Normal 25794 4 7 2010-08-17T07:23:00Z 2010-08-17T07:24:00Z 1 78153 445474 TBMM 3712 1045 522582 11.9999 75 Clean Clean 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖNEM: 23                                                    CİLT: 75                                              YASAMA YILI: 4

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

135’inci Birleşim

15 Temmuz 2010 Perşembe

 

(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

İ Ç İ N D E K İ L E R

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMA

 IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

 

1.- Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın, Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’na ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, Sakarya ili Sapanca ilçesinin ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Bayram Ali Meral’in, Karabük Demir Çelik İşletmesinde son günlerde yaşanan işçi hakları ihlaline ilişkin gündem dışı konuşması

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın, Terörle Mücadele Kanunu hakkındaki gündem dışı konuşmasına ilişkin açıklaması

2.- Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün’ün, Sapanca Gölü’nün turizm ve içme suyu açısından önemine ilişkin açıklaması

3.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, idare amirlerinin aldığı bir kararla Meclise ziyaretçi yasağı getirilmesine ilişkin açıklaması

4.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, sendikalı işçilerin sosyal ve psikolojik yönden baskı gördüğüne ilişkin açıklaması

5.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in, gezici tarım işçilerinin sosyal güvenlikle ilgili sorunlarının çözümüne ilişkin açıklaması

6.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, MHP grup önerisine ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, huzurevleri ve yaşlı rehabilitasyon merkezlerindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/833)

2.- İzmir Milletvekili Şenol Bal ve 21 milletvekilinin, genç işsizliği sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/834)

3.- İzmir Milletvekili Şenol Bal ve 20 milletvekilinin, çocuk suçluluğu sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/835)

4.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan ve 22 milletvekilinin, küçükbaş hayvan yetiştiricilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/836)

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- (10/379) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15/7/2010 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi

2.- (10/91, 10/674 ) esas numaralı Meclis Araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15/7/2010 Perşembe günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi

3.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi

4.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi

 

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

3.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in, 3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Kerim Özkul ve 4 Milletvekilinin, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886, 1/838, 2/599, 2/712, 2/727) (S. Sayısı: 536)

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, personel alımına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/14343)

2.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Kaş-Kekova ve Kale-Üçağız özel koruma bölgesi imar planlarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/14917)

3.- İstanbul Milletvekili Necla Arat’ın, Sivas’taki İnönü Konağı’nın müzeye dönüştürülmesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/14918)

4.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Ani Harabeleri’ndeki tarihî yapıların korunmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/14921)

5.- Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın, Antalya Atatürk Evi ve Müzesinde yapılan tadilat ve yenilemeye ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/14922)

6.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, İzmir Millî Kütüphanesinin Basma Yazı ve Resimleri Derleme Kanunu kapsamından çıkarılacağı iddialarına,

- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, İzmir Millî Kütüphanesine derleme nüshaları verme yükümlülüğünün kaldırılmasına,

İlişkin soruları ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/14923), (7/14924)

7.- İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’ın, bir üniversite döner sermaye işletmesinin bazı öğretim üyelerine haksız ödeme yaptığı iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/14963)

8.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Konya’ya yapılan yatırımlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/14983)

9.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, Bodrum Kissebükü mevkiinde yapılaşma izni verilmesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/15041)

10.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, uçakla zeytin sineği ilaçlamasının kaldırılmasına,

- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, Gediz Ovası’ndaki don nedeniyle üzüm üreticilerinin yaşadığı mağduriyete,

- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın, Marmara Ereğlisi’ndeki avlanma yasağı bölgelerine,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/15087), (7/15088), (7/15089)

11.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep İl Müftülüğünün ilan panosundaki bir yazıya ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/15202)

12.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, müze ve ören yerlerinin ücretsiz ziyaret edilmesindeki farklı uygulamalara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/15203)

13.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Millî Güvenlik Siyaset Belgesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/15338)

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak sekiz oturum yaptı.

Batman Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, mevsimlik gezici tarım işçilerinin sorunlarına ve bu konuda yayımlanan 2010/6 sayılı Başbakanlık genelgesine,

Muş Milletvekili M. Nuri Yaman, Asuri-Süryanilerin sorunlarına,

Tokat Milletvekili Reşat Doğru, Türk dünyasının sorunlarına ve Türk dünyasıyla ilişkilerin geliştirilmesi için yapılması gerekenlere,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

Batman Milletvekili Ayla Akat Ata ve 19 milletvekilinin, üniversite öğrencilerinin karıştığı saldırı olaylarının (10/829),

Batman Milletvekili Bengi Yıldız ve 19 milletvekilinin, PTT Genel Müdürlüğünde çalışan taşeron işçilerin sorunlarının (10/830),

Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal ve 19 milletvekilinin, Zonguldak havzası taş kömürü ocaklarındaki taşeronlaşma ile iş ve işçi güvenliği sorunlarının (10/831),

Van Milletvekili Özdal Üçer ve 19 milletvekilinin, üniversite öğrencilerinin barınma sorunlarının (10/832),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan:

(10/694) esas numaralı, çiftçilerin sulamada kullandıkları elektrik borçları ile aylık fatura uygulamasının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin görüşmelerinin Genel Kurulun 14/7/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP,

(10/2) esas numaralı, işsizlik sorunu ve İşsizlik Sigortası Fonu’nun daha etkin kullanımı hakkında Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin görüşmelerinin Genel Kurulun 14/7/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP,

Grubu önerileri yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),

2’nci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),

5’inci sırasında bulunan, Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) Kuruluş Yasası ve Sözleşmesinde Değişiklik Yapan Antalya Tam Yetkili Temsilciler Konferansı Sonuç Belgelerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/673) (S. Sayısı: 519),

6’ncı sırasında bulunan, Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) 2003 Dünya Radyo Komünikasyon Konferansı Sonuç Belgelerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/333) (S. Sayısı: 306),

7’nci sırasında bulunan, Irak’a Komşu Devletler Hükümetleri ile Irak Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Terörizm, Sınırlardan Yasadışı Sızmalar ve Örgütlü Suçlarla Mücadele Konularında Güvenlik İşbirliğine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/347) (S. Sayısı: 73),

Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

3’üncü sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458),

4’üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyetinde Akkuyu Sahasında Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve İşletimine Dair İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/902) (S. Sayısı: 538),

Üzerindeki görüşmeler tamamlanarak elektronik cihazla yapılan açık oylamalardan sonra kabul edildi ve kanunlaştı.

Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut, 458 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerinde konuşan İstanbul Milletvekili Mithat Melen’in “Tümü üzerinde konuşmadığımız bir kanunu burada konuşuyoruz.” ifadeleriyle ilgili bir konuşma yaptı.

Yalova Milletvekili Muharrem İnce, Ankara Milletvekili Haluk Özdalga’nın, şahsına,

Ankara Milletvekili Haluk Özdalga, Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, şahsına,

Ankara Milletvekili Haluk Özdalga, Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, şahsına,

Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, grubuna,

Yalova Milletvekili Muharrem İnce, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, grubuna,

Sataşması nedeniyle birer konuşma yaptılar.

15 Temmuz 2010 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime 03.03’te son verildi.

                       

 

Sadık YAKUT

 

 

Başkan Vekili

 

Harun TÜFEKCİ

 

Yaşar TÜZÜN

Konya

 

Bilecik

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

Bayram ÖZÇELİK

 

 

Burdur

 

 

Kâtip Üye

 

                       

 

                                                                                                                                               No.:  180

II.- GELEN KÂĞITLAR

15 Temmuz 2010 Perşembe

Tasarı

1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası Arasında Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasının Türkiye Cumhuriyetindeki İşbirliği ve Faaliyetleri Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/907) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.7.2010)

Teklifler

1.- Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın; 2820 Sayılı Siyasi Partiler Kanunu, 2839 Sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu ve 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/734) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.6.2010)

2.- Ankara Milletvekili Hakkı Süha Okay’ın; Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/735) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.7.2010)

3.- Ankara Milletvekili Faruk Koca ve 4 Milletvekilinin; 13/10/1983 Tarihli ve 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/736) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.7.2010)

Rapor

1.- Güneydoğu Asyada Dostluk ve İşbirliği Andlaşması ile Andlaşmada Değişiklik Yapan Protokollere Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/906) (S. Sayısı: 542) (Dağıtma tarihi: 15.7.2010) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, açılım projesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2153) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da aile mahkemesi kurulmasına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/2154) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Çıldır’daki doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/2155) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

4.- Adana Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, AB Kırsal Kalkınma Hibe Programı kapsamına Adana’nın alınmamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2156) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

5.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Genelkurmay Başkanının bir açıklamasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2157) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/07/2010)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van’da yapılan kamu ihalelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15550) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

2.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van’da bir firmanın aldığı ihalelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15551) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

3.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, askerlik ödeviyle ilgili soruşturmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15552) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

4.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, İsrail ile ilişkilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15553) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

5.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Genelkurmay Başkanının bazı açıklamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15554) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

6.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, Ankara’daki bir şehit cenazesi törenine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15555) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

7.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, usta öğreticilerin sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15556) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

8.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Bülent Arınç’a suikast iddiasının soruşturmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15557) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

9.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Niğde’deki Devlet hastanelerinin depreme dayanıklılığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/15558) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

10.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, haşhaş üreticilerinin mağduriyetine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15559) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

11.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Genelkurmay Başkanının bazı açıklamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15560) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

12.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, tatile çıkmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15561) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

13.- Edirne Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, Meriç ve Tunca nehirleri üzerindeki köprülere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15562) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

14.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, zeytin üreticilerinin yağışlar nedeniyle uğradığı zarara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15563) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

15.- Ankara Milletvekili Mehmet Zekai Özcan’ın, İsrail ile ilişkilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15564) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

16.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, toplu açılış yapılan tesislere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15565) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/07/2010)

17.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Vakıflar Bankası Genel Müdür Yardımcılığına atanan kişiye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15566) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/07/2010)

18.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, ABD eski Büyükelçisine atfen çıkan bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15567) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/07/2010)

19.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Genelkurmay Başkanının bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15568) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/07/2010)

20.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, KEY ödemelerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/15569) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

21.- Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in, sözleşmeli din görevlisi atamalarına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik)  yazılı soru önergesi (7/15570) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

22.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, terör örgütü üyelerinin cenazelerine ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik)  yazılı soru önergesi (7/15571) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

23.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, terörist cenazelerine yapılan işlemlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15572) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

24.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Abdullah Öcalan’ın açıklamalarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15573) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

25.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki icra takiplerine ve bazı davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15574) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

26.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye’deki icra takiplerine ve bazı davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15575) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

27.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, emeklilerin bazı sorunlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15576) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

28.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye’de SGK’ya olan borçlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15577) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/07/2010)

29.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’da SGK’ya olan borçlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15578) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/07/2010)

30.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, emeklilerin banka promosyonlarından yararlanmalarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15579) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/07/2010)

31.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van Gölü’nün temizlenmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15580) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

32.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, İran ve İsrail’le ilişkilere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15581) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

33.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Tirebolu Belediyesinin çöp döküm alanına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15582) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

34.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, terörist cesetlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15583) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

35.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Anamur-Dragon Parktaki bazı uygulamalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15584) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/07/2010)

36.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, kamu yararına çalışan derneklere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15585) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/07/2010)

37.- Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın, Korkuteli’deki tarihi bir alanla ilgili rapora ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/15586) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

38.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, açık ve yarı açık alanlarda yapılan müziğe saat sınırlamasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/15587) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/07/2010)

39.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Milli Eğitim Vakfı yönetimine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15588) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

40.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, 2010 yılı alan değişikliği kılavuzuna ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15589) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

41.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Giresun Üniversitesindeki rektör seçimine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15590) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

42.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Giresun Üniversitesinin bir arsa alımına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15591) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

43.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, bazı okulların satışına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15592) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

44.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Halk Eğitim Merkezlerine gönderilen ödeneklere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15593) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

45.- Edirne Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, Gazi Üniversitesi ile imzalanan Zihinsel Engelliler Sınıf Öğretmenliği İşbirliği Protokolüne ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15594) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

46.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın, Edirne İl Milli Eğitim Müdürüne ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15595) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/07/2010)

47.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Genelkurmay Başkanının bazı açıklamalarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15596) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

48.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, askeri tatbikatlara ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15597) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/07/2010)

49.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, Datça Devlet Hastanesine ek bina yapımına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/15598) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/07/2010)

50.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, Gediz Havzasında ayçiçeğine prim verilmemesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15599) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

51.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Mustafakemalpaşa’daki domates üreticilerinin mağduriyetine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15600) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/07/2010)

52.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, erişim engeli uygulamasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15601) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

53.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, bisiklet kullanımını artırmaya yönelik çalışmalara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15602) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

54.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Dereli-Kümbet yolunun bozulmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15603) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

55.- Kocaeli Milletvekili Hikmet Erenkaya’nın, Gölcük-Karamürsel yolunun yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15604) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 Milletvekilinin, huzurevleri ve yaşlı rehabilitasyon merkezlerindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/833) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.05.2010)

2.- İzmir Milletvekili Şenol Bal ve 21 Milletvekilinin, genç işsizliği sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/834) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.05.2010)

3.- İzmir Milletvekili Şenol Bal ve 20 Milletvekilinin, çocuk suçluluğu sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/835) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.05.2010)

4.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan ve 22 Milletvekilinin, küçükbaş hayvan yetiştiricilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/836) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.05.2010)

Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, işkence ve kötü muamele olaylarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14373)

2.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, tahrik ve aşağılama niteliğinde olduğu iddia edilen bazı eylemlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/14379)

3.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bir kadın hükümlüye ilişkin Adalet Bakanına yazılı soru önergesi (7/14439)

4.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, İsrail ile ilişkilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14861)

5.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, İGDAŞ’ın özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14863)

6.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, İsrail tarafından bir Türk insani yardım gemisine yapılan saldırıya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14868)

7.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, spor toto yöneticileri hakkındaki iddialara ve İstanbul Cup Tenis Turnuvasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14869)

8.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, bir yardım kuruluşunun faaliyetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14871)

9.- İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu’nun, İsrail’in bir Türk insani yardım gemisine yaptığı saldırıya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14872)

10.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, sınır güvenliğinin yeni kurulacak bir birime devredilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14873)

11.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, tersanelerdeki iş kazalarına ve iş güvenliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14874)

12.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Fethiye Belediye Başkanına parti değiştirmesi teklifi yapıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14875)

13.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, bir madalyanın geri verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14876)

14.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, İran’da tutuklu bulunan Türk vatandaşlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14878)

15.- Batman Milletvekili Bengi Yıldız’ın, bazı üniversitelerde öğrencilere verilen cezalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14879)

16.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, İsrail’le olan savunma sanayindeki işbirliğinin kesilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14880)

17.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Kestel Çataltepe köyündeki kamulaştırma bedellerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14881)

18.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Gazze’ye yardım götüren gemiye binmek isteyen bazı milletvekillerine izin verilmemesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14883)

19.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, Tuzla Tersanelerindeki iş kazalarına ve ölümlere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/14893)

20.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’daki sulama ve taşkın koruma tesislerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14894)

21.- İstanbul Milletvekili Necla Arat’ın, bir yardım kuruluşuna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/14899)

22.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, bir parka isim verilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14906)

23.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan ili Hanak ilçesinin bazı köylerinin sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14907)

24.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın bazı köylerinde yağmur nedeniyle bozulan yolların yapımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14908)

25.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan ili Hanak ilçesinin bazı köylerinin sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14909)

26.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan ili Göle ilçesindeki köylerin yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14910)

27.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın bazı köylerinin sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14911)

28.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın bazı köylerinin sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14912)

29.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan ili Göle ilçesinin bazı köylerinin sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14913)

30.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan ili Göle ilçesinin bazı köylerinin sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14914)

31.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan ili Hanak ilçesindeki bazı köylerin yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14915)

32.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir beldenin bazı ihtiyaçlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14916)

33.- Aydın Milletvekili Fatih Atay’ın, Apollon Tapınağının kale duvarlarının yıkılmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/14919)

34.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Sümela Manastırının bir günlüğüne ibadete açılmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/14920)

35.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, kamu avukatlarının 2010 yılı vekalet ücretlerinin ödenmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14925)

36.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Belediyesine tahsis edilen bazı taşınmazların kullanımına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14926)

37.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, 4857 sayılı kanuna tabi sendika üyesi olamayan büro işçilerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14927)

38.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, tarımdaki ecrimisil fiyatlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14928)

39.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, sanayicilerin bilgi verilmeden zamlı elektrik tarifesinden faturalandırılmalarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14929)

40.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Vergi Usul Kanunu ve Gümrük Kanunu kapsamında kamu alacakları nedeniyle yurt dışına çıkış tahdidi konulanlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14930)

41.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Milli Eğitim bakanlığına tahsisli Hazine Mülkiyetindeki taşınmazlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14931)

42.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, taşımalı ilköğretim yönetmeliği konusunda bir mahkemenin verdiği karara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14932)

43.- Antalya Milletvekili Tunca Toskay’ın, ilköğretim okullarındaki seviye belirleme sınavının kaldırılacağı haberlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14933)

44.- Antalya Milletvekili Tunca Toskay’ın, üniversiteye giriş sınavlarındaki başarı düzeyine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14934)

45.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, bir köyün okul ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14937)

46.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, genel liselerin Anadolu Liselerine dönüştürülmesi projesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14939)

47.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir beldeye lise ve öğretmenevi yapılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14940)

48.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum ili Karaçoban Kopal Beldesinde yağmurdan dolayı bozulan yolların yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14949)

49.- Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, PTT Genel Müdürlüğünün bir uygulamasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14950)

50.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, karaya oturmuş bir gemiye ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14951)

51.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, Mersin Liman Hizmetleri tarifesindeki artışa ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14952)

52.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Hızlı Tren Projesi kapsamının genişletilmesine ve Lojistik Merkezi kurulmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14953)

53.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, Mersin Liman Hizmetleri tarifesindeki artışa ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14954)

54.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, İsrail’in saldırdığı gemilerin güvenliğine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14958)

55.- Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün’ün, Avrupa Kültür Başkenti Ajansının faaliyetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/14960)

56.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, Ankara Büyükşehir Belediyesinin bir katlı kavşak projesine ve bazı yargı kararlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14961)

57.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, Ankara Büyükşehir Belediyesinin bazı ağaçlandırma çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14962)

58.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Hüseyin Çelik’in İskenderun’da meydana gelen terör olayı ile ilgili açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14965)

59.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, İsrail’in OECD üyeliğine kabul edilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14966)

60.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, bir milletvekilinin terörle ilgili açıklamalarına ve açılım politikasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14967)

61.- Bursa Milletvekili H. Hamit Homriş’in, Türkiye ile İsrail arasındaki askeri işbirliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14969)

62.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, kreş ve anaokullarının denetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14970)

63.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, özürlülerin istihdamına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14971)

64.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, İsrail’in yardım gemilerine yaptığı saldırıya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14972)

65.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Gazze’ye insani yardım taşıyan gemilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14973)

66.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, bir vakıfla ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14974)

67.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, açılımlar hakkındaki bilgilendirme davetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14977)

68.- Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu’nun, internet güvenliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14978)

69.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, ABD Başkanı ile yaptığı telefon görüşmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14979)

70.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Türkoğlu ilçesindeki tahliye kanallarının kapasitelerinin artırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14980)

71.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, İsrail’e insani yardım taşıyan gemiyle ilgili bir iddiaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14982)

72.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, boşanma sayısı ile devam eden boşanma davalarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/14985)

73.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, bazı sulama projelerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14991)

74.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, bazı baraj projelerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14992)

75.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, bazı baraj projelerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14993)

76.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Gazze’ye yardım taşıyan gemilere yapılan saldırı öncesi yapılan girişimlere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14997)

77.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, insani yardım gemisine saldıran İsrail’e karşı uygulanacak diplomasiye ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14998)

78.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Ereğli Bölge Trafik Denetleme İstasyon Amirliği projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14999)

79.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Konya Büyükşehir Belediyesinin bazı projelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15000)

80.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana İl Özel İdaresinin kullandırdığı mikro kredilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15001)

81.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana Hafif Raylı Taşıma sisteminin tamamlanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15002)

82.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, İller Bankasının altyapı yardımı yaptığı belediyelerin sayısının artırılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15003)

83.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, Hazine arazileri için talep edilen ecrimisil fiyatlarına ve bazı vergi oranlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/15004)

84.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, en düşük memur maaşına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/15005)

85.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Selçuk Üniversitesinin bazı tesislerinin proje bitim tarihine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15006)

86.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, resmi internet sitesinde yayımlanan bir habere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15007)

87.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, okul sütü ve sağlıklı beslenme programlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15008)

88.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Ağrı Valiliğinin Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesine gönderdiği bir yazıya ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15010)

89.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, bir köyün okul ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15011)

90.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Van-Edremit’te eğitimde yaşanan sorunlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15012)

91.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Mustafa Kemal Üniversitesinde yaşanan bir olaya ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15014)

92.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, okullarda yaşanan bazı kazalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15015)

93.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Yüzüncü Yıl Üniversitesinde yaşanan bir olaya ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15016)

94.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Van-Saray’daki eğitim hizmetinin yeterliliğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15017)

95.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, bazı yol projelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15034)

96.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, bazı yol projelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15035)

97.- Aydın Milletvekili Recep Taner’in, Aydın bölgesindeki bazı tren hatları ve seferleri ile DDY’nin bazı uygulamalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15036)

98.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, turizm yoğunluklu bazı ülkelerde giden yolcu servis hizmet ücreti alınıp alınmadığına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15037)

99.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, otomobillerde çocuk koltuğu kullanma zorunluluğuna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15038)

100.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, boşanma olaylarına ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/15040)

101.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, KPSS tercih işlemlerine ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/15042)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 Milletvekilinin, huzurevleri ve yaşlı rehabilitasyon merkezlerindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/833) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.05.2010)

2.- İzmir Milletvekili Şenol Bal ve 21 Milletvekilinin, genç işsizliği sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/834) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.05.2010)

3.- İzmir Milletvekili Şenol Bal ve 20 Milletvekilinin, çocuk suçluluğu sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/835) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.05.2010)

4.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan ve 22 Milletvekilinin, küçükbaş hayvan yetiştiricilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/836) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.05.2010)


15 Temmuz 2010 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 135’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Üç arkadaşıma gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Terörle Mücadele Kanunu ile diğer bazı kanunlarda yapılacak değişiklikler hakkında söz isteyen Malatya Milletvekili Öznur Çalık’a aittir.

Sayın Çalık, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın, Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’na ilişkin gündem dışı konuşması

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’yla ilgili gündem dışı söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlamadan önce yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Terör ya da terörizm, genellikle siyasal nedenlerle halkı paniğe sevk etmek, güvenlik endişeleri başta olmak üzere ülkede ekonomik ve sosyal alanlarda istikrarsızlık ve güçsüzlük yaratmak, resmî, yerel ve genel yönetimlere yönelik baskı kurmak, gözünü korkutmak ve halkı yıldırmak için dehşet ögesini kullanmak olarak tanımlanabilir. Terör uygulayan organize gruplara terör örgütü, terör uygulayan şahıslara ise terörist denir.

Peki, hepimizin bildiği bu tanımlamaları neden sizlerle bir kez daha paylaşıyorum? Çünkü bu tanımlamaya uymayan ancak mevcut yasalar gereği bu fiilleri gerçekleştirmişcesine ceza alan çocuklarımızın durumlarının bir kez daha kamuoyu tarafından net bir biçimde görülmesini arzuluyorum.

Değerli arkadaşlar, ülkemizde onlarca yıldır süregelen terör sorunu yüzlerce aileyi derinden yaralamış, ülkemizin geleceği olarak gördüğümüz evlatlarımız, fidanlarımız bu yolda canlarından olmuşlardır. Terör örgütünün kendi siyasi emelleri doğrultusunda bugün kullandıkları, yakın gelecekte ise bir kenara fırlatıp atacakları çocuklarımızı onların kirli ellerinden almak, eğitimlerini sürdürmelerini sağlamak, analarının gözlerinin yaşlarını dindirmek bu milletin vekilleri olarak bizim boynumuzun borcudur.

Bu ülkede terör elbette sona erecek ve iğrenç yüzüyle bu toprakları terk edecektir. Terör bittiğinde onun izlerini, kalıntılarını ve sendromlarını tamamıyla silebilmek, kazıyabilmek ancak eğitimli, yetişmiş gençlerimizin dinamizmi, azmi ve çalışkanlığıyla mümkün olacaktır. Bu çerçevede Hükûmetimizin konuya verdiği öneme binaen önümüzdeki hafta yapılacak Genel Kurulda kamuoyunda “Taş Atan Çocuklar Kanunu” olarak bilinen Terörle Mücadele Kanunu görüşülecektir. Terör örgütü yanlısı çeşitli gösterilerde kandırılarak güvenlik güçlerimize taş atmak suretiyle devletle karşı karşıya getirilen çocuklarımızı da yakından ilgilendiren bu teklifin kanunlaşması son derece önemlidir. Söz konusu kanun teklifiyle dile getirilen yasal düzenlemeler bugüne kadar yürürlükte olan bazı yanlış uygulamaların önüne geçecek ve başta yapmış olduğum terör tanımına hiç uymayan ancak bu kapsamda ceza alan çocuklarımıza sahip çıkma ve ülkemize bir değer olarak kazandırma olanağı sağlayacaktır.

Değerli milletvekilleri, başta Sayın Başbakanımız ve Hükûmetimiz olarak risk aldık. Cesaretle, kararlılıkla, iyi niyetle elimizi, gönlümüzü bu taşın altına koyduk ve millî birlik ve kardeşlik projesini hız kesmeden sürdürüyoruz. Bakınız, bugüne kadar demokratik açılım sürecinde neler yaptık: Faili meçhuller bitti. Olağanüstü hâl uygulamasına son verdik. Devlet Güvenlik Mahkemeleri kalktı. Terörle Mücadele Kanunu’nda önemli değişiklikler yapıldı. İşkence ve kötü muameleye sıfır tolerans politikası hayata geçirildi. Cezaevlerinde mahkûmlara aileleriyle ana dillerinde konuşabilme imkânı sağlandı. 4982 sayılı Bilgi Edinme Kanunu çıkarıldı. Toplantı ve gösteri yürüyüşleriyle ilgili yeni düzenleme yapıldı. Terör mağdurlarının maddi zararları ödendi. 10 bin şehit yakını ve gazi istihdam edildi. Farklı dilleri öğrenebilme ve bu dillerin üniversitelerde akademik imkânı sağlandı. Dernekler Kanunu değiştirildi. TRT Şeş yayın hayatına merhaba dedi. Ayrıca, özel televizyon ve radyo kuruluşlarının farklı dil ve lehçelerde tüm gün yayın yapabilmesine imkân sağlandı.

Değerli milletvekilleri, biraz önce de belirttiğim gibi, önümüzdeki hafta Terörle Mücadele Kanunu’nda değişiklik yapma arzusundayız. Bunca yıllık tecrübeler artık çok açık ve net biçimde göstermektedir ki Türkiye bu meseleyle geleceğe yürüyemez. Bu meseleyi çözmekten, bu meseleyi artık geride bırakmaktan başka önümüzde hiçbir seçenek artık yoktur. Biz, büyük bir milletiz. 73 milyonun her biriyle el ele vereceğiz, omuz omuza vereceğiz ve bu süreci nihayete erdireceğiz. Gencecik fidanlar toprağa düşmesin dedik, analar ağlamasın dedik. Küçük yavrular mahrumiyet yaşamasın, insanlar en temel haklarından mahrum kalmasın istedik. Kimse mağdur olmasın, kimse dışlanmasın istedik ve bu yolda sonuna kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bir anne olarak, özellikle Terörle Mücadele Kanunu’nda yapılacak olan bu değişikliği çok önemsediğimi bir kez daha dile getirerek sözlerime son verirken, beni sabırla dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Sakık, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın, Terörle Mücadele Kanunu hakkındaki gündem dışı konuşmasına ilişkin açıklaması

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sevgili arkadaşımız çok güllük gülistanlık bir Türkiye sundu. Oysa ki hepimiz Terörle Mücadele Yasası’nın mağdurlarıyız. Yanı başında oturan 20 milletvekili 2 bin yıl cezayla cezalandırılmak isteniyor. Bunun ötesinde, bölgede olup bitenleri en çok onlar da biliyorlar. Şimdi yanı başınızdaki arkadaşlarınızın sadece düşüncelerinden dolayı 2 bin yıl cezayla cezalandırıldığı bir süreci yaşıyoruz. Dönüp topluma, “Efendim, Terörle Mücadele Yasası’nda çok güçlü şeyler yaptık.” diyorlar. Oysaki görüşmeler yapılıyor ama beyaz Türkler birbiriyle görüşüyor, siyahlar yine yok ortada. Bugün de görüştüler yukarıda. Neler konuşuldu? Et-balık bilmem mayın… Kürt sorunu ne et-balıktır ne mayındır. O vesileyle…Yani bu işin muhataplarıyla oturun konuşun. Sorunu beyazlarla konuşarak çözemezsiniz çünkü siyahlar acı çekiyor.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Sakarya ili Sapanca ilçesinin ekonomik, sosyal ve kültürel durumu hakkında söz isteyen Niğde Milletvekili Sayın Mümin İnan’a aittir.

Sayın İnan buyurun.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

2.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, Sakarya ili Sapanca ilçesinin ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

MÜMİN İNAN (Niğde) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; Milliyetçi Hareket Partisi olarak gruplar hâlinde Türkiye’nin bütün illerini gezmekteyiz. Bu vesileyle, Türkiye’mizin sorunlarının Türkiye Büyük Millet Meclisinde dile getirilmesi noktasında tespitler yapmaktayız.

Geçtiğimiz günlerde de Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri olarak Sakarya ili ve ilçelerine yapmış olduğumuz ziyaretler sırasında, Sakarya ili ve Sapanca ilçesiyle ilgili olarak tespitlerimizi ve sorunları yüce heyetinizle paylaşmak üzere gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlarım.

Sapanca, Sakarya iline bağlı, kuzeyinde Sapanca Gölü, doğusunda Sakarya merkez ilçesi Adapazarı, güneyinde Samanlı Dağları, Geyve ve Pamukova ilçesi, batısında da Kocaeli merkez ilçesi İzmit yer alır. Yüzölçümü 14 kilometrekare, denizden yüksekliği 36 metredir. Sakarya’nın alan olarak yüzölçümü en küçük, nüfus yoğunluğu olarak da en fazla olan ilçesidir.

Sapanca, İstanbul başta olmak üzere, civar kentlere olan yakınlığı ve Sapanca Gölü, yeşillikler beldesi olması sebebiyle son dönemlerde kısa süreli tatiller için tercih edilmektedir.

Adapazarı ile Kocaeli arasında, İstanbul’a yakın Sapanca Gölü, adını Sapanca ilçesinden almış, kendi kendini besleme özelliğine sahip dünyada iki gölden biridir. Gölün etrafındaki irili ufaklı dereler bu göle akmaktadır. Kızılkanat, Yayın ve diğer balıklar buranın zenginlikleridir. Özellikle Sapanca sahil kesiminde çok sayıda otel, pansiyon, restoran ve tatil siteleri gibi turizme yönelik tesisler bulunmaktadır.

Sapanca ilçesi, Türkiye’nin coğrafi konumu itibarıyla ulaşım yollarının üzerinde olması, tabiatın güzelliği, iklimi, gölü ve sosyal yaşantısıyla problemsiz yerlerden biri olması gerekirken, özellikle son yıllardaki AKP hükûmetlerinin uygulamış olduğu yanlış ekonomik politikalar sonucunda Türkiye'nin genel, ağır ve ekonomik, sosyal sorunlarını aynen yaşamaktadır. İstanbul’a yakınlığı turizmi yüksek seviyeye çıkarması beklenirken bundan gerekli kazancı elde edememekte, geçtiğimiz dönemlerde ön planda olan meyvecilik artık bitme noktasına gelmiş, esnaf ise aylarca siftah etmeden dükkân kapatmakta, üstüne üstlük yerli ve yabancı büyük marketlerin ilçeye göz dikmesi sonucu küçük esnaf tamamen bitme noktasına gelmiştir.

Yörede bulunan su şişeleme tesislerinin zaman zaman kontrolsüz ve kaçak su çekme işleri vatandaşlar tarafından şikâyet edilen diğer bir konudur. Dünyada kendi kendini besleyebilen iki tatlı su gölünden birisi olan Sapanca Gölü’nün çevre kirliliğine maruz kaldığı ve ilgililerin bu konuya karşı duyarsız kalmaları vatandaş tarafından en çok şikâyet edilen konular arasında yer almaktadır. Zaman zaman göl seviyesinin altından geçen kanalizasyon sızıntılarının da göle karıştığı iddialar arasındadır. Tamamen koruma altında olan, doğal sit alanına sahip Sapanca Gölü’nün İstanbul’dan gelen hafriyat kamyonlarınca gölü doldurduğu ve bu konuda, Sapanca Belediyesinin haberi olmasına rağmen, tedbir alınmadığı ya da bilerek bir çıkar ilişkisi içerisinde bu işe göz yumulduğu Sapanca halkının tamamı tarafından dile getirilmektedir. Hatta bu hafriyat kamyonlarının sahibinin AKP üst düzey parti yöneticilerinden birisi, İstanbul’daki bir iş adamı olduğu da söylenmektedir.

Bahsetmiş olduğumuz bu konular hakkında İçişleri Bakanlığına belediye meclis üyeleri tarafından müracaat edilmesine rağmen soruşturma izni verilmediği de bilinmektedir. Sadece Türkiye'nin değil, dünyanın cennet köşelerinden birisi olan Sapanca yöresinin olumsuz çevre etkilerinden dolayı yok olmaması için ilgilileri şahsım ve Sapanca halkı adına göreve davet ediyorum.

Sapanca’da emeklilerin de hayatlarından ciddi anlamda şikâyetçi oldukları, ay başını getiremedikleri, Hükûmetin kendilerini kandırdıklarını, sözünde durmadığını, açlık sınırı altında ücretleriyle ayakta kalma mücadelesi verdiklerini gözledik. İşsizlerin gelecekten umut kestikleri ve morallerinin son derece bozuk olduğunu tespit ettik. Kısacası, ülkesine, milletine karşılıksız sevdayla bağlı, Sapanca’da yaşayan insanlarımızın daha iyi şartlarda yaşamalarının hakları olduğuna inanıyorum.

Ayrıca, seçim bölgem olan Niğde’de de benzer sorunların defalarca dile getirilmesine rağmen, bırakınız Hükûmet tarafından çözüme kavuşturulmayı, sorunlar gittikçe ağırlaşıp çekilmez bir hâl almaktadır. İşsizlik, siftah etmeden dükkânını kapatan ve iflas eden esnaf ve sanatkârlarımız, yabancı ithal ürünlerden dolayı üretimini durduran ve küçülen fabrikalarımız, hâlâ çözülemeyen ve yapılandırılamayan Ziraat Bankası, tarım kredi, elektrik ve sulama borçları yüzünden yakalanmamak için kahvehaneye çıkamayan ve şehre inemeyen çiftçilerimiz…

Evet, değerli arkadaşlar, özellikle son dönemlerde “Açılım” adı altında da millete dayatılmaya çalışılan küresel projelerin sonuçlarını da, açıklarını da hep beraber Türkiye genelinde de yaşıyoruz. Türkiye'nin sorunlarını çözme iddiasıyla sekiz yıldır iktidarda bulunan AKP hükûmetleri bu sorunları daha da ağırlaştırmış ve milletimizi hayalî olaylarla aldatmaya çalışmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın İnan.

MÜMİN İNAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

AKP hükûmetleri başımıza gelecek felaketleri göremiyor, sırf, siyaset olsun diye günübirlik politikaların peşine takılarak ucuz hesaplaşmaların tuzağında Türkiye’nin küresel bir sarmalın dibine çekildiğini göremiyor ve bu oyunun bir oyuncusu oluyor. Artık, aziz milletimiz, AKP’nin anlattığı hikâyelerin kendi hikâyesi olmadığını bilmektedir ve bundan dolayı 12 Eylülde kanlı küresel oyunlara “Hayır” diyecektir, peşmergeyle iş birliğine “Hayır” diyecektir, bölünmüş Türkiye projelerine “Hayır” diyecektir, yeni Habur törenlerine “Hayır” diyecektir, AKP’ye “Hayır” diyecektir ve Sayın Başbakana da “Hayır” diyecektir ve büyük Türk milleti 12 Eylülde Anayasa değişikliğine “Hayır” diyerek, sonsuza kadar kardeşçe, birlikte, bölünmeden yaşamak için “Var ol Türkiye” diyecektir, ülkem için bir “Hayır” diyecektir.

AHMET YENİ (Samsun) – Darbe anayasası değişecek…

MÜMİN İNAN (Devamla) – Bu vesileyle, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

AHMET YENİ (Samsun) – Darbe anayasasını millet değiştirecek.

MÜMİN İNAN (Niğde) – O darbeden en çok acı çekenlerden birisi de benim.

BAŞKAN – Sayın İnan… Sayın İnan…

AHMET YENİ (Samsun) – Darbe anayasasını değiştireceğiz.

BAŞKAN – Sayın Yeni…

MÜMİN İNAN (Niğde) – Sizler evinizde uyurken o acıları bizler çektik.

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen… Buyurun efendim.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Ya, şu darbeci olan şerefsizdir, darbecileri destekleyen de şerefsizdir ya!

BAŞKAN – Sayın Özensoy

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Buna rağmen hâlâ konuşuyorsunuz ya.

YILMAZ TANKUT (Adana) – Ne kadar cezaevinde yattın?

AHMET YENİ (Samsun) – Lafla değil, sandığa gideceğiz.

MÜMİN İNAN (Niğde) – O darbe benim istikbalimi mahvetti. Siz evinizde rahat uyurken biz işkence çektik.

BAŞKAN – Arkadaşlar… Sayın İnan, lütfen…

MÜMİN İNAN (Niğde) – Hiç kimse darbe anayasasına evet demiyor ama küresel dayatmalara hayır diyor, bölünmeye hayır diyor.

BAŞKAN – Mümin Bey… Mümin Bey…

YILMAZ TANKUT (Adana) – Laf atmadan otur, ayıp ya!

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Küresel dayatmayla Anayasa değişikliğinin bir ilişkisi yok.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Darbecilerden zerre kadar zarar gördün sanki ha!

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Gocunmayın, gocunmayın!

BAŞKAN – Arkadaşlar, böyle karşılıklı konuşarak neyi hallediyorsunuz?

Sayın Yeni, lütfen…

Arkadaşlar, istirham ediyorum, birbirimizin hukukuna riayet edelim.

Sayın Üstün, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün’ün, Sapanca Gölü’nün turizm ve içme suyu açısından önemine ilişkin açıklaması

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Sayın Başkanım, söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, Milliyetçi Hareket Partisi geçtiğimiz günlerde Sakarya’da bir grup milletvekiliyle ziyarette bulunmuş, yine bu çerçevede Sapanca’ya da uğramışlardır. Kendilerine Sakarya’ya geldikleri için, ziyaret ettikleri için teşekkür ediyorum.

Sapanca ilçemiz Türkiye’nin gerçekten incisidir. Sapanca Gölü de âdeta İsviçre’deki bir göl gibidir. Biz bu göle gözümüz gibi bakmaktayız çünkü bu gölden hem turizm açısından hem de içme suyu açısından faydalanmaktadır Sakarya. İçme suyu olarak dünyada ender kullanılan göllerdendir. Bu sebeple hem Hükûmetimiz hem de Büyükşehrimiz gölün tamamını kolektörle çevirmiştir. Şu anda orada bilinen…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Üstün.

Sayın Genç…

3.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, idare amirlerinin aldığı bir kararla Meclise ziyaretçi yasağı getirilmesine ilişkin açıklaması

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, şimdi idare amirlerinin aldığı bir kararla ziyaretçi yasağını getirmişler. Şimdi vatandaş Almanya’dan çıkmış gelmiş, Tunceli’nin dağ köyünden gelmiş, Hakkâri’den gelmiş, Van’dan gelmiş. Niye bu yasağı koyuyorlar? Efendim, idare amiri de talimat veriyor: “Sakın ha!” diyor, “Benim talimatım olmadan kimseyi almayın içeri.” Sayın Başkan, bu Meclisi niye vatandaşa kapatıyorlar bu arkadaşlarımız? İdare amiri ne oluyor da, Anadolu’dan gelen, yurt dışından gelen insanları bu Meclise sokmamaya hakkı var mı? Rica ediyorum, buna bir tedbir bulun. Yani gidiyoruz, Meclisin kapısında, vatandaşlar orada bekliyorlar, bize gelenleri alıp geliyoruz. Yani yazık bu millete. Rica ediyorum, buna müdahale edin, bu ziyaretçi yasağını kaldırın efendim. Türkiye Büyük Millet Meclisi halkın Meclisidir, bu halka kapısını kapatamaz. Ziyaretçi geliyor, vatandaş gidiyor, kendi odasında ziyaret edip gidiyor. Yani burada hangi vatandaş gelmiş de Meclis çalışmasına engel olmuş? Bunu özellikle Meclis Başkanının halletmesini diliyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

Gündem dışı üçüncü söz, Karabük Demir Çelik İşletmesinde son günlerde yaşanan işçi haklarının ihlali hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Bayram Ali Meral’e aittir.

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- İstanbul Milletvekili Bayram Ali Meral’in, Karabük Demir Çelik İşletmesinde son günlerde yaşanan işçi hakları ihlaline ilişkin gündem dışı konuşması

BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; son zamanlar Karabük’te yaşanan işçi hareketleriyle ilgili söz aldım. Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz gibi, geçen hükûmetlerde de bir özelleştirme furyası yaşanıyordu. “KİT’ler battı, kamu devletin sırtında yük.” diye diye bu noktaya getirdik. O zaman dev gibi Karabük Demir Çelik İşletmeleri 1 liraya satıldı. Dünya tarihinde böyle bir şey görülmemiştir. Kime satıldı? İşçilere satıldı, oradaki işverenlere satıldı, halka satıldı ve yönetim oluşturuldu. (A) grubu işçilere dört yönetim kurulu üyeliği, (B) grubu işverenlere iki yönetim kurulu üyeliği, (C) grubu bir yönetim kurulu üyeliği de oradaki halka, yedi yönetim kurulu üyeliği oldu ve işçiler orada koyunun kurda teslim edilişi misali kurda teslim edildi. Dönem geldi el değiştirdi, yol değiştirdi, işveren yine bir furya çıkardı: “Karabük Demir Çelik batıyor.” Ne yapmak lazım? İşçi ücretlerinden kısıtlama lazım, fedakârlık yapması lazım. İşçi ücretlerinden yüzde 42 düşüş yaptırıldı, “Önümüzdeki dönemde bu para tekrar işçilere verilecek.” dendi. Değerli arkadaşlarım, dönem döndü, işveren kesimi müdürlere tahminlerin üzerinde zam yaparken çalışanların ellerinden alınan yüzde 42 ücret tekrar kendilerine iade edilmedi değerli arkadaşlarım ve işçiler son derece bundan rahatsız olmaya, sıkıntı duymaya başladı.

