DÖNEM: 23 CİLT: 76 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
138’inci
Birleşim
21 Temmuz 2010 Çarşamba
(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler
tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Uşak
Milletvekili Mustafa Çetin’in, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, 14-15 Temmuz 2010
tarihleri arasında Slovenya’ya yaptığı resmî ziyarete ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep’in eğitim ve ekonomik sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Kayseri
Milletvekili Yaşar Karayel’in, Kayseri’ye yapılmakta olan turizm yatırımlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) TEZKERELER
1.- Japonya
Temsilciler Meclisi Başkanı Takahiro Yokomichi ile beraberindeki heyetin
ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/1259)
B) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata ve 19 milletvekilinin, infaz koruma memurlarının
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/845)
2.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel ve 19 milletvekilinin, sokakta yaşayan ve çalışan çocukların sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/846)
3.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık ve 26 milletvekilinin,
Kütahya’nın ulaşım sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/847)
4.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 28 milletvekilinin, emeklilerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/848)
V.- ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- (10/321,
10/426) esas numaralı Meclis Araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel
Kurulun 21/7/2010 Çarşamba günkü birleşiminde birlikte
yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
2.- (10/367,
10/383) esas numaralı Meclis Araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel
Kurulun 21/7/2010 Çarşamba günkü birleşiminde birlikte yapılmasına
ilişkin CHP Grubu önerisi
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın’ın, Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçli’nin, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Eskişehir
Milletvekili H. Tayfun İçli’nin, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
3.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
4.- Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
5.- Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli’nin, İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
6.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
7.- Adalet Bakanı
Sadullah Ergin’in, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
VII.- SEÇİMLER
A) SAYIŞTAY ÜYELİKLERİNE SEÇİM
1.- Sayıştayda
açık bulunan üyeliklere seçim (S. Sayısı: 543)
VIII.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, Sayıştay üyelikleri için yapılan seçimlerin parti
mutfağındaki tercihleri yansıtan bir oylama olduğuna ilişkin açıklaması
2.- Samsun
Milletvekili Suat Kılıç’ın, Sayıştay üyeliği seçimlerinin bir parti işi, bir
siyasi faaliyet olmadığına ve kararın yüce Meclise ait olduğuna ilişkin
açıklaması
3.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın,
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün sözlerini başka bir alana çektiğine
ilişkin açıklaması
4.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın, konuşmasında “geçmişle yüzleşmek” hususunda
söylediklerinin Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş tarafından farklı
değerlendirildiğine ilişkin açıklaması
5.- İzmir
Milletvekili Kâmil Erdal Sipahi’nin, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
konuşmasındaki “Diyarbakır’da bir vatandaşın ‘bize pislik yedirdiler’”
şeklindeki ifadelerine ilişkin açıklaması
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
3.- Gelir Vergisi
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in, 3717 Sayılı
Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat
Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin
"II-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Kerim Özkul ve 4 Milletvekilinin, Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi;
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın, Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886,
1/838, 2/599, 2/712, 2/727) (S. Sayısı: 536)
4.- Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın; Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır’ın; Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’nin;
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 2 Milletvekilinin; Mardin (Eski)
Milletvekili Ahmet Türk ve 20 Milletvekilinin; Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç
ve Batman Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri
ile Adalet Komisyonu Raporu (1/775, 2/84, 2/407, 2/477, 2/508, 2/534, 2/711)
(S. Sayısı: 526)
5.- Uluslararası
Telekomünikasyon Birliği (ITU) Kuruluş Yasası ve Sözleşmesinde Değişiklik Yapan
Antalya Tam Yetkili Temsilciler Konferansı Sonuç Belgelerinin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/673) (S.
Sayısı: 519)
6.- Uluslararası
Telekomünikasyon Birliği (ITU) 2003 Dünya Radyo Komünikasyon Konferansı Sonuç
Belgelerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/333) (S. Sayısı: 306)
X.- OYLAMALAR
1.- Terörle
Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın 8’inci maddesinin oylaması
2.- Terörle
Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın 9’uncu maddesinin oylaması
3.- Terörle Mücadele
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın
Geçici 2’nci maddesinin oylaması
4.- Terörle
Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın 10’uncu maddesinin oylaması
5.- Terörle Mücadele
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın
11’inci maddesinin oylaması
6.- Terörle
Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın 12’nci maddesinin oylaması
7.- Terörle
Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın oylaması
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya Orman Bölge Müdürlüğünün Sarısu Mesire
Alanı ile ilgili soruşturmasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlu’nun cevabı (7/15144)
2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’da yatırım programına alınan projelere
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/15147)
3.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, yatırım programına alınıp bitirilememiş projelere
ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/15148)
4.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’da projelendirilip bitirilemeyen
yatırımlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/15149)
5.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye’de yatırım programına alınan projelere
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/15150)
6.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, nüfus ve seçmen verilerine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/15219)
7.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Adana’da sulama birliklerine borçlu çiftçilere
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/15250)
8.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, TBMM Başkanının bindiği helikoptere ilişkin sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/15254)
9.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye’de bitirilememiş olan yatırımlara
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/15318)
10.- İstanbul Milletvekili
Süleyman Yağız’ın, Dilekçe Komisyonunun e-dilekçe uygulamasına ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in
cevabı (7/15321)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.04’te açılarak on üç oturum yaptı.
Muğla
Milletvekili Gürol Ergin’in, Hükûmetin fındık politikasına,
Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Yozgat’ta haziran ayında meydana gelen sel ve
dolu afetine ve Yozgat çiftçisinin sorunlarına,
İlişkin gündem
dışı konuşmalarına Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap verdi.
Hakkâri
Milletvekili Abdulmuttalip Özbek, Terörle Mücadele Kanunu kapsamında yargılanan
çocukların durumuna ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı.
Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi,
İzmir
Milletvekili Oktay Vural,
Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli,
Hakkâri’nin
Çukurca ilçesinde terör örgütünün saldırısı sonucu hayatını kaybeden 6 askere
Allah’tan rahmet, ailelerine, yakınlarına, Türk milletine başsağlığı
dilediklerine ve Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 36’ncı yıl dönümüne ilişkin birer
açıklamada bulundular.
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 19 milletvekilinin, emeklilerin sorunlarının
(10/841),
Kütahya
Milletvekili Alim Işık ve 23 milletvekilinin,
Kütahya’daki özelleştirmelerin ekonomik ve sosyal etkilerinin (10/842);
Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan ve 19 milletvekilinin:
Yargıdaki bazı
sorunların (10/843),
Tüketici hakları
alanında yaşanan sorunların (10/844),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin
gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı;
İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen ve 54 milletvekilinin, seviye
belirleme sınavı uygulamasında görevini kötüye kullanarak ve yetkisini
suistimal ederek öğrenciler ve ailelerin mağduriyetine ve kamunun zararına
neden olduğu, bu eylemlerinin Türk Ceza Kanunu’nun 257’nci maddesine uyduğu
iddiasıyla Millî Eğitim Eski Bakanı Hüseyin Çelik hakkında Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin önergesi (9/3) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin
görüşme gününün Danışma Kurulu tarafından tespit edilip Genel Kurulun onayına
sunulacağı,
Açıklandı.
Çin Halk
Cumhuriyeti’nde 18-21 Ağustos 2010 tarihleri arasında düzenlenecek olan 2010
Dünya Kanser Liderleri Zirvesine davet edilen, TBMM kanser hastalığı konusunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Başkanı Kemalettin Aydın’ın davete icabet etmesine
ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.
Gündemin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan
(10/646) esas numaralı, çay üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergenin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 20/7/2010
Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP grup önerisi yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Trabzon
Milletvekili Süleyman Lâtif Yunusoğlu, Rize Milletvekili Bayram Ali
Bayramoğlu’nun, konuşmasındaki, çay üreticilerinin problemleri yerine, çay
sektörünün problemlerinin araştırılmasının daha doğru olacağı yönündeki
ifadelerine,
Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, 2010 bütçesinden tarıma ayrılan ödeneklere,
Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin
açıklamalarının gerçekleri yansıtmadığına,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/73) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildi.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2’nci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen,
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in,
3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve
Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin
"II-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Kerim Özkul ve 4 Milletvekilinin, Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak'ın, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (1/886, 1/838, 2/599, 2/712,
2/727) (S. Sayısı: 536),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
4’üncü sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Terörle Mücadele Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Samsun
Milletvekili Osman Çakır’ın, Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, Hakkari Milletvekili Hamit Geylani’nin, İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 2 Milletvekilinin; Mardin (Eski) Milletvekili
Ahmet Türk ve 20 Milletvekilinin, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve Batman
Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile
Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/775, 2/84, 2/407, 2/477, 2/508, 2/534, 2/711)
(S. Sayısı: 526) birinci bölümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı; İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, ikinci bölümün görüşmelerinin kapalı oturumda
yapılmasına ilişkin önergesinin görüşülebilmesi için yeminli stenografların ve
yeminli görevlilerin salonda kalmalarıyla ilgili oylamalarda karar yeter sayısı
bulunamadı.
İzmir
Milletvekili Oktay Vural, MHP Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, askerî
suçlarla ilgili kanun teklifinin “benzer mahiyetli” diye komisyon tarafından
526 sıra sayılı Kanun Tasarısı’yla birleştirilmesinin yanlış olduğuna,
Adalet Komisyonu
Başkanı ve Ankara Milletvekili Ahmet İyimaya, Samsun Milletvekili Osman
Çakır’ın kanun teklifinin 526 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesiyle
ilgili olduğu için birleştirildiğine,
Ordu Milletvekili
Rıdvan Yalçın, Kastamonu Milletvekili Hakkı Köylü’nün, konuşmasındaki bazı
sözlerini kastetmediği anlamda ifade ettiğine,
İzmir
Milletvekili Oktay Vural, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in, “terör örgütünün bu
yasayı istemediği” yönündeki ifadelerine ve açık oylamada İstanbul Milletvekili
Mehmet Müezzinoğlu’nun 2 defa oy kullandığına;
Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ,
Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi,
Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan,
Adalet Komisyonu
Başkanı ve Ankara Milletvekili Ahmet İyimaya,
526 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesinde yapılan düzenlemenin af niteliği
taşımadığına;
Konya
Milletvekili Faruk Bal, 526 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesinde
yapılan düzenlemenin af niteliğinde olduğuna ve buna göre oylama yapılması
gerektiğine,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ, Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, AK PARTİ Grubu
Başkanına sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.
526 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümünün görüşmelerinin kapalı oturumda yapılmasına
ilişkin önergenin görüşülebilmesi için yeminli stenografların ve yeminli
görevlilerin salonda kalmalarıyla ilgili oylamalarda karar yeter sayısı
bulunamadığından 21 Temmuz 2010 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat
14.00’te toplanmak üzere birleşime 03.41’de son verildi.
Sadık
YAKUT |
|
|
|
|
|
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
|
|
Yusuf
COŞKUN |
|
Bayram
ÖZÇELİK |
|
|
|
|
Bingöl |
|
Burdur |
|
|
|
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
|
|
|
Harun
TÜFEKCİ |
|
|
|
|
|
|
Konya |
|
|
|
|
|
|
Kâtip Üye |
|
|
|
|
No.: 184
II.- GELEN KÂĞITLAR
21 Temmuz 2010 Çarşamba
Tasarılar
1.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Asya Kalkınma Bankası Arasında Asya Kalkınma Bankasının Bölgesel
Ofisinin Kurulmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı (1/909) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8.7.2010)
2.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Bitki Karantinası Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/910) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19.7.2010)
Teklif
1.-
İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay
Vural ile 4 Milletvekilinin; 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/739) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
15.7.2010)
Rapor
1.- Denizli Milletvekili
Hasan Erçelebi ve 2 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37’nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme
Alınma Önergesi (2/73) (S. Sayısı: 545) (Dağıtma tarihi: 21.7.2010) (GÜNDEME)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Batman Milletvekili Ayla
Akat Ata ve 19 Milletvekilinin, infaz koruma memurlarının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/845) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2010)
2.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel ve 19 Milletvekilinin, sokakta yaşayan ve çalışan çocukların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/846) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3.6.2010)
3.- Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 26 Milletvekilinin, Kütahya’nın ulaşım
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/847) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3.6.2010)
4.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkan ve 28 Milletvekilinin, emeklilerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/848) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.6.2010)
Sözlü Soru
Önergeleri
1.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, bir köydeki elektrik
arızasına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/2158) (Başkanlığa
geliş tarihi: 09/07/2010)
2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Posof Devlet Hastanesine
diyaliz ünitesi kurulmasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2159) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
3.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Erbaa’daki sahil sulama
birliklerinin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2160) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, organ nakline ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2161) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
5.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta Ruh Sağlığı ve
Hastalıkları Hastanesi açılmasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2162) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
Yazılı Soru
Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, TRT ile ilgili bazı iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15608) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)
2.- Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin, TOKİ’nin Ataköy’deki
arazisine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15609) (Başkanlığa geliş
tarihi: 09/07/2010)
3.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, İsrailli şirketlerin iletişim
hatlarını kontrol ettiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/15610) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)
4.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, bir gazetede çıkan bir
habere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15611) (Başkanlığa geliş
tarihi: 09/07/2010)
5.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, yurt dışı gezilerinden
aldığı harcıraha ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15612) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14/07/2010)
6.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, bir dava kapsamındaki
tazminatların ödenmemesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15613)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
7.- İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, atıl kamu binalarının ve
malzemelerinin değerlendirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/15614) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
8.- Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, gözlük cam ve çerçeve
bedellerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15615) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)
9.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, kamu görevlileri hakkındaki
ihbar ve şikayetlere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15616) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)
10.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, SGK’ya olan borçlulara ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15617)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)
11.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, sosyal güvenlik merkezlerine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15618)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)
12.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, emeklilerin sorunlarına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15619)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)
13.- İstanbul Milletvekili Bayram Ali Meral’in, Kardemir yönetimine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15620)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
14.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, sigortasız çalıştırılan
işçilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15621) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
15.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
Kütahya’daki teşvik uygulamalarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15622) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
16.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, kadın istihdam oranına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15623)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
17.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, DSİ VI. Bölge Müdürlüğünün bazı
uygulamalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15624)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)
18.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Kayalıköy ve Kırklareli
barajlarının kullanımına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15625) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
19.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir taş ocağının çevreye
verdiği zarara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15626)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
20.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Ergene Nehrindeki
kirliliğe ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15627)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
21.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Armağan Barajına ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15628) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/07/2010)
22.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Çevresel Gürültünün
Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliğindeki müzik sınırlamasına ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15629) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/07/2010)
23.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, TRT’nin aylık dergisine
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru
önergesi (7/15630) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)
24.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, TRT’deki sözleşmeli personele
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru
önergesi (7/15631) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)
25.- İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, bazı mazbut vakıfların üniversite
kurmasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)
yazılı soru önergesi (7/15632) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
26.- Osmaniye Milletvekili Hakan Coşkun’un, iki vakıf üniversitenin
kuruluşu ve yönetim kadrosuna yönelik iddialara ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/15633)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
27.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TRT’ye yapılan bir
atamaya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı
soru önergesi (7/15634) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
28.- İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ’ın, BM Güvenlik
Konseyinin İsrail saldırısıyla ilgili açıklamasına ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15635) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)
29.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, KKTC, Abhazya ve Azerbaycan’a
uygulanan ambargolara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15636) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
30.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, yardım gemilerine saldıran
İsrail’den istenenlere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15637) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
31.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, madencilik
sektöründeki kazalara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15638) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)
32.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki madencilik
faaliyetlerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15639) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)
33.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye’deki madencilik
faaliyetlerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15640) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)
34.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, gözaltındaki kayıp
vakalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15641)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)
35.- Mardin Milletvekili Emine Ayna’nın, teröristlerin cesetlerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15642) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/07/2010)
36.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl’ün, Elazığ Belediyesine yönelik
yolsuzluk iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15643) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
37.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, trafik cezalarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15644) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
38.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Kestel-İnegöl yoluna ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15645) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
39.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, İnegöl-Bozüyük yoluna ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15646) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
40.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, Samsun’daki bazı kamu
arazilerinin bazı kişi veya firmalara verileceği iddialarına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15647) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)
41.- İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek’in, sosyal tesislerin
satışına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/15648) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14/07/2010)
42.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, sosyal tesislerin satışına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/15649) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/07/2010)
43.- İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in, Öğretmenlerin Atama ve
Yer Değiştirme Yönetmeliğindeki bir değişikliğe ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15650) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)
44.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, usta öğretici
görevlendirmelerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15651) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)
45.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Finlandiya’ya düzenlenen bir
geziye ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15652)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
46.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, liselerde devamsızlık
sürelerini aşan öğrencilere yeni bir hak tanınmasına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15653) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
47.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, okul müdürlerine
yönelik rotasyon uygulamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15654) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
48.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, okullar arasındaki
fırsat eşitsizliğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15655) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
49.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, bir okul inşaatına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15656) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/07/2010)
50.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
ücretsiz ders kitabı dağıtımına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15657) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
51.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Beşiktaş İlçe Milli Eğitim
Müdürlüğü yönetimine yönelik iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/15658) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
52.- İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, Merkez Teşkilatında personele
verilen yemek hizmetlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15659) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
53.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Kırşehir’deki hastanelerin
depreme dayanıklılığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15660) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)
54.- Batman Milletvekili Bengi Yıldız’ın, bazı hastanelerin donanımına
ve bir olaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/15661)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/07/2010)
55.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Erzurum’daki hastanelerin
depreme dayanıklılığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15662) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
56.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, Konya’daki aile hekimliği
uygulamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/15663)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
57.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, buğday mantarına yönelik
önlemlere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15664)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)
58.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, Trükiye Jokey Kulübüne ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15665) (Başkanlığa geliş
tarihi: 09/07/2010)
59.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, GDO’lu ürünler ile tarım
ürünleri ve gıdaların denetimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/15666) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)
60.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, ihracatçı firmaların
üreticilerden düşük fiyattan ürün almak için anlaştığı iddialarına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15667) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/07/2010)
61.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, buğday mantarı ve kimyasal
gübrelerin zararlarına karşı alınan önlemlere ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15668) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
62.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, arı yetiştiricilerinin ve bal
üreticilerinin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/15669) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
63.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa’da hava şartlarından
zarar gören zeytin üreticilerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/15670) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/07/2010)
64.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Bodrum Torba Kavşağındaki
çalışmalara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15671)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
65.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Tirebolu balıkçı barınağının
limana dönüştürülmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15672) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
66.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Karaelmas yolcu treninin
seferlerinin iptal edilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15673) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
67.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Ege Ekspresinin seferlerinin
iptal edilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15674)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
68.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bozüyük-Kütahya arasındaki yol
çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15675)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
69.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Kütahya-Balıkesir arasındaki
yol çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15676)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
70.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, TCDD’nin faaliyetlerine
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15677) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/07/2010)
71.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, TCDD’deki kadrolaşma ve
yüklenici firmalara yönelik iddialara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15678) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/07/2010)
72.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, yüksek hızlı trene ve bazı
demiryolu hatlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15679)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/07/2010)
73.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Adapazarı’nda arazi tahsis
edilen bir şirkete ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15680)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/07/2010)
74.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, sağlık sorunları bulunan bir
hükümlüye ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15681) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15/07/2010)
75.- Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın, TMSF’ye devredilen
bankaların borçlularına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali
Babacan) yazılı soru önergesi (7/15682) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
76.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, Diyanet İşleri Başkanlığında
personele yönelik bazı uygulamalara ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik)
yazılı soru önergesi (7/15683) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)
77.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, SHÇEK personeline ilişkin
Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/15684)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)
78.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep Mozaik Müzesine
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/15685) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14/07/2010)
79.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Ceyhan Enerji İhtisas Endüstri
Bölgesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/15686)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)
21 Temmuz 2010 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 138’inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz
Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’ün Slovenya’ya yaptığı ziyaret hakkında söz
isteyen Uşak Milletvekili Mustafa Çetin’e aittir.
Buyurun Sayın Çetin. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Uşak Milletvekili Mustafa Çetin’in, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün,
14-15 Temmuz 2010 tarihleri arasında Slovenya’ya yaptığı resmî ziyarete ilişkin
gündem dışı konuşması
MUSTAFA ÇETİN (Uşak) –
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geçtiğimiz hafta, 14-15 Temmuz 2010 tarihleri arasında Sayın
Cumhurbaşkanımız, beraberinde Devlet Bakanı Sayın Egemen Bağış ve Ulaştırma
Bakanı Sayın Binali Yıldırım olduğu hâlde Slovenya’ya resmî bir ziyaret
yapmıştır. Bu ziyarete, Slovenya Dostluk Grubu Başkanı olarak ben ve Dostluk
Grubu üyelerimizden Van Milletvekili Gülşen Orhan, Isparta Milletvekili Nevzat
Korkmaz ve Edirne Milletvekili Rasim Çakır da milletvekili olarak iştirak
etmiştir.
Bu ziyarette, milletvekilleri
olarak Sayın Cumhurbaşkanımızın programında bulunan hemen hemen tüm etkinliklere
birlikte katıldık, görüşmelerde bulunduk, ziyaretlerde bulunduk. Bu vesileyle,
ben, Slovenya Dostluk Grubu Başkanı olarak Slovenya’yla son yıllarda
gerçekleşen üst düzey resmî ziyaretlerden duyduğum memnuniyete ve bunun iki
ülkenin ilişkilerine getirdiği katkıya ve milletlerimiz arasında da giderek
gelişen dostluğa değinmek istiyorum.
Bu son üst düzey ziyaretlerle
ilgili olarak Slovenya Cumhurbaşkanı Sayın Danilo Türk geçen yıl ülkemizi 2
defa ziyaret etmiştir. Birisi İstanbul’da medeniyetler ittifakı dolayısıyla,
daha sonra da 20-21 Mayıs 2009 tarihlerinde resmî ziyarette bulunmuşlardır.
Keza, Slovenya Ulusal Meclis Başkanı Doktor Pavel Gantar geçtiğimiz ay, 27-29
Haziran tarihlerinde yine Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımızı Ankara’da
ziyaret etmiştir. Bunun dışında, Dışişleri Bakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu
geçtiğimiz yıl ağustos ayında Slovenya’ya resmî ziyarette bulunmuştur. Bu
ziyaretler, bizim yaptığımız ziyaretler sırasında, Slovenya Parlamentosunda
bulunan Türkiye Dostluk Grubu üyeleriyle de bir öğle yemeği yeme ve burada
ilişkilerimizi görüşme imkânı bulduk.
Slovenya Parlamentosundaki
Dostluk Grubu üyeleri, özetle şunu bize ifade etmişledir: Türkiye'nin büyük bir
ülke olduğunu ve büyük saygı duyduklarını, Türkiye'nin artan uluslararası
rolünden dolayı memnun olduklarını ve bu rolün Balkanlarda barışı güvenceye
alacağını ifade etmişlerdir.
Ermeni meselesiyle ilgili
olarak Türkiye'nin tezini desteklediklerini ve burada bir soykırım olmadığına
inandıklarını ifade etmişledir. Türkiye'nin Avrupa Birliğine olan Avrupa
Birliği üyelik sürecine büyük destek verdiklerini ve Avrupa Birliğinin bu
konuda Türkiye’ye yeterli anlayışı göstermediğini ve bundan üzüntü duyduklarını
ifade etmişlerdir.
Türkiye’yle ilgili olarak son
dönemde gündeme gelen eksen kayması ya da Türkiye’deki son gelişmelerle ilgili
olarak, Türkiye'nin kendi konumundan ve izledikleri politikalardan dolayı
herhangi bir kaygı içinde bulunmadıklarını ifade etmişlerdir.
Türkiye'nin hem laikliğini
önemsediklerini hem de kendi tarihsel ve kültürel birikimiyle olan bağlarından
da memnun olduklarını ifade etmişlerdir.
İstanbul’un bir kültür ve
medeniyet başkenti olduğunu ifade etmişlerdir.
İstanbul’un çok önemli bir
dünya şehri olduğunu, İstanbul’a olan hayranlıklarını ifade etmişlerdir.
Bu görüşmeler sırasında, bu
ziyaret sırasında yine Başkent Ljubljana’da Türkiye-Slovenya İş Konseyi
toplantısı olmuştur. Her 2 cumhurbaşkanı da bu toplantıya katılmışlar ve burada
birer konuşma yapmışlardır. Odalar Birliği Başkanı Sayın Hisarcıklıoğlu’nun
başkanlığında 20 civarında Türk iş adamı bu toplantıya iştirak etmiştir.
Ziyaret, tümüyle büyük bir anlayış, karşılıklı yakınlaşma, dostluk duyguları
içinde geçmiştir.
Ben, milletvekili olarak,
Slovenya’da aldığımız bu izlenimleri halkımızın bilmesini, halkımızla
paylaşmayı ve bu sebeple, bu amaçla, bunu bu kürsüden dile getirmeyi kendime
bir görev bildiğim için burada söz aldım.
Slovenya, gerçekten barış
dolu, huzur dolu, çok güzel, yemyeşil bir ülke. Ülkemize son yıllarda
Slovenya’dan çok miktarda turist geldiğini de bu vesileyle öğrendik.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
MUSTAFA ÇETİN (Devamla) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Slovenya ziyaretlerine ilişkin bu
izlenimimizi aktarmak suretiyle, Slovenya Dostluk Grubu Başkanı olarak üzerime
düşen bir sorumluluğu yerine getirdiğime inanıyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Gündem dışı ikinci söz
Gaziantep’in ekonomi ve eğitim alanlarındaki sorunları ile ilgili söz isteyen
Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’e aittir.
Buyurun Sayın Ağyüz. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep’in eğitim ve
ekonomik sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; seçim bölgem Gaziantep’in eğitim ve
ekonomi sorunlarını gündeme taşımak için söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
geçen hafta ülkemizde lisans yerleşim sınavları sonucu açıklandı. Elbette ki
eğitim ülkemizin ve geleceğimizin en büyük ve en öncelikli sorunu. Eğitilmiş
insan gücü de çok önemli. Her kent ister ki eğitimde kenti başarılı çıksın, o
yörede, o kentte okuyan insanlar eğitimde başarı trendini artırsın. Gelin görün
ki sonuç açıklandığında bazı kentlerimiz haklı olarak sevindi ama Gaziantep
80’inci sırada yer aldı. Bundan önceki Millî Eğitim Bakanı döneminde yaşanan
okullaşma oranındaki eksiklik, derslik eksikliği, öğretmen eksikliği ve
Gaziantep’in gözden çıkarılmışlığı, özellikle de liyakatsiz yöneticilerin
idareci olarak atanmışlığı 64-66’ncı sırada gezdiriyordu, şimdi de Nimet
Çubukçu zamanında maalesef 80’inci sıraya kadar geriledik. Bu nereye kadar
gidecek? En son limit zaten 81.
Eğitimde bir stratejik
planlaması yok Gaziantep’in. Bakanlık, üzerinde her zaman söz vermesine rağmen,
burada da sorduğum sorulara çeşitli defalar söz vermesine rağmen, maalesef
gerekli atılımı yapmamakta, eğitim ve kampüs projesi ve milletvekillerinin söz
verdiği 80 trilyonluk ödenek, maalesef, bugüne kadar askıda kalmaktadır.
Gaziantep’e yazık olmaktadır.
Gaziantep güneydoğunun parlayan yıldızıydı ama maalesef, AKP İktidarı döneminde
bu parlayan yıldız hem ekonomide hem eğitimde sönmek üzeredir. Sayın Başbakan’ın
cazibe merkezi olduğunu her fırsatta konuşmalarının arasına sığdırdığı
Gaziantep’e çok büyük ölçüde haksızlık yapılmaktadır. İşsizlik oranı 16,8
oranındadır, en çok işsizlik olan on kent arasında 8’inci sırada, en çok
ihracat yapan on il arasında da 6’ncı sıradadır ama maalesef, ihracatta da
sıkıntılarla karşılaşmaktadır. Özellikle üretim yapan insanlarımızın,
sanayicilerimizin elektrik fiyatları baskısı altındaki feveranlarına ses
çıkarılmamaktadır.
Ayrıca son günlerde Habur
sınır kapısında çok yoğun bir şekilde kamyon yığılması yaşanmaktadır. On gün,
on iki gün bekleyen kamyonlar vardır ama ilgili bakanlık maalesef ilgili
kurumların serzenişine yine kulak vermemekte ve bu sorun hâlen devam
etmektedir, hem ihracatçılarımız hem nakliyecilerimiz büyük sıkıntı altında
yaşamaktadırlar.
İnşaat sektörü can
çekişmektedir Gaziantep’te. TOKİ haksız rekabet yapmaktadır her yerde olduğu
gibi. Haksız rekabet yapmakla da yetmiyor, TOKİ sattığı konutlardaki
vatandaşlara da can çekiştiriyor. Özellikle Gaziantep’te Serinevler ve
Beylerbeyi bölgesinde yapılan konutlarda… Serinevler’de 554 dairenin 320
tanesiyle TOKİ icralıktır.
Bakın vatandaş nasıl feryat
ediyor, diyor ki: “81 bin TL’ye daire aldım, on üç taksit ödediğim halde borcum
hâlâ 80.300 TL. Tüm ödediğim para borca gitmiş, ancak on üç ay boyunca 700 TL
ödedim.” diyor. Sesini TOKİ’ye duyuramıyor, yetkili makamlara duyuramıyor.
İktidarların ve iktidara bağlı olan kuruluşların görevi sorun çözmektir, sorun
yaratmak değildir ama maalesef TOKİ, her yerde olduğu gibi Gaziantep’te de
sorun yaratmakta, vatandaşları belediyeden aldığı arsalar dolayısıyla mağdur
etmektedir, vatandaşların sorunlarına sahip çıkmamaktadır. Bu dar gelirli
vatandaşlarımız icraya düşmüş boyuttadır.
Ayrıca GAP’tan yeterli payı
Gaziantep alamamaktadır. Hâlen Doğanpınar Göleti denilen Doğanpınar Barajına
gelinen olay proje aşamasından çıkamamıştır, sulama kanaletleri yüzde 50
oranına bile varmamıştır.
Kargamış gümrük kapısı üç yıl
önce yenilenecekti, hâlen programda bile değildir.
Çiftçimiz kan ağlamaktadır.
Her defasında söylüyoruz: Sulama suyu elektrik borcu faizleri altında çiftçimiz
inim inim inlemektedir. 5 milyar olan borç 50 milyar olmuştur.
Bakın, dört yıl önce
Araban’ın Köklüce köyünde Tevfik Köroğlu adındaki vatandaşın Reno’suna el
konuluyor, trafik çekiyor parka. Bugün o parkın ücreti park ücreti, satsanız, o
arabanın ücreti park ücretini karşılamaz. Yazıktır, günahtır. Bari satın onu,
vatandaş borcunu bilsin, borcuna mahsuplaşsın. Bu tür yanlışlıklar, bu tür
eksiklikler ve vatandaşın sesini duyuramaması, sesini duyurmasına rağmen de
cevap alamaması, sulama suyu elektrik borcu olanları canından bezdirmiş
vaziyettedir değerli arkadaşlarım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) –
Bakın, Gaziantep’te, özellikle son yıllarda icra dosya sayısı çok arttı. Bu
yılın başı itibarıyla 350 bin olmuştur. Sadece temmuz ayı sonu itibarıyla 120
bin icra dosyası açılmıştır. Bunu nüfusa böldüğünüz zaman da merkezde her 2
kişiden 1’i icralıktır. Böyle bir ekonomi… Eğer ekonomi iyiyse neden bu
durumlara geldik biz?
Geçen yıl, bakın, iller
arasında en fazla borcu artıran il yüzde 85 oranıyla Gaziantep. Bu sorunlar
yumağı içerisinde Gaziantep ve Gaziantep’te yaşayan insanlarımız yaşamayı hak
etmiyor.
“Gaziantep, kendine yeten bir
kenttir, devletten katkı almaz.” diye bugüne kadar var olan umursamazlık
Gaziantep’i çıkmaza getirmiştir, işsizlik artmıştır, esnaf kan ağlamaktadır,
siftahsız kepenk kapatmalar ve AVM’ler canından bezdirmiştir.
Sekiz yıllık AKP İktidarı
ekonomide dibe vurdurdu, altı yıllık kent iktidarı da, belediye iktidarı da
vatandaşı canından bezdirdi. Yanlış imar tadilatları, yanlış AVM’ler, ulaştırma
politikasındaki yanlışlıklar vatandaşı canından bezdirmiştir. Bu sorunlara
çözüm bekliyorum Gaziantep Milletvekili olarak ve muhatap bakanların da cevap
vermesini diliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Ağyüz.
Gündem dışı üçüncü söz
Kayseri’deki yapılan turizm yatırımları hakkında söz isteyen Kayseri
Milletvekili Yaşar Karayel’e aittir.
Buyurun Sayın Karayel. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Kayseri Milletvekili Yaşar Karayel’in, Kayseri’ye yapılmakta olan turizm
yatırımlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günay’ın cevabı
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) –
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Kayseri’ye yapılmakta olan turizm
yatırımlarıyla ilgili bilgi sunmak için huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kayseri ilimiz, çok çeşitli
uygarlıklara ev sahipliği yapmış, milattan önce 4000 yılına kadar giden altı
bin yıllık bir tarihe sahiptir; antik kentleri, ören yerleri, tarihî ve doğal
sit alanlarıyla zengin bir yerleşim alanıdır.
Kayseri, Yavuz Sultan Selim
tarafından İran seferî dönüşünde Dulkadiroğulları’ndan alınarak Osmanlı
İmparatorluğu’na bağlanmış, bugün ise 900 bin merkez nüfusu, 1 milyon 200 bini
aşkın toplam nüfusuyla İç Anadolu Bölgemizin merkez şehirlerinden birisi
olmuştur.
Kayseri’mizde 3 organize
sanayi bölgesi bulunmaktadır. Buralarda toplam 429 fabrikada 40 binden fazla
işçi çalışmaktadır. İlimiz bir sanayi şehri olduğu kadar aynı zamanda bir
kültür şehridir. 2 devlet ve 2 vakıf üniversitesiyle eğitim hayatımız
canlanmakta, Türkiye'nin aydınlık geleceğine hizmet etmeye devam etmektedir.
Hem devlet hem de vakıf üniversite binalarımızın büyük bir bölümü Kayserili
hayırsever iş adamlarımız tarafından yaptırılmış ve yaptırılmaya da devam
etmektedir. İlimizde 5 önemli müze mevcuttur. Arkeoloji Müzesi, Etnografya
Müzesi, Tıp Tarihi Müzesi, Kent Müzesi ve Atatürk Müzesi hizmet vermektedir.
Şehrimiz bir açık hava müzesi
şeklindedir. Hitit, Asur, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve cumhuriyet dönemlerinin
önemli eserleri görülmeye değer şekilde şehir meydanını ve etrafını
süslemektedir. Talas ilçemizdeki eski yerleşim yerlerinin ve önemli konakların
onarımı ve restorasyonunu yaptıran Kültür Bakanlığımız
turizmin gelişmesine büyük katkı sağlamaktadır. Yer altı
şehirleri ve su sarnıçları gün yüzüne çıkarılmaktadır.
2009 yılında ilimize 340 bine
yakın yerli ve yabancı turist gelmiştir. İlimizde Acil Eylem Planı olarak karar
altına alınan yollarımızın tamamı duble yol olmuş,
terminal binaları bitirilmiş, hava taşımacılığında 1 milyon yolcuya
ulaşılmıştır. Kayseri’yi ikiye bölen mevcut tren yolu şehir dışına çıkarılmaya
başlanmış, hızlı tren projesinde son aşamaya gelinmiştir.
Türkiye'nin önemli sanayi
bölgelerine kurulan lojistik köylerden biri de ilimizde yapılmaktadır. Türkiye'nin
önemli bölgelerinde planlanan büyük bölge hastanelerinden biri 1.500 yataklı
sağlık hastanesi olarak şehrimizde planlanmaktadır. Bunlar da tamamlandığında
şehrimiz sanayi, eğitim, kültür, sağlık, spor ve turizm merkezi hâline
gelecektir. Develi 2’nci Merhale, Bahçelik, Sarıoğlan, Yamula barajlarının
sulama projeleri bittiğinde aynı zamanda da bir yerleşik tarım merkezi hâline
gelecektir.
Ülkemizde turizm daha çok
güneş, kum, kıyı, ören yerleri ve kültür kaynaklarımıza dayalı olarak
yürütülmektedir. Ülkemizi ziyaret eden toplam 27 milyona yakın turist sayısı
artmakta ve daha çok gelir elde etmek için dağ ve kış turizmi ve kış sporları
tesislerinin geliştirilmesi de sağlanmalıdır. Bu düşünceye öncülük eden Kayseri
Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Mehmet Özhaseki Erciyes Dağı’nda kış sporları
ve turizm merkezi projesinin ilk adımını 2005 yılında atmıştır. Kış sporları ve
turizm merkezleri planlama konusunda uzman Avusturyalı bir firmaya hazırlatılan
Erciyes Kış Sporları ve Turizm Master Planı 2008 yılında tamamlanmıştır. Bu
yıldan itibaren bu uygulama projeleri Büyükşehir Belediyesi tarafından
hazırlatılarak 2009 yılından itibaren projenin birinci etabında öngörülen
uygulamalar başlatılmış, bu projeyle hem kentin hem de Türkiye'nin geleceğine
önemli yatırımlar yapılmaktadır. Erciyes Dağı Kış Sporları ve Turizm Master
Plan vizyonu, büyük çapta ulusal ve uluslararası spor
olaylarına, uzun vadede dünya şampiyonası ve hatta olimpiyat oyunlarına ev
sahipliği yaparak Kayseri’yi Türkiye'nin kış sporları merkezi hâline
getirmektir. Projenin hedeflerinden biri de Kayseri’nin yurt içi ve yurt
dışından gelecek ziyaretçiler için cazip bir sportif ve sosyal merkez hâline
gelmesidir.
Projenin tamamlanmasıyla
Kayseri turizm şehrine dönüşecek, şehirde yeni bir sektör oluşacak, 5 bine
yakın insanımıza iş sağlanacak, bunun yanında 100 milyon euro doğrudan ve 100
milyon euro da dolaylı olarak kentin ekonomisine katkı sağlayacaktır.
Projenin planlanmasında
dikkat çekici bir diğer unsur da projenin Erciyes Dağı’nın yılın on iki ayında
yaşanan canlı bir merkez hâline getirilmesidir. Kış ve yaş spor aktiviteleriyle
planlanan projede golf turizmi ve kongre turizmine de imkân sağlanacaktır. Yaz
mevsiminde de hizmet verecek kongre merkeziyle kış sporları için planlanan
konaklama imkânlarının yazın da dolu olması sağlanacaktır.
Dört farklı noktadan giriş
yapılabilecek Erciyes turizm merkezinde her bir giriş noktasında sosyal
tesisler, danışma, kayak okulu, kafeterya, restoranlar, kayak kulübeleri için
tesisler, kreş, sağlık birimleri, mekanik tesisler, kış oyun parkları da
bulunacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
YAŞAR KARAYEL (Devamla) – 27
Haziran 2010 tarihinde Kültür Bakanı Sayın Ertuğrul Günay, Enerji Bakanı Sayın
Taner Yıldız, Grup Başkan Vekili Sayın Elitaş ve milletvekillerimizin de
katılımıyla, 10 bini aşkın coşkun insanın katılımlarıyla burada temel atma
töreni yapılmıştır. Bu proje tamamlandığında Erciyes Dağı yeniden insanına
kavuşacak ve Kayseri bir turizm merkezi hâline gelecektir.
Toplamda 30 bin metre
uzunluğunda kayak pistleri yapılacak, bu tesisler bittiğinde 35.600 kişi/saatte
seyahat edebilecek duruma gelecektir. Farklı bölgelerde yapılacak dükkân ve
sosyal tesislerin yanı sıra mekanik tesisler, karlama ünitelerinin de Erciyes
Dağının tüm kuzey bölgeleri su, kanalizasyon, elektrik altyapısına kavuşmuş
olacaktır. Bu proje tamamlandığında 275 milyon euroluk bir yatırım gerçekleşmiş
olacaktır. Bu büyük projeyle birlikte daha önce Kayseri Büyükşehir Belediyesi
Başkanımızın büyük gayretleriyle gerçekleştirilen şehir stadı kapalı spor
salonları kompleksi ve kongre merkezi sayesinde dünya
basketbol şampiyonasının A grubu eleme maçları Kayseri’de ağustos ayında
yapılacaktır. Ayrıca Sekizinci İşitme Engelliler Avrupa Atletizm Şampiyonası da
önümüzdeki yıl Kayseri’de tamamlanacaktır.
Bu tesisleri şehrimize
kazandıran şehrin yetkililerine, başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere
Başbakanımıza, milletvekillerimize, Büyükşehir Belediye Başkanımız ve ilçe
belediye başkanlarımıza teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Karayel.
Gündem dışı konuşmaya Hükûmet
adına Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Bakanım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Kayseri
Milletvekilimiz Sayın Karayel’e çok teşekkür ederim. Kendi ilindeki, Kayseri
ilindeki çalışmalarla ilgili bilgiler verdi, benim de bazı şeyler söylemem için
bir imkân böylece yaratılmış oldu.
Gerçekten Kayseri’de son
zamanlarda çeşitli alanlarda önemli adımlar atılıyor. Kayseri Büyükşehir
Belediye Başkanı aynı zamanda “Tarihî Kentler Birliği”nin de başkanlığını
üstlenmiş olduğu için hem Kayseri özelinde hem de Türkiye genelinde tarihsel
kentlerin ayağa kaldırılması konusunda, sivil mimarlık örneklerinin ayağa
kaldırılması konusunda çok önemli ve çok özel çalışmalara önderlik yapıyor.
Önceki hafta Kayseri’de Erciyes kış merkezinde günde 25 bin kişiye hizmet
verebilecek olan yeni teleferik telesiyej tesislerinin temel atma töreninde
Enerji Bakanı arkadaşım ve bölge milletvekilleriyle birlikte bulunduk. Kısa bir
süre içinde tamamlanması öngörülen bu yatırımla Kayseri’nin özelde -Türkiye’de
de genel olarak- kış turizmi potansiyelinde çok büyük bir ivme kazanılmış
olacak.
Aynı zamanda Kayseri’de çok
önemli Selçuklu eserleri var. Onların da büyük ölçüde bakımı gerçekleştirilmiş
durumda.
Şimdi Talas tarihî kent
merkezinde önemli çalışmalar yapılıyor. Oradaki eski bazı tarihî okul
binalarının sosyal yaşama kazandırılması ve böylece bir yeni çekim merkezi
oluşturulması konusunda bir projeyi büyükşehirle, özel idareyle iş birliği
hâlinde götürmeye, vakıflarla iş birliği hâlinde götürmeye çalışıyoruz.
Kayseri, gerçekten uzun
yıllardan bu yana olumlu bir belediyecilik çizgisinde ilerlediği için,
Anadolu’nun birçok iline kıyasla gelişmiş bir altyapıya sahip olmaya, düzenli
meydanları olan, büyük caddeleri olan bir altyapıya, bir şehir düzenine sahip
olmaya başladı ve bu çerçevede birçok bakımdan örnek gösterilecek bir şehir
konumuna geldi.
Şunun için çok önemsiyorum
Kayseri’deki ve Kayseri odaklı bölgedeki gelişmeleri, Sayın Karayel de biraz
önce söz etti: Türkiye önemli bir turizm ülkesi hâline geliyor şükürler olsun.
Biz geçen yıl 2009 yılında ekonomik krize rağmen, dünyada artıda kalmayı
başaran ender ülkelerden birisi olduk ve 27 milyon 100 binle geçen yılı
kapattık. Şimdi, gelenlerin önemli bir kısmı, itiraf etmek gerekiyor ki
İzmir’in güneyi ile Antalya çevresi arasındaki banda geliyor, üçte 1’inden
fazlası, yarıya yakını. Hâlbuki Anadolu içlerinde de sivri mimarlık örnekleri,
ören yerleri, arkeolojik buluntular, damak tadı, çok farklı dünya turizmine
sunulabilecek olan önemli zenginliklerimiz var. Ama bazı merkezlerin bu alanda
bir çekim merkezine dönüşmesi, bazı merkezlerin içeriye turizmi çekmek
konusundaki gayretimize, yerelden özel katkılar ve yardımlar getirmesi
gerekiyor.
Kayseri’deki bu gelişmeler,
kış turizm alanındaki gelişmeler, sivri mimarlık örneklerinin sahiplenmesi
alanındaki gelişmeler, Kayseri odaklı Kapadokya’ya doğru açılan -çünkü Kayseri
Kapadokya’nın ayrılmaz parçası konumunda- hatta biraz kuzeye Hattuşa’ya,
Çorum’a doğru uzanan, hatta biraz doğuya Adıyaman’a Kommagene’ye Nemrut’a doğru
uzanan bir geniş alanda
konaklama merkezleriyle, eğlence merkezleriyle, yeme içme
merkezleriyle, ulaşım noktası olarak yeni bir destinasyonun oluşmasına çok
imkân veriyor.
Kayseri’de bu çalışmalar
yapılırken bölgede yeni ve güzel gelişmeler var, sizinle paylaşmak isterim.
Daha önce temel atıldığı zaman bahsetmiştim, daha sonra geçenlerde yakında bir
açılış yapacağımızdan söz etmiştim. Bu ayın 10’unda, 10 Temmuzda, 2008’in
Nisanında temelini Japon Arkeoloji Enstitüsüyle birlikte -hibe kredisiyle-
atmış bulunduğumuz Kaman Kalehöyük Müzesinin açılışını gerçekleştirdik. Yirmi
küsur yıldan bu yana Japon Arkeoloji Enstitüsü o bölgede bir kazı yapıyordu ve
o buluntuların bölgede sergilenmesi konusunda ortak bir projeyi benden önceki
bakan arkadaşlarım -teşekkürle ifade ediyorum- başlatmışlardı. Hemen göreve
başladığım sırada hibe kredisinin alınması sağlanmış ve 2008’de temeli
atılmıştı, bundan on bir gün önce açılışı gerçekleştirildi. Zaten Uzak Doğu’dan
gelenlerin ve Amerika’dan gelenlerin Türkiye’de kıyı turizminden daha çok
kültür turizmine, sivil mimarlık örneklerine, tarihî yerlere ilgisi var.
Bölgede bir Japon Arkeoloji Enstitüsü tarafından, onların katkısıyla bir müze
açılmış olması bu çevrelerin ilgisini yoğunlaştıracak.
Hattuşa yöresinde, burada,
Kayseri’nin kuzeyine doğru Anadolu coğrafyasında iki tane dünya miras alanımız
var. Bir, Kapadokya, genel olarak Göreme Millî Parkı, ikincisi de Hattuşa
bölgesinde eski Hitit başkenti. Bu alanlarda da ciddi biçimde, dünya miras alanlarında
altyapı iyileştirme çalışmaları yapılıyor. Çok ciddi biçimde son zamanlarda
kaynak ayırmaya gayret ediyoruz. Yerel yöneticilerin eğer ilgisi yoğunsa
bölgede valilerin ilgisi, özel idarelerin katkısıyla hızlı mesafe almaya
çalışıyoruz ve Türkiye’nin batısına yoğun biçimde gelen turist sayısını içeriye
doğru çekmeye çalışıyoruz.
Arkadaşlarım, geldiğimiz
noktayla ilgili bir kıyaslama yapmak gerekirse mesela şu anda aşağı yukarı
dünyadan Mısır’a gelen turist kadar sayıyı sadece Antalya taşıyor. Antalya’nın
yakın çevresini kattığınız zaman, Yunanistan’ın bütününe gelen turist sayısını
diyebilirim ki, Antalya ve Muğla taşıyor. Türkiye böyle bir turizm ülkesi
hâline geldi ama bir dünya uygarlığı için çok özel bir eser olan Adıyaman’ın
Komagene, Nemrut Tepesi’ne biz henüz yeteri sayıda insan çıkaramadık ya da
Güneydoğu Anadolu’nun emsalsiz sivil mimarlık örneklerini yeteri kadar henüz
dünyaya tanıtamadık. O yüzden, Anadolu’da bazı çekim merkezlerinin böyle büyük
bir ivmeyle gelişmesi, ilgiyi içeriye çekmek konusunda bize çok yardımcı
olacak. Kayseri’deki bu çalışmaları o nedenle çok önemsiyorum.
Benzer bir çalışma Van’da
gelişiyor. Van’ı son derece önemsiyoruz ve doğuda bir çekim merkezi hâline
getirmeye çalışıyoruz. Benzer bir çalışma şimdi Erzurum’da gelişiyor. O Erzurum
Platosu’nda, iddia ediyorum ki yakın bir gelecekte çok önemli bir turizm destinasyonu oluşacak. Bir yandan kış sporları merkezi, yeni
alanlarda, alışageldiğimiz yerin dışında, Konaklı merkezinde yeni, 2011
olimpiyatları nedeniyle altyapı yatırımları yapılıyor ve oraya yeni tahsisler
yönlendirmeye çalışıyoruz. Ayrıca, Erzurum’un önemli bir tarihî kent merkezi
var. İçinde Yakutiye’yi, içinde Ulu Cami’yi, içinde kaleyi barındıran çok
önemli bir kent merkezi var ve inanılmaz, emsalsiz görsellikte tabyaları var.
Bütün bunları, bir kültür turizmini, kış turizmiyle buluşturduğumuz zaman,
Erzurum’da bir çekim merkezi, Van’da doğanın verdiği imkânlar ve tarihin
verdiği imkânlarla doğuda bir çekim merkezi… İnşallah şu terör belasından
tümüyle yakamızı sıyırırsak, Diyarbakır ve çevresinde çok önemli bir yeni
kültür çekim merkezi oluşturulabilecek.
Karadeniz’de bir çalışma
yapıyoruz. Karadeniz’de “yeşil yolculuk” adıyla, mavi tura bir yeni alternatif
olarak “yeşil yolculuk” adıyla yeni bir proje üzerinde birkaç Bakanlık ve
Turizm, Ulaştırma ve Bayındırlık Komisyonu Sayın Başkanımızın da İzleme Komitesi
Başkanlığıyla yoğun bir çalışma yapıyoruz. Ayın 7’sinde tekrar bölgede bir
değerlendirme çalışması yapacağız. Yani elimizden geldiği
kadar kültür varlıklarını da devreye sokmaya çalışarak -kültür varlıkları
derken, tarihî yapılardan, kalelerden, manastırlardan, medreselerden yeme içme,
gastronomi, mutfak zenginliği, türkülerimiz, halk oyunlarımız, el işlerimize
kadar her şeyi katarak söylüyorum, bütün bunları katarak- farklı, dünyada marka
değeri yüksek yeni bir turizm anlayışı geliştirmeye çalışıyoruz ve çok güzel
gelişmeler oluyor.
Türkiye’de zaman zaman
karamsarlıklar yaşadığımız oluyor bu terör belası yüzünden ya da zaman zaman
işi hep bardağın boş tarafından anlatma gayretleri gazete manşetlerine çıkıyor
ama dün, örneğin, sevinç gözyaşları dökmeme sebep olan bir küçücük olaydan size
söz etmek istiyorum. Bayburt’ta, Bayburt’un 40-
Dün Bayburt’un en uç köyünde
dünya güzeli bir müze açıldı. İçinde geleneksel sanat ürünleri var, içinde
evrensel sanat ürünleri var ve Anadolu’nun bir yöresinde bir kültür merkezi.
Bugün bir gazete “Bir kültür kalesi.” demiş. Evet, bir kültür
kalesi. Eskiden dağ başlarında gözetleme kuleleri yaparlardı, şimdi bir
kültür kalesi oluştu. Bu sivil katkılar ve sivil inisiyatifle
olmuş bir şey. Devlet eliyle -bir yandan devlet olarak bunun elinden tutmaya
çalışıyoruz, bir yandan bu dayanışmaları kurmaya çalışıyoruz- beraberce, el ele
Türkiye’nin bütün bu potansiyelini harekete geçirmeye çalışıyoruz. Bir kez daha
gördüm ki dün, bu Erzurum, Gümüşhane, Bayburt, Zigana çevresinde gezerken
Anadolu’da aslında biz didişmemizi bıraktığımız zaman, bu çatışmayı, bu
çekişmeyi, bu kısır kavgayı bıraktığımız zaman, bu toprağın bereketini ortaya
çıkarmak için ellerimizi birbirimize verip çalıştığımız zaman nice güzellikler
var. Ortaya çıkmayı bekleyen, fışkırmayı bekleyen nice rengârenk farklı
türküler, farklı çiçekler, farklı fidanlar, farklı güzellikler var. Bunun bir
tek yolu ellerimizi birbirimizi itmek için değil, birbirimizi tutmak için
kullanmak.
Dün bunun çok güzel örneklerinden birisini
gördüm. Yaşar Bey’e teşekkür ederim, bana kürsüye çıkma fırsatı verdi ve burada
Türkiye Büyük Millet Meclisinin tutanaklarına geçirmek istiyorum. Bir vatan
evladı kazandıklarını kendi köyüne getirip dünya güzeli, evrensel bir anıta
dönüştürmüş, Profesör Hüsamettin Koçan. Ona da Kültür ve Turizm Bakanlığı
olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir üyesi ve Hükûmetin bir bakanı
olarak, özel olarak teşekkürlerimi sunmak istiyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) TEZKERELER
1.- Japonya Temsilciler Meclisi Başkanı Takahiro Yokomichi ile
beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/1259)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna
Japonya Temsilciler Meclisi
Başkanı Sayın Takahiro Yokomichi ile beraberindeki heyetin ülkemizi ziyareti,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı'nın 14 Temmuz 2010 tarih ve 76
sayılı Kararı ile uygun bulunmuştur.
Sözkonusu heyetin ülkemizi
ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 sayılı Kanun'un 7. Maddesi gereğince Genel Kurul'un bilgilerine
sunulur.
Nevzat
Pakdil
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Vekili
BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata
ve 19 milletvekilinin, infaz
koruma memurlarının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/845)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı'na
Adalet Bakanlığı Ceza ve
Tevkifevleri Genel Müdürlüğü'ne bağlı ceza infaz kurumlarında çalışan infaz
koruma memurlarının yaşamış olduğu sorunların araştırılması ve alınacak
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98, İçtüzüğün 104 ve 105'inci
Maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Ayla
Akat Ata (Batman)
2)
Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan
Kışanak (Diyarbakır)
4) Bengi
Yıldız (Batman)
5) Akın
Birdal (Diyarbakır)
6) Emine
Ayna (Mardin)
7) Fatma
Kurtulan (Van)
8) Hasip
Kaplan (Şırnak)
9) Hamit
Geylani (Hakkâri)
10)
İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M.
Nuri Yaman (Muş)
12)
Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13)
Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman
Özçelik (Siirt)
15) Özdal
Üçer (Van)
16)
Pervin Buldan (Iğdır)
17)
Sebahat Tuncel (İstanbul)
18)
Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı
Sakık (Muş)
20)
Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Türkiye'deki yargı ve adalet
sistemindeki eksiklik ve çarpıklıkların önemli bir sıkıntısını Adalet Bakanlığı
Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü'ne bağlı ceza infaz kurumlarındaki infaz
koruma memurları yaşamaktadır. Gerek tutukluların sorunları, gerekse yargılama
sistemindeki sorunlar burada görev yapmakta olan personelin ciddi sıkıntılar
yaşamasına neden olmaktadır. Ceza İnfaz Kurumu çalışanlarının
tutuklu ve hükümlülerle uzun süre bir arada kalması, vardiya sistemi ile görev
yapan personelin bayram, tatil ve özel günler demeden belirlenen çalışma
saatlerinden çok fazla çalışması, görevi esnasında yoğun stresin yanı sıra
radyasyona ve x ışınlarına maruz kalması, çalışanlara verilen ücretin azlığı
nedeniyle ekonomik sıkıntılar yaşaması, kurumların yerleşme alanları dışında
olması nedeniyle ulaşım sorunları gibi birtakım sorunlar yaşadıkları
bilinmektedir.
Bilindiği üzere bazı meslek
gruplarının, çeşitli nedenlere bağlı olarak diğer meslek gruplarına göre daha
stresli olduğu kabul edilmektedir. Cezaevlerinde çalışan personelin çalışma
koşullarına paralel iş stresine bağlı olarak fizik ve ruhsal hastalıklar
bakımından genel toplumdan daha yüksek risk taşıdıkları yapılan birtakım
çalışmalarla ileri sürülmektedir. Bu çerçevede Selçuk Üniversitesi Meram Tıp
Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı bünyesinde yapılan “infaz koruma
memurlarında psikiyatrik bozuklukların bir yıllık yaygınlığı” konulu araştırma
çalışması yaşanan sorunu kısmi de olsa ortaya koymaktadır. Konya E Tipi Kapalı
Cezaevinde çalışan infaz koruma memurları hakkında yapılan araştırma
sonuçlarına göre, en yaygın görülen psikiyatrik bozukluk olarak nikotin
bağımlılığı, majör depresyon ve özgül fobi gelmektedir. Yapılan çalışma
kapsamında infaz koruma memurlarındaki psikiyatrik bozuklukların genel toplumdan
daha yaygın bulunmasına karşın, yardım arama oranının ise düşük olduğudur.
Yapılan sınırlı sayıdaki ve alandaki çalışmalar infaz koruma memurlarının
çalışma koşullarının yarattığı sıkıntıların yaşamları üzerindeki etkisini ve
boyutlarını ortaya koymak açısından yeterli olmamaktadır.
Yine yaptıkları görev
bakımından infaz koruma memurları, kolluk kuvvetleri gibi emniyet ve güvenlik
hizmetleri sınıfında olması gerekirken, 657 sayılı devlet memurları kanununa
tabi idari hizmetler sınıfında kabul edilmektedirler. 4688 sayılı Kamu
Görevlileri Sendikaları düzenlemesi esnasında kurumların statüsü göz önünde
bulundurularak güvenlik ve asayiş hizmetleri görenlerle eş kılınarak bu alanda
çalışanlar ilgili yasada sayılarak sendika kurma hakkı kısıtlanmış ve örgütlenme
hakları engellenmiştir. 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanunu'nun 40. maddesinde yapılan değişiklik ile de iş riski ve güvenliği
dikkate alınarak bazı meslekler için öngörülen fiilî hizmet süre zammı
uygulamasından Ceza İnfaz Kurumları çalışanları çıkartılmıştır. Ayrıca ceza
infaz hizmetleri için genel bütçede öngörülen ödenek tahsisi analitik bütçe
sınıflandırmasının güvenlik hizmetleri kodundan ayrıldığı belirtilmektedir.
Birleşmiş Milletler ve Avrupa
Ceza İnfaz Kurumları asgari standartlarında personel ile ilgili kurallarda,
infaz kurumlarında verimliliğin artması ve çalışma koşullarının uygun
standartlara getirilmesi gerektiği belirtilmektedir.
2.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel
ve 19 milletvekilinin, sokakta yaşayan ve çalışan çocukların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/846)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı'na
Türkiye'de
sokakta yaşayan ve çalışmak zorunda bırakılan çocukların sorunlarının tespit
edilmesi, sorunların çözümü için somut projelerin üretilmesi, çocuklara yönelik
şiddetin engellenmesi için önlemlerin belirlenmesi ve çocuk hakları konusunda
çalışan kuruluşların sığınma evleri gibi somut önerilerinin dinlenmesi için bir
meclis araştırma komisyonu açılması amacıyla Anayasanın 98'inci, İçtüzüğün 104
ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini arz
ederiz. 03.06.2010
1) Sebahat Tuncel (İstanbul)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna
(Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani
(Hakkâri)
11) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
12) M. Nuri Yaman
(Muş)
13) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
14) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
15) Osman Özçelik (Siirt)
16) Özdal Üçer (Van)
17) Pervin Buldan
(Iğdır)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Dünyada UNICEF'in rakamlarına
göre 100-120 milyon arasında sokak çocukları yaşadığı bilinirken, Türkiye için
yapılmış çalışmalar olmadığı için kesin rakam bilinmemektedir. Göç, ekonomik
zorluklar ve sosyal sorunlardan dolayı sokak çocuklarındaki artış özellikle
İstanbul, Diyarbakır gibi şehirlerde giderek artmıştır. İstanbul'da 650 bin,
Diyarbakır'da ise 20 bin sokak çocuğu yaşadığı bilinmektedir. Metropollerde
sokak çocuklarının daha çok sorunlarla karşı karşıya kaldığı bilinmektedir.
