DÖNEM: 23 CİLT: 75 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
136’ncı
Birleşim
16 Temmuz 2010 Cuma
(Bu
Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür
belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş
alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN
KÂĞITLAR
III. - YOKLAMA
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Sakarya Milletvekili
Erol Aslan Cebeci’nin, Sakarya ili Sapanca ilçesinin ve Sapanca Gölü’nün
durumuna ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’deki tütün
üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in
cevabı
3.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, üzüm üreticilerinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in
cevabı
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın, tütün üreticilerinin
sorunlarına ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
2.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, tütün üreticilerinin sorunlarına ilişkin
açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
3.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, et ve besi danası
ithalatına ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
4.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun,
çekirdeksiz üzüm üreticilerinin desteklenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
5.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Mersin ilindeki üzüm
üreticilerinin sorunlarına ve domateste ortaya çıkan yeni bir hastalığa ilişkin
açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
6.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’ın Besni ve Gölbaşı ilçelerindeki üzüm
üreticilerinin desteklenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in
cevabı
7.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakır’ın, Edirne’de çeltiklerde ortaya çıkan karapas hastalığıyla mücadeleyi Bakanlığın desteklemesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
8.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, başlayacak olan fındık hasadına ve fındık
sektörünün serbest piyasaya terk edildiğine ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in
cevabı
9.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Muş’ta üzüm üretiminin
geliştirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
10.- İzmir
Milletvekili Tuğrul Yemişci’nin, Tarım Ürünleri
Lisanslı Depoculuk Yasası’nın uygulanmamasına ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in
cevabı
11.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’nın bazı ilçe ve
köylerinde haziran ve temmuz ayında meydana gelen şiddetli yağış ve doluda
zarar gören çiftçilerin tarım kredi kooperatifleri ve Ziraat Bankasına olan
borçlarının ertelenmesinin sağlanmasına ilişkin açıklaması
12.- İstanbul
Milletvekili Necat Birinci’nin, açıklanan lisans
yerleştirme sınavına ilişkin açıklaması
13.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, et ithalatına ve
çiftçilerin tarımsal sulama elektrik borçlarına ilişkin açıklaması
14.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, hayvan sağlığı ve Ziraat Bankası kredilerine
ilişkin açıklaması
15.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, BDP grup önerisine ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/2092) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/227)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan ve 22 milletvekilinin, intihar olaylarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/837)
2.- Siirt
Milletvekili Osman Özçelik ve 19 milletvekilinin,
koruculuk sisteminin araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/838)
3.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, tutuklu ve hükümlülerin
ailelerinden uzaktaki cezaevlerinde bulunmasının etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/839)
4.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, kentsel alanlardaki sağlık
hizmetlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/840)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/150) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16/7/2010 Cuma günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP
Grubu önerisi
2.- (10/403) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16/7/2010 Cuma günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP
Grubu önerisi
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
3.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili
Rahmi Güner'in, 3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet
Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı
Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657
Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin
"II-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Kerim Özkul ve 4
Milletvekilinin, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın, Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/886, 1/838, 2/599, 2/712, 2/727) (S. Sayısı: 536)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.03’te açılarak on bir oturum yaptı.
Birinci, İkinci, Üçüncü, Dördüncü Oturumlar
Malatya
Milletvekili Öznur Çalık, Terörle Mücadele Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’na,
Niğde
Milletvekili Mümin İnan, Sakarya ili Sapanca ilçesinin ekonomik, sosyal ve
kültürel sorunlarına,
İstanbul
Milletvekili Bayram Ali Meral, Karabük Demir Çelik İşletmesinde son günlerde
yaşanan işçi hakları ihlaline,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Muş Milletvekili
Sırrı Sakık, Malatya Milletvekili Öznur
Çalık’ın, Terörle Mücadele Kanunu hakkındaki gündem dışı konuşmasına,
Sakarya Milletvekili
Ayhan Sefer Üstün, Sapanca Gölü’nün turizm ve içme suyu açısından önemine,
Tunceli
Milletvekili Kamer Genç, idare amirlerinin aldığı bir kararla Meclise ziyaretçi
yasağı getirilmesine,
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse, sendikalı işçilerin sosyal ve psikolojik yönden baskı
gördüğüne,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Van Milletvekili
Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, huzurevleri ve yaşlı rehabilitasyon
merkezlerindeki sorunların (10/833),
İzmir
Milletvekili Şenol Bal ve 21 milletvekilinin, genç işsizliği sorununun
(10/834),
İzmir
Milletvekili Şenol Bal ve 20 milletvekilinin, çocuk suçluluğu sorununun
(10/835),
Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan ve 22 milletvekilinin, küçükbaş hayvan
yetiştiricilerinin sorunlarının (10/836),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin
gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
Gündemin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmında yer alan:
(10/379) esas
numaralı, mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergenin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 15/7/2010
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP,
(10/91, 10/674 )
esas numaralı, Türk spor sektör ve alanının sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergelerin görüşmelerinin Genel Kurulun 15/7/2010
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP;
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 15’inci
sırasında yer alan 395 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin bu kısmın 3’üncü sırasına
alınmasına ilişkin CHP,
Grubu önerileri
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmında yer alan 536, 526, 522, 342, 539, 541, 521 ve 523 sıra
sayılı Kanun Tasarılarının bu kısmın 3, 4, 8, 9, 10, 11, 12 ve 13’üncü
sıralarına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; Genel Kurulun, 15 Temmuz 2010 Perşembe günü 536 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümünün bitimine kadar, 16 Temmuz 2010 Cuma günü
536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tümünün bitimine kadar, 21 Temmuz 2010
Çarşamba günü 541 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bitimine kadar, 22 Temmuz 2010
Perşembe günü 521 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bitimine kadar, 23 Temmuz 2010
Cuma günü 523 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bitimine kadar belirlenen günlük
çalışmalara devam edilmesine; ayrıca yukarıda belirtilen birleşimlerde gece
24.00'te günlük programların tamamlanamaması hâlinde günlük programların
tamamlanmasına kadar çalışmalara devam edilmesine ilişkin AK PARTİ Grubu
önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.
Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, gezici tarım işçilerinin
sosyal güvenlikle ilgili sorunlarının çözümüne,
Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu,
MHP grup önerisine,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Muş Milletvekili
Sırrı Sakık, Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin,
şahsına,
Yalova
Milletvekili Muharrem İnce, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın,
şahsına,
Sataşması
nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2’nci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
3’üncü sırasına alınan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen,
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in, 3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını
Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar
Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı
Kanunun 152 nci Maddesinin "II-Tazminatlar"
Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Konya
Milletvekili Kerim Özkul ve 4 Milletvekilinin, Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak'ın, Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu’nun (1/886, 1/838, 2/599, 2/712, 2/727) (S. Sayısı: 536) tümü üzerinde
bir süre görüşüldü.
Birleşime saat
19.34’te ara verildi.
Nevzat PAKDİL |
Başkan
Vekili |
|
Harun
TÜFEKCİ Bayram
ÖZÇELİK |
Konya Burdur |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
|
Yusuf COŞKUN |
Bingöl |
Kâtip
Üye |
Beşinci, Altıncı, Yedinci, Sekizinci, Dokuzuncu, Onuncu, On
Birinci Oturumlar
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
3’üncü sırasına alınan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen,
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in, 3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını
Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar
Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı
Kanunun 152 nci Maddesinin "II-Tazminatlar"
Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Konya
Milletvekili Kerim Özkul ve 4 Milletvekilinin, Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak'ın, Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu’nun (1/886, 1/838, 2/599, 2/712, 2/727) (S. Sayısı: 536) birinci
bölümünün 10’uncu maddesine kadar kabul edildi; verilen aradan sonra komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından görüşmeleri ertelendi.
Alınan karar
gereğince, 16 Temmuz 2010 Cuma günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime
02.12’de son verildi.
Sadık YAKUT |
Başkan
Vekili |
|
Fatih
METİN Harun
TÜFEKCİ |
Bolu Konya |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
Bayram ÖZÇELİK Yusuf COŞKUN |
Burdur Bingöl |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
No.: 181
II.- GELEN KÂĞITLAR
16 Temmuz 2010 Cuma
Tasarı
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Teknik ve Mali
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/908) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
8.7.2010)
Teklifler
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigen’in; 5237 Sayılı Türk Ceza
Kanununun 103. Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/737)
(Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.7.2010)
2.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 13
Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/738)
(Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 9.7.2010)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan ve 22 Milletvekilinin, intihar olaylarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/837) (Başkanlığa geliş tarihi:
26.05.2010)
2.- Siirt
Milletvekili Osman Özçelik ve 19 Milletvekilinin,
koruculuk sisteminin araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/838) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.05.2010)
3.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 Milletvekilinin, tutuklu ve hükümlülerin
ailelerinden uzaktaki cezaevlerinde bulunmasının etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/839) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.05.2010)
4.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 Milletvekilinin, kentsel alanlardaki sağlık
hizmetlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/840) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31.05.2010)
Geri
Alınan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz, Bakanlık merkez binasındaki bazı inşaat çalışmalarına
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesini 13.07.2010
tarihinde geri almıştır. (7/15039)
2. - Kütahya
Milletvekili Alim Işık, TMSF kapsamına alınan bir
işletmenin durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesini 08.07.2010
tarihinde geri almıştır. (7/15212)
3. - Adana
Milletvekili Hulusi Güvel, Adana Hacı Sabancı OSB
yönetimine yapılan ödemelere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesini 08.07.2010 tarihinde geri almıştır. (7/15319)
Yazılı
Soru Önergeleri
1.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, süresi içerisinde cevaplandırılmayan
yazılı soru önergelerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından
yazılı soru önergesi (7/15605) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/07/2010)
2.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, çalışma odasının yasa dışı dinlemelere karşı
aranmasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru
önergesi (7/15606) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/07/2010)
3.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Özyürek’in, yasa dışı
dinlemelere karşı alınan önlemlere ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi (7/15607) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)
16 Temmuz 2010 Cuma
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ
(Konya)
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 136’ncı Birleşimini
açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) – Yeterli kalabalığımız vardır.
BAŞKAN – Üç
arkadaşıma gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz, Sakarya ili Sapanca ilçesinin ve Sapanca Gölü’nün durumuyla ilgili olarak
söz isteyen Sakarya Milletvekili Erol Aslan Cebeci’ye aittir.
Buyurun Sayın
Cebeci. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Sakarya Milletvekili Erol Aslan Cebeci’nin, Sakarya ili
Sapanca ilçesinin ve Sapanca Gölü’nün durumuna ilişkin gündem dışı konuşması
EROL ASLAN CEBECİ
(Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli
milletvekilleri, dün Meclisimizde Değerli MHP Niğde Milletvekili, Sakarya ili
Sapanca ilçesinin ekonomik, sosyal ve kültürel durumu hakkında söz istedi ve
bizlere geçen hafta bu ilçeye yaptığı bir iki saatlik ziyaretteki -belki de ilk
defa Sapanca’yı ziyaret ediyordu Sayın Milletvekili- gözlemlerini anlattı. Her
şeyden önce kendisine teşekkür ediyorum çünkü bu gündem dışı konuşma bana bugün
bu konuşma fırsatını sağladı.
Şunu bilmenizi
istiyorum: Ben Sapanca’da doğdum, üniversite eğitimime kadar Sapanca’da yaşadım
ve okudum, milletvekili seçildiğim 2002’den bu yana da Sapanca’da oturuyorum.
Bilmeyenler için,
değerli arkadaşlar, Sapanca sadece Sakarya’nın değil Türkiye’nin en güzel, en
yeşil, en yaşanılır ilçelerinden birisidir; çok güzel, masmavi bir gölle, koyu
yeşil bir orman arasına yerleşen ilçemiz Sakarya ilinin âdeta misafir odasıdır.
Normal nüfusu 37 bin olan bu ilçenin, 3 bine yakın ikinci ev nedeniyle bütün
yıl boyunca hafta sonları ve yazın nüfusu 70 bine kadar çıkar ve Türkiye’nin iç
turizmi açısından ciddi bir destinasyon sayılabilecek
ilçemizde, çok yakınımızda, Karpete’de kayak
tesislerimiz var. Biri göl kenarında, diğeri ise ormana sırtını dayamış iki
tane beş yıldızlı wellness ve spa
otelleri var ve çok sayıda da butik otelimiz var. Marmara Bölgesi’nin hafta
sonu harcanabilecek en güzel yerlerinden birisi olan bu ilçe ve… Bu ilçeyle
ilgili bana bunları söyleme fırsatı verdiği için hem şükrediyorum hem teşekkür
ediyorum.
Şimdi, MHP’li
milletvekili arkadaşların bu yaptıkları yurt gezilerinde, özellikle Doğu ve
Güneydoğu’daki ilçelere yaptıkları gezilerle ilgili gözlemlerini de merakla
beklediğimi bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Yalnız, bir nokta
daha var temas etmek istediğim. Eğer bu konuşma ana muhalefet partisinden bir
arkadaşımız tarafından yapılsaydı… Sakarya’da ana muhalefet partisinin
milletvekili yok arkadaşlar, onlar Sakarya’yla ilgili konuları başka bir ilin
milletvekili arkadaşımızdan konuşmasını rica etmek durumunda kalabilirler ama
Sakarya’da MHP’nin 1 tane de olsa bir milletvekili var. Keşke bu konuşma
Sakarya’yı ve Sapanca’yı daha iyi bilen bu değerli milletvekilimiz tarafından
yapılsaydı hem daha şık hem de gözlemler daha sağlıklı olurdu diye düşünüyorum.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Başbakanımız, hem şu ana kadar anlamayanlar anlasın, az
anlayanlar daha iyi anlasın, anlayanlar daha fazla anlasın diye, geleneğimizde
yerleşmiş “Tekrarın güzelliğinde fayda vardır.” deyimini de kullanarak AK PARTİ
İktidarı öncesi Türkiye ile AK PARTİ İktidarı sonrası Türkiye’yi
karşılaştırıyor. Ben de izninizle küçük ölçekte, sizi fazla rakamlara boğmadan,
AK PARTİ öncesi Sapanca ile AK PARTİ sonrası Sapanca’yı karşılaştırmak
istiyorum.
Şimdi, bizim iki
alanımız var: Biri turizm, diğer dış mekân süs bitkisi dediğimiz bitki ve fidan
üreticiliği. 2002’de biz iktidara geldiğimizde Sapanca’da bir tane beş yıldızlı
tesis yoktu arkadaşlar. Bugün üç tane beş yıldızlı tesis var ve bu üç tane beş
yıldızlı tesiste yatak kapasitesi 1.681 ve bunların tamamı yerel
yöneticilerimizle ve Hükûmetimizin teşvikiyle AK
PARTİ döneminde yapıldı. Sadece bir rakam daha: Toplam yatak kapasitesinin yüzde
83’ü bu dönemde yaratıldı.
Dış mekân süs
bitkiciliğinde, yine 2002’den bu yana, değerli kaymakamlarımızın ve belediye
başkanlarımızın emekleriyle, teşvikleriyle, yılda 1 milyon liradan fazla yeşil
bitki, dış mekân bitkisi üretiliyor ve satılıyor ve bunların yüzde 70-80’i
küçük üreticiler tarafından üretiliyor.
Bir ekonomik
rakam daha: Sapanca’da, 2002 sonunda 1.489 vergi mükellefi vardır. Bugün
itibarıyla, 2.168’dir vergi mükellefi sayısı. Bu, net yüzde 45 artış demektir.
Yine Sapanca’da,
bu dönemde, AK PARTİ İktidarı döneminde, bir hükûmet
konağı, bir adalet sarayı yapılmıştır. Hastane binası yapılmak üzeredir ve bir
yığın okul yapılmıştır.
Şimdi, dün burada
konuşan arkadaşımızın, gölün dolgusuyla ilgili yaptığı iddiaların tamamı
geçersizdir. Özellikle bunun birilerine ilişkilendirilmesiyle ilgili ve
belediyenin buna sessiz kaldığıyla ilgili iddia kesinlikle gerçek dışıdır.
Belediye, elbette ki 8 kilometreye
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Cebeci, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
EROL ASLAN CEBECİ
(Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.
…vatandaşların
sahip olduğu arazilerde ve boş arazilerde, fırsatı kullanmak isteyen ve kanuna
uymak istemeyen insanlar çıkacaktır. Sapanca Belediyesi, Sakarya Büyükşehir
Belediyesi ve Adasu -ki gölün korunması konusunda söz
sahibidir- bu konuda yapılması gereken bütün hukuki işlemleri yapmıştır ve
yapmaktadır.
Ben, şunu
söylemek istiyorum: Sapanca Belediye Başkanı, üç dönemdir AK PARTİ’den. İki dönem AK PARTİ’den
seçildi ve Sapanca’da ilk defa üç dönem seçilen, başarılı, çalışkan, dürüst bir
arkadaştır. Bildiğim kadarıyla, seçim dönemini yarıda bırakmak zorunda kalıp da
belediye başkanlığı dönemini, dokunulmazlık zırhı alma ihtiyacı da yoktur.
Bu görüş ve
düşüncelerimle, hepinizi saygıyla selamlıyor ve bana bu fırsatı verdiği için
arkadaşıma teşekkür ediyorum.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Avrupa Konseyinde konuş, Avrupa Konseyinde.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) – Erol Bey benden şanslıydı. Ben geçen gün 16 kişi daha az
bir topluluğa hitap ettim, o 14 kişiden… Ama seçmene mesajı verdi.
BAŞKAN – Gündem
dışı ikinci söz, Denizli’deki tütün üreticilerinin sorunlarıyla ilgili söz
isteyen Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’e
aittir.
Sayın Ertemür, buyurun efendim.
2.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün,
Denizli’deki tütün üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in
cevabı
ALİ RIZA ERTEMÜR
(Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarımımızın geleneksel
ürünlerinden olan tütün ve tütün üreticilerinin sorunlarını dile getirmek üzere
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi, tütün kıraç alanlarda yetişen bir
üründür. Tütün alanlarının büyük kısmı başka bir ürünün yetişmesi için uygun
değildir. Bu nedenle bölgelerimizde yaşayan çiftçilerimiz için tütün yaşamsal
önemdedir. Diğer bir açıdan, aile tarımı olarak sürdürülen ve özellikle insan
emeği ürünü olan tütün tarımı gerek istihdam gerekse ulusal gelir açısından
ekonomik desenimizin önemli bir ögesidir.
Değerli
milletvekilleri, Tekelin özelleştirilmesinin ardından tütün üreticisinin sorunları
çığ gibi büyümüştür. Tarımda pamuk, mısır, buğday üreticileri gibi tütün
üreticilerimiz de kaderine terk edilmiş, toprağını ekemez duruma getirilmiştir.
Bu olumsuz tablo karşısında kredi borçları ve haciz batağında çırpınan
çiftçilerimiz umudunu her yıl bir sonraki yıla ertelemek zorunda kalmıştır. Bu
yıl yaşanan küresel iklim değişikliğine bağlı olarak aşırı yağışlar üreticimizi
yine perişan etmiştir. Bir taraftan uygulanan yanlış politikaların neden olduğu
yıkımlar, diğer taraftan doğal afetler, başta tütün üreticimiz olmak üzere her
alanda büyük zarar açmıştır.
Değerli
milletvekilleri, tütün deyince akla gelen illerimizden biri de Denizli’dir.
İlimizde tütün tarımı 13 ilçemizde, 182 köyde, 11.635 çiftçi tarafından 203.048
dekar alanda yapılmaktadır. Bu insanlarımızın hayatları sadece tütün
yetiştiriciliğine bağlıdır. Denizli’de yaklaşık 35 bin insanımız tütün
yetiştiriciliğiyle doğrudan ilişkilidir. Bunun yanı sıra, 2 bin üreticimiz de
arazi kiralama ile tütün üretimi yapmaktadır. Bu sayıyı da eklediğimizde 45 bin
kişinin umut kapısı durumundadır.
Değerli
milletvekilleri, 2010 yılı tütün üreticimiz için tam bir yıkım yılı olmuştur.
Bu yıl havaların hasat zamanına kadar yağışlı, nemli ve kapalı oluşu tütünde
yıkıma neden olmuş, mavi küf hastalığı salgın hâline
gelmiştir. Bu durum tütün üretiminde yüzde 80’lere varan ürün ve kalite kaybına
yol açmıştır.
Yaşanan bu
süreçte üreticimiz yalnız bırakılmış, ne yazık ki üreticimiz sözleşme
yaptıkları şirketlerin insafına bırakılarak hastalık konusunda zamanında
bilgilendirilmemiş ve hiçbir önlem alınmamıştır. Gelinen noktada, sözleşme
yapan firmalar, tek taraflı olarak, hiçbir bedel ödemeden sözleşmelerini iptal
ederek üreticimizi mağdur etmiştir.
Değerli
milletvekilleri, üreticilerimiz, sözleşmelerinde kendi lehlerine hiçbir madde
olmadığı için, iptaller sonrası hak talebinde de bulunamamışlardır.
Denizli’de tütün
üreticilerimiz tam bir çaresizlik içindedir. Üreticimiz, zararının devletimiz
tarafından hemen karşılanmasını beklemektedir. Bugüne kadar, üreticimiz, dekar
başına 400-450 TL masraf yaptıklarını ve bu masrafların kendilerine ödenmemesi
durumunda daha çok mağdur olacaklarını bildirmiştir.
Değerli
milletvekilleri, sonuç olarak, Kale ve Tavas ilçelerimizin köy ve beldelerinde
yaptığım incelemelerde, üreticimiz, yoğun yağışlardan dolayı mağdur olduklarını
ifade etmekte, bölgenin tütün üreticisi olarak afet bölgesi kapsamına
alınmasını ve zararlarının devletçe karşılanmasını beklemektedirler. Bu
nedenle, mazot ve gübre destekleri ile mevcut salgın hastalığın neden olduğu
zarar miktarı toplamı ve dekar başına yapılan tüm masraflar doğrudan mağdur
üreticimize ödenmeli ve bankalara olan borçları bir yıl faizsiz ertelenmelidir
ki gelecek yıla umutla bakmaları sağlansın. Aynı zamanda, bankalardan, doğrudan
üretim yapan, ellerinde alıcı firmalarla sözleşmesi olan üreticilerimizin
ipotek istemeden kredilerden faydalanması sağlanmalıdır. Bu konuda Hükûmetin atacağı her adım, yanlış politikaların ve afetin
neden olduğu yıkımın acısını az da olsa hafifletecek, üreticimiz âdeta can suyu
alacaktır.
Dileğim, Hükûmetin üreticimizin bu feryadını duyması ve dikkate
alması yönündedir. Denizli’den ve ülkemizin diğer illerinden yükselen tütün
üreticilerimizin sesine kulak vermelisiniz.
Değerli
milletvekilleri, bu konuyla ilgili sizlere şu anda Kale ilçemizin ve Tavas
ilçemizin tarlalarında bulunan tütünleri göstermek isterim. Bu tütünler ne
yazık ki kırılamıyor, toplanamıyor, toplansa dahi sergilerde çürüyor. Köylümüz
perişan bir vaziyette.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Ertemür.
ALİ RIZA ERTEMÜR
(Devamla) – Bu konu üzerinde Sayın Tarım Bakanımız Mehdi Eker’le
telefon görüşmesi yaptık. Sayın Bakanımız, konunun henüz kendisine gelmediğini…
Geldiği zaman bu konu üzerine eğileceğini umut ediyorum. Ama şunu söylemeden
geçemeyeceğim, gerçekten tütün üreticisi perişan bir vaziyette, bir an önce
afet kapsamı içerisine alınarak bu sorunların gündeme getirilmesi, bu
insanlarımızın da hayatlarını devam ettirmek adına bu katkıyı yüce Meclis verecektir,
Sayın Bakanımız verecektir.
Bu duygu ve
düşüncelerle hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Ertemür, teşekkür ediyorum.
SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Başkan…
BAŞKAN – Tütünle
ilgili mi Sırrı Bey?
SIRRI SAKIK (Muş)
– Evet, Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Sakık.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın,
tütün üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in
cevabı
SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Evet, Sevgili
Arkadaşımız tütünle ilgili epeyce şeyler söyledi, aynı noktada bizim de
sıkıntılarımız var. Yani Batman’dan Adıyaman’a, Muş’a ve Bitlis’e kadar yani
birçok yerde Hakkâri’de de vardı, uzun yıllar… Ben de tütün bölgesinden
geliyorum. Hatta köyümde Virjinya tipi tütün
yetişirdi yani bu Amerika’da katkı maddesi olarak sigaraya dâhil edilen
tütünden bizde yetişirdi ama şu anda tek yaprak tütün satılmıyor.
Sayın Bakanımız
da burada, alternatif bir ürün sunulacağı söylendi ama şu anda mesela bölgede
en çok tütünle geçimini sağlayan insanlar gerçekten çok mağdur noktada,
alternatif bir ürün de sunulmadı. Sayın Bakanım da orada, hemen yanı başında
Batman Milletvekili de duruyor. Eminim ki onlar da aynı noktada aynı sıkıntıyı
paylaşıyorlar, gerçekten bir yara. Bu yarayı hep birlikte sarmalıyız yani bu
tütün üreticileri kötü noktada.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Köse, siz
de herhâlde Adıyaman olunca tütünden konuşacaksınız.
Buyurun.
2.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, tütün
üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben de Sayın
Bakan gelmişken katkı anlamında bir iki şey söylemek istiyorum.
Sayın Sakık çok güzel dile getirdi. Gerçekten alternatif ürün
yetiştirilmediği için bölge halkı çok sıkıntı çekmektedir. Geçmiş zamanda,
geçen sene yanılmıyorsam, bir yasa çıkarılmıştı. 50 kilo kıyılmış tütün yani
vatandaş yetiştirdiği tütünü, içeceği kadar, 50 kilograma kadar serbest
edilmişti.
Sayın Bakanım,
vatandaş bunu ektiği için çevre illere götürüp satıyor. Haklı olarak 50 kilo
değil de 100-150 kilo götürüyor. Sayın Mevlüt Aslanoğlu’yla birlikte yasa teklifimiz var, bu kilonun
150’ye çıkarılması için. Yani bölge halkının tek geçim kaynağı budur. Bu konuda
bir genelgeyle eğer mümkün olursa, serbest bırakılırsa inanıyorum ki vatandaş
ekmeğini bu şekilde kazanır. Hem bölgenin sosyal barışı için, huzuru için,
ekonominin canlanması için büyük bir katkı olacağını düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Köse.
Sayın Bakanım,
bir de üzümle ilgili bir konu var, beraber cevap verirsiniz.
Evet, gündem dışı
üçüncü söz üzüm üreticilerinin sorunları hakkında söz isteyen Manisa Milletvekili
Sayın Mustafa Enöz’e aittir.
Sayın Enöz, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
(Devam)
3.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün,
üzüm üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in
cevabı
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzüm üreticilerinin
sorunlarıyla ilgili gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bağcılık, ülkemiz
ekonomisi ve tarım sektörü içerisinde büyük bir öneme sahip bulunmaktadır.
Türkiye, dünyanın dördüncü büyük bağ alanına sahip olup ülkemizde zengin asma
gen potansiyeli bulunmaktadır. Bağcılık için dünyanın en uygun iklim kuşağı
üzerinde yer alan ülkemizin sahip olduğu potansiyel ve kaynakların daha iyi
değerlendirilmesi ve bu sektörden geçimini sağlayan binlerce ailenin gelir ve
refah düzeyini artırarak üretici diğer ülkelerle rekabet edebilme ve kaliteli
üretim yapabilmelerine imkân sağlanmalıdır. Türkiye, asmanın gen merkezi
olmasının yanı sıra son derece eski ve köklü bir bağcılık kültürüne de
sahiptir.
Ülkemizde Ege,
Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde üzüm üretimi yapılmaktadır. Üzüm,
sofralık tüketim dışında kurutmalık, şaraplık, şıralık olarak da tüketilmekte
ve son yıllarda da üzüm yaprağı ihraç edilerek gelir elde edilmektedir.
Sayın
milletvekilleri, tarım, ülkemiz için hem sektörel hem
de toplumsal olarak büyük önem taşımaktadır. Tarımda çalışanların insanca
yaşaması devletimizin ve Hükûmetimizin temel hedefi
olmalı, tarım üreticisinin toprağa küskünlüğüne son verilerek üretimle
barışması sağlanmalıdır.
Ülkemizde tarım
özellikle son yıllarda büyük aşınmaya uğramıştır. Ülkemizin tarımsal
verimliliği gelişmiş ülkelerin oldukça gerisindedir. Dünyada esen liberal
politikaların ülkemize yansımaları tarımı sanayileşmeye engel olarak
görmektedir. Bu son derece yanlıştır. AKP bu yanlış algılamadan kurtulmalı ve
bu sektöre yeterli desteği vermelidir. Uygulanan teslimiyetçi politikalar
sonucunda çiftçimiz perişan olmuş, ektiğini biçemez, ürettiğini satamaz,
borçlarını ödeyemez konuma düşürülmüşlerdir.
Sayın
milletvekilleri, üzüm üreticilerimizin ve çiftçilerimizin sorunlarıyla ilgili
olarak değişik zamanlarda Tarım Bakanlığına soru önergeleri vermekteyim.
Bunlardan bazılarına Tarım Bakanlığı klasik cevaplar vermekte, bazı
sorularımızı ise cevapsız bırakmaktadır. AKP hükûmetleri
döneminde diğer çiftçilerimiz ile birlikte üzüm üreticilerimiz de perişan
duruma gelmişlerdir ve kendi kaderleriyle baş başa bırakılmışlardır.
Geçen aylarda
Manisa Gediz Ovası’ndaki üzüm bağlarında yaşanan ağır don hasarında özellikle
Manisa merkez, Saruhanlı, Turgutlu, Salihli, Ahmetli, Alaşehir ve Sarıgöl
ilçeleri önemli derecede etkilenmiş, tarım ilçe müdürlüklerinin yaptığı
tespitlerde bağların yüzde 60-70 oranında zarar gördüğü anlaşılmıştır. Don
afetleri nedeniyle zarar gören çiftçilerimize telafi edici destek ödenmesi ile
ilgili 22 Mayıs 2010 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu
Kararı’na üzüm üreticileri girmemiştir. Üzüm üreticilerinin acilen bu kapsama
alınması gerekmektedir. Konu ile ilgili olarak Tarım Bakanlığına vermiş olduğum
soru önergesinden de bir cevap alamadığımı burada belirtmek isterim.
Sayın milletvekilleri,
ülkemiz çekirdeksiz kuru üzüm üretici ülkeleri içerisinde üretim ve ihracatta
dünyada birinci sırada yer almaktadır. Ülkemizde üretilen çekirdeksiz kuru
üzümün yaklaşık yüzde 90’ı ihraç edilmekte olup üzüm ticaret hacminden yüzde
50’ye yakın pay alınmaktadır. Yine ülkemiz fiyatların oluşmasında belirleyici
rol oynamakta ve çekirdeksiz kuru üzüm ihracatından yaklaşık her yıl 250 milyon
dolar ihracat geliri elde edilmektedir.
Türkiye açısından
bu kadar öneme sahip olan çekirdeksiz kuru üzüm, Ege Bölgesi halkının büyük
çoğunluğunun tek geçim kaynağıdır. Bunun yanı sıra, sofralık üzümün merkezi
olan Mersin, Tarsus, Gaziantep gibi bölgelerimizdeki üzüm üreticileri de
bugünlerde üzümlerini kesmekte ve pazarlamaktadırlar. Ancak üreticiler Maliye
tarafından rahatsız edilmekte ve sıkıntıya düşürülmektedirler. Bu konuda ben
Maliyeyi, zaten zor durumda olan üreticilere daha insaflı, daha hoşgörülü
olmaya davet ediyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Enöz, buyurun.
MUSTAFA ENÖZ (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, ülkemiz ve Ege Bölgemizin ekonomisinde önemi çok
büyük olan çekirdeksiz üzüm üreticilerimiz büyük sorunlarla karşı
karşıyadırlar. Yıllardır üreticilerimiz için uygulanan yanlış politikalar bu
sorunların giderek çoğalmasına sebep olmuştur. Bu durumda, Hükûmetten
acil olarak üreticilerle ilgili şu tedbirlerin alınmasını beklemekteyiz:
Tarım sigorta
kapsamının genişletilerek yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir.
Kredi borcunu
ödeyemeyen tüm üreticilerin kredi borçlarının faizleri silinerek yeniden
yapılandırılması sağlanmalıdır.
Girdi
fiyatlarının en önemli kalemlerinden olan mazot, gübre, elektrik gibi
maliyetlerin yüzde 18 olan KDV’leri kaldırılarak üreticilere sunulması
gerekmektedir.
Bugün elektrik
borçlarından dolayı elektrikleri kesilen üreticiler sulama yapamıyorlar. Zaten
kuraklıktan etkilenen ve üretim kaybına yol açan bu durumun telafisi için kesik
elektrikler acilen açılmalı, icralar durdurulmalıdır.
Üretici ve
ihracatçıya teşvik primi verilmelidir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Mustafa Bey.
MUSTAFA ENÖZ
(Devamla) – Teşekkür ederim.
Yirmi gün sonra
Manisa’da üzüm hasadı başlayacaktır. Rekoltenin bu yıl geçen yıla oranla daha
az olacağı anlaşılmaktadır. Fiyat belirlemesinde Hükûmet
mutlaka müdahale edici olmalı, üretici birlikleri desteklenmeli, müdahale alımı
yapılmalı ve üretici tüccara teslim edilmemelidir.
Bu duygu ve
düşüncelerle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Enöz.
Sayın Bakanım,
kısa bir açıklama yapacak arkadaşlar var, önce onlara söz vereyim, sonra
cevabınızı alırım.
Buyurun Sayın Paksoy.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, et ve besi danası ithalatına ilişkin açıklaması
ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tarım
Bakanlığımızın kötü hayvancılık politikaları yüzünden et ithal eden ülke hâline
geldik. Bu zamana kadar AB’ye taahhüt edilip de ithal edilmeyen 19 bin ton etin
artık her sene alınması zaruri hâle gelmiştir. Bugünkü Resmî Gazete’de
yayınlanan tebliğe göre artık özel sektör de besi danası ithal edecek ve
böylelikle ithalat tamamıyla serbest hâle gelecek olup yerli hayvancılığın sonu
olacaktır diye düşünüyorum. Tarım Bakanımız da tarihte hayvancılığı ve tarımı
yok eden biri olarak anılacaktır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Uslu...
4.- Edirne Milletvekili Cemaleddin
Uslu’nun, çekirdeksiz üzüm üreticilerinin desteklenmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
CEMALEDDİN USLU
(Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben çekirdeksiz
kuru üzümle ilgili birkaç söz söylemek istiyorum. Yıllık 300 bin ton ortalama
üretimi olan bir ürünün ihracat getirisi de yaklaşık 250 milyon dolar oluyor
her yıl. Ancak bu konuda üreticilerin ciddi şekilde desteklenmesine ihtiyaç
var. Özellikle üretici birliklerinin, TARİŞ Üzümün bu konuda ciddi sıkıntıları
var. Bir arz fazlası ürün değerlendirme fonunun kurulmasında büyük fayda var
gerçekten. Bu sayede hem fiyat istikrarı korunacaktır hem üretici kazancı en
üst seviyede olacaktır hem de ihracat geliri en üst seviyede olacaktır.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Uslu.
Sayın Şandır.
5.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın,
Mersin ilindeki üzüm üreticilerinin sorunlarına ve domateste ortaya çıkan yeni
bir hastalığa ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.
Sayın Bakanın da
burada bulunmasını fırsat bilerek, Mersin’de yaşanan, Mersin çiftçilerinin
yaşadığı iki sorunu arz etmek istiyorum:
Birincisi: Üzüm
hasadı başlamıştır. Ne yazık ki son yıllarda çiftçinin hasat mevsimi bir nevi ıztırap mevsimine dönüştü. Ya tabii afet oluyor ya bir
başka şekil gelişiyor, çiftçi hasada başlayınca ıztırabı
da artıyor. Şimdi üzüm çiftçilerinin, üzüm üreticilerinin
Maliyecilerle başı dertte. Adam iki sandık üzümünü kesiyor, şehre
indirirken Maliye yolda tutuyor “Ruhsatın var mı?”, “İznin var mı?”, “Belgen
var mı?”. Yani bizim oralarda, Tarsus’ta, Silifke’de ve Mersin’in birçok
yerinde yaşanan bu hususa bir çözüm üretmek lazım. Bu insanlar, elinin
emeğiyle, çoluk çocuğuyla o toprakları işleyerek onuruyla yaşamaya
çalışıyorlar, zulmetmemek gerekir. Sayın Bakanım bunu bir tespit edin.
İkinci bir husus:
Her yıl yeni bir hastalık çıkmaya başladı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Mikrofon
otomatik kesti.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Bakanım, şimdi domatese dadanan bir kelebek türü çıktı. Tarım
İl Müdürlüğümüz vasıtasıyla bir tespitini yaparak, tedbirini…
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Güve, tespitini yaptırdık.
Dışarıdan geldi.
BAŞKAN – Evet,
teşekkür ederim Sayın Şandır.
Sayın Köse.
6.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’ın
Besni ve Gölbaşı ilçelerindeki üzüm üreticilerinin desteklenmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman)
– Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Üzüm, tarım
sektörümüzün çok değerli bir ürünü ve beslenmemiz için de gerçekten değerli bir
meyvedir.
Değerli
milletvekilleri, üzümün faydaları şudur: Bilhassa çekirdekli üzümün,
çekirdeğinin üzerindeki jelatinimsi tabaka sayesinde
anti kanserojen özelliği olduğu ve üzümün aynı zamanda kalp hastalıklarına çok
iyi geldiği bilinmektedir.
Adıyaman’ın Besni
ilçesi dediğimiz zaman, herkesin aklına Besni üzümü gelir ve üzümden aynı
zamanda pekmez ve pestil gibi ürünler de elde edilir.
Bunlar beslenme için çok önemlidir. Kansız insanlar için de içinde bulundurduğu
demirden dolayı mutlaka alınması gerekir.
Sayın Bakanım,
ben şunu söylemek istiyorum: Adıyaman’ın Besni ve Gölbaşı ilçelerinde üzüm
üreticileri desteklenme amacıyla bilgi ve maddi yönden desteklenmelidir.
Bilhassa, küçük de olsa kooperatifler kurulup dışarıda tanıtımı için devletin
desteğine büyük ihtiyaç vardır.
Bu konuda bir
eğiliminiz olsa çok sevinirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Çakır…
7.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın, Edirne’de
çeltiklerde ortaya çıkan karapas hastalığıyla
mücadeleyi Bakanlığın desteklemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
RASİM ÇAKIR
(Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım,
Sayın Bakanın Genel Kurulda olmasından istifadeyle, Türkiye’de çeltik
üretiminin yarısını yapan Edirne’de bu yıl karapas
hastalığı diye bir hastalık ortaya çıktı. İfade edilene göre, bu hastalık
üretimde ciddi rekolte kayıplarına sebep olabilecek
bir hastalık. Bir an önce uçakla ilaçlamayı serbest bırakarak, izin verilerek
tedbirin alınması ve çeltik üreticilerinin bu hastalıkla mücadelede Bakanlık
tarafından daha aktif bir biçimde desteklenmesi yönünde talepler var.
Aracılığınızla,
ben bu talepleri Sayın Bakana iletmek istiyorum ve…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Çakır.
Sayın Yalçın…
8.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, başlayacak olan
fındık hasadına ve fındık sektörünün serbest piyasaya terk edildiğine ilişkin
açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Müsamahalı
tutumunuzun Sayın Sadık Yakut’a da örnek olmasını diliyorum önce.
Sayın Bakanı
bulmuşken, Sayın Bakanım, fındık hasadına da sayılı günler kaldı. FİSKOBİRLİK
piyasada olamayacak, TMO olmayacak. Bu sene mahsulün de bol olması bekleniyor.
Lisanslı depoculuk ve borsa altyapısı kurulmadan serbest piyasaya terk edilmiş
bir fındık sektörü var.
Sayın Bakanım,
eğer rekolte beklenen düzeyde olursa sahil kentlerindeki
üreticiler ürünü sattığında yukarıdaki yoksul ilçelerin ürünlerine fırsat
kalmadan sezon kapanmış olacak.
Gerçekten bu
durumu göre göre serbest piyasa şartlarında ısrar
edecek misiniz? Devlet hiçbir şekilde müdahale alımı yapmayacak mıdır? En yetkili
ağız olarak sizden duymak istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Yalçın.
Sayın Sakık…
9.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın,
Muş’ta üzüm üretiminin geliştirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması ve Tarım
ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in
cevabı
SIRRI SAKIK (Muş)
– Başkanım, ben de teşekkür ediyorum. Bugün hoş bir görüşme var. Sayın
Bakanımız da burada.
Şimdi, geçmişte
Muş’ta önemli bağlar, yani “Ermeni bağları” denilen ama orada gerçekten Muş’a
özgü bir üzüm yetişiyor ve çok yakın bir tarihte Sayın Bakanımız Zafer Çağlayan
da bir heyetle oraya gitmişti ve büyük de vaatleri vardı. “Bu bağları
geliştireceğiz. Bu Muş üzümünü işte…” Geçmişte çünkü orada iki tane de şarap fabrikası
var. Benim söylediğim cumhuriyet öncesi, sonra tabii fabrikalar kapatıldı ama
bu bağların bir kısmı devam ediyor. Bu bağları geliştirebilme şansımız var.
Yani dünyaya üzüm ihraç edebilecek noktada olduğumuzu biliyorum ve Sayın
Bakanımızın da bu konuda Muş’a taahhütleri vardı. Bunu acaba geliştirebilir miyiz?
Bu konuda bir çalışmanız var mı?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Evet, son olarak
Sayın Yemişci...
10.- İzmir Milletvekili Tuğrul Yemişci’nin,
Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Yasası’nın uygulanmamasına ilişkin açıklaması
ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
TUĞRUL YEMİŞCİ
(İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ben de üzüm,
tütün, fındıkla ilgili, çok onları ilgilendiren bir konuda katkıda bulunmak
istiyorum.
Lisanslı
Depoculuk ve Ürün Borsacılığı Yasası geçtiğimiz yıl çeşitli teşvikleriyle
birlikte Hükûmetimiz tarafından teklif edilmişti
tasarı olarak ve Meclisimizden iktidar, muhalefetin katkısıyla çıktı. Ancak
ilgili tarafların pek fazla eğilmediğini ama eski alışkanlıklardan, herkesin
yeniden Hükûmete dönüp bu piyasalardaki olan açığın Hükûmet tarafından kapatılmasını istediğini görüyorum. Bu,
âdeta taşıma suyla değirmen döndürmeye benzer. Ama bizim yapacağımız, bölgedeki
ilgililerin hepsinin bu yeni çıkan yasayla sağlayacakları avantaja
yaklaşmalarını daha fazla teşvik etmek olmalıdır. Bu hususları açıklamak
istedim.
Fındıkçının da,
üzümcünün de geleceği lisanlı depoların faaliyete geçmesiyle ancak olacak. Bunu
da devlet…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
gündem dışı konuşmalarla ilgili olarak Sayın Bakanın açıklama talebi vardır.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Bakanım,
buyurun efendim.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
2.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün,
Denizli’deki tütün üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in
cevabı (Devam)
3.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün,
üzüm üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in
cevabı (Devam)
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
1.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın,
tütün üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in
cevabı (Devam)
2.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, tütün
üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (Devam)
3.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, et ve besi danası ithalatına ilişkin açıklaması
ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (Devam)
4.- Edirne Milletvekili Cemaleddin
Uslu’nun, çekirdeksiz üzüm üreticilerinin
desteklenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (Devam)
5.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın,
Mersin ilindeki üzüm üreticilerinin sorunlarına ve domateste ortaya çıkan yeni
bir hastalığa ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (Devam)
6.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’ın
Besni ve Gölbaşı ilçelerindeki üzüm üreticilerinin desteklenmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (Devam)
8.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, başlayacak olan fındık
hasadına ve fındık sektörünün serbest piyasaya terk edildiğine ilişkin
açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (Devam)
9.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın,
Muş’ta üzüm üretiminin geliştirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması ve Tarım
ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in
cevabı (Devam)
10.- İzmir Milletvekili Tuğrul Yemişci’nin,
Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Yasası’nın uygulanmamasına ilişkin açıklaması
ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (Devam)
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Çok teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Başkan,
yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Geçtiğimiz salı
günü ben yine burada huzurlarınızdaydım. Yine bir değerli Manisa milletvekilimizin
gündem dışı yaptığı… Yine bağla, yağışlarla, görülen zararlarla ilgili
konuşulmuştu. Ben orada da o zaman, konu hakkındaki kanaatlerimi, Hükûmet üyesi olarak bilgilerimi sizlerle paylaşmıştım. Bugün tabii, hem üzümle ilgili, bağlarda görülen yağışlarla ilgili
hem Denizli’de görülen -ki Sayın Ertemür’le de yine
iki gün önce telefonla görüştüm; ben Ankara dışındaydım, telefonla beni aradı,
kendisine telefonda da bilgi verdim- yağışlarla ilgili konular dile getirildi
ve bu vesileyle de tabii, tarımla ilgili, hayvancılıkla ilgili, bütün tarımın
konularıyla ilgili -bütün arkadaşlarımız tarafından- çeltikle ilgili, fındıkla
ilgili, domatesle ilgili, hayvancılıkla ilgili konular dile getirildi.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabii, tarımın tabiat şartlarına bağlı olduğu ve zaman
zaman tabii afetlerden, gerek kuraklıktan gerek
yağışlardan, gerek dondan gerek doludan, gerek soğuktan gerek sıcaktan muhtelif
şekillerde etkilendiği malumunuz, hepimizin malumu. Bu, Türkiye’ye mahsus bir
şey değildir. Dünyanın her yerinde, her tarafında, tarım yapılan bütün
ülkelerde, bütün bu afetler, bütün bu sıkıntılar geliyor çünkü konu biyolojik
bir varlık yani ya bitkisel üretim veya hayvansal üretim, en nihayet, bir
ortamdan, ekolojiden bir şekilde etkileniyor.
Şimdi, burada,
önce Denizli’yle ilgili olarak söyleyeyim: Yaklaşık 500 bin dekar alanda,
toplamda, 500 bin dekarı etkileyen yağışlarla ilgili bir durum var ve bunun 200
bin dekar civarındaki alanı da tütünle ilgili. Burada ilk tespitlere göre tabii
yağış sebebiyle “mildiyö hastalığı” dediğimiz bir mavi küf hastalığı ortaya çıkıyor. Esasen, Manisa’daki
bağlarda olan problem de yine benzeri bir problem.
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) – Şu anda en önemli şey.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Yani bu meyvelerde, sebzelerde,
diğer bütün bitkilerde yağışın ortaya koyduğu, sıcakla, rutubetle birlikte
ortaya çıkan birtakım mantari veya birtakım küf
hastalıkları meydana geliyor. Mesela, çeltikte de buna benzer bir problemin
olma ihtimali var. Dolayısıyla ne yapılacak bunlarla ilgili, biz bunları
konuşuyoruz. Bunlarla ilgili tabii tespitlerimizi yapıyoruz ve mevcut yasalar
çerçevesinde de biz çiftçilerimizin bir şekilde sorunlarını çözme, onlara bir
vesileyle yardımcı olma gayreti içerisindeyiz.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, tabii ki biz 22 Mayıs tarihine kadar Türkiye’de gerek sel gerek
don, dolu buna benzer doğal afetlerle ilgili olarak Türkiye'nin muhtelif
bölgelerinde meydana gelen afetlerle ilgili bir kararname çıkardık. O
kararnamenin askı süresi dün sona erdi ve şimdi, bu son itirazlar da dikkate
alınıp icmaller gelecek ve ondan sonra da üreticilerimize 200 milyon civarında
olduğunu tahmin ettiğimiz bir destekleme ödemesi yapılacak. Ayrıca, yine
kararname kapsamında ekilişleri zarar gören çiftçilerimizin, belirli oranlarda
zarar gören üreticilerimizin zirai kredi borçları yüzde 7 ile bir yıl süreyle
ertelenecek. Onlar, şu anda yapılıyor.
Bunun dışında,
Manisa’da 30 Nisana kadar, bu kapsamda zarar gören çiftçiler de zaten birinci
kararname kapsamında bundan istifade edecek, diğer illerimizdeki gibi.
Daha sonra, bu
tarihten sonra, yani mayıs ayından sonra yine Türkiye'nin değişik yerlerinde
-geçtiğimiz salı günü de burada yine söyledim- muhtelif illerimizde, Konya’da,
Kırşehir’de, Isparta’da, başka birtakım illerimizde, kimi yerde dolu oldu, kimi
yerde yağış oldu. Onlarla ilgili olarak da tespitler, çalışmalar yapılıyor ve
yasalar çerçevesinde de onlara yardımcı olacağız.
Şimdi, Manisa’da
mayıs ve haziran aylarının mevsim normalleri üzerinde yağışlı geçmesi
nedeniyle, tüm ürünlerde mildiyö (külleme) artışı bir
şekilde meydana gelmiş. Şimdi, bunun tabii, iklimle, mevsimle yakın bir
ilişkisi var, biraz önce de arz ettiğim gibi. Peki, biz ne yaptık? Onlarla
ilgili olarak sürekli bilgilendirmeler yapıldı. Sadece mildiyö
hastalığı konusunda, çiftçilere 5 uyarı mesajı olmak üzere, toplam 16 bin üzüm
üreticisine 80 bin mesaj gönderildi.
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) – İl Tarım Müdürlüğü gönderiyor, onda bir problem yok.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – İşte, İl Tarım Müdürlüğü benim
teşkilatım. Tarım Bakanlığının talimatıyla, Tarım Bakanının talimatıyla tarım
teşkilatı olarak faaliyet gösteriyor. Yani o başka bir ülkenin tarım teşkilatı
değil, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin Tarım
Bakanlığının teşkilatı il tarım müdürlükleri. Onu biz yapıyoruz, yani o bizim
sistemimiz zaten. Dolayısıyla…
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Mersin) – Yani, devletin.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi, yanlış olunca Hükûmetin oluyor, doğru olunca devletin oluyor. Öyle bir
şey yok arkadaşlar, hepsi bir, Hükûmet de devlet de
bir.
Mesajlarda,
ilaçlama önerilerinin yanında yine kültürel önlemler de anlatılıyor. Diğer
hastalık ve zararlılarla ilgili konularda da çiftçi toplantıları ve eğitimleri
yapılıyor, uyarı mesajları gönderiliyor.
Tabii,
Türkiye'nin muhtelif bölgelerinde bağcılık var ve Türkiye hakikaten, bağ
alanları bakımından… Ki Türkiye'de, işte Muş’ta da -bahsedildi- Orta Anadolu’da
da, Ege’de de, Türkiye'nin diğer birçok ilinde bağcılık var, üzüm üretimi var.
483 bin hektar alandaki bağ varlığıyla Türkiye dünyada 4’üncü sırada, bağ
alanları itibarıyla ve 4 milyon 264 bin ton üzüm üretimiyle de yüzde 5,8 pay
ile üretimde dünyada 6’ncı sırada. 2009 yılı üzüm üretimimiz 2008’e göre yüzde
8,8; 2003 yılına göre ise yüzde 14 oranında artış göstermiştir. Yani
Türkiye'de, bu manada, üzüm üretimi, bağcılık geriye gitmiyor, ileriye gidiyor.
