Normal 17612 2 4 2010-08-26T08:40:00Z 2010-08-26T08:40:00Z 1 67066 382280 TBMM 3185 896 448450 11.5606 Clean 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖNEM: 23                            CİLT: 76                    YASAMA YILI: 4

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

138’inci Birleşim

21 Temmuz 2010 Çarşamba

 

 

 

(Bu  Tutanak  Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Uşak Milletvekili Mustafa Çetin’in, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, 14-15 Temmuz 2010 tarihleri arasında Slovenya’ya yaptığı resmî ziyarete ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep’in eğitim ve ekonomik sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Kayseri Milletvekili Yaşar Karayel’in, Kayseri’ye yapılmakta olan turizm  yatırımlarına  ilişkin gündem dışı konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı

 

 

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER

1.- Japonya Temsilciler Meclisi Başkanı Takahiro Yokomichi ile beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1259)

B) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata ve 19 milletvekilinin, infaz koruma memurlarının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/845)

2.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve 19 milletvekilinin, sokakta yaşayan  ve çalışan çocukların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin  belirlenmesi  amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/846)

3.- Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 26 milletvekilinin, Kütahya’nın ulaşım sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/847)

4.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 28 milletvekilinin, emeklilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/848)

 

V.- ÖNERİLER

A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1.- (10/321, 10/426) esas numaralı Meclis Araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 21/7/2010 Çarşamba günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi

2.- (10/367, 10/383) esas numaralı Meclis Araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin  Genel  Kurulun 21/7/2010 Çarşamba günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi

 

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Adıyaman   Milletvekili  Ahmet  Aydın’ın,  Eskişehir  Milletvekili H. Tayfun İçli’nin, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

2.- Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçli’nin, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

4.- Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

5.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

6.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

7.- Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

VII.- SEÇİMLER

A) SAYIŞTAY ÜYELİKLERİNE SEÇİM

1.- Sayıştayda açık bulunan üyeliklere seçim (S. Sayısı: 543)

 

VIII.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Sayıştay üyelikleri için yapılan seçimlerin parti mutfağındaki tercihleri yansıtan bir oylama olduğuna ilişkin açıklaması

2.- Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın, Sayıştay üyeliği seçimlerinin bir parti işi, bir siyasi faaliyet olmadığına ve kararın yüce Meclise ait olduğuna ilişkin açıklaması

3.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün sözlerini başka bir alana çektiğine ilişkin açıklaması

4.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, konuşmasında “geçmişle yüzleşmek” hususunda söylediklerinin Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş tarafından farklı değerlendirildiğine ilişkin açıklaması

5.- İzmir Milletvekili Kâmil Erdal Sipahi’nin, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, konuşmasındaki “Diyarbakır’da bir vatandaşın ‘bize pislik yedirdiler’” şeklindeki ifadelerine ilişkin açıklaması

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

 

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ

 

 

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

3.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in, 3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Kerim Özkul ve 4 Milletvekilinin, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair  Kanun  Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886, 1/838, 2/599, 2/712, 2/727) (S. Sayısı: 536)

4.- Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın; Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın; Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’nin; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 2 Milletvekilinin; Mardin (Eski) Milletvekili Ahmet Türk ve 20 Milletvekilinin; Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve Batman Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Adalet Komisyonu Raporu (1/775, 2/84, 2/407, 2/477, 2/508, 2/534, 2/711) (S. Sayısı: 526)

 

 

 

 

5.- Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) Kuruluş Yasası ve Sözleşmesinde Değişiklik Yapan Antalya Tam Yetkili Temsilciler Konferansı Sonuç Belgelerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/673) (S. Sayısı: 519)

6.- Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) 2003 Dünya Radyo Komünikasyon Konferansı Sonuç Belgelerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna  Dair  Kanun  Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/333) (S. Sayısı: 306)

 

X.- OYLAMALAR

1.- Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesinin oylaması

2.- Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesinin oylaması

3.- Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın Geçici 2’nci maddesinin oylaması

4.- Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 10’uncu maddesinin oylaması

5.- Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 11’inci maddesinin oylaması

6.- Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 12’nci maddesinin oylaması

7.- Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

 

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya Orman Bölge Müdürlüğünün Sarısu Mesire Alanı ile ilgili soruşturmasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/15144)

2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’da yatırım programına alınan projelere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/15147)

3.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, yatırım programına alınıp bitirilememiş projelere ilişkin sorusu ve Devlet  Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/15148)

4.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’da projelendirilip bitirilemeyen yatırımlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/15149)

5.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye’de yatırım programına alınan projelere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/15150)

6.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, nüfus ve seçmen verilerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/15219)

7.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Adana’da sulama birliklerine borçlu çiftçilere ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/15250)

8.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, TBMM Başkanının bindiği helikoptere  ilişkin  sorusu  ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/15254)

9.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye’de bitirilememiş olan yatırımlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı  (7/15318)

10.- İstanbul  Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Dilekçe Komisyonunun e-dilekçe uygulamasına  ilişkin  sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/15321)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.04’te açılarak on üç oturum yaptı.

Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, Hükûmetin fındık politikasına,

Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Yozgat’ta haziran ayında meydana gelen sel ve dolu afetine ve Yozgat çiftçisinin sorunlarına,

İlişkin gündem dışı konuşmalarına Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap verdi.

Hakkâri Milletvekili Abdulmuttalip Özbek, Terörle Mücadele Kanunu kapsamında yargılanan çocukların durumuna ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı.

Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi,

İzmir Milletvekili Oktay Vural,

Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,

Hakkâri’nin Çukurca ilçesinde terör örgütünün saldırısı sonucu hayatını kaybeden 6 askere Allah’tan rahmet, ailelerine, yakınlarına, Türk milletine başsağlığı dilediklerine ve Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 36’ncı yıl dönümüne ilişkin birer açıklamada bulundular.

Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 19 milletvekilinin, emeklilerin sorunlarının (10/841),

Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 23 milletvekilinin, Kütahya’daki özelleştirmelerin ekonomik ve sosyal etkilerinin (10/842);

Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve 19 milletvekilinin:

Yargıdaki bazı sorunların (10/843),

Tüketici hakları alanında yaşanan sorunların (10/844),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı;

İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen ve 54 milletvekilinin, seviye belirleme sınavı uygulamasında görevini kötüye kullanarak ve yetkisini suistimal ederek öğrenciler ve ailelerin mağduriyetine ve kamunun zararına neden olduğu, bu eylemlerinin Türk Ceza Kanunu’nun 257’nci maddesine uyduğu iddiasıyla Millî Eğitim Eski Bakanı Hüseyin Çelik hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/3) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin görüşme gününün Danışma Kurulu tarafından tespit edilip Genel Kurulun onayına sunulacağı,

Açıklandı.

Çin Halk Cumhuriyeti’nde 18-21 Ağustos 2010 tarihleri arasında düzenlenecek olan 2010 Dünya Kanser Liderleri Zirvesine davet edilen, TBMM kanser hastalığı konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Başkanı Kemalettin Aydın’ın davete icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.

Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan (10/646) esas numaralı, çay üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 20/7/2010 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP grup önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

Trabzon Milletvekili Süleyman Lâtif Yunusoğlu, Rize Milletvekili Bayram Ali Bayramoğlu’nun, konuşmasındaki, çay üreticilerinin problemleri yerine, çay sektörünün problemlerinin araştırılmasının daha doğru olacağı yönündeki ifadelerine,

Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, 2010 bütçesinden tarıma ayrılan ödeneklere,

Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin açıklamalarının gerçekleri yansıtmadığına,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/73) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),

2’nci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),

3’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in, 3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Kerim Özkul ve 4 Milletvekilinin, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (1/886, 1/838, 2/599, 2/712, 2/727) (S. Sayısı: 536),

Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

4’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, Hakkari Milletvekili Hamit Geylani’nin, İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 2 Milletvekilinin; Mardin (Eski) Milletvekili Ahmet Türk ve 20 Milletvekilinin, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve Batman Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/775, 2/84, 2/407, 2/477, 2/508, 2/534, 2/711) (S. Sayısı: 526) birinci bölümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı; İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, ikinci bölümün görüşmelerinin kapalı oturumda yapılmasına ilişkin önergesinin görüşülebilmesi için yeminli stenografların ve yeminli görevlilerin salonda kalmalarıyla ilgili oylamalarda karar yeter sayısı bulunamadı.

İzmir Milletvekili Oktay Vural, MHP Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, askerî suçlarla ilgili kanun teklifinin “benzer mahiyetli” diye komisyon tarafından 526 sıra sayılı Kanun Tasarısı’yla birleştirilmesinin yanlış olduğuna,

Adalet Komisyonu Başkanı ve Ankara Milletvekili Ahmet İyimaya, Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın kanun teklifinin 526 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesiyle ilgili olduğu için birleştirildiğine,

Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın, Kastamonu Milletvekili Hakkı Köylü’nün, konuşmasındaki bazı sözlerini kastetmediği anlamda ifade ettiğine,

İzmir Milletvekili Oktay Vural, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in, “terör örgütünün bu yasayı istemediği” yönündeki ifadelerine ve açık oylamada İstanbul Milletvekili Mehmet Müezzinoğlu’nun 2 defa oy kullandığına;

Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ,

Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi,

Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan,

Adalet Komisyonu Başkanı ve Ankara Milletvekili Ahmet İyimaya,

526 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesinde yapılan düzenlemenin af niteliği taşımadığına;

Konya Milletvekili Faruk Bal, 526 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesinde yapılan düzenlemenin af niteliğinde olduğuna ve buna göre oylama yapılması gerektiğine,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, AK PARTİ Grubu Başkanına sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.

526 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümünün görüşmelerinin kapalı oturumda yapılmasına ilişkin önergenin görüşülebilmesi için yeminli stenografların ve yeminli görevlilerin salonda kalmalarıyla ilgili oylamalarda karar yeter sayısı bulunamadığından 21 Temmuz 2010 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime 03.41’de son verildi.

                                                                       

Sadık YAKUT

 

 

 

 

 

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

 

 

 

Yusuf COŞKUN

 

Bayram ÖZÇELİK

 

 

 

 

Bingöl

 

Burdur

 

 

 

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

 

 

 

Harun TÜFEKCİ

 

 

 

 

 

 

Konya

 

 

 

 

 

 

Kâtip Üye

 

 

 

 

 

 

                                                                                                                                        No.: 184

II.- GELEN KÂĞITLAR

21 Temmuz 2010 Çarşamba

Tasarılar

 

1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Asya Kalkınma Bankası Arasında Asya Kalkınma Bankasının Bölgesel Ofisinin Kurulmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/909) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.7.2010)        

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Bitki Karantinası Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/910) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.7.2010)

Teklif

 

1.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile 4 Milletvekilinin; 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/739) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.7.2010)

Rapor

 

1.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi ve 2 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında  Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37’nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/73) (S. Sayısı: 545) (Dağıtma tarihi: 21.7.2010) (GÜNDEME)

Meclis Araştırması Önergeleri

 

1.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata ve 19 Milletvekilinin, infaz koruma memurlarının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/845) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2010)

2.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve 19 Milletvekilinin, sokakta yaşayan ve çalışan çocukların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/846) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2010)

3.- Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 26 Milletvekilinin, Kütahya’nın ulaşım sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/847) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2010)

4.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 28 Milletvekilinin, emeklilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/848) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.6.2010)

Sözlü Soru Önergeleri

 

1.-    Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, bir köydeki elektrik arızasına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/2158) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)

2.-    Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Posof Devlet Hastanesine diyaliz ünitesi kurulmasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/2159) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

3.-    Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Erbaa’daki sahil sulama birliklerinin elektrik borcuna ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/2160) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

4.-    Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, organ nakline ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/2161) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

5.-    Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi açılmasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/2162) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

Yazılı Soru Önergeleri

 

1.-    İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, TRT ile ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15608) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)

2.-    Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin, TOKİ’nin Ataköy’deki arazisine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15609) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)

3.-    Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, İsrailli şirketlerin iletişim hatlarını kontrol ettiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15610) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)

4.-    İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, bir gazetede çıkan bir habere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15611) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)

5.-    Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, yurt dışı gezilerinden aldığı harcıraha ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15612) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

6.-    İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, bir dava kapsamındaki tazminatların ödenmemesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15613) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

7.-    İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, atıl kamu binalarının ve malzemelerinin değerlendirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15614) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

8.-    Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, gözlük cam ve çerçeve bedellerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15615) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)

9.-    Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, kamu görevlileri hakkındaki ihbar ve şikayetlere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15616) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)

10.-  Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, SGK’ya olan borçlulara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15617) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)

11.-  Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, sosyal güvenlik merkezlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15618) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)

12.-  Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, emeklilerin sorunlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15619) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)

13.-  İstanbul Milletvekili Bayram Ali Meral’in, Kardemir yönetimine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15620) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

14.-  Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, sigortasız çalıştırılan işçilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15621) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

15.-  Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’daki teşvik uygulamalarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15622) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

16.-  Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, kadın istihdam oranına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15623) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

17.-  Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, DSİ VI. Bölge Müdürlüğünün bazı uygulamalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15624) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)

18.-  Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Kayalıköy ve Kırklareli barajlarının kullanımına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15625) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

19.-  Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir taş ocağının çevreye verdiği zarara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15626) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

20.-  Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Ergene Nehrindeki kirliliğe ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15627) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

21.-  Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Armağan Barajına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15628) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

22.-  Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliğindeki müzik sınırlamasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15629) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

23.-  Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, TRT’nin aylık dergisine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/15630) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)

24.-  Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, TRT’deki sözleşmeli personele ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/15631) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)

25.-  İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, bazı mazbut vakıfların üniversite kurmasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/15632) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

26.-  Osmaniye Milletvekili Hakan Coşkun’un, iki vakıf üniversitenin kuruluşu ve yönetim kadrosuna yönelik iddialara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/15633) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

27.-  Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TRT’ye yapılan bir atamaya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/15634) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

28.-  İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ’ın, BM Güvenlik Konseyinin İsrail saldırısıyla ilgili açıklamasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15635) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)

29.-  Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, KKTC, Abhazya ve Azerbaycan’a uygulanan ambargolara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15636) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

30.-  Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, yardım gemilerine saldıran İsrail’den istenenlere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15637) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

31.-  Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, madencilik sektöründeki kazalara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15638) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)

32.-  Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki madencilik faaliyetlerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15639) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)

33.-  Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye’deki madencilik faaliyetlerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15640) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)

34.-  İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, gözaltındaki kayıp vakalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15641) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)

35.-  Mardin Milletvekili Emine Ayna’nın, teröristlerin cesetlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15642) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/07/2010)

36.-  Ankara Milletvekili Tekin Bingöl’ün, Elazığ Belediyesine yönelik yolsuzluk iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15643) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

37.-  Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, trafik cezalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15644) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

38.-  Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Kestel-İnegöl yoluna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15645) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

39.-  Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, İnegöl-Bozüyük yoluna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15646) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

40.-  Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, Samsun’daki bazı kamu arazilerinin bazı kişi veya firmalara verileceği iddialarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/15647) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)

41.-  İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek’in, sosyal tesislerin satışına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/15648) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

42.-  Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, sosyal tesislerin satışına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/15649) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

43.-  İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in, Öğretmenlerin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğindeki bir değişikliğe ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15650) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)

44.-  İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, usta öğretici görevlendirmelerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15651) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)

45.-  Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Finlandiya’ya düzenlenen bir geziye ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15652) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

46.-  Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, liselerde devamsızlık sürelerini aşan öğrencilere yeni bir hak tanınmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15653) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

47.-  Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, okul müdürlerine yönelik rotasyon uygulamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15654) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

48.-  Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, okullar arasındaki fırsat eşitsizliğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15655) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

49.-  Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, bir okul inşaatına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15656) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

50.-  Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, ücretsiz ders kitabı dağıtımına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15657) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

51.-  Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Beşiktaş İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü yönetimine yönelik iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15658) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

52.-  İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, Merkez Teşkilatında personele verilen yemek hizmetlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15659) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

53.-  Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Kırşehir’deki hastanelerin depreme dayanıklılığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/15660) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)

54.-  Batman Milletvekili Bengi Yıldız’ın, bazı hastanelerin donanımına ve bir olaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/15661) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/07/2010)

55.-  Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Erzurum’daki hastanelerin depreme dayanıklılığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/15662) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

56.-  Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, Konya’daki aile hekimliği uygulamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/15663) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

57.-  Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, buğday mantarına yönelik önlemlere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15664) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)

58.-  Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, Trükiye Jokey Kulübüne ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15665) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)

59.-  Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, GDO’lu ürünler ile tarım ürünleri ve gıdaların denetimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15666) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)

60.-  İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, ihracatçı firmaların üreticilerden düşük fiyattan ürün almak için anlaştığı iddialarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15667) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

61.-  Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, buğday mantarı ve kimyasal gübrelerin zararlarına karşı alınan önlemlere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15668) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

62.-  Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, arı yetiştiricilerinin ve bal üreticilerinin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15669) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

63.-  Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa’da hava şartlarından zarar gören zeytin üreticilerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15670) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/07/2010)

64.-  İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Bodrum Torba Kavşağındaki çalışmalara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15671) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

65.-  Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Tirebolu balıkçı barınağının limana dönüştürülmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15672) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

66.-  Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Karaelmas yolcu treninin seferlerinin iptal edilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15673) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

67.-  Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Ege Ekspresinin seferlerinin iptal edilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15674) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

68.-  Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bozüyük-Kütahya arasındaki yol çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15675) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

69.-  Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Kütahya-Balıkesir arasındaki yol çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15676) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

70.-  Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, TCDD’nin faaliyetlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15677) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/07/2010)

71.-  Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, TCDD’deki kadrolaşma ve yüklenici firmalara yönelik iddialara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15678) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/07/2010)

72.-  Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, yüksek hızlı trene ve bazı demiryolu hatlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15679) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/07/2010)

73.-  Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Adapazarı’nda arazi tahsis edilen bir şirkete ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15680) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/07/2010)

74.-  Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, sağlık sorunları bulunan bir hükümlüye ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15681) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/07/2010)

75.-  Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın, TMSF’ye devredilen bankaların borçlularına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/15682) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

76.-  Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, Diyanet İşleri Başkanlığında personele yönelik bazı uygulamalara ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru önergesi (7/15683) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)

77.-  Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, SHÇEK personeline ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/15684) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

78.-  Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep Mozaik Müzesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/15685) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/07/2010)

79.-  Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Ceyhan Enerji İhtisas Endüstri Bölgesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/15686) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/07/2010)

 

21 Temmuz 2010 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.03

BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 138’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’ün Slovenya’ya yaptığı ziyaret hakkında söz isteyen Uşak Milletvekili Mustafa Çetin’e aittir.

Buyurun Sayın Çetin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Uşak Milletvekili Mustafa Çetin’in, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, 14-15 Temmuz 2010 tarihleri arasında Slovenya’ya yaptığı resmî ziyarete ilişkin gündem dışı konuşması

MUSTAFA ÇETİN (Uşak) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz hafta, 14-15 Temmuz 2010 tarihleri arasında Sayın Cumhurbaşkanımız, beraberinde Devlet Bakanı Sayın Egemen Bağış ve Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım olduğu hâlde Slovenya’ya resmî bir ziyaret yapmıştır. Bu ziyarete, Slovenya Dostluk Grubu Başkanı olarak ben ve Dostluk Grubu üyelerimizden Van Milletvekili Gülşen Orhan, Isparta Milletvekili Nevzat Korkmaz ve Edirne Milletvekili Rasim Çakır da milletvekili olarak iştirak etmiştir.

Bu ziyarette, milletvekilleri olarak Sayın Cumhurbaşkanımızın programında bulunan hemen hemen tüm etkinliklere birlikte katıldık, görüşmelerde bulunduk, ziyaretlerde bulunduk. Bu vesileyle, ben, Slovenya Dostluk Grubu Başkanı olarak Slovenya’yla son yıllarda gerçekleşen üst düzey resmî ziyaretlerden duyduğum memnuniyete ve bunun iki ülkenin ilişkilerine getirdiği katkıya ve milletlerimiz arasında da giderek gelişen dostluğa değinmek istiyorum.

Bu son üst düzey ziyaretlerle ilgili olarak Slovenya Cumhurbaşkanı Sayın Danilo Türk geçen yıl ülkemizi 2 defa ziyaret etmiştir. Birisi İstanbul’da medeniyetler ittifakı dolayısıyla, daha sonra da 20-21 Mayıs 2009 tarihlerinde resmî ziyarette bulunmuşlardır. Keza, Slovenya Ulusal Meclis Başkanı Doktor Pavel Gantar geçtiğimiz ay, 27-29 Haziran tarihlerinde yine Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımızı Ankara’da ziyaret etmiştir. Bunun dışında, Dışişleri Bakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu geçtiğimiz yıl ağustos ayında Slovenya’ya resmî ziyarette bulunmuştur. Bu ziyaretler, bizim yaptığımız ziyaretler sırasında, Slovenya Parlamentosunda bulunan Türkiye Dostluk Grubu üyeleriyle de bir öğle yemeği yeme ve burada ilişkilerimizi görüşme imkânı bulduk.

Slovenya Parlamentosundaki Dostluk Grubu üyeleri, özetle şunu bize ifade etmişledir: Türkiye'nin büyük bir ülke olduğunu ve büyük saygı duyduklarını, Türkiye'nin artan uluslararası rolünden dolayı memnun olduklarını ve bu rolün Balkanlarda barışı güvenceye alacağını ifade etmişlerdir.

Ermeni meselesiyle ilgili olarak Türkiye'nin tezini desteklediklerini ve burada bir soykırım olmadığına inandıklarını ifade etmişledir. Türkiye'nin Avrupa Birliğine olan Avrupa Birliği üyelik sürecine büyük destek verdiklerini ve Avrupa Birliğinin bu konuda Türkiye’ye yeterli anlayışı göstermediğini ve bundan üzüntü duyduklarını ifade etmişlerdir.

Türkiye’yle ilgili olarak son dönemde gündeme gelen eksen kayması ya da Türkiye’deki son gelişmelerle ilgili olarak, Türkiye'nin kendi konumundan ve izledikleri politikalardan dolayı herhangi bir kaygı içinde bulunmadıklarını ifade etmişlerdir.

Türkiye'nin hem laikliğini önemsediklerini hem de kendi tarihsel ve kültürel birikimiyle olan bağlarından da memnun olduklarını ifade etmişlerdir.

İstanbul’un bir kültür ve medeniyet başkenti olduğunu ifade etmişlerdir.

İstanbul’un çok önemli bir dünya şehri olduğunu, İstanbul’a olan hayranlıklarını ifade etmişlerdir.

Bu görüşmeler sırasında, bu ziyaret sırasında yine Başkent Ljubljana’da Türkiye-Slovenya İş Konseyi toplantısı olmuştur. Her 2 cumhurbaşkanı da bu toplantıya katılmışlar ve burada birer konuşma yapmışlardır. Odalar Birliği Başkanı Sayın Hisarcıklıoğlu’nun başkanlığında 20 civarında Türk iş adamı bu toplantıya iştirak etmiştir. Ziyaret, tümüyle büyük bir anlayış, karşılıklı yakınlaşma, dostluk duyguları içinde geçmiştir.

Ben, milletvekili olarak, Slovenya’da aldığımız bu izlenimleri halkımızın bilmesini, halkımızla paylaşmayı ve bu sebeple, bu amaçla, bunu bu kürsüden dile getirmeyi kendime bir görev bildiğim için burada söz aldım.

Slovenya, gerçekten barış dolu, huzur dolu, çok güzel, yemyeşil bir ülke. Ülkemize son yıllarda Slovenya’dan çok miktarda turist geldiğini de bu vesileyle öğrendik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUSTAFA ÇETİN (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Slovenya ziyaretlerine ilişkin bu izlenimimizi aktarmak suretiyle, Slovenya Dostluk Grubu Başkanı olarak üzerime düşen bir sorumluluğu yerine getirdiğime inanıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündem dışı ikinci söz Gaziantep’in ekonomi ve eğitim alanlarındaki sorunları ile ilgili söz isteyen Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’e aittir.

Buyurun Sayın Ağyüz. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep’in eğitim ve ekonomik sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; seçim bölgem Gaziantep’in eğitim ve ekonomi sorunlarını gündeme taşımak için söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, geçen hafta ülkemizde lisans yerleşim sınavları sonucu açıklandı. Elbette ki eğitim ülkemizin ve geleceğimizin en büyük ve en öncelikli sorunu. Eğitilmiş insan gücü de çok önemli. Her kent ister ki eğitimde kenti başarılı çıksın, o yörede, o kentte okuyan insanlar eğitimde başarı trendini artırsın. Gelin görün ki sonuç açıklandığında bazı kentlerimiz haklı olarak sevindi ama Gaziantep 80’inci sırada yer aldı. Bundan önceki Millî Eğitim Bakanı döneminde yaşanan okullaşma oranındaki eksiklik, derslik eksikliği, öğretmen eksikliği ve Gaziantep’in gözden çıkarılmışlığı, özellikle de liyakatsiz yöneticilerin idareci olarak atanmışlığı 64-66’ncı sırada gezdiriyordu, şimdi de Nimet Çubukçu zamanında maalesef 80’inci sıraya kadar geriledik. Bu nereye kadar gidecek? En son limit zaten 81.

Eğitimde bir stratejik planlaması yok Gaziantep’in. Bakanlık, üzerinde her zaman söz vermesine rağmen, burada da sorduğum sorulara çeşitli defalar söz vermesine rağmen, maalesef gerekli atılımı yapmamakta, eğitim ve kampüs projesi ve milletvekillerinin söz verdiği 80 trilyonluk ödenek, maalesef, bugüne kadar askıda kalmaktadır.

Gaziantep’e yazık olmaktadır. Gaziantep güneydoğunun parlayan yıldızıydı ama maalesef, AKP İktidarı döneminde bu parlayan yıldız hem ekonomide hem eğitimde sönmek üzeredir. Sayın Başbakan’ın cazibe merkezi olduğunu her fırsatta konuşmalarının arasına sığdırdığı Gaziantep’e çok büyük ölçüde haksızlık yapılmaktadır. İşsizlik oranı 16,8 oranındadır, en çok işsizlik olan on kent arasında 8’inci sırada, en çok ihracat yapan on il arasında da 6’ncı sıradadır ama maalesef, ihracatta da sıkıntılarla karşılaşmaktadır. Özellikle üretim yapan insanlarımızın, sanayicilerimizin elektrik fiyatları baskısı altındaki feveranlarına ses çıkarılmamaktadır.

Ayrıca son günlerde Habur sınır kapısında çok yoğun bir şekilde kamyon yığılması yaşanmaktadır. On gün, on iki gün bekleyen kamyonlar vardır ama ilgili bakanlık maalesef ilgili kurumların serzenişine yine kulak vermemekte ve bu sorun hâlen devam etmektedir, hem ihracatçılarımız hem nakliyecilerimiz büyük sıkıntı altında yaşamaktadırlar.

İnşaat sektörü can çekişmektedir Gaziantep’te. TOKİ haksız rekabet yapmaktadır her yerde olduğu gibi. Haksız rekabet yapmakla da yetmiyor, TOKİ sattığı konutlardaki vatandaşlara da can çekiştiriyor. Özellikle Gaziantep’te Serinevler ve Beylerbeyi bölgesinde yapılan konutlarda… Serinevler’de 554 dairenin 320 tanesiyle TOKİ icralıktır.

Bakın vatandaş nasıl feryat ediyor, diyor ki: “81 bin TL’ye daire aldım, on üç taksit ödediğim halde borcum hâlâ 80.300 TL. Tüm ödediğim para borca gitmiş, ancak on üç ay boyunca 700 TL ödedim.” diyor. Sesini TOKİ’ye duyuramıyor, yetkili makamlara duyuramıyor. İktidarların ve iktidara bağlı olan kuruluşların görevi sorun çözmektir, sorun yaratmak değildir ama maalesef TOKİ, her yerde olduğu gibi Gaziantep’te de sorun yaratmakta, vatandaşları belediyeden aldığı arsalar dolayısıyla mağdur etmektedir, vatandaşların sorunlarına sahip çıkmamaktadır. Bu dar gelirli vatandaşlarımız icraya düşmüş boyuttadır.

Ayrıca GAP’tan yeterli payı Gaziantep alamamaktadır. Hâlen Doğanpınar Göleti denilen Doğanpınar Barajına gelinen olay proje aşamasından çıkamamıştır, sulama kanaletleri yüzde 50 oranına bile varmamıştır.

Kargamış gümrük kapısı üç yıl önce yenilenecekti, hâlen programda bile değildir.

Çiftçimiz kan ağlamaktadır. Her defasında söylüyoruz: Sulama suyu elektrik borcu faizleri altında çiftçimiz inim inim inlemektedir. 5 milyar olan borç 50 milyar olmuştur.

Bakın, dört yıl önce Araban’ın Köklüce köyünde Tevfik Köroğlu adındaki vatandaşın Reno’suna el konuluyor, trafik çekiyor parka. Bugün o parkın ücreti park ücreti, satsanız, o arabanın ücreti park ücretini karşılamaz. Yazıktır, günahtır. Bari satın onu, vatandaş borcunu bilsin, borcuna mahsuplaşsın. Bu tür yanlışlıklar, bu tür eksiklikler ve vatandaşın sesini duyuramaması, sesini duyurmasına rağmen de cevap alamaması, sulama suyu elektrik borcu olanları canından bezdirmiş vaziyettedir değerli arkadaşlarım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Bakın, Gaziantep’te, özellikle son yıllarda icra dosya sayısı çok arttı. Bu yılın başı itibarıyla 350 bin olmuştur. Sadece temmuz ayı sonu itibarıyla 120 bin icra dosyası açılmıştır. Bunu nüfusa böldüğünüz zaman da merkezde her 2 kişiden 1’i icralıktır. Böyle bir ekonomi… Eğer ekonomi iyiyse neden bu durumlara geldik biz?

Geçen yıl, bakın, iller arasında en fazla borcu artıran il yüzde 85 oranıyla Gaziantep. Bu sorunlar yumağı içerisinde Gaziantep ve Gaziantep’te yaşayan insanlarımız yaşamayı hak etmiyor.

“Gaziantep, kendine yeten bir kenttir, devletten katkı almaz.” diye bugüne kadar var olan umursamazlık Gaziantep’i çıkmaza getirmiştir, işsizlik artmıştır, esnaf kan ağlamaktadır, siftahsız kepenk kapatmalar ve AVM’ler canından bezdirmiştir.

Sekiz yıllık AKP İktidarı ekonomide dibe vurdurdu, altı yıllık kent iktidarı da, belediye iktidarı da vatandaşı canından bezdirdi. Yanlış imar tadilatları, yanlış AVM’ler, ulaştırma politikasındaki yanlışlıklar vatandaşı canından bezdirmiştir. Bu sorunlara çözüm bekliyorum Gaziantep Milletvekili olarak ve muhatap bakanların da cevap vermesini diliyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ağyüz.

Gündem dışı üçüncü söz Kayseri’deki yapılan turizm yatırımları hakkında söz isteyen Kayseri Milletvekili Yaşar Karayel’e aittir.

Buyurun Sayın Karayel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Kayseri Milletvekili Yaşar Karayel’in, Kayseri’ye yapılmakta olan turizm yatırımlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı

YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Kayseri’ye yapılmakta olan turizm yatırımlarıyla ilgili bilgi sunmak için huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kayseri ilimiz, çok çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmış, milattan önce 4000 yılına kadar giden altı bin yıllık bir tarihe sahiptir; antik kentleri, ören yerleri, tarihî ve doğal sit alanlarıyla zengin bir yerleşim alanıdır.

Kayseri, Yavuz Sultan Selim tarafından İran seferî dönüşünde Dulkadiroğulları’ndan alınarak Osmanlı İmparatorluğu’na bağlanmış, bugün ise 900 bin merkez nüfusu, 1 milyon 200 bini aşkın toplam nüfusuyla İç Anadolu Bölgemizin merkez şehirlerinden birisi olmuştur.

Kayseri’mizde 3 organize sanayi bölgesi bulunmaktadır. Buralarda toplam 429 fabrikada 40 binden fazla işçi çalışmaktadır. İlimiz bir sanayi şehri olduğu kadar aynı zamanda bir kültür şehridir. 2 devlet ve 2 vakıf üniversitesiyle eğitim hayatımız canlanmakta, Türkiye'nin aydınlık geleceğine hizmet etmeye devam etmektedir. Hem devlet hem de vakıf üniversite binalarımızın büyük bir bölümü Kayserili hayırsever iş adamlarımız tarafından yaptırılmış ve yaptırılmaya da devam etmektedir. İlimizde 5 önemli müze mevcuttur. Arkeoloji Müzesi, Etnografya Müzesi, Tıp Tarihi Müzesi, Kent Müzesi ve Atatürk Müzesi hizmet vermektedir.

Şehrimiz bir açık hava müzesi şeklindedir. Hitit, Asur, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve cumhuriyet dönemlerinin önemli eserleri görülmeye değer şekilde şehir meydanını ve etrafını süslemektedir. Talas ilçemizdeki eski yerleşim yerlerinin ve önemli konakların onarımı ve restorasyonunu yaptıran Kültür Bakanlığımız turizmin gelişmesine büyük katkı sağlamaktadır. Yer altı şehirleri ve su sarnıçları gün yüzüne çıkarılmaktadır.

2009 yılında ilimize 340 bine yakın yerli ve yabancı turist gelmiştir. İlimizde Acil Eylem Planı olarak karar altına alınan yollarımızın tamamı duble yol olmuş, terminal binaları bitirilmiş, hava taşımacılığında 1 milyon yolcuya ulaşılmıştır. Kayseri’yi ikiye bölen mevcut tren yolu şehir dışına çıkarılmaya başlanmış, hızlı tren projesinde son aşamaya gelinmiştir.

Türkiye'nin önemli sanayi bölgelerine kurulan lojistik köylerden biri de ilimizde yapılmaktadır. Türkiye'nin önemli bölgelerinde planlanan büyük bölge hastanelerinden biri 1.500 yataklı sağlık hastanesi olarak şehrimizde planlanmaktadır. Bunlar da tamamlandığında şehrimiz sanayi, eğitim, kültür, sağlık, spor ve turizm merkezi hâline gelecektir. Develi 2’nci Merhale, Bahçelik, Sarıoğlan, Yamula barajlarının sulama projeleri bittiğinde aynı zamanda da bir yerleşik tarım merkezi hâline gelecektir.

Ülkemizde turizm daha çok güneş, kum, kıyı, ören yerleri ve kültür kaynaklarımıza dayalı olarak yürütülmektedir. Ülkemizi ziyaret eden toplam 27 milyona yakın turist sayısı artmakta ve daha çok gelir elde etmek için dağ ve kış turizmi ve kış sporları tesislerinin geliştirilmesi de sağlanmalıdır. Bu düşünceye öncülük eden Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Mehmet Özhaseki Erciyes Dağı’nda kış sporları ve turizm merkezi projesinin ilk adımını 2005 yılında atmıştır. Kış sporları ve turizm merkezleri planlama konusunda uzman Avusturyalı bir firmaya hazırlatılan Erciyes Kış Sporları ve Turizm Master Planı 2008 yılında tamamlanmıştır. Bu yıldan itibaren bu uygulama projeleri Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlatılarak 2009 yılından itibaren projenin birinci etabında öngörülen uygulamalar başlatılmış, bu projeyle hem kentin hem de Türkiye'nin geleceğine önemli yatırımlar yapılmaktadır. Erciyes Dağı Kış Sporları ve Turizm Master Plan vizyonu, büyük çapta ulusal ve uluslararası spor olaylarına, uzun vadede dünya şampiyonası ve hatta olimpiyat oyunlarına ev sahipliği yaparak Kayseri’yi Türkiye'nin kış sporları merkezi hâline getirmektir. Projenin hedeflerinden biri de Kayseri’nin yurt içi ve yurt dışından gelecek ziyaretçiler için cazip bir sportif ve sosyal merkez hâline gelmesidir.

Projenin tamamlanmasıyla Kayseri turizm şehrine dönüşecek, şehirde yeni bir sektör oluşacak, 5 bine yakın insanımıza iş sağlanacak, bunun yanında 100 milyon euro doğrudan ve 100 milyon euro da dolaylı olarak kentin ekonomisine katkı sağlayacaktır.

Projenin planlanmasında dikkat çekici bir diğer unsur da projenin Erciyes Dağı’nın yılın on iki ayında yaşanan canlı bir merkez hâline getirilmesidir. Kış ve yaş spor aktiviteleriyle planlanan projede golf turizmi ve kongre turizmine de imkân sağlanacaktır. Yaz mevsiminde de hizmet verecek kongre merkeziyle kış sporları için planlanan konaklama imkânlarının yazın da dolu olması sağlanacaktır.

Dört farklı noktadan giriş yapılabilecek Erciyes turizm merkezinde her bir giriş noktasında sosyal tesisler, danışma, kayak okulu, kafeterya, restoranlar, kayak kulübeleri için tesisler, kreş, sağlık birimleri, mekanik tesisler, kış oyun parkları da bulunacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

YAŞAR KARAYEL (Devamla) – 27 Haziran 2010 tarihinde Kültür Bakanı Sayın Ertuğrul Günay, Enerji Bakanı Sayın Taner Yıldız, Grup Başkan Vekili Sayın Elitaş ve milletvekillerimizin de katılımıyla, 10 bini aşkın coşkun insanın katılımlarıyla burada temel atma töreni yapılmıştır. Bu proje tamamlandığında Erciyes Dağı yeniden insanına kavuşacak ve Kayseri bir turizm merkezi hâline gelecektir.

Toplamda 30 bin metre uzunluğunda kayak pistleri yapılacak, bu tesisler bittiğinde 35.600 kişi/saatte seyahat edebilecek duruma gelecektir. Farklı bölgelerde yapılacak dükkân ve sosyal tesislerin yanı sıra mekanik tesisler, karlama ünitelerinin de Erciyes Dağının tüm kuzey bölgeleri su, kanalizasyon, elektrik altyapısına kavuşmuş olacaktır. Bu proje tamamlandığında 275 milyon euroluk bir yatırım gerçekleşmiş olacaktır. Bu büyük projeyle birlikte daha önce Kayseri Büyükşehir Belediyesi Başkanımızın büyük gayretleriyle gerçekleştirilen şehir stadı kapalı spor salonları kompleksi ve kongre merkezi sayesinde dünya basketbol şampiyonasının A grubu eleme maçları Kayseri’de ağustos ayında yapılacaktır. Ayrıca Sekizinci İşitme Engelliler Avrupa Atletizm Şampiyonası da önümüzdeki yıl Kayseri’de tamamlanacaktır.

Bu tesisleri şehrimize kazandıran şehrin yetkililerine, başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere Başbakanımıza, milletvekillerimize, Büyükşehir Belediye Başkanımız ve ilçe belediye başkanlarımıza teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Karayel.

Gündem dışı konuşmaya Hükûmet adına Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay cevap vereceklerdir.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Kayseri Milletvekilimiz Sayın Karayel’e çok teşekkür ederim. Kendi ilindeki, Kayseri ilindeki çalışmalarla ilgili bilgiler verdi, benim de bazı şeyler söylemem için bir imkân böylece yaratılmış oldu.

Gerçekten Kayseri’de son zamanlarda çeşitli alanlarda önemli adımlar atılıyor. Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı aynı zamanda “Tarihî Kentler Birliği”nin de başkanlığını üstlenmiş olduğu için hem Kayseri özelinde hem de Türkiye genelinde tarihsel kentlerin ayağa kaldırılması konusunda, sivil mimarlık örneklerinin ayağa kaldırılması konusunda çok önemli ve çok özel çalışmalara önderlik yapıyor. Önceki hafta Kayseri’de Erciyes kış merkezinde günde 25 bin kişiye hizmet verebilecek olan yeni teleferik telesiyej tesislerinin temel atma töreninde Enerji Bakanı arkadaşım ve bölge milletvekilleriyle birlikte bulunduk. Kısa bir süre içinde tamamlanması öngörülen bu yatırımla Kayseri’nin özelde -Türkiye’de de genel olarak- kış turizmi potansiyelinde çok büyük bir ivme kazanılmış olacak.

Aynı zamanda Kayseri’de çok önemli Selçuklu eserleri var. Onların da büyük ölçüde bakımı gerçekleştirilmiş durumda.

Şimdi Talas tarihî kent merkezinde önemli çalışmalar yapılıyor. Oradaki eski bazı tarihî okul binalarının sosyal yaşama kazandırılması ve böylece bir yeni çekim merkezi oluşturulması konusunda bir projeyi büyükşehirle, özel idareyle iş birliği hâlinde götürmeye, vakıflarla iş birliği hâlinde götürmeye çalışıyoruz.

Kayseri, gerçekten uzun yıllardan bu yana olumlu bir belediyecilik çizgisinde ilerlediği için, Anadolu’nun birçok iline kıyasla gelişmiş bir altyapıya sahip olmaya, düzenli meydanları olan, büyük caddeleri olan bir altyapıya, bir şehir düzenine sahip olmaya başladı ve bu çerçevede birçok bakımdan örnek gösterilecek bir şehir konumuna geldi.

Şunun için çok önemsiyorum Kayseri’deki ve Kayseri odaklı bölgedeki gelişmeleri, Sayın Karayel de biraz önce söz etti: Türkiye önemli bir turizm ülkesi hâline geliyor şükürler olsun. Biz geçen yıl 2009 yılında ekonomik krize rağmen, dünyada artıda kalmayı başaran ender ülkelerden birisi olduk ve 27 milyon 100 binle geçen yılı kapattık. Şimdi, gelenlerin önemli bir kısmı, itiraf etmek gerekiyor ki İzmir’in güneyi ile Antalya çevresi arasındaki banda geliyor, üçte 1’inden fazlası, yarıya yakını. Hâlbuki Anadolu içlerinde de sivri mimarlık örnekleri, ören yerleri, arkeolojik buluntular, damak tadı, çok farklı dünya turizmine sunulabilecek olan önemli zenginliklerimiz var. Ama bazı merkezlerin bu alanda bir çekim merkezine dönüşmesi, bazı merkezlerin içeriye turizmi çekmek konusundaki gayretimize, yerelden özel katkılar ve yardımlar getirmesi gerekiyor.

Kayseri’deki bu gelişmeler, kış turizm alanındaki gelişmeler, sivri mimarlık örneklerinin sahiplenmesi alanındaki gelişmeler, Kayseri odaklı Kapadokya’ya doğru açılan -çünkü Kayseri Kapadokya’nın ayrılmaz parçası konumunda- hatta biraz kuzeye Hattuşa’ya, Çorum’a doğru uzanan, hatta biraz doğuya Adıyaman’a Kommagene’ye Nemrut’a doğru uzanan bir geniş alanda  konaklama merkezleriyle, eğlence merkezleriyle, yeme içme merkezleriyle, ulaşım noktası olarak yeni bir destinasyonun oluşmasına çok imkân veriyor.

Kayseri’de bu çalışmalar yapılırken bölgede yeni ve güzel gelişmeler var, sizinle paylaşmak isterim. Daha önce temel atıldığı zaman bahsetmiştim, daha sonra geçenlerde yakında bir açılış yapacağımızdan söz etmiştim. Bu ayın 10’unda, 10 Temmuzda, 2008’in Nisanında temelini Japon Arkeoloji Enstitüsüyle birlikte -hibe kredisiyle- atmış bulunduğumuz Kaman Kalehöyük Müzesinin açılışını gerçekleştirdik. Yirmi küsur yıldan bu yana Japon Arkeoloji Enstitüsü o bölgede bir kazı yapıyordu ve o buluntuların bölgede sergilenmesi konusunda ortak bir projeyi benden önceki bakan arkadaşlarım -teşekkürle ifade ediyorum- başlatmışlardı. Hemen göreve başladığım sırada hibe kredisinin alınması sağlanmış ve 2008’de temeli atılmıştı, bundan on bir gün önce açılışı gerçekleştirildi. Zaten Uzak Doğu’dan gelenlerin ve Amerika’dan gelenlerin Türkiye’de kıyı turizminden daha çok kültür turizmine, sivil mimarlık örneklerine, tarihî yerlere ilgisi var. Bölgede bir Japon Arkeoloji Enstitüsü tarafından, onların katkısıyla bir müze açılmış olması bu çevrelerin ilgisini yoğunlaştıracak.

Hattuşa yöresinde, burada, Kayseri’nin kuzeyine doğru Anadolu coğrafyasında iki tane dünya miras alanımız var. Bir, Kapadokya, genel olarak Göreme Millî Parkı, ikincisi de Hattuşa bölgesinde eski Hitit başkenti. Bu alanlarda da ciddi biçimde, dünya miras alanlarında altyapı iyileştirme çalışmaları yapılıyor. Çok ciddi biçimde son zamanlarda kaynak ayırmaya gayret ediyoruz. Yerel yöneticilerin eğer ilgisi yoğunsa bölgede valilerin ilgisi, özel idarelerin katkısıyla hızlı mesafe almaya çalışıyoruz ve Türkiye’nin batısına yoğun biçimde gelen turist sayısını içeriye doğru çekmeye çalışıyoruz.

Arkadaşlarım, geldiğimiz noktayla ilgili bir kıyaslama yapmak gerekirse mesela şu anda aşağı yukarı dünyadan Mısır’a gelen turist kadar sayıyı sadece Antalya taşıyor. Antalya’nın yakın çevresini kattığınız zaman, Yunanistan’ın bütününe gelen turist sayısını diyebilirim ki, Antalya ve Muğla taşıyor. Türkiye böyle bir turizm ülkesi hâline geldi ama bir dünya uygarlığı için çok özel bir eser olan Adıyaman’ın Komagene, Nemrut Tepesi’ne biz henüz yeteri sayıda insan çıkaramadık ya da Güneydoğu Anadolu’nun emsalsiz sivil mimarlık örneklerini yeteri kadar henüz dünyaya tanıtamadık. O yüzden, Anadolu’da bazı çekim merkezlerinin böyle büyük bir ivmeyle gelişmesi, ilgiyi içeriye çekmek konusunda bize çok yardımcı olacak. Kayseri’deki bu çalışmaları o nedenle çok önemsiyorum.

Benzer bir çalışma Van’da gelişiyor. Van’ı son derece önemsiyoruz ve doğuda bir çekim merkezi hâline getirmeye çalışıyoruz. Benzer bir çalışma şimdi Erzurum’da gelişiyor. O Erzurum Platosu’nda, iddia ediyorum ki yakın bir gelecekte çok önemli bir turizm destinasyonu oluşacak. Bir yandan kış sporları merkezi, yeni alanlarda, alışageldiğimiz yerin dışında, Konaklı merkezinde yeni, 2011 olimpiyatları nedeniyle altyapı yatırımları yapılıyor ve oraya yeni tahsisler yönlendirmeye çalışıyoruz. Ayrıca, Erzurum’un önemli bir tarihî kent merkezi var. İçinde Yakutiye’yi, içinde Ulu Cami’yi, içinde kaleyi barındıran çok önemli bir kent merkezi var ve inanılmaz, emsalsiz görsellikte tabyaları var. Bütün bunları, bir kültür turizmini, kış turizmiyle buluşturduğumuz zaman, Erzurum’da bir çekim merkezi, Van’da doğanın verdiği imkânlar ve tarihin verdiği imkânlarla doğuda bir çekim merkezi… İnşallah şu terör belasından tümüyle yakamızı sıyırırsak, Diyarbakır ve çevresinde çok önemli bir yeni kültür çekim merkezi oluşturulabilecek.

Karadeniz’de bir çalışma yapıyoruz. Karadeniz’de “yeşil yolculuk” adıyla, mavi tura bir yeni alternatif olarak “yeşil yolculuk” adıyla yeni bir proje üzerinde birkaç Bakanlık ve Turizm, Ulaştırma ve Bayındırlık Komisyonu Sayın Başkanımızın da İzleme Komitesi Başkanlığıyla yoğun bir çalışma yapıyoruz. Ayın 7’sinde tekrar bölgede bir değerlendirme çalışması yapacağız. Yani elimizden geldiği kadar kültür varlıklarını da devreye sokmaya çalışarak -kültür varlıkları derken, tarihî yapılardan, kalelerden, manastırlardan, medreselerden yeme içme, gastronomi, mutfak zenginliği, türkülerimiz, halk oyunlarımız, el işlerimize kadar her şeyi katarak söylüyorum, bütün bunları katarak- farklı, dünyada marka değeri yüksek yeni bir turizm anlayışı geliştirmeye çalışıyoruz ve çok güzel gelişmeler oluyor.

Türkiye’de zaman zaman karamsarlıklar yaşadığımız oluyor bu terör belası yüzünden ya da zaman zaman işi hep bardağın boş tarafından anlatma gayretleri gazete manşetlerine çıkıyor ama dün, örneğin, sevinç gözyaşları dökmeme sebep olan bir küçücük olaydan size söz etmek istiyorum. Bayburt’ta, Bayburt’un 40-45 kilometre kadar İspir yolunda, son köyünde, Baksı köyünde eski adıyla -o güzelim “Baksı” ismini ne akılla değiştirmişler, niye değiştirmişler, onu anlamak da mümkün değil, Bayraktar yapmışlar sonradan- o Baksı köyünde, o köyden çıkmış bir sanat insanı, bilim insanı, akademisyen -Türkiye Büyük Millet Meclisinin önünde, özellikle, ismini zikretmek ve kayıtlara geçirmek istiyorum teşekkürlerimi- Profesör Hüsamettin Koçan, o köyden çıkmış, üniversiteye gitmiş, hoca olmuş, İstanbul’da, Türkiye’nin her yerinde ve dünyanın her yerinde sergiler açmış, bilim ve sanat insanlarıyla tanışmış, biraz da para kazanmış, kazandığı paranın önemli bir kısmıyla, sponsorluklar da bulmuş, ancak devlet eliyle yapılabilecek boyutlarda güzelim bir müzeyi getirmiş ve o Baksı köyünün tepesine koymuş. Ben on yıl kadar önce bir vesileyle Bayburt’tan geçerken karşılaşmıştım, bu fikrin o zaman ilk ipuçlarını dinlemiştim, içimden “Güzel bir hayal ama olur mu?” diye geçirmiştim. Dün Allah nasip etti, o ilk fikirlerini dinlediğim müzenin açılışına Hükûmet adına katılma şansını buldum. Dedi ki: “Bizim halkımız, Gümüşhane halkı, Bayburt halkı, Karadeniz halkı, İç Anadolu halkı gurbetçidir biliyorsunuz. Ekmeğini kazanmak için hep ailenin erkekleri, babaları, çocukları dışarıdadır. Ben bu tepenin üzerinde dururdum ve bu tepeden babamın yolunu gözlerdim. Babam altı ay sonra gelecek, bir yıl sonra gelecek ama hep akşamüzerleri dururdum ve bu tepeden babamın yolunu gözlerdim. Babamın yolunu gözlediğim bu tepeye bu müzeyi yaptım. Bu bina babamındır.” dedi, rahmetli babası… “Bu etraftaki evler de, bu misafir evleri de -konaklama merkezleri yapmış, işlikler yapmış, atölyeler- bu evler de bazlama pişiren, börek pişiren anamın hatırası için yapılmıştır.” dedi. Ben de kürsüden çıktım dedim ki: “Bir evlat, baba sevgisini, ana sevgisini, köy sevgisini, toprak sevgisini, vatan sevgisini ancak böyle anlatabilir ve şekillendirebilir.” Vatan sevgisi laftan ibaret değil, hizmetle ilgili bir şey.

Dün Bayburt’un en uç köyünde dünya güzeli bir müze açıldı. İçinde geleneksel sanat ürünleri var, içinde evrensel sanat ürünleri var ve Anadolu’nun bir yöresinde bir kültür merkezi. Bugün bir gazete “Bir kültür kalesi.” demiş. Evet, bir kültür kalesi. Eskiden dağ başlarında gözetleme kuleleri yaparlardı, şimdi bir kültür kalesi oluştu. Bu sivil katkılar ve sivil inisiyatifle olmuş bir şey. Devlet eliyle -bir yandan devlet olarak bunun elinden tutmaya çalışıyoruz, bir yandan bu dayanışmaları kurmaya çalışıyoruz- beraberce, el ele Türkiye’nin bütün bu potansiyelini harekete geçirmeye çalışıyoruz. Bir kez daha gördüm ki dün, bu Erzurum, Gümüşhane, Bayburt, Zigana çevresinde gezerken Anadolu’da aslında biz didişmemizi bıraktığımız zaman, bu çatışmayı, bu çekişmeyi, bu kısır kavgayı bıraktığımız zaman, bu toprağın bereketini ortaya çıkarmak için ellerimizi birbirimize verip çalıştığımız zaman nice güzellikler var. Ortaya çıkmayı bekleyen, fışkırmayı bekleyen nice rengârenk farklı türküler, farklı çiçekler, farklı fidanlar, farklı güzellikler var. Bunun bir tek yolu ellerimizi birbirimizi itmek için değil, birbirimizi tutmak için kullanmak.

Dün bunun çok güzel örneklerinden  birisini gördüm. Yaşar Bey’e teşekkür ederim, bana kürsüye çıkma fırsatı verdi ve burada Türkiye Büyük Millet Meclisinin tutanaklarına geçirmek istiyorum. Bir vatan evladı kazandıklarını kendi köyüne getirip dünya güzeli, evrensel bir anıta dönüştürmüş, Profesör Hüsamettin Koçan. Ona da Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir üyesi ve Hükûmetin bir bakanı olarak, özel olarak teşekkürlerimi sunmak istiyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER

1.- Japonya Temsilciler Meclisi Başkanı Takahiro Yokomichi ile beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1259)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Japonya Temsilciler Meclisi Başkanı Sayın Takahiro Yokomichi ile beraberindeki heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı'nın 14 Temmuz 2010 tarih ve 76 sayılı Kararı ile uygun bulunmuştur.

Sözkonusu heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun'un 7. Maddesi gereğince Genel Kurul'un bilgilerine sunulur.

                                                                                                           Nevzat Pakdil

                                                                                              Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                          Başkanı Vekili

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

B) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Batman  Milletvekili  Ayla  Akat Ata  ve  19  milletvekilinin,  infaz  koruma  memurlarının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/845)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na

Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü'ne bağlı ceza infaz kurumlarında çalışan infaz koruma memurlarının yaşamış olduğu sorunların araştırılması ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98, İçtüzüğün 104 ve 105'inci Maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Ayla Akat Ata                      (Batman)

2) Selahattin Demirtaş              (Diyarbakır)

3) Gültan Kışanak                    (Diyarbakır)

4) Bengi Yıldız                         (Batman)

5) Akın Birdal                          (Diyarbakır)

6) Emine Ayna                         (Mardin)

7) Fatma Kurtulan                    (Van)

8) Hasip Kaplan                       (Şırnak)

9) Hamit Geylani                      (Hakkâri)

10) İbrahim Binici                    (Şanlıurfa)

11) M. Nuri Yaman                  (Muş)

12) Mehmet Nezir Karabaş      (Bitlis)

13) Mehmet Ufuk Uras            (İstanbul)

14) Osman Özçelik                   (Siirt)

15) Özdal Üçer                         (Van)

16) Pervin Buldan                    (Iğdır)

17) Sebahat Tuncel                   (İstanbul)

18) Sevahir Bayındır                (Şırnak)

19) Sırrı Sakık                          (Muş)

20) Şerafettin Halis                   (Tunceli)

Gerekçe:

Türkiye'deki yargı ve adalet sistemindeki eksiklik ve çarpıklıkların önemli bir sıkıntısını Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü'ne bağlı ceza infaz kurumlarındaki infaz koruma memurları yaşamaktadır. Gerek tutukluların sorunları, gerekse yargılama sistemindeki sorunlar burada görev yapmakta olan personelin ciddi sıkıntılar yaşamasına neden olmaktadır. Ceza İnfaz Kurumu çalışanlarının tutuklu ve hükümlülerle uzun süre bir arada kalması, vardiya sistemi ile görev yapan personelin bayram, tatil ve özel günler demeden belirlenen çalışma saatlerinden çok fazla çalışması, görevi esnasında yoğun stresin yanı sıra radyasyona ve x ışınlarına maruz kalması, çalışanlara verilen ücretin azlığı nedeniyle ekonomik sıkıntılar yaşaması, kurumların yerleşme alanları dışında olması nedeniyle ulaşım sorunları gibi birtakım sorunlar yaşadıkları bilinmektedir.

Bilindiği üzere bazı meslek gruplarının, çeşitli nedenlere bağlı olarak diğer meslek gruplarına göre daha stresli olduğu kabul edilmektedir. Cezaevlerinde çalışan personelin çalışma koşullarına paralel iş stresine bağlı olarak fizik ve ruhsal hastalıklar bakımından genel toplumdan daha yüksek risk taşıdıkları yapılan birtakım çalışmalarla ileri sürülmektedir. Bu çerçevede Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı bünyesinde yapılan “infaz koruma memurlarında psikiyatrik bozuklukların bir yıllık yaygınlığı” konulu araştırma çalışması yaşanan sorunu kısmi de olsa ortaya koymaktadır. Konya E Tipi Kapalı Cezaevinde çalışan infaz koruma memurları hakkında yapılan araştırma sonuçlarına göre, en yaygın görülen psikiyatrik bozukluk olarak nikotin bağımlılığı, majör depresyon ve özgül fobi gelmektedir. Yapılan çalışma kapsamında infaz koruma memurlarındaki psikiyatrik bozuklukların genel toplumdan daha yaygın bulunmasına karşın, yardım arama oranının ise düşük olduğudur. Yapılan sınırlı sayıdaki ve alandaki çalışmalar infaz koruma memurlarının çalışma koşullarının yarattığı sıkıntıların yaşamları üzerindeki etkisini ve boyutlarını ortaya koymak açısından yeterli olmamaktadır.