Yapılan araştırmalar, sokak çocuklarının şiddet, taciz, uyuşturucu madde
bağımlılığı, zorla çalıştırma, eğitimine devam edememe gibi pek çok sorunla
karşı karşıya kaldığını göstermektedir. Elbette ki her şehrin sorunları
farklılaşırken, özellikle İstanbul için sokakta çalışan ve yaşayan çocukların
sorunları öncelikli olarak beklemektedir. Risk altında bulunan bu çocukların
sokaklarda olmasının en büyük nedenlerden biri yine yoksulluktur. Türkiye'de
yoksulluktan en çok etkilenen grup olan çocuklar emek piyasasında da önemli bir
kaynak olarak görülmektedir. Sokak çocuklarının durumu bazı yönlerden
farklılaşmaktadır. Bir kısmı sokakta yaşamak zorunda kalan ve aileleri olmayan
çocuklar en dezavantajlı olan grup olarak ortaya çıkmaktadır. Bunun yanı sıra
ailesiyle birlikte olan ancak göç ve yoksulluğun getirdiği sorunlarla beraber
tekstil atölyelerinde çok düşük ücretlere çalıştırılarak emekleri
sömürülmektedir. Tüm bunların yanında, eğitimlerine devam edemeyen çocuklar,
sağlık ve sosyal hakların da pek çoğundan mahrum kalmaktadır.
Çocuk hakları konusunda
çalışan 50 uluslararası kuruluşun yayınladığı 2004 raporunda, incelenen 69
ülkede çocukları sokağa iten en büyük nedenin şiddet olduğu ortaya konulmuştur.
Rapora göre, sadece yoksullukla mücadele etmenin yeterli olmadığı, göç ve diğer
boyutların da dikkate alınması gerektiği belirtilirken, sokaklarda çalışan
çocukların çoğu evde şiddet gördüğü için evlerine geri dönmekten korkmaktadır.
Raporda Türkiye sokakta yaşayan ve çalıştırılan çocukların korunması durumu
açısından dünyada 92. sırada gelmektedir. Savaş, göç ve toplumsal şiddet
dolayısıyla istismara uğramış çocuklar en riskli gruplar olduğu söylenmektedir.
Şiddet aileleri tarafından yapılırken, sosyal hizmetler tarafından da şiddet
uygulandığı görülmektedir.
Yasal açıdan bakıldığında,
1990'da imzalanmış olan "Çocuk Hakları Sözleşmesi" çocukların
korunması konusunda önemli bir adım gibi görünse de bunun hayata
geçirilebilmesi istenildiği kadar hızlı ve işlevsel olamamaktadır. Yine
Anayasanın 41. Maddesinde çocukların korunması maddesi getirilse de çocukların,
özellikle de korumaya muhtaç olan sokaklardaki çocukların korunması daha ivedi
bir durum olarak ortaya çıkmaktadır. Çocuklar için sığınma evlerinin
yetersizliği, çocuk esirgeme kurumlarının denetimsiz olması ve sorunlara çözüm
olmadan eksik kalması gibi pek çok neden bu sorunu çözümsüz olarak
bırakmaktadır. Yine daha önce sokak çocukları ile ilgili meclis komisyonu
kurulsa da bu konuda 2004 yılından bu yana bir ilerleme görülmemiştir. Sokak
çocuklarının sorunları araştırılırken, evrensel çocuk hakları çerçevesinde, tüm
boyutlarıyla incelenmelidir. Almanya 20.000 sokak çocuklarının sağlık
sorunlarını oluşturulan sağlık merkezleri ile çözmeye çalışmaktadır. Bu konuda
Avrupa Birliği'nin çalışmaları sonucu Finlandiya, Belçika ve İspanya gibi
ülkelerde çocuklar için barınma yerleri, sağlık merkezleri kamu tarafından
sağlanmıştır. Özellikle göçün yoğun olduğu İstanbul'da sokak
çocuklarının durumu, sorunları ortaya çıkarılmalı ve bu konuda çocukların
kalabilecekleri ve barınma sorununu çözebilecek yaşama merkezlerinin kurulması,
çocuk işçiliğinin önüne geçilmesi için somut girişimlerin belirlenmesi önem arz
etmektedir. Sokakta yaşayan ve çalışmak zorunda bırakılan çocukların
sorunlarının tespit edilmesi, sorunların çözümü için somut projelerin
üretilmesi, çocuklara yönelik şiddetin engellenmesi için önlemlerin
belirlenmesi ve çocuk hakları konusunda çalışan kuruluşların sığınma evleri
gibi somut önerilerin dinlenmesi için bir meclis araştırma komisyonu
kurulmasını önermekteyiz.
3.- Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 26
milletvekilinin, Kütahya’nın ulaşım sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/847)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı’na
"Kütahya İlinin Ulaşım
sorunlarının araştırılarak alınacak önlemlerin belirlenmesi" amacıyla
Anayasamızın 98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğünün 104 üncü ve
105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini
saygılarımızla arz ederiz. 02.06.2010
1) |
Alim Işık |
(Kütahya) |
2) |
Oktay Vural |
(İzmir) |
3) |
Ahmet Kenan Tanrıkulu |
(İzmir) |
4) |
Necati Özensoy |
(Bursa) |
5) |
Mustafa Kalaycı |
(Konya) |
6) |
Sabahattin Çakmakoğlu |
(Kayseri) |
7) |
Akif Akkuş |
(Mersin) |
8) |
Osman Durmuş |
(Kırıkkale) |
9) |
Hasan Özdemir |
(Gaziantep) |
10) |
D. Ali Torlak |
(İstanbul) |
11) |
Mustafa Enöz |
(Manisa) |
12) |
Mümin İnan |
(Niğde) |
13) |
Hüseyin Yıldız |
(Antalya) |
14) |
Ahmet Orhan |
(Manisa) |
15) |
Ahmet Deniz Bölükbaşı |
(Ankara) |
16) |
Muharrem Varlı |
(Adana) |
17) |
Ertuğrul Kumcuoğlu |
(Aydın) |
18) |
Ahmet Bukan |
(Çankırı) |
19) |
Mehmet Akif Paksoy |
(Kahramanmaraş) |
20) |
Mehmet Günal |
(Antalya) |
21) |
Hasan Çalış |
(Karaman) |
22) |
Kamil Erdal Sipahi |
(İzmir) |
23) |
Süleyman Turan Çirkin |
(Hatay) |
24) |
Şenol Bal |
(İzmir) |
25) |
Emin Haluk Ayhan |
(Denizli) |
26) |
Cemaleddin Uslu |
(Edirne) |
27) |
Recep Taner |
(Aydın) |
Gerekçe:
Kütahya ili; Devletimizin
kurulmasında ve ülkemizin kurtuluşunda aktif rol almış, kültürel ve doğal
zenginliklere sahip tarihî bir ildir. Türkiye'de 7 termal turizm merkezine
sahip tek il olup 34 çeşit madene ve Dünya bor rezervinin yaklaşık yarısına sahiptir.
Porselen, seramik ve çini sanatının âdeta başkenti durumunda olan ve birçok
alanda ülke ekonomisine önemli katkılar sunan bu ilimiz, kara ve demir yolu
ulaşımında Marmara, İç Anadolu, Akdeniz ve Ege Bölgeleri arasındaki ana ulaşım
ağının merkezi durumundadır.
Bu artılarına rağmen;
İstanbul, İzmir ve Bandırma Limanları ile Ankara ve Antalya'ya yaklaşık 320 ila
Kütahya ili, komşusu
durumundaki illere karayolu bağlantılarıyla doğrudan ulaşımın sağlanamadığı tek
il konumundadır. Balıkesir iline gidecek olan bir vatandaşımızın önce Bursa'ya,
oradan da Balıkesir'e gitmesi gerekmekte-dir. Benzer şekilde Manisa'ya ulaşım
da Uşak üzerinden sağlanmaktadır. Öte yandan ilçelerin birbirleriyle, il
merkeziyle ve komşu illerle bağlantılarını sağ-layan mevcut yollar dar, virajlı ve yetersiz durumdadır. Kütahya-Gediz-
Simav-Selendi-Kula, Simav-Sındırgı, Simav-Demirci, Emet-Tavşanlı,
Emet-Hisarcık-Simav, Emet-Gediz, Emet-Çavdarhisar, Altıntaş-Dumlupınar,
Altıntaş-Çavdarhisar, Tavşanlı-Harmancık-Dursunbey-Balıkesir, Simav-Dağardı-Balıköy-Harmancık-Bursa
güzergâhlarındaki karayolu bağlantıları bu niteliktedir. Belirtilen
güzergâhların genişletilerek iyileştirilmesi ve ayrıca Bursa-Uşak illerini
birbirine bağlayan en kısa güzergâh olan Bursa-Orhaneli-Simav-Uşak karayolu
projesinin faaliyete geçirilmesi, hem söz konusu sorunların önüne geçecek hem
de bölgenin sosyo-ekonomik gelişmesine katkı sağlayacaktır.
Diğer yandan yıllarca inşası
devam eden Kütahya-Çavdarhisar-Gediz-Simav karayolu bir türlü bitirilememiştir.
Bu güzergâhın bölünmüş yol programına alınarak bir an önce yapımına
başlanmalıdır. Kütahya-Eskişehir ve Kütahya-Afyonkarahisar bölünmüş yol
inşaatları yıllardır bitirilemediği gibi bitirilen bölümleri de düşük kaliteli
olup kısa bir kullanım döneminin ardından tamir edilmek zorunda kalınmıştır.
AKP iktidarı döneminde
Karayolları Genel Müdürlüğü sorumluluğundan alınarak İl Özel İdaresinin
sorumluluğuna verilmiş olan bazı yollar yeterince bakım yapılamadığından
kullanılamaz hale gelmiştir.
Karayolu bağlantısının iyi
olmadığı Tavşanlı-Balıköy beldesi ve çevredeki 35 köyde yaşayan binlerce
vatandaşımızın yoğun bir şekilde kullandığı bazı tren seferleri 01.01.2010
tarihinde kaldırılmıştır. 1928 yılından bu yana aralıksız olarak hizmet veren
söz konusu tren seferinin kaldırılması, bu bölgede yaşayan vatandaşlarımız
fazlasıyla mağdur etmiştir. Bakanlığın, yöneltilen soru önergelerine verdiği
cevapta, her hangi bir mağduriyet olmadığını ve gerek karayolu gerekse tren
yolu alternatiflerinin bulunduğunu belirttiği bu konuda, ne tesadüftür ki aynı
günlerde Balıkesir ilinde yüzlerce vatandaşımızın katıldığı ve tren
seferlerinin kaldırılmasının protesto edildiği gösteriler yapılmıştır.
Özetle, AKP iktidarına en
fazla oy ve milletvekili desteği veren birkaç il arasında bulunan Kütahya ili;
ulaşım sorunlarının çözülemediği ve bu konularda iktidar partisi tarafından 8
yıldır adeta avutulan ve kandırılan bir il olmuştur. İşgücü piyasasındaki
illerin işsizlik riskinin belirlendiği bir araştırmanın sonuçlarına göre,
Türkiye' de işsizlik riskinin bulunduğu ilk dört il arasında yer alan Kütahya
ili, TÜİK verilerine göre nüfus artışının son yıllarda negatif olduğu, yani en
hızlı göç veren iller arasında yer almaktadır.
Yukarıda açıklanan
nedenlerle, Kütahya'nın sosyo-ekonomik yönde kalkınmasının önündeki önemli
engellerden birisi olan ulaşım sorunlarının araştırılarak gerekli önlemlerin
alınması amacıyla "Meclis Araştırması açılması" gerekli
görülmektedir.
4.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 28 milletvekilinin,
emeklilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/848)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Emeklilerimizin sorunlarının
ve çözüm yollarının belirlenmesi, eksikliklerinin giderilmesi, geliştirilmesi,
ulusal düzeyde koordinasyonun sağlanması, destekleme yollarının araştırılması,
idari ve kurumsal yasal düzenlemelerin yapılması amacıyla İçtüzüğün 104. ve
105. maddeleri gereğince ekte yer alan gerekçeye istinaden bir Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Ramazan Kerim Özkan |
(Burdur) |
2) Ali Koçal |
(Zonguldak) |
3) Ali Rıza Öztürk |
(Mersin) |
4) Ali Arslan |
(Muğla) |
5) Ergün Aydoğan |
(Balıkesir) |
6) Necla Arat |
(İstanbul) |
7) Şevket Köse |
(Adıyaman) |
8) Durdu Özbolat |
(Kahramanmaraş) |
9) Hüsnü Çöllü |
(Antalya) |
10) İsa Gök |
(Mersin) |
11) Tekin Bingöl |
(Ankara) |
12) Rasim Çakır |
(Edirne) |
13) Bülent Baratalı |
(İzmir) |
14) Hüseyin Ünsal |
(Amasya) |
15) Nevingaye Erbatur |
(Adana) |
16) Halil Ünlütepe |
(Afyonkarahisar) |
17) Sacid Yıldız |
(İstanbul) |
18) Abdullah Özer |
(Bursa) |
19) Eşref Karaibrahim |
(Giresun) |
20) Mehmet Şevki Kulkuloğlu
|
(Kayseri) |
21) Kemal Demirel |
(Bursa) |
22) Abdulaziz Yazar |
(Hatay) |
23) Birgen Keleş |
(İstanbul) |
24) Tayfur Süner |
(Antalya) |
25) Mehmet Ali Özpolat |
(İstanbul) |
26) Mevlüt Coşkuner |
(Isparta) |
27) Ali Rıza Ertemür |
(Denizli) |
28) Gökhan Durgun |
(Hatay) |
29) Hulusi Güvel |
(Adana) |
Gerekçe:
Ülkemizde bu günkü verilere
göre 9 milyon emeklimiz mevcuttur. Aile bireyleriyle birlikte düşünüldüğünde bu
rakam ülke nüfusunun yaklaşık üçte birini bulmaktadır.
Bir zamanlar emeklilik uzun
bir meslek yaşamının en sonunda oluşan bir erdem konumunda olmasına karşın bu
gün maalesef geçim sıkıntısıyla boğuşan, aldığı açlık sınırının altındaki
maaşla yaşam mücadelesi veren ve ömrünün son dönemini sosyal yaşam ve refah
seviyesinin çok uzağında bir çok sorunlar yumağı ile
uğraşarak sürdüren bir konuma gelmiş bulunmaktadır.
Bu gün çalışanların
maaşlarına ek ödemelerle bazı iyileştirmeler yapılmasına karşın emekli olduktan
sonra bu haktan yararlanmak mümkün değildir. Dolayısıyla emeklilerle çalışanlar
arasında oldukça fazla bir maaş farkı ortaya çıkmakta ve bu makas her gelen
maaş artışında açılmaktadır. Üstelik emekli maaşlarında bir iyileştirmeye
gidilmemiş olması, çalışanların emekli olmaktan haklı olarak imtina etmelerine
neden olmakta ve dolayısıyla yeni mezun gençlere iş imkanı
açılmasının önü tıkanmaktadır. Bu nedenle çalışanlara verilen ek ödeme tutarı
emekliliğe de yansıtılmalıdır.
Ülkede bu kadar büyük
çoğunluğa sahip olmalarına karşın emeklilerimizin Ekonomik Sosyal Konsey'de
temsil edilmemesi büyük eksikliktir. Emekliler uluslararası ILO, AİHS
sözleşmeleri ve IHEB bildirgesine göre sendika kurma hakkına sahiptir. Ancak
siyasi iktidar uluslararası sözleşmeleri kayda almayarak ve Anayasanın 51, 53
ve 54. maddelerinde bir değişikliğe gitmeyerek Yargıtay Hukuk Dairesinin
"Emekliler Sendika Kuramaz" kararını almasına sebep olmuştur. Oysa
Anayasanın 90. maddesi uluslararası sözleşmelerin kanun hükmünde olduğu
yönündedir.
Bu nedenle emeklilerin
sendikal hakları için gerekli değişiklikler yapılarak ve Emekliler Sendika
Kanunu hazırlanarak bu sendikal hakkın tanınması sağlanmalıdır.
Böylelikle emekli maaş
artışları TÜFE'ye bakılmaksızın Emekli Sendikaları ile Hükümet arasında
yapılacak Toplu Sözleşmeler ile tespit edilmelidir.
Emekliler sağlık
hizmetlerinde alınan katkı payından muaf tutulmalıdır. Böylelikle katkı payı
ödeyecekleri için sağlık merkezlerine gitmeyerek sağlıklarını riske atmalarının
önüne geçilmelidir. Ayrıca bazı tıbbi cihaz ve protezlerin
bedellerinin emeklilerce ödenmemesi için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
Eski ve yeni emekliler ile
önceki sistemde Emekli Kurumları arasındaki farklı uygulamalar sonunda, eski
emekliler aleyhine oluşan fark, çıkarılacak intibak kanunları ile
düzeltilmelidir. GSMH yıllara göre belirgin bir artış göstermesine rağmen,
emekliler bu refah payından hisselerine düşeni alamamaktadır. Emeklilerin
aylıklarının artışlarında bu husus göz önünde bulundurulmalıdır. Emeklilerin
TÜFE ve enflasyon farklarından doğan kayıpları telafi edilmelidir. Çalışanlara
verilen zamlar aynı derece ve kademedeki emeklilere de yansıtılmalıdır. Aile,
çocuk ve kira yardımlarının emeklilere de verilmesi sağlanmalıdır. Çalışırken
vefat eden memurun geride kalanlarına verilen iki maaş tutarındaki ölüm yardımı
ile eşinin ölümü halinde verilen bir maaş tutarındaki ölüm yardımının
emeklilere de verilmesi sağlanmalıdır. Hizmet birleştirmelerinde tüm
hizmetlerin intibaka sayıldığı gibi, ikramiye ödenmesinde de bu hususun
değerlendirilmesi gerekmektedir.
Ayrıca geçim sıkıntısı
içerisinde bulunan emeklilerimizin de sosyal yaşam faaliyetlerini
sürdürebilmesi amacıyla emekli evleri, emekli yurtları,
ve emekli tatil siteleri yapılarak emeklilerimizin buralardan cazip fiyatlarla
yararlanması sağlanmalıdır.
BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
V.- ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- (10/321, 10/426) esas numaralı Meclis Araştırması önergelerinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 21/7/2010 Çarşamba günkü
birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
Tarih:
21/07/2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu; 21/07/2010 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu Maddesi gereğince Genel
Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler Kısmında yer alan 10/321, 10/426 esas numaralı “Yerel basın ve
yayın kuruluşlarının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla” Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri
Gereğince Meclis Araştırması önergelerinin görüşmelerinin Genel Kurulun 21/07/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak bugün, yerel basının sorunlarının tartışılmasını, bir komisyon
kurularak bu tartışmaların katılımı da temin ederek sonuçlandırılmasını ve
alınması gereken tedbirlerin yetkililere iletilmesini amaçlayan bir araştırma
önergemiz var, bunun gündeme alınmasını talep etmiştik. Bunun gündeme
alınmasının gerekçelerini yüce heyete arz etmeye çalışacağım.
Değerli milletvekilleri, bu
Meclisin, siyasi partilerimizin, siyasi kimliklerimizin, hatta ülkemizin,
milletimizin en önemli ortak paydası demokrasimizdir. Demokrasi, milletimizin
kendi geleceğine kendi özgür iradesiyle karar verebilmesi, bu kararı bir
katılımla gerçekleştirmesi meselesidir. Çok sorunlarımız olur, bu sorunların
çözümü konusunda en azından tarafları katamazsak, milleti katamazsak
oluşturacağımız çözümlerin kalıcı olmasını, etkili olmasını beklememek lazım.
Demokrasi bu ülkenin en
önemli ortak paydasıdır. Demokratik sistem içinde basın, medya, en az taraflar
veya siyasi partiler kadar, yasama kadar, yargı kadar yani bu toplumun adına
karar veren, yetki kullanan üç kuvvet olarak tanımladığımız yasama, yürütme ve
yargı kadar önemli bir kamusal güçtür, bir kamu gücüdür. Dolayısıyla,
demokrasinin olmazsa olmaz şartı özgür bir medyadır, özgür bir basındır. Bu
şekilde toplum kendi geleceğine kendi sözcüleri vasıtasıyla, siyaset
vasıtasıyla, yasama vasıtasıyla, milletvekilleri, siyaset kurumları vasıtasıyla
katkı verecektir; medya vasıtasıyla da iktidarı ve muhalefeti hem yönlendirecek
hem de denetleyecektir. Basın, demokrasilerde en az siyasi partiler kadar
önemlidir, en az özgür bir yasama kadar önemlidir. Bu sebeple, basının
sorunları demokrasinin birincil sorunlarıdır. Demokrasi konuşulunca mutlaka
basını, basın özgürlüğünü ve basın kurumunun sorumluluklarını ve sorunlarını
konuşmak bir zorunluluktur.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizde, gerçekten, birçok yanlışına, eksiğine rağmen çok güçlü bir basın,
medya sektörümüz bulunmaktadır. Yetişmiş basın mensupları, kurumlar, kurallar,
demokrasiyi güçlendiren, zenginleştiren bir medya katkısını, basın katkısını
bir kazanım olarak, milletimizin, ülkemizin bir başarısı olarak değerlendirmek
mümkündür. Her ne kadar özellikle son dönemlerde siyasi
iktidar basını kontrol etmek, basın üzerinden bir yönlendirmeyle kamuoyunu
yönlendirmek gibi bir niyet taşıyorsa da, bu yönde çok ağır birtakım
uygulamalar yaşanıyorsa da ve buna maalesef basın mensupları işletmenin
kârlılığı hassasiyetiyle boyun bükmek durumunda kalmışlarsa da yine de basının
demokrasimizde, ülkemizin yönetiminde ve geleceğinde önemini vurgulamak bir
zorunluluktur diye düşünüyorum.
Basını ayırmamak gerekiyor yani
yaygın basın
veya yerel basın olarak ayırmamak gerekiyor denilebilir ama bence demokrasinin
toplumsallaşmış yüzü olarak yerel basını bir ayrı değerlendirmemiz gerekir.
Basın, medya dediğimiz, özellikle reklam verenlerin
yönlendirdiği, etki altında tuttuğu yaygın basın dediğimiz yazılı ve görsel
basının demokrasiye katkısı mutlaka siyasetin etkilenmesiyle sınırlı, objektif
olmayabiliyor. O noktada
muhalefet partileri olarak bizim çok yoğun tepkilerimiz de var,
tenkitlerimiz de var ama yerel basın öyle değil. Türkiye'nin her bölgesinde, en
ücra yerlerinde bile bir gazete çıkmaktadır. O gazete vasıtasıyla o bölgenin
insanları sorunlarını yetkililere, siyasete, karar vericilere ulaştırmaktalar.
O yerel basın, hem yerel yöneticileri hem genel siyaseti, bulundukları yerden
gördükleriyle değerlendirmekte, dillendirmekte ve toplum adına doğrunun
yapılması, hakkın yerine gelmesi için bir hizmet üretmektedirler. Bunun için
basın özgürlüğü, basının demokrasi içerisindeki yeri konuşulurken özellikle
yerel basını ayrıcalıklı olarak ve öncelikli olarak konuşmak bir zorunluluktur
diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri,
yerel basınımızın birçok sorunu bulunmaktadır. Bu araştırma önergemizin amacı
ve gerekçesi yerel basının önemini ifade etmekle birlikte sorunlarını ifade
etmek için verilmiştir. Aslında mümkün olabilse -Genel
Kurulumuzda bu dönemde çok sayıda basın mensubu arkadaş milletvekili olarak
bulunmaktadır- bu Genel Kurulun, bu Meclisin, basının sorunlarını izlemek,
takip etmek, çözümlerini üretmek noktasında sürekli çalışan bir komisyonunun
olması çok daha doğru olur, çok daha gerekli olur çünkü basın mensupları
siyaset ve siyasetin fonksiyonuyla iç içe bir görev yaptıklarından, burada
onların bir ayağının olmasının, onların adına burada milletvekillerinden oluşan
bir komisyonun olmasının birçok faydası olacaktır diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri,
yerel medyanın bir başka özelliği de küçük olmalarıdır. Bu sebeple, farklı
olanın, küçük olanın, hatta aykırı olanın korunması, demokrasinin olmazsa olmaz
şartlarından biridir. Büyük medya kuruluşları, güçleriyle kendi işletmelerinin
çıkarlarını koruyabilir veya işte, kendi yayın politikaları doğrultusunda
siyasi iktidarın baskılarına direnebilirler ama yerel medyanın, kıt kanaat, kıt
imkânlarla görev yaptıkları için mutlaka korunmaları gerekir. Burada, kısaca,
yerel basının…
Yerel basının şu özelliğini
de bir ifade etmek gerekir: Kabul etmek gerekir ki son zamanlarda yerel basın
kuruluşları kendi aralarında bir örgütlü güç de oluşturmuşlardır. Bu örgütlü
gücün yerel medyayı geliştirmek ve korumak noktasında çok önemli
fonksiyonlarının olduğunu da ifade etmek lazım ve bu yerel örgütlenmeyi -yerel
basın kuruluşları arasında bu örgütlenmeyi- başaran insanlara da buradan
şükranlarımı sunuyorum.
Yerel medyanın çok önemli
sorunu iktisadi sorunlar, ekonomik sorunlardır. Bu noktada hükûmetin,
iktidarların yerel medyayı bu anlamda desteklemesi lazım. Özellikle önümüzdeki
dönemde RTÜK Yasası’nda yeni değişiklikler yapılacak. RTÜK Yasası’nda mutlaka
küçük basını, yerel basını koruyucu birtakım tedbirleri geliştirmemiz
gerekiyor. Yerel medyada önemli teknolojik yenilenme zorlukları yaşanmaktadır.
Eleman yetiştirme, eğitim zorlukları yaşanmaktadır ve yerel medyada bir ömür
tüketmiş olan insanların sosyal güvenliklerini düzenlemek gerekiyor,
desteklemek gerekiyor. Onun için önümüzdeki dönemde çıkartılacak RTÜK
Yasası’nda yerel medyanın sorunlarının çözümüne bir hukuk oluşturmak, inanınız
ki burada yapabileceğimiz en hayırlı görevlerden de biri olacaktır.
Bu
sebeple, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bugün bu araştırma önergesini buraya
getirerek dikkatinize sunmak istediğimiz husus, siyaset eğer bu millet adına
görev yapıyorsa ve bu görevi başarıyla yapmak gibi bir kaygısı varsa, böyle bir
amacı varsa, yerel basını yani yerelde, taşrada yaşayan, küçük beldelerde,
ilçelerde yaşayan insanlarımızın sorunlarına çözüm hatta çözümlerine sözcülük
yapan gazetelerimizin, televizyonlarımızın, yerel medyamızın sorunlarını
sürekli takip edecek, dillendirecek ve ona uygun hukuk geliştirecek bir
komisyonun kurulmasını çok gerekli, çok faydalı, çok hayırlı bir iş olarak
görmekteyiz. Bu önergeyi bunun için verdik.
Tabii diyeceksiniz ki
“Meclisimizin gündemi yoğundur, komisyonlar da doludur, boş oda yoktur.” Ama
inanınız ki Türkiye’de iki bine yaklaşan gazete, beş yüze yaklaşan televizyonla
devasa bir yerel medya ordusunun sorunlarına çözüm üretecek böyle bir komisyona
bu Meclisin vereceği bir oda mutlaka olmalıdır, çünkü bu Genel Kurulda, her
partide, gazeteci olan, televizyoncu olan, yerel medya mensubu gazeteci olan
arkadaşlarımız bulunmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Başkan.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) – Bu arkadaşlarımızın katılımıyla, bana göre sürekliliği olan
bir komisyon kurulmasının hem bize hem ülkemize hem yerel medyaya ve tüm
anlamda da basına bir katkı vereceğini, bunun da demokrasimize bir katkı
vereceğini, ülkemizin geleceği açısından, milletimizin kendi geleceğine kendi
özgür iradesiyle karar vermesi açısından çok değerli, çok hayırlı bir iş
olacağını düşünüyorum. Böyle bir komisyon
kurulmasını sizin takdirlerinize sunuyorum.
Saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Grup önerisi aleyhinde söz
isteyen Mustafa Elitaş, Kayseri Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisinin
grup önerisi… Türkiye’de iki bin civarında yazılı yerel basın, beş yüz civarında
da görsel yerel medyanın var olduğunu biliyoruz. Bu konuyla
ilgili çeşitli problemlerin olduğu da muhakkak ki aşikâr.
Şu anda
Türkiye’de özellikle görsel medyanın herhangi bir hukuki düzenlemesinin
altyapısının olmadığını, bundan önceki dönemde girişimlerde bulunulmasına
rağmen o altyapının çeşitli sebeplerden dolayı çözülemediğini, büyük bir
kısmının uydu vasıtasıyla veya farklı şekilde, sadece RTÜK denetiminin oluşması
konusunda yayın yaptıklarını biliyoruz ama şu gerçeği de inkâr etmemek gerekir
ki: Türkiye’de yayın yapan, hem yaygın seviyedeki yayın yapan medya hem de
yerel seviyedeki yayın yapan medyanın, vatandaşlarımızla, kamu konusunda veya
idarecilerle birbirleri arasında iletişim kurmakta çok önemli görev
üstlendiklerini biliyoruz. Bu üstlendikleri görevin
milletin menfaatine, siyasetçinin ulaşamadığı, kamu idarecilerinin göremediği
noktada medyanın yaygın bir şekilde ve objektif bir şekilde yapacakları her
türlü değerlendirme ülke menfaatine ve refahına fayda sağlayacak niteliktedir.
Bugüne kadar -yani 2004
yılına kadar- yerel medya sadece kendi yağıyla kavrulurken, bütün imkânları,
varlıkları sadece özverili çalışma, o konuya kendisini hasretmiş, gazeteciliği,
medyacılığı meslek hâline getirmiş ve bunların, bu kısım kişilerin kendi yağlarıyla
kavrulurken, 2004 yılındaki yaptığımız yasal düzenleme çerçevesinde yerel
medyaya kaynak temini konusunda önemli düzenleme yaptık. 2008 yılı veya 2009
yılında, yanlış hatırlamıyorsam, çıkardığımız Kamu İhale Kanunu’nda da belirli
büyüklükteki kamu ihalelerinin bölgesinde, ilinde öncelikle yerel medyada
yayınlanması ve bu konuda kaynak temin edilmesi amacıyla bir düzenlemeyi yerine
getirmiş olduk.
Değerli milletvekilleri,
biraz önceki değerli konuşmacının da ifade ettiği gibi, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemi, daha önce sayın milletvekillerimizin, Genel Kurulun
onayıyla belirlenmiş durumda ve daha önce Türkiye Büyük Millet Meclisinin
23’üncü Döneminin açıldığı süreçte de aldığımız bir karar var. Aldığımız karar
da salı günlerinin denetim konusuna ayrılması, diğer günlerin de kanun tasarı
ve tekliflerinin görüşülmesi şeklinde ama son günlerde bir âdet ortaya çıktı:
Her gün grup önerileri verilerek araştırma önergelerinin gündemin önüne
alınmasıyla ilgili Danışma Kurulu toplantıya çağrılıyor. Danışma Kurulunda
ittifak sağlanamadığından dolayı veya Danışma Kurulu toplanamadığından dolayı,
Türkiye Büyük Millet Meclisine İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince siyasi
partilerimiz grup önerisini getirip, burada konuşma imkânı buluyorlar.
Konuşma imkânını bulurken de
şöyle bir gerekçe ortaya çıkarıyorlar, diyorlar ki: “Çıkardığınız yasalar,
getirdiğiniz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin oylarıyla kabul edilen, İç
Tüzük’ümüzün 91’inci maddesine göre temel yasa olarak kabul ettiğimiz şeylerde
bize konuşma imkânı, fırsatı vermiyorsunuz.” Ama değerli
arkadaşlar, bakın, İç Tüzük’te verdiğiniz bütün önergelerde hepimizin, önerge
veren arkadaşlarımızın konuyla ilgili konuşma imkânları, o konuyla ilgili
eleştirileri veya katkılarını sağlamak mümkün ama gelen konuşmacıların
önergeyle hiç alakalı olmayan bir konuda konuşma yapmaları, sadece burada
farklı konularda mesaj vermeye gayret etmeleri maalesef İç Tüzük’ün de uygun
olmayan bir şekilde kullanımı diye ifade ediyorum.
Açıkça
şunu tekrar altını çizerek ifade ediyorum ki: Yerel medyanın AK PARTİ İktidarı
döneminde hem 2004 yılında hem 2009 yılındaki yapılan iyileştirmelere rağmen
hâlâ eksiklerinin var olduğunu ve medyanın belirli çerçevede toparlanıp, yerel
düzeyde çok önemli köşe yazılarıyla, haberleriyle okunabilir hâle gelmesini
sağlamak için teknik altyapının gerçekleştirilmesi, değerlendirilmesi, bunun
araştırılması gerektiğine inanıyorum.
Önümüzdeki dönemde, inşallah,
RTÜK Yasası görüşülürken bu konunun da enine boyuna tartışılacağına, yerel
medyanın önündeki engellerin aşılması konusunda siyasi parti gruplarımızın,
konuyla ilgili milletvekillerimizin büyük katkı sağlayacağına inanıyorum.
Bu
vesileyle, bu araştırma önergesinin bundan sonraki, ekim ayı içerisindeki
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 5’inci Yasama Yılı’nda değerlendirilip
görüşüleceğini, Türkiye Büyük Millet Meclisinin hazır olan gündeminin, dünden
kalan, yarım kalan işimizin devam ederek bitirilmesi gerektiğini yüce heyetin
bilgilerine sunuyor, bu önergeye, Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisine
bu yönden karşı olduğumuzu ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Tayfun İçli, Eskişehir
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Çok değerli milletvekili
arkadaşlarım, sizleri şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygıyla
selamlıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisinin grup önerisi gerçekten çok önemli. Yerel
basın ve yayın kuruluşlarının sorunlarının araştırılması için bir Meclis
araştırması istiyor.
Değerli arkadaşlarım, yerel
basın gerçekten çok önemli. Yerel basının yanında, artık çağımız bir teknoloji
çağı, bir anlamda da İnternet gazeteciliği, medyacılığı da çok önemli. Halkın
doğru bilgiye sahip olabilmesi için yerel medyanın ve özellikle İnternet
medyasının da siyasi iktidarın baskısından uzak olarak faaliyet göstermesi
gerekir, çünkü doğru fikir sahibi olabilmek için doğru bilgiyle donatılmamız
gerekir.
Değerli arkadaşlarım, bu
konuşmalar bittikten sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde,
hepinizin bildiği gibi taş atan çocuklarla ilgili sorunların çözümlenmesine
yönelik bir kanun tasarısı görüşülecek.
Şimdi, elimde, hem yerel
medyanın hem İnternet medyasının gündeme taşıdığı, fakat bizim unuttuğumuz, ama
görüşeceğimiz kanunla ilgili iki önemli haberi aktarmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, çok çok
yeni, bölücübaşı Öcalan’ın 15 Ağustosta açıklayacağı on şartı vardı
biliyorsunuz, Kürt açılımıyla ilgili, PKK da bunu açık açık ilan etti.
Ne diyor bu on şarttan biri?
“Madde 6- Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit kaldırılsın.”
Yine
elimde, yerel medyanın ve İnternet medyasının aktardığı, hepimizin çok iyi
bildiği, Güneydoğu Anadolu’da da birçok olaylara sebep olan bu tecrit olayıyla
ilgili bir rapor.
Değerli arkadaşlarım, raporu
tanzim eden, Avrupa Konseyi İşkence ve Kötü Muameleyi Önleme Komitesi. Bu
komite, yirmi sayfalık bir rapor tanzim ediyor, 26 ve 27 Ocak 2010 tarihinde
yayımlıyor ve bu raporun yayımlanmasına Türkiye Cumhuriyeti Devleti Hükûmeti
izin veriyor. Bu raporda, bu inceleme sonucunda hazırlanan yirmi sayfalık
raporda, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın, ayda iki kez onar dakikalık telefon
görüşmesi, televizyon, dört saatlik havalandırma ve yakınlarıyla açık görüşme
yapma hakkını, almış bulunduğu iki disiplin cezası nedeniyle kullanamayacağı
ifade ediliyor. Bunları kullanabilmesi için, bu haklardan yararlanabilmesi için
mutlaka disiplin cezalarının kalkması gerektiği bu raporda çok açık bir şekilde
ifade ediliyor.
Değerli arkadaşlarım, “Ne
alaka?” diyeceksiniz yerel medya ve iki yerel medyadan aktarılan bu iki haber.
Şimdi elimdeki yasayı
alıyorum, taş atan çocuklarla ilgili yasa. Önerge verdim, Anayasa’ya aykırılık
önergesi verdim. “Taş atan çocuklar.” diyoruz. Geçici 1’inci
maddeyi size okuyayım arkadaşlar, geçici 1’inci madde der ki: “Bu Kanunun
yürürlüğe girmesinden önce verilmiş ve infaz hâkimliğinin incelemesinden geçmiş
disiplin cezalarına karşı, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren altı ay
içinde yeniden yapılan başvurular, 4675 sayılı Kanunun bu Kanunla değişik 6 ncı
maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen usulle karara bağlanır.”
Yani üstte, 5’inci maddede
getirilen haktan dolayı, yeni bir yargılama yolu açılmak suretiyle bölücübaşı
ve PKK terör örgütünün yöneticilerinin disiplin cezaları affediliyor, disiplin
cezaları olduğu için tecrit koşulları da ortadan kalkıyor.
Size kısaca bir özet, ne
demek istiyorum? Bölücübaşının on şartından biri ve PKK’nın on şartından biri
olan “Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit kaldırılsın” olayı bu kanun
tasarısıyla önümüze getiriliyor. Bunu biliyor muydunuz arkadaşlar? Sabah saat
dörde kadar çalışıyorsunuz, apar topar geliyorsunuz ve bir af niteliğinde olan
ve bölücübaşının koşullarından biri olan konuyu buraya sokuyorsunuz.
Şimdi dün, iki kez Sayın
Bakana sordum, hem geneli hakkında sordum hem birinci bölümünde sordum. Dikkat
etmişsinizdir, ısrarla uyarmaya çalıştım. Yani şunu demek istedim: Sayın
Bakanım, ben, biz bunun farkındayız ama Hükûmet olarak yapmayın bunu. Hem “taş
atan çocuklar” diyorsunuz hem de bölücübaşı Öcalan’ın ve PKK’nın on şartından
birini buraya geçici madde olarak sokmak suretiyle bunu getiriyorsunuz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Öyle
bir şey yok!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) –
Söylüyorum bakın, çok net.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Hilafıhakikat!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) –
Bakın, çok net.
AHMET YENİ (Samsun) – Okur
musunuz orayı?
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) –
Bakın, söylüyorum, bir daha söylüyorum…
MUHARREM İNCE (Yalova) –
Terörle Mücadelenin 6’ncı maddesinde de “Yok” dediniz ama…
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) –
Bakın, okuyorum: “Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce verilmiş ve infaz
hâkiminin incelemesinden geçmiş disiplin cezalarına karşı, bu Kanunun
yayımından…”
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bile karar verdi…
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) –
Ona da geleceğim. Bakın, elimde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararı da
var.
AHMET YENİ (Samsun) – Çok
geri kalmışsınız!
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Öyle
bir şey yok ama.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) –
Laf atmayın, laf atmayın. Ben bir şey anlatmaya çalışıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bir
taraftan, otuz yıl önce ölen insanlar için gözyaşı dökeceğiz.
AHMET YENİ (Samsun) – Dün
niye konuşmadınız?
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) –
Ama bir taraftan da 7 şehidimiz kalkarken, bir taraftan bölücü başının on
şartı, PKK’nın on şartını bu kanun içine sokacaksınız.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Ne
alakası var?
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) –
Bakın, hatırlayın, 2006 yılında da yine Terörle Mücadele Kanunu getirmişti bu
Hükûmet.
AHMET YENİ (Samsun) – Dün
niye konuşmadınız, niye?
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla)
– Ve bunun 6’ncı maddesinin son
fıkrasında, bakın ne diyordu burada: “Ancak bu hükme göre terör örgütünün
kurucusu, yöneticisi ve üyesi konumundaki kişi etkin pişmanlık hükümlerinden
ancak bir defa yararlanır.” demiştiniz ve bölücübaşı ve yöneticiler gidecekti…
AHMET AYDIN (Adıyaman) – O
dosya açılmamak üzere kapanmıştır.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) –
Şimdi, aynı hızı, aynı olayı buraya getiriyorsunuz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi…
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) –
Bakın, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi” diyorsunuz. Sayın Bakandan alınan
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararı yanımda. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi, 2008’de verdiği kararda hiç de sizin dediğinizi demiyor somut
olayda. Diyor ki: “Siz Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak bir kanun
çıkarttınız. Bu Kanun 1 Ocak 2005 tarihinde yürürlüğe girdi.” Ancak
şikâyetçinin davası, olay 2001 yılında olduğu için ve Türkiye, mevzuatında
böyle bir değişiklik yapmadığı için bin euro tazminata mahkûm ediyor. Ama siz
“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi” deyip…
Beyler, okuma yazma
biliyoruz. Bakın, kanun başlayacak. Samimi olan… Bakın, vatanseverliğin ölçüsü
hiç kimsede yok. Açın, okuyun. Bununla ne demek istendiğini, bunun geçici
1’inci maddesinin neye amir olduğunu, disiplin cezalarını kaldırdığını…
Disiplin cezası kalktığı için ve 5’inci maddeye göre avukatıyla birlikte yeni
bir yargılama yapılacağı için ne olacak? Tecrit koşulu ortadan kalkacak ve
biraz evvel de söylediğim gibi…
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Hiç
alakası yok! Tecritle ilgili dosya kapanmıştır.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla)
- Bu raporda yani Avrupa Konseyi İşkence
ve Kötü Muameleyi Önleme Komitesinin belirttiği bu hususları siz, bir nevi,
bölücü başına ve PKK yöneticilerine vereceksiniz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Daha
yeni karar verdi Komite…
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) –
Değerli arkadaşlarım, Türkiye uyumuyor. Sabaha kadar çalışırken bazı
arkadaşlarımız burada uyuyabilir, belki bu konunun içini bilmeyebilir. Bir milletvekili
olarak -hiçbir kıskançlık da yok- benim dileğim, Hükûmetin derhâl bunun farkına
varması ve geçici 1’inci maddenin buradan çıkartılması. Bunun taş atan
çocuklarla ne alakası var? Niye bu kadar kıskanç ve buna sahip çıkmak konusunda
bir irade ortaya koyuyorsunuz? Ben derdimi anlatıyorum, çıkarsınız…
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Ne
alakası var?
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) -
İnceleyin. Türkiye Cumhuriyeti devleti büyük bir devlettir, bölücübaşına ve PKK
terör örgütüne teslim olacak bir devlet değildir.
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Doğru, çok doğru.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) –
Evet, doğruysa o zaman aynı… Vatanseverliğimizi test etmiyoruz. Benim sizden
ricam, şu geçici 1’inci maddeye bir bakın.
Şimdi, yerel medya işte
bunları yapıyor -yine konumuza geldik- baskı olmayan medya halkın önüne
gerçekleri koyuyor. Hepimiz yurtseveriz, hepimiz vatanımızı seviyoruz. Evet,
otuz yıl önce haksız yere asılmış insanlara gözyaşı dökelim ama daha her gün
şehit verdiğimiz ve bu yasanın görüşüldüğü zaman 7 şehit veriyoruz ama bu
elimize… Apar topar, sabahlara kadar geçen yasada bunları görmüyoruz. Değerli
arkadaşlarım…
AHMET AYDIN(Adıyaman) –
Alakası yok.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) -
Bakın değerli arkadaşlarım, alakası olup olmadığını…
AHMET YENİ (Samsun) – Dün
niye konuşmadınız bununla ilgili?
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) -
Konuşacağım, önerge… Efendim, konuşacağım. Dün Sayın Bakana iki kez soru
sordum.
AHMET YENİ (Samsun) – Dün
gece rüya mı gördün?
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) –
Siz de orada oturuyordunuz, uyuyordunuz o koltuklarda. İki kez Bakana söyledim.
AHMET YENİ (Samsun) – Rüya mı
gördün dün gece?
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) –
Rüya değil…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sen daha uyanamamışsın!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) -
Ben Sayın Bakanı, benim ülkemin bakanı olarak, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
bakanı olarak kibarca uyardım; bir kez değil, iki kez. Tutanakları açın okuyun
ve tık yok, cevap yok.
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Tayfun Bey, Adalet Komisyonundaki tutanakları inceleyin, cevabını alırsınız.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) –
Şimdi de bu konuşmayı yapma gereğini duydum.
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Adalet Komisyonu tutanaklarını inceleyince doğruyu öğrenirsiniz.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) - Bu
konuşmayı yapma gereğini duydum. Geçici 1’inci maddede de konuşacağım.
Anayasa’ya aykırılık önergesi vereceğim. Af niteliğinde, cezayı ortadan,
disiplin cezasını ortadan kaldıran bir hükmü getiriyorsunuz; bu bir af
niteliğindedir. Teknik konuşmayı orada yapacağım ama kendimizi de toparlayalım,
sabaha kadar, dörde kadar çalıştık, kendimize gelelim.
AHMET YENİ (Samsun) – Grup
Başkan Vekiliniz af olmadığını söyledi dün.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) –
Kendimize gelelim, bunu irdeleyelim, hiç kıskançlık yapmayalım. Bu hüküm,
bölücübaşına ve yönetici kadrosuna, disiplin cezaları affedildiği için ve
tecrit koşulları ortadan kalkacağı için bir af niteliğindedir. Vicdanlarınızla
karşı karşıya bırakıyorum sizleri.
AHMET YENİ (Samsun) – Grup
Başkan Vekiliniz öyle demedi dün.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) –
Değerli arkadaşım, hiç öyle değil. Bakın, ben grubum adına da konuşuyorum
arkadaşlarımla.
AHMET YENİ (Samsun) – Grup
Başkan Vekiliniz öyle demedi, tutanaklara bakın.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) –
Ya, laf atmayın, ne olur rica ediyorum yani bilginizle…
AHMET YENİ (Samsun) – Sayın
Başkan, Grup Başkan Vekili öyle demedi dün.
BAŞKAN – Sayın Yeni, lütfen…
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) –
Geçen bir tartışmada da söyledim. İnsanlar düşünceleriyle mücadele edecekse bu
kürsü size ait.
BAŞKAN – Lütfen… Hatip
konuşsun.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) –
Siz iktidar partisisiniz, yirmi dakika konuşuyorsunuz, grup adına
konuşuyorsunuz, çıkın deyin ki: “Bu böyle değil.” Diyeceksiniz ama lütfen… Laf
atarak, benim dikkatimi dağıtarak burada siz, bazı arkadaşlar, hukukçu olmayan
arkadaşlar…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) –
Bitiriyorum Sayın Başkan.
…kendi düşüncelerimi ifade
ederken benim dikkatimi dağıtmayın. Bu çok önemli bir konudur. Yarın bir gün bu
yasa çıktığı zaman hepimiz vicdanımızla karşı karşıya kalacağız ve 23’üncü
Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisini bu yüce ulus çok acı bir şekilde
değerlendirecek. Nasıl 2006’da Terörle Mücadele Kanunu’na koyup Cumhuriyet Halk
Partisinin mücadelesiyle geri çekmek zorunda kaldığınız Öcalan affı o tarihte
öyleyse, bugün aynı şey yapılmaktadır.
Disiplin cezası ortadan
kalkmak suretiyle terör örgütüyle müzakere anlamına gelecek ve onların
koşullarını yerine getirme anlamına gelecek bir düzenlemeden acilen ve Hükûmet
olarak vazgeçilmesi lazım diyorum, sabırlarınız için hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, az önceki konuşmacı bugün görüşeceğimiz, dün görüşmesine
başladığımız Terörle Mücadele Kanunu Tasarısı’ndaki bir maddeyle ilgili
tasarının içerisinde hiç bulunmayan bir konuyu AK PARTİ Grubunun getirdiğini
ifade etti ve biraz önce de kürsüden “Gelin burada düzeltin.” dedi.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) –
Grup değil Hükûmete seslendim efendim, gruba seslenmedim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
İzin verirseniz, “Gelin burada düzeltin.” diye ifade kullandı, bu konuyla
ilgili açıklayıcı…
BAŞKAN – Sayın Elitaş, dünkü
görüşmelerde Sayın İçli’nin bunu iki defa Sayın Bakana soru şeklinde sorduğunu
ben takip ettim. Kaldı ki bu konu görüşülecek geçici 1’inci maddede. Terörle
Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın görüşülmesi sırasında gündeme gelecek ve konuşulacaktır. Tartışma
zemini de o zamandır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkanım, şu anda grubumuzdan bir arkadaşımıza söylerken…
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) –
Ben gruba seslenmedim, Hükûmete seslendim. Tutanakları getirin bakın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
“Gelirsiniz, kürsüden bunu açıklarsınız.” diye ifade etti. İzin verirseniz
Sayın Milletvekilinin söylediği konuyla ilgili kısa bir açıklama yapmak üzere
Adalet Komisyonu Üyesi Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, sataşmaya mahal
vermeyecek şekilde…
BAŞKAN – Şimdi, Sayın Elitaş,
biz grup önerisi görüşüyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sataşmadan dolayı, 69’a göre…
BAŞKAN – Herhangi bir
sataşmadan bahsediyorsanız olabilir, ancak…
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) –
Sataşma yok.
BAŞKAN – Bir saniye… Bir
saniye Sayın İçli, niye acele ediyorsunuz? Oturun yerinize lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
69’a göre Sayın Başkan.
BAŞKAN – Ancak, yasa
görüşülecek, henüz görüşülmedi. Dünkü görüşmeler sırasında da Sayın İçli’nin,
biraz önceki konuşmasında bahsettiği gibi, Sayın Bakana soru olarak iki defa
sorduğunu ben biliyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkanım, şu anda görüştüğümüz konu, Milliyetçi Hareket Partisinin grup
önerisi çerçevesinde yerel medyanın sorunlarıyla ilgili konunun
değerlendirilmesi ama Sayın Konuşmacı bu konuyla ilgili hiç konuşmadı, sadece,
dün görüştüğümüz ve bugün görüşmeye devam edeceğimiz Terörle Mücadele Kanunu
hakkında hiç de aslı, mesnedi olmayan bilgiler sunmaya çalıştı. O konunun şu
anda düzeltilmesi gerekiyor Sayın Başkanım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkanım, bir yanlışı bir yanlışla düzeltmeye kalkmayalım. Yani, Sayın
Hatip yanlış yaptıysa…
HALİL ÜNLÜTEPE
(Afyonkarahisar) – Bu bir Hükûmet tasarısı…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkanım, İç Tüzük 69’a göre söz talebimiz var. İç Tüzük’ü
uygulayacaksanız, biraz önce konuşmacıyı konuya davet etmeniz gerekirdi.
BAŞKAN –
Evet, doğru.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
İzin verirseniz, arkadaşımız iki dakika…
BAŞKAN – Ama,
maalesef, Türkiye Büyük Millet Meclisinde İç Tüzük hükümleri uygulanmıyor
doğrusunu söylemek gerekirse.
SIRRI SAKIK (Muş) – Bir tek
bize uygulanıyor.
BAŞKAN – “Konuya davet etme”
anlamında uygulanmıyor demek istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkanım, iki dakika izin verirseniz arkadaşımız açıklamada bulunsun.
BAŞKAN – Siz mi
açıklayacaksınız?
SUAT KILIÇ (Samsun) – Grup
adına Adalet Komisyonu Üyesi Ahmet Aydın konuşacak Sayın Başkanım, yerinden de
konuşabilir, kürsüden de konuşabilir.
RAHMİ GÜNER (Ordu) –
Kayserililere gidip…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sana ne be! Burada Grup Başkan Vekilin var, sana ne!
RAHMİ GÜNER (Ordu) – Ben
burada milletvekiliyim…(AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen sayın
milletvekilleri…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, lütfen arkadaşınızı uyumlu olmaya, terbiyeye davet edin.
RAHMİ GÜNER (Ordu) – Sen
kimsin ya!
BAŞKAN – Sayın Aydın, yeni
bir açıklama anlamında, İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesi gereğince kısa bir açıklama
için buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan… Sayın Grup Başkan Vekili…
RAHMİ GÜNER (Ordu) – Sen
kimsin, sen!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan…
MUHARREM İNCE (Yalova) –
Uyumlu olmaya davet edebilirim ama terbiyeye davet edemem.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Onu da yapsanız iyi olur!
BAŞKAN – Sayın İnce, lütfen…
Sayın Elitaş, lütfen oturun.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Öyle
dersen ben seni terbiyeye davet ederim!
BAŞKAN - Sayın İnce…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Kim terbiyesizlik yapıyorsa terbiyeye, hizaya gelmeli.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sen
bir arkadaşını terbiyeye davet edebilir misin? Edemezsin.
BAŞKAN - Sayın İnce… Sayın İnce…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, Grup Başkan Vekili bunu yapamaz.
MUHARREM İNCE (Yalova) –
Hayır, “Arkadaşını uyar.” Diyebilirsin, “Terbiyeye davet et.” diyemezsin.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Aydın.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Eskişehir Milletvekili H.
Tayfun İçli’nin, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Az önce, Değerli Hatip Tayfun
Bey, Sayın İçli, hakikaten anlaşılıyor ki ne Komisyon tartışmalarında vâkıf
olmuş, Komisyon tutanaklarına da bakmamış ne de kanun hükmünü iyice okumamış ve
de özellikle Hükûmet tasarısındaki kanun gerekçesinde de çok açık bir şekilde
ifade ediliyor.
Hadi,
Sayın Bakanımıza, devletin Sayın Bakanına, Komisyon tutanaklarına, tasarının
içeriğine ya da gerekçesine siz akıl, mantık erdiremediniz; daha geçtiğimiz
günlerde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi çok açık seçik, net bir karar verdi;
yapılan bir itirazda, terörist başıyla ilgili yeniden yargılanmasıyla ilgili
yapılan bir itiraz neticesinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi işin esasına dahi
girmeden usulden “Bu dosya kapanmıştır, bitmiştir, bir daha açılmamak üzere bu
dosya bitmiştir, kapanmıştır.” demiştir. Dolayısıyla,
hiçbir şartta dahi terörist başının yeniden yargılanmasına imkân verecek hiçbir
husus yoktur.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) –
“Yeniden yargılama” demiyor burada, disiplin cezası… Bakın, konuyu
saptırmayalım, Öcalan’ın yeniden yargılanması değil, disiplin cezası…
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın İçli.
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
1.- (10/321, 10/426) esas numaralı Meclis Araştırması önergelerinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 21/7/2010 Çarşamba günkü
birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi
aleyhinde söz isteyen Mehmet Ocakden, Bursa Milletvekili.
Buyurun Sayın Ocakden. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET OCAKDEN (Bursa) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yerel medyanın sorunları konusunda
Milliyetçi Hareket Partisinin verdiği öneri aleyhinde söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi burada, tabii, bir
konunun altını özellikle çizmek istiyorum. Yerel medyanın sorunlarını
tartışacağız, evet, onları konuşacağız, çok da önemli ama bazı sayın
sözcülerin, nedense her fırsatta bazı konuları çarpıtarak, hiç de taş atan
çocuklarla ilgili tasarının maddeleri içinde yer almayan birtakım çarpıtma
bilgileri sunmayı özel bir gayret sarf ederek yapmalarını doğrusu anlamakta
güçlük çekiyorum. Çünkü, ben aynı sözcünün, terörist
başının idam edilmesi sürecinde aynı hassasiyeti gösterdiğini hatırlamıyorum.
Yani, sizin hükûmet olduğunuz dönemde…
BAŞKAN – Lütfen konuyla
ilgili konuşur musunuz Sayın Ocakden.
MEHMET OCAKDEN (Devamla) -
…saatlerce görüşüp aynı şeyi beklediniz ve idamdan kurtardınız. Bunun altında
sizin imzanız var, ama nedense o zaman aynı hassasiyeti göstermediniz…
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) –
Sataşma var.
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Çamur
atıyor hem de, çamur.
MEHMET OCAKDEN (Devamla) –
…şimdi çok fazla hassas davranıyorsunuz; onu da anlamakta güçlük çekiyorum.
Medya kurumları tabii ki
demokrasinin olmazsa olmaz kurumlarıdır ve özellikle de yerel medya bizim için
son derece önemlidir. Yerel medyanın sorunlarını AK Parti İktidarı geçtiğimiz
dönemde -2004 yılında- şimdi Grup Başkan Vekilimiz olan Sayın Suat Kılıç’ın
imzasıyla verilen teklifle yerel medyaya önemli imkânlar sağlanmıştır ve kamu
ihalelerinden ayda 8 ile 20 bin lira arasında bir katkı sağlanmıştır.
Şimdi, ben, genel merkezde,
Tanıtım Medya Başkan Yardımcısı olarak da biz zaman zaman bölgelerde, illerde
yerel medyanın sorunlarını konuşuyoruz, bir araya geliyoruz medya kurumlarıyla.
Görsel medyayla bir araya geldik, yazılı basınla bir araya geldik ve bunları
belli periyotlarla da sürdürüyoruz. Yani buradan
varmak istediğimiz sonuç sadece konuşarak değil, yerel medyanın sorunlarını
bizzat temsilcileriyle bölgelere giderek tartışıyoruz ve onları bir rapor
haline getiriyoruz. Yani yerel medyanın sorunlarını tartışmalıyız, konuşmalıyız
ve bu konuda, evet, çözümler üretmeliyiz; ama, hepiniz
takdir edersiniz ki bulunduğumuz süreç… Zaten Meclis tatil edilmek üzere ve bu
süreç içinde de Meclisin takvimi bellidir.
Yani, bunu, inşallah
önümüzdeki dönemde, tatilden sonraki dönemde… Zaten RTÜK
Yasası da Meclisin gündemindedir, hem RTÜK Yasası bağlamında hem de ayrıca
yerel medyanın sorunlarıyla ilgili tespitlerimizi de yaparak, inşallah, o
konuda daha sağlıklı bir çalışmayı, yerel medyayı güçlendirmek anlamında yapmak
bizim açımızdan son derece önemlidir, çünkü -biraz önce Sayın Şandır da
söyledi- yerel medyanın özellikle hem ekonomik kaynakları açısından hem de çalışanların,
gazeteci meslektaşlarımızın özlük hakları konusunda önemli sorunları var. Bunların
hem ekonomik kaynaklarını güçlendirerek hem de özlük haklarındaki imkânlarını
yeniden değerlendirerek onların önünü açmak ve gelecekte -medya konusunda-
özellikle yerel basının daha özgür bir ortamda çalışmasını sağlamak bizim
açımızdan son derece önemlidir diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Ocakden.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN - Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım ve aynı zamanda karar yeter
sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 15.36
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.46
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 138’inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, öneriyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır ve öneri kabul
edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
2.- (10/367, 10/383) esas numaralı Meclis Araştırması önergelerinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 21/7/2010 Çarşamba günkü
birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
21.07.2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu; 21.07.2010
Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisini,
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
M.