Özellikle Hükûmetimiz döneminde de geriye
gidiş söz konusu değil, ileriye gidiş söz konusu. Yine, 2007 yılının FAO
verilerine göre, yaş üzüm ihracatında 170 bin ton ile Türkiye dünyada 7’nci
sırada, kuru üzüm ihracatında 241 bin ton ile dünyada 1’inci sırada yer
almaktadır.
Tabii, zaman zaman karşı karşıya kaldığımız, gerek kullanılan
ilaçlardaki kalıntı sorunlarıyla ilgili gerek buna benzer birtakım üretimle
ilgili, pazarlamayla ilgili sorunlarla ilgili de biz zaten Hükûmet
olarak, Bakanlık olarak tedbirlerimizi alıyoruz. Gerek Avrupa Birliği gerek
Rusya Federasyonu’yla “Maksimum Rezidü Limitleri”
dediğimiz MRL değerleri dikkate alınarak bilgilendirme yapılmakta ve gerek iç
tüketimde gerekse diğer pazarlarda satışa sunulan ürünlerin sağlıklı ve
kaliteli olması yönünde bir çaba içerisindedir.
Biz, tabii,
biliyorsunuz, geçen gün de söyledim, tarım sigortalarını hayata geçirdik ve Manisa
ilimizde 30.925 poliçe satıldı, 359.263 dekar alanda sigorta yapıldı ve 7
milyon lira da hasar ödendi. Şimdi, biz, sigorta priminin yüzde 50’sini hibe
olarak ödüyoruz Bakanlık olarak. Bu uygulamayı biz başlattık, bu kanunu biz
çıkardık ve başarılı bir şekilde de gidiyor. Dolayısıyla sigorta kapsamını da
her yıl biraz daha geliştiriyoruz. Yani her yıl, mesela bu sene 1 Ocak
itibarıyla sel felaketini de kapsam içerisine aldık. Dolu, yangın, deprem,
heyelan vesaire fırtına, don, bunlar da ayrıca sigorta kapsamında ve biz
bunların hepsi için çiftçilerimiz ekilişlerini, tarlalarını veya seralarını,
bağlarını sigorta ettirdiklerinde zaten onların yüzde 50’sini, o poliçe
bedelinin yüzde 50’sini biz hibe olarak veriyoruz. Bu nedenle bizim esasen orta
ve uzun vadede geliştirmemiz gereken sigortayı yaygınlaştırmak, daha çok
kişinin, daha çok üreticimizin bundan istifade etmesini sağlamaktır ama
kuşkusuz tek başına sigortayla da biz yetinmiyoruz, bunun dışında, sigortanın
kapsamadığı alanlarda da çeşitli eğer riskler varsa veya afetler, felaketler
varsa onlarla ilgili de destekler yapıyoruz.
Manisa ilinde
2003-2010 yılları arasında 760 milyon lira biz çiftçilerimize tarımsal destek
ödedik. Bu, ceplerine nakden koyduğumuz destektir. Bunlar, hem kırsal kalkınma
yatırım destekleri hem mazot ve kimyevi gübre desteği hem prim ödemesi hem
hayvancılık desteği ve hem de alan bazlı destekler,
toprak analizi, tarım sigortası vesaire gibi destekler. Bugüne kadar Manisalı
çiftçilerimiz bunlardan istifade etti, bundan sonra da istifade etmeye devam
edecek.
Değerli
milletvekilleri, tabii, tütünden bahsedildi, özellikle tütündeki alternatif
ürün desteklerinden. Biz, Hükûmet olarak, Türkiye’de,
Tekelin özelleştirilmesiyle birlikte -Tekel tarafından daha önceden alınan
tütünlerde- özellikle işte, Muş, Adıyaman, Diyarbakır, Bitlis gibi bu tür
vilayetlerdeki üreticilerimizin bundan mağdur olmaması için de bir alternatif
ürün desteğini hayata geçirdik, böyle bir proje. O proje, asgari gelir getiren
ürüne göre hesaplandı, asgari. Yani tütün ektiği takdirde ne alıyor? Diyelim,
buğday ekerse -tütünün yerine en çok zarar edeceği ürün buğdaydır- buğdayla
arasındaki farkı kapatacak bir destekle onları yaptık. Şimdi, eğer başka
sorunlar varsa, bu başka sorunların çözüm şekli farklıdır. Yani eğer arazisi
çok küçükse, araziyle ilgili mülkiyet sorunu varsa, kardeşiyle, babasıyla veya
hazineye aitse… Bunlar, tabii, başka sorunlar. Ama biz, normalde, kendi arazisi
içerisinde üretim yapan üreticilerimize, bu alternatif üründen dolayı destek
ödüyoruz dekara 120 lira karşılığında. Dolayısıyla bunu ödemeye de devam
edeceğiz.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, tabii, bu vesileyle çiftçilerimizin sorunlarının dile
getirilmesi bizi memnun eder. Biz de bu sorunları çözmek için zaten varız ve
bunları da çözüyoruz. Ama şunu söylediğiniz zaman, o zaman,
benim de şu bilgileri vermem lazım; eğer kalkıp da “Türkiye’de son yıllarda
tarım aşınmaya uğradı, teslimiyetçi politikalar işte Türkiye’de tarımı
bitirdi.” derseniz, böyle bir iddia, böyle bir suçlamada bulunursanız ben size
şunu söylerim: Çiftçilere tohumluk verilmesiyle ilgili yasayı benim Hükûmetim kaldırmadı, aksine, işlerlik kazandırdı, 2090
sayılı Kanun’a. Gübre desteğini benim Hükûmetim
kaldırmadı. Benim Hükûmetim, aksine,
kaldırılmış olan gübre desteğini geri getirdi.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Bizim Hükûmetimiz demek istiyorsunuz
sanırım.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Benim Hükûmetim
çiftçiye verilen kredilerin faizlerini normal ticari faiz hâline getirmedi, o
düzeye çıkarmadı. Benim Hükûmetim yüzde 59’dan
çiftçiye verilen zirai kredi faizlerini yüzde 13’e düşürdü. Hatta,
bunun da yüzde 60 oranında büyük bir kısmını, bir kısmını yüzde 50, bir kısmını
yüzde 40, yüzde 90’ınına da, aynı zamanda bir de sübvansiyon uyguluyor. Geçen
sene, bizim, Ziraat Bankasına kredi faiz sübvansiyonu olarak uyguladığımız
miktar 475 milyon lira.
Şimdi bir husus
daha söylendi benim şahsımla ilgili, Türkiye’de hayvancılığı bitirdiğim
şeklinde. Şimdi, bunu söylemek tabii mutlaktır, farzdır, özellikle kayıtlara geçmesi
açısından. Şimdi saygıdeğer milletvekillerimizin lütfen beni bu konuyla ilgili
dikkatle dinlemelerini istirham ediyorum.
Türkiye’de
hayvancılık nereden nereye geldi, ben size bunu söyleyeceğim. Yani sadece
suçlamak kolaydır ama bu suçlamaların bir belgeye, bilgiye, bir rakama
dayanması lazım.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye’de büyükbaş hayvan sayısı -2002’yle mukayese ediyorum,
benim Hükûmetimin görevi devraldığı tarihtir- 9,8…
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – İthal eti de söyleyin Sayın Bakan. 2002’de yapılan ithal et ile şimdi
yapılan ithal et rakamlarını da söyleyin.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sabredin, sabredin. (CHP
sıralarından gürültüler) Ben sizin hepinizi sabırla dinledim, tahammül edin
lütfen. Demokraside tahammül vardır, ben size tahammül ettim, herkesi dinledim,
bütün arkadaşlarımı. Siz de sabredin. Niye söyleyeceklerimden endişe
ediyorsunuz, hoşunuza gitmeyeceğini düşündüğünüz için mi?
RAHMİ GÜNER
(Ordu) – Hoşumuza gidecek bir şey söylemiyorsunuz ki.
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sizi yalanlayacağını düşündüğünüz için mi?
Şimdi, bakın, 9,8
olmuş 10,8. Büyükbaş hayvan sayısı, artış kaç? Yüzde 9,3. Süt verimi…
ZEKERİYA AKINCI
(Ankara) – Bunları her hafta iki kere dinliyoruz sizden.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Her şey iyi gidiyor ama hasta ölüyor.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sayın Başkanım, sessizliği temin
eder misiniz?
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri…
Buyurun Sayın
Bakanım, siz Genel Kurula hitap edin.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye’de süt üretimi 8,4 milyon tondan 12,5 milyon tona
çıktı. Artış kaç? Yüzde 49,7.
Süt verimliliği
hayvan başına 1.700 litreden 2.800 litreye çıktı. Artış kaç? Yüzde 64,8.
Et verimliliği:
Hayvan başına 183 kilogramdan 217 kilograma çıktı. Artış kaç? Yüzde 17,3.
Suni tohumlama
sayısı 614 binden 2 milyon 180 bine çıktı. Artış kaç? Yüzde 254.
Kayıtlı süt
üretimi 1,5 milyon tondan 5 milyon tona çıktı. Artış kaç? Yüzde 237. Küsuratları
söylemiyorum.
Kültür ırkı sığır
oranı yüzde 19’dan yüzde 35’e çıktı. Artış kaç? Yüzde 82,7.
Hayvancılık
destekleri: Şimdi burayı iyi dinleyelim, burada devraldık biz. Arkadaşlar,
Türkiye’de hayvancılığa biçilen değer 83 milyon liraydı, o günkü hükûmetin toplam hayvancılığa verdiği destek sadece 83
milyon liraydı. Toplam tarım desteklerinin yüzde 4,4’üydü. Bugün kaç? 1 milyar
251 milyon lira. 14 kalemde 15 kat artış var ve toplam bütçenin yüzde 22’sine
denk geliyor hayvancılık destekleri.
ZEKERİYA AKINCI
(Ankara) – Sayın Bakan, ben Erzurum Şenkayalıyım. Köyümde sürüler çıkardı.
Geçen yaz gittim, kebap kesmeye bir tane kuzu bulamadım. Sen ne anlatıyorsun?
Kebap kesmeye bir tane kuzu bulamadılar köylüler ya!
RAHMİ GÜNER
(Ordu) – O zaman niye et ithal ediyorsunuz?
BAŞKAN – Sayın
Akıncı, Sayın Akıncı… Lütfen arkadaşlar…
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Oturun, oturun. Oturun,
sabredin. Tahammül edin, tahammül; doğrulara tahammül edin.
BAŞKAN – Sayın
Bakan, Genel Kurula hitap ediniz.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Değerli arkadaşlar, hayvancılık
soy kütüğü kayıtları 178 binden 1 milyon 700 bin başa çıktı. Bu ne demek?
Hayvanlar pedigrili, annesinin, kızlarının,
kardeşlerinin süt verimleri de kaydediliyor. Pedigri
bu. Soy kütüğü kaydı 178 binden 1 milyon 700 bine çıktı. Artış kaç? 10 kat.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Sayın Bakan, niye hayvan ithal ediyorsunuz o zaman?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - 50 baş üzeri işletme sayısı yani
içinde 50’den fazla büyükbaş hayvanın bulunduğu işletme, çiftlik sayısı, bakın
değerli arkadaşlar, 4.300 adet idi, şu anda 18.600 adet olmuş. Ne demek bu? 4,5
katlık bir artış demektir. Yani Türkiye’de insanlar hayvancılığa daha çok
yatırım yapıyor, 50 başın üzerindeki işletme sayısında 4,5 katlık artış var.
Yem bitkilerinin
yemi karşılama oranı 25 milyon tondu, yüzde 50 karşılanıyordu, şu anda 37
milyon ton, yüzde 75’i karşılıyor. Yüzde 50’lik artış demektir.
Hayvancılığa
verilen kredi -şimdi burayı bir bileceğiz- 47,5 milyon lira idi 2002’de,
2009’da 2 milyar 468 milyon sadece hayvancılığa kullandırılan kredi. Kaç kat?
52 kat.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA ERTEMÜR
(Denizli) – Sayın Bakan, tütünü unuttunuz gittiniz, hayvancılığa döndünüz. Asıl
meselelere gelin lütfen.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Fındık ne oldu Sayın Bakan?
BAŞKAN – Sayın
Bakanım, konuşmanızı tamamlayınız efendim.
Buyurun.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Tamam Başkanım, tamamlıyorum.
Şimdi, değerli milletvekilleri,
Ziraat Bankasından toplam kredi kullanan çiftçi sayısı, bakın, çiftçi sayısı…
RAHMİ GÜNER
(Ordu) – Ya, bu kredi nereye gidiyor Allah aşkına?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –Ziraat Bankasından hayvancılık
için kredi kullanabilen çiftçi sayısı 16 bin idi; 16 bin kişi sadece Türkiye’de
hayvancılık kredisi kullanabiliyordu Ziraat Bankasından. 2010’da 202 bin kişi.
Kaç kat? 16 kat. (CHP sıralarından gürültüler)
Değerli
arkadaşlar, Ziraat Bankası tarafından 2009 yılında kullandırılan toplam zirai
kredi 7 milyar 708 milyon.
Sübvansiyonlu
kredi uygulamasını biz başlattık 2006 yılında. Süt sığırcılığına yüzde 60,
besicilik işletmelerine yüzde 50 indirimli kredi desteği verilmektedir.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bir şeyi daha söyleyeceğim. Arkadaşlar, tek başına ithalatla bir
şeyi izah edemezsiniz. Bakın, elimde rakamlar var: Amerika Birleşik Devletleri
et ihracatı 848 bin, ithalatı… (CHP sıralarından gürültüler)
BAYRAM ALİ MERAL
(Ankara) – Domuzlar da dâhil mi buna?
TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Müsaade edin…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RASİM ÇAKIR
(Edirne) – Sayın Bakan, çeltiğe ne zaman geleceksin, çeltiğe?
BAŞKAN – Sayın
Bakanım, konuşmanızı tamamlayın lütfen.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan,
bitiriyorum.
Şimdi, bütün
arkadaşlara söz verildi, hepsi konuştu, cevap vermem lazım. (CHP sıralarından
gürültüler)
RAHMİ GÜNER
(Ordu) – Seni yirmi dakikadan beri dinliyoruz.
ZEKERİYA AKINCI
(Ankara) - Sayın Bakan, sizi haftada iki kere dinliyoruz, Allah’tan korkun ya!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –Değerli arkadaşlar, Amerika
Birleşik Devletleri’nin et ithalatı 1 milyon 192 bin ton, AB’nin (Avrupa
Birliğinin) et ithalatı 495 bin ton.
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) – Bizim ihracatımız yok.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –Şimdi Amerika’nın canlı hayvan
ithalatı 2 milyon 516 bin sığır, AB’nin sığır ithalatı 3 milyon 423 bin.
RAHMİ GÜNER
(Ordu) – Türkiye’den bahset.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Peki, ihracatımız ne kadar Sayın Bakan?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)–Bakın, Türkiye tarımını dünyanın
11’incisiyken aldık, dünyanın 8’incisi yaptık.
BAYRAM ALİ MERAL
(İstanbul) – Allah razı olsun!
BAŞKAN – Sayın
Bakanım…
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – 23 milyar dolardan 56 milyar
dolara çıktı Türkiye’nin tarımsal gayrisafi yurt içi hasılası.
Bunu ben söylemiyorum; açın, Dünya Bankasının raporlarına, İnternet’e girin,
orada okuyun, orada öyle yazıyor ve Türkiye övünüyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
RAHMİ GÜNER
(Ordu) – Türkiye’nin acınacak hâlini mi alkışlıyorsunuz?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Birleşmiş Milletler Gıda Tarım
Teşkilatı, başarı öykülerinde Türkiye’yi örnek gösteriyor.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
BAYRAM ALİ MERAL
(İstanbul) – Sayın Başkan, bu kadar hayvan var da niye kokmuş etler Türkiye’ye
geliyor? Bu kadar hayvan var da Türkiye’de hormonlu etler niye geliyor
Türkiye’ye Sayın Bakanım?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, kayıtlara geçmesi için söylüyorum: Sayın Bakan çok
başarılı ama Türkiye’yi et ithal etmeye mecbur bıraktı, bununla da övünebilir!
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Şandır.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Eskiden de ithal ediliyordu,
eskiden ithal edilmiyor muydu?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Dört yıldan bu yana Rusya’yla ilgili yaş sebze meyve ihracatı
sorunlarını aşamadınız.
BAŞKAN – Sayın
Şandır…
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – İhracat 3 kat arttı.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Türk çiftçisinin domatesi elinde kaldı, yine aşamadınız, 250 bin ton
domates kapıda.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – 2 milyon dolar yaş sebze
ihracatı.
BAŞKAN – Sayın
Bakanım, müsaade eder misiniz efendim.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Bir Mersin’e gel.
BAŞKAN – Sayın
Şandır, arkadaşlar; şimdi efendim müsaade ederseniz…
RASİM ÇAKIR
(Edirne) – Sayın Başkan, çeltik üretimiyle ilgili soru sordum, Sayın Bakan
tenezzül etmedi.
ALİ RIZA ERTEMÜR
(Denizli) – Bekliyor millet, kara kara düşünüyorlar
orada.
BAŞKAN – Sayın Ertemür…
Arkadaşlar,
bakınız, bazı arkadaşlarımıza iki defadan fazla söz verdim. Yani şimdi her
defasında burada konuşarak… Sayın Bakan elindeki rakamları söylüyor;
beğenirsiniz, beğenmezsiniz, ayrı bir şey. Siz de söylüyorsunuz ama şimdi her
defasında “Sayın Bakana cevap vereyim, Sayın Bakan cevap versin…” O zaman biz
Meclisi yönetemeyiz, sürdüremeyiz. Böyle bir üslup yok yani.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) – Ama Sayın Başkan, çeltik üreticileri bekliyorlar televizyon başında
Sayın Bakanın açıklamasını.
BAŞKAN –
Söylendi, lütfen arkadaşlar.
SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Başkan, tutanaklara geçsin diye bir soru soruyorum: Kendi yaşadığı
coğrafyada ve bizim yaşadığımız coğrafyada…
BAŞKAN –
Arkadaşlar, son defa olarak bazı arkadaşlarıma söz verip kapatıyorum bu konuyu.
Sayın Işık,
buyurun efendim.
11.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, Kütahya’nın bazı ilçe ve köylerinde haziran ve temmuz ayında meydana
gelen şiddetli yağış ve doluda zarar gören çiftçilerin tarım kredi
kooperatifleri ve Ziraat Bankasına olan borçlarının ertelenmesinin sağlanmasına
ilişkin açıklaması
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan
tabii, icraatlarını açıklarken Türkiye’nin neden et ithal etmek zorunda
kaldığını açıklamamıştır.
Tar-Gel
kapsamında çalıştırılan ziraat mühendisi ve veteriner hekimlerin sorunları had
safhaya ulaşmış ve çözüm beklemektedir.
Bir de, Kütahya’da
haziran ve temmuz ayları içerisinde meydana gelen şiddetli yağış ve dolu
zararından zarar gören Dumlupınar ilçesi Ağaçköy ve Allıören köyleri ile Altıntaş merkez ve bazı köyleri;
Aslanapa’da Adaköy, Haydarlar, Çukurca, Gölbaşı ve Nuhören köylerinde yüzde 20 ilâ 95 arasında zarar tespiti
yapılmıştır resmî görevliler tarafından. Bu konuda Kütahya ilinde zarar gören
çiftçilerimizin tarım kredi kooperatifleri ve Ziraat Bankasına olan borçlarının
ertelenmesi sağlanabilir mi? Eğer bu konuda bir katkınız olursa teşekkür
ederim.
Sağ olun Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, bu konuşan arkadaşlarımızın hepsi, gündem dışıları,
mesela iki tanesi muhalefete bir tanesi iktidara aitti. Şunu demek istiyorum:
Şimdi, sayın bakanlar burada, milletvekilleri burada. Ben doğrusu kendi adıma
üzülüyorum. Şunu çok merak ediyorum: Yani biz birbirimizle konuşamıyor muyuz?
Mutlaka mikrofon aracılığıyla konuşmak şart mı? Yani Sayın Bakan burada şöyle
bir kenara çekilsin, kürsü arkasına geçsin, gidip meseleleri tartışın
arkadaşlar. Lütfen… İstirham ediyorum…
Sayın Bakan,
herhâlde siz de bu hususta hazırsınız. Arkada gidip konuşun efendim.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) – Sayın Başkan, biz Ayşe’den bahsediyoruz, Bakan Fatma’dan
bahsediyor. Cevap vermiyor ki… Biz tütünden bahsediyoruz, bir başka şeyden
bahsediyor efendim, olmaz ki.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Birinci.
12.- İstanbul Milletvekili Necat Birinci’nin,
açıklanan lisans yerleştirme sınavına ilişkin açıklaması
NECAT BİRİNCİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün lisans yerleştirme
sınavı sonuçları açıklandı. Sonuçlarda millet olarak bizi mutlu kılacak bir
sonucu hep birlikte gördük. Türkçe ve sosyal bilimlerde Bitlis birinci, Siirt
ikinci, Batman beşinci sırayı almıştır. Bu, Millî Eğitim Bakanlığının 2003’ten
bu yana yaptığı yatırımların bir sonucu olarak değerlendirilmesi gereken bir
husustur. Eğitim uzun vadelidir. Bu uzun vade sonuçlarını vermeye başlamıştır.
Bu sonucun bir başka taraftan da önemi, buralarda Türkçe ve sosyal bilimlerde birinci,
ikinci ve beşincilik alınmasıdır. Bu iki alan, milletin, vatanın, bu
coğrafyanın çimentosudur. Bu bakımdan, bu alanlardan ümitliyiz, bu alanda
başarı gösterenleri tebrik ediyorum ve devamını diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Ağyüz…
13.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün,
et ithalatına ve çiftçilerin tarımsal sulama elektrik borçlarına ilişkin
açıklaması
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, niye
50 baş ve üstüne destek veriyorsunuz, küçük yetiştiricileri, besicileri neden
desteklemiyorsunuz? Bu kadar iyi et durumumuz var, besicilikte, hayvancılıkta
bu kadar ileriyiz, et ithalatını neden devam ettiriyorsunuz? Geçen hafta
Karadeniz’deydim, yanlış aşılardan hayvanlar ölüyor, bilginiz var mı? Şu ana
kadar hiçbir açıklama yapmadınız. Tarımsal sulama elektrik borcu altında
çiftçiler inim inim inliyor, intihar edenler var, bu
borcu ödeyemiyorlar. Bunun için niye duyarlı davranmıyorsunuz? Ziraat
Bankasının kredilerinden bahsediyorsunuz, o kredilerin dönüşüne bir bakın
bakalım, yüzde kaçı dönüyor? Yabancı bankalar çiftçileri kasıp kavuruyor Sayın
Bakan, bunlardan haberiniz var mı?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Yüzde 97.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Hiçbir zaman doğruları söylemedin, hiçbir zaman.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Son olarak, Sayın
Ünsal, buyurun efendim.
14.- Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, hayvan sağlığı
ve Ziraat Bankası kredilerine ilişkin açıklaması
HÜSEYİN ÜNSAL
(Amasya) – Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
şimdi, burada yaptığınız konuşmada, geçende de aynı şekilde karşılıklı
konuştuk, “Hayvan sayılarıyla ilgili bana yeni rakam geldi.” demiştiniz, daha
sonra da, ertesi gün Amasya’yı ziyaret ettiniz, Suluova’ya da gittiniz.
Maalesef Suluova’da besicileri ziyaret etmek yerine, yapılmakta olan besi
bölgesine 9 tane üreticiyi çağırıp onlara birtakım taahhütlerde bulundunuz,
başka yaptığınız bir iş olmadı.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Doğru değil, doğru değil.
Doğru konuşun, verdiğiniz bilgiler doğru değil.
HÜSEYİN ÜNSAL
(Amasya) – Daha sonra Merzifon’a gittiniz, Merzifon’da spor salonu kiralandı,
sizin karşınızda çiftçi bulamadınız konuşacak.
Ziraat Bankası
kredilerinden bahsediyorsunuz Sayın Bakan, hiç dönüşlerine baktınız mı? Bakın,
Suluova’da herkes, icra ve haciz peşinde koşuluyor artık, üreticilerin
traktörlerini alıkoyup…
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Dönüşleri yüzde 97, yüzde
38’lerden devraldık.
HÜSEYİN ÜNSAL
(Amasya) – Lütfen cevap vermeyin, beş dakika konuşuldu yirmi beş dakika cevap
verdiniz, oturduğunuz yerden cevap veriyorsunuz.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Siz soruyorsunuz, cevap
veriyorum. Bana sormayın o zaman bir şey.
HÜSEYİN ÜNSAL
(Amasya) – Türk insanını ve çiftçisini, oradan, kandırmakla mükellef
değilsiniz, doğruları söylemekle mükellefsiniz.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Doğruları söylüyorum.
HÜSEYİN ÜNSAL
(Amasya) – Bu konuda, gittiğiniz yerlerde çiftçilerden tepki alıyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Sözlü soru
önergesinin geri alınmasına dair bir tezkere vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/2092) esas
numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/227)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin Sözlü
Sorular Kısmının 494. sırasında yer alan (6/2092) esas numaralı sözlü soru
önergemi geri alıyorum.
Gereğini
saygılarımla arz ederim.
Reşat
Doğru
Tokat
BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Manisa Milletvekili Ahmet
Orhan ve 22 milletvekilinin, intihar olaylarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/837)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Anayasamızın 980., İçtüzüğümüzün 104. ve
105. maddeleri gereğince, ülkemizde ve özellikle Manisa ilimizde son günlerde
artan intihar olaylarının incelenmesi, gereken önlemlerin ve intihar
olaylarının durdurulması için çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla bir
Araştırma Komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla araştırılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Ahmet Orhan (Manisa)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Mehmet Şandır (Mersin)
4) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
5) Akif Akkuş (Mersin)
6) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
7) Şenol Bal (İzmir)
8) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
9) Alim Işık (Kütahya)
10) Murat Özkan (Giresun)
11) Yılmaz Tankut (Adana)
12) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
13) Süleyman Lâtif Yunusoğlu (Trabzon)
14) Hüseyin Yıldız (Antalya)
15) Osman Ertuğrul (Aksaray)
16) Durmuş Ali Torlak (İstanbul)
17) Ahmet Bukan (Çankırı)
18) İsmet Büyükataman (Bursa)
19) Mustafa Enöz (Manisa)
20) Hasan Özdemir (Gaziantep)
21) Muharrem Varlı (Adana)
22) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
23) Beytullah Asil (Eskişehir)
Gerekçe:
Toplumsal açıdan önemli bir sorun olan intihar olgusu diğer bütün
toplumsal olgulara göre farklı bir özelliğe sahiptir. Bütün toplumsal olguların
temelinde insan yaşamını devam ettirebilme çabası vardır. Bir kişi, yaşamını
devam ettirebilmek için birçok eylemi yapabilmekte; kendisi için olumsuz olan
şartları değiştirebilmek için elinden gelen tüm çabayı gösterebilmektedir.
Fakat intihar eden bir kişi, tüm bu mücadele yollarını bırakarak, kendi
yaşamına karşı bir eyleme girişmiştir.
İnsanlık tarihinin her döneminde görülen intihar olgusu, çağımızda
gün geçtikçe artmakta ve önemli bir toplumsal sorun hâline gelmektedir. Dünya
Sağlık Örgütü'ne göre, son 45 yılda tüm dünyada intihar oranları yüzde 60
artmıştır. İntihar, günümüzde tüm ülkelerdeki ölümlerin ilk 10 nedeni arasında
sayılırken geleneksel olarak en yüksek oranlar hâlâ yetişkin erkeklerde
görülmekteyse de 15-34 yaş arası gençlerde artış gösteren intihar oranları
dikkat çekici bir problem hâline gelmiştir.
Avrupa ülkelerinde intihar görülme sıklığı yüz binde 25 ile
İskandinav ülkelerinde, en az ise yüz binde 10 ile İspanya'da görülüyor.
Türkiye Avrupa ülkelerine kıyasla intihar vakalarında daha iyi durumda
gözükmesine rağmen Türkiye'de intihar olayları Avrupa ülkelerine göre daha
hızlı artış göstermektedir.
Ülkemizde Aile Araştırma Kurumu uzmanlarınca hazırlanan bir rapora
göre intiharların en önemli nedeni yüzde 36'lık bir oranla hastalık olarak
gösteriliyor. Aile geçimsizliği ve geçim zorluğu ise ikinci ve üçüncü sırada
yer alıyor. İntiharların yüzde 51'i kendini asma, yüzde 17'si ateşli silah
kullanma, yüzde 13'ü de kendini yüksekten atma şeklinde gerçekleştiriliyor.
Yalnız Manisa ilimiz ve ilçelerinde yaşananlar dikkate alındığında
Turgutlu, Akhisar, Salihli, Alaşehir gibi büyük ilçelerde yaşanan intihara
teşebbüs ve ölümle sonuçlanan intihar olaylarının sayısı neredeyse her gün
onlarla ifade edilen sayılara ulaşmakta, ölümle sonuçlananların ise çok önemli
miktarda arttığı görülmektedir.
Son yıllarda yaşanan ağır ekonomik sıkıntılar ve yaşamsal
faaliyetlerin zorla yanlış yönlendirilmesi sebepleri ile ülkemizdeki intihar
vakaları artış göstermektedir. Sorunların bir an önce incelenmesi, alınacak
tedbirlerin ve çözüm önerilerinin, yüce Meclisimizce tespiti amacı ile Meclis
Araştırması açılması yerinde olacaktır.
2.- Siirt Milletvekili Osman Özçelik ve 19 milletvekilinin, koruculuk sisteminin
araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/838)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Koruculuk sisteminin kaldırılmasına yönelik Anayasanın 98'inci ve
TBMM içtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ederiz.
1) Osman Özçelik (Siirt)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
12) M. Nuri Yaman (Muş)
13) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
14) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
27 Haziran 1985 tarihli ve 9632 sayılı Kanun ile yürürlüğe giren
koruculuk sistemi ilk olarak 13 ilde uygulanmaya başlamıştır. Bugün gelinen
noktada resmi veriler incelendiğinde sayıları 72 bine yaklaşan köy
korucularının Devlet gözetiminde insan öldürmeden işkenceye, uyuşturucu madde
kaçakçılığından ırza geçmeye, silah kaçakçılığından dolandırıcılığa kadar
birçok suça karıştıkları görülmektedir.
İnsan Hakları Derneğinin verilerine göre 1990 ile 2009 Eylül ayı
arasında korucuların karıştığı suçların bilançosu şu şekildedir:
Köy Yakma: 38, Köy Boşaltma: 14, Taciz ve Tecavüz: 12, Kaçırma:
22, Silahlı Saldırı: 294, Silahlı Saldırı sonucu yaralananlar: 189, Silahlı
Saldırı sonucu yaşamını yitirenler: 181+4, Kayıp olayı: 2, İnfaz: 50, Gasp: 70,
İşkence-Kötü Muamele: 454, Gözaltına alma: 59, İntihara sebebiyet verme: 9,
Ormanlık alanları yakma: 17
Genelkurmay Başkanlığı, 2004'te hazırladığı raporda, korucuların
karıştıkları suçları şöyle aktarmaktadır: "Örgüte yardım yataklık, gasp,
soygun, öldürme, yaralama, zabıta kuvvetleri ile müsademe, zabıta kuvvetlerine
toplu saldırı, mesken ve araçlara saldırı, adam kaçırma, patlayıcı madde
kullanma, kasten ev ve ot yangını; ev, işyeri, banka ve otodan hırsızlık,
yankesicilik, boru hattına saldırı, zorla çek senet imzalatma, tahsil etme;
devlete ait bina, araç ve tesislerde yangın çıkarma, ormanlarda yangın çıkarma,
zirai mahsul ve otları yakma, dolandırıcılık, emniyeti suiistimal; suç eşyası
satmak, saklamak ve satın almak, mala zarar vermek, bilişim suçları, kolluk kuvvetlerine
mukavemet, darp ve saldırı, hükümet emirlerine muhalefet, rüşvet, zimmet,
irtikâp, ihtilas; kız, kadın ve erkek kaçırma, çocuk kaçırma, rehin alma,
tehdit, aile fertlerine kötü muamele, hakaret ve sövme, müstehcen hareket, ırza
geçme, ırza tasaddi, fuhşa teşvik, kadın ticareti,
kumar oynamak ve oynatmak, mesken masuniyetini ihlal, meskun
mahalde silah atmak, uyuşturucu madde kaçakçılığı, silah ve mühimmat
kaçakçılığı, gümrük ve tekel kaçakçılığı, canlı hayvan kaçakçılığı, insan
kaçakçılığı ve çevre suçları.
Bölgede korucuların kendilerine ait nezarethane, cezaevi ve
karakollarının bulunduğu ve korucuların araçlarının plakalarının olmadığı
bilinmektedir.
İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Türkiye'de görev yapan 72 bin korucu
için devletin sadece 2008'de 360 milyon TL harcama yaptığını belirtmiştir.
Yukarıdaki mali ve sosyal veriler incelendiğinde koruculuk
sisteminin bir suç mekanizmasına dönüştüğü görülmektedir ve konunun
araştırılması gerekmektedir.
3.- Van Milletvekili Fatma
Kurtulan ve 19 milletvekilinin, tutuklu ve hükümlülerin ailelerinden uzaktaki
cezaevlerinde bulunmasının etkilerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/839)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Tutuklu ve hükümlülerin, ailelerinden uzak yerlerdeki
cezaevlerinde tutulmaları nedeniyle, tutuklu ve hükümlülerin ve ailelerinin
yaşadığı maddi-manevi zorlukların tespit edilerek, yaşanan sorunların ortadan
kaldırılması için bu doğrultuda alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasa’nın 98'inci, İç Tüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
1) Fatma Kurtulan (Van)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hamit Geylani (Hakkâri)
10) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 2.
maddesinde, "ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin kurallar
hükümlülerin ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, doğum, felsefi
inanç, millî veya sosyal köken ve siyasî veya diğer fikir yahut düşünceleri ile
ekonomik güçleri ve diğer toplumsal konumları yönünden ayırım yapılmaksızın ve
hiçbir kimseye ayrıcalık tanınmaksızın uygulanır" hükmü bulunmaktadır. Ayrıca aynı maddede "ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında
zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz"
ibaresi yer almaktadır.
Ancak Türkiye Cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri gün geçtikçe
derinleşmekte, verilen cezalar hukuksuz uygulamalarla amacını aşmış
bulunmaktadır. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun'un 2. maddesinde belirtilen "hükümlülerin ırk, dil, din, mezhep,
milliyet, renk, cinsiyet, doğum, felsefi inanç, millî veya sosyal köken ve
siyasî veya diğer fikir yahut düşünceleri ile ekonomik güçleri ve diğer
toplumsal konumları yönünden ayırım yapılmaksızın ve hiçbir kimseye ayrıcalık
tanınmaksızın uygulanır" hükmü açık bir şekilde sürekli ihlal
edilmektedir. Bu hüküm özellikle siyasi hükümlü ve tutuklular için yok
sayılmakta ve tutukluların en temel insanî haklardan yararlanmaları bile
engellenmektedir.
Siyasi hükümlü ve tutuklular genellikle ailelerinden uzak
yerlerdeki cezaevlerine nakledilmektedir. F Tipi Cezaevleri genelde uzak
yerlerde (Ankara - Sincan, Bolu, Tekirdağ, İzmir, Adana vb) yapılmıştır.
Aileler ekonomik açıdan zorluklarla yüz yüze kalırken, bu uygulama ile Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ihlal edilmekte, tutukluların
aileleri ile görüşmesini zorlaştırmakla, tutuklunun ruhsal durumunu gözetmek
yükümlülüğünün dışına çıkmış olunmaktadır. Özelikle hükümlülerin, ailelerinin
ikamet ettikleri yerlerden yüzlerce kilometre uzağa nakilleri, onların yanında
yakınlarını da mağdur etmektedir. Bu uygulama ile "cezanın şahsiliği"
ilkesinden çıkılarak ailenin tüm bireylerini kapsayacak bir boyut almasına yol
açmaktadır.
Sivas katliamı hükümlüleri, çeşitli iddialar nedeniyle
nakledildikleri cezaevinden, "uzaklıktan ailelerinin gelemediği"
gerekçesi ile yaptıkları başvuru neticesinde Sivas'a geri gönderilmişlerdir.
Ancak buna karşın hâlihazırda ne ile suçlandıklarını dahi bilmeyen binlerce
tutuklu ve hükümlü de ailelerinden uzakta olup, yakınları ile
görüşememektedirler. Söz konusu tutuklu ve hükümlüler, aileleri ile
görüşemediklerinden yakınmakta ve bu taleplerini içeren başvurularda
bulunmalarına rağmen başvuruları reddedilmektedir. Üstelik çoğu tutuklu vatandaş
ne ile suçlandığını dahi bilmemekte, aradan geçen onca zamana rağmen
iddianameleri düzenlenmediğinden yargılamalarına dahi başlanmamış durumdadır.
Ailelerinin bulunduğu yerden çok uzak cezaevlerinde kalmakta olan bu
vatandaşlar aileleri ile görüşme hakkından mahrum kalmaktadırlar. Bu yöndeki
talepleri ise hiç değerlendirilmemektedir. Ailelerin yakınlarının tutuklu
bulunduğu illere gitmek için maddi imkân bulamamakta ve kimileri yılda bir defa
gidebilme imkânı bulmakta bile zorlanmaktadırlar. Görüş günlerinde bile
gidecekleri ilde kalma koşulları olmadığı için aile fertlerinde ya yalnızca
biri görüşe gidebilmekte ya da görüşe gidilmemektedir. Söz konusu uygulama hem
tutukluları hem de tutuklu yakınlarını maddi ve manevi olarak zorlarken, en
temel hakları bu uygulama ile fiilen engellenmektedir.
Tutuklu ve hükümlülerin sevk taleplerinin zorlaştırılmaması,
ailelerin bu konudaki mazeret ve mağduriyetlerinin dikkate alınması, hükümlü ve
tutukluların cezalarını, ailelerine en yakın ikamet yerlerindeki ceza ve
tutukevlerinde çekmelerinin sağlanması için gerekli koşulların oluşturulması ve
bunun yasal düzenlemeler yapılarak hayata geçirilmesi gerekmektedir.
4.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman
ve 19 milletvekilinin, kentsel alanlardaki sağlık hizmetlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/840)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Son dönemlerde uygulanan sağlık politikalarının sağlık kavramına
olan negatif dönüştürücü etkisi sonucunda; kentsel alanda sağlığın ve sağlık
hizmetlerinin içinde bulunduğu durumun incelenmesi ve gerekli önlemlerin
alınması amacıyla Anayasanın 98 inci ve TBMM İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) M. Nuri Yaman (Muş)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak
(Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Türkiye'de modernleşme ve batı ile entegrasyon
ile birlikte 50'li yıllar ile birlikte başlayan ve halen yoğun bir biçimde
devam etmekte olan kırdan kente kitlesel göçler yaşanmıştır. Kente gelenler
şehrin varoşlarında yaşam mücadelesi verirken beraberinde pek çok sosyal
tartışma başlamıştır.
Gecekondularda sürdürülen yaşam aynı zamanda sağlık hizmeti
gereksinimini de arttırmıştır. Bununla birlikte modern kentler ve buna uygun
sağlık hizmetlerinin planlanması ve sunumu ise sürekli değişen bir ihtiyaç
olarak durmaktadır.
Gerek gereksinimler, gerekse sosyo-ekonomik
gelişmişlikler açısından kentler farklılıklar göstermektedir. Metropol
dışındaki kentlerde gelir düzeyi çok düşüktür, ancak gelir dağılımı daha iyidir
yani yoksullukta eşitlik sağlanmıştır. Bununla birlikte metropollerde
gelir düzeyi daha yüksek, gelir dağılımı oldukça kötüdür. Metropollerde
zenginlikte kutuplaşmalar söz konusudur. Bir yanda yoksul kentler, bir yanda
ise yoksul çoğunlukları içeren metropoller Türkiye'nin
bir gerçeği haline gelmiştir.
Sağlık ve sağlık hizmetleri sosyo-ekonomik-kültürel
çevre ile birlikte değerlendirilmelidir. Dolayısıyla sağlık hizmetlerinin
örgütlenmesi tek başına ele alındığında bulunacak her çözüm, başarısız kalmaya mahkumdur. Yoksulluk ve derin eşitsizliklerin yaşandığı
toplumda, sağlık hizmetlerinin gücü sosyal eşitsizliklerin acılarını sarmaya
yetmeyecektir. Nitekim eşitsizliklerin en yoğun olduğu kırsalda yürütülen
sağlık hizmetleri ile sağlık düzeyinde önemli başarılar elde edilmediği
görünmektedir. Kırsalda her açıdan sağlık göstergeleri kabul edilemez şekilde
kötüdür. Gerek sağlık hizmetlerine ulaşabilirlik gerekse temel yaşam
gereksinimlere ulaşılabilirlik vahim bir durumdadır. Sağlık kurumlarının ve
sağlık çalışanlarının sayısı oldukça yetersizdir.
Yoksul kırsalın, kente göçen yoksulları, kentin "ucuz iş
gücü" olarak tanımlanan emekçi kesimleridir. Bu en yoksul kent
emekçilerini, kırsalda olduğu gibi kentte de temel yaşam gereksinimlerine ve sağlık
hizmetlerine ulaşmada aynı sorunlar beklemektedir. Yoksulluktan kaynaklanan
sağlık sorunları kentte daha da katmerleşmiş, sağlık hizmetlerinden yararlanma
şansları daha da düşmüş, eşitsizlikler derinleşmiştir.
Demografik dönüşüm sadece kentlerdeki mutlu azınlıkları
etkilememiş, kentlerde çoğunluğu oluşturan emekçi kesimleri de etkilemiştir.
Tarihsel olarak gelişen bilimsel ve sosyoekonomik gelişmeler nedeniyle ölümler
azalmış, ancak yaşam bu insanlar için daha da çekilmez hâl almıştır.
Çözülmemiş bulaşıcı hastalıklar, beslenme bozuklukları, kötü yaşam
ve çalışma koşullarının yol açtığı birçok sağlık sorununun yanında, nüfusun
yaşlanmasının getirdiği kronik hastalıklar bu grupları da etkilemiştir.
Ertelenmiş/karşılanmamış sağlık talepleri nedeniyle kronik hastalıklar emekçi
kesimler için daha da ağır bir durum almıştır.
Bir yandan kentlerimiz eşitsiz bir şekilde gelişirken sağlık
hizmetleri alanında eşi görülmemiş bir özelleştirme programı yürütülmektedir.
Sağlığı kamusal bir hak olmaktan çıkartan, devletin sorumluluğunu yurttaşa
aktaran ve sağlık alanını tamamen meta karakterine büründüren bir piyasanın
geliştirilmesi girişimleri yaşama geçirilmektedir.
Sağlık alanında yapılmak istenenler ile kentlerdeki eşitsiz
gelişim aynı politik aktörler ve aynı amaçlarla yapılmaktadır. İnsanı merkez
alan politikalar yerine parayı merkez alan politikalar tercih edilmektedir.
Tamamen piyasaya terk edilmiş bir dünyada sağlıkta daha eşitlikçi, daha
toplumsal olan, para kazanmayı hedeflemeyen bir sistemi kurmak ve yaşatmak
mümkün değildir. Bu nedenle sağlık hizmetlerini geliştirmeyi hedefleyen her
girişim mutlaka bütünlüklü bir programın parçası olmalıdır.
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemde yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- (10/150) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16/7/2010 Cuma günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun 16.07.2010 Cuma günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19
uncu maddesi gereğince Genel Kurul'un onayına sunulmasını saygılarımla arz
ederim.
Bengi
Yıldız
Batman
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler Kısmının 86 ıncı sırasında yer alan 10/150 sayılı Terör ve Terörle
mücadeleden doğan zararların karşılanması hakkında Kanunun uygulanmasında
yaşanan sorunların, araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesinin görüşülmesinin,
Genel Kurulun 16.07.2010 Cuma günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Grup önerisinin lehinde Batman Milletvekili Sayın Bengi
Yıldız.
Buyurun Sayın Yıldız.
BENGİ YILDIZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun vermiş olduğu Meclis araştırması konusunda
söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1987 yılından 1999 yılına
kadar Türkiye’de çatışmalı ortamdan kaynaklı, vatandaşlarımızın köylerini
boşaltmaları, faili meçhul cinayetler ve benzerleri gibi konularda
vatandaşlarımızın uğradığı zararları karşılamaya yönelik çıkarılan 5233 sayılı
Yasa uzun zamandan beri uygulamadadır ve bu Yasa çeşitli tarihlerde süreleri
uzatılmak suretiyle uygulamada kalmaya devam ediyor. Tabii, bu süreç içerisinde
Meclis araştırma komisyonları bölgede dört bin beş yüz köy ve mezranın
boşaltıldığı, binlerce faili meçhul cinayetin gerçekleştiği tespitini yapmıştı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuruların
çokluğu ve özellikle Türkiye'nin çoğu zaman ya birinci sırada ya da ikinci
sırada yer almasından kaynaklı, ülkemizin de dış politikada ciddi şekilde
yıpratılmasına neden olan davalar nedeniyle, kısmen iç hukuk yollarını da
tüketmek ve soruna çare bulmak için bu yasal düzenlemeler yapıldı ama ne yazık
ki uygulamada çok ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kaldık. Özellikle bölgede tapusu olmayan on binlerce vatandaşımız vardı ve
zilyetlik yoluyla mülkiyeti elinde bulunduran vatandaşlarımızın bürokratik
nedenlerden dolayı bunu ispatlaması çok ciddi sorunlara neden olmuştu.
Ne yazık ki bu uygulama sırasında, bir köyün boşaltılıp
boşaltılmadığı meselesi, çoğu zaman, o köyün boşaltılmasına neden olan, faili
olan kurumlardan soruldu. Mesela, köyde ise o köyün karakoluna o köyün
boşaltılıp boşaltılmadığı sorusu soruldu ve çoğu zaman da bunlara olumsuz yanıt
geldi.
2004 yılından 2007 yılına kadar bu tür davalara, keşiflere çokça
ben de katıldım ve pratikteki bu sıkıntıları beraber gördük. Mesela, bir köyün
birbirinden farklı mahallelerinin bazılarının boşaltıldığı resmî kayıtlarda
görülüyordu ama diğer mahalleler boşaltılmadığı için, bu boşaltılan ve
resmiyete de yansıyan mahallelerin tazminat meselesi halledilmedi ve bu
köylerdeki başvurular ne yazık ki reddedildi.
Özellikle iki üç husus çok önemli. Bir: Bu başvurucuların başvuruları hangi zaman dilimi içerisinde
sonuçlanacak? Bunların tazminatı nasıl hesaplanıyor ve hangi tarihte verilecek?
Bu noktalarda çok ciddi bir belirsizlik, esneklik ve hatta çoğu zaman idarenin
takdirine kalmış bir düzenlemeyle karşı karşıyayız. 2004 yılında yapılan ilk
başvuruların, daha keşfi yapılmamış yerler var, keşfi yapılıp da sulhname imzalanan binlerce dosyanın parasının da
verilmediğini çok yakından takip etmekteyiz. Bu, beraberinde çok ciddi
sorunlara… Ve gerçekten de vatandaşın hukuka olan inancını ciddi şeklide
zedeliyor. Hâlen de keşif bekleyen, tespit bekleyen köyler var ve bu köylere ne
zaman gidileceği, bu köylerin tazminatının ne zaman ödeneceği şeklinde başta
avukatlar olmak üzere uygulamadaki hiç kimse ne yazık ki buna net cevaplar
veremiyor.
Bir başka husus: Bu Yasa’nın çıkmasıyla beraber aslında iç
hukuk yollarının üç dört yılı, beş yılı tespitle geçiyor ve eğer sulhname imzalanmazsa vatandaş yeniden yargıya başvuruyor,
idare mahkemelerinde birkaç yıl, ondan sonra eğer orada da önemli bir sonuç
alınmazsa Danıştaya gidiliyor yani vatandaş sekiz ila
on yıl arasında iç hukuku tekrar tüketmek gibi uzun zaman mücadele verme
gereğini duyuyor ve ne yazık ki eğer burada başarı sağlayamadıysa, bu
vatandaşlar zaten mağdur oldukları için, ekonomik güçleri olmadığı için çoğu
mahkemeye başvuramıyor veya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine tekrar başvurma
gibi bir sıkıntı ortaya çıkıyor. Bu yasalardaki bu
esnekliğin ve uygulamadan kaynaklı sorunların çözümü için bir an önce tedbirler
alınması gerektiğine inanıyoruz. Bunun için bu Meclis araştırma önergesini
verdik.
Bu arada tabii tekrar çatışmalı ortamın başlamasıyla beraber köy yakmalar,
orman yakmalar tekrar başladı. Milletvekili olduğum Batman ilinin Hasankeyf
ilçesinde geçen haftalarda aslında kısmen boşaltılan köylerin tekrar ateşe
verildiğini de gördük. Siirt’te aynı şekilde bu tür olaylar ve özellikle dağlık
alanlarda günlerce süren orman yangınlarının devam ettiğini görüyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii bu hukuksuzluklar,
haksızlıklar devam ederken Sayın Başbakanın bugün kendi il başkanlarıyla yapmış
olduğu bir toplantı var ve bu toplantıda partimizin aleyhinde aslı astarı
olmayan, tamamen gerçek dışı ve yalanlar üzerine kurulu beyanları oldu.
Özellikle bölgede hizmetlerin yapılmasının engellendiği Barış ve Demokrasi
Partisi belediyeleri tarafından, TOKİ Başkanının tehdit edildiği şeklindeki
beyanlarının gerçekten aslı astarı olmayan bir yaklaşım olduğunu belirtmek
isterim. Sayın Başbakan bu referandum kampanyasında çok zorlanmış olacak ki
başlangıcı bu iftiralar üzerine kurmaya başladı.
Sayın Başbakan, Barış ve Demokrasi Partisinin 10’dan fazla
belediye başkanını, binlerce yöneticisini zaten cezaevinde tutuyor ama nedense
TOKİ Başkanını tehdit eden, AKP’nin bölgede icraatlarını engelleyen insanların
nerede olduğunu, cezaevinde mi yoksa işbaşında olup olmadığını açıklama
gereğini duymuyor ama bunlar üzerine kendi referandum propagandasını kurmaya
çağırıyor, Barış ve Demokrasi Partisinin Kürtleri ne kadar temsil ettiği
noktasına vurgu yapıyor.
Biz, önümüzde bir referandum var, Sayın Başbakana öneriyoruz: O
referandum paketine bir madde daha eklesin, “Kürtleri AKP mi temsil ediyor,
Barış ve Demokrasi Partisi mi temsil ediyor?” şeklinde. Bu merakını da
giderebilir diye söylüyoruz. O zaman bizim de sandığa gitme gibi bir durumumuz
olabilir Sayın Başbakana yardımcı olmak için.
Ve yine, ne yazık ki Barış ve Demokrasi Partisi ile görüşmemesinin
sebebinin ona göndermiş olduğumuz resimler ve CD’ler olduğunu söylüyor. Sayın
Başbakan yine ayrıştırıcı bir yaklaşım içerisinde “Bizden 10 bin şehit var, biz
de gönderelim mi?” diyor. Sayın Başbakan bu ülkede Başbakan olduğunu unutuyor,
kendisini bir aşiret reisinin veya Afrika’daki bir kabilenin reisi olarak
görüyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ne alakası var?
