Normal 44161 2 14 2010-08-17T07:31:00Z 2010-08-17T07:31:00Z 1 59113 336950 TBMM 2807 790 395273 11.9999 Clean Clean 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖNEM: 23                            CİLT: 75                    YASAMA YILI: 4

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

136’ncı Birleşim

16 Temmuz 2010 Cuma

 

(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

 III. - YOKLAMA

 IV. - GÜNDEM DIŞI  KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Sakarya Milletvekili Erol Aslan Cebeci’nin, Sakarya ili Sapanca ilçesinin ve Sapanca Gölü’nün durumuna ilişkin gündem dışı  konuşması

2.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’deki tütün üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı  konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

3.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, üzüm üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı  konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, tütün üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

2.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, tütün üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

3.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, et ve besi danası ithalatına ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

4.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, çekirdeksiz üzüm üreticilerinin desteklenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

5.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Mersin ilindeki üzüm üreticilerinin sorunlarına ve domateste ortaya çıkan yeni bir hastalığa ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

6.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’ın Besni ve Gölbaşı ilçelerindeki üzüm üreticilerinin desteklenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

7.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın, Edirne’de çeltiklerde ortaya çıkan karapas hastalığıyla mücadeleyi Bakanlığın desteklemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

8.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, başlayacak olan fındık hasadına ve fındık sektörünün serbest piyasaya terk edildiğine ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

9.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Muş’ta üzüm üretiminin geliştirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

10.- İzmir Milletvekili Tuğrul Yemişci’nin, Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Yasası’nın uygulanmamasına ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

11.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’nın bazı ilçe ve köylerinde haziran ve temmuz ayında meydana gelen şiddetli yağış ve doluda zarar gören çiftçilerin tarım kredi kooperatifleri ve Ziraat Bankasına olan borçlarının ertelenmesinin sağlanmasına ilişkin açıklaması

12.- İstanbul Milletvekili Necat Birinci’nin, açıklanan lisans yerleştirme sınavına ilişkin açıklaması

13.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, et ithalatına ve çiftçilerin tarımsal sulama elektrik borçlarına ilişkin açıklaması

14.- Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, hayvan sağlığı ve Ziraat Bankası kredilerine ilişkin açıklaması

15.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, BDP grup önerisine ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/2092) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/227)

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan ve 22 milletvekilinin, intihar olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi  (10/837)

2.- Siirt Milletvekili Osman Özçelik ve 19 milletvekilinin, koruculuk sisteminin araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/838)

3.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, tutuklu ve hükümlülerin ailelerinden uzaktaki cezaevlerinde bulunmasının etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/839)

4.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, kentsel alanlardaki sağlık hizmetlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/840)

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- (10/150) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16/7/2010 Cuma günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi

2.- (10/403) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16/7/2010 Cuma günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

3.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in, 3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Kerim Özkul ve 4 Milletvekilinin, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886, 1/838, 2/599, 2/712, 2/727) (S. Sayısı: 536)

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 14.03’te açılarak on bir oturum yaptı.

 

Birinci, İkinci, Üçüncü, Dördüncü Oturumlar

Malatya Milletvekili Öznur Çalık, Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’na,

Niğde Milletvekili Mümin İnan, Sakarya ili Sapanca ilçesinin ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlarına,

İstanbul Milletvekili Bayram Ali Meral, Karabük Demir Çelik İşletmesinde son günlerde yaşanan işçi hakları ihlaline,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

 

Muş Milletvekili Sırrı Sakık, Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın, Terörle Mücadele Kanunu hakkındaki gündem dışı konuşmasına,

Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün, Sapanca Gölü’nün turizm ve içme suyu açısından önemine,

Tunceli Milletvekili Kamer Genç, idare amirlerinin aldığı bir kararla Meclise ziyaretçi yasağı getirilmesine,

Adıyaman Milletvekili Şevket Köse, sendikalı işçilerin sosyal ve psikolojik yönden baskı gördüğüne,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

 

Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, huzurevleri ve yaşlı rehabilitasyon merkezlerindeki sorunların (10/833),

İzmir Milletvekili Şenol Bal ve 21 milletvekilinin, genç işsizliği sorununun (10/834),

İzmir Milletvekili Şenol Bal ve 20 milletvekilinin, çocuk suçluluğu sorununun (10/835),

Manisa Milletvekili Ahmet Orhan ve 22 milletvekilinin, küçükbaş hayvan yetiştiricilerinin sorunlarının (10/836),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 

Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan:

(10/379) esas numaralı, mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 15/7/2010 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP,

(10/91, 10/674 ) esas numaralı, Türk spor sektör ve alanının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerin görüşmelerinin Genel Kurulun 15/7/2010 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP;

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 15’inci sırasında yer alan 395 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin bu kısmın 3’üncü sırasına alınmasına ilişkin CHP,

Grubu önerileri yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan 536, 526, 522, 342, 539, 541, 521 ve 523 sıra sayılı Kanun Tasarılarının bu kısmın 3, 4, 8, 9, 10, 11, 12 ve 13’üncü sıralarına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun, 15 Temmuz 2010 Perşembe günü 536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümünün bitimine kadar, 16 Temmuz 2010 Cuma günü 536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın tümünün bitimine kadar, 21 Temmuz 2010 Çarşamba günü 541 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bitimine kadar, 22 Temmuz 2010 Perşembe günü 521 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bitimine kadar, 23 Temmuz 2010 Cuma günü 523 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bitimine kadar belirlenen günlük çalışmalara devam edilmesine; ayrıca yukarıda belirtilen birleşimlerde gece 24.00'te günlük programların tamamlanamaması hâlinde günlük programların tamamlanmasına kadar çalışmalara devam edilmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.

 

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, gezici tarım işçilerinin sosyal güvenlikle ilgili sorunlarının çözümüne,

Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, MHP grup önerisine,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

 

Muş Milletvekili Sırrı Sakık, Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, şahsına,

Yalova Milletvekili Muharrem İnce, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, şahsına,

Sataşması nedeniyle birer konuşma yaptılar.

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),

2’nci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),

Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

 

3’üncü sırasına alınan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in, 3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Kerim Özkul ve 4 Milletvekilinin, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (1/886, 1/838, 2/599, 2/712, 2/727) (S. Sayısı: 536) tümü üzerinde bir süre görüşüldü.

Birleşime saat 19.34’te ara verildi.

                                                                   Nevzat PAKDİL

                                                                    Başkan Vekili

                              

                 Harun TÜFEKCİ                                                                   Bayram ÖZÇELİK

                          Konya                                                                                     Burdur

                       Kâtip Üye                                                                                Kâtip Üye

 

                                                                  Yusuf COŞKUN                                  

                                                                           Bingöl                                                          

                                                                       Kâtip Üye

 

Beşinci, Altıncı, Yedinci, Sekizinci, Dokuzuncu, Onuncu, On Birinci Oturumlar

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

3’üncü sırasına alınan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in, 3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Kerim Özkul ve 4 Milletvekilinin, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (1/886, 1/838, 2/599, 2/712, 2/727) (S. Sayısı: 536) birinci bölümünün 10’uncu maddesine kadar kabul edildi; verilen aradan sonra komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından görüşmeleri ertelendi.

 

Alınan karar gereğince, 16 Temmuz 2010 Cuma günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime 02.12’de son verildi.

 

                                                                    Sadık YAKUT

                                                                    Başkan Vekili

 

                     Fatih METİN                                                                       Harun TÜFEKCİ

                            Bolu                                                                                       Konya

                       Kâtip Üye                                                                                Kâtip Üye

                                          Bayram ÖZÇELİK                      Yusuf COŞKUN

                                                   Burdur                                       Bingöl

                                                 Kâtip Üye                                  Kâtip Üye

                                                                                                                                               No.:  181

II.- GELEN KÂĞITLAR

16 Temmuz 2010 Cuma

Tasarı

1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Teknik ve Mali İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/908) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.7.2010)

Teklifler

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in; 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 103. Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/737) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.7.2010)

2.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 13 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/738) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.7.2010)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan ve 22 Milletvekilinin, intihar olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/837) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.05.2010)

2.- Siirt Milletvekili Osman Özçelik ve 19 Milletvekilinin, koruculuk sisteminin araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/838) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.05.2010)

3.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 Milletvekilinin, tutuklu ve hükümlülerin ailelerinden uzaktaki cezaevlerinde bulunmasının etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/839) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.05.2010)

4.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 Milletvekilinin, kentsel alanlardaki sağlık hizmetlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/840) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.05.2010)  

Geri Alınan Yazılı Soru Önergeleri

1.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz, Bakanlık merkez binasındaki bazı inşaat çalışmalarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesini 13.07.2010 tarihinde geri almıştır. (7/15039)

2. - Kütahya Milletvekili Alim Işık, TMSF kapsamına alınan bir işletmenin durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesini 08.07.2010 tarihinde geri almıştır. (7/15212)

3. - Adana Milletvekili Hulusi Güvel, Adana Hacı Sabancı OSB yönetimine yapılan ödemelere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesini 08.07.2010 tarihinde geri almıştır. (7/15319)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, süresi içerisinde cevaplandırılmayan yazılı soru önergelerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/15605) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/07/2010)

2.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, çalışma odasının yasa dışı dinlemelere karşı aranmasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/15606) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/07/2010)

3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek’in, yasa dışı dinlemelere karşı alınan önlemlere ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/15607) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

16 Temmuz 2010 Cuma

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 136’ncı Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Yeterli kalabalığımız vardır.

BAŞKAN – Üç arkadaşıma gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Sakarya ili Sapanca ilçesinin ve Sapanca Gölü’nün durumuyla ilgili olarak söz isteyen Sakarya Milletvekili Erol Aslan Cebeci’ye aittir.

Buyurun Sayın Cebeci. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Sakarya Milletvekili Erol Aslan Cebeci’nin, Sakarya ili Sapanca ilçesinin ve Sapanca Gölü’nün durumuna ilişkin gündem dışı  konuşması

EROL ASLAN CEBECİ (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, dün Meclisimizde Değerli MHP Niğde Milletvekili, Sakarya ili Sapanca ilçesinin ekonomik, sosyal ve kültürel durumu hakkında söz istedi ve bizlere geçen hafta bu ilçeye yaptığı bir iki saatlik ziyaretteki -belki de ilk defa Sapanca’yı ziyaret ediyordu Sayın Milletvekili- gözlemlerini anlattı. Her şeyden önce kendisine teşekkür ediyorum çünkü bu gündem dışı konuşma bana bugün bu konuşma fırsatını sağladı.

Şunu bilmenizi istiyorum: Ben Sapanca’da doğdum, üniversite eğitimime kadar Sapanca’da yaşadım ve okudum, milletvekili seçildiğim 2002’den bu yana da Sapanca’da oturuyorum.

Bilmeyenler için, değerli arkadaşlar, Sapanca sadece Sakarya’nın değil Türkiye’nin en güzel, en yeşil, en yaşanılır ilçelerinden birisidir; çok güzel, masmavi bir gölle, koyu yeşil bir orman arasına yerleşen ilçemiz Sakarya ilinin âdeta misafir odasıdır. Normal nüfusu 37 bin olan bu ilçenin, 3 bine yakın ikinci ev nedeniyle bütün yıl boyunca hafta sonları ve yazın nüfusu 70 bine kadar çıkar ve Türkiye’nin iç turizmi açısından ciddi bir destinasyon sayılabilecek ilçemizde, çok yakınımızda, Karpete’de kayak tesislerimiz var. Biri göl kenarında, diğeri ise ormana sırtını dayamış iki tane beş yıldızlı wellness ve spa otelleri var ve çok sayıda da butik otelimiz var. Marmara Bölgesi’nin hafta sonu harcanabilecek en güzel yerlerinden birisi olan bu ilçe ve… Bu ilçeyle ilgili bana bunları söyleme fırsatı verdiği için hem şükrediyorum hem teşekkür ediyorum.

Şimdi, MHP’li milletvekili arkadaşların bu yaptıkları yurt gezilerinde, özellikle Doğu ve Güneydoğu’daki ilçelere yaptıkları gezilerle ilgili gözlemlerini de merakla beklediğimi bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Yalnız, bir nokta daha var temas etmek istediğim. Eğer bu konuşma ana muhalefet partisinden bir arkadaşımız tarafından yapılsaydı… Sakarya’da ana muhalefet partisinin milletvekili yok arkadaşlar, onlar Sakarya’yla ilgili konuları başka bir ilin milletvekili arkadaşımızdan konuşmasını rica etmek durumunda kalabilirler ama Sakarya’da MHP’nin 1 tane de olsa bir milletvekili var. Keşke bu konuşma Sakarya’yı ve Sapanca’yı daha iyi bilen bu değerli milletvekilimiz tarafından yapılsaydı hem daha şık hem de gözlemler daha sağlıklı olurdu diye düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakanımız, hem şu ana kadar anlamayanlar anlasın, az anlayanlar daha iyi anlasın, anlayanlar daha fazla anlasın diye, geleneğimizde yerleşmiş “Tekrarın güzelliğinde fayda vardır.” deyimini de kullanarak AK PARTİ İktidarı öncesi Türkiye ile AK PARTİ İktidarı sonrası Türkiye’yi karşılaştırıyor. Ben de izninizle küçük ölçekte, sizi fazla rakamlara boğmadan, AK PARTİ öncesi Sapanca ile AK PARTİ sonrası Sapanca’yı karşılaştırmak istiyorum.

Şimdi, bizim iki alanımız var: Biri turizm, diğer dış mekân süs bitkisi dediğimiz bitki ve fidan üreticiliği. 2002’de biz iktidara geldiğimizde Sapanca’da bir tane beş yıldızlı tesis yoktu arkadaşlar. Bugün üç tane beş yıldızlı tesis var ve bu üç tane beş yıldızlı tesiste yatak kapasitesi 1.681 ve bunların tamamı yerel yöneticilerimizle ve Hükûmetimizin teşvikiyle AK PARTİ döneminde yapıldı. Sadece bir rakam daha: Toplam yatak kapasitesinin yüzde 83’ü bu dönemde yaratıldı.

Dış mekân süs bitkiciliğinde, yine 2002’den bu yana, değerli kaymakamlarımızın ve belediye başkanlarımızın emekleriyle, teşvikleriyle, yılda 1 milyon liradan fazla yeşil bitki, dış mekân bitkisi üretiliyor ve satılıyor ve bunların yüzde 70-80’i küçük üreticiler tarafından üretiliyor.

Bir ekonomik rakam daha: Sapanca’da, 2002 sonunda 1.489 vergi mükellefi vardır. Bugün itibarıyla, 2.168’dir vergi mükellefi sayısı. Bu, net yüzde 45 artış demektir.

Yine Sapanca’da, bu dönemde, AK PARTİ İktidarı döneminde, bir hükûmet konağı, bir adalet sarayı yapılmıştır. Hastane binası yapılmak üzeredir ve bir yığın okul yapılmıştır.

Şimdi, dün burada konuşan arkadaşımızın, gölün dolgusuyla ilgili yaptığı iddiaların tamamı geçersizdir. Özellikle bunun birilerine ilişkilendirilmesiyle ilgili ve belediyenin buna sessiz kaldığıyla ilgili iddia kesinlikle gerçek dışıdır. Belediye, elbette ki 8 kilometreye 14 kilometre olan bir gölün çevresinde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Cebeci, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

EROL ASLAN CEBECİ (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

…vatandaşların sahip olduğu arazilerde ve boş arazilerde, fırsatı kullanmak isteyen ve kanuna uymak istemeyen insanlar çıkacaktır. Sapanca Belediyesi, Sakarya Büyükşehir Belediyesi ve Adasu -ki gölün korunması konusunda söz sahibidir- bu konuda yapılması gereken bütün hukuki işlemleri yapmıştır ve yapmaktadır.

Ben, şunu söylemek istiyorum: Sapanca Belediye Başkanı, üç dönemdir AK PARTİ’den. İki dönem AK PARTİ’den seçildi ve Sapanca’da ilk defa üç dönem seçilen, başarılı, çalışkan, dürüst bir arkadaştır. Bildiğim kadarıyla, seçim dönemini yarıda bırakmak zorunda kalıp da belediye başkanlığı dönemini, dokunulmazlık zırhı alma ihtiyacı da yoktur.

Bu görüş ve düşüncelerimle, hepinizi saygıyla selamlıyor ve bana bu fırsatı verdiği için arkadaşıma teşekkür ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Avrupa Konseyinde konuş, Avrupa Konseyinde.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Erol Bey benden şanslıydı. Ben geçen gün 16 kişi daha az bir topluluğa hitap ettim, o 14 kişiden… Ama seçmene mesajı verdi.

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Denizli’deki tütün üreticilerinin sorunlarıyla ilgili söz isteyen Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’e aittir.

Sayın Ertemür, buyurun efendim.

2.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’deki tütün üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı  konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

ALİ RIZA ERTEMÜR (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarımımızın geleneksel ürünlerinden olan tütün ve tütün üreticilerinin sorunlarını dile getirmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi, tütün kıraç alanlarda yetişen bir üründür. Tütün alanlarının büyük kısmı başka bir ürünün yetişmesi için uygun değildir. Bu nedenle bölgelerimizde yaşayan çiftçilerimiz için tütün yaşamsal önemdedir. Diğer bir açıdan, aile tarımı olarak sürdürülen ve özellikle insan emeği ürünü olan tütün tarımı gerek istihdam gerekse ulusal gelir açısından ekonomik desenimizin önemli bir ögesidir.

Değerli milletvekilleri, Tekelin özelleştirilmesinin ardından tütün üreticisinin sorunları çığ gibi büyümüştür. Tarımda pamuk, mısır, buğday üreticileri gibi tütün üreticilerimiz de kaderine terk edilmiş, toprağını ekemez duruma getirilmiştir. Bu olumsuz tablo karşısında kredi borçları ve haciz batağında çırpınan çiftçilerimiz umudunu her yıl bir sonraki yıla ertelemek zorunda kalmıştır. Bu yıl yaşanan küresel iklim değişikliğine bağlı olarak aşırı yağışlar üreticimizi yine perişan etmiştir. Bir taraftan uygulanan yanlış politikaların neden olduğu yıkımlar, diğer taraftan doğal afetler, başta tütün üreticimiz olmak üzere her alanda büyük zarar açmıştır.

Değerli milletvekilleri, tütün deyince akla gelen illerimizden biri de Denizli’dir. İlimizde tütün tarımı 13 ilçemizde, 182 köyde, 11.635 çiftçi tarafından 203.048 dekar alanda yapılmaktadır. Bu insanlarımızın hayatları sadece tütün yetiştiriciliğine bağlıdır. Denizli’de yaklaşık 35 bin insanımız tütün yetiştiriciliğiyle doğrudan ilişkilidir. Bunun yanı sıra, 2 bin üreticimiz de arazi kiralama ile tütün üretimi yapmaktadır. Bu sayıyı da eklediğimizde 45 bin kişinin umut kapısı durumundadır.

Değerli milletvekilleri, 2010 yılı tütün üreticimiz için tam bir yıkım yılı olmuştur. Bu yıl havaların hasat zamanına kadar yağışlı, nemli ve kapalı oluşu tütünde yıkıma neden olmuş, mavi küf hastalığı salgın hâline gelmiştir. Bu durum tütün üretiminde yüzde 80’lere varan ürün ve kalite kaybına yol açmıştır.

Yaşanan bu süreçte üreticimiz yalnız bırakılmış, ne yazık ki üreticimiz sözleşme yaptıkları şirketlerin insafına bırakılarak hastalık konusunda zamanında bilgilendirilmemiş ve hiçbir önlem alınmamıştır. Gelinen noktada, sözleşme yapan firmalar, tek taraflı olarak, hiçbir bedel ödemeden sözleşmelerini iptal ederek üreticimizi mağdur etmiştir.

Değerli milletvekilleri, üreticilerimiz, sözleşmelerinde kendi lehlerine hiçbir madde olmadığı için, iptaller sonrası hak talebinde de bulunamamışlardır.

Denizli’de tütün üreticilerimiz tam bir çaresizlik içindedir. Üreticimiz, zararının devletimiz tarafından hemen karşılanmasını beklemektedir. Bugüne kadar, üreticimiz, dekar başına 400-450 TL masraf yaptıklarını ve bu masrafların kendilerine ödenmemesi durumunda daha çok mağdur olacaklarını bildirmiştir.

Değerli milletvekilleri, sonuç olarak, Kale ve Tavas ilçelerimizin köy ve beldelerinde yaptığım incelemelerde, üreticimiz, yoğun yağışlardan dolayı mağdur olduklarını ifade etmekte, bölgenin tütün üreticisi olarak afet bölgesi kapsamına alınmasını ve zararlarının devletçe karşılanmasını beklemektedirler. Bu nedenle, mazot ve gübre destekleri ile mevcut salgın hastalığın neden olduğu zarar miktarı toplamı ve dekar başına yapılan tüm masraflar doğrudan mağdur üreticimize ödenmeli ve bankalara olan borçları bir yıl faizsiz ertelenmelidir ki gelecek yıla umutla bakmaları sağlansın. Aynı zamanda, bankalardan, doğrudan üretim yapan, ellerinde alıcı firmalarla sözleşmesi olan üreticilerimizin ipotek istemeden kredilerden faydalanması sağlanmalıdır. Bu konuda Hükûmetin atacağı her adım, yanlış politikaların ve afetin neden olduğu yıkımın acısını az da olsa hafifletecek, üreticimiz âdeta can suyu alacaktır.

Dileğim, Hükûmetin üreticimizin bu feryadını duyması ve dikkate alması yönündedir. Denizli’den ve ülkemizin diğer illerinden yükselen tütün üreticilerimizin sesine kulak vermelisiniz.

Değerli milletvekilleri, bu konuyla ilgili sizlere şu anda Kale ilçemizin ve Tavas ilçemizin tarlalarında bulunan tütünleri göstermek isterim. Bu tütünler ne yazık ki kırılamıyor, toplanamıyor, toplansa dahi sergilerde çürüyor. Köylümüz perişan bir vaziyette.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ertemür.

ALİ RIZA ERTEMÜR (Devamla) – Bu konu üzerinde Sayın Tarım Bakanımız Mehdi Eker’le telefon görüşmesi yaptık. Sayın Bakanımız, konunun henüz kendisine gelmediğini… Geldiği zaman bu konu üzerine eğileceğini umut ediyorum. Ama şunu söylemeden geçemeyeceğim, gerçekten tütün üreticisi perişan bir vaziyette, bir an önce afet kapsamı içerisine alınarak bu sorunların gündeme getirilmesi, bu insanlarımızın da hayatlarını devam ettirmek adına bu katkıyı yüce Meclis verecektir, Sayın Bakanımız verecektir.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ertemür, teşekkür ediyorum.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Tütünle ilgili mi Sırrı Bey?

SIRRI SAKIK (Muş) – Evet, Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Sakık.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, tütün üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Evet, Sevgili Arkadaşımız tütünle ilgili epeyce şeyler söyledi, aynı noktada bizim de sıkıntılarımız var. Yani Batman’dan Adıyaman’a, Muş’a ve Bitlis’e kadar yani birçok yerde Hakkâri’de de vardı, uzun yıllar… Ben de tütün bölgesinden geliyorum. Hatta köyümde Virjinya tipi tütün yetişirdi yani bu Amerika’da katkı maddesi olarak sigaraya dâhil edilen tütünden bizde yetişirdi ama şu anda tek yaprak tütün satılmıyor.

Sayın Bakanımız da burada, alternatif bir ürün sunulacağı söylendi ama şu anda mesela bölgede en çok tütünle geçimini sağlayan insanlar gerçekten çok mağdur noktada, alternatif bir ürün de sunulmadı. Sayın Bakanım da orada, hemen yanı başında Batman Milletvekili de duruyor. Eminim ki onlar da aynı noktada aynı sıkıntıyı paylaşıyorlar, gerçekten bir yara. Bu yarayı hep birlikte sarmalıyız yani bu tütün üreticileri kötü noktada.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Köse, siz de herhâlde Adıyaman olunca tütünden konuşacaksınız.

Buyurun.

2.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, tütün üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ben de Sayın Bakan gelmişken katkı anlamında bir iki şey söylemek istiyorum.

Sayın Sakık çok güzel dile getirdi. Gerçekten alternatif ürün yetiştirilmediği için bölge halkı çok sıkıntı çekmektedir. Geçmiş zamanda, geçen sene yanılmıyorsam, bir yasa çıkarılmıştı. 50 kilo kıyılmış tütün yani vatandaş yetiştirdiği tütünü, içeceği kadar, 50 kilograma kadar serbest edilmişti.

Sayın Bakanım, vatandaş bunu ektiği için çevre illere götürüp satıyor. Haklı olarak 50 kilo değil de 100-150 kilo götürüyor. Sayın Mevlüt Aslanoğlu’yla birlikte yasa teklifimiz var, bu kilonun 150’ye çıkarılması için. Yani bölge halkının tek geçim kaynağı budur. Bu konuda bir genelgeyle eğer mümkün olursa, serbest bırakılırsa inanıyorum ki vatandaş ekmeğini bu şekilde kazanır. Hem bölgenin sosyal barışı için, huzuru için, ekonominin canlanması için büyük bir katkı olacağını düşünüyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köse.

Sayın Bakanım, bir de üzümle ilgili bir konu var, beraber cevap verirsiniz.

Evet, gündem dışı üçüncü söz üzüm üreticilerinin sorunları hakkında söz isteyen Manisa Milletvekili Sayın Mustafa Enöz’e aittir.

Sayın Enöz, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, üzüm üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı  konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzüm üreticilerinin sorunlarıyla ilgili gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bağcılık, ülkemiz ekonomisi ve tarım sektörü içerisinde büyük bir öneme sahip bulunmaktadır. Türkiye, dünyanın dördüncü büyük bağ alanına sahip olup ülkemizde zengin asma gen potansiyeli bulunmaktadır. Bağcılık için dünyanın en uygun iklim kuşağı üzerinde yer alan ülkemizin sahip olduğu potansiyel ve kaynakların daha iyi değerlendirilmesi ve bu sektörden geçimini sağlayan binlerce ailenin gelir ve refah düzeyini artırarak üretici diğer ülkelerle rekabet edebilme ve kaliteli üretim yapabilmelerine imkân sağlanmalıdır. Türkiye, asmanın gen merkezi olmasının yanı sıra son derece eski ve köklü bir bağcılık kültürüne de sahiptir.

Ülkemizde Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde üzüm üretimi yapılmaktadır. Üzüm, sofralık tüketim dışında kurutmalık, şaraplık, şıralık olarak da tüketilmekte ve son yıllarda da üzüm yaprağı ihraç edilerek gelir elde edilmektedir.

Sayın milletvekilleri, tarım, ülkemiz için hem sektörel hem de toplumsal olarak büyük önem taşımaktadır. Tarımda çalışanların insanca yaşaması devletimizin ve Hükûmetimizin temel hedefi olmalı, tarım üreticisinin toprağa küskünlüğüne son verilerek üretimle barışması sağlanmalıdır.

Ülkemizde tarım özellikle son yıllarda büyük aşınmaya uğramıştır. Ülkemizin tarımsal verimliliği gelişmiş ülkelerin oldukça gerisindedir. Dünyada esen liberal politikaların ülkemize yansımaları tarımı sanayileşmeye engel olarak görmektedir. Bu son derece yanlıştır. AKP bu yanlış algılamadan kurtulmalı ve bu sektöre yeterli desteği vermelidir. Uygulanan teslimiyetçi politikalar sonucunda çiftçimiz perişan olmuş, ektiğini biçemez, ürettiğini satamaz, borçlarını ödeyemez konuma düşürülmüşlerdir.

Sayın milletvekilleri, üzüm üreticilerimizin ve çiftçilerimizin sorunlarıyla ilgili olarak değişik zamanlarda Tarım Bakanlığına soru önergeleri vermekteyim. Bunlardan bazılarına Tarım Bakanlığı klasik cevaplar vermekte, bazı sorularımızı ise cevapsız bırakmaktadır. AKP hükûmetleri döneminde diğer çiftçilerimiz ile birlikte üzüm üreticilerimiz de perişan duruma gelmişlerdir ve kendi kaderleriyle baş başa bırakılmışlardır.

Geçen aylarda Manisa Gediz Ovası’ndaki üzüm bağlarında yaşanan ağır don hasarında özellikle Manisa merkez, Saruhanlı, Turgutlu, Salihli, Ahmetli, Alaşehir ve Sarıgöl ilçeleri önemli derecede etkilenmiş, tarım ilçe müdürlüklerinin yaptığı tespitlerde bağların yüzde 60-70 oranında zarar gördüğü anlaşılmıştır. Don afetleri nedeniyle zarar gören çiftçilerimize telafi edici destek ödenmesi ile ilgili 22 Mayıs 2010 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı’na üzüm üreticileri girmemiştir. Üzüm üreticilerinin acilen bu kapsama alınması gerekmektedir. Konu ile ilgili olarak Tarım Bakanlığına vermiş olduğum soru önergesinden de bir cevap alamadığımı burada belirtmek isterim.

Sayın milletvekilleri, ülkemiz çekirdeksiz kuru üzüm üretici ülkeleri içerisinde üretim ve ihracatta dünyada birinci sırada yer almaktadır. Ülkemizde üretilen çekirdeksiz kuru üzümün yaklaşık yüzde 90’ı ihraç edilmekte olup üzüm ticaret hacminden yüzde 50’ye yakın pay alınmaktadır. Yine ülkemiz fiyatların oluşmasında belirleyici rol oynamakta ve çekirdeksiz kuru üzüm ihracatından yaklaşık her yıl 250 milyon dolar ihracat geliri elde edilmektedir.

Türkiye açısından bu kadar öneme sahip olan çekirdeksiz kuru üzüm, Ege Bölgesi halkının büyük çoğunluğunun tek geçim kaynağıdır. Bunun yanı sıra, sofralık üzümün merkezi olan Mersin, Tarsus, Gaziantep gibi bölgelerimizdeki üzüm üreticileri de bugünlerde üzümlerini kesmekte ve pazarlamaktadırlar. Ancak üreticiler Maliye tarafından rahatsız edilmekte ve sıkıntıya düşürülmektedirler. Bu konuda ben Maliyeyi, zaten zor durumda olan üreticilere daha insaflı, daha hoşgörülü olmaya davet ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Enöz, buyurun.

MUSTAFA ENÖZ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, ülkemiz ve Ege Bölgemizin ekonomisinde önemi çok büyük olan çekirdeksiz üzüm üreticilerimiz büyük sorunlarla karşı karşıyadırlar. Yıllardır üreticilerimiz için uygulanan yanlış politikalar bu sorunların giderek çoğalmasına sebep olmuştur. Bu durumda, Hükûmetten acil olarak üreticilerle ilgili şu tedbirlerin alınmasını beklemekteyiz:

Tarım sigorta kapsamının genişletilerek yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir.

Kredi borcunu ödeyemeyen tüm üreticilerin kredi borçlarının faizleri silinerek yeniden yapılandırılması sağlanmalıdır.

Girdi fiyatlarının en önemli kalemlerinden olan mazot, gübre, elektrik gibi maliyetlerin yüzde 18 olan KDV’leri kaldırılarak üreticilere sunulması gerekmektedir.

Bugün elektrik borçlarından dolayı elektrikleri kesilen üreticiler sulama yapamıyorlar. Zaten kuraklıktan etkilenen ve üretim kaybına yol açan bu durumun telafisi için kesik elektrikler acilen açılmalı, icralar durdurulmalıdır.

Üretici ve ihracatçıya teşvik primi verilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Mustafa Bey.

MUSTAFA ENÖZ (Devamla) – Teşekkür ederim.

Yirmi gün sonra Manisa’da üzüm hasadı başlayacaktır. Rekoltenin bu yıl geçen yıla oranla daha az olacağı anlaşılmaktadır. Fiyat belirlemesinde Hükûmet mutlaka müdahale edici olmalı, üretici birlikleri desteklenmeli, müdahale alımı yapılmalı ve üretici tüccara teslim edilmemelidir.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Enöz.

Sayın Bakanım, kısa bir açıklama yapacak arkadaşlar var, önce onlara söz vereyim, sonra cevabınızı alırım.

Buyurun Sayın Paksoy.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

3.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, et ve besi danası ithalatına ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Tarım Bakanlığımızın kötü hayvancılık politikaları yüzünden et ithal eden ülke hâline geldik. Bu zamana kadar AB’ye taahhüt edilip de ithal edilmeyen 19 bin ton etin artık her sene alınması zaruri hâle gelmiştir. Bugünkü Resmî Gazete’de yayınlanan tebliğe göre artık özel sektör de besi danası ithal edecek ve böylelikle ithalat tamamıyla serbest hâle gelecek olup yerli hayvancılığın sonu olacaktır diye düşünüyorum. Tarım Bakanımız da tarihte hayvancılığı ve tarımı yok eden biri olarak anılacaktır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Uslu...

4.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, çekirdeksiz üzüm üreticilerinin desteklenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ben çekirdeksiz kuru üzümle ilgili birkaç söz söylemek istiyorum. Yıllık 300 bin ton ortalama üretimi olan bir ürünün ihracat getirisi de yaklaşık 250 milyon dolar oluyor her yıl. Ancak bu konuda üreticilerin ciddi şekilde desteklenmesine ihtiyaç var. Özellikle üretici birliklerinin, TARİŞ Üzümün bu konuda ciddi sıkıntıları var. Bir arz fazlası ürün değerlendirme fonunun kurulmasında büyük fayda var gerçekten. Bu sayede hem fiyat istikrarı korunacaktır hem üretici kazancı en üst seviyede olacaktır hem de ihracat geliri en üst seviyede olacaktır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uslu.

Sayın Şandır.

5.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Mersin ilindeki üzüm üreticilerinin sorunlarına ve domateste ortaya çıkan yeni bir hastalığa ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.

Sayın Bakanın da burada bulunmasını fırsat bilerek, Mersin’de yaşanan, Mersin çiftçilerinin yaşadığı iki sorunu arz etmek istiyorum:

Birincisi: Üzüm hasadı başlamıştır. Ne yazık ki son yıllarda çiftçinin hasat mevsimi bir nevi ıztırap mevsimine dönüştü. Ya tabii afet oluyor ya bir başka şekil gelişiyor, çiftçi hasada başlayınca ıztırabı da artıyor. Şimdi üzüm çiftçilerinin, üzüm üreticilerinin Maliyecilerle başı dertte. Adam iki sandık üzümünü kesiyor, şehre indirirken Maliye yolda tutuyor “Ruhsatın var mı?”, “İznin var mı?”, “Belgen var mı?”. Yani bizim oralarda, Tarsus’ta, Silifke’de ve Mersin’in birçok yerinde yaşanan bu hususa bir çözüm üretmek lazım. Bu insanlar, elinin emeğiyle, çoluk çocuğuyla o toprakları işleyerek onuruyla yaşamaya çalışıyorlar, zulmetmemek gerekir. Sayın Bakanım bunu bir tespit edin.

İkinci bir husus: Her yıl yeni bir hastalık çıkmaya başladı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Mikrofon otomatik kesti.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Bakanım, şimdi domatese dadanan bir kelebek türü çıktı. Tarım İl Müdürlüğümüz vasıtasıyla bir tespitini yaparak, tedbirini…

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Güve, tespitini yaptırdık. Dışarıdan geldi.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ederim Sayın Şandır.

Sayın Köse.

6.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’ın Besni ve Gölbaşı ilçelerindeki üzüm üreticilerinin desteklenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Üzüm, tarım sektörümüzün çok değerli bir ürünü ve beslenmemiz için de gerçekten değerli bir meyvedir.

Değerli milletvekilleri, üzümün faydaları şudur: Bilhassa çekirdekli üzümün, çekirdeğinin üzerindeki jelatinimsi tabaka sayesinde anti kanserojen özelliği olduğu ve üzümün aynı zamanda kalp hastalıklarına çok iyi geldiği bilinmektedir.

Adıyaman’ın Besni ilçesi dediğimiz zaman, herkesin aklına Besni üzümü gelir ve üzümden aynı zamanda pekmez ve pestil gibi ürünler de elde edilir. Bunlar beslenme için çok önemlidir. Kansız insanlar için de içinde bulundurduğu demirden dolayı mutlaka alınması gerekir.

Sayın Bakanım, ben şunu söylemek istiyorum: Adıyaman’ın Besni ve Gölbaşı ilçelerinde üzüm üreticileri desteklenme amacıyla bilgi ve maddi yönden desteklenmelidir. Bilhassa, küçük de olsa kooperatifler kurulup dışarıda tanıtımı için devletin desteğine büyük ihtiyaç vardır.

Bu konuda bir eğiliminiz olsa çok sevinirim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Çakır…

7.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın, Edirne’de çeltiklerde ortaya çıkan karapas hastalığıyla mücadeleyi Bakanlığın desteklemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, Sayın Bakanın Genel Kurulda olmasından istifadeyle, Türkiye’de çeltik üretiminin yarısını yapan Edirne’de bu yıl karapas hastalığı diye bir hastalık ortaya çıktı. İfade edilene göre, bu hastalık üretimde ciddi rekolte kayıplarına sebep olabilecek bir hastalık. Bir an önce uçakla ilaçlamayı serbest bırakarak, izin verilerek tedbirin alınması ve çeltik üreticilerinin bu hastalıkla mücadelede Bakanlık tarafından daha aktif bir biçimde desteklenmesi yönünde talepler var.

Aracılığınızla, ben bu talepleri Sayın Bakana iletmek istiyorum ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çakır.

Sayın Yalçın…

8.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, başlayacak olan fındık hasadına ve fındık sektörünün serbest piyasaya terk edildiğine ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Müsamahalı tutumunuzun Sayın Sadık Yakut’a da örnek olmasını diliyorum önce.

Sayın Bakanı bulmuşken, Sayın Bakanım, fındık hasadına da sayılı günler kaldı. FİSKOBİRLİK piyasada olamayacak, TMO olmayacak. Bu sene mahsulün de bol olması bekleniyor. Lisanslı depoculuk ve borsa altyapısı kurulmadan serbest piyasaya terk edilmiş bir fındık sektörü var. 

Sayın Bakanım, eğer rekolte beklenen düzeyde olursa sahil kentlerindeki üreticiler ürünü sattığında yukarıdaki yoksul ilçelerin ürünlerine fırsat kalmadan sezon kapanmış olacak.

Gerçekten bu durumu göre göre serbest piyasa şartlarında ısrar edecek misiniz? Devlet hiçbir şekilde müdahale alımı yapmayacak mıdır? En yetkili ağız olarak sizden duymak istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yalçın.

Sayın Sakık

9.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Muş’ta üzüm üretiminin geliştirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

SIRRI SAKIK (Muş) – Başkanım, ben de teşekkür ediyorum. Bugün hoş bir görüşme var. Sayın Bakanımız da burada.

Şimdi, geçmişte Muş’ta önemli bağlar, yani “Ermeni bağları” denilen ama orada gerçekten Muş’a özgü bir üzüm yetişiyor ve çok yakın bir tarihte Sayın Bakanımız Zafer Çağlayan da bir heyetle oraya gitmişti ve büyük de vaatleri vardı. “Bu bağları geliştireceğiz. Bu Muş üzümünü işte…” Geçmişte çünkü orada iki tane de  şarap fabrikası var. Benim söylediğim cumhuriyet öncesi, sonra tabii fabrikalar kapatıldı ama bu bağların bir kısmı devam ediyor. Bu bağları geliştirebilme şansımız var. Yani dünyaya üzüm ihraç edebilecek noktada olduğumuzu biliyorum ve Sayın Bakanımızın da bu konuda Muş’a taahhütleri vardı. Bunu acaba geliştirebilir miyiz? Bu konuda bir çalışmanız var mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Evet, son olarak Sayın Yemişci...

10.- İzmir Milletvekili Tuğrul Yemişci’nin, Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Yasası’nın uygulanmamasına ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Ben de üzüm, tütün, fındıkla ilgili, çok onları ilgilendiren bir konuda katkıda bulunmak istiyorum.

Lisanslı Depoculuk ve Ürün Borsacılığı Yasası geçtiğimiz yıl çeşitli teşvikleriyle birlikte Hükûmetimiz tarafından teklif edilmişti tasarı olarak ve Meclisimizden iktidar, muhalefetin katkısıyla çıktı. Ancak ilgili tarafların pek fazla eğilmediğini ama eski alışkanlıklardan, herkesin yeniden Hükûmete dönüp bu piyasalardaki olan açığın Hükûmet tarafından kapatılmasını istediğini görüyorum. Bu, âdeta taşıma suyla değirmen döndürmeye benzer. Ama bizim yapacağımız, bölgedeki ilgililerin hepsinin bu yeni çıkan yasayla sağlayacakları avantaja yaklaşmalarını daha fazla teşvik etmek olmalıdır. Bu hususları açıklamak istedim.

Fındıkçının da, üzümcünün de geleceği lisanlı depoların faaliyete geçmesiyle ancak olacak. Bunu da devlet…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, gündem dışı konuşmalarla ilgili olarak Sayın Bakanın açıklama talebi vardır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Bakanım, buyurun efendim.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

2.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’deki tütün üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı  konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (Devam)

3.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, üzüm üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı  konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (Devam)

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

1.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, tütün üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (Devam)

2.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, tütün üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (Devam)

3.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, et ve besi danası ithalatına ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (Devam)

4.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, çekirdeksiz üzüm üreticilerinin desteklenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (Devam)

5.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Mersin ilindeki üzüm üreticilerinin sorunlarına ve domateste ortaya çıkan yeni bir hastalığa ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (Devam)

6.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’ın Besni ve Gölbaşı ilçelerindeki üzüm üreticilerinin desteklenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (Devam)

8.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, başlayacak olan fındık hasadına ve fındık sektörünün serbest piyasaya terk edildiğine ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (Devam)

9.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Muş’ta üzüm üretiminin geliştirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (Devam)

10.- İzmir Milletvekili Tuğrul Yemişci’nin, Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Yasası’nın uygulanmamasına ilişkin açıklaması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (Devam)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Geçtiğimiz salı günü ben yine burada huzurlarınızdaydım. Yine bir değerli Manisa milletvekilimizin gündem dışı yaptığı… Yine bağla, yağışlarla, görülen zararlarla ilgili konuşulmuştu. Ben orada da o zaman, konu hakkındaki kanaatlerimi, Hükûmet üyesi olarak bilgilerimi sizlerle paylaşmıştım. Bugün tabii, hem üzümle ilgili, bağlarda görülen yağışlarla ilgili hem Denizli’de görülen -ki Sayın Ertemür’le de yine iki gün önce telefonla görüştüm; ben Ankara dışındaydım, telefonla beni aradı, kendisine telefonda da bilgi verdim- yağışlarla ilgili konular dile getirildi ve bu vesileyle de tabii, tarımla ilgili, hayvancılıkla ilgili, bütün tarımın konularıyla ilgili -bütün arkadaşlarımız tarafından- çeltikle ilgili, fındıkla ilgili, domatesle ilgili, hayvancılıkla ilgili konular dile getirildi.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, tarımın tabiat şartlarına bağlı olduğu ve zaman zaman tabii afetlerden, gerek kuraklıktan gerek yağışlardan, gerek dondan gerek doludan, gerek soğuktan gerek sıcaktan muhtelif şekillerde etkilendiği malumunuz, hepimizin malumu. Bu, Türkiye’ye mahsus bir şey değildir. Dünyanın her yerinde, her tarafında, tarım yapılan bütün ülkelerde, bütün bu afetler, bütün bu sıkıntılar geliyor çünkü konu biyolojik bir varlık yani ya bitkisel üretim veya hayvansal üretim, en nihayet, bir ortamdan, ekolojiden bir şekilde etkileniyor.

Şimdi, burada, önce Denizli’yle ilgili olarak söyleyeyim: Yaklaşık 500 bin dekar alanda, toplamda, 500 bin dekarı etkileyen yağışlarla ilgili bir durum var ve bunun 200 bin dekar civarındaki alanı da tütünle ilgili. Burada ilk tespitlere göre tabii yağış sebebiyle “mildiyö hastalığı” dediğimiz bir mavi küf hastalığı ortaya çıkıyor. Esasen, Manisa’daki bağlarda olan problem de yine benzeri bir problem.

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Şu anda en önemli şey.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Yani bu meyvelerde, sebzelerde, diğer bütün bitkilerde yağışın ortaya koyduğu, sıcakla, rutubetle birlikte ortaya çıkan birtakım mantari veya birtakım küf hastalıkları meydana geliyor. Mesela, çeltikte de buna benzer bir problemin olma ihtimali var. Dolayısıyla ne yapılacak bunlarla ilgili, biz bunları konuşuyoruz. Bunlarla ilgili tabii tespitlerimizi yapıyoruz ve mevcut yasalar çerçevesinde de biz çiftçilerimizin bir şekilde sorunlarını çözme, onlara bir vesileyle yardımcı olma gayreti içerisindeyiz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, tabii ki biz 22 Mayıs tarihine kadar Türkiye’de gerek sel gerek don, dolu buna benzer doğal afetlerle ilgili olarak Türkiye'nin muhtelif bölgelerinde meydana gelen afetlerle ilgili bir kararname çıkardık. O kararnamenin askı süresi dün sona erdi ve şimdi, bu son itirazlar da dikkate alınıp icmaller gelecek ve ondan sonra da üreticilerimize 200 milyon civarında olduğunu tahmin ettiğimiz bir destekleme ödemesi yapılacak. Ayrıca, yine kararname kapsamında ekilişleri zarar gören çiftçilerimizin, belirli oranlarda zarar gören üreticilerimizin zirai kredi borçları yüzde 7 ile bir yıl süreyle ertelenecek. Onlar, şu anda yapılıyor.

Bunun dışında, Manisa’da 30 Nisana kadar, bu kapsamda zarar gören çiftçiler de zaten birinci kararname kapsamında bundan istifade edecek, diğer illerimizdeki gibi.

Daha sonra, bu tarihten sonra, yani mayıs ayından sonra yine Türkiye'nin değişik yerlerinde -geçtiğimiz salı günü de burada yine söyledim- muhtelif illerimizde, Konya’da, Kırşehir’de, Isparta’da, başka birtakım illerimizde, kimi yerde dolu oldu, kimi yerde yağış oldu. Onlarla ilgili olarak da tespitler, çalışmalar yapılıyor ve yasalar çerçevesinde de onlara yardımcı olacağız.

Şimdi, Manisa’da mayıs ve haziran aylarının mevsim normalleri üzerinde yağışlı geçmesi nedeniyle, tüm ürünlerde mildiyö (külleme) artışı bir şekilde meydana gelmiş. Şimdi, bunun tabii, iklimle, mevsimle yakın bir ilişkisi var, biraz önce de arz ettiğim gibi. Peki, biz ne yaptık? Onlarla ilgili olarak sürekli bilgilendirmeler yapıldı. Sadece mildiyö hastalığı konusunda, çiftçilere 5 uyarı mesajı olmak üzere, toplam 16 bin üzüm üreticisine 80 bin mesaj gönderildi.

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – İl Tarım Müdürlüğü gönderiyor, onda bir problem yok.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – İşte, İl Tarım Müdürlüğü benim teşkilatım. Tarım Bakanlığının talimatıyla, Tarım Bakanının talimatıyla tarım teşkilatı olarak faaliyet gösteriyor. Yani o başka bir ülkenin tarım teşkilatı değil, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin Tarım Bakanlığının teşkilatı il tarım müdürlükleri. Onu biz yapıyoruz, yani o bizim sistemimiz zaten. Dolayısıyla…

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) – Yani, devletin.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi, yanlış olunca Hükûmetin oluyor, doğru olunca devletin oluyor. Öyle bir şey yok arkadaşlar, hepsi bir, Hükûmet de devlet de bir.

Mesajlarda, ilaçlama önerilerinin yanında yine kültürel önlemler de anlatılıyor. Diğer hastalık ve zararlılarla ilgili konularda da çiftçi toplantıları ve eğitimleri yapılıyor, uyarı mesajları gönderiliyor.

Tabii, Türkiye'nin muhtelif bölgelerinde bağcılık var ve Türkiye hakikaten, bağ alanları bakımından… Ki Türkiye'de, işte Muş’ta da -bahsedildi- Orta Anadolu’da da, Ege’de de, Türkiye'nin diğer birçok ilinde bağcılık var, üzüm üretimi var. 483 bin hektar alandaki bağ varlığıyla Türkiye dünyada 4’üncü sırada, bağ alanları itibarıyla ve 4 milyon 264 bin ton üzüm üretimiyle de yüzde 5,8 pay ile üretimde dünyada 6’ncı sırada. 2009 yılı üzüm üretimimiz 2008’e göre yüzde 8,8; 2003 yılına göre ise yüzde 14 oranında artış göstermiştir. Yani Türkiye'de, bu manada, üzüm üretimi, bağcılık geriye gitmiyor, ileriye gidiyor. Özellikle Hükûmetimiz  döneminde de geriye gidiş söz konusu değil, ileriye gidiş söz konusu. Yine, 2007 yılının FAO verilerine göre, yaş üzüm ihracatında 170 bin ton ile Türkiye dünyada 7’nci sırada, kuru üzüm ihracatında 241 bin ton ile dünyada 1’inci sırada yer almaktadır.

Tabii, zaman zaman karşı karşıya kaldığımız, gerek kullanılan ilaçlardaki kalıntı sorunlarıyla ilgili gerek buna benzer birtakım üretimle ilgili, pazarlamayla ilgili sorunlarla ilgili de biz zaten Hükûmet olarak, Bakanlık olarak tedbirlerimizi alıyoruz. Gerek Avrupa Birliği gerek Rusya Federasyonu’yla “Maksimum Rezidü Limitleri” dediğimiz MRL değerleri dikkate alınarak bilgilendirme yapılmakta ve gerek iç tüketimde gerekse diğer pazarlarda satışa sunulan ürünlerin sağlıklı ve kaliteli olması yönünde bir çaba içerisindedir.