Yine yaptıkları görev bakımından infaz koruma memurları, kolluk kuvvetleri gibi emniyet ve güvenlik hizmetleri sınıfında olması gerekirken, 657 sayılı devlet memurları kanununa tabi idari hizmetler sınıfında kabul edilmektedirler. 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları düzenlemesi esnasında kurumların statüsü göz önünde bulundurularak güvenlik ve asayiş hizmetleri görenlerle eş kılınarak bu alanda çalışanlar ilgili yasada sayılarak sendika kurma hakkı kısıtlanmış ve örgütlenme hakları engellenmiştir. 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 40. maddesinde yapılan değişiklik ile de iş riski ve güvenliği dikkate alınarak bazı meslekler için öngörülen fiilî hizmet süre zammı uygulamasından Ceza İnfaz Kurumları çalışanları çıkartılmıştır. Ayrıca ceza infaz hizmetleri için genel bütçede öngörülen ödenek tahsisi analitik bütçe sınıflandırmasının güvenlik hizmetleri kodundan ayrıldığı belirtilmektedir.

Birleşmiş Milletler ve Avrupa Ceza İnfaz Kurumları asgari standartlarında personel ile ilgili kurallarda, infaz kurumlarında verimliliğin artması ve çalışma koşullarının uygun standartlara getirilmesi gerektiği belirtilmektedir.

2.- İstanbul  Milletvekili  Sebahat  Tuncel  ve  19  milletvekilinin,  sokakta yaşayan ve çalışan çocukların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/846)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na

Türkiye'de sokakta yaşayan ve çalışmak zorunda bırakılan çocukların sorunlarının tespit edilmesi, sorunların çözümü için somut projelerin üretilmesi, çocuklara yönelik şiddetin engellenmesi için önlemlerin belirlenmesi ve çocuk hakları konusunda çalışan kuruluşların sığınma evleri gibi somut önerilerinin dinlenmesi için bir meclis araştırma komisyonu açılması amacıyla Anayasanın 98'inci, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ederiz.                                                                                                                              03.06.2010

1)    Sebahat Tuncel                               (İstanbul)

2)    Selahattin Demirtaş                         (Diyarbakır)

3)    Gültan Kışanak                               (Diyarbakır)

4)    Ayla Akat Ata                                (Batman)

5)    Bengi Yıldız                                   (Batman)

6)   Akın Birdal                                      (Diyarbakır)

7)    Emine Ayna                                    (Mardin)

8)    Fatma Kurtulan                               (Van)

9)    Hasip Kaplan                                  (Şırnak)

10)  Hamit Geylani                                (Hakkâri)

11)  İbrahim Binici                                 (Şanlıurfa)

12)  M. Nuri Yaman                              (Muş)

13)  Mehmet Nezir Karabaş                   (Bitlis)

14)  Mehmet Ufuk Uras                        (İstanbul)

15) Osman Özçelik                               (Siirt)

16) Özdal Üçer                                     (Van)

17)  Pervin Buldan                                 (Iğdır)

18)  Sevahir Bayındır                             (Şırnak)

19)  Sırrı Sakık                                      (Muş)

20)  Şerafettin Halis                               (Tunceli)

Gerekçe:

Dünyada UNICEF'in rakamlarına göre 100-120 milyon arasında sokak çocukları yaşadığı bilinirken, Türkiye için yapılmış çalışmalar olmadığı için kesin rakam bilinmemektedir. Göç, ekonomik zorluklar ve sosyal sorunlardan dolayı sokak çocuklarındaki artış özellikle İstanbul, Diyarbakır gibi şehirlerde giderek artmıştır. İstanbul'da 650 bin, Diyarbakır'da ise 20 bin sokak çocuğu yaşadığı bilinmektedir. Metropollerde sokak çocuklarının daha çok sorunlarla karşı karşıya kaldığı bilinmektedir. Yapılan araştırmalar, sokak çocuklarının şiddet, taciz, uyuşturucu madde bağımlılığı, zorla çalıştırma, eğitimine devam edememe gibi pek çok sorunla karşı karşıya kaldığını göstermektedir. Elbette ki her şehrin sorunları farklılaşırken, özellikle İstanbul için sokakta çalışan ve yaşayan çocukların sorunları öncelikli olarak beklemektedir. Risk altında bulunan bu çocukların sokaklarda olmasının en büyük nedenlerden biri yine yoksulluktur. Türkiye'de yoksulluktan en çok etkilenen grup olan çocuklar emek piyasasında da önemli bir kaynak olarak görülmektedir. Sokak çocuklarının durumu bazı yönlerden farklılaşmaktadır. Bir kısmı sokakta yaşamak zorunda kalan ve aileleri olmayan çocuklar en dezavantajlı olan grup olarak ortaya çıkmaktadır. Bunun yanı sıra ailesiyle birlikte olan ancak göç ve yoksulluğun getirdiği sorunlarla beraber tekstil atölyelerinde çok düşük ücretlere çalıştırılarak emekleri sömürülmektedir. Tüm bunların yanında, eğitimlerine devam edemeyen çocuklar, sağlık ve sosyal hakların da pek çoğundan mahrum kalmaktadır.

Çocuk hakları konusunda çalışan 50 uluslararası kuruluşun yayınladığı 2004 raporunda, incelenen 69 ülkede çocukları sokağa iten en büyük nedenin şiddet olduğu ortaya konulmuştur. Rapora göre, sadece yoksullukla mücadele etmenin yeterli olmadığı, göç ve diğer boyutların da dikkate alınması gerektiği belirtilirken, sokaklarda çalışan çocukların çoğu evde şiddet gördüğü için evlerine geri dönmekten korkmaktadır. Raporda Türkiye sokakta yaşayan ve çalıştırılan çocukların korunması durumu açısından dünyada 92. sırada gelmektedir. Savaş, göç ve toplumsal şiddet dolayısıyla istismara uğramış çocuklar en riskli gruplar olduğu söylenmektedir. Şiddet aileleri tarafından yapılırken, sosyal hizmetler tarafından da şiddet uygulandığı görülmektedir.

Yasal açıdan bakıldığında, 1990'da imzalanmış olan "Çocuk Hakları Sözleşmesi" çocukların korunması konusunda önemli bir adım gibi görünse de bunun hayata geçirilebilmesi istenildiği kadar hızlı ve işlevsel olamamaktadır. Yine Anayasanın 41. Maddesinde çocukların korunması maddesi getirilse de çocukların, özellikle de korumaya muhtaç olan sokaklardaki çocukların korunması daha ivedi bir durum olarak ortaya çıkmaktadır. Çocuklar için sığınma evlerinin yetersizliği, çocuk esirgeme kurumlarının denetimsiz olması ve sorunlara çözüm olmadan eksik kalması gibi pek çok neden bu sorunu çözümsüz olarak bırakmaktadır. Yine daha önce sokak çocukları ile ilgili meclis komisyonu kurulsa da bu konuda 2004 yılından bu yana bir ilerleme görülmemiştir. Sokak çocuklarının sorunları araştırılırken, evrensel çocuk hakları çerçevesinde, tüm boyutlarıyla incelenmelidir. Almanya 20.000 sokak çocuklarının sağlık sorunlarını oluşturulan sağlık merkezleri ile çözmeye çalışmaktadır. Bu konuda Avrupa Birliği'nin çalışmaları sonucu Finlandiya, Belçika ve İspanya gibi ülkelerde çocuklar için barınma yerleri, sağlık merkezleri kamu tarafından sağlanmıştır. Özellikle göçün yoğun olduğu İstanbul'da sokak çocuklarının durumu, sorunları ortaya çıkarılmalı ve bu konuda çocukların kalabilecekleri ve barınma sorununu çözebilecek yaşama merkezlerinin kurulması, çocuk işçiliğinin önüne geçilmesi için somut girişimlerin belirlenmesi önem arz etmektedir. Sokakta yaşayan ve çalışmak zorunda bırakılan çocukların sorunlarının tespit edilmesi, sorunların çözümü için somut projelerin üretilmesi, çocuklara yönelik şiddetin engellenmesi için önlemlerin belirlenmesi ve çocuk hakları konusunda çalışan kuruluşların sığınma evleri gibi somut önerilerin dinlenmesi için bir meclis araştırma komisyonu kurulmasını önermekteyiz.

3.- Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 26 milletvekilinin, Kütahya’nın ulaşım sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/847)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

"Kütahya İlinin Ulaşım sorunlarının araştırılarak alınacak önlemlerin belirlenmesi" amacıyla Anayasamızın 98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğünün 104 üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini saygılarımızla arz ederiz.            02.06.2010

1)

Alim Işık

(Kütahya)

2)

Oktay Vural

(İzmir)

3)

Ahmet Kenan Tanrıkulu

(İzmir)

4)

Necati Özensoy

(Bursa)

5)

Mustafa Kalaycı

(Konya)

6)

Sabahattin Çakmakoğlu

(Kayseri)

7)

Akif Akkuş

(Mersin)

8)

Osman Durmuş

(Kırıkkale)

9)

Hasan Özdemir

(Gaziantep)

10)

 D. Ali Torlak

(İstanbul)

11)

 Mustafa Enöz

(Manisa)

12)

 Mümin İnan

(Niğde)

13)

 Hüseyin Yıldız

(Antalya)

14)

 Ahmet Orhan

(Manisa)

15)

 Ahmet Deniz Bölükbaşı

(Ankara)

16)

 Muharrem Varlı

(Adana)

17)

Ertuğrul Kumcuoğlu

(Aydın)

18)

Ahmet Bukan

(Çankırı)

19)

Mehmet Akif Paksoy

(Kahramanmaraş)

20)

Mehmet Günal

(Antalya)

21)

Hasan Çalış

(Karaman)

22)

Kamil Erdal Sipahi

(İzmir)

23)

Süleyman Turan Çirkin

(Hatay)

24)

Şenol Bal

(İzmir)

25)

Emin Haluk Ayhan

(Denizli)

26)

Cemaleddin Uslu

(Edirne)

27)

Recep Taner

(Aydın)

Gerekçe:

Kütahya ili; Devletimizin kurulmasında ve ülkemizin kurtuluşunda aktif rol almış, kültürel ve doğal zenginliklere sahip tarihî bir ildir. Türkiye'de 7 termal turizm merkezine sahip tek il olup 34 çeşit madene ve Dünya bor rezervinin yaklaşık yarısına sahiptir. Porselen, seramik ve çini sanatının âdeta başkenti durumunda olan ve birçok alanda ülke ekonomisine önemli katkılar sunan bu ilimiz, kara ve demir yolu ulaşımında Marmara, İç Anadolu, Akdeniz ve Ege Bölgeleri arasındaki ana ulaşım ağının merkezi durumundadır.

Bu artılarına rağmen; İstanbul, İzmir ve Bandırma Limanları ile Ankara ve Antalya'ya yaklaşık 320 ila 360 kilometre uzaklıktaki, yani İstanbul-Antalya ve Ankara-İzmir bağlantılarının orta noktasındaki Kütahya; AKP hükûmetleri tarafından hazırlanan projelerde, anılan metropol iller arasında yapılması hedeflenen otoyol ve hızlı tren hatlarının dışında bırakılmıştır. Kütahya-Afyonkarahisar-Uşak illerinin birlikte kullanacağı Zafer Havaalanı inşaatı, 8 yıla yaklaşan AKP iktidarında bir türlü başlatılamamış, projenin ekonomik bu-lunmadığı gerekçesiyle 01.04.2010 tarihli ihaleye hiçbir şirket katılmamıştır.

Kütahya ili, komşusu durumundaki illere karayolu bağlantılarıyla doğrudan ulaşımın sağlanamadığı tek il konumundadır. Balıkesir iline gidecek olan bir vatandaşımızın önce Bursa'ya, oradan da Balıkesir'e gitmesi gerekmekte-dir. Benzer şekilde Manisa'ya ulaşım da Uşak üzerinden sağlanmaktadır. Öte yandan ilçelerin birbirleriyle, il merkeziyle ve komşu illerle bağlantılarını sağ-layan mevcut yollar dar, virajlı ve yetersiz durumdadır. Kütahya-Gediz- Simav-Selendi-Kula, Simav-Sındırgı, Simav-Demirci, Emet-Tavşanlı, Emet-Hisarcık-Simav, Emet-Gediz, Emet-Çavdarhisar, Altıntaş-Dumlupınar, Altıntaş-Çavdarhisar, Tavşanlı-Harmancık-Dursunbey-Balıkesir, Simav-Dağardı-Balıköy-Harmancık-Bursa güzergâhlarındaki karayolu bağlantıları bu niteliktedir. Belirtilen güzergâhların genişletilerek iyileştirilmesi ve ayrıca Bursa-Uşak illerini birbirine bağlayan en kısa güzergâh olan Bursa-Orhaneli-Simav-Uşak karayolu projesinin faaliyete geçirilmesi, hem söz konusu sorunların önüne geçecek hem de bölgenin sosyo-ekonomik gelişmesine katkı sağlayacaktır.

Diğer yandan yıllarca inşası devam eden Kütahya-Çavdarhisar-Gediz-Simav karayolu bir türlü bitirilememiştir. Bu güzergâhın bölünmüş yol programına alınarak bir an önce yapımına başlanmalıdır. Kütahya-Eskişehir ve Kütahya-Afyonkarahisar bölünmüş yol inşaatları yıllardır bitirilemediği gibi bitirilen bölümleri de düşük kaliteli olup kısa bir kullanım döneminin ardından tamir edilmek zorunda kalınmıştır.

AKP iktidarı döneminde Karayolları Genel Müdürlüğü sorumluluğundan alınarak İl Özel İdaresinin sorumluluğuna verilmiş olan bazı yollar yeterince bakım yapılamadığından kullanılamaz hale gelmiştir.

Karayolu bağlantısının iyi olmadığı Tavşanlı-Balıköy beldesi ve çevredeki 35 köyde yaşayan binlerce vatandaşımızın yoğun bir şekilde kullandığı bazı tren seferleri 01.01.2010 tarihinde kaldırılmıştır. 1928 yılından bu yana aralıksız olarak hizmet veren söz konusu tren seferinin kaldırılması, bu bölgede yaşayan vatandaşlarımız fazlasıyla mağdur etmiştir. Bakanlığın, yöneltilen soru önergelerine verdiği cevapta, her hangi bir mağduriyet olmadığını ve gerek karayolu gerekse tren yolu alternatiflerinin bulunduğunu belirttiği bu konuda, ne tesadüftür ki aynı günlerde Balıkesir ilinde yüzlerce vatandaşımızın katıldığı ve tren seferlerinin kaldırılmasının protesto edildiği gösteriler yapılmıştır.

Özetle, AKP iktidarına en fazla oy ve milletvekili desteği veren birkaç il arasında bulunan Kütahya ili; ulaşım sorunlarının çözülemediği ve bu konularda iktidar partisi tarafından 8 yıldır adeta avutulan ve kandırılan bir il olmuştur. İşgücü piyasasındaki illerin işsizlik riskinin belirlendiği bir araştırmanın sonuçlarına göre, Türkiye' de işsizlik riskinin bulunduğu ilk dört il arasında yer alan Kütahya ili, TÜİK verilerine göre nüfus artışının son yıllarda negatif olduğu, yani en hızlı göç veren iller arasında yer almaktadır.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, Kütahya'nın sosyo-ekonomik yönde kalkınmasının önündeki önemli engellerden birisi olan ulaşım sorunlarının araştırılarak gerekli önlemlerin alınması amacıyla "Meclis Araştırması açılması" gerekli görülmektedir.

4.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 28 milletvekilinin, emeklilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/848)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Emeklilerimizin sorunlarının ve çözüm yollarının belirlenmesi, eksikliklerinin giderilmesi, geliştirilmesi, ulusal düzeyde koordinasyonun sağlanması, destekleme yollarının araştırılması, idari ve kurumsal yasal düzenlemelerin yapılması amacıyla İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince ekte yer alan gerekçeye istinaden bir Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Ramazan Kerim Özkan

(Burdur)

2) Ali Koçal

(Zonguldak)

3) Ali Rıza Öztürk

(Mersin)

4) Ali Arslan

(Muğla)

5) Ergün Aydoğan

(Balıkesir)

6) Necla Arat

(İstanbul)

7) Şevket Köse

(Adıyaman)

8) Durdu Özbolat

(Kahramanmaraş)

9) Hüsnü Çöllü

(Antalya)

10) İsa Gök

(Mersin)

11) Tekin Bingöl

(Ankara)

12) Rasim Çakır

(Edirne)

13) Bülent Baratalı

(İzmir)

14) Hüseyin Ünsal

(Amasya)

15) Nevingaye Erbatur

(Adana)

16) Halil Ünlütepe

(Afyonkarahisar)

17) Sacid Yıldız

(İstanbul)

18) Abdullah Özer

(Bursa)

19) Eşref Karaibrahim

(Giresun)

20) Mehmet Şevki Kulkuloğlu

(Kayseri)

21) Kemal Demirel

(Bursa)

22) Abdulaziz Yazar

(Hatay)

23) Birgen Keleş

(İstanbul)

24) Tayfur Süner

(Antalya)

25) Mehmet Ali Özpolat

(İstanbul)

26) Mevlüt Coşkuner

(Isparta)

27) Ali Rıza Ertemür

(Denizli)

28) Gökhan Durgun

(Hatay)

29) Hulusi Güvel

(Adana)

Gerekçe:

Ülkemizde bu günkü verilere göre 9 milyon emeklimiz mevcuttur. Aile bireyleriyle birlikte düşünüldüğünde bu rakam ülke nüfusunun yaklaşık üçte birini bulmaktadır.

Bir zamanlar emeklilik uzun bir meslek yaşamının en sonunda oluşan bir erdem konumunda olmasına karşın bu gün maalesef geçim sıkıntısıyla boğuşan, aldığı açlık sınırının altındaki maaşla yaşam mücadelesi veren ve ömrünün son dönemini sosyal yaşam ve refah seviyesinin çok uzağında bir çok sorunlar yumağı ile uğraşarak sürdüren bir konuma gelmiş bulunmaktadır.

Bu gün çalışanların maaşlarına ek ödemelerle bazı iyileştirmeler yapılmasına karşın emekli olduktan sonra bu haktan yararlanmak mümkün değildir. Dolayısıyla emeklilerle çalışanlar arasında oldukça fazla bir maaş farkı ortaya çıkmakta ve bu makas her gelen maaş artışında açılmaktadır. Üstelik emekli maaşlarında bir iyileştirmeye gidilmemiş olması, çalışanların emekli olmaktan haklı olarak imtina etmelerine neden olmakta ve dolayısıyla yeni mezun gençlere iş imkanı açılmasının önü tıkanmaktadır. Bu nedenle çalışanlara verilen ek ödeme tutarı emekliliğe de yansıtılmalıdır.

Ülkede bu kadar büyük çoğunluğa sahip olmalarına karşın emeklilerimizin Ekonomik Sosyal Konsey'de temsil edilmemesi büyük eksikliktir. Emekliler uluslararası ILO, AİHS sözleşmeleri ve IHEB bildirgesine göre sendika kurma hakkına sahiptir. Ancak siyasi iktidar uluslararası sözleşmeleri kayda almayarak ve Anayasanın 51, 53 ve 54. maddelerinde bir değişikliğe gitmeyerek Yargıtay Hukuk Dairesinin "Emekliler Sendika Kuramaz" kararını almasına sebep olmuştur. Oysa Anayasanın 90. maddesi uluslararası sözleşmelerin kanun hükmünde olduğu yönündedir.

Bu nedenle emeklilerin sendikal hakları için gerekli değişiklikler yapılarak ve Emekliler Sendika Kanunu hazırlanarak bu sendikal hakkın tanınması sağlanmalıdır.

Böylelikle emekli maaş artışları TÜFE'ye bakılmaksızın Emekli Sendikaları ile Hükümet arasında yapılacak Toplu Sözleşmeler ile tespit edilmelidir.

Emekliler sağlık hizmetlerinde alınan katkı payından muaf tutulmalıdır. Böylelikle katkı payı ödeyecekleri için sağlık merkezlerine gitmeyerek sağlıklarını riske atmalarının önüne geçilmelidir. Ayrıca bazı tıbbi cihaz ve protezlerin bedellerinin emeklilerce ödenmemesi için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

Eski ve yeni emekliler ile önceki sistemde Emekli Kurumları arasındaki farklı uygulamalar sonunda, eski emekliler aleyhine oluşan fark, çıkarılacak intibak kanunları ile düzeltilmelidir. GSMH yıllara göre belirgin bir artış göstermesine rağmen, emekliler bu refah payından hisselerine düşeni alamamaktadır. Emeklilerin aylıklarının artışlarında bu husus göz önünde bulundurulmalıdır. Emeklilerin TÜFE ve enflasyon farklarından doğan kayıpları telafi edilmelidir. Çalışanlara verilen zamlar aynı derece ve kademedeki emeklilere de yansıtılmalıdır. Aile, çocuk ve kira yardımlarının emeklilere de verilmesi sağlanmalıdır. Çalışırken vefat eden memurun geride kalanlarına verilen iki maaş tutarındaki ölüm yardımı ile eşinin ölümü halinde verilen bir maaş tutarındaki ölüm yardımının emeklilere de verilmesi sağlanmalıdır. Hizmet birleştirmelerinde tüm hizmetlerin intibaka sayıldığı gibi, ikramiye ödenmesinde de bu hususun değerlendirilmesi gerekmektedir.

Ayrıca geçim sıkıntısı içerisinde bulunan emeklilerimizin de sosyal yaşam faaliyetlerini sürdürebilmesi amacıyla emekli evleri, emekli yurtları, ve emekli tatil siteleri yapılarak emeklilerimizin buralardan cazip fiyatlarla yararlanması sağlanmalıdır.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

V.- ÖNERİLER

A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1.- (10/321, 10/426) esas numaralı Meclis Araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 21/7/2010 Çarşamba günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi

                                                                                                                        Tarih: 21/07/2010

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu; 21/07/2010 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu Maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                                 Mehmet Şandır

                                                                                                                       Mersin

                                                                                                        MHP Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan 10/321, 10/426 esas numaralı “Yerel basın ve yayın kuruluşlarının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla” Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri Gereğince Meclis Araştırması önergelerinin görüşmelerinin Genel Kurulun 21/07/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bugün, yerel basının sorunlarının tartışılmasını, bir komisyon kurularak bu tartışmaların katılımı da temin ederek sonuçlandırılmasını ve alınması gereken tedbirlerin yetkililere iletilmesini amaçlayan bir araştırma önergemiz var, bunun gündeme alınmasını talep etmiştik. Bunun gündeme alınmasının gerekçelerini yüce heyete arz etmeye çalışacağım.

Değerli milletvekilleri, bu Meclisin, siyasi partilerimizin, siyasi kimliklerimizin, hatta ülkemizin, milletimizin en önemli ortak paydası demokrasimizdir. Demokrasi, milletimizin kendi geleceğine kendi özgür iradesiyle karar verebilmesi, bu kararı bir katılımla gerçekleştirmesi meselesidir. Çok sorunlarımız olur, bu sorunların çözümü konusunda en azından tarafları katamazsak, milleti katamazsak oluşturacağımız çözümlerin kalıcı olmasını, etkili olmasını beklememek lazım.

Demokrasi bu ülkenin en önemli ortak paydasıdır. Demokratik sistem içinde basın, medya, en az taraflar veya siyasi partiler kadar, yasama kadar, yargı kadar yani bu toplumun adına karar veren, yetki kullanan üç kuvvet olarak tanımladığımız yasama, yürütme ve yargı kadar önemli bir kamusal güçtür, bir kamu gücüdür. Dolayısıyla, demokrasinin olmazsa olmaz şartı özgür bir medyadır, özgür bir basındır. Bu şekilde toplum kendi geleceğine kendi sözcüleri vasıtasıyla, siyaset vasıtasıyla, yasama vasıtasıyla, milletvekilleri, siyaset kurumları vasıtasıyla katkı verecektir; medya vasıtasıyla da iktidarı ve muhalefeti hem yönlendirecek hem de denetleyecektir. Basın, demokrasilerde en az siyasi partiler kadar önemlidir, en az özgür bir yasama kadar önemlidir. Bu sebeple, basının sorunları demokrasinin birincil sorunlarıdır. Demokrasi konuşulunca mutlaka basını, basın özgürlüğünü ve basın kurumunun sorumluluklarını ve sorunlarını konuşmak bir zorunluluktur.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde, gerçekten, birçok yanlışına, eksiğine rağmen çok güçlü bir basın, medya sektörümüz bulunmaktadır. Yetişmiş basın mensupları, kurumlar, kurallar, demokrasiyi güçlendiren, zenginleştiren bir medya katkısını, basın katkısını bir kazanım olarak, milletimizin, ülkemizin bir başarısı olarak değerlendirmek mümkündür. Her ne kadar özellikle son dönemlerde siyasi iktidar basını kontrol etmek, basın üzerinden bir yönlendirmeyle kamuoyunu yönlendirmek gibi bir niyet taşıyorsa da, bu yönde çok ağır birtakım uygulamalar yaşanıyorsa da ve buna maalesef basın mensupları işletmenin kârlılığı hassasiyetiyle boyun bükmek durumunda kalmışlarsa da yine de basının demokrasimizde, ülkemizin yönetiminde ve geleceğinde önemini vurgulamak bir zorunluluktur diye düşünüyorum.

Basını ayırmamak gerekiyor yani yaygın  basın veya yerel basın olarak ayırmamak gerekiyor denilebilir ama bence demokrasinin toplumsallaşmış yüzü olarak yerel basını bir ayrı değerlendirmemiz gerekir. Basın, medya dediğimiz, özellikle reklam verenlerin yönlendirdiği, etki altında tuttuğu yaygın basın dediğimiz yazılı ve görsel basının demokrasiye katkısı mutlaka siyasetin etkilenmesiyle sınırlı, objektif olmayabiliyor. O noktada  muhalefet partileri olarak bizim çok yoğun tepkilerimiz de var, tenkitlerimiz de var ama yerel basın öyle değil. Türkiye'nin her bölgesinde, en ücra yerlerinde bile bir gazete çıkmaktadır. O gazete vasıtasıyla o bölgenin insanları sorunlarını yetkililere, siyasete, karar vericilere ulaştırmaktalar. O yerel basın, hem yerel yöneticileri hem genel siyaseti, bulundukları yerden gördükleriyle değerlendirmekte, dillendirmekte ve toplum adına doğrunun yapılması, hakkın yerine gelmesi için bir hizmet üretmektedirler. Bunun için basın özgürlüğü, basının demokrasi içerisindeki yeri konuşulurken özellikle yerel basını ayrıcalıklı olarak ve öncelikli olarak konuşmak bir zorunluluktur diye düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, yerel basınımızın birçok sorunu bulunmaktadır. Bu araştırma önergemizin amacı ve gerekçesi yerel basının önemini ifade etmekle birlikte sorunlarını ifade etmek için verilmiştir. Aslında mümkün olabilse -Genel Kurulumuzda bu dönemde çok sayıda basın mensubu arkadaş milletvekili olarak bulunmaktadır- bu Genel Kurulun, bu Meclisin, basının sorunlarını izlemek, takip etmek, çözümlerini üretmek noktasında sürekli çalışan bir komisyonunun olması çok daha doğru olur, çok daha gerekli olur çünkü basın mensupları siyaset ve siyasetin fonksiyonuyla iç içe bir görev yaptıklarından, burada onların bir ayağının olmasının, onların adına burada milletvekillerinden oluşan bir komisyonun olmasının birçok faydası olacaktır diye düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, yerel medyanın bir başka özelliği de küçük olmalarıdır. Bu sebeple, farklı olanın, küçük olanın, hatta aykırı olanın korunması, demokrasinin olmazsa olmaz şartlarından biridir. Büyük medya kuruluşları, güçleriyle kendi işletmelerinin çıkarlarını koruyabilir veya işte, kendi yayın politikaları doğrultusunda siyasi iktidarın baskılarına direnebilirler ama yerel medyanın, kıt kanaat, kıt imkânlarla görev yaptıkları için mutlaka korunmaları gerekir. Burada, kısaca, yerel basının…

Yerel basının şu özelliğini de bir ifade etmek gerekir: Kabul etmek gerekir ki son zamanlarda yerel basın kuruluşları kendi aralarında bir örgütlü güç de oluşturmuşlardır. Bu örgütlü gücün yerel medyayı geliştirmek ve korumak noktasında çok önemli fonksiyonlarının olduğunu da ifade etmek lazım ve bu yerel örgütlenmeyi -yerel basın kuruluşları arasında bu örgütlenmeyi- başaran insanlara da buradan şükranlarımı sunuyorum.

Yerel medyanın çok önemli sorunu iktisadi sorunlar, ekonomik sorunlardır. Bu noktada hükûmetin, iktidarların yerel medyayı bu anlamda desteklemesi lazım. Özellikle önümüzdeki dönemde RTÜK Yasası’nda yeni değişiklikler yapılacak. RTÜK Yasası’nda mutlaka küçük basını, yerel basını koruyucu birtakım tedbirleri geliştirmemiz gerekiyor. Yerel medyada önemli teknolojik yenilenme zorlukları yaşanmaktadır. Eleman yetiştirme, eğitim zorlukları yaşanmaktadır ve yerel medyada bir ömür tüketmiş olan insanların sosyal güvenliklerini düzenlemek gerekiyor, desteklemek gerekiyor. Onun için önümüzdeki dönemde çıkartılacak RTÜK Yasası’nda yerel medyanın sorunlarının çözümüne bir hukuk oluşturmak, inanınız ki burada yapabileceğimiz en hayırlı görevlerden de biri olacaktır.

Bu sebeple, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bugün bu araştırma önergesini buraya getirerek dikkatinize sunmak istediğimiz husus, siyaset eğer bu millet adına görev yapıyorsa ve bu görevi başarıyla yapmak gibi bir kaygısı varsa, böyle bir amacı varsa, yerel basını yani yerelde, taşrada yaşayan, küçük beldelerde, ilçelerde yaşayan insanlarımızın sorunlarına çözüm hatta çözümlerine sözcülük yapan gazetelerimizin, televizyonlarımızın, yerel medyamızın sorunlarını sürekli takip edecek, dillendirecek ve ona uygun hukuk geliştirecek bir komisyonun kurulmasını çok gerekli, çok faydalı, çok hayırlı bir iş olarak görmekteyiz. Bu önergeyi bunun için verdik.

Tabii diyeceksiniz ki “Meclisimizin gündemi yoğundur, komisyonlar da doludur, boş oda yoktur.” Ama inanınız ki Türkiye’de iki bine yaklaşan gazete, beş yüze yaklaşan televizyonla devasa bir yerel medya ordusunun sorunlarına çözüm üretecek böyle bir komisyona bu Meclisin vereceği bir oda mutlaka olmalıdır, çünkü bu Genel Kurulda, her partide, gazeteci olan, televizyoncu olan, yerel medya mensubu gazeteci olan arkadaşlarımız bulunmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Bu arkadaşlarımızın katılımıyla, bana göre sürekliliği olan bir komisyon kurulmasının hem bize hem ülkemize hem yerel medyaya ve tüm anlamda da basına bir katkı vereceğini, bunun da demokrasimize bir katkı vereceğini, ülkemizin geleceği açısından, milletimizin kendi geleceğine kendi özgür iradesiyle karar vermesi açısından çok değerli, çok hayırlı bir iş olacağını düşünüyorum. Böyle bir komisyon kurulmasını sizin takdirlerinize sunuyorum.

Saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Grup önerisi aleyhinde söz isteyen Mustafa Elitaş, Kayseri Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisi… Türkiye’de iki bin civarında yazılı yerel basın, beş yüz civarında da görsel yerel medyanın var olduğunu biliyoruz. Bu konuyla ilgili çeşitli problemlerin olduğu da muhakkak ki aşikâr.

Şu anda Türkiye’de özellikle görsel medyanın herhangi bir hukuki düzenlemesinin altyapısının olmadığını, bundan önceki dönemde girişimlerde bulunulmasına rağmen o altyapının çeşitli sebeplerden dolayı çözülemediğini, büyük bir kısmının uydu vasıtasıyla veya farklı şekilde, sadece RTÜK denetiminin oluşması konusunda yayın yaptıklarını biliyoruz ama şu gerçeği de inkâr etmemek gerekir ki: Türkiye’de yayın yapan, hem yaygın seviyedeki yayın yapan medya hem de yerel seviyedeki yayın yapan medyanın, vatandaşlarımızla, kamu konusunda veya idarecilerle birbirleri arasında iletişim kurmakta çok önemli görev üstlendiklerini biliyoruz. Bu üstlendikleri görevin milletin menfaatine, siyasetçinin ulaşamadığı, kamu idarecilerinin göremediği noktada medyanın yaygın bir şekilde ve objektif bir şekilde yapacakları her türlü değerlendirme ülke menfaatine ve refahına fayda sağlayacak niteliktedir.

Bugüne kadar -yani 2004 yılına kadar- yerel medya sadece kendi yağıyla kavrulurken, bütün imkânları, varlıkları sadece özverili çalışma, o konuya kendisini hasretmiş, gazeteciliği, medyacılığı meslek hâline getirmiş ve bunların, bu kısım kişilerin kendi yağlarıyla kavrulurken, 2004 yılındaki yaptığımız yasal düzenleme çerçevesinde yerel medyaya kaynak temini konusunda önemli düzenleme yaptık. 2008 yılı veya 2009 yılında, yanlış hatırlamıyorsam, çıkardığımız Kamu İhale Kanunu’nda da belirli büyüklükteki kamu ihalelerinin bölgesinde, ilinde öncelikle yerel medyada yayınlanması ve bu konuda kaynak temin edilmesi amacıyla bir düzenlemeyi yerine getirmiş olduk.

Değerli milletvekilleri, biraz önceki değerli konuşmacının da ifade ettiği gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi, daha önce sayın milletvekillerimizin, Genel Kurulun onayıyla belirlenmiş durumda ve daha önce Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23’üncü Döneminin açıldığı süreçte de aldığımız bir karar var. Aldığımız karar da salı günlerinin denetim konusuna ayrılması, diğer günlerin de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi şeklinde ama son günlerde bir âdet ortaya çıktı: Her gün grup önerileri verilerek araştırma önergelerinin gündemin önüne alınmasıyla ilgili Danışma Kurulu toplantıya çağrılıyor. Danışma Kurulunda ittifak sağlanamadığından dolayı veya Danışma Kurulu toplanamadığından dolayı, Türkiye Büyük Millet Meclisine İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince siyasi partilerimiz grup önerisini getirip, burada konuşma imkânı buluyorlar.

Konuşma imkânını bulurken de şöyle bir gerekçe ortaya çıkarıyorlar, diyorlar ki: “Çıkardığınız yasalar, getirdiğiniz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin oylarıyla kabul edilen, İç Tüzük’ümüzün 91’inci maddesine göre temel yasa olarak kabul ettiğimiz şeylerde bize konuşma imkânı, fırsatı vermiyorsunuz.” Ama değerli arkadaşlar, bakın, İç Tüzük’te verdiğiniz bütün önergelerde hepimizin, önerge veren arkadaşlarımızın konuyla ilgili konuşma imkânları, o konuyla ilgili eleştirileri veya katkılarını sağlamak mümkün ama gelen konuşmacıların önergeyle hiç alakalı olmayan bir konuda konuşma yapmaları, sadece burada farklı konularda mesaj vermeye gayret etmeleri maalesef İç Tüzük’ün de uygun olmayan bir şekilde kullanımı diye ifade ediyorum.

Açıkça şunu tekrar altını çizerek ifade ediyorum ki: Yerel medyanın AK PARTİ İktidarı döneminde hem 2004 yılında hem 2009 yılındaki yapılan iyileştirmelere rağmen hâlâ eksiklerinin var olduğunu ve medyanın belirli çerçevede toparlanıp, yerel düzeyde çok önemli köşe yazılarıyla, haberleriyle okunabilir hâle gelmesini sağlamak için teknik altyapının gerçekleştirilmesi, değerlendirilmesi, bunun araştırılması gerektiğine inanıyorum.

Önümüzdeki dönemde, inşallah, RTÜK Yasası görüşülürken bu konunun da enine boyuna tartışılacağına, yerel medyanın önündeki engellerin aşılması konusunda siyasi parti gruplarımızın, konuyla ilgili milletvekillerimizin büyük katkı sağlayacağına inanıyorum.

Bu vesileyle, bu araştırma önergesinin bundan sonraki, ekim ayı içerisindeki Türkiye Büyük Millet Meclisinin 5’inci Yasama Yılı’nda değerlendirilip görüşüleceğini, Türkiye Büyük Millet Meclisinin hazır olan gündeminin, dünden kalan, yarım kalan işimizin devam ederek bitirilmesi gerektiğini yüce heyetin bilgilerine sunuyor, bu önergeye, Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisine bu yönden karşı olduğumuzu ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Tayfun İçli, Eskişehir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, sizleri şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisi gerçekten çok önemli. Yerel basın ve yayın kuruluşlarının sorunlarının araştırılması için bir Meclis araştırması istiyor.

Değerli arkadaşlarım, yerel basın gerçekten çok önemli. Yerel basının yanında, artık çağımız bir teknoloji çağı, bir anlamda da İnternet gazeteciliği, medyacılığı da çok önemli. Halkın doğru bilgiye sahip olabilmesi için yerel medyanın ve özellikle İnternet medyasının da siyasi iktidarın baskısından uzak olarak faaliyet göstermesi gerekir, çünkü doğru fikir sahibi olabilmek için doğru bilgiyle donatılmamız gerekir.

Değerli arkadaşlarım, bu konuşmalar bittikten sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde, hepinizin bildiği gibi taş atan çocuklarla ilgili sorunların çözümlenmesine yönelik bir kanun tasarısı görüşülecek.

Şimdi, elimde, hem yerel medyanın hem İnternet medyasının gündeme taşıdığı, fakat bizim unuttuğumuz, ama görüşeceğimiz kanunla ilgili iki önemli haberi aktarmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, çok çok yeni, bölücübaşı Öcalan’ın 15 Ağustosta açıklayacağı on şartı vardı biliyorsunuz, Kürt açılımıyla ilgili, PKK da bunu açık açık ilan etti.

Ne diyor bu on şarttan biri? “Madde 6- Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit kaldırılsın.”

Yine elimde, yerel medyanın ve İnternet medyasının aktardığı, hepimizin çok iyi bildiği, Güneydoğu Anadolu’da da birçok olaylara sebep olan bu tecrit olayıyla ilgili bir rapor.

Değerli arkadaşlarım, raporu tanzim eden, Avrupa Konseyi İşkence ve Kötü Muameleyi Önleme Komitesi. Bu komite, yirmi sayfalık bir rapor tanzim ediyor, 26 ve 27 Ocak 2010 tarihinde yayımlıyor ve bu raporun yayımlanmasına Türkiye Cumhuriyeti Devleti Hükûmeti izin veriyor. Bu raporda, bu inceleme sonucunda hazırlanan yirmi sayfalık raporda, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın, ayda iki kez onar dakikalık telefon görüşmesi, televizyon, dört saatlik havalandırma ve yakınlarıyla açık görüşme yapma hakkını, almış bulunduğu iki disiplin cezası nedeniyle kullanamayacağı ifade ediliyor. Bunları kullanabilmesi için, bu haklardan yararlanabilmesi için mutlaka disiplin cezalarının kalkması gerektiği bu raporda çok açık bir şekilde ifade ediliyor.

Değerli arkadaşlarım, “Ne alaka?” diyeceksiniz yerel medya ve iki yerel medyadan aktarılan bu iki haber.

Şimdi elimdeki yasayı alıyorum, taş atan çocuklarla ilgili yasa. Önerge verdim, Anayasa’ya aykırılık önergesi verdim. “Taş atan çocuklar.” diyoruz. Geçici 1’inci maddeyi size okuyayım arkadaşlar, geçici 1’inci madde der ki: “Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce verilmiş ve infaz hâkimliğinin incelemesinden geçmiş disiplin cezalarına karşı, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren altı ay içinde yeniden yapılan başvurular, 4675 sayılı Kanunun bu Kanunla değişik 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen usulle karara bağlanır.”

Yani üstte, 5’inci maddede getirilen haktan dolayı, yeni bir yargılama yolu açılmak suretiyle bölücübaşı ve PKK terör örgütünün yöneticilerinin disiplin cezaları affediliyor, disiplin cezaları olduğu için tecrit koşulları da ortadan kalkıyor.

Size kısaca bir özet, ne demek istiyorum? Bölücübaşının on şartından biri ve PKK’nın on şartından biri olan “Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit kaldırılsın” olayı bu kanun tasarısıyla önümüze getiriliyor. Bunu biliyor muydunuz arkadaşlar? Sabah saat dörde kadar çalışıyorsunuz, apar topar geliyorsunuz ve bir af niteliğinde olan ve bölücübaşının koşullarından biri olan konuyu buraya sokuyorsunuz.

Şimdi dün, iki kez Sayın Bakana sordum, hem geneli hakkında sordum hem birinci bölümünde sordum. Dikkat etmişsinizdir, ısrarla uyarmaya çalıştım. Yani şunu demek istedim: Sayın Bakanım, ben, biz bunun farkındayız ama Hükûmet olarak yapmayın bunu. Hem “taş atan çocuklar” diyorsunuz hem de bölücübaşı Öcalan’ın ve PKK’nın on şartından birini buraya geçici madde olarak sokmak suretiyle bunu getiriyorsunuz.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Öyle bir şey yok!

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Söylüyorum bakın, çok net.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Hilafıhakikat!

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Bakın, çok net.

AHMET YENİ (Samsun) – Okur musunuz orayı?

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Bakın, söylüyorum, bir daha söylüyorum…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Terörle Mücadelenin 6’ncı maddesinde de “Yok” dediniz ama…

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Bakın, okuyorum: “Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce verilmiş ve infaz hâkiminin incelemesinden geçmiş disiplin cezalarına karşı, bu Kanunun yayımından…”

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bile karar verdi…

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Ona da geleceğim. Bakın, elimde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararı da var.

AHMET YENİ (Samsun) – Çok geri kalmışsınız!

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Öyle bir şey yok ama.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Laf atmayın, laf atmayın. Ben bir şey anlatmaya çalışıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bir taraftan, otuz yıl önce ölen insanlar için gözyaşı dökeceğiz.

AHMET YENİ (Samsun) – Dün niye konuşmadınız?

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Ama bir taraftan da 7 şehidimiz kalkarken, bir taraftan bölücü başının on şartı, PKK’nın on şartını bu kanun içine sokacaksınız.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Ne alakası var?

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Bakın, hatırlayın, 2006 yılında da yine Terörle Mücadele Kanunu getirmişti bu Hükûmet.

AHMET YENİ (Samsun) – Dün niye konuşmadınız, niye?

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) –  Ve bunun 6’ncı maddesinin son fıkrasında, bakın ne diyordu burada: “Ancak bu hükme göre terör örgütünün kurucusu, yöneticisi ve üyesi konumundaki kişi etkin pişmanlık hükümlerinden ancak bir defa yararlanır.” demiştiniz ve bölücübaşı ve yöneticiler gidecekti…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – O dosya açılmamak üzere kapanmıştır.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Şimdi, aynı hızı, aynı olayı buraya getiriyorsunuz.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi…

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Bakın, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi” diyorsunuz. Sayın Bakandan alınan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararı yanımda. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 2008’de verdiği kararda hiç de sizin dediğinizi demiyor somut olayda. Diyor ki: “Siz Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak bir kanun çıkarttınız. Bu Kanun 1 Ocak 2005 tarihinde yürürlüğe girdi.” Ancak şikâyetçinin davası, olay 2001 yılında olduğu için ve Türkiye, mevzuatında böyle bir değişiklik yapmadığı için bin euro tazminata mahkûm ediyor. Ama siz “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi” deyip…

Beyler, okuma yazma biliyoruz. Bakın, kanun başlayacak. Samimi olan… Bakın, vatanseverliğin ölçüsü hiç kimsede yok. Açın, okuyun. Bununla ne demek istendiğini, bunun geçici 1’inci maddesinin neye amir olduğunu, disiplin cezalarını kaldırdığını… Disiplin cezası kalktığı için ve 5’inci maddeye göre avukatıyla birlikte yeni bir yargılama yapılacağı için ne olacak? Tecrit koşulu ortadan kalkacak ve biraz evvel de söylediğim gibi…

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Hiç alakası yok! Tecritle ilgili dosya kapanmıştır.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) -  Bu raporda yani Avrupa Konseyi İşkence ve Kötü Muameleyi Önleme Komitesinin belirttiği bu hususları siz, bir nevi, bölücü başına ve PKK yöneticilerine vereceksiniz.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Daha yeni karar verdi Komite…

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, Türkiye uyumuyor. Sabaha kadar çalışırken bazı arkadaşlarımız burada uyuyabilir, belki bu konunun içini bilmeyebilir. Bir milletvekili olarak -hiçbir kıskançlık da yok- benim dileğim, Hükûmetin derhâl bunun farkına varması ve geçici 1’inci maddenin buradan çıkartılması. Bunun taş atan çocuklarla ne alakası var? Niye bu kadar kıskanç ve buna sahip çıkmak konusunda bir irade ortaya koyuyorsunuz? Ben derdimi anlatıyorum, çıkarsınız…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Ne alakası var?

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) - İnceleyin. Türkiye Cumhuriyeti devleti büyük bir devlettir, bölücübaşına ve PKK terör örgütüne teslim olacak bir devlet değildir.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Doğru, çok doğru.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Evet, doğruysa o zaman aynı… Vatanseverliğimizi test etmiyoruz. Benim sizden ricam, şu geçici 1’inci maddeye bir bakın.

Şimdi, yerel medya işte bunları yapıyor -yine konumuza geldik- baskı olmayan medya halkın önüne gerçekleri koyuyor. Hepimiz yurtseveriz, hepimiz vatanımızı seviyoruz. Evet, otuz yıl önce haksız yere asılmış insanlara gözyaşı dökelim ama daha her gün şehit verdiğimiz ve bu yasanın görüşüldüğü zaman 7 şehit veriyoruz ama bu elimize… Apar topar, sabahlara kadar geçen yasada bunları görmüyoruz. Değerli arkadaşlarım…

AHMET AYDIN(Adıyaman) – Alakası yok.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) - Bakın değerli arkadaşlarım, alakası olup olmadığını…

AHMET YENİ (Samsun) – Dün niye konuşmadınız bununla ilgili?

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) - Konuşacağım, önerge… Efendim, konuşacağım. Dün Sayın Bakana iki kez soru sordum.

AHMET YENİ (Samsun) – Dün gece rüya mı gördün?

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Siz de orada oturuyordunuz, uyuyordunuz o koltuklarda. İki kez Bakana söyledim.

AHMET YENİ (Samsun) – Rüya mı gördün dün gece?

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Rüya değil…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sen daha uyanamamışsın!

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) - Ben Sayın Bakanı, benim ülkemin bakanı olarak, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bakanı olarak kibarca uyardım; bir kez değil, iki kez. Tutanakları açın okuyun ve tık yok, cevap yok.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Tayfun Bey, Adalet Komisyonundaki tutanakları inceleyin, cevabını alırsınız.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Şimdi de bu konuşmayı yapma gereğini duydum.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Adalet Komisyonu tutanaklarını inceleyince doğruyu öğrenirsiniz.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) - Bu konuşmayı yapma gereğini duydum. Geçici 1’inci maddede de konuşacağım. Anayasa’ya aykırılık önergesi vereceğim. Af niteliğinde, cezayı ortadan, disiplin cezasını ortadan kaldıran bir hükmü getiriyorsunuz; bu bir af niteliğindedir. Teknik konuşmayı orada yapacağım ama kendimizi de toparlayalım, sabaha kadar, dörde kadar çalıştık, kendimize gelelim.

AHMET YENİ (Samsun) – Grup Başkan Vekiliniz af olmadığını söyledi dün.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Kendimize gelelim, bunu irdeleyelim, hiç kıskançlık yapmayalım. Bu hüküm, bölücübaşına ve yönetici kadrosuna, disiplin cezaları affedildiği için ve tecrit koşulları ortadan kalkacağı için bir af niteliğindedir. Vicdanlarınızla karşı karşıya bırakıyorum sizleri.

AHMET YENİ (Samsun) – Grup Başkan Vekiliniz öyle demedi dün.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Değerli arkadaşım, hiç öyle değil. Bakın, ben grubum adına da konuşuyorum arkadaşlarımla.

AHMET YENİ (Samsun) – Grup Başkan Vekiliniz öyle demedi, tutanaklara bakın.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Ya, laf atmayın, ne olur rica ediyorum yani bilginizle…

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, Grup Başkan Vekili öyle demedi dün.

BAŞKAN – Sayın Yeni, lütfen…

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Geçen bir tartışmada da söyledim. İnsanlar düşünceleriyle mücadele edecekse bu kürsü size ait.

BAŞKAN – Lütfen… Hatip konuşsun.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Siz iktidar partisisiniz, yirmi dakika konuşuyorsunuz, grup adına konuşuyorsunuz, çıkın deyin ki: “Bu böyle değil.” Diyeceksiniz ama lütfen… Laf atarak, benim dikkatimi dağıtarak burada siz, bazı arkadaşlar, hukukçu olmayan arkadaşlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

…kendi düşüncelerimi ifade ederken benim dikkatimi dağıtmayın. Bu çok önemli bir konudur. Yarın bir gün bu yasa çıktığı zaman hepimiz vicdanımızla karşı karşıya kalacağız ve 23’üncü Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisini bu yüce ulus çok acı bir şekilde değerlendirecek. Nasıl 2006’da Terörle Mücadele Kanunu’na koyup Cumhuriyet Halk Partisinin mücadelesiyle geri çekmek zorunda kaldığınız Öcalan affı o tarihte öyleyse, bugün aynı şey yapılmaktadır.

Disiplin cezası ortadan kalkmak suretiyle terör örgütüyle müzakere anlamına gelecek ve onların koşullarını yerine getirme anlamına gelecek bir düzenlemeden acilen ve Hükûmet olarak vazgeçilmesi lazım diyorum, sabırlarınız için hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, az önceki konuşmacı bugün görüşeceğimiz, dün görüşmesine başladığımız Terörle Mücadele Kanunu Tasarısı’ndaki bir maddeyle ilgili tasarının içerisinde hiç bulunmayan bir konuyu AK PARTİ Grubunun getirdiğini ifade etti ve biraz önce de kürsüden “Gelin burada düzeltin.” dedi.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Grup değil Hükûmete seslendim efendim, gruba seslenmedim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İzin verirseniz, “Gelin burada düzeltin.” diye ifade kullandı, bu konuyla ilgili açıklayıcı…

BAŞKAN – Sayın Elitaş, dünkü görüşmelerde Sayın İçli’nin bunu iki defa Sayın Bakana soru şeklinde sorduğunu ben takip ettim. Kaldı ki bu konu görüşülecek geçici 1’inci maddede. Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın görüşülmesi sırasında gündeme gelecek ve konuşulacaktır. Tartışma zemini de o zamandır.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, şu anda grubumuzdan bir arkadaşımıza söylerken…

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Ben gruba seslenmedim, Hükûmete seslendim. Tutanakları getirin bakın.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Gelirsiniz, kürsüden bunu açıklarsınız.” diye ifade etti. İzin verirseniz Sayın Milletvekilinin söylediği konuyla ilgili kısa bir açıklama yapmak üzere Adalet Komisyonu Üyesi Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın, sataşmaya mahal vermeyecek şekilde…

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Elitaş, biz grup önerisi görüşüyoruz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sataşmadan dolayı, 69’a göre…

BAŞKAN – Herhangi bir sataşmadan bahsediyorsanız olabilir, ancak…

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sataşma yok.

BAŞKAN – Bir saniye… Bir saniye Sayın İçli, niye acele ediyorsunuz? Oturun yerinize lütfen.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 69’a göre Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ancak, yasa görüşülecek, henüz görüşülmedi. Dünkü görüşmeler sırasında da Sayın İçli’nin, biraz önceki konuşmasında bahsettiği gibi, Sayın Bakana soru olarak iki defa sorduğunu ben biliyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, şu anda görüştüğümüz konu, Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisi çerçevesinde yerel medyanın sorunlarıyla ilgili konunun değerlendirilmesi ama Sayın Konuşmacı bu konuyla ilgili hiç konuşmadı, sadece, dün görüştüğümüz ve bugün görüşmeye devam edeceğimiz Terörle Mücadele Kanunu hakkında hiç de aslı, mesnedi olmayan bilgiler sunmaya çalıştı. O konunun şu anda düzeltilmesi gerekiyor Sayın Başkanım.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, bir yanlışı bir yanlışla düzeltmeye kalkmayalım. Yani, Sayın Hatip yanlış yaptıysa…

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Bu bir Hükûmet tasarısı…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, İç Tüzük 69’a göre söz talebimiz var. İç Tüzük’ü uygulayacaksanız, biraz önce konuşmacıyı konuya davet etmeniz gerekirdi.

BAŞKAN – Evet, doğru.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İzin verirseniz, arkadaşımız iki dakika…

BAŞKAN – Ama, maalesef, Türkiye Büyük Millet Meclisinde İç Tüzük hükümleri uygulanmıyor doğrusunu söylemek gerekirse.

SIRRI SAKIK (Muş) – Bir tek bize uygulanıyor.

BAŞKAN – “Konuya davet etme” anlamında uygulanmıyor demek istiyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, iki dakika izin verirseniz arkadaşımız açıklamada bulunsun.

BAŞKAN – Siz mi açıklayacaksınız?

SUAT KILIÇ (Samsun) – Grup adına Adalet Komisyonu Üyesi Ahmet Aydın konuşacak Sayın Başkanım, yerinden de konuşabilir, kürsüden de konuşabilir.

RAHMİ GÜNER (Ordu) – Kayserililere gidip…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sana ne be! Burada Grup Başkan Vekilin var, sana ne!

RAHMİ GÜNER (Ordu) – Ben burada milletvekiliyim…(AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, lütfen arkadaşınızı uyumlu olmaya, terbiyeye davet edin.

RAHMİ GÜNER (Ordu) – Sen kimsin ya!

BAŞKAN – Sayın Aydın, yeni bir açıklama anlamında, İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesi gereğince kısa bir açıklama için buyurun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan… Sayın Grup Başkan Vekili…

RAHMİ GÜNER (Ordu) – Sen kimsin, sen!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Uyumlu olmaya davet edebilirim ama terbiyeye davet edemem.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Onu da yapsanız iyi olur!

BAŞKAN – Sayın İnce, lütfen… Sayın Elitaş, lütfen oturun.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Öyle dersen ben seni terbiyeye davet ederim!

BAŞKAN -  Sayın İnce…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Kim terbiyesizlik yapıyorsa terbiyeye, hizaya gelmeli.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sen bir arkadaşını terbiyeye davet edebilir misin? Edemezsin.

BAŞKAN -  Sayın İnce… Sayın İnce…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, Grup Başkan Vekili bunu yapamaz.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Hayır, “Arkadaşını uyar.” Diyebilirsin, “Terbiyeye davet et.” diyemezsin.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Aydın.

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçli’nin, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Az önce, Değerli Hatip Tayfun Bey, Sayın İçli, hakikaten anlaşılıyor ki ne Komisyon tartışmalarında vâkıf olmuş, Komisyon tutanaklarına da bakmamış ne de kanun hükmünü iyice okumamış ve de özellikle Hükûmet tasarısındaki kanun gerekçesinde de çok açık bir şekilde ifade ediliyor.

Hadi, Sayın Bakanımıza, devletin Sayın Bakanına, Komisyon tutanaklarına, tasarının içeriğine ya da gerekçesine siz akıl, mantık erdiremediniz; daha geçtiğimiz günlerde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi çok açık seçik, net bir karar verdi; yapılan bir itirazda, terörist başıyla ilgili yeniden yargılanmasıyla ilgili yapılan bir itiraz neticesinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi işin esasına dahi girmeden usulden “Bu dosya kapanmıştır, bitmiştir, bir daha açılmamak üzere bu dosya bitmiştir, kapanmıştır.” demiştir. Dolayısıyla, hiçbir şartta dahi terörist başının yeniden yargılanmasına imkân verecek hiçbir husus yoktur.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN -  Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – “Yeniden yargılama” demiyor burada, disiplin cezası… Bakın, konuyu saptırmayalım, Öcalan’ın yeniden yargılanması değil, disiplin cezası…

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın İçli.

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)

1.- (10/321, 10/426) esas numaralı Meclis Araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 21/7/2010 Çarşamba günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN -  Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Mehmet Ocakden, Bursa Milletvekili.

Buyurun Sayın Ocakden. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yerel medyanın sorunları konusunda Milliyetçi Hareket Partisinin verdiği öneri aleyhinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi burada, tabii, bir konunun altını özellikle çizmek istiyorum. Yerel medyanın sorunlarını tartışacağız, evet, onları konuşacağız, çok da önemli ama bazı sayın sözcülerin, nedense her fırsatta bazı konuları çarpıtarak, hiç de taş atan çocuklarla ilgili tasarının maddeleri içinde yer almayan birtakım çarpıtma bilgileri sunmayı özel bir gayret sarf ederek yapmalarını doğrusu anlamakta güçlük çekiyorum. Çünkü, ben aynı sözcünün, terörist başının idam edilmesi sürecinde aynı hassasiyeti gösterdiğini hatırlamıyorum. Yani, sizin hükûmet olduğunuz dönemde…

BAŞKAN – Lütfen konuyla ilgili konuşur musunuz Sayın Ocakden.

MEHMET OCAKDEN (Devamla) - …saatlerce görüşüp aynı şeyi beklediniz ve idamdan kurtardınız. Bunun altında sizin imzanız var, ama nedense o zaman aynı hassasiyeti göstermediniz…

EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Sataşma var.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Çamur atıyor hem de, çamur.

MEHMET OCAKDEN (Devamla) – …şimdi çok fazla hassas davranıyorsunuz; onu da anlamakta güçlük çekiyorum.

Medya kurumları tabii ki demokrasinin olmazsa olmaz kurumlarıdır ve özellikle de yerel medya bizim için son derece önemlidir. Yerel medyanın sorunlarını AK Parti İktidarı geçtiğimiz dönemde -2004 yılında- şimdi Grup Başkan Vekilimiz olan Sayın Suat Kılıç’ın imzasıyla verilen teklifle yerel medyaya önemli imkânlar sağlanmıştır ve kamu ihalelerinden ayda 8 ile 20 bin lira arasında bir katkı sağlanmıştır.