BENGİ YILDIZ (Devamla) – Bu ülkede yaşanan kayıpların hepsi…
EMİN NEDİM ÖZTÜRK (Eskişehir) – Bizim teröristlerimiz!
BENGİ YILDIZ (Devamla) – …Sayın Başbakanın…
Evet, sizin “terörist” dediğiniz de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
ve siz onların gözünü, kulağını çıkarmayı meşrulaştıramazsınız. O kayıplar
hepimizin kayıplarıdır. Kim yapıyorsa yapsın, insan vücudu üzerinde, insan cesedi
üzerinde öldürüldükten sonra yapılan muamele insanlık dışıdır. Sayın Başbakanın
da bunu lanetlemesi lazım, bizim de lanetlememiz lazım ve hukuken de bunun
hesabını sorması lazım. Böyle “10 bin bizden, bilmem ne kadar sizden”
şeklindeki yaklaşım, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına yakışan bir yaklaşım
değildir, ötekileştiren, acıları da ayrıştıran bir yaklaşımdır ama Sayın
Başbakanın çok zor durumda olduğunu biliyoruz.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Bunu söylemeden önce mayını döşeyeni de bir
kınayın, ondan sonra bunu söyleyin. (BDP sıralarından “Ya git işine be!” sesi,
gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Arkadaşlar… Sayın Yıldız…
BENGİ YILDIZ (Devamla) – Siz aynı noktadasınız.
BAŞKAN – Bengi Bey, buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.
BENGİ YILDIZ (Devamla) – Dolap beygiri gibi dolaşıp durmayın. Biz
bir sorundan bahsediyoruz.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Önce mayını döşeyeni bir kınasana! (BDP
sıralarından gürültüler)
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sana ne! Sana mı soracağız?
BENGİ YILDIZ (Devamla) – İnsanlık dışı bir muameleden
bahsediyoruz, herkesin bunu kınaması gerektiğini söylüyoruz.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Ne yapacağımızı biz sana mı soracağız?
BENGİ YILDIZ (Devamla) – Sayın Milletvekili, sen hâlen aynı
noktadasın.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Sen aynı noktadasın.
BENGİ YILDIZ (Devamla) – Dolaşmaya devam edin, dolaşmaya devam
edin aynı noktada.
Sayın Başbakan yine başka bir şey söylüyor: “Barış ve Demokrasi
Partisini muhatap almam.”
Sayın Başbakan, biz de seni muhatap almıyoruz. (BDP sıralarından
alkışlar) Referandumda Kürt halkı, Türk halkı seni muhataplıktan çıkaracak
zaten, hiç merak etme. Dolayısıyla referandumda zaten muhatap olan bir Başbakan
ortada olmayacak.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyeti sevgi ve saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, yalnız konuşmanız sırasında geçen bir ifadeyi
tutanaklardan okursanız uygun bir ifade olmadığını siz de görürsünüz. Bu, ümit
ederim, sürçülisan etmiş olasınız.
BENGİ YILDIZ (Batman) – Sürçülisan etmemeye çalıştım Sayın Başkan.
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Hangisi efendim?
BAŞKAN – Bakarsa Bengi Bey kendisi görür, ben o ifadeyi kullanmak
istemem.
M. NURİ YAMAN (Muş) – Sayın Başkan, bu tarz müdahale yapıyorsunuz,
kafalara kuşku giriyor. Ne yani? Burada söylenmeyecek şey ne ki?
BAŞKAN – Bakınız Sayın Yaman, siz konuşmayı dinlediyseniz, diğer
grup başkan vekilleri…
M. NURİ YAMAN (Muş)- Ben dinledim.
BAŞKAN - O ki ben tabiri kullanmak istemiyorum. Sayın Bengi Bey’in
kendisi de kullanmak istememiştir. Okursa görür şeyi. Lütfen, ben bu şeyle
ilgili, diğer hususlarla ilgili söylemiyorum. Bir benzetme konusu vardır. (BDP
sıralarından gürültüler)
M. NURİ YAMAN (Muş) – Burada ne söyledi, onu söyleyin. Ama soru
işareti bırakıyor.
BAŞKAN – Sayın Yaman, bildiğim kadarıyla Sayın Yıldız da avukat
galiba, kendisini o hususta savunur. Lütfen arkadaşlar… Kendisi anladı. Lütfen…
BENGİ YILDIZ (Batman) – Gerçeğe aykırı beyan diyelim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Evet, aleyhte Sayın Salih Erdoğan, Denizli Milletvekili.
Buyurun efendim.
MEHMET SALİH ERDOĞAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi tarafından verilen, Terör ve
Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun’un
uygulamasında yaşanan sorunların araştırılması ve gerekli önlemlerin alınmasına
dair önergenin aleyhinde söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, biraz önce Sayın Başkanımız da ifade
ettiler. Başbakanımız hakkında, Türkiye Cumhuriyeti’nin hangi Başbakanı olursa
olsun, gelmiş geçmiş ve bugün Türkiye’yi idare eden, temsil eden Başbakanımız
dâhil ve bundan sonra gelecek olan başbakanlar hakkında konuşurken, hakikaten
son derece dikkatli ve özenli cümleler kurmamız ve kullanmamız gerekiyor. Bir
tane cumhuriyetimiz var, bir tane de Türkiye Cumhuriyeti devleti var. Bu
Türkiye Cumhuriyeti devletinin başında her zaman bir başbakan olacak,
bulunacak. Bu, bugün AK PARTİ’dendir, yarın başka bir
partiden olacak.
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Başbakanlıkla krallık birbirine
karıştırılmamalıdır. Başbakan başbakanlığını bilmeli, kendini kral
zannetmemeli.
MEHMET SALİH ERDOĞAN (Devamla) - Bu parti, cumhuriyetimizin,
ülkemizin Başbakanı hakkında hiç kimsenin yakışıksız söz söylemeye… Bazı böyle
lüzumsuz benzetmeler içine girmesini hakikaten yadırgadığımızı ifade etmek
istiyorum.
BENGİ YILDIZ (Batman) – Senin konuşman da lüzumsuz bir açıklama.
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Başbakanın istediği şeyi yapabileceğini mi
iddia ediyorsunuz?
MEHMET SALİH ERDOĞAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, terör
otuz yıldan bu yana ülkemizin en önemli sorunudur, büyük bir beladır, büyük bir
yangındır ve bu terörün önlenmesi konusunda da otuz yıldan beri mücadele
edilmektedir. Değişik tedbirler alınmıştır, değişik uygulamalara gidilmiştir ve
hâlen de son günlerde Sayın Başbakanımız bu konuda ciddi çalışmalar, ciddi
araştırmalar yapmaktadır ve bu terör konusunda da en büyük zararı, terörden en
büyük zararı ülkemizin yanında, maalesef Doğu ve Güneydoğu zarar görmektedir.
Rakamlar değişiktir zarar konusunda. İşte 300 milyarlardan, 400 milyarlardan
bahsedilmektedir.
Değerli arkadaşlar, biz teröre harcamış olduğumuz bu 300 milyarı,
400 milyarı bugün ülkemizin kalkınmasına eğer harcamış olsaydık…
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sınır karakollarının ihalesini kime verdiğinizi
bir anlatın da anlayalım sizi.
MEHMET SALİH ERDOĞAN (Devamla) – …belki ondan fazla, on GAP
büyüklüğünde, on GAP’ı hayata geçirebilecektik.
ÖZDAL ÜÇER (Van) – TOKİ üzerinden kimlere verdiğinizi söyleyin,
kimlere hizmet ettiğiniz açıkça ortaya çıksın.
MEHMET SALİH ERDOĞAN (Devamla) – On binlerce duble
yolu hayata geçirecektik, belki yüzlerce, binlerce okulumuzu bu parayla inşa
edecektik, eğitimimize, sağlık sistemimize büyük katkılar sağlayacaktık.
Maalesef, bu konu hâlâ ülkemizin, Türkiye’mizin, güzel ülkemizin en büyük
sorunu olmaya devam etmektedir.
Bakın, terör olan yere yatırım gitmiyor, gitmez. Geri kalmış
bölgelerimizle alakalı değişik tedbir yasaları çıkardık ama bugüne kadar bu
tedbir yasalarından Doğu ve Güneydoğu illerimiz yeteri ölçüde yararlanamadı
çünkü orada terör olduğu sürece, terörle anılır durumda olduğu sürece, değerli
arkadaşlar, yatırımın gitmesi pek mümkün gözükmüyor. Ayrıca, Doğu ve Güneydoğu
yörelerimiz, bizim tarih bakımından en zengin olan bölgelerimiz; turist de
gitmiyor. Bunun nedenini hepimizin çok ciddi bir şekilde düşünmemiz gerekiyor.
Biz, birkaç ay önce bir Parlamento heyeti olarak Doğu ve Güneydoğu
Bölgelerimizde bazı illerimizi ziyaret ettik. Bir gece saat on sularında, yani
gece 22.00 sularında, Cizre ilçemizde, inanın, tarihî yerleri gezdik, birtakım
yerleri gece ziyaret ettik ve orada Ticaret Odası Başkanı şunu ifade etti:
“Sayın milletvekilleri, biz terörle anılmaktan, terörle eş değer tutulmaktan
çok rahatsız oluyoruz. Bizim şehir merkezlerimizde, ilçelerimizin merkezinde,
buralarda terör söz konusu değil. Bakın, siz gece saat 22.00’de Cizre’de
dolaşıyorsunuz, geziyorsunuz. Bunu biz her zaman, her yerde göstermeye
hazırız.” dediler.
Dolayısıyla, yani terörün olması, terörle anılır hâle gelmesi,
maalesef bizim Doğu ve Güneydoğu illerimizin terör olmayan kesimlerine de büyük
zarar vermektedir ve en büyük zararı, maalesef, o bölgede çocuklar
yaşamaktadır. Henüz daha ne yaptığını bilmeyen, attığı taşın ne amaçla
atıldığını bilmeyen, suça itilmiş olan, teröre bulaştırılmak istenen, maalesef,
sorumsuzca suça itilen bu çocuklarımızın durumu ve hatta bu çocuklarımızın
ailelerinin perişan durumu, bizi bir kere daha düşünmeye sevk etmelidir.
Geçtiğimiz salı günü gazetenin birisinde bir kadının çocuğuyla
ilgili bir duygusal durumunu gösteren bir fotoğraf, altında da birkaç cümle
yazılıydı. Polise taş atmak suçundan çocuğu cezaevinde bulunan bu kadının “Ben
komşuma iş için gitmiştim, temizlik için gittiğimde çocuğum polise taş atmış,
şu an Midyat Cezaevinde, param olmadığı için cezaevinde ziyaret de edemiyorum.”
şeklinde bir beyanı vardı.
Değerli arkadaşlar, terörün çocuklarımıza, ailelerimize vermiş
olduğu bu zararı hepimiz düşünmek suretiyle mutlaka tedbirler almalıyız,
tedbirler alınıyor. Tedbirlerin uygulanması konusunda da gerekli çalışmaları el
birliğiyle yürütmeliyiz. Ancak bugün Barış ve Demokrasi Partisi tarafından
verilmiş olan bu önerinin ben yeri ve zamanı olmadığını düşünüyorum.
Terör, sadece zararıyla ele alınması gereken bir konu olmanın
ötesinde, terörün önlenmesi konusunda da mutlaka çok ciddi çalışmalarımızın
olması lazım.
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Çocukların kafasına dipçikle vuranlar hakkında
ne yaptınız?
MEHMET SALİH ERDOĞAN (Devamla) - Bu konuda eğer biz bir taraftan
çocukları tahrik ediyorsak, teşvik ediyorsak ve sorumsuzca o çocukları suça itiyorsak,
itenler varsa bu konuda hiç sesimizi çıkarmadan sadece polisimizi suçlamak,
sadece polisi haksız göstermek kadar yanlış bir davranışın olmadığı
düşüncesindeyim.
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Onların kafalarını dipçikle ezenlere ne
yaptınız?
MEHMET SALİH ERDOĞAN (Devamla) - Bu nedenle, gündemimiz bellidir,
o gündemimizdeki konuların görüşülmesi gerekir. Meclisin tatile girmesi çok
yakın bir sürede mümkündür. O nedenle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemindeki yasa tekliflerinin ve tasarılarının görüşülmesine devam edilmeli
ve ben bu önergenin gündeme alınmasını bugün için çok lüzumlu, çok önemli
bulmadığımı ifade ediyorum, aleyhinde olduğumu ifade ediyorum, tekrar yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BENGİ YILDIZ (Batman) – Neyin ne olduğunu bilmiyorsun. Tazminatı
bitirmeden yeni şeylere başlıyorsunuz.
BAŞKAN – Grup önerisinin lehinde Muş Milletvekili Sayın Nuri
Yaman.
Buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)
M. NURİ YAMAN (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların
Karşılanması -ve uygulaması- Hakkında Kanun hakkında Barış ve Demokrasi Partisi
adına vermiş olduğumuz önergenin lehinde söz almış bulunuyorum. Bu nedenle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce, benden önce konuşan Değerli Hatip bu konunun, bu
yasanın uygulamasından kaynaklanan sorunların şu andaki Türkiye’nin gündemi
olmadığı, daha önemli sorunların gündeme taşınmasını istedi. İlgili hatip kendi
yönünden haklı olabilir ancak sizin vicdanlarınıza seslenmek istiyorum.
1984 yılından bu yana, on dört yıldır, on yedi yıldır bu
kargaşa ve savaş ortamından kaynaklı ve büyük bir çoğunluğu da bulunduğumuz
Kürt coğrafyasındaki köy ve kasabalarda köylerin boşaltılması, köylerin
yakılmasından kaynaklı uluslararası kuruluşların dayatmasıyla çıkartılan ve bu
tazminatların, bu zararların ödenmesine ilişkin 5233 sayılı Yasa’nın ne kadar
uygulandığını, neler sağladığını kısa bir süre içinde sizin bilgilerinize
sunmak istiyorum. Üstelik bu
coğrafyada uygulamaların da bir kısmının da Erzurum gibi, Van gibi, Erzincan
gibi o dönemdeki teftişlerinde karşılaştığım hazin örneklerden de size örnekler
sunmak istiyorum.
Bu tazminatların karşılanmasında ne yazık ki insanlara sanki bir
göz boyamaca, sanki uğradıkları bu mezalimin, çektikleri bu sıkıntıların
kendisine bir kefareti gibi ödenecek sadaka kültürünün bir devamı gibi
uzlaşmaya ve birlikte sulhname hazırlamaya
zorlandıklarını gördüm ve çok uzaklara da gitmek istemiyorum. Sadece
Türkiye'nin genel manzarası içinde, bu konuyla ilgili Yasa’nın çıktığı ve
yürürlüğe girdiği 2004 tarihinden uzatıldığı 2006 tarihine kadar başvuru
sayısının 361.325 olduğunu, ancak bunlar içinde ancak 192 bine kadar
dosyalarının -o da bu dediğim yaklaşımla- zorlanarak, dayatılarak, sulhnamelerle çözümlendiğini gözlerinizin önüne sermek
istiyorum. Bu 192 bin dosyadan 4.500’ü de şu anda idare mahkemelerinde, büyük
bir kısmı da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin önünde ve sırasıyla, bu süre
içinde de, yaklaşık sekiz yıllık süre içinde de geriye, o tazminatların
ödenmesiyle ilgili kararlar geliyor. Hâlen, bu göstermelik Yasa’dan dolayı,
başvurulardan 165 bin dosya gündeme alınmış değil. Bu gündeme alınmamadaki en
büyük eksiklik de Yasa’nın gerçekten çok çelişkili birtakım durumları ve
çelişkili birtakım düzenlemeleri kapsamasından kaynaklanıyor.
Öncelikle bu Yasa ve onun devamı olan yönetmelikler, bu bölgede,
bu insanlara, sanki bunların manevi bir zararı olmamış gibi, sanki köyleri
boşaltıldıkları zaman, bu metropollerde,
büyükşehirlerde bir sürü sıkıntı yaşamamışlar gibi, bulundukları yerlerdeki o
komisyonlar ilgililerden tapu istemekte ve zarar tespit komisyonları ise bu
zararların olup olmadığını ne yazık ki o bölgede, şimdi, belgeleri ve dosyaları
ellerinde olmayan güvenlik kuvvetlerine sormaktadırlar. Ben Erzincan’da, Van’da
ve Erzurum’da bu dosyaları çok inceledim. Dosyalarla ilgili
olarak evvela bu terör nedeniyle, köy boşaltma nedeniyle bu yerlerden bu
insanların göç edip etmediği ilgili jandarmaya soruluyor ve jandarmanın bu
dosyalarla ilgili verdiği bilgilerde, samimiyetle söylüyorum, yüzde 90’ın
üzerinde bölgemizde bu tarihler arasında böyle bir asayiş olayının ve böyle bir
boşaltma olayının vukuat raporlarında bulunmadığı, bu nedenle bu olayın gerçek
olup olmadığının kayıtlara dayandırılmadığı” bilgisi veriliyor.
Erzincan’ın bir köyünde –Erzincan milletvekilleri iyi dinlesinler-
köy muhtarıyla ilgili olarak yaşanan bir olayda muhtarın yeğeni göç etmek
zorunda kalıyor ve o geceyi anlatırken tutanaklarda aynen şunu söylüyor: “Gece
olay meydana geldiği zaman amcam olan muhtarla -yaşlı olan amcam- yengem
yangının, evin enkazı altından çıkarıldıklarında ölüydü. Bu durumu
gördüğümüzden dolayı -biz zaten hepimiz akrabaydık- bu hanelerden kendi
akrabaları ölen muhtardan dolayı büyük bir çoğunluğu Erzincan’a göç etmek
zorunda kaldık.“ Bu olaydan dolayı oradaki tarlasını, oradaki
bağ bahçesini ve ağaçlarını da sayarak “Şu kadar kayısı ağacı, şu kadar üzüm
bağı, şu kadar dönüm de arazimi bırakıp falan tarihten beri, yaklaşık olarak
yedi sekiz yıldan beri -yasanın çıktığı 2005, 2006’da yapmış müracaatı-
Erzincan’da yaşıyorum ve Erzincan’da kira ödüyorum, Erzincan’da geçimimi günlük
çalışarak karşılıyorum. Bu konuda benim bu arazilerimin, bu gelir
kaynaklarımın ve satmak zorunda kaldığım, ucuza satmak zorunda kaldığım
geçimimi sağlayan şu kadar keçimin, şu kadar ineğimin hesaplanarak bana
tazminat ödenmesini bu Yasa ve yönetmeliğe göre istiyorum.” diye ifade veriyor.
Bakın, oradaki zarar tespit komisyonunun, o ilin vali
yardımcısının başkanlığında ve genelde tarım, sağlık, çevre ve bayındırlık
birimlerinden oluşan zarar tespit komisyonunun verdiği karar: “Size yönelik
doğrudan doğruya bir tecavüz veya bir saldırı olmadığı için, siz bu köyü terk
etmek mecburiyetinde değildiniz, siz o köyde yaşabilirdiniz, ama amcanız, ama
yengeniz öldüyse de sizin orada yaşamaya devam etme şartlarınız vardır.” diye
bu başvuruyu reddetmiştir.
Yine Muş’tan örnek veriyorum: Muş’ta da Sayın Valiyle sık sık bu konuyla ilgili görüşüyoruz. Muş’un Altınova
beldesinde bir aile, anne hamile, eşi ve 7 çocuğu, televizyonların da
gösterdiği bir biçimde bulundukları evde, Bolu’dan ve Kayseri’den gelen
güvenlik birimlerinin müdahalesi ve etkisi, gözetimi altında diri diri yakılıyorlar. Yıl 1993. Beni dinleyenler olayı eğer
gözlerinin önüne getirirse şimdi belki gözleri yaşarıyor. Ben dinlediğim zaman
dayanamadım. Hâlen bu 10 kişilik aileye ilişkin başvuru dosyaları şu anda
sonuçlanmamış.
Yine, Muş’un Zengök köyünde 5 kişilik
bir aile, Bolu’dan ve Kayseri’den gelen güvenlik birimlerinin, komando
birliklerinin denetim ve gözetiminde diri diri
yakıldı ve binaları başlarına yıkıldığı hâlde hâlen dosyaları sonuçlanmamış.
Bu spesifik olayı, şu andaki Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Mehmet Ali Şahin’le beraber bölgede
ziyarette bulunduğumuzda, ilgili aile, belgeleriyle durumu Sayın Başkana
bildirdi. Bakın, aradan geçen süre on yedi yıl. Bu aile çoluk çocuğuyla yok
edilmiş ve Valinin verdiği yanıt, bizim kendisiyle yaptığımız görüşmelerde bize
de verdiği yanıt…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Yaman.
M. NURİ YAMAN (Devamla) – Teşekkür ederim.
Efendim, bölgemizde, gerçekten, biz mevcut dosyalara baktık. Bu
dosyalar içinde büyük tazminatları gerektiren ve size biraz önce örneğini
verdiğim iki dosyayı da kendisine hatırlatarak… “Büyük ödemeleri gerektiren
dosyaları biz ödenek yetersizliğinden dolayı sona bıraktık. Daha ziyade 7-8
milyon liralık, sulhname yapacak olan dosyaları öne
aldık ve biz bunları öncelikle soruşturuyoruz, bunları sonuçlandırıyoruz.”
Muş’ta 11.153 tane bu tür başvuru vardır. Bunlardan ancak 7.075
tane dosya sonuçlandırılmış, yani küçük dosyalar ama geriye 4.150 dosya hâlen
bekliyor.
Değerli arkadaşlar, çıkardığınız kanun eğer amacına uygun olarak
kullanılmıyorsa bu kanunun bir hikmeti harbiyesi
olmaz. O nedenle “Sadece uluslararası kuruluşlara, Avrupa İnsan Haklarına ve…”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
M. NURİ YAMAN (Devamla) – Sayın Başkan, sözümü tamamlamak
istiyorum.
“…sadece Avrupa Konseyinin aldığı öneriyi yerine getiriyoruz.”
söylemekle bu devlette hak hukuk ve adalet sağlanmaz.
O nedenle, bu komisyonların bunca süredir sonuçlandırmadığı bu
dosyaların bir an önce sonuçlandırılmasını ve kanayan kamu vicdanının bu
kanının durdurulmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Batman Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, grup önerisinin aleyhinde.
Buyurun Sayın Ekmen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tabii, burada ekranları başından bu tartışmayı izleyen
vatandaşlarımız belki de 2004 tarihinde çıkartılmış olan bu Yasa’nın hangi
amaçla çıkartıldığını ve nasıl uygulandığı konusunda sağlıklı bilgi sahibi
olamayabilecekleri ihtimaliyle, düşüncesiyle öncelikle bu Yasa’nın neyi
kapsadığına ilişkin kısa bir bilgilendirme yapmak istiyorum.
2004 yılında çıkartılan bu Yasa aslında AK PARTİ hükûmetlerinin, İktidarının “İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın.” temel felsefesiyle hareket etmesinin en önemli, en ciddi
delillerinden biri olmuştur. Türkiye’de 1984 yılında başlayan
ve hâlen de maalesef sonuçlanamamış terör olaylarından meydana gelen zararları
tazmin amacı taşıyan bu Yasa, sadece terör örgütünün faaliyetlerinden dolayı
ortaya çıkan zararları tazmin etmekle kalmayıp aynı zamanda güvenlik güçlerinin
de terörle mücadele esnasında yapmış oldukları yanlışlıklardan dolayı oradaki
halka vermiş oldukları zararı da tazmin etmeyi hedeflemektedir ve aslında bu
Yasa’yla Türkiye Cumhuriyeti devleti, her büyük devlet gibi kendi ordusunun,
kendi mensuplarının da vatandaşa vermiş olduğu zararların tazmini noktasında
çok tarihî bir adım atmıştır ve bu adım, bence, geçmişte bölgemizde -bugün
artık rahatlıkla konuşulan, o gün bunları konuşmanın bile zor olduğu- yanlış
olayların da yaşandığını bir noktada tespit etmiştir.
M. NURİ YAMAN (Muş) – Avrupa Konseyinin kararı üzerine yaptınız.
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Avrupa Konseyinin kararı…
M. NURİ YAMAN (Muş) – Avrupa Konseyinin dayatması olmasa yine
yapmayacaktınız.
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Sayın Vekilim, bu konuda da aslında
bu laf atmanız vesilesiyle bir şeyi söylemek istiyorum. Güzele güzel demek,
insanı ancak yüceltebilir. İyiye iyi demek, ancak insana güzel bir şey
katabilir. Bölgemizde yapılan her hizmetten dolayı, bunu Avrupa istedi, bunun
Dünya Bankası parasını gönderiyor, bunu filan uluslararası örgüt finanse ediyor
diye küçümsemek olsa olsa bizim orada yaptığımız
hizmetlerden dolayı bize gelebilecek üç beş oyun kaygısını yaşamaktır ki dün de
bunu söyledik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) İkinci bir kaygı da şu
olabilir: AK PARTİ hükûmetlerinin yapmış olduğu…
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Siz onların zararını tazmin edin, onların
yaralarını sarın, hepsi size oy versin. Hiçbir sıkıntımız yok, hepsi size oy
versin.
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) - Bakınız, biz yara sarıyoruz ama bir
şeye dikkatinizi çekerim: Bengi Yıldız Beyefendi burada, Batman’da avukat iken
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde birçok dosya takip etti.
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Siz faili meçhulün önüne geçin, bölgenin tamamı
size oy versin.
BAŞKAN – Özdal Bey, Sayın Üçer, her şeye
müdahale etmeyin, her şeye müdahale ediyorsunuz. Lütfen.
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Arkadaşım, Özdal
Bey, izin verirseniz…
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Başkan, diğerleri müdahale edince hiçbir
refleks göstermiyorsunuz.
BAŞKAN – Onlara da söylüyorum. Onlara da söylüyorum. Onlara da
söylüyorum. Lütfen…
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Grup Başkan Vekilimiz konuşurken orada o kadar
müdahale oldu, hiçbir refleks göstermediniz. Lütfen…
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Özdal Bey,
izin verirseniz…
2004 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde
Türkiye Cumhuriyeti devleti aleyhine açılan ve beklenen dosya sayısı 3 binin
altında idi. Eğer Türkiye Cumhuriyeti devleti uzlaşmaya giderek bu dosyaları
kapatmış olsa idi, Avrupa Konseyinin Türkiye’den talep edeceği bir yükümlülük
bulunmamaktaydı ve bu 3 bin dosyanın karşılığı bugünkü parayla 50 milyon bile
değildi. Ama biz ne dedik? Biz dedik ki: Kötü bir
dönem geçirdik. Önemli sıkıntılar yaşadık. Öyle anlar oldu ki, vatandaş gidip
mahkemeye hakkını arayamadı; öyle anlar oldu ki vatandaş mahkemeye başvurdu,
savcı “Güvenliğim yok.” diye gidip orada tespit yapamadı. O hâlde, biz,
olayların başladığı 84 tarihinden bugüne kadar bütün vatandaşlarımıza bu hakkı
verelim dedik. Peki, 3 bin dosyada, 50 milyon liraya kapatacağımız bu dosyayı,
vatandaşa saygı, demokrasi ve hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak hayata
geçirdiğimizde ortaya çıkan tablo ne oldu? 360.454 başvuru ve bunların 242 bini
karara bağlandı. Nuri Bey’in elindeki rakamlar sanırım üç beş aylık eski
rakamlar. Bugün Bakanlıktan gelen rakamları söylüyorum.
M. NURİ YAMAN (Muş) – Hayır, 2010 yılının.
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Bunun 138 binine olumlu yanıt
verildi. Gerçekleşme oranı yüzde 67,20. Peki, arkadaşlar, karar verilen
dosyaların miktarını biliyor musunuz? 2 milyar 45 milyon. Eski parayla 2
katrilyon 45 trilyon. Böyle bir paranın şu ana kadar 1 katrilyon 565
milyarı hak sahiplerine ödendi. Bu, Avrupa’nın zoruyla, baskısıyla yapılmış bir
işlem midir? Bunu bir hak olarak, bir güzellik olarak tespit etmek bize ne
kaybettirir acaba? Şu anda mutabakata varılmayan ve yargıda da devam eden dosya
sayısı 3.500. Bu insanlarımızın acılarını bir nebze de olsa gidermek,
yaşadıkları mağduriyetleri ortadan kaldırmak… Evet, bu dosya, bu Kanun’un
kapsamında manevi tazminat yok ama bana göre devletin otuz yıl geriye dönerek
“Sana bir haksızlık yapılmış olabilir, istiyorsan bunun tazminatını sana
ödemeye hazırız.” demesi en büyük manevi tazminattır. Bu insanlar zaten bu
dosyaları kapatmıştı, unutmuştu, AİHM’e giden ve AİHM’de devam eden dosya sayısı 3 bindi, ama bugün 360 bin
vatandaşımız faydalanıyor.
Yine, bu kapsamda Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi kapsamında
da 100 milyonlarca lira bölgeye aktarıldı ve insanların tekrar kendi doğal
yaşam alanlarına dönmesi sağlandı. Bu noktada şu anda dosya incelemede
gerçekleşme oranı yüzde 67, tazminat ödemede gerçekleşme oranı yüzde 75. Bu
önerge mantalitesi itibarıyla doğru bir önergedir. Ben
buna karşı çıkmıyorum ama bu rakamları göz önüne aldığımız zaman sadece son üç
ayda ödenen para sayısının 400 milyon olduğunu göz önüne aldığımızda, Meclis
bir araştırma komisyonu kuracak, tatile gireceğiz, ekim ayına kadar zaten bu
dosyaların ödeme oranı ve karar verme oranı yüzde 90’lara varmış olacak. Bu
boyutuyla bu önergenin gerçekleşmesi hâlinde amacına hizmet etmeyeceğini
savunuyorum.
Şimdi, Bektaşi’nin, “Namaza yaklaşmayınız.” ayeti kerimesine
ilişkin yorumu meşhur. Bengi Bey de bugün Sayın Başbakanın konuşmasını izlemiş
ama sadece bir kısmını alıp buraya taşıyor. Keşke o konuşmanın ilgili kısmının
tamamını getirebilseydi.
BENGİ YILDIZ (Batman) – Bizi ilgilendiren kısmını anlatacağım,
bize sataşan kısmını söyleyeceğim tabii ki!
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Bakınız, Başbakanımızın BDP’yle görüşmüyor olmasının birinci derecede sorumlusu BDP’dir. Bakınız, ben bölge gerçekliğini biliyorum. Bazı
arkadaşlarımız belki anlamaz ama ben sizin terörü kınamıyor olamamanızı
anlıyorum ama Başbakanımızın çok haklı gerekçeleri var. Birinci gerekçe, biz
burada bir süreç başlattık, bu halkımız size “bu sorunu çözün” diye, “bizi
temsil edin” diye oy verdi ama bu kürsüden ve sürekli olarak bir “muhataplık”
tartışması dile getirildi. Bu memlekette yaşayan Kürtlerin demokrasiye, insan
haklarına, sivil hak ve özgürlüklere yönelik talepleri bir kenara bırakıldı, iş
muhataplığa kilitlendi.
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Bize neyi sordunuz da biz yok dedik. Bize
ne sordunuz? Bir proje mi getirdiniz? Savaş projesi dışında ne getirdiniz?
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Bundan on beş gün önce Sayın Demirtaş bir NTV programında dedi ki: “Sayın
Başbakandan randevu talep ediyorum.” Sanıyorum Can Dündar. “Peki, Sayın Demirtaş ne diyeceksiniz Sayın Başbakana?” “Biz diyeceğiz
ki bu işin muhatabı biz değiliz, bu işi konuşmak istiyorsanız gidin PKK’yla
konuşun.” (BDP sıralarından gürültüler)
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Yok öyle bir şey.
BENGİ YILDIZ (Batman) – Yok, yok… Doğru değil Emin Bey.
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – O zaman Başbakan sizinle neyi konuşacak?
Hani, neyi konuşacak yani? Bu yaklaşımın karşılığı bu mudur? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Bu işin muhatabı Başbakanınız da değil…
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – İkinci olarak: Bakınız, Barış ve
Demokrasi Partisi bir siyasi partidir.
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Çözecek olan senin Başbakanın değil kesinlikle.
Sizin tonajı aşar, sizin kapasitenizi aşar.
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Kürtlerden önemli ölçüde oy alan bir
partidir, saygı duyuyorum ama bakın… (BDP sıralarından gürültüler) Bakın, bu
Mecliste “Türkleri kim temsil ediyor?” diye bir tartışma yok. Türkler AK PARTİ’ye de, CHP’ye de, MHP’ye de belki de BDP’ye de oy veriyor çünkü biz, PKK’nın kurucu kadrosunun
ve yönetici kadrosunun içerisinde Türk orijinli vatandaşlarımızın da olduğunu
biliyoruz.
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Evet.
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Şimdi, “Kürtleri kim temsil ediyor?”
tartışması ancak sivil siyaseti kadükleştirmeye
çalışan bir tartışma olabilir.
BENGİ YILDIZ (Batman) – Sayın Başbakan öyle söylüyor ama. Başbakan
söylüyor onu Emin Bey. Bana söyleme, ona söyle.
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Ben aldığınız oyları küçümsemiyorum,
önemsiyorum. Hayır, eğer siz çıkıp “Kürtleri sadece biz temsil ediyoruz, bizi
de sadece İmralı temsil ediyor.” derseniz, bizim vereceğimiz en basit cevap,
Batman’da AK PARTİ’ye verilen 72 bin oy kimdir o
zaman?
ÖZDAL ÜÇER (Van) – İmralı kendini temsil ediyor, biz de kendimizi
temsil ediyoruz.
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Bunlar Kürt vatandaşımız değil
midir? (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
Bunun cevabı budur. Bugün bölgede alınan oylar ortada, AK PARTİ
ile BDP atbaşı gidiyor.
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sandık başına diktiğin polisler sana aynı şeyi
yaptı değil mi?
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Genel seçimlerde biz 10 bin oy fark
attık. Yerel seçimlerde nasıl bir atmosfer yaşandığını herkes biliyor, onlar
bizden çok oy aldılar. Bir dahaki seçime halk yeni bir karar verecek.
Şimdi burada, bizden bölge milletvekillerini her seferinde hedefe
oturtup, ondan sonra “Kürtlerin tek temsilcisidir BDP.” demek… Bakın, ben…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – 75’ler mi? 75’ler geliyor demokrasinin gözleri yaşlı
BAŞKAN – Sayın Ekmen, konuşmanızı tamamlayınız.
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Bizim çözüm önerimiz Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlığı temelinde her bir vatandaşın dini ve etnik kökeni ne
olursa olsun onurla ve gururla “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım.” diyeceği bir
çözümdür. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bundan daha açık bir şey olabilir
mi?
BENGİ YILDIZ (Batman) – Başbakan seni muhatap alıyor mu Emin Bey?
Başbakan bölge milletvekillerini muhatap alıyor mu, seni dinliyor mu?
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Ben günün yirmi dört saati
Başbakanıma ulaşabiliyorum, vatandaşımın taleplerini iletiyorum. BDP’ye oy veren seçmen de beni arıyor, “Şöyle bir sıkıntım
var.” diyor, ben Bakanıma götürüyorum. Bu konuda böyle bir şey yok.
BENGİ YILDIZ (Batman) – Arada, koridorlarda seni dinlemediğini
söylüyorsun ama, sizi dinlemediğini söylüyorsun,
gerçeklerden bahset biraz.
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Şimdi başka bir şeye daha geleceğim.
Seçimde bizim kadın kollarımız altı kere saldırıya uğradı. Başbakanımız bugün
söyledi, altı tane AK PARTİ teşkilatı bombalandı. Sivil siyaset ve demokrasiden
ve barıştan anladığımız bu mudur?
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Biz her gün bombalanıyoruz, her saat
bombalanıyoruz, her gün öldürülüyoruz ya.
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Bakın, ben burada isim vererek
kişiselleştirmek istemiyorum ama bazı siyasetçilerimiz çıktılar, dediler ki:
“Biz AK PARTİ’lileri mahallelere sokmayacağız.” Bu
mudur sivil siyaset, demokrasi? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ekmen, teşekkür ediyorum.
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Ve yirmi gün önce yine bir siyasetçimiz
çıktı, doğrudan… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Ekmen, teşekkür ediyorum.
BENGİ YILDIZ (Batman) – Yalan üzerine siyaset yapmayın. “Rüşvet
dağıtmanıza müsaade etmeyiz.” dedik. Buzdolabı dağıtıyordunuz, çamaşır makinesi
dağıtıyordunuz üç bin, beş bin. Sel felaketinin beyaz eşyasını seçim öncesi
dağıttın. Ben sana müsaade etmem dedim. Sen biliyorsun. Yalanlarını çevirme
evirme. Batman’daki 12 kişinin yaşamını yitirdiği sel felaketinden gelen
buzdolabını seçim öncesinin on gününde Emin Bey mahallelerde dağıtmak
istiyordu. Sana rüşvet dağıttırmam Emin Bey.
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Hiçbir beyaz eşya dağıttırmadım.
BAŞKAN – Sayın Ekmen, arkadaşlar, lütfen…
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Üçer, buyurun.
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Başkan, konuyla ilgili olarak hatiplerin
bilgilendirme eksikliğinden dolayı bir bilgilendirme sunmak istiyorum.
BAŞKAN – Hayır, bilgilendirme diye bir şey yok.
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Konuyla ilgili, Birleşmiş Milletler Yerinden
Edilmişlik İlkeleriyle ilgili bir bilgi sunmak istiyorum Meclise. Meclis İç
Tüzük’ü gereği böyle bir hakkım var.
BAŞKAN – O ayrı, yok.
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sizden ricam, böylesi bir hakkı…
BAŞKAN – Yerinizden çok kısa bir talepte bulunabilirsiniz. Öyle,
bilgilendirme diye herkes kürsüye gelmez. Yok…
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Yerimizden ya da kürsüde kullanma inisiyatifi size ait.
BAŞKAN – Kürsüden kullanma diye, böyle bir hak yok Sayın Üçer.
ÖZDAL ÜÇER (Van) - Ben söz hakkı talebinde bulunuyorum.
BAŞKAN – Kürsüden kullanma diye bir hak yok.
ÖZDAL ÜÇER (Van)- İç Tüzük gereği söz talebinde bulunuyorum.
Yerimden ya da kürsüden, sizin inisiyatifinize
bırakıyorum.
BAŞKAN – Sayın Üçer, cümlenize bir nokta koyun, konuşalım.
Bakınız, husus şu: Grup önerisi getiriliyor, araştırma önergeleri, bunlar İç
Tüzük hakkıdır ama “Ben bir hususta çıkıp bilgilendirme yapacağım…” Böyle bir
şey yok ki. Yerinizden çok kısa bir bilgi…
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Kürsüden yanlış bilgiler aktarıldı. Sayın
Başkan, Meclis İç Tüzüğü’nü işletiniz lütfen.
BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
15.- Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in, BDP grup önerisine ilişkin açıklaması
KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bu Kanun’un uygulandığı illerden birisi de
Tunceli’dir. Gerçekten, tabii böyle bir kanun çıkarılması olumlu bir sonuç
doğurmuştur ancak bu Kanun’dan zarar gören insanların zararlarının bir an önce
karşılanması gerekir. Çok uzadı. Yani tek bir defa zarar tespit ediyor, onu da
terörden zarar gören vatandaşlara bir para veriliyor ve ondan sonra da bu
insanlar mümkün olduğu kadar mağduriyetlerini gideriyor ama maalesef, özellikle
Tunceli’de görüyorum, birçok insana daha zarar tespiti yapılmadı ve tespit
edilen zararlar çok cüzi miktarda. Oradaki zarar tespitine giden yetkili
kişiler oradaki vatandaşı mağdur ediyorlar. Ben Hükûmetten
rica ediyorum, bir an önce, bu terörden zarar gören kişilere yapılacak
yardımları bir an önce yapsınlar ve bu iş kapansın. Yani bunu uzun zamana
bırakmanın bir anlamı da yok.
Ayrıca, defalarca söyledim, Tunceli’de 8 Martta meydana gelen…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- (10/150) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16/7/2010 Cuma günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN – Grup önerisini…
RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Karar yeter sayısını arayacağım.
Grup önerisini oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, öneri kabul
edilmemiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım.
2.- (10/403) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16/7/2010
Cuma günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
Tarih:
16.07.2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 16.07.2010 Cuma günü (bugün) toplanamadığından
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin , İçtüzüğün 19 uncu
Maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Gündeminin, Genel Görüşme
ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan 10/403 esas numaralı, “Kamu personel rejimindeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla” Anayasanın 98.
ve İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri Gereğince Meclis Araştırması önergesinin
görüşmelerinin Genel Kurulun 16.07.2010 Cuma günkü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN – Grup önerisinin lehinde Kahramanmaraş Milletvekili Sayın
Mehmet Akif Paksoy.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kamuda çalışan taşeron işçilerin sorunları hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak verdiğimiz araştırma önergemiz hakkında söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Hükûmet, Türkiye’nin
gerçek gündeminin tartışılmasına bir türlü fırsat vermemiştir. AKP’nin Mecliste
sürdürdüğü bu anlaşılmaz ve uzlaşmaz tutumuna karşı, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak biz de ülkemizin gerçek sorunlarının yüce Mecliste tartışılması amacıyla
bu önergemizi verdik.
Kıymetli arkadaşlar, Anayasa’mız Türkiye Cumhuriyeti’nin sosyal
bir hukuk devleti olduğunu hükme bağlamıştır. Ancak, AKP Hükûmeti
iktidarı süresince Anayasa’nın bu en temel ilkesini büyük bir fütursuzlukla
çiğnemeyi sürdürmektedir. Bakın, kamuda çalışan taşeron işçi sayısının 300 bini
bulduğu ifade edilmektedir. Nedir taşeronlaşma? Kamuda taşeronlaşma, pek çok
hizmetin devlet memurları eliyle değil de şirketlere ihale edilmesidir. Kamuda
istihdamın çeşitlendirilmesi sonucunda sosyal devlet yerini tüccar devlete
bırakmıştır. Hükûmet, kamuyu içinden çıkılmaz bir
hâle sokmuş, çalışma barışı bozulmuş, çalışanlar için çağdaş kölelik süreci
başlamıştır. Kamu kuruluşlarındaki taşeronlaşma sonucu, şirketlerde istihdam
edilen elemanların büyük bir kısmı, insani olmayan koşullarda ücretlerini
alamama korkusuyla çalışmaktadırlar; firma yetkilisinin iki dudağı arasına
sıkışmış bir karara mahkûm edilmektedirler; ne doğru dürüst sosyal haklardan ne
sigortadan ne de izinden yararlanabilmektedirler. Kişilikleri çalınan, onurları
kırılan yüz binlerce kişi, kamuda taşeronlaşmanın mağduriyetini yaşamaktadır.
Üstelik taşeron şirketlerde çalışan personelin önemli bir bölümü de
yürürlükteki mevzuatın memurlar eliyle gördürülmesini zorunlu kıldığı
görevlerde çalıştırılmaktadır. Bu tür görevlerde çalışan personelin herhangi
bir yetki ve sorumluluğu bulunmadığı düşünüldüğünde durumun vahameti daha da
iyi anlaşılacaktır.
Son yıllarda kamuda memur statüsünde çalışanların sayısı 220 bin
azalmıştır. Ülke nüfusu büyüdüğü hâlde memur sayısının azalmaması gerekirdi.
Hizmet alan sayısı arttıkça hizmet veren sayısı da artmalıydı ama bu noktada
tam bir tezatlık yaşanıyor. Çünkü devletin birçok hizmetini artık memurlar
değil, taşeron firma elemanları asgari ücrete bağlı olarak yapıyor. Kamu
kurumlarında istihdam edilen taşeron firma elemanı sayısı 300 binin üzerine
çıkmıştır. Öte yandan kamuda 300 bin civarında da sözleşmeli bulunduğu
düşünüldüğünde gelinen noktayı daha iyi anlayabiliriz. Kamuyu istihdam
açısından aşureye çeviren AKP Hükûmeti, vatandaşın
kamudan nitelikli hizmet almasını engellemektedir. Devlet memurları kadar
vatandaş da mağdur edilmektedir. “Kamu hizmetleri devlet memurları eliyle
yapılır.” kanun maddesine ve Anayasa’nın eşitlik ilkesine inat memursuz bir
kamu yönetimi hedefine emin adımlarla gidilmektedir. AKP Hükûmeti,
Anayasa’ya “çalışanlar” kavramını getirmeye çalışarak memurun iş güvencesini
elinden almaya çalışmaktadır. Bir yandan memur sayısı gittikçe azaltılmakta,
bir yandan kamu hizmetleri taşeron firmalara emanet edilmekte, bir yandan da
memurun güvencelerine göz dikilmektedir. Korkarız ki bu politikalar
neticesinde, bugün İŞKUR’da çalışan bir memur, yarın
iş aramak için kendi kurumuna başvurmak durumunda kalacaktır diye düşünüyorum.
Kıymetli arkadaşlar, taşeron şirketler kanalıyla personel
istihdamı 657 sayılı Yasa'da tanımlanmış istihdam şekillerinden değildir.
Günümüzde kamunun memurlar vasıtasıyla yapılması zorunlu olmayan bir kısım
hizmetlerinin -ki bunların başında temizlik hizmetleri yer almaktadır-
dışarıdan hizmet satın alınması yoluyla karşılanması makul karşılanabilir ancak
taşeron şirketler aracılığıyla kamuda istihdam edilen personelin amaçları
dışında kullanıldığı ve her geçen gün bu sayının arttığı bilinen bir vakadır.
Bugün hangi kamu kurumuna gitseniz, Anayasa ve yasalarla memurlar eliyle
yapılması hükme bağlanan bir kısım hizmetlerde taşeron personelin istihdam
edildiğini görmek mümkündür. Öte yandan, taşeron şirketlerde yıllarca çalışan
işçilerin sendikal haklarının bulunmadığı, kıdem tazminatlarının girdi-çıktı
yöntemiyle zayi edildiği bilinmektedir. Bu uygulama, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin sosyal bir hukuk devleti olduğuna dair Anayasa hükmüne açıkça
aykırılık teşkil etmektedir.
Ayrıca ihale yöntemiyle yapılan bu tür hizmet alımlarında da
çeşitli sıkıntılar yaşanmaktadır. İhaleye giren şirketler ihaleyi kazanabilmek
için en uygun teklifi sunmak amacıyla fiyatları kırmaktadır. Bunun sonucu
olarak da ihaleyi kazandıklarında ya çalıştırdıkları personelin haklarından
kesintiye gitmekte, bir kısım yöntemlerle kanuna karşı hile yöntemlerine
başvurmakta veya yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmekten imtina etmekte,
daha doğrusu yerine getirememektedirler. Son olarak da bir kısım şirketler aldıkları
ihaleden zarar ettikleri için işi bırakmak zorunda kalmaktadırlar. Bu durumda
ülke ekonomisi zarara uğramakta, hizmetlerin aksaması sonucu doğmaktadır.
Hükûmet bu taşeron
istihdamının mahzurlarını ayıklamak bir yana, kamu görevlileri ihaleyi alan şirkete
çeşitli fiilî yöntemlerle müdahale ederek şirkette çalıştıracağı personeli
seçme hakkı tanımamakta, çalışacak personeli bizatihi kendileri tespit
etmektedir. Bu uygulama, başta milletvekillerimiz olmak üzere tüm kamuoyunun
malumu olan eşitlik, tarafsızlık ve hakkaniyet ilkelerine aykırılık teşkil
etmektedir.
AKP Hükûmeti memur alımlarında KPSS’den dolayı yapamadığı müdahaleyi taşeron işçiler için
yapmaktadır. Bu durum Hükûmetin düştüğü acziyeti göstermesi açısından manidardır. İllerde alınacak
taşeron işçilerin listelerinin AKP il başkanlıklarında yapıldığı söyleniyor.
Bakın, size Sağlık Bakanlığından örnek vermek istiyorum: Bu
personelin büyük çoğunluğu sağlık personelinin yaptığı işleri yürütmekte, memur
gibi görev yapmaktadırlar. Hastanelerde çalışan taşeron işçiler kendilerine
üvey evlat muamelesi yapılmasını istemiyorlar. Özellikle iş güvencesine ve
diğer personelin yararlandığı birçok hakka sahip olmak istiyorlar. Bu konuda
yapılacak düzenleme iş barışının sağlanmasına da katkı sunacaktır.
Taşeron işçiler seslerini duyurabilmek için sanal âlemde site
kurmuşlar. Taşeron işçilerin sorunlarından sizlere bir kısmını aktarmak
istiyorum:
1) Her yıl yenilenen sözleşmeyle girdi-çıktı yapılarak tazminat
hakları ellerinden alınmaktadır.
2) Kanunen izin kullanma hakkına sahip olmalarına rağmen izin
hakları ellerinden alınmaktadır.
3) Senelik sözleşmeden yol parasını kaldırarak maaşları
düşmektedir.
4) Meslek hastalığı riskine karşı herhangi bir sosyal güvenceleri
bulunmamaktadır.
5) Taşeron şirketlere ucuza verilen ihaleler sonucunda maaşları
düşmektedir.
6) Her yıl yapılan girdi-çıktılar neticesinde iş garantileri
bulunmamakta ve her an işten çıkarılma korkusunu yaşamaktadırlar.
7) Maddi olarak sıkıntı çeken personel sürekli stres altında
olduğundan işine kendini tam anlamıyla verememekte ve verimli bir çalışma
yapamamaktadır.
8) Acilde çalışan taşeron firma elemanları herhangi bir acil
farkından yararlanamamaktadır.
9) Hastanelerin döner sermayelerinden ve bankaların verdiği promosyonlardan mahrum bırakılmaktadır.
10) Taşeron şirket personeli kadrolu personelin baskısı altında
kaldığını düşünmektedir.
Yukarıda saydıklarım bu insanların şikâyetlerinden sadece
bazılarını içeriyor. Hiç düşündünüz mü, bu arkadaşlarımızın birçoğu evli,
evlenme çağına gelmiş ya da çoluk çocuk sahibi. Ülkemizde binlerce taşeron
mağduru kamu kurum ve kuruluşlarında çalıştırılmakta ve haksızlığa
uğratılmaktadır. Taşeron diye insanlara dayatılan ve insanların sırtından
şirket patronlarına emeksiz kazanç sağlatılan bu uygunsuz usul insanımızın
kişiliğine, onuruna, emeğine yapılan en büyük saygısızlıktır. İnsanları sınıf sınıf ayırarak aynı iş yerinde aynı işi yapan kişiler
arasında statü ve ekonomik farklılık meydana getiren bu taşeron sistemi âdeta
insanlarımızı sömürmeye ve kanını emmeye muktedir bir hâle gelmiştir. Her yıl
kamu kurum ve kuruluşlarında girdi-çıktı yapılmak sureti ile çalışanların
sosyal hakları, tazminat ve izin hakları ve daha birçok hakları ellerinden
alınan taşeron çalışanı kâbus dolu günlerin içine itilmektedir.
Devletin kamuda çalıştırdığı personeline sahip çıkması
gerekmektedir ve bu sistem bozukluğuna artık bir çözüm bulunmalıdır. Devletin
ekonomik sebeplere bağlı olarak kaynak bulamama korkusu ile böyle bir sistemi
göz göre göre uygulamaya koyması gerçekten de
insanlarımızın göz ardı edildiğini göstermektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Paksoy, buyurun.