Biz, tabii, biliyorsunuz, geçen gün de söyledim, tarım sigortalarını hayata geçirdik ve Manisa ilimizde 30.925 poliçe satıldı, 359.263 dekar alanda sigorta yapıldı ve 7 milyon lira da hasar ödendi. Şimdi, biz, sigorta priminin yüzde 50’sini hibe olarak ödüyoruz Bakanlık olarak. Bu uygulamayı biz başlattık, bu kanunu biz çıkardık ve başarılı bir şekilde de gidiyor. Dolayısıyla sigorta kapsamını da her yıl biraz daha geliştiriyoruz. Yani her yıl, mesela bu sene 1 Ocak itibarıyla sel felaketini de kapsam içerisine aldık. Dolu, yangın, deprem, heyelan vesaire fırtına, don, bunlar da ayrıca sigorta kapsamında ve biz bunların hepsi için çiftçilerimiz ekilişlerini, tarlalarını veya seralarını, bağlarını sigorta ettirdiklerinde zaten onların yüzde 50’sini, o poliçe bedelinin yüzde 50’sini biz hibe olarak veriyoruz. Bu nedenle bizim esasen orta ve uzun vadede geliştirmemiz gereken sigortayı yaygınlaştırmak, daha çok kişinin, daha çok üreticimizin bundan istifade etmesini sağlamaktır ama kuşkusuz tek başına sigortayla da biz yetinmiyoruz, bunun dışında, sigortanın kapsamadığı alanlarda da çeşitli eğer riskler varsa veya afetler, felaketler varsa onlarla ilgili de destekler yapıyoruz.

Manisa ilinde 2003-2010 yılları arasında 760 milyon lira biz çiftçilerimize tarımsal destek ödedik. Bu, ceplerine nakden koyduğumuz destektir. Bunlar, hem kırsal kalkınma yatırım destekleri hem mazot ve kimyevi gübre desteği hem prim ödemesi hem hayvancılık desteği ve hem de alan bazlı destekler, toprak analizi, tarım sigortası vesaire gibi destekler. Bugüne kadar Manisalı çiftçilerimiz bunlardan istifade etti, bundan sonra da istifade etmeye devam edecek.

Değerli milletvekilleri, tabii, tütünden bahsedildi, özellikle tütündeki alternatif ürün desteklerinden. Biz, Hükûmet olarak, Türkiye’de, Tekelin özelleştirilmesiyle birlikte -Tekel tarafından daha önceden alınan tütünlerde- özellikle işte, Muş, Adıyaman, Diyarbakır, Bitlis gibi bu tür vilayetlerdeki üreticilerimizin bundan mağdur olmaması için de bir alternatif ürün desteğini hayata geçirdik, böyle bir proje. O proje, asgari gelir getiren ürüne göre hesaplandı, asgari. Yani tütün ektiği takdirde ne alıyor? Diyelim, buğday ekerse -tütünün yerine en çok zarar edeceği ürün buğdaydır- buğdayla arasındaki farkı kapatacak bir destekle onları yaptık. Şimdi, eğer başka sorunlar varsa, bu başka sorunların çözüm şekli farklıdır. Yani eğer arazisi çok küçükse, araziyle ilgili mülkiyet sorunu varsa, kardeşiyle, babasıyla veya hazineye aitse… Bunlar, tabii, başka sorunlar. Ama biz, normalde, kendi arazisi içerisinde üretim yapan üreticilerimize, bu alternatif üründen dolayı destek ödüyoruz dekara 120 lira karşılığında. Dolayısıyla bunu ödemeye de devam edeceğiz.

Değerli milletvekilleri, şimdi, tabii, bu vesileyle çiftçilerimizin sorunlarının dile getirilmesi bizi memnun eder. Biz de bu sorunları çözmek için zaten varız ve bunları da çözüyoruz. Ama şunu söylediğiniz zaman, o zaman, benim de şu bilgileri vermem lazım; eğer kalkıp da “Türkiye’de son yıllarda tarım aşınmaya uğradı, teslimiyetçi politikalar işte Türkiye’de tarımı bitirdi.” derseniz, böyle bir iddia, böyle bir suçlamada bulunursanız ben size şunu söylerim: Çiftçilere tohumluk verilmesiyle ilgili yasayı benim Hükûmetim kaldırmadı, aksine, işlerlik kazandırdı, 2090 sayılı Kanun’a. Gübre desteğini benim Hükûmetim kaldırmadı. Benim Hükûmetim, aksine, kaldırılmış olan gübre desteğini geri getirdi.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Bizim Hükûmetimiz demek istiyorsunuz sanırım.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Benim Hükûmetim çiftçiye verilen kredilerin faizlerini normal ticari faiz hâline getirmedi, o düzeye çıkarmadı. Benim Hükûmetim yüzde 59’dan çiftçiye verilen zirai kredi faizlerini yüzde 13’e düşürdü. Hatta, bunun da yüzde 60 oranında büyük bir kısmını, bir kısmını yüzde 50, bir kısmını yüzde 40, yüzde 90’ınına da, aynı zamanda bir de sübvansiyon uyguluyor. Geçen sene, bizim, Ziraat Bankasına kredi faiz sübvansiyonu olarak uyguladığımız miktar 475 milyon lira.

Şimdi bir husus daha söylendi benim şahsımla ilgili, Türkiye’de hayvancılığı bitirdiğim şeklinde. Şimdi, bunu söylemek tabii mutlaktır, farzdır, özellikle kayıtlara geçmesi açısından. Şimdi saygıdeğer milletvekillerimizin lütfen beni bu konuyla ilgili dikkatle dinlemelerini istirham ediyorum.

Türkiye’de hayvancılık nereden nereye geldi, ben size bunu söyleyeceğim. Yani sadece suçlamak kolaydır ama bu suçlamaların bir belgeye, bilgiye, bir rakama dayanması lazım.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de büyükbaş hayvan sayısı -2002’yle mukayese ediyorum, benim Hükûmetimin görevi devraldığı tarihtir- 9,8…

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – İthal eti de söyleyin Sayın Bakan. 2002’de yapılan ithal et ile şimdi yapılan ithal et rakamlarını da söyleyin.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sabredin, sabredin. (CHP sıralarından gürültüler) Ben sizin hepinizi sabırla dinledim, tahammül edin lütfen. Demokraside tahammül vardır, ben size tahammül ettim, herkesi dinledim, bütün arkadaşlarımı. Siz de sabredin. Niye söyleyeceklerimden endişe ediyorsunuz, hoşunuza gitmeyeceğini düşündüğünüz için mi?

RAHMİ GÜNER (Ordu) – Hoşumuza gidecek bir şey söylemiyorsunuz ki.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sizi yalanlayacağını düşündüğünüz için mi?

Şimdi, bakın, 9,8 olmuş 10,8. Büyükbaş hayvan sayısı, artış kaç? Yüzde 9,3. Süt verimi…

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Bunları her hafta iki kere dinliyoruz sizden.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Her şey iyi gidiyor ama hasta ölüyor.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sayın Başkanım, sessizliği temin eder misiniz?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

Buyurun Sayın Bakanım, siz Genel Kurula hitap edin.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’de süt üretimi 8,4 milyon tondan 12,5 milyon tona çıktı. Artış kaç? Yüzde 49,7.

Süt verimliliği hayvan başına 1.700 litreden 2.800 litreye çıktı. Artış kaç? Yüzde 64,8.

Et verimliliği: Hayvan başına 183 kilogramdan 217 kilograma çıktı. Artış kaç? Yüzde 17,3.

Suni tohumlama sayısı 614 binden 2 milyon 180 bine çıktı. Artış kaç? Yüzde 254.

Kayıtlı süt üretimi 1,5 milyon tondan 5 milyon tona çıktı. Artış kaç? Yüzde 237. Küsuratları söylemiyorum.

Kültür ırkı sığır oranı yüzde 19’dan yüzde 35’e çıktı. Artış kaç? Yüzde 82,7.

Hayvancılık destekleri: Şimdi burayı iyi dinleyelim, burada devraldık biz. Arkadaşlar, Türkiye’de hayvancılığa biçilen değer 83 milyon liraydı, o günkü hükûmetin toplam hayvancılığa verdiği destek sadece 83 milyon liraydı. Toplam tarım desteklerinin yüzde 4,4’üydü. Bugün kaç? 1 milyar 251 milyon lira. 14 kalemde 15 kat artış var ve toplam bütçenin yüzde 22’sine denk geliyor hayvancılık destekleri.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Sayın Bakan, ben Erzurum Şenkayalıyım. Köyümde sürüler çıkardı. Geçen yaz gittim, kebap kesmeye bir tane kuzu bulamadım. Sen ne anlatıyorsun? Kebap kesmeye bir tane kuzu bulamadılar köylüler ya!

RAHMİ GÜNER (Ordu) – O zaman niye et ithal ediyorsunuz?

BAŞKAN – Sayın Akıncı, Sayın Akıncı… Lütfen arkadaşlar…

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Oturun, oturun. Oturun, sabredin. Tahammül edin, tahammül; doğrulara tahammül edin.

BAŞKAN – Sayın Bakan, Genel Kurula hitap ediniz.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Değerli arkadaşlar, hayvancılık soy kütüğü kayıtları 178 binden 1 milyon 700 bin başa çıktı. Bu ne demek? Hayvanlar pedigrili, annesinin, kızlarının, kardeşlerinin süt verimleri de kaydediliyor. Pedigri bu. Soy kütüğü kaydı 178 binden 1 milyon 700 bine çıktı. Artış kaç? 10 kat.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Sayın Bakan, niye hayvan ithal ediyorsunuz o zaman?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - 50 baş üzeri işletme sayısı yani içinde 50’den fazla büyükbaş hayvanın bulunduğu işletme, çiftlik sayısı, bakın değerli arkadaşlar, 4.300 adet idi, şu anda 18.600 adet olmuş. Ne demek bu? 4,5 katlık bir artış demektir. Yani Türkiye’de insanlar hayvancılığa daha çok yatırım yapıyor, 50 başın üzerindeki işletme sayısında 4,5 katlık artış var.

Yem bitkilerinin yemi karşılama oranı 25 milyon tondu, yüzde 50 karşılanıyordu, şu anda 37 milyon ton, yüzde 75’i karşılıyor. Yüzde 50’lik artış demektir.

Hayvancılığa verilen kredi -şimdi burayı bir bileceğiz- 47,5 milyon lira idi 2002’de, 2009’da 2 milyar 468 milyon sadece hayvancılığa kullandırılan kredi. Kaç kat? 52 kat.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ RIZA ERTEMÜR (Denizli) – Sayın Bakan, tütünü unuttunuz gittiniz, hayvancılığa döndünüz. Asıl meselelere gelin lütfen.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Fındık ne oldu Sayın Bakan?

BAŞKAN – Sayın Bakanım, konuşmanızı tamamlayınız efendim.

Buyurun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Tamam Başkanım, tamamlıyorum.

Şimdi, değerli milletvekilleri, Ziraat Bankasından toplam kredi kullanan çiftçi sayısı, bakın, çiftçi sayısı…

RAHMİ GÜNER (Ordu) – Ya, bu kredi nereye gidiyor Allah aşkına?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –Ziraat Bankasından hayvancılık için kredi kullanabilen çiftçi sayısı 16 bin idi; 16 bin kişi sadece Türkiye’de hayvancılık kredisi kullanabiliyordu Ziraat Bankasından. 2010’da 202 bin kişi. Kaç kat? 16 kat. (CHP sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlar, Ziraat Bankası tarafından 2009 yılında kullandırılan toplam zirai kredi 7 milyar 708 milyon.

Sübvansiyonlu kredi uygulamasını biz başlattık 2006 yılında. Süt sığırcılığına yüzde 60, besicilik işletmelerine yüzde 50 indirimli kredi desteği verilmektedir.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bir şeyi daha söyleyeceğim. Arkadaşlar, tek başına ithalatla bir şeyi izah edemezsiniz. Bakın, elimde rakamlar var: Amerika Birleşik Devletleri et ihracatı 848 bin, ithalatı… (CHP sıralarından gürültüler)

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) – Domuzlar da dâhil mi buna?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Müsaade edin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Sayın Bakan, çeltiğe ne zaman geleceksin, çeltiğe?

BAŞKAN – Sayın Bakanım, konuşmanızı tamamlayın lütfen.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan, bitiriyorum.

Şimdi, bütün arkadaşlara söz verildi, hepsi konuştu, cevap vermem lazım. (CHP sıralarından gürültüler)

RAHMİ GÜNER (Ordu) – Seni yirmi dakikadan beri dinliyoruz.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Sayın Bakan, sizi haftada iki kere dinliyoruz, Allah’tan korkun ya!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –Değerli arkadaşlar, Amerika Birleşik Devletleri’nin et ithalatı 1 milyon 192 bin ton, AB’nin (Avrupa Birliğinin) et ithalatı 495 bin ton.

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Bizim ihracatımız yok.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –Şimdi Amerika’nın canlı hayvan ithalatı 2 milyon 516 bin sığır, AB’nin sığır ithalatı 3 milyon 423 bin.

RAHMİ GÜNER (Ordu) – Türkiye’den bahset.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Peki, ihracatımız ne kadar Sayın Bakan?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)–Bakın, Türkiye tarımını dünyanın 11’incisiyken aldık, dünyanın 8’incisi yaptık.

BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Allah razı olsun!

BAŞKAN – Sayın Bakanım…

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – 23 milyar dolardan 56 milyar dolara çıktı Türkiye’nin tarımsal gayrisafi yurt içi hasılası. Bunu ben söylemiyorum; açın, Dünya Bankasının raporlarına, İnternet’e girin, orada okuyun, orada öyle yazıyor ve Türkiye övünüyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

RAHMİ GÜNER (Ordu) – Türkiye’nin acınacak hâlini mi alkışlıyorsunuz?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Birleşmiş Milletler Gıda Tarım Teşkilatı, başarı öykülerinde Türkiye’yi örnek gösteriyor.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Sayın Başkan, bu kadar hayvan var da niye kokmuş etler Türkiye’ye geliyor? Bu kadar hayvan var da Türkiye’de hormonlu etler niye geliyor Türkiye’ye Sayın Bakanım?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, kayıtlara geçmesi için söylüyorum: Sayın Bakan çok başarılı ama Türkiye’yi et ithal etmeye mecbur bıraktı, bununla da övünebilir!

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Eskiden de ithal ediliyordu, eskiden ithal edilmiyor muydu?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Dört yıldan bu yana Rusya’yla ilgili yaş sebze meyve ihracatı sorunlarını aşamadınız.

BAŞKAN – Sayın Şandır…

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – İhracat 3 kat arttı.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Türk çiftçisinin domatesi elinde kaldı, yine aşamadınız, 250 bin ton domates kapıda.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – 2 milyon dolar yaş sebze ihracatı.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, müsaade eder misiniz efendim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bir Mersin’e gel.

BAŞKAN – Sayın Şandır, arkadaşlar; şimdi efendim müsaade ederseniz…

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Sayın Başkan, çeltik üretimiyle ilgili soru sordum, Sayın Bakan tenezzül etmedi.

ALİ RIZA ERTEMÜR (Denizli) – Bekliyor millet, kara kara düşünüyorlar orada.

BAŞKAN – Sayın Ertemür

Arkadaşlar, bakınız, bazı arkadaşlarımıza iki defadan fazla söz verdim. Yani şimdi her defasında burada konuşarak… Sayın Bakan elindeki rakamları söylüyor; beğenirsiniz, beğenmezsiniz, ayrı bir şey. Siz de söylüyorsunuz ama şimdi her defasında “Sayın Bakana cevap vereyim, Sayın Bakan cevap versin…” O zaman biz Meclisi yönetemeyiz, sürdüremeyiz. Böyle bir üslup yok yani.

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Ama Sayın Başkan, çeltik üreticileri bekliyorlar televizyon başında Sayın Bakanın açıklamasını.

BAŞKAN – Söylendi, lütfen arkadaşlar.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, tutanaklara geçsin diye bir soru soruyorum: Kendi yaşadığı coğrafyada ve bizim yaşadığımız coğrafyada…

BAŞKAN – Arkadaşlar, son defa olarak bazı arkadaşlarıma söz verip kapatıyorum bu konuyu.

Sayın Işık, buyurun efendim.

11.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’nın bazı ilçe ve köylerinde haziran ve temmuz ayında meydana gelen şiddetli yağış ve doluda zarar gören çiftçilerin tarım kredi kooperatifleri ve Ziraat Bankasına olan borçlarının ertelenmesinin sağlanmasına ilişkin açıklaması

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakan tabii, icraatlarını açıklarken Türkiye’nin neden et ithal etmek zorunda kaldığını açıklamamıştır.

Tar-Gel kapsamında çalıştırılan ziraat mühendisi ve veteriner hekimlerin sorunları had safhaya ulaşmış ve çözüm beklemektedir.

Bir de, Kütahya’da haziran ve temmuz ayları içerisinde meydana gelen şiddetli yağış ve dolu zararından zarar gören Dumlupınar ilçesi Ağaçköy ve Allıören köyleri ile Altıntaş merkez ve bazı köyleri; Aslanapa’da Adaköy, Haydarlar, Çukurca, Gölbaşı ve Nuhören köylerinde yüzde 20 ilâ 95 arasında zarar tespiti yapılmıştır resmî görevliler tarafından. Bu konuda Kütahya ilinde zarar gören çiftçilerimizin tarım kredi kooperatifleri ve Ziraat Bankasına olan borçlarının ertelenmesi sağlanabilir mi? Eğer bu konuda bir katkınız olursa teşekkür ederim.

Sağ olun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Saygıdeğer arkadaşlarım, bu konuşan arkadaşlarımızın hepsi, gündem dışıları, mesela iki tanesi muhalefete bir tanesi iktidara aitti. Şunu demek istiyorum: Şimdi, sayın bakanlar burada, milletvekilleri burada. Ben doğrusu kendi adıma üzülüyorum. Şunu çok merak ediyorum: Yani biz birbirimizle konuşamıyor muyuz? Mutlaka mikrofon aracılığıyla konuşmak şart mı? Yani Sayın Bakan burada şöyle bir kenara çekilsin, kürsü arkasına geçsin, gidip meseleleri tartışın arkadaşlar. Lütfen… İstirham ediyorum…

Sayın Bakan, herhâlde siz de bu hususta hazırsınız. Arkada gidip konuşun efendim.

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, biz Ayşe’den bahsediyoruz, Bakan Fatma’dan bahsediyor. Cevap vermiyor ki… Biz tütünden bahsediyoruz, bir başka şeyden bahsediyor efendim, olmaz ki.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Birinci.

12.- İstanbul Milletvekili Necat Birinci’nin, açıklanan lisans yerleştirme sınavına ilişkin açıklaması

NECAT BİRİNCİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün lisans yerleştirme sınavı sonuçları açıklandı. Sonuçlarda millet olarak bizi mutlu kılacak bir sonucu hep birlikte gördük. Türkçe ve sosyal bilimlerde Bitlis birinci, Siirt ikinci, Batman beşinci sırayı almıştır. Bu, Millî Eğitim Bakanlığının 2003’ten bu yana yaptığı yatırımların bir sonucu olarak değerlendirilmesi gereken bir husustur. Eğitim uzun vadelidir. Bu uzun vade sonuçlarını vermeye başlamıştır. Bu sonucun bir başka taraftan da önemi, buralarda Türkçe ve sosyal bilimlerde birinci, ikinci ve beşincilik alınmasıdır. Bu iki alan, milletin, vatanın, bu coğrafyanın çimentosudur. Bu bakımdan, bu alanlardan ümitliyiz, bu alanda başarı gösterenleri tebrik ediyorum ve devamını diliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Ağyüz

13.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, et ithalatına ve çiftçilerin tarımsal sulama elektrik borçlarına ilişkin açıklaması

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, niye 50 baş ve üstüne destek veriyorsunuz, küçük yetiştiricileri, besicileri neden desteklemiyorsunuz? Bu kadar iyi et durumumuz var, besicilikte, hayvancılıkta bu kadar ileriyiz, et ithalatını neden devam ettiriyorsunuz? Geçen hafta Karadeniz’deydim, yanlış aşılardan hayvanlar ölüyor, bilginiz var mı? Şu ana kadar hiçbir açıklama yapmadınız. Tarımsal sulama elektrik borcu altında çiftçiler inim inim inliyor, intihar edenler var, bu borcu ödeyemiyorlar. Bunun için niye duyarlı davranmıyorsunuz? Ziraat Bankasının kredilerinden bahsediyorsunuz, o kredilerin dönüşüne bir bakın bakalım, yüzde kaçı dönüyor? Yabancı bankalar çiftçileri kasıp kavuruyor Sayın Bakan, bunlardan haberiniz var mı?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Yüzde 97.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Hiçbir zaman doğruları söylemedin, hiçbir zaman.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Son olarak, Sayın Ünsal, buyurun efendim.

14.- Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, hayvan sağlığı ve Ziraat Bankası kredilerine ilişkin açıklaması

HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, şimdi, burada yaptığınız konuşmada, geçende de aynı şekilde karşılıklı konuştuk, “Hayvan sayılarıyla ilgili bana yeni rakam geldi.” demiştiniz, daha sonra da, ertesi gün Amasya’yı ziyaret ettiniz, Suluova’ya da gittiniz. Maalesef Suluova’da besicileri ziyaret etmek yerine, yapılmakta olan besi bölgesine 9 tane üreticiyi çağırıp onlara birtakım taahhütlerde bulundunuz, başka yaptığınız bir iş olmadı.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Doğru değil, doğru değil. Doğru konuşun, verdiğiniz bilgiler doğru değil.

HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Daha sonra Merzifon’a gittiniz, Merzifon’da spor salonu kiralandı, sizin karşınızda çiftçi bulamadınız konuşacak.

Ziraat Bankası kredilerinden bahsediyorsunuz Sayın Bakan, hiç dönüşlerine baktınız mı? Bakın, Suluova’da herkes, icra ve haciz peşinde koşuluyor artık, üreticilerin traktörlerini alıkoyup…

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Dönüşleri yüzde 97, yüzde 38’lerden devraldık.

HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Lütfen cevap vermeyin, beş dakika konuşuldu yirmi beş dakika cevap verdiniz, oturduğunuz yerden cevap veriyorsunuz.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Siz soruyorsunuz, cevap veriyorum. Bana sormayın o zaman bir şey.

HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Türk insanını ve çiftçisini, oradan, kandırmakla mükellef değilsiniz, doğruları söylemekle mükellefsiniz.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Doğruları söylüyorum.

HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Bu konuda, gittiğiniz yerlerde çiftçilerden tepki alıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir tezkere vardır, okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/2092) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/227)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin Sözlü Sorular Kısmının 494. sırasında yer alan (6/2092) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                              Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan ve 22 milletvekilinin, intihar olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi  (10/837)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Anayasamızın 980., İçtüzüğümüzün 104. ve 105. maddeleri gereğince, ülkemizde ve özellikle Manisa ilimizde son günlerde artan intihar olaylarının incelenmesi, gereken önlemlerin ve intihar olaylarının durdurulması için çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla bir Araştırma Komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla araştırılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Ahmet Orhan                             (Manisa)

2) Oktay Vural                               (İzmir)

3) Mehmet Şandır                           (Mersin)

4) Sabahattin Çakmakoğlu              (Kayseri)

5) Akif Akkuş                                (Mersin)

6) Hamza Hamit Homriş                (Bursa)

7) Şenol Bal                                    (İzmir)

8) Kamil Erdal Sipahi                     (İzmir)

9) Alim Işık                                    (Kütahya)

10) Murat Özkan                            (Giresun)

11) Yılmaz Tankut                          (Adana)

12) Mehmet Akif Paksoy               (Kahramanmaraş)

13) Süleyman Lâtif Yunusoğlu      (Trabzon)

14) Hüseyin Yıldız                         (Antalya)

15) Osman Ertuğrul                        (Aksaray)

16) Durmuş Ali Torlak                   (İstanbul)

17) Ahmet Bukan                           (Çankırı)

18) İsmet Büyükataman                  (Bursa)

19) Mustafa Enöz                           (Manisa)

20) Hasan Özdemir                        (Gaziantep)

21) Muharrem Varlı                       (Adana)

22) Abdülkadir Akcan                    (Afyonkarahisar)

23) Beytullah Asil                          (Eskişehir)

Gerekçe:

Toplumsal açıdan önemli bir sorun olan intihar olgusu diğer bütün toplumsal olgulara göre farklı bir özelliğe sahiptir. Bütün toplumsal olguların temelinde insan yaşamını devam ettirebilme çabası vardır. Bir kişi, yaşamını devam ettirebilmek için birçok eylemi yapabilmekte; kendisi için olumsuz olan şartları değiştirebilmek için elinden gelen tüm çabayı gösterebilmektedir. Fakat intihar eden bir kişi, tüm bu mücadele yollarını bırakarak, kendi yaşamına karşı bir eyleme girişmiştir.

İnsanlık tarihinin her döneminde görülen intihar olgusu, çağımızda gün geçtikçe artmakta ve önemli bir toplumsal sorun hâline gelmektedir. Dünya Sağlık Örgütü'ne göre, son 45 yılda tüm dünyada intihar oranları yüzde 60 artmıştır. İntihar, günümüzde tüm ülkelerdeki ölümlerin ilk 10 nedeni arasında sayılırken geleneksel olarak en yüksek oranlar hâlâ yetişkin erkeklerde görülmekteyse de 15-34 yaş arası gençlerde artış gösteren intihar oranları dikkat çekici bir problem hâline gelmiştir.

Avrupa ülkelerinde intihar görülme sıklığı yüz binde 25 ile İskandinav ülkelerinde, en az ise yüz binde 10 ile İspanya'da görülüyor. Türkiye Avrupa ülkelerine kıyasla intihar vakalarında daha iyi durumda gözükmesine rağmen Türkiye'de intihar olayları Avrupa ülkelerine göre daha hızlı artış göstermektedir.

Ülkemizde Aile Araştırma Kurumu uzmanlarınca hazırlanan bir rapora göre intiharların en önemli nedeni yüzde 36'lık bir oranla hastalık olarak gösteriliyor. Aile geçimsizliği ve geçim zorluğu ise ikinci ve üçüncü sırada yer alıyor. İntiharların yüzde 51'i kendini asma, yüzde 17'si ateşli silah kullanma, yüzde 13'ü de kendini yüksekten atma şeklinde gerçekleştiriliyor.

Yalnız Manisa ilimiz ve ilçelerinde yaşananlar dikkate alındığında Turgutlu, Akhisar, Salihli, Alaşehir gibi büyük ilçelerde yaşanan intihara teşebbüs ve ölümle sonuçlanan intihar olaylarının sayısı neredeyse her gün onlarla ifade edilen sayılara ulaşmakta, ölümle sonuçlananların ise çok önemli miktarda arttığı görülmektedir.

Son yıllarda yaşanan ağır ekonomik sıkıntılar ve yaşamsal faaliyetlerin zorla yanlış yönlendirilmesi sebepleri ile ülkemizdeki intihar vakaları artış göstermektedir. Sorunların bir an önce incelenmesi, alınacak tedbirlerin ve çözüm önerilerinin, yüce Meclisimizce tespiti amacı ile Meclis Araştırması açılması yerinde olacaktır.

2.- Siirt Milletvekili Osman Özçelik ve 19 milletvekilinin, koruculuk sisteminin araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/838)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Koruculuk sisteminin kaldırılmasına yönelik Anayasanın 98'inci ve TBMM içtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Osman Özçelik                           (Siirt)

2) Selahattin Demirtaş                    (Diyarbakır)

3) Gültan Kışanak                          (Diyarbakır)

4) Ayla Akat Ata                            (Batman)

5) Bengi Yıldız                               (Batman)

6) Akın Birdal                                (Diyarbakır)

7) Emine Ayna                               (Mardin)

8) Fatma Kurtulan                          (Van)

9) Hasip Kaplan                             (Şırnak)

10) Hamit Geylani                          (Hakkâri)

11) İbrahim Binici                          (Şanlıurfa)

12) M. Nuri Yaman                        (Muş)

13) Mehmet Nezir Karabaş            (Bitlis)

14) Mehmet Ufuk Uras                  (İstanbul)

15) Özdal Üçer                               (Van)

16) Pervin Buldan                          (Iğdır)

17) Sebahat Tuncel                         (İstanbul)

18) Sevahir Bayındır                      (Şırnak)

19) Sırrı Sakık                                (Muş)

20) Şerafettin Halis                         (Tunceli)

Gerekçe:

27 Haziran 1985 tarihli ve 9632 sayılı Kanun ile yürürlüğe giren koruculuk sistemi ilk olarak 13 ilde uygulanmaya başlamıştır. Bugün gelinen noktada resmi veriler incelendiğinde sayıları 72 bine yaklaşan köy korucularının Devlet gözetiminde insan öldürmeden işkenceye, uyuşturucu madde kaçakçılığından ırza geçmeye, silah kaçakçılığından dolandırıcılığa kadar birçok suça karıştıkları görülmektedir.

İnsan Hakları Derneğinin verilerine göre 1990 ile 2009 Eylül ayı arasında korucuların karıştığı suçların bilançosu şu şekildedir:

Köy Yakma: 38, Köy Boşaltma: 14, Taciz ve Tecavüz: 12, Kaçırma: 22, Silahlı Saldırı: 294, Silahlı Saldırı sonucu yaralananlar: 189, Silahlı Saldırı sonucu yaşamını yitirenler: 181+4, Kayıp olayı: 2, İnfaz: 50, Gasp: 70, İşkence-Kötü Muamele: 454, Gözaltına alma: 59, İntihara sebebiyet verme: 9, Ormanlık alanları yakma: 17

Genelkurmay Başkanlığı, 2004'te hazırladığı raporda, korucuların karıştıkları suçları şöyle aktarmaktadır: "Örgüte yardım yataklık, gasp, soygun, öldürme, yaralama, zabıta kuvvetleri ile müsademe, zabıta kuvvetlerine toplu saldırı, mesken ve araçlara saldırı, adam kaçırma, patlayıcı madde kullanma, kasten ev ve ot yangını; ev, işyeri, banka ve otodan hırsızlık, yankesicilik, boru hattına saldırı, zorla çek senet imzalatma, tahsil etme; devlete ait bina, araç ve tesislerde yangın çıkarma, ormanlarda yangın çıkarma, zirai mahsul ve otları yakma, dolandırıcılık, emniyeti suiistimal; suç eşyası satmak, saklamak ve satın almak, mala zarar vermek, bilişim suçları, kolluk kuvvetlerine mukavemet, darp ve saldırı, hükümet emirlerine muhalefet, rüşvet, zimmet, irtikâp, ihtilas; kız, kadın ve erkek kaçırma, çocuk kaçırma, rehin alma, tehdit, aile fertlerine kötü muamele, hakaret ve sövme, müstehcen hareket, ırza geçme, ırza tasaddi, fuhşa teşvik, kadın ticareti, kumar oynamak ve oynatmak, mesken masuniyetini ihlal, meskun mahalde silah atmak, uyuşturucu madde kaçakçılığı, silah ve mühimmat kaçakçılığı, gümrük ve tekel kaçakçılığı, canlı hayvan kaçakçılığı, insan kaçakçılığı ve çevre suçları.

Bölgede korucuların kendilerine ait nezarethane, cezaevi ve karakollarının bulunduğu ve korucuların araçlarının plakalarının olmadığı bilinmektedir.

İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Türkiye'de görev yapan 72 bin korucu için devletin sadece 2008'de 360 milyon TL harcama yaptığını belirtmiştir.

Yukarıdaki mali ve sosyal veriler incelendiğinde koruculuk sisteminin bir suç mekanizmasına dönüştüğü görülmektedir ve konunun araştırılması gerekmektedir.

3.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, tutuklu ve hükümlülerin ailelerinden uzaktaki cezaevlerinde bulunmasının etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/839)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na

Tutuklu ve hükümlülerin, ailelerinden uzak yerlerdeki cezaevlerinde tutulmaları nedeniyle, tutuklu ve hükümlülerin ve ailelerinin yaşadığı maddi-manevi zorlukların tespit edilerek, yaşanan sorunların ortadan kaldırılması için bu doğrultuda alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98'inci, İç Tüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederiz.

1) Fatma Kurtulan                          (Van)

2) Selahattin Demirtaş                    (Diyarbakır)

3) Gültan Kışanak                          (Diyarbakır)

4) Ayla Akat Ata                            (Batman)

5) Bengi Yıldız                               (Batman)

6) Akın Birdal                                (Diyarbakır)

7) Emine Ayna                               (Mardin)

8) Hasip Kaplan                             (Şırnak)

9) Hamit Geylani                            (Hakkâri)

10) İbrahim Binici                          (Şanlıurfa)

11) M. Nuri Yaman                        (Muş)

12) Mehmet Nezir Karabaş            (Bitlis)

13) Mehmet Ufuk Uras                  (İstanbul)

14) Osman Özçelik                         (Siirt)

15) Özdal Üçer                               (Van)

16) Pervin Buldan                          (Iğdır)

17) Sebahat Tuncel                         (İstanbul)

18) Sevahir Bayındır                      (Şırnak)

19) Sırrı Sakık                                (Muş)

20) Şerafettin Halis                         (Tunceli)

Gerekçe

Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 2. maddesinde, "ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin kurallar hükümlülerin ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, doğum, felsefi inanç, millî veya sosyal köken ve siyasî veya diğer fikir yahut düşünceleri ile ekonomik güçleri ve diğer toplumsal konumları yönünden ayırım yapılmaksızın ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınmaksızın uygulanır" hükmü bulunmaktadır. Ayrıca aynı maddede "ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz" ibaresi yer almaktadır.

Ancak Türkiye Cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri gün geçtikçe derinleşmekte, verilen cezalar hukuksuz uygulamalarla amacını aşmış bulunmaktadır. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 2. maddesinde belirtilen "hükümlülerin ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, doğum, felsefi inanç, millî veya sosyal köken ve siyasî veya diğer fikir yahut düşünceleri ile ekonomik güçleri ve diğer toplumsal konumları yönünden ayırım yapılmaksızın ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınmaksızın uygulanır" hükmü açık bir şekilde sürekli ihlal edilmektedir. Bu hüküm özellikle siyasi hükümlü ve tutuklular için yok sayılmakta ve tutukluların en temel insanî haklardan yararlanmaları bile engellenmektedir.

Siyasi hükümlü ve tutuklular genellikle ailelerinden uzak yerlerdeki cezaevlerine nakledilmektedir. F Tipi Cezaevleri genelde uzak yerlerde (Ankara - Sincan, Bolu, Tekirdağ, İzmir, Adana vb) yapılmıştır. Aileler ekonomik açıdan zorluklarla yüz yüze kalırken, bu uygulama ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ihlal edilmekte, tutukluların aileleri ile görüşmesini zorlaştırmakla, tutuklunun ruhsal durumunu gözetmek yükümlülüğünün dışına çıkmış olunmaktadır. Özelikle hükümlülerin, ailelerinin ikamet ettikleri yerlerden yüzlerce kilometre uzağa nakilleri, onların yanında yakınlarını da mağdur etmektedir. Bu uygulama ile "cezanın şahsiliği" ilkesinden çıkılarak ailenin tüm bireylerini kapsayacak bir boyut almasına yol açmaktadır.

Sivas katliamı hükümlüleri, çeşitli iddialar nedeniyle nakledildikleri cezaevinden, "uzaklıktan ailelerinin gelemediği" gerekçesi ile yaptıkları başvuru neticesinde Sivas'a geri gönderilmişlerdir. Ancak buna karşın hâlihazırda ne ile suçlandıklarını dahi bilmeyen binlerce tutuklu ve hükümlü de ailelerinden uzakta olup, yakınları ile görüşememektedirler. Söz konusu tutuklu ve hükümlüler, aileleri ile görüşemediklerinden yakınmakta ve bu taleplerini içeren başvurularda bulunmalarına rağmen başvuruları reddedilmektedir. Üstelik çoğu tutuklu vatandaş ne ile suçlandığını dahi bilmemekte, aradan geçen onca zamana rağmen iddianameleri düzenlenmediğinden yargılamalarına dahi başlanmamış durumdadır. Ailelerinin bulunduğu yerden çok uzak cezaevlerinde kalmakta olan bu vatandaşlar aileleri ile görüşme hakkından mahrum kalmaktadırlar. Bu yöndeki talepleri ise hiç değerlendirilmemektedir. Ailelerin yakınlarının tutuklu bulunduğu illere gitmek için maddi imkân bulamamakta ve kimileri yılda bir defa gidebilme imkânı bulmakta bile zorlanmaktadırlar. Görüş günlerinde bile gidecekleri ilde kalma koşulları olmadığı için aile fertlerinde ya yalnızca biri görüşe gidebilmekte ya da görüşe gidilmemektedir. Söz konusu uygulama hem tutukluları hem de tutuklu yakınlarını maddi ve manevi olarak zorlarken, en temel hakları bu uygulama ile fiilen engellenmektedir.

Tutuklu ve hükümlülerin sevk taleplerinin zorlaştırılmaması, ailelerin bu konudaki mazeret ve mağduriyetlerinin dikkate alınması, hükümlü ve tutukluların cezalarını, ailelerine en yakın ikamet yerlerindeki ceza ve tutukevlerinde çekmelerinin sağlanması için gerekli koşulların oluşturulması ve bunun yasal düzenlemeler yapılarak hayata geçirilmesi gerekmektedir.

4.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, kentsel alanlardaki sağlık hizmetlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/840)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Son dönemlerde uygulanan sağlık politikalarının sağlık kavramına olan negatif dönüştürücü etkisi sonucunda; kentsel alanda sağlığın ve sağlık hizmetlerinin içinde bulunduğu durumun incelenmesi ve gerekli önlemlerin alınması amacıyla Anayasanın 98 inci ve TBMM İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) M. Nuri Yaman                          (Muş)

2) Selahattin Demirtaş                    (Diyarbakır)

3) Gültan Kışanak                          (Diyarbakır)

4) Ayla Akat Ata                            (Batman)

5) Bengi Yıldız                               (Batman)

6) Akın Birdal                                (Diyarbakır)

7) Emine Ayna                               (Mardin)

8) Fatma Kurtulan                          (Van)

9) Hasip Kaplan                             (Şırnak)

10) Hamit Geylani                          (Hakkâri)

11) İbrahim Binici                          (Şanlıurfa)

12) Mehmet Nezir Karabaş            (Bitlis)

13) Mehmet Ufuk Uras                  (İstanbul)

14) Osman Özçelik                         (Siirt)

15) Özdal Üçer                               (Van)

16) Pervin Buldan                          (Iğdır)

17) Sebahat Tuncel                         (İstanbul)

18) Sevahir Bayındır                      (Şırnak)

19) Sırrı Sakık                                (Muş)

20) Şerafettin Halis                         (Tunceli)

Gerekçe:

Türkiye'de modernleşme ve batı ile entegrasyon ile birlikte 50'li yıllar ile birlikte başlayan ve halen yoğun bir biçimde devam etmekte olan kırdan kente kitlesel göçler yaşanmıştır. Kente gelenler şehrin varoşlarında yaşam mücadelesi verirken beraberinde pek çok sosyal tartışma başlamıştır.

Gecekondularda sürdürülen yaşam aynı zamanda sağlık hizmeti gereksinimini de arttırmıştır. Bununla birlikte modern kentler ve buna uygun sağlık hizmetlerinin planlanması ve sunumu ise sürekli değişen bir ihtiyaç olarak durmaktadır.

Gerek gereksinimler, gerekse sosyo-ekonomik gelişmişlikler açısından kentler farklılıklar göstermektedir. Metropol dışındaki kentlerde gelir düzeyi çok düşüktür, ancak gelir dağılımı daha iyidir yani yoksullukta eşitlik sağlanmıştır. Bununla birlikte metropollerde gelir düzeyi daha yüksek, gelir dağılımı oldukça kötüdür. Metropollerde zenginlikte kutuplaşmalar söz konusudur. Bir yanda yoksul kentler, bir yanda ise yoksul çoğunlukları içeren metropoller Türkiye'nin bir gerçeği haline gelmiştir.

Sağlık ve sağlık hizmetleri sosyo-ekonomik-kültürel çevre ile birlikte değerlendirilmelidir. Dolayısıyla sağlık hizmetlerinin örgütlenmesi tek başına ele alındığında bulunacak her çözüm, başarısız kalmaya mahkumdur. Yoksulluk ve derin eşitsizliklerin yaşandığı toplumda, sağlık hizmetlerinin gücü sosyal eşitsizliklerin acılarını sarmaya yetmeyecektir. Nitekim eşitsizliklerin en yoğun olduğu kırsalda yürütülen sağlık hizmetleri ile sağlık düzeyinde önemli başarılar elde edilmediği görünmektedir. Kırsalda her açıdan sağlık göstergeleri kabul edilemez şekilde kötüdür. Gerek sağlık hizmetlerine ulaşabilirlik gerekse temel yaşam gereksinimlere ulaşılabilirlik vahim bir durumdadır. Sağlık kurumlarının ve sağlık çalışanlarının sayısı oldukça yetersizdir.

Yoksul kırsalın, kente göçen yoksulları, kentin "ucuz iş gücü" olarak tanımlanan emekçi kesimleridir. Bu en yoksul kent emekçilerini, kırsalda olduğu gibi kentte de temel yaşam gereksinimlerine ve sağlık hizmetlerine ulaşmada aynı sorunlar beklemektedir. Yoksulluktan kaynaklanan sağlık sorunları kentte daha da katmerleşmiş, sağlık hizmetlerinden yararlanma şansları daha da düşmüş, eşitsizlikler derinleşmiştir.

Demografik dönüşüm sadece kentlerdeki mutlu azınlıkları etkilememiş, kentlerde çoğunluğu oluşturan emekçi kesimleri de etkilemiştir. Tarihsel olarak gelişen bilimsel ve sosyoekonomik gelişmeler nedeniyle ölümler azalmış, ancak yaşam bu insanlar için daha da çekilmez hâl almıştır.

Çözülmemiş bulaşıcı hastalıklar, beslenme bozuklukları, kötü yaşam ve çalışma koşullarının yol açtığı birçok sağlık sorununun yanında, nüfusun yaşlanmasının getirdiği kronik hastalıklar bu grupları da etkilemiştir. Ertelenmiş/karşılanmamış sağlık talepleri nedeniyle kronik hastalıklar emekçi kesimler için daha da ağır bir durum almıştır.

Bir yandan kentlerimiz eşitsiz bir şekilde gelişirken sağlık hizmetleri alanında eşi görülmemiş bir özelleştirme programı yürütülmektedir. Sağlığı kamusal bir hak olmaktan çıkartan, devletin sorumluluğunu yurttaşa aktaran ve sağlık alanını tamamen meta karakterine büründüren bir piyasanın geliştirilmesi girişimleri yaşama geçirilmektedir.

Sağlık alanında yapılmak istenenler ile kentlerdeki eşitsiz gelişim aynı politik aktörler ve aynı amaçlarla yapılmaktadır. İnsanı merkez alan politikalar yerine parayı merkez alan politikalar tercih edilmektedir. Tamamen piyasaya terk edilmiş bir dünyada sağlıkta daha eşitlikçi, daha toplumsal olan, para kazanmayı hedeflemeyen bir sistemi kurmak ve yaşatmak mümkün değildir. Bu nedenle sağlık hizmetlerini geliştirmeyi hedefleyen her girişim mutlaka bütünlüklü bir programın parçası olmalıdır.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemde yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- (10/150) esas numaralı  Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16/7/2010 Cuma günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu'nun 16.07.2010 Cuma günü (Bugün) yaptığı toplantısında, toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul'un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                              Bengi Yıldız

                                                                                                                  Batman

                                                                                                        Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler Kısmının 86 ıncı sırasında yer alan 10/150 sayılı Terör ve Terörle mücadeleden doğan zararların karşılanması hakkında Kanunun uygulanmasında yaşanan sorunların, araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesinin görüşülmesinin, Genel Kurulun 16.07.2010 Cuma günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Grup önerisinin lehinde Batman Milletvekili Sayın Bengi Yıldız.

Buyurun Sayın Yıldız.

BENGİ YILDIZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun vermiş olduğu Meclis araştırması konusunda söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1987 yılından 1999 yılına kadar Türkiye’de çatışmalı ortamdan kaynaklı, vatandaşlarımızın köylerini boşaltmaları, faili meçhul cinayetler ve benzerleri gibi konularda vatandaşlarımızın uğradığı zararları karşılamaya yönelik çıkarılan 5233 sayılı Yasa uzun zamandan beri uygulamadadır ve bu Yasa çeşitli tarihlerde süreleri uzatılmak suretiyle uygulamada kalmaya devam ediyor. Tabii, bu süreç içerisinde Meclis araştırma komisyonları bölgede dört bin beş yüz köy ve mezranın boşaltıldığı, binlerce faili meçhul cinayetin gerçekleştiği tespitini yapmıştı.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuruların çokluğu ve özellikle Türkiye'nin çoğu zaman ya birinci sırada ya da ikinci sırada yer almasından kaynaklı, ülkemizin de dış politikada ciddi şekilde yıpratılmasına neden olan davalar nedeniyle, kısmen iç hukuk yollarını da tüketmek ve soruna çare bulmak için bu yasal düzenlemeler yapıldı ama ne yazık ki uygulamada çok ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kaldık. Özellikle bölgede tapusu olmayan on binlerce vatandaşımız vardı ve zilyetlik yoluyla mülkiyeti elinde bulunduran vatandaşlarımızın bürokratik nedenlerden dolayı bunu ispatlaması çok ciddi sorunlara neden olmuştu.

Ne yazık ki bu uygulama sırasında, bir köyün boşaltılıp boşaltılmadığı meselesi, çoğu zaman, o köyün boşaltılmasına neden olan, faili olan kurumlardan soruldu. Mesela, köyde ise o köyün karakoluna o köyün boşaltılıp boşaltılmadığı sorusu soruldu ve çoğu zaman da bunlara olumsuz yanıt geldi.

2004 yılından 2007 yılına kadar bu tür davalara, keşiflere çokça ben de katıldım ve pratikteki bu sıkıntıları beraber gördük. Mesela, bir köyün birbirinden farklı mahallelerinin bazılarının boşaltıldığı resmî kayıtlarda görülüyordu ama diğer mahalleler boşaltılmadığı için, bu boşaltılan ve resmiyete de yansıyan mahallelerin tazminat meselesi halledilmedi ve bu köylerdeki başvurular ne yazık ki reddedildi.

Özellikle iki üç husus çok önemli. Bir: Bu başvurucuların başvuruları hangi zaman dilimi içerisinde sonuçlanacak? Bunların tazminatı nasıl hesaplanıyor ve hangi tarihte verilecek? Bu noktalarda çok ciddi bir belirsizlik, esneklik ve hatta çoğu zaman idarenin takdirine kalmış bir düzenlemeyle karşı karşıyayız. 2004 yılında yapılan ilk başvuruların, daha keşfi yapılmamış yerler var, keşfi yapılıp da sulhname imzalanan binlerce dosyanın parasının da verilmediğini çok yakından takip etmekteyiz. Bu, beraberinde çok ciddi sorunlara… Ve gerçekten de vatandaşın hukuka olan inancını ciddi şeklide zedeliyor. Hâlen de keşif bekleyen, tespit bekleyen köyler var ve bu köylere ne zaman gidileceği, bu köylerin tazminatının ne zaman ödeneceği şeklinde başta avukatlar olmak üzere uygulamadaki hiç kimse ne yazık ki buna net cevaplar veremiyor.

Bir başka husus: Bu Yasa’nın çıkmasıyla beraber aslında iç hukuk yollarının üç dört yılı, beş yılı tespitle geçiyor ve eğer sulhname imzalanmazsa vatandaş yeniden yargıya başvuruyor, idare mahkemelerinde birkaç yıl, ondan sonra eğer orada da önemli bir sonuç alınmazsa Danıştaya gidiliyor yani vatandaş sekiz ila on yıl arasında iç hukuku tekrar tüketmek gibi uzun zaman mücadele verme gereğini duyuyor ve ne yazık ki eğer burada başarı sağlayamadıysa, bu vatandaşlar zaten mağdur oldukları için, ekonomik güçleri olmadığı için çoğu mahkemeye başvuramıyor veya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine tekrar başvurma gibi bir sıkıntı ortaya çıkıyor. Bu yasalardaki bu esnekliğin ve uygulamadan kaynaklı sorunların çözümü için bir an önce tedbirler alınması gerektiğine inanıyoruz. Bunun için bu Meclis araştırma önergesini verdik.

Bu arada tabii tekrar çatışmalı ortamın başlamasıyla beraber köy yakmalar, orman yakmalar tekrar başladı. Milletvekili olduğum Batman ilinin Hasankeyf ilçesinde geçen haftalarda aslında kısmen boşaltılan köylerin tekrar ateşe verildiğini de gördük. Siirt’te aynı şekilde bu tür olaylar ve özellikle dağlık alanlarda günlerce süren orman yangınlarının devam ettiğini görüyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii bu hukuksuzluklar, haksızlıklar devam ederken Sayın Başbakanın bugün kendi il başkanlarıyla yapmış olduğu bir toplantı var ve bu toplantıda partimizin aleyhinde aslı astarı olmayan, tamamen gerçek dışı ve yalanlar üzerine kurulu beyanları oldu. Özellikle bölgede hizmetlerin yapılmasının engellendiği Barış ve Demokrasi Partisi belediyeleri tarafından, TOKİ Başkanının tehdit edildiği şeklindeki beyanlarının gerçekten aslı astarı olmayan bir yaklaşım olduğunu belirtmek isterim. Sayın Başbakan bu referandum kampanyasında çok zorlanmış olacak ki başlangıcı bu iftiralar üzerine kurmaya başladı. 

Sayın Başbakan, Barış ve Demokrasi Partisinin 10’dan fazla belediye başkanını, binlerce yöneticisini zaten cezaevinde tutuyor ama nedense TOKİ Başkanını tehdit eden, AKP’nin bölgede icraatlarını engelleyen insanların nerede olduğunu, cezaevinde mi yoksa işbaşında olup olmadığını açıklama gereğini duymuyor ama bunlar üzerine kendi referandum propagandasını kurmaya çağırıyor, Barış ve Demokrasi Partisinin Kürtleri ne kadar temsil ettiği noktasına vurgu yapıyor.

Biz, önümüzde bir referandum var, Sayın Başbakana öneriyoruz: O referandum paketine bir madde daha eklesin, “Kürtleri AKP mi temsil ediyor, Barış ve Demokrasi Partisi mi temsil ediyor?” şeklinde. Bu merakını da giderebilir diye söylüyoruz. O zaman bizim de sandığa gitme gibi bir durumumuz olabilir Sayın Başbakana yardımcı olmak için.

