DÖNEM: 23 CİLT: 76 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
139’uncu
Birleşim
22 Temmuz 2010 Perşembe
(Bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile
konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş
alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - BU BİRLEŞİM
TUTANAK ÖZETİ
III. - GELEN
KÂĞITLAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, seçim barajı ve demokrasi konusuna ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Hatay
Milletvekili Abdülhadi Kahya’nın, Hatay’ın Türkiye’ye
katılmasının 71’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis’in, Tunceli ilinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın, seçim barajına ilişkin açıklaması
2.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Hatay’ın Türkiye’ye katılmasının 71’inci yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
3.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Hatay’ın Türkiye’ye katılmasının
71’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
4.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya ilindeki
çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
5.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın, Nevşehir, Niğde ve Gaziantep’in bazı köy ve
kasabalarının elektrik borçlarından dolayı içme sularının kesilmesine ilişkin
açıklaması
6.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Erzurum’un Horasan ilçesine bağlı Saçlık
köyündeki sel felaketlerinde hayatını kaybedenlere ve Tunceli ilinin
sorunlarının çözümünde pozitif ayrımcılık yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
7.- İzmir
Milletvekili Tuğrul Yemişci’nin, köylerin içme suyu ve belediyelerin
aydınlatmadan dolayı olan elektrik borçlarının affedilmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
8.- Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli’nin, daha önce yaptığı bir konuşmaya atfen
Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin yaptığı açıklamada sözlerini
yanlış aksettirdiğine ilişkin açıklaması
9.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli’nin, sektör incelemesiyle ilgili ifadelerine ilişkin açıklaması
10.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, önergelerin okunma sırasına, aykırılık
sırasına göre oylanmasına ve 500 kelimeyi geçen önergelere ilişkin açıklaması
11.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, AK PARTİ’nin Anayasa kitapçığındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
12.- Samsun
Milletvekili Suat Kılıç’ın, AK PARTİ Hükûmetinin ve milletvekillerinin hukuk
devletinden ve hukukun üstünlüğünden yana sağlam ve esaslı duruşlarının
birilerini rahatsız ettiğine ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Siirt
Milletvekili Osman Özçelik’in, Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden istifa
ettiğine ilişkin önergesi (4/229)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek ve 26 milletvekilinin, infaz koruma memurlarının
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/849)
2.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 22 milletvekilinin, TTK’nın Zonguldak
Karadon’daki kömür ocağında meydana gelen kazanın araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/850)
3.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, bir ilçedeki tecavüz
iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/851)
4.- Siirt
Milletvekili Osman Özçelik ve 19 milletvekilinin, demiryolu taşımacılığı
sistemindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/852)
C) Tezkereler
1.- AL
Uluslararası Arap Parlamentosu Dışişleri Komisyonunun, Türkiye Büyük Millet
Meclisi üyelerinden oluşan bir Parlamento heyetini Suriye’ye vaki davetine
icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1260)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Gündemdeki
sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden
düzenlenmesine; TBMM Genel Kurulunun 1
Ekim 2010 tarihine kadar tatile girmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
3.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili
Rahmi Güner'in, 3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere
Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir
Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152
nci Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Kerim Özkul ve 4
Milletvekilinin, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın, Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886, 1/838,
2/599, 2/712, 2/727) (S. Sayısı: 536)
4.- Güneydoğu
Asyada Dostluk ve İşbirliği Andlaşması ile Andlaşmada Değişiklik Yapan
Protokollere Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/906) (S. Sayısı: 542)
5.- Uluslararası
Telekomünikasyon Birliği (ITU) Kuruluş Yasası ve Sözleşmesinde Değişiklik Yapan
Antalya Tam Yetkili Temsilciler Konferansı Sonuç Belgelerinin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/673) (S.
Sayısı: 519)
6.- Uluslararası
Telekomünikasyon Birliği (ITU) 2003 Dünya Radyo Komünikasyon Konferansı Sonuç
Belgelerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/333) (S. Sayısı: 306)
7.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Elektrik,
Petrol, Gaz ve Maden Kaynakları Alanlarında İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/615) (S. Sayısı: 342)
8.- Ankara
Milletvekili Faruk Koca ve 4 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Durmuşali
Torlak ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır, İzmir Milletvekili Oktay Vural ve 4 Milletvekilinin 13/10/1983 Tarihli ve 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/736, 2/739) (S. Sayısı: 546)
IX.- OYLAMALAR
1.- Gelir Vergisi
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
2.- Güneydoğu
Asyada Dostluk ve İşbirliği Andlaşması ile Andlaşmada Değişiklik Yapan
Protokollere Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
3.- Uluslararası
Telekomünikasyon Birliği (ITU) Kuruluş Yasası ve Sözleşmesinde Değişiklik Yapan
Antalya Tam Yetkili Temsilciler Konferansı Sonuç Belgelerinin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
4.- Uluslararası
Telekomünikasyon Birliği (ITU) 2003 Dünya Radyo Komünikasyon Konferansı Sonuç
Belgelerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
5.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Elektrik,
Petrol, Gaz ve Maden Kaynakları Alanlarında İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TRT’nin görevlendirdiği bazı muhabirlere
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınç’ın cevabı (7/15114)
2.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, TMSF’nin bir medya grubunu satış ihalesine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/15115)
3.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, Türkiye Kalkınma Bankasının denetlenmesiyle ilgili
iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Ali Babacan’ın cevabı (7/15123)
4.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa TOKİ 3. Etap konutlarının teslimine ilişkin
Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/15225)
5.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, TOKİ’den konut alanların yaşadıkları ödeme
güçlüğüne ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Cemil Çiçek’in cevabı (7/15226)
6.- Muş Milletvekili
M. Nuri Yaman’ın, Ağrı ilindeki sel felaketine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in
cevabı (7/15230)
7.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, TOKİ’nin yenilediği karakollara ilişkin
Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/15237)
8.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya kent mezarlığının yetersizliğine ilişkin
sorusu ve Çevre
ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı
(7/15251)
9.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, ormancılık alanında eğitim alanların
istihdamına ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/15252)
10.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Adana’da kapatılan DSİ fabrikalarına ilişkin
sorusu ve Çevre
ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı
(7/15253)
11.- Samsun
Milletvekili Osman Çakır’ın, yabancı ülkelerdeki yemek organizasyonlarına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Egemen Bağış’ın cevabı (7/15255)
12.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Anayasa değişikliğinin iptali için Anayasa
Mahkemesine yapılan başvuruya ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/15324)
13.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, TOKİ’nin yapacağı askerî karakol ve hizmet binalarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/15326)
14.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, Başbakana yönelik yakın koruma hizmetlerine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçek’in cevabı (7/15334)
15.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Kahramanmaraş’a atık su
arıtma tesisi yapımına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlu’nun cevabı (7/15348)
16.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Burdur’da İşsizlik Sigortası Fonu’nun
kullanımına ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/15434)
17.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Ardahan’daki bazı bitki türlerinin korunmasına,
Ardahan’daki bitki
çalışmalarına,
Ardahan’daki yan
ürün veren bitkilere,
İlişkin soruları ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı
(7/15440), (7/15441), (7/15442)
18.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, bir gazetecinin yabancı bir radyoda yaptığı
iddia edilen açıklamalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/15509)
19.- Sinop
Milletvekili Engin Altay’ın, tatile çıkmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in
cevabı (7/15561)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.03’te açılarak altı oturum yaptı.
Uşak Milletvekili
Mustafa Çetin, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, 14-15 Temmuz 2010 tarihleri
arasında Slovenya’ya yaptığı resmî ziyarete,
Gaziantep Milletvekili
Yaşar Ağyüz, Gaziantep’in eğitim ve ekonomik sorunlarına,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Kayseri
Milletvekili Yaşar Karayel’in, Kayseri’ye yapılmakta olan turizm yatırımlarına
ilişkin gündem dışı konuşmasına Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay cevap
verdi.
Japonya
Temsilciler Meclisi Başkanı Takahiro Yokomichi ile beraberindeki heyetin
ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel
Kurulun bilgisine sunuldu.
Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata ve 19 milletvekilinin, infaz koruma memurlarının
(10/845),
İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel ve 19 milletvekilinin, sokakta yaşayan ve çalışan
çocukların (10/846),
Kütahya
Milletvekili Alim Işık ve 26 milletvekilinin,
Kütahya’nın ulaşım (10/847).
Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkan ve 28 milletvekilinin, emeklilerin (10/848),
Sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu;
önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan:
(10/321, 10/426)
esas numaralı, yerel basın ve yayın kuruluşlarının sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergelerin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 21/7/2010
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP,
(10/367, 10/383)
esas numaralı (kamudaki geçici ve taşeron şirketler aracılığıyla çalışan
personelin sorunları) Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerinin Genel
Kurulun 21/7/2010 Çarşamba günkü birleşiminde birlikte
yapılmasına ilişkin CHP,
Grubu önerileri
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın, Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçli’nin, grubuna
sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.
İzmir
Milletvekili Oktay Vural, Sayıştay üyelikleri için yapılan seçimlerin parti
mutfağındaki tercihleri yansıtan bir oylama olduğuna,
Samsun
Milletvekili Suat Kılıç, Sayıştay üyeliği seçimlerinin bir parti işi, bir
siyasi faaliyet olmadığına ve kararın yüce Meclise ait olduğuna,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Sayıştay
üyelikleri için yapılan seçim sonucunda, Sayıştay üyeliklerine, Ali Osman
Güçlü, Ömer Zengin, İbrahim Kandemir, Bekir Aydınlı ve İsmail Destan’ın
seçildikleri açıklandı.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2’nci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen,
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in,
3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve
Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin "II-Tazminatlar"
Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Konya
Milletvekili Kerim Özkul ve 4 Milletvekilinin, Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın,
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu’nun (1/886, 1/838, 2/599, 2/712, 2/727) (S. Sayısı: 536),
5’inci sırasında
bulunan, Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) Kuruluş Yasası ve
Sözleşmesinde Değişiklik Yapan Antalya Tam Yetkili Temsilciler Konferansı Sonuç
Belgelerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun (1/673) (S. Sayısı: 519),
6’ncı sırasında
bulunan, Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) 2003 Dünya Radyo Komünikasyon Konferansı
Sonuç Belgelerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/333) (S. Sayısı: 306),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
4’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen
ve görüşmelerine devam olunan, Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Samsun Milletvekili Osman
Çakır’ın, Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, Hakkâri Milletvekili Hamit
Geylani’nin, İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 2 Milletvekilinin;
Mardin (Eski) Milletvekili Ahmet Türk ve 20 Milletvekilinin, Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunç ve Batman Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in Benzer
Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Adalet Komisyonu Raporu (1/775, 2/84, 2/407,
2/477, 2/508, 2/534, 2/711) (S. Sayısı: 526) üzerindeki görüşmeler tamamlandı;
istem üzerine elektronik cihazla yapılan açık oylamadan sonra kabul edildi ve
kanunlaştı.
Eskişehir
Milletvekili H. Tayfun İçli, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in, şahsına,
Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın,
grubuna,
Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ, Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, grubuna,
Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, grubuna,
Mersin
Milletvekili Behiç Çelik, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, grubuna,
Adalet Bakanı
Sadullah Ergin, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, şahsına,
Sataşması
nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün sözlerini başka bir alana çektiğine,
Muş Milletvekili
Sırrı Sakık, konuşmasında “geçmişle yüzleşmek” hususunda söylediklerinin Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş tarafından farklı değerlendirildiğine,
İzmir
Milletvekili Kâmil Erdal Sipahi, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
konuşmasındaki “Diyarbakır’da bir vatandaşın ‘bize pislik yedirdiler’ ”
şeklindeki ifadelerine,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
22 Temmuz 2010
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime
01.03’te son verildi.
|
|
Sadık
YAKUT |
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
|
|
|
Yusuf
COŞKUN |
|
Bayram
ÖZÇELİK |
|
Bingöl |
|
Burdur |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
|
|
|
|
Fatih
METİN |
|
|
|
Bolu |
|
|
|
Kâtip Üye |
|
II.- BU BİRLEŞİM TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.04’te açılarak altı oturum yaptı.
Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk, seçim barajı ve demokrasi konusuna,
Hatay
Milletvekili Abdülhadi Kahya, Hatay’ın Türkiye’ye
katılmasının 71’inci yıl dönümüne,
Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis, Tunceli ilinin sorunlarına,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Muş Milletvekili
Sırrı Sakık, seçim barajına;
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır,
Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi,
Hatay’ın
Türkiye’ye katılmasının 71’inci yıl dönümüne;
Kütahya
Milletvekili Alim Işık, Kütahya ilindeki çiftçilerin
sorunlarına,
Niğde
Milletvekili Mümin İnan, Nevşehir, Niğde ve Gaziantep’in bazı köy ve
kasabalarının elektrik borçlarından dolayı içme sularının kesilmesine,
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, Erzurum’un Horasan ilçesine bağlı Saçlık köyündeki
sel felaketlerinde hayatını kaybedenlere ve Tunceli ilinin sorunlarının
çözümünde pozitif ayrımcılık yapılması gerektiğine,
İzmir
Milletvekili Tuğrul Yemişci, köylerin içme suyu ve belediyelerin aydınlatmadan
dolayı olan elektrik borçlarının affedilmesi gerektiğine,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Siirt Milletvekili
Osman Özçelik’in, Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin
önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek ve 26 milletvekilinin, infaz koruma memurlarının
sorunlarının (10/849),
Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürk ve 22 milletvekilinin, TTK’nın Zonguldak Karadon’daki kömür
ocağında meydana gelen kazanın (10/850),
Van Milletvekili
Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, bir ilçedeki tecavüz iddialarının
(10/851),
Siirt
Milletvekili Osman Özçelik ve 19 milletvekilinin, demiryolu taşımacılığı
sistemindeki sorunların (10/852),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin
gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
AL Uluslararası
Arap Parlamentosu Dışişleri Komisyonunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyelerinden oluşan bir Parlamento heyetini Suriye’ye vaki davetine icabet
edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan
542 ve 342 sıra sayılı Kanun Tasarılarının bu kısmın 4 ve 7’nci sıralarına
alınmasına; bastırılarak dağıtılan ve “gelen kâğıtlar” listesinde yayımlanan
546 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 48 saat geçmeden gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 8’inci sırasına
alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel
Kurulun, 22/7/2010 Perşembe günü 546 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarına devam etmesine;
546 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin bu birleşimde tamamlanamaması
hâlinde 23/7/2010 Cuma günkü birleşimde görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalara devam edilmesine; yukarıda belirtilen birleşimlerde gece 24.00’te
günlük programların tamamlanamaması hâlinde günlük programların tamamlanmasına
kadar çalışmalara devam edilmesine; 546 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerinin bitiminde ise TBMM Genel Kurulunun 1 Ekim 2010 tarihine kadar
tatile girmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi yapılan görüşmelerden sonra
kabul edildi.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2’nci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
3’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen
ve görüşmelerine devam olunan, Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili
Rahmi Güner'in, 3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere
Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir
Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152
nci Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Kerim Özkul ve 4
Milletvekilinin, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın, Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886,
1/838, 2/599, 2/712, 2/727) (S. Sayısı: 536),
4’üncü sırasına
alınan, Güneydoğu Asyada Dostluk ve İşbirliği Andlaşması ile Andlaşmada
Değişiklik Yapan Protokollere Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/906) (S. Sayısı: 542),
5’inci sırasına
alınan, Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) Kuruluş Yasası ve
Sözleşmesinde Değişiklik Yapan Antalya Tam Yetkili Temsilciler Konferansı Sonuç
Belgelerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/673) (S.Sayısı: 519),
6’ncı sırasına
alınan, Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) 2003 Dünya Radyo
Komünikasyon Konferansı Sonuç Belgelerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/333) (S. Sayısı: 306),
7’nci sırasına
alınan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Elektrik, Petrol, Gaz ve Maden Kaynakları Alanlarında İşbirliği
Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/615) (S. Sayısı: 342),
Üzerindeki
görüşmeler tamamlandı, elektronik cihazla yapılan açık oylamalardan sonra;
8- Ankara
Milletvekili Faruk Koca ve 4 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Durmuşali
Torlak ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır, İzmir Milletvekili Oktay Vural ve 4 Milletvekilinin 13/10/1983 Tarihli ve 2918 Sayılı Karayolları Trafik
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/736, 2/739) (S. Sayısı: 546) üzerindeki görüşmeler
tamamlandı;
Kabul edildi ve
kanunlaştı.
Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, daha önce yaptığı bir konuşmaya atfen Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin yaptığı açıklamada sözlerini yanlış
aksettirdiğine,
Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin,
sektör incelemesiyle ilgili ifadelerine,
Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, önergelerin okunma sırasına, aykırılık
sırasına göre oylanmasına ve 500 kelimeyi geçen önergelere,
İzmir
Milletvekili Oktay Vural, AK PARTİ’nin Anayasa kitapçığındaki bazı ifadelerine,
Samsun
Milletvekili Suat Kılıç, AK PARTİ Hükûmetinin ve milletvekillerinin hukuk
devletinden ve hukukun üstünlüğünden yana sağlam ve esaslı duruşlarının
birilerini rahatsız ettiğine,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Alınan karar ile
Anayasa ve İç Tüzük gereğince, gündemde bulunan konuları görüşmek için, 1 Ekim
2010 Cuma günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 05.13’te son verildi.
|
|
Nevzat PAKDİL |
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
|
|
|
Bayram ÖZÇELİK |
|
Fatih METİN |
|
Burdur |
|
Bolu |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
|
|
|
|
Yaşar TÜZÜN |
|
|
|
Bilecik |
|
|
|
Kâtip Üye |
|
No.:
185
III.-
GELEN KÂĞITLAR
22
Temmuz 2010 Perşembe
Rapor
1.- Ankara
Milletvekili Faruk Koca ve 4 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Durmuşali
Torlak ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır, İzmir Milletvekili Oktay Vural ve 4 Milletvekilinin 12/10/1983 Tarihli ve 2918 Sayılı Karayolları Trafik
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/736, 2/739) (S. Sayısı: 546) (Dağıtma tarihi: 22.7.2010)
(GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek ve 26 Milletvekilinin, infaz koruma memurlarının
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/849) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4.6.2010)
2.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 22 Milletvekilinin, TTK’nın Zonguldak
Karadon’daki kömür ocağında meydana gelen kazanın araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/850) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.6.2010)
3.- Van Milletvekili
Fatma Kurtulan ve 19 Milletvekilinin, bir ilçedeki tecavüz iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/851) (Başkanlığa geliş tarihi:
8.6.2010)
4.- Siirt Milletvekili
Osman Özçelik ve 19 Milletvekilinin, demiryolu taşımacılığı sistemindeki
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/852) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8.6.2010)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, İstanbul’daki hastanelerin depreme karşı
dayanıklılığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/14535)
2.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, Van’da AMATEM açılmasına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14536)
3.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, bir hastanede yaşandığı iddia edilen olaya
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/14538)
4.- Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal’ın, Mersin Toros Devlet Hastanesindeki işten
çıkarmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14578)
5.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Mardin’deki hastanelerin depreme karşı
dayanıklılığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/14591)
6.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, hastane kurulacak illere ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14592)
7.- Muş
Milletvekili M.Nuri Yaman’ın, domuz gribi vakalarına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14593)
8.- Bursa
Milletvekili H.Hamit Homriş’in, Bursa’daki bazı sağlık verilerine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/14594)
9.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’daki iki hastanenin
birleştirilmesine ve yeni hastane yapımına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14595)
No.: 185’e Ek
22 Temmuz 2010 Perşembe
Geri Alınan Yazılı Soru Önergesi
1.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut, bir öğretmen görevlendirmesine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesini 22.07.2010 tarihinde geri almıştır.
(7/15284)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, komşu iller arası servislerle yolcu
taşımacılığına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/2163)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/07/2010)
2.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, aracındaki çelengin Başbakanlık polisleri
tarafından alınmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2164)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/07/2010)
Yazılı Soru Önergeleri
1.-
Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, Atom Enerjisi Kurumu Başkan
Yardımcısı ile ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/15687) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/07/2010)
2.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Fener-Balat-Ayvansaray yenileme ihalesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15688) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/07/2010)
3.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Konya’daki köy yerleşim planı uygulamasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15689) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/07/2010)
4.- Konya Milletvekili
Atilla Kart’ın, mer’a vasfındaki bir araziyle ilgili iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15690) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/07/2010)
5.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, bir gaziye iş imkanı sağlanmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15691) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/07/2010)
6.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, KPSS ile personel alımına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15692) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/07/2010)
7.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, işsizlik sigortası fonunun kullanımına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15693) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/07/2010)
8.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, aldığı fahri doktora unvanlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15694) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/07/2010)
9.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15695) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/07/2010)
10.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal’ın, Zonguldak’taki sel felaketine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15696) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/07/2010)
11.- Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın, Ayaş ilçesindeki don afetine ve tarım
sigortası uygulamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15697)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/07/2010)
12.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, eğlence yerlerindeki müzik kapanış saati
uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15698) (Başkanlığa
geliş tarihi: 16/07/2010)
13.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, İzmir’de düzenlenen bir ödül törenine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15699) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
14.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, canlı hayvan ithalatına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15700) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/07/2010)
15.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, TBMM’nin çalışma süresine ve tatiline ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15701) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/07/2010)
16.- Balıkesir Milletvekili
Ergün Aydoğan’ın, Ankara Emniyet Müdürü ve Cumhuriyet Başsavcısı atamalarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15702) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/07/2010)
17.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, Kırklareli’nde yağışlar nedeniyle çimlenen
buğdayın satılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15703)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/07/2010)
18.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, tutuklu Mehmet Haberal’ın babasının cenazesine
katılamamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15704) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/07/2010)
19.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, AKP Grup toplantısında okuduğu Mustafa
Pehlivanoğlu’nun mektubuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15705)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/07/2010)
20.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Konya-Ankara Hızlı Tren Projesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15706) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/07/2010)
21.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TRT’nin bazı yayınlarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15707) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/07/2010)
22.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, Atatürk Kültür Merkezi’nin kapatılmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15708) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/07/2010)
23.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa-Demirci’de organik halıcılığın
geliştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15709) (Başkanlığa
geliş tarihi: 09/07/2010)
24.- Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, madencilik sektöründeki çalışma
sorunlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15710) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/07/2010)
25.- Ordu
Milletvekili Rahmi Güner’in, personel alımına yönelik bazı sınavlara ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15711)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/07/2010)
26.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, TOKİ’ye devredilen bir arsaya ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15712) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21/07/2010)
27.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, maden ocaklarında meydana gelen kazalara ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15713)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/07/2010)
28.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, SGK’nın eczanelere olan borcuna ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15714)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/07/2010)
29.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, emeklilerle ilgili İntibak
Yasası çalışmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15715) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/07/2010)
30.- Kocaeli
Milletvekili Cevdet Selvi’nin, ölümlü iş kazalarına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15716) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/07/2010)
31.- Mersin
Milletvekili Ali Oksal’ın, Berdan Barajıyla ilgili açıklamasına ilişkin Çevre
ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15717) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/07/2010)
32.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Doğu Karadeniz’deki HES projelerine ilişkin Çevre
ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15718) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/07/2010)
33.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, Borçka İlçesi Aksu Mahallesinin içinden
geçen Balcı Irmağının suyunun azalması sonucu ortaya çıkan sorunlara ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15719) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/07/2010)
34.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, Artvin’deki HES inşaatlarındaki sorunlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15720) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19/07/2010)
35.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Vakıfbank Genel Müdür Yardımcısıyla ilgili
iddialara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı
soru önergesi (7/15721) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/07/2010)
36.- Kocaeli
Milletvekili Cevdet Selvi’nin, Hazine Müsteşarlığına bağlı olan Damga Matbaası
bölümünün yeni hizmet binasına taşınmasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/15722) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/07/2010)
37.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Van İli Saray İlçesine bağlı Kapıköy’de yaşanan
bir şiddet olayına ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru
önergesi (7/15723) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/07/2010)
38.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna
bağlı yurtlara ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru
önergesi (7/15724) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/07/2010)
39.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengü’nün, Soma’daki madenlerde grizu patlaması riskine
karşı alınan önlemlere ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15725) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/07/2010)
40.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Akkuyu’da kurulacak nükleer santrale ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15726) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21/07/2010)
41.- Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, Kamu mülkiyetindeki elektrik tesislerine
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15727)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/07/2010)
42.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, bazı adli olaylara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15728) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/07/2010)
43.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin , Gaziantep Büyükşehir
Belediye Başkanının yurt dışı seyahatlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/15729) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/07/2010)
44.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, şehit ve malul yakınlarının istihdamına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15730) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/07/2010)
45.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Fener-Balat-Ayvansaray Projesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15731) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/07/2010)
46.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, TOKİ’ye devredilen bir arsaya ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15732) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/07/2010)
47.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Kandil ve Mahmur’dan gelen terör örgütü
mensuplarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15733)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/07/2010)
48.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Ankara’da yol kenarlarındaki ilanlara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15734) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/07/2010)
49.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, MHP Aydın İl Başkanlığınca parti binasına asılan
pankarta ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15735) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/07/2010)
50.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, İnsani Yardım Vakfıyla ilgili iddialarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15736) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/07/2010)
51.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Beylikdüzü kaymakamıyla ilgili bazı iddialara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15737) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/07/2010)
52.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, yeni kurulan Çukurova Belediyesi’ne devredilen
personele ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15738)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/07/2010)
53.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Adana-Pozantı Kamışlı Köyünün elektrik sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15739) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/07/2010)
54.- Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, Diyarbakır’lı işçiler için Bursa’da
kurulan çadır kente ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15740)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20/07/2010)
55.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Çaldıran ilçesindeki bir köyün su deposu
sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15741) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20/07/2010)
56.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Gürpınar ilçesine bağlı bir köydeki kız
çocuğunun ölümüne ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15742)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20/07/2010)
57.- İstanbul
Milletvekili Ufuk Uras’ın, Türkiye’deki Ermeni patriği seçimine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15743) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/07/2010)
58.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Hazine taşınmazlarının satışına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/15744) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/07/2010)
59.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakır’ın, kamuya ait sosyal tesislerin satışına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15745) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/07/2010)
60.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya İlinde kurulan
TEMTAŞ Tavşanlı A.Ş.’nin faaliyetlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15746) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/07/2010)
61.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, öğretmenlerin özür durumuna bağlı yer
değiştirmelerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15747)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/07/2010)
62.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakır’ın, Uzunköprü ilçesindeki taşımalı eğitime ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15748) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21/07/2010)
63.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Çankaya Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Vakfınca yapılan bir yardıma ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15749) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/07/2010)
64.- Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, Bitlis Hizan ilçesi Ürünveren Köyü Yapağı
Mezrasındaki ilköğretim okulu sorununa ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/15750) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/07/2010)
65.- Batman
Milletvekili Bengi Yıldız’ın, ÖSYM’nin sınav sistemine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15672) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
66.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, öğretmenlere ve özür grubuna bağlı yer
değiştirme kılavuzuna ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15752) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/07/2010)
67.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Muğla’da ölen bir üniversite öğrencisine ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15753) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/07/2010)
68.- Batman
Milletvekili Bengi Yıldız’ın, ÖSYM’nin sınav sistemine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15754) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/07/2010)
69.- İstanbul
Milletvekili Atila Kaya’nın, Milli Eğitim kurumları yöneticilerinin atama ve
yer değiştirme Yönetmeliğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15755) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/07/2010)
70.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep’in üniversite sınavındaki başarı
sırasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15756)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/07/2010)
71.- Mersin
Milletvekili Ali Oksal’ın, taşkın mağduru çiftçilere ve tarım sigortası
sistemine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15757)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/07/2010)
72.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, tarım ürünleri ithalat ve ihracatına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15758) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/07/2010)
73.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, Isparta ilindeki çiftçilerin mağduriyetine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15759) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/07/2010)
74.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın,
Balıkesir-Dursunbey-Harmancık-Tavşanlı yolu projesine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15760) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/07/2010)
75.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal’ın, Türk Telekom’un arsa satışı yaptığı iddiasına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15761) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19/07/2010)
76.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal’ın, Türk Telekom imtiyaz sözleşmesine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15762) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/07/2010)
77.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal’ın, Türk Telekom hisselerinin satışına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15763) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/07/2010)
78.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal’ın, Türk Telekom’un istihdam garantisine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15764) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/07/2010)
79.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal’ın, Türk Telekom çalışanlarına ve TAFICS şebekesinin
güvenliğine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15765)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19/07/2010)
80.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal’ın, Danıştay’ın Türk Telekom’la ilgili kararlarına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15766) (Başkanlığa geliş
tarihi:19/07/2010)
81.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal’ın, Türk Telekom’un kullandığı kredilere ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15767) (Başkanlığa geliş tarihi:19/07/2010)
82.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal’ın, Türk Telekom’un sözleşmelerine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15768) (Başkanlığa geliş tarihi:19/07/2010)
83.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal’ın, Türk Telekom da çalışan üst düzey personele ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15769) (Başkanlığa geliş tarihi:19/07/2010)
84.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, UNDP ile yürütülen çalışmalara ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15770) (Başkanlığa geliş tarihi:19/07/2010)
85.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, özel yetkili mahkemelerin kuruluşu hakkındaki
açıklamasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Cemil Çiçek)
yazılı soru önergesi (7/15771) (Başkanlığa geliş tarihi:19/07/2010)
86.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Diyanet İşleri
Başkanlığınca yapılan bir sınava ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı
soru önergesi (7/15772) (Başkanlığa geliş tarihi:19/07/2010)
87.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengü’nün, Türkiye Basketbol Federasyonu Başkanı ve Türk
vatandaşı olan bir sporcuya ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı
soru önergesi (7/15773) (Başkanlığa geliş tarihi:19/07/2010)
88.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, Habur Türk sınır kapısındaki bazı sorunlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Hayati Yazıcı) yazılı soru
önergesi (7/15774) (Başkanlığa geliş tarihi:21/07/2010)
89.- Bursa
Milletvekili Onur Öymen’in, ABD Dışişleri Bakanının Ermenistan ziyaretine
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15775) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/07/2010)
90.- Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, Ahlat
Kaymakamlığının bir raporuna ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15776) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/07/2010)
91.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya İlinde kurulan
TEMTAŞ ile ilgili şikayetlere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15777) (Başkanlığa geliş tarihi: 19/07/2010)
92.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, sözleşmeli personelin
istihdamına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/15778)
(Başkanlığa geliş tarihi:19/07/2010)
93.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, TBMM TV’nin bir yayınına ilişkin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/15779) (Başkanlığa
geliş tarihi: 09/07/2010)
22 Temmuz 2010 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.04
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 139’uncu
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündem dışı
konuşmalara geçiyoruz.
Gündem dışı ilk
söz, seçim barajı ve demokrasi hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk’e aittir.
Sayın Öztürk,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, seçim barajı ve
demokrasi konusuna ilişkin gündem dışı konuşması
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bundan tam otuz yıl
önce 22 Temmuz 1980 günü Türkiye devrimci sendikal hareketinin lideri,
demokrasi, özgürlük ve sosyalizm mücadelesinin önderi Kemal Türkler hunharca
bir katliam sonucu yaşamını yitirmiştir. Aradan geçen otuz yıl boyunca Kemal
Türkler’in yakınları, çocukları ve Kemal Türkler severleri, Kemal Türkler’i
katleden siyasi cinayetin kim ve kimler tarafından gerçekleştirildiğinin, neden
ve nasıl yapıldığının açığa çıkarılması için bıkmak, usanmak bilmeden bir
mücadele yürütüyorlar, umutsuzluğa kapılmadan mücadelelerini sürdürüyorlar.
Ancak, aradan geçen bu otuz yıl sonunda yargılama bir
türlü bitmedi ve dün yargılama yeniden, zaman aşımına bırakılacak şekilde eylül
ayına bırakıldı. Umut ediyorum ve diliyorum, Sayın Başbakan grup
toplantılarında 12 Mart, 12 Eylülde katledilenlerin arkasından ağlamak yerine,
o insanların neden ve nasıl katledildiklerinin açığa çıkartılması konusunda
ciddi bir siyasi irade ortaya koysun diye bekliyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bugünkü konumuz gerçekten demokrasinin önüne kurulmuş olan barajdır.
Demokrasi kurallarına uygun bir seçimden söz edebilmemiz için seçimin
güvenlikli olması yeterli değildir, seçimin yönteminin dürüst olması yeterli
değildir, aynı zamanda seçmen iradesinin hiçbir baskı altında kalmaksızın ve
prangalardan çözülmüş olarak, tam ve eksiksiz bir şekilde yasama organına
yansıtılması gerekiyor. Seçmen iradesini yasama organına yansıtan mekanizma da
seçim sistemidir değerli arkadaşlarım. Bugün Türkiye’de uygulanmakta olan yüzde
10 seçim barajı 12 Eylül çocuğudur. 12 Eylülden sonra, sisteme zararlı olmayan
iki parti ve bunların başında da asker kökenli bir Cumhurbaşkanı bulundurma
anlayışıyla hazırlanmış bir Seçim Kanunu vardır. 12 Eylülden önce barajsız bir
seçim sisteminde istikrarın bozulmadığı çok açık iken, istikrarı koruma adı
altında bu baraj getirilmiştir.
Avrupa Konseyine
üye 47 ülkeye baktığımız zaman, Linchestein’da yüzde 8 baraj en fazla, Rusya ve
Gürcistan’da yüzde 7, üye devletlerin 1/3’ünde baraj yüzde 5, 13 devlette yüzde
5’in altında, 7 devlette ise hiç baraj yok. 21’inci yüzyılda demokratikleşme
iddiasında olan bir Türkiye, demokrasi ve hukuk devletini güçlendirme
iddiasında olan bir Türkiye Avrupa Konseyine üye barajsız 8’inci ülke neden
olmasın? Bunun koşullarını biz neden gerçekleştirmiyoruz?
Değerli arkadaşlarım,
baraj sistemi gerçekten seçmenin iradesini kilitliyor, seçmen iradesini
kapatıyor. 2002 seçimlerine baktığımızda AKP oyların yüzde 34’ünü almış
olmasına rağmen Türkiye Büyük Millet Meclisinde 363 milletvekili çıkartarak
yüzde 66 oranında temsil ediliyor, Cumhuriyet Halk Partisi yüzde 19 oy almış
olmasına rağmen 178 milletvekiliyle yüzde 33 oranında temsil edilmiş olunuyor.
2002’de Türkiye Büyük Millet Meclisine yansımayan seçmen iradesi yüzde 45, yani
verilen her iki oydan birisi Türkiye Büyük Millet Meclisine yansımamış değerli
arkadaşlarım. 2007’ye geldiğimizde yüzde 46,5 oyla AKP Türkiye Büyük Millet
Meclisinde yüzde 62’ye sahip olmuş, Cumhuriyet Halk Partisi ise yüzde 21 oyla
yüzde 20’sini almış Türkiye Büyük Millet Meclisinin, MHP de yüzde 14 oyla yüzde
13’ünü almış.
Görülüyor ki bu
seçim barajının yüksekliğinden en fazla faydalanan parti AKP. AKP, Türk
halkının kendisine tek başına vermediği yönetme yetkisini sadece seçim
sistemindeki bu barajın yüksekliğinden almaktadır. Yani, Türk halkı AKP’ye tek
başına Türkiye’yi yönetme yetkisini vermediği hâlde, bu seçim barajı sayesinde
gerçekten Türkiye’yi tek başına yönetmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Öztürk, konuşmanızı tamamlayınız.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla)
– Değerli arkadaşlarım, Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesinin aldığı bir
kararda barajın, seçim sistemindeki barajın çok yüksek olduğu belirtilmektedir,
bu barajın düşürülmesi gerektiği söylenilmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, gerçekten bu barajla demokrasiyi yaşatmamız mümkün değildir.
Yüzde 10’cu bir seçim anlayışını savunarak, yüzde 10’cu bir anlayışla
demokrasiyi, hukuk devletini gerçekleştirmemiz, güçlendirmemiz mümkün değildir.
12 Eylülün getirdiği bu antidemokratik yasadan faydalanarak “Biraz da bu
çarpıklığın keyfini biz sürelim.” diyerek, AKP, bu durumu sürdürülebilir
olmaktan çıkarmak durumundadır. 12 Eylülde getirilen bu çarpık Yasa’nın keyfini
yıllarca Anavatan Partisi sürdü, şimdi de öyle anlaşılıyor ki AKP “Biraz da
bunun keyfini biz sürelim.” diyor.
12 Eylül ruhuna
her vesileyle karşı olduğunu belirten Başbakan ve AKP kadroları gerçekten 12
Eylülle hesaplaşmak istiyorlarsa, 12 Eylülün getirdiği bu seçim sistemine,
baraj sistemine karşı çıkmak durumundadırlar…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) – …ve en tez elden bu antidemokratik baraj sistemini değiştirmeleri
ve demokrasinin önüne kurulan bu tuzakların bir an önce yıkılması gerekiyor.
BAŞKAN – Sayın
Öztürk, konuşmanızı tamamlayın lütfen.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) – Türkiye Büyük Millet Meclisinin bence demokratikleşme adına en
önemli görevlerinden birisi budur.
Seçim sisteminin
önüne ve demokrasimizin önüne kurulan bu barajlar yıkılmalıdır dileğiyle
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Buyurun Sayın
Sakık.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, seçim barajına ilişkin
açıklaması
SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Siz olunca böyle keyifli keyifli söz isteme
şansımız oluyor.
Ben Sayın Hatibi
dinlerken, evet, gerçekten geçmişte Sayın Baykal şunu söylerdi, derdi ki:
“Ulusal birliğimiz yok, onun için yüzde 10’luk baraj devam etmelidir.” Bugün
sevinerek gördük, ulusal birliğimiz oluştu, baraj yüzde 7’ye kadar geldi, sosyal
demokrat arkadaşlarımız 3 puan demokrat oldular ama Avrupa’nın hiçbir yerinde
hâlâ yüzde 7’lik bir baraj yok. Türkiye'de gerçekten adil bir baraj olmalıdır,
adil bir seçim sistemi olmalıdır, herkes kendisine özgü bir seçim barajıyla
ülkeyi yönetmemelidir.
Bir taraftan, 12
Eylülün ürünü olan Anayasa’ya karşı koyup, bir taraftan da 12 Eylülün ürünü
olan Siyasi Partiler Yasası ve yüzde 10’luk barajdan nemalanmak adaletli değil.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Gündem dışı
ikinci söz, 23 Temmuz Hatay’ın ana vatana katılışının 71’inci yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen Hatay Milletvekili Abdülhadi Kahya’ya
aittir.
Buyurun Sayın Kahya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
(Devam)
2.- Hatay Milletvekili Abdülhadi Kahya’nın,
Hatay’ın Türkiye’ye katılmasının 71’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri;
Hatay ilimizin ana vatan Türkiye’ye katılmasının 71’inci yıl dönümü
münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi hürmetle
selamlıyorum.
Sözlerimin hemen
başında, bundan iki gün önce yine hain bir saldırı sonucu Hakkâri ve Van’da
şehit verdiğimiz vatan evlatlarımıza Yüce Allah’tan rahmet temenni ediyorum. Bu
kardeşlerimizin, Çanakkale’de, İstiklal Harbi sırasında mukaddes değerlerimiz
ve vatanımız için şehit düşen bütün şüheda gibi tarihimizdeki ebedî şanlı
yerini almış olduğunu düşünüyorum. Bu büyük memleketi, devletimizi ve insanımızı
bölmek isteyen hainler ve onlara destek verenlerle her türlü mücadele sonuna
kadar elbette devam edecektir.
Hatay’ın adına
ilişkin ilk bilgiler Milattan önceki yıllara, Hititler dönemine dayanmaktadır.
Hitit prenslikleri birleşerek Hattena Krallığı adını almıştır. Bu krallığın
Hatay ilinin Kırıkhan ilçesinin yakınlarındaki Çatalhöyük’te kalıntıları
bulunan bir yerleşim birimidir. Mamafih, Hatay adı ilimize “Kırk asırlık Türk
yurdu düşman elinde kalamaz.” diyen Atatürk tarafından 1936 tarihinde verilmiştir.
Çan, hazan ve
ezanın bir arada ses verdiği, tüm inançlar ve mezheplerin hoşgörü ve diyalog
içerisinde bir arada yaşadığı Hatay, ılıman iklimi, havaalanı, limanı, sanayi
tesisleri, yaylaları, ovalarıyla, Suriye ve Orta Doğu’ya açılan kapı mahiyetinde
olmasıyla da Türkiye'nin en önemli illerinden birisidir.
Hatay ili,
Birinci Dünya Savaşı sonrasında “Hatay sorunu” olarak Türk-Fransız
ilişkilerinde ve Türk dış politikasında önemli bir yer tutmuştur. Hatay sorunu,
Türk-Fransız ilişkilerinde olduğu kadar, Atatürk dönemi Türk dış politikasında
da önemli bir yer tutar.
Sancak olarak
anılan Hatay nüfusunun çoğunluğunu Türkler teşkil ettiği için bu bölge
Misakımillî sınırları içine alınmıştı. Ancak ağır Misakımillî mücadele
şartlarından dolayı Fransa ile ateşkes sağlayan Ankara İtilafnamesi, Suriye
sınırları içerisinde kalan İskenderun sancağına özel bir statü verdi. Ankara
Hükûmeti, İtilafname’ye sancaktaki Türk unsurunun çıkarlarını koruyacak ve
bölgeye muhtariyet verilmesi için zemin hazırlayacak hükümler koydurmuştu.
İtilafname’nin
7’nci maddesine göre, İskenderun mıntıkası için özel bir idari rejim
kurulacaktır. Bu bölgenin Türk ırkından olan sakinleri kültürlerinin gelişmesi
için her türlü kolaylıklardan yararlanacaklar ve Türkçe serbest olacaktır.
20 Ekim 1921
tarihli İtilafname ile sancak Suriye’nin egemenliğine verilmişti. Bu esnada
Suriye’de Fransız mandası devam ediyordu. Fransa’nın 1936 Eylülünde Suriye’ye
bağımsızlık vermesine kadar Türk-Fransız ilişkileri iyi devam etti.
Fransızların Suriye’den çekilmesi sonrası sancak statüsünde Türkler lehine
değişiklik yapılması gerekmekle birlikte bu durum gerçekleşmedi.
Fransa,
Suriye’den çekilirken sancak üzerindeki yetkilerini de Suriye’ye devretti.
Beklenmedik bu durumu Ankara Hükûmetinin kabul etmesi mümkün değildi ve hemen
Fransa’ya 1936 tarihinde bir nota verildi; İskenderun sancağına da bağımsızlık
verilmesi istendi. Fransa ise 1921 İtilafnamesi’nde böyle bir husus olmadığı ve
Suriye’nin toprak bütünlüğünü bozacağı gerekçesiyle, Türkiye’nin bu önerisini
reddetti.
Siyasi
faaliyetler devam ederken Türkiye, diplomatik girişimlerde bulundu ve
Antakya’da bir başkonsolosluk açtı ve bu konu iki tarafın da isteği üzerine
Milletler Cemiyetine götürüldü. Türkiye, Milletler Cemiyetinden sancağın kaderi
konusunda Türk-Fransız ihtilafı ve sancak Türklerinin güvenlik sorunlarını
olağanüstü bir toplantı ile görüşmesini istedi. Görüşmeler sonucunda bir sancak
statüsü hazırlandı. Buna göre sancak, içişlerinde bağımsız iken, dış işleri,
maliye ve gümrük konularında Suriye’ye bağlı olacaktı.
Türkiye ve
Fransa’nın garantörlüğü altında olacak olan bu statüyle seçimler yapılacak ve
halk kendi parlamentosunu oluşturacaktı. Sancaktaki olaylar bu şekilde
gelişirken Avrupa’da da yeni bir dünya savaşının işaretleri alınmaktaydı. Bu
tutum üzerine Fransa kendi davranışını, politikasını biraz daha yumuşattı ve
Türk isteklerine karşı ılımlı davrandı ve bunun neticesinde Türkiye ve
Fransa’nın sancağa iki bin beş yüzer kişilik kuvvet göndermeleri
kararlaştırıldı, 5 Temmuz 1938’de Türk kuvvetleri sancağa girdi ve hemen seçim
kararı alındı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kahya, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun efendim.
ABDÜLHADİ KAHYA (Devamla) – Evet Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Bu yeni oluşturulan
Meclisle de Hatay’da Hatay Cumhuriyeti’nin kurulduğu, 2 Eylül 1938’de ilan
edildi. Meclis Başkanlığına Tayfur Sökmen ve Başbakanlığa da Abdurrahman Melek
seçildi. 23 Haziran 1939’da Türkiye ile Fransa arasında yapılan bir anlaşma ile
Hatay’ın Türkiye’ye katılması kesinleşti. Aynı gün toplanan Hatay Millet
Meclisi de Türkiye’ye katılma kararı aldı. 24 Temmuz 1939 tarihinde son Fransız
askeri de çekildi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bir ili olarak Hatay ebediyen
yerini almış oldu.
Hatay’ın Türkiye
Cumhuriyetine katılması ve vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğü içerisinde
yer alması vesilesiyle bu tarihî günü yeniden yâd ediyorum ve sözlerimin
sonunda, cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk ve Hatay Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen
başta olmak üzere, bu amaç uğrunda çaba harcayan herkesi minnetle anıyor, tüm
vatandaşlarımızı ve yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kahya.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Şandır.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Hatay’ın
Türkiye’ye katılmasının 71’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Çok teşekkür ederim.
Sayın Başkanım,
gerçekten Hatay’ın ana vatana katılmasının 71’inci yıl dönümü dolayısıyla
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak ve özellikle bir Hataylı olarak ben de
tüm Hataylıları kutluyorum.
Büyük Atatürk’ün
“Hatay benim meselemdir.” çıkışıyla başlayan, iradesiyle başlayan süreçte
birçok kahramanlıklar gösterilerek Fransızlara karşı verilen millî mücadele
sonunda Hatay ana vatana katılmıştır. Buna katkı veren, emek veren başta
Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen olmak üzere tüm büyüklerimize Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak ve şahsım adına şükranlarımı sunuyorum. Bu mücadelede
şehit olan tüm Hataylılara Yüce Allah’tan rahmetler diliyor, gazilere şükran ve
takdirlerimi sunuyor, teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Şandır.
Sayın Hamzaçebi…
3.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin,
Hatay’ın Türkiye’ye katılmasının 71’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hatay’ın ana
vatana katılışının 71’inci yıl dönümü münasebetiyle Hataylıları Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Hatay’ın ana vatana
katılması nedeniyle büyük mücadele veren Mustafa Kemal Atatürk’ü ve dönemin
Hatay Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen’i rahmetle anıyorum, kendilerine Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına saygı, sevgi ve şükranlarımızı sunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Hamzaçebi.
Gündem dışı
üçüncü söz Tunceli ilinin sorunları hakkında söz isteyen Tunceli Milletvekili
Şerafettin Halis’e aittir.
Sayın Halis,
buyurun efendim.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
(Devam)
3.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in, Tunceli
ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
ŞERAFETTİN HALİS
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Son günlerde
geçmişin acıları üzerinde istismar ve göz yaşları
üzerine polemikler yaşanıyor. Her şeyden önce bir insanın ağlaması devlet
başkanı da olsa, devlet adamı da olsa, başbakan da olsa normaldir. Ancak bugün
devrimcilere, bugünün solcularına, bugünün sosyalistlerine her türlü baskıyı,
şiddeti ve örgütleme engeli koyan bir sistemin de başbakanının geçmişin
devrimcilerine ağlaması çok da inandırıcı olmaz. Bu itibarla, bu
inandırıcılığın sağlanması bugünkü devrimci örgütlenmelere, sosyalist
örgütlenmelere kolaylık sağlamaktır. Bir başka yönüyle de dün işkencelerde,
darağaçlarının gölgesinde onurlu haykırışlarıyla dik duran o insanlara yeni
baştan bir itibar iadesi vermek de kimsenin hakkı olmasa gerek diye
düşünüyorum.
Değerli
milletvekilleri, Tunceli’nin sorunları üzerine söz aldım. Sorun Tunceli olunca,
sorun Tunceli’nin sorunları olunca kısa zaman dilimi içinde insan söze nereden
başlayacağını bilemiyor. 2002 yılında olağanüstü hâl kaldırıldı ama, ne yazık ki fiilî manada olağanüstü hâl kaldırılmadı,
olağanüstü hâlin bütün etkileri yaşandı dönem dönem kısmi rahatlamalar olsa
bile. Özellikle son günlerde, son aylarda yeniden baş gösteren operasyonlarla
beraber, bu olağanüstü hâl uygulamaları biraz daha arttı. Böyle olunca da her
operasyondan sonra bölgede ormanlar yanmaya, yakılmaya başladı ve bu ormanların
yakılmasına seyirci kalındı. Tabii böyle olunca da bu ülkenin batısında bir
ağacı bile önemseyenlerin, bir dikili ağacın yaşamasını önemseyenlerin bizim
orada yanan ormanlara bu dikkati göstermesini isterdik, beklerdik.
Yine, Ovacık’ın
Yeşilyazı ve çevre köylülerinin akşam saat yediden sonra, yani 19.00’dan sonra
dışarı çıkmaları, meralarda hayvan otarmaları ve tarlalarına gitmeleri
yasaklanıyor. Bahane, çok sudan sebep, anlaşılır değil, “Bölgede karakol
inşaatı var, bu inşaatın bitimine kadar bölgede bu hassasiyeti sizden
istiyoruz.” deniliyor. Şimdi böyle olunca da üretim zamanı tarlalarına
gidemeyen insanlar, merada hayvanlarını otaramayanlar bu üretimde de bir
olumsuz sonuç alıyorlar.
Millî eğitimin,
eğitimin sorunlarına biz bir dikkat çekmiştik. Bu dikkati çekerken de Hükûmetin
oraya göndereceği yetkililerin, Millî Eğitim yetkililerinin eğitimi daha nasıl
kaliteli yapma yönünde bir çaba sarf etmelerini istemiştik. Ama,
ne yazık ki, dün, evvelsi gün 30’lu, 40’lı sıralarda bulanan Tunceli’de eğitim
seviyesi, bu yıl ÖSS, ÖYS’nin yerine geçmiş olan YGS ve LYS sıralaması
itibarıyla 77’nci sıraya düşmüş. Tabii böyle olunca da, biz, yeni baştan bu
Hükûmete sormak durumundayız: Gönderdiğiniz millî eğitim yetkilileri orada öğretmeleri
fişlemeyle, öğretmenleri sicillemeyle uğraşırlarsa, gönderdiğiniz Millî Eğitim
yetkilileri orada bayan öğretmenlerin pantolonlarıyla, etekleriyle
uğraşırlarsa, yine gönderdiğiniz yetkililer orada “vurucu kobra” kod adıyla
insanlara hakaret ederlerse durum bu olur.
Biz Hükûmetten,
bir an önce, Tunceli’deki millî eğitim camiasında millî eğitim camiasına
uymayan, uyum göstermeyen kişilerin uzaklaştırılmasını istiyoruz.
Tabii, bir başka boyut bölgede yaşanan mera yasakları. Bölgede ekonomi dibe vurmuş. Kısmen koyunculuk ve arıcılık yapan
bir kesim, azınlıkta olan insanlar var. Bu insanlar da bölgedeki mera
yasaklarından dolayı gerekli ürünü alamıyorlar ve ister istemez, dibe vurmuş
ekonomiye, bir boyutuyla da böyle bir haksızlık doğuyor.
Yine bu kürsüde
açıklamıştım, soru önergesi vermiştim. Bölgede hâlâ cep telefonlarıyla iletişim
sağlanamıyor. Bunun mağduriyetinin giderilmesi için Bakanın söylediği aynen
şuydu: “Yasa ne yazık ki emniyet güçlerine böyle bir hak tanıyor.” Şimdi, hak
ihlallerinin olduğu bir yerde nasıl bir böyle hak olur, nasıl böyle bir hukuk
olur? Bunun da tez elden giderilmesi, yine Tunceli’de yaşayan insanlarımızın
talebidir ve istemidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Halis.
ŞERAFETTİN HALİS
(Devamla) - Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi, Tunceli, 2’nci derece
tehlike arz eden deprem kuşağı üzerinde yer alıyor. Malum, bölgedeki inşaat ve
ev yapımı, bina yapımı ciddi derecede bir ölüm potansiyeli taşıyor. Olası bir
depremde büyük bir afetin yaşanacağı, büyük zararların olacağı şimdiden
biliniyor. Tabii, bu bizim söylediğimiz değil, bilim adamlarının, konuyla
ilgili uzmanların görüşü. Bu konuda da Elâzığ depreminden sonra bölgede afet
kapsamına alınan yerlerin yanında, hemen afet kapsamına alınması gereken
Tunceli ne yazık ki bu kapsama alınmamıştır. Bunu da ayrıca dikkatlerinize
sunuyorum ve sizleri saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Buyurun Sayın
Işık.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, Kütahya ilindeki çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ülkemizin birçok
ilinde olduğu gibi, Kütahya ilinde de, Hükûmetin uyguladığı yanlış ekonomi ve
tarım politikaları nedeniyle çiftçilerimizin oldukça mağdur edildiği bir yıl
yaşanmaktadır. Sel ve dolu afetinden ürünleri zarar gören birçok Kütahya
çiftçisi, 81 ilin bakanlığı olması gereken Tarım Bakanlığı tarafından âdeta
unutulmuştur. İlimizin Şaphane ve Pazarlar ilçelerinde çiftçilerimizin geçim
kaynağı durumundaki kiraz ve vişneler, satılamadığı ve giderlerini
karşılayamayan satış fiyatının düşüklüğü nedeniyle toplanamayarak ağaç başında
kalmış ve çiftçilerimiz oldukça büyük mağduriyetler içinde bulunmaktadırlar.
Bakanlığın, meyve
üreticilerinin desteklenmesi konusunda alınması gereken tedbirleri bir an önce
almasını buradan hatırlatıyor, size de söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın İnan…
5.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, Nevşehir, Niğde ve
Gaziantep’in bazı köy ve kasabalarının elektrik borçlarından dolayı içme
sularının kesilmesine ilişkin açıklaması
MÜMİN İNAN
(Niğde) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ben de, dün komşu
vilayetimiz Nevşehir ilinden bizi arayan muhtarlarımızın sıkıntılarını ve
ihtiyaçlarını dile getirmek üzere söz aldım, teşekkür ediyorum.
Geçtiğimiz
günlerde Niğde ilinde yaşanan, özellikle köy ve kasabalarımızın içme sularından
dolayı elektrikleri kesilmiş ve aylardır içme suyu bulamayan köylerimiz vardır.
Son uygulama Nevşehir ilinde de baş göstermiştir ve özelleştirilen elektrik
idaresinin sonucunda acımasız bir biçimde elektrik idaresinin mensupları
köylerin içme sularını kesmektedirler.
Bugün yine bir
gazetede, Antep ilimizde de 100’e yakın içme suyunun bu vesileyle kesildiğine
şahit olduk. Dolayısıyla, geçtiğimiz günlerde hatırlattığımız ve halledilmesi
için Hükûmet yetkililerinin ilgileneceklerini söylemelerine rağmen bugüne kadar
herhangi bir ilgilenme olmadığı ve çözüme kavuşturulmadığını da buradan
hatırlatmak isterim. Özellikle içme suyu ve sulama suyundan dolayı hakikaten
yakalama emirleri bulunan köylülerimiz, vatandaşlarımız şehre inememekte ve
sıkıntı çekmektedirler.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Buyurun Sayın
Şandır.
6.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Erzurum’un
Horasan ilçesine bağlı Saçlık köyündeki sel felaketlerinde hayatını
kaybedenlere ve Tunceli ilinin sorunlarının çözümünde pozitif ayrımcılık
yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Çok teşekkür ederim.
Sayın Başkanım,
sizler de biliyorsunuz, dün gece Erzurum’un Horasan ilçesine bağlı Saçlık
köyünde aşırı yağışlardan dolayı bir felaket yaşanmıştır. 4’ü çocuk olmak üzere
-biri iki yaşında, biri yedi yaşında, biri sekiz, biri on yaşında- 6
vatandaşımız hayatını kaybetmiştir.
Yani, bu sel
felaketleri sonrasında bu ölümler kader olmamalı. Devletimiz, yerel yönetimler
gereken tedbirleri mutlaka almalı, bu dere yatağında yaşamaya mecbur kalan
insanlarımıza devletin eli ulaşmalı.
Ölenlerimize yüce
Allah’tan rahmetler diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun. Acılı ailesine ve
köylülerine de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak başsağlığı diliyorum.
Tabii ki
ülkemizin birçok yerinin sorunu var. Tunceli’nin sorunlarının dile getirildiği
bir fırsattan faydalanarak konuşmuş olmaktan dolayı Tuncelili vatandaşlarımıza
da saygılar sunuyorum. Sorunlarının çözümünde bir pozitif ayrımcılık
yapılmasını da özellikle istirham ediyor, teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Biz de ölenlere
Allah’tan rahmet diliyoruz.
Sayın Yemişci,
buyurun efendim.
7.- İzmir Milletvekili Tuğrul Yemişci’nin, köylerin içme
suyu ve belediyelerin aydınlatmadan dolayı olan elektrik borçlarının
affedilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
TUĞRUL YEMİŞCİ
(İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben buradan,
bugün görüşeceğimiz, görüşmesine devam edeceğimiz torba yasayla ilgili -içme
suyu elektrik borçlarını da ilgilendiren- bir katkıda bulunmak istiyorum.
İçme suyu
elektrik borcu olan tüm köylerin borçlarının affedileceğini öngören yasayı
bugün iktidar-muhalefet hep birlikte görüşeceğiz. Bir an evvel destek verilirse
köylerde içme suyu kesik olan elektrik borcundan dolayı tüm vatandaşlar bir an
önce sularına kavuşacaklar. Onu bildirmek istedim.
Bir de tüm
belediyelerin aydınlatmadan dolayı olan elektrik borçlarını da affeden torba
yasanın içinde madde var.
Dolayısıyla
bunları açıklama fırsatı verdiğiniz için teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Komisyondan
istifa tezkeresi vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Siirt Milletvekili Osman Özçelik’in, Plan ve Bütçe
Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/229)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Üyesi bulunduğum
Plan ve Bütçe Komisyonundaki görevimden gördüğüm lüzum üzerine istifa ediyorum.
Gereğini
saygılarımla rica ederim.
Osman
Özçelik
Siirt
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılması ilişkin dört önerge vardır, önergeleri ayrı ayrı
okutacağım.
4’üncü sırada
okutacağım Meclis araştırması önergesi beş yüz kelimeden fazla olduğu için
önerge özeti okunacaktır ancak önergenin tam metni Tutanak Dergisi’nde yer
alacaktır.
Buyurun.
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 26
milletvekilinin, infaz koruma memurlarının sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/849)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı’na
Ceza ve infaz
kurumları ve tutukevleri çalışanları Adalet Bakanlığı bünyesinde en fazla
çalışan grubu oluşturmaktadır. Bakanlığın bünyesinde en fazla çalışan personel
olduğu hâlde hiç mesai ücreti almamaktadır. Birçok cezaevinde çalışma süreleri
haftalık 40, aylık 240 saattir. Cezaevlerinde resmî ve dinî bayramlarda açık
görüş yapıldığından dolayı ceza ve infaz kurumları ve tutukevi çalışanları
hiçbir bayramı aileleri ile geçirememektedir. Bakanlık bünyesinde bu personel
için hiçbir çalışma yapılmamaktadır.
Ceza ve infaz
kurumları ve tutukevleri çalışanları, yaptıkları görev bakımdan kolluk
kuvvetleri gibi emniyet ve güvenlik sınıfında olmaları gerekirken, 657 sayılı
Devlet Memurları Kanunu'na tabi idari hizmetler sınıfında yer almaktadır. Bu
durum cezaevi personelinin fazla mesai ücreti alamamasına neden olmaktadır. Bu
nedenle, gecesini gündüzüne katan, resmî tatil, bayram dinlemeden çalışan
cezaevi personeli kamuda en düşük maaş alan sınıflardan birini oluşturmaktadır.
Emniyet ve güvenlik
sınıfında sayılmayan cezaevi personelinin, 4688 sayılı Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanunu düzenlemesinde güvenlik ve asayiş hizmeti gören bir sınıf
olarak kabul edilerek sendika kurma ve bir sendikaya üye olma hakkı
kısıtlanmıştır. Cezaevi personelinin özlük hakları açısından sendika kurma, bir
sendikaya katılma hakkı olan 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na tabi idari
hizmetler sınıfında yer almasına karşın, 4688 sayılı Kamu Görevlileri
Sendikaları Kanunu’nda emniyet ve güvenlik sınıfında kabul edilerek sendika
kurma ve bir sendikaya üye olma hakları da ellerinden alınmaktadır.
5510 sayılı
Sosyal Güvenlik Yasası’nın 40. maddesinde iş riski ve güvenliği dikkate
alınarak bazı meslekler için fiilî hizmet süre zammı öngörülürken, yine ceza ve
infaz kurumları ve tutukevleri personeli kapsam dışı bırakılmıştır.
Tutuklu ve
hükümlüler ile sürekli olarak bire bir ilişki içerisinde olan ceza ve infaz
kurumları ve tutukevleri personeli psikolojik açıdan da diğer meslek gruplarına
göre daha fazla yıpranmaktadır.
Bu nedenlerle,
ceza ve infaz kurumları ve tutukevleri personellerinin sorunlarının tespiti,
ortaya çıkarılması ve çözümlenmesi amacı ile Anayasa’mızın 98. maddesi,
İçtüzüğümüzün 104. ve 105. maddeleri gereğince bir Araştırma Komisyonu
kurularak konunun tüm boyutlarıyla araştırılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Turgut Dibek (Kırklareli)
2) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
3) İsa Gök (Mersin)
4) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
5) Tekin Bingöl (Ankara)
6) Şevket Köse (Adıyaman)
7) Hüsnü Çöllü (Antalya)
8) Bülent Baratalı (İzmir)
9) Ali Koçal (Zonguldak)
10) Hüseyin Ünsal (Amasya)
11) Rasim Çakır (Edirne)
12) Nevingaye Erbatur (Adana)
13) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
14) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
15) Sacid Yıldız (İstanbul)
16) Abdullah Özer (Bursa)
17) Eşref Karaibrahim (Giresun)
18) Necla Arat (İstanbul)
19) Kemal Demirel (Bursa)
20) Abdulaziz Yazar (Hatay)
21) Birgen Keleş (İstanbul)
22) Tayfur Süner (Antalya)
23) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
24) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
25) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
26) Gökhan Durgun (Hatay)
27) Hulusi Güvel (Adana)
2.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 22
milletvekilinin, TTK’nın Zonguldak Karadon’daki kömür ocağında meydana gelen
kazanın araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/850)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Taşkömürü
Kurumu Genel Müdürlüğü (TTK) Karadon Müessese Müdürlüğü'ne bağlı yeraltı kömür ocağında 17 Mayıs 2010 tarihinde saat 13:30 civarında
patlama meydana gelmiş; patlamanın ardından "Maden ocağının eksi 540
kodunda taşeron firma adına çalışan 30 işçimiz yaşamını kaybetmiştir.
1980’den sonra
gelen iktidarlarca devam ettirilen sosyal devletin ortadan kaldırılması, kamu
değerlerinin özelleştirilmesi ve çalışanların güvencesizlik içine itilmesinin
sonuçları madencilik sektöründe sıkça görülmektedir.
"1980
sonrası uygulamaya konulan ve AKP İktidarı tarafından hızlandırılan;
özelleştirme, taşeronlaşma gibi yanlış uygulamalar kamu madenciliğini
küçültmüş, kamu kurum ve kuruluşlarında uzun yıllar sonucu elde edilmiş olan
madencilik bilgi ve deneyim birikimini yok etmiştir. Yoğun birikim ve deneyime
sahip olan kurum ve kuruluşlar yerine üretimin, teknik ve alt yapı olarak
yetersiz, deneyim ve uzmanlaşmanın olmadığı kişi ve şirketlere bırakılması iş
sağlığı ve güvenliği önlemlerinin hızla terk edilmesine neden olmuştur. Buna
bir de kamusal denetimin ve yaptırımın yetersizliği de eklenince facialar
birbiri ardı sıra gelmeye başlamıştır." Maden faciaları, ocakların özelleştirilmesinden
sonra tırmanışa geçmiş, 2004'te iki, 2005'te bir ve 2006 ve 2007'de üçer ölümlü
kaza meydana gelirken, 2008'de 22 ayrı ilde 38 ölümlü kaza yaşanmış, 43 işçi
ölmüştür. Aynı şekilde, 2009 yılında 24 ildeki 63 kazada 92 işçi kaybedilmiştir.
2010 yılı da farklı değildir: İlk beş ayda 15 ilde 42 ölümlü kaza olmuş, 37
işçi ölmüştür. Bugün dünyada madencilik sektöründe en çok ölümlü kaza Çin'den
sonra Türkiye'de meydana gelmektedir.
Türkiye'de
madencilik alanında yüksek risk taşıyan, kuralsız ve denetimsiz çalışan,
mühendislik bilim ve tekniğinden uzak, teknik elemanın gözetim ve denetimi
olmaksızın, tamamen ilkel koşullarda çalışan pek çok maden firması üretim
yapmaktadır. Bu tür işletmeler açısından iş sağlığı ve güvenliği uygulamaları
tamamen maliyet kalemi olarak görülmekte ve maksimum kârı elde etmek için en
hızlı, en acımasız üretim süreçlerini yaşama geçirme konusunda hiç tereddüt
etmemektedirler.
Madencilik
sektöründe parça parça özelleştirme nedeniyle geçmişin bütünsel üretim süreci
ve koordinasyonu ortadan kalkmış, hazırlık, üretim, nakliye, aydınlatma,
havalandırma gibi sistemler taşeronlaştırılmış, koordinasyon kopmuş ve
dolayısıyla iş sağlığı ve güvenliğinin önlemlerinin sistemli ve koordineli
uygulaması da ortadan kaldırılmıştır. Aynı zamanda taşeronlaşmayla birlikte,
sendikal örgütlenmenin kapsamı daraltılmış, sendikal denetimlerin alanı da
böylece sınırlandırılmıştır.
Yıllardır bu
konularda çalışma yapan, sorunlara dikkat çeken sendikalar meslek odaları ve
birliklerinin uyarıları hükümet tarafından dikkate alınmamış, ölen madenciler
ne yazık ki, üretim zayiatı olarak görülmüşlerdir.
Sendikaların ve
Maden Mühendisleri Odasının açıkladığı gibi; "önümüzdeki dönem TTK,
uygulanan politikalar gözden geçirilmez ise, parçalanmış, alt-işverenlerin
cirit attığı, düşük ücret, uzun çalışma saatleri ve örgütsüzlüğün yaygın hale
geldiği güvencesiz koşullar sabit hale gelecektir.
Bu nedenle
Zonguldak Karadon'da meydana gelen ve 30 maden emekçimizin yaşamını yitirdiği
grizu faciasının TBMM'de kurulacak bir araştırma komisyonunca, kapsamlı bir
incelemeyle, bütün süreçlerdeki sorumluların bulunması ve yargı önüne
çıkarılması gerekmektedir.
Ayrıca bu
inceleme, taşeron firmaların kuruma girmelerine neden olan ekonomik
politikaların uygulayıcılarını da içermeli, TTK'nın bu duruma düşürülmesine
neden olan bütün ilişkiler açığa çıkarılmalı ve taşeron firmaların ne tür
sözleşmeler yaptığı açığa çıkarılmalıdır.
Diğer yandan ve
daha özellikli olarak üretimde yer alan taşeron firmaların faaliyetlerinin iş
sağlığı ve güvenliği önlemlerine dönük uygulamalarının ne düzeyde olduğu ve
TTK'daki mevcut uygulamalara uygun davranıp davranmadığına ilişkin ne tür
önlemlerin belirlendiği de açığa çıkarılmalıdır.
Bu gerekçelerle
Zonguldak Karadon'da meydana gelen grizu faciasının nedenlerinin araştırılması,
sorumluluğu olanların ortaya çıkarılması, maden ocaklarımızda yeni kazalar
olmasını engelleyebilecek önlemlerin alınabilmesi için Anayasanın 98. ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis
Araştırması açılması için gereğinin yapılmasını dileriz.
Saygılarımızla.
1) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
2) Ali Koçal (Zonguldak)
3) Hüseyin Ünsal (Amasya)
4) Nevingaye Erbatur (Adana)
5) Hulusi Güvel (Adana)
6) Rasim Çakır (Edirne)
7) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
8) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
9) Eşref Karaibrahim (Giresun)
10) Abdullah Özer (Bursa)
11) Sacid Yıldız (İstanbul)
12) Necla Arat (İstanbul)
13) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
14) Bülent Baratalı (İzmir)
15) Kemal Demirel (Bursa)
16) Abdulaziz Yazar (Hatay)
17) Birgen Keleş
(İstanbul)
18) Tayfur Süner (Antalya)
19) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
20) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
21) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
22) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
23) Gökhan Durgun (Hatay)
3.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin,
bir ilçedeki tecavüz iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/851)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Van İli Erciş
İlçesi'nde Erciş Kız Meslek Lisesi öğrencisi 15 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz
edildiği ve okulda başkaca tecavüz olaylarının yaşandığına dair iddialarının
araştırılması ve sorumluların bulunması için Anayasamın 98'inci, TBMM
İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis Araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
1) Fatma Kurtulan (Van)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hamit Geylani (Hakkâri)
10) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe
Mayıs ayında
basına yansıdığına göre Van İli Erciş İlçesi Erciş Kız Meslek Lisesi öğrencisi
15 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz edildiği iddia edilmiştir. Kız çocuğuna
tecavüz ettiği iddia edilen kişinin ise Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Erciş
Belediyesi Zabıtası Ömer Aslaner olduğu ileri sürülmüştür. Ömer Aslaner'in 15
yaşındaki kız çocuğunun çıplak görüntülerini zorla kameraya çekerek flash
belleğine yüklediği ve bu görüntülerle şantaj yaparak, 7. sınıftan beri, kız
çocuğuna tecavüz ettiği ileri sürülmüştür. Olayın, görüntülerin bulunduğu flash
belleğin kaybedilmesi ve bir şahıs tarafından bulunarak polislere teslim edilmesi
sonucu ortaya çıktığı ileri sürülmüştür. 15 yaşındaki kız çocuğunun, aralarında
4 polisin de bulunduğu iddia edilen 14 kişi tarafından daha tecavüze uğradığı,
10 kişinin gözaltına alındığı, Ömer Aslaner'in tutuklandığı ancak olayla ilgisi
bulunduğu iddia edilen polisler hakkında her hangi bir işlem yapılmadığı
anlaşılmıştır.
Erciş Belediyesi
zabıtası Ömer Aslaner'in kız çocuğunu ortaokul ikinci sınıftan beri tanıdığı ve
okula folklor hocası olarak girip çıktığı iddia edilmiştir. Ayrıca basına
yansıdığı üzere kimi öğrenciler, Ömer Aslaner'in okuldan başka kızlarla da
görüştüğünü, onları arabasına alarak okuldan uzaklaştığını gördüklerini
anlatmışlardır. Okuldaki kız çocuklarının defalarca bu şahsın arabasında
görüldüğünü ve bu durumdan okul idaresinin de haberinin olduğuna dair iddialar
ortaya atılmıştır.
Erciş Kız Meslek
Lisesinde yaşanan tecavüz olayının kimi güvenlik görevlileri tarafından
bilindiği, söz konusu güvenlik görevlilerinin olaya müdahale ederek yargıya
intikal etmesi yönünde hareket etmesi gerekirken durumdan yararlanmaya kalktığı
ileri sürülmüştür. Bu iddialar benzer durumlarla mücadele etmeyi zorlaştırmakta
ve kamuoyunda bir güvensizlik oluşturmaktadır. Bu nedenle söz konusu iddiaların
bir an önce incelenerek bu olayla ilgili bir araştırma yapılması gerekmektedir.
Yakın zamanda,
çocukların cinsel ilişkiye zorlandığı, tecavüze uğradığı, çıplak görüntüleri
ile şantaj yapılarak küçük yaşlarda başlayan cinsel istismara maruz kaldığı
olaylar yaşanmıştır. Cinsel istismarın yaşandığı iddia edilen olaylar, bütün
boyutlarıyla incelenmemekte, savcılık soruşturmayı derinleştirmemekte,
olayların vardığı boyutlar kamuoyundan gizlenmekte ve davalar aylarca ciddi bir
araştırma yapılmadan devam etmektedir. Tecavüz suçu ile sorgulananlar ellerini
kollarını sallayarak dolaşırken, soruşturmalar bir türlü sonlanmamaktadır.
Siirt'te yaşanan tecavüz olayında olduğu gibi, yetkililer soruşturma
başlattığını iddia ederken, soruşturmanın sürdüğü zamanda tecavüz suçundan
yargılananlar serbest olarak dolaşabilmektedir. Manisa'da ortaya çıkan tecavüz
olayından sonra Erciş'te yaşandığı iddia edilen ve tüyler ürperten bu olay
toplumsal bir sorun haline gelen söz konusu durumun yetkililer tarafından büyük
bir hassasiyetle acilen ele alınmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Çocukların
cinsel istismara maruz kaldığı iddia edilen yerlerin ciddi bir denetimden
geçirilmesi, bu tür yerleri izleyebilmeyi olanaklı kılan bir mekanizmanın
oluşturulması gerekmektedir.
Son zamanlarda,
Türkiye'nin birçok yerinde yaşandığı iddia edilen ve giderek boyutlandığı
gözlenen tecavüz olayları ciddi araştırmalar yapılarak önlem alınmadığı taktirde, içinden çıkılması güç olan bir durum halini
alacaktır. Erciş Kız Meslek Lisesinde yaşandığı ileri sürülen tecavüz olayı, bu
tabloyu açıkça ortaya koymaktadır. Bu nedenle Erciş Kız Meslek Lisesinde
yaşandığı ileri sürülen tecavüz olayının üzerine gidilerek bütün boyutlarıyla
ele alınması ve aynı okulda başkaca vakıaların da olduğu yönündeki iddiaların
araştırılması için bir meclis araştırma komisyonu kurulmasını gerekli
bulmaktayız.
4.- Siirt Milletvekili Osman Özçelik ve 19 milletvekilinin,
demiryolu taşımacılığı sistemindeki sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/852) (x)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Demiryollarının
etkin kullanımının ve mevcut sorunlarının çözümüne yönelik Anayasa’nın 98'inci,
TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince meclis araştırması
açılmasını arz ederim.
1) Osman Özçelik (Siirt)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
(x) (10/852) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin
tam metni tutanağa eklidir.
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
12) M. Nuri Yaman (Muş)
13) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
14) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe özeti:
1950'li yıllardan
bu yana uygulanan karayolu ağırlıklı ulaşım politikaları sonucu demiryollarımız
devamlı olarak ihmal edilmiştir. Bu süreçte, diğer ulaştırma araçları
karşısında demiryolu taşımacılığının payı her geçen gün azalmıştır.
1950-1977 yılları
arasında karayolu uzunluğu %80 artarken, demiryolu uzunluğu sadece %11
artmıştır. Ulaştırma sektörleri içindeki yatırım payları ise; 1960'lı yıllarda
karayolu %50, demiryolu %30 pay alırken, 1985'den bu yana demiryolunun payı
%10'un altında kalmıştır. Türkiye'deki yolcu taşıma paylarına bakıldığında,
karayolu yolcu taşıma payı %96, demiryolu yolcu taşıma payı ise yalnızca
%2'dir. Demiryollarının, mevcut altyapı ve işletme koşullarının
iyileştirilmemesi ve yeni koridorlar açılamaması nedeniyle yolcu
taşımacılığındaki payı son 50 yılda %38 oranında gerilemiştir.
Türkiye ulaşım
sistemi içerisinde karayolu-demiryolu yük taşıma paylarına bakıldığında,
karayolu yük taşıma oranı %94, demiryolu yük taşıma payı ise %4'dür.
Demiryollarının yük taşımacılığındaki payı son 50 yılda %60 oranında
gerilemiştir.
Tüm bu rakamlar
bir gerekliliği de beraberinde getirmektedir. O da petrol ithalatı için her yıl
milyarlarca dolar harcanan ulaştırma sektöründe petrole olan bağımlılığın
ortadan kalkması bu alanda yapılacak çalışmalarla öncelik kazanmalıdır. Durum
böyle iken TCDD (Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demir Yolları) bu konuda çaba
göstermek bir kenara mevcut kullanılmayan hatlar ile ilgili bir çalışma dahi
yapmamaktadır. Öyle ki içerisinde demiryolu hattı bulunmasına karşın şu an
itibariyle 7 il merkezinde (Mardin, Kahramanmaraş, Isparta, Burdur, Van,
Kırıkkale, Denizli) yolcu treni çalıştırılmamaktadır.
Sonuç olarak
ekonomik olması, Çevreye zarar vermemesi, petrole bağımlı olmayışı ve can
güvenliği gibi nedenlerle tüm dünya raylı sisteme yönelmekteyken, Türkiye'nin
ulaşım politikalarını ivedilikle yapılandırması gerekmektedir.
Bu bilgiler ve
gelişmeler doğrultusunda mevcut demiryolu taşımacılığı sisteminin tekrar gözden
geçirilmesi için Meclis Araştırması açılmasını arz ederim.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
ön görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:
C) Tezkereler
1.- AL Uluslararası Arap Parlamentosu Dışişleri
Komisyonunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinden oluşan bir Parlamento
heyetini Suriye’ye vaki davetine icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/1260)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
AL Uluslararası
Arap Parlamentosu Dışişleri Komisyonu, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinden
oluşan bir parlamento heyetini Suriye'ye davet etmek istemektedir.
Söz konusu davete
icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı Kanun'un 6. Maddesi uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Nevzat
Pakdil
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
V.
BAŞKAN – Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım, oylarınıza
sunacağım:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve
saatlerinin yeniden düzenlenmesine; TBMM
Genel Kurulunun 1 Ekim 2010 tarihine kadar tatile girmesine ilişkin AK PARTİ
Grubu önerisi
22.7.2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Danışma Kurulu; 22.07.2010 Perşembe günü (bugün)
toplanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Grubumuzun aşağıdaki
önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Bekir
Bozdağ
Yozgat
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler Kısmında yer alan 542
ve 342 sıra sayılı Kanun Tasarılarının bu kısmın 4 ve 7 nci sıralarına
alınması, bastırılarak dağıtılan ve Gelen Kağıtlar
listesinde yayımlanan 546 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 48 saat geçmeden
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
Kısmının 8 inci sırasına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesi,
Genel Kurulun;
22.07.2010 Perşembe günü (bugün) 546 sıra sayılı kanun teklifinin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarına devam etmesi, 546 sıra sayılı
teklifin görüşmelerinin bu birleşimde tamamlanamaması halinde 23.07.2010 Cuma
günkü birleşimde görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalara devam
edilmesi,
Yukarıda
belirtilen birleşimlerde gece 24:00'de günlük
programların tamamlanamaması halinde günlük programların tamamlanmasına kadar
çalışmalara devam edilmesi,
546 sıra sayılı
teklifin görüşmelerinin bitiminde ise TBMM Genel Kurulunun 01 Ekim 2010
tarihine kadar tatile girmesi,
Önerilmiştir.
BAŞKAN – AK PARTİ
Grup önerisinin lehinde Giresun Milletvekili Sayın Nurettin Canikli, buyurun
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, uzun ve
yorucu, yoğun bir çalışma döneminden sonra inşallah sona gelmiş bulunuyoruz.
Eğer olağan dışı bir aksilik olmaz ise ve grup önerimiz yüce Meclis tarafından
kabul görür ise mümkünse bugün çalışmaların tamamlanmasını müteakip, olmazsa
yarın ama sonuç itibarıyla bu hafta Meclisin tatile girmesini öneriyoruz. Çünkü, gerçekten hepimiz bu süreci birlikte yaşadık. Çok yoğun,
sabahlara kadar süren, zaman zaman da tartışmalı oturumlarla bir çalışma
dönemini geride bıraktık ve aynı zamanda son derece verimli bir çalışma dönemi
oldu. Bu da kuşkusuz.
Tabii, önümüzde
bir referandum süreci var, yani milletvekili arkadaşlarımızın -bu dikkate
alındığında- yine çok fazla bir tatil yapma imkânları olmayacak. O yüzden de
artık Genel Kurul çalışmalarının bir an önce tamamlanması gerekiyor.
Eğer önerimiz
kabul edilirse bugün bitirmeyi hedefliyoruz, bugün Meclisin tatile girmesini
planlıyoruz. Bugün, birinci bölüm görüşmelerini tamamladığımız, ikinci bölüm
üzerindeki konuşmaların tamamlandığı Gelir Vergisi Kanunu ve bazı vergi
kanunlarında değişiklik yapan kanun tasarısının görüşmelerinden sonra beş tane
uluslararası sözleşme var, eğer onları -ki bu metni, bu taslağı hazırlarken
diğer gruplarla görüşerek, istişare ederek hazırladık- tamamlayabilirsek
inşallah…
SIRRI SAKIK (Muş)
– Diğer gruplarla görüştünüz, Sayın Canikli, bakın, anlaşma yaptınız, bizim
grubumuzu yok saydınız.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Hayır, anlaşma değil, özellikle o kelimeyi kullanmadım.
SIRRI SAKIK (Muş)
– Ama neyse, grubumuzla oturup konuşmuyorsunuz, yani tepeden bakıyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Bakın, o kelimeyi özellikle
kullanmadım. Eğer anlaşma olsaydı zaten bir Danışma Kurulu kararı şeklinde
gelirdi, grup önerisi olarak geldi.
SIRRI SAKIK (Muş)
– Diğer üç parti anlaştınız, grubumuzun haberi yok. Bilgilendirdiniz orayı,
nedir bildirdiniz oraya. Ayıptır, bizimle konuşmadan, uzlaşmadan yana…
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Bakın, anlaşma olduğu zaman…
SIRRI SAKIK (Muş)
– Biz biraz saygı istiyoruz sizden, saygı istiyoruz, ayıp ya!
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Biraz saygılı olsanız, burada bir grup daha var.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, herkesle görüşülüyor, hiçbir parti ayrılmıyor
burada, bakın hiçbir parti ayrılmıyor. Ona özellikle dikkat ediyoruz,
hassasiyetle dikkat ediyoruz.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Neye dikkat ediyorsunuz!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Mutlaka sizin görevlendirdiğiniz bir arkadaşla görüşülmüştür, bilgi
verilmiştir. Lütfen, aksi mümkün değil.
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Grup başkanvekiliyle…
SIRRI SAKIK (Muş)
– Bakın, şimdi, MHP, CHP ve AKP’den şey var, grubumuzla konuşma ihtiyacı
hissetmiyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Bakın, hayır, anlaşma değil, bildiğimiz, teknik anlamda bir anlaşma
değil. Lütfen, yani burada, bugüne kadarki Meclis çalışmalarında gruplarla hep
istişare etmeye çalıştık, diğer gruplarımız da ellerinden geldiği kadar bu
çalışmalara, bu olumlu yaklaşıma olumlu cevap vermeye çalıştılar. Dolayısıyla
hiçbir şekilde burada temsil edilen, grubu bulunan siyasi partiler bu konuda
bir ayrıma tabi tutulmadı, tutulamaz, yani bu haksızlık olur, bu millet
iradesine saygısızlık olur. Böyle bir anlayışımızın olması kesinlikle söz
konusu değil ama çoğu zaman sizin arkadaşlarınız tarafından bu... Yani grup
başkanvekilleri değil de başka arkadaşlar görevlendiriliyor ve biz de mecburen
o arkadaşlarımıza bilgi veriyoruz, size intikalde problem oluyor muhtemelen.
Dolayısıyla öyle bir eğilimimiz, yaklaşımımız olamaz. Yani hele ön yargı
içerecek anlamda, ifade etmeye çalıştığınız gibi, bir yaklaşımımız kesinlikle
söz konusu değil.
Bugün Gelir Vergisi Kanunu ve diğer bazı vergi kanunlarında
değişiklik öngören kanun tasarısını görüştükten sonra 542 sıra sayılı Güneydoğu
Asya’da Dostluk ve İşbirliği Anlaşması, 519 sıra sayılı Uluslararası Anlaşma -o
da Uluslararası Telekomünikasyon Birliği ile ilgili- 306 sıra sayılı
Uluslararası Anlaşma, keza 342 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile Suriye Arap
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Elektrik, Petrol, Gaz ve Maden Kaynakları
Alanlarında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
uluslararası anlaşmalar ve Karayolları Kanunu’nda kısa bir düzeltme yapan -yine
gruplarla görüşmelerimiz devam ediyor şu anda, orada da bir mutabakat
sağlayarak, henüz daha o görüşmeler yapılmadı, onu da söyleyelim- bir yanlış
uygulamanın ortadan kaldırılması ve vatandaşımızın lehine olan bir düzenleme
içeren kısa bir kanunu görüşeceğiz. Bunları bitirdiğimiz
takdirde inşallah bugün, hepimizin uzun süreden beri beklediği “tatil”
demeyelim, yine tatil yapamayacağız, yine seçim bölgelerimize gideceğiz, orada
hepimizi…
Evet, Sayın
Şandır, yüzünüzdeki ifadeyi anlayabiliyorum, yine yoğun bir çalışma dönemi
başlayacak yani tatil yine yok milletvekillerine ama en azından, herkes,
vatandaşlarımızla, seçim bölgesindeki kendilerine destek veren insanlarla yüz
yüze görüşme imkânı bulacak. Bu açıdan iyi olacak inşallah.
Biraz önce ifade
etmeye çalıştığım gibi referandum çalışmaları da başladı aslında fiilen şu
anda, onunla ilgili olarak bütün siyasi partiler kendi kanaatlerini
aktaracaklar. O nedenle Meclisimizin mümkünse inşallah… Biz sizlerden bu konuda
bir olumlu adım daha bekliyoruz, özellikle belki bazı konuşmaların daha
özetlenmesi yöntemiyle bu sürecin kısaltılması yani yarın ya da hafta sonu
değil de bugün sonlandırılması mümkün. Bu konuda da muhalefete mensup
arkadaşlarımızdan açıkçası destek ve anlayış bekliyoruz.
Bu çalışma dönemi
nedeniyle bütün bu yoğun tempo içerisinde fedakârlık göstererek gece gündüz
yorucu çalışmalar içerisinde bulunan bütün arkadaşlarımıza, bütün
milletvekillerimize ben buradan şükranlarımı arz ediyorum ve inşallah öneri
kabul edildiği takdirde, bütün arkadaşlarımıza kendi seçim bölgelerinde iyi
çalışmalar diliyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Grup
önerisinin aleyhinde Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır, buyurun efendim.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun vermiş olduğu grup önerisinin aleyhinde söz aldım,
bir şekil şartı gereği aleyhte konuşacağım. Gerçekten de aleyhte konuşmak
gerekiyor.
Değerli milletvekilleri,
çok yoğun…
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Bugün bari aleyhte konuşmayın.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Aleyhte konuşacağım, evet.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Bugün konuşmayın Sayın Şandır, başka zaman konuşun.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Şimdi bak, şimdi konuşacağım dinle.
Değerli
milletvekilleri, gerçekten çok yoğun bir çalışma ile ve yorularak, gece
sabahlara kadar çalışarak bir yılı, bir yasama yılını tamamladık. Tatili hak
ettik mi? Sıralar onu söylüyor, zaten Meclis tatile girmiş galiba, kimse yok ortalıkta.
Dolayısıyla
Adalet ve Kalkınma Partisinin getirdiği, Meclisin bugün bu grup önerisiyle
gündeme aldığı yedi sekiz tane kanun tamamlandığı takdirde 1 Ekim 2010 tarihine
kadar Meclis tatile girecek. Hâlbuki daha önce bu kürsüden bir sayın AKP milletvekili “Biz çalışmak istiyoruz, muhalefet
tatile gitmek istiyor.” diyordu. İşte, bu tatile gitme teklifinize muhalefet
etmek için söz almış bulunuyorum. Önerinize bu noktada muhalifim çünkü…
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Çalışmak mı istiyorsunuz? Devam edelim mi istiyorsunuz?
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Çalışmak istiyoruz, evet.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Gerçekten?
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Gerçekten. Çalışabiliyorsanız buyurun.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Sayın Şandır, restinizi görebiliriz.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Yani bu önergenin aleyhine konuşacaksak nesini konuşacağız? Tatile
gitmek istiyorsunuz, bunun önergesini getirdiniz; “Hayır, gitmeyelim.” diyoruz.
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) – Tatile değil, yaz çalışmalarına gidiyoruz.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Çünkü sizin bir sayın milletvekiliniz burada bizi suçlamıştı. Bir
AKP milletvekili -ismini söylemeyeyim, kendisi yok burada, olsaydı söylerdim-
“Biz çalışmak istiyoruz ama muhalefet tatile gitmek istiyor.” diye, bir siyasi
partimizin “30 Eylüle kadar çalışalım.” teklifine itiraz için bunları
söylüyordu ama şimdi gerçekten Meclis tatil yapmayı hak etti,
milletvekillerimize de haksızlık yapmayalım.
Ama Sayın Soner
Aksoy’a yaptığınız haksızlığı da kabul etmiyorum. Yenilenebilir enerjiyi
çıkartmadan bu Meclisin tatile gitmesini de hak görmüyorum, şık görmüyorum,
doğru bulmuyorum; ülkemize bir haksızlık olarak değerlendiriyorum. Sayın Aksoy
oradan alkışlayınca, bunu da söylemem gerekiyor.
Değerli
milletvekilleri, bu vesileyle bir hususu dikkatinize sunmak istiyorum:
Türkiye’mizin üç tarafı denizlerle çevrili ve bu kıyılarımızda çok sayıda
limanımız bulunmaktadır. Türkiye ekonomisi açısından da çok önemli bir paya
sahip olan liman işletmeciliği, deniz işletmeciliği birçok sorunlar içerisinde
kıvranmaktadır.
Ancak, deniz
işletmeciliğinin, deniz yolları taşımacılığının getirdiği bir sorun da turizm
sektörünü çok kötü vurmaktadır. Özellikle, bu mevsimde kıyılarımızdaki turizm
tesislerinin çok temel bir sorunu gündemde beklemektedir, çözümünü de buradan
beklemektedir. Bu sorun, limanlara yanaşan gemilerin çöplerini limana getirip
teslim edip bedelini ödemeleri gerekirken, denize, açık denize bırakmaları
hâlidir. Bugün sahillerimizde kıyıların açığında bırakılmış gemi atıklarının
-ki sintine dedikleri hadise- kirlettiği kıyılarda turizm yapmaya çalışıyoruz.
Bu hem turistler açısından çok ciddi bir problem yaratmaktadır hem o turistik
tesislerin işletmecileri açısından gerçekten kabul edilemez bir sorun
yaşatmaktadır. Bunun çözülmesi gerekiyor. Bunu hem liman işletmelerimizin hem
yerel yöneticilerimizin hem de Hükûmetin ne tedbir alması gerekiyorsa almalı,
denizlerimizin bu yönlü kirletilmesine müsaade edilmemeli. Çünkü turizm Türkiye
açısından hem döviz girdisi hem de istihdam artırıcı özelliği açısından
vazgeçilemez bir sektör. Dişimiz tırnağımızla kurduğumuz bu
turizm işletmelerini –“gevşek yönetim” diyelim, başka bir tanımlama yapmak
istemiyorum- görevlilerin, yetkililerin görevlerini yapmayışından kaynaklanan
bir sonuç olarak denizlerin, bu deniz taşıt araçlarının, özellikle yük taşıyan
gemiler tarafından bedel ödememek için sintinelerini açığa bırakmaları
sonucunda sahillerimiz, maalesef, birçok plajımız, birçok turistik tesisimizin
plajları denize girilemez gibi bir sonuçla karşılaşmıştır. Bu, hiçbir
anlamda, ne ekonomik anlamda ne turizm anlamında ne çevre anlamında kabul
edilemez ve ertelenemez bir sorun. Bu sorunun çözümü de bu Parlamentonun, bu
Meclisin görevi olmalı. Yapılması gereken neyse bunun yapılması açısından, ben,
sayın Hükûmeti ve sayın Hükûmet partisi grubunu bu
anlamda uyarıyorum, bunu da çıkartmadan, bu düzenlemeyi de yapmadan tatile
gitmeyi de çok doğru ve şık bulmamaktayım. Bu sebeple, bu konuşmamın,
yöneticiler üzerinde, özellikle yerel yönetimler ve liman işletmeleri üzerinde,
hatta çevre il müdürlüğü üzerinde ve Hükûmet üzerinde, bakanlar üzerinde, bir
tedbir alınmasına vesile olacağını ümit etmek istiyorum.
Bugün getirilen,
görüşülmesi planlanan uluslararası sözleşmelerin kabul edilmesine ait kanun
tasarılarından biri de Türkiye ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Elektrik, Petrol, Gaz ve Maden Kaynakları Alanlarında İşbirliği Protokolü’nün
onaylanmasıyla ilgilidir. Türkiye-Suriye Parlamentolararası Dostluk Grubu
Başkanı olarak, dostluk grubu üyeleri olarak biz bu Sözleşmenin, bu İşbirliği
Protokolü’nün burada kanunlaştırılmasını da çok hayırlı bir hizmet olarak
görüyoruz. Bunun da bugün, tatile girmeden önce Genel Kuruldan
kanunlaştırılarak çıkarılmasının çok gerekli, çok doğru olacağını… Madem dostuz, madem kardeşiz, madem ilişkilerimiz her düzlemde bu
kadar ileri seviyeye geldi, gerek Cumhurbaşkanlığı gerekse Başbakanlık
nezdinde, Hükûmet nezdinde bu yönde bir irade ortaya konuldu, Suriye ile
Türkiye arasında birçok alanda iş birliğinin yapılması ve bunun bir protokolle
kanuna bağlanmasının çok gerekli olduğuna ben de inanıyorum ve talep ediyorum. Dostluk
Grubu Başkanı olarak, bu kanunun da “Geç kaldık, yorulduk.” deyip görüşülmeden
Meclisin tatile girmemesini de arzu ediyorum, ümit ediyorum ki bu Protokol de
bu gece burada onaylanır, oylanır ve kanunlaşarak yürürlüğe girer diye
düşünüyorum.
Değerli
milletvekilleri, tabii, gergin günler, gergin saatler de yaşadık. Amacını,
maksadını aşan birtakım konuşmalar da oldu burada. Meseleyi kişiselleştirmeden,
şahsileştirmeden birçok konuşmalar, birçok istenmeyen hadiseler de yaşandı,
yaşanmaması talebimizdi, arzumuzdu.
Burası Türkiye
Büyük Millet Meclisi, Türk milletinin temsil edildiği yer. Türk milletine
yakışır bir yasama görevi yapmak hepimizin, her partinin, her grubun, her
milletvekilinin sorumluluğu altındadır ama burada huzurlu bir çalışmayı tanzim
edecek bu gündem belirlemeler maalesef tamamladığımız bu yasama yılında bir
türlü düzene kavuşturulamadığı için huzurlu bir çalışmayı kuramadık,
geliştiremedik. Ümit ediyorum ki 1 Ekimde başlayacak 5’inci Yasama Yılında bu
yıl yaşadığımız olumsuzluklar yaşanmadan ülkemize ve halkımıza hayırlı
hizmetler yapmaya ulaşırız. Sağlıkla bir tatil dönemini de
tamamlayarak 1 Ekimde başlayacak yeni döneme hep birlikte -yine hizmet aşkıyla- burada oluruz
ümidiyle -bu önergenin kabulü, aleyhte konuştuk ama kabul oyu vereceğimizi de
ifade ediyor- yüce heyetinize saygılar sunarken, bir yılın yorgunluğuna emek
veren tüm milletvekillerini ve grupları da Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Teşekkür ederim
efendim. (Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Şandır.
Grup önerisinin
lehinde Trabzon Milletvekili Sayın Safiye Seymenoğlu, buyurun efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
SAFİYE SEYMENOĞLU
(Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ Grubunun,
grubumuzun vermiş olduğu grup önerisinin lehinde söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bugün, görüşmelere Gelir Vergisi Kanunu’nun ikinci bölümüyle
devam edeceğiz. İnşallah, uluslararası anlaşmaların görüşülmesinden sonra, 1
Ekim 2010’a kadar, Genel Kuruldaki çalışmalarımıza ara vereceğiz.
Bu dönemde emek
veren, çalışan tüm milletvekillerimizi ben saygıyla selamlıyorum ve onlara
teşekkür ediyorum, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Seymenoğlu.
Grup önerisinin
aleyhinde Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Halil Ünlütepe, buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
HALİL ÜNLÜTEPE
(Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, saygıdeğer parlamenterler; Adalet ve Kalkınma
Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, anladığım kadarıyla, bir dönemi bugün sona erdirmeye çalışacağız.
Bu bir dönemde iyi çalıştık, eksik çalıştık ama sonuç itibarıyla
karşılaştığımız en önemli olay bence şu: Bir program dâhilinde çalışmaları
yürütemedik. Dengesiz, güne göre program ayarladık. Bakın, son bir aylık bir
takvimi sizlerle paylaşmak istiyorum:
22/6/2010 tarihinde Adalet
ve Kalkınma Partisi grup önerisi, gündem değişmiş. Elbet buna uyulması gerekir.