MEHMET AKİF PAKSOY (Devamla) – Hele de sağlık alanında ve
diğerlerinde böyle bir anlayışın işleyişi ileride kişisel haklar anlamında bir çok sorunu beraberinde getirecektir ve insanımızın
devlete olan bağlılığını ve güvenini sarsacaktır. Bir an evvel sağlık alanında
ve diğerlerinde çözüm bulunarak taşeron mağduru personelin sıkıntısı
giderilmeli ve mağduriyetine bir son verilmelidir. Yapılacak yeni bir
iyileştirme neticesinde taşeronda çalıştırılanlara 4/C statüsü verilebilir.
Bu vesileyle önergemizin kabulünü bekler, yüce heyetinize saygılar
sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Akif Bey.
Grup önerisinin aleyhinde Bitlis Milletvekili Sayın Cemal Taşar.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
CEMAL TAŞAR (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisinin kamu personelinin sorunları ve çözümüyle ilgili
vermiş oldukları önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesile ile yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ancak, konunun özüne girmeden önce, sözlerimin başında, 2010
yılında yapılan LYS sınavında ilim Bitlis’in, Bitlis ilinin Türkçe sosyal
puanında Türkiye genelinde il olarak birinci olması bizi ziyadesiyle mutlu
etmiştir; bu anlamda, emeği geçen tüm yönetici, öğretmen, öğrenci ve
velilerimizi tebrik ediyorum, onları kutluyorum. Bütün bunlar, yapmış olduğumuz
hizmetlerin artık ürünlerini vermeye başladığının bir ibaresidir.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Ya, ya… Sıfır çekenler neyin ibaresi?
CEMAL TAŞAR (Devamla) – İnşallah, diğer alanlarda da başarıya
koşacağımıza inanıyoruz.
Değerli milletvekilleri, biraz önce önerge lehinde konuşan
arkadaşımızı cankulağıyla dinledim, önergeyi de
incelemiştim ama önergede geçen hiçbir maddeyle ilgili arkadaşımız maalesef
konuşma yapmadı. Sadece hizmet alımıyla ilgili konuşma yaptı, o konuşmanın da
şu önergede bir tek kelimesi geçmiyor; bu, önergenin ne kadar afaki verildiğinin bir ifadesidir, onu bir kere sözlerimin
başında belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, yedi buçuk yıldır AK PARTİ hükûmetlerinin önceliklerinden, bizim hedeflerimizden
birisi de hantal, ağır işleyen devlet bürokrasisini işler hâle getirerek
halkımıza etkin ve süratli hizmet sunmaktır. Bundan dolayıdır ki şu anda kamuda
çalışanların durumlarını iyileştirmeye yönelik ciddi adımlar attık, ciddi
çalışmalar yaptık hem maddi anlamda hem özlük anlamında. Yine, bu hizmeti daha
süratli, daha etkin, daha verimli kılabilmek için de kamu kurum ve
kuruluşlarımızın personel ihtiyaçlarını tespit ettik; bütçe imkânları dışında,
bütçe imkânları da zorlanarak, tamamen objektif kriterlere
dayanılarak, gerek kadrolu gerek sözleşmeli olarak -biraz sonra açacağım-
kamuya atanmaları sağlanmıştır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, geçmişte kamu personeli
alınırken nelerin yaşandığını çok iyi biliyoruz. Önergenizde özellikle millî
eğitim ve sağlık alanında sıkıntıların yaşandığı anlatılmaktadır. Bakın, artık,
Millî Eğitim Bakanlığıyla ilgili personel alımından tutun, atamalarından,
çalışmalarından, bütün işlemlerine kadar e-personelle ilgili arkadaşımız evinde
oturuyor, müracaatını yapıyor, nereye atanacağını biliyor ve tamamen objektif.
Hiç kimsenin bir müdahalesi, bir tavassutu yok.
Yine, Sağlık Bakanlığında tamamen objektif kriterler,
burada bir sıkıntı yok. Hiçbir milletvekili arkadaşımıza, bir Millî Eğitim
personeli veya sağlık personeli gelip de “Ya ne olur, bizi şuradan alın, şuraya
verin. Bu konuda aracı olun.” diyen bir arkadaşımız var mı? Kesinlikle yoktur
çünkü objektif kriterler var ama biz bunlar da yetmez
diyoruz.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sürgünlere ne diyeceksiniz?
CEMAL TAŞAR (Devamla) – Kamu çalışanlarımızın daha verimli olması
için, moral ve motivasyonlarının daha yüksek olması
için sürekli onları destekliyoruz. Bir kere bizim bu atamalarımızda torpil ve
tavassut kesinlikle söz konusu değildir.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Hiç inandırıcı değil.
CEMAL TAŞAR (Devamla) – Şimdi, bu önergede deniliyor ki: Efendim,
sendikalar arasında ayrıcalık yapılıyormuş. Sendikalara bazı haklar
verilmiyormuş.
Arkadaşlar, AK PARTİ’nin tam demokrasiye
olan inancından dolayıdır ki STK’ların özgürce
örgütlenme, bağımsız bir şekilde kendi kendilerini idare etme ve isteyen kamu
personelinin de istediği sendikaya üye olma hakkı var. Hatta son çıkardığımız
anayasada toplu sözleşme hakkını getiriyoruz. Bütün bunları herhâlde
görmemezlik… Bilmiyorum yani, buna ne diyeceğiz?
RAHMİ GÜNER (Ordu) – Toplu sözleşmenin ne anlamı var kardeşim?
CEMAL TAŞAR (Devamla) – Yine, efendim, sendikalar üzerinde baskı
varmış…
RAHMİ GÜNER (Ordu) – Grev hakkı var mı, grev hakkı? Ondan bahset.
Yanlış söyleme.
CEMAL TAŞAR (Devamla) – Yok böyle bir şey.
Şimdi, sözleşmeli personel alımı, zaman zaman
kurumların ihtiyaçlarına göre sorunların acil çözümüne yönelik bir şekilde
yapılmıştır ama bu yapılan, bütün sözleşmeli alımlarda yapılanlar da yine KPSS
sonucu olmuş, yine objektif kriterlerde olmuş. Burada
bir ayrımcılık, bir partizanlık asla söz konusu olmamıştır değerli arkadaşlar.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Psikiyatri raporu alanı müfettiş
yapıyorsunuz, ayıp be! Bir de ayrımcılık yapmıyoruz diyorsunuz.
CEMAL TAŞAR (Devamla) – Yine, burada kamu yapılandırmalarıyla
ilgili, bakanlıkların yeni yapılandırmalarıyla ilgili, önergede bir şikâyet
var.
Arkadaşlar, elbette ki günün şartlarına göre zaman zaman yapılandırmalar olacaktır. Elbette ki bakanlıklar
kendi ihtiyaçlarına göre, kendi durumlarına göre yeni birimler
oluşturacaklardır. Yani, eğer biz bunları yapamıyorsak, hâlen gerileri
düşünerek hep statükoyu korumaya yönelik bir anlayış
içindeysek, bu olabilir mi, biz çağa ayak uydurabilir miyiz? Onun için, bunlar
gayet doğaldır.
Değerli milletvekillerim, Kamu Personel Yasası’nın yeniden ele
alınmasıyla ilgili çalışmalar Hükûmetimizin nezdinde
devam etmektedir zaten. Bundan dolayı da sözlerimi fazla da uzatmak istemiyorum
çünkü gündemimiz hakikaten yoğun, söz konusu önergede iddia edilen konuların
gerçeklerle bir ilişkisinin olmadığı ortada. Bundan dolayı da Meclis
araştırmasının açılmasına karşı olduğumuzu belirtiyor, bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Grup önerisinin lehinde, Kocaeli Milletvekili Sayın Cevdet Selvi, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisinin, kamu çalışanlarının sorunları, kamu
çalışanlarının sıkıntıları ve çözümleriyle ilgili vermiş olduğu Meclis
araştırmasının lehinde görüşlerimizi belirtmek üzere huzurunuzdayım. Hepinizi
saygı, sevgiyle selamlarım.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye’de uzun süreden beri sık sık tekrarlanmış olmasına rağmen, emek kesiminin, işçinin,
memurun, çiftçinin, esnafın yani namusluca çalışıp insan gibi geçinmek isteyen
tüm insanların sıkıntıları tahammül edilmeyecek boyutlara ulaşmıştır, bunların
başında da memurlar gelmektedir. İşin ilginç yanı, bir devlet memuru, sorumlusu
olan insanlar, âdeta, düşman gibi, hasım gibi görülmüştür. Her
vesileyle, biraz önce de çıkan arkadaşımız, AKP milletvekili arkadaşımız,
sorunları çözmek yerine, sorunların kaynağına inerek, nedenlerini anlayarak
sağlıklı bir noktaya ulaştırmak üzere araştırmamış, bakmamış, sadece hantal
yapı, sadece yetersiz hizmet, sadece memurları suçlamaktan ileriye gidememiştir
ancak seçim bildirgelerinde ve Hükûmet Programı’nda
-gerçekten düzeltilmesi gereken- “Kamu personel rejimi yasası mutlak
değiştirilecektir.” denilmesine rağmen… Hatta 2003 yılının Ocak ayında
kamu personel yasasının, kamu personel rejiminin reform şeklinde düzeltileceği Hükûmet tarafından kamuoyuna duyurulmuş ama ne yazık ki…
Arkasından da “Altı ayla bir yıl içinde Türkiye’deki bu karmaşık yapı
değiştirilecek.” denilmiş olmasına rağmen… Yine arkasından 657 sayılı Yasa’nın
yetersiz olduğu da söz konusu edilerek değiştirileceği söylenmiştir.
İşte, gerçekten Türkiye’de kamu personel rejiminin ele alınması
gerektiği, tüm olaya gerçekçi bir biçimde bakanlar tarafından… Kamuoyuna yıllar
önce söz vermiş olmanıza rağmen ne yazık ki en ufak bir olumlu iyileştirme
yapılmamış, tam tersine, gerçekten, kamu çalışanlarına bir hasım gibi
yaklaşılarak, yıpratılarak, bu ülkenin en önemli unsurlarından biri olan,
yaklaşık 3 milyona yakın memurun olduğu bir yerde böylesine bunalım
artırılmıştır.
Ne yazık ki kamu çalışmalarında son derece karmaşık bir yapı
vardır, karmaşık bir statü vardır. Bu 4/A, 4/B, 4/C, 4/D, sözleşmeli, geçici
işçiler, taşerona iş verilir biçiminde çağımıza uygun olmayan ve özellikle
iktidara gelirken AKP’nin söylediği “Avrupa Birliğine gireceğiz, Avrupa kriterleri…” ve özellikle dilinden düşürmediği demokrasi,
hak ve özgürlüklerle ilgili Avrupa ve uluslararası sözleşmelerine burada onay
verilmiş olmasına rağmen, uyulacağı sözlerinin tam tersine, var olan karmaşayı…
Yani kamu personelinin, memurlarının, kamuda çalışanların sorunlarını bunalım
hâline getirmiştir. İşte, böylesine verilen sözlere rağmen, daha çok rahatsız
edici noktaya gelinmiştir.
Kamu çalışanlarının fazlalığı söylenmektedir. “Kamu istihdamı çok
yüksektir, buna rağmen hizmette kalite yoktur.” diye, o hiçbir suçu olmayan,
sorunlar yumağı içerisinde, büyük özveriyle çalışan memurlar âdeta kamuoyunda
küçümsenir, horlanır hâle gelmiştir. Bu nedenle, bunun mutlaka araştırılması
gerekir.
Şu sürem içerisinde hemen iki üç örnek vereyim: Türkiye’de kamu
çalışanlarının sayısı diğer ülkelerle kesinlikle bağdaşmayacak kadar, son
derece az ve yetersizdir. Bazı ülkelerdeki kamu istihdamı ile ülkemizdeki kamu
istihdamı karşılaştırıldığında: Örneğin, Kanada’da kamu çalışanlarının toplam
istihdama oranı yüzde 17,5; toplam nüfusa oranı ise yüzde 8,1’dir. Almanya’da
kamu çalışanlarının toplam istihdamı yüzde 12,5 ve kamuda çalışanların
istihdamı yüzde 5,3’tür. Finlandiya’da toplam çalışanların içerisinde kamuda
çalışanların oranı yüzde 24,3 ve kamuda çalışanların içerisinde de yüzde
10,4’tür. Avrupa Birliği… Biraz önce verilen örnekte ve her zaman, sık sık, Türkiye’ye aykırı, Türkiye’ye yarar getirmeyen ve
uymayan örnekler veriliyor. Amerika’da da toplam istihdama oranı yüzde 14,6;
kamuda çalışanların toplam nüfusa oranı da yüzde 7,5 düzeyindedir.
İşte, Türkiye’ye gelip baktığımızda kamuda çalışanların toplam
istihdamı yüzde 9,1; toplam nüfusa oranı ise yüzde 3,2’dir. İşin
ilginç yanı, kamuda çalışan memurların ve kamu çalışanlarının böylesine
aleyhine laflar üretilirken, böylesine yetersiz ve büyük yük altında çalışan
memurların son sekiz yılda IMF’nin ve Dünya Bankasının da baskısıyla, etkisiyle
son sekiz yılda 4 milyon 700 bin nüfus artışına karşı, kamuda çalışanların bu
yetersizliğe rağmen 152 bin kişi, memurun azaltıldığı da açıkça ortaya
çıkmıştır.
Demek ki topluma çıkıp o memurları sosyal haklarından mahrum,
çalışma koşullarına dikkat edilmeyen memurların aleyhine konuşmak İktidara
yakışmadığı gibi gerçekleri de ortaya koymamaktadır. Bunun için kamu
hizmetlerinin bu yetersizlik nedeniyle elbette kalitesi düşük olmakla beraber
bu memurların yükü de ağırdır uluslararası standartlara göre.
İşte, bu verilen sözlere ve yıllar geçmesine rağmen 657 sayılı
Yasa değiştirilmeye kalkılmış, saklı gizli kamu personeli rejimi yasası
hazırlanmış, muhataplarının haberi yoktur. Memurların ve
onların sendikaları, kamu çalışanlarının hiçbirinin haberi yoktur, saklı
yapılmaktadır ve öylesine 2003 Ocağında söz verilen kamu personeli istihdam
rejiminde yapılacak değişiklik, korkulduğu için, çok büyük sorunlar yaratacağı
bilindiği için parça parça 657 sayılı Yasa’da da yine
saklı gizli değişiklikler yapılarak burada parça parça
torbada, kenarda getirilerek, güvencesiz, iş güvencesinden yoksun, iş
güvenliğinden yoksun, iki dudağının arasında, partizan, kendinden yana olanlara
gereken hizmeti verebilecek, verdirebilecek baskı altında insanlar
yetiştirilmektedir. Çelişki içindedir.
Anayasa’da memurlara getirilen bir şey yok, haklar geri
götürülmüştür ve çelişki şudur: Bir taraftan 657 sayılı Yasa değiştirilirken
diğer taraftan da hiçbir anlamı olmayan, geriye giden Anayasa değişikliğiyle
toplu iş sözleşmesi yapılacağı söylenmektedir; bu çelişkidir.
İşte böylesine bir parça elimize aldığımızda, haksızlıkların,
adaletsizliklerin, Türkiye’de var olan bunalımı daha da teşvik edecek ve tahrik
edecek gelişmelerin bir an önce oturulup İç Tüzük’ümüzün verdiği yetkiyi,
görevi kullanarak bir araştırma komisyonunun kurulması kaçınılmaz hâle
gelmiştir. Çünkü burada işsizlikle ilgili, o toplumun belirli sorunlarıyla
ilgili, milletvekilleri, muhalefet milletvekilleri, araştırma önergesi
vermekte, burada oy çokluğu nedeniyle, nedenine ve ülkedeki yararına bakılmadan
reddedilmektedir. Sonra da kamuoyuna gidip Sayın Başbakan tüm Türkiye’ye “İşsizlikle
ilgili veya yolsuzlukla ilgili veya sokakta yaşayan ve çalışan çocuklarla
ilgili herhangi bir önerisi var olan olursa gelsin bize.” diye topluma şikâyet
etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Selvi, buyurun, konuşmanızı
tamamlayınız efendim.
M. CEVDET SELVİ (Devamla) – İşte bu konular, yıllardan beri
işsizlikle ilgili nedenleri, kaynakları ve çözüm yollarıyla ilgili araştırmalar
reddedildiği için işte şimdi bu çıkmaz içerisine girilmiştir.
Memurların bu bunalımdan, bu haksızlıktan, bu tahrikten sonra,
verilen sözlerin yerine getirmemesinin sonucunda ortaya çıkacak olayda da Sayın
Başbakan sendikaları, şimdi hiç konuşmadığı örgütlerini bir tarafa bırakıp
muhalefet partilerine “Varsa bir öneriniz getirin...” İşte öneriler buradadır,
bu komisyonlarda oturulur konuşulur. Akıllı iktidarlar, sorumlu iktidarlar, art
niyeti olmayan iktidarlar da bu komisyonların raporlarından yararlanır. İş
işten geçtikten sonra, Türkiye de kangren hâline geldikten sonra bir başbakan
ve iktidar kapı kapı dolaşarak muhalefeti şikâyet
edip dedikodu yapmaz. Bu nedenle biz sizden de rica ediyoruz, bu çok önemli
konu için Meclis araştırmasına oy verirseniz ülkemiz için yararlı olur.
Hepinize bu anlayışla teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Selvi.
Grup önerisinin aleyhinde Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Fatih Arıkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygı ve hürmetle selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, MHP grup önerisinin aleyhinde söz almış
bulunuyorum. Sözlerime başlarken, bu önergeyi veren MHP acaba kendi iktidarı
döneminde memurlarla ilgili ne tür iyileştirmeler yapmıştır, öncelikle onu bir
incelemelerini ve daha sonra bizim yaptıklarımızla kıyaslamalarını onlara
öneriyorum.
Bakınız, sayın milletvekilleri, AK PARTİ iktidara geldiğinden
bugüne kadar kamu personeliyle ilgili olarak birçok iyileştirmeler yapmıştır.
Bunların bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz: 1991 yılından sonra göreve
başlayan kamu çalışanlarına 2004 yılında bir derece verilmiştir. Yine 2004
yılında memurlarla ilgili disiplin affı çıkarılmıştır. Açıktan vekil olarak
atanan din görevlilerinin kadroya geçirilmesi sağlanmıştır.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Biz ne yaptık burada, siz onu
yaptınız da?
FATİH ARIKAN (Devamla) – Sağlık hizmeti yürüten icapçılara yine
nöbet ücreti verilmiştir. Yine çocuk yardımının sıfır-altı yaş grubunda bir kat
artırımlı olarak ödenmesi sağlanmıştır.
Yine, disiplin kurullarında sendika temsilcilerinin yer alması
2004 yılında sağlanmıştır.
Sosyal Güvenlik Kurulu Yönetim Kurulunda kamu görevlileri
sendikalarının temsil edilmeleri sağlanmıştır.
Bunun yanında, istek dışı geçici görevlendirmelerde süre
sınırlaması getirilmiştir. Eskiden bir memuru geçici olarak bir yere
gönderiyordunuz, ondan sonra onun amirinin ya da o ilgilinin isteği kadar orada
kalıyordu ama şimdi buna bir süre getirilmiştir. Bunlar iyileştirme değil
midir?
Çalışma yaşamını ve kamu personelini ilgilendiren mevzuatın
hazırlanmasında sendikaların önerileri de alınmıştır.
Yine, hamile olan bayan memurlara belli şartlarla gece nöbeti ve
gece vardiyası görevi verilmemesi sağlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, kamuda ücret dengesizliğinin giderilmesi
amacıyla denge tazminatı ödenmesi getirilmiştir.
Yine, sözleşmeli personele sendikalara üye olma hakkı tanınmıştır.
Bunun yanında, şehit eşlerinin naklen atamalarda özür grubu
kapsamına alınması sağlanmıştır.
KEY hesaplarının tasfiyesi ve bu fonda biriken paraların ödenmesi
yine bizim zamanımızda olmuştur.
Kamu görevlilerinin aylıklarına karşılık bankalarca verilen promosyonlarının ödenmesi usulünün belirlenmesi, kamu
çalışanlarının bundan faydalandırılması bizim zamanımızda sağlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, bunlar daha saydığım çok az şey, bunun
yanında birkaç şey daha söylemek istiyorum:
Yine, çocuğu görev mahalli dışında bir ortaöğretim kurumunu
kazanan memura belli şartlarla, öncelikle o yere atanma hakkının da verilmesi
bizim dönemimizde sağlanmıştır.
Sözleşmeli personele eş durumu sebebiyle yer değişikliği ve
askerlik dönüşü göreve başlama hakkı yine bizim dönemimizde verilmiştir.
Aile yardımı ödemesinde 2 çocuk sınırlamasının kaldırılması
sağlanmıştır.
Emekli olanlara verilen 500 lira ödemenin 750 liraya çıkarılması
da yine bizim zamanımızda olmuştur.
Disiplin cezalarında savunma süresinin artırılması sağlanmıştır.
Yine, tatil günlerinde il dışına çıkışlarda kolaylık sağlanmıştır.
Eskiden biliyorsunuz hafta sonu bir memurun kendi bulunduğu görev mahallinden
dışarı çıkması amirinin iznine tabiydi ama biz bugün artık böyle bir sorunu
halletmiş bulunmaktayız.
Değerli arkadaşlar, biraz önceki MHP’li arkadaşımın bazı ifadeleri
beni gerçekten üzdü. Hep şirket elemanlarının sıkıntılarından bahsetti. Ben
şunu çok iyi biliyorum, çok değişik firmalarda çalışan insanlar, çok değişik
işlerde çalışan insanlar bugün şayet devlet kapısında bir şirket işi varsa
inanın ilk önce orayı tercih ediyorlar. Bugün kendi memleketimde yüzlerce
insan, 10 kişi alınacak yer için “Aman, beni de oraya geçirebilir misiniz?”
diye ricalarda bulunuyor. Oradaki şartlar kötü olsa bu kadar insan niye oraya
müracaat etsin? Zaten çalışıyor, işi var, buna rağmen devlet kapısında taşeron
elemanı da olsa çalışmak istiyor. Demek ki buradaki şartlar gerçekten iyi.
AHMET ORHAN (Manisa) – Bunda övünülecek bir şey yok Sayın Vekilim.
FATİH ARIKAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, daha önceki gündemde
Sayın CHP Milletvekili Arkadaşımızın söylediği bazı şeyleri de burada ifade
etmek istiyorum, onlara cevap vermek istiyorum.
Bir kere memurlara yargı yolu açılmıştır, yeni Anayasa paketinde
bu var biliyorsunuz.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Hangi konuda? Uyarma ve kınama cezaları…
FATİH ARIKAN (Devamla) – Mesela uyarma ve kınama cezalarıyla
ilgili, bunlara yine yargı yolu açılmıştır.
Bunun yanında, YAŞ kararlarına –biliyorsunuz- mahkemeye gitme
hakkı tanınmıştır.
Toplu sözleşme hakkı veriliyor, emekliler de bunlardan
yararlanıyor.
M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) – Yok öyle bir şey canım yani! Toplu
sözleşme falan yok.
FATİH ARIKAN (Devamla) – Nasıl yok efendim, Anayasa maddesinde
tamamen var. Çok dikkat edin, lütfen.
M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) – Tanımı değişmiştir, daha tehlikeli
olmuştur, daha geriye gitmiştir.
FATİH ARIKAN (Devamla) – Lütfen efendim…
M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) – Toplu sözleşme falan yok, sadece cümle
değişmiştir, öyle bir ciddi değişiklik yok.
FATİH ARIKAN (Devamla) – Kamuoyuna, halka sunulan Anayasa’yı
tekrar bir gözden geçirin. Bunları çok güzel görürsünüz orada.
Yani kısaca hülasa edecek olursak, gerçekten, biz Hükûmet olarak, bugüne kadar yapılanların dışında bugünden
sonra da inşallah, memurlarımız için, kamuda çalışanlarımız için en güzelini
yapmaya, en iyi çalışmayı bir şekilde devam ettirmeye çalışıyoruz.
Kamu personeline bu kazanımları sağlayan ve bunun yanında
sayamadığım birçok kazanımlar sağlayan AK PARTİ İktidarı, yeri ve zamanı
geldikçe de iyileştirmelerine devam edecektir.
Ben, bu düşüncelerle MHP grup önerisinin aleyhinde olduğumu
söylüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı arayın
lütfen.
BAŞKAN – Grup önerisini oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.51
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
136’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine
göre vermiş olduğu önerinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir, karar
yeter sayısı vardır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer alan, Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı;
Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in; 3717
Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve
Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci
Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Kerim Özkul
ve 4 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Gelir Vergisi
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in,
3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve
Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci
Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Kerim Özkul
ve 4 Milletvekilinin, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın,
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/886, 1/838, 2/599, 2/712, 2/727) (S. Sayısı: 536) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
İç Tüzük’ün 91’nci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen
tasarının geçen birleşimde birinci bölümde yer alan 9’uncu maddesi kabul
edilmişti.
10’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in;
3717 sayılı Adlî Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve
Tazminat Verilmesi ile 492 sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 sayılı Kanunun 152’nci Maddesinin
“II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 10 uncu
maddesindeki “tasdik konuları” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve dönemleri”
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay E. Haluk
Ayhan Mustafa
Kalaycı |
Manisa Denizli Konya |
Mehmet
Şandır Münir Kutluata Abdülkadir Akcan |
Mersin Sakarya Afyonkarahisar |
Mehmet
Günal Oktay
Vural |
Antalya İzmir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 10’uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 10- 213 sayılı Kanunun mükerrer 227 nci
maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.
“3. Vergi kanunları kapsamındaki yeminli mali müşavirlik tasdik
işlemlerini elektronik ortamda yaptırmaya”
Harun Öztürk Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Bülent Baratalı |
İzmir Malatya İzmir |
Halil
Ünlütepe Mustafa
Özyürek |
Afyonkarahisar İstanbul |
(x) 536 S. Sayılı
Basmayazı15/07/2010 tarihli 135’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Vergi Usul Kanununun Mükerrer 227’nci maddesinin mevcut
halinde Maliye Bakanlığına uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirleme
yetkisi verildiğinden mükellef grupları, faaliyet ve tasdik konuları
ibarelerini madde metnine koymaya ihtiyaç bulunmamaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in;
3717 sayılı Adlî Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve
Tazminat Verilmesi ile 492 sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 sayılı Kanunun 152'nci Maddesinin
"II-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi
Kaynak'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve
10 uncu maddesindeki "tasdik konuları" ibaresinden sonra gelmek üzere
"ve dönemleri" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Kutluata. (MHP
sıralarından alkışlar)
MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
önergemizde, yeminli mali müşavirlerin tasdik işlemleri, mükellef grupları ve
faaliyetleri konularıyla birlikte dönemlerin de önemli olması dolayısıyla,
dönemlerin de dikkate alınmasını sağlamak üzere “dönemleri” ifadesinin kanun
metnine girmesini teklif ediyoruz. Önergemize, bu anlamda, bu açıdan, bu
ifadenin önemi açısından destek istiyoruz. O bakımdan, şimdiden ilgilerinize
teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, ben, bugün bu Mecliste konuşulan bir başka konu
vesilesiyle önemli saydığım bir hususa temas etmek istiyorum. Dün burada Niğde
Milletvekilimiz Sayın Mümin İnan, Milliyetçi Hareket Partisinin çeşitli illerde
yaptığı tarama ve bilgilendirme gezilerinden bir tanesini Sakarya’da yapıyor
olması dolayısıyla ortaya çıkan, Sakaryalı hemşehrilerimizden
milletvekillerimize gelen şikâyetlerden birine dayalı olarak Sapanca Gölü
kenarında ve üzerinde yapılan yanlışlıkları dile getirmişti. Bugün AKP
milletvekili bir arkadaşımız da ona cevap vermek vesilesiyle söz aldı ve bazı
ifadelerde bulundu. Ben, hem bu konuda bir açıklama yapmak hem de bu
bilgilendirme gezilerinde ortaya çıkan durum ve sonuçlarıyla ilgili Genel
Kurulu kısaca bilgilendirmek istiyorum. AKP’li Milletvekili Arkadaşım, diyor
ki: “Keşke Sakarya Milletvekili Sapanca’nın problemini dile getirseydi.”
Değerli arkadaşlarım, 22 Milliyetçi Hareket Partisi milletvekili
Sakarya’da söz konusu Milletvekilimizin söylediği gibi bir iki saatlik değil
sabah ondan gece birlere kadar iki gün bu gezileri sürdürmüşlerdir, iki grup
hâlinde ikişer gün üzerinden. Her gittiğimiz yerde bütün vatandaşlarımızın
birçok şikayetleri var. Bir milletvekilinin
karşılaştığı bir şikâyeti, olumsuzluğu içinde şüphe celbedecek
özellikler gördüğü hususları vatandaşlar dosyalar hâlinde kendisine verince
buradan söylemek görevidir. O bakımdan, şunu ifade etmek isterim ki: Sakarya’da
6 milletvekilinin 5’i Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinden
oluşmaktadır. Değerli arkadaşlarım, Sakarya’daki şikayetlerin
aza inmesi konusunda gayret ederlerse kimin konuşması gerektiği konusundaki
tavsiyeden daha yararlı olur düşünüyorum. Bu vesileyle değerli
milletvekillerimizin gezisi vesilesiyle onların topladıkları, bizlere de intikal
eden zaten bildiğimiz birkaç hususu kendilerine buradan duyurmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, temmuz ayının yarısını geride bıraktık,
üç hafta sonra fındık toplanacak, bütün Karadeniz Bölgesi’nde olduğu gibi
Sakarya bölgesinde de piyasanın insafına terk edildiğini bilen fındık üreticisi
-beni bir kenara bırakın- gördükleri her siyasiden imdat istemektedirler. Bunu
iktidar milletvekillerine, Hükûmete duyurmalarını
istemektedirler. Ben Sakaryalı milletvekillerimizden bu konuda oralarda gezip
milleti ferahlatmalarını istiyorum, ferahlatmalarını bekliyorum. Mümin İnan
Bey’e buradan cevap yetiştirmek yerine, Mümin İnan Bey’in eline tutuşturulan
dosyada neler var onları alıp onunla ilgilenmelerini bekliyorum. FİSKOBİRLİK’in
tasfiye sürecine sokulup, diğer taraftan depolarının özel birtakım şahıslar
tarafından kiralanarak piyasanın insafına bırakılmış düşük rakamlara
indirilmekte olan fındıkların toplanması için kullanılmasına el atmalarını
bekliyorum.
Bu geziler vesilesiyle ortaya çıkan bir sıkıntılı durumu da
sizlerle paylaşmak istiyorum değerli milletvekilleri. Mesela Hendek’e
Milliyetçi Hareket Partisinin diğer milletvekilleriyle beraber bir eski bakanı
da gitti. Bu eski bakanımız Hendek’te, Akyazı’da, diğer ilçelerde milletin
şikâyetlerini dinledi, not etti, Meclise taşımaya gayret ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kutluata, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
MÜNİR KUTLUATA (Devamla) – Tamamlıyorum efendim.
Bunun arkasından birkaç gün içerisinde, iktidar partisinin bir
eski milletvekili, bu geziler dolayısıyla, bir eski bakanı yine Hendek ilçesine
gitti. Hendek’te çocukların eline tutuşturulmuş birtakım pankartlarla çocukları
etnik bölücülüğe alet ederek “Manav’ım, Türkiyeliyim”, “Laz’ım Türkiyeliyim”
gibi bütün grupları saydırmak suretiyle, etnik bölücülük çalışmalarını Sakarya
sathına yayma faaliyetlerine hız vermişlerdir. Bu ilgili eski Bakan, bugün de
birtakım inciler döktürmüş olan Hüseyin Çelik’tir.
Değerli milletvekilleri, Sayın Bakanın ayrı zannettiği ve ayrıştırmaya
çalıştığı bu insanlar, Türkiyeli olmak bir yana, Türk milletinin parçasıdırlar
ve her biri, aynı evin içerisinde ya anne, ya gelin, ya elti, ya damat, ya
dede, ya torun olarak aynı evin, aynı ailenin parçasıdırlar. Bunları kendi
içinde ayrıştırmaya gayret etmek kadar yakışıksız bir şey yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MÜNİR KUTLUATA (Devamla) – Söylemek istediğim, Milliyetçi Hareket
Partisinin eski Bakanı Sakaryalının derdini dinlemek için gidiyor, İktidar
Partisinin maalesef Bakanlık yapmış bir şahsı, Sakarya’yı böyle dilim dilim ayırmak üzere gidiyor.
Durumu takdirlerinize sunuyorum ve değerli iktidar
milletvekillerine, Milliyetçi Hareket Partisinin Sakarya’dan topladıkları
şikâyetlere kulak asmalarını, onları Hükûmetleri nazarında
takip etmelerini tavsiye ediyor, hepinize saygılar sunuyorum efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) -
Karar yeter sayısı Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Akçay, önergeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.18
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.25
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
136’ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
536 sıra sayılı Tasarı’nın 10’uncu maddesi üzerinde verilen
Sakarya Milletvekili Münir Kutluata ve arkadaşlarının
önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Arkadaşlar, kâtip üyeler arasında ihtilaf var. İki dakika süre
verip elektronik cihazla oylama yapacağım.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
11’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in;
3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve
Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci
Maddesinin “II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi
Kaynak’ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve
11 inci maddesindeki “
Erkan
Akçay E. Haluk
Ayhan Mustafa
Kalaycı |
Manisa Denizli Konya |
Mehmet Günal Abdülkadir Akcan Mehmet
Şandır |
Antalya Afyonkarahisar Mersin |
Oktay
Vural Recep
Taner |
İzmir Aydın |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 11’inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Harun Öztürk Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Halil Ünlütepe |
İzmir Malatya Afyonkarahisar |
Mustafa
Özyürek Bülent
Baratalı |
İstanbul İzmir |
Madde 11 - 213 sayılı Kanunun 353 üncü maddesinin (8) numaralı
bendinin sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Ancak, bu bent uyarınca kesilecek özel usulsüzlük cezasının
toplamı bir takvim yılı içinde 100.000 TL’yi aşamaz.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Vergi Usul Kanunu’nun 353 üncü maddesinin (8) numaralı bendinin
sonuna eklenen cümle ile bu bend uyarınca kesilecek
Özel Usulsüzlük Cezasının toplamının bir takvim yılında 100.000 TL’yi aşmaması
öngörülmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in; 3717
Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve
Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci
Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Kerim Özkul
ve 4 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 11 inci
maddesindeki “
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Taner, buyurun.
RECEP TANER (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu Tasarısı’nın 11’inci
maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu maddeyle, 213
sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 353’üncü maddesinin (8) no.lu bendindeki,
matbaacıların belge basımıyla ilgili görevini tam olarak yerine getirmeyenlere
uygulanan usulsüzlük cezasının bir yılda 114 bin TL’yi aşamayacağı
düzenlenmektedir.
Getirilen yeni düzenlemeyle matbaaların yaptıkları basım işlerini
İnternet yoluyla bildiriminde bulunmadıkları hâllerde kesilmekte olan 420
TL’lik usulsüzlük cezasına bir yıl içinde 114 bin TL’lik ceza kesilebileceği
sınırlandırılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, AKP temsilcilerinin en önemli
iddialarının başında, Başbakanın tabiriyle, krizin teğet geçtiği gelmektedir.
AKP İktidarının ampulünün ışığından faydalanabilen bir kısım yandaş çevre ve iş
adamları için doğru olabilir ama ampul yukarıya baktığından, maalesef, altta
kalan millete yeterince ışık vermiyor ve vatandaş perişan durumdadır.
Öncelikle şunu sorgulamamız lazım: AKP ekonomik krizden
etkilenmemek için hangi tedbirleri almıştır? 1 kişi çıksa da bu alınan ekonomik
tedbirleri anlatsa ki millet de bilse. Krizin ekonomi
üzerindeki etkileri düşük olduğundan dünyada bankalar batarken bizim bankaların
sağlam olduğundan bahsedenler neden Banka Denetleme ve Düzenleme Kurulunu,
Mevduat Sigorta Fonunu, Bankacılık Kanunu’nu ve daha birçok ekonomideki düzenlemeyi
57’nci Cumhuriyet Hükûmetinin ve onun koalisyon
ortağı olan Milliyetçi Hareket Partisinden gelen tekliflerle, o bankalarla
ilgili düzenlemeler sayesinde ayakta kaldığından bahsetmiyor? Gündeme
getirilmeyen o kadar çok şey var ki. Örneğin 2003-2009 döneminde yaklaşık 1,2
trilyon borç ana para ve faizi ödediğimizden, bunun 1
trilyon lirasının da yeniden borçlanarak karşılandığından bahsetmemektesiniz.
Yine, ülkemizde, seksen yılda verilen cari açık -yani 1923’ten 2003 yılına
kadar geçen seksen yılın toplamı- 40 milyar dolar. Son sekiz yılda ise 165
milyar dolar cari açık verildiğinden hiç bahsetmiyorsunuz.
Görüşmekte olduğumuz kanun vergi kanunu olduğuna göre AKP
döneminde kayıt dışılığından, azaldığından bahseden Sayın Bakan veya
temsilciler 2002 yılında 6 milyon 450 bin kişi olan mükellef sayısının şu anda
6 milyon 200 bin seviyelerine düştüğünden neden bahsetmiyor? 2010
yılı bütçe gelirlerindeki 212 milyar TL vergi gelirinin sadece ve sadece 60
milyar liralık kısmının kazanç üzerinden alınan adil vergiler yani üretimden,
ticaretten alınan vergiler, gelir ve kurumlar vergisi olduğundan, kalan 150
milyar TL verginin ağırlığının 72 milyondan toplanan ÖTV ve KDV gibi vatandaşın
tüketimi üzerinden alınan vergiler olduğundan neden bahsetmiyorsunuz?
Anayasa’mızı kendi amaçları doğrultusunda düzenlemeye çalışanlar,
neden Anayasa’mızın mevcut 73’üncü maddesine göre “Herkes, kamu hizmetlerini
karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün
adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır.” hükmü
görmezlikten geliniyor da Koç ve Sabancı gibi zenginlerle asgari ücretlinin
ödediği dolaylı vergiler her yıl artırılmakta?
Neden kazanç üzerinden alınan vergilerin son yıllarda
düşmesinin en önemli etkenlerinden birinin “Deniz Feneri”, “Kimse Yok Mu” gibi
devlet yerine vergi toplamaya başlayan dernekler için çıkarılan 2004 yılındaki
Gıda Bankacılığı Kanunu yani fakirlere yardım amacıyla gıda bankacılığı
faaliyetinde bulunan dernek ve vakıflara yapılan bağışların tamamı gelir veya
kurum kazancından indirilebilir düzenlemesi olduğundan bahsetmiyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Taner.
RECEP TANER (Devamla) – Teşekkür ederim. Değerli milletvekilleri,
ekonomi öyle sizin bahsettiğiniz gibi güllük gülistanlık değil. Türk milleti köylüsüyle şehirlisiyle, memuruyla işçisiyle tam bir
borç batağında. Bu ülkede çoğunluğunu yabancılara devrettiğiniz
bankacılık sektörü ise maalesef yüzde 18 büyümektedir, bunun tedbirleri
alınmalıdır. Keşke referanduma götürülen Anayasa değişikliklerinizde kendinizi
koruyacak düzenlemeler yerine milleti koruyacak düzenlemeler yapsaydınız veya
en azından 73’üncü maddeyi uygulasaydınız da bu millet size, yapılacak
referandumda “hayır” demek mecburiyetinde kalmasaydı.
Kanunun hayırlı olmasını diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Sayın Durmuş, vereyim mi? İsterseniz daha sonra vereyim.
Bu hususta mıydı konuşacağınız?
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sonra olsun.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını
arayacağım.
Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kâtip üyelerimiz
arasında yine ihtilaf var.
Oylamayı elektronik cihazla yapacağım.
Bir dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.41
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.47
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
136’ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
536 sıra sayılı Tasarı’nın 11’inci maddesi üzerinde verilen Aydın
Milletvekili Recep Taner ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Oylama için iki dakikalık süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
12’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in;
3717 Sayılı Adlî Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve
Tazminat Verilmesi ile 492 sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci
Maddesinin “II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi
Kaynak’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve
12 nci maddesinin birinci fıkrasındaki “
Erkan Akçay E. Haluk Ayhan Mustafa Kalaycı |
Manisa Denizli Konya |
Mehmet Günal Aldülkadir Akcan Mehmet
Şandır |
Antalya Afyonkarahisar Mersin |
Oktay
Vural |
İzmir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 12’nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Harun Öztürk Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Mustafa Özyürek |
İzmir
Malatya
İstanbul |
Bülent
Baratalı Halil Ünlütepe Kamer
Genç |
İzmir
Afyonkarahisar Tunceli |
Mehmet
Ali Susam |
İzmir |
Madde 12- 213 sayılı Kanunun mükerrer 355 inci maddesinin dördüncü
fıkrasının sonuna aşağıdaki cümle eklenmiş ve beşinci fıkrasında yer alan “15
gün” ibareleri “45 gün”, “1/4” ibaresi “1/10”, “1/2” ibaresi “1/5”, altıncı
fıkrasında yer alan “1/2” ibaresi “1/5” şeklinde değiştirilmiştir.
“Ancak, bu fıkra uyarınca bir takvim yılı içinde kesilecek özel
usulsüzlük cezasının toplamı 770.000 TL’yi geçemez.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Genç. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
madde Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 355’inci maddesinde beyannamelerin
süresinden on beş gün sonra verilmesi sırasında kesilecek usulsüzlük cezası
süresini, on beş günlük süreyi kırk beş güne çıkarıyoruz. Bir de tahsilat ve ödemeleri banka ve benzeri finans kurumu veya
PTT kanalıyla yaptıran kişilere, banka kanalıyla yapmamaları hâlinde özel
usulsüzlük cezası kesilmesini Vergi Usul Kanunu emrediyor. Burada senede 770
bin lira özel usulsüzlük cezası kesilmesi öngörülüyor.
Şimdi, değerli milletvekilleri, Meclisin çalışmasını görüyoruz,
Parlamento âdeta curcuna gibi çalıştırılıyor. Bugün, Tayyip Erdoğan çıktı, bir
konuşma yaptı, bütün televizyonlar konuşmasını verdi ve bu yaptığı konuşmanın
hepsi yalan yani hepsi demeyelim de büyük bir kısmı yalan.
OSMAN DEMİR (Tokat) – Yalan sana yakışır.
KAMER GENÇ (Devamla) – Nasıl yalan? Efendim “Bu Anayasa’yı kabul
ederseniz Türkiye’nin kaderi değişecek, Türkiye’ye aydınlık gelecek gelecek.” diyor. Şimdi, arkadaşlar, Anayasa referandumda
kabul edildi, ne olacak? Anayasa Mahkemesine 3 tane üye Mecliste seçilecek, bu
Meclisin seçtiği 2 üye Sayıştaydan ve 14 üyesini de
Abdullah Gül atayacak. Nasıl atayacak? Size söyleyeyim: Şimdi, Abdullah Gül’ün
atayacağı kişiler, işte, YÖK Başkanlığına atadığı kişi ortada.
OSMAN DEMİR (Tokat) – Şimdi kim atıyor?
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, yani bir üniversitede seçim
yapılıyor, 32 oy alanı atamıyor, göndermiyor, 1 oy alanı gönderiyor. Yani
Abdullah Gül’ün Anayasa Mahkemesine atayacağı kişilerin tıyneti de bu şekilde
olacak, hak duygusu da, adalet duygusu da… Ondan sonra ne olacak? Şimdi,
Anayasa Mahkemesi ne yapıyor? Parti kapatıyor. Artık, bundan sonra AKP ne
yaparsa yapsın kapatabilir mi veya bir başka partiyi? Ancak muhalif partileri
kapatabilir. Anayasa Mahkemesi ne yapıyor? Kanunları iptal ediyor. Arkadaşlar,
burada AKP’nin çıkardığı bir tek kanun Anayasa Mahkemesi tarafından iptal
edilebilir mi? Edilemez. Anayasa Mahkemesi ne yapıyor? Yüce Divan görevini
yapıyor. Burada, AKP iktidardan düştükten sonra, o kadar soygun var, devletin
bütün malları, mülkleri talan edildi, ihaleler yandaşlara verildi, bunlar da
Anayasa Mahkemesine gidecek. AKP’li bakanlar ve Başbakan ne yapacak? Hepsi
beraat edecek.
Ey Türk vatandaşları, beni dinleyin: Böyle bir Anayasa Mahkemesi
Türkiye’yi karanlığa götürür. Bunu bilesiniz ve göresiniz.
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) – Yalan söylüyorsun!
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, diyor ki: “Yurt dışına vatandaşlar
serbest çıkacak.” Kimler çıkacak? Vergi kaçakçıları çıkacak, serbest; naylon
faturacılar çıkacak, hayalî ihracatçılar gidecek ve bunlar hem hayalî ihracat
yapacak hem naylon faturacılık yapacak hem vergi kaçakçılığı yapacak ve bundan
sonra da bunlar yurt dışına elini kolunu sallaya sallaya
gidecek. Tayyip Bey’e göre bunlar getirilmiş çok büyük hak ve özgürlüklerdi.
El insaf arkadaşlar! Ey vatandaşlar, dinleyin: Bakın, yılların
politikacısıyım. Eğer bu Anayasa referanduma giderse, referandumda kabul
edilirse, artık, Türkiye Cumhuriyeti devletine geçmiş olsun arkadaşlar.
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Sana geçmiş olsun.
KAMER GENÇ (Devamla) – Ey vatandaşlar, bunu bilesiniz.
Şimdi, yargı bağımsızlığı ne olacak? Yargı tamamen Adalet
Bakanlığının emrine giriyor yani Adalet Bakanlığı ne yapıyor? İstediği hâkim ve
savcı hakkında soruşturma izni veriyor, istemediği hâkim ve savcı hakkında
soruşturma izni vermiyor.
Bu Hükûmetin uygulamaları ortada.
Hâkimler ve savcılar kendisine karşı olan bir karar vermişse o hâkim ve
savcılar sürülüyor. İşte, Sincan Hâkimi arkadaşlar. Abdullah Gül’ün kayıp
trilyon davasında kendisinin hakkında aleyhine karar verdi, “Yargılanmalıdır.”
dedi. Ne yaptı? Başına gelen kalmadı. Ayrıca, burada, 9 Eylül Üniversitesinde,
yüzde 45 oy alan rektörü seçmedi Abdullah Bey, getirdi, yüzde 10 oy alan
rektörü seçti. Ankara İdare Mahkemesine dava açıldı. Ankara İdare Mahkemesi
dedi ki: “Bu seçilen rektör rektörlük vasfına sahip değildir. Bu seçim keenlemyekündür.” dedi ve buna yürütmenin durdurulması
kararını verdi. Hâkim hemen ertesi gün Erzurum’a gönderildi.
Ey vatandaşlar! Bunlara…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Necdet Sezer’den öğrendi Abdullah Gül.
BAŞKAN – Sayın Genç, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bunlara inanmayın. Bakın, Türkiye
karanlık bir rejime giriyor çünkü Anayasa Mahkemesi… Bakın, geçen gün burada
bir kanun çıkardınız, nükleer enerji. Gittiniz, Ruslarla özel sözleşme
yaptınız, anlaşmayı buradan geçirdiniz. Türkiye bu anlaşmayla tam 25 milyar
dolar zarar ediyor. Şimdi, memleket bu kadar soyuluyor. Türkiye’ye ne
getiriyor? Dolayısıyla, bu memlekette hukuk herkese lazım.
HAMZA YERLİKAYA (Sivas) – En çok da sana lazım.
KAMER GENÇ (Devamla) – Değerli vatandaşlar, değerli arkadaşlarım;
şimdi, ne olacak? Televizyonlara devamlı çıkacak Tayyip Erdoğan, bütün kanallar
kendi konuşmalarını verecek ama karşısında kimse konuşmayacak. Birisi şimdi
çıkmış diyor ki: “Bu Anayasa oylaması kabul çıkarsa memurların maaşlarına yüzde
17 zam yapılacak.” Görüyorsunuz, ne gerçek dışı ne yalanlar ne insanları
kandırmak için olaylar atılıyor ortaya. Onun için, bu Anayasa’nın her hâlükârda
referandumda reddedilmesi lazım.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati :
17.59
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
136’ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
536 sıra sayılı Tasarı’nın 12’nci maddesi üzerinde verilen Tunceli
Milletvekili Kamer Genç ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in;
3717 Sayılı Adlî Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve
Tazminat Verilmesi ile 492 sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci
Maddesinin “II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 12 nci maddesinin birinci fıkrasındaki “
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Emin Haluk Ayhan konuşacak efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Taner.
RECEP TANER (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 13’üncü maddesiyle
ilgili vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu madde ile 213
sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 367’nci maddesinin birinci fıkrasında değişiklik
yapılmaktadır. Getirilen yeni düzenlemeyle, yaptıkları inceleme esnasında
muhasebesinde bilmeden sahte evrak veya belge kullananların tespiti hâlinde
durumun ilgili cumhuriyet savcılığına bildirilmesi mecburiyeti getirilmektedir.
Öncelikle…
BAŞKAN – Sayın Taner, biz şu anda 12’nci maddeyi konuşuyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Efendim, Sayın Ayhan’ın konuşması var.
BAŞKAN – Sayın Şandır, bir karışıklık oldu galiba. Ben ikaz
etmedim.
Sayın Taner, müsaade ederseniz -zaten imzanız da yok bu önergede-
Sayın Ayhan’ın konuşması lazımdı, uygun olan oydu ama yaptınız.
Buyurun efendim, Sayın Ayhan’ı çağırayım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Tabii, ben söyledim, “Sayın Emin Haluk
Ayhan konuşacak.” dedim, siz Recep Taner’i çağırdınız efendim.
BAŞKAN – Hayır, farklı madde üzerinde konuşuyor zaten Sayın Taner.
Emin Bey, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu yoğunlukta bu tür
karışıklıklar olabiliyor.
Şimdi, görüşülmekte olan tasarının 12’nci maddesi üzerinde vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değişiklik önergemizin gerekçesi: Elektronik ortamda verilme
zorunluluğu getirilen bildirim ve formlar süresinden sonra düzeltme amacıyla
verilen bildirim ve formlar için ceza kesilmesinin doğru bir uygulama olup
olmadığı tartışmalıdır. Bu konuda bir ceza uygulanacaksa dahi, bazı tekerrür
şartlarının getirilmesi ve ceza tutarının asgari düzeyde tutulması
gerekmektedir. Ayrıca, cezaların caydırıcılığının ve ödenebilir düzeyde
olmasının yaptırımının uygulanabilirliği bakımından da önemi büyüktür.
Şimdi, gerçekten, Sayın Bakan dün burada iç tasarrufların yetersizliğinden bahsetti.
Bunlar önemli meseleler. Gerçekten, bu Parlamentoda kanun yapmak kadar bu
memlekete istihdam sağlayacak yatırımların yapılması için sağlanacak
kaynakların tespiti açısından Parlamentoda görüşülmesi son derece önemli. Biz
bunları görüşmüyoruz, bunları müzakere etmiyoruz, bunlarla ilgili konuşmuyoruz.