Dahası devam etti muhterem arkadaşlarım, dahası devam etti, işçilerin yüzde 52’nin üzerinde payları olmasına rağmen maalesef bunlara sahip çıkılamadı. Sonuçta, muhterem arkadaşlarım, işçilerin hakları her gün biraz daha geriye gitti. Kim olursa olsun değerli arkadaşlarım, hangi sendikada olursa olsun, işçi haklarının her zaman yanındayız. Bakınız, bir zaman bazı yörelerimizde özellikle, değerli arkadaşlarım, İzmit’te işçiler sendika değiştirdi. Orman Sendikası yok edildi, sendika değiştirdi. Buradan bizim bazı milletvekili arkadaşlarımız konuştuğu zaman söz alıp buraya çıkan AK PARTİ’li milletvekili arkadaşlarımız, “Efendim, işçi hür iradesini kullandı.” dedi.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, hakkı kaybolan, hakkını alamayan, yönetimde vasfı, görevi düşen, hiçe sayılan, Karabük Demir Çelik işçileri sendika değiştirmiştir değerli arkadaşlarım ve burada 2.830 işçinin 2.100’ü başka bir sendikaya geçmiştir yani bir sendikadan, Hak-İş’teki bir sendikadan, daha doğrusu, Türk-İş’teki bir sendikaya geçmiştir. Peki, İzmit’teki belediye işçileri sendika değiştirirken işçi hür iradesini kullanıyor, bir şey yapılmıyor; Karabük’teki işçi sendika değiştirdiği zaman, değerli arkadaşlarım, işçiler işten atılıyor, işten atılan arkadaşlarını destekleyen işçiler güvenlik güçleri tarafından coplanıyor ve biber gazı kullanılıyor, değerli arkadaşlarım, işçilere orada sıkıntı yaşattırıyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, işçi hangi sendikaya giderse gitsin, hür iradesini kullanırsa buna saygı duymak lazım. Ama maalesef oradaki yüzde 10’a sahip üç aile -bunu özellikle söylemek istiyorum- Yolbulan, Güleç, Yücel aileleri, değerli arkadaşlarım, yüzde 10 hissesiyle o koskocaman, o yüce kuruluşu ele almıştır, istediği şekilde davranmaya devam etmektedir. Son zamanlarda “Geri dönen işçilere 350 lira para vereceğim, dönmezse vermeyeceğim.” Bunlar çirkin şeylerdir değerli arkadaşlarım. İşçiler alın terinin karşılığında ücret alan insanlardır, emek sarf eden insanlardır. Bu, hangi sendikada olursa olsun, onun iradesine saygı duymak hepimizin görevidir değerli arkadaşlarım. Bir başka sendika da kurabilir, gidebilir, hiç sendikaya da üye olmayabilir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Meral, konuşmanızı tamamlayınız.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Bunlara baskı yapmak hiçbir insanın, hiçbir yöneticinin hakkı değildir değerli arkadaşlarım.

Ben, özellikle buradan Hükûmetten de rica ediyorum: İşten atılan işçileri tekrar geri çevirsinler, baskı yapıp ücretsiz izne çıkardığı işçileri tekrar işe çağırsınlar, orada polis baskısını, işveren baskısını ortadan kaldırsınlar. Yani kusura bakmayın AK PARTİ’liler, geldiniz geleli memurla uğraşırsınız, işçiyle uğraşırsınız, esnafı yok edersiniz, çiftçiyi ağlatırsınız, tarımı çökertirsiniz; yoksul daha yoksul, işsiz daha işsiz ve yandaşlarınız daha zengin, daha servet sahibi oldu. Sizin Hükûmetinizin başarısının sonucu budur değerli arkadaşlarım. Ama bu vatandaş, artık dünün vatandaşı değil, dün gibi düşünmüyor. Yarın göreceksiniz değerli arkadaşlarım, bunun bedelini çok ağır ödeyeceksiniz. Yok 12 Eylül yasasıdır, yok bilmem nedir… 12 Eylül birilerini âbâd etmiştir, 28 Şubat da sizi iktidar etmiştir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Saygılar sunuyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Köse, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

4.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, sendikalı işçilerin sosyal ve psikolojik yönden baskı gördüğüne ilişkin açıklaması

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Katkı vereceğim Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Sayın Hatip Karabük Demir Çelik İşletmesindeki işçilerin sorunlarını çok güzel dile getirdi, teşekkür ediyorum. Gerçekten hem Demir Çelik’te hem de ülkemizde sendikalı olan üreten emekçi kardeşlerimiz hem sendikal hem sosyal hem de psikolojik yönden çok baskı görmektedirler.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; ben üç gün önce Malatya’daydım. Mevsimlik tarım işçilerini ziyaret ettim. Gerçekten onlar da her türlü sendikal haklardan, sosyal haklardan, sağlık koşullarından yoksun, düşük ücretlerle, inanın Filistin çadırlarını andırırcasına, akreple, yılanla beraber yatıp kalkıyorlar, bunu gözlemledim. Bakanlığın ve Başbakanlığın yayımlamış olduğu bir genelge var bu mevsimlik tarım işçileri için tedbir alınması konusunda. Hiçbir tedbir alınmıyor, bunu belirtmek istiyordum.

Bu konuda da ilgililerin acilen tedbir almasını diliyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, huzurevleri ve yaşlı rehabilitasyon merkezlerindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/833)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na

Huzurevlerinde ve yaşlı rehabilitasyon merkezlerinde yaşanan sorunların bütün boyutları ile ele alınması, yaşlıların maruz kaldıkları fiziksel ve psikolojik şiddetin nedenlerinin araştırılarak ortadan kaldırılması için alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederiz.

1) Fatma Kurtulan                          (Van)

2) Selahattin Demirtaş                    (Diyarbakır)

3) Gültan Kışanak                          (Diyarbakır)

4) Ayla Akat Ata                            (Batman)

5) Bengi Yıldız                               (Batman)

6) Akın Birdal                                (Diyarbakır)

7) Emine Ayna                               (Mardin)

8) Hasip Kaplan                             (Şırnak)

9) Hamit Geylani                            (Hakkâri)

10) İbrahim Binici                          (Şanlıurfa)

11) M. Nuri Yaman                        (Muş)

12) Mehmet Nezir Karabaş            (Bitlis)

13)   Mehmet Ufuk Uras                (İstanbul)

14) Osman Özçelik                         (Siirt)

15) Özdal Üçer                               (Van)

16) Pervin Buldan                          (Iğdır)

17) Sebahat Tuncel                         (İstanbul)

18) Sevahir Bayındır                      (Şırnak)

19) Sırrı Sakık                                           (Muş)

20) Şerafettin Halis                         (Tunceli)

Gerekçe:

Huzurevleri, belirli bir yaşın üzerindeki vatandaşların, ücret veya belirli bir bağış karşılığında kaldıkları bakım evleridir. Huzurevleri, sosyal yoksunluk ya da ekonomik yoksulluk içinde bulunan yaşlıların, yaşam standartlarını koruma ve yükseltme amaçlı hizmetleri planlamak, düzenlemek, izlemek, koordine etmek ve denetlemekle görevli olarak Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) Genel Müdürlüğüne bağlı bulunmaktadır.

Türkiye'de hemen hemen bütün huzur evlerinde yaşanan ve benzerlik gösteren sorunlar bulunmakta, bu sorunlar kimi zaman insanı dehşete düşürecek boyutlarıyla kamuoyuna da yansımaktadır. Yaşlıları korumak, bakmak, sosyal, psikolojik ve fiziksel gereksinimlerini karşılamak, sürekli bakıma ve rehabilitasyona gereksinim duyanlara bakım ve rehabilitasyon hizmeti vermekle görevli ve yükümlü olan huzurevleri, bu yükümlülüklerini yerine sorunsuz ve eksiksiz olarak getirmemektedir.

Hem kapasite hem de personel yetersizliği bulunan huzurevleri ve yaşlı rehabilitasyon merkezlerinde, yükümlülükleri yerine kusursuz bir şeklide getirecek niteliğe sahip personel oldukça azdır. Huzurevleri Bakım ve Rehabilitasyon Merkezleri Yönetmeliğinin 5. maddesinde huzurevlerinde kapasite ve gereksinime göre uygun görülen nitelik ve sayıda müdür ve müdür yardımcısı, sosyal çalışmacı, psikolog, tabip ve hemşire, fizyoterapist, diyetisyen, teknisyen, genel idare ve yardımcı hizmetler sınıfından personel görevlendirilmesi öngörülmüş olmasına rağmen bu husus çoğu huzurevi idaresi tarafından dikkate alınmamaktadır. Huzurevleri, bakıma muhtaç yaşlıların hayatlarını mutlu ve rahat bir şekilde geçirecekleri yer olmaktan çok yaşlıların ölümü bekledikleri bir yer olma anlayışı ile hizmet vermektedir.

Huzurevlerinde ve yaşlı rehabilitasyon merkezlerinde, yaşlılara gerekli ilgi gösterilmemekte, ihtiyaçları uygun yöntemlerle karşılanmamakta ve sosyal hayatları yok sayılmaktadır. Özellikle ailesinden ilgi görmediği için huzur evine girmek zorunda kalan yaşlılar bu nedenden dolayı bunalıma girmekte ve gerekli psikolojik desteği alamadıkları için intihar ederek hayatına son vermektedirler. Balıkesir, Afyonkarahisar, Konya, Edirne ve daha birçok huzurevinde intihar ederek yaşamına son veren yaşlılar olmuştur.

Bu tür yerlerde yaşlılar sürekli fiziksel ve zihinsel istismara maruz kalmaktadır. Yaşlıların hasta bakıcıların ve idarecilerin fiziksel şiddetine maruz kaldığı çoğu kez basına yansımış ancak bu konuda kamuoyunu tatmin edecek ve yaşlılara güvenli bir ortam sağlayacak tedbirler alınmamıştır. Gerekli denetimlerin yapılmadığı bu yerlerde kimi zaman yaşılar maruz kaldıkları fiziksel şiddetten dolayı yaralanmakta ve hayatları boyunca kimseye açıklama olanağı bulmadıkları baskı ve tehditlere katlanmak zorunda kalmaktadırlar.

İstanbul Kartal'daki Özel Aydos Huzurevi'nde kalan Alzheimer hastalarına şiddet uygulandığı ortaya çıkmış, huzurevindeki görevlilerin 25 yaşlıya dayak attığı görüntülenmişti. Yine aynı şekilde İstanbul Selimpaşa'da özel bir huzur evinde ve İzmir'de benzer olaylar yaşanmıştı. Kaynak yetersizliği, buna bağlı olarak eğitimli eleman istihdam edilememesi ve kötü ekonomik koşulların "ne iş olursa yaparım" anlayışını hâkim kıldığı ülkemizde, kendi branşında ve gönüllülüğe bağlı çalışma hemen hemen ortadan kalkmıştır. Çoğu alanda olduğu gibi huzur evlerinde de mesleki yeterliliği olmayan kişiler istihdam edilmektedir. Buralarda yaşanan şiddet ve istismarın yalnızca küçük bir boyutu kamuoyuna yansımakta, psikolojik ve fiziksel şiddet gizlenerek sürmektedir.

Huzurevi ya da rehabilitasyon merkezlerinde yaşamlarını sürdürmeye çalışan yaşlıların, ihtiyaçlarına, inançlarına, haysiyetlerine, özel yaşamlarına (mahremiyetlerine), bakımları ve yaşam biçimleri hakkında kendi kararlarını vermelerine saygı gösterilmemektedir. Yaşlılar, insan haklarından ve temel özgürlüklerden tam olarak yararlanamamaktadır.

Huzur evlerindeki ve yaşlı rehabilitasyon merkezlerindeki bu durum, şiddetin giderek boyutlandığı Türkiye'de, şiddetin boyutlarının toplumun bakıma muhtaç tüm kesimlerine uzandığını ortaya koymaktadır. İnsani şartların altında hizmet veren huzur evlerinin ve yaşlı rehabilitasyon merkezlerinin sorunlarının tespit edilerek, başta Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) Genel Müdürlüğünü olmak üzere bütün yetkilileri harekete geçirmek ve yaşlıların huzurlu bir ortamda yaşamlarını sürdürmelerini sağlamak amacıyla bir meclis araştırma komisyonu kurulmasının uygun olacağını düşünmekteyiz.

2.- İzmir Milletvekili Şenol Bal ve 21 milletvekilinin, genç işsizliği sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/834)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gerekçesini ekte arz ettiğimiz "Ülkemizdeki Genç İşsizliği Sorununun Sebepleri, Sonuçları ve Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi" amacıyla Anayasanın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi içtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz. 25.05.2010

1) Şenol Bal                                    (İzmir)

2) Mehmet Şandır                           (Mersin)

3) Ahmet Orhan                             (Manisa)

4) Kamil Erdal Sipahi                     (İzmir)

5) Hamza Hamit Homriş                (Bursa)

6) Murat Özkan                              (Giresun)

7) Oktay Vural                               (İzmir)

8) Akif Akkuş                                         (Mersin)

9) Alim Işık                                    (Kütahya)

10) Yılmaz Tankut                          (Adana)

11) Sabahattin Çakmakoğlu            (Kayseri)

12) Reşat Doğru                             (Tokat)

13) Hakan Coşkun                         (Osmaniye)

14) Necati Özensoy                        (Bursa)

15) Muharrem Varlı                       (Adana)

16) Mehmet Akif Paksoy               (Kahramanmaraş)

17) Durmuş Ali Torlak                   (İstanbul)

18) Hüseyin Yıldız                         (Antalya)

19) Rıdvan Yalçın                          (Ordu)

20) Süleyman Latif Yunusoğlu      (Trabzon)

21) Süleyman Nevzat Korkmaz      (Isparta)

22) Metin Ergun                             (Muğla)

Gerekçe:

Ülkemizde 2010 yılına; üretimin azaldığı, işsizliğin arttığı, sanayide çalışanın azaldığı, kişi başına düşen gelirin gerilediği, gelir dağılımının iyice bozulduğu, yoksul sayısının giderek arttığı, kredi piyasasının daraldığı ve hane halkı borçlarının alabildiğine arttığı bir şekilde girilmiştir.

İşi olanların işini kaybettiği, iş arayanların iş bulamadığı bir dönemden geçilmektedir.

İş bulma umudunu kaybedenler ile mevsimlik işçiler dikkate alındığında en az 5 milyon kişi işsizdir.

Uygulanmakta olan; sanayi'de kapasite ve istihdam yaratmayan, ithalata dayalı ekonomik model ve kötü yönetim yüzünden, işsizlik Türkiye genelinde TÜİK'in verilerine göre % 15'lere dayanmıştır.

Bugün mevcut 5 milyon işsize ilaveten her yıl 600-700 bin kişinin iş gücü piyasasına katılma isteğine cevap verilememektedir.

AKP iktidarının yönetim yanlışlıkları yüzünden 8 yıllık süreç sonunda işsizlik iki katına çıkmıştır.

Genç nüfus oranının yüksek olduğu Türkiye'de özellikle gençlerde işsizlik oranı % 26'lara dayanmıştır. Neredeyse her üç gençten biri işsizdir.

TÜİK verilerine göre 2000 yılında genç işsizlik oranı % 13,1'lerdeyken bugün bu oran ikiye katlanmıştır.

Türkiye'de işsizlik oranı gelişmiş ülkelerin tersine, eğitimli kişiler arasında daha yüksektir.

Ülkemizde yeni mezun olmuş, lise ve üzeri eğitim almış genç sayısı yüksek olmasına rağmen, istihdam oranları oldukça düşüktür.

Genç işsizler incelendiğinde, işe girmek için uzun süre iş aradıkları ve iş bulamadıkları için bunalan gençlerin, bulabildikleri takdirde meslekleriyle ilgili olmayan kayıt dışı işlerde ve kötü şartlarda çalışmaya mecbur kaldıkları görülmektedir.

Türk Eğitim sisteminin iş gücü piyasasının ihtiyaçlarına göre bir yapılanma içinde olmadığı da üzerinde durulması gereken diğer bir konudur.

Türkiye sahip olduğu genç iş gücünü istihdam edememektedir.

İstihdam edilemeyen nitelikli genç iş gücünün bir kısmı yurtdışına gitmektedir. Böylelikle hızlı bir beyin göçü gerçekleşmektedir.

Gençlere istihdam yaratılması kalkınma ve ekonomik istikrar açısından çok önemli bir konudur. Gençliğin istihdamı ile ilgili bir stratejiye acilen ihtiyaç vardır.

İşsizlik gençler üzerinde çok olumsuz psikolojik sorunları da ortaya çıkarmaktadır.

TÜİK'in son araştırmasına göre Toplumun % 85'inin gelecekten umutsuz olduğu ortaya çıkmıştır.

Özellikle gençlerin geleceğe yönelik güvensiz ve umutsuz olmasının ülkemizin geleceği açısından tamiri mümkün olmayacak sonuçlarının önüne geçilmelidir. Genç işsizliğini giderecek tedbirlerin araştırılması ve çözüm önerilerinin ortaya konulması için bir an önce Meclis Araştırma Komisyonu kurulmalıdır.

3.- İzmir Milletvekili Şenol Bal ve 20 milletvekilinin, çocuk suçluluğu sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/835)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gerekçesini ekte arz ettiğimiz "Son Yıllarda Çocuk Suçluluğundaki Artışların Çok Yönlü Değerlendirilmesi, Suç Profilleri Oranlarının Tespiti ve Alınacak Sosyal ve Hukuki Tedbirler" konusunda Anayasa’nın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104 ve 105. maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması Komisyonunun kurulmasını arz ve teklif ederiz. 25.05.2010

1) Şenol Bal                                   (İzmir)

2) Mehmet Şandır                           (Mersin)

3) Ahmet Orhan                             (Manisa)

4) Kamil Erdal Sipahi                     (İzmir)

5) Hamza Hamit Homriş                (Bursa)

6) Murat Özkan                              (Giresun)

7) Oktay Vural                               (İzmir)

8) Akif Akkuş                                (Mersin)

9) Alim Işık                                    (Kütahya)

10) Hakan Coşkun                         (Osmaniye)

11) Yılmaz Tankut                          (Adana)

12) Sabahattin Çakmakoğlu            (Kayseri)

13) Reşat Doğru                             (Tokat)

14) Necati Özensoy                        (Bursa)

15) Muharrem Varlı                       (Adana)

16) Mehmet Akif Paksoy               (Kahramanmaraş)

17) Durmuş Ali Torlak                   (İstanbul)

18) Hüseyin Yıldız                         (Antalya)

19) Süleyman Nevzat Korkmaz      (Isparta)

20) Rıdvan Yalçın                          (Ordu)

21) Metin Ergun                             (Muğla)

Gerekçe:

Suç olgusu tüm toplumların muzdarip olduğu yaygın bir problemdir.

Suç'un yetişkin, kadın ve çocuk suçluluğu gibi değerlendirildiği günümüzde çocuk suçluluğu özel bir öneme sahiptir ve üzerinde mutlaka durulması gerekir.

Toplumsal kuralların, ahlaki ilişkiler ve değerler sisteminin, kamu düzeni fikrinin ve hayat disiplininin tam olarak algılanamadığı yaşlarda olan çocukların, suça yönelmiş olmalarından onları sorumlu tutmadan önce, toplumun ve yöneticilerin kendini sorgulaması ve nelerin ihmal edildiğini, hangi gerekçelerin bu çocukları suç'a yönelttiğini tespit etmesi gerekir.

Çocuk suçluluğu sosyal bir uyumsuzluğun belirtisidir. Çocuktaki antisosyal eğilimlerin, yasanın müdahalesini gerekli kılacak hâle gelmesiyle çocuk suçluluğu ortaya çıkar.

Türk hukuk sistemine göre suçlu çocuk, yürürlükteki ceza kanunlarına göre 18 yaşını doldurmamış ve suç sayılan bir davranışı işleyen kişidir.

31 Ocak 2010 tarihi itibarıyla ceza infaz kurumlarında; 2.721 çocuk bulunmaktadır. Bunlardan 1.113 çocuğun çocuklara özgü ceza infaz kurumlarında, 1.606 çocuğun ise yetişkinlerin infaz kurumlarının çocuklar için ayrılmış bölümlerinde kaldığı bilinmektedir.

Hem çocuk mahkemelerinde hem de Ağır cezada açılan davalar göz önüne alındığında yıllara göre önemli artışın sebepleri irdelenmelidir.

Adalet Bakanlığının hazırladığı rapora göre; mahkemeler tarafından 2006 yılında 3.773, 2007 yılında 7.453, 2008 yılında 8.080, 2009 yılının 11 ayında ise 9.022 çocuk hakkında denetimli serbestlik kararı verildiği bilinmektedir.

Bu rakamlara bakıldığında; çocukların suç işleme potansiyelinin artışı dikkat çekicidir.

Yapılan araştırma sonuçlarına bakıldığında genellikle suça itilen çocukların sosyoekonomik durumları düşük ailelere mensup olduğu görülmektedir.

Kötü ve zor yaşama şartları, fakirlik, kalabalık ve eğitimsiz aile ve beraberinde gelen göçün çocuk suçluluğundaki rolü yadsınamaz. Ama meseleyi sadece bu şekilde açıklamak da mümkün değildir.

Küçük yaşlarda suç işlemiş olan çocukların, gerekli rehabilitasyon verilemediğinden, ilerleyen yaşlarda da suç işleme potansiyelinin yüksek olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.

Bu yüzden son yıllardaki artış dikkate alınıp ileride daha büyük problemler yaşanmasının önüne geçebilmek için Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulacak bir Araştırma Komisyonu tarafından konu çok yönlü ele alınmalıdır.

Emniyet ve jandarma bölgelerinde çocukların işlediği, adının karıştığı suçların nitelikleri, çeşitleri, sebepleri, aile yapılarının değerlendirilmesi ile suçlu çocuk profillerinin ortaya konulması ve konunun çözümünde sosyal, ekonomik ve hukuki tedbirlerin yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir.

4.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan ve 22 milletvekilinin, küçükbaş hayvan yetiştiricilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/836)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Anayasamızın 98. İçtüzüğümüzün 104. ve 105. maddeleri gereğince, Ülkemizde artık bitme noktasına doğru hızlı bir şekilde ilerleyen küçükbaş hayvan yetiştiricilerinin içinde bulunduğu zor ve kötü ekonomik şartlar göz önünde bulundurularak küçükbaş hayvan yetiştiricilerinin sorunlarının ele alınması, bu sektörün bitmemesi için gereken önlemlerin ve çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla bir Araştırma Komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla araştırılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Ahmet Orhan                             (Manisa)

2) Oktay Vural                               (İzmir)

3) Mehmet Şandır                           (Mersin)

4) Sabahattin Çakmakoğlu              (Kayseri)

5) Ahmet Bukan                             (Çankırı)

6) Hamza Hamit Homriş                (Bursa)

7) Abdülkadir Akcan                      (Afyonkarahisar)

8) Şenol Bal                                    (İzmir)

9) Kamil Erdal Sipahi                     (İzmir)

10) Akif Akkuş                              (Mersin)

11) Necati Özensoy                        (Bursa)

12) Muharrem Varlı                       (Adana)

13) Alim Işık                                  (Kütahya)

14) Yılmaz Tankut                          (Adana)

15) Hasan Özdemir                        (Gaziantep)

16) Murat Özkan                            (Giresun)

17) Süleyman Latif Yunusoğlu      (Trabzon)

18) Hüseyin Yıldız                         (Antalya)

19) Mehmet Akif Paksoy               (Kahramanmaraş)

20) Beytullah Asil                          (Eskişehir)

21) Durmuş Ali Torlak                   (İstanbul)

22) Osman Ertuğrul                        (Aksaray)

23) Mustafa Enöz                           (Manisa)

Gerekçe:

Tarımın ve özellikle hayvancılığın ülkelerin ekonomisinde ve diğer ülkeler nezdindeki prestiji açısından ne kadar önemli olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Tarım ve hayvancılık alanında kendi kendine yeten ülkelerin dışa bağımlı olmaktan kurtulmaları, bağımsız bir ülke olmanın vazgeçilmezidir.

Özellikle kırsal bölgelerde yaşayan vatandaşlarımızın geçim kaynağı olmaktayken artık bugünlerde ortadan kalkmaya başlayan küçükbaş hayvan yetiştiriciliği konusunun çok yönlü olarak mercek altına yatırılması gerekmektedir.

Bir zamanlar ülkemizde tarım ve hayvancılıkla uğraşan nüfusun yüzde 70’ler seviyesinde olduğu göz önüne alınırsa bugün hayvancılık ve tarım bitme aşamasına gelmiştir.

İleri seviyedeki ülkeler hayvancılık ve tarıma hak etiği değeri vermektedirler. Tarım ve hayvancılığı gerektiği gibi kullanmak zorundayız. Tarım ve hayvancılığı ihmal ederseniz, maalesef bugün olduğu gibi dışarıya bağımlı hale gelmeye başlarsınız.

Günümüzde ülkelerin gelişmişlik düzeylerinin belirlenmesinde kullanılan önemli kriterlerden birisi de kişi başına tüketilen hayvansal ürünler miktarıdır. İnsanoğlu her kg ağırlığı için günlük 1 gr protein tüketmelidir. Bununda en az 1/3 ü hayvansal kökenli proteinlerden karşılanmalıdır. Gelişmiş ülkelerde kişi başına düşen protein miktarı 102 gr. ve bunun 70 gr. hayvansal kaynaklı proteinlerdir. Ülkemizde ise kişi başına 84 gr. protein düşmesine karşın bunun yalnızca 17 gr.'mı hayvansal kaynaklı proteinlerdir.

Son yıllarda hemen hemen tüm bölgelerimizde küçükbaş hayvan varlığımız bir yandan azalmaya devam ederken, diğer yandan da türlerin oransal dağılımında koyunculuğun payı giderek azalmaktadır. Cumhuriyetin ilk yıllarında koyun varlığı, hayvan varlığımızın yaklaşık % 53'ünü oluştururken, son yıllarda bu oran % 80'lere çıkmış, daha sonra tekrar % 50'lere düşmüştür.

Koyunlardan elde edilen etin toplam et üretimindeki payının 1985 yılında % 33,90'a çıktığı görülmektedir. Ancak daha sonraki 10 yılda bu oran yaklaşık yarı yarıya azalarak % 16,46'ya gerilemiştir. Süt üretiminde de benzer azalmalar olmuştur. Yapağı üretiminde 1985 yılında hayvan kesimlerinin en üst düzeye çıkarılmasıyla bir azalma, daha sonra artış gözlenmektedir. Bu rakamlardan açıkça görülmektedir ki, toplam et ve süt üretimi içerisinde koyunculuğun payı giderek azalmaktadır. Bu azalma 1985-1995 yılları arasında daha da belirginleşmiştir.

İçinde bulunduğumuz dönemde ise yirmi yıl öncesine göre koyun, keçi sayısı % 50'nin altına düşmüştür.

Koyun varlığımızın sayıca azalmasına karşın yıllarla birlikte ülke nüfusunun arttığını göz önüne aldığımızda, koyun ve keçi yetiştiriciliğinin mutlaka geliştirilmesi gerektiği anlaşılır.

Ülkemizde koyunculuğumuza ait bugünkü genel yapıda; hem Devletimize, hem bu işin bilimi ile uğraşan kişi ve kuruluşlara ve hem de yetiştiricilerimize önemli görevler düşmektedir.

Özellikle keçi yetiştiriciliğinin birçok yerde yasaklanması, daha önceleri keçi yetiştiriciliği ile dünyada meşhur olmuş bazı keçi cinslerinin ortadan kalkmasına sebep olacak hale gelmiştir.

Yeni nesil Ankara keçisini, sadece parklarda heykellerini görerek tanımaktadır.

Küçükbaş hayvancılığın; kırsaldan şehirlere göç gibi, mevcut meraların kullanım yanlışlıkları gibi, kış mevsiminde yem fiyatlarının pahalılığı gibi, hatta yeterince ehil çoban bulamama gibi, hükümetin yerli üreticilere gereken desteği vermeyip et ithalatına yönelmesi gibi sorunların bir an önce incelenmesi, alınacak tedbirlerin ve çözüm önerilerinin, yüce Meclisimizce tespiti amacı ile Meclis Araştırması açılması yerinde olacaktır.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemde yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım, oylarınıza sunacağım.

Buyurun:

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- (10/379) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15/7/2010 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi

                                                                                                               15.07.2010

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu'nun 15.07.2010 Perşembe günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul'un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                              Bengi Yıldız

                                                                                                                  Batman

                                                                                                        Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler Kısmının 290 ıncı sırasında yer alan 10/379 mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergelerin görüşülmesini, Genel Kurulun 15.07.2010 Perşembe günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir

BAŞKAN – Grup önerisinin lehinde Bitlis Milletvekili Sayın Mehmet Nezir Karabaş.

Buyurun Sayın Karabaş. (BDP sıralarından alkışlar)

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mevsimlik işçilerin sorunlarıyla ilgili verdiğimiz araştırma önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, mevsimlik işçiler ve mevsimlik işçilerin sorunları, yaşadıkları dram, özellikle bahar ayları geldiğinde onuncu, on birinci aya kadar hem çalışmaya giderken veya dönüşlerinde yolculuk yaptıkları araba kazaları, traktörlerdeki görüntüleri hem de birçok zaman onlarca kişinin öldüğü kazalar hepimizin zihnindedir. O görüntüleri, sanırım herkes en azından birkaç defa o görüntüleri görmüş ve o görüntüleri görenlerin ikinci defa unutması mümkün değil. Dün AKP Batman Milletvekili Sayın Mehmet Emin Bey’in konuşmasında mevsimlik işçilerin sorunlarının çözümüne yönelik bir konuşma vardı ve Sayın Başbakanın 2010/6 sayılı Genelgesi’nden bahsetti. Ben de üç gün önce Bursa’daydım, Bursa Yenişehir. Bilenler, Yenişehir’in Türkiye tarımında, özellikle sebzecilikte çok önemli yerinin olduğunu bilir. 300 aile Yenişehir’de eski havaalanının bulunduğu yerde yaşıyor ve yirmi yıldır, 1990’dan hatta daha öncesinden beri gidip orada çalışıyorlar, mevsimlik çalışıyorlar. 300 aile çadırlarda, -aslında çadır da denmez- naylondan, bezden yapılmış tek odalı yerlerde yaşıyor. Sularını 7-8 metrede kazdıkları kuyulardan alıyorlar. Tuvalet yok veya tuvaletler bu kuyulara yakın, 7-8 metrede su çıkardıkları kuyulara yakın bir yerde. Tabii, oraya Yenişehir Kaymakamı gitmiş, mal müdürü de gitmiş ama şu ana kadar sorunun çözümüne yönelik bir adım hâlâ atılmış değil ve biz hastane yetkilileriyle de görüştük, doktorla da görüştük, o suyu da aldık tahlil etmek üzere ama orada çalışanlar daha önce defalarca suyu tahlil etmişler; doktorların raporları, kesinlikle o suyun içme için kullanılmaması yönünde.

Elektrik yok, her on-on beş çadırda kurdukları bir jeneratör -sadece bir lamba takıp aydınlanma- o da akşam karanlık çöktükten gece saat on buçuk-on bire kadar aydınlanma için kullanılıyor. Bu işin bir tarafı. Bu sefaleti yaşıyorken işçiler, diğer taraftan son yıllarda mevsimlik işçilerin gittiği Karadeniz başta olmak üzere birçok ilde, son dönemde süren savaş ve çatışmadan kaynaklı yükseltilen şoven dalga orada da var. Yirmi yıldır, yirmi beş yıldır gidip çalıştıkları, kaldıkları yerde, o köylüler ve üreticiyle hiçbir sorunları yokken, yirmi, yirmi beş yıl biri işçilik yapan, üretilen ürünü toplayan, biri de oradaki köylü ve işveren olan, o işçiyi çalıştıran kesim arasında da son dönemde, son yıllarda yaşanan sıkıntılar orada da yaşanıyor. Bazen, özellikle bu yıl -geçen yıl da bazı sorunlar yaşanmış- köylüler, çiftçiler işçilerin oraya bir daha gelmemesini, bunu yetkililere taşıdıklarında da yetkililerin “E canım, köylü bu işi sizin yapmanızı istemiyorsa neden geliyorsunuz?” Yani yirmi; yirmi beş yıldır insanlar Diyarbakır’dan, Mardin’den, Urfa’dan, Batman’dan çıkıp bir ile gidip çalışıyor. 2 bin kişi, 2.500 kişi çocuklarıyla birlikte ve devlet bunların hiçbir sorunlarıyla ilgilenmiyor. Suyun olmadığı, sağlıklı içilebilecek suyun olmadığı, elektriğin olmadığı yerde ve yirmi yıl boyunca emek veriyorlar oraya, yirmi, yirmi beş yıl da. Türkiye’de yirmi beş yılda insanlar emekli oluyor. Yani kadınlar yirmi yıl, erkekler yirmi beş yıl çalıştığı zaman emekli oluyor. Yani bu köylüler eğer sosyal güvence çerçevesinde çalışmış olsalardı… Yenişehir’de belki bazen bazı aileler değişiyor ama ailelerin çoğunluğu yirmi beş yıldır aynı yerde, 85’ten, 86’dan bu yana aynı yerde çalışıyor. Eğer sosyal güvenceleri olsaydı bu insanlar emekli olacakken, bugün devlet yetkilileri “E canım, istemiyorlarsa siz gelmeyin.” Üreticiler de bugüne kadar bu işçilerle hiçbir sorun olmadan çalışıyorken şimdi “Bir daha buraya gelmeyin” diyorlar.

Değerli milletvekilleri, bu işçiler ücret anlamında da sıkıntı yaşıyorlar. Oradaki üretici yerli olan çalışana 30 lira gündelik veriyorken oradaki bölgeden gelen çalışanlara 25 lira ücret ödüyor. Yani ücretler arasında da bir dengesizlik var.

En acı dram, kabul edilmemesi gereken durum, birçok zaman hem Sayın Başbakanın, Millî Eğitim Bakanının, diğer bakanların, birçok zaman da muhalefet milletvekillerinin dile getirdiği eğitim sorunu. Bir taraftan “Haydi kızlar okula” diyoruz, bir taraftan da Türkiye’de ilköğretimde de, ilköğretimde ilk beşinci yılda da, özellikle altıncı sınıftan sonra büyük oranda çocuğun okula gitmediğini, eğitimsiz kaldıklarını biliyoruz.

Yenişehir’de bulunan yaklaşık 2.500 nüfusun yarısı, istisnasız yarısı, çocuktu, kız ve erkek çocuklar ve okula giden çocuklar. Bu aileler Nisanın 15’inden itibaren geliyor ve onuncu aya kadar, bir kısmı on birinci aya kadar kalıyor. Belki tek tük aileler imkânlarını zorlayarak orada da, geldikleri ilde akrabaları var çocukları okul zamanında gönderiyorlar ama ailelerin büyük bir kısmının çocukları 15 Nisanda okulu bırakıyor, onuncu, on birinci aydan sonra dönüyorlar, okula başlıyorlar. Ben çocuklarla bire bir konuştum. O susuz yerde, birçok hastalığın olduğu yerde, giyimleri ve ortamları çok kötü olmasına rağmen çocukların öncelikli öne çıkardığı oyun alanları, giysileri, yemekleri değildi, öncelikleri, öne çıkardıkları “İşte, biz erken geliyoruz, biz daha karnemizi bile almadık, kimimizin karnesini oradaki akrabalarımız gönderdi, diğerlerine sorduk durumumuzu, karnemizi almadık. Biz başlarken diğer öğrenciler bir ay, kimimiz iki ay başladıktan sonra gidiyoruz, çok çalışmamıza rağmen, geçmişte derslerimiz iyi olmasına rağmen, şimdi derslerimiz kötü.” diyorlar.

Bu genelge önemlidir. Hani, gerçekten defalarca bu konuda basın açıklamaları yapıldı, Meclise taşındı, araştırma önergeleri verildi. Bunun üzerine mevsimlik işçilerin genel sorunları, mevsimlik işçilerin çalıştıkları yerdeki su ve kanalizasyon gibi sağlığı etkileyen sorunlar, yine mevsimlik işçilerin çalışmaya giderken ve dönüşlerinde ulaşım sorunları; mevsimlik işçilerin çalıştıkları yerde işverenle, üreticiyle ve çalışmaya gittikleri ildeki çevrelerle, halkla, bazen kurumlarla yaşadıkları sorunlar. Bunlar önemli sorunlar, bunun bir genelgeyle dile getirilmesi önemli.

Onun için, diğer alanları bilmiyoruz. Tabii, bu genelgeden sonra bunları araştıracağız, ama yetkililerden, bu genelgeyi yayınlayan, hem Sayın Başbakan hem takip eden Bakanlık ve kurumlardan şunu öğrenmek istiyorum. Yenişehir’de bu genelge doğrultusunda şimdiye kadar ne tür bir çalışma yaptınız?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) – Bitiriyorum Başkan.

Eğer bu konuda çalışma yürütülmemişse, yetkililerin, hemen bir an önce, gerçekten çok acil olan sorunları anında ve yerinde tespit etmek için Yenişehir’de çalışan mevsimlik işçilerin durumunu yerinde incelemesi ve sorunlarının çözümü için çaba sarf etmesi gerekir diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önerinin aleyhinde Adıyaman Milletvekili Sayın Şevket Köse.

Buyurun.

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisinin mevsimlik tarım işçileri hakkında vermiş olduğu grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Sözlerime başlamadan önce yüce heyetinizi en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’ye baktığımızda, yaklaşık olarak sayıları 1,5-2 milyon civarında olan mevsimlik tarım işçileri, bu yurttaşlarımız, hasat zamanı, nerede bir ürün kalkacak ise yola düşüp üç kuruş para kazanıp ailelerini geçindirmek ve kendi çocuklarının geleceğini sağlamak için zor şartlarda gidip çalışıyorlar.

Bu mevsimlik tarım işçiliği, Türkiye’de yaşayan özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşayan yurttaşlarımızın kaderi olmamalıdır ve kaderi de değildir.

Meseleye baktığımızda, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşayan yurttaşlarımız, eski tabiriyle, ağzıma almak istemiyorum, “ırgat” ama modern olarak “Mevsimlik tarım işçileri.” olarak isimlendirdiğimiz bu yurttaşlarımız, maalesef, her türlü sağlık koşulundan yoksun, sendikal haklardan yoksun, düşük ücretle ve gerçekten çok zor koşullarda, sabahın beşinde, altısında kalkıp akşamın sekizine, dokuzuna kadar değişik yerlerde, değişik saatlerde çalışma yapan emekçi kardeşlerimizin sıkıntılarını zaman zaman bu kürsüde hem kişi olarak ben hem diğer milletvekili arkadaşlarımız zaman zaman dile getirmişlerdir. Bunları, biz, zaman zaman yazılı, sözlü sorularla, araştırma önergelerimizle veyahut da kanun tekliflerimizle defalarca bu kutsal bildiğimiz çatının altında, bu kürsüde dile getirdik ama maalesef, hiçbir çözüm elde edilmedi.

En son, Bakanlar Kurulu tarafından bir genelge yayımlandı. Bu genelge de uygulanmıyor.

Değerli arkadaşlar, çok samimi olarak söylüyorum. Geçen cumartesi günü Adıyaman’da bir televizyon çalışanlarıyla birlikte, kameraları aldım, 7 kişiyle ben Malatya’ya gittim. Sayın Mevlüt Aslanoğlu da burada. Kendilerinden izin alarak, Malatya’daki köyleri gezdim, kayısı bahçelerinde çalışan bu mevsimlik tarım işçi kardeşlerimi ziyaret ettim. Ama neler gördüm değerli arkadaşlarım: 300 kişinin çalıştığı -isim de verebilirim- Malatya’nın Dilek beldesinde, Gedik Köyü’nde 300 kişinin çalıştığı ve Filistin çadırlarından daha kötü şartlarda çalışan bu kardeşlerimizi ziyaret ettiğimde -gerçekten teorik olarak biliyordum ama pratik olarak ilk defa gördüm- çok büyük sıkıntılarla karşılaştıklarını gördüm. Çadırlar, bezler birbirlerine yamalı bohça gibi dikilmiş, bulanlar tabii, bulamayanlar naylon bulmuş ve sekiz gündür, dokuz gündür orada olup banyo yapmayan insanlarla ben konuştum. Düşünebiliyor musunuz, yani bu sıcak, 40 derece altında, 45 derece altında bizler, sizler eğer bir gün banyo yapmazsak kendi hâlimizi düşünecek olursak, yani empati kuracak olursak, bu insanlar gerçekten yedi, sekiz gündür banyo yapmadıklarını söylediler.

Beslenme sorunlarına bakacak olursak: Biber, domates, onu “sulu” dediğimiz yöresel bir yemek yapıp günde bir iki öğün, beslenme dersek adına, besleniyorlardı. Hele hele Adıyamanlı bir hanımla konuştuğumda, kamerayı uzattığımda ben kendimden, kendi kişiliğimden utandım. Kadıncağız gerçekten ağlıyor idi. CD’si de elimde var, yakında Halk TV’de de yayınlatacağım, ulusal televizyonda. Dedi ki: “Gelinim yatıyor.” Gerçekten gelini çadırda yatıyordu. “Bu gelinin kocası İstanbul’a çalışmaya gitti ve ben kira paramı ödemek için günde 17 lira ücretle çalışıyorum.” dedi.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’nin manzarası bu. Bunun sorumlusu bizleriz. Doğu’dan, Güneydoğu’dan, Urfa’dan gelmişlerdi, Diyarbakır’dan, Mardin’den, Adıyaman’dan gelmişlerdi ve orada, on beş -yirmi gün çalışıp -artık ne kazanabilir, kazandığını belki gittikten sonra doktora mı verir yahut da başka bir sıkıntı var mı yok mu bilemiyorum ama- karın tokluğuna, kölelik düzeninde çalışan işçiler gibi çalışıyorlardı.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bunları konuşurken ben edebiyat olsun diye söylemiyorum. Bu emekçi kardeşlerimizin sıkıntıları hepimizin sıkıntılarıdır. Sorumluluk bizdedir, sorumluluk Türkiye Büyük Millet Meclisindedir ve sorumluluk iktidardır. Sekiz yıldır baştasınız, iktidardasınız. Gerçekten bu mevsimlik tarım işçilerinin sayısı her gün niye artıyor, niye artmaktadır, azalmıyor da niye artıyor? Yerinde, mahâllinde eğer bunlara iş, aş sağlanmaz ise bunların sayısı her gün artacaktır ve ıstırapları daha da katlanarak artacaktır.

Şimdi, sizler, Batman’da, Bitlis’te, Adıyaman’da, Malatya’da, Tokat’ta, Hatay’da tütün üreticilerinin tütün ekmeklerini ellerinden alırsanız işte bu sayı artar.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Tütün mü kaldı Şevket Bey?

ŞEVKET KÖSE (Devamla) – Seçim bölgem olan Adıyaman’da 700 bin insan yaşıyor. İnanın ve inanın bunun yüzde 35-40’ı mevsimlik tarım işçisi konumundadır. Seçim bölgeme gidiyorum, konuşacak insan bulamıyorum. Aynı sıkıntı, inanıyorum ki Batman’da da vardır, Bitlis’te de vardır çünkü bu insanlar ekmek kazanıyorlardı. Aç insan ne yapar? Aç insan sağlıklı düşünemez. Aç insanda sağlıklı bir düşünme göremezsiniz ve bu sıkıntılar arttığı müddetçe siz, bölgede sosyal barıştan da bahsedemezsiniz. Sadece “terör” deyip terörün karşısına asker ve polisle giderseniz terörü de sonlandıramazsınız. Evet, belki her devlet, her ülke kendi tedbirini bu şekilde alacaktır ama siz, o bölgenin insanlarına iş, aş vermezseniz, sosyal yönden kuvvetlendirmezseniz bir sonuca varamazsınız.