Aradan altı gün geçmiş -30/6- tekrar grup önerisi, tekrar gündem ve çalışma
koşulları değişmiş. 8 Temmuz, sekiz gün sonra, tekrar gündem değişikliği,
tekrar çalışma koşullarının değişikliği. 13 Temmuz, tekrar aynı konuyla
geliniyor ve 15 Temmuz, iki gün sonra ve bugün tekrar bir grup önerisiyle
geliniyor. Hâlbuki ciddi kurumlar çalışma programlarında çok az değişiklik
yaparlar, o çok az değişiklikler de parlamenterlerin daha iyi, verimli
çalışmasını sağlar. Örneğin salı ve çarşamba günlerindeki programlara müdahale
edilmesi, parlamenterlerin denetleme görevini yeterince yerine getirmesine
engel olmuştur.
Şimdi, böyle bir
ortamda, bu Parlamentonun, bu dönemde, verimsiz fakat kendisini çok yoran bir
çalışma türü içine girdiğini görüyoruz. Bu, bir tecrübesizlik mi? Hayır,
tecrübesizlik değil. İktidarın, ülkenin gündemini yakalayabilmesindeki bir
beceriksizlik olarak yansıtılırsa daha doğru olur diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım,
ülkemizin ciddi sorunları var. Hele hele son dönemlerde gündem dışı söz alan
saygıdeğer parlamenterlerimizin de belirttiği gibi, son dönemlerde yağan
yağışlar, dolu, tarım sektöründe ciddi sıkıntılar doğurmuştur. Bunlardan bir
tanesi de bizim yöremizin sorunlarından, daha ziyade Çay ve Sultandağı
ilçelerimizde gördüğümüz ve ülkemizin diğer illerinde de karşılaştığımız, kiraz
üreticilerinin çektiği sıkıntılar. Bu yıl, kiraz üretiminde rekoltenin
yüksekliği, kalitenin belirli bir oranda düşüşüne de neden olmuştur. Örneğin,
Sultandağı ilçemizde, o ilçedeki yıllık rekolte, her
yıl 40 bin tondur. Bu 40 bin ton kirazın yüzde 70’i ihracata yöneliktir. Çay
ilçemizle birlikte bunu değerlendirdiğinizde 60 bin ton. Bu sene, yağan
yağmurlar, dolu, rekoltedeki yükseklik, verimin
kalitesindeki düşüklük sonucu kiraz üreticileri ciddi bir mağduriyetin içine
düşmüştür. Tarımdaki, üretimdeki girdilerde, elektrik girdilerinde, gübre
girdilerinde, ilaçlama girdilerinde, işçilik ücretlerinde, bunların tümünü
ortaya koyduğunuzda, sulama girdilerini ortaya koyduğunuzda, ciddi bir artış
olmasına rağmen, fiyatın tespitinde, bugün birinci sınıf, ihracatlık kiraz 200
kuruş civarında
satılmıştır. Devletin kendi kamu görevlilerinin, ilçe tarım
müdürlüğü yetkililerinin yaptığı tespitlere göre bugün iç piyasadaki en kalite
kiraz 35 kuruşla 70 kuruş arasında satılmaktadır. Yağan yağış ve dolu o kalite, ihracata
yönelik olan kirazların çatlamalarına ve yarılmalarına neden olması nedeniyle
kiraz dalından toplanamamış, üretici ciddi bir mağduriyetin içine düşmüştür.
Örneğin 2002 yılında ihracatlık kiraz 4,5 milyon liraydı, bugün 200 kuruş.
Biraz önce de belirttiğim gibi bu, elektrik, sulama, gübre, ilaçlama, işçilik
ücretlerinin girdilerini koyduğunuzda, mazot girdilerini koyduğunuzda bu işin
içinden üreticinin, meyve üreticisinin çıkması olanaksızdır, ciddi bir devlet
desteğine ihtiyaçları vardır.
Bu bölgedeki
insanlar kiraz dönemine göre borçlanmışlardır, ilacı veresiye almışlardır,
gübreyi veresiye almışlardır, sulamayı veresiye yapmışlardır. Bu insanlar
onurlu insanlardır, borçlu gezmeyi sevmeyen kişilerdir. Peki, neye göre
ödeyecek bu borçlarını? Çoğu, tarım krediden borçlandı, Ziraat Bankasından
borçlandı. Buna bir çözümü yüce Parlamentonun bulması gerekir. Akşehir,
Sultandağı ve Çay, 70 kilometrelik bu bölgedeki yoğun nüfus sadece kiraz
üretimiyle geçimini temin etmektedir. Bu bölge insanlarının sorununa yüce
Parlamentonun bir çözüm bulması gerekir. Ya bunların borçları bir yıl faizsiz
olarak ertelenmeli veya başka bir yönteme gidilmelidir.
İşte ilçe tarım
müdürlüğünün raporu: Yağan yağmur ve dolunun sonucu hasar miktarının yüzde
40’larda olduğunu söylüyor.
İki: Kirazdaki
örneğin “karabalı” denilen cinsteki kiraz hiç dalından toplanmamış, fiyat veren
yok. Geçen yıl sanayi tipi kiraz 130 kuruşken şimdi 80 kuruşa alıcısı yok.
Fiyatların tespiti tamamen tüccarın egemenliğine bırakılmış durumda. Çözüm yolu
nedir? Parlamento bunları tartışabilseydi, bunları tartışmamız gerekirdi, o
nedenle aleyhe söz aldım. Öncelikle fındıkta, buğdayda olduğu gibi, bu
kesimdeki üreticilerin hakkının korunabilmesi amacıyla devlet bir taban fiyatı
politikasına bu alanda girmeli, düzenleyici bir fiyat endeksini koyabilmeli.
Birinci sınıf
kalite, ihracata yönelik kirazın fiyatının tespitinde üreticinin hiçbir
müdahalesi yoktur; ihracatçı firma, şu paraya ben bu kirazı alıyorum diyorsa o
fiyata vermek zorundadır. Hâlbuki fiyatının tespitinde, kalitenin tespitinde
ilçe tarım müdürlüğünden bir ekspertiz, bir tüccardan
ekspertiz, ortak, birlikte karar verebilseler, makul bir fiyatın oluşmasına
ciddi bir katkı sağlanır ve bu bir tespitle oluşturulabilirdi. Görebildiğim
kadarıyla kiraz üreticilerimizin bu mağduriyeti yüce Parlamentoda tartışılmadı,
gündemin yoğunluğu nedeniyle tartışılmadı. Fakat tarım kesimi ciddi bir
mağduriyetin içindedir. Hâlâ daha Türkiye’de planlı bir tarım politikasının
oluşturulmaması nedeniyle hâlâ daha kiraz yetiştiriciliği teşvik edilmektedir.
Bir kiraz ağacı on yılda meyve vermektedir. On yıl boyunca o çiftçi o kiraza
gözü gibi bakmaktadır.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Kiraz donmadı mı Halil Bey, donmadı mı?
HALİL ÜNLÜTEPE
(Devamla) – Dondu tabii.
Şimdi vişne
toplanıyor, vişne de 50 kuruştan. İnanın, bir işçinin ücretini ancak
karşılayabilir. Bu insanlar kışın ne yiyecek, ne içecek, neyle uğraşacaklar,
geçimini neyle temin edecekler? Yani iktidarın göndereceği 2 kilo unla,
buğdayla mı temin edecekler geçimini? Bu insanlar ürettiklerinin karşılığını
almak istiyor, üreterek geçimini temin etmek istiyor, Türk toplumunun üretimine
katkı sağlamak istiyor.
Üreten bir
toplumu yaratabilmenin en önemli unsurlarından birisi tarım kesimine ciddi bir
destek vermektir. Göçü önlemenin en önemli faktörü odur. Eğer, siz tarımda,
girdilerde destek olmazsanız o insanlar başka bölgelere göçe yönelir. O büyük
kentlerdeki o göçün getirdiği girdabı da hepimiz görüyoruz ve yaşıyoruz. Bu
nedenle yüce Meclisten o bölgedeki kiraz üreticilerinin sorunlarına daha fazla
ilgi gösterilmesini istiyorum, tarım kesiminin sorunlarına daha fazla dikkatli
ve özenli bir davranış istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Ünlütepe, konuşmanızı tamamlayınız.
HALİL ÜNLÜTEPE
(Devamla) – Bağlıyorum Sayın Başkanım.
Yani, bir çalışma
dönemi geçirdik ama verimsiz. Sorunlar günden güne daha da çoğalmaktadır. Bu
sorunlar çözümlenmeli, çözümlenmesi için olumlu mesaj verilebilmeli. O
insanların moral desteğe ihtiyacı vardır.
Ben bu sorunların
çözümünde Parlamentonun üzerine düşen görevin olduğu inancıyla aleyhe söz almış
bulunuyorum. Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlarken
Sayın Başkana da gösterdiği toleranstan dolayı teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Ünlütepe.
Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer
alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer
alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer alan, Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı;
Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in; 3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet
Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı
Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657
Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının (G)
Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Kerim
Özkul ve 4 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in, 3717 Sayılı Adli Personel ile
Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492
Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun
ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının
(G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Konya Milletvekili
Kerim Özkul ve 4 Milletvekilinin, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın, Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/886, 1/838, 2/599, 2/712, 2/727) (S. Sayısı: 536) (x)
BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının, 136’ncı
Birleşimde ikinci bölüm üzerindeki görüşmeleri tamamlanmıştı.
Şimdi, ikinci
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
26’ncı maddede
iki adet önerge vardır.
Önergeleri
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısının 26 ncı maddesi
ile 178 sayılı KHK’ye eklenen 33/B maddesinin ikinci fıkrasının birinci
cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini; üçüncü fıkrasında yer alan
“Gelir İdaresi Başkanlığı risk analiz sistemi üzerinden yapılan analizler de”
ibaresinin “Gelir İdaresi Başkanlığı risk analiz sistemi üzerinden yapılan
analizlerle gelir politikaları ve kalkınma planları da” olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Şevket Köse Tayfur Süner Harun Öztürk
Adıyaman Antalya İzmir
Birgen Keleş M. Akif Hamzaçebi Cevdet Selvi
İstanbul Trabzon Kocaeli
“Vergi İnceleme ve Denetim Koordinasyon Kurulu; Bakanın veya
tevkil etmesi halinde Müsteşarın başkanlığında, Gelir İdaresi Başkanı, Hesap
Uzmanları Kurulu Başkanı, Gelir İdaresi Başkanlığı Denetim ve Uyum Yönetimi
Daire Başkanlığının bağlı olduğu Gelir İdaresi Başkan Yardımcısı ve Gelirler
Kontrolörleri Başkanı ile Maliye Teftiş Kurulu ile Hesap Uzmanları Kurulu
başkan yardımcılarından birer üye ve vergi denetmenlerini temsilen bakan
tarafından görevlendirilen bir üyeden oluşur.”
(x)
536 S. Sayılı Basmayazı 15/07/2010 tarihli 135’inci
Birleşim Tutanağı’na eklidir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 Sıra Sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in; 3717 Sayılı Adli Personel ile
Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492
Sayılı Harçlar kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun
ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin “II-Tazminatlar” Kısmının (G)
Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Kerim
Özkul ve 4 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 26 ncı maddesinin tasarı metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
Mehmet Şandır |
Nevzat Korkmaz |
|
Manisa |
Mersin |
Isparta |
|
Hasan Çalış |
Mustafa Enöz |
|
|
Karaman |
Manisa |
|
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Akçay, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
tasarının 26’ncı maddesi üzerine verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Muhterem
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, yıllardır vergi denetiminin çok başlılığından ve iyi koordine
edilememesinden şikâyet edilmektedir. Bugüne kadar, vergi denetiminde
koordinasyon ve etkinlik bir türlü sağlanamamıştır. Kronik hâle gelen bu sorun,
kamu maliyesine ve vergi adaletine zarar vermiştir ve vermeye devam etmektedir.
Vergi
incelemeleri mükellefler bakımından adil, eşit ve tarafsız bir yaklaşımı
içermelidir, siyasi iktidarın müdahalelerinden tamamen ve özenle uzak tutulması
gerekmektedir. Özellikle AKP İktidarının bu konudaki yaklaşımı mükellefler
nezdinde endişe yaratmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti, 1950 yılına kadar tek partili dönemi
yaşamıştır; 1950-60 arası çok partili siyasi hayatımızda yine tek partinin
büyük çoğunlukla iktidar olduğu Demokrat Parti dönemini yaşamıştır. Türkiye,
1960 ihtilal dönemini, 1971 12 Mart dönemini, 1980 12 Eylül darbe yönetimini ve
diğer tek başına iktidar dikta dönemlerini yaşamıştır. Ancak, vergi
incelemeleri hiçbir zaman siyasi ve subjektif amaçlara, baskı ve sindirmeye
alet edilmemiştir. Vakta ki, AKP döneminde vergi incelemeleri bizzat Sayın
Başbakanın vaziyet ettiği bir tehdit, şantaj ve baskı aracı hâline
getirilmiştir.
Bu yüzden
mükelleflerin büyük çoğunluğu ve iş âlemi korku ve endişe içindedir. Vergi
incelemelerinin usul ve esaslarının, incelenecek mükelleflerin objektif kriterlere göre tespitinin, incelemelerin süre ve kapsamının
yasal zemine kavuşturulması bir zorunluluk hâline gelmiştir.
Ülkemizde vergi
incelemeleri, Vergi Usul Kanunu’nun 135’inci maddesinden aldıkları yetkiyle
maliye müfettişleri, hesap uzmanları ve gelirler kontrolörlerince, taşra
teşkilatında ise vergi denetmenleri ve vergi dairesi müdürleri tarafından
yürütülmektedir.
Tasarının 26’ncı
maddesiyle, Vergi İnceleme ve Denetim Koordinasyon Kurulu kurulmaktadır. Bu
maddeyle, bu koordinasyonsuzluk sorununa kısmen de olsa bir çözüm getirilmeye
çalışılmaktadır ve bu iddia edilmektedir. Ancak bu iddiayla birlikte yapılan bu
düzenlemeleri yetersiz buluyoruz ve bu düzenlemelerin şu anda Meclise
getirilmiş bulunan teşkilat tasarısıyla görüşülmesinde ve düzenleme
yapılmasında fayda bulunmaktadır.
Bu 26’ncı
maddeyle ilgili en büyük tartışma, Vergi İnceleme ve Koordinasyon Kuruluna
kimin başkanlık edeceği ile Kurulun kimlerden oluşacağı konusunda yaşanmıştır.
Koordinasyon Kuruluna başkanlık edecek unvanın belirlenmesinde tevilci bir
yaklaşımdan ve bir orta yol bulunmasından başka şimdilik bir çıkar yol
göremiyoruz.
Aslında en
doğrusu, bu Kurula Gelir İdaresi Başkanının başkanlık etmesidir. Tasarının ilk
hâli de böyleydi. Ancak sonra, müsteşarın başkan olması öngörüldü ve en sonunda
yine değiştirildi ve “Bakanın veya tevkil etmesi hâlinde müsteşarın
başkanlığında…” denildi.
Vergi İnceleme ve
Denetim Koordinasyon Kuruluna müsteşarın başkanlık etmesi hiyerarşik yapı
itibarıyla doğru görünse bile, aslında bunu yine de doğru bulmuyoruz çünkü
müsteşarlık, özünde siyasi ve istişari bir makamdır ve istisnai bir
memuriyettir. Bakanlıklarda en siyasi makam ve görev müsteşarlıktır. Müsteşarın
görev ve yetkileri, bakanın, âdeta iki dudağı arasındadır. Ayrıca, Maliye Müsteşarına,
kanunlarda ve mevzuatımızda, vergiye, vergi incelemesine ve denetimine ilişkin
hiçbir fonksiyon ve görev verilmemiştir. Başkanın müsteşar veya bakan olması
hâlinde kurulun siyasallaşması söz konusudur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun,
konuşmanızı tamamlayınız.
ERKAN AKÇAY
(Devamla) – Gelir İdaresi Başkanlığına bağlı yirmi dokuz ilde kurulan vergi
dairesi başkanlıklarında görev yapan 2.800 vergi denetmeni, tüm Türkiye’de
vergi incelemelerinin yüzde 90’ını ve toplam denetim gücünün yüzde 80’ini
oluşturmaktadır. Bu nedenle Vergi İnceleme ve Denetim Koordinasyon Kurulunda
Gelir İdaresi Başkanlığının taşra teşkilatında yer alan vergi dairesi başkanı
ile vergi denetmenlerinden bir üyenin de kurulda yer almasının kurulun
çalışmasına olumlu katkı yapacağını düşünüyoruz çünkü vergi dairesi başkanları
ve vergi denetmenleri, Gelir İdaresinin gören gözü, duyan kulağı, çalışan
elidir.
Tasarının 9’uncu
maddesiyle, tam incelemenin bir yıl içinde, sınırlı incelemenin ise altı ay içerisinde
bitirilmesi öngörülüyordu. 26’ncı maddede ise tam ve sınırlı incelemenin
kapsamının belirlenmesine ilişkin usul ve esasların yönetmelikle belirleneceği
öngörülmektedir. Bu konuda dikkat edilmesi gereken en önemli husus, incelemeye
alınacak sektör ve mükelleflerin yalnızca risk analizine dayanılarak tespiti ve
seçimi tehlikesidir. Sadece risk analizine dayanmak vergi adaletini, mükellefin
vergi dışındaki özel durumlarını…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY
(Devamla) – …değişikliği zedeleyebileceği gibi hükûmetin uygulayacağı kalkınma
planlarını, maliye ve gelir politikalarını ve sektörel politikaları da olumsuz
etkileyebilecektir.
Değerli
milletvekilleri, sözlerime burada son veriyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısının 26 ncı maddesi
ile 178 sayılı KHK’ye eklenen 33/B maddesinin ikinci fıkrasının birinci
cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini; üçüncü fıkrasında yer alan
“Gelir İdaresi Başkanlığı risk analiz sistemi üzerinden yapılan analizler de”
ibaresinin “Gelir İdaresi Başkanlığı risk analiz sistemi üzerinden yapılan
analizlerle gelir politikaları ve kalkınma planları da” olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Şevket
Köse (Adıyaman) ve arkadaşları
“Vergi İnceleme ve Denetim Koordinasyon Kurulu; Bakanın veya
tevkil etmesi hâlinde Müsteşarın başkanlığında, Gelir İdaresi Başkanı, Hesap
Uzmanları Kurulu Başkanı, Gelir İdaresi Başkanlığı Denetim ve Uyum Yönetimi
Daire Başkanlığının bağlı olduğu Gelir İdaresi Başkan Yardımcısı ve Gelirler
Kontrolörleri Başkanı ile Maliye Teftiş Kurulu ile Hesap Uzmanları Kurulu
başkan yardımcılarından birer üye ve vergi denetmenlerini temsilen bakan
tarafından görevlendirilen bir üyeden oluşur.”
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Hamzaçebi, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Maliye Bakanlığı
bünyesinde Vergi Denetim ve Koordinasyon Kurulu kurulmasını öngören madde
üzerinde verdiğimiz önerge nedeniyle söz aldım. Sözlerime başlarken sizi
saygıyla selamlıyorum.
Vergi Denetimi ve
Koordinasyon Kurulu maddede belirtilen görevleri yapacaktır. Ancak bu maddenin
ulaşmak istediği amacın gerçekte siyaset kültüründe olmadığını, siyaset
kültüründe olmaması nedeniyle vergi denetimi konusunda siyasetin etkisinin
hissedildiğini, yaşandığını, böyle bir dönemin içinde olduğumuzu belirtmek isterim.
Ayrıca, böyle bir Kurulda Bakanlığın bütün denetim elemanları temsil edilirken
vergi denetmenleri gibi son derece kapsamlı ve geniş denetim yapan, sayıca
oldukça kalabalık olan ve güçlü olan bir birimin burada temsilcisinin
olmamasını eksiklik sayıyorum. Madde, yazım itibarıyla artık amacından
uzaklaşmıştır, “yarı özerk gelir idaresi” kavramına uygun olmayan bir niteliğe
bürünmüştür. Dolayısıyla, böyle bir yazımda vergi denetmenlerinin temsilcisinin
de olmasını teknik olarak doğru bulduğumu ifade etmek isterim.
Değerli
arkadaşlar, bu maddeden önceki madde olan 25’inci madde üzerinde Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Nurettin Canikli, geçen hafta cuma
günü yapmış olduğu konuşmada, AKP döneminde vergi denetiminde nasıl olağanüstü
bir adalet sergilediklerini ifade etti.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Doğru!
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) – Yalandan kim ölmüş!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sayın Canikli “Geçmişte olduğu gibi birileri de bazı
mükellefler için, büyük mükellefler için ayrıcalık istiyorsa bu artık yok.”
diyor. Yani, geçmiş dönemde bazı büyük mükellefler kayrılıyordu demek istiyor.
Aradaki tek fark, yani AKP dönemiyle önceki dönemler arasındaki tek fark, artık
ayrıcalık yok, hiç kimse dokunulmaz değil, herkes eşit, objektif olarak
incelemeye muhatap. Yine konuşmasının bir başka yerinde aynen şu şekilde
söylüyor: “Geçmişte, uzun yıllardan beri vergi incelemeleri, genelde orta ve
küçük mükellefler nezdinde yapılır.” Yani, siyaset, geçmişte büyük
mükelleflerin incelenmesini engelliyordu, diyor. Tabii, o dönemin siyasi olarak
savunması bana düşmez, o dönemin hükûmetine düşer ama o dönemde sorumluluk
üstlenmiş bir bürokrat olarak bu eleştirinin bir açıdan muhatabının da kendim
olduğunu düşünüyorum. Üç buçuk yıl Gelirler Genel Müdürlüğü yaptım, yedi yıl
süreyle de Ankara ve İstanbul Defterdarlıkları yaptım, gelir idarelerinin henüz
defterdarlık bünyesinden alınmadığı dönemlerde. Ben, bu dönemlerde, siyasi
makamı üstlenmiş olan kişilerin, sayın bakanların “şunu incele” veya “şunu inceleme”
yönünde herhangi bir talimatı değil, telkinini veya imasını bile almış değilim.
Bu cümlenin sorumluluğunu bürokrat olarak ben üstleniyorum, Sayın Canikli’nin
iddiasının… Böyle bir şey hatırlamıyorum.
Biz sektör
incelemeleri yapardık. Bakın, bir sektörü tespit ederdik… Hangi sektörler
incelenecektir, bunlar objektif verilerle tespit edilir, o sektörde ayrım
yapılmaksızın herkes incelenirdi. Sayın Canikli bunu söyleyebilecek mi acaba?
Ben, Gelir İdaresi Başkanlığının ilgili denetim birimlerinin kendi görev
alanlarına düşen konularda ciddi çalıştıklarını biliyorum, hepsi son derece
düzgün arkadaşlarımızdır. O yönüyle, bürokrasiye yönelik hiçbir olumsuz
değerlendirmem söz konusu olamaz ama bir medya grubuna yönelik olarak yapılan
incelemeden Sayın Başbakan haberdar oluyorsa, raporun işleme konulması veya
konulmaması aşamasını Sayın Başbakan tespit ediyorsa vergi denetiminde
objektiflikten, tarafsızlıktan bahsetmek mümkün değildir. Bundan söz edemeyecek
tek parti Adalet ve Kalkınma Partisidir.
Gelir İdaresi
Başkanlığı 2000 yılında bir genel tebliğ yayınlamış “Anonim şirketlerde geçici
ilmühaberler hisse senedi hükmündedir.” demiş. Vergi hukuku, temel kavramlarını
maddi hukuktan alır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) - Ticaret hukuku bazı kavramları tanımlamışsa bu tanımları
alır, onun üzerine kendi sistemini kurar. Vergi kanunlarında “ilmühaber” diye
bir kavram yoktur. Geçici ilmühaber, anonim şirketlerde hisse senedi
çıkarılıncaya kadar onun yerine kaim olmak üzere çıkarılan bir belgedir,
sahiplerine hisse senedinin sağladığı bütün hakları sağlar. Ticaret Kanunu bunu
söyler ve ilmühaberler, Gelir İdaresinin genel tebliğinde “Hisse senedi gibi
değerlendirilir.” şeklinde açıklanmıştır. 2000 yılından bu yana açıklanmış, istikrar kazanmış
bir uygulama.
Siz bir medya
grubuna kızıyorsunuz diye, size yönelik, sizi eleştiren yayınlar yapıyor diye
“Ben bunu tanımam. Katma Değer Vergisi Kanunu geçici ilmühaber demiyor. O hâlde
geçici ilmühaberin devrini ben katma değer vergisine tabi tutarım.” derseniz,
siz vergi denetiminde objektiflikten söz edemezsiniz. İstediğiniz kadar
merkezde rapor okuma komisyonları kurun, istediğiniz kadar bunları kanuna
taşıyın, bu kültür, denetime müdahale etme kültürü sizin aklınızda olduğu
sürece burada bağımsız bir özel idare yarattığınızdan söz edemezsiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sayın Başkan, son cümlem.
BAŞKAN – Buyurun
efendim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – İstediğiniz yasayı geçirin, sizin aklınızda, sizin
düşüncenizde, sizin kültürünüzde denetime müdahale etmek, onu şekillendirmek,
Türkiye’nin her tarafını şekillendirmek düşüncesi varsa demokrasi olmaz.
İstediğiniz yasayı çıkarın… Bu yasa da onlardan biridir. Şeklen birçok şey
burada yazılıyor, şöyle olacak, böyle olacak… Fiilen siyaset müdahale etmek
istiyorsa edecektir, bürokrasinin direncini kıracaktır. Gelin, gerçekten yarı
özerk idareyi, Gelir İdaresini yaratalım. Bu idareyi, insan kaynakları
yönünden, yönetim yönünden, kapasite yönünden güçlü olan bu idareyi daha
ileriye taşıyalım, daha özerk alanlar yaratalım kendilerine ama maalesef bu
tasarıda bu yok.
Sözlerimi
bitiriyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Hamzaçebi.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Sayın Hamzaçebi, benim daha önce yaptığım bir konuşmaya atfen bir
açıklama yaptı, bir izahatta bulundu ama benim yaptığım açıklamalarla onun
alakası yoktu ya da yanlış aksettirildi. O konuda bir düzeltme hakkı istiyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Tutanaklardan okudu efendim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Tutanaktan okudum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Tutanaklardan okudu.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Efendim, yorumladı daha sonra Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Sataşma yok efendim, sadece düzeltme yapacağım.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Tutanaktan okudu Sayın Canikli.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – “Sataşma yok.” diyor Sayın Başkan.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Ben yapmayacağım.
Sataşmadan değil
Sayın Hamzaçebi.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Canikli.
Açıklama, yani
kendisinin söylediğinin dışında bir ifade bulunduğunu söyledi, bir açıklasın
dinleyelim bakalım.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
8.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, daha önce
yaptığı bir konuşmaya atfen Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin
yaptığı açıklamada sözlerini yanlış aksettirdiğine ilişkin açıklaması
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında, Sayın
Hamzaçebi benim daha önceki konuşmamda ifade ettiğim gerçeği teyit etti. Şu
şekilde: “Biz sektörel vergi incelemesi yaptırdık.” dedi. Yani bir sektör...
Doğru, hâlen de o uygulama devam ediyor. Yani, bir sektör, her yıl değişik
sektörler sektör olarak toptan inceleniyor. Karşı olduğum ya da verimli
olmadığını iddia ettiğim mekanizmalardan, yöntemlerden bir tanesi de bu zaten.
Neden? Neden?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Siz medya sektörünü incelediğinizi söyleyebiliyor
musunuz?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – İzin verin Sayın Hamzaçebi, geleceğim oraya da.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Söyleyebiliyor musunuz?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Neden? Çünkü bakın, sektör incelemesi yaptığımız zaman büyük küçük
hepsi inceleniyor. Hâlbuki öyle değil. Yani, küçük bir
mükellef, orta ölçekli bir mükellef, bunların incelenmesinden önce sektörde
önde olanları, sadece önde olanları almak lazım. Bir örnek vereyim:
Bakın -tabii biraz belki teknik bir konu olduğu için sıkmak istemiyorum-
diyelim ki akaryakıt sektörü incelenecek. Burada petrol ofislerinin
incelenmesinin çok fazla bir anlamı yok. Önemli elbette, zamanınız varsa
inceleyin, yeteri kadar elemanınız varsa inceleyin, bir sakınca yok ama
sektörde başat olan üç beş tane rafineriyi ve çıkışlarını kontrol ettiğiniz
zaman, diğer taraftarı incelemenize, detaylı anlamda incelemenize gerek yok.
Çünkü oradan, yukarıdan mal ve hizmet akımını izlediğiniz zaman, oranın belge
sistemini takip ettiğiniz zaman ulaşırsınız. Ama yukarıyı incelemeden, o esas
sektöre hâkim olan dört beş tane, on tane… Her sektör için geçerlidir bu aşağı
yukarı. Onu incelemediğiniz zaman, sonuca ulaşmanız kesinlikle… Yani, elbette
bir matrah farkı ortaya çıkartırsınız ama düşündüğümüz anlamda, üretilen millî
gelirin önemli bir bölümünü kavrama noktasında sıkıntı yaşarsınız. Söylemeye
çalıştığımız bu. Sayın Hamzaçebi teyit etti, teşekkür ediyorum. Onun için bu
yöntemin değişmesi gerekir.
Bakın, geçmiş
dönemlere ilişkin olarak çıkıp bir tanesi…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Canikli, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Canikli, petrol ofisi dediniz, petrol istasyonu
demediniz.
BAŞKAN – Sayın
Aslanoğlu, konuşmasını tamamlasın.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Şimdi, bir tanesi çıkıp “Şu büyük mükellef şu tarihte
incelenmiştir…” Bildiğimiz anlamda büyük mükellef, en büyük mükellef. Çıkıp bir
tanesi burada söylesin.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Söyleyeceğim.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Tam kapsamlı bir inceleme, çıksın söylesin.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Söyleyeceğim, söyleyeceğim.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Şimdi, bakın, bir medya grubuyla ilgili olarak, değerli arkadaşlar,
inceleme raporu yazılmıştır. Geçen söyledim, çok fazla burada ayrıntıya girmeye
gerek yok -ancak elbette o grubun kendi elemanları var, kendi avukatları var,
onların savunmalarını kendileri yaparlar, işin başka boyutu- ancak inceleme
elemanları arasında dahi, hatta zaman zaman Gelir İdaresinde farklı dönemlerde
aynı konuda farklı uygulamaların olduğunu, farklı görüşlerin ortaya çıktığını
biliyoruz. Yani inceleme elemanlarıyla idareler arasında, inceleme
elemanlarıyla kendi aralarında, inceleme elemanlarıyla kendi okuma grupları
arasında bir konuda teknik olarak farklı görüşlerin ortaya çıktığını biliyoruz.
Dolayısıyla yani bir inceleme elemanının tamamen kendi objektif kanaatleri
çerçevesinde yazdığı bir raporu tutup siyasi bir hedefmiş gibi ya da siyasi bir
talimatın gereğiymiş gibi burada söylemek gerçekten doğru değil. Yani inceleme
konusunda uzman olan herkes bunu bilir. Bu yüzden bu tespit doğru değil.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, ben de bir söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın
Hamzaçebi, sözünüzü alacağım.
Tabii ki grup
başkan vekilleri olarak Sayın Canikli’nin ve Sayın Hamzaçebi’nin bu hususta
büyük deneyimleri var, tecrübeleri var, sektörün içinden geldiler. Ben
inanıyorum ki söyleyecek çok sözleri vardır. Yani akşama kadar da konuşulsa bu
işler bitmez.
Son olarak Sayın
Hamzaçebi’ye de söz vereyim ve bu konuda bu kadarla iktifa edelim izninizle.
Eğer daha sonra görüşmeler olursa kendi aranızda görüşürsünüz.
Buyurun Sayın
Hamzaçebi.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) – Sayın Başkan, sıra bana da gelecek.
9.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli’nin, sektör incelemesiyle ilgili ifadelerine
ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Evet, “Benim
Genel Müdürlük dönemimde sektör incelemeleri yapılır.” dedim. Sayın Canikli de
bu benim cümlemi benim aleyhime veya o dönemin aleyhine bir anlayış olarak
değerlendirdi ama verdiği örnekle kendini tekzip etti.
Sayın Canikli,
akaryakıt incelemeleri sizin dediğiniz gibi yapılmaz. Yani akaryakıt
sektöründeki incelemeler Gelir İdaresinin tarihindeki örnek incelemelerden
birisidir. Bir daha o günleri hatırlamanızı tavsiye ederim. Rafineri çıkışından
en uçtaki petrol istasyonuna kadar gidersiniz. Tüm Türkiye'nin her yerinde,
bütün istasyonlarda, bütün rafinerilerde fiilî envanter
yapılmak suretiyle tüm Türkiye’deki akaryakıt kaçağını tespit etmiş olan örnek
bir incelemedir. O incelemeyi yürüten Maliye Müfettişi Süreyya Turgut’tur.
Maliyenin tarihine geçmiş olan bir incelemedir. Benim de dönemimde gerçekleşmiş
olması nedeniyle ben de bundan gurur duyarım. Sektör incelemesi budur.
Akaryakıt sektöründe bunu böyle yaparsınız, bir başka sektörde belli
büyüklükleri alırsınız ona göre inceleme yaparsınız, yoksa en uçtaki esnafa
kadar giden bir inceleme değildir bu. Zaten o sayıda inceleme elemanınız
yoktur.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – İstasyonlar incelendi Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Ben sizden şunu istiyorum: “Biz, bütün medya gruplarında
inceleme yaptık.” diyebiliyor musunuz?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – İhbar geldi oradan. İhbar nereden geldiyse o…
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Siz esasen diyemezsiniz bunu, siz siyasi kişiliğe sahip
birisiniz. Bunu Sayın Maliye Bakanı söyleyebilir, aslında o da söyleyemez.
Sayın Maliye Bakanına da hatırlatmada bulunayım: Zaman zaman vergi denetimiyle
ilgili değerlendirmeler yapıyor. Bu görev artık Gelir İdaresi Başkanınındır
Sayın Bakan. “Şu mükellefi inceleriz, inceleyemeyiz…” Bunlar yanlıştır. Bizim
dönemimizde -yani daha doğrusu “bizim” derken benim bürokrat olarak görev
üstlendiğim dönemi, görev alanımı ben tarif edebilirim- her büyüklükteki şirket
mükellef incelenmiştir. Bunlarla hiçbir sayın bakan ilgilenmemiştir. Bunların
bire bir açıklamasını da size sohbetlerimde açıklarım. Medya gruplarının
hepsinde de inceleme yapılmıştır.
BAŞKAN – Sayın
Hamzaçebi, teşekkür ediyorum.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Bir büyük medya grubuna yazılan rapor -sizin dönemi demiyorum- daha
sonraki dönemde ortadan kaldırılmıştır.
BAŞKAN – Sayın
Canikli, tamam, iktifa ediyoruz bu kadarla.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sizin döneminizde.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Hayır.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Hangi dönemde?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Bizim dönemde yazıldı, sonra kaldırıldı.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Citibank raporu ne zaman kaldırıldı?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Defterdarlık dönemimi kastediyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Hayır. Sayın Canikli, Citibank raporunu ne zaman
kaldırdınız?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Benim bilgim yok.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Hayır, nasıl bilginiz yok? Citibank raporunu nasıl
kaldırdınız? İşinize gelince “Bilmiyorum.” diyorsunuz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in, 3717 Sayılı Adli Personel ile
Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492
Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun
ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının
(G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Konya Milletvekili
Kerim Özkul ve 4 Milletvekilinin, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın, Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/886, 1/838, 2/599, 2/712, 2/727) (S. Sayısı: 536) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
27’nci madde
üzerinde iki adet önerge vardır. Aynı mahiyette önergeler, birlikte işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
“Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Çerçeve 27 nci maddesinin Tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Mustafa Özyürek |
|
İzmir |
Malatya |
İstanbul |
|
Bülent Baratalı |
Halil Ünlütepe |
|
|
İzmir |
Afyonkarahisar |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in; 3717 sayılı Adlî Personel ile
Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492
sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun
ve 657 sayılı Kanunun 152’nci Maddesinin “II-Tazminatlar” kısmının (G)
Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili
Veysi Kaynak’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
çerçeve 27 nci maddesinin Tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
E. Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
Denizli |
Konya |
|
Mehmet Günal |
Abdülkadir Akcan |
Mehmet Şandır |
|
Antalya |
Afyonkarahisar |
Mersin |
|
|
Oktay Vural |
|
|
|
İzmir |
|
BAŞKAN – Sayın
Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Akçay, buyurun efendim.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
tasarının 27’nci maddesi üzerine verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Muhterem
heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, biraz önce tanık olduğumuz bu incelemelere ilişkin tartışmayla
ilgili bir iki söz de ben dile getirmek istiyorum. Tabii uzun yıllar
defterdarlık yapmış bir arkadaşınız olarak çok rahatlıkla ifade edebilirim ki
pek çok vergi inceleme türü vardır, onlardan birisi de sektörel incelemelerdir.
Bu sektörel incelemeler vergi kayıp kaçağının önlenmesinde, vergiyi doğuran
olayın daha iyi kavranmasında önemlidir ve gereklidir, faydalıdır ve bunu
yaptığımız uygulamalarla defalarca da gördük ve sistematik bir incelemedir ve
ayrıca inceleme adaleti bakımından da yerinde bir denetim şeklidir. Bunu ifade
ediyorum. Tasarının 27’nci maddesiyle bakanlıkta daire başkanı veya genel müdür
yardımcısı kadrolarında bulunanlar ile defterdar kadrosunda en az üç yıl görev
yapmış olanların personel genel müdürlüğünde kontrolör kadrolarına atanmaları
öngörülmektedir. Bununla ilgili olarak yirmi adet de yeni kadro ihdas
edilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, kontrolörlük bir kariyer meslektir, yarışma sınavıyla atama
yapılmaktadır ve bu nitelikte olan bir mesleğe sadece görev süresi dikkate
alınarak atama yapılması doğru değildir. Bu düzenleme yeni ortaya çıkmış bir
fonksiyondan kaynaklanmamaktadır ve bu fonksiyonu karşılayacak personel temin
etmek için de getirilmemektedir. Bu düzenlemeyle idare tarafından bazı
personelin görevden alınması sebebiyle karşılaşılması muhtemel davalardan
kurtulmak için bir altyapı oluşturulmaya çalışılmaktadır, yani görevden alınması
durumunda dava yoluyla göreve dönme ihtimali olan personele daha yüksek maaşlı
bir görev teklif edilerek günü kurtarmak amaçlanmaktadır. Ancak bu uygulama
Maliye Bakanlığının kurumsal kültürüne hiç yakışmamaktadır. Bu itibarla 190
sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkındaki Kanun Hükümdeki Kararnamenin 6’ncı
maddesinde kadro ihdas edilirken yapılması öngörülen bir iş analizinden de söz
etmek mümkün değildir.
3046 sayılı Yasa
çerçevesinde Bakanlık ana hizmet birimi olmayan bir yardımcı hizmet biriminde
denetim kadrosu ihdas edilmektedir. Bu, Bakanlığa yardımcı olacak bir birime
danışmanlık ve denetim kadrosu ihdas etmek gibi çelişkili bir durum
yaratmaktadır. Kariyer bir meslek olan kontrolörlük, yarışma sınavı sonucunda
başarılı olan kişilerin atandığı bir meslektir. Bu nitelikte olan bir mesleğe
sadece görev süresini dikkate alarak atama yapamazsınız. Yapılan bu tercih
öncelikle Maliye Bakanlığının kurumsal yapısına, yetmiş beş yıllık geçmişi olan
kontrolörlük mesleğine ve camiasına haksızlıktır çünkü bu kadrolar günümüze
kadarki oluşumu ve uygulamasıyla kariyer meslek standartlarına ve yarışma
esasına dayalı giriş sınavlarıyla ön seçimi yapılmıştır. Üç yıllık stajyerlik
dönemleri vardır. Refakatte denetim ve eğitim, ara sınavlar, tez hazırlaması ve
yetkili denetim gibi aşamalardan geçilerek son derece özel bir süreç içerisinde
olgunluk kazanılan ve tüm bunlardan sonra da fevkalade ağır ve kapsamlı
yeterlilik sınavlarıyla atanabilen kariyer mesleklere ait kadrolardır.
İfade ettiğimiz
bu özel ve tarihî süreçler sonucunda kontrolörlük mesleği Maliye Bakanlığı
bünyesinde kurumsal bir yapıya ulaşmışken, kontrolörlük kavramı kesinlikle bir
kurumsal yapıyı tanımlıyorken yapılan bu düzenlemenin gerekçesi her türlü
izahtan uzaktır ve anlaşılmaz bir tutumdur. Eğer görevden alınacak olan genel
müdür yardımcıları, defterdarlar ve daire başkanları için mutlaka atama
yapılacak bir kadro aranıyor ise bu görevlilerin atanacağı kadrolar bulunabilir
veya bir kadro oluşturulabilir. Ayrıca yeterli sayıda da müşavir kadrosu bulunmaktadır
ve yeni müşavir kadroları ihdas edilmektedir. Çözüm, değerli milletvekilleri,
liyakate ve fonksiyonelliğe dayalı bir personel yönetiminin tesisinde
yatmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Maliye Bakanlığı personelindeki huzursuzluk bu ve benzeri uygulamalarla
her geçen gün artmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Akçay, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ERKAN AKÇAY
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu madde de
getirilen bu düzenleme de mevcut huzursuzluğa tuz biber ekmektedir.
Çalışanların şevki her geçen gün biraz daha kırılmaktadır. Yapılan anlamsız
düzenlemelerle, liyakat ve kariyer sistemi yerle bir edilmektedir. AKP
Hükûmetinin getirdiği çeşitli kanun tasarılarıyla sistem, kariyer sisteminden
Amerikanvari iş sınıflaması, yani kadro sistemine kaydırılmaktadır. Devletin
çekirdeğini oluşturan Bakanlıklardaki memurluklar “uzmanlık” adı altında
sisteme kaydırılmaktadır. Üst kademe yöneticilik makamları ve kadroları siyasal
kadroların ve özel sektör aktörlerinin iş görme yerlerine dönüştürme yönünde
adımlar atılmaktadır ve bu yapılanları da doğru bulmuyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bir kısım kadro ve atamaya ilişkin kanunlarda Anayasa
Mahkemesi tarafından verilen iptal kararına tam uyulmadığı gibi, istedikleri
amaca dolanarak ulaşılmaya çalışılmakta ve bazı düzenlemelerle de siyasi
kadrolaşma için âdeta bir fırsat gibi değerlendirilmektedir.
Sözlerime burada
son veriyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Akçay.
Sayın Hamzaçebi,
diğer önergenin gerekçesini mi okutacağım, bir arkadaşımız konuşacak mı? Aynı
mahiyetteydi bu.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu maddeyle, 178
sayılı KHK'nin 43 üncü maddesinin (a) bendine üçüncü paragraftan sonra gelmek
üzere bir paragraf eklenmektedir.
Eklenen paragraf ile, Maliye Bakanlığında daire başkanı veya genel müdür
yardımcısı kadrolarında bulunanlar ile defterdar kadrosunda en az üç yıl görev
yapmış olanların, Personel Genel Müdürlüğünde kontrolör kadrolarına
atanabilmeleri öngörülmektedir. Bu atamalar için 17 yeni kontrolörlük kadrosu
ihdas edilmektedir.
Halen boş bulunan 3 adet kontrolör kadrosu ile birlikte 20'ye
ulaşacak olan bu kadrolara atanacakların, her ne kadar, Personel Genel
Müdürlüğünün taşra teşkilatının iş ve işlemleri ile ilgili olarak defterdarlık
birimlerinde inceleme ve araştırma işleri ile Genel Müdürlükçe verilecek diğer
görevleri yapacakları belirtilse de, bu düzenlemenin 8 yıldır bir türlü
tamamlanamayan siyasi kadrolaşmayı tamamlamak için getirildiği açıktır. Bir nevi merkez valiliği sistemi oluşturulmaktadır. Bakanlık
Müşavirliği kadrolarının kullanılma biçimine uygun olarak kullanılacaktır. Bu
kadrolara atanacaklara kontrolörler için ilgili mevzuatında öngörülen tüm mali
ve sosyal hakların ödeneceği hükme bağlanmak suretiyle de, genel müdür
yardımcılığı, daire başkanlığı ve defterdarlık görevinden alınanların mali ve
sosyal hak kaybı nedeniyle yargıda dava kazanmalarının önü kesilmek
istenmektedir.
Mızrak çuvala sığmamakla birlikte, Hükümet adına iddia edildiği
gibi, bu kontrolörlük kadroları maddede öngörülen görevleri yapmak üzere ihdas
edilmiş olsalar dahi, 3046 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendinde yer alan, "Bakana ve anahizmet birimleri ile bağlı ve ilgili
kuruluşlara istişari mahiyette yardımcı olan teknik, idari, hukuki ve mali
konularda faaliyette bulunan danışma ve denetim birimleri," hükmü gereği,
bakanlığın yardımcı hizmet birimi olan Personel Genel Müdürlüğü bünyesinde bu
şekilde bir kontrolörlük kadrosunun ihdas edilmesi yine de hukuki olmaz.
Ayrıca Bakanlık
ya da Başkanlık Müşavirliği şeklinde değerlendirilmesi gereken bu kontrolörlük
kadrolarının kullanılma biçimi, kariyer meslek olan kontrolörlük müessesesine
yapılmış büyük bir haksızlık olacaktır.
Bu uygulama ile
bakanlıkların merkez teşkilatında bakana bağlı olarak çalışan bakanlık
müşavirlikleri değişik adlar altında genel müdürlük ve altı birimlere
yaygınlaştırılmaktadır. Uygulamanın bu şekilde genişletilmesine her şeyden önce
Maliye Bakanlığının karşı çıkması ve başkalarına kötü örnek olmaması gerekirdi.
Bu sakıncaları
gidermek üzere maddenin Tasarıdan çıkarılması önerilmektedir.
BAŞKAN –
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır.
Malumlarınız
olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon
metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir
maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı
önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük’ün 87’nci
maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle, önergeyi okutup komisyona
soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 21 üyesiyle katılırsa önerge
üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla
katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Gelir Vergisi
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair 1/886 Esas Numaralı Kanun Tasarısına ek madde eklenmesini arz ve teklif
ederim.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Mustafa Özyürek |
Halil Ünlütepe |
|
Malatya |
İstanbul |
Afyonkarahisar |
|
Kamer Genç |
Rahmi Güner |
|
|
Tunceli |
Ordu |
|
Madde:
3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunun, Üçüncü Bölüm, Vergiyi
doğuran olayın meydana gelmesi başlıklı 10 uncu maddesinin 1 inci fıkrasına
aşağıdaki (ı) bendi eklenmiştir.
ı) Serbest meslek hizmetlerinden doğan ücretin, taksitler veya
toptan tahsili halinde, ödenen miktarla sınırlı olarak ödemenin yapılması,
BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Salt
çoğunluğumuz olmadığı için katılamıyoruz.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılmamış olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.
28’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın
28'inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Mustafa Özyürek |
|
İzmir |
Malatya |
İstanbul |
|
Bülent Baratalı |
Mehmet Akif
Hamzaçebi |
Şevket Köse |
|
İzmir |
Trabzon |
Adıyaman |
Madde 28- 25/10/1984 tarihli ve 3065
sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin (2) numaralı fıkrasının
(a) bendinin sonunda yer alan "teslim ve hizmetleri" ibaresi
"teslim ve hizmetleri ile teşhis ve tedaviye yönelik sağlık hizmeti sunan
kamu kurum ve kuruluşlarının birbirlerine yapacakları teslim ve hizmetler"
şeklinde değiştirilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in; 3717 sayılı Adlî Personel ile
Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492
sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun
ve 657 sayılı Kanunun 152'nci Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının
(G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin çerçeve 28 inci maddesinin Tasarı metninden çıkartılmasını arz ve
teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
Emin Haluk
Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
Denizli |
Konya |
|
Mehmet Günal |
Oktay Vural |
Mehmet Şandır |
|
Antalya |
İzmir |
Mersin |
|
|
Abdülkadir
Akcan |
|
|
|
Afyonkarahisar |
|
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Kumcuoğlu, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Gündemimizdeki
kanunun 28’inci maddesiyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi adına görüş
ve düşüncelerimizi ifade etmek üzere huzurlarınızdayım.
Sayın Başkan, bu
madde gayet kısa, gayet basit. Bazı kamu kurumları arasında mal
alışverişlerinde, bu mal alışverişlerinin katma değer vergisine tabi olacağı
noktainazarından hareketle bunun vergiden istisna tutulmasıyla ilgili bir
düzenleme. Kanun, yirmi beş yaşında ve bugüne kadar katma değer vergisinde
böyle bir aksaklığın farkına varılmamış. Nedense, sizden önceki hükûmetlerin
yirmi senede belli kanunlarda yaptığı değişikliklerin birkaç mislini sizler
altı yedi senede yaptınız.
Şimdi, bu tür
değişikliklere niye ihtiyaç duyulur diye merak ediyorum. Çünkü bu maddede de
görüldüğü gibi, sizler bir Bakanlar Kurulu kararıyla, hatta Başbakanlık
genelgesiyle yapılacak bazı düzenlemeleri Anayasa’ya koyuyorsunuz, bir bakanlık
onayıyla çözülecek problemler için de kanun yapılıyor. Bu neden olabilir? Böyle
bir madde, böyle bir tasarı önümüze niye getirilebilir? Birincisi, bu kanunda
bazı hedeflediğiniz, fakat gizlemek istediğiniz unsurlar var, gözden kaçırmak
için dolgu malzemesi koyup şaşırtmaca veriyorsunuz.
İkincisi,
hakikaten kanunların sağlıklı bir şekilde yürütülmesi için gerekli yapısal
düzenlemeyi gerçekleştirememişsiniz. Çünkü biraz önce söylediğim gibi bir
genelgeyle yapılabilecek, hatta bakan onayıyla çözülebilecek sorunları buraya
kanun maddesi hâlinde getiriyorsunuz. Üçüncü ihtimal, Türk bürokrasisi “Yarın
bunun hesabını bizden sorarlar.” endişesi içinde, idari sorumluluğu siyasi
sorumluluğa dönüştürmeye çalışıyor.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu tür bir yaklaşımla, böyle bir anlayışla Türk hukuk sistematiği
sağlıklı bir şekilde inşa edilemez. Bu işte bir yanlışlık var ve bu yanlışlığın
tevali etmesi hâlinde de Türk vergi mevzuatı içinden çıkılamaz bir hâle dönüşme
tehlikesiyle karşı karşıya. O bakımdan, kanunlarımızı -Sayın Unakıtan zamanında
yapılmıştı, ters bir şekilde kurumlar vergisinden başlandı- Gelir Vergisi
Kanunu’muzu da Katma Değer Vergisi Kanunu’muzu da yeniden gözden geçirmemiz,
yeniden yapmamız gerekecek ama siz bunlar yerine, taş atan çocuklarla, efendim,
kuş uçuran büyüklerle uğraşıp duruyorsunuz, dün yaptığınız gibi.
Şimdi, burada biraz önce -sataşma imkânı doğmasın diye isim
vermiyorum- değerli bir AKP milletvekili arkadaşımız “Biz yani AKP iktidar
olmadan önce vergi incelemelerinde, efendim, birtakım yönlendirmeler
yapılıyordu ve birtakım haksız ve isabetsiz vergi incelemelerine imkân
veriliyordu, biz bunun önüne geçtik ve daha da geçmek için de böyle
düzenlemeler getirdik.” gibi birtakım ifadeler kullandı. Ben o zaman, uzun süre
vergi inceleme elemanlığı ve defterdarlık yapmış olan bu değerli arkadaşımızı
bu kürsüye çıkıp kendisi bu görevdeyken hangi bakanın veyahut da hangi seçimle
gelmiş veya hangi atamayla gelmiş kamu görevlisinin kendisine “Şu vergi
incelemesini yap, bu vergi incelemesini yapma.” şeklinde talimat vermeye teşebbüs
ettiğini açıklamasını istiyorum. Gelsin, bu
kürsüden “Bana falanca tarihte falanca bakan, bana falanca tarihte falanca
müsteşar ‘Şu incelemeyi yap, bu incelemeyi yapma; bu incelemeden olumlu sonuç
çıkar, bundan olumsuz çıkar.’ dedi.” şeklinde açıklasın. Aksi takdirde bu çok
yanlış olur.
Bakınız, ben
meslek hayatımda çok genç bir maliye müfettişi iken bir ilimizde o zaman
Cumhuriyet Halk Partisi il başkanının yatak odası dâhil evinde ve iş yerinde
aramalı vergi incelemesi yaptım. Başbakan Ferit Melen idi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Kumcuoğlu, konuşmanızı tamamlayınız efendim.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) - Ferit Melen Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekiliydi ve
Cumhuriyet Halk Partisi Bakanıydı ve bize bir gün dahi “Ne yapıyorsunuz?” diye
sormadı ama söz konusu il başkanının kendisine defalarca telefon ettiğini biz
bulunduğumuz yerden biliyorduk. Biz böyle bir gelenekten geldik, biz böyle bir
anlayıştan geldik.
Bugüne kadar
hiçbir siyasetçi, AKP’ye gelinceye kadar, Sayın Erdoğan Başbakan oluncaya kadar
bu memlekette hiçbir başbakan, hiçbir maliye bakanı hiçbir denetim elamanına ne
yapması veya yapmaması gerektiğiyle ilgili hiçbir talimat vermemiştir. Bu düzen
sizinle bozuldu ve siz gidince düzelecek, sizinle bozuldu ve siz gidince tekrar
rayına oturacak. Yol yakındır, sandık ufukta. Böyle yanlış kanunlar yapan,
böyle yanlış işler yapan hükûmetlerle doğru yere varılamaz. Onun için sizin
yaptığınız Anayasa değişikliğine de “Hayır.” demek bu milletin boynunun
borcudur.
Saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ
(Samsun) – Millet “Evet.” diyecek.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
"Gelir Vergisi Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 28'inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
Madde 28.- 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi
Kanununun 17 nci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (a) bendinin sonunda yer
alan "teslim ve hizmetleri" ibaresi "teslim ve hizmetleri ile
teşhis ve tedaviye yönelik sağlık hizmeti sunan kamu kurum ve kuruluşlarının
birbirlerine yapacakları teslim ve hizmetler" şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize
saygılar sunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu madde sağlık kurumlarının birbirine fatura kesmeleriyle ilgili
KDV istisnası… Doğru bir maddedir. Sağlık kurumları arasında…
Ancak, şimdi,
Sağlık Bakanlığı ne yapıyor anlamak mümkün değil. Bugün elime Sağlık
Bakanlığının bir sirküleri geçti. Önce bir hastane birlikleri kurmaya
çalıştılar. Komisyondan kanunu geçirdiler. Çok yanlış bir kanundu ama buna
rağmen Komisyondan geçirdiler. Her nedense Genel Kurula gelmedi, bunu
uygulamaya sokamadınız.
Ancak, bakıyorum,
bugün Sağlık Bakanlığı Müsteşarlığının bir bildirisi… Bölge merkezleri
kurulmuş, alt bölgeler kurulmuş, bazı illeri birbirine bağlamış. Öyle bir
sirküler ki anlamak mümkün değil. Ve bir de bazı iller var, hadi birbirine
yakın veya belli hastane, üniversite hastaneleri var bazı illerde ama bakıyorum
bir Denizli-Aydın bölgesi kurulmuş. Denizli ile Aydın’ın -bilemiyorum ben,
Denizlili, Aydınlı arkadaşlar söylesin- aynı hastane gruplarını… Üst bölge yani
“Aydın-Denizli bölgesi” diye bir bölge; ne Aydın ne Denizli, bu bölge nerede
kurulacak?
Bir
Elâzığ-Malatya bölgesi kurulmuş. Bu bölge Elâzığ mı, Malatya mı? Hangisi alt
bölge, hangisi üst bölge? Yani Malatya’daki bir hastanın Elâzığ’a gitme olanağı
yoktur. Malatya’daki bir hasta İstanbul’a geliyor, Ankara’ya geliyor eğer
tedavi… İki, Malatya’da Turgut Özal Tıp Merkezi gibi bir Türkiye'nin en ünlü,
karaciğer nakli yapan bir merkezi var. Eğer hastane birliği, üst birlik
olacaksa Malatya olmalı. Yani bunu anlamak mümkün değil. Ne yapıyor Sağlık
Bakanlığı, ne yapmak istiyor?
Ben buradan ikaz
ediyorum. Belki bu sirküleri daha hiçbiriniz görmediniz. Bugün tesadüfen düştü
sitelere, bugün yayınlandı. Değerli arkadaşlar, Sağlık Bakanlığı ne yaptığını
bilmiyor. Ne yapmak istiyor? Bu birliklerle İzmir’i iki bölgeye ayırmış: Güney
İzmir, kuzey İzmir.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Biliyor biliyor, devlet mallarını peşkeş çekecek, nasıl bilmiyor?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Ondan sonra İstanbul’u, Ankara’yı ikiye ayırmış. Nedir
amacı? Üniversite hastanelerinin buradaki yeri nedir? Yani hiçbir şey yoktur
burada, belli değil. Üniversite hastaneleri yok mu edilmek isteniyor? Hâlbuki
üniversite hastaneleri, hakikaten hepimizin umudu, tüm hastaların umudu ama
Sağlık Bakanlığı üniversite hastaneleriyle iş birliği yapmayı düşünmüyor mu?
Böyle bir uygulama, eğer böyle bir birlik olacaksa, hastaları yönlendirecek
böyle merkezler olacaksa, öncelik üniversite hastanelerinindir ama ben bunu bir
kez daha bilgilerinize sunuyorum. Örneğin, şahsen, biz, Malatya olarak bir
Elâzığ’ın üst bölge olmasını kabullenemeyiz, hiçbir zaman kabullenemeyiz. “Denizli-Aydın
bölgesi” ne demek ya? Ya Denizli olur ya Aydın olur. Aydınlı hastalar
Denizli’ye mi gider, İzmir’e mi gider? Hangisine gider arkadaşlar? Bu nedenle
ben Sağlık Bakanlığının bugün yayınlanan bu tamimini hakikaten bir kez daha
gözden geçirmesini rica ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Ayrıca, demin bir
madde ihdası önergesi vermiştik. Sayın Bakanım, avukatlar, mali müşavirler,
ücretlerine fatura kesiyorlar ama müvekkilleri, yani iş yaptığı insanlar
bedelini ödemiyorlar, yani faturayı kesiyor, KDV’sini ödemek zorunda kalıyor
ama karşı taraftan parasını tahsil edemiyor. Yani bu, muhasebeciye de yapılan
bir haksızlık, avukata da yapılan bir haksızlıktır. Yani fatura etmek zorunda,
ediyor ama diyor ki müvekkili: “Şu anda param yok, ödeyemiyorum.” Alamadığı bir
paranın KDV’sini ödüyor. Yani neden bundan kaçıyorsunuz? Yani hangi mükellef
parasını ödüyorsa, ödediği miktar kadar KDV’sini yatırsın bu insanlar. Yani
burada avukatlara ve serbest mali müşavirlere haksızlık yapıyorsunuz. Yani bir
avukat bazen bir yıl parasını alamıyor. Diyelim bir alacak davası, davayı
kazanmasına rağmen parasını tahsil edemiyor avukat. Neden KDV’sini
ödetiyorsunuz? Haksızlık yapmıyor musunuz? Madde ihdasını kabul etmediniz ama
bunu mutlaka, bu konuyu, bu haksızlığı gidermek zorundasınız.
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
29’uncu madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
“Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Çerçeve 29’uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Mustafa Özyürek |
|
İzmir |
Malatya |
İstanbul |
|
Bülent Baratalı |
Şevket Köse |
Atilla Kart |
|
İzmir |
Adıyaman |
Konya |
|
|
Yaşar Ağyüz |
|
|
|
Gaziantep |
|
Madde 29 - 4/4/1988 tarihli ve 320 sayılı Milli Piyango İdaresi Genel
Müdürlüğünün Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 2 nci
maddesinin 2 nci fıkrası ve sonraki fıkraları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
(2) Bu maddenin yürürlüğünü izleyen üç yıl içinde
birinci fıkra hükümlerine göre özelleştirme işlemleri sonuçlandırılamamışa,
İdare, birinci fıkra hükümlerine göre şans oyunlarının düzenlenmesiyle ilgili
aşağıda sayılan iş ve hizmetlerin tamamını veya bir kısmını özel hukuk
sözleşmeleriyle Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulmuş şirketlere
yaptırabilir:
a) İdare tarafından belirlenecek şans
oyunlarının terminaller ile elektronik ortamlar üzerinden oynatılması ve
ikramiyelerinin ödenmesi amacıyla mülkiyeti yükleniciye ait olmak üzere şans
oyunları sisteminin kurulumu ile işletim, bakım ve onarımının yapılması.
b) Merkezi oyun
sistemi ile terminaller arasındaki iletişimin sağlanması.
c) Şans
oyunlarına ilişkin pazarlama, reklam, tanıtım faaliyetlerinde bulunulması,
çekiliş sonuçlarının yazılı ve görsel basın aracılığıyla kamuoyuna duyurulması,
İdare ile bayi ve iştirakçilere danışma ve destek hizmeti verilmesi.
d) Şans
oyunlarına ait biletler ile sarf malzemelerinin tedarik ve dağıtımı.
(3) Şans oyunlarının düzenlenmesiyle ilgili
ikinci fıkrada sayılan iş ve hizmetlerden hangilerinin yaptırılacağı İdare
tarafından ihale dokümanı ile belirlenir ve söz konusu iş ve hizmetler aşağıda
belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yaptırılır:
a) Belirlenen iş
ve hizmetler; ihale ile kısımlara bölünmeden, en fazla yedi yıllık süreyle ve hasılattan pay verilmesi suretiyle yaptırılabilir. İhalede
saydamlığın, rekabetin, eşit muamelenin, güvenilirliğin, gizliliğin, kamuoyu
denetiminin, ihtiyaçların uygun şartlarla ve zamanında karşılanmasının ve
kaynakların verimli kullanılmasının sağlanması esastır.
b) İhaleye
katılacak isteklilerin belirli ekonomik ve mali yeterlik ile mesleki ve teknik
yeterliğe sahip olması esastır. İhaleye katılacak isteklilerin sağlaması
gereken ekonomik ve mali yeterlik ile mesleki ve teknik yeterlik kriterlerine idari şartnamede yer verilir.
(4) İhaleye
katılacak isteklilerden, yeterliklerinin belirlenmesine ilişkin olarak aşağıda
belirtilen bilgi ve belgeler istenir:
a) İsteklinin,
mevzuatı gereği ilgili odaya kayıtlı olarak faaliyette bulunduğunu gösterir
belgeler.
b) İsteklinin
veya ortaklarından birinin ihale konusu iş veya benzer işlerde son on yıl
içinde, asgari toplam iki yıl süreyle idari şartnamede belirlenecek sayıda
terminalden oluşan bayi ağını yurtiçinde veya yurtdışında işletmiş ve
şartnamede belirlenecek tutarda yıllık hâsılatı gerçekleştirmiş olduğuna
ilişkin iş deneyim belgeleri.
c) İsteklinin
bilanço veya bilançoya eşdeğer belgeleri.
d) Bir takvim yılında gerçekleşen hasılatın taahhüt edilen hasılatın altında kalması
durumunda, isteklinin hasılattan aldığı pay oranının, gerçekleşen hasılat ile
taahhüt ettiği hasılat arasındaki farkın taahhüt edilen hasılata oranı kadar
noksan uygulanacağına ilişkin hükmü de içeren ve miktarı idari şartnamede
belirlenen asgari yıllık hasılat taahhütnamesi.
e) İhale konusu
iş kapsamında kullanılacak altyapı ve ekipmanlar ile
yapılacak işin ihale dokümanında belirtilen standartlara uygunluğunu gösteren,
uluslararası kurallara uygun şekilde akredite edilmiş kalite kontrol
kuruluşları tarafından verilen sertifikalar.
f) İsteklinin
organizasyon yapısına ve ihale konusu işi yerine getirmek için yeterli sayıda
ve nitelikte personel çalıştırdığına veya çalıştıracağına ilişkin bilgi ve
belgeler.
(5) Tekliflerin
değerlendirilmesi ve uygun teklifin seçimi aşağıda belirtilen usul ve esaslara
göre yapılır:
a) Tekliflerin
değerlendirilmesinde, öncelikle belgeleri noksan olduğu veya geçici teminatı
usulüne uygun olmadığı tespit edilen isteklilerin teklifleri değerlendirme dışı
bırakılır. Bu ilk değerlendirme ve işlemler sonucunda belgeleri noksansız ve
geçici teminatı usulüne uygun olan isteklilerin tekliflerinin ayrıntılı
değerlendirilmesine geçilir. Bu aşamada, isteklilerin ihale konusu işi
yapabilme kapasitelerini belirleyen yeterlik kriterlerine
ve tekliflerin ihale dokümanında belirtilen şartlara uygun olup olmadığı
incelenir. Uygun olmadığı belirlenen isteklilerin teklifleri değerlendirme dışı
bırakılır.
b) İhaleye teklif
vermiş olan tüm istekliler ikinci oturuma davet edilir, (a) bendine göre yapılan
inceleme sonucunda belgeleri noksan olan veya istenilen şartlara uygun olmadığı
tespit edilen isteklilere değerlendirme dışı bırakıldığı bildirilir ve mali
teklifleri açılmadan iade edilir. Aynı oturumda, yeterliği sağlayan
isteklilerin mali teklifleri açılır. Değerlendirme sonucu yeterli görüldükleri
halde ikinci oturuma katılmayanlar da ihale dışı bırakılarak geçici teminatları
irat kaydedilir.
c) İkinci
oturumda, yeterliği sağlayan isteklilerin mali teklifleri okunur ve tekliflerin
alınış sırasıyla, ilk tekliflerinden yüksek bir oran olmamak üzere yeni
tekliflerini yazılı olarak sunmaları istenir. Oturum esnasında, isteklilerden
alınan yazılı teklifler istekliler huzurunda okunur. İhale, oturuma katılan
isteklilerin katılımı ile açık eksiltme suretiyle sonuçlandırılır. Açık
eksiltmede asgari eksiltilebilecek miktar ile teklif verme sırası ihale
komisyonunca isteklilerin huzurunda bir tutanakla tespit edilir. Açık
eksiltmeye, yazılı olarak sunulan mali tekliflerdeki en düşük pay yüzdesi tavan
alınmak suretiyle başlanır. İhale komisyonu başkanı, isteklilere sırayla söz
vererek mali tekliflerini sorar ve talep ettikleri pay yüzdeleri açık eksiltme
kâğıdına yazılarak karşısına isteklinin imzası alınır. Başka indirim
yapamayacağını beyan ederek ihaleden çekilenlerin eksiltme kâğıdına imzaları
alınır ve durum tutanak ile tespit edilir. Eksiltmeye, tek istekli kalıncaya
kadar devam edilir. Tek kalan istekli, daha fazla eksiltme yapmaz ise eksiltme
tutanağı tek kalan istekli ve komisyon üyeleri tarafından imzalanır. İhale
komisyonu, ihalede birinci ve ikinci en düşük teklifleri belirleyerek oturumu
kapatır.
d) İhale
komisyonu verilen mali teklifleri değerlendirirken varsa diğer mali tekliflere
veya İdarenin tespit ettiği yaklaşık orana göre teklif oranı aşırı düşük olan
teklif sahiplerinden teklifte önemli olduğunu tespit ettiği bileşenler ile
ilgili ayrıntıları yazılı olarak isteyebilir. Yapılan değerlendirme sonucunda
açıklamaları yeterli görülmeyen veya yazılı açıklamada bulunmayan isteklilerin
teklifleri kabul edilmez.
e) İhale, en
düşük pay yüzde oranını teklif eden istekli üzerinde kalır ve ihale komisyonu,
gerekçeli kararını ihaleyi onaylayacak yetkilinin onayına sunar. İhale kararı
onaylanmadan önce İdare, ihale üzerinde kalan isteklinin kamu ihalelerinden
yasaklı olup olmadığını araştırarak buna ilişkin belgeyi ihale kararına ekler.
İhale yetkilisi, karar tarihini izleyen en geç yedi iş günü içinde ihale
kararını onaylar veya gerekçesini açıkça belirtmek suretiyle ihaleyi iptal
eder. İhale yetkilisi gerekçesini belirtmek suretiyle, verilmiş olan bütün
teklifleri reddederek ihaleyi iptal etmekte serbesttir.
f) İhalenin iptal
edilmesi halinde bu durum bütün isteklilere, ihalenin iptaline ilişkin gerekçe
de belirtilmek suretiyle en geç bir hafta içinde bildirilir. İhalenin usulüne
uygun olarak iptal edilmesi nedeniyle istekliler İdareden herhangi bir hak
talebinde bulunamaz.
(6) İdare ile yüklenici arasında imzalanan
sözleşmenin iptali veya yükleniciden kaynaklanan bir nedenle feshi halinde;
oyunların sürekliliğinin sağlanması amacıyla şans oyunları sistemi ve bunların
fikri ve sınai mülkiyet haklarının tamamının işletim
ve kullanım hakkı İdareye geçer. Yüklenici, sözleşme süresini geçmemek üzere bu
madde hükümlerine göre çıkılacak ihale sonucunda belirlenen yeni yüklenicinin
faaliyete geçiş tarihine kadar bu hakların İdare veya altıncı fıkra hükümleri
uyarınca belirlenecek tüzelkişi tarafından kullanımını engelleyemez ve bu
hakların kullanılması karşılığında herhangi bir bedel veya hak talep edemez.
(7) Sözleşmenin
feshi veya iptali halinde, sözleşme kapsamındaki iş ve hizmetlerin tamamı veya
bir kısmı İdare tarafından yapılacak ilan ve davet üzerine başvuranlarla teknik
şartlar ve hasılattan verilecek pay oranı görüşülmek
suretiyle, süresi bir yılı geçmeyen özel hukuk sözleşmeleriyle Türk Ticaret
Kanunu hükümlerine göre kurulmuş şirketlere yaptırabilir.
(8) Müteakip
ihalenin yapılamaması veya iptal edilmesi ya da belirlenen yeni yüklenicinin
süresinde faaliyete geçememesi halinde, İdare, sözleşme süresi sona eren
yükleniciden altı ayı geçmemek üzere sözleşmedeki iş ve hizmetleri aynı
şartlarla almaya devam edebilir. Ancak bu suretle hizmet alımı hiç bir şekilde
bir yılı geçemez.
(9) Yüklenici sözleşme süresince şans oyunları
ile ilgili Türkiye'deki faaliyetleri için özel olarak geliştirdiği oyun ismi,
marka, reklam spotları ile bilet ve afiş tasarımları ve benzerlerinden tescili
mümkün olanları kullanmaya başlamadan önce İdare adına tescil ettirir.
(10) Şans
oyunlarının düzenlenmesiyle ilgili iş ve hizmetlerin özel hukuk sözleşmeleriyle
Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulmuş şirketlere yaptırılmasına ilişkin
ihale işlemlerine Bakanlar Kurulu kararı ile başlanır.
(11) Lisansın
verilmesine ve şans oyunlarının düzenlenmesiyle ilgili iş ve hizmetlerin özel
hukuk sözleşmeleriyle Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulmuş şirketlere
yaptırılmasına ilişkin diğer usul ve esaslar İdare tarafından hazırlanan ve
Bakanlık tarafından yürürlüğe konulan yönetmelikle düzenlenir."
BAŞKAN – İkinci
önerge geri çekildiği için bu önergeyi işleme alıyorum.
Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Öztürk, buyurun efendim.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 29’uncu maddesiyle
ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu madde ile 320 sayılı Millî Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin ek 2’nci maddenin
ikinci fıkrası değiştirilmekte ve maddeye yeni fıkralar eklenmektedir.
Dikkatlerinize
sunmak istediğim bu madde tam 29 paragraf, 125 satır, 1.279 sözcükten ibaret
olan bu değişiklik teklifinin kanun yapma tekniğiyle ne kadar bağdaştığını
Genel Kurulun takdirlerine sunuyorum. Ancak anılan ek 2’nci maddenin sadece
bundan ibaret olduğu da sanılmasın. Değiştirilmeyen birinci fıkrasında da 12
paragraf, 52 satır ve 689 sözcük bulunmaktadır. Maddenin tamamına baktığınızda
41 paragraf, 177 satır ve 1.968 sözcükten ibaret bir ek madde olduğunu
göreceksiniz.
Değerli
milletvekilleri, Başkanlık Divanı ek 2’nci maddenin birinci fıkrasını da dâhil
eden değişiklik önergemizi uzun bulduğu için işleme koymak istememiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu bu maddenin tamamını değiştirmek
istese değiştiremeyecek mi? Burada bir yanlışlık olduğu açıktır. Yanlışlık,
ayrı bir kanun konusu olacak birçok hususun tek bir maddede birleştirilmiş
olmasındadır. Bu konuda
kusurlu olan Komisyonda
eleştirilerimizi dikkate almayan AKP Grubudur.
Değerli
milletvekilleri, 320 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin değiştirilen ek 2’nci
maddesinin ne getirdiğine bakmadan önce 2003 yılında eklenen bu maddenin mevcut
hâlinin irdelenmesinde yarar görülmektedir. Mevcut ek 2’nci madde şans
oyunlarına ilişkin lisansın verilme şekline ilişkin esas ve usulleri
düzenlemektedir. Buna göre, lisans, yeni kurulacak bir iktisadi devlet
teşekkülüne veya Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulacak bir anonim
şirkete ayrı ayrı veya topluca pazarlık usulüyle verilebilecektir. Lisansın
verilmesine ilişkin değerleme ve ihale işlemleri Özelleştirme İdaresi
Başkanlığınca yürütülecektir.
Maddeye 2008
yılında yapılan ilave ile lisansa ilişkin değerleme işlemlerinin günün ekonomik
koşulları göz önünde bulundurularak uluslararası finans ve sermaye
piyasalarında kabul görmüş değerleme yöntemleri kullanılmak suretiyle
Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca gerçekleştirileceği, ihale edilen lisans
karşılığında her ay hasılatın yüzde 3’ünün İdareye
verileceği, hasılat gizlenmesi durumunda ceza ödeneceği, İdarenin denetim ve
fesih yetkisinin kullanılabileceği öngörülmüştür.
Değerli
milletvekilleri, bu hükümler çerçevesinde Hükûmet, 2003 yılında yaptığı
düzenlemenin gereğini bugüne kadar yapamamıştır. 2008 yılına geldiğinde mevcut
düzenlemenin yeterli olmadığını düşünerek yeni bir yasal düzenleme yapmış ancak
onun da gereğini yine bugüne kadar yerine getirememiştir. Bugün getirdiği
değişiklikle Hükûmet “Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde lisans
verilmesini gerçekleştirebilirsem yine gerçekleştireceğim ancak ben bu
yetkilerim baki kalmak üzere aşağıdaki yetkileri de kullanmak istiyorum.”
demektedir.
Getirilen
tasarıya göre İdare, lisans devri gerçekleşene kadar şans oyunlarının
düzenlenmesiyle ilgili olarak maddede sayılan iş ve hizmetleri Türk Ticaret
Kanunu hükümlerine göre kurulmuş anonim şirketlere en fazla on yıllık süreyle hasılattan pay alarak ihale edebilecek, ihaleye
katılacakların yeterliliği kanunda belirtilen bilgi ve belgelere dayalı olarak
İdare tarafından şartnamelerle belirlenecek, tekliflerin değerlendirilmesi ve
uygun teklifin seçimi yine kanunda detaylı olarak belirtildiği şekilde
gerçekleştirilebilecek, ceza ve yasaklama hükümleri hariç, Kamu İhale Kanunu ve
Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu hükümleri, İdarenin bu maddeye göre yapacağı iş
ve hizmet ihaleleri için uygulanmayacak, bunların yerine Spor Müsabakalarına
dayalı Sabit İhtimalli ve Müşterek Bahis Oyunlarının Özel Hukuk Tüzel
Kişilerine Yaptırılması Hakkında Kanun’un, bu tasarıda sayılan 17’nci maddesine
ait hükümler uygulanacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Öztürk, konuşmanızı tamamlayınız.
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) – Değerli milletvekilleri, 320 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle
yapılan bu atıf, söz konusu 5738 sayılı Kanun’u özel bir kanun olmaktan çıkarıp
genel bir kanun konumuna getirmektedir.
Sözleşmenin feshi
ve iptali hâlinde, sözleşme kapsamındaki iş ve hizmetlerin tamamı veya bir
kısmı, İdare tarafından ilan yapılmaksızın davet edilenlere teknik şartlar ve hasılattan verilecek pay oranı görüşülmek suretiyle süresi
bir yılı geçmeyen özel hukuk sözleşmeleriyle tüzel kişilere
yaptırılabilecektir. Müteakip ihalenin yapılamaması veya iptal edilmesi ya da
belirlenen yeni yüklenicinin süresinde faaliyete geçememesi hâlinde, İdare
sözleşme süresi sona eren yükleniciden birer yılı geçmemek üzere sözleşmedeki
iş ve hizmetleri aynı şartlarla ihalesiz yaptırabilecektir.
Değerli
milletvekilleri, bu maddenin ayrı bir yasa çerçevesinde düzenlenmesi
gerektiğine işaret etmek istedim.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Öztürk.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
30’uncu madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in; 3717 sayılı Adlî Personel ile
Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492
sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun
ve 657 sayılı Kanunun 152'nci Maddesinin “II-Tazminatlar” Kısmının (G)
Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili
Veysi Kaynak'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
çerçeve 30 uncu maddesindeki “mübaşir ve hizmetlilere” ibaresinden sonra gelmek
üzere “657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 4 üncü maddesinin (c) fıkrası
kapsamında çalışanlara” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
E. Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
Denizli |
Konya |
|
Mehmet Günal |
Oktay Vural |
Mehmet Şandır |
|
Antalya |
İzmir |
Mersin |
|
|
Abdülkadir
Akcan |
|
|
|
Afyonkarahisar |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun Ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 30'uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Halil Ünlütepe |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
İzmir |
Afyonkarahisar |
Malatya |
|
Rahmi Güner |
Mustafa Özyürek |
Bülent Baratalı |
|
Ordu |
İstanbul |
İzmir |
|
|
Şevket Köse |
|
|
|
Adıyaman |
|
Madde 30- 8/5/1991 tarihli ve 3717 sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını
Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar
Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanunun 2 nci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 2- Daire dışında yapılması gereken her keşif ve icra
işlemi için; hâkimlere, Cumhuriyet savcılarına, askerî mahkemelerdeki subay
üyelere, adlî tabiplere, icra müdürleri ve yardımcıları ile icra işlemlerini
yapmakla yetkili memurlara, hazine avukatlarına, hazine avukatı olmayan il ve
ilçelerde davaları takibe yetkili daire amirleri ve 3402 sayılı Kadastro
Kanununa göre yetkili kılınan kişilere (500); yazı işleri müdürlerine, hâkim
veya Cumhuriyet savcısının kararı üzerine görevlendirilen sosyal çalışmacı,
psikolog ve pedagoglara, muhakemat hizmetlerinde görev yapan memurlara, zabıt
kâtiplerine ve ceza ve infaz kurum personeli hariç olmak üzere diğer adlî ve
idarî yargı personeline (300); mübaşir ve hizmetlilere (200) gösterge rakamının
memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutar kadar yol tazminatı
ödenir.
Bu madde uyarınca
yol tazminatı bütçenin ilgili tertibinden her ayın sonunda ödenir ve ayrıca
yevmiye ödenmez.
Bir kişinin
alacağı aylık yol tazminatı tutarı, en yüksek Devlet memuru aylığının ek
gösterge dahil üç katını geçemez.
Kamu adına takibi
gereken işler ile hazine avukatlarına, hazine avukatı olmayan il ve ilçelerde
davaları takibe yetkili daire amirlerine ödenecek yol giderleri ile yol
tazminatı, bu madde hükümlerine göre bütçenin ilgili tertibinden ödenir.
Bu madde uyarınca
ödenen yol tazminatı damga vergisi hariç herhangi bir vergiye tabi tutulmaz.
Yol giderleri
ilgili kişiler tarafından karşılanır. Görülen işler birden fazla ise ödenecek
yol gideri uzaklıkla orantılı şekilde hesaplanır."
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Ünlütepe.
HALİL ÜNLÜTEPE
(Afyonkarahisar) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Görüşülmekte olan
yasa tasarısı üzerinde vermiş olduğumuz önergeyi açıklamak üzere söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Vermiş olduğumuz
bu önergeyle, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun bir maddesinde değişiklik
yapılmaktadır. Bu madde, daha ziyade adli personel ve devlet davalarını takip
edenlere ödenecek olan yol giderleridir.
Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; adli personel, adliye teşkilatının geri planında olan, ama
tüm adliyenin sorunlarını, yükünü taşıyan bir personeldir. Bu adli personel
genellikle hizmetli, yazman, zabıt kâtibi, yazı işleri müdüründen oluşmaktadır.
Adalet Bakanlığı
uzun bir dönemdir bu personeli ihmal etmiştir. Çok yoğun ve ülkenin dikkatle
izlediği davaları sonuçlandırmada ciddi görev alan bu adalet teşkilatındaki
personel, genellikle Bakanlık tarafından üvey evlat muamelesi görmüş, Bakanlık
her dönem yargıç ve savcıların sosyal haklarını düzenlerken bunlarla ilgili
konularda hep geri planda kalmıştır. Bu arkadaşlarımızın, son dönemlerde yoğun
dava sayısının artması, ayrıca adliye teşkilatının yapısı dikkate alındığında
iş yükü altında ciddi oranda ezildiklerini de görmekteyiz.
Bu gelen
tasarıyla, havuz sistemi denilen yolluklarla ilgili kısım, maalesef, ortadan
kaldırılmaktadır. Genellikle bu personele ödenecek olan yolluk, ancak gidene
verilecektir. Örneğin, bir icra takibinde… Bugün dosya sayısının çok yoğunluğu
nedeniyle icra dairelerinin her ilde sayısı artmaktadır. Bundan sekiz yıl önce
benim ilimde 2 icra dairesi varken, şimdi bu sayı 6-7’ye doğru yaklaşmıştır.
Dosya sayısının
çok yoğun olduğu bir ortamda, icra memurları bu yolluktan yararlanabilmek
amacıyla bizzat hacze gitmek zorunda kalacaktır. Diğer personel ise bu
yolluktan, bu harçlardan mahrum kalacaktır. Böyle bir ortamda, oradaki çalışma
barışını sağlamanız olanaklı değildir.
İki: Bu, ciddi
suiistimale ve yolsuzluklara neden olur. Bunun kaldırılış sebebinin ne olduğunu
bilemiyorum ama bunun kaldırılmasını isteyenler belki Ankara merkezde
çalışanlar olabilir, bakanlıklarda çalışanlar olabilir ama yargı teşkilatının
içinde görev alanlardan birisine bunu sorsanız kesin olarak buna karşı çıkar.
Zaten şimdiki, gelen tasarıyla da verilen ödenek miktarları çok cüzi miktarda.
Adliye
teşkilatında çalışanlar zaten çok düşük maaş almaktadır. Örneğin, bu bizim
vermiş olduğumuz öneriyle de yollukların ve harcırahların artırılması talebinde
bulunmaktayız. Nedir? Hâkim, cumhuriyet savcısı, askerî mahkemelerde görevli
olan subay üyelere, adli tabiplere, icra müdürleri, yardımcıları ve icra
işlemlerini yapmakla yetkili memurlara ve hazine avukatlarına 275 gösterge
üzerinden yolluk ödenmektedir. Bunun 500’e çıkarılmasını öneriyoruz bu
önerimizle. Ayrıca, yazı işleri müdürlerine, hâkim ve cumhuriyet savcısı
kararları üzerine görevlendirilen sosyal çalışmacı, psikolog ve pedagoglara ve
zabıt kâtiplerine ödenecek olan yolluk kat sayısı 200 iken, bunun 300’e
çıkarılmasını ve diğer memur, mübaşir ve hizmetlilere de 150 göstergenin 200
gösterge üzerinden ödenmesini teklif ediyoruz. Bu teklif, hiç olmazsa bu personeli
birazcık rahatlatabilir. Ama çalışanlar lehine hiçbir iyileştirme yapılmadan
havuz sisteminin tasfiye edilmesi, burada, adliye teşkilatında ciddi sorunların
doğmasına neden olacaktır, iş veriminde ve iş barışında ciddi zedelenmelere yol
açabiliriz. Bu nedenle, bu harcırahlarla ilgili kısımda…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Ünlütepe.
HALİL ÜNLÜTEPE
(Devamla) – Bağlamaya çalışıyorum Sayın Başkan.
Harcırahlarla
ilgili olan kısımda olanaklı ise havuz sistemine tekrar dönülmesini ve adliyede
çalışan zabıt kâtibi, yardımcı personelin tümünün yolluklardan belirli bir oran
dâhilinde faydalanmasının daha doğru ve hakkaniyete uygun olacağını, ayrıca,
teklifimizde belirtmiş olduğumuz gösterge rakamlarına bu yollukların yükseltilmesini
diliyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Ünlütepe.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in; 3717 sayılı Adlî Personel ile
Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492
sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun
ve 657 sayılı Kanunun 152'nci Maddesinin “II-Tazminatlar” Kısmının (G)
Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili
Veysi Kaynak'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
çerçeve 30 uncu maddesindeki “mübaşir ve hizmetlilere” ibaresinden sonra gelmek
üzere “657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 4 üncü maddesinin (c) fıkrası
kapsamında çalışanlara” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Akcan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 536
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 30’uncu maddesiyle ilgili olarak verilmiş olan
önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Söz konusu olan
30’uncu madde, idari ve adli personele görev yaptığı alanın dışında bir görev
verilmesi hâlinde kendilerine tahakkuk edecek yol tazminatını düzenleyen madde
hükmünü değiştiren bir maddedir. Bu değişikliğe göre, madde metninde ifade
edildiği gibi, tasarının torba tasarı olarak ele alınması nedeniyle okunmadığı
için, madde okunmadan işlem gördüğü için, ne içerdiğini bir, birlikte ele
alalım. “Daire dışında yapılması gereken her keşif ve icra
işlemi için; hâkimlere, Cumhuriyet savcılarına, askerî mahkemelerdeki subay
üyelere, adlî tabiplere, icra müdürleri ve yardımcıları ile icra işlemlerini
yapmakla yetkili memurlara, hazine avukatlarına, hazine avukatı olmayan il ve
ilçelerde davaları takibe yetkili daire amirleri, 3402 sayılı Kadastro Kanununa
göre yetkili kılınan kişilere; yazı işleri müdürlerine, hâkim veya Cumhuriyet
savcısının kararı üzerine görevlendirilen sosyal çalışmacı, psikolog ve
pedagoglara, muhakemat hizmetlerinde görev yapan memurlara, zabıt kâtiplerine,
ceza ve infaz kurum personeli hariç olmak üzere diğer adlî ve idarî yargı
personeline; mübaşir ve hizmetlilere…” diye ifade ediyor.
Şimdi, burada, aynı kurumlarda, özelleştirmeden gelen,
özelleştirme işlemlerinden sonra görevlerine son verilen, tazminat ödenerek
çıkarılmış olan insanlar, bir biçimde sizin hükûmetleriniz döneminde 4/C olarak
çıkardığınız ve çıkarmakla övündüğünüz, özelleştirme sonrası her türlü özlük
haklarını kaybetmiş, geleceğini kaybettiği için geleceğini rahat görebilsin
diye 4/C kadrosunda görevlendirdik diye övündüğünüz insanlardan bahsediyoruz.
Verdiğimiz
önerge… Daha önce kadrolu olarak biraz önce maddede anılan görevlilerin söz
konusu görevlere görevlendirilmesi hâlinde aynı işi yapmak üzere
görevlendirilmiş 4/C kadrosunda istihdam edilen insanlar bu haklardan
yararlanamamakta. Dolayısıyla bir ciddi çifte standart söz
konusu olmakta. Aynı işi yapan 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na
tabi insanlara söz konusu görevlerde görevlendirilmeleri hâlinde, hizmetli olsa
dahi söz konusu görevi yapması hâlinde 150 göstergeyle yol tazminatı
öngörüyorsunuz maddede. Ancak hazırlanan tasarıda aynı görevi yapan 4/C’liler
unutulmuş.
Bu unutulmuşluğun önüne geçmek ve unutulmuşluğun yarattığı
ikilemli işlemi ve hak kaybını, mağduriyeti ortadan kaldırmak üzere Milliyetçi
Hareket Partisi Meclis Grubunda yer alan arkadaşlarımla beraber vermiş
olduğumuz önergede bu tazminatın, yol tazminatının 4/C’lilere de verilmek
suretiyle, onların zaten “4/C’li” adıyla anılmakta mağdur edilmişliklerinin
üstüne devamen mağduriyet söz konusu olduğundan bu mağduriyetlerinin kaldırılmasını
esas alıyoruz, bunu öngörüyoruz. Bizim önergede
amacımız, maksadımız, muradımız Sayın Bakan bu. Bu önerge okunduğu anda ne
Komisyon ne Bakan katılmamakla “Evet, biz bunları mağdur ediyoruz ve bu
mağduriyetleri de bilerek yapıyoruz.” anlamı taşıyor, katılmamanız önergeye.
Gelin, bu
önergeye oylama sırasında, evet, sözlü olarak her ne kadar katılmamış iseniz
oylama sırasında katılın ki bu mağduriyetler devamen süregitmesin, süreklilik
arz eder hâl almasın diyoruz.
Bu duygu ve
düşüncelerle, verdiğimiz önergeye desteklerinizi bekliyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Akcan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Çerçeve 31’inci
maddeye bağlı Geçici Madde 2 üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
"Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın Çerçeve 31 inci maddesi ile
3717 sayılı Kanuna eklenen Geçici 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Şevket Köse |
|
İzmir |
Malatya |
Adıyaman |
|
Atilla Kart |
Mustafa Özyürek |
Bülent Baratalı |
|
Konya |
İstanbul |
İzmir |
“Geçici Madde 2- 21/11/2008 tarihinden bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe
kadar bu Kanunun 2 nci maddesi uyarınca banka hesaplarına yatırılan paralar, bu
süreler içinde çalışan personele çalışma süresi dikkate alınarak 21/11/2008
tarihinden önce yürürlükte bulunan Kanun hükümlerine göre bir defada ödenir. Bu
şekilde yapılacak ödemelerin Kanunda öngörülen tavanı aşıp aşmadığı
belirlenirken ilgililerin bir yılı aşan çalışma süreleri için ayrıca üst sınır
karşılaştırması yapılır. Bu şekilde yapılacak ödemelerin Kanunda öngörülen üst
sınırı aşması durumunda, artan miktar Hazineye gelir kaydedilir."
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in, 3717 sayılı Adlî Personel ile
Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492
sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun
ve 657 sayılı Kanunun 152'nci Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının
(G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin çerçeve 31 inci maddesinde yer alan Geçici 2. maddenin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
E.Haluk Ayhan |
Hasan Çalış |
|
Manisa |
Denizli |
Karaman |
|
Abdülkadir Akcan |
Mehmet Şandır |
Mustafa Kalaycı |
|
Afyonkarahisar |
Mersin |
Konya |
|
Mehmet Günal |
Oktay Vural |
|
|
Antalya |
İzmir |
|
“Geçici Madde 2- 21/11/2008 tarihinden bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe
kadar bu Kanunun 2 nci maddesi uyarınca banka hesaplarına yatırılan paralar, bu
süreler içinde çalışan, Adli ve İdari yargı çalışanları ile 657 Sayılı Devlet
Memurları Kanununun 4 üncü maddesinin (c) fıkrası kapsamında çalışan personele,
eşit olmak üzere ve Damga vergisi hariç herhangi bir kesintiye ya da
mahsuplaşmaya tabi tutulmaksızın tamamı dağıtılır."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz efendim.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Çalış konuşacak.
BAŞKAN - Sayın
Çalış, buyurun efendim.
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
tasarının 31’inci maddesinin geçici 2’nci maddesi üzerine vermiş olduğumuz
önerge üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere
söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Kıymetli
arkadaşlar, geçici 2’nci maddeyle 21/11/2008 tarihinden
bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar 3717 sayılı Kanun’un 2’nci maddesi,
banka hesaplarında birikmiş olan paraların, bu süreler içerisinde çalışan
personele, çalışma süresi dikkate alınarak ve bu tarihten önce yürürlükte olan
kanunlar uyarınca dağıtılmasını ve fazlasının da hazineye irat kaydedilmesini
hüküm altına almaktadır.
Kıymetli
arkadaşlar, düzenlemenin bu hâliyle çalışanlar lehine düzeltilmesi için bu
önergeyi verdik. Çünkü Anayasa Mahkemesi kararıyla da sabittir ki bu tür
ödeneklerden idari yargı personelinin de faydalanması gerekmektedir, ayrıca
aynı şartlarda çalışan 4/C personelinin yararlanması gerekmektedir. Tasarı bu
hâliyle kanunlaştığı zaman ortaya çıkacak mağduriyetleri gidermek istedik.
Çıkacak mağduriyetler nedir?
Değerli arkadaşlar,
birincisi, 4/C personeli, zaten adı üzerinde, kendilerini de “mağdur” olarak
isimlendiriyorlar, mağduriyetlerini bir nebze olsun azaltmayı amaçladık. İdari yargı personeli yine aynı durumda.
Ayrıca,
önergemizle, damga vergisi hariç diğer keseneklerin kaldırılmasını, mahsuplaşma
yapılmamasını amaçladık, çünkü bu yapıldığı zaman personele ödenecek bu paralar
sembolik paralar hâline gelecektir.
Bir diğer husus
da, eşit dağıtılmasını hedefledik. Eşit dağıtılmasıyla da, özellikle taşrada
zor şartlar altında çalışan memurların gözetilmesi, onların lehine pozitif
ayrımcılık yapılması amaçlanmıştır.
Kıymetli
arkadaşlar, artan paranın hazineye geri alınmasıysa, gerçekten zor şartlar
altında yaşayan personeli korumayacak bir yaklaşımdır. Onun için, bu biriken
paraların tamamının dağıtılmasını ve kapsam dışında kalan personele de
verilmesini amaçlamış olduk.
Kıymetli
arkadaşlar, gerçekten, memurumuz, emeklimiz, işçimiz, Anadolu tabiriyle bordro
mahkûmlarımız her geçen gün daha zor şartlar altında yaşamaktadırlar. Maalesef
memurlarımızın her maaş artış dönemi geldiği zaman, hazinemiz, hükûmet
temsilcileri kaynak bulmakta zorlanıyorlar, ama başka ihtiyaçlar olduğu zaman
bu kaynakları çok rahat bir şekilde buluyorlar. Memurların
gerçekten refah payından, kalkınmadaki ortaya çıkan paydan alamadıkları hakları
birikmiştir ve bu birikmiş alacaklarını da göz önüne aldığımız zaman, ayrıca
direkt vergileri tahsil etmeyip vergileri endirekt yolla tahsil etme yolunu
seçtiği için Sayın Hükûmetimiz, dar gelirli ve bordro mahkûmları, değerli
arkadaşlar, haksızlıkla karşı karşıya kalmıştır, bu alacaklarının tahsil
edilmesi gerekmektedir.
Değerli
arkadaşlar, gerçekten memur çok zorda, işçi çok zorda. Bakınız, ben size
zorluğu söyleyeyim: Önümde bir tane su faturası var arkadaşlar. Su faturası, 30
liralık bir fatura.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Çalış, buyurun.
HASAN ÇALIŞ
(Devamla) – Lütfen değerli arkadaşlar, elinizi vicdanınıza koyun, bakın. 30
liralık su faturasının 14 lira 94 kuruşu suya gidiyor. Gerisi nereye gidiyor?
Elinizi vicdanınıza koyun ve bakın. Önümde yine bir telefon faturası var. 316
liralık telefon faturasının, tabii bunun içerisinde diğer gizli vergiler de
var, arkadaşlar, üzerine 79 lira özel iletişim vergisi, bu da yetmiyor, 56 lira
KDV… Ya arkadaşlar, insaf edin! Bu özel iletişim vergisi, deprem gibi çok
olağanüstü şartlarda o günün sıkıntıları giderilsin diye koyuldu ama siz bunu
kalıcı hâle getirdiniz. Lütfen, ne olur, elinizi vicdanınıza koyun, memurun,
dar gelirlinin, işçinin nefes almasını sağlayın değerli arkadaşlar.
Bu duygu ve
düşüncelerle önergemize desteğinizi bekliyoruz. Saygılarımı, sevgilerimi
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Çalış.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
"Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın Çerçeve 31 inci maddesi ile
3717 sayılı Kanuna eklenen Geçici 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Harun
Öztürk (İzmir) ve arkadaşları
“Geçici Madde 2- 21/11/2008 tarihinden bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe
kadar bu Kanunun 2 nci maddesi uyarınca banka hesaplarına yatırılan paralar, bu
süreler içinde çalışan personele çalışma süresi dikkate alınarak 21/11/2008
tarihinden önce yürürlükte bulunan Kanun hükümlerine göre bir defada ödenir. Bu
şekilde yapılacak ödemelerin Kanunda öngörülen tavanı aşıp aşmadığı
belirlenirken ilgililerin bir yılı aşan çalışma süreleri için ayrıca üst sınır
karşılaştırması yapılır. Bu şekilde yapılacak ödemelerin Kanunda öngörülen üst
sınırı aşması durumunda, artan miktar Hazineye gelir kaydedilir."