Akif Hamzaçebi
Trabzon
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan (Kamudaki geçici ve taşeron şirketler aracılığıyla çalışan
personelin sorunları); (10/367) ve (10/383) esas numaralı Meclis Araştırma
Önergelerinin görüşmelerinin, Genel Kurul'un, 21.07.2010 Çarşamba günlü
birleşiminde birlikte yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Bayram Ali Meral, İstanbul
Milletvekili… (CHP sıralarından alkışlar)
BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) –
Sayın Başkan, saygıdeğer arkadaşlarım; çalışan kesimle ilgili ve çalışan
kesimin sorunlarıyla ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubunca verilen önergeyle
ilgili söz almış bulunmaktayım. Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım, İş
Yasası’ndan başlayarak gerek emeklilerle ilgili gerek memurlarla ilgili gerek
de işçilerle ilgili muhalefet partileri ne kadar önerge vermişse, iktidar
partisi, çoğunluğuna dayanarak bunların hiçbir tanesini dikkate almamıştır. 4857
sayılı Yasa çıkarılmıştır, 57’nci Hükûmet döneminde verilen iş güvencesi
ortadan kaldırılmıştır. Bu Yasa’yla “50 kişi çalıştıran bazı iş kollarında İş
Yasası uygulanmaz.” diye hüküm getirilmiştir. Değerli arkadaşlarım, yine bu
Yasa’yla kölelik düzeni getirilmiştir ve Yasa’yla işçilerin hakları elinden
alınmıştır. Yine, değerli arkadaşlarım, 657 sayılı Yasa’ya atıfta
bulunulmuştur, 4/C maddesi eklenmiştir muhterem arkadaşlarım ve böylece
çalışanların toplu sözleşmeli ve grevli sendikal hakları ellerinden alınmıştır
ve Tekel işçileri bu hareketi tavrıyla aylarca meydanlarda dile getirmesine
rağmen Hükûmetin kılı kıpırdamamıştır.
Ne istiyor muhalefet
partileri? Bakınız değerli arkadaşlarım, 2009 yılında 90 bin esnaf kepenk
kapatmış, 950 bin esnafın evine haciz gitmiş, 1 milyon 574 bin senet protesto
olmuş, cumhuriyet tarihinde ilk defa 100 bine yakın esnafa cezaevi yolu
görünmüş. Muhalefet demiş ki: “Gelin bu esnafın sorunlarını görüşelim, bu
sıkıntıları ortadan kaldıramazsak, aza indirelim.” Maalesef iktidar bu talebi,
bu isteği reddetmiş “Esnaf ezilirse ezilsin, cezaevine girerse girsin.” demiş.
Yine, değerli arkadaşlarım,
emeklilerle ilgili, muhterem arkadaşlarım, emeklinin TÜFE alacağı vardır,
intibaklarında muazzam bir farklılık vardır, aldığı ücretler yetersizdir.
Cumhuriyet Halk Partisi konuyu Meclise getirmiştir “Emeklinin sorunlarını
çözelim.” demiştir, iktidar partisi reddetmiştir, emekliyi kaderine terk
etmiştir değerli arkadaşlarım.
Ayrıca, muhterem
arkadaşlarım, iktidar partisinin en önemli başarılarından birisi gündem
değiştirmektir. Ne yaptı iktidar muhterem arkadaşlarım? Orduyu halk nezdinde
sevgisiz bir hâle getirmek için elinden ne geldiyse onu yaptı. Yargıyı ikiye
böldü, “Adalet mülkün temelidir.“ sözü maalesef zaafa uğradı muhterem arkadaşlarım.
Eğitimde son derece
rahatsızlık yaratan “asıl öğretmen, yedek öğretmen” konusunu getirdi,
eğitimdeki huzursuzluğu sürekli hâle getirdi değerli arkadaşlarım.
Ayrıca, sivil toplum
örgütleri üzerinde baskı kurdu. Kendinden olan sendika, kendinden olan esnaf
örgütleri… Kendinden olmayan esnaf örgütleri hakkında da muazzam bir baskı
kurmaya çalıştı.
Muhterem arkadaşlarım,
Hükûmet gündem değiştirdi, ne yaptı değerli arkadaşlarım? Yargıdan başladı;
yetmedi, gündemi değiştirdi. Ordudan başladı; yetmedi, değerli arkadaşlarım…
Açılımdan başladı; yetmedi. Ayrıca Habur’a gitti, gündem değiştirdi, gene
yetmedi; sonunda İsrail’e tosladı, ondan sonra Anayasa değişikliklerinde, Sayın
Başbakanımız çıktı, çok güzelce, babacan bir tavır ile milleti duygulandırmaya
başladı.
Saygıdeğer arkadaşlarım, her
gün şehitlerimiz var; nur içinde yatsınlar. Onların ailelerine Allah sabır
versin. Sayın Başbakanımız, bunlara -belki ağzından kaçmış olabilir- “kelle”
dedi. Bir gün de dönüp bu insanlar için o duygusal hareketini dile getirseydi
olmaz mıydı?
Sayın Başbakanımız, yine, bu
kadar duygusal bir başbakansa Sivas’ta, Madımak’ta 37 tane vatandaşımız yandı,
onların da şiirleri vardı, onlar da ozandı. Niye bir gün bu kürsülerden öyle
duygusal bir harekette dile getirmedi?
SUAT KILIÇ (Samsun) – Onların
hatırasına biz sahip çıktık, biz.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) –
Ne yaptınız, neye sahip çıktınız?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) –
Bırakınız dile getirmeyi, onun hükûmeti döneminde, onun partisi döneminde,
değerli arkadaşlarım, Adalet Bakanlığı yapmış bir zat, üniformasını, şeyini
giydi, bu canileri, bu katilleri savunmak için adaletin karşısına gitti. Hiç
olmazsa onu ayıplasaydı, onu da ayıplamadı.
Şimdi ne oldu, muhterem
arkadaşlarım? Anayasa oylama noktasına gelince babacan bir tavırla, muhterem
arkadaşlarım, başladı dert yanmaya. Köylünün sorunu var, çiftçinin sorunu var,
memurun sorunu var, emeklinin sorunu var, işsizin sorunu var, bunlarla ilgili
uzaktan yakından hiçbir şey yok, duygusal bir hareket yok ama Türkiye
Cumhuriyeti’nin o alın teriyle, birikmiş paralarla yapılan verimli
yatırımlarını yok ettiniz, sattınız, iç ve dış borcu boğazımıza kadar
çıkardınız. 50 milyar dolar özelleştirmeden sizin zamanınızda para alındı,
nereye gittiği belirsiz değerli arkadaşlarım. Kala kala elimizde Anayasa
oylanacak. Ne getirecek çiftçiye? Ne getirecek işçiye? Memura getirdiğinizin…
“Hak verdik.” diyorsunuz, grevi olmayan bir toplu sözleşme toplu sözleşme midir
değerli arkadaşlarım? Anayasa’yla öyle bir hüküm getirdiniz ki, çift sendikaya
işçinin üye olma hâlini getirdiniz, yarın sendikalar birbirine düşecek, işveren
kime baskı yaparsa orada işçi onun lehine oy kullanacak. Bu hâliyle sendikaları
da yok ettiniz değerli arkadaşlarım.
Şimdi ne yapıyoruz muhterem
arkadaşlarım? Türkiye’yi dolaşıyoruz, her gün şehitlerimiz geliyor, buna bir
çare yok. Avrupalı bizi methediyor: “Türkiye ekonomisi gayet iyiye gidiyor!” O
zaman Türkiye’yi niye Avrupa Birliğine almıyorlar? Ya, değerli arkadaşlarım, bu
Avrupalının Türkiye’yle ne kadar oynadığının farkında değil misiniz? Avrupalı
bugün Türk ordusunun en büyük düşmanıdır; en büyük düşmanını sevindirici
hareketlerden lütfen uzak durun. Ne yapıyor? Yıllardır ben onların toplantısına
gittim. Ortaya koydukları sorunların bir tanesi Türkiye’deki su sorunudur,
birisi güneydoğu sorunudur. Merak etmeyin değerli arkadaşlarım, bu Avrupalı
size öyle bir oyun oynayacak ki maazallah, temenni etmiyorum, bunun altından
hiçbirimiz kalkamayacağız ve bu ülkeye yazık olacak.
Burada bir eski Bakan
oturuyor. Onunla bir toplantıya katıldık yakın bir tarihte, burada bir otelde.
Bazı lafları dinledik birisinden, tüylerim ürperdi. Böyle bir zihniyetin bu
ülkeye fayda getireceği, bu ülkenin birliğinden bütünlüğünden bahsedeceği
mümkün müdür Sayın Bakanım? Şimdi biz bunları bir tarafa bıraktık, gülüyoruz,
oynuyoruz! Ağlayın, gülmeyin, ağlayın, ülke ikiye bölünüyor, ağlayın. Gülme
sayın milletvekilim, ağlanacak hâlimiz var. Her gün… Ateş düştüğü yeri yakar.
Maazallah, Allah göstermesin, sizin birinizin, büyütmüşsün, okutmuşsun, teğmen
etmişsin, yüzbaşı etmişsin, kurşuna hedef etmişsin. O çocuğun, o teğmenin anası
babasısın, vicdanın ne yapar? Öyle düşün, öyle düşün de öyle gül. Gülünecek
değil, ağlanacak hâlimiz var. Ülke şu anda bu hâlde.
DURDU MEHMET KASTAL
(Osmaniye) – Şov yapma!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) –
Yapmıyorum. Herhâlde görmüyorsunuz, görmüyorsunuz gelen şehitleri değil mi?
BAŞKAN – Sayın Meral, lütfen
Genel Kurula hitap edin.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) –
Onlara “kelle” diyen siz değil misiniz?
SUAT KILIÇ (Samsun) – Burada
onlara “kelle” diyen kimse yok. Haddini bil! Lütfen Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Meral, lütfen…
Lütfen Sayın Kılıç…
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) –
Bana bak! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın
Başkan… Sayın Başkan…
BAŞKAN – Lütfen Sayın Kılıç…
SUAT KILIÇ (Samsun) – İftira
ediyor.
BAŞKAN – Uyardım Sayın Kılıç,
uyarıyorum.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Bana bak, dört günlük seyisliğinle kırk yıllık süvariye… Otur yerinde! Bebe,
süt kuzusu, otur yerine! Sen kimsin de bana “haddini bil” diyorsun!
BAŞKAN – Sayın Meral, lütfen…
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) –
Sen kimsin!
BAŞKAN – Sayın Meral…
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Sen dört günlük süt kuzususun, otur oturduğun yerde!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SUAT KILIÇ (Samsun) – Bu
şekilde konuşamazsın!
BAŞKAN – Sayın Meral, lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
DURDU MEHMET KASTAL
(Osmaniye) – Şov yapıyorsun!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) –
Sen kimsin! Sen kimsin!
HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) –
Grup Başkan Vekili…
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Başkan vekili değil, kim olursa olsun, adam olsun! (CHP sıralarından “Bravo”
sesleri, alkışlar; AK PARTİ sıralarından “Sen adam ol” sesleri, gürültüler)
HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) –
Sen adam ol!
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sen adam ol!
BAŞKAN – Sayın Meral, lütfen…
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Ben öyle 50 tane adam eğittim, hadi! Terbiyeni takın, adam ol! Sen kimsin! Otur
oturduğun yere! Dört günlük seyisliğinle kırk yıllık süvariye, ata nasıl
binilir, attan nasıl inilir, öğretemezsin! Haddini bil! Haddini bil!
SUAT KILIÇ (Samsun) – Haddini
bilmesi gereken sensin!
DURDU MEHMET KASTAL
(Osmaniye) – Şov yapıyorsun!
BAŞKAN – Sayın Meral…
HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) –
Hadi 28 Şubata, hadi!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) –
28…
Bakınız, değerli
arkadaşlarım… (CHP sıralarından gürültüler)
Bir dakika, Allah’ını
seversen sus, bir dakika…
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sen ne
konuştuğunu bilmiyorsun.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
12 Eylül Anavatan Partisini…
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Suat
Bey, Başbakanın “kelle” dediği günleri hatırla.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Zekeriya, lütfen…
12 Eylül Anavatan Partisini
iktidar etti…
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) –
Darbecilik bitti.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
28 Şubat da sizi iktidar etti sizi, sizi. Sizi iktidar etti 28 Şubat. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Meral, lütfen
Genel Kurula hitap edin.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) –
Artık darbe yok! Artık demokrasi var!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) –
Siz 28 Şubatın eserisiniz. İçinizde 28 Şubata dua edenler var. 28 Şubat…
Erbakan 28 Şubattan şikâyet edebilir, sizin hakkınız yok. 28 Şubat sizi iktidar
etti.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) –
Artık darbe yok, artık demokrasi var!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) -
Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) -
İşçileri sömürdüğünüz yeter.
BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) –
Sömürenin de, diyenin de…
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) –
Sarı sendikacılık bitti.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisi aleyhinde söz isteyen Cahit Bağcı, Çorum Milletvekili.
Buyurun Sayın Bağcı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
CAHİT BAĞCI (Çorum) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Benden önceki konuşmacı,
Sayın Hatip, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine ilişkin vermiş olduğu
önerge lehinde tek bir söz etmedi. (CHP sıralarından gürültüler)
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) –
Sana ne!
BAŞKAN – Lütfen sayın
milletvekilleri…
CAHİT BAĞCI (Devamla) –
Araştırma önergelerinin Genel Kurulda kabul edilmiş gündemin önüne alınmasına
yönelik, belirlenmiş…
HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) –
Arada sırada kendinizi göstermek için bu kürsüyü kullanmayın. Burası milletin
sorunlarının konuşulacağı…
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) –
Hele bir çık, bir de seni görelim!
HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) –
Hadi oradan.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) –
Oradan bağırma, bir çık seni de görelim.
HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) –
Ben çıktım konuştum.
BAŞKAN – Sayın Kurt, lütfen.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) –
Öyle mi? Kutluyorum, kutluyorum.
HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) –
Hepinize yeter konuştuğum, hepinize yeter.
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Ne
konuştuğun anlaşılmıyor ki!
HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) –
Benim arkadaşlarım da konuşuyor, onlar da yeter. Öyle, seçim bölgelerine selam
vermek için çıkıp konuşulmaz ki, ayıp.
BAŞKAN – Sayın Kurt…
CAHİT BAĞCI (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, muhalefetin, Genel Kurulca kabul edilmiş gündemin önüne
alınmasını önerdikleri araştırma önergeleriyle ilgili konuşmalarını beklerdik.
Sayın Meral’in taşeronluk olarak ifade edilen alt işverenlik konusundaki…
Hakikaten, toplumda yaşanan sorunlar varsa, İş Kanunu’na, 3008 sayılı ve 4857
sayılı kanunlara aykırı uygulamalar varsa bunları dinlemek isterdik. Ancak,
konuşmasında önerilen gündemin dışında değerlendirme yapıldığı için ve biz de
belirlediğimiz gündeme devam etme arzusu içerisinde olduğumuz için araştırma
önergesini ciddiye almadığımızı ve aleyhinde olduğumu belirtmek istiyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin lehinde söz isteyen Mehmet Serdaroğlu, Kastamonu Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım, sizleri en iyi
dileklerimle selamlıyorum.
Öncelikle, ifade edeyim ki
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bizim de 4/C statüsünde çalışan
işçilerle ilgili olarak verdiğimiz Meclis araştırma önergesi, kanun teklifleri
ve soru önergelerimiz var. Bunları bu kürsüden zaman zaman dile getirdik.
Ancak, ne yazık ki Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti 4/C mağdurlarının haklı
taleplerine getirdiğimiz çözüm önerilerimizi her zamanki gibi kulak arkası
yaptı ve yapmaya da devam ediyor.
Değerli milletvekilleri,
özelleştirilen veya kapatılan kamu iktisadi teşekküllerinde işçi olarak çalışıp
da 657 sayılı Kanun’un değişik 4/C maddesiyle başka kurumlara geçici personel
statüsüyle yerleştirilen, geçmişi işçi olan, bugün ise hangi tabiri
kullanacağımızın belli olmadığı bu çalışanlarımız tek kelimeyle mağdurlardır.
Bugün kendi kurumundan aldığı ücretin yarısını alırken, gerek çalıştığı kurumun
takdiriyle aldığı ikramiyeleri ortadan kalkmış, sosyal hakları elinden alınmış,
içine düştükleri geçim sıkıntısı nedeniyle de aile düzenleri ve ruh sağlıkları
bozulan bu mağdurlardan 11 tanesi intihar etmiştir. Tüm bu olumsuzluklar
üzerine AKP İktidarı 4/C’lilerin on günlük yıllık izinlerini yirmi iki güne, on
aylık çalışma sürelerini on bir aya çıkarmış ancak 4/C’lilere bir ay boyunca
ücretsiz ve sigortasız çıkış verilmeye devam etmektedir.
İktidarın Tekel işçilerinin
eylemlerinin de baskısıyla 4/C’liler için getirdiği iyileştirmeler yüzeysel ve
göz boyamadan öteye gidememiştir. 4/C’lilerin asıl sorunu kadroya geçirilmeleri
ve ücretlerinin yükseltilmesidir. 4/C’lilerin bu gerçek sorunları karşısında
iktidar kılını dahi kıpırdatmamakta, aksine, ülkenin en büyük sorunlarından
biri olan işsizlik ile bu insanları bir nevi tehdit ederek “Hepinize bir
yerlerde iş verdik çalışıyorsunuz, nereniz mağdur?” diyerek ölümü gösterip
sıtmaya razı etmektedir.
Değerli milletvekilleri,
büyük bir samimiyetle ifade ediyorum ki özelleştirmede yapılan yanlış
uygulamalar konusunda geçmişte koalisyon ortağımızı ikna edemediğimiz gibi,
bugün de AKP iktidarına özelleştirmedeki yanlışları anlata anlata dilimizde tüy
bitti. Ama ne hikmetse, bizim, dolayısıyla mağdurların ve mazlumların sesini,
ızdırabını, duymazdan ve görmezden gelmeye devam etmektesiniz. Üstelik Sayın
Başbakanın ve Bakanlarının, iktidar şımarıklığı ile yaptığı bu tür çıkışlarda
sicili hayli bozuktur. Çiftçinin haklı talebine “Gözünüzü toprak doyursun”
demek, yine çiftçinin destek istemesine “Hep size, hep size mi vereceğiz, bu
ülkeden sizden başkaları yok mu?” demek, 4/C’lilere “Size vereceğimizi verdik,
mağdur filan değilsiniz” demek, doğrusu doğru bir yaklaşım olmadığı gibi siyasi
nezaketi ve yönetici güvenilirliğini de baltalayan, etik olmayan tavırlardır.
Değerli milletvekilleri,
iktidarın sayın mensupları, işlerini kaybetmemek için eylem yapan Tekel
işçileri ve 4/C’liler ne zaman gündeme gelse, kendilerinden önce yapılan
özelleştirilmeler sırasında işçilerin kapının önüne konduğunu ileri
sürmektesiniz. Onlara göre, 4/C’yi icat ederek bu sokağa atılan işçilerin
mağduriyeti engellenmiştir ve bu söyledikleriniz, yani kendinizden önceki
özelleştirilen kurumlardaki işçilere hiçbir hak verilmeden kapının önüne
konduğunu söylemeniz, kesinlikle ve kesinlikle doğru değildir. Sizden önceki
hükûmet döneminde yapılan özelleştirmelerde işini kaybeden 1.800 kişi, hükûmet
tarafından, daimî işçi kadrosuyla diğer kurumlara yerleştirilmiştir ve belgesi
de şudur.
“Neden 1.800 kişi?” dersiniz.
O dönemde yapılan özelleştirmeler sonucunda işini kaybeden işçi sayısı o
kadardı da onun için. 25 Nisan 2002 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Kamu
Kurum ve Kuruluşlarının Daimî Kadrolarına İlk Defa İşçi Olarak Alınacaklar
Hakkında Uygulanacak Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik ile özelleştirme dolayısıyla işini kaybeden 1.800 kişinin sınavsız
olarak diğer kurumlara daimî işçi olarak atanmaları yapılmıştır. O nedenle AKP
Hükûmetinden beklenen de geçmişte yapıldığı gibi, Tekel işçilerini,
özelleştirme sonrası benzer duruma düşen işçileri ve 4/C’lileri bir an önce
daimî işçi kadrosuna almasıdır.
Değerli milletvekilleri,
ülkenin gerçek gündemi ve en önemli sorunlarından olan işsizlik insanımızı inim
inim inletirken, yine AKP İktidarının bir iki puan düştüğü iddia edilen son
işsizlik rakamlarını davullu zurnalı açıklaması ise son derece gariptir.
Mevsimsel olarak inşaat ve tarım sektörünün faal olduğu bir dönemde işsizlik
rakamlarındaki küçük oynamalar son derece normaldir ve doğaldır. Ancak Sayın
Ali Babacan’ın işsizlik konusunda “2002’den daha kötü durumdayız.” şeklinde
yaptığı samimi itirafı için kendisine huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
iktidarın devasa boyutlara ulaştırdığı işsizlik sorunu tüm boyutlarıyla
önümüzde duran, ülkenin en büyük sorunlarından biridir. Buradan şunu ifade
etmek isterim ki AKP’nin işsizlik sorununa bulacağı bir çare yoktur. Olsaydı,
sekiz yıldır bu sorunu çözmesi ve en azından bu boyutlara getirmemesi
gerekirdi. İktidarın 2002 seçimlerinde en önemli taahhüdü işsizliğe çözüm
sözüydü. Meydan meydan dolaştınız “İşsizlik bu ülkenin kaderi olmayacak.” diye
bağırdınız ve sözler verdiniz ancak kaderi olmaktan çıkarmak bir yana, sekiz
yıldır işsizliği ülkenin bir gerçeği, işsizin bir kaderi hâline getirdiniz.
Bir şeyi daha üzülerek ifade
etmek istiyorum ki yanlış politikalarınız sonucu başta sanayicimiz olmak üzere
yatırımcılarımızı küstürdünüz. Küsen sanayicinin yatırımlarını dışarı
kaydırmasıyla Çin’in, Romanya’nın, Bulgaristan’ın ve birçok ülkenin işsizine iş
imkânı sağladınız. Bakın sayın iktidar, her geçen gün irtifa kaybetmekte ve her
geçen gün yeni yanlışların, yeni duyarsızlıkların içinde olmaktasınız.
İktidarınızın ilk yıllarında kendinize olan güven duygunuz varken, bugün, hâl,
hareket ve söylemlerinizden güven duygunuzu kaybettiğinizi net bir şekilde
görmekteyiz.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
– Yanlış görüyorsun o zaman.
MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) –
Dün eleştirilere iktidar şımarıklığı ile cevap verirken, bugün ise kendinize
olan güveni kaybettiğiniz için, düşüşü ve çöküşü hissettiğiniz için ve sona
yaklaştığınız için haklılığını da bilmenize rağmen en ufak eleştiriye ciddi
tepkiler ortaya koymaktasınız. Bütün bunlar kendinize olan güveni kaybetmenizin
bir doğal sonucudur. Gelin, hiç olmazsa gider ayak
bile olsa hayırlı bir iş yapın, 4/C’li işçileri daimî kadroya alın.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) –
Biliyorum ki yapmayacaksınız ama Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde gündeme getirdiğimiz her konunun bugün olduğu gibi
yarın da arkasında olacağımızı hem size hem büyük Türk milletinin her kesimine
ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Grup önerisi aleyhinde söz isteyen
Ahmet Aydın, Adıyaman Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
aleyhine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, âdeta
âdet hâline getirdik, bu grup önerileriyle her gün karşılaşıyoruz. Meclis
gündeminin sona yaklaştığı bu dönemde de maalesef gruplarımız da âdeta bir
muhalefet şımarıklığı içerisinde her seferinde İç Tüzük’ü de istismar etmek
suretiyle grup önerileriyle geliyor. (MHP sıralarından gürültüler)
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Ağzından çıkanı kulağın duysun! Haddini bil!
AHMET AYDIN (Devamla) – Niye?
İktidar şımarıklığı olunca iyi oluyor da muhalefet şımarıklığı olunca kötü mü
oluyor?
Değerli arkadaşlar, bakın,
ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz…
MUHARREM VARLI (Adana) –
Neresi iş be!
AHMET AYDIN (Devamla) –
Özelleştirme süreçleri bizimle başlamadı, AK PARTİ’den önce başlamıştı.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
Sayın Aydın, lütfen Genel
Kurula hitap edin.
MUHARREM VARLI (Adana) –
Sayın Başkan, akşam Meclis ne için kapandı?
RECEP TANER (Aydın) – Doğru,
düzgün konuşmaya davet edin Sayın Başkan!
BAŞKAN – Uyarıyorum Sayın
Milletvekili.
MUHARREM VARLI (Adana) –
Karar yeter sayısını bulamadıkları için…
BAŞKAN – Lütfen…
AHMET AYDIN (Devamla) –
Sizler, değerli arkadaşlar, 2002’den önce ORÜS’ü özelleştirirken, Et Balık’ı
özelleştirirken, oradaki işçilere kadro mu verdiniz? Oradaki işçileri ne
yaptınız? Sokağa attınız, sokağa attınız.
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Şaşı mı
bakıyorsun Ahmet Bey, görmedin mi?
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu)
– Gösterdim önergeyi sana, görmedin mi?
AHMET AYDIN (Devamla) –
2002’ye kadar 16.228 kişi özelleştirmeden dolayı işini kaybetmişti ve o zaman
da 4/C vardı, o zaman bir tanesini dahi uygulamadınız.
AKİF AKKUŞ (Mersin) – İşini
kaybetmedi, yer değiştirdi!
AHMET AYDIN (Devamla) –
Sokağa atacağınıza az da olsa 4/C’ye tabi tutsaydınız keşke. Onları sokağa
attınız, çöplüklere attınız âdeta, tanımadınız hak hukuk onlara.
RECEP TANER (Aydın) – Yalan
söylüyorsun, yalan!
AKİF AKKUŞ (Mersin) –
Ahmet’çiğim, seni yalan makinesine bağlayalım!
AHMET AYDIN (Devamla) –
Onların tamamı, özelleştirme nedeniyle işini kaybedenlerin tamamı aç ve açıkta
kaldı, kendini sokakta buldu. Ancak onlara bu 4/C’yi hiç uygulamayanlar, o gün
itibarıyla iktidar ortağıydılar; o gün itibarıyla onları görmeyenler, bugün
4/C’yi az bulabiliyorlar. Doğrudur, 4/C kanaatimce çok daha da iyi olmalı ama
Türkiye'nin ekonomik şartları içerisinde onları açlığa mahkûm etmektense 4/C’ye
tabi tutmak insan onuruna yakışan en güzel şeydir diye düşünüyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hani
büyümüştük ya!
AHMET AYDIN (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, 2004 yılında -sendika başkanları var, iktidarda da
muhalefette de sendikacılıktan gelenler var- işçi sendikalarıyla yapılan
görüşmenin neticesinde bu sonuç ortaya çıktı. Evet, 657’de de “4/C” diye bir
ibare var, “4/C” diye bir madde var, “Bu madde kapsamında bu işçileri alalım,
bunlar sokağa atılmasın.” diyenler, sendikaların kendileriydi ama bugün
üzülerek görüyorum ki, bir sendika başkanımız, daha evvelden, hem memura
yapılan iyileştirmeleri hem işçiye yapılan iyileştirmeleri hiç görmezden geldi.
Biz, 2004’ten itibaren 4/C uygulamasını başlattık. İşini kaybetmiş 16 bin küsur
işçiyi de, yani sizin sokağa attığınız işçileri de geçmişe şamil olarak gene
biz işe yerleştirdik.
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu)
– Bu yanlış, biz “Sokağa atmayalım.” diyoruz, hâlen kulağın duymuyor senin!
Senin kulağın çalışmıyor herhâlde Sayın Vekil, atmadık…
AHMET AYDIN (Devamla) - Burada teşekkür etmeniz lazım, doğru olan da
budur.
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Ahmet,
o yalanları söylemek zorunda değilsin ya!
AHMET AYDIN (Devamla) - Yine, değerli arkadaşlar, bu personelin ücret
ve sosyal güvenlik haklarında da doğrudur, iyileştirme yapılması gerekiyor
dedik ve yine bizler son çıkardığımız düzenlemelerle birlikte CHP’nin grup
önerisinde değindiği birçok hususta da ciddi manada iyileştirmeler yaptık. Bu
manada, ilköğretim mezunlarına 658 lira veriliyordu bunu 772 liraya; lise
mezunlarına 739 lira veriliyordu, bunu 856 liraya; yükseköğrenim mezunlarına
820 lira veriliyordu, bunu da 938 liraya çıkardık. Sosyal güvenlik ve özlük
haklarını da koruduk ve iyileştirdik.
4/C statüsünde çalışanlara
çalıştıkları süreleri de dikkate almak suretiyle 4/B çalışanlarına yapıldığı
gibi iş sonu ödemesi hakkı getirdik. Yıllık çalışma sürelerini de on aydan on
bir aya çıkardık. Değerli arkadaşlar, zaten 4/C on iki aya izin vermiyor, on
iki aydan daha aşağı olan çalışmaları kabul ediyor. Yine, onlara ilişkin
istihdam kolaylıkları getirdik.
Bizler şunu ifade ediyoruz
değerli arkadaşlar: Burada her seferinde tabii grup önerileriyle getirip işte
vatandaşımızın duygularını nasıl istismar ederiz deyip de bir şeyler ifade
etmek değil. Biz yaptıklarımızla buradayız, sadece söylemlerimizle değil. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Vatandaş öyle diyor
vatandaş! Vatandaş arasına çağırıyor sizi.
AHMET AYDIN (Devamla) - Sizler söylemlerinizde hep söylüyorsunuz, ama
o günün iktidarında bütün halkımız çok iyi gördü, ne yaptığınızı, ne
ettiğinizi, ülkeyi nereden nereye gerilettiğinizi herkes gördü.
Evet, “işsizlik rakamları”
deniyor. Değerli arkadaşlar, bakın, dünya yüz yılda bir yaşanacak bir ekonomik
krizden geçti. Başbakanımız o gün “Teğet geçecek.” dediğinde hiçbiriniz bunu
samimi bulmadınız, hepiniz güldünüz ama sonuçları ortada.
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Teğet mi geçti kriz şimdi?
AHMET AYDIN (Devamla) – Evet,
kriz Türkiye’yi teğet geçti ve bugün, 2008’den bu yana kredi notu sürekli artan
ender ülkelerden biriyiz. (MHP sıralarından gürültüler)
İspanya’nın yüzde 8’den yüzde
18’e çıkmış işsizliği.
BAŞKAN – Sayın Aydın…
AHMET AYDIN (Devamla) –
Amerika Birleşik Devletleri işsizlikte had safhaya gelmiş, siz geliyorsunuz
burada bize gazel okuyorsunuz. Hiç kusura bakmayın, bunu hiç kimse yemez.
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Gazele
kurban ol.
MUHARREM VARLI (Adana) –
Gazeli sen okuyorsun.
AHMET AYDIN (Devamla) – Biz,
işçinin de memurun da emeklinin de hakkını ödeyen bir hükûmetiz ve iktidarız;
bizden öncekiler aldı, biz verdik. İşçi ve memurdan kesilen 13 katrilyonluk
zorunlu tasarruf kesintilerini biz ödedik.
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) –
İşsizlik parasını nereden ödedin?
AHMET AYDIN (Devamla) – Konut
Edindirme Yardımı’nı bizler ödedik. Sizler kestiniz, hiç hesaba almadınız, o
yapılan bütün kesintileri bu İktidar ödedi değerli arkadaşlar. Şu ana kadar
zannediyorum 3 katrilyona yakın Konut Edindirme Yardımı ödedik.
İşçimizi, memurumuzu
enflasyona hiçbir zaman ezdirmedik ve ezdirmeyeceğiz de, farkları kuruşu
kuruşuna gününde ödendi, hesaplarına yattı.
Değerli arkadaşlar, hâl bu
iken, Anayasa değişiklik paketinde, eski sendika genel başkanı, çok değerli
CHP’nin hatibi “Memura, sendikaya bir şey yok.” diyor yani bunu bari siz
söylemeyin, samimi olun, gerçekten samimi olun.
BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) –
Ya grev var mı kardeşim?
AHMET AYDIN (Devamla) –
Türkiye'de yıllar yılı sizler sokaklarda yürüdünüz, sizler bu hakları talep
etmek adına yürüdünüz, o günün iktidarları sizi görmezden geldi ama bu İktidar,
siz yürümeden, o sizin hakkınızdır diye verdi, sendikalara verdi, memura verdi,
işçiye verdi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) –
Grev hakkı var mı?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sendika hakkı var mı şimdi?
MUHARREM İNCE (Yalova) –
Sendikacılara “dinozor” kim dedi?
AHMET AYDIN (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, bakın, Anayasa’da sendikayla ilgili bir şey yok diyorsunuz.
RAHMİ GÜNER (Ordu) – Toplu
sözleşme neye yarar?
AHMET AYDIN (Devamla) –
Sendikal haklar ile grev haklarının bazı sınırlamaları kaldırıldı. İş
yavaşlatamıyordunuz, dayanışmalı grev yapamıyordunuz, başka grevler
yapamıyordunuz ama bu, size o hakkı getirdi; yapabileceksiniz ve sendikanın iş
yerine verdiği zarardan da sorumlu olmayacaksınız. Bu az bir şey mi?
RAHMİ GÜNER (Ordu) – Grev
hakkı vermedikten sonra ne yapacak?
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) –
Masaya oturunca ne yapacaksınız?
AHMET AYDIN (Devamla) – Aynı
sendika koluna birden fazla üyelik olabilecek. Bunları hep sizler talep
ettiniz. Bunlar için yıllar yılı meydanlarda bağırdınız, çağırdınız, sokaklarda
yürüdünüz.
RAHMİ GÜNER (Ordu) – Grev
hakkı olmayan sendika neye yarar?
AHMET AYDIN (Devamla) – Yine,
değerli arkadaşlar, memurlara bir şey vermiyor… Değerli arkadaşlar, bakın,
toplu sözleşmeyi küçümsemeyin. Evet, toplu görüşmeydi, toplu sözleşmeye geçildi
ve burada da bir uzlaştırma kurulu geliyordu. Eskiden neydi? Bir toplu görüşme
olurdu, sonuçta hükûmet ne derse o olurdu. Birbirimize…
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) –
Yine öyle olacak.
AHMET AYDIN (Devamla) – Ama
şu anda toplu sözleşmede…
RAHMİ GÜNER (Ordu) – Ne farkı
var? Farkı yok ki.
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) –
Ne var? Vermezsen ne yapacak yani?
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, niye itiraz ediyorsunuz?
AHMET AYDIN (Devamla)
–…“Uzlaştırma Kurulu” diye bir kurul kuruluyor ve bu kurul ne derse o oluyor.
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Kim
seçiyor kurulu?
AHMET AYDIN (Devamla) –
Memurun hakkını da, hükûmetin hakkını da hepsini savunacak olan bu kurul.
Kurulun kararları kesin.
Yine, uyarı ve kınama
cezalarına yargı yolu yoktu.
RAHMİ GÜNER (Ordu) – Hakem
kararı kesin değil mi kardeşim?
AHMET AYDIN (Devamla) – Evet,
bu Anayasa teklifinde, sizin girip oy veremediğiniz bu Anayasa teklifinde
memura da, sendikaya da, emekliye de, herkese de haklar var. Yeter ki siz bunu
görebilesiniz.
RAHMİ GÜNER (Ordu) – Neye
yarıyor kardeşim?
AHMET AYDIN (Devamla) – Yine,
değerli arkadaşlar, tabii, biz burada, hakikaten…
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Size
güvenmiyoruz Ahmet Bey, güvenmiyoruz. Ağlayan insanlara güvenmiyoruz.
AHMET AYDIN (Devamla) –
…Türkiye'nin gündemini meşgul eden, yıllardır beklediğimiz, 1995’te Birleşmiş
Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne taraf olduğumuz, 2005’te Çocuk Koruma
Yasası’nı çıkardığımız ve buna bağlı olarak burada görüştüğümüz, Türkiye'nin,
Türkiye kamuoyunun ciddi bir merakla beklediği terörle mücadele yasasını
görüşüyoruz. Öyle eften püften bir yasa değil bu. Bu yasa gerçekten çok değerli
bir yasa, çok önemli bir yasa. Yıllar yılı çocuklar istismar edildi, çocuklar
suça itildi, suça sürüklendi. Biz istiyoruz ki…
SIRRI SAKIK (Muş) – 2006’da
siz çıkardınız, siz.
AHMET AYDIN (Devamla) –
“Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi oluşmuştur.” diyoruz. Dün başladık bu
yasayı görüşmeye, bugün devam edeceğiz, bitireceğiz ve bu yasayla ilgili
değerli arkadaşlar, hakikaten çok önemli noktalara geldik ve Türkiye, artık,
modern hukuk devleti, hukukun uygulanabildiği bir ülke. Çağdaş demokrasilerde
çocuklara, insanlara nasıl davranıyorlarsa Türkiye de artık o ülke sınıfına
girmeli istiyoruz ve bugüne kadar yapmış olduğumuz bütün düzenlemelerin temelinde
bu var. O muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkmak var ya, adalette de onu
sağlamaya çalışıyoruz, kalkınmada da onu sağlamaya çalışıyoruz. Siz her ne
kadar muhalefet etseniz de, diretseniz de biz bu yolumuzdan dönmeyeceğiz
değerli arkadaşlar.
Bu gündemi daha geçtiğimiz
salı günü oluşturduk ve gündem belli. Meclis, gündemine hâkim. Bu gündemi
sırasıyla da işlemeye, görmeye, görüşmeye devam edeceğiz değerli arkadaşlar.
RECEP TANER (Aydın) – Akşam
gördük gündemi.
AHMET AYDIN (Devamla) – Yine,
değerli arkadaşlar, modern ceza adalet anlayışında, artık, insanları tamamen
cezaevlerinde terk etmek, suçluyu sadece cezalandırmak, toplumdan soyutlamak
değil; ıslah edebilme, sosyalleştirme, rehabilite etme, işte bütün bu
özellikleri bu yasada özellikle çocuklarımıza uygulamaya çalışacağız inşallah.
Çocuklarımızın toplumdan soyutlanmadan ailelerinin yanında sosyal çevresiyle
uyumlu bir şekilde muhafazası, hayata katılımlarının sağlanması adına çok önem
taşıyan bir yasa.
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Üç yüz
gündür kayıp olan çocuklar ne oluyor?
AHMET AYDIN (Devamla) –
Çocuklara özgü ıslah edici, koruyucu, destekleyici tedbirleri kapsayacak
düzenlemelere ihtiyaç olduğunu herkes söylüyor ve bu ihtiyaçları gidermek adına
bugün buradayız, bu yasal çalışmaları yapıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
AHMET AYDIN (Devamla) –
Tamamlıyorum Başkanım.
Bu maksatla, değerli
arkadaşlar, çocuklarımıza ilişkin uluslararası hukukun kabul ettiği temel
ilkeler doğrultusunda yeni düzenlemeler yapacağız. Bu düzenlemeler, hakikaten,
hukukun üstünlüğü noktasında, hukuk devleti olma yolunda, geleceğimizin
teminatı olan çocuklarımızın daha iyi şartlarda yetişebilmeleri yolunda önemli
düzenlemelerdir diyor, tekrar Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde
olduğumu beyan ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul
edilmemiştir.
Gündemin “Seçim” kısmına
geçiyoruz.
VII.- SEÇİMLER
A) SAYIŞTAY ÜYELİKLERİNE SEÇİM
1.- Sayıştayda açık bulunan üyeliklere seçim (S. Sayısı: 543) (x)
BAŞKAN – Şimdi, bu kısımda
yer alan Sayıştayda boş bulunan 5 üyelik için yapılacak seçimlere başlıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN - Bu seçim İç Tüzük’ün
150’nci maddesine göre yapılacaktır.
Plan ve Bütçe Komisyonunca
oluşturulan Sayıştay Üyeleri Ön Seçim Geçici Komisyonu tarafından Sayıştay
üyelikleri için boş üyelik sayısının 2 katı olarak kontenjan grupları dâhilinde
belirlenen adayları içeren birleşik oy pusulası Başkanlıkça bastırılmıştır.
Toplantı
ve karar yeter sayısı mevcut olmak şartıyla, Sayıştay Meslek Mensupları
Kontenjan Grubu listesinden en çok oyu alan 3 aday, Maliye Bakanlığı Meslek
Mensupları ile Diğer Meslek Mensupları Kontenjan Grupları listesinden ise en az
1’i Maliye Bakanlığı Meslek Mensuplarından olmak üzere en çok oyu alan 2 aday
Sayıştay üyeliğine seçilmiş olacaktır.
(x) 543 S.
Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.
Oylamanın
ne şekilde yapılacağını arz ediyorum: Komisyon ve hükûmet sıralarında yer alan
kâtip üyelerden komisyon sırasındaki kâtip üye, Adana’dan başlayarak İstanbul’a
kadar –İstanbul dâhil- hükûmet sırasındaki kâtip üye ise İzmir'den başlayarak
Zonguldak'a kadar -Zonguldak dâhil- adı okunan milletvekilinin adını defterden
işaretleyecek ve kendisine mühürlü birleşik oy pusulası ve bir zarf
verilecektir. Adını ad defterine işaretlettiren ve mühürlü birleşik oy
pusulasını alan sayın üye, Sayıştay Meslek Mensupları Kontenjan Grubu
listesinden 3 adayın, Maliye Bakanlığı Meslek Mensupları ile Diğer Meslek
Mensupları Kontenjan Grupları listesinden ise, en az 1'i Maliye Bakanlığı
Meslek Mensuplarından olmak üzere, toplam 2 adayın karşısındaki kareyi çarpı
(X) işaretiyle işaretleyecek ve oy pusulasını zarfa koyarak Başkanlık Divanı
kürsüsünün önünde yer alan oy kutusuna atacaktır.
Aynı
zarftan birden çok oy pusulası çıkması hâlinde, bu oy pusulalarının tamamı,
Sayıştay Meslek Mensupları Kontenjan Grubu listesinden 3'ten fazla adayın
işaretlendiği oy pusulaları, Maliye Bakanlığı Meslek Mensupları ile Diğer
Meslek Mensupları Kontenjan Grupları listesinden ise en az 1'i Maliye Bakanlığı
Meslek Mensuplarından olmak üzere toplam 2'den fazla adayın işaretlendiği oy
pusulaları geçersiz sayılacaktır.
Bu hususlar birleşik oy
pusulalarında da dipnot olarak açıkça belirtilmiştir.
Oylamanın sayım ve dökümü
için ad çekmek suretiyle 5 kişilik bir Tasnif Komisyonu tespit edeceğim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Ayşe Türkmenoğlu?
Yok.
Veysi Kaynak? Sayın Kaynak,
lütfen Tasnif Komisyonuna.
Faik Öztrak, Tekirdağ? Yok.
Mustafa Hamarat, Ordu?
Burada.
Suat Kınıklıoğlu, Çankırı?
Sayın Kınıklıoğlu…
Bengi Yıldız, Batman? Yok.
Gülşen
Orhan, Van. Kâtip Üye olduğu için olmaz.
Feyzi İşbaşaran, Elâzığ? Yok.
Akif Gülle, Amasya? Burada.
Hasan Fehmi Kinay, Kütahya
Milletvekili? Yok.
Kamil Erdal Sipahi, İzmir?
Yok.
Eşref Karaibrahim, Giresun?
Burada.
Fatma Nur Serter, İstanbul?
Yok.
İbrahim Binici, Şanlıurfa?
Burada.
Kâtip üyeler yerlerini
alsınlar lütfen.
Sayın Vural, bir sözünüz var.
Buyurun.
VIII.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Sayıştay üyelikleri için yapılan
seçimlerin parti mutfağındaki tercihleri yansıtan bir oylama olduğuna ilişkin
açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, bu seçime girmeden önce bir konunun tutanaklara girmesi açısından bu
seçimle ilgili… Bilindiği gibi, bu seçimle ilgili süreç Sayıştayda başlıyor
daha sonra Meclis zemininde görüşülüyor. Bundan önceki seçimlerde aslında
Sayıştayda belli ölçüler içerisinde seçilmesi gereken kişilerle ilgili geçen
dönemde yapılan bir yanlışlığın bu dönemde düzeltileceği ifade edildi ve bugün
bu Sayıştaya gelirken maalesef Plan Bütçe Komisyonunda Sayıştayda oluşmuş bir
irade ve partiler arasında bu konuda yapılmış bir müzakereyi dikkate almadan,
doğrudan doğruya AKP grubu kendi inisiyatifiyle -daha
önce söz vermesine rağmen- bu aday belirleme ve seçme sürecindeki şeye, belli
ölçülerin içerisinde müzakereye yanaşmamıştır. Tamamen siyasi amaçlarla ve
parti mutfağında yapılan tercihlerle yapılan bir oylama olduğunu ifade etmek
istiyorum. Tutanaklara girsin.
Bu oylama parti mutfağında
hazırlanmıştır, Plan Bütçe Komisyonunda yapılan oylama da bu şekilde
yapılmıştır ve maalesef bundan önce verilen sözler yerine getirilmediği gibi
Sayıştayın iradesine aykırı bir şekilde Plan Bütçe Komisyonunda oylama
yapılarak bugünkü liste oluşturulmuştur. Bunu, tutanaklara girmesi açısından
arz ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Vural. Sözleriniz tutanaklara
girdi.
Buyurun Sayın Kılıç, sizin de
bir söz talebiniz var.
2.- Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın, Sayıştay üyeliği seçimlerinin
bir parti işi, bir siyasi faaliyet olmadığına ve kararın yüce Meclise ait
olduğuna ilişkin açıklaması
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın
Başkan, çok kısa olarak, Sayıştay üyelikleri seçimiyle alakalı ifade etmek
istiyorum: Parti mutfağı boş üyelikler için aday belirleme sürecinde kesinlikle
söz konusu edilmemiştir. Sayıştayımıza üye seçimi bir AK PARTİ meselesi
değildir, dolayısıyla bir parti işi değildir, bir siyasi faaliyet değildir. O
nedenle AK PARTİ’nin yetkili kurulları, kurumsal kimliği Sayıştayımızda boş
bulunan üyeliklere yapılacak seçimler noktasında hiçbir şekilde devrede
tutulmamıştır. Karar, yüce Meclisin ve milletimizin temsilcilerinindir.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Kılıç, sözleriniz anlaşıldı efendim.
VII.- SEÇİMLER (Devam)
A) SAYIŞTAY ÜYELİKLERİNE SEÇİM (Devam)
1.- Sayıştayda açık bulunan üyeliklere seçim (S. Sayısı: 543) (Devam)
BAŞKAN – Oylamaya Adana
ilinden başlıyoruz.
(Oyların toplanmasına
başlandı)
BAŞKAN – Oyunu kullanmayan
sayın üye var mı?
Sayın milletvekilleri, oy
verme işlemi tamamlanmıştır.
Lütfen oy kupaları
kaldırılsın.
Tasnif komisyonu üyeleri
yerlerini alsınlar.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Sayıştayda boş bulunan 5 üyelik için yapılan seçime ait Tasnif
Komisyonu tutanağı gelmiştir, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
543 sıra sayılı raporda
belirlenen adaylardan Sayıştay’da boş bulunan 5 üyelik için yapılan seçime 287
üye katılmış, kullanılan oyların 2’si geçersiz sayılmış, geçerli oyların
dağılımı aşağıda gösterilmiştir.
Saygıyla arz olunur.
Tasnif Komisyonu
Veysi Kaynak Akif Gülle Eşref Karaibrahim
Kahramanmaraş Amasya Giresun
Üye Üye Üye
İbrahim Binici Mustafa
Hamarat
Şanlıurfa Ordu
Üye Üye
Bekir Aydınlı 255 oy
Ali Osman Güçlü 249 oy
Ömer Zengin 248 oy
İsmail Destan 229 oy
İbrahim Kandemir 227 oy
Necip Tosun 62 oy
M. Zeki Çitçi 56 oy
Mehmet Bozkurt 48 oy
Eyüp Kızılkaya 23 oy
Kadir Özen 7 oy
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, buna göre, Sayıştay meslek mensupları kontenjan grubundan
Sayın Ali Osman Güçlü, Ömer Zengin, İbrahim Kandemir; Maliye Bakanlığı meslek
mensupları kontenjan grubundan Sayın Bekir Aydınlı; diğer meslek mensupları
kontenjan grubundan da Sayın İsmail Destan Sayıştay üyeliklerine
seçilmişlerdir. Hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Birleşime on beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.34
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.54
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 138’inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince sözlü
soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Türk
Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan, Türk
Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü
sırada yer alan, Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili
Rahmi Güner'in, 3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere
Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin
Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci
Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Kerim Özkul ve 4
Milletvekilinin, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın, Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar
Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu
Milletvekili Rahmi Güner'in, 3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını
Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar
Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı
Kanunun 152 nci Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Kerim Özkul ve 4
Milletvekilinin, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın, Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886,
1/838, 2/599, 2/712, 2/727) (S. Sayısı:536)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü
sırada yer alan, Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın; Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır’ın; Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’nin;
İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 2 Milletvekilinin; Mardin (Eski)
Milletvekili Ahmet Türk ve 20 Milletvekilinin; Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç
ve Batman Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri
ile Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Samsun Milletvekili
Osman Çakır’ın; Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın; Hakkâri Milletvekili
Hamit Geylani’nin; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 2
Milletvekilinin; Mardin (Eski) Milletvekili Ahmet Türk ve 20 Milletvekilinin;
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve Batman Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in
Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Adalet Komisyonu Raporu (1/775, 2/84,
2/407, 2/477, 2/508, 2/534, 2/711) (S. Sayısı: 526) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet?
Yerinde.
Birinci bölümde yer alan
maddelerin oylamaları tamamlanmıştı.
Şimdi ikinci bölüm
görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm, geçici madde 1
ve 2 dâhil 8 ila 12’nci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölümün kapalı
oturumda görüşülmesine dair, İç Tüzük’ün 70’inci maddesine göre bir önerge
vardı. Şimdi…
OKTAY VURAL (İzmir) –
Önergeyi çekiyoruz efendim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Sayın Başkanım, başlamış bir…
OKTAY VURAL (İzmir) –
Önergeyi çekiyoruz efendim.
BAŞKAN – Evet, önerge
çekilmiştir.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Çekemez Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, bu önerge
çekilemez çünkü işlem başladı Sayın Başkan. İşlem başladı ve eksik kaldı.
OKTAY VURAL (İzmir) - Önerge
çekildi efendim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Biliyorsunuz, dün kapalı oturum önergesi verildi, işlemler başladı…
OKTAY VURAL (İzmir) – İşlemle
esas kalktı.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) -
…ve karar yeter sayısı oluşmadığı için toplanamadık, karar alamadık.
(x) 526 S.
Sayılı Basmayazı 20/07/2010 tarihli 137’nci Birleşim
Tutanağı’na eklidir.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Önergeyi çekiyoruz efendim biz.
BAŞKAN – Bir saniye…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) -
Dolayısıyla Sayın Başkanım, ancak yeni bir önergeyle, yeni bir kapalı oturumu
sonlandırma önergesiyle olabilir bu. Mevcut önergenin çekilmesiyle olamaz Sayın
Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) – Kapalı
oturuma geçilmedi.
BAŞKAN – Ama önerge
oylanmamıştı, kabul edilmemişti henüz, dolayısıyla çekilebilir ve bu sebeple de
çekilmiş kabul ediyoruz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Sayın Başkan, işlem başladı. Kapalı oturum önergesi verildi arkadaşlar
tarafından. Milliyetçi Hareket Partisi tarafından bu görüşmelerin kapalı
yapılması için önerge verildi ve bu görüşmeler başladı.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Efendim, önergeyi çekiyoruz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Ancak oylamada karar yeter sayısı olmadığı için… Bunu çekemezsiniz Sayın
Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) – Ama
Hükûmet istiyorsa versin.
AHMET YENİ (Samsun) – Başladı
Sayın Başkan.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Çekemezler…
BAŞKAN – Sayın Canikli, dün
Sayın Vural tarafından önerge verildi ancak yeminli stenografların ve yeminli
görevlilerin salonda bulunup bulunmamasıyla ilgili oylama yapıldı, karar yeter
sayısı bulunamadığı için işlem yapılamadı.
OKTAY VURAL (İzmir) – Yeniden
işleme alınması gerekiyor Sayın Başkan.
ÜNAL KACIR (İstanbul) –
Kaldığımız yerden devam edelim efendim, oylama yapalım.
BAŞKAN – Dolayısıyla, şimdi
de geri çekme iradesini ortaya koyuyor. Ayrıca birleşim de değişti yani bunda
herhangi bir problem yok.
AHMET YENİ (Samsun) – Oylama
yapacağız.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Sayın Başkanım, efendim, bu önergeyle ilgili olarak bir işlem başladı ve o
işlem yarım kaldı. İşlem başladı. Biz iki defa karar yeter sayısı aradık,
bulamadık. Milliyetçi Hareket Partisinin bu kanunla ilgili kapalı görüşme önerisi
işleme konuldu…
OKTAY VURAL (İzmir) – İşlem
başlamadı. Hayır efendim, hayır…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
…ve bunun görüşmelerine başlanması için söylediğiniz amaçlı bir oylama yapıldı,
karar yeter sayısı bulunamadı, işlem başladı. Dolayısıyla…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, eğer çok istiyorsa grup adına, Bakanlar Kurulu gelsin…
BAŞKAN – Sayın Canikli, henüz
önergeyle ilgili herhangi bir açıklama yapılmadı. Sadece stenografların ve
diğer yeminli görevlilerin salonda bulunup bulunmamasıyla ilgili oylama
yapıldı, karar yeter sayısı bulunamadığı için işleme geçilmedi ve herhangi bir
açıklama yapılmadı bu konuda. Herhangi bir tereddüt yok. İç Tüzük hükmü değil
ancak uygulamalar bu şekilde, İç Tüzük hükmü olsa ben size İç Tüzük okuyacağım.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Sayın Başkanım, biz bu oylamayı önerge çerçevesinde yaptık ama karar yeter
sayısı bulamadık. Bu da şu anlama geliyor…
OKTAY VURAL (İzmir) – “Millet
duymasın söylediklerimizi.” diyor.
BAŞKAN – Sayın Canikli, o
zaman usul tartışması açayım.
Buyurun…
Yapabileceğim başka bir şey
yok ki!
OKTAY VURAL (İzmir) –
Efendim, bunda usulle ilgili bir şey yok ki, çok doğru yani sizin…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Efendim, böyle bir talebimiz yok. Sayın Başkan, bir usul tartışması açılması
talebimiz yok.
OKTAY VURAL (İzmir) – Tamam,
yoksa yok.
BAŞKAN – O zaman “Kapalı
oturum önergesi geri çekilmiştir.” diyoruz ve görüşmelere devam ediyoruz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Ama şunun kayıtlara geçmesi gerekiyor Sayın Başkanım: Milliyetçi Hareket
Partisi, görüştüğümüz kanun tasarısının kapalı oturumda görüşmelerinin
yapılması, devam etmesi için bir önerge verdi dün gece.
BAŞKAN – Evet.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
O önergenin görüşmeleri başladı.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Başlamadı, başlamadı.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Ama şimdi… Kapalı oturumda görüşülmesi için önerge verdi. Önerge çok açık, yani
Milliyetçi Hareket Partisi…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, eğer…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
İzin verin.
BAŞKAN - Bir saniye Sayın Vural.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Milliyetçi Hareket Partisi, bu görüşmelerin kapalı oturumda yapılması için
önerge verdi ve tekrar bugün önergesini çekti.
BAŞKAN – Sayın Canikli, bütün
bu söyledikleriniz tutanaklara girdi efendim.
Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, dün akşam, bu konuyla ilgili bir önerge verdiğimiz doğrudur, önergeyi
çekiyoruz ama AKP Grubu kapalı oturum istiyorsa bu kadar itiraz etmeye gerek
yok.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Biz istemiyoruz, hayır, isteyen sizsiniz kapalı oturumu.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
– Biz istemiyoruz, isteyen sizsiniz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Bakanla imzalar, kapalı oturum diye bu terörle mücadele konusunda, açılım
fiyaskosu konusunda milletten saklamak istediği bir şey varsa kapalı oturumda
görüşür.
BAŞKAN – Sayın Vural, konu
anlaşıldı, teşekkür ediyorum.
AHMET YENİ (Samsun) – Siz
saklamak istediniz akşam.
OKTAY VURAL (İzmir) – Bizim
öyle bir şeye ihtiyacımız yok, saklamak isteyen sizsiniz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Kapalı oturum talebi bizden gelmedi. Kapalı oturum talebi, tekrar söylüyorum,
Milliyetçi Hareket Partisinden geldi, dün önerge verdiler, bugün de çektiler
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Lütfen Sayın
Canikli, konu anlaşıldı yeterince.
İkinci bölüm görüşmelerine
başlıyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına ikinci bölüm üzerinde söz isteyen Halil Ünlütepe, Afyonkarahisar
Milletvekili.
Buyurun Sayın Ünlütepe.
CHP GRUBU ADINA HALİL
ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, saygıdeğer
üyeler; Terörle Mücadele Kanunu ve diğer bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına
yönelik 526 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın ikinci bölümünde söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, bu yasa on iki
maddeden oluşmaktadır fakat alınan bir karar gereği temel yasa olarak
görüşülmesine karar verilmiştir. Temel yasada dikkat edilmesi gereken husus
şudur: Bir yasayı sistematik olarak bütünüyle ve kapsamlı olarak değiştirecek
biçimde olursa o zaman bir temel yasa olarak yorumlanabilir ve görüşülebilir ama
bir yasayı sistematik olarak bütünüyle değiştirmeyen, on iki maddeden oluşan
bir yasayı temel yasa olarak görüşmek İç Tüzük’ü ihlal anlamındadır. Bu yasanın
temel yasa olarak görüşülmesi yönünde, Adalet ve Kalkınma Partisinin oylarının
bu yönde oluşu buradaki konuların kamuoyunda yeterince tartışılmadan
geçirilmesine yöneliktir, daha açığı, yüce Meclisin baypas edilmesinin bir
göstergesidir.
Değerli arkadaşlar, ülkemizin
en önemli sorunlarından birisi terördür. Terör bir insanlık suçudur. Terör
örgütünün insanlık dışı uygulamaları sonucu pek çok yurttaşımız hayatını
yitirmiştir. Terörün yaygın olma nedeni ve ağırlık Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgesi’ndedir. Buranın geri kalmışlığı en önemli sebeplerden biridir. Siyasi
iktidar terörün azaltılmasında en önemli etken olan bölgedeki ekonomik
sorunları çözmede yetersiz kalmıştır. PKK terör örgütünün en fazla kaynak
bulduğu kesim bu bölgedir.
Niçin PKK terör örgütüne
katıldığı yönünde bir anket yapıldığında çıkan sonuç işsizliktir. Bu bölgenin
en önemli sorunu işsizlik, yatırımsızlık, üretimsizlik, tarımdaki geri kalış
sebepleridir. Bunlar çözülmeden sırf terör örgütüne yönelik yapılacak olan
düzenlemelerden bir sonuç alabilmek olanaklı değildir. Örneğin 2003 yılında
Topluma Kazandırma Yasası’yla bir ısmarlama yasa çıkarıldı. Kim hedef alındı
orada? Cezaevlerinde tutuklu veya hükümlü bulunan PKK
militanları. Bu Yasa çıktı, bu Yasa uygulamaya girdi. Terör örgütünün
eylemlerinde bir azalma oldu mu? Cezaevlerinden çıkan insanların kaç tanesi o
bölgelerde -değişik türde- bir esnaf olarak, yurttaş olarak yaşantının içine
girdi? Hiç kimse. Devletin yakaladığı terör örgütü militanlarını yeniden dağa
bıraktık. Burada bir sonuç alamadık. Bununla da yetinmediniz, aynı değişik bir
uygulamayı 2006 yılında getirdiniz. Orada da yasal düzenlemeyi yaparken terör
örgütünün başının affedilebilmesine olanak sağlayan bir yasal düzenleme
getirildi Hükûmet tasarısı hâlinde. Cumhuriyet Halk Partisi olarak ona itiraz
ettik. Bu itirazın sonucunda onu gündeme getiremediniz. Peki, ne oldu? Şimdi
ise şunu görüyorum: Çocuklarla ilgili bir yasal düzenleme. Bu yasal düzenleme
bir ihtiyaç mı? Elbette bir ihtiyaç. Peki, bu
ihtiyaçtan dolayı mı bu yasal düzenleme bugün Parlamentonun gündemine geldi?
