ayrıştırmada zarar görecek, önemsememişiz.

Gediz Nehri’nde Ramsar’a göre sulak alan olarak tespit ettiğimiz veya taahhüt ettiğimiz alanlar var, zarar görecek, önemsememişiz.

Gediz Ovası 200 bin dönümün üzerinde çok verimli mümbit bir tarım arazisi. Yılda 90 milyon dolarlık bir ekonomik katkı sağlıyor ülkemize ve 5 bin tarımla uğraşan aile buradan ekmeğini sağlıyor, ekmeğini kazanıyor. Bunu da önemsememişiz.

Bu nikelin çıkarılması için sülfürik aside ihtiyaç var, bir asit fabrikası kurulmak zorunda. İthal asitle bunun çözülmesi rantabl değil. 5 milyon ton bir tatlı su ihtiyacımız var bu asidi üretebilmek için. Bunu da önemsememişiz.

Gediz Nehri, her geçen gün kirleniyor, bereket yerine sağlık açısından insan sağlığını tehdit eder, tarımı ve tarım topraklarını tehdit eder hâle geliyor; önemsememişiz. Yani önemsemediğimiz şeylere baktığımız zaman değerli arkadaşlarım, bunların eşittir yanında parasal bir değer yok. Yani bir tarafın değeri var 25 milyar dolar ama öbür tarafın, eşittirin öbür tarafında parasal bir değer yok. Yani Gediz’in 200 bin dönüm verimli tarım topraklarının parasal bir değeri yok. Çünkü onlar bir yıl, üç yıl, beş yıl, on yıl değil, yüzlerce yıl insanlığa bereket üretmişler, refah üretmişler ve bundan sonra da yüzlerce yıl bereket ve refah üretmeye devam edecektir. Ama öyle bir anlayıştayız ki, öyle bir anlayıştayız ki, artık Güney Afrika ülkelerini bile, bu maden arama ve işletmede Güney Afrika ülkelerini bile geçtik. Yani o geliri, o rantı nasıl, neye mal olursa mal olsun alalım, bunun rantını yiyelim, ekonomiye kazandıralım ama bizden sonrası tufan. Çevre ve doğa ne kadar zarar görürse görsün o da çok önemli değil, o bizim sorunumuz değil bizden sonraki kuşakların sorunu anlayışıyla hareket eder hâle gelmişiz.

Güney Afrika ülkelerinde bile doğaya karşı bu kadar insafsızca, bu kadar vahşice ve duyarsızca saldırıların yapılabileceğini ben düşünemiyorum, zannetmiyorum. Hele hele Türkiye gibi her tarafından bereket fışkıran, doğal güzellik fışkıran bir vatan toprağının sadece günlük, insanın rant isteğinden kaynaklanan talepleriyle çarçur edilmesi, hercümerç edilmesi gerçekten bizleri çok üzüyor.

Tabii, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu ve bunun gibi konularda çok önemli çalışmalar yaptı sadece madenlerle ilgili değil. Komisyondaki arkadaşlara çok teşekkür ediyorum, ülkem adına minnet duyuyorum. Mükemmel bir çalışma yapmışlar. Bu çalışmayı da bütün milletvekillerine göndermişler. Ama bu Komisyon gibi bir sürü komisyon bu Parlamentoda kuruldu gerek nehirlerin kirlilikleri, göller yani Türkiye’de çevreyle ilgili nerede bir sorun varsa bütün bu sorunlarla ilgili komisyonlar kuruldu, bütün komisyonlar olağanüstü görevler yaptılar, iyi niyetli görevler yaptılar, büyük emek harcadılar ve raporlarını Türkiye Büyük Millet Meclisine sundular. Türkiye Büyük Millet Meclisi de bu raporları hep oy birliğiyle kabul etti -parti gözetmeksizin, siyaset yapmaksızın- ama nedense bu raporlar buradan kalktı, Meclisin tozlu raflarına ve raporların sonucunu getirmek, raporların gereğini yapmak noktasında Bakanlar Kurulu, yürütme maalesef duyarlı davranmadı.

Yani yeri geldiğinde, şu “millî irade” diyerek, Sayın Başbakan çıkıyor “millî irade” diyerek, her şeyi bu millî irade, temsil ettiği millî irade adına yapacağını söyleyebiliyor ama bu aynı millî irade, bu konularla ilgili önemli çalışmalar yapıyor, denetim adına, denetim görevi adına ama maalesef yürütme, Bakanlar Kurulu bu görevin, bu çalışmanın gereğini yerine getirmiyor. İşte Ergene Nehri’yle ilgili kirlilik, işte Gediz Nehri’yle ilgili kirlilik. Mecliste geçen dönem komisyonlar kuruldu, güzel çalışmalar yapıldı ama nerede?

Yani bir, Meclis İç  Tüzüğü’nde değişiklik yapabilsek artık -Sayın Şandır da ifade etmiş, şu bir buçuk yıl önce, bu konu görüşülürken- artık yapabilsek, bizler medeni insanlarız. Bu komisyon raporları ile ilgili, hiç olmazsa üç ayda bir, Sayın Başbakan veya ilgili bakan şu kürsüye gelse “Ey Türkiye Büyük Millet Meclisi! Bize, Bakanlar Kuruluna böyle bir görev yüklemişsiniz. Biz de bu görevle ilgili şunları şunları yaptık ama şunları şunları da yapamadık, gücümüz yetmedi.” dese yani günaha mı gireriz, suç mu işleriz arkadaşlar? Yani, şu Türkiye Büyük Millet Meclisi bu kadarcık bir sorunu aşabilecek, yapabilecek birikime sahip değil mi? Ben inanıyorum ki sahip, bütün milletvekili arkadaşlarımın bu yetenekte ve birikimde olduğuna inanıyorum ama nedense bir sihirli el, nedense bir sihirli güç böyle bir olayın gerçekleşmesine maalesef engel oluyor. Tabii öyle olunca da ne oluyor? Biz madenlerle ilgili mükemmel bir araştırma yapıyoruz, yapılmasını sağlıyoruz ama öbür taraftan bir muhalefet milletvekili çıkıyor, basın açıklaması yapıyor, Türkiye’de ortalığı birbirine katıyor, diyor ki: “AKP madenleri buldu, madeni buldu.” Ve maden ruhsatlarıyla ilgili, maden meselesinde yapılan yağmayla ilgili çok önemli, çok ciddi açıklamalarda bulunuyor, belgeye dayalı, bilgiye dayalı açıklamalarda bulunuyor yani bu iki süreç aynı anda eş zamanlı yürüyor. Sonuca bakıyorsunuz, sonuç, ne komisyonun raporuyla ilgili, Bakanlar Kurulu en küçük bir adım atmış ne milletvekilinin yapmış olduğu açıklamalarla ilgili cumhuriyet savcıları işbaşına geçmiş onlarla ilgili en küçük bir soruşturma açmış. Şimdi, öyle olunca biz milletvekili olarak, seçilmiş milletvekili olarak, bizi seçen insanlara karşı sorumluluk hisseden milletvekilleri olarak bu denetim görevini yapmakta tereddüt geçirmemiz doğru değil mi, haklı değil mi arkadaşlar?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Haksızlık etme, il başkanını görevden aldılar.

BAŞKAN - Buyurunuz lütfen.

RASİM ÇAKIR (Devamla) – O bakımdan, ben yine iyi niyetimi koruyarak en kısa zamanda Meclis İç Tüzüğü’nde bir değişiklik yapılarak bu konuların İç Tüzük’e geçirilmesini gönülden arzu ediyorum.

Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çakır.

(10/388) esas no.lu önergenin sahibi Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, gerçekten önemli bir konuyu, bir emeği tartışıyoruz ama maalesef yine ifade etmek durumundayız, Meclisimizin bu konuya vermiş olduğu önem koltuklarımızın yüzünü kızartıyor. Koltuklarda insanlar olmadığı için koltuklara hitap ediyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak 23’üncü Dönem Beşinci Yasama Yılının ülkemize, milletimize, Meclisimize, siyasi partilerimize ve milletvekillerimize hayırlı sonuçlar getirmesini temenni ediyorum. Bu yönde gayretli, faydalı çalışmalar yapılmasını arzu ettiğimi ifade ediyorum. Bu konuda görevli olan arkadaşlarıma da başarılar diliyorum. Ümit ediyorum ki, bu dönemin son yılı olan Beşinci Yasama Yılında, Meclisimiz kendine yakışır bir çalışma yapar, ülkenin ve halkımızın gerçek gündemine döner, bizden beklenen sorunlara çözüm üretecek hukuk kurmamız imkânını yakalarız diye temenni ediyorum, ümit ediyorum. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bu yönde gayret göstereceğimizi de ifade ediyorum.

Değerli milletvekilleri, gerçekten bugün Meclisimizin yüz akı bir çalışmayı konuşuyoruz, sayımız az da olsa, bizim irademizle oluşmuş bir Meclis komisyonunun raporunu tartışıyoruz; 16 sayın milletvekilimizin ve 15 uzman arkadaşımızın on ay çalışarak hazırladığı yedi yüz elli dört sayfalık madencilik sektörünün sorunları ve alınması gereken tedbirlerle ilgili hazırlanmış olan raporu konuşuyoruz. Raporu bütünüyle inceleyebildiğimizi söylemek mümkün değil, ancak içindekilere de baktığımızda görüyoruz ki gerçekten yoğun bir emek mahsulü. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu, hatta Meclisimiz adına, emeği geçen herkese, başta Sayın Başkan olmak üzere tüm üyelerine çok teşekkür ediyorum.

Bu rapor, gerçekten önemli. Diğer önergeler üzerinde konuşan arkadaşlarımın ifade ettiği gibi Meclisin tozlu raflarında kalmamalı. Hükûmetin 2 Sayın Bakanı buradalar.

METİN ERGUN (Muğla) – Muhabbetteler.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – İnanıyorum ki bu temennileri dikkate alacaklar ve bu raporda belirlenmiş hususları hayata geçirebilmek için bir gayret gösterecekler.

Benim söz almaktaki amacım, arkadaşlarımın ifade ettiği hususların dışında bir hususa dikkatinizi çekmek için.

Değerli milletvekilleri, bu rapor, madencilik sektörünün gözüyle hazırlanmış, madencinin gözüyle hazırlanmış. Böyle hazırlanmasın mı? Hazırlansın, çünkü madencilik, ülkemizin katma değer üreten, istihdam yaratan çok önemli bir sektörü, kaynağı bize ait olan önemli bir sektör; asla vazgeçilmemesi gerekir.

Yapılan tespitler de ortaya koymuştur ki madencilik sektörü sorun içerisindedir, problem içerisindedir, mevzuattan kaynaklanan, işletmecilik tekniklerinden kaynaklanan, finans açısından, birçok açıdan sorun içerisindedir ve bu sorunların çözümü noktasında siyasi iktidarın, siyaset kurumunun müdahalesi gerekmektedir. Dolayısıyla bu raporu, ilgilisi olarak madencilik sektörü ve bu konuya emek veren çalışanlarıyla, yönetenleriyle tüm madenciler çok dikkatlice izliyorlardır ama ne yazık ki bu rapor madencinin gözüyle hazırlanmıştır. Buranın merkezi maden, madencilik işletmesi. Bu raporda insan yok Sayın Öztürk. İnceleyiniz, bu raporun “sorunlar” kısmını inceleyeniz, madenciliğe sorun olarak insan algılanıyor, insanla ilgili konular, o konularla ilgili mevzuatları madenciliğin sorunu olarak algılayan bir rapor.

Aslında bizim yönetim anlayışımıza, hatta eğitim anlayışımıza, hukuk anlayışımıza bir bütün olarak baktığınızda merkezinde insan yok. Ben orman yüksek mühendisiyim. Ormancılık yönetimi, ormancılık hukuku, ormancılık eğitimi bütünüyle insanı ormanın en büyük zararlısı olarak değerlendirir. Ormanları insanlardan korumak için hukuk kurarız, bunun için insanları eğitiriz. Yönetim anlayışımız da bu, orman idaresi. Ormancı idare etmezse, orman içinde yaşayan köylünün burnunu kapısının dışına çıkarması mümkün değil. Yani bu bir handikap. Bu anlayış, bize maalesef, yaşadığımız coğrafyayı, yaşadığımız zamanı ve coğrafyayı sahiplenmemek gibi bir sonuç getiriyor, çünkü insan yok.

Şimdi buradan şunu sormak istiyorum: Tabii, “Her şey insan için.” diye çok klasik bir söz söyleyebilirsiniz, bu çok anlamsız bir şey. Yani, maden işletmeciliğinin tozunu yutan -benim bölgem olduğu için bildiğim- Silifke’nin Yeşilovacık, Taşucu, İmamuşağı köylerinin insanı, Ahmet Efendi, Mehmet Dayı, Fatma Bacı, oradaki maden işletmeciliğinden ne faydası var tozundan başka? Devasa kamyonlarla taşınan madenlerin onların emeğinin üzerindeki baskısını, zararını dikkat almak mecburiyetinde değil miyiz? Toz içinde yaşıyorlar. Çamaşırını asamıyor, çocuğunu sokağa bırakamıyor. Bin bir emekle yetiştirdiği sebzesi, narenciyesi, zeytini, oradaki maden ocağının tozunun zulmü altında inliyor. O insanın o madenden ne faydası var? Yapmayalım mı madencilik arkadaşlar? Yapalım. Yapalım ama, insana, özellikle orada yaşayan insana bir faydayı eğer önceliklemezsek, önemsemezsek…

Şimdi, çok bildiğimden değil ama tanıdığım tüm madenci dostlar, bu madencilikten bir hayır görmediklerini hep ifade ederler, çünkü insanın göz yaşı var o madencilikte, rızası yok, helalliği yok. Taş ocağı işletmesi, mermer işletmesi, maden işletmesi en yakınındaki insana zarar veriyor. Ondan nasıl fayda hasıl edilebilinir? Mümkün mü? Mümkün olmuyor değerli arkadaşlar. Böyle abat olan madenci yok. Çünkü onun üzerinde helallik yok.

Tekrar ediyorum: İnsana faydası olmayan, en yakınındaki insana faydası olmayan hiçbir işten Allah’ın rızalığı olmaz, insanın rızalığı olmaz, bir fayda olmaz. Ben bu sebeple söylüyorum, özellikle Mersin’de -yani benim gördüğüm, bildiğim bölgeler için Mersin’i ifade ediyorum ki her bölgede- maden işletmelerinden, maden ocaklarından o yakında yaşayan insanların zararını ortadan kaldıracak tedbiri alma sorumlusu siyasettir, iktidardır, Sayın Bakandır. Bunu dikkate almadan “Madenciliği geliştireceğiz.” diye nutuk atmanın hiçbir anlamı yok.

Değerli arkadaşlar, belediyelerin bir faydası yok, yolunu bozuyor; köyün bir faydası yok, yolunu bozuyor. Dolayısıyla bu rapor çok değerli, çok önemli, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum ama bu anlayışımızı gözden geçirmemiz gerekiyor. Bu işletme anlayışımızı, bu yönetme anlayışımızı, merkezinde insanın olmadığı… Hangi insan? Müşahhas insan. Ahmet, Mehmet Efendi. Bir faydasının olmadığı hiçbir işletme, hiçbir faaliyetin ülkeye de faydası yoktur.

Sayın Mustafa Kemal Cengiz’in bir ifadesini burada tekrarlıyorum, rapora da geçmiş, diyor ki: “Çevreye saygılı bir madencilik…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Tekraren söyleyeyim: “Çevreye saygılı bir madencilik, madenciliğe saygılı bir çevre anlayışı.” Yine insan. İnsan nerede? Onun için ben insanımız adına, yine bu raporu yapanlara teşekkür ediyorum ama, insanımız adına, size oy veren seçmenler adına, madenciliğin hatta tüm yönetim anlayışının, tüm işletmecilik anlayışının gözden geçirilmesini ve her şeyin insanın, müşahhas insanın, Ahmet’in, Mehmet’in, şu köylü, bu köylü insanın faydasına yeniden tanzim edilmesi gerektiğini ifade ediyor, yüce heyetinize de saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.

(10/304) esas no.lu önerge sahibi Mersin Milletvekili Sayın Ali Rıza Öztürk’e şimdi söz vereceğim ama aynı zamanda, Sayın Öztürk, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına da konuşacak; ikisini birleştireceğim.

Buyurun Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz otuz dakika.

CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve sevgili boş koltuklar; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, bundan on dokuz yıl on bir ay yirmi dokuz gün önce, yani 6 Ekim 1990 günü hunharca katledilen Prof. Dr. Bahriye Üçok’u saygıyla anıyorum. Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum ve bu vesileyle faili meçhul bırakılan siyasi cinayetlerde yaşamlarını kaybeden herkese Tanrı’dan rahmet diliyorum ve Meclisimizin, bir an önce de, bu faili meçhul bırakılan siyasi cinayetlerin kimler tarafından neden ve nasıl işlenildiği konusundaki Meclis araştırması önergelerini kabul etmesini diliyorum.

Sayın Başbakanımız, Diyarbakır’da, Ape Musa’dan bahsetti, faili meçhul cinayetlerden bahsetti; Ape Musa’yı tanıdığını, unutmadığını ve faili meçhulleri bildiğini söyledi ama Mecliste Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği bu faili meçhul bırakılan siyasi cinayetlerin araştırılmasına ilişkin Meclis araştırma önergesi 2 kez AKP tarafından reddedildi. Umuyorum ve diliyorum ki, Diyarbakır’da Ape Musa’yı hatırlayan Sayın Başbakan, milletvekillerine söyler, Mecliste de Ape Musa’yı hatırlarlar çünkü o araştırma önergelerinin içerisinde Ape Musa’nın da kimler tarafından nasıl ve neden katledildiğinin araştırılması talebi yatıyor.