“GAP” dediniz, sekiz yıldır iktidardasınız, Allah aşkına bu GAP’ta bir adım ileri gidebildiniz mi? GAP’ın ancak yüzde 15’i sulanacak bir duruma gelmiştir. GAP bugün biterse 1,8 milyon hektar arazi sulanacaktır. Sulu tarıma bağlı sektörler güçlenecek, çalışacak ve istihdam gerçekleştirecektir. Yapılan tahminlere göre yaklaşık olarak 3,5-4 milyon insanımız ekmek sahibi olacaktır.

Ben, o çadırlarda Siverek’ten gelen genç kız ve erkek kardeşlerimle karşılaştım, konuştum. Telefonları bende mevcuttur, verebilirim sizlere. Bunlar bizim gençlerimiz, bizim insanlarımız, bunlar bizim umutlarımız, empati kurarak kendimizi bunların yerine koymamız gerekir. Orada beş-on gün çalıştıktan sonra veyahut da yirmi gün çalıştıktan sonra Karadeniz’e fındık toplamaya gideceklerdir. Basında duyuyoruz, Sayın Giresun Valisi, Sayın Ordu Valisi sakın o hatalara düşmeyin, doğudan gelen işçilere potansiyel suçlu gözüyle bakmayınız. O insanlar terörist değildir, o insanlar aş için, ekmek için o bölgeye gidiyor. İyi kanun iyi yöneticinin elinde iyi kanundur, iyi kanun kötü yöneticinin elinde de kötü kanun olur. Buradan uyarıyorum, inşallah duyumlarımız ve basından yansıdığı gibi değildir.

Şimdi, bu mevsimlik tarım işçileri, bir de -dedim ya- okullar tatil olmadan giderler, yine okullar açıldığı zaman tekrar çalışırlar, yanlarında da çocuklarını götürürler. Bu çocuklar eğitimden de yoksun kalmaktadırlar. Eğitimsizlik yoksulluğun en önemli unsurlarından biridir. Onun için bu mevsimlik tarım işçilerinin çocuklarının eğitimi konusunda Millî Eğitim Bakanlığının da çok ciddi ve acilen çalışma yapması gerekir. Ama tekrar söylüyorum değerli arkadaşlarım, yayımlanan genelge uygulanmıyor, kesinlikle uygulanmıyor. Yani oralar ne kontrol ediliyor -ben iki gün oradaydım- ne bir yetkili geldi bu çadırları inceledi. Barınma sorunlarınız var mı yok mu, sağlık sorununuz var mı yok mu, beslenme sorununuz var mı yok mu; bunların hiçbiri yerine getirilmiyor ve incelemeye tabi tutulmuyor.

Tekrar söylüyorum, bunların çözümü noktasında… Ağırlıklı olarak bu insanlarımız Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşamaktadırlar. Onun için Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne acilen ve gerçekten hiçbir mazeret içerisine girmeden, kamunun yatırımları mutlaka sağlanmalı; hatta hatta kamu yatırımları yapılırken…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Köse, konuşmanızı tamamlayınız.

ŞEVKET KÖSE (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. O kadar doluyum ki, yani ülkenin her tarafında sıkıntılar var. Elbette ki sorun, sadece Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşayan mevsimlik tarım işçilerinin sorunları değildir.

Siz hiç düşündünüz mü? Trakya’dan, İzmir’den bir kişinin Hakkâri’de, Diyarbakır’da, Muş’ta, Van’da çalışmaya gittiğini duydunuz mu arkadaşlar? Siz ne zaman batıdan doğuya çalışmaya giden insanları görürseniz, işte o zaman ülkede bir ekonomik dengenin olduğunu, kalkınmanın, refahın olduğunu görürsünüz. O zaman sosyal barıştan bahsetme hakkınız olur.

Sıkıntılarımız çok. Sıkıntılarımızın en büyüğü de sekiz yıldır iktidarda olan AKP İktidarının yanlış politikalarıdır. İnşallah, gelecek olan ilk sandıkta bu halk size dersinizi verecektir de siz de rahat edersiniz, biz de rahat ederiz.

Ben, grup önerisinin aleyhinde söz aldım ama Barış ve Demokrasi Partisinin grup önerisinin desteklenmesini diliyor, hepinize tekrar en derin saygılarımı sunuyorum. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Grup önerisinin lehinde Sayın İbrahim Binici, Şanlıurfa Milletvekili.

Buyurun.

İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde yaklaşık 300 bin mevsimlik tarım işçisi bulunmaktadır. Bu sayı, aileleriyle beraber 1 milyonu aşmaktadır. Mevsimlik tarım işçileri, Mardin, Diyarbakır, Şanlıurfa, Adıyaman, Batman ve bölgenin diğer illerinde çalışmak üzere, aileleriyle birlikte, âdeta bir sürgüne çıkmış gibi mayıs ayından itibaren yollara düşmekte. Her yıl trafik kazalarında yüzlerce aile yok olmakta. Bu dram yıllardır devam ediyor. Tabii ki, bunun sonuçları da bölgede çok acı hissediliyor ama sekiz yıldır iktidarda olan AKP Hükûmeti bu sorunu devamlı görmemezlikten gelmekte.

Bu göç, batıdaki on dokuz ile yapılmakta. İşçilerin, ulaşımdan eğitim ve sağlığa kadar birçok sorun yaşadıkları malum ancak sorunun kaynağında çalışma şartları da bulunmakta. Temel amaçları çalışmak olan bu insanlar batı illerinde çeşitli etnik ayrımcılıkla karşı karşıya kalmaktadırlar. Bunu zaman zaman bu kürsüde dile getirdik. Evvelki sene de aynı ayrımcılığa tabi tutuldular, geçen sene de, bu sene de. Bunu bilfiil uygulayan da AKP’li -AKP’li diyorum- valilerdir. Bizzat telefon açıp konuştuk, durumlarını söyledik. Doğu, Güneydoğu’dan bölgeye gelen işçilerin mevcut yerleşim birimlerinden en az 3 kilometre uzaklıkta oturmalarına izin veriliyor. Diğer yanda, su ihtiyaçlarını, yine 2 kilometre sırtlarında su taşıyarak karşılamaktadırlar. Temel sorunları, ailelerini huzurlu bir şekilde geçindirmek, hayatı idame ettirmektir. Ama maalesef, bu insanların bu sorunlarına bile ayrımcı politikaları uyguluyorlar. Bu açık ve barizdir.

Ayrıca, mevsimlik işçiler, çalışma ve sosyal güvenlik sorunları, iş ve sosyal sigorta kapsamı dışında sayılmaları, ücretlerin düşüklüğü ve alacakları ücretlerde anlaşmazlık, iş kazaları, ilaç ve zehirlenmelerle karşı karşıya kalmaktadırlar. Sağlık hizmetlerine ulaşımda yetersizlikler, çocuk ve kadın çalışma yasaklarına uymama şeklinde sorunlar da günübirlik yaşamaktadır. Bunlar İş Kanunu kapsamı dışında tutulmaktadırlar çünkü bunlar ötekilerdir.

Mevsimlik gezici tarım işçileri 4857 sayılı İş Kanunu dışında tutulmuşlardır. İş Kanunu hükümleri 50’den az işçi çalıştırılan (50 dâhil) tarım ve orman işlerinin yapıldığı iş yerlerinde veya işletmelerinde çalışanlara uygulanmamaktadır. Çünkü pamuk toplama işleri dışında fındık ve diğer işlerde 51 ve üzeri çalışılabilecek toprak büyüklüğüne hemen hemen rastlanmamaktadır.

İş Kanunu kapsamı dışında tutulan işçiler ücret, sözleşme fesihleri, haftalık izin, iş sağlığı ve güvenliği ile diğer haklardan yararlanamamaktadır. Özellikle işlerde ailece, çocuk ve kadınların birlikte çalışmaları nedeniyle, çocuk ve genç işçiler de İş Kanunu yasakları dışında kalmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biliyorsunuz geçen hafta Hükûmetin Sözcüsü Sayın Cemil Çiçek şöyle bir kelime sarf etmişti, hepimizi üzmüştü, inanıyorum ki bu Parlamento çatısında bulunan bütün insanlar üzülmüştü: “Nijeryalılara Türkçe öğretmesine öğrettik ama Hakkâriliye, Diyarbakırlıya öğretemedik.”

Oysa bir Kürt olarak ben her dili öğrenmek uğruna gerek ben ve gerek çocuklarımın önünü açık bırakıyorum. Bir dil bir insan, misali yaklaşıyorum. Irkçı, şoven yaklaşmıyoruz. Tabii ki Kürtlere özgü uyguladığınız asimilasyon politikalarının bir sonucudur açığa çıkan. Bin yıl daha geçse, bin yıl daha da çabalasanız Kürtleri ana dilinden vazgeçiremezsiniz. Zihniyetinizi değiştirmek durumunda kalacaksanız. Başka da şansınız yoktur diyorum. Çünkü bu ülkede bin yıllardır beraber yaşıyoruz ama ne yazık ki 21’inci yüzyılda, Hükûmet Sözcüsünün çıkıp, Kürtleri neden asimile etmediklerinin beynindeki açığa vuruşudur bu. Kendisinin bir an önce çıkıp Kürt halkından özür dilemesi gerekiyor diyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sosyal güvence bakımından gezici tarım işçileri, yılın üç dört ayı çalıştıklarından, yeşil kartla sağlık yardımını elde etmektedirler. Ne yazıktır ki, çalışmaya geldikleri illerde süresi dolan yeşil kartlarının vize edilmesi son derece güçleştirilmektedir.

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na göre tarımsal faaliyetlerde hizmet akdi ve sürekli çalışanlar 4/A kapsamında sigortalı sayılmakta, süreksiz çalışanlar ise sigortalı kapsamında değerlendirilmediğinden sigortalı sayılmamaktadırlar.

Süreksiz çalışanlardan 506 sayılı Kanun dönemine dayananların süreksiz çalışma sigortalılıkları devam edebilmektedir. Böylece, mevsimlik gezici tarım işçileri sigortalılık kapsamı dışında kalmaktadır.

Kendileri istemeleri hâlinde isteğe bağlı sigortalı olabilmeleri mümkün olmakla birlikte, isteğe bağlı primlerin işçilere getirecekleri ekonomik yük nedeniyle bu haklarını da çok sınırlı kullanmaktadırlar; hatta yok denecek kadar az olduğunu söylesek abartı da olmaz.

Mevsimlik tarım işçilerinin sorunları yukarıda saydıklarımla sınırlı değildir. Son dönemde ülkemizdeki çatışmalı süreç bu işçilerimiz için çok ciddi sorunları beraberinde getirmektedir. Gittikleri çalışma ortamında işleriyle ilgilenen bu kesim son dönemde özellikle gittikleri bölgelerde, ayrımcı, milliyetçi, şoven dalgaya karşı, maalesef, yaşamlarını orada idame edememektedirler.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki iş alanlarının sınırlı olması, yatırımların yetersizliği ve en önemlisi çatışmalı ortamın devam etmesinden kaynaklı işsizlik had safhaya çıkmıştır. Bu sebepten dolayı bölge insanı ırgatlıkla geçimini sağlamaya çalışmaktadır. Irgat olarak bile kendi bölgelerinde iş bulamayan bu işçiler mecburi olarak batı illerine mevsimlik işçi olarak göç etmek zorunda kalmaktadırlar.

Oysaki GAP sulama projesi, enerji üretiminin gerçekleşme oranı kadar gerçekleşmiş olsaydı mevsimlik işçi sayısında çok ciddi bir azalma yaşanacaktı. GAP bölgesinde sosyal devlet politikaları uygulanabilseydi, inanıyorum ki, o bölge yalnız 10 bin insanı istihdam olanağına sahipti. Ama ne yazık ki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.

İBRAHİM BİNİCİ (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Hükûmetin faydacı politikaları halkın önceliklerinin önüne geçtiğinde sulama projeleri her zaman atıl kalmıştır. AKP Hükûmeti bölgeye yaptığını iddia ettiği yatırımları kendi yandaşlarına rant sağlama amacı güttüğünden halkımız bu yatırımlardan faydalanamamaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; toplumumuzun kanayan yaralarından biri olan mevsimlik işçilerin yaşadığı trajedi herkesin malumudur. Bu soruna çözüm bulmanın tek yöntemi göç veren bölgemizde istihdam yaratacak yöntemlere başvurmaktan geçmektedir.

AKP Hükûmeti yaşanan şiddeti tırmandırdıkça işsizlik artacaktır. Ülkemizdeki barış ve huzur ortamını sağlayamadığımız sürece bu ve benzeri sorunların artarak devam edeceği gerçeğini görmezlikten gelemeyiz.

Ülkemizdeki şiddet ortamını…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM BİNİCİ (Devamla) – Bitirmek üzereyim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür cümlenizi alayım.

Buyurun.

İBRAHİM BİNİCİ (Devamla) – …derhâl normalleştirmek için herkesin elini taşın altına koyma cesaretini göstermesi zamanı gelmiş, geçmiş bile. Aksi takdirde, toplumsal ayrışma gittikçe derinleşecektir. Futbol maçlarından tutalım da emeğiyle geçinen…

BAŞKAN – Sayın Binici, lütfen konuşmanızı tamamlayınız. Ek sürenizi vermiştim, tamamlayın, teşekkür edin.

Buyurun.

İBRAHİM BİNİCİ (Devamla) – Bitiyor efendim.

…mevsimlik işçilere kadar sirayet eden bu yaramızı hep birlikte tedavi etmeliyiz.

Emeğin karşılığını bulacağı bir dünya özlemiyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Siyasi değindiğiniz konular için herhangi bir şey tabii ki sizin takdirinizdir ama millet için, hepimiz için, sizler ve bizler için bu “asimilasyon” kelimesinin son derece ağır bir kelime olduğunu söylüyorum. Bu milletin tarihinde…

SIRRI SAKIK (Muş) – Onu Cemil Çiçek’e söyleyin.

İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – Cemil Bey’e söyleyin. Sayın Başbakan Almanya’da dedi, ona söyleyin.

BAŞKAN – Sizin ecdadınız bizim ecdadımız, hep beraberiz; bu milletin tarihinde asimilasyon yoktur, böyle bir şeyi kabul etmemiz mümkün değildir.

İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – Uygulamayın söylemeyelim Sayın Başkan. Hükûmet uygulamasın söylemeyelim. Uyguluyorsunuz, kesinlikle uyguluyorsunuz.

BAŞKAN – Evet, aleyhte Batman Milletvekili Sayın Mehmet Emin Ekmen.

Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Mevsimlik geçici tarım işçilerinin sorunlarıyla alakalı verilen bu önergeye ilişkin olarak söz almış bulunuyorum. Benden önce konuşan 3 saygıdeğer milletvekili, her ne kadar kimi zaman politik argümanlarla süslemiş olsalar da bu insanî sorunun can yakıcı boyutlarına değişik şekillerde değindiler. Şüphesiz ki bu sorun yıllardır var olan bir sorundur ve bu sorunun çözümüne ilişkin olarak, bu sorunun disipline edilmesine, kontrol altına alınmasına ilişkin olarak da AK PARTİ hükûmetlerinin 2002’den bu yana çok ciddi çabaları ve girişimleri olmuştur. Son yayınlanan Başbakanlık genelgesi de bu çabaları derleyen, toplayan bir üst belge niteliğine kavuşmuştur.

Her ne kadar kamuoyu, çok ölümlü trafik kazalarıyla veyahut da bir ile işçilerin alınıp alınmamasıyla bu sorundan haberdar olsa da bu sorunlarla, bu işçilerimizin, evlerinden çıktıkları andan tekrar kendi evlerine döndükleri ana kadar birçok problemlerle karşılaştıkları bilinmektedir.

Yakın zamana kadar, bundan dört-beş yıl öncesine kadar televizyonlar her gece, kamyon kasalarında taşınan işçi görüntüleriyle dolu olurdu ve bu şekilde meydana gelen üzücü, ölümlü kaza haberleriyle dolu olurdu fakat çok şükür, birkaç yıldır, artık bu kamyon kasalarında taşınma görüntülerinin alınan tedbirler ile ortadan kalktığını biliyoruz. Aynı şekilde minibüs veyahut da otobüslerde istiap haddini aşan yolcu taşıma görüntülerinin de ortadan kalktığını biliyoruz.

Bir şekilde çalışabileceği yere ulaşan bu işçilerimiz, öncelikle konaklama, daha sonra sağlık problemleri, daha sonra çocuklarının eğitim problemleri, ücret ve sosyal güvenceye ilişkin sorunlar ve son olarak da zaman zaman yükselen tansiyonla birlikte, bulundukları yerlerde potansiyel suçlu muamelesi görme tehdidi altında. Sadece ve sadece kendi karınlarını ve ailelerinin maişetini karşılama gayesiyle çalışan insanlardır ve bu konuda karşılaştığımız sorunları da çok iyi biliyoruz ve bu sorunun belki bu derecede büyüyor olmasının en önemli sebeplerinden biri de, ailelerin topluca çalışmaya gitmek zorunda kalmalarıdır. Yani kundaktaki bebeden yetmiş yaşındaki yaşlı, yatalak dedeye, neneye kadar herkes birlikte gitmekte ve deyim yerindeyse eli kazma kürek tutan herkes de bu şekilde çalışmak zorunda kalmaktadır.

Fakat geçtiğimiz yıllarda bizim de bir rapor ile sorunun çözümüne ilişkin konulara dikkat çekmeyi arzu ettiğimiz zaman şununla karşılaştık ki Türkiye’de bu konu sürekli medyanın gündeminde kalmış ama ILO’nun kısmi bir raporu, İHD’nin, EĞİTİMSEN’in ve MAZLUMDER’in yine kısmi bir raporu dışında bu sorunu bütün boyutlarıyla çalışan ve ortaya çözüm önerileri koyan ne siyasi ne de sivil topluma ait bir çalışmanın ortada olmadığını üzülerek gördük ve bunun üzerine yaptığımız çalışma sonucunda, Çalışma Bakanlığımıza ve ilgili bakanlıklarımıza, evlerinden çıktığı andan geri dönüş anına kadar sorunları ve çözüm önerileri öneren, arkadaşlarımızla birlikte bir çalışma hazırladık ve geçen yıl Çalışma Bakanlığımız başta olmak üzere İçişleri, Millî Eğitim, Sağlık Bakanlıklarımız birer genelge yayınladılar ve bu genelgeler sorunu önemli ölçüde çözen genelgelerdi ve geçen yıl sezon kaçmış olduğu için, deyim yerindeyse, bu yılın mart ayında Başbakanlık bir genelge yayınladı ve ben buradan bu genelgeye ilişkin olarak çok iddialı üç cümle kullanmak istiyorum: Bu genelge, sosyal devlet ilkesi açısından bir ilktir, çok önemlidir ve genelgenin uygulanması hâlinde sorun kökten çözülecektir.

Şimdi burada tüm siyasi partilerimize düşen görev bu genelgenin uygulanmasını takip etmektir. Nezir Bey Bursa’daki bir örnekten bahsetti. Bursa milletvekillerimiz notlarını aldılar, hemen bugün Bursa Valiliğiyle temasa geçip orada yaşanan görüntülerin neden genelge temelinde çözülmediğiyle ilgilenecekler. Şevket Bey Malatya örneğinden bahsetti. Malatya milletvekillerimiz de konuyla ilgilenecektir. Bence artık bu genelgeyi eğer bu kürsüye çıkan milletvekillerimiz okudu iseler bu genelgenin uygulanmıyor olmasını bir siyasi tartışma konusuna çevirmeden ilgili bürokratlar nezdinde, valilikler nezdinde ve başta Çalışma Bakanımız olmak üzere siyaset kurumu nezdinde genelgenin uygulanmasını takip etmelidirler. Bu genelge o kadar içten, o kadar samimi bir dille yazılmıştır ki içinde kullanılan kavramlar bile, bana göre, bir mevzuat metni açısından ilk defa kullanılan kavramlardır; “vatandaşlarımız”, “yavrularımız” gibi, sorunu içselleştirmiş bir bakış açısıyla yazılmıştır ve yine bu genelgeyle, birçoğunuzun gözünden kaçan öyle önemli yenilikler gelmektedir ki… Örneğin, bu işçilerimiz bir yerden başka bir yere nakloluyor iken eğer bir yerde konaklamaları gerekiyorsa, onların otogarlarda, tren garlarında alelusul konaklamaları yerine, hükûmete ve devlete ait misafirhanelerde misafir edilmesi gereği de bu genelgede yer almıştır ve yine bu genelgede, sağlık tedbirleri -ben dün bunu ayrıntısıyla anlattığım için tekrar girmek istemiyorum- mobil sağlık ekiplerinin oluşturulması, bu çocuklarımızın yatılı bölge okullarında misafir edilmesi, gerekiyorsa mobil sınıfların oluşturulması, hatta ve hatta oraya gidip, çalışmayan genç kızlarımıza ve gençlerimize yönelik olarak meslek edindirme, iş edindirme çalışmalarının bile yapılması bu genelgeyle vazedilmiştir ve bana göre, bürokrasi açısından genelgenin de çok önemli bir yeniliği vardır. Bu genelge kapsamında herhangi bir valilik “Ben bu yıl 20 bin tahminî gezici işçi bekliyorum, bunlar için bir yer tayin ettim; bu yerin altyapısını, gezici tuvaletini, gezici banyosunu, ekmek fırınını, yemek fırınını yapacağım, aydınlatmasını yapacağım, bunun için de 1,5 milyon liraya ihtiyacım var.” dediğinde, bu genelgeyle, başta İşsizlik Fonu olmak üzere, Sosyal Yardımlaşma Fonu ve il özel idaresi bütçesiyle finans sorunu da çözülmüştür ve bu genelgenin sözde bir genelge olmaması için de Çalışma Bakanımız bu yılın mayıs ayında, göç alan ve veren bütün illerin belediye başkanlarını ve il valilerini toplamıştır. Buna Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı ve diğer partilerden de belediye başkanlarımız katılmıştır ve burada denilmiştir ki: “Biz bir genelge çıkarttık, bu genelgenin uygulama alanını size emanet ediyoruz. Biz bütün devlet imkânlarını size seferber ediyoruz. Sizler projelerinizi hazırlayın, Bakanlığa sunun ve biz de bunları finanse edelim.” denilmiştir ve göç veren illere de çalışma için giden işçilerde farkındalık oluşturulması için çalışma yürütülmesi istenmiştir. Denilmiştir ki: “Siz işçileri bu haklarından haberdar edin, bu haklardan faydalanmayan işçilerimiz gittikleri yerde, göç alan ve veren illerde oluşturulan gezici mevsimlik tarım işçileri izleme komitesi, bir de Bakanlık bünyesinde müsteşar yardımcılığı başkanlığında ve ilgili bakanlardan ve çok önemlidir, tarım iş kolunda faaliyet gösteren sendika ile Türkiye Ziraat Odaları Birliğinden temsilcilerin ve arzu eden sivil toplum temsilcilerinin de katılacağı bir yapılanma ile gerçek anlamda bir sivil toplumun da katkısının alınabileceği bir izleme kurulu oluşturulmuştur. Bu izleme kurulu her yıl bu genelge nedeniyle ortaya çıkan sorunları takip edecek ve gelecek yıla yönelik olarak alınması gereken tedbirleri Çalışma Bakanlığı bünyesindeki Kurula bildirecektir.”

Şimdi, bu kadar ciddi bir genelge yayınlanmış iken bu sorundan dolayı AK PARTİ kadrolarını sorumlu tutmayı, kusura bakmayın ama en basit ifadeyle iyi niyetle bağdaştırmak mümkün değildir. Eğer bir sorun çözülecek ise bu sorunu çözen iradeye vatandaş teşekkür eder, belki de seçimde, gelir, oyunu verir düşüncesiyle bu iradeyi yürüten siyasi partiyi olabilecek en küçük problemlerden dolayı suçlamak ve mahkûm etmeye çalışmak ancak bir siyasi hesap olabilir, böyle can yakıcı bir insani konuda da hepimizin siyasi kimliklerimizi bir kenara bırakarak tamamen insani temelli olarak yaklaşmamız gerektiği de açıktır. Şimdi, Çalışma Bakanımız da burada, açık bir…

BENGİ YILDIZ (Batman) – Eleştiri olarak kabul edin.

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Eleştiri olarak kabul ediyoruz ama kusura bakmayın, bir işverenle işçi arasında sorun yaşandığında, ki çoğu zaman işverenler götürü usulü bir bahçeyi satın alır ve kendi işçisini getirir orada çalıştırır. Bir bürokratın yanlış uygulamasından dolayı bunu doğrudan… Bu sıklıkla bizim bölgemizde yapılan bir konudur, Bengi Bey de bunu bildiği için oradan düzeltme yapma ihtiyacı hissediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ekmen, konuşmanızı tamamlayınız.

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Bundan doğrudan AK PARTi’yi sorumlu tutmak…

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sorumlu kim peki, muhalefet mi sorumlu? Elbette iktidar sorumlu.

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – …olsa olsa siyasi olarak AK PARTİ’nin bundan faydalanacağı kaygısına dayalıdır. Böyle bir genelge olmadığı zaman buraya gelirsiniz, Hükûmeti eleştirirsiniz.

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Eleştirdik ya biz.

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Ama böyle bir genelge yayınlandıktan sonra, sivil toplumun da katkısı alındıktan sonra, olası küçük sorunlardan dolayı Hükûmeti sorumlu tutmak ve Hükûmeti bu konudan dolayı suçlamak, ben, bunun doğrusu siyasi bir kaygıyla yapıldığını düşünüyorum.

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Yani eleştirmeyelim, yanlışınızı açık söylemeyelim, ne güzel!

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Ben, öncelikle bu genelgeden dolayı göç veren bir ilin vekili olarak, Sayın Başbakanımıza ve siyasi parti ayrımı gözetmeksizin tüm ilgilileri toplayarak bir eylem planı açıklayan Sayın Çalışma Bakanımıza teşekkürün de bir insani sorumluluk olduğunu düşünüyorum ve inşallah -bu yıl bu genelge tam olarak uygulanmayabilir, çünkü bürokrasi hazırlıksız olabilir, sivil toplum hazırlıksız olabilir ama- el birliğiyle bu genelgenin tam olarak uygulanmasını temin edeceğiz ve bu genelgeden dolayı ortaya çıkacak sorunları Hükûmetin dikkatine sunacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Önümüzdeki yıllarda bu sorunlar tamamıyla ortadan kalkacaktır diye düşünüyorum. Bütün heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ekmen.

OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Evet, Sayın Bakanın çok kısa bir açıklaması olacak.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

5.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in, gezici tarım işçilerinin sosyal güvenlikle ilgili sorunlarının çözümüne ilişkin açıklaması

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Tabii, öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: Gerçekten de bizim ülkemizde gezici tarım işçilerinin sorunları oldukça ağır sorunlar ve hem çalışma hayatı itibarıyla hem de bir şehirden bir başka şehre giderken veya ikamet ettikleri şehirlerde karşılaştıkları ekonomik ve sosyal sorunlar itibarıyla oldukça sorunlu olduğunu ve onların bu gayriinsani yaşam şartlarından kurtarılmasının hep beraber sorumluluğumuz olduğunu kabul ediyor ve buradan tekrarlıyorum.

Yaklaşık 300 bin gezici tarım işçimiz var bizim veya bir başka ifadeyle 50 bin aile, yaklaşık, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden beş ilden çıkmakta ve toplam on dokuz ilimize sekiz ay süreyle çalışmaya gitmektedir. Tabii, bu süreç içerisinde pek çok sorunla da karşı karşıya kalmaktalar. Az önce, Batman Milletvekili Sayın Mehmet Emin Ekmen arkadaşımız konu hakkında ayrıntılı bilgi de verdi, ben teşekkür ediyorum. Genelge hakkında bir şey söylemek istemiyorum ayrıntısıyla ilgili ama şunu söyleyeyim: İlk defa benim Bakanlığım dönemimde yine yaklaşık altı ay süren bir çalışmayla il il, ilçe ilçe, işçilerimizin çıktığı illerden ve ilçelerden, gittikleri ve çalıştıkları il ve ilçelere giderek, sorunları yerinde görerek hazırladığımız bir projeydi ve bu proje yayımlanan genelgeyle somutlaştı.

Belki bir eksikliğimiz oldu, onu da buradan ifade etmekte ben hiç mahzur görmüyorum. Çünkü yılbaşında planlanıp bütçeye konulmadığı için, onunla ilgili kaynak ayırma işlemlerini biz 15 Mayısta tamamlayabildik ama şunu söylemeliyim: 15 Mayıstan itibaren de konuyla ilgili bütün il özel idarelerine gerekli kaynaklar aktarılmış ve bu projeler için hazırlık çalışması yürütülmüştür. Varsa bir eksiklik, onların takibini yapmak da bizim sorumluluğumuzdadır. Her türlü denetimi yapacağız. Zaman zaman ben valilere ve belediye başkanlarına telefon ederek çalışmaların ne safhada olduğunu kontrol ediyorum ama şunu da söylemek isterim doğrusu…

BAŞKAN – Sayın Bakanım, lütfen tamamlar mısınız konuşmanızı.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Bitirmek üzereyim Sayın Başkanım.

Özellikle gezici tarım işçilerinin sosyal güvenlik sorunlarının eğer ciddi bir sorun olduğunu düşünüyorsak -ki öyledir, sizler de dile getirdiniz- özellikle Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarımıza, BDP’li arkadaşlarımıza şunu sormak isterim: Daha çok gezici tarım işçilerinin sosyal güvenlik sorunlarını çözmek üzere düşündüğümüz özel istihdam bürolarına geçici iş ilişkisi kurma yetkisi verme ile ilgili kanun tasarılarımıza en büyük muhalefet nereden gelmişti hatırlayınız. Eğer siz buna benzer yetkileri kanuni düzenlemelerle verme imkânını ve fırsatını bize vermezseniz, onların sosyal güvenlik sorunlarını nasıl çözeceğimize dair önerilerinizi gündeme getirip söylemelisiniz.

Hepinize teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, bir açıklama yapabilir miyim?

BAŞKAN – Sayın Köse, tekrar tekrar, efendim, karşılıklı olarak sizleri konuşturamam, özür dilerim. Yani Sayın Bakana cevap… O kısa bir açıklama yaptı. Beni bağışlayın.

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Bir dakika sadece, efendim.

BAŞKAN – Hayır efendim. Yeri geldiği zaman… Arkadaşlar, bakınız, konuştunuz, daha önce size bir dakika verdim, tekrar çıktınız kürsüye konuştunuz, artı bir dakika daha verdim.

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Katkı vereceğim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Efendim, bakanları burada cevaplamak falan yok. Biraz sonra tekrar grup önerileri var, o zaman konuşun.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- (10/379) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15/7/2010 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN – Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı istemiştim ben.

BAŞKAN – Ben duymadım özür dilerim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Bakandan önce karar yeter sayısı istedim.

BAŞKAN – Ben farkında olmadım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Tutanaklarda var efendim.

BAŞKAN – Tutanaklarda var mı?

Tutanaktaki arkadaşlarım tespit etmişler, karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 15.38


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.44

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 135’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre vermiş olduğu önerinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Saygıdeğer milletvekilleri, oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, grup önerisi kabul edilmemiştir.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım.

2.- (10/91, 10/674 ) esas numaralı Meclis Araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15/7/2010 Perşembe günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi

                                                                                                          Tarih: 15.07.2010

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu'nun 15.07.2010 Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantısında, Siyasi Parti Grupları arasında oy birliği sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisini İçtüzüğün 19 uncu Maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                              Oktay Vural

                                                                                                                    İzmir

                                                                                                   MHP Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan 10/91, 10/674 esas numaralı, “Türk spor sektör ve alanının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla” Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri Gereğince Meclis Araştırması önergelerinin görüşmelerinin Genel Kurulun 15.07.2010 Perşembe günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin lehinde Aydın Milletvekili Sayın Ali Uzunırmak.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin Türk sporunun problemlerinin araştırılması ve Hükûmete tavsiyelerde bulunulması konusunda Meclis araştırması açılması hususunda söz aldım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Gençlik Spor Genel Müdürlüğünün tespitlerine göre Türkiye’de 9.979 spor kulübü ve buna bağlı olarak 1 milyon 638 bin 30 lisanslı sporcu bulunmaktadır ve bunların yönetici ve diğer aktörlerini de dâhil ettiğimizde, Türkiye’de spor camiasıyla ilgili ne kadar büyük bir kitlenin meydanda olduğunu hatırlamak gerekir.

Değerli milletvekilleri, sporun amaçları, uygulama ve yapılış biçimleri olarak analiz ettiğimizde şu kategorilere ayırmak mümkündür: Öncelikli olarak amatör ve profesyonel olarak ayırmak mümkündür. “Yarışmacı zirve sporları” adı altında, amatör ve profesyonel sporcularımız ve kulüplerimiz bulunmaktadır. Bunun yanında, kendi içinde onlar da bireysel ve takım oyunları olarak ayrılmaktadır.

Dolayısıyla, buradan baktığımızda, Türk sporunun bir politikasının, bugüne kadar çağdaş bir politika olarak uygulanabilir olduğunu söylemek mümkün değildir. Bunu, şu tespitle de birleştirmek istiyorum: Bugün yetkili konumda olan Sayın Bakanımız Faruk Nafız Özak Beyefendi de sporun içerisinden gelmiş, sporculuk ve yöneticilik vasıflarını da taşıyan değerli bir insandır.

Dolayısıyla, bugün biz sporun, bireylerin ruhsal, bedensel, zihinsel olarak dengeli ve sağlıklı olabilmelerini temin eden en önemli aktivite olduğunu kabul ediyorsak; eğer sağlıklı bir toplum olarak varlığımızı sürdürmek, Milletler Cemiyetinin bu alandaki dikkate alınır bir üyesi olmak istiyorsak, devlet olarak imkân ve kabiliyetlerimizi planlı, doğru, verimli, etkin ve sürdürülebilir bir yapılanmayla organize etmemiz gerekmektedir. İşte bu da bilgiye dayalı, plana dayalı, sağlıklı bir spor politikasının oluşmasından geçmektedir.

Bir yandan, yukarıda saydığımız bireysel gelişmeleri en geniş halk kitlelerinde temin etmeli, böyle bir Türk toplumunu oluşturmak hedefimiz olmalı; diğer yandan, amatör branşlardaki yarışmacı sporcularımızı destekleyerek onları aynı zamanda profesyonel sporcuların, profesyonel kulüplerin de bir altyapısını oluşturmak üzere desteklememiz gerekmektedir.

Ekonomik olarak baktığımızda, sektörün direkt ve dolaylı olarak etkileriyle kendisini dünyada 4’üncü büyük sektör konumuna taşıdığını görüyoruz. Yani hepimizin yakından izlediği, yakın zamanda idrak ettiğimiz dünya kupasına ve diğer spor dallarına baktığımızda bütün bu dallarda ekonominin büyüklüğüne herkes şahit olmakta ve parmak ısırmaktadır. Dolayısıyla aynı zamanda burada bir sorumluluk karşımıza çıkmaktadır.

Tanıtım açısından, sporun din, dil, ırk, dünya görüşü ayrımı yapmadan ulaşabildiği sempatizan kitleleri de apaçık ortadadır. Ekonomik menfaatleri de düşünüldüğünde ülkeler için ifade ettiği anlam tekraren, çok kere gözden geçirmeyi gerektirmektedir.

Değerli milletvekilleri, bugün Türk sporunun içinde bulunduğu politikasızlıktan kaynaklanan birçok çarpık yapılanmalar vardır. Sektördeki sorunlu, problemli kişilerin problemleri sektöre zarar verdiği gibi, sektördeki düzensizlik kişisel mağduriyetleri doğurmakta ve büyütmektedir. Bunun en önemli merhalelerinden birisi spor kanunumuzun çağdaş biçimde olmayışı, kulüplerin, profesyonel kulüplerin bile dernekler tarafından yönetiliyor olması problemin en birincil basamağını oluşturmaktadır.

Değerli milletvekilleri, yönetici, sporcu, antrenör, teknik direktör, hakem, basın, masör, taraftar, seyirci kitlesi olarak düşündüğümüzde bütün bu aktörlerin birbirleriyle olan ilişkileri, hak ve ödevleri karşılıklı olarak hukuka bağlanmalıdır. Sporcunun yöneticiye mesuliyetleri, hakları ve ödevleri; yöneticinin sporcuya, hocaya; hocanın sporcuya hak ve ödevleri hukukla teminat altına alınmadığı sürece sektördeki problemli kişiler sektöre zarar verecek, sektörün bu boşluklarından birçok problemli ve mağdur insan meydana gelecektir. Bunların ortadan kaldırılması, söylediğim gibi, bir hukuki düzenlemeyle mümkündür.

Değerli milletvekilleri, hemen, burada, yakın zamanda şahit olduğumuz birçok hukuki mağduriyeti sizlerle paylaşmak istiyorum. Düşünün ki benim de yöneticiliğini yaptığım Aydınspor Kulübü, Hatayspor Kulübü, Edirnespor Kulübü, Malatyaspor Kulübü, bu gibi dernek yönetimleri, usulsüzlüklerden kaynaklanan, hukuk boşluğundan kaynaklanan mağduriyetlerle karşı karşıyadır.

Değerli milletvekilleri, bu konuda bugün gelecek olan Gelir Vergisi Kanunu’yla ilgili olarak bir düzenleme yapılmasıyla ilgili Plan Bütçe Komisyonunda Milliyetçi Hareket Partisinin temsilcisi olan arkadaşımıza bir önerge verdirdim ve diğer grup başkan vekili arkadaşlarımdan da burada rica ediyorum. Düşünün ki 2005 yılında yöneticilik yapmış olduğunuz bir dernek, bir kulüp o gün KDV’de veya birtakım alanlarda usulsüz işlemler yapmış. 2010 yılında siz veya içinizden birisi kulüp yöneticisi olmuşsunuz, o usulsüzlük o gün mahkeme kararıyla tespit edilmiş. 2005 yılındaki usulsüzlükten 2010 yılındaki yönetici sorumlu tutuluyor. 2010 yılındaki gelirler geçmişe mahsup ediliyor, gelirlerden 2010 yılındaki yönetici faydalanamıyor ama 2010 yılında ayrıca doğacak olan borçlardan gene 2010 yılındaki yöneticiler sorumlu tutuluyor. Edirnesporda, Aydınsporda, Hataysporda, Malatyasporda 200-300 kişiye hep bu konularda Maliye tarafından hacizler başlatılmıştır.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ali Bey, sadece Malatyasporda 328 kişi.

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Bu hacizler haksızdır, bu hacizler uygulanmamalıdır; insan haklarına da aykırıdır, hukuka da aykırıdır. Gönüllülük esasına dayanan yöneticilik bu gibi mağduriyetlere sebep vermemelidir.

Onun için, bu düzenlemelerin yapılması, Türk sporunun dünyada başarılı bir şekilde temsil edilebilmesi, her şeyden önce, bunların, aktörlerin devletle, aktörlerin birbirleriyle olan ilişkilerinin bir hukuk düzeni içerisine oturtulmasıyla mümkündür. Maalesef biz Türkiye’mizde bunu temin etmediğimiz sürece kaynaklarımız verimli, etkin değerlendirilemeyecek, aynı zamanda hem profesyonel hem amatör kulüpler, başkalarının, yabancıların âdeta cirit attığı sahalar durumunda olacaktır.

Değerli milletvekilleri, sektördeki bütün aktörlerin problemleri, sorunları araştırılmalı. Sektördeki bütün aktörlerin verimli ve etkin olabilmesinin yolları aranmalıdır ve Türkiye her alanda olduğu gibi bu alanda da kendi kaynaklarından beslenmelidir. Hocasından, sporcusundan, masöründen, antrenörüne varıncaya kadar her alanda kendi aktörlerinden faydalanmalıdır, kendi kaynaklarına dönmelidir. Bunu temin etmediğimiz sürece Türk sporunun dünyada etkin ve sürdürülebilir bir politikayla bir düzende mücadele edebilmesi, rekabet edebilmesi mümkün olmayacaktır.

Bu arada, konuşmamın sonunda Süper Lig’e çıkan başta bölgemin takımı olan Bucaspor ve aynı zamanda açık puan farkıyla çok üstün başarıyla çıkan Karabüksporu ve elemelerden çıkan Konyasporumuzu başarılarından dolayı tebrik ediyorum, onlara Süper Lig’de kalıcı ve başarılı bir sezon diliyorum.

Sayın Bakanımızın da sektörün içinden gelmesi hasebiyle sektöre sahip çıkmasını ve araştırma önergemizin çoğunluğu elinde bulunduran Sayın AKP Grup Başkan Vekilimizle görüştüğümüzde doğru bir tespit olduğunu… Sadece futbol alanında değil söylediklerim, bütün alanlarda uluslararası kuruluşların direktifleri doğrultusunda hukuki yapılanmaların temin edilerek Türk sporunun da çağdaş bir politikasının olması gerektiğinde hemfikir olduk…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Uzunırmak.

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – …ama belki bugün değil yakın bir gelecekte böyle bir araştırma komisyonunun kurulmasında mutabık kaldık.

Desteklerinizi bekliyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Grup önerisinin aleyhinde Abdurrahman Arıcı, Antalya Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Arıcı.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Abdurrahman, aleyhinde ne diyeceksin bunun, sen de hakemsin yani…

BAŞKAN – Hakemlik yapacak...

OKTAY VURAL (İzmir) – “Tarafsızım” de…

Sayın Başkan, tarafsız konuşsun.

ABDURRAHMAN ARICI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Tarafsız konuş.

ABDURRAHMAN ARICI (Devamla) – Evet, tabii, hakemler dünyada tarafsızdır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Spordan yana…

ABDURRAHMAN ARICI (Devamla) – Ben, öncelikle Türk hakemlerini de kutluyorum. Bu Dünya Kupası finallerindeki hakem hataları görüldükten sonra inşallah Türk hakemlerine bakış açısı da biraz değişmiştir kamuoyunda.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ama niye yok, onu sormamız gerekiyor, değil mi?

ABDURRAHMAN ARICI (Devamla) – Dünya genelinde ve ülkemizde her alanda yaşanan hızlı bir değişim süreci spor sektöründe de yaşanmaktadır. Hızla değişen ve gelişen toplumumuzda da gençlik ve spora ilişkin hizmet ve beklentiler her geçen gün daha da yoğunlaşarak artmaktadır.

Toplumların her zaman ilgisini çeken spor faaliyetleri, günümüzde geniş kitleleri etkileyen, uluslararası ilişkileri geliştirerek dünya barışına katkıda bulunan evrensel bir faaliyet alanıdır. İnsan haklarına verilen değerle birlikte sanat ve spor bugün toplumların aynası olarak kabul edilmektedir. Bedenen ve ruhen iyi yetiştirilmiş genç bir nüfus, her alanda olduğu gibi spor sektöründe de ülkemizin rekabet gücünü artıracaktır.

Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün rakamlarına göre, Türkiye genelinde 9.979 spor kulübünde 1 milyon 638 bin lisanslı sporcunun bulunduğu gerçeği dikkate alındığında bu spor kulüplerinin birçok sorun yaşadıkları zaman zaman medyaya da yansımaktadır. Nüfusun yarısı yirmi sekiz yaşın altında olan ülkemizde spor kulüplerinin önemi de inkâr edilemez çünkü genç bir nüfusa sahibiz ve bu genç nüfusumuza da spor yaptırmak gibi bir yükümlülüğümüz var. Gelecek nesillerin de sağlıklı yetişmesi açısından önemli işlevler teşkil ederek de yürümektedir.

Tabii, bugün “amatör spor” ve “profesyonel spor” diye ayırdığımızda amatör sporumuzun da birçok sorunu var. Bu konuda geçmişte, 2007 sonlarında, 2008’de Türkiye Futbol Federasyonu Yasası’nı görüştüğümüzde bir nebze olsun amatör sporculara katkı sağlayabilmek amacıyla o Yasa’da önemli değişiklikler yapılarak Türkiye Amatör Spor Kulüpleri Federasyonuna hem maddi hem de manevi yönde yardım yapılmasını kanunlara koymuştuk. Bu konuda da bundan sonraki süreçte bunlar artarak devam edecek.

Yine, spor tesislerini ve bu tesislerin bakım ve onarımını yapacak personel ile her türlü araç ve gereç, ayrıca antrenör gibi unsurları spor yapılması amacıyla bir araya getiren hukuki müessesenin kulüp olduğu da açıktır. Spor kulüpleri, 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 20’nci maddesi uyarınca Dernekler Kanunu’na göre teşekkül eder ve tescili ile Gençlik ve Spor teşkilatına dâhil olurlar. “Kulüplerin organları, bu organların görev ve yetkileri, kulüplerin Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünce de denetlenmesi ve bunlara yapılacak yardımların şekil ve şartları, üst kuruluş oluşturmada uyulacak esas ve usuller, gençlik ve spor faaliyetlerini yürüteceklerin nitelikleri ve bunlara uygulanacak disiplin işlemleri, kulüplerin kayıt ve tesciline ilişkin esaslar İçişleri Bakanlığının uygun görüşü üzerine Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün bağlı olduğu Bakanlıkça yürürlüğe konulacak yönetmelikte düzenlenir.” hükmü yer almıştır.

Dernekler Kanunu’nun, bu maddelerin ikinci fıkrası uyarınca hazırlanan ve 8/7/2005 tarihli, 25869 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Gençlik ve Spor Kulüpleri Yönetmeliği ile de gençlik kulübü, spor kulübü, gençlik ve spor kulübü adını alan derneklerin organlarının teşkili ve görev ve yetkileri, denetimleri, yapılacak yardımların şekil ve şartları, üst kuruluş oluşturmaları, gençlik ve spor faaliyetlerini yürüteceklerin nitelikleri ve kulüplerin kayıt ve tesciline ilişkin usul ve esaslara ilişkin hususlar da ayrıca düzenlenmiştir.

Bu konuda Bakanlığımız ve Gençlik Spor Genel Müdürlüğümüz, spor kulüplerinin yapılarına uygun özel kanunların bulunmaması ve bunların Dernekler Kanunu’na tabi olmaları sebebiyle uygulamada zorluklarla karşılaşılmaktadır. Bunları da göz önüne alarak, mevcut yapı ve ülkemizdeki kulüpleşme düzeyi uluslararası standartlara da ulaşamadığı için bu konuda spor adamlarını bir araya getirerek 2008 yılında Spor Şûra’sını toplamış ve tüm katmanlar burada katkı sunarak tartışılmış, ayrıca 2009 yılının Haziran ayında İstanbul’da geniş katılımlı başka bir kanun taslağı üzerinde yeniden toplantılar yapılmış ve son olarak da Sayın Bakanımız Faruk Nafız Özak’ın başkanlığında, tüm spor federasyonlarına, kulüplere ve spor yazarlarına, akademisyenlerine, spor adamlarına yazılar yollanarak bu konuda görüşleri alınmış ve bunlar bir araya getirilerek Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Bakanlık nezdinde yeni bir taslak meydana getirilmiş ve bu taslak da Türkiye Büyük Millet Meclisimize yakında sevk edilerek, spor kulüplerinin kanunu üzerinde çalışmalar yapılarak önümüzdeki süreçte bunun, tasarının kanunlaşması yönünde Türkiye Büyük Millet Meclisinin takdirlerine sunulacak ve hepimizin buradaki çalışmalarıyla da inşallah yasalaşacaktır. Bu konuda tüm partilerimizin görüşleri de alınarak, destekleri sağlanarak iyi bir spor kulüpleri yasası çıkarılmaya çalışılacaktır.

Yine geçmiş dönemde Türkiye Futbol Federasyonu Yasası görüşülürken -alt komisyonda ve Komisyonumuzda tüm partilerimizin katkılarıyla Türkiye Futbol Federasyonu Yasası çıkarılarak- tüm görüşler burada dikkate alınarak katkılar konulmuş ve iyi bir yasa çıkarılarak Türkiye Futbol Federasyonunun özerkliği, bağımsızlığı sağlanmış ve bunun yanında diğer federasyonların da -altmışa yakın federasyon var Türkiye’mizde- bunların da özerklikleri sağlanarak kendilerine devlet desteği, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ve Bakanlığımız tarafından destekleri sağlanarak faaliyetlerine devam edilmesi sağlanmıştır.

İşte, Türkiye’nin göğsünü kabartan Cumhurbaşkanlığı bisiklet turunun son iki üç yılda iyi bir seviyeye gelmesinde hem Bisiklet Federasyonumuzun hem de Sayın Cumhurbaşkanımızın bilhassa katkılarıyla, Türkiye’de hem Türkiye’mizin tanıtımı, turistik bölgelerimizin, kültürel, tarihî bölgelerimizin tanıtımı açısından önemli olmuş, yüz yirmi iki ülkeye yedi sekiz gün boyunca yayın yaparak güzel ülkemizi tanıtma fırsatını spor yoluyla başarmış bulunmaktayız. Bugün de yine Türkiye Bisiklet Federasyonunun bir ayağı, Avrupa Şampiyonasının bir ayağı Ankara’da yapılmaktadır, bugün saat 12.00’de başlamıştır. Bu da yine yayın aracılığıyla yüz on iki ülkeye verilmekte ve ülkemizin tanıtımı amacıyla sporun ne kadar önemli olduğu konusunda hemfikir olduğumuzu göstermiştir.

Bu MHP grup önerisi olarak getirilen şeyi tabii ki biz de tasvip ediyoruz. Söz konusu taslak çalışmaları da -biraz önce bahsettiğim şekilde- kulüpler yasası, ayrıca dopingle mücadele yasası, şiddet yasası önümüzdeki süreçte hepsi Parlamentoya gelecek, hepimizin de desteğiyle inşallah mutabakat içerisinde yasalaşacaktır bunlar.

Söz konusu taslak çalışmaları yakın tarihte yüce Parlamentonun huzuruna geleceğinden ve bu konuda gerek komisyonlarda ve gerekse de Genel Kurulda spor kulüplerinin her türlü sorunları detaylı olarak görüşülerek çözülmeye çalışılacağından, bu aşamada spor kulüpleriyle ilgili bir Meclis araştırma komisyonu kurulmasında yarar olmadığını düşünmekteyim. Bu konuda aleyhte olduğumu bildirir, hepinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Lehine konuştun.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Lehine konuştu ama aleyhte oy verecek.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Lehte, İzmir Milletvekili Sayın Mehmet Ali Susam, buyurun efendim.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin, spor kulüplerinin içinde bulunduğu sorunların araştırılmasıyla ilgili vermiş olduğu önerge lehinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu önergenin lehinde olmanın her açıdan bu Parlamentoda olan arkadaşlarımızın görevi olduğuna inanıyorum. Sizin önce bir olayla hafızanızı yoklamanızı istiyorum: İspanya Güney Afrika’daki Dünya Kupasında şampiyon oldu. Aynı gün İspanya’da Katalanlar Anayasa Mahkemesinin kararıyla ilgili olarak yürüyüş yapıyorlardı. O kadar birbirine denk gelen olay oldu ki, İspanya’nın şampiyonluğu, Katalanların ayrılıkçı tavırları ama şampiyonluktan sonra bütün İspanya’da İspanyol bayraklarıyla insanlar sokaklara çıktılar, birlik beraberlik içerisinde güçlü bir İspanya’nın sesini verdiler. İspanya’da ekonomik kriz unutuldu, İspanya’nın dünya üzerinde kredibilitesi tartışılmaktansa şampiyonlukla ilgili yeni umutlar oldu.

Bunu şu anlamıyla veriyorum: Spor, sadece spor değil. Spor çok geniş bir olay. Kitleleri o kadar peşinden sürükleyen, sadece ekonomisiyle değil, sosyal ve siyasal hayattaki etkinliğiyle çok önemli bir olay ve futbol günümüzde geldiği nokta itibarıyla çok geniş kitleleri ilgi alanına çekiyor ve bu söylediğim olayla da bunun ne kadar etkin bir noktada olduğunu hepinizin bir daha düşünmesi gerektiğine inanıyorum.

Ama bugün Türkiye'nin bu Dünya Kupasında olamamasını hep beraber de düşünmemiz gerekiyor. Biz, dünyanın 20 büyük ekonomisi içerisinde 17’nci büyük ekonomiyiz. Peki, Dünya Kupası finallerinde niye yokuz? Diyebilirsiniz ki ekonomi büyüklükleri ile sporda veya dünya kupalarında yer almak eş değer midir? Muhakkak ki eş değer değildir ama Türkiye'yi, geçmişte dünya 3’üncülüğü olan bir ülke olarak bu Dünya Kupasının finallerinde de görmek hepimizin en önemli isteğiydi. Ama buralarda bir hata var, bir eksiklik var, bir sıkıntı var. Bu sıkıntıyı giderme konusunda bu Meclise sunulan araştırma önergesinin lehinde olup, nedir sıkıntı futbolda, futbol kulüplerinde, bunları görmeliyiz.

Bakınız, transfer sezonu başladı. Turkcell Birinci Lig kulüpleri hariç, Bank Asya Birinci Lig, İkinci Lig ve diğerlerinin yüzde 80’inin transfer yasağı var. Ne demek transfer yasağı? Futbolculara olan, kulüplerin borçlarından dolayı yeni futbolcu almalarına Futbol Federasyonu müsaade etmiyor ve kulüpler öyle bir arayış içerisine girmişler, çeşitli alaverelerle, dalaverelerle farklı yollardan kendi kulüplerine futbolcu arama noktasına geliyor. Bu konuda binlerce insan kulüplerin borçlarından dolayı icralık. Kulüplerin gelirlerinin hepsine Maliye borçları veya futbolcu borçları nedeniyle el konulmuş durumda.

İzmir kulüplerini bu konuşmayı yapmadan önce aradım. Bir kulüp hariç hepsinin transfer yasağı var, beş yıllık gelirlerinin üzerinde borçlulukları var. Böyle bir sıkıntılı süreç, yöneticilerin hacizle karşı karşıya oldukları bir durum. Peki, bunu ne yapmalıyız? Araştırmalıyız. Nereden kaynaklanıyor? Nasıl çözebiliriz? Bunun çözüm yolları konusunda bu Parlamento acilen hangi yasal düzenlemeleri yapmalı? Bunun üzerine gitmeliyiz.

İşte kulüpler kanununu çıkarmak çok önemli bir nokta. Dernek statüsüyle işletilen kulüplerin bugün içine girdiği ekonomik krizleri çözmeleri mümkün değil. Bunları bu kulüpler yasasıyla yeni bir şirket yönetimi noktasına getirmemiz şart. Ama bazı kulüpler ve bazı şehirler var ki, onlar her koşulda işini yürütüyor.

Mesela İstanbul Büyükşehir Belediyesinin takımı var, işi gidiyor, birinci ligde hiç sıkıntısız gidiyor. Ankara Büyükşehir Belediyesinin denetiminde Ankaragücü -kümeden düşürülen Ankaraspor- ve bu anlamıyla Ankara’da işler gidiyor. Ama İzmir’de belediyeler spor kulüplerine yardım yapmaya kalktığı zaman, başlarında Maliye müfettişleri, Bakanlık denetmenleri “Siz bunları yapamazsınız.” diyor. Bakanlık denetmenleri ticaret odalarına, başka odalara gidip, yapmış oldukları yardımların amaçları dışında olduğu nedeniyle yardım yapmalarının engellenmesini söylüyor.

Peki, arkadaşlar, bu sorunu nasıl çözeceğiz? Bu insanları spor yapmaya teşvik etmek ama doğru ortamda, doğru kurallarla ve doğru yöntemlerle spor yapabilmenin önünü açmak bu ülke insanının görevidir. Bu Parlamentoda bu anlamıyla bunu yapmalıyız.

Şimdi, acilen bir ihtiyaç var. Bakın, bugün vergi yasalarını konuşuyoruz. Kulüplerin Maliyeye olan borçları faizleriyle birlikte ertelendiği zaman çözüm olmadığı ortada. Geçmişte bunu yaptık, olmuyor. Bunun bu yapılanmayla kulüplerin üzerinde yük olması devam ediyor. Çünkü gecikme faizlerinin veya ertelenme faizlerinin oranları yüksek. Bunların önüne geçmemiz lazım. Burada yeni bir değerlendirme yapmamız lazım. Bunun için “Kulüplerin gelirlerinin yüzde 30 veya yüzde 40’ından fazlasının üzerine icra işlemi konulamaz.” demek, bu Parlamentoda kulüplerin rahatlaması için önemli bir noktadır. Kulüplerin borçlarının karşılanması için bir alt limit konulmalı ki, kulüpler dönsün. Bugün yıllık 4,5 milyar, 5 milyar geliri olan kulüp bütün gelirini sadece vergi dairesine ödese yetmiyor arkadaş. Ee, böyle bir noktada bunlar ne olacak? Kulübe gönül vermiş, amatör ruhlarla yöneticilik yapan insanların kendi ticari ilişkilerine haciz işlemlerinin uygulandığı bir noktaya geliyoruz.

Bu anlamıyla, aynı şekilde yasayla kulüp yöneticiliği de bir disiplin altına alınmalı. Kulüp yöneticiliğinde transfer düzgün yapılabilecek bir anlayış içerisine girilmeli. Bugün kulüplerde hem yetki vermek hem sorumluluk yüklemek birlikte olmalı. Dernek örgütlenmesiyle profesyonel yöneticilik olması mümkün değildir. Bunun ikisini birbirinden ayırarak, sorumlulukla yetkiyi beraber paylaştıracak bir yapılanmaya ihtiyaç vardır.

Değerli arkadaşlar, bu vesileyle, tabii, bir tebrik olayını fırsatı bulmuşken yapmak istiyorum. Bank Asya’dan birinci lige çıkan, İzmir’in birinci ligde takımı olma onurunu bize yaşatan Bucasporu buradan yürekten tebrik ediyorum.

Bucaspor önemli bir örnektir arkadaşlar. Bucaspor, altyapısıyla, çok küçük bütçesiyle, özverili yönetim kadrosuyla bir yılda hem Bank Asya’ya, oradan da Turkcell Süper Lig’ine çıkabilmiş önemli bir kulüptür. Bakmak lazım burada. Bir kulüp örnek alınarak bunun yaşatılması, kurmuş olduğu futbol altyapısının teşvik edilmesi lazım. Sahalar vermişiz, üzerinde yeni tesisler yapmasının önünde engeller var, ecri misillerle, orada, kulübün -bu zor şartlarda- yaşamasına engel olabilecek tavırlarımız var. Bu anlamıyla bu noktada Bucaspor’u tebrik ederken sorunlarının da altını da çizmek istiyorum. Bu örneğin bir yıl Turkcell Süper Lig’de kalıp geriye düşmemesi lazım. Bunun için, yasal, önüne gelecek engellerin aşılıp desteklerin verilmesi, belediyelerin bu kulüplere sağlayacağı destekler konusunda geniş bir imkân sağlanması ve vizyon konulması, yasal düzenleme yapılmasına ihtiyaç var.

Bursaspor şampiyon oldu, beşinci bir kulüp olarak şampiyonluğun tadına vardı. Bursaspor’u kutluyorum. Doğduğum bir kent olarak da Bursaspor’u bu başarısından dolayı sonuna kadar kutluyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Ama, Bursaspor’un 50 milyar borcu var. 50 milyar civarındaki borcunu bu anlamda, şu an, desteklerle götürmekten öte, Bursaspor’un da bu anlamıyla sorunlarını çözebilecek yasal düzenlemelere ve borç yapılandırmasına ihtiyaç var. Demek ki iki tane başarılı örnek ama bu başarılı örnekler…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Susam, 50 milyon mu 50 milyar mı?

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – 50 milyon…

BAŞKAN – Ha, 50 milyon… 50 milyarsa zaten iflah olacak hâlleri kalmamış.

Buyurun konuşmanızı tamamlayınız.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Mehmet Ali Bey, ocaklar yıkıldı, ocaklar…

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – 50 milyon YTL.

Evet arkadaşlar, burada, birçok kulüp tabii ki başarılı oldu -onların hepsini saymaya, Konyaspor’a, Karabükspor’a diğer şeyleri olan kulüplere- ama kulüplerimizin başarısını geçici değil kalıcı kılabilmeye, bir yasaya, düzenlemelere ve bu Parlamentoda bu sorunların görüşülmesine ihtiyaç var. Bunları yaparsanız, bize düşen görevi yapmış olarak sporun önünü açan, spora destek veren, sporu geliştiren ve ülke gençliğinin sporla, iyi ahlaklı, dürüst, çevik ve namuslu olmasını sağlayan Atatürkçü gençler yetiştirilmesinin önünü açarsınız.

Onun için, bu önergeyi yürekten destekliyorum, bu önerge lehinde bir araştırma yapılarak Türk sporunun, Futbol Federasyonunun sağladığı, yaptığı çalışmalarda, kulüpler yasasının çıkartılmasına, terör yasasına, futbolda terörün bitirilmesine ve terörden kulüplerin arındırılması konusundaki çalışmalarına destek verecek çalışmaların yapılmasının gereğine inanıyorum. Bu duygularla yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Grup önerisinin aleyhinde Sivas Milletvekili Sayın Hamza Yerlikaya, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HAMZA YERLİKAYA (Sivas) – Sayın Başkanım, değerli milletvekillerimiz…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sporun aleyhinde konuşmak size yakışır mı Hamza Bey?

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Hamza aleyhinde konuşmaz.

BAŞKAN – Hamza’ya söz hakkı verelim, Hamza konuşsun bakalım, bir dinleyelim.

Buyurun.

HAMZA YERLİKAYA (Devamla) – Ben şimdi sporun aslında lehinde konuşacağım.

Ben açık ifade etmek istiyorum, MHP grup önerisini destekliyorum, sonuna kadar destekliyorum. Bu konuda herhangi bir tereddüdünüz olmasın. Ben biliyorsunuz spor camiasının içinden geldim. Spor camiamızda gerçekten çok sıkıntılı süreçlerden geldik. Ben de bu süreçlerin içinden geldim. Özellikle üstüne bastırarak söylemek istiyorum, eskiden spor ve sporcu tesadüfi, ailelerin bireysel katkılarıyla, ailelerin bireysel destekleriyle yetişiyor ama sonradan devletimizin sahip çıkmasıyla bir yola giriyordu. Tabii, ilk, amatör sporların önünü açan ve ufkunu açan rahmetli Özal’dı, hakkını teslim lazım. Ondan sonra, ikinci dönemde spora ve sporcuya katkı sağlamak amaçlı en büyük desteği tabii MHP, CHP, AK PARTİ Grubu ve özellikle Sayın Başbakanımızın bizlere, spora ve sporcuya vermiş olduğu desteklerle sporumuzu biraz daha geliştirdik. Ne yaptık, spora ne yaptık?

Biliyorsunuz, Türkiye’de çeşitli meslek grupları vardı, bunların içinde herhangi bir titri olmayan, herhangi bir kimliği olmayan tek camia da spor camiasıydı. 2008 yılında çıkarmış olduğumuz devlet sporculuğu kanunuyla, parlamentomuzda bütün parti gruplarınca takdir görerek, spor camialarımızı da bir kimlik sahibi yaptık. Kimlik sahibi yaparken sadece kimliklerinin üzerine “devlet sporcusu” unvanı yazmadık, orada belirli kriterleri kazanmış sporcu kardeşlerimize, sporcu büyüklerimize, ağabeylerimize de bir maaş bağladık. Maaşın yanında, devletin hâkim olduğu otobüslerden, toplu taşımalardan, enerjiden, sudan yüzde 50 indirimli faydalanma imkânlarını da sağladık. Ardından, belki duyulmamıştır, belki gözden kaçmıştır, spor camialarımızın -bu devlet sporculuğu kanunundan önce- eskiden isyanları vardı, spora çok hizmet verdiğini ama bunun karşılığında sefalet içinde süründüğü beyan edenler vardı. Bunu bu şekilde çözdük.

Genç sporcularımızın da “Spor yapıyoruz, sporda başarılı oluyoruz, bu yolda devam ediyoruz, geçinemiyoruz, geçinme imkânımız yok.” gibi söylemleri vardı. Bir kanun hükmünde kararnameyle, Başbakanlığımızın, Hükûmetimizin Bakanlar Kurulu kararıyla, olimpiyatta, dünyada, Avrupa’da, gençlerde, üniversite oyunlarında, askerî oyunlarda, Akdeniz Oyunları’nda, ordu millîlerde başarılı olmuş sporcularımızın tamamının KPSS’ye girmeden direkt atanması yolunu açtık ve şu anda atıyoruz.

Peşinden, bu şartlara uymayan sporcularımızın da Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğümüzün bünyesinde sözleşmeli personel olarak taşrada istihdam edilmeleri, orada sporun ve sporcunun geliştirilmesi için imkân sağlıyoruz.

Bir de, devlet sporculuğu kanunu içine bir madde koyduk. Bu maddeyle, bin tane sporcumuza, on altı yaşını geçmemek kaydıyla, olimpiyatlara hazırlanmak amaçlı maaş ödüyoruz. Yani sporcuları tesadüf değil devlet eliyle eğiterek, maddi imkânları sağlanarak sporcularımızı başarıya giden bu yolda teşvik ediyoruz.

Ben MHP grup önerisini destekliyorum, böyle bir araştırmanın, yapılmasını da destekliyorum. Ali Ağabeyime de çok çok teşekkür ediyorum. Ama biraz da bilgi vermek istiyorum. Türkiye’mizde amatör branşımız, tesisleşme açısından her gün biraz daha tesisleşiyor, her gün biraz daha modern tesislere kavuşuyor. Organizasyonlar yapılıyor, sportif faaliyetler yapılıyor. Bunlardan birkaç tanesinden, 2010-2011 yıllarında ülkemizde yapılacak olan bazı organizasyonlardan bahsetmek istiyorum, ki eskiden bunların örneğini göremezdik, Türkiye'de bu tarz organizasyonların yapılması da mucize gibi görülürdü. 2010 Büyükler Halter Dünya Şampiyonasını Antalya’da yapacağız, 2010 Büyükler Basketbol Dünya Şampiyonası Türkiye'de yapılacak, 2011 Büyükler Güreş Dünya Şampiyonası’nı İstanbul’da yapacağız, 2011 Universiade Kış Oyunları’nı Erzurum’da yapacağız, 2011 Trabzon Gençlik Oyunları’nı Trabzon’da yapacağız. Bu organizasyonları Türkiye’mize, Bakanlığımız, federasyonlarımız, Genel Müdürlüğümüzün katkısı…

Tabii, bunu, kabul ediyorum, kabul etmemek de mümkün değil. Biz burada bu çalışma ve faaliyetleri yaparken muhalefet partilerimizin de görüş ve fikirlerini alarak bu konularda, uluslararası federasyonlarda baskılarımızı yapıyoruz.

Bir defa, spor kulüplerine yardım… Spor kulüplerinin ayakta durması için Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğümüz, Spor Toto Teşkilatımızın çok ciddi katkıları vardır. Toto Teşkilatımız taşradaki bütün spor kulüplerine, bütün ama, bir tanesini ayırmadan maddi katkı ve yardım sağlıyor ve sağlamaya da devam ediyor. Aynı zamanda tesisleşmede büyük katkı sağlıyor, sağlamaya devam ediyor. En önemlisi, söylenmesi gereken, evet kulüplerimizin SSK primlerinden dolayı -kulüp yöneticilerimizin ve idarecilerimizin- ciddi problemleri var. Bunu bütün gruplarımız dile getirdi. 2008 yılında Ankara’da yapılan Spor Şûrası’nda da bu dile getirildi. Spor Şûrası’nda -çıkan karar- bunun bir kanuna yerleştirilmesi, kanunla düzenlenmesi gerektiği söylendi ve bu konuda -Genel Müdürlüğümüz ve Bakanlık olarak- çalışmalar tamamlandı ve şu anda metin Bakanlığımızın önünde. Bunu da müjde olarak söyleyebiliriz. Önümüzdeki dönemde Parlamentomuzda hızlı bir şekilde -hem MHP hem CHP hem de AK PARTİ’miz- güçlü bir şekilde bunu kanunlaştırıp bu problemi de ortadan kaldıracağız.

Ben bu duygularla bütün Meclis çalışmalarında sporumuza katkı sağlayan siyasi parti gruplarına çok çok teşekkür ediyorum ve tabii, istemeyerek de olsa -Ali ağabey de yukarıdan gözlerime bakıyor- gündemin yoğunluğu, Parlamentoda gündemin takviminin belirlenmiş olmasından dolayı önerinin aleyhinde olduğumu söylüyorum ancak önümüzdeki dönemde altına da imza atmak kaydıyla -Ali ağabeyimle birlikte- lehinde olduğumu bildiriyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

6.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, MHP grup önerisine ilişkin açıklaması

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkanım, sporu konuşuyoruz, sporu yönetenleri konuşuyoruz ama spor sevgidir, barıştır. Ama eğer başka bir önlem alınmazsa, spor kulüplerine özellikle mali konuda çözüm getirilmezse spor kulüplerine yöneticilik yapan bir tek insan bulamayacağız Sayın Başkanım. Özellikle Birinci Lig, İkinci Lig ve Üçüncü Liglerde çok dürüstçe hizmet eden, yörenin özelliğini bilen, sevgiyle, ilgili spor kulübüne gönül vermiş insanlara çok ağır faturalar geldi. Sadece Malatyaspor Kulübünde 328 kişiye… Devlet memuru bu insanların çoğu. İçinde para ödeyecek insan çok az. Ama çözüm, sadece “Ben parayı tahsil ederim.” demek değil, “Acaba bu sorunu nasıl çözerim?” demek çok daha önemli. Ben, bir kez daha bu konuyu çözüm yönüyle dikkatlerinize sunuyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- (10/91, 10/674 ) esas numaralı Meclis Araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15/7/2010 Perşembe günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN – Grup önerisini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.32

 


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.42

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 135’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre vermiş olduğu önerinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Saygıdeğer milletvekilleri, oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, grup önerisi kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutuyorum:

3.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi

                                                                                                               15.07.2010

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu’nun, 15.07.2010 Perşembe günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                            Muharrem İnce

                                                                                                                  Yalova

                                                                                                         Grup Başkanvekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler Kısmının 15 inci sırasında yer alan, 395 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin, bu kısmın 3 üncü sırasına alınması önerilmiştir.

BAŞKAN – Grup önerisinin lehinde Kütahya Milletvekili Alim Işık.

Sayın Işık, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin yenilenebilir enerji kaynaklarının ve bu alanda yapılacak yatırımlara ilişkin sorunların araştırılmasına yönelik vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin lehinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, öncelikle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Bilindiği gibi, dün on iki saati aşkın bir tartışmanın sonunda bu yüce Meclis, Mersin Akkuyu’da nükleer santral kurulmasıyla ilgili uluslararası anlaşmayı kabul etti. Bu anlaşma, daha önce bu yüce Meclisin çıkarmış olduğu yasanın hükümlerine uygun olarak gerçekleştirilemeyen nükleer güç santrali yatırımının Anayasa Mahkemesine başvurulamaması da dikkate alınarak “uluslararası anlaşma” adı altında bu yüce Meclise dayatıldı, geçirildi. Bunun hesabını bu millet zamanı geldiğinde soracaktır.

O nedenle, dün Sayın Bakanın, o tartışmalar sırasında bu kürsüye çıkan değerli milletvekillerinin de isteğine cevap vererek “Yarın bu konuyu görüşelim.” demesi, hakikaten bizleri ve yenilenebilir enerji kaynakları alanında yatırım yapacak birçok yatırımcıyı heyecanlandırmıştı ama gördük ki Sayın Bakan bu cümlesini sarf ettikten yaklaşık iki saat sonra sözünü değiştirmeye başladı. Ne oldu bu iki saatte? Acaba birileri mi Sayın Bakana “Sen ne yapıyorsun? Sen bu konuyla ilgili kime danıştın da Genel Kurula söz veriyorsun?” gibi bir uyarıda mı bulunuldu? Bunu gerçekten merak ettiğimi ifade etmek istiyorum.

Eğer bu ülkede enerji politikalarını ekonomiden sorumlu Sayın Başbakan Yardımcısı Ali Babacan belirleyecekse bu Enerji Bakanlığını kaldıralım çünkü 2005 yılında yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimini amaçlayan kanunun görüşmeleri sırasında da bu tür engellemeler ve doğal gaz ve petrol lobisinin baskılarının olduğu iddiaları gündeme geldiğinde bu yüce Meclis o gün kanunu çıkardıktan sonra o günün Enerji Bakanı Sayın Hilmi Güler bir ifade de bulunmuş ve “Uluslararası doğal gaz kömür ve petrol lobileri yüzünden bu kanun bu hâle gelmiştir.” şeklinde bir beyanatı basına ve bu amaçlı bir dergiye de yansımıştır.

 Yıl 2005, yıl 2010, değişen hiçbir şey yok. O gün baskısı olan lobi bugün de baskıyı devam ettiriyor ve Türkiye’de yeni yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapılması yerine, Rusya’yla yapılan ikili anlaşmayla bir taraftan Rusya’nın Türk topraklarında nükleer santral kurmasına, diğer taraftan da bu hizmetinin karşılığında Samsun-Ceyhan boru hattından akacak petrolle Ceyhan’da kurulacak bizim Çalık’ın rafinerisinin sürekli çalışmasına zemin hazırlanmış oluyor.

Değerli milletvekilleri, bu ülke hepimizin ortak mekânı. Burada olacak her yatırım hepimizi heyecanlandırır ama bu yatırım eğer kendi kaynaklarımızın üretime dönüştürülmesini amaçlıyorsa bu heyecanımız iki katına çıkar. Şimdi konu son derece önemli. Yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili yatırımların önünün açılması gerekiyor. Bu amaçla 2009 yılı Haziran ayında Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine gelen ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Komisyonunun çok yoğun çalışması ve sektör temsilcileri ile Bakanlık birimlerinin önemli katkılarının alınmasının ardından son hâlini almış ve gündemin 395 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin mutlaka bu yasama yılının sonuna kadar gündeme alınarak öncelikle görüşülmesi gerekiyor.

Nedir bu kanun teklifi? Sayın Kütahya Milletvekili Soner Aksoy’un, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nde amaç şu: Türkiye’de yatırım yapacak yenilenebilir enerji kaynakları yatırımcılarının yani rüzgârda, güneş enerjisinde, suda, biyokütlede ve dalga, akıntı, gelgit enerjisine dayalı üretim tesisi yapacak olan yatırımcılardan, üretilecek olan enerjinin en az on yılla başlayan bir süreçteki alım garantisi var, bu alım garantisinde öngörülmüş fiyatlar var. Bir de eğer bu santraller, üretim tesisleri yerli kaynak kullanırsa, yerli üretimle elde edilen makine teçhizatı kullanırsa ayrıca bu alım garantisi fiyatlarının üzerine, kilovatsaat enerji başına belirli miktarlarda, euro sent cinsinden teşvikler öngörüyor.

İşte, Sayın Babacan bu kanunun geçen yıl komisyondan çıkıp gündeme geldiğini görür görmez -ilgililerin ve bu konuda basına da yansımış demeçleri de dikkate alındığında- birinci önerisi: “Bu fiyatlarla cari açıklar artar, dolayısıyla yeni yatırımlara destek veremeyiz.” İkinci mazereti: “Gümrük birliği anlaşması yaptığımız ülkeler söz konusu yerli enerji kaynaklarına yönelik teşvikleri kabul etmezler, problem çıkar.”

Sayın Bakan, buradan, bu milletin bir milletvekili olarak size sesleniyorum. Bu ülkede üretilecek bir birim enerjiye karşı çıkacak ülke kim olursa olsun, onun malı orada kalsın, gelin bunu kendimiz üretelim ama bu bahaneyle bu ülkedeki yatırımcıların önünü tıkama hakkınız yoktur. Nükleer enerji santralinden üretilecek enerjinin birim kilovatsaati başına 15 dolar sent gibi parayı vereceksiniz ama burada rügârdan üretilecek enerjinin birim kilovatsaati başına 8 euro senti ya da hidrolik kaynaklarımızdaki 7 euro senti çok göreceksiniz. Böyle bir düşünceyi asla kabul etmemiz mümkün değildir.

Dolayısıyla Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu bu Meclis araştırma önergesinin yerinde bir önerge olduğunu düşünüyoruz. Bu amaçla, yüce Meclisin siz değerli üyelerinin bir an önce ülkemizde yenilenebilir enerji kaynakları yatırımlarında karşılaşılan sorunların yerinde tespiti ve doğru tespiti konusunda desteğinizi de esirgemeyeceğinizi düşünüyorum.

Diğer taraftan, geçen hafta yaptığımız bir konuşma üzerine Sayın Bayramoğlu’nun, buraya, yenilenebilir enerji kaynaklarının gündeme alınmasını ya da enerji politikalarının belirlenmesine yönelik araştırma önergemizin aleyhinde aldığı sözde dile getirdiği bir ifadeyi… Tabii, sektörün ilgili temsilcileri bize ve inanıyorum ki kendisine de belirtmişlerdir. Güneş enerjisine yönelik yatırımların dünya piyasalarında şu anda yüksek fiyatlarda olduğu, ileriye doğru bunun, birkaç yıl sonra daha düşük fiyatlara inmesi nedeniyle bu bekleyen yenilenebilir enerji kaynaklarına ilişkin teşvik yasasının biraz daha bekletilmesinin gerektiği anlamına gelen konuşmasına istinaden güneş enerjisi yatırımcıları platformunun yazısını okudum. Kendilerinin ifadesi şu: Yenilenebilir enerji kaynakları içerisinde, en iyimser rakamlarla, güneş enerjisinin yüzde 5-6’lık bir payının olduğu, bu bahane edilerek bu yasanın görüşmesinin engellenmek istendiğini ve hedefin başka yönlere saptırıldığı yönünde yazısı var. Ben bunu da bu kürsüden sizlerle paylaşmak istiyorum. Getirin yasayı, güneş enerjisiyle ilgili, desteği gerekirse çıkartalım. Nasıl olsa verdiğiniz bir önergeyle burada istediğiniz değişikliği yapmak sizin elinizde.

Şimdi, Sayın Bakanın dün verdiği sözün neresinde durduğunu merak ediyorum. “Anlaşın, yarın getirelim, bu kanunu çıkaralım.” demişti. Sayın Bakan gördüğüm kadarıyla yine yok. Çünkü konu enerji olunca gerek yok ama nükleer olursa, ikili anlaşma olursa, arkasında başka hesaplar olunca Sayın Bakan burada.

Sayın Bakan, Dışişleri Komisyonunda görüşülen nükleer santrallerin iki ülke arasındaki anlaşmaya göre kurulmasını amaçlayan...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİM IŞIK (Devamla) – Sayın Başkanım...

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ALİM IŞIK (Devamla) – ...bu sözleşmede Dışişleri Komisyonunda bu sözleşmenin sahibi olarak oturuyor, Hükûmet adına. Dün, Dışişleri Komisyonundan geçmiş bir anlaşmayı görüşüyoruz, sahibi olarak Hükûmet adına Sayın Enerji Bakanımız oturuyor ama bugün yok. Daha önce? Yok. Dolayısıyla bu konunun çok önemli bir konu olduğunu hepimiz biliyoruz. Türkiye’nin geleceğine atılacak imzaların yer alacağı çok önemli çalışmalar olduğuna inandığımız bir konudur. Bu konunun mutlaka Meclis gündemine alınıp yerinde her türlü tedbirin alınabileceği ve sorunların belirleneceği bir komisyon tarafından Meclis gündemine önerilerin getirileceği bir çalışmanın yapılmasında yarar olduğunu düşünüyor, bu vesileyle tekrar yüce Meclise saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Grup önerisinin aleyhinde Muş Milletvekili Sayın Sırrı Sakık.

Buyurun efendim.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de sizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında ne önerge gelirse gelsin kimsenin çok fazla ilgilendiği, konuştuğu, tartıştığı yok. Bir grup milletvekilimiz köy kahvesi gibi bir sohbette, bir kısmı hiç gelmiyor. Ülkenin temel sorunları tartışılıyor, konuşuluyor ama Parlamentomuzda her gün körler, sağırlar birbirini ağırlıyor. Bir taraftan, işte bugün mesela Parlamentoda, işte önemli konuyla ilgili Ana Muhalefet Partisi Lideriyle Sayın Başbakan görüşüyor. Hemen karşısında, daha önce de konuşup “Bu Meclise haksızlıktır.” dediğimiz ödül törenleri yapılıyor. Ne ödül törenidir, anlamıyoruz. Ben üç yıldır Divandayım, oturuyoruz, konuşuyoruz; kendi finansörlerini getiriyorlar, dayatıyorlar; elinde liste var, bilmem ne yardımlaşma derneği, yok bilmem ne folklor ekibi, bilmem neyi. Yani Parlamentonun görevi bu değil ki sevgili arkadaşlarım. Yani Parlamento Türkiye’de, yani dünyada sorunları çözmek için var. Şimdi, siz oturuyorsunuz, sayısal çoğunluğunuzla birçok ilden onlarca insana, onlarca kuruluşa ödül veriyorsunuz. Kimin adına? Parlamento adına. E, bizim burada onayımız yok. Yapmayın. Geçen yıl da yaptınız. Hatta geçen yıl Divanda tartıştık, konuştuk. Bizim dışımızda ödül verdiniz. Biz daha karar vermeden bazı gruplar bazı şahsiyetlere gidip söylemişti “Size ödül vereceğiz.” diye. Sonra biz Divanda reddettik. Bu sefer büyük bir tartışmaya neden oldu. “E, biz grup olarak gidip ‘Efendim, şu şahsiyetlere ödül vereceğiz.’ dedik ama Divandan böyle bir karar çıkmadı.” Ondan dolayı geçen yıl alelacele bu arka odalarda dönemin Meclis Başkanıyla oturup kararı yeniden gözden geçirmek… Bana dediler ki: “Efendim, ne olur şu imzayı atın.” Hayır, atmam. Bugün de aynı şeyi söylüyorum. Siz haksızlık ediyorsunuz, siz kendi yandaşlarınıza, kendi finansörlerinize ve sizi seçimlerde destekleyen birimlere ödüller veriyorsunuz. Parlamento bunu hak etmiyor. Yani ülkenin önemli sorunları varken Parlamentoyu bu tür olaylarla meşgul etmeyiniz. Geçen yıl da dedik, bugün de aynı şeyi söylüyoruz.

Cumhuriyet Halk Partisinden de Divan üyelerinin bu konuda eleştirileri vardı ama ne yazık ki bugün baktım, Cumhuriyet Halk Partisinden bazı milletvekilleri de o ödül töreninde bulunuyor ve ödül töreninin bir kısmı…

Ya, sevgili arkadaşlar, yirmi derslikli bir okul yapmış. Nereden? Devletin vergisinden. Ee? “Ben buna ödül vereceğim.” Peki diğerlerine niye vermiyorsunuz? Yani bir ilden 5 kişiye veriyorsunuz, özellikle ayrımcı olmadığınızı söylüyorsunuz, peki, Diyarbakır, Şırnak, Mardin, onlarca ili sayabilirim, bir tane niye yok içinde? O vesileyle, bu tür uygulamaların yanlış olduğunu söylüyoruz.

Sevgili arkadaşlar, yine ikinci bir sorunumuz, bugün Sayın Başbakan ve Sayın Ana Muhalefet Lideri oturdular, konuştular. Neyi konuşuyorlar? Efendim, demokratik açılım, millî birlik projesi…

Aslında bu millî birlik projesi… Kürtlere karşı bir millî birlik oluşturmaya çalışıyor Sayın Başbakan yani beyaz Türklerle buluşmayı sağlıyor. Kim? Sorunun çözümünü istemeyenlerle. Asıl sahipleriyle oturup konuşmuyor. Kimlerle konuşuyor? Anketlerde sıfır noktada olan siyasi partilerle konuşuyor ama 20 milletvekili olan ve halkın iradesi olan bir siyasi partiyle konuşmuyorum, diyor.

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Seninle konuşunca sen de diyorsun ki: “Başkasıyla konuş.” Nasıl olacak bu iş?

SIRRI SAKIK (Devamla) – Siz bizimle konuştuğunuzda…

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Hele bir konuş da bakalım! Hele bir konuş önce!

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Nasıl olacak bu iş! Başka adres gösteriyorsun.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Ben adresi size gösteriyorum: Barış ve Demokrasi Partisi.

Bakın, sevgili arkadaşlar, siz aslında vicdanınızda mahkûm ama tabii siyaseten bir şeyler söylemek zorundasınız.

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…

SIRRI SAKIK (Devamla) – Size açıkça söylüyorum: Şimdi, size en çok taslak sunanlarla, en çok bu Anayasa değişikliğinde sizlerle diyalog kurmak isteyenlerle yan yana gelmediniz, sizi teslim alanlarla yan yana gelmeye çabaladınız. Bugün de aynı şey. Yani sizi teslim alanlarla birlik oluşturmaya çalışıyorsunuz.

Şimdi, bugün görüşüyorsunuz, neler çıkıyor? Et ve Balık Kurumu… Et fiyatını konuşacağız sanki. Mayınlı araziler, bilmem neler… Bunlar Kürt sorununun çözümü için sunulan bir proje değil sevgili arkadaşlar. Eğer gerçekten yüreğiniz yetiyorsa -ve Ana Muhalefet Partisi de bu konuda bir kanun teklifi hazırladığını söylüyor- barajı indirelim. Bu bir ilk adım olabilir ama bunları yapmıyorsunuz. Gidip orada bir buçuk saat ne konuşuyorsunuz, onu da anlamıyoruz. Şimdi, siz gidip Büyük Birlik Partisiyle konuşacaksınız, DSP’yle konuşacaksınız, CHP’yle konuşacaksınız; zaten sizler ruh üçüzüsünüz yani sorunlar Kürtler olunca, yani sınır ötesi operasyon olunca üç parti ortak bir platformda buluşuyor. Şimdi, ruh üçüzlerinizi ruh dördüzlerine, beşizlerine, altızlarına çevirmeye çalışıyorsunuz ama emin olun ki siz kendinizi kandırırsınız. Siz sorunun çözümüyle ilgili değil, yani topluma dönüp “Ya biz bir şeyler yapmak istiyoruz…” Oluk oluk kan akıyor. Bir şeyler yapılacaksa bu kanın önünde bir barikat oluşturmalıyız yani bu kanı durdurabilmek için hepimize görevler düşüyor. Bununla ilgili küçük bir adım yok ama Sayın Başbakan “Ben yine bu süreci devam ettireceğim.” diyor. Bu süreç bu şekilde devam edemez. Bu sürecin gerçekten muhataplarıyla konuşmalısınız. Evet, siyaseten ne yapılacaksa bizimle konuşmalısınız ama Sevgili Kardeşim biraz önce “Adres…” Silahları susturacaksanız kimin elinde silah varsa onlarla konuşacaksınız. Dünya da öyle. Silahları onlarla görüşerek toprağa gömeceksiniz. Benim elimde silah yok, benim elimde şiddet yok. Ben silah ve şiddetten bir hayatın doğacağına inananlardan değilim ama birilerinin elinde silah varsa bu silahı nasıl alacaksanız onlarla oturup konuşacaksınız. Bu benim işim değil.