Gerçekten, getirilen kanun tasarısı da ne kadarı lüzumlu, ne kadarı gerekli, ne
kadarı gerekli olmayan şeyleri ihtiva ediyor bunları bilmeden sayın vekillerin
burada ilgisini de çekmeyen hususlarda tartışmaya çalışıyoruz. Ama gerçekten
-burada ben de bahsettim- gereksiz bir sürü şeyi burada görüşmek için
zorlanacağınıza, istihdam yaratacak yatırımların kaynağı için tasarrufları
artıracak hususları görüşelim. Kısır çekişmelerle burada kötüyü iyi, iyiyi kötü
gösterecek ifadelerden kaçınmamız lazım. “Bütçe şu kadar arttı ocak-haziranda”
diye ifade kullanıyorsunuz. Haziranda da tablo farklı, ocak-hazirandaki gibi
değil, iş aşağı doğru gitmeye başladı, buna bir bakmamız lazım. Nakit dengesi,
gerçekten baktığınız zaman haziran ayında kötü. İthalde alınan KDV’yi söyledik,
yüzde 40-50’lerdeki artış yüzde 7’lere düşmüş. Bunlar birer sinyal, gelecek
açısından acil tedbir almanız gereken şeyler. Siz burada gerçek gündemle
uğraşmıyorsunuz, önünüze doğru bakmıyorsunuz. Ne olacağını vatandaş sizden
bekliyor.
Bakın Sayın Bakan, bir ülkenin hızlı ekonomik büyüme
gerçekleştirmesi kadar büyümenin istikrarlı hâlde uzun dönemde
sürdürülebilmesiyle ülkenin gelişmişlik düzeyinin korunması ve artırılması yüksek
gelişmişlik seviyesindeki ülkelerle arasındaki farkı kapatması açısından önemli
bir husustur. Yatırım kavramı, ekonomideki yapısal dönüşümü sağlayan ve millî
geliri artıran sermaye stokuna yapılan ilaveleri de ifade etmektedir. Bu
itibarla ekonomik istikrara ulaşma yolunda ve ekonominin yapısında bir
değişiklik yapılması gerektiğinde kullanılacak en önemli politika aracının
yatırımlar olduğu açıktır. Bu bakımdan, yatırımlar ister sermaye stoku olsun
ister beşerî sermaye stokuna yapılsın ekonominin üretim düzeyini artırırlar.
Ekonominin üretim düzeyini artıracak yatırımlar yapılabilmesi için kuşkusuz
kaynak gereksinimine ihtiyaç vardır. Ülkede tasarrufların seviyesinin
yatırımların altında seyretmesi durumunda cari işlemler açığı oluşacak. Bu
durumda, gereksinim duyulan kaynakların dış dünyadan sağlanması gerekecektir.
Cari işlemler açığındaki artışın ülkenin kırılganlığını artıracağı ve ekonomik
istikrarın sağlanması yönünde önemli bir engel oluşturacağı için ülkenin
tasarruf seviyesinin ve yatırımlara ayrılan kaynakların yükseltilmesi,
ekonominin, büyümenin sürdürülebilmesi açısından büyük önem taşımaktadır.
Türkiye'nin karşılaştığı temel makroekonomik problemlerden birisi,
diğer ülkelerle karşılaştırıldığında gözlenen, sizin de ifade ettiğiniz gibi,
yurt içi tasarruf oranlarıdır. Gelin bunları tartışalım. Buraya ne ilave kaynak
koyabiliriz, yatırımlar için ne ilave edebiliriz, gerek beşerî sermaye gerekse
diğer yatırımlara ne kadar kaynak ilave edebiliriz? Biz bunları görüşmüyoruz,
biz çok farklı şeyleri görüşüyoruz.
Bakın “mali kural” dediniz -bir sonraki önergede belki onlara da
değineceğim- sanki sadece Türkiye’yi değil dünyayı kurtaracaktı sizin Mali
Kontrol Kanunu’nuz. Bugün duyduğum kadarıyla,
sanıyorum ondan da vazgeçiyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ayhan, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Şimdi, ondan neden vazgeçiyorsunuz,
bilmiyorum. Sayın Başbakan Yardımcısı bize yukarıda ifade etti “Avrupalılar bile, bunu bu kanun çıktıktan
sonra copyright olmasın diye izninizle belki kullanabilir miyiz
dediler.” dedi. Avrupalıları biz bundan niye mahrum ediyoruz? Gelin, hem bu
memlekete faydası olsun hem Avrupalılar bu mali kuraldan istifade etsin.
Yukarıda iki ayağımızı bir pabuca soktunuz Komisyonda “mali kural” diye diye. Getirdiğiniz mali kuralın formülü de tartışılır.
Gerçi hakeza o orada tartışılmadı, 5’inci maddede böyle şeyler vardı ama.
Şimdi, gerçekten, Hükûmet, gündemine
hâkim değil, ne yaptığını bilmiyor, memleketin ihtiyacını bilmiyor, ekonomik
anlamda hangi kanunun, hangi ihtiyaçların gerekli olduğunu bilmiyor. Siz sadece
burada Anayasa Mahkemesinden dönen hususları revize etseydiniz ve tekrar onlar
dönmeyecek şekilde organize etmiş olsaydınız bile bu memlekete çok hayırlı
hizmetler yapmış olurdunuz.
Ben bu vesileyle yüce heyete tekrar saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.
III.- YOKLAMA
(CHP ve MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Önergenin oylanmasından önce bir yoklama talebi vardır.
Şimdi arkadaşlarımızı tespit edeceğim: Sayın Hamzaçebi,
Sayın Özyürek, Sayın Aslanoğlu,
Sayın Keleş, Sayın Çakır, Sayın Yazar, Sayın Genç, Sayın Öztürk,
Sayın Emek, Sayın Köktürk, Sayın Güner, Sayın Hacaloğlu, Sayın Ağyüz, Sayın
Ünsal, Sayın Kesici, Sayın Yalçın, Sayın Orhan, Sayın Uslu, Sayın Işık, Sayın
Taner.
Sayın milletvekilleri, ismini kaydetmiş olduğumuz arkadaşlar
yoklamaya girmeyeceklerdir.
Yoklama için -toplantı yeter sayısı için- üç dakika süre veriyorum
ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
3.- Gelir Vergisi
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in,
3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve
Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci
Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Kerim Özkul
ve 4 Milletvekilinin, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın,
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/886, 1/838, 2/599, 2/712, 2/727) (S. Sayısı: 536) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 13’üncü madde üzerinde aynı mahiyette iki
önerge vardır, önergeleri birlikte işleme alacağım ve istemleri hâlinde önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in;
3717 sayılı Adlî Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Giden ve
Tazminat Verilmesi ile 492 sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 sayılı Kanunun 152'ncı Maddesinin
“II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 13 üncü
maddesindeki “inceleme sırasında” ibaresinin “vergi incelemesi sırasında”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay Abdülkadir Akcan E.
Haluk Ayhan |
Manisa Afyonkarahisar Denizli |
Recep
Taner Mehmet
Şandır Mustafa
Kalaycı |
Aydın Mersin Konya |
Mehmet
Günal Oktay
Vural |
Antalya İzmir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Gelir Vergisi Kanunu İle Bazı Kanun Ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın
13'üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Harun Öztürk Bülent
Baratalı Halil Ünlütepe |
İzmir İzmir Afyonkarahisar |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Mustafa Özyürek Ahmet Tan |
Malatya İstanbul İstanbul |
Madde 13- 213 sayılı Kanunun 367 nci
maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Yaptıkları vergi incelemeleri sırasında 359 uncu maddede
yazılı suçların işlendiğini tespit eden maliye müfettişleri, hesap uzmanları
ile bunların yardımcıları ve gelirler kontrolörleri ile stajyer gelirler
kontrolörleri tarafından ilgili rapor değerlendirme komisyonunun mütalaasıyla
doğrudan doğruya ve vergi incelemesine yetkili olan diğer memurlar tarafından
ilgili rapor değerlendirme komisyonunun mütalaasıyla vergi dairesi başkanlığı
veya defterdarlık tarafından keyfiyetin Cumhuriyet başsavcılığına bildirilmesi
mecburidir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Vergi inceleme elemanlarının Vergi Usul Kanunu'nun 359 uncu
maddesinde yazılı suçları vergi incelemeleri sırasında tespit etmeleri halinde
Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunmaları uygun olacağından söz
konusu değişiklik önerilmektedir.
BAŞKAN – Sayın Şandır, diğer önergenin de mi gerekçesini okutayım?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Taner konuşacak efendim.
BAŞKAN – Sayın Taner, buyurun.
RECEP TANER (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu’yla ilgili vermiş
olduğumuz 13’üncü maddedeki değişiklik üzerine söz almış bulunmaktayım.
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii ki dün olduğu gibi saat ikiden gece
ikiye kadar on iki saat çalışma olursa, arkasından bu tür aksaklıkların, bu tür
hataların yapılması da doğal hâle gelir.
Biraz önce bahsettiğim gibi, görüşmekte olduğumuz bu madde 213
sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 367’nci maddesinin birinci fıkrasını
düzenlemektedir.
Bu maddenin ne olduğuna baktığımızda da yeni düzenlemeyle inceleme
esnasında muhasebesinde sahte evrak veya belge kullanan insanların cumhuriyet
savcılığına bildirilmeleri istenilmektedir. Geçmişte sahte belge kullanan
insanlarla ilgili, bunu bilerek kullanmaları mecburiyeti varken daha sonradan
bu düzenleme kaldırılmış, sonraki dönemde de sahte belge düzenlemeyle ilgili
ispat yükümlülüğü iddia edenden alınarak sadece raporlara bağlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, böylesine keyfî uygulamaların zirvede
olduğu ve bu yapılan düzenlemenin de yarınlarda ne tür keyfîlikleri ortaya
çıkaracağını bilememekteyiz.
Hükûmet politikalarının
aleyhinde yayın yapan basın kuruluşlarına, bölgesel veya yerel olarak
aleyhlerinde faaliyet gösterdikleri veya muhalif oldukları için haklarında
inceleme başlatılarak susturulan, baskı altına alınanların olduğu bir ortamda,
bu yeni getirilen düzenleme yanlış uygulama yapanların elinde herhâlde çok daha
tehlikeli bir konuma gelecektir.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz 1920’lerden 1980’lere kadar
kalkınma modeli olarak yatırım ve üretim politikalarına önem verirken, 1983
yılından itibaren tüketim ekonomisine geçmiş ve bunun sonucu olarak 1985
yılında başlayan özelleştirme ve yabancılaştırma furyası AKP İktidarı döneminde
tavan yapmış ve özelleştirmeler, maalesef, peşkeş hâlini almıştır.
Özelleştirme uygulamalarının başlatıldığı 1985’ten 2002 dönemine
baktığımızda, 7 milyar 996 milyon dolar olan özelleştirme son sekiz yılda 34,5
milyar dolar seviyelerine çıkmıştır. Bunun neticesinde de
kendi ilim olan Aydın’dan başlarsak, Kuşadası Limanı İsrailliye; İzmir Limanı
Çinliye; PETKİM Azeri ve Ermeni’ye; Türk Telekom ve İETT garajı Araplara; Avea, MNG Bank Lübnanlıya; Eczacıbaşı İlaç Çeklere; DÖKTAŞ
Finliye; İzocam, Başak Sigorta, TEB Bankası,
Denizbank Fransız’a; Oyakbank Hollandalıya; Adabank ve Türkiye Finans Kuveytliye; Süper FM Kanadalıya;
Yeni Rakı, TGRT, Beymen, Garanti Bankası ve Akbank’ın
bir kısmı Amerikalıya; araç muayene ve Demirdöküm
Almanlara; Telsim, Migros, Demirbank İngilizlere;
Alternatif Bank ve Finansbank Yunanlılara gibi liste
devam etmektedir.
Yine bu tabloda, yabancılara toprak satışı adı altında son sekiz
yılda 86 bin yabancıya satılan vatan topraklarımız ile yabancıların eline geçen
bankaların, kredilerini ödeyemedikleri için el koydukları çiftçilerimizin,
üreticilerimizin arazileri de değerlendirmeye tabi tutulmamıştır.
Değerli arkadaşlarım, bunların bir çoğu
siz iktidara gelmeden önce, yani sekiz yıl önce Türk’ün malıydı ama bugün
maalesef elimizden çıkmış durumda.
Değerli milletvekilleri, 2002 yılında 57’nci Cumhuriyet Hükûmetinden görevi devraldığınızdaki gayrisafi yurt içi hasılanın sektörlere göre dağılımına baktığımızda bir başka
ilginç gelişmeyi görmekteyiz. 2002 yılında gayrisafi millî hasılanın
yüzde 12,2’si tarım sektörüne ait iken, bu pay AKP İktidarı döneminde yüzde
6’lara gerilemiştir. Tarım sektörünün payı azalırken, maalesef tarımın
istihdamdaki payı ise hâlâ devam etmektedir.
Tarımsal desteklerde de durum farklı değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Taner.
RECEP TANER (Devamla) – Tarımsal desteklerde de durum aynıdır.
2002 yılında verilen tarım desteklerinin 2009 yılına gelindiğinde rakam olarak
artmasına rağmen tarım kesiminin hakkı alınmış durumda değildir. Bunu, 2002
yılı gayrisafi yurt içi hasıladaki tarımsal
desteklerin payı ile 2009 yılındaki desteklerin payını karşılaştırdığımızda net
bir şekilde görmekteyiz. 2002 yılında gayrisafi yurt içi hasılanın
binde 65’ini alan çiftçimiz için bugün maalesef bu binde 50 civarlarına
düşmüştür. Çiftçimiz sekiz yıldır ürününü aynı veya daha düşük fiyatlardan
değerlendirirken, gübrede, ilaçta, mazotta yüzde 100’lerin üzerinde bir artış
olmuştur.
Ekonomik politikalarınız üreten kesim için maalesef hayırlı
olmamıştır. Dolayısıyla bu yapılacak referandumda üreticiler size cevaplarını
“hayır” oyu olarak vereceklerdir.
Saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Taner.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, karar yeter sayısının
aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN – Evet, birlikte işleme aldığım önergeleri oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Bir dakika süre vereceğim ve elektronik oylama cihazıyla oylama
yapacağım.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.32
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 18.37
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
136’ncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
536 sıra sayılı Tasarı’nın 13’üncü maddesi üzerinde verilen aynı
mahiyetteki iki önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeleri yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Oylama için iki dakikalık süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır,
önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
14’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in; 3717
sayılı Adlî Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve
Tazminat Verilmesi ile 492 sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 sayılı Kanunun 152’nci Maddesinin
“II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 14 üncü
maddesinin birinci fıkrasındaki “veya bir hükmün uygulanma tarzına ilişkin bir
içtihadın değişmiş olması” ibaresinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Erkan
Akçay E. Haluk
Ayhan Mustafa
Kalaycı |
Manisa Denizli Konya |
Mehmet Günal Abdülkadir Akcan Mehmet
Şandır |
Antalya Afyonkarahisar Mersin |
Oktay
Vural |
İzmir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Çerçeve
14’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Harun Öztürk Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Mustafa Özyürek |
İzmir Malatya İstanbul |
Halil Ünlütepe Bülent
Baratalı Mehmet Ali
Susam |
Afyonkarahisar
İzmir İzmir |
“Madde 14- 213 sayılı Kanunun 369 uncu maddesi başlığı ile
birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Yanılma ve görüş değişikliği:
Madde 369- Yetkili makamların mükellefin kendisine yazı ile yanlış
izahat vermiş olmaları veya bir hükmün uygulanma tarzına ilişkin bir içtihadın
değişmiş olması halinde vergi cezası kesilmez ve gecikme faizi hesaplanmaz.
Bir hükmün uygulanma tarzı hususunda yetkili makamların genel
tebliğ veya sirkülerde değişiklik yapmak suretiyle görüş ve kanaatini
değiştirmesi halinde, görüş değişikliğine ilişkin tebliğ ve sirkülerler, geriye
doğru da hüküm ifade etmek üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girerler.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe…
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde ile VUK'nun “yanılma” başlıklı 369
uncu maddesi değiştirilerek, yetkili makamların genel tebliğ veya sirkülerde
yer alan görüş ve kanaati değiştirmesi durumunda, değişikliğin geriye
yürümeyeceği hükme bağlanmaktadır. Değiştirilen genel tebliğ ve sirkülerler
çerçevesinde önceden mükelleflere fazladan ödettirilen vergilerin
düzeltilmesinin kabul edilmemesi mükelleflerin vergi idaresine olan güvenini
zayıflatacaktır.
Maddede yargı kararları üzerine iptal edilen tebliğ ve
sirkülerlerle ilgili olarak geriye yürütmenin mümkün olacağı ifade
edilmektedir. Bu hüküm olmasa da yargı kararları üzerine zaten bu şekilde
hareket etme zorunluluğu vardır. Bu nedenle söz konusu hüküm, malumun ilanından
başka bir anlam taşımamaktadır. İşbu değişiklik önergesi bu sakıncaları ortadan
kaldırmak üzere verilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in;
3717 sayılı Adlî Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve
Tazminat Verilmesi ile 492 sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 sayılı Kanunun 152’nci Maddesinin
“II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 14 üncü
maddesinin birinci fıkrasındaki “veya
bir hükmün uygulanması tarzına ilişkin bir içtihadın değişmiş olması”
ibaresinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Ayhan, buyurun.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun tasarısının 14’üncü maddesi üzerine verdiğimiz
değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değişiklik önergemizin gerekçesi: Madde metninden çıkartılmasını
istediğimiz ifade uygulanabilir bir hüküm değildir, bu ifade mevcut kanun
metninde yer almaktadır ancak içtihat ile ne kastedildiği açık değildir.
İçtihat ile içtihadın birleştirilmesi kararı kastediliyorsa bu kararlar idareyi
bağlayacağından hiçbir şekilde yasada yer almasına gerek yoktur; diğer
taraftan, bu kararlar dışında kalan diğer kararlar kastedilmişse, yine bu
kararların özelge gibi değerlendirilmesi hukuken
mümkün değildir.
Şimdi, biraz önceki önerge üzerine konuşurken iç tasarrufların
yetersizliğinden bahsettik, bunun önemli bir mesele olduğunu, Sayın Bakan da,
dün, bunu görüşürken, çok önemli bir husus olduğunu ifade etti. Bu nedenle,
gerçekten bu konunun üzerinde durulmasının devamının gerektiğine inanıyorum. Bu
konudaki değerlendirmelerimi biraz daha sürdürmek istiyorum. Bunları kayda
geçsin diye de söylüyorum.
Gerçekten 2001 krizini takip eden dönemde değişime uğrayan
tasarruflar… Artık özel sektör tasarruf oranları düşmüş iç tasarruflarda, kamu
tasarrufları artmaya başlamış. Bu gelişmede özel kesim tüketim talebinin etkisi
olduğu kadar, kamu sektöründe benimsenen yüksek faiz dışı fazla politikası
neticesinde artan tasarruflar da etkili olmuştur.
2002 yılında negatif yüzde 4,8 olan kamu kesimi tasarruflarının
yurt içi hasıla içindeki payı 2005 yılından itibaren
pozitife geçmiş, 2008 yılının son çeyreğinden itibaren hissedilen ekonomik kriz
ile 2009 yılında kamu sektörü tasarrufları dört yıl sonra tekrar, maalesef,
negatife dönmüştür ve kamu tasarruflarının yurt içi hasıla içindeki payı
negatif olmuştur.
Bununla birlikte kamu kesimi tasarruf açığının yurt içi hasıla içindeki payı 2002 yılında 9,8 seviyesinden 2009
yılında ancak 2,9 puan azalabilmiş ve yüzde 6,9 olmuştur. Bu, istikrarın yok
olduğu anlamına gelir.
Kamu kesimi tasarruflarında bu gelişmeler gözlenirken özel sektör
tasarruflarının yurt içi hasıla içindeki payında
2002-2009 döneminde ciddi düşüş kaydedilmiştir. 2002 yılında yüzde 23,4’ü, yurt
içi hasılanın, tasarruf olan özel sektör 2009 yılına
gelindiğinde yüzde 16,8 civarında tasarruf edecektir. Bununla birlikte,
Türkiye’de uzun yıllardır tasarruf fazlası vermekte olan özel kesim 2005
yılından itibaren tasarruf açığı vermeye başlamış, 2008 yılına gelindiğinde
özel sektör tasarruf açığının yurt içi hasıla içindeki
payı yüzde 2,7’ye yükselmiştir. Özel tasarruflardaki bozulmanın kamu
tasarruflarındaki düzelmeden daha fazla olması neticesinde genel olarak
ekonominin dış tasarruflara olan ihtiyacında bir azalma gözlenmemiş, aksine dış
tasarruflara olan ihtiyaç artmıştır; bir anlamda, dış kaynaklar, artık özel
sektör tasarruf açıklarını finanse etmek için kullanılır hâle gelmiştir.
Seçilmiş bazı ülkelerde tasarruf oranlarının millî gelir içindeki paylarıyla da
-gerek birçok gelişmiş ülke gerekse gelişmekte olan ülkelerle-
karşılaştırıldığında Türkiye'nin tasarruf oranları oldukça düşük bir seviyede
bulunmaktadır. Kriz sonrası dönemde izlenen programla bütçe açıkları hızla
aşağıya çekilmeye… Maliye politikası alanında yüksek faizle dış fazla verilmesi
uygulaması kamu gelirlerinin artırılması yoluyla değil, daha çok harcamaların
kısılması yoluyla sağlanmış, kapsamlı bir vergi reformu ortaya konulamadığı
için faiz dışı fazla hedefine ulaşılması hedefi özellikle yatırım
harcamalarının kısılmasıyla sürdürülebilmiştir.
Vergi gelirleriyle kamu sabit sermaye yatırımlarının yurt içi hasıla içindeki paylarında son sekiz yılda bir artış
kaydedilememiş, aksine az da olsa bir düşüş gözlenmiştir. 2002 yılında yurt içi
hasılanın yüzde 17,1’i oranında bir vergi geliri olan Türk ekonomisinin 2009
yılına gelindiğinde vergi gelirinin yurt içi hasıla
içindeki payında önemli bir değişiklik olmamıştır.
Kamu yatırımlarındaki fiziki, sosyal, imalat sektörü ve diğer alt
başlıklar toplulaştırılıp incelendiğinde ise göze çarpan, kamunun sosyal ve
fiziki altyapı yatırımlarında gözlenen düşüştür, maalesef hadise böyledir.
Ülkenin fiziksel ve sosyal altyapısının yenilenmesinin ve geliştirilmesinin
taşıdığı büyük önem düşünüldüğünde, kamunun bu yatırımlardaki önemi göz önüne
alındığında…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Ayhan.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum.
…son dönemde kamu yatırımlarının yurt içi hasıla
içindeki payında kaydedilen düşüşün ekonominin büyüme potansiyelini olumsuz
etkilemesi kaçınılmazdır.
Şimdi, bunları sürdürmek, ileriki önergelerde de devam ettirmek
mümkün olacak. Yalnız, ifade etmek istediğim bir şey var. Şu,
Maliye Bakanlığının yayını. “2009 yılı Mahallî İdareler Mali
İstatistikler Bülteni” Mayıs 2010’da yayınlanmış.
Şimdi, bunun içine baktığınız zaman, toplam mahallî idareler
yükümlülüklerinin 2006 yılında 30,9 milyar TL’den 2009 yılında 51,2 milyar
TL’ye yükseldiğini görüyoruz. Artış yüzde 66. Belediyeler ise aynı dönemde
artış yüzde 70. Belediyelerin bütçe emanetlerindeki artış yüzde 96.
belediyelerin bağlı idarelerinde yükümlülük artışı, il özel idarelerinin
yükümlülük artışı yüzde 70.
Şimdi, bunları düşündüğünüz zaman önümüzdeki seçimlerde siz bu
tablonun ne hâle geleceğini biliyor musunuz? Mali kuraldaki vazgeçmenizin
sebebi bu mu Sayın Bakan, bunu öğrenmek istedim, kamuoyuna bunu ifade etmek
istedim.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
15’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın
15’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Harun Öztürk Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Mustafa Özyürek |
İzmir Malatya İstanbul |
Bülent
Baratalı Halil Ünlütepe Yaşar
Ağyüz |
İzmir Afyonkarahisar Gaziantep |
Madde 15 - 213 sayılı Kanunun 413 üncü maddesi başlığı ile
birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Mükelleflerin izahat talebi:
Madde 413 - Mükellefler, Gelir İdaresi Başkanlığından veya bu
hususta yetkili kıldığı makamlardan, vergi durumları ve vergi uygulaması
bakımından müphem ve tereddüdü mucip gördükleri hususlar hakkında yazı ile
izahat isteyebilir.
Gelir İdaresi Başkanlığı, kendisinden istenecek izahatı özelge ile cevaplandırabileceği gibi, aynı durumda olan tüm
mükellefler bakımından uygulamaya yön vermek ve açıklık getirmek üzere sirküler
de yayımlayabilir.
Sirküler ve vergi mahremiyetine ilişkin hükümler gözönünde bulundurulmak şartıyla özelgeler,
Gelir İdaresi Başkanlığınca internet ortamında yayımlanır.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye
Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle belirlenir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in;
3717 sayılı Adlî Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve
Tazminat Verilmesi ile 492 sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 sayılı Kanunun 152'nci Maddesinin
“11-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 15 inci
maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun
413 üncü maddesine aşağıdaki iki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay Abdülkadir Akcan E.
Haluk Ayhan |
Manisa Afyonkarahisar Denizli |
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Şandır Mehmet Günal |
Konya Mersin Antalya |
Oktay
Vural |
İzmir
|
“Sirküler ve vergi mahremiyetine ilişkin hükümler göz önünde
bulundurulmak şartıyla özelgeler, Gelir İdaresi
Başkanlığınca internet ortamında yayımlanabilir.”
“Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye
Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle belirlenir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet…
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarının 15’inci maddesi üzerine verdiğimiz önerge hakkında söz aldım.
Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Vergi Usul Kanunu’nun 413’üncü maddesine göre mükellefler Maliye
Bakanlığından veya Maliye Bakanlığının yetkili kıldığı makamlar tarafından,
vergi durumları ve vergi uygulaması bakımından açık olmayan ve mükelleflerin
tereddütlü gördükleri hususlar hakkında izahat isteyebilmektedirler. Aynı
maddenin ikinci fıkrasına göre de yetkili makamlar da açıklama istenen
konularda mükelleflere yazılı açıklama vermek zorundadırlar. Bu yazılı
açıklamaların uygulamadaki adı mukteza veya özelgedir.
Aynı konuda açıklama talebi birden fazlaysa bu konuda “sirküler” adı verilen
metinlerle ortak açıklama da yapılabilmektedir. Bu tasarının 15’inci maddesiyle
özelgelerin yayınlanması öngörülmektedir. Böylelikle
vergi incelemelerinde yayınlanan bu özelgeler dikkate
alınarak özelgelerin tamamı vergi hukukunun asli
kaynağına dönüştürülmektedir. Bu durumda özelgeler icrai işlem olacağından yargı organlarında iptal talebiyle
de dava açılabilecek düzenleyici bir işlem hüviyetine kavuşmaktadır. Bu durum
ayrı bir hukuksal süreç başlatacaktır. Düzenleyici işlem niteliğine bürünen özelgelerin değiştirilmesi hâlinde ise yine ayrı bir
hukuksal sonuç ortaya çıkacaktır. Özellikle kişinin lehine yapılan
değişikliklerde cezanın ortadan kalkması hâlinde lehe olan hüküm
uygulanacağından geçmişe dönük etki de yaratabilecektir.
Gelir İdaresi Başkanlığına verilecek özelge
talebine belli bir süre içerisinde veya söz konusu özelgeye
konu olan verginin beyan dönemi içinde cevap verilme zorunluluğu getirilmesi
yerinde olacaktır. Ayrıca, çıkarılacak yönetmelikle özelge
talebinin Dilekçe Kanunu ve Bilgi Edinme Kanunu ile de ilgisinin kurulması
gerekmektedir. Mevzuatın yeterince açık olmamasından, mükelleflerin mevzuata
yeterince nüfuz edememesinden veya vergi idaresinin görüş değiştirme
ihtimalinden dolayı mükellefler bilgi edinme çerçevesinde görüş
istemektedirler. Taşrada yıllardır mükelleflere özelgeler
verilmektedir. Taşra birimleri bu konuda birikimli bir hâle gelmiştir. Bu
imkânın taşradan alınarak merkezde oluşturulacak komisyona verilmesi,
komisyonun kapasitesini çok aşan özelge talebi
yığılmasına yol açacaktır. Bize göre komisyon sadece sirküler hazırlamalıdır.
Değerli milletvekilleri, özelge ve
sirküler müessesesi, vergi hukuku bakımından yıllardır tartışılan ve eleştiri
konusu olan bir husustur. Aslında özelge ve sirküler
müessesesini özünde doğru bulmadığımızı ifade etmek istiyorum. Bu konuda tebliğ
çıkarmanın yeterli olması gerekir ancak maalesef yeterli olmuyor. Burada, Vergi
Usul Kanunu’nun 413’üncü maddesinde belirtildiği şekilde, özelge
ve sirküler yoluyla vergi uygulamaları bakımından açık olmayan hususları izah
etmek ve tereddütleri gidermek başkadır, idarenin bir yasa koyucu gibi hareket
ederek vergi koyma veya vergi kaldırma anlamına gelecek tasarrufta bulunması
başkadır. Arada kıldan ince, kılıçtan keskin bir nüans
vardır. Bu konuda maalesef, zaman zaman bu ince sınır
aşılmaktadır. O yüzden, bu tasarının 15’inci maddesinde öngörülen yönetmelikte,
belirttiğimiz bu hususların özenle, ayrıntılı bir şekilde düzenlenmesi
gerekmektedir. Özelge ve sirkülerin sınırlarını
alabildiğince daraltmak gerekir.
Değerli milletvekilleri, eskiden vergi herkesin vermesi
gereken, vermezse zorla alınması gereken bir kamu geliriydi ancak günümüzde, devletlerin
ekonomi anlayışlarıyla insan hakları ve hukuk devleti anlayışları gereğince ve
bu değişimler sonunda da devletler vergi toplamada da mükellefi çoğu zaman
karşısına alarak vergi toplamak yerine, mükellefle birlikte vergi toplamayı
yani gönüllü uyumu esas alan sistemlerle vergi toplamanın avantajlarını kabul
etmişlerdir. Bu yeni anlayışın özünü ise
önceliği mükellefe vermek ve onun haklarına saygı göstermek oluşturmaktadır.
Mükelleflerin talepleri basittir: Şeffaflık, doğru ve adaletli uygulama, haklarına
saygı gösterilmesi gibi temel noktalara dayanmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu maksatla pek çok devlet, mükelleflerin haklarını, mükellef hakları
bildirgesi veya mükellef hakları imtiyazı şeklinde kabul etmiştir. Kabul edilen
mükellef hakları incelendiğinde, bu hakların genel ve özel haklar biçiminde
oluştuğu görülmektedir. Genel haklar genel yasalarda topluca vurgulanmakta,
özel haklar da vergi müesseselerinde ve özel vergi kanunlarında yer almaktadır.
Ülkemizde de Gelir İdaresinin web sayfasına mükellef hakları bildirgesi
konulmuştur ancak bu uygulama bir anlam taşımamaktadır maalesef. Çünkü bir
hukuk belgesi değildir ve hak ihdas etmemektedir. Dolayısıyla bu bildirge
idare, mükellef ve yargı nezdinde hayata geçememiştir.
Düşüncelerimi bu şekilde ifade ediyor, önergemizin kabulünü
diliyorum. Muhterem heyetinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 15’inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Harun
Öztürk (İzmir) ve arkadaşları
Madde 15 - 213 sayılı Kanunun 413 üncü maddesi başlığı ile
birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Mükelleflerin izahat talebi:
Madde 413 - Mükellefler, Gelir İdaresi Başkanlığından veya bu
hususta yetkili kıldığı makamlardan, vergi durumları ve vergi uygulaması
bakımından müphem ve tereddüdü mucip gördükleri hususlar hakkında yazı ile
izahat isteyebilir.
Gelir İdaresi Başkanlığı, kendisinden istenecek izahatı özelge ile cevaplandırabileceği gibi, aynı durumda olan tüm
mükellefler bakımından uygulamaya yön vermek ve açıklık getirmek üzere sirküler
de yayımlayabilir.
Sirküler ve vergi mahremiyetine ilişkin hükümler gözönünde bulundurulmak şartıyla özelgeler,
Gelir İdaresi Başkanlığınca internet ortamında yayımlanır.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye
Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle belirlenir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçe...
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Ağyüz.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Ağyüz. (CHP
sıralarından alkışlar)
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
536 sıra sayılı Yasa’nın çerçeve 15’inci maddesi üzerinde verdiğimiz önerge
hakkında CHP Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, mükelleflerin izahat talebi istemini, sirküler
ve özelgelerin nasıl verileceğini, çerçeve madde
değişiklikle kurala bağlıyor. Bize göre değişikliğe uğramaması gereken bir
madde. Bu maddenin tasarıdan çıkarılması önerimiz vardı.
Tabii, önemli bir yasa görüşüyoruz başlığına bakınca. Komisyona
gelirken 16 kanunda değişiklik yapıyor, Komisyonda 17 kanunda daha değişiklik
yapılması öneriliyor ve şu anda 63 madde, 6 tane geçici maddeyle karşı
karşıyayız. Ne yok ki! Millî Piyango var, Toplu Konut var, belediyeler var,
içinde ne ararsan var ama ne hikmetse ekonomi yok değerli arkadaşlar.
Şimdi, böyle bir yasayı görüşürken başlığına bakınca ciddi,
Parlamentoya bakınca ciddiyetsiz. Arkadaşlar,
yasaları iktidar partisi çıkarmaya çalışır. Muhalefet eleştirir, gerektiğinde
destek olur, gerektiğinde olumsuz oy vererek engellemeye çalışır. Bu doğaldır
ama yarım saattir izliyorum, üç tane karar yeter sayısı istendi, üç tanede de
yoksunuz arkadaşlar. Aldığınız oyu hak etmediğiniz gibi aldığınız maaşı da hak
etmiyorsunuz. Allah’tan korkun, bari maaşı hak edin! Hak etmediğiniz maaşı da
bir hayır derneğine bağışlayın değerli arkadaşlar.
Şimdi, bu çoğunluk baskısıyla komisyonlardan geçen yasa burada da
yeterli şekilde işlenmiyor, incelenmiyor, incelense bile zaten dinleyen yok.
Peki, Türkiye'nin gündemi bu yasal değişiklikler mi? Hayır, bunlar
değil. Esnaf sizden izahat istemiyor. Esnaf, şu yayınladığınız Değişim,
Dönüşüm, Destek Programı’ndaki vaatlerinizi istiyor. Bunun hangisi yerine
geldi? Maliye Bakanlığına bakın, “Basit usulden gerçek usule geçen esnaf için
imkân sağlanacak.” diye madde var. Yerine geldi mi? Hayır, değerli arkadaşlar.
Peki, bugün 4 kişilik ailenin açlık sınırı 818 lira, yoksulluk
sınırı 2.664 lira. Mutfakta enflasyon, son on iki aylık artış yüzde 11,54. Bir
günlük çalışma karşılığı 1 kilo et etmiyor ama biz büyümeden bahsediyoruz.
Emekli diyor ki: “Büyüdü isek benim cebimde para niye eksiliyor, para niye
artmıyor? Cebim delik de değil.” Ama siz diyorsunuz ki: “Refah var.” Bakkal, esnaf
diyor ki: “Ben krediyle geçiniyorum, borcumu kredi alarak ödüyorum, artık
tahammülüm kalmadı.” Ama siz diyorsunuz ki: “Gelişme var.” Şimdi esnafın,
tüccarın, küçük esnafın, KOBİ’lerin vergi ödeyecek gücü kalmadı ki Maliyenin
önünden geçsin, Maliyenin içine girsin de izahat alsın. Siz bunları
görmezlikten geliyorsunuz. Bunlarla uğraşacağınıza… Mesela, miktarına ve
önemine bakılmaksızın vergi daireleri tarafından bankalara gönderilen e-haciz
uygulamalarıyla vergi mükelleflerini canından bıktırdık. Yani bu insanları bu
kadar zorlukla karşılaştırmaya bizim hakkımız yok ki.
Seçim bölgem Gaziantep’te vergi matrahını artırmaları için vergi denetmenleri tarafından baskı yapılıyor. Bu yanlış bir
uygulamadır. Bizim esnafın üzerindeki, yatırımcının üzerindeki vergi yüklerini
azaltmamız gerekirken maalesef yeni düzenlemelerle bunu daha çok artırıyoruz.
Değerli arkadaşlar, TOKİ’nin bu yasa
içerisinde ne işi var? TOKİ’ye niye bu kadar yetkiler
veriyoruz? Bugün, ülkemizde ekonomi ön plandayken, terörle beraber yarışırken
biz ekonomiye niye ağırlık vermiyoruz?
İşsizlik yüzde 12, genç işsizde yüzde 22. Yoksulluk sıralamasında
104 ülke arasında 70’inci sıradasınız değerli arkadaşlarım. Bunun övünülecek ne
yanı var?
Çıkıyor, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı “Emeklilere bir maaş promosyon vereceğim.” diyor. Bankalar diyor ki: “Olmaz bu,
yakışmaz, beceremeyiz bunu.” Ama ısrar ediyor ve veremiyor. Şimdi, emeklilere
siz ne diyeceksiniz? Emeklilerin niye intibak yasasını çıkarmıyorsunuz? Asgari
ücretlilerin niye vergi dışı kalmasını sağlamıyorsunuz? Çiftçilerin elektrik
borcu var, faizi altında inim inim inliyor. Bunları
niye düzenlemiyorsunuz? Yazık, günah değil mi bu insanlara? Küçük esnaf AVM’lerin baskısı altında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ağyüz, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun.
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Hani alışveriş merkezlerini düzenleyen
yasayı çıkaracaktınız? Bakınız, üçüncü yılınız bitiyor, Parlamentonun üç yılı
bitiyor, bir yıl ya kaldı ya kalmadı. Gene bu yasaları çıkarmayacaksınız,
esnafı perişan etmeye devam edeceksiniz, emekliyi perişan etmeye devam
edeceksiniz.
Bugün Sayın Başbakanı televizyonda izliyorum. Sayın Başbakan,
söylenmesi gereken şeyleri söylemiyor ama Anayasa paketini öyle bir allayıp
pulladı ki sanki Anayasa paketi Türkiye’de bolluk yaratacak, sanki Anayasa
paketi emeklilerin intibak yasasının önünü açacak, sanki intibak yasası
memurlara toplu sözleşme, grev hakkı verecek, sanki Anayasa işsizliği
önleyecek, sanki Anayasa özürlüleri çözecek! Bunlar zaten elinizde var. İntibak
yasasını çıkarmak için Anayasa paketine gerek var mı? Memurlara zam yapmak için
Anayasa paketine gerek var mı? Özürlüleri işe almak için Anayasa paketine gerek
var mı?
Atma Recep, din kardeşiyiz. Üç yıldır bu ülkede toplum yararına…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) - …hiçbir şey yapmadınız ve toplumun tüm
kesimini yoğun bakıma tıktınız. O nedenle bu yasa gerçekçi bir yasa değildir.
BAŞKAN – Sayın Ağyüz, teşekkür ediyorum.
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Bu önergeye destek olmanızı diliyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
16’ncı madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 16 ncı maddesinde yer alan “31.12.2012” ibaresinin “31.12.2011”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay Abdülkadir Akcan Emin
Haluk Ayhan |
Manisa Afyonkarahisar Denizli |
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Şandır Mehmet Günal |
Konya Mersin Antalya |
Oktay
Vural |
İzmir
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 16’ncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Harun Öztürk Bülent
Baratalı Tayfur
Süner |
İzmir İzmir Antalya |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Mehmet Akif Hamzaçebi
Mustafa Özyürek |
Malatya Trabzon İstanbul |
Madde 16 – 213 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“Geçici Madde 28 – 1/1/2005 tarihinden
önceki dönemlere ilişkin olarak, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce
matrah takdiri için takdir komisyonuna sevk edilmiş olup, komisyonca takdir
edilen matrah üzerinden 31/12/2010 tarihine kadar tarh ve tebliğ edilmeyen
vergiler zamanaşımına uğrar. Bu hüküm, 374 üncü maddede yer alan ceza kesmede
zamanaşımı açısından da uygulanır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; aslında, bu önerge vesilesiyle huzurunuza geldim ama gerçekte
konuşma isteğinde değildim. Ancak, biraz önce kabul edilen madde, Gelir
İdaresinde, görünüşte iyi gibi gözüken ancak uygulamada olağanüstü sorunlara
yol açabilecek olan, mükellefin talebinin karşılanmasını olağanüstü ölçüde uzun
sürelere yayabilecek olan bir düzenlemeyi içeriyor.
Biraz önce kabul edilen madde şudur: Bir mükellef, vergi
kanunlarının uygulanmasıyla ilgili olarak herhangi bir konuda tereddüde düşmüş
ve Gelir İdaresinden görüş istemiş ise Gelir İdaresi oturacak, eğer o kanun
maddesiyle ilgili olarak ilk defa talep edilen bir görüş ise bu, örneğin
İstanbul Vergi Dairesinden talep edilen bir görüş ise bu, İstanbul Vergi
Dairesi bu talebi merkeze intikal ettirecek. Merkezde, daire başkanlığı veya daha üstü görevlerde bulunan
kişilerden oluşan, en az 3 kişiden oluşan bir komisyon kurulacak. Yani, daire
başkanlarının altında grup başkanları var, onlar da değil, en az 3 daire
başkanından oluşan bir komisyon olacak. Bu komisyon oturacak, konuyu
değerlendirecek, bir görüş verecek, bu görüşü İstanbul Vergi Dairesi
Başkanlığına intikal ettirecek, İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı da bu görüşü
mükellefe bildirecek.
Değerli arkadaşlar, bu olağanüstü bir süreç. 80’li yıllardan
itibaren, Gelir İdaresinde taşra teşkilatının güçlendirilmesi yönünde bir
eğilim vardır. Çok nitelikli kadrolar vardır taşra teşkilatında. Ben o
kadrolarda görev yaptım, o teşkilatta, taşrada görev yaptım. Buraya o kadar
nitelikli elemanları koyup ondan sonra bu elemanlara çok basit bir konuda özelge veya mukteza vermek konusunda bir yetki
tanımıyorsanız, her şeyi merkezîleştiriyorsanız bu idarenin çalışması mümkün
değildir, süratli çalışması mümkün değildir. Bu maddenin arkasında taşradaki
kadrolara güvensizlik vardır. Bunu doğru bulmuyorum. Gelir İdaresi geriye
gidiyor.
Dün Sayın Maliye Bakanı bütçe uygulama sonuçlarını açıkladı,
başarılı olduğunu ifade ettiler. Oraya girmiyorum yani başarılıydı, değildi
değil ama Gelir İdaresinin performansında iyi bir tablo olduğu gözüküyor ilk
altı ayda. Yani bütçenin harcama tarafındaki bozulmayı belki bir nebze düzelten
performans gelir tarafında. Gelir İdaresini gerçekten vergi performansı
nedeniyle kutlamak gerekir. Uzun yıllardır Gelir İdaresi bu şekilde çalışır. Hükûmetlerin övündüğü bütün ekonomik program başarılarının
gerisinde Gelir İdarelerinin başarıları vardır. Zaman tanımadan, mesai kavramı
tanımadan, hiçbir tehdide, şantaja boyun eğmeden, fedakârca çalışan kadrolar, hükûmetlerin övündüğü o ekonomik başarıların arkasındaki
gerçek başarıyı yaratan insanlardır. Bunlar nitelikli insanlardır aynı zamanda.
Bu insanlardan çok basit konularda bile bir özelge
verme yetkisini esirgeyip bunu merkeze çekerseniz, merkezde de daire başkanına
güvenmeyip en az 3 kişiden oluşan bir komisyon kurarsanız bu çalışma anlayışını
sorgulamak gerekir diye düşünüyorum. Yazıktır.
Maddede teknik problem de var. Şimdi, özelgeyi
ne için ister mükellef? Madde yazıyor, diyor ki: “Vergi kanunlarının
uygulanmasında tereddüt edilen hususlarda mükellefler özelge
ister.” Açıklama istiyor, açıklama, “Bana açıkla.” diyor. Madde de ona göre
düzenlenmiş ama daha sonra “Bunun adı ‘sirküler’ olur ise bu, uygulamaya yön
vermek içindir.” diyor, uygulamaya yön veren yani düzenleyici bir idari işlem
niteliğine büründürüyor onu. Her ikisi de açıklamadır aslında. Onu düzenleyici
idari işlem seviyesine çıkarıyorsanız, o zaman özelgeyi
de aynı kapsamda mütalaa etmeniz gerekir. Yani özelge
verirseniz mükellefe, bunun adı “ona açıklama” ama “Birden çok kişide bu sorun
olabilir, bunu bir kişiye yönelik özelgeye
dönüştürmeyelim, sirkülere dönüştürelim, genel olsun.” derseniz bunun adı
“düzenleyici idari işlem”, “açıklama” değil. Bu olmaz.
Ayrıca, mademki siz özelgeyi en az 3
kişiden, en az 3 daire başkanından oluşan bir komisyona verdiriyorsanız, geri
dönüp 9’uncu maddede rapor değerlendirme komisyonlarının neden özelgelere uygun rapor yazılıp yazılmadığını aramak zorunda
olmadığını açıklamalısınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – O zaman, özelgeye
aykırı rapor da yazılamamalı çünkü özelge artık taşrada
sizin güvenmediğiniz İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığındaki Vergi Dairesi
Başkanının veya Başkan Yardımcısının veya oradaki grup başkanının verdiği bir
görüş değil, en az 3 daire başkanından oluşan bir komisyonun verdiği görüş.
Genel tebliğde bile siz “en az 3 daire başkanı” demiyorsunuz. 3 daire başkanı
değil, 1 grup başkanı, 1 daire başkanı. O silsile içinde Resmî Gazete’ye giden
bir metin de istemiyorsunuz.
Yani o silsilede imzası olan herkes vergi konularına nüfuz
edebiliyor mu? Nüfuz edecek arkadaşlar mı? Edemeyebilir. İhtisası vergi
değildir -o arkadaşları herhangi bir şekilde eleştiri konusu yapmak için
söylemiyorum- uzmanlığı değildir. Sayın Bakan özelgeyi
imzalarken, genel tebliği Resmî Gazete’ye gönderirken vakti olmayabilir,
giremeyebilir konuya.
Sistem yanlıştır, sistem taşraya güvensizlik taşımaktadır. Bu
güvensizlik mükellefi süründürme sonucunu yaratacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bitiriyorum.
Çok basit bir konuda, örneğin “Defterikebir Vergi Usul Kanunu’na
göre tasdike tabi midir?” diye mükellef sordu. Bu sorunun cevabı çok basittir.
Genellikle de bu sorulmaz. Tek tük sorar ama mükellefler. Belki sorabilir. Veya
“Ücretler gelir vergisine tabi midir?” Evet, ilk defa verilecek bir görüş
olduğu için, İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı bunu Gelir İdaresi Başkanlığına
intikal ettirecek, Başkan 3 tane daire başkanından oluşan bir komisyon kuracak,
komisyon görüş verecek “Ücret gelirleri gelir vergisine tabidir.” diyecek. Bu
görüş İstanbul’a gidecek, İstanbul da bunu mükelleflere duyuracak. Ondan sonra
ücret gelirlerinin gelir vergisine tabi olması konusunda bir özerk alan edinmiş
olacak. Kutluyorum sizi!
Sözlerimi burada bitiriyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Başkan – Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 16 ncı maddesinde yer alan “31.12.2012” ibaresinin
“31.12.2011” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Siz mi konuşacaksınız Emin Bey?
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının
16’ncı maddesi üzerindeki değişiklik önergesi üzerinde söz aldım. Bu vesileyle
yüce heyetinizi selamlıyorum.
Değişiklik önergemizde -destek istiyorum- gerekçemiz, 1 Ocak 2005
tarihinden önceki dönemlere ilişkin olarak takdir komisyonuna sevk edilen
vergilerin bir an önce takdir işlemlerinin yapılması, kamu alacağı ve
mükellefin bir an önce takdiri görmesi bakımından önemlidir. Gelir İdaresinin
teşkilat ve personel kapasitesi de bu süre içinde takdirleri
gerçekleştirebilecek durumdadır.
Şimdi, bugün burada kanun tasarısının aciliyeti
olmadığını, hukuken yerine getirilmesi ve düzenlenmesi lazım gelen bazı
hususlar için gerekli olduğu, bunun dışında ilgili ilgisiz, aciliyeti
olan olmayan hususların bir sepete konulduğu şeklinde görüşmenin devam ettiğini
de görüyoruz. Komisyonda biz bunları ifade ettik, komisyondan sonra görüşüldü
ama burada da aynı şekilde Hükûmet bunları
sürdürmekte ısrar ediyor fakat Sayın Bakanım, ülkenin gerçek gündemi…
Söylemekten, ifade etmekten üzüntü duyuyorum ama siz iyi bir disiplin ve eğitim
almış bir insansınız, bunu ilk Maliye Bakanı olduğunuzda gösterdiniz ancak bu Hükûmet sizi de çok zora soktu, söylediklerinizi inkâr eder
hâle getirdi. Zaman zaman da sinirli hâle
geliyorsunuz ve söylüyorsunuz ki “Yapmak zorundayım.” Bazen de itiraf
ediyorsunuz samimi olarak. Bu kolay bir şey değil. Bizim sevdiğimiz bir Sayın
Bakana da burada bu sözleri söylemek gerçekten bizim için de zor bir iş. Bu, Hükûmetin hem kendisini hem grubunu hem Bakanını hem de
ülkeyi ne hâle getirdiğini göstermesi açısından gerçekten önemli.
Şimdi, şunu biraz önce konuştuk: Mali Kural Kanunu Tasarısı. Bunu
Sayın Başbakan Yardımcısı geldi, orada bizim -biraz önce de söyledim- iki
ayağımızı bir pabuca soktu “Mutlaka geçmesi gerekli.” dedi, büyük tartışmalar
oldu vesaire, geçti. Toronto’ya gitmeden önce mutlaka çıkması gerektiğini
söylediler. Neyse… Biraz bu derecelendirme kuruluşları bizim notumuzu artırsın,
Avrupa’daki problemlerden dolayı sıkıntıya düşmeyelim diye düşünüldü.
Bakın, bundan vazgeçmekle bir kere kendinizi kandırdınız, bizleri
kandırdınız, Komisyondakileri kandırdınız, buradaki sayın milletvekillerini
kandırdınız, buna ilave Türk milletini kandırdınız, Avrupa’yı kandırdınız,
G20’de Toronto’da herkesi kandırdınız. Bunları siz söylediniz. Şimdi, bunun
madem bu kadar gereği yoktu, bunları niye söylediniz?