Yine, değerli arkadaşlarım, bugün 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü nedeniyle tüm öğretmenlerimizin gününü kutluyorum. Bu da nereden çıktı diyeceksiniz. 24 Kasım var iken 5 Ekim nereden çıktı diyeceksiniz. Aslında dünyada kutlanılan Öğretmenler Günü 5 Ekimdir. Çünkü 5 Ekim 1966 tarihinde UNESCO Ortak Belgesinde öğretmenlerin statüsüne ilişkin tavsiye kararı alınmış ve 5 Ekim 1994 gününde de, bu, Dünya Öğretmenler Günü olarak ilan edilmiştir. Bizdeki 24 Kasım Öğretmenler Günü’nün ilan edilmesinin nedeni 12 Eylül 1980 askerî darbesinden sonra olmuştur. Binlerce öğretmeni cezaevine gönderen, işkenceden geçiren, sürgün eden, dönemin en etkili öğretmen örgütü olan TÖBDER’i kapatan 12 Eylül rejimi, alay eder gibi 24 Kasımı Öğretmenler Günü olarak ilan etmiştir. Öğretmenlerimiz de bu 24 Kasım gününü kuzu kuzu Öğretmenler Günü olarak kabul etmişler, kutlamaya devam ediyorlar.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisi gerçekten tarihsel denetim görevlerinden birisini yapmış, elimdeki bu Meclis araştırma raporunu hazırlamış madencilik sektörünün sorunlarıyla ilgili. Bu Komisyonun oluşmasında şahsen çok büyük emek verdiğim için raporu -belki tam titizlikle incelemedim ama- incelemeye çalıştım. Rapora bir maden mühendisi gözüyle baktığımda, ben, raporu hazırlayanlara, gerçekten Komisyonda çalışan arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Başta Komisyon Başkanı olmak üzere, bu Komisyonda görev yapan arkadaşlarımız madencilik sektörünün sorunlarını mümkün olduğunca objektif bir gözle masaya yatırmışlar, sorunları tespit etmişler, çözüm yollarını önermişler, şimdi ben bu konuşmamda eksik gördüğüm yönleri söyleyeceğim. Tabii, burada Meclis görevini yapmış oluyor bu komisyon raporuyla, artık bundan sonrası gerçekten kanunları uygulama hakkına ve gücüne sahip olan yürütmenin yani Bakanlar Kurulunun inisiyatifindedir. Bu arada, tabii, Komisyon Başkanı ve komisyon üyelerinin bu raporun uygulanması konusunda ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına başvuruda bulunmuş olmaları da ayrıca teşekkür edilecek bir durumdur.

Değerli arkadaşlarım, madencilik raporundaki madencilik sorunlarına geçmeden önce yine bu konuda ve madencilik sektöründe özellikle meydana gelen iş kazalarıyla ilgili söylemem gereken birkaç cümle var.

Şimdi, biliyorsunuz 17 Mayıs günü saat 13.10’da Zonguldak Karadon bölgesinde bir grizu infilakı oldu, orada 28 işçi, 2 maden mühendisi olmak üzere yaşamlarını kaybetti insanlarımız. Bunlardan 2 tanesinin hâlen cenazesi çıkarılmadı, ölüler bulunamadı. Bunun üzerine o günden sonra bazı tartışmalar oldu ve Çalışma Bakanımız Sayın Ömer Dinçer bu kürsüden, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden “O yüzden hiç kimse benim vizyonumla, benim basiretimle, benim bilgimle kendisini ölçerek burada konuşma  hakkına sahip değildir.”, “İçinizden herhangi birisi madencilik sektöründe iş güvenliği konusunda alınacak bir tedbir hakkında benden daha iyi bir şey biliyorsa çıkıp onu konuşsun.”, “Benim aldığım tedbirler hakkında bir tane bilgin olsaydı bunu söylemezdin sen.”, “Bu açıdan bakıldığında şunu açıkça söyleyebilirim: Hükûmetimiz ve Bakanlığımız iş güvenliği konusunda her türlü tedbiri almıştır. Çok şükür orada hiçbir teknolojik altyapı eksikliği de yoktu. Belki daha modern teknolojiler için konuşulabilir ama iş güvenliği konusunda herhangi bir eksiklik yokken bu kaza meydana gelmiştir.” diyor. “Efendim, oradaki iş güvenliği tedbirinin alınmadığına dair herhangi bir belge, bilgi yokken…” diyor yine. “Orada alınmamış bir tedbir varsa, onu söyleyin. Çünkü orada her türlü ölçüm cihazı vardı, otomatik çalışıyorlardı ve çalıştılar. Kaza esnasında onların çalıştığına dair bilgisayar kayıtlarımız da var. Öyleyse sorunu teşhis etmeden bu meseleyi konuşmak başka bir acziyettir veya birisine günah keçisi olarak sorunu yükleme çabasından başka bir şey değildir. Ben biraz sabredin diyorum. Lütfen siz de sabredin, bütün sorun ortaya çıkacak ve bugün burada söyledikleriniz yalanlanırsa o zaman nasıl izah edeceksiniz?” Yani muhalefet milletvekillerine yönelik olarak söylüyor. “Bu açıdan bakıldığında ben tekrar şunu söylüyorum: Oradaki sorunlarla ilgili bir tek eksiklik varsa o eksiklik tespit edilecek ve ilgililerden bunun hesabı sorulacaktır.” diyor Sayın Bakan. Ve ben o zamanki Meclis kürsüsündeki konuşmalarımda Bakanın bu konuşmasından sonra çıkmışım kürsüye, bunların nedenlerini, bu kazanın nedenlerini açık açık anlatmışım değerli arkadaşlarım. Ve şimdi de sizlere elimdeki Türkiye Cumhuriyeti Zonguldak Başsavcılığına verilen bilirkişi raporunu okuyorum. Şimdi Bakan diyor ya “Her türlü tedbir alındı. Yalan çıkarsa siz bu kürsüde ne yapacaksınız?” diye. Şimdi ben buradan söylüyorum: Bakan yalan çıkmıştır, tedbir alınmadığı bilirkişi raporlarıyla sabittir. Profesör Doktor Vedat Didari, Profesör Doktor Nuri Ali Akçın ve Yardımcı Doçent Doktor Bülent Haner’in Cumhuriyet Savcısı Ahmet Kozan’la birlikte olay yerinde yaptıkları inceleme sonundaki tespitleri söylüyorum değerli arkadaşlarım.

MUHARREM İNCE (Yalova) – O profesörler darbecidir, onları içeri atın!

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – “İncelenen belgelerde olayın kaynağını oluşturan gaz gelirinin meydana geldiği bu arında olay günü sondaj yapılmış olmasına karşın kömürün tespit edilemediği, degaj sondajları yapılmadığı ve olay öncesinde atım yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu tartışılacak bir husustur. Ayrıca, aynı istikametlerde daha önce sürülmüş olan lağımlarda kesilen kömür damarlarıyla ilgili bilgilerin de değerlendirilmemiş oluşu ciddi bir eksikliktir. Çalışan her iki arında da sesli ışıklı alarm veren metan dedektörü bulunmamaktadır.” Devam ediyoruz değerli arkadaşlarım: “Yerleri ne olursa olsun tali vantilatörlerin ana hava akımının tamamını kullanmaları tali havalandırma tekniği açısından hatalıdır. Bu durum kısa devre oluşmasına neden olmuştur. Patlamaya yol açan metan birikmesi arındaki ateşlemeden sonra çıkan çok miktardaki gazın ve ince kömür tozunun tali havalandırma vantilatörüyle 2 galerisine doğru sürüklenmesi sonucu oluşmuştur. Bu gazın patlamasına yol açan olay büyük olasılıkla bu galeri arınındaki yüklenicinin elektrik donanımındaki bir elektrik arkıdır, yükleyicide oluşan bir aşırı sıcaklık diğer bir olasılıktır. Gaz birikmesinin ana nedeni ateşlemenin ardında büyük bir metan gelirinin ve kömürün boşalmasının, başka bir deyişle orta büyüklükteki bir ani gaz ve kömür püskürmesinin oluşmasıdır. Degaj sondajlarını yaptırmamış ve tali havalandırmayı tekniğine uygun olarak tesis etmemiş olan ve iş yerinde sesli ışıklı ikaz yapabilen metan dedektörü bulundurmayan yüklenici ve denetimi gerçekleştirmeyen idare kusurludur. Atım öncesinde arının ötesinde bir kömür damarı bulunduğunun kestirilememiş olduğu yönündeki beyanlar kusuru ortadan kaldırmamaktadır. Metan gazındaki yükselme konusunda oldukça yeterli bir süre olmasına rağmen iş yerlerine gerekli ikazın ulaşamaması bu altyapının sorumlusu olan idarenin kusurudur, ancak bu konu açık olmadığından kusurun kişiselleştirilmesi yönüne gidilememiştir. İncelenen, edinilen bilgiler gazın ateşlemesine yol açan kaynak hakkında net bilgi edinilmesinde yeterlidir, ancak patlama noktası arını olarak değerlendirilmiştir. Bu arında yapılan tertibe göre ateşleyici unsur büyük olasılıkla yükleyici makinenin elektrik donanımıdır. Büyük olasılıkla alevsızdırmazlık özelliğini yitirmiş bir donanım, bağlantı ve çalışmayan devre kesici olayların nedenidir ancak ocakta yapılan tespitler sırasında kablo bağlantılarının yapıldığı kısımlarda bulunan ve sıkı bir şekilde kapatılması gereken kapakların uygun şekilde kapatılmadığı görülmüştür. Ayrıca, yükleyici üzerinde aşırı sıcak bir yüzey oluşmuş olması olasılığı da vardır.

Sensörlerin yerleştirme konumları hatalıdır. Elektrik altyapısının denetimindeki yetersizlikte idarenin ve yüklenicinin kusurları bulunmaktadır. Galeri, lağım sürme, vesaire gibi hazırlık faaliyetleri TTK’nın asli işlerindendir.”

Değerli arkadaşlarım, burada Sayın Bakan yapılan eleştirilerde buradaki taşeronlaştırmayı olayın sorumlusu olarak gösteren anlayışın doğru olmadığını söylemişti ama ben o zaman yaptığım konuşmada bunun çok önemli sorunlardan bir tanesi olduğunu söylemişim ve bu, Meclis kayıtlarına geçen tutanaklarda bilirkişi raporundaki olayların bu kazanın meydana getirilmesinin muhtemel nedenlerinden olabileceğini bu kürsüde belirtmişim, daha o tarihte söylemişim, 3 Haziran günü.

Şimdi devam ediyoruz değerli arkadaşlarım: “Elektrik altyapısının denetimindeki yetersizliklerde idarenin ve yüklenicinin kusurları bulunmaktadır. Galeri, lağım sürme ve buna benzer gibi hazırlık faaliyetleri TTK’nın asli işlerindendir. Bu işlerin ihale yoluyla bir müteahhide verilmiş olması 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2’nci maddesine göre irdelenmesi gereken bir husustur.

Yılda 10-15 bin metre galeri süren bu kuruluşun bu konudaki uzmanlığı tartışma götürmez. Dolayısıyla TTK’dan çok daha uzman olmayan ve TTK’nın kullanmakta olduğu ekipmanı kullanan bir yükleniciye bu işin verilmesinde sistemden kaynaklanan bir zorlama vardır. Karadon Müessese yetkililerinin ifadesinde de bu durum açıkça görülmektedir. İşletmede bu yapılanmaya yol açan TTK üst yönetimi ve ilgili bakanlıkların karar ve onaylarının etkisi sorgulanmalıdır.” diyor değerli arkadaşlar.

“Sözleşme ve şartnamelere göre havalandırma, nakliyat ve elektrik yapısıyla uzaktan izlemeye yönelik sensörlerin kurulum, tamiriyle patlayıcı madde alma hizmetleri idareye aittir. Bu durumda aynı altyapıyı kullanan iki farklı kurum ve iki farklı statüye sahip personel söz konusudur.” Ben bunu bu konuşmamda “aynı kapıdan girilen bir evin odalarından birisinin kiraya verilmesi” olarak benzetmiştim ve denetim meselesinde ciddi sorunların olabileceğini söylemiştim ve nitekim, kaza nedenlerinden bir tanesinin de çok açık olarak o olduğu söylenilmektedir.

Değerli arkadaşlarım, raporun hepsine baktığımızda, bakın, orada, yine söylemişiz, fennî nezaretçilik konusuna konuşmamızda değinmişiz ve buradaki çalışan mühendislerin teknik donanım bakımından, bilgi birikimi bakımından yeterli bilgiye sahip olması gerektiğini söylemişiz. Ama bu raporda diyor ki: “Teknik nezaret görevinin idarede mi yoksa yüklenicide mi olduğu belli değildir. Her durumda bir teknik nezaretçi raporu defteri bulunmamaktadır. Yukarıda ayrıntılı olarak belirtildiği şekilde oluşan bu ortam iş güvenliği risklerine açık bir ortam olduğu gibi denetim görevlileri sorumlulukları açısından bir karmaşa yaratmaktadır. Bu nedenle, kurulan bu sistemde kusur bulunmaktadır. İdareyi bu tür uygulamalara zorlayan yasal ve idari mevzuat gözden geçirilmelidir. Keza, gerek idare ve gerekse yüklenici güvenli bir ortak denetim mekanizmasını kuramadıklarından dolayı olayda ortak kusurludurlar. Bu tespitler nedeniyle, hem idareye hem de yükleniciye kusur izafe edilmesi yerinde olur.” diyor. Yine “Yüklenicinin istihdam ettiği iş güvenliği uzmanının yer altı çalışma koşulları konusunda herhangi bir öngörüsünün olmaması ve yer altı çalışmalarıyla ilgili herhangi bir denetim yapmamış olması dikkate değerdir…”

Yani şunu söylüyor değerli arkadaşlarım: “Bu müteahhidin çalıştırdığı bu mühendis bu işi bilmiyor.” işin Türkçesi bu. Yani “iş güvenliği konusunda hiçbir bilgisi yok bu adamın” diyor. Biz bunu o tarihte söyledik, yani hiçbir inceleme, denetim yapmadan söyledik. Çünkü Amerika’yı yeniden keşfetmiyoruz. Oradaki kazanın meydana gelmesinin temel nedenlerinden bir tanesinin metan gazının havanın içerisinde yüzde 2’den fazla çıkması olmadığını… Çünkü metan gazı isterse yüzde 10’a çıksın, patlama olmaz. Bunun bir ateşle temas etmesi lazım. Bu ateşin muhtemelen ya kaynaktan olabileceğini ya da arında yapılan bir patlamadan olabileceğini bu kürsüde söyledik ve  bunun da en büyük nedeninin denetim yetersizliği, eksikliği ve bu işin taşeronlaştırmaya verilerek taşeronun da yetersiz bilgi birikimine sahip elemanlar çalıştırması olduğunu söyledik.

Değerli arkadaşlarım, “Gerek idare gerekse yüklenici, yönetici kadrosu güvenli bir ortak denetim mekanizmasını kuramadıklarından dolayı ortak olarak sorumludurlar. Ayrıca degaj sondajlarını yaptırmamış olmaları da kusur nedenidir.” diyor. Bu degaj sondajının ne olduğunu da bu kürsüde çok ayrıntılı bir şekilde anlattık.

Şimdi ben Sayın Bakana soruyorum. Çalışma yapılmış. Bu, bilirkişi raporu. Siyasetçilerin düzenlediği bir rapor değil. Konusunda uzman, Amerika’da tahsil yapan profesörlerin hazırladığı rapor. Acaba şimdi -hem Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına soruyorum hem de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımıza soruyorum- bu raporda adı geçen kişiler hakkında herhangi bir işlem yapılacak mıdır, bu konuda ihmali olanlardan yani görevini yapmayanlardan gerekli hesap sorulacak mıdır, ben doğrusu çok merak ediyorum değerli arkadaşlarım.

Evet, değerli arkadaşlarım, şimdi bu raporla ilgili de biraz düşüncelerimi söylemek istiyorum. Şimdi Türkiye madencilikten vazgeçebilir mi öncelikle buna bakmak lazım. Türkiye madencilikten vazgeçemez çünkü dünyada kendi yer altı kaynaklarını değerlendirmeyen hiçbir ülke yoktur ancak biz Türkler olarak hangi yer altı zenginliklerinin üzerinde oturduğumuzun farkında değiliz. Türkiye’de maden aramacılığına harcanan risk sermayesi çok az olduğu için yeni maden yataklarını keşfedemiyoruz. Dışarıda da MTA Genel Müdürüyle görüşmemizde de söyledik. Örneğin Kanada bir yılda 15-20 milyon metre sondaj yapıyor. Türkiye seksen yıllık cumhuriyet tarihinde ancak 20 milyon metre sondaj yapmış. Avustralya 15 milyon metre sondaj yapıyor yani Avustralya’nın ve Kanada’nın bir yılda yaptığı sondajları biz ancak seksen yılda yapabiliyoruz değerli arkadaşlarım.