Ve yine, ne yazık ki Barış ve Demokrasi Partisi ile görüşmemesinin sebebinin ona göndermiş olduğumuz resimler ve CD’ler olduğunu söylüyor. Sayın Başbakan yine ayrıştırıcı bir yaklaşım içerisinde “Bizden 10 bin şehit var, biz de gönderelim mi?” diyor. Sayın Başbakan bu ülkede Başbakan olduğunu unutuyor, kendisini bir aşiret reisinin veya Afrika’daki bir kabilenin reisi olarak görüyor.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ne alakası var?

BENGİ YILDIZ (Devamla) – Bu ülkede yaşanan kayıpların hepsi…

EMİN NEDİM ÖZTÜRK (Eskişehir) – Bizim teröristlerimiz!

BENGİ YILDIZ (Devamla) – …Sayın Başbakanın…

Evet, sizin “terörist” dediğiniz de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve siz onların gözünü, kulağını çıkarmayı meşrulaştıramazsınız. O kayıplar hepimizin kayıplarıdır. Kim yapıyorsa yapsın, insan vücudu üzerinde, insan cesedi üzerinde öldürüldükten sonra yapılan muamele insanlık dışıdır. Sayın Başbakanın da bunu lanetlemesi lazım, bizim de lanetlememiz lazım ve hukuken de bunun hesabını sorması lazım. Böyle “10 bin bizden, bilmem ne kadar sizden” şeklindeki yaklaşım, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına yakışan bir yaklaşım değildir, ötekileştiren, acıları da ayrıştıran bir yaklaşımdır ama Sayın Başbakanın çok zor durumda olduğunu biliyoruz.

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Bunu söylemeden önce mayını döşeyeni de bir kınayın, ondan sonra bunu söyleyin. (BDP sıralarından “Ya git işine be!” sesi, gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Arkadaşlar… Sayın Yıldız…

BENGİ YILDIZ (Devamla) – Siz aynı noktadasınız.

BAŞKAN – Bengi Bey, buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.

BENGİ YILDIZ (Devamla) – Dolap beygiri gibi dolaşıp durmayın. Biz bir sorundan bahsediyoruz.

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Önce mayını döşeyeni bir kınasana! (BDP sıralarından gürültüler)

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sana ne! Sana mı soracağız?

BENGİ YILDIZ (Devamla) – İnsanlık dışı bir muameleden bahsediyoruz, herkesin bunu kınaması gerektiğini söylüyoruz.

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Ne yapacağımızı biz sana mı soracağız?

BENGİ YILDIZ (Devamla) – Sayın Milletvekili, sen hâlen aynı noktadasın.

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Sen aynı noktadasın.

BENGİ YILDIZ (Devamla) – Dolaşmaya devam edin, dolaşmaya devam edin aynı noktada.

Sayın Başbakan yine başka bir şey söylüyor: “Barış ve Demokrasi Partisini muhatap almam.”

Sayın Başbakan, biz de seni muhatap almıyoruz. (BDP sıralarından alkışlar) Referandumda Kürt halkı, Türk halkı seni muhataplıktan çıkaracak zaten, hiç merak etme. Dolayısıyla referandumda zaten muhatap olan bir Başbakan ortada olmayacak.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyeti sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, yalnız konuşmanız sırasında geçen bir ifadeyi tutanaklardan okursanız uygun bir ifade olmadığını siz de görürsünüz. Bu, ümit ederim, sürçülisan etmiş olasınız.

BENGİ YILDIZ (Batman) – Sürçülisan etmemeye çalıştım Sayın Başkan.

HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Hangisi efendim?

BAŞKAN – Bakarsa Bengi Bey kendisi görür, ben o ifadeyi kullanmak istemem.

M. NURİ YAMAN (Muş) – Sayın Başkan, bu tarz müdahale yapıyorsunuz, kafalara kuşku giriyor. Ne yani? Burada söylenmeyecek şey ne ki?

BAŞKAN – Bakınız Sayın Yaman, siz konuşmayı dinlediyseniz, diğer grup başkan vekilleri…

M. NURİ YAMAN (Muş)- Ben dinledim.

BAŞKAN - O ki ben tabiri kullanmak istemiyorum. Sayın Bengi Bey’in kendisi de kullanmak istememiştir. Okursa görür şeyi. Lütfen, ben bu şeyle ilgili, diğer hususlarla ilgili söylemiyorum. Bir benzetme konusu vardır. (BDP sıralarından gürültüler)

M. NURİ YAMAN (Muş) – Burada ne söyledi, onu söyleyin. Ama soru işareti bırakıyor.

BAŞKAN – Sayın Yaman, bildiğim kadarıyla Sayın Yıldız da avukat galiba, kendisini o hususta savunur. Lütfen arkadaşlar… Kendisi anladı. Lütfen…

BENGİ YILDIZ (Batman) – Gerçeğe aykırı beyan diyelim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Evet, aleyhte Sayın Salih Erdoğan, Denizli Milletvekili.

Buyurun efendim.

MEHMET SALİH ERDOĞAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi tarafından verilen, Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun’un uygulamasında yaşanan sorunların araştırılması ve gerekli önlemlerin alınmasına dair önergenin aleyhinde söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, biraz önce Sayın Başkanımız da ifade ettiler. Başbakanımız hakkında, Türkiye Cumhuriyeti’nin hangi Başbakanı olursa olsun, gelmiş geçmiş ve bugün Türkiye’yi idare eden, temsil eden Başbakanımız dâhil ve bundan sonra gelecek olan başbakanlar hakkında konuşurken, hakikaten son derece dikkatli ve özenli cümleler kurmamız ve kullanmamız gerekiyor. Bir tane cumhuriyetimiz var, bir tane de Türkiye Cumhuriyeti devleti var. Bu Türkiye Cumhuriyeti devletinin başında her zaman bir başbakan olacak, bulunacak. Bu, bugün AK PARTİ’dendir, yarın başka bir partiden olacak.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Başbakanlıkla krallık birbirine karıştırılmamalıdır. Başbakan başbakanlığını bilmeli, kendini kral zannetmemeli.

MEHMET SALİH ERDOĞAN (Devamla) - Bu parti, cumhuriyetimizin, ülkemizin Başbakanı hakkında hiç kimsenin yakışıksız söz söylemeye… Bazı böyle lüzumsuz benzetmeler içine girmesini hakikaten yadırgadığımızı ifade etmek istiyorum.

BENGİ YILDIZ (Batman) – Senin konuşman da lüzumsuz bir açıklama.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Başbakanın istediği şeyi yapabileceğini mi iddia ediyorsunuz?

MEHMET SALİH ERDOĞAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, terör otuz yıldan bu yana ülkemizin en önemli sorunudur, büyük bir beladır, büyük bir yangındır ve bu terörün önlenmesi konusunda da otuz yıldan beri mücadele edilmektedir. Değişik tedbirler alınmıştır, değişik uygulamalara gidilmiştir ve hâlen de son günlerde Sayın Başbakanımız bu konuda ciddi çalışmalar, ciddi araştırmalar yapmaktadır ve bu terör konusunda da en büyük zararı, terörden en büyük zararı ülkemizin yanında, maalesef Doğu ve Güneydoğu zarar görmektedir. Rakamlar değişiktir zarar konusunda. İşte 300 milyarlardan, 400 milyarlardan bahsedilmektedir.

Değerli arkadaşlar, biz teröre harcamış olduğumuz bu 300 milyarı, 400 milyarı bugün ülkemizin kalkınmasına eğer harcamış olsaydık…

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sınır karakollarının ihalesini kime verdiğinizi bir anlatın da anlayalım sizi.

MEHMET SALİH ERDOĞAN (Devamla) – …belki ondan fazla, on GAP büyüklüğünde, on GAP’ı hayata geçirebilecektik.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – TOKİ üzerinden kimlere verdiğinizi söyleyin, kimlere hizmet ettiğiniz açıkça ortaya çıksın.

MEHMET SALİH ERDOĞAN (Devamla) – On binlerce duble yolu hayata geçirecektik, belki yüzlerce, binlerce okulumuzu bu parayla inşa edecektik, eğitimimize, sağlık sistemimize büyük katkılar sağlayacaktık. Maalesef, bu konu hâlâ ülkemizin, Türkiye’mizin, güzel ülkemizin en büyük sorunu olmaya devam etmektedir.

Bakın, terör olan yere yatırım gitmiyor, gitmez. Geri kalmış bölgelerimizle alakalı değişik tedbir yasaları çıkardık ama bugüne kadar bu tedbir yasalarından Doğu ve Güneydoğu illerimiz yeteri ölçüde yararlanamadı çünkü orada terör olduğu sürece, terörle anılır durumda olduğu sürece, değerli arkadaşlar, yatırımın gitmesi pek mümkün gözükmüyor. Ayrıca, Doğu ve Güneydoğu yörelerimiz, bizim tarih bakımından en zengin olan bölgelerimiz; turist de gitmiyor. Bunun nedenini hepimizin çok ciddi bir şekilde düşünmemiz gerekiyor.

Biz, birkaç ay önce bir Parlamento heyeti olarak Doğu ve Güneydoğu Bölgelerimizde bazı illerimizi ziyaret ettik. Bir gece saat on sularında, yani gece 22.00 sularında, Cizre ilçemizde, inanın, tarihî yerleri gezdik, birtakım yerleri gece ziyaret ettik ve orada Ticaret Odası Başkanı şunu ifade etti: “Sayın milletvekilleri, biz terörle anılmaktan, terörle eş değer tutulmaktan çok rahatsız oluyoruz. Bizim şehir merkezlerimizde, ilçelerimizin merkezinde, buralarda terör söz konusu değil. Bakın, siz gece saat 22.00’de Cizre’de dolaşıyorsunuz, geziyorsunuz. Bunu biz her zaman, her yerde göstermeye hazırız.” dediler.

Dolayısıyla, yani terörün olması, terörle anılır hâle gelmesi, maalesef bizim Doğu ve Güneydoğu illerimizin terör olmayan kesimlerine de büyük zarar vermektedir ve en büyük zararı, maalesef, o bölgede çocuklar yaşamaktadır. Henüz daha ne yaptığını bilmeyen, attığı taşın ne amaçla atıldığını bilmeyen, suça itilmiş olan, teröre bulaştırılmak istenen, maalesef, sorumsuzca suça itilen bu çocuklarımızın durumu ve hatta bu çocuklarımızın ailelerinin perişan durumu, bizi bir kere daha düşünmeye sevk etmelidir.

Geçtiğimiz salı günü gazetenin birisinde bir kadının çocuğuyla ilgili bir duygusal durumunu gösteren bir fotoğraf, altında da birkaç cümle yazılıydı. Polise taş atmak suçundan çocuğu cezaevinde bulunan bu kadının “Ben komşuma iş için gitmiştim, temizlik için gittiğimde çocuğum polise taş atmış, şu an Midyat Cezaevinde, param olmadığı için cezaevinde ziyaret de edemiyorum.” şeklinde bir beyanı vardı.

Değerli arkadaşlar, terörün çocuklarımıza, ailelerimize vermiş olduğu bu zararı hepimiz düşünmek suretiyle mutlaka tedbirler almalıyız, tedbirler alınıyor. Tedbirlerin uygulanması konusunda da gerekli çalışmaları el birliğiyle yürütmeliyiz. Ancak bugün Barış ve Demokrasi Partisi tarafından verilmiş olan bu önerinin ben yeri ve zamanı olmadığını düşünüyorum.

Terör, sadece zararıyla ele alınması gereken bir konu olmanın ötesinde, terörün önlenmesi konusunda da mutlaka çok ciddi çalışmalarımızın olması lazım.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Çocukların kafasına dipçikle vuranlar hakkında ne yaptınız?

MEHMET SALİH ERDOĞAN (Devamla) - Bu konuda eğer biz bir taraftan çocukları tahrik ediyorsak, teşvik ediyorsak ve sorumsuzca o çocukları suça itiyorsak, itenler varsa bu konuda hiç sesimizi çıkarmadan sadece polisimizi suçlamak, sadece polisi haksız göstermek kadar yanlış bir davranışın olmadığı düşüncesindeyim.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Onların kafalarını dipçikle ezenlere ne yaptınız?

MEHMET SALİH ERDOĞAN (Devamla) - Bu nedenle, gündemimiz bellidir, o gündemimizdeki konuların görüşülmesi gerekir. Meclisin tatile girmesi çok yakın bir sürede mümkündür. O nedenle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemindeki yasa tekliflerinin ve tasarılarının görüşülmesine devam edilmeli ve ben bu önergenin gündeme alınmasını bugün için çok lüzumlu, çok önemli bulmadığımı ifade ediyorum, aleyhinde olduğumu ifade ediyorum, tekrar yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BENGİ YILDIZ (Batman) – Neyin ne olduğunu bilmiyorsun. Tazminatı bitirmeden yeni şeylere başlıyorsunuz.

BAŞKAN – Grup önerisinin lehinde Muş Milletvekili Sayın Nuri Yaman.

Buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)

M. NURİ YAMAN (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması -ve uygulaması- Hakkında Kanun hakkında Barış ve Demokrasi Partisi adına vermiş olduğumuz önergenin lehinde söz almış bulunuyorum. Bu nedenle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce, benden önce konuşan Değerli Hatip bu konunun, bu yasanın uygulamasından kaynaklanan sorunların şu andaki Türkiye’nin gündemi olmadığı, daha önemli sorunların gündeme taşınmasını istedi. İlgili hatip kendi yönünden haklı olabilir ancak sizin vicdanlarınıza seslenmek istiyorum.

1984 yılından bu yana, on dört yıldır, on yedi yıldır bu kargaşa ve savaş ortamından kaynaklı ve büyük bir çoğunluğu da bulunduğumuz Kürt coğrafyasındaki köy ve kasabalarda köylerin boşaltılması, köylerin yakılmasından kaynaklı uluslararası kuruluşların dayatmasıyla çıkartılan ve bu tazminatların, bu zararların ödenmesine ilişkin 5233 sayılı Yasa’nın ne kadar uygulandığını, neler sağladığını kısa bir süre içinde sizin bilgilerinize sunmak istiyorum. Üstelik bu coğrafyada uygulamaların da bir kısmının da Erzurum gibi, Van gibi, Erzincan gibi o dönemdeki teftişlerinde karşılaştığım hazin örneklerden de size örnekler sunmak istiyorum.

Bu tazminatların karşılanmasında ne yazık ki insanlara sanki bir göz boyamaca, sanki uğradıkları bu mezalimin, çektikleri bu sıkıntıların kendisine bir kefareti gibi ödenecek sadaka kültürünün bir devamı gibi uzlaşmaya ve birlikte sulhname hazırlamaya zorlandıklarını gördüm ve çok uzaklara da gitmek istemiyorum. Sadece Türkiye'nin genel manzarası içinde, bu konuyla ilgili Yasa’nın çıktığı ve yürürlüğe girdiği 2004 tarihinden uzatıldığı 2006 tarihine kadar başvuru sayısının 361.325 olduğunu, ancak bunlar içinde ancak 192 bine kadar dosyalarının -o da bu dediğim yaklaşımla- zorlanarak, dayatılarak, sulhnamelerle çözümlendiğini gözlerinizin önüne sermek istiyorum. Bu 192 bin dosyadan 4.500’ü de şu anda idare mahkemelerinde, büyük bir kısmı da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin önünde ve sırasıyla, bu süre içinde de, yaklaşık sekiz yıllık süre içinde de geriye, o tazminatların ödenmesiyle ilgili kararlar geliyor. Hâlen, bu göstermelik Yasa’dan dolayı, başvurulardan 165 bin dosya gündeme alınmış değil. Bu gündeme alınmamadaki en büyük eksiklik de Yasa’nın gerçekten çok çelişkili birtakım durumları ve çelişkili birtakım düzenlemeleri kapsamasından kaynaklanıyor.

Öncelikle bu Yasa ve onun devamı olan yönetmelikler, bu bölgede, bu insanlara, sanki bunların manevi bir zararı olmamış gibi, sanki köyleri boşaltıldıkları zaman, bu metropollerde, büyükşehirlerde bir sürü sıkıntı yaşamamışlar gibi, bulundukları yerlerdeki o komisyonlar ilgililerden tapu istemekte ve zarar tespit komisyonları ise bu zararların olup olmadığını ne yazık ki o bölgede, şimdi, belgeleri ve dosyaları ellerinde olmayan güvenlik kuvvetlerine sormaktadırlar. Ben Erzincan’da, Van’da ve Erzurum’da bu dosyaları çok inceledim. Dosyalarla ilgili olarak evvela bu terör nedeniyle, köy boşaltma nedeniyle bu yerlerden bu insanların göç edip etmediği ilgili jandarmaya soruluyor ve jandarmanın bu dosyalarla ilgili verdiği bilgilerde, samimiyetle söylüyorum, yüzde 90’ın üzerinde bölgemizde bu tarihler arasında böyle bir asayiş olayının ve böyle bir boşaltma olayının vukuat raporlarında bulunmadığı, bu nedenle bu olayın gerçek olup olmadığının kayıtlara dayandırılmadığı” bilgisi veriliyor.

Erzincan’ın bir köyünde –Erzincan milletvekilleri iyi dinlesinler- köy muhtarıyla ilgili olarak yaşanan bir olayda muhtarın yeğeni göç etmek zorunda kalıyor ve o geceyi anlatırken tutanaklarda aynen şunu söylüyor: “Gece olay meydana geldiği zaman amcam olan muhtarla -yaşlı olan amcam- yengem yangının, evin enkazı altından çıkarıldıklarında ölüydü. Bu durumu gördüğümüzden dolayı -biz zaten hepimiz akrabaydık- bu hanelerden kendi akrabaları ölen muhtardan dolayı büyük bir çoğunluğu Erzincan’a göç etmek zorunda kaldık.“ Bu olaydan dolayı oradaki tarlasını, oradaki bağ bahçesini ve ağaçlarını da sayarak “Şu kadar kayısı ağacı, şu kadar üzüm bağı, şu kadar dönüm de arazimi bırakıp falan tarihten beri, yaklaşık olarak yedi sekiz yıldan beri -yasanın çıktığı 2005, 2006’da yapmış müracaatı- Erzincan’da yaşıyorum ve Erzincan’da kira ödüyorum, Erzincan’da geçimimi günlük çalışarak karşılıyorum. Bu konuda benim bu arazilerimin, bu gelir kaynaklarımın ve satmak zorunda kaldığım, ucuza satmak zorunda kaldığım geçimimi sağlayan şu kadar keçimin, şu kadar ineğimin hesaplanarak bana tazminat ödenmesini bu Yasa ve yönetmeliğe göre istiyorum.” diye ifade veriyor. Bakın, oradaki zarar tespit komisyonunun, o ilin vali yardımcısının başkanlığında ve genelde tarım, sağlık, çevre ve bayındırlık birimlerinden oluşan zarar tespit komisyonunun verdiği karar: “Size yönelik doğrudan doğruya bir tecavüz veya bir saldırı olmadığı için, siz bu köyü terk etmek mecburiyetinde değildiniz, siz o köyde yaşabilirdiniz, ama amcanız, ama yengeniz öldüyse de sizin orada yaşamaya devam etme şartlarınız vardır.” diye bu başvuruyu reddetmiştir.

Yine Muş’tan örnek veriyorum: Muş’ta da Sayın Valiyle sık sık bu konuyla ilgili görüşüyoruz. Muş’un Altınova beldesinde bir aile, anne hamile, eşi ve 7 çocuğu, televizyonların da gösterdiği bir biçimde bulundukları evde, Bolu’dan ve Kayseri’den gelen güvenlik birimlerinin müdahalesi ve etkisi, gözetimi altında diri diri yakılıyorlar. Yıl 1993. Beni dinleyenler olayı eğer gözlerinin önüne getirirse şimdi belki gözleri yaşarıyor. Ben dinlediğim zaman dayanamadım. Hâlen bu 10 kişilik aileye ilişkin başvuru dosyaları şu anda sonuçlanmamış.

Yine, Muş’un Zengök köyünde 5 kişilik bir aile, Bolu’dan ve Kayseri’den gelen güvenlik birimlerinin, komando birliklerinin denetim ve gözetiminde diri diri yakıldı ve binaları başlarına yıkıldığı hâlde hâlen dosyaları sonuçlanmamış.

Bu spesifik olayı, şu andaki Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Mehmet Ali Şahin’le beraber bölgede ziyarette bulunduğumuzda, ilgili aile, belgeleriyle durumu Sayın Başkana bildirdi. Bakın, aradan geçen süre on yedi yıl. Bu aile çoluk çocuğuyla yok edilmiş ve Valinin verdiği yanıt, bizim kendisiyle yaptığımız görüşmelerde bize de verdiği yanıt…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yaman.

M. NURİ YAMAN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Efendim, bölgemizde, gerçekten, biz mevcut dosyalara baktık. Bu dosyalar içinde büyük tazminatları gerektiren ve size biraz önce örneğini verdiğim iki dosyayı da kendisine hatırlatarak… “Büyük ödemeleri gerektiren dosyaları biz ödenek yetersizliğinden dolayı sona bıraktık. Daha ziyade 7-8 milyon liralık, sulhname yapacak olan dosyaları öne aldık ve biz bunları öncelikle soruşturuyoruz, bunları sonuçlandırıyoruz.”

Muş’ta 11.153 tane bu tür başvuru vardır. Bunlardan ancak 7.075 tane dosya sonuçlandırılmış, yani küçük dosyalar ama geriye 4.150 dosya hâlen bekliyor.

Değerli arkadaşlar, çıkardığınız kanun eğer amacına uygun olarak kullanılmıyorsa bu kanunun bir hikmeti harbiyesi olmaz. O nedenle “Sadece uluslararası kuruluşlara, Avrupa İnsan Haklarına ve…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

M. NURİ YAMAN (Devamla) – Sayın Başkan, sözümü tamamlamak istiyorum.

“…sadece Avrupa Konseyinin aldığı öneriyi yerine getiriyoruz.” söylemekle bu devlette hak hukuk ve adalet sağlanmaz.

O nedenle, bu komisyonların bunca süredir sonuçlandırmadığı bu dosyaların bir an önce sonuçlandırılmasını ve kanayan kamu vicdanının bu kanının durdurulmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Batman Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, grup önerisinin aleyhinde.

Buyurun Sayın Ekmen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Tabii, burada ekranları başından bu tartışmayı izleyen vatandaşlarımız belki de 2004 tarihinde çıkartılmış olan bu Yasa’nın hangi amaçla çıkartıldığını ve nasıl uygulandığı konusunda sağlıklı bilgi sahibi olamayabilecekleri ihtimaliyle, düşüncesiyle öncelikle bu Yasa’nın neyi kapsadığına ilişkin kısa bir bilgilendirme yapmak istiyorum.

2004 yılında çıkartılan bu Yasa aslında AK PARTİ hükûmetlerinin, İktidarının “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” temel felsefesiyle hareket etmesinin en önemli, en ciddi delillerinden biri olmuştur. Türkiye’de 1984 yılında başlayan ve hâlen de maalesef sonuçlanamamış terör olaylarından meydana gelen zararları tazmin amacı taşıyan bu Yasa, sadece terör örgütünün faaliyetlerinden dolayı ortaya çıkan zararları tazmin etmekle kalmayıp aynı zamanda güvenlik güçlerinin de terörle mücadele esnasında yapmış oldukları yanlışlıklardan dolayı oradaki halka vermiş oldukları zararı da tazmin etmeyi hedeflemektedir ve aslında bu Yasa’yla Türkiye Cumhuriyeti devleti, her büyük devlet gibi kendi ordusunun, kendi mensuplarının da vatandaşa vermiş olduğu zararların tazmini noktasında çok tarihî bir adım atmıştır ve bu adım, bence, geçmişte bölgemizde -bugün artık rahatlıkla konuşulan, o gün bunları konuşmanın bile zor olduğu- yanlış olayların da yaşandığını bir noktada tespit etmiştir.

M. NURİ YAMAN (Muş) – Avrupa Konseyinin kararı üzerine yaptınız.

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Avrupa Konseyinin kararı…

M. NURİ YAMAN (Muş) – Avrupa Konseyinin dayatması olmasa yine yapmayacaktınız.

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Sayın Vekilim, bu konuda da aslında bu laf atmanız vesilesiyle bir şeyi söylemek istiyorum. Güzele güzel demek, insanı ancak yüceltebilir. İyiye iyi demek, ancak insana güzel bir şey katabilir. Bölgemizde yapılan her hizmetten dolayı, bunu Avrupa istedi, bunun Dünya Bankası parasını gönderiyor, bunu filan uluslararası örgüt finanse ediyor diye küçümsemek olsa olsa bizim orada yaptığımız hizmetlerden dolayı bize gelebilecek üç beş oyun kaygısını yaşamaktır ki dün de bunu söyledik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) İkinci bir kaygı da şu olabilir: AK PARTİ hükûmetlerinin yapmış olduğu…

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Siz onların zararını tazmin edin, onların yaralarını sarın, hepsi size oy versin. Hiçbir sıkıntımız yok, hepsi size oy versin.

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) - Bakınız, biz yara sarıyoruz ama bir şeye dikkatinizi çekerim: Bengi Yıldız Beyefendi burada, Batman’da avukat iken Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde birçok dosya takip etti.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Siz faili meçhulün önüne geçin, bölgenin tamamı size oy versin.

BAŞKAN – Özdal Bey, Sayın Üçer, her şeye müdahale etmeyin, her şeye müdahale ediyorsunuz. Lütfen.

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Arkadaşım, Özdal Bey, izin verirseniz…

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Başkan, diğerleri müdahale edince hiçbir refleks göstermiyorsunuz.

BAŞKAN – Onlara da söylüyorum. Onlara da söylüyorum. Onlara da söylüyorum. Lütfen…

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Grup Başkan Vekilimiz konuşurken orada o kadar müdahale oldu, hiçbir refleks göstermediniz. Lütfen…

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Özdal Bey, izin verirseniz…

2004 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde Türkiye Cumhuriyeti devleti aleyhine açılan ve beklenen dosya sayısı 3 binin altında idi. Eğer Türkiye Cumhuriyeti devleti uzlaşmaya giderek bu dosyaları kapatmış olsa idi, Avrupa Konseyinin Türkiye’den talep edeceği bir yükümlülük bulunmamaktaydı ve bu 3 bin dosyanın karşılığı bugünkü parayla 50 milyon bile değildi. Ama biz ne dedik? Biz dedik ki: Kötü bir dönem geçirdik. Önemli sıkıntılar yaşadık. Öyle anlar oldu ki, vatandaş gidip mahkemeye hakkını arayamadı; öyle anlar oldu ki vatandaş mahkemeye başvurdu, savcı “Güvenliğim yok.” diye gidip orada tespit yapamadı. O hâlde, biz, olayların başladığı 84 tarihinden bugüne kadar bütün vatandaşlarımıza bu hakkı verelim dedik. Peki, 3 bin dosyada, 50 milyon liraya kapatacağımız bu dosyayı, vatandaşa saygı, demokrasi ve hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak hayata geçirdiğimizde ortaya çıkan tablo ne oldu? 360.454 başvuru ve bunların 242 bini karara bağlandı. Nuri Bey’in elindeki rakamlar sanırım üç beş aylık eski rakamlar. Bugün Bakanlıktan gelen rakamları söylüyorum.

M. NURİ YAMAN (Muş) – Hayır, 2010 yılının.

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Bunun 138 binine olumlu yanıt verildi. Gerçekleşme oranı yüzde 67,20. Peki, arkadaşlar, karar verilen dosyaların miktarını biliyor musunuz? 2 milyar 45 milyon. Eski parayla 2 katrilyon 45 trilyon. Böyle bir  paranın şu ana kadar 1 katrilyon 565 milyarı hak sahiplerine ödendi. Bu, Avrupa’nın zoruyla, baskısıyla yapılmış bir işlem midir? Bunu bir hak olarak, bir güzellik olarak tespit etmek bize ne kaybettirir acaba? Şu anda mutabakata varılmayan ve yargıda da devam eden dosya sayısı 3.500. Bu insanlarımızın acılarını bir nebze de olsa gidermek, yaşadıkları mağduriyetleri ortadan kaldırmak… Evet, bu dosya, bu Kanun’un kapsamında manevi tazminat yok ama bana göre devletin otuz yıl geriye dönerek “Sana bir haksızlık yapılmış olabilir, istiyorsan bunun tazminatını sana ödemeye hazırız.” demesi en büyük manevi tazminattır. Bu insanlar zaten bu dosyaları kapatmıştı, unutmuştu, AİHM’e giden ve AİHM’de devam eden dosya sayısı 3 bindi, ama bugün 360 bin vatandaşımız faydalanıyor.

Yine, bu kapsamda Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi kapsamında da 100 milyonlarca lira bölgeye aktarıldı ve insanların tekrar kendi doğal yaşam alanlarına dönmesi sağlandı. Bu noktada şu anda dosya incelemede gerçekleşme oranı yüzde 67, tazminat ödemede gerçekleşme oranı yüzde 75. Bu önerge mantalitesi itibarıyla doğru bir önergedir. Ben buna karşı çıkmıyorum ama bu rakamları göz önüne aldığımız zaman sadece son üç ayda ödenen para sayısının 400 milyon olduğunu göz önüne aldığımızda, Meclis bir araştırma komisyonu kuracak, tatile gireceğiz, ekim ayına kadar zaten bu dosyaların ödeme oranı ve karar verme oranı yüzde 90’lara varmış olacak. Bu boyutuyla bu önergenin gerçekleşmesi hâlinde amacına hizmet etmeyeceğini savunuyorum.

Şimdi, Bektaşi’nin, “Namaza yaklaşmayınız.” ayeti kerimesine ilişkin yorumu meşhur. Bengi Bey de bugün Sayın Başbakanın konuşmasını izlemiş ama sadece bir kısmını alıp buraya taşıyor. Keşke o konuşmanın ilgili kısmının tamamını getirebilseydi.

BENGİ YILDIZ (Batman) – Bizi ilgilendiren kısmını anlatacağım, bize sataşan kısmını söyleyeceğim tabii ki!

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Bakınız, Başbakanımızın BDP’yle görüşmüyor olmasının birinci derecede sorumlusu BDP’dir. Bakınız, ben bölge gerçekliğini biliyorum. Bazı arkadaşlarımız belki anlamaz ama ben sizin terörü kınamıyor olamamanızı anlıyorum ama Başbakanımızın çok haklı gerekçeleri var. Birinci gerekçe, biz burada bir süreç başlattık, bu halkımız size “bu sorunu çözün” diye, “bizi temsil edin” diye oy verdi ama bu kürsüden ve sürekli olarak bir “muhataplık” tartışması dile getirildi. Bu memlekette yaşayan Kürtlerin demokrasiye, insan haklarına, sivil hak ve özgürlüklere yönelik talepleri bir kenara bırakıldı, iş muhataplığa kilitlendi.

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Bize neyi sordunuz da biz yok dedik. Bize ne sordunuz? Bir proje mi getirdiniz? Savaş projesi dışında ne getirdiniz?

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Bundan on beş gün önce Sayın Demirtaş bir  NTV programında dedi ki: “Sayın Başbakandan randevu talep ediyorum.” Sanıyorum Can Dündar. “Peki, Sayın Demirtaş ne diyeceksiniz Sayın Başbakana?” “Biz diyeceğiz ki bu işin muhatabı biz değiliz, bu işi konuşmak istiyorsanız gidin PKK’yla konuşun.” (BDP sıralarından gürültüler)

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Yok öyle bir şey.

BENGİ YILDIZ (Batman) – Yok, yok… Doğru değil Emin Bey.

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – O zaman Başbakan sizinle neyi konuşacak? Hani, neyi konuşacak yani? Bu yaklaşımın karşılığı bu mudur?  (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Bu işin muhatabı Başbakanınız da değil…

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – İkinci olarak: Bakınız, Barış ve Demokrasi Partisi bir siyasi partidir.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Çözecek olan senin Başbakanın değil kesinlikle. Sizin tonajı aşar, sizin kapasitenizi aşar.

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Kürtlerden önemli ölçüde oy alan bir partidir, saygı duyuyorum ama bakın… (BDP sıralarından gürültüler) Bakın, bu Mecliste “Türkleri kim temsil ediyor?” diye bir tartışma yok. Türkler AK PARTİ’ye de, CHP’ye de, MHP’ye de belki de BDP’ye de oy veriyor çünkü biz, PKK’nın kurucu kadrosunun ve yönetici kadrosunun içerisinde Türk orijinli vatandaşlarımızın da olduğunu biliyoruz.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Evet.

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Şimdi, “Kürtleri kim temsil ediyor?” tartışması ancak sivil siyaseti kadükleştirmeye çalışan bir tartışma olabilir.

BENGİ YILDIZ (Batman) – Sayın Başbakan öyle söylüyor ama. Başbakan söylüyor onu Emin Bey. Bana söyleme, ona söyle.

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Ben aldığınız oyları küçümsemiyorum, önemsiyorum. Hayır, eğer siz çıkıp “Kürtleri sadece biz temsil ediyoruz, bizi de sadece İmralı temsil ediyor.” derseniz, bizim vereceğimiz en basit cevap, Batman’da AK PARTİ’ye verilen 72 bin oy kimdir o zaman?

ÖZDAL ÜÇER (Van) – İmralı kendini temsil ediyor, biz de kendimizi temsil ediyoruz.

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Bunlar Kürt vatandaşımız değil midir? (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Bunun cevabı budur. Bugün bölgede alınan oylar ortada, AK PARTİ ile BDP atbaşı gidiyor.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sandık başına diktiğin polisler sana aynı şeyi yaptı değil mi?

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Genel seçimlerde biz 10 bin oy fark attık. Yerel seçimlerde nasıl bir atmosfer yaşandığını herkes biliyor, onlar bizden çok oy aldılar. Bir dahaki seçime halk yeni bir karar verecek.

Şimdi burada, bizden bölge milletvekillerini her seferinde hedefe oturtup, ondan sonra “Kürtlerin tek temsilcisidir BDP.” demek… Bakın, ben…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – 75’ler mi? 75’ler geliyor  demokrasinin gözleri yaşlı

BAŞKAN – Sayın Ekmen, konuşmanızı tamamlayınız.

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Bizim çözüm önerimiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı temelinde her bir vatandaşın dini ve etnik kökeni ne olursa olsun onurla ve gururla “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım.” diyeceği bir çözümdür. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bundan daha açık bir şey olabilir mi?

BENGİ YILDIZ (Batman) – Başbakan seni muhatap alıyor mu Emin Bey? Başbakan bölge milletvekillerini muhatap alıyor mu, seni dinliyor mu?

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Ben günün yirmi dört saati Başbakanıma ulaşabiliyorum, vatandaşımın taleplerini iletiyorum. BDP’ye oy veren seçmen de beni arıyor, “Şöyle bir sıkıntım var.” diyor, ben Bakanıma götürüyorum. Bu konuda böyle bir şey yok.

BENGİ YILDIZ (Batman) – Arada, koridorlarda seni dinlemediğini söylüyorsun ama, sizi dinlemediğini söylüyorsun, gerçeklerden bahset biraz.

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Şimdi başka bir şeye daha geleceğim. Seçimde bizim kadın kollarımız altı kere saldırıya uğradı. Başbakanımız bugün söyledi, altı tane AK PARTİ teşkilatı bombalandı. Sivil siyaset ve demokrasiden ve barıştan anladığımız bu mudur?

HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Biz her gün bombalanıyoruz, her saat bombalanıyoruz, her gün öldürülüyoruz ya.

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Bakın, ben burada isim vererek kişiselleştirmek istemiyorum ama bazı siyasetçilerimiz çıktılar, dediler ki: “Biz AK PARTİ’lileri mahallelere sokmayacağız.” Bu mudur sivil siyaset, demokrasi? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ekmen, teşekkür ediyorum.

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Ve yirmi gün önce yine bir siyasetçimiz çıktı, doğrudan… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ekmen, teşekkür ediyorum.

BENGİ YILDIZ (Batman) – Yalan üzerine siyaset yapmayın. “Rüşvet dağıtmanıza müsaade etmeyiz.” dedik. Buzdolabı dağıtıyordunuz, çamaşır makinesi dağıtıyordunuz üç bin, beş bin. Sel felaketinin beyaz eşyasını seçim öncesi dağıttın. Ben sana müsaade etmem dedim. Sen biliyorsun. Yalanlarını çevirme evirme. Batman’daki 12 kişinin yaşamını yitirdiği sel felaketinden gelen buzdolabını seçim öncesinin on gününde Emin Bey mahallelerde dağıtmak istiyordu. Sana rüşvet dağıttırmam Emin Bey.

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Hiçbir beyaz eşya dağıttırmadım.

BAŞKAN – Sayın Ekmen, arkadaşlar, lütfen…

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Üçer, buyurun.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Başkan, konuyla ilgili olarak hatiplerin bilgilendirme eksikliğinden dolayı bir bilgilendirme sunmak istiyorum.

BAŞKAN – Hayır, bilgilendirme diye bir şey yok.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Konuyla ilgili, Birleşmiş Milletler Yerinden Edilmişlik İlkeleriyle ilgili bir bilgi sunmak istiyorum Meclise. Meclis İç Tüzük’ü gereği böyle bir hakkım var.

BAŞKAN – O ayrı, yok.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sizden ricam, böylesi bir hakkı…

BAŞKAN – Yerinizden çok kısa bir talepte bulunabilirsiniz. Öyle, bilgilendirme diye herkes kürsüye gelmez. Yok…

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Yerimizden ya da kürsüde kullanma inisiyatifi size ait.

BAŞKAN – Kürsüden kullanma diye, böyle bir hak yok Sayın Üçer.

ÖZDAL ÜÇER (Van) - Ben söz hakkı talebinde bulunuyorum.

BAŞKAN – Kürsüden kullanma diye bir hak yok.

ÖZDAL ÜÇER (Van)- İç Tüzük gereği söz talebinde bulunuyorum. Yerimden ya da kürsüden, sizin inisiyatifinize bırakıyorum.

BAŞKAN – Sayın Üçer, cümlenize bir nokta koyun, konuşalım. Bakınız, husus şu: Grup önerisi getiriliyor, araştırma önergeleri, bunlar İç Tüzük hakkıdır ama “Ben bir hususta çıkıp bilgilendirme yapacağım…” Böyle bir şey yok ki. Yerinizden çok kısa bir bilgi…

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Kürsüden yanlış bilgiler aktarıldı. Sayın Başkan, Meclis İç Tüzüğü’nü işletiniz lütfen.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun efendim.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

15.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, BDP grup önerisine ilişkin açıklaması

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, bu Kanun’un uygulandığı illerden birisi de Tunceli’dir. Gerçekten, tabii böyle bir kanun çıkarılması olumlu bir sonuç doğurmuştur ancak bu Kanun’dan zarar gören insanların zararlarının bir an önce karşılanması gerekir. Çok uzadı. Yani tek bir defa zarar tespit ediyor, onu da terörden zarar gören vatandaşlara bir para veriliyor ve ondan sonra da bu insanlar mümkün olduğu kadar mağduriyetlerini gideriyor ama maalesef, özellikle Tunceli’de görüyorum, birçok insana daha zarar tespiti yapılmadı ve tespit edilen zararlar çok cüzi miktarda. Oradaki zarar tespitine giden yetkili kişiler oradaki vatandaşı mağdur ediyorlar. Ben Hükûmetten rica ediyorum, bir an önce, bu terörden zarar gören kişilere yapılacak yardımları bir an önce yapsınlar ve bu iş kapansın. Yani bunu uzun zamana bırakmanın bir anlamı da yok.

Ayrıca, defalarca söyledim, Tunceli’de 8 Martta meydana gelen…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Genç.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- (10/150) esas numaralı  Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16/7/2010 Cuma günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN – Grup önerisini…

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Karar yeter sayısını arayacağım.

Grup önerisini oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım.

2.- (10/403) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16/7/2010 Cuma günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi

                                                                                                          Tarih: 16.07.2010

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu; 16.07.2010 Cuma günü (bugün) toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisinin , İçtüzüğün 19 uncu Maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                            Mehmet Şandır

                                                                                                                  Mersin

                                                                                                   MHP Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan 10/403 esas numaralı, “Kamu personel rejimindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla” Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri Gereğince Meclis Araştırması önergesinin görüşmelerinin Genel Kurulun 16.07.2010 Cuma günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Grup önerisinin lehinde Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mehmet Akif Paksoy.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamuda çalışan taşeron işçilerin sorunları hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak verdiğimiz araştırma önergemiz hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Hükûmet, Türkiye’nin gerçek gündeminin tartışılmasına bir türlü fırsat vermemiştir. AKP’nin Mecliste sürdürdüğü bu anlaşılmaz ve uzlaşmaz tutumuna karşı, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz de ülkemizin gerçek sorunlarının yüce Mecliste tartışılması amacıyla bu önergemizi verdik.

Kıymetli arkadaşlar, Anayasa’mız Türkiye Cumhuriyeti’nin sosyal bir hukuk devleti olduğunu hükme bağlamıştır. Ancak, AKP Hükûmeti iktidarı süresince Anayasa’nın bu en temel ilkesini büyük bir fütursuzlukla çiğnemeyi sürdürmektedir. Bakın, kamuda çalışan taşeron işçi sayısının 300 bini bulduğu ifade edilmektedir. Nedir taşeronlaşma? Kamuda taşeronlaşma, pek çok hizmetin devlet memurları eliyle değil de şirketlere ihale edilmesidir. Kamuda istihdamın çeşitlendirilmesi sonucunda sosyal devlet yerini tüccar devlete bırakmıştır. Hükûmet, kamuyu içinden çıkılmaz bir hâle sokmuş, çalışma barışı bozulmuş, çalışanlar için çağdaş kölelik süreci başlamıştır. Kamu kuruluşlarındaki taşeronlaşma sonucu, şirketlerde istihdam edilen elemanların büyük bir kısmı, insani olmayan koşullarda ücretlerini alamama korkusuyla çalışmaktadırlar; firma yetkilisinin iki dudağı arasına sıkışmış bir karara mahkûm edilmektedirler; ne doğru dürüst sosyal haklardan ne sigortadan ne de izinden yararlanabilmektedirler. Kişilikleri çalınan, onurları kırılan yüz binlerce kişi, kamuda taşeronlaşmanın mağduriyetini yaşamaktadır. Üstelik taşeron şirketlerde çalışan personelin önemli bir bölümü de yürürlükteki mevzuatın memurlar eliyle gördürülmesini zorunlu kıldığı görevlerde çalıştırılmaktadır. Bu tür görevlerde çalışan personelin herhangi bir yetki ve sorumluluğu bulunmadığı düşünüldüğünde durumun vahameti daha da iyi anlaşılacaktır.

Son yıllarda kamuda memur statüsünde çalışanların sayısı 220 bin azalmıştır. Ülke nüfusu büyüdüğü hâlde memur sayısının azalmaması gerekirdi. Hizmet alan sayısı arttıkça hizmet veren sayısı da artmalıydı ama bu noktada tam bir tezatlık yaşanıyor. Çünkü devletin birçok hizmetini artık memurlar değil, taşeron firma elemanları asgari ücrete bağlı olarak yapıyor. Kamu kurumlarında istihdam edilen taşeron firma elemanı sayısı 300 binin üzerine çıkmıştır. Öte yandan kamuda 300 bin civarında da sözleşmeli bulunduğu düşünüldüğünde gelinen noktayı daha iyi anlayabiliriz. Kamuyu istihdam açısından aşureye çeviren AKP Hükûmeti, vatandaşın kamudan nitelikli hizmet almasını engellemektedir. Devlet memurları kadar vatandaş da mağdur edilmektedir. “Kamu hizmetleri devlet memurları eliyle yapılır.” kanun maddesine ve Anayasa’nın eşitlik ilkesine inat memursuz bir kamu yönetimi hedefine emin adımlarla gidilmektedir. AKP Hükûmeti, Anayasa’ya “çalışanlar” kavramını getirmeye çalışarak memurun iş güvencesini elinden almaya çalışmaktadır. Bir yandan memur sayısı gittikçe azaltılmakta, bir yandan kamu hizmetleri taşeron firmalara emanet edilmekte, bir yandan da memurun güvencelerine göz dikilmektedir. Korkarız ki bu politikalar neticesinde, bugün İŞKUR’da çalışan bir memur, yarın iş aramak için kendi kurumuna başvurmak durumunda kalacaktır diye düşünüyorum.

Kıymetli arkadaşlar, taşeron şirketler kanalıyla personel istihdamı 657 sayılı Yasa'da tanımlanmış istihdam şekillerinden değildir. Günümüzde kamunun memurlar vasıtasıyla yapılması zorunlu olmayan bir kısım hizmetlerinin -ki bunların başında temizlik hizmetleri yer almaktadır- dışarıdan hizmet satın alınması yoluyla karşılanması makul karşılanabilir ancak taşeron şirketler aracılığıyla kamuda istihdam edilen personelin amaçları dışında kullanıldığı ve her geçen gün bu sayının arttığı bilinen bir vakadır. Bugün hangi kamu kurumuna gitseniz, Anayasa ve yasalarla memurlar eliyle yapılması hükme bağlanan bir kısım hizmetlerde taşeron personelin istihdam edildiğini görmek mümkündür. Öte yandan, taşeron şirketlerde yıllarca çalışan işçilerin sendikal haklarının bulunmadığı, kıdem tazminatlarının girdi-çıktı yöntemiyle zayi edildiği bilinmektedir. Bu uygulama, Türkiye Cumhuriyeti devletinin sosyal bir hukuk devleti olduğuna dair Anayasa hükmüne açıkça aykırılık teşkil etmektedir.

Ayrıca ihale yöntemiyle yapılan bu tür hizmet alımlarında da çeşitli sıkıntılar yaşanmaktadır. İhaleye giren şirketler ihaleyi kazanabilmek için en uygun teklifi sunmak amacıyla fiyatları kırmaktadır. Bunun sonucu olarak da ihaleyi kazandıklarında ya çalıştırdıkları personelin haklarından kesintiye gitmekte, bir kısım yöntemlerle kanuna karşı hile yöntemlerine başvurmakta veya yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmekten imtina etmekte, daha doğrusu yerine getirememektedirler. Son olarak da bir kısım şirketler aldıkları ihaleden zarar ettikleri için işi bırakmak zorunda kalmaktadırlar. Bu durumda ülke ekonomisi zarara uğramakta, hizmetlerin aksaması sonucu doğmaktadır.

Hükûmet bu taşeron istihdamının mahzurlarını ayıklamak bir yana, kamu görevlileri ihaleyi alan şirkete çeşitli fiilî yöntemlerle müdahale ederek şirkette çalıştıracağı personeli seçme hakkı tanımamakta, çalışacak personeli bizatihi kendileri tespit etmektedir. Bu uygulama, başta milletvekillerimiz olmak üzere tüm kamuoyunun malumu olan eşitlik, tarafsızlık ve hakkaniyet ilkelerine aykırılık teşkil etmektedir.

AKP Hükûmeti memur alımlarında KPSS’den dolayı yapamadığı müdahaleyi taşeron işçiler için yapmaktadır. Bu durum Hükûmetin düştüğü acziyeti göstermesi açısından manidardır. İllerde alınacak taşeron işçilerin listelerinin AKP il başkanlıklarında yapıldığı söyleniyor.

Bakın, size Sağlık Bakanlığından örnek vermek istiyorum: Bu personelin büyük çoğunluğu sağlık personelinin yaptığı işleri yürütmekte, memur gibi görev yapmaktadırlar. Hastanelerde çalışan taşeron işçiler kendilerine üvey evlat muamelesi yapılmasını istemiyorlar. Özellikle iş güvencesine ve diğer personelin yararlandığı birçok hakka sahip olmak istiyorlar. Bu konuda yapılacak düzenleme iş barışının sağlanmasına da katkı sunacaktır.

Taşeron işçiler seslerini duyurabilmek için sanal âlemde site kurmuşlar. Taşeron işçilerin sorunlarından sizlere bir kısmını aktarmak istiyorum:

1) Her yıl yenilenen sözleşmeyle girdi-çıktı yapılarak tazminat hakları ellerinden alınmaktadır.

2) Kanunen izin kullanma hakkına sahip olmalarına rağmen izin hakları ellerinden alınmaktadır.

3) Senelik sözleşmeden yol parasını kaldırarak maaşları düşmektedir.

4) Meslek hastalığı riskine karşı herhangi bir sosyal güvenceleri bulunmamaktadır.

5) Taşeron şirketlere ucuza verilen ihaleler sonucunda maaşları düşmektedir.

6) Her yıl yapılan girdi-çıktılar neticesinde iş garantileri bulunmamakta ve her an işten çıkarılma korkusunu yaşamaktadırlar.

7) Maddi olarak sıkıntı çeken personel sürekli stres altında olduğundan işine kendini tam anlamıyla verememekte ve verimli bir çalışma yapamamaktadır.

8) Acilde çalışan taşeron firma elemanları herhangi bir acil farkından yararlanamamaktadır.

9) Hastanelerin döner sermayelerinden ve bankaların verdiği promosyonlardan mahrum bırakılmaktadır.

10) Taşeron şirket personeli kadrolu personelin baskısı altında kaldığını düşünmektedir.

Yukarıda saydıklarım bu insanların şikâyetlerinden sadece bazılarını içeriyor. Hiç düşündünüz mü, bu arkadaşlarımızın birçoğu evli, evlenme çağına gelmiş ya da çoluk çocuk sahibi. Ülkemizde binlerce taşeron mağduru kamu kurum ve kuruluşlarında çalıştırılmakta ve haksızlığa uğratılmaktadır. Taşeron diye insanlara dayatılan ve insanların sırtından şirket patronlarına emeksiz kazanç sağlatılan bu uygunsuz usul insanımızın kişiliğine, onuruna, emeğine yapılan en büyük saygısızlıktır. İnsanları sınıf sınıf ayırarak aynı iş yerinde aynı işi yapan kişiler arasında statü ve ekonomik farklılık meydana getiren bu taşeron sistemi âdeta insanlarımızı sömürmeye ve kanını emmeye muktedir bir hâle gelmiştir. Her yıl kamu kurum ve kuruluşlarında girdi-çıktı yapılmak sureti ile çalışanların sosyal hakları, tazminat ve izin hakları ve daha birçok hakları ellerinden alınan taşeron çalışanı kâbus dolu günlerin içine itilmektedir.