Şimdi, ben, genel merkezde, Tanıtım Medya Başkan Yardımcısı olarak da biz zaman zaman bölgelerde, illerde yerel medyanın sorunlarını konuşuyoruz, bir araya geliyoruz medya kurumlarıyla. Görsel medyayla bir araya geldik, yazılı basınla bir araya geldik ve bunları belli periyotlarla da sürdürüyoruz. Yani buradan varmak istediğimiz sonuç sadece konuşarak değil, yerel medyanın sorunlarını bizzat temsilcileriyle bölgelere giderek tartışıyoruz ve onları bir rapor haline getiriyoruz. Yani yerel medyanın sorunlarını tartışmalıyız, konuşmalıyız ve bu konuda, evet, çözümler üretmeliyiz; ama, hepiniz takdir edersiniz ki bulunduğumuz süreç… Zaten Meclis tatil edilmek üzere ve bu süreç içinde de Meclisin takvimi bellidir.

Yani, bunu, inşallah önümüzdeki dönemde, tatilden sonraki dönemde… Zaten RTÜK Yasası da Meclisin gündemindedir, hem RTÜK Yasası bağlamında hem de ayrıca yerel medyanın sorunlarıyla ilgili tespitlerimizi de yaparak, inşallah, o konuda daha sağlıklı bir çalışmayı, yerel medyayı güçlendirmek anlamında yapmak bizim açımızdan son derece önemlidir, çünkü -biraz önce Sayın Şandır da söyledi- yerel medyanın özellikle hem ekonomik kaynakları açısından hem de çalışanların, gazeteci meslektaşlarımızın özlük hakları konusunda önemli sorunları var. Bunların hem ekonomik kaynaklarını güçlendirerek hem de özlük haklarındaki imkânlarını yeniden değerlendirerek onların önünü açmak ve gelecekte -medya konusunda- özellikle yerel basının daha özgür bir ortamda çalışmasını sağlamak bizim açımızdan son derece önemlidir diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ocakden.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım ve aynı zamanda karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.36

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.46

BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 138’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır ve öneri kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

2.- (10/367, 10/383) esas numaralı Meclis Araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 21/7/2010 Çarşamba günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi

                                                                                                                        21.07.2010

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu; 21.07.2010 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisini, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                             M. Akif Hamzaçebi

                                                                                                                      Trabzon

                                                                                                              Grup Başkanvekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan (Kamudaki geçici ve taşeron şirketler aracılığıyla çalışan personelin sorunları); (10/367) ve (10/383) esas numaralı Meclis Araştırma Önergelerinin görüşmelerinin, Genel Kurul'un, 21.07.2010 Çarşamba günlü birleşiminde birlikte yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Bayram Ali Meral, İstanbul Milletvekili… (CHP sıralarından alkışlar)

BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer arkadaşlarım; çalışan kesimle ilgili ve çalışan kesimin sorunlarıyla ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubunca verilen önergeyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, İş Yasası’ndan başlayarak gerek emeklilerle ilgili gerek memurlarla ilgili gerek de işçilerle ilgili muhalefet partileri ne kadar önerge vermişse, iktidar partisi, çoğunluğuna dayanarak bunların hiçbir tanesini dikkate almamıştır. 4857 sayılı Yasa çıkarılmıştır, 57’nci Hükûmet döneminde verilen iş güvencesi ortadan kaldırılmıştır. Bu Yasa’yla “50 kişi çalıştıran bazı iş kollarında İş Yasası uygulanmaz.” diye hüküm getirilmiştir. Değerli arkadaşlarım, yine bu Yasa’yla kölelik düzeni getirilmiştir ve Yasa’yla işçilerin hakları elinden alınmıştır. Yine, değerli arkadaşlarım, 657 sayılı Yasa’ya atıfta bulunulmuştur, 4/C maddesi eklenmiştir muhterem arkadaşlarım ve böylece çalışanların toplu sözleşmeli ve grevli sendikal hakları ellerinden alınmıştır ve Tekel işçileri bu hareketi tavrıyla aylarca meydanlarda dile getirmesine rağmen Hükûmetin kılı kıpırdamamıştır.

Ne istiyor muhalefet partileri? Bakınız değerli arkadaşlarım, 2009 yılında 90 bin esnaf kepenk kapatmış, 950 bin esnafın evine haciz gitmiş, 1 milyon 574 bin senet protesto olmuş, cumhuriyet tarihinde ilk defa 100 bine yakın esnafa cezaevi yolu görünmüş. Muhalefet demiş ki: “Gelin bu esnafın sorunlarını görüşelim, bu sıkıntıları ortadan kaldıramazsak, aza indirelim.” Maalesef iktidar bu talebi, bu isteği reddetmiş “Esnaf ezilirse ezilsin, cezaevine girerse girsin.” demiş.

Yine, değerli arkadaşlarım, emeklilerle ilgili, muhterem arkadaşlarım, emeklinin TÜFE alacağı vardır, intibaklarında muazzam bir farklılık vardır, aldığı ücretler yetersizdir. Cumhuriyet Halk Partisi konuyu Meclise getirmiştir “Emeklinin sorunlarını çözelim.” demiştir, iktidar partisi reddetmiştir, emekliyi kaderine terk etmiştir değerli arkadaşlarım.

Ayrıca, muhterem arkadaşlarım, iktidar partisinin en önemli başarılarından birisi gündem değiştirmektir. Ne yaptı iktidar muhterem arkadaşlarım? Orduyu halk nezdinde sevgisiz bir hâle getirmek için elinden ne geldiyse onu yaptı. Yargıyı ikiye böldü, “Adalet mülkün temelidir.“ sözü maalesef zaafa uğradı muhterem arkadaşlarım.

Eğitimde son derece rahatsızlık yaratan “asıl öğretmen, yedek öğretmen” konusunu getirdi, eğitimdeki huzursuzluğu sürekli hâle getirdi değerli arkadaşlarım.

Ayrıca, sivil toplum örgütleri üzerinde baskı kurdu. Kendinden olan sendika, kendinden olan esnaf örgütleri… Kendinden olmayan esnaf örgütleri hakkında da muazzam bir baskı kurmaya çalıştı.

Muhterem arkadaşlarım, Hükûmet gündem değiştirdi, ne yaptı değerli arkadaşlarım? Yargıdan başladı; yetmedi, gündemi değiştirdi. Ordudan başladı; yetmedi, değerli arkadaşlarım… Açılımdan başladı; yetmedi. Ayrıca Habur’a gitti, gündem değiştirdi, gene yetmedi; sonunda İsrail’e tosladı, ondan sonra Anayasa değişikliklerinde, Sayın Başbakanımız çıktı, çok güzelce, babacan bir tavır ile milleti duygulandırmaya başladı.

Saygıdeğer arkadaşlarım, her gün şehitlerimiz var; nur içinde yatsınlar. Onların ailelerine Allah sabır versin. Sayın Başbakanımız, bunlara -belki ağzından kaçmış olabilir- “kelle” dedi. Bir gün de dönüp bu insanlar için o duygusal hareketini dile getirseydi olmaz mıydı?

Sayın Başbakanımız, yine, bu kadar duygusal bir başbakansa Sivas’ta, Madımak’ta 37 tane vatandaşımız yandı, onların da şiirleri vardı, onlar da ozandı. Niye bir gün bu kürsülerden öyle duygusal bir harekette dile getirmedi?

SUAT KILIÇ (Samsun) – Onların hatırasına biz sahip çıktık, biz.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Ne yaptınız, neye sahip çıktınız?

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Bırakınız dile getirmeyi, onun hükûmeti döneminde, onun partisi döneminde, değerli arkadaşlarım, Adalet Bakanlığı yapmış bir zat, üniformasını, şeyini giydi, bu canileri, bu katilleri savunmak için adaletin karşısına gitti. Hiç olmazsa onu ayıplasaydı, onu da ayıplamadı.

Şimdi ne oldu, muhterem arkadaşlarım? Anayasa oylama noktasına gelince babacan bir tavırla, muhterem arkadaşlarım, başladı dert yanmaya. Köylünün sorunu var, çiftçinin sorunu var, memurun sorunu var, emeklinin sorunu var, işsizin sorunu var, bunlarla ilgili uzaktan yakından hiçbir şey yok, duygusal bir hareket yok ama Türkiye Cumhuriyeti’nin o alın teriyle, birikmiş paralarla yapılan verimli yatırımlarını yok ettiniz, sattınız, iç ve dış borcu boğazımıza kadar çıkardınız. 50 milyar dolar özelleştirmeden sizin zamanınızda para alındı, nereye gittiği belirsiz değerli arkadaşlarım. Kala kala elimizde Anayasa oylanacak. Ne getirecek çiftçiye? Ne getirecek işçiye? Memura getirdiğinizin… “Hak verdik.” diyorsunuz, grevi olmayan bir toplu sözleşme toplu sözleşme midir değerli arkadaşlarım? Anayasa’yla öyle bir hüküm getirdiniz ki, çift sendikaya işçinin üye olma hâlini getirdiniz, yarın sendikalar birbirine düşecek, işveren kime baskı yaparsa orada işçi onun lehine oy kullanacak. Bu hâliyle sendikaları da yok ettiniz değerli arkadaşlarım.

Şimdi ne yapıyoruz muhterem arkadaşlarım? Türkiye’yi dolaşıyoruz, her gün şehitlerimiz geliyor, buna bir çare yok. Avrupalı bizi methediyor: “Türkiye ekonomisi gayet iyiye gidiyor!” O zaman Türkiye’yi niye Avrupa Birliğine almıyorlar? Ya, değerli arkadaşlarım, bu Avrupalının Türkiye’yle ne kadar oynadığının farkında değil misiniz? Avrupalı bugün Türk ordusunun en büyük düşmanıdır; en büyük düşmanını sevindirici hareketlerden lütfen uzak durun. Ne yapıyor? Yıllardır ben onların toplantısına gittim. Ortaya koydukları sorunların bir tanesi Türkiye’deki su sorunudur, birisi güneydoğu sorunudur. Merak etmeyin değerli arkadaşlarım, bu Avrupalı size öyle bir oyun oynayacak ki maazallah, temenni etmiyorum, bunun altından hiçbirimiz kalkamayacağız ve bu ülkeye yazık olacak.

Burada bir eski Bakan oturuyor. Onunla bir toplantıya katıldık yakın bir tarihte, burada bir otelde. Bazı lafları dinledik birisinden, tüylerim ürperdi. Böyle bir zihniyetin bu ülkeye fayda getireceği, bu ülkenin birliğinden bütünlüğünden bahsedeceği mümkün müdür Sayın Bakanım? Şimdi biz bunları bir tarafa bıraktık, gülüyoruz, oynuyoruz! Ağlayın, gülmeyin, ağlayın, ülke ikiye bölünüyor, ağlayın. Gülme sayın milletvekilim, ağlanacak hâlimiz var. Her gün… Ateş düştüğü yeri yakar. Maazallah, Allah göstermesin, sizin birinizin, büyütmüşsün, okutmuşsun, teğmen etmişsin, yüzbaşı etmişsin, kurşuna hedef etmişsin. O çocuğun, o teğmenin anası babasısın, vicdanın ne yapar? Öyle düşün, öyle düşün de öyle gül. Gülünecek değil, ağlanacak hâlimiz var. Ülke şu anda bu hâlde.

DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) – Şov yapma!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Yapmıyorum. Herhâlde görmüyorsunuz, görmüyorsunuz gelen şehitleri değil mi?

BAŞKAN – Sayın Meral, lütfen Genel Kurula hitap edin.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Onlara “kelle” diyen siz değil misiniz?

SUAT KILIÇ (Samsun) – Burada onlara “kelle” diyen kimse yok. Haddini bil! Lütfen Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Meral, lütfen… Lütfen Sayın Kılıç…

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Bana bak! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN – Lütfen Sayın Kılıç…

SUAT KILIÇ (Samsun) – İftira ediyor.

BAŞKAN – Uyardım Sayın Kılıç, uyarıyorum.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bana bak, dört günlük seyisliğinle kırk yıllık süvariye… Otur yerinde! Bebe, süt kuzusu, otur yerine! Sen kimsin de bana “haddini bil” diyorsun!

BAŞKAN – Sayın Meral, lütfen…

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Sen kimsin!

BAŞKAN – Sayın Meral…

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Sen dört günlük süt kuzususun, otur oturduğun yerde!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SUAT KILIÇ (Samsun) – Bu şekilde konuşamazsın!

BAŞKAN – Sayın Meral, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) – Şov yapıyorsun!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Sen kimsin! Sen kimsin!

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Grup Başkan Vekili…

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Başkan vekili değil, kim olursa olsun, adam olsun! (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; AK PARTİ sıralarından “Sen adam ol” sesleri, gürültüler)

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Sen adam ol!

SUAT KILIÇ (Samsun)  – Sen adam ol!

BAŞKAN – Sayın Meral, lütfen…

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Ben öyle 50 tane adam eğittim, hadi! Terbiyeni takın, adam ol! Sen kimsin! Otur oturduğun yere! Dört günlük seyisliğinle kırk yıllık süvariye, ata nasıl binilir, attan nasıl inilir, öğretemezsin! Haddini bil! Haddini bil!

SUAT KILIÇ (Samsun) – Haddini bilmesi gereken sensin!

DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) – Şov yapıyorsun!

BAŞKAN – Sayın Meral…

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Hadi 28 Şubata, hadi!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – 28…

Bakınız, değerli arkadaşlarım… (CHP sıralarından gürültüler)

Bir dakika, Allah’ını seversen sus, bir dakika…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sen ne konuştuğunu bilmiyorsun.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - 12 Eylül Anavatan Partisini…

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Suat Bey, Başbakanın “kelle” dediği günleri hatırla.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Zekeriya, lütfen…

12 Eylül Anavatan Partisini iktidar etti…

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Darbecilik bitti.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - 28 Şubat da sizi iktidar etti sizi, sizi. Sizi iktidar etti 28 Şubat. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Meral, lütfen Genel Kurula hitap edin.

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Artık darbe yok! Artık demokrasi var!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Siz 28 Şubatın eserisiniz. İçinizde 28 Şubata dua edenler var. 28 Şubat… Erbakan 28 Şubattan şikâyet edebilir, sizin hakkınız yok. 28 Şubat sizi iktidar etti.

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Artık darbe yok, artık demokrasi var!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) - İşçileri sömürdüğünüz yeter.

BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Sömürenin de, diyenin de…

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Sarı sendikacılık bitti.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi aleyhinde söz isteyen Cahit Bağcı, Çorum Milletvekili.

Buyurun Sayın Bağcı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

CAHİT BAĞCI (Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Benden önceki konuşmacı, Sayın Hatip, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine ilişkin vermiş olduğu önerge lehinde tek bir söz etmedi. (CHP sıralarından gürültüler)

EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Sana ne!

BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri…

CAHİT BAĞCI (Devamla) – Araştırma önergelerinin Genel Kurulda kabul edilmiş gündemin önüne alınmasına yönelik, belirlenmiş…

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Arada sırada kendinizi göstermek için bu kürsüyü kullanmayın. Burası milletin sorunlarının konuşulacağı…

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Hele bir çık, bir de seni görelim!

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Hadi oradan.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Oradan bağırma, bir çık seni de görelim.

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Ben çıktım konuştum.

BAŞKAN – Sayın Kurt, lütfen.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Öyle mi? Kutluyorum, kutluyorum.

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Hepinize yeter konuştuğum, hepinize yeter.

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Ne konuştuğun anlaşılmıyor ki!

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Benim arkadaşlarım da konuşuyor, onlar da yeter. Öyle, seçim bölgelerine selam vermek için çıkıp konuşulmaz ki, ayıp.

BAŞKAN – Sayın Kurt…

CAHİT BAĞCI (Devamla) – Değerli arkadaşlar, muhalefetin, Genel Kurulca kabul edilmiş gündemin önüne alınmasını önerdikleri araştırma önergeleriyle ilgili konuşmalarını beklerdik. Sayın Meral’in taşeronluk olarak ifade edilen alt işverenlik konusundaki… Hakikaten, toplumda yaşanan sorunlar varsa, İş Kanunu’na, 3008 sayılı ve 4857 sayılı kanunlara aykırı uygulamalar varsa bunları dinlemek isterdik. Ancak, konuşmasında önerilen gündemin dışında değerlendirme yapıldığı için ve biz de belirlediğimiz gündeme devam etme arzusu içerisinde olduğumuz için araştırma önergesini ciddiye almadığımızı ve aleyhinde olduğumu belirtmek istiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde söz isteyen Mehmet Serdaroğlu, Kastamonu Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım, sizleri en iyi dileklerimle selamlıyorum.

Öncelikle, ifade edeyim ki Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bizim de 4/C statüsünde çalışan işçilerle ilgili olarak verdiğimiz Meclis araştırma önergesi, kanun teklifleri ve soru önergelerimiz var. Bunları bu kürsüden zaman zaman dile getirdik. Ancak, ne yazık ki Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti 4/C mağdurlarının haklı taleplerine getirdiğimiz çözüm önerilerimizi her zamanki gibi kulak arkası yaptı ve yapmaya da devam ediyor.

Değerli milletvekilleri, özelleştirilen veya kapatılan kamu iktisadi teşekküllerinde işçi olarak çalışıp da 657 sayılı Kanun’un değişik 4/C maddesiyle başka kurumlara geçici personel statüsüyle yerleştirilen, geçmişi işçi olan, bugün ise hangi tabiri kullanacağımızın belli olmadığı bu çalışanlarımız tek kelimeyle mağdurlardır. Bugün kendi kurumundan aldığı ücretin yarısını alırken, gerek çalıştığı kurumun takdiriyle aldığı ikramiyeleri ortadan kalkmış, sosyal hakları elinden alınmış, içine düştükleri geçim sıkıntısı nedeniyle de aile düzenleri ve ruh sağlıkları bozulan bu mağdurlardan 11 tanesi intihar etmiştir. Tüm bu olumsuzluklar üzerine AKP İktidarı 4/C’lilerin on günlük yıllık izinlerini yirmi iki güne, on aylık çalışma sürelerini on bir aya çıkarmış ancak 4/C’lilere bir ay boyunca ücretsiz ve sigortasız çıkış verilmeye devam etmektedir.

İktidarın Tekel işçilerinin eylemlerinin de baskısıyla 4/C’liler için getirdiği iyileştirmeler yüzeysel ve göz boyamadan öteye gidememiştir. 4/C’lilerin asıl sorunu kadroya geçirilmeleri ve ücretlerinin yükseltilmesidir. 4/C’lilerin bu gerçek sorunları karşısında iktidar kılını dahi kıpırdatmamakta, aksine, ülkenin en büyük sorunlarından biri olan işsizlik ile bu insanları bir nevi tehdit ederek “Hepinize bir yerlerde iş verdik çalışıyorsunuz, nereniz mağdur?” diyerek ölümü gösterip sıtmaya razı etmektedir.

Değerli milletvekilleri, büyük bir samimiyetle ifade ediyorum ki özelleştirmede yapılan yanlış uygulamalar konusunda geçmişte koalisyon ortağımızı ikna edemediğimiz gibi, bugün de AKP iktidarına özelleştirmedeki yanlışları anlata anlata dilimizde tüy bitti. Ama ne hikmetse, bizim, dolayısıyla mağdurların ve mazlumların sesini, ızdırabını, duymazdan ve görmezden gelmeye devam etmektesiniz. Üstelik Sayın Başbakanın ve Bakanlarının, iktidar şımarıklığı ile yaptığı bu tür çıkışlarda sicili hayli bozuktur. Çiftçinin haklı talebine “Gözünüzü toprak doyursun” demek, yine çiftçinin destek istemesine “Hep size, hep size mi vereceğiz, bu ülkeden sizden başkaları yok mu?” demek, 4/C’lilere “Size vereceğimizi verdik, mağdur filan değilsiniz” demek, doğrusu doğru bir yaklaşım olmadığı gibi siyasi nezaketi ve yönetici güvenilirliğini de baltalayan, etik olmayan tavırlardır.

Değerli milletvekilleri, iktidarın sayın mensupları, işlerini kaybetmemek için eylem yapan Tekel işçileri ve 4/C’liler ne zaman gündeme gelse, kendilerinden önce yapılan özelleştirilmeler sırasında işçilerin kapının önüne konduğunu ileri sürmektesiniz. Onlara göre, 4/C’yi icat ederek bu sokağa atılan işçilerin mağduriyeti engellenmiştir ve bu söyledikleriniz, yani kendinizden önceki özelleştirilen kurumlardaki işçilere hiçbir hak verilmeden kapının önüne konduğunu söylemeniz, kesinlikle ve kesinlikle doğru değildir. Sizden önceki hükûmet döneminde yapılan özelleştirmelerde işini kaybeden 1.800 kişi, hükûmet tarafından, daimî işçi kadrosuyla diğer kurumlara yerleştirilmiştir ve belgesi de şudur.

“Neden 1.800 kişi?” dersiniz. O dönemde yapılan özelleştirmeler sonucunda işini kaybeden işçi sayısı o kadardı da onun için. 25 Nisan 2002 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Daimî Kadrolarına İlk Defa İşçi Olarak Alınacaklar Hakkında Uygulanacak Sınav Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile özelleştirme dolayısıyla işini kaybeden 1.800 kişinin sınavsız olarak diğer kurumlara daimî işçi olarak atanmaları yapılmıştır. O nedenle AKP Hükûmetinden beklenen de geçmişte yapıldığı gibi, Tekel işçilerini, özelleştirme sonrası benzer duruma düşen işçileri ve 4/C’lileri bir an önce daimî işçi kadrosuna almasıdır.

Değerli milletvekilleri, ülkenin gerçek gündemi ve en önemli sorunlarından olan işsizlik insanımızı inim inim inletirken, yine AKP İktidarının bir iki puan düştüğü iddia edilen son işsizlik rakamlarını davullu zurnalı açıklaması ise son derece gariptir. Mevsimsel olarak inşaat ve tarım sektörünün faal olduğu bir dönemde işsizlik rakamlarındaki küçük oynamalar son derece normaldir ve doğaldır. Ancak Sayın Ali Babacan’ın işsizlik konusunda “2002’den daha kötü durumdayız.” şeklinde yaptığı samimi itirafı için kendisine huzurlarınızda teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, iktidarın devasa boyutlara ulaştırdığı işsizlik sorunu tüm boyutlarıyla önümüzde duran, ülkenin en büyük sorunlarından biridir. Buradan şunu ifade etmek isterim ki AKP’nin işsizlik sorununa bulacağı bir çare yoktur. Olsaydı, sekiz yıldır bu sorunu çözmesi ve en azından bu boyutlara getirmemesi gerekirdi. İktidarın 2002 seçimlerinde en önemli taahhüdü işsizliğe çözüm sözüydü. Meydan meydan dolaştınız “İşsizlik bu ülkenin kaderi olmayacak.” diye bağırdınız ve sözler verdiniz ancak kaderi olmaktan çıkarmak bir yana, sekiz yıldır işsizliği ülkenin bir gerçeği, işsizin bir kaderi hâline getirdiniz.

Bir şeyi daha üzülerek ifade etmek istiyorum ki yanlış politikalarınız sonucu başta sanayicimiz olmak üzere yatırımcılarımızı küstürdünüz. Küsen sanayicinin yatırımlarını dışarı kaydırmasıyla Çin’in, Romanya’nın, Bulgaristan’ın ve birçok ülkenin işsizine iş imkânı sağladınız. Bakın sayın iktidar, her geçen gün irtifa kaybetmekte ve her geçen gün yeni yanlışların, yeni duyarsızlıkların içinde olmaktasınız. İktidarınızın ilk yıllarında kendinize olan güven duygunuz varken, bugün, hâl, hareket ve söylemlerinizden güven duygunuzu kaybettiğinizi net bir şekilde görmekteyiz.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Yanlış görüyorsun o zaman.

MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) – Dün eleştirilere iktidar şımarıklığı ile cevap verirken, bugün ise kendinize olan güveni kaybettiğiniz için, düşüşü ve çöküşü hissettiğiniz için ve sona yaklaştığınız için haklılığını da bilmenize rağmen en ufak eleştiriye ciddi tepkiler ortaya koymaktasınız. Bütün bunlar kendinize olan güveni kaybetmenizin bir doğal sonucudur. Gelin, hiç olmazsa gider ayak bile olsa hayırlı bir iş yapın, 4/C’li işçileri daimî kadroya alın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) – Biliyorum ki yapmayacaksınız ama Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinde gündeme getirdiğimiz her konunun bugün olduğu gibi yarın da arkasında olacağımızı hem size hem büyük Türk milletinin her kesimine ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Grup önerisi aleyhinde söz isteyen Ahmet Aydın, Adıyaman Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, âdeta âdet hâline getirdik, bu grup önerileriyle her gün karşılaşıyoruz. Meclis gündeminin sona yaklaştığı bu dönemde de maalesef gruplarımız da âdeta bir muhalefet şımarıklığı içerisinde her seferinde İç Tüzük’ü de istismar etmek suretiyle grup önerileriyle geliyor. (MHP sıralarından gürültüler)

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Ağzından çıkanı kulağın duysun! Haddini bil!

AHMET AYDIN (Devamla) – Niye? İktidar şımarıklığı olunca iyi oluyor da muhalefet şımarıklığı olunca kötü mü oluyor?

Değerli arkadaşlar, bakın, ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz…

MUHARREM VARLI (Adana) – Neresi iş be!

AHMET AYDIN (Devamla) – Özelleştirme süreçleri bizimle başlamadı, AK PARTİ’den önce başlamıştı.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

Sayın Aydın, lütfen Genel Kurula hitap edin.

MUHARREM VARLI (Adana) – Sayın Başkan, akşam Meclis ne için kapandı?

RECEP TANER (Aydın) – Doğru, düzgün konuşmaya davet edin Sayın Başkan!

BAŞKAN – Uyarıyorum Sayın Milletvekili.

MUHARREM VARLI (Adana) – Karar yeter sayısını bulamadıkları için…

BAŞKAN – Lütfen…

AHMET AYDIN (Devamla) – Sizler, değerli arkadaşlar, 2002’den önce ORÜS’ü özelleştirirken, Et Balık’ı özelleştirirken, oradaki işçilere kadro mu verdiniz? Oradaki işçileri ne yaptınız? Sokağa attınız, sokağa attınız.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Şaşı mı bakıyorsun Ahmet Bey, görmedin mi?

MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Gösterdim önergeyi sana, görmedin mi?

AHMET AYDIN (Devamla) – 2002’ye kadar 16.228 kişi özelleştirmeden dolayı işini kaybetmişti ve o zaman da 4/C vardı, o zaman bir tanesini dahi uygulamadınız.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – İşini kaybetmedi, yer değiştirdi!

AHMET AYDIN (Devamla) – Sokağa atacağınıza az da olsa 4/C’ye tabi tutsaydınız keşke. Onları sokağa attınız, çöplüklere attınız âdeta, tanımadınız hak hukuk onlara.

RECEP TANER (Aydın) – Yalan söylüyorsun, yalan!

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Ahmet’çiğim, seni yalan makinesine bağlayalım!

AHMET AYDIN (Devamla) – Onların tamamı, özelleştirme nedeniyle işini kaybedenlerin tamamı aç ve açıkta kaldı, kendini sokakta buldu. Ancak onlara bu 4/C’yi hiç uygulamayanlar, o gün itibarıyla iktidar ortağıydılar; o gün itibarıyla onları görmeyenler, bugün 4/C’yi az bulabiliyorlar. Doğrudur, 4/C kanaatimce çok daha da iyi olmalı ama Türkiye'nin ekonomik şartları içerisinde onları açlığa mahkûm etmektense 4/C’ye tabi tutmak insan onuruna yakışan en güzel şeydir diye düşünüyorum.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hani büyümüştük ya!

AHMET AYDIN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, 2004 yılında -sendika başkanları var, iktidarda da muhalefette de sendikacılıktan gelenler var- işçi sendikalarıyla yapılan görüşmenin neticesinde bu sonuç ortaya çıktı. Evet, 657’de de “4/C” diye bir ibare var, “4/C” diye bir madde var, “Bu madde kapsamında bu işçileri alalım, bunlar sokağa atılmasın.” diyenler, sendikaların kendileriydi ama bugün üzülerek görüyorum ki, bir sendika başkanımız, daha evvelden, hem memura yapılan iyileştirmeleri hem işçiye yapılan iyileştirmeleri hiç görmezden geldi. Biz, 2004’ten itibaren 4/C uygulamasını başlattık. İşini kaybetmiş 16 bin küsur işçiyi de, yani sizin sokağa attığınız işçileri de geçmişe şamil olarak gene biz işe yerleştirdik.

MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Bu yanlış, biz “Sokağa atmayalım.” diyoruz, hâlen kulağın duymuyor senin! Senin kulağın çalışmıyor herhâlde Sayın Vekil, atmadık…

AHMET AYDIN (Devamla) -  Burada teşekkür etmeniz lazım, doğru olan da budur.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Ahmet, o yalanları söylemek zorunda değilsin ya!

AHMET AYDIN (Devamla) -  Yine, değerli arkadaşlar, bu personelin ücret ve sosyal güvenlik haklarında da doğrudur, iyileştirme yapılması gerekiyor dedik ve yine bizler son çıkardığımız düzenlemelerle birlikte CHP’nin grup önerisinde değindiği birçok hususta da ciddi manada iyileştirmeler yaptık. Bu manada, ilköğretim mezunlarına 658 lira veriliyordu bunu 772 liraya; lise mezunlarına 739 lira veriliyordu, bunu 856 liraya; yükseköğrenim mezunlarına 820 lira veriliyordu, bunu da 938 liraya çıkardık. Sosyal güvenlik ve özlük haklarını da koruduk ve iyileştirdik.

4/C statüsünde çalışanlara çalıştıkları süreleri de dikkate almak suretiyle 4/B çalışanlarına yapıldığı gibi iş sonu ödemesi hakkı getirdik. Yıllık çalışma sürelerini de on aydan on bir aya çıkardık. Değerli arkadaşlar, zaten 4/C on iki aya izin vermiyor, on iki aydan daha aşağı olan çalışmaları kabul ediyor. Yine, onlara ilişkin istihdam kolaylıkları getirdik.

Bizler şunu ifade ediyoruz değerli arkadaşlar: Burada her seferinde tabii grup önerileriyle getirip işte vatandaşımızın duygularını nasıl istismar ederiz deyip de bir şeyler ifade etmek değil. Biz yaptıklarımızla buradayız, sadece söylemlerimizle değil. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

 AKİF AKKUŞ (Mersin) – Vatandaş öyle diyor vatandaş! Vatandaş arasına çağırıyor sizi.

AHMET AYDIN (Devamla) -  Sizler söylemlerinizde hep söylüyorsunuz, ama o günün iktidarında bütün halkımız çok iyi gördü, ne yaptığınızı, ne ettiğinizi, ülkeyi nereden nereye gerilettiğinizi herkes gördü.

Evet, “işsizlik rakamları” deniyor. Değerli arkadaşlar, bakın, dünya yüz yılda bir yaşanacak bir ekonomik krizden geçti. Başbakanımız o gün “Teğet geçecek.” dediğinde hiçbiriniz bunu samimi bulmadınız, hepiniz güldünüz ama sonuçları ortada.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teğet mi geçti kriz şimdi?

AHMET AYDIN (Devamla) – Evet, kriz Türkiye’yi teğet geçti ve bugün, 2008’den bu yana kredi notu sürekli artan ender ülkelerden biriyiz. (MHP sıralarından gürültüler)

İspanya’nın yüzde 8’den yüzde 18’e çıkmış işsizliği.

BAŞKAN – Sayın Aydın…

AHMET AYDIN (Devamla) – Amerika Birleşik Devletleri işsizlikte had safhaya gelmiş, siz geliyorsunuz burada bize gazel okuyorsunuz. Hiç kusura bakmayın, bunu hiç kimse yemez.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Gazele kurban ol.

MUHARREM VARLI (Adana) – Gazeli sen okuyorsun.

AHMET AYDIN (Devamla) – Biz, işçinin de memurun da emeklinin de hakkını ödeyen bir hükûmetiz ve iktidarız; bizden öncekiler aldı, biz verdik. İşçi ve memurdan kesilen 13 katrilyonluk zorunlu tasarruf kesintilerini biz ödedik.

EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – İşsizlik parasını nereden ödedin?

AHMET AYDIN (Devamla) – Konut Edindirme Yardımı’nı bizler ödedik. Sizler kestiniz, hiç hesaba almadınız, o yapılan bütün kesintileri bu İktidar ödedi değerli arkadaşlar. Şu ana kadar zannediyorum 3 katrilyona yakın Konut Edindirme Yardımı ödedik.

İşçimizi, memurumuzu enflasyona hiçbir zaman ezdirmedik ve ezdirmeyeceğiz de, farkları kuruşu kuruşuna gününde ödendi, hesaplarına yattı.

Değerli arkadaşlar, hâl bu iken, Anayasa değişiklik paketinde, eski sendika genel başkanı, çok değerli CHP’nin hatibi “Memura, sendikaya bir şey yok.” diyor yani bunu bari siz söylemeyin, samimi olun, gerçekten samimi olun.

BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Ya grev var mı kardeşim?

AHMET AYDIN (Devamla) – Türkiye'de yıllar yılı sizler sokaklarda yürüdünüz, sizler bu hakları talep etmek adına yürüdünüz, o günün iktidarları sizi görmezden geldi ama bu İktidar, siz yürümeden, o sizin hakkınızdır diye verdi, sendikalara verdi, memura verdi, işçiye verdi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Grev hakkı var mı?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sendika hakkı var mı şimdi?

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sendikacılara “dinozor” kim dedi?

AHMET AYDIN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, Anayasa’da sendikayla ilgili bir şey yok diyorsunuz.

RAHMİ GÜNER (Ordu) – Toplu sözleşme neye yarar?

AHMET AYDIN (Devamla) – Sendikal haklar ile grev haklarının bazı sınırlamaları kaldırıldı. İş yavaşlatamıyordunuz, dayanışmalı grev yapamıyordunuz, başka grevler yapamıyordunuz ama bu, size o hakkı getirdi; yapabileceksiniz ve sendikanın iş yerine verdiği zarardan da sorumlu olmayacaksınız. Bu az bir şey mi?

RAHMİ GÜNER (Ordu) – Grev hakkı vermedikten sonra ne yapacak?

EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Masaya oturunca ne yapacaksınız?

AHMET AYDIN (Devamla) – Aynı sendika koluna birden fazla üyelik olabilecek. Bunları hep sizler talep ettiniz. Bunlar için yıllar yılı meydanlarda bağırdınız, çağırdınız, sokaklarda yürüdünüz.

RAHMİ GÜNER (Ordu) – Grev hakkı olmayan sendika neye yarar?

AHMET AYDIN (Devamla) – Yine, değerli arkadaşlar, memurlara bir şey vermiyor… Değerli arkadaşlar, bakın, toplu sözleşmeyi küçümsemeyin. Evet, toplu görüşmeydi, toplu sözleşmeye geçildi ve burada da bir uzlaştırma kurulu geliyordu. Eskiden neydi? Bir toplu görüşme olurdu, sonuçta hükûmet ne derse o olurdu. Birbirimize…

EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Yine öyle olacak.

AHMET AYDIN (Devamla) – Ama şu anda toplu sözleşmede…

RAHMİ GÜNER (Ordu) – Ne farkı var? Farkı yok ki.

EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Ne var? Vermezsen ne yapacak yani?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, niye itiraz ediyorsunuz?

AHMET AYDIN (Devamla) –…“Uzlaştırma Kurulu” diye bir kurul kuruluyor ve bu kurul ne derse o oluyor.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Kim seçiyor kurulu?

AHMET AYDIN (Devamla) – Memurun hakkını da, hükûmetin hakkını da hepsini savunacak olan bu kurul. Kurulun kararları kesin.

Yine, uyarı ve kınama cezalarına yargı yolu yoktu.

RAHMİ GÜNER (Ordu) – Hakem kararı kesin değil mi kardeşim?

AHMET AYDIN (Devamla) – Evet, bu Anayasa teklifinde, sizin girip oy veremediğiniz bu Anayasa teklifinde memura da, sendikaya da, emekliye de, herkese de haklar var. Yeter ki siz bunu görebilesiniz.

RAHMİ GÜNER (Ordu) – Neye yarıyor kardeşim?

AHMET AYDIN (Devamla) – Yine, değerli arkadaşlar, tabii, biz burada, hakikaten…

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Size güvenmiyoruz Ahmet Bey, güvenmiyoruz. Ağlayan insanlara güvenmiyoruz.

AHMET AYDIN (Devamla) – …Türkiye'nin gündemini meşgul eden, yıllardır beklediğimiz, 1995’te Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne taraf olduğumuz, 2005’te Çocuk Koruma Yasası’nı çıkardığımız ve buna bağlı olarak burada görüştüğümüz, Türkiye'nin, Türkiye kamuoyunun ciddi bir merakla beklediği terörle mücadele yasasını görüşüyoruz. Öyle eften püften bir yasa değil bu. Bu yasa gerçekten çok değerli bir yasa, çok önemli bir yasa. Yıllar yılı çocuklar istismar edildi, çocuklar suça itildi, suça sürüklendi. Biz istiyoruz ki…

SIRRI SAKIK (Muş) – 2006’da siz çıkardınız, siz.

AHMET AYDIN (Devamla) – “Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi oluşmuştur.” diyoruz. Dün başladık bu yasayı görüşmeye, bugün devam edeceğiz, bitireceğiz ve bu yasayla ilgili değerli arkadaşlar, hakikaten çok önemli noktalara geldik ve Türkiye, artık, modern hukuk devleti, hukukun uygulanabildiği bir ülke. Çağdaş demokrasilerde çocuklara, insanlara nasıl davranıyorlarsa Türkiye de artık o ülke sınıfına girmeli istiyoruz ve bugüne kadar yapmış olduğumuz bütün düzenlemelerin temelinde bu var. O muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkmak var ya, adalette de onu sağlamaya çalışıyoruz, kalkınmada da onu sağlamaya çalışıyoruz. Siz her ne kadar muhalefet etseniz de, diretseniz de biz bu yolumuzdan dönmeyeceğiz değerli arkadaşlar.

Bu gündemi daha geçtiğimiz salı günü oluşturduk ve gündem belli. Meclis, gündemine hâkim. Bu gündemi sırasıyla da işlemeye, görmeye, görüşmeye devam edeceğiz değerli arkadaşlar.

RECEP TANER (Aydın) – Akşam gördük gündemi.

AHMET AYDIN (Devamla) – Yine, değerli arkadaşlar, modern ceza adalet anlayışında, artık, insanları tamamen cezaevlerinde terk etmek, suçluyu sadece cezalandırmak, toplumdan soyutlamak değil; ıslah edebilme, sosyalleştirme, rehabilite etme, işte bütün bu özellikleri bu yasada özellikle çocuklarımıza uygulamaya çalışacağız inşallah. Çocuklarımızın toplumdan soyutlanmadan ailelerinin yanında sosyal çevresiyle uyumlu bir şekilde muhafazası, hayata katılımlarının sağlanması adına çok önem taşıyan bir yasa.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Üç yüz gündür kayıp olan çocuklar ne oluyor?

AHMET AYDIN (Devamla) – Çocuklara özgü ıslah edici, koruyucu, destekleyici tedbirleri kapsayacak düzenlemelere ihtiyaç olduğunu herkes söylüyor ve bu ihtiyaçları gidermek adına bugün buradayız, bu yasal çalışmaları yapıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

AHMET AYDIN (Devamla) – Tamamlıyorum Başkanım.

Bu maksatla, değerli arkadaşlar, çocuklarımıza ilişkin uluslararası hukukun kabul ettiği temel ilkeler doğrultusunda yeni düzenlemeler yapacağız. Bu düzenlemeler, hakikaten, hukukun üstünlüğü noktasında, hukuk devleti olma yolunda, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın daha iyi şartlarda yetişebilmeleri yolunda önemli düzenlemelerdir diyor, tekrar Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde olduğumu beyan ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

VII.- SEÇİMLER

A) SAYIŞTAY ÜYELİKLERİNE SEÇİM

1.- Sayıştayda açık bulunan üyeliklere seçim (S. Sayısı: 543) (x)

BAŞKAN – Şimdi, bu kısımda yer alan Sayıştayda boş bulunan 5 üyelik için yapılacak seçimlere başlıyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Bu seçim İç Tüzük’ün 150’nci maddesine göre yapılacaktır.

Plan ve Bütçe Komisyonunca oluşturulan Sayıştay Üyeleri Ön Seçim Geçici Komisyonu tarafından Sayıştay üyelikleri için boş üyelik sayısının 2 katı olarak kontenjan grupları dâhilinde belirlenen adayları içeren birleşik oy pusulası Başkanlıkça bastırılmıştır.

Toplantı ve karar yeter sayısı mevcut olmak şartıyla, Sayıştay Meslek Mensupları Kontenjan Grubu listesinden en çok oyu alan 3 aday, Maliye Bakanlığı Meslek Mensupları ile Diğer Meslek Mensupları Kontenjan Grupları listesinden ise en az 1’i Maliye Bakanlığı Meslek Mensuplarından olmak üzere en çok oyu alan 2 aday Sayıştay üyeliğine seçilmiş olacaktır.

                               

(x) 543 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.

Oylamanın ne şekilde yapılacağını arz ediyorum: Komisyon ve hükûmet sıralarında yer alan kâtip üyelerden komisyon sırasındaki kâtip üye, Adana’dan başlayarak İstanbul’a kadar –İstanbul dâhil- hükûmet sırasındaki kâtip üye ise İzmir'den başlayarak Zonguldak'a kadar -Zonguldak dâhil- adı okunan milletvekilinin adını defterden işaretleyecek ve kendisine mühürlü birleşik oy pusulası ve bir zarf verilecektir. Adını ad defterine işaretlettiren ve mühürlü birleşik oy pusulasını alan sayın üye, Sayıştay Meslek Mensupları Kontenjan Grubu listesinden 3 adayın, Maliye Bakanlığı Meslek Mensupları ile Diğer Meslek Mensupları Kontenjan Grupları listesinden ise, en az 1'i Maliye Bakanlığı Meslek Mensuplarından olmak üzere, toplam 2 adayın karşısındaki kareyi çarpı (X) işaretiyle işaretleyecek ve oy pusulasını zarfa koyarak Başkanlık Divanı kürsüsünün önünde yer alan oy kutusuna atacaktır.

Aynı zarftan birden çok oy pusulası çıkması hâlinde, bu oy pusulalarının tamamı, Sayıştay Meslek Mensupları Kontenjan Grubu listesinden 3'ten fazla adayın işaretlendiği oy pusulaları, Maliye Bakanlığı Meslek Mensupları ile Diğer Meslek Mensupları Kontenjan Grupları listesinden ise en az 1'i Maliye Bakanlığı Meslek Mensuplarından olmak üzere toplam 2'den fazla adayın işaretlendiği oy pusulaları geçersiz sayılacaktır.

Bu hususlar birleşik oy pusulalarında da dipnot olarak açıkça belirtilmiştir.

Oylamanın sayım ve dökümü için ad çekmek suretiyle 5 kişilik bir Tasnif Komisyonu tespit edeceğim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Ayşe Türkmenoğlu? Yok.

Veysi Kaynak? Sayın Kaynak, lütfen Tasnif Komisyonuna.

Faik Öztrak, Tekirdağ? Yok.

Mustafa Hamarat, Ordu? Burada.

Suat Kınıklıoğlu, Çankırı? Sayın Kınıklıoğlu…

Bengi Yıldız, Batman? Yok.

Gülşen Orhan, Van. Kâtip Üye olduğu için olmaz.

Feyzi İşbaşaran, Elâzığ? Yok.

Akif Gülle, Amasya? Burada.

Hasan Fehmi Kinay, Kütahya Milletvekili? Yok.

Kamil Erdal Sipahi, İzmir? Yok.

Eşref Karaibrahim, Giresun? Burada.

Fatma Nur Serter, İstanbul? Yok.

İbrahim Binici, Şanlıurfa? Burada.

Kâtip üyeler yerlerini alsınlar lütfen.

Sayın Vural, bir sözünüz var.

Buyurun.

VIII.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Sayıştay üyelikleri için yapılan seçimlerin parti mutfağındaki tercihleri yansıtan bir oylama olduğuna ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, bu seçime girmeden önce bir konunun tutanaklara girmesi açısından bu seçimle ilgili… Bilindiği gibi, bu seçimle ilgili süreç Sayıştayda başlıyor daha sonra Meclis zemininde görüşülüyor. Bundan önceki seçimlerde aslında Sayıştayda belli ölçüler içerisinde seçilmesi gereken kişilerle ilgili geçen dönemde yapılan bir yanlışlığın bu dönemde düzeltileceği ifade edildi ve bugün bu Sayıştaya gelirken maalesef Plan Bütçe Komisyonunda Sayıştayda oluşmuş bir irade ve partiler arasında bu konuda yapılmış bir müzakereyi dikkate almadan, doğrudan doğruya AKP grubu kendi inisiyatifiyle -daha önce söz vermesine rağmen- bu aday belirleme ve seçme sürecindeki şeye, belli ölçülerin içerisinde müzakereye yanaşmamıştır. Tamamen siyasi amaçlarla ve parti mutfağında yapılan tercihlerle yapılan bir oylama olduğunu ifade etmek istiyorum. Tutanaklara girsin.

Bu oylama parti mutfağında hazırlanmıştır, Plan Bütçe Komisyonunda yapılan oylama da bu şekilde yapılmıştır ve maalesef bundan önce verilen sözler yerine getirilmediği gibi Sayıştayın iradesine aykırı bir şekilde Plan Bütçe Komisyonunda oylama yapılarak bugünkü liste oluşturulmuştur. Bunu, tutanaklara girmesi açısından arz ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Vural.  Sözleriniz tutanaklara girdi.

Buyurun Sayın Kılıç, sizin de bir söz talebiniz var.

2.- Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın, Sayıştay üyeliği seçimlerinin bir parti işi, bir siyasi faaliyet olmadığına ve kararın yüce Meclise ait olduğuna ilişkin açıklaması

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, çok kısa olarak, Sayıştay üyelikleri seçimiyle alakalı ifade etmek istiyorum: Parti mutfağı boş üyelikler için aday belirleme sürecinde kesinlikle söz konusu edilmemiştir. Sayıştayımıza üye seçimi bir AK PARTİ meselesi değildir, dolayısıyla bir parti işi değildir, bir siyasi faaliyet değildir. O nedenle AK PARTİ’nin yetkili kurulları, kurumsal kimliği Sayıştayımızda boş bulunan üyeliklere yapılacak seçimler noktasında hiçbir şekilde devrede tutulmamıştır. Karar, yüce Meclisin ve milletimizin temsilcilerinindir.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kılıç, sözleriniz anlaşıldı efendim.

VII.- SEÇİMLER (Devam)

A) SAYIŞTAY ÜYELİKLERİNE SEÇİM (Devam)

1.- Sayıştayda açık bulunan üyeliklere seçim (S. Sayısı: 543) (Devam)

BAŞKAN – Oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.

(Oyların toplanmasına başlandı)

BAŞKAN – Oyunu kullanmayan sayın üye var mı?

Sayın milletvekilleri, oy verme işlemi tamamlanmıştır.

Lütfen oy kupaları kaldırılsın.

Tasnif komisyonu üyeleri yerlerini alsınlar.

(Oyların ayrımı yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayıştayda boş bulunan 5 üyelik için yapılan seçime ait Tasnif Komisyonu tutanağı gelmiştir, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

543 sıra sayılı raporda belirlenen adaylardan Sayıştay’da boş bulunan 5 üyelik için yapılan seçime 287 üye katılmış, kullanılan oyların 2’si geçersiz sayılmış, geçerli oyların dağılımı aşağıda gösterilmiştir.

Saygıyla arz olunur.

Tasnif Komisyonu

              Veysi Kaynak                     Akif Gülle                Eşref Karaibrahim

            Kahramanmaraş                     Amasya                          Giresun

                      Üye                                  Üye                                Üye

              İbrahim Binici                                                      Mustafa Hamarat

                  Şanlıurfa                                                                    Ordu

                      Üye                                                                         Üye

 

Bekir Aydınlı                   255 oy

Ali Osman Güçlü            249 oy

Ömer Zengin                   248 oy

İsmail Destan                   229 oy

İbrahim Kandemir           227 oy

Necip Tosun                    62 oy

M. Zeki Çitçi                   56 oy

Mehmet Bozkurt              48 oy

Eyüp Kızılkaya                23 oy

Kadir Özen                        7 oy

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, buna göre, Sayıştay meslek mensupları kontenjan grubundan Sayın Ali Osman Güçlü, Ömer Zengin, İbrahim Kandemir; Maliye Bakanlığı meslek mensupları kontenjan grubundan Sayın Bekir Aydınlı; diğer meslek mensupları kontenjan grubundan da Sayın İsmail Destan Sayıştay üyeliklerine seçilmişlerdir. Hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.34

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.54

BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 138’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in, 3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Kerim Özkul ve 4 Milletvekilinin, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in, 3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Kerim Özkul ve 4 Milletvekilinin, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886, 1/838, 2/599, 2/712, 2/727) (S. Sayısı:536)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

4’üncü sırada yer alan, Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın; Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın; Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’nin; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 2 Milletvekilinin; Mardin (Eski) Milletvekili Ahmet Türk ve 20 Milletvekilinin; Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve Batman Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4.- Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın; Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın; Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’nin; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 2 Milletvekilinin; Mardin (Eski) Milletvekili Ahmet Türk ve 20 Milletvekilinin; Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve Batman Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Adalet Komisyonu Raporu (1/775, 2/84, 2/407, 2/477, 2/508, 2/534, 2/711) (S. Sayısı: 526) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.

Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştı.

Şimdi ikinci bölüm görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm, geçici madde 1 ve 2 dâhil 8 ila 12’nci maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölümün kapalı oturumda görüşülmesine dair, İç Tüzük’ün 70’inci maddesine göre bir önerge vardı. Şimdi…

OKTAY VURAL (İzmir) – Önergeyi çekiyoruz efendim.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, başlamış bir…

OKTAY VURAL (İzmir) – Önergeyi çekiyoruz efendim.

BAŞKAN – Evet, önerge çekilmiştir.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Çekemez Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, bu önerge çekilemez çünkü işlem başladı Sayın Başkan. İşlem başladı ve eksik kaldı.

OKTAY VURAL (İzmir) - Önerge çekildi efendim.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Biliyorsunuz, dün kapalı oturum önergesi verildi, işlemler başladı…

OKTAY VURAL (İzmir) – İşlemle esas kalktı.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - …ve karar yeter sayısı oluşmadığı için toplanamadık, karar alamadık.

                        

(x) 526 S. Sayılı Basmayazı 20/07/2010 tarihli 137’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Önergeyi çekiyoruz efendim biz.

BAŞKAN – Bir saniye…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Dolayısıyla Sayın Başkanım, ancak yeni bir önergeyle, yeni bir kapalı oturumu sonlandırma önergesiyle olabilir bu. Mevcut önergenin çekilmesiyle olamaz Sayın Başkanım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Kapalı oturuma geçilmedi.

BAŞKAN – Ama önerge oylanmamıştı, kabul edilmemişti henüz, dolayısıyla çekilebilir ve bu sebeple de çekilmiş kabul ediyoruz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, işlem başladı. Kapalı oturum önergesi verildi arkadaşlar tarafından. Milliyetçi Hareket Partisi tarafından bu görüşmelerin kapalı yapılması için önerge verildi ve bu görüşmeler başladı.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, önergeyi çekiyoruz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ancak oylamada karar yeter sayısı olmadığı için… Bunu çekemezsiniz Sayın Başkanım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ama Hükûmet istiyorsa versin.

AHMET YENİ (Samsun) – Başladı Sayın Başkan.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Çekemezler…

BAŞKAN – Sayın Canikli, dün Sayın Vural tarafından önerge verildi ancak yeminli stenografların ve yeminli görevlilerin salonda bulunup bulunmamasıyla ilgili oylama yapıldı, karar yeter sayısı bulunamadığı için işlem yapılamadı.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yeniden işleme alınması gerekiyor Sayın Başkan.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Kaldığımız yerden devam edelim efendim, oylama yapalım.

BAŞKAN – Dolayısıyla, şimdi de geri çekme iradesini ortaya koyuyor. Ayrıca birleşim de değişti yani bunda herhangi bir problem yok.

AHMET YENİ (Samsun) – Oylama yapacağız.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, efendim, bu önergeyle ilgili olarak bir işlem başladı ve o işlem yarım kaldı. İşlem başladı. Biz iki defa karar yeter sayısı aradık, bulamadık. Milliyetçi Hareket Partisinin bu kanunla ilgili kapalı görüşme önerisi işleme konuldu…

OKTAY VURAL (İzmir) – İşlem başlamadı. Hayır efendim, hayır…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – …ve bunun görüşmelerine başlanması için söylediğiniz amaçlı bir oylama yapıldı, karar yeter sayısı bulunamadı, işlem başladı. Dolayısıyla…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, eğer çok istiyorsa grup adına, Bakanlar Kurulu gelsin…

BAŞKAN – Sayın Canikli, henüz önergeyle ilgili herhangi bir açıklama yapılmadı. Sadece stenografların ve diğer yeminli görevlilerin salonda bulunup bulunmamasıyla ilgili oylama yapıldı, karar yeter sayısı bulunamadığı için işleme geçilmedi ve herhangi bir açıklama yapılmadı bu konuda. Herhangi bir tereddüt yok. İç Tüzük hükmü değil ancak uygulamalar bu şekilde, İç Tüzük hükmü olsa ben size İç Tüzük okuyacağım.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, biz bu oylamayı önerge çerçevesinde yaptık ama karar yeter sayısı bulamadık. Bu da şu anlama geliyor…

OKTAY VURAL (İzmir) – “Millet duymasın söylediklerimizi.” diyor.

BAŞKAN – Sayın Canikli, o zaman usul tartışması açayım.

Buyurun…

Yapabileceğim başka bir şey yok ki!

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, bunda usulle ilgili bir şey yok ki, çok doğru yani sizin…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Efendim, böyle bir talebimiz yok. Sayın Başkan, bir usul tartışması açılması talebimiz yok.

OKTAY VURAL (İzmir) – Tamam, yoksa yok.

BAŞKAN – O zaman “Kapalı oturum önergesi geri çekilmiştir.” diyoruz ve görüşmelere devam ediyoruz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ama şunun kayıtlara geçmesi gerekiyor Sayın Başkanım: Milliyetçi Hareket Partisi, görüştüğümüz kanun tasarısının kapalı oturumda görüşmelerinin yapılması, devam etmesi için bir önerge verdi dün gece.

BAŞKAN – Evet.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – O önergenin görüşmeleri başladı.

OKTAY VURAL (İzmir) – Başlamadı, başlamadı.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ama şimdi… Kapalı oturumda görüşülmesi için önerge verdi. Önerge çok açık, yani Milliyetçi Hareket Partisi…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, eğer…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – İzin verin.

BAŞKAN - Bir saniye Sayın Vural.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Milliyetçi Hareket Partisi, bu görüşmelerin kapalı oturumda yapılması için önerge verdi ve tekrar bugün önergesini çekti.

BAŞKAN – Sayın Canikli, bütün bu söyledikleriniz tutanaklara girdi efendim.

Buyurun Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, dün akşam, bu konuyla ilgili bir önerge verdiğimiz doğrudur, önergeyi çekiyoruz ama AKP Grubu kapalı oturum istiyorsa bu kadar itiraz etmeye gerek yok.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Biz istemiyoruz, hayır, isteyen sizsiniz kapalı oturumu.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Biz istemiyoruz, isteyen sizsiniz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Bakanla imzalar, kapalı oturum diye bu terörle mücadele konusunda, açılım fiyaskosu konusunda milletten saklamak istediği bir şey varsa kapalı oturumda görüşür.

BAŞKAN – Sayın Vural, konu anlaşıldı, teşekkür ediyorum.

AHMET YENİ (Samsun) – Siz saklamak istediniz akşam.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bizim öyle bir şeye ihtiyacımız yok, saklamak isteyen sizsiniz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Kapalı oturum talebi bizden gelmedi. Kapalı oturum talebi, tekrar söylüyorum, Milliyetçi Hareket Partisinden geldi, dün önerge verdiler, bugün de çektiler Sayın Başkan.

BAŞKAN – Lütfen Sayın Canikli, konu anlaşıldı yeterince.

İkinci bölüm görüşmelerine başlıyoruz.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ikinci bölüm üzerinde söz isteyen Halil Ünlütepe, Afyonkarahisar Milletvekili.

Buyurun Sayın Ünlütepe.

CHP GRUBU ADINA HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, saygıdeğer üyeler; Terörle Mücadele Kanunu ve diğer bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına yönelik 526 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın ikinci bölümünde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, bu yasa on iki maddeden oluşmaktadır fakat alınan bir karar gereği temel yasa olarak görüşülmesine karar verilmiştir. Temel yasada dikkat edilmesi gereken husus şudur: Bir yasayı sistematik olarak bütünüyle ve kapsamlı olarak değiştirecek biçimde olursa o zaman bir temel yasa olarak yorumlanabilir ve görüşülebilir ama bir yasayı sistematik olarak bütünüyle değiştirmeyen, on iki maddeden oluşan bir yasayı temel yasa olarak görüşmek İç Tüzük’ü ihlal anlamındadır. Bu yasanın temel yasa olarak görüşülmesi yönünde, Adalet ve Kalkınma Partisinin oylarının bu yönde oluşu buradaki konuların kamuoyunda yeterince tartışılmadan geçirilmesine yöneliktir, daha açığı, yüce Meclisin baypas edilmesinin bir göstergesidir.