Madencilik, gerçekten, baktığımız zaman herkesin gördüğü gibi güllük gülistanlık bir meslek değil. Özellikle son yıllarda birtakım kişi ve kuruluşlar özellikle madencilere karşı gerçekten kışkırtılmaktadır ve madencilere düşman muamelesi yapılmaktadır. Türkiye’nin gerçekten enerji ve maden gereksinimi her geçen yıl daha da fazla artmaktadır ve bunların değerlendirilmesi, toplumun ekonomik ve refah seviyesinin yükseltilmesi için yer altı kaynaklarının en etkin bir şekilde değerlendirilmesi ve toplumun hizmetine sunulması gerekmektedir ama bizim ülkemizde maalesef bu sektöre yatırım yapanlar cezalandırılmaktadır. Sektör, buraya yatırım yapanların cezalandırıldığı bir alan hâline gelmiştir. Sektöre yatırım yapılmasını kolaylaştırıcı tedbirler alınacağı yerde, her geçen yıl, yatırım yapma şartlarını giderek ağırlaştıran kanun ve yönetmeliklerle işin içinden çıkılmaz bir mevzuat kargaşası yaratılmıştır.

Burada, kürsüde, sanıyorum Balıkesir Milletvekilimiz söyledi; gerçekten, madencilik sektörüne yatırım yapanlar birbiriyle çelişen yirmi bir adet kanun ve yönetmeliği aşma mecburiyetinde bırakılmaktadırlar. Bu yirmi bir küsur iznin bir tanesi bile iptal edilse madencilik faaliyetleri durdurulmaktadır. Bu ortamda yatırımcıların gelip buraya yatırım yapmalarını beklemek hayalciliktir.

Gerçekten, madencilik sektöründe yatırım ortamı yatırımcılara güven verecek bir yapıda olmadığı için bu alana büyük sermaye girişi sağlanamamıştır. Çevre ve Orman Bakanlığının çevre etkisel değerlendirme istatistiklerine baktığımızda, Türkiye’de madencilik sektörüne yapılan yatırımların yüzde 98’inin ÇED gerektirmeyen küçük yatırımlar olduğu görülmektedir ancak bunların ÇED raporlarına bağlanılması zorunluluğu getirilmiştir.

Yine Maden Kanunu, madenciye ne ruhsat güvencesi ne yatırım güvencesi ne üretim güvencesi sunamamaktadır değerli arkadaşlarım. 2004 yılında çıkan Maden Kanunu’na, bundan önceki Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız, bu kanunla madenciliğin uçacağını söylemişti. Kulakları çınlasın Sayın Hilmi Güler’in, madencilik uçmadı, madencilik daha geriye gitti. Sadece Maden Kanunu’nda belirtilen esaslara göre yürütüleceği hükmü yer almaktadır bizim Anayasa’mızın 168’inci maddesinde, yani “Madencilik faaliyetlerinin aranması, çıkarılması, işletilmesi sadece ve sadece Madencilik Kanunu hükümlerine göre yürütülecektir.” denilmektedir. Buna rağmen, diğer bakanlıklar tarafından çıkartılan kanun ve yönetmeliklerle, her bakanlık madenciliği kendine göre tanımlamakta, her biri ayrı yaptırımlar getirmekte ve birinin izin verdiğini diğeri yasaklamakta, Maden Kanunu madencilik sektörünü a’dan z’ye düzenleyen, yöneten bir kanun olmaktan çıkmaktadır.

Diğer bakanlıkların müdahaleleri yetmiyormuş gibi bir de belediyelerin kendi çıkardıkları yönetmelikler ve il mahallî çevre kurulları tarafından alınan kararlarla madencilik faaliyetleri kolayca engellenir hâle gelmiştir. Yıllarca emek ve para harcanarak alınan maden ruhsatları ve izinler kolayca iptal edilmektedir. Maden keşfedilen yerin arazi mülkiyetine ilişkin sorunları yıllarca sürmekte, çoğu zaman da netice alınamadığı için yatırımlar engellenmektedir.

Dünyanın her yerinde madenler bulunduğu yerden çıkarılır değerli arkadaşlarım. Madencilerin diğer sektörler gibi yer seçme şansları yoktur. Yani, bu organize sanayi değil ki orada değil şurada dükkân yapayım diye… Maden neredeyse oradan çıkartılır. Ve son yıllarda ülkemizde madencilik karşıtı eylemler hızla artırılmakta ve madenciye izin veren devlet madenciyle halkı karşı karşıya bırakmakta ve “git, ne hâlin varsa gör” şeklinde bir tutum izlemekte, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı da olan bütün bu olayları seyretmektedir. Çünkü Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı enerji sorununun altında yığılıp kalmıştır, o nedenle madenciliğe bakacak hâli kalmamıştır. Buradan çıkacak sonuç da şudur: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ikiye bölünmelidir. Gerçekten yer altı kaynaklarımıza, madenlerimize bakacak bir maden bakanlığı kurulmalıdır ayrı olarak Enerji Bakanlığından.

Devletin çıkardığı kanunlara uyarak, devletten alınan izinlerle madencilik yapılamamakta, madenciler idareden alınan izinlerin iptali için açılan davalarla uğraşmak zorunda kalmaktadırlar. Büyük yatırımcılar on-on beş yıl sonra geri dönüşü olacak olan bu kadar riskli bir alanda yatırım yapma yerine, geri dönüşü iki üç sene sonra olan ve riski daha az olan alanlara yatırım yapmayı tercih etmektedirler.

İzin alma sürecindeki mükerrerliklerin ortadan kaldırılarak orman, mera, hazine, kamu yararı kararı, patlayıcı depo izni, tarım alanlarının tarım dışı amaçlarla kullanılması için kamu yararı kararı, DSİ izinleri, enerji nakil hattı izinleri ve kara yolu bağlantı izni ÇED bünyesinde verilebilmesi sağlanırsa madencilik sektörü bir ivme kazanabilir Sayın Bakanım. Madencilikte izin alma sürecindeki mükerrerliklerin ortadan kaldırılabilmesi için bazı izinlerin ÇED kapsamı içinde verilmesi sağlanmalı. İlgili kuruluşlar adına ÇED toplantısına katılan uzmanların yatırım hakkındaki olumlu kararı ve imzası ilgili kurumun nihai karar olarak değerlendirilip yatırımcının ilgili kuruluşlara tekrar kapı kapı dolaşıp yeniden izin alması engellenmeli. Bugün, maalesef, yatırımcı, ÇED toplantılarında kurumlar adına karar veren uzmanların bağlı olduğu kurumları kapı kapı dolaşarak yeniden izin almak zorunda bırakılmaktadır. Arazi mülkiyet izinlerinin çözümünde çok büyük zaman ve paralar harcanmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, Anayasa’mızın 168’inci maddesinde madenler devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu çok açık bir şekilde belirtilmektedir ancak uygulamada ve mevzuatımızda madenin bulunduğu arazinin sahibinden izin alma şartı getirilmiştir. Bu uygulamada arazi sahipleri bu durumu istismar etmektedirler. Araziyi mülkiyetinde bulunduranlar o arazinin altında bulunan yer altı kaynakları için hak iddia edemezler aslında Anayasa hükmüne göre çünkü Anayasa diyor ki: “Ülkemizde yer altı kaynakları devletin malıdır.” Ancak araziyi elinde bulunduranlar bugün izin vermezlerse burada madencilik yapılamamaktadır. Bunun çözülmesi gerekiyor. Arazi mülkiyet sahibiyle gerekli anlaşma sağlanamaması durumunda madenin işletilebilmesi için gerekli olan kamulaştırma kararının alınmasında, bir an önce çözümlenmesinde idare çok zayıf davranıyor bugün. Bunu terk etmeli. Kamulaştırma işlemlerinde çok fazla zaman ve para harcansa da çoğu zaman netice alınamamakta, devlet madenciye arazi mülkiyetiyle ilgili izinlerin alınmasında taraf olmamaktadır. Normal şartlarda iki üç senede bitmesi gereken bir madencilik yatırımı Türkiye’de sekiz on yıl sürmektedir.

Anayasa’mıza göre Maden Kanunu özgün bir kanundur. Madenlerin bulunduğu yerde çıkarılması zorunluluğu dikkate alınarak, Kamulaştırma Kanunu’nun yeniden gözden geçirilerek bir yere maden işletme izni verilmişse –Sayın Bakanım, burayı dinlerseniz iyi olur- bu kararın kamu yararı kararı yerine geçmesini sağlayacak yasal düzenleme yapılmalıdır.

Sermayeyi madencilik alanına sokacak tedbirlerin alınması gerekmektedir.

Madencilikle ilgili davalara bakacak ihtisas mahkemeleri ve bilirkişi olabilmenin kurallarını belirleyecek bir düzenlemeye ihtiyaç vardır.

Madencilik faaliyetleri nedeniyle ormanlarımızın tehdit altında olmadığını Orman Bakanı çıkıp bu kürsüde açıklamalıdır.

Değerli arkadaşlarım, bugün orman idaresinin kendisinin amenajman planları çerçevesinde kestiği 17 milyon metreküp orman alanlarının fotoğrafı çekilip sanki madencilik faaliyetlerinde bu ormanlar kesilmiş gibi gösterilmekte ve madenciliğe karşı olan birtakım çevreler madencilere karşı kışkırtılmaktadır. Orman Genel Müdürlüğü orman alanlarındaki madencilik faaliyetlerinden dolayı ormanlarımızın tehdit altında olmadığını açıklamalıdır. Aynı şekilde Millî Parklar Genel Müdürlüğü de millî parklar içerisinde bugün madencilik faaliyetinin olmadığını kamuoyuna açık ve net bir şekilde söylemelidir. Yani millî parklarda madencilik yapmak zaten mümkün değil, ama, şimdi, kamuoyunda, bakıyoruz, duyuyoruz, sanki millî parklarda madencilik oluyormuş gibi bir algı var. Yanlış bilgilendirmeler nedeniyle kamuoyunda madencilik aleyhtarı hareketler her geçen gün artmaktadır.

Türkiye’de maden çıkarılan alanların yüzde 99’u 1 kilometrekareden daha küçük alanlardır. Esas, orman katliamını kurtarmıştır madencilik faaliyetleri. Eğer madencilik olmamış olsaydı bugün petrol bulunmayacaktı, benzin bulunmayacaktı, doğal gaz bulunmayacaktı; dolayısıyla insanlar ormanı kesecekti. Eğer orman katlinden bahsediyorlarsa, orman katlini görmek isteyenler Antalya-Silifke arasındaki yol yapımını görsünler, Mut’la Silifke arasındaki yol yapımını görsünler. Orada orman işletmesi olması gerekenden, yolun geçmesi gerekenden daha fazla bir ormanı kesmiş. Hatta dozerler onunla yetinmiyorlar şimdi, orman işletmesinin kesmediği ağaçları da deviriyorlar. Orman katliamı nerede yapılıyor, bir gitsinler, oraya baksınlar.

Değerli arkadaşlarım, madenciliğin gerçekten çok ciddi sorunları var. Yani bu araştırma raporu bu sorunları tespit etmiş, sorunların kendilerince gördükleri çözüm yollarını da önermişler. Bu çözüm yollarının uygulanması gerekiyor. Bunları da uygulayacak olan kanunları uygulama gücüne ve hakkına sahip olan yürütme organıdır yani Bakanlar Kuruludur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) –  Bakanlar Kurulu da umuyorum ve diliyorum ki, Sayın Bakanımızın da teşvikleriyle, bu raporda önerilen öneriler doğrultusunda, yasal boşluklar varsa o yasal düzenlemeleri yaparlar, uygulamadan kaynaklı yapılması gereken konular varsa onu yaparlar. Yani bunlar, madencilik olayı parlak nutuklarla olmuyor. Gerçekten, madencilik çok zor bir meslek. Yani işvereninden de yatırımcısından da işçisinden de mühendisinden de herkesin gerçekten orada emek verdiği bir sektör. Bu sektöre saygılı olmak gerekiyor.

Bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak öteden beri savunduğumuz şey, sürdürülebilir kalkınma ilkelerine çevre ve insan odaklı madencilik politikalarının uygulanmasıdır. Yani madencilikle çevre birbirine zıt kavramlar değildir. Pekâlâ çevreyi tahrip edecek uygulamaların önüne geçilerek madencilik etkin ve verimli bir şekilde yapılabilir.

Ben bu raporumuzun hayırlı olmasını diliyorum. Tekrar bu raporda emeği geçen, alın teri döken herkese bir maden mühendisi olarak teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Çanakkale Milletvekili Sayın Mustafa Kemal Cengiz... (MHP sıralarından alkışlar)

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Bakanım, ulemaya soralım, bu bilirkişi raporu yanlış galiba!

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Türkiye Büyük Millet Meclisince madencilik sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Maden Araştırma Komisyonumuzun Raporu üzerine söz aldım. Bu vesileyle grubum ve şahsım adına yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, gerçekten bu akşam Meclisimiz belki de tarihindeki en önemli araştırmayı ve ekonomiye, istihdama ve geniş kesimlere, sanayiye kadar uzanan, temel taşlarından biri olan madencilikle ilgili geniş bir araştırmayı Meclise getirmiş, Meclise sunmuş ve bu rapor üzerinde de görüşmeler devam etmektedir ve hep birlikte bu raporla ilgili görüşlerimizi, önerilerimizi, sıkıntılarımızı da aktarmaktayız.

Önce, tabii, bu Komisyonun hem sözcüsü hem de Çevre Komisyonu üyesi olarak hem de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına böyle ciddi bir raporun hazırlanmasında emeği geçenlere teşekkür ediyorum. 16 tane milletvekili, 15 tane uzman arkadaşımız ve diğer çalışanlarla birlikte geniş bir araştırma, inceleme ve bunun yanında resmî kurumlardaki bürokrat arkadaşlarımız ve sektör temsilcilerimiz, özellikle bizleri bu akşam izlediğini bildiğim sektör temsilcilerimiz de bu komisyon raporuna çok büyük katkılar sunmuş ve bu raporun hazırlanmasında birçok kesimin ve Meclis çalışanlarının emeği geçmiştir.

Dolayısıyla, 3 Aralık 2009’da Mecliste karar kılınmış, komisyon kurulmuş ve Komisyonumuz 13 Ocak 2010 tarihinde de çalışmalara başlamıştır. Komisyonumuz dört ay görev yapmış ve bu kapsamda yirmi üç tane toplantı gerçekleştirmiştir. Bu yirmi üç toplantı içinde birçok resmî kurum, özel sektör, sektör temsilcileri, sendikalar, resmî kurumlar, dernekler, çevreci kuruluşlar olmak üzere birçok kesimi dinleme fırsatı bulmuştur, ilim adamlarını dinleme fırsatı bulmuştur ve birçok tebliği de birçok araştırmayı da ve çalışmayı da Komisyona sunmaları hâlinde de okuma ve inceleme fırsatı yakaladım.

Gerçekten Komisyonumuzda görev yapan 16 tane milletvekili arkadaşımız, uzman arkadaşımız bununla birlikte 14 tane il ziyareti yapmış, 7 tane il ziyareti Anayasa görüşmeleri dolayısıyla iptal edilmiştir. 1 tane de ülke dışı olan Kanada gezisine katılarak, uluslararası boyutta da bu madencilik sektöründe Türkiye’nin eksiklikleri nelerdir, Türkiye’nin dışarıdan görünen eksiklikleri neler olabilir; hem de kendimizi uluslararası düzeyde kıyaslama fırsatı bulduk. Bunun yanında, uluslararası şirketlere ve yabancı ülkelerde çalışan ve o konularda danışmanlık yapan bilim adamlarının da dinlenmesi ve bu çalışmaya katılmasıyla birlikte, Komisyonumuzun çalışmaları gerçekten ulusal düzeyden uluslararası boyutlardaki bilgilere ve yeni teknolojilere, yeni çalışmalara da uzanmış ve bunların tespiti konusunda da çalışmalarını gezi düzeyinde de ve bilimsel yayın üzerinde de gerçekleştirmiştir.

Değerli milletvekilleri, gerçekten bu akşam çok önemli bir meseleyi burada tartışıyoruz. Maden deyince, belki çevrecilerin direkt karşı çıktığı, madencilerin yanlış anlaşıldığı, maden sektöründeki insanların belki yeterince anlaşılamadığı ve bu bağlamda da birçok sıkıntıların ortaya çıktığını, birbirini anlamamaktan, anlaşamamaktan dolayı da hep ülkemizde bu sıkıntıları çözüm noktasında, çözüm üretme noktasında ve kendimizi geliştirme noktasında ileri götüremediğimiz ve böyle bir çalışmanın da geleceğe bir ufuk sunma ve madencilik sektörüne ufuk sunma noktasında da çok ciddi bir çalışma olduğunu, Mecliste bu zamana kadarki araştırma komisyonları içinde en kapsamlı bir çalışmayı da bugün Meclise sunmuş bulunuyoruz.

Yedi yüz elli dört sayfadan oluşan bu komisyon raporumuz gerçekten bakıldığında hem madencilik sektörü açısından hem madencilik mevzuatı açısından hem uluslararası boyutu açısından ciddi bir çalışmanın, verimli bir çalışmanın kurumlara da, madencilik sektörüne yol veren, yön veren, kılavuzluk eden kurum ve kuruluşlarımıza da, özel maden sektörü temsilcilerine de kılavuzluk edecek bir rapor olarak görebiliriz.