Devletin kamuda çalıştırdığı personeline sahip çıkması gerekmektedir ve bu sistem bozukluğuna artık bir çözüm bulunmalıdır. Devletin ekonomik sebeplere bağlı olarak kaynak bulamama korkusu ile böyle bir sistemi göz göre göre uygulamaya koyması gerçekten de insanlarımızın göz ardı edildiğini göstermektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Paksoy, buyurun.

MEHMET AKİF PAKSOY (Devamla) – Hele de sağlık alanında ve diğerlerinde böyle bir anlayışın işleyişi ileride kişisel haklar anlamında bir çok sorunu beraberinde getirecektir ve insanımızın devlete olan bağlılığını ve güvenini sarsacaktır. Bir an evvel sağlık alanında ve diğerlerinde çözüm bulunarak taşeron mağduru personelin sıkıntısı giderilmeli ve mağduriyetine bir son verilmelidir. Yapılacak yeni bir iyileştirme neticesinde taşeronda çalıştırılanlara 4/C statüsü verilebilir.

Bu vesileyle önergemizin kabulünü bekler, yüce heyetinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Akif Bey.

Grup önerisinin aleyhinde Bitlis Milletvekili Sayın Cemal Taşar.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

CEMAL TAŞAR (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin kamu personelinin sorunları ve çözümüyle ilgili vermiş oldukları önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesile ile yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Ancak, konunun özüne girmeden önce, sözlerimin başında, 2010 yılında yapılan LYS sınavında ilim Bitlis’in, Bitlis ilinin Türkçe sosyal puanında Türkiye genelinde il olarak birinci olması bizi ziyadesiyle mutlu etmiştir; bu anlamda, emeği geçen tüm yönetici, öğretmen, öğrenci ve velilerimizi tebrik ediyorum, onları kutluyorum. Bütün bunlar, yapmış olduğumuz hizmetlerin artık ürünlerini vermeye başladığının bir ibaresidir.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Ya, ya… Sıfır çekenler neyin ibaresi?

CEMAL TAŞAR (Devamla) – İnşallah, diğer alanlarda da başarıya koşacağımıza inanıyoruz.

Değerli milletvekilleri, biraz önce önerge lehinde konuşan arkadaşımızı cankulağıyla dinledim, önergeyi de incelemiştim ama önergede geçen hiçbir maddeyle ilgili arkadaşımız maalesef konuşma yapmadı. Sadece hizmet alımıyla ilgili konuşma yaptı, o konuşmanın da şu önergede bir tek kelimesi geçmiyor; bu, önergenin ne kadar afaki verildiğinin bir ifadesidir, onu bir kere sözlerimin başında belirtmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, yedi buçuk yıldır AK PARTİ hükûmetlerinin önceliklerinden, bizim hedeflerimizden birisi de hantal, ağır işleyen devlet bürokrasisini işler hâle getirerek halkımıza etkin ve süratli hizmet sunmaktır. Bundan dolayıdır ki şu anda kamuda çalışanların durumlarını iyileştirmeye yönelik ciddi adımlar attık, ciddi çalışmalar yaptık hem maddi anlamda hem özlük anlamında. Yine, bu hizmeti daha süratli, daha etkin, daha verimli kılabilmek için de kamu kurum ve kuruluşlarımızın personel ihtiyaçlarını tespit ettik; bütçe imkânları dışında, bütçe imkânları da zorlanarak, tamamen objektif kriterlere dayanılarak, gerek kadrolu gerek sözleşmeli olarak -biraz sonra açacağım- kamuya atanmaları sağlanmıştır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, geçmişte kamu personeli alınırken nelerin yaşandığını çok iyi biliyoruz. Önergenizde özellikle millî eğitim ve sağlık alanında sıkıntıların yaşandığı anlatılmaktadır. Bakın, artık, Millî Eğitim Bakanlığıyla ilgili personel alımından tutun, atamalarından, çalışmalarından, bütün işlemlerine kadar e-personelle ilgili arkadaşımız evinde oturuyor, müracaatını yapıyor, nereye atanacağını biliyor ve tamamen objektif. Hiç kimsenin bir müdahalesi, bir tavassutu yok.

Yine, Sağlık Bakanlığında tamamen objektif kriterler, burada bir sıkıntı yok. Hiçbir milletvekili arkadaşımıza, bir Millî Eğitim personeli veya sağlık personeli gelip de “Ya ne olur, bizi şuradan alın, şuraya verin. Bu konuda aracı olun.” diyen bir arkadaşımız var mı? Kesinlikle yoktur çünkü objektif kriterler var ama biz bunlar da yetmez diyoruz.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sürgünlere ne diyeceksiniz?

CEMAL TAŞAR (Devamla) – Kamu çalışanlarımızın daha verimli olması için, moral ve motivasyonlarının daha yüksek olması için sürekli onları destekliyoruz. Bir kere bizim bu atamalarımızda torpil ve tavassut kesinlikle söz konusu değildir.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Hiç inandırıcı değil.

CEMAL TAŞAR (Devamla) – Şimdi, bu önergede deniliyor ki: Efendim, sendikalar arasında ayrıcalık yapılıyormuş. Sendikalara bazı haklar verilmiyormuş.

Arkadaşlar, AK PARTİ’nin tam demokrasiye olan inancından dolayıdır ki STK’ların özgürce örgütlenme, bağımsız bir şekilde kendi kendilerini idare etme ve isteyen kamu personelinin de istediği sendikaya üye olma hakkı var. Hatta son çıkardığımız anayasada toplu sözleşme hakkını getiriyoruz. Bütün bunları herhâlde görmemezlik… Bilmiyorum yani, buna ne diyeceğiz?

RAHMİ GÜNER (Ordu) – Toplu sözleşmenin ne anlamı var kardeşim?

CEMAL TAŞAR (Devamla) – Yine, efendim, sendikalar üzerinde baskı varmış…

RAHMİ GÜNER (Ordu) – Grev hakkı var mı, grev hakkı? Ondan bahset. Yanlış söyleme.

CEMAL TAŞAR (Devamla) – Yok böyle bir şey.

Şimdi, sözleşmeli personel alımı, zaman zaman kurumların ihtiyaçlarına göre sorunların acil çözümüne yönelik bir şekilde yapılmıştır ama bu yapılan, bütün sözleşmeli alımlarda yapılanlar da yine KPSS sonucu olmuş, yine objektif kriterlerde olmuş. Burada bir ayrımcılık, bir partizanlık asla söz konusu olmamıştır değerli arkadaşlar.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Psikiyatri raporu alanı müfettiş yapıyorsunuz, ayıp be! Bir de ayrımcılık yapmıyoruz diyorsunuz.

CEMAL TAŞAR (Devamla) – Yine, burada kamu yapılandırmalarıyla ilgili, bakanlıkların yeni yapılandırmalarıyla ilgili, önergede bir şikâyet var.

Arkadaşlar, elbette ki günün şartlarına göre zaman zaman yapılandırmalar olacaktır. Elbette ki bakanlıklar kendi ihtiyaçlarına göre, kendi durumlarına göre yeni birimler oluşturacaklardır. Yani, eğer biz bunları yapamıyorsak, hâlen gerileri düşünerek hep statükoyu korumaya yönelik bir anlayış içindeysek, bu olabilir mi, biz çağa ayak uydurabilir miyiz? Onun için, bunlar gayet doğaldır.

Değerli milletvekillerim, Kamu Personel Yasası’nın yeniden ele alınmasıyla ilgili çalışmalar Hükûmetimizin nezdinde devam etmektedir zaten. Bundan dolayı da sözlerimi fazla da uzatmak istemiyorum çünkü gündemimiz hakikaten yoğun, söz konusu önergede iddia edilen konuların gerçeklerle bir ilişkisinin olmadığı ortada. Bundan dolayı da Meclis araştırmasının açılmasına karşı olduğumuzu belirtiyor, bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Grup önerisinin lehinde, Kocaeli Milletvekili Sayın Cevdet Selvi, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin, kamu çalışanlarının sorunları, kamu çalışanlarının sıkıntıları ve çözümleriyle ilgili vermiş olduğu Meclis araştırmasının lehinde görüşlerimizi belirtmek üzere huzurunuzdayım. Hepinizi saygı, sevgiyle selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye’de uzun süreden beri sık sık tekrarlanmış olmasına rağmen, emek kesiminin, işçinin, memurun, çiftçinin, esnafın yani namusluca çalışıp insan gibi geçinmek isteyen tüm insanların sıkıntıları tahammül edilmeyecek boyutlara ulaşmıştır, bunların başında da memurlar gelmektedir. İşin ilginç yanı, bir devlet memuru, sorumlusu olan insanlar, âdeta, düşman gibi, hasım gibi görülmüştür. Her vesileyle, biraz önce de çıkan arkadaşımız, AKP milletvekili arkadaşımız, sorunları çözmek yerine, sorunların kaynağına inerek, nedenlerini anlayarak sağlıklı bir noktaya ulaştırmak üzere araştırmamış, bakmamış, sadece hantal yapı, sadece yetersiz hizmet, sadece memurları suçlamaktan ileriye gidememiştir ancak seçim bildirgelerinde ve Hükûmet Programı’nda -gerçekten düzeltilmesi gereken- “Kamu personel rejimi yasası mutlak değiştirilecektir.” denilmesine rağmen… Hatta 2003 yılının Ocak ayında kamu personel yasasının, kamu personel rejiminin reform şeklinde düzeltileceği Hükûmet tarafından kamuoyuna duyurulmuş ama ne yazık ki… Arkasından da “Altı ayla bir yıl içinde Türkiye’deki bu karmaşık yapı değiştirilecek.” denilmiş olmasına rağmen… Yine arkasından 657 sayılı Yasa’nın yetersiz olduğu da söz konusu edilerek değiştirileceği söylenmiştir.

İşte, gerçekten Türkiye’de kamu personel rejiminin ele alınması gerektiği, tüm olaya gerçekçi bir biçimde bakanlar tarafından… Kamuoyuna yıllar önce söz vermiş olmanıza rağmen ne yazık ki en ufak bir olumlu iyileştirme yapılmamış, tam tersine, gerçekten, kamu çalışanlarına bir hasım gibi yaklaşılarak, yıpratılarak, bu ülkenin en önemli unsurlarından biri olan, yaklaşık 3 milyona yakın memurun olduğu bir yerde böylesine bunalım artırılmıştır.

Ne yazık ki kamu çalışmalarında son derece karmaşık bir yapı vardır, karmaşık bir statü vardır. Bu 4/A, 4/B, 4/C, 4/D, sözleşmeli, geçici işçiler, taşerona iş verilir biçiminde çağımıza uygun olmayan ve özellikle iktidara gelirken AKP’nin söylediği “Avrupa Birliğine gireceğiz, Avrupa kriterleri…” ve özellikle dilinden düşürmediği demokrasi, hak ve özgürlüklerle ilgili Avrupa ve uluslararası sözleşmelerine burada onay verilmiş olmasına rağmen, uyulacağı sözlerinin tam tersine, var olan karmaşayı… Yani kamu personelinin, memurlarının, kamuda çalışanların sorunlarını bunalım hâline getirmiştir. İşte, böylesine verilen sözlere rağmen, daha çok rahatsız edici noktaya gelinmiştir.

Kamu çalışanlarının fazlalığı söylenmektedir. “Kamu istihdamı çok yüksektir, buna rağmen hizmette kalite yoktur.” diye, o hiçbir suçu olmayan, sorunlar yumağı içerisinde, büyük özveriyle çalışan memurlar âdeta kamuoyunda küçümsenir, horlanır hâle gelmiştir. Bu nedenle, bunun mutlaka araştırılması gerekir.

Şu sürem içerisinde hemen iki üç örnek vereyim: Türkiye’de kamu çalışanlarının sayısı diğer ülkelerle kesinlikle bağdaşmayacak kadar, son derece az ve yetersizdir. Bazı ülkelerdeki kamu istihdamı ile ülkemizdeki kamu istihdamı karşılaştırıldığında: Örneğin, Kanada’da kamu çalışanlarının toplam istihdama oranı yüzde 17,5; toplam nüfusa oranı ise yüzde 8,1’dir. Almanya’da kamu çalışanlarının toplam istihdamı yüzde 12,5 ve kamuda çalışanların istihdamı yüzde 5,3’tür. Finlandiya’da toplam çalışanların içerisinde kamuda çalışanların oranı yüzde 24,3 ve kamuda çalışanların içerisinde de yüzde 10,4’tür. Avrupa Birliği… Biraz önce verilen örnekte ve her zaman, sık sık, Türkiye’ye aykırı, Türkiye’ye yarar getirmeyen ve uymayan örnekler veriliyor. Amerika’da da toplam istihdama oranı yüzde 14,6; kamuda çalışanların toplam nüfusa oranı da yüzde 7,5 düzeyindedir.

İşte, Türkiye’ye gelip baktığımızda kamuda çalışanların toplam istihdamı yüzde 9,1; toplam nüfusa oranı ise yüzde 3,2’dir. İşin ilginç yanı, kamuda çalışan memurların ve kamu çalışanlarının böylesine aleyhine laflar üretilirken, böylesine yetersiz ve büyük yük altında çalışan memurların son sekiz yılda IMF’nin ve Dünya Bankasının da baskısıyla, etkisiyle son sekiz yılda 4 milyon 700 bin nüfus artışına karşı, kamuda çalışanların bu yetersizliğe rağmen 152 bin kişi, memurun azaltıldığı da açıkça ortaya çıkmıştır.

Demek ki topluma çıkıp o memurları sosyal haklarından mahrum, çalışma koşullarına dikkat edilmeyen memurların aleyhine konuşmak İktidara yakışmadığı gibi gerçekleri de ortaya koymamaktadır. Bunun için kamu hizmetlerinin bu yetersizlik nedeniyle elbette kalitesi düşük olmakla beraber bu memurların yükü de ağırdır uluslararası standartlara göre.

İşte, bu verilen sözlere ve yıllar geçmesine rağmen 657 sayılı Yasa değiştirilmeye kalkılmış, saklı gizli kamu personeli rejimi yasası hazırlanmış, muhataplarının haberi yoktur. Memurların ve onların sendikaları, kamu çalışanlarının hiçbirinin haberi yoktur, saklı yapılmaktadır ve öylesine 2003 Ocağında söz verilen kamu personeli istihdam rejiminde yapılacak değişiklik, korkulduğu için, çok büyük sorunlar yaratacağı bilindiği için parça parça 657 sayılı Yasa’da da yine saklı gizli değişiklikler yapılarak burada parça parça torbada, kenarda getirilerek, güvencesiz, iş güvencesinden yoksun, iş güvenliğinden yoksun, iki dudağının arasında, partizan, kendinden yana olanlara gereken hizmeti verebilecek, verdirebilecek baskı altında insanlar yetiştirilmektedir. Çelişki içindedir.

Anayasa’da memurlara getirilen bir şey yok, haklar geri götürülmüştür ve çelişki şudur: Bir taraftan 657 sayılı Yasa değiştirilirken diğer taraftan da hiçbir anlamı olmayan, geriye giden Anayasa değişikliğiyle toplu iş sözleşmesi yapılacağı söylenmektedir; bu çelişkidir.

İşte böylesine bir parça elimize aldığımızda, haksızlıkların, adaletsizliklerin, Türkiye’de var olan bunalımı daha da teşvik edecek ve tahrik edecek gelişmelerin bir an önce oturulup İç Tüzük’ümüzün verdiği yetkiyi, görevi kullanarak bir araştırma komisyonunun kurulması kaçınılmaz hâle gelmiştir. Çünkü burada işsizlikle ilgili, o toplumun belirli sorunlarıyla ilgili, milletvekilleri, muhalefet milletvekilleri, araştırma önergesi vermekte, burada oy çokluğu nedeniyle, nedenine ve ülkedeki yararına bakılmadan reddedilmektedir. Sonra da kamuoyuna gidip Sayın Başbakan tüm Türkiye’ye “İşsizlikle ilgili veya yolsuzlukla ilgili veya sokakta yaşayan ve çalışan çocuklarla ilgili herhangi bir önerisi var olan olursa gelsin bize.” diye topluma şikâyet etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Selvi, buyurun, konuşmanızı tamamlayınız efendim.

M. CEVDET SELVİ (Devamla) – İşte bu konular, yıllardan beri işsizlikle ilgili nedenleri, kaynakları ve çözüm yollarıyla ilgili araştırmalar reddedildiği için işte şimdi bu çıkmaz içerisine girilmiştir.

Memurların bu bunalımdan, bu haksızlıktan, bu tahrikten sonra, verilen sözlerin yerine getirmemesinin sonucunda ortaya çıkacak olayda da Sayın Başbakan sendikaları, şimdi hiç konuşmadığı örgütlerini bir tarafa bırakıp muhalefet partilerine “Varsa bir öneriniz getirin...” İşte öneriler buradadır, bu komisyonlarda oturulur konuşulur. Akıllı iktidarlar, sorumlu iktidarlar, art niyeti olmayan iktidarlar da bu komisyonların raporlarından yararlanır. İş işten geçtikten sonra, Türkiye de kangren hâline geldikten sonra bir başbakan ve iktidar kapı kapı dolaşarak muhalefeti şikâyet edip dedikodu yapmaz. Bu nedenle biz sizden de rica ediyoruz, bu çok önemli konu için Meclis araştırmasına oy verirseniz ülkemiz için yararlı olur.

Hepinize bu anlayışla teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Selvi.

Grup önerisinin aleyhinde Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Fatih Arıkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygı ve hürmetle selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, MHP grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken, bu önergeyi veren MHP acaba kendi iktidarı döneminde memurlarla ilgili ne tür iyileştirmeler yapmıştır, öncelikle onu bir incelemelerini ve daha sonra bizim yaptıklarımızla kıyaslamalarını onlara öneriyorum.

Bakınız, sayın milletvekilleri, AK PARTİ iktidara geldiğinden bugüne kadar kamu personeliyle ilgili olarak birçok iyileştirmeler yapmıştır. Bunların bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz: 1991 yılından sonra göreve başlayan kamu çalışanlarına 2004 yılında bir derece verilmiştir. Yine 2004 yılında memurlarla ilgili disiplin affı çıkarılmıştır. Açıktan vekil olarak atanan din görevlilerinin kadroya geçirilmesi sağlanmıştır.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Biz ne yaptık burada, siz onu yaptınız da?

FATİH ARIKAN (Devamla) – Sağlık hizmeti yürüten icapçılara yine nöbet ücreti verilmiştir. Yine çocuk yardımının sıfır-altı yaş grubunda bir kat artırımlı olarak ödenmesi sağlanmıştır.

Yine, disiplin kurullarında sendika temsilcilerinin yer alması 2004 yılında sağlanmıştır.

Sosyal Güvenlik Kurulu Yönetim Kurulunda kamu görevlileri sendikalarının temsil edilmeleri sağlanmıştır.

Bunun yanında, istek dışı geçici görevlendirmelerde süre sınırlaması getirilmiştir. Eskiden bir memuru geçici olarak bir yere gönderiyordunuz, ondan sonra onun amirinin ya da o ilgilinin isteği kadar orada kalıyordu ama şimdi buna bir süre getirilmiştir. Bunlar iyileştirme değil midir?

Çalışma yaşamını ve kamu personelini ilgilendiren mevzuatın hazırlanmasında sendikaların önerileri de alınmıştır.

Yine, hamile olan bayan memurlara belli şartlarla gece nöbeti ve gece vardiyası görevi verilmemesi sağlanmıştır.

Değerli milletvekilleri, kamuda ücret dengesizliğinin giderilmesi amacıyla denge tazminatı ödenmesi getirilmiştir.

Yine, sözleşmeli personele sendikalara üye olma hakkı tanınmıştır.

Bunun yanında, şehit eşlerinin naklen atamalarda özür grubu kapsamına alınması sağlanmıştır.

KEY hesaplarının tasfiyesi ve bu fonda biriken paraların ödenmesi yine bizim zamanımızda olmuştur.

Kamu görevlilerinin aylıklarına karşılık bankalarca verilen promosyonlarının ödenmesi usulünün belirlenmesi, kamu çalışanlarının bundan faydalandırılması bizim zamanımızda sağlanmıştır.

Değerli milletvekilleri, bunlar daha saydığım çok az şey, bunun yanında birkaç şey daha söylemek istiyorum:

Yine, çocuğu görev mahalli dışında bir ortaöğretim kurumunu kazanan memura belli şartlarla, öncelikle o yere atanma hakkının da verilmesi bizim dönemimizde sağlanmıştır.

Sözleşmeli personele eş durumu sebebiyle yer değişikliği ve askerlik dönüşü göreve başlama hakkı yine bizim dönemimizde verilmiştir.

Aile yardımı ödemesinde 2 çocuk sınırlamasının kaldırılması sağlanmıştır.

Emekli olanlara verilen 500 lira ödemenin 750 liraya çıkarılması da yine bizim zamanımızda olmuştur.

Disiplin cezalarında savunma süresinin artırılması sağlanmıştır.

Yine, tatil günlerinde il dışına çıkışlarda kolaylık sağlanmıştır. Eskiden biliyorsunuz hafta sonu bir memurun kendi bulunduğu görev mahallinden dışarı çıkması amirinin iznine tabiydi ama biz bugün artık böyle bir sorunu halletmiş bulunmaktayız.

Değerli arkadaşlar, biraz önceki MHP’li arkadaşımın bazı ifadeleri beni gerçekten üzdü. Hep şirket elemanlarının sıkıntılarından bahsetti. Ben şunu çok iyi biliyorum, çok değişik firmalarda çalışan insanlar, çok değişik işlerde çalışan insanlar bugün şayet devlet kapısında bir şirket işi varsa inanın ilk önce orayı tercih ediyorlar. Bugün kendi memleketimde yüzlerce insan, 10 kişi alınacak yer için “Aman, beni de oraya geçirebilir misiniz?” diye ricalarda bulunuyor. Oradaki şartlar kötü olsa bu kadar insan niye oraya müracaat etsin? Zaten çalışıyor, işi var, buna rağmen devlet kapısında taşeron elemanı da olsa çalışmak istiyor. Demek ki buradaki şartlar gerçekten iyi.

AHMET ORHAN (Manisa) – Bunda övünülecek bir şey yok Sayın Vekilim.

FATİH ARIKAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, daha önceki gündemde Sayın CHP Milletvekili Arkadaşımızın söylediği bazı şeyleri de burada ifade etmek istiyorum, onlara cevap vermek istiyorum.

Bir kere memurlara yargı yolu açılmıştır, yeni Anayasa paketinde bu var biliyorsunuz.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Hangi konuda? Uyarma ve kınama cezaları…

FATİH ARIKAN (Devamla) – Mesela uyarma ve kınama cezalarıyla ilgili, bunlara yine yargı yolu açılmıştır.

Bunun yanında, YAŞ kararlarına –biliyorsunuz- mahkemeye gitme hakkı tanınmıştır.

Toplu sözleşme hakkı veriliyor, emekliler de bunlardan yararlanıyor.

M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) – Yok öyle bir şey canım yani! Toplu sözleşme falan yok.

FATİH ARIKAN (Devamla) – Nasıl yok efendim, Anayasa maddesinde tamamen var. Çok dikkat edin, lütfen.

M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) – Tanımı değişmiştir, daha tehlikeli olmuştur, daha geriye gitmiştir.

FATİH ARIKAN (Devamla) – Lütfen efendim…

M. CEVDET SELVİ (Kocaeli) – Toplu sözleşme falan yok, sadece cümle değişmiştir, öyle bir ciddi değişiklik yok.

FATİH ARIKAN (Devamla) – Kamuoyuna, halka sunulan Anayasa’yı tekrar bir gözden geçirin. Bunları çok güzel görürsünüz orada.

Yani kısaca hülasa edecek olursak, gerçekten, biz Hükûmet olarak, bugüne kadar yapılanların dışında bugünden sonra da inşallah, memurlarımız için, kamuda çalışanlarımız için en güzelini yapmaya, en iyi çalışmayı bir şekilde devam ettirmeye çalışıyoruz.

Kamu personeline bu kazanımları sağlayan ve bunun yanında sayamadığım birçok kazanımlar sağlayan AK PARTİ İktidarı, yeri ve zamanı geldikçe de iyileştirmelerine devam edecektir.

Ben, bu düşüncelerle MHP grup önerisinin aleyhinde olduğumu söylüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı arayın lütfen.

BAŞKAN – Grup önerisini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.51

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.05

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 136’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre vermiş olduğu önerinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in; 3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Kerim Özkul ve 4 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in, 3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Kerim Özkul ve 4 Milletvekilinin, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886, 1/838, 2/599, 2/712, 2/727) (S. Sayısı: 536) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

İç Tüzük’ün 91’nci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının geçen birleşimde birinci bölümde yer alan 9’uncu maddesi kabul edilmişti.

10’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in; 3717 sayılı Adlî Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 sayılı Kanunun 152’nci Maddesinin “II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 10 uncu maddesindeki “tasdik konuları” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve dönemleri” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                     Erkan Akçay                         E. Haluk Ayhan                      Mustafa Kalaycı

                          Manisa                                    Denizli                                     Konya

                   Mehmet Şandır                        Münir Kutluata                     Abdülkadir Akcan

                          Mersin                                    Sakarya                             Afyonkarahisar

                                         Mehmet Günal                             Oktay Vural

                                               Antalya                                        İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 10’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 10- 213 sayılı Kanunun mükerrer 227 nci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.

“3. Vergi kanunları kapsamındaki yeminli mali müşavirlik tasdik işlemlerini elektronik ortamda yaptırmaya”

                    Harun Öztürk                   Ferit Mevlüt Aslanoğlu                  Bülent Baratalı

                           İzmir                                     Malatya                                      İzmir

                                          Halil Ünlütepe                         Mustafa Özyürek

                                         Afyonkarahisar                                İstanbul

                                

(x) 536 S. Sayılı Basmayazı15/07/2010 tarihli 135’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Vergi Usul Kanununun Mükerrer 227’nci maddesinin mevcut halinde Maliye Bakanlığına uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirleme yetkisi verildiğinden mükellef grupları, faaliyet ve tasdik konuları ibarelerini madde metnine koymaya ihtiyaç bulunmamaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in; 3717 sayılı Adlî Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 sayılı Kanunun 152'nci Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 10 uncu maddesindeki "tasdik konuları" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve dönemleri" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kutluata. (MHP sıralarından alkışlar)

MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemizde, yeminli mali müşavirlerin tasdik işlemleri, mükellef grupları ve faaliyetleri konularıyla birlikte dönemlerin de önemli olması dolayısıyla, dönemlerin de dikkate alınmasını sağlamak üzere “dönemleri” ifadesinin kanun metnine girmesini teklif ediyoruz. Önergemize, bu anlamda, bu açıdan, bu ifadenin önemi açısından destek istiyoruz. O bakımdan, şimdiden ilgilerinize teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, ben, bugün bu Mecliste konuşulan bir başka konu vesilesiyle önemli saydığım bir hususa temas etmek istiyorum. Dün burada Niğde Milletvekilimiz Sayın Mümin İnan, Milliyetçi Hareket Partisinin çeşitli illerde yaptığı tarama ve bilgilendirme gezilerinden bir tanesini Sakarya’da yapıyor olması dolayısıyla ortaya çıkan, Sakaryalı hemşehrilerimizden milletvekillerimize gelen şikâyetlerden birine dayalı olarak Sapanca Gölü kenarında ve üzerinde yapılan yanlışlıkları dile getirmişti. Bugün AKP milletvekili bir arkadaşımız da ona cevap vermek vesilesiyle söz aldı ve bazı ifadelerde bulundu. Ben, hem bu konuda bir açıklama yapmak hem de bu bilgilendirme gezilerinde ortaya çıkan durum ve sonuçlarıyla ilgili Genel Kurulu kısaca bilgilendirmek istiyorum. AKP’li Milletvekili Arkadaşım, diyor ki: “Keşke Sakarya Milletvekili Sapanca’nın problemini dile getirseydi.”

Değerli arkadaşlarım, 22 Milliyetçi Hareket Partisi milletvekili Sakarya’da söz konusu Milletvekilimizin söylediği gibi bir iki saatlik değil sabah ondan gece birlere kadar iki gün bu gezileri sürdürmüşlerdir, iki grup hâlinde ikişer gün üzerinden. Her gittiğimiz yerde bütün vatandaşlarımızın birçok şikayetleri var. Bir milletvekilinin karşılaştığı bir şikâyeti, olumsuzluğu içinde şüphe celbedecek özellikler gördüğü hususları vatandaşlar dosyalar hâlinde kendisine verince buradan söylemek görevidir. O bakımdan, şunu ifade etmek isterim ki: Sakarya’da 6 milletvekilinin 5’i Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinden oluşmaktadır. Değerli arkadaşlarım, Sakarya’daki şikayetlerin aza inmesi konusunda gayret ederlerse kimin konuşması gerektiği konusundaki tavsiyeden daha yararlı olur düşünüyorum. Bu vesileyle değerli milletvekillerimizin gezisi vesilesiyle onların topladıkları, bizlere de intikal eden zaten bildiğimiz birkaç hususu kendilerine buradan duyurmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, temmuz ayının yarısını geride bıraktık, üç hafta sonra fındık toplanacak, bütün Karadeniz Bölgesi’nde olduğu gibi Sakarya bölgesinde de piyasanın insafına terk edildiğini bilen fındık üreticisi -beni bir kenara bırakın- gördükleri her siyasiden imdat istemektedirler. Bunu iktidar milletvekillerine, Hükûmete duyurmalarını istemektedirler. Ben Sakaryalı milletvekillerimizden bu konuda oralarda gezip milleti ferahlatmalarını istiyorum, ferahlatmalarını bekliyorum. Mümin İnan Bey’e buradan cevap yetiştirmek yerine, Mümin İnan Bey’in eline tutuşturulan dosyada neler var onları alıp onunla ilgilenmelerini bekliyorum. FİSKOBİRLİK’in tasfiye sürecine sokulup, diğer taraftan depolarının özel birtakım şahıslar tarafından kiralanarak piyasanın insafına bırakılmış düşük rakamlara indirilmekte olan fındıkların toplanması için kullanılmasına el atmalarını bekliyorum.

Bu geziler vesilesiyle ortaya çıkan bir sıkıntılı durumu da sizlerle paylaşmak istiyorum değerli milletvekilleri. Mesela Hendek’e Milliyetçi Hareket Partisinin diğer milletvekilleriyle beraber bir eski bakanı da gitti. Bu eski bakanımız Hendek’te, Akyazı’da, diğer ilçelerde milletin şikâyetlerini dinledi, not etti, Meclise taşımaya gayret ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kutluata, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

MÜNİR KUTLUATA (Devamla) – Tamamlıyorum efendim.

Bunun arkasından birkaç gün içerisinde, iktidar partisinin bir eski milletvekili, bu geziler dolayısıyla, bir eski bakanı yine Hendek ilçesine gitti. Hendek’te çocukların eline tutuşturulmuş birtakım pankartlarla çocukları etnik bölücülüğe alet ederek “Manav’ım, Türkiyeliyim”, “Laz’ım Türkiyeliyim” gibi bütün grupları saydırmak suretiyle, etnik bölücülük çalışmalarını Sakarya sathına yayma faaliyetlerine hız vermişlerdir. Bu ilgili eski Bakan, bugün de birtakım inciler döktürmüş olan Hüseyin Çelik’tir.

Değerli milletvekilleri, Sayın Bakanın ayrı zannettiği ve ayrıştırmaya çalıştığı bu insanlar, Türkiyeli olmak bir yana, Türk milletinin parçasıdırlar ve her biri, aynı evin içerisinde ya anne, ya gelin, ya elti, ya damat, ya dede, ya torun olarak aynı evin, aynı ailenin parçasıdırlar. Bunları kendi içinde ayrıştırmaya gayret etmek kadar yakışıksız bir şey yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MÜNİR KUTLUATA (Devamla) – Söylemek istediğim, Milliyetçi Hareket Partisinin eski Bakanı Sakaryalının derdini dinlemek için gidiyor, İktidar Partisinin maalesef Bakanlık yapmış bir şahsı, Sakarya’yı böyle dilim dilim ayırmak üzere gidiyor.

Durumu takdirlerinize sunuyorum ve değerli iktidar milletvekillerine, Milliyetçi Hareket Partisinin Sakarya’dan topladıkları şikâyetlere kulak asmalarını, onları Hükûmetleri nazarında takip etmelerini tavsiye ediyor, hepinize saygılar sunuyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

ERKAN AKÇAY (Manisa)  - Karar yeter sayısı Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akçay, önergeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.18

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.25

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 136’ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

536 sıra sayılı Tasarı’nın 10’uncu maddesi üzerinde verilen Sakarya Milletvekili Münir Kutluata ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Arkadaşlar, kâtip üyeler arasında ihtilaf var. İki dakika süre verip elektronik cihazla oylama yapacağım.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

11’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in; 3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin “II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 11 inci maddesindeki “114.000” rakamının “75.000” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                     Erkan Akçay                         E. Haluk Ayhan                      Mustafa Kalaycı

                          Manisa                                    Denizli                                     Konya

                    Mehmet Günal                     Abdülkadir Akcan                     Mehmet Şandır

                         Antalya                             Afyonkarahisar                              Mersin

                                           Oktay Vural                               Recep Taner

                                                 İzmir                                         Aydın

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 11’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                    Harun Öztürk                   Ferit Mevlüt Aslanoğlu                  Halil Ünlütepe

                           İzmir                                     Malatya                             Afyonkarahisar

                                       Mustafa Özyürek                         Bülent Baratalı

                                               İstanbul                                        İzmir

Madde 11 - 213 sayılı Kanunun 353 üncü maddesinin (8) numaralı bendinin sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir.

“Ancak, bu bent uyarınca kesilecek özel usulsüzlük cezasının toplamı bir takvim yılı içinde 100.000 TL’yi aşamaz.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Vergi Usul Kanunu’nun 353 üncü maddesinin (8) numaralı bendinin sonuna eklenen cümle ile bu bend uyarınca kesilecek Özel Usulsüzlük Cezasının toplamının bir takvim yılında 100.000 TL’yi aşmaması öngörülmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in; 3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Kerim Özkul ve 4 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 11 inci maddesindeki “114.000” rakamının “75.000” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Taner, buyurun.

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu Tasarısı’nın 11’inci maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu maddeyle, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 353’üncü maddesinin (8) no.lu bendindeki, matbaacıların belge basımıyla ilgili görevini tam olarak yerine getirmeyenlere uygulanan usulsüzlük cezasının bir yılda 114 bin TL’yi aşamayacağı düzenlenmektedir.

Getirilen yeni düzenlemeyle matbaaların yaptıkları basım işlerini İnternet yoluyla bildiriminde bulunmadıkları hâllerde kesilmekte olan 420 TL’lik usulsüzlük cezasına bir yıl içinde 114 bin TL’lik ceza kesilebileceği sınırlandırılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, AKP temsilcilerinin en önemli iddialarının başında, Başbakanın tabiriyle, krizin teğet geçtiği gelmektedir. AKP İktidarının ampulünün ışığından faydalanabilen bir kısım yandaş çevre ve iş adamları için doğru olabilir ama ampul yukarıya baktığından, maalesef, altta kalan millete yeterince ışık vermiyor ve vatandaş perişan durumdadır.

Öncelikle şunu sorgulamamız lazım: AKP ekonomik krizden etkilenmemek için hangi tedbirleri almıştır? 1 kişi çıksa da bu alınan ekonomik tedbirleri anlatsa ki millet de bilse. Krizin ekonomi üzerindeki etkileri düşük olduğundan dünyada bankalar batarken bizim bankaların sağlam olduğundan bahsedenler neden Banka Denetleme ve Düzenleme Kurulunu, Mevduat Sigorta Fonunu, Bankacılık Kanunu’nu ve daha birçok ekonomideki düzenlemeyi 57’nci Cumhuriyet Hükûmetinin ve onun koalisyon ortağı olan Milliyetçi Hareket Partisinden gelen tekliflerle, o bankalarla ilgili düzenlemeler sayesinde ayakta kaldığından bahsetmiyor? Gündeme getirilmeyen o kadar çok şey var ki. Örneğin 2003-2009 döneminde yaklaşık 1,2 trilyon borç ana para ve faizi ödediğimizden, bunun 1 trilyon lirasının da yeniden borçlanarak karşılandığından bahsetmemektesiniz. Yine, ülkemizde, seksen yılda verilen cari açık -yani 1923’ten 2003 yılına kadar geçen seksen yılın toplamı- 40 milyar dolar. Son sekiz yılda ise 165 milyar dolar cari açık verildiğinden hiç bahsetmiyorsunuz.

Görüşmekte olduğumuz kanun vergi kanunu olduğuna göre AKP döneminde kayıt dışılığından, azaldığından bahseden Sayın Bakan veya temsilciler 2002 yılında 6 milyon 450 bin kişi olan mükellef sayısının şu anda 6 milyon 200 bin seviyelerine düştüğünden neden bahsetmiyor? 2010 yılı bütçe gelirlerindeki 212 milyar TL vergi gelirinin sadece ve sadece 60 milyar liralık kısmının kazanç üzerinden alınan adil vergiler yani üretimden, ticaretten alınan vergiler, gelir ve kurumlar vergisi olduğundan, kalan 150 milyar TL verginin ağırlığının 72 milyondan toplanan ÖTV ve KDV gibi vatandaşın tüketimi üzerinden alınan vergiler olduğundan neden bahsetmiyorsunuz?

Anayasa’mızı kendi amaçları doğrultusunda düzenlemeye çalışanlar, neden Anayasa’mızın mevcut 73’üncü maddesine göre “Herkes, kamu hizmetlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır.” hükmü görmezlikten geliniyor da Koç ve Sabancı gibi zenginlerle asgari ücretlinin ödediği dolaylı vergiler her yıl artırılmakta?

Neden kazanç üzerinden alınan vergilerin son yıllarda düşmesinin en önemli etkenlerinden birinin “Deniz Feneri”, “Kimse Yok Mu” gibi devlet yerine vergi toplamaya başlayan dernekler için çıkarılan 2004 yılındaki Gıda Bankacılığı Kanunu yani fakirlere yardım amacıyla gıda bankacılığı faaliyetinde bulunan dernek ve vakıflara yapılan bağışların tamamı gelir veya kurum kazancından indirilebilir düzenlemesi olduğundan bahsetmiyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Taner.

RECEP TANER (Devamla) – Teşekkür ederim. Değerli milletvekilleri, ekonomi öyle sizin bahsettiğiniz gibi güllük gülistanlık değil. Türk milleti köylüsüyle şehirlisiyle, memuruyla işçisiyle tam bir borç batağında. Bu ülkede çoğunluğunu yabancılara devrettiğiniz bankacılık sektörü ise maalesef yüzde 18 büyümektedir, bunun tedbirleri alınmalıdır. Keşke referanduma götürülen Anayasa değişikliklerinizde kendinizi koruyacak düzenlemeler yerine milleti koruyacak düzenlemeler yapsaydınız veya en azından 73’üncü maddeyi uygulasaydınız da bu millet size, yapılacak referandumda “hayır” demek mecburiyetinde kalmasaydı.

Kanunun hayırlı olmasını diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Sayın Durmuş, vereyim mi? İsterseniz daha sonra vereyim. Bu hususta mıydı konuşacağınız?

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sonra olsun.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kâtip üyelerimiz arasında yine ihtilaf var.

Oylamayı elektronik cihazla yapacağım.

Bir dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.41

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.47

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 136’ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

536 sıra sayılı Tasarı’nın 11’inci maddesi üzerinde verilen Aydın Milletvekili Recep Taner ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Oylama için iki dakikalık süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

12’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in; 3717 Sayılı Adlî Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin “II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 12 nci maddesinin birinci fıkrasındaki “770.000” ibaresinin “600.000” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                     Erkan Akçay                         E. Haluk Ayhan                      Mustafa Kalaycı

                          Manisa                                    Denizli                                     Konya

                    Mehmet Günal                      Aldülkadir Akcan                      Mehmet Şandır

                         Antalya                             Afyonkarahisar                              Mersin

                                                                      Oktay Vural

                                                                           İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 12’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                    Harun Öztürk                   Ferit Mevlüt Aslanoğlu                Mustafa Özyürek

                           İzmir                                     Malatya                                   İstanbul

                    Bülent Baratalı                         Halil Ünlütepe                          Kamer Genç

                           İzmir                               Afyonkarahisar                              Tunceli

                                                                Mehmet Ali Susam

                                                                           İzmir

Madde 12- 213 sayılı Kanunun mükerrer 355 inci maddesinin dördüncü fıkrasının sonuna aşağıdaki cümle eklenmiş ve beşinci fıkrasında yer alan “15 gün” ibareleri “45 gün”, “1/4” ibaresi “1/10”, “1/2” ibaresi “1/5”, altıncı fıkrasında yer alan “1/2” ibaresi “1/5” şeklinde değiştirilmiştir.

“Ancak, bu fıkra uyarınca bir takvim yılı içinde kesilecek özel usulsüzlük cezasının toplamı 770.000 TL’yi geçemez.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Genç. (CHP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu madde Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 355’inci maddesinde beyannamelerin süresinden on beş gün sonra verilmesi sırasında kesilecek usulsüzlük cezası süresini, on beş günlük süreyi kırk beş güne çıkarıyoruz. Bir de tahsilat ve ödemeleri banka ve benzeri finans kurumu veya PTT kanalıyla yaptıran kişilere, banka kanalıyla yapmamaları hâlinde özel usulsüzlük cezası kesilmesini Vergi Usul Kanunu emrediyor. Burada senede 770 bin lira özel usulsüzlük cezası kesilmesi öngörülüyor.

Şimdi, değerli milletvekilleri, Meclisin çalışmasını görüyoruz, Parlamento âdeta curcuna gibi çalıştırılıyor. Bugün, Tayyip Erdoğan çıktı, bir konuşma yaptı, bütün televizyonlar konuşmasını verdi ve bu yaptığı konuşmanın hepsi yalan yani hepsi demeyelim de büyük bir kısmı yalan.

OSMAN DEMİR (Tokat) – Yalan sana yakışır.

KAMER GENÇ (Devamla) – Nasıl yalan? Efendim “Bu Anayasa’yı kabul ederseniz Türkiye’nin kaderi değişecek, Türkiye’ye aydınlık gelecek gelecek.” diyor. Şimdi, arkadaşlar, Anayasa referandumda kabul edildi, ne olacak? Anayasa Mahkemesine 3 tane üye Mecliste seçilecek, bu Meclisin seçtiği 2 üye Sayıştaydan ve 14 üyesini de Abdullah Gül atayacak. Nasıl atayacak? Size söyleyeyim: Şimdi, Abdullah Gül’ün atayacağı kişiler, işte, YÖK Başkanlığına atadığı kişi ortada.

OSMAN DEMİR (Tokat) – Şimdi kim atıyor?

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, yani bir üniversitede seçim yapılıyor, 32 oy alanı atamıyor, göndermiyor, 1 oy alanı gönderiyor. Yani Abdullah Gül’ün Anayasa Mahkemesine atayacağı kişilerin tıyneti de bu şekilde olacak, hak duygusu da, adalet duygusu da… Ondan sonra ne olacak? Şimdi, Anayasa Mahkemesi ne yapıyor? Parti kapatıyor. Artık, bundan sonra AKP ne yaparsa yapsın kapatabilir mi veya bir başka partiyi? Ancak muhalif partileri kapatabilir. Anayasa Mahkemesi ne yapıyor? Kanunları iptal ediyor. Arkadaşlar, burada AKP’nin çıkardığı bir tek kanun Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilebilir mi? Edilemez. Anayasa Mahkemesi ne yapıyor? Yüce Divan görevini yapıyor. Burada, AKP iktidardan düştükten sonra, o kadar soygun var, devletin bütün malları, mülkleri talan edildi, ihaleler yandaşlara verildi, bunlar da Anayasa Mahkemesine gidecek. AKP’li bakanlar ve Başbakan ne yapacak? Hepsi beraat edecek.

Ey Türk vatandaşları, beni dinleyin: Böyle bir Anayasa Mahkemesi Türkiye’yi karanlığa götürür. Bunu bilesiniz ve göresiniz.

FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) – Yalan söylüyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, diyor ki: “Yurt dışına vatandaşlar serbest çıkacak.” Kimler çıkacak? Vergi kaçakçıları çıkacak, serbest; naylon faturacılar çıkacak, hayalî ihracatçılar gidecek ve bunlar hem hayalî ihracat yapacak hem naylon faturacılık yapacak hem vergi kaçakçılığı yapacak ve bundan sonra da bunlar yurt dışına elini kolunu sallaya sallaya gidecek. Tayyip Bey’e göre bunlar getirilmiş çok büyük hak ve özgürlüklerdi.

El insaf arkadaşlar! Ey vatandaşlar, dinleyin: Bakın, yılların politikacısıyım. Eğer bu Anayasa referanduma giderse, referandumda kabul edilirse, artık, Türkiye Cumhuriyeti devletine geçmiş olsun arkadaşlar.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Sana geçmiş olsun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ey vatandaşlar, bunu bilesiniz.

Şimdi, yargı bağımsızlığı ne olacak? Yargı tamamen Adalet Bakanlığının emrine giriyor yani Adalet Bakanlığı ne yapıyor? İstediği hâkim ve savcı hakkında soruşturma izni veriyor, istemediği hâkim ve savcı hakkında soruşturma izni vermiyor.

Bu Hükûmetin uygulamaları ortada. Hâkimler ve savcılar kendisine karşı olan bir karar vermişse o hâkim ve savcılar sürülüyor. İşte, Sincan Hâkimi arkadaşlar. Abdullah Gül’ün kayıp trilyon davasında kendisinin hakkında aleyhine karar verdi, “Yargılanmalıdır.” dedi. Ne yaptı? Başına gelen kalmadı. Ayrıca, burada, 9 Eylül Üniversitesinde, yüzde 45 oy alan rektörü seçmedi Abdullah Bey, getirdi, yüzde 10 oy alan rektörü seçti. Ankara İdare Mahkemesine dava açıldı. Ankara İdare Mahkemesi dedi ki: “Bu seçilen rektör rektörlük vasfına sahip değildir. Bu seçim keenlemyekündür.” dedi ve buna yürütmenin durdurulması kararını verdi. Hâkim hemen ertesi gün Erzurum’a gönderildi.

Ey vatandaşlar! Bunlara…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Necdet Sezer’den öğrendi Abdullah Gül.

BAŞKAN – Sayın Genç, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bunlara inanmayın. Bakın, Türkiye karanlık bir rejime giriyor çünkü Anayasa Mahkemesi… Bakın, geçen gün burada bir kanun çıkardınız, nükleer enerji. Gittiniz, Ruslarla özel sözleşme yaptınız, anlaşmayı buradan geçirdiniz. Türkiye bu anlaşmayla tam 25 milyar dolar zarar ediyor. Şimdi, memleket bu kadar soyuluyor. Türkiye’ye ne getiriyor? Dolayısıyla, bu memlekette hukuk herkese lazım.

HAMZA YERLİKAYA (Sivas) – En çok da sana lazım.

KAMER GENÇ (Devamla) – Değerli vatandaşlar, değerli arkadaşlarım; şimdi, ne olacak? Televizyonlara devamlı çıkacak Tayyip Erdoğan, bütün kanallar kendi konuşmalarını verecek ama karşısında kimse konuşmayacak. Birisi şimdi çıkmış diyor ki: “Bu Anayasa oylaması kabul çıkarsa memurların maaşlarına yüzde 17 zam yapılacak.” Görüyorsunuz, ne gerçek dışı ne yalanlar ne insanları kandırmak için olaylar atılıyor ortaya. Onun için, bu Anayasa’nın her hâlükârda referandumda reddedilmesi lazım.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Genç.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 17.59

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.05

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 136’ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

536 sıra sayılı Tasarı’nın 12’nci maddesi üzerinde verilen Tunceli Milletvekili Kamer Genç ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in; 3717 Sayılı Adlî Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin “II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 12 nci maddesinin birinci fıkrasındaki “770.000” ibaresinin “600.000” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Emin Haluk Ayhan konuşacak efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Taner.

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 13’üncü maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu madde ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 367’nci maddesinin birinci fıkrasında değişiklik yapılmaktadır. Getirilen yeni düzenlemeyle, yaptıkları inceleme esnasında muhasebesinde bilmeden sahte evrak veya belge kullananların tespiti hâlinde durumun ilgili cumhuriyet savcılığına bildirilmesi mecburiyeti getirilmektedir.

Öncelikle…

BAŞKAN – Sayın Taner, biz şu anda 12’nci maddeyi konuşuyoruz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Efendim, Sayın Ayhan’ın konuşması var.

BAŞKAN – Sayın Şandır, bir karışıklık oldu galiba. Ben ikaz etmedim.

Sayın Taner, müsaade ederseniz -zaten imzanız da yok bu önergede- Sayın Ayhan’ın konuşması lazımdı, uygun olan oydu ama yaptınız.

Buyurun efendim, Sayın Ayhan’ı çağırayım.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Tabii, ben söyledim, “Sayın Emin Haluk Ayhan konuşacak.” dedim, siz Recep Taner’i çağırdınız efendim.

BAŞKAN – Hayır, farklı madde üzerinde konuşuyor zaten Sayın Taner.

Emin Bey, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu yoğunlukta bu tür karışıklıklar olabiliyor.

Şimdi, görüşülmekte olan tasarının 12’nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değişiklik önergemizin gerekçesi: Elektronik ortamda verilme zorunluluğu getirilen bildirim ve formlar süresinden sonra düzeltme amacıyla verilen bildirim ve formlar için ceza kesilmesinin doğru bir uygulama olup olmadığı tartışmalıdır. Bu konuda bir ceza uygulanacaksa dahi, bazı tekerrür şartlarının getirilmesi ve ceza tutarının asgari düzeyde tutulması gerekmektedir. Ayrıca, cezaların caydırıcılığının ve ödenebilir düzeyde olmasının yaptırımının uygulanabilirliği bakımından da önemi büyüktür.