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Kart. (CHP sıralarından alkışlar)
ATİLLA KART
(Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının
31’inci maddesiyle bağlantılı olarak tarafımızdan verilen önerge hakkında söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Adalet Bakanlığı bünyesinde adli emanet paralarının
kullanımındaki yasa dışılığın yanında, yol tazminatlarıyla, yol harcırahlarıyla
ilgili olarak da yasal anlamda skandal teşkil eden, suç teşkil eden uygulamalar
üç yıla yakın bir süreden bu yana devam etmektedir. Bilindiği gibi, Anayasa
Mahkemesi, biraz evvel diğer konuşmacıların da ifade ettikleri gibi, 17/5/2007 tarihli kararıyla yol tazminatlarının adli
personele dağıtılan 1/2’lik bölümünü iptal etmiş, iptal edilen bölümle ilgili
olarak yeni yasal düzenleme yapılması için Hükûmete bir yıllık süre vermiştir.
Bu süre 21/11/2008 tarihinde dolmasına rağmen
Hükûmetin bu konuda hiçbir çalışma yapmadığı ve Meclise bugüne kadar hiçbir
tasarıyı ulaştırmadığı bilinmektedir.
Yine, bu
uygulamayla mevcut düzenleme ve uygulamaya göre adli ve idari yargıda görevli
memurlara ödenen 1/2’lik ödemenin yıllık tutarının limiti aşması hâlinde nasıl
bir düzenleme getirileceği de, nasıl bir açıklama yapılacağı da yine hüküm
altına alınmıştır. 21/11/2008 tarihine kadar bu
düzenleme yapılmadığı gibi, Ziraat Bankasına daha evvel yatırılan paraların
bundan böyle de yatırılmaya devam edilmesi için ilgili cumhuriyet
savcılıklarına talimatın Adalet Bakanlığı tarafından verildiğini biliyoruz.
Ortada ciddi
anlamda bir yasal boşluk iki yılı aşkın bir süre devam etmiştir değerli
milletvekilleri. Burada 3717 sayılı Yasa uyarınca tahsil edilen yol
tazminatlarının nereye harcanacağı belli olmadığı hâlde, Hükûmet, yasal
dayanağı olmayan bu paranın tahsiline devam etmiştir. Sadece Konya ilinde bir
ay içerisinde bu şekilde yatırılan paranın 100 milyarın üstünde olduğu
bilinmektedir. Bu meblağın artık katrilyonlarla telaffuz edilecek boyutlara
ulaştığı bilinmektedir. Hükûmet bir taraftan “KEY’leri tasfiye ettik.” diyerek
propaganda yapmakta, aslında KEY’lerin tasfiyesini de aksatmakta, bunun yanında
da, değerli milletvekilleri, yeni KEY’ler yaratmaktadır. Bir başka ifadeyle,
yasa dışı bir şekilde toplanmakta olan bu paralar kayıt dışı bir şekilde
Hükûmet tarafından kullanılmaktadır. Anaysa ihlali boyutlarında bir ihlal söz
konusudur. Bırakın hukuk devletini, kanun devletlerinde bile örneği
görülmeyecek haksız, keyfî ve sorumsuz bir uygulama Hükûmet tarafından iki yılı
aşkın bir süre sürdürülmüştür.
Gelinen aşamada
doğrudan Hükûmete şu soruları yöneltiyoruz bu getirilen maddeyle bağlantılı
olarak, getirilen düzenlemeyle bağlantılı olarak: 28/11/2008
tarihinden bu yana biriken, haksız olarak tahsil edilen, yasa dışı bir şekilde
tahsil edilen, kayıt dışı bir şekilde tahsil edilen bu meblağın tutarı nedir?
Bu para ne şekilde kullanılmıştır? Ne şekilde değerlendirilmiştir? Konuyla
ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin kararına göre bir yıl içinde yasal düzenleme
yapılması gerektiği hâlde ve bu süre 21/11/2008
tarihinde dolmuş olduğu hâlde bugüne kadar neden yasal düzenleme yapılmamıştır?
Kayıt dışılığa neden zemin hazırlanmıştır? Sözü edilen bu para, yasal dayanağı
olmayan bu birikimler nerede, hangi bankada muhafaza edilmektedir? Bu bankanın
ismini mutlaka öğrenmek istiyoruz, Hükûmet bunu açıklığa kavuşturmak
zorundadır. Acaba haksız ve keyfî şekilde verilen krediler sebebiyle bankaların
bozulan dengesini, mevduat dengesini sağlamaya yönelik bir şekilde mi bu
paralar kullanıldı? Yani, yeni bir görevi kötüye kullanma süreci mi işletildi?
Hükûmetin bu konulara mutlaka cevap vermesi gerekiyor, mutlaka kamuoyunu
bilgilendirmesi gerekiyor. Ama şundan eminiz ki, üzülerek ifade ediyorum,
Hükûmetin bu konulara açıklama getirecek cesareti ve öz güveni yoktur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Kart, konuşmanızı tamamlayınız.
ATİLLA KART
(Devamla) – Çünkü kayıt dışılıktan beslenen bir yönetim anlayışıyla Türkiye
bugüne kadar yönetiliyor.
Bu anlayışla şu
soruyu da soruyoruz, şu sorunun da açıklanması gereğini ifade ediyoruz:
Ekonomik sıkıntı içinde olan, bu yüzden icralık hâle gelen, ev ve iş yerlerine
haciz gelen borçluların borçlarını daha da artıran bu uygulamanın devam etmesi
hangi adalet duygusuyla, hangi hakkaniyet duygusuyla bağdaşmaktadır?
Bir kez daha şunu
ifade etmek gereğini duyuyorum: Kayıt dışı bir şekilde yasal dayanağı olmadan
toplanan ve artık milyar dolarlarla ifade edilen bu paralar hangi bankalarda
muhafaza edilmiştir? Hangi şartlarla muhafaza edilmiştir? Bu soruyu ısrarla
soracağız.
Bu düşüncelerle,
bu değerlendirmelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Çerçeve 31’inci
maddeye bağlı geçici madde 2’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Çerçeve madde
31’e bağlı geçici madde 3 üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
536 sıra sayılı kanun tasarısının 31. maddesi ile 3717 sayılı kanuna eklenen
Geçici Madde 3’ün aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Cevdet Selvi |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Atilla Kart |
|
Kocaeli |
Malatya |
Konya |
|
Mustafa Özyürek |
Harun Öztürk |
Metin Arif Ağaoğlu |
|
İstanbul |
İzmir |
Artvin |
“Geçici Madde 3-
Bu kanunun 2 nci maddesi uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden yapılacak
giderler için, 2009 yılı yargı harçları gelir gerçekleşmesinin yüzde beşini
geçmemek üzere bu bakanlığın 2010 yılı bütçesinde açılacak tertiplere ödenek
eklemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Kart.
ATİLLA KART
(Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu bir kez daha
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, 58, 59 ve 60’ıncı Hükûmetler döneminde Adalet Bakanlığı
bünyesindeki haksız uygulamalar süreklilik kazanmıştır. İcra
İflas ve Harçlar Kanunu’nun açık hükümlerine göre, bankaya mevduat olarak
yatırılan adli emanet paralarından hazine adına, hazine lehine faiz getirisi
alınması gerekirken, bu durum hem Harçlar Kanunu’nda hem İcra İflas Kanunu’nda
açık bir şekilde düzenlenmiş olmasına rağmen, Hükûmet, 1 Temmuz 2005-2 Haziran
2008 tarihleri arasında Akbank’a yatırdığı mevduattan, 2 Haziran 2008
tarihinden bu yana ise Vakıfbank’a aktardığı bu mevduattan faiz getirisi
almamış, hazinenin lehine doğan ve amir bir şekilde düzenlenmiş olan bu
uygulamadan hazine aleyhine vazgeçmiştir. 59 ve 60’ıncı Hükûmetlerin
Adalet Bakanları açık bir şekilde görev ve yetkilerini kötüye kullanmışlardır.
Hâl böyleyken,
yine tarafımıza ulaşan bilgilere göre, bu mevduat Akbank bünyesindeyken
Bakanlık çalışanlarının tümüne bu işlem karşılığında promosyon
olarak aylık bağlandığını, dikkatinizi çekiyorum, Bakanlık çalışanlarına, yani
adli personele değil, adalet çalışanlarına değil, Bakanlık personeline, bir
avuç üst düzey yöneticiye aylık promosyon bağlanması yolunda uygulama
yapıldığını biliyoruz. Bunlar, açıkça görevi kötüye kullanma niteliğinde olan,
kayıt dışı yapılanmayı himaye eden uygulamalardır.
Burada ortaya
çıkan tablo şudur değerli milletvekilleri: 59 ve 60’ıncı Hükûmetlerin Adalet
Bakanları, isim vererek söylüyorum, Sayın Cemil Çiçek, Sayın Mehmet Ali Şahin,
Sayın Sadullah Ergin görevlerini açıkça kötüye kullanmışlardır. Her üç Bakanın
kişisel olarak çıkar sağlamadıklarını temenni ediyoruz ancak bu durum, adı
geçen bakanların cezai ve siyasi sorumluluklarını ortadan kaldırmayacağı gibi,
hukuki anlamda da kişisel sorumluluklarını ortadan kaldırmayacaktır.
Kamu bütçesinin belki de en önemli kalemlerinden birisini teşkil
eden adli emanet paralarının tevdi edildiği Vakıfbank’tan 1 Temmuz 2005
tarihine kadar kamu adına faiz geliri tahsil edilirken, hiçbir haklı ve yasal
gerekçe olmadığı hâlde önce Akbank’a faizsiz olarak, daha sonra da bu kez
Vakıfbank’a ancak faizsiz olarak bu paranın yatırılmaya başlandığını görüyoruz.
Burada, yaptığımız araştırmalara göre,
tarafımıza ulaşan bilgilere göre, biraz evvel yol tazminatlarıyla ifade ettiğim
o yolsuzluğun dışında, kayıt dışı yapılanmanın dışında, adli emanet paraları
olayında da yine milyar dolarlar seviyesinde kayıt dışı bir kullanımın söz
konusu olduğunu görüyoruz. Bu bir tahmin değil, bu, kayıtlarla yapılan bir
tespittir, bunu özellikle vurgulamak gereğini duyuyorum. Peki, Akbank’a
yatırılan bu paralar, neden, sonra, Haziran 2008’den itibaren Vakıfbank’a ve
yine faizsiz olarak yatırılmaya başlandı? İşte, cevaplandırılması gereken soru
bu değerli milletvekilleri.
Biraz evvel, bir
önceki maddede ifade ettiğim gibi, aslında, Hükûmet, yaratmış olduğu bir
yolsuzluğu yine başka bir yolsuzlukla kapatma noktasında maharetle uygulama
yapan bir yönetim anlayışına sahip. Biliyoruz ki Halkbank ve Vakıfbank’tan
belli bir medya grubuna aktarılan 750 milyon dolar sebebiyle, yasa dışı,
bankacılık kurallarına aykırı olan bu kredi kullanımı sebebiyle Vakıfbank’ın
mevduat dengeleri bozuldu. Bunu biz söylemiyoruz, bunu BDDK söylüyor değerli
milletvekilleri. BDDK, Hükûmeti uyarıyor “Tedbirini al.” diyor. “Bu haksız,
bankacılık kurallarına aykırı olan kredi kullanımı sebebiyle Vakıfbank’ın
mevduat dengeleri bozulmuştur, bunun tedbirini alın.” diyor. BDDK üstüne düşen
görevi yapıyor. Hükûmet ne yapıyor? Hükûmet de, maşallah Hükûmetimiz de bu
konulara… Yani, yaratılan yolsuzlukları…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Kart, konuşmanızı tamamlayınız.
ATİLLA KART
(Devamla) - …nasıl kamufle ederim anlayışıyla yeni bir
yolsuzluğun yine yaratıldığını görüyoruz. O mevcut yolsuzluğun üstüne gitmek
yerine yeni bir yolsuzluğun yaratıldığını görüyoruz. Ne yapılıyor? Burada,
biraz evvel ifade ettim, İcra İflas Kanunu’nun, Harçlar Kanunu’nun amir
hükümlerine rağmen adli emanet paralarını faizsiz olarak Vakıfbank’a aktarmak
suretiyle o bankanın mevduatını toparlamaya yönelik, yine yolsuzlukla ifade
edilebilecek bir görevi kötüye kullanmayla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz.
Bunların hesabının yeni yasama dönemlerinde mutlaka sorulacağından emin
olmanızı istiyorum. Bundan kamuoyunun, bundan halkımızın emin olması gerekir.
Bunu, inançla ifade ediyoruz.
Bu düşüncelerle,
bu değerlendirmelerle Genel Kurulu bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Geçici madde 3’ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 2 ve
geçici madde 3’ün bağlı olduğu çerçeve 31’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
32’nci madde
üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in; 3717 sayılı Adlî Personel ile
Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492
sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun
ve 657 sayılı Kanunun 152'nci Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının
(G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin çerçeve 32 nci maddesinin birinci paragrafının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
Emin Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
Denizli |
Konya |
|
Mehmet Günal |
Oktay Vural |
Mehmet Şandır |
|
Antalya |
İzmir |
Mersin |
|
|
Abdülkadir Akcan |
|
|
|
Afyonkarahisar |
|
“29.6.2001 tarihli ve 4706 Sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların
Değerlendirilmesi Hakkında Kanunun 4 üncü maddesine aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın
32'nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Mustafa Özyürek |
|
İzmir |
Malatya |
İstanbul |
|
Bülent Baratalı |
Şevket Köse |
|
|
İzmir |
Adıyaman |
|
Madde 32- 29/6/2001 tarihli ve 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz
Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde
yer alan "Hisse oranı yüzde kırkı," ibaresi "Hisse oranı yüzde
ellisini veya" şeklinde değiştirilmiş ve aynı maddeye aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
"Hazineye
ait tarım arazilerinin satışında 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı
Kanunundaki kısıtlamalara tabi olan taşınmazlar bu maddenin birinci fıkrasının
(c) bendindeki kısıtlamalara tabi olmaksızın hissedarına doğrudan veya birden
fazla hissedar olması halinde hissedarlar arasında pazarlık usulüyle
satılabilir."
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Hazineye
ait hisseli taşınmazlardaki hazine payının yüzde ellisini aşmamak kaydıyla
hissedarlarına satışına imkan sağlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in; 3717 sayılı Adlî Personel ile
Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492
sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun
ve 657 sayılı Kanunun 152’nci Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının
(G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili
Veysi Kaynak’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
çerçeve 32 nci maddesinin birinci paragrafının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
“29.6.2001
tarihli ve 4706 Sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi
Hakkında Kanunun 4 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Gerekçe...
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Söz
konusu Kanunun 4 üncü maddesinin (c) fıkrasındaki hisse oranı ile hisse miktarı
şartlarının birlikte aranması şartı, hazine yararı ve bazı istismarların önüne
geçmek bakımından yararlı olacaktır. Tasarıda ise hazine hissesi oranı ile
hisse miktarını ayrı ayrı değerlendirilmektedir ki, doğru değildir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
33’üncü madde
üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in; 3717 sayılı Adlî Personel ile
Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492
sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun
ve 657 sayılı Kanunun 152’nci Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının
(G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin çerçeve 33 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “yüzde onu”
ibaresinin “yüzde yirmi beşi” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
E. Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
Denizli |
Konya |
|
Abdülkadir Akcan |
Mehmet Şandır |
Mehmet Günal |
|
Afyonkarahisar |
Mersin |
Antalya |
|
|
Oktay Vural |
|
|
|
İzmir |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 33
üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Nurettin Canikli |
Bekir Bozdağ |
Orhan Erdem |
|
Giresun |
Yozgat |
Konya |
|
Mehmet Sait Dilek |
Özlem P. Türköne |
|
|
Isparta |
İstanbul |
|
Madde 33- 4706 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin beşinci
fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiş, altıncı fıkrasının birinci cümlesinde yer
alan "üzerinde yapılanma olanlar;" ibaresinden sonra gelmek üzere
"Hazine adına tescil tarihine bakılmaksızın" ibaresi eklenmiş, bu fıkranın
dördüncü cümlesi "Bu suretle yapılacak satışlarda satış bedeli, en az
yüzde onu peşin ödenmek üzere beş yıla kadar taksitlendirilebilir."
şeklinde değiştirilmiş, sekizinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan
"altı ay" ibaresi "bir yıl" olarak değiştirilmiş, bu
fıkranın sonuna aşağıdaki cümle eklenmiş ve maddeye dokuzuncu fıkrasından sonra
gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Köy sınırları içerisinde yer alan Hazinenin özel
mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan tarım arazilerinin
kiracılarından tahsil edilen kira gelirlerinin yüzde onu, 442 sayılı Köy
Kanununda belirlenen görevlerde kullanılmak kaydıyla, tahsilatı
izleyen ay içinde bu gelirlerin elde edildiği köy tüzel kişiliği hesabına
aktarılmak üzere emanet nitelikli hesaplara kaydedilir. Maliye Bakanlığı bu
oranı iki katına kadar artırmaya yetkilidir."
"Bu süre Bakanlık tarafından 5 yıla kadar uzatılabilir."
"Bu maddenin altıncı fıkrası uyarınca ilgili belediyelere
bedelsiz olarak devredilen taşınmazların yapı sahipleri ile bunların kanunî
veya akdi haleflerine doğrudan satılması hâlinde, ilgili belediyelerin devre
ilişkin taleplerinin defterdarlık veya malmüdürlüğüne intikal tarihinden
itibaren ecrimisil alınmaz. Ancak taşınmazların genel hükümlere göre değerlendirilmesi
hâlinde ecrimisil alınır."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın
33’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Mustafa Özyürek |
|
İzmir |
Malatya |
İstanbul |
|
Bülent Baratalı |
Şevket Köse |
|
|
İzmir |
Adıyaman |
|
Madde 33- 4706 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin beşinci fıkrasına
aşağıdaki cümle eklenmiş, altıncı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan
"üzerinde yapılanma olanlar;" ibaresinden sonra gelmek üzere
"Hazine adına tescil tarihine bakılmaksızın" ibaresi eklenmiş,
sekizinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "altı ay" ibaresi
"bir yıl" olarak değiştirilmiş, bu fıkranın sonuna aşağıdaki cümle
eklenmiş ve maddeye dokuzuncu fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
"Köy
sınırları içerisinde yer alan Hazinenin özel mülkiyetinde veya Devletin hüküm
ve tasarrufu altında bulunan tarım arazilerinin kiracılarından tahsil edilen
kira gelirlerinin yüzde biri, 442 sayılı Köy Kanununda belirlenen görevlerde
kullanılmak kaydıyla, tahsilatı izleyen ay içinde bu
gelirlerin elde edildiği köy tüzelkişiliği hesabına aktarılmak üzere emanet
nitelikli hesaplara kaydedilir. Maliye Bakanlığı bu oranı iki katına kadar
artırmaya yetkilidir."
"Bu süre
Bakanlık tarafından 3 yıla kadar uzatılabilir."
"Bu maddenin
altıncı fıkrası uyarınca ilgili belediyelere bedelsiz olarak devredilen
taşınmazların yapı sahipleri ile bunların kanuni veya akdi haleflerine doğrudan
satılması halinde, ilgili belediyelerin devre ilişkin taleplerinin defterdarlık
veya malmüdürlüğüne intikal tarihinden itibaren ecrimisil alınmaz. Ancak
taşınmazların genel hükümlere göre değerlendirilmesi halinde ecrimisil
alınır."
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Hamzaçebi, gerekçeyi mi okutayım?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Köy sınırları
içerisinde yer alan hazineye ait veya devletin hüküm ve tasarrufu altındaki
tarım arazilerinden elde edilen kira gelirlerinin tutarı dikkate alındığında
köy tüzel kişiliğine bırakılacak payın yüzde bir olarak sınırlandırılması
yerinde olacaktır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
536 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 33 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
Madde 33- 4706 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin beşinci fıkrasına
aşağıdaki cümle eklenmiş, altıncı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan
"üzerinde yapılanma olanlar;" ibaresinden sonra gelmek üzere
"Hazine adına tescil tarihine bakılmaksızın" ibaresi eklenmiş, bu
fıkranın dördüncü cümlesi "Bu suretle yapılacak satışlarda satış bedeli,
en az yüzde onu peşin ödenmek üzere beş yıla kadar taksitlendirilebilir."
şeklinde değiştirilmiş, sekizinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan
"altı ay" ibaresi "bir yıl" olarak değiştirilmiş, bu
fıkranın sonuna aşağıdaki cümle eklenmiş ve maddeye dokuzuncu fıkrasından sonra
gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Köy
sınırları içerisinde yer alan Hazinenin özel mülkiyetinde veya Devletin hüküm
ve tasarrufu altında bulunan tarım arazilerinin kiracılarından tahsil edilen
kira gelirlerinin yüzde onu, 442 sayılı Köy Kanununda belirlenen görevlerde
kullanılmak kaydıyla, tahsilatı izleyen ay içinde bu
gelirlerin elde edildiği köy tüzel kişiliği hesabına aktarılmak üzere emanet
nitelikli hesaplara kaydedilir. Maliye Bakanlığı bu oranı iki katına kadar
artırmaya yetkilidir."
"Bu süre
Bakanlık tarafından 5 yıla kadar uzatılabilir."
"Bu maddenin
altıncı fıkrası uyarınca ilgili belediyelere bedelsiz olarak devredilen
taşınmazların yapı sahipleri ile bunların kanunî veya akdi haleflerine doğrudan
satılması halinde, ilgili belediyelerin devre ilişkin taleplerinin defterdarlık
veya malmüdürlüğüne intikal tarihinden itibaren ecrimisil alınmaz. Ancak
taşınmazların genel hükümlere göre değerlendirilmesi halinde ecrimisil alınır."
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Genel Kurulun takdirine
bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Maddede
yer alan düzenlemelere ilave olarak, 4706 sayılı Kanunun 5 inci maddesi
uyarınca; belediye ve mücavir alan sınırları içinde olan, üzerinde yapılanma
bulunan ve Maliye Bakanlığınca; öncelikle üzerinde yapısı bulunan yapı
sahipleri ile bunların kanunî veya akdi haleflerine satılmak ya da genel
hükümlere göre değerlendirilmek üzere ilgili belediyelere bedelsiz olarak
devredilen taşınmazların belediyelerce yapı sahipleri ile bunların kanunî veya
akdi haleflerine yapılan satışlarda satış bedellerinin en az dörtte biri peşin,
kalanının üç yıla kadar taksitlendirilmesi yerine, vatandaşlarımıza ödeme
kolaylığı sağlanması amacıyla, bu satış bedellerinin en az yüzde onu peşin
ödenmek üzere beş yıla kadar taksitlendirilebilmesine imkan
tanınması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in; 3717 sayılı Adlî Personel ile
Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492
sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun
ve 657 sayılı Kanunun 152’nci Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının
(G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili
Veysi Kaynak'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
çerçeve 33 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "yüzde onu"
ibaresinin "yüzde yirmi beşi" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Gerekçeyi mi okutayım Sayın…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Gerekçe…
BAŞKAN - Gerekçe…
Gerekçe:
Köy sınırları
içerisinde yer alan Hazineye ait tarım arazilerinin kiracılarından tahsil
edilecek olan kira gelirlerinin yüzde onunun köy tüzel kişiliğine aktarılması
olumlu görülmekle birlikte, bu oran yetersizdir ve ecrimisil tespitlerini
teşvikten ve kiralamayı özendirmekten uzaktır. Oranın yüzde yirmi beşe
çıkarılması bu amacı gerçekleştirecektir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
34’üncü madde
üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
536 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 34 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Nurettin
Canikli |
Veysi Kaynak |
Orhan Karasayar |
|
Giresun |
Kahramanmaraş |
Hatay |
|
Özlem Müftüoğlu |
Kayhan
Türkmenoğlu |
|
|
Gaziantep |
Van |
|
Madde 34- 4706 sayılı Kanunun ek 2 nci maddesinin sonuna aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
"Gümrük Müsteşarlığı tarafından 8/6/1994
tarihli ve 3996 sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli
Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun kapsamında gerçekleştirilen veya
gerçekleştirilecek olan gümrük kapılarının modernizasyonu ile gümrük
idarelerine ait bina ve alt yapı tesislerine ilişkin yatırımlar için Hazinenin
özel mülkiyetinde bulunan taşınmazların üzerinde tesis edilen irtifak hakları
ile Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler üzerinde verilen
kullanma izinlerinde irtifak hakkı veya kullanma izni bedelleri ile hasılat
payı; özel kanunları uyarınca ilgilileri tarafından bedeli ödenmek suretiyle
kamulaştırılarak Hazine adına tescil edilen veya tapudan terkin edilen
taşınmazlar üzerinde ilgilileri lehine tesis edilecek irtifak hakları veya
verilecek kullanma izinlerinde hasılat payı alınmaz."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun Ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın
34'üncü maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Mustafa Özyürek |
|
İzmir |
Malatya |
İstanbul |
|
Bülent Baratalı |
Şevket Köse |
|
|
İzmir |
Adıyaman |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in; 3717 sayılı Adlî Personel ile
Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492
sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun
ve 657 sayılı Kanunun 152'nci Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının
(G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin çerçeve 34 üncü maddesinin Tasarıdan çıkartılmasını arz ve teklif
ederiz.
|
Erkan Akçay |
E. Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
Denizli |
Konya |
|
Mehmet Günal |
Abdülkadir
Akcan |
Mehmet Şandır |
|
Antalya |
Afyonkarahisar |
Mersin |
|
|
Oktay Vural |
|
|
|
İzmir |
|
BAŞKAN – Komisyon
önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Aslanoğlu, siz mi konuşacaksınız?
Buyurun.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Değerli arkadaşlarım, hepinize saygılar sunarım. İki
kelime edip ineceğim.
Hazine arazisi ve
meralar var. Son günlerde bir moda başladı, biliyorsunuz, bu tarımsal teşvikler
çıktı ya, şimdi her önüne gelen tarımsal teşvik alıyor; inşallah sonu iyi
gelir. İşte, nasılsa, bedava inek diyorlar; güzel, yani keşke üretseler de,
yetiştirseler de hepimiz gurur duyarız. Yani dürüst, namuslu kim bu işi
yapacaksa sonuna kadar destek olalım, hiç buna itirazım yok ama bir moda
başladı, köyün arazisini, köyün mezarlığını, köy merasını artık bunlara tahsis
ediyorlar. Arkadaşlar, köy tüzel kişiliğinin bir merası var, köyün içinde
mezarlığı var; mezarlığın olduğu bir araziyi, siz, teşvik aldı diye birisine
kiraya verirseniz bu olmaz. Adres veriyorum: Malatya Akçadağ Karapınar köyü.
Mezarlık, kiraya verilen yerin içinde mi değil mi?
Değerli
arkadaşlarım, bu, köye bir vefamız. Mezarlığın olduğu bir merayı Teşvik Yasası
nedeniyle il komisyonu eğer kiraya veriyorsa, bunu hepinizin takdirine
sunuyorum. Özellikle, Millî Emlak Genel Müdürlüğünün takdirine sunuyorum. Mera
Kanunu’na tabidir, hazine arazisidir ama köyün malını, içinde mezarlığın
bulunduğu bir yeri başkasına kiraya vermeyi ben hazmedemiyorum.
Hepinize teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Biz de hazmedemiyoruz. Varsa bir şey düzeltiriz.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Aslanoğlu.
Diğer önerge
sahipleri adına Sayın Enöz, Manisa Milletvekilimiz.
Buyurun Sayın
Enöz. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 536 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 34’üncü maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
olarak vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 34’üncü maddesi, 4706
sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un ek 2’nci maddesinin sonuna bir
fıkra eklemektedir. 4706 sayılı Kanun’un ek 2’nci maddesi, hazinenin özel
mülkiyetinde bulunan taşınmazlar üzerinde tesis edilecek irtifak hakları ile
devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler üzerinde verilecek kullanma
izinlerini düzenlemektedir. Kanun’un ek 2’nci maddesine eklenmek istenen fıkra
“Özel kanunları uyarınca ilgilileri tarafından bedeli ödenmek suretiyle
kamulaştırılarak hazine adına tescil edilen veya tapudan terkin edilen
taşınmazlar üzerinde ilgilileri lehine tahsis edilecek irtifak hakları veya
verilecek kullanma izinlerinde hasılat payı alınmaz.” ibaresini
içermektedir.
Değerli
milletvekilleri, arkadaşlarımızın muhalefet şerhinde de belirttikleri üzere,
kamulaştırma bedellerinin bu kişiler tarafından ödenmiş olması bunlardan ayrıca
hasılat payı alınmamasını gerektirmez diye
düşünmekteyim.
Sayın milletvekilleri, hazine arazilerine yönelik yapılan
işlemlerin amacı, hazinenin özel mülkiyetinde ve devletin hüküm ve tasarrufu
altında bulunup bir kamu hizmeti için gerek olmayan taşınmazların satış, kira,
kat karşılığı inşaat, irtifak, ağaçlandırma gibi işlemlere konu edilerek ülke
ekonomisine kazandırılması, istihdamın artırılarak bu arazilerin
yağmalanmasının, gecekondulaşmanın, erozyonun önlenmesi, bölgeler arası gelir
dağılımının dengelenmesi ve bütçe gelirinin artırılması olarak özetlemek
mümkündür.
Türkiye'nin
ekonomik kalkınma amacıyla kullanabileceği kaynaklardan biri de hazine
arazileridir. Hazine taşınmaz mallarının ülkenin ekonomik kalkınması yönünde
değerlendirilmesinin çok değişik yolları bulunmaktadır. Ülkemiz yüzölçümünün
yaklaşık olarak yüzde 54’ünü oluşturan hazine taşınmaz mallarının ekonomiye
kazandırılması için mevcut uygulamaların gözden geçirilerek bunların ekonomiye
kazandırılmasını engelleyen sebeplerin ortadan kaldırılması gerekmektedir.
Tabii ki hazine taşınmazları ülke ekonomisine kazandırılırken millî çıkarların
da titizlikle gözetilmesi gerekmektedir. AKP hükûmetleri döneminde, hazine
arazileri millî çıkarlar gözetilmeden dağıtılmak istenmiştir. Özellikle Vakıf
Yasası, mayınlı arazilerin temizlenmesiyle ilgili yasalarda bu durumları
maalesef gözlemledik. Milliyetçi Hareket Partisi olarak ülkemiz menfaatine
görmediğimiz bu girişimler hakkında doğruları söyledik ve söylemeye de devam
edeceğiz.
Sayın
milletvekilleri, günümüz dünyasında ülkelerin ekonomik bağımsızlığını
kazanabilmesi ve devam ettirebilmesi ülke kaynaklarının tümünün etkin ve
verimli kullanılmasıyla doğrudan ilişkilidir. Türkiye'nin ekonomik kalkınma
amacıyla kullanabileceği kaynaklardan bir tanesi, ülke yüzölçümünün yaklaşık
olarak yüzde 54’ünü oluşturan hazine taşınmaz mallarıdır. Hazine taşınmaz
mallarına yönelik hemen hemen her işlemin doğrudan veya dolaylı olarak
ekonomiye etkisinden bahsetmek mümkündür. Birçok ekonomik işleme konu olan
hazineye ait malların ülkenin kalkınmasına veya ekonomisine etkileri sadece taşınmaz
malların satışından elde edilen gelirle sınırlı değildir. Hazineye ait taşınmaz
malların yatırım, istihdam, üretim, gelir dağılımı konularında teşvik amaçlı
kullanılarak değerlendirilmesi son derece önemlidir.
Sayın milletvekilleri, hazine taşınmaz mallarına yönelik
sorunların çözülmesi, tasfiye amaçlı satış politikasından vazgeçilerek yatırım,
istihdam, üretim, büyüme, turizm ve gelir dağılımına ait sorunların çözümüne
yönelik uygulanan teşvik amaçlı politikaların genişletilmesi, ardından bu tür politikaların
yerli ve yabancı yatırımcılara duyurulması ve tanıtılması ile etkin bir yönetim
organizasyonunun oluşturulması hâlinde hazineye ait taşınmaz mallar daha kalıcı
ve etkin bir rol üstlenerek ülkemiz ekonomisine ciddi bir ivme
kazandırabilecektir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Enöz, buyurun efendim.
MUSTAFA ENÖZ
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu duygu ve
düşüncelerle, önergemizin kabulü yönünde oy kullanmanızı bekler, bu vesileyle
tekrar yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Enöz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
536 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 34 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
Madde 34- 4706
sayılı Kanunun ek 2 nci maddesinin sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Gümrük Müsteşarlığı
tarafından 8/6/1994 tarihli ve 3996 sayılı Bazı
Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanun kapsamında gerçekleştirilen veya gerçekleştirilecek olan gümrük
kapılarının modernizasyonu ile gümrük idarelerine ait bina ve alt yapı
tesislerine ilişkin yatırımlar için Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan
taşınmazların üzerinde tesis edilen irtifak hakları ile Devletin hüküm ve
tasarrufu altında bulunan yerler üzerinde verilen kullanma izinlerinde irtifak
hakkı veya kullanma izni bedelleri ile hasılat payı; özel kanunları uyarınca
ilgilileri tarafından bedeli ödenmek suretiyle kamulaştırılarak Hazine adına
tescil edilen veya tapudan terkin edilen taşınmazlar üzerinde ilgilileri lehine
tesis edilecek irtifak hakları veya verilecek kullanma izinlerinde hasılat payı
alınmaz."
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Maddede yapılan
değişiklikle; maddede, özel kanunları uyarınca ilgilileri tarafından bedeli
ödenmek suretiyle kamulaştırılarak Hazine adına tescil edilen veya tapudan
terkin edilen taşınmazlar üzerinde ilgilileri lehine tesis edilecek irtifak
hakları veya verilecek kullanma izinlerinde hasılat
payı alınmaması yönündeki düzenlemeye ilave olarak; Gümrük Müsteşarlığı
tarafından, 3996 sayılı Kanun kapsamında, Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan
taşınmazlar ile Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler üzerinde
Yap-İşlet-Devret Modeliyle gerçekleştirilen veya gerçekleştirilecek olan gümrük
kapılarının modernizasyonu ile gümrük idarelerine ait bina ve alt yapı
tesislerine ilişkin yatırımlar yüksek maliyetli ve kamu yatırımı niteliğinde
olduğundan; bu yatırımları yapacak olan görevli yatırımcılar lehine tesis
edilecek irtifak hakları veya yatırımcılara verilecek olan kullanma izinleri
için görevlendirilen yatırımcılardan ilgili mevzuat hükümlerine göre alınması
gereken irtifak hakkı ve kullanma izni bedelleri ile bu yapı ve tesislerin
işletmeye geçmesinden sonra işletilmelerinden elde edilecek hasılattan Hazinece
ayrıca pay alınmaması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge istikametinde madde 34’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 35 üzerinde
iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
536 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 35 inci maddesinin birinci cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
E. Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
|
|
Manisa |
Denizli |
Konya |
|
|
Mehmet Günal |
Oktay Vural |
Mehmet Şandır |
|
|
Antalya |
İzmir |
Mersin |
|
|
Mustafa Kemal Cengiz |
Abdülkadir Akcan |
|
|
|
Çanakkale |
Afyonkarahisar |
|
|
“Bu madde kapsamında Hazine adına tescil edilen taşınmazlar,
Büyükşehirlerde önce ilgili belediyelerine, ilgili belediyesinin talebi
olmaması hâlinde Büyükşehir belediyelerine, diğer yerlerde ilgili belediyelere
devredilir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın
35'inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Şevket Köse |
|
İzmir |
Malatya |
Adıyaman |
|
Hüseyin Ünsal |
Mustafa Özyürek |
Bülent Baratalı |
|
Amasya |
İstanbul |
İzmir |
|
|
Muhammet Rıza
Yalçınkaya |
|
|
|
Bartın |
|
Madde 35- 4706
sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“Bu madde
kapsamında Hazine adına tescil edilen taşınmazlar, büyükşehirlerde öncelikle
büyükşehir belediyelerine, büyükşehir belediyelerinin talebinin olmaması
halinde ilgili belediyelere, diğer yerlerde ilgili belediyelere birinci fıkrada
yer alan usule göre belirlenecek bedel üzerinden devredilir. Bu taşınmazların
yapı sahiplerine satışı ve genel hükümlere göre değerlendirilmesi bu Kanunun 5
inci maddesine göre yapılır."
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Hüseyin Ünsal.
BAŞKAN – Sayın
Ünsal, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÜNSAL
(Amasya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 35’inci madde üzerinde
verdiğimiz önerge için söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bugün bir “torba yasa” adı altında bir yasayı tamamlayacağız. Sayın
Grup Başkan Vekilimiz Canikli de müjdeyi verdi bize, “Bu yasayı bitirirsek
tatile gideceksiniz, bitirmezsek uzayacak.” diye. Böyle dayatmayla yasa çıkması
ilk defa görülüyor fakat Adalet ve Kalkınma İktidarında bunlara alıştık.
Bu yasanın ne
faydası var diye ben baktım, biraz da arkada oturup çalıştım. Şimdi bu yasanın içerisinde Maliye Bakanlığı ve onun genel
müdürlükleriyle ilgili maddeler var, Merkez Bankası var, Kamu İhale Kurumuyla
ilgili bir madde var, Millî Piyangoyla ilgili var, hazine taşınmazlarıyla
ilgili var, Devlet Hava Meydanlarıyla ilgili, PTT’yle ilgili, Kabahatler
Kanunu, sağlık çalışanları, Pasaport Yasası, tabii ki olmazsa olmaz, her yasada
dayattığımız TOKİ’yle ilgili de bir madde var. Şimdi bunlar bize
dayatıldı, bugün çıkarılmak üzere önümüze getirildi ama bundan da önemlisi
tabii söz aldığım hazine mallarıyla ilgili de bir çalışmayı da burada
getirdiler.
Şimdi, tabii
sizin getirdiğiniz yasalarla ilgili artık şüpheyle bakmaya başladık çünkü
hazineyle ilgili konularda sıkıntılar büyük, artık herhâlde para kalmadı, en
sonunda hazine mallarını, taşınmazlarını satarak para temin etmeye gidecek
anlaşılan Hükûmet ve bu maddede de büyükşehir belediyelerine hak veriliyor ve
büyükşehir belediyelerine burada öncelik tanınıyor.
Neden öncelik
büyükşehir belediyelerine, o da merak edilen bir şey; çünkü bu büyükşehir
belediyeleriyle ilgili. Sayın Bakan gitmiş, Maliye Bakanı, ama yerine bakan
Bakana da bunu anlatalım. Büyükşehir belediyelerine öncelik tanıdığınız zaman
2981 sayılı Yasa’yı da bir anda silmiş oluyorsunuz bu maddeyle, 775 sayılı
Yasa’nın da yarısını götürmüş oluyorsunuz. Değerli bürokrat arkadaşlarımız da
bu konuda bilgilerini Sayın Bakana biraz sonra aktarsınlar diye düşünüyorum.
Kent
politikalarıyla ilgili, belediyelerle ilgili yasa değişiklikleri yapılırken
maalesef büyükşehir belediyeleri sürekli yetkilendiriliyor ve bu yetkilerle
küçük şehir belediyelerinin de, onun alt belediyelerinin de yetkileri
kısıtlanıyor. Bu yasal düzenlemelerle büyükşehir belediyeleri maalesef ve
maalesef monarşik bir yapıya varıyor, ilçe belediyelerinin varlık nedeni
böylece ortadan kalkıyor.
Her konuda, her
fırsatta, her söyleminizde demokrasiden bahsediliyor ama yerel demokrasiyi bir
anda bu maddeyle yok ediyorsunuz ve yavaş yavaş küçük belediyelerin, ilçe
belediyelerin, alt belediyelerin yetkilerini alıyorsunuz. Peki, sebebi ne?
Sebebi, herhâlde bir borcunuz var Sayın Melih Gökçek’e, Sayın Topbaş’a; başka
türlü olmaz. Dolayısıyla büyükşehir belediyeleri burada daha ön plana çıkıyor
ve yetkileri alıyor çünkü büyükşehir belediyeleri elinde. Ankara
Büyükşehir Belediyesi AKP’nin elinde ama Ankara’nın iki tane büyük ilçe
belediyesi Çankaya, Yenimahalle CHP’nin elinde, dolayısıyla onların yetkilerini
almak lazım. İstanbul Büyükşehir Belediyesi AKP’nin elinde ama
İstanbul’un en önemli ilçeleri Beşiktaş, Kadıköy, Bakırköy, Avcılar, Sarıyer,
Maltepe ve hatırlayamadıklarımla birlikte onlar da CHP’nin elinde. Dolayısıyla,
bunu çok yanlış bir uygulama olarak görüyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, hazine mallarında kamu yararı gözetilerek ve toplumsal çıkarlar
gözetilerek uyulması gereken temel ilkeler vardır. Bunları şöyle
sıralayabiliriz:
Hazinenin
arazileri kentsel ve kırsal ortak gereksinimler için kullanılmak üzere, kamunun
tasarrufunda mutlaka ve mutlaka olmalıdır. Bu nedenle hazine arazilerinin
dolaylı yollardan getirilen yasalarla satışı yapılmamalıdır. Bu getirilen
maddeyle büyükşehir belediyelerine devredilecek, oradan da bir şekilde
devredilecektir, özel şahıslara geçecektir, bu çok yanlış bir uygulamadır.
Diğer bir temel
ilke de hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taşınmazların satış dışında başka
yöntemlerle değerlendirilmesi, özellikle tarım arazilerinin, ekonomik
faydasının elden çıkarılmadan kamuya aktarımını sağlayacak yöntemler
bulunmalıdır.
Şimdi, 73’üncü
maddeyi geçirdik, kentsel dönüşümle belediyeler belli bir noktada da artık
tarım arazilerine el koyacaklar ve orada bulunan hazine arazilerine de el
koyabilecekler ve böylece tarım arazileri de “Kentsel dönüşüm.” adı altında
elden çıkacaktır, dikkat etmemiz gerekiyor.
Planlama belli
kesimlere, yandaşlara rant sağlayacak bir araç
olmamalı, toplum yararı gözetilmelidir.
Planların
kademeli birlikteliği…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Ünsal, buyurun efendim.
HÜSEYİN ÜNSAL
(Devamla) – Teşekkür ederim.
…25 binlikten 5
binliğe kadar, binliğe kadar olan planlama anlayışı bir uyum içerisinde
yapılmalıdır.
Tarımsal amaçlı
kullanılan hazineye ait taşınmazların tahsisinde öncelik topraksız köylüye ve
yeterli toprağı olmayan ailelere tanınmalıdır diye düşünüyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, hazine mallarıyla ilgili burada sanırım 5 madde geçmek üzere. Bu
konuda çok hassas olmalıyız. Böyle dağınık yasalarla hazine mallarını elde
tutmamız pek olanaklı gözükmüyor.
Bu anlamda, ben,
ilgili kurumları ve özellikle Sayın Bakanımızı tekrar uyarmak noktasında
hazineyle ilgili çıkarılacak yasalarda hassas olunmasını, böyle dağınık, torba
yasalar içerisinde değerlendirilmemesini istiyor ve önergemizin desteği
doğrultusunda oy kullanmanızı istiyor, hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ünsal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
536 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 35 inci maddesinin birinci cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
“Bu madde
kapsamında Hazine adına tescil edilen taşınmazlar, Büyükşehirlerde önce ilgili
belediyelerine, ilgili belediyesinin talebi olmaması hâlinde Büyükşehir
belediyelerine, diğer yerlerde ilgili belediyelere devredilir.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Mustafa Kemal Cengiz.
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Cengiz. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 536 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın 35’nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge üzerine söz
aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; yine bir kokteyl tasarıyla, torba tasarıyla
karşı karşıyayız. İçinde birçok kanunun harmanlandığı ve birçok kanundan
alıntılarla bir torbanın önümüze geldiğini görüyoruz.
Bu maddede de
yine hazine arazilerinin eşit ve adaletli dağıtılmadığını görmekteyiz.
Özellikle 35’inci maddede dile getirilen hazine arazilerinin ilçe ve alt kademe
belediyelerine sorulmadan, ilçe ve alt kademe belediyelerinin ihtiyaçları göz
önünde bulundurulmadan, özellikle hem ilçe hem belde hem de büyükşehir belediye
başkanlarının seçilerek halk oyuyla gelmiş
olduklarını, kendilerinin bir meclisi ve encümeni olduğunu ve o yöreye hizmet
götürme kapsamında mücadele ettiklerini gördüğümüzde, belediye başkanlarımızın
ödenek sıkıntılarından, güvenlik sıkıntısına ve siyasi baskılardan bir de
büyükşehir baskılarına kadar birçok problemin içinde sıkıştıklarını görüyoruz.
Bu teklifimizde de özellikle biz hakkaniyetin ve adaletin ve hukukun tecelli
etmesi noktasında önerge vermiş bulunuyoruz.
Daha önce 1580
sayılı Belediye Kanunu’muz da gerçekten derinliğine bir ihtiva ediyordu. Daha
sonra, 88 maddeyle 5393 sayılı bir Belediye Kanunu çıkartıldı. Bu kanun da yine
88 maddeyle de belediyelerin yönetilemeyeceğini ortaya koymasına rağmen bu ek
ve tali maddelerle belediyelerimiz, yine adaletsiz bir şekilde böyle bir
uygulamayla karşı karşıya kalmaktadır.
Özellikle hazine
arazileri verilirken, o yöredeki Sağlık Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı ve
diğer kamu kuruluşlarının da ihtiyacı olabileceği düşünülmelidir. Eğer bunlar
belediyelere verilecekse, eski bir belediye başkanı olarak, bu dağıtımın, bu
kanunun daha adaletli olması ve öncelikle en ücra köşedeki bir ilçe
belediyesinin veya en ücra köşedeki bir alt kademe veya ilk kademe
belediyemizin ihtiyaçları göz önünde bulundurularak, bu hazine arazilerinin,
önce bu ilk kademe ve ilçe belediyelerinin ihtiyacı sorulmalı ve bu ihtiyacı
olup olmadığını veya tasarrufu bulunmadığını veya imar planlarında hem ilçe
belediyesinin hem büyükşehir belediyesinin imar planlarında daha elzem bir
ihtiyacın hasıl olduğunu tespit ettikten sonra, belki
daha adaletli bir dağıtım olabilirdi diye düşünüyorum.
Özellikle bu
teklifimizle, öncelikli olarak, hakkaniyetli olarak hazine arazilerinin ilk
ilçe ve ilk kademe belediyelerinin uhdesine verilmesi, bu belediyelerimizin
ihtiyacı olmaması hâlinde, tasarrufunu kullanmak istememesi hâlinde de
büyükşehir belediyelerine geçirilmesi veya onlara sunulmasının daha adaletli ve
daha uygun olacağını ifade etmek istiyoruz grup olarak.
Daha önce çıkarmış olduğumuz -bu kürsüden- belediye yasalarımızda,
kentsel dönüşümde ve kentsel gelişim yasalarında ve diğer yasalarımıza
baktığımızda, özellikle aslan payının büyükşehir belediyelerine kaydırıldığı ve
büyükşehir belediyelerimizin daha çok -bu yasalardan dolayı- pay aldığını ve
büyükşehirlerimizin kayrıldığını ve ilçe belediyelerimizin -ilk kademe
belediyelerimizin özellikle- bunlardan baypas edilerek bir kayırma ve bir
peşkeş noktasında da düşünceleri aklımıza getirdiğini görmekteyiz. Özellikle büyükşehirlerde, hem büyükşehir planlaması hem iş ve
işlemler hem de bütçe açısından baktığımızda, büyükşehir belediyelerimizin
altında kalan ilçe belediyelerimizin, hem uygulamalarında hem imar
çalışmalarında, imarlaşmada ve kentsel ve şehir gelişimlerinde büyükşehirlere
çok bağlı kaldığını, büyükşehirlerin bir memuru durumuna düşürüldüğünü ve
büyükşehir belediye başkanlarımızın da…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Cengiz.
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Devamla) – Büyükşehir belediye başkanlarımızın, ilçe başkanlarını bir
daire başkanı, bir memuru, bir alttaki elemanı gibi yok saydığını veya öyle
gördüğünü, bir büyüklük kompleksi içinde, altta,
seçilmiş, kendi iradesi olan, meclisi olan ve kendi kanunlarıyla da hizmet
yapma çabasındaki olan ilçe belediye başkanlarımıza haksızlık edildiğini,
onların duygu ve düşüncelerinin alınmadığını ve onların, özellikle, daha
önceden de buradan çıkardığımız kentsel dönüşümde ve şehir dönüşümlerinde,
şehir gelişim alanlarında ve özellikle TOKİ Kanunu’nda, baktığımızda, birçok
belediye başkanımızın mağdur olduğunu, duygu ve düşüncelerinin buradan
yansıtılamadığını ve bu noktada da haksızlığın olmaması noktasında, hazine
arazilerinin önce ilçe belediye başkanlarımıza ve ilçelere teklif edilmesinin
daha uygun olacağını düşünüyoruz.
Yüce heyetinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Cengiz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
36’ncı madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
536 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 36 ncı maddesinin (b) bendinde yer
alan "altı ay" ibaresinin "on iki ay" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
E. Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
Denizli |
Konya |
|
Mehmet Günal |
Oktay Vural |
Mehmet Şandır |
|
Antalya |
İzmir |
Mersin |
|
|
Abdülkadir Akcan |
|
|
|
Afyonkarahisar |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın Çerçeve 36 ncı maddesi ile 4706 sayılı Kanuna eklenen
Geçici Madde 12’nin (c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Mustafa Özyürek |
|
İzmir |
Malatya |
İstanbul |
|
Bülent Baratalı |
Hüseyin Ünsal |
Şevket Köse |
|
İzmir |
Amasya |
Adıyaman |
|
|
Muhammet Rıza Yalçınkaya |
|
|
|
Bartın |
|
c) Belediyelere
devredilen ve belediyelerce de yapı sahipleri ile bunların kanunî veya akdi
haleflerine doğrudan satılan taşınmazlar için ilgili belediyelerin devre
ilişkin taleplerinin defterdarlık veya malmüdürlüğüne intikal tarihinden
itibaren tahakkuk ettirilen ecrimisil alacakları hangi aşamada olursa olsun
terkin edilir, tahsil edilmiş olan ecrimisil bedelleri ise satış bedeline
mahsup edilmez."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
Sayın Ünsal,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN ÜNSAL
(Amasya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 36’ncı maddede bir
değişiklik için söz aldım. Bu konuyla ilgili önerimiz gayet açık. Yasanın (b)
bendi şöyle söylüyor: “Belediyelere devredilen taşınmazların üzerlerindeki yapı
sahipleri veya bunların kanuni veya akdi haleflerinden aynı maddede öngörülen
altı aylık süre içinde başvurmayanlar ile yükümlülüklerini yerine
getirmeyenler, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde…”
Tabii, önergenin
dışında bir konu olacak. Ben bu eleştirimi şu noktada getiriyorum, demin de
görüştüm değerli arkadaşlarımızla: Altı ay içerisinde zaten vatandaş
başvurmamış. O kadar çok yasalar değişiyor ki bu yasalar değişince de
vatandaşımız bu konuyla ilgili yeterli bilgiyi alamıyor. “… altı
ay içinde bilgi sahibi olamayanların altı ay süre içinde müracaat etmeleri
hâlinde…” diyor. Biz, bunun bir yıla çıkarılmasının uygun olduğunu düşünüyoruz.
Eğer bu süre çok kısa tutulursa bu sefer akla başka şeyler geliyor; süre
yeterli değil, sipariş bir süre mi olduğu aklımıza geliyor. O yüzden bu altı
aylık sürenin mutlaka sorgulanması gerekir.
Bir de hak
sahiplerinin hangi yasaya göre tespit edildiği tam anlaşılmamıştır. Şimdi,
burada eğer hazinenin üzerinde gecekonduysa 2981 sayılı Yasa’da hak sahipliği
zaten söz konusudur ama bu yasayla, bir şekilde, 2981 sayılı Yasa’daki hak
sahipliği de tartışılır noktaya gelmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, hazine mallarıyla ilgili düşüncenizde eğer amaç yoksul kesimlere
arsa temin etmek ise 2981 sayılı Kanun’a göre talep edilmesi hâlinde tahsis
edilecek hazine arazilerinin önünü neden 35’inci maddeyle kapatıyorsunuz? Bu,
büyükşehir belediyelerine devredilerek kapatılıyor. Dolayısıyla bu konunun
hassasiyetini bir kez daha huzurlarınızda söz etmek istedim.
Bir de fırsat
bulmuşken, Saygıdeğer Bakanımız da buradayken belediyelerle ilgili bir konuyu
aktarmak istiyorum. Bu, belediyelere Maliye Bakanlığından yapılan yardımlarla
ilgili. Son iki yıldır Maliye Bakanlığından belediyelere yardımlar yapılırken
CHP’li ve muhalif belediyeler nedense ayrı tutuluyorlar. Ben bunu kesin ispatlıyorum.
Amasya iliyle ilgili Sayın Bakana iki kere müracaatta bulundum. CHP’li
belediyeler, MHP’li belediyeler ayrı tutulmuş, AKP’li belediyelere yardım
yapılmıştır. Değerli arkadaşlarım, ben de uzun yıllar belediye başkanlığı yapan
birisiyim. Hele hele ufak beldelerde yan yana iki belediye, birisi CHP’li,
birisi AKP’li ise sıkıntı orada doğuyor ve komşu belediyeler arasındaki
tartışmalar orada başlıyor. Dolayısıyla, belediye başkanlarının bu anlamda
mağdur edilmesini pek doğru bulmuyorum. Yalnız -iki yıl öncesini söylüyorum-
bundan evvelki Bakan döneminde çok eleştirdik, ama hiç olmazsa belediyelere
gönderilen paraların da hangi belediyelere ne kadar gittiği konusunda zaman
zaman bilgi veriliyordu ama iki yıldır bu bilgilerin hiçbirisi gelmemekte.
Maliye Bakanını ve yetkilileri, bu konuda bir kez daha uyarmaya çalışıyorum.
Adalet ve
Kalkınma Partisi İktidarında, maalesef, belediyelerle ilgili sadece Maliye
yardımları değil İller Bankasıyla ilgili de çok ciddi eleştirilerimiz vardır. Bunlardan bir tanesi, yasalar gereği şimdi artık ilgili idare yüzde
60’ını gönderiyor, yüzde 40’ını da borçlarına alıkoyuyor ama esas sıkıntı
şurada: 3.200 taneye yakın belediye var, İller Bankasından kredi kullanan ilk
50 belediyenin kullandığı kredi oranı yüzde 54. Yani 50 belediyeye kredilerin
yüzde 54’ü verilmiş, geri kalan 3.100 belediyeye ise bu krediler dağıtılmış ve
üstelik bu borçlar da alınmamak kaydıyla. Bugün kredi borcu 2.235 milyon
TL yani 2,5 katrilyon, ki bu rakam artış
göstermektedir.
Belediyelerle
ilgili söylüyorum, İller Bankasından bu borçların yeniden yapılandırılmasıyla
ilgili talepler sadece ve sadece AKP’li belediyelerin talepleriyle olmuştur,
Cumhuriyet Halk Partili belediyeler sürekli mağdur edilmiş ve borçlarının
tahsil edilmesi yoluyla ilgili her türlü tedbirler alınmaya çalışılmıştır.
Bankaca yürütülmekte olan bu mevcut kredilendirme ve tahsilat
uygulamaları ve belediyeye borçlarını ödemedikleri hâlde yeniden açılan
kredilerle belediyelerde dönüşümün uzamasına, hatta imkânsız hâle gelmesine
neden olmuştur yani İller Bankası yönetmelik hükümlerine aykırı olarak uygunsuz
hâle gelmiş, öz kaynakların yitirilmesine neden olmuştur. Banka, yönetmelik ve
mevzuata aykırı uygulamalara düşmüştür. Bunun da nedeni Adalet ve Kalkınma
Partili belediyelerin kayrılması, muhalefet belediyelerinin ise göz ardı
edilmesidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Ünsal.
HÜSEYİN ÜNSAL
(Devamla) - Hem İller Bankasınca hem de Maliye Bakanlığınca belediyeler
arasında siyasi ayrım yapılmasını şiddetle kınıyoruz. Bu konuyla ilgili yeni
tedbirler alınırken Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin ve muhalefet
belediyelerinin de diğer AKP’li belediyelerle eşit şekilde o kaynaklardan
yararlanmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Ünsal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
536 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 36 ncı maddesinin (b) bendinde yer
alan "altı ay" ibaresinin "on iki ay" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Cengiz, buyurun efendim.
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 536 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 36’ncı maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge
üzerine söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, bu konuşmam öncesindeki önergemizde, belediyeler
arasında özellikle hazine arazilerinin paylaştırılması, devri konusundaki
önergemizde, haksızlık yapıldığı ve bu haksızlığın giderilmesi noktasında da
görüşlerimizi açıklamıştık. Özellikle belediyelerimiz
gerçekten son zamanlarda, özellikle muhalefet belediyelerine baktığımızda, bir
siyasi yargı, haksızlık ve bakanlıklardan, özellikle Maliye fonlarından alınan
paraların eşit ve adaletli dağılmadığını, belediye başkanlarımızın özellikle
hak ve ödenekleri konusunda da çok büyük sıkıntılarının olduğunu, belediye
başkanlarımızın hem hizmet götürürken hem de siyasi, idari ve büyükşehir
belediyelerinin altındakiler de büyükşehir baskısını hissettiklerini ve
bunların önüne kondukları ifade edilmektedir.
Yine böyle bir maddede de, hazine arazilerinin belediyelere
devrinden sonra özellikle bu hazine arazileri üzerinde vatandaşlarımıza ait,
şahıslara ait taşınmaz mülklerinin, yapılarının olması noktasında geçmişte
başvurularını yapamadığı veya bunların varisçileri veya hukuki ve akdi
sahiplerinin bunu takip edemediği, bir şekilde bu süreci izleyemedikleri
noktasında haklarını kaybetmiş olmaları karşısında bu kanunun, bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren de altı ay içinde başvurulması istenmekte
ve bu altı ay içinde de bu hukuki süreci tamamlamaları bu maddeyle
getirilmektedir.
Yalnız, olaya baktığımızda, Türkiye’de hem dairelerimizde, kamu
kurum ve kuruluşlarımızda hem de mevzuatımızda -vatandaşlarımızın şikâyetleri-
zamanında ve hızlı bir devlet işlerliğini ve kamudaki çalışmalarının hızlı bir
şekilde halkımıza cevap vermediği dile getirilmiş ve bizim de bu tespitlerimiz
doğrultusunda bu altı aylık sürenin yetişmeyeceği, altı aylık süre içinde
vatandaşlarımızın bu işlemleri ve işlerini takip ve sonuçlandıramayacağı ortaya
çıkmıştır. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak çok haklı ve geçerli,
mantıklı bir sebep olarak da 36’ncı maddemizin (b) fıkrasında geçen “altı
aylık” ibarenin “on iki ay” olarak değiştirilmesinin hem işlerlik açısından hem
de mağdur olabilecekler açısından, mağduriyet açısından bunun en doğru bir
yaklaşım olacağını, on iki aylık bir sürenin hem vatandaşımızın algılaması hem
başvuruları hem iş ve işlemlerin takibi hem sonuçlandırılması hem de yapı
sahiplerinin bu gayrimenkullerin haklarını kendi üzerlerine tescil ettirmeleri
noktasında yeterli bir sürenin altı ay içinde olmayacağını ve on iki aylık bir
sürenin de daha doğru ve daha mantıklı olabileceğini ifade etmekteyiz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; tabii ki hazine arazileri hem tescilli hem
de hüküm ve tasarrufu devletin altında olunan ve bu noktada tescil dışında
bulunanlar ve aynı zamanda da 2/B kapsamında olarak vatandaşların arasına
girdiğimizde 2/B kapsamında olanlar da vardır. 2/B ile ilgili de özellikle
köylerimizde, kırsal kesimlerde de bir düzenleme gerekmektedir. Hem hazine
arazilerinin hem de ormandan uzun yıllar, yüz yıldan beri uhdesinde bulunan bu
taşınmazların halkımızın kullanımında olmasına rağmen kendilerine birçok engel
çıkartılmaktadır. Özellikle Çanakkale ve ilçelerini gezdiğimizde, özellikle
köylerimizde, köylülerimizin gerçekten bu kapsamda, 2/B kapsamında, hazine arazileri
noktasında ve ormandan kendilerine intikal etmiş fakat bunun hakkını ve
hukukunu ispat edememiş, ettirememiş fakat yüz yıldır da kullanımı uhdesinde
bulunan bazı somut örnekleri de tespit ettik. Bu tespitlerimiz dolayısıyla
özellikle büyük şehirlerde ve rantı yüksek olan
yerlerdeki 2/B kapsamıyla ve kırsal…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Cengiz.
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) - …kesimde, özellikle köylerimizde
veya vatandaşımızın çok zor geçirdiği şartlardaki bu gibi örneklerin ayrı bir
mütalaa edilmesi, mağdur olan vatandaşlarımızın bu gibi konulardaki istek,
arzularının, düzenlemelerin bir an önce yapılması, özellikle tarımla,
meyvecilikle geçinen ve uzun yıllar bu gibi taşınmazları uhdesinde bulunan
vatandaşlarımızın mağduriyetinin giderilmesi ve bir an önce de kırsal kesimdeki
bu gibi sorunlara el atılması ve Hükûmetimizin de Maliye Bakanlığımızın da bu
konuda bir çalışma başlatması ve bu çalışmalar sonucunda da bu gibi konuların
Meclisimizce de ele alınarak çözümü noktasında halkımızın bir beklentisi
vardır.
Bu duygu ve
düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Cengiz.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.06
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.22
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 139’uncu Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
536 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
37’nci madde
üzerinde iki adet önerge vardır.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
“Gelir Vergisi Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 37’nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Mustafa Özyürek |
|
İzmir |
Malatya |
İstanbul |
|
Bülent Baratalı |
Şevket Köse |
|
|
İzmir |
Adıyaman |
|
Madde 37- 30/3/2005 tarihli ve 5326
sayılı Kabahatler Kanununun 21 inci maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“(4) Zamanaşımı süresi, kararın kesinleştiği tarihi takip eden
takvim yılı başından itibaren işlemeye başlar.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 37’nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
E. Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
Denizli |
Konya |
|
Mehmet Günal |
Abdülkadir Akcan |
Mehmet Şandır |
|
Antalya |
Afyonkarahisar |
Mersin |
|
|
Oktay Vural |
|
|
|
İzmir |
|
“(4) Zamanaşımı
süresi kararın kesinleştiği takvim yılını takip eden yılbaşından itibaren
işlemeye başlar.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Şandır?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Gerekçe...
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Tasarı
metninde ibare ve ifade düzenlemesi yapılmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
“Gelir Vergisi Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 37’nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 37- 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 21
inci maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(4) Zamanaşımı
süresi, kararın kesinleştiği tarihi takip eden takvim yılı başından itibaren
işlemeye başlar.”
Harun
Öztürk (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Mevlüt
Bey, gerekçeyi mi okutayım?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Gerekçe...
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kabahatler
Kanunu’nun 21 inci maddesinde öngörülen zamanaşımı süresinin başlangıcını
tespit açısından kararın kesinleştiği tarihi takip eden yılın esas alınması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
38’inci madde
üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
Kanun Tasarısının 38 inci maddesinde yer alan “5345 sayılı Kanunun” ibaresinin,
“5345 sayılı Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun
6 ncı maddesinde yer alan “beş” ibaresi “altı,” şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
|
Nurettin Canikli |
Ahmet Yeni |
Abdurrahman Arıcı |
|
Giresun |
Samsun |
Antalya |
|
Ahmet Aydın |
Orhan Karasayar |
|
|
Adıyaman |
Hatay |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 38
inci maddesinin ikinci paragrafının tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
Abdülkadir Akcan |
Nevzat Korkmaz |
|
Manisa |
Afyonkarahisar |
Isparta |
|
E. Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
Mehmet Günal |
|
Denizli |
Konya |
Antalya |
|
Mehmet Şandır |
Oktay Vural |
|
|
Mersin |
İzmir |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 38’inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve bu Kanuna ekli cetvellerin bu
değişikliğe uygun olarak düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Mustafa Özyürek |
|
İzmir |
Malatya |
İstanbul |
|
Bülent Baratalı |
Şevket Köse |
|
|
İzmir |
Adıyaman |
|
Madde 38 – 5/5/2005 tarih ve 5345 sayılı Kanunun 28 inci maddesinin
birinci fıkrasında yer alan “Başkan yardımcıları, daire başkanları, vergi
dairesi başkanları ve” ibaresi yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Hamzaçebi gerekçeyi mi okutayım?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Gelir İdaresi
Başkan Yardımcıları, Daire Başkanları ve Vergi Dairesi Başkanlarının atanmasına
ilişkin olarak Anayasa Mahkemesinin İptal Kararındaki gerekçeler dikkate
alınmak suretiyle söz konusu görevlilerin atamalarının müşterek kararname ile
yapılması sağlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
536 sıra sayılı
Kanun Tasarısının çerçeve 38 inci maddesinin ikinci paragrafının tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın
Korkmaz, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bir ülkeyi ayakta
tutan en önemli ilke adalettir. Yönetimlerin adil yönetim ilkesine uyduğu gibi
bir kanaat oluşursa vatandaşlar yapılan işlemler aleyhlerinde bile olsa bu
kararlara sahip çıkarlar, kararları benimserler, yönetimlerin arkasında
dururlar ancak Hükûmet güçlüye karşı serçe, güçsüze karşı şahin olursa hele
hele kendi yandaşlarına karşı bir kayırmacılık içerisinde olursa toplumda
sürekli gerginlikler ve kutuplaşmalar olur. Büyük reformlar da, bildiğiniz
üzere, güçlü ve adil bir devlet düzeni içerisinde gerçekleştirilebilir. AKP
Hükûmeti, Türk siyasi hayatının en fazla milletvekiline sahip hükûmetlerinden
biri ancak ülkemizin kronikleşmiş, sorunları ortadan kaldıracak hiçbir
problemine de çözüm üretememiş bir Hükûmet. Neredeyse bir önceki kuşak ne
yaşamışsa bugün de aynı sorunlarla boğuşuyoruz.
Meclis Genel
Kurulundaki bu kadar çoğunluğunuza rağmen sizlere soruyorum: Ülkemizi çağdaş
milletler seviyesine çıkaracak bir eğitim reformu yapabildiniz mi? “Benim oğlan
mektep okur, döner döner gene okur.” misali iki sene önce kaldırdığınız OKS’ye
“Yanlış yapmışız, sil baştan.” deyip yeniden müracaat eden siz değil misiniz?
İnsanlarımızı dershaneler sistemine mahkûm kılan, zaten üç kuruş olan gelirine
dershanelerin göz dikmesine seyirci kalan siz değil misiniz? Tüm
dünya eğitim öğretim sisteminin detaylarını tartışırken meseleyi atama, terfi,
nakil, okul inşaatları ve kantin işletmelerine kadar indiren sizin bakanlarınız
değil mi? Gencinden yaşlısına yeterli ve insan onuruna yakışır bir sağlık
hizmeti vermek üzere sağlık reformu yapabildiniz mi? İnsanlarımızı hastane
kuyruklarından kurtarabildiniz mi? Sağlıkta günübirlik aldığınız hangi
tedbirler derde deva oldu, sıkıntılar aynen devam etmiyor mu? Tarım
sektöründeki çiftçimizin, köylümüzün emeğinin, alın terinin karşılığını alın
teri kurumadan verecek, üretimi artıracak, çiftçilerimizin yaşam kalitesini
yükseltecek tarım reformu yapabildiniz mi? Çiftçilerimiz öbek öbek ziraat
sektöründen ayrılıyor, topraklarını terk edip işsiz hâle gelmiyorlar mı? Mazot,
gübre, ilaç, işçi yevmiyesi gibi kalemler kat kat artarken, ürün fiyatları
yerinde saymıyor mu?
Devam edelim: Sanayici ve iş adamını memnun edecek bir sanayi ve
ticaret reformu; kamuda çalışanları memnun edecek kamu personel reformu;
işçiyi, işvereni memnun edecek bir istihdam reformu; yaşlılar ve özellikle
emekliler hakkında bir yaşlılık hizmetleri ve emeklilik reformu; sokaklarında
korkusuzca dolaşılan, hanelerinin kapısı penceresi açık, dağlarında, kırlarında
can güvenliği kaygısı taşımaksızın dolaşılan bir ülke için güvenlik ve asayiş
reformu; çalışanların vergilerini adil bulduğu, tabana yayılmış ve tahammül
edilebilir bir vergi yükü içeren vergi reformu yapabildiniz mi? Hayır, yüz bin
kere hayır. Gençlerin, emek ve birikimlerini
ülkelerine harcayabileceği, çalışabilecekleri bir iş hayatı tanzim ettiniz de
bizim mi haberimiz olmadı? Maalesef, bu suallerin evet cevabı yoktur.
Bugün, ülkemiz
birileri için –ki, bu birileri yüzde 1,5-2’yi geçmeyen mutlu azınlıktır- vergi
cennetidir, birileri için ise kazanmadığının vergisini ödediği, vergi vermek
için bankadan kredi çektiği bir ülkenin adıdır Türkiye.
Değerli
milletvekilleri, ülkenin çıkış yolu ekonomimizi üretir hâle getirmekten
geçiyor. Bu yüzden, Milliyetçi Hareket Partisi her platformda “üreten ekonomi”
diyor. Bu millete iyilik yapmak istiyorsanız, asıl olan, insanların üretmesini,
çalışmasını temin etmek; çalışma hayatını desteklemek istiyorsanız, reel
sektörleri, öncelikle üretim süreçlerini teşvik etmek.
Ne yapacaksınız?
Üretim girdileri üzerindeki lüzumsuz vergi ve harçları kaldıracaksınız. Sigorta
primlerini düşürecek, üretime teşvik getireceksiniz. Gelir üzerindeki vergi
oranlarını, onları daha çok yatırıma teşvik etmek üzere düşük tutacaksınız.
Eğer istihdamı artırmak ise önceliğiniz, bu ve benzeri tedbirleri de emek yoğun
sektörlerde alacaksınız. Yoksa, herkese bir şeyler
dağıtmakla, çalışmaktan uzaklaştırmakla bu millete ancak ve ancak kötülük
edersiniz.
Değerli
milletvekilleri, saydığım reformların yapılabilmesi muktedir ve sayısal gücü
elinde bulunduran hükûmetleri gerektirir. İki dönemdir sayısal üstünlüğünüz,
aldığınız oy oranları ve Meclisteki milletvekili sayınız gösteriyor. O zaman
muktedir olup olmadığınızı…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun,
konuşmanızı tamamlayınız.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) - …bu sorunları çözme niyetiniz bulunup bulunmadığını sorgulamak
lazım. Sekiz yılda bu önemli sorunları çözme konusunda ne kadar mesafe aldınız?
Belki bir arpa boyu. Ancak, zaten o kadarını kıl payı
iktidar olmuş hükûmetler de yapıyordu. Bunun için yüzde 47 oy almış tek başına
bir iktidar olmaya gerek yoktu ki.
Öte yandan, kaş
yapayım derken göz çıkarıp yeni ve daha keskin sorunlar yarattınız. Millet
çuval çuval oyu bunun için mi verdi? Sorunları çözmeyip çözüyor görünesiniz
diye mi? Artık, değerli AKP milletvekilleri, yolun sonu görünmüştür, millet
yıllardır kendisine oynadığınız tuluatın farkına varmıştır ve bunun hesabını da
önce referandum sonra da genel seçim sandıklarında görecektir diyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 38 inci maddesinde yer alan “5345 sayılı Kanunun” ibaresinin,
“5345 sayılı Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun
6 ncı maddesinde yer alan “beş” ibaresi “altı,” “şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Bu
düzenleme ile tasarının 44 üncü maddesiyle ihdas edilmekte olan Gelir İdaresi
Başkan Yardımcısı kadrosuna paralel olarak 5345 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinde
yer alan Gelir İdaresi Başkan Yardımcısı sayısının düzeltilmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
39’uncu madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
536 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 39 uncu maddesindeki "Risk
Analiz Sistemi üzerinden mükelleflerin" ibaresinin "Risk Analiz
Sistemi, Vergi İnceleme ve Denetim Koordinasyon Kurulunun plan, program, ilke
ve usulleri dikkate alınarak mükelleflerin" şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Emin Haluk Ayhan Mustafa Kalaycı
|
Manisa |
Denizli |
Konya |
|
Mehmet Günal |
Oktay Vural |
Mehmet Şandır |
|
Antalya |
İzmir |
Mersin |
|
Abdülkadir Akcan |
Muharrem Varlı |
|
|
Afyonkarahisar |
Adana |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın 39'uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Mustafa Özyürek |
|
İzmir |
Malatya |
İstanbul |
|
Bülent Baratalı |
Şevket Köse |
|
|
İzmir |
Adıyaman |
|
Madde 39- 5345
sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi "c) Vergi İnceleme ve Denetim Koordinasyon Kurulunun
sekreterya hizmetlerini yürütmek." şeklinde, (f) bendinde yer alan
“Başkanlığın vergi inceleme ve denetim yıllık planına uygun olarak"
ibaresi “Vergi İnceleme ve Denetim Koordinasyon Kurulunca hazırlanan Yıllık
vergi inceleme ve denetim planına uygun olarak" şeklinde, (j) bendinde yer
alan "Mükelleflerin" ibaresi "Risk Analiz Sistemi üzerinden
mükelleflerin" şeklinde değiştirilmiş ve (d) bendi yürürlükten
kaldırılmıştır.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 26 ncı
maddesi ile ihdas edilen "Vergi İnceleme ve Denetim Koordinasyon
Kurulu" tarafından hazırlanacak vergi inceleme ve denetim planına uygun
olarak gerekli incelemelerin yapılması Gelir İdaresi Başkanlığı Denetim ve Uyum
Yönetimi Daire Başkanlığı'na verilmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
536 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 39 uncu maddesindeki "Risk
Analiz Sistemi üzerinden mükelleflerin" ibaresinin "Risk Analiz
Sistemi, Vergi İnceleme ve Denetim Koordinasyon Kurulunun plan, program, ilke
ve usulleri dikkate alınarak mükelleflerin" şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Varlı. (MHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM VARLI
(Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 536 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 39’uncu maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
önerge hakkında söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu yapılan
değişiklikler içerisinde ecri misil ödemelerinde bir miktar iyileştirme
yapılıyor. Geçen gün Sayın Bakana bu konuda soru da yöneltmiştim ama yeterli
bir iyileştirme değil. Özellikle çiftçiler ekmiş oldukları hazine arazileri,
ödemiş oldukları ecri misil konusunda çok büyük sıkıntı içerisindeler. Zaten
gübre fiyatları, mazot fiyatları, diğer girdilerin fiyatları, maliyet
fiyatlarının yüksekliğinden inim inim inleyen çiftçiler bir de bu ecri misille
alakalı konuda yeterince sıkıntı yaşamaktadırlar. Sayın Bakan, özellikle son
dönemlerde ecri misil borçlarından dolayı çiftçilere haciz getirilmekte.
Çiftçinin babasından, dedesinden kalma 2 dönüm tarlasını, 5 dönüm, 10 dönüm
tarlasını sürmek için elinin altında bulunan traktörleri dahi köy yollarında
jandarma, şehir merkezinde trafik alıp götürüp icra depolarına bağlıyorlar.
Bugün, şehir merkezlerine girerken icra depolarının önünden geçiyorsanız eğer,
orada en fazla çiftçiyle alakalı araçları göreceksiniz; biçerdöver, kamyon,
traktör, eski tip otomobiller. Zaten çiftçi yeni araba almaya da hasret kaldı
ya, eski tip otomobiller bu icra depolarında; sebebi, işte bu vergi borcu, ecri
misil borcu.
Bu konuda, peşin
ödemelerde faiz silinmesini talep ediyoruz. Bu manada çiftçilerimizin böyle bir
talebi var, bunu bize ilettiler, ben de buradan, siz burada olduğunuz için size
iletiyorum. Lütfen, çiftçilerin bu manadaki sıkıntılarına yardımcı olalım.
Gelin, peşin ödemelerde, ecri misil peşin ödemelerinde faizlerin tamamını
silelim, anapara borcuyla çiftçiyi mükellef kılalım. Bu manada bir iyileştirme
yaparsanız çiftçilere çok büyük imkân sağlamış olacaksınız.
Yine gübrede
yüzde 18 KDV’yi -hep söylüyoruz bunu- bir türlü düşürmediniz. Süs eşyalarında,
altında, gümüşte bunu yüzde sıfıra çektiniz ama çiftçinin kullanmış olduğu
gübredeki yüzde 18 KDV’yi bir türlü düşürmediniz. Yani çiftçi bunu alıp da
götürüp evinde süs eşyası olarak saklamıyor veya lüks eşya da değil bu. Bu, çiftçinin temel girdisi. Gelin, gübredeki bu yüzde 18
KDV’yi indirin ve çiftçiye bu manada da bir fayda sağlamış olun. Zaten zor
günler yaşıyoruz, zaten sıkıntılı günler yaşıyoruz, hiç değilse bari gübre
manasında bir destek sağlanmış olsun.
Değerli
milletvekilleri, şimdi biz çiftçilerin sıkıntılarını gündeme getirdiğimizde,
hep buradan “Çiftçi şu kadar prim alıyor, çiftçi bu kadar destek alıyor.” diye
çıkıp bizi eleştiriyorsunuz. Evet, çiftçiye prim destek veriliyor ama bakın,
çiftçi ecri misil bedeli ödemesine rağmen ecri misil ödediği hazine arazisinden
prim desteğini alamıyor. Bu büyük bir haksızlık değil mi?
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) – Kiralama yapsın…
MUHARREM VARLI
(Devamla) – Kiralama yöntemiyle de alamıyor şu anda, onunla ilgili kanun
çıkarılması lazım. Siz bilmiyorsunuz, oradan laf atıyorsunuz, kanun çıkarılması
lazım. Eğer kanun çıkarılırsa, çiftçi ecri misil ödemiş olduğu hazine
arazisinin prim desteğini alabilecek. Bu da, çiftçinin zaten pek para
kazanamadığı bir dönemde, en azından kendisinin girdi maliyetini düşürecek bir
destek olacak ama bunu da yıllardan beri bağırıyoruz, söylüyoruz, bir türlü
düzeltmediniz, düzeltmek de istemiyorsunuz. Onun için, çiftçi sıkıntılı bir
dönem yaşıyor, çiftçiyi korumak zorundayız. Niye? Çünkü
çiftçi üreten insan, çiftçi ülke ekonomisine katkı sağlayan insan. Bugün
yapılan ihracatın birçoğu çiftçinin ürettiklerinden yapılıyor, işte meyve,
sebze. Bakın, bütün bu ihracat hep çiftçinin ürettiklerinden yapılıyor. Onun
için, çiftçiyi korumak ve desteklemek zorundayız.
Önümüzde bir
referandum süreci var. Ben, çiftçiler adına, çiftçilerden bana gelen mesajları
buradan hem değerli milletvekillerine hem Hükûmete iletmek istiyorum.
Çiftçilerimiz diyorlar ki: “Sekiz seneden beridir bizim sesimizi duymayan,
bizim sıkıntılarımıza çözüm getirmeyen AKP Hükûmetinin anayasasına ‘hayır’
diyeceğiz. Mazotu denizcilik işletmeciliği yapanlara 500 bin liradan verip
çiftçiye 3 milyon liradan satan bu Hükûmete referandumda ‘hayır’ vereceğiz...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Varlı, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MUHARREM VARLI
(Devamla) – …gübremizin KDV’sini yüzde 18’den yüzde 0’a çekmediğiniz için
‘hayır’ vereceğiz. Velhasıl ‘çiftçiyi tanımayan, çiftçiyi ihmal eden, çiftçinin
anasını belleyen, çiftçiye ‘Gözünü toprak doyursun.’ ‘Ananı da al git!’
zihniyetine ‘Hayır.’ diyeceğiz.”
SUAT KILIÇ
(Samsun) – Böyle bir söz olur mu Sayın Başkan!
AHMET YENİ
(Samsun) – Ayıp ayıp, çok ayıp! Ağzından çıkanı kulağın duydu mu kulağın?
MUHARREM VARLI
(Devamla) – Hepinize saygılar sunuyorum.
SUAT KILIÇ
(Samsun) – Sayın Başkan, söylediğini duymadı, lütfen düzeltsin.
MUHARREM VARLI
(Adana) – Sizin bakanınız söyledi.
SUAT KILIÇ
(Samsun) – Sayın Başkan, düzeltsin bu sözü.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
40’ıncı madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 40 ıncı maddesindeki “Madde-
|
Erkan Akçay |
E. Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
Denizli |
Konya |
|
Mehmet Günal |
Abdülkadir Akcan |
Mehmet Şandır |
|
Antalya |
Afyonkarahisar |
Mersin |
|
|
Oktay Vural |
|
|
|
İzmir |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 40’ıncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Mustafa Özyürek |
|
İzmir |
Malatya |
İstanbul |
|
Bülent Baratalı
|
Şevket Köse |
|
|
İzmir |
Adıyaman |
|
Madde 40- 5345
sayılı Kanunun 14 üncü maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Gelirler
Kontrolörleri Dairesi Başkanlığı
Madde 14-
Gelirler Kontrolörleri Dairesi Başkanlığının görevleri şunlardır;
a) Yıllık Vergi
İnceleme ve Denetim Planına uygun olarak, vergi inceleme ve denetimlerinin
gelirler kontrolörleri ve stajyer gelirler kontrolörleri tarafından yerine
getirilmesini sağlamak.
b) Gelirler
kontrolörleri ve stajyer gelirler kontrolörlerinin belirlenecek görev
yerlerinde çalıştırılmalarına ilişkin usul ve esasları belirlemek.
c) Vergi inceleme
ve denetimlerinin etkinlik ve verimliliğini artırıcı tedbirler konusunda görüş
ve önerilerde bulunmak.
d) Belirlenecek
konularda etüt, araştırma ve incelemeler yapmak.
e) Mevzuatla
gelirler kontrolörlerine verilen görevleri yapmak ve yetkileri kullanmak.
f) Başkan
tarafından verilecek diğer görevleri yapmak."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN - Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın
İnce, gerekçeyi mi okutayım?
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Gerekçe…
BAŞKAN - Buyurun.
Gerekçe:
Tasarının 40 ıncı
maddesinde yapılması önerilen değişiklikle hâlen Daire Başkanlığı şeklinde
örgütlenmiş olan Gelirler Kontrolörleri Daire Başkanlığının bağımsız daire
başkanlığı şekline dönüştürülmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
536 sıra sayılı Kanun
Tasarısının çerçeve 40 ıncı maddesindeki “Madde – 14 “İbaresinin” “Madde-16/A”
şeklinde, 5345 Sayılı Kanunun 16 ncı maddesinin başlığının “Danışma ve Denetim
birimleri” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın
Özkan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MURAT ÖZKAN (Giresun)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının
40’ıncı maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, bu önergeden önce genel anlamda vergiyle ilgili Hükûmetin
uygulamalarına bir bakmak lazım. Çünkü, vergi
kanunları kamu hukuku içerisinde en önemli kanunlarımızdan birini
oluşturmaktadır. Şimdi, Türk vergi sistemine şöyle bir baktığınız zaman: Türk
vergi sisteminin yüzde 70’i dolaylı vergilerden, yüzde 30 kadarı dolaysız
vergilerden meydana gelmektedir. Hep AKP özellikle kriter
olarak Batı’yı alıyor, Batı ülkelerini kendine referans olarak gösteriyor. Hadi
burada da bir kıyaslama yapalım, bakalım durum nedir:
Şimdi, Türkiye'de
dolaylı vergiler yüzde 70-72 boyutlarında iken acaba OECD ülkelerinde nedir?
OECD ülkelerinde, değerli arkadaşlar, ortalama yüzde 30, hatta ABD’ye
baktığınız zaman vergi oranları yüzde 17,6 yani dolaylı vergilerin toplam
vergiler içerisindeki oranı. Şimdi, dolaylı vergileri niye söylüyorum? Dolaylı
vergiler nasıl vergiler? Adaletsiz vergilerdir değerli arkadaşlar. Bunlar niye
adaletsizdir? Bu adaletsizliği şöyledir: Ayşe Teyze pazara gider, maydanoz
alır. Ayşe Hanım Teyze elektrik kullanır, vergi öder. Ayşe Hanım Teyze süt
alır, vergi öder. Ayşe Hanım Teyze giysi alır, vergi öder. Bu vergiler nedir?
KDV, ÖTV. Peki, müteahhit Ahmet Efendi ne yapar? O da
aynı vergileri aynı oranlarla öder. Peki, vergide adaleti nasıl sağlamak lazım?
Vergide adaleti sağlamak için doğrudan vergilere ters bir durum getirmek lazım.
Yani Türkiye’de doğrudan vergiler toplam vergilerin yüzde 70’i olmalı, yüzde 30
OECD ortalaması ki ABD’de -biraz önce söyledim- 17,6; diğer bazı gelişmiş
ülkelerde, Avrupa’daki bazı ülkelerde, İskandinav ülkelerinde daha da yüksek bu
oranlar.
Şimdi, doğrudan
vergi kimden alınır? Doğrudan vergi gelir üzerinden bireysel ya da kurumlar
vergisi olarak kurumlar üzerinden alınır. Siz, iktidara geldiğiniz günden
itibaren, bir bakıyoruz, dolaylı vergilerde artış, dolaysız vergilerde de düşüş
var. Şimdi, bu adalet midir? Bir partinin sadece adının adaletli olması, onun
işlerinin adaletli olması anlamına gelmiyor, hatta adaleti sulandırıyorsunuz
maalesef.
Diğer bir durum
değerli arkadaşlar, bu kanunu reform olarak nitelendiriyorsunuz. Şimdi, reform
yapabilmek için -biraz önce dediğim gibi- dolaylı vergilerle dolaysız vergiler
arasındaki nispeti, oranı tersine çevirmeniz gerekiyor. Peki, ne yapmanız
lazım? Ben size söyleyeyim yapmanız gerekeni: Vergi düzenini değiştirmeniz
lazım, bunun için kayıt dışı ekonomiyi kayıt altına almanız lazım. Şu anda,
kayıt dışı ekonomi, bazı kaynaklarda yüzde 70-72, bazı kaynaklarda yüzde 60
civarında oldu. Tabii, onu da tam tespit edemediğiniz için biz de sizlere net
bir rakam veremiyoruz ama her hâlükârda kayıt dışı ekonominin yüzde 50’nin
üzerinde olduğu bir gerçek.
Şimdi, bunu da
yapamazsınız, kayıt altına alamıyorsunuz. Bu durumda nasıl yapmanız lazım?
Ciddi bir çalışma gerekiyor, maalesef, onda da beceremediniz. Peki, diğer bir
husus, ne yapmak lazım? Nereden buldun yasasını çıkartmak lazım. Türkiye’de
insanların harcamalarıyla gelirleri, yani Maliyeye bildirmiş oldukları beyanlar
arasında ciddi bir nispetsizlik var, bunu gidermeniz gerekiyor. Nereden buldun
yasasını çıkarmanız gerekiyor. Maalesef, nereden buldun yasasını
çıkartamadığınız sürece, kayıt dışı ekonomiyi kayıt altına alamadığınız sürece
tüm diğer konularda yaptığınız gibi reform dediğiniz şeyler sadece kandırmaca,
göz boyamaca ve aldatmaca eylemlerinden öteye geçmemektedir.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, devletin yükünü garibin, gurebanın, fakirin üzerine yıktınız,
onlardan vergi alıyorsunuz, onların üzerinden; yüzde 70. Peki, zenginle ne
yapıyorsunuz? Zenginle iş birliği yapıp, rantiyeciyle
iş birliği yapıp devlet yönetiyorsunuz. Devlet yönetirken danıştığınız,
görüştüğünüz kişilerin hepsi zengin insanlar. Peki, fakiri ne yapıyorsunuz?
Biraz önce bir milletvekili arkadaşım söyledi, fakire de “Ananı al ve git.”
diyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Özkan, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MURAT ÖZKAN
(Devamla) – Tabii, arkadaşlar, utanıyorsunuz ama Başbakanınız söyledi bu sözü
gerçekten, ben söylemedim. Benim terbiyem de buna müsait değil, hayatta da
söylemem. Bir Başbakan söylediği için söylüyorum. Evet, evet, evet, Sevgili
Vekil, senin üzüldüğünü, utandığını biliyorum, utanman da gerekiyor çünkü bir
başbakan böyle konuşmaz; daha edepli, daha tutarlı, daha terbiyeli olması
gerekir. Sen de haklısın utanmakta. Gerçekten utanç verici bir
hadise.
SUAT KILIÇ
(Samsun) – Konuşmana dikkat et.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) – Bizim Başbakanımız her zaman edepli ve terbiyelidir.
MURAT ÖZKAN
(Devamla) - Diğer bir husus da sayın milletvekilleri, denetim elemanlarının,
özellikle gelirler kontrolörlerinin bu önergemizde, bir ana hizmet birimi
hâline getirilmesini yanlış telakki ediyoruz çünkü bu, devlet yapımıza aykırı.
Bu, denetim hizmetleri sınıfında yer almak zorundadır, ana hizmet değildir.
Vergi idaresinin ana hizmeti nedir? Vergiyi toplamaktır. Ana hizmet ile denetim
hizmetlerini ayırmak gerekir düşüncesindeyim.
Hepinize saygılar
sunuyorum.
Karar yeter
sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Evet,
önergeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.53
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 139’uncu Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Tasarının 40’ıncı
maddesi üzerinde verilmiş olan önergenin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
40’ıncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
41’inci madde
üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
536 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 41 inci maddesinin altıncı
paragrafının Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
Abdülkadir Akcan |
Beytullah Asil |
|
Manisa |
Afyonkarahisar |
Eskişehir |
|
Mehmet Şandır |
Oktay Vural |
E. Haluk Ayhan |
|
Mersin |
İzmir |
Denizli |
|
Mustafa Kalaycı |
Mehmet Günal |
|
|
Konya |
Antalya |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın
41'inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Mustafa Özyürek |
|
İzmir |
Malatya |
İstanbul |
|
Bülent Baratalı |
Atilla Kart |
Şevket Köse |
|
İzmir |
Konya |
Adıyaman |
Madde 41- 5345
sayılı Kanunun 18 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş ve aynı maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
“c) 8/1/1943 tarihli ve 4353 sayılı Kanun hükümlerine göre adli
davalarda gerekli bilgileri hazırlamak, Başkanlık merkez ve taşra birimlerinin
veya Başkanlığın görev alanıyla ilgili işlemlerden dolayı Bakanlığın taraf
bulunduğu idari yargı mercilerindeki davaları avukat sıfatını haiz hukuk
müşavirleri ve avukatları vasıtasıyla ait olduğu makam ve mercilerde ikame,
takip ve müdafaa ettirmek."
"İdari yargı
mercilerindeki davaları ikame, takip ve müdafaa görev ve yetkisi, ilgisine göre
daire amiri, avukat sıfatını haiz hukuk müşavirleri ve avukatları tarafından
kullanılır.
Hukuk
müşavirlerinin temsil yetkisi, Başkanlık merkez ve taşra birimleri ile
Başkanlığın görev alanı ile ilgili işlemlerden dolayı Bakanlık husumetiyle
açılan bütün dava takiplerini, avukatların temsil yetkisi ise atandıkları veya
görevlendirildikleri iller ile bu illerle ilişkilendirilen yerlerdeki dava
takiplerini kapsar.
Davalarda temsil
yetkisi bulunan hukuk müşavirleri ve avukatların bir listesi merkezde
Başkanlık, diğer yerlerde vergi dairesi başkanlıklarınca o yerin bölge idare
mahkemesi başkanlığına verilir. Bu listelerin birer nüshası, mahkeme
başkanlığınca yargı çevresinde bulunan mahkemelere gönderilir. Danıştaydaki
duruşmalarda temsil yetkisini kullanacakların isimleri ayrıca Danıştay
Başsavcılığına bildirilir. Listede isimleri yer alan hukuk müşavirleri ve
avukatlar, Baroya kayıt ve vekâletname ibrazı gerekmeksizin temsil yetkilerini
kullanırlar. Temsil yetkisi sona erenlerin isimleri yukarıda yazılı mercilere
derhal bildirilir.
Kurum lehine
sonuçlanan davalar nedeniyle hükme bağlanarak karşı taraftan tahsil edilen
vekâlet ücretlerinin dağıtımı hakkında 2/2/1929
tarihli ve 1389 sayılı Kanun ve ilgili mevzuat hükümleri kıyas yoluyla
uygulanır.
Davaların takibi,
hukuk müşavirleri ve avukatların temsil yetkisinin kullanılma şekli ve kapsamına
dair usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir."
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Kart, buyurun efendim.
ATİLLA KART
(Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 41’inci maddeyle ilgili olarak
tarafımızdan verilen önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tasarının 41 ve 42’nci maddelerinde kamu avukatları ve hukuk
müşavirlerinin hak ve yetkilerini, statülerini düzenleyen yeni hükümler
getiriliyor.
Aslında kamu
avukatlarının hak ve yetkilerini genel anlamda kamu personel rejimi içinde değerlendirmek
gerekir, Türkiye'nin ihtiyacı budur. Kamu yönetiminde Türkiye'nin artık acil
bir ihtiyacı hâline gelmiştir bu konu. Ancak bu konuda Hükûmetin hiçbir ciddi
çalışmanın içinde olmadığı, son derece popülist bir
yaklaşımla tamamen günü kurtarmaya yönelik bir gayret içinde olduğunu, çalışma
içinde olduğunu biliyoruz. Bunu 42’nci maddede biraz daha somut olarak
anlatacağım.
41’inci maddede,
daha çok kamu avukatlarının sorunlarını ana başlıklarıyla sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Kamu
avukatlarının sorunlarının başında statü sorunu gelmektedir. Kamu avukatları
taşıdıkları mesleki sorumluluğa rağmen, hâkim ve savcıların sahip oldukları
hiçbir hak ve teminata sahip değildir. Oysa kamu avukatları, savcılar gibi kamu
gücünü temsil etmekte ve kamu adına her türlü davada devletin yararını
korumaktadır.
Kamuda çalışan
avukatlar ayrıca kendi aralarında da farklı statülerde istihdam edilmektedir.
Bu durum, kamu avukatları arasında gereksiz farklılıklar ve dengesizlikler
yaratmaktadır. Bu kapsamda, kamu kurum ve kuruluşları, belediyeler ve il özel
idarelerinde 657 sayılı Kanun’un 4/B maddesi uyarınca norm kadroya tabi
sözleşmeli personel olarak çalışan kamu avukatlarının yaşadıkları sorunlar,
diğer meslektaşlarının çok daha ileri boyutlarda muhatap oldukları düzeylere,
boyutlara ulaşmıştır.
Kamu
avukatlarının istihdam usullerinde de ciddi sorunlar vardır. Kamuda çalışan
avukatlar tek bir statüye tabi olmayıp görev yaptığı kuruma göre farklı
statülerde istihdam edilmektedir. Bazıları 657 sayılı Kanun’a tabi kadrolu olarak
çalışmakta iken, bazıları yine aynı Kanun’a göre sözleşmeli, bazıları KİT’lerde
399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye göre, bazıları da 4857 sayılı İş
Kanunu’na göre işçi statüsünde ve nihayet bazıları da 5393 sayılı Kanun’un
49’uncu maddesine göre farklı statülerde çalıştırılmaktadırlar.
Yine kamu
avukatlarının mali ve özlük hakları anlamında da çok ciddi sorunlarının
olduğunu yeri gelmişken ifade etmek istiyorum. Bu sorunları ek gösterge,
vekâlet ücretinde limit sorunu, yan ödeme ve özel hizmet tazminatı, yargı
ödeneği, görev makamı ve temsil tazminatı ve derece yükselmesi başlıkları
altında toplanabilir.
Kamu
avukatlarının bir diğer önemli sorunu da teftiş ve denetleme sorunudur. Kamu
avukatları statü olarak klasik devlet memurları statüsünde değerlendirildiği
için teftiş ve denetleme yönünden de aynen diğer devlet memurları gibi
denetlenmektedir. Bir hâkim veya savcıyı hâkimlik mesleğinden gelen adalet
müfettişlerinden başkası denetleyemezken, bir avukatı hukukçu olmayan herhangi
bir kişi denetleyebilmekte, bu durum ise avukatlar üzerinde çok ağır bir baskı
oluşturmaktadır.
Kamu avukatları
gelinen aşamada sorunlarının çözümünü ısrarla beklemektedirler. 2004 yılından
bu yana, değerli milletvekilleri, bu konuyu Cumhuriyet Halk Partisi olarak
sürekli olarak gündemde tuttuk ancak başta Sayın Mehmet Ali Şahin olmak üzere,
Sayın Cemil Çiçek ve Sayın Sadullah Ergin bu sorunlara hiçbir ciddi yaklaşım
göstermediler.
Sorunlarının
çözümünü şu başlıklar hâlinde öneriyor kamu avukatları:
Devlet avukatlığı
bir kariyer mesleği olarak kabul edilmelidir.
Kamuda çalışan
avukatlar özlük hakları iyileştirilerek görev yaptığı kuruma göre farklı
statülerde istihdam edilmeksizin bir statüye, aynı statüye tabi tutulmalıdır.
Ek göstergeleri
minimum 6.000’e yükseltilmelidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun,
konuşmanızı tamamlayın Sayın Kart.
ATİLLA KART
(Devamla) – Vekâlet ücreti limitleri 657 sayılı Kanun’un 146’ncı maddesindeki
katsayının 20.000’e yükseltilmesi şeklinde değiştirilmeli.
Yan ödeme ve özel
hizmet tazminatı, yargı ödeneği gibi ödemeler yapılmalı.
Nihayet, diğer
kamu hukukçuları gibi iki yılda bir derece alabilmelidirler.
Kamu avukatları
bu tasarı vesilesiyle sorunlarının çözümünü dikkatle ve kararlı bir şekilde
takip etmektedirler.