Bakın, siz bu hadiseyi gerçekleştirmemekle millete ne zulüm
ediyorsunuz: Mali kuralın uygulanmamasıyla kamu açığı ve borç yükü
sürdürülebilir bir yapıya kavuşmayacak, iyi olmayacak, mali disiplin anlayışı
kalıcı hâle gelmeyecek, maliye politikasına olan güven artmayacak,
zayıflayacak, artan güven ve kredibiliteyle beraber
risk primi de düşmeyecek. Bu kanun çıksaydı bunlar olacaktı. Siz bunları
söylediniz, şimdi vazgeçiyorsunuz. Hükûmet olarak ya
daha önce söylediklerinizde bir yanlışlık, bir eksiklik var… Yalan söylediniz
demek istemem, bu yakışmaz hem Hükûmete hem bizlere
-burada ifade etmek- ama hilafıhakikati söylediniz.
Buna hakkınız yok, milleti kandırmaya da hakkınız yok, Hükûmet
olarak da hakkınız yok.
Şimdi bakıyorum… Bakın, başka bir şey var. Şimdi, zaten dolaylı
vergiler… Ben size biraz önce ifade ettim. Sizden çok önemli bilgileri aldım,
kendim değerlendirdim, üzerinde çalıştım, size de ifade ettim. Orada bir şeyi
gördüm, gelir idaresine falan gerek kalmayacak. Yaklaşık otuz kalemde -2.500
gruba ayırdığınızda- önemli oranda dolaylı vergileri topluyorsunuz zaten.
Burada bir problem kalmıyor. Vergi dairesini de özelleştirelim, geçsin gitsin.
Şimdi hadiseye böyle bakmak var.
Bir husus daha var, onu da arz edeceğim. Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığına bağlı herkes “Emeklilere banka ikramiye versin de versin…”
Ya, bankalar çok kâr etti, bunu vermesi gerekiyorsa koyun verginizi, alın,
emekliye de “Bu sizin ananızın ak sütü gibi helal.” deyin. Bunu demiyorsunuz,
vıcık vıcık, “Öyledir, böyledir…” Olmaz böyle bir
şey! Yani ciddi bir devlette, ciddi bir hükûmette
“Ya, biz onlara söylüyoruz, biraz daha sağınızı solunuzu sallayın, oradan biraz
daha para çıkarın da şunlara, gariplere verin.” falan olmaz. Siz devletsiniz,
yapacaksınız, anlatacaksınız; geleceksiniz buraya, vergiyi koyacaksınız. Gelin,
alalım bankalardan vergileri, emeklilere verelim ne hakkı varsa. Ne demeye
hakkımız var?
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
17’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 17 nci
maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli Mehmet
Sait Dilek Zeki Karabayır |
Giresun Isparta Kars |
Ali
Koyuncu Veysi Kaynak Bayram
Özçelik |
Bursa Kahramanmaraş Burdur |
Öznur Çalık Yılmaz
Tunç |
Malatya Bartın |
“Madde 17- 1/7/1964 tarihli ve 488 sayılı
Damga Vergisi Kanununa ekli (2) sayılı tablonun, “III- İşçiler, çiftçiler ve
göçmenlerle ilgili kağıtlar” başlıklı bölümüne aşağıdaki fıkra eklenmiş, “IV-
Ticari ve medeni işlerle ilgili kağıtlar” başlıklı bölümünün (30) numaralı fıkrasında
yer alan “4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 10 uncu maddesi
çerçevesinde tüketici finansman şirketlerince kullandırılacak tüketici
kredilerinin” ibaresi “Finansman şirketlerince kullandırılacak kredilerin”
şeklinde, (33) numaralı fıkrasında yer alan “Ekici ile alıcı arasında
düzenlenen tütün alım satımı mukavelenameleri ile” ibaresi “Ekici ve alıcı
arasında düzenlenen tütün alım satımı mukavelenameleri ile 5488 sayılı Tarım
Kanunu çerçevesinde, üretici ve alıcı arasında düzenlenen tarımsal üretim
sözleşmeleri ve” şeklinde değiştirilmiştir.
“10. Tarımsal destekleme programları kapsamında hibe desteği
sağlanması uygun görülen yatırım projelerine ilişkin olarak proje sahipleri ile
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı arasında düzenlenen
kâğıtlar””
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 17'nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Harun Öztürk Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Mustafa Özyürek |
İzmir Malatya İstanbul |
Bülent
Baratalı Halil
Ünlütepe |
İzmir Afyonkarahisar |
Madde 17- 1/7/1964 tarihli ve 488 sayılı
Damga Vergisi Kanununa ekli (2) sayılı tablonun "IV- Ticari ve medeni
işlerle ilgili kağıtlar' başlıklı bölümünün (30) numaralı fıkrasında yer alan
"4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 10 uncu maddesi
çerçevesinde tüketici finansman şirketlerince kullandırılacak tüketici
kredilerinin" ibaresi "Finansman şirketlerince kullandırılacak
kredilerin” şeklinde, (33) numaralı fıkrasında yer alan "Ekici ile alıcı
arasında düzenlenen tütün alım satımı mukaveleleri ile” ibaresi "Ekici ve
alıcı arasında düzenlenen tütün alım satımı sözleşmeleri ile 5488 sayılı Tarım
Kanunu çerçevesinde, üretici ve alıcı arasında düzenlenen tarımsal üretim
sözleşmeleri ve" şeklinde değiştirilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 17 nci maddesinin Tasarı metninden çıkartılmasını arz ve
teklif ederiz.
Erkan
Akçay Abdülkadir Akcan Mustafa
Enöz |
Manisa Afyonkarahisar Manisa |
E.Haluk
Ayhan Mehmet
Şandır Mehmet Günal |
Denizli Mersin Antalya |
Oktay
Vural Mustafa
Kalaycı |
İzmir Konya |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hasan Bey, gerekçeyi mi okutuyorum?
HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Damga Vergisi Kanunun (2) sayılı tablosundaki III. Bölümüne bir
fıkra ilave edilerek 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunun 4/C kapsamında
çalışanların yaptıkları sözleşmelerin damga vergisi istisnası kapsamına
alınması öngörülmüştür.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın
17'nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Halil
Ünlütepe (Afyonkarahisar)
ve arkadaşları
Madde 17- 1/7/1964 tarihli ve 488 sayılı
Damga Vergisi Kanununa ekli (2) sayılı tablonun "IV- Ticari ve medeni
işlerle ilgili kağıtlar” başlıklı bölümünün (30) numaralı fıkrasında yer alan
"4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 10 uncu maddesi
çerçevesinde tüketici finansman şirketlerince kullandırılacak tüketici
kredilerinin" ibaresi "Finansman şirketlerince kullandırılacak
kredilerin” şeklinde (33) Numaralı fıkrasında yer alan "Ekici ile alıcı
arasında düzenlenen tütün alım satımı mukaveleleri ile” ibaresi "Ekici ve
alıcı arasında düzenlenen tütün alım satımı sözleşmeleri ile 5488 sayılı Tarım
Kanunu çerçevesinde, üretici ve alıcı arasında düzenlenen tarımsal üretim
sözleşmeleri ve" şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Aslanoğlu…
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, siz mi
konuşacaksınız?
Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, burada bir “tütün alıcısı” ve “satıcısı”
tabiri geçiyor. Tütün alıcısı ile satıcısı arasındaki mukaveleler damga
vergisinin dışında kalacak.
Tütün bıraktınız mı ki arkadaşlar? Tütün ekicisi bıraktınız mı ki?
Onun için, yani böyle bir madde çıkarmışsınız ne işe yarayacak? Türkiye tütün
üreten bir ülke. Dünyaya baktığınız zaman, hangi ülkeler tütün üretiyor, bir
bakın. Bunların bir tanesi Türkiye. Biz “Sigara
sağlığa zararlıdır.” şeyine kapılarak, bunun arkasına sığınmayın arkadaşlar.
Dünyada, Amerika Virginia… Bakın, hangi ülkeler tütün üretiyor, hangi tütünü
kimler, nereye satıyor? Tekel vardı, bir Tekel bir zamanlar, rahmetli oldu. Tekel
rahmetli oldu. Ve üstelik Tekelin tüm fabrikalarını da alıcıya verdiniz, şimdi
o fabrikaları da belki alış fiyatının yarısı kadar para toplayacak bu
fabrikalardan, Adana’dan, Bitlis’ten, Malatya’dan, Tokat’tan, Samsun’dan, Cevizli’den.
Değerli arkadaşlarım, eğer bir ülkede bir ürün üretiliyorsa… Bir
ürün ürettiriyorsunuz, “serbest” diyorsunuz, “Tütün ekimi serbest.” diyorsunuz,
alıcısı, “Yasak, satamazsınız.” diyorsunuz.
Arkadaşlar, böyle bir şey olur mu? Böyle bir şey olur mu
arkadaşlar? Tütün ekimi serbest diyeceksiniz, ondan sonra satıldığı zaman
satılan dükkânlara gidip 5 bin lira ceza kesiyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye geleneksel tütün üreticisi bir
ülkedir. Bakın, Tekeli sattığınız şirket acaba kimlerden tütün alıyor?
Yunanistan’dan tütün getiriyor. Türkiye'nin tütününü bugün kısmen alıyor, batı
bölgelerinin tütününü alıyor ama doğu ve güneydoğudan tütün almıyor.
“Almıyorum” diyor. Bu insanlar yıllarca alışmışlar, bunların toprakları tütün
üretiyor. Geleneksel ürün yerine başka bir ürün geliştirmeyeceksin, ondan sonra
sen tütün ekimini serbest bırakacaksın, arkasından “satamazsın” diyeceksin.
Değerli arkadaşlarım, yazık ediyoruz, bu ülkenin kaynaklarına
yazık ediyoruz. Türkiye'deki sigara fabrikalarının hepsi kapandı. Hepsi
kapandı, bir tek Samsun’da üretim yapılıyor. Dört tanesi bitti. Dört tanesi,
hani, o Tokat’a makineler getirmiştiniz ya, çok sigara üretecekti, hepsi öldü,
haşat… Bunlar bu makineleri başka ülkelere gönderdiler. Tokat Sigara
Fabrikasını da birilerine alan şirket sattı. Biz size söyledik günlerce burada
“Özelleştirecekseniz bu fabrikaları o ilde başka bir üretim için verin, bedava
verin.” Ama siz, maalesef, o şirkete sattınız, o şirket de şimdi çok güzel bir
şekilde satıyor. Şehrin göbeği bunlar, şehrin göbeğinde. Adana’daki sigara
fabrikasına bakın, şehrin göbeği, edeceği paraya bakın. Malatya’daki sigara
fabrikasına bakın, şehrin göbeği.
Değerli arkadaşlar, ben olsam sizin yerinizde artık tütün
kelimesini ağzıma almam.
SIRRI SAKIK (Muş) – Zaten almıyorlar Aslanoğlu,
almıyorlar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Tütünle ilgili hiçbir kanun
getirmem, tütünle ilgili bir kanun getirmem. Siz Virginia’dan tütünü ithal
edeceksiniz, İzmir’deki ürettiği fabrikada ürettireceksiniz. Nedir? Adı tütün.
Değerli arkadaşlarım, aynı şekilde, daha önce söylemiştim, Hint
keneviri dediğimiz dünyanın en büyük ilaç ham maddesini bir zamanlar birileri
yasaklattı Türkiye’ye ama kendileri şakır şakır
üretip ilaç ham maddesine yılda kaç milyar dolar olduğunu… Hakikaten sadece
ilaç ham maddesinde 8 milyar dolarlık Hint keneviri yağı kullanılıyor.
Değerli arkadaşlarım, bu ülke bizim, bu ülkenin kaynaklarını bu
kadar hor kullanmak, bu ülkenin üreten insanlarını yok etmek, bu ülkede
insanların kasasına giren parayı yok etmek, hakikaten hiçbirimize yakışmıyor.
Adıyaman’da, Çelikhan’da, Malatya’da üretiyorlar, gelin beraber
gidelim, görün. Bu insanların tarlalarında tütün, gelip kimse almıyor bu
tütünü. Mecburen sarma sigara dediğimiz bir şekilde bunu kullanan insanlara
satmak zorundalar ama bunu satan dükkânlara da ceza uyguluyorlar. Böyle bir şey
olur mu arkadaşlar? Böyle bir mantık var mı? Ben hakikaten mantığınızı
anlamıyorum.
“Sigara sağlığa zararlıdır.” deyip…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Lütfen… Sigara dünyanın her
yerinde sağlığa zararlıdır. Ama başka ülkenin ürettiği tütünü alıyorsunuz,
burada kullandırıyorsunuz. Ondan sonra “Sigara sağlığa zararlıdır”ın
arkasına girerek, bir şekilde Türkiye’de tütün üreten insanların ekmeğini yok
ediyorsunuz arkadaşlar.
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – İnsanları kanser mi edelim? Ne yapalım?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – İşte, mantıkta anlaşamıyoruz.
Ya, sigara sağlığa zararlı; bunu herkes kabul ediyor. Ama,
eğer Türkiye’de, dünyada bir sigara olgusu varsa, sen ürettiğin tütünü sen
yabancılara sat. Sen o zaman başkalarını zehirle eğer bu zehirse. Sen sat.
1982 yılında Türkiye’nin tütün ihracatı 1,5 milyar dolardı; 6 milyar dolar tüm Türkiye’nin
ihracatı varken, sadece tütünden 1,5 milyar dolar ihracat yapılıyordu. Sen niye
satmıyorsun?
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Sen bilmiyorsun!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Evet, evet. Gel ben sana bunun
hesabını vereyim, gel hesabını vereyim.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Sen
bilmiyorsun!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Sen gel ben hesabını vereyim
sana, rakamları göstereyim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla)- Rakamları göstereyim. Sen hesap
bilmiyorsun, hesap. Hesap bilmiyorsun. Gel ben sana hesap vereyim, hesap.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Sen bilmiyorsun!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Gel hesap vereyim gel! 82’nin
hesabını vereyim. Bilmeden konuşma!
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 17 nci
maddesinin aşağıdaki
şekilde, değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
“Madde 17- 1/7/1964 tarihli ve 488 sayılı
Damga Vergisi Kanununa ekli (2) sayılı tablonun, “III- İşçiler, çiftçiler ve
göçmenlerle ilgili kağıtlar” başlıklı bölümüne aşağıdaki fıkra eklenmiş, “IV-
Ticari ve medeni işlerle ilgili kağıtlar” başlıklı bölümünün (30) numaralı
fıkrasında yer alan “4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 10 uncu
maddesi çerçevesinde tüketici finansman şirketlerince kullandırılacak tüketici
kredilerinin” ibaresi “Finansman şirketlerince kullandırılacak kredilerin”
şeklinde, (33) numaralı fıkrasında yer alan “Ekici ile alıcı arasında
düzenlenen tütün alım satımı mukavelenameleri ile” ibaresi “Ekici ve alıcı
arasında düzenlenen tütün alım satımı mukavelenameleri ile 5488 sayılı Tarım
Kanunu çerçevesinde, üretici ve alıcı arasında düzenlenen tarımsal üretim
sözleşmeleri ve” şeklinde değiştirilmiştir.
“10. Tarımsal destekleme programları kapsamında hibe desteği
sağlanması uygun görülen yatırım projelerine ilişkin olarak proje sahipleri ile
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı arasında düzenlenen
kâğıtlar”“
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılması önerilen değişiklikle, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı ile tarımsal destekleme programları kapsamında hibe desteği
sağlanması uygun görülen yatırım projelerine ilişkin olarak proje sahipleri
arasında düzenlenen hibe sözleşmelerinin damga vergisinden istisna edilmesi
amaçlanmaktadır. Böylece, Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı
kapsamında yapılan hibe sözleşmeleri ile bu sözleşmelere ilişkin düzenlenen
kâğıtlardan damga vergisi alınmaması sağlanmış olacaktır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.38
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.45
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
136’ncı Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
18’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, geliş sırasına göre
okutup aykırılıklarına göre işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in;
3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve
Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci
Maddesinin “II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Kerim Özkul ve 4
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 18. maddesinin
sonuna bir cümle ilave edilmesini arz ve teklif ederiz.
“Hükmün tebliğe çıkarılması için gereken masraf başvuru harcı ile
birlikte tahsil edilir ve karar resen tebliğe çıkarılır.”
Rıdvan
Yalçın Hasan
Çalış Hüseyin
Yıldız |
Ordu Karaman Antalya |
Reşat
Doğru Beytullah Asil Erkan
Akçay |
Tokat Eskişehir Manisa |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 18’inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Harun Öztürk Bülent
Baratalı Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
İzmir İzmir Malatya |
Mustafa
Özyürek Rahmi
Güner |
İstanbul Ordu |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ordu Milletvekili Rahmi Güner.
Buyurun Sayın Güner.
RAHMİ GÜNER (Ordu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 536 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 18’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge
üzerine söz almış buluyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu maddeyle ilgili Harçlar Kanunu’nun
28’inci maddesini Anayasa Mahkemesi iptal etmiştir. Anayasa Mahkemesi
bireylerin hak arama özgürlüğüne karşı olduğu için bu maddeyi iptal etmiştir.
Anayasa’nın 36’ncı maddesi “Herkes, meşrû vasıta ve
yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak
iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan
kaçınamaz.” diye bu maddeyi gerekçe göstermek suretiyle Anayasa Mahkemesi
28’inci maddeyi iptal etmiştir.
Değerli arkadaşlarım, bu yargının, hak aramanın en büyük
unsurlarından birisi de maddi imkânlardır. Maddi imkânsızlıktan birçok davalar
açılamamakta, açılan davalarda bilhassa davacılar masraflarını
karşılayamamaktadır. Bu şekilde hak aramalarda büyük bir sıkıntı yaşanmaktadır.
Yine, değerli arkadaşlarım, dava açılırken genellikle büyük
miktarlardaki davalarda büyük sıkıntı çekiliyor. Ödeme durumu bakımından
davacıların büyük sıkıntısı oluyor. Bilhassa men’i müdahale davaları gibi,
tazminat davaları gibi davalarda, imarla ilgili büyük miktardaki davalarda
dikkat edilirse yine büyük bir sıkıntı çekiliyor. Yine bunların içinde dikkat
edilirse tenkis davaları var, büyük miktarda taşınmazların ve varlıkların
değerlendirildiği davalar. Bu davalarda, eskiden, dörtte 1 miktarında peşin
ödenir, geri kalanı da mahkeme sonunda ödenirdi. Mahkeme sonuna kalan bu kısmın
ödenmesinde davacıların büyük bir sıkıntısı olurdu çünkü elinde imkânı olmayan
kişiler… Aylarca mahkemede bu karar bekler, bir türlü tebliğe verilemez,
tebliğe verilemeyen bu kararların da ne temyiz edilme imkânı vardı ne de infaza
gönderme imkânları bulunmaktaydı. İşte Anayasa Mahkemesi, bu durumu nazara
alarak bu duruma son vermiş ve mahkemelerin kararı yazdıktan sonra tebliğe
verilmelerinde harcın yatırılmasını şart koşmamıştır.
Değerli arkadaşlarım, 536 sıra sayılı Kanun Tasarı’sının 18’inci
maddesinde bir düzenleme yapılmıştır. Bu düzenlemede de dikkat edilirse “Karar
ilam harçlarının dörtte biri peşin, geri kalanı kararın verilmesinden itibaren
iki ay içinde ödenir. Şu kadar ki, ölüm ve cismani zarar sebebiyle açılan maddi
ve manevi tazminat davalarında peşin alınan harcın oranı yirmide bir olarak
uygulanır.” diye belirtilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, şunu belirtmek istiyorum: Bu ölüm ve cismani
zararlardan doğan davalarda yirmide 1 şeklinde bir durum ortaya atılmış, bir
oran tespit edilmiş peşin alınmak suretiyle. Yine, mahkeme karar verdikten
sonra geri kalan kısmı da zaten ödeyecek durumda olmaz bu kişi ve burada da
yine bir yanılma olduğunu tespit ediyorum.
Yine ikinci bir husus daha var: Dörtte 1’i peşin alınan davalarda
ise dikkat edilirse “Geri kalan kısmı da iki ay içinde ödenir.” şeklinde bir
durum var. Bu iki ay içinde ödenirin, ödenmezse müeyyidesi ne olur? Bir hak
kaybına mı neden olur yoksa bu iki aylık süre buraya niçin konuldu? Bunu da
anlamış değilim gerçekten. Yanlış bir uygulama olduğu şeklinde düşünüyorum.
Şunu açıkça belirtmek istiyorum: Bu davalarda, kesinlikle,
şahıslar için, nasıl ki kamu
alacaklarında, kamu davalarında davacı yahut davalılar, sanık yahut da müşteki
taraf bir para ödememe durumundaysa, bir harç ödememe durumundaysa hukuk
davalarında da aynı durumun olmasının bilhassa gerektiği düşüncesindeyim çünkü
orada da tazminat davaları var, ağır ceza mahkemelerinde mahkeme karar verir ve
orada da zarar ziyana -kamu davaları- karar verir ama orada bir harç alınmaz,
mahkeme bittikten sonra bu harç karşı taraftan talep edilir. Bunu da bir büyük noksanlık olarak görüyorum.
Değerli arkadaşlarım, gerçekten, hak aramanın en büyük
unsurlarından birisi maddi imkândır. Maddi imkânı olamayan kişilerin, şu
maddede öngörülen duruma göre haklarını …
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
RAHMİ GÜNER (Devamla) - …objektif bir şekilde arama hakkından
mahrum olacakları düşüncesindeyim ve açıkça belirtmek istiyorum, bu maddenin
tamamen davacının ve dava açan kişilerin lehinde olması gerektiği
düşüncesindeyim. Bu yönde, bir nebze durumu hafifletmek için dörtte 1 değil de
onda 1 şeklinde bir peşin harcın alınması şeklinde bir önerimiz var. Bu
önerimizin de yüce Meclis tarafından kabul edilmesini istiyor ve hepinize
saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olana 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in;
3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve
Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci
Maddesinin “II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Kerim Özkul ve 4
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 18. maddesinin
sonuna bir cümle ilave edilmesini arz ve teklif ederiz.
“Hükmün tebliğe çıkarılması için gereken masraf başvuru harcı ile
birlikte tahsil edilir ve karar resen tebliğe çıkarılır.”
Rıdvan
Yalçın (Ordu) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Rıdvan Yalçın, Ordu
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çok değerli milletvekilleri, tasarının 18’inci maddesi üzerinde
verdiğimiz önergeyle ilişkili olarak söz almış bulunuyorum. Konuşmamın başında
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, belki özel hukuk mantığına, özel hukukun
talebe bağlılığı prensibine aykırı gibi gözükse de önergemizde, baştan peşin
harçla birlikte tebliğ masrafları ödenmesi koşuluyla kararın resen dava
bitiminde taraflara tebliğini, tebliğe çıkarılmasını öneriyoruz. Bu aslında bir
zorunluluktan da doğuyor. Pratik hayattan gelen arkadaşlarımız bilecekler,
birçok davada vatandaşlarımız dava son celsesi olduğunda davanın kendiliğinden
bittiği ve sonuçlarının doğduğu gibi bir inanış içerisinde. Bu hususun
düzeltilmesi, belki bu önergenin geçmesiyle mümkün olabilirdi ama bu maddede
hak arama hürriyeti için kısmi bir iyileştirmede emeği olduğunu düşündüğüm
Sayın İyimaya, herhâlde çok iyi niyetli bakmayacak bu
önergeye.
Değerli milletvekilleri, söz almışken birkaç hususu sizlerle
paylaşmak istiyorum. Öncelikle siyasette zarafete en çok ihtiyaç duyulan
bugünlerde -Genel Kurul salonunda göremiyorum- burada olmayan birinin aleyhinde
ya da hakkında konuşmayı da tercih etmezdim ama beni de her Milliyetçi Hareket
Partili gibi çok yaralayan bir beyanın sahibi Sayın Hüseyin Çelik’in
beyanlarına da ilişkin birkaç hususu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, kurulacak yeni birlikle ilgili hiç
yeri yokken, hiç güncelliği yokken “Efendim, bu birlikte kimler olur bilmiyorum
ama sarkık bıyıklı ülkücü militanlar olmayacak.” gibi yakışıksız, devlet adamı
ciddiyetiyle bağdaşmayacak bir beyanda bulunmasını açıkçası üzüntüyle
karşıladığımı ifade ediyorum. Her şeyden önce bu beyan bir ayrımcılık
ifadesidir. Ha, bu ülkede kimsenin suç işleme özgürlüğü yok. Bu MHP’li
olabilir, millî görüşçü olabilir, suç işleyen elbette karşılığını görecektir
fakat bir siyasi görüşün hiçbir istisna koymadan bütün fertlerini, sempatizanlarını kendi bakış açınızla mahkûm etmeye
kalkışmak her şeyden önce, Bakanlık yapmış bir insana yakışmamıştır. Biz bu
millet için, bu vatan için hayatını ortaya koymuş bütün kahramanlarla gurur
duyuyoruz. Militanlığı kabul etmeyiz ama bu memleket için fedailiği de kabule
hazırız. Eğer Sayın Çelik, militan arıyorsa kendi etrafında bir yerlerde
aramasının kendisi açısından daha doğru olacağına inanıyoruz.
Değerli milletvekilleri, birkaç hususu gene, özellikle hukukçu
milletvekili arkadaşlarımın dikkatine sunmak isterim. Epey bir zaman önce İcra
İflas Kanunu’nda, ev eşyalarına haciz konamamasına ilişkin bir kanun teklifi
sunmuştuk. Ne yazık ki iktidar kanadında yetkili olan arkadaşlarımızın da doğru
olduğunu özel sohbetlerimizde ifade ettiği bu yasa bütün muhalefetin verdiği
yasalar gibi gündemde yerini alamadı.
Arkadaşlar, bir insanın ölçüsüz bir harcamasının sorumlusu onun
çocuğu olmamalı, eşi olmamalı; ölçüsüz bir harcamanın cezalandırılan tarafı
olarak eş ve çocuklar olmamalı. Bugünkü şartlar içerisinde ev eşyalarının
haczedilmesiyle borcun tahsil edilemediği de hepimizin bilgisinde olan bir
husus. Baştan dolandırma kastıyla hareket eden insanlar için bir ödüllendirme
şeklinde de olmayacaktır bu kanun teklifi çünkü zaten kişi baştan dolandırmayı
göze almışsa onda mal bulmak da mümkün olmuyor, adresinde de bulmak mümkün
olmuyor. Özellikle ekonomik krizin yıkıcılığının önemli ölçüde arttığı
bugünlerde, on binlerce ailenin dağılma noktasına geldiği bugünlerde, çocuklar
üzerinde, kadınlar üzerinde çok ciddi ruhsal travmalara
yol açan ev eşyalarının haczi ayıbından Türkiye’nin kurtulması gerektiğine
inanıyorum. Eğer iktidar kanadı bu kanun teklifini sırf muhalefet verdi diye
bir yasama kıskançlığı içerisindeyse, onlar bir kanun teklifi versinler, ben
kendi teklifimi geri çekmeye hazırım.
Değerli arkadaşlarım, bir diğer önemli hususu yine sizlerle
paylaşmak istiyorum. Türk hukukunda önemli sıkıntılı alanlardan birisi de
bilirkişilik müessesesi. Son günlerde bilirkişilik meselesinin taraflarından
çok ciddi şikâyetler alıyoruz. Bir defa, bilirkişiler adliyelerden paralarını
tam alamadıklarını ifade ediyorlar. Adliyelerde, bilirkişiliğin bir profesyonel
mesleğe dönüştürüldüğünü, belli bir havuz oluşturulduğunu, o havuza girmenin
birtakım bedelleri olduğunu arkadaşlarımız ifade ediyorlar. Bu konuda, dilerdim
ki Adalet Bakanımız bu konuşmayı dinliyor olsun fakat maalesef, zannediyorum il
dışındaymış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
RIDVAN YALÇIN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, bilirkişilik meselesi başka açılardan çok
ciddi mahzurlar taşıyor. Özellikle mahkemelerin hukukçu bilirkişi tayinini,
avukat olduğum zamanlarda da hiç anlayamamışımdır. Hukuki konularda
bilirkişilik biliyorsunuz yapılamaz, hâkimin bizatihi yapması gereken
hususlardır. Öyle anlaşılıyor ki bilirkişilik müessesesi birçok açıdan istismar
edilen, haksız rantların döndüğü bir noktaya gelmiştir
ve ne yazık ki mahkemelerimiz de birçok kararında, bilirkişi kararını çok da
tahlil etmeden aynen kararına dönüştürmektedir.
Bu konuyu, fırsat olsa bu kürsüde daha fazla ayrıntılı konuşmak
isterdim ama inşallah daha sonraki bir zaman diyor, önergemizin kabulünü
diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
19’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülen tasarının 19. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ederim.
Madde 19: 492 sayılı Kanunun 123. maddesinde 3. fıkradaki “dahil” ibaresinden sonraki kısmın “bu kanunda” ibaresine
kadar metinden çıkartılmıştır.
Rıdvan
Yalçın Erkan
Akçay Mustafa
Kalaycı |
Ordu Manisa Konya |
Beytullah Asil Mehmet
Günal Oktay
Vural |
Eskişehir Antalya Mersin |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 19’uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Harun Öztürk Bülent
Baratalı Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
İzmir İzmir Malatya |
Mustafa
Özyürek Ali
İhsan Köktürk |
İstanbul Zonguldak |
Madde 19 – 492 sayılı Kanunun 123 üncü maddesine aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
“Bu maddede yer alan harçtan muafiyete ilişkin hükümler, bu
Kanunun (1) sayılı Tarifesinin “(A) Mahkeme Harçları” bölümünün (V) numaralı
fıkrasındaki “keşif harcı” ve (1) sayılı Tarifesinin “B)
İcra ve iflas harçları” bölümünün (III) numaralı fıkrasındaki “haciz, teslim ve
satış harcı” bakımından uygulanmaz.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Ali İhsan Köktürk
konuşacak.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ali İhsan Köktürk,
Zonguldak Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 536 sıra sayılı Vergi Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın 19’uncu maddesine yönelik önerge üzerine söz almış bulunuyorum.
Öncelikle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, hatırlayacağınız üzere, 17 Mayıs 2010
tarihinde Zonguldak’ta TTK’ya bağlı Karadon Maden Ocağında meydana gelen elim grizu faciası
sonucunda 30 madencimiz yaşamını yitirmişti. Bugün yine Zonguldak’ta Gelik beldesinde kaçak bir maden ocağında meydana gelen
grizudan 2 madencimiz daha yaşamını yitirdi. Ben, öncelikle, yaşamını yitiren
madencilerimize Tanrı’dan rahmet diliyorum, ailelerine ve bu acıyı paylaşan tüm
Zonguldaklılara, tüm ulusumuza başsağlığı dileklerimi sunuyorum.
Ayrıca, yine, bu şekilde ölümün bir kader olmadığını, ölümün
herkes için katlanılması zor, büyük bir acı olduğunu hatırlatarak bir daha bu
acıların yaşanmamasını ve sorumluların gerekli önlemleri bir an önce almasını
diliyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarının 19’uncu maddesi, bu maddede ve
diğer kanunlarda yer alan harçtan muafiyete ilişkin hükümlerin mahkeme
harçları, keşif harçları, haciz, teslim ve satış harcı bakımından
uygulanmayacağını düzenlemektedir. Yani, tasarı, bu düzenlemesiyle, adalet
hizmetlerinden yararlanmayı, belirtilen harçların ödenmesi koşuluna
bağlamıştır. Bu durum, mali bir bakış açısıyla bakıldığında makul bir durum
olarak değerlendirilebilir, makul bir durum olarak görülebilir çünkü harç,
devletin yüklenmiş olduğu görevleri yerine getirmek, hizmetleri sunmak için
anayasal sınırlar içerisinde egemenlik yetkisine dayanarak, egemenlik yetkisini
kullanarak elde ettiği bir kamu geliridir. Dolayısıyla, devletin sunduğu
hizmetlerden yararlanan vatandaşların bu hizmetlerin bedelini ödemesi veya
bunlara katkı sağlaması, sanki doğru bir anlayışmış gibi görülebilir.
Ancak, değerli milletvekilleri, adalet hizmeti, tıpkı eğitim
hizmeti gibi, tıpkı sağlık hizmeti gibi, devlet organizasyonunun temel bir
görevidir. İçinde yaşadığımız yüzyılda, modern, çağdaş, sosyal devlet anlayışı,
parası olmayan vatandaşına “Eğitim hakkından yararlanamazsın.” diyemeyeceği
gibi, yine parası olmayan vatandaşına “Sen sağlık ve tedavi hizmetlerinden
yararlanamazsın.” diyemeyeceği gibi “Adalete erişim hakkı da sadece parası olan
vatandaşa aittir.” diyemez, dememelidir.
Bu nedenle, gerek ulusal gerekse uluslararası pozitif hukuk
belgeleri ve mevzuat, adalete erişim hakkını güvence altına almış, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin ilgili maddeleri ve “Hak arama hürriyeti” başlıklı
Anayasa’mızın 36’ncı maddesi, adalete erişim hakkının herkes tarafından
kullanılabileceğini ve kullanılması gerektiğini emredici bir hüküm olarak
düzenlemiştir.
Değerli milletvekilleri, adalete erişim hakkı, aynı zamanda,
Anayasa’mızın 2’nci maddesinde düzenlenen, cumhuriyetimizin temel nitelikleri
arasında sayılan, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek olan “hukuk devleti”
ilkesiyle de bağdaşamaz. Çünkü, hukuk devleti tanımı,
sadece yönetilenlerin değil, yönetenlerin de hukukla bağlı olduğu bir devlet
anlayışı tanımı değildir. Hukuk devleti anlayışı, aynı zamanda, hakların elde
edilmesini kolaylaştıran ve hak aramanın önündeki engelleri kaldıran bir devlet
anlayışının, bir devlet kavramının tanımıdır. Bunun içindir ki, devletin
egemenlik yetkisine dayanarak alacağı harçlar yoluyla adalete erişim hakkının
engellenmesi ve ortadan kaldırılması asla kabul edilemez.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde milyonlarca insanımız açlık ve
yoksulluk sınırının altında yaşama tutunmaya çalışmaktadır, milyonlarca
insanımız asgari ücretin altında bir gelir düzeyiyle yaşamını sürdürmektedir.
Bu, ülkemizin acı bir gerçeğidir. Ancak hâl böyle iken sadece harçların zorunlu
olması değil, aynı zamanda oldukça yüksek miktarlarda saptanması nedeniyle
başlı başına hak aramayı engelleyen, hakların kullanılmasını zorlaştıran bir
durum söz konusudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) – Dolayısıyla bu düzenlemeler ve bu
anlayış, “temel hak ve özgürlükler” sözcüklerini ve “demokrasi” kavramını
dilinden düşürmeyen Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının samimiyetsizliğini
ve “hukuk devleti” kavramını bir amaç olarak değil, hedeflerine ulaşmada bir
araç olarak gördüğünü açıkça ortaya koymaktadır.
Değerli milletvekilleri, vergi ödemediği tartışmaları ulusal
basınımıza yansıyan iş adamlarına Üstün Hizmet Ödülü’nü layık gören anlayışın,
kâr rekoru kıran bankalara ve yine bazı ticari şirket türlerine tanıdığı
muafiyet ve ayrıcalıkları hem de adalet hizmeti gibi temel bir hakkın
kullanılması konusunda vatandaşlarımıza tanımaması kabul edilemez.
Bu nedenle, önergemizin kabulünü diliyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülen tasarının 19. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ederim.
Madde 19: 492 sayılı Kanunun 123. maddesinde 3. fıkradaki “dahil” ibaresinden sonraki kısmın “bu kanunda” ibaresine
kadar metinden çıkartılmıştır.
Rıdvan
Yalçın (Ordu) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Rıdvan Yalçın, Ordu
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Çok değerli milletvekilleri, tekrar yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Tasarının 19’uncu maddesinde verdiğimiz önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, aslında bir sonraki maddede ifade etmek
istediğim bir husus vardı, ona kısaca değinip bu maddeyle ilgili önergeye
gelmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, -özellikle grup başkan vekillerimize ifade
ediyorum- yedieminlik hususunda da çok ciddi şikâyetler alıyorum. Özellikle
vatandaşlarımızdan, borçlarını ödedikten sonra şu an çalışan, faal yediemin
bürolarına gittiklerinde kendilerine mallarının başka bir depoda olduğu, bir
imza atmalarının söylendiğine, o imzayı attıktan sonra depoya gittiklerinde
mallarının olmadığı ya da kırık dökük olduğuna ilişkin şikâyetler alıyorum. Bu
konuda dikkatinizi çekmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, çerçeve 19’uncu maddede düzenlenen 492
sayılı Kanun’un 123’üncü maddesinde biz değişiklik öneriyoruz. Benim de aslında
bu kadar detaylı bilgim yoktu, Genel Kurulun muhterem üyelerinin birçoğunun
bilgisi olduğunu da zannetmiyorum.
Değerli arkadaşlar, bu maddede, yani 123’üncü maddede bir önceki hükûmet döneminde yapılan değişiklik ile birlikte,
maalesef, Türkiye’de kurulu bankalar ve yabancı finans kuruluşları Harçlar
Kanunu’nda yer alan bütün harçlardan muaf durumdalar.
Değerli arkadaşlarım, bunlar nedir? Mesela, yargı harçlarından,
mahkeme harçlarından bankalar ve finans kurumları muaf. Celse harcı, karar ilam
harcı, icra iflas harçları, ticaret sicili harçları, kayıt tescil harçları,
ticari işletme rehni dâhil, kayıt, belge, suret,
tasdikname harçları, muhafaza harçları, defter tutma harçları, noter harçları,
vergi yargısı harçları, maktu harçlar, tapu kadastro harçları ve hatta trafik
harçları diye… Daha fazla detaya gerek yok.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, belki yalnızca icra iflas
harçları ya da yargı harçları bakımından baktığınızda şöyle bir haklılıktan
bahsetmek mümkün olabilir: Bu harçları bankalar ödese bunu vatandaşlarımıza
yansıtacağı ifade edilebilir ama Harçlar Kanunu’ndaki bütün her kalem harçtan
bankaların muaf tutulması açıkçası bize göre kamu vicdanına ve eşitliğe de
aykırı olsa gerek. Bugün bir gariban
vatandaşımız 50 lira, 100 lira nafaka tahsil ettiğinde bunun harcını
ödemektedir, ekonomik krizin kâr şampiyonu bankalar maalesef harç
ödememektedir.
Değerli arkadaşlarım, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz güçlü
bankalar olmasından yanayız, güçlü ekonomiden yanayız. Hatta bankaların sadece
devlete para sattığı, devlet üzerinden kâr ettiği değil, reel sektörü
desteklediği, üreten ekonomiyi desteklediği bir düzenden yanayız ve 57’nci Hükûmet içerisinde siyasi bedeli ağır da olsa bankacılık
sektöründe yaşanan sıkıntıları toparlayıp bir programa kavuşturmak ve güçlü bir
finans sektörünü sizlere teslim etmek o iktidara nasip olmuştur ve bugün
vicdanı olan herkes -AKP de olsa- kabul etmektedir ki yaşanan ekonomik kriz
finans sektörünü sarsmadan ya da daha az sarsarak geçmişse bunda 57’nci Hükûmetin hükûmet dönemindeki
alınan o önemli tedbirlerin katkıları bulunmaktadır.
Şimdi, değerli arkadaşlar, o günkü şartlar içerisinde belki
yeniden kurulan, yeniden dizayn edilen sistemin
oturması aşamasında bu tür muafiyetler getirilmesi haklı da görülebilir. Ancak aradan geçen zaman içerisinde ekonomideki gelişmeler
çerçevesinde bugün bu kriz ortamında bile her sektör bundan çok ya da az
etkilenmişken en az bankacılık sektörünün etkilendiği, hatta kriz ortamında
bankacılık sektörünün yine devletimiz tarafından dolaylı olarak desteklendiği
hesaba katıldığında artık kamu vicdanını yaralar şekilde bu muafiyetlerin
sürdürülmesinin hakkaniyete uymadığı kanaatindeyiz.
Onun için, değerli arkadaşlarım, ben, bilemiyorum,
bankalardan sorumlu Sayın Bakan ne diyecek ya da Sayın Başbakan ne diyecek,
bilemiyorum ama öyle zannediyorum -bürokrat arkadaşlardan aldığım bilgiler de o
şekildedir- eğer bu önergemiz kabul edilirse yani banka ve finans
kuruluşlarının Harçlar Kanunu’ndaki muafiyetleri kaldırılırsa bu, hazinemize
85-90 milyon tutarında yani 100 trilyona -eski parayla- yakın bir kaynak
ilavesi anlamına gelmektedir. Bu, devletimiz
için de önemli bir kazançtır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RIDVAN YALÇIN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun.
RIDVAN YALÇIN (Devamla) – Daha önce de ifade ettiğim gibi,
bankalar bakımından da ortada bir haksızlık doğmayacağı, bilakis, süren bir
haksızlığın giderileceği sonucu ortaya çıkmaktadır.
Ben, bu fırsatı bulmuşken, üstelik bankalarla kötü olmanıza da
gerek yok, böyle bir önergeyi muhalefet vermişken bu fırsatı kaçırmamanızı
tavsiye ediyor, önergemizin kabulünü diliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler.
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler.
Madde kabul edilmiştir.
20’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri geliş
sırasına göre okutup, aykırılıklarına göre işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 20
inci maddesinde yer alan “haciz” ibaresinin madde metninden çıkartılmasını arz
ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay E. Haluk
Ayhan Mustafa
Kalaycı |
Manisa Denizli Konya |
Mehmet Günal Mehmet
Şandır Oktay
Vural |
Antalya Mersin İzmir |
Abdülkadir Akcan |
Afyonkarahisar |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte Olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 20'inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 20- 492 sayılı Kanunun (1) sayılı Tarifesinin “(A) Mahkeme
Harçları” bölümüne aşağıdaki (V) numaralı fıkra ve (1) sayılı Tarifesinin “B) İcra ve İflas harçları” bölümüne aşağıdaki (III) numaralı
fıkra eklenmiştir.
“V. Keşif harcı: 100
TL”
(Mahkemelerce re'sen veya istem üzerine
verilen keşif ya da tespit kararlarını yerine getirmek için)
“III- Haciz, teslim ve satış harcı: 40 TL”
(Yukarıdaki (I) ve (II) numaralı fıkralarda yer alan icra ve iflas
işlemlerinin daire dışında memur eliyle yerine getirildiği her bir işlem için)
Harun Öztürk Halil
Ünlütepe Mustafa
Özyürek |
İzmir Afyonkarahisar İstanbul |
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Bülent Baratalı |
Malatya İzmir |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Halil Ünlütepe,
Afyonkarahisar Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; vermiş olduğumuz önergenin üzerinde söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Parlamentonun yeterli bir şekilde rutin
bir çalışmasını yürütemediğini görüyoruz. Şu anda, bugün, tekrar yoklama
istesek, yoklamayı bulacak bir durumda değiliz. Hâlbuki yasama organı anayasal
bir kurum. Anayasal kurumda görev alan parlamenterlerin yapması gereken
görevler var. Eğer bir parlamenter, yasama organının görevini yürütürken
buradaki görevini ihmal ediyorsa bunda bir eksiklik vardır. Vicdan muhasebesini
yapmak zorundayız hepimiz ama bu vicdan muhasebesini yapamıyoruz, yapamıyoruz.
Birileri “Şu yasa şu tarihe kadar çıkacak.” diyor, onu yapmaya çalışıyoruz.
Bizim birilerine karşı değil, bizim Türk toplumuna karşı sorumluluğumuz var.
Öncelikle bunu sizlerle paylaşma ihtiyacı duydum.
İç Tüzük, eylemli olarak, fiilen ihlal ediliyor. İç Tüzük, yasama
organının çalışma şekil ve yöntemlerini belirler. Elbette zaman zaman yasama organı bu tarih ve saatleri değiştirebilir ama
bu çok az, istisnai bir yöntemdir. Eğer İç Tüzük fiilen artık, “öğleden sonra
iki-gece bitinceye kadar” bir yöntemin içine giriyorsa, bu, İç Tüzük’ün fiilen,
eylemli bir ihlalidir. Meclis Başkanlığının bu konuda çok daha dikkatli olması
gerekir ve Meclis Başkanlığının ayrıca devam etmeyen parlamenterlerle ilgili
bir yaptırıma girmesi gerekir. Bu millet fakirdir, bu millet yemiyor içmiyor
bize ödenek, para veriyor. O almış olduğumuz ödeneğin hakkını vermek
zorundayız, veremiyoruz.
Sevgili arkadaşlar, bu düzenlemeyle keşif harçlarında ve
hacizlerde bir düzenlemeye gidiliyor. Keşif harcı olabilir mi? Keşif, bir
yargılamayı sonuçlandırabilmek amacıyla yapılması gereken bir işlemdir. Bu,
harç değil yolluktur. Harç farklı bir işlemdir. Niçin yolluğu harç olarak
yorumlama ihtiyacını duyduk? Şimdi, yeni düzenlemeyle bunu bütçeye dâhil
ederek, bütçe üzerinden, keşfe katılan kişilere bu yollukları ödenecektir. Bu,
daha önce denendi ama hazine bu paraları hak sahiplerine çok geç ödedi ve ondan
sonra yapılan bir düzeltmeyle yurttaşın yatırdığı keşif giderleri hemen ertesi
gün veya iki üç gün sonra ilgilisine ödenebilecek bir hâle geldi. Şimdi, keşif
bir davanın en önemli unsurlarından birisidir. Türkiye’de yoksul insan
sayısında ciddi bir artış var. Keşif giderlerini bir yurttaşımız yatıramazsa -o,
davanın ön koşuludur- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda da hüküm var: İkinci sefer
de yatırmadığında kesin önele riayetsizlikten dava redde gider. Yargı, satılan
bir hizmet olmaktan uzaklaştırılmalıdır. Siz, devletin okullarında çocuğunuzun
iyi eğitim görmediğine inanıyorsanız, ekonomik durumunuz iyiyse onu özel bir
okulda okutabilirsiniz. Siz, eşinizin veya çocuğunuzun sağlık hizmetini
devletin hastanelerinden yeterli bir şekilde alamadığına inanıyorsanız özel bir
hastanede ciddi bir sağlık hizmeti alabilirsiniz ama dünyada yargının özeli
yoktur. Yargı hizmeti, satılan bir hizmet hâline getirilmeye çalışılıyor, bu
çok tehlikeli bir olaydır. Harç mefhumu buradan kaldırılmalıdır. Devlet, yani
daha doğrusu Hükûmet elini yoksul insanın cebinden
çıkarmıyor. Yahu! İnsanlar aç, yiyecek ekmeği yok. Hâlâ daha yargı
giderleriydi, harçlarıydı diye bunu devam ettirirseniz, bu uygulamayı devam
ettirirseniz Türkiye bir hukuksuzluk ortamının içine düşer, parası olanların
yargıdan faydalandığı bir ortamın içine gelir. Bundan kaçınmak zorundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Hep almak hoşumuza gidiyor, hâlbuki sosyal devlet verir, hele hele yargı hizmetlerinde… Bundan uzaklaşılmış bir
durumdadır. Peki, örneğin haciz işlemlerinde harcırah 40 lira yatırılacak. Bir
dosyada en az on sefer hacze gidiliyor, anapara 1 milyon lira diyelim, 400
milyon lira da yargı masrafı. Allah’tan korkun! Onun borçlusu zaten anaparayı
ödeyemiyor. Bunların bir denetime girmesi lazım.
Bu tür bir düzenleme asli komisyon olan -torba yasa şeklinde değil
de- hukukçuların yoğun olduğu ilgili ihtisas komisyonunda görüşülseydi bu
aksaklıklar belki giderilebilirdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Şimdiki yapılan düzenlemede ne olursa
olsun vatandaştan alabildiğiniz kadar alarak ve vatandaşı tabiri caizse
-bağışlayın- soyarak yargı hizmetini devam ettirmeye giderseniz bu bir hüsran
olur.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum ve
Sayın Başkan, size de teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 20
inci maddesinde yer alan “haciz” ibaresinin madde metninden çıkartılmasını arz
ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Haciz işleminin daire dışında gerçekleşmesi harç alınmasını
gerektirmez.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
21’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 21'inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Harun Öztürk Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Mustafa Özyürek |
İzmir Malatya İstanbul |
Bülent
Baratalı Halil
Ünlütepe |
İzmir Afyonkarahisar |
Madde 21- 14/1/1970 tarihli ve 1211
sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununun 61 inci maddesi başlığıyla
birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Değerleme farkları
Madde 61- Bankanın aktifindeki ve pasifinde yer alan döviz,
efektif ve yabancı para cinsinden diğer varlık ve yükümlülükler ile altınların
değerlemesi sonucu oluşan değerleme farkları ayrı bir hesapta izlenir.
Türk parasının yabancı paralar karşısındaki değerinin ve
uluslararası piyasalarda altın fiyatlarının değişmesi nedeniyle Bankanın
aktifindeki ve pasifindeki dövizlerin, efektiflerin ve yabancı para cinsinden
diğer varlık ve yükümlülükler ile altınların değerlemeye tabi tutulması sonucu
Banka lehine oluşan gerçekleşmemiş değerleme farkları, değerlemenin yapıldığı
dönem kazancına dahil edilmez ve kurumlar vergisi
matrahının tespitinde gelir olarak dikkate alınmaz. Banka aleyhine oluşan
gerçekleşmemiş değerleme farkları ise değerlemenin yapıldığı dönem kazancından
düşülmez ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate
alınmaz.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 280 inci maddesi hükmü bu madde
kapsamında yapılacak değerlemede uygulanmaz.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 Sıra Sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 21
inci maddesinin tasarı metninden çıkartılmasına arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay E. Haluk
Ayhan Mustafa
Kalaycı |
Manisa Denizli Konya |
Mehmet Günal Abdülkadir Akcan Mehmet
Şandır |
Antalya Afyonkarahisar Mersin |
Oktay
Vural |
İzmir |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Günal,
Antalya Milletvekili.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu madde Merkez Bankasının değerleme
hesabıyla ilgili, birtakım daha önceki geçici hesaplardaki artış ve azalışla
ilgili bir düzenleme getiriyor. Ben, bu vesileyle dün size Merkez Bankasıyla,
cari işlemler açıklarıyla ilgili kısa bir giriş yapmıştım, ama sabah Sayın
Başbakanı dinledim, yine ekonomide, maşallah, aldı gidiyor. Danışmanları yine
herhâlde bir şey söylememiş. Ben, onun için bugün size, Merkez Bankasıyla
ilgili bazı konuları bu vesileyle tekraren hatırlatmak istiyorum. Bundan sonra
aynı şekilde devam ederse her seferinde yeniden o fasılları açacağım.
Merkez Bankasının döviz biriktirmesiyle ilgili, dün bahsetmiştim…
Esas itibarıyla, sıkıştıkça, Merkez Bankası Başkanının bazen günah keçisi
yapıldığını, bazen bakanların bile, bile bile
“Efendim, biz ‘Faizi düşür.’ diyoruz, düşürmüyor” veya ”Bu kur böyle olmaz,
ihracatçılar sıkıntı çıkarıyor.” diye söylediklerini biliyoruz. Allahtan, Sayın
Bakan oraları bildiği için söylemiyor, kendisini tenzih ediyoruz, ama dış
ticaretten sorumlu bakanlarımız gittikleri kesimlerde fazla tepki görünce biraz
yumuşatmak babından “Biz de söylüyoruz, ama olmuyor.” diyorlar.