Şöyle kısaca bir geriye doğru baktığımızda, madencilikle ilgili kanuni çalışmalar 1858’li yıllarda Arazi Kanunu’yla başlamış, 1901 yılında Taş Ocakları Nizamnamesi’yle şekillenmiş, 1906 Maadin Nizamnamesi’yle ileri bir adım atılmış, 1954 yılında 6309 sayılı Maden Kanunu çıkarılmış, 1985 yılında 3213 sayılı Maden Kanunu tekrar yenilenmiş ve 2004 yılında 5177 sayılı Maden Kanunu’yla son şeklini almış iken, yine, bu Meclisimiz, 23’üncü Dönemde, 10 Haziran 2010 tarihinde 5995 sayılı Maden Kanunu’yla, Maden Kanunu’na son şeklini vermiştir.

İşte, böyle, 1858’lerden bu yana maden sektörümüzün kanuni mevzuatı gelişim içinde günümüze kadar gelmesine rağmen, birçok eksikliğin, birçok aksaklığın ve yapısal ve yasal düzenlemelerin ihtiyaç olunduğunu bugün hem uygulamada hem sektör çalışmalarında hem madencilik ruhsat çalışmalarında hem de madencilerin çalışma, işletme aşamasında birçok eksiğin, birçok aksağın olduğunu da tespit etmiş bulunuyoruz.

Özellikle, Komisyonumuz, Beypazarı’ndan başlayarak, Nallıhan’dan devam ederek Bursa’da, Eskişehir’de, Kütahya’da, Zonguldak’ta, Bartın’da özellikle Amasra’da, daha sonra İzmir’de Efemçukuru’nda, Bergama’da, Kozak Yaylası’nda, Soma’da, Manisa’da, Turgutlu’da, Salihli’de, Uşak’ta, Eşme’de; Güneydoğu’da Batman’da, Diyarbakır’da, Mardin’de, Nusaybin’de, Şırnak’ta, Cizre’de ve Cudi Dağları’na kadar çıkarak Cudi Dağları’ndaki petrol arama faaliyetlerini bizzat yerinde incelemiş ve bu bölgelerdeki maden çalışmalarının bilgilerini ve o bölgelerdeki aksaklıkları ve önerge sahiplerinin de o bölgelerle ilgili sunmuş olduğu sıkıntıları yerinde görme, dinleme ve bu hassasiyetleri Meclise taşıma fırsatı bulmuştur.

Aynı zamanda Komisyonumuz çevreyi koruyan, kollayan, çevreye duyarlı bir madenciliği ve bunları yapan madenciliğe de saygılı bir çevre anlayışını da bu kitapta yansıtmaya çalışmıştır. Özellikle önergeler içinde yer alan çevreyle ilgili hassasiyetler de incelenmiştir. Özellikle Batman ilimizdeki Batman Çayı, Batman Barajı ve Zilek Vadisi’ndeki yer altındaki kirlilik oranlarıyla ilgili yerinde bilgiler almış ve bu bölgelerdeki, Güneydoğu’daki hassasiyetleri ve çevreci hassasiyetleri de bu raporunda yansıtmıştır.

Özellikle bizler tabii ki bu raporu araştırırken milletvekillerimizin vermiş olduğu önergeler üzerinden hareket etmiş, soruşturmacı değil araştırmacı bir raporun araştırmayla ilgili kanadını ağırlık kazandırmıştır. Bazı milletvekillerimiz belki önergelerinin burada tam cevaplarını bulamamış olabilirler. Komisyon sözcüsü olarak da daha önceki günlerde bu konuda açıklama yapmıştık fakat gerçekten ciddi bir çalışmayı -her ne kadar aksaklık da olsa- ortaya koyduğumuzu ve bu raporumuzun aslında daha araştırılması gereken ve daha ülkemizin birçok yerine gidilerek yerinde tespitlerle gidemediğimiz noktalardaki sorunların, tespitlerin ve birçok maden türlerinin ortaya çıkmasında da eksiğimiz olduğunu biliyoruz ve bu raporun, her ne kadar ciddi bir rapor olsa da eksikliklerinin olduğunu, önümüzdeki süreçte, 24’üncü Dönemde de mutlaka buna devam edilmesi ve bu madencilik sektörünün sorunlarıyla birlikte… Bu sektörün daha da ülkemize ekonomik katma değer kazandıracak, iş ve istihdam noktasında getirileri yüksek bir alan olduğunu ifade etmek istiyorum.

Bugün dünyaya baktığımızda, gayrisafi millî hasıladaki payına baktığımızda, ABD’de yüzde 4,2; Kanada’da yüzde 7,5; Avustralya’da 8,7; Türkiye’de yüzde 1,5 oranında bir pay aldığını görüyoruz. Türkiye -bu dünyadaki birçok gelişmiş ülkeden ve maden zenginliğimizin onlardan daha fazla olduğu ülkelerden ve millî hasıladaki payının en düşük olması da gözlerden kaçmıyor- bu payı daha da çok artırabilir. Bu örnek ve kendimizi kıyasladığımız ülkelerle de bu payımızın daha da yukarılara çıkması noktasında çalışmaların yapılması gerektiğine inanıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak hem bu araştırma raporumuza önerdiğimiz hem de tespitlerimiz noktasında, sorunlarımızı ve önerilerimizi tespit ettik. Bu konudaki önerilerimizi de hemen sıralamak istiyorum:

1) Özellikle mevcut maden kanunlarından kaynaklanan sorunlarımız devam etmektedir.

2) Diğer bakanlıkların mevzuatlarından kaynaklanan sorunlarla birlikte bu sorunlar devam etmektedir.

3) Madencilik sektöründeki finans ve teşviklerin zor bulunması ve desteklenmemesi, özellikle arama esnasındaki risk ve sonucunun çok uzun sürede alınabildiği, bu arama risk sermayesinin Türkiye’de yerel sektöre verilmemesinden dolayı ve teşvikin yapılmamasından dolayı yerel girişimcilerin de cesaretlenemediği ve bu alana giremediğinden bir eksikliğimizi görmekteyiz.

4) Yerli sermayenin maden sektöründeki riskleri göze alamamasından dolayı ve desteklenmemesinden dolayı özellikle bu alandan yerel girişimcilerimizin ve yerel sektörümüzün uzaklaştığını görüyoruz.

5) Madenciliğimizi yöneten, yönlendiren, denetleyen, arayan, hatta çıkaran ve pazarlayan kurumların yeniden yapılandırılması, hareketlendirilmesi acilen gereklidir.

6) MİGEM, MTA, Eti Maden Genel Müdürlüğü, Çevre ve Orman Bakanlığına bağlı ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlayacak istişare ve koordinasyon kuruluşunun mutlaka hayata geçirilmesi lazım, madencilik sektörünün birliğini ve dirliğini sağlayabilmek için.

7) Türk madenciliğinin araştırma ve geliştirme stratejisini kurgulayacak güçlü, önder, yönlendirici bir ARGE’mizin olmayışı en büyük eksikliğimizdir. Mutlaka bu konuda ARGE çalışmalarına çok önem verilmesi lazım.

8) Üniversitelerimizin ve bilim adamlarımızın madenlerimizin tespitinde, arama tekniklerinde, çıkarma tekniklerinde, işletme aşamasında, ham maddenin mamule ve ileri uç ürünlere ulaşmada, bilimsel yaklaşımla maden mühendisi gençlerin yetişmesinde, sektörün aynı zamanda bir eğitim ve yetiştirme yeri anlayışının Türkiye’de oluşmaması ve bilim adamlarımızın sektöre fikir öncülüğü, rehberlik, yol göstericiliği, eğitici ve öğretici rollerin yetersiz kalması ve üniversitelerimizden ve bilim camiamızdan yeterli düzeyde yararlanamayışımız.

9) Siyasal iktidarların madencilik sektöründe irade ve idare yetersizliği ortaya çıkmaktadır.

10) Türkiye’nin maden haritasının hâlen çıkarılmaması ve madenciliğin bölgesel, hatta iller bazında planlarının yapılamaması ve maden planlarının ortaya konulmaması en büyük eksikliklerimizdendir.

11) Madenlerimizin ve maden çeşitliliğimizin envanter çalışmalarımızın hâlen bulunmaması.

12) Maden ve çevre ilişkilerini kuramadığımız ve kurgulayamadığımız için çevre ile madenin çatışma hâlini her gün izlemekteyiz.

13) Çevreyi, yaşam alanlarını ve ekolojik dengeyi en çok tehdit eden ve varlığı problem olan maden atıklarıyla ilgili, hâlâ,  maden atıklarının bertaraf edilmesi, değerlendirilmesi ve depolanmasıyla ilgili, maden atıklarımızın yönetmeliğinin ve mevzuatının oluşturulmaması en büyük eksikliktir.

14) Güçlü bir ARGE ve dünyaya akredite olmuş güçlü laboratuvarlarımızın olmaması madenciliğimizin önündeki en büyük engel, en büyük altyapı eksikliği ve bize yön veren bu kuruluşlarımızın, kazanamamamızdan dolayı madenciliğin de hızla ilerlememesine vesile olan bu kuruluşlarımızın mutlaka, bir an önce Türkiye’de yerini alması lazım diyoruz.

15) Madenciliği yönetenlerle yönetilen sektörler arasında sağlıklı bir iletişim kurulamadığını tespit ettik. İşte, bu iletişimi kuran mekanizmaların mutlaka kurulması lazım.

16) Madencilik bakanlığının mutlaka kurulması, madencilik bakanlığıyla birlikte, bu yasal ve yapısal değişikliklere hızla yön verilmesi, hız verilmesi ve bu yasal ve yapısal değişikliklerin ciddi manada ele alınması lazım.

17) Kyoto Protokolü ve 2012 sonrasında madencilik sektörünü ilgilendiren risk ve etki analizlerinin yapılmamış olması, AB çevre faslının da açılması ve bu sektörler noktasında, risk ve etki analizlerinin, özellikle maden sektörünü ilgilendiren alanlarda ve diğer sanayi sektörlerinde risk ve etki analizlerinin acilen yapılması lazım.

18) İş ve işçi sağlığı güvenliği, iş yerinde alınacak iş yeri güvenliğiyle ilgili yasal ve yapısal eksikliklerimizin acilen giderilmesi lazım.

19) Maden arama ve çıkarma faaliyetlerinde iş kazalarının önlenmesiyle ilgili yeni düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır. Özellikle grizu patlaması ve çökükler gibi kazalarda, erken haber alma, erken uyarı ve yer altı maden sığınaklarıyla ilgili çalışmaların hızlı bir şekilde ve teknolojiye, ileri teknolojiye uygun bir şekilde mutlaka yapılması gerekmektedir.

21) Madencilik konularındaki anlaşmazlıkların hızlı ve çabuk sonuçlanabilmesi için, ülkemizin ekonomik kaybının da önlenmesi açısından, mutlaka madencilik konusunda ihtisas mahkemelerinin de hayata geçirilmesi ve ihtisas mahkemeleri üzerinde de çalışmaların devam etmesi lazım.

22) Madencilik sektörüne özgü bir madencilik iş sağlığı ve güvenliği teftiş birimi mutlaka kurulmalı ve bu teftiş birimlerinin de takibi ve izlenimi hareketli bir şekilde yapılmalı.

23) Çevreye duyarlı, çevreyi koruyan ve kollayan bir madencilik, insana ve aynı zamanda madenciliğe de saygılı bir anlayışı da ortaya koyan... Mutlaka bu kurguyu Türkiye’de madencilik sektöründe, çevrede ortaya koymalı ve yerleştirmeliyiz diyoruz.

Özellikle, değerli milletvekilleri, bu zamana kadar, bilim adamlarının da ifade ettiği, altmış yetmiş çeşit maden olduğu noktasında görüşler vardır. Türkiye’de birçok madenimiz hâlâ tespit edilememiştir. Bu bağlamda, Maden İşleri Genel Müdürlüğü ruhsat konusunda, idari konuda, idari takipler konusunda mutlaka daha da yapılandırılmalı, yasal ve yapısal düzenlemelere giderek hareketli bir birim hâline alınmalıdır.

Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğümüz, özellikle 80 öncesinde daha iyi sonuçlar almasıyla birlikte son anda bir duraklamış, günümüzde de yine Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğümüzü bir hareketlilik içinde görüyoruz. Özellikle Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğümüz yeniden yapılandırılmalı ve bu konuda, prospeksiyon, maden jeolojisi, ekonomik jeoloji, jeofizik etüt, uzaktan algılama, sondaj, proses garantisi veren teknolojik etütler, maden tesis avam projeleri içeren fizibilite etütleri, ÇED raporlarının hazırlanması gibi yeniden yapılandırılacak Maden Tetkik ve Arama Kurumu yapısal ve yasal düzenlemelerle bu şeyleri bağrında barındırmalı. Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğümüz, özellikle bu yapılanma içinde kıymetli ve geleceğin madenleri ve ileri uç madenler noktasında dünyada güç olabilmemiz için ülkemizde de renyum, germanyum, galyum, indiyum, selenyum, telleryum, uranyum, toryum gibi ileri teknolojik madenlerin potansiyelini tespit etmeli ve bu madenlerin zenginleştirilmesi ve rafinasyonu konusunda da çalışmalar yapılmalı ve özel sektör de bu konuda desteklenmelidir diyoruz. Özellikle burada…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Bu duygu, düşüncelerimizle eksikliklerimizi ve raporumuzun da anlatabildiğimiz bu bölümlerini sizlerle paylaşırken, bu gecede bu kadar konuşmadan sonra, Komisyonumuzun, kapağında yer alan şair Orhan Veli’nin sözleriyle konuşmama son vermek istiyorum. Şair diyor ki:

“Güneşli bir günde,

Masmavi göreceğiz Karadeniz’i.

Balkaya’dan Kapuz’a kadar,

Karış karış biliriz biz bu şehri;

EKİ’nin (Ereğli Kömür İşletmeleri) çiçekli bahçeleri,

Rıhtıma kömür taşıyan vagonlarıyla;

Paydos saatlerinde yollara dökülen,

Soluk benizli insanlarıyla.”

“Siyah akar Zonguldak’ın deresi;

Yüz karası değil, kömür karası,

Böyle kazanılır ekmek parası.”

Aziz maden şehitlerimizi bu şiirle rahmetle yâd ediyorum ve hepsine şükran sunuyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Cengiz.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına, Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)

BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 23’üncü Dönem Beşinci Yasama Yılının hayırlı olmasını diliyorum. İnşallah, bu yasama yılının, en geç haziran ayında gireceğimiz seçimlerle Meclisimizin çok sesliliğinin daha da pekişeceği, demokratik bir yapıya kavuşacağı günler diliyorum.

Bugün üzerinde konuştuğumuz madencilik sektörünün sorunlarıyla ilgili araştırılması, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis araştırması komisyon raporu üzerine Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum ve  kapatılan Demokratik Toplum Partisi grubu olarak o dönemde verdiğimiz araştırma önergelerimizin yer aldığı bu çalışmada özellikle konulara bir daha değinmek istiyorum.

Birincisi, İzmir Ovacık-Bergama, Balıkesir Havran, Artvin Cerrahtepe, Uşak Eşme-Kışladağ, Tunceli Ovacık, Erzincan İliç, İzmir Efemçukuru, Çanakkale, Balıkesir Kaz dağları, yine, yaşanan ekolojik kriz ile altın madenciliğinin ülkemize kazandırdıkları ve kaybettirdikleri konusunda Gümüşhane, Kırşehir il çalışmaları da dâhil bir araştırma önergemiz, yine, Batman ilinde TPAO, TÜPRAŞ, Petrol Ofisi gibi çevre ve insan sağlığı yönünden ciddi sorunları olan ve Batman’da bir patlamaya neden olan, can kaybına neden olan, ayrıca içme sularının kirlenmesi gibi bir konuda bir araştırma önergemiz, yine (10/404) kömür üretimi, kömür ticareti, kömür ticaretiyle ilgili yolsuzluklar ve özellikle benim ilim Şırnak ilindeki kömürle ilgili konularda verdiğimiz bir araştırma önergesi bu raporumuzun konusu.

Bunun dışında, Barış ve Demokrasi Partisi olarak da enerjiler, nükleer santraller, HES’ler, petrol, doğal gaz ithalatı vesair konularda 10’u aşkın araştırma önergemiz bulunuyor ve bu kadar duyarlı davrandığımız bir konuda partim adına Komisyonda üye olarak bu çalışmalarda grubumu temsil etme şansını buldum.

Ancak, sözlerime başlamadan önce bir şeyi de söylemek istiyorum, yüce Meclisin dikkatini çekmek istiyorum: Zonguldak’ta hâlâ 2 maden işçimizin cesedine ulaşılamaması, cenazelerinin çıkarılamamış olmasının, sanıyorum bu raporda da çokça irdelediğimiz maden kazalarında, özellikle taş kömürü maden ocaklarında grizu patlamalarıyla ilgili konularda önemli çalışmaların da yer aldığı bir gerçek. Biz o tarihlerde Kanada’da Victoria eyaletinde bir çalışma yapıyorduk. Yaptığımız çalışmada, beraber, arkadaşlarımızla, Komisyon üyeleri olarak 500 metrenin aşağısında derinliklere inmiş, yine o dehlizlerde epey kilometrelerce gezebilmiş, ama ilk gördüğümüz, orada “Kurtarma Odası” diye tabir edilen o galerilerdeki odaların önemini bize zaman çok kısa sürede hatırlattı. Eğer Zonguldak’ta maden ocaklarımızda böylesi kurtarma odaları olsaydı, bu kurtarma odaları, bu tedbirler, işçi güvenliği, iş sağlığı konusunda bu kadar kayıp vermeyebilirdik. Bugünlerde bütün dünya televizyonlarında Şili’deki bir maden kazasının gösterildiğini biliyoruz. Ne oluyor? Orada göçük altında kalan işçilerin bu kurtarma odasına nasıl geldiğini ve orada, kurtarma odasında nasıl hayatla bağlarının kurulduğunu da biliyoruz. Bizim bildiğimiz bu gerçeklik dünyanın gözü önünde. Oradan telefon bağlantısı, su ve kanallardan insanlara yaşamsal gıdaların nasıl aktığını ve 700 metre derinliklere kurulan sondajların, tüplerle insanları kurtarma çabalarının, ne kadar, insan sağlığı açısından önem arz ettiğini görüyoruz.