Değerli arkadaşlar, ülkemizin en önemli sorunlarından birisi terördür. Terör bir insanlık suçudur. Terör örgütünün insanlık dışı uygulamaları sonucu pek çok yurttaşımız hayatını yitirmiştir. Terörün yaygın olma nedeni ve ağırlık Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndedir. Buranın geri kalmışlığı en önemli sebeplerden biridir. Siyasi iktidar terörün azaltılmasında en önemli etken olan bölgedeki ekonomik sorunları çözmede yetersiz kalmıştır. PKK terör örgütünün en fazla kaynak bulduğu kesim bu bölgedir.

Niçin PKK terör örgütüne katıldığı yönünde bir anket yapıldığında çıkan sonuç işsizliktir. Bu bölgenin en önemli sorunu işsizlik, yatırımsızlık, üretimsizlik, tarımdaki geri kalış sebepleridir. Bunlar çözülmeden sırf terör örgütüne yönelik yapılacak olan düzenlemelerden bir sonuç alabilmek olanaklı değildir. Örneğin 2003 yılında Topluma Kazandırma Yasası’yla bir ısmarlama yasa çıkarıldı. Kim hedef alındı orada? Cezaevlerinde tutuklu veya hükümlü bulunan PKK militanları. Bu Yasa çıktı, bu Yasa uygulamaya girdi. Terör örgütünün eylemlerinde bir azalma oldu mu? Cezaevlerinden çıkan insanların kaç tanesi o bölgelerde -değişik türde- bir esnaf olarak, yurttaş olarak yaşantının içine girdi? Hiç kimse. Devletin yakaladığı terör örgütü militanlarını yeniden dağa bıraktık. Burada bir sonuç alamadık. Bununla da yetinmediniz, aynı değişik bir uygulamayı 2006 yılında getirdiniz. Orada da yasal düzenlemeyi yaparken terör örgütünün başının affedilebilmesine olanak sağlayan bir yasal düzenleme getirildi Hükûmet tasarısı hâlinde. Cumhuriyet Halk Partisi olarak ona itiraz ettik. Bu itirazın sonucunda onu gündeme getiremediniz. Peki, ne oldu? Şimdi ise şunu görüyorum: Çocuklarla ilgili bir yasal düzenleme. Bu yasal düzenleme bir ihtiyaç mı? Elbette bir ihtiyaç. Peki, bu ihtiyaçtan dolayı mı bu yasal düzenleme bugün Parlamentonun gündemine geldi? Ben onda aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Peki, niçin söyleyemeyeceğim?

Değerli arkadaşlar, öncelikle Sayın Cumhurbaşkanı başladı “Güzel günler gelecek, iyi günler göreceğiz.” dedi, akabinde Sayın Başbakan ve İçişleri Bakanımız Kürt açılımını açmaya başladılar. Burada tartışıldı, bir 10 Kasım günü tartışıldı. Aynı 10 Kasım günü bu tasarı Hükûmet tasarısı şeklinde Parlamentonun gündemine geldi “taş atan çocuklar” olarak. Peki, taş atan çocuklarla ilgili Bakanlıkta bu tür bir düzenleme yapılırken sadece Terörle Mücadele Yasası’nın birkaç maddesinde değişiklik önerildi.  Terörle Mücadele  Yasası’nın birkaç maddesinde yapılacak olan değişiklikle sonuca varabilir miydiniz? Varılmazdı, mümkün değildi. Alt komisyona sevk edildi, alt komisyonda Cumhuriyet Halk Partili üyelerce “Bununla başarıya ulaşamazsınız, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’nda da değişiklik yapılması…” denilmesine rağmen ve bu alt komisyon rapora bağlamasına rağmen siyasi iktidardan hiçbir kıpırdama olmadı. Sonuç: Aradan çok uzun bir dönem geçti. Hükûmetin başaramadığı, aklının ermediği bir konuya saygıdeğer iki milletvekili kanun teklifi verdi Adalet ve Kalkınma Partisinden. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’nda değişiklik yapılmasını önerdiler. Hangi tarihte? 11 Haziran ve hemen görüşüldü. İşte, bir aylık bir süreç içinde yasa Parlamentonun gündemine geldi.

Yani 70’li yıllardan beri hukukla ilgileniyorum. Hiç bu kadar, Adalet Bakanlığının bir aczin içinde olduğunu görmedim. Bir bakanlık bir yasal düzenlemeyi hükûmet tasarısı olarak Meclise getirirken eksik getiriyor. Onun eksikliğini iki saygıdeğer milletvekili bundan bir ay önce yani Bakanlığın taslağı sunmasından sekiz ay önce tamamlamaya çalışıyor.

Elbette Bakanlık bu tür eksikliklerle uğraşmıyor ki Bakanlığın asli görevleri farklı. Hangi yargıç hakkında hangi soruşturmayı açacağım, hangi yargıç hakkında ne yapacağım? Bakanın ilk işi bu. Bunlarla uğraşılıyor. Hâlbuki Hükûmetin -asli görevi- öncelikle bir yasal düzenlemeyi hazırlarken bu konuda ciddi bir çalışma yapması lazımdı. Oluyor mu? Olmuyor. Örneğin, çocuklarla ilgili bir yasal düzenlemeye gidiliyor. Şimdiki düzenlemede Terörle Mücadele Kanunu’nun 9’uncu maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesini değiştiriyoruz.

Sevgili arkadaşlarım, bunu kim bu hâle getirdi? Bugünkü Hükûmet. Hangi tarihte getirdi? 2006 yılında. Yani 2006 yılında getirdiğiniz düzenlemeyi şimdi değiştiriyorsunuz. Belki 2006 yılında yapılan düzenleme 1991’de yapılan düzenlemeye göre iyi bir düzenlemeydi ama 2005 yılında Türk Ceza Kanunu yürürlüğe girmişti. Türk Ceza Kanunu’nun 6’ncı maddesi der ki:  “On sekiz yaşından küçük olanlar çocuktur.” 2005 yılında Çocuk Koruma Kanunu girmişti devreye. Çocuk Koruma Kanunu’nda -ilgili maddesinde- der ki: “On sekiz yaşından küçükler çocuktur.” Ve Çocuk Koruma Kanunu bu Parlamentoda görüşüldüğü gün o dönemin Adalet Bakanı aynen şunu söylüyor: “Suç işlemek durumunda kalan bu çocukların topluma kazandırılması, yetişkin insanlara mahsus yöntemlerle, soruşturma ve kovuşturma yöntemleriyle, yargılama usulleriyle gerçekleştirilmesi doğru, yeterli faydayı da temin etmemektedir.” Doğru bir söz. Sayın Bakan bunu ne zaman söylemiş? 2005 yılında ama 2006 yılında bir yasal değişikliğe giderken bu söylediği sözün tam tersini yapıyor. O çıkartılan, 2006 yılında çıkartılan o yasal düzenleme Anayasa’ya aykırı, Çocuk Koruma Kanunu’na aykırı, Türk Ceza Kanunu’nun temel hükümlerine aykırı. Elbette gece üçe kadar, dörde kadar Parlamentoyu çalıştıracağız derseniz o yasalara aykırı, Anayasa’ya aykırı kanunları yaparız. Bu Parlamento hukuk nosyonu yönünden sınıfta kalan bir Parlamentodur. Eğer benim köyümde bir muhtar bu hatayı yapsın, bir daha muhtar seçmezler ama bu Parlamento bugün bu durumda. Adalet Bakanlığının ise hiç ele alınacak bir tarafı yok, oradaki bürokratlara acıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Tamamlamaya çalışıyorum Sayın Başkanım.

Başka bir değişiklik sevgili arkadaşlar: Bu -şimdi yeniden bir değişiklik yapıyoruz gene- Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda hükmün açıklanmasının geri bırakılması. Bunu 2008 yılında değiştirmişiz. Kim değiştirmiş? Bugünkü Hükûmetin tasarısı gelmiş, 2008 yılında değiştirmişiz. demişiz ki: “On beş yaşını tamamlamamış çocuklar hakkında uygulanmaz.” Sene 2010, şimdi tekrar değiştiriyoruz. Yaz boz çiz, deneme sınama. Hukuk kuralları bu şekilde oluşturulmaz arkadaşlar. Türkiye’deki eksiklik bir siyasal iktidar eksikliğidir. Türkiye’deki eksiklik ciddi bir iktidar partisinin olmamasından kaynaklanmaktadır.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Allah Allah!

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Bu, gece 03.00’e, 04.00’e kadar dün çalışırken gördüğümüz bir mizansen içler acısıydı. Saat 03.00 sırasında burada Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli milletvekilleri evlerine gönderildi grup başkan vekillerince ve burada 4 arkadaşımız kaldı. Burası gazi bir Meclistir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ünlütepe, teşekkür ediyorum.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Efendim bağlıyorum, bir cümleyle bağlıyorum. Teşekkür edip bağlıyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Bizler parlamenter olarak öncelikle yaptığımız yemine sadık kalmak ve bu süreç içinde eğer Parlamento sabaha kadar çalışacaksa hepimiz bulunmak zorundayız. O vicdanı kendi içimizde, içinizde hissedemediğiniz müddetçe bu topluma yararlı olamazsınız, olamayız da.

Ben bu duygu ve düşüncelerle, çocuklar hakkında oluşturulan yeni düzenlemenin eksik olmasına rağmen olumlu bulduğumuzu belirtiyor, yüce heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Hükûmet adına Adalet Bakanı Sadullah Ergin söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının ikinci bölümü üzerinde Hükûmetimiz adına söz aldım. Sözlerime başlarken Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün parti gruplarının grup önerileri görüşülürken bu kürsüde bir sayın milletvekilimizin, Eskişehir Milletvekilimiz Sayın İçli’nin yapmış olduğu konuşmada, tasarıda olmayan, içerik itibarıyla doğruları yansıtmayan beyanları Genel Kurulla paylaşması üzerine şu açıklamaları yapma ihtiyacı ortaya çıkmıştır: Sayın İçli buradan yaptığı değerlendirmede, görüşmekte olduğumuz tasarının geçici 1’inci maddesinin bölücü başının disiplin cezalarını affetmek ve PKK üst yöneticilerinin disiplin cezalarını affedip ortadan kaldırmak için getirildiğini ifade ettiler. Kendi konuşma tutanakları önümde. Burada, ayrıca, 15 Ağustosta, Sayın İçli’nin beyanına göre, İmralı’dan bir yol haritası ortaya konulacağını, bunun gereğinin yapılmak istendiğini ifade ettiler. İnternet  sayfalarında birtakım bilgileri Genel Kurulla paylaştı Sayın İçli. Gene, CPT İşkenceyi Önleme Komitesinin ocak ayı içerisinde Türkiye ziyareti 26-27 Ocak tarihinde yapılmıştı. Onun yayınladığı raporu 26-27 Ocak olarak da Genel Kurulla paylaştı.

Bütün bu gelişmelerin sonucunda AK PARTİ’nin bu tasarıyı getirerek buradaki talepleri karşılamak üzere bu düzenlemeyi Genel Kuruldan geçirmek istediğini, milletvekillerimize de “Sabahlara kadar çalışıyorsunuz. Bundan haberiniz var mıydı, bunların farkında mıydınız?” diye sorular da yöneltti Sayın İçli.

Değerli milletvekilleri, işin doğrusu şudur: Sayın İçli, 15 Ağustosta yayınlanacak olan birtakım bilgilerden bahsetti. CPT Raporu’nu 26-27 Ocak olarak ifade etti ama o yanlış bir bilgi. CPT’nin ziyareti 26-27 Ocak tarihidir ama raporun yayınlanma tarihi 9 Temmuz 2010’dur.

Ayrıca, İnternet  sayfasında var olduğunu söylediği bilgiler de herhâlde bir hafta, on günlük, yirmi günlük, bir aylık konulardır.

Oysa şu anda görüşmekte olduğumuz tasarı, 5 Ekim 2009 tarihinde Bakanlığımız tarafından Başbakanlığa gönderilmiştir. Bu tasarı, 10 Kasım 2009 tarihinde Parlamentoya gelmiştir. O günden bu yana alt komisyonda yapılan görüşmeler ile nihayet Genel Kurulda dün itibarıyla görüşmeler başladı ve bugün devam ediyoruz.

Şimdi, burada, geçici 1’inci maddenin getiriliş maksadı nedir? Bir sene sonra ortaya çıkacak birtakım hadiseleri iktidar grubu ya da Adalet Bakanlığı bir sene önceden görerek 5 Ekimde Başbakanlığa gönderdiği tasarının içerisine bunları öngörüyle mi koymuştur? Böyle bir iddia mantık dışıdır, gerçekten akıl dışıdır. Dolayısıyla bu hükmün, bu tasarıya niçin girdiğini ben şimdi açıkça ifade ediyorum:

Değerli arkadaşlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Ali Gülmez hakkında verilen kararla 20 Mayıs 2008 günü Türkiye'yi adil yargılanma hakkını ihlal ettiği gerekçesiyle tazminata mahkûm etmiştir. Ali Gülmez kararında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin gündeme getirdiği konu nedir? Mahkeme aynen şunu söylüyor: “Sonuç olarak başvuranla ilgili yargılamada açık duruşma yapılmamıştır. Başvuranın davalarına bakan infaz hâkimi ile ağır ceza mahkemesi dava dosyasında yer alan belgelere dayanarak karar almışlardır. Başvuranın savunmaları yalnızca çeşitli cezalar uygulayan disiplin kurulu önünde dikkate alınmıştır. Ayrıca, disiplin itirazlarını sonuca bağlayan yerel mahkemeler huzurunda başvurana avukat aracılığıyla kendini savunma imkânı da tanınmamıştır.”

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yukarıda yer alan bilgilere dayanarak başvuranın aleyhinde yürütülen yargılamayı etkili bir şekilde takip edemediği sonucuna varmıştır ve nihayetinde de Türkiye'yi 1000 euro tazminata, 1.500 euro yargılama giderine mahkûm etmiş, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/1’inci maddesinin de ihlal edildiğine karar vermiştir. Bu karar 20 Mayıs 2008 tarihinde verilmiştir.

Peki, şu anda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde devam eden Türkiye aleyhine açılmış benzer davalar var mıdır? Ali Gülmez davası bir pilot davadır ve bu davayla tıpatıp aynı, Türkiye aleyhine görülmekte olan 567 dosya daha vardır. Şimdi, bu 567 dosyada Türkiye aleyhine benzer ihlal kararları çıkacaktır, benzer tazminat kararları çıkacaktır.

Bizim bu düzenlemeyi bu tasarı metnine koymamızın amacı, toplam 567 adet Türkiye aleyhine çıkması muhtemel kararın önlenmesidir, Türkiye'nin uğrayacağı tazminat kayıplarının önlenmesidir. Tazminatın ötesinde imaj açısından da bu kadar çok ihlal kararı alması Türkiye'nin lehine bir uygulama değildir.

Değerli arkadaşlar, bu tip konularda Türkiye'nin menfaatleriyle+ içeride siyasi menfaatlerimiz zaman zaman çakışabilir ama bizlerin milletvekilleri olarak Parlamentoda, dışarıda, bu kürsüde, komisyonda böyle bir çakışma hâlinde ülke menfaatlerini içerideki siyasi menfaatlerimizin önüne koymayı başarmamız gerekiyor. Küçük siyasi çıkarlar adına bu tür konuların istismar edilmesi son derece yanlış.

Bakınız, burada çok net, çok açık bir hadise varken bunun getirilip böylesi bir yorumla terör örgütü başının disiplin cezasının affedilmesine dönük olarak, terör örgütü yöneticilerinin disiplin cezalarının affedilmesine yönelik bir girişim olarak sunulması son derece haksız ve yanlıştır.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Etmiyor musunuz?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) - Kaldı ki bu düzenleme, infaz hâkiminin daha önce kesinleşmiş disiplin cezaları hakkında hükümlüyü dinledikten sonra disiplin cezasının doğru ya da isabetsiz olduğu konusunda bir karar vermesini öngörüyor, cezayı ortadan kaldırmıyor.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Nasıl kaldırmıyor?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) - AİHM diyor ki: “Bu kararı alırken siz ilgilisini dinlemediniz, vekilini de dinlemediniz, dosya üzerindeki evraklara dayalı olarak karar verdiniz. Bu da 6’ncı maddedeki adil yargılanma hakkının ihlali anlamına gelir. İşlemlerinizi düzeltin.” Sonucu ortadan kaldırın gibi bir tespit yok burada.

Dolayısıyla, eğer bu yasa kanunlaşır ve yürürlüğe girerse muhatapları başvurursa yasal süresi içerisinde, infaz hâkiminin yapacağı şey şudur: Verilmiş olan kararı alacaktır talep üzerine “Ne diyorsun bu karara karşı? Bir de sen bana söyle. Zaten yazılı vermişsin, yazılı yaptığın savunmaları bir de sözlü olarak kendin ya da avukatın aracılığıyla bir yap.” Daha önce İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi yeniden yargılanma talebine bakmadı mı? Ankara Ağır Ceza Mahkemesinin vermiş olduğu hükmü değiştirdi mi? Açtı, şekil şartlarını tamamladı ve “Hüküm doğrudur, sonucu değiştirecek bir husus yoktur.” deyip kapattı. Dolayısıyla, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi o konuyla ilgili Türkiye’yi takipten çıkarttı ve dosyayı kapattı.

Şimdi, benzer bir iddiayla biz, bu tasarı Meclise geldiğinde 311/2’nci maddeyle ilgili de karşılaştık. Hatırlarsanız o maddede de 311/2’de getirilen istisnanın kaldırılması öngörülüyor idi. Muhalefet partilerimiz bunun bir belirsizlik doğurabileceğini, istismar edilebileceğini dile getirdiler. Biz de bu tasarının gecikmemesi adına bunu alt komisyonda tasarı metninden çıkarttık. Ancak öyle bir risk olduğu için değil, tamamen bu tasarının yasalaşma sürecinin gecikmemesi adına bunu yaptık.

Çünkü değerli milletvekilleri, zaman zaman bu kürsüden o da gündeme getiriliyor. Bakınız, o konuyla ilgili olarak da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi emekli Yargıcı Sayın Rıza Türmen, şu andaki Hâkim Işıl Karakaş, ceza usul hocaları böyle bir şeyin mümkün olmayacağını ifade ettiler, bu konuda makaleler yayınladılar.

En son 6 Temmuz 2010 günü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin vermiş olduğu kararda da bu görüşü teyit eden bir tespitle bu başvurunun, İmralı’daki hükümlünün başvurusunun kabul edilemez olduğunu dosyanın içerisine dahi girmeden karar verdi AİHM. Burada bu başvuruyu yaparken Bakanlar Komitesi, Türkiye’deki sürecin tamamlandığını belirterek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Bakan, o ayrı, disiplin cezası ayrı.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) – Ben disiplin cezası bölümünü geçtim. Bu konuda istismara müsait olan ikinci bir  konuyu anlatıyorum Sayın İçli, dinlerseniz anlayacaksınız.

“Bakanlar Komitesi bu konuyu kapatmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yargılama yetkisi Bakanlar Komitesinin kapattığı bir konuyu kapsamaz. Biz Bakanlar Komitesinin kapattığı bir konuyu yargılayamayız.” diyerek o başvuruyu da reddetmiştir.

Buradan şuna geleceğim: Bu tür konularda, bakınız, 311/2 keşke bu tasarının içerisinde olabilseydi. Orada da Türkiye aleyhine benzer dosyalardan 208 adet var.

Değerli milletvekilleri, derdimiz, Ali Gülmez dosyasının benzeri 567 dosya. Diğer yandan, Hulki Güneş… Türkiye aleyhine verilen bir ihlal kararıdır o da “Türkiye Güneş Kararı” diye geçer. Orada da 208 dosya var. Bütün bu ihlal dosyalarının Türkiye'nin lehine bitmesi için, Türkiye'nin, ihlal kararı almadan, tazminat ödemeden bu dosyalardan kurtulabilmesi için biz bu düzenlemeleri getiriyoruz. Ayrıca Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yargı yetkisini tanımış ve mahkemenin aldığı kararları takip eden delegeler komitesi nezdinde de takibata tabi tutulan bir ülke. Dolayısıyla biz bu görünümümüzü de pozitif yöne çevirmek durumundayız. Tasarıdaki bu düzenlemenin getiriliş amacı, tamamen, Ali Gülmez kararı benzeri 567 dosyadan, Türkiye'nin ihlal kararı almaması ve tazminata mahkûm edilmemesi içindir.

Bu konuda Genel Kurula bilgi sunmayı bir zaruret olarak gördüm ve bunları sizlerle paylaştım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkan, Sayın Bakan tarafından adım zikredildi ve gerçek dışı beyanda bulunduğum iddia edildi. Kısa bir söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Hayır, Sayın İçli…

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Adım… “Tayfun İçli” dedi. “Gerçek dışı ve kamuoyunu yanıltıcı beyanda bulunmuştur.” demek suretiyle sataştı. Söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın İçli. (CHP sıralarından alkışlar)

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) - Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - İki dakika süre veriyorum.

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçli’nin, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; şimdi, Abdullah Öcalan’ın yeniden yargılanması ayrıdır, disiplin cezalarının ortadan kalkması ayrı. Hukukta, “tevil yollu ikrar” yani “kabullenme” denir. Sayın Bakan buraya çıktı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde bekleyen 537 dosyadan söz etmek suretiyle, böyle bir düzenlemenin getirildiğini söyledi.

Bakın, bölücübaşı Öcalan 24 Temmuz 2009 tarihinde on şart ileri sürüyor. Şartlardan birisi, kendisi hakkındaki tecridin kaldırılması. Bu, bütün gazetelerde var. Neymiş tarih? 24 Temmuz 2009. Kanun tasarısı hangi tarihi taşıyor? 12/10/2009’da hazırlanmış, 10/11/2009’da gelmiş. Peki, neyi getirmiş? Disiplin cezalarının hüküm ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasını, geçici maddeyle, tekrar…

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Kaldırma yok, kaldırma yok. Öyle bir şey var mı?

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) -  Kaldırma. Açın, işte, okuyalım. Hiç… Diyor ki: “Disiplin cezaları…” Bakın, bu Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce verilmiş ve infaz hâkimliğinin incelemesinden geçmiş disiplin cezalarına karşı, bu Kanun’un yürürlüğe girmesinden itibaren altı ay içinde yeniden yapılan başvurular -bu Kanunla değiştirdiğiniz- 4765 sayılı Kanun’un 6’ncı maddesine göre deliller toplanacak, avukatıyla ifade verilecek, yeniden karar verilecek.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Kaldırma nerede burada?

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Şimdi, bakın… Bu nedir? Ceza kesilmiş ve neyi okudum ben?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Ceza kaldırma nerede? Onu konuşacaksın Sayın İçli!

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Sayın Bakanım, Avrupa Konseyi İşkence ve Kötü Muameleyi Önleme Komitesinin 26, 27 Ocak 2010 tarihindeki incelemeleri sonucunda, bölücübaşı hakkındaki tecridin kesinleşmiş iki hücre cezasından dolayı uygulanamadığı bizzat sizin Bakanlığınız tarafından Komiteye bildirilmiş, bölücübaşının da dosyaları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin önünde. Anlatmak istediğim olay bu. Sayısı beş olur, yedi olur ve bölücü örgüt yöneticileri de aynı durumdan dolayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin önünde dosyası var. Bu söylediğiniz sizin hukukta tevil yoluyla ikrardır. Kabul ediyorsunuz, diyorsunuz ki: “Dosyalar var.” Ne kadar ödemiş? Bir de bunu yanlış yorumluyorsunuz.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Hüküm nedir, onu söyle sen!

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Bakın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Gülmez davasında 1 Ocak 2005’te yürürlüğe giren Yasa hükümlerinin geçerli olduğunu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın İçli, lütfen tamamlayınız.

Buyurun.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Hemen bağlıyorum efendim.

…ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine dosyayı götüren Gülmez hakkındaki eylemlerin 2001 yılına ilişkin olması nedeniyle Türkiye’yi 1.000 euro tazminata mahkûm ediyor.

Şimdi, bakın, 45’inci, elimde, sözünü ettiğiniz sizden alınan karar, diyor ki: “AİHM, ayrıca 1 Ocak 2005 tarihinde yürürlüğe giren Yasa’yı, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin infazı Yasası’nı inceledim, Anayasa’ya, AİHM’sine aykırı bir şey bulamadım ancak şikâyetçinin olayı 2001.” diyor Sayın Bakanım. Burada doğruları öyle konuşacağız.

Kaldı ki ben bu ülkenin milletvekiliyim, siz de bu ülkenin Bakanısınız, doğruları konuşacağız burada ve ben dün 2 kez size soru sordum. Dileğim o ki bunu geri çekmeniz. Bu geçici 1’inci maddeyi geri çekmeniz. Çekmezseniz önergem geliyor, Anayasa’ya aykırılık önergesi.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Gelsin, gelsin.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Bir hükmün sonuçlarını ortadan kaldıran her tür düzenleme hukuk sistemimizde af olarak kabul edilir. Anayasa Mahkemesinin kararını İnternet’ten arıyorum, görüşmemde de size arz edeceğim.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)

4.- Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın; Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın; Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’nin; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 2 Milletvekilinin; Mardin (Eski) Milletvekili Ahmet Türk ve 20 Milletvekilinin; Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve Batman Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Adalet Komisyonu Raporu (1/775, 2/84, 2/407, 2/477, 2/508, 2/534, 2/711) (S. Sayısı: 526) (Devam)

BAŞKAN - Bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Sayın Başkan, yüce Meclise saygılar sunarım. Milliyetçi Hareket Partisi adına, 526 sıra sayılı Yasa Tasarısı'nın ikinci bölümü üzerinde söz aldım.

AKP İktidarının yedi buçuk senelik sürede bölücü terörü tekrar ülkenin bir numaralı sorunu hâline getirmesinde, terörü ve teröristi mazur ve mağdur gösteren, bunun için de demokrasi ve insan hakları gibi kavramları terör örgütü ve yandaşlarıyla birlikte istismar etmenin büyük payı vardır. Devletin askerine, polisine, ekmek parası derdindeki esnafın dükkânına, masum vatandaşın kendisine, evine, arabasına taş atmak bir çocuk hakkı olmadığı gibi, o çocukları ihanet şebekelerinin aracı, iş birlikçisi gibi yetiştirmek ve sokaklara sürmek, öne sürülen çocukların arkasına saklanıp onları teşvik ve tahrik etmek de askeri, polisi, devlet dairelerini, sade vatandaşı hedef göstermek de bir insan hakkı değildir, bir insan hakkı olmamalıdır. Nitekim, Hükûmetin bir bakanı, “taş atan çocuk” tabiri yerine “suça itilen ve istismar edilmiş çocuklar” tabirini kullanmıştır.

Şimdi, bu yasa tasarısıyla, konu, sadece terör örgütü ve yandaşlarınca değil, AKP Hükûmetince de istismar edilmektedir. AKP İktidarı, bu konuda ilk getirdiği tasarıda çocuklara af bahanesiyle, 17 Ağustos 2009’da, AKP’nin PKK açılımının yol haritasını çizen İmralı canisini de bu af kapsamına almak istemiş, bu oyun Milliyetçi Hareket Partisi tarafından bozularak alt komisyonda tasarıdan çıkartılmıştır. Türk milleti, bu PKK iş birlikli ortak oyunu anlamak zorundadır.

Bu tasarı, Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır. Cezaevlerinde çok basit suçlardan binlerce çocuk yatarken sadece terör örgütünün kullandığı, istismar ettiği, devlete karşı kışkırtıp kullandığı çocukların af kapsamına alınması teröre şirin gözükmektir, terörle pazarlığı devam ettirmektir, PKK açılımını devam ettirmektir, Habur’daki rezalete yeni bir sayfa eklemektir. Karşınızda kısa pantolonlu, elindeki kuş lastiğiyle yaramazlık yapan masum çocuklar değil, bir kısmı, terör örgütünün geleceğin militanı olarak yetiştirdiği, yarın askere, polise atacağı kurşunun taşla eğitimi yaptırılan kişiler söz konusudur. Bu tasarı çocukların masumiyeti değil AKP’nin bölücü teröre teslimiyetidir. Bir kısmı on beş-on sekiz yaşlarında devlete taş atıp isyan provalarının piyonu yapılan bu kişilere çocuk diyorsanız, on beş-on altı yaşlarında PKK’nın dağ kadrosunda yer alıp Mehmetçik’in kanına susayanlara, en vahşi eylemlerde silahlı olarak yer alanlara ne diyeceksiniz? Onlar da herhâlde, oyuncak silahla Mehmetçik’e kurşun sıkan, silahı birbirine karıştıran masum kundak bebeleri deyip, mağdur ve zavallılar diye af mı edilecek? Bu soruyu ben sormuyorum, canı yanmış Türk milleti soruyor, bugün toprağa verilen 7 şehidin anası soruyor, açılım diye ağlatılan 158 şehidin anası soruyor.

Üçlü mekanizma diye Amerikalı çuvalcı generalden medet umup kırmızı halıyla Ankara’da karşılayan AKP İktidarı, geçen ay da PKK iş birlikçisi ağabeyleri aşiret reisini törenle karşıladı. İşte o aşiret reisinin temsilcisi geçen hafta dünyaya ilan etti “Kuzey Irak’ta Türkiye'ye verilecek PKK’lı yok.” dedi. AKP, 248 teröristin ismini verip aşiret reisinden göstermelik yardım istemiş olmalı. Hiçbirisi, evet, 248 teröristin hiçbirisi Kuzey Irak’ta değilmiş. Bu, Hükûmetimiz sayesinde Türkiye’yle alay etmektir, dalga geçmektir; ağabey aşiret reisinin AKP’li kardeşlerine kazık atmasıdır; açılımınızın iflası, itibarınızın sıfırlanmasıdır. Çukurca’da Mehmetçik’i şehit edenler sanki Kuzey Irak’tan değil uzaydan geldi. Elinizde Meclis tezkeresi, Kuzey Irak’a girmekten neden korkuyorsunuz, birileriyle pazarlık mı yapıldı? İçişleri Bakanı “Habur yol kazasıydı.” demiş. Peki, çuvalcı generale kırmızı halı ne kazası? Aşiret reisiyle akrabalık kurma laubaliliği ne kazası? “Kuzey Irak’ta Türkiye'ye verilecek PKK’lı yok.” diye alay edilmesi ne kazası? Polis akademisinde malum adamlarla terörle müzakere çalıştayı yapmak ne kazası?

Geçen hafta Adıyaman’da AKP’li belediye başkanının, terörist ölüsü taşıyan belediye aracına “Apo, PKK, İntikam” yazdırması ne kazası?

Açılımın bedeli olan 158 şehide “Kelle” derken, 12 Eylüldeki benim şehidime sahte gözyaşı dökmek ne kazası?

Evet, şimdi dinleyin: 12 Eylüldeki aziz şehidimiz Mustafa Pehlivanoğlu’nun babası Sayın Necmi Pehlivanoğlu açıkladı: “Biz, Milliyetçi Hareket Partili ve ülkücü bir aileyiz. Anayasa değişikliğine hayır diyeceğiz. Bizim çocuklarımız asılırken sağa sola kaçanlar bizim çocuklarımızın hakkını savunamaz.” İşte, son mektubu okunup ağlama rolü yapılan aziz şehidimizin babasının tokat gibi cevabı.

Aynı şekilde, 12 Eylül şehidimiz Erdal Eren’in ağabeyi de “Anayasa’ya hayır diyeceğiz” diyerek anlayanlara haddini bildirdi.

İşte, Milliyetçi Hareket Partisinin tabanı bu. Kimse boşuna ağlama, sızlama numarası yapmasın, sesini titretip tiyatro oynamasın, sahte gözyaşı dökerken Çukurambar’dan mendil istemesin.

Son zamanlarda bir de “Bir zamanlar milliyetçiydik” yalanı söyleyen açılım dönekleri türedi. Bunlar bilsinler ki bozkurtlar hiçbir devirde, aralarında, her önüne gelene kuyruk sallayan mahlukların barınmasına müsaade etmediler. (MHP sıralarından alkışlar) Yine bilsinler ki Milliyetçi Hareket Partisinin yiğit tabanı işbirlikçilerle ihanet iş birliği yapmaz.

8 Temmuz 2010, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül demeç vermiş: “Çok şehit veriyoruz ama terör örgütünün iradesi de kırılıyor” demiş. Hangi Cumhurbaşkanı? 9 Nisan 2009’da “Güzel şeyler olacak” diyerek, ABD talimatlı, terör örgütü iş birlikli, İmralı yol haritalı, ağabey aşiret reisinden tavsiyeli PKK açılımının kurdelesini kesen Cumhurbaşkanı ve o günden bu yana 134 Mehmetçik, 6 polis, 18 korucu, toplam 158 şehit verilmiş, bu muydu güzel şeyler?

Bunu söyleyenlere bir önerimiz var: Çok şehit verilerek terörün iradesi kırılıyorsa, gönderin kendi çocuklarınızı Hakkâri’ye, Şırnak’a, biraz da onlar terörün iradesini kırsınlar. Olan güzel şeylerden onlar da nasiplerini alsınlar. Taş atan çocuklarla biraz da onlar oynasın. Habur’daki tiyatro çadırını onlar da görsün.

“Türk milleti” sözünden rahatsız olup, “Türkiyeli” sahtekârlığının arkasına saklananları onlar da tanısınlar.

Dün, bir AKP’li konuşmacı, ekmek parası uğruna toplanıp feryat eden Tekel işçisi ve minibüsçü kardeşlerimizi PKK’nın devlete isyan provalarıyla eş tutmaya kalktı. Böylece, teröriste şirin görünmek için hazırlanan bu yasa tasarısının zırvasını tevile kalktı. Gerekli cevabı sevgili Tekel işçisi ve minibüs esnafı kardeşlerimiz muhakkak ki vereceklerdir.

Açılım demişken biraz da o PKK açılımının, 158 cana mal olan açılımın son perdesi olan Anayasa değişikliğine değinelim. 17 Nisan 2010’da Kanal 24’te Açık Görüş programına katılan Başbakan bakın neler demiş: “Anayasa değişikliği önerimiz açılım projemizin önemli bir parçasıdır. Açılım kapsamında atacağımız adımların önünü açıyor, altyapısını hazırlıyor.” İşte, bu bir itiraftır. Demek ki açılım 158 Mehmetçik’in, polisin, korucunun canına doymadı, daha fazla şehit kanı için Anayasa değişikliği yapılacak. Açılımın yeterince ayrıştırıp çatıştıramadığını, bölemediğini Anayasa değişikliğiyle tamamlanacak. Bu itiraf ispatlıdır, delillidir, Türk milleti bilsin.

12 Eylülün mağduru değil mamulü olan zihniyet, 12 Eylül öncesinde sağın ve solun, sonrasında askerin arkasına saklanan o günlerin muhbirleri, ihbar mektubu yazarları, 12 Eylüle iltifat yağdıranları 12 Eylül Anayasası’nı değiştirecekmiş de tam yedi buçuk yıl beklemişler. 12 Eylülün mağdurları burada iken AKP’ye söz düşmez. Mağdur olduğu hâlde ordusuna sahip çıkanlar biziz, o orduya her türlü iftirayı, çamuru, entrikayı, oyunu, senaryoyu yazıp oynayanlar ise belli. Çukurambar’dan kozmik büroya, asit kuyularından hahamlara, “Mühimmat kamyonu yakaladık.” çığlıklarından terörle mücadele kahramanlarını kinle sorgulatanlara, hapishanede çürütenlere kadar hepsi belli, bu senaryonun sahipleri belli. Bu senaryolar bitti, sermaye tükendi, “12 Eylül mağduru” yalanını da kimse yutmaz. Milliyetçi Hareket Partisi tabanı da PKK açılımının son perdesi Anayasa değişikliğinde iş birlikçilerle iş birliği yapmaz. Yabancı senaryolarından medet umup devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne son darbeyi Anayasa değişikliğiyle vurup, aklanmaya, paklanmaya, Yüce Divanda hesap vermekten kaçmaya “Hayır.” diyeceğiz. Bölünmeye, parçalanmaya, ayrışmaya, farklılaşmaya ve kutuplaşmaya “Hayır.” diyeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – Türk milletinden yeni milletler çıkartmak için girişilen alçakça tahriklere ve bölme arayışlarına “Hayır.” diyeceğiz. Yıllardır kurtulamadığı yokluğa, yoksulluğa, yolsuzluğa ve bunları örtmek için oynanan oyunlara “Hayır.” diyeceğiz. Yolsuzluk yapanlara, yetim hakkına el uzatanlara ve buna seyirci kalanlara “Hayır.” diyeceğiz. Biz Türk milletiyiz, “Türkiyelilik” gafletine ve bu gafletle milleti otuz altıya bölme oyununa “Hayır.” diyeceğiz. Biz, bin yıllık kardeşliğin bozulmasına, ayrışmasına, çatışmasına, bölünmesine “Hayır.” diyeceğiz. Ve biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak yiğit tabanımızla, Türkiye sevdalısı tavanımızla, ayrılmadan, ayrışmadan, nifaklara karışmadan, tek bir millet, tek bir vatan, “Sonsuza kadar var ol Türkiye” diyeceğiz.

Yüce Meclise saygılar sunarım. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

İkinci bölüm üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.

BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 526 sıra sayılı, kısaca taş atan çocuklarla ilgili tasarı konusunda Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ve bugünkü bu tasarıda imzası bulunan Sayın Ahmet Türk’e ve grubuna, yine Sayın Hakkâri Milletvekili Geylani, Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’a, ayrıca bu teklifleriyle katkı sunanlara, Çocuklar İçin Adalet Girişimine öncelikle teşekkürlerimi sunarak sözlerime başlamak istiyorum.

Arkadaşlar, biraz soğukkanlı, suhuletle tartışmasını nedense beceremiyoruz. Sizi, bir otuz yıllık süreçten bugüne getirmek istiyorum: 12 Eylül öncesi sağ-sol çatışmalarında 6-7 bin insanımızı kaybettiğimiz günlerden, Kahramanmaraş katliamlarından, Çorum katliamlarından Sivas katliamına, arkasından da 12 Eylül askerî darbesinin terörüne... Çünkü en büyük terörün darbeciler döneminde yapıldığı, 2 milyonu aşkın insanın gözaltılarda, sıkıyönetimlerde nasıl yargılandığını o dönemleri biz sıkıyönetimde ceza avukatı olarak sanığı, tanığı ve avukatı olarak çok iyi biliyoruz.

Burada şunu ifade etmek istiyorum arkadaşlar: Türkiye yakın tarihinde bugünün acılarını yaşarken geçmişini de unutmamak durumundadır. Hizbullah’ın domuz bağlarından, El Kaide’nin bombalamalarından, değişik endeksli şiddet olaylarından günümüze kadar nasıl bir seyir izlenmiş, ona kısaca bir dikkatinizi çekmek istiyorum.

1991 Terörle Mücadele Kanunu görüşülüyor ve Terörle Mücadele Kanunu, tutanakları elimde.  Bu 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun bir özelliği, 2932 sayılı Kürtçe anadil yasağını kaldıran bir madde bunun içinde yer alıyor. İkincisi şartla salıverme, infaz indiriminin uygulandığı, sıkıyönetimin adaletsizlikleri karşısında uygulandığı bir tasarı ve Terörle Mücadele Kanunu’yla düşünce suçlarının daraltılması, basının tehdit altına alınması, örgütlenme özgürlüğünün yok edilmesi, cezaların artırılması, infaz sisteminin değiştirilmesi var. O günün tartışmalarına çok dikkat etmeden şunu söylemek istiyorum: O dönem SHP’nin gerçekten bu tartışmalarda cesur konuşmaları var. Sayın  Kemal Anadol’un ve Sayın Erdal Kalkan’ın -şimdi AK PARTİ sıralarında- çok güzel tartışmaları var ve ceza indirimiyle, afla ilgili, meşruten indirimle ilgili hatta hatta 149’uncu madde katliamlarla ilgili, özellikle Maraş, Çorum ve diğer katliam sanıklarının nasıl affa uğradıklarını görebilirsiniz.

Ben bugüne gelmek istiyorum. Bugüne geldiğimiz zaman, yine 2004’te bir değişiklik var, 6 no.lu Protokol, 13 no.lu Protokol imzalanıyor ve burada yine özgürlükleri kısıtlayan maddeler görüyoruz. O tarihte hücre, tecrit ve infaz sistemi getiriliyor. Konuşmacı da Sayın Nimet Çubukçu Bakanımız.

Buraya geliyorum, bugüne, şimdi. Bugüne geldiğimiz zaman, ne oldu da birdenbire 2006 yılında bu Terörle Mücadele Kanunda değişiklik oldu? Mecliste o zaman iki parti var; AK PARTİ var, Cumhuriyet Halk Partisi var, bir de ANAP sonradan bir grup oluşturmuş, Doğru Yol Partisinden de 1-2 milletvekili var.

Şimdi, arkadaşlar, 2006-29 Haziran -tarihe dikkatinizi çekiyorum- 28 Martta güneydoğuda olaylar var; Diyarbakır’da, Kızıltepe’de, Nusaybin’de, Siirt’te, Şırnak’ta birçok yerde ve bebekler öldürülmüş, çocuklar öldürülmüş, faili meçhul cinayetler var, güvenlik güçlerinin aşırı güç kullanımı var ve o koşullarda bu tasarı Meclise geliyor.

Şimdi, bu tasarıya baktığımız zaman AK PARTİ Grubu adına Haluk İpek konuşmuş. Diyor ki: “Biz demokratik hakları dikkate aldık.” Sonra, bakıyorsunuz ki Cemil Çiçek -o dönemin Hükûmet adına Adalet Bakanı- konuşma yapıyor. Hükûmet adına konuşma yapan Sayın Adalet Bakanının konuşmalarına baktığınız zaman çok daha enteresan şeyler göreceksiniz, “Biz bu yasayı keyfimizden yapmıyoruz.” diyor.  Keyfimizden  yapmıyoruz.”  derken  Terörle  Mücadele  Kanunu’nun  bir ihtiyaç olduğunu vurguluyor  ve güvenlik-özgürlük denklemi bu  Mecliste ortaya atılıyor. Hep güvenlik -özgürlük denkleminde özgürlükler bir kenara atılarak güvenlik tedbirleri… Bugüne kadar, doksan yıllık cumhuriyette, hep yapılagelenler bunlar.

Şimdi burada tartışmalara bakıyoruz, güvenlik-özgürlük denkleminin ötesinde çok enteresan şeyler var. O zaman AK PARTİ Grubu adına Sayın  Bozdağ konuşuyor burada, kürsüde ve Sayın Bozdağ’ın konuşmalarına baktığınız zaman yine hayretler içindesiniz. Tasarının amacını koyuş biçimi ve “Uyum yasalarıyla uyumlu.” diyor, Avrupa Birliği uyum yasaları düşünceyi, demokrasiyi değiştiren hükümler ve burada ilginç bir sözü var: “Evet, Güvenlik Siyaset Belgesinden başka şeylerden de bahsedildi, buna katılmak imkânımız yoktu, zira oradaki anlayışlar bu tasarıya yansımıştır.” diyor. Millî Güvenlik Siyaset Belgesi dediğimiz, arkadaşlar, kırmızı kitaptır, kırmızı kitap.

Ben bu Millî Güvenlik Siyaset Belgesi’ni Başbakandan istedim ve Başbakan adına Sayın Cemil Çiçek bana, daha yeni, 15 Temmuz 2010’da gönderdiği cevapta diyor ki: “Gizlilik derecesi olan, 2945 sayılı MGK Genel Sekreterliği Kanunu 10’uncu maddesine göre biz bu gizlilik dereceli bilgiyi, belgeleri milletvekillerine veremiyoruz.” Şimdi soruyorum: Bu Meclisin üzerindeki iradenin adı nedir arkadaşlar? Bu Meclisin üzerinde kırmızı anayasaların… Millî Güvenlik Siyaset Belgesini görmeyen milletvekilleri, görmeyen ana muhalefet partisi, görmeyen parti grupları; siz neyi tartışıp konuşuyorsunuz burada? Yazık değil mi, bu Meclisin iradesi üzerinde!.. İşte Sayın Bozdağ’ın konuşmaları, tutanaktan okudum; işte bir gün önce bana gelen Başbakanın cevabı! Siz neyi tartışıyorsunuz? Hani özgür iradeniz sizin arkadaşlar?

 Daha çok şey var bunun içinde. Bu tartışmalara baktığım zaman Cumhuriyet Halk Partisi adına utandım. Arkadaşlar, bu tartışmalarda tartışmanın boyutu bir noktaya kilitlenmiş, alt komisyona dâhil olmamışlar. Yeniden yargılama Sayın Bakanın anlattığı noktaya… Çekilmiş o zaten yasadan ama arkasında cezalar artırılıyor. Cezalar öylesine dehşet artırılıyor ki arkadaşlar, bu artırılan cezalara baktığımız zaman, okunuyor… “Kabul edenler… Etmeyenler…” İmza… Yarı oranında artırılacak: “Kabul edenler… Etmeyenler…” Yine madde 5, cezaların artırılması: “Kabul edenler… Etmeyenler…”

Sayın Bozdağ “Cezaları artırıyoruz.” diyor. Niye? Önlem olarak. “Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.” Tek kelime yok üzerinde konuşma.

3713, cebir, şiddeti de kaldırıyor: “Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.”

Propaganda… Cezasını artırıyor: “Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.” Böyle muhalefet anlayışı olur mu arkadaşlar?

Basın özgürlüğü: “Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.”

Amblem ve işaretlere 3 katı ceza: “Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.”

Burada Türkiye’nin basın özgürlükleri, demokratik hayatı, toplum özgürlüğü, toplantı gösteri yasaları, hepsi zapturapt altına alınırken bir tek kelime tartışma olmamış bu Mecliste arkadaşlar ve 12 Eylül darbesinden sonra, Nazi üniforması giyip, İstiklal Caddesinde dolaşıp vatandaşa: “Ellerinizi kaldırın, duvara dayayın.” dediği zaman sürü gibi duvara dayanan o vatandaşın, ellerindeki o sahte silahlarla, Nazi üniformasıyla “Sen kimsin kardeşim, hangi güvenlik gücüsün, hangi üniforma üstünde?” diyemez duruma getirilen suskunluğun Meclise yansımış pozisyonunu yaşıyoruz. Sonra, bir çocuk taş attı diye yaşından fazla ceza alıyor; on beş yıl alıyor, yirmi beş yıl alıyor. Yargıçlarımızın da hukukun da vicdanı sızlıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Çünkü Çocuk Hakları Sözleşmesi hiçe sayılıyor. Uluslararası sözleşmeler, çocuklarla ilgili hükümler, çocuklarla ilgili mahkemeler ve biz çocuklarımızı, bir taş atan çocuklarımızı hedef tahtasına oturtuyoruz arkadaşlar. Böyle bir anlayış olur mu bir ülkede?

GÜROL ERGİN (Muğla) – Olmaz.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Şimdi, bu anlayışla baktığınız zaman, çocuklarımızı terörle mücadele polisine teslim edenler, çocuklarımızı özel ağır ceza mahkemesinde yargılayanlar, çocuklarımızı örgüt üyesi olmadığı hâlde örgüt üyesi cezasını verenler, propagandadan ceza verenler, izinsiz gösteriye katıldığı için ceza verenler, attığı taşı silah kabul eden anlayış “yirmi beş sene ceza” diyor çocuklarımıza. İşte bu isyan, işte bu haksızlık vicdanları sızlatıyor.

Edward Said Filistinli çocuklarla taş atmıştı arkadaşlar; aydın vicdanı da var, entelektüel vicdanı da var. Siyasetçi vicdanı da olması lazım, ama hukukun da yargının da vicdanı olması lazım. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun kararına baktığımız zaman, verdiği cezalar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bağlıyorum efendim, selamlamak için.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun verdiği cezalara baktığımız zaman, çocuklarına düşman bir ülkede…

SIRRI SAKIK (Muş) – Başkan niye ses gelmiyor?

HASİP KAPLAN (Devamla) – …ne demokrasi yaşanır ne toplumsal barış yaşanır ne de çözüm gelir ne de konuşabiliriz ne de demokraside çözebiliriz. Kendimizi, hepimizin gözden geçirmesi gerektiğini düşüyorum, saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Lütfen Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bu yasayı bu hâliyle dahi, önergelerimizi sunduk, kerhen de olsa çocuklarımız için destekleyeceğiz.

Teşekkür ederim. (BDP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, Sayın Hatip konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna atfen “Cumhuriyet Halk Partisinden utanıyorum.” cümlesini kullanmıştır. Bu sataşma nedeniyle söz istiyorum efendim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Muhalefetin tavrından…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – “Ana muhalefet” dediniz, “Cumhuriyet Halk Partisi Grubu” da dediniz, gayet iyi hatırlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, yeni bir sataşmaya mahal vermeden.

Buyurun, üç dakika süre veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biraz önce burada konuşan Sayın Kaplan ilginç bir muhalefet partisi anlayışı örneği sergiledi. İktidar partisinden daha çok, Cumhuriyet Halk Partisini hedefine koyarak Cumhuriyet Halk Partisini eleştirdi. Terörle Mücadele Kanunu’nda 2006 yılında yapılan değişiklik nedeniyle Cumhuriyet Halk Partisinin tutumundan utanç duyduğunu söyledi. Cumhuriyet Halk Partisinin tutumundan utanç duyduğunu söyleyenler önce kendi tutumlarını gözden geçirsinler. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Biz, Hükûmetin getirmiş olduğu bu tasarıda tek bir ölçü koyduk: Daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük. Çocuklarımızın, on sekiz yaşından küçük olan çocuklarımızın, hangi nedenle olursa olsun, yer aldığı eylemler nedeniyle bir büyük insan sıfatına koyularak cezalandırılmasını kabul etmiyoruz. Bunu insan haklarına aykırı buluyoruz, demokrasiye aykırı buluyoruz, uluslararası hukuka aykırı buluyoruz. Burada yaptığımız konuşmalar bu yöndedir, verdiğimiz önergeler bu yöndedir. Bu tasarıyı daha ileriye, insanımızın ihtiyaç duyduğu özgürlüğe, layık duyduğu özgürlüğe taşıyacak şekilde, oraya ulaştıracak şekilde bir seviyeye getirmeye çalışıyoruz. Biz bu seviyeye getirmeye çalışırken iktidar partisini bir kenara bırakıp Cumhuriyet Halk  Partisinin bu demokratik tutumundan rahatsız olmayı ben farklı bir yere yorumluyorum.

Biz, Kürt kökenli vatandaşlarımızın kimliklerinden kaynaklanan özgürlüklerini sonuna kadar yaşamalarını istiyoruz, kimliklerini özgürce ifade edebilmelerini istiyoruz. Yürütülen, uygulanan, uygulanacak olan bütün politikaların, onlara kültürel özerkliğini tanımasını istiyoruz ve terörün, bu amaçlara ulaşmada, Türkiye’nin bu amaçlara ulaşmasında, Türkiye demokrasisisin bu amaçlara ulaşmasında en büyük engel olduğunu düşünüyoruz. Terörle arasına mesafe koyamayanlar, adına hareket ettiğini ifade ettiği Kürt kökenli vatandaşlarımızın temsilcisi olamazlar. (CHP sıralarından alkışlar) Onların temsilcisi Cumhuriyet Halk  Partisidir de başka siyasal partiler de olabilir. Biz bütün Türkiye insanının temsilcisiyiz. Bütün Türkiye insanını, bütün insanımızı demokrasiye, daha fazla demokrasiye, daha fazla özgürlüğe taşımak için uğraşıyoruz. Demokrasi kökleştikçe, özgürlükler genişledikçe, devletin birey karşısındaki tutumu, bireyin özgürlük karşısındaki tutumu rahatladıkça biz bu demokratik seviyeye ulaşacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) -  Demokratik seviyemizin yükselmesi terörün önündeki en büyük engeldir. Terör bunu istemez. Ben, insanımıza, özgürlük mü, güvenlik mi ikilemini yaşatmayacak bir demokrasi istiyorum. Cumhuriyet Halk Partisi bunu istiyor. Hem özgürlüğü istiyoruz hem güvenliği istiyoruz. Devlet, güvenlik ihtiyacından doğmuştur ama bu güvenlik ihtiyacı, insanların özgürlüklerini yaşaması içindir, başka bir şey için değildir. Bu ikisini karşı kutuplara koyarak insanımızı tercih yapmaya hiç kimse zorlayamaz. Bunu, burada bizi eleştirenler de yapamaz.

Sözlerimi burada bitirirken hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)

4.- Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın; Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın; Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’nin; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 2 Milletvekilinin; Mardin (Eski) Milletvekili Ahmet Türk ve 20 Milletvekilinin; Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve Batman Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Adalet Komisyonu Raporu (1/775, 2/84, 2/407, 2/477, 2/508, 2/534, 2/711) (S. Sayısı: 526) (Devam)

BAŞKAN – Bölüm üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz isteyen Yılmaz Tunç, Bartın Milletvekili.

Buyurun Sayın Tunç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

İkinci bölümdeki maddelerle Ceza Muhakemeleri Kanunu’muzun 250’nci maddesinde, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da ve Terörle Mücadele Kanunu’nda çocuklar lehine değişiklikler yapılmaktadır. Ayrıca geçici maddelerle de İnfaz Hakimliği Kanunu’nda yapılan değişiklik nedeniyle disiplin cezalarına karşı yeniden başvuru süresi tanınmakta; Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yapılan değişiklik nedeniyle de hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmeyen sanıklar için, kanunun yürürlük tarihinden itibaren on beş gün içinde mahkemeye başvurmaları hâlinde, hükmün açıklanmasının geri alınarak, sanık hakkında yeniden hüküm kurulmasının yolu açılmakta; böylece sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı olduğunu beyan etme ve dolayısıyla temyiz mahkemesinde beraat etme hakkının elinden alınmaması sağlanarak, sanığın suçsuzluğunu ispat imkânı getirilmiş olmaktadır.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz tasarının “teröre taviz yasası” olarak nitelendirilmesini üzüntüyle karşılıyoruz. Bu tasarıda bu iddiayı doğrulayacak ne tek bir madde vardır ne de tek bir cümle vardır. Söylenenler, hukuki olmaktan ziyade kamuoyunu yanıltmaya yönelik söylemlerdir.

Çocuklar hakkındaki soruşturma ve kovuşturmanın bütün çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu, kabul edildiği şekliyle bizim çocuklarımız için de uygulanmasını sağlamaktan ibaret olan bu değişiklikleri çarpıtmak, ülkemiz çocuklarına karşı aslında bir haksızlıktır.

1995 yılında altına imza koyduğumuz Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde kabul edilen “çocukların yargılanmasında çocukların üstün yararının gözetilmesi”, “hapis cezasına en son çare olarak başvurulması” gibi evrensel hukuk ilkelerini Türkiye'nin çocuklarına çok mu göreceğiz? “Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin bir gereği olarak 2005 yılında yürürlüğe koyduğumuz Çocuk Koruma Kanunu ile çelişen ve çocuklar aleyhine düzenlemeler içeren hükümleri kaldırmakta neden gecikiyorsunuz?” diye iktidara baskı yapması gereken muhalefetin, tasarıyı olduğundan farklı göstererek kamuoyunu yanıltma çabasının kendilerine hiçbir şey kazandırmayacağını belirtmek istiyorum.

Kanun tasarısının amacının, suça itilen çocukların sorunlarını çözüyor gibi gözükerek büyüklerin sorumluluklarını azalttığı yönündeki iddiaların hiçbir geçerliliği yoktur. Tasarının daha ilk maddesine bir bakalım: Kanuna aykırı toplantı ve gösterilere katılanlar ihtira rağmen dağılmazlar ve güvenlik kuvvetleri tarafından zorla dağıtılırsa ceza mevcut düzenlemedeki gibi üç yıla kadar hapistir. Mevcut düzenlemeye göre, gösteriye katılan çocuk da aynı cezayı alıyor, gösteriyi düzenleyen de aynı cezayı alıyor. Hepimiz demiyor muyuz: “Bu çocukları bu gösterilere itenlerden hesap sorulsun.” İşte yeni değişiklikle bunu gerçekleştiriyoruz. Yasa dışı gösteriyi düzenleyenlere verilecek cezanın yarı oranında artırılarak, eskiden üç yıla kadar hapis cezası alacakken bu ceza dört buçuk yıla çıkarılıyor. Durum böyleyken “Küçüklerin arkasına sığınarak büyükleri affediyorsunuz.” demek gerçekleri çarpıtmak değil midir?

İhtara veya zor kullanmaya rağmen kolluk görevlilerine karşı cebir veya tehdit kullanılarak direnilmesi suçu Türk Ceza Kanunu’nda da düzenlenmişti. Aynı hukuki konu, aynı suç ama ayrı kanunlarda farklı cezaların olması doğru değildi. Bu durum bu tasarıyla düzeltilmiş olmaktadır. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri’ne muhalefet suçunun yanı sıra Türk Ceza Kanunu ihlali varsa, kendini tanınmayacak şekle sokarak suçu işlemesi gibi, silah taşıması gibi, mala zarar vermesi gibi, yaralamaya sebebiyet vermesi gibi, suçun işleniş şekline göre cezalarda kademeli bir artışın getirilmesi ceza adaletine daha uygun bir düzenleme olmaktadır. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerine silahlı olarak katılanların işlediği suçlarda toplantı ve gösteri yürüyüşünün kanuna aykırı olması hâlinde ve dağılmamak için direnildiğinde ayrıca 32’nci maddeye göre ve dolayısıyla Türk Ceza Kanunu 265’e göre de ceza verileceği hükmü karşısında, “Çocukları suça iten büyüklerin cezalarını indiriyorsunuz.” şeklindeki iddiaların hiçbir hukuki geçerliliği bulunmamaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarı, terör örgütünün işine gelmemektedir. Çünkü, bu tasarı komisyonumuzun gündemine ilk geldiğinde Re-şadiye baskını oldu, o zaman da muhalefete mensup arkadaşlarımız “Tasarıyı geri çekelim.” dediler. Tasarı komisyonda ikinci kez gündeme geldiğinde Şemdinli baskını oldu, MHP’li arkadaşlarımız “Görüşmeleri erteleyelim.” dediler, komisyonu terk ettiler. Tasarının Genel Kurulda görüşmelerine başladığımız gün –dün- Çukurca baskını oldu, yine bazı milletvekillerimiz “Şehitlerimizin ka-nı kurumadan bu tasarının görüşmeleri doğru değil.” dediler.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Kim organize ediyor, kim?