Ben, Genel Kurulu
bu konuda sorumlu davranmaya davet ediyor ve bir kez daha saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
536 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 41 inci maddesinin altıncı
paragrafının Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Beytullah
Asil (Eskişehir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Asil, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte
olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 41’inci maddesi üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz
aldım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, 41’inci maddenin altıncı paragrafının tasarı metninden
çıkartılması hususunda bir önergemiz var. Gelir İdaresi Başkanlığının, bir
taraftan kendi bünyesi içerisinde kadrolu avukat istihdam ederken diğer
taraftan da hizmet yoluyla avukatlık temin etmeye çalışmasını doğru bulmuyoruz.
Zaten eğer böyle bir durumda, zorunlu bir durumda hizmet satın alması, hizmet
alımı yoluyla avukatlık hizmeti temin etmesi için bu tür bir değişikliğe de
ihtiyaç yok. Böyle bir ihtiyaç doğarsa, 4353 sayılı Kanun’un 22’nci maddesine
göre hizmet alımı yapmak suretiyle bu ihtiyacı giderebilir. O nedenle, altıncı
paragrafın tasarı metninden çıkartılmasını teklif ediyoruz.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, bu vesileyle Maliye Bakanlığının yaptığı bir
uygulama üzerinde de durmak istiyorum.
Eski Maliye
Bakanı Sayın Kemal Unakıtan Eskişehir Milletvekiliydi. Bakanlığının son
günlerinde Eskişehir’deki ilçe ve belde belediyelerine, ilçe beledilerine
100 bin lira, belde belediyelerine 50 bin lira para gönderdi. Yalnız,
gönderilen para sadece AKP’li belediyelerin bulunduğu ilçe ve beldelereydi.
Sivrihisar, Mihalıççık, İnönü ve Sarıcakaya ilçeleri maalesef bu yardımdan
istifade edemedi. Ayrıca, Bozan, Kayakent, Kaymaz ve Laçin
beldeleri de diğer beldelere gönderilen 50’şer bin lira yardımdan istifade
edemedi.
Daha sonra, bugün
Hükûmet sıralarında oturan Sayın Mehmet Şimşek Bakan olunca bu durum kendisine
tarafımdan iletildi, telafi edeceği hususunda da söz verdi. Ama “Ne oldu?”
derseniz, yine Maliye Bakanlığı tarafından ilçe belediyelerine otuz beşer bin
lira, belde belediyelerine de yirmişer bin lira para gönderildi. Ama bu sefer,
muhalefet belediyeleri olan Sivrihisar, Mihalıççık, İnönü ve Sarıcakaya
ilçelerindeki belediyelere yirmi beşer bin lira gönderildi. Yani, adaletsizlik
burada da sürdü. Yine Bozan, Kayakent, Kaymaz ve Laçin
beldelerine de gönderilen para miktarı, diğer beldelere 20 bin lira iken 10 bin
lira oldu.
Değerli arkadaşlarım,
bunu hangi adalet kavramıyla, hangi paylaşım kavramıyla bağdaştıracaksınız?
Böyle bir uygulama, devlet, kendi içerisinde belediyelere yardım yaparken böyle
bir, iktidar-muhalefet ayrımı yapmasını nereye koyacaksınız? Neyle
bağdaştıracaksınız?
Ben Sayın Bakana
açık sözle, yürekle ifade ediyorum: Sivrihisar, Mihalıççık, İnönü, Sarıcakaya
ilçelerinde yaşayan vatandaşlarımız, Bozan, Kayakent, Kaymaz
…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Asil.
BEYTULLAH ASİL
(Devamla) – …ve Laçin belediyelerinde yaşayan
vatandaşlarımız kendilerine yapılan bu haksız uygulamayı asla unutmayacaklarını
ve haklarını da helal etmeyeceklerini ifade ediyorlar.
Bu duygu ve
düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyor, önergemize desteklerinizi beklediğimi
ifade ediyorum.
Teşekkür ederim.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
42’nci madde
üzerinde iki adet önerge vardır; okutuyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
536 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 42 nci maddesinin üçüncü fıkrasında
yer alan “
|
Erkan Akçay |
E. Haluk Ayhan |
Abdülkadir Akcan |
|
Manisa |
Denizli |
Afyonkarahisar |
|
Mustafa Kalaycı |
Mehmet Günal |
Mehmet Şandır |
|
Konya |
Antalya |
Mersin |
|
|
Oktay Vural |
|
|
|
İzmir |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Çerçeve
42 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Mustafa Özyürek |
|
İzmir |
Malatya |
İstanbul |
|
Bülent Baratalı |
Şevket Köse |
Atilla Kart |
|
İzmir |
Adıyaman |
Konya |
Madde 42- 5345
sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin başlığı "Denetim elemanı, avukat ve
uzman personel çalıştırılması" şeklinde değiştirilmiş, maddenin ikinci
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiş, mevcut altıncı fıkrası
yürürlükten kaldırılmış ve aynı maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
"Avukatlar,
hukuk fakültesi mezunu olup avukatlık ruhsatını haiz olanlar arasından yazılı
ve sözlü olarak yapılacak sınav sonucuna göre atanır. Avukatlar, vergi dairesi
başkanlıklarında görev yaparlar. Görevlerin yürütülmesinde etkinliği ve
verimliliği sağlamak amacıyla avukatlardan biri koordinatör olarak
görevlendirilebilir. Avukatların mesleğe alınmaları ile çalışma usul ve
esasları yönetmelikle düzenlenir."
"Başkanlığın
vergi incelemeleri için yapacağı risk analizi çalışmalarında istihdam edilmek
üzere merkez teşkilatında Bakan onayı ile tam veya kısmî zamanlı sözleşmeli
personel çalıştırılabilir. Bunlara ödenecek ücret, 657 sayılı Kanunun 4 üncü
maddesinin (B) bendine göre çalıştırılanlar için uygulanmakta olan sözleşme
ücreti tavanının üç katını, çalıştırılabilecek toplam sözleşmeli personel
sayısı ise 25'i geçemez. Bu suretle istihdam edilen sözleşmeli personele fazla
çalışma ücreti hariç bu fıkrada belirtilen ücret dışında herhangi bir ödeme
yapılamaz. Bu şekilde istihdam edilecek personelin, yükseköğretim kurumlarının
bilgisayar dalında lisans düzeyinde eğitim veren fakülte veya bölümlerinden
veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulunca kabul edilmiş yurt dışındaki
yükseköğretim kurumlarından mezun olması şarttır. Sözleşmeli personelde
aranılacak diğer nitelikler, istihdam türüne bağlı sözleşmeli personel sayısı
ile ödenecek sözleşme ücretinin tespiti, istihdama dair hususlar ile sözleşme
usul ve esasları Başkanlıkça belirlenir.
Bu madde
hükümlerine göre yapılacak sözlü sınavlar, adayın;
a) Bir konuyu
kavrayıp özetleme, ifade yeteneği ve muhakeme gücünün,
b) Liyakati,
temsil kabiliyeti, davranış ve tepkilerinin mesleğe veya göreve uygunluğunun,
c) Özgüveni, ikna
kabiliyeti ve inandırıcılığının,
ç) Genel yetenek
ve genel kültürünün,
d) Bilgi
düzeyinin göreve uygunluğu ile bilimsel ve teknolojik gelişmelere açıklığının,
değerlendirilmesi suretiyle
yapılır. Tamamen bilgisayar alanında yetkin kişilerden oluşan Sınav Kurulu,
adaylar hakkında yukarıda yazılı özelliklerin her biri için ayrı ayrı
değerlendirme yapar. Şu kadar ki (d) bendi ile ilgili yapılacak değerlendirme
yüz üzerinden seksen puandan az olamaz. Yapılan değerlendirmeye göre verilen
puanlar tutanağa geçirilir.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Kart.
ATİLLA KART
(Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu bir kez daha
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, kamu avukatlarının durumunun da aslında kamu personel rejimi
içinde bir bütün olarak, sistematik olarak değerlendirilmesi gerektiğini biraz
evvel ifade etmiştim. Bu kapsamda, Hükûmetin yine söylemlerinin tutarlı
olmadığını, ciddiyetten uzak olduğunu, günü kurtarmaya yönelik çalışmalar
içinde olduğunu aradan geçen sekiz yılın sonunda görüyoruz. Hükûmet bu konuda
yaptığımız ısrarlı takiplere, uyarılara şu karşılıkları verdi: 2003 yılında,
2004 yılında kamu personel rejimi ve bağlı olarak kamu avukatlarının durumu gündeme
getirildiğinde dönemin ilgili Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin, bu çalışmaların
devam etmekte olduğunu, takip eden yıl içinde Meclis gündemine getirileceğini
ve kanunlaştırılacağını ifade etti. En son, Sayın Şahin, 2006
yılındaki takibimize karşı aynen şu ifadeleri kullandı değerli milletvekilleri:
Bu çalışmaların nihai bir aşamaya geldiğini -taslak çalışmalarının- burada
taslağın Başbakana sunulduğunu, Başbakanın bu taslağı bizzat incelediğini, bir
iki noktada Sayın Başbakanın tereddütleri bulunduğunu, Başbakanın bunları
bizzat değerlendireceğini ve bu tasarının 2006 yılı sonunda ya da 2007 yılı
başında Meclise sunulacağını ifade etmişti. Ancak, aradan geçen üç yılın
sonunda böyle bir çalışmanın yapılmadığını, taslak bir çalışmanın söz konusu
olmadığını görüyoruz. Çünkü, Hükûmet, kamu personeli
yapılanmasında kıdem, liyakat ve uzmanlığa dayalı bir yapılanmayı istemiyor,
böyle bir hedefi yok. Böyle bir yapılanma gerçekleştiği takdirde Hükûmetin,
parti memurunu o kamuya taşıması mümkün değil; Hükûmetin, cemaatin memurunu
kamu yönetimine taşıması mümkün değil. Bu sebeple, kamu yönetiminde parti
memuru yapılanmasını, cemaatin memuru yapılanmasını hedefleyen bir iktidarın
aslında kamu personel rejimini gerçekleştirmesi diye bir amacı zaten söz konusu
olamazdı. Hükûmet, yine o samimi olmayan tavrını, devleti yönetmek değil
devleti ele geçirmeyi amaçlayan tavrını burada da bir kez daha gösterdi. Aradan
geçen sekiz yıl bunu çok açık bir şekilde gösterdi.
Gelişmeler şunu
gösterdi değerli milletvekilleri: Hükûmet adına Mehmet Ali Şahin’in ya da diğer
bakanların yaptığı açıklama ve vaatlerin hiçbir karşılığının olmadığını, o anı
kurtarmak amacıyla yapılmış, popülist ve gerçek dışı
açıklamalardan ibaret olduğunu gösterdi. Aynı tutumu bakın Sayın Hayati Yazıcı
da sürdürüyor. Yine, ısrarlı takiplerimiz üzerine tarafımıza 3/11/2009’da
verdiği önerge cevabında ne diyor Sayın Hayati Yazıcı? “Efendim, kamu personel
rejimi konusunda Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü Genel Müdürlüğü,
Maliye Bakanlığı, Devlet Personel Başkanlığı yetkilileri ile akademisyenlerden
oluşan komisyon, sendikalar, sosyal taraflar ve diğer kamu kurum ve
kuruluşlarıyla görüşmek suretiyle çalışmalarını sürdürüyor.” diyor, “Çalışmalar
devam ediyor.” diyor. Yani, aradan geçen sekiz yılın içinde hiçbir ciddi
çalışmanın olmadığını o da bir şekilde ifade ediyor ama kamuoyunu yanıltmaya
devam ediyor, siyaseten dürüst olmayan o söylemleri, o uygulamaları yapmaya
devam ediyor. Bu, maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisinin bariz bir
karakteristiği olarak, bir yönetim karakteristiği olarak bu olayda da karşımıza
çıkıyor.
Kamu
avukatlarının ve kamu personelinin hak ve yetkilerinin düzeltilmesi noktasında
hiçbir çaba göstermeyen Hükûmet, bakıyorsunuz, bırakın yeni bir düzenleme
yapmayı, yeni olumlu bir düzenleme yapmayı, mevcut haklarını dahi ödeme
noktasında savsaklayıcı, engelleyici bir tavır içine giriyor. Bakın, Türkiye
genelinde sayıları 1.100’e ulaşan avukatlar, kamu avukatları görev yapıyor. Bu
avukatların 657 sayılı Kanun’a göre, o Kanun’dan doğan yıllık toplam vekâlet
ücreti hakları var. Şimdiye kadar yapılan uygulama, içinde bulunulan yılın
yıllık toplam vekâlet ücretleri genellikle o yılın şubat ayında ödeniyor yani
2010 yılına ait ödemelerin şubat ayında yapılmış olması gerekiyordu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun,
konuşmanızı tamamlayınız.
ATİLLA KART
(Devamla) – Bu tutar, değerli milletvekilleri, her avukat için yıl itibarıyla
6.500 lira civarında. Bu para, o avukat arkadaşlarımız için, o kamu görevlileri
için çok ciddi bir para. Bütçelerini düzenlemek, denklemek noktasında ciddi bir
para ama bu paranın hâlen ödenmediğini, beş ay geçmiş olmasına rağmen, altı ay
geçmiş olmasına rağmen hâlen ödenmediğini görüyoruz. Burada tarafımızdan
verilen önergeye de ilgili Bakan tarafından cevap verilmediğini de yine hem
kamuoyunun hem de kamu avukatlarının bilgisine bu vesileyle bir kez daha
sunuyorum.
Geldiğimiz
aşamada aslında şunu görmek gerekiyor: Bu Hükûmetin yönetim anlayışının gereği
olarak kamu avukatlığının içini boşaltan, işlevsiz hâle getirmeyi amaçlayan bir
yönetim anlayışı söz konusudur. Kamu avukatlığı, bilinçli bir şekilde cazip
olmayan bir alan hâline getirilmektedir.
Bu
değerlendirmelerle önergemizi bir kez daha takdirlerinize sunuyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
536 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 42 nci maddesinin üçüncü fıkrasında
yer alan “
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)- Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Cengiz. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 536 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 42’nci maddesi üzerine vermiş olduğumuz
önerge üzerinde söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Bu kanun
tasarısıyla birlikte bugün yine birçok kanunu burada inceliyoruz. Şu anda
önergemiz ile teklif ettiğimiz duruma baktığımızda, Gelir İdaresi Başkanlığının
stratejik plan ve performans programlarında yer alan önemli projelerin
hazırlanması ve uygulanması için, proje süresiyle sınırlı olmak üzere tam veya
kısmi zamanlı sözleşmeli personel çalıştırılması hedeflenmiştir. İşte bu
noktaya geldiğimizde, devlette geçici sözleşmeli, daha sonra bu personelin
kovulabileceği, terk edebileceği, kendi işlerinden de
devlete yeterli zaman ayıramayacağı, hem kendi işlerini yürütürken hem de
devletin işlerini ikinci planda yapabilecek bir anlayış ortaya çıkmaktadır.
Biz de grubumuz
olarak hem gruptaki uzman arkadaşlarla hem de değerli milletvekillerimizle
görüştüğümüzde bu 150 civarındaki sözleşmeli avukat veya diğer personelin
çalışmasıyla ilgili Bakanlık planlamasının ve projelerinin, stratejik plan ve
performans programlarındaki çalışma şartlarına göre 150 kişinin fazla olduğunu,
bunun 25 civarında gerçekleşmesi hâlinde yeterli olabileceği kanısına
varılmıştır.
Aynı zamanda, bu
tespitimizin yanında, bu kapsamda çalışan personelin Bakanlık personelinden kat
kat fazla maaş alabileceği, siyasi yaklaşımlarda bulunabileceği ve bu
personelin o Bakanlıktaki dokuyu bozabileceği ve dokuyla uyuşamadığından dolayı
kısmi ve tam zamanlı çalışmalara da adapte olamayacağı ve süresinin de belki
kısıtlı olabileceği ve bu bağlamda da hem kendileri bu çalışmalara tam konsantre olamayacağı hem de Bakanlıktaki çalışma şartları,
alınan ücretler ve personeller arasındaki, Bakanlığın daimî personelleri ile bu
sözleşmeli personeller arasında da bir uyuşmazlık ve anlaşmazlık olabileceği,
Bakanlığın sırtında yükünü taşıyan gerçek bürokratlarının da moral ve
motivasyonunu bozma açısından sakıncalı olduğumuzu görüyoruz. Yarın bu personel
eğer bir hata işlerse, bir kusur işlerse, devlet sırrını dışarıya taşırsa,
devlet sırrını veya imkânlarını başkalarına doğru peşkeş çekmeye çalışırsa
bunlar hangi usul ve adaplara göre veya hangi mevzuata göre yargılanacak,
bunlardan hesap sorulacak, bunlar da bunun içinde yoktur.
Dolayısıyla bu önergemize sizlerden destek isterken, Sayın
Bakanımız da buradayken, bazı konularda da özellikle vatandaşlarımız bizleri
aramaktadır, ben bu konuda da Sayın Bakanımıza bir iki şey söylemek istiyorum:
Şu anda bizleri izleyen özellikle baro başkanları ve avukatların KDV konusunda
çok büyük sıkıntıları var, bize iletmişlerdi, biz de geçen gün yine Bakanımıza
ilettik ama bu kürsüden de dile getirmek istiyoruz. Bu konuda grup olarak da önerge hazırladık. Özellikle avukatlık
vekâlet ücretlerinde taksitli bir alışveriş yapıldığı ve taksitle alacaklarını
tahsil eden avukatların KDV’yi peşin ödedikleri noktasında, hem de usulsüzlüğe
giden bir uygulamayı da beraberinde getirdiği ifade edilerek buna mutlaka bir
çözüm getirilmesini istemektedirler.
Bunun yanında, bu
avukatlarımızın sıkıntısının mutlaka bu yasa çerçevesinde mütalaa edileceği,
önergemizin de dikkate alınacağını umuyoruz.
Bunun dışında,
tabii, bazı iş adamlarımızın, özellikle girişimcilerimizin bir sıkıntısı var.
Bu da bu kapsam içinde değerlendirilebilirdi, bu yasa tasarısı içinde mutlaka
mütalaa edilebilirdi fakat bunun da görülmediği ifade ediliyor. Özellikle
varlık barışı noktasında gerçekten haksızlığa uğradıklarını ve varlık
barışından yararlanamadıklarını ifade ediyorlar.
Örnek verirsek:
Varlık barışı bir yılda çıkmış. Özellikle ocak ve şubat ayında bu yasa
kapsamındaki girişimciler ve iş adamları yararlanırken, mart, nisan, mayıs ayı
ve 19 Hazirana kadar olan kısımdan yararlanılamamaktadır, 19 Haziran ve 31
Aralığa kadar inceleme kapsamına alınan iş adamlarımız veya girişimcilerimiz
bundan yararlanamamaktadır. Yani mart, nisan, mayıs ve 19 Hazirana kadar
denetleme kapsamına alınanların…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
efendim.
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Devamla) – Yani mart, nisan, mayıs, 19
Hazirana kadar olan ve bu kapsamda denetlemeye giren iş adamlarımızın
yararlanamaması da gerçekten -bir dönemde 3 kez uzatılan bu varlık barışından
bir kısmının yararlanması, bir kısmının da yararlanmaması- adaletsizliği,
haksızlığı da beraberinde getirmektedir. Bu konuda da ben Sayın Bakanımızın
mutlaka bir mütalaa yapmasını diliyorum.
Yine bir de kredi
kartları var, bankadan alınan krediler var. Özellikle, bizi arayan vatandaşlarımızın
bir yıl içinde 18 milyar liranın 48 milyar liraya nasıl yükseldiğini, bu banka
veya kredi gelirlerinin faizlerinin bu denli nasıl yüksek olabileceğini ve bu
bir, milletin veya esnafımızın, iş adamımızın âdeta soyulduğunu, faizler
konusunda mutlaka Bakanlığın bir mütalaa yapması gerektiğini… Özellikle kredi
kartı mağdurlarının da bu konuda çok büyük mağduriyetleri vardır. Bakanımızın
ve Bakanlık mensuplarının da bunları ele alması ve değerlendirmesini diliyorum.
Bu duygu,
düşüncelerle yüce heyetinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
43’üncü madde
üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 43 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Nurettin
Canikli |
Mehmet Şandır |
M. Akif
Hamzaçebi |
|
Giresun |
Mersin |
Trabzon |
|
Ali Koyuncu |
Ahmet Yeni |
|
|
Bursa |
Samsun |
|
“Madde 43- 13/6/2006 tarihli ve 5520
sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendinin sonuna aşağıdaki cümle eklenmiş, (l) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinin sonuna
aşağıdaki paragraf eklenmiştir.
"(Bunlardan sağlık hizmeti sunanların teşhis ve tedaviye
yönelik olarak birbirlerine yapacakları mal ve hizmet satışları bu muafiyeti ortadan
kaldırmaz.)"
"(l) Yabancı ülkeler veya uluslararası finans kuruluşları ile
yapılan malî ve teknik işbirliği anlaşmaları çerçevesinde yalnızca kredi
teminatı sağlamak üzere kurulmuş olup bu faaliyetlerinden elde ettikleri
kazançları teminat sorumluluk fonlarına ekleyen ve sahip oldukları fonları
ortaklarına dağıtmaksızın, kredi sağlayan banka ve kuruluşlara yatıran
kurumlar."
"Bu bent hükümleri, 29/6/2004
tarihli ve 5200 sayılı Tarımsal Üretici Birlikleri Kanunu'na göre kurulan
Birliklerin üyeleri ile yaptıkları muameleler hakkında da uygulanır."
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 43
üncü maddesinin ikinci paragrafının tasarı metninden çıkartılmasını arz ve
teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
E. Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
Denizli |
Konya |
|
Oktay Vural |
Nevzat Korkmaz |
Mehmet Günal |
|
İzmir |
Isparta |
Antalya |
|
Abdülkadir
Akcan |
Mehmet Şandır |
|
|
Afyonkarahisar |
Mersin |
|
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın
çerçeve 43 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Bülent Baratalı
|
Mustafa Özyürek |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
İzmir |
İstanbul |
Malatya |
|
Harun Öztürk |
Şevket Köse |
|
|
İzmir |
Adıyaman |
|
Madde 43- 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun
4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin sonuna aşağıdaki cümle
eklenmiştir.
"Bunlardan
sağlık hizmeti sunanların teşhis ve tedaviye yönelik olarak birbirlerine
yapacakları mal ve hizmet satışları bu muafiyeti ortadan kaldırmaz."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Gerekçe.
BAŞKAN -
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kurumlar Vergisi Kanununun muafiyetleri düzenleyen 4 üncü
maddesinin mevcut (I) bendi, yabancı ülkeler veya uluslararası finans
kuruluşları ile yapılan malî ve teknik işbirliği anlaşmaları çerçevesinde
yalnızca küçük ve orta ölçekli işletmelere kredi teminatı sağlamak üzere
kurulmuş olup, bu faaliyetlerinden elde ettikleri kazançları teminat sorumluluk
fonlarına ekleyen ve sahip oldukları fonları ortaklarına dağıtmaksızın küçük ve
orta ölçekli işletmelere kredi sağlayan banka ve kuruluşlara yatıran kurumlara
muafiyet tanırken, değişiklik, KOBİ'ler dışındakilere de aynı hizmetin
verilmesi halinde muafiyetin yine devam edeceğini hükme bağlamaktadır. Bu değişiklikle söz konusu bent hükmünün, KOBİ'lere yönelik teşvik
özelliği kaybolmaktadır. Bu nedenle (I) bendi ile ilgili değişiklik madde
metninden çıkarılmalıdır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
536 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 43’üncü maddesinin ikinci
paragrafının tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Nevzat
Korkmaz (Isparta) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bütün siyasi mülahazaları bir tarafa bırakıp şu soruyu
cevaplandırmanızı istiyorum: Gerek elde ettiğimiz gelirler üzerinden gerekse
kullandığımız mal ve hizmetler üzerinden bizim kadar vergi ödeyen, vergi
oranlarının ülkemizdeki kadar yüksek olduğu bir başka ülke var mıdır? Hakikaten
merak ediyorum. Neredeyse her lokmamızın, kazandığımız her kuruşun ortağı bir
mali sistem ile karşı karşıyayız. Hatta bu konuda sistem o kadar acımasız ki
kazanmadığımız gelirin bile vergisini önceden ve peşin almayı kendisinde hak
görüyor. “Reel gelirler ne kadar arttı?” demeden, bütçede kötü yönetimden
kaynaklanan delikler mi kapatılacak? Yapılacak basit: Hemen vergi oranlarını
yükselt. Devletin şahsa borcu mu var? Üç kuruş faiz ancak kamu alacakları için
vatandaşın ocağına incir ağacı dik. Bu adaletsizliği yaparken bir de insanların
yüreğini yakan bir ayrımcılık da var ki hiç sormayın. Bu yükü, tüm vatandaşlara
kazandığı oranda dağıtsa ya! Hayır, devlet tuttuğuna şahin. Kayıtlı
vergi mükellefleri üzerindeki vergi yükü gittikçe artıyor ancak kayıt dışı işler
yapanlara yahut gelirini gerçek hâliyle beyan etmeyenlere karşı yapılan hemen
hemen hiçbir şey yok. Devletin yükünü, sabit gelirli insanlarımız ve gelirini
gerçek miktarlarıyla beyan edenler çekiyor. Vergi adaleti dediğimiz değer,
ülkemizde sınıfta kalmış. İşçisi, memuru, emeklisi, kaynakta tevkif yöntemiyle
her kuruşunun vergisini öderken bazı serbest meslek mensupları, kayıt dışı
ekonominin aktörleri, deveyi havuduyla götüren büyük patronlar ve holdingleri
ya vergi vermiyor ya da dostlar alışverişte görsün babından komik miktarlarda
ödenen vergiler ile sıra savıyor. Hükûmetler değişiyor, bakanlar değişiyor,
yükü çeken hep aynı kesimler. Biliyorum, ülkede en zor reformlardan birisi
vergi reformu. Güçlü hükûmetler mutlak iktidarlar istiyor.
Değerli AKP milletvekilleri,
ilk dönemde neredeyse 370, ikinci dönemde de 340 milletvekili her hükûmete
nasip olmuyor. Bakın, bu sizlere nasip oldu. Meclisten her kanunu çıkaracak
durumdasınız. Muhalefet partileri milletvekillerimizin hepsini topluyorsunuz,
neredeyse sizin yarınız kadar ediyor. Yıllarca fukaralık çekmiş milletimiz bu
sıkıntıları çözmeniz için size böyle büyük bir oranda oy vermiş. Daha ne
yapsın? Sekiz yıldır ülkeyi yönetiyorsunuz. Eğitim, sağlık, adalet, güvenlik,
istihdam gibi sorunların hiçbirine köklü çözümler getiremediniz. Sorunların
etrafında icat ettiğiniz pansumanvari tedbirlerle dönüp duruyorsunuz.
Vatandaşın reel kazancından neredeyse daha fazlasını Maliye Bakanlığı alıyor.
Köklü, adil, üretimi baltalamadan devletin finansman ihtiyacını karşılayacak
bir vergi reformu da yapamadınız, yapacağınız da yok. Eski hamam, eski tas. O
zaman, vatandaş haklı olarak şu soruyu soruyor: “Bu kadar çuval çuval oyu bunun
için mi verdim? Beni oyalasın diye bir partiyi mutlak çoğunlukla iktidara bunun
için mi getirdim?” Ve diyor ki vatandaş: “Sizin sürekli eleştirdiğiniz önceki
hükûmetlere söyleyecek ne lafınız var? Onlarca yıldır vatanımda beni mutlu ve
huzurlu yaşatacak hiçbir köklü çözüm üretemediniz. Eğitim kalitesi açısından
sekiz yıl önceye göre daha mı iyiyiz? Sekiz yıl öncesine göre vatandaş olarak
benim daha sağlıklı bir hayata kavuştuğumu söyleyebilir misiniz? On yıl ya da
daha fazla süren mahkemedeki hak arayışlarımı nasıl bir çözüme kavuşturdunuz?
Öncelikli olarak bu sorunu çözecek adalet reformu yapmak yerine gelecekte Yüce
Divanda karşılaşacağınız sorunları çözmek için Anayasa değişikliğini tercih
eden sizler değil misiniz? Her gün 5-10 evladım şehit olur, her gün onlarca
insan trafikte, güvenliksiz şehirlerde telef olurken, hayatını kaybederken ben
bu derdimi kime anlatayım?” diyor sevgili vatandaşlarımız. Bu soruların
onlarcasını ardı ardına sıralayabiliriz ancak vakit yok.
Değerli AKP
milletvekilleri, samimiyetle soruyorum: Bu suallerin hangisi yanlış? Artık
geçmiş hükûmetleri suçlamaktan, “Bugün böyle ama dün daha kötüydü.” demekten
bir vazgeçin. Siz, çare makamı olasınız diye yüzde 47’yle iktidar yapılmış bir
partisiniz. Sizin mücadele etmeniz gereken yoksulluk, Milliyetçi Hareket
Partisi değil. Sizin yakasına yapışmanız gereken yolsuzluk, ülkücüler değil.
Sizin alt etmeniz gereken terör, atalarımız Oğuz Han’ın bıyıklarından ilham
alan, içinde özel harekâtçılar, asker ve polislerin de yer aldığı Türk
milliyetçileri değil.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) – Ya gereğini yapın -eğer zamanınız kalmışsa- ya da vatandaş gereğini
yapacak. Önce hiçbir derdine deva öngörmeyen AKP anayasasının referandumdaki
oylamasında, sonra da genel seçimlerde sekiz yıllık zamanı ağustos böceği
hovardalığında geçiren AKP İktidarına kapıyı gösterecek diyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 43 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Nurettin Canikli |
Mehmet Şandır |
M. Akif Hamzaçebi |
|
Giresun |
Mersin |
Trabzon |
|
Ahmet Yeni |
Ali Koyuncu |
|
|
Samsun |
Bursa |
|
Madde 43- 13/6/2006 tarihli ve 5520
sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendinin sonuna aşağıdaki cümle eklenmiş, (l) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinin sonuna
aşağıdaki paragraf eklenmiştir.
"(Bunlardan sağlık hizmeti sunanların teşhis ve tedaviye
yönelik olarak birbirlerine yapacakları mal ve hizmet satışları bu muafiyeti
ortadan kaldırmaz.)"
"(l) Yabancı ülkeler veya uluslararası finans kuruluşları ile
yapılan malî ve teknik işbirliği anlaşmaları çerçevesinde yalnızca kredi
teminatı sağlamak üzere kurulmuş olup bu faaliyetlerinden elde ettikleri
kazançları teminat sorumluluk fonlarına ekleyen ve sahip oldukları fonları
ortaklarına dağıtmaksızın, kredi sağlayan banka ve kuruluşlara yatıran
kurumlar."
"Bu bent hükümleri, 29/6/2004
tarihli ve 5200 sayılı Tarımsal Üretici Birlikleri Kanunu'na göre kurulan
Birliklerin üyeleri ile yaptıkları muameleler hakkında da uygulanır."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 5 inci maddesi uyarınca
Kooperatiflerin ortakları ile yaptıkları muamelelere ilişkin olarak uygulanan
risturn istisnasının, 5200 sayılı Kanun uyarınca kurulan Birliklerin üyeleri
ile yaptıkları işlemlere de uygulanması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler…
Ali Bey, siz kabul etmiyor musunuz önergeyi?
ALİ KOYUNCU (Bursa) – Ediyoruz ediyoruz ya, gruplara da teşekkür
ediyoruz.
BAŞKAN – Ediyor musunuz yani, elinizi görmedim.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
44’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
44 üncü maddesine ekli (1) Sayılı listede yer alan "Başkontrolör" ve
"20" ibarelerinin tasarı metninden çıkarılmasını, (2) Sayılı listede
yer alan "Gelir Uzman Yardımcısı" ibaresinin karşısındaki
"5000" ibaresinin "10.000", "Gelir Uzmanı"
ibaresinin karşısındaki "2.500" ibaresinin "5.000" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
E. Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
Denizli |
Konya |
|
Mehmet Şandır |
Mehmet Günal |
Oktay Vural |
|
Mersin |
Antalya |
İzmir |
|
|
Abdülkadir Akcan |
|
|
|
Afyonkarahisar |
|
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın Çerçeve 44 üncü maddesinin Tasarıdan çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Şevket Köse |
|
İzmir |
Malatya |
Adıyaman |
|
Bülent Baratalı |
Mustafa Özyürek |
|
|
İzmir |
İstanbul |
|
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Gerekçe.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu madde çerçeve
27 madde ile ilgilidir.
Maliye
Bakanlığında daire başkanı veya genel müdür yardımcısı kadrolarında bulunanlar
ile defterdar kadrosunda en az üç yıl görev yapmış olanların, Personel Genel
Müdürlüğünde kontrolör kadrolarına atanabilmelerini sağlamak üzere 20 kontrolör
kadrosu ihdas edilmesini öngörmektedir.
Bu kadrolara
atanacakların, her ne kadar, Personel Genel Müdürlüğünün taşra teşkilatının iş
ve işlemleri ile ilgili olarak defterdarlık birimlerinde inceleme ve araştırma
işleri ile Genel Müdürlükçe verilecek diğer görevleri yapacakları belirtilse
de, bu düzenlemenin 8 yıldır bir türlü tamamlanamayan siyasi kadrolaşmayı
tamamlamak için getirildiği açıktır.
Bir nevi merkez
valiliği sistemi oluşturulmaktadır. Bakanlık müşavirliği kadrolarının
kullanılma biçimine uygun olarak kullanılacaktır. Bu kadrolara atanacaklara
kontrolörler için ilgili mevzuatında öngörülen tüm mali ve sosyal hakların
ödeneceği hükme bağlanmak suretiyle de, genel müdür yardımcılığı, daire
başkanlığı ve defterdarlık görevinden alınanların mali ve sosyal hak kaybı
nedeniyle yargıda dava kazanmalarının önü kesilmek istenmektedir.
Ayrıca 3046 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendinde, "Bakana ve anahizmet birimleri ile bağlı ve ilgili kuruluşlara
istişari mahiyette yardımcı olan teknik, idari, hukuki ve mali konularda
faaliyette bulunan danışma ve denetim birimleri," hükmü yer aldığından,
bakanlığın yardımcı hizmet birimi olan Personel Genel Müdürlüğü bünyesinde bu
şekilde bir kontrolörlük kadrosunun ihdas edilmesi hukuki olmaz.
Bu uygulama ile
bakanlıkların merkez teşkilatında Bakana bağlı olarak çalışan Bakanlık
Müşavirlikleri değişik adlar altında Genel Müdürlük ve altı birimlere
yaygınlaştırılmaktadır. Uygulamanın bu şekilde genişletilmesine her şeyden önce
Maliye Bakanlığının karşı çıkması ve başkalarına kötü örnek olmaması gerekirdi.
Açıklanan
nedenlerle bu madde Tasarıdan çıkarılmalıdır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 44
üncü maddesine ekli (1) Sayılı listede yer alan "Başkontrolör" ve
"20" ibarelerinin tasarı metninden çıkarılmasını, (2) Sayılı listede
yer alan "Gelir Uzman Yardımcısı" ibaresinin karşısındaki
"5000" ibaresinin "10.000", "Gelir Uzmanı"
ibaresinin karşısındaki "2.500" ibaresinin "5.000" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Günal, buyurun efendim.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri ve yüce Türk
milletini saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, çok uzun, içinde gereksiz şeylerin de olduğu bir torba, benim
tabirimle “çorba” kanun tasarısı görüşüyoruz. Maddeler içerisinde eklenenler,
çıkarılanlar, az önce gördüğünüz gibi kimin önergesi olduğunu
bilemediklerimizle devam ediyor. Biz isterdik ki bu kadar zaman ayırınca,
aceleden, ihtiyaçtan bazı maddelerin değil, gerçekten de vergi reformuna
ilişkin, Gelir İdaresindeki yetersizlikleri gidermeye ilişkin düzenlemeler
yapılsın diye düşünüyorduk.
Şimdi, buradaki
maddede verdiğimiz önergede, “başkontrolör” ibarelerinin metinden çıkarılmasını
ve gelir uzman yardımcısı ve gelir uzmanı kadrolarının artırılmasını
öngörüyoruz. Tabii ki etkin bir denetim sistemi için öncelikle teknik
altyapının ve insan gücünün yeterli olması gerekiyor. Ama Bakanlık içerisinde
arkadaşlarımızın verdiği bilgiye göre, hâlen daha bir taraftan da mevcut
kadroların da bir kısmının doldurulamadığı, alınan bazı kadrolardaki arkadaşlarımızın
da diğer birimlere geçiş yaptıkları, örneğin vergi denetmenlerinin bize
aktardığı bilgilerde mevcut. Bilmiyorum, bir eksiğimiz varsa Sayın Bakanımız
daha sonra gideremez çünkü kendisi yok, Sayın Demir de bu konuda, herhâlde
Sayın Müsteşar bilgi verirse verir.
Ben merak
ediyorum: Şu anda vergi denetmeni ve gelir uzmanı kadrolarında, aldıklarınızda
boş olan ne kadar vardır? Mevcutlar içerisinde en az yarısının dolu olmadığı
söyleniyor 2009 itibarıyla. Aynı şekilde yine gelir uzman yardımcısı ve gelir
uzmanlığı kadrolarında boşluğumuz var mı, ne kadarlık bir ihtiyaç var? Bunlar
yapılırken bir değerlendirme yapıldı mı ve neye göre bu düzenlemeler yapılıyor?
Merak ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, öncelikle vergi sistemini düzenli işler hâle getirmeden bu
yapacağımız pansuman tedbirlerle ve ilavelerle bu sistemi düzgün çalıştırma
şansımız yok. Maalesef, hâlen daha bu sıkıntılarımız devam ediyor ve aldığımız
vergilerin büyük bir kısmı dolaylı vergi olarak tüketim üzerinden
vatandaşlardan alınan vergilerden, orta gelirli, dar gelirli vatandaşlardan
alınan vergilerden oluşuyor, dolayısıyla vergide adaletsizlik devam ediyor.
Öncelikle bunun çözülmesi lazım.
Bu 2002 yılında
yüzde 66 civarında olan dolaylı vergi oranının 70’lere kadar çıktığını, geçen
yıl biraz talepteki yetersizlik nedeniyle, tüketimde daralma nedeniyle biraz
düşüş gösterdiğini ama 2010 içerisinde yine yüzde 68’lere çıktığını görüyoruz.
Bu şartlarda baktığımız zaman mevcut vergilerdeki adaletsizlikle beraber,
önemli bir bölümünün vergilerin dar gelirli ve orta gelirli vatandaştan alınan
KDV ve özel tüketim vergisinden oluştuğunu görüyoruz. Yine bu çerçevede, AKP
Hükûmetinin sürekli yapboz tahtası gibi stopajlarla ilgili de yine bir karar
aldığını, arkasından tekrar düzelttiğini, altı ay sonra yeniden başka bir karar
aldığını görüyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, bu şekilde vergiyi tabana yaymak, vergide adaleti sağlamak ve
vergi gelirlerini artırmak maalesef mümkün görünmemektedir.
Yine, vergi ile
ilgi olarak bir taraftan bakıyoruz ama bir taraftan gelirler ve giderlerle
ilgili bütçedeki gerçekleşmelere baktığımız zaman maalesef önceki haftalarda
hem Komisyonda hem burada alelacele çıkarmak istediğiniz Mali Kural Tasarısı’nı
anlatırken sayın bakanların üzerinde durduğu konular vardı, şimdi bunların bir
anda gündemden düştüğünü görüyoruz.
Bir yanda
bakıyoruz, bütçedeki açık hedefimiz 10 milyarken, 62 milyar olarak revize
ediliyor ve 52 milyar çıktığı zaman da biz buna 10 milyar düşük çıktı diye
sevinebiliyoruz. Nasıl bir fark var? Tam 5 misli, 10 milyar hedeflerken bir
anda 52 milyara çıktığını görüyoruz. Dolayısıyla, bu anlayışla, böyle bir vergi
yönetimiyle, böyle bir vergi idaresiyle ve bu düzenlemelerle maalesef vergi
gelirlerinin artırılması, verginin tabana yayılması ve vergide adaletin sağlanması
mümkün değildir.
Biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bunlar yapılmadan pansuman tedbirlerle, bazı ilavelerle
vergi sorununun çözülmeyeceğini düşünüyoruz. Biz sizlerden daha köklü, vergi
reformu getiren ve bununla beraber de kamu personel rejimine uygun olarak
çalışanların da…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun,
konuşmanızı tamamlayınız.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
…özlük haklarının
adaletli olduğu, dolayısıyla vergi adaletinin de tesis edildiği bir vergi
düzeninin, vergi sisteminin ortaya konulması gerektiğini düşünüyoruz. Bu
çerçevede ancak kayıt dışı mücadele başarılı olabilir, o zaman verginin tabana
yayılması sağlanabilir ve etkin bir şekilde vergi yönetimi ve vergi denetimi
sağlandığı zaman bütçede de bu açıklarımızın azalmasını sağlamak mümkün
olacaktır.
Ben, kısır
çekişmelerden ve pansuman tedbirlerden vazgeçerek bu köklü önlemleri sizi geç
de olsa almaya davet ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
45’inci madde
üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
“Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Çerçeve 45 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Şevket Köse |
|
İzmir |
Malatya |
Adıyaman |
|
Bülent Baratalı |
Mustafa Özyürek |
|
|
İzmir |
İstanbul |
|
Madde 45- 15/10/2008 tarihli ve 5804
sayılı 2009 Yılında İstanbul Şehrinde Yapılacak Beşinci Dünya Su Forumunun
Organizasyonu ile Katma Değer Vergisi Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine
Dair Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının üçüncü cümlesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“Forum Sekretaryasının tüzel kişiliği en geç 31/12/2010
tarihinde sona erer ve bu süre içinde tasfiye işlemleri tamamlanır.”
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in; 3717 Sayılı Adli Personel ile
Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492
Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun
ve 657 Sayılı Kanunun 152’nci Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının
(G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin çerçeve 45 inci maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve
teklif ederiz.
Erkan Akçay Mustafa Kalaycı Mehmet Günal
|
Manisa |
Konya |
Antalya |
|
Oktay Vural |
Mehmet Şandır |
E. Haluk Ayhan |
|
İzmir |
Mersin |
Denizli |
|
|
Abdülkadir Akcan |
|
|
|
Afyonkarahisar |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
45’inci madde üzerinde verdiğimiz önerge hakkında söz aldım.
Konuşmama geçmeden evvel, önemli gördüğüm için ve Meclisin
de çalışmalarına 1 Ekime kadar ara vereceği bu süreçte bundan sonra bu hususu
Genel Kurulda dile getirme fırsatımız olmayacağı için özellikle Sayın Maliye
Bakanına bazı soruları bu kürsüden yöneltmek istiyorum ve yine bu Meclisten
veya bu kürsüden Sayın Maliye Bakanı bu sorularımıza cevap verirse çok memnun
oluruz.
Değerli milletvekilleri, kamuoyuna yansıyan bilgilere göre Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından yapılan bir çalışmayla traktör ve kamyon
gibi araçlarda kırsal motorin kullanımının yasaklanarak euro dizel motorin
kullanma zorunluluğu getirileceğini öğrendik. Eğer bu mecburiyet getirilirse
Maliye Bakanlığı ne yapacak? Yeni bir vergi düzenlemesine gidecek mi? Özel
tüketim vergisini nasıl uygulayacaksınız? Euro dizel motorinin özel tüketim
vergisi ile normal motorinin özel tüketim vergisi artacak mı, eşitlenecek mi?
Eşitlemeyi özel tüketim vergisi artışıyla mı yoksa özel tüketim vergisini
düşürerek mi sağlayacaksınız? Vergi yükü bakımından kırsal ve normal motorin
arasında 8,5 kuruşluk katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi farkı
bulunmaktadır. Çiftçilerimiz ve nakliyecilerimiz sektör itibarıyla zaten girdi
maliyetlerinin yüksekliğinden perişan olmuş bir durumdadır. Motorindeki bir ÖTV
artışı çiftçi ve esnafımızı perişan edebilecektir. Bunun kamuoyuna
açıklanmasında fayda görüyoruz.
Bir diğer sorun da Avrupa Birliğiyle tam üyelik müzakerelerinde
açılan vergi faslıyla ilgili ve bildiğimiz üzere Avrupa Birliği ile tam üyelik
müzakerelerinde, mart ayında vergi faslı açıldığını biliyoruz.
Şunu soruyorum: Vergi mevzuatımızda Avrupa Birliği direktifleri
doğrultusunda değiştirilecek hükümler var mıdır; varsa hangileridir? Mesela,
katma değer vergisinde yüzde 1 oranlarının artacağı, yüzde 5’e çıkacağı
söylenmektedir. Bu doğru mudur? Örneğin, ekmekte yüzde 1 katma değer vergisi
uygulanıyor; bu yüzde 5’e çıkacak mı?
Yatırım amaçlı olmayan, tasarruf amaçlı, örneğin düğünlerde
vatandaşların taktığı altınlara katma değer vergisi getirileceği ifade
edilmektedir. Şu anda sadece işçiliğe katma değer vergisi var. Bu doğru mudur?
Ayrıca, 2004 yılından beri kamuoyunda tartışılan pırlantaya sıfır
KDV konusunda ne gibi bir düzenleme yapmayı düşünüyorsunuz? Ve bunların dışında
başka ve yeni vergi veya vergi artışları olacak mıdır?
Bir de ikinci el araç satışlarına katma değer vergisi getirileceği
de ifade edilmektedir.
Yine araçlarla ilgili olarak, yeni araçlarda düşük motorlu
taşıtlar vergisi, daha eski model araçlarda ise yüksek motorlu taşıtlar vergisi
getirileceği söylenmektedir.
Yüce Meclisin çalışmalarına ara vereceği bugün itibarıyla Sayın
Maliye Bakanının bu konuda bir açıklama yapmasını bekliyoruz.
Değerli milletvekilleri, 45’inci maddeyle, 5804 sayılı 2009
yılında İstanbul şehrinde yapılacak 5’inci Dünya Su Forumunun organizasyonuna
ilişkin Kanun’da bir fıkra değişikliği ile Forum Sekreteryasının tüzel kişiliğinin
31 Aralık 2010 tarihinde sona ereceği ve bu süre içinde tasfiye işlemlerinin
tamamlanacağı belirtilmektedir. Oysa bu söz konusu Kanun’da, Forum
Sekreteryasının tüzel kişiliğinin en geç 30 Haziran 2010 tarihinde sona ereceği
ve bu süre içinde tasfiye işlemlerinin tamamlanacağı hükme bağlanmıştı.
Kanun’da belirtilen faaliyetler tamamlanmadığı için tasfiye işlemlerinin 30
Haziran 2010 tarihine kadar bitirilmesi gerekirdi. Bu düzenlemenin sebebini
anlayamıyoruz. Konu hakkında, Komisyonumuza yeterince ve açık bilgi
verilmemiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay, konuşmanızı tamamlayınız.
ERKAN AKÇAY (Devamla) – 15 Ekim 2008 tarihinde özel kanunu çıkan,
2009 yılında gerçekleşen bir organizasyonun iki yıl içinde tasfiye edilecek
olmasının hiçbir gerekçesi, mantığı ve izahı olamaz. Fonksiyonu ve görevi
bitmiş ve anlaşıldığı kadarıyla da parası bitmemiş ve işleri bitmemiş,
tasfiyesi yapılamayan bir organizasyonla karşı karşıyayız.
Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi, 5’inci Dünya Su Forumu
16-22 Mart 2009 tarihleri arasında İstanbul’da yapılmıştır. Suyun ekonomik büyüme,
politik ve sosyal kararlılık ve insan yaşamı için ne denli önem taşıdığı
ortadadır. Hâlen 800 milyon insan güvenli su kaynaklarından mahrumdur, 2,5
milyar insan ise su arıtma tesisinden mahrumdur. Dünyadaki 5 kişiden 1’i temiz
sudan yararlanamamaktadır. Temiz su ve sağlıklı bir çevre bütün insanların
temel hakkıdır.
Değerli milletvekilleri, bu yapılan Forum da...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Akçay, konuşmanızı tamamlayın efendim lütfen, ek
süre vermiştim.
ERKAN AKÇAY (Devamla) – Teşekkür ediyorum.
Sözlerime burada son veriyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Çerçeve
45 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Harun
Öztürk (İzmir) ve arkadaşları
Madde 45- 15/10/2008 tarihli ve 5804
sayılı 2009 Yılında İstanbul Şehrinde Yapılacak Beşinci Dünya Su Forumunun Organizasyonu
ile Katma Değer Vergisi Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanunun 2
nci maddesinin birinci fıkrasının üçüncü cümlesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“Forum Sekretaryasının tüzel kişiliği en geç 31/12/2010
tarihinde sona erer ve bu süre içinde tasfiye işlemleri tamamlanır.”
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; hepinize saygılar sunuyorum.
Sizi biraz bilgilendirmek istiyorum. Bu Forumla ilgili
sekretaryanın ilk sözleşmesi 24 Ocak 2008’de bu Meclisten geçti, 24 Ocak 2008
arkadaşlar. Forumun kurulması ve Forumun kaynakları ile ilgili yine Meclisten 15/10/2008’de geçti. Bu Forum yani su organizasyonu ne zaman
yapıldı arkadaşlar? 2009’un Mart ayında. 2009 Mart,
2010 Mart… Hep bir kamu kaynağı aktı buraya, kamu kaynakları.
Arkadaşlar, onurlu insan hesap verir. Eğer bir forum sekreteryası
oluşuyor, aradan bir buçuk yıl süre ile hâlâ tasfiye olmuyorsa dikkatlerinize
sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu Forumun kefili bu Meclistir. Bu kaynakları
bu Meclis aktardı buraya. Bu Meclise karşı hep o Forumun hesap vermesi lazım,
Forum bize hesap vermiyor. İşin özeti bu arkadaşlar ve 2011’e uzatıyor. Lütfen,
sizden rica ediyorum. Sizin, hepimizin sorumluluğu var burada. Çünkü bu Forumun
kurulmasına, hepimiz, Türkiye’de yapılması için onay verdik. Bu Forum
sekretaryasının bize hesap vermesi lazım, işin özeti hesap vermiyor. Gelsin
hesabını versin bize, Meclise hesabını versin. Onun için, arkadaşlar, 2011 yılı
sonuna kadar, dikkatinizi çekerim, 2010 yılı sonuna kadar beyler bu sekreterya
görevini sürdürecek.
Değerli arkadaşlarım, önergemiz 2010 yılı sonudur. Hesaplar
bitmiş, Forum Mart 2009’da yapılmış. Neden bunun hesapları kapatılmıyor? Ben
dikkatlerinize sunuyorum. Hepinizin sorumluluğu var. Sizleri sorumluluğa davet
ediyorum.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
46’ncı madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeler aynı
mahiyettedir, birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Çerçeve
46 ncı maddesinin Tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Bülent Baratalı |
Mustafa Özyürek |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
İzmir |
İstanbul |
Malatya |
|
Şevket Köse |
Harun Öztürk |
|
|
Adıyaman |
İzmir |
|
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 46
ncı maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Şandır |
Mustafa Kalaycı |
E.Haluk Ayhan |
|
Mersin |
Konya |
Denizli |
|
Erkan Akçay |
Abdülkadir
Akcan |
Mehmet Günal |
|
Manisa |
Afyonkarahisar |
Antalya |
|
|
Oktay Vural |
|
|
|
İzmir |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Uslu, buyurun.
CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
536 sıra sayılı Tasarı’nın çerçeve 46’ncı maddesi üzerinde verdiğimiz bir
değişiklik önergesiyle ilgili söz aldım. Sizleri saygılarımla selamlıyorum.
46’ncı maddeyle getirilen düzenlemeyle, esasen Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun’un 18’inci maddesine ilave
bir fıkra ekleniyor. Bu da şu şekilde düzenlenmiş: “Bu görevlerin ifası ile
ilgili olarak müfettişlerin bilgi ve belge taleplerini, kamu kurum ve
kuruluşları ile bankalar dâhil gerçek ve tüzel kişiler karşılamakla
yükümlüdürler.”
Değerli milletvekilleri, bu düzenlemeye neden ihtiyaç duyulmuş?
Esasen 1985 yılında bu Kanun yürürlüğe girmiş. 1985 yılından beri bu Kanun’la
ilgili yani teşkilat ve görevleri hakkındaki düzenlemelerde 5830 sayılı 7/1/2009 tarihinde bir kanuni düzenleme yapılmış. Yine 5983
sayılı 30/6/2010 tarihinde bir düzenleme yapılmış ve
bu düzenlemelerde şu an getirilen düzenlemeye ihtiyaç duyulmamış.
Esasen, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Teftiş Kurulu, Bakanlık
teşkilatıyla bağlı ve ilgili kuruluşların her türlü faaliyetleri ve
işlemleriyle ilgili olarak teftiş, inceleme ve soruşturmayı yürütmek yanında, yine
yerli ve yabancı tüm kurum ve kuruluşların, anonim şirketlerin, komandit
şirketlerin, limitet şirketlerin, kooperatiflerin, organize sanayi
bölgelerinin, küçük sanayi sitelerinin, teknoloji geliştirme bölgelerinin,
endüstri bölgelerinin, ticaret ve sanayi odalarının, ticaret borsalarının,
esnaf ve sanatkâr odalarının üst kuruluşlarının denetim yetkisi zaten bu kanuni
düzenleme içerisinde mevcut. O hâlde neden
böyle bir düzenlemeye ihtiyaç duyuluyor? Bu tasarının gerekçesine baktığımızda,
müfettişler, bu denetim kapsamında az önce saydığım kuruluşları, özel ve tüzel
kişi ve kuruluşları bilgi ve belge isteyebiliyorlar ancak 1/11/2005
tarihinde yürürlüğe giren 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 73’üncü maddesinde
getirilen bir düzenlemeyle bazı sıkıntıların yaşandığı ifade ediliyor.
Dolayısıyla bu sıkıntıları aşmak için de bu düzenleme getiriliyor yani şimdi bu
düzenlemeyle, bu kuruluşlar, denetime tabi olan kuruluşlar istenilen bilgi ve
belgeleri vermek zorunda olacaklar. Esasen, bu, zannediyorum, özellikle birçok
kanunda da daha önce bu tür düzenlemeler getirildi. Kurum ve kuruluşların
iktidar gibi düşünmeleri, iktidara daha yakın olmaları için yapılan kanuni
düzenlemeler yani bir anlamda dayatmalar. İşte bu düzenleme de bunu getiriyor
gerçekten.
Yine daha önce Kooperatifler Kanunu’nda da 48’inci maddesinde ve
90’ıncı maddesinde de geçtiğimiz aylarda bu tür düzenlemeler yapılmıştı. Mevcut
düzenlemelerde daha etkin olabilmek, özellikle bu esnaf ve sanatkârlar, kredi
ve kooperatifler hariç tutuldu. Bu da çok manidar gerçekten. Ama
ortak sayısı 500’den fazla olan kooperatiflerin ve üst kuruluşların genel
kurullarında gizli oy, açık tasnif esasına göre yapılması düşünüldü. Bu doğru
bir uygulamadır, buna bir itirazım yok. Ancak bir anlamda bu kuruluşları,
özellikle PANKOBİRLİK kooperatifleri ve üst birliği için bu tür düzenlemenin
getirildiği ifade ediliyor.
Yine Kooperatifler Kanunu’nun 90’ıncı maddesi denetim yetkisini
haiz bir maddedir. Burada da bir düzenleme yapıldı. Burada özellikle
teşekküllerin, denetlenen kuruluşların denetim sonuçlarına göre ilgili
bakanlıkça verilecek talimata uyma zorunluluğu getirildi. Bu zaten 90’ıncı
maddede daha önce böyle bir düzenleme vardı. Bununla biraz daha etkin olma
düşüncesi getiriliyor. Az önce de söylediğim gibi bunlar birer dayatma anlamına
geliyor. Dolayısıyla bunların çok doğru olmadığını düşünüyoruz.
Bu dayatmanın bir örneği de esasen Anayasa değişikliğiyle ilgili
12 Eylülde getirilen düzenlemelerdir. Bunun için sanıyorum, bu ülke vatandaşı
bu dayatmaya “hayır” diyecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Cemaleddin Bey.
CEMALEDDİN USLU (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu 12 Eylülde yapılacak olan referandumda Anayasa
değişikliklerinin bir dayatma sonucu getirildiğini düşünüyoruz. Halkımız da bu
dayatmaya “hayır” diyecektir.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın İnce, gerekçeyi mi okutayım diğer önergenin?
MUHARREM İNCE (Yalova) – Gerekçe.
BAŞKAN – Buyurun.
Gerekçe:
Bu madde tasarıya Komisyon aşamasında eklenmiş olup, Çerçeve
Tasarıda yer alan konularla bir bağlantısı olmadığından öncelikle tasarıdan
çıkarılmalıdır.
Eklenen fıkra, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Müfettişlerinin
görevlerini ifa ederken ihtiyaç duydukları bilgi ve belge taleplerinin, kamu
kurum ve kuruluşları ile bankalar dâhil gerçek ve tüzel kişiler tarafından
yerine getirileceğine ilişkindir.
Bu maddenin önerge ile Torba Tasarıya eklenmesi manidardır.
Çünkü, Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunla ilgili olarak
16.1.2009 tarihli ve 5830 sayılı kanunla düzenleme yapılırken bu ihtiyaç akla
gelmemiştir. 3.6.2010 tarihli ve 5983 sayılı kanunla düzenleme yapılırken bu
ihtiyaç yine akla gelmemiştir.
Bu maddenin Komisyonda Tasarıya ilave edilmesine ilişkin önergenin
görüşmeleri sırasında, Bakanlık Teftiş Kurulunun yeni bir kurul olmadığı,
bugüne kadar ortaya çıkmayan ihtiyacın niye bugün çıktığı, somut bir olayda
bilgi ve belge edinilmesinde bir sorun mu yaşandığı ve bu somut olayın hangi olay
olduğu sorulmuştur.
Bakanlık temsilcisi önce incelemenin gizliliğini ileri sürerek
cevap vermek istememiş, sorulan sorunun, incelemenin içeriğine değil hangi
incelemeye ait olduğuna ilişkin olduğu şeklindeki ısrarımız üzerine, yapı
kooperatifleri ile ilgili bir örnek verilmiştir. Ancak, bakanlık adına
sorularımıza cevap veren bürokratın TOBB ile ilgili yapılan bir inceleme
nedeniyle bu değişikliğin yapılmakta olduğunu ısrarla saklaması dikkatlerden
kaçmamıştır. Nitekim TOBB Başkanı izleyen günlerde yaptığı açıklamada bu
değişikliğin kendilerinden istenen bilgi talebiyle ilgili olduğunu söylemiştir.
Olayları bu ayrıntıda anlatmakta amacımız, mevcut iktidarın yasama
organını muhalif düşünceleri susturmak için kullanmaktan kaçınmadığına işaret
etmek içindir.
Açıklanan nedenlerle madde Tasarıdan çıkarılmalı, varsa bir
ihtiyaç ayrı bir çerçeve tasarı ya da teklifte ele alınmalıdır.
BAŞKAN – Birlikte işleme aldığımız önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
47’nci madde üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır, okutup
işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın
Çerçeve 47’nci maddesinin Tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Mustafa Özyürek |
|
İzmir |
Malatya |
İstanbul |
|
Bülent Baratalı |
Hüseyin Ünsal |
Şevket Köse |
|
İzmir |
Amasya |
Adıyaman |
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve
47’nci maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
E. Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
Denizli |
Konya |
|
Mehmet Günal |
Abdülkadir
Akcan |
Mehmet Şandır |
|
Antalya |
Afyonkarahisar |
Mersin |
|
|
Oktay Vural |
|
|
|
İzmir |
|
BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
3568 Sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali
Müşavirlik Kanununun 45 inci maddesinde yapılan değişiklikle meslekle
bağdaşmayan işlerin kapsamı daraltılmıştır. Yapılan düzenleme ile; 233 Sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname kapsamındaki iktisadi devlet teşekküller, Kamu İktisadi
Kuruluşları ve bunların müesseseleri, bağlı ortaklıkları ve iştirakleri; kamu
idarelerinin doğrudan ya da dolaylı hissedarı olduğu kurumlar ile Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonunun yönetimindeki kurumların bu kanun kapsamındaki
faaliyetlerini yürütmemeleri şartıyla, bu kurum ve kuruluşların yönetim kurulu
başkanlığı, üyeliği, denetçiliği görevleri ile bilirkişilik ve tasfiye
memurluğu yapabilecekler ve bu işler meslekle bağdaşmayacak, işlerden
sayılmayacaktır. Tasarının bu maddesini çok yanlış bir düzenleme olarak
değerlendiriyoruz. Söz konusu mali müşavirlik mesleğinin görev ve fonksiyonları
ve mesleğin özel ve hassas konumu, meslek ilke ve etik kuralları bakımından
bazı görev ve fonksiyonların mali müşavirlikle beraber yürümeyeceği hususu hem
yasal düzenleme altına alınmış, hem de genel kabul görmüş bir durumdur. Bu
düzenleme ileride meslekte ve bazı alanlarda hiç tahmin edilemeyecek
bozulmalara ve istismara yol açacaktır. Mali Müşavirler ve Yeminli Mali
Müşavirler maddede sayılan kuruluşların müşaviri ve denetçisi olabilirler,
ancak yönetim kurulu üyesi ve başkanı olarak görev yapmaları doğru ve etik bir
uygulama olamaz. 2009 yılındaki yasa döneminde de yine bu madde bir torba
tasarı ile getirilmiş ancak komisyonda tasarıdan çıkartılmıştır. Maddenin
tekrar tasarıya eklenmesini ve ısrarcı olunmasını manidar buluyor, endişeyle
karşılıyoruz.
BAŞKAN – Diğer önergenin de gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Bu madde ile, 3568 sayılı Serbest
Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunun 45 inci
maddesinin üçüncü fıkrası değiştirilerek, meslek mensupları için bazı görevler
ikinci görev yasağı olmaktan çıkarılmaktadır.
3568 sayılı Kanunda değişiklik yapan 10.7.2008 tarihli ve 5786
sayılı kanun görüşmeleri sırasında da aynı düzenleme yine yapılmak istenmiş,
ancak eleştirilerimiz üzerine Tasarıdan çıkarılmıştı.
O gün eleştirilerimiz üzerine Tasarı metninden çıkarılan ve
bugün yeniden 3568 sayılı Kanuna eklenmek istenen hüküm; hayri ve ilmi
kuruluşlar, 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname kapsamındaki iktisadi devlet teşekkülleri, kamu iktisadi kuruluşları
ve bunların müesseseleri, bağlı ortaklıkları ve iştirakleri, kamu idarelerinin
doğrudan ya da dolaylı hissedarı olduğu kurumlar ile Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonunun yönetimindeki kurumların bu Kanun kapsamındaki faaliyetlerini
yürütmemeleri şartıyla, bu kurum ve kuruluşların yönetim kurulu başkanlığı,
üyeliği, denetçiliği görevleri ile bilirkişilik ve tasfiye memurluğu
görevlerinin meslekle bağdaşmayan işlerden sayılmayacağını hükme bağlamaktadır.
Meslek mensuplarının maddede sayılan kuruluşların yönetim ve
denetim görevlerinde bulunabilmeleri için, görev aldıkları kuruluşların 3568
sayılı Kanun kapsamında işlerine bakmamaları yeterli değildir. Meslek
mensupları 3568 sayılı Kanunla kendilerine verilen kamu görevini yerine
getirmelidirler, bunun dışında, başka bir meslek mensubu arkadaşının aynı kanun
çerçevesinde işlemlerine baktığı bir kuruluşun yönetiminde ve denetiminde görev
almamalıdırlar.
Nitelikli meslek mensuplarından kuruluşlar yararlanmalıdır,
düşüncesini kabul etmek de mümkün değildir. Bugün Türkiye'de bu kuruluşlarda
başarı ile görev yapabilecek eleman temininde herhangi bir sıkıntı
bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle bu madde Tasarı metninden çıkarılmalıdır.
BAŞKAN - Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
48’inci madde üzerinde iki
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 48 inci
maddesi ile 4857 sayılı İş Kanununun 2 nci maddesinin ikinci fıkrasından sonra
gelmek üzere eklenen fıkrada geçen “Bu Kanunun” ibaresinin “Bu Kanun
hükümlerinin” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Şandır |
Mehmet Günal |
Mustafa Kalaycı |
|
Mersin |
Antalya |
Konya |
|
Abdülkadir Akcan |
Erkan Akçay |
Oktay Vural |
|
Afyonkarahisar |
Manisa |
İzmir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın
Çerçeve 48 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Harun Öztürk |
Hüseyin Pazarcı |
|
Malatya |
İzmir |
Balıkesir |
|
Ahmet Tan |
Halil Ünlütepe |
Orhan Ziya Diren |
|
İstanbul |
Afyonkarahisar |
Tokat |
|
|
Ali Arslan |
|
|
|
Muğla |
|
Madde 48- 22/5/2003 tarihli ve 4857
sayılı İş Kanununun ikinci maddesinin üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Bu Kanunun uygulanması bakımından;
a) İşyerinde iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinde görev yapmak
üzere gerekli eğitimi almış olan hekimler, işyeri hekimini; mühendis, mimar ve
teknik elemanlar ise iş güvenliği uzmanını,
b) Bünyesinde işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanını istihdam
etmek yükümlülüğü bulunmayan işyerlerinin bir araya gelerek iş sağlığı ve
güvenliği hizmetlerini almak üzere kurdukları, gerekli donanım ve personele
sahip birim, ortak sağlık ve güvenlik birimini,
c) İş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinde görev yapacak işyeri
hekimi ve iş güvenliği uzmanlarının eğitimlerini vermek üzere, bu alanda lisans
ve lisans üstü eğitim veren üniversiteler, ilgili kamu
kurum ve kuruluşları ve kamu kurumu niteliğindeki ilgili meslek kuruluşlarınca
birlikte ya da ayrı ayrı oluşturulan birimler eğitim kurumunu,
ifade eder.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Ali Arslan, Muğla Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ ARSLAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 48’inci maddedeki önergemiz üzerine söz almış bulunuyorum.
Sözlerime başlarken yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, ben iki dönemdir milletvekiliyim. Böyle, yaz
tatilinin başlangıcına doğru geldiğinde, her yasama döneminde bir âdeti var
AKP’nin; bir torba yasa getirir, bu torba yasanın içinde ne olduğunu, kim
olduğunu çoğumuz bilmez -hatta bugün gazetelerde resimler var biliyorsunuz,
yorgunluktan artık bitap düşmüştür Meclis- işte, ne koyarsan içine geçirir, bu
da benzer bir yasa. Bakın, söylemekte bir beis görmüyorum, bu yasanın tali
komisyonlarından birisi Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu. Size
burada şunu iddia ediyorum: Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Başkanı ve tüm üyelerinin hiçbirisinin bu maddeden haberi yok. Sağlık alanında
çok önemli bir düzenleme yapıyor. Bakın, iş kazaları konusunda, Türkiye, dünya
rekorları kırıyor yani utanılacak bir şey bu.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Çalışma Bakanının haberi var mı?
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sağlık Bakanının yok, Çalışma Bakanının
yok.
ALİ ARSLAN (Devamla) – Bakanının yok. Gerçekten içler acısı bir durum.
Yazık, yazık, böyle şey olmaz.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Komisyona geldi Bakan ya.
ALİ ARSLAN (Devamla) – Ne yapıyor bu yasa? Yeni
bir dershane. Gözünüz aydın arkadaşlar, yeni dershanelerimiz olacak.
Nedir o dershaneler? İş yeri hekimliği sertifikası verecek dershanelerimiz
olacak. Yani sürücü kursu için adam iki tane oda açacak, burası da işte “Gel,
doktorsan sana bir sertifika verelim.”
Arkadaşlar, iş sağlığı konusunda, iş güvenliği konusunda bu kadar
sıkıntılı bir ülkenin, böyle alelacele, Meclisin son günlerinde, hiç kimsenin
haberi bile yokken böyle bir yasa maddesini geçirmeye bence hakkı yoktur yani
iş kazaları konusunda, iş güvenliği konusunda belki aylarca, günlerce
düşünmemiz gerekiyor ne yapmamız gerekir diye. Gerçi siz iş kazalarını kadere
bağlayıp geçiyorsunuz.
Şimdi, bakın, Avrupa’da iş kazaları konusunda sondan birinciyiz.
Almanların, İngilizlerin, Fransızların kaderi ya da Romanyalıların kaderi,
Yunanlıların kaderi, İtalyanların, İspanyolların kaderi bizimkinden daha mı
iyi? Sadece işi kaderciliğe bağlayarak kurtulmak mümkün değil. Eksik
yaptığımız, yapmadığımız bir şeyler var. İş güvenliği konusunda bir şeyleri
ihmal ediyoruz. Sadece kadere bıraktığımız için belki de başımıza bunlar
geliyor. Maden kazalarında patır patır insanlarımız ölüyor. İşte, tersaneler
ölüm tarlası gibi. Bu kadar ciddi bir konuyu Meclisin son günü dikkatler
dağılmışken, Komisyondaki hiçbir milletvekilinin haberi bile yokken -sağlık
alanında bir düzenleme yapılıyor- böyle bir maddeyi geçirmek gerçekten nasıl
açıklanabilir bilemiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bakın, iş yeri hekimlerine eğitim verme,
sertifika verme hakkı Türk Tabipleri Birliğindeydi. İnsan şunu düşünüyor: Acaba
bu madde konurken kendisine Sağlıkta Dönüşüm Programı nedeniyle muhalefet eden
Türk Tabipleri Birliğinden bu Hükûmet intikam mı almak istiyor? Yani elindeki
iş yeri hekimliği sertifikası verme hakkını alıp özel dershanelere vererek -ki
bu özel dershaneler, kulaktan kulağa söylenenlere göre, AKP milletvekillerinin
çok yakınlarının kurduğu dershaneler, on bir tanesi kurulmuş zaten- acaba Türk
Tabipleri Birliğinden intikam mı alınmak isteniyor? Türk Tabipleri Birliği,
biliyorsunuz, Sağlıkta Dönüşüm Programı’na muhalefet ediyor Cumhuriyet Halk
Partisi gibi. Hatta, Sayın Bakan, Türk Tabipleri
Birliğine, Samsun’da yaptığı bir konuşmada diyor ki: “Niye muhalefet ediyorsun
kardeşim? Benim elimde yetki var, istersem bir kanun çıkarırım, Türk Tabipleri
Birliğini de, Diş Hekimleri Birliğini de, Eczacılar Birliğini de kapatıveririm.”
Arkadaşlar, burası Patagonya mı? Yani kimin elinde böyle bir hak var? Yasalarla
kurulan odaları bir kanun maddesi çıkarıp da kapatıvermek, “Aman ha sesini
çıkarma…” Bu faşist yönetimlerde bile olacak bir şey değil. “Bana muhalefet
edersen kapatırım. Kapatamazsam ne yaparım? Elindeki sertifika verme yetkisini
alırım, görürsün gününü!”
Şimdi, Tam Gün Yasası’yla ilgili tartışmalar yaşıyoruz
biliyorsunuz. Bugün, yine Danıştay bir karar verdi. Geçtiğimiz hafta cuma günü,
Anayasa Mahkemesi, Cumhuriyet Halk Partisinin başvurusu üzerine, Tam Gün
Yasası’nın bazı maddelerini iptal etti. Cumhuriyet Halk Partisi Tam Gün
Yasası’na, Türk Tabipleri Birliği Tam Gün Yasası’na karşı olan bir duruş
sergilemedi. Burada görüştük, hepimizin talebi şuydu: “Tam Gün Yasası’na ‘Evet’
diyoruz ama Tam Gün Yasası’nda, çalışanlara emekliliğe de yansıyan, taban
ücretleri yüksek, döner sermaye performans ücretlerine bağlı olmayan güvenceli
bir yasa, güvenceli bir hak verelim, ücret verelim, biz buna ‘Evet’ diyeceğiz.”
dediler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Arslan, konuşmanızı tamamlayınız.
ALİ ARSLAN (Devamla) – Dağ fare doğurdu. “Size emekliye yansıyan
ücret vereceğiz.” dediler. Ee, ne olacak? “Kendi emeklilik işveren payını sen
yatıracaksın, yirmi beş sene sonra, talep ettiğin gibi hâkimlerle, savcılarla
eşit emeklilik hakkına sahip olacaksın.” Arkadaşlar, böyle bir komedi var mı?
Türkiye’de hangi çalışan işveren payını kendisi yatırıyor? Ben işveren payını
yatıracağıma, giderim özel sigorta şirketlerine yatırırım, daha yüksek maaşla
emekli olurum. O nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi, yasalara uygun olmayan,
Anayasa’ya aykırı bir durum nedeniyle Anayasa Mahkemesine gitti ve yasayı iptal
ettirdi. Bakan kavga ediyor, “Yakarım, asarım, keserim. Yapamazsınız,
açamazsınız…” Ee, bugün Danıştay bir karar verdi. “Hayır, bu Anayasa
Mahkemesindeki iptaller sadece üniversite hastanelerindeki hocaları değil,
muayenehanesi olan öğretim üyelerini değil, Sağlık Bakanlığı hastanelerinde
çalışan hekimleri de karşılamaktadır.” dedi ve yargı kararını verdi.
Şimdi bakın, gürültü patırtı sona erdi. Bekleseydi Sayın Bakan
Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararını…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Arslan, son cümlelerinizi alayım.
Buyurun.
ALİ ARSLAN (Devamla) – Bağlıyorum Başkanım, çok teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlarım, gerçekten, inatlaşmayı bırakmak gerekiyor.
Sağlık sektörünün içindeki insanlar, meslek örgütleri, doğru şeyler söylüyor.
Hoşunuza gitmeyebilir ama katlanmak zorundayız, birbirimizi dinlemek
zorundayız. Bu insanları cezalandırmak için “Yok, seni kapatırım, hakkını
elinden alırım.” Dershanelerin hâli ortada, yeni bir dershane ekliyoruz, iş
yeri hekimliği belgesi veren dershaneler. Hakikaten,
trajikomik bir durum.
Ben, bu duygularla hepinizi yeniden saygıyla selamlıyorum,
hepinize iyi tatiller diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arslan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkanım, burası daha çok.
BAŞKAN – Buradaki çoğunluk buradan fazla, buranın yayılma alanı
fazla olduğu için görünmüyor.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 48 inci
maddesi ile 4857 sayılı İş Kanununun 2 nci maddesinin ikinci fıkrasından sonra
gelmek üzere eklenen fıkrada geçen “Bu Kanunun” ibaresinin “Bu Kanun
hükümlerinin” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Kalaycı, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 48’inci maddesine dair
verdiğimiz önergeyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Bu maddenin gerekçesinde, iş yeri sağlık ve güvenlik birimi
veya konuyla ilgili uzmanı bulunmayan küçük ve orta ölçekli işletmelerin iş
yeri dışından iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri sunan Bakanlıkça
yetkilendirilmiş ortak sağlık ve güvenlik birimlerinden iş sağlığı ve güvenliği
hizmeti alması imkânının sağlanması ile hizmetin ulaşılabilirliğinin ve
ekonomik açıdan uygulamayı yaygınlaştıracak bir düzenlemenin amaçlandığı ifade
edilmektedir.
Esasen bu düzenlemeyle ülkemizin işçi sağlığı ve iş güvenliği
alanı da AKP İktidarınca piyasaya açılarak sağlık sermayesine yeni bir imkân ve
rant kapısı hâline getirilmek istenmektedir. Bu
düzenleme ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları dışlanarak eğitim
hizmetlerinin piyasaya açılması planlanmaktadır.
İş yerlerine özgü sağlık ve güvenlik sorunlarıyla ilgili risk
analizleri, iş sağlığı ve güvenliği sistemlerinin kurulması, periyodik
denetimler ile eğitim ve belgelendirme doğrudan mühendislik disiplinlerinin
görev alanına girmektedir.
İş güvenliği mühendisliği, sağlık ve güvenliğe yönelik tüm
önlemlerin alınması ve eğitimlerin verilmesini de içermektedir. Bilgi birikim
düzeyi bilinmeyen ticari kuruluşlara iş güvenliği uzmanı yetiştirme yetkisi
verilmesi, bu alanda onlarca yıldır birikim sahibi kamu kurumu niteliğindeki
meslek kuruluşları ve odaların yok sayılması, iş kazalarının daha da artmasına
neden olacaktır. Mahkemelerce iptal edilen yönetmeliklerin yerine hukuku
arkadan dolanıp kanun çıkararak sorunları çözmek mümkün değildir.
Bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konudaki düşüncemiz
şudur: Bu tasarının 48, 49 ve 50’nci maddeleri tasarıdan çıkarılmalı ve tüm
tarafların görüşü alınarak hazırlanacak iş sağlığı ve güvenliği yasası mutlaka
yürürlüğe konulmalıdır.
Değerli milletvekilleri, sanayileşmeyle birlikte ortaya
çıkan ve iş yerlerinde beliren yoğun makineleşme birtakım sorunları da
beraberinde getirmiş, teknolojik gelişmenin ve sanayileşmenin süreklilik
kazanması nedeniyle de her gün çalışma hayatına katılan yeni iş kolları,
kimyasal maddeler, makine ve teçhizatlar yeni sorunlar doğurmuş ve bunların
çözümlenmesi, çalışma hayatının taraflarının katkılarıyla mümkün olabilecek
hâle gelmiştir.
Tarihî süreç içinde iş güvenliği kavramı bir ihtiyaç olarak ortaya
çıkmıştır. Bu ihtiyaç ise sanayileşmenin yol açtığı tehlikelerden insanın
hukuken korunmuş varlıklarına, özellikle hayatına, vücut bütünlüğüne ve
sağlığına yönelik zararlardan ve her türlü olumsuz etkilerden korunması
düşüncesidir.
İş kazalarında ölen ve sakat kalan kişilerin oranlarına
bakıldığında, rakamların hâlâ ciddi boyutta olduğu ve kayda değer bir azalma
olmadığı görülmektedir. Üstelik söz konusu rakamların Sosyal Güvenlik Kurumu
verileri olduğu ve her işçinin de sigortalı olmadığı ve büyük bir kayıt dışı
sektörün varlığı göz önüne alındığında sorunun büyüklüğü daha net biçimde
ortaya çıkmaktadır. Üstelik sigortalılar arasında da ihbar edilmeyen iş
kazalarının sayısı azımsanmayacak miktardadır.
Değerli milletvekilleri, bu sorunun somut bir örneğini hep beraber
gördük. İnsanlık dışı koşullarda, büyük çoğunluğu sigortasız olarak
çalıştırılmış ve meslek hastalığı silikozise yakalanmış kot kumlama işçileri,
sosyal güvenlik haklarından hastalıkları oranında yararlanma taleplerini dile
getirmek üzere geçtiğimiz günlerde Ankara’ya gelmişlerdir. Yaptıkları
açıklamalara basınımız yoğun ilgi göstermiş, değişik sendikalar, meslek
örgütleri ve siyasi partiler de destek açıklamaları yapmıştır. Ancak verilen sözlere
rağmen bu işçilerin sosyal güvenlik haklarından yararlandırılmasına ilişkin
düzenleme maalesef yapılmamış, bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak
önerimize rağmen bu düzenleme kabul edilmemiştir.
Ne yazık ki ülkemizde meslek hastalıklarıyla ilgili yaygın bir
çalışma yoktur ve çalışanlar bazı hastalıkların meslek hastalığı olup
olmadığını bilememektedir. Ülkeler arasında değişmekle birlikte, genel olarak
meslek hastalıkları görülme sıklığının binde 4-12 arasında değişmesi
beklenmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Kalaycı, konuşmanızı tamamlayınız.
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Bu beklentiye göre Türkiye’de yalnızca
zorunlu sigortalı sayıları üzerinden her yıl en az 35 bin yeni meslek hastalığı
olgusu saptanması gerekir. Eğer tüm çalışanlar söz konusu edilirse, olgu
sayısının 100 bin ile 300 bin arasında olması beklenmelidir.
Türkiye’de meslek hastalıkları, gerek tanısının korunması ve
tedavinin düzenlenmesi gerekse rehabilitasyonunun
sağlanması açısından çok sorunlu bir alandır. Ülkemizde meslek hastalıkları
tanı konulması sürecinin yeniden ele alınması zorunludur.
Değerli milletvekilleri, sözlerime son verirken yine aynı konuyu
yineliyorum, iş sağlığı ve iş güvenliği yasası mutlaka çıkarılmalı, böyle bölük
pörçük düzenlemelerle bu alanı düzenlememeliyiz diyorum.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
49’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 49
uncu maddesi ile 4857 sayılı İş Kanununun 81 inci maddesinin ikinci fıkrasından
sonra gelmek üzere eklenen fıkrada geçen “diğer Kanunların kısıtlayıcı
hükümleri uygulanmaz.” ibaresinin “diğer Kanunların bu Kanuna aykırı hükümleri
uygulanmaz” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
Abdülkadir Akcan |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
Afyonkarahisar |
Konya |
|
Mehmet Şandır |
Mehmet Günal |
Oktay Vural |
|
Mersin |
Antalya |
İzmir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Ban Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Çerçeve
49 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Orhan Ziya Diren |
Harun Öztürk |
Hüseyin Pazarcı |
|
Tokat |
İzmir |
Balıkesir |
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Halil Ünlütepe |
Ahmet Tan |
|
Malatya |
Afyonkarahisar |
İstanbul |
Madde 49- 4857 sayılı İş Kanununun 81 inci maddesinin üçüncü
fıkrası yürürlükten kaldırılmış, ikinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki
fıkralar eklenmiştir.
“İşyeri sağlık ve güvenlik birimleri ile ortak sağlık ve güvenlik
birimlerinin nitelikleri, ortak sağlık ve güvenlik birimlerinin kurulmasına
ilişkin hususlar, bu birimlerde bulunması gereken araç, gereç ve teçhizat ile
görevlendirilecek işyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı ve diğer sağlık
personelinin nitelikleri, sayısı, görev, yetki ve sorumlulukları, çalışma
şartları, görevlerini nasıl yürütecekleri; Sağlık Bakanlığı, Türk Tabipleri
Birliği ve Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği'nin görüşü dikkate alınarak
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından 7/1/2004
tarihli ve 5038 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan İş Sağlığı ve Güvenliği
ve Çalışma Ortamına İlişkin 155 Sayılı Sözleşme ile 7/1/2004 tarihli ve 5039
sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan İş Sağlığı Hizmetlerine İlişkin 161
Sayılı Sözleşme hükümlerine uygun olarak çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
Diğer Kanunların, işyeri hekimlerinin işyeri sağlık ve güvenlik
birimleri ile ortak sağlık ve güvenlik birimlerinde verdikleri birinci basamak
sağlık hizmetlerine yönelik kısıtlayıcı hükümleri uygulanmaz."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
torba yasa tasarısının 49’uncu maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önerge
üzerine söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin iş
yerinde sunulmasını hizmetin etkinliği açısından zorunlu görmekteyiz. Bu
hizmetten sadece iş yerinde 50’den fazla işçi çalıştıran işletmeler değil,
işletmelerin yaklaşık yüzde 98’ini oluşturan KOBİ’ler de yararlandırılmalıdır,
bunu sağlayacak olan da kurulacak ortak sağlık ve güvenlik birimleridir.
Bu birimlerin bu hizmeti satın alacak işletmeler dışındaki
şirketlerce kurulması doğru değildir. Doğru değildir, çünkü bu birimler para
karşılığı iş yerlerine hizmet verdikleri için bağımsız bir biçimde görev yapamazlar.
Geçmişte yapı denetimi ve sürücü ehliyet kursu gibi uygulamalarda benzer
sakıncalar ortaya çıkmıştır.
50’den fazla işçi çalıştıran işletmeler, iş yerlerinde bizzat bu
birimleri oluşturabilecekleri gibi, işverenler tarafından oluşturulan ortak
sağlık ve güvenlik birimlerinden de bu hizmeti satın alabileceklerdir.
Maddede, 50’den az işçi çalıştıran işletmelerin de bu hizmeti
ortak sağlık ve güvenlik birimlerinden almalarına zorunluluk getirilmesi uygun
olacaktır. Çünkü, iş hekimliği ve güvenliği hizmeti
alma konusunda bir boşluk bırakılmaması gerekir. Ancak, bu hizmetin KOBİ’lere
olan yükünün hafifletilmesi için bunlara yönelik bir devlet desteği mutlaka
düşünülmelidir.
Öte yandan, 50 işçinin hesabında taşeron yanında çalışan işçiler
de dikkate alınmalıdır.
Maddedeki altı aydan fazla çalışma zorunluluğu da geçici ve
mevsimlik çalışmayı öngören istihdam yapımız, kayıt dışı istihdamın yaygınlığı
ve işverenlerin işçilere İş Kanunu’ndan doğan bazı hakları ödememek için altı
ayda bir işçi değiştirmeleri nedenleriyle işverenlerin iş sağlığı ve güvenliği
tedbirlerini almaktan kaçınmaları sonucunu doğurabilecektir.
Değerli milletvekilleri, işletmelerde kurulu birimlerde görev
yapan iş yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanlarının ücretleri ile ortak sağlık ve
güvenlik birimi hizmetlerinin bedelinin doğrudan işverenler tarafından
ödenmemesi gerekir. Aksi takdirde, hizmetin bağımsız ve etkin bir şekilde
verilmesi mümkün olmayacaktır. Yapılmakta olan düzenlemede buna ilişkin bir
hüküm yer almamaktadır. Bu bağımsızlığı sağlayacak olan da işverenlerin ve
devletin katılımıyla oluşturulacak bir fon olacaktır.
Bunun içindir ki, değişiklik önergesinde, çıkarılacak yönetmeliğin
ülkemiz tarafından da onaylanan ILO’nun iş sağlığı ve güvenliği ve çalışma
ortamına ilişkin 155 sayılı Sözleşmesi ile iş sağlığı hizmetlerine ilişkin 161
sayılı Sözleşmesi hükümlerine uygun olması teklif edilmiştir.
Ayrıca Bakanlık, söz konusu yönetmeliğin çıkarılmasında, doğrudan
ilgili meslek kuruluşları olan Türk Tabipleri Birliği ve Türk Mühendis ve Mimar
Odaları Birliğini devre dışı bırakmak istemektedir. Meslek kuruluşları ile
sosyal taraflara maddede görüş alınacak birimler arasında açıkça yer
verilmemesi, uzlaşmadan kaçan ve dayatmacı bir anlayıştır.
Bu düzenlemeyle Hükûmet, hem yargı kararlarını hem de yargıda
görülmekte olan bir davayı baypas etmek istemektedir. Hükûmetin bürokrasiye ve
yargıya takılan konuları yasa çıkararak aşmaya çalışması ve yasama organını
keyfî bir şekilde kullanması kabul edilemez.
Değerli milletvekilleri, tasarıyla İş Kanunu’nun 81’inci
maddesine eklenen yeni fıkra ise iş yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı
istihdamında hem Türk Tabipleri Birliği ve hem de Türk Mühendis Mimar Odalarına
yetki veren bazı hükümleri devre dışı bırakarak, hem de bazı maddeleri henüz
yürürlüğe bile girmeyen Tam Gün Yasası’na istisna getirmeyi amaçlamaktadır. Değişiklik teklifimizle bu sakıncaların da ortadan kaldırılması
amaçlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, iş yerinde çalışan ve her an iş kazası ve
meslek hastalığı riskiyle karşı karşıya bulunan…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk, konuşmanızı tamamlayınız.
HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – …alanında uzman, işverene karşı sendika
yöneticilerinde olduğu gibi çeşitli güvencelerle korunmuş kişilerin de iş sağlığı
ve güvenliği birimlerinde görev almaları son derece önemlidir. Gerektiğinde
işin geçici olarak durdurulmasına karar verebilecek olan bu kişilerin işverene
karşı korunmaları gerektiği ise açıktır.
Değerli milletvekilleri, eğer yüzlerce kez aynı nedenlerden
kaynaklanan kazalar oluyorsa, bu durumu talihsizlik ve kader diye
açıklayamazsınız. Bu, göz göre göre ihmaldir.
İş hukukunun diğer alanlarından farklı olarak bu alanda işçi,
işveren ve devletin çıkarları örtüştüğünden, ön yargısız doğru adımlar atılırsa
sorunun çözümü kolaylaşabilecektir.
Doğru yasal düzenlemeler, sağlıklı ve doğru verilerle uygulamanın
düzenli denetimi, iş sağlığı ve güvenliği sorunlarının aşılmasına katkı
verecektir diyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 49
uncu maddesi ile 4857 sayılı İş Kanununun 81 inci maddesinin ikinci fıkrasından
sonra gelmek üzere eklenen fıkrada geçen “diğer Kanunların kısıtlayıcı
hükümleri uygulanmaz.” ibaresinin “diğer Kanunların bu Kanuna aykırı hükümleri
uygulanmaz” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Akcan, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 49’uncu maddesine bağlı
olarak vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, aslında, kanunları yapmak kadar
kanunların anlaşılabilir hâlde olması, uygulanabilirliliğini sağlayan temel
hususlardan birisidir. Biz bu önergeyle bunu amaçladık. Yapılan icraatlarla
insanların uygulamadan olumsuz etkilenmemesi, uygulamaların rahat
gerçekleştirilmesi, hem idare hem muhatapları tarafından önemlidir. Yapılan
işlerin bu açıdan ele alınması oldukça önemli ve her değişikliğin kendi kanunu
içerisinde yapılması esas alınmalıdır.
Aslında, şimdi yapmak istediğim konuşmayı 45’inci maddedeki
önergede konuşmak istiyordum. Sayın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız Değerli
Yıldız’ın burada bulunması şimdi değinmek istediğim konu bakımından önemli. O
nedenle, müsaade ederseniz şu hususa değinmek istiyorum:
Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığımız oldukça önemli bir bakanlığımız. Titizlikle işlerinin yürütülmesi,
muhalefet olarak iktidar olarak hepimizin arzusu ve sonuçta, milletimize iyi
sonuçları yansısın düşüncesiyle hareket ediyoruz. Biraz önce Afyonkarahisar
ilimiz Emirdağ ilçemizde… Ki Afyonkarahisar’ın en fazla sayıda köyü bulunan
ilçelerinin başındadır, yetmiş altı köyü vardır. Bu köyler yoğunlukla pancar
tarımıyla ve hububat tarımıyla uğraşır. Bu köylerde şu anda pancar tarımıyla
uğraşan, pancar üreticisi durumunda olan çiftçilerimiz iki gündür çok ciddi bir
sıkıntıyla karşı karşıya. Sıcaklar had safhada. Sıcakları bahane eden, sıcakları
gerekçe gösteren ve çiftçinin zor durumda olduğunu bilen, özelleştirmeden
elektrik dağıtımını üstlenmiş olan, özelleştirmeden bu yetkiyi alan firma bunu
fırsat bilerek çiftçinin üzerine gitmekte. Çiftçi, zaten, gerçekten uygulanan
yanlış tarım politikalarının sonunda kâr edemez, para kazanamaz hâlde, geçen
yıllardan devretmiş borcu var. Çiftçi bu borcu inkâr etmiyor, bu borcu
ödeyecek. “Taksitlendirelim.” diyorsunuz, tamam. Birinci taksitini ödediği
hâlde “Efendim, geçen yıla ait borcunuz, hepsini birlikte ödeyeceksiniz.” diye
bütün çiftçilerin elektrikleri, tarımsal sulama amaçlı kullanılmış elektrikleri
kesilmiş durumda. Şu anda Emirdağ köylerinde elektrik tarımsal sulamada yok
Sayın Bakanım ve çiftçilerimiz, “Ne olur bunu bir dile getirin…” Eğer bu sıcakta
o pancar, en kritik olduğu, üretimin vejetatif dönemin en kritik olduğu
safhasında sulanamazsa, bundan on beş gün sonra helikopterlerle su serpin
tarlaya, dilediğiniz kadar su verin, o pancardan bir hayır bekleyemezsiniz ve
elde edemeyecek çiftçilerimiz. Bu nedenle, bu pozisyonu bilen dağıtıcı,
istismar etmemesi gerekirdi. Onun daha fazla sulama imkânına
kavuşmasını teminden en az çiftçi kadar, en az Bakanlığımız kadar, en az
elektrik üreten kurumlarımız kadar sorumlular ki dağıtanlar, verdikleri elektriğin
parasını üretimi garanti altına alarak, ondan daha fazla gelir temin etmesini
sağlayarak paranın geri dönüşünü, elektrik ücretinin geri dönüşünü temin için
onun verim almasını temin etmesi gerekirdi. Bu, aslında, sadece
üreticinin sorunu değil, hep beraber tüm ülkenin ve bu noktada elektriği
dağıtanların da sorumluluğu üretenler kadar. Bu nedenle de çiftçilerimiz, Sayın
Bakanım sizden, bu konuya el atmanızı bekliyor. Ben kendilerine telefonda
söylediğimi söylüyorum, açık kalplilikle: “Sayın Bakanıma bir fırsat olur ben
bunu mutlaka iletirim, bugün iletirim, olmazsa telefonla ulaşır iletirim.”
dedim, fakat bir fırsat oldu, zatınızı da burada görünce bu önergeyi vesile
kılarak size konuyu aktarma fırsatı buldum.
Bu duygularla ben konuya el atacağınıza inanıyorum, bu inançla da
şimdiden teşekkür ediyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan maddelerin
oylamaları tamamlanmıştır. Saat 21.30’a kadar birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.56
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 21.38
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
139’uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi üçüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz. Üçüncü bölüm,
geçici 1, 2, 3, 4, 5 ve 6’ncı maddeler dâhil olmak üzere 50 ila 63’üncü
maddeleri kapsamaktadır.
Üçüncü bölüm üzerinde ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’na aittir.
Sayın Aslanoğlu, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, üçüncü bölümde, genelde bu bir torba
yasa, torba yasaya da her şey dolduruldu. Torbayı geçti, çuval da değil, harar
oldu; bunu bir kere arz edeyim.
Bu bölümde üç konu üzerinde durmak istiyorum. Konunun bir tanesi, bu
bölümde Türkiye büyük Millet Meclisini ilgilendiriyor. Türkiye Büyük Millet
Meclisinde 2 tane olan hukuk müşavirliği ve 2 tane olan müşavir avukat sayısı
iptal ediliyor, bunların yerine 10 tane hukuk müşavirliği kadrosu getiriliyor.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisi bir
bütündür. Burada kim çalışıyorsa, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı
altında kim çalışıyorsa, herkesin çalışma koşullarını, herkesin sosyal ve
ekonomik yapısını hepimizin düşünmesi lazım. Maalesef Plan Bütçe Komisyonunda,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde çalışan diğer personelle ilgili önergemiz ve
kanun teklifimiz olmasına rağmen, kanun teklifimiz birleştirilmedi, önergemiz
reddedildi.
Değerli arkadaşlarım, burada çalışan odacıdan ta Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanına kadar bu zor koşullarda nasıl çalıştıklarını hepimiz
çok iyi biliyoruz. Danışmanından çay ocağındaki arkadaşlarımıza, polis
arkadaşlarımıza, sabahın beşine kadar, gecenin üçüne kadar bizlerle beraber
hakikaten aynı yorucu mesaiyi veren kardeşlerimiz, danışmanımızdan, sekreterimizden
hepsi. Şimdi, burada bir bütünlük yok arkadaşlar. Yani Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bir bütünlük olmalı. Kim çalışıyorsa, hangi koşulda çalışıyorsa,
aynı koşulda çalışan iki ayrı personel çok farklı ücret alıyor Türkiye Büyük
Millet Meclisinde. Bir objektif kriter yok burada.
Bir, Meclisin esas personeli var; bir, başka bakanlıktan gelenler var; çok
farklı uygulamalar var. Bir kere, Türkiye Büyük Millet Meclisi eğer hepimizin
yasa yaptığı bir yerse burada çalışan herkesin objektif bir kritere
sahip olması lazım. Maalesef, Meclis çatısı altında bu objektif kriter yoktur. Her Meclis Başkanı geldiğinde farklı kriterler uygulamışlar, her Meclis Başkanı geldiğinde
birileri başka adamlar getirmiş ve maalesef burada hak eden, çalışan, üreten
insanlar hâlâ daha Meclis kadrosu dışında kalmıştır arkadaşlar. Yani
verimliliğe, çalışmaya, emeğe hiç değer verilmemiş. Ben bunu üzülerek
söylüyorum. Bunu hepiniz çok iyi biliyorsunuz. Yani gezin bankolarda, gezin
bankolarda, yirmi yıldır burada çalışmasına rağmen hâlâ kadrosu bakanlık
kadrosunda olan bir sürü arkadaşımız var, ama buraya altı ay önce gelmiş,
direkt Meclis kadrosuna geçmiş. Yani, bir kere ekonomik olarak çok fark ediyor
arkadaşlar. Eğer bir insan çalışıyorsa, bir insan üretiyorsa, bir insan yirmi
dört saatini burada geçiriyorsa, verimliyse, biz bu insanlara değer vermek
zorundayız. Bunlar, günde kaç kişinin Meclise geldiğini, polis
arkadaşlarımızdan tutun… Bakın, polis arkadaşlarımız, emniyetçi arkadaşlarımız
kimlerin, nasıl dertlerini çekiyorlar, buraya gelen tüm insanlarla nasıl
muhatap olup onları nasıl ağırlamaya çalışıyorlar. Yemekhanede çalışan
arkadaşlarımız Meclisin açık olduğu saatlerde, sabahın beşine, sabahın yedisine
kadar burada kalmak zorunda. Onun için, burada eğer Meclis personeline bir şey
yapıyorsak sadece hukuk müşavirleriyle ilgili bir şey yapmayalım arkadaşlar,
Meclisin bütününü ele alıp mutlaka bunu çözmemiz lazım arkadaşlar. Mecliste her
çalışan geleceğini, istikbalini bilmek zorundadır. Ama maalesef böyle gelmiş,
dün de böyleymiş, bugün de böyle. Bir şey değişmemiş, değişmiyor, umudum da yok
değişeceğinden. Her gelen birisini bulmuş, Meclis kadrosuna girmiş.