Evet, madencilik sektörü çok yönlü irdelenmesi gereken… Bir taraftan zenginliklerimizin yer altından çıkarılması, bir taraftan da iş sağlığı, insan sağlığı, insan yaşamı, çevre sağlığı, ekolojik dengeyi gözetmemiz gereken bir süreç yaşıyoruz. Bu süreç içinde biz ne yaptık? Gerçekten bunu düşündüğümüz zaman, Türkiye’de çokça soru, çokça eksiklik, çokça yanlış, çokça yanlış uygulama, çokça eskimiş mevzuat, çokça insanı hiçe sayan anlayış, çokça vahşi bir kâr hırsı, çokça denetimsizlik gördük ve Mecliste bütün bu çalışmaları 16 arkadaş da -CHP’den 3 arkadaş, MHP’den 2, çoğunluğu iktidar partisinden olmak üzere- Türkiye'nin büyük bir coğrafyasında birçok noktada, birçok alanda, birçok maden üzerinde yerinde görerek yaptık.

Şunu burada itiraf etmek istiyorum samimiyetimle: Benim 2007’de seçildiğim günden bu yana Meclis çalışmaları içinde en verimli gördüğüm, Meclisimizin bütün partilerinin ortaklaşarak, farklı düşüncelerdeki partilerimizin Anadolu’nun, Türkiye'nin farklı illerine giderek, orada halkla bizzat kaynaşarak, oradaki yetkililerle görüşerek, yerel yönetimlerle buluşarak, sivil toplumla buluşarak, Meclisi, âdeta Meclisin varlığını, çoğulculuğunu, demokratik temsiliyetini, hayatın ta kendisi şiirlerine, yaşamlarına, maden dehlizlerine, nükleer santrallerden tutun da maden suyu fabrikalarına kadar, gittiğimiz, yerinde gördüğümüz, incelediğimiz, yoğun bir tempoyla arkadaşlarımızın yaptığı bir çalışma sonucu elinizde, işte gördüğünüz bu rapor, genel tartışmaları, genel tespitleri, yapılması gerekenleri şüphesiz oldukça fazla, kapsamlı bir kaynak olarak sunuyor. Ama bir yanda, yine, bu çalışmanın içindeki bizim Komisyonumuz, taleplerimiz konusunda her zaman duyarlı oldu. Örneğin, EGEÇEP’in kurultayı vardı İzmir’de ve Sayın Başkana bunu söylediğimiz zaman, her partiden bir temsilcinin, bir heyet olarak, çevrecilerin bulunduğu bir kurultayın bizzat yanlarına, ayağına giderek, bizzat onları dinleyerek, bizzat onlarla birlikte konuşarak, onların sorunlarını, CD’lerini, raporlarını alarak Komisyona getirmesi ve daha sonraki, bizzat yerindeki incelemelerde onların ne kadar etkilerinin olduğunu bizzat yerinde görmenin de önemini ve etkisini gördük.

Beni en çok etkileyen birkaç olaya da değinmek istiyorum. Manisa ilinde kapatılan cıva ve çinko maden ocaklarının hâlâ bölgeyi tehdit ettiği ve çözülemeyen bu elementlerin kontrol edilemez bir şekilde insan sağlığına ne derece zarar verdiğinin tespit edildiği ve maalesef, bu tür ocakların hiçbir denetiminin olmadığının görülmesi dehşet verici idi.

Çinko öyle bir metal ki, eğer iyi kontrol edilirse çok iyi yararlanılabilinir de ama iş sağlığı olarak baktığınız zaman bir çinko fabrikasında iş rizikosu açısından en ağır iş kolu olarak, en yüksek primi verip en kısa sürede emekliliğin sağlandığı tek iş koludur arkadaşlar. Yani, bir çinko fabrikasında bir işçinin on beş sene çalışıp emekli olması gibi bir yoğunluğu olan oldukça riskli bir iş alanı.

Tabii beni daha çok etkileyen konulardan birisi de Turgutlu’daki Turgutlu Çevre Hareketinin duyarlılığı, birlikteliği ve etkinliğiydi. Orada ticaret ve sanayi odalarından, sivil toplum örgütlerine ve bütün siyasi partilere kadar… Burada bütün siyasi partilerin birlikte örgütlendiği, sivil toplumun, odaların, derneklerin bir arada çalıştığı bir duyarlılığa tanık oldum. Bu tanık olduğum duyarlılığı, bizim Meclisteki çalışmalarımıza ışık tutan bu yaklaşımlarını, çevreci anlayışın insan sağlığına, ekolojik dengeye, tabiata olan duyarlılığı karşısında -kapitalizmin demeyeyim- vahşi kâr hırsının getirdiği tahribatı nasıl dengelediğine de tanık olduk. Evet, yaşam ve güzel bir yaşam için madenler çıkarılır, işletilir, kazanılır. Güzel bir ülkenin ekonomisini canlandırmak için… Eğer bir yerden bunlar çıkarılıyorsa, maden çıkarılıyorsa üç kişi zengin edilip 300 bin kişi zehirleniyorsa burada kârı da zararı da yüce Meclisin düşünmesi gerekiyor. Bütün duyarlılığımız bu.

Belki benim istediğim kadar çevreci hareketlerin, örgütlerin istekleri ve talepleri bu raporda yer almadı. Ben bunu bir eksiklik olarak görüyorum. Yani istediğimiz gibi veya istediğimiz ölçüde buraya yansımadı ama bu araştırma önergelerini veren bütün arkadaşlarımın, bütün partilerde olan arkadaşlarımın Muğla’daki mermer ocaklarından İzmir’deki Efemçukuru’nda İzmir’in sularını kirleten yaklaşımına; Kaz Dağları’ndan, İda Dağı’ndan, o güzelim yörelerden Bartın’a, Zonguldak’a; Zonguldak’tan Bursa, Eskişehir, Afyon, Kütahya ve hep beraber geldiğimiz Güneydoğu’da Diyarbakır, Batman… Batman’daki petrol kuyularının -ki ilk petrolün çıktığı, hâlen şu an en yoğun çıkarılan yer Raman- hem yerinde incelemelerinden hem insan sağlığı ve sosyal çevre üzerindeki etkilerinden Hasankeyf’e hatıra resimleri çektik. Belki sular altında kalacak yakın zamanda. Midyat’taki taş işletmeciliğinin sadece dizilerde kalmadığını, Şırnak’ta asfaltit yatakların nasıl denetimsiz ve Türkiye Kömür İşletmelerinin orayı 94’te kapatıp gitmesinden sonra birkaç tane müteahhide ihaleye nasıl verildiğini, başıboş bir üretimin ve bu üretimin üzerinden yine nükleer santral heveslerinin ne kadar canlandığını ve Şırnak gibi bir ilde şu an mevcut bir nükleer santral varken altı tane nükleer santral başvurusunun da olduğunu gördük. İşte, bazıları “Neden Silopi’de, Şırnak’ta 40 bin kişi, 50 bin kişi çevre için yürüyor?” diye sordukları zaman, altı tane nükleer santral bir şehri nasıl boğar diye düşündüğümüz zaman, o külün, o kirlenmenin getirdiği zararlara bir dengenin oluşması gerektiğini biliyoruz.

Bizim bütün bu güzelliklerle beraber Şırnak’ta Cudi Dağı’nda petrol kuyusunda asfaltik yatakların, kömürün altında 2.500 metrede petrol yataklarının olduğunu bütün dünya haritaları veriyor. Ta Abdülhamit’ten zaten çizilmişti. Sonra, beraber indiğimiz İpek Yolu’nda, İdil’in Kozluca, Nusaybin’in Dinçer, Çamurlu mevkiinde, tam da mayınlı arazide kuyularımızın olduğu yerde, orada, hem de 1.400 metrede nasıl doğal gazın önce çıktığını, 1.600 metrede petrolün nasıl çıktığını, 2.200 metrede karbondioksitin nasıl çıktığını gözlerimizle gördük ve oradaki genç mühendislerin “Ne olur bu sınırdaki mayınları temizleyin. Temizleyin, buraya petrol kuyuları kuralım, doğal gaz kuyuları kuralım. Bu kadar ithalata mahkûm olmuş bir ülkenin üretimi için bunu yapalım.” Suriye tarafından da sondaj kuruluyor. Gerektiğinde de bu sondajlar yatay sondaj biçiminde, bizim de üzerinde olduğumuz aynı kaynaklardan petrolün, doğal gazın çekildiğini ifade ettiler.

Ve Mazıdağı’na geldiğimiz zaman, bir şehrin, eğer bir sinema filmi, bir tiyatro, bir edebiyat, bir sanat eseri yazılacaksa, Mazıdağı’na devletin 1994’te kurduğu fosfat fabrikasına milyonlarca lira harcandığında, ki o fabrikayı, Mazıdağı fosfat tesislerini kuran mühendisin gözlerinin ıslanmasından, yaşlarından anladığım, gördüğüm o hissiyatını sorgulamak gerekiyor. Neden 94 yılında fosfat işletmeleri kapatıldı? Onca sosyal tesis, onca gölet, o sular; neden kurutuldu o ağaçlar ve niye sahipsiz? Ve niye birileri gidip Fas’tan, Tunus’tan, Cezayir’den fosfat ithalatı yaptılar? Niye Samsun’a, uzaklara azot fabrikaları kuruldu, oraya kurulmadı? Ve yakında GAP projesiyle beraber orada 1 milyon 200 bin hektar sulandığında bu fosfat fabrikasının, tesislerin de yetmeyeceğini göremedi. Evet orada terk edilmiş bir devlet yatırımının hüzünlü duruşundan, çöken ve göç eden bir şehrin insanlarının oraya gelerek “Bir umut olur mu Meclis Komisyonumuz?” deyişlerini gördü. Mermerdeki ithalatımızın artışını da gördük; borun, anlatıldığı gibi değil, çok zengin kaynakları dünyada yüzde 70’i bizde olmasına rağmen yüzde 20 kaynağa sahip ülkelerin asıl borun ticaretini yaptığını gördük. Ve bir şey daha gördük arkadaşlar, özelleştirmelerle devletin elindeki, Etibank’ın elindeki bütün kıymetlerin, madenlerin nasıl özel sektöre peşkeş çekildiğini ve nasıl ucuzdan elden çıkarıldığını gördük. Ve bir şey daha gördük arkadaşlar, madenin çıkarıldığı yerlerde, madenin çıkarıldığı topraklara, şehirlere para verilmezken redevans sistemiyle devlete katkı payı altında giden paraların dahi oraya yatırım olarak dönmediğini gördük. Yani çokça anlatılabilecek madencilik sektörünün sorunlarını bire bir yerinde gördük. Bire bir gördük çünkü siz Seyitgazi’deki termik santrali, Lalahan’daki, Beypazarı’ndaki tesisleri, bırakın onu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bitiriyorum.

Bütün bunları aldığınız zaman dünyada 178 ülkede 60 maden türüyle birinci olan Türkiye’nin -ki bütün dünyada 90 çeşit maden var- en zengin maden yatakları ve çeşitliliği konusunda ilk 10’a giren bu ülkemizde hâlâ gayrisafi millî hasılanın yüzde 1,5 oranında, düşük olduğunu gördük. Denizlerimizde sondajın hâlâ yüzde 1’lerde olduğunu gördük. Karada petrol yataklarının olduğu özellikle Güneydoğu Bölgesi’nde özel sektörün nasıl ruhsat kaptığını, ruhsat ticaretlerinin nasıl geliştiğini, ruhsatta çantacılık döneminin nasıl başladığını, bir şirkete 2300 tane ruhsatın nasıl sorgusuz, sualsiz verildiğini, bu ülkenin nasıl soyulup soğana çevrildiğini gördük. Bütün bunları gördük ama bunun çözümlerini de burada yazdık. Bir maden bakanlığı kurulmalı, merkezîleşmeli, denetim olmalı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Devamla) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Ben bu çalışmanın hayırlı olmasını diliyorum, çok söylenecek sözler var, hayırlı olsun diyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.23

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 22.41

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Fatih METİN (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

544 sıra sayılı Meclis Araştırması Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Şimdi, söz sırası Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Zonguldak Milletvekili Sayın Polat Türkmen’de.

Buyurun Sayın Türkmen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA POLAT TÜRKMEN (Zonguldak) – Sayın Başkan, saygıdeğer arkadaşlarım; AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslına bakarsanız söylenilecek olan her şey söylendi. Ben şunları belirterek geçmek istiyorum, tekrara düşmemek için:

Arkadaşlar, madenlerin araştırılması konusunda belki Mecliste ilk defa bu kadar kapsamlı, taraflarıyla bire bir  görüşerek sivil toplum örgütleriyle, kamuda bulunan muhataplarıyla, TSK’larla, sendikalarla, iş güvenliğiyle, çevreyle, aklınıza gelebilecek ne varsa, özel bu konuda ihtisas yapmış olan üniversitelerle, onların hocalarıyla görüşmeler yapıldı ve ortaya bir rapor çıktı, bunu tartışıyoruz şu anda. Arkadaşlarımız değişik konulara girdiler, söylendi. Evet, Türkiye’ye baktığınız zaman bugün dünyada geldiğimiz noktada, Türkiye, madenler bakımından bir bakir alan. Bu bakir alanda geçmişte sermaye birikimi olmayan ülkemizin, devletimizin bunu devlet kanalıyla yaptığı görülmektedir, devlet eliyle yaptığı görülmektedir. Bundan sonra dünyanın gelişmesi, ülkemizin gelişmesi, dünyayla global ekonominin ve dünyadaki araştırmaların, bilimin ışığında getirdiği nokta bizi de madenlerimizi doğru değerlendirmeye, çevreyi de göz önünde tutarak, yaşanabilir bir çevreyi de göz önünde bulundurarak bu kaynaklarımızı gerçek anlamda ortaya çıkarıp değerlendirme konusunda böyle bir çalışmaya itmiştir. Burada ben başta Meclis Başkanımız Mehmet Ali Şahin Bey’e bize verdiği imkânlardan dolayı, Sayın Bakanımıza bu fırsatları tanıdığından dolayı, bunda çok fazlaca ilgisi bulunduğunu hissettiğimiz Başbakanımıza, Komisyon Başkanımıza, Komisyonda çalışan bütün arkadaşlarımıza, bürokratlara, milletvekillerine, hepsine teşekkür etmek istiyorum. Tarafsız, doğru, olması gereken, ülkemizin lehine bir çalışma yapmışız; burada da bir rapor çıkmış, o kitap da arkadaşlarımızın tümüne dağıtılmıştır. Tabii eksiklerimiz, noksanlarımız yok mudur, bunlar gözükmemiş midir; bunları gerekli olan kurumlar ve Bakanlığımız göz ardı etmeden, önemseyerek alacağına inanıyorum.

Tabii madencilik dediğiniz zaman madenler, arkadaşlar, öyle istediğiniz yere taşıyabileceksiniz değil, Cenabıhakk’ın bahşettiği, olduğu yerde bahşettiği, oluşumu böyle gelişen zeminlerde oluşuyor. Onların sıkıntıları yok mudur? Evet, mali sıkıntıları vardır, ekonomik sıkıntıları vardır, sermaye sıkıntıları vardır. Bunların giderilmesi adına Maliye Bakanlığıyla da bir çalışmanın yapılması gerektiğine ben inanıyorum çünkü muafiyetlerin verilmesi lazımdır. Dünyada akredite olmuş kurumların artık oluşturulması lazımdır. Onun dünya piyasalarına açılıp madenlerimizin bu şekilde değerlendirilerek finans kaynaklarının elde edilmesi gerekiyor. Bugün dünyada bütün bu rezervleri doğru tespit edilmiş, akredite edilmiş kurumlar tarafından tespit edilmişlere sigorta şirketleri tarafından büyük miktarlarda kaynaklar aktarılmaktadır, borsaları oluşmaktadır. İşte, biz de bunların tümünü olabildiğince geniş, bu dar imkânlar içerisinde meydana getirdik, bir rapor hazırladık, o da sizlerin huzuruna gelmiş, onu tartışıyoruz burada.

Evet, buralarda söylenecek, özelde söylenecek çok şeyler vardır. Arkadaşlarımızın bir kısmı üzücü olan olayları, güvenlikten, iş güvenliğinden meydana gelen hatalardan olan olayları anlattılar. Biz bu acıların hep içinde yaşayan, komşuları olan, dostları olan, arkadaşları olan, bizim arkadaşımız olan, benim arkadaşım olan çok insan -Zonguldak kömür bölgesidir- orada biz bu acıları hep yaşadık, yaşamaya devam ediyoruz. İnşallah bundan sonra böyle acıları yaşamayız, tedbirlerini çok daha fazla alırız ama bazı şeyler vardır ki, her ne kadar tedbir alırsanız alın, yer altı işletmeleri dediğimiz, derinlere indikçe… Bunu bilen arkadaşlarımız çok fazlaca bilir.