Ben onda aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Peki, niçin söyleyemeyeceğim?
Değerli arkadaşlar, öncelikle
Sayın Cumhurbaşkanı başladı “Güzel günler gelecek, iyi günler göreceğiz.” dedi,
akabinde Sayın Başbakan ve İçişleri Bakanımız Kürt açılımını açmaya başladılar.
Burada tartışıldı, bir 10 Kasım günü tartışıldı. Aynı 10 Kasım günü bu tasarı
Hükûmet tasarısı şeklinde Parlamentonun gündemine geldi “taş atan çocuklar”
olarak. Peki, taş atan çocuklarla ilgili Bakanlıkta bu tür bir düzenleme
yapılırken sadece Terörle Mücadele Yasası’nın birkaç maddesinde değişiklik önerildi. Terörle Mücadele Yasası’nın birkaç maddesinde yapılacak
olan değişiklikle sonuca varabilir miydiniz? Varılmazdı, mümkün değildi. Alt
komisyona sevk edildi, alt komisyonda Cumhuriyet Halk Partili üyelerce “Bununla
başarıya ulaşamazsınız, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’nda da
değişiklik yapılması…” denilmesine rağmen ve bu alt komisyon rapora bağlamasına
rağmen siyasi iktidardan hiçbir kıpırdama olmadı. Sonuç: Aradan çok uzun bir
dönem geçti. Hükûmetin başaramadığı, aklının ermediği bir konuya saygıdeğer iki
milletvekili kanun teklifi verdi Adalet ve Kalkınma Partisinden. Toplantı ve
Gösteri Yürüyüşleri Yasası’nda değişiklik yapılmasını önerdiler. Hangi tarihte?
11 Haziran ve hemen görüşüldü. İşte, bir aylık bir süreç içinde yasa Parlamentonun
gündemine geldi.
Yani 70’li yıllardan beri
hukukla ilgileniyorum. Hiç bu kadar, Adalet Bakanlığının bir aczin içinde
olduğunu görmedim. Bir bakanlık bir yasal düzenlemeyi hükûmet tasarısı olarak
Meclise getirirken eksik getiriyor. Onun eksikliğini iki saygıdeğer milletvekili
bundan bir ay önce yani Bakanlığın taslağı sunmasından sekiz ay önce
tamamlamaya çalışıyor.
Elbette Bakanlık bu tür
eksikliklerle uğraşmıyor ki Bakanlığın asli görevleri farklı. Hangi yargıç
hakkında hangi soruşturmayı açacağım, hangi yargıç hakkında ne yapacağım? Bakanın ilk işi bu. Bunlarla uğraşılıyor. Hâlbuki Hükûmetin
-asli görevi- öncelikle bir yasal düzenlemeyi hazırlarken bu konuda ciddi bir
çalışma yapması lazımdı. Oluyor mu? Olmuyor. Örneğin, çocuklarla ilgili bir
yasal düzenlemeye gidiliyor. Şimdiki düzenlemede Terörle Mücadele Kanunu’nun
9’uncu maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesini değiştiriyoruz.
Sevgili arkadaşlarım, bunu
kim bu hâle getirdi? Bugünkü Hükûmet. Hangi tarihte getirdi? 2006 yılında. Yani
2006 yılında getirdiğiniz düzenlemeyi şimdi değiştiriyorsunuz. Belki 2006
yılında yapılan düzenleme 1991’de yapılan düzenlemeye göre iyi bir düzenlemeydi
ama 2005 yılında Türk Ceza Kanunu yürürlüğe girmişti. Türk Ceza Kanunu’nun
6’ncı maddesi der ki: “On sekiz yaşından
küçük olanlar çocuktur.” 2005 yılında Çocuk Koruma Kanunu girmişti devreye.
Çocuk Koruma Kanunu’nda -ilgili maddesinde- der ki: “On sekiz yaşından küçükler
çocuktur.” Ve Çocuk Koruma Kanunu bu Parlamentoda görüşüldüğü gün o dönemin
Adalet Bakanı aynen şunu söylüyor: “Suç işlemek durumunda kalan bu çocukların
topluma kazandırılması, yetişkin insanlara mahsus yöntemlerle, soruşturma ve
kovuşturma yöntemleriyle, yargılama usulleriyle gerçekleştirilmesi doğru,
yeterli faydayı da temin etmemektedir.” Doğru bir söz. Sayın
Bakan bunu ne zaman söylemiş? 2005 yılında ama 2006 yılında bir yasal
değişikliğe giderken bu söylediği sözün tam tersini yapıyor. O çıkartılan, 2006
yılında çıkartılan o yasal düzenleme Anayasa’ya aykırı, Çocuk Koruma Kanunu’na
aykırı, Türk Ceza Kanunu’nun temel hükümlerine aykırı. Elbette gece üçe kadar,
dörde kadar Parlamentoyu çalıştıracağız derseniz o yasalara aykırı, Anayasa’ya
aykırı kanunları yaparız. Bu Parlamento hukuk nosyonu yönünden sınıfta kalan
bir Parlamentodur. Eğer benim köyümde bir muhtar bu hatayı
yapsın, bir daha muhtar seçmezler ama bu Parlamento bugün bu durumda. Adalet
Bakanlığının ise hiç ele alınacak bir tarafı yok, oradaki bürokratlara
acıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) –
Tamamlamaya çalışıyorum Sayın Başkanım.
Başka bir değişiklik sevgili
arkadaşlar: Bu -şimdi yeniden bir değişiklik yapıyoruz gene- Ceza Muhakemeleri
Kanunu’nda hükmün açıklanmasının geri bırakılması. Bunu 2008 yılında
değiştirmişiz. Kim değiştirmiş? Bugünkü Hükûmetin tasarısı gelmiş, 2008 yılında
değiştirmişiz. demişiz ki: “On beş yaşını tamamlamamış
çocuklar hakkında uygulanmaz.” Sene 2010, şimdi tekrar değiştiriyoruz. Yaz boz çiz, deneme sınama. Hukuk kuralları bu şekilde
oluşturulmaz arkadaşlar. Türkiye’deki eksiklik bir siyasal iktidar
eksikliğidir. Türkiye’deki eksiklik ciddi bir iktidar partisinin olmamasından
kaynaklanmaktadır.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Allah
Allah!
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) –
Bu, gece 03.00’e, 04.00’e kadar dün çalışırken gördüğümüz bir mizansen içler
acısıydı. Saat 03.00 sırasında burada Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli
milletvekilleri evlerine gönderildi grup başkan vekillerince ve burada 4
arkadaşımız kaldı. Burası gazi bir Meclistir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ünlütepe,
teşekkür ediyorum.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) –
Efendim bağlıyorum, bir cümleyle bağlıyorum. Teşekkür edip bağlıyorum.
BAŞKAN – Buyurun.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) –
Bizler parlamenter olarak öncelikle yaptığımız yemine sadık kalmak ve bu süreç
içinde eğer Parlamento sabaha kadar çalışacaksa hepimiz bulunmak zorundayız. O
vicdanı kendi içimizde, içinizde hissedemediğiniz müddetçe bu topluma yararlı
olamazsınız, olamayız da.
Ben bu duygu ve düşüncelerle,
çocuklar hakkında oluşturulan yeni düzenlemenin eksik olmasına rağmen olumlu
bulduğumuzu belirtiyor, yüce heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Hükûmet adına Adalet Bakanı
Sadullah Ergin söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Bakanım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının ikinci bölümü
üzerinde Hükûmetimiz adına söz aldım. Sözlerime başlarken Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Bugün
parti gruplarının grup önerileri görüşülürken bu kürsüde bir sayın
milletvekilimizin, Eskişehir Milletvekilimiz Sayın İçli’nin yapmış olduğu
konuşmada, tasarıda olmayan, içerik itibarıyla doğruları yansıtmayan beyanları
Genel Kurulla paylaşması üzerine şu açıklamaları yapma ihtiyacı ortaya
çıkmıştır: Sayın İçli buradan yaptığı değerlendirmede, görüşmekte olduğumuz
tasarının geçici 1’inci maddesinin bölücü başının disiplin cezalarını affetmek
ve PKK üst yöneticilerinin disiplin cezalarını affedip ortadan kaldırmak için
getirildiğini ifade ettiler. Kendi konuşma tutanakları
önümde. Burada, ayrıca, 15 Ağustosta, Sayın İçli’nin beyanına göre, İmralı’dan
bir yol haritası ortaya konulacağını, bunun gereğinin yapılmak istendiğini
ifade ettiler. İnternet
sayfalarında birtakım bilgileri Genel Kurulla paylaştı Sayın
İçli. Gene, CPT İşkenceyi Önleme Komitesinin ocak ayı içerisinde Türkiye
ziyareti 26-27 Ocak tarihinde yapılmıştı. Onun yayınladığı raporu 26-27 Ocak
olarak da Genel Kurulla paylaştı.
Bütün bu gelişmelerin
sonucunda AK PARTİ’nin bu tasarıyı getirerek buradaki talepleri karşılamak
üzere bu düzenlemeyi Genel Kuruldan geçirmek istediğini, milletvekillerimize de
“Sabahlara kadar çalışıyorsunuz. Bundan haberiniz var mıydı, bunların farkında
mıydınız?” diye sorular da yöneltti Sayın İçli.
Değerli milletvekilleri, işin
doğrusu şudur: Sayın İçli, 15 Ağustosta yayınlanacak olan birtakım bilgilerden
bahsetti. CPT Raporu’nu 26-27 Ocak olarak ifade etti ama o yanlış bir bilgi.
CPT’nin ziyareti 26-27 Ocak tarihidir ama raporun yayınlanma tarihi 9 Temmuz
2010’dur.
Ayrıca, İnternet sayfasında var olduğunu söylediği
bilgiler de herhâlde bir hafta, on günlük, yirmi günlük, bir aylık konulardır.
Oysa şu anda görüşmekte
olduğumuz tasarı, 5 Ekim 2009 tarihinde Bakanlığımız tarafından Başbakanlığa
gönderilmiştir. Bu tasarı, 10 Kasım 2009 tarihinde Parlamentoya gelmiştir. O
günden bu yana alt komisyonda yapılan görüşmeler ile nihayet Genel Kurulda dün
itibarıyla görüşmeler başladı ve bugün devam ediyoruz.
Şimdi, burada, geçici 1’inci
maddenin getiriliş maksadı nedir? Bir sene sonra ortaya çıkacak birtakım
hadiseleri iktidar grubu ya da Adalet Bakanlığı bir sene önceden görerek 5
Ekimde Başbakanlığa gönderdiği tasarının içerisine bunları öngörüyle mi
koymuştur? Böyle bir iddia mantık dışıdır, gerçekten akıl dışıdır. Dolayısıyla
bu hükmün, bu tasarıya niçin girdiğini ben şimdi açıkça ifade ediyorum:
Değerli arkadaşlar, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi, Ali Gülmez hakkında verilen kararla 20 Mayıs 2008 günü
Türkiye'yi adil yargılanma hakkını ihlal ettiği gerekçesiyle tazminata mahkûm
etmiştir. Ali Gülmez kararında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin gündeme
getirdiği konu nedir? Mahkeme aynen şunu söylüyor: “Sonuç olarak başvuranla
ilgili yargılamada açık duruşma yapılmamıştır. Başvuranın davalarına bakan
infaz hâkimi ile ağır ceza mahkemesi dava dosyasında yer alan belgelere
dayanarak karar almışlardır. Başvuranın savunmaları yalnızca çeşitli cezalar
uygulayan disiplin kurulu önünde dikkate alınmıştır. Ayrıca, disiplin
itirazlarını sonuca bağlayan yerel mahkemeler huzurunda başvurana avukat
aracılığıyla kendini savunma imkânı da tanınmamıştır.”
Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi yukarıda yer alan bilgilere dayanarak başvuranın aleyhinde yürütülen
yargılamayı etkili bir şekilde takip edemediği sonucuna varmıştır ve
nihayetinde de Türkiye'yi 1000 euro tazminata, 1.500 euro yargılama giderine
mahkûm etmiş, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/1’inci maddesinin de ihlal
edildiğine karar vermiştir. Bu karar 20 Mayıs 2008 tarihinde verilmiştir.
Peki, şu anda Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinde devam eden Türkiye aleyhine açılmış benzer davalar var
mıdır? Ali Gülmez davası bir pilot davadır ve bu davayla tıpatıp aynı, Türkiye
aleyhine görülmekte olan 567 dosya daha vardır. Şimdi, bu 567 dosyada Türkiye
aleyhine benzer ihlal kararları çıkacaktır, benzer tazminat kararları
çıkacaktır.
Bizim bu düzenlemeyi bu
tasarı metnine koymamızın amacı, toplam 567 adet Türkiye aleyhine çıkması
muhtemel kararın önlenmesidir, Türkiye'nin uğrayacağı tazminat kayıplarının
önlenmesidir. Tazminatın ötesinde imaj açısından da bu kadar çok ihlal kararı
alması Türkiye'nin lehine bir uygulama değildir.
Değerli arkadaşlar, bu tip
konularda Türkiye'nin menfaatleriyle+ içeride siyasi menfaatlerimiz zaman zaman
çakışabilir ama bizlerin milletvekilleri olarak Parlamentoda, dışarıda, bu
kürsüde, komisyonda böyle bir çakışma hâlinde ülke menfaatlerini içerideki
siyasi menfaatlerimizin önüne koymayı başarmamız gerekiyor. Küçük siyasi
çıkarlar adına bu tür konuların istismar edilmesi son derece yanlış.
Bakınız, burada çok net, çok
açık bir hadise varken bunun getirilip böylesi bir yorumla terör örgütü başının
disiplin cezasının affedilmesine dönük olarak, terör örgütü yöneticilerinin
disiplin cezalarının affedilmesine yönelik bir girişim olarak sunulması son
derece haksız ve yanlıştır.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) –
Etmiyor musunuz?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Devamla) - Kaldı ki bu düzenleme, infaz hâkiminin daha önce kesinleşmiş
disiplin cezaları hakkında hükümlüyü dinledikten sonra disiplin cezasının doğru
ya da isabetsiz olduğu konusunda bir karar vermesini öngörüyor, cezayı ortadan
kaldırmıyor.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) –
Nasıl kaldırmıyor?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Devamla) - AİHM diyor ki: “Bu kararı alırken siz ilgilisini dinlemediniz,
vekilini de dinlemediniz, dosya üzerindeki evraklara dayalı olarak karar
verdiniz. Bu da 6’ncı maddedeki adil yargılanma hakkının ihlali anlamına gelir.
İşlemlerinizi düzeltin.” Sonucu ortadan kaldırın gibi bir tespit yok burada.
Dolayısıyla, eğer bu yasa
kanunlaşır ve yürürlüğe girerse muhatapları başvurursa yasal süresi içerisinde,
infaz hâkiminin yapacağı şey şudur: Verilmiş olan kararı alacaktır talep
üzerine “Ne diyorsun bu karara karşı? Bir de sen bana söyle. Zaten yazılı vermişsin,
yazılı yaptığın savunmaları bir de sözlü olarak kendin ya da avukatın
aracılığıyla bir yap.” Daha önce İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi yeniden
yargılanma talebine bakmadı mı? Ankara Ağır Ceza Mahkemesinin vermiş olduğu
hükmü değiştirdi mi? Açtı, şekil şartlarını tamamladı ve “Hüküm doğrudur,
sonucu değiştirecek bir husus yoktur.” deyip kapattı. Dolayısıyla, Avrupa
Konseyi Bakanlar Komitesi o konuyla ilgili Türkiye’yi takipten çıkarttı ve
dosyayı kapattı.
Şimdi, benzer bir iddiayla
biz, bu tasarı Meclise geldiğinde 311/2’nci maddeyle ilgili de karşılaştık.
Hatırlarsanız o maddede de 311/2’de getirilen istisnanın kaldırılması
öngörülüyor idi. Muhalefet partilerimiz bunun bir belirsizlik doğurabileceğini,
istismar edilebileceğini dile getirdiler. Biz de bu tasarının gecikmemesi adına
bunu alt komisyonda tasarı metninden çıkarttık. Ancak öyle bir risk olduğu için
değil, tamamen bu tasarının yasalaşma sürecinin gecikmemesi adına bunu yaptık.
Çünkü değerli
milletvekilleri, zaman zaman bu kürsüden o da gündeme getiriliyor. Bakınız, o
konuyla ilgili olarak da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi emekli Yargıcı Sayın
Rıza Türmen, şu andaki Hâkim Işıl Karakaş, ceza usul hocaları böyle bir şeyin
mümkün olmayacağını ifade ettiler, bu konuda makaleler yayınladılar.
En son 6 Temmuz 2010 günü
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin vermiş olduğu kararda da bu görüşü teyit eden
bir tespitle bu başvurunun, İmralı’daki hükümlünün başvurusunun kabul edilemez
olduğunu dosyanın içerisine dahi girmeden karar verdi AİHM. Burada bu başvuruyu
yaparken Bakanlar Komitesi, Türkiye’deki sürecin tamamlandığını belirterek…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) –
Sayın Bakan, o ayrı, disiplin cezası ayrı.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Devamla) – Ben disiplin cezası bölümünü geçtim. Bu konuda istismara müsait
olan ikinci bir konuyu
anlatıyorum Sayın İçli, dinlerseniz anlayacaksınız.
“Bakanlar Komitesi bu konuyu
kapatmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yargılama yetkisi Bakanlar
Komitesinin kapattığı bir konuyu kapsamaz. Biz Bakanlar Komitesinin kapattığı
bir konuyu yargılayamayız.” diyerek o başvuruyu da reddetmiştir.
Buradan şuna geleceğim: Bu
tür konularda, bakınız, 311/2 keşke bu tasarının içerisinde olabilseydi. Orada
da Türkiye aleyhine benzer dosyalardan 208 adet var.
Değerli milletvekilleri,
derdimiz, Ali Gülmez dosyasının benzeri 567 dosya. Diğer yandan, Hulki Güneş…
Türkiye aleyhine verilen bir ihlal kararıdır o da “Türkiye Güneş Kararı” diye
geçer. Orada da 208 dosya var. Bütün bu ihlal dosyalarının Türkiye'nin lehine
bitmesi için, Türkiye'nin, ihlal kararı almadan, tazminat ödemeden bu
dosyalardan kurtulabilmesi için biz bu düzenlemeleri getiriyoruz. Ayrıca
Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yargı yetkisini tanımış ve
mahkemenin aldığı kararları takip eden delegeler komitesi nezdinde de takibata
tabi tutulan bir ülke. Dolayısıyla biz bu görünümümüzü de pozitif yöne çevirmek
durumundayız. Tasarıdaki bu düzenlemenin getiriliş amacı, tamamen, Ali Gülmez
kararı benzeri 567 dosyadan, Türkiye'nin ihlal kararı almaması ve tazminata
mahkûm edilmemesi içindir.
Bu konuda Genel Kurula bilgi
sunmayı bir zaruret olarak gördüm ve bunları sizlerle paylaştım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) –
Sayın Başkan, Sayın Bakan tarafından adım zikredildi ve gerçek dışı beyanda
bulunduğum iddia edildi. Kısa bir söz talep ediyorum.
BAŞKAN – Hayır, Sayın İçli…
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) –
Adım… “Tayfun İçli” dedi. “Gerçek dışı ve kamuoyunu yanıltıcı beyanda
bulunmuştur.” demek suretiyle sataştı. Söz istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın İçli.
(CHP sıralarından alkışlar)
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) -
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - İki dakika süre
veriyorum.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçli’nin, Adalet Bakanı Sadullah
Ergin’in, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) –
Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; şimdi, Abdullah Öcalan’ın
yeniden yargılanması ayrıdır, disiplin cezalarının ortadan kalkması ayrı.
Hukukta, “tevil yollu ikrar” yani “kabullenme” denir. Sayın Bakan buraya çıktı,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde bekleyen 537 dosyadan söz etmek suretiyle,
böyle bir düzenlemenin getirildiğini söyledi.
Bakın, bölücübaşı Öcalan 24
Temmuz 2009 tarihinde on şart ileri sürüyor. Şartlardan
birisi, kendisi hakkındaki tecridin kaldırılması. Bu, bütün gazetelerde
var. Neymiş tarih? 24 Temmuz 2009. Kanun tasarısı hangi tarihi taşıyor? 12/10/2009’da hazırlanmış, 10/11/2009’da gelmiş. Peki, neyi
getirmiş? Disiplin cezalarının hüküm ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasını,
geçici maddeyle, tekrar…
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Kaldırma yok, kaldırma yok. Öyle bir şey var mı?
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla)
- Kaldırma. Açın, işte, okuyalım. Hiç…
Diyor ki: “Disiplin cezaları…” Bakın, bu Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce
verilmiş ve infaz hâkimliğinin incelemesinden geçmiş disiplin cezalarına karşı,
bu Kanun’un yürürlüğe girmesinden itibaren altı ay içinde yeniden yapılan
başvurular -bu Kanunla değiştirdiğiniz- 4765 sayılı Kanun’un 6’ncı maddesine
göre deliller toplanacak, avukatıyla ifade verilecek, yeniden karar verilecek.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Kaldırma nerede burada?
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) –
Şimdi, bakın… Bu nedir? Ceza kesilmiş ve neyi okudum ben?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Ceza kaldırma nerede? Onu konuşacaksın Sayın İçli!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) –
Sayın Bakanım, Avrupa Konseyi İşkence ve Kötü Muameleyi Önleme Komitesinin 26,
27 Ocak 2010 tarihindeki incelemeleri sonucunda, bölücübaşı hakkındaki tecridin
kesinleşmiş iki hücre cezasından dolayı uygulanamadığı bizzat sizin
Bakanlığınız tarafından Komiteye bildirilmiş, bölücübaşının da dosyaları Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin önünde. Anlatmak istediğim olay bu. Sayısı beş olur,
yedi olur ve bölücü örgüt yöneticileri de aynı durumdan dolayı Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin önünde dosyası var. Bu söylediğiniz sizin hukukta tevil yoluyla
ikrardır. Kabul ediyorsunuz, diyorsunuz ki: “Dosyalar var.” Ne kadar ödemiş?
Bir de bunu yanlış yorumluyorsunuz.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Hüküm nedir, onu söyle sen!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) –
Bakın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Gülmez davasında 1 Ocak 2005’te
yürürlüğe giren Yasa hükümlerinin geçerli olduğunu…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın İçli, lütfen
tamamlayınız.
Buyurun.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) –
Hemen bağlıyorum efendim.
…ancak Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine dosyayı götüren Gülmez hakkındaki
eylemlerin 2001 yılına ilişkin olması nedeniyle Türkiye’yi 1.000 euro tazminata
mahkûm ediyor.
Şimdi, bakın, 45’inci,
elimde, sözünü ettiğiniz sizden alınan karar, diyor ki: “AİHM, ayrıca 1 Ocak
2005 tarihinde yürürlüğe giren Yasa’yı, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin infazı Yasası’nı inceledim, Anayasa’ya, AİHM’sine aykırı bir şey
bulamadım ancak şikâyetçinin olayı
Kaldı ki ben bu ülkenin
milletvekiliyim, siz de bu ülkenin Bakanısınız, doğruları konuşacağız burada ve
ben dün 2 kez size soru sordum. Dileğim o ki bunu geri çekmeniz. Bu geçici
1’inci maddeyi geri çekmeniz. Çekmezseniz önergem geliyor, Anayasa’ya aykırılık
önergesi.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Gelsin, gelsin.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) –
Bir hükmün sonuçlarını ortadan kaldıran her tür düzenleme hukuk sistemimizde af
olarak kabul edilir. Anayasa Mahkemesinin kararını İnternet’ten arıyorum,
görüşmemde de size arz edeceğim.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)
4.- Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Samsun Milletvekili
Osman Çakır’ın; Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın; Hakkâri Milletvekili
Hamit Geylani’nin; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 2
Milletvekilinin; Mardin (Eski) Milletvekili Ahmet Türk ve 20 Milletvekilinin;
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve Batman Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in
Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Adalet Komisyonu Raporu (1/775, 2/84,
2/407, 2/477, 2/508, 2/534, 2/711) (S. Sayısı: 526) (Devam)
BAŞKAN -
Bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) – Sayın Başkan, yüce Meclise saygılar sunarım. Milliyetçi
Hareket Partisi adına, 526 sıra sayılı Yasa Tasarısı'nın ikinci bölümü üzerinde
söz aldım.
AKP İktidarının yedi buçuk
senelik sürede bölücü terörü tekrar ülkenin bir numaralı sorunu hâline getirmesinde,
terörü ve teröristi mazur ve mağdur gösteren, bunun için de demokrasi ve insan
hakları gibi kavramları terör örgütü ve yandaşlarıyla birlikte istismar etmenin
büyük payı vardır. Devletin askerine, polisine, ekmek parası
derdindeki esnafın dükkânına, masum vatandaşın kendisine, evine, arabasına taş
atmak bir çocuk hakkı olmadığı gibi, o çocukları ihanet şebekelerinin aracı, iş
birlikçisi gibi yetiştirmek ve sokaklara sürmek, öne sürülen çocukların
arkasına saklanıp onları teşvik ve tahrik etmek de askeri, polisi, devlet
dairelerini, sade vatandaşı hedef göstermek de bir insan hakkı değildir, bir
insan hakkı olmamalıdır. Nitekim, Hükûmetin bir bakanı, “taş atan çocuk”
tabiri yerine “suça itilen ve istismar edilmiş çocuklar” tabirini kullanmıştır.
Şimdi, bu yasa tasarısıyla,
konu, sadece terör örgütü ve yandaşlarınca değil, AKP Hükûmetince de istismar
edilmektedir. AKP İktidarı, bu konuda ilk getirdiği tasarıda çocuklara af
bahanesiyle, 17 Ağustos 2009’da, AKP’nin PKK açılımının yol haritasını çizen İmralı
canisini de bu af kapsamına almak istemiş, bu oyun Milliyetçi Hareket Partisi
tarafından bozularak alt komisyonda tasarıdan çıkartılmıştır. Türk milleti, bu
PKK iş birlikli ortak oyunu anlamak zorundadır.
Bu tasarı, Anayasa’nın
eşitlik ilkesine aykırıdır. Cezaevlerinde çok basit suçlardan binlerce çocuk
yatarken sadece terör örgütünün kullandığı, istismar ettiği, devlete karşı
kışkırtıp kullandığı çocukların af kapsamına alınması teröre şirin gözükmektir,
terörle pazarlığı devam ettirmektir, PKK açılımını devam ettirmektir,
Habur’daki rezalete yeni bir sayfa eklemektir. Karşınızda kısa pantolonlu,
elindeki kuş lastiğiyle yaramazlık yapan masum çocuklar değil, bir kısmı, terör
örgütünün geleceğin militanı olarak yetiştirdiği, yarın askere, polise atacağı
kurşunun taşla eğitimi yaptırılan kişiler söz konusudur. Bu tasarı çocukların
masumiyeti değil AKP’nin bölücü teröre teslimiyetidir. Bir kısmı on beş-on
sekiz yaşlarında devlete taş atıp isyan provalarının piyonu yapılan bu kişilere
çocuk diyorsanız, on beş-on altı yaşlarında PKK’nın dağ kadrosunda yer alıp
Mehmetçik’in kanına susayanlara, en vahşi eylemlerde silahlı olarak yer
alanlara ne diyeceksiniz? Onlar da herhâlde, oyuncak silahla Mehmetçik’e kurşun
sıkan, silahı birbirine karıştıran masum kundak bebeleri deyip, mağdur ve
zavallılar diye af mı edilecek? Bu soruyu ben sormuyorum, canı yanmış Türk
milleti soruyor, bugün toprağa verilen 7 şehidin anası soruyor, açılım diye
ağlatılan 158 şehidin anası soruyor.
Üçlü mekanizma diye Amerikalı
çuvalcı generalden medet umup kırmızı halıyla Ankara’da karşılayan AKP
İktidarı, geçen ay da PKK iş birlikçisi ağabeyleri aşiret reisini törenle
karşıladı. İşte o aşiret reisinin temsilcisi geçen hafta dünyaya ilan etti “Kuzey
Irak’ta Türkiye'ye verilecek PKK’lı yok.” dedi. AKP, 248 teröristin ismini
verip aşiret reisinden göstermelik yardım istemiş olmalı. Hiçbirisi, evet, 248
teröristin hiçbirisi Kuzey Irak’ta değilmiş. Bu, Hükûmetimiz sayesinde
Türkiye’yle alay etmektir, dalga geçmektir; ağabey aşiret reisinin AKP’li
kardeşlerine kazık atmasıdır; açılımınızın iflası, itibarınızın
sıfırlanmasıdır. Çukurca’da Mehmetçik’i şehit edenler sanki Kuzey Irak’tan
değil uzaydan geldi. Elinizde Meclis tezkeresi, Kuzey Irak’a girmekten neden
korkuyorsunuz, birileriyle pazarlık mı yapıldı? İçişleri Bakanı “Habur yol
kazasıydı.” demiş. Peki, çuvalcı generale kırmızı halı ne kazası? Aşiret
reisiyle akrabalık kurma laubaliliği ne kazası? “Kuzey Irak’ta Türkiye'ye
verilecek PKK’lı yok.” diye alay edilmesi ne kazası? Polis akademisinde malum
adamlarla terörle müzakere çalıştayı yapmak ne kazası?
Geçen hafta Adıyaman’da
AKP’li belediye başkanının, terörist ölüsü taşıyan belediye aracına “Apo, PKK,
İntikam” yazdırması ne kazası?
Açılımın bedeli olan 158
şehide “Kelle” derken, 12 Eylüldeki benim şehidime sahte gözyaşı dökmek ne
kazası?
Evet, şimdi dinleyin: 12
Eylüldeki aziz şehidimiz Mustafa Pehlivanoğlu’nun babası Sayın Necmi
Pehlivanoğlu açıkladı: “Biz, Milliyetçi Hareket Partili ve ülkücü bir aileyiz.
Anayasa değişikliğine hayır diyeceğiz. Bizim çocuklarımız asılırken sağa sola
kaçanlar bizim çocuklarımızın hakkını savunamaz.” İşte, son mektubu okunup
ağlama rolü yapılan aziz şehidimizin babasının tokat gibi cevabı.
Aynı şekilde, 12 Eylül şehidimiz
Erdal Eren’in ağabeyi de “Anayasa’ya hayır diyeceğiz” diyerek anlayanlara
haddini bildirdi.
İşte,
Milliyetçi Hareket Partisinin tabanı bu. Kimse
boşuna ağlama, sızlama numarası yapmasın, sesini titretip tiyatro oynamasın,
sahte gözyaşı dökerken Çukurambar’dan mendil istemesin.
Son zamanlarda bir de “Bir
zamanlar milliyetçiydik” yalanı söyleyen açılım dönekleri türedi. Bunlar
bilsinler ki bozkurtlar hiçbir devirde, aralarında, her önüne gelene kuyruk
sallayan mahlukların barınmasına müsaade etmediler. (MHP
sıralarından alkışlar) Yine bilsinler ki Milliyetçi Hareket Partisinin yiğit
tabanı işbirlikçilerle ihanet iş birliği yapmaz.
8 Temmuz 2010, Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül demeç vermiş: “Çok şehit veriyoruz ama terör örgütünün iradesi de
kırılıyor” demiş. Hangi Cumhurbaşkanı? 9 Nisan 2009’da “Güzel şeyler olacak”
diyerek, ABD talimatlı, terör örgütü iş birlikli, İmralı yol haritalı, ağabey
aşiret reisinden tavsiyeli PKK açılımının kurdelesini kesen Cumhurbaşkanı ve o
günden bu yana 134 Mehmetçik, 6 polis, 18 korucu, toplam 158 şehit verilmiş, bu
muydu güzel şeyler?
Bunu söyleyenlere bir
önerimiz var: Çok şehit verilerek terörün iradesi kırılıyorsa, gönderin kendi
çocuklarınızı Hakkâri’ye, Şırnak’a, biraz da onlar terörün iradesini kırsınlar.
Olan güzel şeylerden onlar da nasiplerini alsınlar. Taş atan çocuklarla biraz
da onlar oynasın. Habur’daki tiyatro çadırını onlar da görsün.
“Türk milleti” sözünden
rahatsız olup, “Türkiyeli” sahtekârlığının arkasına saklananları onlar da
tanısınlar.
Dün, bir AKP’li konuşmacı,
ekmek parası uğruna toplanıp feryat eden Tekel işçisi ve minibüsçü
kardeşlerimizi PKK’nın devlete isyan provalarıyla eş tutmaya kalktı. Böylece,
teröriste şirin görünmek için hazırlanan bu yasa tasarısının zırvasını tevile
kalktı. Gerekli cevabı sevgili Tekel işçisi ve minibüs esnafı kardeşlerimiz
muhakkak ki vereceklerdir.
Açılım demişken biraz da o
PKK açılımının, 158 cana mal olan açılımın son perdesi olan Anayasa
değişikliğine değinelim. 17 Nisan 2010’da Kanal 24’te Açık Görüş programına
katılan Başbakan bakın neler demiş: “Anayasa değişikliği önerimiz açılım
projemizin önemli bir parçasıdır. Açılım kapsamında atacağımız adımların önünü
açıyor, altyapısını hazırlıyor.” İşte, bu bir itiraftır. Demek ki açılım 158
Mehmetçik’in, polisin, korucunun canına doymadı, daha fazla şehit kanı için
Anayasa değişikliği yapılacak. Açılımın yeterince ayrıştırıp çatıştıramadığını,
bölemediğini Anayasa değişikliğiyle tamamlanacak. Bu itiraf ispatlıdır,
delillidir, Türk milleti bilsin.
12 Eylülün mağduru değil mamulü
olan zihniyet, 12 Eylül öncesinde sağın ve solun, sonrasında askerin arkasına
saklanan o günlerin muhbirleri, ihbar mektubu yazarları, 12 Eylüle iltifat
yağdıranları 12 Eylül Anayasası’nı değiştirecekmiş de tam yedi buçuk yıl
beklemişler. 12 Eylülün mağdurları burada iken AKP’ye söz düşmez. Mağdur olduğu
hâlde ordusuna sahip çıkanlar biziz, o orduya her türlü iftirayı, çamuru,
entrikayı, oyunu, senaryoyu yazıp oynayanlar ise belli. Çukurambar’dan kozmik
büroya, asit kuyularından hahamlara, “Mühimmat kamyonu yakaladık.”
çığlıklarından terörle mücadele kahramanlarını kinle sorgulatanlara,
hapishanede çürütenlere kadar hepsi belli, bu senaryonun sahipleri belli. Bu
senaryolar bitti, sermaye tükendi, “12 Eylül mağduru” yalanını da kimse yutmaz.
Milliyetçi Hareket Partisi tabanı da PKK açılımının son perdesi Anayasa
değişikliğinde iş birlikçilerle iş birliği yapmaz. Yabancı senaryolarından
medet umup devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne son darbeyi
Anayasa değişikliğiyle vurup, aklanmaya, paklanmaya, Yüce Divanda hesap
vermekten kaçmaya “Hayır.” diyeceğiz. Bölünmeye, parçalanmaya, ayrışmaya,
farklılaşmaya ve kutuplaşmaya “Hayır.” diyeceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla)
– Türk milletinden yeni milletler çıkartmak için girişilen alçakça tahriklere
ve bölme arayışlarına “Hayır.” diyeceğiz. Yıllardır kurtulamadığı yokluğa,
yoksulluğa, yolsuzluğa ve bunları örtmek için oynanan oyunlara “Hayır.”
diyeceğiz. Yolsuzluk yapanlara, yetim hakkına el uzatanlara ve buna seyirci
kalanlara “Hayır.” diyeceğiz. Biz Türk milletiyiz, “Türkiyelilik” gafletine ve
bu gafletle milleti otuz altıya bölme oyununa “Hayır.” diyeceğiz. Biz, bin
yıllık kardeşliğin bozulmasına, ayrışmasına, çatışmasına, bölünmesine “Hayır.”
diyeceğiz. Ve biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak yiğit tabanımızla, Türkiye
sevdalısı tavanımızla, ayrılmadan, ayrışmadan, nifaklara karışmadan, tek bir
millet, tek bir vatan, “Sonsuza kadar var ol Türkiye” diyeceğiz.
Yüce Meclise saygılar
sunarım. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
İkinci bölüm üzerinde Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 526 sıra sayılı, kısaca taş
atan çocuklarla ilgili tasarı konusunda Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ve bugünkü bu tasarıda imzası
bulunan Sayın Ahmet Türk’e ve grubuna, yine Sayın Hakkâri Milletvekili Geylani,
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’a, ayrıca bu teklifleriyle katkı
sunanlara, Çocuklar İçin Adalet Girişimine öncelikle teşekkürlerimi sunarak
sözlerime başlamak istiyorum.
Arkadaşlar, biraz soğukkanlı,
suhuletle tartışmasını nedense beceremiyoruz. Sizi, bir otuz yıllık süreçten
bugüne getirmek istiyorum: 12 Eylül öncesi sağ-sol çatışmalarında 6-7 bin
insanımızı kaybettiğimiz günlerden, Kahramanmaraş katliamlarından, Çorum katliamlarından
Sivas katliamına, arkasından da 12 Eylül askerî darbesinin terörüne... Çünkü en
büyük terörün darbeciler döneminde yapıldığı, 2 milyonu aşkın insanın
gözaltılarda, sıkıyönetimlerde nasıl yargılandığını o dönemleri biz
sıkıyönetimde ceza avukatı olarak sanığı, tanığı ve avukatı olarak çok iyi
biliyoruz.
Burada şunu ifade etmek
istiyorum arkadaşlar: Türkiye yakın tarihinde bugünün acılarını yaşarken
geçmişini de unutmamak durumundadır. Hizbullah’ın domuz bağlarından, El
Kaide’nin bombalamalarından, değişik endeksli şiddet olaylarından günümüze
kadar nasıl bir seyir izlenmiş, ona kısaca bir dikkatinizi çekmek istiyorum.
1991 Terörle Mücadele Kanunu
görüşülüyor ve Terörle Mücadele Kanunu, tutanakları elimde. Bu 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun
bir özelliği, 2932 sayılı Kürtçe anadil yasağını kaldıran bir madde bunun
içinde yer alıyor. İkincisi şartla salıverme, infaz indiriminin uygulandığı,
sıkıyönetimin adaletsizlikleri karşısında uygulandığı bir tasarı ve Terörle
Mücadele Kanunu’yla düşünce suçlarının daraltılması, basının tehdit altına
alınması, örgütlenme özgürlüğünün yok edilmesi, cezaların artırılması, infaz
sisteminin değiştirilmesi var. O günün tartışmalarına çok dikkat etmeden şunu
söylemek istiyorum: O dönem SHP’nin gerçekten bu tartışmalarda cesur
konuşmaları var. Sayın
Kemal Anadol’un ve Sayın Erdal Kalkan’ın -şimdi AK PARTİ
sıralarında- çok güzel tartışmaları var ve ceza indirimiyle, afla ilgili,
meşruten indirimle ilgili hatta hatta 149’uncu madde katliamlarla ilgili,
özellikle Maraş, Çorum ve diğer katliam sanıklarının nasıl affa uğradıklarını
görebilirsiniz.
Ben bugüne gelmek istiyorum.
Bugüne geldiğimiz zaman, yine 2004’te bir değişiklik var, 6 no.lu Protokol, 13
no.lu Protokol imzalanıyor ve burada yine özgürlükleri kısıtlayan maddeler
görüyoruz. O tarihte hücre, tecrit ve infaz sistemi getiriliyor. Konuşmacı da
Sayın Nimet Çubukçu Bakanımız.
Buraya geliyorum, bugüne,
şimdi. Bugüne geldiğimiz zaman, ne oldu da birdenbire 2006 yılında bu Terörle
Mücadele Kanunda değişiklik oldu? Mecliste o zaman iki parti var; AK PARTİ var,
Cumhuriyet Halk Partisi var, bir de ANAP sonradan bir grup oluşturmuş, Doğru
Yol Partisinden de 1-2 milletvekili var.
Şimdi, arkadaşlar, 2006-29
Haziran -tarihe dikkatinizi çekiyorum- 28 Martta güneydoğuda olaylar var;
Diyarbakır’da, Kızıltepe’de, Nusaybin’de, Siirt’te, Şırnak’ta birçok yerde ve
bebekler öldürülmüş, çocuklar öldürülmüş, faili meçhul cinayetler var, güvenlik
güçlerinin aşırı güç kullanımı var ve o koşullarda bu tasarı Meclise geliyor.
Şimdi, bu tasarıya baktığımız
zaman AK PARTİ Grubu adına Haluk İpek konuşmuş. Diyor ki: “Biz demokratik
hakları dikkate aldık.” Sonra, bakıyorsunuz ki Cemil Çiçek -o dönemin Hükûmet
adına Adalet Bakanı- konuşma yapıyor. Hükûmet adına konuşma yapan Sayın Adalet
Bakanının konuşmalarına baktığınız zaman çok daha enteresan şeyler
göreceksiniz, “Biz bu yasayı keyfimizden yapmıyoruz.” diyor. “Keyfimizden yapmıyoruz.” derken
Terörle Mücadele Kanunu’nun
bir ihtiyaç olduğunu vurguluyor
ve güvenlik-özgürlük denklemi bu
Mecliste ortaya atılıyor. Hep güvenlik -özgürlük denkleminde özgürlükler
bir kenara atılarak güvenlik tedbirleri… Bugüne kadar, doksan yıllık
cumhuriyette, hep yapılagelenler bunlar.
Şimdi burada tartışmalara
bakıyoruz, güvenlik-özgürlük denkleminin ötesinde çok enteresan şeyler var. O
zaman AK PARTİ Grubu adına Sayın Bozdağ konuşuyor burada, kürsüde ve
Sayın Bozdağ’ın konuşmalarına baktığınız zaman yine hayretler içindesiniz.
Tasarının amacını koyuş biçimi ve “Uyum yasalarıyla uyumlu.” diyor, Avrupa
Birliği uyum yasaları düşünceyi, demokrasiyi değiştiren hükümler ve burada
ilginç bir sözü var: “Evet, Güvenlik Siyaset Belgesinden başka şeylerden de
bahsedildi, buna katılmak imkânımız yoktu, zira oradaki anlayışlar bu tasarıya
yansımıştır.” diyor. Millî Güvenlik Siyaset Belgesi dediğimiz, arkadaşlar,
kırmızı kitaptır, kırmızı kitap.
Ben bu Millî Güvenlik Siyaset
Belgesi’ni Başbakandan istedim ve Başbakan adına Sayın Cemil Çiçek bana, daha
yeni, 15 Temmuz 2010’da gönderdiği cevapta diyor ki: “Gizlilik derecesi olan,
2945 sayılı MGK Genel Sekreterliği Kanunu 10’uncu maddesine göre biz bu
gizlilik dereceli bilgiyi, belgeleri milletvekillerine veremiyoruz.” Şimdi
soruyorum: Bu Meclisin üzerindeki iradenin adı nedir arkadaşlar? Bu Meclisin
üzerinde kırmızı anayasaların… Millî Güvenlik Siyaset Belgesini görmeyen
milletvekilleri, görmeyen ana muhalefet partisi, görmeyen parti grupları; siz
neyi tartışıp konuşuyorsunuz burada? Yazık değil mi, bu Meclisin iradesi
üzerinde!.. İşte Sayın Bozdağ’ın konuşmaları, tutanaktan
okudum; işte bir gün önce bana gelen Başbakanın cevabı! Siz neyi
tartışıyorsunuz? Hani özgür iradeniz sizin arkadaşlar?
Daha çok şey var bunun içinde. Bu tartışmalara
baktığım zaman Cumhuriyet Halk Partisi adına utandım. Arkadaşlar, bu tartışmalarda
tartışmanın boyutu bir noktaya kilitlenmiş, alt komisyona dâhil olmamışlar.
Yeniden yargılama Sayın Bakanın anlattığı noktaya… Çekilmiş o zaten yasadan ama
arkasında cezalar artırılıyor. Cezalar öylesine dehşet artırılıyor ki
arkadaşlar, bu artırılan cezalara baktığımız zaman, okunuyor… “Kabul edenler…
Etmeyenler…” İmza… Yarı oranında artırılacak: “Kabul edenler… Etmeyenler…” Yine
madde 5, cezaların artırılması: “Kabul edenler… Etmeyenler…”
Sayın Bozdağ “Cezaları
artırıyoruz.” diyor. Niye? Önlem olarak. “Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.” Tek kelime yok üzerinde konuşma.
3713, cebir, şiddeti de
kaldırıyor: “Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.”
Propaganda… Cezasını
artırıyor: “Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.” Böyle muhalefet
anlayışı olur mu arkadaşlar?
Basın özgürlüğü: “Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.”
Amblem ve işaretlere 3 katı
ceza: “Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.”
Burada
Türkiye’nin basın özgürlükleri, demokratik hayatı, toplum özgürlüğü, toplantı
gösteri yasaları, hepsi zapturapt altına alınırken bir tek kelime tartışma
olmamış bu Mecliste arkadaşlar ve 12 Eylül darbesinden sonra, Nazi üniforması
giyip, İstiklal Caddesinde dolaşıp vatandaşa: “Ellerinizi kaldırın, duvara
dayayın.” dediği zaman sürü gibi duvara dayanan o vatandaşın, ellerindeki o
sahte silahlarla, Nazi üniformasıyla “Sen kimsin kardeşim, hangi güvenlik
gücüsün, hangi üniforma üstünde?” diyemez duruma getirilen suskunluğun Meclise
yansımış pozisyonunu yaşıyoruz. Sonra, bir çocuk taş attı
diye yaşından fazla ceza alıyor; on beş yıl alıyor, yirmi beş yıl alıyor.
Yargıçlarımızın da hukukun da vicdanı sızlıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
HASİP KAPLAN (Devamla) –
Çünkü Çocuk Hakları Sözleşmesi hiçe sayılıyor. Uluslararası sözleşmeler,
çocuklarla ilgili hükümler, çocuklarla ilgili mahkemeler ve biz çocuklarımızı,
bir taş atan çocuklarımızı hedef tahtasına oturtuyoruz arkadaşlar. Böyle bir
anlayış olur mu bir ülkede?
GÜROL ERGİN (Muğla) – Olmaz.
HASİP
KAPLAN (Devamla) - Şimdi, bu anlayışla baktığınız zaman, çocuklarımızı terörle
mücadele polisine teslim edenler, çocuklarımızı özel ağır ceza mahkemesinde
yargılayanlar, çocuklarımızı örgüt üyesi olmadığı hâlde örgüt üyesi cezasını
verenler, propagandadan ceza verenler, izinsiz gösteriye katıldığı için ceza
verenler, attığı taşı silah kabul eden anlayış “yirmi beş sene ceza” diyor
çocuklarımıza. İşte bu isyan, işte bu haksızlık vicdanları
sızlatıyor.
Edward Said Filistinli çocuklarla
taş atmıştı arkadaşlar; aydın vicdanı da var, entelektüel vicdanı da var. Siyasetçi vicdanı da olması lazım, ama hukukun da yargının da
vicdanı olması lazım. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun kararına baktığımız
zaman, verdiği cezalar…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
HASİP KAPLAN (Devamla) –
Bağlıyorum efendim, selamlamak için.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun
verdiği cezalara baktığımız zaman, çocuklarına düşman bir ülkede…
SIRRI SAKIK (Muş) – Başkan
niye ses gelmiyor?
HASİP KAPLAN (Devamla) – …ne
demokrasi yaşanır ne toplumsal barış yaşanır ne de çözüm gelir ne de
konuşabiliriz ne de demokraside çözebiliriz. Kendimizi, hepimizin gözden
geçirmesi gerektiğini düşüyorum, saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Lütfen Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Bu
yasayı bu hâliyle dahi, önergelerimizi sunduk, kerhen de olsa çocuklarımız için
destekleyeceğiz.
Teşekkür ederim. (BDP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Sayın Başkan, Sayın Hatip konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisi
Grubuna atfen “Cumhuriyet Halk Partisinden utanıyorum.” cümlesini kullanmıştır.
Bu sataşma nedeniyle söz istiyorum efendim.
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Muhalefetin tavrından…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – “Ana muhalefet” dediniz, “Cumhuriyet Halk Partisi Grubu” da
dediniz, gayet iyi hatırlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi,
yeni bir sataşmaya mahal vermeden.
Buyurun, üç dakika süre
veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biraz önce burada konuşan
Sayın Kaplan ilginç bir muhalefet partisi anlayışı örneği sergiledi. İktidar
partisinden daha çok, Cumhuriyet Halk Partisini hedefine koyarak Cumhuriyet
Halk Partisini eleştirdi. Terörle Mücadele Kanunu’nda 2006 yılında yapılan
değişiklik nedeniyle Cumhuriyet Halk Partisinin tutumundan utanç duyduğunu
söyledi. Cumhuriyet Halk Partisinin tutumundan utanç duyduğunu söyleyenler önce
kendi tutumlarını gözden geçirsinler. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri,
alkışlar)
Biz, Hükûmetin getirmiş
olduğu bu tasarıda tek bir ölçü koyduk: Daha fazla demokrasi, daha fazla
özgürlük. Çocuklarımızın, on sekiz yaşından küçük olan çocuklarımızın, hangi
nedenle olursa olsun, yer aldığı eylemler nedeniyle bir büyük insan sıfatına
koyularak cezalandırılmasını kabul etmiyoruz. Bunu insan haklarına aykırı
buluyoruz, demokrasiye aykırı buluyoruz, uluslararası hukuka aykırı buluyoruz.
Burada yaptığımız konuşmalar bu yöndedir, verdiğimiz önergeler bu yöndedir. Bu
tasarıyı daha ileriye, insanımızın ihtiyaç duyduğu özgürlüğe, layık duyduğu
özgürlüğe taşıyacak şekilde, oraya ulaştıracak şekilde bir seviyeye getirmeye
çalışıyoruz. Biz bu seviyeye getirmeye çalışırken iktidar partisini bir kenara
bırakıp Cumhuriyet Halk
Partisinin bu demokratik tutumundan rahatsız olmayı ben farklı
bir yere yorumluyorum.
Biz, Kürt kökenli
vatandaşlarımızın kimliklerinden kaynaklanan özgürlüklerini sonuna kadar
yaşamalarını istiyoruz, kimliklerini özgürce ifade edebilmelerini istiyoruz.
Yürütülen, uygulanan, uygulanacak olan bütün politikaların, onlara kültürel
özerkliğini tanımasını istiyoruz ve terörün, bu amaçlara ulaşmada, Türkiye’nin
bu amaçlara ulaşmasında, Türkiye demokrasisisin bu amaçlara ulaşmasında en
büyük engel olduğunu düşünüyoruz. Terörle arasına mesafe koyamayanlar, adına
hareket ettiğini ifade ettiği Kürt kökenli vatandaşlarımızın temsilcisi
olamazlar. (CHP sıralarından alkışlar) Onların temsilcisi Cumhuriyet Halk Partisidir de
başka siyasal partiler de olabilir. Biz bütün Türkiye insanının temsilcisiyiz.
Bütün Türkiye insanını, bütün insanımızı demokrasiye, daha fazla demokrasiye,
daha fazla özgürlüğe taşımak için uğraşıyoruz. Demokrasi kökleştikçe,
özgürlükler genişledikçe, devletin birey karşısındaki tutumu, bireyin özgürlük
karşısındaki tutumu rahatladıkça biz bu demokratik seviyeye ulaşacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi,
lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Demokratik seviyemizin
yükselmesi terörün önündeki en büyük engeldir. Terör bunu istemez. Ben,
insanımıza, özgürlük mü, güvenlik mi ikilemini yaşatmayacak bir demokrasi
istiyorum. Cumhuriyet Halk Partisi bunu istiyor. Hem özgürlüğü istiyoruz hem
güvenliği istiyoruz. Devlet, güvenlik ihtiyacından doğmuştur ama bu güvenlik
ihtiyacı, insanların özgürlüklerini yaşaması içindir, başka bir şey için değildir.
Bu ikisini karşı kutuplara koyarak insanımızı tercih yapmaya hiç kimse
zorlayamaz. Bunu, burada bizi eleştirenler de yapamaz.
Sözlerimi burada bitirirken
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Hamzaçebi.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)
4.- Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Samsun Milletvekili
Osman Çakır’ın; Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın; Hakkâri Milletvekili
Hamit Geylani’nin; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 2
Milletvekilinin; Mardin (Eski) Milletvekili Ahmet Türk ve 20 Milletvekilinin;
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve Batman Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in
Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Adalet Komisyonu Raporu (1/775, 2/84,
2/407, 2/477, 2/508, 2/534, 2/711) (S. Sayısı: 526) (Devam)
BAŞKAN – Bölüm üzerinde AK
PARTİ Grubu adına söz isteyen Yılmaz Tunç, Bartın Milletvekili.
Buyurun Sayın Tunç. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA YILMAZ
TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Terörle Mücadele Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın ikinci
bölümü hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
İkinci bölümdeki maddelerle
Ceza Muhakemeleri Kanunu’muzun 250’nci maddesinde, Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da ve Terörle Mücadele Kanunu’nda çocuklar
lehine değişiklikler yapılmaktadır. Ayrıca geçici maddelerle de İnfaz Hakimliği Kanunu’nda yapılan değişiklik nedeniyle disiplin
cezalarına karşı yeniden başvuru süresi tanınmakta; Ceza Muhakemesi Kanunu’nda
yapılan değişiklik nedeniyle de hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul
etmeyen sanıklar için, kanunun yürürlük tarihinden itibaren on beş gün içinde
mahkemeye başvurmaları hâlinde, hükmün açıklanmasının geri alınarak, sanık
hakkında yeniden hüküm kurulmasının yolu açılmakta; böylece sanığın, hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı olduğunu beyan etme ve
dolayısıyla temyiz mahkemesinde beraat etme hakkının elinden alınmaması
sağlanarak, sanığın suçsuzluğunu ispat imkânı getirilmiş olmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz tasarının “teröre taviz yasası” olarak nitelendirilmesini
üzüntüyle karşılıyoruz. Bu tasarıda bu iddiayı doğrulayacak ne tek bir madde
vardır ne de tek bir cümle vardır. Söylenenler, hukuki olmaktan ziyade
kamuoyunu yanıltmaya yönelik söylemlerdir.
Çocuklar hakkındaki
soruşturma ve kovuşturmanın bütün çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu, kabul
edildiği şekliyle bizim çocuklarımız için de uygulanmasını sağlamaktan ibaret
olan bu değişiklikleri çarpıtmak, ülkemiz çocuklarına karşı aslında bir
haksızlıktır.
1995 yılında altına imza
koyduğumuz Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde kabul edilen
“çocukların yargılanmasında çocukların üstün yararının gözetilmesi”, “hapis
cezasına en son çare olarak başvurulması” gibi evrensel hukuk ilkelerini
Türkiye'nin çocuklarına çok mu göreceğiz? “Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları
Sözleşmesi’nin bir gereği olarak 2005 yılında yürürlüğe koyduğumuz Çocuk Koruma
Kanunu ile çelişen ve çocuklar aleyhine düzenlemeler içeren hükümleri
kaldırmakta neden gecikiyorsunuz?” diye iktidara baskı yapması gereken
muhalefetin, tasarıyı olduğundan farklı göstererek kamuoyunu yanıltma çabasının
kendilerine hiçbir şey kazandırmayacağını belirtmek istiyorum.
Kanun tasarısının amacının,
suça itilen çocukların sorunlarını çözüyor gibi gözükerek büyüklerin
sorumluluklarını azalttığı yönündeki iddiaların hiçbir geçerliliği yoktur.
Tasarının daha ilk maddesine bir bakalım: Kanuna aykırı toplantı ve gösterilere
katılanlar ihtira rağmen dağılmazlar ve güvenlik kuvvetleri tarafından zorla
dağıtılırsa ceza mevcut düzenlemedeki gibi üç yıla kadar hapistir. Mevcut
düzenlemeye göre, gösteriye katılan çocuk da aynı cezayı alıyor, gösteriyi
düzenleyen de aynı cezayı alıyor. Hepimiz demiyor muyuz: “Bu çocukları bu
gösterilere itenlerden hesap sorulsun.” İşte yeni değişiklikle bunu
gerçekleştiriyoruz. Yasa dışı gösteriyi düzenleyenlere verilecek cezanın yarı
oranında artırılarak, eskiden üç yıla kadar hapis cezası alacakken bu ceza dört
buçuk yıla çıkarılıyor. Durum böyleyken “Küçüklerin arkasına sığınarak
büyükleri affediyorsunuz.” demek gerçekleri çarpıtmak değil midir?
İhtara veya zor kullanmaya
rağmen kolluk görevlilerine karşı cebir veya tehdit kullanılarak direnilmesi
suçu Türk Ceza Kanunu’nda da düzenlenmişti. Aynı hukuki konu, aynı suç ama ayrı
kanunlarda farklı cezaların olması doğru değildi. Bu durum bu tasarıyla
düzeltilmiş olmaktadır. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri’ne muhalefet suçunun
yanı sıra Türk Ceza Kanunu ihlali varsa, kendini tanınmayacak şekle sokarak
suçu işlemesi gibi, silah taşıması gibi, mala zarar vermesi gibi, yaralamaya
sebebiyet vermesi gibi, suçun işleniş şekline göre cezalarda kademeli bir
artışın getirilmesi ceza adaletine daha uygun bir düzenleme olmaktadır.
Toplantı ve gösteri yürüyüşlerine silahlı olarak katılanların işlediği suçlarda
toplantı ve gösteri yürüyüşünün kanuna aykırı olması hâlinde ve dağılmamak için
direnildiğinde ayrıca 32’nci maddeye göre ve dolayısıyla Türk Ceza Kanunu 265’e
göre de ceza verileceği hükmü karşısında, “Çocukları suça iten büyüklerin
cezalarını indiriyorsunuz.” şeklindeki iddiaların hiçbir hukuki geçerliliği
bulunmamaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarı, terör örgütünün işine gelmemektedir. Çünkü, bu tasarı komisyonumuzun gündemine ilk geldiğinde
Re-şadiye baskını oldu, o zaman da muhalefete mensup arkadaşlarımız “Tasarıyı
geri çekelim.” dediler. Tasarı komisyonda ikinci kez gündeme geldiğinde
Şemdinli baskını oldu, MHP’li arkadaşlarımız “Görüşmeleri erteleyelim.”
dediler, komisyonu terk ettiler. Tasarının Genel Kurulda görüşmelerine
başladığımız gün –dün- Çukurca baskını oldu, yine bazı milletvekillerimiz
“Şehitlerimizin ka-nı kurumadan bu tasarının görüşmeleri doğru değil.” dediler.
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Kim
organize ediyor, kim?
ŞENOL BAL (İzmir) – Terör
örgütü istiyor bu kanunu.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bizler Türkiye Büyük
Millet Meclisinin üyeleriyiz, 72 milyonu temsil ediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti
devleti eli kanlı teröristin hareketiyle mi yönünü değiştirecek? Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündemini üç beş çapulcu mu belirleyecek? Terör örgütü istedi
diye yasa çıkarmayacak mıyız? Yaptığımız iş doğru bir iştir. Türkiye Büyük
Millet Meclisi, dünya çocuklarının yararlandıkları evrensel hukuk ilkelerinin
Türk çocukları için de geçerli olduğunu tescil edecek düzenlemeleri gecikmeli
de olsa yapmaktadır. Buna karşı olmak, hukuka karşı olmaktır, çocuk haklarına
karşı olmaktır.
Değerli milletvekilleri,
kanuna aykırı olarak düzenlenen toplantı ve gösteri yürüyüşüne ilk kez katılan
çocuklarımızı terör suçlusu olarak ilan etmek, onları terörün kucağına itmek
değil midir? Çeşitli nedenlerle yasa dışı gösterilere katılmış bu çocuklarımızı
kazanmanın yollarını aramadan, hapis cezasıyla, hem de on iki, on beş yıl ceza
ile cezalandırdığımız bu çocuklarımızı, otuz yaşında hapisten çıktıktan sonra
topluma kazandırmamız mümkün müdür? Sadece hapse giren çocuk değil onun
kardeşlerinin, ailesinin de adil olmayan bu ceza nedeniyle hukuk sistemimize
olan güvenlerini sarsmış olmuyor muyuz?