ŞENOL BAL (İzmir) – Terör örgütü istiyor bu kanunu.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) -  Değerli arkadaşlar, bizler Türkiye Büyük Millet Meclisinin üyeleriyiz, 72 milyonu temsil ediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devleti eli kanlı teröristin hareketiyle mi yönünü değiştirecek? Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemini üç beş çapulcu mu belirleyecek? Terör örgütü istedi diye yasa çıkarmayacak mıyız? Yaptığımız iş doğru bir iştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, dünya çocuklarının yararlandıkları evrensel hukuk ilkelerinin Türk çocukları için de geçerli olduğunu tescil edecek düzenlemeleri gecikmeli de olsa yapmaktadır. Buna karşı olmak, hukuka karşı olmaktır, çocuk haklarına karşı olmaktır.

Değerli milletvekilleri, kanuna aykırı olarak düzenlenen toplantı ve gösteri yürüyüşüne ilk kez katılan çocuklarımızı terör suçlusu olarak ilan etmek, onları terörün kucağına itmek değil midir? Çeşitli nedenlerle yasa dışı gösterilere katılmış bu çocuklarımızı kazanmanın yollarını aramadan, hapis cezasıyla, hem de on iki, on beş yıl ceza ile cezalandırdığımız bu çocuklarımızı, otuz yaşında hapisten çıktıktan sonra topluma kazandırmamız mümkün müdür? Sadece hapse giren çocuk değil onun kardeşlerinin, ailesinin de adil olmayan bu ceza nedeniyle hukuk sistemimize olan güvenlerini sarsmış olmuyor muyuz?

ŞENOL BAL (İzmir) – Ne tedbir aldınız?

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasa dışı bir örgüt adına gerçekleştirilen bir eyleme katılan çocuklar, aynı zamanda örgüte üyelikten de yargılanıyordu; bu durumun dün verilen önergeyle düzeltilmiş olması yerinde bir karar oldu. Bir yetişkinin yasa dışı örgüt çağrısına ilişkin algısıyla, bir çocuğun kalabalık bir grupla hareket etme saikinin aynı olduğunu düşünerek bu değişikliğe itiraz etmenin son derece yanlış olduğunu belirtmek istiyorum. Çocuğun kalabalıkla birlikte sürüklenip gittiği durumlarda hareketlerini yönlendirebilme ve karşı durabilme yeteneğinin yetişkinlerden farklı olmadığını nasıl düşünebiliriz?

Tasarıyla, Terörle Mücadele Kanunu’nda yer alan suçları işleyen çocukların çocuk mahkemelerinde yargılanması yönündeki değişiklik, çocukların gelişim ve kişilik özelliklerine göre bir yargılamanın yapılmasını, çocukların yargılama sürecinden zarar görmemesini ve suçun neden işlendiği üzerine odaklanarak arka planında bulunan nedenlerin çözülmeye çalışılmasını sağlayacak önemli yeniliklerdir çünkü çocuk mahkemesi hâkimleri, çocuk sahibi olan ve çocuğun dilinden anlayan hâkimlerdir, yargılama yaparken suçlu çocuğun psikolojisini iyi anlamaya çalışırlar.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Bir de siz anlayabilseniz.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Çocuk mahkemelerinde sosyal hizmet uzmanları vardır, çocuk gelişimi uzmanları vardır, pedagoglar, psikologlar, psikiyatristler vardır; bu uzmanlar, çocukların ıslah ve rehabilite olmalarını sağlayacak bir karara varılması için çalışırlar.

Değerli milletvekilleri, bu tasarıyla, terör örgütünün istismar alanlarından birisi ve en önemlisi ortadan kaldırılmaktadır. 23 Nisan töreninde MHP Genel Başkanı bütün çocuklar için af istemişken, bugün MHP milletvekillerinin, bırakın af çıkarmayı, çocuklarla ilgili soruşturma ve kovuşturmayı evrensel hukukun ilkelerine uyarlayacak yasa değişikliklerine bile itiraz etmektedirler. Bu çelişkili durum milletimizin gözünden kaçmamaktadır.

ŞENOL BAL (İzmir) – Ne diyorsun sen ya! Ne diyorsun!

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – İktidarıyla muhalefetiyle bu konuda sağduyulu olmak zorundayız. Bu çocuklar bizim çocuklarımızdır ve bunlar bizim geleceğimizdir.

ŞENOL BAL (İzmir) – Bir de ağla!

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Bu çocukların suça itilmesinin, terör örgütleri tarafından kullanılmasının önüne geçmek zorundayız.

ŞENOL BAL (İzmir) – Başbakan gibi ağla!

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sekiz yıldır niye geçmediniz?

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Çocuklarımızın geleceğini söndürmek yerine onları kazanmanın çabası içerisinde olmalıyız.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Terörü önlüyordu da, önüne geçiyordu da sekiz yıldır neyi beklediniz? Şehit vermemizi mi beklediniz?

YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Bu duygu ve düşüncelerle tasarının hazırlanmasında emeği geçenlere ve kanun teklifleriyle ve önergelerle katkı sağlayan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Bir şey söylesenize! Siz de ne söylediğinizi bilmiyorsunuz.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – …değerli milletvekillerimize çok teşekkür ediyor…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sekiz yıldır şehitlerimizin gelmesini mi beklediniz?

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – …tasarının ülkemiz için, milletimiz için ve çocuklarımız için hayırlı uğurlu olmasını diliyor…

ŞENOL BAL (İzmir) – İnanıyor musun sen? Samimi misin?

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – …yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ikinci bölüm üzerinde şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

AKP adına konuşan arkadaşımız söylerken, tasarının milletimize ve çocuklarımıza hayırlı olmasını söyledi ama ben de kendisine şunu söylüyorum: Bu hâliyle hayırlı olmaz. Hayırlı olacak hâle getirmemiz lazım.

Değerli arkadaşlarım, biz bu yola çıktığımız zaman, elimizde, 11 Kasım günü, Başbakanın hazırlayıp Bakanlar Kurulunun Meclise sunduğu bir kanun tasarısı var idi. O yolculuk sırasında daha sonra toplandık, konuştuk, kararlar aldık, değiştirdik. Onu öyle yaptık, olmadı; böyle biçtik, olmadı. Hükûmet doluya koydu, aldıramadı; boşa koydu, dolduramadı. Sonunda, 11 Haziran günü, 2 AKP milletvekili arkadaşımız kanun teklifi verdi. Ben de sandım ki tamam, çocukların sorunlarını çözüyorlar, artık gerçekten de bu kadar düşündüklerine göre sorunu çözücü bir formül buldular dedim ve komisyonda tartıştık. En son, dün görüşmeye başladığımız kanun tasarısı hâline gelen bu tasarı elimde. Şimdi, bu tasarının, dün sabah görüşmeye başladığımız hâliyle bakacak olursak, sorunlarını çözmeye çalıştığımız çocukların hiçbir sorununu çözmeyeceğini bu kürsüden ben söyledim. Ondan sonra, bu verilen önergeyle yani Terörle Mücadele Kanunu’nun 2’nci maddesi konusunda verilen önergeyle olay biraz çözülme yoluna girdi, o da şuydu: Gerçekten terör örgütü mensubu olmasa bile, sırf toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katıldığı nedenle terör örgütü mensubu gibi cezalandırılmaları doğru değildi ama değerli arkadaşlarım, bu yetmez. Bakın, şimdi, iki tane temel konu söylemek istiyorum, özellikle AKP Grubundaki arkadaşlarıma.

Biz, muhalefet partisi milletvekilleriyiz. Yasa tasarısının amacı eğer sorunları yani hedeflediğimiz kitlenin sorunlarını çözmek ise biz, getirilen bu önerilerin bu sorunları çözmeye yetmediği konusundaki tespitlerimizi söylüyoruz. Bunun çözümünü yapacak olan iktidar partisidir. Bu eksiklikler nedir? Birincisi, şu hâliyle, şimdi, 7’nci maddenin ikinci fıkrası duruyor, o da şu: Yüzünü gözünü örten bir çocuk, örgüt propagandası suçundan ceza almaya devam edecek demektir. Eğer siz sorunu çözmek istiyorsanız, bunun da bir tarzda çocuklar açısından uygulanmayacağını getirmeniz lazım. İkinci en büyük temel hata değerli arkadaşlarım, şimdi siz dediniz ki, Sayın Başbakan da söyledi: “Getireceğimiz bu düzenlemeyle, artık bundan sonra çocuklar özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde yargılanmayacak.” Ben de diyorum ki bu elimizdeki kanun tasarısıyla bu çocukların hepsi özel yetkili ağır ceza mahkemesinde yargılanacak. Nasıl mı? Şöyle değerli arkadaşlarım: Şimdi, elimizdeki tasarı ne diyor? 8’inci maddesine baktığımız zaman diyor ki: ”5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 17’nci maddesinin birleştirmeye ilişkin hükümleri saklı kalmak üzere çocuklar, bu madde hükümlerine göre kurulan mahkemelerde yargılanmazlar.” Saklı tutulan hüküm ne? Birleştirmeye ilişkin hükümler.

Yani, bu şu demektir değerli arkadaşlarım: On sekiz yaşından küçük bir çocuk, bu suçu büyük bir kişiyle işlemişse büyük kişinin tabi olacağı mahkemede yargılanacak. Şimdi ben size soruyorum: Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da bu yüzden ceza alan çocukların hangisi bu suçu büyüklerden bağımsız işliyor? O zaman, siz bana söyleyebilir misiniz, bu çocuklardan bir teki dahi özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin dışında yargılanmaz. İkinci husus: Çocuk Koruma Kanunu’nda bir hüküm var. Çocuklar genel olarak çocuk mahkemelerinde yargılanır, doğru; ama çocuk mahkemelerinin olmadığı yerlerde, bu çocuklar, o suçun vasıf ve mahiyeti itibarıyla görev alanına girdiği mahkemelerde yargılanır. Yani, somut örnek: Adana’da çocuk mahkemesi yok ise suçun vasfı ve mahiyeti itibarıyla değerlendirildiğinde -ki bu vasıf ve mahiyet nitelemesini zaten savcı yapacak- doğru özel yetkili ağır ceza mahkemesindedir.

Yani, şunu söylemek istiyorum sevgili milletvekili arkadaşlarımız: Şu hâliyle, şu anda eğer özel yetkili ağır ceza mahkemelerine ilişkin 8’inci maddede ve 7/2’nci maddede düzenleme yapmadığımız takdirde, bu çocukların hepsi istisnasız özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde yargılanır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - O nedenle, gerçekten bu çocukların özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde yargılanmaması esas ise buna ilişkin düzenleme getirmemiz lazım. Nitekim biz, Adalet Komisyonu alt komisyonu olarak CMK’nın 250’nci maddesine bir fıkra eklemiştik orada istisnalarla ilgili, oraya “çocuklar” kelimesini de sokmuştuk ama her nedense o kelime oradan buharlaşmış, kaybolmuş. Şimdi, önüme başka bir metin geldi. Bu metinle bu sorun çözülmez değerli arkadaşlarım. Ve 8’inci maddeye ilişkin düzenlemenin getirilmesi gerektiğini ben düşünüyorum.

Yine, Terörle Mücadele Kanunu’nun 7’nci maddesinde, ağabeylerine, dayılarına özenerek üstlerini, yüzlerini örtebilecek çocukların da örgüt propagandası suçundan yargılanmalarının önüne geçilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bakın, bu söylediğimiz şeylerin hepsi on sekiz yaşından küçük çocuklar için yani o ceza düzenlemelerinin ortadan kaldırılmasını savunan yok, onlar büyükler açısından aynen geçerli olmalıdır diye düşünüyorum.

8’inci maddede zaten önerge de verdik. Bizim önergemiz, tabii ki, özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin tümden kaldırılmasına ilişkin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.

Buyurun, sadece selam için.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, onu da geldiğinde görüşürüz.

Ben bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Hasan Özdemir, Gaziantep Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 526 sıra sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümünde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, son günlerde sayıları şiddetle artan şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Yine son günlerde, bölücü terör örgütünün sokakları ve caddeleri de eylem alanı olarak seçerek eylemlerini sivilleştirdiği bir dönemde, çocukların ve gençlerin ön saflarda yer aldığını görmekteyiz. PKK gösterilerinin malzemesi hâline getirilen çocuklarımızın güvenlik güçlerini taşladıklarını, araçları, evleri, sokakları ve dükkânları tahrip ettiklerini ibretle görüyoruz.

Görüşmekte olduğumuz tasarı ile bu eylemlere ilk kez katılan çocuklara hapis cezalarının uygulanmaması, ikinci kez bir eyleme katılanlara sadece on beş-on sekiz yaş arasında çocuklara hapis cezası verilebileceği, çocuklara beş yıl olarak uygulanan üst limit cezanın üç yıla indirilmesi ve bu indirimden ceza evindeki çocukların da yararlanması gibi düzenlemelerin  yer aldığını görüyoruz. Ancak bütün bunlar artan terör eylemlerini önleyebilecek nitelikte düzenlemeler değildir ve birer paspas düzenlemeleridir. Bir kere, terör örgütünün sokak eylemlerinde çocukları kullanmasındaki amaçlarını net bir şekilde ortaya koymamız gerekmektedir. Bununla “terörü bitireceğiz” veya “terörün önünü alacağız” gibi bir sevinç içerisinde olunmaması gerekir. Yapılan eylemlerde ön saflara yerleştirilen çocuklar, bu eylemlerin meşruiyetini sağlamak ve eğer ki çocuklara güvenlik güçleri tarafından bir zarar verilirse kendilerini haklı çıkarmak amacıyla oralarda bulunmaktadırlar. Diğer yandan ise cezaların çocuklar için hafifletici olduğunu bilmektedirler ve bunlar yeni uygulanmamaktadır -uzun müddet terörle mücadele eden insan olarak söylüyorum- 75-78 yıllarında da uyguluyorlardı, ondan sonraki zamanlarda da sürekli uyguluyorlardı. Biz üzerinde duruyoruz on beş yaş, on sekiz yaş… Bebekleri kullandıklarını biliyoruz, üç yaşında, beş yaşında yavrularımızı kullandıklarını biliyoruz. Bu terör örgütlerinin acımaları yoktur, insafları yoktur değerli milletvekilleri. Hâl böyle iken terör eylemlerinde yer alan çocuklara dair bu düzenlemelerin yapılması ülkemizin mevcut konjonktürü içerisinde doğru bir tutum olarak görünmemektedir. Bunlar, taş atan çocuklar değil, PKK terör örgütü tarafından örgütlü olarak taş attırılan çocuklardır. Çocuklar masumdur, örgüt masum değildir ve şunu söylemekte yine yarar vardır: Terör örgütü, çocuklara örgüt tarafından taş attırılmanın dışında molotofkokteylleri attırılmakta, yazı yazdırılmakta ve yavaş yavaş örgüt üyesi hâline getirilmektedirler. Meseleye doğru bir şekilde yaklaşmak için öncelikle tanımları doğru yapmak gerekir. Temeli yanlış atarsanız üzerine ne inşa ederseniz edin o temel ayakta kalamamaktadır.

AKP, ülkemizde yaşanan sorunlara doğru bir teşhis koyamamıştır. “Kürt açılımı” jargonuyla yola çıkan AKP, toplumun vicdanında kendisine yer bulamayınca, bu sefer “Demokratik açılım” daha sonra da “Millî Birlik Projesi” adıyla ellerindeki paketi makyajlayıp halka kabul ettirmek istemişlerdir. Ancak, AKP’nin fark edemediği bir husus vardır: Millî vicdan, sürecin adına değil ona yüklenen anlama ve açıklığa verilmektedir.

Değerli milletvekilleri, şunu söylemekte yarar var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HASAN ÖZDEMİR (Devamla) -  Birincisi: Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimiz on beş yıl içerisinde, baktığımız zaman, daha demokratik midir? Evet. Bölücü terör örgütünde, on beş yıl öncesine göre bir eksilme yaşanmış mıdır örgütte? Hayır. Bakınız, TRT Kürtçe kanal açtı. Öte yandan, bazı yerleşim yerlerinin adı değiştirildi. Peki, dağa çıkanlar “Birkaç yerin ismi değişsin, Kürtçe kanal açılsın.” diye mi dağa çıktılar? Değerli milletvekilleri, dağa çıkan PKK’lılar bağımsız bir Kürt devleti kurmak için dağa çıktılar, olmazsa federasyon ve olmazsa da otonom bölge için çıktılar. Bu tehlikeyi ve tehdidi mutlaka görmemiz gerekmektedir. AKP bir an önce etnik temelli açılım projesinden mutlaka -dediğim gibi- vazgeçmeli, bin yıllık kardeşliğimizi tahrip etmekten vazgeçmelidir. İş işten geçmeden, acilen, ciddi olarak hem terörle hem de teröristlerle mücadele…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özdemir.

HASAN ÖZDEMİR (Devamla) – Çok az kaldı.

BAŞKAN – Lütfen Sayın Özdemir…Bu yolu açtığımız zaman her arkadaşımız istiyor.

Buyurun.

HASAN ÖZDEMİR (Devamla) – Konuşmama burada son verirken hepinize teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi bölüm üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Yıldız, Sayın Işık, Sayın Cengiz, Sayın İçli, Sayın Akkuş, Sayın Şandır, Sayın Karabaş, Sayın Kaplan, Sayın Sakık, Sayın Tankut, Sayın Aslanoğlu sisteme girmişlerdir, ancak, Sayın Aslanoğlu, Sayın Işık, Sayın Tankut ve Sayın Taner’e, dün akşam girdikleri için öncelikle söz verilecektir.

Sayın Aslanoğlu, buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, hangi suçu işlerse işlesin çocukları topluma kazandırmak, ülkemize kazandırmak, gençliklerinde suçluluk psikolojisinden kurtarmak için herhangi bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

İçi boş açılımlar yaptınız, gelin gerçek açılım yapalım, çocukları topluma kazandıralım, bu çocuklar bizim çocuklarımız. Bu yönde, tüm suçlu çocuklar için herhangi bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz? Bu çocukları topluma kazandırmak için herhangi bir çalışmanız var mı?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Işık… Sayın Işık yok.

Sayın Tankut…

YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, dün de sormuştum ancak net cevap alamadığım için yeniden sormak istiyorum. Bu düzenlemeyle, devletin kurum ve araçlarına, esnafın ve vatandaşın iş yerlerine ve evlerine taş atan, tahrip eden çocuklara kısmi af getiriliyor. Bu durumda, bu çocuklar nasıl olsa bundan böyle terör suçu altında yargılanamayacak ve ceza alamayacakları için, PKK’nın bu çocukları daha etkin kullanmasının önü açılarak bölücü hainlerin ekmeğine yağ sürülmüş olunmuyor mu? Yani, PKK ve bölücü terörle mücadele için getirdiğinizi ifade ettiğiniz bu tasarıyla aslında bölücü ihanete mükâfat ve teşvik vermiş olmuyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Taner…

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Bir yanlışlık oldu Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Milletvekilim, açıklamasını yaptım. Sayın Aslanoğlu, Sayın Işık, Sayın Tankut ve Sayın Taner öncelikle dün girdiler, önce onlara veriyorum.

Buyurun Sayın Taner.

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, Sayın Başbakanın 22 Ekim günü grup konuşmasında “Dünkü tablodan umutlanmamak mümkün mü?” dediği açılımın sembolü olan Mahmur ve Kandil’den gelip Habur’dan giriş yapanlar tek tip elbiseleri ve Bakanlığınızın denetimindeki… “Pişman değiliz.” dedikleri hâlde Pişmanlık Yasası’ndan faydalandıklarının, tekrar yargılamaya tabi tutulmalarının gerekçesi acaba o yargılamaya tabi tutan hâkim ve savcıların Ergenekoncu olmaları olabilir mi?

İki: Dünkü basına yansıyan demeçlerinizde, Habur’dan girenlerin geri dönmelerinden dolayı “Keşke sürece katkı verselerdi bu arkadaşlarımız.” açıklamasını yapmışsınız. Buradaki sözü edilen süreç açılım süreci değil midir?

Üç: Anayasa referandumunun açılım süreciyle ilgili maddeleri hangileridir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Cengiz…

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Bu yasayla birlikte çocuklarımızın sadece yasalarla ıslah edilmeyeceği konusu herkesçe aşikârdır. Bu konuda Hükûmetin ailelere yönelik, ailelerin bu konuda sorumluluğunu artırıcı bir tedbir ve yasal ve yapısal bir çalışması var mıdır?

İki: Çocukların rehabilitesi, ıslahı ve onların pedagojik noktada topluma kazandırılması konusunda bir altyapısı ve bu konuda hazırlanan merkezler var mıdır?

Yine, Hükûmetimizin kaybolan çocuklar noktasında, binlerce çocuğun kaybolduğu noktada bir çalışması var mıdır?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Yıldız…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, üyesi olmaya çalıştığımız Avrupa Birliği ülkelerinde taş atan çocuklar var mıdır? Tasarı yasalaşınca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine açılan 567 davadan dolayı tazminat ödemekten kurtulabilecek miyiz?

Bürokratlar, hâkimler, her rütbedeki komutanlar, milletvekilleri, belediye başkanları dinleniyor, haklarında yasal işlem yapılabiliyor. Çocukların taş atmasına, belediye otobüslerine molotof atarak insanlarımızın yanarak ölmesine sebep olan olayların yapılmasına neden olan şahıslar dinlenip haklarında işlem yapılıyor mu? Yapılıyor ise kaç kişi tespit edilmiş, haklarında ne işlem yapılmıştır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın İçli, buyurun.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ben yine ifade ediyorum geçici 1’inci maddeyle ilgili: Kesinleşmiş, hatta infazı tamamlanmış birçok disiplin cezasına yeni bir yargı yolu açılıyor. Hukukumuza göre, hem Yargıtay kararlarına göre hem doktrine göre genel af, suçu ve cezayı ortadan kaldırıyor. Özel af, cezayı ya kaldırıyor ya niteliğini değiştiriyor ya da farklı bir şekle sokuyor. Geçici 1’inci maddedeki düzenleme bir özel af mıdır, değil midir?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Akkuş…

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakan; ülkemizin kan gölüne döndüğü, ülke sathında birçok ailenin ocağına ateşin düştüğü PKK saldırılarında evladını vatana şehit veren ailelerin acılarının paylaşılması gereken günlerde, Anayasa paketçiğine evet oyu alabilmek için ülkeyi daha da gererek vatandaşlarımızın karşı karşıya geleceği ve yeni olaylara sebep olacağının anlaşıldığı bir zamanda, her türlü kutsal değerin istismar edilmesini nasıl karşılıyorsunuz? Referandumda vatandaşların karşı karşıya gelmesini önleyecek ne gibi tedbirler almayı düşünüyorsunuz?

AKP ve Hükûmet yetkililerinin bazı imalı konuşmaları ve güvenlik güçlerini suçlamaları -mesela Sayın Devlet Bakanı Bülent Arınç’ın mahallede görerek suikast timi olarak nitelediği subaylar örneğinde olduğu gibi- güvenlik güçlerinin mücadele azmi kırılmak mı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, buyurun.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bize gelmedi.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan…

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Şandır’ın da sorusunu alalım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Şandır.

SIRRI SAKIK (Muş) – Bizim günahımız neydi?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, bu geçici 1’inci maddenin buraya konulmasının gerekçesi kanun teklifinde, tasarısında yok; bunu anlatmanızı istiyorum. Burada çok ağır birtakım ithamlar var, iddialar var. Eğer bu geçici 1’inci maddede getirilen hususla bölücü terör örgütünün elebaşısı ve yöneticilerinin hakkında bir iyileştirme yapılacaksa, böyle bir ihtimal varsa bu kabul edilemez; bunun açıklığa kavuşmasını istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, buyurun.

SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, bizim günahımız neydi? Niye adil davranmıyorsunuz?

BAŞKAN – Lütfen Sayın Sakık, hiç kimse…

SIRRI SAKIK (Muş) – Neyi lütfen? Neyi lütfen? Yani niye bizim hakkımızı…

BAŞKAN – Sayın Sakık, öyle vurma hakkınız yok. Benim uygulamamdan dolayı…

SIRRI SAKIK (Muş) – Sizin adil davranmanız gerekir.

BAŞKAN – Bir dinleyin lütfen.

SIRRI SAKIK (Muş) – Adil davranmıyorsunuz.

BAŞKAN – Adil davranıyorum ben.

SIRRI SAKIK (Muş) - Siz adil davranmıyorsunuz.

BAŞKAN – Açıklamasını yapacağım, siz bir susun önce.

Soru-cevap işlemi on beş dakika…

SIRRI SAKIK (Muş) – On beş dakikanın on dakikası… Bizim ne günahımız var?

BAŞKAN – Benim, Sayın Şandır’ın talep ettiğinde, vermediğimde tam yarısı soru sormakla meşguldü, ancak Sayın Bakanın müsaadesiyle Sayın Şandır’a söz verdim; nerede bunun adil davranmaması?

SIRRI SAKIK (Muş) – Peki, Sayın Şandır’dan önce “bitti” dediniz,  Sayın Şandır’a “buyurun” dediniz.

BAŞKAN – Evet, dedim. Sayın Bakan müsaade etti, verdim; hepsi bu.

SIRRI SAKIK (Muş) – Bize niye vermiyorsunuz? Sonra da adil olduğunuzu söylüyorsunuz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan müsaade etsin bir de Sayın Sakık’a  verin.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

SIRRI SAKIK (Muş) – Bizim grubumuzdan arkadaşlar olunca bir saniye müsaade etmiyorsunuz ama başka gruplardan olunca… Sonradan da adil olduğunuzu söylüyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Sakık, hiçbir grupla ilgili böyle değil, lütfen. Önce siz düşüncenizi bir değiştirin.

SIRRI SAKIK (Muş) –  Sen de ilk önce beyninin o ön yargılarını değiştir.

AHMET YENİ (Samsun) – Konuşma be!

BAŞKAN – Lütfen konuşmanızı düzeltin.

SIRRI SAKIK (Muş) – Siz konuşmanızı düzeltin.

AHMET YENİ (Samsun) – Saygılı ol biraz Başkana.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Niye, Başkan kendini savunamıyor mu?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Tabii, bu sorular içerisinden, arkadaşlarım müsaade ederlerse, son sorudan başlamak istiyorum, çünkü gerçekten Genel Kurulda bugün fazlaca gündeme getirildi sorularla ve görüşmelerle.

Geçici 1’inci maddedeki düzenleme, değerli arkadaşlar -biraz önce de kürsüde ifade etmeye çalıştım- çerçeve madde yazılır iken, orada, çerçeve maddenin gerekçesinde, Sayın Şandır, bu geçici 1’inci maddenin getirilişiyle ilgili gerekçemizde var. Çerçeve maddenin gerekçesinde: “İnfaz Hâkimliği Yasası’nın 6’ncı maddesine eklenen hükümler doğrultusunda, daha önceden verilmiş ve infaz hâkimliğinin incelemesinden geçmiş disiplin cezaları bakımından da aynı hakkı tanımak amacıyla söz konusu Kanun’a geçici madde eklenmektedir. Bu hak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde bulunan mevcut başvuralar bakımından da geçerli olacaktır.”

Şimdi, burada gerekçeyi bu şekilde izah etmeye çalıştık ama kürsüde biraz önce ifade etmeye çalıştım, Ali Gülmez kararı 2008’de verilmiştir, bu karar ile, Türkiye'nin infaz hâkimlerinin yapmış olduğu yargılama usulünün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 6’ncı maddesinin birinci fıkrasını ihlal ettiği karara bağlanmıştır. Bu, hem bugün devam eden dosyalar için geçerlidir hem de AİHM’de bekleyen 567 dosya için de geçerlidir. O açıdan…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Tekrar o dosyaları geri getirmek…

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Şöyle ifade edeyim: Otomatik bir, dosyaların açılması söz konusu değil burada, yasaya göre. Bu davaların, bu dosyaların muhatapları müracaat etmesi hâlinde… Zaten bunların o dosyada yazılı savunmaları var.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – O dosyalar tekrar buraya gelsin Sayın Bakan.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Buna ilaveten, kendisinin şahsen ya da  avukatının vicahi olarak hâkime karşı söyleyeceği bir şey var mı yok mu? İtiraz ederse hâkimin yapacağı şey şudur: “İtiraz ettiniz, buyurun gelin ne diyorsunuz, yazdığınızın dışında söyleyeceğiniz bir şey var mı?” Eğer hâkimin kanaatini değiştirecek yeni bir savunma ortaya koyabiliyorsa, hâkim onu haklı görür ise kararını değiştirebilecektir ama aksi hâlde şifahi olarak da yaptığı savunma ya da vekili aracılığıyla yaptığı savunma da önemli ölçüde sonucu değiştirecek değildir ve sadece AİHM’nin ihlal gerekçesini ortadan kaldırmak, Türkiye’nin almış olduğu ihlal kararlarını azaltmak ve tazminatları ödememek adına bu tasarıya konulmuştur.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bu dosyaların arasında terör örgütü yöneticileri var mı?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Değerli arkadaşlar, bu dosyalar, yani bu hüküm 73 milyon vatandaşın tamamı içindir.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ama o bekleyen dosyalar arasında…

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Burada Ahmet yararlanır, Hüseyin yararlanmaz gibi bir şey söyleyemeyiz. Bu konuda cezaevinde olan tutuklu ve hükümlülerin almış olduğu disiplin cezası var ise ve bunlar itiraz eder iseler bundan istifade ederler. Söz konusu olayda Abdullah Öcalan’ın İmralı Cezaevinde şu anda bulunması dolayısıyla 10’un üzerinde almış olduğu ceza vardır, bunların yaklaşık 9 tanesi infaz edilmiştir, doktor raporuyla rahatsızlığından dolayı infaz edilmeyen 2 tane cezası vardır. Bunlar öyle çok aman aman ahım şahım cezalar da değildir. Bunlar yirmi günlük hücre cezası şeklinde tertip edilmiş cezalardır, bir kısmı daha önce infaz edilmiştir. Burada önemli olan şey, bizim korktuğumuz, çekindiğimiz bu yirmişer günlük hücre cezaları mıdır mesele esas itibarıyla? Ama Türkiye’nin yaklaşık şu anda görülmekte olan -ki daha gelmekte olanlar var- hâlihazırda Dışişleri Bakanlığına tebliğ edilmiş olan 567 dosya var Sayın Şandır. Burada, efendim, mal beyanında bulunmamaktan dolayı cezaevinde bulunan kişi de istifade edecektir, gasp suçu işleyen kişi de istifade edecektir, hırsızlık yapan da istifade edecektir, çeteden dolayı içeri girmiş olan da istifade edecektir. Burada, muhtemel istifade edicilere bakarak, Türkiye’nin böyle bir sonuca katlanmasını istemek çok doğru bir tarz değil diye düşünüyorum.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Bakan, istediğimizden değil. Sorduğumuz şu: Bu 567 dosyanın içerisinde terör örgütü liderinin de dosyası var mı, terör örgütü yöneticilerinin dosyaları var mı?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Şu anda onların tek tek tadat edilmesini yapacak durumda değilim ama şu var…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ama esas soru bu.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Muhtemelen o dosyalar içerisinde her tür…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bu düzenleme terör örgütü liderine yeniden bir yargılanma yolunu açacak mı açmayacak mı?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Hayır, hayır…

BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen soruya cevap verin, karşılıklı konuşmayın.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Bakan, Öcalan disiplin cezası aldı da mı orada yatıyor?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Burada olabilecek en ileri şey, disiplin cezasıyla ilgili dosyasının gözden geçirilmesini sağlayabilir ama esas cezayı aldığı ana dosyayla ilgili hiçbir ihtimal söz konusu değil. Sadece disiplin dosyasıyla ilgili olarak, böyle bir dosyası varsa orada…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Varsa, yargılanabilecek.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Yargılanabilecek değil, itiraz yapabilecek. İtiraz yaparsa, hâkim onun şahsını ya da avukatını dinleyecektir. Dinleme sonucunda haklı görürse talebine uyacaktır, haklı görmezse reddedecektir. Bu kadar basit. Daha önce ana dosyada yapılan süreç gibi bir şey işleyebilir ama şu anda somut bir şey yok.

BAŞKAN – Sayın Bakan, cevap verme süresi tamamlanmıştır. Lütfen sözlerinizi tamamlayın.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Peki.

Değerli arkadaşlar, burada çok sayıda milletvekili arkadaşımızın soruları var. Bir önceki turda Sayın İçli gene “Ben sordum ama cevap alamadım.” dedi. Bütün bu sorulardan Genel Kurulda cevap veremediklerimizin tamamına yazılı olarak ben tek tek cevap vereceğim.

Arz ediyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, birleşime bir saat ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 19.39

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.43

BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 138’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı, şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

8’inci madde üzerinde dört adet önerge vardır, önergeleri geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 526 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 8 inci maddesiyle 5271 sayılı Kanunun 250 nci maddesine eklenmesi öngörülen dördüncü fıkranın başında yer alan “3/7/2005 tarihli ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 17 nci maddesinin birleştirmeye ilişkin hükümleri saklı kalmak üzere” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını ve “hükümlerine göre” ibaresinin “hükümleri uyarınca” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bekir Bozdağ

Ahmet Yeni

Ertekin Çolak

 

 

Yozgat

Samsun

Artvin

 

 

Mehmet Erdoğan

 

Mücahit Fındıklı

 

 

Gaziantep

 

Malatya

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

526 sıra sayılı TMK ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı nın 8.maddesinde "bu madde" kelimelerinden önce gelmek üzere, "zorunluluk olmadıkça" ibaresinin eklenmesini ayrıca, "çocukların yetişkinlerle birlikte yargılanmaları halinde üye hakimlerden biri, çocuk hakimleri arasından seçilir" şeklinde bir fıkra daha eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Rıdvan Yalçın

Oktay Vural

Mehmet Ekici

 

Ordu

İzmir

Yozgat

 

Hasan Çalış

Nevzat Korkmaz

Akif Akkuş

 

Karaman

Isparta

Mersin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 526 Sıra Sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına dair Kanun Tasarısı'nın Çerçeve 8. Maddesi ile düzenlenen 5271 Sayılı Kanunun 250. Maddesine eklenen fıkranın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"(4) Çocuklar, bu madde hükümlerine göre kurulan mahkemelerde yargılanamazlar ve bu mahkemelere özgü soruşturma ve kovuşturma hükümleri çocuklar bakımından uygulanmaz"

                        

Bengi Yıldız

M. Nezir Karabaş

Hamit Geylani

 

 

Batman

Bitlis

Hakkâri

 

Sırrı Sakık

Nuri Yaman

Hasip Kaplan

 

Muş

Muş

Şırnak

 

 

Osman Özçelik

 

 

 

Siirt

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 526 Sıra Sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 8. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali Rıza Öztürk

Halil Ünlütepe

Turgut Dibek

 

Mersin

Afyonkarahisar

Kırklareli

 

Ali İhsan Köktürk

Hüsnü Çöllü

Rahmi Güner

 

Zonguldak

Antalya

Ordu

“Madde 8- 5271 sayılı Kanunun 250 nci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Ali Rıza Öztürk konuşacak Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, bu maddede Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 250’nci maddesine dayanan özel yetkili ağır ceza mahkemeleriyle ilgili bir hususu görüşüyoruz. Bundan önce de konuşmamda söylediğim gibi, şu hâliyle, bu çocukların hiç birisini bu mahkemelerde yargılamaktan kurtaramayız. Bu tespitimi yaptıktan sonra şunu söylemek istiyorum değerli arkadaşlar: Biz sadece çocukların değil, büyüklerin de özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde yargılanmasına karşıyız. Şimdi, bununla ilgili bir hususu yüce Genel Kurulla paylaşmak istiyorum.

Biliyorsunuz, geçen günlerde Sayın Başbakan ile Cumhuriyet Halk  Partisi Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu bir görüşme yaptılar. Bu görüşmede Sayın Kılıçdaroğlu’nun beş tane önerisinden bir tanesi seçimin barajının düşürülmesi, bir tanesi de özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması idi. Sayın Kılıçdaroğlu’nun Başbakanla yaptığı görüşmeleri Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek 17 Temmuz 2010 tarihli Milliyet gazetesinde Fikret Bila’ya değerlendiriyor. Değerlendirirken tabii seçim barajının niye düşürülmemesi gerektiğini anlatıyor. Özel yetkili ağır ceza mahkemeleriyle ilgili Sayın Cemil Çiçek şunları söylüyor: “Sanıyorum Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu önerisi, son günlerde bu mahkemelerde görülen davalar ve yürütülen soruşturmalarla ilgili. Bu öneri, bir bakıma duygusal bir tepkiye dayanıyor. Oysa duygusal nedenlerle tepki yasaları yapmamak  ve yapılmışları kaldırmamak gerekiyor. Sayın Kılıçdaroğlu’nun sözünü ettiği 250’nci maddeye dayalı özel yetkili mahkemeleri biz CHP ile birlikte kurduk. Bu yasayı Avrupa Birliği uyum çalışmaları bağlamında birlikte çıkardık. O zaman Türkiye Büyük Millet Meclisinde sadece AKP ve CHP vardı. Bu konuda yapılan bir mutabakat sonucu bu düzenleme yapıldı.”

Değerli arkadaşlarım, gerçekten, bu demeci okuyunca 17 Temmuz günü ben de şaşırdım. Bir araştırmaya girdim. Bu Ceza Muhakemesi Kanunu hangi tarihte çıkmış, baktım. Türkiye Büyük Millet Meclisi tutanaklarına İnternetten girdim. 4 Aralık 2004 günü, bu özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin dayanağı olan CMK 250, 251 ve 252’nci maddeleri Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmüş ve kabul edilmiş. O zaman bu görüşmeler sürecinin her aşamasında Adalet Bakanı sıfatıyla Sayın Cemil Çiçek her konuda var. Cumhuriyet Halk Partisi adına söz alan o dönem Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç, açıkça, bu özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin dayanağını oluşturan CMK 250, 251 ve 252’nci maddelere Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun karşı olduğunu ve bu mahkemelerin eskiden beri faaliyette olan devlet güvenlik mahkemelerinin yerine kurulduğunu ve bu maddelere “hayır” oyu vereceklerini çok açık bir şekilde belirtmiş. Kimin önünde belirtmiş? Hükûmet sıralarında Adalet Bakanı sıfatıyla oturan Sayın Cemil Çiçek’in önünde belirtmiş ve Sayın Cemil Çiçek, bu kürsüye gelerek Cumhuriyet Halk Partisi Sözcüsünün konuşmasına yanıt vermiş, özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin neden gerekli olduğunu anlatmış.

Buradaki yazısında da Sayın Fikret Bila’ya bunları anlatıyor: Ben gerekli gereksiz tartışmasına girmek istemiyorum. Sayın Cemil Çiçek açısından özel yetkili ağır ceza mahkemeleri gerekli olabilir, devlet güvenlik mahkemelerinin ruhunu ve mantığını devam ettirmek istemiş olabilir ama yanlış olan, etik olmayan, ahlak dışı olan bir davranış şudur değerli arkadaşlarım: Bu ülkede yıllarca bakanlık yapmış, değişik kademelerde görev yapmış, Adalet Bakanlığı yapmış, şu anda da Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanlığı görevi yapan bir kişinin -kendi gözü önünde bu Mecliste yapılan bir konuşmayı dört sene geçtiğinden unuttuğunu varsayarak- “Bu özel yetkili ağır ceza mahkemelerini biz Cumhuriyet Halk Partisiyle birlikte kurduk.” diyerek hem Türk milletini hem milletvekillerini hem kamuoyunu yanıltma yoluna gitmiş olmasını ben ayıplıyorum, yadırgıyorum. Bu bir Avrupa ülkesinde olsa, acaba, toplumu böylesine yanıltan bir başbakan yardımcısı ya da bir bakan görevde kalabilir mi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Bunun anlamı şu demek, Sayın Cemil Çiçek diyor ki: “Canım, bu mahkemeleri biz birlikte kurduk.” O zaman da ben vatandaş olarak şunu söyleyeceğim: “Aa, canım, bu CHP’liler de Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da  ne yaptıklarının farkında değiller. Kendilerinin el birliğiyle kurduğu bu mahkemelerin, şimdi Başbakana kaldırılması önerisinde bulunuyorlar.”

Değerli arkadaşlarım, Sayın Cemil Çiçek’in bu topluma yalan söylemeye ne hakkı var? Sayın Cemil Çiçek yalan söylüyor çünkü Sayın Cemil Çiçek bu kürsüde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun buna karşı olduğunu…

AHMET YENİ (Samsun) – Cemil Çiçek yalan söylemez!

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – 4 Aralık 2004 günü bu kürsüde cevap veriyor yani bu, bilmezlik değil, bu, hatayla toplumu yanıltmak değil. Kendi gözünün önünde olan konuyu bile bile Başbakanla, ana muhalefet partisinin görüşmesini kalkıp da… Türkiye'nin en saygın gazetecisi Fikret Bila’ya “Canım, biz bu mahkemeleri birlikte kurduk.” demenin başka bir izahı var mıdır? Sayın Cemil Çiçek bu mahkemeleri bizim birlikte kurmadığımızı bildiği gibi tutanakları da biliyor. Şimdi, Türk halkı, aziz Türk milleti Sayın Cemil Çiçek’e mi inansın, resmî kayıtlara mı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin resmî kayıtlarına mı inansın değerli arkadaşlar? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -  Teşekkür ediyorum.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Dava açsın Cemil Çiçek bana, yalan söylüyor?

BAŞKAN -  Buyurun Sayın Bozdağ.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, Sayın Hatip konuşurken grubumuza hitaben Sayın Bakanın da ismini anarak, grubumuzun değerli bir mil-letvekilini yalancılıkla itham etmiştir. Uygun görürseniz bir iki cümle söylemek istiyorum, 69’a göre.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Başka yolu var mı, resmî tutanaklar burada!

BAŞKAN -  Sayın Bozdağ, yerinizden İç Tüzük’ün 69’uncu maddesine göre, ancak yeni bir sataşmaya mahal vermeden, lütfen.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ya ben sataşmadan söz istedim. Sadece ben…

BAŞKAN -  İki dakika söz veriyorum.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Evet, buradan da konuşuruz, mesele değil.

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Ver buna cevabını, ver!

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Ne cevap verecek ya, resmî tutanaklar burada. Neyin cevabını verecek? Okuduk orada, neyin cevabını verecek?

BAŞKAN -  Buyurun.

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

4.- Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım, 22’nci Yasama Döneminde Türk Ceza Kanunu Ceza Muhakemesi Kanunu, Kabahatler Kanunu ve bunların tatbikat kanunları Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasalaştırılmıştır. Bu yasalaştırma sırasında, bütün Türkiye şunu biliyor: Bu kanunlar o dönemde Mecliste bulunan CHP’li değerli milletvekili arkadaşlarımızın ve CHP’nin, AK PARTİ’li milletvekili arkadaşlarımızın ve AK PARTİ’nin beraber çıkardığı, mutabık kaldığı kanunlardır ve şimdi biz, burada 14 maddeyi iki gündür görüşüyoruz,  Türk Ceza Kanunu gibi bir kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu’nu kısa bir sürede konuştuk, görüştük ve yasalaştırdık. 250’nci madde de oy birliğiyle, beraber koyduğumuz bir maddedir ve bu maddenin yazımında da -ismini vermiyorum- CHP’den de değerli bir milletvekili arkadaşımızın büyük emeği vardır, beraber yaptık. Biz beraber yaptık, doğru olduğuna inanarak beraber yaptık, yalan söylediğimiz yok. Türk Ceza Kanunu’nun oy sonuçları ortadadır, beraber kabul yönünde hep birlikte oy kullandık, Ceza Muhakemesi Kanunu’na da kabul yönünde beraber oy kullandık…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – 250’nci maddede oy kullanmamıştır CHP, ret oyları…

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – 250’nci madde de öyledir, Orhan Eraslan’la konuşursan sana söyler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Resmî tutanaklar var, onlara bakarım ben, 27’nci Birleşim, Dördüncü Oturum…

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bozdağ.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan Vekili yapmış olduğu açıklamada, Sayın Ali Rıza Öztürk’ün söylediğinin aksine, gerçek olmayan bir şekilde, onun sözlerini başka bir alana çekmek suretiyle sataşmada bulunmuştur.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ben gerçeği söyledim, tutanakları okusun.

Bakın, Halil Ünlütepe oy verenlerden bir tanesi, yanında oturuyor Sayın Başkanım.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Söz istiyorum efendim.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ben sataşmadım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, sataşma söz konusu değil de yerinizden kısa bir açıklama.

Buyurun.

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Ne sataşması?

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Beraber yaptık ya!

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Yapmadınız beraber. Kardeşim, bak ben tutanaklara baktım.

VIII.- AÇIKLAMALAR (Devam)

3.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün sözlerini başka bir alana çektiğine ilişkin açıklaması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, Sayın Ali Rıza Öztürk, Sayın Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in Milliyet gazetesinden Fikret Bila’ya yapmış olduğu açıklamanın gerçek dışı olduğunu ifade ediyor, o günlerin tutanaklarını alıp ona dayanarak. Bu tutanaklar Fikret Bila’nın köşesinde de yayımlandı. 2004 yılı tutanaklarına bakılırsa, Sayın Muharrem Kılıç, o dönemin Malatya Milletvekili Cumhuriyet Halk Partisinden, 250’inci maddeye olan itirazını çok açık ve net bir şekilde ifade etmiştir. Lütfen, 250’inci maddeden hemen sonra gelen maddenin tutanaklarına, 250’den sonraki maddenin tutanağına lütfen bir bakın.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Hep beraber kabul verdik.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Aç da tutanakları oku.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Cemil Çiçek’in yalan söylediğine ilişkin iddiayı ağır bulabilirsiniz, ben onu biraz daha yumuşatayım, Sayın Cemil Çiçek doğru söylememiştir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)

4.- Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın; Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın; Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’nin; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 2 Milletvekilinin; Mardin (Eski) Milletvekili Ahmet Türk ve 20 Milletvekilinin; Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve Batman Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Adalet Komisyonu Raporu (1/775, 2/84, 2/407, 2/477, 2/508, 2/534, 2/711) (S. Sayısı: 526) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 526 Sıra Sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına dair Kanun Tasarısı'nın Çerçeve 8. Maddesi ile düzenlenen 5271 Sayılı Kanunun 250. Maddesine eklenen fıkranın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"(4) Çocuklar, bu madde hükümlerine göre kurulan mahkemelerde yargılanamazlar ve bu mahkemelere özgü soruşturma ve kovuşturma hükümleri çocuklar bakımından uygulanmaz"

                                                                                        Bengi Yıldız (Batman) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyor Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Nezir Karabaş, Bitlis Milletvekili.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamuoyunda taş atan çocuklarla ilgili düzenleme olarak geçen, hazırlanan tasarının 8’inci maddesi üzerine verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün, terörle mücadele kanununun çocuklarla ilgili düzenlemelerini kaldıran, nispeten iyileştiren değişikliklerle ilgili tasarıyı görüşüyoruz, dünden beri. Bilindiği gibi toplumun tüm kesimlerinde, sivil toplum örgütlerinde, barolarda, insan hakları derneklerinde, kadın örgütlerinde ve uluslararası arenada bir baskı oluştu. Tabii, Türkiye’de hem adliyelerde hem de nereye giderseniz asılan şey “Adalet mülkün temelidir.” yazar… Aslında Türkiye’de adalet, mülkü olanlar için vardır. Kimin mülkü varsa, kim güçlüyse, erkse onun için adalet vardır. Eğer güçseniz, erkseniz, iktidarsanız adaleti, kanunları, yasaları hem ulusal hem uluslarüstü yasaları çiğneyebilirsiniz.

Şimdi, Türkiye, 1995 yılında Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni imzalamıştır. Yine, Türkiye, 2005 yılında Çocuk Koruma Kanunu’nu çıkarmıştır, düzenleme yapmıştır. Yine, Türk Ceza Kanunu’nda mevcut düzenleme ve tanım “Kişi on sekiz yaşını doldurmayıncaya kadar çocuktur.” Ama Türkiye Büyük Millet Meclisi hem Anayasası’ndaki genel ilkeleri hem Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesini hem 2005’te kabul ettiği Çocukları Koruma Kanunu’nu, hepsini çiğneyerek, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu kanunları, bu yasaları Anayasası’nda çiğneyerek terörle mücadele kanununu çıkartmıştır ve terörle mücadele kanunu, aslında halka, başta da Kürt halkına, onun tüm fertlerine ve çocuklarına terör uygulama yasası olarak gelmiştir bugüne kadar.

Şimdi, AKP adına burada konuşan hatip diyor ki: “Biz her bu yasayı getirdiğimizde, PKK bu yasanın çıkmasını istemiyor; bu onun için bir avantajdır, her seferinde eylem yapıyor.”

Değerli milletvekilleri, bu yasayı çıkaran, 2006’da AKP İktidarıdır ve o dönemde AKP ve CHP Parlamentodadır. Bu yasa, o dönemde çok itiraz edilmeden Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıkıyor. Bugüne kadar da Hükûmetin ve AKP Grubunun bu yasayı görüşmemesinin nedeni, aslında birilerinin işine yaradığı değil. Eğer bu yasa PKK’nin elinde bir silahsa, siz 2006’dan bugüne kadar PKK’nin eline silah mı verdiniz AKP İktidarı olarak? Yani bunu, bazı Anayasa’yı, belli konulardaki yasaları 12 Eylüle bağlıyorsunuz, diyorsunuz ki: “Darbe getirdi, bunları getirdi.” Birçok uygulamayı, yasayı 2002 öncesine, iktidar olduğunuz dönemlerin öncesine bağlıyorsunuz, diyorsunuz ki: “Onlar geldi, biz değiştirmek istiyoruz ama koşullar, şeyler elverdiği sürece.” Peki, kendinizin çıkardığı bir yasayı, Terörle Mücadele Yasası’nı, gelip 2010’da, sivil toplum örgütlerinin, Kürt halkının, uluslararası kurumların, aydınların baskısıyla -aslında çok da çıkarmak istemiyorken- buraya getirmek zorunda kalıyorsunuz, ondan sonra da bu yasayla ilgili değerlendirme yaparken bu tür değerlendirmeler yapıyorsunuz. Yani dünyanın neresinde, bir iktidar size… Bu yasayla ilgili -bize göre eksik olan ama olumlu olan- bu değişiklikleri yaptığınız zaman, burada halkın karşısına çıkıp o çocuklardan, o çocukların ailelerinden özür dileyip “Biz 2006’da yanlış yaptık. 2006’da, bu uygulamalar hem haksız bir şekilde, yasalara, uluslararası yasalara, Türkiye'nin Ceza Kanunu’na ve kabul ettiği sözleşmelere aykırıydı, bununla biz adım atacağımızı sandık ama bu hem toplumun tepkisini çekti hem de bu konuda Türkiye Cumhuriyeti devletine, hükûmetine, icraatlarına bir fayda sağlamadı.” Bunu derseniz bu kabul edilebilir fakat işte, bu bilmem kimin silahıdır, biz, her değiştirmek istediğinizde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurun.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) – Evet, Sayın Bakan da burada. Şimdi, Terörle Mücadele Kanunu, aslında halkın üzerinde sürdürülen bir terör yasasıdır. Çocuklarla ilgili bu düzenlemeler yapılıyor ama bu düzenlemelerin bir an önce tüm herkes için uygulanması gerekiyor. Yoksa, Sayın Bakan, Sayın Hükûmet, yine toplumda, halkta, Kürtlerde, uluslararası arenada bu hukuksuzluğun kaldırılması için bir baskının olması mı gerekiyor? Siz, bugüne kadar, başta çocuklar, vatandaşlar, bir eyleme, bir basın açıklamasına, bir mitinge katıldığı için, üç dört yasadan, üç dört ayrı maddeden, insanları onlarca yıl cezalandırmışsınız, bunlar hukuk dışıdır.

Terör örgütü üyesi olmamasına rağmen terör örgütü üyesi gibi yargılanma, hukuk dışı bir söylemdir, bir uygulamadır. Bir an önce, bu düzenlemelerle birlikte herkese uygulanacak bir yasanın çıkarılması, Terörle Mücadele Kanunu’nun baştan sona değiştirilmesi gerekir diyorum, saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

526 sıra sayılı TMK ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısının 8. maddesinde "bu madde" kelimelerinden önce gelmek üzere, "zorunluluk olmadıkça" ibaresinin eklenmesini ayrıca, "çocukların yetişkinlerle birlikte yargılanmaları halinde üye hakimlerden biri, çocuk hakimleri arasından seçilir" şeklinde bir fıkra daha eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Mehmet Ekici (Yozgat) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Akif Akkuş efendim.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Akif Akkuş, Mersin Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 526 sıra sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Hakkâri Çukurca’da 6 kahraman Türk evladı daha hain kurşunlara hedef olup şehadet şerbetini içti. Bu kahramanları ve vatan için şehit olan bütün şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor, şehitlerimize rahmet, acılı ailelerine sabırlar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, şimdi, biz aşağı yukarı iki gündür bu 526 sıra sayılı yasanın üzerinde konuşmaktayız ve birçok şey söylendi, yerine göre, zaman zaman ortam elektriklendi ama bu yasanın muhalefet tarafından bir kısmına itiraz edildi, ufak tefek değişiklikler yapılması istendi. Buna rağmen, iktidar, muhalefete muhalefet olsun diye âdeta, bunlara karşı çıktı.

Tabii, ben bu sözlerimden sonra diyorum ki yapılan her yanlış yasa yeni yanlışlara sebep olacaktır. Bu çocuklara ceza azaltılmasından ziyade bunların eğitilmesi gerekmektedir, aksi takdirde, af yeni olayları meydana getirecek ve teröristi yeni ve dozu artan olaylara teşvik edecektir. Çünkü biz de nihayet gençlik, çocukluk yaşadık. Bu çocukluk sırasında yaptığımız bir işten dolayı eğer ceza görmediysek ve yerine taltif edildiysek o zaman bunun dozunu artırarak yeni birtakım olayları yapmaya gayret ettik yahut da yaptık diye belirtiyorum.

Değerli milletvekilleri, vatandaş soruyor: “Bu yasa ile ne değişecek?”, “Terör suçları için idam geri mi gelecek?” diye soruyorlar. “Kuzey Irak’a kapsamlı bir kara harekâtı mı düşünülüyor?” diye soruyorlar. “Ortalık yangın yerine dönmüş. OHAL mi gelecek?” diye soruyorlar. “Bu yasayla çocukların arkasına saklanan bazı suçlulara ve suçlara af mı getiriliyor?” diye soruyorlar maalesef.

Değerli milletvekilleri, tabii çocuk terörünün mutlaka önlenmesi gerekiyor. Ülkemizde bugün bir çocuk terörü var. Çocuk dediğimiz insanlar, nihayet her türlü fiziksel anatomisi, yapısı gelişmiş insanlar eline taş da alıyor, silah da alıyor, başka bir şeyler de alıyor ama biz olayı öyle küçümsüyoruz ki bu yasayla, taş atan çocukları âdeta sekiz, on yaşını geçmeyen çocuklar gibi görüyoruz. Hâlbuki bunun içerisinde on yedi yaşında da var, on sekiz yaşına bir gün olanlar da mutlaka var. Onun için biz bunu rehabilite etmekten başka bir şey yapamayız. Bu çocukları suça itenler, o çocuklarla aynı ortamda olanlardır ve acil tedbirlerle yakalanmalıdırlar.

İki, çocuğa mutlaka özen gösterilmeli, göstermeyeni Çocuk Koruma Kanunu kapsamında değerlendirmelidir, devlet bütün unsurlarıyla varlığını hissettirmelidir. Suç işleyen varsa tam bir eğitim kompleksi içinde eğitilerek rehabilite edilmelidir. Aksi  takdirde vatan müdafaasına katılmış yiğit, çocuk ve gençlerimizin ruhunu incitirsiniz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sekiz yıldır ülkeyi idare eden AKP kadroları her konuda olduğu gibi bu konuda da maalesef bütünlemeye kalmış, hatta sınıfta kalmıştır diyebiliriz. Dolayısıyla, bu Hükûmet işsizliğe, yokluğa, yoksulluğa ve yolsuzluğa bir çözüm getiremediği gibi teröre ve çocukların bu konuda yoğun istismarına da çare bulamamıştır.

Bu yasa teklifinin başlıca özelliği olan palyatif tedbirlerle konu gündeme taşınmıştır ve bu yasanın bu taş atan çocuklar olsun, diğer çocuklar olsun yahut teröre katılanlar olsun -bunlara herhangi bir- bu milleti rahatlatacak bir çözüm getireceği kanaatinde olmadığımı belirtmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, burada size iki tane gazete kupürü göstermek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurun.

AKİF AKKUŞ (Devamla) – Bakın, birisi maalesef devletin bankalarından verdiğimiz büyük kredilerle alınmış bir yandaş medya, birisi de kendi parasıyla gazete hâline gelmiş bir medya. Birisinde, bakıyorsunuz Sayın Başbakanın gözyaşlarını göstermeye çalışıyor, birisi de 7 şehidimizin haberini veriyor, onları göstermeye çalışıyor. Bunu da değerlendirmenize sunuyorum.