Onun için, laf atarak, onun için, farklı mesajlar vererek sorun çözülmüyor. Yani, yine bugünkü görüşmelerde, yine Türk büyüklerinden Sayın Cemil Çiçek de vardı orada “Nijeryalılara Türkçe öğrettik de bunlara öğretemedik.” diyor. Vallahi ben Türkçeyi en az senin kadar konuşurum, benim için bir kayıp değil, bir kazançtır. Peki, siz beyaz Türkler niye Kürtçe konuşmuyorsunuz? Siz niye Kürtçeyi öğrenmeyi kendinize hakaret telakki ediyorsunuz?

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Niye hakaret telakki edelim canım!

SIRRI SAKIK (Devamla) – Biz sizin dilinizi öğrenirken bundan onur duyuyoruz. Peki, siz niye şey yapmıyorsunuz? O zaman siz de döneceksiniz yani siz de dönüp “kardeş halk” dediğiniz halkın dilini öğreniniz. Elinizi açmayınız. Yani bu Türk büyüğü bunları söylerken, asimilasyon politikalarında… Sayın Başkanımız, biraz önce arkadaşımız burada asimilasyondan bahsederken asimilasyonun kötü olduğunu söyledi, teşekkür ediyorum. Biz de zaten asimilasyonun kötü olduğunu söylüyoruz. Dilimizi, kültürümüzü asimile ettiğiniz için kavga ediyoruz sizlerle. “Asimile bir insanlık suçudur.” diyoruz. İşte buradan da ne çıkıyor, asimilasyon politikası: “Biz, Kürtleri asimile edemedik.” Yani siz Kürtleri asimile edemezsiniz. Yani geçmişten bugüne kadar bütün politikalarda asimile politikaları iflas etmiştir. Dönemin Cumhurbaşkanlarından Demirel bile “Asimile edemedik, kabul etmek zorundayız.” diyor ve bu ülkede birçok şahsiyet de döndü “Biz asimile edemedik, kabul etmek zorundayız.” Şimdi birbirimizi kabullenme dönemidir yani birbirimizi reddederek, inkâr ederek bu sorunlar çözülmüyor. Bu sorunların çözüm adresi hep diyoruz Türkiye Büyük Millet Meclisidir ama Türkiye Büyük Millet Meclisinde belli bir kesimi dışlayarak da bu işin olmadığını hayat hepimize göstermedi mi? Gösterdi. Peki, niye direniyoruz? Niye dayatıyoruz? Niye gerçekleri…

Bakın, Sayın Başbakan bütün partilerin genel merkezine gidiyor, değil mi? Yani sıfır noktada olan partilerin genel merkezine gidiyor, onlar beyaz. Ne yapıyor? Burada gelip kendi grubunda oturuyor, “Barış ve Demokrasi Partisi, siz buraya gelin.” İşte, tepeden bakma budur. Emir kipleriyle siyaset dizayn edilmez. Biz, Barış ve Demokrasi Partisi, bütün bu mücadele arkadaşlarımız, genel başkanımız, hepimiz, hiçbirimizin bu konuda bir kompleksi yoktur. Bu ülkenin barışı için, bu ülkenin huzuru için Sayın Başbakanın da Sayın İçişleri Bakanının da ayağına gitmeye hazırız, yeter ki kan dursun, yeter ki şiddet dursun. Ama siz eğer diğer…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Sakık.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Eğer şiddet duracaksa… Bin yıllık birliktelikten hep bahsediliyor. Aslında bu bin yıllık birliktelikte çok da böyle onurlu bir birliktelik yok, içinde zulüm vardır, zulüm dolu yıllar vardır. Şimdi biz dönüp bin yılın ortak platformunu birlikte oluşturmalıyız. Eğer bunu oluşturabilirsek, eğer bu noktada ortak paydalarımızla kümelenirsek ortak vatanda birlikte yaşarız. Kimsenin ayrılıp gitmek gibi bir talebi yok. İşte son günlerde tartışılıyor, konuşuluyor. Diyorlar ki: “Efendim, BDP bunları söylüyor.” BDP yıllardır bunu söylüyor. Biz zaten hiçbir dönemde toprakları tartışma konusu yapmadık, belli değerleri tartışma konusu yapmadık. Biz neyi dâhil etmek istiyoruz buraya? Evet, bütün halkların kimliklerini, yasalar, anayasa ve bu toprakta yaşayan bütün halkların kültürlerini yasalar ve anayasa düzeyinde güvence altına almaya çalışıyoruz; çabamız budur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SIRRI SAKIK (Devamla) – Sayın Başkan, bitiriyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Sakık.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Bu konuda Sayın Başbakan da bu ruha uygun davranmalıdır. Yani artık tepeden bakan o anlayışından vazgeçmeli, derhâl diyaloğun yollarını açmalıdır. Eğer Parlamento… Bakın, Parlamentoda uzun süredir, yirmiye yakın gündür çalışıyoruz, belki bir süre daha da çalışacağız ama temel sorunlarımızla ilgili çalışmaya hazırız, yeter ki sorunların çözümüyle ilgili adımlar atın, biz eylüle, ekime kadar da çalışmaya hazırız.

Bu duygularla hepinize teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sakık.

Tabii ki asimilasyon konusundaki görüşlerimi söylemiştim, siz de katıldınız. Teşekkür ederim ama şimdi siz “Beyaz Türkler” falan derken acaba başka, söylediğiniz, sürekli unsurların, mesela beyaz Kürtler, kara Kürtler, başka bir kısım Kürtler falan olabilir mi veya bir şeyi ifade ederken kimin adına kim, nasıl konuşuyor?

HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Çifte standart.

BAŞKAN – Lütfen bu konularda daha hassas olalım. Yani şimdi çıkıp sizin…

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, ama siz de hassas olun, hep bizden hassasiyet beklemeyin.

BAŞKAN – Sayın Sakık, biri de sizlere “Siz, beyaz Kürtler adına mı konuşuyorsunuz?” veya başka bir şey dese sizin cevabınız ne olacak?

MUHARREM İNCE (Yalova) – “Beyaz Türkler” tanımını bilmiyorsunuz, o tanım farklı bir tanım. Entelektüel alanda işi düzgün olanlar için kullanılır.

SIRRI SAKIK (Muş) – Biz ne konuştuğumuzu biliyoruz.

BAŞKAN – Lütfen bu hususta şeylik yapmayalım, daha hassas olalım, birleştirici olalım.

Sayın İnce, buyurun efendim.

HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Ayrımcılığın ve çifte standardın ifadesi o.

BAŞKAN – Her hususta.

HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Her hususta.

BAŞKAN – Tamam, anlaştık.

Buyurun Sayın İnce. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHARREM İNCE (Yalova) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri; öncelikle belirteyim, Sayın Sakık, o gazetelerde, son dönem romanlarında çokça yazılan “Beyaz Türkler” tanımını bilmiyor. “Beyaz Türkler” tanımı, üst düzeyde, işi düzgün, Nişantaşı erbabı, böyle kullanılan bir tanımdır o. Onu çok farklı bir anlamda kullanıyor.

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Ayrıcalıklı olanlar yani, sizin gibi ayrıcalıklı olanlar için.

HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Siyasette yok mu yani?

MUHARREM İNCE (Devamla) – Şimdi, bakın değerli arkadaşlar “AKP, CHP, MHP, ruh üçüzü” diyor. İşte diyor “Ruh dördüzü, beşizi, altızı…” Terör konusunda mesafe koyan, terör konusunda kararlılık gösteren herkesi bir tarafa koyuyor, kendini bir tarafa. Bu, şuna benzer: Temel, bir gün Almanya’da araba kullanıyor otobanda. Radyoyu açmış, radyoda bir anons:

SIRRI SAKIK (Muş) – Başka şeyler söyle, bunu hepimiz biliyoruz.

MUHARREM İNCE (Devamla) – “Dikkat dikkat, değerli sürücüler, çok tehlikeli birisi otobanda ters yöne girdi, dikkatli olun.” diye. Temel demiş ki: “Ne birisi, ne birisi, hepisu, hepisu.”

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – CHP’yi kastetmiş herhâlde!

MUHARREM İNCE (Devamla) – Yani kendinden başka herkes ters tarafta, bir tek Sayın Sakık düz tarafta. Temel’in otoban hikâyesi gibi bir şey bu.

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Temel CHP’li.

HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Bizi bu düzeyde görüyorsunuz Sayın İnce, düzey bu.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Şimdi, diyor ki “Siz de Kürtçe öğrenin.” Bakın, bizim Kürtçe öğrenip öğrenmemekle ilgili bir kompleksimiz yok. Mesela, bana sorsanız, çocuğumun İtalyanca mı öğrenmesini isterim, İngilizce mi öğrenmesini isterim? İngilizce öğrenmesini isterim çünkü İngilizce daha çok konuşuluyor. Ben, çocuğumun Hollanda’da konuşulan dili mi öğrenmesini isterim, İngilizceyi mi öğrenmesini isterim? İngilizceyi öğrenmesini isterim. Yani bu ülkede herkes Türkçe anlaşabilir ama bu ülkede herkes Kürtçe anlaşamaz. Özel bir kompleksimiz olduğundan değil ama siz, kinlerinizi, nefretlerinizi kürsüye taşıyorsunuz.

Siz, terörle…

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Sadece sevgi taşıyoruz.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Siz “Benimle görüşmüyorsun.” diyorsun. Seninle nasıl görüşecekler? “Ben muhatap değilim, muhatap İmralı’dır, muhatap Kandil’dir.” diyorsun, seninle nasıl görüşülecek? Bunu geçeceksin, “Ben muhatabım, sorunun çözümüne adayım.” diyeceksin, kendini ortaya koyacaksın, seninle çözecekler.

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – “Ne düşünüyorsun?” dedin mi bir defa?

HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Sizin anlayışınız bu!

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Bir defa sordun mu? “Çözüm istiyorum.” dedin mi bir defa?

MUHARREM İNCE (Devamla) – Şimdi, gelelim konumuza. Biz, kimseyle ruh üçüzü değiliz. Biz, Cumhuriyet Halk Partisiyiz, Kuvayımilliye geleneğinden gelen Atatürk’ün partisiyiz. İlkelerimiz ortadadır, hiç kimseyle böyle bir benzerliğimiz de yoktur.

HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Kürtler söz konusu olunca uzlaşıyorsunuz, anlaşıyorsunuz.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Şimdi, Sayın Enerji Bakanı… Dünkü tutanaklardan okuyorum: “Öncelikle şunu açıklıkla belirtmeliyim ki, yenilenebilir enerji kaynaklarıyla alakalı kanuna -mevcut Genel Kuruldaki sıra sayısını alan ve bir buçuk aydan beri gündemde olan yenilenebilir enerji kaynaklarının desteklenmesi ve çıkartılmasıyla alakalı- en büyük istek Enerji Bakanlığına aittir. Bununla alakalı grupların mutabık olması hâlinde, Danışma Kurulundan lütfen çıkartsınlar…” Dünkü tutanaklar bunlar. “…Danışma Kurulundan lütfen çıkartsınlar, yarın biz yenilenebilir enerji kaynaklarını, hatta bu kanunun hemen arkasından veya fiziken yarın mümkün oluyorsa yarın görüşmeye hazır olduğumuzu bir kez daha belirtiyorum.” Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, meydan okuyor kürsüde, halkı kandırıyor.

Madem öyle dedik, madem yenilenebilir enerji kaynaklarını gruplar anlaşırsa getirirsiniz dedik, bugün Danışma Kurulu istedik Cumhuriyet Halk Partisi olarak. Sağ olsun BDP de MHP de. Bu önemli bir konudur. Bakan da dün bu kürsüden televizyonlarda halkın gözüne baka baka, milletvekillerinin gözüne baka baka dedi ki: “Gruplar anlaşırsa getirin çıkaralım.” Hiç dedik muhalefet yapmayacağız. Danışma Kuruluna geldik, üç grup “Evet.” dedi, AKP Grubu reddetti. Samimi değilsiniz.

Bak, tekrar ediyorum: Bakanlar Kurulunda petrol lobilerinin işini takip eden kimdir? Bu yasanın çıkmasına engel olan kimdir?

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – İddian varsa ispat et.

MUHARREM İNCE (Devamla) – İddiam var.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – İspat et o zaman.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Dün Bakan buraya geliyor, diyor ki: “Gruplar anlaşsın.” Danışma Kurulu istiyoruz, üç grup destekliyor. “Üzerinde konuşmayacağız dahi.” diyoruz, “Tümü üzerinde konuşacağız, maddeler, oylama, önerge, bir şey yapmayacağız. Gelin, hemen bu kanunu kabul edelim.”

Sayın Bakan burada meydan okuyor -tutanaklardan okuyorum, bunları ben uydurmuyorum- bugün Danışma Kurulunda reddediyorsunuz. Bugün grup önerisi olarak tekrar Genel Kurulun onayına getirdik. Takdir sizin, ya burada böyle konuşmayın ya da bunu kabul edin.

Değerli arkadaşlarım, ben bir de şunu söyleyeyim: Arkadaşlarım soruyor, artık cevap vermek istemiyorum. “Meclis ne zaman tatile girecek? Bugün neyi görüşeceğiz? Yarın neyi görüşeceğiz? Haftaya neyi görüşeceğiz?” Saat başı Meclisin gündemi değişiyor. Borsa gibisiniz, borsa! Sabah telefon açıyorlar, diyorlar ki: “16’sında.” 23’ü oldu, çarşambaya geldi, salıya geldi. Kimse ne olduğunu bilmiyor. Bir liste geliyor: “Şunlar görüşülecek.” “Mali kural görüşülecek.”, “Vazgeçtik.” “Yenilenebilir enerjiyi görüşebiliriz.”, “Vazgeçtik.” Uluslararası sözleşmeler var, Sayıştay seçimi var, torba kanun var, taş atan çocuklar geldi, gelecekti.

Değerli arkadaşlarım, lütfen ciddiyet! Lütfen ciddiyet! Bakanlar, bu kürsüye çıkıp halkı kandırmasınlar lütfen. Sözlerini söylesinler, arkasında da dursunlar. Burası Büyük Millet Meclisi, el yordamıyla gündem yapılamaz.

Şimdi, bir başka konu: Dün bir basın toplantısı yapmıştım. Yalova Milletvekili olarak 9/11/2009 tarihinde bir soru önergesi vermişim, demişim ki: “Anayasa Mahkemesi Başkanının çocuğunun düğününe TRT’den sanatçı görevlendirildi mi?” Sayın Bülent Arınç, TRT’den sorumlu Bakan 17/12/2009 tarihinde bana cevap vermiş. Bir cümlesini okuyorum: “Kurumumuzca bu konuda herhangi bir görevlendirme yapılmamıştır.” Cümle aynen böyle. Sayın Bülent Arınç Başbakan Yardımcısıdır, orada evrak memuru değildir, saygın bir konumdadır. Genel Müdür yazmış, üst yazıyla bana gönderilmiş. Ben dün bir basın toplantısıyla Anayasa Mahkemesi Başkanlığı antetli kâğıt. Altta, Haşim Kılıç, Anayasa Mahkemesi Başkanı imzalı bir yazıyı açıkladım: Diyor ki: “Sayın İbrahim Şahin -TRT Genel Müdürü- oğlumun düğün töreninde yapmış olduğunuz katkılarınız için size ve Ankara Radyosu sanatçılarına emeklerinden dolayı teşekkürler, selam ve sevgilerimi sunarım.”

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Görevlendirme yokmuş, katkı varmış canım. (CHP ve MHP sıralarından gülüşmeler)

MUHARREM İNCE (Devamla) – Bakın… Pes doğrusu.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Veysi aferin! Bu kadarı da pes doğrusu Veysi! Hukukçu adamsın, yapma Allah aşkına!

MUHARREM İNCE (Devamla) – Şimdi TRT’nin dün akşam saatlerinde açıklaması… Bakın, resmî soru önergesi… Arkadaşlar, bu benim sorunum değil. Ben yasamanın bir üyesiyim, sizin gibi birisiyim, bu Mecliste şu anda 542 milletvekilinden birisiyim. Bunu, yasamaya, kendinize yapılmış hakaret olarak algılamalısınız. Muharrem İnce’nin kişisel bir sorunu değil bu. Yasamanın görevi nedir? Soru önergesiyle yürütmeyi denetlemektir. Ben bu yasamanın üyesiyim. Sizin de beni savunmanız gerekir. Yürütme bana cevap veriyor, “Böyle bir görevlendirme yapılmamıştır.” diyor; yanlış bilgi veriyor, doğruyu söylemiyor, gizliyor. Bu size hakaret ediyor, bana da hakaret ediyor, size de hakaret ediyor. Dünkü açıklaması -görevlendirme yapmadık demiyor- diyor ki: “Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri Sayın Önder Sav’ın çocuğunun düğününde de TRT sanatçıları vardı.” Ben biliyorum, Sayın Genel Sekreterim böyle işlere tenezzül etmez. Bugün gittim dedim ki: Böyle bir talebiniz, böyle bir görevlendirme, böyle bir isteğiniz var mı? Aktarıyorum: Dedi ki: “Asla ne böyle bir şey oldu ne böyle bir talebim oldu ne böyle bir görevlendirme oldu. Ancak, TRT’de çalışan benim dostlarım var, onlar düğünüme senin gibi…” Belki AKP milletvekilleri de vardı, görmedim, düğüne davet edilmiş. Ben, bazı AKP’lilerin düğünlerine gittim, yine davet edilirsem yine giderim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın İnce.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Konuk olarak düğüne katılmış…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sanatçı olarak değil…

MUHARREM İNCE (Devamla) – Sanatçı olarak değil, konuk olarak düğüne katılmış. Yani bu kadar pişkinlik olur. Bunun adı pişkinlik. Yani bir görevlendirme yok, bir görevlendirme isteği yok yani görevlendirme olsa bile yanılgı var çünkü bana “Bir görevlendirme yapılmamıştır.” diye resmî soru önergeme cevap verilmiş.

ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop) – Anayasa Mahkemesi Başkanına da bir sor bakalım.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Ona da soracağım tabii, ona da soracağım, ona da soracağım.

Ben, benim görevim…

ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop) – Sor da ondan sonra konuş…

MUHARREM İNCE (Devamla) – Bakın, Hocam, Abdurrahman Bey, burada Sayın Bülent Arınç’ın imzası var, onun altında İbrahim Şahin’in imzası var. Sayın İbrahim Şahin, Sayın Bülent Arınç’ı yanıltamaz. Ben, Bülent Arınç’ı savunuyorum burada, “Size yanlış bilgi vermiş.” diyorum. Böyle bir şey yapamaz, buna hakkı yok bürokratın. Yani yazmış oraya Genel Müdür “Böyle bir görevlendirme yapılmamıştır.” diye, Sayın Bülent Arınç da imzalamış bana göndermiş. Bu doğru mu? Bu, yasamaya saygısızlık değil mi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MİTHAT EKİCİ (Denizli) – Var mı görevlendirme yazısı?

BAŞKAN – Sayın İnce…

ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop) – Haşim Kılıç’a bir sorun. Onun da dostları gelmiştir.

BAŞKAN – Muharrem Bey, tamamlar mısınız konuşmanızı.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Çok teşekkür ederim.

Ben, dün burada meydan okuyan “Gruplar anlaşırsa yenilenebilir enerjiyi görüşüz.” diyen Taner Yıldız’a, Sayın Taner Yıldız’a güveniyorum. Bu grup üzerinde, AKP Grubu üzerinde bir hâkimiyeti olduğunu düşünüyorum -onun sözünü- ona kötülük yapmayacağınızı, Sayın Bakanı zor duruma düşürmeyeceğine inanıyorum. Reddederseniz Sayın Bakan bu sözünün arkasında duramaz. Bunu kabul edeceğinizi düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Bakan Bey kutlamaya gitmiş anlaşmayı, kutlamaya…

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, Sayın İnce benim kin ve nefretle konuştuğumu… Bununla ilgili söz istiyorum.

BAŞKAN – Doğru.

Buyurun Sayın Sakık.

İki dakikalık süre içinde konuşmanızı tamamlayınız.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Ben söylediğim şeyin ne olduğunu bilirim, “Beyaz Türkler” derken neyi kastettiğimi bilirim. Ders alacak noktada da değilim. Ben, sorun Kürtler olunca ittifakın nasıl gerçekleştiğine vurgu yaptım ama biraz önceki konuşmanızı da dinlerken, Parlamentoda, gerçekten, “Şurada türkü söylendi, şurada şarkı söylendi…” İşte Parlamento buradan kendisini artık kurtarmalıdır. “Birinin, efendim, düğününe gönüllü geldi, birininkine ne gitti…” Yani Türkiye eğer hâlen bunları konuşacaksa…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Yine dinlememişsin Sırrı Bey ya! Yine dinlememişsin.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Ben dinledim, dinledim. Ne yapmak istediğinizi…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Ben bir yasama faaliyetinden bahsediyorum. Yine dinlememişsin.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Bakın, ben size bir şey söylüyorum…

RAHMİ GÜNER (Ordu) – Ne ilgisi var ya?

SIRRI SAKIK (Devamla) – Bakın, ben sizi izliyorum. Geçen gün bir çatışma olmuştu, çatışmada birkaç kardeşimiz yaşamını yitirmişti ve televizyon ekranında aynen şunu söylüyorsunuz: “Yahu, ordunun morali kalmadı, Ergenekon tutuklandı, bilmem ne…” diyor. E, ne alaka, Allah rızası için? Ergenekon 2 yıl var, 3 yıl var; bu çatışma 26 yıl var. İşinize geldiği gibi evirip çevirip söylüyorsunuz.

Açıkça söylüyorum: Benim yüreğim ihanet kuyularından su çekmez, kin kuyularından su çekmez. Bizde ihanet ve kin olmaz. Buna inanınız. Biz halkların kardeşliğini savunurken yürekten savunuyoruz yani çıkıp gerçekleri söylediğimizde bunu kin olarak algılamayın. Zaman zaman küçük tartışmalar da olduğunda, küçük bir şey olduğunda da ilk çıkıp burada özür dilemesini bilen insanlarız. Ama bugüne kadar bu Parlamentoda o kadar çok şey gelişti ki ne Divan veyahut da Meclis Başkan Vekilimiz kınama çıkardı ne de çıkıp burada özeleştiride bulunuldu. Ama biz bunu yaparız.

İkincisi, şunu açıkça söyleyeyim: “Biz muhatabız.” dedik. Ama işinize geliyor. Biz Barış ve Demokrasi Partisi üç yıldır çaba sarf ediyoruz ve “Biz muhatabız.” diyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Sakık, buyurun.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Sayın Başkan, bitiriyorum, özür…

BAŞKAN – Estağfurullah.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Bizimle diyalog kurulmadığı için bunları söylüyoruz ve biz bugüne kadar -yüzlerce Meclis araştırma önergeleri, soru önergeleri- o kadar çok çaba sarf ettik, sadece Kürt sorunuyla ilgili değil, Türkiye'nin temel sorunlarıyla ilgili de çaba sarf ettik; ama ne hikmetse sürekli görmezlikten gelindi ve ötekileştirildik. Onun için bunu söylüyoruz. Yoksa, biz, evet, elinde silah olanları nasıl silahsızlandıracağız? Düşüncemizi açıkça söylediğimiz zaman da dönüp saldırıyorsunuz. Peki, siz çıkın o zaman -nasıl silahsızlandıracağız- bir proje sunun. Belki biz o projenin etrafında kümeleniriz, ülkemizi şiddetten ve silahtan arındırırız.

Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Bana “Beyaz Türk” deme ama! Ben Kürdüm de Türküm de. Bu ülkenin bir bireyiyim ben. Beni ayırma, ayırma beni!

SIRRI SAKIK (Muş) – Ben ayırmıyorum.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkanım, Sayın Sakık, Ergenekon’la benim aramda bir bağ kurdu.

SIRRI SAKIK (Muş) – Ama ben bağ kurmadım.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Bunu iki dakikada özetlemek istiyorum. Yeni bir sataşmaya mahal vermem, merak etmeyin.

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Aranızda hiçbir bağ yok.

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Sayın Başkan, bu ne ya? Bir o çıkıyor, bir bu çıkıyor.

BAŞKAN – Arkadaşlar, burada Başkanlık Divanında oturan Meclis başkan vekilleri bu oturumun en kısa zamanda, en sağlıklı bir şekilde çalışıp bitmesini temin ediyorlar, bundan hiçbir endişeniz olmasın. Biz bir şey yapmıyoruz. Yani karşılıklı olarak haklar oluyor. Birkaç dakikadan bir şey olmaz arkadaşlar, siz diğer vakitlere bakın. Lütfen efendim…

Buyurun.

2.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MUHARREM İNCE (Yalova) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan. Merak etmeyin, hoşgörünüzü kötüye kullanmayacağım.

Değerli arkadaşlarım, ben bu ülkede darbelerden, çetelerden hesap sorulmasından yanayım, partim de böyle düşünüyor. Ancak, bakın bugünkü gazete haberlerini… Benim bunlar içimi yaralar, ben bunları konuşmaya mecburum. Eğer Kardak Kayalıkları’na çıkacak bu ülkenin askerleri, subayları benzinini kendi kredi kartından geçirip onu saklıyorsa ve bugün yargılanırken, “Çocuklarıma ben ne diyeceğim? Ben kahraman mıyım yoksa…” Bu benim yüreğimi yaralar.

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin yakıt parası mı yok? Hayret bir şey…

MUHARREM İNCE (Devamla) – Sizin de yaralayabilir, sizin de yaralayabilir.

Bir başkası, bakın yine dün ve bugün gazetelerde bir haber var: Helikopterde 18 kişi var, 18 asker var. Roketle vuruluyor, düşüyor, 17 tanesi şehit oluyor. 1 tanesinin kemikleri kırılıyor, yaralı oluyor, sabahleyin kurtarılıyor, 1 kişi kurtuluyor. Gazi statüsüne alınmıyor bu kişi. Sonra bir itfaiye sınavına giriyor, itfaiye sınavında o takma bacağıyla, platinli bacağıyla koşu yaptırılıyor ve işi kaybediyor, itfaiyeye eleman olarak alınmıyor.

Bunlar canını ortaya koyarak bu ülkede terörle mücadele etmiş insanlar. Helikopter…

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Parayı…

MUHARREM İNCE (Devamla) – Bir dakika Fahrettin… Çık şu kürsüye konuş.

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Önce Anayasa’ya “Evet” de.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Otur orada oturduğun yere. Bir şey anlatıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Poyraz…

Muharrem Bey, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Benim derdim şudur: Bu insanların, eğer 18 kişi… Bir helikopter düşürülüp 17’si canını kaybetmişse, 1 kişi orada sakat kalmışsa, bu o platinli ayağıyla itfaiyede memur olacağım diye sınava giriyorsa bu ülkenin bir milletvekilinin de çıkıp bunu savunmasından daha doğal ne olabilir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHARREM İNCE (Devamla) – Ölsem de ben bunu savunmaya devam ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Ne alakası var?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Muharrem Bey.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkanım, Fahrettin Bey söz istiyor, Fahrettin Bey…

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Siz Anayasa’ya “Evet” deyin.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Gel buraya! Buraya gel, buraya!

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu… Lütfen arkadaşlar…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, söz istiyor.

BAŞKAN – Arkadaşlar, bunlar hepimizin toplumsal bir meselesidir. Lütfen…

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Siz Anayasa’ya “Evet” deyin.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Gel buraya!

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Hâlâ konuşuyor! Sana mı soracağız, sen kimsin!

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Sana ne ya!

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Sen kimsin!

BAŞKAN – Arkadaşlar… Sayın Paçarız… (AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıkla laf atmalar, gürültüler)

Arkadaşlar, şöyle arka sıralara geçseniz, bir yerde buluşsanız veya kulislerde bir çay içip konuşsanız olmaz mı? Böyle uzaktan birbirinize laf atıyorsunuz. Lütfen efendim, istirham ederim yani. Lütfen…

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN – Grup önerisinin aleyhinde Yılmaz Tunç, Bartın Milletvekili.

Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinde Yenilenebilir Enerji Kanunu Tasarısı’nın bugünkü gündeme alınması önerilmektedir.

Değerli milletvekilleri, CHP Grubu adına konuşan Değerli Milletvekilimiz yenilenebilir enerjiye önem verilmesini istemiş, ancak öneri lehine on bir dakikalık -bir de ek süre verildi, on iki dakikalık- konuşması süresince bu konuya sadece iki dakikalık bir süre ayırmıştır. Konuşmasının yedi dakikası TRT’yle ilgilidir…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sen gündeme al, ondan sonra konuşuruz.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – …bu da bize, Cumhuriyet Halk Partisinin yenilenebilir enerji konusunda da ne kadar samimi olduğunu açıkça göstermektedir.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Yazıklar olsun sana be! Yazıklar olsun!

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, AK PARTİ İktidarı, yedi buçuk yıldan bu yana ülkemizi her alanda ileriye taşımıştır, bu alanlardan birisi de enerjidir. Türkiye'nin enerji potansiyelini artırmak için ne gerekiyorsa yapılmış, Türkiye'nin elektrikteki kurulu gücü 31 bin megavat 2002 yılında…

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Yalan, yalan!

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – …bugün 46.500 megavata çıkarılmıştır…

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Bilmediğin konularda konuşma!

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – …aradaki farkı, yüzde 50’lik artışı takdirlerinize bırakıyorum.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Santraller sizin dönemde başladı, sizin dönemde bitti! Helal olsun sana! Yüzün de kızarmıyor!

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Böylelikle Türkiye'nin gelişme ve kalkınmasına paralel olarak, her yıl ortalama yüzde 10’luk elektrik tüketim artışı sorunsuz karşılanmış, Türkiye karanlıkta bırakılmamıştır.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Ortalama yüzde 3 artış oldu!

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – AK PARTİ İktidarı, enerji politikasında yenilenebilir enerjiye de ayrı bir önem vermektedir. Başta rüzgâr, jeotermal, hidroelektrik ve güneş enerjisi olmak üzere yenilenebilir enerji potansiyelimizi artırmanın gayreti içerisinde olunmuş, yenilenebilir kaynakların toplam elektrik üretimimizdeki payı yüzde 20’ye çıkarılmıştır. Hedefimiz 2023 tarihi itibarıyla, cumhuriyetimizin yüzüncü kuruluş yıl dönümünde elektrik tüketiminin yüzde 30’unu yenilenebilir kaynaklardan karşılamaktır.

Neredeyse durma noktasına gelen ve yılda 2 bin metre olan jeotermal arama sondajı, 2002 yılında sadece 2 bin metreyken bugün 25 bin metreye çıkarılmıştır.

Yine, ilk kez AK PARTİ İktidarında, Türkiye Güneş Enerjisi Potansiyeli Atlası ve Türkiye Rüzgâr Enerjisi Potansiyeli Atlası da hazırlanarak yatırımcılarımızın hizmetine sunulmuştur.

2002 yılında 17 megavat olan rüzgâr kurulu gücü bugün bin megavatı aşmıştır. AK PARTİ İktidarından önce, Türkiye, rüzgâr enerjisinde Avrupa’da 35 ülke arasında sonuncuydu, bugün Türkiye rüzgâr enerjisinde Avrupa’da ilk 10’a girmiştir.

Bu dönemde, hiçbir iktidarın gerçekleştiremediği yenilenebilir enerji projelerine imza atılmıştır. Hidroelektrik potansiyelin kullanılması açısından özel sektör 1.600 adet test projesi geliştirmiş olup bunların kurulu gücü 24.400 megavattır. 200’e yakın HES inşaatı devam etmekte, bunların kurulu gücü 4.500 megavattır, yani Atatürk Barajı’nın 2 katı kadardır. Bu tesislerde yılda yaklaşık 15 milyar 281 milyon kilovatsaat elektrik üretilecektir. Bu tesislerin toplam yatırım maliyeti yaklaşık 6 milyar dolardır. Hedefimiz, rüzgâr kurulu gücümüzü 20 bin megavata, jeotermal kurulu gücümüzü 600 megavata ulaştırmaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’de yenilenebilir enerji kanununu ilk kez AK PARTİ İktidarı gündeme getirmiştir. Yenilenebilir kaynaklarımızdan elektrik üretiminin arzulanan seviyede gerçekleştirilebilmesi için gerekli yasal düzenleme çalışmaları başlatılmış, hazırlanan tasarı Sanayi, Ticaret, Enerji ve Tabii Kaynaklar Komisyonundan geçerek 395 sıra sayısıyla Genel Kurulumuzun gündeminde yerini almıştır.

Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisiyle tasarının öne alınarak görüşülmesi istenmektedir. Ancak, Türkiye Büyük Millet Meclisi tatile çıkmadan başta Gelir Vergisi Kanunu’nda değişiklik tasarısı olmak üzere önemli kanunların görüşülmesi planlanmış ve görüşmeler devam etmektedir.

Bizim yerli kaynaklarla elektrik üretimine karşı olmamız mümkün değildir. AK PARTİ, enerji üretiminde yerli kaynakları harekete geçirmiş bir partidir. AK PARTİ Hükûmetinin hazırladığı Yenilenebilir Enerji Kanunu Tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemindedir. Bu önemli kanun tasarısının tüm parti gruplarının katkılarının alınabileceği daha geniş bir zaman diliminde Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesinde fayda olacaktır.

Bu nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde olduğumu belirtiyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Tunç, teşekkür ediyorum.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı arayın.

BAŞKAN – Grup önerisini oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.36


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.43

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 135’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre vermiş olduğu önerinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi yeniden oylarınıza sunacağım.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre grup önerileri işari oyla yapılır.

BAŞKAN – İşari zaten, bu da işari

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim olur mu? Elektronik cihazla yapıyorsunuz.

BAŞKAN – Elektronik cihazla yapmak işari olmaya mâni değil Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Neyse… İç Tüzük’ün 63’üncü maddesine göre usul tartışması açılmasını istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Açık açık işaridir Sayın Genç, bu hususta bir şey yok, defaatle yapıyoruz. Yani dediğiniz doğru, işari oylama doğru fakat elektronik oylama cihazıyla yapılması işari oylamadır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – İşari oylama elektronik cihazla yapılmaz ki… Sayın Başkan, İç Tüzük’e uymak zorundasınız!

BAŞKAN – Uygundur Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim…

BAŞKAN – Uygun, İç Tüzük’e uygun, işari oylama çünkü.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yanlış yapıyorsunuz. İç Tüzük’e göre söz istiyorum efendim.

BAŞKAN – Yani, işari oylamasında bir şey yok. Evet…

KAMER GENÇ (Tunceli) – 57’inci maddede elektronik cihazla hangi hâllerde oylama yapılacağı açıklanmış.

BAŞKAN – Sayın Genç, Kamer Bey, yani konu şu: Kaç tane oyun kabul, lehinde, kaç tane oyun aleyhte kullanıldığını belirtmektir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, işaretle oylama…

BAŞKAN – “İşari oylama” dediğiniz odur.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, İç Tüzük’te…

BAŞKAN – Buradaki rakam da, çıkan rakam da odur zaten yani isimler açık oylamada belirleniyor; burada, açık oylamada isim belirlenmiyor. Oldu mu efendim?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Belirlenmiyor olur mu?

BAŞKAN – Evet, tabii…

KAMER GENÇ (Tunceli) – İç Tüzük’te diyor ki: Eğer işaret oylaması öngörülen oylamalar işaretle yapılır.

BAŞKAN – Hayır, burada yok. İşari oylamadır…

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkan, İç Tüzük’ün 139’uncu maddesine bakın.

KAMER GENÇ (Tunceli) – 63’üncü maddeye göre tutumunuz hakkında söz istiyorum.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – 3’üncü fıkrası, 139’un 3’üncü fıkrası elektronik oylama…

BAŞKAN – Sayın İçli, bakınız arkadaşlar, kaç yıldır bunu defaatle yaptık ettik. Yeni bir şey falan keşfetmiş olmuyorsunuz. Lütfen… İstirham ediyorum…

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Yanlış yapıyorsunuz Sayın Başkan!

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Ama efendim, doğru söylüyor, yanlış yapıyorsunuz!

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, grup önerisi kabul edilmemiştir.

AK PARTİ’nin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım.

4.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi

Sayı: 769                                                                                                15/07/2010

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Danışma Kurulunun 15.07.2010 Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantıda, siyasi parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                                           Nurettin Canikli

                                                                                                                 Giresun

                                                                                              AK PARTİ Grup Başkan Vekili

Öneri:

Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler Kısmında yer alan 536, 526, 522, 342, 539, 541, 521 ve 523 sıra sayılı Kanun Tasarılarının bu kısmın 3, 4, 8, 9, 10, 11, 12 ve 13 üncü sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun;

15 Temmuz 2010 Perşembe günü 536 sıra sayılı kanun tasarısının 2. bölümünün bitimine kadar,

16 Temmuz 2010 Cuma günü 536 sıra sayılı kanun tasarısının tümünün bitimine kadar,

21 Temmuz 2010 Çarşamba günü 541 sıra sayılı kanun tasarısının bitimine kadar,

22 Temmuz 2010 Perşembe günü 521 sıra sayılı kanun tasarısının bitimine kadar,

23 Temmuz 2010 Cuma günü 523 sıra sayılı kanun tasarısının bitimine kadar,

Belirlenen günlük çalışmalara devam edilmesi, ayrıca yukarıda belirtilen birleşimlerde gece 24:00'de günlük programların tamamlanamaması hâlinde günlük programların tamamlanmasına kadar çalışmalara devam edilmesi.

Önerilmiştir.

BAŞKAN – Grup önerisinin lehinde Ahmet Aydın, Adıyaman Milletvekili.

Buyurun Sayın Aydın.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ grup önerimizin lehinde söz almış bulunuyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu Parlamento, bu yasama yılında da çok üstün bir performansla yoğun bir çalışma sarf etti. Bu gayretlerinden dolayı, bu çatı altında emek veren tüm milletvekillerine, iktidar-muhalefet, teşekkür etmek istiyorum. Türkiye'nin önünü açacak olan, başta demokratikleşme olmak üzere, her alanda kalkınma ve refahı sağlayacak olan Anayasa değişikliği de dâhil olmak üzere birçok temel düzenleme yaptık. Millî iradenin üzerindeki ipoteklerin kaldırılmasını, temel hak ve hürriyetlerin ileri noktalara taşınmasını sağlayacak anayasal ve yasal düzenlemeler yaptık. Eğitimde, sağlıkta, adalette, emniyette, her alanda reformlar gerçekleştirdik. Şimdi de inşallah önümüzdeki hafta sonu itibarıyla Meclisin tatile girmesiyle birlikte, gönül rahatlığı içerisinde halkımıza gideceğiz ve bütün bu yapılanları halkımızla paylaşacağız.

Değerli arkadaşlar, tabii bu yoğun çalışmadan dolayı, aslında 1 Temmuzda tatile girilmesi gerekirdi, ama hâlen bekleyen ve kamuoyunda da önemle, acilen beklenen kanunların çıkması adına gündemi belki biraz uzattık, bugünlere geldik. Ki, bizim asli görevimiz de vatandaşların sorunlarına, talep ve beklentilerine çözüm olabilmek. O amaçla, o maksatla buradayız. Asli görevimiz yasama ve kanun koymak adına da bugüne kadar uzattık.

Değerli arkadaşlar, yine bu grup önerimizle birlikte, biz, daha da fazla uzamaması adına, belki aciliyeti çok da olmayacak olan birtakım tasarıları da, daha önceki grup önerimizde gündeme getirdiğimiz mali kural gibi tasarıları da çıkartarak gündemi biraz daha sadeleştirmiş olduk. Buna göre, grup önerimizle birlikte, değerli arkadaşlar, biz, bugün Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nı görüşmeye başlayacağız ve ikinci bölümün bitimine kadar da bu görüşmeler devam edecek.

Yarın, yani 16 Temmuz 2010 Cuma günü itibarıyla Gelir Vergisi Kanunu üçüncü bölümün bitimine kadar, yani kanunun bitimine kadar görüşeceğiz.

Değerli arkadaşlar, Gelir Vergisi Kanunu, özellikle Anayasa Mahkemesinin iptal kararı doğrultusunda yeniden düzenlenmiş ve gelir kaybının da olmaması adına acilen çıkması gereken bir tasarı olarak duruyor ve o yüzden de bunu bir an önce çıkartmak durumundayız.

Yine, değerli arkadaşlar, bugün ve yarın Gelir Kanunu’nu çıkardıktan sonra, önümüzdeki hafta salı günü saat 15.00’ten itibaren, yine kamuoyunda “taş atan çocuklar” olarak da bilinen suça itilmiş çocuklarla ilgili çok önemli bir tasarı ve teklifi birlikte görüşeceğiz.

Değerli arkadaşlar, Türkiye, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne taraf ve aynı zamanda yine 2005 yılında Çocuk Koruma Kanunu’nu çıkarttık ama hâlen maalesef çocuklar terörle mücadele kapsamında yargılanıyorlar. Biz bu tasarıyla birlikte, on sekiz yaş altındaki tüm çocukların çocuk mahkemelerinde yargılanmasını sağlayacağız. Çocuklara çocukça muamele edeceğiz tabiri caizse. Onların yeniden topluma kazandırılması, ıslahı adına da bu çok önemli bir tasarı. Yine demokratikleşme çalışmaları kapsamında da inşallah bu tasarıyı önümüzdeki hafta salı günü çıkaracağız.

Yine, değerli arkadaşlar, salıdan sonra, çarşamba günü, önümüzde acil çıkması beklenen birtakım uluslararası sözleşmeler var. Yedi tane -zannediyorum- sözleşmeyi çarşamba günü -önümüzdeki hafta- 14.00’te başlayıp bitimine kadar görüşeceğiz.

Bu uluslararası sözleşmelerden iki tanesi telekomünikasyonla ilgili, Telekomünikasyon Birliği ile ilgili. Türkiye’nin, burada, özellikle 22 Ekim tarihi itibarıyla yapılacak olan toplantıda oy kullanması adına bu tasarının da çıkması gerekiyor.

Yine terörle mücadele için önemli olan bir uluslararası sözleşme var, Irak’a Komşu Devletler Hükümetleri ile Irak Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Terörizm, Sınırlardan Yasadışı Sızmalar ve Örgütlü Suçlarla Mücadele Konularında Güvenlik İşbirliğine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı. Yine terörle mücadele kapsamında bunun da çıkması elzem.

Yine, değerli arkadaşlar, AK PARTİ, ilk kurulduğu günden bugüne kadar işkenceyle mücadele ediyor ve “sıfır işkence” ile yola çıktı, bu parolayla yola çıktı. Faili meçhullerle, işkencelerle anılan bir ülkenin şu anki itibarı çok daha iyi noktada ve işkenceyi de sıfır pozisyonuna kadar geri çektik, çekmeye çalışıyoruz. Bu manada da yine bir uluslararası sözleşme olan İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı var. Bunu çıkartacağız.