Değerli arkadaşlarım, bir kere -üzülerek söylüyorum- Meclise emek
veren -yine söylüyorum- kapıdaki emniyet görevlisi arkadaşlarımızdan,
yemekhanesinden çay ocaklarına kadar çalışan, üreten kim varsa bunları tek tek
ele alıp haklarını vermek zorundayız. Biz bu arkadaşlarımızın haklarını
vermiyoruz, bir kere bunun altını çiziyorum. Yani burada sadece 10 tane yeni
hukuk müşavirliği kadrosu niye açılıyor, neden açılıyor? Tabii, 10 değil, 20
verelim, eğer hakikaten gerekliyse. Ben “Niye veriyoruz?” demiyorum ama sadece
hukuk müşavirliğini bu torba yasa içine sokup Meclisin diğer personeliyle
ilgili hiçbir düzenleme getirmemeyi de kendime yakıştıramıyorum; bir kere bunun
altını çiziyorum.
Yine, arkadaşlar, burada, bu üçüncü bölümde hazine avukatları var,
diğer kamu avukatları var.
Değerli arkadaşlarım, ben, hakikaten, kamuda verimlilik esasına
göre çalışılmadığını -avukatlar olarak söylüyorum- haklarının verilmediğini,
özellikle kamunun değişik kesimlerindeki değişik avukat arkadaşlarımın çok
farklı ücretlere sahip olduğunu, örneğin KİT’lerdeki bir avukat arkadaşın
aldığı ücretle, bir BOTAŞ’ta, bir başka kurumda, bir Kamu İhale Kurumunda… Yani
bir bakın arkadaşlar ya. Yani hepsi elinizin altında, bakın, kamudaki avukat
arkadaşların skalalarına bakın. Hepsi
devlet memuru. Yani bu, BOTAŞ’ta çalışıyor diye… Yani BOTAŞ kamu adına
görev yapmıyor mu? Veya Kamu İhale Kurumu veya elektrik işleri kurumunda, yani
kamu adına görev yapan, “bağımsız” dediğiniz kurumlardaki avukatlara bir bakın.
Bu arkadaşlarımıza yazık değil mi, hazine avukatlarımıza, kamunun diğer
avukatlarına, Maliye Bakanlığındaki, Karayollarındaki, Bayındırlık Bakanlığındaki,
Orman Bakanlığındaki hukuk müşavirlerine yazık değil mi arkadaşlar? En az 4
katı kadar fazla para alan var, bakın arkadaşlar ya.
Kamu avukatları kamu adına görevlerini yapıyorlar, kamunun hakkını
savunuyorlar ama maalesef kamuda özellikle bu hukuk müşavirleri konusu
yıllardır böyle gelmiş, hâlâ böyle gidiyor. Ben üzülüyorum bu arkadaşlarıma,
özellikle hazine avukatlarıma, Maliye Bakanlığı avukatlarıma, Karayolları
avukatlarıma. Yani kamunun bazı kurumlarındaki avukat arkadaşlarım çok değerli
hizmet vermelerine rağmen ve çok yoğun hizmet yani kamu hakkını daha çok yoğun
korumalarına rağmen kamudaki avukat arkadaşlarımın hakkının yendiğine
inanıyorum.
Bağımsız kurumlardaki avukat arkadaşlarım bu arkadaşlarım kadar
çalışmıyor. Tamam, onlar da kurumlarının hakkını koruyorlar ama hiç değilse
birazcık olsa -ben “O arkadaşlarım niye fazla para alıyor?” demiyorum-
emeklerinin hakkını alıyorlar ama diğer avukatların, onların hakkını vermiyoruz
arkadaşlar. Özellikle kamu avukatlarımın yani hazine avukatlarımın bu konuda
hakkının yendiğine inanıyorum.
Ben bir kez daha kamudaki tüm avukatların gözden geçirilip, diğer
kurumlardaki avukatların, hep birlikte, hangi ücreti aldığının gözden geçirilip
bu arkadaşlarımın haklarının teslim edilmesini istiyorum. Bir verimlilik esası
vardır. Bazı avukatlarımız çok önemli davalar kazanmasına
rağmen hiç çalışmayan -bunu da söylüyorum, çalışan kim varsa, emek veren kim
varsa ben saygı duyuyorum- üretmeyen bir arkadaşım çalışan arkadaşıma göre eğer
fazla bir para alıyorsa, ben, vicdanıma bunu sığdıramıyorum arkadaşlar ve onun
için, kamu avukatları konusunda, özellikle hazine avukatları konusunda bir kez
daha dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, tabii o kadar çok şey var ki, yine bu
bölümde, ama hangi birini söyleyeyim. Tabii bir de burada yine bir özel
idareler konusu var - biraz önceki maddelerde geçti belediyeler- özel
idarelerle ilgili bir bölüm var.
Değerli arkadaşlarım, burada da adalet yoktur, yine söylüyorum.
Özel idareler konusunda kesinlikle Türkiye’de bir adalet sisteminden bahsetmek
mümkün değildir. Yani özel idareler, genellikle köylere yönelik hizmetleri
yapan, özellikle il özel idareleri ve köylere yönelik hizmet yapan, ağırlıklı
KÖYDES projeleriyle ilgilenen kurumlar oluyor ama bazı illerimizin, örneğin bir
Sivas’ın 1.200 köyü, bir Balıkesir’in 900 küsur köyü olmasına rağmen, bir
Malatya’nın 600 küsur
köyü olmasına rağmen, bazı illerimizde 1 tane köy kalmadı. Hem
büyükşehirden para alıyorlar… Artık büyükşehir konusunu söylemek istemiyorum,
adaletsizlik, haksızlık… Yani, bunu artık, hakikaten sekiz yıldır söylüyorum
anlatamıyorum her nedense. 1 tane köyü yoktur, il ismi vermek istemiyorum,
nüfus başına olduğu için hem özel idare payını alıyor hem de büyükşehirden
dolayı alıyor. Hâlbuki o köy diye bir şey yok ortada. Yani Türkiye’de özel
idare paylarında ve büyükşehir paylarında büyük bir haksızlık vardır. Yine
söylüyorum bunu, elli kere söyleyeceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Malatya’yı da büyükşehir yapalım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) -
Nerede? Kocaeli… Bak, şimdi siz şey yaptınız. Şimdi, hem Beyefendi tıkır tıkır, 1 tane köyü kalmamış, hem tıkır tıkır tıkır
özel idare payından alıyor, tıkır tıkır da…
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Darısı başınıza Sayın Vekilim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Başıma, tamam, ben
kıskanmıyorum ama hakkımı verin diyorum. Hakkımı verin. Urfa’nın hakkını verin,
Urfa büyümeden… Bazı illeri büyüttünüz,
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Sırasıyla yapıyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ha, sırasıyla. Beyefendi, sekiz
senede sıra gelmedi mi?
Şanlıurfa’nın sadece merkez nüfusu 600 bin arkadaşlar. Şanlıurfa
yılda 80 bin lira para alıyor ama -isim vermeyeyim- 350 bin nüfuslu bir
büyükşehir belediyesi yılda 160 bin lira para alıyor. Bu, bir haksızlıktır.
Aynı şey özel idareler için geçerli.
Ben, bir kez daha hepinizin dikkatlerine sunuyorum. Nerede
haksızlık varsa karşı çıkalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Sayın Başkanım, bitiyorum.
Kimin hakkı yeniyorsa ona sahip çıkmak da benim için bir
erdemliliktir ama lütfedip siz de… Siz kendiniz alıyorsunuz diye sevinmeyin,
hakkı yenenin hakkını vermek de bir erdemliliktir.
Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Ertuğrul
Kumcuoğlu, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
“Sayın Başkan, sayın milletvekilleri” diyeceğim ama karşımda
milletvekilleri yok. (AK PARTİ sıralarından “Biz neyiz?” sesleri) “Sayın
vatandaşlarım” desem “Meydan nutku mu çekiyorsunuz?” diyeceksiniz. Sayın TRT 3
seyircileri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Efendim, 536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın üçüncü bölümü üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüş ve değerlendirmelerini arz etmek
üzere huzurlarınızdayım. Bu üçüncü bölümde, altı geçici madde dâhil yirmi madde
var, yirmi maddede tam on üç kanun maddesinde değişiklik yapıyoruz. Peki, bu
durumda, bu tasarının bu bölümünün geneli üzerinde nasıl konuşulur? Geneli yok
ki, tamamı özelinden ibaret, her şey özel.
Şimdi, nasıl bu hâle geldi bu kanun? Bu kanun, evvela, Maliye
Bakanlığında hazırlanması safhasında, torba kanun mülahazasıyla içine ne varsa
tıkıştırıldı, getirildi, Komisyonda on beş-yirmi madde daha bindirildi. Bunun
üzerine, Başkanlık Divanı ayıldı “Bu yaptığınız iş yanlış, bu kanun olduğu gibi
Anaya Mahkemesinden dönerse hâlimiz harap olur. Bunun bir çaresini bulun.”
dedi. Alelacele, yel yeperek yelken kürek Komisyonu topladınız, oraya
tıkıştırdığınız maddeleri evvela ayıklayıp teklif hâline getirdiniz. Sonra,
tekliflerle tasarıyı birleştirip kanunu tekrar aynen buraya getirdiniz. Ve
bundan, Hükûmet kanadının, grup başkan vekillerinin ve efendim, Komisyondaki
arkadaşların hiç de yüzleri kızarmadı. Bu, kanuna karşı hile değil mi? Artık,
hile hurda, Adalet ve Kalkınma Partisinin karakteri hâline dönüştü.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ayıp, ayıp, ayıp! Çok ayıp, çok ayıp!
Yapmayın ya! Ne biçim laf bu ya!
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Kanuna karşı hile değil mi Nurettin
Bey Kardeşim ya! Değil mi ya!
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Yakışıyor mu size yani? Kendinize
yakıştırıyorsanız ben bir şey demiyorum.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Kanuna karşı hile değil mi
yaptığınız?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Yapmayın Allah aşkına yani bu saatte.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Yapmayayım da yaptırtıyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ayıp ya ama çok ayıp, böyle bir şey
olmaz!
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Kendinize yakışan şeyleri söyleyin o
zaman.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Yani bunun nedir tabiri? İçinizde
bir sürü avukat var. Hadi buna bir tabir bulsunlar. Doğru mu yapılan?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Böyle bir şey olmaz ya! Böyle bir
tavır olmaz ya! Biraz seviyeli olacaksın!
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – İyi, kalkar cevap verirsiniz.
Şimdi, efendim, ne yapıyoruz? Bu kanunu yapıyoruz. Bakın, ben size
bir şey söyleyeyim, bir başka misal vereceğim: Bundan bir hafta önce burada
Karayollarıyla ilgili bir kanun çıkarmadık mı? Bu kanunda dolmuşların
kapasitelerine ilişkin bir ceza hükmü koymadık mı? Bu kanun daha Resmî
Gazete’den neşredileli, daha mürekkebi kurumadan, dün alelacele, yel yeperek
yelken kürek Plan ve Bütçe Komisyonunu toplamadınız mı? Oradaki ceza hükmünü
değiştirtmediniz mi? Bunu niçin yaptınız, biraz sonra söyleyeceğim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gözden kaçtı, düzeltiliyor. Bu kadar basit.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Bunu niçin yaptığınızı biraz sonra…
Bunları niçin yapıyoruz? Diyoruz ki: Anayasa Mahkemesinden on madde döndü.
Kanunda boşluk oldu. Bunu telafi etmek için bu düzenlemeyi yapmamız gerekir.
Tamam, amenna ve saddakna, getirdiniz, bu düzenlemeyi yapıyorsunuz ama ben size
söyleyeyim: Bu kanunun pek çok maddesi tekrar Anayasa Mahkemesinden dönecek ve
siz “Hukuk önümüzü kesiyor.” diye tekrar şikâyet edeceksiniz. Yani “Benim oğlum
bina okur, döner döner yine okur.” “Yap kanun, boz kanun.” “Yap kanun, boz
kanun.” Böyle kanun yaparak, bozarak ve bir hafta önce burada parmak kaldırarak
kanunlaştırdığınız bir kanunu hemen bir hafta sonra değiştirerek “Biz doğru iş
yapıyoruz. Biz haklı iş yapıyoruz. Biz bu memleketi iyi idare ediyoruz.”
diyebilir miyiz Allah için yani? Şu kadar, bir elinizi vicdanınıza koyun,
düşünün yani. Bunun neresi doğru? Ondan sonra “Yapma Ertuğrul Bey! Haksızlık
ediyorsun!” Tamam, haksızlık ediyorsak bunun hesabı bir şekilde görülür.
Şimdi, bakın arkadaşlar “Bu kanunda bazı şeyleri düzeltiyoruz.”
diyorsunuz, düzeltirken yeniden sakatlıyorsunuz. Mesela, Gelirler Genel
Müdürlüğünde bir uzmanlar sorunu var. Bir kanun yapmışsınız, bu kanunu
uygulamışsınız, baltayı taşa vurmuşsunuz, bir yığın Maliye memuru durumdan
şikâyetçi olmuş, ondan sonra bunu düzeltelim diye… “Nasıl düzeltiriz?”
demişsiniz. “Kapıları ardına kadar açarak, her önünüze gelene gelir uzmanı
unvanı vererek bu sorunu çözersiniz.” demişsiniz. Ha, bir bakıyorsunuz, çözüldü
gibi görünüyor ama çözülmüyor.
Değerli Bakanım, çok sevgili, değerli bürokrat arkadaşlarım, şu
muhalefet kulisinde, iktidar kulisinde onlarca Maliye memuru, ellerinde birer
önerge, değişiklik metniyle “Bizim hakkımız yeniyor, bize haksızlık ediliyor.”
diye, durumlarını iyileştirmek veyahut da haklarını korumak için mücadele
veriyorlar. Yani, yapılan bu düzenleme sorunu çözmüyor. Bu düzenleme,
beraberinde yeni sorunlar getiriyor. Bir sorunu çözelim derken, bir başka
soruna davetiye çıkarıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, Maliye Bakanlığı huzursuz, insanlar
hâllerinden memnun değil. Biraz önce burada konuşan arkadaşımız, uzun uzun
Maliye memurlarının belli kesimlerinin tazallümü hâlinden bahsetti. Şimdi,
Maliye memurları artık birbirlerine düşmüşler, bir yarış hâlindeler, “O benim
bir adım önümde, koşup ben onun önüne geçeceğim. Bu benim bir adım önümde,
koşup önüne geçeceğim.” Şimdi, ne yapıyorsunuz bu düzenlemeyle? Maliye
Bakanlığında gelir uzmanı unvanını, gelir uzmanı konumunu, gelir uzmanı
statüsünü, siz de biliyorsunuz, bunu hak etmeyen - kimseyi küçümsemek
istemiyorum, kimseye haksızlık etmek istemiyorum ama- bazı memurlara bazı statüler
tanıyorsunuz ve Gelir İdaresinde ne iş yaptığı belli olmayan bir kimseye,
Maliye Bakanlığının kilit personelinden fazla maaş veriyorsunuz. Bu “gelir
uzmanı” dediğimiz arkadaşlara, defterdarlardan, gelir müdürlerinden, muhasebe
müdürlerinden fazla para vereceksiniz bununla. Ondan sonra, o memurdan sağlıklı
hizmet beklenir mi? O memurdan doğru hizmet beklenir mi? O memur size
içtenlikle hizmet eder mi? Etmez. Dolayısıyla, Türk bürokrasisinde, bizler,
uzun yıllar çok mütevazı maaşlarla çalıştık ama huzurlu çalıştık. İstediğiniz
kadar para verin insanlara, eğer onlara huzur veremezseniz; istediğiniz kadar
imkân verin insanlara, eğer o imkânları adil dağıtamazsanız; o memurdan gerekli
performansı alamazsınız, memur mutsuz gelir, mutsuz gider, mutsuz gelir, mutsuz
gider, dolayısıyla, iyi performans veremez.
Değerli arkadaşlar, dün de burada, taş atan çocuklar meselesinde
bir kanun çıkardınız. Aslında, taş atan çocuklara, tamam, bir iyilik yapıyor
şeyiyle -bu konuda uzman bir arkadaşımız dün kürsüde defalarca dile getirdi-
siz, İmralı’daki bebek katiline böyle bir ikram sofrası sundunuz. Bütün bunları
niye yapıyorsunuz? Bu 70’e yakın maddeyi, bugün, Anayasa’ya göre tatilde olması
gereken bu Meclisten çıkarmaya niye çalışıyorsunuz? Niye bir hafta önce
yaptığınız bir kanunu, dün Plan ve Bütçe Komisyonunda değiştirmeye kalktınız?
Niye dün Taş Atan Çocuklar Kanunu’nu buradan çıkardınız? Hepsinin amacı gayet
açık ve net: Siz, 12 Eylül referandumuna oynuyorsunuz. 12 Eylül referandumundan
mümkün olduğu kadar çok oy alabilmek için, onun bunun ağzına birer parmak bal
çalıyorsunuz. Bunun böyle olmadığını iddia edecek birisi var mı içimizde?
Buraya haziran ayı sonu itibarıyla, temmuz ayı itibarıyla getirdiğiniz her
kanun tasarısının, her kanun teklifinin hedeflediği bir tarih vardı: 12 Eylül
ve referandum. 12 Eylül referandumunda mümkün olduğu kadar çok oy almak ama
bunun için devlet teşkilatını harap etmeye, devletin hukuki düzenini bozmaya,
devletin temel kolonlarına dinamit koymaya hakkımız yok. Çıkarsınız, eğer
haklıysanız, eğer doğruysanız tezinizi halka anlatırsınız ama arkadan
dolanarak, onun bunun ağzına birer parmak bal çalarak mümkün olduğu kadar oy
toplamaya çalışma yöntemi çalışmaz, amaca hizmet etmez. Ne olur 12 Eylülde? 12
Eylülde bakın ben size ne olacağını söyleyeyim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 12 Eylülde bu millet “Yalana dolana hayır” diyecek,
“İşsizliğe, aşsızlığa hayır.” diyecek, “Bölücüye ve bölücülere hayır” diyecek,
“Haksız servete, güçsüz devlete hayır” diyecek, “Güce tapanlara, yanlış
yapanlara hayır” diyecek, “Yabancı dayatmalara, iki yüzlü ayartmalara
hayır” diyecek, “Siperde dizüstü çökenlere; hesabı için el etek öpenlere hayır”
diyecek, “Çıkarı için işini bilenlere, milleti dilim dilim bölenlere hayır”
diyecek, Gereksiz can kayıplarına,
çirkin Habur ayıplarına hayır” diyecek, “Deveyi havuduyla yutanlara; Mehmet’i
eşkıyayla bir tutanlara hayır” diyecek. 12 Eylülde bu millet ikinci 12 Eylül
darbesine hayır diyecek.
Saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Şahsı adına Tokat Milletvekili Osman Demir.
OSMAN DEMİR (Tokat) – Feragat ediyoruz konuşmamızdan Sayın Başkan.
BAŞKAN - Konuşmuyorsunuz, peki.
Başka bir söz talebi? Yok.
Evet, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Taner, buyurun efendim.
RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, geçen görüşmelerde sorularıma
cevap verirken Maliye Bakanlığı personelinin kendi personeline ücret artışı
yapmasının diğer çalışan memurların taleplerini doğuracağını söylemiştiniz.
Şimdi soruyorum: 5984 sayılı Yasa ile ilköğretim müfettişlerine, 6001 sayılı
Yasa ile Karayolları personeline, 6002 sayılı Yasa ile Diyanet İşleri
personelinin özlük haklarına yönelik ücret artışı yapılmadı mı?
İki, Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı mensuplarının özlük
hakları ile ilgili düzenlemeler yapılmamış mıdır?
Üç, 2002 yılından bu yana yani 58, 59, 60’ıncı hükûmetler
döneminde Maliye Bakanlığı personelinin özlük haklarını iyileştiren bir
düzenleme yapılmış mıdır?
Dört, sadece Vergi Usul Kanunu’nun ek 13’üncü maddesi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Tankut…
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, özellikle nüfusu 2 binin altında bulunan birçok
belediyemizde, belediyenin taşınır ya da taşınmaz mallarına haciz konmuş
durumdadır. Bu belediyelerde başkanlık yapan belediye başkanları maaş
alamadıkları gibi, çalıştırdıkları personelin de maaşlarını ödeyemez
durumdadırlar. Bunların probleminin çözümü konusunda bu torba yasaya bir
önergeyle ekleme yapılabilir mi? Bu konudaki düşüncenizi öğrenebilir miyim?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Kart…
ATİLLA KART (Konya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, çipli pasaport olayının,
çipli pasaport ihalesinin Emniyet tarafından yapılan ihalesinin başarıyla
sonuçlanmadığı, bu ihalenin, sözleşmenin feshedildiği, fesihten sonra da çipli
pasaport çalışmalarının Emniyetin Gölbaşı’ndaki kampüsünde, o tesislerde sürdürüldüğü
bilinmektedir. Bu konuda da kamuoyuna ve tarafımıza bilgiler yansımıştır. Hâl
böyle olmasına rağmen Hazine tarafımıza cevaben yazdığı 7/7/2010
tarihli cevabi yazıda çipli pasaport işinin ihale edilen firma tarafından
başarıyla yerine getirildiğini ve işin teslim edildiğini bildirmiştir. Bunun
açıklaması nedir? Bunun bir izahı var mıdır?
BAŞKAN – Sayın Akcan…
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Teşekkür ederim Sayın
Başkanım. Aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum:
Sayın Bakanım, değişik vesilelerle Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonuna kanun tasarıları geldi. Son 23’üncü Parlamento Döneminde değişik
zamanlarda bu tasarıları ele alırken Tarım Bakanlığı çalışanlarından veteriner
hekimlerin özlük haklarının layıkı veçhile iyi düzenlenmediği olayı bütçe
görüşmelerinde de sizden önceki Sayın Bakan tarafından da ikrar edildi, kabul
edildi ama sehven yapıldığı söylendi. Bugüne kadar bu tasarılar sırasında da
konu dile getirildiğinde Bakanlığınızın görevlileri ve Sayın Tarım Bakanı
“Efendim, ben bu tasarıyı Bakanlar Kurulundan bu içerikle geçirdim. Özlük
haklarıyla ilgili bir düzenleme gerekli ama bunu burada katarsak olmaz.”
diyerek cevaplandırdı. Veteriner hekimlerin özlük haklarının düzeltilmesi
konusunda ne zaman ve nasıl bir çalışma yapacaksınız?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Tankut, buyurun efendim.
YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, Maliye Bakanlığının 2010 yılının ilk yarısında
yaklaşık 2,4 milyar TL para cezası tahsil ettiği belirtilmektedir. Bu durumda,
2010 yılı bütçesinde 3 milyar 164 milyon TL’lik para cezası toplamayı öngören
Bakanlığınız, bu hedefin yüzde 75,6’sını ilk altı ay içerisinde gerçekleştirmiş
bulunmaktadır. Bu oran aynı şekilde devam ederse, yıl sonu
hedeflenen para cezası miktarının çok çok üstünde para cezası toplanacağı
anlaşılmaktadır. Ceza miktarlarının bütçede öngörülenden çok fazla olması,
mükelleflerin ve vatandaşların büyük şikâyetlerine ve birtakım şaibelere de yol
açmaktadır ve ceza mekanizmasının caydırıcılıktan ziyade diğer bütçe
kalemlerindeki açıkların giderilmesine yönelik olarak çalıştırıldığı kuşkusunu
meydana getirmektedir. Bu durum normal midir? Meydana gelen şaibe ve kuşkular
nasıl giderilecektir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
RECEP TANER (Aydın) – Sayın Başkan, bir dakika daha vardı.
BAŞKAN – Sayın Taner, Sayın Bakana söz hakkını vereyim, eğer arta
kalan vakit olursa siz soru sormuştunuz, tekrar size de vereyim.
Sayın Bakanım, buyurun efendim.
RECEP TANER (Aydın) – Yarım kaldı sorum.
BAŞKAN – Efendim, size bir söz hakkı vermiştim, Sayın Bakana bir
söz hakkı vereyim, tamamlarsa…
Evet, buyurun.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarıma teşekkür ediyorum soruları için.
Sayın Tankut’tan başlayayım. Tabii, bu cezalara
ilişkin bütçe rakamları tamamen birer hedef, birer tahmin. Dolayısıyla,
yani illa da bu hedefleri tutturalım veya aşalım, bütçeye bir gelir kaydedelim
şeklinde hiçbir yaklaşımımız olamaz. Ben şunu çok isterim ki mükellefle hiçbir
şekilde bizim bir sıkıntımız olmasın, hiçbir şekilde mahkemelere veya…
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Sizin yok da onların var!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Değerli arkadaşlar,
dolayısıyla bizim ceza kanalıyla gelirlerimizi artırma, bütçeye bir gelir
imkânı yaratma gibi kesinlikle bir hedefimiz olamaz, ama öyle görünüyor ki
belki tahsilatta veya denetimin etkinliğinde belki biraz daha bizim arkadaşlar
iyi çalışıyorlar -kendilerine teşekkür ediyorum- yoksa,
sizin bahsettiğiniz anlamda bir hedefimiz olamaz.
Tarım, Orman Komisyonundaki hususla ilgili olarak, değerli
arkadaşlar, bu özlük haklarıyla ilgili konular sık sık gündeme geliyor. Tabii
ki takdir edersiniz ki aslında yapılması gereken -ben bunu hep söylüyorum- kamu
personel rejiminin gerçekten köklü bir şekilde, kapsamlı bir şekilde gözden
geçirilmesi lazım. Benzer işi yapanların hangi departmanda,
hangi bakanlıkta çalışıyor olurlarsa olsunlar benzer ücretleri almalarında ben
büyük yarar görüyorum. Çünkü, bu şekilde, en azından
değişik birimler arasında personel akışını da en azından kısmen minimize etmiş
oluruz, kısmen de bu mağduriyet, vesaire gibi hususları da gidermiş oluruz.
Teşkilat kanunları çerçevesinde birtakım özlük haklarının
düzenlenmesi, eğer Maliye Bakanlığı ve tabii Bakanlar Kurulundan da geçmişse biz
genelde sorun çıkartmıyoruz. Ama sonradan, Mecliste veya komisyonda bu türden
düzenlemelere biz elimizden geldiğince engel olmaya çalışıyoruz, müdahale
etmeye çalışıyoruz tam bu sebeplerden dolayı.
Değerli arkadaşlar, bu çipli pasaport
ihalesiyle ilgili olarak, Sayın Kart’ın sorduğu soruyla ilgili olarak benim
fazla bir bilgim yok. Ben “İçişleri Bakanlığımızdan veya Hazineden kimse var
mı?” diye sordum, herhâlde yoklar, o konuda bana bir bilgi gelmedi. Ben
iletirim, size yazılı bir şekilde cevap versinler.
ATİLLA KART (Konya) – Sizi bilgilendireceğim Sayın Bakan.
Önergelerde anlatacağım.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Anlıyorum. Benim fazla
bir bilgim yok. O nedenle, şey yapamam.
Sayın Işık, yine bu nüfusu 2 binin altında olan belediyelerimizle
ilgili sıkıntıları gündeme getirdi. Ben bunların farkındayım ve bana da sık sık
yansıyor bu. Dolayısıyla, yine İçişleri Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı ve
Hazine bir araya gelip bu gelir paylarında bir düzenleme yapıp belki bu konuda
bir adım atılabilir.
Takdir edersiniz ki, nüfusu 2 binin altında olan yerler aslında
hizmet üretmede de sıkıntı yaşıyorlar, mali sıkıntı olmasa dahi, bu tür
birimlerin bir şehir planlamacısı veya kent planlamacısı; ne bileyim, uzman
eleman istihdamı, doğru düzgün bir makine parkına sahip olması olasılığı kısmen
düşüktür. O nedenle, biz Hükûmet olarak dedik ki: “Bunları, nüfusu 2 binin
altına düşmüş olan belediyeleri kapatalım, bu hizmetleri…”
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Sayın Bakan, parayı dağıtırken…
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Ama doğru bir yaklaşımdı
arkadaşlar. Bakın, rasyonel düşüneceksek, aslında doğru bir yaklaşımdı. Ama
maalesef…
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Parayı dağıtırken yanlış
dağıtıyorsunuz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Ama maalesef arkadaşlar,
biliyorsunuz o nüfusu 2 binin altında olan belediyelerin büyük bir kısmı da AK
PARTİ’dendi, yani neredeyse yüzde 59’u yanlış hatırlamıyorsam. Yani bunlar
kapatılsa daha iyi hizmet üretilebilir yaklaşımındayız. Ama bugün itibarıyla kapanmadıklarına
göre, elimizde bir sıkıntı olduğuna göre, gerçekten belki otururuz, bu konuda
gelir paylarındaki paylaşımda bir düzenlemeye gidilip, kısmen bu sıkıntılar
giderilmeye çalışılırsa bunların size de yansıması, bana da yansıması sınırlı
olur.
Yine maliye personeli ve özlük haklarıyla ilgili birtakım sorular
soruldu.
Şimdi, Maliye Bakanlığı, bakıyorum, 2002-2010 döneminde Maliye
Bakanlığı personeline kamu görevlilerine yapılan genel artışlar çerçevesinde
zam yapılmıştır. Bakanlık personeline yönelik özel bir düzenlemenin yapılmadığı
görülüyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, ben geçen defa da şunu söyledim: Yani
Maliye Bakanlığı Teşkilat Kanunu veya kamu personel rejiminde bir düzenlemeye
gidersek, tabii ki, mutlaka Maliye Bakanlığı da bu çerçevede Maliye Bakanlığı
personeli de değerlendirilir, durumları iyileştirilir. Ama şunu unutmayalım:
2002’den bu yana kamu personelinin tamamına biz enflasyonun üzerinde, yani
bütün dönemlerde enflasyonun üzerinde bir ücret artışı verdik. Keşke ülkenin
imkânları daha fazla olsa çok daha fazla bir şekilde biz bu arkadaşlarımızı
yaptıkları hizmetlerinden dolayı ödüllendirelim. Ama şunu da unutmayalım,
verdiğimiz, yani kaynağı olmayan verdiğimiz ekstra enflasyonun çok ötesindeki
tabii ki ücret artışları da bize borçlanma olarak dönüyor. Sürekli olarak
piyasalardan, oradan buradan borçlanmak da bu ülke için uzun vadede
sürdürülebilir bir yapı değil. Ben dengeli…
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Bu işe iyi çalışmışsınız ama Sayın
Bakan!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Değerli arkadaşlar,
bakın, bu işi dengeli götürmek lazım. Yani bol keseden
dağıtmak kolay. Ama sonradan vatandaşa bu yük olarak dönüyor. Ondan
sonra, tabii ki, eğitimde, altyapıda ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Onun için bu
işi dengeli götürelim. Arkadaşlarımız imkânlar çerçevesinde tabii ki, onlara…
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – 17’nci büyük ekonomiyi etkiler mi bu!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Değerli arkadaşlar,
17’nci büyük ekonomi değil. Bugün Yunanistan’da, İspanya’da, birçok ülkede
ücretler ya donduruldu ya da ücretler azaltıldı. Macaristan’da, birçok ülkede
bu ücretler dondurulmakla kalmadı, bazı ülkelerde, gerçekten -mesela
İngiltere’den söyleyebilirim- birçok memurun işine son veriliyor. Yani,
dolayısıyla Türkiye’de, çok şükür, biz bu krizi bu boyutuyla ne memurumuza ne
emeklimize ne işçimize yansıtmadık ama bol keseden de dağıtılan dönemlerde
sonradan sıkıntılar yaşadığımızı da biliyoruz. Onun için, bizim bu
yaklaşımımızın daha dengeli, uzun vadede daha sürdürülebilir bir yaklaşım olduğu
kanısındayım.
Hatırladığım kadarıyla bütün sorularınıza cevap verdim.
Sayın Başkan, varsa bir soru daha alabilirim.
BAŞKAN – Evet, soru sormayan arkadaşlarımızdan Sayın Varlı vardı.
Buyurun.
MUHARREM VARLI (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan bu cezalarla ilgili cevabında belki kendine göre
haklıdır ama daha önceki bir kanun görüşmesinde burada İçişleri Bakanına ben
trafik cezalarıyla ilgili bir soru yöneltmiştim. İçişleri Bakanı da trafik
cezalarını çok önemsediklerini ve bu cezaların bir kısmının Sosyal Yardımlaşma
Kurumuna aktarıldığını söylemişti. Şimdi, Maliye Bakanlığında da çok ağır
cezalar var, trafikte de çok ağır cezalar var; hatta ceza yazmak için bazen
sebep aranıyor! Bu paraların, kesilen ceza miktarının ne kadarı Sosyal Yardımlaşmaya
aktarılıyor? Sosyal Yardımlaşmadan yapılan yardım yine vatandaşın kendi
sırtından, ceza kesilerek kendi sırtından mı ödettiriliyor?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Buyurunuz Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Sayın Başkan, trafik
cezalarının yüzde 50’si Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu’na aktarılıyor,
doğrudur ama şunu da söyleyeyim: Ben Maliye Bakanı olarak hiçbir trafik
kuralının ihlal edilmemesini tercih ederim ve hiçbir şekilde oradan gelir elde
etmemeyi de gönlüm arzu eder. Yani, trafik kuralları ihlal edilmesin, maliyeye
de bir tek kuruş gelir gelmesin yani ben bunu samimi olarak söylüyorum. Ama, Türkiye’de bu husus, yani bu cezalar var, bu ihlaller
söz konusu. Sadece Türkiye’ye özgü değil, birçok, dışarıda, yabancı ülkede
yaşadım, gördüm. Oralarda çok çok daha ağır trafik cezaları,
park cezaları söz konusu. Ha, bunun nerede kullanıldığı hususu tabii ki
tartışılabilir ama Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu’na yüzde 50’sinin
gidiyor olması bence doğru bir şeydir, hiç olmazsa o çerçevede doğru yerde
kullanılıyordur.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Taner, sorunuzu tamamlayacaksanız süremiz doldu ama “Ek bir
kısım kaldı.” demiştiniz.
Buyurun tamamlayın, bitirelim.
RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakanım, Vergi Usul Kanunu’nun ek
13’üncü maddesinin 4/a bendindeki 200 puanı 300 puana çıkarmakla mağduriyet
kısmını ortadan kaldıracağız. Bunu yapmayı düşünür müsünüz?
Bir de gelir uzmanlarına verilen yüzde 25 denetim tazminatı neden
aynı işi yapan, aynı denetim görevini yerine getiren vergi dairesi müdürleri ve
diğer müdürlere verilmemektedir? Bu, bir ücret adaletsizliği değil midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Taner.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Teşekkür ederim.
Çok kısa bir şekilde, ek ödemelere ilişkin, biliyorsunuz 2008
yılında yani ek denge tazminatı vesaire o çerçevede bir düzenleme yapıldı, ilk
adımı attık. O ilk adımın maliyeti -yanlış hatırlamıyorsam- 2,5 milyar lira
civarındaydı. Daha sonra, bütçe imkânları elvermediği için sonrasını
getiremedik ama şu anda üzerinde çalışılıyor. Önümüzdeki dönemde yine bütçe
imkânları çerçevesinde fazla borçlanma ihtiyacını artırmadan bunu
sağlayabilecek bir şekilde tabii ki çalışmaları yapıyoruz, bu konuda yardımcı
olacağız.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Üçüncü bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi üçüncü bölümde yer alan maddeler varsa o madde üzerindeki
önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
50’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 50 nci maddesi ile 3146
sayılı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanununun 12 nci maddesine eklenen (m) bendinde geçen “Türk Ticaret Kanunu”
ibaresinden önce gelmek üzere “29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı” ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
Abdülkadir Akcan |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
Afyonkarahisar |
Konya |
|
Mehmet Şandır |
Oktay Vural |
Mehmet Günal |
|
Mersin |
İzmir |
Antalya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Çerçeve
50 nci maddesi tasarı metninden çıkarılarak sonraki madde numaralarının ona
göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Harun Öztürk |
Hüseyin Pazarcı |
|
Malatya |
İzmir |
Balıkesir |
|
Orhan Ziya Diren |
Halil Ünlütepe |
Ahmet Tan |
|
Tokat |
Afyonkarahisar |
İstanbul |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Ahmet Tan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Tan.
AHMET TAN (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 536
sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 50’nci maddesi üzerinde önergemiz dolayısıyla söz
aldım. Bu vesileyle, saygılar sunuyorum.
Çalışma Bakanlığının Teşkilat Yasası söz konusu olan. Bakanlık
görev ve yetki istiyor. Bu görev ve yetkiyi nasıl kullanacağı konusunda en ufak
bir fikrimiz yok.
Torba yasa konusundaki hissiyat ve fikriyat bu kürsüde dile
getirildi fakat bu torba yasanın içine atılan bu kanunlarla ilgili en ufak bir
yanıt alamadık. Arkadaşımızın söylediği gibi torba olmaktan çıktı, bu artık çok
büyük bir çuval hâline geldi. Çünkü otuzdan fazla yasanın altmıştan fazla
maddesi bu çuvalın, torbanın içine atılmış durumda. Neyin nasıl çıkacağı, hangi
maddenin ileride neye dönüşeceği herhâlde ortaya çıkacak yeni yanlışlıklar,
yeni haksızlıklarla görülecek. O zaman, yeni torba yasalar önümüze getirilecek.
Bu iktidarın bir uygulaması var. Bu uygulama, dar zamanda, zor zamanda hızlı
değişiklikler, çabuk değişiklikler yaparak müzakeresiz kanun çıkartmak yahut da
belli kanunların, işte yine aceleyle çıkarılması gereken, tabii Anayasa
Mahkemesinin iptali dolayısıyla, maddeleri alelacele yenileriyle değiştirmek.
Şimdi, mükellef hakları, vergi denetiminde koordinasyon, Gelir
İdaresi Başkanlığının özerk hâle getirilmesi gibi bahanelerle, vergi denetimi
ve Gelir İdaresi Teşkilatı daha da siyasetin emrine sokulmuş olacaktır. Bu,
biraz uyku mahmurluğundan, biraz da el çabukluğuyla ortaya çıkacak yeni yasa
metniyle önümüze getirilmiş olacaktır. Şimdi Anayasa’ya aykırılıktan iptal
edilen bazı maddeler; 3, 4, 5, 6, 8, 16, 18, 22, 37’nci maddeler dışındaki
bütün maddeler bu fırsattan istifade ederek torbanın içine tıkıştırıldı.
Daha önceki uygulamaya bakacak olursak tarihî bir günde, “tarihî
gün” derken bu tür kanunların çıkması ebcet hesabı gibi akılda kalıcı, tarih
bakımından söylemek gerekirse 5/5/2005’te bir başka
kanun burada çıkardık, Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat Kanunu’ydu. Bu
kanun daha sonra değiştirildi, otuz beş maddelik bu kanunun beş yıl geçmeden
tam on maddesi değiştirildi. Şimdi önümüze çıkarılan bu kanunda ne kadar süre
sonra kaç tane maddenin değiştirileceği de Allah’ın bileceği iş.
Devlet mevzuatı yap-boz tahtasına dönmüş durumda. Gelenekleri ve kökleri
Fatih Sultan Mehmet’e dayanan Defterdarlık kurumu
tasfiye edildi. Bu Defterdarlık kurumu tasfiye
edilirken de gene el çabukluğuyla önümüze getirilen bir kanunla, defterdarlar,
vergi dışı mali işlerle görevli kişiler hâline getirildi. Bundan kim yarar umdu
bilemiyoruz tabii. Bu yasa operasyonlarının ne anlama geldiğinin kokusu,
belirttiğim gibi, daha ileriki aylarda çıkacaktır.
Bu yasanın içine vergiyle, mükellef haklarıyla asla ilgisi olmayan
iş yeri hekimliği gibi sağlıksız maddeler de sokuşturulmuş durumda. Oysa ki ILO’nun sözleşmesi var, 161 sayılı Sözleşme. Bu
Sözleşmeye göre her üye ülke bütün işçiler için iş sağlığı hizmetlerini sürekli
kılmak, iş ve işveren kuruluşlarına danışmakla yükümlü. Buradan sormak
gerekiyor Çalışma Bakanına ama Çalışma Bakanını bulmak mümkün değil tabii,
çalışmayla ilgili bir kanun olduğu hâlde! Danışılmış mıdır acaba işçi
kuruluşlarına, işveren temsilcilerine? Danışılmadıysa niye danışılmamıştır bunu
da bilme imkânı yok.
Bir başka konu, 161 sayılı iş sağlığı hizmetlerine ilişkin bir
sözleşme daha var ki bu sözleşmeler yasa hükmündedir. 10’uncu maddesi iş
sağlığı hizmetlerini sunan personelin görevlerinin yerine getirilmesinde
işçiler ve işverene karşı bağımsız olmaları gerekiyor. Oysaki bu bağımsızlık
ortadan kaldırılmaktadır. Bu bağımsızlık nasıl sağlanacaktır? Bu tür
mekanizmaları göz ardı eden bir kanunda bu da cevapsızdır.
Günde ortalama 3 kişinin ne yazık ki iş kazalarıyla öldüğü ve en
az beş işçinin de sürekli iş göremez hâle geldiği ülkemizde, iş yeri hekimliği ve
iş güvenliği uzmanlığı gibi hayati bir konunun böyle aceleye getirilmesi ve bu
hizmetlerin güvencesizleştirilmesinden, taşeronlaştırılmasından ne fayda
umuyoruz? Bu umduğumuz fayda, maalesef işçilerin, emekçilerin canlarıyla
ödenecek bir manzara sergileyecektir.
Sözlerimi noktalarken, iki gün önce, övünçle bahsettiğimiz sivil
toplum kuruluşlarıyla ilgili bir bildiri yayınlandı. Bu bildiride....
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız Sayın Tan.
AHMET TAN (Devamla) – Teşekkür ederim.
Eğitim dâhil olmak üzere işçi sağlığı ve iş güvenliğinin pazar
hâline getirildiği bu kanun vesilesiyle yayınlandı bu bildiri. Maden
ocaklarında ve tersanelerde ne yazık ki “güzel ölümlerin” -ne yazık ki yine bu
ifadeyi kullanmak zorundayız, bu tabir Çalışma Bakanına aittir- önleyecek
midir, önleyemeyecek midir? Bunu herhâlde önümüzdeki bir hafta, iki hafta
gösterecektir.
Bu sivil toplum kuruluşlarının bildirisinde diyor ki: “İşçi
sağlığı ve iş güvenliği alanı tümüyle piyasaya açılmakta, bu alandaki taşeron
firmalara kâr alanı yaratılmaktadır. Sivil toplum kuruluşlarının çok öne
çıktığı şu demokratikleşme günlerinde -referandum dolayısıyla herhâlde çok
vurgu yapılıyor- çok sayıda, yüzlerce örgütü temsil eden, sivil toplum örgütünü
temsil eden Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu, KESK, Türkiye Mühendis
Mimar Odaları Birliği ve Türk Tabipler Odaları Birliğinin yayınladığı
bildirgedir bu, “Torba yasa geri çekilsin.” diyor. Tabii ne geri çekilecek ne
de bu torbadan vazgeçilecektir...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Tan, son cümlelerinizi alayım lütfen.
AHMET TAN (Devamla) – Bu torba, işçinin, emekçinin başına geçen
korkarız ki bir torba olmasın! Bu vesileyle tekrar saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 50 nci
maddesi ile 3146 sayılı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanununun 12 nci maddesine eklenen (m) bendinde geçen “Türk
Ticaret Kanunu” ibaresinden önce gelmek üzere “29/6/1956
tarihli ve 6762 sayılı” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Akçan, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüştüğümüz 536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 50’nci
maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.
Aslında burada ifade etmek istediğim şeyler… Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı tarafından yürütülen kanuna 48, 49 ve 50’nci maddelerin
değişiklik hâlinde eklenmesini görüyoruz bu tasarıda. Özellikle tasarıdaki
ifade ettiğim bu maddelerle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Teşkilatı
Yasası’na ek yapılarak işçi sağlığı ve güvenliği konusundaki bazı önemli
konuların, yetkilerin ve görevlerin İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğünün
görevleri arasına eklenmesi hedeflenmektedir.
Bütün bu kanun değişikliklerinin ortak noktası, işçi sağlığı ve iş
güvenliği hizmetlerinde görev yapacak olan iş yeri hekimliği ve iş güvenliği
uzmanlığı yetkisinin kazanılması, bu yetkinin kazanılabilmesi için gerekli
eğitimi verecek kuruluşların saptanması ve anılan mesleklerin hizmet sunum
yöntemlerinin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından belirlenmesine
yöneliktir.
Öncelikle ifade etmek gerekirse, iş kazası ve meslek
hastalıklarına ilişkin sayısal veriler göstermektedir ki personel ve altyapı
eksikliğinin de etkisiyle anılan Bakanlık ilgili yasayla kendisine verilen
görevleri bile yerine getirememektedir maalesef.
Nitekim, Türkiye
Cumhuriyeti Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Politikası Belgesi’ndeki bir raporda
“Bir ülkede meslek hastalıklarının görülme sıklığı çalışan nüfusun yüzde 4’ü
ile 12’si arasında değişmektedir; buna göre Türkiye'de 30 bin ile 100 bin
arasında meslek hastalığı beklenmelidir ancak Sosyal Güvenlik Kurumunun
istatistiklerine göre, mesela 2007 yılında 1.208 meslek hastalığı vakası tespit
edilebilmiştir.” saptaması yapılarak belirlenemeyen, dolayısıyla uygun tedavisi
yapılarak sahip olduğu özlük hakları kendisine verilemeyen on binlerce işçinin
varlığı bu raporla itiraf edilmektedir.
Öte yandan yine kayıt dışı istihdam ve eksik verilerle
oluşturulmuş SGK istatistiklerine göre 2007 yılında toplam 80.602 iş kazası ve
1.208 meslek hastalığı sonucu 1.044 kişi yaşamını yitirmiş, 1.956 kişi ise
sakat kalmıştır. Ülkemizde günde ortalama 3 işçi yaşamını yitirmekte, 5 işçi
sürekli iş göremez duruma gelmektedir.
Bütün bu tablonun değiştirilebilmesi için, işçi sağlığının korunup
iş güvenliğinin sağlanması için bu alanda gerekli önlemlerin alınması, bu
kapsamda nitelikli iş yeri hekimliği ve iş güvenliği uzmanlığı hizmetlerinin iş
yerlerinde bulunmasının sağlanması gerekmektedir. Oysa bugün, söz konusu
kurumsal yapıların zayıflatılması ve bu hizmetlerin kâğıt üzerinde
bırakılmasına yönelik bir girişimle karşı karşıyayız. Yükseköğretim
alanında hiçbir yetkisi bulunmayan ve örgütlenmesinde de buna uygun olarak
herhangi bir kadrosu mevcut olmayan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı,
görüşülmekte olan torba yasa ile hekimlerin iş yeri hekimi olabilmesi ya da
mühendislerin iş güvenliği uzmanı olabilmesi için almaları gereken eğitimi
belirleyen, bu eğitimleri verecek kuruluşları yetkilendiren ve eğitimler
sonunda sınavlar yaparak ya da yaptırarak hekim ve mühendisleri iş yeri hekimi,
iş güvenliği uzmanı olarak çalışabilmesi için belgelendiren kurum hâline
gelmektedir. Daha önce yapılan yasa ve yönetmelik düzenlemeleriyle
istediği sonucu elde edemeyen ve bu alanda yetkisi bulunmadığı yargı
kararlarıyla tespit edilen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bu kez torba
yasa ile söz konusu yetkileri kazanmaya çalışmaktadır.
Bu noktada anılan Bakanlığın hukuka aykırı düzenlemelerine
güvenerek işyeri hekimliği ve iş güvenliği uzmanlığı eğitimi ve taşeronluk
hizmetlerinde faaliyet göstermek üzere kurulan şirketlerin, mağduriyet
belirterek yasal düzenleme talep etmeleri hiçbir biçimde kabul edilmez
olmalıdır. Bu alanda yapılacak bütün bu düzenlemelerin insan yaşam ve
sağlığıyla doğrudan bağı dikkate alınarak yaşam ve sağlık hakkını geliştirecek
şekilde düzenlenmesi zorunludur. Aksine düzenlemeler Anayasa’nın yaşam hakkını
koruyan 17’nci maddesi başta olmak üzere, temel hakları düzenleyen birçok
hükmüne aykırı olacaktır. 49’uncu maddede verdiğimiz önergede de ifade ettiğim
gibi, tasarıda yer alan düzenlemeye göre “İşyeri hekimlerinin bu görevlerini
yapmaları sırasında diğer kanunların kısıtlayıcı hükümleri uygulanamaz.”
denilmekte, aslında 6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Yasası’nın 5’inci
maddesi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akcan, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
…“İşyeri tabipleri, çalıştıkları yerlerin sağlık hizmetlerinin,
başka bir yerde ikinci bir görev yapmalarına elverişli bulunduğu tabip odaları
idare heyetince kabul edilmedikçe, her ne suretle olursa olsun diğer bir kurum
ve işyerinin tabipliğini alamazlar.” hükmünü devre dışı bırakmaya yöneliktir.
İş yeri hekimliğinin ülkemizde gelişip kurumsal kimlik edinmesi de ve iş
yaşamında etkin bir konuma yükselerek işçi sağlığının korunmasında önemli bir
yer tutmasında çok önemli yere olan Türk Tabipleri Birliğinin sürecin dışında
tutulmaya çalışılması dikkat çekicidir.
Bu düzenlemelerin amacı işçi sağlığı ve güvenliği alanını tümüyle
piyasaya açmak, bu alanda taşeron firmalara rant ve
kâr alanı sağlamaktır dersek abartmış olmayız.
Bütün bu düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
51 inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 51’inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Mustafa Özyürek |
|
İzmir |
Malatya |
İstanbul |
|
Bülent Baratalı |
Hüseyin Ünsal |
Şevket Köse |
|
İzmir |
Amasya |
Adıyaman |
Madde 51- 4/2/1924 tarihli ve 406 sayılı
Telgraf ve Telefon Kanununun ek 37 nci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş, maddeye bu fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra
eklenmiş ve maddenin son fıkrasında yer alan "telekomünikasyon"
ibareleri "elektronik haberleşme" şeklinde değiştirilmiştir.
"Kurum tarafından sayısı sınırlandırılarak, ulusal çapta,
kamuya açık mobil elektronik haberleşme hizmeti sunmak üzere;
a) Yetkilendirilen
işletmeciler aylık brüt satışlarının yüzde 10'unu,
b) Yetkilendirilen
işletmecilerin şebekeleri üzerinden elektronik haberleşme hizmeti sunan diğer
işletmeciler brüt satışlarından, hizmet sunmak için şebeke kullanımı
karşılığında söz konusu işletmecilere ödedikleri ya da borçlandıkları tutar
düşüldükten sonra kalan tutarın yüzde 10'unu,
Hazine payı olarak öderler."
"Hazine payının hesabında süresinde ödenmeyen bedeller için
tahakkuk ettirilen gecikme faizi ile vasıtalı vergiler, harç ve resim gibi malî
yükümlülükler ile raporlama amacıyla muhasebeleştirilen tahakkuk tutarları
dikkate alınmaz."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 51
inci maddesinin Tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
E. Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
Denizli |
Konya |
|
Mehmet Günal |
Abdülkadir Akcan |
Yılmaz Tankut |
|
Antalya |
Afyonkarahisar |
Adana |
|
Mehmet Şandır |
Oktay Vural |
|
|
Mersin |
İzmir |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Tankut, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, devletin içeride ve dışarıdaki faaliyetlerini
sürdürebilmesi, güvenlik, sosyal ve ekonomik alanda hizmetlerinin devamı,
kısaca, devletin, devlet olarak varlığını devam ettirebilmesi için elbette ki
gelirinin olması şarttır, bu da ancak devletin vatandaşlarından adil bir
şekilde toplayacağı vergilerle mümkün olacaktır. Eğer, devlet olarak,
topladığınız veya toplayacağınız vergilerde düzenli, adil ve eşit bir şekilde
vatandaşlarınıza yaklaşmaz iseniz, kati surette, arzu edeceğiniz gelirlere
ulaşmanız da söz konusu olmayacaktır. Bu yüzden, devletin vergi toplamada
şeffaf, samimi, adil ve güven sağlayıcı bir şekilde hareket etmesi elzemdir.
Ancak daha önce şunu ifade etmek gerekmektedir ki: Verginin hasıl
olması için öncelikle üretim yapılması ve her alanda üretimin fazlalaşması
şarttır. Ancak, bugün, üretmeden tüketen, tüketerek borçlanan ve borçlarını da
ne var ne yok satarak ödemeye çalışan bir ekonomik anlayışla elbette ki bu
düzenlemelerin ve bu gelirlerin elde edilmesi de söz konusu değildir. Üretmeden
kazanmak, kazanmadan vergi vermek de elbette mümkün değildir ve almadan vermek
de ancak Allah’a mahsustur. Dolayısıyla gerçek ya da tüzel vergi
mükelleflerinin kazanmadan devlete vergi ödemesini beklemek de doğru bir
anlayış ve yaklaşım da değildir.
Bugün ülkemizdeki sisteme baktığınızda, özellikle de son
yıllardaki uygulamalara baktığınızda, devlet, kazananın yanında kazanmayandan
da vergi alma yoluna gitmektedir. Yine, son yıllarda pek çok sanayicinin,
ticaret erbabının, küçük ya da orta büyüklükteki işletmelerin ve küçük esnafın
bu yöndeki yakınmalarına ve çok önemli ölçüde sıkıntılarına tanık olmaktayız.
Kazanıp kazanmadığına bakmadan, vergi memurlarının kapısına dayanıp gelir
matrahını artırmasını istediği, vergi daireleri tarafından telefonla aranarak
“Vergini şu kadar artıracaksın. Yoksa…” diyerek tehdit edilen mükelleflerin
sayısı ne yazık ki her geçen gün fazlalaşmaktadır.
Bugün, ne yazık ki, AKP İktidarı, kendi politikalarına uymayan,
AKP’yi en ufak bir şekilde eleştiren ve muhalefet gibi gözüken ticarethane sahibi
ve vergi mükellefi olanları vergi cezası ve incelemesiyle tehdit etmektedir ve
âdeta mahalle temsilcisi gibi kullandığı birtakım vergi denetmen ve memurlarını
bu vatandaşlarımızın üzerine acımasızca göndermektedir. Bugün, maalesef,
AKP’nin yürütme adına siyaseten ortaya koyduğu ceberut anlayışın vergi
toplamada da hâkim bir unsur hâline geldiğini görmekteyiz.
Sayın milletvekilleri, az önce de ifade ettiğim gibi, vergi konusu
üretimle ve kazançla ilintilidir dolayısıyla üretimin önündeki engelleri kaldırmadan,
mükellefin kâr mı ziyan mı ettiğine bakmadan zorba bir anlayışla vergi toplamak
ancak ilkel ve dikta rejimlerde görülür ki bunun bir sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti
devletinde kabul edilmesi elbette ki mümkün değildir. Bu nedenle, Hükûmeti bu
konuda ikaz ediyor, ilkel ve ceberut uygulamalarına son vermeye davet ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu konuda çok önemli bir
husus da dar gelirlinin, ücretli kesimin üzerindeki vergi yüküdür. Bugün,
milyonlarca asgari ücretli açlık sınırı altında yaşamaya mahkûmdur. Yine
milyonlarca çalışanımız, işçi ve memurlarımız açlık ve yoksulluk sınırı
arasında hayat mücadelesi vermektedir. Dolayısıyla, emekliler de unutulmadan,
bu en büyük sosyal dilimin refah seviyesinin artırılması, başta Hükûmet olmak
üzere, bu yüce Meclisin öncelikleri arasında olmalıdır. Bir simit, bir çay
parası bile etmeyen komik zamlarla avutulmaya çalışılan, ekonomik olarak en
zayıf olan bu sosyal katmanın refah seviyesinin artırılmasına vergi yükünün
azaltılmasıyla başlanabilir.
Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz günlerde, buradan, bu kürsüden
yapmış olduğum bir konuşmada Türkiye'nin en önemli ve büyük kentlerinden birisi
olan güneyimizin incisi, güzel Adana’mızın yaşadığı sıkıntı ve uğradığı
haksızlıkları dile getirip Hükûmetin dikkatini çekmeye çalışmıştım. Özellikle
de yedi ile yedi devlet üniversitesinin kurulmasıyla ilgili olarak, 2 milyonluk
nüfusuyla çok önemli bir tarım ve sanayi merkezi olan Adana’nın AKP İktidarı
tarafından dikkate alınmamasının büyük bir haksızlık olduğunun da altını
çizmiştim. Bugün, yüzde 26’lık işsizlik oranıyla ülkemizin en
büyük işsizler ordusuna sahip olan Adana’nın hem ikinci bir devlet
üniversitesini hem de diğer özel teşvik ve primleri en fazla hak eden bir
kentimiz olduğunu da çeşitli vesilelerle bu kürsüden ben ve diğer Milliyetçi
Hareket Partisine mensup milletvekili arkadaşlarımız ifade ettiler ancak, ne
yazık ki bizim bütün bu ikaz ve hatırlatmalarımız Hükûmet tarafından duyulmadı
ve dikkate alınmadı.
Değerli arkadaşlar, biz, ülkemizin hiçbir vilayetine veya
bölgesine yeni bir üniversite açılmasına veya yatırımlar yapılmasına elbette ki
karşı değiliz ve bunlardan da Milliyetçi Hareket Partisi olarak büyük
memnuniyet duyarız ancak seçim bölgem olan Adana’nın AKP İktidarı tarafından
âdeta bir üvey evlat muamelesine tabi tutulmasına da elbette ki kayıtsız
kalamayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Tankut.
YILMAZ TANKUT (Devamla) – İşte bu yüzden, gelir vergisiyle
ilgili bu torba yasa görüşülürken, ülkenin gelir ve bütçesini sevk ve idare
eden Sayın Maliye Bakanı da hazır buradayken, Adana’mızın yaşadığı sıkıntı ve
uğradığı haksızlıklara karşı daha duyarlı ve ilgili olmaları konusunda
kendilerine bir kez daha hatırlatmalarda bulunuyor, sözlerimi tamamlarken
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın
51’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
Madde 51- 4/2/1924 tarihli ve 406 sayılı
Telgraf ve Telefon Kanununun ek 37 nci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş, maddeye bu fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra
eklenmiş ve maddenin son fıkrasında yer alan "telekomünikasyon"
ibareleri "elektronik haberleşme" şeklinde değiştirilmiştir.
"Kurum tarafından sayısı sınırlandırılarak, ulusal çapta,
kamuya açık mobil elektronik haberleşme hizmeti sunmak üzere;
a) Yetkilendirilen işletmeciler aylık brüt satışlarının yüzde 10'unu,
b) Yetkilendirilen işletmecilerin şebekeleri üzerinden elektronik
haberleşme hizmeti sunan diğer işletmeciler brüt satışlarından, hizmet sunmak
için şebeke kullanımı karşılığında söz konusu işletmecilere ödedikleri ya da
borçlandıkları tutar düşüldükten sonra kalan tutarın yüzde 10'unu,
Hazine payı olarak öderler."
"Hazine payının hesabında süresinde ödenmeyen bedeller için
tahakkuk ettirilen gecikme faizi ile vasıtalı vergiler, harç ve resim gibi malî
yükümlülükler ile raporlama amacıyla muhasebeleştirilen tahakkuk tutarları
dikkate alınmaz."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
temel yasa olarak görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 51’inci
maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz aldım. Bu vesileyle,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu tasarının bir
torba tasarı olduğunu sürekli söyledik. Bizim bunu söylememiz öylesine kabul
gördü ki TRT 3 bile yayınlarında, Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarını
özetlerken, ekranlarında, bu tasarıdan söz ederken “torba tasarı” ifadesini
kullanmıştır. Bizim bu hatırlatmamız üzerine kim bilir belki de TRT Genel
Müdürünün kulakları biraz çekilir.
Değerli milletvekilleri, bu tasarının temel yasa olarak
görüşülmesinin eylemli bir İç Tüzük ihlali olduğunu tutanaklara yeniden
geçirtmek istiyorum. Bu durum uyarılarımıza rağmen AKP’nin hukuk tanımazlıkta
ısrarını göstermesi açısından önemlidir. Peki, temel yasa olarak görüşülen bu
tasarının bölümleri belirlenirken birbirleriyle bağlantılı hükümlerin aynı
bölümde yer almasına özen gösterilmiş midir? Hemen iki ve üçüncü bölümde yer
alan hükümlere bakalım:
Tasarının İş Kanunu’nda değişiklik yapan 48 ve 49’uncu maddeleri ikinci bölümde
yer almışken aynı maddelerde yapılan düzenlemeyle paralellik taşıyan ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Teşkilat Kanunu’nda değişiklik yapılmasını öngören
50’nci madde üçüncü bölüme bırakılmıştır. Yasama faaliyetindeki bu özensizliği
hangi sözcüklerle açıklayabilirsiniz? 50’nci maddede yer alan ve Anayasa’ya
aykırı olmayan yetkiler 3146 sayılı Yasa’nın 12’nci maddesinin (l) bendinde
zaten var olduğu için 50’nci maddede tekrar yeni bir (m) bendi eklenmesi de
doğru değildi, bunu da bu arada dikkatlerinize sunmak istedim.
Değerli milletvekilleri, bu bölümde yer alan maddeler Hükûmet
tasarısında yer almayıp tasarıya Komisyonda önergelerle eklenen ve Hükûmet
tasarısına torba tasarı adının verilmesine neden olan maddelerdir. 406 sayılı
Telgraf ve Telefon Kanunu’nun ek 37’nci maddesinde değişiklik öngören 51’nci
madde de bunlardan biridir. Ulusal çapta kamuya açık mobil elektronik
haberleşme hizmeti sunmak üzere yetkilendirilen işletmelerin şebekeleri
üzerinden hizmet sunan üçüncü işletmelerin mükerrer olarak ödedikleri hazine
payındaki mükerrerliğin giderilmesini amaçlamaktadır. Bu madde 406 sayılı
Kanun’a 24/7/2008 tarihli ve 5793 sayılı Kanun’la
eklenmişti. Söz konusu Kanun’la ilgili olarak Plan ve Bütçe
Komisyonu raporunda yer alan karşı oy yazımızda bakınız ne demişiz: “406 sayılı
Telgraf ve Telefon Kanunu’na eklenen ek madde 37’de, ulusal çapta kamuya açık
mobil telekomünikasyon hizmeti sunmak üzere yetkilendirilen işletmecilerin
aylık brüt satışının yüzde 15’i tutarında, yetkilendirilen işletmecilerin
şebekeleri üzerinden telekomünikasyon hizmeti sunan diğer işletmecilerin de
yine aylık brüt satışlarının yüzde 15’i tutarında hazine payı ödemeleri
öngörmektedir. Bu uygulama, yetkili işletmecilerin ve bunların
yetkilendirdikleri diğer işletmecilerin aynı tutar üzerinden 2 kez yüzde 15
oranında hazine payı ödemeleri sonucunu doğurmaktadır. Örneğin, birinciler 100
birimlik satış üzerinden 15 birimlik hazine payı ödemiş olsunlar. Bunlardan
hizmet alıp sunan diğer işletmeciler de 100 birimlik satış üzerine kendi
giderlerini ve kâr payını ekleyerek 120 birime satmış olsunlar, bu sonuncular
da 120 birim üzerinden 18 birimlik hazine payı ödeyecektir. Bu durumda, aynı
100 birim üzerinden 2 kez yüzde 15 hazine payı alınmış olmaktadır. Söz konusu
mükerrerliğin önlenmesi için KDV’deki mahsup sistemine benzer bir sistemin benimsenmesi
hakkaniyete daha uygun olurdu.” demişiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk.
HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Peki, biz bunu örneğiyle açıklamamıza rağmen, o gün bizi niçin dinlemediniz
de kısa aralıklarla Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini meşgul ettiniz?
İhtisas komisyonları bu tür aksaklıklar olmasın diye kurulmamış mıdır?
Değerli milletvekilleri, şu sorunun cevabını Genel Kurula ve
milletimize vermelisiniz: İki yıl önce kabul etmediğiniz düzenlemeyi bugün
getirmenizin amacı nedir? Dün kabul etmediğinizi bugün niçin getiriyorsunuz
diyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
52’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 52 nci
maddesi ile 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanununun 58 inci maddesinin (g)
fıkrasına eklenen ikinci paragrafta geçen “2914 sayılı Kanuna” ibaresinin “11/10/1983 tarihli ve 2914 sayılı Yüksek Öğretim Personel
Kanununa” şeklinde değiştirilmesini, “375 sayılı” ibaresinden önce gelmek üzere
“27/6/1989 tarihli ve” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Günal |
Oktay Vural |
Mehmet Şandır |
|
Antalya |
İzmir |
Mersin |
|
Mustafa Kalaycı |
Erkan Akçay |
Akif Akkuş |
|
Konya |
Manisa |
Mersin |
|
|
Abdülkadir Akcan |
|
|
|
Afyonkarahisar |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Gelir Vergisi Kanunu İle Bazı Kanun Ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın
52'nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Şevket Köse |
Bülent Baratalı |
Mustafa Özyürek |
|
Adıyaman |
İzmir |
İstanbul |
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Harun Öztürk |
|
|
Malatya |
İzmir |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım Akif Bey?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Söz konusu madde ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 3
üncü maddesiyle getirilen ek ödemenin amacına aykırı bir düzenleme
getirilmektedir. Ek ödemenin amacı emsali veya benzeri görev ve unvanlarda
bulunan personel arasındaki ücret dengesini sağlamak, eşit işe eşit ücret
verilmesini temin etmektir. Ek ödemenin asıl amacı, muhtelif kurumlarda
çalışmaktan kaynaklanan suni farklılıkların giderilmesi ve ücret adaletinin
sağlanmasıdır. Bu nedenle ek ücret ödemesi muhtelif ödemelerde alınan fon,
ücret vs gibi tüm ödemelerin mahsubunu öngörmekte ve böylece adaletin tesisi
hedeflenmektedir. Bazı kurumların bu mahsup sisteminden muaf tutulması ise
doğru olmayacaktır.
Hâlbuki tasarıdan kaldırılması önerilen madde, bu çerçevede yeni
bir adaletsizliğe neden olacak niteliktedir. Yeni bir adaletsizliğe neden
olmamak için söz konusu hükmün tasarıdan çıkarılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 52
inci maddesi ile 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanununun 58 inci maddesinin (g)
fıkrasına eklenen ikinci paragrafta geçen "2914 sayılı Kanuna"
ibaresinin "11/10/1983 tarihli ve 2914 sayılı
Yüksek Öğretim Personel Kanununa" şeklinde değiştirilmesini, "375
sayılı" ibaresinden önce gelmek üzere "27/6/1989 tarihli ve"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Akkuş... (MHP sıralarından alkışlar)
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 536
sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı’nın çerçeve 52’nci maddesi için verdiğimiz önerge üzerinde
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu madde, 2547 sayılı YÖK Kanunu’nun 21/1/2010 tarihli ve 5947 sayılı Kanun’la değişik 58’inci
maddesinin (g) fıkrasına ikinci bir paragraf eklenmesiyle ilgilidir.
Bu değişiklik teklifiyle, yükseköğretim kurumlarının tıp ve diş
hekimliği fakülteleri ile sağlık uygulama ve araştırma merkezlerinde ihtiyaç
duyulması hâlinde diğer kamu kurum ve kuruluşlarında görevli sağlık personeli,
haftanın belirli gün ve saatlerinde yahut belirli vakalar için
görevlendirilebilecektir.
Görevlendirilen bu kişiler, kadrolarının bulunduğu kurumdaki döner
sermaye işletmesinden yapılan ödemenin yanında, katkı sağladıkları ve
görevlendirildikleri sağlık kuruluşuna ait döner sermaye işletmesinden de
yaptıkları işe ve zamana bağlı olarak ek ödeme alabileceklerdir. Ancak, tabii
bu kişilerin nasıl vakit bulacaklarını bilmiyorum.
Bunun yanında, emekliler ücretlerinin yetmemesi üzerine dışarıda
bir işe girdiklerinde emekli ücretlerinde, emekli maaşlarında kesintiye
gidiliyor. Ama biz bunları ne yapıyoruz burada, ikinci bir ek ödeme almaları
için teşvik ediyoruz. Bilemiyorum, nasıl değerlendirirsiniz.
Değerli milletvekilleri, üniversitelerde kurulmuş olan döner
sermaye işletmeleri üniversiteye araç gereç alımında faydalanılan kuruluşlar
olduğu gibi, araştırma yapılmasında da maddi katkı sağlayan işletmelerdir.
Ancak, üniversitelerimizde bilimsel araştırma ve çalışmalar için ayrılan
payların yetersiz olduğu dikkati çekmektedir. Döner sermaye gelirlerinden
araştırma ve geliştirme payının artırılması yeni ve daha kaliteli proje ve
çalışmaların ortaya çıkmasına vesile olacaktır. Ancak, her yıl döner sermayeden
bilimsel araştırma ve geliştirmeye ayrılan pay nispi olarak daha da azalmıştır.
2547 sayılı YÖK Kanunu çıktığında yapılan düzenlemeler de, birçok değişiklik
yapılmasına rağmen, hâlâ yetersizliğini korumaktadır.
Bu maddeyle getirilen düzenlemeyi sağlık kurumlarının sorununa
geçici, palyatif bir düzenleme olarak görüyorum ve
problemi çözeceğinden emin olmadığımı belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, gelişmiş ülkelerin ARGE’ye ayırdığı pay
ile bizim ayırdığımız payı karşılaştırdığımızda arada muazzam bir farkın
olduğunu görürüz. Tabii, ben rakamlar üzerinde durmayacağım. Üniversite,
fakülte, enstitü ve yüksekokullarda döner sermaye kurulmasının gayesi, bütçe
ödeneklerine ek gelir elde etmek ve bilimsel seviyeyi yükseltmek olmasına
rağmen, döner sermaye gelirlerinin ancak yüzde 35’i bilimsel çalışma, araç
gereç ve yolluklara ayrılmıştır, geri kalan kısmı ise katkı sağlayanlara ve
özellikle idarecilere dağıtılmaktadır. Maalesef, yüzde 600’ün üzerinde, döner
sermayeden pay elde eden idareciler bulunmaktadır. Sonuç olarak, döner sermaye
gelirleri artmakta fakat bilimsel seviye bir türlü artmamaktadır.
Ayrıca, bu gelirlerin daha adil bir şekilde dağıtılmasının
sağlanması gerekmektedir. Aksi takdirde, maaşını az bulan, yetişmiş, çalışkan
ve bilime katkısı olacak olan bilim adamlarının birçoğu ya özel sektöre kayacak
yahut da vakıf üniversitelerine kaçacaktır.
Bilimsel çalışma merkezleri olan üniversite akademik ve idari personelinin
kısıtlı ücretlerinin mutlaka artırılması gerekmektedir. Bu yapılmazsa
üniversite akademik personeli cüzdan ile ders yükü arasında sıkışıp kalacaktır.
Üniversitelerle ilgili her konuşmada dünya üniversiteleri
içerisinde ilk 500’e giren bir üniversitemizin bulunmadığından yakınır dururuz.
Bu şartlarda da daha uzun müddet yakınacağımız kanaatindeyim.
Değerli milletvekilleri, ileriki yıllarda da işsizlik, yoksulluk,
yokluk ve yolsuzluklarla anılacak olan AKP Hükûmeti bu sıkıntıların
giderilmesinde bir adım atmadığı gibi bilimsel seviyenin yükseltilmesine de
herhangi bir katkıda bulunmamaktadır…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Akkuş,
AKİF AKKUŞ (Devamla) – Teşekkür ederim.
…ancak, döner sermayeden idarecilere bol kese davranarak, bilimsel
çalışmayı yapacak olan personeli varoşlarda yaşamaya mahkûm etmiştir.
Bugün bir araştırma görevlisi 1.500 TL kadar ücret almaktadır ve
bölümün ağır işçisidir; aynı zamanda yüksek lisans ve doktora çalışması yapmaya
çalışır. Bugün üniversitede görev yapan özellikle öğretim üyesi ve yardımcıları
yeterli ücret alamamaktadırlar. Ücretler bir an önce en az yüzde 50 oranında
defaten artırılmalıdır.
Verdiğimiz bu önergeyle madde metni daha kolay anlaşılacak hâle
getirilmek istenmiştir.
Önergemizi kabul etmenizi diler, yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
53’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
53’üncü maddesinde yer alan “üç” ibaresinin “beş” şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
E. Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
Denizli |
Konya |
|
Mehmet Günal |
Abdülkadir Akcan |
Mehmet Şandır |
|
Antalya |
Afyonkarahisar |
Mersin |
|
|
Oktay Vural |
|
|
|
İzmir |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Çerçeve
53 üncü maddesinin Tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Mustafa Özyürek |
|
İzmir |
Malatya |
İstanbul |
|
Bülent Baratalı |
Şevket Köse |
Kamer Genç |
|
İzmir |
Adıyaman |
Tunceli |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 536
sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 53’üncü maddesinin tasarı ve teklif metninden
çıkarılmasıyla ilgili olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında bu, tabii, torba değil de çorba bir kanun. Gerçekten,
kanundan başka her şeye benziyor.
Sayın milletvekilleri, tabii, Türkiye Büyük Millet Meclisi,
özellikle AKP’nin iktidara gelmesiyle tam bir çiftlik oldu; ne kanun
uygulanıyor ne tüzük uygulanıyor ne Türkiye Büyük Millet Meclisindeki kadrolar
sağlıklı bir yere… Yani uzun zaman bu teşkilatta çalışan, gerçekten -eskiden
beri tanıdığımız- çok nitelikli, bilgili insanlar maalesef bir yere
getirilmiyor. Mesela, işte bir Genel Sekreter vardı, hakkında bir şikâyet
vardı, aldılar, buradan Başbakanlığa verdiler. Geçen gün birisi “Gittik, çift
sekreterli, bilmem 50 metrekarelik odada oturuyor.” diyor. Ama,
onun yerine yine, işte, Rize’den bir hemşehri getirildi, buraya oturtuldu.
Hâlbuki burada, yılların emeğiyle çalışan değerli bürokrat arkadaşlarımız
vardı. Türkiye Büyük Millet Meclisinin sağlıklı olarak çalışabilmesi için burada
sağlıklı bürokratların olması şart ama maalesef AKP’yle beraber burası çiftlik
hâline getirildi. İşte geçenlerde gazeteler de yazdı, Ertuğrul Günay’ın karısı
buraya alındı, 1’inci dereceden. Şimdi, işte, şeyden alındı, yine on tane
1’inci derece kadro alınıyor, yine işte herhâlde bakanların, etkili AKP’lilerin
buraya yakınları alınacak, 1’inci derece. Çünkü 1’inci derece almak için kamuda
çalışan insanların uzun zaman, en azından yirmi-yirmi beş sene burada emek sarf
etmesi lazım. Gelirler, burada işte beş altı ay çalışırlar, 1’in bilmem kaçıncı
derecesinde kaç lira maaş almak suretiyle emekliye ayrılırlar.
Şimdi, değerli milletvekilleri, maalesef, aslında getirilen bu
madde de hatalı bir madde. Efendim “…3 denetçiden oluşan bir komisyonca,
yalnızca hesaplar ve bunlara ilişkin belgeler esas alınarak incelenir.”
deniliyor. Niye yani bu “yalnızca” kelimesini ilave ettiniz? Pekâlâ, Sayıştay
tarafından dış denetimi yapılıyor zaten. Buraya bunun tahdit
edici bir hâl getirmesine de bence gerek yok.
Tabii, sayın milletvekilleri, eskiden işte bakanlar, başbakanlar,
cumhurbaşkanları yanlarında milletvekillerini yurt dışına götürdükleri zaman
sürekli Anayasa’nın 82’nci maddesine göre izin alınıyordu Parlamentodan. Şimdi,
onu da kestiler. Çünkü buraya getirdikleri tezkerelere biz müdahale ediyorduk,
işte kamuoyu da bunu duyuyordu, bunu kestiler. Ama öyle milletvekilleriniz var,
hem birkaç tane milletvekiliniz var senede 540 milyar lira, arkadaşlar, bu
23’üncü Dönemde 540 milyar lira harcırah alan arkadaşlar var. Yani maaşından
çok fazla harcırah alan milletvekilleri var.
Maalesef, Meclis Başkanı her gün yurt dışlarında. İşte geçenlerde gidiyor Ormanın helikopterini alıyor aile efradını
gezdiriyor. Bir doğru dürüst burada gelip görev yapmıyor. Kendisi Anayasa’ya
aykırı tasarıları maalesef burada işleme koyuyor. İşte geçen gün burada bir
araştırma önergesi verdi, “Türkiye’deki insanları ırklarına göre sayalım.”
diyorlar. Bu Anayasa’ya açıkça aykırı. Bunları burada
işleme koyuyor. Yani Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarıyla ilgili en
ufak bir ilgisi yok.
Yine Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesi talan ediliyor. Burada
senede kaç tane eleman aldığı belli değil. Her şey gizleniyor. Türkiye Büyük
Millet Meclisine verdiğimiz soru önergelerine cevap verilmiyor. Soruyoruz
kendisine “Kardeşim, hangi milletvekili
kaç defa yurt dışına gitti, hangi bakan kaç defa yurt dışına gitti?” Bunları
bize bildirin. “Aldığınız kaç tane personel var?” Bunları bildirin. Hiç, sağır sultan sanki. Yani böyle bir şey olur mu sayın
milletvekilleri? Bu Meclisin çok kutsal bir Meclis olması lazım, bunun
kutsallığı lafla olmaz, burayı yöneten personelin buraya liyakatle gelmesi
lazım. Maalesef AKP’yle beraber buraya gelen, müdür seviyesinde, imam-hatip
mezunu olmayan kimse kalmadı.
AHMET YENİ (Samsun) – Senin oğlun nerede çalışıyor, senin oğlun?
KAMER GENÇ (Devamla) – Yani, tamam imam-hatipliler de gelsin,
bizim onlara karşı bir şeyimiz de yok ama burası imam-hatiplilerin görev
yapacağı yer değil. İmam-hatipli arkadaşlarımızın tabii ki görevleri dinî
vecibelerini yerine getirmek. Burası duayla çalışmıyor arkadaşlar, burası
akılla, izanla, hukukla çalışan bir kurum. Akıl, izan, hukuk burada hâkim
olduğu zaman her şey çok sağlıklı olarak yapılıyor ama,
maalesef, birtakım insanlar, efendim, biz… İşte, esas eksen kayması Türkiye
Büyük Millet Meclisinde oldu. Türkiye Büyük Millet Meclisinde ne doğru dürüst
Tüzük uygulanıyor ne kural uygulanıyor. Her gün bir bakıyorsunuz başka şeyler
dile geliyor burada.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) – Eskiden getirilen bu kanunlar, burada,
böyle, komisyonlara üç maddelik bir kanun gidince komisyondan elli maddelik bir
şey çıkmıyordu. Orada başkanın denetleme hakkı var. İç Tüzük’ün 35’inci
maddesine göre, komisyonlar kanun teklif edemezler. Bunlar çok açıkken, bir
bakıyorsunuz şimdi burada gelen yirmi maddelik bir kanun, bir bakıyorsunuz
altmış maddeye çıkmış. Ve gelen bu kanunlar o kadar kötü dille yazılıyor ki, o
kadar kötü yazılıyor ki. Bunun sebebi ne? Çünkü komisyonda çalışan çok az
kaliteli eleman var. Tabii ki çalışan kaliteli arkadaşlarımız var ama bunları
tam anlayabilecek, hukuku, maddeyi tamamını yerli yerine… Amaca uygun bir
düzenleme maalesef yapılmıyor. Şimdi ne olacak bu Meclis bu kadar çiftlik gibi
kullanılırsa, bu Mecliste hesap sorulmazsa? Yani birisinden hesap sorulmuyor
diye yani Allah korkusu da mı yok bunlarda? Her gün devletin parasını, Meclisin
parasını istediğin gibi harca. Ee, Allah’tan korkun kardeşim ya, biraz vicdanlı
olun ya! Vicdan denilen bir şey vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) – Önergemizin kabulünü istiyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
53’üncü maddesinde yer alan “üç” ibaresinin “beş” şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Ayhan.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 536 sıra sayılı Tasarı’nın
53’üncü maddesi üzerindeki değişiklik önergesi üzerine söz aldım. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerekçe olarak en azından komisyonda 5 üyenin yer alması dış
denetimin zamanında ve kapsamlı yapılabilmesi için faydalı olabileceği
düşüncesiyle verdik. Şimdi, konu tabii ki Türkiye Büyük Millet Meclisi
hesaplarının denetimi. Yaptığınız iş, düzenleme Anayasa Mahkemesinden dönmüş.
Her işinizin hukukla problemi var. Her işi hukuka aykırı yapmak için özel
gayret sarf etseniz bu kadar beceremezsiniz. Bunu nasıl başarıyorsunuz
gerçekten anlamakta zorluk çekiyorum.
Sayıştay tarafından dış denetim, genel yönetim kapsamındaki kamu
idarelerinin hesap verme sorumluluğu çerçevesinde yönetimin mali faaliyet,
karar ve işlemlerinin kanunlara, kurumsal amaç, hedef ve planlara uygunluk
yönünden incelenmesi ve sonuçlarının Türkiye Büyük Millet Meclisine raporlanması
amacıyla yapılmaktadır.
5018 sayılı Kanun’un ”Türkiye Büyük Millet Meclisi ve
Sayıştay denetimi” başlıklı 69’uncu maddesi şu şekildedir: “Türkiye Büyük
Millet Meclisi ve Sayıştay denetlenmesi, her yıl Türkiye Büyük Millet Meclisi
adına Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı tarafından görevlendirilen
ve gerekli mesleki niteliklere sahip denetim elemanlarından oluşan bir komisyon
tarafından, hesaplar ve bunlara ilişkin belgeler esas alınarak yapılır.”
denilmektedir.
Bilindiği üzere, 1050 sayılı Kanun’da Türkiye Büyük Millet
Meclisinin özelliği ve süreç içerisindeki rolü dikkate alınarak bütçelerinin
hazırlanmasıyla kesin hesaplarının incelenerek sonuca bağlanması, bütçe
sürecinin bütünlüğü içerisinde bir alt prosedüre tabi
tutulmakta ve mevcut sistemle birlikte sonuçlandırılmakta; bu husus, gerek İç
Tüzük’te gerekse 1050 sayılı Kanun ve Sayıştay Kanunu’nda öngörülmekteydi. Bu
keyfiyet, hiçbir şekilde denetimsizlik ve ayrıcalık olmayıp Türkiye Büyük
Millet Meclisinin konumu ve bütçenin denetimi sürecindeki rolünün bir
sonucuydu.
Dış denetim incelendiğinde, 1050 sayılı Kanun ile 5018 sayılı
Kanun arasında genel bütçeye dâhil kurumlarla ilgili Sayıştay denetimi
açısından mevcut uygulamada farklılık olmamıştır. Ancak daha önce farklı bir
sürece tabi ve genel bütçeye dâhil olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin
hesaplarının denetimi için 5018 sayılı Kanunun hazırlık aşamasında farklı bir
uygulama öngörülmemiştir. Bu durum, belki de bu konudaki düzenlemenin
Parlamentoya bırakıldığı şeklinde değerlendirilebilir.
Kanunlaşma aşamasında ise Sayıştayın hesaplarının denetimi için
öngörülen denetim şekli benimsenmiş; böylece Parlamento, kuvvetler ayrılığı ve
bütçe hakkı bağlamında konuyu gereği gibi değerlendirememiştir.
Tam uzlaşma sağlanamamış olması nedeniyle de konu Anayasa
Mahkemesine götürülmüştür. Öncelikle bu konuda siyasi partiler arasında bir
uzlaşmanın sağlanması zorunludur. Konunun tekrar Anayasa Mahkemesine
götürülmesi hâlinde, yeni düzenlemelerin de iptal edilebileceği düşünülmelidir.
Herhangi bir iptal davası açılmasa bile, yeni düzenlemenin, itiraz yoluyla
Anayasa Mahkemesine taşınabileceği ihtimalini de unutmamak gerekir. Anayasa
Mahkemesinin iptal gerekçesi iptal isteminin de dışında gerçekleşmiştir.
Anayasanın 160’ıncı maddesine göre merkezî yönetim bütçesi
kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve
giderleri ile mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemek ve
sorumlularının hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunlarla verilen
inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlemlerini yapmak görevinin Sayıştaya ait
olduğu; Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesini uygulamakla görevli olan Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bütçe bakımından merkezî yönetim bütçesi
kapsamına giren bir kamu idaresi olduğunda kuşku bulunmadığı, nitekim 5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 3’üncü maddesi ve ekli (1)
sayılı cetvel ile bütçe kanunlarının 1’inci maddesi ve bağlı (1) sayılı
cetvelde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin merkezî yönetim kapsamındaki kamu
idareleri arasında yer aldığı,
Anayasa’nın 87’nci maddesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
bütçesinin uygulanmasının, denetlenmesinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
görev ve yetkileri arasında belirtilmediği, bu durumda yasa koyucunun kaynağını
Anayasa’dan almadan dava konusu düzenlemeleri yapmış olduğu, bu düzenlemelerin…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Ayhan.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - …Anayasa’nın 6, 87 ve 160’ıncı
maddelerine aykırı olduğu,
ileri sürülerek söz
konusu hükümler iptal edilmiştir.
Aslında düzenlemenin iyi düşünülmemesi, üzerinde bu kadar
sayfa -sekiz sayfalık bir karar
yanılmıyorsam- ve buna ilave olarak da ayrışık oy yazıları bulunmaktadır.
Şimdi, burada yaptığımız işi, gerçekten, konuya verdiğimiz önem
derecesinde, o düzgünlükte yapmadığımız takdirde hadise geri dönmektedir. Şimdi
de Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesi doğrultusunda 14’üncü maddenin ikinci
fıkrası Sayıştay denetimine imkân verecek şekilde düzenlenmediği takdirde
problem olabilecektir.
Bunun bu şekilde düzenlenmesi gerektiğine inanıyoruz ama
önergemize de şu andaki hâliyle destek istiyoruz.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
54’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve
54’üncü maddesine ekli (4) sayılı listedeki yer alan “
|
Erkan Akçay |
E. Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
Denizli |
Konya |
|
Mehmet Günal |
Abdülkadir Akcan |
Murat Özkan |
|
Antalya |
Afyonkarahisar |
Giresun |
|
Mehmet Şandır |
Oktay Vural |
|
|
Mersin |
İzmir |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın Çerçeve 54 üncü maddesinin Tasarıdan çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Mustafa Özyürek |
|
İzmir |
Malatya |
İstanbul |
|
Bülent Baratalı |
Şevket Köse |
|
|
İzmir |
Adıyaman |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
17 Haziran 2006 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Mevzuat
Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin ‘Birden fazla düzenleme ve
maddede değişiklik’ başlıklı 17 nci maddesinde, konu itibarıyla aralarında
bağlantı bulunması sebebiyle birden fazla mevzuatta düzenleme yapılmasını
gerektiren hâller dışında, bir çerçeve taslak ile birden fazla düzenlemenin
hükümlerinde değişiklik yapılamaz. Yapılacak değişiklikler her düzenleme için
ayrı ayrı çerçeve taslaklar ile yapılır, denildiği için, Tasarıya Komisyonda
önergeyle eklenen Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilat
Kanununda değişiklik yapan Çerçeve 54 maddenin, Tasarıdan çıkarılarak, bu
konuda düzenleme ihtiyacı varsa ayrı çerçeve kanun tasarı veya tekliflerinde
düzenlenmesi gerekir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 54
üncü maddesine ekli (4) sayılı listede yer alan “
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Özkan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MURAT ÖZKAN (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlarım. Sayın milletvekilleri,
görüşülmekte olan kanun tasarısının 54’üncü maddesinde vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunuyorum.
Sayın milletvekilleri, bu kanunun özellikle 53 ve 54’üncü
maddelerinin temel kanun olarak görüşülen vergi kanunlarında değişiklik
yapılmasına dair kanun içerisine sonradan sokulduğu anlaşılıyor. Tabii, bu
özellikle Meclis İç Tüzüğünde yer alan temel kanun mantığına aykırı bir durum
gösteriyor. Bu acaba niye böyle oldu diye merak ediyoruz. Şimdi durup dururken,
toplumun tamamını ilgilendirmeyen, bir bütünlük arz etmeyen bir hususun Tüzük’e
aykırı bir şekilde burada görüşülmesinin amacı ne olabilir? Acaba bir özel
düzenleme mi yapılıyor, bir özel uygulama mı yapılıyor; onu akla getiriyor.
Tabii ki, bu, bizim değişiklik önergesi verdiğimiz hususla ilgili,
Meclisin Hukuk Müşavirliğiyle ilgili bir kadro ihdası ve değişikliği söz
konusu. Şimdi niye yapılıyor bu: Hukuk Müşavirliği 83 yılından beri 2 hukuk
müşaviriyle götürülen bir husustu. Peki, hukuk müşavirleri Mecliste ne yapar?
Yani hukuki danışmanlık yapmazlar arkadaşlar aslında. Ne yaparlar: Meclisin
yargıda, Meclisin idari boyutunda yargıdaki davalarını takip ederler, yani bir
nevi avukatlık yaparlar, diğer yandan da Mecliste Meclis Başkanına ya da Meclis
Genel Sekreterine idari konularda mütalaa verirler. Yani, Meclisin ana görevi
olan kanun yapma görevi içerisinde pek bir fonksiyonları yoktur. O açıdan bu
kadronun 10’a çıkarılmasının temel gerekçesini anlamakta açıkçası zorlanıyorum.
Ayrıca, 2010-2014 yılları arasında uygulamaya konulan Stratejik
Plan’da da böyle bir öngörü yok. Şimdi, böyle bir öngörü yok ise, Stratejik
Plan’a konulmamışsa, Mecliste böyle bir ana değişikliğin, kadro değişikliğinin
yapılmasının gerekçesi nedir? Özellikle vergi kanunlarını görüştüğümüz şu anda
bu kadroyu 10’a çıkararak halktan aldığımız vergiyi nasıl müsrifçe, nasıl
keyfîce kullandığımızın da bir göstergesi olmaktadır sayın milletvekilleri. Çünkü, sizin en önemli göreviniz, milletvekillerinin en
önemli görevi halktan alınan paraların nasıl kullanıldığı, nasıl kullanılması
gerektiğidir. Burada yeni kadrolar yaratmak, bu kadrolara yakın, eş dost
atamalarını gerçekleştirmek için yapıldığı izlenimini veriyor. Bu, Meclis adına
güzel olmuyor, şık olmuyor. Sizleri uyarmak istiyorum, yanlış yaptığınızı ifade
etmek istiyorum. Yanlıştan dönmenin bir erdem olduğunu gösterin ve bunu bence
kabul etmeyin. Önergemizi kabul ederseniz belki bir nebze olsun düzeltmiş
olursunuz.
Tabii burada asıl sorgulanması gereken, Meclisin olmayan personel
politikası. Değerli arkadaşlar, Mecliste Genel Sekreterden odacıya kadar herkes
istisnai kadro, bu son derece yanlış. Şimdi, Anayasa’nın 70’inci maddesine
baktığınız zaman, burada kamu hizmetine girişi anlatıyor. Anayasa’nın 70’inci
maddesinde “Her Türk, kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir. Hizmete
alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka bir ayırım gözetilemez.”
diyor. Ama Mecliste, bir bakıyorsunuz, babası Mecliste çalışan, Mecliste,
hiçbir sınav yapılmadan, eşitlik ilkesine, Anayasa’nın 10’un maddesine ve
70’inci maddesine aykırı olarak istihdam ediliyor. “Adalet mülkün temeli” yazan
bir kurumda -mülk idare demektir- buranın idaresinin bu kadar keyfî olması, bu
kadar yanlış olması, sayısı 8 binlere varan, milletvekili başına neredeyse 15
görevlinin düştüğü… Ki hizmet alımları bunun dışında, bir de “hizmet alımı” adı
altında burada personel çalıştırılıyor. Bunlar, keyfî yönetimin yansımalarıdır
değerli arkadaşlar, eşitlik ilkesine aykırıdır, hukuka aykırıdır, hakka
aykırıdır.
Adalet bizim için çok önemli bir kavramdır. Kültürümüz, adil
olmayı, adaletli olmayı hep emretmiştir. Her hafta cuma namazına gidiyoruz
“İnnallâhe ye’müru bi’l-adli” diyoruz. Yani ne diyor? “Adaletli olun.” diyor.
Sizi adaletli olmaya davet ediyorum, adil olun. Kamu hizmetlerine girişte
mutlak suretle eşitlik ilkesini uygulayınız ve şunu yapınız…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
Başkan – Buyurun Sayın Özkan.
MURAT ÖZKAN (Devamla) – Buradaki, babadan oğula, babadan çocuğa
geçen bir sistemi ortadan kaldırınız. Gerekçe daha da gülünç arkadaşlar “bu bir
tasarruf amacıyla” diyorlar. Elli yaşında adamı emekli ediyorsunuz. İşte,
Türkiye'nin sürdürülemez bir sigorta yükü var, sosyal güvenlik sistemi var. Bu
elli yaşındaki adama -işte kadroluydu- “Emekli ol kardeşim sen. Senin 4/C’den
çocuğunu alayım.” diyor. Bunlar son derece yanlış şeylerdir, bunlardan vazgeçilmesi gerekir.
Bir de Meclisin üst düzeyine atama yapılırken mutlak suretle
Meclis personelinden istifade edilmesi gerekir çünkü burada liyakatli, az da
olsa kariyer mesleğinden giren arkadaşlarımız var. Bu arkadaşlarımıza öncelik
verilmelidir ve bunların önünün açılması gerekir.
Ben tekrar sizi adil olmaya, adaletle hükmetmeye davet ediyorum.
Hepinize en derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
55’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 55
inci maddesinde yer alan “metninde” ibaresinin “metnin başında” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Emin Haluk Ayhan Mustafa Kalaycı
|
Manisa |
Denizli |
Konya |
|
Mehmet Günal |
Mehmet Şandır |
Abdülkadir Akcan |
|
Antalya |
Mersin |
Afyonkarahisar |
|
|
Oktay Vural |
|
|
|
İzmir |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın
Çerçeve 55 inci maddesinin Tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Mustafa Özyürek |
|
İzmir |
Malatya |
İstanbul |
|
Bülent Baratalı |
Şevket Köse |
|
|
İzmir |
Adıyaman |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, gerekçeyi mi okutayım efendim?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
17 Haziran 2006 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Mevzuat
Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin ‘Birden fazla düzenleme ve
maddede değişiklik' başlıklı 17 nci maddesinde, konu itibarıyla aralarında
bağlantı bulunması sebebiyle birden fazla mevzuatta düzenleme yapılmasını
gerektiren hâller dışında, bir çerçeve taslak ile birden fazla düzenlemenin
hükümlerinde değişiklik yapılamaz. Yapılacak değişiklikler her düzenleme için
ayrı ayrı çerçeve taslaklar ile yapılır, denildiği için, Tasarıya Komisyonda
önergeyle eklenen Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda değişiklik yapan
Çerçeve 55 inci maddenin Tasarıdan çıkarılarak, bu konuda düzenleme ihtiyacı
varsa ayrı çerçeve kanun tasarı veya tekliflerinde düzenlenmesi gerekir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 55
inci maddesinde yer alan “metninde” ibaresinin “metnin başında” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan,
BAŞKAN – Sayın Ayhan, buyurun.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 536 sıra sayılı Tasarı’nın
55’inci maddesi üzerindeki değişiklik önergesi üzerine söz aldım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerekçemiz, tasarı metnindeki ibareye açıklık getirilmesidir.
Biraz önce de 53’üncü maddeyle ilgili konuştum, orada yapılmak istenen
değişikliği. Aynı husustaki düzenleme, Anayasa Mahkemesinin iptali nedeniyle
burada da benzer değişiklikler yapılıyor. Şimdi, bu konu görüşülmekte olan
tasarının gerçekten 53’üncü, 55’inci maddelerinde düzenleniyor.
53’üncü maddede, daha önce de dedik ama “Türkiye Büyük Millet
Meclisi harcamalarının dış denetimi, her yıl Sayıştay tarafından
görevlendirilen üç denetçiden oluşan bir komisyonca, yalnızca hesaplar ve
bunlara ilişkin belgeler esas alınarak yapılır.” deniliyor. 55’inci maddede
yapılan değişiklikle, 10/12/2003 tarihli ve 5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 69 uncu maddesinin başlığında ve
metninde yer alan “Türkiye Büyük Millet Meclisi ve” ibaresi çıkarılıyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetimi için Anayasa Mahkemesinin kararı
dışında bir sistem öngörülüyor. Anayasa Mahkemesi Sayıştayın denetimini yani
kurumsal bir denetimi öngörmekte. Sayıştay meslek mensuplarından oluşan bir
komisyonun denetimini, kurumsal bir denetim olarak değerlendirmek mümkün değil.