Burada -bir rapor veren-, 30 tane kardeşimizin vefatına sebep olan bir kazadan bahsedildi ve orada rapor veren arkadaşlarımız, üniversite hocalarımız vardır. Bunları ben çok iyi tanırım, bilirim, bizim de dönemimizde asistandı bu arkadaşlarımız. Vedat Didari Beyler olsun, evet, raporlarını doğru vermişlerdir. İstanbul Üniversitesinden de aynı bir bilirkişi istenmiştir. Orada olan olaylarda anlattıkları doğrudur. 80’li yıllarda Vedat Bey -Vedat Didari, profesör olan bugün- arkadaşımızın kendi çalıştığı, mesul olduğu kartiyede de 14 kişi vefat etmiştir, ondan sonra üniversiteye geçmiştir o Vedat Bey. Nuri Akçin Bey kardeşim de zaten nakliyatçıdır, makine mühendisidir o, profesör olan. Evet, raporlarına bir itirazım yok. Burada özellikle spesifik söylendiği için söylüyorum, hepsini iyi bildiğimiz için söylüyorum. Olabiliyor bunlar, olmasını arzu etmiyoruz. 1992 senesinde 275 tane yine ocaklarda insanlarımız, Kozlu ocağında insanlarımız ölmüştür. Burada da yine ocakların elvermediği usullerde, yer altı işletmesinin zorluklarını göz önüne alarak oradan insanlarımızı almamız bir sene sürmüştür. Yine Taş Kömürü Kurumunda, Kozlu Ocağında -Karadon demiyorum, Kozlu Ocağında- olanlar vardır.

Evet, Ali Rıza Bey de burada anlattı, bazen öyle şeyler olur ki, işte, oradaki raporlarda da belli oluyor, lağımlar atıldıktan sonra, yirmi beş dakika sonra toz toprak aşağıya indi mi diye bakıldığı zaman, bakmaya gidilince ancak o gaz degajı olmuş ve o raporda da belirttiği gibi grizu meydana gelmiştir. Ha bunlar olmayabilir miydi? Olmayabilirdi de. İşte, kimin hatası varsa, kimin noksanı varsa, o raporlar doğrultusunda, zaten hem savcılık hem Bakanlığımız hem teftiş kurulları, Çalışma Bakanlığımızın elemanları bunlar hakkında verdikleri o raporlardan dolayı, kimin suçu varsa o cezasını çekecektir. Bunlar ayrı şeylerdir. Tabii ki daha çok önem verilmesi lazımdır, teftişlerin çok daha fazla yapılması lazımdır. Eğitimlerin üniversiteler tarafından iş birliği hâlinde çok daha fazla yapılması gerekiyor. İşte, buradaki bu raporun, asıl meydana çıktığı, hem finansının hem işletmesinin hem araştırmasının hem pazarının hepsi olabildiğince bugünkü şartlarda meydana getirilmiş ve ortaya konmuştur. Onların da değerlendirileceğini umuyorum ve onu düşünüyorum çünkü bizim dönemimize baktığınız zaman, AK PARTİ döneminde bunların çok daha hareketli olduğunu, tüvenan miktarının ve nihai ürünlerin çok daha fazla olduğunu, 3,5 milyar dolar bir ihracatımızın olduğunu, madenlerle ilgili, görüyoruz. Bunlar hemen hemen 2 katına, 3 katına çıkmıştır. Önü açılırsa, bugünkü, Avrupa Birliğine girecek olan milletimiz, devletimizin o kuralları, kaideleri de bir bütün hâline getirebilirsek çok daha önü açılacak, belki yıllar içerisinde 30 milyar dolar civarında bu üretimi yapabilecek seviyeye geleceğiz. Çok haklısınız, bir Amerika, “tüvenan” dediğimiz, -ilk çıkan hâline “tüvenan” diyoruz madenin- o hâlinde 40 milyar dolarlık bir tüvenan meydana getiriyor, bunu analize tabi tutuyor ve oradaki zenginleştirmeyle 360 milyar dolara çıkarıyor, nihai ürün hâline getirdiği zaman da 2 trilyon millî gelir elde ediyor. Bu, tabii ki çok önemlidir. Nihai ürüne doğru gitmemiz gerekiyor.

İşte, bu duygu ve düşüncelerle ben şunu söylemeye çalışıyorum fazla uzatmadan, tekrara da gitmeden: Bu raporun -Bakanlığımız tarafından da önemle ele alınacaktır, kurumlarımızın eksikleri varsa onlar da öne alınacaktır- dolayısıyla milletimize, devletimize hayırlar getirmesini diliyorum. Hepinizi bu geç saatlerde saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Hayırlı akşamlar diliyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türkmen.

Komisyon Başkanı, Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Altan Karapaşaoğlu.

(10/67, 75, 82, 122, 141, 180, 193, 208, 216, 229, 304, 309, 320, 324, 336, 337, 342, 374, 377, 388, 404) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben biraz uzunca konuşacağım. Sebebine gelince, önemli bir konu, önemli bir eser meydana çıktı, önemli de bir topluluk var burada çünkü bu topluluk dinliyor hakikaten. O bakımdan, anlatmamız lazım.

Bugün ülkemiz maden kaynakları ve kaynakların kullanılmasında karşılaşılan güçlükler ve bu millî kaynakların ülkemiz insanının refahı ve mutluluğunu tesis etmesini amaçlayan sorunların giderilmesine ilişkin çözüm önerilerini içeren raporumuz üzerinde görüşmelerimizi yapıyoruz. Bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisinde yer alan bütün grupların görüşlerini izledik. Ben de bu Komisyonun Başkanı olarak düşüncelerimi ifade etmek üzere huzurlarınızda bulunuyorum. Hepinizi en iyi dileklerimle ve saygılarımla selamlıyorum.

Öncelikle, Komisyonumuzda görev yapan bütün milletvekili arkadaşlarıma, özverili, uyumlu ve yapıcı çalışmaları nedeniyle teşekkür ediyorum. Bu ve bu neviden çalışmaların amacı, milletimizin mutluluğu ve refahıdır. Bu misyon ile yola çıkan ve çalışan Komisyonumuz ilk olarak konuyla ilgili bütün kamu kuruluşları, üniversiteler, özel sektör kuruluşları, dernekler, sivil toplum kuruluşları ve bu alanda ilgili tüm bireysel çalışmaları da dâhil etmek üzere çok sayıda kişi ve kuruluşlara yazılar yazarak Komisyona katkıda bulunmalarını talep etmiştir. Bu içten davetimize icabet ederek katkılarını esirgemeyen herkese ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Komisyonumuz dört ay süren çalışmaları süresinde 23 ayrı gündemle toplanmış, özel sektör ve kamuda görev alan 200’den fazla kişi ve kuruluşun görüş ve önerilerini dinlemiştir. Yurt içi ve yurt dışında toplam 236 farklı yazı ile bilgi, belge ve görüş talep etmiştir. Komisyonumuza bu kurum ve kuruluşlardan 96 ayrı cevabi yazı gelmiş ve önemli tespitler yapılmıştır.

Komisyonumuzda yapılan bütün toplantılar tam tutanak hâlinde kayıt altına alınmıştır. Yurt içinde on dört ilde bulunan çok sayıda maden yataklarına gidilmiş, karşılaşılan sorunlardan ivedi olanların giderilmesi için kamu kurum ve kuruluşlarına yazılar yazılmış ve önerilerde bulunulmuştur. Kamu kurumlarından bazılarının bu önerileri pozitif yönde değerlendirdikleri de görülmüştür. Örneğin, Maden Yasası görüşülürken Komisyonda, Sayın Şandır’ın da belirttiği gibi, bu maden gelirlerinden köylerimizin yararlanabilmesi gerekiyordu, onun için yasal düzenlemenin içine iş yeri açma ve çalışma ruhsatlarından yüzde 50, devlet hakkında il özel idaresi payının da yüzde 25 artırılması, bu amaçla artırılması maddesi konmuştur; bizim önerilerimiz doğrultusunda, sizin belirttiğiniz konu.

Değerli arkadaşlar, yurt dışında ise Kanada’ya gidilerek Komisyonumuz tarafından en dikkat çekici çalışma olarak değerlendirilen rezerv ve kaynak güvenliği standartları ve bu standartların madencilik yatırımlarına kaynak yaratma fonksiyonu uygulaması yerinde gözlemlenmiştir. Avrupa Birliği bünyesinde yürütülen madencilik çalışmalarına çeşitli seviyelerde katılım sağlanmış, madencilik sektörünün sorunlarına çözüm bulmak amacıyla sektörün yeniden yapılandırılması, sektöre ilişkin mevzuatın uluslararası literatürle uyumlu hâle getirilmesi, geleceğe yönelik sektör araştırmalarına rehber olması amacıyla raporumuzda önerge metinleri hariç Türk Dil Kurumu uzmanlarına da yazılım noktasında görev verilmiştir.

Komisyonumuz çalışmalarını çok yakından takip ederek gerekli desteği veren Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız Sayın Mehmet Ali Şahin’e, konuya ilişkin hassasiyetini her aşamada belirterek yakın desteğini esirgemeyen Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a ve çalışmalarımızın her aşamasına katkılar sağlayan ve katkılar sunan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız Sayın Taner Yıldız ile Çevre ve Orman Bakanımız Sayın Doktor Veysel Eroğlu’na teşekkürlerimizi iletmek istiyoruz.

Doğal kaynakların insan ve toplum yaşamındaki önemi bilinmektedir. Yaşamı fonksiyonel hâle getiren araç ve gereçlerin yüzde 99’u doğal kaynaklardan, özellikle de madenlerden sağlanmaktadır. Toplumların refah ve gelişmişlik düzeyleri ile madencilik faaliyeti arasında çok yakın bir ilişki bulunmaktadır. İnsan ve toplum hayatında bu denli vazgeçilmez bir yer tutan madencilik, gelişmiş ülkelerin bugünkü teknoloji ve refah düzeyine ulaşmalarında en etkin rolü oynayan faktördür. Nitekim doğal kaynaklardan yeterince yararlanamayan toplumlar bugün “geri kalmış” veya “gelişmekte olan ülkeler” gibi sıfatlarla adlandırılmaktadır. Özetle, maden varlıkları ülkelerin en önemli ekonomik güçleri olup kalkınmanın dayandırılacağı gerçek dayanaklardır.

Bugünün gelişmiş sanayi ülkelerinin neredeyse tamamında madencilik sektörü ya ekonomik kalkınmayı başlatan öncü sektör ya da ekonomik kalkınmanın ana motorlarından biri olmuştur. Günümüzde madenciliğin gayrisafi millî hasıla içindeki payı Amerika Birleşik Devletleri’nde 4-5 arasında, Kanada’da 7-8 aralığında, Avustralya’da 8-9 aralığında seyretmektedir. Ülkemizde bu oranın 2010 yılında tahminî olarak gayrisafi millî hasılamızın 1,7’si oranında gerçekleşme göstermesi bekleniyor. Ancak bu konuya ilişkin dünyada madencilik yapılabilen ülkelerde madencilik potansiyelini değerlendiren birçok bağımsız enstitü ve kuruluş bulunmaktadır. Bunların önemli bir kısmı, dünyada işletilebilir 90 çeşit madenin bulunduğunu, bunlardan 77’sinin ülkemizde çeşitli oranlarda bulunduğunu, bunlardan 50 civarındaki maden çeşidinde ise işletmeye değer kaynaklarımızın bulunduğunu belirtmektedirler. Ancak bu konuya ilişkin spekülasyonların sona ermesi ve etkin bir strateji geliştirebilmesi için Türk maden varlığının net ve tartışmaya yer vermeyecek ölçüde tespit edilebilmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Bu kapsamda ayrıntıları Komisyon raporumuzun 535 ve 731’inci sayfasından başlayarak özetlenen projeler demetinde rezerv ve kaynak güvenliği sisteminin madencilik yatırımlarına kaynak sağlama fonksiyonu ve Türkiye uygulaması çalışması içinde yer alan Türkiye madenciliği, bilgi bankası ve Türkiye madencilik master planının dünyaca kabul edilen lisanslı kişiler ve akredite edilmiş kuruluşlar tarafından hazırlanmasına da gerek duyulmaktadır.

Komisyon raporumuzun dördüncü bölümünde Türk madencilik sektörünün sorunlarına ayrıntılı bir şekilde yer verdik. Raporda görüleceği şekliyle Türk madenciliği yasalar ve yönetmeliklerdeki birtakım eksiklikler, kurumlar arasındaki yetki çatışmaları ve personel eğitiminde karşılaşılan sorunlar, yapılan mineral analizi ve sondaj gibi teknik incelemelerin eksikliği, yazılan raporların uluslararası standartlara uygun olmayışı, kurumlar arasında güvenli bilgi paylaşımının olmayışı, elde edilen bilgilerin birtakım kişilere menfaatler için kullanılması, sermaye yetersizliği, madenlerin proje olarak pazarlanamaması, bankaların ve finans kurumlarının kanıtlanmış maden rezervlerini teminat olarak kabul etmemesi ve madenlerin iç ve dış borsalarda listeleme imkânının kullanılamaması gibi ana başlıklarda toplanabilecek irili ufaklı sorunları bünyesinde barındırmaktadır.

Ana başlıklar altında topladığımız bu sorunlara bakıldığında görülmektedir ki madencilik sisteminin bütününü tıkayan yüzlerce problem var. Bütün bunlar göstermektedir ki Türkiye’de madencilik sektöründe bir sistem sorunu bulunmakta ve Türk madencilik sektörünün yeni bir sistemle tanımlanmasına ve yapılandırılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

2002-2010 yılı arası, madencilik sektöründen yeterli ve gerekli faydanın sağlanabilmesi için Hükûmetimiz madencilikle ilgili bir dizi yasal ve yönetsel değişiklikler yapmıştır. Yapılan bu kapsamlı değişiklikler, 2002 yılından 2010 yılına kadar olan dönemde üretimde her yıl için ortalama yüzde 26’lık bir nominal büyüme meydana getirmiştir. Buna rağmen Türk madencilik sektöründeki bu gelişmeler ancak gayrisafi millî hasılamızın 1,7’si oranına ulaşmamızı sağlamıştır. Oysa hedef aldığımız gelişmiş ülkelerde bu oranlar bildiğiniz gibi daha üst seviyelerdedir.

Dünya madencilik sektörü madencilik faaliyetlerinde olasılık ve ihtimalleri minimum düzeye indirmeyi amaçlayan yöntemler izleyerek konuya yaklaşmaktadırlar. Buna göre daha mineral analizinin yaşandığı laboratuvar aşamasından başlayarak maden yatağının ekonomik bir kazanç aşamasına geldiği son noktaya kadar hemen her aşamayı belirli kriterler altına almış ve kaynak zenginleştirme aşamasına kadar her kademenin değer tespitini önceden belirleyebilmiştir.

Dünya mineral analizi konusunda ISO 17025 kalite ve güvenlik sertifikasına sahip olup, bu laboratuvarlarda elde edilen verileri değerlendirecek lisanslı ve akredite uzman mühendislerin değerlendirmede bulundukları laboratuvarların raporları dışında hiçbir raporlamayı üzerinde durulacak bir değerlendirme verisi olarak kabul etmemektedir.

Madencilik sektörünün dünyada önde gelen kuruluşları, yatırımcıların bu risklerini minimum seviyeye indirmek için, rezerv kaynak tespiti konusunda temel kriterleri birbirine benzeyen çeşitli standartlar sağlayarak, bir maden havzasının değer elde edebilecek hâle getirilebilmesini sağlayacak belirli denetim aşamasından geçmesi gerektiği konusunda anlaşmışlardır. Buna göre, bir maden havzası, temel raporlama kodunun geçerli olduğu rapor sonuçlarını almadan ciddiye alınmamakta, veriler olumlu yönde ise devamında JORC, SAMREC, SAMUAL ve VALMIN sondaj ve fizibilite etütleri, uluslararası kodları ile değerlendirmeye ihtiyaç duymaktadır.

Söz konusu raporlamaları yapan uzman mühendisler, düzenledikleri bu raporlarda yer verdikleri verilerin gerçekliğini garanti altına almak amacıyla, yatırımcı tarafından kendilerine ödenen raporlama ücretlerini sigorta ettirmektedirler. Sigorta şirketlerinin sigortalamaya değer görmedikleri raporların ekonomik hiçbir anlamı bulunmamaktadır.

Bu kapsamdaki düzenlenen raporlara esas kodların her biri, bir maden havzası için ayrı bir anlamı ve ayrı bir değeri ifade etmektedir. Temel raporlama koduna sahip bir rezerv ile VALMIN koduna sahip bir rezerv arasında değer bakımından ciddi farklılıklar bulunmakta ve her iki kod ile de yatırımcı maden rezervi hakkında gerçek ve belirli bir bilgiye sahip olabilmektedir.

Her bir uygulaması ayrı detaylar içeren bu değerleme sistemi tüm dünyada belli ölçülerde kabul edilmekte, bu değerleme sistemi ile yatırımcılar sermayelerini bu alanlarda değerlendirebilmektedirler. Nitekim, Dünya Madencilik Konferansında yapılan görüşmelerden yola çıkarak Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği de bu kodların başlığı olan uygulamaları da içine alan kendi kodlama sistemlerini geliştirmiştir.