Yine, değerli arkadaşlar, çarşamba günü (dün) Mecliste çıkardığımız nükleer santralle ilgili, onunla ilintili olan, âdeta onun mütemmim cüzü konumunda iki tane tasarı var, uluslararası sözleşme var. Onları çıkartacağız. Onların bitmemesi hâlinde, çarşamba gününden perşembeye veya akabinde cumaya kadar sarkabilecek durumda belki. Yine, aynı şekilde, bitimi hâlinde de, perşembe ve cuma günleri de 521 ve 523 sıra sayılı yasaları görüşeceğiz.

Bu yasalar, dediğim gibi, az önce de ifade ettiğim gibi, acil. Birçoğu, özellikle Gelir Vergisi Kanunu, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı doğrultusunda hazırlanmış.

Yine, birçok uluslararası sözleşme, taraf olduğumuz uluslararası sözleşme, Türkiye'nin şartlarını daha da iyi pozisyona getirmek adına ve zamana bağlı olan kanunlar.

Yine, Terörle Mücadele Kanunu, işte, taş atan çocuklarla ilgili kanunlar, gerçekten çok ileri noktaya taşımış olduğumuz insan hak ve hürriyetleri noktasında, çocuklar adına da çok önemli bir değişim, önemli bir gelişim. Bu manada da bunların çıkması adına böyle bir grup önerisi verilmiş olunuyor.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydın.

Grup önerisinin aleyhinde Eskişehir Milletvekili Sayın Tayfun İçli.

Sayın İçli, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli Başkanım, biraz evvel Sayın Kamer Genç’in ve benim itiraz ettiğim konuya çok kısa değinmek istiyorum. Sizin de kabul ettiğiniz üzere, grup önerisi işaret oyuyla yapılır, İç Tüzük 19. İç Tüzük 139’da da işaret oylamasının nasıl yapılacağı çok açık bir biçimde ifade edilmiştir. Bakın “İşaretle oylama üyelerin el kaldırması; tereddüt hâlinde ayağa kalkmaları; beş üyenin ayağa kalkarak teklif etmesi hâlinde de salonda olumlu ve olumsuz oy verenlerin ikiye bölünerek sayılmaları suretiyle yapılır.” dedikten sonra, 141’inci madde işaret oylamasının ne şekilde yapılacağını çok açık bir biçimde ifade etmektedir. Sizin uygulamanız bir açık oylamadır. Açık oylama da yine İç Tüzük’ün 139’uncu maddesinde ve 142’nci maddesinde çok net olarak belirtilir.

Uygulama ile İç Tüzük değiştirilemez. “Daha önce böyle yapılmış, biz böyle uyguluyoruz.” Olmaz! Türkiye Büyük Millet Meclisi, kendi çıkarttığı -aynı Anayasa gibi- İç Tüzük’üne uymak durumunda. Daha önce yanlış yapıldı diye…

KAMER GENÇ (Tunceli) – İşaret oylaması yapılması gerekli olan hâllerde işaret oylaması şarttır.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Evet. Çok nettir. Yani, bunu, lütfen, Divan olarak dikkate alın ve bundan sonraki uygulamaları kendi çıkarttığımız İç Tüzük’e uygun olarak yapalım. Bunu, özellikle ifade ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisi aleyhine söz aldım. Artık, her hafta geliyor, her hafta da mecburen bu aykırılıkları ifade etmek durumunda kalıyoruz. Şimdi, bir hafta önce… Şu elimdeki AKP grup önerisi, 13 Temmuz 2007. Nasıl çalışacağımız belli. Bugün görüşeceğimiz bu gelir vergisiyle ilgili, aslında torba kanun, önümüzdeki hafta görüşülecek. Peki, neden getiriliyor bugün? Bugün, “ikinci bölüm bitinceye kadar” çalışılacakmış, grup önerisinde bu var. Değerli arkadaşlarım, eğer, bir hafta önce alınan Genel Kurul iradesine, bizler yine burada saygısızlık edersek, Türk toplumunda bizim hiçbir değerimiz olmaz. İşte, biraz evvel Sayın Muharrem İnce’nin söylediği gibi, bir TRT Genel Müdürü, bir Başbakan Yardımcısını yalancı durumuna sokar ve bir milletvekilinin soru önergesine, kurumun başı olduğu TRT’nin alt yazısıyla haber olarak cevap verir ve vatandaş da milletvekiline saygı duymaz.

Değerli arkadaşlarım, burası yüce bir kurum, hep diyoruz ki: “Millî irade burada tecelli ediyor. Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir.” Her hafta ne oluyor? Yani AKP’de 4-5 tane grup başkan vekili arkadaşımız var. Bir sonraki haftayı göremeyecek kadar çok mu yoğun çalışıyorlar? Türkiye'nin çok önemli gündemleri var, Sayın Başbakan, siyasi partilerin genel başkanları Türkiye'nin çok çok önemli konularını konuşuyor ama önümüze -birazdan ifade edeceğim- Gelir Vergisi Kanunu’nda değişiklik yapan bir kanun tasarısı, teklifi, bir çorba olmuş, çorba vaziyette bir olay getiriliyor. Neyi nereden kaçırıyoruz yangından mal kaçırır gibi? Dediğim gibi, 13 Temmuz 2010, bir hafta önce aldığımız kararı -kevgire döndü- yeniden değiştiriyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bu çalışma koşulları insanlık dışı; insanlık dışı koşullarda çalışılıyor. “İkinci bölümün bitimi.” demek, sabaha karşı üçe, dörde kadar Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışması demektir.

Bakın, sabaha karşı çalışan… Tabii, Değerli Grup Başkan Vekilimiz Sayın Anadol bir örnekleme yaptı ama ben de başka bir örnekleme yapayım: Hastanelerin acil servisleri çalışır, bir de sınırlarda askerdeki nöbetçiler çalışır, onun dışında üst üste böyle bir çalışma olmaz.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Ne kadar faydalı iş yapıyoruz. Onlar da çok faydalı iş yapıyorlar.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Faydalı iş yapmadığınızı söyleyeceğim. Diyeceksiniz ki: “Faydalı iş yapıyoruz, ya ne kadar çok çalışıyoruz.”

Değerli arkadaşlarım, bakın, eşek arısı ile bal arısı arasındaki fark nedir? Bal arısı bal üretir, eşek arısı da uçar ama üretemez. Yani tabii ki onun doğada faydası vardır. Şimdi, çok çalışmakla hiç üretmemenin, kısır olmanın, bir gün önce yaptığını ertesi gün değiştirmenin adı “Çok çalışma” değil, “Verimsiz çalışma”dır, “Gereksiz çalışma”dır.

Bakın, getirmişsiniz 2 tane kanun tasarısı, 4 tane kanun teklifi. Bununla ne yapıyorsunuz biliyor musunuz? 33 kanunda değişiklik yaptığınız gibi, 4 kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapıyorsunuz. Hükûmetin getirdiği tasarıya aradan teklifler girmek suretiyle, başka tasarıları getirmek suretiyle, adına da “Çok çalışma” demek suretiyle birtakım şeyler yapıyorsunuz. Bu, çok çalışma değil. Bu elimizdeki kanun tasarısının, görüşeceğimiz kanun tasarısının bana aciliyetini anlatmanız lazım. Madem bu kadar acildi, ülkenin yararınaydı, bugüne kadar aklınız neredeydi? Bir hafta önce grup başkan vekilleriniz getirdiği zaman bu kanun tasarısının hangi sırada olacağını belirtmiş. İşte size söylüyorum, önümüzdeki hafta görüşecektik bunu, ayın 20’sinden itibaren görüşecektik.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Öne çektik.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – E, “Öne çektik!” İşte, “Öne çektik!” Bu keyfîlik, bunun adı keyfîlik. Yani oturacaksınız…

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Hiç keyfîlik değil.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Şimdi de söyleyeceğim onu, bunu bir de temel kanun olarak getiriyorsunuz. “Temel kanun” kavramı, değerli arkadaşlarım, hep söylüyorum, İç Tüzük’ün 91’inci maddesi. Biraz evvel girişte de onu söyledim. Biz burada ne Anayasa’yı dinliyoruz ne kendi uymamız gereken İç Tüzük’ü dinliyoruz ne örf, âdet kurallarını dinliyoruz. Kendi kurallarımızı dinlemiyoruz. Bakın, İç Tüzük 91. İç Tüzük 91 diyor ki: “Bir kanun dalını sistematik olarak bütünüyle veya kapsamlı olarak değiştirecek biçimde genel ilkeleri içermesi...”

Şimdi burada bir kanun değil -bakın, Gelir Vergisi Kanunu- bir tasarı getirmiş Hükûmet. Arkasından, Hükûmet başka bir tasarı göndermiş, Harçlar Kanunu.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Maddeyi okursanız anlaşılır.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – 4 milletvekili arkadaş adli personelle ilgili bir teklif vermiş. Şimdi, adli personelle ilgili bir teklifin Gelir Vergisi Kanunu’yla ne alakası var?

Ve 33 kanunu değiştiriyorsunuz, 33 kanundaki belirli maddeler. 4 kanun hükmündeki kararnameyi değiştiriyorsunuz. Bunun neresi İç Tüzük’ün, Allah için, 91’inci maddesine uygun?

Ha, şunu yapıyorsunuz: Diyorsunuz ki: “Sayısal çoğunluğumuz nasıl olsa var. Biz istediğimizi yaparız, istediğimizi dayatırız, kabul edersiniz veyahut etmezsiniz.” İşte bu, hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz. Bağdaşmadığı gibi bu Parlamentonun da saygınlığına gölge düşürür. Birincisi bu.

Değerli arkadaşlarım, bir de burada şöyle bir hastalık var. Anayasa’mızın 91’inci maddesi, kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi. Yani bir kanun hükmündeki kararnamenin ne şekilde çıkacağı ve kanun hükmündeki kararnamenin ne şekilde değiştirileceği Anayasa’da belli. Anayasa 91. Yetki kanunu çıkacak. Yetki kanununda süre belli.

Şimdi, yine İç Tüzük’ümüzün 90’ıncı maddesinin dördüncü fıkrası… Yine size ifade ediyorum, bakın, kanun hükmündeki kararnameler nasıl değişir? “Kanun hükmündeki kararnameler, varsa, değişiklikleriyle birleştirilerek bütünüyle görüşülür; bölünerek, ayrı metinler hâline getirilerek kanunla değişiklik yapılamaz.” Şurada dört kanun hükmündeki kararnameyi getiriyorsunuz, bir kanunla Anayasa’nın ve İç Tüzük’ün amir hükümlerine rağmen parçalayarak, bölerek değiştirmeye kalkıyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, bu olmaz. Bakın, burada hep yanlış, hep İç Tüzük’e aykırı işlem yapıyoruz. Şimdi yine sayısal çoğunluğunuzla -birazdan Sayın Başkan söyleyecek, işte “Grup önerisini kabul edenler… Etmeyenler…” yine sayısal çoğunlukla bunları kabul edeceksiniz ve geçireceksiniz ve bunun adına da diyeceksiniz ki: “İşte biz düzgün yapıyoruz.”

Değerli arkadaşlarım, aşırı sürat hep -çoklukla söylenir- zarar getirir. Burada da bir ay önce değiştirdiğiniz, “Ülke için gerekli.” dediğiniz birçok kanun maddesini yine değiştirmeye kalkıyorsunuz ve aslında benim dediğimi de bir anlamda doğruluyorsunuz. Sürekli yanlışlık… Aradan on beş gün geçiyor, yeni bir kanun teklifi, yeni bir kanun tasarısıyla bir değişikliği halletmeye çalışıyorsunuz. Bir örnek vereyim, sadece bir örnek vereyim. Geçen ay kentsel dönüşümle ilgili bir kanun tasarısı burada kabul edildi, doğru mu değerli arkadaşlarım? Şimdi, bakın, burada TOKİ unutulmuş. İzmir Milletvekilimiz Harun Öztürk’ün komisyonda söylediği gibi, böyle havada ikmal yapıyorsunuz! TOKİ uyanıyor, “Ya tüh! Kentsel dönüşümle ilgili olaylarda benim önceliğim unutuluyor.” Şimdi buraya bir maddeyle TOKİ’ye avantaj sağlayıcı düzenleme getiriyorsunuz. Bu çalışmanın adı “kanun yapmak” değildir, bunun adı “kanun yapmak” değildir. Onu söylüyorum her konuşmamda; buraya yağmur gibi gelen kanunları milletvekillerinin okuması mümkün değil; anlamasını bırakın, okumamız mümkün değil. Bir de gündem değiştiriyorsunuz. Ben mesela bunu bir dahaki hafta benim konuşmam…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın İçli, buyurun, konuşmanızı tamamlayın.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Toparlıyorum.

Ben elimdeki Genel Kurulun kararına güvenerek, salı günü… Benim konuşma sıram salı günü. Yarın Sayın Genel Başkan Eskişehir’e gidecek, ben de Eskişehir’e gideceğim. Şimdi siz lütfettiniz, ben bütün çalışmalarımı, bütün disiplinimi, benim gibi birçok milletvekili bıraktı, AKP grup önerisiyle… Ben ne yapacağım? Benim bütün planımı alt üst ediyorsunuz. “Ben” derken, ben milletvekili olarak sadece yasama faaliyetlerinde bulunmak gibi bir görevim yok ki. Benim denetleme görevim var, benim halkla dolaşma görevim var; Genel Başkanımla birlikte, işte, Anayasa referandumu var, onun kampanyasına katılma gibi görevim var ama siz benim en doğal hakkımı engelliyorsunuz. Biz plan dahilinde çalışmayacaksak, birilerinin akşam yatıp sabah kalkıp ona göre, takdirine göre çalışacaksak, o zaman bırakalım, biz burada hiç yapmayalım. Bir tüzük değişikliği getirin, milletvekilleri Genel Kurula gelmesinler, milletvekilleri komisyon çalışmasına katılmasınlar, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın emrettiği hususlar kanun hükmüne gelsin diyelim, bir anayasa değişikliği yapalım, biz de hiç buralara gelmeyelim. Eğer çalışmayacaksak, kanunlara katkı yapmayacaksak gelmeyelim o zaman.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın İçli, teşekkür ediyorum size.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın İçli, üç senedir tanımadınız mı?

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Efendim, ben tanıdım da, bu işi halkımız daha iyi anlasın diye anlatmaya çalışıyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Grup önerisinin lehinde Veysi Kaynak, Kahramanmaraş Milletvekili…

Buyurun Sayın Kaynak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; partimizin grup önerisinin lehine söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle şunu ifade etmek ihtiyacı hissettim: Yüce Meclisimizin eşek arısına benzetilmesi gerçekten şık olmamıştır.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Anlamamışsın.

VEYSİ KAYNAK (Devamla) – Meclis, tarihinin en verimli dönemini yaşıyor.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Algılama sıkıntın var, algılama!

VEYSİ KAYNAK (Devamla) – Geçtiğimiz sekiz yılda, bir yandan Avrupa Birliği için gerekli reformları bu Meclis iktidarıyla muhalefetiyle yaparken, bu dönemde de gene çok önemli çalışmalara imza attı, önemli değişiklikler yaptı, yasa ve Anayasa değişikliklerine imza attı. Dolayısıyla, Meclisimizin verimkârlığı ve üretkenliği hususunda gerçekten sözlerimize dikkat etmemiz gerektiğini düşünüyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, grup önerimizi Adıyaman Milletvekilimiz Ahmet Bey’in de ifade ettiği gibi, izah etti, bu önerimize göre bugün ve yarın 536 sıra sayılı, Gelir Vergisi Kanunu ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapan bir tasarıyı ve tasarıyla birleştirilen teklifleri görüşeceğiz. Bu tasarıyla, 2010-2012 dönemini kapsayan orta vadeli programda uygulanacak olan gelir politikalarının uygulanmasında istikrarı sağlayacak, vergilendirmede öngörülebilirliğin esas olacağı, vergi mevzuatı ve uygulamalarda sadeliği ve istikrarı sağlamak amacıyla yasal altyapının güçlendirileceği ve vergi idaresinin denetim kapasitesinin arttırılacağı bir tasarıyı burada birlikte görüşeceğiz. Bu tasarı, ayrıca, Anayasa Mahkememizin iptal ettiği bazı hususları da mahkeme kararı çerçevesinde yeniden düzenlemektedir. Ayrıca, salı ve çarşamba günleri de Terörle Mücadele Kanunu ve bazı kanunlarda değişiklik yapan bir kanun tasarısını ve teklifini görüşeceğiz. Bunlar milletimizin bir yandan ekonomik istikrarının, bir yandan da mevzuatımızın çağdaş bir mevzuat hâline gelmesini sağlayıcı düzenlemelerdir diyorum, grup önerimizin lehinde olduğumuzu beyan ediyorum, bu vesileyle hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kaynak, teşekkür ederim.

Grup önerisinin aleyhinde Sayın Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili.

Sayın Şandır, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Adalet ve Kalkınma Partisinin gündeme getirdiği grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum.

Bugün, yeniden, iktidar partisi grubunun Genel Kurul gündemini belirlemesiyle ilgili rutin bir görevi yapıyoruz, bir şekil şartının yerine gelmesi görevini yapıyoruz. Aslında işi gücü bırakıp bu İç Tüzük’ü değiştirmek lazım. Ne lehinde konuşmaya ne aleyhinde konuşmaya hiçbir gereklilik yok. Milletin zamanını almaktan, çalmaktan öte başka hiçbir faaliyet yapılmıyor.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Doğru söylüyorsunuz. Katılıyorum Başkanım.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Ama şunu kabul etmek lazım. Yani Türkiye’yi Türk milleti adına yönetmekle sorumlu olan sizlersiniz. Yapılması gerekli olanların önceliğini belirlemek sizin göreviniz, sizin yetkiniz. Ama kendi programını yapamayan, kendi koyduğu kurala uyamayan bir yapı bu milletin hukukunu nasıl tanzim edecek, tanzim ettiği hukukla adaleti ve huzuru nasıl temin edecek?

Değerli milletvekilleri “söyledim” demek hiç de hoş değil, çok itici bir üslup ama sürekli tekrarladığımız bir hadise var: Geliniz, değiştirmek mecburiyetinde kalmayacağınız bir haftalık, hiç olmazsa bir haftalık bir gündemi birlikte yapalım veya bu işe müdahale etmesi muhtemel kişilerle, Sayın Bakanlarla birlikte yapınız. Şu Genel Kurulun gündemini belirleyelim ve çalışalım. Şu an saat altı, dört saatten bu yana biz hâlâ gündeme geçebilmiş değiliz ve gecenin saat üç buçuğunda programlanan, görüşülmek üzere karar verilen beş kanundan iki tanesini çıkartarak bitap düşüp çaresiz Genel Kurulu kapatmak durumunda kaldık. Dün, burada beş tane kanun görüşülecekti. “Olmaz” dedik, “Görüşülemez bunlar.” Çok net söylüyoruz. “Yani önergeler var, konuşmalar var, bir uzlaşma temin edilmediği takdirde, rakamlar belli, saatler belli, alt alta koyun, üst üste koyun bu kadar saati yok bu Meclisin, görüşemezsiniz. “Hayır görüşürüz.” 5 kanundan 2 kanunu, o da çok gereksiz, lüzumsuz birtakım görüntülerin gölgesinde saatin üç buçuğunda tamamladık. Şimdi yine aynı şeyi yaşıyoruz.

Değerli arkadaşlar, el kaldırıp kabul edeceğiniz bu gündemle neyi kabul ettiğinizi lütfen birlikte bir tekrarlayalım. Bakınız, bugün için diyorsunuz ki: “15 Temmuz 2010 Perşembe günü 536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümünün bitimine kadar…” Nedir bu iki bölümlük kanun? Kırk dokuz madde. Milliyetçi Hareket Partisi olarak -ben biliyorum- kanunun gereği, içeriğinin gereği her maddede önergemiz var. Niye? Çünkü bu kanun… Baktınız mı, bakanlar bilirler, bu kanunla kaç kanunun kaç maddesi değiştiriliyor inanınız ki tespit etmek mümkün değil. Sayın Maliye Bakanı burada, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı da burada, bu arkadaşlarıma soruyorum: Bu kanunla kaç kanunun kaç maddesini değiştiriyorsunuz Sayın Bakan? Var mı elinizde bir rakam? Yok.

OKTAY VURAL (İzmir) – Zor soru soruyorsun!

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Bizim Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi 5 arkadaşımız var, oturttum, çalıştırdım, “Yahu bir tespit edin kaç kanunun kaç maddesinde değişiklik yapıyoruz…” Biri getirdi kırk iki tane, biri getirdi otuz beş tane, biri getirdi ellinin üzerinde.

Değerli arkadaşlar, bu kadar çok kanunda, bu kadar çok kanunun çok maddesinde çok farklı değişiklikler yapan bir torba kanunu böyle temel kanun hâline getirip bitimine kadar çalışarak kanunlaştıracağız derseniz, bunun mantığı yok, tarifi yok, tanımı yok. Neyle, bu niyetinizi, bu kararınızı nasıl tanımlayacağız? Şu soru sorulursa alınmayınız: Bu tempoda bu kanunu görüşmeye bu Genel Kurulu mecbur tutarak, bu sayın milletvekillerini mecbur tutarak neleri geçirmeye çalışıyorsunuz? Biri sorar, bu sorunun cevabını veremezsiniz.

Değerli arkadaşlar, “torba kanun” diye Gelir Vergisi Kanunu’yla birlikte en az kırk tane kanunun, nereden baksak, çok sayıda, en az kırk tane maddesinde muhtelif konularda değişiklik yapıyorsunuz ve bu değişikliklerin anlaşılır olabilmesi, paylaşılır olabilmesi için zaman tanımıyorsunuz. Bitime kadar çalışma… Bir hesap yaptım değerli milletvekilleri. Tümünün görüşmeleri, birinci bölümün görüşmeleri, ikinci bölümün görüşmeleri en az altı saat! Kırk dokuz madde, elli madde; en az yüz tane önerge var demektir, onar dakikadan hesaplasanız beş yüz dakika! Nereden baksanız, bu el kaldıracağınız, kabul edeceğiniz gündemle değerli milletvekilleri, diyorsunuz ki “Biz bugün burada en az yirmi beş saat çalışacağız!” Hesabı kitabı yapın, içinizde iktisatçı çok! Ya, böyle bir çalışma usulünü hangi mantık ifade eder, izah eder, makul görür? Kendinizi niye böyle bir mecburiyet içerisinde görüyorsunuz?

Değerli milletvekilleri, kusura bakmayınız yani bir şikâyet anlamında söylemiyorum ama kaçıncı defa oldu söylüyorum grup başkan vekillerimize: Yahu, arkadaşlar, gelin, daha önce örneğini gösterdiğimiz, ortaya koyduğumuz gibi, bu konuyla ilgili, muhalefet partilerinin itiraz ettiği konularda birlikte bir çalışma yapılsın. Bu kanunun bazı maddelerinin çekilmesi lazım. Göreceksiniz Hükûmet de çekecek bu kanunun birçok maddesini. Doğru değil, niye konulduğu belli değil çünkü. Sizin arkadaşlarınızın da itirazı var. Gelin, bu konuda bir çalışma yapılsın; işte Cumhuriyet Halk Partisi burada, Milliyetçi Hareket Partisi… Bunu biz söylüyoruz değerli milletvekilleri, iktidar partisinin değerli milletvekilleri, bunu biz teklif ediyoruz: Gelin önce böyle bir çalışma yapalım. Yoksa, bu Mecliste yirmi saat, yirmi beş saat bitime kadar çalışarak nasıl görüşeceksiniz arkadaşlar? Yani anlama imkânı yok. Bu inatlaşma niye? Yani bir irade ortaya koyamama aczi niye? Zor değil bu işler ya! Kaldı ki bir şeyi daha tenkit etmemiz lazım. Ya bu torba kanun usulü ne? Sayın Maliye Bakanı… Yani yalnız Maliye Bakanıyla ilgili kanunlarda değil, 657’de değişiklik yapıyorsunuz, İş Kanunu’nda değişiklik yapıyorsunuz. O kadar çok çeşitli kanunda değişiklik yapıyorsunuz ki buna torba kanun değil bir başka isim koymak lazım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Çorba!

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Ya arkadaşlar, Allah aşkına. Yani bu Meclisin tarihini geriye doğru inceleyiniz, hiçbir dönemde böyle bir şey yaşanmadı. Buna kendinizi niye layık görüyorsunuz, niye buna mecbursunuz, bunu anlamakta zorlanıyoruz.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Başkanım, fazla utandırma!

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Üzüntümü ifade etmek için söylüyorum. Herkes görevini yapacak.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu kadar çok kanunda değişiklik yapan bir kanunu anlayabilmek ve millete anlatabilmek için her maddesinde önerge verip konuşmak, sorgulamak mecburiyetini hissediyoruz, buna mecburuz. Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, böyle 23 Temmuz falan diye düşünmeyiniz, Eylülün 30’una kadar çalışmayı peşinen kabul edin, rahat rahat, her akşam sekize kadar çalışalım; teklifimiz bu, normal bir çalışma düzeni kuralım.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Beşikten mezara kadar çalışalım.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Sekize kadar çalışalım, evimize gidelim, gelelim, tekrar çalışalım. İtiş kakış yaşamadan, yakışmaz görüntüler ortaya koymadan, rahat bir çalışma saati, mesai saati içerisinde, ülkenin ihtiyacı, Hükûmetin öncelikleri yönünde hangi kanunlar görüşülecekse, sorgulayarak, katkı vererek, katılımı sağlayarak, anlaşılır hâle getirerek buradan çıkartmaya çalışalım. Aksi takdirde, bu yaptığınızla hukuk kuramazsınız, kurduğunuz hukukla adaleti, huzuru temin edemezsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Şandır, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Bunu söylemekten gerçekten yani “Ben söyledim.” demekten hicap duyuyorum ama aşmak gayretiyle, bu yanlışınızı aşabilmek gayretiyle ısrarla söylemeye de devam edeceğim. Bir başka şey daha söylemem lazım:

Değerli arkadaşlar, dün gecenin saat üçünde tekrar söyledim, bu nükleer santralle ilgili konuşmada söyledim. Yenilenebilir enerjiyi kanunlaştırmadan buradan nükleer santralle ilgili sözleşmenin kanunlaştırılması bu Meclise yakışmamıştır, bu İktidara da yakışmamıştır. Yenilenebilir enerji kanun teklifi sizin arkadaşlarınıza aittir. Tüm partilerin mutabakatıyla, katkısı ve katılımıyla ülkemizin çok temel bir ihtiyacı olan ve mutlaka gerçekleştirilmesi gereken yenilenebilir enerjinin hukukunu geçirmeden buradan nükleer santralle ilgili bir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Başkanım, bitiriyorum.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Buradan uluslararası bir sözleşme hükmüne getirdiğiniz bir ihale prosedürünü geçirmiş olmanız şık olmamıştır, hak olmamıştır. Ben, bu yanlışlıkların üzerine yapacağınız ve Türkiye'nin elli yıllık hayali olan nükleer teknolojiye kavuşma hayalinin gerçekleştirilmesine yanlışla başladınız, doğruyla bitirebileceğiniz kanaatinde de değilim. Onun için, Cumhuriyet Halk Partisinin ve Milliyetçi Hareket Partisinin “Getiriniz önce bu yenilenebilir enerji kanunu geçirelim.” teklifini yeniden gündeminize almanızı tekrar hatırlatıyor, teklif ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sıraya alınan, Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in; 3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Kerim Özkul ve 4 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

3.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in, 3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Kerim Özkul ve 4 Milletvekilinin, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886, 1/838, 2/599, 2/712, 2/727) (S. Sayısı: 536) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon raporu, 536 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Saygıdeğer milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı, İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Tasarının tümü üzerinde ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın Akif Hamzaçebi’ye aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun efendim.

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu görüşlerini açıklamaya geçmeden önce, sizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarı, çok sayıda vergi kanunu ile diğer bazı kanunlarda değişiklik yapılmasını düzenlemektedir. Esas itibarıyla, yasama tekniğinde “torba yasa tasarısı” olarak isimlendirdiğimiz tasarılardan biridir. Torba tasarılarla ilgili olarak Sayın Maliye Bakanı, daha önce, bakan olduktan bir süre sonra, Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan görüşmeler sırasında kendi görev döneminde bundan sonra herhangi bir torba yasa tasarısı hazırlamayacağını, Türkiye Büyük Millet Meclisine böyle bir tasarı sevk etmeyeceğini ifade etmişti. Görüyorum ki, Sayın Bakan bu sözünü çok çabuk unutmuş.

Aslında Sayın Bakanın bu sözü bir gerçeği de yansıtmıyor. Yani eğer çok çeşitli kanunda değişiklik yapılması ihtiyacını Maliye Bakanlığı olarak duyuyor iseniz, bunların hepsini bir tasarı içerisinde getirmenin de herhangi bir sakıncası yok. Yani böyle bir taahhüde girmek de doğru değildi aslında ama yanlış olan, Maliye Bakanlığının hazırlamış olduğu böyle bir tasarıya Plan ve Bütçe Komisyonunda, o tasarıyla ilgili olan, olmayan birçok önerinin dâhil edilmesidir. Sayın Maliye Bakanı bu sürece maalesef müdahil olmamıştır. Maliye bakanları getirmiş olduğu tasarıların arzu ettiği şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıkmasından sorumludur. “Ne yapalım, Plan ve Bütçe Komisyonu böyle istedi.” derseniz, siz getirmiş olduğunuz tasarının felsefesinden uzaklaşarak başka yönlere giden, her isteyenin her istediğini koyduğu bir tasarı yaparsanız, Maliye Bakanlığının saygınlığını bir kenara atmış olursunuz. Bu yasa anlayışını, Maliye Bakanının bu şekilde bir yasama sürecine müdahil oluşunu doğru bulmadığımı ifade etmek istiyorum.

                                          

(x) 536 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Değerli arkadaşlar, tasarı Anayasa Mahkemesinin çeşitli vergi kanunlarında yapılan düzenlemelerle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisinin açtığı dava sonucunda vermiş olduğu iptal kararı sonrasında ortaya çıkan boşluğu giderme amacıyla hazırlanmıştır, ilk yola çıkış gerekçesi budur. Bunun yanına gelir idaresi teşkilatına ilişkin olarak birtakım düzenlemelerin yapılması ilave edilmiş, sonra başka başka, ilgili ilgisiz birçok madde ilave edilerek tasarı bugünkü şekline dönüştürülmüştür.

Çeşitli vergi kanunlarıyla ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisinin Anayasa Mahkemesine açmış olduğu dava, esasen o dava konusu yasanın Türkiye Büyük Millet Meclisi görüşmeleri sırasında Cumhuriyet Halk Partisinin ifade ettiği görüşlerin dikkate alınmaması sonucu açılmıştır. Açık ve net bir şekilde hukuka, Anayasa’ya aykırı olan düzenlemeler o dönemin Maliye Bakanı tarafından tasarıya konulmuş, burada ısrarlı önerilerimiz, uyarılarımız olmasına rağmen dikkate alınmamıştır. Nihayet, bunlar, Anayasa Mahkemesinin hukuka uygun kararları sonucunda bozulmuştur, iptal edilmiştir.

Nedir bunlar? Bunlardan bir tanesi gelir vergisi tarifesidir. Gelir vergisi tarifesinde bir değişiklik yapıyorsanız, herkesin vergi yükünü düşürüyorsanız veya en azından sabit kalıyorsa, belli bir ücret grubunun vergisini yükselten düzenleme yapamazsınız. Bu, Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı. “Hayır, biz yaparız.” dedi o zaman Maliye Bakanlığı, Anayasa Mahkemesi “Yapamazsınız.” dedi, iptal etti. Şimdi onun yerine bir düzenleme getiriliyor ama o da Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçelerini karşılamaktan uzak. Anayasa Mahkemesi vergi tarifesinde belirli bir gelir seviyesinin üzerinde ücret gelirleri için “…% 35 oranında vergilendirilir.” hükmünü iptal ederken, bunu Anayasa’nın eşitlik hükmüne aykırı bulurken, siz, oranla oynamayıp gelir dilimleriyle oynayarak “Anayasa Mahkemesi kararına uygun düzenleme yaptım.” diyemezsiniz, yaparsanız bunun da Anayasa’ya aykırı olduğunu biz bu kürsüden iddia ederiz. Tabii ki karar Anayasa Mahkemesinindir.

İkinci konu: Neyi Anayasa Mahkemesine götürdük biz? Yatırım indirimine ilişkin olarak o zaman yapılmış olan düzenlemeyi. 1/1/2006’dan itibaren geçerli olmak üzere yürürlüğe giren kanun yatırım indirimini kaldırmış ancak mükelleflerin 2005 yılı sonuna kadar ilgili yıl kazançlarından indiremedikleri yatırım indirimi tutarlarının gelecek yıllara yönelik olarak ancak üç yıl içinde indirim konusu yapılabileceğini düzenlemiştir, yani 2006, 2007, 2008 yıllarında indirim konusu yapılabilir. Peki, yapamadı, mükellefin kazancı yeterli değil. “Hayır yapamazsın.” diyor o zamanki yasa. Yapmayın, bu, hukuk devleti ilkesine aykırı. Hukuk devleti, bütün vatandaşlarına hukuk güvenliği veren, tanıyan devlet demektir. Hukuk güvenliği, bugün karar alan, bugün işlem yapan vatandaşın yarın hangi kararlara tabi olacağını bugünden bilebilmesi demektir, hukuk güvenliği budur. Hukuk devleti, vatandaşlara bu güvenliği verir, yarın sabah uyandığında sürpriz bir kararla karşılaşmaz.

Evet, Anayasa Mahkemesine götürdük, Anayasa Mahkemesi: “Evet, üç yılla sınırlayamazsınız, bu kazanılmış hak ilkesine aykırıdır.” dedi. Bu kadar zaman kaybetmeye gerek var mıydı? Yoktu. Şimdi o kararın gereğini yerine getirmek üzere burada bir madde düzenleniyor. Madde yeni bir Anayasa’ya aykırılığı bünyesinde barındırıyor, nedir bu? Evet, yıl sınırlamasını kaldırmış Maliye Bakanlığı ama ilgili yıl kazancının yani 2006 öncesinde kazanılmış olan yatırım indirimi istisna tutarlarının bundan sonra yapılacak indirimlerinde yapacağınız indirim ilgili yıl kazancının yüzde 25’ini geçemez. 2006 öncesinde böyle bir oransal sınırlama var mı? Yok. Yine, bir Anayasa’ya aykırılık yaratıyorsunuz burada.

Devam ediyorum. Çok iyi hatırlanacaktır, dar mükellefler, yani Türkiye’de yerleşik olmayan kişilerin, yabancıların Türkiye’de elde ettikleri menkul sermaye iratlarından yani hazine bonosu, devlet iç borçlanma senedi ve diğer menkul kıymetlerin alım satım gelirlerinden veya onların faiz gelirlerinden elde ettikleri gelir Hükûmetin o zamanki kararıyla yüzde sıfır oranlı stopaja tabi tutulmuştu yani stopaj yok. Peki, Türkiye’de yerleşik kişiler… Onların bu gelirleri yüzde 10 oranında. Kanun “yüzde 15” diyordu, sonra onu Bakanlar Kurulu kararıyla yüzde 10’a indirdiler. Ya yapmayın, bir devlet kendi yatırımcısını cezalandırır mı? Olur mu, olur mu böyle bir şey? Eşitlik ilkesine aykırı. Türkiye’deki vatandaşı, yurt dışından paranı dolaştır getir de, öyle bir dolambaçlı yola git, öyle sen de bu stopajdan kurtul diye yönlendiren bir Hükûmet olabilir mi, böyle bir idare olabilir mi?

Evet, Anayasa Mahkemesi, tabii, bunu da iptal etti. Bu da eşitlik ilkesine aykırı. Evet, onu getiriyor, burada Hükûmet onu düzenliyor ama Türkiye yıllarını kaybetti bu esnada. 2006 yılında Mayıs-Haziran aylarındaki o ekonomide meydana gelen para piyasalarındaki dalgalanmadan dolayı o zamanki hükûmet, panik psikolojisiyle, nedeni vergi olmayan bir problemi vergiyle çözmeye çalıştı, hemen “sıfır” dedi yabancılarda, hemen sıfır… Yabancıların oyununa geldiniz, indirdiniz. Yabancı onunla ilgili değil, o zamanki dalgalanmanın nedeni burada vergi olduğu için değil.

Şimdi, bu kadar yılı kaybettik ama yapılan düzenlemeler hukuka, Anayasa’ya uygun değil, kazanılmış haklar ilkesine aykırı. Türkiye, 2005 yılında Gelir İdaresi Teşkilat Kanunu’nu kabul etti yani daha önce Maliye Bakanlığı bünyesinde Gelirler Genel Müdürlüğü olarak faaliyet gösteren birim ikiye ayrıldı. Uygulama işi, vergiye yönelik uygulama işi ayrı bir birim olarak örgütlendi “Gelir İdaresi Başkanlığı” oldu bunun adı. Politika işi yani vergi oranları ne olacaktır, kanunlar nasıl yazılacaktır, kanunlarda hangi tercihler yapılacaktır, neler vergiden istisna olacak, neler olmayacak gibi konulardaki çalışmaları yürütmek üzere de bir politika birimi oluşturuldu. Bunun adı da “Gelir Politikaları Genel Müdürlüğü” oldu çünkü politika hükûmetlerin işidir, o Maliye Bakanlığı bünyesinde kaldı. Gelir İdaresi Başkanlığı, Maliye Bakanlığının bağlı kuruluşu olarak örgütlendi. Neden bağlı kuruluş yapıldı? Efendim “Bu yarı özerk bir idare olmalı.” dendi çünkü demokratik devletin, bütün dünyada demokratik devletlerin zor kullandığı en geniş alan vergidir. Çok önemli bir yetkiyi kullanıyor Gelir İdaresi, yürütme organı. O nedenle “Bunu biraz siyasetin etkisinin dışına çıkaralım, siyasetin etkisinden uzaklaşsın yani popülizmin, günlük siyasetin, siyasi müdahalelerin etkisinden uzaklaşsın; onun için yarı özerk bir yapı oluşturalım.” dendi. Yarı özerk bir yapı olmadı o zamanki; ama bir adımdı, bir adım. Eksiği var mıydı? Vardı. Bunu o zaman ifade ettik. Dünyada böyle bir eğilim var. 30 tane OECD ülkesinin bugün itibarıyla -2008 yılı rakamlarını en son OECD yayınlıyor- tam 17 ülkesi böyle bir model benimsemiş, Türkiye de bunlardan birisi. 13 ülke de klasik Maliye Bakanlığı formunda devam ediyor. İkisinin de doğruları var, yanlışları var. Olabilir, böyle bir modele Türkiye geçebilir. Eksiği vardı.

Şimdi, bu tasarıyı Hükûmet Türkiye Büyük Millet Meclisine getirdiğinde, Gelir İdaresine biraz daha özerklik tanıma niyetiyle birtakım düzenlemeler yaptı. Düzenlemeler iyi kurgulanmamıştı, eksikti, yanlıştı ama bir şeye dayanıyordu. Şimdi öyle bir model geldi ki karşımıza -Plan ve Bütçe Komisyonundan çıkan model- daha önceki Gelir İdaresi Teşkilat Kanunu’nda kabul edilen anlayışın gerisine gitti. Bu hiçbir şeye benzemiyor. Orada iyi kötü bir adım atılmıştı, bu adımın devamını getirmek gerekiyordu, oradan geriye gidildi.

Yarı özerk Gelir İdaresinin nasıl bir özelliği olmalı? Bir: Uygulamaya Bakan karışmayacak. Bakan hesap soracak Gelir İdaresi Başkanından: “Görevini iyi yaptın mı, yapmadın mı? Vergi iaden iyi mi, kötü mü? Mükellefler idarenden memnun mu, değil mi? Bütçe hedeflerini tutturabiliyor musun, tutturamıyor musun?” Bu konularda Gelir İdaresi Başkanı Bakana sorumlu; tam özerk değil onun için, yarı özerk ama uygulamaya karışmayacak Maliye Bakanı, vergi denetimine karışmayacak.

Şimdi, Bakan Vergi Denetimi Koordinasyon Kurulunun Başkanı oluyor burada. Yanlış bir model. Gelir İdaresine, harcama konusunda personel politikasında esneklik tanıyan -bence- tasarının en iyi iki hükmü de çıkarılmış durumda, en iyi iki hükmü çıkarıldı. İşte siyasetin etkisinden, Bakanın etkisinden uzak olacak dedik. Yani harcama için Gelir İdaresi Başkanı Bakana gidip “Aman, Sayın Bakanım, bana biraz para verin de yatırım yapayım.” derse o idarenin özerkliği kalır mı? Kalmaz. Harcama yönünden özerk olacaktı, personel politikası yönünden özerkliği olacaktı, insan kaynakları yönetimi yönünden özerk alanları olacaktı. İyi kötü bir şey vardı, onlar yok edilmiş tasarıda.

Bir de şunu söyleyeyim: Yani Türkiye’de yarı özerk Gelir İdaresine bir adım atıldı gibi oldu ama yarı özerk Gelir İdaresi döneminde vergi denetimine siyasetin müdahalesi Türkiye’de konuşulmaya başlandı. Bir vergi inceleme raporuyla ilgili olarak Sayın Başbakan bir televizyon programında, o rapordan haberdar olduğunu, o raporun işleme konulmasından önce kendisine bilgi verildiğini söyledi. Bu bir medya grubuna yönelik bir rapordu. Aslında bu raporla ilgili olarak Sayın Başbakana bilgi veren kim ise suç işlemiştir. Değil Sayın Başbakana, Sayın Maliye Bakanına bile Gelir İdaresi bilgi veremez, vergi denetim raporlarıyla ilgili bilgi veremez, verenler suç işler ama o bilgiyi o zamanın Maliye Bakanının verdiğini kabul etmek istiyorum ama Maliye Bakanı bu bilgiyi nereden almıştır? Bürokrasiden almıştır. Ben arkadaşlarıma buradan kanun hükmünü hatırlatıyorum. Vergi denetimleriyle ilgili Sayın Maliye Bakanı… Kim hakkında hangi inceleme yapılıyor, hangi matrah farkları bulunuyor, nedir burada vergi kanunlarına aykırılıklar? Bunlar Bakanın bilebileceği şeyler değildir, kanun bunları yasaklıyor. Ama eski dönemde yani siyasetin daha hâkim olduğu Gelirler Genel Müdürlüğü döneminde, vergi denetimine siyasetin müdahalesi Türkiye’de hiç konuşulmadı, bunun gölgesi yoktu Maliye Bakanlığında. Çok şükür, Adalet ve Kalkınma Partisiyle birlikte bu gölge Maliye Bakanlığı üzerine, Gelir İdaresi Başkanlığı üzerine düşmüştür. Sayın Bakana sormak gerekir: Gelir İdaresi Başkanlığındaki atama yetkilerinden vazgeçtiniz mi? Kontrolör atamasını bıraktınız mı Gelir İdaresi Başkanlığına? Başkan yardımcılarının atamasını… Onlara girmeyeyim, belki oralarda başka hukuki şeyler çıkacaktır. Değerli arkadaşlar, bunlar bu tasarının olumsuz yanlarıdır.