Nihai karar organı olması nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisi için böyle bir
süreç yeterli görülüyorsa Sayıştayın denetiminin de benzer biçimde yeniden
gözden geçirilmesi gerekmektedir.
Tasarının 53’üncü maddesiyle getirilen yeni sisteme göre,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin harcamalarının denetiminin Sayıştay tarafından
görevlendirilen 3 denetçiden oluşan bir komisyona yaptırılması öngörülürken,
mevcut kanunda, Sayıştay harcamalarının denetiminin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanı tarafından görevlendirilen ve gerekli mesleki niteliklere
sahip denetim elemanlarından oluşan bir komisyona yaptırılacağı hükmü yer
alıyor. Karşılıklı bir denetim sisteminin
kurgulanmasının ne derece doğru olacağının düşünülmesi gerekmektedir.
Burada, Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesi doğrultusunda,
14’üncü maddenin ikinci fıkrası Sayıştay denetimine imkân verecek şekilde
düzenlenmeli. Hesapları İnceleme Komisyonuna işlerlik kazandırılabilir. Bu
durumda, 14’üncü maddenin dış denetimine ilişkin hükümler çıkarılır. 5018
sayılı Kanun’la harcama öncesi vize uygulaması kaldırıldığından, İç Tüzük’te
Hesapları İnceleme Komisyonuyla ilgili maddeler yeniden düzenlenebilir. Ancak,
yapılacak bu düzenlemelerin Anayasa Mahkemesine götürüldüğü takdirde ne olacağı
konusunu da düşünmek gerekir.
Şimdi, ben tabii ki biraz daha vakit olduğu için farklı bir şeyi
ifade etmek istiyorum. Şimdi, 5018 sayılı Kanun önümüzde. Gerçekten, ülke
ekonomik açıdan sıkıntılı bir dönem geçiriyor. Geçen sene de Hükûmet yaptı ama
bu mali kuraldan vazgeçtiniz, bütün dünyaya ilan ettiniz Sayın Bakan,
vazgeçtiniz, onu da anladık ama burada, mayıs ayının sonuna kadar yapmanız
gereken bir şey var. Nedir? Orta vadeli program. Şimdi,
bunu koymamışsınız, hukuken suç işliyorsunuz; birincisi bu. Geçen sene de aynı
durum söz konusu oldu, yani uluslararası kuruluşlara karşı, bütün dünyaya
karşı, bunlar sizin kredibilitenizi mi artıracak yani
bunu yapmadığınız takdirde? Özel sektör önünü daha mı iyi görecek bunu
yapmadığınız takdirde? Bir kere, bunu yapmıyorsunuz, mali planın süresi geçti,
bunu ortaya koymadınız. Diğer taraftan, bütçe hazırlama prosedürüyle
ilgili hususların da şeyi aşağı yukarı doldu, bitti bunlar. Hiçbir şeyi,
bunları dikkate almıyorsunuz. Orta vadeli plan yok, mali plan yok, Hükûmetin bu
konudaki düşüncesi de ortada yok. Şimdi, Hükûmet “Bütçe disiplinine uyuyoruz.”
diyor, kural deyip mali kuralı getiriyorsunuz bunu atlıyorsunuz, kuralsız bir
ortam yaratıyorsunuz. Mevcut hukuki düzene bile uymuyorsunuz, çiğniyorsunuz, yerine
getirmiyorsunuz. Bu kadar önemli meseleler varken siz bunlarla
ilgilenmiyorsunuz.
Bakın siz, önemli meselelerde, 2010 yılı programında, kendi
imzanızın, altında, bulunduğu defalarca benim burada ve komisyonda telaffuz ettiğim hususlar var:
“Sanayinin kredi maliyetlerinin yüksekliği” diyor. “Kayıt dışı ekonomi ve düşük
fiyattan kaynaklanan ithalat, haksız rekabet, bürokrasinin fazlalığı, kamunun
sağladığı bazı girdilerin fiyatlarının uluslararası fiyatlara göre yüksekliği,
vergi oranlarındaki yükseklik gibi temel sorunlar devam ediyor.” diyor.
Şimdi, siz bu temel sorunlardan hangisini çözdünüz? Olur olmaz bir sürü şeyi bu tasarının içine koyuyorsunuz.
Hatta bazen, görüşürken şu ifade ediliyor: Diyelim bu tasarının Anayasa
Mahkemesinden dönen maddeleriyle ilgili hususları ne yapalım? Geçirelim,
diğerlerini bırakalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Ayhan, konuşmanızı tamamlayınız.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Akşam bir hususta, “Bunda anlaşırsak bunu götürelim.” diyorsunuz,
bugün başka bir kanunu komisyondan buraya getirmeye çalışıyorsunuz. Belki yarın
getireceksiniz, bütün gücünüzle onun muhalefet şerhini almaya çalışıyorsunuz
iktidar partisi olarak. Peki, buralarda yazan hukukun hiç mi hükmü yok? Hani
orta vadeli program? Hani mali plan? Hani önümüzdeki seneyi göreceğiz, birtakım
rakamlar nerede? Özel sektör, dış dünya Türkiye'nin ne yapacağını bilmiyor, siz
de bilmiyorsunuz. Hakikati bu. Bilseniz şimdiye kadar yayınlardınız zaten. Olur biterdi, hukuken dolardı.
Şimdi, burada yapılan işlerin hukuka aykırılığı konusu -bunlara
Hükûmet hiç dikkat etmiyor- hukuka uygunluğu konusu, hukuka uyulması konusu ve
netice olarak bu konuştuğumuz meseleler Anayasa Mahkemesinden geri dönüyor,
ondan sonra da “Niye gittiniz?” diye herkesi şikâyet ediyorsunuz. Peki,
düzgününü yapsanız ne olur? Yani şu orta vadeli programı vaktinde yayınlasanız
ne olur? Demek ki siz Hükûmet olarak önünüzü görmekten, ileriye doğru bakmaktan
âciz bir durumdasınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Ben bunları ifade etmek istedim.
Önergemize destek istiyorum.
Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
56’ncı madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve
56’ncı maddesindeki Ek Madde 2'nin ikinci satırında yer alan
"personeline;" ibaresinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve
maddenin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
E. Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
Denizli |
Konya |
|
Mehmet Şandır |
Abdülkadir Akcan |
Mehmet Günal |
|
Mersin |
Afyonkarahisar |
Antalya |
|
|
Oktay Vural |
|
|
|
İzmir |
|
"Personeli ile Emniyet Genel Müdürlüğü Havacılık Dairesi
Başkanlığında Hava Trafik kontrolörü lisansına sahip ve bu görevi fiilen yapan
personeline;"
"Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünün merkez
ve taşra teşkilatı kadrolarında görev yapan 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununa tabi personelden (kadro karşılığı sözleşmeli personel hariç), Avrupa
Hava Seyrisefer Emniyet Teşkilatı Prensipleri çerçevesinde personel maliyetleri
tamamen veya kısmen karşılanan hava alanlarında çalışan personel için en yüksek
Devlet Memuru aylığının (ek gösterge dâhil) brüt tutarının % 100'nü, bunların
dışında kalan diğer personel için ise, % 75'ni geçmemek üzere, Genel Müdürlük
Döner Sermaye İşletmesi Yönetim Kurulu kararı ve Maliye Bakanlığının uygun
görüşü üzerine bağlı bulunan Bakan Onayı ile belirlenecek usul, esas ve
oranlarda her ay döner sermaye gelirlerinden ek ödeme yapılır. Bu ödeme aylıklara ilişkin esaslar çerçevesinde, damga vergisi
hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaksızın yapılır."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Eurocontrol tazminatı adıyla da anılan bu tazminat ücretleri aynı
kaynaktan olmak üzere 2005 yılında çıkartılan 5335 Sayılı Kanunun 16.
maddesiyle Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Personeline, 27.
maddesiyle de Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü Personeline
verilmiştir. Ancak, görüşülmekte olan bu Kanun Tasarısının 56 ncı maddesiyle
sadece Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğünün çalışanlarının
almakta olduğu tazminat oranları artırılırken, Devlet Meteoroloji İşleri Genel
Müdürlüğü çalışanlarının almış olduğu tazminat oranlarında bir artış
yapılmamaktadır. Bu durum tazminatların verilmesine dair düzenlemeyi içeren
yasanın gerekçeleriyle bağdaşmamaktadır. Çünkü 2005 yılında 5335 Sayılı yasayla
her iki kurum çalışanlarına verilen bahse konu tazminatların verilme gerekçesi
aynıdır. Bunun nedeni, iki kurumun ortak çalışmasıdır. Devlet Meteoroloji
İşleri Genel Müdürlüğü, Devlet Hava Meydanları Genel Müdürlüğünün görevlerinin
sağlıklı bir şekilde yerine getirilmesinde önemli bir görev yerine
getirmektedir. Her iki kurum adeta bir takım çalışması sergilemektedir. Kaldı
ki, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü çalışanları şu anda almış
oldukları Eurocontol tazminat oranlarının çok düşük olması ve 375 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameyle verilen ek ödemelerden mahsup edilmesi nedeniyle bu
tazminatı da zaten alamamaktadır. Vermiş olduğumuz bu önergeyle, %50 oranının
yüzde %100'e, %25 oranının da %75'e çıkartılmasını, yani unutulduğunu
düşündüğümüz Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü çalışanlarının
uğrayacağı haksızlığın önüne geçmeyi hedeflemekteyiz.
Emniyet Genel Müdürlüğü Havacılık Dairesinde fiilen Hava Trafik
Kontrolörü olarak görev yapan personelin de "Havacılık Tazminatı"
alması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) – Sayın
Başkanım, maddenin oylamasından önce redaksiyon mahiyetinde olmak üzere bir
düzeltme talebimiz var.
BAŞKAN – Buyurun.
SADIK BADAK (Antalya) – Çerçeve 56’ncı maddeyle 399 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameye eklenmesi öngörülen ek 2’nci maddenin birinci cümlesinde
yer alan “3 üncü maddesinin” ibaresinden önce gelmek üzere “bu Kanun Hükmünde
Kararnamenin” ibaresinin eklenmesini talep ediyoruz, redaksiyon mahiyetinde ve
anlama açıklık kazındırmak bakımından.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Bu düzeltmeyle birlikte maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
57’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 57 nci
maddesi ile 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa
eklenen ek maddenin son fıkrasında geçen "Sosyal Güvenlik Kurumu
Başkanlığı" ibaresinin "Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
Abdülkadir Akcan |
Mehmet Şandır |
|
Manisa |
Afyonkarahisar |
Mersin |
|
Mustafa Kalaycı |
Mehmet Günal |
Oktay Vural |
|
Konya |
Antalya |
İzmir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 Sıra Sayılı "Gelir Vergisi Kanunu İle
Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın çerçeve 57 nci maddesi ile 31/5/2006
tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa
eklenmesi öngörülen ek 4 üncü maddenin birinci fıkrasına, "yükümlü olduğu
kişilerin" ibaresinden sonra gelmek üzere "kamu kurumları
tarafından" ibaresinin eklenmesini ve aynı fıkranın (1) numaralı bendinde
yer alan "Türkiye'de ikamet etmemekle birlikte bu Kanunun 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (3) numaralı altbendinde geçen
"diğer şirket ve donatma iştiraklerinin ise tüm ortakları" ibaresi
kapsamında zorunlu olarak sigortalı olmayı gerektiren hallerin devam
etmesi," ifadesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Nurettin Canikli |
Fatih Arıkan |
Abdurrahman Arıcı |
|
Giresun |
Kahramanmaraş |
Antalya |
|
Fikri Işık |
Ertekin Çolak |
|
|
Kocaeli |
Artvin |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz Sayın
Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, gerekçede bir şey var,
bilmiyorum. “Bakmakla yükümlü olan aile ferdi olarak kabul edilecek eşlerin
kapsamı.” Bu ne demek?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Evet, o konu bir açıklamaya
ihtiyaç duyuyor. Yukarıdaki hangi hükümle bağlantılıdır bu gerekçe?
OKTAY VURAL (İzmir) – Yani eşlerin kapsamı, kaç eş?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Yani hangi hükümle ne
yapılmaktadır, Sayın Bakan bir açıklarsa…
BAŞKAN – Sayın Bakan, bu hususta bir açıklama yapacak mısınız
efendim?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Değerli arkadaşlar, bu
madde Sosyal Güvenlik Kurumuyla istişare sonucunda yazılmış. Burada kapsam dışı
bırakılanlar kendi nam ve hesaplarına çalışan şirket ortakları, yani Dışişleri
mensuplarının, diyelim ki, bir limitet şirketinde küçük de olsa, yüzde 1
ortaklığı da olsa bu kapsamdaydı, şimdi bu kapsam dışına çıkarılıyor.
Dolayısıyla, şirket ortakları genel hükümlere tabi oluyor, genel sağlık
sigortası kapsamında oluyor. Dışişleri mensuplarının…
OKTAY VURAL (İzmir) – Eşlerle ilgili ne var Sayın Bakan?
Gerekçede diyor ki: “…bakmakla yükümlü olunan aile ferdi olarak
kabul edilecek eşlerin kapsamı … yeniden
belirlenmektedir.”
BAŞKAN – Sayın Bakanım, şöyle bir husus mu var: Biz, bir kişi
olduğu zaman “sen” de diyoruz, “siz” de diyoruz. O anlamda bir çoğul mu var?
Sayın Vural, onu mu diyorsunuz? Çoğul ifadesini diyorsunuz değil
mi? Oradaki “Eşler” çoğul ifadesine mi takıldınız?
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçede bu amaçla kapsam değiştiriliyor.
Kabul edilen eşlerin kapsamı yeniden belirleniyor. Nasıl yeniden belirlenmiş?
Yani, kapsama kaç kişi alınmış? Kaç eş? Öyle bir anlam çıkıyor burada Sayın
Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Sayın Vural, takdir
edersiniz ki, bu konudaki uzman arkadaşlara sordum, hemen bilgi getirecekler,
ben bundan sonra sizi bilgilendireceğim. Bu konuyla ilgili Bakanlıktan
arkadaşlara sorduk, onlar hemen birazdan detaylı açıklamayı getirecek.
OKTAY VURAL (İzmir) – Ama önerge Sayın Bakan, bitecek.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – O zaman, görüşmeye ara versek
Sayın Başkan, çünkü, neye karar verileceğini bilmiyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Belki amaç farklıdır, belki gerekçe
değiştirilecektir. Gerekçede, zannederim, bir yanlışlık var.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 23.42
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.54
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
139’uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Verilen bir önergeyle ilgili olarak bir açıklama istenmişti.
Buyurun.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Sayın Başkan,
maddenin mevcut hâlinde emekli aylığı alan eşler, aylıksız izinli sayılan
eşler, şirket ortağı eşler bakmakla yükümlü olunan eş olarak kabul edilmiş iken
şirket ortağı eşlerin kendi sigortalılıkları sebebiyle aktif olarak genel
sağlık sigortalılığı devam etmekte olduğundan, şirket ortaklarının madde metni
kapsamından çıkarılmasına ihtiyaç duyulmuştur. Madde bu gerekçeyle hazırlanmıştır.
Anladığım kadarıyla Komisyon tarafından da gerekçeyle ilgili bir
düzeltme söz konusu.
BAŞKAN – Ben gerekçeyi okutacağım zaten.
Sizin ayrıca bir düzeltme talebiniz varsa öyle bir hakkınız var.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) – Okunacak
şekliyle katılıyoruz.
BAŞKAN – Tamam, peki.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe :
Madde ile yapılması öngörülen düzenlemenin, sürekli görev kapsamında yurtdışına
gönderilen kamu görevlileri ve bunların bakmakla yükümlü oldukları aile
fertleri ile sınırlı olduğuna ve kamu görevlilerinin 31/5/2006
tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
çerçevesinde genel sağlık sigortasına göre karşılanması mümkün olmayan tedavi
giderleri için uygulanacağına açıklık getirilmesi amaçlanmaktadır. Ayrıca,
bakmakla yükümlü olunan aile ferdi olarak kabul edileceklerin eşler yönünden
kapsamı, uygulamada karşılaşılabilecek problemleri giderecek şekilde yeniden
belirlenmiştir.
BAŞKAN – Yani eşler, bir kamu, herhangi bir sosyal güvenlik
kurumuna bağlıysa eşinin hakkından yararlanamayacak, o bağlı olduğu kurumdan
yararlanacak.
Önergeyi oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 57 nci
maddesi ile 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa
eklenen ek maddenin son fıkrasında geçen "Sosyal Güvenlik Kurumu
Başkanlığı" ibaresinin "Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Kalaycı, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 57’nci maddesine dair
verdiğimiz önergeyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Bu madde ile kamu kurumları tarafından sürekli görevle yurt dışına
atanmış veya yurt dışında geçici olarak görevlendirilmiş olanların tedavi
yardımlarından yararlanmasına ilişkin genel ilkelerin belirlenmesi ve bu
konudaki hukuki boşlukların giderilmesi amacıyla 5510 sayılı Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na ek madde eklenmektedir.
AKP döneminde çıkarılan 5510 sayılı Kanun’un en önemli
gerekçelerinden birisi sigortalılar arasında norm ve standart birliğinin
sağlanması olmasına karşın, birçok konuda norm ve standart birliği sağlanamamış
olup bazı konularda yeni farklılıklar ve hak kayıpları ortaya çıkmıştır.
Gelinen durum itibarıyla sosyal güvenlik sistemimizin aktüeryal dengeleri alarm
vermektedir. Sistemin sorunları daha da ağırlaşmıştır. Sosyal güvenlik
sisteminin sürdürülebilirliği kaygı verici boyutlara ulaşmıştır. Sosyal
Güvenlik Kurumunun aktif sigortalı sayısının pasif sigortalı sayısına oranını
gösteren aktif-pasif oranı giderek düşmekte olup 2002 yılında yüzde 2,08 iken
AKP döneminde her geçen yıl daha da kötüleşerek 2009 yılında 1,78’e kadar inmiştir.
Bu durumda, 1,78 aktif sigortalının ödediği primle bir emeklinin aylığı
ödenmekte olup sistemin sürdürülebilirliği giderek imkânsızlaşmaktadır. Sosyal
güvenlik sisteminin açıkları artarak devam etmektedir. 2002 yılında 7,9 milyar
lira olan Sosyal Güvenlik Kurumunun bütçe açığı yaklaşık 4 kat artarak 2009
yılında 28,7 milyar liraya ulaşmıştır. Sosyal Güvenlik Kurumuna merkezî yönetim
bütçesinden yapılan transferlerin gayrisafi yurt içi hasılaya
oranı 2002 yılında yüzde 2,76 iken bu oran 2009 yılında yüzde 5,51’e
yükselmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumunun prim gelirleri, ödenen emekli
aylıklarını dahi karşılamaya yetmemektedir. Ülkemizde işsizliğin artması, kayıt
dışı istihdamın yaygın bir seyir izlemesi doğal olarak Sosyal Güvenlik
Kurumunun çok ciddi gelir kaybını beraberinde getirmektedir.
AKP hükûmetleri, istihdamı artırarak ve kayıt dışı istihdamı
azaltarak sigorta kapsamını genişletmek, prim tahsilatındaki
sorunları gidermek, etkin bir denetim ve kontrol sistemi kurarak savurganlığı,
israfı, usulsüzlükleri ve yolsuzlukları önlemek suretiyle Kurumun gelirlerini
artırmak, harcamalarda tasarruf sağlamak, böylelikle aktif-pasif dengesini
iyileştirmek ve Sosyal Güvenlik Kurumu açıklarını azaltmak yerine, yaptığı
düzenlemelerle emeklilik yaşını altmış beşe yükseltmek, bağlanacak emekli
aylıklarını düşürmek, bazı aylık ve ödemelerin şartlarını zorlaştırmak,
emeklileri açlık sınırının altında maaşa mahkûm etmek, emekli aylıkları
arasındaki eşitsizlikleri giderecek intibak yasasını çıkaracağını sonra da vazgeçtiğini
söyleyerek emeklileri aldatmak, kazanılmış bazı haklara el koymak, tedavi ve
muayene ücretlerinde katılım paylarına ilişkin düzenlemelerle sağlık sistemini
paralı hâle getirmek, bir aldatmacayla İşsizlik Sigortası Fonu’ndaki kaynakları
işverenlere aktarmak yolunu seçmiştir.
Sosyal güvenlik sisteminin iki temel sorunu, aktif-pasif
dengesindeki bozulma ve bütçe açıklarındaki artıştır. Yaklaşık sekiz yıldır tek
başına iktidarda bulunan AKP, bu sorunların giderilmesine yönelik etkin
tedbirler almamış, kayıt dışılığı önleyememiş, sigorta kapsamını yeterince
genişletememiş, sağlık harcamalarında savurganlığı artırmış, sistemin daha da
kötüleşmesine yol açmıştır. Sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilirliği
konusunda yaşanan sorunlar daha da artmıştır.
Son yıllarda Sosyal Güvenlik Kurumu bütçesini en fazla
ağırlaştıran unsurların biri de sağlık harcamalarıdır. 2002 yılında 7,6 milyar
lira olan sağlık harcamaları 2009 yılında 28,8 milyar liraya ulaşmıştır. Önemli
boyutlara ulaşan hastane, ilaç ve tıbbi malzeme harcamaları konusunda alınacak
her tedbir, yapılacak her tasarruf sisteme önemli kazançlar sağlayacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Kalaycı.
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) –
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Bu itibarla gerçekçi bir ilaç fiyatlandırma sistemi
kurulması, ilaç ve tıbbi malzemelerin üretim veya ithalatından hastada kullanım
aşamasına kadar etkin bir kontrol mekanizması oluşturulması, sağlıklı bir
reçete ve fatura kontrol sistemi kurulması önem arz etmektedir ancak AKP
hükûmetleri bu konuda kayda değer bir tedbir almamıştır; sağlık harcamalarında
tasarruf sağlamanın yolunu muayene ve tedavi ücretlerinde katılım payı alınması
ve katılım paylarının artırılmasında aramaktadır. Sağlık harcamalarındaki yüksek artışın önüne geçemeyen, başarısız
bir yönetim sergileyen AKP Hükûmeti bunun faturasını sigortalılar ile emekli,
dul ve yetimlerine çıkarmaktadır.
Bu düşüncelerle hepinizi tekrar saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kalaycı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Biraz önce kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Evet, 58’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır. Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 58
inci maddesinde yer alan 5682 Sayılı Pasaport Kanununun 15 inci maddesinin
dördüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
E. Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
Denizli |
Konya |
|
Mehmet Günal |
Mehmet Şandır |
Oktay Vural |
|
Antalya |
Mersin |
İzmir |
|
|
Abdülkadir Akcan |
|
|
|
Afyonkarahisar |
|
“Umuma mahsus münferit pasaportlar kanunda yazılı istisnalar saklı
kalmak ve altı aydan az olmamak kaydıyla en fazla 5 yıl geçerli olmak üzere
İçişleri Bakanlığınca belirlenecek sürelerde geçerli olmak üzere düzenlenir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın
58'inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Mustafa Özyürek |
|
İzmir |
Malatya |
İstanbul |
|
Bülent Baratalı
|
Atilla Kart |
Bayram Meral |
|
İzmir |
Konya |
İstanbul |
|
|
Şevket Köse |
|
|
|
Adıyaman |
|
Madde 58- 15/7/1950 tarihli ve 5682
sayılı Pasaport Kanununun; 13 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
"azami dört sene için muteber olmak üzere verilip icabında aynı müddetler
için üç defa temdit olunur." ibaresi "en az bir yıldan az olmamak
kaydıyla Dışişleri Bakanlığınca tespit edilecek sürede geçerli olmak üzere
verilir." şeklinde; 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin
ikinci paragrafının birinci cümlesi "Hususi Damgalı Pasaportlar bir yıldan
az olmamak kaydıyla İçişleri Bakanlığınca belirlenecek sürelerde; hizmet
damgalı pasaportlar bir yıldan az olmamak kaydıyla pasaport sahibinin görevinin
müddetine göre İçişleri Bakanlığınca tespit edilecek süre için geçerli olmak
üzere tanzim edilir." şeklinde; 15 inci maddesinin dördüncü fıkrası;
"Umuma mahsus münferit pasaportlar Kanunda yazılı istisnalar saklı kalmak
ve bir yıldan az olmamak kaydıyla İçişleri Bakanlığınca belirlenecek sürelerde
geçerli olmak üzere düzenlenir." şeklinde; 18 inci maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendinin birinci paragrafı "Bir gidiş ve geliş için verilen
pasaportlar üç aydan az olmamak kaydıyla İçişleri Bakanlığının takdirine göre
belirlenecek süreyle geçerli olmak üzere tanzim edilir." şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şu anda okutacağım önerge en
aykırı önergedir ve madde üzerinde hemen tümüyle değişiklik yapmaktadır ve
işleme alacağım.
Buyurun:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısının 58 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Nurettin
Canikli |
Ahmet Yeni |
Yılmaz Tunç |
|
Giresun |
Samsun |
Bartın |
|
Mithat Ekici |
Recep Koral |
|
|
Denizli |
İstanbul |
|
"Madde 58 - (1) 15/7/1950 tarihli ve
5682 sayılı Pasaport Kanununun; 13 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
"azami dört sene için muteber olmak üzere verilip icabında aynı müddetler
için üç defa temdit olunur." ibaresi "Dışişleri Bakanlığınca tespit
edilecek sürede geçerli olmak üzere verilir." şeklinde; aynı maddenin
üçüncü fıkrasında yer alan "Büyükelçilik unvanı taşıyan Başbakan
başmüşavirleri ile Başbakan dışişleri danışmanlarına," ibaresi,
"Büyükelçi unvanını almış olanlar ile" şeklinde; aynı maddenin
beşinci fıkrası "Diplomatik pasaport alan kimselerin sıfat ve vazifeleri
devam ettiği müddetçe, ergin olmayan veya ergin olsalar dahi yanlarında yaşayıp
evli bulunmayan ve iş sahibi olmayan öğrenimi devam eden çocuklarına 25 yaşının
ikmaline kadar, yine ergin olsalar dahi yanlarında yaşayıp evli bulunmayan ve
iş sahibi olmayan aynı zamanda bedensel, zihinsel veya ruhsal özürlerinden en
az biri nedeniyle sürekli bakıma muhtaç durumda olduğu resmi sağlık
kurumlarının düzenlediği sağlık kurulu raporu ile belgelenen çocuklarına da hak
sahibi kişinin pasaportu ile aynı süre geçerli diplomatik pasaport
verilir." şeklinde; 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin son
paragrafı "Hususi damgalı pasaport alabilecek durumda bulunanların ergin
olmayan veya ergin olsalar dahi yanlarında yaşayıp evli bulunmayan ve iş sahibi
olmayan öğrenimi devam eden çocuklarına 25 yaşının ikmaline kadar, yine ergin
olsalar dahi yanlarında yaşayıp evli bulunmayan ve iş sahibi olmayan, aynı
zamanda bedensel, zihinsel veya ruhsal özürlerinden en az biri nedeniyle
sürekli bakıma muhtaç durumda olduğu resmi sağlık kurumlarının düzenlediği
sağlık kurulu raporu ile belgelenen çocuklarına da hususi damgalı pasaport
verilir." şeklinde; aynı maddenin (B) bendinin son paragrafı "Hizmet
damgalı pasaport alanların eşlerine, ergin olmayan veya ergin olsalar dahi
yanlarında yaşayıp evli bulunmayan ve iş sahibi olmayan öğrenimi devam eden
çocuklarına 25 yaşının ikmaline kadar, yine ergin olsalar dahi yanlarında
yaşayıp evli bulunmayan ve iş sahibi olmayan aynı zamanda bedensel, zihinsel
veya ruhsal özürlerinden en az biri nedeniyle sürekli bakıma muhtaç durumda
olduğu resmi sağlık kurumlarının düzenlediği sağlık kurulu raporu ile
belgelenen çocuklarına da hak sahibi kişinin pasaportu ile aynı süre geçerli
hizmet damgalı pasaport verilir." şeklinde; aynı maddenin (C) bendinin
ikinci paragrafının birinci cümlesi "Hususi damgalı pasaportlar altı aydan
az olmamak kaydıyla İçişleri Bakanlığınca belirlenecek sürelerde; hizmet
damgalı pasaportlar altı aydan az olmamak kaydıyla pasaport sahibinin görevinin
müddetine göre İçişleri Bakanlığınca tespit edilecek süre için geçerli olmak
üzere tanzim edilir." şeklinde; 15 inci maddesinin dördüncü fıkrası
"Umuma mahsus münferit pasaportlar Kanunda yazılı istisnalar saklı kalmak
ve altı aydan az olmamak kaydıyla İçişleri Bakanlığınca belirlenecek sürelerde
geçerli olmak üzere düzenlenir." şeklinde; 18 inci maddesinin birinci
fıkrasının (B) bendinin birinci paragrafı "Bir gidiş ve geliş için verilen
pasaportlar üç aydan az olmamak kaydıyla İçişleri Bakanlığının takdirine göre
belirlenecek süreyle geçerli olmak üzere tanzim edilir." şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz Sayın
Başkan.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Gerekçe Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklik ile, maddenin kapsamı, Anayasa Mahkemesinin 7/2/2008
tarihli ve E.:2004/30, K.:2008/55 sayılı Kararı
doğrultusunda, resmi pasaport verilmesinde kız ve erkek çocuk ayrımını ortadan
kaldıracak şekilde genişletilmektedir. Ayrıca, Dışişleri Bakanlığı meslek
mensupları dışından Büyükelçi unvanı verilmiş olanlara da diplomatik pasaport
verilebilmesi mümkün hale getirilmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, diğer iki önergeyi de
arkadaşlarla birlikte değerlendirdi arkadaşlar. Bu önerge maddeyi tümüyle
değiştirdiği için, diğer önergelere göre çok daha kapsamlı bir mahiyette olduğu
için diğer önergeleri işleme alma imkânı yok -biraz önce Sayın Hamzaçebi’yle de
konuştuk- kaldırıyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, oturduğum yerden
bir söz alabilir miyim?
BAŞKAN – Tabii tabii, söz vereceğim size.
Sayın Hamzaçebi, bir açıklama yapacak.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
10.- Trabzon Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebi’nin, önergelerin okunma sırasına, aykırılık sırasına göre
oylanmasına ve 500 kelimeyi geçen önergelere ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) -Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, gayet iyi bilindiği gibi, İç Tüzük’e göre, önergeler
veriliş sırasına göre okunur, aykırılık sırasına göre oylanır. Bu maddeye
ilişkin olarak Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun önergesiyle Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun önergeleri aykırılık açısından eşit seviyededir. İkisi de
maddenin yeniden düzenlenmesini önermektedir. Birisinin daha kapsamlı, diğerinin
daha az, kapsamının daha dar olması nedeniyle diğeri daha aykırıdır yorumuna
imkân veren bir düzenleme İç Tüzük’te yok.
Bugün bir başka konuda bu tasarı üzerinde görüşmeler sürdürülürken
önerdiğimiz bir husus, bir önergeyle bir tasarı maddesinde önerdiğimiz bir
düzenleme 500 kelimeyi geçiyor gerekçesiyle Başkanlık Divanındaki görevli
arkadaşlar tarafından düzeltilmesi yönünde bize iade edildi. Hâlbuki,
tasarıda yer alan maddenin kendisi 500 kelimeden fazlaydı. Tasarıda 500
kelimeden daha fazla sayıda kelimeyle, belki 600-700 kelime civarında kelimeden
oluşan bir madde var. Biz bu maddede değişiklik önerirken biz de doğal olarak
500 kelimeyi geçiyoruz ama arkadaşlarımız “İç Tüzük’ün hükmü amirdir.” dediler,
peki dedim ben, mademki İç Tüzük’te yoruma imkân vermeyen bir düzenleme var. Hâlbuki o 500 kelimeden kasıt, tasarının kötüye kullanılmasını
önlemeye yöneliktir ve Hükûmetin kendisi, Komisyon 500 kelimeden fazla bir
madde yazmak suretiyle bir düzenleme yapmışsa, asıl kötüye kullanmayı Komisyon
yapmıştır ama ben itiraz etmedim, mademki İç Tüzük böyle diyor; İç Tüzük’ün
lafzına göre hareket ettiniz, burada da İç Tüzük’ün lafzına göre hareket
edilmesi gerekir. Aykırılıkları neye göre değerlendiriyor acaba Divan,
ben merak ediyorum: Bu daha aykırı, bu daha az aykırı… Hayır, ben iddia
ediyorum, bizim önergemiz daha aykırı. Bu çok uzun yazılmış olmasına rağmen
birçok yer tekrardan ibarettir, daha fazla aykırı değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ATİLLA KART (Konya) – Konu ve içerik olarak farklı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Teşekkür ederim.
Yani bunu bir usul tartışmasına döndürmek gibi bir amacım yok ama
Başkanlık Divanında Sayın Başkan Vekili olarak sizin herhangi bir tutumunuzu
kastetmiyorum kesinlikle ama bu uygulamalarda bir eşitlik olmadığını, zaman
zaman adaletsiz uygulamaların olduğunu burada ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Arkadaşlarla bu konularla…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bu uygulamayı devam
ettirirseniz, bundan sonra iktidar partisi maddeyi yeniden düzenler, verir
önergeleri, öteki önergeler işleme konulmaz. Onun için, iktidar partisinin
önergesini ikinci olarak uygulamanız lazım. O zaman önergeler bundan sonra hiç
işleme girmez. Yani bu uygulamayı devam ettirmeniz kötü olur.
BAŞKAN – Anladım. Yok, Sayın Genç, o şekilde bir uygulama kastı
olamaz zaten ama dediğiniz gibi öyle bir yorumlama olsa o mümkün olmaz ki öyle
bir şey yapmamız zaten mümkün değil. Sadece arkadaşların yorumu şu: Yani bu
konuyla ilgili olarak madde tümüyle değiştirildiği için maddenin üzerindeki
diğer değişiklikler işleme alınamamıştır.
Teşekkür ediyorum.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
3.- Gelir Vergisi
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in, 3717 Sayılı
Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat
Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin
"II-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Kerim Özkul ve 4 Milletvekilinin, Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak'ın, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886, 1/838, 2/599, 2/712, 2/727)
(S. Sayısı: 536) (Devam)
BAŞKAN – Maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
59’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 59’uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Mustafa Özyürek |
|
İzmir |
Malatya |
İstanbul |
|
Bülent Baratalı |
Şevket Köse |
Atilla Kart |
|
İzmir |
Adıyaman |
Konya |
|
|
Bayram Meral |
|
|
|
İstanbul |
|
Madde 59- 5682 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
“Ek Madde 6- Elektronik pasaportlarda refakate kayıt işlemi
yapılamaz, bu pasaportlar uzatılamaz ve müşterek e-pasaport düzenlenemez.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 59 uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
|
Hasan Özdemir |
Erkan Akçay |
Behiç Çelik |
|
Gaziantep |
Manisa |
Mersin |
|
Recep Taner |
Mustafa Enöz |
|
|
Aydın |
Manisa |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) -
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım Sayın Vural?
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 59 uncu maddesi elektronik pasaportlarda refakate kayıt
işlemi yapılamayacağını hüküm altına almaktadır. Ancak bu hüküm Pasaport
Kanununun refakati düzenleyen 13, 14, 15, 18 ve 29 uncu maddeleri ile
çatışmaktadır. Maddenin kabul edilmesi hukuk sisteminde ikilik ortaya
çıkaracaktır. Bu nedenle maddenin Tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 59’uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Harun
Öztürk (İzmir) ve arkadaşları
Madde 59 - 5682 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
“Ek Madde 6 - Elektronik pasaportlarda refakate kayıt işlemi
yapılamaz, bu pasaportlar uzatılamaz ve müşterek e-pasaport düzenlenemez.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) -
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Atilla Kart.
BAŞKAN – Sayın Kart, buyurun efendim.
ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ilgili
maddeyle bağlantılı olarak vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, 58, 59 ve müteakip birkaç maddede Pasaport
Kanunu’nda değişiklikler yapılmakta ve ayrıca elektronik pasaportlarla ilgili
düzenlemeler yapılmaktadır.
1999 yılında, değerli arkadaşlarım, uluslararası bir sözleşme
imzalandı, yüz seksen ülkenin katıldığı bir sözleşme imzalandı. Bu sözleşmenin
temel amacı, sınır aşan suçlarla mücadele etmek ve pasaport sahteciliğini
önlemek idi. Bu sözleşmedeki hükme göre, bu konuda sözleşmeyi imzalayan tüm
ülkelerin 1 Nisan 2010 tarihine kadar bu sözleşme kapsamında biyometrik
pasaport, çipli pasaport düzenlemesini tamamlaması
gerekiyordu. Sözleşme gereğince Türkiye, 2004 yılından sonra 3 kez ihale açtı
ama bunu bir türlü sonuçlandıramadı, başaramadı. Bu süreçten sonra şu
gelişmeler kamuoyuna yansıdı değerli milletvekilleri: Devlet bu konuda gerekli
ödenekleri ayırdığı, ihaleleri yaptığı ve ödemeleri de yaptığı hâlde bu işi
neden sonuçlandıramamıştır? Bu konu kamuoyu gündemine gelmeye başlamıştır. Bu
konu kamuoyu gündemine geldikten sonra ortaya şu çıktı: Hükûmetin yalanla,
dolanla bu süreci kararttığı ve suç ilişkilerini gözden kaçırmaya başladığını
görüyoruz. Neydi bunlar? Bunları anlatmak istiyorum.
Hazine Müsteşarlığı, 27 Eylül 2005 tarihinde, çipli
pasaport kapağı ihalesini yapıyor. On firmanın katıldığı bu ihale 15 milyon 475
bin avro bedelle Malezya Iris firmasında kalıyor. Bunu soruyoruz ilgili birime,
tarafımıza 7 Temmuz 2010 tarihinde yani on beş gün evvelki tarihle bir cevap
veriliyor. Bu cevaba göre deniliyor ki: “İhaleyi kazanan bu Iris firması
taahhütlerini zamanında yerine getirmiş ve konuyla ilgili hiçbir aksaklığa
sebebiyet vermemiştir.” Tamam, ne güzel, bravo, işi başarmış, öyle anlıyoruz,
öyle kabul etmek gerekiyor. Devletin Hazine Müsteşarlığı resmî cevap veriyor,
diyor ki: “İhaleyi alan firma bu işi başarıyla sonuçlandırdı.” Peki, 2007 yılı
Ocak ayında, aynı işin Emniyete ihale edildiğini biliyoruz. Hem de kime ihale
ediliyor? Birinci firmanın da aralarında bulunduğu Kunt firmasıyla ortak
girişim grubuna veriliyor. O zaman elbette hemen bu soruları sormak gerekiyor.
Neyi görüyoruz? Aynı konuda, farklı tarihlerde iki ayrı ihalenin yapıldığını
görüyoruz. Bu ihaleler için devlet iki ayrı ödeme yapıyor ancak işin esasında
firmalar bu işi sonuçlandıramıyor. Türkiye hâlen çipli
pasaport olayıyla, biyometrik pasaport olayıyla boğuşup duruyor. Yüz seksen ülke
içinde bu işi yapamayan, sonuçlandıramayan üç ülkeden birisi Türkiye. Kim bu
ülkeler? Bangladeş, Hindistan ve Türkiye. Böyle bir
ayıbı Türkiye’ye yaşatmışız.
Bakın değerli arkadaşlarım, neresinden bakılırsa bakılsın,
yolsuzlukların, karanlık ilişkilerin ve suç ilişkilerinin varlığını gösteren
bir tablodan söz ediyorum. Birinci ihalenin akıbeti nedir? Bunu açıklamak
zorundasınız. Birinci ihale başarıyla sonuçlanmışsa ikinci ihale neden yapıldı?
İkinci ihale yapıldığına göre, birinci ihalenin başarılı olduğundan nasıl söz
edilebilir? Bu cevabı, Hazine Müsteşarlığı, kalkıp kurumsal olarak nasıl ifade
edebilir? Türkiye Cumhuriyeti Hazine Müsteşarlığı, kurumsal olarak nasıl yalan
beyanda bulunabilir? Bunları açıklamak gerekiyor değerli milletvekilleri.
Birinci ihalede başarısız olan… O ortaya çıkıyor. Her ne kadar
Hazine “Başarılıdır.” demiş ise de, yalan beyanda bulunmuş ise de birinci
ihalede başarısız olan ve işi sonuçlandırmayan bu firmanın…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Kart.
ATİLLA KART (Devamla) - …ihale yasaklısı olması gerekirken bu
firmaya ikinci ihalede nasıl yer verilebilmiştir? Sadece bu süreç bile başlı
başına, görev ve yetkinin kötüye kullanıldığı anlamına gelmez mi? Ve nihayet şu
soruyu soruyoruz: Bu iş şu anda Emniyet Genel Müdürlüğüne havale edilmiş, çipli pasaportların tamamlanması işi. Emniyet Genel
Müdürlüğü, Gölbaşı kampüsünde bu işi yapıyor. Emniyet Genel Müdürlüğünün bu işi
başaracak gücü varsa, tekniği varsa, imkânı varsa, o zaman 2005’ten bu yana
neden birilerine para aktarıyoruz? Devletin 30 trilyonunu ilk ihalede
aktarıyoruz, o yetmiyor, ikinci ihalede de 10 trilyon civarında bir parayı
aktarıyoruz. Bunu Sayın Hükûmete soruyoruz, Sayın Bakan diyor ki: “Bilgim yok.”
Türkiye Cumhuriyeti’nin Bakanı “Fazla bilgim yok.” diyor. Bunları size biraz
sonra tekrar anlatacağız Sayın Bakan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ATİLLA KART (Devamla) – Bir cümle Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Kart.
ATİLLA KART (Devamla) – Umarım bu anlatımlarımızdan sonra gerekli
duyarlılığı ve sorumluluğu gösterirsiniz de bu işin üstüne biraz gidersiniz. Bu
işin esası nedir, bu noktada gerekli duyarlılığı gösterirsiniz, Meclisi ve
kamuoyunu bilgilendirirsiniz.
Bu değerlendirmelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
60’ıncı madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 60
ıncı maddesindeki “2/3” ibaresinin “3/4” şeklinde arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
E. Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı
|
|
Manisa |
Denizli |
Konya |
|
Mehmet Günal |
Mehmet Şandır |
Akif Akkuş |
|
Antalya |
Mersin |
Mersin |
|
Oktay Vural |
Abdülkadir Akcan |
|
|
İzmir |
Afyonkarahisar |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 60’ıncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Atilla Kart |
Bülent Baratalı |
Mustafa Özyürek |
|
Konya |
İzmir |
İstanbul |
|
Harun Öztürk |
Şevket Köse |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
İzmir |
Adıyaman |
Malatya |
Madde 60- 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun 79 uncu maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Kurumlarınca gönderilenlerden, uluslararası kuruluşlarda staj
yapan ve çalışma esas ve usulleri ile misyon
şeflikleriyle ilişkileri Maliye Bakanlığı ile Devlet Personel Başkanlığının
görüşü üzerine Dışişleri Bakanlığınca belirlenen memurlara, gittikleri
ülkelerde sürekli görevle bulunan ve dokuzuncu derecenin birinci kademesinden
aylık alan meslek memurlarına ödenmekte olan yurt dışı aylığı tutarı,
diğerlerine bu tutarın 2/3'ü ödenir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Atilla Bey, siz mi konuşacaksınız?
ATİLLA KART (Konya) – Evet.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kart.
ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel
Kurulu bir kez daha selamlıyorum.
Bıraktığım yerden devam ediyorum.
Değerli milletvekilleri, biraz evvelki bölümde olayın yolsuzluk
boyutunu, ilişkilerini, bunları ifade ettim. Bu olayın aslında yolsuzluk boyutu
dışında yarattığı başka vahim sonuçlar da var. Nedir o sonuçlar? Bakıyorsunuz,
5 milyon çipin satın alındığı, ortalama fiyatı 1 avro
olan çipin 3 avroya alındığı ve bu çiplerin yeni pasaportlara uyumunun
yapılamadığı ortaya çıkıyor.
Emniyet Genel Müdürlüğünden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına ait
kişisel verilerin bilgisayarlardan toplandığı, bu kritik bilgilerin yurt dışına
çıkarıldığı, emniyet bünyesindeki birçok kamu görevlisinin bu uygulamaya karşı
çıktığı ancak başarılı olamadıkları bilinmektedir. Ulusal güvenlik anlamında
bir tehlike ve zafiyet durumu ortaya çıkmıştır. Yine Türkiye Cumhuriyeti
yurttaşlarına ait kişisel bilgi verileri kayıt dışı bir şekilde belli bir
merkezde toplanmıştır. Bir anlamda, fişlemeye malzeme hazırlanmıştır. Böyle bir
sürecin sonunda emniyetin yapacağı çipli pasaportların
uluslararası sözleşmede belirtilen teknik standartlara uygun olması söz konusu
olamayacağı için, emniyetin bu teknik donanımı olmadığı için Türkiye birkaç yıl
sonra çipli pasaport meselesini bir kez daha görüşmeye, tartışmaya başlayacak
değerli milletvekilleri. Bunun anlamı nedir? Bunun anlamı şu: Beceriksiz,
ehliyetsiz ve iyi niyetli olmayan yönetim kadrolarının devlet yönetimi ve
toplum hayatında yarattığı tahribatlardan söz ediyorum. Bunun ibret verici bir
örneğiyle karşı karşıyayız.
Bakıyoruz, değerli milletvekilleri, ihale yasaklısı olması gereken
Malezya firması -bu sevgi her nereden doğuyorsa, bu özel ilgi her nereden
doğuyorsa- ikinci ihaleye de giriyor. Başaramamış birinci ihaleyi, ikinci
ihaleye nasıl girebilir? Öylesine karanlık ilişkiler söz konusu ki, bu konuda
15 Nisan 2010 tarihinde verdiğimiz önergeye cevap verilmiyor, geçiştirilmek
isteniyor, cevap verilmediği için gelen kâğıtlarda yayınlanıyor.
Bu arada neyi görüyoruz? Darphane ve Damga
Matbaası Genel Müdürlüğü yetkililerinin, başta Genel Müdür olmak üzere, ihaleyi
alan firmayla ihale öncesi ve sonrası onlarca kez telefonla görüştükleri ve
mesajlaştıkları, Daire Başkanı, Daire Başkan Yardımcısının ihaleye katılan bir
firmanın kadın proje müdürünü dört ay boyunca SMS’lerle taciz ettiği ve
birtakım taleplerde bulunduğu, kurum yetkililerinin sıkça Malezya seyahatleri
yaptığı ortaya çıkıyor. Bunlar kayıtlara intikal ediyor ve Bakanlığın,
ilgili bakanlıkların bütün bu gelişmelerden haberi yok.
Her bakımdan tefessüh etmiş bir yönetim anlayışından söz ediyorum.
Dışişleri Bakanı ve Hükûmetin Malezya sevgisi ve ilişkilerinden ve işin ehline
verilmemesinden kaynaklanan bir başarısızlık ve perişanlık tablosu. Teknik
niteliği olan bir işin eş dost, ahbap ilişkileri ve ideolojik yakınlık içinde
kişi ve firmalara verilmesinin yarattığı vahim bir tablo. Bütün bu karanlık
ilişkilere rağmen, bütün bu açıklanması gereken ilişkilere rağmen, hesap
verilmesi gereken ilişkilere rağmen on beş gün evvelki, 7/7/2010
tarihi itibarıyla “Her şey yolundadır, her şey yasaldır.” diyerek kurumsal bir
şekilde yalan beyanda bulunma pervasızlığını gösteren bir yönetim yapısı ve
yönetim anlayışından söz ediyorum değerli milletvekilleri. Bunun başka bir
açıklaması varsa, bu söylediklerimin, beni uyarın, ama şu olayların herhâlde
başka bir açıklaması olamaz. Bu konuları önergeyle soruyoruz, cevap alamıyoruz.
Tam anlamıyla bir sorumsuzluk ve bir keyfîliğin yaşandığı, kurumlar arasında
yaşandığı…
Bakın, bir kurum bünyesindeki herhangi bir bürokratın yaptığı
usulsüzlükten söz etmiyorum, kurumlar arasında dört beş yıla yayılan organize
bir şekilde ihalelere fesat karıştırılmasından söz ediyorum değerli
milletvekilleri. Bu gerçekten vahim bir tablodur. Bu, inanıyorum ki sizin
vicdanlarınızda da rahatsızlık yaratan bir tablodur, ama bunları bilmiyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Kart.
ATİLLA KART (Devamla) – Tabii, üzücü olan şu aslında, bunları
bilmek için bir gayret içinde de değilsiniz. Asıl sorulması gereken, asıl
gerçekten üzülmemiz gereken, kaygı duymamız gereken olay budur diye
düşünüyorum.
İşte, değerli arkadaşlar, şunu bir kez daha ifade etmek istiyorum:
Maalesef, çipli pasaport konusunda Türkiye
Cumhuriyeti’nin kurumları yalan beyanda bulunmuşlardır. Akademik derinliği
olanlar, kurumsal olarak ihalelere fesat karıştırılmasının ve yine kurumsal
olarak yalan beyanda bulunmanın herhalde hesabını vereceklerdir. Bu derin
ilişkilere herhâlde açıklama yapılması gerekecektir.
Biz konunun önemi sebebiyle, olayla, olay öncesi ve sonrasında
görev ve sorumluluk sahibi olan toplam 5 bakan hakkında, ilgili bürokratlar
hakkında ve iki firmanın yetkilileri hakkında, organize çıkar ilişkileri içinde
ihalelere fesat karıştırmaktan, kamuyu zarara uğratmaktan…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kart, tamamlayın konuşmanızı.
ATİLLA KART (Devamla) – Hemen bağlıyorum efendim.
…görev ve yetkiyi kötüye kullanmaktan dolayı Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığına suç duyurumuzu yaptık. Umarım sizler de bu konuda bilgilenmek
ihtiyacını duyarsınız, ilgili bakanlardan, bu işin gelişimi muhalefet
milletvekilinin anlattığı gibi mi, yoksa muhalefet milletvekili yanıltma mı
yapıyor, yalan beyanda mı bulunuyor, bunu değerlendirmek kaygısıyla,
gerekçesiyle, sorumluluğuyla bu işin takibini yaparsınız. Biz bu işin takibini
yapmaya devam edeceğiz ve bunu, elbette, gelişmeleriyle birlikte kamuoyuyla
paylaşacağız değerli arkadaşlarım.
Bu değerlendirmelerle, Genel Kurulu bir kez daha saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 60
ıncı maddesindeki “2/3” ibaresinin “3/4” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yurtdışı aylık tutarının artırılması önerilmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair üç adet
önerge vardır. Malumlarınız olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife
konu kanunun komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı veya teklifle çok yakın
ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt
çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açılacağı, İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür.
Bu nedenle, önergeleri okutup Komisyona soracağım. Komisyon
önergelere salt çoğunlukla, 21 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir
madde olarak görüşme açacağım.
Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi
işlemden kaldıracağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı tasarıya aşağıdaki maddenin
eklenmesi arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Özyürek |
Harun Öztürk |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
İstanbul |
İzmir |
Malatya |
|
Bülent Baratalı |
Şevket Köse |
|
|
İzmir |
Adıyaman |
|
“Madde 61- 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa ekli I Sayılı
Cetvel, I-Genel İdare Hizmetleri sınıfı bölümünün (c) bendine, Gelir İdaresi
Başkanından önce gelmek üzere Maliye Teftiş Kurulu Başkanı ile Hesap Uzmanları
Kurulu Başkanı unvanları eklenmiştir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) –
Çoğunluğumuz olmadığından katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan önergeyi
işlemden kaldırıyorum.
Diğer önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M. Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı yasa tasarısına 60. maddesinden
sonra gelmek kaydıyla aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ederiz.
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Mustafa Özyürek |
Harun Öztürk |
|
Malatya |
İstanbul |
İzmir |
|
Şevket Köse |
Bülent Baratalı |
|
|
Adıyaman |
İzmir |
|
Madde 61: 657 sayılı kanunun 108. maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
( c) Üç yaşını doldurmuş çocuğu eşiyle birlikte veya
münferit olarak evlat edinen memurlar ile memur olmayan eşin münferit olarak
evlat edinmesi halinde memur olan eşlere, çocuğun ana ve babasının rızasının
kesinleştiği tarihten veya vesayet dairelerinin izin verme tarihinden itibaren
4 ay aylıklı izin verilir, istekleri üzerine 24 aya kadar ücretsiz izin
verilir. Evlat edinen her iki eşin memur olması
durumunda, bu süre, eşlerin talebi doğrultusunda 2’şer aylık iki bölüm halinde
eşlere veya 4 ay olarak eşlerden birine aylıklı olarak yine 24 aylık aylıksız
izin ise bu süreyi geçmeyecek şekilde, birbirini izleyen iki bölüm halinde
eşlere kullandırılabilir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu efendim?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) –
Çoğunluğumuz olmadığından katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Diğer önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M. Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı yasa tasarısına 60. maddesinden
sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ederiz.
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Mustafa Özyürek |
Halil Ünlütepe |
|
Malatya |
İstanbul |
Afyonkarahisar |
|
Şevket Köse |
Bülent Baratalı |
|
|
Adıyaman |
İzmir |
|
Madde 61: 14.07.1965 ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun
1- Ekli (IV) sayılı makam tazminatı cetvelinin, 9. sırasının (b)
fıkrasından sonra gelmek üzere, aşağıdaki (c) fıkrası eklenmiştir.
(c) Gelir İdaresi Başkanlığının merkez ve taşra teşkilatında müdür
kadrosunda görev yapanlar ile vergi dairesi müdürü 2.000,.
( c) bendinde sayılanların yardımcılarına % 50 oranı uygulanır.
BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) –
Çoğunluğumuz bulunmadığından katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Evet, önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, ayrıca, Manisa Milletvekili Sayın
Erkan Akçay ve arkadaşlarının, yeni madde ihdası şeklinde, Vergi Usul
Kanunu’nda değişiklik öngören üç adet, Katma Değer Vergisi Kanunu’nda
değişiklik öngören bir adet ve Gelir Vergisi Kanunu’nda değişiklik öngören bir
adet değişiklik önergesi Başkanlığımıza verilmiştir. Bu kanunlara ilişkin
değişiklikler, Vergi Usul Kanunu ve Gelir Vergisi Kanunu’nda birinci bölümde,
Katma Değer Vergisi Kanunu’nda ikinci bölümde gerçekleştirilmiştir. Kanun
tekniği ve sistematiği açısından söz konusu değişiklik önergelerini şu aşamada
işleme almamız mümkün bulunmamaktadır.
Yine, Sayın Akçay ve arkadaşlarının, görüştüğümüz kanun
tasarısında yer almayan Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun’da değişiklik öngören bir önergesi vardır. Bu önergeyi de İç
Tüzük’ün 87’nci maddesi üçüncü fıkrası uyarınca işleme alamıyoruz.
Bu arada, İzmir Milletvekili Sayın Harun Öztürk ve arkadaşlarının,
belediyeler ve il özel idarelerinden yapılan bazı kesintilerle ilgili, geçici
madde olarak verilen değişiklik önergesi içerik ve sonuçları bakımından geçici
nitelikte bulunamadığından işleme alınamamıştır.
Bilgilerinize saygıyla arz ederim.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, 61’inci madde üzerinde iki
adet önerge vardır.
Aynı mahiyetteki önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
61’inci maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
E. Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı
|
|
Manisa |
Denizli |
Konya |
|
Mehmet Günal |
Abdülkadir Akcan
|
Mehmet Şandır |
|
Antalya |
Afyonkarahisar |
Mersin |
|
Yılmaz Tankut |
Oktay Vural |
|
|
Adana |
İzmir |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın Çerçeve 61 inci maddesinin Tasarıdan çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Mustafa Özyürek |
|
İzmir |
Malatya |
İstanbul |
|
Bülent Baratalı
|
Şevket Köse |
|
|
İzmir |
Adıyaman |
|
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SADIK BADAK (Antalya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, gerekçeyi mi okutayım?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bilindiği üzere, 17.06.2010 tarihli ve 5998 sayılı Kanunla 5393
sayılı Belediye Kanununun 73 üncü maddesi değiştirilmiş ve 6 ncı fıkrası,
kentsel dönüşüm ve gelişim alanları içinde yer alan eğitim ve sağlık alanları
hariç kamuya ait gayrimenkullerin harca esas değer üzerinden belediyelere
devredileceğini hükme bağlamıştı.
Aynı maddenin son fıkrasında, bu Kanunun konusu ile ilgili
hususlarda Başbakanlık Toplu Konut İdaresine 2985 sayılı Kanun ve diğer
kanunlarla verilen yetkiler saklıdır, denilmesine rağmen, 5998 sayılı kanun
henüz Cumhurbaşkanlığında onay aşamasında beklerken, Komisyonda verilen bir
önerge ile kentsel dönüşüm ve gelişim alanlarında belediyelere devredileceği
belirtilen kamuya ait gayrimenkullerde önceliğin TOKİ'de olduğuna dair bir
düzenleme yapılmıştır.
Çerçeve 61 inci madde ile 2985 sayılı Kanuna eklenen Ek Madde 16
aynen şöyledir:
“Kanunlar ile verilmiş yetkiler çerçevesinde Başkanlığa devri
talep edilen taşınmazların kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan edilen
yerlerde kalması hâlinde, Başkanlığın devir talebi önceliklidir. Bu yerlerde
Başkanlık mülkiyetinde bulunan taşınmazlar ile devri talep edilen taşınmazlara
ilişkin olarak Başkanlık, kanunlardan kaynaklanan tüm yetkilerini münhasıran
kullanır."
Görüldüğü üzere daha Cumhurbaşkanlığında onay aşamasında bulunan
bir kanun hükmü Komisyonda verilen önerge ile etkisiz kılınmıştır. Yani
TOKİ'nin etkisi ile Komisyon havada ikmal yapılmasına alet edilmiştir.
17 Haziran 2006 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Mevzuat
Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin ‘Birden fazla düzenleme ve
maddede değişiklik' başlıklı 17 nci maddesinde, konu itibarıyla aralarında
bağlantı bulunması sebebiyle birden fazla mevzuatta düzenleme yapılmasını
gerektiren hâller dışında, bir çerçeve taslak ile birden fazla düzenlemenin
hükümlerinde değişiklik yapılamaz. Yapılacak değişiklikler her düzenleme için
ayrı ayrı çerçeve taslaklar ile yapılır, denildiği için, Tasarıya Komisyonda
önergeyle eklenen bu maddenin Tasarı metninden mutlaka çıkarılması gerekir.
BAŞKAN – Sayın Vural, diğer önergenin gerekçesini mi okutayım?
OKTAY VURAL (İzmir) – Yılmaz Tankut…
BAŞKAN – Sayın Tankut, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugüne kadar bu kürsüden pek çok kez seçim bölgem olan Adana’nın
içinde bulunduğu önemli sorunları fırsat buldukça huzurlarınızda paylaşma
imkânı buldum. Bugün de yine vermiş olduğumuz bu önerge vesilesiyle, görüşmekte
olduğumuz bu tasarı ve ülke gündeminin çok önemli bir meselesi olması
münasebetiyle, ülke ve Adana’nın öne çıkan önemli sorunlarından birisi olan,
hatta en önemli meselelerinden birisi hâline gelen işsizlik gerçeğini dile
getirmek istiyorum.
Bilindiği üzere, Adana, ülkemizin en büyük illeri arasındadır ve
açıklanan yüzde 26’lık işsizlik oranıyla ülkemizin işsizlik sıralamasında
1’inci sıradadır; maalesef Adana 1’inci sıradadır. “Maalesef” diyorum çünkü
Adana, Türkiye'nin âdeta besin deposu olan ülkemizin sanayisine önderlik etmiş,
bilgi birikimine sahip, Çukurova Üniversitesi ve bağlı fakülteleriyle hem
eğitimde hem sağlıkta bölgesine önemli hizmetler sunan, yine ülkemizin batıyla
doğusunu birbirine bağlayan önemli bir coğrafi bölgede bulunmaktadır. Yine
Adana’nın bir başka özelliği de, Doğu ve Güneydoğu Bölgeleri başta olmak üzere,
civar bölgelerden yoğun göç alan illerin başında gelmesidir. Dolayısıyla,
güneyimizin incisi konumunda bulunan Adana, tarımdan sanayiye, eğitimden
ticarete ve ulaşımdan ılıman iklimine kadar pek çok pozitif özelliğinin yanı
sıra, genç bir nüfus potansiyeline de sahiptir. Ancak Adana, bu potansiyeline
rağmen, ne yazık ki, günden güne gerilemektedir. Son sekiz yıllık tabloya
bakıldığında, tıpkı ülke genelinde olduğu gibi, Adana’nın sorunlarının
azalmadığını, aksine daha da fazlalaştığını ve âdeta pik yaptığını söylemek
kesinlikle abartı olmayacaktır. Kontrolsüz yoğun iç göçün, artan sorunlarda
etkisi olduğu düşünülebilir ama “Bu sorunların fazlalaşmasında ve yoğunlaşmasında
sadece iç göçün etkisi var.” demek çok doğru bir yaklaşım değildir. Her geçen
gün fazlalaşan nüfusumuzla övünen ve söze başlarken 72 milyonluk büyük
Türkiye’yi ağzından düşürmeyen bir anlayış için artan nüfus gelişimin önünde
engel olmadığına göre, Türkiye'nin ve Adana’nın önünde başka engeller var
demektir. Bize göre bu engel, sekiz yıldır ülkeyi kaosa,
karmaşaya, kan ve gözyaşına boğan, yoksulluğa, yokluğa, hukuksuzluğa,
adaletsizliğe sürükleyen siyasi iktidarın, yani AKP’nin ta kendisidir.
Sayın milletvekilleri, Hükûmet, Adana’yı görmezlikten geliyor
demiyorum; görüyor, bakıyor ama şaşı bakıyor, yan bakıyor ve âdeta söz konusu
Adana olduğunda üç maymunu oynuyor.
Şahsım ve arkadaşlarım bu kürsüden pek çok kez Adana’ya yapılan
haksızlıkları, hukuksuzlukları, adaletsizlikleri dile getirdik. Bölücülere hamilik eden, bu konuda yirmi otuz yıl ceza talebiyle
hakkında davalar açılanlar varken, hakkında kesinleşmiş hapis cezası bulunan
belediye başkanları mevcutken Adana Büyükşehir Belediye Başkanının görevden
alınması gibi; yeni bir üniversiteye en çok ihtiyaç duyan il olmasına rağmen
Adana’nın değil de daha az ihtiyacı olan başka illere üniversite kurulması
gibi, teşvik uygulamalarının dışında tutularak cezalandırılması gibi; bunların
hangisini sayalım bilemiyorum. Ancak Adana’da işsizlik bugün had
safhadadır ve 2002 yılında İŞKUR Adana Bölge Müdürlüğüne 14.448 kişi
başvururken 2008 yılında bu rakam 44.486 kişiye yükselmiştir. Oysa ne diyordu
Sayın Başbakan? 7 Mart 2009’da geldiği Adana’da yaptığı mitingde “Biz büyük
düşünüyoruz, Adana için de büyük düşünüyoruz.” diyordu. İşte o kadar büyük
düşündünüz ki Adana işsizlikte bir kez daha şampiyon oldu. 2006’daki yüzde
16,2’lik rekoru kırmak suretiyle 2008’de bu rekoru yüzde 20,5’e çıkardınız, bu
da yetmedi, 2009’da yüzde 26,5’luk oran ile Adana’ya yine tarihî bir rekor
kırdırdınız. Sizi ne kadar kutlasak azdır! Bu gidişle sayenizde Adana üst üste
rekor kırma dalında Guinness Rekorlar Kitabı’nda da yerini alacaktır.
Peki neden bu
rekorlar kırılıyor biliyor musunuz? Adana’yla özdeş hâle gelen Bossa’ların
bacası artık tütmüyor, Yüksel Tekstil artık yok, Özbucak tarih oldu, Aksantaş’a
kilit vuruldu, Doğu ve Güneydoğu’ya kadar hizmet veren Çukobirlik mahalle
bakkalına dönüştü. Tekel Sigara Fabrikasını bir kalemde sattınız ve işçilerini
sokağa attınız. O kadar büyük düşündünüz ki en çok hak eden olmasına rağmen
Adana’ya ikinci bir devlet üniversitesini çok gördünüz. Dahası,
özel vakıf üniversitesi kurulması çabalarına da türlü engeller çıkardınız ve
hâlen çözemediniz ve yine o kadar büyük düşündünüz ki Adana’yı yıllardır teşvik
sisteminin dışında tuttunuz ve o kadar büyük düşündünüz ki değerli arkadaşlar,
Adana’yı göç alan illerin dışında tuttunuz, yıllardır dile getirilen feryadını
da duymadınız ve nihayet o kadar büyük düşündünüz ki tarımı göz ardı
ettiniz, 2002 yılında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Tankut, konuşmanızı tamamlayınız.
YILMAZ TANKUT (Devamla) – Teşekkür ediyorum.
Türkiye ve Adana’ya bütün bu yaptıklarınız için, AKP
İktidarı olarak ortaya koyduğunuz büyük düşüncelerden dolayı vatandaşlarımızın
büyük bir kısmı ve Adana’da yaşayan kardeşlerimiz de çok büyük düşünecek ve
sekiz yıldır kendisini aldatmanın hesabını, 12 Eylülde referandum sandığında
büyük bir ders ile Hükûmetinize “hayır” demek suretiyle soracaktır diyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Geçici madde 1 üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Geçici 1.
maddesinde yer alan “iki ay” ibaresinin “üç ay” şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
E. Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
Denizli |
Konya |
|
Mehmet Günal |
Abdülkadir
Akcan |
Mehmet Şandır |
|
Antalya |
Afyonkarahisar |
Mersin |
|
|
Oktay Vural |
|
|
|
İzmir |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Gelir Vergisi Kanunu İle Bazı Kanun Ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın
Geçici 1’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Harun Öztürk |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Mustafa Özyürek |
|
İzmir |
Malatya |
İstanbul |
|
Bülent Baratalı
|
Şevket Köse |
Kamer Genç |
|
İzmir |
Adıyaman |
Tunceli |
Geçici Madde 1- Bu Kanunun yayımı tarihi itibarıyla Gelir İdaresi
Başkanlığında görevli olan Hazine avukatlarından, bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren altı ay içinde istekte bulunanlar, bu Kanunla ihdas edilen
avukatlık kadrolarına atanırlar. Vergi dairesi başkanlıklarında görevli bulunan
Hazine avukatlarının görev ve yetkileri, görevli olduğu vergi dairesi
başkanlığına avukat ataması yapılıncaya kadar devam eder, atama yapıldıktan
sonra görevli Hazine avukatlarının görev ve yetkileri başkaca bir işleme gerek
kalmaksızın sona ermiş sayılır.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Kamer Genç.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun tasarısının geçici 1’inci maddesi üzerinde verilen
önergeyle ilgili konuşmak istedim. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, önerge öyle yazılmış ki başhukuk müşavirliğinde görevli
olup da Gelir İdaresi Başkanlığında görevli bulunan hazine avukatları bu
kanunla getirilen kadrolara, Gelir İdaresi Başkanlığına atanmadıkları takdirde
sanki hazine avukatlığı görevi sona ermiş gibi bir hâl alıyor. Yani deniliyor
ki: “Hazine avukatlarının görev ve yetkileri başkaca bir işleme gerek
kalmaksınız sona ermiş sayılır.”
Hâlbuki, bana göre bu
hazine avukatlığı görevi sadece Gelir İdaresi Başkanlığında sona ermiş oluyor,
esas başhukuk müşavirliğindeki, Muhakemat Müdürlüğündeki görevi sona eremez. Bu
zaten mantığa da aykırı ama burada öyle yazılmış bulunuyor. Sırf bu hususu
telafi etmek için bunu söyledim.
Şimdi, değerli milletvekilleri, ilimle ilgili dile getirdiğim bir
sorunu yani deprem nedeniyle dile getirdiğim bir sorunu defalarca Mecliste dile
getirdim, basın toplantısı yaptım, Hükûmetten bir ses çıkmadı, sağırlığını
korudu.
Evvelki gün arabama bir çelenk koydum ve Başbakanlığın oraya gittim.
Yani bilinmesi bakımından söylüyorum. Arabayla daha Başbakanlığa dönmeden
arabamın önünü çok sayıda polis kesti. “Yahu, ne var kardeşim?” dedim.
“Efendim, giremezsin.” “Yahu, nasıl giremem, burası ana cadde. Peki, neye
istinaden beni yasaklıyorsunuz?” “Yok, giremezsiniz.” Tabii arabayı üzerlerine
sürdüm ve biraz ilerledim.
Şimdi, arabanın içine, arabanın arkasına bir çelenk koymuşum. Bir
baktım, orada polisin birisi benim arabanın bagajını açtı ve çelengi kaçırdı.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bu, tamamen fiilî durum yoluyla
bir yağma demektir. Yani düşünebiliyor musunuz, bir arabayla gidiyorsunuz, bir
yerde durmuşsunuz, polis yaklaşıyor, bagajını açıyor ve oradaki malınızı alıp
kaçıyor. Böyle bir şey olur mu arkadaşlar? Yani bunun bir mantığı olur mu? Yani
benim daha o çelengi nereye koyup koymayacağım belli değil. Arabamda gidiyorum.
Arabanın içinde çelenk. Önümü polis kesiyor ve ondan
sonra da… (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler)
Yani bunun gülünecek bir şeyi yok arkadaşlar, utanılacak şeye
gülüyorsunuz.
Benim arabamdaki o çelengi ben parayla almışım. Peki, o çelengi
benim arabamı durdurup da benim iznimi almadan; sizin arabanızın bagajını
açarak, bir vatandaşın arabasının bagajını açarak oradaki malı almak gasp değil
midir? Bu, fiilî durum değil midir? Yani burada, şimdi, siz iktidar partisinin
milletvekillerisiniz, ben bir milletvekiliyim. Siz iktidara geldiğiniz zaman,
rahmetli Ecevit zamanında biz Başbakanlığı herkese açıyoruz, şimdi yüzlerce
polis kapıda bekliyor, yaklaşılmıyor. Milletvekili olarak ben o sokaktan nasıl
geçemem arkadaşlar yahu?
Şimdi, ben çelengimi istiyorum. Ben oraya para verdim. Getirsin
çelengimi teslim etsinler. Ve bugün soru önergesini verdim. (AK PARTİ
sıralarından gülüşmeler)
ALİ TEMÜR (Giresun) – Gel parasını vereyim, gel!
KAMER GENÇ (Devamla) – Yani gülünecek şeyse… Utanılacak şeye
gülüyorsunuz yani bu utanılacak şey. Devri İktidarınız zamanında bu utanılacak
şeylere gülüyorsunuz. Demek ki sizdeki kalite bu.
Yani arkadaşlar, burada bir insanın malının gasbı vardır, hem de
devletin polisi tarafından gasbı vardır. Tayyip Erdoğan’dan özellikle
bekliyorum, bu benim çelengimi getirip bana verecek.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Kaç paraydı?
AYHAN YILMAZ (Ordu) – Ben vereyim.
KAMER GENÇ (Devamla) – Aynı zamanda benim oradaki vatandaşıma
depremle ilgili de çare bulacak. Çare bulmazsa ben başka eylem yapmasını
bilirim yani siz merak etmeyin, benim kafamda yüz tane fikir dolaşır.
AYHAN YILMAZ (Ordu) – Ondan şüphemiz yok Kamer Bey!
KAMER GENÇ (Devamla) – Ben eylem yapmasını da bilirim ama benim
vatandaşıma hizmet getirmek zorunda.
Bakın, bana bugün bir vatandaştan bir mesaj geldi. Diyor ki:
“12-16 Temmuz 2010 tarihinde Millî Eğitim Bakanlığı Erkek Teknik Öğretim Genel
Müdürlüğü tarafından Van Hizmet İçi Eğitim Merkezinde düzenlenen 386 no.lu
Eğitim Yönetimi Semineri’nde ‘terör ve okullarda alınacak önlemler’ konulu
derste Van Terörle Mücadele Büro Amiri gelmiş bu kursa,
1) TC mahkemelerinde davası görülen Ergenekon-balyoz vb. isimli
davalardaki iddiaların gerçek olduğunu, ismi geçen kişilerin suçlu olduğunu;
2) Daha önceden polis amirlerinin Türk Silahlı Kuvvetleri
komutanları karşısında ayakta durduğunu, şimdi ise polis amirlerinin
generalleri tutukladığını…”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakika verir
misiniz.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Genç, verdim, konuşmanızı tamamlayınız.
KAMER GENÇ (Devamla) – “Daha önceden” diyor “polis amirlerinin
Türk Silahlı Kuvvetleri komutanları karşısında ayakta durduğunu, şimdi ise
polis amirlerinin generalleri tutukladığını;
3) Ülkemizde iki devlet kurumu arasında çatışma var bu kurumlar
emniyet ve Türk Silahlı Kuvvetleridir.
4) Terörle mücadelenin din ile önlenebileceğini bu konuda
cemaatlerin etkili olduğunu, kendisinin de aynı duygularda olduğunu ve burada
gönüllü misyoner gibi çalıştığını;
5) Son günlerde artan terör ve şiddet olaylarına karşı bir siyasi
parti genel başkanının OHAL önerdiğini, “Bu ülke OHAL’den bu hâle geldi. Bu
siyasi parti genel başkanı Devlet Bahçeli ve ben ona sayın demem saygı da
duymam.” diyor.
Şimdi, bakın, bir kamu görevlisinin bir şeyde, şeye gidip de
eğitim seminerinde verdiği derse bakın!
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Bunların hepsi yalan!
KAMER GENÇ (Devamla) - Bu
sizin işte yetiştirdiğiniz kamu görevlisinin seviyesi. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler, gülüşmeler) Tabii, siz her şeye gülersiniz. Size göre bu devlet var
olmuş, yok olmuş; hiçbir anlama gelmez ama bu gibi kamu görevlileri sizin
sayenizde bu şekilde görev yapıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) –
Bunun hakkından gelinmesi lazım, bu devlet böyle yönetilmez. Yani bu devletin
kurumlarına bu kadar saygısızlık duyulmaz. Ben tabii, okudum ama siz tabii
gülüyorsunuz, gülme dışında başka bir şey öğrenmemişsiniz. Tabii, eskiden bu
sıralarda insanlar bu gibi konuşmalar karşısında utanırlardı, haysiyet sahibi
insanlar utanırlardı ama başkaları utanmıyorsa ben ne yapayım?
Saygılar sunuyorum efendim, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısının geçici 1 inci
maddesinde yer alan “iki ay” ibaresinin “üç ay” şeklinde değiştirilmesin arz ve
teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları.
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Akcan,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın daha önceki maddelerinde verdiğimiz
önergeler sırasında, Sayın Taner Yıldız’ın Hükûmet adına oturduğu zaman dile
getirdiğim hususta gösterdiği hassasiyete teşekkür ediyorum ancak orada, ifade
etmede zaman bakımından fırsat bulamadığım bir husus var, o da, bir biçimde teşviklerin
farklı tarzda uygulanabileceği hususu. Elektrik Üretim AŞ elektriği üretiyor, Dağıtım AŞ’ye devrediyor,
elektrik dağıtımı da özelleştirme kanalıyla dağıtımı üstlenmiş firmalar
üzerinden yapılıyor. Tabii ki elektrik dağıtımını yapacak olan firma, dağıttığı
elektriğin parasını devlete, Elektrik Üretim AŞ’ye ödeyeceği için burada
üzerinde durulması gereken husus, Elektrik Üretim AŞ’nin parayı tahsil ederken,
bu parayı kullanıcıdan tahsil edecek olan dağıtım şirketleri üzerinde, kimin ne
zaman bu parayı verebileceği hususunu göz önüne alarak tahsilatın
yapılmasını sağlamak. Yani çiftçiden alamayan dağıtım şirketleri, bunu Elektrik
Üretim AŞ’ye zamanında ödeme şansına sahip değildir. Çiftçi de ne zaman… E,
bunun aylık geliri yok, tarlayı ekecek, masraf edecek, aradan üç dört ay
geçecek, üretim dönemi gerçekleşecek, hasat sonrası ürününü satıp bu parayı
ödeme şansına sahip olacak. İşte, bu durumun hükûmetler tarafından göz önüne
alınarak uygulama yapılması da bir anlamda teşvikin bir değişik şeklidir diye
düşünüyorum.
Sayın Genç burada yakındı siyah çelenkle ilgili olarak. Sayın Genç
hatırlamanız lazım, Bayındırlık ve İskân Bakanlığına da 2002 yılında siyah
çelenk koymuştunuz; devlet yönetiminde tolerans farklılığını idrak edip, fark
edip bunu da açık kalplilikle söylemeniz lazım. Neye çelenk koymuştunuz siz o
zaman?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Siz bakanken Karayolları berbattı, o
nedenle, gittim, çelenk koydum Karayollarına.
ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – O zaman Doğru Yol Partisi
milletvekili olarak şuna çelenk koymuştunuz: Afyon’a çevre yolu yapılıyor,
Afyon’a yol yapılıyor diye. Afyon’a çevre yolu yapılırken, o çevre yolunu
Afyonlu kullanmaz. Sandıklı-Afyon yolu yapılırken, o yolu, büyük ölçüde,
transit olarak kullananlar kullanır, kullanması gerekenler kullanır. Yani
Afyon’dan İzmir’e gidecek olan vatandaşa, Afyon’un içinden geçmek yerine çevre
yolundan geçerek seyahatini tamamlamak onun daha kolay ve rahatına gelir.
Böylece bu işin gerçekleşmesi lazımdır. Biz de onu onun için yaptık ama siz de
geldiniz, siyah çelenk koydunuz. Ne zaman siyah çelenk konulacağını, ne zaman
konulmayacağını da fark etmelisiniz diye düşünüyorum.
Recai Berber Bey, sağ olsun, tasarının geneli üzerinde konuşma
yaparken, çok önemli, herkesin, devlet yöneten herkesin, yönetime ortak olan,
katkıda bulunan herkesin dikkat etmesi gereken bir hususu ifade etti.
Bugün, bütçeler görüşülürken veya kanunla harcamalar düzenlenirken
veya harcamaya esas düzenlemeler yapılırken, ele aldığımız tasarılar ve daha
sonra kanunlaşmış hükümler uygulanırken şunu unutmamamız gerekir diye ifade
etti: Vatandaş, vergi adı altında devletine verdiği verginin mal ve hizmet
olarak kendisine geri dönmesini ister. Bunu da beklemesi vatandaşın tabii
hakkıdır.
Devleti yönetenlerin, ısrarla, bu noktada hassas olmaları gerekir.
Şu söyleyeceklerimin belgesini dileyen her arkadaşıma verebilirim. Mesela,
şöyle olmaması gerekir: Bakanlarımız, icraatlarını yaparken -bütün hükûmet
dönemlerinde- gideceği ilin, ziyaret edeceği ilin, seyahat edeceği ilin
milletvekillerine iktidar-muhalefet farkı gözetmeden seyahat programını
fakslarlar, gönderirler. Bu genel uygulamadır.
RECAİ BERBER (Manisa) – Valilikler.
ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – Valilikler de gönderir. Aynı şekilde,
bakanlık özel kalemleri de gönderir. Bizim elimize gelmiş olan bir seyahat
programını, Sayın Berber, ben size anlatayım isterseniz, sizin şahsınızda yüce
Genel Kurula: Bir sayın bakanımız Burdur’dadır, Burdur’da faaliyetini tamamlar,
tamamlayıp oradan Afyon’un Dinar ilçesine geçecektir, oradaki programını uygulayacaktır.
Program akışı şöyle: “Burdur’dan ayrılış -saat var- şu saatte Dinar’a varış. Dinar Kaymakamlığını ziyaret. Dinar AK PARTİ İlçe
Teşkilatını ziyaret. Dinar’dan ayrılış.”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Akcan, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun efendim.
ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – Tamamlıyorum.
Oradan bir başka ilçeye geçer, komşu ilçe, Evciler: “Dinar’dan
ayrılış, Evciler’e varış. Evciler Kaymakamlığını ziyaret. Evciler Belediye
Başkanlığını ziyaret. Evciler AK PARTİ İlçe Teşkilatını ziyaret. Evciler’den
ayrılış.”
Evciler Belediyesi Adalet ve Kalkınma Partili bir belediyedir.
Dinar Belediyesi MHP’li bir belediyedir. Bir devlet adına yönetimi sergileyen,
yönetimin sorumluluğunu üstlenmiş olan hiç kimsenin bunu yapma lüksü de olamaz,
hakkı da olamaz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Onlarda o terbiye daha gelişmemiş.
ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – Bu nedenle, daha hassas olmaları
gerekir. Dileyen her arkadaşımıza, milletvekilimize bu ve bunun defalarca
tekrarını belgesiyle sunabilirim. Bunu aktarma ihtiyacı hissettim.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akcan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Geçici madde 2 üzerinde iki adet önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Geçici
2’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Mustafa Özyürek |
|
İzmir |
Malatya |
İstanbul |
|
Bülent Baratalı |
Şevket Köse |
|
|
İzmir |
Adıyaman |
|
Geçici Madde 2- 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
Kanununun bu Kanunla değişik 61 inci maddesi hükmü, Bankanın aktifindeki ve
pasifindeki dövizlerin, efektiflerin ve yabancı para cinsinden diğer varlık ve
yükümlülükler ile altınların Türk parasının yabancı paralar karşısındaki
değerinin ve uluslararası piyasalarda altın fiyatlarının değişmesi nedeniyle 5/5/2001 tarihinden bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe
kadar değerlemeye tabi tutulması sonucu Banka lehine
ve aleyhine oluşan gerçekleşmemiş değerleme farkları için de uygulanır. Şu
kadar ki, bu uygulama 31/12/2009 tarihine kadar
oluşmuş vergi matrahlarının değişmesi sonucunu doğurmaz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısının Geçici Madde
2’nin Tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
E. Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
Denizli |
Konya |
|
Mehmet Günal |
Abdülkadir
Akcan |
Mehmet Şandır |
|
Antalya |
Afyonkarahisar |
Mersin |
|
|
Oktay Vural |
|
|
|
İzmir |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Vural, gerekçeyi mi okutayım?
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Mehmet Günal.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Günal. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Arkadaşlarımız “Konuşma, gidelim.” diyorlar ama ben kendilerini
gecenin bu saatinde saygıyla selamlıyorum.
Bayağı da kalabalıksınız, konuşmadan geçmeyelim dedik, bayağı
arkadaşlar, dinleyicimiz fena değil.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bakanlardan kimse yok, bakanların sonu
geldi.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Değerli arkadaşlarım…
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Müsteşar olarak mı, Hoca olarak mı
konuşacaksınız?
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Duruma göre, arkadaşların algılamasına,
sorusuna göre bütün unvanları kullanabiliriz ama bugün, ben biraz jüri üyesi
olarak konuşmak istiyorum.
AHMET YENİ (Samsun) – Hayırlı olsun, başarılar!
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Yani, jüri üyesi derken sizler de… Önceki
günlerde, akşam teknik konuştum, şimdi sezonun kapanışı geliyor.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Halktır jüri, halk!
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Halk adına evet jüri olarak konuşmak
istiyorum ben. Sayın Başbakanın…
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Sen tarafsın, jüri olamazsın.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Sen baştakini duymadın, birazdan
anlatırım ben, arkadakiler biraz muhabbetteydi.
Sayın Başbakanın içli konuşmasından dolayı, sizleri de bugün jüri
üyesi olmaya davet ediyorum, bir Oscar ödülünü vermek üzere, başrol oyuncusu
olarak, en iyi ağlayan sanatçı olarak. Sonrasında, Sayın Arınç’a da… (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ALİ KOYUNCU (Bursa) – Orada samimiyet var, samimiyet!
BAŞKAN – Sayın Günal, lütfen…
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Sayın Arınç’a da yardımcı oyuncu olarak…
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SUAT KILIÇ (Samsun) – Çok ayıp, çok! Vicdanının sesine kulak ver!
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bir dakika, durun daha, söyleyeyim de
jüri ayrıca kararını versin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SUAT KILIÇ (Samsun) – Bağıran bir genel başkan değil.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Sakin olun, sakin olun, sakin olun.
Bakalım, daha sonucunu söyleyeceksiniz, durun.
Değerli arkadaşlarım, bu saatte, hepiniz bekliyorsunuz. Bu
söylediğime daha durun kızmayın, baştan sadece bir cümle söyledim. Burada…
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Ağlayamazsınız siz, ağlayamazsınız!
Merhamet sahibi olmak lazım böyle ağlayabilmek için.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Ben size şimdi söyleyeyim de jüri dinlemeden
karar vermez. Jüri dinlemeden karar vermez. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Jüri olarak bir dinleyin, ondan sonra…
BAŞKAN – Sayın Günal da sözlerine dikkat edecek, onlar da dikkat
edecek Oktay Bey.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Halkın adına buradasınız, siz de bir
dinleyin, sonra kararınızı verin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Aynen Sayın Başbakanın içli bir şekilde
okuduğu şehidimiz Mustafa Pehlivanoğlu’nun mektubunun içerisinde atladığı bir yer
var, ben jürinin dikkatine onu sunacağım da ondan sonra… Bir dinleyin bakalım.
Değerli arkadaşlarım…
AYHAN YILMAZ (Ordu) – Ama doğru mu değil mi?
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Ona siz karar verirsiniz, birazdan halka
da anlatırsınız. Atladığı yerde, mektubun içerisinde atladığı yerde… (AK PARTİ
sıralarından “Onu da Bahçeli okusun!” sesi, gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Lütfen arkadaşlar…
MEHMET GÜNAL (Devamla) – …diyor ki: “Allah davasına Mustafalar
ölür, Allah’ın davası yaşar, milliyetçilik yaşar.” diyor ve arkasından
“ebediyen yaşar” diyor. Arkasından da diyor ki: “Sizlerden ricam, cenazemin
arkasından ağlamayın.” Kendi ailesine bunu söylüyor, “günahtır” diyor,
“günahtır” diyor. Atlanılan yer burası. Okuduğu zaman, sonuna kadar okusaydı,
cenazenin arkasından ağlamama, yerine… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) – O hepimizin şehidi Allah
aşkına ya! Hepimizin şehidi!
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bir saniye bekleyin… Dinleyin… Dinleyin…
Sakin olun.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Lütfen arkadaşlar…
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Ben gerçekten o süre içerisinde…
AHMET YENİ (Samsun) – “Evet” diyeceksiniz, “Evet, evet.”
MEHMET GÜNAL (Devamla) –
…çok iyi bir şekilde bir senaryo ortaya koyduğunu ve senaryoyu çok güzel
oynadığını… Bunu hazırlayan arkadaşlara da teşekkür ediyorum. Ben tam puan
verdim yani jüri üyesi olarak ben tam puan verdim…
ALİ KOYUNCU (Bursa) – “Evet” diyecek misiniz o zaman?
MEHMET GÜNAL (Devamla) – …ama eksik kalan kısımlarını size okudum,
cenazenin arkasından ağlamak günahtır ama bize yıllardır “şehitler üzerinden
istismar yapıyor” diyen sizlere bu yakışmadı.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Cenazelerin arkasından slogan atmak
da günah ama.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Yani buraya kadar kaldıysanız, ağlayıp da
yalvarmaya kadar kaldıysanız maalesef bunlarla “evet” oyu alamazsınız.
Gerekçeyi, çıkacaksınız: 12 Eylül 2010 tarihinde otuz yıl dolunca siz bu
darbecileri yargılayabiliyor musunuz, yargılayamıyor musunuz? Bunu
söyleyeceksiniz, ağlamayla olmaz.
ÖZLEM PİLTANOĞLU TÜRKÖNE (İstanbul) – Bunu mahkemeler söyleyecek, biz mi söyleyeceğiz?
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Var mı? Şu anda size “e-muhtırayı ben
yazdım” diyen adamı yargılayabiliyor musunuz, yargılayamıyor musunuz?
OKTAY VURAL (İzmir) – Danışıklı…
AHMET YENİ (Samsun) – “Evet” de…
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Daha yeni. 28 Şubatı yapanları
yargılayabiliyor musun? Çık açıkla, çık açıkla, oku!
SUAT KILIÇ (Samsun) – Anayasa’ya “Evet” de.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Sen çık açıkla, ben de “evet” vereyim.
Hadi bakalım söyle bunları. Hangi 12 Eylülcüyü yargılayacaksın, bana bir söyle.
AHMET YENİ (Samsun) – “Evet” de bakalım.
SUAT KILIÇ (Samsun) – “Evet” diyebilecek misin, “evet”?
MEHMET GÜNAL (Devamla) – İçinizde hukukçu grup başkan vekilleriniz
var, sorun bakalım: 12 Eylül 2010’dan sonra otuz yıllık süre doluyor mu,
dolmuyor mu?
AHMET YENİ (Samsun) – “Evet” de bakalım.
SUAT KILIÇ (Samsun) – “Evet” diyebilecek misin?
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Nerede? Söyle, açıkla! Eğer bunların
hepsini yargılayacaksan…
AHMET YENİ (Samsun) – Korkma! Korkma! “Evet” de.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - …hepsini idam edeceksen yarın, müebbede
vereceksen ben de sana “evet” vereceğim.
AHMET YENİ (Samsun) – “Evet” de… “Evet” de…
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Kalkın, çıkın herhangi biriniz buradan,
Hükûmet üyeleri dâhil, deyin ki: “12 Eylül 2010’dan sonra, 13 Eylül 2010’da da
olsa biz darbecileri yargılayacağız.” deyin, bana delilini gösterin, ben size
“evet” vereceğim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Gösterin bana hukukta
yerini, hukukta yerini gösterin. Otuz yılda dava süresi de ceza süresi de
düşüyor, kimseyi kandırmayın. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) – “Evet” de… “Evet…”
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Onun için, akıtılan gözyaşları timsah
gözyaşlarıdır, milleti kandırmayın lütfen.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafında kapatıldı)
ALİ KOYUNCU (Bursa) – “Evet” de… “Evet” de…
BAŞKAN – Sayın Koyuncu…
Sayın Günal, konuşmanızı tamamlar mısınız.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Siz açıklayın, ben de size “evet”
vereceğim, söz veriyorum, bunları açıklayın ama hepsini açıklayın, hepsini
açıklayın. Milleti kandırmaktan vazgeçin. Bu referandumun milletin ne işiyle ne
aşıyla ne ekmeğiyle hiçbir alakası yok.
AHMET YENİ (Samsun) – İmralı da “hayır” diyor, sen de “hayır”
diyorsun.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Sadece ve sadece milleti bölmek için,
Sayın Başbakanın da dediği gibi açılımın sonraki aşamasında altyapısını
oluşturacak, Anayasa’nın değişmez maddelerini değiştirecek Anayasa Mahkemesi
üyeleri getirmek…
AYHAN YILMAZ (Ordu) – BDP de “hayır” diyor.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - …ve sizin bir sonraki dönemde Yüce
Divanda yargılanmanızı engellemek için Anayasa Mahkemesinin üyelerini atamak.
Bunun başka gerisinde bir şey yok, milletle alakası yok.
AHMET YENİ (Samsun) – İmralı da “hayır” diyor, siz de “hayır”
diyorsunuz.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Bana anlatın, milletin bir tek kuruşuna
faydası olacaksa, ekmeğini artıracaksa, işsizliği azaltacaksa ben buna “evet”
diyeceğim, burada söylüyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) – İmralı da “hayır” diyor.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Bir tek darbeciyi yargılama imkânı
veriyorsa ben buna “evet” diyeceğim, burada söylüyorum. Siz söyleyin, siz gelin
anlatın, vicdanı rahatsız olanların bağrışmasını duyuyor bütün millet. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Günal, teşekkür ediyorum.
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Vicdanın rahat
değil senin.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Sizden bir açıklama bekliyorum, söyleyin
“evet” vereceğim. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) – İmralı da “hayır” diyor, sen de “hayır”
diyorsun. İmralı gibi “hayır” demeyin.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Vural, bir şey mi var?
OKTAY VURAL (İzmir) – Yerimden kısa bir söz talebim var.
BAŞKAN – Buyurun efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
11.- İzmir Milletvekili Oktay
Vural’ın, AK PARTİ’nin Anayasa kitapçığındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz önce Milletvekilimiz “Anayasa değişikliğiyle 12 Eylül 1980
darbesinin failleri ve yardımcıları yargılanabilecek mi?” sualini sormuştu. Aslında
bu sual, 10’uncu sualle 36’ncı sayfada AKP’nin Anayasa kitapçığında var ve
orada cevabını şöyle veriyor: “Amaç, geçmişin acılarını deşmek ve bugüne
taşımak değil, dünden ders çıkararak günümüzde ve yarınlarda yeni
yanlışlıkların yapılmasına ve acıların çekilmesine mâni olmaktır.” (AK PARTİ
sıralarından “Doğru” sesleri, alkışlar) İşte bu cevap, yargılamayacaklarının ve
12 Eylül 1980’i 12 Eylül 2010’da zaman aşımına sokacaklarının itirafıdır. Kendi
kitaplarında yargılamayacaklarını söylüyorlar.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Saygıdeğer arkadaşlarım, lütfen…
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Efendim?
SUAT KILIÇ (Samsun) – Söz talebinde bulundum.
BAŞKAN – Sayın Kılıç’ın da kısa bir söz talebini yerine getireyim,
ondan sonra görüşmelerimize devam edeceğiz.
Buyurun.
12.- Samsun Milletvekili Suat
Kılıç’ın, AK PARTİ Hükûmetinin ve milletvekillerinin hukuk devletinden ve
hukukun üstünlüğünden yana sağlam ve esaslı duruşlarının birilerini rahatsız
ettiğine ilişkin açıklaması
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, çok saygıdeğer
milletvekilleri; konumuz Gelir Vergisi Kanunu ve bazı kanunlarda değişiklik
yapılması hakkında tasarı ve teklifleri içeren bir yasa paketi. Konunun bu
noktaya getirilmiş olması günle de gündemle de çok alakalı değil ama
anlaşılıyor ki AK PARTİ Hükûmetinin ve milletvekillerinin demokratik, özgür,
hukuk devletinden ve hukukun üstünlüğünden yana sağlam ve esaslı duruşları
birilerini rahatsız ediyor.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Hadi ya!
SUAT KILIÇ (Samsun) – Anlaşılıyor ki Sayın Başbakanın ve Hükûmet
üyelerinin vicdanlarının sesi olan duruş ve yaklaşımları birilerini rahatsız
ediyor.
Değerli arkadaşlar, bütün bu rahatsızlıklara rağmen hukukun ve
demokrasinin yanında durmaya, milletimizin vicdanını kanatan acıları unutmamaya
kararlıyız, irademiz bu yöndedir.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – AKP’nin hukuku!
SUAT KILIÇ (Samsun) – Milletle birlikte biz de “evet” diyeceğiz…
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Yalan söylemeyin!
SUAT KILIÇ (Samsun) – …çok iyi biliyorum ki sizin içiniz de
kaynıyor “evet” demek için…(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Yalan söylüyorsun!
SUAT KILIÇ (Samsun) – 12 Eylül acısını yaratanlara ve yaşatanlara
haddini bildirmek için sizin de içinizden “evet” akıyor, ama bunu yerine
getiremiyorsunuz, çok bağnaz siyasiler yerine vicdanının sesine kulak veren bir
Başbakana sahip olmak Türkiye açısından bir şanstır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer arkadaşlarım, Meclisimiz bugün çalışmasını tamamlarsa,
ondan sonra millet huzurunda görüşler açıklanır.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Efendim?
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, şimdi Sayın Grup Başkan Vekili
bizimle ilgili bir hüküm ifade etti. Kendi iradesini açıklasın, bizim
üzerimizden niye siyaset yapıyor?
AHMET YENİ (Samsun) – Bizim kitabı niye okuyorsunuz siz?
OKTAY VURAL (İzmir) – İradeniz varsa…
SUAT KILIÇ (Samsun) – İradeniz ortada…
OKTAY VURAL (İzmir) – …12 Eylül’ü yargılayacağız, diye bir şey
söyleyin.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Hüseyin Kurumahmutoğlu’nun cümleleri burada
var. “Vicdanımız rahatladı.” diyor.
OKTAY VURAL (İzmir) – Siz
müfteri ve namert olarak tescillendiniz zaten. Biz Milliyetçi Hareket Partisi
olarak AKP’nin 12 Eylülüne “hayır” diyeceğiz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
SUAT KILIÇ (Samsun) – O acıya hepimiz birlikte karşı çıkalım.
OKTAY VURAL (İzmir) – Darbecilere hayır.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Birlikte sahip çıkalım.
OKTAY VURAL (İzmir) – Darbecilere hayır.
BAŞKAN – Tamam, evet…
SUAT KILIÇ (Samsun) – Darbecilere hayır!
OKTAY VURAL (İzmir) – Recep Paşa’ya da, Evren Paşa’ya da hayır!
BAŞKAN – Sayın Vural, Sayın Kılıç, teşekkür ediyorum.
Diğer önergeyi okutuyorum…
OKTAY VURAL (İzmir) – Öyle yüreğiniz varsa yazsaydınız!
SUAT KILIÇ (Samsun) – Yürek var, yürek var, Anayasa’yı getirdik.
BAŞKAN – Arkadaşlar, sayın grup başkan vekilleri…
OKTAY VURAL (İzmir) – Hadi, hadi!