ŞENOL BAL (İzmir) – Ne tedbir
aldınız?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yasa dışı bir örgüt adına gerçekleştirilen bir
eyleme katılan çocuklar, aynı zamanda örgüte üyelikten de yargılanıyordu; bu
durumun dün verilen önergeyle düzeltilmiş olması yerinde bir karar oldu. Bir
yetişkinin yasa dışı örgüt çağrısına ilişkin algısıyla, bir çocuğun kalabalık
bir grupla hareket etme saikinin aynı olduğunu düşünerek bu değişikliğe itiraz
etmenin son derece yanlış olduğunu belirtmek istiyorum. Çocuğun kalabalıkla
birlikte sürüklenip gittiği durumlarda hareketlerini yönlendirebilme ve karşı
durabilme yeteneğinin yetişkinlerden farklı olmadığını nasıl düşünebiliriz?
Tasarıyla,
Terörle Mücadele Kanunu’nda yer alan suçları işleyen çocukların çocuk
mahkemelerinde yargılanması yönündeki değişiklik, çocukların gelişim ve kişilik
özelliklerine göre bir yargılamanın yapılmasını, çocukların yargılama
sürecinden zarar görmemesini ve suçun neden işlendiği üzerine odaklanarak arka
planında bulunan nedenlerin çözülmeye çalışılmasını sağlayacak önemli
yeniliklerdir çünkü çocuk mahkemesi hâkimleri, çocuk sahibi olan ve çocuğun
dilinden anlayan hâkimlerdir, yargılama yaparken suçlu çocuğun psikolojisini
iyi anlamaya çalışırlar.
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Bir de
siz anlayabilseniz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Çocuk
mahkemelerinde sosyal hizmet uzmanları vardır, çocuk gelişimi uzmanları vardır,
pedagoglar, psikologlar, psikiyatristler vardır; bu uzmanlar, çocukların ıslah
ve rehabilite olmalarını sağlayacak bir karara varılması için çalışırlar.
Değerli milletvekilleri, bu
tasarıyla, terör örgütünün istismar alanlarından birisi ve en önemlisi ortadan
kaldırılmaktadır. 23 Nisan töreninde MHP Genel Başkanı bütün çocuklar için af
istemişken, bugün MHP milletvekillerinin, bırakın af çıkarmayı, çocuklarla
ilgili soruşturma ve kovuşturmayı evrensel hukukun ilkelerine uyarlayacak yasa
değişikliklerine bile itiraz etmektedirler. Bu çelişkili durum milletimizin
gözünden kaçmamaktadır.
ŞENOL BAL (İzmir) – Ne
diyorsun sen ya! Ne diyorsun!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) –
İktidarıyla muhalefetiyle bu konuda sağduyulu olmak zorundayız. Bu çocuklar
bizim çocuklarımızdır ve bunlar bizim geleceğimizdir.
ŞENOL BAL (İzmir) – Bir de
ağla!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Bu
çocukların suça itilmesinin, terör örgütleri tarafından kullanılmasının önüne
geçmek zorundayız.
ŞENOL BAL (İzmir) – Başbakan
gibi ağla!
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) –
Sekiz yıldır niye geçmediniz?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) –
Çocuklarımızın geleceğini söndürmek yerine onları kazanmanın çabası içerisinde
olmalıyız.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) –
Terörü önlüyordu da, önüne geçiyordu da sekiz yıldır neyi beklediniz? Şehit
vermemizi mi beklediniz?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Bu
duygu ve düşüncelerle tasarının hazırlanmasında emeği geçenlere ve kanun
teklifleriyle ve önergelerle katkı sağlayan…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) –
Bir şey söylesenize! Siz de ne söylediğinizi bilmiyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – …değerli
milletvekillerimize çok teşekkür ediyor…
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) –
Sekiz yıldır şehitlerimizin gelmesini mi beklediniz?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) –
…tasarının ülkemiz için, milletimiz için ve çocuklarımız için hayırlı uğurlu
olmasını diliyor…
ŞENOL BAL (İzmir) – İnanıyor
musun sen? Samimi misin?
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – …yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde şahsı adına
söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ikinci bölüm üzerinde şahsım adına söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
AKP adına konuşan arkadaşımız
söylerken, tasarının milletimize ve çocuklarımıza hayırlı olmasını söyledi ama
ben de kendisine şunu söylüyorum: Bu hâliyle hayırlı olmaz. Hayırlı olacak hâle
getirmemiz lazım.
Değerli arkadaşlarım, biz bu
yola çıktığımız zaman, elimizde, 11 Kasım günü, Başbakanın hazırlayıp Bakanlar
Kurulunun Meclise sunduğu bir kanun tasarısı var idi. O yolculuk sırasında daha
sonra toplandık, konuştuk, kararlar aldık, değiştirdik. Onu öyle yaptık,
olmadı; böyle biçtik, olmadı. Hükûmet doluya koydu, aldıramadı; boşa koydu,
dolduramadı. Sonunda, 11 Haziran günü, 2 AKP milletvekili arkadaşımız kanun
teklifi verdi. Ben de sandım ki tamam, çocukların sorunlarını çözüyorlar, artık
gerçekten de bu kadar düşündüklerine göre sorunu çözücü bir formül buldular
dedim ve komisyonda tartıştık. En son, dün görüşmeye başladığımız kanun tasarısı
hâline gelen bu tasarı elimde. Şimdi, bu tasarının, dün sabah görüşmeye
başladığımız hâliyle bakacak olursak, sorunlarını çözmeye çalıştığımız
çocukların hiçbir sorununu çözmeyeceğini bu kürsüden ben söyledim. Ondan sonra,
bu verilen önergeyle yani Terörle Mücadele Kanunu’nun 2’nci maddesi konusunda
verilen önergeyle olay biraz çözülme yoluna girdi, o da şuydu: Gerçekten terör
örgütü mensubu olmasa bile, sırf toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katıldığı
nedenle terör örgütü mensubu gibi cezalandırılmaları doğru değildi ama değerli
arkadaşlarım, bu yetmez. Bakın, şimdi, iki tane temel konu söylemek istiyorum,
özellikle AKP Grubundaki arkadaşlarıma.
Biz, muhalefet partisi
milletvekilleriyiz. Yasa tasarısının amacı eğer sorunları yani hedeflediğimiz
kitlenin sorunlarını çözmek ise biz, getirilen bu önerilerin bu sorunları
çözmeye yetmediği konusundaki tespitlerimizi söylüyoruz. Bunun çözümünü yapacak
olan iktidar partisidir. Bu eksiklikler nedir? Birincisi, şu hâliyle, şimdi,
7’nci maddenin ikinci fıkrası duruyor, o da şu: Yüzünü gözünü örten bir çocuk,
örgüt propagandası suçundan ceza almaya devam edecek demektir. Eğer siz sorunu
çözmek istiyorsanız, bunun da bir tarzda çocuklar açısından uygulanmayacağını
getirmeniz lazım. İkinci en büyük temel hata değerli arkadaşlarım, şimdi siz
dediniz ki, Sayın Başbakan da söyledi: “Getireceğimiz bu düzenlemeyle, artık
bundan sonra çocuklar özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde yargılanmayacak.”
Ben de diyorum ki bu elimizdeki kanun tasarısıyla bu çocukların hepsi özel yetkili
ağır ceza mahkemesinde yargılanacak. Nasıl mı? Şöyle değerli arkadaşlarım:
Şimdi, elimizdeki tasarı ne diyor? 8’inci maddesine baktığımız zaman diyor ki:
”5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 17’nci maddesinin birleştirmeye ilişkin
hükümleri saklı kalmak üzere çocuklar, bu madde hükümlerine göre kurulan
mahkemelerde yargılanmazlar.” Saklı tutulan hüküm ne? Birleştirmeye ilişkin
hükümler.
Yani, bu şu demektir değerli
arkadaşlarım: On sekiz yaşından küçük bir çocuk, bu suçu büyük bir kişiyle
işlemişse büyük kişinin tabi olacağı mahkemede yargılanacak. Şimdi ben size
soruyorum: Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da bu yüzden ceza alan çocukların hangisi
bu suçu büyüklerden bağımsız işliyor? O zaman, siz bana söyleyebilir misiniz,
bu çocuklardan bir teki dahi özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin dışında
yargılanmaz. İkinci husus: Çocuk Koruma Kanunu’nda bir hüküm var. Çocuklar
genel olarak çocuk mahkemelerinde yargılanır, doğru; ama çocuk mahkemelerinin
olmadığı yerlerde, bu çocuklar, o suçun vasıf ve mahiyeti itibarıyla görev
alanına girdiği mahkemelerde yargılanır. Yani, somut örnek: Adana’da çocuk
mahkemesi yok ise suçun vasfı ve mahiyeti itibarıyla değerlendirildiğinde -ki
bu vasıf ve mahiyet nitelemesini zaten savcı yapacak- doğru özel yetkili ağır
ceza mahkemesindedir.
Yani, şunu söylemek istiyorum
sevgili milletvekili arkadaşlarımız: Şu hâliyle, şu anda eğer özel yetkili ağır
ceza mahkemelerine ilişkin 8’inci maddede ve 7/2’nci maddede düzenleme
yapmadığımız takdirde, bu çocukların hepsi istisnasız özel yetkili ağır ceza
mahkemelerinde yargılanır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - O
nedenle, gerçekten bu çocukların özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde
yargılanmaması esas ise buna ilişkin düzenleme getirmemiz lazım. Nitekim biz,
Adalet Komisyonu alt komisyonu olarak CMK’nın 250’nci maddesine bir fıkra
eklemiştik orada istisnalarla ilgili, oraya “çocuklar” kelimesini de sokmuştuk
ama her nedense o kelime oradan buharlaşmış, kaybolmuş. Şimdi, önüme başka bir
metin geldi. Bu metinle bu sorun çözülmez değerli arkadaşlarım. Ve 8’inci
maddeye ilişkin düzenlemenin getirilmesi gerektiğini ben düşünüyorum.
Yine, Terörle Mücadele
Kanunu’nun 7’nci maddesinde, ağabeylerine, dayılarına özenerek üstlerini,
yüzlerini örtebilecek çocukların da örgüt propagandası suçundan
yargılanmalarının önüne geçilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bakın, bu
söylediğimiz şeylerin hepsi on sekiz yaşından küçük çocuklar için yani o ceza
düzenlemelerinin ortadan kaldırılmasını savunan yok, onlar büyükler açısından
aynen geçerli olmalıdır diye düşünüyorum.
8’inci maddede zaten önerge
de verdik. Bizim önergemiz, tabii ki, özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin
tümden kaldırılmasına ilişkin.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Öztürk.
Buyurun, sadece selam için.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) –
Değerli arkadaşlarım, onu da geldiğinde görüşürüz.
Ben bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Bölüm
üzerinde şahsı adına söz isteyen Hasan Özdemir, Gaziantep Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 526 sıra sayılı Terörle Mücadele Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın ikinci
bölümünde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, son
günlerde sayıları şiddetle artan şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara
acil şifalar diliyorum.
Yine son günlerde, bölücü
terör örgütünün sokakları ve caddeleri de eylem alanı olarak seçerek
eylemlerini sivilleştirdiği bir dönemde, çocukların ve gençlerin ön saflarda
yer aldığını görmekteyiz. PKK gösterilerinin malzemesi hâline getirilen
çocuklarımızın güvenlik güçlerini taşladıklarını, araçları, evleri, sokakları
ve dükkânları tahrip ettiklerini ibretle görüyoruz.
Görüşmekte olduğumuz tasarı
ile bu eylemlere ilk kez katılan çocuklara hapis cezalarının uygulanmaması,
ikinci kez bir eyleme katılanlara sadece on beş-on sekiz yaş arasında çocuklara
hapis cezası verilebileceği, çocuklara beş yıl olarak uygulanan üst limit
cezanın üç yıla indirilmesi ve bu indirimden ceza evindeki çocukların da
yararlanması gibi düzenlemelerin yer aldığını görüyoruz. Ancak bütün
bunlar artan terör eylemlerini önleyebilecek nitelikte düzenlemeler değildir ve
birer paspas düzenlemeleridir. Bir kere, terör örgütünün sokak eylemlerinde
çocukları kullanmasındaki amaçlarını net bir şekilde ortaya koymamız
gerekmektedir. Bununla “terörü bitireceğiz” veya “terörün önünü alacağız” gibi
bir sevinç içerisinde olunmaması gerekir. Yapılan eylemlerde ön saflara
yerleştirilen çocuklar, bu eylemlerin meşruiyetini sağlamak ve eğer ki
çocuklara güvenlik güçleri tarafından bir zarar verilirse kendilerini haklı
çıkarmak amacıyla oralarda bulunmaktadırlar. Diğer yandan ise cezaların
çocuklar için hafifletici olduğunu bilmektedirler ve bunlar yeni
uygulanmamaktadır -uzun müddet terörle mücadele eden insan olarak söylüyorum-
75-78 yıllarında da uyguluyorlardı, ondan sonraki zamanlarda da sürekli
uyguluyorlardı. Biz üzerinde duruyoruz on beş yaş, on sekiz yaş… Bebekleri
kullandıklarını biliyoruz, üç yaşında, beş yaşında yavrularımızı
kullandıklarını biliyoruz. Bu terör örgütlerinin acımaları yoktur, insafları
yoktur değerli milletvekilleri. Hâl böyle iken terör eylemlerinde yer alan
çocuklara dair bu düzenlemelerin yapılması ülkemizin mevcut konjonktürü
içerisinde doğru bir tutum olarak görünmemektedir. Bunlar, taş atan çocuklar
değil, PKK terör örgütü tarafından örgütlü olarak taş attırılan çocuklardır.
Çocuklar masumdur, örgüt masum değildir ve şunu söylemekte yine yarar vardır:
Terör örgütü, çocuklara örgüt tarafından taş attırılmanın dışında
molotofkokteylleri attırılmakta, yazı yazdırılmakta ve yavaş yavaş örgüt üyesi
hâline getirilmektedirler. Meseleye doğru bir şekilde yaklaşmak için öncelikle
tanımları doğru yapmak gerekir. Temeli yanlış atarsanız üzerine ne inşa
ederseniz edin o temel ayakta kalamamaktadır.
AKP, ülkemizde yaşanan
sorunlara doğru bir teşhis koyamamıştır. “Kürt açılımı” jargonuyla yola çıkan
AKP, toplumun vicdanında kendisine yer bulamayınca, bu sefer “Demokratik
açılım” daha sonra da “Millî Birlik Projesi” adıyla ellerindeki paketi
makyajlayıp halka kabul ettirmek istemişlerdir. Ancak, AKP’nin fark edemediği
bir husus vardır: Millî vicdan, sürecin adına değil ona yüklenen anlama ve
açıklığa verilmektedir.
Değerli milletvekilleri, şunu
söylemekte yarar var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
HASAN ÖZDEMİR (Devamla)
- Birincisi: Doğu ve Güneydoğu Anadolu
bölgelerimiz on beş yıl içerisinde, baktığımız zaman, daha demokratik midir?
Evet. Bölücü terör örgütünde, on beş yıl öncesine göre bir eksilme yaşanmış
mıdır örgütte? Hayır. Bakınız, TRT Kürtçe kanal açtı. Öte yandan, bazı yerleşim
yerlerinin adı değiştirildi. Peki, dağa çıkanlar “Birkaç yerin ismi değişsin,
Kürtçe kanal açılsın.” diye mi dağa çıktılar? Değerli milletvekilleri, dağa
çıkan PKK’lılar bağımsız bir Kürt devleti kurmak için dağa çıktılar, olmazsa
federasyon ve olmazsa da otonom bölge için çıktılar. Bu tehlikeyi ve tehdidi
mutlaka görmemiz gerekmektedir. AKP bir an önce etnik temelli açılım
projesinden mutlaka -dediğim gibi- vazgeçmeli, bin yıllık kardeşliğimizi tahrip
etmekten vazgeçmelidir. İş işten geçmeden, acilen, ciddi olarak hem terörle hem
de teröristlerle mücadele…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Özdemir.
HASAN ÖZDEMİR (Devamla) – Çok
az kaldı.
BAŞKAN – Lütfen Sayın Özdemir…Bu yolu açtığımız zaman her arkadaşımız istiyor.
Buyurun.
HASAN ÖZDEMİR (Devamla) –
Konuşmama burada son verirken hepinize teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Şimdi bölüm üzerinde
on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Yıldız, Sayın Işık,
Sayın Cengiz, Sayın İçli, Sayın Akkuş, Sayın Şandır, Sayın Karabaş, Sayın
Kaplan, Sayın Sakık, Sayın Tankut, Sayın Aslanoğlu sisteme girmişlerdir, ancak,
Sayın Aslanoğlu, Sayın Işık, Sayın Tankut ve Sayın Taner’e, dün akşam girdikleri
için öncelikle söz verilecektir.
Sayın Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Bakan, hangi suçu işlerse işlesin çocukları topluma
kazandırmak, ülkemize kazandırmak, gençliklerinde suçluluk psikolojisinden
kurtarmak için herhangi bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
İçi boş açılımlar yaptınız,
gelin gerçek açılım yapalım, çocukları topluma kazandıralım, bu çocuklar bizim
çocuklarımız. Bu yönde, tüm suçlu çocuklar için herhangi bir çalışma yapmayı
düşünüyor musunuz? Bu çocukları topluma kazandırmak için herhangi bir çalışmanız
var mı?
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Işık… Sayın Işık yok.
Sayın Tankut…
YILMAZ TANKUT (Adana) –
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, dün de sormuştum
ancak net cevap alamadığım için yeniden sormak istiyorum. Bu düzenlemeyle,
devletin kurum ve araçlarına, esnafın ve vatandaşın iş yerlerine ve evlerine
taş atan, tahrip eden çocuklara kısmi af getiriliyor. Bu durumda, bu çocuklar
nasıl olsa bundan böyle terör suçu altında yargılanamayacak ve ceza
alamayacakları için, PKK’nın bu çocukları daha etkin kullanmasının önü açılarak
bölücü hainlerin ekmeğine yağ sürülmüş olunmuyor mu? Yani, PKK ve bölücü
terörle mücadele için getirdiğinizi ifade ettiğiniz bu tasarıyla aslında bölücü
ihanete mükâfat ve teşvik vermiş olmuyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Taner…
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Bir
yanlışlık oldu Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Milletvekilim,
açıklamasını yaptım. Sayın Aslanoğlu, Sayın Işık, Sayın Tankut ve Sayın Taner
öncelikle dün girdiler, önce onlara veriyorum.
Buyurun Sayın Taner.
RECEP TANER (Aydın) – Sayın
Bakan, Sayın Başbakanın 22 Ekim günü grup konuşmasında “Dünkü tablodan
umutlanmamak mümkün mü?” dediği açılımın sembolü olan Mahmur ve Kandil’den
gelip Habur’dan giriş yapanlar tek tip elbiseleri ve Bakanlığınızın denetimindeki…
“Pişman değiliz.” dedikleri hâlde Pişmanlık Yasası’ndan faydalandıklarının,
tekrar yargılamaya tabi tutulmalarının gerekçesi acaba o yargılamaya tabi tutan
hâkim ve savcıların Ergenekoncu olmaları olabilir mi?
İki: Dünkü basına yansıyan
demeçlerinizde, Habur’dan girenlerin geri dönmelerinden dolayı “Keşke sürece
katkı verselerdi bu arkadaşlarımız.” açıklamasını yapmışsınız. Buradaki sözü
edilen süreç açılım süreci değil midir?
Üç: Anayasa referandumunun
açılım süreciyle ilgili maddeleri hangileridir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Cengiz…
MUSTAFA KEMAL CENGİZ
(Çanakkale) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bu yasayla birlikte
çocuklarımızın sadece yasalarla ıslah edilmeyeceği konusu herkesçe aşikârdır.
Bu konuda Hükûmetin ailelere yönelik, ailelerin bu konuda sorumluluğunu
artırıcı bir tedbir ve yasal ve yapısal bir çalışması var mıdır?
İki: Çocukların rehabilitesi,
ıslahı ve onların pedagojik noktada topluma kazandırılması konusunda bir altyapısı
ve bu konuda hazırlanan merkezler var mıdır?
Yine, Hükûmetimizin kaybolan
çocuklar noktasında, binlerce çocuğun kaybolduğu noktada bir çalışması var
mıdır?
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Yıldız…
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, üyesi olmaya
çalıştığımız Avrupa Birliği ülkelerinde taş atan çocuklar var mıdır? Tasarı
yasalaşınca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine açılan 567 davadan dolayı tazminat
ödemekten kurtulabilecek miyiz?
Bürokratlar, hâkimler, her
rütbedeki komutanlar, milletvekilleri, belediye başkanları dinleniyor,
haklarında yasal işlem yapılabiliyor. Çocukların taş atmasına, belediye
otobüslerine molotof atarak insanlarımızın yanarak ölmesine sebep olan
olayların yapılmasına neden olan şahıslar dinlenip haklarında işlem yapılıyor
mu? Yapılıyor ise kaç kişi tespit edilmiş, haklarında ne işlem yapılmıştır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın İçli, buyurun.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben yine ifade ediyorum
geçici 1’inci maddeyle ilgili: Kesinleşmiş, hatta infazı tamamlanmış birçok
disiplin cezasına yeni bir yargı yolu açılıyor. Hukukumuza göre, hem Yargıtay
kararlarına göre hem doktrine göre genel af, suçu ve cezayı ortadan kaldırıyor.
Özel af, cezayı ya kaldırıyor ya niteliğini değiştiriyor ya da farklı bir şekle
sokuyor. Geçici 1’inci maddedeki düzenleme bir özel af mıdır, değil midir?
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Akkuş…
AKİF
AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakan; ülkemizin kan gölüne döndüğü, ülke
sathında birçok ailenin ocağına ateşin düştüğü PKK saldırılarında evladını
vatana şehit veren ailelerin acılarının paylaşılması gereken günlerde, Anayasa
paketçiğine evet oyu alabilmek için ülkeyi daha da gererek vatandaşlarımızın
karşı karşıya geleceği ve yeni olaylara sebep olacağının anlaşıldığı bir
zamanda, her türlü kutsal değerin istismar edilmesini nasıl karşılıyorsunuz? Referandumda
vatandaşların karşı karşıya gelmesini önleyecek ne gibi tedbirler almayı
düşünüyorsunuz?
AKP ve
Hükûmet yetkililerinin bazı imalı konuşmaları ve güvenlik güçlerini suçlamaları
-mesela Sayın Devlet Bakanı Bülent Arınç’ın mahallede görerek suikast timi
olarak nitelediği subaylar örneğinde olduğu gibi- güvenlik güçlerinin mücadele
azmi kırılmak mı…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bize
gelmedi.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın
Başkan…
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) - Sayın Şandır’ın da sorusunu alalım.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Şandır.
SIRRI SAKIK (Muş) – Bizim
günahımız neydi?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, bu geçici
1’inci maddenin buraya konulmasının gerekçesi kanun teklifinde, tasarısında
yok; bunu anlatmanızı istiyorum. Burada çok ağır birtakım ithamlar var,
iddialar var. Eğer bu geçici 1’inci maddede getirilen hususla bölücü terör
örgütünün elebaşısı ve yöneticilerinin hakkında bir iyileştirme yapılacaksa,
böyle bir ihtimal varsa bu kabul edilemez; bunun açıklığa kavuşmasını
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, buyurun.
SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın
Başkan, bizim günahımız neydi? Niye adil davranmıyorsunuz?
BAŞKAN – Lütfen Sayın Sakık,
hiç kimse…
SIRRI SAKIK (Muş) – Neyi
lütfen? Neyi lütfen? Yani niye bizim hakkımızı…
BAŞKAN – Sayın Sakık, öyle
vurma hakkınız yok. Benim uygulamamdan dolayı…
SIRRI SAKIK (Muş) – Sizin
adil davranmanız gerekir.
BAŞKAN – Bir dinleyin lütfen.
SIRRI SAKIK (Muş) – Adil
davranmıyorsunuz.
BAŞKAN – Adil davranıyorum
ben.
SIRRI SAKIK (Muş) - Siz adil
davranmıyorsunuz.
BAŞKAN – Açıklamasını
yapacağım, siz bir susun önce.
Soru-cevap işlemi on beş
dakika…
SIRRI SAKIK (Muş) – On beş
dakikanın on dakikası… Bizim ne günahımız var?
BAŞKAN – Benim, Sayın
Şandır’ın talep ettiğinde, vermediğimde tam yarısı soru sormakla meşguldü,
ancak Sayın Bakanın müsaadesiyle Sayın Şandır’a söz verdim; nerede bunun adil
davranmaması?
SIRRI SAKIK (Muş) – Peki,
Sayın Şandır’dan önce “bitti” dediniz,
Sayın Şandır’a “buyurun” dediniz.
BAŞKAN – Evet, dedim. Sayın
Bakan müsaade etti, verdim; hepsi bu.
SIRRI SAKIK (Muş) – Bize niye
vermiyorsunuz? Sonra da adil olduğunuzu söylüyorsunuz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Bakan müsaade etsin bir de Sayın Sakık’a verin.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
SIRRI SAKIK (Muş) – Bizim
grubumuzdan arkadaşlar olunca bir saniye müsaade etmiyorsunuz ama başka
gruplardan olunca… Sonradan da adil olduğunuzu söylüyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın Sakık, hiçbir
grupla ilgili böyle değil, lütfen. Önce siz düşüncenizi bir değiştirin.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sen de ilk önce beyninin o ön yargılarını
değiştir.
AHMET YENİ (Samsun) – Konuşma
be!
BAŞKAN – Lütfen konuşmanızı
düzeltin.
SIRRI SAKIK (Muş) – Siz
konuşmanızı düzeltin.
AHMET YENİ (Samsun) – Saygılı
ol biraz Başkana.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis)
– Niye, Başkan kendini savunamıyor mu?
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Tabii, bu sorular
içerisinden, arkadaşlarım müsaade ederlerse, son sorudan başlamak istiyorum,
çünkü gerçekten Genel Kurulda bugün fazlaca gündeme getirildi sorularla ve
görüşmelerle.
Geçici 1’inci maddedeki
düzenleme, değerli arkadaşlar -biraz önce de kürsüde ifade etmeye çalıştım-
çerçeve madde yazılır iken, orada, çerçeve maddenin gerekçesinde, Sayın Şandır,
bu geçici 1’inci maddenin getirilişiyle ilgili gerekçemizde var. Çerçeve
maddenin gerekçesinde: “İnfaz Hâkimliği Yasası’nın 6’ncı maddesine eklenen
hükümler doğrultusunda, daha önceden verilmiş ve infaz hâkimliğinin
incelemesinden geçmiş disiplin cezaları bakımından da aynı hakkı tanımak
amacıyla söz konusu Kanun’a geçici madde eklenmektedir. Bu hak, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi önünde bulunan mevcut başvuralar bakımından da geçerli olacaktır.”
Şimdi, burada gerekçeyi bu
şekilde izah etmeye çalıştık ama kürsüde biraz önce ifade etmeye çalıştım, Ali
Gülmez kararı 2008’de verilmiştir, bu karar ile,
Türkiye'nin infaz hâkimlerinin yapmış olduğu yargılama usulünün Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin 6’ncı maddesinin birinci fıkrasını ihlal ettiği karara
bağlanmıştır. Bu, hem bugün devam eden dosyalar için geçerlidir hem de AİHM’de
bekleyen 567 dosya için de geçerlidir. O açıdan…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Tekrar o dosyaları geri getirmek…
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Şöyle ifade edeyim: Otomatik bir, dosyaların açılması söz konusu
değil burada, yasaya göre. Bu davaların, bu dosyaların muhatapları müracaat
etmesi hâlinde… Zaten bunların o dosyada yazılı savunmaları var.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – O
dosyalar tekrar buraya gelsin Sayın Bakan.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Buna ilaveten, kendisinin şahsen ya da avukatının vicahi olarak hâkime karşı
söyleyeceği bir şey var mı yok mu? İtiraz ederse hâkimin yapacağı şey şudur:
“İtiraz ettiniz, buyurun gelin ne diyorsunuz, yazdığınızın dışında
söyleyeceğiniz bir şey var mı?” Eğer hâkimin kanaatini
değiştirecek yeni bir savunma ortaya koyabiliyorsa, hâkim onu haklı görür ise
kararını değiştirebilecektir ama aksi hâlde şifahi olarak da yaptığı savunma ya
da vekili aracılığıyla yaptığı savunma da önemli ölçüde sonucu değiştirecek
değildir ve sadece AİHM’nin ihlal gerekçesini ortadan kaldırmak, Türkiye’nin
almış olduğu ihlal kararlarını azaltmak ve tazminatları ödememek adına bu
tasarıya konulmuştur.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bu
dosyaların arasında terör örgütü yöneticileri var mı?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Değerli arkadaşlar, bu dosyalar, yani bu hüküm 73 milyon vatandaşın
tamamı içindir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ama
o bekleyen dosyalar arasında…
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Burada Ahmet yararlanır, Hüseyin yararlanmaz gibi bir şey
söyleyemeyiz. Bu konuda cezaevinde olan tutuklu ve hükümlülerin almış olduğu
disiplin cezası var ise ve bunlar itiraz eder iseler bundan istifade ederler.
Söz konusu olayda Abdullah Öcalan’ın İmralı Cezaevinde şu anda bulunması
dolayısıyla 10’un üzerinde almış olduğu ceza vardır, bunların yaklaşık 9 tanesi
infaz edilmiştir, doktor raporuyla rahatsızlığından dolayı infaz edilmeyen 2
tane cezası vardır. Bunlar öyle çok aman aman ahım şahım cezalar da değildir.
Bunlar yirmi günlük hücre cezası şeklinde tertip edilmiş cezalardır, bir kısmı
daha önce infaz edilmiştir. Burada önemli olan şey, bizim korktuğumuz,
çekindiğimiz bu yirmişer günlük hücre cezaları mıdır mesele esas itibarıyla?
Ama Türkiye’nin yaklaşık şu anda görülmekte olan -ki daha gelmekte olanlar var-
hâlihazırda Dışişleri Bakanlığına tebliğ edilmiş olan 567 dosya var Sayın
Şandır. Burada, efendim, mal beyanında bulunmamaktan dolayı cezaevinde bulunan
kişi de istifade edecektir, gasp suçu işleyen kişi de istifade edecektir,
hırsızlık yapan da istifade edecektir, çeteden dolayı içeri girmiş olan da
istifade edecektir. Burada, muhtemel istifade edicilere bakarak, Türkiye’nin
böyle bir sonuca katlanmasını istemek çok doğru bir tarz değil diye
düşünüyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Bakan, istediğimizden değil. Sorduğumuz şu: Bu 567 dosyanın içerisinde
terör örgütü liderinin de dosyası var mı, terör örgütü yöneticilerinin
dosyaları var mı?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Şu anda onların tek tek tadat edilmesini yapacak durumda değilim ama
şu var…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ama
esas soru bu.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) - Muhtemelen o dosyalar içerisinde her tür…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bu
düzenleme terör örgütü liderine yeniden bir yargılanma yolunu açacak mı
açmayacak mı?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) - Hayır, hayır…
BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen
soruya cevap verin, karşılıklı konuşmayın.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Bakan, Öcalan disiplin cezası aldı da mı orada yatıyor?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) - Burada olabilecek en ileri şey, disiplin cezasıyla ilgili dosyasının
gözden geçirilmesini sağlayabilir ama esas cezayı aldığı ana dosyayla ilgili
hiçbir ihtimal söz konusu değil. Sadece disiplin dosyasıyla ilgili olarak,
böyle bir dosyası varsa orada…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Varsa, yargılanabilecek.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) - Yargılanabilecek değil, itiraz yapabilecek. İtiraz yaparsa, hâkim
onun şahsını ya da avukatını dinleyecektir. Dinleme sonucunda haklı görürse
talebine uyacaktır, haklı görmezse reddedecektir. Bu kadar
basit. Daha önce ana dosyada yapılan süreç gibi bir şey işleyebilir ama
şu anda somut bir şey yok.
BAŞKAN – Sayın Bakan, cevap
verme süresi tamamlanmıştır. Lütfen sözlerinizi tamamlayın.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Peki.
Değerli arkadaşlar, burada
çok sayıda milletvekili arkadaşımızın soruları var. Bir önceki turda Sayın İçli
gene “Ben sordum ama cevap alamadım.” dedi. Bütün bu sorulardan Genel Kurulda
cevap veremediklerimizin tamamına yazılı olarak ben tek tek cevap vereceğim.
Arz ediyorum efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Soru-cevap işlemi
tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri,
birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.39
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.43
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 138’inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
İkinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştı, şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o
madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
8’inci madde üzerinde dört
adet önerge vardır, önergeleri geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre
işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 526 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 8 inci maddesiyle 5271 sayılı Kanunun 250 nci
maddesine eklenmesi öngörülen dördüncü fıkranın başında yer alan “3/7/2005 tarihli ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 17
nci maddesinin birleştirmeye ilişkin hükümleri saklı kalmak üzere” ibaresinin
madde metninden çıkarılmasını ve “hükümlerine göre” ibaresinin “hükümleri
uyarınca” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Bekir Bozdağ |
Ahmet Yeni |
Ertekin Çolak |
|
|
Yozgat |
Samsun |
Artvin |
|
|
Mehmet Erdoğan |
|
Mücahit Fındıklı |
|
|
Gaziantep |
|
Malatya |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
526 sıra sayılı TMK ile bazı
kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı nın 8.maddesinde "bu
madde" kelimelerinden önce gelmek üzere, "zorunluluk olmadıkça"
ibaresinin eklenmesini ayrıca, "çocukların yetişkinlerle birlikte
yargılanmaları halinde üye hakimlerden biri, çocuk
hakimleri arasından seçilir" şeklinde bir fıkra daha eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Rıdvan Yalçın |
Oktay Vural |
Mehmet Ekici |
|
Ordu |
İzmir |
Yozgat |
|
Hasan Çalış |
Nevzat Korkmaz |
Akif Akkuş |
|
Karaman |
Isparta |
Mersin |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 526 Sıra
Sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına dair
Kanun Tasarısı'nın Çerçeve 8. Maddesi ile düzenlenen 5271 Sayılı Kanunun 250.
Maddesine eklenen fıkranın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"(4) Çocuklar, bu madde
hükümlerine göre kurulan mahkemelerde yargılanamazlar ve bu mahkemelere özgü
soruşturma ve kovuşturma hükümleri çocuklar bakımından uygulanmaz"
Bengi Yıldız |
M. Nezir Karabaş |
Hamit Geylani |
|
|
Batman |
Bitlis |
Hakkâri |
|
Sırrı Sakık |
Nuri Yaman |
Hasip Kaplan |
|
Muş |
Muş |
Şırnak |
|
|
Osman Özçelik |
|
|
|
Siirt |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 526 Sıra
Sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının 8. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Ali Rıza Öztürk |
Halil Ünlütepe |
Turgut Dibek |
|
Mersin |
Afyonkarahisar |
Kırklareli |
|
Ali İhsan Köktürk |
Hüsnü Çöllü |
Rahmi Güner |
|
Zonguldak |
Antalya |
Ordu |
“Madde 8- 5271 sayılı Kanunun
250 nci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Sayın Ali Rıza Öztürk konuşacak Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bu maddede Ceza
Muhakemesi Kanunu’nun 250’nci maddesine dayanan özel yetkili ağır ceza
mahkemeleriyle ilgili bir hususu görüşüyoruz. Bundan önce de konuşmamda
söylediğim gibi, şu hâliyle, bu çocukların hiç birisini bu mahkemelerde
yargılamaktan kurtaramayız. Bu tespitimi yaptıktan sonra şunu söylemek
istiyorum değerli arkadaşlar: Biz sadece çocukların değil, büyüklerin de özel
yetkili ağır ceza mahkemelerinde yargılanmasına karşıyız. Şimdi, bununla ilgili
bir hususu yüce Genel Kurulla paylaşmak istiyorum.
Biliyorsunuz, geçen günlerde
Sayın Başbakan ile Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın
Kılıçdaroğlu bir görüşme yaptılar. Bu görüşmede Sayın Kılıçdaroğlu’nun beş tane
önerisinden bir tanesi seçimin barajının düşürülmesi, bir tanesi de özel
yetkili ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması idi. Sayın Kılıçdaroğlu’nun
Başbakanla yaptığı görüşmeleri Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil
Çiçek 17 Temmuz 2010 tarihli Milliyet gazetesinde Fikret Bila’ya
değerlendiriyor. Değerlendirirken tabii seçim barajının niye düşürülmemesi
gerektiğini anlatıyor. Özel yetkili ağır ceza mahkemeleriyle ilgili Sayın Cemil
Çiçek şunları söylüyor: “Sanıyorum Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu önerisi, son
günlerde bu mahkemelerde görülen davalar ve yürütülen soruşturmalarla ilgili.
Bu öneri, bir bakıma duygusal bir tepkiye dayanıyor. Oysa duygusal nedenlerle
tepki yasaları yapmamak
ve yapılmışları kaldırmamak gerekiyor. Sayın Kılıçdaroğlu’nun
sözünü ettiği 250’nci maddeye dayalı özel yetkili mahkemeleri biz CHP ile
birlikte kurduk. Bu yasayı Avrupa Birliği uyum çalışmaları bağlamında birlikte
çıkardık. O zaman Türkiye Büyük Millet Meclisinde sadece AKP ve CHP vardı. Bu
konuda yapılan bir mutabakat sonucu bu düzenleme yapıldı.”
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten, bu demeci okuyunca 17 Temmuz günü ben de şaşırdım. Bir araştırmaya
girdim. Bu Ceza Muhakemesi Kanunu hangi tarihte çıkmış, baktım. Türkiye Büyük
Millet Meclisi tutanaklarına İnternetten girdim. 4 Aralık 2004 günü, bu özel
yetkili ağır ceza mahkemelerinin dayanağı olan CMK 250, 251 ve 252’nci
maddeleri Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmüş ve kabul edilmiş. O zaman
bu görüşmeler sürecinin her aşamasında Adalet Bakanı sıfatıyla Sayın Cemil
Çiçek her konuda var. Cumhuriyet Halk Partisi adına söz alan
o dönem Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç, açıkça, bu özel yetkili ağır ceza
mahkemelerinin dayanağını oluşturan CMK 250, 251 ve 252’nci maddelere
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun karşı olduğunu ve bu mahkemelerin eskiden beri
faaliyette olan devlet güvenlik mahkemelerinin yerine kurulduğunu ve bu
maddelere “hayır” oyu vereceklerini çok açık bir şekilde belirtmiş. Kimin
önünde belirtmiş? Hükûmet sıralarında Adalet Bakanı sıfatıyla oturan Sayın
Cemil Çiçek’in önünde belirtmiş ve Sayın Cemil Çiçek, bu kürsüye gelerek
Cumhuriyet Halk Partisi Sözcüsünün konuşmasına yanıt vermiş, özel yetkili ağır
ceza mahkemelerinin neden gerekli olduğunu anlatmış.
Buradaki yazısında da Sayın
Fikret Bila’ya bunları anlatıyor: Ben gerekli gereksiz tartışmasına girmek
istemiyorum. Sayın Cemil Çiçek açısından özel yetkili ağır
ceza mahkemeleri gerekli olabilir, devlet güvenlik mahkemelerinin ruhunu ve
mantığını devam ettirmek istemiş olabilir ama yanlış olan, etik olmayan, ahlak
dışı olan bir davranış şudur değerli arkadaşlarım: Bu ülkede yıllarca bakanlık
yapmış, değişik kademelerde görev yapmış, Adalet Bakanlığı yapmış, şu anda da
Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanlığı görevi yapan bir kişinin -kendi gözü
önünde bu Mecliste yapılan bir konuşmayı dört sene geçtiğinden unuttuğunu
varsayarak- “Bu özel yetkili ağır ceza mahkemelerini biz Cumhuriyet Halk
Partisiyle birlikte kurduk.” diyerek hem Türk milletini hem milletvekillerini
hem kamuoyunu yanıltma yoluna gitmiş olmasını ben ayıplıyorum, yadırgıyorum. Bu
bir Avrupa ülkesinde olsa, acaba, toplumu böylesine yanıltan bir başbakan
yardımcısı ya da bir bakan görevde kalabilir mi?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) –
Bunun anlamı şu demek, Sayın Cemil Çiçek diyor ki: “Canım, bu mahkemeleri biz
birlikte kurduk.” O zaman da ben vatandaş olarak şunu söyleyeceğim: “Aa, canım,
bu CHP’liler de Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da ne yaptıklarının farkında değiller.
Kendilerinin el birliğiyle kurduğu bu mahkemelerin, şimdi Başbakana kaldırılması
önerisinde bulunuyorlar.”
Değerli arkadaşlarım, Sayın
Cemil Çiçek’in bu topluma yalan söylemeye ne hakkı var? Sayın Cemil Çiçek yalan
söylüyor çünkü Sayın Cemil Çiçek bu kürsüde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
buna karşı olduğunu…
AHMET YENİ (Samsun) – Cemil
Çiçek yalan söylemez!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – 4
Aralık 2004 günü bu kürsüde cevap veriyor yani bu, bilmezlik değil, bu, hatayla
toplumu yanıltmak değil. Kendi gözünün önünde olan konuyu bile bile Başbakanla,
ana muhalefet partisinin görüşmesini kalkıp da… Türkiye'nin en saygın
gazetecisi Fikret Bila’ya “Canım, biz bu mahkemeleri birlikte kurduk.” demenin
başka bir izahı var mıdır? Sayın Cemil Çiçek bu mahkemeleri bizim birlikte
kurmadığımızı bildiği gibi tutanakları da biliyor. Şimdi, Türk halkı, aziz Türk
milleti Sayın Cemil Çiçek’e mi inansın, resmî kayıtlara mı, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin resmî kayıtlarına mı inansın değerli arkadaşlar? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Dava açsın Cemil Çiçek bana, yalan söylüyor?
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bozdağ.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan, Sayın Hatip konuşurken grubumuza hitaben Sayın Bakanın da ismini
anarak, grubumuzun değerli bir mil-letvekilini yalancılıkla itham etmiştir.
Uygun görürseniz bir iki cümle söylemek istiyorum, 69’a göre.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Başka yolu var mı, resmî tutanaklar burada!
BAŞKAN - Sayın Bozdağ, yerinizden İç Tüzük’ün 69’uncu
maddesine göre, ancak yeni bir sataşmaya mahal vermeden, lütfen.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ya
ben sataşmadan söz istedim. Sadece ben…
BAŞKAN - İki dakika söz veriyorum.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Evet,
buradan da konuşuruz, mesele değil.
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) –
Ver buna cevabını, ver!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Ne
cevap verecek ya, resmî tutanaklar burada. Neyin cevabını verecek? Okuduk
orada, neyin cevabını verecek?
BAŞKAN - Buyurun.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk’ün, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkanım, 22’nci Yasama Döneminde Türk Ceza Kanunu Ceza Muhakemesi Kanunu,
Kabahatler Kanunu ve bunların tatbikat kanunları Türkiye Büyük Millet
Meclisinde yasalaştırılmıştır. Bu yasalaştırma sırasında,
bütün Türkiye şunu biliyor: Bu kanunlar o dönemde Mecliste bulunan CHP’li
değerli milletvekili arkadaşlarımızın ve CHP’nin, AK PARTİ’li milletvekili
arkadaşlarımızın ve AK PARTİ’nin beraber çıkardığı, mutabık kaldığı kanunlardır
ve şimdi biz, burada 14 maddeyi iki gündür görüşüyoruz, Türk Ceza Kanunu gibi bir kanunu, Ceza
Muhakemesi Kanunu’nu kısa bir sürede konuştuk, görüştük ve yasalaştırdık. 250’nci
madde de oy birliğiyle, beraber koyduğumuz bir maddedir ve bu maddenin
yazımında da -ismini vermiyorum- CHP’den de değerli bir milletvekili
arkadaşımızın büyük emeği vardır, beraber yaptık. Biz beraber yaptık, doğru
olduğuna inanarak beraber yaptık, yalan söylediğimiz yok. Türk Ceza Kanunu’nun
oy sonuçları ortadadır, beraber kabul yönünde hep birlikte oy kullandık, Ceza
Muhakemesi Kanunu’na da kabul yönünde beraber oy kullandık…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
250’nci maddede oy kullanmamıştır CHP, ret oyları…
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –
250’nci madde de öyledir, Orhan Eraslan’la konuşursan sana söyler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Resmî tutanaklar var, onlara bakarım ben, 27’nci Birleşim, Dördüncü Oturum…
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Bozdağ.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan Vekili yapmış olduğu açıklamada,
Sayın Ali Rıza Öztürk’ün söylediğinin aksine, gerçek olmayan bir şekilde, onun
sözlerini başka bir alana çekmek suretiyle sataşmada bulunmuştur.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ben
gerçeği söyledim, tutanakları okusun.
Bakın, Halil Ünlütepe oy
verenlerden bir tanesi, yanında oturuyor Sayın Başkanım.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Söz istiyorum efendim.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ben
sataşmadım Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi,
sataşma söz konusu değil de yerinizden kısa bir açıklama.
Buyurun.
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Ne
sataşması?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –
Beraber yaptık ya!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Yapmadınız beraber. Kardeşim, bak ben tutanaklara baktım.
VIII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Yozgat Milletvekili
Bekir Bozdağ’ın, Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün sözlerini başka bir
alana çektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Sayın Başkan, Sayın Ali Rıza Öztürk, Sayın Başbakan Yardımcısı
Cemil Çiçek’in Milliyet gazetesinden Fikret Bila’ya yapmış olduğu açıklamanın
gerçek dışı olduğunu ifade ediyor, o günlerin tutanaklarını alıp ona dayanarak.
Bu tutanaklar Fikret Bila’nın köşesinde de yayımlandı. 2004 yılı tutanaklarına
bakılırsa, Sayın Muharrem Kılıç, o dönemin Malatya Milletvekili Cumhuriyet Halk
Partisinden, 250’inci maddeye olan itirazını çok açık ve net bir şekilde ifade
etmiştir. Lütfen, 250’inci maddeden hemen sonra gelen maddenin tutanaklarına,
250’den sonraki maddenin tutanağına lütfen bir bakın.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Hep
beraber kabul verdik.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Aç
da tutanakları oku.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Sayın Cemil Çiçek’in yalan söylediğine ilişkin iddiayı ağır
bulabilirsiniz, ben onu biraz daha yumuşatayım, Sayın Cemil Çiçek doğru
söylememiştir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)
4.- Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Samsun Milletvekili
Osman Çakır’ın; Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın; Hakkâri Milletvekili
Hamit Geylani’nin; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 2
Milletvekilinin; Mardin (Eski) Milletvekili Ahmet Türk ve 20 Milletvekilinin;
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve Batman Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in
Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Adalet Komisyonu Raporu (1/775, 2/84,
2/407, 2/477, 2/508, 2/534, 2/711) (S. Sayısı: 526) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 526 Sıra
Sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına dair
Kanun Tasarısı'nın Çerçeve 8. Maddesi ile düzenlenen 5271 Sayılı Kanunun 250.
Maddesine eklenen fıkranın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"(4) Çocuklar, bu madde
hükümlerine göre kurulan mahkemelerde yargılanamazlar ve bu mahkemelere özgü
soruşturma ve kovuşturma hükümleri çocuklar bakımından uygulanmaz"
Bengi
Yıldız (Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyor Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen Nezir Karabaş, Bitlis Milletvekili.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamuoyunda taş atan çocuklarla ilgili
düzenleme olarak geçen, hazırlanan tasarının 8’inci maddesi üzerine verdiğimiz
önergeyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bugün, terörle mücadele kanununun çocuklarla ilgili düzenlemelerini kaldıran,
nispeten iyileştiren değişikliklerle ilgili tasarıyı görüşüyoruz, dünden beri.
Bilindiği gibi toplumun tüm kesimlerinde, sivil toplum örgütlerinde, barolarda,
insan hakları derneklerinde, kadın örgütlerinde ve uluslararası arenada bir
baskı oluştu. Tabii, Türkiye’de hem adliyelerde hem de nereye giderseniz asılan
şey “Adalet mülkün temelidir.” yazar… Aslında Türkiye’de adalet, mülkü olanlar
için vardır. Kimin mülkü varsa, kim güçlüyse, erkse onun için adalet vardır.
Eğer güçseniz, erkseniz, iktidarsanız adaleti, kanunları, yasaları hem ulusal
hem uluslarüstü yasaları çiğneyebilirsiniz.
Şimdi, Türkiye, 1995 yılında
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni imzalamıştır. Yine, Türkiye,
2005 yılında Çocuk Koruma Kanunu’nu çıkarmıştır, düzenleme yapmıştır. Yine,
Türk Ceza Kanunu’nda mevcut düzenleme ve tanım “Kişi on sekiz yaşını
doldurmayıncaya kadar çocuktur.” Ama Türkiye Büyük Millet
Meclisi hem Anayasası’ndaki genel ilkeleri hem Birleşmiş Milletler Çocuk
Hakları Sözleşmesini hem 2005’te kabul ettiği Çocukları Koruma Kanunu’nu,
hepsini çiğneyerek, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu kanunları, bu yasaları
Anayasası’nda çiğneyerek terörle mücadele kanununu çıkartmıştır ve terörle
mücadele kanunu, aslında halka, başta da Kürt halkına, onun tüm fertlerine ve
çocuklarına terör uygulama yasası olarak gelmiştir bugüne kadar.
Şimdi, AKP adına burada
konuşan hatip diyor ki: “Biz her bu yasayı getirdiğimizde, PKK bu yasanın
çıkmasını istemiyor; bu onun için bir avantajdır, her seferinde eylem yapıyor.”
Değerli milletvekilleri, bu
yasayı çıkaran, 2006’da AKP İktidarıdır ve o dönemde AKP ve CHP
Parlamentodadır. Bu yasa, o dönemde çok itiraz edilmeden Türkiye Büyük Millet
Meclisinden çıkıyor. Bugüne kadar da Hükûmetin ve AKP Grubunun bu yasayı
görüşmemesinin nedeni, aslında birilerinin işine yaradığı değil. Eğer bu yasa
PKK’nin elinde bir silahsa, siz 2006’dan bugüne kadar PKK’nin eline silah mı
verdiniz AKP İktidarı olarak? Yani bunu, bazı Anayasa’yı, belli konulardaki
yasaları 12 Eylüle bağlıyorsunuz, diyorsunuz ki: “Darbe getirdi, bunları
getirdi.” Birçok uygulamayı, yasayı 2002 öncesine, iktidar olduğunuz dönemlerin
öncesine bağlıyorsunuz, diyorsunuz ki: “Onlar geldi, biz değiştirmek istiyoruz
ama koşullar, şeyler elverdiği sürece.” Peki, kendinizin çıkardığı bir yasayı,
Terörle Mücadele Yasası’nı, gelip 2010’da, sivil toplum örgütlerinin, Kürt
halkının, uluslararası kurumların, aydınların baskısıyla -aslında çok da çıkarmak
istemiyorken- buraya getirmek zorunda kalıyorsunuz, ondan sonra da bu yasayla
ilgili değerlendirme yaparken bu tür değerlendirmeler yapıyorsunuz. Yani
dünyanın neresinde, bir iktidar size… Bu yasayla ilgili -bize göre eksik olan
ama olumlu olan- bu değişiklikleri yaptığınız zaman, burada halkın karşısına
çıkıp o çocuklardan, o çocukların ailelerinden özür dileyip “Biz 2006’da yanlış
yaptık. 2006’da, bu uygulamalar hem haksız bir şekilde, yasalara, uluslararası
yasalara, Türkiye'nin Ceza Kanunu’na ve kabul ettiği sözleşmelere aykırıydı,
bununla biz adım atacağımızı sandık ama bu hem toplumun tepkisini çekti hem de
bu konuda Türkiye Cumhuriyeti devletine, hükûmetine, icraatlarına bir fayda
sağlamadı.” Bunu derseniz bu kabul edilebilir fakat işte, bu bilmem kimin
silahıdır, biz, her değiştirmek istediğinizde…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET NEZİR KARABAŞ
(Devamla) – Evet, Sayın Bakan da burada. Şimdi, Terörle Mücadele Kanunu,
aslında halkın üzerinde sürdürülen bir terör yasasıdır. Çocuklarla ilgili bu
düzenlemeler yapılıyor ama bu düzenlemelerin bir an önce tüm herkes için
uygulanması gerekiyor. Yoksa, Sayın Bakan, Sayın
Hükûmet, yine toplumda, halkta, Kürtlerde, uluslararası arenada bu
hukuksuzluğun kaldırılması için bir baskının olması mı gerekiyor? Siz, bugüne
kadar, başta çocuklar, vatandaşlar, bir eyleme, bir basın açıklamasına, bir
mitinge katıldığı için, üç dört yasadan, üç dört ayrı maddeden, insanları
onlarca yıl cezalandırmışsınız, bunlar hukuk dışıdır.
Terör örgütü üyesi olmamasına
rağmen terör örgütü üyesi gibi yargılanma, hukuk dışı bir söylemdir, bir
uygulamadır. Bir an önce, bu düzenlemelerle birlikte herkese uygulanacak bir
yasanın çıkarılması, Terörle Mücadele Kanunu’nun baştan sona değiştirilmesi
gerekir diyorum, saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
526 sıra sayılı TMK ile bazı
kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısının 8. maddesinde "bu
madde" kelimelerinden önce gelmek üzere, "zorunluluk olmadıkça"
ibaresinin eklenmesini ayrıca, "çocukların yetişkinlerle birlikte
yargılanmaları halinde üye hakimlerden biri, çocuk
hakimleri arasından seçilir" şeklinde bir fıkra daha eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Mehmet
Ekici (Yozgat) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Akif Akkuş efendim.
BAŞKAN -
Önerge üzerinde söz isteyen Akif Akkuş, Mersin Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 526 sıra sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 8’inci
maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Hakkâri Çukurca’da 6 kahraman Türk evladı daha hain kurşunlara hedef olup
şehadet şerbetini içti. Bu kahramanları ve vatan için şehit olan bütün
şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor, şehitlerimize rahmet, acılı ailelerine
sabırlar diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, biz aşağı yukarı iki gündür bu 526 sıra sayılı yasanın üzerinde
konuşmaktayız ve birçok şey söylendi, yerine göre, zaman zaman ortam
elektriklendi ama bu yasanın muhalefet tarafından bir kısmına itiraz edildi,
ufak tefek değişiklikler yapılması istendi. Buna rağmen, iktidar, muhalefete
muhalefet olsun diye âdeta, bunlara karşı çıktı.
Tabii, ben bu sözlerimden
sonra diyorum ki yapılan her yanlış yasa yeni yanlışlara sebep olacaktır. Bu
çocuklara ceza azaltılmasından ziyade bunların eğitilmesi gerekmektedir, aksi
takdirde, af yeni olayları meydana getirecek ve teröristi yeni ve dozu artan
olaylara teşvik edecektir. Çünkü biz de nihayet gençlik, çocukluk yaşadık. Bu
çocukluk sırasında yaptığımız bir işten dolayı eğer ceza görmediysek ve yerine
taltif edildiysek o zaman bunun dozunu artırarak yeni birtakım olayları yapmaya
gayret ettik yahut da yaptık diye belirtiyorum.
Değerli milletvekilleri,
vatandaş soruyor: “Bu yasa ile ne değişecek?”, “Terör suçları için idam geri mi
gelecek?” diye soruyorlar. “Kuzey Irak’a kapsamlı bir kara harekâtı mı
düşünülüyor?” diye soruyorlar. “Ortalık yangın yerine dönmüş. OHAL mi gelecek?”
diye soruyorlar. “Bu yasayla çocukların arkasına saklanan bazı suçlulara ve
suçlara af mı getiriliyor?” diye soruyorlar maalesef.
Değerli milletvekilleri,
tabii çocuk terörünün mutlaka önlenmesi gerekiyor. Ülkemizde bugün bir çocuk
terörü var. Çocuk dediğimiz insanlar, nihayet her türlü fiziksel anatomisi,
yapısı gelişmiş insanlar eline taş da alıyor, silah da alıyor, başka bir şeyler
de alıyor ama biz olayı öyle küçümsüyoruz ki bu yasayla, taş atan çocukları
âdeta sekiz, on yaşını geçmeyen çocuklar gibi görüyoruz. Hâlbuki bunun
içerisinde on yedi yaşında da var, on sekiz yaşına bir gün olanlar da mutlaka
var. Onun için biz bunu rehabilite etmekten başka bir şey yapamayız. Bu
çocukları suça itenler, o çocuklarla aynı ortamda olanlardır ve acil
tedbirlerle yakalanmalıdırlar.
İki, çocuğa mutlaka özen
gösterilmeli, göstermeyeni Çocuk Koruma Kanunu kapsamında değerlendirmelidir,
devlet bütün unsurlarıyla varlığını hissettirmelidir. Suç işleyen varsa tam bir
eğitim kompleksi içinde eğitilerek rehabilite
edilmelidir. Aksi
takdirde vatan müdafaasına katılmış yiğit, çocuk ve gençlerimizin
ruhunu incitirsiniz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sekiz yıldır ülkeyi idare eden AKP kadroları her konuda olduğu
gibi bu konuda da maalesef bütünlemeye kalmış, hatta sınıfta kalmıştır
diyebiliriz. Dolayısıyla, bu Hükûmet işsizliğe, yokluğa, yoksulluğa ve
yolsuzluğa bir çözüm getiremediği gibi teröre ve çocukların bu konuda yoğun
istismarına da çare bulamamıştır.
Bu yasa teklifinin başlıca
özelliği olan palyatif tedbirlerle konu gündeme
taşınmıştır ve bu yasanın bu taş atan çocuklar olsun, diğer çocuklar olsun
yahut teröre katılanlar olsun -bunlara herhangi bir- bu milleti rahatlatacak
bir çözüm getireceği kanaatinde olmadığımı belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
burada size iki tane gazete kupürü göstermek
istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurun.
AKİF AKKUŞ (Devamla) – Bakın,
birisi maalesef devletin bankalarından verdiğimiz büyük kredilerle alınmış bir
yandaş medya, birisi de kendi parasıyla gazete hâline gelmiş bir medya.
Birisinde, bakıyorsunuz Sayın Başbakanın gözyaşlarını göstermeye çalışıyor,
birisi de 7 şehidimizin haberini veriyor, onları göstermeye çalışıyor. Bunu da
değerlendirmenize sunuyorum.
EYÜP AYAR (Kocaeli) – Diğer
yarısına baksana! Yarısını kesmişsin…
AKİF AKKUŞ (Devamla) – Olsun…
Şimdi, biliyorsunuz, 80
öncesi Türkiye’de birçok olaylar yaşandı. Necip Fazıl bir toplulukta sohbet ederken bir vatandaş
içeri giriyor ve üzüntülü, ağlayarak diyor ki: “Yine bir şehidimiz var.” Tam o
sırada birisi daha giriyor arkasından -genellikle gayrimillî görüşçü olma
ihtimali büyük- “Bugünlerde şehit enflasyonu var.” Böyle, alaycı, bir istihza
ile bunu söylüyor. Bunun üzerine Necip Fazıl diyor ki: “Siz, gül dibine
dökülmüş gübre üzerindeki sinek kadar olamazsınız. Yıkıl şuradan!” diye
belirtiyor, hitap ediyor. (MHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 526 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 8 inci maddesiyle 5271 sayılı Kanunun 250 nci
maddesine eklenmesi öngörülen dördüncü fıkranın başında yer alan “3/7/2005 tarihli ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 17
nci maddesinin birleştirmeye ilişkin hükümleri saklı kalmak üzere” ibaresinin
madde metninden çıkarılmasını ve “hükümlerine göre” ibaresinin “hükümleri
uyarınca” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir
Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe
okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
Çocuklarla büyüklerin
davalarının hiçbir şekilde birleştirilmemesi amacıyla bu değişiklik önergesi
verilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Tasarının 8’inci maddesinin
oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına dair önerge vardır; önergeyi
okutup imza sahiplerini arayacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 526 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesinin oylamasının İç Tüzük’ün 81’inci
maddesine göre açık oylama yoluyla yapılmasını arz ederiz.