Tabii, Türkiye’de Gelir İdaresi deyince Türkiye’nin gelir performansını değerlendirmek gerekir, vergi performansını değerlendirmek gerekir. Harcamalar veya harcama ihtiyaçları artıyor, buna paralel olarak gelir ihtiyacı duyarsınız. Gelir ihtiyacında, gelir seviyesinde eğer iyi bir durumdaysanız sorun yok ama AKP döneminde Türkiye vergi performansı konusunda bir adım ileri gitmemiştir. Bir adım ileri gitmemiştir. Rakamlar, uluslararası rakamlar bunu gösteriyor. OECD rakamlarına bakın, Türkiye kötüye gidiyor veya yerinde sayıyor.

E, harcamalar artıyor… Kayıt dışını vergileyeceğim, diye sekiz yıldır bir iddia ortaya koymuşsunuz, sadece iddia düzeyinde, bunun adımlarını atmıyorsunuz, atamıyorsunuz. Kayıt dışından vergi alabilmek oradan beslenmemek anlamına gelir. Kayıt dışıyla mücadele edeceklerin böyle bir bağlantısının olmaması gerekir, böyle bir felsefeye sahip olması gerekir. Mücadele edecek felsefe yok ki Adalet ve Kalkınma Partisinde, kayıt dışını önlemek için adım atabilsin. Onun için, Gelir İdaresi iyi niyetle çalışmalar yapıyor, ortaya koyuyor ama iş siyasi kararlılığa, yasa yapmaya gelince Hükûmet sadece lafını ediyor. Meclis tutanaklarını araştıralım, bakalım, hükûmetlerin, Sayın Bakanın bu konuda çok sayıda taahhüdü olduğunu görürüz ama buraya bir tane yasa getirememiştir. Bu yasada -işte Hükûmet geldi gidiyor- bir tane hüküm yoktur kayıt dışını önlemeye yönelik.

Değerli arkadaşlar, bu yasada başka hukuka aykırılıklar var. Olumlu bazı düzenlemeler de var, örneğin vergi inceleme elemanlarının genelgelere, genel tebliğlere aykırı rapor yazamaması şeklinde mükellef hukukunu koruyan, olması gereken düzenlemeler var, ama bir düzenleme var ki buna bu çerçevede getirilmiş olan, kabul etmek mümkün değil. Tasarı diyor ki: İdare eğer bir görüş değişikliği yaparsa, genel tebliğle, sirkülerle herhangi bir görüş değişikliği yapar ise bu görüş değişikliği yayınlandığı tarihten önceki dönemlere uygulanmaz.

Sayın Bakan, siz yasama organı mısınız? Yani, siz genel tebliğ ve sirkülere hangi yetkiyle bir kanun gücü tanıyorsunuz. Yasama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Kanunlar yayımlandıkları tarihten sonrası için hüküm ifade ederler, ama geçmişe şamil kanun çıkarılabilir, vatandaşın, mükellefin lehine kanun düzenlemesi yapılacaksa, o da o kanunlarda düzenlenebilir.

Bir genel tebliğ yayınlayacaksınız Resmî Gazete’de imzanızla, “Bu, bundan sonrası için uygulanır.” diyeceksiniz. Bu mümkün müdür? Anayasa’ya aykırı, hukuka aykırı. Buralara kadar gelmiş. Böyle geçerse belli ki Anayasa Mahkemesine de gidecek, götürülecek. Açık, net. Bu yanlışı nasıl muhafaza ediyor, nasıl buna dayanıyorsunuz?

“Vergi performansı iyi değil.” dedim, onu tamamlayayım, biraz önce söylediğim. Bakın, Türkiye'nin vergi yükü 18,6’dır, sosyal güvenlik primleri hariç. OECD 27’lerdedir, Avrupa Birliği 28-29’lardadır. Geride, yani millî gelire oran olarak söylüyorum, gayrisafi yurt içi hasılaya oran olarak söylüyorum.

Hükûmet “Kayıt dışını önleyeceğim.” diyor. Kayıt dışının önlenemediğinin en büyük göstergesi nedir? Dolaylı vergilerin toplam vergiler içerisindeki payı yüksek, yüzde 50’lerde, dolaysız vergiler yüzde 33’lerde. Yani sosyal güvenlik primlerini de katıyorum içine, onları da dolaysız vergi olarak sayıyoruz uluslararası kıyaslamayı yapabilmek için. Dolaylı vergiler Avrupa Birliğinde nedir? Yüzde 34’lerde. Bizde yüzde 50’lerde. İndirdiniz mi? Hayır. Ama lafını ediyorsunuz.

Şimdi, dolaylı vergilerin yüksekliğinin nedeni nedir? Kazanılan gelirden vergi almıyorsunuz, alamıyorsunuz, alma niyetiniz yok. Vergi, vergi yükü ücretlilerin, düzgün çalışan büyük işletmelerin, sanayicilerin, küçük esnafın, bunların üzerinde.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, buyurun konuşmanızı tamamlayınız efendim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Toplam gelir vergisinin oranı, gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 5,6. Avrupa Birliği nedir? 12-13. Yarısı bile değil. Ama tüketim vergilerine geliyoruz, Avrupa Birliğinin 2 katıyız. Tüketim vergilerine, özellikle özel tüketim vergilerine yüklenmişiz, 2 katına çıkmışız; dolaysız vergilerde, gelir ve kurumlar vergisinde, kazanç üzerinden alınan vergide onların oldukça aşağısındayız, yarısındayız. Hükûmet, şimdi buraya bir vergi tasarısı getiriyor, görev süresini tamamlamak üzere, dokuzuncu yılına giriyor ama vergi sisteminde hâlâ adaletin herhangi bir izi yok, adalet sağlama konusunda herhangi bir taahhüdü, çalışması yok Hükûmetin.

2002 Seçim Beyannamesi’ni hatırlıyorum Adalet ve Kalkınma Partisinin, vaatlerini hatırlıyorum, önceki Hükûmeti ne kadar ağır biçimde eleştirdiğini hatırlıyorum -Acil Eylem Planı dâhil- onların hiçbirisinden eser yok şimdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sözlerimi bitiriyorum Sayın Başkan, müsamahanıza teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, bakın, özel iletişim vergisini siz kaldırma sözü vermiştiniz. Bugün, özel iletişim vergisi kalıcı oldu. Onu sabit telefonlara da getirdiniz. “Damga vergisini kaldıracağız.” demiştiniz, duruyor. “Enerji kaynakları üzerindeki yani akaryakıt üzerindeki o vergileri indireceğiz.” demiştiniz. “Haberleşme üzerindeki vergileri kaldıracağız.” demiştiniz. Onların hepsi duruyor. Sonra, Sayın Başbakan diyor ki: “Biz söz verdiğimizi yaparız, biz sözümüzün eriyiz.”

İşte, açın 2003 Ocak ayındaki Acil Eylem Planı’nı, açın seçim beyannamelerinizi. Ne vaat ettiniz, ne yaptınız? Vergi sisteminde yapılan bir şey yoktur. Tam tersine, vergi denetimlerine müdahale vardır. Sayın Başbakanın istediği şirketler denetlenmektedir, istemediği şirketler denetlenmemektedir. Tablo bu durumdadır. Üzülüyorum!

Gelir İdaresinin bu gücünü yasama düzeyine taşıyamayan, yani o güçlü kadrosunu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Son cümlelerim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Güçlü bir Gelir İdaresi vardır, kadro olarak son derece güçlüdür, organizasyon olarak güçlüdür, insan kaynakları olarak güçlüdür. Ama bunu yasama düzeyinde yapılacak düzenlemelerle daha güçlü hâle getirebilecek bir siyasi irade yoktur.

Son olarak da şunu söyleyeyim: Gelir İdaresinde çalışma barışı bozulmuştur. Yönetici personel ile uzman arasında bir dengesizlik vardır. Uzmanlar, her idarenin en temel personelidir. Uzmanların özlük hakları mutlaka emsalleriyle çok uygun olmalıdır ama yöneticilerin de konumu dikkate alınmalıdır.

İdarenin içinden yapılan uzmanlık sınavında sınavları kazanan personele büyük haksızlık yapılmıştır. Sınavı kazanan, yani 70’in üzerinde puan aldığı hâlde hâlâ bir yasal düzenleme eksikliği nedeniyle kadroya geçemeyen personel vardır; bunu da son olarak dikkatinize sunuyorum.

Sözlerimi burada bitirirken hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Partim ve şahsım adına muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kamuoyunu bir süredir meşgul eden bu torba tasarısı, artık torba tasarı olmaktan çıkmış, Meclisin fonksiyonlarına, saygınlığına, ciddiyetine zarar verir bir hâle gelmiştir. Ağır eleştirileri hak eden, adını koymakta zorlandığımız bu tasarı, yöntemi yanlış olan bir yasama faaliyetine dönüşmüştür. Tam Meclis tatile gireceği zaman alelacele bir torba tasarı getirme alışkanlığı artık bir AKP klasiği hâline gelmiştir.

Son derece iyi niyetlerle alt komisyona sevkini önerdiğimiz bu tasarıya bütün gayretlerimizle her türlü olumlu katkıyı vermeye çalıştığımızı ifade etmek istiyorum. Ancak olumlu ve iyi niyetli gayretlerimize rağmen görüş ve tekliflerimizin dikkate alınmadığını, önergelerimizin hemen hemen tamamının reddedildiğini üzülerek belirtmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, komisyon çalışmaları sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisinin atmosferine, saygınlığına, çalışma usullerine ve İç Tüzük’üne uygun olmayan bir şekilde, alt komisyonda mutabık kalınmayan veya oylanmayan bazı maddeler üst komisyona değiştirilerek getirilmiş, alt komisyonda üzerinde mutabakat sağlanan bazı maddeler ise üst komisyonda ya değiştirilmiş ya da tasarıdan çıkartılmıştır. Görüşmelerin bitimine yakın bir süre kala komisyon, İktidar tarafından önerge yağmuruna tutulmuştur. İşte o hengameyi, ikide bir “bürokratik oligarşi” kavramını kullanan ve bundan şikâyet eden Sayın Başbakanın görmesini çok isterdik. Sayın Başbakan görecekti ki kendi oluşturduğu ve şımarttığı bürokratik oligarşi, o gün, o oligarşinin temsilcileri –ki birisi de TOKİ idaresidir- iktidar partisi milletvekillerini ve komisyon yönetimini baskı altına almaya çalışmıştır. Bizler için bir sorun yok, söyleyeceğimizi söyledik, gereken tepkimizi gösterdik ama yapılanlar önce iktidar partisi milletvekillerinin itibarını zedelemiştir ve yüce Meclisin hayrına olmamıştır.

Tasarı, Hükûmet tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine 51 çerçeve ve 1 geçici madde hâlinde getirilmiştir. Komisyon görüşmeleri sırasında 51 maddeden 10’u tasarıdan çıkartılmıştır. Komisyonda ise kabul edilen tasarının çerçeve maddesi 63’e, geçici madde sayısı da 6’ya çıkmıştır. Komisyon aşamasında tasarıya birbirinden ilgisiz 22 madde daha ilave edilmiştir. Tasarının görüşmelerinde, düzenleme ve madde değişikliğinde ne İç Tüzük’e ne de Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik’e uyulmuştur.

Bilindiği üzere, 16 Haziran 2010 tarihinde 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 73’üncü maddesinde değişiklik yapılmasını öngören bir kanun tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülüp kabul edilmişti. Bu kanun değişikliği ile belediyelere çok büyük yetkiler verilmiştir. Bu kanun tasarısı daha Cumhurbaşkanının imzasında beklerken Resmî Gazete’de yayınlanıp yürürlüğe girmemişken AKP Hükûmeti tarafından kabul edilen bir kanunun mürekkebi dahi kurumadan bununla ilgili ve bu kanunun mahiyetini değiştiren bir değişikliğe gidilmiştir. Büyükşehir belediyelerine çok geniş yetkiler tanınması karşısında TOKİ’nin taşınmaz devir taleplerinin önceliğini öngören bu teklif tasarıya dâhil edilmiştir. Bu durum, AKP Hükûmetinin ve AKP Grubunun ne kadar özensiz, dikkatsiz ve koordinasyonsuz bir yasama faaliyeti yürüttüğünü ortaya koymaktadır.

Ezcümle, diyebiliriz ki değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti yönetim kabiliyetini tamamen kaybetmiştir. Komisyon Başkanı, iktidar temsilcisi, Maliye Bakanı, Cumhuriyet Halk Partisi temsilcisiyle birlikte karar verdiğimiz hâlde sonradan birçok madde ilavesi daha yapılmıştır. Maalesef pek çok madde doğru dürüst ne olduğu, ne getirip getirmediği anlaşılmadan, alelacele, oldu da bitti maşallah ile oylanıp geçmiştir. Yazıktır ve bu tutumu kabul etmek mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, tasarının amacı, tasarının gerekçesinde iddialı bir şekilde ortaya konulmuştur. Gerekçede tasarının amacının 2010-2012 yıllarını kapsayan üç yıllık orta vadeli programda uygulanması öngörülen kamu gelir politikalarının amacına yönelik olarak büyüme, yatırımı teşvik ve istihdamın desteklenmesi ile ekonomide kayıt dışılığın azaltılmasına yönelik olduğu özellikle vurgulanmıştır. Oysa tasarıda ne büyümeye ne yatırımların teşvikine ne istihdamın artırılmasına ne de kayıt dışılığın önlenmesine yönelik hiçbir düzenleme bulunmamaktadır.

Bu tasarıda ne var ne yok bir bakalım değerli milletvekilleri: Bu tasarıda ekonomiyi biraz olsun iyileştirecek, Allah rızası için, hatır için bir tek düzenleme yoktur. Bu tasarıda yatırım yok, istihdam yok, işsizliğe çare yok, çiftçi yok, esnaf yok, memur yok, emekli yok. Bu tasarıda maliye politikasını iyileştirecek, mali idareyi, gelir idaresini iyileştirecek bir düzenleme de bulunmamaktadır. Bu tasarıda vergi adaletini sağlayacak, vergiyi tabana yayacak bir düzenleme de yoktur. Vergi mükelleflerini rahatlatacak, kayıtlı mükellefin yükünü azaltacak bir düzenleme de bulunmamaktadır.

O yok, bu yok; peki, ne var bu tasarıda değerli milletvekilleri?

Bu tasarıda rant gelirlerinden menkul kıymetler ve sermaye gelirleri getirilerinden yerli olsun, yabancı olsun vergi alınmaması var.

Vadeli işlem ve opsiyon borsalarında gerçekleştirilen vadeli işlem ve opsiyon sözleşmelerine, banka ve sigorta muameleleri vergisinden istisna var.

Bu tasarıda, Dünya Su Forumunun paralarının 2011 yılı sonuna kadar harcanması var.

TOKİ’nin yetkilerinin artırılması var.

Mali müşavirlerin KİT’lerde yönetici olmasını sağlayan düzenleme var.

Bu tasarıda, tefecilerin işini kolaylaştıracak düzenlemeler var.

Yine bu tasarıda, yatırım indirimini kısıtlayan hükümler bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesinin süre sınırlaması nedeniyle iptal ettiği bir konuya, bu defa miktar sınırlaması getirilmektedir. Bu düzenlemeyle, vergi matrahlarının tespitinde yatırım indirimi istisnası olarak indirim konusu yapılacak tutar, ilgili kazancın yüzde 25’ini aşamayacaktır.

Değerli milletvekilleri, yatırım indiriminin amacı, yeni yatırımların teşvik edilmesiyle büyüme ve özellikle istihdam yaratılmasıdır. Bu düzenleme, Anayasa Mahkemesinin iptaline konu olan yasal düzenlemeden önce yüzde 100 oranındaydı. Hükûmet, kurumlar vergisi oranının yüzde 30’dan yüzde 20’ye indirilmesi nedeniyle kaybedilen vergi tahsilatını yatırım indirimini kaldırarak telafi etmiştir. Hükûmet, yatırım yapan ve yeni istihdam yaratanla yatırım yapmayan veya yeni istihdam yaratmayan arasındaki farkı kaldırmıştır. Eğer yatırım indirimi aynen devam etseydi, yani yatırımların tamamı indirim konusu yapılabilseydi, yatırım yapan mükellef açısından vergi oranının yüzde 30’da kalması daha lehine olacaktı. Hükûmet, vergi oranlarını indirmiş gibi gözükerek istihdam yapanları âdeta cezalandırmaktadır.

Hazine taşınmazlarını işgal edenlerden alınan ecri misillerin tespitinde, takdirinde, tebliğinde ve tahsilatında büyük sorunlar yaşanmaktadır. Ecri misil takdirlerinde eşitlik, adalet, genellik, ödeme gücü konularında objektif kriterler uygulanmadığı gibi Türkiye genelinde de bir uygulama birliği yoktur. Çok sayıda vatandaş ecri misil uygulamaları nedeniyle zarar görmektedir. Bu yüzden ecri misil alacaklarının yeniden yapılandırılarak, ecri misil ve faizinde indirim yapılarak uzun vadeli taksitlendirilmesinde fayda görüyoruz. 2009 yılı itibarıyla ecri misil tahakkuku toplamı 685 milyon lira, tahsilatı ise 212 milyon liradır, tahsilat nispeti ise yüzde 31’dir. İdare ecri misili yeterince tahsil edememektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yıllardır üzerinde en çok tartıştığımız konulardan birisi de vergi incelemeleridir. Vergi incelemesine yetkili birimler veya unvanların sayısı çok fazladır ve vergi incelemeleri çok başlıdır. Tasarı bu noktada bir yenilik getirmemektedir. Tasarıyla taşradaki vergi denetiminin yükünü çeken vergi denetmenlerinin sorunları çözülmemekte, statü ve maaş açmazı kırılmamaktadır. Vergi dairelerindeki sorunlara da çözüm getirilmemektedir. Ek ücret ve unvan almak için binlerce personel uzman yapılırken ara kademe yöneticilik ihmal edilmektedir. Tasarıda buna yönelik bir düzenleme de yoktur.

Tasarının bazı maddeleri Gelir İdaresinin idari yapılanması ve vergi incelemelerine yönelik düzenlemelerden oluşmaktadır. Burada söz konusu olan bölük pörçük düzenlemelerdir, birçoğu sonradan tasarıdan çıkarılmıştır. Hükûmet kararsızdır ve ne yapmak istediğinden emin değildir. Bazı Gelir İdaresi Başkanlığı yöneticilerinin atama usulüne yönelik Anayasa Mahkemesi iptal kararını karşılamak üzere yapılan düzenlemeler hariç, diğerleri Meclis tatile girmeden evvel yürürlüğe girme mecburiyeti bulunmayan düzenlemelerdir. Gelir İdaresindeki yeniden yapılanma arayışlarının temelinde vergileme hizmetinde etkinlik, mükelleflere kaliteli hizmet sunulması, vergiye gönüllü uyumun artırılması ve yeni teknolojinin imkânlarından yararlanılması gibi çeşitli faktörler yatmaktadır. Gelir İdaresinin yeniden yapılandırılmasına yönelik çalışmalarda genel eğilim, mükellef odaklı ve performans yönetimi anlayışı çerçevesinde misyonu, vizyonu ve stratejileri belirlenen, şeffaf ve hesap verme sorumluluğuna dayanan, toplumla iş birliği yapan, mükellef haklarına saygılı ve ileri teknoloji kullanan, tüzel kişiliğe sahip bir yapının kurulmasıdır.

Ülkemizde, Gelir İdaresinde yaşanan kronikleşmiş sorunlar ve yeniden yapılandırma ihtiyacı uzun yıllar gündeme getirilmiştir ancak bu konuda bir türlü yeterli çalışma yapılmamıştır. Bu nedenle Gelir İdaresi istenen düzeyde güçlü bir idare olarak kurulmamış ve tüzel kişilik statüsü verilmemiştir. Bunun yanı sıra, Gelir İdaresinin yeniden yapılandırılmasının temel nedenlerinden biri olan hiyerarşik bütünlük sağlanamamıştır. Gelir İdaresinde belirli ölçüde fonksiyonel ve mükellef odaklı yapı oluşturulmaya çalışılmış ise de bunun gerekleri tam olarak yerine getirilememiş ve Gelir İdaresine performans yönetimi anlayışı yerleştirilememiştir.

Ülkemiz açısından Gelir İdaresinin yeniden yapılandırılmasında en zayıf kalan konu, kuşkusuz, vergi denetim birimlerinin yeniden yapılandırılması olmuştur. Merkezî denetim birimlerinin tek çatı altında birleştirilmesi, Gelir İdaresinin âdeta kırmızı çizgisi konumunda kalmaya devam etmektedir. Bu sorun çözülemediği için, Gelir İdaresinde vergi denetimi, iç denetim ayrımı da sağlanamamaktadır. Dolayısıyla vergi denetimi alanında yaşanan sorunlar, eskiden olduğu gibi aynen devam etmektedir. Bu nedenle, ülkemizde vergi denetiminin sorumlusu idari birim kimdir, belli değildir.

Gelir İdaresinin yeniden yapılandırılmasına yönelik değişiklikler yapılmasına rağmen, bu düzenlemeler düzenli bir taslak hâlinde bir türlü yüce Mecliste görüşülmemektedir. Oysa Maliye Bakanlığınca hazırlanan Gelir İdaresi Teşkilat Kanunu Tasarısı Mecliste beklemektedir. Bu getirilen maddelerin büyük çoğunluğunun o tasarıyla bir an önce gelmesi mutlaka yerinde olacaktır.

Kayıt dışı ekonominin büyüklüğünün, çeşitli hesaplamalara göre yüzde 50’leri aştığı ülkemizde iç ve dış borç yükünün varlığı dikkate alındığında Gelir İdaresi ve vergi denetiminin önemi iyice anlaşılmaktadır. Kayıt dışı ekonominin önemli bölümünün kayıt altına alınması hâlinde bugün itibarıyla bütçe fazla bile verebilecektir. Böylece, toplanan vergiler yüksek faizle devlete borç verenlere değil, verilen hizmetlerle topluma geri dönecektir.

Bugüne kadar etkin bir vergi idaresi ve etkin bir vergi denetim sistemi maalesef kurulamamıştır. Eğer kayıt dışılık önlenemezse, vergi tabana yayılmazsa, vergi yükü adaletli dağıtılmazsa başvurulacak yöntemler bellidir. Birincisi borçlanma, ikincisi dolaylı vergiler. Dolaylı vergilerin payı yüzde 70’lere ulaşmış durumdadır. Bu durumda vergi yükü sabit ve dar gelirli vatandaşlar üzerinde kalmaktadır. Bunun anlamı şudur: Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmıyor, az kazanandan çok, çok kazanandan az vergi alınıyor. Bu tam bir vergi adaletsizliğidir.

Dolaylı vergiler aynı zamanda gizli maliyetleri de artırdığından üretimi de olumsuz etkilemekte ve kayıt dışılığı beslemektedir. Böylece, hem vergi adaleti hem de gelir dağılımı bozulmaktadır. Adaletsizlik ise vatandaşları kayıt dışılığa yöneltmektedir.

Değerli milletvekilleri, kayıt dışılık konusunda Türkiye bir yol ayrımındadır. Kayıt dışılığın önlenmesi için noksan olan tek şey siyasi kararlılıktır. Hükûmet bu konuda bir irade ortaya koymamaktadır. Eğer Hükûmet bütçe açığını kapatmak ve faiz giderlerini azaltmak istiyorsa, daha fazla yatırım yaparak ekonomiyi büyütmek istiyorsa, istihdamı artırıp işsizliği azaltmak istiyorsa, gelir dağılımını daha adil hâle getirmek istiyorsa ve ülkedeki refahı artırmak istiyorsa kayıt dışılığı önlemeyi öncelikli olarak ele alması ve kararlı bir irade göstermesi gerekmektedir.

Anayasa’mızın 73’üncü maddesine göre herkes mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı maliye politikasının sosyal amacını oluşturmaktadır. Tasarıda Anayasa’nın 73’üncü maddesi dikkate alınmamıştır. Vergi adaleti, mali güç, vergide eşitlik, genellik gibi ilkeler göz ardı edilmektedir. Toplanan vergilerin genellikle yüzde 70’inin dolaylı vergilerden oluştuğu ve asgari ücretten vergi alınan ülkemizde menkul kıymet ve sermaye piyasası aracı getirilerinden ister yabancı olsun ister yerli olsun vergi alınmaması hiçbir gerekçeyle izah edilemez. Sermaye gelirleri yatırıma ve üretime yani reel sektöre özendirilmemektedir. Bu düzenlemelerle yine rant gelirleri teşvik edilmektedir.

Tasarının belki de en olumlu gördüğümüz maddesi geçici 3’üncü maddesidir. Bu madde uzun süredir devam eden Gelir personelinin uzmanlığa atanmalarına ilişkin sorunları büyük ölçüde çözmektedir. Ancak 5345 sayılı Kanun’da öngörülen beş yıllık süre ve üç sınav şartı donmuş bulunmaktadır. Şu anda dört yıllık yükseköğrenimini yeni bitirmiş veya bitirmek üzere olan ve bugüne kadar yapılan üç sınava katılarak yetmişin altında puan aldığı için atanamayan yüzlerce memur bulunmaktadır. Sürenin üç yıl daha uzatılması ve üç sınav hakkı daha verilmesi personelin motivasyonu bakımından da olumlu etki yapacaktır.

Diğer taraftan, Gelir İdaresi Başkanlığı binlerce personeli ile davalıdır. Kurulduğu 16 Mayıs 2005 tarihinden beri bir türlü taşların yerine oturmadığı Gelir İdaresi Başkanlığında huzursuzluk had safhaya varmıştır. Bu durum personelin verimliliğini, performansını olumsuz yönde etkilemektedir. Toplam 42 bin personelin görev yaptığı Gelir İdaresinde uygulanan ücret politikaları, görevde yükselme ve atama kriterleri, merkez ve taşra ayrımları, adaletsiz rotasyon uygulamaları neticesinde ne personel ile idare ne de personelin kendi arasında güven ve huzur kalmamıştır, çalışma barışının kalmadığını ifade edebiliriz. Ancak personeli ile barışık olan, bir bütün oluşturabilen bir kurum daha kaliteli hizmet verebilecektir.

Değerli milletvekilleri, bu tasarının 27’nci maddesine göre Bakanlıkta daire başkanı veya genel müdür yardımcısı kadrosunda bulunanlar ile defterdar kadrosunda en az üç yıl görev yapmış olanların Personel Genel Müdürlüğünde oluşturulan kontrolör kadrolarına atamaları yapılacaktır. Kariyer bir meslek olan kontrolörlük, yarışma sınavı sonucunda başarılı olan kişilerin atandığı bir meslektir. Bu nitelikte olan bir mesleğe, sadece görev süresi dikkate alınarak atama yapılmasını uygun bulmuyoruz. Bu düzenlemenin hiçbir makul gerekçesi olamaz. Bu düzenlemeyle Maliye Bakanlığına yeni bir huzursuzluk tohumu ekilmektedir.

Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Bakanlıkta daire başkanı veya genel müdür yardımcısı kadrolarında bulunanlar ile defterdar kadrosunda en az üç yıl görev yapmış olanların özlük hakları korunacak da olsa görevlerinin sona erdirilmesi, yöneticilerin tasfiyesi adına tehlikeli bir kapı aralanması demektir.

Değerli milletvekilleri, bu tasarının Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti tarafından Plan ve Bütçe Komisyonuna sevk edildiği ilk hâlinde özelge verilmesi ile ilgili çeşitli düzenlemeler bulunmakta idi. Tasarının ilk hâlinde, 18 ve 22’nci maddelerde özelge verilmesine ilişkin işlemler düzenlenmiş ve özelge verilmesi harca yani paraya tabi tutulmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun efendim.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Mevzuatın yeterince açık olmamasından veya mükelleflerin tereddüt etmesinden dolayı mükellefler bilgi edinme çerçevesinde görüş istemektedirler. Açık olmayan kanuni düzenlemelerle ilgili olarak mükelleflerin izahat istemesinin bir bedel karşılığında olması mükellef haklarına, yasalara ve Anayasa’ya aykırıdır. Komisyon görüşmeleri sırasındaki itiraz ve eleştiriler sonucu özelgelerin mükelleflere para karşılığı verilmesi yönündeki madde tasarıdan çıkarılmıştır ancak özelgelerin mükelleflere para karşılığı verilmesi yönünde bir maddenin tasarıda yer almış olması dahi Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin bir hizmet anlayışını göstermesi bakımından ilginç görüyoruz ve dileyelim, temenni edelim ki, bundan sonra vergi beyannamelerinin mükelleflere parayla satılması gibi bir düzenlemeyle karşılaşmayalım.

Değerli milletvekilleri, sözlerime son verirken bu tasarıya olumsuz oy vereceğimizi belirtiyor, iyi dileklerimle hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Nezir Karabaş, Bitlis Milletvekili.

Buyurun efendim.

BDP GRUBU ADINA MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gelir Vergisi Kanunu ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısının tümü üzerine Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, aslında söz alan her hatip normalde görüşülen kanun tasarısı veya teklifinin adını okur, fakat burada kısaltılmışını okuduk, çünkü okuduğunuz zaman neredeyse sürenin tümünün geçmesi gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, vergi kanunlarını, vergi kanunlarındaki düzenlemeleri görüşüyoruz. Gerçi bu tasarıda vergi düzenlemelerinin dışında da maddeler var. Ancak, vergi nedir, verginin mantığı nedir ve bugün demokratik ülkelerde, gelişmiş ülkelerde nasıl uygulanıyor, Türkiye’de “vergi” denildiği zaman ne anlaşılıyor, biraz ona bakmamız gerekiyor.

Şimdi, “hazine” diyoruz… Vergiler, devletin sosyal faaliyetlerini yürütme, toplumu düzenleme, toplumun çalışmasını, toplumun ürettiği değerleri adil bir şekilde bölüştürme ve yine, bunlardan, sosyal anlamda tüm toplumsal yararlar için kullanabilecekleri adil bir şekilde düzenleme işidir.

İslam’da hazine için “Beytülmal” deniliyordu. Beytülmal en yüce değerdi, ona dokunma… Toplumda insanlar her türlü eksikliği, belki biri diğerinin hakkına hukukuna tecavüz etmeyi düşünen insanlar bile beytülmala hiçbir zaman dokunma gibi bir şeyi aklından geçirmezdi İslamiyet’te. Bugün bizlerde, modern toplumlarda “hazine” deniliyor. Aslında İslam’daki beytülmal neyse hazine de odur. Nitekim birçok zaman hazineyle ilgili, devletin malıyla ilgili bazen yetkililer de, bazen hükûmet olan, bu işleri düzenlemekle görevli olanlar da “tüyü bitmemiş yetimin hakkı” değerlendirmesi yapıyorlar.

Türkiye’de vergi adaleti, verginin düzenlenmesi, verginin belirlenmesi ve adil bir şekilde bölüşümü ne kadar gerçekleşiyor? Daha önce konuşan hatipler dile getirdiler, yıllardır bu Türkiye’de tartışılıyor. Türkiye’de devletin topladığı vergilerin önemli bir kısmı dolaylı vergilerdir yani tüketim üzerine, siz bir malı tükettiğinizde, harcama yaptığınızda onun üzerinden alınan vergilerdir ve tüketimi toplumun tümü yapar. Ücreti ve geliri az olan kesimler hem geçmişte bugün de özellikle çağdaş hukukta vergide kazancı kadar vergi ödeyen, hatta eğer çok az kazancı varsa vergi ödememe mantığı üzerine kurulmuşken dolaylı vergilerde mantık kim harcıyorsa isterse en zorunlu, en temel ekmek alırken karnını doyurmak için, ayağına ayakkabı alma, üzerine örtünme için aldığı şeyden bile vergi kesmedir ve Türkiye’de vergilerin çoğunluğu dolaylı vergiler üzerinden alınıyor.

Nitekim burada yapılan düzenlemelerden biri, ücret gelirlerinde üst tabanla ilgili bir düzenleme. Burada üst taban diğer gelirleri olanlardan daha fazla belirlenmiş. Bunun düzenlenmesi doğru ama bu düzenleme yapılıyorken, burada vergi oranlarının belirlenmesi, asgari ücretliler başta olmak üzere, özellikle alt sınır grubundakiler için de vergi diliminin düzenlenmesinde bir yeni düzenleme yapılması gerekiyordu.

Değerli arkadaşlar, birçok zaman, belli alanlarda değerlendirme yaptığımız zaman barıştan, demokrasiden bahsediliyor. En fazla Türkiye’de sanırım, demokrasinin her alanda en az olduğu Türkiye’de demokrasiden en çok bahsedilmektedir. Vergi adaletinin olmadığı, vergi bölüşümünün olmadığı bir yerde demokrasiden bahsedilebilir mi?

Şimdi, bu ülkede asgari ücret açlık sınırı düzeyinin altındadır ve asgari ücretten vergi alınıyor. Hükûmet bu konuda, bunu düzenleme gibi bir görev almıyor, onunla ilgili bir çalışma yapmıyor. Geçmişten bu yana kadar, siyaset yapan, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, iktidar olsun muhalefet olsun, grubu olsun olmasın yer alan her milletvekili mutlaka bu kürsüyü kullanırken asgari ücretin vergi dışı bırakılmasıyla ilgili değerlendirme yapmıştır. Tabii ki, Türkiye gibi bir ülkede, toplumun önemli bir çoğunluğunun, ücretle çalışan, emeğiyle çalışan kesimlerin önemli bir çoğunluğunun asgari ücretle çalıştığı ve yine denetimin, kayıt dışılığın yoğun olduğu, kayıt içi olsa bile, özelde çalışan işçilerin çoğunluğunun, ücretinin dışında, az prim ödemek için asgari ücretli gösterildiği bir yerde, bir anda asgari ücretin tümünü vergi dışı bırakmak mümkün değil, bunu kabul ediyoruz ama yıllardır Türkiye’de bu tartışılıyorken, siyasetin samimiyeti, siyasetin emekçiyi, toplumun en alt grubunda bulunan insanları ne derece önemsediği, onlarla ilgili söylediğini seçim zamanlarında veya oyuna ihtiyaç duyduğu zamanların dışında ne kadar bunu tartıştığı önemlidir. Mesela yıllardır, otuz yıldır, kırk yıldır bu ülkede, bu ülkenin Parlamentosunda asgari ücretin düşüklüğünden bahsediliyor, asgari ücretin vergi dışı bırakılması gerekliliğinden bahsediliyor. Nitekim, AKP de 2002’de iktidara geldiğinden bu yana bunu defalarca dillendirmiş, o konuda ileride düzenleme yapılması gerektiğini belirtmiş ama sekiz yıldır iktidarda olmasına rağmen asgari ücret nasıl vergi dışı bırakılabilir, vergiden muaf tutulabilir veya en azından o konuda bir düzenleme yapılabilir, herhangi bir çalışma yapma ihtiyacı duymuyor bu düzenlemeleri yaptığı zaman.

Gelir bölüşümünde adaleti sağlamanın diğer bir yolu kayıt dışılığı ortadan kaldırmaktır. Türkiye’de üretimin, üretilen değerlerin yarısından çoğu ve Türkiye’de emeğin, çalışan kesimin yüzde 50’sinden çoğu kayıt dışıdır. Peki böyle bir ülkede adalet olur mu? Üretenlerin yüzde 50’sinin ortada olmadığı, çalışanların yüzde 50’sinden çoğunun çalışıp çalışmadığı, güvencesi, nerede çalıştığının, ne ücret aldığının belli olmadığı bir yerde nasıl gelir bölüşümünü sağlayabilirsiniz. Gelir bölüşümünü adaletli sağlamadığımız zaman da demokrasiyi, eşitliği nasıl sağlayabilirsiniz?

Türkiye’de, genelde, teşvikler tartışıldığı zaman en başta, işte, istihdam sağladıkları için, en başta Türkiye’de sermaye geliri sağladıkları için en büyüklere, sanayide, üretimin diğer alanlarında, bankacılıkta, borsada, her alanda, başta yabancı sermaye olmak üzere en büyükleriyle ilgili muafiyetler, vergi indirimleri ve teşvikler getirilmiştir. Ha, bunun mantığı vardır, bunu anlarız, tabii ki bir ülkede daha fazla yatırımı sağlama, uluslararası ilişkilerin, ticaretin günümüzde farklılaştığı tek ülke, ülke sınırlarının içinde ticaretin artık uluslararası rekabete dönüştüğü bir ortamda sermayenin daha fazla yatırım yapmasının, üreticinin daha fazla yatırım yapmasının ve rekabet edebilmesinin koşullarını yaratmak gerekiyor ama birçok zaman, sağlanan bu teşvikler gerçekten yatırımı sağlama, uluslararası rekabeti sağlama, daha ucuza üretim, daha iyi ücretle işçiyi, emekçiyi çalıştırıp ülke ekonomisini genel anlamda zenginleştirme amacıyla yapılmıyor. O döneme göre çıkarılan mevcut hükûmet, belli grupların baskısı sonucu çok gündemde olmayan bir yasayı getirip, o istemler doğrultusunda hemen çıkarabiliyordu.

Türkiye’de genelde vergi düzenlemeleri, gelir vergisindeki düzenleme, gelirdeki ve gelir üzerindeki vergideki adaletsizliği ortadan kaldırma, genel bir vergilendirme hukuku oluşturma konusunda hükûmetler çok istekli davranmazlar; o gün hem kendi ihtiyaçları, o gün etkin olan çevrelerin ihtiyaçları ve yine o gün seçime göre belli kesimlerin taleplerini içeren kesimlerin o talebini küçük de olsa yerine getirip oyunu almaya yönelik düzenleme yapmanın mantığıdır. Eğer öyle olmasaydı bizler… Türkiye’de genel hukuku, genel hukukun dilini sadeleştirme gibi bir talep her zaman toplumda var, bununla ilgili birçok zaman çalışmalar da var. Ama bizler burada yasa çıkarırken, kanun çıkarırken hem getirilen tasarıların… Özellikle Hükûmet ve geçmişte de diğer hükûmetler tarafından hem komisyonlara getirilen hem de komisyonlarda tartışılıp bazen “dili sadeleştirilme” denilse bile Genel Kurula getirilen kanun tasarı ve tekliflerinin birçoğu, o konuda ciddi bir çalışma yapmayan, o konuda ciddi bir çaba sarf etmeyen milletvekilleri tarafından bile anlaşılmıyor. O konunun uzmanı olmayan, o ayrıntıları yakalayamayan birçok milletvekili herhangi bir yasa tasarısı veya teklifine baktığı zaman birçok zaman ne anlama geldiğini bilmiyor.

Peki, değerli arkadaşlar, elbette ki Türkiye Büyük Millet Meclisinde her grup belli konularda uzman elemanını, belli konudaki milletvekillerini görevlendirir, yine dışarıdan belli bilgiler alır ama burada eğer Türkiye Büyük Millet Meclisi kanun çıkarıyorsa, Türkiye Büyük Millet Meclisi tasarı ve teklifleri tartışıyorsa ve burada her milletvekilinin neyi tartıştığı konusunda bilgi sahibi olması gerekiyorsa bizim bu konuda çok daha dikkatli olmamız gerekmiyor mu?

Birçok zaman, geçmiş dönemde de, bugün AKP Hükûmeti döneminde de özellikle baştan başlayarak komisyonlar öncesinde ve komisyon sürecinden Genel Kurula gelinceye kadar bir yasa tasarısı veya teklifini getirdiği zaman muhalefeti ve kendisi dışındakileri bilgi sahibi etmeden bastırarak getirebilir mi? Bir.

İki, bunları hazırlarken diline, onun sadeliğine hem burada tartışılırken tüm milletvekillerinin sağlıklı tartışıp doğru karar verme iradesini kullanmasını hem de bu tasarı ve teklif burada tartışılırken ve kanunlaşırken bu Meclisi, bu Meclis kürsüsünden milletvekilini dinleyenlerin o anda ne çıktı Meclisten, hangi kanun çıktı, beni ilgilendiren herhangi bir şey var mı, onu bilmesi açısından bu konuya dikkat edilmesi gerekiyor.

Şimdi, kanun tasarısı ve teklifleri var önümüzde, birçok, otuzun üzerinde kanunla ilgili düzenlemeler var ve bu temel kanun olarak getiriliyor. Şimdi, temel kanunun mantığı… Konuları ve içeriği birbirine yakın olan, tek bir başlık altında görüşülebilecek, tek bir başlık altında düzenlenebilecek konular temel kanun olarak çıkarılır ancak otuzun üzerinde değişik kanunlardan düzenlemelerin olduğu bir tasarı temel kanun olarak getiriliyor.

Bu bölünmüş, neye göre bölünmüş? Şimdi, bu temel kanun olarak hazırlanıp başlıklar belirlendiği zaman, “birinci bölüm”, “ikinci bölüm”, “üçüncü bölüm” diye neye göre belirlenmiş? Yani birinci bölümde bulunan maddelerin ne kadar birbiriyle ilgisi var, ona göre “birinci bölüm” denilmiş? İkinci bölümün ne kadar ilgisi var? O zaman neden “bölüm” diyoruz? Madem amaç bir an önce, çok maddeli olan ve tartışıldığı zaman muhalefet partileriyle uzlaşma, muhalefet partilerinin de taleplerini içeren, onların getirilen tasarıya, teklife muhalefet etmeleri yerine, onların önerisinin de alınıp daha kolay anlaşılır, ülkenin yararına, halkın yararına ve anlaşılır bir şekilde çıkmasını sağlama yerine kendi başına çıkarmaksa, amaç oysa o zaman bunu da kaldırın, böyle birkaç bölüme ayırma yerine tek bölüm deyin yani getirilip burada tek bölüm hâlinde görüşülsün yani birlikte kanunu görüşelim. Bu mantıkla ve bu anlayışla biz toplumun karşısına çıkıp değerlendirmeler yapıyoruz. Toplumun karşısına çıkıp bu tasarıyı veya teklifi getirirken “Ne kadar, toplumun bugününü ve geleceğini düşündük, toplumun refahını, toplumun esenliğini, toplumun beklediği değişiklikleri yaptık.” demek çok anlamlı olmuyor. Sanırım, biraz sonra, AKP adına hatip veya bakan konuştuğu zaman, burada ne kadar önemli maddeler olduğunu, bu değişikliklerle ne kadar önemli değişiklikler yaptıklarını söyleyecekler ama bunun içeriğine baktığımız zaman, bir kısmı herhangi bir genelgeyle de veya mevcut durumda da uygulanabilecek, diğerleri de… Burada diğer partilerin araştırma önergeleri verildiği zaman Hükûmet yetkilileri çıkıp “Çok önemli, çok acil çıkarmamız gereken yasalar var, tatilimizi erteledik önemli yasaları çıkarmak için.” dedikleri kadar önemli değil. Buradaki düzenlemelerin önemli bir kısmı, hatta çoğunluğu bugün değil, 2010’un Ekiminde, Kasımında, Aralığında tartışılsa kıyamet kopmaz, hiç kimsenin önemli bir kaybı da olmaz. Ama belli kesimlerin, belli çevrelerin, Hükûmete yakın, AKP’ye yakın belli çevrelerin, belli dönemlerde “Bu yasa tartışılırken şunu da çıkarın.” gibi baskıları sonucu bu tür düzenlemeler… Hem detaylı tartışma hem de bir an önce çıkarma… “Bu yasa geliyorken şu kesimin de bir talebi vardı, şu kesimin de istemleri vardı.” veya “Bu bize yakın olan kesimlerin talebiydi.” o tür kaygılarla yasalar çıkarılıyor.