Öncelikle birincisi, Merkez Bankası bağımsızdır, 2001 yılında
çıkarılan kanunla araç anlamında bağımsızlığa kavuşturulmuştur, amacı da fiyat
istikrarıdır. Ama Merkez Bankası kur politikası izlerken, söylemiştim, kur
rejimini hükûmetle beraber belirler, kur
politikasında, yani dövize müdahalede serbesttir, hükûmetten
talimat almaz, biriktireceği rezervde de talimat almaz, satacağı rezervde de
talimat almaz. Tek şey, sizinle beraber oturup, sabit kur mu olsun serbest kur
mu olsun kontrollü dalgalı kur mu olsun, onu belirler; birinci husus burası.
İki, fiyat istikrarı… Merkez Bankası Başkanı da fiyat
istikrarından sorumludur, ama “Ben sadece fiyat istikrarını bilirim,
enflasyondan başka hiçbir şeye karışmam.” diyemez, dememelidir. Neden? Çünkü, temel görevlerine baktığınız zaman, kanunda yazan
şey, fiyat istikrarında… Neye göre fiyat istikrarı? Enflasyon hedefini nasıl
belirliyor? Kendiliğinden belirlemiyor. Devletin diğer kurumlarıyla beraber Hükûmetin uygulayacağı politikalara, yıllık programlara,
beş yıllık plana bakarak büyüme tahminlerine ve diğer makroekonomik
büyüklüklere göre belirliyor. O zaman, büyüme hedeflerini dikkate almadan bir
enflasyon hedefi belirleme şansınız var mı? Yok.
Dolayısıyla, sıkça hatırlattığımız bir şey: “Efendim, fiyat
istikrarı olmadan sürdürülebilir büyüme sağlanamaz.” Her defasında soruyorum
Sayın Başkana da bakanlara da: Peki, sürdürülebilir büyüme sağlanmadan fiyat
istikrarı sağlanır mı? Sağlanmaz. Enflasyonu düşürmek fiyat istikrarı değildir.
Onu uzun yıllar boyunca belli bir seviyede tutmak, onu yaparken aynı zamanda
istihdama ilişkin, yani büyümeye ilişkin hedeflerin de tutması gerekir.
Dolayısıyla Merkez Bankası Başkanının da ilgili bakanların da diğer
makroekonomik politikalarla, aynı zamanda maliye politikalarıyla uyumlu bir
şekilde politika uygulamaları gerekir.
Onun için, burada döviz kuruyla ilgili de yine “Efendim, ne
yapalım? Serbest döviz kuru var. Biz piyasaya bırakıyoruz. Kimse endişe
etmesin.” Peki “Aşırı oynaklık olursa biz müdahale
ederiz.” Güzel. Aşırı oynaklık ne demek? Merkez Bankası literatürüne
göre yükselmesi demek. Ee, peki aşağıya doğru
oynadığı zaman belli bir şeyin altında? O da aşırı oynaklık oluyor ama Merkez
Bankası fiyat istikrarından başka bir şey düşünmediği için, Hükûmetin
de işine geldiği için kurun baskılanması ve onun üzerinden de enflasyonun düşük
çıkması fiktif olarak işine geliyor. Hükûmetin nasıl işine geliyor? Çünkü kurun düşük olması,
reel kur düşük faizden dolayı sıcak paranın dışarıdan gelmesi, cari açığın
finanse edilmesi, borçlanmanın kolay olması ve sıkıntıya düşmeden bu çarkın
dönmesi.
Peki, nasıl olacak o zaman? İşte, sayın bakanların zaman zaman “Bu yapıyla biz istihdam üretemiyoruz.” demelerinin
nedeni, asıl sorun burada yatıyor değerli arkadaşlarım. Merkez Bankası, Tartılı
Reel Efektif Kur Endeksi yayınlıyor zaman zaman. Bunu
periyodik olarak yapmıyor ama siz de koyduğunuz zaman reel olarak kurun ne
kadar değerlenmiş olduğunu hepimiz biliyoruz.
Onun için “Biz kurdan sorumlu değiliz.” demek veya piyasa
belirliyor demek doğru değil. Çünkü 30-40 milyonluk sadece kur üzerinde
işlemle, döviz alışverişiyle birileri kuru belirliyorsa, yani fiktif olarak bastırıyorsa buna serbest kur politikası demek
maalesef doğru değildir. İşte, o zaman istihdam üretmeyen bir büyüme. Fiktif,
sanal büyüme dediğimiz bu. Rakamlar doğru olsa bile, manipülasyonlara
rağmen, revizyonlara rağmen TÜİK’in rakamlarını doğru
kabul etsek, büyümenin istihdam yaratmamasının nedeni budur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Kuru düşük tuttuğunuz zaman, siz eğer
Çin’den ithal ediyorsanız, Çin’in katma değerine katkıda bulunursunuz.
İhracatınız ve büyümeniz yüzde 70 ithalata dayalıysa o zaman sizin yaptığınız
katma değer, o ülkenin katma değerine katkıda bulunmaktan ibarettir.
Dolayısıyla Merkez Bankasının bu uygulamalarının ve Hükûmetin
bu konudaki politikalarının yeniden gözden geçirilmesi gerekir. İşte, istihdam
yaratabilmek için, kendi yerli malımızı, kendi ara malımızı kullanabilmek için
kurun rekabetçi düzeye gelmesi gerekir. Bu çerçevede de
uygulanması gereken kur politikası, daha doğrusu kur rejimi, doğrudan, her
yönüyle “serbest” dediğimiz ama birkaç manipülatörün belirlediği, Merkez
Bankasının da seyrettiği bir kur rejimi değil, daha önce, 90’lı krizlerdekinden
sonra uygulandığı gibi ve gelişmekte olan birçok ülkede olduğu gibi, kontrollü
bir kur politikasının, dalgalı kur politikası yine ama bizdeki gelişmelere
göre, yurt dışındaki fiyat dalgalanmalarına göre, Türkiye'nin durumunu dikkate
alan, rekabetçi bir kur politikası -aşırı değerli değil- bu işin temelinde
yatan konudur. Bunun dikkate alınması durumunda, biraz daha canlanmanın
olacağı ve rekabetçi yapıda da istihdamın daha çok yaratılmaya başlanacağını
burada bilgilerinize sunuyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bu hususları, Merkez Bankası maddesi
vesilesiyle sizlerin dikkatine sundum.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın
21’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 21- 14/1/1970 tarihli ve 1211
sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununun 61 inci maddesi başlığıyla
birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Değerleme farkları
Madde 61- Bankanın aktifindeki ve pasifinde yer alan döviz,
efektif ve yabancı para cinsinden diğer varlık ve yükümlülükler ile altınların
değerlemesi sonucu oluşan değerleme farkları ayrı bir hesapta izlenir.
Türk parasının yabancı paralar karşısındaki değerinin ve
uluslararası piyasalarda altın fiyatlarının değişmesi nedeniyle Bankanın
aktifindeki ve pasifindeki dövizlerin, efektiflerin ve yabancı para cinsinden
diğer varlık ve yükümlülükler ile altınların değerlemeye tabi tutulması sonucu
Banka lehine oluşan gerçekleşmemiş değerleme farkları, değerlemenin yapıldığı
dönem kazancına dahil edilmez ve kurumlar vergisi
matrahının tespitinde gelir olarak dikkate alınmaz. Banka aleyhine oluşan
gerçekleşmemiş değerleme farkları ise değerlemenin yapıldığı dönem kazancından
düşülmez ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate
alınmaz.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 280 inci maddesi hükmü bu madde
kapsamında yapılacak değerlemede uygulanmaz."
Halil
Ünlütepe (Afyonkarahisar)
ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İzmir Milletvekili Harun Öztürk.
Buyurun.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarının 21’inci maddesi üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili söz aldım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu maddeyle 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
Kanunu’nun “Değerleme farkları” başlıklı 61‘inci maddesi değiştirilerek Türk
parasının yabancı paralar karşısındaki değerinin ve uluslararası piyasalarda
altın fiyatlarının değişmesi nedeniyle bankanın aktifindeki ve pasifindeki
dövizlerin, efektiflerin ve yabancı para cinsinden diğer varlık ve
yükümlülükler ile altınların değerlemeye tabi tutulması sonucu banka lehine
oluşan gerçekleşmemiş değerleme farklarının değerlemenin yapıldığı dönem
kazancına dâhil edilmeyeceği ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde gelir
olarak dikkate alınmayacağı, banka aleyhine oluşan gerçekleşmemiş değerleme
farklarının da değerlemenin yapıldığı dönem kazancından düşülmeyeceği ve
kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınmayacağı,
ayrıca 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 280’inci maddesi hükmünün bu madde
kapsamında yapılacak değerlemede yine uygulanmayacağı hükme bağlanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu madde ile Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankasına diğer hiçbir bilanço esasına göre defter tutan gelir vergisi ve
kurumlar vergisi mükellefine tanınmayan bir imkân tanınmaktadır. Bundan böyle
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, henüz realize
olmamış kur farklarını kurumlar vergisi matrahının tespitinde ne gider ne de
gelir yazacaktır. Oysa, hem döviz cinsinden ticari
alacakları hem de döviz cinsinden borçları olsun bilanço esasına göre defter
tutan gelir vergisi ve kurumlar vergisi mükellefini düşünün. Bu mükellef, Vergi
Usul Kanunu gereğince, her ay sonunda döviz cinsinden ticari alacakları ile
döviz cinsinden borçlarını realize olmasalar da o
günkü kur üzerinden değerlemek ve kayıtlarına intikal etmek durumundadır.
Dolayısıyla, bu işlemler kayıtlara intikal ettirildikleri tarihten itibaren
mükelleflerin hem geçici vergi matrahı hem de kurumlar vergisi matrahı
değişecektir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
yönetiminin, Hükûmetin aksine müdahale girişimlerine
rağmen bağımsızlığını korumaya çalışmasını hep birlikte izliyoruz, fiyat
istikrarı konusunda kendisine verilen görevi yerine getirmek üzere bir çaba
içinde olduğunu da görüyoruz. Bizim önergemizde kısmen düzeltilmesi teklif
edilmekteydi, ancak bu maddenin tasarı metninden tümüyle çıkarılmasının daha
uygun olacağını tekrar ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, burada, Sayın Başbakanın yaz aylarında
işsizlik oranını yüzde 10’lar düzeyine çekeceklerine ilişkin beyanı üzerinde
kısaca durmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, istihdam ve işsizlik verilerini takip
eden herkes bilir ki, Türkiye’de işsizlik oranları tarım, inşaat ve hizmetler
sektöründeki mevsimsel değişikliklerden etkilenir; bu nedenle, ocak ve şubat
aylarında en yüksek noktada bulunur ve mart ayından itibaren azalarak temmuz
ayında da en düşük düzeye iner. Şimdi, işsizlik oranlarının aylık olarak hesap
edilmeye başlandığı 2005 yılından bu yana gelişmelere birlikte bakalım: 2005
yılı Ocak ayında 11,8 olan işsizlik oranı Temmuz ayında 2,2 puan azalarak 9,6
puana düşmüştür. Ocak ve Temmuz aylarında olmak üzere bu
oranlar, 2006 yılında 12,1 ve 9,3 şeklindedir, fark 2,8 puandır; 2007 yılında
11,3 ve 9,3 şeklindedir, fark 2 puandır; 2008 yılında 11,6 ve 9,9 şeklindedir,
fark 1,7 puandır; 2009 yılında 15,5 ve 12,8 şeklindedir, fark 2,7 puandır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Bu eğilime göre, 2010 yılı Ocak ayında
14,5 olan, Temmuz ayına gelindiğinde 2009 yılındaki gibi 2,7 puan düşerse 2010 yılı Temmuzunda enflasyon
oranı 11,8’lere düşecektir. Merkez Bankası da bir brifingde
Plan ve Bütçe Komisyonunda bu rakamın 11,8 ve 11,9’a düşeceğini tahmin
ettiklerini söyledi.
Sayın Başbakan bu durumu sadece kendisinin bildiğini, milletin
bilmediğini düşünerek önümüzdeki aylarda işsizliğin yüzde 10’lar düzeyine
indirileceğini söylüyor. Sonunda da millete dönüp “Nasıl, ben size söylememiş
miydim?” diyecek. Allah aşkına, siz, kendinizi akıllı, âlemi ne
zannediyorsunuz?
Yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
22’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, geliş sırasına göre
okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in; 3717
Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve
Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci
Maddesinin “II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi
Kaynak’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve
22 nci maddesindeki “Gelir İdaresi Başkan Yardımcıları”
ibaresinden sonra gelmek üzere “Gelirler Kontrolörleri Başkanı” ibaresinin,
“Gelir İdaresi Daire Başkanları” ibaresinden sonra gelmek üzere “Gelirler
Kontrolörleri” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay E. Haluk
Ayhan Mustafa
Kalaycı |
Manisa Denizli Konya |
Mehmet
Şandır Mehmet Günal Oktay
Vural |
Mersin Antalya İzmir |
Abdülkadir Akcan |
Afyonkarahisar |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 22’nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Harun Öztürk Halil
Ünlütepe Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
İzmir Afyonkarahisar Malatya
|
Mustafa Özyürek Bülent
Baratalı Kamer
Genç |
İstanbul İzmir Tunceli |
Madde 22- 23/4/1981 tarihli ve 2451
sayılı Bakanlıklar ve Bağlı Kuruluşlarda Atama Usulüne İlişkin Kanuna ekli (2)
sayılı cetvele “Gelir İdaresi Başkanı,” ibaresinden sonra gelmek üzere “Gelir
İdaresi Başkan Yardımcıları, Gelir İdaresi Daire Başkanları ve Vergi Dairesi
Başkanları,” ibaresi ilave edilmiştir.
BAŞKAN – Komisyon önergeyi katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Sayın Başkan, bu,
tasarıdaki metinle aynı, dolayısıyla katılmak mümkün değil. Tasarı
metniyle aynı.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Biz düzgün yazmışız. Ne, şimdi ayrılığı
belirteceğim.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Ama tasarıda aynı olduğu
için katılamıyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Bakan, bir kelime vardır orada, bir
bakın!
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Kamer Genç, Tunceli
Milletvekili.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 536
sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 22’nci maddesi üzerinde verilen değişiklik
önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Önergede biraz düzgün bir ifade hâline getirilmiş. Önerge çok
önemli değil. Şimdi, bugün, tabii Tayyip Bey, bir buçuk saat bütün
televizyonlarda konuştu, o televizyonların da hepsi verdi. Bakın,
televizyonları ve basın patronlarını ne kadar korkutmuş. Şimdi, millet de
zannediyor ki bu Tayyip Bey irticalen konuşuyor. Hâlbuki o konuşmalar birileri
tarafından yazılıyor, o iki tarafında cama geçiriliyor, önde cama geçiriliyor.
Ey vatandaşlar bunları bilin. Yani camdan okuyor bunları. Sakın ha “Tayyip Bey
bunları irticalen konuşuyor, çok büyük bir nutuk atıyor.” demeyin, her yerde
sizi aldatıyor.
Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii ki vatandaşlardan AKP
İktidarı zamanında her şey çok saklandığı için bazı konuların da bu kürsüde
doğru olarak dile getirilmesi lazım. Bir defa, son, Anayasa Mahkemesinin
verdiği karar facia bir karar. Şimdi, eğer o kararda hakikaten 4’üncü maddeye
göre teklif edilmemesi gereken maddeler teklif edilmişse o zaman Anayasa
Mahkemesinin bunu keenlemyekün addetmesi lazım ve
tümüyle yok sayması lazımdı ama onu yapmadı.
İkincisi: Geçmişte Anayasa Mahkemesi kararları var. Bir “ve/veya”
kelimesi geçtiği zaman onu, maddeyi tümüyle reddediyordu; burada cümlecikleri
çıkardı, Meclisin yerine geçti ve bu kararı, tuttu, maddeleri iptal etmedi. Bu,
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde görülmemiş bir şey. Tabii, görünen o ki AKP ile
Anayasa Mahkemesi karşılıklı, bu konularda bazı temaslar kurdular ve bu, bu
hâle geldi. Ve inanıyorum ki Anayasa Mahkemesinin bazı üyeleri bu AKP ve
yandaşları tarafından tehdit edildi, yoksa böyle bir karar gelmez yani değerli
milletvekilleri.
Bakın, şimdi, getirilen Anayasa’nın bir maddesinde, Danıştaydan ve Yargıtaydan gelen
üyelerin kimisinin daha üç sene orada kalma durumu var kimisinin iki sene daha
orada kalma durumu var. Şimdi, bu referandumdan sonra hemen bir ay içinde
burada, Danıştaydan ve Yargıtaydan
3 veya 2 kişi; yani, Yargıtaydan 3, Danıştaydan da 2 kişi hemen seçilecek, asil üye olarak
gelecek. Yani o üyelerden süresine kadar dolacağı için Danıştaydan
gelen mesela 1 arkadaşımızın daha üç senesi var. Danıştaydan
seçilen asil üye orada gelecek üç sene oturacak, hiçbir şeye elini vurmayacak
şu anda orada görevli olan kişinin süresi doluncaya kadar. Bu kadar mantıksız,
bu kadar akılsız bir düzenleme olur mu arkadaşlar? Anayasa’nın 140’ıncı maddesi
diyor ki: “Hâkimlerin aylık ve ödenekleri yasayla düzenlenir.” Siz getirdiniz,
Anayasa’nın geçici maddesinde, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerine
30.000 yan gösterge koydunuz. Yani böyle bir… Yani Anayasa’nın ihlali açıkça
ortada idi ve Abdullah Bey daha bunları onaylamadan ben tuttum, iki üç defa
basın toplantısı yaptım, dedim ki: “Abdullah Bey, hiç olmazsa bir defa bir
doğru iş yap, şunu Meclise tekrar geri gönder çünkü Anayasa’da çok açıkça
ihlaller var.” Yani sen, üç sene sonra süresi dolacak bir Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu üyesinin yerine niye şimdiden adam seçiyorsun, 1 kişi seçiyorsun?
Ve o adam gelecek, iki sene burada kalacak. Onun için, değerli milletvekilleri,
her atılan adım bir facia.
Şimdi, burada, vergileri toplamak önemli değil, önemli olan
vergileri hakkıyla sarf etmek, harcamaları hakkıyla yapmak lazım.
Bakın, şimdi, Abdullah Bey nerede? Yurt dışında. Üç gün önce
neredeydi? Yurt dışında. Geçen hafta neredeydi? Yurt dışında. Yanında kimler
var? Yine AKP’li bazı milletvekilleri var. Efendim, sülaleyi dolduruyorlar,
yandaşlarını dolduruyorlar, götür, eğlen, iç, gel. Her yurt dışına çıkışı 500
bin dolar. Bunları defalarca söyledik burada. Efendim, yurt dışına giderken
hediye götürüyor. Devletin parasıyla pahalı, 50 bin, 100 bin dolarlık hediye
alıyor, o devletin parasından gidiyor ama kendisine verilen hediyeler cebe
gidiyor! Suudi Arabistan Kralından aldığı hediyeler hâlâ belli değil.
Şimdi, bu Abdullah Bey’in tayin edeceği kişiler Anayasa
Mahkemesine gelip üye olacak ve bu Anayasa Mahkemesi orada kendi görevini
yapacak. Yani vicdanınıza…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) – Bu kadar taraflı atamalar yapan bir kişinin
buraya getirdiği kişiler tarafsız görev yapar mı arkadaşlar? Yapamazlar. Yani
millete niye bunları söylüyoruz? Vatandaşlarımızın bunu
bilmesi lazım.
Çıkıyorlar, vatandaşa yalan bilgi veriyorlar, yanlış bilgi
veriyorlar. Mevcut, getirilen Anayasa değişikliği 12 Eylül Anayasası’nın çok çok gerisinde, tamamen faşist bir dikta rejiminin
Türkiye'de kurulma esasını getiriyor. Tayyip Bey diyor ki: “Benim karşımda
kimse konuşmayacak.” Yani eğer bir mahkeme karar vermişse, diyor ki: “Nasıl sen
bana karşı karar verirsin?”
Onun için, Türkiye’de rejimin oturabilmesi için bütün partilerin
anlaşarak, 12 Eylül Anayasası’nın hatalı taraflarını bularak yeni bir anayasa
yapması lazım. Esasen, bu Anayasa hükmü geçtikten sonra, maalesef, Türkiye’de,
artık, demokrasiye de hak getire, insan haklarına da hak getire. Bu itibarla,
Türkiye’de çok büyük bir faşist rejim kurulmuş olmaktadır. Onun için,
vatandaşlarımız…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in;
3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve
Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci
Maddesinin “II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi
Kaynak’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve
22 nci maddesindeki “Gelir İdaresi Başkan
Yardımcıları” ibaresinden sonra gelmek üzere “Geilrler
Kontrolörleri Başkanı” ibaresinin, “Gelir İdaresi Daire Başkanları” ibaresinden
sonra gelmek üzere “Gelirler Kontrolörleri” ibaresinin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
5345 Sayılı Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunun yürürlüğe girmesiyle gelir idaresinin yeniden yapılanma süreci
başlamıştır. Yıllardır Vergi inceleme ve Vergi idaresinin denetiminde başarıyla
görev yapan Gelirler Kontrolörlerinin yeni yapılanmaya uygun olarak atama
usulünün belirlenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
23’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, geliş sırasına göre
okutup ayrılıklarına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in;
3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve
Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci
Maddesinin “II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi
Kaynak’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve
23 üncü maddesindeki “yüzde otuzunun” ibaresinin “yüzde yirmisinin” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay Emin Haluk
Ayhan Mustafa Kalaycı |
Manisa Denizli Konya |
Mehmet Günal Mehmet
Şandır Abdülkadir Akcan |
Antalya Mersin Afyonkarahisar |
Oktay
Vural |
İzmir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Çerçeve
23 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Harun Öztürk Halil
Ünlütepe Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
İzmir Afyonkarahisar Malatya |
Mustafa Özyürek Bülent
Baratalı Kamer
Genç |
İstanbul İzmir Tunceli |
“Madde 23- 8/9/1983 tarihli ve 2886
sayılı Devlet İhale Kanununun 72 nci maddesinin
ikinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir.
Ancak, satış tarihinden itibaren en az yirmi yıl geçen ve veriliş
maksadına uygun olarak kullanılan taşınmazların, mevcut faaliyet
aksatılmaksızın kısmen veya tamamen ticari amaçlarla değerlendirilmesinin
kuruluş gayelerine daha fazla hizmet edeceği hallerde, elde edilecek gelirin
yüzde otuzunun Hazineye verilmesi koşuluyla taşınmazların satış dahil değerlendirilmesine Maliye Bakanlığınca belirlenecek
usul ve esaslara göre izin verilebilir. Bu suretle kendilerine satış ve
değerlendirme izni verilenlerin maddede öngörülen koşulları yerine
getirmemeleri hâlinde elde edilen gelirlerin bakiyesi de Hazine tarafından 6183
sayılı Kanun hükümlerine göre tahsil edilir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Kamer Genç, Tunceli
Milletvekili.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, Divan Kâtibi niye benim
ismimi okumuyor? Yani, önergeyi eksik okuyor, ismimi okumuyor, böyle bir şey
olur mu? O zaman, orada oturmasın.
KÂTİP ÜYE FATİH METİN (Bolu) – Sana mı soracağız?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Evet, Kamer Bey’e soracaksın!
Bir önerge hazırladık, okuyacaksın.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
efendim, bu müzakere edilen kanunun 23’üncü maddesinde verdiğimiz bir önerge
ile ilgili söz almış bulunuyorum.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bu önergemizin konusu, burada,
kamu yararına derneklere tahsis edilmiş, 2886 sayılı İhale Kanunu’nun 72’nci
maddesine göre tahsis edilmiş gayrimenkullerin bir kısmı şimdi çok değerlenmiş
yani çok böyle, eskiden, yirmi sene önceye nazaran çok değer kazanmış. Şimdi,
AKP’nin de çok böyle, mala ve mülke çok sevgisi var, mal mülk deyince hemen her
şey gevşiyor! Burada diyor ki: “Eğer bunlar kıymetli olmuşsa, yirmi sene
geçtikten sonra bunları alalım, değerlendirelim, o derneğe de belli bir para
verelim, hazineye de bir para verelim, ondan sonra, bunları değerlendirelim.”
Şimdi, ne gerek var?
Değerli milletvekilleri, AKP İktidarı, Türkiye’de, en kıymetli
malları, mülkleri, hazine arazilerini sattı ve el koydu, çoğunu da yandaşlarına
verdi. TOKİ Kanunu’nu çıkardılar, TOKİ Kanunu’nda, TOKİ, istediği yerde mala
mülke el koyuyor, onun imar durumunu tespit ediyor, istediği büyüklükte tesis
ediyor. Belediyeleri, o kadar büyük yeşil alanları, konut alanlarına, ticaret
alanlarına çevirdiler ki bununla ilgili haklarında çok büyük şeyler var.
Mesela, Danıştay 1. Dairesinin 10/3/2010 tarihli
verdiği bir kararda, İstanbul Belediye Başkanı Topbaş’ın, yaptığı yetmiş küsur
ihalede görevini ihlal ettiği, suistimal ettiği,
dolayısıyla, bunun hakkında soruşturma açılması gerektiğini... Bakın, Danıştay
kararı burada ama burada hâlâ İstanbul savcısı bunun hakkında bir soruşturma
açmadı ama öte taraftan, Adana Belediye Başkanı Aytaç Durak’la ilgili ortada
açık hiçbir şey olmadığı hâlde o Belediye Başkanını görevden aldı. Ya bu hangi
hukuk? Hangi devlet? Hangi yönetim? Hangi mantık?
Şimdi, İstanbul Belediye Başkanına niye savcılar soruşturma
açmıyor? Bizim edindiğimiz bilgiye göre savcılar korktukları için! Şimdi, işte,
bu Anayasa oylamasında, referandumda kabul edildiği takdirde, işte, bütün
savcılar korkacak ve AKP ve yandaşlarının yaptığı bütün suistimaller
karşısında soruşturma açmayacak. Arkadaşlar, eğer bu memlekette hukuk varsa, hani
Tayyip Bey “hak, hukuk, demokrasi”
diyorsa işte yetmiş tane ihale, İstanbul’da, Belediye Başkanı Topbaş’ın yaptığı
yetmiş tane ihale. İçişleri Bakanı soruşturma izni vermiyor, Danıştaya gidiyor, Danıştay üçüncü ayda karar veriyor.
Peki, İstanbul savcıları, siz niye soruşturma açmıyorsunuz? Karar burada yahu
ama korkutmuşlar savcıları. Hangi savcı cesaret edecek de gidecek, bu
soruşturmayı yapacak?
FAZLI ERDOĞAN (Zonguldak) – Sen buna inanıyor musun?
KAMER GENÇ (Devamla) – İnanmıyorsan, buyurun, sorun. Al sana karar
işte kardeşim, al.
Burada altı ay geçmiş niye soruşturma açmıyorsunuz? Niye
açmıyorsunuz ya? Sizde vicdan yok mu? Vicdan da herkeste
olması lazım.
Şimdi, geçen gün Ataköy’e gittik. Orada çok güzelim Yeşilköy’deki
o yeşilliği getirmiş TOKİ, başkalarına ihale ediyor, oradaki o yeşilliği yok
etmek için, yeşilliği katletmek için. Yani nerede bir yeşillik varsa -o
yeşillik biliyorsunuz o topluluğun akciğeridir- AKP İktidarı yeşillik konusunda
âdeta büyük bir akciğer cerrahlığı yapıyor. Nerede güzel bir yeşillik varsa
hemen gidip kesiyorlar. Ya böyle bir ahlak, böyle bir mantık, böyle bir icraat
Allah korkusu olan, insan olan hiçbir yerde olmaz. Böyle bir şey olur mu?
Devletin en kıymetli arazilerini getiriyorsunuz, yandaşlarınıza
satıyorsunuz. İşte KİT’leri ne duruma getirdiğiniz belli. Ondan sonra da Tayyip
Erdoğan çıkıyor, diyor ki: “Bu Anayasa oylaması çıkarsa Türkiye'nin kaderi
değişir.” Tabii ki kaderi değişir, Türkiye'nin kaderi bir Tayyip Erdoğan
imparatorluğuna döner.
Tayyip Erdoğan, biliyorsunuz, işte, onu da canı istediği zaman
alıyor uçağa, bütün dünyayı geziyor. Bir Katar’a tam on beş defa gittiler ya!
On beş defa gidilir mi bir yere? Tayyip Bey’in karısı devletin uçağıyla Katar’a
özel düğüne gitti!
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Biraz seviyeli ol ya, biraz seviyeli ol!
KAMER GENÇ (Devamla) – Peki, bu vatandaşın vergisini… Bir Katar’a
devletin uçağıyla gitmek en azından 100 bin dolar. 100 bin doları sen yakıt
parası… Vatandaş ekmek bulmaktan acizken, peki, nasıl oluyor da bu devletin
uçağına binip de keyfî düğüne gidiyor?
Arkadaşlar, bakın, AKP milletvekilleri içinde 540 milyar…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi sizin milletvekilleri niye burada
yok? Çoğu yurt dışında, harcırah alıyorlar. Biz Meclis Başkanına soruyoruz:
“Kardeşim, bunlar ne kadar harcırah alıyor?” diyoruz, bildirmiyor. Geçen gün
bir milletvekili arkadaşımıza bildirmiş, 540 milyar lira alan milletvekili var
içinizde! Günah değil mi arkadaşlar. Günah ya, günah, günah. İnsanlar…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bildiğiniz bir şey varsa, yanlış bir
şey varsa, yasa dışı bir şey varsa, kanunsuz bir şey varsa onu söyleyin.
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bildirin işte.
Yine, Mehmet Ali Şahin her gün yurt dışında, Tayyip Bey her gün
yurt dışında, Abdullah Gül her gün yurt dışında. Bunlar, devletin parasıyla
gidiyor, harcırah da alıyorlar. Ya, sizin içinizde Allah korkusu yok mu
arkadaş?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Yasa dışı bir şey varsa onu söyle.
Görevli gidiyorlar bunlar.
KAMER GENÇ (Devamla) – Ya, işte, kardeşim, sorun Meclis Başkanına.
Yasa dışı değil, keyfî gidiyorsunuz kardeşim, keyfî seyahat ediyorsunuz. Yani
bu memlekette asgari ücret 500 lirayken senin milletvekilin nasıl 540 milyar
harcırah alıyor ya? Yani böyle bir şey olur mu? Milletvekillerinin üç senede
aldığı maaş 480 milyar lirayken, 480 milyar lira tutarken…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) - …dört senede -devam ederse- sadece
harcırahlardan aldığı 540 milyar lira ya! Böyle bir şey olur mu arkadaşlar?
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Genç, Sayın Kâtip Üyenin önerge altındaki beş imzadan fazla
okumamasıyla ilgili itirazınıza İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin sekizinci…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben onu biliyorum. İç Tüzük’ü daha siz
öğrenmeden önce biliyordum.
BAŞKAN – Bir saniye Sayın Genç! Bir dinleyin lütfen!
“Değişiklik önergeleri önce veriliş, sonra aykırılık sırasına göre
okunur ve işleme konur. Beşten fazla imzalı önergelerde ilk beş imza okunur.”
Sayın Genç.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 23 üncü maddesinin “yüzde
otuzunun” ibaresinin “yüzde yirmisinin” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Söz konusu olan kamu yararı kararı Bakanlar Kurulunca alınan
Darülaceze, Kızılay vs. derneklerdir. Desteklenmesinde fayda bulunmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
24’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 24 üncü maddesinin üçüncü
fıkrasındaki “beşi” ibaresinin “yirmisi” şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Erkan
Akçay E. Haluk
Ayhan Mustafa Kalaycı |
Manisa Denizli Konya |
Mehmet Günal Şenol
Bal Abdülkadir Akcan |
Antalya İzmir Afyonkarahisar |
Mehmet
Şandır Oktay
Vural |
Mersin İzmir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın çerçeve
24 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Harun Öztürk Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Mustafa Özyürek |
İzmir Malatya İstanbul |
Bülent
Baratalı Halil
Ünlütepe |
İzmir Afyonkarahisar |
Madde 24- 2886 sayılı Kanunun 75 inci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan "13 üncü maddesinde gösterilen komisyonca takdir ve
tespit edilecek" ibaresi "idareden taşınmaz ve değerleme konusunda
işin ehli veya uzmanı üç kişiden oluşan komisyonca tespit tarihinden geriye
doğru beş yılı geçmemek üzere tespit ve takdir edilecek" şeklinde
değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“Köy sınırları içerisinde yer alan Hazinenin özel mülkiyetinde
veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmazların işgalcilerinden
tahsil edilen ecrimisil gelirlerinin yüzde beşi, 442
sayılı Köy Kanununda belirlenen görevlerde kullanılmak kaydıyla, tahsilatı izleyen ay içinde bu gelirlerin elde edildiği köy
tüzel kişiliği hesabına aktarılmak üzere emanet nitelikli hesaplara kaydedilir.
Maliye Bakanlığı bu oranı iki katına kadar artırmaya yetkilidir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu madde ile 2886 sayılı Kanunun 75 inci maddesine “Ecrimisile itiraz edilmemesi halinde yüzde yirmi, peşin
ödenmesi halinde ise ayrıca yüzde onbeş indirim
uygulanır.” şeklinde yeni bir fıkra eklenmektedir.
Ecrimisil; Hazine
taşınmazının, İdarenin izni dışında gerçek veya tüzel kişilerce işgal veya
tasarruf edilmesi sebebiyle, İdarenin bir zarara uğrayıp uğramadığına veya
işgalcinin kusurlu olup olmadığına bakılmaksızın, taşınmazın işgalden önceki
haliyle elde edilebilecek muhtemel gelir esas alınarak İdarece talep edilen
tazminat olarak tanımlanmaktadır.
Ecrimisil ile kira
bedelleri genellikle birbirleriyle karıştırılmaktadır. Oysa bu iki kavram
birbirinden çok farklı kavramlardır. Hazine taşınmaz malları açısından kural,
kira suretiyle idaredir. Ecrimisil bir idare şekli
değildir.
Kira karşılıklı rızaya ve sözleşmeye dayanan bir işlemdir. Ecrimisil ise mal sahibinin rızası olmadan malın işgal
edilmesi halinde istenen tazminattır.
Kira bedeli taşınmaz malın gelecekteki kullanım bedeline karşılık
olarak alınır. Ecrimisil ise kişinin geçmişteki kullanımı
karşılığı talep edilen bir tazminattır.
Kira alacakları, zamanında ödenmediği takdirde 2004 sayılı İcra
İflas Kanunu hükümlerine göre tahsil edilir. Zamanında ödenmeyen ecrimisil alacakları ise, 6183 sayılı Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre takip edilir.
Kira nedeniyle taraflar arasında çıkan ihtilafların çözüm mercii
adli yargı iken ecrimisilde idari yargıdır.
Ecrimisilde tahakkuk
zamanaşımı süresi konusunda bir kesinlik olmamakla birlikte Yargıtay
içtihatlarına göre bu süre beş yıldır. Buna karşın ecrimisilde
tahakkuk zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğuna ilişkin Danıştay kararları da
mevcuttur. 6183 sayılı Kanun kapsamında takibi yapılan bir kamu alacağı olması
nedeniyle beş yıllık tahsil zamanaşımı süresi Ecrimisil
alacakları için de geçerlidir. Kira alacaklarında zamanaşımı Borçlar Kanununda
öngörülmekte olup 5 yıldır.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, Hazineye ait
taşınmazlar üzerinde fuzuli şagil durumunda
bulunanların ödemeleri gereken ecrimisile, devamlı
bir hüküm olarak, sırf tahsilat oranını artırmak üzere
itirazsız ödemede % 20, peşin ödemede ayrıca % 15 indirim uygulaması
getirilmesi, Hazine taşınmazlarının kiralanması yerine işgalini teşvik eden bir
sonuç doğurabilir.
Bu nedenle, 75 nci maddeye eklenmek istenen
fıkranın madde metninden çıkarılması, tahsilatın
hızlandırılması amaçlanıyorsa geçmiş borçlar için geçici bir maddede bu ödeme
kolaylıklarının tanınması daha uygun olurdu, işbu değişiklik önergesi bu
gerekçelerle verilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 Sıra Sayılı Kanunun çerçeve 24 üncü
maddesinin üçüncü fıkrasındaki “beşi” ibaresinin “yirmisi” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Şenol Bal, İzmir
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 536
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 24’üncü maddesi için vermiş olduğumuz değişiklik
önergesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, şehir içinde kalmış hazine arazilerinde
çiftçilik yapan köylülerin yüksek ecri misil nedeniyle yaşadığı sorunlar 2007
yılından bu yana artarak sürmektedir. Çarpık kentleşme ve göç nedeniyle tarım
arazilerinin yanı başında yapılan yazlık villalar veya konutlar çiftçiye
çıkarılan ecri misil faturalarını her yıl biraz daha kabartmıştır ve tabii,
tahakkuk edilen borçlara sürekli olarak da faiz eklenmiştir.
Seçim bölgem İzmir’de bu şikâyetlerle hep karşılaştım.
İnsanlarımızın mağduriyetine, çaresizliğine yakinen şahit oldum ve zaman zaman soru önergeleriyle de konuyu Meclis gündemine
taşımaya çalıştım ama yeterli cevabı alamadım.
İzmir’de ecri misil mağduru olan en az 20-25 bin orman köylüsü,
çiftçisi var. Biraz önce de söylediğim gibi, kentte yaşayan üst gelir grubu
kişilerin en yakın köylere gidip villa ya da konut yapmalarının arazi
bedellerini yükselttiği ortadadır. Hâlbuki tarımsal üretim alanı, şehir
sınırları içinde de olsa, en ücra köşede de olsa yapılan tarım, aynı tarımdır;
burada üretilen domates, zeytin veya salatalık fiyatı farklı değildir. Köylünün
geliri aynı da olsa ecri misil fiyatları farklı tezahür etmektedir. Yüksek ecri
misil yani işgaliye bedelleriyle ilgili Buca, Bornova, Güzelbahçe ve Torbalı
başta olmak üzere İzmir’in tüm ilçelerinde ecri misil bedellerini
ödeyemedikleri için binlerce insan haciz ile karşı karşıya kalmıştır.
Traktörüne, evine, eşyasına haciz konan yüzlerce köylü vardır.
Sayın milletvekilleri, seçim yaklaşıyor. Üzerinde konuştuğumuz
24’üncü maddeyle çiftçilerin ecri misil problemleri için bir çözüm
getiriliyormuş gibi yani “mış”, “yapılıyormuş” gibi
-her konuda olduğu gibi- bir çalışma yapıldığı ortaya konuluyor. Bu, biraz önce
de söylediğim gibi, her konuda olduğu gibi, iktidara mahsus bir yapı.
Ecri misil gerçekten Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri ve
hakkaniyetle çözümü de çok çok önemli ve çok çeşitli,
değişik yönden ele alınması gereken bu konunun içinde problemler var ve çok
geniş çaplı çalışılması gerekiyor.
Biliyoruz, daha önce de, 2008’de de yine bir torba kanun içinde
“2/B problemlerini çözüyoruz.” naralarıyla bir konuyu gündeme getirmiştiniz.
Orman vasfını yitirmiş arazileri satmak ve 2/B arazilerinin satışı için alt
zeminini hazırlamak üzere getirmiş olduğunuz kanun maddesi 2/B problemini
çözmekten çok uzak ve vatandaşlarımızın zararına olmuştur.
Şimdi, üzerinde durduğumuz bu 24’üncü madde, ecri misil ile
ilgili çok çeşitli sorunları çözebilecek mi? Hayır, çözemeyecek çünkü birkaç
örnek vermek istiyorum konuyla ilgili: Vatandaşların birçoğu, işletme ve ikamet
etmeleri için, babadan, dededen ecri misil ödedikleri araziler için kanunen
satın alma hakkını kullanabilmek için başvurmalarına rağmen on-on beş yıldır
cevap alamadıklarını ifade ediyorlar.
Yine çok önemli bir konu, özelikle İzmir’de yüz-iki yüz yıllık
zeytin ağaçlarının bulunduğu, atadan, dededen kalma arazilerin tapularının
iptal edildiğini söylemektedir vatandaşlar. Devletin köylüye verdiği tapular
Orman İdaresi ve mahkeme tarafından iptal edilip hazineye verilmiştir.
Hazinenin bunları 2B kapsamında kullanım izni vermesiyle bu yerlerde ecri misil
tahakkuk etmiş ama çiftçiler bu ecri misilleri ödeyemez duruma gelmiştir.
Zamanında devletin kendi yaptığı kadastro hataları ve
çiftçilerimizin itiraz sürelerini takip edememesi veya imkânsızlıkları
nedeniyle birçok mağduriyet oluşmuş ve bu mağduriyetin sonucu çiftçilerimiz
kendi arazilerinde mal sahibi iken işgal eden duruma düşmüşlerdir. Bu
vatandaşlarımızın hakkını kim savunacaktır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
ŞENOL BAL (Devamla) – Teşekkür ederim.
Yine, ayrıca şehirleşmiş yerlerde mülkiyet sorununun, tapu
meselesinin, sit alanları meselesinin hakkaniyetle çözümü çok önemlidir,
kimsenin de hakkının yenmemesi gerekir. İşte, Gaziemir İzmir’de, özellikle
Sarnıç’ta, durum içinden çıkılmaz bir hâl almıştır. İnsanlarımız bu meseleyi
çözmeye talip kişilerce de aldatılmaktadır. İstanbul Beykoz’u da göz önüne
alalım, problemler çözülemediği gibi, içinden çıkılmaz bir hâl almış, bir sorun
yumağı hâline dönüşmüştür.
Değerli milletvekilleri, evet bu değişiklik önergemizde köy
sınırları içinde işgal edilen hazine taşınmazlarının tespitini teşvik etmek ve
kolaylaştırmak için ecri misil tahsilatının yüzde
5’ten yüzde 20’ye çıkarılmasını köyün menfaati için uygun olacağını ifade etmek
istiyoruz ve değişiklik önergemizin desteklenmesini saygılarımla rica ediyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
25’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun çerçeve
25 inci maddesindeki "Terkin edilecek ecrimisiller"
ibaresinin "Terkin edilecek ve yeniden yapılandırılacak ecrimisiller" şeklinde değiştirilmesini ve maddenin
sonuna aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay E. Haluk Ayhan Mustafa Kalaycı |
Manisa Denizli Konya |
Mehmet Günal Abdülkadir
Akcan Mehmet Şandır |
Antalya Afyonkarahisar Mersin |
Oktay
Vural |
İzmir |
“30.05.2010 tarihine kadar ilgili mevzuatına göre süresi
içinde kısmen veya tamamen ödenmemiş olan ya da ödeme süresi henüz geçmemiş
bulunan ecrimisil borçları; bu kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren üç ay içerisinde yazılı olarak başvurulması şartıyla,
ecrimisil asıllarına ödeme süresinin bitiminden
itibaren yeniden yapılandırma başvurusunun yapıldığı tarihten önceki ayın
sonuna kadar Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan Tüketici Fiyat
Endeksi aylık değişim oranı uygulanmak suretiyle yeniden yapılandırılır. Bu madde hükümlerine göre yeniden yapılandırılan ecrimisil borçlarına dair gecikme faizlerinin tamamının
tahsilinden vazgeçilir.
Borçların yeniden yapılandırılmasında; yapılandırılan borcun peşin
veya 36 aya kadar eşit taksitler halinde ödenmesine ilişkin hususlar ile diğer
usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.
Yapılandırılan borcun tamamının veya bir kısmının taksitle
ödenmek istenilmesi halinde, taksitlendirilen toplam borca; oniki
aylık sürede ödenirse yıllık yüzde 2, oniki ayı aşan
ancak 24 ayı aşmayan sürede ödenirse yıllık yüzde 4 ve yirmidört
ayı aşan sürede ödenirse yıllık yüzde 6 oranında taksitlendirme farkı
hesaplanarak ilave edilir ve taksit süresine bölünmek suretiyle aylık taksit
tutarı bulunur.
Bu madde kapsamına giren kamu alacakları ile ilgili olarak, tatbik
edilen hacizler, yapılan ödemeler nispetinde kaldırılır.
Bu kanun hükümlerinden yararlanmak üzere başvuran borçluların,
kapsama giren borçları, dolayısıyla yaptıkları itirazlardan ve yazı nezdinde
sürdürdükleri davalardan feragat etmeleri ve ihtilaf yaratmamaları
şarttır."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Ecrisimisil alacakları Kamu
alacakları içinde önemli bir tutar teşkil etmektedir. Ecrimisil
borçluları daha çok çiftçilerimiz ve dar gelirli vatandaşlarımızdır. Bu yüzden
bütçe gelirleri içinde tahsilat nispeti en düşük kamu
gelirlerini teşkil etmektedir.
Teklifimizle ecrimisil borçlusu
vatandaşlarımıza hem ödeme kolaylığı hem de kamu alacağının tahsiline katkı
sağlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
Böylece birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.13
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
136’ncı Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
536 sıra sayılı Kanun Tasarı’nın görüşmelerine başlayacağız.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
İkinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz isteyen Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili.
Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; temel kanun olarak görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Bu tasarı “torba kanun” olarak nitelenen bir özellik
göstermektedir. Konu ve amaç bütünlüğü bulunmadığından sağlıklı bir şekilde
müzakere edilmesi mümkün olmayan torba kanun uygulamaları nedeniyle kanunlarda
sık sık ek ve değişiklik yapılmak zorunda
kalınmaktadır.
Tasarı Meclise “Maliye torba tasarısı” olarak gelmiş ancak
Komisyonda yirmi iki yeni maddenin ilavesiyle birbiriyle ilgili ilgisiz, ivedi ivedi olmayan birçok konuyu kapsayan tasarı hâline
dönüşmüştür. Sanki “var var” ya da “yok yok” diye satış yapan mağazalar gibi, her şey var gibi ama
içeriğine bakınca aslında vatandaşın esas sorunlarına çözüm getiren hükümler
bulunmamaktadır.
Tasarıda bazı kanunlardaki birtakım hükümlerin Anayasa
Mahkemesince iptali nedeniyle oluşan hukuki boşlukları gidermek üzere
düzenlemelere yer verilmekle birlikte, yapılan düzenlemeler Anayasa Mahkemesi
kararlarının gerekçesini karşılamamaktadır.
Tasarının bazı maddeleri Gelir İdaresinin idari yapılanması ve
vergi incelemelerine yönelik düzenlemelerden oluşmaktadır. Burada söz konusu
olan, parça parça düzenlemelerdir. Birçoğu,
komisyonda tasarıdan çıkarılmıştır. Hükûmet, ne
yapmak istediğinden aslında emin değildir.
Tasarıyla vergi incelemelerinin siyasetin güdümüne sokulmakta
olduğu yönünde kamuoyunda ciddi kaygılar oluşmuştur. Öteden beri, vergi
incelemesine yetkili birimler veya unvanların sayısı çok fazladır. Tasarı bu
noktada bir yenilik getirmemektedir. Tasarıyla taşradaki vergi denetiminin
yükünü çeken vergi denetmenlerinin sorunları
çözülmemekte, statü ve maaş eşitsizlikleri giderilmemektedir.
Vergi dairelerindeki sorunlara da çözüm getirilmemektedir. Ek
ücret ve unvan almak için binlerce personel uzman yapılırken ara kademe
yöneticiliği ihmal edilmektedir. Müdür ve müdür yardımcıları, sicil amiri
olduğu personelinden daha az maaş almaktadır. Tasarıda bunu düzeltmeye yönelik
de bir düzenleme yoktur.
Bu tasarıda iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri, sağlık yardımları
ile ilgili olarak İş Kanunu, Bakanlık Teşkilat Kanunu ve Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu hükümlerinde ek ve değişiklik yapan maddeler yer
almaktadır.
Ancak, insanlık dışı koşullarda büyük çoğunluğu sigortasız olarak
çalıştırılmış ve meslek hastalığı silikozise
yakalanmış kot kumlama işçilerinin, sosyal güvenlik haklarından
yararlandırılmasına yönelik olarak bu tasarıda bir düzenleme bulunmamaktadır.
Bugün Kot Kumlama İşçileri Dayanışma Komitesinin çabalarıyla
tespit edilebilen silikozis hastası kot işçilerinin
sayısı 600 civarındadır.
Kot Kumlama İşçileri Dayanışma Komitesi öncülüğünde 50 işçi ve
aileleri Türkiye Büyük Millet Meclisinde tüm parti grupları ile ayrıca Devlet
Bakanı Sayın Cevdet Yılmaz, İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Sayın Zafer Üskül ile görüşmeler yapmış, herkesten destek aldıkları
yönünde basına yansımıştır.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak diyoruz ki: “Gelin, bir
hayır yapalım ve meslek hastalığı silikozis
hastalığına yakalanmış kot kumlama işçilerinin sorunlarını çözecek düzenlemeyi,
tüm partiler olarak ortak bir önergeyle bu tasarıya dâhil edelim. Biz varız,
sözümüzün arkasındayız, işte çözüm.”
Değerli milletvekilleri, bu tasarıda kişiye özel düzenleme
kanaatini uyandıran maddeler de yer almaktadır. Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonu’nun yönetimindeki kurumların, kamu idarelerinin doğrudan ya da dolaylı
hissedarı olduğu kurumların, KİT'lerin, bağlı ortaklıklarının ve iştiraklerinin
yönetiminde mali müşavirlerin görev alabilmelerine imkân sağlayan düzenleme yapılmaktadır.
Bunun yanlış olduğunu düşünüyorum. Bu durumda olan kişi var mıdır acaba, diye
de merak ediyorum.
Değerli AKP milletvekili arkadaşlarım, bunu lütfen siz de
sorgulayın; böylesi hükümlerin getirilmesinin zamanı mı, yeri mi, ayrıca doğru
mu? Memleketin bütün sorunları bitti de sıra buna mı geldi?
Bu tasarıda hazine taşınmazları ile ilgili düzenlemeler de yer
almaktadır. Hazine taşınmazlarını işgal edenlerden alınan ecri misillerin
tespitinde, takdirinde, tebliğinde ve tahsilatında
büyük sorunlar yaşanmaktadır. Ecri misil takdirlerinde eşitlik, adalet,
genellik, ödeme gücü konularında objektif kriterler
uygulanmadığı gibi Türkiye genelinde de bir uygulama birliği yoktur. Çok sayıda
vatandaş ecri misil uygulamaları nedeniyle zarar görmektedir. Bu yüzden ecri
misil alacaklarının yeniden yapılandırılarak, ecri misil ve faizinde indirim
yapılarak uzun vadeli taksitlendirilmesini gerekli görmekteyiz.
Yine toprak reformu çerçevesinde satılan arazilerle ilgili de
sorunlar bulunmaktadır. Mesela, Konya’nın Cihanbeyli ilçesine bağlı Günyüzü ve Taşpınar beldelerinde 2004 yılında gerçekleştirilen arazi
dağıtım projesi kapsamında Taşpınar’da 723,
Günyüzü’nde ise 505 çiftçiye meradan tarım arazisine dönüştürülen toplam 56 bin
dekar arazinin tapusu dağıtılmıştır. Ancak, çiftçilerimiz, kuraklık ve yanlış
politikalar nedeniyle gelir elde edemediğinden taksitlerini ödeyememiş, icra
uygulamalarıyla karşı karşıya kalmıştır. 6183 sayılı Kanun’a göre gecikme faizi
ve zam uygulandığından, katlanan borçları çiftçilerimizin ödemesine imkân
yoktur. Vergi, prim ve kredi borçlarının ödenmesinde yeniden yapılandırmalar
yapılmış olmasına karşın, bu konuda bugüne kadar hiçbir ödeme kolaylığı
getirilmemiştir. Taşpınar ve Günyüzü beldesinde
yaşayan çiftçilerimizin bugünkü durumu kanayan yaraya bir örnektir. Aslında,
benzer durumda olan birçok beldemizde, ilçemizde, ilimizde çiftçilerimiz
vardır. Bu konuda mutlaka bir düzenlemeye gidilmelidir.