BAŞKAN – Mehmet Şandır?
Burada.
Şenol Bal? Burada.
Erdal Sipahi? Burada.
Erkan Akçay? Burada.
Hasan Özdemir? Burada.
Akif Paksoy? Burada.
Mustafa Kemal Cengiz? Burada.
Metin Ergun? Burada.
Nevzat Korkmaz?
HAKAN COŞKUN (Osmaniye) –
Takabbül ediyorum.
BAŞKAN – Hakan Coşkun
tekeffül etti, buyurun.
Akif Akkuş? Burada.
Hüseyin Yıldız? Burada.
Behiç Çelik? Burada.
Mümin İnan? Burada.
Abdülkadir Akcan? Burada.
Yılmaz Tankut? Burada.
Beytullah Asil? Burada.
Ertuğrul Kumcuoğlu? Burada.
Emin Haluk Ayhan? Burada.
Muharrem Varlı? Burada.
Recep Taner? Burada.
Açık oylamanın şekli hakkında
Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, 526 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesinin açık oylama sonucu:
“Oy sayısı : 200
Kabul : 177
Ret : 23
(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Yusuf Coşkun Bayram
Özçelik
Bingöl Burdur”
Böylece 8’inci madde kabul
edilmiştir.
9’uncu madde üzerinde dört
adet önerge vardır.
Önergeleri geliş sırasına
göre okutup, aykırılıklarına göre işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/775 esas numaralı kanun
tasarısının çerçeve 9 uncu maddesi ile düzenlenen 5275 sayılı kanunun 107 nci
maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen cümlede geçen “çocuklar hakkında”
ibaresinin “çocuklara” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ali
Öztürk
Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 526 sıra
sayılı yasa tasarısının 9. maddesindeki “Bu fıkra hükümleri çocuklar hakkında
uygulanmaz” ifadesi yerine “Bu fıkra bütün çocuklar hakkında uygulanmaz”
şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Ahmet Tan |
Ali Oksal |
|
Malatya |
İstanbul |
Mersin |
|
Rahmi Güner |
|
Tansel Barış |
|
Ordu |
|
Kırklareli |
(x) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 526 Sıra
Sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı’nın Çerçeve 9. Maddesinin “13/12/2004
tarihli ve 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun
107. Maddesinin 4. Fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Bengi Yıldız |
M. Nezir Karabaş |
Hamit Geylani |
|
Batman |
Bitlis |
Hakkâri |
|
Nuri Yaman |
Sırrı Sakık |
Hasip Kaplan |
|
Muş |
Muş |
Şırnak |
Osman
Özçelik
Siirt
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülen 526 sayılı
tasarının 9. maddesinin
madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Rıdvan Yalçın |
Hasan Çalış |
Nevzat Korkmaz |
|
|
|
Ordu |
Karaman |
Isparta |
|
|
Şenol Bal |
Oktay Vural |
Hasan Özdemir |
|
|
İzmir |
İzmir |
Gaziantep |
|
|
|
Mehmet Ekici |
|
|
|
|
Yozgat |
|
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen Şenol Bal, İzmir Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 526 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 9’uncu
maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri,
topyekûn Türk millî varlığına karşı büyük bir saldırı, büyük bir taarruz bahis
konusudur. Bu duruma Hükûmetin uyguladığı siyaset ve ortaya koyduğu iradeyle
çanak tutulmaktadır. Bakın Soros’un beslemeleri bir rapor yayınladı,
Anayasa’mızda değiştirilmesi teklif edilemeyecek maddelerin değiştirilmesini
istiyorlar.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
– Halt etmişler.
ŞENOL BAL (Devamla) – “Türk
milleti” kavramının Anayasa’dan çıkarılmasını istiyorlar. Siz yabancı da değilsiniz,
grup başkan vekillerinizden biri de bunu zaten telaffuz etmişti. Eğitim dilinin
sadece Türkçe olmamasını istiyorlar, istiyorlar, istiyorlar, istiyorlar.
Stratejist, yazar, aydın gibi benzer unvanlarla donatılmış ne idüğü belirsiz
bir grup insan yazılı ve görsel medyada, âdeta Türk milletinin başka çaresi
kalmamışçasına bölücü terörün talep ve istekleri doğrultusunda çözüm önerileri
ortaya koyuyor. Hükümetin de, maalesef, aynı doğrultuda söylem ve icraatlar
yapması Türkiye’yi gerçekten çok sıkıntılı bir noktaya getirmiştir. “Çözüm”
diye önerilen formüllerin hiçbirisi esasen bu meselenin çözülmesine değil,
milletimizin çözülmesine, ülkemizin parçalanmasına sebep olacak projelerdir.
Tüm bu faaliyet ve gayretlerin tek amacı, değerli milletvekilleri, Türk
kamuoyunu baskı altına alıp bunaltmak ve kendi tekliflerinin uygulanmasına
tepki gösterilmemesini sağlamaktır.
Ben buradan aziz milletimize
seslenmek istiyorum: Oynanan oyunlara gelmeyiniz. Bir kısım medya vasıtasıyla
kurgulanan senaryolardan da ürkmeyiniz. Hükûmetin takiyelerine prim vermeyiniz.
Hükûmetin gerek açılım projeleri gerek etnik farklılıkları öne çıkarma ve
gerekse terör ve bölücülükle mücadele eden unsurlar üzerindeki baskısı bugünkü
ortamın doğmasının temel sebebidir. Bir başka deyişle, Türkiye’de siyasi irade,
bölücülük ve terörü yok etme maksadına değil tam tersi istikamette tecelli
etmektedir.
Değerli milletvekilleri,
etnik bölücülüğün ve terörün amacı daha fazla demokrasi ve insan hakları elde
etmek değildir, kültürel ve demokratik taleplerin elde edilmesi de değildir.
Emperyalizme taşeronluk yapan bölücü terör örgütü ve siyasi uzantıları, nihai
isteği olarak İmralı canisinin serbest bırakılmasını istemektedir. Millî ve
üniter devlet yapımızı ve demokratik rejimi yıkmak istemektedir. Zaman zaman da
dillendiriyorlar, toprak talep etmektedirler, ayrı devlet olmak
istemektedirler. Şu anda altyapı hazırlamaktadır. Barzani’nin dört gün önceki,
beş gün önceki açıklamalarına dikkat edin, AKP İktidarının yöneticilerinin
gerek zihniyetleri gerekse oy kaygıları ve en önemlisi icazet aldıkları
merkezlerin baskısıyla, bu bölücü talepleri gerçekleştirmek adına açılım
garabetini ve Anayasa değişiklik paketini ortaya koymuşlardır. Bu yapılanlar,
bölücü taleplerin gerçekleştirilmesinde bölücüleri cesaretlendirmiş ve
azdırmıştır. Bir yandan katliamlarına devam ederken bir yandan da açık açık
pazarlık yapmaktadırlar.
Özellikle AKP’ye oy vermiş
vatandaşlarımıza bu kürsüden seslenmek istiyorum: Siz, oyunuzu bu partiye
vekâlet verirken yüce milletimizin egemenliğinin birileriyle paylaşılması,
insanlarımızın birbirine düşman olması, milletin parçalanması için mi oy
verdiniz? Siz, AKP’ye cumhuriyetin değer ve ilkelerini, Anayasa’yı istediği
gibi çiğnesin diye mi oy verdiniz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Değerli milletvekilleri, siz
de dinleyin.
Siz, AKP’ye bu ülkenin tüm
değerleri ayaklar altına alınsın diye mi oy verdiniz? Siz, AKP’ye bölücü
terörle pazarlık yapsın, isteklerini yerine getirsin diye mi oy verdiniz? Siz,
AKP’ye her geçen gün fakirleşerek dilenci durumuna düşürülen muhtaç insan
manzaraları alabildiğince artsın diye mi oy verdiniz? Evet, emanet verdiğiniz
oyların hesabını sorun.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
ŞENOL BAL (Devamla) – Önümüzdeki
referandumda Anayasa değişikliğine “Hayır.” oyu vererek bu hesabı sorun değerli
vatandaşlarımız.
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Bu
millet size öyle bir şamar vuracak ki tepetaklak olacaksınız.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
ŞENOL BAL (Devamla) – İktidar
olanlara da seslenmek istiyorum; etnik köken fitnesini önce zihinlere sokup
sonra “millî birlik ve kardeşlik” diyerek milleti kandırmayın, değerli
milletvekilleri. Elinizde, arkanızda, yanınızda hangi güç olursa olsun bilmeniz
gerekir ki, bu milletin inanılmaz ve çözülemez bir sağduyusu vardır. Bu millet
çok sabırlıdır, sonuna kadar bekler ve cevabını en sert şekilde verir, hesabını
sorar.
Sayın Başbakan, annelerin
duygularını istismar etmeyiniz. Siz çünkü Türk analarını tanımıyorsunuz, çünkü
Türk tarihini de bilmiyorsunuz. Analarımızın, bu ülkenin bölünmez bütünlüğü
için, çocuklarının hür ve bağımsız bir ülkede yaşayabilmesi için nelerden
vazgeçebileceğini bilmesi mümkün değil Başbakanın.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Sayın Başkan, konuşmacı Hükûmetimize ve grubumuza çok ağır hakaretlerde
bulunmuştur.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Ne
dedi konuşmacı?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
69’uncu maddeye göre söz istiyorum Sayın Başkan. İfadeleri isterseniz
söyleyeyim.
ŞENOL BAL (İzmir) – Her zaman
söylediklerimiz.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Ne
dedi?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Terör örgütüyle pazarlık yapmakla itham etti Sayın Başkan.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) –
Yapmadınız mı? Karşılamadınız mı?
BAŞKAN – Bir saniye Sayın
Milletvekilleri…
Sayın
Canikli, sözleriniz anlaşılmadı efendim, tekrarlar mısınız.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Konuşmacı Hükûmetimize, grubumuza çok ağır hakaretlerde bulunmuştur.
BAŞKAN – Ne diye hakarette
bulundu?
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) –
Barzani’yi karşılamadınız mı?
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen… Bir dinleyelim Sayın Canikli’yi.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Bunlardan bir tanesi, terör örgütüyle, bölücü örgütle pazarlık yapmakla
suçlamıştır Sayın Başkan, bundan daha büyük hakaret olur mu Allah aşkına? Çok
net olarak…
BAŞKAN – Sayın Canikli, Tüzük
gereği sormak zorundayım ben. Niye kızıyorsunuz yani?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Ben de söylüyorum Sayın Başkanım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkan, arkadaşlar da önergelerinde çıkarlar, konuşurlar…
YILMAZ TUNÇ (Bartın) –
Hakaret edeceksin, ondan sonra da önergede konuş…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Her
görüşümüz Hükûmetin hoşuna gidecek değil.
BAŞKAN – Sayın Canikli, yeni
bir sataşmaya mahal vermeden iki dakika süre veriyorum. (AK PARTİ ve MHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
Lütfen sayın milletvekilleri…
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın
Yakut, Sayın Başkan, niye söz veriyorsunuz?
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, İzmir Milletvekili Şenol
Bal’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Biz hiç kimsenin eleştiri
sınırları içerisinde kalarak yaptığı konuşmalara bir itirazda bulunmuyoruz.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın
Başkan, niye söz veriyorsunuz?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Elbette, muhalefet eleştirebilir.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Yani
komünist partisini geçtiniz. Böyle şey olur mu?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Bu eleştiriler ağır da olabilir. Buna bir itirazımız yok, olamaz da…
ŞENOL BAL (İzmir) –
Görüşmediniz mi?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
…ama hiç kimsenin hakaret etme hakkı yok.
YILMAZ TANKUT (Adana) – Kimse
hakaret etmiyor.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Eğer Türkiye’de bölücü terör örgütüyle pazarlık yapılmışsa,
ki, Hükûmetimiz hiçbir zaman, ne böyle bir düşünce aklına gelmiştir ne de böyle
bir projeyi hayatına koymuştur… (MHP sıralarından gürültüler)
ŞENOL BAL (İzmir) – Habur
neydi?
RECEP TANER (Aydın) –
Habur’da ne oldu Habur’da?
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) -
Ama Türkiye’de terör örgütüyle pazarlık yapılmışsa, bu 2000 yılında yapılmıştır
değerli arkadaşlar, 2000 yılında. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Açın bakın,
12 Ocak 2000 tarihli belgeyi açın bakın, altında kimlerin imzası var?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Habur’da ne oldu, Habur’da?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Ve o belgede diyor ki terör örgütü başına: “Ben seni idam etmiyorum.” diyor
açık olarak…
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Yalanın batsın!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
“Sen de terör faaliyetlerini durduracaksın.” diyor. (MHP sıralarından
gürültüler) Nedir bu? Açın okuyun, 12 Ocak 2000 tarihli. Altında kimin imzası
var? Eğer illa bir pazarlık istiyorsanız işte pazarlık budur değerli arkadaşlar.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
İspat edeceksiniz. İspat etmezsen müfteri olursun.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Burada gerçekleri konuşmamız lazım. Bu referanduma, Anayasa değişikliğine en
çok karşı çıkanlardan bir tanesi de terör örgütü PKK.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Getir o belgeyi.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) -
Doğru değil mi? Referandumda “Hayır” çıkması için terör örgütü canla başla
çalışıyor, canla başla çalışıyor. Bir de bunu düşünün siz değerli… (MHP
sıralarından gürültüler) Bir de bunu düşünün, bunu vicdanınızda bir
değerlendirin bakalım.
ALİM IŞIK
(Kütahya) –Kendi vicdanında sen değerlendir sen.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) -
Bu süreç eğer gerçekten PKK’nın işine geliyorsa neden bu sürece en çok tepkiyi,
en ağır tepkiyi PKK koyuyor?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Habur’u anlat.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) -
Engellemek için her türlü gayret içerisinde PKK. Bunun değerlendirmesini iyi
yapın değerli arkadaşlar. (MHP sıralarından gürültüler) Lütfen, lütfen akıl
yürütün akıl. Yani suçluyorsunuz, diyorsunuz ki: “Bu açılım süreci en çok
PKK’nın işine geliyor.” Ancak en çok karşı çıkan, en çok eleştiren…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Canikli…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
–…en çok muhalefette bulunan…Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Canikli.
ŞENOL BAL (İzmir) – Onlar
numara, numara.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Daha
fazlasını istiyorlar. Habur’u anlatacaksınız, Habur’u.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)
4.- Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Samsun Milletvekili
Osman Çakır’ın; Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın; Hakkâri Milletvekili
Hamit Geylani’nin; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 2
Milletvekilinin; Mardin (Eski) Milletvekili Ahmet Türk ve 20 Milletvekilinin;
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve Batman Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in
Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Adalet Komisyonu Raporu (1/775, 2/84,
2/407, 2/477, 2/508, 2/534, 2/711) (S. Sayısı: 526) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum… Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
ŞENOL BAL (İzmir) – Bir
ileri, iki geri gidiyorsunuz.
MEHMET OCAKDEN (Bursa) – PKK’yla
birlikte ortak hareket edin, en güzeli budur.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) –
Birlikte boykot edin, boykot.
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Korumaya devam edin siz.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri bir saniye.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın
Başkan ben söz istiyorum 69’a göre.
BAŞKAN – 69’a göre ne diye
söz istiyorsunuz?
(MHP ve AK PARTİ sıralarından
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri lütfen.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - İlzam
etmiştir Sayın Konuşmacı. İfadeleri bizim üzerimizde sataşma mahiyeti taşımaktadır,
ben söz istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Çelik.
(MHP sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli’nin, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; iktidar partisinin Grup Başkan Vekilinin
konuşması fevkalade içler acısı.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) –
Deminki neydi?
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) - Gerçekleri saptıran bir konuşma olarak
hepiniz dinlediniz. Milliyetçi Hareket Partisi terör örgütüyle ve terör
örgütünün başıyla hiçbir zaman herhangi bir konuda ne bir uzlaşma içerisinde
olmuştur. Tam tersine yasaların emrettiği her şeyi yapmıştır (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
– İdam hariç.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri lütfen.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – ve
idam kararına Anayasa’dan kaldıran sizsiniz bunu binlerce kez Milliyetçi
Hareket Partisi hatipleri ifade etmesine rağmen firavun inadınca inat
ediyorsunuz ve gerçekleri kabul etmiyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Başbakanlıkta iki yıl dosyayı kim bekletti?
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) - Onun
için, Milliyetçi Hareket Partisinin görüşünü büyük Türk milleti çok iyi
bilmektedir. İdamı kaldıran sizsiniz, Habur’da terör örgütü mensuplarını
karşılayan sizsiniz...
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
– Yargı kararını uygulamadınız, yargı kararını!
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) - ...İmralı’ya devletin en üst yetkililerini
gönderip, onunla görüşüp, ona göre açılım politikaları üreten sizsiniz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – İdam
kararını uygulamayan sizsiniz!
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) - Türk
milleti de bunu biliyor.
Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)
4.- Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Samsun Milletvekili
Osman Çakır’ın; Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın; Hakkâri Milletvekili
Hamit Geylani’nin; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 2
Milletvekilinin; Mardin (Eski) Milletvekili Ahmet Türk ve 20 Milletvekilinin;
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve Batman Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in
Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Adalet Komisyonu Raporu (1/775, 2/84,
2/407, 2/477, 2/508, 2/534, 2/711) (S. Sayısı: 526) (Devam)
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 526 Sıra
Sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı’nın Çerçeve 9. Maddesinin “13/12/2004
tarihli ve 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun
107. Maddesinin 4. Fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bengi
Yıldız (Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen Bengi Yıldız, Batman Milletvekili.
BENGİ YILDIZ (Batman) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Faşizm bir hastalıktır.
Irkçılık ve kafatasçılık, inkârcılık, başka kültürleri ve dilleri inkâr etme,
bastırma, yok sayma ve aynılaştırma da bir hastalıktır. Bunu savunanlar da
hastalıklı bir ruh hâline sahiptirler.
Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubundan bir arkadaş, bir milletvekili demin “Siz de boykot edin.” şeklinde
muhalefet partilerine bir seslenmede bulundu, bunu yadırgıyoruz. Boykot, bu
Anayasa sürecinde her vatandaşın bir hakkıdır. Barış ve Demokrasi Partisi
olarak bizim içinde olmadığımız bir Anayasa paketini, bizim muhatap
alınmadığımız bir Anayasa paketini, bizim tekliflerimizin önemsenmediği bir
Anayasa paketini, yani bizi görmeyen bir Anayasa paketini biz de görmeyeceğiz,
muhatap almayacağız şeklinde yaklaşımımız vardır. Dolayısıyla bunu başka
şekilde... (AKP sıralarından gürültüler)
O arkada İnternet okuyacaksan
sesini çıkarma ya da doğru dürüst dinlemesini öğren!
SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) –
Doğru konuş, doğru dinleyelim.
BENGİ YILDIZ (Devamla) –
Bilmiyorsun, işte dinlemesini de bilmiyorsun, saygın da yoktur yani. Biz burada
görüşümüzü ifade ediyoruz...
SONER AKSOY (Kütahya) – Sen
önce konuşmasını öğren!
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen... Niye müdahale ediyorsunuz?
BENGİ YILDIZ (Devamla) – Sen
uyuyorsun, gece yarılarına kadar uyuyorsun o arka sıralarda.
BAŞKAN – Sayın Yıldız, lütfen
Genel Kurula hitap edin.
SONER AKSOY (Kütahya) – Sen
konuşmasını öğren, biz uyumayız!
BENGİ YILDIZ (Devamla) – Sen
öğren! Senden mi öğreneceğim?
SONER AKSOY (Kütahya) –
Tabii!
BENGİ YILDIZ (Devamla) – 526
sıra sayılı Yasa’nın 9’uncu maddesinde belirli iyileştirmeler var ama ne yazık
ki mevcut Terörle Mücadele Kanunu ve Türk Ceza Kanunu faşist bir ruh hâline
sahiptir. En azından 12 Eylül Anayasası ve hukuku gibi faşizm kokan bir
düzenlemeye sahiptir, hem TMK hem TCK. Dolayısıyla bunun köşesinden bucağından,
2006 yılında çıkarıp, şimdi, tıpkı Anayasa gibi yamayla düzeltilebilecek bir
yasa değildir. Irkçı, ötekileştirici bir düzenlemedir ve halkımızın başına da
bela bir düzenlemedir.
Kürt sorununu daha çok
tutuklama, daha çok öldürme üzerinden çözmeyi önerenler, doksan yıllık inkâr ve
imha politikalarının iflas ettiğini görmeyenler, eğer bunu göremiyorlarsa, bu
halka daha çok acı çektirecektir demektir. Çünkü kimse, Kürtleri asimilasyon ve
imha konseptiyle teslim alamayacaktır. Kürt halkı,
binlerce yıldır bu toprakların asli unsurudur. Göçmen değildir, misafir
değildir, hiç kimsenin lütfuna da gerek duymuyor. Kürt halkı, birilerinin
kabulü veya inkârı üzerinde var veya yok olmaz. İnsanlığın ve uluslararası
hukukun ve devletimizin de imza altına aldığı uluslararası sözleşmelerin ve
uluslararası hukukun getirmiş olduğu hakları talep etmek bizim en meşru ve
yasal haklarımızdır.
Türkiye eğer bu sorunu çözmek
istiyorsa, bugüne kadar altına imza attığı Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi
Haklar Sözleşmesi’ndeki çekinceleri, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları
Sözleşmesi’ndeki çekinceleri, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’ndaki
çekinceleri ortadan kaldırarak ülkemizdeki temel problemleri giderebilir. Bunu
bile Kürtlere ve ötekilere çok görenler bu sorunları çözmenin çok uzağında
durmaktadırlar.
Ülkemizde yaşanan Kürt sorunu
ve ondan kaynaklı sorunları bir asayiş ve bir terör sorunu olarak göstermeye
çalışanlar, İttihat Terakki ve onların siyasi uzantıları doksan yıldır yaşanan
acıların ve ölümlerin tek sorumlusudur. Bugün, taş atan çocuklar şahsında
çocukları suçlu gösteren, çocukların suç işlediğini… Devletin ve yöneticilerin
de buradaki sorumluluklarını görmemesi bu sorunun temelinde yatan çözümsüzlük
politikalarıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
BENGİ YILDIZ (Devamla) –
Sayın Başbakan 12 Eylüldeki zulme ve idamlara gözyaşı döküyor; her insanın da
dökmesi gerektiğine inanıyoruz fakat bugün de aynı sorunların katmerlisini
yaşıyoruz. Ölümler, işkenceler her gün halkımızın yakasına yapışıyor. Bunun
için ağlamak için, bunun hesabını sormak için, bu sorunları bitirmek için,
demokratik ve barışçıl bir çözüm bulmak için otuz yıl sonrayı mı bekleyip
tekrar bunlar için ağlayacağız sayın milletvekilleri?
Dolayısıyla mevcut TMK’daki
değişiklik, sorunları tekrar ötelemekten başka hiçbir şeye yol açmayacak,
birkaç ay sonra biz yine bu Parlamentoda “suça itilen çocuklar, taş atan
çocuklar” adı altında bu şeyleri tartışmaya devam edeceğiz. Çünkü,
sorunları erteleyen, öteleyen bir yaklaşıma sahiptir.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce
heyeti saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Karar yetersayısı istiyoruz.
BAŞKAN - Arayacağım Sayın Şandır.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kâtip üyeler arasında
anlaşmazlık olduğu için, elektronik cihazla oylama yapacağım.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 526 sıra
sayılı yasa tasarısının 9. maddesindeki “Bu fıkra hükümleri çocuklar hakkında
uygulanmaz” ifadesi yerine “Bu fıkra bütün çocuklar hakkında uygulanmaz”
şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Ahmet Tan.
BAŞKAN –
Ahmet Tan, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET TAN (İstanbul) – Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; önergem üzerinde söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Görüştüğümüz bu tasarı
çocuklardan çok, büyüklerin işine yaramakta. Bu konudaki rakamları dün geç
saatlerde Mersin Milletvekili arkadaşım Ali Rıza Öztürk belirtmişti ama
rakamlar Adalet Bakanlığının taze rakamları, üç gün evvelki rakamlar. Şu anda,
toplam 2.460 çocuk var, adli suçlu sayısı, bunlar içinde 168’i… Ama 11 çocuk
hükümlü durumda. Tabii 11 değil 1 çocuk bile olsa dikkate değer, o yüzden taş
atan çocuklar konusuna el atmış durumdayız, iyi de yaptık. Ancak, bir de taş
atmadığı hâlde, atma imkânı olmadığı hâlde, anneleri mahkûm olduğu için bebek
yaşında hâlen hapishanelerimizde yatan bebeklerimiz var. Çocuk diyemiyorum
çünkü yarıdan fazlası sıfırla iki yaş arasında. 444 anne var şu anda
hapishanelerde, yüzde 10’unu teşkil ediyor bütün mahkûm kadınların. Bunların
üçte 2’si… 479 bebek var ve bebek yaşlarında anneleri kader mahkûmu diye bunlar
daha da ağır bir kader mahkûmiyetini çekmekteler. Bunlara da ilgi göstermemiz
herhâlde gerekiyor. Bu vesileyle bundan söz etmek isteyeceğim.
Kâzım
Karabekir Paşa aynı zamanda milletvekiliydi, “Çocuk Davamız” diye bir eseri
vardır, biliriz hepimiz -Bilemezsek artık, google dolayısıyla her tarafa ulaşma
imkânımız var, tarihe de.- “Bakılmayan çocuklar millî bir tehlikedir. Her yıl
-büyüyünce- ordu saflarına ve halkın arasına karışacaklar ve milletin kıymetini
ve milletin değerini daha aşağı çekeceklerdir. Çocukların bu vatana nasıl sahip
çıkacaklarını kesin olarak bugünden düşünmemiz gerekiyor.” diyor. Bu düşünceyle
bu işe yaklaşmamız lazım.
Şimdi, tabii ki taş atan
çocuklar konusu birtakım yönleriyle ele alınırken burada işte laf atmalar
oluyor, sataşmalar oluyor ama ne yazık ki bu kürsü, muhalefet çıktığı zaman
eleştiriye açık olması gereken bir kürsü. En ufak bir eleştiride hemen “Sataşma
var.” diye söz isteniyor.
Bu Meclis ne yazık ki denetim
yapamıyor, çünkü yasama görevine yoğunlaşmış durumdayız. Denetim yapamıyor
Danışma Kurulu önerileri hep erteliyor. Soru önergelerimiz hiçbir zaman
cevaplanmıyor. Araştırma önergelerimiz aynı şekilde. Gensoru, zaten zinhar
mekruh hâle geldi, hatta çok ağır günah hâline geldi. O bakımdan, bu bebek
konusunun üzerinde durmamız lazım. Bu bebeklerin kan gruplarıyla ilgili,
DNA’larıyla ilgili hiçbir tespitim yok. O yüzden hiçbir ön yargı olmadan bu
bebeklere sahip çıkılması gerekiyor. Bebeklerin -hapishane koşullarında-
sıfırla iki yaş arası, belki işte üç-dört yaş arası bütün karakterinin, bütün
kaderinin ortaya çıktığı bir yaş grubu. O yüzden bu vesileyle bu konuyu da
dikkate getirmemiz ve bu konuda da bir yasa çabası harcamamız gerekiyor. Şimdi,
bunun için, tabii Anayasa’mızın 41’inci maddesi var, çocukların korunmasını ve
bu konudaki gerekli tedbiri almayı üstümüze vazife kılıyor ve ne yazık ki
referanduma giden maddeler arasında bunlar yok, onların olması gerekmiyor.
Herhâlde çocuk konusu, dün, Sayın Başbakanın da gözlerini yaşartarak otuz yıl
öncesiyle ilgili bir ıztırabı ortaya koydu. Bu çocuklarla ilgili annelerinin
ıztıraplarını burada söz konusu edecek bir belge olsa bunu belki benim de
ağlayarak ifade etmem gerekirdi ama hiç ağlamaya, sızlamaya gerek olmadan bu
çocuklar ilgiyi, özeni hak ediyorlar. O bakımdan, bundan sonraki bir gece
yarısı çalışmasında, uzun mesaide bu bebek mahkûmların da bir düzenlemeyi hak
ettiklerini bu vesileyle ifade etmek istiyorum.
Elbette ki Karabekir Paşa’dan
bahsedince onun son derece önemli, zamanın ruhuna uygun bir cümlesiyle
bitirerek, sizleri saygıyla selamlayarak sözlerimi noktalamak istiyorum. Kâzım Karabekir Paşa diyor ki: “Bakılmayan çocuklar, millet
enerjisinin, bakılmayan topraklar gibi vatan enerjisinin kaybedilmesi
demektir.” Son sözü şöyle hatıratında, iki ciltlik hatıratı vardır biliyorsunuz:
“Hayatımda bana zevk veren birçok başarım olmuştur ama en zevklisi, binlerce
bakılmayan, bakımsız çocuğun hayat ve geleceğini kurtarmak olmuştur.” Biz de bu
hissiyatı, tarihten gelen o hissiyatı, bir Meclis üyesinin…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurun.
AHMET TAN (Devamla) - …bir
tarih hissiyatını paylaşma temennisiyle sizlere saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Arayacağım Sayın
Korkmaz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
ancak karar yeter sayısı istendiği için işari oylamayı elektronik cihazla
yapıyorum.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
GÜROL ERGİN (Muğla) – Başkan,
bunlar niye koşarak geldi, niye koşarak gidiyor? Böyle Meclis çalışması olur
mu? Ayıp değil mi? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen sayın
milletvekilleri…
GÜROL ERGİN (Muğla) –
Yakışıyor mu Meclise? Koşarak gel, koşarak git! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
Sayın milletvekilleri, Sayın
Ergin Hoca’mızın, büyüğümüz olarak Genel Kurula nasihatleri her zaman olabilir,
anlayışla karşılamak gerekir.
Teşekkür ediyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya
devam edildi)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/775 esas numaralı kanun
tasarısının çerçeve 9 uncu maddesi ile düzenlenen 5275 sayılı kanunun 107 nci
maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen cümlede geçen “çocuklar hakkında”
ibaresinin “çocuklara” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ali
Öztürk
Konya
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bu önerge ile,
metnin daha kolay anlaşılması ve diğer maddelerle uyumun sağlanması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Tasarının 9’uncu maddesinin
oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına dair önerge vardır; önergeyi
okutup, imza sahiplerini arayacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 526 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesinin oylamasının İç Tüzük’ün 81’inci
maddesine göre açık oylama yoluyla yapılmasını arz ederiz.
BAŞKAN - Mehmet Şandır?
Burada.
Erdal Sipahi? Burada.
Şenol Bal? Burada.
Hasan Özdemir?
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) –
Takabbül ediyorum.
BAŞKAN - Mehmet Akif Paksoy?
HAKAN COŞKUN (Osmaniye) –
Takabbül ediyorum.
BAŞKAN - Mustafa Kemal
Cengiz? Burada.
Muharrem Varlı? Burada.
Nevzat Korkmaz? Burada.
Akif Akkuş? Burada.
Hüseyin Yıldız? Burada.
Behiç Çelik? Burada.
Mümin İnan? Burada.
Yılmaz Tankut? Burada.
Beytullah Asil? Burada.
Ertuğrul Kumcuoğlu? Burada.
Recep Taner? Burada.
Erkan Akçay? Burada.
Metin Ergun? Burada.
Emin Haluk Ayhan? Burada.
Açık oylamanın şekli hakkında
Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, 526 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesinin açık oylama sonucu:
“Oy sayısı
: 233
Kabul : 197
Ret : 26 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Fatih Metin Bayram
Özçelik
Bolu Burdur”
Böylece 9’uncu madde kabul
edilmiştir.
Geçici madde 1 üzerinde dört
adet önerge vardır.
Önergeleri geliş sırasına
göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Okutuyorum:
TBMM Sayın Başkanlığına
526 Sıra Sayılı görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının Geçici 1. maddesinde bulunan “6 ay” ibaresinin “30 gün”
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ertuğrul Kumcuoğlu |
Faruk Bal |
Şenol Bal |
|
Aydın |
Konya |
İzmir |
|
Nevzat Korkmaz |
Akif Akkuş |
Rıdvan Yalçın |
|
Isparta |
Mersin |
Ordu |
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/775 esas numaralı kanun
tasarısının geçici 1 inci maddesinde geçen “altı ay” ibaresinin “yedi ay”
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ahmet
Aydın
Adıyaman
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 526 Sıra
Sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına dair
Kanun Tasarısı’nın Geçici Madde 1’de yer alan “altı ay” ibaresinin “bir yıl”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Bengi Yıldız |
M. Nezir Karabaş |
Hamit Geylani |
|
Batman |
Bitlis |
Hakkâri |
|
Nuri Yaman |
Sırrı Sakık |
Hasip Kaplan |
|
Muş |
Muş |
Şırnak |
|
|
Osman Özçelik |
|
|
|
Siirt |
|
TBMM Başkanlığı’na
526 sıra sayılı kanunun
geçici 1. maddesi anayasaya aykırıdır.
Geçici 1. maddenin tasarı
metninden çıkarılmasını saygılarımızla arz ederiz.
|
Turgut Dibek |
Halil Ünlütepe |
Tayfun İçli |
|
Kırklareli |
Afyonkarahisar |
Eskişehir |
|
Rahmi Güner |
|
Hüsnü Çöllü |
|
Ordu |
|
Antalya |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Önerge üzerinde söz isteyen Tayfun
İçli, Eskişehir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Çok değerli milletvekili
arkadaşlarım, sizleri şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bundan
önceki konuşmalarımda bu geçici 1’inci maddeyle ilgili çekincelerimi
ayrıntısıyla sizlere arz ettim. Şimdi, geçici 1’inci madde -yine özetliyorum,
zaman çok dar- ne getiriyor? Kesinleşmiş bir disiplin cezasını ortadan
kaldırıyor ve bu kanunun 5’inci maddesiyle getirilen yeni haklar doğrultusunda
infaz hâkiminin yeniden bir yargılama yapmasını sağlıyor.
Şimdi, bu 5’inci maddeyi
okuyorum. Nasıl yargılama yapıyor? Diyor ki kabul ettiğimiz 5’inci madde:
“Disiplin cezasına karşı yapılan şikâyet üzerine infaz hâkimi, hükümlü veya
tutuklunun savunmasını aldıktan ve talep edilen diğer delilleri toplayıp
değerlendirdikten sonra kararını verir.” Yani, delil dediğiniz zaman tanık
dinleyebilirsiniz, olayla ilgili, keşif istediyse keşif yapılabilir. Yine,
olayla ilgili, kavga olmuştur, yaralama olmuştur, bilirkişi incelemesi
yapılması gerekirse bilirkişi incelemesi yapar. Bunu kiminle yapacak? Hükümlü
veya tutuklu bizzat katılacak yahut avukatı katılacak.
Şimdi, doktrinde, özellikle
ceza hukukunda Sulhi Dönmezer, Sahir Erman, İlhan Arsel, Selahattin Keyman,
Seha Meray, Çetin Özek gibi üstatlar, profesörler bütün şeylerinde Türk
hukukunda affın genel ve özel olmak ikiye ayrıldığını söylerler, bütün hukuk fakültelerinde
bunu söylerler. Genel af suçu da ortadan kaldırır, cezayı da ortadan kaldırır.
Peki, özel af ne yapar? Özel af da şunu yapar: Ya cezayı kaldırır ya azaltır
veya başka bir cezaya çevirir. Şimdi buradaki düzenlemeyle bir özel af geliyor.
Sayın Bakanın da ifade ettiği üzere, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin önünde
bölücübaşı Öcalan’ın iki adet olmak üzere birçok terör örgütü mensubunun Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi önünde dosyası bulunmaktadır.
Şimdi, bir: Bu bir özel
aftır. Özel af olduğuna göre Anayasa’nın 87’nci maddesine göre Türkiye Büyük
Millet Meclisinin beşte 3 çoğunlukla karar alması lazım. Bu birinci itirazım.
İkinci itirazım: Sayın
Bakanın da ifade ettiği ve tutanaklara geçtiği üzere 526 dosyayla ilgili olarak
bir düzenleme yapılmak ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin olası cezalarına
karşı Türkiye Cumhuriyeti devletini bu işten kurtarmak. Bakın bu da bir özel
düzenlemedir. Kime özel düzenlemedir? Başta bölücübaşı Öcalan, iki dosyası ve
diğer terör örgütü mensupları için özel bir düzenlemedir. Bu nedenledir ki
değerli arkadaşlarım, bu düzenleme Anayasa’ya aykırıdır.
Şimdi, bunu ifade ettikten
sonra… Disiplin cezası kesinleşmiş. Ve yine daha önceki konuşmamda ifade ettim,
Avrupa Konseyi İşkence ve Kötü Muameleyi Önleme Komitesinin 26-27 Ocak 2010
tarihinde yaptığı inceleme Adalet Bakanlığımızın da izniyle yayınlandı. Sayın
Adalet Bakanımız da bu raporun Temmuz 2010’da yayınlandığını ifade etti. Yani çok daha yeni. Şimdi, bu raporda bu Komite Bakanlığa
soruyor: “Şikâyet var. Neden bazı haklardan bu hükümlü yararlanamıyor?” Sayın
Bakanlık da cevap veriyor: “Bu kişi (Öcalan’ın) iki kez disiplin cezasına
çarptırıldığı için ve mevzuatımıza göre böyle bir cezası olduğu için bu
haklardan, ekstra haklardan yararlanamıyor.” diyor. Ekstra haklar nelerdir?
Yine o Avrupa Konseyi İşkence ve Kötü Muameleyi Önleme Komitesinin
raporlarından aktarıyorum özetle: “Ayda iki kez onar dakikalık telefon
görüşmesi, televizyon, dört saatlik havalandırma ve yakınlarıyla açık görüşme
yapma hakkı.” İki adet disiplin cezası olduğu için yerine getirilemiyor. Şimdi
siz bu geçici 1’inci maddeyle… Ki geçici maddeyi hemen
okuyayım size, bakın ne diyor: “Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce verilmiş
ve infaz hâkimliğinin incelemesinden geçmiş -yani kesinleşmiş- disiplin cezalarına
karşı, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren altı ay içinde yeniden yapılan
başvurular biraz evvel yukarıda 5’inci madde olarak size arz ettiğim doğrultuda
yeniden delil göstermek suretiyle yapılacak bir yargılama sonucu yeniden-
karara bağlanacak.” Değerli arkadaşlarım, bu, Anayasa’ya aykırı.
5’inci maddeye hiçbir
itirazım yok. Evet, insanlar kendilerini savunabilmeli ve avukatlarıyla
savunabilmeli, delillerini ibraz edebilmeli ama siz geçici maddeyle geçmişe
yönelik olarak, kesinleşmiş ve kişiye özel bir düzenlemeyi burayı sokarsanız bu
işin çok ciddi hukuki sonuçları olacağı gibi bu işin çok ciddi siyasi sonuçları
olur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) –
Bitiriyorum efendim.
Yarın bir gün, bu yüce Meclisten
aldığımız bu kararlarla ilgili tarihte çok ciddi şekilde sorgulanırız. Benim
dileğim, Bakanlığın bu geçici 1’inci maddeyi derhal çekmesi. Ama sayın Bakanlık bunu çekmezse çok değerli milletvekili
arkadaşlarımdan bu önergenin kabulü şeklinde oy kullanılarak bu geçici 1’inci
maddenin yaşama geçmemesi… Çünkü bu, Anayasa’ya aykırı; bu,insan
haklarına da aykırı diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 526 Sıra
Sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına dair
Kanun Tasarısı’nın Geçici Madde 1’de yer alan “altı ay” ibaresinin “bir yıl”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bengi Yıldız (Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
Madde ile yasa tasarısının
yürürlüğü girmesinden önce verilmiş ve infaz hakimliğinin
incelemesinden geçmiş disiplin cezalarına karşı, bu tasarının yürürlüğe
girmesinden itibaren bir yıl içinde itiraz başvurusu yapma hakkını
düzenlenmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/775 esas numaralı kanun
tasarısının geçici 1 inci maddesinde geçen “altı ay” ibaresinin “yedi ay” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ahmet
Aydın
Adıyaman
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bu önergeyle disiplin
cezalarına karşı yeniden başvuru süresinin uzatılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Sayın Başkanlığına
526 Sıra Sayılı görüşülmekte
olan Kanun Tasarısının Geçici 1. maddesinde bulunan “6 ay” ibaresinin “30 gün”
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak biz bu kanun tasarısına muhalefet yapacağımızı ilk
konuşmamızda ifade ettik çünkü biz bu kanun tasarısının Anayasa’ya aykırı
olduğunu, etnik-bölücü terörü cesaretlendirdiğini ve etnik-bölücü terörle
mücadeleyi zayıflatacağını peşinen söyledik ve bunun geri çekilmesini, doğru
olmadığını, meselenin söz konusu olan çocukların korunması değil doğrudan
teröre bulaştırılan çocukların terör yapmaları karşılığında cezaların
indirilmesi, bir anlamda da bir kısmi af olduğunu ifade ettik ve karşı
çıkacağımızı söyledik.
Ayrıca, bu kanun tasarısının
maddeleri üzerinde kimlerin ne oy verdiğini tescil edebilmek için de her maddede
de açık oylama metodunu talep ediyoruz ve açık oylama önergeleri veriyoruz.
Tabii özel bir durum zannediyorum, hem Anayasa’ya aykırılık ifade ediliyor hem
de bu yasaya destek
verilen durumlar da oluyor. Onu da sizlerin takdirine sunuyorum.
Bu madde, bu geçici 1’inci
maddede de çok sıkıntılı bir endişe var. Bu endişeyi her ne
kadar Sayın Bakan yoğun bir gayretle cevaplandırmaya çalıştıysa da bu
endişeleri ortadan kaldırabilmiş değildir çünkü cezası kesinleşen tüm
mahkûmlara disiplin suçlarından dolayı altı ay içerisinde müracaat etmeleri
hâlinde yeniden bir inceleme başlatılabilmesine imkân tanımaktadır ve bu konuda
567 dosyanın da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin önünde beklediği ve bundan
dolayı tazminat cezalarına çarptırıldığımız ifade edilmektedir. Sorumuz
çok açık, net: “Bu 567 dosyanın içerisinde bölücü terör örgütünün lideri ve
örgüt yöneticileri var mıdır?” sorusunun cevabı verilememektedir. Dolayısıyla
toplumun bu noktadaki kuşkuları giderilememiştir.
Ama benim esas, size, bu
madde üzerinde söz alırken ifade etmek istediğim maksadım farklı. Değerli
arkadaşlar, buraya çıkan her AKP sözcüsü çok sıkıştığında, Milliyetçi Hareket
Partisinin tenkitlerine cevap veremez duruma düştüğünde bir meseleye sarılıyor;
aslında, bu, Sayın Başbakanın da müracaat ettiği bir yol. Sayın Başbakanın
bundan önceki grup toplantısında söylediği cümleler çok açık, net. Buradan,
kendi sitelerinden aldığım şekliyle söylüyorum, burada diyor ki: “Size
teröristbaşını teslim edenler sizden o sözü aldılar, o yazılı belgeyi aldılar
ve siz o sözü çiğneyemediniz. Şimdi sıkılmadan çıkmış bunu bize fatura etmek
istiyorsunuz.” Bu, Sayın Başbakanın sözleri. Şimdi ben de size sıkılmanız için,
bu noktada bu tür sözler söylemiş olmak, yanlış bilgi vermek ve bunda ısrar
etmiş olmaktan dolayı, ümit ederim, pişmanlık duyarsınız diye bu konunun
esasını arz etmek istiyorum.
Bir defa, bizi kastediyor
burada çünkü şu anda muhatabı biziz, muhatabı olan diğer iki parti şu anda
Mecliste yok. Bir defa, Abdullah Öcalan 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye teslim
edilmiş ve İmralı’ya yatırılmıştır. Bu tarihte Milliyetçi Hareket Partisi
Mecliste değildir, hükûmette hiç değildir. Dolayısıyla bize Abdullah Öcalan
teslim edilmemiştir. “Teslim edildi.” diyen Sayın Başbakan en hafif tabiriyle
sıkılmadan doğru olmayanı söylüyor.
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Yalan söylüyor, yalan.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Bu
tabir onun, “sıkılmadan…” Ben kendi tabiriyle söylüyorum; bir.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Hükûmet değilseniz niye üzerinize alıyorsunuz?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
İki: Efendim, Abdullah Öcalan Türkiye’ye teslim edildiğinde Milliyetçi Hareket
Partisi hükûmette değil. 15 Şubat 1999… Bilerek konuşacaksınız, karnınızdan
konuşmayacaksınız.
MEHMET OCAKDEN (Bursa) –
Belgeyi de inkâr edeceksiniz herhalde.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen hatibe müdahale etmeyin.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) -
Hele Başbakansanız, devletin tüm bilgi ve belgeleri elinizde, böyle sıkıştıkça
Milliyetçi Hareket Partisine bühtan etmeyeceksiniz, cevabınızı alırsınız.
MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Belge
var belge.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) -
İkinci husus: Bir belgeden bahsediyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Sayın Canikli, dinle… Bir belgeden bahsediyorsunuz, “Bir belge imzaladınız.”
diyorsunuz. Bu belgeyi çıkartmak mecburiyetindesiniz. Milliyetçi Hareket
Partisinin, APO’nun teslim edilmesi sırasında “idam etmeyeceğiz” diye
imzaladığı bir belgeyi çıkartmak mecburiyetindesiniz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
12 Ocak 2000…
MEHMET ŞANDIR (Devamla) -
Çıkartmadığınız takdirde müfteri olursunuz, iftira etmiş olursunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Peki, dosyayı niye göndermediniz?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Şimdi, konuşuyorum…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Meclise niye göndermediniz dosyayı? Nasıl izah edersiniz?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) -
Şimdi, geç sen onları geç, yerinden konuşma, beni dinle.
Bakın, vicdanlarınıza
sesleniyorum. Milletin huzurunda konuşuyorsunuz ve milleti istismar
ediyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Çok açık.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) -
Bakın, söylediğiniz belge 12 Ocak 2000 tarihinde, Abdullah Öcalan teslim
edileli tam bir yıl olmuş. Sayın Başbakan diyor ki: “Size bir belge
imzalattılar, Apo’yu öyle teslim ettiler.” Yok öyle
bir şey.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Şandır, lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Tamam efendim.
Şimdi, bu belgeyi, 12 Ocak
2000, Sayın Bahçeli’nin, Sayın Mesut Yılmaz’ın ve rahmetli Bülent Ecevit’in
imzaladığı bu belgeyi okuyorum. Burada diyor ki…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)-
Son cümlesi…
MEHMET ŞANDIR (Devamla) -
“Bilindiği gibi, Türkiye’nin de yargı yetkisini kabul etmiş olduğu Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin Türk yargısınca verilmiş kararları değiştirmesi hiçbir
şekilde söz konusu değildir.” Bu kararı sizin Başbakanınız, yani Sayın Erbakan
imzalamıştır.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Devam et… Alakası yok.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) -
“Anayasa’mızdan ve uluslararası taahhütlerimizden kaynaklanan süreç
tamamlandığında, dosya gereği için ivedilikle Türkiye Büyük Millet Meclisine
gönderilecektir.”
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Devam edin.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) -
Devam ediyorum: “Genel Başkanlar hukuka saygı içinde aldıkları bu kararın…”
Hangi hukuk? Sayın Erbakan’ın imzaladığı hukuk.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Biz yokuz o zaman daha, AK PARTİ yok.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
“…bu kararın terör örgütü ve yandaşı çevrelerce milleti ve devletiyle
Türkiye’nin yüksek menfaatleri aleyhine kullanılmak istendiğinin
değerlendirilmesi hâlinde, ertelenme süreci kesilerek…”
MEHMET OCAKDEN (Bursa) – İşte
bunun adı bal gibi pazarlıktır!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Dinleyin… Dinleyin… Sayın Okudan, dinle. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
karşılıklı laf atmalar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Şandır,
teşekkür ediyorum.
MEHMET OCAKDEN (Bursa) –
İşte, bunun adı bal gibi pazarlıktır.
BAŞKAN – Sayın Ocakden,
lütfen…
Sayın Şandır, lütfen…
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Sayın Başkan, şu cümlemi söyleyeyim.
BAŞKAN – Hayır, tartışmalara
sebep oluyor.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Önemli bir konu.
BAŞKAN – Biraz önce bir
siyasi partinin temsilcisi tartışmalara sebep… Lütfen… Bundan sonraki önergede
izah edersiniz Sayın Şandır, lütfen…
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Tekrar çıkarım ama önemli bir konu.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
MUHARREM VARLI (Adana) –
Sayın Başkan, neden?
BAŞKAN – Süresi doldu, ne
yapayım?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, size söylüyorum…
BAŞKAN – Sayın Şandır,
teşekkür ediyorum.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Değer milletvekilleri, eğer terör örgütü faaliyetlerine devam ederse erteleme
süreci kesilerek dosya infaza gönderilecek
AHMET
YENİ (Samsun) – Pazarlık yani. Pazarlık orada oluyor zaten.
BAŞKAN – Sayın Şandır, lütfen
ama…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Tamam işte biz de onu söylüyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Şimdi ben size söylüyorum…
BAŞKAN – Lütfen Sayın Şandır…
Teşekkür ediyorum.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
…2002’nin sonuna kadar terör örgütü…(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) –
Anlaştınız ya!
MUHARREM VARLI (Adana) – Sen
anlaştın, sen! (MHP sıralarından gürültüler)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
“Terör faaliyetinde bulunma, ben de seni affedeyim” İşte pazarlık bu.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Buna devam edeceğiz. Bize sıkılmadan attığınız iftiraları… (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Şandır… Sayın
Şandır, böyle bir usulümüz yok, lütfen… Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Geçici madde 2’de dört adet
önerge vardır, geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/775 esas numaralı kanun
tasarısının Geçici 2 nci maddesinde geçen “onbeş gün” ibaresinin “yirmi gün”
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ahmet
Aydın
Adıyaman
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
526 sıra sayılı TMK ile bazı
kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısının geçici ikinci
maddesinde yer alan "on beş" ibaresi çıkarılarak, yerine "otuz"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Rıdvan Yalçın |
Nevzat Korkmaz |
Oktay Vural |
|
Ordu |
Isparta |
İzmir |
|
Hasan Çalış |
|
Mehmet Ekici |
|
Karaman |
|
Yozgat |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 526 Sıra
Sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına dair
Kanun Tasarısı'nın Geçici Madde 2'de yer alan "onbeş gün" ibaresinin
"altmış gün" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Bengi Yıldız |
M. Nezir Karabaş |
Hamit Geylani |
|
Batman |
Bitlis |
Hakkâri |
|
Sırrı Sakık |
Nuri Yaman |
Hasip Kaplan |
|
Muş |
Muş |
Şırnak |
|
|
Osman Özçelik |
|
|
|
Siirt |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 526 sıra
sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik yapılmasına dair
kanun tasarısının geçici 2. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
|
Ali İhsan Köktürk |
Atila Emek |
Rahmi Güner |
|
|
|
Zonguldak |
Antalya |
Ordu |
|
|
|
Kamer Genç |
Ali Oksal |
Halil Ünlütepe |
|
|
|
Tunceli |
Mersin |
Afyonkarahisar |
|
|
|
Turgut Dibek |
|
Hüsnü Çöllü |
|
|
|
Kırklareli |
|
Antalya |
|
|
Geçici
Madde 2: "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar hakkında hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiş olanların, bu Kanunun yürürlük
tarihinden itibaren 6 ay içinde mahkemeye başvurmaları halinde, mahkemece
hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı geri alınır ve Ceza Muhakemesi
Kanunun 231. Maddesinin 7. fıkrasındaki kayıtla bağlı olmaksızın, başvuruda
bulunan sanık hakkında yeniden hüküm kurulur."
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen Kamer Genç, Tunceli Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 526 sıra sayılı kanunun geçici 2’nci
maddesinde verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum.
Önergemiz basit. Kanun
metninde “Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar hakkında hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiş olanların, bu kanunun yürürlük
tarihinden itibaren on beş gün...” diyor. Biz bunu altı aya çıkarıyoruz. Çünkü
on beş gün çok kısa bir zaman. İnsanların bu kanunun yayınlamasından hemen
haberi olması ve on beş gün içinde hareket etmesi yetersiz oluyor. O bakımdan
biz bunu altı aya çıkarmak istiyoruz.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, tabii, Sadullah Ergin’in Adalet Bakanı olmasıyla Adalet
Bakanlığı bir kaosa dönüştü, hak ve hukuku rafa kaldırdı,
hukuk devleti ilkesi yok edildi. Şimdi, bakın, kendisine... Tabii bu kanun
geldiği zaman -soru sorma hakkımız yok ki- sorsak, çok, Adalet Bakanlığında
yapılan bir sürü usulsüzlükleri, kanunsuzlukları, hukuka aykırılıkları sorma
imkânımız yok. Şimdi, İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş hakkında İçişleri
Bakanlığı, yaptığı yetmiş ihalede suistimal yaptığı tespit edildiği hâlde
şikâyet üzerine soruşturma izni vermiyor, Danıştaya gidiyor, Danıştay üçüncü
ayda burada bir suistimal var ve soruşturma açılmasına karar veriyor. Karar,
mart ayından beri İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gidiyor, soruşturma yok.
Soruyorum: Sadullah Bey, bu soruşturmayı ne zaman yapacaksınız?
AHMET YENİ (Samsun) –
Önergeyle ne alakası var?
BAŞKAN –
Sayın Genç, lütfen önergeyle ilgili konuşur musunuz.
KAMER GENÇ (Devamla) –
Arkadaşlar, bakın, bu Sadullah Bey, Bakan olduktan sonra maalesef savcıları
korkutuyor. Bütün, yani bütün demeyelim de birçok savcıları korkutuyor. İşte,
İstanbul’da Kadir Topbaş’ın soruşturma açılmasına ilişkin maalesef dosyası
incelenemiyor, hakkında soruşturma açılmıyor. Bir devlette suistimal
yapanların, ihalede yolsuzluk yapanların arkasında Adalet Bakanı ve savcı sahip
çıkarsa, o memlekette soygunu, suistimali önlemek mümkün mü arkadaşlar? Mümkün
değil. O zaman nerede hak, nerede adalet? Şimdi, Sadullah Bey, sabahın beşinde
çıkıyor...
BAŞKAN –
Sayın Genç, lütfen önergeyle ilgili konuşur musunuz.
KAMER GENÇ (Devamla) –
...Erzurum Özel Ceza Mahkemesine telefon açıyor, diyor ki: “İlhan Cihaner’i sen
orada yargılayabiliyorsun.” Bu senin görevin mi?
AHMET YENİ (Samsun) –
Önergeyle ilgili konuş, önergeyle!
KAMER GENÇ (Devamla) – Özel
yetkili mahkeme… 250’nci maddede ne diyor? 250’nci maddede diyor ki: “Birinci
sınıfa ayrılan hâkim ve savcıların yargılanma yeri Yargıtaydır.” Peki, nasıl
oluyor da sen bu kanunları nazara almıyorsun da özel olarak bu hükümleri
uyguluyorsunuz?
Değerli milletvekilleri,
Turhan Feyzioğlu bir gün “Hüseyin” diye bir milletvekiline bir metin yazıyor.
Yazdığı metinde diyor ki: “Hüseyin, buraya gelince yüksek sesle oku.” Tabii,
Hüseyin okuyor okuyor, oraya gelince “Hüseyin, buraya gelince yüksek sesle oku.”
diyor.
Şimdi, bizim Tayyip Bey’e de
birileri metinler yazıyor, eline veriyor, o da geliyor cama gösteriyor yani bir
cam burada, bir cam burada, bir de karşıda, bunlar yayın yapıyor. Vatandaşlar
bunları bilsin, camdan okuyor. Şimdi, o yazıyı yazanlardan birileri demiş ki:
“Tayyip Bey, buraya geldiğin zaman ağla.” Şimdi, Tayyip Bey de oraya gelince
ağlıyor. Şimdi, neyse…
AHMET YENİ (Samsun) – Ayıp,
ayıp, istismar etmeyin onları! İnsanların duygularıyla oynamayın!
ALİ KOYUNCU (Bursa) – Ayıp!
Samimiyet var, samimiyet var orada!
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi,
değerli milletvekilleri, bakın, bu vatandaşlar bilsin ki, Tayyip Bey, burada
hep camdan bunları okuyor.
AHMET YENİ (Samsun) –
İstismar etmeyin!
KAMER GENÇ (Devamla) – Ve ne diyor, o sizin de alkışladığınız yani
sizin alkışladığınız Tayyip Bey o şeylerde? “Efendim, bu Anayasa projesi
AKP’nin projesi değil, millî projedir.” diyor ve siz alkışlıyorsunuz.
AHMET YENİ (Samsun) –
Milletin, milletin!
KAMER GENÇ (Devamla) – Ve
diyor ki: “Genel Kurulda muhalefet partisi bir tek önerge vermedi.” Doğru mu?
Açın bir arkadaşlar; muhalefet partileri kaç tane önerge verdi? Hiçbirisini göz
önünde tutmadınız.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Katkı sağlama önergesi değil, engelleme…
KAMER GENÇ (Devamla) – Peki,
bu nasıl bir millî projedir? AKP dışında bu Anayasa’ya herhangi bir katkıda
bulunan bir kimse var mı? Yahu, bir toplum karşısına çıkıyor, 340 kişi
karşısında bu kadar gerçek dışı konuşuyor ve siz alkışlıyorsunuz. Yahu, millet
de görüyor bunları.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Taktik önerge... Konuşma önergesi, şu anda yaptığınız gibi!
KAMER GENÇ (Devamla) –
Değerli milletvekilleri, bakın, sizin içinizde çoğu bugün hâlâ milletvekili
olan kişiler… 1984 yılında Konseyin süresi bittikten sonra “Hıdır Aslan” diye
yirmi iki yaşındaki bir genç idam edildi. Ben onun idam dosyasını okudum ve 12
Eylülde bunun idam edilmemesi için…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
KAMER GENÇ (Devamla) – …o
dosyayı o zaman bekletmiştik ama Özal geldi, iktidara geldiğinden bir sene
sonra Hıdır Aslan’ı getirdi, sebepsiz yere idam etti ve bu çocuk 22 yaşında
idi, ona idam oyu verenlerin bir kısmı şu anda sizde milletvekili. Şimdi,
Tayyip Bey’in çıkıp da burada, efendim, Eren’e veya öteki arkadaşlara ağlamasını,
ben gerçekten, yapmacık bir hareket buldum.
AHMET YENİ (Samsun) – Ne
anlarsınız ağlamaktan!
KAMER GENÇ (Devamla) -
Elbette ki, o insanlar haksız idam edildi. Onların acılarını biz de yüreğimizde
paylaşıyoruz ama sen sekiz sene beklemişsin, şimdi, Anayasa’ya kabul çıksın
diye her şeyi feda ediyorsun. Böyle bir şey olmaz arkadaşlar. Millet de biliyor
ki, Tayyip Bey bu Anayasa’ya kabul çıktıktan sonra diktatörlüğünü ilan edecek.
ALİ KOYUNCU (Bursa) – Ne
alakası var?
KAMER GENÇ (Devamla) – Çünkü, Anayasa Mahkemesini elde edecek. Çünkü, Anayasa
Mahkemesinde bir tek kişi değil, yani hep istedikleri, kendilerinin tayin
ettikleri kişiler olacak, 1
tane Kılıç değil, aşağı yukarı 17 Kılıç olacak orada. Aynı
derecede, bugün…
ALİ KOYUNCU (Bursa) – Nasıl
olacak o 17 tane? Yedek üyeler gelecek, yedekleri kim atadı? Şu anda orada
gelecek olan 4 tane yedeğin 3 tanesini kim atadı?
KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, işte Abdullah Gül seçiyor ya, niye
efendim…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ (Devamla) -
…seçiyor ama bunu kimden seçiyor? Sayıştay’dan seçiyor. Sayıştay’dan üye
seçiyorsunuz… Sayıştaya burada üye seçildi…
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) –
Geç yerine be!