Şimdi, gerçekten, Sayın Bakan dün burada iç tasarrufların yetersizliğinden  bahsetti. Bunlar önemli meseleler. Gerçekten, bu Parlamentoda kanun yapmak kadar bu memlekete istihdam sağlayacak yatırımların yapılması için sağlanacak kaynakların tespiti açısından Parlamentoda görüşülmesi son derece önemli. Biz bunları görüşmüyoruz, bunları müzakere etmiyoruz, bunlarla ilgili konuşmuyoruz. Gerçekten, getirilen kanun tasarısı da ne kadarı lüzumlu, ne kadarı gerekli, ne kadarı gerekli olmayan şeyleri ihtiva ediyor bunları bilmeden sayın vekillerin burada ilgisini de çekmeyen hususlarda tartışmaya çalışıyoruz. Ama gerçekten -burada ben de bahsettim- gereksiz bir sürü şeyi burada görüşmek için zorlanacağınıza, istihdam yaratacak yatırımların kaynağı için tasarrufları artıracak hususları görüşelim. Kısır çekişmelerle burada kötüyü iyi, iyiyi kötü gösterecek ifadelerden kaçınmamız lazım. “Bütçe şu kadar arttı ocak-haziranda” diye ifade kullanıyorsunuz. Haziranda da tablo farklı, ocak-hazirandaki gibi değil, iş aşağı doğru gitmeye başladı, buna bir bakmamız lazım. Nakit dengesi, gerçekten baktığınız zaman haziran ayında kötü. İthalde alınan KDV’yi söyledik, yüzde 40-50’lerdeki artış yüzde 7’lere düşmüş. Bunlar birer sinyal, gelecek açısından acil tedbir almanız gereken şeyler. Siz burada gerçek gündemle uğraşmıyorsunuz, önünüze doğru bakmıyorsunuz. Ne olacağını vatandaş sizden bekliyor.

Bakın Sayın Bakan, bir ülkenin hızlı ekonomik büyüme gerçekleştirmesi kadar büyümenin istikrarlı hâlde uzun dönemde sürdürülebilmesiyle ülkenin gelişmişlik düzeyinin korunması ve artırılması yüksek gelişmişlik seviyesindeki ülkelerle arasındaki farkı kapatması açısından önemli bir husustur. Yatırım kavramı, ekonomideki yapısal dönüşümü sağlayan ve millî geliri artıran sermaye stokuna yapılan ilaveleri de ifade etmektedir. Bu itibarla ekonomik istikrara ulaşma yolunda ve ekonominin yapısında bir değişiklik yapılması gerektiğinde kullanılacak en önemli politika aracının yatırımlar olduğu açıktır. Bu bakımdan, yatırımlar ister sermaye stoku olsun ister beşerî sermaye stokuna yapılsın ekonominin üretim düzeyini artırırlar. Ekonominin üretim düzeyini artıracak yatırımlar yapılabilmesi için kuşkusuz kaynak gereksinimine ihtiyaç vardır. Ülkede tasarrufların seviyesinin yatırımların altında seyretmesi durumunda cari işlemler açığı oluşacak. Bu durumda, gereksinim duyulan kaynakların dış dünyadan sağlanması gerekecektir. Cari işlemler açığındaki artışın ülkenin kırılganlığını artıracağı ve ekonomik istikrarın sağlanması yönünde önemli bir engel oluşturacağı için ülkenin tasarruf seviyesinin ve yatırımlara ayrılan kaynakların yükseltilmesi, ekonominin, büyümenin sürdürülebilmesi açısından büyük önem taşımaktadır.

Türkiye'nin karşılaştığı temel makroekonomik problemlerden birisi, diğer ülkelerle karşılaştırıldığında gözlenen, sizin de ifade ettiğiniz gibi, yurt içi tasarruf oranlarıdır. Gelin bunları tartışalım. Buraya ne ilave kaynak koyabiliriz, yatırımlar için ne ilave edebiliriz, gerek beşerî sermaye gerekse diğer yatırımlara ne kadar kaynak ilave edebiliriz? Biz bunları görüşmüyoruz, biz çok farklı şeyleri görüşüyoruz.

Bakın “mali kural” dediniz -bir sonraki önergede belki onlara da değineceğim- sanki sadece Türkiye’yi değil dünyayı kurtaracaktı sizin Mali Kontrol Kanunu’nuz. Bugün duyduğum kadarıyla, sanıyorum ondan da vazgeçiyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ayhan, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun efendim.

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Şimdi, ondan neden vazgeçiyorsunuz, bilmiyorum. Sayın Başbakan Yardımcısı bize yukarıda ifade etti  “Avrupalılar bile, bunu bu kanun çıktıktan sonra copyright olmasın diye  izninizle belki kullanabilir miyiz dediler.” dedi. Avrupalıları biz bundan niye mahrum ediyoruz? Gelin, hem bu memlekete faydası olsun hem Avrupalılar bu mali kuraldan istifade etsin. Yukarıda iki ayağımızı bir pabuca soktunuz Komisyonda “mali kural” diye diye. Getirdiğiniz mali kuralın formülü de tartışılır. Gerçi hakeza o orada tartışılmadı, 5’inci maddede böyle şeyler vardı ama.

Şimdi, gerçekten, Hükûmet, gündemine hâkim değil, ne yaptığını bilmiyor, memleketin ihtiyacını bilmiyor, ekonomik anlamda hangi kanunun, hangi ihtiyaçların gerekli olduğunu bilmiyor. Siz sadece burada Anayasa Mahkemesinden dönen hususları revize etseydiniz ve tekrar onlar dönmeyecek şekilde organize etmiş olsaydınız bile bu memlekete çok hayırlı hizmetler yapmış olurdunuz.

Ben bu vesileyle yüce heyete tekrar saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.

III.- YOKLAMA

(CHP ve MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Önergenin oylanmasından önce bir yoklama talebi vardır.

Şimdi arkadaşlarımızı tespit edeceğim: Sayın Hamzaçebi, Sayın Özyürek, Sayın Aslanoğlu, Sayın Keleş, Sayın Çakır, Sayın Yazar, Sayın Genç, Sayın Öztürk, Sayın Emek, Sayın Köktürk, Sayın Güner, Sayın Hacaloğlu, Sayın Ağyüz, Sayın Ünsal, Sayın Kesici, Sayın Yalçın, Sayın Orhan, Sayın Uslu, Sayın Işık, Sayın Taner.

Sayın milletvekilleri, ismini kaydetmiş olduğumuz arkadaşlar yoklamaya girmeyeceklerdir.

Yoklama için -toplantı yeter sayısı için- üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in, 3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Kerim Özkul ve 4 Milletvekilinin, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886, 1/838, 2/599, 2/712, 2/727) (S. Sayısı: 536) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 13’üncü madde üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır, önergeleri birlikte işleme alacağım ve istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in; 3717 sayılı Adlî Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Giden ve Tazminat Verilmesi ile 492 sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 sayılı Kanunun 152'ncı Maddesinin “II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 13 üncü maddesindeki “inceleme sırasında” ibaresinin “vergi incelemesi sırasında” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                     Erkan Akçay                       Abdülkadir Akcan                     E. Haluk Ayhan

                          Manisa                              Afyonkarahisar                              Denizli

                      Recep Taner                          Mehmet Şandır                       Mustafa Kalaycı

                          Aydın                                     Mersin                                     Konya

                                         Mehmet Günal                             Oktay Vural

                                               Antalya                                        İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan "Gelir Vergisi Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 13'üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                    Harun Öztürk                         Bülent Baratalı                         Halil Ünlütepe

                           İzmir                                        İzmir                               Afyonkarahisar

             Ferit Mevlüt Aslanoğlu                Mustafa Özyürek                         Ahmet Tan

                         Malatya                                   İstanbul                                   İstanbul

Madde 13- 213 sayılı Kanunun 367 nci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Yaptıkları vergi incelemeleri sırasında 359 uncu maddede yazılı suçların işlendiğini tespit eden maliye müfettişleri, hesap uzmanları ile bunların yardımcıları ve gelirler kontrolörleri ile stajyer gelirler kontrolörleri tarafından ilgili rapor değerlendirme komisyonunun mütalaasıyla doğrudan doğruya ve vergi incelemesine yetkili olan diğer memurlar tarafından ilgili rapor değerlendirme komisyonunun mütalaasıyla vergi dairesi başkanlığı veya defterdarlık tarafından keyfiyetin Cumhuriyet başsavcılığına bildirilmesi mecburidir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Vergi inceleme elemanlarının Vergi Usul Kanunu'nun 359 uncu maddesinde yazılı suçları vergi incelemeleri sırasında tespit etmeleri halinde Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunmaları uygun olacağından söz konusu değişiklik önerilmektedir.

BAŞKAN – Sayın Şandır, diğer önergenin de mi gerekçesini okutayım?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Taner konuşacak efendim.

BAŞKAN – Sayın Taner, buyurun.

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu’yla ilgili vermiş olduğumuz 13’üncü maddedeki değişiklik üzerine söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, tabii ki dün olduğu gibi saat ikiden gece ikiye kadar on iki saat çalışma olursa, arkasından bu tür aksaklıkların, bu tür hataların yapılması da doğal hâle gelir.

Biraz önce bahsettiğim gibi, görüşmekte olduğumuz bu madde 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 367’nci maddesinin birinci fıkrasını düzenlemektedir.

Bu maddenin ne olduğuna baktığımızda da yeni düzenlemeyle inceleme esnasında muhasebesinde sahte evrak veya belge kullanan insanların cumhuriyet savcılığına bildirilmeleri istenilmektedir. Geçmişte sahte belge kullanan insanlarla ilgili, bunu bilerek kullanmaları mecburiyeti varken daha sonradan bu düzenleme kaldırılmış, sonraki dönemde de sahte belge düzenlemeyle ilgili ispat yükümlülüğü iddia edenden alınarak sadece raporlara bağlanmıştır.

Değerli milletvekilleri, böylesine keyfî uygulamaların zirvede olduğu ve bu yapılan düzenlemenin de yarınlarda ne tür keyfîlikleri ortaya çıkaracağını bilememekteyiz.

Hükûmet politikalarının aleyhinde yayın yapan basın kuruluşlarına, bölgesel veya yerel olarak aleyhlerinde faaliyet gösterdikleri veya muhalif oldukları için haklarında inceleme başlatılarak susturulan, baskı altına alınanların olduğu bir ortamda, bu yeni getirilen düzenleme yanlış uygulama yapanların elinde herhâlde çok daha tehlikeli bir konuma gelecektir.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz 1920’lerden 1980’lere kadar kalkınma modeli olarak yatırım ve üretim politikalarına önem verirken, 1983 yılından itibaren tüketim ekonomisine geçmiş ve bunun sonucu olarak 1985 yılında başlayan özelleştirme ve yabancılaştırma furyası AKP İktidarı döneminde tavan yapmış ve özelleştirmeler, maalesef, peşkeş hâlini almıştır.

Özelleştirme uygulamalarının başlatıldığı 1985’ten 2002 dönemine baktığımızda, 7 milyar 996 milyon dolar olan özelleştirme son sekiz yılda 34,5 milyar dolar seviyelerine çıkmıştır. Bunun neticesinde de kendi ilim olan Aydın’dan başlarsak, Kuşadası Limanı İsrailliye; İzmir Limanı Çinliye; PETKİM Azeri ve Ermeni’ye; Türk Telekom ve İETT garajı Araplara; Avea, MNG Bank Lübnanlıya; Eczacıbaşı İlaç Çeklere; DÖKTAŞ Finliye; İzocam, Başak Sigorta, TEB Bankası, Denizbank Fransız’a; Oyakbank Hollandalıya; Adabank ve Türkiye Finans Kuveytliye; Süper FM Kanadalıya; Yeni Rakı, TGRT, Beymen, Garanti Bankası ve Akbank’ın bir kısmı Amerikalıya; araç muayene ve Demirdöküm Almanlara; Telsim, Migros, Demirbank İngilizlere; Alternatif Bank ve Finansbank Yunanlılara gibi liste devam etmektedir.

Yine bu tabloda, yabancılara toprak satışı adı altında son sekiz yılda 86 bin yabancıya satılan vatan topraklarımız ile yabancıların eline geçen bankaların, kredilerini ödeyemedikleri için el koydukları çiftçilerimizin, üreticilerimizin arazileri de değerlendirmeye tabi tutulmamıştır.

Değerli arkadaşlarım, bunların bir çoğu siz iktidara gelmeden önce, yani sekiz yıl önce Türk’ün malıydı ama bugün maalesef elimizden çıkmış durumda.

Değerli milletvekilleri, 2002 yılında 57’nci Cumhuriyet Hükûmetinden görevi devraldığınızdaki gayrisafi yurt içi hasılanın sektörlere göre dağılımına baktığımızda bir başka ilginç gelişmeyi görmekteyiz. 2002 yılında gayrisafi millî hasılanın yüzde 12,2’si tarım sektörüne ait iken, bu pay AKP İktidarı döneminde yüzde 6’lara gerilemiştir. Tarım sektörünün payı azalırken, maalesef tarımın istihdamdaki payı ise hâlâ devam etmektedir.

Tarımsal desteklerde de durum farklı değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Taner.

RECEP TANER (Devamla) – Tarımsal desteklerde de durum aynıdır. 2002 yılında verilen tarım desteklerinin 2009 yılına gelindiğinde rakam olarak artmasına rağmen tarım kesiminin hakkı alınmış durumda değildir. Bunu, 2002 yılı gayrisafi yurt içi hasıladaki tarımsal desteklerin payı ile 2009 yılındaki desteklerin payını karşılaştırdığımızda net bir şekilde görmekteyiz. 2002 yılında gayrisafi yurt içi hasılanın binde 65’ini alan çiftçimiz için bugün maalesef bu binde 50 civarlarına düşmüştür. Çiftçimiz sekiz yıldır ürününü aynı veya daha düşük fiyatlardan değerlendirirken, gübrede, ilaçta, mazotta yüzde 100’lerin üzerinde bir artış olmuştur.

Ekonomik politikalarınız üreten kesim için maalesef hayırlı olmamıştır. Dolayısıyla bu yapılacak referandumda üreticiler size cevaplarını “hayır” oyu olarak vereceklerdir.

Saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Taner.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, karar yeter sayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN – Evet, birlikte işleme aldığım önergeleri oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Bir dakika süre vereceğim ve elektronik oylama cihazıyla oylama yapacağım.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 18.32

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 18.37

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatih METİN (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 136’ncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

536 sıra sayılı Tasarı’nın 13’üncü maddesi üzerinde verilen  aynı mahiyetteki iki önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeleri yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Oylama için iki dakikalık süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önergeler kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

14’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in; 3717 sayılı Adlî Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 sayılı Kanunun 152’nci Maddesinin “II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 14 üncü maddesinin birinci fıkrasındaki “veya bir hükmün uygulanma tarzına ilişkin bir içtihadın değişmiş olması” ibaresinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                     Erkan Akçay                         E. Haluk Ayhan                      Mustafa Kalaycı

                          Manisa                                    Denizli                                     Konya

                    Mehmet Günal                     Abdülkadir Akcan                     Mehmet Şandır

                         Antalya                             Afyonkarahisar                              Mersin

                                                                      Oktay Vural                                     

                                                                           İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Çerçeve 14’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                    Harun Öztürk                   Ferit Mevlüt Aslanoğlu                Mustafa Özyürek

                           İzmir                                     Malatya                                   İstanbul

                    Halil Ünlütepe                         Bülent Baratalı                     Mehmet Ali Susam

                   Afyonkarahisar                               İzmir                                       İzmir

“Madde 14- 213 sayılı Kanunun 369 uncu maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Yanılma ve görüş değişikliği:

Madde 369- Yetkili makamların mükellefin kendisine yazı ile yanlış izahat vermiş olmaları veya bir hükmün uygulanma tarzına ilişkin bir içtihadın değişmiş olması halinde vergi cezası kesilmez ve gecikme faizi hesaplanmaz.

Bir hükmün uygulanma tarzı hususunda yetkili makamların genel tebliğ veya sirkülerde değişiklik yapmak suretiyle görüş ve kanaatini değiştirmesi halinde, görüş değişikliğine ilişkin tebliğ ve sirkülerler, geriye doğru da hüküm ifade etmek üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girerler.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe…

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Madde ile VUK'nun “yanılma” başlıklı 369 uncu maddesi değiştirilerek, yetkili makamların genel tebliğ veya sirkülerde yer alan görüş ve kanaati değiştirmesi durumunda, değişikliğin geriye yürümeyeceği hükme bağlanmaktadır. Değiştirilen genel tebliğ ve sirkülerler çerçevesinde önceden mükelleflere fazladan ödettirilen vergilerin düzeltilmesinin kabul edilmemesi mükelleflerin vergi idaresine olan güvenini zayıflatacaktır.

Maddede yargı kararları üzerine iptal edilen tebliğ ve sirkülerlerle ilgili olarak geriye yürütmenin mümkün olacağı ifade edilmektedir. Bu hüküm olmasa da yargı kararları üzerine zaten bu şekilde hareket etme zorunluluğu vardır. Bu nedenle söz konusu hüküm, malumun ilanından başka bir anlam taşımamaktadır. İşbu değişiklik önergesi bu sakıncaları ortadan kaldırmak üzere verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in; 3717 sayılı Adlî Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 sayılı Kanunun 152’nci Maddesinin “II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 14 üncü maddesinin birinci fıkrasındaki  “veya bir hükmün uygulanması tarzına ilişkin bir içtihadın değişmiş olması” ibaresinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Ayhan, buyurun.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 14’üncü maddesi üzerine verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değişiklik önergemizin gerekçesi: Madde metninden çıkartılmasını istediğimiz ifade uygulanabilir bir hüküm değildir, bu ifade mevcut kanun metninde yer almaktadır ancak içtihat ile ne kastedildiği açık değildir. İçtihat ile içtihadın birleştirilmesi kararı kastediliyorsa bu kararlar idareyi bağlayacağından hiçbir şekilde yasada yer almasına gerek yoktur; diğer taraftan, bu kararlar dışında kalan diğer kararlar kastedilmişse, yine bu kararların özelge gibi değerlendirilmesi hukuken mümkün değildir.

Şimdi, biraz önceki önerge üzerine konuşurken iç tasarrufların yetersizliğinden bahsettik, bunun önemli bir mesele olduğunu, Sayın Bakan da, dün, bunu görüşürken, çok önemli bir husus olduğunu ifade etti. Bu nedenle, gerçekten bu konunun üzerinde durulmasının devamının gerektiğine inanıyorum. Bu konudaki değerlendirmelerimi biraz daha sürdürmek istiyorum. Bunları kayda geçsin diye de söylüyorum.

Gerçekten 2001 krizini takip eden dönemde değişime uğrayan tasarruflar… Artık özel sektör tasarruf oranları düşmüş iç tasarruflarda, kamu tasarrufları artmaya başlamış. Bu gelişmede özel kesim tüketim talebinin etkisi olduğu kadar, kamu sektöründe benimsenen yüksek faiz dışı fazla politikası neticesinde artan tasarruflar da etkili olmuştur.

2002 yılında negatif yüzde 4,8 olan kamu kesimi tasarruflarının yurt içi hasıla içindeki payı 2005 yılından itibaren pozitife geçmiş, 2008 yılının son çeyreğinden itibaren hissedilen ekonomik kriz ile 2009 yılında kamu sektörü tasarrufları dört yıl sonra tekrar, maalesef, negatife dönmüştür ve kamu tasarruflarının yurt içi hasıla içindeki payı negatif olmuştur.

Bununla birlikte kamu kesimi tasarruf açığının yurt içi hasıla içindeki payı 2002 yılında 9,8 seviyesinden 2009 yılında ancak 2,9 puan azalabilmiş ve yüzde 6,9 olmuştur. Bu, istikrarın yok olduğu anlamına gelir.

Kamu kesimi tasarruflarında bu gelişmeler gözlenirken özel sektör tasarruflarının yurt içi hasıla içindeki payında 2002-2009 döneminde ciddi düşüş kaydedilmiştir. 2002 yılında yüzde 23,4’ü, yurt içi hasılanın, tasarruf olan özel sektör 2009 yılına gelindiğinde yüzde 16,8 civarında tasarruf edecektir. Bununla birlikte, Türkiye’de uzun yıllardır tasarruf fazlası vermekte olan özel kesim 2005 yılından itibaren tasarruf açığı vermeye başlamış, 2008 yılına gelindiğinde özel sektör tasarruf açığının yurt içi hasıla içindeki payı yüzde 2,7’ye yükselmiştir. Özel tasarruflardaki bozulmanın kamu tasarruflarındaki düzelmeden daha fazla olması neticesinde genel olarak ekonominin dış tasarruflara olan ihtiyacında bir azalma gözlenmemiş, aksine dış tasarruflara olan ihtiyaç artmıştır; bir anlamda, dış kaynaklar, artık özel sektör tasarruf açıklarını finanse etmek için kullanılır hâle gelmiştir. Seçilmiş bazı ülkelerde tasarruf oranlarının millî gelir içindeki paylarıyla da -gerek birçok gelişmiş ülke gerekse gelişmekte olan ülkelerle- karşılaştırıldığında Türkiye'nin tasarruf oranları oldukça düşük bir seviyede bulunmaktadır. Kriz sonrası dönemde izlenen programla bütçe açıkları hızla aşağıya çekilmeye… Maliye politikası alanında yüksek faizle dış fazla verilmesi uygulaması kamu gelirlerinin artırılması yoluyla değil, daha çok harcamaların kısılması yoluyla sağlanmış, kapsamlı bir vergi reformu ortaya konulamadığı için faiz dışı fazla hedefine ulaşılması hedefi özellikle yatırım harcamalarının kısılmasıyla sürdürülebilmiştir.

Vergi gelirleriyle kamu sabit sermaye yatırımlarının yurt içi hasıla içindeki paylarında son sekiz yılda bir artış kaydedilememiş, aksine az da olsa bir düşüş gözlenmiştir. 2002 yılında yurt içi hasılanın yüzde 17,1’i oranında bir vergi geliri olan Türk ekonomisinin 2009 yılına gelindiğinde vergi gelirinin yurt içi hasıla içindeki payında önemli bir değişiklik olmamıştır.

Kamu yatırımlarındaki fiziki, sosyal, imalat sektörü ve diğer alt başlıklar toplulaştırılıp incelendiğinde ise göze çarpan, kamunun sosyal ve fiziki altyapı yatırımlarında gözlenen düşüştür, maalesef hadise böyledir. Ülkenin fiziksel ve sosyal altyapısının yenilenmesinin ve geliştirilmesinin taşıdığı büyük önem düşünüldüğünde, kamunun bu yatırımlardaki önemi göz önüne alındığında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ayhan.

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

…son dönemde kamu yatırımlarının yurt içi hasıla içindeki payında kaydedilen düşüşün ekonominin büyüme potansiyelini olumsuz etkilemesi kaçınılmazdır.

Şimdi, bunları sürdürmek, ileriki önergelerde de devam ettirmek mümkün olacak. Yalnız, ifade etmek istediğim bir şey var. Şu, Maliye Bakanlığının yayını. “2009 yılı Mahallî İdareler Mali İstatistikler Bülteni” Mayıs 2010’da yayınlanmış.

Şimdi, bunun içine baktığınız zaman, toplam mahallî idareler yükümlülüklerinin 2006 yılında 30,9 milyar TL’den 2009 yılında 51,2 milyar TL’ye yükseldiğini görüyoruz. Artış yüzde 66. Belediyeler ise aynı dönemde artış yüzde 70. Belediyelerin bütçe emanetlerindeki artış yüzde 96. belediyelerin bağlı idarelerinde yükümlülük artışı, il özel idarelerinin yükümlülük artışı yüzde 70.

Şimdi, bunları düşündüğünüz zaman önümüzdeki seçimlerde siz bu tablonun ne hâle geleceğini biliyor musunuz? Mali kuraldaki vazgeçmenizin sebebi bu mu Sayın Bakan, bunu öğrenmek istedim, kamuoyuna bunu ifade etmek istedim.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

15’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan "Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 15’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                    Harun Öztürk                   Ferit Mevlüt Aslanoğlu                Mustafa Özyürek

                           İzmir                                     Malatya                                   İstanbul

                    Bülent Baratalı                         Halil Ünlütepe                          Yaşar Ağyüz

                           İzmir                               Afyonkarahisar                            Gaziantep

Madde 15 - 213 sayılı Kanunun 413 üncü maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Mükelleflerin izahat talebi:

Madde 413 - Mükellefler, Gelir İdaresi Başkanlığından veya bu hususta yetkili kıldığı makamlardan, vergi durumları ve vergi uygulaması bakımından müphem ve tereddüdü mucip gördükleri hususlar hakkında yazı ile izahat isteyebilir.

Gelir İdaresi Başkanlığı, kendisinden istenecek izahatı özelge ile cevaplandırabileceği gibi, aynı durumda olan tüm mükellefler bakımından uygulamaya yön vermek ve açıklık getirmek üzere sirküler de yayımlayabilir.

Sirküler ve vergi mahremiyetine ilişkin hükümler gözönünde bulundurulmak şartıyla özelgeler, Gelir İdaresi Başkanlığınca internet ortamında yayımlanır.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle belirlenir.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in; 3717 sayılı Adlî Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 sayılı Kanunun 152'nci Maddesinin “11-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 15 inci maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413 üncü maddesine aşağıdaki iki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                     Erkan Akçay                       Abdülkadir Akcan                     E. Haluk Ayhan

                          Manisa                              Afyonkarahisar                              Denizli

                  Mustafa Kalaycı                       Mehmet Şandır                        Mehmet Günal

                          Konya                                     Mersin                                    Antalya

                                                                      Oktay Vural

                                                                           İzmir

“Sirküler ve vergi mahremiyetine ilişkin hükümler göz önünde bulundurulmak şartıyla özelgeler, Gelir İdaresi Başkanlığınca internet ortamında yayımlanabilir.”

“Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle belirlenir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 15’inci maddesi üzerine verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Vergi Usul Kanunu’nun 413’üncü maddesine göre mükellefler Maliye Bakanlığından veya Maliye Bakanlığının yetkili kıldığı makamlar tarafından, vergi durumları ve vergi uygulaması bakımından açık olmayan ve mükelleflerin tereddütlü gördükleri hususlar hakkında izahat isteyebilmektedirler. Aynı maddenin ikinci fıkrasına göre de yetkili makamlar da açıklama istenen konularda mükelleflere yazılı açıklama vermek zorundadırlar. Bu yazılı açıklamaların uygulamadaki adı mukteza veya özelgedir. Aynı konuda açıklama talebi birden fazlaysa bu konuda “sirküler” adı verilen metinlerle ortak açıklama da yapılabilmektedir. Bu tasarının 15’inci maddesiyle özelgelerin yayınlanması öngörülmektedir. Böylelikle vergi incelemelerinde yayınlanan bu özelgeler dikkate alınarak özelgelerin tamamı vergi hukukunun asli kaynağına dönüştürülmektedir. Bu durumda özelgeler icrai işlem olacağından yargı organlarında iptal talebiyle de dava açılabilecek düzenleyici bir işlem hüviyetine kavuşmaktadır. Bu durum ayrı bir hukuksal süreç başlatacaktır. Düzenleyici işlem niteliğine bürünen özelgelerin değiştirilmesi hâlinde ise yine ayrı bir hukuksal sonuç ortaya çıkacaktır. Özellikle kişinin lehine yapılan değişikliklerde cezanın ortadan kalkması hâlinde lehe olan hüküm uygulanacağından geçmişe dönük etki de yaratabilecektir.

Gelir İdaresi Başkanlığına verilecek özelge talebine belli bir süre içerisinde veya söz konusu özelgeye konu olan verginin beyan dönemi içinde cevap verilme zorunluluğu getirilmesi yerinde olacaktır. Ayrıca, çıkarılacak yönetmelikle özelge talebinin Dilekçe Kanunu ve Bilgi Edinme Kanunu ile de ilgisinin kurulması gerekmektedir. Mevzuatın yeterince açık olmamasından, mükelleflerin mevzuata yeterince nüfuz edememesinden veya vergi idaresinin görüş değiştirme ihtimalinden dolayı mükellefler bilgi edinme çerçevesinde görüş istemektedirler. Taşrada yıllardır mükelleflere özelgeler verilmektedir. Taşra birimleri bu konuda birikimli bir hâle gelmiştir. Bu imkânın taşradan alınarak merkezde oluşturulacak komisyona verilmesi, komisyonun kapasitesini çok aşan özelge talebi yığılmasına yol açacaktır. Bize göre komisyon sadece sirküler hazırlamalıdır.

Değerli milletvekilleri, özelge ve sirküler müessesesi, vergi hukuku bakımından yıllardır tartışılan ve eleştiri konusu olan bir husustur. Aslında özelge ve sirküler müessesesini özünde doğru bulmadığımızı ifade etmek istiyorum. Bu konuda tebliğ çıkarmanın yeterli olması gerekir ancak maalesef yeterli olmuyor. Burada, Vergi Usul Kanunu’nun 413’üncü maddesinde belirtildiği şekilde, özelge ve sirküler yoluyla vergi uygulamaları bakımından açık olmayan hususları izah etmek ve tereddütleri gidermek başkadır, idarenin bir yasa koyucu gibi hareket ederek vergi koyma veya vergi kaldırma anlamına gelecek tasarrufta bulunması başkadır. Arada kıldan ince, kılıçtan keskin bir nüans vardır. Bu konuda maalesef, zaman zaman bu ince sınır aşılmaktadır. O yüzden, bu tasarının 15’inci maddesinde öngörülen yönetmelikte, belirttiğimiz bu hususların özenle, ayrıntılı bir şekilde düzenlenmesi gerekmektedir. Özelge ve sirkülerin sınırlarını alabildiğince daraltmak gerekir.

Değerli milletvekilleri, eskiden vergi herkesin vermesi gereken, vermezse zorla alınması gereken bir kamu geliriydi ancak günümüzde, devletlerin ekonomi anlayışlarıyla insan hakları ve hukuk devleti anlayışları gereğince ve bu değişimler sonunda da devletler vergi toplamada da mükellefi çoğu zaman karşısına alarak vergi toplamak yerine, mükellefle birlikte vergi toplamayı yani gönüllü uyumu esas alan sistemlerle vergi toplamanın avantajlarını kabul etmişlerdir. Bu yeni anlayışın özünü ise önceliği mükellefe vermek ve onun haklarına saygı göstermek oluşturmaktadır. Mükelleflerin talepleri basittir: Şeffaflık, doğru ve adaletli uygulama, haklarına saygı gösterilmesi gibi temel noktalara dayanmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu maksatla pek çok devlet, mükelleflerin haklarını, mükellef hakları bildirgesi veya mükellef hakları imtiyazı şeklinde kabul etmiştir. Kabul edilen mükellef hakları incelendiğinde, bu hakların genel ve özel haklar biçiminde oluştuğu görülmektedir. Genel haklar genel yasalarda topluca vurgulanmakta, özel haklar da vergi müesseselerinde ve özel vergi kanunlarında yer almaktadır. Ülkemizde de Gelir İdaresinin web sayfasına mükellef hakları bildirgesi konulmuştur ancak bu uygulama bir anlam taşımamaktadır maalesef. Çünkü bir hukuk belgesi değildir ve hak ihdas etmemektedir. Dolayısıyla bu bildirge idare, mükellef ve yargı nezdinde hayata geçememiştir.

Düşüncelerimi bu şekilde ifade ediyor, önergemizin kabulünü diliyorum. Muhterem heyetinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 15’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Harun Öztürk (İzmir) ve arkadaşları

Madde 15 - 213 sayılı Kanunun 413 üncü maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Mükelleflerin izahat talebi:

Madde 413 - Mükellefler, Gelir İdaresi Başkanlığından veya bu hususta yetkili kıldığı makamlardan, vergi durumları ve vergi uygulaması bakımından müphem ve tereddüdü mucip gördükleri hususlar hakkında yazı ile izahat isteyebilir.

Gelir İdaresi Başkanlığı, kendisinden istenecek izahatı özelge ile cevaplandırabileceği gibi, aynı durumda olan tüm mükellefler bakımından uygulamaya yön vermek ve açıklık getirmek üzere sirküler de yayımlayabilir.

Sirküler ve vergi mahremiyetine ilişkin hükümler gözönünde bulundurulmak şartıyla özelgeler, Gelir İdaresi Başkanlığınca internet ortamında yayımlanır.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle belirlenir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçe...

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Ağyüz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ağyüz. (CHP sıralarından alkışlar)

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 536 sıra sayılı Yasa’nın çerçeve 15’inci maddesi üzerinde verdiğimiz önerge hakkında CHP Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, mükelleflerin izahat talebi istemini, sirküler ve özelgelerin nasıl verileceğini, çerçeve madde değişiklikle kurala bağlıyor. Bize göre değişikliğe uğramaması gereken bir madde. Bu maddenin tasarıdan çıkarılması önerimiz vardı.

Tabii, önemli bir yasa görüşüyoruz başlığına bakınca. Komisyona gelirken 16 kanunda değişiklik yapıyor, Komisyonda 17 kanunda daha değişiklik yapılması öneriliyor ve şu anda 63 madde, 6 tane geçici maddeyle karşı karşıyayız. Ne yok ki! Millî Piyango var, Toplu Konut var, belediyeler var, içinde ne ararsan var ama ne hikmetse ekonomi yok değerli arkadaşlar.

Şimdi, böyle bir yasayı görüşürken başlığına bakınca ciddi, Parlamentoya bakınca ciddiyetsiz. Arkadaşlar, yasaları iktidar partisi çıkarmaya çalışır. Muhalefet eleştirir, gerektiğinde destek olur, gerektiğinde olumsuz oy vererek engellemeye çalışır. Bu doğaldır ama yarım saattir izliyorum, üç tane karar yeter sayısı istendi, üç tanede de yoksunuz arkadaşlar. Aldığınız oyu hak etmediğiniz gibi aldığınız maaşı da hak etmiyorsunuz. Allah’tan korkun, bari maaşı hak edin! Hak etmediğiniz maaşı da bir hayır derneğine bağışlayın değerli arkadaşlar.

Şimdi, bu çoğunluk baskısıyla komisyonlardan geçen yasa burada da yeterli şekilde işlenmiyor, incelenmiyor, incelense bile zaten dinleyen yok.

Peki, Türkiye'nin gündemi bu yasal değişiklikler mi? Hayır, bunlar değil. Esnaf sizden izahat istemiyor. Esnaf, şu yayınladığınız Değişim, Dönüşüm, Destek Programı’ndaki vaatlerinizi istiyor. Bunun hangisi yerine geldi? Maliye Bakanlığına bakın, “Basit usulden gerçek usule geçen esnaf için imkân sağlanacak.” diye madde var. Yerine geldi mi? Hayır, değerli arkadaşlar.

Peki, bugün 4 kişilik ailenin açlık sınırı 818 lira, yoksulluk sınırı 2.664 lira. Mutfakta enflasyon, son on iki aylık artış yüzde 11,54. Bir günlük çalışma karşılığı 1 kilo et etmiyor ama biz büyümeden bahsediyoruz. Emekli diyor ki: “Büyüdü isek benim cebimde para niye eksiliyor, para niye artmıyor? Cebim delik de değil.” Ama siz diyorsunuz ki: “Refah var.” Bakkal, esnaf diyor ki: “Ben krediyle geçiniyorum, borcumu kredi alarak ödüyorum, artık tahammülüm kalmadı.” Ama siz diyorsunuz ki: “Gelişme var.” Şimdi esnafın, tüccarın, küçük esnafın, KOBİ’lerin vergi ödeyecek gücü kalmadı ki Maliyenin önünden geçsin, Maliyenin içine girsin de izahat alsın. Siz bunları görmezlikten geliyorsunuz. Bunlarla uğraşacağınıza… Mesela, miktarına ve önemine bakılmaksızın vergi daireleri tarafından bankalara gönderilen e-haciz uygulamalarıyla vergi mükelleflerini canından bıktırdık. Yani bu insanları bu kadar zorlukla karşılaştırmaya bizim hakkımız yok ki.

Seçim bölgem Gaziantep’te vergi matrahını artırmaları için vergi denetmenleri tarafından baskı yapılıyor. Bu yanlış bir uygulamadır. Bizim esnafın üzerindeki, yatırımcının üzerindeki vergi yüklerini azaltmamız gerekirken maalesef yeni düzenlemelerle bunu daha çok artırıyoruz.

Değerli arkadaşlar, TOKİ’nin bu yasa içerisinde ne işi var? TOKİ’ye niye bu kadar yetkiler veriyoruz? Bugün, ülkemizde ekonomi ön plandayken, terörle beraber yarışırken biz ekonomiye niye ağırlık vermiyoruz?

İşsizlik yüzde 12, genç işsizde yüzde 22. Yoksulluk sıralamasında 104 ülke arasında 70’inci sıradasınız değerli arkadaşlarım. Bunun övünülecek ne yanı var?

Çıkıyor, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı “Emeklilere bir maaş promosyon vereceğim.” diyor. Bankalar diyor ki: “Olmaz bu, yakışmaz, beceremeyiz bunu.” Ama ısrar ediyor ve veremiyor. Şimdi, emeklilere siz ne diyeceksiniz? Emeklilerin niye intibak yasasını çıkarmıyorsunuz? Asgari ücretlilerin niye vergi dışı kalmasını sağlamıyorsunuz? Çiftçilerin elektrik borcu var, faizi altında inim inim inliyor. Bunları niye düzenlemiyorsunuz? Yazık, günah değil mi bu insanlara? Küçük esnaf AVM’lerin baskısı altında.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ağyüz, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Hani alışveriş merkezlerini düzenleyen yasayı çıkaracaktınız? Bakınız, üçüncü yılınız bitiyor, Parlamentonun üç yılı bitiyor, bir yıl ya kaldı ya kalmadı. Gene bu yasaları çıkarmayacaksınız, esnafı perişan etmeye devam edeceksiniz, emekliyi perişan etmeye devam edeceksiniz.

Bugün Sayın Başbakanı televizyonda izliyorum. Sayın Başbakan, söylenmesi gereken şeyleri söylemiyor ama Anayasa paketini öyle bir allayıp pulladı ki sanki Anayasa paketi Türkiye’de bolluk yaratacak, sanki Anayasa paketi emeklilerin intibak yasasının önünü açacak, sanki intibak yasası memurlara toplu sözleşme, grev hakkı verecek, sanki Anayasa işsizliği önleyecek, sanki Anayasa özürlüleri çözecek! Bunlar zaten elinizde var. İntibak yasasını çıkarmak için Anayasa paketine gerek var mı? Memurlara zam yapmak için Anayasa paketine gerek var mı? Özürlüleri işe almak için Anayasa paketine gerek var mı?

Atma Recep, din kardeşiyiz. Üç yıldır bu ülkede toplum yararına…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) - …hiçbir şey yapmadınız ve toplumun tüm kesimini yoğun bakıma tıktınız. O nedenle bu yasa gerçekçi bir yasa değildir.

BAŞKAN – Sayın Ağyüz, teşekkür ediyorum.

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Bu önergeye destek olmanızı diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

16’ncı madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 536 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 16 ncı maddesinde yer alan “31.12.2012” ibaresinin “31.12.2011” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                     Erkan Akçay                       Abdülkadir Akcan                  Emin Haluk Ayhan

                          Manisa                              Afyonkarahisar                              Denizli

                  Mustafa Kalaycı                       Mehmet Şandır                        Mehmet Günal

                          Konya                                     Mersin                                    Antalya

                                                                      Oktay Vural

                                                                           İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 16’ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                    Harun Öztürk                         Bülent Baratalı                          Tayfur Süner

                           İzmir                                        İzmir                                      Antalya

             Ferit Mevlüt Aslanoğlu          Mehmet Akif Hamzaçebi              Mustafa Özyürek

                         Malatya                                   Trabzon                                   İstanbul

Madde 16 – 213 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“Geçici Madde 28 – 1/1/2005 tarihinden önceki dönemlere ilişkin olarak, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce matrah takdiri için takdir komisyonuna sevk edilmiş olup, komisyonca takdir edilen matrah üzerinden 31/12/2010 tarihine kadar tarh ve tebliğ edilmeyen vergiler zamanaşımına uğrar. Bu hüküm, 374 üncü maddede yer alan ceza kesmede zamanaşımı açısından da uygulanır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; aslında, bu önerge vesilesiyle huzurunuza geldim ama gerçekte konuşma isteğinde değildim. Ancak, biraz önce kabul edilen madde, Gelir İdaresinde, görünüşte iyi gibi gözüken ancak uygulamada olağanüstü sorunlara yol açabilecek olan, mükellefin talebinin karşılanmasını olağanüstü ölçüde uzun sürelere yayabilecek olan bir düzenlemeyi içeriyor.

Biraz önce kabul edilen madde şudur: Bir mükellef, vergi kanunlarının uygulanmasıyla ilgili olarak herhangi bir konuda tereddüde düşmüş ve Gelir İdaresinden görüş istemiş ise Gelir İdaresi oturacak, eğer o kanun maddesiyle ilgili olarak ilk defa talep edilen bir görüş ise bu, örneğin İstanbul Vergi Dairesinden talep edilen bir görüş ise bu, İstanbul Vergi Dairesi bu talebi merkeze intikal ettirecek. Merkezde, daire başkanlığı veya daha üstü görevlerde bulunan kişilerden oluşan, en az 3 kişiden oluşan bir komisyon kurulacak. Yani, daire başkanlarının altında grup başkanları var, onlar da değil, en az 3 daire başkanından oluşan bir komisyon olacak. Bu komisyon oturacak, konuyu değerlendirecek, bir görüş verecek, bu görüşü İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığına intikal ettirecek, İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı da bu görüşü mükellefe bildirecek.

Değerli arkadaşlar, bu olağanüstü bir süreç. 80’li yıllardan itibaren, Gelir İdaresinde taşra teşkilatının güçlendirilmesi yönünde bir eğilim vardır. Çok nitelikli kadrolar vardır taşra teşkilatında. Ben o kadrolarda görev yaptım, o teşkilatta, taşrada görev yaptım. Buraya o kadar nitelikli elemanları koyup ondan sonra bu elemanlara çok basit bir konuda özelge veya mukteza vermek konusunda bir yetki tanımıyorsanız, her şeyi merkezîleştiriyorsanız bu idarenin çalışması mümkün değildir, süratli çalışması mümkün değildir. Bu maddenin arkasında taşradaki kadrolara güvensizlik vardır. Bunu doğru bulmuyorum. Gelir İdaresi geriye gidiyor.

Dün Sayın Maliye Bakanı bütçe uygulama sonuçlarını açıkladı, başarılı olduğunu ifade ettiler. Oraya girmiyorum yani başarılıydı, değildi değil ama Gelir İdaresinin performansında iyi bir tablo olduğu gözüküyor ilk altı ayda. Yani bütçenin harcama tarafındaki bozulmayı belki bir nebze düzelten performans gelir tarafında. Gelir İdaresini gerçekten vergi performansı nedeniyle kutlamak gerekir. Uzun yıllardır Gelir İdaresi bu şekilde çalışır. Hükûmetlerin övündüğü bütün ekonomik program başarılarının gerisinde Gelir İdarelerinin başarıları vardır. Zaman tanımadan, mesai kavramı tanımadan, hiçbir tehdide, şantaja boyun eğmeden, fedakârca çalışan kadrolar, hükûmetlerin övündüğü o ekonomik başarıların arkasındaki gerçek başarıyı yaratan insanlardır. Bunlar nitelikli insanlardır aynı zamanda. Bu insanlardan çok basit konularda bile bir özelge verme yetkisini esirgeyip bunu merkeze çekerseniz, merkezde de daire başkanına güvenmeyip en az 3 kişiden oluşan bir komisyon kurarsanız bu çalışma anlayışını sorgulamak gerekir diye düşünüyorum. Yazıktır.

Maddede teknik problem de var. Şimdi, özelgeyi ne için ister mükellef? Madde yazıyor, diyor ki: “Vergi kanunlarının uygulanmasında tereddüt edilen hususlarda mükellefler özelge ister.” Açıklama istiyor, açıklama, “Bana açıkla.” diyor. Madde de ona göre düzenlenmiş ama daha sonra “Bunun adı ‘sirküler’ olur ise bu, uygulamaya yön vermek içindir.” diyor, uygulamaya yön veren yani düzenleyici bir idari işlem niteliğine büründürüyor onu. Her ikisi de açıklamadır aslında. Onu düzenleyici idari işlem seviyesine çıkarıyorsanız, o zaman özelgeyi de aynı kapsamda mütalaa etmeniz gerekir. Yani özelge verirseniz mükellefe, bunun adı “ona açıklama” ama “Birden çok kişide bu sorun olabilir, bunu bir kişiye yönelik özelgeye dönüştürmeyelim, sirkülere dönüştürelim, genel olsun.” derseniz bunun adı “düzenleyici idari işlem”, “açıklama” değil. Bu olmaz.

Ayrıca, mademki siz özelgeyi en az 3 kişiden, en az 3 daire başkanından oluşan bir komisyona verdiriyorsanız, geri dönüp 9’uncu maddede rapor değerlendirme komisyonlarının neden özelgelere uygun rapor yazılıp yazılmadığını aramak zorunda olmadığını açıklamalısınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – O zaman, özelgeye aykırı rapor da yazılamamalı çünkü özelge artık taşrada sizin güvenmediğiniz İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığındaki Vergi Dairesi Başkanının veya Başkan Yardımcısının veya oradaki grup başkanının verdiği bir görüş değil, en az 3 daire başkanından oluşan bir komisyonun verdiği görüş. Genel tebliğde bile siz “en az 3 daire başkanı” demiyorsunuz. 3 daire başkanı değil, 1 grup başkanı, 1 daire başkanı. O silsile içinde Resmî Gazete’ye giden bir metin de istemiyorsunuz.

Yani o silsilede imzası olan herkes vergi konularına nüfuz edebiliyor mu? Nüfuz edecek arkadaşlar mı? Edemeyebilir. İhtisası vergi değildir -o arkadaşları herhangi bir şekilde eleştiri konusu yapmak için söylemiyorum- uzmanlığı değildir. Sayın Bakan özelgeyi imzalarken, genel tebliği Resmî Gazete’ye gönderirken vakti olmayabilir, giremeyebilir konuya.

Sistem yanlıştır, sistem taşraya güvensizlik taşımaktadır. Bu güvensizlik mükellefi süründürme sonucunu yaratacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Bitiriyorum.

Çok basit bir konuda, örneğin “Defterikebir Vergi Usul Kanunu’na göre tasdike tabi midir?” diye mükellef sordu. Bu sorunun cevabı çok basittir. Genellikle de bu sorulmaz. Tek tük sorar ama mükellefler. Belki sorabilir. Veya “Ücretler gelir vergisine tabi midir?” Evet, ilk defa verilecek bir görüş olduğu için, İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı bunu Gelir İdaresi Başkanlığına intikal ettirecek, Başkan 3 tane daire başkanından oluşan bir komisyon kuracak, komisyon görüş verecek “Ücret gelirleri gelir vergisine tabidir.” diyecek. Bu görüş İstanbul’a gidecek, İstanbul da bunu mükelleflere duyuracak. Ondan sonra ücret gelirlerinin gelir vergisine tabi olması konusunda bir özerk alan edinmiş olacak. Kutluyorum sizi!

Sözlerimi burada bitiriyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Başkan – Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 536 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 16 ncı maddesinde yer alan “31.12.2012” ibaresinin “31.12.2011” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Siz mi konuşacaksınız Emin Bey?

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ederim  Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 16’ncı maddesi üzerindeki değişiklik önergesi üzerinde söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi selamlıyorum.

Değişiklik önergemizde -destek istiyorum- gerekçemiz, 1 Ocak 2005 tarihinden önceki dönemlere ilişkin olarak takdir komisyonuna sevk edilen vergilerin bir an önce takdir işlemlerinin yapılması, kamu alacağı ve mükellefin bir an önce takdiri görmesi bakımından önemlidir. Gelir İdaresinin teşkilat ve personel kapasitesi de bu süre içinde takdirleri gerçekleştirebilecek durumdadır.

Şimdi, bugün burada kanun tasarısının aciliyeti olmadığını, hukuken yerine getirilmesi ve düzenlenmesi lazım gelen bazı hususlar için gerekli olduğu, bunun dışında ilgili ilgisiz, aciliyeti olan olmayan hususların bir sepete konulduğu şeklinde görüşmenin devam ettiğini de görüyoruz. Komisyonda biz bunları ifade ettik, komisyondan sonra görüşüldü ama burada da aynı şekilde Hükûmet bunları sürdürmekte ısrar ediyor fakat Sayın Bakanım, ülkenin gerçek gündemi… Söylemekten, ifade etmekten üzüntü duyuyorum ama siz iyi bir disiplin ve eğitim almış bir insansınız, bunu ilk Maliye Bakanı olduğunuzda gösterdiniz ancak bu Hükûmet sizi de çok zora soktu, söylediklerinizi inkâr eder hâle getirdi. Zaman zaman da sinirli hâle geliyorsunuz ve söylüyorsunuz ki “Yapmak zorundayım.” Bazen de itiraf ediyorsunuz samimi olarak. Bu kolay bir şey değil. Bizim sevdiğimiz bir Sayın Bakana da burada bu sözleri söylemek gerçekten bizim için de zor bir iş. Bu, Hükûmetin hem kendisini hem grubunu hem Bakanını hem de ülkeyi ne hâle getirdiğini göstermesi açısından gerçekten önemli.

Şimdi, şunu biraz önce konuştuk: Mali Kural Kanunu Tasarısı. Bunu Sayın Başbakan Yardımcısı geldi, orada bizim -biraz önce de söyledim- iki ayağımızı bir pabuca soktu “Mutlaka geçmesi gerekli.” dedi, büyük tartışmalar oldu vesaire, geçti. Toronto’ya gitmeden önce mutlaka çıkması gerektiğini söylediler. Neyse… Biraz bu derecelendirme kuruluşları bizim notumuzu artırsın, Avrupa’daki problemlerden dolayı sıkıntıya düşmeyelim diye düşünüldü.

Bakın, bundan vazgeçmekle bir kere kendinizi kandırdınız, bizleri kandırdınız, Komisyondakileri kandırdınız, buradaki sayın milletvekillerini kandırdınız, buna ilave Türk milletini kandırdınız, Avrupa’yı kandırdınız, G20’de Toronto’da herkesi kandırdınız. Bunları siz söylediniz. Şimdi, bunun madem bu kadar gereği yoktu, bunları niye söylediniz?