EYÜP AYAR (Kocaeli) – Diğer yarısına baksana! Yarısını kesmişsin…

AKİF AKKUŞ (Devamla) – Olsun…

Şimdi, biliyorsunuz, 80 öncesi Türkiye’de birçok olaylar yaşandı. Necip Fazıl bir  toplulukta sohbet ederken bir vatandaş içeri giriyor ve üzüntülü, ağlayarak diyor ki: “Yine bir şehidimiz var.” Tam o sırada birisi daha giriyor arkasından -genellikle gayrimillî görüşçü olma ihtimali büyük- “Bugünlerde şehit enflasyonu var.” Böyle, alaycı, bir istihza ile bunu söylüyor. Bunun üzerine Necip Fazıl diyor ki: “Siz, gül dibine dökülmüş gübre üzerindeki sinek kadar olamazsınız. Yıkıl şuradan!” diye belirtiyor, hitap ediyor. (MHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 526 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 8 inci maddesiyle 5271 sayılı Kanunun 250 nci maddesine eklenmesi öngörülen dördüncü fıkranın başında yer alan “3/7/2005 tarihli ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 17 nci maddesinin birleştirmeye ilişkin hükümleri saklı kalmak üzere” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını ve “hükümlerine göre” ibaresinin “hükümleri uyarınca” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Bekir Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Çocuklarla büyüklerin davalarının hiçbir şekilde birleştirilmemesi amacıyla bu değişiklik önergesi verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Tasarının 8’inci maddesinin oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına dair önerge vardır; önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 526 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesinin oylamasının İç Tüzük’ün 81’inci maddesine göre açık oylama yoluyla yapılmasını arz ederiz.

BAŞKAN – Mehmet Şandır? Burada.

Şenol Bal? Burada.

Erdal Sipahi? Burada.

Erkan Akçay? Burada.

Hasan Özdemir? Burada.

Akif Paksoy? Burada.

Mustafa Kemal Cengiz? Burada.

Metin Ergun? Burada.

Nevzat Korkmaz?

HAKAN COŞKUN (Osmaniye) – Takabbül ediyorum.

BAŞKAN – Hakan Coşkun tekeffül etti, buyurun.

Akif Akkuş? Burada.

Hüseyin Yıldız? Burada.

Behiç Çelik? Burada.

Mümin İnan? Burada.

Abdülkadir Akcan? Burada.

Yılmaz Tankut? Burada.

Beytullah Asil? Burada.

Ertuğrul Kumcuoğlu? Burada.

Emin Haluk Ayhan? Burada.

Muharrem Varlı? Burada.

Recep Taner? Burada.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 526 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın  8’inci maddesinin açık oylama sonucu:

“Oy sayısı :      200

Kabul        :      177

Ret            :        23 (x)

                        Kâtip Üye                                                   Kâtip Üye

                    Yusuf Coşkun                                           Bayram Özçelik

                           Bingöl                                                        Burdur”             

Böylece 8’inci madde kabul edilmiştir.

9’uncu madde üzerinde dört adet önerge vardır.

Önergeleri geliş sırasına göre okutup, aykırılıklarına göre işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/775 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 9 uncu maddesi ile düzenlenen 5275 sayılı kanunun 107 nci maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen cümlede geçen “çocuklar hakkında” ibaresinin “çocuklara” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                    Ali Öztürk

                                                                                                                       Konya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 526 sıra sayılı yasa tasarısının 9. maddesindeki “Bu fıkra hükümleri çocuklar hakkında uygulanmaz” ifadesi yerine “Bu fıkra bütün çocuklar hakkında uygulanmaz” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Ahmet Tan

Ali Oksal

 

Malatya

İstanbul

Mersin

 

Rahmi Güner

 

Tansel Barış

 

Ordu

 

Kırklareli

                              

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 526 Sıra Sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın Çerçeve 9. Maddesinin “13/12/2004 tarihli ve 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 107. Maddesinin 4. Fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bengi Yıldız

M. Nezir Karabaş

Hamit Geylani

 

Batman

Bitlis

Hakkâri

 

Nuri Yaman

Sırrı Sakık

Hasip Kaplan

 

Muş

Muş

Şırnak

                                                        Osman Özçelik

                                                                 Siirt

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülen 526 sayılı tasarının 9. maddesinin  madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

                        

Rıdvan Yalçın

Hasan Çalış

Nevzat Korkmaz

 

 

 

Ordu

Karaman

Isparta

 

 

Şenol Bal

Oktay Vural

Hasan Özdemir

 

 

İzmir

İzmir

Gaziantep

 

 

 

Mehmet Ekici

 

 

 

 

Yozgat

 

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Şenol Bal, İzmir Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 526 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, topyekûn Türk millî varlığına karşı büyük bir saldırı, büyük bir taarruz bahis konusudur. Bu duruma Hükûmetin uyguladığı siyaset ve ortaya koyduğu iradeyle çanak tutulmaktadır. Bakın Soros’un beslemeleri bir rapor yayınladı, Anayasa’mızda değiştirilmesi teklif edilemeyecek maddelerin değiştirilmesini istiyorlar.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Halt etmişler.

ŞENOL BAL (Devamla) – “Türk milleti” kavramının Anayasa’dan çıkarılmasını istiyorlar. Siz yabancı da değilsiniz, grup başkan vekillerinizden biri de bunu zaten telaffuz etmişti. Eğitim dilinin sadece Türkçe olmamasını istiyorlar, istiyorlar, istiyorlar, istiyorlar. Stratejist, yazar, aydın gibi benzer unvanlarla donatılmış ne idüğü belirsiz bir grup insan yazılı ve görsel medyada, âdeta Türk milletinin başka çaresi kalmamışçasına bölücü terörün talep ve istekleri doğrultusunda çözüm önerileri ortaya koyuyor. Hükümetin de, maalesef, aynı doğrultuda söylem ve icraatlar yapması Türkiye’yi gerçekten çok sıkıntılı bir noktaya getirmiştir. “Çözüm” diye önerilen formüllerin hiçbirisi esasen bu meselenin çözülmesine değil, milletimizin çözülmesine, ülkemizin parçalanmasına sebep olacak projelerdir. Tüm bu faaliyet ve gayretlerin tek amacı, değerli milletvekilleri, Türk kamuoyunu baskı altına alıp bunaltmak ve kendi tekliflerinin uygulanmasına tepki gösterilmemesini sağlamaktır.

Ben buradan aziz milletimize seslenmek istiyorum: Oynanan oyunlara gelmeyiniz. Bir kısım medya vasıtasıyla kurgulanan senaryolardan da ürkmeyiniz. Hükûmetin takiyelerine prim vermeyiniz. Hükûmetin gerek açılım projeleri gerek etnik farklılıkları öne çıkarma ve gerekse terör ve bölücülükle mücadele eden unsurlar üzerindeki baskısı bugünkü ortamın doğmasının temel sebebidir. Bir başka deyişle, Türkiye’de siyasi irade, bölücülük ve terörü yok etme maksadına değil tam tersi istikamette tecelli etmektedir.

Değerli milletvekilleri, etnik bölücülüğün ve terörün amacı daha fazla demokrasi ve insan hakları elde etmek değildir, kültürel ve demokratik taleplerin elde edilmesi de değildir. Emperyalizme taşeronluk yapan bölücü terör örgütü ve siyasi uzantıları, nihai isteği olarak İmralı canisinin serbest bırakılmasını istemektedir. Millî ve üniter devlet yapımızı ve demokratik rejimi yıkmak istemektedir. Zaman zaman da dillendiriyorlar, toprak talep etmektedirler, ayrı devlet olmak istemektedirler. Şu anda altyapı hazırlamaktadır. Barzani’nin dört gün önceki, beş gün önceki açıklamalarına dikkat edin, AKP İktidarının yöneticilerinin gerek zihniyetleri gerekse oy kaygıları  ve en önemlisi icazet aldıkları merkezlerin baskısıyla, bu bölücü talepleri gerçekleştirmek adına açılım garabetini ve Anayasa değişiklik paketini ortaya koymuşlardır. Bu yapılanlar, bölücü taleplerin gerçekleştirilmesinde bölücüleri cesaretlendirmiş ve azdırmıştır. Bir yandan katliamlarına devam ederken bir yandan da açık açık pazarlık yapmaktadırlar.

Özellikle AKP’ye oy vermiş vatandaşlarımıza bu kürsüden seslenmek istiyorum: Siz, oyunuzu bu partiye vekâlet verirken yüce milletimizin egemenliğinin birileriyle paylaşılması, insanlarımızın birbirine düşman olması, milletin parçalanması için mi oy verdiniz? Siz, AKP’ye cumhuriyetin değer ve ilkelerini, Anayasa’yı istediği gibi çiğnesin diye mi oy verdiniz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Değerli milletvekilleri, siz de dinleyin.

Siz, AKP’ye bu ülkenin tüm değerleri ayaklar altına alınsın diye mi oy verdiniz? Siz, AKP’ye bölücü terörle pazarlık yapsın, isteklerini yerine getirsin diye mi oy verdiniz? Siz, AKP’ye her geçen gün fakirleşerek dilenci durumuna düşürülen muhtaç insan manzaraları alabildiğince artsın diye mi oy verdiniz? Evet, emanet verdiğiniz oyların hesabını sorun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

ŞENOL BAL (Devamla) – Önümüzdeki referandumda Anayasa değişikliğine “Hayır.” oyu vererek bu hesabı sorun değerli vatandaşlarımız.

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Bu millet size öyle bir şamar vuracak ki tepetaklak olacaksınız.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

ŞENOL BAL (Devamla) – İktidar olanlara da seslenmek istiyorum; etnik köken fitnesini önce zihinlere sokup sonra “millî birlik ve kardeşlik” diyerek milleti kandırmayın, değerli milletvekilleri. Elinizde, arkanızda, yanınızda hangi güç olursa olsun bilmeniz gerekir ki, bu milletin inanılmaz ve çözülemez bir sağduyusu vardır. Bu millet çok sabırlıdır, sonuna kadar bekler ve cevabını en sert şekilde verir, hesabını sorar.

Sayın Başbakan, annelerin duygularını istismar etmeyiniz. Siz çünkü Türk analarını tanımıyorsunuz, çünkü Türk tarihini de bilmiyorsunuz. Analarımızın, bu ülkenin bölünmez bütünlüğü için, çocuklarının hür ve bağımsız bir ülkede yaşayabilmesi için nelerden vazgeçebileceğini bilmesi mümkün değil Başbakanın.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, konuşmacı Hükûmetimize ve grubumuza çok ağır hakaretlerde bulunmuştur.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Ne dedi konuşmacı?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – 69’uncu maddeye göre söz istiyorum Sayın Başkan. İfadeleri isterseniz söyleyeyim.

ŞENOL BAL (İzmir) – Her zaman söylediklerimiz.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Ne dedi?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Terör örgütüyle pazarlık yapmakla itham etti Sayın Başkan.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Yapmadınız mı? Karşılamadınız mı?

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Milletvekilleri…

Sayın Canikli, sözleriniz anlaşılmadı efendim, tekrarlar mısınız.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Konuşmacı Hükûmetimize, grubumuza çok ağır hakaretlerde bulunmuştur.

BAŞKAN – Ne diye hakarette bulundu?

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Barzani’yi karşılamadınız mı?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen… Bir dinleyelim Sayın Canikli’yi.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bunlardan bir tanesi, terör örgütüyle, bölücü örgütle pazarlık yapmakla suçlamıştır Sayın Başkan, bundan daha büyük hakaret olur mu Allah aşkına? Çok net olarak…

BAŞKAN – Sayın Canikli, Tüzük gereği sormak zorundayım ben. Niye kızıyorsunuz yani?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ben de söylüyorum Sayın Başkanım.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, arkadaşlar da önergelerinde çıkarlar, konuşurlar…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Hakaret edeceksin, ondan sonra da önergede konuş…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Her görüşümüz Hükûmetin hoşuna gidecek değil.

BAŞKAN – Sayın Canikli, yeni bir sataşmaya mahal vermeden iki dakika süre veriyorum. (AK PARTİ ve MHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

Lütfen sayın milletvekilleri…

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Yakut, Sayın Başkan, niye söz veriyorsunuz?

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

5.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biz hiç kimsenin eleştiri sınırları içerisinde kalarak yaptığı konuşmalara bir itirazda bulunmuyoruz.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, niye söz veriyorsunuz?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Elbette, muhalefet eleştirebilir.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Yani komünist partisini geçtiniz. Böyle şey olur mu?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bu eleştiriler ağır da olabilir. Buna bir itirazımız yok, olamaz da…

ŞENOL BAL (İzmir) – Görüşmediniz mi?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …ama hiç kimsenin hakaret etme hakkı yok.

YILMAZ TANKUT (Adana) – Kimse hakaret etmiyor.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Eğer Türkiye’de bölücü terör örgütüyle pazarlık yapılmışsa, ki, Hükûmetimiz hiçbir zaman, ne böyle bir düşünce aklına gelmiştir ne de böyle bir projeyi hayatına koymuştur… (MHP sıralarından gürültüler)

ŞENOL BAL (İzmir) – Habur neydi?

RECEP TANER (Aydın) – Habur’da ne oldu Habur’da? 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Ama Türkiye’de terör örgütüyle pazarlık yapılmışsa, bu 2000 yılında yapılmıştır değerli arkadaşlar, 2000 yılında. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Açın bakın, 12 Ocak 2000 tarihli belgeyi açın bakın, altında kimlerin imzası var?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Habur’da ne oldu, Habur’da?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Ve o belgede diyor ki terör örgütü başına: “Ben seni idam etmiyorum.” diyor açık olarak…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Yalanın batsın!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – “Sen de terör faaliyetlerini durduracaksın.” diyor. (MHP sıralarından gürültüler) Nedir bu? Açın okuyun, 12 Ocak 2000 tarihli. Altında kimin imzası var? Eğer illa bir pazarlık istiyorsanız işte pazarlık budur değerli arkadaşlar.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – İspat edeceksiniz. İspat etmezsen müfteri olursun.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Burada gerçekleri konuşmamız lazım. Bu referanduma, Anayasa değişikliğine en çok karşı çıkanlardan bir tanesi de terör örgütü PKK.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Getir o belgeyi.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Doğru değil mi? Referandumda “Hayır” çıkması için terör örgütü canla başla çalışıyor, canla başla çalışıyor. Bir de bunu düşünün siz değerli… (MHP sıralarından gürültüler) Bir de bunu düşünün, bunu vicdanınızda bir değerlendirin bakalım.

ALİM IŞIK (Kütahya) –Kendi vicdanında sen değerlendir sen. 

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bu süreç eğer gerçekten PKK’nın işine geliyorsa neden bu sürece en çok tepkiyi, en ağır tepkiyi PKK koyuyor?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Habur’u anlat.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Engellemek için her türlü gayret içerisinde PKK. Bunun değerlendirmesini iyi yapın değerli arkadaşlar. (MHP sıralarından gürültüler) Lütfen, lütfen akıl yürütün akıl. Yani suçluyorsunuz, diyorsunuz ki: “Bu açılım süreci en çok PKK’nın işine geliyor.” Ancak en çok karşı çıkan, en çok eleştiren…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Canikli…

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –…en çok muhalefette bulunan…Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Canikli.

ŞENOL BAL (İzmir) – Onlar numara, numara.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Daha fazlasını istiyorlar. Habur’u anlatacaksınız, Habur’u.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)

4.- Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın; Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın; Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’nin; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 2 Milletvekilinin; Mardin (Eski) Milletvekili Ahmet Türk ve 20 Milletvekilinin; Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve Batman Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Adalet Komisyonu Raporu (1/775, 2/84, 2/407, 2/477, 2/508, 2/534, 2/711) (S. Sayısı: 526) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum… Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

ŞENOL BAL (İzmir) – Bir ileri, iki geri gidiyorsunuz.

MEHMET OCAKDEN (Bursa) – PKK’yla birlikte ortak hareket edin, en güzeli budur.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Birlikte boykot edin, boykot.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Korumaya devam edin siz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri bir saniye.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan ben söz istiyorum 69’a göre.

BAŞKAN – 69’a göre ne diye söz istiyorsunuz?

(MHP ve AK PARTİ sıralarından karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri lütfen.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - İlzam etmiştir Sayın Konuşmacı. İfadeleri bizim üzerimizde sataşma mahiyeti taşımaktadır, ben söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çelik. (MHP sıralarından alkışlar)

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

6.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidar partisinin Grup Başkan Vekilinin konuşması fevkalade içler acısı.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Deminki neydi?

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) -  Gerçekleri saptıran bir konuşma olarak hepiniz dinlediniz. Milliyetçi Hareket Partisi terör örgütüyle ve terör örgütünün başıyla hiçbir zaman herhangi bir konuda ne bir uzlaşma içerisinde olmuştur. Tam tersine yasaların emrettiği her şeyi yapmıştır (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – İdam hariç.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri lütfen.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – ve idam kararına Anayasa’dan kaldıran sizsiniz bunu binlerce kez Milliyetçi Hareket Partisi hatipleri ifade etmesine rağmen firavun inadınca inat ediyorsunuz ve gerçekleri kabul etmiyorsunuz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Başbakanlıkta iki yıl dosyayı kim bekletti?

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) - Onun için, Milliyetçi Hareket Partisinin görüşünü büyük Türk milleti çok iyi bilmektedir. İdamı kaldıran sizsiniz, Habur’da terör örgütü mensuplarını karşılayan sizsiniz...

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Yargı kararını uygulamadınız, yargı kararını!

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) -  ...İmralı’ya devletin en üst yetkililerini gönderip, onunla görüşüp, ona göre açılım politikaları üreten sizsiniz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – İdam kararını uygulamayan sizsiniz!

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) - Türk milleti de bunu biliyor.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)

4.- Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın; Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın; Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’nin; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 2 Milletvekilinin; Mardin (Eski) Milletvekili Ahmet Türk ve 20 Milletvekilinin; Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve Batman Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Adalet Komisyonu Raporu (1/775, 2/84, 2/407, 2/477, 2/508, 2/534, 2/711) (S. Sayısı: 526) (Devam)

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 526 Sıra Sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın Çerçeve 9. Maddesinin “13/12/2004 tarihli ve 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 107. Maddesinin 4. Fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Bengi Yıldız (Batman) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Bengi Yıldız, Batman Milletvekili.

BENGİ YILDIZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Faşizm bir hastalıktır. Irkçılık ve kafatasçılık, inkârcılık, başka kültürleri ve dilleri inkâr etme, bastırma, yok sayma ve aynılaştırma da bir hastalıktır. Bunu savunanlar da hastalıklı bir ruh hâline sahiptirler. 

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubundan bir arkadaş, bir milletvekili demin “Siz de boykot edin.” şeklinde muhalefet partilerine bir seslenmede bulundu, bunu yadırgıyoruz. Boykot, bu Anayasa sürecinde her vatandaşın bir hakkıdır. Barış ve Demokrasi Partisi olarak bizim içinde olmadığımız bir Anayasa paketini, bizim muhatap alınmadığımız bir Anayasa paketini, bizim tekliflerimizin önemsenmediği bir Anayasa paketini, yani bizi görmeyen bir Anayasa paketini biz de görmeyeceğiz, muhatap almayacağız şeklinde yaklaşımımız vardır. Dolayısıyla bunu başka şekilde... (AKP sıralarından gürültüler)

O arkada İnternet okuyacaksan sesini çıkarma ya da doğru dürüst dinlemesini öğren!

SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) – Doğru konuş, doğru dinleyelim.

BENGİ YILDIZ (Devamla) – Bilmiyorsun, işte dinlemesini de bilmiyorsun, saygın da yoktur yani. Biz burada görüşümüzü ifade ediyoruz...

SONER AKSOY (Kütahya) – Sen önce konuşmasını öğren!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen... Niye müdahale ediyorsunuz?

BENGİ YILDIZ (Devamla) – Sen uyuyorsun, gece yarılarına kadar uyuyorsun o arka sıralarda.

BAŞKAN – Sayın Yıldız, lütfen Genel Kurula hitap edin.

SONER AKSOY (Kütahya) – Sen konuşmasını öğren, biz uyumayız!

BENGİ YILDIZ (Devamla) – Sen öğren! Senden mi öğreneceğim?

SONER AKSOY (Kütahya) – Tabii!

BENGİ YILDIZ (Devamla) – 526 sıra sayılı Yasa’nın 9’uncu maddesinde belirli iyileştirmeler var ama ne yazık ki mevcut Terörle Mücadele Kanunu ve Türk Ceza Kanunu faşist bir ruh hâline sahiptir. En azından 12 Eylül Anayasası ve hukuku gibi faşizm kokan bir düzenlemeye sahiptir, hem TMK hem TCK. Dolayısıyla bunun köşesinden bucağından, 2006 yılında çıkarıp, şimdi, tıpkı Anayasa gibi yamayla düzeltilebilecek bir yasa değildir. Irkçı, ötekileştirici bir düzenlemedir ve halkımızın başına da bela bir düzenlemedir.

Kürt sorununu daha çok tutuklama, daha çok öldürme üzerinden çözmeyi önerenler, doksan yıllık inkâr ve imha politikalarının iflas ettiğini görmeyenler, eğer bunu göremiyorlarsa, bu halka daha çok acı çektirecektir demektir. Çünkü kimse, Kürtleri asimilasyon ve imha konseptiyle teslim alamayacaktır. Kürt halkı, binlerce yıldır bu toprakların asli unsurudur. Göçmen değildir, misafir değildir, hiç kimsenin lütfuna da gerek duymuyor. Kürt halkı, birilerinin kabulü veya inkârı üzerinde var veya yok olmaz. İnsanlığın ve uluslararası hukukun ve devletimizin de imza altına aldığı uluslararası sözleşmelerin ve uluslararası hukukun getirmiş olduğu hakları talep etmek bizim en meşru ve yasal haklarımızdır.

Türkiye eğer bu sorunu çözmek istiyorsa, bugüne kadar altına imza attığı Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’ndeki çekinceleri, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ndeki çekinceleri, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’ndaki çekinceleri ortadan kaldırarak ülkemizdeki temel problemleri giderebilir. Bunu bile Kürtlere ve ötekilere çok görenler bu sorunları çözmenin çok uzağında durmaktadırlar.

Ülkemizde yaşanan Kürt sorunu ve ondan kaynaklı sorunları bir asayiş ve bir terör sorunu olarak göstermeye çalışanlar, İttihat Terakki ve onların siyasi uzantıları doksan yıldır yaşanan acıların ve ölümlerin tek sorumlusudur. Bugün, taş atan çocuklar şahsında çocukları suçlu gösteren, çocukların suç işlediğini… Devletin ve yöneticilerin de buradaki sorumluluklarını görmemesi bu sorunun temelinde yatan çözümsüzlük politikalarıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

BENGİ YILDIZ (Devamla) – Sayın Başbakan 12 Eylüldeki zulme ve idamlara gözyaşı döküyor; her insanın da dökmesi gerektiğine inanıyoruz fakat bugün de aynı sorunların katmerlisini yaşıyoruz. Ölümler, işkenceler her gün halkımızın yakasına yapışıyor. Bunun için ağlamak için, bunun hesabını sormak için, bu sorunları bitirmek için, demokratik ve barışçıl bir çözüm bulmak için otuz yıl sonrayı mı bekleyip tekrar bunlar için ağlayacağız sayın milletvekilleri?

Dolayısıyla mevcut TMK’daki değişiklik, sorunları tekrar ötelemekten başka hiçbir şeye yol açmayacak, birkaç ay sonra biz yine bu Parlamentoda “suça itilen çocuklar, taş atan çocuklar” adı altında bu şeyleri tartışmaya devam edeceğiz. Çünkü, sorunları erteleyen, öteleyen bir yaklaşıma sahiptir.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyeti saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -  Teşekkür ediyorum.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Karar yetersayısı istiyoruz.

BAŞKAN -  Arayacağım Sayın Şandır.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için, elektronik cihazla oylama yapacağım.

İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 526 sıra sayılı yasa tasarısının 9. maddesindeki “Bu fıkra hükümleri çocuklar hakkında uygulanmaz” ifadesi yerine “Bu fıkra bütün çocuklar hakkında uygulanmaz” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

                                                                        Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Ahmet Tan.

BAŞKAN – Ahmet Tan, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET TAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; önergem üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüştüğümüz bu tasarı çocuklardan çok, büyüklerin işine yaramakta. Bu konudaki rakamları dün geç saatlerde Mersin Milletvekili arkadaşım Ali Rıza Öztürk belirtmişti ama rakamlar Adalet Bakanlığının taze rakamları, üç gün evvelki rakamlar. Şu anda, toplam 2.460 çocuk var, adli suçlu sayısı, bunlar içinde 168’i… Ama 11 çocuk hükümlü durumda. Tabii 11 değil 1 çocuk bile olsa dikkate değer, o yüzden taş atan çocuklar konusuna el atmış durumdayız, iyi de yaptık. Ancak, bir de taş atmadığı hâlde, atma imkânı olmadığı hâlde, anneleri mahkûm olduğu için bebek yaşında hâlen hapishanelerimizde yatan bebeklerimiz var. Çocuk diyemiyorum çünkü yarıdan fazlası sıfırla iki yaş arasında. 444 anne var şu anda hapishanelerde, yüzde 10’unu teşkil ediyor bütün mahkûm kadınların. Bunların üçte 2’si… 479 bebek var ve bebek yaşlarında anneleri kader mahkûmu diye bunlar daha da ağır bir kader mahkûmiyetini çekmekteler. Bunlara da ilgi göstermemiz herhâlde gerekiyor. Bu vesileyle bundan söz etmek isteyeceğim.

Kâzım Karabekir Paşa aynı zamanda milletvekiliydi, “Çocuk Davamız” diye bir eseri vardır, biliriz hepimiz -Bilemezsek artık, google dolayısıyla her tarafa ulaşma imkânımız var, tarihe de.- “Bakılmayan çocuklar millî bir tehlikedir. Her yıl -büyüyünce- ordu saflarına ve halkın arasına karışacaklar ve milletin kıymetini ve milletin değerini daha aşağı çekeceklerdir. Çocukların bu vatana nasıl sahip çıkacaklarını kesin olarak bugünden düşünmemiz gerekiyor.” diyor. Bu düşünceyle bu işe yaklaşmamız lazım.

Şimdi, tabii ki taş atan çocuklar konusu birtakım yönleriyle ele alınırken burada işte laf atmalar oluyor, sataşmalar oluyor ama ne yazık ki bu kürsü, muhalefet çıktığı zaman eleştiriye açık olması gereken bir kürsü. En ufak bir eleştiride hemen “Sataşma var.” diye söz isteniyor.

Bu Meclis ne yazık ki denetim yapamıyor, çünkü yasama görevine yoğunlaşmış durumdayız. Denetim yapamıyor Danışma Kurulu önerileri hep erteliyor. Soru önergelerimiz hiçbir zaman cevaplanmıyor. Araştırma önergelerimiz aynı şekilde. Gensoru, zaten zinhar mekruh hâle geldi, hatta çok ağır günah hâline geldi. O bakımdan, bu bebek konusunun üzerinde durmamız lazım. Bu bebeklerin kan gruplarıyla ilgili, DNA’larıyla ilgili hiçbir tespitim yok. O yüzden hiçbir ön yargı olmadan bu bebeklere sahip çıkılması gerekiyor. Bebeklerin -hapishane koşullarında- sıfırla iki yaş arası, belki işte üç-dört yaş arası bütün karakterinin, bütün kaderinin ortaya çıktığı bir yaş grubu. O yüzden bu vesileyle bu konuyu da dikkate getirmemiz ve bu konuda da bir yasa çabası harcamamız gerekiyor. Şimdi, bunun için, tabii Anayasa’mızın 41’inci maddesi var, çocukların korunmasını ve bu konudaki gerekli tedbiri almayı üstümüze vazife kılıyor ve ne yazık ki referanduma giden maddeler arasında bunlar yok, onların olması gerekmiyor. Herhâlde çocuk konusu, dün, Sayın Başbakanın da gözlerini yaşartarak otuz yıl öncesiyle ilgili bir ıztırabı ortaya koydu. Bu çocuklarla ilgili annelerinin ıztıraplarını burada söz konusu edecek bir belge olsa bunu belki benim de ağlayarak ifade etmem gerekirdi ama hiç ağlamaya, sızlamaya gerek olmadan bu çocuklar ilgiyi, özeni hak ediyorlar. O bakımdan, bundan sonraki bir gece yarısı çalışmasında, uzun mesaide bu bebek mahkûmların da bir düzenlemeyi hak ettiklerini bu vesileyle ifade etmek istiyorum.

Elbette ki Karabekir Paşa’dan bahsedince onun son derece önemli, zamanın ruhuna uygun bir cümlesiyle bitirerek, sizleri saygıyla selamlayarak sözlerimi noktalamak istiyorum. Kâzım Karabekir Paşa diyor ki: “Bakılmayan çocuklar, millet enerjisinin, bakılmayan topraklar gibi vatan enerjisinin kaybedilmesi demektir.” Son sözü şöyle hatıratında, iki ciltlik hatıratı vardır biliyorsunuz: “Hayatımda bana zevk veren birçok başarım olmuştur ama en zevklisi, binlerce bakılmayan, bakımsız çocuğun hayat ve geleceğini kurtarmak olmuştur.” Biz de bu hissiyatı, tarihten gelen o hissiyatı, bir Meclis üyesinin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurun.

AHMET TAN (Devamla) - …bir tarih hissiyatını paylaşma temennisiyle sizlere saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Arayacağım Sayın Korkmaz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum ancak karar yeter sayısı istendiği için işari oylamayı elektronik cihazla yapıyorum.

İki dakika süre veriyorum.

 (Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

GÜROL ERGİN (Muğla) – Başkan, bunlar niye koşarak geldi, niye koşarak gidiyor? Böyle Meclis çalışması olur mu? Ayıp değil mi? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri…

GÜROL ERGİN (Muğla) – Yakışıyor mu Meclise? Koşarak gel, koşarak git! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

Sayın milletvekilleri, Sayın Ergin Hoca’mızın, büyüğümüz olarak Genel Kurula nasihatleri her zaman olabilir, anlayışla karşılamak gerekir.

Teşekkür ediyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/775 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 9 uncu maddesi ile düzenlenen 5275 sayılı kanunun 107 nci maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen cümlede geçen “çocuklar hakkında” ibaresinin “çocuklara” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                    Ali Öztürk

                                                                                                                       Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu önerge ile, metnin daha kolay anlaşılması ve diğer maddelerle uyumun sağlanması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Tasarının 9’uncu maddesinin oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına dair önerge vardır; önergeyi okutup, imza sahiplerini arayacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 526 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesinin oylamasının İç Tüzük’ün 81’inci maddesine göre açık oylama yoluyla yapılmasını arz ederiz.

BAŞKAN - Mehmet Şandır? Burada.

Erdal Sipahi? Burada.

Şenol Bal? Burada.

Hasan Özdemir?

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Takabbül ediyorum.

BAŞKAN - Mehmet Akif Paksoy?

HAKAN COŞKUN (Osmaniye) – Takabbül ediyorum.

BAŞKAN - Mustafa Kemal Cengiz? Burada.

Muharrem Varlı? Burada.

Nevzat Korkmaz? Burada.

Akif Akkuş? Burada.

Hüseyin Yıldız? Burada.

Behiç Çelik? Burada.

Mümin İnan? Burada.

Yılmaz Tankut? Burada.

Beytullah Asil? Burada.

Ertuğrul Kumcuoğlu? Burada.

Recep Taner? Burada.

Erkan Akçay? Burada.

Metin Ergun? Burada.

Emin Haluk Ayhan? Burada.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 526 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın  9’uncu maddesinin açık oylama sonucu:

“Oy sayısı :  233

Kabul        : 197

Ret            :   26 (x)

                               Kâtip Üye                                                     Kâtip Üye

                              Fatih Metin                                               Bayram Özçelik

                                    Bolu                                                           Burdur”    

Böylece 9’uncu madde kabul edilmiştir.

Geçici madde 1 üzerinde dört adet önerge vardır.

Önergeleri geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.

Okutuyorum:

TBMM Sayın Başkanlığına

526 Sıra Sayılı görüşülmekte olan Kanun Tasarısının Geçici 1. maddesinde bulunan “6 ay” ibaresinin “30 gün” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ertuğrul Kumcuoğlu

Faruk Bal

Şenol Bal

 

Aydın

Konya

İzmir

 

Nevzat Korkmaz

Akif Akkuş

Rıdvan Yalçın

 

Isparta

Mersin

Ordu

                          

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/775 esas numaralı kanun tasarısının geçici 1 inci maddesinde geçen “altı ay” ibaresinin “yedi ay” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                  Ahmet Aydın

                                                                                                                     Adıyaman

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 526 Sıra Sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına dair Kanun Tasarısı’nın Geçici Madde 1’de yer alan “altı ay” ibaresinin “bir yıl” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bengi Yıldız

M. Nezir Karabaş

Hamit Geylani

 

Batman

Bitlis

Hakkâri

 

Nuri Yaman

Sırrı Sakık

Hasip Kaplan

 

Muş

Muş

Şırnak

 

 

Osman Özçelik

 

 

 

Siirt

 

TBMM Başkanlığı’na

526 sıra sayılı kanunun geçici 1. maddesi anayasaya aykırıdır.

Geçici 1. maddenin tasarı metninden çıkarılmasını saygılarımızla arz ederiz.

 

Turgut Dibek

Halil Ünlütepe

Tayfun İçli

 

Kırklareli

Afyonkarahisar

Eskişehir

 

Rahmi Güner

 

Hüsnü Çöllü

 

Ordu

 

Antalya

BAŞKAN -  Komisyon önergeye  katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN -  Önerge üzerinde söz isteyen Tayfun İçli, Eskişehir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, sizleri şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bundan önceki konuşmalarımda bu geçici 1’inci maddeyle ilgili çekincelerimi ayrıntısıyla sizlere arz ettim. Şimdi, geçici 1’inci madde -yine özetliyorum, zaman çok dar- ne getiriyor? Kesinleşmiş bir disiplin cezasını ortadan kaldırıyor ve bu kanunun 5’inci maddesiyle getirilen yeni haklar doğrultusunda infaz hâkiminin yeniden bir yargılama yapmasını sağlıyor.

Şimdi, bu 5’inci maddeyi okuyorum. Nasıl yargılama yapıyor? Diyor ki kabul ettiğimiz 5’inci madde: “Disiplin cezasına karşı yapılan şikâyet üzerine infaz hâkimi, hükümlü veya tutuklunun savunmasını aldıktan ve talep edilen diğer delilleri toplayıp değerlendirdikten sonra kararını verir.” Yani, delil dediğiniz zaman tanık dinleyebilirsiniz, olayla ilgili, keşif istediyse keşif yapılabilir. Yine, olayla ilgili, kavga olmuştur, yaralama olmuştur, bilirkişi incelemesi yapılması gerekirse bilirkişi incelemesi yapar. Bunu kiminle yapacak? Hükümlü veya tutuklu bizzat katılacak yahut avukatı katılacak.

Şimdi, doktrinde, özellikle ceza hukukunda Sulhi Dönmezer, Sahir Erman, İlhan Arsel, Selahattin Keyman, Seha Meray, Çetin Özek gibi üstatlar, profesörler bütün şeylerinde Türk hukukunda affın genel ve özel olmak ikiye ayrıldığını söylerler, bütün hukuk fakültelerinde bunu söylerler. Genel af suçu da ortadan kaldırır, cezayı da ortadan kaldırır. Peki, özel af ne yapar? Özel af da şunu yapar: Ya cezayı kaldırır ya azaltır veya başka bir cezaya çevirir. Şimdi buradaki düzenlemeyle bir özel af geliyor. Sayın Bakanın da ifade ettiği üzere, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin önünde bölücübaşı Öcalan’ın iki adet olmak üzere birçok terör örgütü mensubunun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde dosyası bulunmaktadır.

Şimdi, bir: Bu bir özel aftır. Özel af olduğuna göre Anayasa’nın 87’nci maddesine göre Türkiye Büyük Millet Meclisinin beşte 3 çoğunlukla karar alması lazım. Bu birinci itirazım.

İkinci itirazım: Sayın Bakanın da ifade ettiği ve tutanaklara geçtiği üzere 526 dosyayla ilgili olarak bir düzenleme yapılmak ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin olası cezalarına karşı Türkiye Cumhuriyeti devletini bu işten kurtarmak. Bakın bu da bir özel düzenlemedir. Kime özel düzenlemedir? Başta bölücübaşı Öcalan, iki dosyası ve diğer terör örgütü mensupları için özel bir düzenlemedir. Bu nedenledir ki değerli arkadaşlarım, bu düzenleme Anayasa’ya aykırıdır.

Şimdi, bunu ifade ettikten sonra… Disiplin cezası kesinleşmiş. Ve yine daha önceki konuşmamda ifade ettim, Avrupa Konseyi İşkence ve Kötü Muameleyi Önleme Komitesinin 26-27 Ocak 2010 tarihinde yaptığı inceleme Adalet Bakanlığımızın da izniyle yayınlandı. Sayın Adalet Bakanımız da bu raporun Temmuz 2010’da yayınlandığını ifade etti. Yani çok daha yeni. Şimdi, bu raporda bu Komite Bakanlığa soruyor: “Şikâyet var. Neden bazı haklardan bu hükümlü yararlanamıyor?” Sayın Bakanlık da cevap veriyor: “Bu kişi (Öcalan’ın) iki kez disiplin cezasına çarptırıldığı için ve mevzuatımıza göre böyle bir cezası olduğu için bu haklardan, ekstra haklardan yararlanamıyor.” diyor. Ekstra haklar nelerdir? Yine o Avrupa Konseyi İşkence ve Kötü Muameleyi Önleme Komitesinin raporlarından aktarıyorum özetle: “Ayda iki kez onar dakikalık telefon görüşmesi, televizyon, dört saatlik havalandırma ve yakınlarıyla açık görüşme yapma hakkı.” İki adet disiplin cezası olduğu için yerine getirilemiyor. Şimdi siz bu geçici 1’inci maddeyle… Ki geçici maddeyi hemen okuyayım size, bakın ne diyor: “Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce verilmiş ve infaz hâkimliğinin incelemesinden geçmiş -yani kesinleşmiş- disiplin cezalarına karşı, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren altı ay içinde yeniden yapılan başvurular biraz evvel yukarıda 5’inci madde olarak size arz ettiğim doğrultuda yeniden delil göstermek suretiyle yapılacak bir yargılama sonucu yeniden- karara bağlanacak.” Değerli arkadaşlarım, bu, Anayasa’ya aykırı.

5’inci maddeye hiçbir itirazım yok. Evet, insanlar kendilerini savunabilmeli ve avukatlarıyla savunabilmeli, delillerini ibraz edebilmeli ama siz geçici maddeyle geçmişe yönelik olarak, kesinleşmiş ve kişiye özel bir düzenlemeyi burayı sokarsanız bu işin çok ciddi hukuki sonuçları olacağı gibi bu işin çok ciddi siyasi sonuçları olur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Bitiriyorum efendim.

Yarın bir gün, bu yüce Meclisten aldığımız bu kararlarla ilgili tarihte çok ciddi şekilde sorgulanırız. Benim dileğim, Bakanlığın bu geçici 1’inci maddeyi derhal çekmesi. Ama sayın Bakanlık bunu çekmezse çok değerli milletvekili arkadaşlarımdan bu önergenin kabulü şeklinde oy kullanılarak bu geçici 1’inci maddenin yaşama geçmemesi… Çünkü bu, Anayasa’ya aykırı; bu,insan haklarına da aykırı diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza  sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 526 Sıra Sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına dair Kanun Tasarısı’nın Geçici Madde 1’de yer alan “altı ay” ibaresinin “bir yıl” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Bengi Yıldız (Batman) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Madde ile yasa tasarısının yürürlüğü girmesinden önce verilmiş ve infaz hakimliğinin incelemesinden geçmiş disiplin cezalarına karşı, bu tasarının yürürlüğe girmesinden itibaren bir yıl içinde itiraz başvurusu yapma hakkını düzenlenmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/775 esas numaralı kanun tasarısının geçici 1 inci maddesinde geçen “altı ay” ibaresinin “yedi ay” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                  Ahmet Aydın

                                                                                                                     Adıyaman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu önergeyle disiplin cezalarına karşı yeniden başvuru süresinin uzatılması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Sayın Başkanlığına

526 Sıra Sayılı görüşülmekte olan Kanun Tasarısının Geçici 1. maddesinde bulunan “6 ay” ibaresinin “30 gün” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak biz bu kanun tasarısına muhalefet yapacağımızı ilk konuşmamızda ifade ettik çünkü biz bu kanun tasarısının Anayasa’ya aykırı olduğunu, etnik-bölücü terörü cesaretlendirdiğini ve etnik-bölücü terörle mücadeleyi zayıflatacağını peşinen söyledik ve bunun geri çekilmesini, doğru olmadığını, meselenin söz konusu olan çocukların korunması değil doğrudan teröre bulaştırılan çocukların terör yapmaları karşılığında cezaların indirilmesi, bir anlamda da bir kısmi af olduğunu ifade ettik ve karşı çıkacağımızı söyledik.

Ayrıca, bu kanun tasarısının maddeleri üzerinde kimlerin ne oy verdiğini tescil edebilmek için de her maddede de açık oylama metodunu talep ediyoruz ve açık oylama önergeleri veriyoruz. Tabii özel bir durum zannediyorum, hem Anayasa’ya aykırılık ifade ediliyor hem de bu yasaya destek  verilen durumlar da oluyor. Onu da sizlerin takdirine sunuyorum.

Bu madde, bu geçici 1’inci maddede de çok sıkıntılı bir endişe var. Bu endişeyi her ne kadar Sayın Bakan yoğun bir gayretle cevaplandırmaya çalıştıysa da bu endişeleri ortadan kaldırabilmiş değildir çünkü cezası kesinleşen tüm mahkûmlara disiplin suçlarından dolayı altı ay içerisinde müracaat etmeleri hâlinde yeniden bir inceleme başlatılabilmesine imkân tanımaktadır ve bu konuda 567 dosyanın da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin önünde beklediği ve bundan dolayı tazminat cezalarına çarptırıldığımız ifade edilmektedir. Sorumuz çok açık, net: “Bu 567 dosyanın içerisinde bölücü terör örgütünün lideri ve örgüt yöneticileri var mıdır?” sorusunun cevabı verilememektedir. Dolayısıyla toplumun bu noktadaki kuşkuları giderilememiştir.

Ama benim esas, size, bu madde üzerinde söz alırken ifade etmek istediğim maksadım farklı. Değerli arkadaşlar, buraya çıkan her AKP sözcüsü çok sıkıştığında, Milliyetçi Hareket Partisinin tenkitlerine cevap veremez duruma düştüğünde bir meseleye sarılıyor; aslında, bu, Sayın Başbakanın da müracaat ettiği bir yol. Sayın Başbakanın bundan önceki grup toplantısında söylediği cümleler çok açık, net. Buradan, kendi sitelerinden aldığım şekliyle söylüyorum, burada diyor ki: “Size teröristbaşını teslim edenler sizden o sözü aldılar, o yazılı belgeyi aldılar ve siz o sözü çiğneyemediniz. Şimdi sıkılmadan çıkmış bunu bize fatura etmek istiyorsunuz.” Bu, Sayın Başbakanın sözleri. Şimdi ben de size sıkılmanız için, bu noktada bu tür sözler söylemiş olmak, yanlış bilgi vermek ve bunda ısrar etmiş olmaktan dolayı, ümit ederim, pişmanlık duyarsınız diye bu konunun esasını arz etmek istiyorum.

Bir defa, bizi kastediyor burada çünkü şu anda muhatabı biziz, muhatabı olan diğer iki parti şu anda Mecliste yok. Bir defa, Abdullah Öcalan 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye teslim edilmiş ve İmralı’ya yatırılmıştır. Bu tarihte Milliyetçi Hareket Partisi Mecliste değildir, hükûmette hiç değildir. Dolayısıyla bize Abdullah Öcalan teslim edilmemiştir. “Teslim edildi.” diyen Sayın Başbakan en hafif tabiriyle sıkılmadan doğru olmayanı söylüyor.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Yalan söylüyor, yalan.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Bu tabir onun, “sıkılmadan…” Ben kendi tabiriyle söylüyorum; bir.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hükûmet değilseniz niye üzerinize alıyorsunuz?

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – İki: Efendim, Abdullah Öcalan Türkiye’ye teslim edildiğinde Milliyetçi Hareket Partisi hükûmette değil. 15 Şubat 1999… Bilerek konuşacaksınız, karnınızdan konuşmayacaksınız.

MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Belgeyi de inkâr edeceksiniz herhalde.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen hatibe müdahale etmeyin.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Hele Başbakansanız, devletin tüm bilgi ve belgeleri elinizde, böyle sıkıştıkça Milliyetçi Hareket Partisine bühtan etmeyeceksiniz, cevabınızı alırsınız.

MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Belge var belge.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - İkinci husus: Bir belgeden bahsediyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Sayın Canikli, dinle… Bir belgeden bahsediyorsunuz, “Bir belge imzaladınız.” diyorsunuz. Bu belgeyi çıkartmak mecburiyetindesiniz. Milliyetçi Hareket Partisinin, APO’nun teslim edilmesi sırasında “idam etmeyeceğiz” diye imzaladığı bir belgeyi çıkartmak mecburiyetindesiniz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – 12 Ocak 2000…

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Çıkartmadığınız takdirde müfteri olursunuz, iftira etmiş olursunuz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Peki, dosyayı niye göndermediniz?

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Şimdi, konuşuyorum…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Meclise niye göndermediniz dosyayı? Nasıl izah edersiniz?

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Şimdi, geç sen onları geç, yerinden konuşma, beni dinle.

Bakın, vicdanlarınıza sesleniyorum. Milletin huzurunda konuşuyorsunuz ve milleti istismar ediyorsunuz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Çok açık.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Bakın, söylediğiniz belge 12 Ocak 2000 tarihinde, Abdullah Öcalan teslim edileli tam bir yıl olmuş. Sayın Başbakan diyor ki: “Size bir belge imzalattılar, Apo’yu öyle teslim ettiler.” Yok öyle bir şey.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Şandır, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Tamam efendim.

Şimdi, bu belgeyi, 12 Ocak 2000, Sayın Bahçeli’nin, Sayın Mesut Yılmaz’ın ve rahmetli Bülent Ecevit’in imzaladığı bu belgeyi okuyorum. Burada diyor ki…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun)- Son cümlesi…

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - “Bilindiği gibi, Türkiye’nin de yargı yetkisini kabul etmiş olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türk yargısınca verilmiş kararları değiştirmesi hiçbir şekilde söz konusu değildir.” Bu kararı sizin Başbakanınız, yani Sayın Erbakan imzalamıştır.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Devam et… Alakası yok.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - “Anayasa’mızdan ve uluslararası taahhütlerimizden kaynaklanan süreç tamamlandığında, dosya gereği için ivedilikle Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilecektir.”

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Devam edin.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Devam ediyorum: “Genel Başkanlar hukuka saygı içinde aldıkları bu kararın…” Hangi hukuk? Sayın Erbakan’ın imzaladığı hukuk.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Biz yokuz o zaman daha, AK PARTİ yok.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – “…bu kararın terör örgütü ve yandaşı çevrelerce milleti ve devletiyle Türkiye’nin yüksek menfaatleri aleyhine kullanılmak istendiğinin değerlendirilmesi hâlinde, ertelenme süreci kesilerek…”

MEHMET OCAKDEN (Bursa) – İşte bunun adı bal gibi pazarlıktır!

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Dinleyin… Dinleyin… Sayın Okudan, dinle. (MHP ve AK PARTİ sıralarından karşılıklı laf atmalar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Şandır, teşekkür ediyorum.

MEHMET OCAKDEN (Bursa) – İşte, bunun adı bal gibi pazarlıktır.

BAŞKAN – Sayın Ocakden, lütfen…

Sayın Şandır, lütfen…

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Sayın Başkan, şu cümlemi söyleyeyim.

BAŞKAN – Hayır, tartışmalara sebep oluyor.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Önemli bir konu.

BAŞKAN – Biraz önce bir siyasi partinin temsilcisi tartışmalara sebep… Lütfen… Bundan sonraki önergede izah edersiniz Sayın Şandır, lütfen…

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Tekrar çıkarım ama önemli bir konu.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MUHARREM VARLI (Adana) – Sayın Başkan, neden?

BAŞKAN – Süresi doldu, ne yapayım?

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Değerli arkadaşlar, size söylüyorum…

BAŞKAN – Sayın Şandır, teşekkür ediyorum.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Değer milletvekilleri, eğer terör örgütü faaliyetlerine devam ederse erteleme süreci kesilerek dosya infaza gönderilecek

AHMET YENİ (Samsun) – Pazarlık yani. Pazarlık orada oluyor zaten.

BAŞKAN – Sayın Şandır, lütfen ama…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Tamam işte biz de onu söylüyoruz.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Şimdi ben size söylüyorum…

BAŞKAN – Lütfen Sayın Şandır… Teşekkür ediyorum.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – …2002’nin sonuna kadar terör örgütü…(AK PARTİ sıralarından gürültüler)

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Anlaştınız ya!

MUHARREM VARLI (Adana) – Sen anlaştın, sen! (MHP sıralarından gürültüler)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – “Terör faaliyetinde bulunma, ben de seni affedeyim” İşte pazarlık bu.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Buna devam edeceğiz. Bize sıkılmadan attığınız iftiraları… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Şandır… Sayın Şandır, böyle bir usulümüz yok, lütfen… Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Geçici madde 2’de dört adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/775 esas numaralı kanun tasarısının Geçici 2 nci maddesinde geçen “onbeş gün” ibaresinin “yirmi gün” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                  Ahmet Aydın

                                                                                                                     Adıyaman

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

526 sıra sayılı TMK ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısının geçici ikinci maddesinde yer alan "on beş" ibaresi çıkarılarak, yerine "otuz" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Rıdvan Yalçın

Nevzat Korkmaz

Oktay Vural

 

Ordu

Isparta

İzmir

 

Hasan Çalış

 

Mehmet Ekici

 

Karaman

 

Yozgat

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 526 Sıra Sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına dair Kanun Tasarısı'nın Geçici Madde 2'de yer alan "onbeş gün" ibaresinin "altmış gün" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bengi Yıldız

M. Nezir Karabaş

Hamit Geylani

 

Batman

Bitlis

Hakkâri

 

Sırrı Sakık

Nuri Yaman

Hasip Kaplan

 

Muş

Muş

Şırnak

 

 

Osman Özçelik

 

 

 

Siirt

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 526 sıra sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısının geçici 2. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali İhsan Köktürk

Atila Emek

Rahmi Güner

 

 

 

Zonguldak

Antalya

Ordu

 

 

 

Kamer Genç

Ali Oksal

Halil Ünlütepe

 

 

 

Tunceli

Mersin

Afyonkarahisar

 

 

 

Turgut Dibek

 

Hüsnü Çöllü

 

 

 

Kırklareli

 

Antalya

 

 

Geçici Madde 2: "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiş olanların, bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren 6 ay içinde mahkemeye başvurmaları halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı geri alınır ve Ceza Muhakemesi Kanunun 231. Maddesinin 7. fıkrasındaki kayıtla bağlı olmaksızın, başvuruda bulunan sanık hakkında yeniden hüküm kurulur."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Kamer Genç, Tunceli Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 526 sıra sayılı kanunun geçici 2’nci maddesinde verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Önergemiz basit. Kanun metninde “Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiş olanların, bu kanunun yürürlük tarihinden itibaren on beş gün...” diyor. Biz bunu altı aya çıkarıyoruz. Çünkü on beş gün çok kısa bir zaman. İnsanların bu kanunun yayınlamasından hemen haberi olması ve on beş gün içinde hareket etmesi yetersiz oluyor. O bakımdan biz bunu altı aya çıkarmak istiyoruz.

Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii, Sadullah Ergin’in Adalet Bakanı olmasıyla Adalet Bakanlığı bir kaosa dönüştü, hak ve hukuku rafa kaldırdı, hukuk devleti ilkesi yok edildi. Şimdi, bakın, kendisine... Tabii bu kanun geldiği zaman -soru sorma hakkımız yok ki- sorsak, çok, Adalet Bakanlığında yapılan bir sürü usulsüzlükleri, kanunsuzlukları, hukuka aykırılıkları sorma imkânımız yok. Şimdi, İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş hakkında İçişleri Bakanlığı, yaptığı yetmiş ihalede suistimal yaptığı tespit edildiği hâlde şikâyet üzerine soruşturma izni vermiyor, Danıştaya gidiyor, Danıştay üçüncü ayda burada bir suistimal var ve soruşturma açılmasına karar veriyor. Karar, mart ayından beri İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gidiyor, soruşturma yok. Soruyorum: Sadullah Bey, bu soruşturmayı ne zaman yapacaksınız?

AHMET YENİ (Samsun) – Önergeyle ne alakası var?

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen önergeyle ilgili konuşur musunuz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Arkadaşlar, bakın, bu Sadullah Bey, Bakan olduktan sonra maalesef savcıları korkutuyor. Bütün, yani bütün demeyelim de birçok savcıları korkutuyor. İşte, İstanbul’da Kadir Topbaş’ın soruşturma açılmasına ilişkin maalesef dosyası incelenemiyor, hakkında soruşturma açılmıyor. Bir devlette suistimal yapanların, ihalede yolsuzluk yapanların arkasında Adalet Bakanı ve savcı sahip çıkarsa, o memlekette soygunu, suistimali önlemek mümkün mü arkadaşlar? Mümkün değil. O zaman nerede hak, nerede adalet? Şimdi, Sadullah Bey, sabahın beşinde çıkıyor...

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen önergeyle ilgili konuşur musunuz.

KAMER GENÇ (Devamla) – ...Erzurum Özel Ceza Mahkemesine telefon açıyor, diyor ki: “İlhan Cihaner’i sen orada yargılayabiliyorsun.” Bu senin görevin mi?

AHMET YENİ (Samsun) – Önergeyle ilgili konuş, önergeyle!

KAMER GENÇ (Devamla) – Özel yetkili mahkeme… 250’nci maddede ne diyor? 250’nci maddede diyor ki: “Birinci sınıfa ayrılan hâkim ve savcıların yargılanma yeri Yargıtaydır.” Peki, nasıl oluyor da sen bu kanunları nazara almıyorsun da özel olarak bu hükümleri uyguluyorsunuz?

Değerli milletvekilleri, Turhan Feyzioğlu bir gün “Hüseyin” diye bir milletvekiline bir metin yazıyor. Yazdığı metinde diyor ki: “Hüseyin, buraya gelince yüksek sesle oku.” Tabii, Hüseyin okuyor okuyor, oraya gelince “Hüseyin, buraya gelince yüksek sesle oku.” diyor.

Şimdi, bizim Tayyip Bey’e de birileri metinler yazıyor, eline veriyor, o da geliyor cama gösteriyor yani bir cam burada, bir cam burada, bir de karşıda, bunlar yayın yapıyor. Vatandaşlar bunları bilsin, camdan okuyor. Şimdi, o yazıyı yazanlardan birileri demiş ki: “Tayyip Bey, buraya geldiğin zaman ağla.” Şimdi, Tayyip Bey de oraya gelince ağlıyor. Şimdi, neyse…

AHMET YENİ (Samsun) – Ayıp, ayıp, istismar etmeyin onları! İnsanların duygularıyla oynamayın!

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Ayıp! Samimiyet var, samimiyet var orada!

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın, bu vatandaşlar bilsin ki, Tayyip Bey, burada hep camdan bunları okuyor.

AHMET YENİ (Samsun) – İstismar etmeyin!

KAMER GENÇ (Devamla) –  Ve ne diyor, o sizin de alkışladığınız yani sizin alkışladığınız Tayyip Bey o şeylerde? “Efendim, bu Anayasa projesi AKP’nin projesi değil, millî projedir.” diyor ve siz alkışlıyorsunuz.

AHMET YENİ (Samsun) – Milletin, milletin!

KAMER GENÇ (Devamla) – Ve diyor ki: “Genel Kurulda muhalefet partisi bir tek önerge vermedi.” Doğru mu? Açın bir arkadaşlar; muhalefet partileri kaç tane önerge verdi? Hiçbirisini göz önünde tutmadınız.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Katkı sağlama önergesi değil, engelleme…

KAMER GENÇ (Devamla) – Peki, bu nasıl bir millî projedir? AKP dışında bu Anayasa’ya herhangi bir katkıda bulunan bir kimse var mı? Yahu, bir toplum karşısına çıkıyor, 340 kişi karşısında bu kadar gerçek dışı konuşuyor ve siz alkışlıyorsunuz. Yahu, millet de görüyor bunları.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Taktik önerge... Konuşma önergesi, şu anda yaptığınız gibi!

KAMER GENÇ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bakın, sizin içinizde çoğu bugün hâlâ milletvekili olan kişiler… 1984 yılında Konseyin süresi bittikten sonra “Hıdır Aslan” diye yirmi iki yaşındaki bir genç idam edildi. Ben onun idam dosyasını okudum ve 12 Eylülde bunun idam edilmemesi için…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

KAMER GENÇ (Devamla) – …o dosyayı o zaman bekletmiştik ama Özal geldi, iktidara geldiğinden bir sene sonra Hıdır Aslan’ı getirdi, sebepsiz yere idam etti ve bu çocuk 22 yaşında idi, ona idam oyu verenlerin bir kısmı şu anda sizde milletvekili. Şimdi, Tayyip Bey’in çıkıp da burada, efendim, Eren’e veya öteki arkadaşlara ağlamasını, ben gerçekten, yapmacık bir hareket buldum.

AHMET YENİ (Samsun) – Ne anlarsınız ağlamaktan!

KAMER GENÇ (Devamla) - Elbette ki, o insanlar haksız idam edildi. Onların acılarını biz de yüreğimizde paylaşıyoruz ama sen sekiz sene beklemişsin, şimdi, Anayasa’ya kabul çıksın diye her şeyi feda ediyorsun. Böyle bir şey olmaz arkadaşlar. Millet de biliyor ki, Tayyip Bey bu Anayasa’ya kabul çıktıktan sonra diktatörlüğünü ilan edecek.

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Ne alakası var?

KAMER GENÇ (Devamla) – Çünkü, Anayasa Mahkemesini elde edecek. Çünkü, Anayasa Mahkemesinde bir tek kişi değil, yani hep istedikleri, kendilerinin tayin ettikleri kişiler olacak, 1  tane Kılıç değil, aşağı yukarı 17 Kılıç olacak orada. Aynı derecede, bugün…

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Nasıl olacak o 17 tane? Yedek üyeler gelecek, yedekleri kim atadı? Şu anda orada gelecek olan 4 tane yedeğin 3 tanesini kim atadı?