KAMER GENÇ (Devamla) - Onun
için, yani, şimdi, bakın, bunları bilmiyorsunuz, bunları söylüyoruz, bu
söylediklerimiz size iyilik, bunları öğrenin bari ya! (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Genç lütfen…
ALİ KOYUNCU (Bursa) – Kamer
Bey, 4 tane yedek üyenin 3 tanesini Necdet Sezer atadı.
AHMET YENİ (Samsun) – Ya ne
anlar o işten be!
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sen
keşke anlasan da!
BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri…
Teşekkür ediyorum.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Sayın Başkan, Sayın Hatip konuşmasında ismimi zikrederek şahsıma
sataşmada bulundu, söz istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.- Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in, Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce kürsüde konuşan
Hatip, şahsımı ismen zikrederek birkaç kez, yargıda savcıların soruşturma
yapamadığına, onlara baskı yaptığıma dair beyanlarda bulundu.
KAMER GENÇ (Devamla) –
İstanbul Belediyesi hakkında niye soruşturma açmıyorsun?
AHMET YENİ (Samsun) – Dinle,
dinle, öğrenmek bile istemiyorsun.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Bu şahıs, bir süre önce, Danıştay’da çalıştığını sürekli ifade eden
birisi olduğundan bu konularda cehalet içerisinde olmadığını biliyorum.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) –
“Şahıs” diye kimden bahsediyorsun, milletvekili o!
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Bu konuların cahili değil, bu
soruşturmaların nasıl yapılıp yapılmadığını bilebilecek durumda. Ancak öyle
anlaşılıyor ki, gerçeklerin böyle olmadığını bile bile bu kürsüde bu hilafı
hakikat, gerçek dışı beyanları yapmaktan çekinmemiştir. Şöyle ki: İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanıyla ilgili bir soruşturma izni verilmesi kararından
bahsederek, aylardır bunun İstanbul Başsavcılığında beklediğini ama soruşturma
sonucunda şu ana kadar herhangi bir sonuç çıkmadığını ifade ediyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır,
başlamadı soruşturmaya, daha savcı başlamadı.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – 2004 yılından itibaren Adalet Bakanlıklarının savcılıklarla organik
bağları kesilmiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Nasıl
kesilmiş?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Yargı yetkisinin kullanılmasına dönük olarak, Adalet Bakanları
savcılara soruşturma aç, açma deme imkânı içerisinde değildir. Bu Meclis, bu
yetkiyi 2004 yılında kaldırmıştır.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Neyi
kaldırmış?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Onun dışında, bu konuya ilişkin müddei müddeasını ispatla
mükelleftir.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Tamam,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, hangi tarihte gitti karar?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Sayın Genç bu iddiasını ispat etmekle mükelleftir, eğer ispat
etmiyorsa müfteri konumundadır.
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Hep
öyledir.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Ayrıca, son birkaç aydır basına yansıyanlara bakar ise hangi savcı ve
hâkimlerin ne şekilde baskı altına alındıkları… Önümde bu konuşmaların
içerikleri var. “Bu kadar da olmaz ki kardeşim, 200 kilo uyuşturucu yakalatmış
uyuşturucu baronunu bana tahliye ettirmek için baskı ve tehdit yapılıyor. Bu
devam ederse gidip Bakanlığa şikâyet edeceğim.” diyen hâkim, savcıların beyanlarına
karşı, bu arkadaşlarımızın bugüne kadar kürsüde bir tek itiraz ortaya
koyduklarını gördünüz mü? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Bakan,
teşekkür ediyorum.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Değerli arkadaşlar, ben Sayın Genç’in burada söylediklerinin
tamamının iftira olduğunu ifade ettim, iddiasını ispat etmekle mükelleftir.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Bunları biliyorsan söyle, burada işte. Belgeler sende, varsa söyle.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)
4.- Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Samsun Milletvekili
Osman Çakır’ın; Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın; Hakkâri Milletvekili
Hamit Geylani’nin; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 2
Milletvekilinin; Mardin (Eski) Milletvekili Ahmet Türk ve 20 Milletvekilinin;
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve Batman Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in
Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Adalet Komisyonu Raporu (1/775, 2/84,
2/407, 2/477, 2/508, 2/534, 2/711) (S. Sayısı: 526) (Devam)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Karar yeter sayısı istiyorum
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın
Başkan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı hakkında dört aydır soruşturma
yapılmadığı için bekliyor savcıda. Niye yapmıyorlar?
BAŞKAN – Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul etmeyenler…
Sayın milletvekilleri, karar
yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 22.29
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.41
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 138’inci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
526 sıra sayılı Tasarı’nın
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 526 Sıra
Sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına dair
Kanun Tasarısı'nın Geçici Madde 2'de yer alan "onbeş gün" ibaresinin
"altmış gün" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bengi Yıldız (Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Madde ile bu yasanın
yürürlüğe girmesinden önce hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması
kararı verilmiş olanların, istemeleri halinde altmış gün içinde yeniden
mahkemeye başvurma hakkı verilerek, bu kararın aksine yeniden hüküm kurulmasını
talep edebileceklerdir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler…
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Kabul etmeyenler…
Biraz geç söylediniz Sayın
Işık.
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Hayır, oylamadan söyledim Sayın Başkan, yapmayın.
BAŞKAN – Sayın Işık, “Kabul
edenler…” dedikten sonra… Yani burada… (MHP sıralarından gürültüler)
ALİM IŞIK
(Kütahya) – “Oylama” dediğiniz anda ben karar yeter sayısı…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Efendim, elinizde kronometre mi var?
BAŞKAN – Sayın Işık,
tartışacak herhangi bir şey yok. Tutanakları isteyebiliriz.
S. NEVZAT
KORKMAZ (Isparta) – Elinizde kronometre mi var yani, duymuyor musunuz! Söyledi
ya! Yapmayın efendim ya!
BAŞKAN – Diğer önergede
istersiniz Sayın Işık. (MHP sıralarından gürültüler)
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) –
Hayır canım, olur mu öyle şey!
BAŞKAN – Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Sayın Başkan, ben zamanında karar yeter sayısı istedim.
Tutumunuzun…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Ne zaman neyi isteyeceğimizi size mi soracağız? Olur
mu öyle şey?
BAŞKAN – Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
526 sıra sayılı TMK ile bazı
kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısının geçici ikinci
maddesinde yer alan "on beş" ibaresi çıkarılarak, yerine
"otuz" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Sayın Başkan, katıldığı için konuşma olmaz burada. Önergeye katıldı.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Dediğiniz doğru, öyle bir kuralımız var.
ŞENOL BAL (İzmir) – Ne demek
konuşma olmaz? İsteyen konuşur.
BAŞKAN – Komisyon katılmadı
efendim, takdire bıraktı.
Buyurun Sayın Şandır. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten, kabul edilen önergenin
gerekçesi okunur, konuşulmaz ama ben, bir önceki maddede “Bu konuşmaya devam
edeceğiz.” demiştim ama Sayın Bakan takdir etti, önergemizi kabul etti ama
müsaade ederseniz, biraz önce bıraktığımız konuşmayı ben biraz da suhuletle,
sükûnet içerisinde tekrarlamak istiyorum.
Aslında, sizden umudum
kesildi. Gerçekten, anlamak istemiyorsunuz ama milletimizin…
İBRAHİM HASGÜR (İzmir) –
Bizim sizden kesilmedi.
YILMAZ TANKUT (Adana) – Bir
dakika dinleyin!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Efendim, lütfen laf atmadan bir dinleyin.
BAŞKAN – Lütfen müdahale
etmeyin.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Lütfen sizler de bir konuşmayın.
Şimdi, değerli arkadaşlar…
Milletime hitap ediyorum. Bakın, tekrar ediyorum, konuşmayı çok sevdiğiniz ve
bundan dolayı, bunun üzerine, Milliyetçi Hareket Partisini suçlamak istediğiniz
bu konuda, tekrar ediyorum: Sayın Başbakanın ifadesi, işte bizi kastederek
diyor ki: “Bir belge imzalayarak Abdullah Öcalan’ı teslim aldınız ve idam
etmediniz.” Bu bilgi yanlış. Biz de söylüyoruz: Teslim
alırken imzaladığımız belgeyi göstermeniz lazım. Böyle bir belge yok.
Göstermezseniz, bunun hangi nitelemeyle karşılanacağını bilmeniz lazım ama eğer
bir belge arıyorsanız ve bu belgeye sığınıyorsanız, bu belgeyi şimdi size
okuyorum, hem idraklerinize hem vicdanlarınıza, sizden umudumu kestim,
milletime hitaben okuyorum. Bu bir karar metni, bu bir müzakere metni falan
veya karşılıklı pazarlık metni değil, bir karar metni. Hükûmetin üç partisinin
genel başkanı, 12 Ocak 2000 tarihinde oturmuşlar, bir konuyu yedi buçuk saat
tartışmışlar, devletin tüm birimlerinin görüşlerini almışlar ve kendi
aralarında bir karara varmışlar, bunu yazılı hâle getirmişler. Gizlisi saklısı
yok. Bu devletin arşivinde ve bu sizin elinizin altında.
Bu karar metninde şunu
söylüyor sayın üç lider, diyor ki: “Koalisyonu oluşturan DSP, MHP ve ANAP’ın
Genel Başkanları, bugün Başbakanlıkta yaptıkları toplantıda, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin teröristbaşı Abdullah Öcalan hakkındaki kesinleşmiş idam
cezasının infazının bir süre ertelenmesine ilişkin ihtiyati tedbir kararını
ayrıntıları ile değerlendirmişlerdir. Bilindiği gibi Türkiye’nin de yargı
yetkisini kabul etmiş olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türk yargısınca
verilmiş kararları değiştirmesi hiçbir şekilde söz konusu değildir.”
Bugün de böyle, o gün de
öyleydi ve bunun böyle olmasına imzayı da atan Sayın Erbakan’ın Başbakanlığı
dönemidir, 11 no.lu protokol.
“Anayasamızdan ve
uluslararası taahhütlerimizden kaynaklanan süreç tamamlandığında, dosya gereği
için ivedilikle Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilecektir.”
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Bu süreç, hangi süreç?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Bu,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin aldığı ihtiyati tedbir kararı.
“Genel
Başkanlar, hukuka saygı içerisinde –hem uluslararası hukuka hem de iç hukuka
saygı gereğince- bu kararın –bakın, bu kararın- terör örgütü ve yandaşı
çevrelerce, milleti ve devleti ile Türkiye’nin yüksek menfaatleri aleyhine
kullanılmak istendiğinin değerlendirilmesi hâlinde –yani, teröre devam etmeleri hâlinde-
erteleme süreci kesilerek, infaz sürecine derhâl geçilmesi hususunda görüş
birliğine varmışlardır.”
MEHMET OCAKDEN (Bursa) –
Bunun adı, muhatap almaktır.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Değerli milletim, değerli milletvekilleri, milletin değerli vekilleri…
MEHMET OCAKDEN (Bursa) –
Muhatap alıyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Ben
söylemiyorum, bir anlaşma yapmışsınız.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Milletin değerli vekilleri, bu İktidarın, bu 57’nci Cumhuriyet Hükûmetinin bir
kararı. Bu Hükûmetin üç tane partisi vardır. Bu üç partinin iki tanesi, idam
uygulamasına karşıdır ve Türkiye Cumhuriyeti devleti 1984’te başlayan bir moratoryum ilan etmiştir ve idam cezasını infaz etmemektedir,
1984’ten bu yana. Kaldı ki bu Hükûmetin iki partisi de idam
cezasına bütünüyle karşıdır ama Milliyetçi Hareket Partisi inancı gereği, sözü
gereği bu infazın -çünkü devlete isyan eden bir isyancının idam edilmesi
gerektiğine samimi olarak inandığı için- mahkemenin kararının uygulanmasında
direnmiştir, yedi buçuk saat direnmiştir ama devletin ilgili birimlerinin de
mütalaası sonucunda Hükûmet üyeleri arasında böyle bir karar ortaya
konulmuştur.
Nedir bu karar? İdama karşı
olan diğer 2 sayın lider de şuna imza atmışlardır: Eğer terör örgütü teröre
devam ettiği takdirde süreç durdurulacak ve infaza hemen geçilecektir, idama
“Evet.” demişlerdir. Karar budur arkadaşlar. Bunu anlamak istemiyorsanız bu
sizin takdiriniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AKİF AKKUŞ (Mersin) –
Anlamazlar, anlamazlar.
BAŞKAN – Sayın Şandır, lütfen
tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Şimdi ben size bir başka husus hatırlatacağım. Tabii, suçüstü yakalanmış
olmanın telaşı içerisinde tapırdıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET OCAKDEN (Bursa) –
Suçüstü yakalanan sizsiniz.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
lütfen… Müsaade edin efendim.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Bakın, değerli arkadaşlar, Sayın Başbakan 17 Nisan 2010 tarihinde “Kürt
açılımının önünü açmak için Anayasa’yı değiştiriyoruz.” dedi. Bu talep kimin
talebi? Bu talep PKK’nın talebi. İşte burada belgesi:
Habur’da getirilen dört mektubun içinden çıkan belgenin birisinde Kürt
sorununun çözümünün önünün açılması talebi vardır. Siz PKK’nın talebini
gerçekleştirmek için Anayasa değişikliği yaptınız. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Milliyetçi Hareket Partisi bunun için size güvenmemekte ve bunun
için, getirdiğiniz kanunlara milletin hayrına olmadığı için “Hayır.”
demektedir.
Bunu bilgilerinize özellikle
de milletimin bilgilerine sunarım ve gecenin bu geç saatinde idamla, Apo’yla
Milliyetçi Hareket Partisini suçlamak gayretinizi gerçekten beyhude bulurum,
gerçekten suçüstü yakalanmış olmanın telaşı olarak görürüm.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/775 esas numaralı Kanun
tasarısının Geçici 2 nci maddesinde geçen “onbeş gün” ibaresinin “yirmi gün”
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ahmet
Aydın
Adıyaman
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Nurettin Canikli, Giresun Milletvekili.
Buyurun Sayın Canikli. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben de gerçekten gecenin bu
saatinde bu tartışmayı sürdürmek istemiyorum ama konu önemli. Konuyu biz
açmadık. Bu değerlendirme, biraz önce yapılan değerlendirme doğru değil. (MHP
sıralarından gürültüler) Bu yazının ne anlama geldiğini, bu kararın, bu ifadenin
ne anlama geldiğini bir de bizim bakış açımızla kamuoyunun bilmesi gerekiyor.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Nurettin Bey, Habur’u cevaplandır, Habur’u, Habur’u.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, müsaade edin lütfen.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Şimdi bakın, aslında ben Sayın Şandır’a gerçekten çok teşekkür ediyorum. İlk
defa, ilk defa bir resmî, yetkili bir kişi yani Milliyetçi Hareket Partisinin
bir yetkilisi bunun bir pazarlık olduğunu alenen -kayıtlara da geçti- ortaya koydu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ben kendisine çok teşekkür ediyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Sen Habur’u cevaplandır, Habur’u.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Allah yardımcınız olsun.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Şimdi neden pazarlık? Pazarlık nedir? Tabii pazarlığın açık olması gerekmez,
örtülü pazarlık da olabilir.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Siz
bilirsiniz! Pazarlık sizin işiniz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Sayın Şandır aynen şunu söyledi: “Terör örgütüne biz şu mesajı verdik: Eğer sen
terör faaliyetlerine devam edersen bu durdurma sürecini keseceğiz, dosyanın
infazı için yani idam cezasının gerçekleştirilmesi için Meclise göndereceğiz.”
dediniz, doğru mu? Aynen öyle söylediniz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Sekiz senede böyle bir cümle kurabildin mi sen?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Peki, ben söyleyeyim… Bakın, metinde de çok net olarak var, isterseniz buradan
da okuyalım değerli arkadaşlar. (MHP sıralarından gürültüler) İzin verirseniz
ben de meramımı anlatayım.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
360 milletvekilin var, yedi düvele meydan okumak için böyle bir cümle
kurabildin mi sen?
BAŞKAN – Sayın Korkmaz,
lütfen…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
– Diyor ki: “Terör örgütü, alınan bu
kararın, terör örgütü ve yandaşı çevrelerce milleti ve devletiyle Türkiye'nin
yüksek menfaatleri aleyhine kullanılmak istendiğinin değerlendirilmesi hâlinde,
yani eğer terör faaliyetlerine devam edersen, beni rahatsız edecek -yani o
zaman Hükûmeti, bu imzası bulunanları rahatsız edecek- bir adım atarsan o
zaman…”
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – İdam
ederiz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
İdam ederiz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
“…dosyayı, idam işlemi yerine getirilmesi için Meclise gönderirim.” diyor.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Söyle, söyle!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Bundan daha iyi bir
şey olur mu?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Pazarlık! Çok net bir pazarlık!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
“Pazarlık” deyince sen şu Habur’u anlatsana Habur’u!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) -
Sayın Şandır tarafından da burada tescil ve tespit edilmiştir.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Şu Habur pazarlığını bir anlatsana sen!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) -
Bakın, değerli arkadaşlar, Sayın Şandır diyor ki konuşmasının başında, metnin
birinci bölümüne atfen: “Burada, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine bir sözü var,
alınmış kararlar var. Dolayısıyla biz bu idam cezasını infaz edemeyiz. Onun
için bu gönderilmedi, onun için böyle bir karar alındı.” diyor. Bunu da
söyledi, aynen… Onu da işte, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin… Atıf yapılarak
buna atfediyor.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Habur’u unutturamazsınız!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) -
Şimdi burada sormak lazım: Madem Avrupa İnsan Hakları Mahkemesini, böyle bir
bizi bağlayıcı bir taahhüt var, yazılı ya da başka şekilde bir taahhüt var…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Habur’u bir anlat, Habur’u, Habur’u.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) -
…siz, terör örgütü birtakım faaliyet yaptığı zaman, nasıl infaz edilmek üzere,
ertelemeyi kesip göndereceksiniz madem?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Şu Habur’u bir anlatsana, Habur’a bir cevap ver!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Soruyorum. Öyle değil mi? Madem Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine, bunu, bu
çerçevede infaz mümkün değil, bir sonraki cümlede çelişiyorsunuz kendi
kendinizle.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hiç
öyle değil!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) -
Bu mümkün değilse nasıl göndereceksiniz?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Şu Habur’u bir anlatsana!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) -
İkinci cümlede diyorsunuz ki: “Göndereceğim gerekirse. Bunun değerlendirmesini
ben yapacağım.”
Sayın Şandır’a bir şey için
daha teşekkür ediyorum değerli arkadaşlar. Sayın Şandır diyor ki…
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Dışarıda PKK’yla iş birliği yap, gel burada açıklama yap!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) -
“Biz aslında bunun, bu ertelemenin Anayasa’ya aykırı olduğunu biliyorduk, buna
da karşıydık. Yedi buçuk saat direndik.” diyor. “Yedi buçuk saat, kapalı
kapılar ardında mücadele ettik.” Kiminle mücadele ettik? “DSP’yle, ANAP’la
mücadele ettik.” Neyin mücadelesini verdik diyor? “Bu dosya bir an önce infaz
edilmek üzere Meclise gönderilsin.” diye uğraştık diyor, “Çok uğraştık…”
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Evet.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) -
Yedi buçuk saat! Yedi buçuk saat sonra pes ediyorlar. Anlamı o.
MEHMET OCAKDEN (Bursa) –
Çekilselerdi.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) -
Yani, bütün direnç yedi buçuk saat! Eğer gerçekten karşıydınız böyle bir şeye,
böyle bir dosyanın orada muhafaza edilmesi, gönderilmemesi gerçekten yanlışsa,
neden yedi buçuk saat değil, daha uzun süre dayanmadınız? İktidarda kalmak için
mi?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Şu Habur’u da bir anlatsana, daha zamanın var.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, değer miydi, değer miydi? Açın bakın o haberlere. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, MHP sıralarından gürültüler)
Şimdi, biraz önce Sayın
Şandır dedi ki: “Açılımla ilgili talep PKK’dan geldi, referandumla ilgili talep
ya da Anayasa değişikliğiyle ilgili talep PKK’dan geldi.”
ŞENOL BAL
(İzmir) – Tabii, öyle.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bu nasıl taleptir ki
buna en çok -biraz önce konuşmamda söyledim- direnç gösteren, en çok
karşı çıkan, engellemek için de bütün gücünü gösteren PKK.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Canikli, işte burada.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Bugün biz PKK’yla, karşı çıkanlarla aynı safta değiliz. Biz “hayırcı değiliz.
Hayırcı kim? Soruyorum: Kim hayırcı? Bunun cevabının verilmesi gerekir. Kim
hayırcı?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Habur’u da anlat, Habur’u!
ŞENOL BAL (İzmir) – Başkan
vekillerinizin söylediği sözler ortada.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) -
PKK “Hayır.” diyor, PKK “Hayır.” diyor değerli arkadaşlar ama biz “Evet.”
diyoruz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Tasarının geçici 2’nci
maddesinin oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına dair önerge vardır.
Önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 526 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın geçici 2’nci maddesinin oylamasının İç Tüzük’ün
81’inci maddesine göre açık oylama yoluyla yapılmasını arz ederiz.
Mehmet Şandır? Burada.
Şenol Bal? Burada.
Erdal Sipahi?
HAKAN COŞKUN (Osmaniye) –
Takabbül ediyorum.
BAŞKAN – Hakan Coşkun
takabbül etmekte.
Mustafa Kemal Cengiz? Burada.
Mehmet Akif Paksoy? Burada.
Hasan Özdemir? Burada.
Hüseyin Yıldız? Burada.
Akif Akkuş? Burada.
Nevzat Korkmaz? Burada.
Behiç Çelik? Burada.
Ertuğrul Kumcuoğlu? Burada.
Abdülkadir Akcan? Burada.
Mümin İnan? Burada.
Beytullah Asil? Burada.
Yılmaz Tankut? Burada.
Emin Haluk Ayhan? Burada.
Erkan Akçay? Burada.
Recep Taner? Burada.
Muharrem Varlı? Burada.
Metin Ergun? Burada.
Açık oylamanın şekli hakkında
Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, 526 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın Geçici 2’nci maddesinin açık oylama
sonucu:
“Oy sayısı
: 239
Kabul : 213
Ret : 26 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Fatih Metin Bayram
Özçelik
Bolu Burdur”
Böylece Geçici Madde 2 kabul
edilmiştir.
10’uncu madde üzerinde dört
adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/775 esas numaralı kanun
tasarısının 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının B)
bendinde geçen “üçüncü fıkrası” ibaresinin “üçüncü fıkra hükmü” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ahmet
Aydın
Adıyaman
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren
tablo tutanağa eklidir.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 10-A/2. Maddesindeki ”ibaresi” kelimesinin “ifadesi” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ali Rıza Öztürk |
Turgut Dibek |
Halil Ünlütepe |
|
Mersin |
Kırklareli |
Afyonkarahisar |
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Gürol Ergin |
Ahmet Küçük |
|
Malatya |
Muğla |
Çanakkale |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 526 Sıra
Sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına dair
Kanun Tasarısı’nın Çerçeve 10. Maddesinin aşağıdaki şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Madde 10-A)
Terörle Mücadele Kanunun;
1) 2 inci maddesinin ikinci
fıkrası
2) 7 inci maddesinin ikinci
fıkrasının (a) bendi
3) 9 uncu maddesinin birinci
fıkrasının ikinci cümlesi
4) 13 üncü maddesinin birinci
fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan“onbeş yaşını tamamla-mamış” ibaresi
B) İnfaz Hakimliği
Kanununun 2 inci maddesinin üçüncü fıkrası, Yürürlükten kaldırılmıştır.
Bengi Yıldız |
M. Nezir Karabaş |
Hamit Geylani |
|
|
Batman |
Bitlis |
Hakkâri |
|
Nuri Yaman |
Sırrı Sakık |
Hasip Kaplan |
|
Muş |
Muş |
Şırnak |
|
|
Osman Özçelik |
|
|
|
Siirt |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Terörle
Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik yapılmasına ilişkin kanun
tasarısının, onuncu maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
|
Rıdvan Yalçın |
Oktay Vural |
Hasan Çalış |
|
Ordu |
İzmir |
Karaman |
|
Nevzat Korkmaz |
Mehmet Ekici |
Hüseyin Yıldız |
|
Isparta |
Yozgat |
Antalya |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen Hüseyin Yıldız, Antalya Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 526 sıra sayılı
tasarının 10’uncu maddesi için vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Öncelikle yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bölücü terör örgütüyle çıkan çatışmada 7 askerimiz şehit olmuştur.
Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır, Türk milletine başsağlığı,
gazilerimize de acil şifalar dilerken Hükûmetten bu acıları sona erdirecek
önlemleri almasını da bütün Türk milletinin beklediğini, artık anlamasının
zamanının geldiğini, hatta geçmekte olduğunu da belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
Adalet ve Kalkınma Partisi, ülke gündemini son zamanlarda sıkça işgal eden taş
attırılan çocuklar konusunu her geçen gün büyüyen bir trajedi konumuna
getirmiştir. Bugün için trajedinin başaktörü olan çocuklarımız, yarınların kin
ve nefretle dolmuş bir potansiyel tehlike oluşturacaklardır. Her çocuk bir
gelecektir. Çocuklarımız bizim geleceğimiz ise geleceğimizi kendi ellerimizle
karartmamalıyız. Sekiz yıldır tek başına Anayasa’yı değiştirebilecek sayıyla
iktidarsınız. Şimdiye dek Anayasa Mahkemesi ve Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu
dışında, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Meclis Başkanlığı, Hükûmet ve devletin
tüm kurumları Adalet ve Kalkınma Partisinin emrindedir. Yazılı ve görsel
basının yüzde 80’i yandaşınız, ticari piyasanın da büyük bir bölümü candaşınız
konumundadır. Ülkemizin yaşadığı sorunları çözmeniz için bu millet size ne
kadar daha iktidar süresi için tahammül etmelidir? Kaç yıl daha iktidar
olmalısınız ki yaşanan sorunları çözebileceksiniz?
Bugün on sekiz yaşında olan
çocuklarımız Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldiğinde on yaşındaydı. Bu
çocuklar taş atmasını da bilmiyorlardı. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara
geldiğinde on yaşında olan bu çocuklar, AKP’nin sekiz yıllık iktidarında taş
attırılan, molotof attırılan, belediye otobüslerini yakan, karakollara, askere,
polise havai fişek atar duruma gelmişse bunun suçlusu kimdir? Adalet ve
Kalkınma Partisidir. İyi bir gelişme olunca başarıyı nasıl sahipleniyorsanız,
kötü gelişmeleri de sahiplenmek zorundasınız. Siz sahiplenmemeye devam
ederseniz, Türk milleti size bunu sahiplendirir.
Sekiz yıllık Adalet ve
Kalkınma Partisinin İktidarında Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası
sözleşmelere uymayarak ülkemizi küçük düşürdünüz. Çocuklarla ilgili kararlarda
çocukların çıkarına öncelik vermediniz. Çocukların gelişmesini göz önünde
bulundurmadınız. Çocukları, küçültülmüş büyükler olarak gördünüz. Çocukların
gelişimlerinin değişik aşamalarında, değişik ölçülerde korunmaya, gelişimlerine
sağlayacak önlemleri desteklemediniz. Çocukların kişiliklerinin yapılandığı bu
dönemde cezaevi koşullarının çocukta kişilik bozukluklarına yol açmasına sebep
oldunuz. Bunu neyle söylüyorsunuz? Bugün getirmiş olduğunuz 526 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’yla söylüyorsunuz. Diyorsunuz ki: “Sekiz yıldır uygulanmakta
olan kanunlar, bu kanunlardan dolayı da taş attırılan çocuklar sebebiyle
ülkemiz hem çocuklarımıza zarar vermekte hem de uluslararası arenada küçük
düşmektedir.” diyorsunuz. Kim söylüyor bunu? Adalet ve Kalkınma Partisi
söylüyor.
Peki, sekiz yıldır
neredeydiniz? Eğer bu çocuklar, bugünkü uygulanan yasalardan dolayı taş
atıyorsa, askerine, polisine molotof atıyorsa, bunlardan dolayı ülke geriliyor
ve bundan dolayı terör artıyor, askerlerimiz, polislerimiz, korucularımız şehit
oluyorlarsa, bu yasayı çıkarmamaktan dolayı Adalet ve Kalkınma Partisi sekiz
yıldır bunun sorumlusudur, şehitlerimizin sorumlusudur, gazilerimizin
sorumlusudur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Başbakan ve Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli yöneticileri çok
sıkıştıkları zaman her şeye başvuruyorlar. Sayın Başbakanın sözüm ona gözleri
dolarak bahsettiği Pehlivanoğlu ve diğer 12 Eylül cuntasının idam ederek şehit
ettiği, şehit edilirken de cuntacı katillerden aman dilemeyen, tek hedefleri
ülkemizin bütünlüğü, millî ve manevi değerlerimizin korunması olan
ülküdaşlarımın, bugün, aynı fikirleri hayatı pahasına savunmaya devam eden
hayattaki ülküdaşlarıyız. Sekiz yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarında
belki rahmetli Pehlivanoğlu’nun, belki de 12 Eylül cuntasının idam ederek şehit
ettiği ülküdaşlarımın yakınlarını Türk milliyetçisi oldukları için sürgün
ediyorsunuz, İktidarınız döneminde.
Sayın Başbakan, biz şehitlerimizi
yüreklerimize gömdük. Bizim acılarımızı tazeleyip kanatmayınız. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Yıldız.
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler…
Sayın milletvekilleri, karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 23.11
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 23.17
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 138’inci Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
Tasarının 10’uncu maddesi
üzerinde Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım:
Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Karar yeter sayısı vardır ve önerge kabul edilmemiştir.
526 sıra sayılı Tasarı’nın
görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 526 Sıra
Sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına dair
Kanun Tasarısı’nın Çerçeve 10. Maddesinin aşağıdaki şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Madde 10-A)
Terörle Mücadele Kanunun;
1) 2 inci maddesinin ikinci
fıkrası
2) 7 inci maddesinin ikinci
fıkrasının (a) bendi
3) 9 uncu maddesinin birinci
fıkrasının ikinci cümlesi
4) 13 üncü maddesinin birinci
fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “onbeş yaşını tamamla-mamış” ibaresi
B) İnfaz Hakimliği
Kanununun 2 inci maddesinin üçüncü fıkrası,
Yürürlükten kaldırılmıştır.
Bengi
Yıldız (Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Sırrı Sakık, Muş Millitevekili.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce, gerçekten, AKP
Grup temsilcisini burada izlerken hayretler içerisine düştüm. Dün grubunuzda
bir bütün olarak hepinizin gözleri yaşlıydı, insanlar idam edildiği için
gözleriniz yaşlıydı. Kimileri sizin için “timsah gözyaşları” demişti ama ben
eminim ki vicdanınızın sesine kulak verdiğiniz için gözleriniz yaşlıydı. Ama
bugün ilginçtir, dün gözyaşı akıtanlar bugün idamı burada savunuyorlar. Şimdi,
bu nasıl bir ruh hâli? Bu nasıl bir demokrasi, bu nasıl? Yani bu nasıl bir ruh
hâli? Gerçekten anlamakta zorluk çekiyoruz. Yani sorun Kürtler olunca hemen
idama sarılıp birbirinize ipi atmakla sorunu çözeceğinizi mi düşünüyorsunuz?
Eğer bu şekilde sorun çözülmüş olsaydı, zaten cumhuriyetin kuruluşundan bugüne
kadar 29 isyan oldu, 28’ini bastırdınız, ha idamlarla ha faili meçhul
cinayetlerle ama 29’uncu çıkmazdı. Bugün 29’uncu isyanla mücadele ediyorsunuz
ve Kürtler, yani cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar Kürt coğrafyası
olağanüstü hâlle, Terörle Mücadele Yasası’ndan tutun, şark istiklal
mahkemelerine, şark istiklal mahkemelerinden Dersim kanununa kadar sürekli
olağan dışı yöntemlerle, kanunlarla yönetildi. Peki, sorun çözüldü mü?
Çözülmedi. Bugün Terörle Mücadele Yasası da onun bir benzeri. Bununla da
çözülmeyeceğini hepimiz biliyoruz ama hepimiz hukuka karşı hile, Kürtlere karşı
hukukta hileye başvuruyoruz.
Şimdi, siz Öcalan’ı asmış
olsaydınız bu sorun bitecek miydi? PKK’yi yok etseniz bu sorun bitecek mi? E,
bitmeyeceğini siz de biliyorsunuz. Eğer gerçekten sorunun çözümüyle ilgili bir
projeniz varsa siz çıkıp hâlen Habur’u, hâlen idamı gündeme getirirseniz kimse
size inanmaz. Buradan nemalananlar var. Biz diyoruz: Projeniz olmadığı için siz
de gidip geliyorsunuz, ipe sarılıyorsunuz ve bununla yeniden gündem
yaratıyorsunuz.
Bakın, 59’uncu Hükûmet
döneminde çok önemli şeyler olmuştu. Ne yapıldı? Kürtçe yarım saat, ilk kez,
yani seksen beş yıllık süre içerisinde yarım saatlik de olsa Kürtçe serbest
kalmıştı. Kimin iktidarı döneminde? DSP, Anavatan Partisi ve Milliyetçi Hareket
Partisi döneminde olmuştu. Ne olmuştu? En önemli anayasal değişiklikler o
dönemde de olmuştu.
Avrupa Birliği ile ilgili
süreçte ne oldu? O dönem idam kaldırıldı. Bunlar kötü müydü? Türkiye için
yaptığınız en iyi şeylerdi.
Ama şimdi buradan hâlen idam
üzerinden siyasal anlamda rant devşirmeye çalışırsanız
bu ülkeye haksızlık edersiniz, bu ülkenin çocuklarına karşı… Duyuyorum,
birazdan, bu kürsüde konuşulan şeyleri duyunca tüylerimiz diken diken… Ya, on
dört yaşındaki çocuklara bu nasıl bir düşmanca tavır? “Varsın, kalsınlar
içeride.” diyor. Bu nasıl bir anlayıştır? Sizin çocuklarınız yok mu? Sizin
çocuklarınız, torunlarınız, on dört yaşındaki bir çocuğunuz gece eve gelmediği
zaman rahat uyuyabiliyor musunuz? Ama sorun Kürt çocukları olunca yediden
yetmişe hepsi suçlu! Böyle bir anlayış olmaz, böyle bir kardeşlik olmaz, böyle
bir arada yaşamak olmaz! Aynı havayı teneffüs ettiğim için acı çekiyorum. Yani
bunu hak etmiyoruz. Biz gerçekten eğer kardeşlik temeli üzerinde bir arada
yaşayacaksak, birbirimizin hukukuna saygı göstermeliyiz, iyi şeyler yaptığınız
zaman eminim ki biz yanı başınızda oluruz. Ben, dünkü Sayın Başbakanın o
gözyaşlarının, yani başta da belirttim, böyle timsah gözyaşları olmadığına
inanıyorum ve hepinizin gözü yaşlıydı. Peki, dün bunları söyleyenler, bugün
neden aynı duyguları taşımıyoruz? Neden aynı şeyleri paylaşmıyoruz ve
birbirimizi sürekli ötekileştiren bir anlayış içerisinde oluyoruz?
İdam, evet, bu ülkede artık
gündemimizden çıkmıştır. Bu Terörle Mücadele Yasası ve ona benzer yasalar Kürt
sorununu çözmüyor. Açık ve net olarak söylüyoruz, aslında Kürt sorununu ne
çözer biliyor musunuz: Bir geçmişle yüzleşme komisyonu, hakikatleri araştırma
komisyonları çıkabilir…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Geçmişte İspanya da bunları yaptı, çünkü
İspanya’da da herkesin eli kana bulanmıştı, getirip üstünü “affet ve unut”
politikasını uyguladılar ve İspanya’da iç barışı sağladılar. Şimdi, Türkiye’nin
tam yapılması gereken nokta, İspanya’daki gibi her şeyin üstünü örteceğiz ve
birbirimizi bağışlayacağız, karşılıklı bir helalleşme dönemine gireceğiz. Yoksa
bu yasalarda yapılabilecek küçücük değişikliklerle bu sorunun çözülmeyeceğini
hepimiz biliyoruz. Eğer gerçekten bu ülkeyi, yani bu ülkenin geleceğini birlikte
inşa edeceksek, karşılıklı birbirimizi bağışlamamız gerektiğini düşünüyor,
hepinize teşekkür ediyor, iyi akşamlar… (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 10-A/2. Maddesindeki ”ibaresi” kelimesinin “ifadesi” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Baş-kan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz
isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin millet-vekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, az
önceki konuşmamda, Başbakanla Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın
Kılıçdaroğlu’nun görüşmesini, Milliyet’ten Fikret Bila’ya değerlendiren Cemil
Çiçek’le ilgili konuşma yapmıştım. Şimdi, dikkatlerinize sunmak istiyorum:
Sayın Cemil Çiçek, Fikret Bila’ya Sayın Kılıçdaroğlu’nun yaptığı önerilerle
ilgili değerlendirme yapıyor. Hepimiz biliyoruz ki Sayın Kılıçdaroğlu’nun
yaptığı önerilerden birisi de özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasına ilişkin
idi. Şimdi, Sayın Cemil Çiçek Fikret Bila’ya diyor ki, aynen okuyorum yani
yorum yapıyorum: “Sanıyorum Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu önerisi, son günlerde bu
mahkemelerde görülen davalar ve yürütülen soruşturmalarla ilgili. Bu öneri, bir
bakıma duygusal bir tepkiye dayanıyor. Oysa duygusal nedenlerle tepki yasaları
yapmamak veya yapılmışları kaldırmamak gerekir. Sayın Kılıçdaroğlu’nun sözünü
ettiği 250. maddeye dayalı özel yetkili mahkemeleri biz Cumhuriyet Halk Partisi
ile birlikte kurduk.” Şimdi, ben bunu söyledikten sonra, AKP’nin Sevgili Grup
Başkan Vekili Bekir Bozdağ söz aldı “250’nci madde de oy birliğiyle, beraber
koyduğumuz bir maddedir ve bu maddenin yazımında da -ismini vermiyorum- CHP’den
de değerli bir milletvekili arkadaşımızın büyük emeği vardır, beraber yaptık.
Biz beraber yaptık, doğru olduğuna inanarak beraber yaptık, yalan söylediğimiz
yok, Türk Ceza Kanunu’nun oy sonuçları ortadadır, beraber kabul yönünde hep
birlikte oy kullandık.” dedi, demek ki o zaman yalanı ben söylüyorum.
Değerli arkadaşlarım, şimdi
devam ediyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi 22’nci dönem, Tutanak Dergisi
66’ıncı cilt, Yasama Yılı 3, 27’nci Birleşim, 4 Aralık 2004 Cumartesi.
“250’inci maddeyi okutuyorum.” diyor Sayın Başkan.
Madde okunuyor.
“MUHARREM KILIÇ (Malatya) -
Sayın Başkan, 250 nci madde üzerinde söz istedim "250 nci madde
geçti" diye söz hakkı verilmedi.
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Önergeye geçildi.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) -
Hayır efendim, önergeden önce söz istedim.
Sayın Başkanım "250 nci
madde geçti" diye bana söz hakkı verilmedi; 250 nci madde geçmemişti daha.
BAŞKAN - Sayın Kılıç, biz,
250 nci maddeyi görüşmeye başladık. Maddeyi okuttuk.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - O
zaman, 251 inci madde üzerinde söz istiyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - 251
inci madde üzerinde söz verin efendim. Tamam mı Sayın
Başkanım?
BAŞKAN - Tamam efendim...
Yani, meşruiyet içerisinde çare tükenmez; buluruz.”
“251 inci maddeyi okutuyorum”
diyor Başkan. Ali Dinçer, rahmetli, Başkan Vekili. Okutuyor değerli
arkadaşlarım. Görüşmeler başlıyor. AKP adına bir arkadaşımız konuşuyor,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına da Muharrem Kılıç (Malatya) konuşuyor.
Konuşuyor. “Değerli arkadaşlar, ben, 250, 251 inci maddeyle ilgili grubum adına
söz almış bulunmaktayım.” diyor, devam ediyor: “Bu nedenle, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, getirilen bu düzenlemedeki her üç maddeyi de Türkiye'nin
gerçeklerine aykırı görüyoruz…” diyor, devam ediyor açıklamaya: “250 nci madde,
Adalet ve Kalkınma Partili sayın arkadaşların oylarıyla kabul edildi. Şu anda
iki madde var; 251 ve 252 nci maddeler. Bunları reddedebiliriz. 250 nci
maddeyi, bu tasarının görüşülmesi bittikten sonra tekriri müzakereyle ele
alarak yeniden görüşebiliriz ve onu da reddedebiliriz. Biz, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak, her üç maddeye de karşıyız.
Her üç maddeye de olumsuz oy
vereceğimizi bildiriyor, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan,
kürsü sizin.”
Kürsüye çıkan Adalet Bakanı
Sayın Cemil Çiçek. Burada özel yetkili mahkemelerin neden gerekli olduğunu
anlatıyor. Kendince doğrudur, yanlıştır, ben ona saygı
duyuyorum ama değerli arkadaşlarım, benim burada özenle durduğum konu şudur:
Bakın, Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı Başbakana bir ülkede bazı önerilerde
bulunuyor ve o sürecin bizzat içerisinde olan bir zatı muhteremin o süreci
değerlendirirken Sayın Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanının ve Cumhuriyet
Halk Partililerin sanki hiçbir şeyden haberi yokmuşçasına, toplumu yanıltan bir
davranışını ben doğru bulmadığımı ifade ediyorum.
Burada yapılması gereken
tartışmayı daha da uzatmak değildir; yapılması gereken, Cemil Çiçek’in
öncelikle Cumhuriyet Halk Partisinden, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı
Sayın Kılıçdaroğlu’ndan ve bu Meclisten özür dilemesini ben beklerdim. AKP Grup
Başkan Vekili arkadaşımın da bu yönde yönlendirici olmasını beklerdim. Olayı
böyle…
Ben bir kere -bugüne kadar-
izliyorsanız ısrarla belgelere istinaden konuşurum ve nitekim,
bu açıklama Sayın Fikret Bila’nın köşesinde çıktı. Fikret Bila köşesindeki o
açıklamayı yazarken benden belgeleri isteyerek o açıklamayı yaptı, Cemil
Çiçek’ten de açıklama gelmedi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, şimdi, birbirimizin ne dediğini anlamamız lazım. Toplumu
yanıltarak, toplumun duygularına hitap ederek bir yere gidemeyiz. Bakın, dün,
AKP grup toplantısında Sayın Başbakan, Mustafa Pehlivanoğlu, ülkücü kardeşimizin
ve Erdal Eren, solcu düşünen arkadaşımızın 12 Eylül faşist diktatörlüğü
tarafından idam edilmesi üzerine, aradan otuz kırk yıl geçtikten sonra
gözyaşları döktü. Şimdi, samimi midir, değil midir, ben onu bilmiyorum ama
bunun turnusol kâğıdı vardır. Şimdi, ben, Cumhuriyet Halk Partisinin bir
milletvekili olarak, Sayın Erdal Eren’in ve Mustafa Pehlivanoğlu’nun idamına
ilişkin yasanın yürürlükten kaldırılması için Türkiye Büyük Millet Meclisine
kanun teklifi verdim. Şimdi, merak ediyorum, Sayın Başbakan ve AKP Grubu o
kanun teklifini kabul edecek mi, etmeyecek mi?
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/775 esas numaralı kanun
tasarısının 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının B)
bendinde geçen “üçüncü fıkrası” ibaresinin “üçüncü fıkra hükmü” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ahmet
Aydın
Adıyaman
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe
Kanun tekniği açısından uygun
ibarenin kullanılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Tasarının 10’uncu maddesinin
oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına dair önerge vardır, önergeyi
okutup imza sahiplerini arayacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 526 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 10’uncu maddesinin oylamasının İç Tüzük’ün 81’inci
maddesine göre açık oylama yoluyla yapılmasını arz ederiz.
BAŞKAN - Mehmet Şandır?
Burada.
Şenol Bal? Burada.
Erdal Sipahi? Burada.
Hasan Özdemir? Burada.
Mehmet Akif Aksoy? Burada.
Akif Akkuş? Burada.
Nevzat Korkmaz? Burada.
Hüseyin Yıldız? Burada.
Mustafa Kemal Cengiz? Burada.
Behiç Çelik? Burada.
Mümin İnan? Burada.
Abdülkadir Akcan? Burada.
Ertuğrul Kumcuoğlu? Burada.
Beytullah Asil? Burada.
Yılmaz Tankut? Burada.
Recep Taner? Burada.
Erkan Akçay? Burada.
Metin Ergun?
HASAN ÇALIŞ (Karaman) –
Takabbül ediyorum.
BAŞKAN - Emin Haluk Ayhan?
Burada.
Muharrem Varlı? Burada.
Açık oylamanın şekli hakkında
Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, 526 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 10’uncu maddesinin açık oylama sonucu:
“Oy sayısı
: 257
Kabul : 234
Ret : 23 (x)
(x) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Fatih Metin Bayram
Özçelik
Bolu Burdur”
Böylece 10’uncu madde kabul
edilmiştir.
11’inci madde üzerinde dört
adet önerge vardır, önergeleri geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre
işleme alıyorum.
T.B.M.M Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 526 sıra
sayılı yasa tasarısının 11. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ederiz.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Ensar Öğüt |
Ali Rıza Öztürk |
|
Malatya |
Ardahan |
Mersin |
|
Ahmet Tan |
|
Emrehan Halıcı |
|
İstanbul |
|
Ankara |
Madde: 11- Bu kanun yayımı
tarihinden 10 gün sonra yürürlüğe girer.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 526 Sıra
Sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına dair
Kanun Tasarısı’nın Çerçeve 11. Maddesinin ile aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 11- Bu Kanun yayımı
tarihinden 15 gün sonra yürürlüğe girer.
Bengi Yıldız |
M. Nezir Karabaş |
Hamit Geylani |
|
|
Batman |
Bitlis |
Hakkâri |
|
Nuri Yaman |
Sırrı Sakık |
Hasip Kaplan |
|
Muş |
Muş |
Şırnak |
|
|
Osman Özçelik |
|
|
|
Siirt |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/775 esas numaralı kanun
tasarısının 11 inci maddesinde geçen “yayımı tarihinde” ibaresinin “yayımından
bir ay sonra” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ayhan
Sefer Üstün
Sakarya
TBMM Başkanlığına
526 sayılı tasarının 11.
maddesinin “Bu Kanun yayımından 1 yıl sonra yürürlüğe girer” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Rıdvan Yalçın Oktay Vural Nevzat
Korkmaz
Ordu İzmir Isparta
Hasan Çalış Gürcan Dağdaş Şenol
Bal
Karaman Kars İzmir
Mehmet
Ekici
Yozgat
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
Gürcan Dağdaş, Kars Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
GÜRCAN DAĞDAŞ (Kars) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı’na ilişkin görüşlerimi ifade etmek
için söz aldım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bu vesileyle Sayın
Başbakanın, kandan beslendiği iftirasını
yapıştırmaya çalıştığı ülkücülerin şehitlerinin isimlerini, mektuplarını grup
toplantısında siyaset devşirmek için kullanmasını esefle kınıyor, milletimizin bu
tiyatroyu ibretle izlediğini Sayın Başbakana duyurmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri…
FATİH ÖZTÜRK (Samsun) – Ne oldu canınız mı
sıkıldı?
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen… Lütfen dinleyin.
GÜRCAN DAĞDAŞ (Devamla) –
İzin verin, edepli olun.
Sayın Sakık rakamlandırdı:
“28’inci isyan, 29’uncu isyan…” Bu bir hakikat ama sayısını bilmem ama izni
olursa “geçmişle yüzleşmek” diye bir değerlendirmesinin üzerine bir şeyler
söylemek isterim. Fitnenin geçmişte nasıl tezahür ettiğine dair -izniniz
olursa- iki tarihî vesikayı sizinle paylaşmak istiyorum:
Kâzım Karabekir
Paşa 10 Mart 1920 tarihinde Müdafaai Hukuk Cemiyetine çekmiş olduğu telgrafta
şu tespiti yapıyor: “Planın esas hattı, önce Kürt’ü, hatta Çerkez’i ayırmak,
Türkleri birbirine düşürmek, Anadolu’yu paylaşmak, en sonra da Endülüs’teki
gibi mezalim tatbiki ile Anadolu’daki Türklüğü ve Müslümanlığı bitirmek, Rum ve
Ermeni gibi kendilerine sadık kültürlü yapmaktır.” Geçmişle yüzleşeceksek,
geçmişte fitnenin tezahürüne dair bir tarihî vesikayı dikkatinize getirdim.
İkinci belge, 22 Mart 1920
tarihinde İstanbul’da yayınlanan Albayrak gazetesinin başlığıdır. Umarım ki bu
başlığın üzerinden ifade ettiğimi, mevcut medyamız da milletimizin hayrına
manşet nasıl atılır, millet nasıl uyarılır, tehlikenin ve fitnenin karşısında
millet nasıl ikaz edilir, bunun üzerinden bir ders çıkarır. Gazetenin başlığı
şöyledir: “Bugün çekilen zulüm, kan ve ateş silahı, bütün İslam âlemine, bütün
Turan’a karşıdır. Bu mazlumlar içerisinde Kaşgarlı, Semerkantlı, Tebrizli,
Kazvinli, Erzurumlu, Bakülü, Buharalı, Hiyveli, Konyalı, Türk, Arap, Çerkez,
Kürt aynı durumdadır. Her zulmü, kahrı boğmaya bir parça kan yeter. Ey
Şark, uyan artık, uyan!”
Son olarak da izniniz olursa,
rahmetli Remzi Oğuz Arık Hoca’nın “Coğrafyadan Vatana” başlıklı çalışmasından
bir bölümü dikkatinize getirmek istiyorum: “Anadolu’ya gelirken arkada ne kadar
çok medeniyet, devlet, yurt, hatıra, sevinç ve eziyet bıraktık. Kâh tabiat
afetlerinin, kâh açgözlü komşularımızın, kâh birbirimize düşmemizin silip
süpürdüğü yurtlarımızın hayali gözlerimizde asılı kaldı.” sözlerini hatırlatmak
istediğim Hocamızın düşüncesinden yola çıkarak, milletimizin fitnecilerin elini
boşa çıkaracak akılla buluşmasını Rabbimden niyaz ettiğimi burada ifade etmek
isterim.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye, geçmişten bugüne çok sayıda sorunla karşılaştı, bugün de çok sayıda
sorunla birlikte yaşıyoruz. Siyaset, ekonomi, dış ilişkiler, kültürel ve sosyal
alanlarda çok sayıda sorunumuz var. Bu alanlardaki sorunlarımız toplumu yeteri
kadar bunaltmışken geçmişte eşine rastlamadığımız yeni bir sorunla karşı
karşıyayız: Taş atan çocuklar sorunu. Geleceğimizin güvencesi olarak gördüğümüz
bazı çocuklarımız, maalesef karanlık emellere alet edilerek yaşamdan
kopartılıyor ve cezaeviyle tanıştırılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
GÜRCAN DAĞDAŞ (Devamla) –
Terörün vicdanının olmadığını bize bundan daha iyi hiçbir şey anlatamaz.
Çocukları suistimal ederek herhangi bir amaca ulaşmak istemenin yeryüzündeki en
büyük alçaklık olduğunu burada ifade etmek isterim. Çocukları sistemli ve programlı
bir karanlık hedefin aracı olarak kullanmak istemek en büyük alçaklıktır.
Çocukları koruyacak, çocukların yararına olacak her türlü değişikliğe
Milliyetçi Hareket Partisi kapısını sonuna kadar açacaktır. Ancak, çocukları
koruyorum diye sokakta taş atan çocuklara çocuk hakkı, insan hakları muamelesi
içerisinde bir genel af niteliğinde cümle kapısını açacak bu yasayla ilgili
kimse bizim alet olmamızı beklemesin. Bu bizim, bu millete, bu milletin
tarihine ve çocuklara olan sorumluluğumuzun gereğidir ve bundan asla ve asla
ödün vermeyeceğiz.
Heyetinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Dağdaş.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın
Başkan, Sayın Hatip ismimden bahsederek geçmişle ilgili… Bu konuda açıklama
yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun yerinizden.
SIRRI SAKIK (Muş) – Ben,
müsaade ederseniz…
BAŞKAN – Yerinizden efendim.
Sataşma değil o. Yerinizden açıklama yapın.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bir
sataşma yok.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sataşma
nasıl yok? Müsaade edin Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Sakık, bakın
daha önce de oldu. Yerinizden… Sesiniz duyuluyor efendim. Yerinizden açıklama
veriyorum ben size.
SIRRI SAKIK (Muş) – Peki,
niye bize karşı ön yargılı davranıyorsunuz? Sürekli sizin tavrınız bizimle ilgili
böyle. Hatipler konuşur, zaman zaman iki dakika tolerans verirsiniz ama bizim
arkadaşlarımız konuşur, farklı davranırsınız. Biraz önce soru ve cevapta 9
kişi… 3 kişi bizden olduğu için altıncı sırada… Eveleyip geveleyip on dakikayı
6 kişiye paylaştırdınız. Hakkaniyet istiyoruz, sizden ayrıcalık istemiyoruz.
BAŞKAN – Sayın Sakık, önce
kullandığınız cümlelere dikkat edin, bir.
SIRRI SAKIK (Muş) – Ben
hakkaniyet istiyorum, ben sizden bir şey…
BAŞKAN – Hayır, burada
Başkanlık hiçbir şeyi eveleyip gevelemez. Soru sorma ve cevap verme süresi, o
zaman da izah ettim, on beş dakika. Tutanakları getirtebilirsiniz. Sayın
Şandır’ın soru sorma sırası geldiğinde yedi dakikadan fazlası kullanılmıştı.
Sayın Bakan kendi hakkından, cevap verme süresinden feragat ederek Sayın
Şandır’ın soru sormasına müsaade etti, onun için soru sordu. Soru sorma süresi…
SIRRI SAKIK (Muş) – Kürsüde
de birkaç kez gördüm.
BAŞKAN – Bir saniye Sayın
Sakık.
Soru sorma süresi
tamamlanmıştı. Burada İç Tüzük hükümleri uygulanıyor. Siz zamanında sisteme
girerek soru sormak için ön sıralarda yer almamışsanız, bu bizim Başkanlığın
adaletsizliğinden değil, sizin grubunuzun…
SIRRI SAKIK (Muş) – Biz sizin
uygulamanızdan bahsediyoruz. Efendim, biz son bir iki yıldır…
BAŞKAN - …sayın
milletvekillerinin takip etmemesinden kaynaklanıyor Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Hiçbir partiye,
hiçbir şahsa, hiçbir kişiye karşı Başkanlığın ön yargılı olması söz konusu
değildir. Siz önce kafanızın içindeki o ön yargıları atın!
SIRRI SAKIK (Muş) – Siz ön
yargıları atın! Bizde ön yargı yok.
BAŞKAN – Lütfen yerinize
oturun. Açıklama için iki dakika süre veriyorum.
BENGİ YILDIZ (Batman) – Sayın
Başkan, bu konuyu uzatmak istemiyoruz. Ama…
BAŞKAN – Sayın Yıldız,
lütfen… Sayın Sakık’la konuşuyoruz.
BENGİ YILDIZ (Batman) –
Hayır, sizin bugün sayın hatiplerin altı dakikadan sonraki konuşmalarına
ilişkin birkaç tane uzatma…
BAŞKAN – Evet, yaptım, doğru.
Sayın Sakık’ın itirazından sonra da hiç kimseye vermedim, vermeyeceğim de
bundan sonra.
SIRRI SAKIK (Muş) – Niye bize
yapmıyorsunuz?
BENGİ YILDIZ (Batman) - Ama bize bir saniye bile tahammül etme
kültürünü geliştire-miyorsunuz. Dolayısıyla uygulamalarınızda yanlışlıklarınız
var.
BAŞKAN – Sayın Yıldız, ben
sizden öğrenecek değilim efendim bu kültürü de buradaki idare tarzını da.
Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Sakık.
BENGİ YILDIZ (Batman) -
Benden öğreneceksiniz Sayın Başkan. Eğer haksızlık yapıyorsanız benden de
öğreneceksiniz başkalarından da öğreneceksiniz. O şekilde konuşamazsınız.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın
Başkan, bizimle emir kipleriyle “Otur, oradan konuş” diyemezsiniz.
BENGİ YILDIZ (Batman) - Biz
size somut bir şey söylüyoruz.
BAŞKAN – Buyurun diyorum,
eğer…
BENGİ YILDIZ (Batman) – Somut
bir durum söylüyoruz.
SIRRI SAKIK (Muş) – Diğer
arkadaşlara nasıl davranıyorsanız biz de onu istiyoruz.
BAŞKAN – Diğer arkadaşlara
da, grup başkan vekillerine hepsine de yerinden verdim ben efendim.
İçtüzüğün 60’ıncı maddesi
gereğince kısa açıklama yapmak için söz veriyorum.
Buyurun.
SIRRI SAKIK (Muş) – Adil
değilsiniz, ne yapalım.
BAŞKAN – Siz
belirlemeyeceksiniz benim adil olup olmadığımı, Genel Kurul ve Türk milleti
belirleyecek.
Buyurun.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis)
– Kim değerlendirecek Sayın Başkan? Bu Meclis değerlendirecek!
BAŞKAN – Bu Meclis
değerlendirecek tabii, siz değerlendirmeyeceksiniz.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis)
– Biz değerlendireceğiz.
BAŞKAN - Ben de “Genel Kurul
değerlendirecek.” dedim zaten.
Buyurun Sayın Sakık.
VIII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, konuşmasında “geçmişle yüzleşmek”
hususunda söylediklerinin Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş tarafından farklı
değerlendirildiğine ilişkin açıklaması
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın
Başkan, ben biraz önce kürsüde “Geçmişimizle yüzleşmeliyiz.” derken,
geçmişimiz, cumhuriyetin kuruluşundan, Malazgirt’ten bugüne kadar ortak bir
hayatı paylaşan, hayatın her alanında bir arada olan, 1920’lerde cumhuriyetin
kurulduğunda Türkiye Büyük Millet Meclisinde Mustafa Kemal… Sayın Hatip birkaç
kişiden alıntı yaptı ama Mustafa Kemal aynen şöyle diyordu: “Bu ülke Kürtlerin
ve Türklerin anayurdudur.” 1920’lerden sonra 1921 Anayasası’nda da bunlar var,
Kürtler ve diğer halklar var. Ama 1921 Anayasası’nda varken 1924’te ret ve
inkâr politikası başladı, o gündür bugündür kavgalar devam ediyor. Biz
geçmişimizle yüzleşirken, evet, bir hakikat araştırma komisyonu kurulmalıdır,
geçmişte ne yaşandı, kimin eli kana bulaştıysa bu toplum bilmelidir. Ondan
sonra üstü kapatılarak yeni bir sayfa açılmalıdır. Bizim söylediğimiz budur.
Biz sadece bu ülkenin bir tek kimliğe kilitlenmemesi gerektiğini söylüyoruz.
Diğer kimlikler de en az Türk kimliği kadar değerlidir ve bunun gereği
yapılmalıdır, söylediğimiz budur.
Geçmişle yüzleşmek. Çünkü Lozan’ı, nasıl olduğunu biliriz, nasıl haksızlıkların
yapıldığını biliriz. Buradaki bütün vekillerin de eminim bunu tek tek
bildiklerine... Bizim söylemek istediğimiz: Geçmişte acılar var, bu acılarla
yüzleşmemiz gerekir, yüzleşmeden sorunlarımızı çözemeyiz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)
4.- Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Samsun Milletvekili
Osman Çakır’ın; Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın; Hakkâri Milletvekili
Hamit Geylani’nin; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 2
Milletvekilinin; Mardin (Eski) Milletvekili Ahmet Türk ve 20 Milletvekilinin;
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve Batman Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in
Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Adalet Komisyonu Raporu (1/775, 2/84,
2/407, 2/477, 2/508, 2/534, 2/711) (S. Sayısı: 526) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/775 esas numaralı kanun
tasarısının 11 inci maddesinde geçen “yayımı tarihinde” ibaresinin “yayımından
bir ay sonra” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ayhan
Sefer Üstün
Sakarya
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Önerilen yürürlük tarihinin
daha uygun olacağı düşünülmüştür.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 526 Sıra
Sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına dair
Kanun Tasarısı’nın Çerçeve 11. Maddesinin ile aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 11- Bu Kanun yayımı
tarihinden 15 gün sonra yürürlüğe girer.