Bakın, siz bu hadiseyi gerçekleştirmemekle millete ne zulüm ediyorsunuz: Mali kuralın uygulanmamasıyla kamu açığı ve borç yükü sürdürülebilir bir yapıya kavuşmayacak, iyi olmayacak, mali disiplin anlayışı kalıcı hâle gelmeyecek, maliye politikasına olan güven artmayacak, zayıflayacak, artan güven ve kredibiliteyle beraber risk primi de düşmeyecek. Bu kanun çıksaydı bunlar olacaktı. Siz bunları söylediniz, şimdi vazgeçiyorsunuz. Hükûmet olarak ya daha önce söylediklerinizde bir yanlışlık, bir eksiklik var… Yalan söylediniz demek istemem, bu yakışmaz hem Hükûmete hem bizlere -burada ifade etmek- ama hilafıhakikati söylediniz. Buna hakkınız yok, milleti kandırmaya da hakkınız yok, Hükûmet olarak da hakkınız yok.

Şimdi bakıyorum… Bakın, başka bir şey var. Şimdi, zaten dolaylı vergiler… Ben size biraz önce ifade ettim. Sizden çok önemli bilgileri aldım, kendim değerlendirdim, üzerinde çalıştım, size de ifade ettim. Orada bir şeyi gördüm, gelir idaresine falan gerek kalmayacak. Yaklaşık otuz kalemde -2.500 gruba ayırdığınızda- önemli oranda dolaylı vergileri topluyorsunuz zaten. Burada bir problem kalmıyor. Vergi dairesini de özelleştirelim, geçsin gitsin. Şimdi hadiseye böyle bakmak var.

Bir husus daha var, onu da arz edeceğim. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı herkes “Emeklilere banka ikramiye versin de versin…” Ya, bankalar çok kâr etti, bunu vermesi gerekiyorsa koyun verginizi, alın, emekliye de “Bu sizin ananızın ak sütü gibi helal.” deyin. Bunu demiyorsunuz, vıcık vıcık, “Öyledir, böyledir…” Olmaz böyle bir şey! Yani ciddi bir devlette, ciddi bir hükûmette “Ya, biz onlara söylüyoruz, biraz daha sağınızı solunuzu sallayın, oradan biraz daha para çıkarın da şunlara, gariplere verin.” falan olmaz. Siz devletsiniz, yapacaksınız, anlatacaksınız; geleceksiniz buraya, vergiyi koyacaksınız. Gelin, alalım bankalardan vergileri, emeklilere verelim ne hakkı varsa. Ne demeye hakkımız var?

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

17’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının  17 nci maddesinin aşağıdaki  şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                   Nurettin Canikli                     Mehmet Sait Dilek                     Zeki Karabayır

                         Giresun                                    Isparta                                       Kars

                     Ali Koyuncu                          Veysi Kaynak                        Bayram Özçelik

                           Bursa                               Kahramanmaraş                             Burdur

                                           Öznur Çalık                               Yılmaz Tunç

                                               Malatya                                       Bartın

“Madde 17- 1/7/1964 tarihli ve 488 sayılı Damga Vergisi Kanununa ekli (2) sayılı tablonun, “III- İşçiler, çiftçiler ve göçmenlerle ilgili kağıtlar” başlıklı bölümüne aşağıdaki fıkra eklenmiş, “IV- Ticari ve medeni işlerle ilgili kağıtlar” başlıklı bölümünün (30) numaralı fıkrasında yer alan “4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 10 uncu maddesi çerçevesinde tüketici finansman şirketlerince kullandırılacak tüketici kredilerinin” ibaresi “Finansman şirketlerince kullandırılacak kredilerin” şeklinde, (33) numaralı fıkrasında yer alan “Ekici ile alıcı arasında düzenlenen tütün alım satımı mukavelenameleri ile” ibaresi “Ekici ve alıcı arasında düzenlenen tütün alım satımı mukavelenameleri ile 5488 sayılı Tarım Kanunu çerçevesinde, üretici ve alıcı arasında düzenlenen tarımsal üretim sözleşmeleri ve” şeklinde değiştirilmiştir.

“10. Tarımsal destekleme programları kapsamında hibe desteği sağlanması uygun görülen yatırım projelerine ilişkin olarak proje sahipleri ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı arasında düzenlenen kâğıtlar””

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 17'nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                    Harun Öztürk                   Ferit Mevlüt Aslanoğlu                Mustafa Özyürek

                           İzmir                                     Malatya                                   İstanbul

                                         Bülent Baratalı                           Halil Ünlütepe

                                                 İzmir                                  Afyonkarahisar

Madde 17- 1/7/1964 tarihli ve 488 sayılı Damga Vergisi Kanununa ekli (2) sayılı tablonun "IV- Ticari ve medeni işlerle ilgili kağıtlar' başlıklı bölümünün (30) numaralı fıkrasında yer alan "4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 10 uncu maddesi çerçevesinde tüketici finansman şirketlerince kullandırılacak tüketici kredilerinin" ibaresi "Finansman şirketlerince kullandırılacak kredilerin” şeklinde, (33) numaralı fıkrasında yer alan "Ekici ile alıcı arasında düzenlenen tütün alım satımı mukaveleleri ile” ibaresi "Ekici ve alıcı arasında düzenlenen tütün alım satımı sözleşmeleri ile 5488 sayılı Tarım Kanunu çerçevesinde, üretici ve alıcı arasında düzenlenen tarımsal üretim sözleşmeleri ve" şeklinde değiştirilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 536 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 17 nci maddesinin Tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

                     Erkan Akçay                       Abdülkadir Akcan                      Mustafa Enöz

                          Manisa                              Afyonkarahisar                              Manisa

                   E.Haluk Ayhan                        Mehmet Şandır                        Mehmet Günal

                          Denizli                                     Mersin                                    Antalya

                                           Oktay Vural                           Mustafa Kalaycı           

                                                 İzmir                                         Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hasan Bey, gerekçeyi mi okutuyorum?

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Gerekçe.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Damga Vergisi Kanunun (2) sayılı tablosundaki III. Bölümüne bir fıkra ilave edilerek 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunun 4/C kapsamında çalışanların yaptıkları sözleşmelerin damga vergisi istisnası kapsamına alınması öngörülmüştür.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan "Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 17'nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                           Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar) ve arkadaşları

Madde 17- 1/7/1964 tarihli ve 488 sayılı Damga Vergisi Kanununa ekli (2) sayılı tablonun "IV- Ticari ve medeni işlerle ilgili kağıtlar” başlıklı bölümünün (30) numaralı fıkrasında yer alan "4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 10 uncu maddesi çerçevesinde tüketici finansman şirketlerince kullandırılacak tüketici kredilerinin" ibaresi "Finansman şirketlerince kullandırılacak kredilerin” şeklinde (33) Numaralı fıkrasında yer alan "Ekici ile alıcı arasında düzenlenen tütün alım satımı mukaveleleri ile” ibaresi "Ekici ve alıcı arasında düzenlenen tütün alım satımı sözleşmeleri ile 5488 sayılı Tarım Kanunu çerçevesinde, üretici ve alıcı arasında düzenlenen tarımsal üretim sözleşmeleri ve" şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Aslanoğlu

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, siz mi konuşacaksınız?

Buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, burada bir “tütün alıcısı” ve “satıcısı” tabiri geçiyor. Tütün alıcısı ile satıcısı arasındaki mukaveleler damga vergisinin dışında kalacak.

Tütün bıraktınız mı ki arkadaşlar? Tütün ekicisi bıraktınız mı ki? Onun için, yani böyle bir madde çıkarmışsınız ne işe yarayacak? Türkiye tütün üreten bir ülke. Dünyaya baktığınız zaman, hangi ülkeler tütün üretiyor, bir bakın. Bunların bir tanesi Türkiye. Biz “Sigara sağlığa zararlıdır.” şeyine kapılarak, bunun arkasına sığınmayın arkadaşlar. Dünyada, Amerika Virginia… Bakın, hangi ülkeler tütün üretiyor, hangi tütünü kimler, nereye satıyor? Tekel vardı, bir Tekel bir zamanlar, rahmetli oldu. Tekel rahmetli oldu. Ve üstelik Tekelin tüm fabrikalarını da alıcıya verdiniz, şimdi o fabrikaları da belki alış fiyatının yarısı kadar para toplayacak bu fabrikalardan, Adana’dan, Bitlis’ten, Malatya’dan, Tokat’tan, Samsun’dan, Cevizli’den.

Değerli arkadaşlarım, eğer bir ülkede bir ürün üretiliyorsa… Bir ürün ürettiriyorsunuz, “serbest” diyorsunuz, “Tütün ekimi serbest.” diyorsunuz, alıcısı, “Yasak, satamazsınız.” diyorsunuz.

Arkadaşlar, böyle bir şey olur mu? Böyle bir şey olur mu arkadaşlar? Tütün ekimi serbest diyeceksiniz, ondan sonra satıldığı zaman satılan dükkânlara gidip 5 bin lira ceza kesiyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye geleneksel tütün üreticisi bir ülkedir. Bakın, Tekeli sattığınız şirket acaba kimlerden tütün alıyor? Yunanistan’dan tütün getiriyor. Türkiye'nin tütününü bugün kısmen alıyor, batı bölgelerinin tütününü alıyor ama doğu ve güneydoğudan tütün almıyor. “Almıyorum” diyor. Bu insanlar yıllarca alışmışlar, bunların toprakları tütün üretiyor. Geleneksel ürün yerine başka bir ürün geliştirmeyeceksin, ondan sonra sen tütün ekimini serbest bırakacaksın, arkasından “satamazsın” diyeceksin.

Değerli arkadaşlarım, yazık ediyoruz, bu ülkenin kaynaklarına yazık ediyoruz. Türkiye'deki sigara fabrikalarının hepsi kapandı. Hepsi kapandı, bir tek Samsun’da üretim yapılıyor. Dört tanesi bitti. Dört tanesi, hani, o Tokat’a makineler getirmiştiniz ya, çok sigara üretecekti, hepsi öldü, haşat… Bunlar bu makineleri başka ülkelere gönderdiler. Tokat Sigara Fabrikasını da birilerine alan şirket sattı. Biz size söyledik günlerce burada “Özelleştirecekseniz bu fabrikaları o ilde başka bir üretim için verin, bedava verin.” Ama siz, maalesef, o şirkete sattınız, o şirket de şimdi çok güzel bir şekilde satıyor. Şehrin göbeği bunlar, şehrin göbeğinde. Adana’daki sigara fabrikasına bakın, şehrin göbeği, edeceği paraya bakın. Malatya’daki sigara fabrikasına bakın, şehrin göbeği.

Değerli arkadaşlar, ben olsam sizin yerinizde artık tütün kelimesini ağzıma almam.

SIRRI SAKIK (Muş) – Zaten almıyorlar Aslanoğlu, almıyorlar.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Tütünle ilgili hiçbir kanun getirmem, tütünle ilgili bir kanun getirmem. Siz Virginia’dan tütünü ithal edeceksiniz, İzmir’deki ürettiği fabrikada ürettireceksiniz. Nedir? Adı tütün.

Değerli arkadaşlarım, aynı şekilde, daha önce söylemiştim, Hint keneviri dediğimiz dünyanın en büyük ilaç ham maddesini bir zamanlar birileri yasaklattı Türkiye’ye ama kendileri şakır şakır üretip ilaç ham maddesine yılda kaç milyar dolar olduğunu… Hakikaten sadece ilaç ham maddesinde 8 milyar dolarlık Hint keneviri yağı kullanılıyor.

Değerli arkadaşlarım, bu ülke bizim, bu ülkenin kaynaklarını bu kadar hor kullanmak, bu ülkenin üreten insanlarını yok etmek, bu ülkede insanların kasasına giren parayı yok etmek, hakikaten hiçbirimize yakışmıyor.

Adıyaman’da, Çelikhan’da, Malatya’da üretiyorlar, gelin beraber gidelim, görün. Bu insanların tarlalarında tütün, gelip kimse almıyor bu tütünü. Mecburen sarma sigara dediğimiz bir şekilde bunu kullanan insanlara satmak zorundalar ama bunu satan dükkânlara da ceza uyguluyorlar. Böyle bir şey olur mu arkadaşlar? Böyle bir mantık var mı? Ben hakikaten mantığınızı anlamıyorum.

“Sigara sağlığa zararlıdır.” deyip…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Lütfen… Sigara dünyanın her yerinde sağlığa zararlıdır. Ama başka ülkenin ürettiği tütünü alıyorsunuz, burada kullandırıyorsunuz. Ondan sonra “Sigara sağlığa zararlıdır”ın arkasına girerek, bir şekilde Türkiye’de tütün üreten insanların ekmeğini yok ediyorsunuz arkadaşlar.

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – İnsanları kanser mi edelim? Ne yapalım?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – İşte, mantıkta anlaşamıyoruz. Ya, sigara sağlığa zararlı; bunu herkes kabul ediyor. Ama, eğer Türkiye’de, dünyada bir sigara olgusu varsa, sen ürettiğin tütünü sen yabancılara sat. Sen o zaman başkalarını zehirle eğer bu zehirse. Sen sat.

1982 yılında Türkiye’nin tütün ihracatı 1,5 milyar  dolardı; 6 milyar dolar tüm Türkiye’nin ihracatı varken, sadece tütünden 1,5 milyar dolar ihracat yapılıyordu. Sen niye satmıyorsun?

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Sen bilmiyorsun!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Evet, evet. Gel ben sana bunun hesabını vereyim, gel hesabını vereyim.

ÖZKAN ÖKSÜZ  (Konya) – Sen bilmiyorsun!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Sen gel ben hesabını vereyim sana, rakamları göstereyim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla)- Rakamları göstereyim. Sen hesap bilmiyorsun, hesap. Hesap bilmiyorsun. Gel ben sana hesap vereyim, hesap.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Sen bilmiyorsun!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Gel hesap vereyim gel! 82’nin hesabını vereyim. Bilmeden konuşma!

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 17 nci maddesinin aşağıdaki  şekilde,  değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

“Madde 17- 1/7/1964 tarihli ve 488 sayılı Damga Vergisi Kanununa ekli (2) sayılı tablonun, “III- İşçiler, çiftçiler ve göçmenlerle ilgili kağıtlar” başlıklı bölümüne aşağıdaki fıkra eklenmiş, “IV- Ticari ve medeni işlerle ilgili kağıtlar” başlıklı bölümünün (30) numaralı fıkrasında yer alan “4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 10 uncu maddesi çerçevesinde tüketici finansman şirketlerince kullandırılacak tüketici kredilerinin” ibaresi “Finansman şirketlerince kullandırılacak kredilerin” şeklinde, (33) numaralı fıkrasında yer alan “Ekici ile alıcı arasında düzenlenen tütün alım satımı mukavelenameleri ile” ibaresi “Ekici ve alıcı arasında düzenlenen tütün alım satımı mukavelenameleri ile 5488 sayılı Tarım Kanunu çerçevesinde, üretici ve alıcı arasında düzenlenen tarımsal üretim sözleşmeleri ve” şeklinde değiştirilmiştir.

“10. Tarımsal destekleme programları kapsamında hibe desteği sağlanması uygun görülen yatırım projelerine ilişkin olarak proje sahipleri ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı arasında düzenlenen kâğıtlar”“

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılması önerilen değişiklikle, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile tarımsal destekleme programları kapsamında hibe desteği sağlanması uygun görülen yatırım projelerine ilişkin olarak proje sahipleri arasında düzenlenen hibe sözleşmelerinin damga vergisinden istisna edilmesi amaçlanmaktadır. Böylece, Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı kapsamında yapılan hibe sözleşmeleri ile bu sözleşmelere ilişkin düzenlenen kâğıtlardan damga vergisi alınmaması sağlanmış olacaktır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 19.38

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.45

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 136’ncı Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

18’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in; 3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin “II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Kerim Özkul ve 4 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 18. maddesinin sonuna bir cümle ilave edilmesini arz ve teklif ederiz.

“Hükmün tebliğe çıkarılması için gereken masraf başvuru harcı ile birlikte tahsil edilir ve karar resen tebliğe çıkarılır.”

                    Rıdvan Yalçın                           Hasan Çalış                          Hüseyin Yıldız

                           Ordu                                     Karaman                                   Antalya

                     Reşat Doğru                           Beytullah Asil                          Erkan Akçay

                           Tokat                                    Eskişehir                                   Manisa

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 18’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                    Harun Öztürk                         Bülent Baratalı                  Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                           İzmir                                        İzmir                                     Malatya

                                       Mustafa Özyürek                          Rahmi Güner

                                               İstanbul                                        Ordu

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ordu Milletvekili Rahmi Güner.

Buyurun Sayın Güner.

RAHMİ GÜNER (Ordu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 18’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış buluyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu maddeyle ilgili Harçlar Kanunu’nun 28’inci maddesini Anayasa Mahkemesi iptal etmiştir. Anayasa Mahkemesi bireylerin hak arama özgürlüğüne karşı olduğu için bu maddeyi iptal etmiştir. Anayasa’nın 36’ncı maddesi “Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.

Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.” diye bu maddeyi gerekçe göstermek suretiyle Anayasa Mahkemesi 28’inci maddeyi iptal etmiştir.

Değerli arkadaşlarım, bu yargının, hak aramanın en büyük unsurlarından birisi de maddi imkânlardır. Maddi imkânsızlıktan birçok davalar açılamamakta, açılan davalarda bilhassa davacılar masraflarını karşılayamamaktadır. Bu şekilde hak aramalarda büyük bir sıkıntı yaşanmaktadır.

Yine, değerli arkadaşlarım, dava açılırken genellikle büyük miktarlardaki davalarda büyük sıkıntı çekiliyor. Ödeme durumu bakımından davacıların büyük sıkıntısı oluyor. Bilhassa men’i müdahale davaları gibi, tazminat davaları gibi davalarda, imarla ilgili büyük miktardaki davalarda dikkat edilirse yine büyük bir sıkıntı çekiliyor. Yine bunların içinde dikkat edilirse tenkis davaları var, büyük miktarda taşınmazların ve varlıkların değerlendirildiği davalar. Bu davalarda, eskiden, dörtte 1 miktarında peşin ödenir, geri kalanı da mahkeme sonunda ödenirdi. Mahkeme sonuna kalan bu kısmın ödenmesinde davacıların büyük bir sıkıntısı olurdu çünkü elinde imkânı olmayan kişiler… Aylarca mahkemede bu karar bekler, bir türlü tebliğe verilemez, tebliğe verilemeyen bu kararların da ne temyiz edilme imkânı vardı ne de infaza gönderme imkânları bulunmaktaydı. İşte Anayasa Mahkemesi, bu durumu nazara alarak bu duruma son vermiş ve mahkemelerin kararı yazdıktan sonra tebliğe verilmelerinde harcın yatırılmasını şart koşmamıştır.

Değerli arkadaşlarım, 536 sıra sayılı Kanun Tasarı’sının 18’inci maddesinde bir düzenleme yapılmıştır. Bu düzenlemede de dikkat edilirse “Karar ilam harçlarının dörtte biri peşin, geri kalanı kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödenir. Şu kadar ki, ölüm ve cismani zarar sebebiyle açılan maddi ve manevi tazminat davalarında peşin alınan harcın oranı yirmide bir olarak uygulanır.” diye belirtilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, şunu belirtmek istiyorum: Bu ölüm ve cismani zararlardan doğan davalarda yirmide 1 şeklinde bir durum ortaya atılmış, bir oran tespit edilmiş peşin alınmak suretiyle. Yine, mahkeme karar verdikten sonra geri kalan kısmı da zaten ödeyecek durumda olmaz bu kişi ve burada da yine bir yanılma olduğunu tespit ediyorum.

Yine ikinci bir husus daha var: Dörtte 1’i peşin alınan davalarda ise dikkat edilirse “Geri kalan kısmı da iki ay içinde ödenir.” şeklinde bir durum var. Bu iki ay içinde ödenirin, ödenmezse müeyyidesi ne olur? Bir hak kaybına mı neden olur yoksa bu iki aylık süre buraya niçin konuldu? Bunu da anlamış değilim gerçekten. Yanlış bir uygulama olduğu şeklinde düşünüyorum.

Şunu açıkça belirtmek istiyorum: Bu davalarda, kesinlikle, şahıslar için,       nasıl ki kamu alacaklarında, kamu davalarında davacı yahut davalılar, sanık yahut da müşteki taraf bir para ödememe durumundaysa, bir harç ödememe durumundaysa hukuk davalarında da aynı durumun olmasının bilhassa gerektiği düşüncesindeyim çünkü orada da tazminat davaları var, ağır ceza mahkemelerinde mahkeme karar verir ve orada da zarar ziyana -kamu davaları- karar verir ama orada bir harç alınmaz, mahkeme bittikten sonra bu harç karşı taraftan talep edilir. Bunu da bir büyük noksanlık olarak görüyorum.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten, hak aramanın en büyük unsurlarından birisi maddi imkândır. Maddi imkânı olamayan kişilerin, şu maddede öngörülen duruma göre haklarını …

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

RAHMİ GÜNER (Devamla) - …objektif bir şekilde arama hakkından mahrum olacakları düşüncesindeyim ve açıkça belirtmek istiyorum, bu maddenin tamamen davacının ve dava açan kişilerin lehinde olması gerektiği düşüncesindeyim. Bu yönde, bir nebze durumu hafifletmek için dörtte 1 değil de onda 1 şeklinde bir peşin harcın alınması şeklinde bir önerimiz var. Bu önerimizin de yüce Meclis tarafından kabul edilmesini istiyor ve hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olana 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in; 3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin “II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Kerim Özkul ve 4 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 18. maddesinin sonuna bir cümle ilave edilmesini arz ve teklif ederiz.

“Hükmün tebliğe çıkarılması için gereken masraf başvuru harcı ile birlikte tahsil edilir ve karar resen tebliğe çıkarılır.”

                                                                                           Rıdvan Yalçın (Ordu) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Rıdvan Yalçın, Ordu Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Çok değerli milletvekilleri, tasarının 18’inci maddesi üzerinde verdiğimiz önergeyle ilişkili olarak söz almış bulunuyorum. Konuşmamın başında yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, belki özel hukuk mantığına, özel hukukun talebe bağlılığı prensibine aykırı gibi gözükse de önergemizde, baştan peşin harçla birlikte tebliğ masrafları ödenmesi koşuluyla kararın resen dava bitiminde taraflara tebliğini, tebliğe çıkarılmasını öneriyoruz. Bu aslında bir zorunluluktan da doğuyor. Pratik hayattan gelen arkadaşlarımız bilecekler, birçok davada vatandaşlarımız dava son celsesi olduğunda davanın kendiliğinden bittiği ve sonuçlarının doğduğu gibi bir inanış içerisinde. Bu hususun düzeltilmesi, belki bu önergenin geçmesiyle mümkün olabilirdi ama bu maddede hak arama hürriyeti için kısmi bir iyileştirmede emeği olduğunu düşündüğüm Sayın İyimaya, herhâlde çok iyi niyetli bakmayacak bu önergeye.

Değerli milletvekilleri, söz almışken birkaç hususu sizlerle paylaşmak istiyorum. Öncelikle siyasette zarafete en çok ihtiyaç duyulan bugünlerde -Genel Kurul salonunda göremiyorum- burada olmayan birinin aleyhinde ya da hakkında konuşmayı da tercih etmezdim ama beni de her Milliyetçi Hareket Partili gibi çok yaralayan bir beyanın sahibi Sayın Hüseyin Çelik’in beyanlarına da ilişkin birkaç hususu sizlerle paylaşmak istiyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, kurulacak yeni birlikle ilgili hiç yeri yokken, hiç güncelliği yokken “Efendim, bu birlikte kimler olur bilmiyorum ama sarkık bıyıklı ülkücü militanlar olmayacak.” gibi yakışıksız, devlet adamı ciddiyetiyle bağdaşmayacak bir beyanda bulunmasını açıkçası üzüntüyle karşıladığımı ifade ediyorum. Her şeyden önce bu beyan bir ayrımcılık ifadesidir. Ha, bu ülkede kimsenin suç işleme özgürlüğü yok. Bu MHP’li olabilir, millî görüşçü olabilir, suç işleyen elbette karşılığını görecektir fakat bir siyasi görüşün hiçbir istisna koymadan bütün fertlerini, sempatizanlarını kendi bakış açınızla mahkûm etmeye kalkışmak her şeyden önce, Bakanlık yapmış bir insana yakışmamıştır. Biz bu millet için, bu vatan için hayatını ortaya koymuş bütün kahramanlarla gurur duyuyoruz. Militanlığı kabul etmeyiz ama bu memleket için fedailiği de kabule hazırız. Eğer Sayın Çelik, militan arıyorsa kendi etrafında bir yerlerde aramasının kendisi açısından daha doğru olacağına inanıyoruz.

Değerli milletvekilleri, birkaç hususu gene, özellikle hukukçu milletvekili arkadaşlarımın dikkatine sunmak isterim. Epey bir zaman önce İcra İflas Kanunu’nda, ev eşyalarına haciz konamamasına ilişkin bir kanun teklifi sunmuştuk. Ne yazık ki iktidar kanadında yetkili olan arkadaşlarımızın da doğru olduğunu özel sohbetlerimizde ifade ettiği bu yasa bütün muhalefetin verdiği yasalar gibi gündemde yerini alamadı.

Arkadaşlar, bir insanın ölçüsüz bir harcamasının sorumlusu onun çocuğu olmamalı, eşi olmamalı; ölçüsüz bir harcamanın cezalandırılan tarafı olarak eş ve çocuklar olmamalı. Bugünkü şartlar içerisinde ev eşyalarının haczedilmesiyle borcun tahsil edilemediği de hepimizin bilgisinde olan bir husus. Baştan dolandırma kastıyla hareket eden insanlar için bir ödüllendirme şeklinde de olmayacaktır bu kanun teklifi çünkü zaten kişi baştan dolandırmayı göze almışsa onda mal bulmak da mümkün olmuyor, adresinde de bulmak mümkün olmuyor. Özellikle ekonomik krizin yıkıcılığının önemli ölçüde arttığı bugünlerde, on binlerce ailenin dağılma noktasına geldiği bugünlerde, çocuklar üzerinde, kadınlar üzerinde çok ciddi ruhsal travmalara yol açan ev eşyalarının haczi ayıbından Türkiye’nin kurtulması gerektiğine inanıyorum. Eğer iktidar kanadı bu kanun teklifini sırf muhalefet verdi diye bir yasama kıskançlığı içerisindeyse, onlar bir kanun teklifi versinler, ben kendi teklifimi geri çekmeye hazırım.

Değerli arkadaşlarım, bir diğer önemli hususu yine sizlerle paylaşmak istiyorum. Türk hukukunda önemli sıkıntılı alanlardan birisi de bilirkişilik müessesesi. Son günlerde bilirkişilik meselesinin taraflarından çok ciddi şikâyetler alıyoruz. Bir defa, bilirkişiler adliyelerden paralarını tam alamadıklarını ifade ediyorlar. Adliyelerde, bilirkişiliğin bir profesyonel mesleğe dönüştürüldüğünü, belli bir havuz oluşturulduğunu, o havuza girmenin birtakım bedelleri olduğunu arkadaşlarımız ifade ediyorlar. Bu konuda, dilerdim ki Adalet Bakanımız bu konuşmayı dinliyor olsun fakat maalesef, zannediyorum il dışındaymış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

RIDVAN YALÇIN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, bilirkişilik meselesi başka açılardan çok ciddi mahzurlar taşıyor. Özellikle mahkemelerin hukukçu bilirkişi tayinini, avukat olduğum zamanlarda da hiç anlayamamışımdır. Hukuki konularda bilirkişilik biliyorsunuz yapılamaz, hâkimin bizatihi yapması gereken hususlardır. Öyle anlaşılıyor ki bilirkişilik müessesesi birçok açıdan istismar edilen, haksız rantların döndüğü bir noktaya gelmiştir ve ne yazık ki mahkemelerimiz de birçok kararında, bilirkişi kararını çok da tahlil etmeden aynen kararına dönüştürmektedir.

Bu konuyu, fırsat olsa bu kürsüde daha fazla ayrıntılı konuşmak isterdim ama inşallah daha sonraki bir zaman diyor, önergemizin kabulünü diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

19’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülen tasarının 19. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederim.

Madde 19: 492 sayılı Kanunun 123. maddesinde 3. fıkradaki “dahil” ibaresinden sonraki kısmın “bu kanunda” ibaresine kadar metinden çıkartılmıştır.

                    Rıdvan Yalçın                          Erkan Akçay                         Mustafa Kalaycı

                           Ordu                                      Manisa                                     Konya

                    Beytullah Asil                         Mehmet Günal                          Oktay Vural

                        Eskişehir                                   Antalya                                    Mersin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 19’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                    Harun Öztürk                         Bülent Baratalı                  Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                           İzmir                                        İzmir                                     Malatya

                                       Mustafa Özyürek                      Ali İhsan Köktürk         

                                               İstanbul                                    Zonguldak               

Madde 19 – 492 sayılı Kanunun 123 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“Bu maddede yer alan harçtan muafiyete ilişkin hükümler, bu Kanunun (1) sayılı Tarifesinin “(A) Mahkeme Harçları” bölümünün (V) numaralı fıkrasındaki “keşif harcı” ve (1) sayılı Tarifesinin “B) İcra ve iflas harçları” bölümünün (III) numaralı fıkrasındaki “haciz, teslim ve satış harcı” bakımından uygulanmaz.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Ali İhsan Köktürk konuşacak.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ali İhsan Köktürk, Zonguldak Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 536 sıra sayılı Vergi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 19’uncu maddesine yönelik önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Öncelikle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, hatırlayacağınız üzere, 17 Mayıs 2010 tarihinde Zonguldak’ta TTK’ya bağlı Karadon Maden Ocağında meydana gelen elim grizu faciası sonucunda 30 madencimiz yaşamını yitirmişti. Bugün yine Zonguldak’ta Gelik beldesinde kaçak bir maden ocağında meydana gelen grizudan 2 madencimiz daha yaşamını yitirdi. Ben, öncelikle, yaşamını yitiren madencilerimize Tanrı’dan rahmet diliyorum, ailelerine ve bu acıyı paylaşan tüm Zonguldaklılara, tüm ulusumuza başsağlığı dileklerimi sunuyorum.

Ayrıca, yine, bu şekilde ölümün bir kader olmadığını, ölümün herkes için katlanılması zor, büyük bir acı olduğunu hatırlatarak bir daha bu acıların yaşanmamasını ve sorumluların gerekli önlemleri bir an önce almasını diliyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarının 19’uncu maddesi, bu maddede ve diğer kanunlarda yer alan harçtan muafiyete ilişkin hükümlerin mahkeme harçları, keşif harçları, haciz, teslim ve satış harcı bakımından uygulanmayacağını düzenlemektedir. Yani, tasarı, bu düzenlemesiyle, adalet hizmetlerinden yararlanmayı, belirtilen harçların ödenmesi koşuluna bağlamıştır. Bu durum, mali bir bakış açısıyla bakıldığında makul bir durum olarak değerlendirilebilir, makul bir durum olarak görülebilir çünkü harç, devletin yüklenmiş olduğu görevleri yerine getirmek, hizmetleri sunmak için anayasal sınırlar içerisinde egemenlik yetkisine dayanarak, egemenlik yetkisini kullanarak elde ettiği bir kamu geliridir. Dolayısıyla, devletin sunduğu hizmetlerden yararlanan vatandaşların bu hizmetlerin bedelini ödemesi veya bunlara katkı sağlaması, sanki doğru bir anlayışmış gibi görülebilir.

Ancak, değerli milletvekilleri, adalet hizmeti, tıpkı eğitim hizmeti gibi, tıpkı sağlık hizmeti gibi, devlet organizasyonunun temel bir görevidir. İçinde yaşadığımız yüzyılda, modern, çağdaş, sosyal devlet anlayışı, parası olmayan vatandaşına “Eğitim hakkından yararlanamazsın.” diyemeyeceği gibi, yine parası olmayan vatandaşına “Sen sağlık ve tedavi hizmetlerinden yararlanamazsın.” diyemeyeceği gibi “Adalete erişim hakkı da sadece parası olan vatandaşa aittir.” diyemez, dememelidir.

Bu nedenle, gerek ulusal gerekse uluslararası pozitif hukuk belgeleri ve mevzuat, adalete erişim hakkını güvence altına almış, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ilgili maddeleri ve “Hak arama hürriyeti” başlıklı Anayasa’mızın 36’ncı maddesi, adalete erişim hakkının herkes tarafından kullanılabileceğini ve kullanılması gerektiğini emredici bir hüküm olarak düzenlemiştir.

Değerli milletvekilleri, adalete erişim hakkı, aynı zamanda, Anayasa’mızın 2’nci maddesinde düzenlenen, cumhuriyetimizin temel nitelikleri arasında sayılan, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek olan “hukuk devleti” ilkesiyle de bağdaşamaz. Çünkü, hukuk devleti tanımı, sadece yönetilenlerin değil, yönetenlerin de hukukla bağlı olduğu bir devlet anlayışı tanımı değildir. Hukuk devleti anlayışı, aynı zamanda, hakların elde edilmesini kolaylaştıran ve hak aramanın önündeki engelleri kaldıran bir devlet anlayışının, bir devlet kavramının tanımıdır. Bunun içindir ki, devletin egemenlik yetkisine dayanarak alacağı harçlar yoluyla adalete erişim hakkının engellenmesi ve ortadan kaldırılması asla kabul edilemez.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde milyonlarca insanımız açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşama tutunmaya çalışmaktadır, milyonlarca insanımız asgari ücretin altında bir gelir düzeyiyle yaşamını sürdürmektedir. Bu, ülkemizin acı bir gerçeğidir. Ancak hâl böyle iken sadece harçların zorunlu olması değil, aynı zamanda oldukça yüksek miktarlarda saptanması nedeniyle başlı başına hak aramayı engelleyen, hakların kullanılmasını zorlaştıran bir durum söz konusudur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) – Dolayısıyla bu düzenlemeler ve bu anlayış, “temel hak ve özgürlükler” sözcüklerini ve “demokrasi” kavramını dilinden düşürmeyen Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının samimiyetsizliğini ve “hukuk devleti” kavramını bir amaç olarak değil, hedeflerine ulaşmada bir araç olarak gördüğünü açıkça ortaya koymaktadır.

Değerli milletvekilleri, vergi ödemediği tartışmaları ulusal basınımıza yansıyan iş adamlarına Üstün Hizmet Ödülü’nü layık gören anlayışın, kâr rekoru kıran bankalara ve yine bazı ticari şirket türlerine tanıdığı muafiyet ve ayrıcalıkları hem de adalet hizmeti gibi temel bir hakkın kullanılması konusunda vatandaşlarımıza tanımaması kabul edilemez.

Bu nedenle, önergemizin kabulünü diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülen tasarının 19. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederim.

Madde 19: 492 sayılı Kanunun 123. maddesinde 3. fıkradaki “dahil” ibaresinden sonraki kısmın “bu kanunda” ibaresine kadar metinden çıkartılmıştır.                              

                                                                                           Rıdvan Yalçın (Ordu) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Rıdvan Yalçın, Ordu Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Çok değerli milletvekilleri, tekrar yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Tasarının 19’uncu maddesinde verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, aslında bir sonraki maddede ifade etmek istediğim bir husus vardı, ona kısaca değinip bu maddeyle ilgili önergeye gelmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, -özellikle grup başkan vekillerimize ifade ediyorum- yedieminlik hususunda da çok ciddi şikâyetler alıyorum. Özellikle vatandaşlarımızdan, borçlarını ödedikten sonra şu an çalışan, faal yediemin bürolarına gittiklerinde kendilerine mallarının başka bir depoda olduğu, bir imza atmalarının söylendiğine, o imzayı attıktan sonra depoya gittiklerinde mallarının olmadığı ya da kırık dökük olduğuna ilişkin şikâyetler alıyorum. Bu konuda dikkatinizi çekmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, çerçeve 19’uncu maddede düzenlenen 492 sayılı Kanun’un 123’üncü maddesinde biz değişiklik öneriyoruz. Benim de aslında bu kadar detaylı bilgim yoktu, Genel Kurulun muhterem üyelerinin birçoğunun bilgisi olduğunu da zannetmiyorum.

Değerli arkadaşlar, bu maddede, yani 123’üncü maddede bir önceki hükûmet döneminde yapılan değişiklik ile birlikte, maalesef, Türkiye’de kurulu bankalar ve yabancı finans kuruluşları Harçlar Kanunu’nda yer alan bütün harçlardan muaf durumdalar.

Değerli arkadaşlarım, bunlar nedir? Mesela, yargı harçlarından, mahkeme harçlarından bankalar ve finans kurumları muaf. Celse harcı, karar ilam harcı, icra iflas harçları, ticaret sicili harçları, kayıt tescil harçları, ticari işletme rehni dâhil, kayıt, belge, suret, tasdikname harçları, muhafaza harçları, defter tutma harçları, noter harçları, vergi yargısı harçları, maktu harçlar, tapu kadastro harçları ve hatta trafik harçları diye… Daha fazla detaya gerek yok.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, belki yalnızca icra iflas harçları ya da yargı harçları bakımından baktığınızda şöyle bir haklılıktan bahsetmek mümkün olabilir: Bu harçları bankalar ödese bunu vatandaşlarımıza yansıtacağı ifade edilebilir ama Harçlar Kanunu’ndaki bütün her kalem harçtan bankaların muaf tutulması açıkçası bize göre kamu vicdanına ve eşitliğe de aykırı olsa gerek. Bugün bir gariban vatandaşımız 50 lira, 100 lira nafaka tahsil ettiğinde bunun harcını ödemektedir, ekonomik krizin kâr şampiyonu bankalar maalesef harç ödememektedir.

Değerli arkadaşlarım, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz güçlü bankalar olmasından yanayız, güçlü ekonomiden yanayız. Hatta bankaların sadece devlete para sattığı, devlet üzerinden kâr ettiği değil, reel sektörü desteklediği, üreten ekonomiyi desteklediği bir düzenden yanayız ve 57’nci Hükûmet içerisinde siyasi bedeli ağır da olsa bankacılık sektöründe yaşanan sıkıntıları toparlayıp bir programa kavuşturmak ve güçlü bir finans sektörünü sizlere teslim etmek o iktidara nasip olmuştur ve bugün vicdanı olan herkes -AKP de olsa- kabul etmektedir ki yaşanan ekonomik kriz finans sektörünü sarsmadan ya da daha az sarsarak geçmişse bunda 57’nci Hükûmetin hükûmet dönemindeki alınan o önemli tedbirlerin katkıları  bulunmaktadır. 

Şimdi, değerli arkadaşlar, o günkü şartlar içerisinde belki yeniden kurulan, yeniden dizayn edilen sistemin oturması aşamasında bu tür muafiyetler getirilmesi haklı da görülebilir. Ancak aradan geçen zaman içerisinde ekonomideki gelişmeler çerçevesinde bugün bu kriz ortamında bile her sektör bundan çok ya da az etkilenmişken en az bankacılık sektörünün etkilendiği, hatta kriz ortamında bankacılık sektörünün yine devletimiz tarafından dolaylı olarak desteklendiği hesaba katıldığında artık kamu vicdanını yaralar şekilde bu muafiyetlerin sürdürülmesinin hakkaniyete uymadığı kanaatindeyiz.

Onun için, değerli arkadaşlarım, ben, bilemiyorum, bankalardan sorumlu Sayın Bakan ne diyecek ya da Sayın Başbakan ne diyecek, bilemiyorum ama öyle zannediyorum -bürokrat arkadaşlardan aldığım bilgiler de o şekildedir- eğer bu önergemiz kabul edilirse yani banka ve finans kuruluşlarının Harçlar Kanunu’ndaki muafiyetleri kaldırılırsa bu, hazinemize 85-90 milyon tutarında yani 100 trilyona -eski parayla- yakın bir kaynak ilavesi anlamına gelmektedir. Bu, devletimiz için de önemli bir kazançtır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RIDVAN YALÇIN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

RIDVAN YALÇIN (Devamla) – Daha önce de ifade ettiğim gibi, bankalar bakımından da ortada bir haksızlık doğmayacağı, bilakis, süren bir haksızlığın giderileceği sonucu ortaya çıkmaktadır.

Ben, bu fırsatı bulmuşken, üstelik bankalarla kötü olmanıza da gerek yok, böyle bir önergeyi muhalefet vermişken bu fırsatı kaçırmamanızı tavsiye ediyor, önergemizin kabulünü diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler. Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler. Madde kabul edilmiştir. 

20’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri geliş sırasına göre okutup, aykırılıklarına göre işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 536 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 20 inci maddesinde yer alan “haciz” ibaresinin madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

                     Erkan Akçay                         E. Haluk Ayhan                      Mustafa Kalaycı

                          Manisa                                    Denizli                                     Konya

                    Mehmet Günal                        Mehmet Şandır                          Oktay Vural

                         Antalya                                    Mersin                                      İzmir

                                                                 Abdülkadir Akcan

                                                                   Afyonkarahisar

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte Olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 20'inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 20- 492 sayılı Kanunun (1) sayılı Tarifesinin “(A) Mahkeme Harçları” bölümüne aşağıdaki (V) numaralı fıkra ve (1) sayılı Tarifesinin “B) İcra ve İflas harçları” bölümüne aşağıdaki (III) numaralı fıkra eklenmiştir.

“V. Keşif harcı:                                        100 TL”

(Mahkemelerce re'sen veya istem üzerine verilen keşif ya da tespit kararlarını yerine getirmek için)

“III- Haciz, teslim ve satış harcı:               40 TL”

(Yukarıdaki (I) ve (II) numaralı fıkralarda yer alan icra ve iflas işlemlerinin daire dışında memur eliyle yerine getirildiği her bir işlem için)

                    Harun Öztürk                          Halil Ünlütepe                       Mustafa Özyürek

                           İzmir                               Afyonkarahisar                             İstanbul

                                   Ferit Mevlüt Aslanoğlu                    Bülent Baratalı

                                               Malatya                                        İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Halil Ünlütepe, Afyonkarahisar Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; vermiş olduğumuz önergenin üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Parlamentonun yeterli bir şekilde rutin bir çalışmasını yürütemediğini görüyoruz. Şu anda, bugün, tekrar yoklama istesek, yoklamayı bulacak bir durumda değiliz. Hâlbuki yasama organı anayasal bir kurum. Anayasal kurumda görev alan parlamenterlerin yapması gereken görevler var. Eğer bir parlamenter, yasama organının görevini yürütürken buradaki görevini ihmal ediyorsa bunda bir eksiklik vardır. Vicdan muhasebesini yapmak zorundayız hepimiz ama bu vicdan muhasebesini yapamıyoruz, yapamıyoruz. Birileri “Şu yasa şu tarihe kadar çıkacak.” diyor, onu yapmaya çalışıyoruz. Bizim birilerine karşı değil, bizim Türk toplumuna karşı sorumluluğumuz var. Öncelikle bunu sizlerle paylaşma ihtiyacı duydum.

İç Tüzük, eylemli olarak, fiilen ihlal ediliyor. İç Tüzük, yasama organının çalışma şekil ve yöntemlerini belirler. Elbette zaman zaman yasama organı bu tarih ve saatleri değiştirebilir ama bu çok az, istisnai bir yöntemdir. Eğer İç Tüzük fiilen artık, “öğleden sonra iki-gece bitinceye kadar” bir yöntemin içine giriyorsa, bu, İç Tüzük’ün fiilen, eylemli bir ihlalidir. Meclis Başkanlığının bu konuda çok daha dikkatli olması gerekir ve Meclis Başkanlığının ayrıca devam etmeyen parlamenterlerle ilgili bir yaptırıma girmesi gerekir. Bu millet fakirdir, bu millet yemiyor içmiyor bize ödenek, para veriyor. O almış olduğumuz ödeneğin hakkını vermek zorundayız, veremiyoruz.

Sevgili arkadaşlar, bu düzenlemeyle keşif harçlarında ve hacizlerde bir düzenlemeye gidiliyor. Keşif harcı olabilir mi? Keşif, bir yargılamayı sonuçlandırabilmek amacıyla yapılması gereken bir işlemdir. Bu, harç değil yolluktur. Harç farklı bir işlemdir. Niçin yolluğu harç olarak yorumlama ihtiyacını duyduk? Şimdi, yeni düzenlemeyle bunu bütçeye dâhil ederek, bütçe üzerinden, keşfe katılan kişilere bu yollukları ödenecektir. Bu, daha önce denendi ama hazine bu paraları hak sahiplerine çok geç ödedi ve ondan sonra yapılan bir düzeltmeyle yurttaşın yatırdığı keşif giderleri hemen ertesi gün veya iki üç gün sonra ilgilisine ödenebilecek bir hâle geldi. Şimdi, keşif bir davanın en önemli unsurlarından birisidir. Türkiye’de yoksul insan sayısında ciddi bir artış var. Keşif giderlerini bir yurttaşımız yatıramazsa -o, davanın ön koşuludur- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda da hüküm var: İkinci sefer de yatırmadığında kesin önele riayetsizlikten dava redde gider. Yargı, satılan bir hizmet olmaktan uzaklaştırılmalıdır. Siz, devletin okullarında çocuğunuzun iyi eğitim görmediğine inanıyorsanız, ekonomik durumunuz iyiyse onu özel bir okulda okutabilirsiniz. Siz, eşinizin veya çocuğunuzun sağlık hizmetini devletin hastanelerinden yeterli bir şekilde alamadığına inanıyorsanız özel bir hastanede ciddi bir sağlık hizmeti alabilirsiniz ama dünyada yargının özeli yoktur. Yargı hizmeti, satılan bir hizmet hâline getirilmeye çalışılıyor, bu çok tehlikeli bir olaydır. Harç mefhumu buradan kaldırılmalıdır. Devlet, yani daha doğrusu Hükûmet elini yoksul insanın cebinden çıkarmıyor. Yahu! İnsanlar aç, yiyecek ekmeği yok. Hâlâ daha yargı giderleriydi, harçlarıydı diye bunu devam ettirirseniz, bu uygulamayı devam ettirirseniz Türkiye bir hukuksuzluk ortamının içine düşer, parası olanların yargıdan faydalandığı bir ortamın içine gelir. Bundan kaçınmak zorundayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Hep almak hoşumuza gidiyor, hâlbuki sosyal devlet verir, hele hele yargı hizmetlerinde… Bundan uzaklaşılmış bir durumdadır. Peki, örneğin haciz işlemlerinde harcırah 40 lira yatırılacak. Bir dosyada en az on sefer hacze gidiliyor, anapara 1 milyon lira diyelim, 400 milyon lira da yargı masrafı. Allah’tan korkun! Onun borçlusu zaten anaparayı ödeyemiyor. Bunların bir denetime girmesi lazım.

Bu tür bir düzenleme asli komisyon olan -torba yasa şeklinde değil de- hukukçuların yoğun olduğu ilgili ihtisas komisyonunda görüşülseydi bu aksaklıklar belki giderilebilirdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Şimdiki yapılan düzenlemede ne olursa olsun vatandaştan alabildiğiniz kadar alarak ve vatandaşı tabiri caizse -bağışlayın- soyarak yargı hizmetini devam ettirmeye giderseniz bu bir hüsran olur.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum ve Sayın Başkan, size de teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 20 inci maddesinde yer alan “haciz” ibaresinin madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Gerekçe.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Haciz işleminin daire dışında gerçekleşmesi harç alınmasını gerektirmez.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

21’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 21'inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                    Harun Öztürk                   Ferit Mevlüt Aslanoğlu                Mustafa Özyürek

                           İzmir                                     Malatya                                   İstanbul

                                         Bülent Baratalı                           Halil Ünlütepe

                                                 İzmir                                  Afyonkarahisar

Madde 21- 14/1/1970 tarihli ve 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununun 61 inci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Değerleme farkları

Madde 61- Bankanın aktifindeki ve pasifinde yer alan döviz, efektif ve yabancı para cinsinden diğer varlık ve yükümlülükler ile altınların değerlemesi sonucu oluşan değerleme farkları ayrı bir hesapta izlenir.

Türk parasının yabancı paralar karşısındaki değerinin ve uluslararası piyasalarda altın fiyatlarının değişmesi nedeniyle Bankanın aktifindeki ve pasifindeki dövizlerin, efektiflerin ve yabancı para cinsinden diğer varlık ve yükümlülükler ile altınların değerlemeye tabi tutulması sonucu Banka lehine oluşan gerçekleşmemiş değerleme farkları, değerlemenin yapıldığı dönem kazancına dahil edilmez ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde gelir olarak dikkate alınmaz. Banka aleyhine oluşan gerçekleşmemiş değerleme farkları ise değerlemenin yapıldığı dönem kazancından düşülmez ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınmaz.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 280 inci maddesi hükmü bu madde kapsamında yapılacak değerlemede uygulanmaz.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 536 Sıra Sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 21 inci maddesinin tasarı metninden çıkartılmasına arz ve teklif ederiz.

                     Erkan Akçay                         E. Haluk Ayhan                      Mustafa Kalaycı

                          Manisa                                    Denizli                                     Konya

                    Mehmet Günal                     Abdülkadir Akcan                     Mehmet Şandır

                         Antalya                             Afyonkarahisar                              Mersin

                                                                      Oktay Vural

                                                                           İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Günal, Antalya Milletvekili.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu madde Merkez Bankasının değerleme hesabıyla ilgili, birtakım daha önceki geçici hesaplardaki artış ve azalışla ilgili bir düzenleme getiriyor. Ben, bu vesileyle dün size Merkez Bankasıyla, cari işlemler açıklarıyla ilgili kısa bir giriş yapmıştım, ama sabah Sayın Başbakanı dinledim, yine ekonomide, maşallah, aldı gidiyor. Danışmanları yine herhâlde bir şey söylememiş. Ben, onun için bugün size, Merkez Bankasıyla ilgili bazı konuları bu vesileyle tekraren hatırlatmak istiyorum. Bundan sonra aynı şekilde devam ederse her seferinde yeniden o fasılları açacağım.

Merkez Bankasının döviz biriktirmesiyle ilgili, dün bahsetmiştim… Esas itibarıyla, sıkıştıkça, Merkez Bankası Başkanının bazen günah keçisi yapıldığını, bazen bakanların bile, bile bile “Efendim, biz ‘Faizi düşür.’ diyoruz, düşürmüyor” veya ”Bu kur böyle olmaz, ihracatçılar sıkıntı çıkarıyor.” diye söylediklerini biliyoruz. Allahtan, Sayın Bakan oraları bildiği için söylemiyor, kendisini tenzih ediyoruz, ama dış ticaretten sorumlu bakanlarımız gittikleri kesimlerde fazla tepki görünce biraz yumuşatmak babından “Biz de söylüyoruz, ama olmuyor.” diyorlar.