KAMER GENÇ (Devamla) -  Efendim, işte Abdullah Gül seçiyor ya, niye efendim…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -  Teşekkür ediyorum.

KAMER GENÇ (Devamla) - …seçiyor ama bunu kimden seçiyor? Sayıştay’dan seçiyor. Sayıştay’dan üye seçiyorsunuz… Sayıştaya burada üye seçildi…

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Geç yerine be!

KAMER GENÇ (Devamla) - Onun için, yani, şimdi, bakın, bunları bilmiyorsunuz, bunları söylüyoruz, bu söylediklerimiz size iyilik, bunları öğrenin bari ya! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -  Sayın Genç lütfen…

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Kamer Bey, 4 tane yedek üyenin 3 tanesini Necdet Sezer atadı.

AHMET YENİ (Samsun) – Ya ne anlar o işten be!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sen keşke anlasan da!

BAŞKAN -  Lütfen, sayın milletvekilleri…

Teşekkür ediyorum.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Sayın Başkan, Sayın Hatip konuşmasında ismimi zikrederek şahsıma sataşmada bulundu, söz istiyorum.

BAŞKAN -  Buyurun Sayın Bakan.

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

7.- Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce kürsüde konuşan Hatip, şahsımı ismen zikrederek birkaç kez, yargıda savcıların soruşturma yapamadığına, onlara baskı yaptığıma dair beyanlarda bulundu.

KAMER GENÇ (Devamla) – İstanbul Belediyesi hakkında niye soruşturma açmıyorsun?

AHMET YENİ (Samsun) – Dinle, dinle, öğrenmek bile istemiyorsun.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Bu şahıs, bir süre önce, Danıştay’da çalıştığını sürekli ifade eden birisi olduğundan bu konularda cehalet içerisinde olmadığını biliyorum.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – “Şahıs” diye kimden bahsediyorsun, milletvekili o!

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) –  Bu konuların cahili değil, bu soruşturmaların nasıl yapılıp yapılmadığını bilebilecek durumda. Ancak öyle anlaşılıyor ki, gerçeklerin böyle olmadığını bile bile bu kürsüde bu hilafı hakikat, gerçek dışı beyanları yapmaktan çekinmemiştir. Şöyle ki: İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıyla ilgili bir soruşturma izni verilmesi kararından bahsederek, aylardır bunun İstanbul Başsavcılığında beklediğini ama soruşturma sonucunda şu ana kadar herhangi bir sonuç çıkmadığını ifade ediyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, başlamadı soruşturmaya, daha savcı başlamadı.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – 2004 yılından itibaren Adalet Bakanlıklarının savcılıklarla organik bağları kesilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Nasıl kesilmiş?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Yargı yetkisinin kullanılmasına dönük olarak, Adalet Bakanları savcılara soruşturma aç, açma deme imkânı içerisinde değildir. Bu Meclis, bu yetkiyi 2004 yılında kaldırmıştır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Neyi kaldırmış?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Onun dışında, bu konuya ilişkin müddei müddeasını ispatla mükelleftir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Tamam, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, hangi tarihte gitti karar?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Sayın Genç bu iddiasını ispat etmekle mükelleftir, eğer ispat etmiyorsa müfteri konumundadır.

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Hep öyledir.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Ayrıca, son birkaç aydır basına yansıyanlara bakar ise hangi savcı ve hâkimlerin ne şekilde baskı altına alındıkları… Önümde bu konuşmaların içerikleri var. “Bu kadar da olmaz ki kardeşim, 200 kilo uyuşturucu yakalatmış uyuşturucu baronunu bana tahliye ettirmek için baskı ve tehdit yapılıyor. Bu devam ederse gidip Bakanlığa şikâyet edeceğim.” diyen hâkim, savcıların beyanlarına karşı, bu arkadaşlarımızın bugüne kadar kürsüde bir tek itiraz ortaya koyduklarını gördünüz mü? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Değerli arkadaşlar, ben Sayın Genç’in burada söylediklerinin tamamının iftira olduğunu ifade ettim, iddiasını ispat etmekle mükelleftir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bunları biliyorsan söyle, burada işte. Belgeler sende, varsa söyle.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)

4.- Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın; Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın; Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’nin; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 2 Milletvekilinin; Mardin (Eski) Milletvekili Ahmet Türk ve 20 Milletvekilinin; Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve Batman Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Adalet Komisyonu Raporu (1/775, 2/84, 2/407, 2/477, 2/508, 2/534, 2/711) (S. Sayısı: 526) (Devam)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Karar yeter sayısı istiyorum

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı hakkında dört aydır soruşturma yapılmadığı için bekliyor savcıda. Niye yapmıyorlar?

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul etmeyenler…

Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 22.29

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.41

BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatih METİN (Bolu)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 138’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

526 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 526 Sıra Sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına dair Kanun Tasarısı'nın Geçici Madde 2'de yer alan "onbeş gün" ibaresinin "altmış gün" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                             Bengi Yıldız (Batman) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Madde ile bu yasanın yürürlüğe girmesinden önce hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiş olanların, istemeleri halinde altmış gün içinde yeniden mahkemeye başvurma hakkı verilerek, bu kararın aksine yeniden hüküm kurulmasını talep edebileceklerdir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Kabul etmeyenler…

Biraz geç söylediniz Sayın Işık.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Hayır, oylamadan söyledim Sayın Başkan, yapmayın.

BAŞKAN – Sayın Işık, “Kabul edenler…” dedikten sonra… Yani burada… (MHP sıralarından gürültüler)

ALİM IŞIK (Kütahya) – “Oylama” dediğiniz anda ben karar yeter sayısı…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Efendim, elinizde kronometre mi var?

BAŞKAN – Sayın Işık, tartışacak herhangi bir şey yok. Tutanakları isteyebiliriz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Elinizde kronometre mi var yani, duymuyor musunuz! Söyledi ya! Yapmayın efendim ya!

BAŞKAN – Diğer önergede istersiniz Sayın Işık. (MHP sıralarından gürültüler)

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Hayır canım, olur mu öyle şey!

BAŞKAN – Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, ben zamanında karar yeter sayısı istedim. Tutumunuzun…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ne zaman neyi isteyeceğimizi size mi soracağız? Olur mu öyle şey?

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

526 sıra sayılı TMK ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısının geçici ikinci maddesinde yer alan "on beş" ibaresi çıkarılarak, yerine "otuz" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz

                                                                                        Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, katıldığı için konuşma olmaz burada. Önergeye katıldı.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Dediğiniz doğru, öyle bir kuralımız var.

ŞENOL BAL (İzmir) – Ne demek konuşma olmaz? İsteyen konuşur.

BAŞKAN – Komisyon katılmadı efendim, takdire bıraktı.

Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten, kabul edilen önergenin gerekçesi okunur, konuşulmaz ama ben, bir önceki maddede “Bu konuşmaya devam edeceğiz.” demiştim ama Sayın Bakan takdir etti, önergemizi kabul etti ama müsaade ederseniz, biraz önce bıraktığımız konuşmayı ben biraz da suhuletle, sükûnet içerisinde tekrarlamak istiyorum.

Aslında, sizden umudum kesildi. Gerçekten, anlamak istemiyorsunuz ama milletimizin…

İBRAHİM HASGÜR (İzmir) – Bizim sizden kesilmedi.

YILMAZ TANKUT (Adana) – Bir dakika dinleyin!

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Efendim, lütfen laf atmadan bir dinleyin.

BAŞKAN – Lütfen müdahale etmeyin.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Lütfen sizler de bir konuşmayın.

Şimdi, değerli arkadaşlar… Milletime hitap ediyorum. Bakın, tekrar ediyorum, konuşmayı çok sevdiğiniz ve bundan dolayı, bunun üzerine, Milliyetçi Hareket Partisini suçlamak istediğiniz bu konuda, tekrar ediyorum: Sayın Başbakanın ifadesi, işte bizi kastederek diyor ki: “Bir belge imzalayarak Abdullah Öcalan’ı teslim aldınız ve idam etmediniz.” Bu bilgi yanlış. Biz de söylüyoruz: Teslim alırken imzaladığımız belgeyi göstermeniz lazım. Böyle bir belge yok. Göstermezseniz, bunun hangi nitelemeyle karşılanacağını bilmeniz lazım ama eğer bir belge arıyorsanız ve bu belgeye sığınıyorsanız, bu belgeyi şimdi size okuyorum, hem idraklerinize hem vicdanlarınıza, sizden umudumu kestim, milletime hitaben okuyorum. Bu bir karar metni, bu bir müzakere metni falan veya karşılıklı pazarlık metni değil, bir karar metni. Hükûmetin üç partisinin genel başkanı, 12 Ocak 2000 tarihinde oturmuşlar, bir konuyu yedi buçuk saat tartışmışlar, devletin tüm birimlerinin görüşlerini almışlar ve kendi aralarında bir karara varmışlar, bunu yazılı hâle getirmişler. Gizlisi saklısı yok. Bu devletin arşivinde ve bu sizin elinizin altında.

Bu karar metninde şunu söylüyor sayın üç lider, diyor ki: “Koalisyonu oluşturan DSP, MHP ve ANAP’ın Genel Başkanları, bugün Başbakanlıkta yaptıkları toplantıda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin teröristbaşı Abdullah Öcalan hakkındaki kesinleşmiş idam cezasının infazının bir süre ertelenmesine ilişkin ihtiyati tedbir kararını ayrıntıları ile değerlendirmişlerdir. Bilindiği gibi Türkiye’nin de yargı yetkisini kabul etmiş olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türk yargısınca verilmiş kararları değiştirmesi hiçbir şekilde söz konusu değildir.”

Bugün de böyle, o gün de öyleydi ve bunun böyle olmasına imzayı da atan Sayın Erbakan’ın Başbakanlığı dönemidir, 11 no.lu protokol.

“Anayasamızdan ve uluslararası taahhütlerimizden kaynaklanan süreç tamamlandığında, dosya gereği için ivedilikle Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilecektir.”

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bu süreç, hangi süreç?

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Bu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin aldığı ihtiyati tedbir kararı.

“Genel Başkanlar, hukuka saygı içerisinde –hem uluslararası hukuka hem de iç hukuka saygı gereğince- bu kararın –bakın, bu kararın- terör örgütü ve yandaşı çevrelerce, milleti ve devleti ile Türkiye’nin yüksek menfaatleri aleyhine kullanılmak istendiğinin değerlendirilmesi hâlinde        –yani, teröre devam etmeleri hâlinde- erteleme süreci kesilerek, infaz sürecine derhâl geçilmesi hususunda görüş birliğine varmışlardır.”

MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Bunun adı, muhatap almaktır.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Değerli milletim, değerli milletvekilleri, milletin değerli vekilleri…

MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Muhatap alıyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Ben söylemiyorum, bir anlaşma yapmışsınız.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Milletin değerli vekilleri, bu İktidarın, bu 57’nci Cumhuriyet Hükûmetinin bir kararı. Bu Hükûmetin üç tane partisi vardır. Bu üç partinin iki tanesi, idam uygulamasına karşıdır ve Türkiye Cumhuriyeti devleti 1984’te başlayan bir moratoryum ilan etmiştir ve idam cezasını infaz etmemektedir, 1984’ten bu yana. Kaldı ki bu Hükûmetin iki partisi de idam cezasına bütünüyle karşıdır ama Milliyetçi Hareket Partisi inancı gereği, sözü gereği bu infazın -çünkü devlete isyan eden bir isyancının idam edilmesi gerektiğine samimi olarak inandığı için- mahkemenin kararının uygulanmasında direnmiştir, yedi buçuk saat direnmiştir ama devletin ilgili birimlerinin de mütalaası sonucunda Hükûmet üyeleri arasında böyle bir karar ortaya konulmuştur.

Nedir bu karar? İdama karşı olan diğer 2 sayın lider de şuna imza atmışlardır: Eğer terör örgütü teröre devam ettiği takdirde süreç durdurulacak ve infaza hemen geçilecektir, idama “Evet.” demişlerdir. Karar budur arkadaşlar. Bunu anlamak istemiyorsanız bu sizin takdiriniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Anlamazlar, anlamazlar.

BAŞKAN – Sayın Şandır, lütfen tamamlayınız.

Buyurun.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Şimdi ben size bir başka husus hatırlatacağım. Tabii, suçüstü yakalanmış olmanın telaşı içerisinde tapırdıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Suçüstü yakalanan sizsiniz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen… Müsaade edin efendim.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Bakın, değerli arkadaşlar, Sayın Başbakan 17 Nisan 2010 tarihinde “Kürt açılımının önünü açmak için Anayasa’yı değiştiriyoruz.” dedi. Bu talep kimin talebi? Bu talep PKK’nın talebi. İşte burada belgesi: Habur’da getirilen dört mektubun içinden çıkan belgenin birisinde Kürt sorununun çözümünün önünün açılması talebi vardır. Siz PKK’nın talebini gerçekleştirmek için Anayasa değişikliği yaptınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Milliyetçi Hareket Partisi bunun için size güvenmemekte ve bunun için, getirdiğiniz kanunlara milletin hayrına olmadığı için “Hayır.” demektedir.

Bunu bilgilerinize özellikle de milletimin bilgilerine sunarım ve gecenin bu geç saatinde idamla, Apo’yla Milliyetçi Hareket Partisini suçlamak gayretinizi gerçekten beyhude bulurum, gerçekten suçüstü yakalanmış olmanın telaşı olarak görürüm.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/775 esas numaralı Kanun tasarısının Geçici 2 nci maddesinde geçen “onbeş gün” ibaresinin “yirmi gün” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                  Ahmet Aydın

                                                                                                                     Adıyaman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Nurettin Canikli, Giresun Milletvekili.

Buyurun Sayın Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben de gerçekten gecenin bu saatinde bu tartışmayı sürdürmek istemiyorum ama konu önemli. Konuyu biz açmadık. Bu değerlendirme, biraz önce yapılan değerlendirme doğru değil. (MHP sıralarından gürültüler) Bu yazının ne anlama geldiğini, bu kararın, bu ifadenin ne anlama geldiğini bir de bizim bakış açımızla kamuoyunun bilmesi gerekiyor.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Nurettin Bey, Habur’u cevaplandır, Habur’u, Habur’u.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, müsaade edin lütfen.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Şimdi bakın, aslında ben Sayın Şandır’a gerçekten çok teşekkür ediyorum. İlk defa, ilk defa bir resmî, yetkili bir kişi yani Milliyetçi Hareket Partisinin bir yetkilisi bunun bir pazarlık olduğunu alenen  -kayıtlara da geçti- ortaya koydu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ben kendisine çok teşekkür ediyorum.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sen Habur’u cevaplandır, Habur’u.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Allah yardımcınız olsun.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Şimdi neden pazarlık? Pazarlık nedir? Tabii pazarlığın açık olması gerekmez, örtülü pazarlık da olabilir.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Siz bilirsiniz! Pazarlık sizin işiniz.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Sayın Şandır aynen şunu söyledi: “Terör örgütüne biz şu mesajı verdik: Eğer sen terör faaliyetlerine devam edersen bu  durdurma sürecini keseceğiz, dosyanın infazı için yani idam cezasının gerçekleştirilmesi için Meclise göndereceğiz.” dediniz, doğru mu? Aynen öyle söylediniz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sekiz senede böyle bir cümle kurabildin mi sen?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Peki, ben söyleyeyim… Bakın, metinde de çok net olarak var, isterseniz buradan da okuyalım değerli arkadaşlar. (MHP sıralarından gürültüler) İzin verirseniz ben de meramımı anlatayım.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – 360 milletvekilin var, yedi düvele meydan okumak için böyle bir cümle kurabildin mi sen?

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, lütfen…

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –  Diyor ki: “Terör örgütü, alınan bu kararın, terör örgütü ve yandaşı çevrelerce milleti ve devletiyle Türkiye'nin yüksek menfaatleri aleyhine kullanılmak istendiğinin değerlendirilmesi hâlinde, yani eğer terör faaliyetlerine devam edersen, beni rahatsız edecek -yani o zaman Hükûmeti, bu imzası bulunanları rahatsız edecek- bir adım atarsan o zaman…”

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – İdam ederiz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – İdam ederiz.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – “…dosyayı, idam işlemi yerine getirilmesi için Meclise gönderirim.” diyor.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Söyle, söyle!

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bundan daha iyi  bir şey olur mu?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Pazarlık! Çok net bir pazarlık!

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – “Pazarlık” deyince sen şu Habur’u anlatsana Habur’u!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Sayın Şandır tarafından da burada tescil ve tespit edilmiştir.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Şu Habur pazarlığını bir anlatsana sen!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlar, Sayın Şandır diyor ki konuşmasının başında, metnin birinci bölümüne atfen: “Burada, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine bir sözü var, alınmış kararlar var. Dolayısıyla biz bu idam cezasını infaz edemeyiz. Onun için bu gönderilmedi, onun için böyle bir karar alındı.” diyor. Bunu da söyledi, aynen… Onu da işte, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin… Atıf yapılarak buna atfediyor.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Habur’u unutturamazsınız!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Şimdi burada sormak lazım: Madem Avrupa İnsan Hakları Mahkemesini, böyle bir bizi bağlayıcı bir taahhüt var, yazılı ya da başka şekilde bir taahhüt var…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Habur’u bir anlat, Habur’u, Habur’u.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - …siz, terör örgütü birtakım faaliyet yaptığı zaman, nasıl infaz edilmek üzere, ertelemeyi kesip göndereceksiniz madem?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Şu Habur’u bir anlatsana, Habur’a bir cevap ver!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Soruyorum. Öyle değil mi? Madem Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine, bunu, bu çerçevede infaz mümkün değil, bir sonraki cümlede çelişiyorsunuz kendi kendinizle.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hiç öyle değil!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bu mümkün değilse nasıl göndereceksiniz?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Şu Habur’u bir anlatsana!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - İkinci cümlede diyorsunuz ki: “Göndereceğim gerekirse. Bunun değerlendirmesini ben yapacağım.”

Sayın Şandır’a bir şey için daha teşekkür ediyorum değerli arkadaşlar. Sayın Şandır diyor ki…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Dışarıda PKK’yla iş birliği yap, gel burada açıklama yap!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - “Biz aslında bunun, bu ertelemenin Anayasa’ya aykırı olduğunu biliyorduk, buna da karşıydık. Yedi buçuk saat direndik.” diyor. “Yedi buçuk saat, kapalı kapılar ardında mücadele ettik.” Kiminle mücadele ettik? “DSP’yle, ANAP’la mücadele ettik.” Neyin mücadelesini verdik diyor? “Bu dosya bir an önce infaz edilmek üzere Meclise gönderilsin.” diye uğraştık diyor, “Çok uğraştık…”

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Evet.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Yedi buçuk saat! Yedi buçuk saat sonra pes ediyorlar. Anlamı o.

MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Çekilselerdi.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Yani, bütün direnç yedi buçuk saat! Eğer gerçekten karşıydınız böyle bir şeye, böyle bir dosyanın orada muhafaza edilmesi, gönderilmemesi gerçekten yanlışsa, neden yedi buçuk saat değil, daha uzun süre dayanmadınız? İktidarda kalmak için mi?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Şu Habur’u da bir anlatsana, daha zamanın var.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, değer miydi, değer miydi? Açın bakın o haberlere. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, MHP sıralarından gürültüler)

Şimdi, biraz önce Sayın Şandır dedi ki: “Açılımla ilgili talep PKK’dan geldi, referandumla ilgili talep ya da Anayasa değişikliğiyle ilgili talep PKK’dan geldi.”

ŞENOL BAL (İzmir) – Tabii, öyle.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bu  nasıl  taleptir ki  buna en çok -biraz önce konuşmamda söyledim- direnç gösteren, en çok karşı çıkan, engellemek için de bütün gücünü gösteren PKK.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Canikli, işte burada.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bugün biz PKK’yla, karşı çıkanlarla aynı safta değiliz. Biz “hayırcı değiliz. Hayırcı kim? Soruyorum: Kim hayırcı? Bunun cevabının verilmesi gerekir. Kim hayırcı?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Habur’u da anlat, Habur’u!

ŞENOL BAL (İzmir) – Başkan vekillerinizin söylediği sözler ortada.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - PKK “Hayır.” diyor, PKK “Hayır.” diyor değerli arkadaşlar ama biz “Evet.” diyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Tasarının geçici 2’nci maddesinin oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına dair önerge vardır. Önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 526 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın geçici 2’nci maddesinin oylamasının İç Tüzük’ün 81’inci maddesine göre açık oylama yoluyla yapılmasını arz ederiz.

Mehmet Şandır? Burada.

Şenol Bal? Burada.

Erdal Sipahi?

HAKAN COŞKUN (Osmaniye) – Takabbül ediyorum.

BAŞKAN – Hakan Coşkun takabbül etmekte.

Mustafa Kemal Cengiz? Burada.

Mehmet Akif Paksoy? Burada.

Hasan Özdemir? Burada.

Hüseyin Yıldız? Burada.

Akif Akkuş? Burada.

Nevzat Korkmaz? Burada.

Behiç Çelik? Burada.

Ertuğrul Kumcuoğlu? Burada.

Abdülkadir Akcan? Burada.

Mümin İnan? Burada.

Beytullah Asil? Burada.

Yılmaz Tankut? Burada.

Emin Haluk Ayhan? Burada.

Erkan Akçay? Burada.

Recep Taner? Burada.

Muharrem Varlı? Burada.

Metin Ergun? Burada.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 526 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın  Geçici 2’nci maddesinin açık oylama sonucu:

“Oy sayısı : 239

Kabul        : 213

Ret            :   26 (x)

                       Kâtip Üye                                                           Kâtip Üye

                      Fatih Metin                                                     Bayram Özçelik

                           Bolu                                                                 Burdur”

Böylece Geçici Madde 2 kabul edilmiştir.

10’uncu madde üzerinde dört adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/775 esas numaralı kanun tasarısının 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının B) bendinde geçen “üçüncü fıkrası” ibaresinin “üçüncü fıkra hükmü” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                  Ahmet Aydın

                                                                                                                     Adıyaman

                      

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 10-A/2. Maddesindeki ”ibaresi” kelimesinin “ifadesi” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali Rıza Öztürk

Turgut Dibek

Halil Ünlütepe

 

Mersin

Kırklareli

Afyonkarahisar

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Gürol Ergin

Ahmet Küçük

 

Malatya

Muğla

Çanakkale

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 526 Sıra Sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına dair Kanun Tasarısı’nın Çerçeve 10. Maddesinin aşağıdaki şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 10-A) Terörle Mücadele Kanunun;

1) 2 inci maddesinin ikinci fıkrası

2) 7 inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi

3) 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi

4) 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan“onbeş yaşını tamamla-mamış” ibaresi

B) İnfaz Hakimliği Kanununun 2 inci maddesinin üçüncü fıkrası, Yürürlükten kaldırılmıştır.

                      

Bengi Yıldız

M. Nezir Karabaş

Hamit Geylani

 

 

Batman

Bitlis

Hakkâri

 

Nuri Yaman

Sırrı Sakık

Hasip Kaplan

 

Muş

Muş

Şırnak

 

 

Osman Özçelik

 

 

 

Siirt

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik yapılmasına ilişkin kanun tasarısının, onuncu maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Rıdvan Yalçın

Oktay Vural

Hasan Çalış

 

Ordu

İzmir

Karaman

 

Nevzat Korkmaz

Mehmet Ekici

Hüseyin Yıldız

 

Isparta

Yozgat

Antalya

BAŞKAN -  Komisyon önergeye  katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Hüseyin Yıldız, Antalya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 526 sıra sayılı tasarının 10’uncu maddesi için vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Öncelikle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bölücü terör örgütüyle çıkan çatışmada 7 askerimiz şehit olmuştur. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır, Türk milletine başsağlığı, gazilerimize de acil şifalar dilerken Hükûmetten bu acıları sona erdirecek önlemleri almasını da bütün Türk milletinin beklediğini, artık anlamasının zamanının geldiğini, hatta geçmekte olduğunu da belirtmek istiyorum. 

Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi, ülke gündemini son zamanlarda sıkça işgal eden taş attırılan çocuklar konusunu her geçen gün büyüyen bir trajedi konumuna getirmiştir. Bugün için trajedinin başaktörü olan çocuklarımız, yarınların kin ve nefretle dolmuş bir potansiyel tehlike oluşturacaklardır. Her çocuk bir gelecektir. Çocuklarımız bizim geleceğimiz ise geleceğimizi kendi ellerimizle karartmamalıyız. Sekiz yıldır tek başına Anayasa’yı değiştirebilecek sayıyla iktidarsınız. Şimdiye dek Anayasa Mahkemesi ve Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu dışında, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Meclis Başkanlığı, Hükûmet ve devletin tüm kurumları Adalet ve Kalkınma Partisinin emrindedir. Yazılı ve görsel basının yüzde 80’i yandaşınız, ticari piyasanın da büyük bir bölümü candaşınız konumundadır. Ülkemizin yaşadığı sorunları çözmeniz için bu millet size ne kadar daha iktidar süresi için tahammül etmelidir? Kaç yıl daha iktidar olmalısınız ki yaşanan sorunları çözebileceksiniz?

Bugün on sekiz yaşında olan çocuklarımız Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldiğinde on yaşındaydı. Bu çocuklar taş atmasını da bilmiyorlardı. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldiğinde on yaşında olan bu çocuklar, AKP’nin sekiz yıllık iktidarında taş attırılan, molotof attırılan, belediye otobüslerini yakan, karakollara, askere, polise havai fişek atar duruma gelmişse bunun suçlusu kimdir? Adalet ve Kalkınma Partisidir. İyi bir gelişme olunca başarıyı nasıl sahipleniyorsanız, kötü gelişmeleri de sahiplenmek zorundasınız. Siz sahiplenmemeye devam ederseniz, Türk milleti size bunu sahiplendirir.

Sekiz yıllık Adalet ve Kalkınma Partisinin İktidarında Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere uymayarak ülkemizi küçük düşürdünüz. Çocuklarla ilgili kararlarda çocukların çıkarına öncelik vermediniz. Çocukların gelişmesini göz önünde bulundurmadınız. Çocukları, küçültülmüş büyükler olarak gördünüz. Çocukların gelişimlerinin değişik aşamalarında, değişik ölçülerde korunmaya, gelişimlerine sağlayacak önlemleri desteklemediniz. Çocukların kişiliklerinin yapılandığı bu dönemde cezaevi koşullarının çocukta kişilik bozukluklarına yol açmasına sebep oldunuz. Bunu neyle söylüyorsunuz? Bugün getirmiş olduğunuz 526 sıra sayılı Kanun Tasarısı’yla söylüyorsunuz. Diyorsunuz ki: “Sekiz yıldır uygulanmakta olan kanunlar, bu kanunlardan dolayı da taş attırılan çocuklar sebebiyle ülkemiz hem çocuklarımıza zarar vermekte hem de uluslararası arenada küçük düşmektedir.” diyorsunuz. Kim söylüyor bunu? Adalet ve Kalkınma Partisi söylüyor.

Peki, sekiz yıldır neredeydiniz? Eğer bu çocuklar, bugünkü uygulanan yasalardan dolayı taş atıyorsa, askerine, polisine molotof atıyorsa, bunlardan dolayı ülke geriliyor ve bundan dolayı terör artıyor, askerlerimiz, polislerimiz, korucularımız şehit oluyorlarsa, bu yasayı çıkarmamaktan dolayı Adalet ve Kalkınma Partisi sekiz yıldır bunun sorumlusudur, şehitlerimizin sorumlusudur, gazilerimizin sorumlusudur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakan ve Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli yöneticileri çok sıkıştıkları zaman her şeye başvuruyorlar. Sayın Başbakanın sözüm ona gözleri dolarak bahsettiği Pehlivanoğlu ve diğer 12 Eylül cuntasının idam ederek şehit ettiği, şehit edilirken de cuntacı katillerden aman dilemeyen, tek hedefleri ülkemizin bütünlüğü, millî ve manevi değerlerimizin korunması olan ülküdaşlarımın, bugün, aynı fikirleri hayatı pahasına savunmaya devam eden hayattaki ülküdaşlarıyız. Sekiz yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarında belki rahmetli Pehlivanoğlu’nun, belki de 12 Eylül cuntasının idam ederek şehit ettiği ülküdaşlarımın yakınlarını Türk milliyetçisi oldukları için sürgün ediyorsunuz, İktidarınız döneminde.

Sayın Başbakan, biz şehitlerimizi yüreklerimize gömdük. Bizim acılarımızı tazeleyip kanatmayınız. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yıldız.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

               

Kapanma Saati: 23.11

 

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 23.17

BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatih METİN (Bolu)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 138’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

Tasarının 10’uncu maddesi üzerinde Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım:

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı vardır ve önerge kabul edilmemiştir.

526 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 526 Sıra Sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına dair Kanun Tasarısı’nın Çerçeve 10. Maddesinin aşağıdaki şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 10-A) Terörle Mücadele Kanunun;

1) 2 inci maddesinin ikinci fıkrası

2) 7 inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi

3) 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi

4) 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “onbeş yaşını tamamla-mamış” ibaresi

B) İnfaz Hakimliği Kanununun 2 inci maddesinin üçüncü fıkrası,

Yürürlükten kaldırılmıştır.

                                                                                        Bengi Yıldız (Batman) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Sırrı Sakık, Muş Millitevekili.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce, gerçekten, AKP Grup temsilcisini burada izlerken hayretler içerisine düştüm. Dün grubunuzda bir bütün olarak hepinizin gözleri yaşlıydı, insanlar idam edildiği için gözleriniz yaşlıydı. Kimileri sizin için “timsah gözyaşları” demişti ama ben eminim ki vicdanınızın sesine kulak verdiğiniz için gözleriniz yaşlıydı. Ama bugün ilginçtir, dün gözyaşı akıtanlar bugün idamı burada savunuyorlar. Şimdi, bu nasıl bir ruh hâli? Bu nasıl bir demokrasi, bu nasıl? Yani bu nasıl bir ruh hâli? Gerçekten anlamakta zorluk çekiyoruz. Yani sorun Kürtler olunca hemen idama sarılıp birbirinize ipi atmakla sorunu çözeceğinizi mi düşünüyorsunuz? Eğer bu şekilde sorun çözülmüş olsaydı, zaten cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar 29 isyan oldu, 28’ini bastırdınız, ha idamlarla ha faili meçhul cinayetlerle ama 29’uncu çıkmazdı. Bugün 29’uncu isyanla mücadele ediyorsunuz ve Kürtler, yani cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar Kürt coğrafyası olağanüstü hâlle, Terörle Mücadele Yasası’ndan tutun, şark istiklal mahkemelerine, şark istiklal mahkemelerinden Dersim kanununa kadar sürekli olağan dışı yöntemlerle, kanunlarla yönetildi. Peki, sorun çözüldü mü? Çözülmedi. Bugün Terörle Mücadele Yasası da onun bir benzeri. Bununla da çözülmeyeceğini hepimiz biliyoruz ama hepimiz hukuka karşı hile, Kürtlere karşı hukukta hileye başvuruyoruz.

Şimdi, siz Öcalan’ı asmış olsaydınız bu sorun bitecek miydi? PKK’yi yok etseniz bu sorun bitecek mi? E, bitmeyeceğini siz de biliyorsunuz. Eğer gerçekten sorunun çözümüyle ilgili bir projeniz varsa siz çıkıp hâlen Habur’u, hâlen idamı gündeme getirirseniz kimse size inanmaz. Buradan nemalananlar var. Biz diyoruz: Projeniz olmadığı için siz de gidip geliyorsunuz, ipe sarılıyorsunuz ve bununla yeniden gündem yaratıyorsunuz.

Bakın, 59’uncu Hükûmet döneminde çok önemli şeyler olmuştu. Ne yapıldı? Kürtçe yarım saat, ilk kez, yani seksen beş yıllık süre içerisinde yarım saatlik de olsa Kürtçe serbest kalmıştı. Kimin iktidarı döneminde? DSP, Anavatan Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi döneminde olmuştu. Ne olmuştu? En önemli anayasal değişiklikler o dönemde de olmuştu.

Avrupa Birliği ile ilgili süreçte ne oldu? O dönem idam kaldırıldı. Bunlar kötü müydü? Türkiye için yaptığınız en iyi şeylerdi.

Ama şimdi buradan hâlen idam üzerinden siyasal anlamda rant devşirmeye çalışırsanız bu ülkeye haksızlık edersiniz, bu ülkenin çocuklarına karşı… Duyuyorum, birazdan, bu kürsüde konuşulan şeyleri duyunca tüylerimiz diken diken… Ya, on dört yaşındaki çocuklara bu nasıl bir düşmanca tavır? “Varsın, kalsınlar içeride.” diyor. Bu nasıl bir anlayıştır? Sizin çocuklarınız yok mu? Sizin çocuklarınız, torunlarınız, on dört yaşındaki bir çocuğunuz gece eve gelmediği zaman rahat uyuyabiliyor musunuz? Ama sorun Kürt çocukları olunca yediden yetmişe hepsi suçlu! Böyle bir anlayış olmaz, böyle bir kardeşlik olmaz, böyle bir arada yaşamak olmaz! Aynı havayı teneffüs ettiğim için acı çekiyorum. Yani bunu hak etmiyoruz. Biz gerçekten eğer kardeşlik temeli üzerinde bir arada yaşayacaksak, birbirimizin hukukuna saygı göstermeliyiz, iyi şeyler yaptığınız zaman eminim ki biz yanı başınızda oluruz. Ben, dünkü Sayın Başbakanın o gözyaşlarının, yani başta da belirttim, böyle timsah gözyaşları olmadığına inanıyorum ve hepinizin gözü yaşlıydı. Peki, dün bunları söyleyenler, bugün neden aynı duyguları taşımıyoruz? Neden aynı şeyleri paylaşmıyoruz ve birbirimizi sürekli ötekileştiren bir anlayış içerisinde oluyoruz?

İdam, evet, bu ülkede artık gündemimizden çıkmıştır. Bu Terörle Mücadele Yasası ve ona benzer yasalar Kürt sorununu çözmüyor. Açık ve net olarak söylüyoruz, aslında Kürt sorununu ne çözer biliyor musunuz: Bir geçmişle yüzleşme komisyonu, hakikatleri araştırma komisyonları çıkabilir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 BAŞKAN -  Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.

SIRRI SAKIK (Devamla) -  Geçmişte İspanya da bunları yaptı, çünkü İspanya’da da herkesin eli kana bulanmıştı, getirip üstünü “affet ve unut” politikasını uyguladılar ve İspanya’da iç barışı sağladılar. Şimdi, Türkiye’nin tam yapılması gereken nokta, İspanya’daki gibi her şeyin üstünü örteceğiz ve birbirimizi bağışlayacağız, karşılıklı bir helalleşme dönemine gireceğiz. Yoksa bu yasalarda yapılabilecek küçücük değişikliklerle bu sorunun çözülmeyeceğini hepimiz biliyoruz. Eğer gerçekten bu ülkeyi, yani bu ülkenin geleceğini birlikte inşa edeceksek, karşılıklı birbirimizi bağışlamamız gerektiğini düşünüyor, hepinize teşekkür ediyor, iyi akşamlar… (BDP sıralarından alkışlar)

 BAŞKAN -  Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 10-A/2. Maddesindeki ”ibaresi” kelimesinin “ifadesi” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                              Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN -  Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN -  Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Baş-kan.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin millet-vekili. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, az önceki konuşmamda, Başbakanla Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’nun görüşmesini, Milliyet’ten Fikret Bila’ya değerlendiren Cemil Çiçek’le ilgili konuşma yapmıştım. Şimdi, dikkatlerinize sunmak istiyorum: Sayın Cemil Çiçek, Fikret Bila’ya Sayın Kılıçdaroğlu’nun yaptığı önerilerle ilgili değerlendirme yapıyor. Hepimiz biliyoruz ki Sayın Kılıçdaroğlu’nun yaptığı önerilerden birisi de özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasına ilişkin idi. Şimdi, Sayın Cemil Çiçek Fikret Bila’ya diyor ki, aynen okuyorum yani yorum yapıyorum: “Sanıyorum Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu önerisi, son günlerde bu mahkemelerde görülen davalar ve yürütülen soruşturmalarla ilgili. Bu öneri, bir bakıma duygusal bir tepkiye dayanıyor. Oysa duygusal nedenlerle tepki yasaları yapmamak veya yapılmışları kaldırmamak gerekir. Sayın Kılıçdaroğlu’nun sözünü ettiği 250. maddeye dayalı özel yetkili mahkemeleri biz Cumhuriyet Halk Partisi ile birlikte kurduk.” Şimdi, ben bunu söyledikten sonra, AKP’nin Sevgili Grup Başkan Vekili Bekir Bozdağ söz aldı “250’nci madde de oy birliğiyle, beraber koyduğumuz bir maddedir ve bu maddenin yazımında da -ismini vermiyorum- CHP’den de değerli bir milletvekili arkadaşımızın büyük emeği vardır, beraber yaptık. Biz beraber yaptık, doğru olduğuna inanarak beraber yaptık, yalan söylediğimiz yok, Türk Ceza Kanunu’nun oy sonuçları ortadadır, beraber kabul yönünde hep birlikte oy kullandık.” dedi, demek ki o zaman yalanı ben söylüyorum.

Değerli arkadaşlarım, şimdi devam ediyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi 22’nci dönem, Tutanak Dergisi 66’ıncı cilt, Yasama Yılı 3, 27’nci Birleşim, 4 Aralık 2004 Cumartesi. “250’inci maddeyi okutuyorum.” diyor Sayın Başkan.

Madde okunuyor.

“MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan, 250 nci madde üzerinde söz istedim "250 nci madde geçti" diye söz hakkı verilmedi.

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Önergeye geçildi.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Hayır efendim, önergeden önce söz istedim.

Sayın Başkanım "250 nci madde geçti" diye bana söz hakkı verilmedi; 250 nci madde geçmemişti daha.

BAŞKAN - Sayın Kılıç, biz, 250 nci maddeyi görüşmeye başladık. Maddeyi okuttuk.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - O zaman, 251 inci madde üzerinde söz istiyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - 251 inci madde üzerinde söz verin efendim. Tamam mı Sayın Başkanım?

BAŞKAN - Tamam efendim... Yani, meşruiyet içerisinde çare tükenmez; buluruz.”

“251 inci maddeyi okutuyorum” diyor Başkan. Ali Dinçer, rahmetli, Başkan Vekili. Okutuyor değerli arkadaşlarım. Görüşmeler başlıyor. AKP adına bir arkadaşımız konuşuyor, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına da Muharrem Kılıç (Malatya) konuşuyor. Konuşuyor. “Değerli arkadaşlar, ben, 250, 251 inci maddeyle ilgili grubum adına söz almış bulunmaktayım.” diyor, devam ediyor: “Bu nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, getirilen bu düzenlemedeki her üç maddeyi de Türkiye'nin gerçeklerine aykırı görüyoruz…” diyor, devam ediyor açıklamaya: “250 nci madde, Adalet ve Kalkınma Partili sayın arkadaşların oylarıyla kabul edildi. Şu anda iki madde var; 251 ve 252 nci maddeler. Bunları reddedebiliriz. 250 nci maddeyi, bu tasarının görüşülmesi bittikten sonra tekriri müzakereyle ele alarak yeniden görüşebiliriz ve onu da reddedebiliriz. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, her üç maddeye de karşıyız.

Her üç maddeye de olumsuz oy vereceğimizi bildiriyor, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan, kürsü sizin.”

Kürsüye çıkan Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek. Burada özel yetkili mahkemelerin neden gerekli olduğunu anlatıyor. Kendince doğrudur, yanlıştır, ben ona saygı duyuyorum ama değerli arkadaşlarım, benim burada özenle durduğum konu şudur: Bakın, Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı Başbakana bir ülkede bazı önerilerde bulunuyor ve o sürecin bizzat içerisinde olan bir zatı muhteremin o süreci değerlendirirken Sayın Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanının ve Cumhuriyet Halk Partililerin sanki hiçbir şeyden haberi yokmuşçasına, toplumu yanıltan bir davranışını ben doğru bulmadığımı ifade ediyorum.

Burada yapılması gereken tartışmayı daha da uzatmak değildir; yapılması gereken, Cemil Çiçek’in öncelikle Cumhuriyet Halk Partisinden, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’ndan ve bu Meclisten özür dilemesini ben beklerdim. AKP Grup Başkan Vekili arkadaşımın da bu yönde yönlendirici olmasını beklerdim. Olayı böyle…

Ben bir kere -bugüne kadar- izliyorsanız ısrarla belgelere istinaden konuşurum ve nitekim, bu açıklama Sayın Fikret Bila’nın köşesinde çıktı. Fikret Bila köşesindeki o açıklamayı yazarken benden belgeleri isteyerek o açıklamayı yaptı, Cemil Çiçek’ten de açıklama gelmedi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurun.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, şimdi, birbirimizin ne dediğini anlamamız lazım. Toplumu yanıltarak, toplumun duygularına hitap ederek bir yere gidemeyiz. Bakın, dün, AKP grup toplantısında Sayın Başbakan, Mustafa Pehlivanoğlu, ülkücü kardeşimizin ve Erdal Eren, solcu düşünen arkadaşımızın 12 Eylül faşist diktatörlüğü tarafından idam edilmesi üzerine, aradan otuz kırk yıl geçtikten sonra gözyaşları döktü. Şimdi, samimi midir, değil midir, ben onu bilmiyorum ama bunun turnusol kâğıdı vardır. Şimdi, ben, Cumhuriyet Halk Partisinin bir milletvekili olarak, Sayın Erdal Eren’in ve Mustafa Pehlivanoğlu’nun idamına ilişkin yasanın yürürlükten kaldırılması için Türkiye Büyük Millet Meclisine kanun teklifi verdim. Şimdi, merak ediyorum, Sayın Başbakan ve AKP Grubu o kanun teklifini kabul edecek mi, etmeyecek mi?

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/775 esas numaralı kanun tasarısının 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının B) bendinde geçen “üçüncü fıkrası” ibaresinin “üçüncü fıkra hükmü” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                  Ahmet Aydın

                                                                                                                     Adıyaman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe

Kanun tekniği açısından uygun ibarenin kullanılması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Tasarının 10’uncu maddesinin oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına dair önerge vardır, önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 526 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 10’uncu maddesinin oylamasının İç Tüzük’ün 81’inci maddesine göre açık oylama yoluyla yapılmasını arz ederiz.

BAŞKAN - Mehmet Şandır? Burada.

Şenol Bal? Burada.

Erdal Sipahi? Burada.

Hasan Özdemir? Burada.

Mehmet Akif Aksoy? Burada.

Akif Akkuş? Burada.

Nevzat Korkmaz? Burada.

Hüseyin Yıldız? Burada.

Mustafa Kemal Cengiz? Burada.

Behiç Çelik? Burada.

Mümin İnan? Burada.

Abdülkadir Akcan? Burada.

Ertuğrul Kumcuoğlu? Burada.

Beytullah Asil? Burada.

Yılmaz Tankut? Burada.

Recep Taner? Burada.

Erkan Akçay? Burada.

Metin Ergun?

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Takabbül ediyorum.

BAŞKAN - Emin Haluk Ayhan? Burada.

Muharrem Varlı? Burada.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 526 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın  10’uncu maddesinin açık oylama sonucu:

“Oy sayısı : 257

Kabul        : 234

Ret            :   23 (x)

                      

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

                   Kâtip Üye                                                   Kâtip Üye

                  Fatih Metin                                             Bayram Özçelik

                       Bolu                                                         Burdur”

Böylece 10’uncu madde kabul edilmiştir.

11’inci madde üzerinde dört adet önerge vardır, önergeleri geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alıyorum.

T.B.M.M Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 526 sıra sayılı yasa tasarısının 11. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Ensar Öğüt

Ali Rıza Öztürk

 

Malatya

Ardahan

Mersin

 

Ahmet Tan

 

Emrehan Halıcı

 

İstanbul

 

Ankara

Madde: 11- Bu kanun yayımı tarihinden 10 gün sonra yürürlüğe girer.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 526 Sıra Sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına dair Kanun Tasarısı’nın Çerçeve 11. Maddesinin ile aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 11- Bu Kanun yayımı tarihinden 15 gün sonra yürürlüğe girer.

                      

Bengi Yıldız

M. Nezir Karabaş

Hamit Geylani

 

 

Batman

Bitlis

Hakkâri

 

Nuri Yaman

Sırrı Sakık

Hasip Kaplan

 

Muş

Muş

Şırnak

 

 

Osman Özçelik

 

 

 

Siirt

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/775 esas numaralı kanun tasarısının 11 inci maddesinde geçen “yayımı tarihinde” ibaresinin “yayımından bir ay sonra” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                             Ayhan Sefer Üstün

                                                                                                                      Sakarya

TBMM Başkanlığına

526 sayılı tasarının 11. maddesinin “Bu Kanun yayımından 1 yıl sonra yürürlüğe girer” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Rıdvan Yalçın                         Oktay Vural                      Nevzat Korkmaz

                   Ordu                                     İzmir                                   Isparta

              Hasan Çalış                        Gürcan Dağdaş                         Şenol Bal

                Karaman                                   Kars                                     İzmir

                                                          Mehmet Ekici

                                                               Yozgat

BAŞKAN -  Komisyon önergeye  katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Gürcan Dağdaş, Kars Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

GÜRCAN DAĞDAŞ (Kars) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına  Dair  Kanun  Tasarısı’na ilişkin görüşlerimi ifade etmek için söz aldım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bu vesileyle Sayın Başbakanın,  kandan beslendiği iftirasını yapıştırmaya çalıştığı ülkücülerin şehitlerinin isimlerini, mektuplarını grup toplantısında siyaset devşirmek için kullanmasını esefle kınıyor, milletimizin bu tiyatroyu ibretle izlediğini Sayın Başbakana duyurmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri…

 FATİH ÖZTÜRK (Samsun) – Ne oldu canınız mı sıkıldı?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen… Lütfen dinleyin. 

GÜRCAN DAĞDAŞ (Devamla) – İzin verin, edepli olun.

Sayın Sakık rakamlandırdı: “28’inci isyan, 29’uncu isyan…” Bu bir hakikat ama sayısını bilmem ama izni olursa “geçmişle yüzleşmek” diye bir değerlendirmesinin üzerine bir şeyler söylemek isterim. Fitnenin geçmişte nasıl tezahür ettiğine dair -izniniz olursa- iki tarihî vesikayı sizinle paylaşmak istiyorum:

Kâzım Karabekir Paşa 10 Mart 1920 tarihinde Müdafaai Hukuk Cemiyetine çekmiş olduğu telgrafta şu tespiti yapıyor: “Planın esas hattı, önce Kürt’ü, hatta Çerkez’i ayırmak, Türkleri birbirine düşürmek, Anadolu’yu paylaşmak, en sonra da Endülüs’teki gibi mezalim tatbiki ile Anadolu’daki Türklüğü ve Müslümanlığı bitirmek, Rum ve Ermeni gibi kendilerine sadık kültürlü yapmaktır.” Geçmişle yüzleşeceksek, geçmişte fitnenin tezahürüne dair bir tarihî vesikayı dikkatinize getirdim.

İkinci belge, 22 Mart 1920 tarihinde İstanbul’da yayınlanan Albayrak gazetesinin başlığıdır. Umarım ki bu başlığın üzerinden ifade ettiğimi, mevcut medyamız da milletimizin hayrına manşet nasıl atılır, millet nasıl uyarılır, tehlikenin ve fitnenin karşısında millet nasıl ikaz edilir, bunun üzerinden bir ders çıkarır. Gazetenin başlığı şöyledir: “Bugün çekilen zulüm, kan ve ateş silahı, bütün İslam âlemine, bütün Turan’a karşıdır. Bu mazlumlar içerisinde Kaşgarlı, Semerkantlı, Tebrizli, Kazvinli, Erzurumlu, Bakülü, Buharalı, Hiyveli, Konyalı, Türk, Arap, Çerkez, Kürt aynı durumdadır. Her zulmü, kahrı boğmaya bir parça kan yeter. Ey Şark,  uyan artık, uyan!”

Son olarak da izniniz olursa, rahmetli Remzi Oğuz Arık Hoca’nın “Coğrafyadan Vatana” başlıklı çalışmasından bir bölümü dikkatinize getirmek istiyorum: “Anadolu’ya gelirken arkada ne kadar çok medeniyet, devlet, yurt, hatıra, sevinç ve eziyet bıraktık. Kâh tabiat afetlerinin, kâh açgözlü komşularımızın, kâh birbirimize düşmemizin silip süpürdüğü yurtlarımızın hayali gözlerimizde asılı kaldı.” sözlerini hatırlatmak istediğim Hocamızın düşüncesinden yola çıkarak, milletimizin fitnecilerin elini boşa çıkaracak akılla buluşmasını Rabbimden niyaz ettiğimi burada ifade etmek isterim.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, geçmişten bugüne çok sayıda sorunla karşılaştı, bugün de çok sayıda sorunla birlikte yaşıyoruz. Siyaset, ekonomi, dış ilişkiler, kültürel ve sosyal alanlarda çok sayıda sorunumuz var. Bu alanlardaki sorunlarımız toplumu yeteri kadar bunaltmışken geçmişte eşine rastlamadığımız yeni bir sorunla karşı karşıyayız: Taş atan çocuklar sorunu. Geleceğimizin güvencesi olarak gördüğümüz bazı çocuklarımız, maalesef karanlık emellere alet edilerek yaşamdan kopartılıyor ve cezaeviyle tanıştırılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

GÜRCAN DAĞDAŞ (Devamla) – Terörün vicdanının olmadığını bize bundan daha iyi hiçbir şey anlatamaz. Çocukları suistimal ederek herhangi bir amaca ulaşmak istemenin yeryüzündeki en büyük alçaklık olduğunu burada ifade etmek isterim. Çocukları sistemli ve programlı bir karanlık hedefin aracı olarak kullanmak istemek en büyük alçaklıktır. Çocukları koruyacak, çocukların yararına olacak her türlü değişikliğe Milliyetçi Hareket Partisi kapısını sonuna kadar açacaktır. Ancak, çocukları koruyorum diye sokakta taş atan çocuklara çocuk hakkı, insan hakları muamelesi içerisinde bir genel af niteliğinde cümle kapısını açacak bu yasayla ilgili kimse bizim alet olmamızı beklemesin. Bu bizim, bu millete, bu milletin tarihine ve çocuklara olan sorumluluğumuzun gereğidir ve bundan asla ve asla ödün vermeyeceğiz.

Heyetinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Dağdaş.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, Sayın Hatip ismimden bahsederek geçmişle ilgili… Bu konuda açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun yerinizden.

SIRRI SAKIK (Muş) – Ben, müsaade ederseniz…

BAŞKAN – Yerinizden efendim. Sataşma değil o. Yerinizden açıklama yapın.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bir sataşma yok.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sataşma nasıl yok? Müsaade edin Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Sakık, bakın daha önce de oldu. Yerinizden… Sesiniz duyuluyor efendim. Yerinizden açıklama veriyorum ben size.

SIRRI SAKIK (Muş) – Peki, niye bize karşı ön yargılı davranıyorsunuz? Sürekli sizin tavrınız bizimle ilgili böyle. Hatipler konuşur, zaman zaman iki dakika tolerans verirsiniz ama bizim arkadaşlarımız konuşur, farklı davranırsınız. Biraz önce soru ve cevapta 9 kişi… 3 kişi bizden olduğu için altıncı sırada… Eveleyip geveleyip on dakikayı 6 kişiye paylaştırdınız. Hakkaniyet istiyoruz, sizden ayrıcalık istemiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Sakık, önce kullandığınız cümlelere dikkat edin, bir.

SIRRI SAKIK (Muş) – Ben hakkaniyet istiyorum, ben sizden bir şey…

BAŞKAN – Hayır, burada Başkanlık hiçbir şeyi eveleyip gevelemez. Soru sorma ve cevap verme süresi, o zaman da izah ettim, on beş dakika. Tutanakları getirtebilirsiniz. Sayın Şandır’ın soru sorma sırası geldiğinde yedi dakikadan fazlası kullanılmıştı. Sayın Bakan kendi hakkından, cevap verme süresinden feragat ederek Sayın Şandır’ın soru sormasına müsaade etti, onun için soru sordu. Soru sorma süresi…

SIRRI SAKIK (Muş) – Kürsüde de birkaç kez gördüm.

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Sakık.

Soru sorma süresi tamamlanmıştı. Burada İç Tüzük hükümleri uygulanıyor. Siz zamanında sisteme girerek soru sormak için ön sıralarda yer almamışsanız, bu bizim Başkanlığın adaletsizliğinden değil, sizin grubunuzun…

SIRRI SAKIK (Muş) – Biz sizin uygulamanızdan bahsediyoruz. Efendim, biz son bir iki yıldır…

BAŞKAN - …sayın milletvekillerinin takip etmemesinden kaynaklanıyor Sayın Sakık.

SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan…

BAŞKAN – Hiçbir partiye, hiçbir şahsa, hiçbir kişiye karşı Başkanlığın ön yargılı olması söz konusu değildir. Siz önce kafanızın içindeki o ön yargıları atın!

SIRRI SAKIK (Muş) – Siz ön yargıları atın! Bizde ön yargı yok.

BAŞKAN – Lütfen yerinize oturun. Açıklama için iki dakika süre veriyorum.

BENGİ YILDIZ (Batman) – Sayın Başkan, bu konuyu uzatmak istemiyoruz. Ama…

BAŞKAN – Sayın Yıldız, lütfen… Sayın Sakık’la konuşuyoruz.

BENGİ YILDIZ (Batman) – Hayır, sizin bugün sayın hatiplerin altı dakikadan sonraki konuşmalarına ilişkin birkaç tane uzatma…

BAŞKAN – Evet, yaptım, doğru. Sayın Sakık’ın itirazından sonra da hiç kimseye vermedim, vermeyeceğim de bundan sonra.

SIRRI SAKIK (Muş) – Niye bize yapmıyorsunuz?

BENGİ YILDIZ (Batman) -  Ama bize bir saniye bile tahammül etme kültürünü geliştire-miyorsunuz. Dolayısıyla uygulamalarınızda yanlışlıklarınız var.

BAŞKAN – Sayın Yıldız, ben sizden öğrenecek değilim efendim bu kültürü de buradaki idare tarzını da.

Teşekkür ediyorum.

Buyurun Sayın Sakık.

BENGİ YILDIZ (Batman) - Benden öğreneceksiniz Sayın Başkan. Eğer haksızlık yapıyorsanız benden de öğreneceksiniz başkalarından da öğreneceksiniz. O şekilde konuşamazsınız.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, bizimle emir kipleriyle “Otur, oradan konuş” diyemezsiniz.

BENGİ YILDIZ (Batman) - Biz size somut bir şey söylüyoruz.

BAŞKAN – Buyurun diyorum, eğer…

BENGİ YILDIZ (Batman) – Somut bir durum söylüyoruz.

SIRRI SAKIK (Muş) – Diğer arkadaşlara nasıl davranıyorsanız biz de onu istiyoruz.

BAŞKAN – Diğer arkadaşlara da, grup başkan vekillerine hepsine de yerinden verdim ben efendim.

İçtüzüğün 60’ıncı maddesi gereğince kısa açıklama yapmak için söz veriyorum.

Buyurun.

SIRRI SAKIK (Muş) – Adil değilsiniz, ne yapalım.

BAŞKAN – Siz belirlemeyeceksiniz benim adil olup olmadığımı, Genel Kurul ve Türk milleti belirleyecek.

Buyurun.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Kim değerlendirecek Sayın Başkan? Bu Meclis değerlendirecek!

BAŞKAN – Bu Meclis değerlendirecek tabii, siz değerlendirmeyeceksiniz.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Biz değerlendireceğiz.

BAŞKAN - Ben de “Genel Kurul değerlendirecek.” dedim zaten.

Buyurun Sayın Sakık.

VIII.- AÇIKLAMALAR (Devam)

4.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, konuşmasında “geçmişle yüzleşmek” hususunda söylediklerinin Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş tarafından farklı değerlendirildiğine ilişkin açıklaması

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, ben biraz önce kürsüde “Geçmişimizle yüzleşmeliyiz.” derken, geçmişimiz, cumhuriyetin kuruluşundan, Malazgirt’ten bugüne kadar ortak bir hayatı paylaşan, hayatın her alanında bir arada olan, 1920’lerde cumhuriyetin kurulduğunda Türkiye Büyük Millet Meclisinde Mustafa Kemal… Sayın Hatip birkaç kişiden alıntı yaptı ama Mustafa Kemal aynen şöyle diyordu: “Bu ülke Kürtlerin ve Türklerin anayurdudur.” 1920’lerden sonra 1921 Anayasası’nda da bunlar var, Kürtler ve diğer halklar var. Ama 1921 Anayasası’nda varken 1924’te ret ve inkâr politikası başladı, o gündür bugündür kavgalar devam ediyor. Biz geçmişimizle yüzleşirken, evet, bir hakikat araştırma komisyonu kurulmalıdır, geçmişte ne yaşandı, kimin eli kana bulaştıysa bu toplum bilmelidir. Ondan sonra üstü kapatılarak yeni bir sayfa açılmalıdır. Bizim söylediğimiz budur. Biz sadece bu ülkenin bir tek kimliğe kilitlenmemesi gerektiğini söylüyoruz. Diğer kimlikler de en az Türk kimliği kadar değerlidir ve bunun gereği yapılmalıdır,  söylediğimiz budur. Geçmişle yüzleşmek. Çünkü Lozan’ı, nasıl olduğunu biliriz, nasıl haksızlıkların yapıldığını biliriz. Buradaki bütün vekillerin de eminim bunu tek tek bildiklerine... Bizim söylemek istediğimiz: Geçmişte acılar var, bu acılarla yüzleşmemiz gerekir, yüzleşmeden sorunlarımızı çözemeyiz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)

4.- Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın; Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın; Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’nin; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 2 Milletvekilinin; Mardin (Eski) Milletvekili Ahmet Türk ve 20 Milletvekilinin; Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve Batman Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Adalet Komisyonu Raporu (1/775, 2/84, 2/407, 2/477, 2/508, 2/534, 2/711) (S. Sayısı: 526) (Devam)

 

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/775 esas numaralı kanun tasarısının 11 inci maddesinde geçen “yayımı tarihinde” ibaresinin “yayımından bir ay sonra” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                             Ayhan Sefer Üstün

                                                                                                                      Sakarya

BAŞKAN -  Komisyon önergeye  katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önerilen yürürlük tarihinin daha uygun olacağı düşünülmüştür.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 526 Sıra Sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına dair Kanun Tasarısı’nın Çerçeve 11. Maddesinin ile aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 11- Bu Kanun yayımı tarihinden 15 gün sonra yürürlüğe girer.