Avrupa Birliği, “PERC” ve Birleşmiş Milletler, “CIRIRSCO” olarak adlandırılan kodlamalarını tüm bu kodlama sistemlerini içine alan bir değerleme ölçütü hâline getirmiştir. Bu şekilde değerlenen madencilik kaynakları dünya maden borsalarında işlem gören yatırım araçları hâlini almakta ve menkulleşmektedir. Dünya madencilik sektörünün uyguladığı bir yöntem Türkiye’de bir madencilik master planı ölçeğinde başlayarak uygulamaya konulmalı, Türkiye bu alanda da dünyayla entegre olacak koşulları sağlamalıdır. Hazırlanacak madencilik master planı Türkiye’yi madencilik alanında baştan başa dönüştürecek ciddi bir yeni yapılanma unsuru içerecektir. Her aşaması birbiriyle koordineli bir şekilde yürütülecek bu plana göre Türkiye öncelikle elindeki yer altı kaynaklarını tespit edecek, verimlilik, uygulama, koordinat, miktar ve sair konularda kaynak oluşturabilecek canlı, sayısal dijital sinirleri olan, raporlama yapabilen bir bilgisayarlı veri tabanı oluşturmalıdır. Bu veri tabanı gerekli veriler yüklendiğinde sonuçları harmonize edebilecek ve raporlayabilecek düzeyde olmalıdır. Böylece ülkemiz madenleri konusunda bilgi hazinesi taşıyacak bir veri bankası elde edilmiş olacaktır.

Değerli arkadaşlar, Avrupa Birliği müzakere başlıkları içerisinde yer alan enerji faslı için gerekli hazırlıkların da böylece tamamlanmış olabileceğini belirtmek istiyorum. Maden Tetkik Aramanın anonim şirket statüsüne dönüştürülmesi gerekmektedir. Anonim şirket statüsüne dönüştürülen Maden Tetkik Aramanın iş birliğine gittiği bu enstitü, kuruluş ve şahıslarla çeşitli sözleşmeler düzenlemeli, bu sözleşmelerle hem kendi madenlerini raporlama uygulamalarını gerçekleştirmeyi hem de bu kodlama sistemlerine göre raporlama yapabilecek mühendisleri yetiştirmeyi temel amaç olarak algılamalıdır.

Değerli arkadaşlar, arkadaşlarımızın “kısa kes” önerisine uyarak bir iki konuyu ifade ederek konuşmamı tamamlayacağım.

Değerli arkadaşlarımız, bu çalışmada bize çok büyük katkıları bulunan 20’ye yakın kurumların, bakanlıkların uzmanlarına ayrıca teşekkür ediyoruz.

Bunun dışında, burada gündeme getirilen konulardan bir tanesi Bursa’da, Manisa’da, Uşak’ta, Muğla’da, Anayasa çalışmaları sebebiyle, yapılması gereken çalışmaları kısa kesmek suretiyle Ankara’ya döndük.

Ancak, taş ocaklarıyla ilgili fasıl agrega üreticilerinin kapsamı içinde raporumuzda vardır. Taş ocakları konusu, 270’inci sahifesinde -dikkatle okunursa- konu incelenmiştir ve hatta bir teklifte de bulunulmuştur. “Taş ocaklarının bulunduğu bölgelerde bir taş ocakları organize bölgesi olması, bütün, taşa ihtiyacı olan kimselerin, kuruluşların, kurumların o bölgeden yararlanması, böylece sağda solda, ön görünümlü bölgelerde delikler, görüntü kirlilikleri olmasının önüne geçilecektir.” diye de bilgi verilmektedir.

Kütahya Seyitömer ve Garp Linyitleriyle ilgili önerge konusu, biraz önce de arkadaşımıza ifade ettiğimiz gibi, soruşturma önergesi olsaydı incelenebilirdi çünkü yasal birtakım cezaları içeren yahut da tetkikleri içeren bir konuydu. Bu bakımdan, raporumuza dercedilmemiştir. Ancak, bu kurumlardan Komisyonumuzda bilgi alınmıştır, tutanaklara geçmiştir. Arzu eden arkadaşlarımız bu tutanakları incelemek suretiyle de bu bilgilere ulaşabilirler.

Değerli arkadaşlar, ben şunu umuyorum: Bu çalışma gerçekten çok önemli ve büyük bir çalışma. Bu çalışmayı zamanla, inşallah, bütün ilgili kimseler, kuruluşlar inceleyecekler, okuyacaklar ve ülkemizdeki madenciliğin geliştirilmesi noktasında kendileri de birtakım fikirler ilave etmek suretiyle, düşünceler ilave etmek suretiyle, Bakanlığımızın da gayretleriyle bu konu ele alınacak ve incelenecektir diyorum.

Saygılarımı sunuyorum.

Bir dakika erken bitirdim. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karapaşaoğlu.

Hükûmet adına Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldız.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinize hayırlı akşamlar dileyerek sözlerime başlamak istiyorum.

Madencilik Araştırma Komisyonunun hazırladığı rapor için öncelikle Sayın Altan Karapaşaoğlu’na, Başkana ve bütün milletvekili arkadaşlarıma, emeği geçen bütün teknisyenlere, teknikerlere ve değişik, farklı kurumların hepsine teşekkür ediyorum.

Bu raporun özellikle madencilik sektörüyle alakalı hem Hükûmetimizin bu daldaki görüşlerine ışık tutacağına olan inancım tamdır ve bunun, bu raporun sektörümüze katacağı faydalar, katkılar için de kısa bir tur yapmak gerektiği kanaatindeyim. Yakın vadede neler oldu, bundan sonra neler yapmamız lazım, ne tür katkılar sağlamamız lazım, bunların her birisini kısaca bir açıklamak istiyorum.

En son yaptığımız Maden Kanunu ile alakalı değişikliklerin bile tarafımızdan daha fazla anlatılması gerektiği kanaatindeyim. Sayın Şandır son derece haklı olarak bir ikazda bulundu ve dedi ki: “Köyün tozu toprağı kalıyor.” Evet, tozu toprağı kalmaması lazım yalnızca. Bunun için en son hep beraber çıkarttığımız ve iktidarıyla muhalefetiyle, her birimizin katkısıyla beraber çıkartılan son Maden Yasası’nın kanunlaşmasında bir değişiklik yaptık. O değişikliği tekrar burada bir vurgulamak istiyorum. 14’üncü maddede, devlet hakkının geçtiği yerde “Ruhsat sahibi tarafından yatırılan devlet hakkının yüzde 25’i il özel idare payı olarak ruhsatın bulunduğu ilin özel idaresine, yüzde 25’i ruhsatın bulunduğu bölgeye sınırlı olarak altyapı yatırımlarında kullanılmak üzere doğrudan ilgili ilçe veya ilçelerin köylere hizmet götürme birlikleri hesabına, yüzde 50’si de Hazineye yatırılır.” diye değiştirdik. Bu doğru bir işti. Tabii ki orada, külfetini, zahmetini çekenlerin bir kısım oradan pay almaları doğru idi. Aynı zamanda, GSM ruhsat bedeliyle alakalı 7’nci maddeyi düzenlerken… Maden üretim faaliyetleriyle ilgili faaliyetlere dayalı ruhsat sahasındaki tesisler için, iş yeri açma ve çalıştırma ruhsatları bildiğiniz gibi il özel idaresi tarafından veriliyor. Bu ruhsatların verilmesinde, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu hükümlerine göre, belediyelerin tahsil ettiği iş yeri açma izni harcı il özel iradesi tarafından tahsil ediliyor. Bu bedelin yüzde 50’si, ruhsatın bulunduğu bölgeyle sınırlı olarak, altyapı yatırımlarında kullanılmak üzere, doğrudan ilgili ilçe veya ilçelerin köylere hizmet götürme birlikleri hesabına aktarılır. Bu da 7’nci maddede düzenlediğimiz… Bu alanların belediyelerin mücavir alanı içerisinde kalması durumunda tahsil edilen harcın yüzde 50’si ilgili belediyenin hesabına yatırılır. Dolayısıyla  daha yerel, oluşan gelirin bizzat madenin çıkartıldığı yerde kullanılmasına dönük bir kısım düzenlemeler yapıldı. Bunları tabii ki bizim daha farklı, daha detaylı anlatmamız lazım.

Değerli arkadaşlar, borla alakalı hiçbirimizin şüphesi olmaması lazım ki borda bir özelleştirme programı, tarafımızdan hiçbir şekilde konuşulmadı ve böyle bir program yok; ne böyle bir düşünce var ne böyle bir eylem var. Bor -zaman zaman bu örneği veriyorum- bırakın dağda taşta, bayırda bulunmasını, sizin tapulu arazinizde, villanın bahçesinde, köyün bahçesinde bulunsa dahi oradaki bor size ait olmuyor. Gelse, sizin duvarla çevrili bahçenizin içerisinde bor bulsanız ve o kazıyı siz yapsanız, devlet geliyor, diyor ki: “Hayır, bu bor sizin değil, bu bor benim.” O yüzden, bununla alakalı, stratejik olmasının ve yaklaşık, 300 milyon dolarlık gelir iki üç yıl kadar önceydi, şu anda 650 milyon dolar gelir elde ediyoruz... Dünyanın bu tarz işlenmiş bor cirosu 1 milyar dolar civarındadır ve bunun 650 milyon dolarlık kısmı altı yıl kadar önce “US Borax” diye bir Amerikalı firmanındı ve Türkiye'nin 225 milyon dolar cirosu vardı. Şimdi, yer değiştirdik arkadaşlarımızın gayretli çalışmaları sonucunda, 650 milyon dolar ciro Eti Holdingin –dünyada birinci sıradadır- 250-300 milyon dolar civarındaki ciro da US Borax’ındır. O yüzden, Çin’den Amerika’ya varıncaya kadar birçok ülkede satışını yaptığımız borun tabii ki türev malzemelerine ulaşılmasıyla alakalı yapıcı eleştirilere ben de katılıyorum. Mutlaka daha uç ürünlere ilerleyebiliyor olmamız lazım ki bunların değeri daha da çok artsın.

Şimdi, madende neler yaptık, bundan sonra neler yapmayı düşünüyoruz? Bu Araştırma Komisyonunun verdiği rapordaki uyumlu olanlar, şu anda Kanun’da dikkate alınanlar nelerdir, dikkate alınacağı beklenen maddeler nelerdir; bunlar üzerinde biraz daha konuşmakta fayda vardır diye düşünüyorum.

Bir kere, ülkemizde madencilik yatırımlarının ülke sathına yayılması, doğrudan ve dolaylı istihdama etkisi, sanayiye ham madde olarak temin edilmesi, bulunduğu yerde işletme zorunluluğu ve kaynak üreten özelliği gibi daha birçok sayabileceğimiz özellikleri nedeniyle üzerinde hassasiyet gösterilmesi gereken sektörlerin başında gelmektedir.

Bildiğiniz gibi 2004 yılında çıkarılan 5177 sayılı Kanun ile bir kısım düzenlemeler yapılmıştı, bu düzenlemelerle madencilik sektörü tek bir çatı altına toplanmıştı, sektörün arzuladığı tek mevzuat gerçekleştirilmiş idi, yatırımcıya daha fazla ruhsat güvencesi getirilmişti ve bürokratik işlemler azaltılmıştı. Fakat bunun yanında bir kısım, bu uygulamalar sonucunda ruhsat sayılarında ciddi bir artış olmasına rağmen bu ruhsatların işletmeye geçiş adetleri bu denli olmadı. Arama ruhsat sayısı yaklaşık 32 binler civarında, işletme ruhsatları da 12 binler civarında oldu, toplam ruhsat sayısı kamu kurumlarına verilen ham madde teminiyle beraber 45 binlere kadar ulaştı. 2008 yılında 17.297 ruhsat müracaatı yapılmıştı ama bunun ancak 2.004 tanesi işletmeye alındı, 1.076 tanesi ise izinlerini tamamen tamamlayabildi. 2004 yılında çıkardığımız Kanun’da arama faaliyetleri tadat edilmemişti, şu anda bu Kanun’la bunlar düzenlendi, belli dilimlere ulaştırıldı. “Çantacı” diye tabir ettiğimiz spekülatif kazanca yönelik çalışmalar ne yazık ki bir istismara dayalı olarak gelişti.

Bu arada yargı kararları oluştu. Anayasa Mahkemesinin, Maden Kanunu’nun -bildiğiniz gibi- 7’nci ve 10’uncu maddeleriyle ilgili 15 Ocak 2009 tarihli iptal kararıyla beraber, aynı zamanda Danıştayın doksan üç maddelik Madencilik Faaliyetleri İzin Yönetmeliği’ni iptali neticesinde, bu iptallerin doğurduğu sonuçla beraber bir kanuni çalışmaya daha ihtiyaç hissedildi.

Bu arada bir Meclis araştırma komisyonu kuruldu. 3 Aralık 2009 tarihli Birleşimde son derece faydalı bir karar alındı. Komisyon, sektörün kamu ve özel sektör temsilcileriyle beraber, üniversitelerle, STK’larla birçok toplantı yaptı, yurt içi ve yurt dışında birçok incelemelerde bulundu ve üç buçuk-dört aylık bir çalışma yaptı. Raporda, madenciliğin bir ülke için ne denli önemli olduğu ortaya kondu, dünya madenciliği içerisindeki yerimiz, Türkiye madenciliğinin yasal, yapısal durumu analiz edildi; madencilikte hedefler, strateji ve politikalara değinildi ve dış ticaret ve teşvikle ilgili sorunlara dahi burada değinilmiş oldu. Bu değerli çalışmalardan gerçekten son derece iyi sonuçlar çıktı.

Şimdi, mevzuat çalışmalarında geldiğimiz noktada, gerek iptallerle alakalı konularda gerekse sektörün bütününü kapsayan ve değerlendiren yeni bir bakış açısıyla beraber, yasal olarak yapısal bir değişim çalışmaları sürdürüldü ve bundan sonra da devam edecek. Bildiğiniz gibi, bu, bir paket hâlinde Mecliste de değerlendirildi. Şu anda uğraştığımız ve sonucuna geldiğimiz konu, yine madencilik faaliyetleriyle ilgili uygulama yönetmeliğinin artık sonuna geldik ve bunu da imzadan çıkarttık.

Bu süreçte Madencilik Araştırma Komisyonunun, Meclisin Araştırma Komisyonunun çalışmaları dikkate alındı ve bu süreç içerisinde, özellikle tasarının kanunlaşmasıyla alakalı süreçte dahi gerek Enerji Komisyonunda gerekse diğer bölümlerde ilgili Komisyondaki arkadaşlarımız da Araştırma Komisyonunda, burada görev yaptılar ve fikirlerini, olumlu fikirlerini bize aktardılar ve bu Kanun’da bir kısmı yer aldı.

Tabii ki özellikle bu Kanun ve ilgili yönetmelikle gerçekleştirilmiş olacağı ve önümüzdeki dönemde hangi programın uygulanacağından da birazcık söz etmek istiyorum. Özellikle yeni yasal değişiklikle beraber, müracaatlar ve aramalarla alakalı bir kısım değişiklikler yapıldı. En önemlisi mali yeterlilik şartı getirildi. Önceden çok cüzi bir parayla, yalnızca arama ruhsatı müracaatıyla beraber yapılan bu işlemlerin biraz mali yeterlilikle beraber bir eliminasyondan geçmesi lazım geldiği üzerinde hep beraber karar kılmıştık ve bu gerçekleştirildi. Özel alanlara ruhsat verilmeden önce ilgili kurumdan izin alma şartı getirildi. İlgili kurumlar, bildiğiniz gibi, millî park, birinci derecedeki sit alanları, askerî yasak alanlar, özel çevre koruma alanları, muhafaza ormanları, yaban hayatı koruma alanları, 1/5.000’lik imar alanları ve enerji yatırımı yapılan alanlar olmak üzere bir kısım özel alanlarla alakalı izin alınması gerektiği kanaati oluştu. Bu aslında devlette ortak dil tesis etme açısından da son derece önemliydi. Zaman zaman bu konuyla alakalı problemlerle karşılaşıyorduk ama şu anda, biraz sonra vereceğim rakamlarla beraber, bunun doğru bir istikamete gittiğini hep beraber görmüş oluyoruz.

Özellikle Madencilik Araştırma Komisyonu tarafından da önerilen, bu alanların ilgili kurumlarla irtibata geçilerek Genel Müdürlüğümüze bildirilmesi sağlandı. Bildirilen alanlar sistem kayıtlarına en seri şekilde işlendi ve ruhsat müracaatlarında esas alınır duruma getirilmiş oldu.

Ayrıca, sistematik olarak da Özel Alanlar Şube Müdürlüğü kuruldu ve ataması yapılarak bu arkadaşların, sırf bu konuyla alakalı koordinasyonu sağlamak üzere görevlendirildi.

Arama dönemiyle alakalı yalnızca önceden “başla” deyip de ondan sonra sonucunu gördüğümüz yani on-off çalışan, başladığı ve en son bittiği hâlinden başka sorgulamadığımız kısım dört bölüme alındı; ön arama, genel arama, detay arama ve en sonunda da yeterlik şartı getirilmiş oldu ve bu arama bölümünün detaylandırılması, bizim daha önceden çalışmayacak alanların kamuya tekrar dönüşüyle alakalı olan süreci hızlandırdı. Yani, bir kimse spekülatif amaçla almışsa veya gerçekten burada yatırım yapmamak amacıyla almışsa, bir başka gaye ve gerekçeyle bunu almışsa ve işlemiyorsa, bunun kamuya bir an önce dönmesi sağlanmış olacak. Bu çok önemli bir şey. Eğer bir alan işlenmiyorsa bunun en iyi saklama adresi kamudur, özel sektörün yedinde kalmaması lazım. Çalışabilecek olanlara yeni alanların açılması açısından da bu son derece önemli bir şey.