Öncelikle birincisi, Merkez Bankası bağımsızdır, 2001 yılında çıkarılan kanunla araç anlamında bağımsızlığa kavuşturulmuştur, amacı da fiyat istikrarıdır. Ama Merkez Bankası kur politikası izlerken, söylemiştim, kur rejimini hükûmetle beraber belirler, kur politikasında, yani dövize müdahalede serbesttir, hükûmetten talimat almaz, biriktireceği rezervde de talimat almaz, satacağı rezervde de talimat almaz. Tek şey, sizinle beraber oturup, sabit kur mu olsun serbest kur mu olsun kontrollü dalgalı kur mu olsun, onu belirler; birinci husus burası.

İki, fiyat istikrarı… Merkez Bankası Başkanı da fiyat istikrarından sorumludur, ama “Ben sadece fiyat istikrarını bilirim, enflasyondan başka hiçbir şeye karışmam.” diyemez, dememelidir. Neden? Çünkü, temel görevlerine baktığınız zaman, kanunda yazan şey, fiyat istikrarında… Neye göre fiyat istikrarı? Enflasyon hedefini nasıl belirliyor? Kendiliğinden belirlemiyor. Devletin diğer kurumlarıyla beraber Hükûmetin uygulayacağı politikalara, yıllık programlara, beş yıllık plana bakarak büyüme tahminlerine ve diğer makroekonomik büyüklüklere göre belirliyor. O zaman, büyüme hedeflerini dikkate almadan bir enflasyon hedefi belirleme şansınız var mı? Yok.

Dolayısıyla, sıkça hatırlattığımız bir şey: “Efendim, fiyat istikrarı olmadan sürdürülebilir büyüme sağlanamaz.” Her defasında soruyorum Sayın Başkana da bakanlara da: Peki, sürdürülebilir büyüme sağlanmadan fiyat istikrarı sağlanır mı? Sağlanmaz. Enflasyonu düşürmek fiyat istikrarı değildir. Onu uzun yıllar boyunca belli bir seviyede tutmak, onu yaparken aynı zamanda istihdama ilişkin, yani büyümeye ilişkin hedeflerin de tutması gerekir. Dolayısıyla Merkez Bankası Başkanının da ilgili bakanların da diğer makroekonomik politikalarla, aynı zamanda maliye politikalarıyla uyumlu bir şekilde politika uygulamaları gerekir.

Onun için, burada döviz kuruyla ilgili de yine “Efendim, ne yapalım? Serbest döviz kuru var. Biz piyasaya bırakıyoruz. Kimse endişe etmesin.” Peki “Aşırı oynaklık olursa biz müdahale ederiz.” Güzel. Aşırı oynaklık ne demek? Merkez Bankası literatürüne göre yükselmesi demek. Ee, peki aşağıya doğru oynadığı zaman belli bir şeyin altında? O da aşırı oynaklık oluyor ama Merkez Bankası fiyat istikrarından başka bir şey düşünmediği için, Hükûmetin de işine geldiği için kurun baskılanması ve onun üzerinden de enflasyonun düşük çıkması fiktif olarak işine geliyor. Hükûmetin nasıl işine geliyor? Çünkü kurun düşük olması, reel kur düşük faizden dolayı sıcak paranın dışarıdan gelmesi, cari açığın finanse edilmesi, borçlanmanın kolay olması ve sıkıntıya düşmeden bu çarkın dönmesi.

Peki, nasıl olacak o zaman? İşte, sayın bakanların zaman zaman “Bu yapıyla biz istihdam üretemiyoruz.” demelerinin nedeni, asıl sorun burada yatıyor değerli arkadaşlarım. Merkez Bankası, Tartılı Reel Efektif Kur Endeksi yayınlıyor zaman zaman. Bunu periyodik olarak yapmıyor ama siz de koyduğunuz zaman reel olarak kurun ne kadar değerlenmiş olduğunu hepimiz biliyoruz.

Onun için “Biz kurdan sorumlu değiliz.” demek veya piyasa belirliyor demek doğru değil. Çünkü 30-40 milyonluk sadece kur üzerinde işlemle, döviz alışverişiyle birileri kuru belirliyorsa, yani fiktif olarak bastırıyorsa buna serbest kur politikası demek maalesef doğru değildir. İşte, o zaman istihdam üretmeyen bir büyüme. Fiktif, sanal büyüme dediğimiz bu. Rakamlar doğru olsa bile, manipülasyonlara rağmen, revizyonlara rağmen TÜİK’in rakamlarını doğru kabul etsek, büyümenin istihdam yaratmamasının nedeni budur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Kuru düşük tuttuğunuz zaman, siz eğer Çin’den ithal ediyorsanız, Çin’in katma değerine katkıda bulunursunuz. İhracatınız ve büyümeniz yüzde 70 ithalata dayalıysa o zaman sizin yaptığınız katma değer, o ülkenin katma değerine katkıda bulunmaktan ibarettir. Dolayısıyla Merkez Bankasının bu uygulamalarının ve Hükûmetin bu konudaki politikalarının yeniden gözden geçirilmesi gerekir. İşte, istihdam yaratabilmek için, kendi yerli malımızı, kendi ara malımızı kullanabilmek için kurun rekabetçi düzeye gelmesi gerekir. Bu çerçevede de uygulanması gereken kur politikası, daha doğrusu kur rejimi, doğrudan, her yönüyle “serbest” dediğimiz ama birkaç manipülatörün belirlediği, Merkez Bankasının da seyrettiği bir kur rejimi değil, daha önce, 90’lı krizlerdekinden sonra uygulandığı gibi ve gelişmekte olan birçok ülkede olduğu gibi, kontrollü bir kur politikasının, dalgalı kur politikası yine ama bizdeki gelişmelere göre, yurt dışındaki fiyat dalgalanmalarına göre, Türkiye'nin durumunu dikkate alan, rekabetçi bir kur politikası -aşırı değerli değil- bu işin temelinde yatan konudur. Bunun dikkate alınması durumunda, biraz daha canlanmanın olacağı ve rekabetçi yapıda da istihdamın daha çok yaratılmaya başlanacağını burada bilgilerinize sunuyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bu hususları, Merkez Bankası maddesi vesilesiyle sizlerin dikkatine sundum.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan "Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 21’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 21- 14/1/1970 tarihli ve 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununun 61 inci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Değerleme farkları

Madde 61- Bankanın aktifindeki ve pasifinde yer alan döviz, efektif ve yabancı para cinsinden diğer varlık ve yükümlülükler ile altınların değerlemesi sonucu oluşan değerleme farkları ayrı bir hesapta izlenir.

Türk parasının yabancı paralar karşısındaki değerinin ve uluslararası piyasalarda altın fiyatlarının değişmesi nedeniyle Bankanın aktifindeki ve pasifindeki dövizlerin, efektiflerin ve yabancı para cinsinden diğer varlık ve yükümlülükler ile altınların değerlemeye tabi tutulması sonucu Banka lehine oluşan gerçekleşmemiş değerleme farkları, değerlemenin yapıldığı dönem kazancına dahil edilmez ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde gelir olarak dikkate alınmaz. Banka aleyhine oluşan gerçekleşmemiş değerleme farkları ise değerlemenin yapıldığı dönem kazancından düşülmez ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınmaz.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 280 inci maddesi hükmü bu madde kapsamında yapılacak değerlemede uygulanmaz."

                                                                            Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İzmir Milletvekili Harun Öztürk.

Buyurun.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 21’inci maddesi üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu maddeyle 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu’nun “Değerleme farkları” başlıklı 61‘inci maddesi değiştirilerek Türk parasının yabancı paralar karşısındaki değerinin ve uluslararası piyasalarda altın fiyatlarının değişmesi nedeniyle bankanın aktifindeki ve pasifindeki dövizlerin, efektiflerin ve yabancı para cinsinden diğer varlık ve yükümlülükler ile altınların değerlemeye tabi tutulması sonucu banka lehine oluşan gerçekleşmemiş değerleme farklarının değerlemenin yapıldığı dönem kazancına dâhil edilmeyeceği ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde gelir olarak dikkate alınmayacağı, banka aleyhine oluşan gerçekleşmemiş değerleme farklarının da değerlemenin yapıldığı dönem kazancından düşülmeyeceği ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınmayacağı, ayrıca 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 280’inci maddesi hükmünün bu madde kapsamında yapılacak değerlemede yine uygulanmayacağı hükme bağlanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bu madde ile Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına diğer hiçbir bilanço esasına göre defter tutan gelir vergisi ve kurumlar vergisi mükellefine tanınmayan bir imkân tanınmaktadır. Bundan böyle Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, henüz realize olmamış kur farklarını kurumlar vergisi matrahının tespitinde ne gider ne de gelir yazacaktır. Oysa, hem döviz cinsinden ticari alacakları hem de döviz cinsinden borçları olsun bilanço esasına göre defter tutan gelir vergisi ve kurumlar vergisi mükellefini düşünün. Bu mükellef, Vergi Usul Kanunu gereğince, her ay sonunda döviz cinsinden ticari alacakları ile döviz cinsinden borçlarını realize olmasalar da o günkü kur üzerinden değerlemek ve kayıtlarına intikal etmek durumundadır. Dolayısıyla, bu işlemler kayıtlara intikal ettirildikleri tarihten itibaren mükelleflerin hem geçici vergi matrahı hem de kurumlar vergisi matrahı değişecektir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası yönetiminin, Hükûmetin aksine müdahale girişimlerine rağmen bağımsızlığını korumaya çalışmasını hep birlikte izliyoruz, fiyat istikrarı konusunda kendisine verilen görevi yerine getirmek üzere bir çaba içinde olduğunu da görüyoruz. Bizim önergemizde kısmen düzeltilmesi teklif edilmekteydi, ancak bu maddenin tasarı metninden tümüyle çıkarılmasının daha uygun olacağını tekrar ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, burada, Sayın Başbakanın yaz aylarında işsizlik oranını yüzde 10’lar düzeyine çekeceklerine ilişkin beyanı üzerinde kısaca durmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, istihdam ve işsizlik verilerini takip eden herkes bilir ki, Türkiye’de işsizlik oranları tarım, inşaat ve hizmetler sektöründeki mevsimsel değişikliklerden etkilenir; bu nedenle, ocak ve şubat aylarında en yüksek noktada bulunur ve mart ayından itibaren azalarak temmuz ayında da en düşük düzeye iner. Şimdi, işsizlik oranlarının aylık olarak hesap edilmeye başlandığı 2005 yılından bu yana gelişmelere birlikte bakalım: 2005 yılı Ocak ayında 11,8 olan işsizlik oranı Temmuz ayında 2,2 puan azalarak 9,6 puana düşmüştür. Ocak ve Temmuz aylarında olmak üzere bu oranlar, 2006 yılında 12,1 ve 9,3 şeklindedir, fark 2,8 puandır; 2007 yılında 11,3 ve 9,3 şeklindedir, fark 2 puandır; 2008 yılında 11,6 ve 9,9 şeklindedir, fark 1,7 puandır; 2009 yılında 15,5 ve 12,8 şeklindedir, fark 2,7 puandır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Bu eğilime göre, 2010 yılı Ocak ayında 14,5 olan, Temmuz ayına gelindiğinde 2009 yılındaki gibi 2,7 puan  düşerse 2010 yılı Temmuzunda enflasyon oranı 11,8’lere düşecektir. Merkez Bankası da bir brifingde Plan ve Bütçe Komisyonunda bu rakamın 11,8 ve 11,9’a düşeceğini tahmin ettiklerini söyledi.

Sayın Başbakan bu durumu sadece kendisinin bildiğini, milletin bilmediğini düşünerek önümüzdeki aylarda işsizliğin yüzde 10’lar düzeyine indirileceğini söylüyor. Sonunda da millete dönüp “Nasıl, ben size söylememiş miydim?” diyecek. Allah aşkına, siz, kendinizi akıllı, âlemi ne zannediyorsunuz?

Yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

22’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in; 3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin “II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 22 nci maddesindeki “Gelir İdaresi Başkan Yardımcıları” ibaresinden sonra gelmek üzere “Gelirler Kontrolörleri Başkanı” ibaresinin, “Gelir İdaresi Daire Başkanları” ibaresinden sonra gelmek üzere “Gelirler Kontrolörleri” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                     Erkan Akçay                         E. Haluk Ayhan                      Mustafa Kalaycı

                          Manisa                                    Denizli                                     Konya

                   Mehmet Şandır                        Mehmet Günal                          Oktay Vural

                          Mersin                                    Antalya                                      İzmir

                                                                 Abdülkadir Akcan

                                                                   Afyonkarahisar

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 22’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                    Harun Öztürk                          Halil Ünlütepe                  Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                           İzmir                               Afyonkarahisar                             Malatya

                  Mustafa Özyürek                      Bülent Baratalı                          Kamer Genç

                         İstanbul                                      İzmir                                      Tunceli

Madde 22- 23/4/1981 tarihli ve 2451 sayılı Bakanlıklar ve Bağlı Kuruluşlarda Atama Usulüne İlişkin Kanuna ekli (2) sayılı cetvele “Gelir İdaresi Başkanı,” ibaresinden sonra gelmek üzere “Gelir İdaresi Başkan Yardımcıları, Gelir İdaresi Daire Başkanları ve Vergi Dairesi Başkanları,” ibaresi ilave edilmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeyi katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Sayın Başkan, bu, tasarıdaki metinle aynı, dolayısıyla katılmak mümkün değil. Tasarı metniyle aynı.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Biz düzgün yazmışız. Ne, şimdi ayrılığı belirteceğim.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Ama tasarıda aynı olduğu için katılamıyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Bakan, bir kelime vardır orada, bir bakın!

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Kamer Genç, Tunceli Milletvekili.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 536 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 22’nci maddesi üzerinde verilen değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Önergede biraz düzgün bir ifade hâline getirilmiş. Önerge çok önemli değil. Şimdi, bugün, tabii Tayyip Bey, bir buçuk saat bütün televizyonlarda konuştu, o televizyonların da hepsi verdi. Bakın, televizyonları ve basın patronlarını ne kadar korkutmuş. Şimdi, millet de zannediyor ki bu Tayyip Bey irticalen konuşuyor. Hâlbuki o konuşmalar birileri tarafından yazılıyor, o iki tarafında cama geçiriliyor, önde cama geçiriliyor. Ey vatandaşlar bunları bilin. Yani camdan okuyor bunları. Sakın ha “Tayyip Bey bunları irticalen konuşuyor, çok büyük bir nutuk atıyor.” demeyin, her yerde sizi aldatıyor.

Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii ki vatandaşlardan AKP İktidarı zamanında her şey çok saklandığı için bazı konuların da bu kürsüde doğru olarak dile getirilmesi lazım. Bir defa, son, Anayasa Mahkemesinin verdiği karar facia bir karar. Şimdi, eğer o kararda hakikaten 4’üncü maddeye göre teklif edilmemesi gereken maddeler teklif edilmişse o zaman Anayasa Mahkemesinin bunu keenlemyekün addetmesi lazım ve tümüyle yok sayması lazımdı ama onu yapmadı.

İkincisi: Geçmişte Anayasa Mahkemesi kararları var. Bir “ve/veya” kelimesi geçtiği zaman onu, maddeyi tümüyle reddediyordu; burada cümlecikleri çıkardı, Meclisin yerine geçti ve bu kararı, tuttu, maddeleri iptal etmedi. Bu, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde görülmemiş bir şey. Tabii, görünen o ki AKP ile Anayasa Mahkemesi karşılıklı, bu konularda bazı temaslar kurdular ve bu, bu hâle geldi. Ve inanıyorum ki Anayasa Mahkemesinin bazı üyeleri bu AKP ve yandaşları tarafından tehdit edildi, yoksa böyle bir karar gelmez yani değerli milletvekilleri.

Bakın, şimdi, getirilen Anayasa’nın bir maddesinde, Danıştaydan ve Yargıtaydan gelen üyelerin kimisinin daha üç sene orada kalma durumu var kimisinin iki sene daha orada kalma durumu var. Şimdi, bu referandumdan sonra hemen bir ay içinde burada, Danıştaydan ve Yargıtaydan 3 veya 2 kişi; yani, Yargıtaydan 3, Danıştaydan da 2 kişi hemen seçilecek, asil üye olarak gelecek. Yani o üyelerden süresine kadar dolacağı için Danıştaydan gelen mesela 1 arkadaşımızın daha üç senesi var. Danıştaydan seçilen asil üye orada gelecek üç sene oturacak, hiçbir şeye elini vurmayacak şu anda orada görevli olan kişinin süresi doluncaya kadar. Bu kadar mantıksız, bu kadar akılsız bir düzenleme olur mu arkadaşlar? Anayasa’nın 140’ıncı maddesi diyor ki: “Hâkimlerin aylık ve ödenekleri yasayla düzenlenir.” Siz getirdiniz, Anayasa’nın geçici maddesinde, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerine 30.000 yan gösterge koydunuz. Yani böyle bir… Yani Anayasa’nın ihlali açıkça ortada idi ve Abdullah Bey daha bunları onaylamadan ben tuttum, iki üç defa basın toplantısı yaptım, dedim ki: “Abdullah Bey, hiç olmazsa bir defa bir doğru iş yap, şunu Meclise tekrar geri gönder çünkü Anayasa’da çok açıkça ihlaller var.” Yani sen, üç sene sonra süresi dolacak bir Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyesinin yerine niye şimdiden adam seçiyorsun, 1 kişi seçiyorsun? Ve o adam gelecek, iki sene burada kalacak. Onun için, değerli milletvekilleri, her atılan adım bir facia.

Şimdi, burada, vergileri toplamak önemli değil, önemli olan vergileri hakkıyla sarf etmek, harcamaları hakkıyla yapmak lazım.

Bakın, şimdi, Abdullah Bey nerede? Yurt dışında. Üç gün önce neredeydi? Yurt dışında. Geçen hafta neredeydi? Yurt dışında. Yanında kimler var? Yine AKP’li bazı milletvekilleri var. Efendim, sülaleyi dolduruyorlar, yandaşlarını dolduruyorlar, götür, eğlen, iç, gel. Her yurt dışına çıkışı 500 bin dolar. Bunları defalarca söyledik burada. Efendim, yurt dışına giderken hediye götürüyor. Devletin parasıyla pahalı, 50 bin, 100 bin dolarlık hediye alıyor, o devletin parasından gidiyor ama kendisine verilen hediyeler cebe gidiyor! Suudi Arabistan Kralından aldığı hediyeler hâlâ belli değil.

Şimdi, bu Abdullah Bey’in tayin edeceği kişiler Anayasa Mahkemesine gelip üye olacak ve bu Anayasa Mahkemesi orada kendi görevini yapacak. Yani vicdanınıza…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) – Bu kadar taraflı atamalar yapan bir kişinin buraya getirdiği kişiler tarafsız görev yapar mı arkadaşlar? Yapamazlar. Yani millete niye bunları söylüyoruz? Vatandaşlarımızın bunu bilmesi lazım.

Çıkıyorlar, vatandaşa yalan bilgi veriyorlar, yanlış bilgi veriyorlar. Mevcut, getirilen Anayasa değişikliği 12 Eylül Anayasası’nın çok çok gerisinde, tamamen faşist bir dikta rejiminin Türkiye'de kurulma esasını getiriyor. Tayyip Bey diyor ki: “Benim karşımda kimse konuşmayacak.” Yani eğer bir mahkeme karar vermişse, diyor ki: “Nasıl sen bana karşı karar verirsin?”

Onun için, Türkiye’de rejimin oturabilmesi için bütün partilerin anlaşarak, 12 Eylül Anayasası’nın hatalı taraflarını bularak yeni bir anayasa yapması lazım. Esasen, bu Anayasa hükmü geçtikten sonra, maalesef, Türkiye’de, artık, demokrasiye de hak getire, insan haklarına da hak getire. Bu itibarla, Türkiye’de çok büyük bir faşist rejim kurulmuş olmaktadır. Onun için, vatandaşlarımız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in; 3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin “II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 22 nci maddesindeki “Gelir İdaresi Başkan Yardımcıları” ibaresinden sonra gelmek üzere “Geilrler Kontrolörleri Başkanı” ibaresinin, “Gelir İdaresi Daire Başkanları” ibaresinden sonra gelmek üzere “Gelirler Kontrolörleri” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Gerekçe.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

5345 Sayılı Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun yürürlüğe girmesiyle gelir idaresinin yeniden yapılanma süreci başlamıştır. Yıllardır Vergi inceleme ve Vergi idaresinin denetiminde başarıyla görev yapan Gelirler Kontrolörlerinin yeni yapılanmaya uygun olarak atama usulünün belirlenmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

23’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup ayrılıklarına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in; 3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin “II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 23 üncü maddesindeki “yüzde otuzunun” ibaresinin “yüzde yirmisinin” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                     Erkan Akçay                      Emin Haluk Ayhan                    Mustafa Kalaycı

                          Manisa                                    Denizli                                     Konya

                    Mehmet Günal                        Mehmet Şandır                     Abdülkadir Akcan

                         Antalya                                    Mersin                              Afyonkarahisar   

                                                                      Oktay Vural

                                                                           İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Çerçeve 23 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                    Harun Öztürk                          Halil Ünlütepe                  Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                           İzmir                               Afyonkarahisar                             Malatya

                  Mustafa Özyürek                      Bülent Baratalı                          Kamer Genç

                         İstanbul                                      İzmir                                      Tunceli

“Madde 23- 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 72 nci maddesinin ikinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir.

Ancak, satış tarihinden itibaren en az yirmi yıl geçen ve veriliş maksadına uygun olarak kullanılan taşınmazların, mevcut faaliyet aksatılmaksızın kısmen veya tamamen ticari amaçlarla değerlendirilmesinin kuruluş gayelerine daha fazla hizmet edeceği hallerde, elde edilecek gelirin yüzde otuzunun Hazineye verilmesi koşuluyla taşınmazların satış dahil değerlendirilmesine Maliye Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslara göre izin verilebilir. Bu suretle kendilerine satış ve değerlendirme izni verilenlerin maddede öngörülen koşulları yerine getirmemeleri hâlinde elde edilen gelirlerin bakiyesi de Hazine tarafından 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsil edilir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Kamer Genç, Tunceli Milletvekili.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, Divan Kâtibi niye benim ismimi okumuyor? Yani, önergeyi eksik okuyor, ismimi okumuyor, böyle bir şey olur mu? O zaman, orada oturmasın.

KÂTİP ÜYE FATİH METİN (Bolu) – Sana mı soracağız?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Evet, Kamer Bey’e soracaksın! Bir önerge hazırladık, okuyacaksın.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; efendim, bu müzakere edilen kanunun 23’üncü maddesinde verdiğimiz bir önerge ile ilgili söz almış bulunuyorum.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bu önergemizin konusu, burada, kamu yararına derneklere tahsis edilmiş, 2886 sayılı İhale Kanunu’nun 72’nci maddesine göre tahsis edilmiş gayrimenkullerin bir kısmı şimdi çok değerlenmiş yani çok böyle, eskiden, yirmi sene önceye nazaran çok değer kazanmış. Şimdi, AKP’nin de çok böyle, mala ve mülke çok sevgisi var, mal mülk deyince hemen her şey gevşiyor! Burada diyor ki: “Eğer bunlar kıymetli olmuşsa, yirmi sene geçtikten sonra bunları alalım, değerlendirelim, o derneğe de belli bir para verelim, hazineye de bir para verelim, ondan sonra, bunları değerlendirelim.” Şimdi, ne gerek var?

Değerli milletvekilleri, AKP İktidarı, Türkiye’de, en kıymetli malları, mülkleri, hazine arazilerini sattı ve el koydu, çoğunu da yandaşlarına verdi. TOKİ Kanunu’nu çıkardılar, TOKİ Kanunu’nda, TOKİ, istediği yerde mala mülke el koyuyor, onun imar durumunu tespit ediyor, istediği büyüklükte tesis ediyor. Belediyeleri, o kadar büyük yeşil alanları, konut alanlarına, ticaret alanlarına çevirdiler ki bununla ilgili haklarında çok büyük şeyler var. Mesela, Danıştay 1. Dairesinin 10/3/2010 tarihli verdiği bir kararda, İstanbul Belediye Başkanı Topbaş’ın, yaptığı yetmiş küsur ihalede görevini ihlal ettiği, suistimal ettiği, dolayısıyla, bunun hakkında soruşturma açılması gerektiğini... Bakın, Danıştay kararı burada ama burada hâlâ İstanbul savcısı bunun hakkında bir soruşturma açmadı ama öte taraftan, Adana Belediye Başkanı Aytaç Durak’la ilgili ortada açık hiçbir şey olmadığı hâlde o Belediye Başkanını görevden aldı. Ya bu hangi hukuk? Hangi devlet? Hangi yönetim? Hangi mantık?

Şimdi, İstanbul Belediye Başkanına niye savcılar soruşturma açmıyor? Bizim edindiğimiz bilgiye göre savcılar korktukları için! Şimdi, işte, bu Anayasa oylamasında, referandumda kabul edildiği takdirde, işte, bütün savcılar korkacak ve AKP ve yandaşlarının yaptığı bütün suistimaller karşısında soruşturma açmayacak. Arkadaşlar, eğer bu memlekette hukuk varsa, hani Tayyip Bey  “hak, hukuk, demokrasi” diyorsa işte yetmiş tane ihale, İstanbul’da, Belediye Başkanı Topbaş’ın yaptığı yetmiş tane ihale. İçişleri Bakanı soruşturma izni vermiyor, Danıştaya gidiyor, Danıştay üçüncü ayda karar veriyor. Peki, İstanbul savcıları, siz niye soruşturma açmıyorsunuz? Karar burada yahu ama korkutmuşlar savcıları. Hangi savcı cesaret edecek de gidecek, bu soruşturmayı yapacak?

FAZLI ERDOĞAN (Zonguldak) – Sen buna inanıyor musun?

KAMER GENÇ (Devamla) – İnanmıyorsan, buyurun, sorun. Al sana karar işte kardeşim, al.

Burada altı ay geçmiş niye soruşturma açmıyorsunuz? Niye açmıyorsunuz ya? Sizde vicdan yok mu? Vicdan da herkeste olması lazım.

Şimdi, geçen gün Ataköy’e gittik. Orada çok güzelim Yeşilköy’deki o yeşilliği getirmiş TOKİ, başkalarına ihale ediyor, oradaki o yeşilliği yok etmek için, yeşilliği katletmek için. Yani nerede bir yeşillik varsa -o yeşillik biliyorsunuz o topluluğun akciğeridir- AKP İktidarı yeşillik konusunda âdeta büyük bir akciğer cerrahlığı yapıyor. Nerede güzel bir yeşillik varsa hemen gidip kesiyorlar. Ya böyle bir ahlak, böyle bir mantık, böyle bir icraat Allah korkusu olan, insan olan hiçbir yerde olmaz. Böyle bir şey olur mu?

Devletin en kıymetli arazilerini getiriyorsunuz, yandaşlarınıza satıyorsunuz. İşte KİT’leri ne duruma getirdiğiniz belli. Ondan sonra da Tayyip Erdoğan çıkıyor, diyor ki: “Bu Anayasa oylaması çıkarsa Türkiye'nin kaderi değişir.” Tabii ki kaderi değişir, Türkiye'nin kaderi bir Tayyip Erdoğan imparatorluğuna döner.

Tayyip Erdoğan, biliyorsunuz, işte, onu da canı istediği zaman alıyor uçağa, bütün dünyayı geziyor. Bir Katar’a tam on beş defa gittiler ya! On beş defa gidilir mi bir yere? Tayyip Bey’in karısı devletin uçağıyla Katar’a özel düğüne gitti!

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Biraz seviyeli ol ya, biraz seviyeli ol!

KAMER GENÇ (Devamla) – Peki, bu vatandaşın vergisini… Bir Katar’a devletin uçağıyla gitmek en azından 100 bin dolar. 100 bin doları sen yakıt parası… Vatandaş ekmek bulmaktan acizken, peki, nasıl oluyor da bu devletin uçağına binip de keyfî düğüne gidiyor?

Arkadaşlar, bakın, AKP milletvekilleri içinde 540 milyar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi sizin milletvekilleri niye burada yok? Çoğu yurt dışında, harcırah alıyorlar. Biz Meclis Başkanına soruyoruz: “Kardeşim, bunlar ne kadar harcırah alıyor?” diyoruz, bildirmiyor. Geçen gün bir milletvekili arkadaşımıza bildirmiş, 540 milyar lira alan milletvekili var içinizde! Günah değil mi arkadaşlar. Günah ya, günah, günah. İnsanlar…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bildiğiniz bir şey varsa, yanlış bir şey varsa, yasa dışı bir şey varsa, kanunsuz bir şey varsa onu söyleyin.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bildirin işte.

Yine, Mehmet Ali Şahin her gün yurt dışında, Tayyip Bey her gün yurt dışında, Abdullah Gül her gün yurt dışında. Bunlar, devletin parasıyla gidiyor, harcırah da alıyorlar. Ya, sizin içinizde Allah korkusu yok mu arkadaş?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Yasa dışı bir şey varsa onu söyle. Görevli gidiyorlar bunlar.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ya, işte, kardeşim, sorun Meclis Başkanına. Yasa dışı değil, keyfî gidiyorsunuz kardeşim, keyfî seyahat ediyorsunuz. Yani bu memlekette asgari ücret 500 lirayken senin milletvekilin nasıl 540 milyar harcırah alıyor ya? Yani böyle bir şey olur mu? Milletvekillerinin üç senede aldığı maaş 480 milyar lirayken, 480 milyar lira tutarken…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) - …dört senede -devam ederse- sadece harcırahlardan aldığı 540 milyar lira ya! Böyle bir şey olur mu arkadaşlar?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Genç, Sayın Kâtip Üyenin önerge altındaki beş imzadan fazla okumamasıyla ilgili itirazınıza İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin sekizinci…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben onu biliyorum. İç Tüzük’ü daha siz öğrenmeden önce biliyordum.

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Genç! Bir dinleyin lütfen!

“Değişiklik önergeleri önce veriliş, sonra aykırılık sırasına göre okunur ve işleme konur. Beşten fazla imzalı önergelerde ilk beş imza okunur.” Sayın Genç. 

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 536 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının  çerçeve 23 üncü maddesinin “yüzde otuzunun” ibaresinin “yüzde yirmisinin” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Erkan Akçay (Manisa)  ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Söz konusu olan kamu yararı kararı Bakanlar Kurulunca alınan Darülaceze, Kızılay vs. derneklerdir. Desteklenmesinde fayda bulunmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

24’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 536 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının  çerçeve 24 üncü maddesinin üçüncü fıkrasındaki “beşi” ibaresinin “yirmisi” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 

                     Erkan Akçay                         E. Haluk Ayhan                      Mustafa Kalaycı

                          Manisa                                    Denizli                                     Konya

                    Mehmet Günal                            Şenol Bal                          Abdülkadir Akcan

                         Antalya                                      İzmir                               Afyonkarahisar   

                                         Mehmet Şandır                            Oktay Vural

                                               Mersin                                         İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın çerçeve 24 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                    Harun Öztürk                   Ferit Mevlüt Aslanoğlu                Mustafa Özyürek

                           İzmir                                     Malatya                                   İstanbul

                                         Bülent Baratalı                           Halil Ünlütepe

                                                 İzmir                                  Afyonkarahisar

Madde 24- 2886 sayılı Kanunun 75 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "13 üncü maddesinde gösterilen komisyonca takdir ve tespit edilecek" ibaresi "idareden taşınmaz ve değerleme konusunda işin ehli veya uzmanı üç kişiden oluşan komisyonca tespit tarihinden geriye doğru beş yılı geçmemek üzere tespit ve takdir edilecek" şeklinde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“Köy sınırları içerisinde yer alan Hazinenin özel mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmazların işgalcilerinden tahsil edilen ecrimisil gelirlerinin yüzde beşi, 442 sayılı Köy Kanununda belirlenen görevlerde kullanılmak kaydıyla, tahsilatı izleyen ay içinde bu gelirlerin elde edildiği köy tüzel kişiliği hesabına aktarılmak üzere emanet nitelikli hesaplara kaydedilir. Maliye Bakanlığı bu oranı iki katına kadar artırmaya yetkilidir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu madde ile 2886 sayılı Kanunun 75 inci maddesine “Ecrimisile itiraz edilmemesi halinde yüzde yirmi, peşin ödenmesi halinde ise ayrıca yüzde onbeş indirim uygulanır.” şeklinde yeni bir fıkra eklenmektedir.

Ecrimisil; Hazine taşınmazının, İdarenin izni dışında gerçek veya tüzel kişilerce işgal veya tasarruf edilmesi sebebiyle, İdarenin bir zarara uğrayıp uğramadığına veya işgalcinin kusurlu olup olmadığına bakılmaksızın, taşınmazın işgalden önceki haliyle elde edilebilecek muhtemel gelir esas alınarak İdarece talep edilen tazminat olarak tanımlanmaktadır.

Ecrimisil ile kira bedelleri genellikle birbirleriyle karıştırılmaktadır. Oysa bu iki kavram birbirinden çok farklı kavramlardır. Hazine taşınmaz malları açısından kural, kira suretiyle idaredir. Ecrimisil bir idare şekli değildir.

Kira karşılıklı rızaya ve sözleşmeye dayanan bir işlemdir. Ecrimisil ise mal sahibinin rızası olmadan malın işgal edilmesi halinde istenen tazminattır.

Kira bedeli taşınmaz malın gelecekteki kullanım bedeline karşılık olarak alınır. Ecrimisil ise kişinin geçmişteki kullanımı karşılığı talep edilen bir tazminattır.

Kira alacakları, zamanında ödenmediği takdirde 2004 sayılı İcra İflas Kanunu hükümlerine göre tahsil edilir. Zamanında ödenmeyen ecrimisil alacakları ise, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre takip edilir.

Kira nedeniyle taraflar arasında çıkan ihtilafların çözüm mercii adli yargı iken ecrimisilde idari yargıdır.

Ecrimisilde tahakkuk zamanaşımı süresi konusunda bir kesinlik olmamakla birlikte Yargıtay içtihatlarına göre bu süre beş yıldır. Buna karşın ecrimisilde tahakkuk zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğuna ilişkin Danıştay kararları da mevcuttur. 6183 sayılı Kanun kapsamında takibi yapılan bir kamu alacağı olması nedeniyle beş yıllık tahsil zamanaşımı süresi Ecrimisil alacakları için de geçerlidir. Kira alacaklarında zamanaşımı Borçlar Kanununda öngörülmekte olup 5 yıldır.

Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, Hazineye ait taşınmazlar üzerinde fuzuli şagil durumunda bulunanların ödemeleri gereken ecrimisile, devamlı bir hüküm olarak, sırf tahsilat oranını artırmak üzere itirazsız ödemede % 20, peşin ödemede ayrıca % 15 indirim uygulaması getirilmesi, Hazine taşınmazlarının kiralanması yerine işgalini teşvik eden bir sonuç doğurabilir.

Bu nedenle, 75 nci maddeye eklenmek istenen fıkranın madde metninden çıkarılması, tahsilatın hızlandırılması amaçlanıyorsa geçmiş borçlar için geçici bir maddede bu ödeme kolaylıklarının tanınması daha uygun olurdu, işbu değişiklik önergesi bu gerekçelerle verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 536 Sıra Sayılı Kanunun çerçeve 24 üncü maddesinin üçüncü fıkrasındaki “beşi” ibaresinin “yirmisi” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Şenol Bal, İzmir Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 24’üncü maddesi için vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, şehir içinde kalmış hazine arazilerinde çiftçilik yapan köylülerin yüksek ecri misil nedeniyle yaşadığı sorunlar 2007 yılından bu yana artarak sürmektedir. Çarpık kentleşme ve göç nedeniyle tarım arazilerinin yanı başında yapılan yazlık villalar veya konutlar çiftçiye çıkarılan ecri misil faturalarını her yıl biraz daha kabartmıştır ve tabii, tahakkuk edilen borçlara sürekli olarak da faiz eklenmiştir.

Seçim bölgem İzmir’de bu şikâyetlerle hep karşılaştım. İnsanlarımızın mağduriyetine, çaresizliğine yakinen şahit oldum ve zaman zaman soru önergeleriyle de konuyu Meclis gündemine taşımaya çalıştım ama yeterli cevabı alamadım.

İzmir’de ecri misil mağduru olan en az 20-25 bin orman köylüsü, çiftçisi var. Biraz önce de söylediğim gibi, kentte yaşayan üst gelir grubu kişilerin en yakın köylere gidip villa ya da konut yapmalarının arazi bedellerini yükselttiği ortadadır. Hâlbuki tarımsal üretim alanı, şehir sınırları içinde de olsa, en ücra köşede de olsa yapılan tarım, aynı tarımdır; burada üretilen domates, zeytin veya salatalık fiyatı farklı değildir. Köylünün geliri aynı da olsa ecri misil fiyatları farklı tezahür etmektedir. Yüksek ecri misil yani işgaliye bedelleriyle ilgili Buca, Bornova, Güzelbahçe ve Torbalı başta olmak üzere İzmir’in tüm ilçelerinde ecri misil bedellerini ödeyemedikleri için binlerce insan haciz ile karşı karşıya kalmıştır. Traktörüne, evine, eşyasına haciz konan yüzlerce köylü vardır.

Sayın milletvekilleri, seçim yaklaşıyor. Üzerinde konuştuğumuz 24’üncü maddeyle çiftçilerin ecri misil problemleri için bir çözüm getiriliyormuş gibi yani “mış”, “yapılıyormuş” gibi -her konuda olduğu gibi- bir çalışma yapıldığı ortaya konuluyor. Bu, biraz önce de söylediğim gibi, her konuda olduğu gibi, iktidara mahsus bir yapı.

Ecri misil gerçekten Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri ve hakkaniyetle çözümü de çok çok önemli ve çok çeşitli, değişik yönden ele alınması gereken bu konunun içinde problemler var ve çok geniş çaplı çalışılması gerekiyor.

Biliyoruz, daha önce de, 2008’de de yine bir torba kanun içinde “2/B problemlerini çözüyoruz.” naralarıyla bir konuyu gündeme getirmiştiniz. Orman vasfını yitirmiş arazileri satmak ve 2/B arazilerinin satışı için alt zeminini hazırlamak üzere getirmiş olduğunuz kanun maddesi 2/B problemini çözmekten çok uzak ve vatandaşlarımızın zararına olmuştur.

Şimdi, üzerinde durduğumuz bu 24’üncü madde, ecri misil ile ilgili çok çeşitli sorunları çözebilecek mi? Hayır, çözemeyecek çünkü birkaç örnek vermek istiyorum konuyla ilgili: Vatandaşların birçoğu, işletme ve ikamet etmeleri için, babadan, dededen ecri misil ödedikleri araziler için kanunen satın alma hakkını kullanabilmek için başvurmalarına rağmen on-on beş yıldır cevap alamadıklarını ifade ediyorlar.

Yine çok önemli bir konu, özelikle İzmir’de yüz-iki yüz yıllık zeytin ağaçlarının bulunduğu, atadan, dededen kalma arazilerin tapularının iptal edildiğini söylemektedir vatandaşlar. Devletin köylüye verdiği tapular Orman İdaresi ve mahkeme tarafından iptal edilip hazineye verilmiştir. Hazinenin bunları 2B kapsamında kullanım izni vermesiyle bu yerlerde ecri misil tahakkuk etmiş ama çiftçiler bu ecri misilleri ödeyemez duruma gelmiştir.

Zamanında devletin kendi yaptığı kadastro hataları ve çiftçilerimizin itiraz sürelerini takip edememesi veya imkânsızlıkları nedeniyle birçok mağduriyet oluşmuş ve bu mağduriyetin sonucu çiftçilerimiz kendi arazilerinde mal sahibi iken işgal eden duruma düşmüşlerdir. Bu vatandaşlarımızın hakkını kim savunacaktır?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ŞENOL BAL (Devamla) – Teşekkür ederim.

Yine, ayrıca şehirleşmiş yerlerde mülkiyet sorununun, tapu meselesinin, sit alanları meselesinin hakkaniyetle çözümü çok önemlidir, kimsenin de hakkının yenmemesi gerekir. İşte, Gaziemir İzmir’de, özellikle Sarnıç’ta, durum içinden çıkılmaz bir hâl almıştır. İnsanlarımız bu meseleyi çözmeye talip kişilerce de aldatılmaktadır. İstanbul Beykoz’u da göz önüne alalım, problemler çözülemediği gibi, içinden çıkılmaz bir hâl almış, bir sorun yumağı hâline dönüşmüştür.

Değerli milletvekilleri, evet bu değişiklik önergemizde köy sınırları içinde işgal edilen hazine taşınmazlarının tespitini teşvik etmek ve kolaylaştırmak için ecri misil tahsilatının yüzde 5’ten yüzde 20’ye çıkarılmasını köyün menfaati için uygun olacağını ifade etmek istiyoruz ve değişiklik önergemizin desteklenmesini saygılarımla rica ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

25’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun çerçeve 25 inci maddesindeki "Terkin edilecek ecrimisiller" ibaresinin "Terkin edilecek ve yeniden yapılandırılacak ecrimisiller" şeklinde değiştirilmesini ve maddenin sonuna aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                     Erkan Akçay                         E. Haluk Ayhan                      Mustafa Kalaycı

                          Manisa                                    Denizli                                     Konya

                    Mehmet Günal                     Abdülkadir Akcan                     Mehmet Şandır

                         Antalya                             Afyonkarahisar                              Mersin

                                                                      Oktay Vural

                                                                           İzmir

“30.05.2010 tarihine kadar ilgili mevzuatına göre süresi içinde kısmen veya tamamen ödenmemiş olan ya da ödeme süresi henüz geçmemiş bulunan ecrimisil borçları; bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içerisinde yazılı olarak başvurulması şartıyla, ecrimisil asıllarına ödeme süresinin bitiminden itibaren yeniden yapılandırma başvurusunun yapıldığı tarihten önceki ayın sonuna kadar Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan Tüketici Fiyat Endeksi aylık değişim oranı uygulanmak suretiyle yeniden yapılandırılır. Bu madde hükümlerine göre yeniden yapılandırılan ecrimisil borçlarına dair gecikme faizlerinin tamamının tahsilinden vazgeçilir.

Borçların yeniden yapılandırılmasında; yapılandırılan borcun peşin veya 36 aya kadar eşit taksitler halinde ödenmesine ilişkin hususlar ile diğer usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.

Yapılandırılan borcun tamamının veya bir kısmının taksitle ödenmek istenilmesi halinde, taksitlendirilen toplam borca; oniki aylık sürede ödenirse yıllık yüzde 2, oniki ayı aşan ancak 24 ayı aşmayan sürede ödenirse yıllık yüzde 4 ve yirmidört ayı aşan sürede ödenirse yıllık yüzde 6 oranında taksitlendirme farkı hesaplanarak ilave edilir ve taksit süresine bölünmek suretiyle aylık taksit tutarı bulunur.

Bu madde kapsamına giren kamu alacakları ile ilgili olarak, tatbik edilen hacizler, yapılan ödemeler nispetinde kaldırılır.

Bu kanun hükümlerinden yararlanmak üzere başvuran borçluların, kapsama giren borçları, dolayısıyla yaptıkları itirazlardan ve yazı nezdinde sürdürdükleri davalardan feragat etmeleri ve ihtilaf yaratmamaları şarttır."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Ecrisimisil alacakları Kamu alacakları içinde önemli bir tutar teşkil etmektedir. Ecrimisil borçluları daha çok çiftçilerimiz ve dar gelirli vatandaşlarımızdır. Bu yüzden bütçe gelirleri içinde tahsilat nispeti en düşük kamu gelirlerini teşkil etmektedir.

Teklifimizle ecrimisil borçlusu vatandaşlarımıza hem ödeme kolaylığı hem de kamu alacağının tahsiline katkı sağlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Böylece birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 21.13

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.19

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 136’ncı Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

536 sıra sayılı Kanun Tasarı’nın görüşmelerine başlayacağız.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

İkinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili.

Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; temel kanun olarak görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Bu tasarı “torba kanun” olarak nitelenen bir özellik göstermektedir. Konu ve amaç bütünlüğü bulunmadığından sağlıklı bir şekilde müzakere edilmesi mümkün olmayan torba kanun uygulamaları nedeniyle kanunlarda sık sık ek ve değişiklik yapılmak zorunda kalınmaktadır.

Tasarı Meclise “Maliye torba tasarısı” olarak gelmiş ancak Komisyonda yirmi iki yeni maddenin ilavesiyle birbiriyle ilgili ilgisiz, ivedi ivedi olmayan birçok konuyu kapsayan tasarı hâline dönüşmüştür. Sanki “var var” ya da “yok yok” diye satış yapan mağazalar gibi, her şey var gibi ama içeriğine bakınca aslında vatandaşın esas sorunlarına çözüm getiren hükümler bulunmamaktadır.

Tasarıda bazı kanunlardaki birtakım hükümlerin Anayasa Mahkemesince iptali nedeniyle oluşan hukuki boşlukları gidermek üzere düzenlemelere yer verilmekle birlikte, yapılan düzenlemeler Anayasa Mahkemesi kararlarının gerekçesini karşılamamaktadır.

Tasarının bazı maddeleri Gelir İdaresinin idari yapılanması ve vergi incelemelerine yönelik düzenlemelerden oluşmaktadır. Burada söz konusu olan, parça parça düzenlemelerdir. Birçoğu, komisyonda tasarıdan çıkarılmıştır. Hükûmet, ne yapmak istediğinden aslında emin değildir.

Tasarıyla vergi incelemelerinin siyasetin güdümüne sokulmakta olduğu yönünde kamuoyunda ciddi kaygılar oluşmuştur. Öteden beri, vergi incelemesine yetkili birimler veya unvanların sayısı çok fazladır. Tasarı bu noktada bir yenilik getirmemektedir. Tasarıyla taşradaki vergi denetiminin yükünü çeken vergi denetmenlerinin sorunları çözülmemekte, statü ve maaş eşitsizlikleri giderilmemektedir.

Vergi dairelerindeki sorunlara da çözüm getirilmemektedir. Ek ücret ve unvan almak için binlerce personel uzman yapılırken ara kademe yöneticiliği ihmal edilmektedir. Müdür ve müdür yardımcıları, sicil amiri olduğu personelinden daha az maaş almaktadır. Tasarıda bunu düzeltmeye yönelik de bir düzenleme yoktur.

Bu tasarıda iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri, sağlık yardımları ile ilgili olarak İş Kanunu, Bakanlık Teşkilat Kanunu ve Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu hükümlerinde ek ve değişiklik yapan maddeler yer almaktadır.

Ancak, insanlık dışı koşullarda büyük çoğunluğu sigortasız olarak çalıştırılmış ve meslek hastalığı silikozise yakalanmış kot kumlama işçilerinin, sosyal güvenlik haklarından yararlandırılmasına yönelik olarak bu tasarıda bir düzenleme bulunmamaktadır.

Bugün Kot Kumlama İşçileri Dayanışma Komitesinin çabalarıyla tespit edilebilen silikozis hastası kot işçilerinin sayısı 600 civarındadır.

Kot Kumlama İşçileri Dayanışma Komitesi öncülüğünde 50 işçi ve aileleri Türkiye Büyük Millet Meclisinde tüm parti grupları ile ayrıca Devlet Bakanı Sayın Cevdet Yılmaz, İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Sayın Zafer Üskül ile görüşmeler yapmış, herkesten destek aldıkları yönünde basına yansımıştır.

Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak diyoruz ki: “Gelin, bir hayır yapalım ve meslek hastalığı silikozis hastalığına yakalanmış kot kumlama işçilerinin sorunlarını çözecek düzenlemeyi, tüm partiler olarak ortak bir önergeyle bu tasarıya dâhil edelim. Biz varız, sözümüzün arkasındayız, işte çözüm.”

Değerli milletvekilleri, bu tasarıda kişiye özel düzenleme kanaatini uyandıran maddeler de yer almaktadır. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun yönetimindeki kurumların, kamu idarelerinin doğrudan ya da dolaylı hissedarı olduğu kurumların, KİT'lerin, bağlı ortaklıklarının ve iştiraklerinin yönetiminde mali müşavirlerin görev alabilmelerine imkân sağlayan düzenleme yapılmaktadır. Bunun yanlış olduğunu düşünüyorum. Bu durumda olan kişi var mıdır acaba, diye de merak ediyorum.

Değerli AKP milletvekili arkadaşlarım, bunu lütfen siz de sorgulayın; böylesi hükümlerin getirilmesinin zamanı mı, yeri mi, ayrıca doğru mu? Memleketin bütün sorunları bitti de sıra buna mı geldi?

Bu tasarıda hazine taşınmazları ile ilgili düzenlemeler de yer almaktadır. Hazine taşınmazlarını işgal edenlerden alınan ecri misillerin tespitinde, takdirinde, tebliğinde ve tahsilatında büyük sorunlar yaşanmaktadır. Ecri misil takdirlerinde eşitlik, adalet, genellik, ödeme gücü konularında objektif kriterler uygulanmadığı gibi Türkiye genelinde de bir uygulama birliği yoktur. Çok sayıda vatandaş ecri misil uygulamaları nedeniyle zarar görmektedir. Bu yüzden ecri misil alacaklarının yeniden yapılandırılarak, ecri misil ve faizinde indirim yapılarak uzun vadeli taksitlendirilmesini gerekli görmekteyiz.

Yine toprak reformu çerçevesinde satılan arazilerle ilgili de sorunlar bulunmaktadır. Mesela, Konya’nın Cihanbeyli ilçesine bağlı Günyüzü ve Taşpınar beldelerinde 2004 yılında gerçekleştirilen arazi dağıtım projesi kapsamında Taşpınar’da 723, Günyüzü’nde ise 505 çiftçiye meradan tarım arazisine dönüştürülen toplam 56 bin dekar arazinin tapusu dağıtılmıştır. Ancak, çiftçilerimiz, kuraklık ve yanlış politikalar nedeniyle gelir elde edemediğinden taksitlerini ödeyememiş, icra uygulamalarıyla karşı karşıya kalmıştır. 6183 sayılı Kanun’a göre gecikme faizi ve zam uygulandığından, katlanan borçları çiftçilerimizin ödemesine imkân yoktur. Vergi, prim ve kredi borçlarının ödenmesinde yeniden yapılandırmalar yapılmış olmasına karşın, bu konuda bugüne kadar hiçbir ödeme kolaylığı getirilmemiştir. Taşpınar ve Günyüzü beldesinde yaşayan çiftçilerimizin bugünkü durumu kanayan yaraya bir örnektir. Aslında, benzer durumda olan birçok beldemizde, ilçemizde, ilimizde çiftçilerimiz vardır. Bu konuda mutlaka bir düzenlemeye gidilmelidir.