BAŞKAN – Suat Bey, Oktay Bey, lütfen arkadaşlar…
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Tekliflerİ
(Devam)
3.- Gelir Vergisi
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in, 3717 Sayılı
Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat
Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin
"II-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Kerim Özkul ve 4 Milletvekilinin, Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak'ın, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886, 1/838, 2/599, 2/712, 2/727)
(S. Sayısı: 536) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi okutuyorum, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Önergeyi dinleyelim arkadaşlar.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Geçici
2’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Mustafa Özyürek |
|
İzmir |
Malatya |
İstanbul |
|
Bülent Baratalı |
Şevket Köse |
|
|
İzmir |
Adıyaman |
|
Geçici Madde 2- 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
Kanununun bu Kanunla değişik 61 inci maddesi hükmü, Bankanın aktifindeki ve
pasifindeki dövizlerin, efektiflerin ve yabancı para cinsinden diğer varlık ve
yükümlülükler ile altınların Türk parasının yabancı paralar karşısındaki
değerinin ve uluslararası piyasalarda altın fiyatlarının değişmesi nedeniyle 5/5/2001 tarihinden bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar
değerlemeye tabi tutulması sonucu Banka lehine ve aleyhine oluşan
gerçekleşmemiş değerleme farkları için de uygulanır. Şu kadar ki, bu uygulama 31/12/2009 tarihine kadar oluşmuş vergi matrahlarının
değişmesi sonucunu doğurmaz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, gerekçeyi mi okutayım?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe, Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Merkez Bankası varlık ve yükümlülüklerinin değerlemesi sonucu
oluşan değerleme farklarının 31/12/2009 tarihine kadar
oluşmuş vergi matrahlarını etkilememesi ve buna bağlı olarak vergi iadesi
çıkmaması amacıyla söz konusu düzenleme önerilmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Geçici madde 3 üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısının Geçici Madde 3
ün sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
|
Erkan Akçay |
E. Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
Denizli |
Konya |
|
Mehmet Günal |
Abdülkadir Akcan |
Mehmet Şandır |
|
Antalya |
Afyonkarahisar |
Mersin |
|
|
Oktay Vural |
|
|
|
İzmir |
|
“5345 Sayılı Kanunun geçici üçüncü maddesinin dördüncü
fıkrasındaki “beş yıl” ibaresi “sekiz yıl”, “en fazla üçüne” ibaresi “en fazla
altısına” şeklinde değiştirilmiştir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Geçici
3’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Mustafa Özyürek |
|
İzmir |
Malatya |
İstanbul |
|
Bülent Baratalı |
Şevket Köse |
|
|
İzmir |
Adıyaman |
|
Geçici Madde 3- 5345 sayılı Kanunun geçici 3 üncü
maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca yapılan özel sınavların herhangi birinde
yetmiş veya üzeri puan almalarına karşın atanamayanlardan halen Maliye
Bakanlığı ve Gelir İdaresi Başkanlığı kadrolarında görev yapanlar, atama
tarihinden öncesi için kazanılmış hak doğurmamak kaydıyla, bu Kanunun yayımı tarihinden
itibaren üç ay içerisinden gelir uzmanı kadrosuna atanırlar.
"Mesleğe özel yarışma sınavı ile giren ve üç yıllık
yardımcılık döneminin sonunda yapılan yeterlik sınavında başarılı olduktan
sonra atanan Gelir Uzmanı kadrolarında görev yapmakta olanlar, Devlet Gelir
Uzmanı kadrolarına; bunların yardımcıları Devlet Gelir Uzman Yardımcısı
kadrolarına, başka bir işleme gerek kalmaksızın hâlen bulundukları kadro
dereceleriyle atanmış sayılırlar. Bu suretle atananların Gelir Uzmanı ve Gelir
Uzman Yardımcılığı kadrolarında geçirdikleri süreler Devlet Gelir Uzmanı ve
Devlet Gelir Uzman Yardımcısı kadrolarında geçmiş sayılır."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, gerekçeyi mi okutayım?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde ile yeterlik sınavıyla atanan kariyer uzmanlar olan Devlet
Gelir Uzmanlığı ve Gelir Uzmanlığı kadrolarının, Devlet Gelir Uzmanlığı
kadrosunda birleştirilmesi ve Gelir Uzman Yardımcılarının da Devlet Gelir Uzman
Yardımcılığına atamalarının yapılması amaçlanmaktadır.
Ayrıca Tasarının Geçici 3 üncü maddesinde yapılması önerilen
değişiklikle, daha önce gelir uzmanlığı sınavına girmiş olup, halen Gelir
İdaresi Başkanlığı dışında Maliye Bakanlığının diğer kadrolarında görev yapan
memurlara da istemeleri halinde gelir uzmanlığına atanma hakkı sağlanmak
verilmek suretiyle eşitlik sağlanması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –Sayın Akçay, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan….
SUAT KILIÇ (Samsun) – Mikrofon kapalı Sayın Başkan.
BAŞKAN – Erkan Bey, Sayın Akçay, bir dakikanızı rica edeyim. Sizin
önergeyi okumadığımızı söylüyorlar.
Şimdi, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısının Geçici Madde 3
ün sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“5345 Sayılı Kanunun geçici üçüncü maddesinin dördüncü
fıkrasındaki “beş yıl” ibaresi “sekiz yıl”, “en fazla üçüne” ibaresi “en fazla
altısına” şeklinde değiştirilmiştir.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Bence önerge okunmuştu ama okunmadığını iddia ediyor
kâtip. Ben de okuyan o olduğu için ona itibar ettim; ne yapayım?
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Evet, Sayın Akçay, buyurun efendim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Başkan, isterseniz bir ara verelim;
karıştı işler.
BAŞKAN – Yok; olabilir.
Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçici 3’üncü madde üzerine
verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum
ve bu vesileyle biraz evvel yaşanan tartışmaları hep birlikte gördük ve
milletimiz de gördü ve şu anlaşıldı değerli arkadaşlar: 12 Eylülde yapılacak
referandumda Anayasa’nın geçici 15’inci maddesiyle ilgili olarak Adalet ve
Kalkınma Partisi “Bu referandum sonucunda 12 Eylül’ü yargılayacağız.”
diyemiyor. Bu açıkça ortaya çıktı. Yani siz 12 Eylül’ü yargılamayacaksınız. 28
Şubat’tan, e-muhtıradan da hesap soramıyorsunuz. Siz millete açıkça yalan
söylüyorsunuz değerli arkadaşlar. Bu yalan nedeniyle, Türk milletine söylenen
bu yalan nedeniyle Türk milleti bu Anayasa’ya “Hayır” diyecektir, bu
değişikliklere. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Değerli milletvekilleri, Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat
Kanunu’nun geçici 3’üncü maddesine göre, Kanun’un yayımı tarihinden itibaren
beş yıl içinde açılacak özel sınavlardan en fazla üçüne girme hakkına sahip
olup sınavı kazananların gelir uzmanı olarak atanması öngörülmektedir ve bu
süre dolmuş bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gelir İdaresi Başkanlığı
tarafından 2006, 2007 ve 2010 yıllarında toplam 4 defa gelir uzmanlığı özel
sınavı yapılmıştır. Yapılan bu sınavlar ve atamalar neticesinde kurumda ve
çalışanlar arasında bir kaos ortamı oluşmuş, sınavı kazanıp
ataması yapılmayan personelin mağduriyeti daha da büyümüştür ve 2 Aralık 2000
tarihinde yapılan sınavda 70 ve üzeri puan alan ve başarılı olanların, 15
Aralık 2007 tarihindeki sınava girmeden, bu puanlarını saydırarak sıralamaya
dâhil edilmesi nedeniyle, yasal düzenlemelere aykırı olarak karma bir liste
oluşturulmuştur. 2006 yılındaki sınavda aldığı puanı 2007 yılındaki sınav için
saydıran 600 kişinin, bu işlem sonrasında uzmanlık kadrosuna atamaları
yapılmıştır. Karma liste oluşturulmasına ilişkin işlemin hukuka aykırılığı
nedeniyle açılan davalardan birinde, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu
kararında da, 2006 yılında sınavı kazanıp 2007’deki sınava girmeyen 600 kişinin
atamasının haksızlığını ve 2007’de sınava girip kazanan fakat atanmayan 600 kişinin
atanmasının yapılması gerektiğini ortaya koymuştur. Bu karara
istinaden Gelir İdaresi Başkanlığı, 2006 yılında sınava girip puanını 2007
yılında sınav için saydıran 600 kişinin atanmasına ilişkin işlemini bir nevi
telafi etmek için, 18 Şubat 2009 tarihinde kabul edilen ve Teşkilat Yasası’nın
geçici 4’üncü maddesine bir hüküm ekleterek atanan 559 kişinin bu hakkının
kazanılmış hak olarak değerlendirilmesini sağlamıştır. Böylece -uzun
uzun anlatmak da istemiyorum- son derece karmaşık işlemlerden sonra, bu
atamaların yapılamayacağı gibi bir gerekçe de ortadan kaldırılmıştır, atamalara
ilişkin yönergenin 11’inci maddesine ilişkin olarak. Mahkeme kararları ve
yapılan yeni atamalar ile yeni bir hukuki durum oluşmuş ve gelir uzmanlığı özel
sınavı usul ve esaslarının yürürlük imkânı kalmamıştır.
Bu tasarının geçici 3’üncü maddesiyle 2006, 2007 ve 2010 yılında
yapılan sınavların herhangi birinde 70 ve üzeri puan almış olan personelin
atamalarının yapılması öngörülmektedir. Bu konuyla ilgili olarak Sayın Maliye Bakanına
daha önceleri soru önergeleri verdik. 70 ve üzeri puan alan gelir uzman
adaylarının atanması için defalarca değişiklik önergeleri verdik ve bu kürsüden
dile getirdik. Bu, çok geç kalmış, ancak olumlu bulduğumuz iyi bir
düzenlemedir. Ancak yetersizliği söz konusudur.
Yapılan gelir uzmanlığı sınavlarına girerek üç hakkını da
kullanarak başarılı olamayan ve tekrar sınava katılma hakkını kaybeden personel
sayısı 1.065’tir, bunlardan 760’ı 70 ve üzeri puan alanlardan oluşmaktadır. Bu
düzenlemeyle atamaları yapılacaktır, ancak geri kalan 305 personelin ataması
yapılamayacaktır. 5345 sayılı Kanun’un geçici 3’üncü maddesinde öngörülen bu
beş yıllık süre dolmuş, dördüncü sınav da yapılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay, konuşmanızı tamamlayın.
ERKAN AKÇAY (Devamla) – Şu anda dört yıllık yükseköğrenimini yeni
bitirmiş ve bitirmek üzere olan ve yapılan sınavların üçüne katılarak 70 puanın
altında puan alan yüzlerce memur bulunmaktadır. Sürenin üç yıl daha uzatılması
ve üç sınav hakkı daha verilmesi Gelir İdaresi personelinin motivasyonu
bakımından yerinde olacaktır.
Önergemizin kabulünü diliyorum ve Gelir İdaresi bu geçiş sürecinde
bu toleransı göstermelidir diyerek sözlerime son veriyor, muhterem heyetinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Akçay, teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Geçici madde 4 üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısının Geçici 4’de
yer alan “
|
Erkan Akçay |
E. Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
Denizli |
Konya |
|
Mehmet Günal |
Abdülkadir Akcan |
Mehmet Şandır |
|
Antalya |
Afyonkarahisar |
Mersin |
|
|
Oktay Vural |
|
|
|
İzmir |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Vural, gerekçeyi mi okutayım?
OKTAY VURAL (İzmir) – Evet efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Gelir İdaresinin Personel Sayısı yetersiz olduğundan 2010 yılı
içinde 2000 yerine 3000 Gelir Uzman Yardımcısının atanmasında yarar
bulunmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Geçici madde 5 üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısının Geçici Madde
5’de yer alan “31.12.2011” ibaresinin “31.06.2012” şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay E. Haluk Ayhan Mustafa Kalaycı
|
Manisa |
Denizli |
Konya |
|
Mehmet Günal |
Abdülkadir Akcan |
Mehmet Şandır |
|
Antalya |
Afyonkarahisar |
Mersin |
|
|
Oktay Vural |
|
|
|
İzmir |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Vural gerekçeyi mi okutayım?
OKTAY VURAL (İzmir) – Evet efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Motorlu taşıtların 1985 ve daha eski yıllardan bu yana sürekli el
değiştirmesi, aracın bulunamaması ve tespit edilememesi gibi nedenlerle söz
konusu 5838 Sayılı Kanunla ilgili işlemler ve süreçler uzun süre almaktadır.
31.12.2011’e kadar uzatılan sürenin daha uzun tutulması yerinde olacaktır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Geçici madde 6 üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısının Geçici 6 ncı
Maddesindeki “iki ay” ibaresinin “üç ay” şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
E. Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
Denizli |
Konya |
|
Mehmet Günal |
Abdülkadir Akcan |
Mehmet Şandır |
|
Antalya |
Afyonkarahisar |
Mersin |
|
|
Oktay Vural |
|
|
|
İzmir |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe...
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kadroları kaldırılan personelin atamalarının yapılması için
tanınan sürenin üç ay olması önerilmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, yeni geçici madde
eklenmesine dair önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısına aşağıdaki
geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Rıza Yalçınkaya |
Harun Öztürk |
Şevket Köse |
|
Bartın |
İzmir |
Adıyaman |
|
Ali İhsan Köktürk |
Mehmet Ali Susam |
Bihlun Tamaylıgil |
|
Zonguldak |
İzmir |
İstanbul |
“Geçici Madde- Yerel yönetimlerin gelişmesi, desteklenmesi
amacıyla hazırlanıp hibe almak için ilgili kurum ve kuruluşlara sunulan başvuru
dosyalarının kabulünde bu yönetimlerin vergi, sosyal güvenlik kurumu prim borcu
bulunmaması şartı 31.12.2012 tarihine kadar aranmaz.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa)-
Çoğunluğumuz bulunmamaktadır Sayın Başkanım, katılamıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Geçici madde efendim; çoğunlukla ilgili
değil.
BAŞKAN – Geçici madde bu, madde ihdası değil.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa)-
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yerel yönetimlerin desteklenmesi amacıyla işbu önerge verilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum, geçici madde ihdasına dair:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısına aşağıdaki
geçici maddenin eklenmesini arz ve talep ederiz.
|
Erkan Akçay |
E. Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
Denizli |
Konya |
|
Mehmet Günal |
Mehmet Şandır |
Oktay Vural |
|
Antalya |
Mersin |
İzmir |
|
Abdülkadir
Akcan |
Ali Uzunırmak |
|
|
Afyonkarahisar |
Aydın |
|
“21.7.1953 tarihli ve 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında
Geçici Madde- Bu Kanunun yayımı tarihinden önce göreve başlamış
veya görev yapmış olan spor kulüplerinin yönetimleri kanun kapsamındaki
borçlarından sadece kendi döneminde doğan ve ödenmesi gereken borçlardan
sorumludur. Söz konusu Spor Kulübü Yöneticileri kendilerinden önceki ve sonraki
dönemde doğan ve ödenmesi gereken borçlardan sorumlu tutulamazlar.”
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, önerge yanlış okundu tabii.
Onun başlığı “21.7.1953 tarihli” değil, o kısım araya giriyor.
BAŞKAN – Tamam Sayın Vural, okla çıkılmış oraya, tekrar okutuyorum
önergeyi:
Geçici Madde- Bu Kanunun yayımı tarihinden önce göreve başlamış
veya görev yapmış olan spor kulüpleri yönetimleri 21.7.1953 tarihli ve 6183
Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamındaki borçlarından
sadece kendi döneminde doğan ve ödenmesi gereken borçlardan sorumludur. Söz
konusu Spor Kulübü yöneticileri kendilerinden önceki ve sonraki dönemde doğan
ve ödenmesi gereken borçlardan sorumlu tutulamazlar.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Spor kulüplerinin yöneticileri sadece kendi dönemindeki
gelir ve giderlerden sorumlu tutulmalıdır. Bir sonraki yöneticiler,
kendilerinden önceki yönetimin borçlarından ötürü sorumlu tutulamazlar. Önceki
yöneticiler de, kendilerinden sonraki borçlardan sorumlu tutulamazlar.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.36
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 01.48
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
139’uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Geçici madde eklenmesini isteyen bir önerge vardır, önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısına aşağıdaki
geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
E. Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
Denizli |
Konya |
|
Mehmet Günal |
Abdülkadir
Akcan |
Ali Uzunırmak |
|
Antalya |
Afyonkarahisar |
Aydın |
|
Mehmet Şandır |
Oktay Vural |
|
|
Mersin |
İzmir |
|
Geçici Madde- 30.08.2010 tarihine kadar (bu tarih dâhil)
yapılacak müracaatlara uygulanmak üzere; Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü,
Türkiye Futbol Federasyonu ve özerk spor federasyonlarına tescil edilmiş olan
ve Türkiye'de sportif alanda faaliyette bulunan spor kulüplerinin, Maliye
Bakanlığına bağlı vergi dairelerine ödenmesi gereken 21.7.1953 tarihli ve 6183
Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre takip edilen
borçları ile sigorta primi, sosyal güvenlik destek primi, işsizlik sigortası
priminden oluşan borçları müracaat tarihinden itibaren 10 yılı aşmamak üzere
tecil edilebilir.
Bu madde kapsamındaki idari para cezası borçları ve bunlara
ilişkin gecikme zammı ve gecikme zammından oluşan borçları terkin edilir.
Tecile ilişin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanı
yetkilidir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Ülkemizde birçok spor kulübü birikmiş vergi ve kamu borçlarından
ötürü mağdur durumdadır. Amatör kümeye düşen kulüpler bu yüzden bir mali kriz
içindedirler. Spor kulüplerine gönül vermiş çok sayıda eski yönetici de
kulüplerin vergi borcu yüzünden hacizli durumdadır. Amatör kümeye düşen
kulüplerin borçları terkin edilirse takımlar yeniden derlenip toparlanmak için
imkân bulacaklardır. Bu durum Türk sporu ve sporcunun gelişmesi bakımından
kazanç olacaktır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Geçici madde eklenmesine dair diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısına aşağıdaki
geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
E. Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı
|
|
Manisa |
Denizli |
Konya |
|
Mehmet Günal |
Abdülkadir
Akcan |
Mehmet Şandır |
|
Antalya |
Afyonkarahisar |
Mersin |
|
|
Oktay Vural |
|
|
|
İzmir |
|
“Geçici Madde - 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına giren ve 31/3/2010 tarihine kadar ilgili mevzuatına göre vadesi
geldiği halde kısmen veya tamamen ödenmemiş olan ya da ödeme süresi henüz
geçmemiş bulunan vergi borçları; bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
üç ay içerisinde yazılı olarak başvurulması şartıyla, vergi asıllarına ödeme
süresinin bitiminden itibaren yeniden yapılandırma başvurusunun yapıldığı
tarihten önceki ayın sonuna kadar Türkiye İstatistik Kurumu tarafından
açıklanan Tüketici Fiyat Endeksi aylık değişim oranı uygulanmak suretiyle
yeniden yapılandırılır. Bu madde hükümlerine göre yeniden yapılandırılan vergi
borçlarına dair gecikme faizi ve gecikme zamlarının tamamının tahsilinden
vazgeçilir.
Borçların yeniden yapılandırılmasında; yapılandırılan borcun peşin
veya kırksekiz aya kadar eşit taksitler halinde ödenmesine, başvuru süresini
bir aya kadar uzatmaya ilişkin hususlar ile diğer usûl ve esasları belirlemeye
Maliye Bakanlığı yetkilidir.
Yeniden yapılandırılan borcun tamamının veya bir kısmının
taksitle ödenmek istenilmesi halinde, taksitlendirilen toplam borca; oniki
aylık sürede ödenirse yıllık % 2, oniki ayı aşan ancak yirmidört ayı aşmayan
sürede ödenirse yıllık % 4 ve yirmidört ayı aşan sürede ödenirse yıllık % 6
oranında taksitlendirme farkı hesaplanarak ilave edilir ve taksit süresine
bölünmek suretiyle aylık taksit tutarı bulunur.
Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 6183 sayılı Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesi uyarınca tecil edilip de tecil
şartlarına uygun olarak ödenmekte olanlarından, kalan taksit tutarları için
mükellefler, talep etmeleri halinde bu Kanun hükümlerinden yararlanabilirler.
Bu takdirde tecil şartlarına uygun olarak ödenen taksit tutarları için tecil
hükümleri geçerli sayılır. Bu şekilde ödenen taksit tutarlarına tecil tarihi
ile ödeme tarihi arasında geçen süre için sadece tecil faizi uygulanır. Kalan
taksit tutarları vadesinde ödenmemiş alacak kabul edilir ve bu alacaklar
hakkında birinci fıkra hükümleri uygulanır.
Bu madde kapsamına giren kamu alacakları ile ilgili olarak, tatbik
edilen hacizler, yapılan ödemeler nispetinde kaldırılır ve buna isabet eden
teminatlar iade edilir.
Bu Kanun hükümlerinden yararlanmak üzere başvuran borçluların,
kapsama giren borçları dolayısıyla yaptıkları itirazlardan ve yargı nezdinde
sürdürdükleri davalardan feragat etmeleri ve ihtilaf yaratmamaları
şarttır."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
Ülkemizde son yıllarda ciddi ekonomik sorunlar yaşanmakta,
ülkemizin sanayi ve ticaret hayatı olumsuz etkilenmektedir. Özellikle
geçtiğimiz yıl Türk ekonomisinde yaşanan durgunluk ve daralma sonucunda milli
gelir büyümeyip aksine küçülmüştür. Toplumda gelir dağılımı bozulmuş ve
işsizlik artmıştır.
Türkiye çok zorlu ve çetin bir ekonomik buhranın tüm sonuçlarını
derinlemesine yaşamış ve toplumun tüm kesimleri bu süreçte çok ciddi yara
almıştır.
2009 yılında yaşananlar, bunun en bariz göstergesi olmuş, her
sektörden ve kesimden imdat çığlıkları yükselmiştir.
Yaşanan ekonomik sıkıntılardan dolayı sanayici, ticaret ve meslek
erbabı, esnaf ve sanatkârlar, çiftçiler, dar ve sabit gelirliler başta olmak
üzere, toplumun bütün kesimleri ciddi sorunlarla karşı karşıya kalmıştır.
Bunun sonucunda vergi mükellefleri tahakkuk eden vergilerini
zamanında ödeyemez duruma düşmüşlerdir.
Öte yandan, ekonomik sıkıntılardan dolayı ödeme zorluğu çeken söz
konusu kesimler, fiskal ve parafiskal yükümlülüklerini yerine getirememekten
dolayı yüksek gecikme faizi ve gecikme zammına maruz kalmışlardır.
Böylece milyonlarla ifade edilebilecek vatandaşımız ağır bir vergi
ve bu vergilere ilişkin gecikme faizi ve gecikme zammından kaynaklanan borç
yükü altına girmişler ve haciz uygulamaları sonucu ticari faaliyetlerini idame
ettiremez hale gelmişlerdir.
Kanun teklifi ile, bu çarpık durumun
giderilerek vatandaşın Devlete karşı ihtilaflı olmaktan çıkarılması, sosyal
barışın temini ve bunlara tekrar ödeme kabiliyeti kazandırılarak
yükümlülüklerini yerine getirebilmeleri ve böylece ekonomik ve ticari
faaliyetlerini devam ettirebilmeleri imkanı sağlanmaktadır.
Buna göre;
- Vergi asıllarına Tüketici Fiyat Endeksi aylık değişim oranı uygulanmak
suretiyle, vergi borçlarının kırksekiz aya kadar taksitlendirilerek yeniden
yapılandırılması,
- Yapılandırılan borç, oniki aylık sürede ödenirse yıllık % 2,
oniki ayı aşan ancak yirmidört ayı aşmayan sürede ödenirse yıllık % 4 ve
yirmidört ayı aşan sürede ödenirse yıllık % 6 oranında taksitlendirme farkı
ilave edilmesi amaçlanmaktadır.
Getirilen bu kolaylıklar sayesinde vergi mükellefleri bir yandan
birikmiş vergi borçlarını taksitler halinde kolaylıkla ödeme imkanına
kavuşacak, diğer yandan da Hazine, birikmiş alacaklarını tahsil etme ve donmuş
alacaklarını nakde dönüştürerek gelir elde etme imkanı sağlayacaktır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Geçici madde eklenmesine dair diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan, 536 Sıra Sayılı Kanun Tasarısına aşağıdaki
Geçici Maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Atilla Kart |
Harun Öztürk |
Hüseyin Pazarcı |
|
Konya |
İzmir |
Balıkesir |
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Halil Ünlütepe |
|
|
Malatya |
Afyonkarahisar |
|
"Geçici Madde 7 - Yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar 8/1/1986 tarihli ve 3254 sayılı Devlet Meteoroloji İşleri
Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 32/D maddesi hükmü
uyarınca Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünde çalışan personele, Avrupa
Hava Seyrüsefer Emniyeti Teşkilatı prensipleri çerçevesinde yapılan ek ödeme,
bu Kanunun 56 ncı maddesiyle değiştirilen 22/1/1990 tarihli ve 399 sayılı Kamu
İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun
Hükmünde Kararnamenin Ek 2 nci Maddesinin 1 inci cümlesinde öngörülen esaslar
çerçevesinde, döner sermaye yönetim kurulu kararı, Maliye Bakanlığının uygun
görüşü ve bağlı bulunulan Bakanın onayı ile havaalanlarında çalışanlara %
250'si, diğerleri için ise % 200'ünü geçmemek üzere döner sermaye gelirlerinden
ek ödeme yapılır.
Bu tazminat aylıklara ilişkin esaslar çerçevesinde gelir vergisi
ve damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaksızın
ödenir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım Akif Bey?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, ülkemizin halihazırda mevcut 61 askeri ve sivil hava alanında 24 saat
esasına dayalı vardiya sistemi ile uçuculuğa yönelik meteorolojik hizmetler
vermektedir. Anılan hizmetten dolayı Avrupa Hava Seyrüsefer Emniyeti Teşkilatı
(EUROCONTROL)'ndan belli bir katkı payı almakta ve belli oranlarda personeline
ödemektedir.
Gerek Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü personeline ve
gerekse Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü personeline yapılan ek
ödemenin kaynağı EUROCONTROL gelirleridir.
Söz konusu ek ödeme, Genel Bütçeye herhangi bir ek yük
getirmemekle birlikte, 375 sayılı KHK gereği ödenmekte olan denge tazminatının
da altında kalmaktadır.
Bu nedenle, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü personeline
ödenmekte olan havacılık ile ilgili ek ödeme oranlarının yeniden düzenlenerek;
Avrupa Hava Seyrüsefer Emniyeti Teşkilatından personel maliyeti olarak ülkemize
aktarılan söz konusu kaynağın arttırılması ve aynı şartlarda ve aynı görev
yerinde çalışan kurum personelleri arasındaki ek ödeme dengesinin sağlanması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısına aşağıdaki
geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Zekeriya Akıncı |
Tayfur Süner |
Harun Öztürk |
|
Ankara |
Antalya |
İzmir |
|
Hüseyin Pazarcı |
Bayram Meral |
|
|
Balıkesir |
İstanbul |
|
“Geçici Madde – 213 sayılı Kanunun Ek 13 üncü maddesinin 4 üncü
fıkrasının (a) bendinde yer alan “yüzde 200’ünü” ibaresi 31.12.2012 tarihine
kadar “yüzde 300”ünü şeklinde uygulanır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, gerekçeyi mi okutayım efendim?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maliye Bakanlığı Merkez ve Taşra teşkilatı personelini motive
etmek amacıyla işbu değişiklik önergesi verilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Geçici madde eklenmesine dair diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 Sıra Sayılı Tasarıya aşağıdaki geçici 7’nci
maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Şevket Köse |
Mustafa Özyürek |
|
Malatya |
Adıyaman |
İstanbul |
|
|
Bülent Baratalı |
|
|
|
İzmir |
|
"Geçici Madde 7 - 31.05.2010 tarihi itibarıyla vadesi
geldiği halde bu kanunun yayını tarihine kadar ödenmemiş bulunan ve 6183 sayılı
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 1'nci maddesi kapsamında
bulunan vergi, resim, harçların bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihi izleyen
aydan başlamak ve en fazla 12 ay vade ile yıllık %3 faizle ödenmesi halinde
bunlara ait gecikme zamlarının % 50’sinin tahsilinden vazgeçilir, daha önceki
dönemlere ilişkin gecikme zamları terkin edilir. Vergi, resim, harç türlerini dikkate alarak ödeme zamanı, usul ve
esasları bakımından gerekli düzenlemeleri yapmaya Maliye Bakanlığı yetkilidir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, gerekçeyi mi okutayım efendim?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Geçen dönemde ekonomik krizden etkilenen mükelleflere ödeme
kolaylığı getirilmek için hazırlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 Sıra Sayılı Kanun Tasarısına aşağıdaki
geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Nurettin Canikli |
Mehmet Akif Hamzaçebi |
Mehmet Şandır |
|
Giresun |
Trabzon |
Mersin |
|
Bengi Yıldız |
Bekir Bozdağ |
|
|
Batman |
Yozgat |
|
"Geçici Madde 7 - Bu Kanunun yayımı tarihinden önce Türkiye
Büyük Millet Meclisi 2009 yılı harcamalarının dış denetimi ile ilgili
oluşturulan komisyonun görevi 2010 yılı Eylül ayı sonuna kadar devam
eder."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
13/10/1983 tarihli ve 2919
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilat Kanununun 14
üncü maddesinin ikinci fıkrasının birinci, üçüncü ve dördüncü cümleleri Anayasa
Mahkemesinin kararı ile (2007/12 E. ve 2009/153 K.) iptal edilmiştir. Söz
konusu cümlelerin iptal edilmesi nedeniyle doğacak boşluk kamu yararını ihlal
edici nitelikte görüldüğünden, iptal hükmünün kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasından
(8/1/2010) altı ay sonra yürürlüğe girmesi
kararlaştırılmıştır. Mahkemenin iptal kararı doğrultusunda görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 53 üncü maddesinde düzenleme yapılmıştır. Ancak TBMM
harcamalarının dış denetimine ilişkin olarak iptal kararının yürürlüğe
girmesinden önce 2919 sayılı Kanunun 14 üncü maddesi ve 10/12/2003
tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 69 uncu
maddesine göre oluşturulan komisyon, çalışmalarına Mart ayında başlamıştır.
2919 sayılı Kanunun 14 üncü maddesine göre, söz konusu komisyonun hazırlayacağı
raporun eylül ayı sonuna kadar TBMM Başkanlığına sunulması gerekmektedir. 53
üncü madde ile yapılan düzenleme, Kanunun yayımı tarihinde yürürlüğe
gireceğinden, 10 Mart 2010 tarihinde oluşturulan komisyonun görevini
tamamlayabilmesi konusunda tereddütlerin giderilmesi ve uygulamada duraksamaya
yer verilmemesi amacıyla önerge hazırlanmıştır. Önerge ile;
mevcut komisyonunun görevinin, 2010 yılı Eylül ayı sonuna kadar devam etmesi
öngörülmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, şimdi okutacağımız iki
önerge de aynı mahiyettedir. Birisini okutup diğerinin imza sahiplerini
okutacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 Sıra Sayılı Tasarıya aşağıdaki geçici
maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Suat Kılıç |
Feyzullah Kıyıklık |
Kerem Altun |
|
Samsun |
İstanbul |
Van |
|
Nurettin Akman |
Fatih Arıkan |
Ahmet Aydın |
|
Çankırı |
Kahramanmaraş |
Adıyaman |
|
|
Veysi Kaynak |
|
|
|
Kahramanmaraş |
|
"Geçici Madde 8- Konusu suç teşkil etmemek ve
kesinleşmiş bir yargı kararına müstenit olmamak kaydıyla, bu Kanunun yayımı
tarihine kadar, memur temsilcileri ile toplu iş sözleşmesi akdederek veya başka
bir tasarrufta bulunarak belediye, büyükşehir belediyesi ve il özel idaresinde
çalışan kamu personeline her ne ad altında olursa olsun ek ödemede bulunmaları
nedeniyle kamu görevlileri haklarında idarî veya malî yargılama ve takibat
yapılamaz, başlatılanlar işlemden kaldırılır."
Diğer önerge imza sahipleri:
|
Atila Emek |
Kamer Genç |
Harun Öztürk |
|
Antalya |
Tunceli |
İzmir |
|
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Şevket Köse |
Muhammet Rıza
Yalçınkaya |
|
Malatya |
Adıyaman |
Bartın |
BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Evet.
BAŞKAN – İkisinin de mi gerekçesini okutayım?
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sadece CHP önergesinin gerekçesinin okunması
kâfi Sayın Başkan.
BAŞKAN – Tamam, aynı.
Cumhuriyet Halk Partisindeki arkadaşlarımızın önergesinin
gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
5170 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanunla uluslar arası sözleşmelerin sağladığı toplu
sözleşme ve sendikal haklar anayasal güvence altına alınmıştır. Ayrıca 07/05/2004 tarihinde kabul edilen ve 22/05/2004 tarih ve
25469 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe geren anayasa değişikliği
ile Anayasanın 90. maddesi:
"Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası antlaşmalar
kanun hükmündedir. Bunlar hakkında anayasaya aykırılık iddiasıyla Anayasa
Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve
özgürlüklere ilişkin Milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı
hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda Milletlerarası antlaşma
hükümleri esas alınır." düzenlemesi getirilmiştir.
Türkiye 1952 yılında ILO'nun (Uluslararası Çalışma Örgütü) 98
sayılı Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkının Korunması, 1954 yılında İnsan
Hakları Avrupa Sözleşmesini imzalamıştır. 98 sayılı sözleşme, örgütlenme,
sendikalaşma ve toplu pazarlık hakkını memurlar dâhil tüm çalışanlara vermiştir.
Diğer yandan; kamu görevlilerinin örgütlenme hakkının korunması ve istihdam
koşullarının belirlenmesine ilişkin 151 sayılı ILO Sözleşmesi 25/11/1992 tarih ve 3848 sayılı Kanun ile uygun görülmüş,
Bakanlar Kurulu 08/01/1993 tarih ve 93/396 sayılı kararı ile onaylamış ve
25/02/1993 tarih ve 21507 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe
girmiştir. Bu kapsamda; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa Sosyal Şartı,
ILO'nun temel haklara ilişkin 87, 98 ve 151 sayılı sözleşmeleri de ülkemiz tarafından
kabul edilen ve hukukun bir parçası haline gelen metinlere göre memurlara
yapılan yardımlarla ilgili hukuki ve cezai takibata gidilmesi ülkemizin kabul
ettiği sözleşmelere aykırıdır.
Ancak uygulamada belediyeler, çalışanları temsilen kamu
görevlileri sendikaları ile yaptıkları görüşmelerle, çalışanların ekonomik
koşullarını, ihtiyaçlarını çalışma koşullarını değerlendirmekte, Anayasanın 5
inci maddesinde görev olarak yüklediği amacı gerçekleştirmek için
çalışanlarının durumunu göz önüne alarak iyileştirici tedbirler almaktadır. Bu
tedbirler, sosyal devlet ve eşitlik ilkesinin bir sonucu olduğu gibi hakkaniyet
ve hukukun bir gereği olup, çalışma barışı için olmazsa olmaz bir şarttır.
Özellikle mali ve idari özerkliğe sahip olan belediyelerde çalışan
memurlara Türkiye Cumhuriyetinin kabul ettiği uluslar arası sözleşmeler
uyarınca yapılan ödemelerin, yıllar sonra kişi borcu çıkarılarak memurlardan
tahsil edilmesinin, haklarında idari ve mali takibat yapılması olumsuz
sonuçlara yol açtığı bilinmektedir.
Önergeyle uluslar arası sözleşmelere uygun bir düzenleme yapılarak
yaşanan olumsuzlukların giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Evet, önergeleri birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmiştir.
Evet, son, bir geçici madde ihdasına dair önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 Sıra Sayılı Kanun Tasarısına aşağıdaki
geçici maddenin
eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Suat Kılıç |
Cevdet Erdöl |
Necdet Ünüvar |
|
Samsun |
Trabzon |
Adana |
|
Zeki Karabayır |
Lokman Ayva |
Ruhi Açıkgöz |
|
Kars |
İstanbul |
Aksaray |
|
Cafer Tatlıbal |
Mehmet Sait Dilek |
|
|
Kahramanmaraş |
Isparta |
|
Geçici Madde 7 - Devlete ait üniversitelerin tıp fakültelerine
bağlı sağlık uygulama ve araştırma merkezi birimlerinden, ilgili üniversite
rektörlüğünün talebi üzerine Maliye Bakanı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı,
Sağlık Bakanı, Hazine Müsteşarlığı ile Devlet Planlama Teşkilatının bağlı
olduğu Devlet Bakanları ve Yüksek Öğretim Kurulu Başkanından oluşan kurulca belirlenmiş kriterler
çerçevesinde mali durumunun zayıf olduğu kararlaştırılanlara, belirlenecek
tedbirleri uygulamayı kabul etmesi ve fiilen uygulaması şartıyla, yapılacak
protokol kapsamında Bakanlar Kurulu kararıyla, bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren Maliye Bakanlığınca bir yıl içinde ilgili üniversite
bütçelerine aktarılacak ödeneklerden ilgili döner sermaye bütçesine yardım
yapılabilir. Bu maddenin uygulanması kapsamında gerekli olan iş ve işlemleri
yapmaya ve usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) – İşleme almadan önce, Başkanlığınızın bunun
Anayasa’mızın 163’üncü maddesine göre, bu konuda bütçede harcanacak miktarın
sınırlarıyla ilgili hususlarda Bakanlar Kuruluna bütçede değişiklik yapma
yetkisi verilemez ve bu konu da harcanacak miktarın sınırını gösterir.
Dolayısıyla burada Anayasa’nın 163’üncü maddesine göre Bakanlar Kuruluna kendi
kararıyla bütçedeki ödeneklerin dışında bir başka yere aktarma imkânı veriliyor
mu, verilmiyor mu? Başkanlık Divanı buna bir baksın, 163’üncü maddeye göre
bütçeyle ilişkisi bakımından.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, ben de bir soru
sormak istiyorum izninizle.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Tabii ki zor durumda olan tıp
fakültelerine, onların döner sermayelerine yardımda bulunmak doğru bir şey.
Amaç olarak bu önergenin amacını doğru buluyoruz ancak düzenlenişinde problem
var. Döner sermayeye bütçeden yapılacak olan yardım, üniversite bütçesine hâlen
genel bütçeden bu yılki bütçeye göre yapılmakta olan yardımın içerisinde midir?
Yani bir örnek verecek olursak, üniversitenin bütçe büyüklüğü 100, bunun 80’i
hazineden bütçeye aktarılacak olan, üniversiteye aktarılacak olan yardımdır. Bu
80’in içerisinden mi tıp fakültesinin döner sermayesine yardım yapılacaktır
yoksa 80’in üzerine ilave bir 5-10 mu koyacaktır acaba? Bu yazımdan benim
anladığım, mevcut 80’in bir bölümünün döner sermayeye aktarılmasıdır. Mevcut
80, tıp fakültesinin zaten zorunlu ihtiyaçları için ayrılmıştır; personel
gideri, yatırım gideri, vesaire. Yani amaç bu 80’in içerisinden bir tasarruf
yaparak bunu döner sermayeye aktarmaksa… Ama yazımınız böyle, ben böyle
anlıyorum, böyle yazdınız. Tabii ki ara verip, iktidar partisi olarak bunu tek
başına arkada kotarmaya çalışırsanız böyle yanlışlar yaparsınız.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Bakan cevaplandıracak.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – İşin nezaketi, yasama organına
yakışan “Arkadaşlar, tıp fakültelerinin bir sorunu var. Ara veriyoruz, buyurun
arkada bir toplanalım.” Bu, iktidar partisine düşer ama iktidar partisi
çoğunluk anlayışıyla, biz her şeyin en doğrusunu biliriz, en doğrusunu yaparız
anlayışıyla bir yasa yapıyor, onu da yüzüne, gözüne bulaştırıyor. Yazık,
yakışmıyor!
Sayın Başkan, amaca uygun daha doğru, daha düzgün bir düzenleme
yapabiliriz. Ayrıca döner sermayeye yapılacak olan aktarım sermayeye eklenir.
Bunun adı “yardım” olmamalı, döner sermayeye aktarılır. Amaç olarak doğru
buluyoruz ama önerge yanlıştır, eksiktir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Bakan bir açıklama yapacak galiba.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Değerli arkadaşlar, bu
yapılacak ilave aktarımlar bütçede verilen ödenekler dâhilinde olacaktır,
dolayısıyla bu anlamda Anayasa’ya bir aykırılık söz konusu değildir. Yani,
bütçeye yeni bir yük getirmemektedir, ilave kaynak Maliye Bakanlığının yedek
ödeneğinden karşılanacaktır.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Yedek ödenek, ilave… Önerge öyle
değil bakın.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Söylediğiniz, önergeyle örtüşmüyor.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Değerli arkadaşlarım,
burada yapılacak yardım bütçeden, yani Maliye Bakanlığının yedek ödeneğinden
üniversitelere ilave bir imkân olarak aktarılacaktır.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – İlave hazine yardımı yapılacak.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Evet, ilave
hazine yardımı Maliye Bakanlığının yedek ödeneğinden.
BAŞKAN – Yani, Akif Bey de zaten o hususta bir şey söylemiyor da
usul noktasında bir…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Ama önerge bunu ifade etmiyor.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Döner sermayenin sermayesini artırmak
normal usul değil mi?
OKTAY VURAL (İzmir) – Önce üniversite bütçesine aktaracaksınız,
ondan sonra döner sermayeye…
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Evet.
BAŞKAN – Sayın Vural, Sayın Bakanın açıklamalarıyla herhâlde o
hususta, esas üzerinde yaptığı o usul noktasındaki şey de giderilmiş oldu
tahmin ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, yedek ödeneklerden üniversite
bütçelerine aktarma yapmanız şu anda mümkün mü?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Mümkün.
OKTAY VURAL (İzmir) – Mümkünse niye yapmıyorsunuz?
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Ama döner sermayeye aktarmak mümkün değil.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Döner sermayeye aktarmak mümkün
değil. Problem döner sermayede zaten.
BAŞKAN – Evet, tamam.
Evet, Sayın Bakanın açıklamaları da o usuldeki şeyi…
OKTAY VURAL (İzmir) – Peki, döner sermayeden aktarıldığı zaman bu
döner sermaye gelirleri üniversite mensuplarına dağıtılıyor mu? Döner
sermayeden pay alıyor mu üniversite mensupları?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Burada bu önergeden
maksat sadece ve sadece üniversitelerin, bu tıp fakülteleri ve ilgili
birimlerinin mali durumlarını iyileştirmek üzere buna sadece bunun için
aktarılması öngörülüyor. Dolayısıyla burada…
OKTAY VURAL (İzmir) – Döner sermaye gelirleri paylaşılıyor mu,
paylaşılmıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Normalde döner sermaye
gelirleri paylaşılıyor ama burada birtakım kriterler
belirlenecek ve dolayısıyla o anlamda kullanılması engellenecektir.
OKTAY VURAL (İzmir) – Burada bir hüküm yok ama onunla ilgili.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Ama burada birçok kriterler, koşullardan bahsediliyor.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, bu düzenlemeyle döner
sermayeden dağıtılacak olan kaynakların kriterleri ve
dağıtım kuralları belirlenmemektedir, onlar bellidir zaten.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Bu şartlı yardım değerli
arkadaşlar. Bu zaten şartlı bir yardım. Önergede çok açık bir şekilde bunun şartlı
bir yardım…
OKTAY VURAL (İzmir) – Şartı belli değil ki!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Şartları…
OKTAY VURAL (İzmir) – Belirlenecek.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Yani amaç burada, bu
üniversitelerin mali durumunu iyileştirip, onlardan gerekli tedbirleri alarak
daha sürdürülebilir bir mali yapıya kavuşmasını sağlamaktır.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Yani IMF mi oluyorsunuz döner sermayeler
karşısında?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Evet.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Bakan, şimdi üniversite bütçelerini
gönderdiniz, döner sermayeye aktardınız, döner sermayeye aktarıldıktan sonra
personele dağıtılacak mı, dağıtılmayacak mı?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Dağıtılmayacak.
OKTAY VURAL (İzmir) – Nerede yazıyor?
BAŞKAN – Sayın Vural, isterseniz bir de… Oktay Bey…
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Sayın Vural, bu para
şartlı bir yardım. Bunun çerçevesi…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan… Sayın Başkan, izin
verir misiniz, bakın bir açıklama yapayım.
BAŞKAN – Bir dakika gerekçeyi okutmadım arkadaşlar, bir de
gerekçeyi okutayım.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, şartı yok ki burada!
BAŞKAN – Sayın Vural, bir de gerekçeyi okutayım isterseniz.
Gerekçe:
Yapılan düzenleme ile mali durumu zayıf olan üniversite döner
sermaye işletmelerine belirli şartlar dâhilinde yardım yapılması ve bu yardımın
yapılması için işletmelerde mali disiplini sağlamak üzere uyulması zorunlu
genel kriterler getirilmesi amaçlanmıştır. Bu madde
ile Maliye Bakanlığınca ilgili üniversitelerin özel bütçelerine gerekli
kaynağın aktarılması ve bu kaynağın ilgili üniversiteler tarafından döner
sermaye bütçelerine yardım olarak tahakkuka bağlanmak sureti ile verilmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Oktay Bey, vuzuha kavuştu galiba?
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, döner sermaye…
Şimdi, bu şunu gösteriyor: Herhâlde Tam Gün Yasası çalışmayacak.
Döner sermayeden yeterince kaynak aktarılmayacağı için şimdi bütçeye müracaat
etmek zorunda kaldılar. “Döner sermayeleri güçlendireceğiz.” diyenler, şimdi
döner sermayeye aktarmak suretiyle dağıtılmasına…
Peki, Sayın Bakan, bu önergeye, sizin burada, bu döner sermayeden
personele dağıtım yapılmayacağına ilişkin kuralı siz belirleyeceksiniz öyle mi?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Usul ve esasları Maliye
Bakanlığı belirleyecek. Dolayısıyla…
OKTAY VURAL (İzmir) – Siz Maliye Bakanı değil misiniz?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Evet, biz
belirleyeceğiz.
BAŞKAN – Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Hamzaçebi’nin de konunun uzmanı olarak bir şeyi yok, sadece
usul noktasında duruldu.
Açıklamalar vuzuha kavuştu mu Akif Bey?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, Sayın Maliye
Bakanı Sayın Oktay Vural’ın açıklamalarına, sorularına cevap verdi, benim
soruma herhangi bir cevap vermiş değil.
Ben sorumu ve tereddüdümü yineliyorum: Bu yazım… Önergenin ilgili
bölümünü okuyorum: “Maliye Bakanlığınca bir yıl içinde ilgili üniversite
bütçelerine aktarılacak ödeneklerden -zaten aktarılacak yani bu bütçe gereği-
ilgili döner sermaye bütçesine yardım yapılabilir.” Madde demiyor ki…
RECAİ BERBER (Manisa) – Ek ödenek demiyor.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Eğer niyet ilave bir yardım
yapmaksa bu iki cümleciğin yer değişmesi lazım. Demesi gerekir ki: “Maliye
Bakanlığınca ilgili döner sermaye bütçesine yardım yapılmak amacıyla üniversite
bütçesine aktarma yapılabilir.”
BAŞKAN – Sayın Bakanım, buradaki gerekçeyle ilgili Akif Bey’in
açıklamaları oldu, sizlerin açıklamaları oldu. Vuzuha kavuştu tahmin ediyorum.
Bu minval üzere hareket ederler.
OKTAY VURAL (İzmir) – Bütçe aşılmayacak. Ben de Akif Bey gibi
düşünüyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Kavuşmadı Sayın Başkan ama…
OKTAY VURAL (İzmir) – Gece yarısı önergesi!
BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Tam Gün Yasası’nın iflasıdır bu.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 62’nci madde üzerinde üç adet
önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 62 nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Suat Kılıç |
Ahmet Yeni |
Veysi Kaynak |
|
Samsun |
Samsun |
Kahramanmaraş |
|
Durdu Mehmet
Kastal |
Özlem P.
Türköne |
|
|
Osmaniye |
İstanbul |
|
“Madde 62- Bu Kanunun;
a) 2 nci ve 56 ncı maddeleri yayımını izleyen aybaşında,
b) 3 üncü, 6 ncı ve 60 ıncı maddeleri 1/1/2010
tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
c) 4 üncü maddesi 1/10/2010 tarihinde,
ç) 5 inci maddesi 2010 takvim yılı kazançlarına uygulanmak üzere
yayımı tarihinde,
d) 8 inci, 16 ncı ve geçici 5 inci maddeleri 1/7/2010
tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
e) 9 uncu ve 13 üncü maddeleri 1/1/2011
tarihinde,
f) 45 inci maddesi 30/6/2010 tarihinden
geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
g) 57 nci maddesi 15/1/2010 tarihinden
geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
ğ) Diğer hükümleri yayımı tarihinde,
yürürlüğe girer.”
BAŞKAN – Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir; okutup
birlikte işleme alacağım.
Buyurun efendim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 62 nci
maddesinin “1.1.2011 tarihinden itibaren yürürlüğe girer.” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
E. Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
Denizli |
Konya |
|
Mehmet Günal |
Abdülkadir Akcan |
Oktay Vural |
|
Antalya |
Afyonkarahisar |
İzmir |
|
Mehmet Şandır |
Alim Işık |
|
|
Mersin |
Kütahya |
|
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısının 62. maddesinin
“Bu kanun 1.1.2011 tarihinden itibaren yürürlüğe girer.” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Şükrü Elekdağ |
Harun Öztürk |
Hüseyin Pazarcı |
|
İstanbul |
İzmir |
Balıkesir |
|
Kamer Genç |
M. Akif Hamzaçebi |
|
|
Tunceli |
Trabzon |
|
BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, buyurun efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; önergemize Sayın Komisyon temsilcisi ve Sayın Maliye Bakanı
katılmadığını ifade etti.
Bu önergeyi vermeden önce, bu maddenin iki bendindeki yanlışlığı
oraya gidip, oradaki arkadaşlarıma anlattım. “Bunlar yanlış, bunu düzeltin.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının gereklerini yerine getirmiyor, yeni bir
Anayasa’ya aykırılık oluşturuyorsunuz.” Arkadaşlar hak verir gibi oldular ama
demek ki daha sonra hak verilmedi.
Şimdi size bu maddeyle yapılan Anayasa’ya aykırılığı, açıkça
kanun, hukuk tanımazlığı anlatacağım:
Anayasa Mahkemesi, gelir vergisi tarifesinde yapılan değişikliği,
bizim iptal başvurumuz üzerine iptal etti. Hükûmet de bu tasarıyla uyum
sağlamak amacıyla bu tasarının 3’üncü maddesiyle tarifeyi yeniden düzenledi.
Tarifeyi tartışma dışı bırakıyorum.
Bu tarife ne zaman yürürlüğe girecek? Anayasa Mahkemesinin iptal
kararı -altı ay yürütme organına süre verdi- 8 Temmuz 2010 tarihinde yürürlüğe
girdi. Yani, 8 Temmuz 2010 tarihinden itibaren, bugüne kadar, Anayasa
Mahkemesinin iptal kararı nedeniyle ücretlilere ilişkin -ücretlilerin gelir vergisi
tarifesinde yüzde 35’lik gelir vergisi oranı yoktur- en üst oran, en yüksek
oran yüzde 27’dir. Ne zamandan itibaren? 8 Temmuzdan itibaren. Diyelim ki: Bu
kanunun varsayalım ki 1 Ağustosta yürürlüğe girdiğini kabul edelim, 8 Temmuz
ila 1 Ağustos arasında yapılacak olan ücret ödemelerinde, rakam ne olursa olsun
-yani en yüksek dilim için söylüyorum- uygulanacak en yüksek oran yüzde 27’dir.
Şimdi, “Bu tarife, 1 Ocak 2010 tarihinde yürürlüğe girer.” diyor bu maddede. Bu
yanlış. Siz 8 Temmuza kadar AKP olarak tembellik ettiniz, yasayı
yasalaştıramadınız, şimdi, gecikmenin faturasını vatandaşa çıkarıyorsunuz. 8
Temmuz ila bu Kanun ne zaman yürürlüğe girecekse o tarih arasında tarifenin en
yüksek oranı yüzde 27’dir. Bunu geri dönüp…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Üç aydan beri görüşmedik mi? Üç aydan
beri görüşüyoruz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)- Üç aydan beri görüşüyorsunuz ama…
Çoğunluğuz var, bakın, çoğunluğunuzla biraz önce, tıp fakültesi hastanelerine
ilişkin bir maddeyi hemen çıkardınız.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sabahlara kadar çalıştı bu Meclis.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) -
İktidar, mazeret üretme yeri değildir.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sabahlara kadar çalıştık.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – İktidar, mazeret üretme yeri
değildir. “Çözemedik, faturasını halka çıkaralım…” Gelin o zaman…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Çalıştık efendim, bu Meclis çalıştı
sabaha kadar…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Efendim, gelin o zaman doğrusunu
yapın. Bu tarife şu tarihte yürürlüğe girer. 8 Temmuz ila yürürlüğe girdiği
tarih arasında en yüksek oran yüzde 27’dir. Hukuk bunu gerektirir. Bile bile,
gözüne soka soka “Ben Anayasa’yı çiğnerim.” diyorsunuz; kutluyorum.
İkinci aykırılık: Yatırım indirimine ilişkin düzenlemeyi iptal
etti Anayasa Mahkemesi, onun yerine geçerli olmak üzere 5’inci madde
düzenlemesi yapıldı. 5’inci maddede yine bir sınırlama var Anayasa Mahkemesi
kararına ilişkin olarak, onu o maddede değerlendirdiğimiz için burada
değerlendirme dışı bırakıyorum ancak yürürlük maddesinde bir hukuksuzluk daha
yaratıyor. Anayasa Mahkemesi neyi iptal etmişti? “1 Ocak 2006 tarihinde yatırım
indirimi uygulaması yürürlükten kaldırıldığı için daha önce yatırım yapmış olup
da ilgili kazançlarından indiremediği yatırım indirimi tutarı varsa mükellefin
buna herhangi bir sınır getiremezsiniz.” diyor Anayasa Mahkemesi. İptal edilen
Yasa ne diyordu? “Bunu ancak 2006, 2007, 2008 yıllarında indirim konusu
yapabilirsin. İptal etti olmaz, kazanılmış haktır; sonuna kadar o kazancı
nerede yeterli oluyorsa, nerede sona eriyorsa oraya kadar indirim konusu
yapabilirsin.” Şimdi, ne diyor yürürlük maddesinin yani 62’nci maddenin beşinci
fıkrası? “Ben bunu sadece 2010 yılı kazançlarına uygularım.” diyor, “2010 yılı
kazançlarına uygularım.” diyor. Evet, teknik arkadaşlar var aramızda iktidar
partisi sıralarında. Böyle bir şey olabilir mi? “Sınır koyamazsın.” diyor.
Sonuna kadar indir… “Hayır, ben 2010 yılı kazançlarına uygularım.”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Bir örnek vereceğim. Diyelim ki
mükellef 2009 yılı için ihtirazi kayıtla beyanname vermiş yani “Ben senin
uygulamana güvenmiyorum, Anayasa Mahkemesinin iptal kararını bekleyeceğim. Ben
2009 yılında yatırım indiriminden yararlanırım, böyle beyanname vereceğim.”
demiş, Anayasa Mahkemesi kararı da mükellefin haklılığını tescil etmiş, şimdi
geri dönüp ihtirazi kayıtla beyanname verip, yargıya gidip dava açmış olanın bu
hakkını da elinden alıyor, “Ben sana uygulamayacağım, sadece 2010 yılına
uygulayacağım, 2011’e de uygulamayacağım.” diyor. Yani bırakalım 2009’u, 2011’e
de uygulamayacağım diyor. Hani siz Anayasa Mahkemesi kararının gereğini yerine
getiriyordunuz?
Evet, Sayın Bakan, Maliye Bakanlığı koltuğundaki bu hukuksuz
uygulamalarınız size hayırlı olsun! Partizanca uygulamalarınızı biliyorduk ama
bu kadar Anayasa’ya aykırı, bu kadar hukuk tanımaz bir anlayışa Maliye
Bakanlığının sizin döneminizde kavuşacağını ben tahmin etmiyordum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Vural gerekçeyi mi okutayım?
OKTAY VURAL (İzmir) – Alim Işık, efendim.
BAŞKAN – Sayın Işık, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz 536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 62’nci
maddesi üzerine vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz aldım.
Benden önce konuşan Değerli Hatip Hamzaçebi, önergenin mahiyetinin
aynı olması nedeniyle gerekçesini aslında açıkladı. Dolayısıyla, bu değişiklik önergesiyle,
dünden bu yana yaptığımız çorba yasadaki bazı hükümlerin uygulamada ortaya
çıkaracağı sakıncaları ortadan kaldırmak amacıyla yürürlük tarihlerinde bazı
değişiklikler öneriyorduk. Ancak anlaşılan o ki bu da herhâlde kabul
edilmeyecek.
Dün gece bu saatlerde taş atan çocukları ve taş attıranları
kurtardınız, ama taş atılanları ve devletin kurumlarını unuttunuz. Bugün bu
saatte çıkaracağımız bu çorba kanunla toplumun bazı kesimlerinin temsilcilerine
birer parmak bal yalattınız, ancak çiftçileri, kamu çalışanlarını, emeklileri,
esnafları, sanayicileri, işsiz gençlerimizi ve asgari ücretle çalışan
emekçileri unuttunuz. İnanıyorum ki, bugün sizlerin unuttuğu bu kesimler,
önümüzdeki 12 Eylül referandum tarihinde mutlaka bunun karşılığını sandıkta
verecek, onlar da sizi unutacaktır.
Yine Anayasa değişiklik paketinde şimdiye kadar vatandaşlarımızın
gözünden kaçırdığınız ve hiç üzerinde durmadığınız bir maddeyi bu vesileyle ben
de sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu değişiklik paketinde Anayasa’mızın 125’inci maddesinin dördüncü
fıkrasının birinci cümlesi yürürlükteki hâliyle “Yargı yetkisi, idari eylem ve
işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimiyle sınırlıdır.” derken yaptığınız
değişiklikle “Yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun
denetimiyle sınırlı olup hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde
kullanılamaz.” şeklinde değiştirilmiştir. Yani siz diyorsunuz ki: “Hiçbir
zaman, mahkemeler, kamu adına sizlerin ya da herhangi birilerinin yaptığı
yolsuzluğu ve usulsüzlüğü esasen inceleyemez. Yapılmış olan özelleştirmelerdeki
usulsüzlüklerin kapanmasının önünü biz kapatırız.” diyorsunuz.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Hayır, çok yanlış. Hukuk temel
prensiptir.
ALİM IŞIK (Devamla) –
Biz inanıyoruz ki milletimiz bunu doğru anlayacak ve sizlere hak ettiğiniz
cevabı verecektir.
CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Siz yeter ki anlayın, millet anlıyor.
ALİM IŞIK (Devamla) –
Bu değişiklikten her bir birey, 72 milyon insanımızın her bir bireyi değişik şekillerde
etkilenebilecektir. Ne gibi? Yapılan özelleştirmeler, bu durumda eğer Anayasa
oylaması, referandum kabul edilecek olur ise özelleştirmeler iptal
edilemeyecektir. İhtiyaçlar gerekçe gösterilerek her proje her yerde
uygulanabilecek. Örneğin HES projeleri, maden arama faaliyetleri, mera
işgalleri, çevre gibi birçok ortam olumsuz etkilenebilecek. Kamu yararına
olmayan kanunlar Anayasa Mahkemesince iptal edilemeyecek. Örnek: Bütçe
kanunlarında keyfî gelir ve gider kalemleri, işte biraz önce yaşadığımız birçok
örnek gibi. Bürokratlar görevden alındığında itiraz kapıları kapanacak.
AHMET YENİ (Samsun) – Nerede yazıyor öyle bir şey ya? Uydurmaya
devam ediyorsunuz.
ALİM IŞIK (Devamla) –
İşte bunda yazıyor, işte bunda. Bunları lütfen o kitapçığa yazın, doğruyu
anlatın. Bunun gibi birçok hakkı maalesef...
AHMET YENİ (Samsun) – Milleti kandıramazsınız, kandıramazsınız!
ALİM IŞIK (Devamla) –
Millet bunu çok iyi biliyor.
AHMET YENİ (Samsun) – Milleti hiç kandıramazsınız!
ALİM IŞIK (Devamla) –
Ahmet Beyciğim, hiç merak etmeyin, millet çok iyi biliyor ve şunu soruyor
millet, diyor ki: “Bu Çukurambar’daki Sayın Bülent Arınç’ın suikast iddiaları
ve sonuçları ne oldu? Bunu bir açıklayın.”
AHMET YENİ (Samsun) – Oradan oraya geçme!
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Yargı makamları açıklasın.
ALİM IŞIK (Devamla) –
Bir yıldan bu yana bu milletin gerçek gündemini saptırıp gerçek gündemi
kapatarak milletin zamanını çaldığınızı, 12 Eylülde millet size soracak.
Diyecek ki...
AHMET YENİ (Samsun) – “Evet” diyecek, “evet…”
ALİM IŞIK (Devamla) –
Açılım projesini başlattığınız 1 Ağustos tarihinden bu yana verdiğimiz 160’a
yakın şehidin vebaline AKP milletvekili olarak sizler katlanacak mısınız diye
soracaklar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET YENİ (Samsun) – Zaten sizin işiniz gücünüz şehitlerden
beslenmek.
ALİM IŞIK (Devamla) –
Evet, evet, evet…
BAŞKAN – Sayın Işık, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
ALİM IŞIK (Devamla) –
Bugün Sayın Kültür ve Turizm Bakanımız açıklama yapmış, “Analar ağlamasın diye
biz ağlıyoruz.” diye, “Onların yerine ağlıyoruz.” diye.
AHMET YENİ (Samsun) – İmralı da “hayır” diyor, siz de “hayır”
diyorsunuz. Birleştiniz!
ALİM IŞIK (Devamla) –
Anaların gözyaşında kan var, şehit kanı var ama sizin gözyaşınızda suistimal
var, istismar var. Dolayısıyla bunun için bu millet bu referandumda bu
yaptıklarınızı da unutmayacak, bu birer parmak bala da inanmayacak ve sizlere
“hayır” cevabını verecek diyor...
AHMET YENİ (Samsun) – İmralı da “hayır” diyor, siz de.
ALİM IŞIK (Devamla) –
...gecenin bu vaktinde hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Ben “hayır” diyorum,
milletim de bize “evet” diyecek, “evet.”
AHMET YENİ (Samsun) – İmralı da “hayır” diyor, sen de “hayır”
diyorsun.
ALİM IŞIK (Devamla) –
İmralı sizle beraber. Dün gece gördük. İmralı’nın dün gece birlikte nasıl
çocukları, taş atan çocukları... (AKP sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) – İmralı da “hayır” diyor, siz de “hayır”
diyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın Yeni... Bırakın arkadaşlar...
ALİM IŞIK (Devamla) -
...affettiğini gördük Sayın Yeni, gördük. Dün akşam birlikte AKP ve PKK’nın kol
kola nasıl çalıştığını gördük. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Işık, lütfen...
ALİM IŞIK (Devamla) –
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) – İmralı da “hayır” diyor, sen de “hayır”
diyorsun.
ALİM IŞIK (Devamla) –
Evet, dün gece gördük onu!
OKTAY VURAL (İzmir) – Terör örgütünün isteklerini burada kanun
hâline dönüştürün.
BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 62 nci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Suat
Kılıç (Samsun) ve arkadaşları
“Madde 62. Bu Kanunun;
a) 2 nci ve 56 ncı maddeleri yayımını izleyen aybaşında,
b) 3 üncü, 6 ncı ve 60 ıncı maddeleri 1/1/2010
tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
c) 4 üncü maddesi 1/10/2010 tarihinde,
ç) 5 inci maddesi 2010 takvim yılı kazançlarına uygulanmak üzere
yayımı tarihinde,
d) 8 inci, 16 ncı ve geçici 5 inci maddeleri 1/7/2010 tarihinden
geçerli olmak üzere yayımı tarihinde ,
e) 9 uncu ve 13 üncü maddeleri 1/1/2011
tarihinde,
f) 45 inci maddesi 30/6/2010 tarihinden
geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
g) 57 nci maddesi 15/1/2010 tarihinden
geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
ğ) Diğer hükümleri yayımı tarihinde,
yürürlüğe girer.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Sayın
Başkanım takdire bırakıyoruz ancak bir düzeltme yapmak istiyorum müsaade
ederseniz: “ç” bendinde “5 inci maddesi 2010 takvim yılı kazançlarına”
ibaresinin “kazançlarına da uygulanmak üzere yayımı tarihinde,” şeklinde…
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, önergedir bu. Bunu önerge sahibi
değiştirebilir, sizin bu konuda redaksiyon yetkiniz yok.
BAŞKAN – Şimdi, Sedat Bey, Sayın Kızılcıklı, o tashih, redaksiyon
ayrı bir olaydır yani, şu anda onun yeri değil. Hayır, öyle bir talebiniz varsa
sonra yerine getiririz, şu anda önerge üzerinde konuşuyoruz.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN - Tamam, takdire bırakıyorsunuz.
Sayın Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, bu, maddenin
esasında çok önemli bir değişikliktir. Ben burada bir eleştiri yaptım, önergeme
katılmadığını ifade etti Komisyon ve Sayın Bakan. Bir hukuksuzluk işleniyor
dedim. Şimdi bunu redaksiyonla telafi etmeye çalışıyor. Tam amacına ulaşmıyor
aslında, bakın, 2009 yılını kurtarmıyor ama bunun bile bir önergeyle olması
gerekir, redaksiyon yetkisiyle olacağı kanaatinde değilim efendim.
BAŞKAN – Yok, biz zaten redaksiyon fikrine katılmadık.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, o zaman Komisyon da katılıyor
buna.
BAŞKAN – Hangisine?
OKTAY VURAL (İzmir) – Eğer bu konuda bir düzeltme yapılacaksa
önerge sahipleri…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Komisyon takdire bıraktı.
BAŞKAN – Hayır hayır, Komisyonun bu önerge konusundaki redaksiyon
yetkisi filan yok, biz öyle bir şeyi almadık işleme yani.
Evet…
Gerekçe:
Tasarının son haline göre maddelerin yürürlük tarihinde düzenleme
yapılmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda 62’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
63’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 63
üncü maddesindeki “Bakanlar Kurulu”
ibaresinin “Maliye Bakanı” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
E. Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
Denizli |
Konya |
|
Mehmet Günal |
Abdülkadir
Akcan |
Mehmet Şandır |
|
Antalya |
Afyonkarahisar |
Mersin |
|
|
Oktay Vural |
|
|
|
İzmir |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Günal, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyor ve “hayır”lı sabahlar diliyorum.
Sabah oldu, uzun süredir devam eden bir torba ya da çorba -bu
gecenin bu saatinde ancak çorbacılar açık olduğu için çorba aklımıza geldi-
kanunun son maddesine geldik. Maalesef yine AKP’nin dayatmacı tavrı burada da
sürüyor ama dayatmayı yaparken de usulüne uygun yapamıyorsunuz. Değerli
arkadaşlarım, onu bile kılıfına uyduramadan geliyorsunuz; arada on dakika ara
veriyorsunuz, yine olmuyor. Gerekçenin ilk paragrafını size okuyacağım, sonra
tekrar yine bir test yapacağım merak etmeyin.
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Çok merak ettik!
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Merak ettiğin için soruyorsun zaten.
Tasarının gerekçesinde 2010-2012 yıllarını kapsayan üç yıllık orta
vadeli programa atıf yapılıyor ve deniyor ki: “Burada öngörülen kamu gelir
politikalarının temel amacı olan büyüme, yatırım ve istihdamın desteklenmesiyle
ekonomide kayıt dışılığın azaltılmasına yönelik olduğu…” Ben şimdi bütün
maddelere baktım, hiçbir şekilde burada istihdamı artıracak, büyümeyi artıracak
bir şey yok. Arada sadece böyle, kaçak, döner sermaye maddeleri falan giriyor,
ilave bazı maddeler giriyor, orada aylarca oturup yaptığımız bütçeyi delecek
çalışmalar giriyor. E, şimdi, neresinde bunun büyümeyle ilgili bir şey var;
neresinde yatırım teşvikiyle ilgili bir şey var; kayıt dışılığı önleyecek ne
var anlayamadım. Bir kadrolaşma çalışması içerisinde yeni bazı kadroların
gelmesi, bazı düzeltmeler yapılması ve bir çorba ortaya konulması…
Yarım sayfalık bir başlık var, bakın; arkadaşlarımız, okurken
kısaltalım mı diye imtina ediyorlar, yarım sayfayı geçiyor başlık; sıra
sayısının üzerindeki başlık yarım sayfayı geçiyor, bir sayfaya yakın bir başlık
var. Yani ne varsa içerisinde! Peki, bunun ne kadarı acil? Kaç tanesi Anayasa
Mahkemesinin iptal ettiği maddelerle ilgili, kaç tanesi böyle sabahlara kadar
sizi bekletecek tarzda önemli? Diğer maddeler ne oldu? Mali kural ne oldu?
Bekleyen kanunlar ne oldu? Hakikaten, dediğiniz gibi gerekçedeki amaca uygun
bir şey olsa, o zaman bakalım. Ne geliyorsa yine söyleyin, “Şu şu maddeler var,
sen fark etmemişsin.” deyin, ben yine özür dileyeyim.
Değerli arkadaşlar, burada söyledik, bu işin düzelmesi böyle
yamalarla, bohçalarla falan her seferinde gelip alelacele yanına 3 tane
arkadaşımızın aklına esiyor veya 2 bürokrat söylüyor bir kanun teklifi; diğer
bir taraftan bir tane daha kanun teklifi, diğer bir taraftan bir tane daha
kanun teklifi. İşte, bu sizin Hükûmetinizin ve kurumlarınızın arasındaki
koordinasyonsuzluğun eseridir. Son saniyede buraya gelip elinizde önergeyle
böyle getirirseniz, doğal olarak ne Komisyon’a orada ne olduğunu anlayabilir,
ne okuyan arkadaşımız anlayabilir, ne Başkanlık Divanı anlayabilir. O kadar
lazımsa oturursunuz, Komisyona geldiğinizde söylersiniz, varsa bir düzeltme, o
anda gözden kaçan, yapılır. Beş altı tane teklif, “bazı kanunlar, bazı
kanunlar, bazı kanun hükmünde kararnameler…” Bu ne biçim bir şeydir? Yani buna
da yetiştiremiyorsunuz, bu sefer arkadan bir daha geliyor. Bu uluslararası
anlaşmaları yaptıktan sonra bir iki maddelik yine arkasından gelecek
Karayolları Trafik Kanunu. Neyle ilgili? Yine, burada AKP dayatması olarak, Grup
Başkan Vekilinizin ve birkaç arkadaşınızın verdiği, yaptığınız yanlışı
düzeltmekle ilgili. Sonra bize söylüyorsunuz ki, “Efendim engelliyorsunuz.” E
lüzumsuz, lüzumsuz… Yaptığınız yanlışı düzeltmek üzere burada en az bir
buçuk-iki saat daha kanun teklifi görüşeceğiz. Dolayısıyla, söylemeye
çalıştığımız budur.
Değerli arkadaşlarım, bu şekliyle vergileri artıramazsınız, sadece
tüketimden alacaksınız, özel tüketim, KDV… Ee… Ben geçen gün sordum Sayın
Bakana, hâlâ yazılı da cevap gelmedi, her seferinde soruyorum: Bir taraftan siz
Büyükşehir Belediyesinin 4,2 milyar borcunu tahsil edemeyeceksiniz, ondan sonra
döneceksiniz, bir de üstüne üstlük metroyu zararıyla
beraber, gece yarısı yine, sabaha karşı devralacaksınız; sonra bize, mali
kuraldı, bütçeydi, vergi gelirlerinin artırılmasıydı, adaletli olmaktı diye,
bunlardan bahsedeceksiniz. Lütfen, itiraz ederken bunları bir gözden geçirin
gecenin bu saatinde ve söylediklerimizin ne kadar doğru olduğunu, eğer kanun
tasarısının maddelerine tek tek hangi konuları düzenliyor diye bakarsanız yine
göreceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Günal, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bitiriyorum.
Onun için burada adaletli olmamız gerekiyor hem çalışanlar için,
onların ücretleri için hem de asıl, sosyal adaletin temeli, vergiyi tabana
yayarak herkesten yüküne göre, kazancına göre vergi alabilmektir.
Ben, size, yine, Diyanet İşleri Başkanlığının tasarısı
görüşülürken okumuştum, Allahuteala birçok ayetinde “Hakkı ve adaleti ayakta
tutun.” diyor. Ben de adında “adalet ve kalkınma” yazan bir partinin mensupları
olarak sizden, en önemli konu bu vergi meselesidir, herkesten adaletli şekilde
almak gerekir, buna ilişkin adil bir vergi sistemi, tabana yayılmış, kazanandan
vergi alan bir sistemi getirmenizi temenni ediyor, tekrar “hayır”lı geceler
diliyorum.
Saygılar. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Üçüncü bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Tasarının tümünün oylamasından önce, oyunun rengini açıklamak
üzere, lehte Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın... Yok.
Aleyhte Abdurrahman Arıcı, Antalya Milletvekili… Yok.
Sayın Kamer Genç, Tunceli Milletvekili.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
müzakere edilmekte olan bu vergi kanunları ve çeşitli çorba kanunların son oylaması
yapılmadan önce oyumun rengini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Hepinize
saygılar sunuyorum.
Şimdi, şunu kabul etmek lazım: Bilgi sahibine hürmet etmek
lazım, saygı duymak lazım. Bizim Grup
Başkanımız Sayın Hamzaçebi, bu konuları en iyi bilen, bu Parlamentonun en iyi
bilen insanı, bunu kabul etmek lazım. Yıllarca bu mesleği yapmış, Gelirler
Genel Müdürlüğü yapmış, defterdarlık yapmış…
AHMET YENİ (Samsun) – Bizim grup başkan vekili daha iyi biliyor.
KAMER GENÇ (Devamla) – Doğrusunu söylüyorum yani hani bir şey…
Şimdi, yani, bir de işin erbabına saygı duymak lazım. Getirdiğiniz
tasarı Anayasa Mahkemesine aykırı; gerek ücret vergileriyle ilgili getirdiğiniz
maddeler aykırı gerekse yatırım indirimiyle ilgili getirdiğiniz hususlar
Anayasa Mahkemesinde iptal edilen konulara aykırı. Burada kendisi geldi,
söyledi. Biraz önce yürütme maddesiyle ilgili söyledi, ondan sonra onun
dediğini kabul etmediniz, kendiniz dolaylı yolla düzeltmeye kalktınız. Yani, bu
bilgi kimden gelirse, doğru bilgi kimden gelirse buna saygı duymanız lazım.
Bakın, muhalefetin hiçbir önergesini kabul etmiyorsunuz.
Şimdi, öyle bir vergi kanunları getirdiniz ki zaten sizin
döneminizde sermaye el değiştirdi dolayısıyla “yeşil sermaye” denilen kesim her
şeye hâkim oldu. Devletin bütün kaynaklarını elinize geçirdiniz. Her buraya
getirdiğiniz kanunda, hazinenin bir malını bir vesileyle kendi emrinize
veriyorsunuz. TOKİ’ye birtakım imkânlar tanıyorsunuz. Şimdi de, işte, sizin
yandaşlarınız olan bazı mükelleflerin hesabı tesadüfen incelenirse getirip
Merkez Uzlaşma Komisyonunda affediyorsunuz, il uzlaşma komisyonlarında
affettiriyorsunuz, siliyorsunuz.
Yani, şimdi, böyle bir vergi kanunu yapmanın da bir anlamı yok.
Bir kanun çıkarın; işte, bize rakip olanların servetine el koyun, oldubitti… Bu iş böyle.
Şimdi, bakın, bir kalemde Citibank’ın 3,5 milyar dolarını Merkez
Uzlaşma Komisyonunda affettiniz arkadaşlar, sildiniz. Bu mümkün mü yani? Değil.
Ama sorumluluk sahibi taşıyan bir hükûmette bu olmaz.
Şimdi, Meclisi kapatmak da istiyorsunuz çünkü sizin Meclisi
kapatmanızın nedeni, tabii, 12 Eylüle kadar… Buralarda kimse bir şey
söylemeyecek. Tayyip Bey, bütün televizyonları zaten elde etmiş, korkutmuş,
ondan sonra gazeteleri korkutmuş.
Vergi yasalarında yaptığınız değişikliklerin birisiyle de Vergi
Denetleme ve Koordinasyon Kurulu getiriyorsunuz, yargının yetkisini
gasbediyorsunuz. Yani bir inceleme elemanı incelemesini yapar, buna karşı
mükellefin itiraz hakkı vardır, vergi mahkemeleri vardır, Danıştay vardır. Niye
onların yetkisini alıyorsunuz üzerine? Siz öyle bir sistem getirdiniz ki…
Getirdiğiniz bu Kurul ne yapacak? Eğer sizin yandaşınız bir kişinin hesapları
inceleniyorsa, ona, hemen o Koordinasyon ve Vergi Denetim Kuruluna bir
bakarsınız kaldırdı yani sizin yapamayacağınız bir şey yok ama şunu size
söyleyeyim: Bu millet, 12 Eylülde bu anayasaya “evet” veremez. Niye veremez,
biliyor musunuz? 12 Eylülde anayasaya “evet” verdiği zaman ne olacak? Bir defa,
zaten sizin tek elde etmek istediğiniz Anayasa Mahkemesidir, onun dışında
önemli değil çünkü Anayasa Mahkemesi… O zaman ne olacak? Abdullah Gül’ün
seçtiği kişilerle burada bir tane Haşim Kılıç değil, 17 tane Haşim Kılıç
olacak. Zaten Haşim Kılıç, bütün iptal meselelerinde ne yapıyor? İşte, sizin
partinizin kapatma meselesini de getirdi, neye koydu? 27 Ağustosa koydu. O
sırada partiyi kapatsa ne olacak? Askerlerin terfileri var. Ne olacak? O zaman,
asker de terfisiz kalacak. Dolayısıyla, böyle bir şey kaldı. Şimdi, bu dönemde
de, tam Anayasa Mahkemesi karar verirken Tayyip Bey ortadan kayboldu, nereye
gitti bilmiyorum, kimlerle görüştü bilmiyorum. Öyle bir şey getirdi ki Anayasa
Mahkemesi, o kadar acayip bir karar verdi ki sistemi değiştirmedi, ondan sonra
ne olacak? Yani siz Anayasa Mahkemesini kendinize göre teşkilatlandırdıktan
sonra, burada istediğiniz kanunları çıkaracaksınız. Geçen gün, zaten Bülent
Arınç diyordu ki “Bundan sonra kanunları getirsinler Anayasa Mahkemesine.”
Demek istiyor ki “Artık, Anayasa Mahkemesi bizim paralelimizde hareket edecek.
Dolayısıyla, biz ne kadar keyfî, ne kadar hukuksuz, ne kadar Anayasa’ya aykırı
kanunlar çıkarsak da gidecek Anayasa Mahkemesi bunların bu davalarını
reddedecek, biz kendi diktamızı kuracağız.” Bu açıkça böyle. Bu
vatandaşlar size bu yetkiyi vermez çünkü yine dün, burada, Adalet Bakanı…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Genç, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun efendim.
KAMER GENÇ (Devamla) – Dün burada soruyoruz Adalet Bakanına: Bu
İstanbul Belediye Başkanının yaptığı 80 tane ihalede suistimal olduğu Danıştay
kararıyla sabit olduğu hâlde -İstanbul Savcılığı ve Danıştay bunu göndermiş
oraya- niye soruşturma açmıyor? Diyor: “Benim yetkimde değil.” Yahu nasıl senin
yetkinde değil? Sen orada savcıları korkutmuşsun, hiçbir savcı çıkıp da
soruşturma açmıyor.
AHMET YENİ (Samsun) – Savcılara hakaret ediyorsun!
KAMER GENÇ (Devamla) – Yani, sizin getireceğiniz Hâkimler ve
Savcılar Kurulunun sistemine göre, Adalet Bakanı, bu Hâkimler ve Savcılar
Kurulunun Başkanı oluyor, dolayısıyla istediği savcı ve hâkim hakkında
soruşturma yapabilir, istemediğine yapmıyor.
Bakın, bir şey daha söyleyeyim. Bana bugün 4 tane öğrenci geldi,
diyorlar ki: “Biz, bu değişen Anayasa konusunda, gittik, AKP’li
milletvekillerine sorduk, hiçbirisi, değişen Anayasa’nın hiçbir maddesini
bilmiyor.” Vallahi de…(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) – Hadi oradan be!
KAMER GENÇ (Devamla) – Yani, bu Anayasa değişikliğinin hangi
maddesini, ne için değiştirdiniz, bilmiyorsunuz. Yani, Anayasa gibi bir temel
kanuna dahi hangi oyu verdiğinizi, neden dolayı değiştirdiğinizi bilmiyorsunuz.
Bilmediğinize, burada gelip… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET YENİ (Samsun) – Yalan konuşuyorsun, yalan!
KAMER GENÇ (Devamla) – Yani, burada niye geldiniz parmak kaldırıyorsunuz?
Bilmediği bir şeye parmak kaldırabilir mi?
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın Genç, teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, 536 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın tümünün açık oylama sonucu:
“Oy Sayısı |
: |
252 |
|
Kabul |
: |
234 |
|
Ret |
: |
17 |
|
Çekimser |
: |
1 |
|
Geçersiz |
: |
- |
|
Boş |
: |
- (x) |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
Fatih Metin |
|
Bayram Özçelik |
|
Bolu |
|
Burdur” |
Böylece hafta boyu görüştüğümüz tasarı kanunlaşmıştır, milletimiz
için hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Sayın milletvekilleri, 4’üncü sıraya alınan, Güneydoğu Asya’da
Dostluk ve İşbirliği Andlaşması ile Andlaşmada Değişiklik Yapan Protokollere
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını
gösteren tablo tutanağa eklidir.
4.- Güneydoğu Asyada Dostluk ve
İşbirliği Andlaşması ile Andlaşmada Değişiklik Yapan Protokollere Katılmamızın
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/906)
(S. Sayısı: 542) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 542 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Şükrü Elekdağ.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Güneydoğu Asya’da Dostluk ve İşbirliği Andlaşması ile
Bu Andlaşmada Değişiklik Yapan Protokollere Türkiye'nin Katılmasına İlişkin
Kanun Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşmak üzere söz almış
bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, zaman sabahın üçü, hepiniz bitap ve
yorgunsunuz.
AHMET YENİ (Samsun) – Yok öyle şey.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) – Fakat,
ben bu anlaşmaları fırsat ittihaz ederek bazı önemli hususları sizlerle
paylaşmak istiyorum. O bakımdan sabır ve dikkatinizi istirham ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye bu anlaşmalarla ASEAN’a girmiyor,
ASEAN’ın dostluk ve iş birliği faaliyetlerine katılıyor. Bu şekilde de ASEAN’a
katılmaya bir zemin hazırlanıyor. Bu yerinde bir girişim. ASEAN büyük gelişme
potansiyeli olan bir ekonomik kuruluş, bu itibarla Türkiye'nin bu blok
çerçevesinde gelişmeleri, ticari ve ekonomik fırsatları izlemesi ve
değerlendirmesi isabetli bir hareket. Bu itibarla bu girişimi doğru buluyoruz
ancak geç kalınan bir girişim olduğunu düşünüyoruz.
Türkiye maalesef iç sorunlarla uğraşmaktan ve yanlış dış politika
gündemleri izlemekten bazı girişimlerde çok geç kalıyor. Özellikle terör sorunu
Türkiye'nin belini büküyor. Nitekim, değerli
arkadaşlarım, son aylarda PKK terör eylemlerinin giderek şiddet kesbettiğini ve
Hükûmeti âdeta teslim aldığını görüyoruz. Her gün kaldırılan şehit
cenazelerinde öfkeli kitleler terör örgütünü lanetlerken terör karşısında âciz
kalan sorumlulara da kahretmektedirler. Genel manzara, ülkemizde sanki bir
sıcak savaş yaşandığı izlenimini bırakıyor, Hükûmet de olan biten karşısında
çaresizlik içinde kıvranıyor.
Değerli arkadaşlarım, mayıs sonunda “İsteklerimizi yapmazsan
bedelini ödersin.” mesajını vererek devlete meydan okuma cüretini gösteren
İmralı’daki teröristbaşı, gücünü, PKK’yı askerlerimize ağır silahlarla
saldırtarak göstermek istiyor. Gerçekten akla durgunluk veren bir durumla karşı
karşıyayız. Askerî inisiyatifi ele geçiren PKK örgütü,
sürekli şekilde Türk ordusuna zayiat verdiriyor. Karşılaştığımız durumun devlet
otoritesini nasıl bir zafiyete düçar ettiğini, Hükûmeti ne denli âciz bir hâle
düşürdüğünü, devlet vakar ve itibarını nasıl yozlaştırdığını düşünebiliyor
musunuz?
Bu ortamda Sayın Başbakan terörle mücadele için somut adımlar
atacağına, müstehzi bir edayla “Eğer muhalefetin elinde terörü bastırmak için
sihirli bir değnek varsa açıklasın.” diyor.
(x) 542 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Sayın Başbakan, sihirli değneğe ihtiyaç yok. Türkiye'nin elinde
terörle mücadele için yumuşak güç ve sert güç unsurların hepsi mevcut. Mesele
durumun isabetle teşhisi ve bu güç unsurlarının ne ölçüde ve ne şekilde
mezcedilerek kullanılacağının tespiti ve sonra da uygulamaya geçilmesidir.
Sayın Başbakan, hâlen Türkiye acil önlemler alınmasını gerektiren
acil bir tehditle karşı karşıyadır. Bu önlemlerin ne olması gerektiği
saptanırken temel bir gerçeği de unutmamak zorunlu, bu da PKK’nın Kuzey Irak’ta
konuşlanmış olan vurucu gücü tasfiye edilmeden Türkiye'nin terörle mücadele
çabasının sonuç verebileceğini düşünmenin abes olduğudur.
Hükûmetinizin bu tehdidi bertaraf etmek için derhâl şu iki önleme
başvurması gerekiyor: Birincisi, Türk Hükûmeti alacağı önlemlerle PKK örgütüne
Türkiye'ye vereceği her zararın bedelini Kuzey Irak’ta en ağır bir şekilde
ödeteceğini göstermelidir. Eğer PKK Kuzey Irak’ta sığındığı üslerden çıkıp
Türkiye’ye zarar verebiliyorsa Türkiye'nin PKK örgütünü muhakkak kaynağında da
cezalandırması gerekiyor.
Sayın Başbakan, Hükûmetiniz bunu yapamadığı takdirde, PKK’yı
Türkiye’ye karşı eylem yapmaktan caydıramaz.
Bu bağlamda, şu önemli noktayı dikkatinize getirmek isterim: Bir
terör örgütünün kendisine kol kanat geren bir hami, yani bir koruyucu ve
güvenli bir üs alanı bulmadan uzun süre yaşaması mümkün değildir. Nitekim, Hafız Esad döneminde Suriye PKK’ya yataklık yapar
ve güvenli üsler sağlarken terörle mücadelenin Türkiye’ye maliyeti çok yüksek
olmuştur. Buna mukabil, Türkiye'nin askerî gücünün caydırıcılığı sayesinde PKK
ve liderinin Suriye’den sökülüp atılmasından sonra ise örgütün moral gücünü ve
etkisini tamamen kaybettiği anımsanacaktır. Nitekim,
Türkiye'nin Suriye ile 10 Ekim 1998’de tüm PKK unsurlarının Suriye’den
çıkarılmasını öngören Adana Anlaşması’nı imzalamasını takiben 2003 yılına kadar
geçen zaman diliminde, yani dört yıllık bir süre zarfında PKK terörü fiilen
sıfırlanmıştı. PKK’ya can üfleyen olay, 1 Mart Tezkeresinin Türkiye Büyük Millet
Meclisi tarafından reddedilmesi üzerine aldatılmış olduğu hissine kapılarak
öfkelenen ve Ankara’yı cezalandırmak isteyen Bush yönetiminin PKK’yı hedef
listesinden çıkarması ve örgüte Barzani himayesinde Kuzey Irak bölgesinde
barınacağı güvenli bir alan sağlanmasına yeşil ışık yakması olmuştur.
Değerli arkadaşlarım, cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye’de isyan
çıkaranların ve daha sonra PKK unsurlarının her takibe uğradıklarında
kaçtıkları üç ülke vardır: Bunlar İran, Suriye ve Irak’tır. Ayrılıkçı terör
yaşamını böyle sürdürmüştür. Ancak artık, Suriye ve İran PKK için bir sığınak
olmaktan çıkmıştır. Artık, PKK’nın sığınacağı tek yer Kuzey Irak’tır. Bu
itibarla Türkiye, Suriye’de yaptığını Kuzey Irak’ta yapabilirse, PKK, bölgede
Türkiye ile sınırdaş başka bir ülkede sığınak bulamayacak ve marjinalleşme
sürecine girebilecektir.
İşte, bu gerçek ışığında alınması gereken ikinci önleme geliyorum.
Bu önlem, PKK örgütüne yataklık yapan Barzani ile ilgilidir.
Sayın Başbakan, bizzat siz 29 Ekim 2007’de şu ifadelerde
bulunmuştunuz: “Barzani terör konusunda tavrını çok açık ve net ortaya koyma
durumundadır. Şu an kendisi terör örgütüne yataklık yapar durumdadır.”
Bu açıklamanızla Sayın Başbakan, Barzani’nin PKK’nın kanlı
eylemlerine ortak olduğunu vurgulamıştınız. Barzani, bugüne kadar tutumunu
değiştirmemiştir. PKK’yı terör örgütü olarak ilan etmemiş, örgütün lojistik
desteğini kesmemiş ve terör elebaşılarını Türkiye’ye teslim etmekten
kaçınmıştır. Buna rağmen Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı sıfatıyla Türkiye’ye
resmî bir ziyaret için davet edilmiş ve kendisine sanki ayrı bir devletin
başkanı gibi muamele edilmiştir.
Bu itibarla Sayın Başbakan, tüm siyasi ağırlığınızı kullanarak
Barzani’yi PKK’nın Kuzey Irak’tan temizlenmesini öngören bir eylem planının
uygulanmasında Türk Silahlı Kuvvetleri ile fiilen iş birliği yapmaya ve destek
vermeye mecbur etmelisiniz, bunu takiben de Kuzey Irak’ta bir temizlik
harekâtını başlatmalısınız. Türkiye’nin elinde Barzani’ye karşı kullanılacak
son derece etkili ekonomik ve diplomatik levyeler vardır; bunlar
kullanılmalıdır. Barzani’ye Türkiye’ye verdiği zarar ölçüsünde kendisinin de
zarar göreceği hissettirilmelidir.
Sayın Başbakan, belirttiğimiz bu iki acil önlemin gerçekleşmesini
sağlamadan PKK örgütünün eylemlerinin durdurulması mümkün olmaz.
Sayın Başbakan, bu önerdiğim hususlar gerçekleştirilmeden Kürt
sorununun hâlli için öngörülecek demokratik ve sosyopolitik önlemlerden sonuç
alınamaz çünkü PKK’yla onun sinsi uzantıları, devletimize ve Hükûmetimize
meydan okuyorlar. Söylediklerim lütfen yanlış anlaşılmasın. Ben, asla ve kat’â,
çözümün, ancak askerî önlemlerle çözülebileceği gibi bir saplantıda değilim.
Silahlı mücadele PKK terörüyle mücadelede her ne kadar vazgeçilmez nitelikte
bir unsur olsa da etnik bazda ayrılıkçı Kürt sorunu
ile mücadele, çok boyutlu, topyekûn bir mücadele stratejisi gerektirir. Söz
konusu topyekûn strateji de, sorunu, kökeninde toplumsal bir sorun olduğunu ve
çözüm için sivil önlemleri de gerektirdiği gerçeğini göz ardı edemez. Ancak,
bugünkü koşullar, demokratik,
sosyoekonomik nitelikte sivil önlemlere başvurabilmesi için, askerî önlemlerle
mücadelenin başarıya ulaşmasını zorunlu kılıyor.
PKK’nın sözcülerinin, yayın organlarında neler söylediğini
okuyunuz. Yaptıkları açıklamalarda, açıkça “Erdoğan Hükûmeti bize vaatlerde
bulundu, sonra vaatlerinden caydı, bizi aldattı. Bu nedenle terör dalgasını
başlattık. İstediklerimizi alıncaya kadar şiddeti devam ettireceğiz. Terörü
kentlere de yayacağız.” diyorlar. Karayılan, Kandil’de gazetecilere, demokratik
otonomi ilan edileceğini söylüyor. Bunun anlamı “Türkiye’yi fiilen böleceğiz.”
demektir.
Bu koşullar devam ettikçe Kürt açılımı bağlamında atılacak her
adım bir taviz gibi görülecek ve bundan, PKK karşısında pes ettiğiniz anlamı
çıkacaktır. Bu da Türkiye için felaketli bir sürecin başlaması olur.
Sayın Başbakan, bu nedenle, önerdiğim iki önlemi derhâl
uygulamanız zorunludur. Muhalefete alaycı bir yaklaşımla hitap ederek, terörle
mücadele için ellerinde sihirli bir değnek olup olmadığını sordunuz, “Varsa şu
değneği verin de kullanalım.” dediniz. Size önerdiğim öneriler sihirli
olmayabilir ama gerçekçi ve etkilidir. Önerilerim şu iki temel gerçek üzerine
kuruludur:
Birincisi: Silahlı mücadelede inisiyatif
PKK’nın eline geçmiştir, Türkiye bu durumu derhâl tersine çevirmeli ve askerî
inisiyatif devletin ve Hükûmetin elinde olmalıdır.
İkincisi: Bugünün koşullarında yani terörün elebaşısı Hükûmete
şartlarını dayatma çabasındayken sivil inisiyatifler
ancak PKK kötürüm edildikten sonra uygulanabilir.
Şimdi, konunun Amerika yönünü ele alalım. Obama yönetiminin Orta
Doğu’da karşılaştığı çok ciddi sorunların çözümü hususunda Türkiye'nin
desteğine ihtiyaç duyduğu bir gerçektir.
Birincisi: Obama, 2011 yılı sonunda kuvvetlerini Irak’tan çektiği
zaman arkasında nispeten istikrarlı, Amerikan yörüngesinden çıkmayan ve
bütünlüğünü koruyan bir Irak bırakmak istiyor. Enerji alanında Amerikan
firmalarına tanınan imtiyazlara saygılı bir rejimin Irak’ta devamını istiyor. Irak’tan Amerikan askerleri çekilince bir Kürt-Arap çatışması
çıkması çok büyük bir olasılık. Bunun için de Irak Bölgesel Kürt
Yönetimini Sünni ve Şii Arapların hışmından korumak için Türkiye’ye emanet
etmeyi de tasarlıyor. Ayrıca, Türkiye'nin Afganistan’da çok etkin ve yararlı
bir mevcudiyeti var. Amerika, Türkiye'nin bu alandaki desteğinin devamına da
ihtiyaç duyuyor.
Bu duruma rağmen, Obama yönetiminin müttefiki Türkiye'nin
çıkarlarını gözetmeyen bir politika izlemesi neden ileri geliyor? Bunun önde
gelen iki nedeni var:
Birinci nedeni, Irak’ın parçalanması durumunda, Obama yönetiminin,
kurulacak bağımsız Kürt devletine yerleşerek burayı bir askerî üsse dönüştürme
ve Orta Doğu stratejisinin önemli bir dayanak noktası yapmayı öngören bir planı
bulunmasıdır. Washington, böyle bir planı icabında yararlanmak üzere elinin
altında tutmayı uygun görüyor. Obama yönetiminin Barzani’ye destek vermesi bu
hesaptan kaynaklanıyor. Tabii, Amerika’nın böyle bir perspektifi olunca Irak
Bölgesel Kürt Yönetimine verdiği önem Türkiye’ye nazaran ağır basıyor. Bu
dengesiz yaklaşım nedeniyle de Türkiye'nin çıkarları tehlikeye atılıyor.
İkinci neden ise Obama yönetiminin, Ankara’nın İran’la yakınlaşma
politikasından son derece rahatsız olmasından kaynaklanıyor. Bu rahatsızlığa
Ankara’nın Hamas’la olan sıcak ilişkileri de katkıda bulunuyor. Bu rahatsızlık,
Washington’a Türkiye'nin maruz kaldığı terör tehdidine gerekli duyarlılığı
göstermemek için bir gerekçe oluşturuyor. Bu husus, benim karihamdan çıkan bir
değerlendirme değil. İki hafta önce Amerikan Dışişleri Bakanlığında Bakan
Yardımcısı Philip Gordon bu yolda açıklamalarda bulundu.
Şimdi, bu söylediklerimden şu sonuç ortaya çıkıyor: Bu da,
Türk-Amerikan ilişkilerinin gözden geçirilmesi ve ilişkilerde karşılıklı yarar
ve çıkar dengesinin sağlanması ihtiyacıdır.
Sayın Başbakan, Türkiye'nin size sağladığı siyasi, stratejik ve
jeopolitik kozları cesaretle, basiretle ve dirayetle kullanarak “stratejik
müttefikimiz” diye tanımladığınız Amerika’yı Türkiye'nin çıkarlarına saygılı ve
duyarlı bir şekilde hareket etmeye ikna etmeniz gerekir.
Değerli arkadaşlarım, bu görüşlerle Güneydoğu Asya’da Dostluk ve
İşbirliği Antlaşması’na olumlu oy kullanacağımızı açıklar, yüce Meclise
saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Elekdağ.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili
Mehmet Günal.
Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) – Değerli arkadaşlar, bu
defa sahiden sabah oluyor, az kaldı, onun için hayırlı sabahlar diyerek tekrar
selamlıyorum. Güneş doğuncaya kadar devam edeceğiz, inşallah “hayır” sonucu
çıktıktan sonra Türkiye'nin üzerine de güzel bir güneş doğacak. (AK PARTİ
sıralarından “Güneş doğunca siz kaybolacaksınız.” sesi)
“Hayır”lı olacak, hayırlı olacak; merak etmeyin. (AK PARTİ
sıralarından “Kendine gel biraz ya!” sesi)
Getirsene biraz. Bir şeyler söyle de kendime geleyim. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen… Sayın milletvekilleri…
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Uyuyanları uyandır, ben yavaş yavaş
kendime gelirim.
Değerli arkadaşlar, bir hayır’lı sabahlar söylemimize bile
tahammülünüz yok. Yorgunsunuz, onun için bir şey demiyorum. Başka zaman olsa
daha farklı konuşurdum ama ben şimdi normal konuyla ilgili size bazı
değerlendirmeler yapayım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Sesin duyulmuyor, biraz daha sesli söylersen… Siz de gelin, bütün
grupların konuşma hakkı var, maddeler de var, görüşlerinizi bizim gibi burada
ifade edin değerli arkadaşlar, varsa bir söyleyeceğiniz. Üç defa sordum, demin
de gelmediniz. “Maddelerle ilgili varsa gelin.” dedim, ona da gelmediniz.
“İçeriğiyle ilgili varsa gelin, anlatın, özür dileyeceğim.” dedim. Hâlâ iddia
ediyorum. Oradan sataşmayla olmaz, buraya gelip konuşacaksınız, kayıtlara
geçecek, biz de bakacağız, cevabını vereceğiz.
Şimdi, bu Antlaşma, dostluk antlaşması ama üyelikle ilgili henüz
bir şey yok. Neyle ilgili? ASEAN, Güneydoğu Asya Birliğinin dostluk antlaşması,
güzel. Dünyadaki bütün ülkelerle hem ticaret anlamında hem ikili ilişkiler,
diğer kültürel ilişkiler anlamında bu tip antlaşmaların faydalı olduğu genel
olarak doğrudur ama gecenin bu saatinde bu Antlaşmanın ne kadar elzem olduğu,
yasama yılı bitmeden ne kadar işimize yarayacağı ve şimdiye kadar neden
beklediği konusunu da tartışmamız gerekiyor değerli arkadaşlarım.
Buna böyle gayret ederken diğer ilişkilerimiz var, başka
antlaşmalarımız var. Kendi kardeş ülkelerimizin kuruluşları var. Oralarda
yapılan çalışmalar maalesef akim kalıyor. Sadece Güneydoğu Asya’da ASEAN yok,
başka birlikler de var. Oralardaki Türk cumhuriyetlerimiz de var. Biz bu
konularda da sizlerden daha yoğun gayretler bekliyoruz. Onlarla ilgili
antlaşmaların da daha geniş bir şekilde yürürlüğe girmesini, örneğin yine
Avrasya’daki iş birliğiyle ilgili, Şanghay İşbirliği Örgütüyle ilgili ve en
önemlisi bizim üyesi olduğumuz ve Türk cumhuriyetlerinin de üyesi olduğu
Ekonomik İşbirliği Teşkilatı diye bir örgütümüz var.
Artı, daha yeni Sayın Meclis Başkanımız İKÖPAB’ın toplantılarına
katıldı. Buralarda ikili anlaşmaların yanı sıra tercihli ticaret antlaşmalarına
ilişkin düzenlemeler var, ortak birtakım kurumlarımız var. Maalesef bunların
çoğu kâğıt üstünde kalıyor. Tabii ki çok yönlü dış politika izlemek, dünyadaki
bütün gelişmeleri takip etmek burada temel noktadır. Ama bunu, tabii ki “sıfır
sorun” deyip sonra sıfır çözümle devam edersek bunu yapmamız mümkün değil.
Dolayısıyla somut bir şekilde, o ülkelerle ilişkilerimizde neler kaybedip neler
kazandığımızın bir çetelesini çıkarıp ona göre de ilişkilerimizi düzenlememiz
gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, dış politika deyince, sadece bu dostluk
antlaşmaları değil, bugün yaşadığımız sıkıntıların temelinde, burada yaptığımız
tartışmaların temelinde, maalesef, AKP Hükûmetinin sekiz yıldır uyguladığı
teslimiyetçi dış politika yatıyor. Şimdi, bir gözü Washington’da bir gözü
Brüksel’de oldu mu iki tarafa şaşı bakıyor, ortadaki Türk milletini görme
şansımız yok, onun sorunlarını görme şansımız yok. Dolayısıyla...
MEHMET CEYLAN (Karabük) – Yurtdışı Türkler var.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Masa kurdunuz.
MEHMET CEYLAN (Karabük) – Yurtdışı Türkler Başkanlığı kurduk.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Başkanlık kurdunuz, olay çözüldü, dış
Türkler meselesi bitti değil mi?
MEHMET CEYLAN (Karabük) – Önem verdiğimizi ifade ediyoruz.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Evet, sizinki zaten önem verdiğinizi ifade
edip orada kalıyor. Kurumların çalışması gerekiyor. “Sıfır sorun” demekle
sorunlar çözülmüyor.
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Biz asfalt yapıyoruz, asfalt.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Yaparsın, yaparsın! Daha çok yaparsın!
Yaptığın asfaltlarda arabalar göçüyor, camlarımız kırılıyor. O yaptığın
asfaltları da anlattık. Onun konusu bugün değil burada. Geldiğin zaman
konuşursun. Amerika’nın söylediklerini, burada Amerika Başkanının elinize
verdiğini ondan sonra uygulamak için gelin, ondan sonra da gelin, deyin ki: “Sıfır
sorun.” Nasıl sıfır sorun?
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Aklın almaz onu!
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Nasıl sıfır sorun? Gazze’de yapılanları
tezgâhlayıp ondan sonra gelin, onları karşılayın; aynı gün şehit olsun, onları
görmezden gelin. Bu nasıl sıfır sorun?
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Senin kafatasçı yapın almaz onu! Almaz,
almaz kafan!
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Terbiyeli ol!
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Sen terbiyeli ol!
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Terbiyeli ol, terbiyeli ol!
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Sen konuşmanı yap!
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Ben konuşmamı yapıyorum. Terbiyeli ol! Üç
oldu bu, deminden beri söyledin.
Sayın Başkan, lütfen uyarır mısınız.
BAŞKAN – Uyardım, uyardım.
Sayın Çırakoğlu, lütfen...
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Biz söylediğimiz zaman uyarıyorsunuz.
Lütfen, sözünü geri alsın.
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Almıyorum!
BAŞKAN – Buyurun.
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Sen konuşmana devam et ya!
BAŞKAN – Arkadaşlar sakin olalım sabahın bu vakitlerinde.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Ben konuşuyorum, gözlerime bakarsan anlarsın.
Ben senin kadar alçalmayacağım konuşma içerisinde.
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Sen çukursun, ne alçalması!
BAŞKAN – Oo! Arkadaşlar…
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Terbiyesizlik yapma!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Terbiyesizlik yapma!
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Sen terbiyesizsin!
BAŞKAN – Sayın Günal… Sayın Çırakoğlu…
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Sayın Başkan, lütfen sözlerini
geri almasını söyler misiniz.
BAŞKAN – İkinize de söylüyorum. Arkadaşlar, siz konuştuğunuzda
tutanaklarda… Lütfen…
YILMAZ TANKUT (Adana) – Senin bir diyeceğin varsa, gel, çık
dışarıya!
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Çık buraya, söyleyeceksen söyle
söyleyeceğini.
Terbiyesiz bir şekilde duygu sömürüsü yaparsınız, ondan sonra
kalkıp buradan “kafatasçı” dersiniz.
BAŞKAN – Sayın Günal, lütfen… Arkadaşlar, sabahın bu vaktinde
hayır konuşun.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Ne oldu, o “kafatasçı” dediklerin için
dün Başbakanın ağlıyordu burada. “Kafatasçı” dediğin insanların şehitliği için
ağlıyordu, şimdi ne zaman kafatasçı olduk? “Irkçı” dediniz, “kafatasçı” dediniz
sonra da ağlama moduna geçtiniz. Kimin için? Irkçılık için. Kimin için?
Kafatasçılar için, değil mi? Bir de buna söyle bakalım haydi?
ABDURRAHMAN KURT (Diyarbakır) – Hayır, hayır, o adaletsizlik için…
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Ne alakası var? İşinize gelmeyince
kafatasçı oluyor. “Türkiye Cumhuriyeti yaşayacaktır, Türk milliyetçiliği
yaşayacaktır.” diyen adamın o kısmını atlıyorsun, bir de burada bana
“kafatasçı” diyorsun utanmadan.
ABDURRAHMAN KURT (Diyarbakır) – Sayın Hatip, o adaletsiz
yargılanmaya ilişkin bir şeydi.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Hiç alakası yok.
BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bizim kutsallarımız üzerinden duygu
sömürüsü yapmayın.
BAŞKAN – Abdurrahman Bey… Abdurrahman Bey… Lütfen arkadaşlar,
yapmayın ya!
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bizim kutsallarımız üzerinden duygu
sömürüsü yapmayın.
Bakın, ben burada uluslararası ilişkiler konuşuyordum, kalan
süremde o zaman başka şeyler anlatacağım.
Burada kendisi şu anda yok galiba, diğer Grup Başkan Vekiliniz
var, Sayın Bahçekapılı Taraf gazetesindeki röportajında şöyle diyor, o zaman
ben biraz daha kafatasçılık yapayım.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Ukalasın!
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Aynen şöyle diyor: “Ayrıca vatandaşlık
tanımı da değiştirilecek, herkes kendi etnik kökenini ifade edebilecek ve üst
kimlik olarak ‘Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım.’ diyecek.”
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Düzeltti, tekzip etti. Bak, onu
tekzip etti. Tekzip etti, onu da söyleyin.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Tekzibi bize de gönderin.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Bahçekapılı çok net olarak onu
tekzip etti.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Taraf gazetesine dava açtınız mı? Tekzibi
yayınlandı mı?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Tekzip etti… Yayınlandı…
BAŞKAN – Sayın Günal, arkadaşlar…
Arkadaşlar, uluslararası anlaşmayı mı görüşüyoruz…
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bir tane daha okuyayım. Peki peki, tekzip edilmeyen bir tutanak okuyayım size o
zaman. Taze daha, 21 Nisan Çarşamba:
“Haydar Kemal Kurt (Isparta) – İşte biz bugün çağdaş demokratik
devlet anlayışına aykırı düşüncelere karşı bir gayret içindeyiz. Evet, bu
çalışma bu ülkede kurucu irade kavramının yeniden tanımlanmasını sağlayacak.”
Biz o kurucu iradeyi savunuyoruz, buna “kafatasçılık” diyorsan, kafatasçıyız.
Ne diyorsan bunun adına… O kurucu iradeyi, Türk milletini kuran iradeyi,
“Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran halka ‘Türk milleti’ denir.” diyen iradeyi
savunuyoruz. Bunun da tekzibi var mı Sayın Başkan? 21 Nisan 2010 Çarşamba,
Anayasa’yla ilgili, Sayın Milletvekilinizin…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Kurucu iradeyle ne kastettiğini
nereden biliyorsunuz?
MEHMET GÜNAL (Devamla) – “Kurucu iradeyle hesaplaşacağız…” Güzel…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ne kastettiğini nereden biliyorsunuz
kurucu iradeyle? O anlama mı gelir kurucu irade?
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Sayın Bakanımız, Sayın Atalay da röportaj
vermiş: “Velev ki Habur’da yanlış yaptık, bir yol kazası oldu.” Biz yol
kazasına da karşıyız, Habur’daki o görüntülere de karşıyız. Onun için siz
“kafatasçı” diyorsanız, evet, biz Türk milliyetçisiyiz, sizin gibi, “Türk'üm”
diyeni, “Efendim, dağlara, oralara yaza yaza bu millet bu hâle geldi.” diye
eleştirmiyoruz; “Ne mutlu Türk'üm diyene!” diyoruz, “Türk milleti” diyoruz,
bundan da gocunmuyoruz. Biz Türkiyeli değiliz, Türk milletinin neferiyiz,
Türk’üz, Türk milliyetçisiyiz. Sen bunu nasıl tercüme edersen et.
ABDURRAHMAN KURT (Diyarbakır) – Ben Türk değilim ne olacak şimdi?
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Sen nasıl tercüme edersen et, o senin
sorunun. Burası Türkiye Cumhuriyeti devleti, kuruluşu belli,
kurucu iradesi belli. O da senin sorunundur. O zaman sen de
kafatasçısın, arkadaşımızın tanımına göre sen de kafatasçısın o zaman.
ABDURRAHMAN KURT (Diyarbakır) – Ben Kürt’üm ama Kürtçü değilim.
Ben ikisine de karşıyım Türkçülüğe de Kürtçülüğe de!
MEHMET GÜNAL (Devamla) – O senin sorunun. Herkes gelir buraya
görüşünü anlatır. Yapılan yayınlar…
BAŞKAN – Arkadaşlar…
Saygıdeğer milletvekilleri, böyle bir müzakere var mı arkadaşlar
ya? Lütfen... Sayın Günal, siz ve diğer arkadaşlar, hepiniz arkadaşlar; böyle
bir şey yok. Karşılıklı konuşacaksanız Sayın Günal konuşmasını bitirdikten
sonra çıkın dışarı konuşun arkadaşlar. Lütfen, istirham ediyorum arkadaşlar.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Ben de onu söylüyorum Sayın Başkanım,
bana niye kızıyorsunuz. Her türlü soruya da cevap vereceğim.
BAŞKAN – Sayın Günal, siz de konuyla ilgili konuşun.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Peki, o zaman size de bir şeyler
okuyalım.
BAŞKAN – Sayın Günal, Güneydoğu Asya’yla ilgili birkaç cümle
söyleyin lütfen de konuyla ilgili bir şeyi bilelim yani, lütfen.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Ben de güneydoğudayım Sayın Başkanım,
burada da “güneydoğu” yazıyor, Güneydoğu Anadolu’yla ilgili de bir şeyler
söyleyeceğim.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Şu anda Güneydoğu Anadolu’da, Asya’ya doğru gidiyor Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Alim Bey, lütfen…
Yapmayın arkadaşlar, şurada konuştuklarınız tutanaklarda, lütfen
sonra alın da bir okuyun ya neler söylediklerinizi. Lütfen ya…
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Şimdi, Türkiye'nin Anadolu kısmı Asya’da
Sayın Başkanım.
Ben size birkaç şey daha söyleyeceğim. Enver Behnan’ın Diyap Ağa
ile 27 Temmuz 1931 tarihli Yenigün gazetesinde yayınlanmış röportajından bir
iki cümle okuyacağım. Kendisi, Dersim havalisinde teşkilat yapmaya gelen 6
Ermeni komitacısını yakalamış ve bunların ellerini, ayaklarını bağlayarak
Yıldız Sarayı’na yollamış. Bundan sonra da bazı yerlerde nahiye müdürlüğü ve
mahkeme azalığında bulunmuş birisi.
Şimdi, “Nasıl mebus oldunuz?” diye soruyorlar: “Gâvur,
Anadolu’yu sardı, hepimizi bir düşünce aldı. Din ve diyanet ırz ve namus,
Türklük tehlikeye düştü. İşittik ki, Erzurum taraflarında can
kurtaran bir Paşa çıkmış. Meclis kuracakmış. Onu hep gözledik. Öğrendim
ki bu Paşa’nın adı Mustafa Kemal imiş. Onun büyük yüzünü görmeğe can attım.
Fakat o zaman olmadı. Sonra Sivas’a, oradan da Ankara’ya gelmiş.
Bu zaman bizden iki mebus istedi. Herkes korktu, ihtiyar hâlimle
vatanı kurtaranların yanına koşmayı, hatta başımı bile vermeyi göze aldım.
Bana ‘Gitme, ölürsün.’ dediler. ‘Zaten herkes mahvoluyor, varam,
gidem, onlara ulaşam, hep beraber ölek.’ dedim.”
Ve diyor ki, “Meclis kürsüsüne çıktın mı?”, soruyor. “Bir kere
Lozan Konferansı sırasında kürsüye çıktım. Aha bizim memleket ahalisi Kürtmüş,
orada bir Kürt hükûmeti kuracaklarmış, bunu duyunca kızdım kürsüye çıkıverdim.
Gene sustular: ‘Lâ ilahe illallah Muhammeden Resulullah.’ dedim. ‘Gerek Şafii,
gerek Hanbeli, gerek Hanefi hepimizin kıblesi birdir.
Meclisimiz, kulübümüz, dinimiz, milletimiz birdir. Biz Türk’üz. Hepiniz Lâ
ilahe illâh demişsiniz. Şimdiden sonra mı, ayrı bir din, ayrı bir millet
olacağız’ dedim. Gene el çırptılar.” diyor.
Dersimli Diyap Ağa bu sözleri söylüyor, siz, kendinizi nasıl
tanımlarsınız, nasıl sıfatlandırırsınız, onu bilemem. Dolayısıyla, biz, “Türk
milleti” dediğimiz zaman sizi de kapsıyor. Sizi de kapsıyor. Türk milleti, değerli arkadaşlarım, bir ırkın
adı değildir. Türk milleti, tarihin süzgecinden gelen, kültürüyle, inancıyla,
yaşama sevinciyle, tasasıyla, kederiyle, mutluluğuyla büyük bir milletin
adıdır. Bu, içerisindeki bütün unsurları, kökeni ne olursa olsun kapsar. Türk
milliyetçiliği de sizin söylediğiniz gibi kafatasçılık değildir, bir kültür
milliyetçiliğidir yani Türk milletinin dünyada hak ettiği yeri almasıdır,
bölgesinde lider ülke olmasıdır, dünyada süper güç hâline gelmesidir, bunun için
çalışmaktır. Türk milliyetçiliği, Türk milletinin çıkarı için çalışmaktır.
HASAN KARA (Kilis) – İşte, Hükûmet de onun için gece gündüz
çalışıyor.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Dolayısıyla, burada, siz, daha Türk adını
ağzınıza almaya çekinirken “Türkiyeliyim” derken, bu kavramın içini
boşaltırken, Türk milletinin çıkarlarına maalesef çalışmıyorsunuz, söylemeye
çalıştığımız budur. Belki çoğunuz bu tehlikenin farkında değilsiniz, bir takım
tutar gibi siyasi taassup içerisinde, bu tehlikelerin gerçekten çoğunuz
farkında değilsiniz. Arkadaşlıklarımız var, dostluklarımız var, sohbet
ediyoruz.
Şimdi, bundan sonrası, işte, Sayın Başbakanın söylediği, açık bir
şekilde “Bu Anayasa’ya referandumdan evet çıkarsa, işte o zaman açılımın
altyapısı yapılmış olacak.” Ne yapılmış olacak? İşte, demin söylediğim burada,
tekzip edilemeyen, Meclis tutanaklarında yer alan, kurucu iradeyle hesaplaşma
yani Anayasa’daki değiştirilemez hükümlerin, sizin seçeceğiniz Anayasa
Mahkemesi üyeleri tarafından, buradan çıkarılacak kanunlar Anayasa Mahkemesine
gittiği zaman onaylanmasıyla kurucu irade sarsılacak.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – 17’sini de biz mi seçiyoruz?
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Onun için, değerli arkadaşlarım, bu
söylediğiniz konularda eğer bir diyeceğiniz varsa, buraya çıkarsınız, bir
şekilde, ne varsa sizler söylersiniz.
Arkadaşlarımız yine onu söyleyince, ben, size son olarak
Diyarbakırlı Türkmen’in isyanıyla veda etmek istiyorum sabahın bu saatinde.
Diyor ki Diyarbakırlı Türkmen, bütün bu yaşananlara isyan etmiş, satırlara
dökmüş:
“Yıkın On Gözlü Köprüyü,
Ben-u Sen'i, Diyarbakır'da, nefret ettiğiniz Türk(men)lere ait bir şey
kalmasın!
Akkoyunlu Hükümdarı, öz be öz Diyarbakırlı Uzun Hasan'ı, yine,
Diyarbakırlı Karayülük Osman'ı zaten bilmiyorsunuz ama biliyorsanız da; kahramanlıklarını,
Osmanlı'ya nasıl kök söktürdüklerini anlatmayın.
300 yıl Orta Doğu'ya hükmettiklerini resmî tarih bize anlatmadı.
Aksine Diyarbakır merkezli öz be öz Türkmen devleti olan
Akkoyunlular resmî tarihe göre Osmanlıyı arkadan vuran hain barbarlardı.
Her gün kadim şehirde onlarcasını gördüğümüz eserleri bırakan ve
Diyarbakır'ı başkent yapan Artukluları hiç yaşamamış sayın.
Diyarbakır ile ilgili en kapsamlı tarihî araştırma olan, 15’inci
yüzyılda yaşamış İranlı tarihçi Ebubekir Tıhrani'ye ait Kitab-ı
Diyarbekiriye'yi bulduğunuz yerde yakın çünkü o kitapta, Diyarbakır'ın dağını
taşını yurt edinen Bayındır Türkmenlerinden dolayı yüzyıllarca Bayındıriye diye
bilindiğini anlatır.
Bu bilgi sizin için sakıncalıdır.
Yakın! Osmanlı kayıt defterlerini çünkü aşiret aşiret, isim isim
kayıtları vardır Diyarbakırlıların. Sizi şaşırtacaktır oradaki bilgiler, belki
de kızdıracaktır.
Ulu Caminin, Anadolu coğrafyasının Orta Asya Türk mimarisine göre
kiliseden camiye çevrilen ilk eseri olduğunu ancak sanat tarihçileri bilir, o
nedenle tehlikeli bilgi değildir. Ama yine de sizin için tehlikeli ise orayı da
yıkın.
Yedi Kardeş Burcu’nu mutlaka yıkın çünkü orada öz Türkçe isimleri
ile esere konu olan Diyarbakırlı yedi kardeşin ismi var, hem de taşa kazılı.
Kendini öz Türk zanneden bazı Batılı cahillerin dalga geçtiği,
karaladığı Diyarbakır ağzını yasaklayın, kimse konuşmasın.
Çünkü; tekmeye tepik,
alkışa çepik, beze çapıt, merdivene gezemek, teyzeye dayze, amcaya ami, yiğit'e
iğit, düğüne toy, tencereye kuşkana gibi Diyarbakır'a özgü en az beş bin yıllık
binlerce bozulmamış kelime aslında Türkçe'nin bozulmuş hâli olan İstanbul
ağzına göre milyon kat daha öz Türkçedir.
Diyarbakır ağzının en güzel örneklerini veren Diyarbakırlı
büyüklerimizi taşlayın gördüğünüz yerde.
Mektup yazdım yaz idi,
Kalemim kiryaz idi.
Da çok yazacaktım,
Mürekkebim az idi, diyen Diyarbakır mânisini de yasaklayın,
unutturun, öğretmeyin çocuklarınıza çünkü Dede Korkut Türk(men)çesi ile
söylenir.
Hep şikâyet ettiğimiz sistem, Kürtçe isimleri yasaklattı
-dediğiniz- siz de en az bin yıllık Türkçe isimleri yasaklayın Diyarbakır’da.
Mesela değiştirin Karacadağ ismini Türkçedir, tehlikelidir.
Değiştirin Bismil’in adını çünkü akrabaları hâlâ Orta Asya Harzem’de yaşayan
Basmıl Türkmenlerinden alır ismini.
Her gün küfredin Çermikli Ziya Gökalp’e, Süleyman Nazif’e çünkü
onlar sürgün pahasına emperyalizme karşı Diyarbakır duruşu sergilemişlerdir.
Yok sayın Seyyid Nuh’u, klasik Türk
musikisine yüzlerce eser vermiş Diyarbakırlıdır.
Size göre, Diyarbakır’da Kürtler, Zazalar, Süryaniler, Keldaniler,
Ermeniler, herkes yaşadı.
Bir tek Türk(men)ler uğramadı bu kadim şehre, burayı başkent
yaparak dört devlet kurmalarına rağmen.
Bu devleti kuran -Artukoğulları, İnaloğulları, Nisanoğulları,
Akkoyunlular- on binlerce çadırlık Türkmen aşiretleri buhar oldu uçtu.
O zaman soralım: 18., 19. yüzyılda
yaşayan Ermeni ozanlar neden Diyarbakır ağzı ile Türkçe yazdı, Türkçe söyledi?
Diyarbakır ağzı dediğimiz o muhteşem dilde mesela İstanbul Türkçesinde olmayan
ama Oğuz diline ait binlerce kelime ve deyim var.
Çocuğu olmayan ailelere neden bir Diyarbakırlı ‘kör ocak’ der,
tıpkı Divan ü Lûgat-it-Türk’te olduğu gibi.
Neden bir Diyarbakırlı kelime başına gelen -Y- sesini okumaz.
Mesela yılan değil ilan…”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Günal, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – “…yüksek değil üskek, yıldız değil ulduz
der tıpkı Kaşgarlı Mahmut gibi.
Hatta mutlaka aranızda yapanlar olacaktır bu satırların yazarı
hemşerinize küfredin…” diyor Diyarbakırlı Türkmen. “…önemli değil o sizi önce
tarihe ardından Allah’a havale edecektir.” diyor.
Ben de bu sataşanları Allah’a havale ediyor, hepinize hayırlı
sabahlar diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
GÜNEYDOĞU ASYADA DOSTLUK VE
İŞBİRLİĞİ ANDLAŞMASI İLE ANDLAŞMADA
DEĞİŞİKLİK YAPAN PROTOKOLLERE
KATILMAMIZIN UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 24 Şubat 1976 tarihli “Güneydoğu Asya’da Dostluk ve
İşbirliği Andlaşma”sı ile Andlaşmada değişiklik yapan 15 Aralık 1987 ve 25
Temmuz 1998 tarihli protokollere katılmamız uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, tasarının tümü açık oylamaya
tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekili, Güneydoğu Asyada Dostluk ve İşbirliği
Andlaşması ile Andlaşmada Değişiklik Yapan Protokollere Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
“Oy Sayısı |
: |
208 |
|
Kabul |
: |
208 |
|
Ret |
: |
- |
|
Çekimser |
: |
- |
|
Geçersiz |
: |
- |
|
Boş |
: |
- (x) |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
Harun Tüfekci |
|
Yaşar Tüzün |
|
Konya |
|
Bilecik” |
Anlaşmanın milletimiz için hayırlı olmasını diliyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, 5’inci sıraya alınan, Uluslararası
Telekomünikasyon Birliği Kuruluş Yasası ve Sözleşmesinde Değişiklik Yapan
Antalya Tam Yetkili Temsilciler Konferansı Sonuç Belgelerinin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız.
5.- Uluslararası Telekomünikasyon
Birliği (ITU) Kuruluş Yasası ve Sözleşmesinde Değişiklik Yapan Antalya Tam
Yetkili Temsilciler Konferansı Sonuç Belgelerinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/673) (S.
Sayısı: 519) (xx)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 519 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Balıkesir Milletvekili Sayın Hüseyin Pazarcı.
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN PAZARCI (Balıkesir) – Sayın Başkan,
değerli üyeler, değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde sizleri üzmek
üzere söz almış bulunmuyorum ama demek istediğim bir iki nokta var -teknik
olarak, hukuki olarak- dolayısıyla onları ifade etmek için söz aldım.
Hemen başında söyleyeyim ki biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
olarak Uluslararası Telekomünikasyon Birliğinin bu yapılan değişikliklerini
olumlu karşılıyoruz, olumlu bakıyoruz, oyumuz olumludur ancak bazı noktalara
işaret edeceğim az sonra.
Şimdi, en başta, olumlu karşılıyoruz, olumlu bakıyoruz çünkü
Uluslararası Telekomünikasyon Birliği bugün günlük yaşamımızı her alanda
etkileyen bir düzenlemeler zincirini gerçekleştirmiş bir uluslararası örgüt.
Telefondan radyoya, televizyona, İnternet’e vesaire her şeyi, bütün
uluslararası telekomünikasyon ağını bu sistem içinde dünya yaşıyor, onu
kullanarak, onun kurallarına uyarak hareket etmek durumunda bulunuyoruz,
dolayısıyla önemli ve o kadar önemli ki uluslararası düzeyde ilk kurulan
uluslararası örgütlerden 3’üncü sırada yer alıyor. 1865 yılında kurulmuştur
Uluslararası Telgraf Birliği diye çünkü o dönemde daha henüz “telekomünikasyon”
kavramı yok ama 1934’te “Telekomünikasyon” adını almış ve o şekilde çok uzun
yıllar, iki yüz yıla yakın bir süre neredeyse, dolayısıyla yürürlükte olan,
varlığını sürdüren bir uluslararası örgüt.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını
gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 519 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Şimdi, bu örgütle ilgili olarak eldeki -antlaşma diyelim- sonuç
belgesi adı altında şunu yapıyor: Uluslararası Telekomünikasyon Birliğinin
kurucu yasasını ve sözleşmesini, bazı hükümlerini değiştiriyor. Bunlara
baktığımızda normal organlarına birtakım küçük eklemeler getiriliyor,
dolayısıyla bunların olumsuz karşılanacak hiçbir yanı yok. Bunun ötesinde de
birçok çalışma ve birliğin stratejisi ve politikası konusunda yeni çözümler
öneren kararlar getiriyor. Doksan yeni çözüm kararı var bu Antlaşmanın ekleri
olarak ve elli dört hükümde de değişiklik yapılıyor. İşin bu ayrıntısına
girmeyeceğim, “olumlu” dedim, teknik şeyler zaten, bunları tek tek sizlere
açıklamam, hele bu saatte anlamlı da bir şey olmayacak.
Esas üzerinde durmak istediğim nokta, bunu, lütfen teknik
düzeydeki arkadaşlarım dikkatle dinlesinler çünkü kendilerini ilgilendiren bazı
şeyler söyleyeceğimi zannediyorum.
Şimdi, bu Antlaşmaya, bu sonuç belgesine devletler bazı beyanlar
koyarak veyahut da çekinceler koyarak taraf oluyorlar.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Bunları size söylüyorlar.
HÜSEYİN PAZARCI (Devamla) – Evet, lütfen, teknik arkadaşlarım
dinlerse yararlanacaklarını zannediyorum.
Şimdi, bu çekinceler ve beyanlarla ilgili olarak, normalde
bir antlaşmaya çekince, her devlet kendi iradesi olarak, tek taraflı bunu
koyar, karşı taraf bunu kabul etmez reddederse, o da kendi iradesini öbür
tarafa bildirir “Ben bunu kabul etmiyorum.” diye, o zaman o çekince onun için
geçerli olmaz, fakat buradaki düzende, buradaki sistemde, teknik olduğu için ve
her devlete kendi teknik olanakları çerçevesinde hareket kabiliyetini bırakmak
için çekinceleri ve beyanları içerik itibarıyla serbest bırakmışlar ve bütün
devletlerin koydukları beyanları ve çekinceleri bir ek belge olarak, Antlaşmanın
eki şeklinde imzalama yoluna gitmişler yani çekinceler ve beyanlar da bir
antlaşma parçasını oluşturuyorlar.
Şimdi, bu çerçevede baktığımızda, dolayısıyla, birinin koyduğu
çekinceyi öteki otomatik kabul etmiş şeklinde bulunuyor. Böyle bir düzen,
sistem içinde Türkiye de kendi çekincelerini koymuş. Biliyorsunuz, antlaşmalar
hep birlikte ortak yapılıyor ama çekinceleri devletler kendileri, tek başına
koyuyorlar, kendi iradeleriyle. İşte, orada iki noksanlığa dikkatinizi çekmek
istiyorum. Bunlar kurtarılmaz da görünmüyor bana, onun için, tavsiyelerimi de
söyleyeceğim ilgili teknik elemanlara bunun gereğini isterlerse Hükûmetimiz
yapsın diye.
En başta, Türkiye şöyle bir çekince koymuş bu Antlaşmaya:
“Hükûmeti adına gerekirse işbu sonuç belgelerde ilave çekinceler koyma hakkını
saklı tutmaktadır.” İlave çekinceler koymak…
Böyle ilave çekinceler koyma konusunda bu Antlaşmanın uygulanması
buna izin de veriyor. Ama bizim delegasyonumuzun koyduğu çekince “ilave
çekince” demiş, başka hiçbir nitelendirmede bulunmamış. Hâlbuki,
çekince dediğimiz şey -uluslararası hukukta ve iç hukuk bakımından da aynı
geçerliliği korumaktadır- ya bir antlaşmanın kabulü sırasında konulur ya imza
sırasında konulur veyahut da onaylama sırasında konulur. Ondan sonra bir
antlaşmaya çekince konulmaz. Yani, antlaşma yürürlüğe girmiş, başlanmış
uygulamaya, üç yıl, beş yıl sonra siz “Aa, bu hüküm, ben farkına varmadım,
benim işime gelmiyor.” deyip siz bunu sona erdirecek bir çekince koyamazsınız
orada. Dolayısıyla, en son onayla, onay sırasıyla bu sınırlanır. Bizde, bizim
koyduğumuz çekincede böyle bir “Onay sırasında, en fazla oraya kadar.” şeklinde
hiçbir sınırlamada bulunulmamış. Araştırdım, yirmi tane devlet “Onay sırasına,
sonucuna kadar biz ilave çekince koyma hakkını kendimize saklı tutuyoruz.”
diyor ama onay aşamasına kadar. Bunu hepsi belirtmiş, bir tek bizimkiler
belirtmemiş. Bunu belirtmeme şu tür bir riski getiriyor:
Zannedebilirler ki -bundan endişe ederim- ha, biz istediğimiz zaman, bugün
değil ama yürürlüğe girdikten sonra da istediğimiz çekinceyi koyabiliriz gibi
bir zan taşıyorsa eğer bu Sözleşmeyi yönetecek arkadaşlarımız bu zehaba
kapılmasınlar, böyle bir hakları yok, bu şekilde yorumlanmayacaktır ve
dolayısıyla eğer -şimdi, dikkatinizi çekmek istediğim nokta da bu- ek bazı
çekinceler koyma gereğini duyuyorsanız
-teknik düzeyde bazı şeyler olabilir. O zaman görmedik Antlaşma
yapılırken, 2006’da yapılmış- biz şimdi şunu koyalım, şu çekinceyi demek gibi
bir düşünceniz varsa, onay belgesi teatisini yapmadan önce veya yaparken
mutlaka bu çekinceyi de bildirin. Mademki, zamanını belirtmediniz ama o zamanı
uluslararası hukuk kuralına uygun kullanırsanız yine buradaki ilave çekince
koyma unsurundan yararlanılabileceğini zannediyorum. Dolayısıyla bu anı
kaçırmayın. Ondan sonra çekince koyamamanız çok büyük bir olasılıktır, kabul
görmeyecektir, bu sistemin içine girmeyecektir. Birinci noksan budur ve önemli
teknik bir konudur ama teknik alanda belki bazı yapılması düşünülen çekinceler
akla gelebilir.
Şimdi, bundan başka bir ikinci nokta var, çekincelerle ilgili.
Değerli arkadaşlar, bu Antlaşma çok taraflı bir antlaşma. Çok sayıda devlet
taraf olmuş ve bu devletlerden bir tanesinin adı Kıbrıs Cumhuriyeti. “Kıbrıs
Cumhuriyeti adına” diyerek çekince koyuyor Kıbrıs Hükûmeti ve şu şekilde de
ifade ederek: “Kıbrıs Cumhuriyeti adına” dedikten sonra, “Kıbrıs
Cumhuriyeti’nin delegasyonu Hükûmeti adına.” Yani, bizim Türkiye olarak ve
1999’da Meclisimizin aldığı karar olarak biz “Kıbrıs Cumhuriyeti” diye, üstelik
sadece Rumların temsil ettiği bir cumhuriyeti tanımazken, “KKTC” diye bir
devleti tanımış bulunurken, burada Kıbrıs Cumhuriyeti adına, onun hükûmeti
olduğunu iddia eden, temsilcisi olduğunu iddia eden bir delegasyon çekinceler
koyuyor. İçerik itibarıyla diğer teknik çekincelere benziyor ama bu unvanla, bu
adla.
Şimdi, normalde, herhangi birçok taraflı antlaşmaya taraf, bugüne
kadar, Kıbrıs Rum yönetimiyle Türkiye çok oldu. Genelde, Dışişlerinin
uygulaması şu olurdu: Daha konferansa giderken bir mektup gönderilir
konferansa, tevdi edilir resmen, denir ki: “Bu konferansta kabul edeceğimiz
hiçbir şey bizi Kıbrıs bakımından bağlamaz. Onu tanıdığımız, hükûmetini
tanıdığımız anlamına gelmez.” Böyle bir şey yapıldı mı yapılmadı mı buradaki
verilerden onu göremiyoruz. Ama, burada mademki böyle
bir risk var, çekincemize “Bizim için, başka devletleri daha önce tanımadıysak
tanıma anlamına gelmez; başka hükûmetleri eğer daha önce tanımadıysak tanıma
anlamına gelmez.” gibi bir çekinceyi de koymamız uygun olurdu. O zaman, bir
antlaşmanın eki şeklinde bütün olarak görünen bu ek, herkes tarafından da
Türkiye'nin iradesinin ne olduğu konusunu ortaya çıkarırdı. Bu yapılmamış.
Başka yollarla, işte, belki kurtarılması düşünülebilir ama mademki “Ek, ilave
çekinceler koyabiliriz.” deniliyor, onaylama aşamasına kadar böyle bir
çekincenin -üzerinde çalışılsın- belki konulmasında yarar olacaktır, gerek
olacaktır. Bunu özellikle ilgililere sunmak istiyorum ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi bu Antlaşmayı kabul ederken de, o ekle, o yapıyla,
benim dediğim anlayışla en azından Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz oyumuzu
“evet” olarak vereceğiz bu anlayışla, bu koşulla ve Meclisimizin de bu koşulla
hareket edeceğini umut ediyorum ki aslında bunu yapacaktır, böyle düşünecektir.
Ama bunun bir şekilde ifadesinde belki yarar olabilir, Kıbrıs konusunda
herhangi bir yanlış anlamaya veyahut da hukuki düzeyde Türkiye’ye kendi iradesi
dışında bazı anlayışlar atfedilmesine müsaade etmemek için.
Sizin bu saatte vaktinizi bunun için aldım. Bunun önemli olduğunu
zannediyorum ve doğrusunu isterseniz, teknik bir anlaşma olduğu için belki
teknik heyetler işin bu inceliğinin farkına varmadı ama Dışişleri buna bir
baksın, onay teatisine girildiğinde bunu yerine getirsin. Onay teatisinin de
çok geciktirilmemesi lazım. Çünkü Uluslararası Telekomünikasyon
Birliği Yasası’na, kurucu yasasına ve Sözleşmesi’ne göre, kurucu yasanın 52’nci
maddesine göre bir antlaşmanın iki yıl boyunca onaylanmaması durumunda ondan
sonra siz birtakım faaliyetlerine o birliğin katılamıyorsunuz, oy hakkınızı
elinizden alıyorlar ve bu oy hakkını 4-22 Ekim 2010 tarihinde yani Ekim ayında
Meksika’da yapılacak Uluslararası Telekomünikasyon Birliği Konseyinin
çalışmalarından önce yapmamız lazım onaylamayı ve bildirimini. Dolayısıyla,
bu dediklerimin bir an önce ilgililerce yerine getirilmesinde Türkiye
bakımından yarar görüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum, sabrınızdan ötürü de teşekkürler.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Pazarcı.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Kütahya Milletvekili Alim Işık, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ALİM IŞIK (Kütahya) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de sabahın bu vaktinde hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. Görüşülmekte olan 519 sıra sayılı Uluslararası
Telekomünikasyon Birliği Kuruluş Yasası ve Sözleşmesinde Değişiklik Yapan
Antalya Tam Yetkili Temsilciler Konferansı Sonuç Belgelerinin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında görüşlerimizi belirtmek üzere,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım.
Özellikle benden önce Anlaşmanın teknik bazı konularına dikkat
çeken Sayın Pazarcı’nın uyarılarına ben de katıldığımı ifade ediyorum.
Buna ek olarak, ayrıca, özellikle 29’uncu maddede Birliğin dilleri
arasına Türkçenin konmamış olmasını da esefle karşıladığımı ifade etmek
istiyorum. Bunu neden söylüyorum, çünkü Birliğin resmî dillerinde Arapça var,
Çince var, İngilizce var, Fransızca var, Rusça var, İspanyolca var ama dünyanın
ilk beş önemli dilinden birisi olan Türkçenin konmamış olmasını da bir eksiklik
olarak ifade etmek istiyorum.
Uluslararası Telekomünikasyon Birliği ya da kısaca,
kısaltılmış hâliyle ITU, telekomünikasyon hizmetlerinin geliştirilmesi için
üyeleri arasında iş birliğini yaymak, telekomünikasyon alanında teknolojik ve
teknik destek vermek suretiyle küresel bilgi toplumu kavramının uluslararası
düzeyde yayılmasını teşvik etmek amacıyla kurulan ve Birleşmiş Milletlere bağlı
olarak faaliyet gösteren, devletlerarası hukuk tüzel kişiliğini haiz bir
uzmanlık kuruluşu. Kurumun en üst ve
en yetkili karar organı olan tam yetkili temsilciler meclisinin 6-24 Kasım 2006
tarihleri arasında Antalya’da yapılan konferansının sonuç belgesinin
onaylanması için kanun yapmak üzere burada bulunuyoruz. Ben de Milliyetçi
Hareket Partisinin bu uluslararası Anlaşmayı olumlu bulduğunu ifade ediyor ve
bu Anlaşmaya olumlu oy vereceğimizi konuşmamın başında belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, telekomünikasyonun ya da bilişim ve
iletişim hizmetlerinin artık ülkelerin geleceğinde ve bugünkü ekonomisinde
önemli bir yer tuttuğunu hepimiz yakından biliyoruz ve bu gelişmeleri gerçekten
takip etmekte güçlük çektiğimizi de ifade etmek istiyorum. Dünya
Bankasının 2010 yılı verilerine göre, 2009/31 Aralık tarihi itibarıyla son
verilerine göre dünya ülkelerini dört grupta topladığı çalışmanın birinci
grubunda kişi başına millî geliri 15 bin dolar ve üzerinde olan ülkeler, yüksek
gelir grubu olarak tanımlanıyor bu grup; ikinci grubun da orta üst gelir grubu,
8 bin dolarla 15 bin dolar arasında millî gelire sahip olanlar kişi başına;
üçüncü grup da orta alt gelir grubu, 2 bin dolarla 8 bin dolar arasında;
dördüncü grupta da düşük gelir grubu, 2 bin doların altında millî gelire sahip
ülkeler açısından. Ülkemizi dünya ülkeleri arasında nerede görüyoruz
diye bir inceleme yaptığımızda, sıralamaya alınan 133 dünya ülkesi arasında
birinci grupta, yani yüksek gelir grubunda 46 ülke var, bizim içinde
bulunduğumuz orta üst gelir grubunda 32 ülke var, bu 32 ülkede yukarıdan
aşağıya 17’nci sıradayız. Yani zaman zaman hepimiz söylüyoruz “Dünyanın 17’nci
büyük ekonomisiyiz.” diye. Bu doğrudur, yanlış değil ama kişi başına millî
gelir açısından baktığımızda biz, 133 dünya ülkesi arasında 63’üncü sıradayız
ve dünya ortalamasına yakın bir millî gelirle bu sırada bulunmaktayız.
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – 2002’de nedir?
ALİM IŞIK (Devamla) –
Efendim? Bu 2010 verisi. 2002’yi de sen bul. Buraya gelir söylerseniz biz de
öğrenmiş oluruz. Teşekkür ediyorum hatırlatmanız için. Bizim zamanımızda daha
yukarılardaydı. Onu da sen bul, sırasının yanlış olduğunu burada söyle.
Peki, ülkelerin bilim ve teknoloji, telekomünikasyon altyapısını
kullandığı veriler açısından dünya nerede, biz neredeyiz? Buna baktığımız
zaman, bilim ve teknolojiye yatkınlık ve yararlanma indeksi olarak tanımlanan
bir indekse göre, yine 133 dünya ülkesi arasında 2009-2010 döneminde Türkiye
69’uncu sırada, 2008-2009 döneminde 61’inci sırada, 2007-2008 döneminde 55’inci
sırada. Yani son üç yılda bilim ve teknoloji kullanımı ve buna yatkınlık
açısından ülkemiz maalesef 14 sıra gerilemiş. Türkiye, dünya ülkeleri arasında
69’uncu sırada, gelir düzeyinde 63’üncü sırada. O zaman, hiç olmazsa ekonomik
anlamda bulunduğu sıraya yakın bir yerde olmamızı beklerken bundan 6 sıra daha
geri olduğumuzu, dolayısıyla Türkiye’nin sahip olduğu millî gelirden bilim ve
teknoloji alanına aktarması gereken parayı aktarmadığını söyleyebiliriz. Bu, ülkemizin şu andaki, içinde bulunduğu bir gerçek durumu. Bu,
hepimizin konusu, hepimizin problemi ama son üç yılda 14 sıra gerilemesi
manidardır, bunun tedbirinin alınması gerekir.
Yine, tabii, gecenin bu vaktinde çok fazla rakamlarla kafanızı
ağrıtmayacağım ama özellikle bilim ve teknolojinin etkinlik açısından
değerlendirilmesine baktığımızda Türkiye 133 dünya ülkesi arasında 90’ıncı
sırada. Yatırımımız var, bilgisayarımız var, mobil telefonumuz var ama bunları
etkin kullanmada, maalesef, bunlara sahip olmadaki oranın çok gerisinde bir
konumdayız. O zaman yapılması gereken, bu yatırımların doğru kullanılması ve
etkin kullanılması konusunda Türkiye’deki herkesin el birliğiyle çalışması.
ARGE yatırımları açından da çok iyi durumda olmadığımızı…
Özellikle kamu sektöründe bilim ve teknoloji yatırımlarının etkinliğinin
değerlendirilmesinde özel sektördeki 79’uncu sıra, kamuda 83’üncü sıraya… Yani
kamu, özel sektöre göre bu konuda biraz daha geri konumdadır diyebiliriz.
Tabii, Türkiye, son dönemde özellikle telekomünikasyon alanında
ciddi yatırımları yapan bir ülke, dünyadan geri kalmama adına millî gelirinden
önemli oranda bu alana para ayırmış ülkelerden biri.
Ülkemizde, dünya ülkelerinde olduğu gibi, her geçen gün
bilgisayara sahip olma oranı giderek artmakta ancak Türkiye’deki bu artış diğer
ülkelerin artış hızına göre daha yavaş.
Yine, ülkemizde 2009 yılında gerçekleştirilen “Hane Halkı Bilişim
Teknolojileri Kullanım Araştırması” sonuçlarına göre hanelerin yüzde 30’unun
İnternet erişimine sahip olduğu, İnternet erişimi olmayan hanelerin yaklaşık
yüzde 30’unun evden İnternet kullanımına ihtiyaç duymadıkları ortaya çıkmıştır.
ADSL yaklaşık yüzde 86’lık bir oranla Türkiye’de kullanılan en
yaygın İnternet bağlantı türü hâline gelmiştir.
Diğer taraftan ülkemizde hâlen 365 işletmeci haberleşme sektöründe
hizmet vermektedir. Telekomünikasyon gelirleri 2004 yılından itibaren her yıl
artarak 2008 yılında 20 milyar TL’yi aşmıştır ülkemizde. Sektördeki
yatırımlarda da yine tedricî de olsa bir artış gözlenmektedir. Yıllık arama
miktarının son yıllarda çok büyük bir bölümünün yani yüzde 80’inin mobil
telefonlarla yapılır hâle geldiği bir ülke durumundayız. Sabit hatlar giderek
düşmekte oran olarak.
Haberleşme sektöründe istihdam edilen kişi sayısı 2003 yılında
yaklaşık 66 bin kişi iken Telekom’un da özelleştirilmesinin ardından bu sayı
giderek düşmüş, 2009 yılında yaklaşık yüzde 50 oranında azalmıştır. Hâlen
sektördeki istihdamın yaklaşık yüzde 80’i Türk Telekom AŞ’ye aittir.
Sabit telefon abonelerinin sayısı giderek azalmış ve 2009 yılında
16,5 milyon aboneye kadar düşmüştür. Türk Telekom tarafından yatırımlar krizin
de etkisiyle 2009 yılında önemli ölçüde düşmüş, haberleşme trafiğinin büyük
bölümü şebeke içi olarak gerçekleşmektedir.
Yine XDSL abonesi kullanımı yoğun olmak üzere 2009 yılı sonunda
toplam İnternet abonesi sayısı ülkemizde 6,8 milyon kişiye yaklaşmıştır. AB
ülkelerinde ortalama yüzde 80 dolayında olan DSL bağlantılı abone oranı
Türkiye'de yüzde 97’yi geçmiştir. ADSL abonelerinin yüzde 62’si 1
megabit/saniyelik iletim hızına sahip iken yaklaşık yüzde 34’ü 8
megabit/saniyelik hıza sahiptir. Yani İnternet’te büyük oranda “yavaş” olarak
ifade ettiğimiz hız şu anda ülkemizde yaygındır.
Dolayısıyla, bu anlaşma, dünya ülkelerinden geri kalmama adına ve
dünyadaki gelişmeleri ülkemizde de yakından takip edebilme adına ülkemize
önemli katkılar sağlayacak bir anlaşmadır.
Ben, bu verileri sizlerle paylaştıktan sonra, özellikle
Türk Telekom’un özelleştirilmesinin ardından bugün sahip olduğu yıllık net
gelirine baktığımızda, o günün parasıyla yaklaşık 6,5 milyar dolara
özelleştirilen bu şirketin, bugün 20 milyar TL’yi geçen toplam telekomünikasyon
gelirleri içerisindeki payının yaklaşık 8 milyar TL olduğunu, aynı şekilde
Turkcell’in 8 milyar TL, Vodafone’un yaklaşık 3 milyar TL, AVEA’nın da 2 milyar
TL’lik bir paya sahip olduğunu… İşte, günümüzde o
gün çok iyi paralarla özelleştirildiği iddia edilen bir şirketin -yıllık net
satış gelirinin- neredeyse özelleştirildiği paraya yakın bir parayı yıllık
kazandığını da hepimizin bilmesi gerektiğini söylüyorum.
Bu düşüncelerle, Anlaşmanın lehine oy kullanacağımızı ifade
ediyor, tekrar hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Işık.
Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
ULUSLARARASI TELEKOMÜNİKASYON
BİRLİĞİ (ITU) KURULUŞ YASASI VE
SÖZLEŞMESİNDE DEĞİŞİKLİK YAPAN
ANTALYA TAM YETKİLİ TEMSİLCİLER
KONFERANSI SONUÇ BELGELERİNİN
ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 6-24 Kasım 2006 tarihleri arasında Antalya’da yapılan
Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) Tam Yetkili Temsilciler
Konferansı’nda kabul edilen Uluslararası Telekomünikasyon Birliği Kuruluş
Yasası ve Sözleşmesi’nde değişiklik yapan Sonuç Belgeleri’nin beyanlarla ve
çekincelerle onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) – Sayın
Başkan, bir açıklamada bulunabilir miyim?
BAŞKAN – Buyurun.
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) – Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; Sayın Alim Işık Bey’e
teşekkür ediyorum. “Burada, 29’uncu maddede niçin Anlaşmanın dilleri arasında
Türkçe yok?” dedi. Bu kuruluş, Birleşmiş Milletler bünyesinde kurulan bir
kuruluş olduğu için, Birleşmiş Milletlerin de altı tane resmî dili var, onun
için burada altı tane resmî dil belirtilmiş durumda. Türkçe bunun için
bulunmuyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler.
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Uluslararası Telekomünikasyon
Birliği (ITU) Kuruluş Yasası ve Sözleşmesinde Değişiklik Yapan Antalya Tam
Yetkili Temsilciler Konferansı Sonuç Belgelerinin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu arz ediyorum:
“Oy sayısı : 211
Kabul : 211 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Harun Tüfekci Yaşar
Tüzün
Konya Bilecik”
Bu anlaşmanın da milletimiz için hayırlı olmasını diliyorum.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, 6’ncı sıraya alınan
Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) 2003 Dünya Radyo Komünikasyon
Konferansı Sonuç Belgelerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını
gösteren tablo tutanağa eklidir.
6.- Uluslararası Telekomünikasyon
Birliği (ITU) 2003 Dünya Radyo Komünikasyon Konferansı Sonuç Belgelerinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/333) (S. Sayısı: 306) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 306 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Adana Milletvekili Yılmaz Tankut.
Buyurun Sayın Tankut. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 306 sıra sayılı Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU)
2003 Dünya Radyo Komünikasyon Konferansı Sonuç Belgelerinin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi adına
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, tasarıyla, ülkeler arasındaki frekans
spektrumunun ve uydu yörüngelerinin kullanımının usul ve esaslarını belirleyen
ve uluslararası bir anlaşma olan Telsiz Tüzüğü’nün idari ve teknik boyutta
gözden geçirildiği ve gerekli değişikliklerin yapıldığı Uluslararası
Telekomünikasyon Birliği 2003 Dünya Radyo Komünikasyon Konferansı Sonuç
Belgelerinin onaylanmasının uygun bulunması öngörülmektedir.
Tasarı ve gerekçesi incelendiğinde, Uluslararası Telekomünikasyon
Birliği 2003 Dünya Radyo Komünikasyon Konferansı Sonuç Belgeleri ile üye
ülkeler arasındaki frekans spekturumlarının ve uydu yörüngelerinin kullanımının
esas ve usullerini düzenleyen Telsiz Tüzüğü’nün idari ve teknik boyutta gözden
geçirildiği ve gerekli değişikliklerin yapıldığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla,
bu konferansta alınan kararlar nihai nitelikte olup “nihai sonuç belgeleri” adı
altında toplanarak, bu belgeleri imzalayan ve iç hukuk mevzuatlarına göre onaylayan
ülkeler arasında geçerlilik kazanmaktadır.
Sayın milletvekilleri, Uluslararası Telekomünikasyon Birliğinin,
üç dört yılda bir konferans hâlinde toplanması neticesinde, gelişen
teknolojilere göre tüm telekomünikasyon sistemlerine frekans tahsis edilmekte
ve gerekli frekans planlaması yapılmaktadır. 2003 konferansında da
telekomünikasyon sektörünün ve üye ülkelerin ihtiyaçları doğrultusunda frekans
tahsisi ve planlanması yapılmaktadır. Birlik tarafından düzenlenen Dünya Radyo
Komünikasyon Konferansları, sabit uydu yörüngesinin paylaşımı ile frekans
spektrumunun hem ülkeler hem de servisler arasında paylaşımının ve kullanımının
düzenlendiği ve gerekli kararların alındığı konferanslardır. Ancak, tüm
kararların yanı sıra gelişmiş ülkelerin ürettikleri teknolojilere Birlik
platformunda frekans spektrumu tahsis taleplerinin altında, bu teknolojileri az
gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde pazarlama mantığı ve arayışı yatmaktadır
ve maalesef ülkemizde de telekomünikasyon konusunda politika yapma süreçleri çoğu
zaman dış dinamikler tarafından yönlendirilmektedir. Dolayısıyla,
telekomünikasyon altyapılarının iyileştirilmesi sürecinde tercih edilen
teknolojiler, altyapıyı ve bu altyapının işletilmesini son derece karmaşık hâle
getirmekte olup dışarıdan teknoloji ve uzmanlık satın alınması ihtiyacını
fazlalaştırmaktadır. Telekom sektörünün geleceği ve vizyonu,
ancak ve ancak ülkeyi idare eden yöneticilerin ve politikacıların bu konuya her
türlü siyasi mülahazanın ötesinde, dışında ağırlık vermeleriyle mümkün olabilir.
(x) 306 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Değerli milletvekilleri, pek çok sektör ve konuda olduğu gibi,
ithalata dayalı olarak diğer ülkelerin geliştirdiği ürün ve cihazların
montajını yaparak kullanmak, kısa vadede bize kolay ve avantajlı gibi
gelmektedir. Ancak, bu anlayış devam ettiği sürece, teknolojik üretim ve
gelişimimizin önü tıkanmakta ve başta haberleşmemiz olmak üzere, bilgi ve
teknolojik gelişmemizin güvenliği ve geleceği de ne yazık ki ipotek altına alınmaktadır.
Gelişmiş ülkelerin yanı sıra yöneticilerinin daha duyarlı olduğu diğer
ülkelerin de elektronik haberleşme hizmetlerini kısa sürede serbestleştirip
kaliteli ancak kontrollü ve düzeyli rekabeti tesis ettikleri görülmektedir.
Ancak kendi gelişimini tamamlamış, başka ülkelerin emperyal emellerinin farkına
varmış ve kendi haberleşme ve bilgi sistemlerinin altyapısını millî bir
anlayışla inşa etmiş hiçbir ülke haberleşme omurgalarının temeli olan
kurumların başına yabancı bir genel müdür ve yönetici getirmemiştir. Diğer
taraftan, sunulan hizmetleri çeşitlendirmek için gerekli olan ARGE
faaliyetlerini de yıllardır büyük bir kararlılık ve ciddiyetle yürütmüşler ve
bütçelerinden çok önemli ölçüde payı ARGE faaliyetlerine ayırmışlardır.
Eğer siz Hükûmet olarak her türlü siyasi mülahazanın dışında yerli
üretimi destekleyecek gerçekçi ve kararlı uygulamalarda bulunmazsanız, bu
konuda samimiyetinizi göstermezseniz özelleştirdiğinizi zannettiğiniz fakat
yabancılara altın tepsi içerisinde sunduğunuz Türk Telekom gibi yabancılar
tarafından yönetilen şirketlerin yerli üretimin gelişmesi ve kullanılması
konusunda hassasiyet göstermesini de elbette ki bekleyemezsiniz.
Uluslararası Telekomünikasyon Birliğinin bilgi toplumu ölçümü 2009
yılı raporuna göre Türkiye 2002-2007 döneminde bilgi ve iletişim teknolojileri
gelişim endeksinde 154 ülke arasında 59’uncu sırada yer almaktadır. Ülkemiz beş
yılda millî gelirini sözde katlarken sıralamadaki bu yeriyle sadece bazı Afrika
ülkelerini geçebilmiştir. Ülkemizin millî gelirde ilk 20’ye girmesine rağmen
teknoloji gelişiminde 59’uncu sırada olması üzerinde çok ciddi bir şekilde
düşünülmesi gereken bir konudur. Ayrıca bu rapordan da anlaşılacağı üzere gerek
fiyat yüksekliği ve gerekse başka nedenlerden dolayı İnternet’e erişim oranının
düşük olmasına rağmen bu konuda güvenli erişimin oluşturulması ve güvenliğin
sağlanmasının da tesis edilmesi icap etmektedir. Özellikle gençlerin ve
çocukların İnternet erişiminde korunması ve bu konudaki istismarcılara karşı
çok yoğun yaptırımların uygulanması ve bu konuda çalışmaların mutlaka
titizlikle yapılması gerekmektedir.
Bu konferansta küresel, bölgesel ya da ikili düzeyde yapılacak
anlaşmalar sonucu ülke sınırlarını aşan nitelikte hizmet sağlayacak mobil ve
uzay araştırma servisleri, hava mobil uydu servisleri ve diğer pek çok sisteme
frekans planlaması, yayın uydu servisi ve ses kullanımındaki düzenlemelerle
ilgili önemli idari ve teknik düzenlemeler yapılmıştır.
Diğer taraftan teknik çalışmalar sırasında bu sistemlerin mevcut
sistemler ile aynı frekans bandının ortak kullanımı veya birbirlerini
etkilememeleri için gerekli teknik kriterler de
belirlenmektedir. Ülkemiz telekomünikasyon dünyasında sabit, mobil, hava, kara,
deniz haberleşmesi, yayıncılık, amatör meteoroloji ve benzerleri gibi temel
servislerin yaygın ve ileri teknoloji ürünleriyle kullanımında stratejik konumu
itibarıyla önemli ve gelişen bir ülkedir. Bu durum çerçevesinde, konferansta
alınan kararlar ışığında yapılması gereken düzenlemeler ve uygulamalar
hususunda ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından gerekli işlemlerin
yapılabilmesi için Telsiz Tüzüğü’nde değişiklik yapan sonuç belgelerinin doğal
olarak onaylanması gerekmektedir.
Kanunun içeriğinde bulunan uydu, telsiz, mobil iletişim
konularını görüşürken geçtiğimiz yıl yaşadığımız Büyük Birlik Partisi Genel
Başkanı rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’yla birlikte 6 kişiye mezar olan ve günlerce
yeri tespit edilemeyen enkazın, devletin tüm birimleri tarafından 4 bin kişilik
ekiple havadan ve karadan aranmasına rağmen bulunmaması ve köylüler tarafından
bulunması pek kabul edilebilir bir durum da değildir. GSM şirketinin verdiği koordinatlara rağmen enkaza ulaşılamaması,
telekomünikasyon yönünde eksiklikler olduğunun da bir gerçeğidir. Diğer
taraftan “Neredeyim?” uygulamasının tüm GSM şirketleri için sabit, aynı
numaradan yapılması da gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öbür yandan haberleşmenin
sağlıklı gelişmesinin bugün için en önemli unsuru hiç şüphesiz İnternet’tir.
Bütün vatandaşlarımızın İnternet’e erişmesi konusunda ucuz, hızlı ve güvenli
İnternet erişiminin sağlanması ve kullanımının yaygınlaştırılması amacına
yönelik politikalar belirlemek maalesef sözle de olmamaktadır. Bu konuya
öncelik verilerek hız ve kapasiteyi de göz ardı etmeden İnternet’e bağlanmayı
düşünen düşük gelir seviyesindeki vatandaşlar için ücretsiz veya sembolik bir
tarife seçeneğinin mutlaka oluşturulması gerekmektedir. Diğer taraftan,
özellikle İnternet haberciliği ve İnternet yayıncılığı konusunda da çok daha
etkin ve ciddi düzenlemelerin yapılması mutlaka icap etmektedir. Özellikle de
yerel İnternet haber ve içerik sitelerinin sorumluları ile ilgili olarak
düzenleme ve yaptırımların bir an önce gerekli yasalar çıkartılarak sağlanması
gerekmektedir. Çünkü bu tür kontrol edilemeyen, edilmeyen ve
pek önemsenmeyen ancak kendi belde ve bölgelerinde etkili olabilen söz konusu
sitelerde haksız yere mesnetsiz ve iftira boyutunda pek çok haber ve yorumlarla
pek çok kişi ve kurum acımasızca yıpratılmakta, kişilerin haysiyeti, namusu ve
şerefiyle oynanabilmektedir ve ne yazık ki yerel İnternet haber sitelerindeki
bu iftira boyutundaki yazı, haber ve yorumlardan hiç kimse sorumlu
olmamaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün sekiz yıllık AKP
döneminde hemen her konuda olduğu gibi maalesef bilgi, iletişim ve teknoloji
alanlarında da ülkemiz olması gereken ve beklenen seviyelere ulaşamamış ve
atılması gereken pek çok adım, siyasi ve kişisel çıkarlar ön plana alındığı
için atılamamıştır. Bilgi üretimi ve teknoloji transferleri yapılarak kendi
millî iletişim ve işletim, haberleşme ve yazılım platform ve cihazlarına
yeterince sahip olamadan montaj ve ithal anlayışından bir türlü kurtulamadan
hareket ettiğimiz için teknolojik altyapımızda büyük oranda dışarıya
bağımlılıktan ne yazık ki kurtulamamış bir vaziyetteyiz.
Telekom gibi, Bilgi Teknolojileri gibi, TRT gibi iletişim ve
teknoloji üreten kurumlara siyasi ve ticari kaygı ve hedefler doğrultusunda
liyakat sahibi olmayan, konusunda uzman olmayan yöneticiler ve kadrolar
doldurulmuş ve yıllarca bilgi ve becerisiyle bu kurumlarda çalışan personeller
acımasızca mağdur edilmişlerdir. Örneğin adı Türk olan ancak başında yabancı
bir genel müdürün olduğu Telekom bünyesinde yıllarca görev yapmış, bilgi,
birikim ve tecrübe sahibi olmuş Telekom çalışanları acımasızca harcanmış ve
sadece pazarlama amacına yönelik liyakatsiz kadrolara yer verilmiştir.
Keza aynı durum TRT, TAEK, TÜBİTAK ve benzerleri için de
geçerlidir ve maalesef AKP zihniyeti için kişilerin çalışkanlığı, uzmanlığı,
tecrübesi, bilgisi ve dürüstlüğünden ziyade kendi yandaşı ve emir kulu olup
olmadığı önemlidir. Türkiye'nin devasa kurumlarının içi boşaltılarak
özelleştirme maskesi altında soyulmasına ve batırılmasına göz yumacak yönetici
ve idareciler AKP için daha makbul ve önemlidir. Sanılmaktadır ki ülkenin
yetmiş seksen yıllık birikimleri iyi bir fiyata satılınca görev tamamlanmıştır.
Değerli arkadaşlar, varsayalım ki özelleştirmeler ülkenin ekonomik
ihtiyaçlarına uygun, akılcı, gerçekçi yöntemlerle yapılmıştır ve yine
varsayalım ki özelleştirmelerden de azami ekonomik fayda sağlanmıştır. Peki,
özelleştirilen kurumlarda çalışan insanlarımızın durumu, onların mutluluğu, bir
insanın yıllarca çalıştığı kurumdan ayrılmak zorunda kalınca yaşayacakları
nasıl olacaktır? Bunun karşısında ne gibi tedbirler alınacaktır? Yetişmeleri
için yıllar harcanan, konusunda gerçek uzman olan kişilerin bilgisi ve
deneyimiyle hiç ilgisi olmayan alanlarda istihdam edilmesinin meydana
getireceği beyin gücü israfı ne olacaktır? Yaratılan on binlerce bankamatik
memuru ve onların meydana getirdiği sıkıntılar nasıl çözülecektir?
Özelleştirilen kurumlardan başka kurumlara giden personelin, diğer personele
nazaran aldığı yüksek ücret nedeniyle dışlanmasının, eleştirilmesinin, unvanı
elinden alınan personelin gittiği kurumdaki durumu ve konumunun insan
psikolojisine etkisi gibi onlarca problem nasıl halledilecektir?
Üstelik, bütün bu sosyal
sıkıntılara karşılık, başta Türk Telekom olmak üzere hiçbir özelleştirme uygun
ve gerçek değeriyle yapılmamıştır, hemen hepsinde büyük şaibe ve yolsuzluk
iddiaları ayyuka çıkmıştır. Hâl böyle olunca da AKP İktidarı yapmış olduğu
yolsuzluk batağından kurtulmak ve hesap vermemek için, Habur’daki bölücü
hainlere kol kanat gerip onları kahramanlar gibi karşılatma törenlerini
unutturmak için, içi boş ve toplumumuzu hiç ilgilendirmeyen suni Anayasa
değişikliğinin arkasına gizlenerek milletimizi oyalamaya devam etmektedir.
Ancak sekiz yıldır insanımızı ve ülkemizi yokluğa, sefalete, yolsuzluk ve
bölücülüğe mahkûm eden AKP İktidarının, bu Anayasa değişikliğiyle bitmiş olan
iktidarını artık daha fazla uzatması mümkün olmayacak ve inşallah, 12 Eylülde
yapılacak referandumda çok kuvvetli bir ikazla sandığa gömülecektir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak sekiz yıla yaklaşan icraatıyla
şaibeli ilişkiler ve istismarın odağı olmuş, karanlık iş birliklerinde çare
aramış zihniyetin zorladığı bu değişikliğe elbette ki “Hayır.” diyeceğiz ve
aziz milletimizle birlikte artık tamamen tükenmiş olan AKP İktidarından da
inşallah kurtulacağız. Dolayısıyla, etnik kışkırtmaların Hükûmet eliyle
yapıldığı, her alanda ağır bir istismarın toplumu kutuplaştırdığı, terör ve
bölücülüğün azdığı, bölünme tehditlerinin arttığı böylesine bir AKP
Türkiye’sinde, aziz milletimiz Anayasa değişikliklerine “Hayır.” demek
suretiyle kendi aydınlık geleceğini de kurtaracaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sonuç olarak, eğer Türkiye
Cumhuriyeti devleti teknolojinin baş döndürücü bir hızla geliştiği ve her geçen
gün daha fazla küreselleşen dünyamızın dengesine uygun olarak kendi millî
rotasında ilerleyip, millî kimliğimizi ve bin yıllık kardeşliğimizi unutmadan
bilim ve teknolojinin icaplarını yerine getirebilirse, inanıyoruz ki, kısa
vadede 2023 vizyonuna uygun olarak “Bölgesinde lider
ülke Türkiye” idealine ulaşabilecektir diyor, sözlerimi tamamlarken, bilgi ve
teknoloji üretecek beyin gücü ve yeteneklerimizi arkamıza alarak sağlıklı ve
güvenli düşünce ve yönetimler sayesinde ülkemizin gelişmesini ve bilgi çağını
kaçırmamasını temenni ediyor, hepinize hayırlı sabahlar diliyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
ULUSLARARASI TELEKOMÜNİKASYON
BİRLİĞİ (ITU) 2003 DÜNYA
RADYOKOMÜNİKASYON KONFERANSI SONUÇ
BELGELERİNİN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 9 Haziran - 4 Temmuz 2003 tarihleri arasında Cenevre’de
yapılan Dünya Radyokomünikasyon Konferansında kabul edilen, “Uluslararası
Telekomünikasyon Birliği (ITU) 2003 Dünya Radyokomünikasyon Konferansı Sonuç
Belgeleri”nin onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, tasarının tümü açık oylamaya
tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre veriyorum ve oylama işlemine
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Uluslararası Telekomünikasyon
Birliği 2003 Dünya Radyokomünikasyon Konferansı Sonuç Belgelerinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun açık oylama sonucu:
“Oy Sayısı |
: |
219 |
|
Kabul |
: |
219 |
|
Ret |
: |
- |
|
Çekimser |
: |
- |
|
Geçersiz |
: |
- |
|
Boş |
: |
- (x) |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
Bayram Özçelik |
|
Yaşar Tüzün |
|
Burdur |
|
Bilecik” |
Anlaşmanın hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın milletvekilleri, 7’nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Elektrik, Petrol, Gaz ve
Maden Kaynakları Alanlarında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu görüşmelerine
başlayacağız.
7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Elektrik, Petrol, Gaz ve Maden
Kaynakları Alanlarında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/615) (S. Sayısı: 342) (xx)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 342 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Eskişehir Milletvekili Sayın Beytullah Asil.
Sayın Asil, buyurun efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Konuşmuyoruz efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim. Evet, Sayın Asil’e ve Grup Başkan Vekili
Sayın Vural’a teşekkür ediyorum.
Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını
gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 342 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE
SURİYE ARAP CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA ELEKTRİK,
PETROL, GAZ VE MADEN KAYNAKLARI
ALANLARINDA İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜNÜN
ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 4 Ocak 2008 tarihinde İstanbul’da imzalanan “Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Elektrik,
Petrol, Gaz ve Maden Kaynakları Alanlarında İşbirliği Protokolü”nün onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Elektrik, Petrol, Gaz ve Maden
Kaynakları Alanlarında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun açık oylama sonucunu
açıklıyorum:
“Oy sayısı |
: |
200 |
|
Kabul |
: |
200 |
|
Ret |
: |
- |
|
Çekimser |
: |
- |
|
Boş |
: |
- |
|
Geçersiz |
: |
- (x) |
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
Bayram Özçelik |
|
Yaşar Tüzün |
|
Burdur |
|
Bilecik” |
Hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, 8’inci sırada yer alan, Ankara
Milletvekili Faruk Koca ve 4 milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Durmuşali
Torlak ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır, İzmir Milletvekili Oktay Vural ve 4 milletvekilinin 13/10/1983 Tarihli ve 2918 Sayılı Karayolları Trafik
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını
gösteren tablo tutanağa eklidir.
8.- Ankara Milletvekili Faruk Koca
ve 4 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak ile Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, İzmir
Milletvekili Oktay Vural ve 4 Milletvekilinin 13/10/1983
Tarihli ve 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/736, 2/739) (S. Sayısı:
546) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 546 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına,
İzmir Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın Oktay Vural. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Evet, aslında bu getirilen kanun teklifini maalesef 25
Haziranda yine Türkiye Büyük Millet Meclisinde çıkartılan bir kanunda yapılan
değişikliği değiştirmek için getirdik ve o zaman da Komisyonda Mustafa
Elitaş’ın verdiği önergeyle ayakta yolcu taşımaya, taşıdığı fazla yolcu başına
60 Türk lirası ceza kesilmesine ilişkin bir önerge, 25 Haziranda bu kanunlaştı.
Şimdi geliyoruz, bu sefer bir
değişiklikle yolcu başına değil de fazla yolcu alınması hâlinde 50 lirayla bir
cezaya indirmiş oluyoruz. Aslında tabii maalesef, bu, yasama kalitesi
bakımından son derece düşünülmesi gereken bir husus fakat bizim de bu konuda
bir teklifimiz vardı. Özellikle büyük şehirlerde pik saatlerde minibüslerde
fazla yolcu alınmasıyla ilgili bir düzenleme yapılması gerekiyor. Neden? Çünkü
halk otobüslerinde oluyor, belediye otobüslerinde oluyor, tramvaylarda oluyor
ama minibüslerde olmuyor. Aslında bu yolcu taşıma sistemleri birbiriyle rekabet
eden sistemler olduğuna göre aynı esas ve usullere göre düzenlenmesi gerekir.
Tabii burada yolcu emniyetini de dikkate alacak şekilde bir düzenleme yapılması
gerekiyordu. Bizim amacımız da buydu. Şimdi, düşünün ki halk otobüslerinde tıka
basa insanlar dolduruluyor ama maalesef minibüslerde, özellikle pik saatlerde,
yolcuların da isteği üzerine binmesine rağmen kesilen cezalar artık
minibüsçüleri canından bezdirdi, geçenlerde İstanbul’da kendilerini yakmak
durumuna kadar götürebilecek bir eyleme giriştiler. O bakımdan, biz, bu konuda
makul bir düzenleme yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Eğer minibüslerde yolcu
taşımayla ilgili bir düzenleme, halk otobüsleri ve diğer otobüsler gibi
metrekare başına yapılabilecek bir düzenlemeyle ayakta kısmi bir yolcu alınması
ve pik saatlerde bunun yapılması, hem trafiği rahatlatmak açısından mümkün
olabilecek hem de açıkçası bu kadar bezdirici ceza uygulamalarından küçük
esnafı korumuş olacaktık.
Bizim önerimiz buna amirdi ancak maalesef sadece 25 Haziranda,
yani on beş-yirmi gün önce yaptığımız bir kanunda yapılan yanlışlığı düzeltme
yoluna giderek çözüm aranıyor. Aslında bu bir çözüm değil, gerçekten çözüm
değil. O bakımdan burada bir önergemiz olacak bizim. Bu
önerimizde, bu konuda, ayakta yolcu taşımayla ilgili düzenlemenin yönetmelikte
yapılması. Bununla ilgili sınırlama da pik saatlerde olabilir, yolcu
emniyetini dikkate alacak, aracın teknik kapasitesini dikkate alabilecek bir
düzenleme yapılabilir. Bu düzenleme yapılırsa zannederim minibüs esnafı daha
rahat edecek, yolcular da daha rahat edecek. Takdir edersiniz ki ayakta yolcu zorla
bindirilmiyor, o arada vatandaşlar evine gitmek için binmek durumunda kalıyor.
Böyle bir durumda, vatandaşların da ivedilikle işlerine ya da evlerine
gitmesini temin için makul bir çözüm alanı bulunabilir diye biz kanun teklifini
vermiştik ama bu kanun teklifi dikkate alınmadı. Bir önergeyle bunu özellikle
tekrar vurgulayacağız.
(x) 546 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
O bakımdan, haksız rekabete de yol açtığını düşündüğümüz bu
düzenleme gerçekten dolmuşçu esnafımızı rahatlatmayacaktır. Bu bakımdan, sabah
ve akşam saatlerinde işine ve evine giden insanlarımızı taşıyan dolmuşçular da
minibüs esnafı da sürekli bir ceza tehdidi altında kalmayacaktır. Gelin
diyoruz, bununla ilgili bir düzenlemeyi bu şekilde yapmak daha uygun olur,
hakkaniyete daha uydundur diye düşünüyoruz.
Burada şunu ifade etmeliyim ki, bu düzenlemenin tamamıyla yolcu
emniyetini riske atmayacak bir düzenleme olması gerekiyor. Elbette bu konuda
muhakkak yolcunun emniyetini, seyahatin emniyetini dikkate alacak şekilde bir
düzenleme yapılması gerekir.
Bence bu düzenleme kâfi bir düzenleme, talebi karşılayan bir
düzenleme değildir. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak minibüsçü esnafından,
küçük esnaftan gelen bu talebi bir teklife dönüştürmüştük. Gerçekten, cezaları
getirdiler bize, 850 milyon, 650 milyon cezalar. Bir de maalesef bu çok
acımasızca kullanılabiliyor. Bu konuda hukuki bir garanti oluşturulabilirse
zannederim daha rahat hizmet etmesi mümkün olabilecektir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu kanun teklifinde benim de
ismim geçiyor ama bu kanun teklifini verirken amacımız tamamıyla bu
çerçevedeydi. Ama huzurlarınıza gelen, Komisyonda kabul edilen kanun teklifinin
bizim arzu ve isteklerimizi yerine getirmekte, minibüsçü esnafının taleplerini karışlamakta
çok etkisiz kalacağını düşünüyoruz.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, daha önce yapılan bir
yanlışlıktan dönülmesi doğrudur ama biz yanlışlıktan dönülmesini değil de doğru
olanı bulmamız gerektiği kanaatindeyiz.
Bu düşüncelerle hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Vural.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Yalova Milletvekili ve Grup
Başkan Vekili Sayın Muharrem İnce.
Muharrem Bey, buyurun.
CHP GRUBU ADINA MUHARREM İNCE (Yalova) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sabahın bu saatinde çok fazla zamanınızı almak istemiyorum. Ama az
önce Sayın Vural’ın söylediği gibi halk otobüsünde oluyor, belediye otobüsünde
oluyor, minibüste olmuyor. Bu, devletin bakış açısıyla ilgili bir şeydir.
Demokrat devlet, hesap veren devlet, örnek olan devlet, adil devlet… Bakın, ben
size böyle olmadığına, devletin yurttaşına, vatandaşına nasıl baktığına sadece
minibüslerde değil, başka konularda da nasıl baktığına birkaç örnek vermek
istiyorum.
Siz bir özel okul kurmak isteseniz devletin müfettişleri gelir,
sizin müdür odanızı ölçer, der ki: “Şu kadar metrekare olacak, ”Pencerenizi
ölçer “Şu kadar olacak”, tabanınızı ölçer; teneffüs saatini, metrekaresini bulur,
pencerelerini, her şeyini ölçer. Eğer
Mesela, bir başka örnek vereyim: Sizin bir özel okulunuz var.
Burada altı saat, yedi saat bir dersiniz boş, bu dersi dolduracaksınız. Bir
öğretmen de iki günde bu dersleri yapabilir diyelim. Siz bir kişiye haftanın
iki günü sigortasını ödeyerek o kişiyi orada çalıştıramazsınız, otuz gün
sigortasını ödemeye mecbursunuz ama devlet kendisi çalıştırır. Devlet gelir
usta öğreticiye hiç de otuz gün sigorta ödemez. Bakın, bu mantığı değiştirmemiz
lazım. Yani vatandaşın yapamadığını devlet kendisi yapar.
Bir de şöyle yapar: Sanki parasını o vermiş gibi getirir böyle
kapının önüne “Türkiye Cumhuriyeti Millî
Eğitim Bakanlığı bilmem ne lisesi” diye yazar. Parasını sen vermedin, kendi
uymadığın kuralların tümünü vatandaştan istersin, eğer vatandaş kurallara
uyacaksa, devlet ondan önce uymalıdır. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Yani
bu, bir ceberut devlet anlayışıdır. İçimizde burada Millî Eğitim Bakanlığında
üst düzey yöneticilik yapmış arkadaşlarımız var, ben onları da görüyorum, yani
beni onaylıyorlar, bu böyledir. Ben devletin kısmında değildim, vatandaşın
kısmındaydım, bunları çok iyi biliyorum. Bunları toptan değiştirmemiz lazım,
toptan, anlayışı değiştirmemiz lazım, felsefeyi değiştirmemiz lazım. (Alkışlar)
Bu, bence demokrasi kültürüyle ilgili bir şeydir. Yani devlet, örnek olacak.
Devlet…
MUSTAFA CUMUR (Trabzon) – CHP politikalarına aykırı konuşuyorsun.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Bak bu saatte, sabahın beşinde bana,
CHP’ye laf atarsan, ben yirmi dakikayı burada doldururum, ondan sonra bir yirmi
dakika daha doldururum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Lokman Bey, ne diyorsun, sen mi attın? Sen atmadın değil mi?
LOKMAN AYVA (İstanbul) – Hayır.
MUHARREM İNCE (Devamla) -
Tamam o zaman, peki.
Bu mantığın kayıtlara geçmesini istedim, bu örnekleri gerçekten
çoğaltmak mümkün. Şu anda ilk etapta sabahın beşinde aklıma bunlar geldi.
Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın İnce.
AK PARTİ Grubu adına Giresun Milletvekili Sayın Nurettin Canikli.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
AK PARTİ GRUBU ADINA NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Çok kısa konuşacağım. Bir yanlış algılama söz konusu, onunla
ilgili. Bu teklifle ilgili çalışmalar yapılırken, hangi süreçten geçirildi,
kimlerin görüşü alındı, o konuda sizleri bilgilendirmek istiyorum. Şimdi, bu
talep tamamen ilgili arkadaşların istekleri doğrultusunda ve onların talebini
tamamen karşılayacak şekilde dizayn edildi, ne eksik
ne fazla. Hatta 63 lira asgariye indirilmiş ceza, o 50 liraya düşürüldü. Yani o
noktada iyileşme söz konusu. Aslında, Sayın Vural’ın söylediği hususlar gündeme
geldi o zaman da ama şu söylendi, hatta kendileri tarafından bu itiraz yapıldı:
Her oynama, her değişiklik, her yeni düzenleme plaka fiyatlarında, minibüslerin
piyasa fiyatlarında ciddi değişikliklere yol açabiliyor. Ben de ilk defa orada
öğrendim, bu tartışmalar, bu görüşmeler sırasında öğrendim. Yani diyelim eski
hâlinde kalmış olsaydı, yani yolcu başına kalmış olsaydı, minibüsün fiyatlarını
düşürüyor; bu, bununla yükseliyor tekrar. Biraz daha farklı bir… Mesela cezayı
tamamen kaldırsak ya da başka birtakım düzenlemeler yapsak fiyatlar ona göre
değişiyor, bu anlamda piyasaya çok da müdahale etmemek lazım. Bunlar, tamamen
Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonunun talebi doğrultusunda aynen,
bire bir gerçekleşti; onlar 60 lira istedi, 50 liraya düşürüldü ayrıca ilave
olarak. Dolayısıyla, onların talebi tamamen karşılanıyor bu düzenlemeyle, orada
hiç problem yok, yani en ufak bir problem yok. Bu tartışmalar yaşandığı için…
Olsa yaparız yani bir şey.
OKTAY VURAL (İzmir) – Ekonomiyle çok yakın bir alaka kurdunuz,
hayret ediyorum doğrusu. Şimdi ne yaptınız? Ucuzlattınız mı?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Şöyle, bakın, Sayın Vural, yani o
düzenlemeden sonra bir sıkıntı ortaya çıktı, doğal olarak, temsilcileri bize de
geldiler ve konu bu şekilde ıttılamıza girdi, muttali olduk.
OKTAY VURAL (İzmir) – Halk otobüslerinin plakası yok mu?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Hayır, şöyle ama bakın, mevcut bir
sistem var yani mevcut bir yapı var, bir statüko var,
bir ilişki var ve o yapının bir fiyatı var, ha onu biz değiştirmeyelim diyorum
yani çünkü o zaman yeni bir denge kurulacak, yeni bir fiyat sistemi oluşacak,
buna müdahale etmeyelim ama mağduriyetleri vardı, şikâyetleri, eleştirileri
vardı, onları da gideriyoruz yani ona da kayıtsız kalamazdık, hep birlikte…
OKTAY VURAL (İzmir) – Hiç minibüsçülerin böyle bir şeyi yok.
İstanbul’dakilerin hepsi geldi, tekliflerini de verdiler.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Yani tamamen kendi talepleri
doğrultusunda.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
KARAYOLLARI TRAFİK KANUNUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR
KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 13/10/1983 tarihli ve 2918
sayılı Karayolları Trafik Kanununun 25/6/2010 tarihli ve 6001 sayılı
Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile değişik
65 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “taşıdığı fazla yolcu başına”
ibaresi madde metninden çıkarılmış ve aynı fıkrada yer alan “60 Türk Lirası”
ibaresi “50 Türk Lirası” olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN – Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Manisa Milletvekili Erkan Akçay.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 546 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii, ülkemizde çok çeşitli alanlarda
para cezaları uygulanmaktadır. Bunları, adli ve idari para cezaları, vergi
cezaları, Kabahatler Kanunu uyarınca kesilen para cezaları ve trafik cezaları
olarak sayabiliriz. Kesilen bu para cezalarının caydırıcılık etkisi nedir,
bilemiyoruz. Bugüne kadar bunun herhangi bir ölçümü yapıldığı konusunda bir
bilgi sahibi değiliz ancak bütçeye ciddi bir katkısı olduğunu açıklanan bütçe
gelirleri sonuçlarından anlıyoruz. 2010 yılında ilk altı aylık para cezası tahsilatına baktığımızda, Adalet ve Kalkınma Partisinin
bütçe performansında tek başarılı kaleminin para cezası tahsilatında olduğunu
görüyoruz. 2010 yılının ilk altı ayında 2 milyar 392 milyon lira para cezası
tahsil edilmiştir. 2010 yılı bütçesinde 3 milyar 164 milyon liralık para cezası
toplaması öngörülüyor idi ve Maliye Bakanlığı bu hedefin yüzde 75’ini daha ilk
altı ayda gerçekleştirmiştir ve geçen yılın aynı dönemine göre de para cezası tahsilatında yüzde 27’lik bir artış söz konusudur.
Değerli milletvekilleri, bireylerin ve toplumun hak ve yararlarına
ilişkin kuralların uygulanmasına yönelik yaptırımları içeren cezaların
uygulanmasına hiç kimsenin itirazı olamaz. Kural varsa, uyulmuyorsa ceza da
olacaktır ancak kuralların ve cezaların adil, haklı, insaflı, eşit,
uygulanabilir, caydırıcı ve etkili olması gerekmektedir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu, şoförlüğü meslek edinmiş ve
geçimini taksicilik, minibüsçülük, servis aracı işletmeciliği, kamyonetçilik,
kamyonculuk ve otobüsçülük yaparak sağlayan esnafımızı ileri derecede mağdur
edecek ve ekmek parası kazanamaz duruma düşürecek cezai müeyyideler de
içermektedir. İşlenen bazı trafik suçları dolayısıyla hem idari para cezası
kesilmekte hem şoförün sürücü belgesi geri alınmakta ve hem de aracı trafikten
men edilmekte, dolayısıyla şoför esnafı çok büyük sıkıntılara düçar olmaktadır.
Örneğin, bu yapılan düzenlemede de aynı şekilde, aynı Kanun’un 65’inci
maddesine göre, minibüslere ayakta yolcu alınması hâlinde yolcu başına 60 lira
idari para cezası kesilmekte idi ve 20 ceza puanı yazılmakta ve ceza puanı
100’ü bulduğu takdirde şoförün sürücü belgesi geri alınmaktadır. Para cezasına
ilişkin düzenleme şimdi değiştiriliyor.
Yine 65’inci maddeye göre, aracına istiap haddinden fazla yük
alınması hâlinde araç işletmecilerine 1.321 lira adli para cezası kesilmekte ve
tekrarında da bu ceza 2 katı olarak uygulanmaktadır ve ayrıca araç trafikten men
edilmektedir.
Yine aynı Kanun’un 30’uncu maddesine göre de araçların fren,
lastik ve ışıklar sisteminde noksanlık, bozukluk veya teknik şartlara aykırı
olan durumlar sebebiyle, bu noksanlıkların giderilmesine imkân tanımadan
şoförler 62 lira idari para cezasına çarptırılmakta ve 20 ceza puanı verilmekte
ve araçları da trafikten men edilmektedir.
Daha Kanun’un birçok maddesi gereğince, şoförlere bir suçtan
dolayı üç ayrı ceza uygulanmaktadır. Özellikle, ceza puanlarının 9 Haziran 2008
tarihinde yeniden düzenlenmesi ve en düşük ceza puanının 1’den 5’e, en yüksek
ceza puanının da 15’ten 20’ye çıkarılması sebebiyle, on binlerce şoförün sürücü
belgeleri geri alınmış, mesleklerini icra edemez hâle gelmişlerdir. Kanun
gereği, sürücü belgesi 2’nci veya 3’üncü defa geri alınanlar ise çok daha uzun
süreler boyunca araç kullanmaktan men edilmektedir.
Altyapı hazırlanmadan, makul bir geçiş süresi de tanınmadan
yapılan yasal düzenlemeler ve cezai müeyyideler, ilgili kesimlerin ekonomik,
sosyal ve kültürel durumlarını hesaba katmadan uygulanınca da infiale yol açan
tepkilere de yol açmaktadır. Bu sebeple, şoför ve nakliye işleriyle uğraşan
esnaf, ceza puanlarının yüksekliği ve bir trafik suçuna birden fazla ceza
uygulanması yönünden gerçekten zor durumdadır.
Bu düzenlemeyle de ilgili olarak bu kanun teklifinde “60 Türk
Lirası” ibaresinin 15 lira olarak değiştirilmesi önerilmişken, Komisyonda
verilen önerge ile “taşıdığı fazla yolcu başına” ibaresi de madde metninden
çıkarılmış ve “
Bu 1 maddelik kanun teklifinde dahi, değerli milletvekilleri,
Komisyonda değişikliğe gidilmiştir. Böyle bir değişikliğe gidilmesi dahi Adalet
ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin kafa karışıklığını ve ne yaptıkları
konusunda bir tereddüt içerisinde olduklarını göstermektedir ve yaptıkları
işten emin değildirler. Bu durumun bir başka göstergesi de bu kanun teklifiyle
önerilen bu değişikliğin, daha üç hafta önce, 25 Haziran 2010 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisinde görüşülen Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’na eklenen bir maddeyle bu cezanın 60 liraya
çıkarılmış olmasıdır. Komisyonunuzun kabul ettiği metin hilafına Kayseri
Milletvekili ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Mustafa
Elitaş ve arkadaşlarının teklifiyle bu ceza o tarihte 60 Türk liraya çıkarılmış
idi, şimdi ise yeniden kanun teklifiyle değişiklik öncesi duruma dönülmesi
kabul edilmektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun çalışmalarına ara
vermek üzere olduğu ve birçok tasarının beklediği bir süreçte bu değişiklik
âdeta yapboz tahtasına döndürülmüştür. Eğer şimdi minibüsçü
ve dolmuşçu esnaf düşünülüyor ise neden üç hafta önce düşünülmemiş ve komisyon
üyelerinin de salt çoğunlukla katılmasıyla ceza miktarı yolcu başına 60 Türk
liraya çıkarılmıştı ya da şimdi düşünülüyor ise neden Milliyetçi Hareket
Partili milletvekillerinin teklifi dikkate alınarak minibüs ve dolmuşçular
kapsam dışına çıkarılarak haksız rekabet önlenmemiştir diyor ve sözlerime
burada son vererek muhterem heyetinize saygılarımı sunuyorum. (MHP ve AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 1. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Günal |
Oktay Vural |
Erkan Akçay |
|
Antalya |
İzmir |
Manisa |
|
Alim Işık |
Hüseyin Yıldız |
Mustafa Kalaycı |
|
Kütahya |
Antalya |
Konya |
Madde 1 - 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun "Araçların
Yüklenmesi" başlıklı 65 inci maddesinin a) bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Araçların yüklenmesinde, yönetmeliklerle belirlenen ölçü ve
esaslara aykırı olarak;
a) Şehir içi toplu taşımacılık yapan Otobüs dolmuş ve minibüsler
hariç, taşıma sınırı üstünde yolcu alınması,
Şehir içi toplu taşımacılık yapan araçlarda ayakta yolcu istiap
haddi ile ilgili esas ve usuller yönetmelikle belirlenir,
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım?
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Şehir içi diğer toplu taşıma araçlarına tanınan ayakta yolcu alma
hakkı minibüs ve dolmuşçulara tanınmayarak haksız rekabete sebep olunmaktadır.
Bu kanun maddesi ile uygulanmakta olan ve haksız rekabete yol açan şehir içi
toplu taşımacılıkta otobüsler ile dolmuş ve minibüsler arasında farklı uygulamaların
önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın Oktay Vural. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
MHP GRUBU ADINA OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Bugün çalışmalarımızı tamamlamış bulunuyoruz, sabahın beşi.
Gerçekten, maalesef milletvekillerinin çalışma saatleri, çalışma takvimi
konusunda son derece dikkatsiz bir dönem geçirdiğimizi düşünüyorum.
Milletvekillerinin bu saate kadar bekletilmesi, gerçekten yasama kalitesinin
oluşması bakımından çok büyük sakıncalar oluşturmaktadır.
Ben bütün milletvekillerine, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
olarak bütün milletvekillerine yasama çalışmalarına katkılarından dolayı
teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak milletin bize verdiği yetkiye
istinaden burada sözümüzü ve sesimizi ifade ettik, vatandaşlarımızdan gelen
talepleri ifade ettik, eleştirilerimizi yönelttik, önerilerimizi yaptık.
Şimdi Danışma Kurulunun AKP Grubunun aldığı karara istinaden bu
son kanun teklifinin kabul edilmesiyle birlikte tatile, 1 Ekime kadar Meclisi
tatile sokuyorsunuz. Ben bütün milletvekillerine, aileleriyle birlikte hayırlı
bir tatil diliyorum.
Hepinize saygılarımı arz ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.
AK PARTİ Grubu adına Grup Başkan Vekili ve Yozgat Milletvekili
Sayın Bekir Bozdağ. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir yasama yılının daha sonuna geldik. Tabii bu yasama yılında
da Türkiye Büyük Millet Meclisi çok önemli değişimlere, dönüşümlere, milletimizin
hayrına ve yararına çalışmaların altına imza attı. Bu çalışmaların hepsinde
iktidarıyla muhalefetiyle Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapan bütün
milletvekili arkadaşlarımızın emeği var, teri var, katkısı var. Ben bu
vesileyle bütün milletvekili arkadaşlarıma, ayrı ayrı hepsine teşekkür
ediyorum. Sağ olsunlar, var olsunlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Gecenin bu saatine kadar çalışmaları sürdürdük. Sadece bugün
değil, bundan önceki zamanlarda da gece geç vakitlere kadar, sabaha kadar çalıştığımız
oldu, emeğinizi, mesainizi hiçbir zaman esirgemediniz.
Bu kanunun kabulünden sonra tatile giriyoruz, umarım iyi tatil
geçirirsiniz ve dinlenmeyi hak ettiniz ama halk oylaması da var, tabii orada da
halkımızla, milletimizle beraber olacağız. Milletimizin kabulleriyle yeni
dönemde, daha yeni bir dönemde Meclisimizde yine 1 Ekimde birlikte olacağız.
Tekrar, tekrar tekrar hepinize teşekkür ediyorum, hepinize kolaylıklar
diliyorum, ailenizle birlikte, halkımızla birlikte olmanızı diliyorum ve kabullerle
Ankara’ya dönmenizi temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Yalova Milletvekili ve Grup
Başkan Vekili Sayın Muharrem İnce. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU
ADINA MUHARREM İNCE (Yalova) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben alışkın değilim sizin beni alkışlamanıza. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Evet, çok teşekkür ederim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bunda da bir hayır vardır!
MUHARREM İNCE (Devamla) – Çok teşekkür ederim.
OSMAN DEMİR (Tokat) – Bu üslubu değiştirme Muharrem Bey.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Evet, gerçekten yorucu günleri geride
bıraktık. Ben de hepinize iyi tatiller diliyorum fakat tatili siz yapacaksınız,
grup başkan vekilleri burada nöbetçi kalacak.
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) – Sana kim dedi grup başkan vekili ol
diye!
MUHARREM İNCE (Devamla) – Ayrıca unutulmuş bir şey var, sabahın bu
saatlerine kadar bizimle birlikte çalışan personelimize de iyi tatiller
diliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Teklifin tümünü oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiş ve yasalaşmıştır.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, bu yasama dönemini geride
bıraktık. Bu yasama dönemi içerisinde her türlü katkıda bulunan milletvekili
arkadaşlarıma, grup başkan vekili arkadaşlarıma, Meclis personeline, basın
mensuplarına ve sevgili vatandaşlarımıza canı gönülden teşekkür ediyorum.
Hayırlı bir tatil diliyorum ailelerinizle birlikte, inşallah,
sağlıcakla gidip sağlıcakla dönersiniz, gittiğiniz yerlere de selam götürün.
Alınan karar ile Anayasa ve İç Tüzük gereğince gündemde bulunan
konuları görüşmek için, 1 Ekim 2010 Cuma günü saat 15.00’te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 05.13