Bengi Yıldız (Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen Nezir Karabaş, Bitlis Milletvekili.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasa tasarısının 11’inci maddesi
üzerine verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Terörle Mücadele Kanunu’nda çocuklarla ilgili düzenlemelerde iyileştirme
yapmayı içeriyor bu tasarı. Fakat, daha önceki
konuşmalarda da belirttik, grubumuzun, grubumuzdaki milletvekillerinin 2007
seçimlerinden bu yana verdiği yasa değişikliği teklifleri var, onlarda da
belirttik, sonuçta Terörle Mücadele Yasası, evet, doğrudur, öncelikli olan,
herkesin içini kanatan, Türkiye’de ve dünyada -artık dünyanın da gündemine girmiş
Türkiye’deki taş atan çocuk sorunu- öncelikli sorun budur ama sonuçta Terörle
Mücadele Yasası 2006’dan bu yana, gerçi 91’den bu yana ama özellikle AK PARTİ
döneminde, 2006’da yapılan değişiklikten bu yana gerçekten toplumun üzerinde
bir terör estirmektedir. Şu anda Türkiye cezaevlerindeki hükümlü sayısı tutuklu
sayısı kadardır, bazen bunu geçiyor bile. Bunların büyük bir kısmı siyasi
davalarda alınanlardır, tutuklu olanlardır.
Terörle
Mücadele Yasası, bir taraftan, toplumu baskı altına alma, sindirme, genel bir
baskı; diğer taraftan, yeri geliyor bir ilin valisinin, bir ilçenin
kaymakamının veya oradaki iktidar veya yerel yöneticilerin, yeri geliyor bir
savcının veya bir hâkimin isteği veya talebi doğrultusunda veya düşüncesi
doğrultusunda, ideolojik bakışı doğrultusunda yüzlerce insanın gözaltına
alınması, tutuklanması ve aylarca, bazen yıllarca cezaevinde yatmasını
getiriyor. Terörle Mücadele Kanunu nedeniyle haksız yere
tutuklanan, haksız yere ceza yemiş insanların dışında, tutuklanıp birçok zaman
en az üç ay -çünkü yerelde mahkeme değerlendiriyor- tutuklama kararı
verildikten sonra özel yetkili ağır ceza mahkemesine gidiyor, en az üç ay
sürüyor. Bölge illerinde her bir özel yetkili ağır ceza mahkemesi birkaç ili,
bazen beş-altı ili kapsıyor. En az üç ay, birçok zaman bir yıl, iki yıl suçsuz
bir yere, haksız bir yere cezaevinde kalındıktan sonra serbest bırakılıyor.
Eskiden bu tür davaların birçoğu beraat ettikten sonra AİHM’e gidiyordu, şimdi
iç hukukumuzda da düzenlendi, bunun için tazminat davaları alıyor.
Buradan Sayın Bakanıma
soruyorum: Bir ilde, tek bir hâkim, birkaç yıl içinde, görev yaptığı süre
içinde 100, bazen 150, 200, 300 kişiyi tutukluyor, tutuklama kararı veriyor.
İki ay, üç ay, altı ay, bir yıl bu insanlar yatıyor, ondan sonra serbest bırakılıyor
ve bu insanlar o süre içinde haksız yere yattıkları için dava açıyorlar ve
tazminat ödeniyor hazineden. Bugüne kadar, Sayın Adalet Bakanı veya daha önceki
Adalet Bakanı, bu şekilde, herhangi bir hâkimden, herhangi bir savcıdan bunun
hesabı sorulmuş mudur? Siz 10, 20, 50, 100, 200 kişiyi tutukladınız fakat
bunların hepsi, kimisi üç ay, kimisi altı ay, kimisi bir yıl sonra beraat etti
ve hepsi dava açtı, tazminat aldı. Siz neye göre tutukladınız onları? Çünkü
Terörle Mücadele Kanunu, istediği zaman, oradaki emniyet yetkililerinin
düzenlediği tutanak, savcının tutuklama talebi ve hâkimin o anda verdiği karar
sonucu, bir mitingde bulunan herhangi biri veya bir cenazede, bir basın
açıklamasında bulunan herkesi tutuklama yetkisi var. Yani bu Terörle Mücadele
Kanunu mevcut durumuyla istediği zaman, istediği kişiyi tutuklama kararı
çıkarıyor. Hiçbir somut delile ihtiyaç duymuyor, hiçbir belgeye ihtiyaç
duymuyor. Kamerayla çekilmiş, “Falan mitingde bulundunuz.” ve o insan alınıp
yargılanıyor, birçok zaman
Terörle Mücadele Kanunu’ndaki bir maddeyle…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
MEHMET NEZİR KARABAŞ
(Devamla) - …birçok zaman da iki veya üç maddeden ayrı ayrı yargılanıyor: 2911
sayılı Yasa’ya muhalefet etmek, örgüt propagandası yapmak, örgüt üyesi olmasa
bile örgüt üyesi gibi davranmak.
Bir örnek vereceğim: Üç dört
ay önce, Bitlis’te, Bitlis’ten başlayarak Bitlis Merkez, Güroymak, Tatvan,
Hizan’da on beş gün içinde 141 kişi gözaltına alındı, bunlardan 40 kişi
tutuklandı ve şu anda hiçbiri içeride değil, iki ay, üç ay, dört ay içeride
kalıp serbest bırakıldılar. Peki, bu kadar haksız, bu kadar vicdansız, bu kadar
insafsız bir yasayı ne zaman kaldıracaksınız Sayın Bakan? Neyi bekliyorsunuz?
Bu halk tekrar isyan edip, tekrar bir yerlere, yaşadığı kentleri tıkayıp,
karşınıza çıkıp sizi zorladıktan sonra mı veya yerel, uluslararası kamuoyu sizi
zorladıktan sonra mı çıkaracaksınız? Bu kadar haksız bir uygulama neden devam
ediyor?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Karabaş.
MEHMET NEZİR KARABAŞ
(Devamla) - Bu yasa görüşülürken neden birlikte görüşülmüyor diyor, saygılar
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 526 sıra
sayılı yasa tasarısının 11. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ederiz.
Madde: 11- Bu kanun yayımı
tarihinden 10 gün sonra yürürlüğe girer.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) –Sayın Ensar Öğüt…
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Ensar Öğüt, Ardahan Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Evet,
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Terörle Mücadele Kanunu’nun 11’inci maddesi
üzerinde vermiş olduğum önerge üzerinde konuşmak için söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ben bugün
Güneydoğu’dan geldim.
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) –
Ardahan’dan mı geldin?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) –
Pazartesi günü Şırnak’taydım, salı günü Mardin, bugün de Diyarbakır’da sivil
toplum örgütleriyle toplantı yaptık: gözünüz aydın, AKP orada bitmiş. (AK PARTİ
sıralarından gülüşmeler)
Şimdi, değerli arkadaşlar,
yaklaşık beş yüze yakın sivil toplum örgütleriyle toplantı yaptık, insanları
dinledik, Şırnak’ta üç buçuk saat sürdü, Mardin’de dört saat sürdü,
Diyarbakır’da dört saat sürdü. Sadece dinledik, eleştirdiler, bizi de
eleştirdiler, sizi de eleştirdiler, Meclisi de eleştirdiler ama ortak bir ses:
“Biz Türkiye’nin kalkınmasını istiyoruz. Türkiye’nin bölünmesini
istemiyoruz...”
SIRRI SAKIK (Muş) – Bravo.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – “Terör
örgütünü lanetliyoruz. Terörle devletin arasında bizi sandviç gibi ezmeyin.
Bize daha çok sahip çıkın. Demokrasi haklarımızı verin, insan haklarımızı
verin. Biz insan gibi yaşamak istiyoruz.”
SIRRI SAKIK (Muş) – Ama eklemeden, doğruyu söyle!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) –
Bakın... Bakın... Müsaade edin...
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen... Müsaade edin...
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Şimdi
“Çocuklarımızı içeri atarak bizim çocuklarımızı devletle barıştıramazsınız.”
diyor. “Çocuklarımızı atarak veya gençlerimizi dağda öldürerek bizi devletle
barıştıramazsınız.” diyor. Bunu insanlar diyor.
Bakın, ben bir şey
anlatacağım. Mardin’de şunu anlattı Avukat Erdal, ismini de vereyim buradan,
soyadını söylemeyeceğim: “Benim bir akrabam asker, şehit oldu. Aynı aileden
benim kardeşim, o da dağda öldü PKK militanı olarak, ama aynı çatışmada
öldüler. İkisinin cenazesi de köye geldi, aynı çadırda taziye verdiler. Bizi
bundan kurtarın.” dedi.
İnsanlar barış istiyor,
kardeşlik istiyor. Şimdi, barış ve kardeşlik istiyorsa buna çareyi Büyük Millet
Meclisi bulur arkadaşlar, bunun ötesi yok.
Bakın, sizden istirham ediyorum, inanın, gözlerimiz
doldu. Yani Sayın Başbakanın dün Mecliste gözleri doldu 2 tane gencimizin
asılmasından ama ben ve arkadaşlarım, 7 kişi güneydoğuyu dinlediğimiz zaman,
inanın, zaman zaman bizim de gözlerimiz orada doldu.
Hepimiz insanız. Hepsinin
anası var, hepsinin babası var; herkesin kardeşi var, çoluğu var, çocuğu var.
Bu ülke bizim, bu insanlar bizim.
Bakın, şunu söyleyeyim:
İnanın, biz çok duygulandık arkadaşlar. Yani Diyarbakır’da bir adam şunu
söyledi bana. Bana derken orada açık açık konuştu: “Bize dışkı yedirdiler,
insan dışkısı yedirdiler kardeşim!” dedi.
MURAT YILDIRIM (Çorum) –
Sizin döneminizde...
ENSAR
ÖĞÜT (Devamla) – Müsaade eder misiniz... Şu dönem,
bu dönem...
Arkadaşlar, şimdi bu yüz
karası olayların üzerinden Büyük Millet Meclisi gelir. Şimdi şunu söylüyorlar:
“Bizim çocuklarımızı cezaevine atarak, gençlerimizi dağda öldürerek devletle
barış sağlayamazsınız.” Şimdi, burada bir çocuk... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Müsaade eder misiniz
arkadaşlar... Niye hemen siz bunu şey
yapıyorsunuz?
Bir çocuk, yani kendi isteği
doğrultusunda, arkadaşlarının doğrultusunda istemeyerek gitmiş bir olayı
seyretmiş veya taş atmışsa bu çocuğu kaldırıp cezaevine atarak barışı
sağlayamayız, kardeşliği sağlayamayız. Bunu anlatmak istiyoruz ve Cumhuriyet
Halk Partisi olarak diyoruz ki: Kanı kanla yıkayamayız arkadaşlar. Barışı
sağlamak için toplumsal mutabakatı sağlamak mecburiyetindeyiz. Terör örgütünü
lanetleyeceğiz. PKK, doğrudur, askerimizi şehit ediyor, insanlarımızı
öldürüyor, devletimizi belki de bölmek istiyor ama oradaki insanlar şunu
söylüyor: “Biz bölünmek istemiyoruz, biz Türkiye Cumhuriyeti devletinin
vatandaşı olmaktan da onur duyuyoruz, gurur duyuyoruz.” Bunu Kürt kökenli insanlar
söylüyor. Şimdi, böyle söylüyorsa bu insanlara el uzatmamız, bu insanların
çocuklarını cezaevine atmamamız gerekiyor. Yani, demin bir arkadaşımız söyledi:
“Onların çocukları cezaevinde, bizim çocuklarımız kolejde okusun.”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurun.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) –
Onların çocukları cezaevinde, bizim çocuklarımız kolejde okusun, olmuyor
değerli arkadaşlar. Büyük Millet Meclisi yüce bir meclistir. Bu tip kanunları
çıkartarak, ülkenin bölünmez bütünlüğünü sağlayarak, terör örgütünü de
lanetleyerek, şiddeti de lanetleyerek barışı ve kardeşliği sağlamak için her
türlü yasayı çıkartırsa Cumhuriyet Halk Partisi bunun altına imza atar ve
burada da ben şunu sesleniyorum: Bütün hemşehrilerime selam, saygılarımı
iletiyorum buradan. Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Tasarının 11’inci maddesinin
oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına dair önerge vardır, önergeyi
okutup imza sahiplerini arayacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 526 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 11’inci maddesinin oylamasının İç Tüzük’ün 81’inci
maddesine göre açık oylama yoluyla yapılmasını arz ederiz.
BAŞKAN – Mehmet Şandır?
Burada.
Şenol Bal? Burada.
Erdal Sipahi? Burada.
Mustafa Kemal Cengiz? Burada.
Mehmet Akif Paksoy? Burada.
Hasan Özdemir? Burada.
Hüseyin Yıldız? Burada.
Akif Akkuş? Burada.
Nevzat Korkmaz? Burada.
Behiç Çelik?
GÜRCAN DAĞDAŞ (Kars) – Ben
takabbül ediyorum.
BAŞKAN – Gürcan Dağdaş
takabbül etmekte.
Ertuğrul Kumcuoğlu? Burada.
Abdülkadir Akcan? Burada.
Mümin İnan? Burada.
Beytullah Asil? Burada.
Muharrem Varlı? Burada.
Yılmaz Tankut? Burada.
Erkan Akçay? Burada.
Emin Haluk Ayhan? Burada.
Recep Taner? Burada.
Metin Ergun? Burada.
Açık oylamanın şekli hakkında
Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik
cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, 526 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 11’inci maddesinin
açık oylama sonucu:
“Oy sayısı
: 245
Kabul : 220
Ret :
25 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Fatih Metin Bayram
Özçelik
Bolu Burdur”
Böylece, 11’inci madde kabul
edilmiştir.
12’nci madde üzerinde dört
adet önerge vardır. Ancak, hepsi aynı mahi-yettedir. Okutup işleme alacağım,
önerge üzerinde söz sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
TBMM Başkanlığına
526 sıra sayılı tasarının 12.
maddesinde yer alan “Bakanlar Kurulu” ibaresinin “Adalet Bakanı” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Rıdvan Yalçın |
Oktay Vural |
Mehmet Ekici |
|
Ordu |
İzmir |
Yozgat |
|
Hasan Çalış |
Nevzat Korkmaz |
Gürcan Dağdaş |
|
Karaman |
Isparta |
Kars |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 526 Sıra
Sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına dair
Kanun Tasarısı’nın Çerçeve 12. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Madde 11- Bu Kanun
hükümlerini Adalet Bakanı yürütür.
|
Bengi Yıldız |
M. Nezir Karabaş |
Hamit Geylani |
|
Batman |
Bitlis |
Hakkâri |
|
Nuri Yaman |
Sırrı Sakık |
Hasip Kaplan |
|
Muş |
Muş |
Şırnak |
|
|
Osman Özçelik |
|
|
|
Siirt |
|
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren
tablo tutanağın sonuna eklidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/775 esas numaralı kanun
tasarısının 12 nci maddesinde geçen “Bakanlar Kurulu” ibaresinin “Adalet
Bakanlığı” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ahmet
Aydın
Adıyaman
TBMM Başkanlığına
526 sıra sayılı yasa
tasarısının 12 nci maddesindeki “Bakanlar Kurulu” ibaresinin “Adalet Bakanı”
olarak değiştirilmesini arz ederiz.
|
Halil Ünlütepe |
Turgut Dibek |
Ali Rıza Öztürk |
|
Afyonkarahisar |
Kırklareli |
Mersin |
|
Malik Ecder Özdemir |
Ahmet Tan |
M. Akif Hamzaçebi |
|
Sivas |
İstanbul |
Trabzon |
BAŞKAN – Komisyon aynı
mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor
mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Akif Hamzaçebi, Trabzon Milletvekili… (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Terörle Mücadele Kanunu ile
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı’nın son
maddesini görüşüyoruz. Bu tasarı, Terörle Mücadele Kanunu ile Toplantı ve
Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nda yer alan çeşitli ceza hükümlerinin
hafifletilmesine, indirilmesine veya kaldırılmasına yönelik düzenlemeler
içeriyor. Bu düzenlemelerin önemli bir kısmı çocuklara yöneliktir.
Bir kanunun ceza sistemini
değerlendirirken iki şeye bakmak gerekir: Cezanın birinci özelliği caydırıcı
olmasıdır, ikinci özelliği de ıslah edici olmasıdır. Dolayısıyla, hangi konuda
hangi ceza sistemini kuruyorsanız kurun bu iki özelliği aramak gerekir.
2006 yılında Terörle Mücadele
Kanunu’nda yapılan değişikliklerle, çeşitli diğer kanunlarda yapılan
değişikliklerle cezalar artırılırken, bugün daha farklı bir noktada, daha
farklı bir atmosferde, farklı bir psikolojiyle bu cezalar indirilmektedir.
Dolayısıyla, bakmamız gereken, caydırıcılık var mı? 2006 yılındaki
düzenlemelere baktığımızda bunun caydırıcı olmadığını söyleyebiliriz. O
cezalarla çocuklarımızın terör olaylarına, daha doğrusu Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet etmek suretiyle o toplantılara katılmalarına
engel olabilmiş değiliz. Peki, bu cezalar hafifletilirken bütün bunlar
önlenecek mi? Hayır. Yani, bu tasarıdan bunu beklemek yanlış olur. Bu tasarının
hedefinin bu olmaması gerekir, bu değil.
Çocuklar, çocuklarımız bu
eylemlere, izinsiz gösterilere, izinsiz toplantılara kitle psikolojisinin
etkisiyle katılmış olabilir. Bir başkasının yönlendirmesiyle katılmış olabilir.
Terör örgütünün veya bir başka örgütün yönlendirmesiyle katılmış olabilir veya
kendi iradesiyle katılmış olabilir. Ama çocuklarımız bu eylemlere hangi nedenle
katılmış olursa olsun biz onları feda etmemeliyiz. Bir hatanın, bir kusurun,
bir kabahatin bu çocuklar tarafından hayat boyunca çekilmesini, onların hayatlarının
karartılmasını istememeliyiz. Onların hayatının kararmasına izin vermemeliyiz.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, biz, bu tasarıya, tasarının çocuklarla ilgili
düzenlemelerine bu gözle bakıyoruz.
Çocuklar bizim
çocuklarımızdır. Onları kazanacağız. Onların, bir hatanın kurbanı olarak
hayatlarını feda etmeyeceğiz. Çocuğu çocuk olarak göreceğiz. Bu, uluslararası
sözleşmelerin de gereğidir. Türkiye'nin taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk
Hakları Sözleşmesi bunu emreder. O sözleşmenin gereğini Türkiye Cumhuriyeti
yerine getirmek zorundadır.
Biz, tasarıda bazı
düzenlemeleri de eksik gördük, daha ileri gidebiliriz, yani amaç, daha çok
demokrasi, daha çok insan hakları, daha çok çocuk koruma olmalıdır. Bu
noktalarda eksiklikler gördük, onu ilgili maddelerde arkadaşlarımız ifade
ettiler. Bunları, umarım, ileride gerçekleştirme imkânı bulabiliriz.
Terör bu yasayla önlenir mi?
Hayır. Bu tasarıdan böyle bir şeyi beklemek de doğru değil ama terörün elindeki
silahları, terörün elindeki malzemeyi onun elinden almak gerekir. Çocuklarımızı
daha rahat, daha özgür bırakmalıyız. Terör, bir büyük önlem paketiyle önlenir;
ekonomik yönü olur bu paketin, kültürel yönü olur, sosyal yönü olur, daha güçlü
bir sosyal devlet uygulamasını gerektirir. Bu çok daha
kapsamlı bir konu. Bu proje, bu tasarı o paketin, o projenin bir parçası
olduğu zaman bunlar başarıya ulaşacaktır. Burada doğru bir şey yapılıyor.
Tasarının tereddüt yaratan
maddeleri de vardır, geçici 1’inci madde bunlardan birisidir, burada bir
belirsizlik vardır ancak buradaki belirsizliğe tasarının tümünü feda edecek bir
anlayışa sahip değiliz. Tasarıya prensip olarak olumlu baktığımızı… (AK PARTİ
sıralarından “Oy vermiyorsunuz.” sesi)
BAŞKAN – Sayın milletvekili,
lütfen…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) – Efendim?
Pardon, herhâlde bana değil,
yanlış algıladım.
HASAN KARA (Kilis) – Size
değil…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) – Öyle mi?
Olumlu baktığımızı, bunu
desteklediğimizi ifade etmek istiyorum.
Ayrıca, bölgeye yönelik
olarak, biraz önce burada söz alan bir arkadaşımız oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) – Sayın Ensar Öğüt arkadaşımız, Doğu ve Güneydoğu Anadolu
bölgelerinde Cumhuriyet Halk Partisinin oluşturduğu komisyonun bir üyesi
olarak, yapılan çalışmalardan bir kesit sundu, bir izlenim aktardı, bunu son
derece önemsiyoruz. Komisyonumuzun orada yaptığı çalışmayı son derece
önemsiyoruz. Biz, bu çalışmanın sonuçlarını kamuoyuna bitince açıklayacağız.
Cumhuriyet Halk Partisinin programı olarak, esasen öteden beri programında var
olan bir hususu, güncel gelişmeleri, aradan geçen zamanda ortaya çıkan
ihtiyaçları, sorunları da dikkate almak suretiyle yenileyeceğiz ve kamuoyuna
sunacağız. Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’de Kürt kökenli vatandaşlarımızın
karşılaştığı sorunları çözmeye talip bir partidir. Bu sorunları çözmekte kararlıyız.
Bu sorunların çözümünde atılacak her türlü adımı da bu Parlamentoda
desteklemeye hazır olduğumuzu ifade ediyorum.
Bitirirken hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP, AK PARTİ ve BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Şandır, önerge üzerinde
söz isteyen…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Gürcan Dağdaş…
BAŞKAN – Gürcan Dağdaş, Kars
Milletvekili… (MHP sıralarından alkışlar)
GÜRCAN DAĞDAŞ (Kars) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
AKP İktidarının eşkıya hamilerinin
talimatıyla devreye sokmak istediği, genel affın cümle kapısı olarak gördüğü bu
yasa, müelliflerine tarih ve millet nezdinde itibar kazandırmayacaktır,
müelliflerini itibarsız kılacaktır. Bu ülkenin çocuklarını eşkıyanın himayesine
terk etmek, daha sonra da eşkıyanın suça bulaştırdığı bu çocukları yine
eşkıyanın talimatıyla affetmek, AKP İktidarının, en hafif tabiriyle, gaflet
hanesine önemli bir başlık olarak yazılacaktır.
Kürt kökenli çocuklarımızın
“Feodaliteyi ortadan kaldırıp seni özgürleştireceğim.” diyerek önüne gelen
maskeli eşkıyanın aracı hâline gelmesine izin veren anlayışın sonunda
çocuklarımızı getirdiği nokta, tost hâlidir. Bir tarafta, anasını, babasını,
kendisini köle gibi gören, mallarını, topraklarını elinden alan feodal ve siyaset
ağaları; diğer tarafta “Seni kurtaracağım.” diyerek canlarını, özgürlüklerini
elinden alan terör ağaları.
AKP İktidarı, tost hâline
gelmiş çocuklarımızı ağaların elinden kurtarmak yerine, ağanın yeni
talimatlarını yerine getirsin diye ona teslim etmek için bu yasayı getirdiğini
görmeyecek kadar iktidar ve talimat şehvetine kapılmış durumdadır.
Değerli milletvekilleri,
yıllardan beri ihmal ettiği bu konuyu, özellikle “açılım” denilen yıkım paketi
ile hatırlayan Hükûmet, bu konuda bugüne kadar somut hiçbir adım atmamıştır.
Bu, iptidai sosyal zihniyetin açıkça çocuk istismarıdır ve yalnızca taş atmakla
kalmamaktadır, çok daha önemli ve ciddidir.
Sadece kanun çıkararak bu
sorunun ortadan kaldırılması söz konusu bile olmayacaktır. Taş atmak çocuk
hakkı, çocukları sokaklara sürmek insan hakkı, onlara af çıkarmak da iktidar
hakkı değildir ve olmamalıdır. (MHP sıralarından alkışlar) Partimiz konuyu bu
mecraya dönüştürecek hiçbir sözde tedbirin yanında yer almayacak ve destek
vermeyecektir.
Tasarı Anayasa’ya aykırıdır.
Ayrıca, Terörle Mücadele Kanunu’nun 5’inci maddesinde, terör suçları bakımından
öngörülen artırımın çocuklar bakımından uygulanamayacağına ilişkin 4’üncü
maddedeki düzenleme de hem kanun tekniğine uygun değildir. Kanunda tanımlanan
bir suçun cezasını failler bakımından farklılaştırmak hukuk cehaletinin en
tipik örneğidir.
Aslında örtülü bir af
niteliğinde bu düzenlemeye söz konusu suçlar yaptırımsız bırakılmaktadır.
Yapılan iş, güvenlik tedbiri yalanının arkasına gizlenip bu suçları yaptırımsız
hâle getirmektir. Yapılan düzenlemeyle, bu suçları bir kez işlemek cezasız hâle
gelmektedir. Sırf bu nedenle özendiricilikten faydalanarak, daha önce suça
bulaşmamış hâlde bulunurken örgüt tarafından güvenlik suçlarına karşı suça
itilecek her çocuğun sorumlusu iktidar olacaktır. Tıpkı töre cinayetlerinde
olduğu gibi, yaş küçüklüğü indirimlerinden faydalanabilmek adına bu çocuklara
işletilecek terör amaçlı öldürme, kaçakçılık gibi suçların ve bu suçların zarar
vereceği hayatların sorumlusu iktidar olacaktır. Bu sebeple, iktidarı
milletimizin düşmanlarını sevindiren açılım sürecinden vazgeçmeye, topyekûn
terörle mücadeleyi başlatmaya, çocuk suçluluğu meselesini uzmanlarla
değerlendirip bütün yönleriyle ele almaya, çocuklarımızı suçtan uzak tutup suça
itilmişlerin tekrar topluma kazandırılmasına imkân sağlayacak yasal düzenleme
ve gerekli kurumları oluşturmaya davet ediyoruz.
Bu düşüncelerle tasarıya
“hayır” oyu vereceğimizi arz ediyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Yıldız, önerge üzerinde
konuşacak mısınız?
BENGİ YILDIZ (Batman) – Sayın
Özçelik konuşacaklar.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Osman Özçelik, Siirt Milletvekili… (BDP sıralarından alkışlar)
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; önergemiz üzerinde söz aldım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Dün Sayın Başbakan 12 Eylül
mağdurlarına ilişkin bir konuyu anlatırken duygulandı, gerçekten önemli bir
şeydi bu. Yirmi beş yıl sonra da olsa bir Başbakanın yaşanmış bir faciayı anlatırken
duygulanması kadar insani bir şey yok. Ancak o günlerde biz, o facianın
yaşandığı günlerde biz ya cezaevlerindeydik ya işkencehanelerdeydik ya firardık
ya bir arkadaşımız vuruluyordu ya da arkadaşlarımız cezaevlerinde açlık
grevlerinde yaşamlarını veriyorlardı. İşte bunun izlerini silmek üzere çaba
sarf ediyoruz. AK PARTİ’nin yapmaya çalıştığı işleri azımsıyoruz anlamında
söylemiyorum ama yeterli değil. Bu işler süsleyerek, bu işler makyajla
düzelmiyor, kökten çözümler peşinde olmak lazım. Bu konularda Sayın Başbakan
üzülürken, ancak aynı Başbakan 2006 yılında Terörle Mücadele Yasası’nın bugün
düzeltmeye çalıştığım en ağır maddelerinin Terörle Mücadele Yasası’na girmesini
sağlayan partinin de genel başkanı.
Yine aynı dönemde, 2007
yılında Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nda polisin yetkilerini
genişleterek polisin âdeta yargısız infazlar yapmasına neden olabilecek
düzenlemeler yapıldı.
O düzenleme, 2559 sayılı
Yasa’nın 16’ıncı maddesi, Haziran 2007’de değiştirilmiş; bir kısmını okuyorum:
“Polis, zor kullanma yetkisi kapsamında direnmeyi etkisiz kılmak amacıyla
kullanacağı araç ve gereç ile kullanacağı zorun derecesini kendisi tayin eder.”
diyerek polise sınırsız yetki verilmiş ve polis âdeta yargısız infazlara neden
olmuştur. Yargısız infazlar, bir hukuksal otoritenin, yasal otoritenin veya bir
mahkemenin kararı olmadan insanların cezalandırılması meselesidir.
Bakın, son üç yılda, İnsan
Hakları Vakfının verdiği rapora göre, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nda
polis yetkilerinin sınırsız genişletilmesi sonucu, 50 faili meçhul cinayet var,
109 yargısız infaz, 96 kişi cezaevi veya gözaltında, ölümle sonuçlanan olaylar
var. Yani son üç yılda, Sayın Başbakanın üzüntülerine neden olan konu,
kendisinin Başbakanlığı döneminde, üç yılda, inanılmayacak boyutta yargısız
infazlara tanık oluyoruz.
Bunlardan birkaç örnek vermek
istiyorum:
26 Kasım 2007 tarihinde Baran
Tursun adında bir genç infaz edildi. Polis “’Dur!’ ihtarına uymadı, biz de
aracın tekerleğine ateş ettik.” diyor; Baran’ın araçtaki arkadaşı ise “Ne uyarı
vardı ne barikat, sadece bir selektör gördük, sonra arkadaşımın başı omuzlarıma
düştü.” diyor.
Ekim 2008’de Antalya’da
Çağdaş Gemik motosiklet üzerinde, başından yine, vurularak öldürülüyor. Polis
“Dur!” ihtarına uymadığı için ateş edildiğini, uyarı ateşi edildiğini söylüyor.
Olaylar çok.
Mayıs 2010’da Muğla’da, Muğla
Üniversitesi öğrencisi Şerzan Kurt, yine, başından vurularak öldürüldü. Biz bu
konuyu Plan ve Bütçe Komisyonunda Millî Eğitim Bakanına sorduğumuzda, “Hayır
efendim, o, polisin kurşunu değil. Bu, bir barda, bir kız tartışması sonucu
çıkmış bir olaydır.” demişti. Oysa, bugün, savcılığın
elde ettiği belgelerden, videolardan polisin hedef gözeterek Şerzan Kurt’u
vurduğu şeklinde iddianame hazırlandı ve 10 Ağustosta mahkemesi var Muğla’da ve
biz de orada olacağız.
Yine, önemli bir olay:
Aydın’ın Kuşadası ilçesinde savcılık kararını tebliğ etmek üzere evine gidilen
kişinin karşı koyması üzerine polis kişiyi yaralıyor ve serbest bırakılıyor.
Bir önemli olay daha… Olaylar
çok, bu anlattıklarım yanında başka olaylar da var. Evet, buna benzer çok
sayıda olay var. Yani Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nda polise sınırsız
yetki vermek…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) - …sonucu yargısız
infazlarda çok ciddi artışlar var. Mutlaka Polis Vazife ve Salahiyet
Yasası’nda, bugün bu Yasa’da, Terörle Mücadele Yasası’nda yaptığımız
değişiklikten daha köklü değişiklikler yaparak bunların önüne geçmek
zorundayız.
Bu Mecliste idam konusu
tekrar gündeme geldi, insanlar hâlâ idam peşinde. Ben, 12 Eylül döneminde işçi
önderlerinden Devrimci İşçi Sendikaları (DİSK) Genel Başkanı Sayın Abdullah
Baştürk’ün o düzmece mahkemelerde verdiği bir ifadeyi hatırladım. Sayın Baştürk
idamla yargılanıyordu, düzmece mahkemelerde işçi önderi idamla yargılanıyordu,
ancak Sayın Baştürk demişti ki: “Siz ancak benim ceketimi asabilirsiniz.”
Onları hatırlatıyorum. İdam bu ülkenin gündeminden çıkarılmalıdır.
Hepinize başarılar diliyorum,
yasanın hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. İyi akşamlar. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önerge üzerinde söz isteyen
Bekir Bozdağ, Yozgat Milletvekili… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ben öncelikle, bu tasarıyla
ilgili burada biraz önce yapılan konuşmada, eşkıyanın talimatıyla bu yasa
tasarısının buraya getirildiği ifade edildi. Tabii, Hükûmete karşı da, bu
Meclise karşı da bu bir saygısızlıktır. Hiçbir zaman ne Türkiye Büyük Millet Meclisi
ne de bir Türk Hükûmeti eşkıyanın talimatıyla iş yapmaz, yapmamıştır da. Bunu
kabullenmek mümkün değil, bunu bu kürsüde dillendirmek de doğru değil. Ama o
mantıkla giderseniz şu soruyu da herkes sorabilir. O zaman birileri der ki
“İşte 12 Ocak 2001’de Abdullah Öcalan’la ilgili idam kararı…” Bakın bu Meclisin
şimdiye kadar ne kadar idam dosyası geldiyse hepsi Adalet Komisyonunda
beklemiştir, hepsi! Sadece Başbakanlıkta bekleyen tek idam dosyası budur. Yürek
yetip Meclise bile gönderemediler. O zaman sorarlar “Hangi eşkıya talimat verdi
de bunu orada beklettiniz?” (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ŞENOL BAL (İzmir) – Başka
sermayeniz yok mu?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Ben
oraya girmeyeceğim ama ben sadece bunun doğru olmadığını ifade etmek istiyorum.
O zamanki Hükûmete de eşkıya talimat vermemiştir, bugünkü Hükûmete de
vermemiştir. Çünkü hiçbir cumhuriyet hükûmeti eşkıyadan talimat almaz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ŞENOL BAL (İzmir) – Başka
sermayeniz kalmadı!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Bir
başka konu: Peki, bu yasa tasarısı ne getiriyor? Oraya iyi
bakmak lazım. Doğru bir tasarı bu, faydalı bir iş yapıyoruz. Bu
çocuklar, sonuçta bu ülkenin çocukları, bizim çocuklarımız. Örneğin 2 tane
çocuk suç işledi. Birisi terör örgütünün organize ettiği toplantı ve gösteri
yürüyüşüne katıldı, bir başka çocuk da sendikanın organize ettiği bir toplantı
ve gösteri yürüyüşüne veya başkaca bir çıkar amaçlı suç örgütünün organize
ettiği toplantı ve gösteri yürüyüşüne katıldı. Bizim mevzuatımız nasıl bakıyor?
On dört yaşında çocuk düşünün, on altı yaşında çocuk düşünün. Terör örgütü veya
onun sempatizanlarının organize ettiği bir yere zorla,
kandırılarak, tehditle veya her ne suretle götürülürse götürülsün, oraya giden
çocuk velev ki on üç yaşında olsun özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin
bünyesindeki cumhuriyet savcıları tarafından 250’ye göre soruşturuluyor.
ŞENOL BAL (İzmir) – Kim
çıkardı o yasayı?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Öbürleri çocuklarla ilgili ayrı bir uygulamaya tabi tutuluyor. Peki ikisi de çocuk on üç yaşında, on üç yaşında. Hepinizin
on üç yaşında oğlu, kızı var. Allah aşkına neyi doğru bir biçimde takdir
edebiliyor, siz onların hangi kararlarını ne kadar hür bir iradeyle aldığını
düşünüyorsunuz? Şimdi birine diyorsunuz ki: Siz ayrı bir soruşturmaya, öbürüne
ayrı bir soruşturmaya. Doğru mu bu?
ŞENOL BAL (İzmir) – Kim
çıkardı, kim çıkardı?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Peki
dava açtı şimdi, dava açtığı zaman birisi özel yetkili ağır ceza mahkemesinde
yargılanıyor, öbür çocuk, çocuk mahkemesinde yargılanıyor. E, o da on üç
yaşında, o da on üç yaşında. Birini neden ayrı usullerle takip ediyoruz,
öbürünü neden? Yanlış mı bu? Yanlış.
RECEP TANER (Aydın) – Kanunu
çıkarırken aklınız neredeydi?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Yasada var mı? Var. Peki bu yanlışları düzeltmek
durum, vaziyet bunu gerektirdiğinde bizim görevimiz değil mi? Görevimiz.
Peki ikinci
aşama, şimdi yargılandı, bu çocuk ceza alacak. Suçundan dolayı birisi atıyorum
üç yıl ceza aldı, öbürü de üç yıl ceza alıyor ama Terörle Mücadele Kanunu’nun
5’inci maddesi gereği bunun cezası yüzde 50’de artırılarak veriliyor.
RECEP TANER (Aydın) - Kim
artırdı?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Yani, kanun gereği artırılıyor ve bu kanun yanlış.
RECEP TANER (Aydın) – Kanun
ne zaman çıktı Sayın Bozdağ?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Şimdi biz diyoruz ki: Bu artım kalksın, öbür çocuk ne kadar ceza alıyorsa bu
çocuk da aynı cezayı alsın, eşit olsunlar, kötü bir şey mi cezada eşit
olsunlar. Peki, cezaları aldılar, hapis yatacaklar, infaz edilecek o zaman ne
oluyor? İnfazda diğer çocuk cezanın üçte 2’sini yatarken bu yönden ceza alan
çocuk cezanın dörtte 3’ünü yatıyor, ikisi de on üç yaşında. Neden eşit olmasın?
Eşit olsun.
Peki başka
daha ne var? Şimdi seçenek yaptırımlar var bizim kanunlarımızda. Şimdi bunlara
uygulanmıyor, diğer çocuğa uygulanıyor. Paraya çevirme var, bunlara
uygulanmıyor, diğer çocuğa uygulanıyor. Peki cezanın
ertelenmesi var. On üç yaşındaki buradan ceza alan çocuğa uygulanmıyor “Senin
cezanı ertelemem.” diyor, öbür taraftan cezayı erteliyorsunuz. Hükmün
açıklanmasının geri bırakılması var. Oradakine uygulamıyorsun, oradakine
uyguluyorsunuz. Biz ne diyoruz? Diyoruz ki…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Bitiriyorum Sayın Başkan.
Çocuklar hepimizindir, hepsi
eşit olmalı; soruşturmada eşit, yargılamada eşit, cezalandırmada eşit, infazda
da eşit olsun. 2 çocuğu aynı haktan yararlandırmak istiyoruz. Neresi bunun
ihanet?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Dün niye ayırdınız?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bu,
yapmamız gereken bir şey, vicdani sorumluluğumuz.
ŞENOL BAL (İzmir) – Ne
yaptınız?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bir
başka şey: On üç yaşındaki çocuğu siz alıyorsunuz ceza veriyorsunuz; on altı
yaşındaki bir çocuk adam öldürse daha az bir ceza alır! Yani bir toplantı ve
gösteri yürüyüşüne katılan çocuk…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Yasayı kim çıkardı? Kim çıkardı?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
…oradan ceza aldığı zaman, bir de hesap çıkarın, birisini öldürdüğü zaman
alacak cezayı bir mukayese edin.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Siz hesap yapmadınız mı?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Elinizi vicdanınıza da koyun. Onun için ceza-adalet sistemi de çok önemli. O
çocuk cezaevine giriyor, işte kalıyor üç sene, beş sene, sonra terör örgütünün
yanına gönüllü eleman oluyor, gönüllü terörist oluyor. Bizim derdimiz bu. Bu
çocuklar yarın kurşun atan çocuk olmasın, canlı bomba olmasın ve bomba atan
çocuk olmasın, topluma yararlı, faydalı…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ŞENOL BAL (İzmir) – Ne tedbir
aldın?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
…milletine ve devletine bağlı biri olsun. Onun için bu yasa huzurlarınızdadır.
Kabul yönünde oy vermenizi diliyor hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
İstismara devam, istismara devam!
BAŞKAN – Birleştirilen
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler
kabul edilmemiştir. (AK PARTİ ve MHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)
Tasarının 12’nci maddesinin
oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına dair önerge vardır; önergeyi
okutup, imza sahiplerini arayacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 526 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 12’nci maddesinin oylamasının İç Tüzük’ün 81’inci
maddesine göre açık oylama yoluyla yapılmasını arz ederiz.
BAŞKAN – Mehmet Şandır?
Burada.
Şenol Bal? Burada.
Erdal Sipahi? Burada.
Metin Ergun?
HASAN ÇALIŞ (Karaman) –
Takabbül ediyorum.
BAŞKAN – Hasan Çalış takabbül
etmekte.
Hasan Özdemir? Burada.
Mehmet Akif Paksoy? Burada.
Mustafa Kemal Cengiz? Burada.
Behiç Çelik? Burada.
Nevzat Korkmaz? Burada.
Akif Akkuş? Burada.
Hüseyin Yıldız? Burada.
Mümin İnan? Burada.
Abdülkadir Akcan? Burada.
Ertuğrul Kumcuoğlu? Burada.
Emin Haluk Ayhan? Burada.
Yılmaz Tankut? Burada.
Beytullah Asil? Burada.
Recep Taner? Burada.
Muharrem Varlı? Burada.
Erkan Akçay? Burada.
Açık oylama şekli hakkında
Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, 526 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 12’nci maddesinin açık
oylama sonucu:
“Oy Sayısı
: 264
Kabul :
238
Ret : 26
(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Fatih Metin Bayram
Özçelik
Bolu Burdur”
Böylece 12’nci madde kabul
edilmiştir.
Şimdi, oyunun rengini
açıklamak üzere, İç Tüzük 86’ncı maddeye göre, lehte olmak üzere görüşlerini
belirtmek isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili… (BDP sıralarından
alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) –Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu vaktine kadar hararetli bir
tartışmayla taş atan çocukları konuştuk. Şüphesiz Meclis, çocuklarını,
yarınını, geleceğini ve istikbalini düşünmeyecek de, konuşmayacak da neyi
konuşacaktı? Elbette ki bu kanun teklif ve tasarıları içinde Barış ve Demokrasi
Partisinin, kapatılmadan önce Demokratik Toplum Partisinin bütün milletvekili
arkadaşlarımızın imzaları vardı.
(x) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
Gönül
arzu ederdi ki Terörle Mücadele Kanunu 1991 senesinde çıktı, daha sonra 2005
yılında Türk Ceza Kanunu yapıldı, Türk Ceza Kanunu yapılırken Avrupa Birliğinin
uyum paketleri, reformları hatta koalisyon dönemi 2001 Anayasa değişiklikleri
de dikkate alındı, infaz hukuku Avrupa’ya uyduruldu, dörtte 3 infaz sistemine
geçildi ama bununla beraber Terörle Mücadele Kanunu, bütün maddeleri yeni Türk
Ceza Kanunu’nda düzenlenmesine rağmen maalesef Terörle Mücadele Kanunu
kaldırılmadı. Bugün, bu tartışmalarımızın sonucunda bunu kaldırabilmiş değiliz,
basın özgürlüğünü aşabilmiş değiliz, Azadiye Welat gazetesinin Yazı İşleri
Müdürü Vedat Kurşun’a, eğer sırf Yazı İşleri Müdürü olduğu için yüz altmış altı
buçuk sene hâlâ ceza veriliyorsa bu ülkede, arkadaşlar, düşünce özgürlüğünün,
farklı dillerin, farklı kültürlerin yayınlanması konusunda hâlâ bu Terörle
Mücadele Kanunu bir engeldir. Umarım ki ileri dönemlerde,
günlerde bunu aşabileceğiz. Basına yönelik tehditler devam ediyor, düşünce
açıklamasına ilişkin hükümler devam ediyor, yasaklar. İstediğiniz kadar Avrupa
Birliği uyum paketleri deyiniz, Kopenhag Kriterleri deyiniz bunları aşabilmiş
değiliz.
Yine şunu da ifade etmek
istiyorum: Demokratik bir toplumun oluşmasının temeli öncelikle kendini ifade
kanallarının açılmasıdır. Toplantı ve gösteri hakkı olmayan bir ülkede, dernek
kurma hakkı olmayan bir ülkede, sivil toplumu gelişmemiş bir ülkede maalesef
demokrasi de gelişemiyor.
Eğer sivil toplumumuzu
geliştirebilmiş olsaydık, bugün Diyarbakır’da Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgesi’nin 479 tane sivil toplum örgütünün toplanarak, günlerce tartıştıktan
sonra, aldıkları kararları kamuoyuna deklare ederken çatışmalı sürecin
dindirilmesi, sona erdirilmesi konusunda yaptığı çağrıya bütün siyasi parti
gruplarının içtenlikle cevap vermesi gerekirdi. Bu kürsüden “Operasyonlar da
dursun, silahlar da sussun, herkes elini tetikten çeksin.” çağrısına buradaki,
Meclisteki bütün parti gruplarının, en azından aynı duyarlılıkla cevap vermesi
ülkemizin batısında, kuzeyinde, Akdeniz’inde, İç Anadolu’sunda da sivil toplum
örgütlerinin aynı cevabı vermesi gerekirdi.
Bugün
çocuklarımızın özel ağır ceza mahkemelerinden yaş küçüklüğü nedeniyle kısmen
alabilmiş olsak da, cezalarını kısmen olsun indirebilmiş olsak da, kısmen olsun
yaşadıkları infaz kurumlarında, okulda olması gereken bu çağda cezaevlerindeki
günlerinde onlara karşı olan bir özür borcumuzu kısmen de olsa
iyileştirebilmişsek; kerhen de olsa, içimize sinmese de bu yasa tasarısına
sonuçta oy verebilmişsek, bu noktaya kadar gelebilmişsek ve özellikle iktidar
partisinin 2006 senesinde yapılan bu değişiklikler altındaki o konuşmalarını, o
sözlerini, o önergelerini bilen bir milletvekili olarak bunu getirebilmişsek,
bugün aynı sözcülerin, Sayın Bozdağ’ın kalkıp 2006’dan sonra, dört yıl sonra, bugün
aksini savunuyor noktaya gelmesini savunabiliyorsa, Türkiye’de demokraside
azıcık da olsa bir ilerleme var ama içimde olan bir ukdeyi söylemeden
gitmeyeceğim: 2004 yılında Meclis -burada şu tutanaklarda- idamı kaldırdı. Avrupa’nın
bütün ülkelerinde, bütün çağdaş ülkelerde idam kalktı. Artık insanları
asmıyorlar, kurşuna dizmiyorlar, giyotine çekmiyorlar...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
HASİP KAPLAN (Devamla) –
Tamamlıyorum.
Bu çağ
dışı cezanın hepsinden kurtuldu ve dünyanın 16’ncı büyük ekonomisi, en güçlü
ülkelerinden biri olan Türkiye’de, bu Mecliste hâlâ eğer biz idamı
tartışıyorsak bunun da büyük bir eksi olarak hanemize işlendiğini Meclisin
aldığı kararlara 6 nolu Protokole, 13 nolu Protokole, bunca karara, bunca
yasağa rağmen, artık siyasi partilerin de idamı gündeminden düşürüp mazide
kalan bir yarayı deşmekten vazgeçip, birbirine ip atma siyasetinden vazgeçip
kardeşlik için el uzatmanın zamanı geldiğini düşünüyorum.
Bu duygularla, umarım,
inanıyorum, çocuklarımıza ileride daha güzel bir gelecek, daha mutlu bir yaşam,
daha güzel günler, Terörle Mücadele Yasası dışında biz güzel günler
yaşatabiliriz. Bu duygularla, katkısı olan, özellikle çocuklar için adalet
çağırıcılarına...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Devamla) –
...Meclisi bunca bilgilendiren bütün herkese, katkısı olanlara teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum efendim. (BDP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Sipahi, bir söz
talebiniz var.
Buyurun.
VIII.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- İzmir Milletvekili Kâmil Erdal Sipahi’nin, Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, konuşmasındaki “Diyarbakır’da bir vatandaşın ‘bize pislik
yedirdiler’” şeklindeki ifadelerine ilişkin açıklaması
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben, bir konuda yüce Meclisi
bilgilendirmeyi kendime vazife addettim. O da şu: Biraz önce CHP Milletvekili
Sayın Ensar Öğüt, Güneydoğu Bölgesi’ne yaptığı bir gezide, Diyarbakır’da bir
vatandaşın “Bize pislik yedirdiler” şeklinde bir vahim iddiasını dile getirdi.
Bu, PKK tarafından ve maalesef sık sık konuyu iyi bilmeyen bazı siyasilerce
istismar edilen geçmişte, gene yurt dışında maksatlı çevrelerce Türkiye
aleyhinde sık sık kullanılan vahim bir iddiadır. Olay, 1993 yılında Fikri
Sağlar’ın bir iddiasıyla ortaya atılmıştı. Olaydan daha sonra bölgede görev
aldığımda, olayın gerçek veçhesinin ne olup olmadığını tetkik ettim. Burada
onun teferruatını anlatacak değilim. Merak eden, isteyen bütün arkadaşlarıma da
bir şekilde bu olayı anlatırım.
Ben sadece bu çirkin, bu
vahim iddianın ve Türkiye'ye karşı bu çok çirkin uluslararası suçlama
iddiasının konusunda yüce Meclisi bilgilendirmek istedim. Doğru değildir böyle
bir iddia. Bu konuda yüce Meclisi bilgilendirmek istedim. Kayıtlara geçmesini
istiyorum.
Sayın Başkan, söz verdiğiniz
için teşekkür ederim.
BENGİ YILDIZ (Batman) –
Yanlış bilgilendiriyorsunuz ama Sayın Vekil.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın
Başkan, tutanaklara geçmesi için…. Mahkeme kararı var!
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Mahkeme kararı var. Ben avukatıydım, Yeşilyurt dışkı yedirme davasının
avukatıydım. Kesinleşmiş mahkeme kararı var; hem Ankara 3. Ağır Cezanın var hem
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin var hem o köyün Türk olan Konyalı imamının
hem fahri imamının hem 120 tane köylünün… Bu tescil edilmiş artık, bunu bu
Mecliste… Yargıya da saygılı olalım, insan haklarına da saygılı olalım.
“Yeter!” diyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Kaplan, konu anlaşılmıştır ve tutanaklara geçmiştir.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)
4.- Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Samsun Milletvekili
Osman Çakır’ın; Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın; Hakkâri Milletvekili
Hamit Geylani’nin; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 2
Milletvekilinin; Mardin (Eski) Milletvekili Ahmet Türk ve 20 Milletvekilinin;
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve Batman Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in
Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Adalet Komisyonu Raporu (1/775, 2/84,
2/407, 2/477, 2/508, 2/534, 2/711) (S. Sayısı: 526) (Devam)
BAŞKAN – Şimdi, İç Tüzük’ün
86’ncı maddesine göre oyunun rengini belli etmek üzere ve aleyhte olmak üzere
söz isteyen Süleyman Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken şu hususu
takdirlerinize arz etmek istiyorum: Milliyetçi Hareket Partisinin kırk bir
yıllık şanlı mazisinin hiçbir döneminde, cesameti ne olursa olsun, hiçbir güç
ile vatan, millet, bayrak için pazarlık yapılmamıştır; bunun için geçmişini
nurlandıran şehitleri vardır. “Pazarlık”, “Habur’da pazarlık”, “babalar gibi
satma” deyince akla AKP gelmektedir. Sayın Canikli ve Sayın Bozdağ bu kadar laf
kalabalığı yerine bölücülerle Habur pazarlığını anlatsa hakikatlere daha çok
hizmet etmiş olurdu ancak oy avcılığı ve istismar AKP için her zaman
hakikatlerden önce gelmiştir. Bir kez daha görülmüştür bu.
Değerli milletvekilleri, taş
attırılan çocuklar ile ilgili görüştüğümüz bu tasarının içeriği yanlıştır,
görüşme zamanı yanlıştır, tahrik edicidir, inciticidir. Galiba en ağırı da biz
bu tasarıyı konuşurken şu anda dağlarda terörist ile mücadele eden, her an bir
kahpe kurşun, bir kör mayın tehdidi altında vatanını savunan askerimizin,
polisimizin içine düştüğü karamsar ruh hâli. Siz olsaydınız ne düşürdünüz
değerli milletvekilleri? Terörle mücadele eden asker, polis bir tarafta,
bunların emeği bir tarafta, bir de bu emeği hiçe sayan gayretler öbür tarafta.
Sanıyor musunuz, bu kahramanlar sizlere hakkını helal ediyor, Her gece
kâbuslarla uyanan aileleri sizlere hayır dua ediyor?
Değerli milletvekilleri,
bunun ortası olmaz. Devletin yanında yer almak ve terör karşısında taraf olmak
zorundasınız. Şehit ve gazi ailelerine hiçbir şey olmamış gibi davranın
diyemezsiniz. Devlet evladını asker istemiş, devleti, milleti ve bayrağı için
ellerini kınalayarak askere göndermiş evladını. Şimdi, bu Türk anasının
yüceliği karşısında devletimizin yapması gereken bir görev var, o da nedir:
Terör karşısında askerin, polisin arkasında dimdik durmak ve
mü-barek şehitlerinin hatıralarına hürmetsizliğe tepki göstermek. Bu,
AKP iktidarına kadar böyle olmuş idi, ancak 2002’den sonra bu ülkenin
kodlarında tahribata girişildi. Bunun mimarı AKP’dir ve maalesef, her geçen gün
bölücüler mevzi kazanarak ilerlemektedir.
Bugün de güvenlik
güçlerimizin terör karşısındaki direncini kırmak üzere, örgütün istismar ettiği
çocuklarımız üzerinden bir mevzi daha kazanmış görünüyorlar. Milliyetçi Hareket
Partisi olarak bu tasarıda, güvenlik güçlerine taş ve sopalarla mukavemet eden,
böylece teröre bulaştırılan bu çocukların menfaatleri olduğuna inanmıyoruz.
Eğer, arzu edilen, çocuklar için yeni bir başlangıç, bir beyaz sayfa açmak
olsaydı, Sayın Genel Başkanımızın herkesin ikinci bir fırsatı hak ettiği
görüşünden hareketle, teklif ettiği “bir kereliğine af getirilsin” önerisine
sahip çıkardınız. Duymazlıktan geldiniz ve sırtınızı döndünüz. Demek ki
çocuklar için yeni bir sayfa, yeni bir başlangıç yapmak değildi mura-dınız.
İstismar politikanız, maalesef çocuklara kadar geldi dayandı. Bu tasarıya
destek verenler, sizler çocuksever de, Milliyetçi Hareket Partisi çocuksavar
mı?
SUAT KILIÇ (Samsun) – Bravo!
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) –
Çocuksavar, çocuksavar!
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) -
Türk milletinin istikbali çocuklarınızı, çocuklarımızı ebet müddet devlet ve
millet ülküsüne, mevcudiyetine vakfetmiş Milliyetçi Hareket Partisinden daha
fazla mı düşündüğünüzü sanıyorsunuz?
Parti programımız, taahhütlerimiz,
projelerimiz ortada. Çocuklarımız için dün olduğu gibi bugün de, yarın da her
türlü yardıma hazırız ancak bu tasarı devletimizin bekasını tehdit eden açılım
projesinin bir uzantısı ve te-rör örgütünün isteği doğrultusunda buralara kadar
gelmiştir.
“Türk Ceza Kanunu’na göre on
sekiz yaşına kadar herkes çocuktur, dolayısıyla söz konusu terör suçu da koruma
altında olmalıdır.” diyenlere, vatan için şehit olmuş birçok askerimizin de on
dokuz, yirmi yaşında bulun-duğunu ve bunların da ana kuzusu, ciğerpare
olduklarını hatırlatmak istiyo-rum. Daha dün 7 şehidimiz, 10 yaralımız vardı.
Bu yiğitlere kendi ülkelerin-de dün taş atıldı, bugün kurşun; dün taş atanlar
ayaklarına attılar taşı, bu-gün kahpe kurşunu yüreklerine. Bugün, bu şehitlerin
aileleri sizlere soruyor: Bu gençler sadece bugün taş atmıyorlar, yıllardır
yapıyorlar. Onları bu dav-ranışlardan uzaklaştırmak için ne yaptınız?
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) –
Çok şey yaptık.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) –
Terör örgütü bu çocukları kendilerine kalkan yaparken ve onları güvenlik
güçlerine karşı saldırtırken hangi tedbirleri aldınız, ailelerle hangi iş
birliği içine girdiniz?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) –
Ailelerle görüşüyoruz.
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) –
Bu çocukların tahliyesinden sonra nasıl bir ıslah programı öngörüyorsunuz? Ve
“Çocuklar hapse atılınca terör örgütünün kucağına düşer.” diyorsunuz, bu en
hafif tabirle, hapishanelerin terör örgütünün kontrolünde olduğunun sizin
ağzınızdan itirafı değil midir? Bir ülkede terör riski artmış ise alınacak
tedbirler sıkılaştırılır iken siz neden gevşetiyorsunuz? Bu ve benzeri sualler
göstermektedir ki AKP’nin terörle mücadeleye niyeti yoktur, uluslararası
güçlerin kendisinden istediği geri çekilmeyi hem Hükûmet hem de sorumlu olduğu
bürokrasi yavaş yavaş gerçekleştirmektedir.
Aziz milletimize arzımız
şudur: Referanduma çok fazla zaman kalmadı. Terörle mücadeleye ayak direyen
Hükûmete şehit ve gazilerin hesabını sormak için bir fırsat sandık, önünüze
geliyor. Habur pazarlığı yapanlar, Türk Milletine ömür biçenlerle hesaplaşma
zamanı geliyor. Aziz milletim söz sizde diyor, oyumun “Hayır” olduğunu
belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MEHMET OCAKDEN (Bursa) –
Densizlik yapıyorsun.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Bu ayıp size yeter.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Tasarının tümünü oylarınıza
sunacağım ancak tasarının tümünün oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına
dair önerge vardır, önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
526 sıra sayılı Tasarı’nın
tümünün oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasını arz ederiz.
BAŞKAN – Nevzat Korkmaz?
Burada.
Gürcan Dağdaş? Burada.
Mehmet Şandır? Burada.
Behiç Çelik? Burada.
Recep Taner? Burada.
Kürşat Atılgan? Burada.
Beytullah Asil? Burada.
Mustafa Enöz? Burada.
Mehmet Akif Paksoy? Burada.
Hasan Özdemir? Burada.
Yılmaz Tankut? Burada.
Ertuğrul Kumcuoğlu? Burada.
Emin Haluk Ayhan? Burada.
Erkan Akçay? Burada.
Mustafa Kemal Cengiz? Burada.
Alim Işık?
Burada.
Muharrem Varlı? Burada.
Şenol Bal? Burada.
Akif Akkuş? Burada.
Mümin İnan? Burada.
Açık oylamanın şekli hakkında
Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, 526 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tümünün açık oylama sonucu:
“Oy sayısı
: 264
Kabul : 238
Ret :
26 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Fatih Metin Bayram
Özçelik
Bolu Burdur”
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağa eklidir.
Böylece, tasarı kabul edilmiş
ve kanunlaşmıştır.
Şimdi, 5’inci sırada bulunan
Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) Kuruluş Yasası ve Sözleşmesinde
Değişiklik Yapan Antalya Tam Yetkili Temsilciler Konferansı Sonuç Belgelerinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
5.- Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) Kuruluş Yasası ve
Sözleşmesinde Değişiklik Yapan Antalya Tam Yetkili Temsilciler Konferansı Sonuç
Belgelerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/673) (S. Sayısı: 519)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6’ncı sırada yer alan
Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) 2003 Dünya Radyo Komünikasyon
Konferansı Sonuç Belgelerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
6.- Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) 2003 Dünya Radyo
Komünikasyon Konferansı Sonuç Belgelerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/333) (S. Sayısı: 306)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Komisyonların bulunmadığı
anlaşıldığından “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler”i sırasıyla görüşmek için 22 Temmuz 2010 Perşembe günü, alınan karar
gereğince, saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati : 01.03