Yine, konut alanı ve köy genel ihtiyaçları amacıyla köylüye verilen taşınmazlarla ilgili uygulamada da sorunlar yaşanmaktadır. 442 sayılı Köy Kanunu’nun 20/5/1987 tarihli ve 3367 sayılı Kanun’la eklenen 12’nci maddesi ile köy yerleşme planında konut alanı ve köy genel ihtiyaçlarına ayrılan yerlerin, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan mera, yaylak, seyrangâh, yol, harman ve panayır yerleri gibi alanların ve hazinenin mülkiyetinde olup kamu hizmetine tahsis edilmemiş taşınmaz malların köy yerleşme planının onayıyla bu vasıflarını kendiliğinden kaybetmesi ve valiliğin talebi üzerine köy tüzel kişiliği adına resen tapuya tescil edilmesi hükme bağlanmıştır. Bu maddede 27/5/2004 tarihli ve 5178 sayılı Kanun’la yapılan değişiklik sonucu, Hazinenin mülkiyetinde olup kamu hizmetine tahsis edilmemiş taşınmazların devrinin Maliye Bakanlığının görüşü alınmak suretiyle yapılması şartı getirilmiştir. Başlangıçta uygun görüş verilmekte iken mevzuatta herhangi bir değişiklik olmamasına karşın, verilen farklı görüşler nedeniyle köy yerleşim planları yaklaşık bir yıldır kilitlenmiş, açılan davalar ve konulan tedbirler nedeniyle köylüler mağdur olmuştur. Tapular iptal edilmiş, 100-150-200 milyara varan masraflar köylünün sırtında kalmıştır. Bu konuda yaşanan sorunlar mutlaka çözüme kavuşturulmalıdır. Gerçek ihtiyacı olan köylülere çıkarılan tapular, sırf görüş alınmadı diye iptal ettirilmemelidir.

Değerli milletvekilleri, tasarı, çeşitli konuları içeren ve geçici maddelerle birlikte yetmiş maddeden oluşmasına karşın ne çiftçimizin ne esnafımızın ne sanayicimizin ne çalışanımızın ne emeklimizin ne de iş bulamayan gençlerimizin hiçbir beklentisine cevap vermemektedir.

Vergi kanunlarında değişiklikleri de içeren bir tasarıyı görüşüyoruz. Ne gariptir ki Sayın Başbakan tarafından, bakanlar tarafından verilen sözleri de bu tasarıda göremiyoruz. "Haberleşme üzerinden vergiler kaldırılacak." dendi "Özel iletişim vergisi kaldırılacak." gibi sözler verildi ancak bu sözler havada kaldı.

Yine, çiftçi ve köylünün hasat dönemi dikkate alınarak tarımsal sulamada kullanılan elektrik bedellerine ilişkin faturaların, yılda en fazla 2 defa düzenlenmesi konusunda söz verilmiş olmasına rağmen, bugüne kadar gerekli düzenleme yapılmamış olup bu tasarıda da yoktur.

Çiftçilerimizin ürün girdilerine aşırı zam yapılırken ürün fiyatları, tarımsal desteklemeler ve prim bedelleri düşük belirlenmiş ve geç ödenmiştir. Bu sebeplerden dolayı çiftçilerimiz elektrik borçlarını, kredi borçlarını, prim borçlarını ödeyemedikleri için idari ve kanuni takibe uğramaktadırlar. Çiftçilerimizin artık dayanacak gücü kalmamıştır. Çiftçilerimizin bu borçları mutlaka ödenebilir şekilde yapılandırılmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUSTAFA KALAYCI (Devamla) - Sayın Başbakan 10 Nisan 2010 tarihinde ekonomi ile ilgili 6 bakan ile birlikte İstanbul Dolmabahçe Sarayı Başbakanlık Ofisi'nde düzenlenen basın toplantısı ile "Esnaf ve Sanatkârlar Değişim, Dönüşüm ve Destek Strateji Belgesi ve Eylem Planı"nı açıklamıştır. Ancak bugüne kadar bu eylem planıyla ilgili, aradan üç ay geçmiş olmasına rağmen bir gelişme yoktur. O toplantıda Sayın Başbakan "Esnaf muaflığı kapsamındaki meslek kolları için, 'vergiden muaf esnaf belgesi' uygulaması getiriyoruz. Gelir Vergisi Kanunu Tasarısı’nda, basit usulden gerçek usule geçen esnaf ve sanatkârların şartlar oluştuğunda basit usulde vergilendirilmelerini sağlayacak düzenlemelere yer vermeyi planlıyoruz." diye açıklama yapmıştır. Ancak bu düzenleme hâlen yapılmamıştır. Aslında, Sayın Bakan, bu kanun, bu düzenleme için Hükûmetinizin verdiği, Sayın Başbakanın verdiği sözün de yerine gelmesi için bir fırsat idi. Nedense bu haksız, bu eşitliğe aykırı olan bu hüküm maalesef bu tasarıda da düzenlenmemiş oldu.

Ben teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kalaycı.

İkinci bölüm üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Hasip Kaplan... Yok.

Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Mustafa Özyürek, İstanbul Milletvekili.

Sayın Özyürek, aynı zamanda şahsınız adına da söz talebiniz var, dolayısıyla süreniz on beş dakika.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Saygıdeğer milletvekilleri, 536 sıra sayılı Tasarı’nın ikinci bölümü üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, gecenin bu saatinde boş sıraların önünde vergi konuşmak oldukça zor bir iş ama görevimizi yapacağız ve bu zoru başarmaya çalışacağız. Bereket, bürokrat arkadaşlarım yoğun bir şekilde katılmışlar. Onların katılımıyla hiç yoksa Meclisimizde bir hareket sağlanmış oluyor.

Değerli arkadaşlarım, bu tasarı milletin lehine, milletin sorunlarını çözen hükümler, maddeler içermemektedir. Çeşitli şekillerde, bazı yasalarda bazı müesseselerin işleyişindeki tıkanıklıkları gidermek üzere böyle kapsamlı bir tasarı hazırlanmıştır. Tasarı 52 madde olarak Meclise sunulmuş, 10 maddesi çıkarılmış, daha sonra çeşitli önergelerle 22 ayrı madde tasarıya dâhil edilmiş ve böylece kapsamlı bir torba tasarı ortaya çıkmıştır. Artık buna “torba” demek doğru değil, buna belki “harar” demek, yani Anadolu’da samanı içine koyduğumuz “büyük çuval” demektir. Ne yazık ki bu gelenek maliye bakanlarının söz vermiş olmasına rağmen, hem Sayın Unakıtan, şu anda da burada bulunan Sayın Şimşek söz vermiş olmasına rağmen yani “Bundan sonra torba yasa getirmeyeceğiz.” demelerine rağmen sekiz yıllık dönemin en kapsamlı torba yasasıyla karşı karşıya kalıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bu tasarıda özellikle yapılmak istenen: Vergi denetimiyle ilgili önemli düzenlemeler. Nedir bunlardan biri? Bunlardan biri: Vergi denetimini düzenleyen, koordine eden bir kurul oluşturulmaya çalışılıyor. Bir diğer önemli düzenleme ise: Vergi inceleme elemanlarının hazırladıkları raporları okuyup değerlendiren değerlendirme komisyonları kuruluyor.

Tabii, bugüne kadar Maliye Bakanlığı inceleme birimlerinin hazırladığı programları onaylayarak çeşitli inceleme birimlerinin arasındaki koordinasyonu sağlayarak bu görevi yürütüyordu, şimdi daha kapsamlı bir Koordinasyon Kurulu oluşturulmaya çalışılıyor. Bu Koordinasyon Kurulunun çok önemli eksikleri var. Nedir? Biliyorsunuz, bizim şu andaki mevzuatımıza göre, Maliye müfettişlerinin vergi inceleme yetkisi var, hesap uzmanlarının vergi inceleme yetkisi var, gelirler kontrolörlerinin vergi inceleme yetkisi var ve yaygın bir şekilde, özellikle taşrada vergi denetmenlerinin inceleme yetkisi var. Bu, Bakanın başkanlığında, gerektiğinde Müsteşarın tevkil edilmesi hâlinde Müsteşarın başkanlığında oluşan bu Kurulda vergi denetmenleri temsil edilmemektedir. Sayısal olarak en çok vergi denetimi yapan bir birimin temsilcisinin yer almayışı bu Kurulda, bana göre büyük eksikliktir, bize göre büyük eksikliktir. Bu yönde verdiğimiz bir önerge var, kabul edilirse bu eksiklik giderilmiş olur.

Bir diğer önemli eksiklik değerli arkadaşlarım: 3568 sayılı Yasa’ya göre, mali müşavirlerin ve yeminli mali müşavirlerin bir ön denetim yetkisi vardır, vergi beyannamelerini tasdik yetkisi vardır. Sayıları 70 bine ulaşan bu TÜRMOB’un mensupları piyasayı çok yakından bilmekte, onun içinde olmakta, onun sorunlarını yakından gözlemlemektedir. TÜRMOB’un da burada temsil edilmesi, gerçekten, çalışma açısından çok daha etkinlik sağlayacaktı; ne yazık ki bu da dikkate alınmamıştır.

Özellikle bundan sonra görüşülecek olan 26’ncı maddede denetimle ilgili kapsamlı düzenlemeler yapılmaktadır. Daha önce uygulamada hep kullanılan, işte, tam inceleme, sınırlı inceleme gibi aslında yönetmeliklerle düzenlenebilecek konular yasada konulmuştur. Gene, Plan ve Bütçe Komisyonundaki müzakereler sırasında bazı düzenlemeler yapılabilmiştir. Mesela, risk analizinin, vergi incelemesi programında temel alınmasına dönük bir düzenleme vardı, şimdi bu “Dikkate alınır.” denilmek suretiyle daha makul bir hâle getirilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, bir diğer önemli düzenleme, rapor okuma komisyonları. Şu ana kadar, şu andaki uygulamada da inceleme birimlerinde, hesap uzmanlarında, Maliye müfettişlerinde, gelirler kontrolörlerinde zaten vergi okuma üniteleri vardı yani kıdemli inceleme elemanları hazırlanmış olan raporları okuyorlardı, onun yasaya uygunluğunu denetliyorlardı. Şimdi bu yasal hâle getiriliyor. Hem birimlerin içinde okuma komisyonları var hem de merkezî okuma komisyonu var. Tabii, merkezî okuma komisyonunu kurduğunuz zaman ve özellikle tarh edilen, belli vergiyi aşan meblağ içeren raporlar da bu komisyona doğrudan gidince inceleme elemanının inisiyatifi geniş ölçüde kayboluyor. Çünkü inceleme elemanları, sahada, artık, kendi bilgisiyle, birikimiyle olayları değerlendiren, belgeleri değerlendiren, incelemesini yapıp, raporunu yazan kimseler. Bunların şekil yönünden, yasalar yönünden bazı eksikleri olabilir, bunlar giderilebilir ama siz “Yazdığınız raporu -belli meblağ içinde- mutlaka bir değerlendirme kuruluna vereceksiniz.” dediğiniz zaman, o inceleme elemanının artık inisiyatifi kayboluyor ve o kurulun âdeta dediği uygulanır hâle geliyor. Bu, tabii, vergi incelemesini çok sıradan bir devlet görevi hâline getiriyor.

Büyük şirketler vardır, büyük denetim şirketleri vardır, üniversiteyi yeni bitiren çocukları alırlar, onların eline bir rehber tutuştururlar ve o rehbere göre de o çocuklar giderler, belli işaretleri koymak suretiyle bir denetim yaparlar, çok fazla konuyu bilmemelerine rağmen. Bunun, Maliye müfettişini, hesap uzmanını, gelirler kontrolörünü, vergi denetmenini, bu düzeye, sıradan iş yapan memur düzeyine indiren tarafı var. Eğer bu kişileri, işte, yeterlilik sınavıyla aldığımız, uzun uzun muavinlik dönemleri geçiren kimseleri sıradan memurlar hâline getirdiğiniz zaman, müesseseden, bekleyen sonucu bulamazsınız.

Denilebilir ki bazı inceleme elemanları çok keyfî davranıyorlardı. Mesela, Doğan Grubuna dönük incelemelerde olduğu gibi, yasaları hiçe sayan inceleme raporları da ortaya çıkıyordu. “Peki, bu sistem bunu önleyecek mi?” diye Plan ve Bütçe Komisyonunda sorduğumuz zaman, doyurucu bir cevap alamadık.

Değerli arkadaşlarım, vergi denetimi, yargı bağımsızlığı kadar önemlidir. Eğer siz, vergi denetimini siyasallaştırırsanız, o ülkede artık teşebbüs özgürlüğünden, sermayenin güvencesinden bahsedemezsiniz. Bir süredir, ne yazık ki, Türkiye’de vergi denetimi siyasallaşmıştır ve pek çok çevre âdeta korkar hâle gelmiştir. Bu, bir muhalefet partisi milletvekili olarak benim sözüm değil, Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rıfat Hisarcıkloğlu’nun açıklamasıdır; demiştir ki: “Bir eleştiri yaptığımız zaman, ertesi gün Maliyeden geliyorlar ‘Getirin defterlerinizi.’ diyorlar.”

Şimdi siz, vergi incelemesini böylesine siyasallaştırırsanız, farklı düşüncede olan insanları sindirme yöntemi olarak kullanırsanız, o ülkede artık teşebbüs özgürlüğünden bahsedemezsiniz ve bunu -Doğan Grubu incelemesinde görüldüğü gibi- basın özgürlüğünü de tehdit eder hâle getirmiş olursunuz.

Değerli arkadaşlarım, bu tasarıda, biz, özellikle son zamanda yaşanan krizin de etkisiyle büyük sıkıntılar yaşamakta olan, vergi borçlarını ödemekte zorluk çeken esnafın, ticaret erbabının sorunlarını çözen, onların vergi borçlarını yeniden yapılandıran bir düzenlemenin burada yer almasını beklerdik. Bu yönde bir önergemiz var, eğer ilgi gösterilirse, kabul edilirse memnun oluruz. Gerçekten, büyük sıkıntı içinde yaşayan, sürekli haciz tehdidi altında yaşayan önemli bir esnaf grubu vardır. Bunlar sorunlarının çözülmesini bekliyorlar, o noktada önemli bir adım atılması gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, vergi incelemesiyle ilgili kurulları, koordinasyon kurulunu kuruyorsunuz, vergi raporlarını okuyan komisyonları kuruyorsunuz fakat inceleme elemanlarının ücret sorununu, mali sorununu, özlük haklarını dikkate alan en ufak bir düzenlemeyi buraya getirmiyorsunuz. Gerçekten, böylesine önemli görevler üstlenen insanlarımızın mutlaka ücret yönünden tatmin edilmeleri gerekir. Bu noktada da önemli bir adım atılmıyor, hiçbir şey yapılmıyor.

Bir de yıllardır Maliye Bakanlığında belli düzeyde insanların gidip makul fiyatlarla, uygun fiyatlarla yazlık kamplarda tatil yapmalarını önleyen bir girişime de Maliye Bakanlığı adım atmış bulunuyor. Nedir o? Maliye Bakanlığına ait kamplar satışa çıkarılıyor.

Sayın Bakan diyor ki: “Üzülmesinler, çok cüzi fiyatlarla beş yıldızlı otellerde de tatil yapmaları mümkündür.” Şimdi ben Sayın Bakandan memurun da tatil yapabileceği beş yıldızlı otellerin isimlerini istiyorum. Bunları açıklayalım ki memurlarımız “Kamplar kapanıyor, kamplar satılıyor.” diye üzülmesinler, gitsinler, o beş yıldızlı otellerde tatillerini yapsınlar. Herhâlde Sayın Bakan ya beş yıldızlı otellerin fiyatlarını bilmiyor veya kampların fiyatını bilmiyor. Maliye Bakanlığının en gözde kampı Marmaris’tedir, günlük, her şey dâhil fiyatı 44 liradır. 44 liraya kalınacak bir beş yıldızlı otel varsa hemen memurlarımız oraya gitsinler.

Değerli arkadaşlarım, gene bir önergemiz var, ondan da kısaca bahsetmek istiyorum. Özellikle mali müşavirlerin ve avukatların karşı karşıya kaldıkları bir sorun var. Çoğu zaman, tahsil etmedikleri ve bazen de hiç tahsil edemeyecekleri serbest meslek kazancının katma değer vergisini ödeme durumuyla karşı karşıya kalıyorlar. Bu, Katma Değer Vergisi Yasası’ndan kaynaklanan bir durum, yıllardır, bir türlü düzelemedi. Yine bu noktada bir önergemiz var. Gruplar arasında da belli bir uzlaşma var, eğer kabul ederseniz, yıllardır devam eden avukatların, mali müşavirlerin bu kronik sorununa da bir çözüm getirmiş oluruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özyürek.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, kısaca şuna da değinmek istiyorum: Ben on bir yıl TÜRMOB’un Genel Başkanlığını yaptım. Yeni kurulmuş olan bir kuruluş, bütün dünyada var olan, çağdaş bir müessese. Bu müessesenin özü, serbest çalışanların bağımsızlıklarını korumalarıdır, yani ücretle, bir bordroya dâhil olarak veya yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmamalarıdır. Ne yazık ki burada getirilen bir hükümle bir mali müşavirin -yeminli mali müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir- hem bürosu olacak hem de bir anonim şirkette yönetim kurulu üyesi olacak. Bu, mesleğin bağımsızlığına indirilmiş büyük bir darbedir. 1989’dan beri gayet iyi işleyen, önemli görevler üstlenen bu kurumu böylesi düzenlemelerle tahrip etmeyelim, bütün dünyadaki işleyişini  burada da koruyalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özyürek, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) – Dünyanın hiçbir yerinde hem serbest çalışan hem de bir şirkette yönetim kurulu üyeliği yapan mali müşavir yoktur. Bunun bir örneği bulunursa  biz de bu eleştirilerimizi geri alırız ama bu yoktur. İlk kez geçen dönemde de bu girişimde bulunmuştu. O zaman da derdimizi anlattığımızda AKP’li milletvekili arkadaşlarım anlayış gösterip bu girişimlerinden vazgeçmişlerdi. Bu kez de bu girişimden vazgeçilmesini 70 bin kişilik meslek camiasının bağımsızlığı, mesleklerinin haysiyeti adına talep ediyorum.

Gecenin bu saatinde vaktinizi aldım. Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özyürek.

Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Nurettin Canikli, Giresun Milletvekili.

Buyurun Sayın Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce burada yapılan konuşmada vergi incelemeleriyle ilgili olarak -bana göre- Hükûmetimize ve Bakanlığımıza haksız bir saldırı oldu yani bu kelimeyi kullanmam özellikle gerekiyor çünkü mesele şu: Yani deniliyor ki: “Bazı kişi ve grupların üzerine kasıtlı olarak gidiliyor ve siyasi amaçlı birtakım vergi incelemeleri yapılıyor.” Anlatılan ya da kastedilen bu, benim anladığım o şekilde.

Şimdi, tabii, o özel ismi zikredilen grupla ilgili olarak basına yansıyan birçok bilgi oldu. Aslında o bilgileri dikkate aldığınızda bu incelemenin, içeriden o Grupta daha önce çalışan bir kişinin ve işi bilen, işe vâkıf, detaylara hâkim bir kişinin…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – İhbar mektubu mu?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …ihbar mektubuyla başladığını basından ben okudum yani birçok gazete yazdı.

Şimdi, Maliye Bakanlığına veya bir inceleme grubuna herhangi bir ihbar veya şikâyet geldiği zaman elbette ve özellikle bu mektupta, bu bildirimde, bu ihbarda ciddi birtakım iddialar varsa yani vergi kaçağının tespitine imkân sağlayacak ve vergi kayıp ve kaçağının olduğuna dair karine teşkil edecek, delil olacak birtakım bilgiler, doneler varsa kuşkusuz inceleme elemanları ve Maliye Bakanlığı o ihbar mektubu çerçevesinde gereğini yapmak ve incelemesini yürütmek zorundadır. Bu bir zorunluluktur, yasal zorunluluktur.

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Ama yasal dayanaklarda olmak şartıyla.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Şimdi, tabii, bizim incelemelerde şöyle bir durum var bakın, şöyle bir husus var: Geçmişte, uzun yıllardan beri vergi incelemeleri genelde orta ve küçük mükellefler nezdinde yapılır.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Yok öyle bir şey…

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Öyle, evet.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Canikli, yok öyle bir şey.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Rakamlara baktığınız zaman, sayı olarak da, adet olarak baktığınız zaman bunu görürsünüz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Nerede, hani? Sayıları verin.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bu kesin yani bugüne kadar bu bir vakıa, bu bir tespit.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Hayır, nereden çıktı öyle bir tespit Sayın Canikli?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Yani bütün inceleme elemanları yazın illere giderler, vergi denetmenleri, Maliye müfettişleri, hesap uzmanları, gelirler kontrolörleri illere dağılır, Türkiye'nin tüm illerine giderler ve orada mükellefler incelenir.

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Oradaki en büyük mükellefi incelerler. 

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Tamam, doğru, oradaki en büyük ama o en büyük dediğiniz Türkiye ortalamasını aldığınızda orta ölçekli bir mükelleftir; kastettiğimiz o zaten.

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Ama büyük şehirlerde de daha uzun çalışır…

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Dolayısıyla Türkiye’de millî gelirin yüzde 80’den fazlasını üreten mükellef sayısı bin civarındadır yani en fazla 1.500 olarak ifade edenler var, 2 bin olarak kabul edelim yani millî gelirin yüzde 80’i bunlar tarafından üretilir, bunlar tarafından oluşturulur.

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Canikli, yanlış biliyorsun.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Öyle efendim. Biz de o görevlerde bulunduk, rakamları biliyoruz.

RECEP TANER (Aydın) – 50 milyar TL vergi geliri var…

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Şimdi, bakın, dolayısıyla vergi incelemesinde amaç nedir? Etkinliktir, daha çok vergiyi doğuran olayın kavranmasıdır. Bunun için ne yapılması gerekiyor? Millî gelir nerede üretiliyorsa, nerede üretim varsa, nerede hizmet varsa, orayı incelemeniz gerekiyor, orada yoğunlaşmanız gerekiyor. Bazen bin mükellef, bin küçük mükellef, bir mükellef kadar vergi ödeme potansiyeli ya da iş imkânı çıkaramayabiliyor. Dolayısıyla geçmişten gelen birtakım, maalesef, incelemelerimizde bir uygulama var. Tabii, burada bu “büyük mükellef” dediğimiz mükellef grubunun kendini koruma ve incelemelere karşı gerekli mekanizmayı oluşturma konusunda çok başarılı olduklarını da kabul etmemiz gerekiyor, şu veya bu nedenle. Çok ayrıntıya girmeyeceğim.

Şimdi, sıkıntı şu: Geçmişten gelen bu alışkanlığın sürdürülmesi isteniyor yani herhangi bir ihbar, şikâyet mektubu herhangi bir mükellef için uygulandığında, gündeme geldiğinde gereği yapılıyor ama biraz daha büyük, güçlü mükellefler için benzer bir uygulamanın realize edilmemesi isteniyor.

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Niçin incelendiğini sormuyoruz. Dayanakları çürük, dayanakları hukuki değil.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Dolayısıyla böyle bir şeyin kabulü mümkün değil. Çok açık, kendileri de ifade ettiler, dediler ki: “Bir ihbar mektubu neticesinde…” İncelemeyi tetikleyen unsur ihbar mektubu. Nasıl bunu gözden… Yani görmezden gelebilir misiniz?

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Hayır, olabilir, önemli değil ki. Niçin incelendiği değil, dayanakları önemli.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Nasıl bunu yok sayabilirsiniz? Hasır altı edebilir misiniz? Edemezsiniz. Olay budur.

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Siz yasaya aykırı matrah farkı bulursanız, olacak iş değil.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Ha, inceleme elemanının raporu konusunu gündeme getirirseniz, o ayrı bir konu, inceleme elemanı bağımsızdır yani eskiden beri zaman zaman inceleme elemanlarının yazdıkları raporlarda bunun nasıl olduğunu, ne kadar güçlü olduğunu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - …ne kadar yasalara uygun olup olmadığını bilmiyorum. O ayrı bir konu ama önemli olan şu burada: Siyasi iradenin özellikle ve kasıtlı olarak böyle bir inceleme başlatmadığını vurgulamak için söylüyorum.

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Hayır, Sayın Başbakan bu işi bildiğini söylemişti.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bu ihbar mektubu da çok net olarak bunun ispatıdır, delilidir değerli arkadaşlar. Bir tane örnek verilemez; bakın, bir tane örnek somut olarak verilemez.

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başbakan “Bu konu bana intikal ettirildi.” demişti.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Herhangi bir mükellef için -kasıtlı olarak- AK PARTİ hükûmetleri döneminde kasıtlı inceleme yapıldığı, üzerine gidildiği -şu veya bu nedenle- bir tane örnek verilemez ama geçmişte var, geçmişte sayısız örneği var. Yani, bir polemik yaratmak istemiyorum ya da bir tartışma açmak istemiyorum. Bir tane somut örneği yok. Bir tane verilen örnek var, o da ihbar mektubuyla başlamış bir inceleme, onun dışında yok değerli arkadaşlar. Ama ben şunu biliyorum: AK PARTİ milletvekillerinden onlarcası bu dönemde incelemeye maruz kalmıştır ve birtakım tarhiyatlarla karşı karşıya kalmıştır. Bunların isimleri bende var, neden? Bana geliyorlar çünkü yani geçmişimiz, Maliye Bakanlığından orijinli olduğumuz için bize geliyorlar ve birtakım, işte istişare ve görüşümüzü alıyorlar, oradan biliyorum. Trabzon’da var, İstanbul’da var, Ankara’da var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Canikli, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Dolayısıyla yani bu dönemde AK PARTİ milletvekilleri inceleniyor ve tarhiyatla karşı karşıya kalıyor değerli arkadaşlar. Sizin söylediğiniz mantık doğru olsa böyle bir uygulama olabilir mi? Olamaz, ama oluyor. Dolayısıyla incelemelerde herhangi bir subjektif unsur kesinlikle gündeme gelmez AK PARTİ Hükûmeti döneminde ve gelmemiştir, gelmesi de düşünülemez.

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Yasaya aykırı matrah tesisi…

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Ama geçmişte olduğu gibi, birileri de bazı büyük mükellefler için ayrıcalık istiyorsa bu ayrıcalık yok, onu söyleyelim. Aradaki tek fark bu, artık ayrıcalık yok. Hiç kimse dokunulmaz değil, herkes eşit, objektif olarak incelemeye muhatap. Bakın, objektif ve eşit olarak incelemeye muhatap olacaktır…

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Herkes incelenir ama inceleme sonuçlarının delillere dayanması lazım, yasaya dayanması lazım.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - …ve tercihen de yine objektif kurallar çerçevesinde incelemenin büyük mükellef nezdinde olması gerekir, biraz önce söylediğim gerekçeyle.

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Yasaya aykırı olamaz.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Yani bin tane küçük mükellef yerine 3 tane büyük mükellef incelersiniz, daha çok matrah farkı, daha çok vergi inceleme imkânı ortaya çıkar ve dolayısıyla akılcı yöntem de budur değerli arkadaşlar.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Canikli.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – İnceleyin, incelemeyin demiyoruz ama objektif olun Nurettin Bey, objektif olun!

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Objektif olduğunu söyledim.

BAŞKAN – Şimdi, on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Taner, Sayın Işık, Sayın Tankut, Sayın Aslanoğlu, Sayın Cengiz, Sayın Tan ve Sayın Hamzaçebi sisteme girmişlerdir.

Sayın Taner, buyurun.

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, bütçenin en önemli kalemi vergiyi toplayan teşkilat olan Gelir İdaresi Başkanlığının taşra teşkilatlarında görev yapan grup müdürü, vergi dairesi müdürü, müdür, müdür yardımcısı ve denetmen gibi yöneticilerin aldıkları maaşların, gelir uzmanlarının maaşlarıyla kıyasladığımızda düşük kaldığı, düşük olduğu ve artırılması gerektiği konusuna katılıyor musunuz?

İki: Aynı dairede aynı işi yapan memurlar arasındaki ücret adaletsizliğini gidermeyi düşünüyor musunuz? Örneğin, veri hazırlama kontrol işletmeni, şef ve memurların maaşları ile gelir uzmanlarının maaşlarına baktığımızda bu diğer memurları gelir uzmanları seviyesine çıkarmaya yönelik bir çalışmanız var mıdır veya biz o konuda bir önerge versek destekler misiniz?

Üç: Dünkü konuşmanızda ecri misilden bahsederken…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bu yıl Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerine ait illerimizden batı illerine tarım işçisi olarak gelen vatandaşlarımızın konaklama giderlerinin Hükûmetinizce karşılanacağı ve bu konuda ilgili valiliklere genelge gönderildiği iddiaları doğru mudur? Doğruysa bu uygulamanın Hükûmetinizin sözde açılım projesiyle bir ilgisi var mıdır?

İki: Sulama mevsimi olan bu aylarda elektrik borçları nedeniyle elektrikleri kesilen sulama birliklerinin borçlarının yapılandırılması ve birliklerde çalıştığı hâlde ücretlerini alamayan personelin mağduriyetlerinin giderilmesi konusunda Hükûmetinizin bir çalışması var mıdır?

Son olarak: Son dönemde meydana gelen aşırı yağış ve doludan ciddi zarar gören Kütahya ili Dumlupınar, Altıntaş ve Aslanapa ilçeleri ve köylerindeki çiftçilerimizin tarım kredi kooperatiflerine ve Ziraat Bankasına olan borçlarının bir yıl süreyle ertelenmesi sağlanacak mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Tankut

YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, nisan ayında işsizlik oranının 2,9 puan azalarak yüzde 12 olduğu söylenmiştir. Bu önemli düşüş hangi önlem ve istihdam merkezlerinin faaliyete geçmesiyle gerçekleşmiştir?

Diğer taraftan, seçim bölgem olan Adana’da geçen ay açıklanan ve Türkiye'nin en yüksek oranı olan yüzde 26 oranındaki işsizlikte bir düşüş olmuş mudur? Olmuş ise bunun rakamsal değeri nedir? Türkiye ortalamasının 2 katından fazla olan Adana’daki bu işsizlik oranını en azından Türkiye ortalamasına yaklaştırabilmek için Adana’ya Hükûmet olarak özel teşvik, destek ve benzeri önlemler ve projeleriniz olacak mıdır? Olmayacak ise özel teşvik proje ve destek kapsamına almayı önümüzdeki günlerde düşünecek misiniz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Aslanoğlu

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, siz Maliye Bakanlığı personelini sevmiyorsunuz. Diğer kurumlardaki uzmanlarla, diğer kurumlardaki memurlarla, diğer kurumlardaki müdür yardımcılarıyla karşılaştırın. Maliye Bakanlığı personeli bir uzman ile diğer, başka kurumların uzmanı aynı parayı alıyor mu almıyor mu? Eğer farkı varsa özür diliyorum, özür diliyorum. Ama bazı bakanlıklardaki uzmanlar, Maliye Bakanlığı personeli uzmanlarından 1,5 kat fazla para alıyorlar.

İki: Burada kanun görüşüyoruz. Battılar, gidiyorlar. Ne olursunuz, 2008 krizinden bu yana, hiç değilse küçük esnafa şu vergi ve SSK primlerini… Affedin demiyorum Sayın Bakan, affedin demiyorum. Onlar adına hakikaten hicap duyuyorum. Yaşamak istiyorlar, adam çalıştırmak istiyorlar, istihdam yaratmak istiyorlar. Affedin demiyorum, hiç değilse gelin bunları bir yapılandırın.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Cengiz…

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, bugün bu oturumu izleyen barolar ve avukatlar da bizleri aradılar ve özellikle KDV’yle ilgili, müvekkillerinden taksitle vekâlet ücretlerini aldıklarını ve KDV’yi de toptan ödemek zorunda kaldıklarını, bunun da hem yasalara aykırı olduğunu, usulsüzlüğe vesile çıkardığını, bu konuda bir düzenlemeyi bu torba içinde görmediklerini ifade ettiler. Bu konuda yasa tamamlanmadan acaba bir çalışma yapabilir miyiz veya böyle bir olayı gündeme alabilir miyiz?

Kredi kartı mağdurları ve banka kredileriyle ilgili, ödenemeyen ve çok fahiş bir şekilde artmış olan bu faiz yapılandırmalarıyla ilgili, acaba yeniden bir değerlendirme ve bu faizlerin ödenebilir boyutlarda halkımıza yeniden değerlendirme olaylarını yapabilir miyiz?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Tan…

AHMET TAN (İstanbul) – Sayın Bakan, varlık barışıyla ilgili bir vatandaşımızın 7,1 milyar liralık, yani 64 ton altın değerinde bir beyanı olmuştu. Bu konu esrarını hâlâ koruyor. Bu vesileyle bu konuda kamuoyuna bir net açıklama yapmayı düşünür müsünüz?

Bir de, tam da bu sırada vergi incelemesi ve denetimiyle ilgili radikal değişikliklere gidilmesi biraz rastlantı mı yoksa bir kuşku verici tarafı var mı? Bu da kamuoyunun merak ettiği bir konu.

Son bir cümle belki, madem torba yasa konuşuyoruz, torba bir soru olarak da değerlendirmek mümkün. Sayın Dokuzuncu Cumhurbaşkanı, kendisine sorulan, kendi döneminde verginin silah olarak kullanılıp kullanılmadığı sorusuna karşılık “Eğer zeval yakınsa zulüm eşyaya yönelir.” demiştir.

Bu konudaki değerlendirmeniz ne olacak?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Taner…

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, dünkü konuşmanızda ecri misilden bahsederken peşin ödemeden bahsettiniz. Ecri misil geçmişe yönelik yapılan bir uygulama değil midir, yoksa kira gibi geleceğe yönelik de uygulanabilir mi?

Bir de, biraz önce Sayın Canikli vergi gelirlerinin yüzde 80’inin bin mükellef tarafından yaratıldığından bahsetti. Ülkemizin toplam vergi geliri 212 milyar TL olduğuna ve bunun 150 milyar TL’si ÖTV, KDV gibi dolaylı vergiler olduğuna göre bu konudaki görüşe katılıyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Taner.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – “Millî gelir” dedim ben “vergi” demedim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Önce, müsaadenizle, bütün sorular için teşekkür ediyorum. Bu torba yasaya ilişkin, daha doğrusu benim bir torba yasayı buraya getirmem konusunda epey eleştiri oldu. O eleştiriler, tabii ki… Doğrusu, ben torba yasalardan hiç hoşlanmıyorum, fakat bir süre sonra bunların bir mecburiyet teşkil ettiğini de anlamış durumdayım. Biz, başlangıçta bu tasarıyı getirirken tamamen Maliye Bakanlığını ilgilendiren hususlarla sınırlamıştık. Yaklaşık 49-50 madde vardı ve dediğim gibi tamamen Maliyeyle ilişkiliydi. Ama Komisyon düzeyinde daha sonradan diğer birtakım tasarılarla birleştirildi, genişletildi ve mevcut hâlini aldı. Bu türden tasarıların, dediğim gibi, bir ihtiyaç teşkil ettiği ortada. Keşke, komisyonlarımız Batı’da olduğu gibi çok etkin, çok daha kapsamlı, geniş zaman alan çalışmalarla bu işi götürse…

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sağınıza söyleyin!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Komisyondan yarın istifa edelim!

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Hayır, hayır, ben sistem açısından konuşuyorum.

Daha sonra Genel Kurulda da farklı bir şekilde değerlendirilse, belki Türkiye’de o anlamda bir sistem değişikliği faydalı olabilir diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, bizim getirdiğimiz özellikle denetimle ilişkili düzenlemelerde ben şuna büyük hassasiyet gösterdim: Denetimin ve denetim elemanlarının kesinlikle daha da güçlenmesi ve saygınlık kazanmasını arzuluyorum. Ortada varsa bir keyfîlik algısı, bunu tamamen ortadan kaldıracak bir yaklaşım ve mantıkla bunlar ortaya konulmuştur.

Denetimde koordinasyonun mantığı şuna dayanmaktadır: Şu anda inceleme yetkisine sahip, Maliye Bakanlığımızın içerisinde çok değerli farklı birimler var. Bunlar arasında bazen standart ve uygulamalarda farklılıklar olabiliyor. Bu denetimdeki koordinasyonun bir amacı da aslında bunları gidermeye yönelik, denetimin etkinliğini artırmaya yönelik ve mükellefler açısından sıkıntı yaratan hususların azaltılmasına yönelik bir çabadır. İdeal olarak, vergi denetiminde çok başlılığın azaltılması tabii ki bence bir ihtiyaç. Ama bu aşamada koordinasyonla, mükelleflere de yansıyan bazı sıkıntıların giderilmesine yönelik bir adım atıyoruz.

Burada bir hususun altını çizmek istiyorum: Denetim elemanlarının bağımsızlığının korunması çok kritiktir ve ben Sayın Özyürek’e katılıyorum, yani denetimin bağımsızlığı en azından yargı bağımsızlığı kadar önemlidir. Bu hususların teknik olarak kalmasında ben büyük fayda görüyorum. Hiçbir şekilde Maliye Bakanlığı denetim elemanlarının denetim konusunu siyasi bir konu olarak algılamalarının ben doğru olmadığını… Ve zaten böyle bir yaklaşım içerisinde olmadıklarına da emin olmak istiyorum. Özellikle bu genel girişi yapmak istedim.

Burada yaptığımız düzenlemelerde gerçekten mükellef haklarını, mükellefi idareye karşı ciddi anlamda koruyan düzenlemeler var. Biz mükellefle minimum ihtilaf istiyoruz. İdarenin mükellefle sorunlarını tabii ki minimize etmek istiyoruz ama şu da bir gerçek: Uygulamada sıkıntılar olabiliyor. Hiçbir şekilde mükemmel olduğumuz iddiasında değilim.

Şimdi Sayın Başkan, müsaade ederseniz bir de soruları da cevaplandırmak istiyorum, bana biraz zaman verirseniz.

Sayın Taner, Gelir İdaresi Başkanlığında, özellikle taşra teşkilatında bazı, tabii ki grup müdürleri vesairelerin uzmanlara oranla ücretlerde geriye düştüğünü, buna katılıp katılmadığım… Değerli arkadaşlar, Maliye Bakanlığı içerisinde de tabii ki maaşlarda, ücretlerde, yeterli olup olmadığına dair hususlar benim de dikkatime getirildi ama ben bunların, her zaman, bir teşkilat kanunu çerçevesinde, kapsamlı olarak değerlendirilmesi gerektiği kanısındayım. Ben diğer bakanlıklara örnek olmak durumundayım yani sadece Maliye Bakanlığının personelinin durumunu iyileştirmeye yönelik adım atarsam, o zaman, mali disiplini bozacak diğer düzenlemelere ben burada nasıl itiraz ederim? Doğrusu biraz zordur. Ücret adaletsizliği kamuda var. Bunu gidermeye yönelik olarak denge tazminatı müessesesini getirdik, ilk adımını da attık. İmkânlar çerçevesinde, bu düzenlemelerin ileride de devam etmesi gerektiğine ben inanıyorum.

Değerli arkadaşlar, Sayın Işık, güneydoğu veya doğu illerimizden batı illerimize gelen, geçici, işte, mevsimlik işçilerin konaklama bedellerinin valiler tarafından karşılanıp karşılanmayacağı veya bunun açılımla ilgisinin olup olmadığı hususunda bir soru sordular. Benim bildiğim kadarıyla konaklamaya ilişkin herhangi bir düzenleme düşünülmüyor ama şu da bir gerçek: Bu vatandaşlarımızın, oralara giderken, yolculuklarda, oraya gittikten sonra, hele özellikle çoluk çocuklarını da beraber götürmüşlerse birtakım sıkıntılarla karşılaştığı da bir gerçek. Bu vatandaşlarımızın en azından bu mevsimlik iş sürecindeki birtakım sıkıntılarını gidermeye yönelik eğer Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız birtakım düzenlemeler yaparsa biz Maliye Bakanlığı olarak tabii ki kendilerini destekleriz, Türkiye'nin bir problemi ise tabii ki bunun çözümünde biz de katkıda bulunuruz.

Sulama birliklerinin borçlarının yapılandırılması yine konuşuldu. Ben dün de ifade ettim. Sulamada iki durum söz konusu: Bir, cazibe sulama söz konusu. Burayı bence fiyatlamak lazım, doğru fiyatlamak lazım. Buradan gelen gelirle vatandaşın kendisinin parasıyla kazdığı kuyuları ve orada kullandığı elektrikle yaptığı sulamayı bizim sübvanse etmemiz lazım; doğru sistem budur.

Tabii ki Kütahya ilinde yağışlar nedeniyle ortaya çıkan bir afet  söz konusuysa Tarım Bakanlığımız bunu dikkate alır, Bakanlar Kuruluna getirir, biz de Maliye Bakanlığı olarak yine bütçe imkânları çerçevesinde kendilerine gereken desteği veririz.

Nisan ayında işsizlik oranının yüzde 12’ye düşmesi tabii ki aslında Türkiye için gerçekten önemli bir kazanımdır, büyük bir başarıdır. Çünkü ben baktığım zaman Avrupa ülkelerinin bazılarında hâlâ işsizlik oranları artan ülkeler var, hâlâ resesyonda olan ülkeler var. Türkiye'nin temelleri sağlam olduğu için gerek büyümede gerek istihdam artışında gerekse diğer hususlarda gerçekten makroekonomik performans olarak çok iyi bir noktada olduğunu söylemek lazım, bunu kabullenmekte fayda var.

Adana ilimiz tabii ki Gaziantep gibi ve diğer bazı büyük illerimiz gibi büyük ölçüde göç çeken bir ilimiz. Orada sıkıntıların çok daha yüksek düzeyde hissedildiğine de… Ben değerli arkadaşıma katılıyorum. Aslında bu tür illerimize belki farklı yaklaşmak lazım. Yani orada, oralara özgü teşvik, projeler konusunda Devlet Planlama Teşkilatımız tarafından bir çalışma yapılırsa biz Maliye Bakanlığı olarak olumlu bakarız.

Yine benim, Maliye Bakanlığı personelini sevmediğim iddiası atıldı, çok yanlış bir iddia. Ben çalışanlarımızı sevmekle kalmıyorum, aslında çabalarını takdirle de karşılıyorum.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Para…

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, biz örnek olmak durumundayız. Bir bütünlük içerisinde, diğer kamuyla birlikte ben imkânlar çerçevesinde bizim çalışanlarımızın imkânlarının da geliştirilmesine katkıda bulunurum.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sen başkalarına yap, Maliye Bakanlığına yapma!

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Küçük esnafın SSK, vergi borçlarının yapılandırılması… Ben her zaman şunu söylemişimdir: Alacağımızın reel değerinin korunması koşuluyla bir yapılandırmaya ben “Hayır” demem, ama şunu da ifade etmek istiyorum: Af niteliğindeki yapılandırmalar vergide uyumu bozuyor, vergide çok ciddi adaletsizlikler yaratıyor ve bu nedenle de ben onlara karşıyım.

Sayın Cengiz, “Özellikle avukatlar, KDV tahsilatında kendileri taksitle alıyor ama KDV’yi toptan ödüyorlar.” şeklinde bir sıkıntının olduğunu ifade ettiler. Bu sıkıntı bana da ulaştı. Gelir İdaresi Başkanlığımız bu konuda bir çalışma yaptı. Bu türden uygulamaları minimize edecek bir idari çalışma yapılıyor ve o çerçevede de yeni bir uygulamaya geçeceğiz.

Kredi kartı mağdurları, vesaire gibi… Değerli arkadaşlar, bu konuda geçmişte bir yapılandırma yapıldı. Tabii ki bankalarımızın inisiyatifine bırakılmış bir husustur. Aslında özel bankalar, kamu bankaları, biliyorsunuz hepsi ticari esaslara göre çalışıyorlar, bireysel bazda herhangi bir kredi kartı kullanıcısının kanuna gerek kalmadan borcunu yapılandırabilirler çünkü bunlar tamamen özel hukuk hükümlerine göre yapılabilir. Bunun için yeni bir yasaya dahi gerek yoktur, yeter ki bu konuda gerekli irade olsun.

Varlık barışına ilişkin, değerli arkadaşlar, biz son derece şeffaf davrandık. Vergi mahremiyetine giren hususlar hariç ne gerekiyorsa bütün detaylarıyla, idaremiz, açık açık ortaya koydu. 7,1 milyar lirayla ilgili… O ayrı bir konu, 64 ton altın konusu ayrı bir konu. O konuda da gereken açıklamaları yaptım. Vergi mahremiyetine giren hususlar nedeniyle, ben, tabii ki bunların kim olduğu vesaire konularında size bilgi veremem ama şunu bilmenizi isterim: Bu türden, beyanda bulunup daha sonra beyanın gereğini yerine getirmeyenler hakkında gerek takip gerek inceleme yapılıyor, gerek MASAK tarafından gerek Gelir İdaresi tarafından; ne gerekiyorsa o arkadaşlarımız gereken çalışmaları yapıyorlar, kendilerine bu konuda ben her zaman talimat vermişimdir.

Dokuzuncu Cumhurbaşkanımızın ifadelerine tabii ki katılmıyorum. Zaten, bu kanundan kastımızı da çok açık bir şekilde ifade ettim. Amacımız, Gelir İdaresini bir nebze olsun güçlendirmek, denetimi, denetimin kaynaklarını daha verimli, daha etkin bir şekilde kullanmak. Tabii ki vergi denetim elemanlarının hepsinin bağımsızlığını korumak… Hiçbir şekilde siyasallaşma algısının bu şekilde ortaya konulmasına ben tabii ki katılamam.

Sayın Taner ecri misille ilgili bir soru sordular. Orada, tabii ki ecri misillerde şöyle bir husus söz konusu: Bir, geçmişe dönük bir uygulama var. Orada zaman aşımı biliyorsunuz on yıldı Borçlar Kanunu gereği, biz onu mükellef lehine beş yıla indirdik. Burada hani “Vatandaş lehine hiçbir şey yok.” denildiği zaman, aslında bu hususları dikkate almanızda tabii ki yarar var.

İkinci bir husus, tabii, yıllar itibarıyla işgal altında olanlar, mesela cari yıl için tabii ki bir ecri misil ödenmesi lazım, orada eğer peşin öderse ve eğer, örneğin mahkemeye götürmezse yani bu işi dava etmezse…

BAŞKAN - Sayın Bakan, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – …birtakım kolaylıklar sağlanıyor.

Sabrınız için çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Komisyon Başkanımız acaba bir açıklama yapacak mı?

BAŞKAN - Sayın Komisyon Başkanının bir talebi var.

Buyurun.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben konuşmama Sayın Bakanımızın Plan Bütçe Komisyonunda söylediği sözü tekrarlayarak başlamak istiyorum. İstisnai durumlar hariç olmak üzere, benim bildiğim kadarıyla, kendisinden de teyit ettim, prensip olarak aslında “torba” kelimesini bu Meclis Genel Kurulunda bir yasa için kullanmayı da çok içime sindirmiyorum, onu da size söyleyeyim. Daha uygun bir isim bulunabilir diye düşünüyorum.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – “Çuval” olabilir!

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Hayır. Yani torbadan daha seviyesiz bir öneride bulunacaksanız ona ben bir şey diyemem.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Ama bulamadınız “torba” yerine ki onu kullanıyorsunuz.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Hayır, hayır, yani “çuval” veya başka şey daha mı uygun üstadım?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Neyse… Esasa gelelim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Esasa gelelim. Beceriksiz Komisyon üyeleri biz değil miyiz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Daha seviyesiz bir öneri bana göre.

BAŞKAN - Sayın Aydoğan… Lütfen Sayın Aydoğan

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Şunu söylemek istiyorum…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Beceriksiz miyiz değil miyiz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Sayın Bakanımızın söylediği şudur: “Plan Bütçe...”

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Beceriksiz miyiz, değil miyiz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Bir dakika...

“Plan Bütçe Komisyonunda istisnai durumlar hariç olmak üzere prensip olarak ben bu torba yasa şekline karşıyım.” demiştir. Yoksa getirmeyeceğim dememiştir; bir.

İki...

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Torba değil mi Beyefendi?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Müsaade eder misiniz?

İki: Türkiye gerçeği olduğunu da, biraz önce, kabul ettiğini söylemiştir. Bu yasa tasarısı şekli, bu Meclise gelen ne ilk yasa tasarısı şeklidir ne de bundan sonra son olacaktır. İstisnai durumlarda devletimizin ihtiyaçları...

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Yola devam!

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Devam değil, istisnai olarak gelebilecektir. Onu söylemek istiyorum.

İstisnai durumlarda devletimizin ihtiyaçları, halkımızın ihtiyaçları, çeşitli kuruluşlarımızın ihtiyaçları dikkate alınarak ve zorunluluk hâllerinde bu tür torba yasa tasarıları gelmeye devam edecektir ama sürekli olarak değil, istisnai olarak gelecektir.

BAŞKAN – Sayın Başkan...

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Öbür soruya... Etkisiz ve beceriksiz Komisyon üyeleri değil miyiz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Bu anlamda, Komisyonumuz etkin ve iyi görev yapmaktadır. Ben, Komisyonu temsilen bunu söylemek isterim. Sayın Bakanımız da bundan farklı bir şey söylememiştir.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Tutanaklarda var, tutanaklarda.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Hepinize saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Başkan.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Sayın Başkan, bir yanlış anlaşılma oldu, mümkünse onu açıklayabilir miyim?

BAŞKAN – Lütfen Sayın Bakan… Teşekkür ediyorum. Zaten çok fazla süre kullandınız. Teşekkür ediyorum.

İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 22.19

DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati: 22.22

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Fatih METİN (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 136’ncı Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Alınan karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 20 Temmuz 2010 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 22.23