Yine, konut alanı ve köy genel ihtiyaçları amacıyla köylüye
verilen taşınmazlarla ilgili uygulamada da sorunlar yaşanmaktadır. 442 sayılı
Köy Kanunu’nun 20/5/1987 tarihli ve 3367 sayılı
Kanun’la eklenen 12’nci maddesi ile köy yerleşme planında konut alanı ve köy
genel ihtiyaçlarına ayrılan yerlerin, devletin hüküm ve tasarrufu altında
bulunan mera, yaylak, seyrangâh, yol, harman ve
panayır yerleri gibi alanların ve hazinenin mülkiyetinde olup kamu hizmetine
tahsis edilmemiş taşınmaz malların köy yerleşme planının onayıyla bu
vasıflarını kendiliğinden kaybetmesi ve valiliğin talebi üzerine köy tüzel kişiliği
adına resen tapuya tescil edilmesi hükme bağlanmıştır. Bu maddede 27/5/2004 tarihli ve 5178 sayılı Kanun’la yapılan değişiklik
sonucu, Hazinenin mülkiyetinde olup kamu hizmetine tahsis edilmemiş
taşınmazların devrinin Maliye Bakanlığının görüşü alınmak suretiyle yapılması
şartı getirilmiştir. Başlangıçta uygun görüş verilmekte iken mevzuatta herhangi
bir değişiklik olmamasına karşın, verilen farklı görüşler nedeniyle köy
yerleşim planları yaklaşık bir yıldır kilitlenmiş, açılan davalar ve konulan tedbirler
nedeniyle köylüler mağdur olmuştur. Tapular iptal edilmiş, 100-150-200 milyara
varan masraflar köylünün sırtında kalmıştır. Bu konuda yaşanan sorunlar mutlaka
çözüme kavuşturulmalıdır. Gerçek ihtiyacı olan köylülere çıkarılan tapular,
sırf görüş alınmadı diye iptal ettirilmemelidir.
Değerli milletvekilleri, tasarı, çeşitli konuları içeren ve geçici
maddelerle birlikte yetmiş maddeden oluşmasına karşın ne çiftçimizin ne
esnafımızın ne sanayicimizin ne çalışanımızın ne emeklimizin ne de iş bulamayan
gençlerimizin hiçbir beklentisine cevap vermemektedir.
Vergi kanunlarında değişiklikleri de içeren bir tasarıyı
görüşüyoruz. Ne gariptir ki Sayın Başbakan tarafından, bakanlar tarafından
verilen sözleri de bu tasarıda göremiyoruz. "Haberleşme üzerinden vergiler
kaldırılacak." dendi "Özel iletişim vergisi kaldırılacak." gibi
sözler verildi ancak bu sözler havada kaldı.
Yine, çiftçi ve köylünün hasat dönemi dikkate alınarak tarımsal
sulamada kullanılan elektrik bedellerine ilişkin faturaların, yılda en fazla 2 defa
düzenlenmesi konusunda söz verilmiş olmasına rağmen, bugüne kadar gerekli
düzenleme yapılmamış olup bu tasarıda da yoktur.
Çiftçilerimizin ürün girdilerine aşırı zam yapılırken ürün
fiyatları, tarımsal desteklemeler ve prim bedelleri düşük belirlenmiş ve geç
ödenmiştir. Bu sebeplerden dolayı çiftçilerimiz elektrik borçlarını, kredi
borçlarını, prim borçlarını ödeyemedikleri için idari ve kanuni takibe
uğramaktadırlar. Çiftçilerimizin artık dayanacak gücü kalmamıştır.
Çiftçilerimizin bu borçları mutlaka ödenebilir şekilde yapılandırılmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) - Sayın Başbakan 10 Nisan 2010 tarihinde
ekonomi ile ilgili 6 bakan ile birlikte İstanbul Dolmabahçe Sarayı Başbakanlık
Ofisi'nde düzenlenen basın toplantısı ile "Esnaf ve Sanatkârlar Değişim,
Dönüşüm ve Destek Strateji Belgesi ve Eylem Planı"nı açıklamıştır. Ancak
bugüne kadar bu eylem planıyla ilgili, aradan üç ay geçmiş olmasına rağmen bir
gelişme yoktur. O toplantıda Sayın Başbakan "Esnaf muaflığı kapsamındaki
meslek kolları için, 'vergiden muaf esnaf belgesi' uygulaması getiriyoruz.
Gelir Vergisi Kanunu Tasarısı’nda, basit usulden gerçek usule geçen esnaf ve
sanatkârların şartlar oluştuğunda basit usulde vergilendirilmelerini sağlayacak
düzenlemelere yer vermeyi planlıyoruz." diye açıklama yapmıştır. Ancak bu
düzenleme hâlen yapılmamıştır. Aslında, Sayın Bakan, bu kanun, bu düzenleme
için Hükûmetinizin verdiği, Sayın Başbakanın verdiği
sözün de yerine gelmesi için bir fırsat idi. Nedense bu haksız, bu eşitliğe
aykırı olan bu hüküm maalesef bu tasarıda da düzenlenmemiş oldu.
Ben teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kalaycı.
İkinci bölüm üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz
isteyen Hasip Kaplan... Yok.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Mustafa Özyürek, İstanbul Milletvekili.
Sayın Özyürek, aynı zamanda şahsınız
adına da söz talebiniz var, dolayısıyla süreniz on beş dakika.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, 536 sıra sayılı Tasarı’nın ikinci
bölümü üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, gecenin bu saatinde boş sıraların önünde
vergi konuşmak oldukça zor bir iş ama görevimizi yapacağız ve bu zoru başarmaya
çalışacağız. Bereket, bürokrat arkadaşlarım yoğun bir şekilde katılmışlar.
Onların katılımıyla hiç yoksa Meclisimizde bir hareket sağlanmış oluyor.
Değerli arkadaşlarım, bu tasarı milletin lehine, milletin
sorunlarını çözen hükümler, maddeler içermemektedir. Çeşitli şekillerde, bazı
yasalarda bazı müesseselerin işleyişindeki tıkanıklıkları gidermek üzere böyle
kapsamlı bir tasarı hazırlanmıştır. Tasarı 52 madde olarak Meclise sunulmuş, 10
maddesi çıkarılmış, daha sonra çeşitli önergelerle 22 ayrı madde tasarıya dâhil
edilmiş ve böylece kapsamlı bir torba tasarı ortaya çıkmıştır. Artık buna
“torba” demek doğru değil, buna belki “harar” demek, yani Anadolu’da samanı
içine koyduğumuz “büyük çuval” demektir. Ne yazık ki bu gelenek maliye
bakanlarının söz vermiş olmasına rağmen, hem Sayın Unakıtan,
şu anda da burada bulunan Sayın Şimşek söz vermiş olmasına rağmen yani “Bundan
sonra torba yasa getirmeyeceğiz.” demelerine rağmen sekiz yıllık dönemin en
kapsamlı torba yasasıyla karşı karşıya kalıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu tasarıda özellikle yapılmak istenen:
Vergi denetimiyle ilgili önemli düzenlemeler. Nedir bunlardan biri? Bunlardan
biri: Vergi denetimini düzenleyen, koordine eden bir kurul oluşturulmaya
çalışılıyor. Bir diğer önemli düzenleme ise: Vergi inceleme elemanlarının
hazırladıkları raporları okuyup değerlendiren değerlendirme komisyonları
kuruluyor.
Tabii, bugüne kadar Maliye Bakanlığı inceleme birimlerinin
hazırladığı programları onaylayarak çeşitli inceleme birimlerinin arasındaki
koordinasyonu sağlayarak bu görevi yürütüyordu, şimdi daha kapsamlı bir
Koordinasyon Kurulu oluşturulmaya çalışılıyor. Bu Koordinasyon Kurulunun çok
önemli eksikleri var. Nedir? Biliyorsunuz, bizim şu andaki mevzuatımıza göre,
Maliye müfettişlerinin vergi inceleme yetkisi var, hesap uzmanlarının vergi
inceleme yetkisi var, gelirler kontrolörlerinin vergi inceleme yetkisi var ve
yaygın bir şekilde, özellikle taşrada vergi denetmenlerinin
inceleme yetkisi var. Bu, Bakanın başkanlığında, gerektiğinde Müsteşarın tevkil
edilmesi hâlinde Müsteşarın başkanlığında oluşan bu Kurulda vergi denetmenleri temsil edilmemektedir. Sayısal olarak en çok
vergi denetimi yapan bir birimin temsilcisinin yer almayışı bu Kurulda, bana
göre büyük eksikliktir, bize göre büyük eksikliktir. Bu yönde verdiğimiz bir
önerge var, kabul edilirse bu eksiklik giderilmiş olur.
Bir diğer önemli eksiklik değerli arkadaşlarım: 3568 sayılı
Yasa’ya göre, mali müşavirlerin ve yeminli mali müşavirlerin bir ön denetim
yetkisi vardır, vergi beyannamelerini tasdik yetkisi vardır. Sayıları 70 bine
ulaşan bu TÜRMOB’un mensupları piyasayı çok yakından
bilmekte, onun içinde olmakta, onun sorunlarını yakından gözlemlemektedir. TÜRMOB’un da burada temsil edilmesi, gerçekten, çalışma
açısından çok daha etkinlik sağlayacaktı; ne yazık ki bu da dikkate
alınmamıştır.
Özellikle bundan sonra görüşülecek olan 26’ncı maddede denetimle
ilgili kapsamlı düzenlemeler yapılmaktadır. Daha önce uygulamada hep
kullanılan, işte, tam inceleme, sınırlı inceleme gibi aslında yönetmeliklerle
düzenlenebilecek konular yasada konulmuştur. Gene, Plan ve Bütçe Komisyonundaki
müzakereler sırasında bazı düzenlemeler yapılabilmiştir. Mesela, risk
analizinin, vergi incelemesi programında temel alınmasına dönük bir düzenleme
vardı, şimdi bu “Dikkate alınır.” denilmek suretiyle daha makul bir hâle
getirilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, bir diğer önemli düzenleme, rapor okuma
komisyonları. Şu ana kadar, şu andaki uygulamada da inceleme birimlerinde,
hesap uzmanlarında, Maliye müfettişlerinde, gelirler kontrolörlerinde zaten
vergi okuma üniteleri vardı yani kıdemli inceleme elemanları hazırlanmış olan
raporları okuyorlardı, onun yasaya uygunluğunu denetliyorlardı. Şimdi bu yasal
hâle getiriliyor. Hem birimlerin içinde okuma komisyonları var hem de merkezî
okuma komisyonu var. Tabii, merkezî okuma komisyonunu kurduğunuz zaman ve
özellikle tarh edilen, belli vergiyi aşan meblağ içeren raporlar da bu
komisyona doğrudan gidince inceleme elemanının inisiyatifi
geniş ölçüde kayboluyor. Çünkü inceleme elemanları, sahada, artık, kendi
bilgisiyle, birikimiyle olayları değerlendiren, belgeleri değerlendiren,
incelemesini yapıp, raporunu yazan kimseler. Bunların şekil yönünden, yasalar
yönünden bazı eksikleri olabilir, bunlar giderilebilir ama siz “Yazdığınız
raporu -belli meblağ içinde- mutlaka bir değerlendirme kuruluna vereceksiniz.”
dediğiniz zaman, o inceleme elemanının artık inisiyatifi
kayboluyor ve o kurulun âdeta dediği uygulanır hâle geliyor. Bu, tabii, vergi
incelemesini çok sıradan bir devlet görevi hâline getiriyor.
Büyük şirketler vardır, büyük denetim şirketleri vardır,
üniversiteyi yeni bitiren çocukları alırlar, onların eline bir rehber
tutuştururlar ve o rehbere göre de o çocuklar giderler, belli işaretleri koymak
suretiyle bir denetim yaparlar, çok fazla konuyu bilmemelerine rağmen. Bunun,
Maliye müfettişini, hesap uzmanını, gelirler kontrolörünü, vergi denetmenini, bu düzeye, sıradan iş yapan memur düzeyine
indiren tarafı var. Eğer bu kişileri, işte, yeterlilik sınavıyla aldığımız,
uzun uzun muavinlik dönemleri geçiren kimseleri
sıradan memurlar hâline getirdiğiniz zaman, müesseseden, bekleyen sonucu
bulamazsınız.
Denilebilir ki bazı inceleme elemanları çok keyfî davranıyorlardı.
Mesela, Doğan Grubuna dönük incelemelerde olduğu gibi, yasaları hiçe sayan
inceleme raporları da ortaya çıkıyordu. “Peki, bu sistem bunu önleyecek mi?”
diye Plan ve Bütçe Komisyonunda sorduğumuz zaman, doyurucu bir cevap alamadık.
Değerli arkadaşlarım, vergi denetimi, yargı bağımsızlığı kadar
önemlidir. Eğer siz, vergi denetimini siyasallaştırırsanız, o ülkede artık
teşebbüs özgürlüğünden, sermayenin güvencesinden bahsedemezsiniz. Bir süredir,
ne yazık ki, Türkiye’de vergi denetimi siyasallaşmıştır ve pek çok çevre âdeta
korkar hâle gelmiştir. Bu, bir muhalefet partisi milletvekili olarak benim
sözüm değil, Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rıfat Hisarcıkloğlu’nun
açıklamasıdır; demiştir ki: “Bir eleştiri yaptığımız zaman, ertesi gün
Maliyeden geliyorlar ‘Getirin defterlerinizi.’ diyorlar.”
Şimdi siz, vergi incelemesini böylesine siyasallaştırırsanız,
farklı düşüncede olan insanları sindirme yöntemi olarak kullanırsanız, o ülkede
artık teşebbüs özgürlüğünden bahsedemezsiniz ve bunu -Doğan Grubu incelemesinde
görüldüğü gibi- basın özgürlüğünü de tehdit eder hâle getirmiş olursunuz.
Değerli arkadaşlarım, bu tasarıda, biz, özellikle son zamanda
yaşanan krizin de etkisiyle büyük sıkıntılar yaşamakta olan, vergi borçlarını
ödemekte zorluk çeken esnafın, ticaret erbabının sorunlarını çözen, onların
vergi borçlarını yeniden yapılandıran bir düzenlemenin burada yer almasını
beklerdik. Bu yönde bir önergemiz var, eğer ilgi gösterilirse, kabul edilirse
memnun oluruz. Gerçekten, büyük sıkıntı içinde yaşayan, sürekli haciz tehdidi
altında yaşayan önemli bir esnaf grubu vardır. Bunlar sorunlarının çözülmesini
bekliyorlar, o noktada önemli bir adım atılması gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, vergi incelemesiyle ilgili kurulları,
koordinasyon kurulunu kuruyorsunuz, vergi raporlarını okuyan komisyonları
kuruyorsunuz fakat inceleme elemanlarının ücret sorununu, mali sorununu, özlük
haklarını dikkate alan en ufak bir düzenlemeyi buraya getirmiyorsunuz.
Gerçekten, böylesine önemli görevler üstlenen insanlarımızın mutlaka ücret
yönünden tatmin edilmeleri gerekir. Bu noktada da önemli bir adım atılmıyor,
hiçbir şey yapılmıyor.
Bir de yıllardır Maliye Bakanlığında belli düzeyde insanların
gidip makul fiyatlarla, uygun fiyatlarla yazlık kamplarda tatil yapmalarını
önleyen bir girişime de Maliye Bakanlığı adım atmış bulunuyor. Nedir o? Maliye
Bakanlığına ait kamplar satışa çıkarılıyor.
Sayın Bakan diyor ki: “Üzülmesinler, çok cüzi fiyatlarla beş
yıldızlı otellerde de tatil yapmaları mümkündür.” Şimdi ben Sayın Bakandan
memurun da tatil yapabileceği beş yıldızlı otellerin isimlerini istiyorum.
Bunları açıklayalım ki memurlarımız “Kamplar kapanıyor, kamplar satılıyor.”
diye üzülmesinler, gitsinler, o beş yıldızlı otellerde tatillerini yapsınlar.
Herhâlde Sayın Bakan ya beş yıldızlı otellerin fiyatlarını bilmiyor veya
kampların fiyatını bilmiyor. Maliye Bakanlığının en gözde kampı Marmaris’tedir,
günlük, her şey dâhil fiyatı 44 liradır. 44 liraya kalınacak bir beş yıldızlı
otel varsa hemen memurlarımız oraya gitsinler.
Değerli arkadaşlarım, gene bir önergemiz var, ondan da kısaca
bahsetmek istiyorum. Özellikle mali müşavirlerin ve avukatların karşı karşıya
kaldıkları bir sorun var. Çoğu zaman, tahsil etmedikleri ve bazen de hiç tahsil
edemeyecekleri serbest meslek kazancının katma değer vergisini ödeme durumuyla
karşı karşıya kalıyorlar. Bu, Katma Değer Vergisi Yasası’ndan kaynaklanan bir
durum, yıllardır, bir türlü düzelemedi. Yine bu noktada bir önergemiz var.
Gruplar arasında da belli bir uzlaşma var, eğer kabul ederseniz, yıllardır
devam eden avukatların, mali müşavirlerin bu kronik sorununa da bir çözüm
getirmiş oluruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Özyürek.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, kısaca şuna da
değinmek istiyorum: Ben on bir yıl TÜRMOB’un Genel
Başkanlığını yaptım. Yeni kurulmuş olan bir kuruluş, bütün dünyada var olan,
çağdaş bir müessese. Bu müessesenin özü, serbest çalışanların bağımsızlıklarını
korumalarıdır, yani ücretle, bir bordroya dâhil olarak veya yönetim kurulu
üyesi olarak görev yapmamalarıdır. Ne yazık ki burada getirilen bir hükümle bir
mali müşavirin -yeminli mali müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir- hem
bürosu olacak hem de bir anonim şirkette yönetim kurulu üyesi olacak. Bu,
mesleğin bağımsızlığına indirilmiş büyük bir darbedir. 1989’dan beri gayet iyi
işleyen, önemli görevler üstlenen bu kurumu böylesi düzenlemelerle tahrip
etmeyelim, bütün dünyadaki işleyişini burada da koruyalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Özyürek, lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) – Dünyanın hiçbir yerinde hem serbest
çalışan hem de bir şirkette yönetim kurulu üyeliği yapan mali müşavir yoktur.
Bunun bir örneği bulunursa
biz de bu eleştirilerimizi geri alırız ama bu yoktur. İlk kez
geçen dönemde de bu girişimde bulunmuştu. O zaman da derdimizi anlattığımızda
AKP’li milletvekili arkadaşlarım anlayış gösterip bu girişimlerinden
vazgeçmişlerdi. Bu kez de bu girişimden vazgeçilmesini 70 bin kişilik meslek
camiasının bağımsızlığı, mesleklerinin haysiyeti adına talep ediyorum.
Gecenin bu saatinde vaktinizi aldım. Hepinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özyürek.
Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Nurettin Canikli, Giresun Milletvekili.
Buyurun Sayın Canikli. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce burada yapılan konuşmada vergi incelemeleriyle ilgili
olarak -bana göre- Hükûmetimize ve Bakanlığımıza
haksız bir saldırı oldu yani bu kelimeyi kullanmam özellikle gerekiyor çünkü
mesele şu: Yani deniliyor ki: “Bazı kişi ve grupların üzerine kasıtlı olarak
gidiliyor ve siyasi amaçlı birtakım vergi incelemeleri yapılıyor.” Anlatılan ya
da kastedilen bu, benim anladığım o şekilde.
Şimdi, tabii, o özel ismi zikredilen grupla ilgili olarak basına
yansıyan birçok bilgi oldu. Aslında o bilgileri dikkate aldığınızda bu
incelemenin, içeriden o Grupta daha önce çalışan bir kişinin ve işi bilen, işe
vâkıf, detaylara hâkim bir kişinin…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – İhbar mektubu mu?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …ihbar mektubuyla başladığını
basından ben okudum yani birçok gazete yazdı.
Şimdi, Maliye Bakanlığına veya bir inceleme grubuna herhangi bir
ihbar veya şikâyet geldiği zaman elbette ve özellikle bu mektupta, bu
bildirimde, bu ihbarda ciddi birtakım iddialar varsa yani vergi kaçağının
tespitine imkân sağlayacak ve vergi kayıp ve kaçağının olduğuna dair karine
teşkil edecek, delil olacak birtakım bilgiler, doneler
varsa kuşkusuz inceleme elemanları ve Maliye Bakanlığı o ihbar mektubu
çerçevesinde gereğini yapmak ve incelemesini yürütmek zorundadır. Bu bir zorunluluktur,
yasal zorunluluktur.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Ama yasal dayanaklarda olmak
şartıyla.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Şimdi, tabii, bizim incelemelerde
şöyle bir durum var bakın, şöyle bir husus var: Geçmişte, uzun yıllardan beri
vergi incelemeleri genelde orta ve küçük mükellefler nezdinde yapılır.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Yok öyle bir şey…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Öyle, evet.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Canikli,
yok öyle bir şey.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Rakamlara baktığınız zaman, sayı
olarak da, adet olarak baktığınız zaman bunu görürsünüz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Nerede, hani? Sayıları verin.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bu kesin yani bugüne kadar bu bir
vakıa, bu bir tespit.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Hayır, nereden çıktı öyle bir
tespit Sayın Canikli?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Yani bütün inceleme elemanları yazın
illere giderler, vergi denetmenleri, Maliye
müfettişleri, hesap uzmanları, gelirler kontrolörleri illere dağılır, Türkiye'nin
tüm illerine giderler ve orada mükellefler incelenir.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Oradaki en büyük mükellefi
incelerler.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Tamam, doğru, oradaki en büyük ama o
en büyük dediğiniz Türkiye ortalamasını aldığınızda orta ölçekli bir
mükelleftir; kastettiğimiz o zaten.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Ama büyük şehirlerde de daha uzun
çalışır…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Dolayısıyla Türkiye’de millî gelirin
yüzde 80’den fazlasını üreten mükellef sayısı bin civarındadır yani en fazla
1.500 olarak ifade edenler var, 2 bin olarak kabul edelim yani millî gelirin
yüzde 80’i bunlar tarafından üretilir, bunlar tarafından oluşturulur.
RECEP TANER (Aydın) – Sayın Canikli,
yanlış biliyorsun.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Öyle efendim. Biz de o görevlerde
bulunduk, rakamları biliyoruz.
RECEP TANER (Aydın) – 50 milyar TL vergi geliri var…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Şimdi, bakın, dolayısıyla vergi
incelemesinde amaç nedir? Etkinliktir, daha çok vergiyi doğuran olayın
kavranmasıdır. Bunun için ne yapılması gerekiyor? Millî gelir nerede
üretiliyorsa, nerede üretim varsa, nerede hizmet varsa, orayı incelemeniz
gerekiyor, orada yoğunlaşmanız gerekiyor. Bazen bin mükellef, bin küçük
mükellef, bir mükellef kadar vergi ödeme potansiyeli ya da iş imkânı
çıkaramayabiliyor. Dolayısıyla geçmişten gelen birtakım, maalesef,
incelemelerimizde bir uygulama var. Tabii, burada bu “büyük mükellef” dediğimiz
mükellef grubunun kendini koruma ve incelemelere karşı gerekli mekanizmayı
oluşturma konusunda çok başarılı olduklarını da kabul etmemiz gerekiyor, şu
veya bu nedenle. Çok ayrıntıya girmeyeceğim.
Şimdi, sıkıntı şu: Geçmişten gelen bu alışkanlığın sürdürülmesi
isteniyor yani herhangi bir ihbar, şikâyet mektubu herhangi bir mükellef için
uygulandığında, gündeme geldiğinde gereği yapılıyor ama biraz daha büyük, güçlü
mükellefler için benzer bir uygulamanın realize
edilmemesi isteniyor.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Niçin incelendiğini sormuyoruz.
Dayanakları çürük, dayanakları hukuki değil.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Dolayısıyla böyle bir şeyin kabulü
mümkün değil. Çok açık, kendileri de ifade ettiler, dediler ki: “Bir ihbar
mektubu neticesinde…” İncelemeyi tetikleyen unsur ihbar
mektubu. Nasıl bunu gözden… Yani görmezden gelebilir misiniz?
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Hayır, olabilir, önemli değil ki.
Niçin incelendiği değil, dayanakları önemli.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Nasıl bunu yok sayabilirsiniz? Hasır altı edebilir misiniz? Edemezsiniz. Olay budur.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Siz yasaya aykırı matrah farkı
bulursanız, olacak iş değil.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Ha, inceleme elemanının raporu
konusunu gündeme getirirseniz, o ayrı bir konu, inceleme elemanı bağımsızdır
yani eskiden beri zaman zaman inceleme elemanlarının
yazdıkları raporlarda bunun nasıl olduğunu, ne kadar güçlü olduğunu…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - …ne kadar yasalara uygun olup
olmadığını bilmiyorum. O ayrı bir konu ama önemli olan şu burada: Siyasi
iradenin özellikle ve kasıtlı olarak böyle bir inceleme başlatmadığını
vurgulamak için söylüyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Hayır, Sayın Başbakan bu işi
bildiğini söylemişti.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bu ihbar mektubu da çok net olarak
bunun ispatıdır, delilidir değerli arkadaşlar. Bir tane örnek verilemez; bakın,
bir tane örnek somut olarak verilemez.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başbakan “Bu konu bana intikal
ettirildi.” demişti.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Herhangi bir mükellef için -kasıtlı
olarak- AK PARTİ hükûmetleri döneminde kasıtlı
inceleme yapıldığı, üzerine gidildiği -şu veya bu nedenle- bir tane örnek
verilemez ama geçmişte var, geçmişte sayısız örneği var. Yani, bir polemik yaratmak istemiyorum ya da bir tartışma açmak
istemiyorum. Bir tane somut örneği yok. Bir tane verilen örnek var, o da ihbar
mektubuyla başlamış bir inceleme, onun dışında yok değerli arkadaşlar. Ama ben
şunu biliyorum: AK PARTİ milletvekillerinden onlarcası bu dönemde incelemeye
maruz kalmıştır ve birtakım tarhiyatlarla karşı karşıya kalmıştır. Bunların
isimleri bende var, neden? Bana geliyorlar çünkü yani geçmişimiz, Maliye
Bakanlığından orijinli olduğumuz için bize geliyorlar ve birtakım, işte
istişare ve görüşümüzü alıyorlar, oradan biliyorum. Trabzon’da var, İstanbul’da
var, Ankara’da var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Canikli, lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Dolayısıyla yani bu dönemde AK PARTİ
milletvekilleri inceleniyor ve tarhiyatla karşı karşıya kalıyor değerli
arkadaşlar. Sizin söylediğiniz mantık doğru olsa böyle bir uygulama olabilir
mi? Olamaz, ama oluyor. Dolayısıyla incelemelerde herhangi bir subjektif unsur kesinlikle gündeme gelmez AK PARTİ Hükûmeti döneminde ve gelmemiştir, gelmesi de düşünülemez.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Yasaya aykırı matrah tesisi…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Ama geçmişte olduğu gibi, birileri de
bazı büyük mükellefler için ayrıcalık istiyorsa bu ayrıcalık yok, onu
söyleyelim. Aradaki tek fark bu, artık ayrıcalık yok. Hiç kimse dokunulmaz
değil, herkes eşit, objektif olarak incelemeye muhatap. Bakın, objektif ve eşit
olarak incelemeye muhatap olacaktır…
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Herkes incelenir ama inceleme
sonuçlarının delillere dayanması lazım, yasaya dayanması lazım.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - …ve tercihen de yine objektif
kurallar çerçevesinde incelemenin büyük mükellef nezdinde olması gerekir, biraz
önce söylediğim gerekçeyle.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Yasaya aykırı olamaz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Yani bin tane küçük mükellef yerine 3
tane büyük mükellef incelersiniz, daha çok matrah farkı, daha çok vergi
inceleme imkânı ortaya çıkar ve dolayısıyla akılcı yöntem de budur değerli
arkadaşlar.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Canikli.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – İnceleyin, incelemeyin
demiyoruz ama objektif olun Nurettin Bey, objektif olun!
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Objektif olduğunu söyledim.
BAŞKAN – Şimdi, on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
Sayın Taner, Sayın Işık, Sayın Tankut,
Sayın Aslanoğlu, Sayın Cengiz, Sayın Tan ve Sayın Hamzaçebi sisteme girmişlerdir.
Sayın Taner, buyurun.
RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, bütçenin en önemli kalemi
vergiyi toplayan teşkilat olan Gelir İdaresi Başkanlığının taşra
teşkilatlarında görev yapan grup müdürü, vergi dairesi müdürü, müdür, müdür
yardımcısı ve denetmen gibi yöneticilerin aldıkları maaşların, gelir
uzmanlarının maaşlarıyla kıyasladığımızda düşük kaldığı, düşük olduğu ve
artırılması gerektiği konusuna katılıyor musunuz?
İki: Aynı dairede aynı işi yapan memurlar arasındaki ücret
adaletsizliğini gidermeyi düşünüyor musunuz? Örneğin, veri hazırlama kontrol
işletmeni, şef ve memurların maaşları ile gelir uzmanlarının maaşlarına
baktığımızda bu diğer memurları gelir uzmanları seviyesine çıkarmaya yönelik
bir çalışmanız var mıdır veya biz o konuda bir önerge versek destekler misiniz?
Üç: Dünkü konuşmanızda ecri misilden bahsederken…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu yıl Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerine ait
illerimizden batı illerine tarım işçisi olarak gelen vatandaşlarımızın
konaklama giderlerinin Hükûmetinizce karşılanacağı ve
bu konuda ilgili valiliklere genelge gönderildiği iddiaları doğru mudur?
Doğruysa bu uygulamanın Hükûmetinizin sözde açılım
projesiyle bir ilgisi var mıdır?
İki: Sulama mevsimi olan bu aylarda elektrik borçları nedeniyle
elektrikleri kesilen sulama birliklerinin borçlarının yapılandırılması ve
birliklerde çalıştığı hâlde ücretlerini alamayan personelin mağduriyetlerinin
giderilmesi konusunda Hükûmetinizin bir çalışması var
mıdır?
Son olarak: Son dönemde meydana gelen aşırı yağış ve doludan ciddi
zarar gören Kütahya ili Dumlupınar, Altıntaş ve Aslanapa ilçeleri ve
köylerindeki çiftçilerimizin tarım kredi kooperatiflerine ve Ziraat Bankasına
olan borçlarının bir yıl süreyle ertelenmesi sağlanacak mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Tankut…
YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, nisan ayında işsizlik oranının 2,9 puan azalarak
yüzde 12 olduğu söylenmiştir. Bu önemli düşüş hangi önlem ve istihdam
merkezlerinin faaliyete geçmesiyle gerçekleşmiştir?
Diğer taraftan, seçim bölgem olan Adana’da geçen ay açıklanan ve
Türkiye'nin en yüksek oranı olan yüzde 26 oranındaki işsizlikte bir düşüş olmuş
mudur? Olmuş ise bunun rakamsal değeri nedir? Türkiye ortalamasının 2 katından
fazla olan Adana’daki bu işsizlik oranını en azından Türkiye ortalamasına
yaklaştırabilmek için Adana’ya Hükûmet olarak özel
teşvik, destek ve benzeri önlemler ve projeleriniz olacak mıdır? Olmayacak ise
özel teşvik proje ve destek kapsamına almayı önümüzdeki günlerde düşünecek
misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, siz Maliye
Bakanlığı personelini sevmiyorsunuz. Diğer kurumlardaki uzmanlarla, diğer
kurumlardaki memurlarla, diğer kurumlardaki müdür yardımcılarıyla
karşılaştırın. Maliye Bakanlığı personeli bir uzman ile diğer, başka kurumların
uzmanı aynı parayı alıyor mu almıyor mu? Eğer farkı varsa özür diliyorum, özür
diliyorum. Ama bazı bakanlıklardaki uzmanlar, Maliye Bakanlığı personeli
uzmanlarından 1,5 kat fazla para alıyorlar.
İki: Burada kanun görüşüyoruz. Battılar, gidiyorlar. Ne olursunuz,
2008 krizinden bu yana, hiç değilse küçük esnafa şu vergi ve SSK primlerini…
Affedin demiyorum Sayın Bakan, affedin demiyorum. Onlar adına hakikaten hicap
duyuyorum. Yaşamak istiyorlar, adam çalıştırmak istiyorlar, istihdam yaratmak
istiyorlar. Affedin demiyorum, hiç değilse gelin bunları bir yapılandırın.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Cengiz…
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, bugün bu oturumu izleyen barolar ve avukatlar da
bizleri aradılar ve özellikle KDV’yle ilgili, müvekkillerinden taksitle vekâlet
ücretlerini aldıklarını ve KDV’yi de toptan ödemek zorunda kaldıklarını, bunun
da hem yasalara aykırı olduğunu, usulsüzlüğe vesile çıkardığını, bu konuda bir
düzenlemeyi bu torba içinde görmediklerini ifade ettiler. Bu konuda yasa
tamamlanmadan acaba bir çalışma yapabilir miyiz veya böyle bir olayı gündeme
alabilir miyiz?
Kredi kartı mağdurları ve banka kredileriyle ilgili, ödenemeyen ve
çok fahiş bir şekilde artmış olan bu faiz yapılandırmalarıyla ilgili, acaba
yeniden bir değerlendirme ve bu faizlerin ödenebilir boyutlarda halkımıza
yeniden değerlendirme olaylarını yapabilir miyiz?
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Tan…
AHMET TAN (İstanbul) – Sayın Bakan, varlık barışıyla ilgili bir
vatandaşımızın 7,1 milyar liralık, yani 64 ton altın değerinde bir beyanı
olmuştu. Bu konu esrarını hâlâ koruyor. Bu vesileyle bu konuda kamuoyuna bir
net açıklama yapmayı düşünür müsünüz?
Bir de, tam da bu sırada vergi incelemesi ve denetimiyle ilgili
radikal değişikliklere gidilmesi biraz rastlantı mı yoksa bir kuşku verici
tarafı var mı? Bu da kamuoyunun merak ettiği bir konu.
Son bir cümle belki, madem torba yasa konuşuyoruz, torba bir soru
olarak da değerlendirmek mümkün. Sayın Dokuzuncu Cumhurbaşkanı, kendisine
sorulan, kendi döneminde verginin silah olarak kullanılıp kullanılmadığı
sorusuna karşılık “Eğer zeval yakınsa zulüm eşyaya yönelir.” demiştir.
Bu konudaki değerlendirmeniz ne olacak?
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Taner…
RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, dünkü konuşmanızda ecri
misilden bahsederken peşin ödemeden bahsettiniz. Ecri misil geçmişe yönelik
yapılan bir uygulama değil midir, yoksa kira gibi geleceğe yönelik de
uygulanabilir mi?
Bir de, biraz önce Sayın Canikli vergi
gelirlerinin yüzde 80’inin bin mükellef tarafından yaratıldığından bahsetti.
Ülkemizin toplam vergi geliri 212 milyar TL olduğuna ve bunun 150 milyar TL’si
ÖTV, KDV gibi dolaylı vergiler olduğuna göre bu konudaki görüşe katılıyor
musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Taner.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – “Millî gelir” dedim ben “vergi”
demedim.
BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Önce, müsaadenizle, bütün sorular için teşekkür ediyorum. Bu torba
yasaya ilişkin, daha doğrusu benim bir torba yasayı buraya getirmem konusunda
epey eleştiri oldu. O eleştiriler, tabii ki… Doğrusu, ben torba yasalardan hiç
hoşlanmıyorum, fakat bir süre sonra bunların bir mecburiyet teşkil ettiğini de
anlamış durumdayım. Biz, başlangıçta bu tasarıyı getirirken tamamen Maliye
Bakanlığını ilgilendiren hususlarla sınırlamıştık. Yaklaşık 49-50 madde vardı
ve dediğim gibi tamamen Maliyeyle ilişkiliydi. Ama Komisyon düzeyinde daha
sonradan diğer birtakım tasarılarla birleştirildi, genişletildi ve mevcut
hâlini aldı. Bu türden tasarıların, dediğim gibi, bir ihtiyaç teşkil ettiği
ortada. Keşke, komisyonlarımız Batı’da olduğu gibi çok etkin, çok daha
kapsamlı, geniş zaman alan çalışmalarla bu işi götürse…
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sağınıza söyleyin!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Komisyondan yarın istifa
edelim!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Hayır, hayır, ben sistem
açısından konuşuyorum.
Daha sonra Genel Kurulda da farklı bir şekilde değerlendirilse,
belki Türkiye’de o anlamda bir sistem değişikliği faydalı olabilir diye
düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, bizim getirdiğimiz özellikle denetimle
ilişkili düzenlemelerde ben şuna büyük hassasiyet gösterdim: Denetimin ve denetim
elemanlarının kesinlikle daha da güçlenmesi ve saygınlık kazanmasını
arzuluyorum. Ortada varsa bir keyfîlik algısı, bunu tamamen ortadan kaldıracak
bir yaklaşım ve mantıkla bunlar ortaya konulmuştur.
Denetimde koordinasyonun mantığı şuna dayanmaktadır: Şu anda
inceleme yetkisine sahip, Maliye Bakanlığımızın içerisinde çok değerli farklı
birimler var. Bunlar arasında bazen standart ve uygulamalarda farklılıklar
olabiliyor. Bu denetimdeki koordinasyonun bir amacı da aslında bunları
gidermeye yönelik, denetimin etkinliğini artırmaya yönelik ve mükellefler
açısından sıkıntı yaratan hususların azaltılmasına yönelik bir çabadır. İdeal olarak, vergi denetiminde çok başlılığın azaltılması tabii ki
bence bir ihtiyaç. Ama bu aşamada koordinasyonla, mükelleflere de
yansıyan bazı sıkıntıların giderilmesine yönelik bir adım atıyoruz.
Burada bir hususun altını çizmek istiyorum: Denetim elemanlarının
bağımsızlığının korunması çok kritiktir ve ben Sayın Özyürek’e
katılıyorum, yani denetimin bağımsızlığı en azından yargı bağımsızlığı kadar
önemlidir. Bu hususların teknik olarak kalmasında ben büyük fayda görüyorum.
Hiçbir şekilde Maliye Bakanlığı denetim elemanlarının denetim konusunu siyasi
bir konu olarak algılamalarının ben doğru olmadığını… Ve zaten böyle bir yaklaşım
içerisinde olmadıklarına da emin olmak istiyorum. Özellikle bu genel girişi
yapmak istedim.
Burada yaptığımız düzenlemelerde gerçekten mükellef haklarını,
mükellefi idareye karşı ciddi anlamda koruyan düzenlemeler var. Biz mükellefle
minimum ihtilaf istiyoruz. İdarenin mükellefle sorunlarını tabii ki minimize
etmek istiyoruz ama şu da bir gerçek: Uygulamada sıkıntılar olabiliyor. Hiçbir
şekilde mükemmel olduğumuz iddiasında değilim.
Şimdi Sayın Başkan, müsaade ederseniz bir de soruları da
cevaplandırmak istiyorum, bana biraz zaman verirseniz.
Sayın Taner, Gelir İdaresi Başkanlığında, özellikle taşra
teşkilatında bazı, tabii ki grup müdürleri vesairelerin
uzmanlara oranla ücretlerde geriye düştüğünü, buna katılıp katılmadığım…
Değerli arkadaşlar, Maliye Bakanlığı içerisinde de tabii ki maaşlarda,
ücretlerde, yeterli olup olmadığına dair hususlar benim de dikkatime getirildi
ama ben bunların, her zaman, bir teşkilat kanunu çerçevesinde, kapsamlı olarak
değerlendirilmesi gerektiği kanısındayım. Ben diğer bakanlıklara örnek olmak
durumundayım yani sadece Maliye Bakanlığının personelinin durumunu
iyileştirmeye yönelik adım atarsam, o zaman, mali disiplini bozacak diğer
düzenlemelere ben burada nasıl itiraz ederim? Doğrusu biraz zordur. Ücret
adaletsizliği kamuda var. Bunu gidermeye yönelik olarak denge tazminatı
müessesesini getirdik, ilk adımını da attık. İmkânlar çerçevesinde, bu
düzenlemelerin ileride de devam etmesi gerektiğine ben inanıyorum.
Değerli arkadaşlar, Sayın Işık, güneydoğu veya doğu illerimizden
batı illerimize gelen, geçici, işte, mevsimlik işçilerin konaklama bedellerinin
valiler tarafından karşılanıp karşılanmayacağı veya bunun açılımla ilgisinin
olup olmadığı hususunda bir soru sordular. Benim bildiğim kadarıyla konaklamaya
ilişkin herhangi bir düzenleme düşünülmüyor ama şu da bir gerçek: Bu
vatandaşlarımızın, oralara giderken, yolculuklarda, oraya gittikten sonra, hele
özellikle çoluk çocuklarını da beraber götürmüşlerse birtakım sıkıntılarla
karşılaştığı da bir gerçek. Bu vatandaşlarımızın en azından bu mevsimlik iş
sürecindeki birtakım sıkıntılarını gidermeye yönelik eğer Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığımız birtakım düzenlemeler yaparsa biz Maliye Bakanlığı olarak
tabii ki kendilerini destekleriz, Türkiye'nin bir problemi ise tabii ki bunun
çözümünde biz de katkıda bulunuruz.
Sulama birliklerinin borçlarının yapılandırılması yine konuşuldu.
Ben dün de ifade ettim. Sulamada iki durum söz konusu: Bir, cazibe sulama söz
konusu. Burayı bence fiyatlamak lazım, doğru fiyatlamak
lazım. Buradan gelen gelirle vatandaşın kendisinin parasıyla kazdığı
kuyuları ve orada kullandığı elektrikle yaptığı sulamayı bizim sübvanse etmemiz
lazım; doğru sistem budur.
Tabii ki Kütahya ilinde yağışlar nedeniyle ortaya çıkan bir afet söz konusuysa
Tarım Bakanlığımız bunu dikkate alır, Bakanlar Kuruluna getirir, biz de Maliye
Bakanlığı olarak yine bütçe imkânları çerçevesinde kendilerine gereken desteği
veririz.
Nisan ayında işsizlik oranının yüzde 12’ye düşmesi tabii ki
aslında Türkiye için gerçekten önemli bir kazanımdır, büyük bir başarıdır.
Çünkü ben baktığım zaman Avrupa ülkelerinin bazılarında hâlâ işsizlik oranları
artan ülkeler var, hâlâ resesyonda olan ülkeler var.
Türkiye'nin temelleri sağlam olduğu için gerek büyümede gerek istihdam
artışında gerekse diğer hususlarda gerçekten makroekonomik performans olarak
çok iyi bir noktada olduğunu söylemek lazım, bunu kabullenmekte fayda var.
Adana ilimiz tabii ki Gaziantep gibi ve diğer bazı büyük illerimiz
gibi büyük ölçüde göç çeken bir ilimiz. Orada sıkıntıların çok daha yüksek
düzeyde hissedildiğine de… Ben değerli arkadaşıma katılıyorum. Aslında bu tür illerimize belki farklı yaklaşmak lazım. Yani
orada, oralara özgü teşvik, projeler konusunda Devlet Planlama Teşkilatımız
tarafından bir çalışma yapılırsa biz Maliye Bakanlığı olarak olumlu bakarız.
Yine benim, Maliye Bakanlığı personelini sevmediğim iddiası
atıldı, çok yanlış bir iddia. Ben çalışanlarımızı sevmekle kalmıyorum, aslında
çabalarını takdirle de karşılıyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Para…
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, biz
örnek olmak durumundayız. Bir bütünlük içerisinde, diğer kamuyla birlikte ben
imkânlar çerçevesinde bizim çalışanlarımızın imkânlarının da geliştirilmesine
katkıda bulunurum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sen başkalarına yap, Maliye
Bakanlığına yapma!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Küçük esnafın SSK, vergi
borçlarının yapılandırılması… Ben her zaman şunu söylemişimdir: Alacağımızın
reel değerinin korunması koşuluyla bir yapılandırmaya ben “Hayır” demem, ama
şunu da ifade etmek istiyorum: Af niteliğindeki yapılandırmalar vergide uyumu
bozuyor, vergide çok ciddi adaletsizlikler yaratıyor ve bu nedenle de ben
onlara karşıyım.
Sayın Cengiz, “Özellikle avukatlar, KDV tahsilatında
kendileri taksitle alıyor ama KDV’yi toptan ödüyorlar.” şeklinde bir sıkıntının
olduğunu ifade ettiler. Bu sıkıntı bana da ulaştı. Gelir İdaresi Başkanlığımız
bu konuda bir çalışma yaptı. Bu türden uygulamaları minimize edecek bir idari
çalışma yapılıyor ve o çerçevede de yeni bir uygulamaya geçeceğiz.
Kredi kartı mağdurları, vesaire gibi… Değerli arkadaşlar, bu
konuda geçmişte bir yapılandırma yapıldı. Tabii ki bankalarımızın inisiyatifine bırakılmış bir husustur. Aslında özel
bankalar, kamu bankaları, biliyorsunuz hepsi ticari esaslara göre çalışıyorlar,
bireysel bazda herhangi bir kredi kartı kullanıcısının
kanuna gerek kalmadan borcunu yapılandırabilirler çünkü bunlar tamamen özel
hukuk hükümlerine göre yapılabilir. Bunun için yeni bir yasaya dahi gerek
yoktur, yeter ki bu konuda gerekli irade olsun.
Varlık barışına ilişkin, değerli arkadaşlar, biz son derece şeffaf
davrandık. Vergi mahremiyetine giren hususlar hariç ne gerekiyorsa bütün
detaylarıyla, idaremiz, açık açık ortaya koydu. 7,1
milyar lirayla ilgili… O ayrı bir konu, 64 ton altın konusu ayrı bir konu. O
konuda da gereken açıklamaları yaptım. Vergi mahremiyetine
giren hususlar nedeniyle, ben, tabii ki bunların kim olduğu vesaire konularında
size bilgi veremem ama şunu bilmenizi isterim: Bu türden, beyanda bulunup daha
sonra beyanın gereğini yerine getirmeyenler hakkında gerek takip gerek inceleme
yapılıyor, gerek MASAK tarafından gerek Gelir İdaresi tarafından; ne
gerekiyorsa o arkadaşlarımız gereken çalışmaları yapıyorlar, kendilerine bu
konuda ben her zaman talimat vermişimdir.
Dokuzuncu Cumhurbaşkanımızın ifadelerine tabii ki katılmıyorum.
Zaten, bu kanundan kastımızı da çok açık bir şekilde ifade ettim. Amacımız,
Gelir İdaresini bir nebze olsun güçlendirmek, denetimi, denetimin kaynaklarını
daha verimli, daha etkin bir şekilde kullanmak. Tabii ki vergi denetim
elemanlarının hepsinin bağımsızlığını korumak… Hiçbir şekilde siyasallaşma
algısının bu şekilde ortaya konulmasına ben tabii ki katılamam.
Sayın Taner ecri misille ilgili bir soru sordular. Orada, tabii ki
ecri misillerde şöyle bir husus söz konusu: Bir, geçmişe dönük bir uygulama
var. Orada zaman aşımı biliyorsunuz on yıldı Borçlar Kanunu gereği, biz onu
mükellef lehine beş yıla indirdik. Burada hani “Vatandaş lehine hiçbir şey
yok.” denildiği zaman, aslında bu hususları dikkate almanızda tabii ki yarar
var.
İkinci bir husus, tabii, yıllar itibarıyla işgal altında olanlar,
mesela cari yıl için tabii ki bir ecri misil ödenmesi lazım, orada eğer peşin
öderse ve eğer, örneğin mahkemeye götürmezse yani bu işi dava etmezse…
BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – …birtakım kolaylıklar
sağlanıyor.
Sabrınız için çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Komisyon Başkanımız acaba bir
açıklama yapacak mı?
BAŞKAN - Sayın Komisyon Başkanının bir talebi var.
Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben konuşmama Sayın Bakanımızın Plan Bütçe Komisyonunda söylediği
sözü tekrarlayarak başlamak istiyorum. İstisnai durumlar hariç olmak üzere,
benim bildiğim kadarıyla, kendisinden de teyit ettim, prensip olarak aslında
“torba” kelimesini bu Meclis Genel Kurulunda bir yasa için kullanmayı da çok
içime sindirmiyorum, onu da size söyleyeyim. Daha uygun bir isim bulunabilir
diye düşünüyorum.
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – “Çuval” olabilir!
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Hayır. Yani torbadan daha seviyesiz bir öneride bulunacaksanız ona ben bir
şey diyemem.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Ama bulamadınız “torba” yerine
ki onu kullanıyorsunuz.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Hayır, hayır, yani “çuval” veya başka şey daha mı uygun üstadım?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Neyse… Esasa gelelim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Esasa gelelim. Beceriksiz
Komisyon üyeleri biz değil miyiz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Daha seviyesiz bir öneri bana göre.
BAŞKAN - Sayın Aydoğan… Lütfen Sayın Aydoğan…
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Şunu söylemek istiyorum…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Beceriksiz miyiz değil miyiz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Sayın Bakanımızın söylediği şudur: “Plan Bütçe...”
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Beceriksiz miyiz, değil miyiz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Bir dakika...
“Plan Bütçe Komisyonunda istisnai durumlar hariç olmak üzere
prensip olarak ben bu torba yasa şekline karşıyım.” demiştir. Yoksa
getirmeyeceğim dememiştir; bir.
İki...
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Torba değil mi Beyefendi?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Müsaade eder misiniz?
İki: Türkiye gerçeği olduğunu da, biraz önce, kabul ettiğini
söylemiştir. Bu yasa tasarısı şekli, bu Meclise gelen ne ilk yasa tasarısı
şeklidir ne de bundan sonra son olacaktır. İstisnai durumlarda devletimizin
ihtiyaçları...
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Yola devam!
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Devam değil, istisnai olarak gelebilecektir. Onu söylemek istiyorum.
İstisnai durumlarda devletimizin ihtiyaçları, halkımızın
ihtiyaçları, çeşitli kuruluşlarımızın ihtiyaçları dikkate alınarak ve
zorunluluk hâllerinde bu tür torba yasa tasarıları gelmeye devam edecektir ama
sürekli olarak değil, istisnai olarak gelecektir.
BAŞKAN – Sayın Başkan...
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Öbür soruya... Etkisiz ve
beceriksiz Komisyon üyeleri değil miyiz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Bu anlamda, Komisyonumuz etkin ve iyi görev yapmaktadır. Ben, Komisyonu
temsilen bunu söylemek isterim. Sayın Bakanımız da bundan farklı bir şey
söylememiştir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Tutanaklarda var, tutanaklarda.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Hepinize saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Başkan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Sayın Başkan, bir yanlış
anlaşılma oldu, mümkünse onu açıklayabilir miyim?
BAŞKAN – Lütfen Sayın Bakan… Teşekkür ediyorum. Zaten çok fazla
süre kullandınız. Teşekkür ediyorum.
İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.19
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 22.22
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ
(Konya), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
136’ncı Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Alınan karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 20 Temmuz 2010 Salı
günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 22.23