Bu şartlar, aslında o dönemde yapılması gereken faaliyetlerin yapıldığının ve bu faaliyetlere ilişkin harcamaların belgelenmesi istenerek de kontrol altına alınmış olacak. Yönetmeliğimizde bu husus daha da detaylıca yer almaktadır. Artık çantacılık ve gereksiz spekülatif ruhsat bulundurma da ortadan kalkmış olacak.

Ben, son, tarihle alakalı bir kısım rakamlar vermek istiyorum, bunun tesirini hemen görmeye başladık. Henüz yönetmeliği çıkarmamış olmamıza rağmen, üç aylık hazırlık dönemine rağmen yalnızca bu yazın elde ettiğimiz rakamları sizinle paylaşmak isterim: Kanun, bildiğiniz gibi, haziran ayının 24’ünde çıkarılmıştı. 30/9/2010 tarihine kadar yani iki buçuk aylık süre içerisinde yapılan ruhsat müracaatları 685 adet oldu. Aynı döneme ait geçen yıl bu rakam tam 5 katı, 3.108 adetti. Yani daha hiçbir şey yapmamış olmamıza rağmen beşte 1’lik kadar bir verimlilik elde etmiş olacağız. Yönetmelik devreye girdikten sonra -inşallah önümüzdeki aydan itibaren o da girmiş olacak- bu rakamın daha da gerçekçi rakamlara döneceği kanaatindeyiz.

Yine araştırma komisyonu raporunda rezerv tespitlerine ilişkin uluslararası standartların uygulanması önerisi dikkate alınarak arama dönemi bu öneriye paralel olarak düzenlenmişti. Kuşkusuz bu durum, gerçek yatırımcıya ve gerçek maden aramacılığı ile gerekli olan yeterli risk sermayesini sağlayacak uluslararası standartlarda uygun bir yatırım ortamı sağlayacaktır diye düşünüyoruz.

İzne tabi alanlarla alakalı konularda ise tabii ki önündeki engelleri kaldırır nitelikli olup madencilik yapılmasına imkân olmayan alanlarda ise ruhsat düzenlemeyi önleyici bir niteliğe sahip hâle geldi. Eğer orada madencilik yapmayacaksak bunun ruhsatlandırılmasının da doğru olmadığı kanaatindeyiz.

Araştırma Komisyonunun izinlerle ilgili düzenlemelerle alakalı kısmında ise yine komisyon raporunda açık bir şekilde ifade edildiği gibi çevreye duyarlı bir madencilik, madenciliğe duyarlı bir çevre politikası ön plana alındı.

Değerli arkadaşlar, bu itibarla şu hususlar da gerçekleştirildi: Özellikle hassas alanlarda önce izin alınma şartıyla ruhsat düzenleme dönemine geçilmiştir. Önceden, bildiğiniz gibi, bir kısım bu izinler ruhsatlamadan daha sonraydı. Biz aslında Danıştayın enerji sektöründe diğer gruplarda aldığı kararı da destekler mahiyette ve aynen onun yaptırımlarını uygular mahiyette önce ÇED izinleri alındıktan sonra lisanslamalara başladık. Bunun daha doğru bir uygulama olduğunu sahada da görmüş olduk.

Ormanlık alanlardaki madencilik faaliyetleriyle alakalı belirli kriterler yine belirlendi.

İş yeri açma ve çalışma ruhsatlamalarıyla alakalı tek elden yine il özel idareleri tarafından verilmesi sağlandı. Özellikle bu konuda Muğla, Antalya ve İzmit bölgelerinde kum, çakıl ocaklarıyla alakalı yapılan şikâyetlerin yine yerinde incelenerek oradaki kurulan komisyon marifetiyle, valinin ve ilgili arkadaşların bulunduğu bir ortamda, yine yaklaşma mesafelerini dikkate alarak, görünürlük mesafelerini dikkate alarak bir düzenleme yapıldı. Bu düzenlemeyle beraber, eğer varsa oradaki bir ruhsatlama, bundan sonra, bizzat yerel yönetim tarafından verildiği de ancak Maden İşleri Genel Müdürünün onayıyla beraber devreye girecek ama bizzat yerindeki bir karar olarak düzenlenmiş oldu.

Tabii, kamu niteliği taşıyan yatırımlar ile madencilik faaliyetlerinin çakışması durumundaysa yine üç bakanlık beraber bir araya gelecek ve o kurul tarafından verilen karar hangi yatırımın ehem mühim olduğunu ve hangisinin daha öncelikle tercih edileceğini belirlemiş olacak.

Yine, Araştırma Komisyonunun önerisinde… Yani bu araştırma komisyonu raporunun daha sonra yayımlanmış olması, kanunda bunların dikkate alınmadığı anlamına gelmediğini bir kez daha vurgulamak için bunları detaylandırıyorum.

Araştırma Komisyonunun önerisinde yer alan çevreye uyum teminatı ilk defa Maden Kanunu’nda yer buldu ve teminat, madencilik faaliyetleri sonrası bozulan arazinin düzenlenmesi için kullanılacaktır. Bunu da aynen dercettik.

İşletme yapılmayan ve atıl durumdaki sahaların yeniden ekonomiye kazandırılmasıyla alakalı ise, işletme ruhsatı alarak, ruhsatları işletmeden, üzerinde tutmak amacıyla izin süreçleri tamamlanmadan bekleyen ruhsatlar üç yıl içerisinde izin alamadığı takdirde ruhsatların iptali kuralı getirildi, atıl bırakılan sahaların gerçek yatırımcıya yönlendirilmesi de sağlanmış oldu. Ayrıca, beş yıl içerisinde üç yıl üretim yapmayan ruhsatların da iptal edilmesi hükmü getirilmiş oldu.

Öte yandan, sanayi tesislerimizin ham maddesini sağlayan ruhsatlara ise ruhsat güvencesi -bunun tam tersi uygulamayla- sağlandı ve bu sahalar iptale konu olmaktan çıkartıldı. Yani, bir kromla alakalı, alüminyumla alakalı bir tesis kurdunuz. Bu tesisin ham maddesini tedarik edecek ruhsatlar ise tam tersi güvence altına alınmış oldu, oranın ham maddesiz kalmaması için. Bu durum, madenciliğimizde özellikle katma değer üreten sanayicilerimize daha büyük bir destek anlamına geldi.

Tabii ki özellikle son kanuni düzenlemeyle projeye uygun faaliyette bulunması ve can ve mal güvenliğinin sağlanması bakımından önemli düzenlemeler yapıldı. Bunların fiilî uygulamalarına geçildi. Can ve mal güvenliğini tehdit eden herhangi bir unsur…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayınız lütfen.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) - …bir denetimle karşılaşılmışsa bir süre vermeksizin o ocağın kapatılması bu sayede sağlanmış oldu. Tabii ki bunun bedeli de 241 tane ocağın yaklaşık 75 tanesi bu sayede kapatılmış oldu. Gönlümüz bunu temenni etmiyor olmasına rağmen can ve mal güvenliğini ön plana almış olmamızdan kaynaklanan sebepler yüzünden böyle bir uygulama yapmış bulunuyoruz.

Daha tecrübeli elemanların… Kazaların önlenmesi amacıyla TKİ, TTK gibi kurumlar tarafından da aldığımız desteklerle beraber bunlar daha iyi bir noktaya getirildi.

Sayın Başkanım, eğer müsaade ederseniz son üç dört dakikada bir kısım konuları toplamak istiyorum, önemli olduğuna… Yani, araştırma komisyonu raporuyla, çıkarttığımız Maden Kanunu’nun içerisindeki uyumlu olan noktaların vurgulanması lazım Sayın Başkanım. Ben hoşgörünüze sığınarak böyle bir talepte bulundum.

BAŞKAN – Ben size üç dakika ekledim, buyurun.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Taş ocaklarıyla alakalı aldığımız şikâyetlerde, değerli arkadaşlar, gözden kaçırmamamız gereken önemli bir nokta var. Şimdi, her şeyin stokunu yapabilirsiniz ama taş ocağından çıkarttığınız mıcırın stoku falan pek olmaz. Bunların her birisi duble yollarda kullanıldı, inşaatlarda kullanıldı, asfaltlarda kullanıldı. Yani bu bir ihtiyaçtı. Burada hep beraber mutabıkız, esasta doğru bir işlem yapılıyor ama usulde bunların nerelerden çıkartılacağına dair önemli bir düzenleme tabii ki yapmamız lazım. Bir kere taş ocakları ayrı bir grup altında toplandı, bu yeni çıkan Kanun’da ve hazırlanan yönetmelikte. Bunların yerel kurulların temsilcilerinin katıldığı bir komisyonda, burası çok önemli, özellikle Antalya gibi çok fazla şikâyet aldığımız, Muğla gibi, Kocaeli gibi illerde bir komisyon marifetiyle agrega ruhsatı verilebilecek ve aynı zamanda verilemeyecek olanlar da yerlerinin tespiti yapılacak ve Bakanlık onanıyla bunlar da yürürlüğe girecek. “Buralara verilemez.” denilen yerlerin raporu da ilgili komisyonlar tarafından, yine yerel yönetimler tarafından alınacak. Bu son derece önemli. Eğer orada taş ocaklarıyla alakalı, kum ocaklarıyla alakalı bir sıkıntı varsa bu tersine de olabilir, malzeme ihtiyacından kaynaklanıyor olabilir veya tam tersi malzeme vardır ama oradan çıkartılması uygun olmayabilir. Bunlarla alakalı kriterler de yine yerel yönetimlerle beraber yapılmış olacak.

Taşı alınan alanların rehabilitasyonu titizlikle takip edilecek. “Ön görünüm alanı” kavramı getirildi. Yani siz cepheden gördüğünüz, özellikle Mersin ve Antalya’da sahilden gördüğünüz yerlerin özellikle ön görünümden en az 300 metre uzakta tutulması ve bir görüntü kirliliğine de yol açmaması sağlanmış oldu. Bunların her birisi aldığımız olumlu eleştiriler sonucunda yaptığımız işlemlerdir.

Araştırma Komisyonumuzun uzun vadede yapılmasını öngördüğü önerilerden özellikle bu işin sistemiyle alakalı konularda da dikkate alındı. Sürem otuz üç saniye kaldığı için bunları atlıyorum ve özellikle belirtmem gereken… Bu önerilere paralel olarak madencilik faaliyetlerinin yönetilmesiyle alakalı yeniden yapılanma içerisinde olduğumuzu belirtmek isterim, ama şu anda 100 üzerinden belki 85-90 alabilecek bir kanunla beraber mevcut sistemin yürümesini sağlıyor olabilmemiz lazım, ondan sonra bu değişimi yönetebiliyor, idare edebiliyor olmamız lazım. Bütün bunların her birisine dikkat edildi.

Ben bütün bu duygu ve düşüncelerle tekrar Araştırma Komisyonunun hazırladığı rapor için Başkanımıza ve milletvekillerimize bütün iktidarıyla muhalefetiyle teşekkür ediyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Şahıslar adına Gümüşhane Milletvekili Sayın Yahya Doğan, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

Buyurun

YAHYA DOĞAN (Gümüşhane) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; gecenin bu saatinde sabrınızı fazla taşırmamaya çalışacağım, ancak birkaç kelime bahsedeceğim.

Her şeyden önce yeni yasama yılı hayırlı, uğurlu olsun. Ve maden kazalarında ekmeğini kazanırken rahmetli olan işçilerimize Cenabıhakk’tan rahmet diliyorum.

Bu yüce Meclisin yaptığı çok hayırlı çalışmalardan birisi de bu Madencilik Araştırma Komisyonu Raporu olmuştur. Hasbelkader ben de içerisinde bulundum. Niye bulundum? Ben Gümüşhane’den geliyorum. İsmini madenden alan bu şehirde maalesef madencilik yapılmıyordu. Hep merak ederdim neden yapılmıyor diye. Bir dilekçeyle bunun araştırılması konusunda girişimde bulunduk, sonra kendimizi bu Komisyonun içerisinde bulduk, iyi ki de bulduk.

Bu Komisyonda çalışırken muhtelif siyasi partilerden arkadaşlarımızla tam bir uyum içerisinde ülkemizin dört bir etrafını gezdik. Özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, Ege Bölgesi’nde, İç Anadolu Bölgesi’nde çok enteresan olaylarla karşılaştık. Bunlara girecek değilim ancak o yöreler halkının göstermiş olduğu yakın alakadan dolayı müteşekkiriz. Türk insanının, hakikaten kendisine el uzatıldığı zaman ne kadar hoşgörülü olduğunu, memnun olduğunu da görmüş olduk.

Gümüşhane’de madenler işlemeye başladı; altın işliyor, altın çıkarılıyor, gümüş çıkarılıyor. Yakında çinko ve bakır da çıkarılacak, özel sektör bu konuda teşebbüse geçmiş durumda. Yani geçmişte Osmanlıya darphane görevi yapmıştır gümüş madenleriyle. Bu vesileyle gidemedik ama raporumuzda oraya da yer verdik.

Sayın Başkanım, bu yüce Meclisin -konunun biraz dışına çıkacağım- hazırlamış olduğu araştırma-inceleme raporları gerçekten bir altın değerindedir. Bundan önce de bu uyuşturucu ve uyuşturucuyla mücadele konusunda fevkalade mükemmel bir rapor hazırlanmış idi. Çok da yararlı oldu. Ben de çok şey öğrendim her iki raporu hazırlarken de, ancak arz etmek istediğim bir husus, yüce Meclisin hazırlamış olduğu bu raporlardaki önerilerin takibinin yapılabilmesi. Artık bir büro mu olur, Mecliste mi, şeyde mi? Çünkü hakikaten büyük emekler verilerek hazırlanıyor, ortaya çok güzel fikirler konuluyor, bunların takibinin yapılarak gerçekleştirilmesi önem kazanıyor.

Madencilik raporuyla ilgili olarak bir arkadaşımız değindi. Bu, özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi maden yönünden oldukça zengin. Hele hele bu Suriye sınırı bölgesinde, mayınlarla kaplı olan arazide, sınırın tam karşısında -bunu gözlerimizle de gördüğümüz için- petrol kuyuları faal vaziyette çalışıyor, ancak bu tarafta yok. Oradaki genç arkadaşların ifadelerine göre, bu mayınlı arazinin temizlenmesi hâlinde o kuyular da açılırsa mutlak surette petrol çıkacağına kesin gözüyle bakılıyor. O sebeple bu konunun bir an önce ele alınmasında yarar görüyorum bir öneri olarak. Zaten raporumuzda büyük ölçüde var.

Diğer bir husus da: Bu milletin otuz sene önce Mazıdağı fosfat yataklarında kurmuş olduğu tesisler bugün maalesef çürümeye terk edilmiş durumda. Hatta milyarlarca lira harcanarak dekapajı yapılmış fosfat yatakları da atıl durumdadır. Yöre halkının büyük arzusudur, bir an önce bunların faaliyete geçirilmesi. Faaliyete geçsin de kim geçirirse geçirsin. Bir liraya verilsin özel sektöre, ziyanı yok, özel sektör bunları çalıştırsın çünkü hem üretim yapılacak hem de yöredeki işsizlik sona erecektir. Benim inancım o dur ki yöre halkı temizdir ve oradaki terörün temel kaynağı büyük ölçüde işsizlik ve terör de bunu gördüğü için zaten müsaade etmiyor oralarda yatırım yapılmasına. Ben bir an önce o bölgede yatırımların yapılmasını, bu tesislerin devreye sokulmasını arzu ediyorum.

Yine çok sevindirici bir husus şudur: Ben eskiden zannediyordum ki sadece Gümüşhane ilinde madencilik sorunu var ama bu Komisyon ile gördüm ki sorun Türkiye'nin sorunudur.

Madenci değilim, ben iktisatçıyım, maliyeciyim, olaya biraz da o gözle bakıyorum. Ben şuna inanıyorum ki yapmış olduğumuz bu çalışmayla, biraz önce Sayın Bakanımızın da ifade ettiği gibi -Maden Kanunu’nun hazırlanmasında Komisyonumuzun çalışmalarından da yararlanması fevkalade memnuniyet vericidir- Türkiye’de madenciliğin önü açılmıştır, kaynakların harekete geçirilmesinde artık bir engel kalmamıştır. İyi niyetle bu sorunlar aşılacaktır. Rakamlar çarpıcıdır. Kanada’da, Avustralya’da yapılan sondajların, çalışmaların bir yılda yapılanını biz seksen yılda yapmışız. Türkiye’de bu madencilik sektörünün önü de bu çalışmayla ve yeni kanunla açılmıştır. Ben bu alanda ciddi yatırım yapmak isteyenlerin başarılı olacağına inanıyorum.

Sözlerimi daha fazla uzatmak istemiyorum. Yüce Meclise bir kere daha teşekkür ediyorum. Bu Komisyonda görev alan muhtelif siyasi partilerdeki arkadaşlarımızın tam bir uyum içerisinde çalışması beni son derece mutlu etmiştir. Özellikle Komisyon Başkanımız Bursa Milletvekili Sayın Altan Karapaşaoğlu’na da üstün yöneticiliğinden dolayı tekrar teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum Sayın Başkanım. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğan.

Madencilik sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulmuş bulunan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu üzerindeki genel görüşme tamamlanmıştır.

Alınan karar gereğince, Anayasa’nın 146’ncı ve geçici 18’inci maddeleri gereğince Sayıştay Genel Kurulunca gösterilen 3 aday içinden Anayasa Mahkemesine seçilecek 1 üyenin seçimini yapmak ve kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 6 Ekim 2010 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 23.43