                                                                                           Bengi Yıldız (Batman) ve arkadaşları

BAŞKAN -  Komisyon önergeye  katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Nezir Karabaş, Bitlis Milletvekili.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasa tasarısının 11’inci maddesi üzerine verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Terörle Mücadele Kanunu’nda çocuklarla ilgili düzenlemelerde iyileştirme yapmayı içeriyor bu tasarı. Fakat, daha önceki konuşmalarda da belirttik, grubumuzun, grubumuzdaki milletvekillerinin 2007 seçimlerinden bu yana verdiği yasa değişikliği teklifleri var, onlarda da belirttik, sonuçta Terörle Mücadele Yasası, evet, doğrudur, öncelikli olan, herkesin içini kanatan, Türkiye’de ve dünyada -artık dünyanın da gündemine girmiş Türkiye’deki taş atan çocuk sorunu- öncelikli sorun budur ama sonuçta Terörle Mücadele Yasası 2006’dan bu yana, gerçi 91’den bu yana ama özellikle AK PARTİ döneminde, 2006’da yapılan değişiklikten bu yana gerçekten toplumun üzerinde bir terör estirmektedir. Şu anda Türkiye cezaevlerindeki hükümlü sayısı tutuklu sayısı kadardır, bazen bunu geçiyor bile. Bunların büyük bir kısmı siyasi davalarda alınanlardır, tutuklu olanlardır.

Terörle Mücadele Yasası, bir taraftan, toplumu baskı altına alma, sindirme, genel bir baskı; diğer taraftan, yeri geliyor bir ilin valisinin, bir ilçenin kaymakamının veya oradaki iktidar veya yerel yöneticilerin, yeri geliyor bir savcının veya bir hâkimin isteği veya talebi doğrultusunda veya düşüncesi doğrultusunda, ideolojik bakışı doğrultusunda yüzlerce insanın gözaltına alınması, tutuklanması ve aylarca, bazen yıllarca cezaevinde yatmasını getiriyor. Terörle Mücadele Kanunu nedeniyle haksız yere tutuklanan, haksız yere ceza yemiş insanların dışında, tutuklanıp birçok zaman en az üç ay -çünkü yerelde mahkeme değerlendiriyor- tutuklama kararı verildikten sonra özel yetkili ağır ceza mahkemesine gidiyor, en az üç ay sürüyor. Bölge illerinde her bir özel yetkili ağır ceza mahkemesi birkaç ili, bazen beş-altı ili kapsıyor. En az üç ay, birçok zaman bir yıl, iki yıl suçsuz bir yere, haksız bir yere cezaevinde kalındıktan sonra serbest bırakılıyor. Eskiden bu tür davaların birçoğu beraat ettikten sonra AİHM’e gidiyordu, şimdi iç hukukumuzda da düzenlendi, bunun için tazminat davaları alıyor.

Buradan Sayın Bakanıma soruyorum: Bir ilde, tek bir hâkim, birkaç yıl içinde, görev yaptığı süre içinde 100, bazen 150, 200, 300 kişiyi tutukluyor, tutuklama kararı veriyor. İki ay, üç ay, altı ay, bir yıl bu insanlar yatıyor, ondan sonra serbest bırakılıyor ve bu insanlar o süre içinde haksız yere yattıkları için dava açıyorlar ve tazminat ödeniyor hazineden. Bugüne kadar, Sayın Adalet Bakanı veya daha önceki Adalet Bakanı, bu şekilde, herhangi bir hâkimden, herhangi bir savcıdan bunun hesabı sorulmuş mudur? Siz 10, 20, 50, 100, 200 kişiyi tutukladınız fakat bunların hepsi, kimisi üç ay, kimisi altı ay, kimisi bir yıl sonra beraat etti ve hepsi dava açtı, tazminat aldı. Siz neye göre tutukladınız onları? Çünkü Terörle Mücadele Kanunu, istediği zaman, oradaki emniyet yetkililerinin düzenlediği tutanak, savcının tutuklama talebi ve hâkimin o anda verdiği karar sonucu, bir mitingde bulunan herhangi biri veya bir cenazede, bir basın açıklamasında bulunan herkesi tutuklama yetkisi var. Yani bu Terörle Mücadele Kanunu mevcut durumuyla istediği zaman, istediği kişiyi tutuklama kararı çıkarıyor. Hiçbir somut delile ihtiyaç duymuyor, hiçbir belgeye ihtiyaç duymuyor. Kamerayla çekilmiş, “Falan mitingde bulundunuz.” ve o insan alınıp yargılanıyor, birçok zaman  Terörle Mücadele Kanunu’ndaki bir maddeyle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) - …birçok zaman da iki veya üç maddeden ayrı ayrı yargılanıyor: 2911 sayılı Yasa’ya muhalefet etmek, örgüt propagandası yapmak, örgüt üyesi olmasa bile örgüt üyesi gibi davranmak.

Bir örnek vereceğim: Üç dört ay önce, Bitlis’te, Bitlis’ten başlayarak Bitlis Merkez, Güroymak, Tatvan, Hizan’da on beş gün içinde 141 kişi gözaltına alındı, bunlardan 40 kişi tutuklandı ve şu anda hiçbiri içeride değil, iki ay, üç ay, dört ay içeride kalıp serbest bırakıldılar. Peki, bu kadar haksız, bu kadar vicdansız, bu kadar insafsız bir yasayı ne zaman kaldıracaksınız Sayın Bakan? Neyi bekliyorsunuz? Bu halk tekrar isyan edip, tekrar bir yerlere, yaşadığı kentleri tıkayıp, karşınıza çıkıp sizi zorladıktan sonra mı veya yerel, uluslararası kamuoyu sizi zorladıktan sonra mı çıkaracaksınız? Bu kadar haksız bir uygulama neden devam ediyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Karabaş.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) - Bu yasa görüşülürken neden birlikte görüşülmüyor diyor, saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 526 sıra sayılı yasa tasarısının 11. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Madde: 11- Bu kanun yayımı tarihinden 10 gün sonra yürürlüğe girer.

                                                                        Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) –Sayın Ensar Öğüt…

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ensar Öğüt, Ardahan Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Evet, Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Terörle Mücadele Kanunu’nun 11’inci maddesi üzerinde vermiş olduğum önerge üzerinde konuşmak için söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, ben bugün Güneydoğu’dan geldim.

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Ardahan’dan mı geldin?

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Pazartesi günü Şırnak’taydım, salı günü Mardin, bugün de Diyarbakır’da sivil toplum örgütleriyle toplantı yaptık: gözünüz aydın, AKP orada bitmiş. (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler)

Şimdi, değerli arkadaşlar, yaklaşık beş yüze yakın sivil toplum örgütleriyle toplantı yaptık, insanları dinledik, Şırnak’ta üç buçuk saat sürdü, Mardin’de dört saat sürdü, Diyarbakır’da dört saat sürdü. Sadece dinledik, eleştirdiler, bizi de eleştirdiler, sizi de eleştirdiler, Meclisi de eleştirdiler ama ortak bir ses: “Biz Türkiye’nin kalkınmasını istiyoruz. Türkiye’nin bölünmesini istemiyoruz...”

SIRRI SAKIK (Muş) – Bravo.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – “Terör örgütünü lanetliyoruz. Terörle devletin arasında bizi sandviç gibi ezmeyin. Bize daha çok sahip çıkın. Demokrasi haklarımızı verin, insan haklarımızı verin. Biz insan gibi yaşamak istiyoruz.”

SIRRI SAKIK (Muş) –  Ama eklemeden, doğruyu söyle!

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Bakın... Bakın... Müsaade edin...

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen... Müsaade edin...

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Şimdi “Çocuklarımızı içeri atarak bizim çocuklarımızı devletle barıştıramazsınız.” diyor. “Çocuklarımızı atarak veya gençlerimizi dağda öldürerek bizi devletle barıştıramazsınız.” diyor. Bunu insanlar diyor.

Bakın, ben bir şey anlatacağım. Mardin’de şunu anlattı Avukat Erdal, ismini de vereyim buradan, soyadını söylemeyeceğim: “Benim bir akrabam asker, şehit oldu. Aynı aileden benim kardeşim, o da dağda öldü PKK militanı olarak, ama aynı çatışmada öldüler. İkisinin cenazesi de köye geldi, aynı çadırda taziye verdiler. Bizi bundan kurtarın.” dedi.

İnsanlar barış istiyor, kardeşlik istiyor. Şimdi, barış ve kardeşlik istiyorsa buna çareyi Büyük Millet Meclisi bulur arkadaşlar, bunun ötesi yok.

Bakın,  sizden istirham ediyorum, inanın, gözlerimiz doldu. Yani Sayın Başbakanın dün Mecliste gözleri doldu 2 tane gencimizin asılmasından ama ben ve arkadaşlarım, 7 kişi güneydoğuyu dinlediğimiz zaman, inanın, zaman zaman bizim de gözlerimiz orada doldu.

Hepimiz insanız. Hepsinin anası var, hepsinin babası var; herkesin kardeşi var, çoluğu var, çocuğu var. Bu ülke bizim, bu insanlar bizim.

Bakın, şunu söyleyeyim: İnanın, biz çok duygulandık arkadaşlar. Yani Diyarbakır’da bir adam şunu söyledi bana. Bana derken orada açık açık konuştu: “Bize dışkı yedirdiler, insan dışkısı yedirdiler kardeşim!” dedi.

MURAT YILDIRIM (Çorum) – Sizin döneminizde...

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Müsaade eder misiniz... Şu dönem, bu dönem...

Arkadaşlar, şimdi bu yüz karası olayların üzerinden Büyük Millet Meclisi gelir. Şimdi şunu söylüyorlar: “Bizim çocuklarımızı cezaevine atarak, gençlerimizi dağda öldürerek devletle barış sağlayamazsınız.” Şimdi, burada bir çocuk... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Müsaade eder misiniz arkadaşlar...  Niye hemen siz bunu şey yapıyorsunuz?

Bir çocuk, yani kendi isteği doğrultusunda, arkadaşlarının doğrultusunda istemeyerek gitmiş bir olayı seyretmiş veya taş atmışsa bu çocuğu kaldırıp cezaevine atarak barışı sağlayamayız, kardeşliği sağlayamayız. Bunu anlatmak istiyoruz ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak diyoruz ki: Kanı kanla yıkayamayız arkadaşlar. Barışı sağlamak için toplumsal mutabakatı sağlamak mecburiyetindeyiz. Terör örgütünü lanetleyeceğiz. PKK, doğrudur, askerimizi şehit ediyor, insanlarımızı öldürüyor, devletimizi belki de bölmek istiyor ama oradaki insanlar şunu söylüyor: “Biz bölünmek istemiyoruz, biz Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşı olmaktan da onur duyuyoruz, gurur duyuyoruz.” Bunu Kürt kökenli insanlar söylüyor. Şimdi, böyle söylüyorsa bu insanlara el uzatmamız, bu insanların çocuklarını cezaevine atmamamız gerekiyor. Yani, demin bir arkadaşımız söyledi: “Onların çocukları cezaevinde, bizim çocuklarımız kolejde okusun.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurun.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Onların çocukları cezaevinde, bizim çocuklarımız kolejde okusun, olmuyor değerli arkadaşlar. Büyük Millet Meclisi yüce bir meclistir. Bu tip kanunları çıkartarak, ülkenin bölünmez bütünlüğünü sağlayarak, terör örgütünü de lanetleyerek, şiddeti de lanetleyerek barışı ve kardeşliği sağlamak için her türlü yasayı çıkartırsa Cumhuriyet Halk Partisi bunun altına imza atar ve burada da ben şunu sesleniyorum: Bütün hemşehrilerime selam, saygılarımı iletiyorum buradan. Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Tasarının 11’inci maddesinin oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına dair önerge vardır, önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 526 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 11’inci maddesinin oylamasının İç Tüzük’ün 81’inci maddesine göre açık oylama yoluyla yapılmasını arz ederiz.

BAŞKAN – Mehmet Şandır? Burada.

Şenol Bal? Burada.

Erdal Sipahi? Burada.

Mustafa Kemal Cengiz? Burada.

Mehmet Akif Paksoy? Burada.

Hasan Özdemir? Burada.

Hüseyin Yıldız? Burada.

Akif Akkuş? Burada.

Nevzat Korkmaz? Burada.

Behiç Çelik?

GÜRCAN DAĞDAŞ (Kars) – Ben takabbül ediyorum.

BAŞKAN – Gürcan Dağdaş takabbül etmekte.

Ertuğrul Kumcuoğlu? Burada.

Abdülkadir Akcan? Burada.

Mümin İnan? Burada.

Beytullah Asil? Burada.

Muharrem Varlı? Burada.

Yılmaz Tankut? Burada.

Erkan Akçay? Burada.

Emin Haluk Ayhan? Burada.

Recep Taner? Burada.

Metin Ergun? Burada.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 526 sıra sayılı  Kanun Tasarısı’nın 11’inci maddesinin açık oylama sonucu:

“Oy sayısı : 245

Kabul        : 220

Ret            :    25 (x)

                     Kâtip Üye                                                    Kâtip Üye

                    Fatih Metin                                              Bayram Özçelik

                          Bolu                                                          Burdur”

 

Böylece, 11’inci madde kabul edilmiştir.

12’nci madde üzerinde dört adet önerge vardır. Ancak, hepsi aynı mahi-yettedir. Okutup işleme alacağım, önerge üzerinde söz sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

TBMM Başkanlığına

526 sıra sayılı tasarının 12. maddesinde yer alan “Bakanlar Kurulu” ibaresinin “Adalet Bakanı” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

 

Rıdvan Yalçın

Oktay Vural

Mehmet Ekici

 

Ordu

İzmir

Yozgat

 

Hasan Çalış

Nevzat Korkmaz

Gürcan Dağdaş

 

Karaman

Isparta

Kars

                Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 526 Sıra Sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına dair Kanun Tasarısı’nın Çerçeve 12. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 11- Bu Kanun hükümlerini Adalet Bakanı yürütür.

 

Bengi Yıldız

M. Nezir Karabaş

Hamit Geylani

 

Batman

Bitlis

Hakkâri

 

Nuri Yaman

Sırrı Sakık

Hasip Kaplan

 

Muş

Muş

Şırnak

 

 

Osman Özçelik

 

 

 

Siirt

 

                           

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/775 esas numaralı kanun tasarısının 12 nci maddesinde geçen “Bakanlar Kurulu” ibaresinin “Adalet Bakanlığı” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                  Ahmet Aydın

                                                                                                                     Adıyaman

TBMM Başkanlığına

526 sıra sayılı yasa tasarısının 12 nci maddesindeki “Bakanlar Kurulu” ibaresinin “Adalet Bakanı” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

 

Halil Ünlütepe

Turgut Dibek

Ali Rıza Öztürk

 

Afyonkarahisar

Kırklareli

Mersin

 

Malik Ecder Özdemir

Ahmet Tan

M. Akif Hamzaçebi

 

Sivas

İstanbul

Trabzon

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Akif Hamzaçebi, Trabzon Milletvekili… (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Terörle Mücadele Kanunu ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı’nın son maddesini görüşüyoruz. Bu tasarı, Terörle Mücadele Kanunu ile Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nda yer alan çeşitli ceza hükümlerinin hafifletilmesine, indirilmesine veya kaldırılmasına yönelik düzenlemeler içeriyor. Bu düzenlemelerin önemli bir kısmı çocuklara yöneliktir.

Bir kanunun ceza sistemini değerlendirirken iki şeye bakmak gerekir: Cezanın birinci özelliği caydırıcı olmasıdır, ikinci özelliği de ıslah edici olmasıdır. Dolayısıyla, hangi konuda hangi ceza sistemini kuruyorsanız kurun bu iki özelliği aramak gerekir.

2006 yılında Terörle Mücadele Kanunu’nda yapılan değişikliklerle, çeşitli diğer kanunlarda yapılan değişikliklerle cezalar artırılırken, bugün daha farklı bir noktada, daha farklı bir atmosferde, farklı bir psikolojiyle bu cezalar indirilmektedir. Dolayısıyla, bakmamız gereken, caydırıcılık var mı? 2006 yılındaki düzenlemelere baktığımızda bunun caydırıcı olmadığını söyleyebiliriz. O cezalarla çocuklarımızın terör olaylarına, daha doğrusu Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet etmek suretiyle o toplantılara katılmalarına engel olabilmiş değiliz. Peki, bu cezalar hafifletilirken bütün bunlar önlenecek mi? Hayır. Yani, bu tasarıdan bunu beklemek yanlış olur. Bu tasarının hedefinin bu olmaması gerekir, bu değil.

Çocuklar, çocuklarımız bu eylemlere, izinsiz gösterilere, izinsiz toplantılara kitle psikolojisinin etkisiyle katılmış olabilir. Bir başkasının yönlendirmesiyle katılmış olabilir. Terör örgütünün veya bir başka örgütün yönlendirmesiyle katılmış olabilir veya kendi iradesiyle katılmış olabilir. Ama çocuklarımız bu eylemlere hangi nedenle katılmış olursa olsun biz onları feda etmemeliyiz. Bir hatanın, bir kusurun, bir kabahatin bu çocuklar tarafından hayat boyunca çekilmesini, onların hayatlarının karartılmasını istememeliyiz. Onların hayatının kararmasına izin vermemeliyiz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, biz, bu tasarıya, tasarının çocuklarla ilgili düzenlemelerine bu gözle bakıyoruz.

Çocuklar bizim çocuklarımızdır. Onları kazanacağız. Onların, bir hatanın kurbanı olarak hayatlarını feda etmeyeceğiz. Çocuğu çocuk olarak göreceğiz. Bu, uluslararası sözleşmelerin de gereğidir. Türkiye'nin taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi bunu emreder. O sözleşmenin gereğini Türkiye Cumhuriyeti yerine getirmek zorundadır.

Biz, tasarıda bazı düzenlemeleri de eksik gördük, daha ileri gidebiliriz, yani amaç, daha çok demokrasi, daha çok insan hakları, daha çok çocuk koruma olmalıdır. Bu noktalarda eksiklikler gördük, onu ilgili maddelerde arkadaşlarımız ifade ettiler. Bunları, umarım, ileride gerçekleştirme imkânı bulabiliriz.

Terör bu yasayla önlenir mi? Hayır. Bu tasarıdan böyle bir şeyi beklemek de doğru değil ama terörün elindeki silahları, terörün elindeki malzemeyi onun elinden almak gerekir. Çocuklarımızı daha rahat, daha özgür bırakmalıyız. Terör, bir büyük önlem paketiyle önlenir; ekonomik yönü olur bu paketin, kültürel yönü olur, sosyal yönü olur, daha güçlü bir sosyal devlet uygulamasını gerektirir. Bu çok daha kapsamlı bir konu. Bu proje, bu tasarı o paketin, o projenin bir parçası olduğu zaman bunlar başarıya ulaşacaktır. Burada doğru bir şey yapılıyor.

Tasarının tereddüt yaratan maddeleri de vardır, geçici 1’inci madde bunlardan birisidir, burada bir belirsizlik vardır ancak buradaki belirsizliğe tasarının tümünü feda edecek bir anlayışa sahip değiliz. Tasarıya prensip olarak olumlu baktığımızı… (AK PARTİ sıralarından “Oy vermiyorsunuz.” sesi)

BAŞKAN – Sayın milletvekili, lütfen…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Efendim?

Pardon, herhâlde bana değil, yanlış algıladım.

HASAN KARA (Kilis) – Size değil…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Öyle mi?

Olumlu baktığımızı, bunu desteklediğimizi ifade etmek istiyorum.

Ayrıca, bölgeye yönelik olarak, biraz önce burada söz alan bir arkadaşımız oldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sayın Ensar Öğüt arkadaşımız, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde Cumhuriyet Halk Partisinin oluşturduğu komisyonun bir üyesi olarak, yapılan çalışmalardan bir kesit sundu, bir izlenim aktardı, bunu son derece önemsiyoruz. Komisyonumuzun orada yaptığı çalışmayı son derece önemsiyoruz. Biz, bu çalışmanın sonuçlarını kamuoyuna bitince açıklayacağız. Cumhuriyet Halk Partisinin programı olarak, esasen öteden beri programında var olan bir hususu, güncel gelişmeleri, aradan geçen zamanda ortaya çıkan ihtiyaçları, sorunları da dikkate almak suretiyle yenileyeceğiz ve kamuoyuna sunacağız. Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’de Kürt kökenli vatandaşlarımızın karşılaştığı sorunları çözmeye talip bir partidir. Bu sorunları çözmekte kararlıyız. Bu sorunların çözümünde atılacak her türlü adımı da bu Parlamentoda desteklemeye hazır olduğumuzu ifade ediyorum.

Bitirirken hepinize saygılar sunuyorum. (CHP, AK PARTİ ve BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Şandır, önerge üzerinde söz isteyen…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gürcan Dağdaş…

BAŞKAN – Gürcan Dağdaş, Kars Milletvekili… (MHP sıralarından alkışlar)

GÜRCAN DAĞDAŞ (Kars) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

AKP İktidarının eşkıya hamilerinin talimatıyla devreye sokmak istediği, genel affın cümle kapısı olarak gördüğü bu yasa, müelliflerine tarih ve millet nezdinde itibar kazandırmayacaktır, müelliflerini itibarsız kılacaktır. Bu ülkenin çocuklarını eşkıyanın himayesine terk etmek, daha sonra da eşkıyanın suça bulaştırdığı bu çocukları yine eşkıyanın talimatıyla affetmek, AKP İktidarının, en hafif tabiriyle, gaflet hanesine önemli bir başlık olarak yazılacaktır.

Kürt kökenli çocuklarımızın “Feodaliteyi ortadan kaldırıp seni özgürleştireceğim.” diyerek önüne gelen maskeli eşkıyanın aracı hâline gelmesine izin veren anlayışın sonunda çocuklarımızı getirdiği nokta, tost hâlidir. Bir tarafta, anasını, babasını, kendisini köle gibi gören, mallarını, topraklarını elinden alan feodal ve siyaset ağaları; diğer tarafta “Seni kurtaracağım.” diyerek canlarını, özgürlüklerini elinden alan terör ağaları.

AKP İktidarı, tost hâline gelmiş çocuklarımızı ağaların elinden kurtarmak yerine, ağanın yeni talimatlarını yerine getirsin diye ona teslim etmek için bu yasayı getirdiğini görmeyecek kadar iktidar ve talimat şehvetine kapılmış durumdadır.

Değerli milletvekilleri, yıllardan beri ihmal ettiği bu konuyu, özellikle “açılım” denilen yıkım paketi ile hatırlayan Hükûmet, bu konuda bugüne kadar somut hiçbir adım atmamıştır. Bu, iptidai sosyal zihniyetin açıkça çocuk istismarıdır ve yalnızca taş atmakla kalmamaktadır, çok daha önemli ve ciddidir.

Sadece kanun çıkararak bu sorunun ortadan kaldırılması söz konusu bile olmayacaktır. Taş atmak çocuk hakkı, çocukları sokaklara sürmek insan hakkı, onlara af çıkarmak da iktidar hakkı değildir ve olmamalıdır. (MHP sıralarından alkışlar) Partimiz konuyu bu mecraya dönüştürecek hiçbir sözde tedbirin yanında yer almayacak ve destek vermeyecektir.

Tasarı Anayasa’ya aykırıdır. Ayrıca, Terörle Mücadele Kanunu’nun 5’inci maddesinde, terör suçları bakımından öngörülen artırımın çocuklar bakımından uygulanamayacağına ilişkin 4’üncü maddedeki düzenleme de hem kanun tekniğine uygun değildir. Kanunda tanımlanan bir suçun cezasını failler bakımından farklılaştırmak hukuk cehaletinin en tipik örneğidir.

Aslında örtülü bir af niteliğinde bu düzenlemeye söz konusu suçlar yaptırımsız bırakılmaktadır. Yapılan iş, güvenlik tedbiri yalanının arkasına gizlenip bu suçları yaptırımsız hâle getirmektir. Yapılan düzenlemeyle, bu suçları bir kez işlemek cezasız hâle gelmektedir. Sırf bu nedenle özendiricilikten faydalanarak, daha önce suça bulaşmamış hâlde bulunurken örgüt tarafından güvenlik suçlarına karşı suça itilecek her çocuğun sorumlusu iktidar olacaktır. Tıpkı töre cinayetlerinde olduğu gibi, yaş küçüklüğü indirimlerinden faydalanabilmek adına bu çocuklara işletilecek terör amaçlı öldürme, kaçakçılık gibi suçların ve bu suçların zarar vereceği hayatların sorumlusu iktidar olacaktır. Bu sebeple, iktidarı milletimizin düşmanlarını sevindiren açılım sürecinden vazgeçmeye, topyekûn terörle mücadeleyi başlatmaya, çocuk suçluluğu meselesini uzmanlarla değerlendirip bütün yönleriyle ele almaya, çocuklarımızı suçtan uzak tutup suça itilmişlerin tekrar topluma kazandırılmasına imkân sağlayacak yasal düzenleme ve gerekli kurumları oluşturmaya davet ediyoruz.

Bu düşüncelerle tasarıya “hayır” oyu vereceğimizi arz ediyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Yıldız, önerge üzerinde konuşacak mısınız?

BENGİ YILDIZ (Batman) – Sayın Özçelik konuşacaklar.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Osman Özçelik, Siirt Milletvekili… (BDP sıralarından alkışlar)

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; önergemiz üzerinde söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dün Sayın Başbakan 12 Eylül mağdurlarına ilişkin bir konuyu anlatırken duygulandı, gerçekten önemli bir şeydi bu. Yirmi beş yıl sonra da olsa bir Başbakanın yaşanmış bir faciayı anlatırken duygulanması kadar insani bir şey yok. Ancak o günlerde biz, o facianın yaşandığı günlerde biz ya cezaevlerindeydik ya işkencehanelerdeydik ya firardık ya bir arkadaşımız vuruluyordu ya da arkadaşlarımız cezaevlerinde açlık grevlerinde yaşamlarını veriyorlardı. İşte bunun izlerini silmek üzere çaba sarf ediyoruz. AK PARTİ’nin yapmaya çalıştığı işleri azımsıyoruz anlamında söylemiyorum ama yeterli değil. Bu işler süsleyerek, bu işler makyajla düzelmiyor, kökten çözümler peşinde olmak lazım. Bu konularda Sayın Başbakan üzülürken, ancak aynı Başbakan 2006 yılında Terörle Mücadele Yasası’nın bugün düzeltmeye çalıştığım en ağır maddelerinin Terörle Mücadele Yasası’na girmesini sağlayan partinin de genel başkanı.

Yine aynı dönemde, 2007 yılında Polis Vazife ve Salahiyet  Kanunu’nda polisin yetkilerini genişleterek polisin âdeta yargısız infazlar yapmasına neden olabilecek düzenlemeler yapıldı.

O düzenleme, 2559 sayılı Yasa’nın 16’ıncı maddesi, Haziran 2007’de değiştirilmiş; bir kısmını okuyorum: “Polis, zor kullanma yetkisi kapsamında direnmeyi etkisiz kılmak amacıyla kullanacağı araç ve gereç ile kullanacağı zorun derecesini kendisi tayin eder.” diyerek polise sınırsız yetki verilmiş ve polis âdeta yargısız infazlara neden olmuştur. Yargısız infazlar, bir hukuksal otoritenin, yasal otoritenin veya bir mahkemenin kararı olmadan insanların cezalandırılması meselesidir.

Bakın, son üç yılda, İnsan Hakları Vakfının verdiği rapora göre, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nda polis yetkilerinin sınırsız genişletilmesi sonucu, 50 faili meçhul cinayet var, 109 yargısız infaz, 96 kişi cezaevi veya gözaltında, ölümle sonuçlanan olaylar var. Yani son üç yılda, Sayın Başbakanın üzüntülerine neden olan konu, kendisinin Başbakanlığı döneminde, üç yılda, inanılmayacak boyutta yargısız infazlara tanık oluyoruz.

Bunlardan birkaç örnek vermek istiyorum:

26 Kasım 2007 tarihinde Baran Tursun adında bir genç infaz edildi. Polis “’Dur!’ ihtarına uymadı, biz de aracın tekerleğine ateş ettik.” diyor; Baran’ın araçtaki arkadaşı ise “Ne uyarı vardı ne barikat, sadece bir selektör gördük, sonra arkadaşımın başı omuzlarıma düştü.” diyor.

Ekim 2008’de Antalya’da Çağdaş Gemik motosiklet üzerinde, başından yine, vurularak öldürülüyor. Polis “Dur!” ihtarına uymadığı için ateş edildiğini, uyarı ateşi edildiğini söylüyor. Olaylar çok.

Mayıs 2010’da Muğla’da, Muğla Üniversitesi öğrencisi Şerzan Kurt, yine, başından vurularak öldürüldü. Biz bu konuyu Plan ve Bütçe Komisyonunda Millî Eğitim Bakanına sorduğumuzda, “Hayır efendim, o, polisin kurşunu değil. Bu, bir barda, bir kız tartışması sonucu çıkmış bir olaydır.” demişti. Oysa, bugün, savcılığın elde ettiği belgelerden, videolardan polisin hedef gözeterek Şerzan Kurt’u vurduğu şeklinde iddianame hazırlandı ve 10 Ağustosta mahkemesi var Muğla’da ve biz de orada olacağız.

Yine, önemli bir olay: Aydın’ın Kuşadası ilçesinde savcılık kararını tebliğ etmek üzere evine gidilen kişinin karşı koyması üzerine polis kişiyi yaralıyor ve serbest bırakılıyor.

Bir önemli olay daha… Olaylar çok, bu anlattıklarım yanında başka olaylar da var. Evet, buna benzer çok sayıda olay var. Yani Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nda polise sınırsız yetki vermek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) - …sonucu  yargısız infazlarda çok ciddi artışlar var. Mutlaka Polis Vazife ve Salahiyet Yasası’nda, bugün bu Yasa’da, Terörle Mücadele Yasası’nda yaptığımız değişiklikten daha köklü değişiklikler yaparak bunların önüne geçmek zorundayız.

Bu Mecliste idam konusu tekrar gündeme geldi, insanlar hâlâ idam peşinde. Ben, 12 Eylül döneminde işçi önderlerinden Devrimci İşçi Sendikaları (DİSK) Genel Başkanı Sayın Abdullah Baştürk’ün o düzmece mahkemelerde verdiği bir ifadeyi hatırladım. Sayın Baştürk idamla yargılanıyordu, düzmece mahkemelerde işçi önderi idamla yargılanıyordu, ancak Sayın Baştürk demişti ki: “Siz ancak benim ceketimi asabilirsiniz.” Onları hatırlatıyorum. İdam bu ülkenin gündeminden çıkarılmalıdır.

Hepinize başarılar diliyorum, yasanın hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. İyi akşamlar. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önerge üzerinde söz isteyen Bekir Bozdağ, Yozgat Milletvekili… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben öncelikle, bu tasarıyla ilgili burada biraz önce yapılan konuşmada, eşkıyanın talimatıyla bu yasa tasarısının buraya getirildiği ifade edildi. Tabii, Hükûmete karşı da, bu Meclise karşı da bu bir saygısızlıktır. Hiçbir zaman ne Türkiye Büyük Millet Meclisi ne de bir Türk Hükûmeti eşkıyanın talimatıyla iş yapmaz, yapmamıştır da. Bunu kabullenmek mümkün değil, bunu bu kürsüde dillendirmek de doğru değil. Ama o mantıkla giderseniz şu soruyu da herkes sorabilir. O zaman birileri der ki “İşte 12 Ocak 2001’de Abdullah Öcalan’la ilgili idam kararı…” Bakın bu Meclisin şimdiye kadar ne kadar idam dosyası geldiyse hepsi Adalet Komisyonunda beklemiştir, hepsi! Sadece Başbakanlıkta bekleyen tek idam dosyası budur. Yürek yetip Meclise bile gönderemediler. O zaman sorarlar “Hangi eşkıya talimat verdi de bunu orada beklettiniz?” (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ŞENOL BAL (İzmir) – Başka sermayeniz yok mu?

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Ben oraya girmeyeceğim ama ben sadece bunun doğru olmadığını ifade etmek istiyorum. O zamanki Hükûmete de eşkıya talimat vermemiştir, bugünkü Hükûmete de vermemiştir. Çünkü hiçbir cumhuriyet hükûmeti eşkıyadan talimat almaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ŞENOL BAL (İzmir) – Başka sermayeniz kalmadı!

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Bir başka konu: Peki, bu yasa tasarısı ne getiriyor? Oraya iyi bakmak lazım. Doğru bir tasarı bu, faydalı bir iş yapıyoruz. Bu çocuklar, sonuçta bu ülkenin çocukları, bizim çocuklarımız. Örneğin 2 tane çocuk suç işledi. Birisi terör örgütünün organize ettiği toplantı ve gösteri yürüyüşüne katıldı, bir başka çocuk da sendikanın organize ettiği bir toplantı ve gösteri yürüyüşüne veya başkaca bir çıkar amaçlı suç örgütünün organize ettiği toplantı ve gösteri yürüyüşüne katıldı. Bizim mevzuatımız nasıl bakıyor? On dört yaşında çocuk düşünün, on altı yaşında çocuk düşünün. Terör örgütü veya onun sempatizanlarının organize ettiği bir yere zorla, kandırılarak, tehditle veya her ne suretle götürülürse götürülsün, oraya giden çocuk velev ki on üç yaşında olsun özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin bünyesindeki cumhuriyet savcıları tarafından 250’ye göre soruşturuluyor.

ŞENOL BAL (İzmir) – Kim çıkardı o yasayı?

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Öbürleri çocuklarla ilgili ayrı bir uygulamaya tabi tutuluyor. Peki ikisi de çocuk on üç yaşında, on üç yaşında. Hepinizin on üç yaşında oğlu, kızı var. Allah aşkına neyi doğru bir biçimde takdir edebiliyor, siz onların hangi kararlarını ne kadar hür bir iradeyle aldığını düşünüyorsunuz? Şimdi birine diyorsunuz ki: Siz ayrı bir soruşturmaya, öbürüne ayrı bir soruşturmaya. Doğru mu bu?

ŞENOL BAL (İzmir) – Kim çıkardı, kim çıkardı?

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Peki dava açtı şimdi, dava açtığı zaman birisi özel yetkili ağır ceza mahkemesinde yargılanıyor, öbür çocuk, çocuk mahkemesinde yargılanıyor. E, o da on üç yaşında, o da on üç yaşında. Birini neden ayrı usullerle takip ediyoruz, öbürünü neden? Yanlış mı bu? Yanlış.

RECEP TANER (Aydın) – Kanunu çıkarırken aklınız neredeydi?

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Yasada var mı? Var. Peki bu yanlışları düzeltmek durum, vaziyet bunu gerektirdiğinde bizim görevimiz değil mi? Görevimiz.

Peki ikinci aşama, şimdi yargılandı, bu çocuk ceza alacak. Suçundan dolayı birisi atıyorum üç yıl ceza aldı, öbürü de üç yıl ceza alıyor ama Terörle Mücadele Kanunu’nun 5’inci maddesi gereği bunun cezası yüzde 50’de artırılarak veriliyor.

RECEP TANER (Aydın) - Kim artırdı?

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Yani, kanun gereği artırılıyor ve bu kanun yanlış.

RECEP TANER (Aydın) – Kanun ne zaman çıktı Sayın Bozdağ?

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Şimdi biz diyoruz ki: Bu artım kalksın, öbür çocuk ne kadar ceza alıyorsa bu çocuk da aynı cezayı alsın, eşit olsunlar, kötü bir şey mi cezada eşit olsunlar. Peki, cezaları aldılar, hapis yatacaklar, infaz edilecek o zaman ne oluyor? İnfazda diğer çocuk cezanın üçte 2’sini yatarken bu yönden ceza alan çocuk cezanın dörtte 3’ünü yatıyor, ikisi de on üç yaşında. Neden eşit olmasın? Eşit olsun.

Peki başka daha ne var? Şimdi seçenek yaptırımlar var bizim kanunlarımızda. Şimdi bunlara uygulanmıyor, diğer çocuğa uygulanıyor. Paraya çevirme var, bunlara uygulanmıyor, diğer çocuğa uygulanıyor. Peki cezanın ertelenmesi var. On üç yaşındaki buradan ceza alan çocuğa uygulanmıyor “Senin cezanı ertelemem.” diyor, öbür taraftan cezayı erteliyorsunuz. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması var. Oradakine uygulamıyorsun, oradakine uyguluyorsunuz. Biz ne diyoruz? Diyoruz ki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Çocuklar hepimizindir, hepsi eşit olmalı; soruşturmada eşit, yargılamada eşit, cezalandırmada eşit, infazda da eşit olsun. 2 çocuğu aynı haktan yararlandırmak istiyoruz. Neresi bunun ihanet?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Dün niye ayırdınız?

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bu, yapmamız gereken bir şey, vicdani sorumluluğumuz.

ŞENOL BAL (İzmir) – Ne yaptınız?

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bir başka şey: On üç yaşındaki çocuğu siz alıyorsunuz ceza veriyorsunuz; on altı yaşındaki bir çocuk adam öldürse daha az bir ceza alır! Yani bir toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılan çocuk…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Yasayı kim çıkardı? Kim çıkardı?

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – …oradan ceza aldığı zaman, bir de hesap çıkarın, birisini öldürdüğü zaman alacak cezayı bir mukayese edin.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Siz hesap yapmadınız mı?

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Elinizi vicdanınıza da koyun. Onun için ceza-adalet sistemi de çok önemli. O çocuk cezaevine giriyor, işte kalıyor üç sene, beş sene, sonra terör örgütünün yanına gönüllü eleman oluyor, gönüllü terörist oluyor. Bizim derdimiz bu. Bu çocuklar yarın kurşun atan çocuk olmasın, canlı bomba olmasın ve bomba atan çocuk olmasın, topluma yararlı, faydalı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ŞENOL BAL (İzmir) – Ne tedbir aldın? 

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - …milletine ve devletine bağlı biri olsun. Onun için bu yasa huzurlarınızdadır. Kabul yönünde oy vermenizi diliyor hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. 

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – İstismara devam, istismara devam!

BAŞKAN – Birleştirilen önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir. (AK PARTİ ve MHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)

Tasarının 12’nci maddesinin oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına dair önerge vardır; önergeyi okutup, imza sahiplerini arayacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 526 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 12’nci maddesinin oylamasının İç Tüzük’ün 81’inci maddesine göre açık oylama yoluyla yapılmasını arz ederiz.

BAŞKAN – Mehmet Şandır? Burada.

Şenol Bal? Burada.

Erdal Sipahi? Burada.

Metin Ergun?

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Takabbül ediyorum.

BAŞKAN – Hasan Çalış takabbül etmekte.

Hasan Özdemir? Burada.

Mehmet Akif Paksoy? Burada.

Mustafa Kemal Cengiz? Burada.

Behiç Çelik? Burada.

Nevzat Korkmaz? Burada.

Akif Akkuş? Burada.

Hüseyin Yıldız? Burada.

Mümin İnan? Burada.

Abdülkadir Akcan? Burada.

Ertuğrul Kumcuoğlu? Burada.

Emin Haluk Ayhan? Burada.

Yılmaz Tankut? Burada.

Beytullah Asil? Burada.

Recep Taner? Burada.

Muharrem Varlı? Burada.

Erkan Akçay? Burada.

Açık oylama şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 526 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 12’nci maddesinin açık oylama sonucu:

“Oy Sayısı : 264

Kabul         : 238

Ret             :   26  (x)

                           Kâtip Üye                                                           Kâtip Üye

                          Fatih Metin                                                      Bayram Özçelik

                               Bolu                                                                 Burdur”

Böylece 12’nci madde kabul edilmiştir.

Şimdi, oyunun rengini açıklamak üzere, İç Tüzük 86’ncı maddeye göre, lehte olmak üzere görüşlerini belirtmek isteyen Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili… (BDP sıralarından alkışlar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) –Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu vaktine kadar hararetli bir tartışmayla taş atan çocukları konuştuk. Şüphesiz Meclis, çocuklarını, yarınını, geleceğini ve istikbalini düşünmeyecek de, konuşmayacak da neyi konuşacaktı? Elbette ki bu kanun teklif ve tasarıları içinde Barış ve Demokrasi Partisinin, kapatılmadan önce Demokratik Toplum Partisinin bütün milletvekili arkadaşlarımızın imzaları vardı.

                          

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

Gönül arzu ederdi ki Terörle Mücadele Kanunu 1991 senesinde çıktı, daha sonra 2005 yılında Türk Ceza Kanunu yapıldı, Türk Ceza Kanunu yapılırken Avrupa Birliğinin uyum paketleri, reformları hatta koalisyon dönemi 2001 Anayasa değişiklikleri de dikkate alındı, infaz hukuku Avrupa’ya uyduruldu, dörtte 3 infaz sistemine geçildi ama bununla beraber Terörle Mücadele Kanunu, bütün maddeleri yeni Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenmesine rağmen maalesef Terörle Mücadele Kanunu kaldırılmadı. Bugün, bu tartışmalarımızın sonucunda bunu kaldırabilmiş değiliz, basın özgürlüğünü aşabilmiş değiliz, Azadiye Welat gazetesinin Yazı İşleri Müdürü Vedat Kurşun’a, eğer sırf Yazı İşleri Müdürü olduğu için yüz altmış altı buçuk sene hâlâ ceza veriliyorsa bu ülkede, arkadaşlar, düşünce özgürlüğünün, farklı dillerin, farklı kültürlerin yayınlanması konusunda hâlâ bu Terörle Mücadele Kanunu bir engeldir. Umarım ki ileri dönemlerde, günlerde bunu aşabileceğiz. Basına yönelik tehditler devam ediyor, düşünce açıklamasına ilişkin hükümler devam ediyor, yasaklar. İstediğiniz kadar Avrupa Birliği uyum paketleri deyiniz, Kopenhag Kriterleri deyiniz bunları aşabilmiş değiliz.

Yine şunu da ifade etmek istiyorum: Demokratik bir toplumun oluşmasının temeli öncelikle kendini ifade kanallarının açılmasıdır. Toplantı ve gösteri hakkı olmayan bir ülkede, dernek kurma hakkı olmayan bir ülkede, sivil toplumu gelişmemiş bir ülkede maalesef demokrasi de gelişemiyor.

Eğer sivil toplumumuzu geliştirebilmiş olsaydık, bugün Diyarbakır’da Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin 479 tane sivil toplum örgütünün toplanarak, günlerce tartıştıktan sonra, aldıkları kararları kamuoyuna deklare ederken çatışmalı sürecin dindirilmesi, sona erdirilmesi konusunda yaptığı çağrıya bütün siyasi parti gruplarının içtenlikle cevap vermesi gerekirdi. Bu kürsüden “Operasyonlar da dursun, silahlar da sussun, herkes elini tetikten çeksin.” çağrısına buradaki, Meclisteki bütün parti gruplarının, en azından aynı duyarlılıkla cevap vermesi ülkemizin batısında, kuzeyinde, Akdeniz’inde, İç Anadolu’sunda da sivil toplum örgütlerinin aynı cevabı vermesi gerekirdi.

Bugün çocuklarımızın özel ağır ceza mahkemelerinden yaş küçüklüğü nedeniyle kısmen alabilmiş olsak da, cezalarını kısmen olsun indirebilmiş olsak da, kısmen olsun yaşadıkları infaz kurumlarında, okulda olması gereken bu çağda cezaevlerindeki günlerinde onlara karşı olan bir özür borcumuzu kısmen de olsa iyileştirebilmişsek; kerhen de olsa, içimize sinmese de bu yasa tasarısına sonuçta oy verebilmişsek, bu noktaya kadar gelebilmişsek ve özellikle iktidar partisinin 2006 senesinde yapılan bu değişiklikler altındaki o konuşmalarını, o sözlerini, o önergelerini bilen bir milletvekili olarak bunu getirebilmişsek, bugün aynı sözcülerin, Sayın Bozdağ’ın kalkıp 2006’dan sonra, dört yıl sonra, bugün aksini savunuyor noktaya gelmesini savunabiliyorsa, Türkiye’de demokraside azıcık da olsa bir ilerleme var ama içimde olan bir ukdeyi söylemeden gitmeyeceğim: 2004 yılında Meclis -burada şu tutanaklarda- idamı kaldırdı. Avrupa’nın bütün ülkelerinde, bütün çağdaş ülkelerde idam kalktı. Artık insanları asmıyorlar, kurşuna dizmiyorlar, giyotine çekmiyorlar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Tamamlıyorum.

Bu çağ dışı cezanın hepsinden kurtuldu ve dünyanın 16’ncı büyük ekonomisi, en güçlü ülkelerinden biri olan Türkiye’de, bu Mecliste hâlâ eğer biz idamı tartışıyorsak bunun da büyük bir eksi olarak hanemize işlendiğini Meclisin aldığı kararlara 6 nolu Protokole, 13 nolu Protokole, bunca karara, bunca yasağa rağmen, artık siyasi partilerin de idamı gündeminden düşürüp mazide kalan bir yarayı deşmekten vazgeçip, birbirine ip atma siyasetinden vazgeçip kardeşlik için el uzatmanın zamanı geldiğini düşünüyorum.

Bu duygularla, umarım, inanıyorum, çocuklarımıza ileride daha güzel bir gelecek, daha mutlu bir yaşam, daha güzel günler, Terörle Mücadele Yasası dışında biz güzel günler yaşatabiliriz. Bu duygularla, katkısı olan, özellikle çocuklar için adalet çağırıcılarına...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Devamla) – ...Meclisi bunca bilgilendiren bütün herkese, katkısı olanlara teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum efendim. (BDP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Sipahi, bir söz talebiniz var.

Buyurun.

VIII.- AÇIKLAMALAR (Devam)

5.- İzmir Milletvekili Kâmil Erdal Sipahi’nin, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, konuşmasındaki “Diyarbakır’da bir vatandaşın ‘bize pislik yedirdiler’” şeklindeki ifadelerine ilişkin açıklaması

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben, bir konuda yüce Meclisi bilgilendirmeyi kendime vazife addettim. O da şu: Biraz önce CHP Milletvekili Sayın Ensar Öğüt, Güneydoğu Bölgesi’ne yaptığı bir gezide, Diyarbakır’da bir vatandaşın “Bize pislik yedirdiler” şeklinde bir vahim iddiasını dile getirdi. Bu, PKK tarafından ve maalesef sık sık konuyu iyi bilmeyen bazı siyasilerce istismar edilen geçmişte, gene yurt dışında maksatlı çevrelerce Türkiye aleyhinde sık sık kullanılan vahim bir iddiadır. Olay, 1993 yılında Fikri Sağlar’ın bir iddiasıyla ortaya atılmıştı. Olaydan daha sonra bölgede görev aldığımda, olayın gerçek veçhesinin ne olup olmadığını tetkik ettim. Burada onun teferruatını anlatacak değilim. Merak eden, isteyen bütün arkadaşlarıma da bir şekilde bu olayı anlatırım.

Ben sadece bu çirkin, bu vahim iddianın ve Türkiye'ye karşı bu çok çirkin uluslararası suçlama iddiasının konusunda yüce Meclisi bilgilendirmek istedim. Doğru değildir böyle bir iddia. Bu konuda yüce Meclisi bilgilendirmek istedim. Kayıtlara geçmesini istiyorum.

Sayın Başkan, söz verdiğiniz için teşekkür ederim.

BENGİ YILDIZ (Batman) – Yanlış bilgilendiriyorsunuz ama Sayın Vekil.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, tutanaklara geçmesi için…. Mahkeme kararı var!

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Mahkeme kararı var. Ben avukatıydım, Yeşilyurt dışkı yedirme davasının avukatıydım. Kesinleşmiş mahkeme kararı var; hem Ankara 3. Ağır Cezanın var hem Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin var hem o köyün Türk olan Konyalı imamının hem fahri imamının hem 120 tane köylünün… Bu tescil edilmiş artık, bunu bu Mecliste… Yargıya da saygılı olalım, insan haklarına da saygılı olalım. “Yeter!” diyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan, konu anlaşılmıştır ve tutanaklara geçmiştir.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)

4.- Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın; Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın; Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’nin; İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 2 Milletvekilinin; Mardin (Eski) Milletvekili Ahmet Türk ve 20 Milletvekilinin; Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve Batman Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Adalet Komisyonu Raporu (1/775, 2/84, 2/407, 2/477, 2/508, 2/534, 2/711) (S. Sayısı: 526) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, İç Tüzük’ün 86’ncı maddesine göre oyunun rengini belli etmek üzere ve aleyhte olmak üzere söz isteyen Süleyman Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlarken şu hususu takdirlerinize arz etmek istiyorum: Milliyetçi Hareket Partisinin kırk bir yıllık şanlı mazisinin hiçbir döneminde, cesameti ne olursa olsun, hiçbir güç ile vatan, millet, bayrak için pazarlık yapılmamıştır; bunun için geçmişini nurlandıran şehitleri vardır. “Pazarlık”, “Habur’da pazarlık”, “babalar gibi satma” deyince akla AKP gelmektedir. Sayın Canikli ve Sayın Bozdağ bu kadar laf kalabalığı yerine bölücülerle Habur pazarlığını anlatsa hakikatlere daha çok hizmet etmiş olurdu ancak oy avcılığı ve istismar AKP için her zaman hakikatlerden önce gelmiştir. Bir kez daha görülmüştür bu.

Değerli milletvekilleri, taş attırılan çocuklar ile ilgili görüştüğümüz bu tasarının içeriği yanlıştır, görüşme zamanı yanlıştır, tahrik edicidir, inciticidir. Galiba en ağırı da biz bu tasarıyı konuşurken şu anda dağlarda terörist ile mücadele eden, her an bir kahpe kurşun, bir kör mayın tehdidi altında vatanını savunan askerimizin, polisimizin içine düştüğü karamsar ruh hâli. Siz olsaydınız ne düşürdünüz değerli milletvekilleri? Terörle mücadele eden asker, polis bir tarafta, bunların emeği bir tarafta, bir de bu emeği hiçe sayan gayretler öbür tarafta. Sanıyor musunuz, bu kahramanlar sizlere hakkını helal ediyor, Her gece kâbuslarla uyanan aileleri sizlere hayır dua ediyor?

Değerli milletvekilleri, bunun ortası olmaz. Devletin yanında yer almak ve terör karşısında taraf olmak zorundasınız. Şehit ve gazi ailelerine hiçbir şey olmamış gibi davranın diyemezsiniz. Devlet evladını asker istemiş, devleti, milleti ve bayrağı için ellerini kınalayarak askere göndermiş evladını. Şimdi, bu Türk anasının yüceliği karşısında devletimizin yapması gereken bir görev var, o da nedir: Terör karşısında askerin, polisin arkasında dimdik durmak ve mü-barek şehitlerinin hatıralarına hürmetsizliğe tepki göstermek. Bu, AKP iktidarına kadar böyle olmuş idi, ancak 2002’den sonra bu ülkenin kodlarında tahribata girişildi. Bunun mimarı AKP’dir ve maalesef, her geçen gün bölücüler mevzi kazanarak ilerlemektedir.

Bugün de güvenlik güçlerimizin terör karşısındaki direncini kırmak üzere, örgütün istismar ettiği çocuklarımız üzerinden bir mevzi daha kazanmış görünüyorlar. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu tasarıda, güvenlik güçlerine taş ve sopalarla mukavemet eden, böylece teröre bulaştırılan bu çocukların menfaatleri olduğuna inanmıyoruz. Eğer, arzu edilen, çocuklar için yeni bir başlangıç, bir beyaz sayfa açmak olsaydı, Sayın Genel Başkanımızın herkesin ikinci bir fırsatı hak ettiği görüşünden hareketle, teklif ettiği “bir kereliğine af getirilsin” önerisine sahip çıkardınız. Duymazlıktan geldiniz ve sırtınızı döndünüz. Demek ki çocuklar için yeni bir sayfa, yeni bir başlangıç yapmak değildi mura-dınız. İstismar politikanız, maalesef çocuklara kadar geldi dayandı. Bu tasarıya destek verenler, sizler çocuksever de, Milliyetçi Hareket Partisi çocuksavar mı?

SUAT KILIÇ (Samsun) – Bravo!

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Çocuksavar, çocuksavar!

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Türk milletinin istikbali çocuklarınızı, çocuklarımızı ebet müddet devlet ve millet ülküsüne, mevcudiyetine vakfetmiş Milliyetçi Hareket Partisinden daha fazla mı düşündüğünüzü sanıyorsunuz?

Parti programımız, taahhütlerimiz, projelerimiz ortada. Çocuklarımız için dün olduğu gibi bugün de, yarın da her türlü yardıma hazırız ancak bu tasarı devletimizin bekasını tehdit eden açılım projesinin bir uzantısı ve te-rör örgütünün isteği doğrultusunda buralara kadar gelmiştir.

“Türk Ceza Kanunu’na göre on sekiz yaşına kadar herkes çocuktur, dolayısıyla söz konusu terör suçu da koruma altında olmalıdır.” diyenlere, vatan için şehit olmuş birçok askerimizin de on dokuz, yirmi yaşında bulun-duğunu ve bunların da ana kuzusu, ciğerpare olduklarını hatırlatmak istiyo-rum. Daha dün 7 şehidimiz, 10 yaralımız vardı. Bu yiğitlere kendi ülkelerin-de dün taş atıldı, bugün kurşun; dün taş atanlar ayaklarına attılar taşı, bu-gün kahpe kurşunu yüreklerine. Bugün, bu şehitlerin aileleri sizlere soruyor: Bu gençler sadece bugün taş atmıyorlar, yıllardır yapıyorlar. Onları bu dav-ranışlardan uzaklaştırmak için ne yaptınız?

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Çok şey yaptık.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Terör örgütü bu çocukları kendilerine kalkan yaparken ve onları güvenlik güçlerine karşı saldırtırken hangi tedbirleri aldınız, ailelerle hangi iş birliği içine girdiniz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Ailelerle görüşüyoruz.

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Bu çocukların tahliyesinden sonra nasıl bir ıslah programı öngörüyorsunuz? Ve “Çocuklar hapse atılınca terör örgütünün kucağına düşer.” diyorsunuz, bu en hafif tabirle, hapishanelerin terör örgütünün kontrolünde olduğunun sizin ağzınızdan itirafı değil midir? Bir ülkede terör riski artmış ise alınacak tedbirler sıkılaştırılır iken siz neden gevşetiyorsunuz? Bu ve benzeri sualler göstermektedir ki AKP’nin terörle mücadeleye niyeti yoktur, uluslararası güçlerin kendisinden istediği geri çekilmeyi hem Hükûmet hem de sorumlu olduğu bürokrasi yavaş yavaş gerçekleştirmektedir.

Aziz milletimize arzımız şudur: Referanduma çok fazla zaman kalmadı. Terörle mücadeleye ayak direyen Hükûmete şehit ve gazilerin hesabını sormak için bir fırsat sandık, önünüze geliyor. Habur pazarlığı yapanlar, Türk Milletine ömür biçenlerle hesaplaşma zamanı geliyor. Aziz milletim söz sizde diyor, oyumun “Hayır” olduğunu belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Densizlik yapıyorsun.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Bu ayıp size yeter.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Tasarının tümünü oylarınıza sunacağım ancak tasarının tümünün oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına dair önerge vardır, önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

526 sıra sayılı Tasarı’nın tümünün oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasını arz ederiz.

BAŞKAN – Nevzat Korkmaz? Burada.

Gürcan Dağdaş? Burada.

Mehmet Şandır? Burada.

Behiç Çelik? Burada.

Recep Taner? Burada.

Kürşat Atılgan? Burada.

Beytullah Asil? Burada.

Mustafa Enöz? Burada.

Mehmet Akif Paksoy? Burada.

Hasan Özdemir? Burada.

Yılmaz Tankut? Burada.

Ertuğrul Kumcuoğlu? Burada.

Emin Haluk Ayhan? Burada.

Erkan Akçay? Burada.

Mustafa Kemal Cengiz? Burada.

Alim Işık? Burada.

Muharrem Varlı? Burada.

Şenol Bal? Burada.

Akif Akkuş? Burada.

Mümin İnan? Burada.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 526 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın  tümünün açık oylama sonucu:

“Oy sayısı : 264

Kabul        : 238

Ret            :   26 (x)

                  Kâtip Üye                                                               Kâtip Üye

                 Fatih Metin                                                         Bayram Özçelik

                       Bolu                                                                     Burdur”

                        

(x) Açık oylama  kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Şimdi, 5’inci sırada bulunan Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) Kuruluş Yasası ve Sözleşmesinde Değişiklik Yapan Antalya Tam Yetkili Temsilciler Konferansı Sonuç Belgelerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

5.- Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) Kuruluş Yasası ve Sözleşmesinde Değişiklik Yapan Antalya Tam Yetkili Temsilciler Konferansı Sonuç Belgelerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/673) (S. Sayısı: 519)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

6’ncı sırada yer alan Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) 2003 Dünya Radyo Komünikasyon Konferansı Sonuç Belgelerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

6.- Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) 2003 Dünya Radyo Komünikasyon Konferansı Sonuç Belgelerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/333) (S. Sayısı: 306)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Komisyonların bulunmadığı anlaşıldığından “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”i sırasıyla görüşmek için 22 Temmuz 2010 Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati : 01.03