Sayın milletvekilleri, biz, gerçekten, her değerlendirmemizde, her söylemimizde, bu Meclis için “Sorunların tek çözüm yeri.” diyoruz. Her konuştuğumuzda, ülkenin sorunlarının tek çözüm yeri olduğu için de “Büyük” diyoruz, “Yüce” diyoruz. Yani bizler Türkiye'de, bu kadar sorunu olan bir ülkede, gerçekten, sorunlarımızı bu Mecliste… Çok farklı düşünebiliriz, sorunların çözümüyle ilgili çözüm önerilerimiz çok farklı olabilir fakat bizler samimi bir şekilde, seçim dönemlerinde yapılan çalışmalar, halka gitme, seçim döneminde yapılan propagandalar dışında, bizler bu Mecliste çalışıyorken, inancımız, taleplerimiz çok farklı olabilir ama gerçekten gelip bu Parlamentoda, bu Parlamentonun kürsüsünde inandığımız şeyleri söylemeye dönük bir tavır ve politika değişikliği içine girecek miyiz, yoksa gerçekten bu kürsüdeki konuşmalarımızın yüzde 90’ını, inanmadığımız ama partimizin ama bugün siyasetin, bu kürsüyü kullanmamızın gereği olarak yüzde 90’ı içimizden gelmeyen, beynimizde olmayan şekilde konuşmaya mı devam edeceğiz? Bu, doksan yıldır, çok az dönemler ve belli zamanlar, belli kişiler hariç hep böyle gitti; Türkiye’ye hiçbir şey kazandırmadı, bu Meclisin itibarını da yüceltmedi. Nitekim, Türkiye toplumunun nezdinde itibarı yerlerde sürünen kurumlardan biri Türkiye Büyük Millet Meclisidir. En yüce olan, tüm sorunların çözüm yeri olan Meclisin itibarı Türkiye Cumhuriyeti halkının nezdinde… Hangi kesim olduğu hiç önemli değil, Türk’tür, Kürt’tür, Laz’dır, sağcıdır, solcudur…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Karabaş, lütfen Meclise haksızlık etmeyelim, konuşmanıza dikkat edelim.

Buyurun.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) – Bitiriyorum Başkan.

Ben, toplumun Meclisle ilgili değerlendirmeleriyle, bu ülkede yapılan kamuoyu araştırmalarıyla, hangi kurumun toplum nezdinde ne kadar itibar gördüğüyle ilgili bir değerlendirme yapıyorum. Elbette, başta da belirttim, bir ülkenin, 70 milyonluk bir ülkenin tüm sorunlarının çözüldüğü Meclis yüce olmalı, o yüceliğine denk bir yapı göstermeli ama bakanından, başbakanından milletvekiline kadar bu kürsüde konuştuğu zaman, beyninde, ruhunda, inancında olandan -farklı düşünebilir- yüzde 90, farklı siyaset, kamuoyuna mesaj verme anlamıyla, yapıyorsa bu itibarı koruyamayız. Bunu yapmamız gerekiyor. Bundan sonra her türlü konuda, vergi yasası olsun, diğer konularda olsun, bu yönde bir çabanın olması gerekiyor. Siyasi partiler en azından bu zihniyetle bugünden itibaren bunu gerçekleştirmeli. Bu kolay değil ama bunu gerçekleştirmek için bir çabanın da olması gerekir diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Her birimiz siyaseten farklı düşünebiliriz ama bütün arkadaşlarımın, Meclisin itibarı ve ülkenin sorunları için yapacağı…

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Meclisin itibarıyla ilgili bir şey söylemedim. Kamuoyu nezdinde bunu yükseltmemiz gerektiğini söyledim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kendi bulunduğumuz kuruma haksızlık etmeyelim, şahsi düşüncelerimizi kamuoyunun düşünceleri gibi takdim etmeyelim lütfen arkadaşlar. Kurumumuza haksızlık etmeyelim.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Şahsi değil Sayın Başkan. Yüce olduğunu söyledim.

BAŞKAN – Teşekkürler.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Öyle olmasını, bunu korumamız gerektiğini söyledim.

BAŞKAN – Eyvallah, tamam.

HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Başkan, Meclisin konuya ilgisi bile bu görüşün bir yansımasıdır.

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, diğer konuşmalar ara verdikten sonra yapılacaktır.

Şimdi, birleşime bir saat ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 19.34

 


BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.34

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 135’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi söz sırası tasarının tümü üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz isteyen Manisa Milletvekili Recai Berber’de.

Buyurun Sayın Berber. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA RECAİ BERBER (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündemimizde olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bir yasama döneminin sonuna yaklaştığımız bugünlerde hep birlikte yoğun bir çalışma temposu gerçekleştiriyoruz. Temel yasa olarak görüşeceğimiz bu kanun üç bölümden oluşmakta ve 63 madde ile 6 geçici maddeyi ihtiva etmektedir. Birinci bölüm -bugün başladığımız- 1 ve 25’inci maddeler, 26-49’uncu maddeler ikinci bölüm, 50 ve 63’üncü maddeler de üçüncü bölüm olarak görüşülecek.

Kanunla ilgili hususlara geçmeden önce, bugün Sayın Maliye Bakanımızın altıncı ay sonu itibarıyla, haziran sonu itibarıyla Gelir İdaresinin bir yerde de performansı ve dolayısıyla bütçe performansı açısından, bunları yansıtan gelişmeleri ve sonuçları açıklaması, kamuoyuyla paylaşması dolayısıyla bu konudaki görüşlerimi belirtmek istiyorum.

Öncelikle, bu sonuçlar gerçekten takdire şayan sonuçlar. Global krizin, küresel krizin bütün dünyayı etkilediği ve bütçe açıklarının birçok yerde tarihinin en yüksek düzeylerine çıktığı bir dönemde 2009 yılı krizinin etkilerinden en hızlı şekilde kurtulan, sıyrılan bir Türkiye ekonomisi görüyoruz. Bugün yine memnuniyetle kriz yılı olan 2009 yılı bütçesindeki açığın bu yıl hızla azalmakta olduğunu görüyoruz. Geçen yıl haziran sonu itibarıyla 23,2 milyar TL olan açık bu yıl 15,4 milyar TL’ye gerilemiş durumda.

Burada en önemli artış vergi gelirlerinde olmuştur. Bu açıdan da Gelir İdaremizi ve bütün emeği geçenleri tebrik ediyorum. Tabii, öncelikle, vergi gelirlerindeki bu artışı sağlayan mükelleflerimize de teşekkür ediyoruz ve tebrik ediyoruz. 79 milyar TL olan 2009 yılı vergi gelirleri 98,6 milyar TL’ye çıkmış. Buradaki artış oranı yaklaşık yüzde 24. Faiz hariç, aynı dönemde harcamalardaki artış ise 11,5 milyar TL’de kalmış. Bunun sonucunda da faiz dışı fazla, geçen yılın aynı dönemine göre 4 milyar TL’den 12 milyar TL’ye çıkmış.

Konuşmamı rakamlara boğmak ve sizleri sıkmak istemiyorum değerli milletvekili arkadaşlarım. Ekonomide en önemli ve büyük aktör devlet. Devletin bütçe dengesindeki bozukluğun bir zaman sonra, çok kısa bir zaman sonra bütün aktörleri nasıl etkilediğini biliyoruz. Geçmişte de bunun çok acı tecrübelerini toplum olarak yaşadık. Eğer devletin bütçesinde, gelirlerinde bir şaşma varsa, daha doğrusu öngörülen rakamlar hiçbir zaman tutmuyorsa bunun sonuçları bütün topluma çok kısa bir süre sonra olumsuz sonuçlar olarak yansımaktadır.

Hükûmetimizi geçen yılki bütçe açığını öngörememekle suçlayan başta muhalefet partisi milletvekili arkadaşlar ve bazı çevrelerin, gelişmiş pek çok ülkenin bütçe açıklarıyla boğuştuğu bu yılda bütçe açığındaki son derece olumlu gelişmeler karşısında herhangi bir şey söylememeleri çok manidar.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Söylediklerimizi dinlemiyorsunuz ki, biz de o yüzden söylemiyoruz.

RECAİ BERBER (Devamla) – Gerçekten ben en azından bu yöndeki gelişmeleri takdir edeceklerini tahmin ediyordum.             .

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Başarılarınızı tebrik edeceğiz ama dinlemiyorsunuz!

RECAİ BERBER (Devamla) – Çünkü gerçekten geçen yıl özelikle krizle baş edebilmek için bütçe açıklarıyla mücadele eden büyük büyük ekonomiler ve ülkeler bu yıl ondan daha büyük bir sorunla karşı karşıyalar ve bu sorun da büyük bütçe açıkları. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki bütçe açığı geçen yıl yüzde 12,5’lara varmıştı gayrisafi yurt içi hasılanın. Avrupa ülkelerinin önemli bir kısmında bu açıklar neredeyse yüzde 10’lar seviyesinde. İngiltere’de yüzde 11. G20 ülkelerinin birçoklarını ben aldım, 2008’e göre 2009’daki artışlar korkunç zaten. Bunların Türkiye’de de tabii yansıması oldu ancak buna sadece şu açıdan bir bakmak lazım: Türkiye’de krizin sonuçları, hemen daha etkileri olmadan önce mart ayının ortalarında aşağı yukarı dolaylı vergilerin tamamında, başta özel tüketim vergileri olmak üzere, temel sanayi dallarının tamamında ciddi vergi indirimleri yapıldı. Otomotiv sektörü, beyaz eşya, hatta mobilya ve pek çok sektörde ÖTV indirimleri sayesinde hem ekonomide ciddi anlamda bir soluk alınması sağlandı hem de bu vergi indirimlerine rağmen bütçe hedeflerinde, daha doğrusu bütçe açığında Avrupa Birliği veya OECD ülkelerinin içinde yine aynı sıralarını korumuş oldu. 2008 yılında 13’üncü sıradaydı Türkiye G 20 içinde, 2009 yılında da yine 14’üncü sırada yerini aldı. 2010 yılında da Türkiye bütçe açıkları bakımından G 20 ülkeleri içinde Meksika ile birlikte yüzde 3,4 hedefi için, hedefine baktığımızda 8’inci sırada.

Ben bunu niçin özellikle belirtiyorum: Ben, aynı zamanda… 2009 yılında küresel krizle mücadelede en çok gündeme gelen kurumlarımız, kamuoyunda tartışılan veya bir fonksiyon icra ettiği düşünülen, hep Merkez Bankası oldu, başka kurumlar oldu ama Maliye Bakanlığının, özellikle Gelir İdaresinin ve maliye politikalarının üzerinde fazla durulmadı. Hem krizin etkilerinin hafifletilmesinde ve azaltılmasında hem de krizden çıkış sürecinin bu kadar hızlı bir şekilde oluşmasında gerçekten Gelir İdaresinin ve Maliye Bakanlığının performansını bir kere takdir etmek lazım ve ortaya koymak lazım.

O açıdan da, bu kanunumuz, Genel Kurulumuzda görüşmeye başladığımız kanunumuz aslında son derece teknik bir kanun ve bu kanun Plan ve Bütçe Komisyonunda muhalefet milletvekillerinin de talepleriyle alt komisyona geldiğinde, alt komisyondaki tartışmalar, inanın, şu anda Genel Kuruldaki müzakerelerin yanında çok ciddi ve çok seviyeli, son derece teknik ve son derece de hararetli tartışmalardı. Bunları tutanaklardan da…

OKTAY VURAL (İzmir) – Ne demek? Milletvekillerinin her yerde sözleri seviyelidir.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Yani burada seviyeli değil mi Sayın Berber?

RECAİ BERBER (Devamla) – Hayır, şunu demek istiyorum: Yani teknik anlamda söylemek istiyorum. Sürçülisan ettim, kusura bakılmasın. Şunu demek istiyorum: Yani yoğunlaşma ve kanunun ele alınış biçimi olarak burada bazı muhalefet milletvekili arkadaşlarımız söylediler, komisyonlardaki tartışmaları dile getirdiler. Ben şunu söyleyeyim alt komisyon başkanı olarak: Alt komisyonda o kadar konu tartışıldı ki, muhalefet milletvekili arkadaşlarımızın dile getirdiği ve mutabakat sağlanmayan hususların önemli bir kısmı Komisyonda hem tasarıdan çıkarıldı hem de bazıları da değiştirildi. Bunların hem iktidar hem muhalefet milletvekillerinin mutabakatıyla çoğu yapıldı. Bu anlamda da ben teşekkür ediyorum. Yani bu tasarının oluşmasında, Genel Kurula gelmesinde bütün milletvekillerinin, Komisyondaki milletvekillerinin çok ciddi katkıları olmuştur. Teknik anlamda, siyasi anlamda oradaki öneriler son derece, Komisyonumuza ve tasarının buraya gelen şekline, bu şekli almasına ciddi anlamda katkı sağlamıştır. Bunu ben olumlu anlamda söylüyorum ve teknik bir kanunda bu kadar düzenlemeye açık bir Bakanlık olarak da bu eleştirileri ve bu mutabakat sağlanamayan hususları dikkate alması da son derece önemli.

Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, bu kanunun ana unsurları Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği bazı maddelerle ilgiliydi ve bunlarla ilgili tartışmalarda arkadaşlarımız burada da yine gündeme getirdiler, Genel Kurulda da gündeme geldi ve bunlarla ilgili çok net bilgiler verildi Komisyonda arkadaşlara. Mesela, ücretlerle ilgili olarak vergi dilimlerinde yapılan, son dilimin haksızlığa yol açması nedeniyle, daha doğrusu, aynı orana getirilmesi, ücretlerle diğer vergi dilimlerinin aynı oranda birleştirilmesi nedeniyle daha önce var olan farklılığın korunabilmesi açısından, matrahlarda farklılaştırma yapılarak zaten bu sağlanmış oldu.

Ayrıca, burada, yine, BDP milletvekili arkadaşımızın söylediği husus, asgari ücretin vergi dışı bırakılması vesaire gibi hususlar… Bunları herhâlde vergi oranlarına bakmadan arkadaşlar, incelemeden söylüyorlar. Bizim bu iktidar, AK PARTİ İktidarı döneminde asgari ücret belli rakamlarda artık vergi dışı bırakılmıştır diyebiliriz. Zaten o resmî tarifede olan yüzde 15 oranı, bekâr ve fazla bir indirimden yararlanmayan bir çalışan için dahi yüzde 5,25’tir efektif vergi oranı. Yani asgari geçim indirimini düştüğünüz zaman, bir kişiden, bekâr bir çalışandan, asgari ücretli kişiden alınan vergi yüzde 5,25. Evli çalışanlardan ise çocuk sayısına göre değişiyor. İnanın, bir kere, evli ve hiç çocuğu yoksa bile 3,7’ye düşüyor hemen, ardından 1,5; 4 çocuğu varsa zaten sıfır. Dolayısıyla, asgari ücretin vergi dışı bırakılması Türkiye’de AK PARTİ İktidarına nasip olmuştur. Bunlar da alınmasın deniyorsa, açıkçası, zaten onun alınmadığı önemli bir kesim var. O da nedir? Hem bunun alınmadığı hem sigorta primlerinin alınmadığı kayıt dışı alan. Kayıt dışı alanın sadece vergi indirimleriyle giderilemeyeceğinin en önemli kanıtı budur. Bakın neredeyse vergiyi sıfırlamışız, buna rağmen kayıt dışı devam ediyor. Demek ki kayıt dışılık sadece vergi oranları indirimiyle olmuyor.

Yine burada söylendi, gerçekten reform niteliğinde adımlar bu dönemde yapıldı. Kendileri de ifade etti, Sayın Hamzaçebi dediler ki: “İşte, 2005 yılında Gelir İdaresi Başkanlığı ile Gelirler Genel Müdürlüğünün artık fonksiyonları ayrıldı.” Gelir politikaları ayrı bir genel müdürlük, Gelir İdaresi Başkanlığı ayrı bir teknik genel müdürlük olarak dizayn edildi ve bununla ilgili altyapılar, personelin eğitimi, uzmanların alınması, gelir uzmanları, vesaire, şu ana kadar çok ciddi adımlar atıldı. Bunu takdir etmek lazım ve bu süreç devam ediyor.

Bu tasarıda da yine aynı şekilde 2005 yılında başlamış olan ve Gelir İdaresi Başkanlığının teknik yönünü güçlendirmeye yönelik ciddi bir adım daha atılıyor burada, bu gelir oranları vesaireden öte.

Bakın, yine ben burada şunu da belirtmek istiyorum: Biz geldiğimizden bu yana, AK PARTİ İktidarı döneminde vergi oranları OECD ülkelerinin ortalamalarının altına çekilmiştir. Kurumlar vergisi oranı yüzde 33’tü, yüzde 20’ye çekildi. Gelir vergisi oranları yüzde 47’lerdeydi, şu anda en yüksek dilim yüzde 35. Birçok Avrupa ülkesinde -biz tabii alıştığımız için- müterakkiyet yok, en üst dilimden ödüyor birçokları. Dolayısıyla, vergi oranlarında açıkçası yapılabilecek çok fazla bir şey bence artık yoktur.

Bir de, ilk defa Türkiye’de teşvik, Türkiye'nin neresinde olursa olsun aynı oranlarda yatırım indirimi olarak uygulanan teşvik sisteminden vazgeçilmiş, sektörel ve bölgesel teşvik sistemine geçilmiştir. Sektörel ve bölgesel teşvik, şu anda yapılan yatırımlarla ilgili olarak, neredeyse birçok bölgede kurumlar vergisini yirmi yıl boyunca, otuz yıl boyunca yüzde 2’lere kadar çekmiştir. Düşünebiliyor musunuz, kurumlar vergisi yüzde 2. Yedi yıl boyunca sigorta primleri, işveren primleri sıfır olarak, devlet tarafından ödenecek. Bunların hepsi aslında yatırımlar üzerindeki vergi yükünün daha da azaltıldığının, bu süreç içinde, göstergeleri ve bunların sonuçlarını da alıyoruz açıkçası. Bunların sonuçlarını bu bölgelerdeki, teşvikli bölgelerdeki yatırımlardaki, krize rağmen, dünyadaki bu küresel krize rağmen Türkiye'nin cazip bir yatırım alanı olmasıyla alıyoruz. Ben, kendi bölgemden çok iyi biliyorum ki yüzlerce yatırımcı, hem de önemli bir kısmı yabancı yatırımcı Türkiye’ye gelip bu yatırımları yapıyor.

Şimdi, burada, özellikle kayıt dışıyla mücadelenin yeterince yapılmadığı ve burada da herhangi bir, bu kanunda da buna yönelik hiçbir düzenleme olmadığı söylendi.

Değerli arkadaşlar, mükelleflerin vergi ödemedeki en büyük zafiyeti iki nedene dayanıyor. Bir tanesi, geçmişte, bu bir alışkanlık, mükellef ödediği verginin nereye gittiğini görmek istiyor. Vergi dairelerinin sloganıdır biliyorsunuz: “Ödediğiniz vergiler size hizmet olarak dönecektir.” Fakat şimdiye kadar insanlar yakın çevresinde, yerel yönetimlerde, şurada burada somut olarak, hizmet olarak döndüğünü görmeyince bu sloganın hayalî, afaki bir slogan olduğunu düşünüyordu. Yani vergileri vereceksin, tabiri caizse, bir kuyuya atacaksın ama sana dönüp dönmeyeceği belli değil. Ama şimdi Türkiye'nin her yeri şantiye hâline gelmiş ve bu vergilerle verilen paraların köylere kadar, köylerdeki, tabiri caizse, kanalizasyonuna, suyuna, parke taşına kadar yapıldığını gördüğü zaman insanlar, “Ha, demek ki bu paralar, bizim ödediğimiz vergiler bize hizmet olarak, yatırım olarak dönüyormuş…” Bir kere bu çok önemli çünkü insanlar gerçekten verdiği paranın nereye gittiğini düşünmüyorsa, daha doğrusu bilmiyorsa vermez, vermekten kaçınır.

İkincisi, daha önemlisi tabii, en çağdaş ülkelerde bile verginin en önemli, başka birçok alandan daha önemli yaptırımları vardır. Vergiyi devlet kamu zoruyla alır yani vergiyi gönüllü olarak vermek esastır ancak hiç kimse gönlünden koptuğu için vergi vermez, devlet kendi otoritesiyle denetimini yapar ve bu sonuçları sağlar.

Şimdi, çok önemli bir başka hususa değinmek istiyorum. Bakın, bu kanunla yapılan, hep şimdiye kadar eleştirilen, getirilen hususlardan bir tanesi, vergi incelemelerinde koordinasyonun sağlanamaması, denetiminin etkin olmaması.

Şu anda bu kanunun önemli bölümleri: Tamamen, hem Gelir İdaresi bünyesinde hem Maliye Bakanlığının değişik -direkt Maliye Bakanlığına bağlı- vergi denetim birimlerinin koordinasyonu ilk defa bir kurul aracılığıyla yani bir Vergi İnceleme ve Denetim Koordinasyon Kurulu aracılığıyla sağlanıyor ve bununla yetinilmiyor, bu da, Denetim Koordinasyon Kurulu, incelenecek mükellefleri, inceleme standartlarını, etik kuralları, uyulacak bütün esasları sağlıyor.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sekiz senedir koordinasyon yok mu Recai Bey?

RECAİ BERBER (Devamla) – Türkiye’de vergi incelemesi yapan, meslekten olan herkes bilir, hele hele, masanın iki tarafında bulunmuş benim gibi arkadaşlar çok daha iyi bilir. Türkiye’de mükellefin incelemeye alınması piyango çıkması gibi bir şeydir. Tabii, standartları vardır ama az inceleme olduğu için, o insan vergi idaresiyle denetim nedeniyle bir araya, karşı karşıya geldiğinde gerçekten neyle karşılaşacağını bilemez ve büyük bir tedirginlik yaşar.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bazılarına hep piyango çıkıyor, her çekilişte çıkıyor, ne şanslı adam!

RECAİ BERBER (Devamla) – Niye? Mükellef hakları diye bir şey yok çünkü. Mükellef incelenmeye başlandı. Ne zaman bitecek? Bunun bir kuralı yok.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Size muhalefet etti mi yandı...

RECAİ BERBER (Devamla) – Dolayısıyla, ilk defa, bakın, burada, kanunla incelemelere süre getiriliyor. İncelemenin süresi, eğer kısa incelemeyse altı ayda bitirilecek, eğer tam incelemeyse bir yılda bitirilecek.

Düşünebiliyor musunuz, şu anda böyle bir olay olmadığı için, mükellef inceleme süresinin sonuna kadar defter ve belgelerini vermiş, her akşam kâbus görüyor “Acaba yarın ne olacak, yarın nasıl çağrılacağım?” diye. Bu inceleme süreçlerini yaşamış olan insanlar çok iyi bilir.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Daha kısa, her ay değişiyor. Biri gidiyor öteki geliyor, bulamıyorlar bir daha geliyorlar.

RECAİ BERBER (Devamla) – Dolayısıyla, burada mükellef niçin incelendiğini bilecek. İncelemeye başlandığı zaman kendisine tutanakla “Şu nedenle incelemeye başlanmıştır.” diye tutanağın bir örneği verilecek. Bunlar mükellef açısından, Türkiye’de iş yapacak yabancılar açısından son derece önemlidir.

Bakın, Türkiye’de diğer hukuk dallarında son derece önemli adımlar atılmasına rağmen vergi hukukunda mükellef lehine düzenlemeler yönünden gerçekten geri kalmışızdır. Bu düzenlemeler aslında gecikmiş düzenlemeler. Ben, burada, Sayın Bakanımızı ve ekibini tebrik ediyorum. Bunlar çok önemli düzenlemeler; mükellefler açısından önemli, denetim yapacak arkadaşlar açısından da önemli. Vergi denetimi yapan insanlar da incelemeyle ilgili süreçten dolayı tabii ki rahatsız, çünkü incelemenin kuralları, standartları belli olmalı.

Bugün SPK’nın yapmış olduğu, yaptırmış olduğu bağımsız denetimin bile standartları çok daha net bir şekilde ortadayken, vergi incelemesinin, mükellefleri bu kadar ilgilendiren vergi incelemesinin denetim standartlarının, daha, denetim elemanının inisiyatifinde kalması düşünülemez. Denetim elemanının, tabii ki, her inceleme, her olay için ayrı ayrı bir denetim şeyi olacaktır ama bunun standartları olmalı ve bu standartlar da burada getiriliyor. Açıkçası bu açıdan da baktığımızda reform niteliğinde yani 2005 yılında başlatılmış olan gelir idaresinin özerkleştirilmesi, kayıt dışı ekonomiyle mücadelede önemli bir adım daha atılmış oldu. Eğer bu adımları arkadaşlar yetersiz görüyorsa ve hele hele, Sayın Hamzaçebi’nin “2002 yılında, 2003 yılında Acil Eylem Planı’nda öngörülen hususlar yapılmadı.” şeklindeki buradaki ithamlarına ben hayret ediyorum çünkü Acil Eylem Planı’ndaki önemli adımların hepsi Maliye Bakanlığının yapılandırılmasıyla zaten atılmıştır ama bu süreç bir günde tamamlanacak bir süreç değildir, sürekli olarak eksikler giderilecektir.

Burada, Sayın Akçay’ın ifade ettiği hususlara da katılıyorum, Gelir İdaresinde motivasyonu artırmak için özellikle orta kademe yöneticilerle ilgili olarak yapılması gereken birtakım özlük hakları düzenlemeleri, birtakım imkânlar elbette Gelir İdaresi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Berber, buyurun.

RECAİ BERBER (Devamla) – Hem Gelir İdaremiz hem de Bakanlığımız tarafından bunlar komisyonlarda dile getirildi ve bunlarla ilgili düzenlemelerin, kendileri tarafından, yasal bir düzenlemeye gerek olmadığı için, yapılacağı açıklandı zaten.

Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, ben, bu tasarının… Daha sonra bu tasarıya eklenmiş olan hususlarla ilgili çok şey söylendi, özellikle komisyonumuzda bilgi veren, komisyonumuzda diğer kanun maddeleriyle ilgili, önergelerle ilgili bilgi veren diğer bakanlık mensupları, bürokratlar ve ilgili bakanlar gerçekten burada… Bir kısmı zaten yine Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği hususları yerine getirmek üzere, acil olduğu için buraya konulmuştur, bir kısmı da gerçekten süreleri 30 Haziran itibarıyla dolduğu için konulmuştur. Dolayısıyla bunların içinde “Şu gereksizdir.” denilecek bir husus yoktur.

Özellikle burada TOKİ’yle ilgili haksız bir eleştiri oldu. TOKİ Başkanımızın -benim yıllardır tanıdığım bir insan- bürokrat olarak ne bir siyasi otoriteye ve komisyondaki arkadaşlara bir saygısızlık amacı vardır ne de öyle bir tavır sergilemiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Berber.

RECAİ BERBER (Devamla) – Komisyon toplantısından sonra da kendisi bire bir görüşmelerinde yanlış anlaşıldığını özür dileyerek belirtmiştir. Onun için, ben burada bu yanlış anlaşılmanın da düzeltilmesini talep ediyorum. Arkadaşlar sonradan bunları yapmıştır.

BAŞKAN – Sayın Berber, lütfen…

RECAİ BERBER (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bu tasarının hayırlı uğurlu olmasını diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Tasarının tümü üzerinde şahsı adına söz isteyen Hasan Fehmi Kinay, Kütahya Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Kinay. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nda ve diğer kanunlarda değişiklik öngören tasarı hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, tabii ki torba kanunlarla ilgili birtakım tenkitlerde bulunuldu. Bence torba kanunlar elbette ki birçok yasayı, birçok kurumu ilgilendiren yönüyle kavranması, değerlendirilmesi belki de güçlük çekilen yasalardır ama belki de birçok noktayı değerlendirip çözdüğü için de bu yönüyle etkin yasalar olarak da görülebilir. O kadar da haksızlık etmeyelim. Torba kanunlar, etkin kanunlar olarak belki de yasama faaliyetlerinde ele alınması gereken, değerlendirilmesi gereken kanunlardır. Burada biraz evvel Recai Berber Bey’in de ifade ettiği gibi, özellikle Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen bazı kanunların… Burada, bu yasal boşluğun giderilmesine dönük bir çalışma sergiliyoruz.

Değerli arkadaşlar, maliye politikası, ekonomik politikalar arasında, siyaset kurumunun şekillendirdiği yönüyle önem arz eden yasalardır. Bu cihetle, şimdiye kadar AK PARTİ döneminde izlenen maliye politikalarımızın gerek mükellef açısından gerekse ekonomik birimler açısından getirmiş olduğu birtakım olumlu değerlendirmeleri burada sizlerle paylaşmak istiyorum.

Buna geçmeden önce, özellikle iktidar partisi milletvekilleri olarak bizlerin topluma umut verme noktasında bugün yaşanan, TÜİK tarafından aktarılan veriler ışığında bir değerlendirmeyi de vazife biliyorum.

Bildiğiniz gibi, bugün TÜİK işsizlikle ilgili rakamları açıkladı. Geçtiğimiz nisan ayında yüzde 14,9 olan işsizlik oranı 2010 Nisan ayı itibarıyla yüzde 12’ye geriledi.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Kinay, konjonktürel olarak o zaten hep iner çıkar.

HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) – İşsiz sayısı 547 bin civarında azaldı, istihdam edilen kişi sayısı da 1 milyon 803 bin artış sergiledi. Böylelikle, 22 milyon 500 bine ulaştı. Burada özellikle TÜİK’in yapmış olduğu açıklama sonrasında en sevindirici olay, genç işsizlerin yüzde 26,5 oranından yüzde 21’e azalmasıdır. Her 5 genç işsizin 1’i, bu dönemde bir istihdam imkânı bulabilmiştir.

Değerli arkadaşlar, sanayi üretim endekslerini takip ediyoruz, fevkalade iyi gelişmeler ortaya konuyor. Artık, küresel krizin ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerinin sürekli azaldığı bir süreci yaşıyoruz ve bundan dolayı hepimizin bundan mutluluk duyması gerektiğini düşünüyorum. Kredi hacmi artıyor, faiz oranları bugün de Merkez Bankası tarafından değiştirilmedi, düşük seviyesini sürdürüyor. Türkiye 2004 yılında yakalamış olduğu o büyük büyüme hızını, yüzde 11,9 büyüme hızını, bir benzerini bu ilk çeyrekte de yüzde 11,7’yle gerçekleştirmiştir. Bütün bu gelişmeler tabii ki alınan önlemlerin etkisiyle yaşanmaktadır. Biraz evvel de ifade ettiğim gibi, belki de maliye politikalarını bu yönüyle daha titiz değerlendirmemiz gerekiyor. AK PARTİ döneminde maliye politikalarında belki de en çok vurgulanması gereken konu, gelişme, vergi oranlarının düşürülmesidir. Evet, Türkiye’de doğrudan vergilerde ülke ekonomisinin rekabet gücünü artırmak üzere önemli ölçüde vergi indirimleri yaptık, kurumlar vergisinde önemli indirimler yaptık. Keza, birçok sektörde KDV indirimleri yapıldı. Kurumlar vergisinde baştan sona mevzuatı yeniledik, sadeleştirme gerçekleşti ve belki de en çok ülke ekonomisine, kaynaklarımıza, rekabet gücüne etki eden unsur bu dönemde yürütülen teşvik politikasıdır. Maliye Bakanlığı tarafından yürütülen teşvik politikası ülkemizdeki bu büyümenin arkasında ve son yaşanan küresel krizdeki etkilerin azaltılması açısından baktığımızda, değerlendirdiğimizde fevkalade önem taşımaktadır değerli arkadaşlarım.

Gelir İdaresi Başkanlığımız bildiğiniz gibi 2005 yılı itibarıyla yeni bir statüye ulaşmış bulunuyor. Bu süreçte mükellef ilişkilerinde belki de reform sayılabilecek bir çağdaşlaşma süreci yaşadık. Teknolojinin vermiş olduğu imkânları olabildiğince kullandığımız bir döneme girdik. Bakın, şu anda “e-beyanname” dediğimiz sistemle artık beyannamelerin yüzde 99’u elektronik ortamda verilebiliyor. Bu kayda değer başarı aynı zamanda OECD raporlarına da yansımıştır. Mükelleflerimizin “Borcu yoktur.” yazısı alması için vergi dairesine gitme gibi bir zorunluluk ortadan kalkmıştır. Motorlu taşıtlar vergisi ya da trafik para cezalarına ilişkin ödemeleri, buna benzer ödemeleri kredi kartından yapabilir hâle geldik. Denetim stratejileri, ortaya konan bu otomasyondan yararlanmak suretiyle çok daha ciddi, stratejik bir noktaya ulaşmıştır. 2010 yılı Ocak ayı itibarıyla Özelge otomasyon sistemi kurularak birçok mükellefle idare arasındaki ilişkiyi otomasyon sistemine, bürokrasiyi azaltmak amacıyla otomasyon sisteminden yararlanma noktasına getirilmiştir.

Vergi İletişim Merkezi kurulmuştur. Mükellefler, artık birtakım soruları olduğunda bu iletişim merkezinde çağrı merkezleriyle görüşmek suretiyle bu sorunlarına cevap bulabilmektedir.

Yine vergi idaresi etkili iletişim seminerleri düzenlemiştir bu dönem içerisinde. Böylelikle, 140 bin civarında, sermaye iradına dayalı olarak oluşan vergi mükellefi tabanında bir genişleme ortaya çıkmıştır.

Artık KDV sisteminde vergi iade talepleri yine elektronik ortamda yapılabilmektedir. Böylelikle sahte belge tanzim etmek suretiyle vergi iadesi yönünde talebi olan kişiler kolaylıkla ayıklanmaktadır. Gerçek iade talebini ortaya koyan mükellefler de kısa sürede bunlara ulaşmıştır.

Değerli arkadaşlar, tabii ki bu görüşmüş olduğumuz tasarının kısa sürede yasalaşması, hem Parlamento çalışmalarımız açısından hem de yasayla ilişkili olan kesimler açısından büyük önem arz etmektedir. O nedenle ben konuşmamı daha fazla uzatmak istemiyorum zaman kazanma noktasında. Eğer mümkünse gruplar da bir uzlaşma zemini bulabilirse, bu tasarıyı öngördüğümüz şekilde yarın akşam itibarıyla bitirmek arzusunda olduğumuzu ifade ediyorum. Bu doğrultuda, grup başkanlarımızın, grup başkan vekillerimizin bu yönde bir girişimde bulunmasını yararlı görüyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Komisyonda onları hep denedik de hiç sonuç alamadık.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kinay.

Tümü üzerinde şahsı adına söz isteyen Ertuğrul Kumcuoğlu, Aydın Milletvekili.

Buyurun Sayın Kumcuoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Gelir Vergisi Kanunu ile ilgili ilgisiz, yerli yersiz, gerekli gereksiz yirmiyi aşkın çeşitli kanunda değişiklik yapılmasına ilişkin 536 sıra sayılı Kanun Tasarısı hakkında grubumuzun görüş ve değerlendirmelerini arz etmek üzere huzurlarınızdayım.

Değerli arkadaşlarım, bugün kabul ettiğiniz çalışma programına göre bugün ikinci bölümün sonuna kadar yani 49’uncu maddenin sonuna kadar çalışmamız gerekiyor. Normal olarak her madde üzerinde iki tane önerge verildiğini düşünürsek 49 maddede 980 dakika çalışmamız gerekiyor. Bu da on beş saat ediyor.

Şimdi, size, müsaade ederseniz, Hükûmete yakın, Hükûmete yandaş bir dergiden bir pasaj okumak istiyorum: “İngiliz bilim adamlarının 25 yıldır sürdürdükleri çalışma, iki saati aşan fazla mesainin kalp damar hastalıkları bakımından ciddi bir risk artışına neden olduğunu ortaya koydu. İngiltere'de 10 binden fazla çalışanın 25 yıl izlendiği 'Whitehall II adlı araştırmanın sonuçları normal mesainin üzerinde çalışanların, normal çalışanlara oranla kalp krizine bağlı ölüm risklerini yüzde 60 oranında artırdıklarını ortaya koyuyor.”

Yani eğer bu çalışma temposuna devam etmekte ısrar ederseniz, akla aykırı işler yapmaya devam ederseniz, bu beş yüz küsur milletvekilinden birinin başına bir iş gelirse bunun sorumlusu siz değilsiniz, size bu yönde talimat veren Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dır. Bunun altını çizerek ifade ediyorum.

Şimdi, konuşmama girerken “ilgili ilgisiz, yerli yersiz, gerekli gereksiz” tabirini kullandım. Bunu espri olsun diye yapmadım. Bakın, bu kanunla yirmiye yakın kanunda değişiklik yapıyorsunuz, Merkez Bankası Kanunu’ndan Devlet İhale Kanunu’na, adli personel ile devlet davalarını takip edenlere ödenecek tazminatlardan Kabahatler Kanunu’na, İş Kanunu’ndan Yükseköğretim Kanunu’na, Pasaport Kanunu’ndan Toplu Konut Kanunu’na kadar yirmiye yakın kanununda değişiklik yapıyorsunuz.

Yapılabilir mi? Adına “torba kanun” dediğiniz bir düzenlemeyle bunu yapmaya çalışıyorsunuz ama bununla yetinmiyorsunuz, bu kanunu bir de temel kanun olarak görüştürme -affedersiniz, tabir bulmakta güçlük çekiyorum- yanlışını yapıyorsunuz.

Şimdi bakalım İç Tüzük’ümüz ne diyor? İç Tüzük diyor ki: Bazı kanunlar temel kanun olarak konuşulabilir. Hangi şartla?

1) “Bir hukuk dalını sistematik olarak bütünüyle veya kapsamlı olarak değiştirecek biçimde genel ilkeleri içerdiği takdirde…” İçeriyor mu bu kanun böyle bir şey? Hayır, içermiyor.

2) “Kendi alanındaki özel kanunların dayandığı temel kavramları göstermesi hâlinde…” Böyle bir gösterme hâli var mı? Hayır, yok.

3) “Düzenlediği alan yönünden bütünlüğünün ve maddeler arasındaki bağlantıların korunması zorunluluğunun bulunması hâlinde bazı kanunlar temel kanun olarak konuşulabilir.” diyor. Bu şart yerine geliyor mu? Gelmiyor.

Fakat burada kanun yapma sürecinde açıkça, net bir şekilde İç Tüzük’ü ihlal ediyorsunuz ve bunu yaparken de kesinlikle, gruplar arasında mutabakat aramıyorsunuz, “dediğim dedik, çaldığım düdük” esprisiyle hareket ediyorsunuz. Bu işin sonu iyi değil. Bu kafayla Türkiye'nin temel sorunlarına sağlıklı çözümler bulunabileceğini zannetmiyorum.

Değerli arkadaşlar, şimdi, ne yapıyoruz? Esas itibarıyla bazı vergi kanunlarında düzenlemeler yapıyoruz. Ne yapacağız? Vergi idaresini iyileştireceğiz. Ne yapacağız? Efendim, vergide etkinliği artıracağız. Ne yapacağız? Sağlıklı çalışmayan bazı kanun maddelerini değiştirmek suretiyle daha sağlıklı hâle getireceğiz. Ne amaçla yapacağız? Sistem daha iyi çalışsın diye, daha fazla üretelim, daha müreffeh yaşayalım diye ama bu kanun maddelerinin hiçbirinde bu amacı sağlayacak bir düzenleme yok. Bunların buraya niye tıkıştırıldığını, niye sokuşturulduğunu, niye böyle bir çorbaya çevrilip bizim huzurumuza getirildiğini anlamak da mümkün değil, bunlardan nasıl bir fayda sağlanacağını değerlendirmek de mümkün değil. Ekonomimizin yüzde 50’sinin kayıt dışı olduğu yerde, vergi kanunu olmuş, yapmışsınız, yapmamışsınız ne yazar, yaptığınız vergi kanunlarını şöyle veya böyle değiştirmişsiniz, değiştirmemişsiniz, ne yazar! İşsizliğin alıp başını gittiği, açlığın, sefaletin kol gezdiği, ekonominin daha 2008 performansını yakalayamadığı bir ortamda bu, oynamasını bilmeyen gelin oyunudur. Ne yapacağınızı bilmediğiniz için, âdettendir, hükûmetler ne yapacaklarını bilemedikleri hâlde hemen maliye bakanına dönerler “Tamam, sen bir şeyler yap.” derler. Maliye bakanları da böyle, kendilerince torba tabir ettikleri -bana göre çorba, isterseniz siz deyin aşure- kanunlar getirerek bir şeyler yaptıklarını zannederler ama Sayın Bakan, bununla bir şey yapmıyorsunuz, yapıldığına dair de kanunun gerekçelerini incelediğimiz vakit hiçbir yere varamıyoruz.

Bazı AKP’li arkadaşlar bu kürsüye çıkıyorlar, aman ekonomi ne kadar güzelmiş, Adalet ve Kalkınma Partisi ne kadar başarılıymış, rakamlar döküyorlar, rakamlar saçıyorlar, bir şeyler ifade etmeye çalışıyorlar ama hadise o kadar basit değil. Biraz önce burada konuşan arkadaşımız vergi performansıyla ilgili bazı değerler ortaya koydu ama gelin, ben de bazı başka değerler ortaya koyayım. Bakın, 2010 senesinin ilk altı ayında ithalden alınan KDV’ler yüzde 41 oranında artmış ama hazirandaki artış oranı sadece yüzde 6’dan ibaret. Yani eğer herhangi bir şekilde geriye doğru altı aylık değil de beş yıllık performansı gözden geçirdiğinizde bu rakam yüzde 50’ye yaklaşıyor fakat haziranda birdenbire yüzde 6’ya düşüyor. Yani haziran ayında bu ekonomide frene basılmış, birileri frene basmışlar, ithalatta çok ciddi düşüş olmuş. Bu ne manaya gelir? Gayet açık: Türkiye, açık ve net bir şekilde, yaşamını ithalat üzerine kurmuş bir ekonomi... Ekonomi artık iç dinamikleri üzerinden büyüme felsefesini, iç dinamikler üzerinden büyüme projesini, iç dinamikler üzerinden büyüme anlayışını bir tarafa bıraktı. Ne yapıyor? İthal ediyor, iyi kötü işliyor, bununla hem içeride birilerini, pazarı doyurmaya çalışıyor hem de bunun üzerinden ihracat yapmaya çalışıyor ve ondan sonra da ekonomi çalışıyor görünüyor fakat Haziran ayındaki performansınızda alarm zilleri çalıyor. Senenin ilk beş ayında gösterdiğiniz performansı haziran ayında gösteremiyorsunuz. Dolayısıyla, ekonomi iyiye gitmiyor, yaz ayları olmasına rağmen. Biliyorsunuz, yaz aylarında kış aylarına nazaran ekonominin -işte turizmde biraz hareketlilik olur, tarımda mahsul alınır, insanlar kışa nazaran biraz daha tarlaya, bahçeye gitme imkânını bulurlar, meyvedir, sebzedir, yaz aylarında daha bol olur mülahazaları ile- daha iyi büyüyeceği ve ekonominin daha canlı olacağı ve buna bağlı olarak da dış ticaretin buna endeksli olarak daha iyi bir performans göstereceği beklenirken birdenbire rakamlar tepesi üstü gidiyor haziran ayında. Bunu tenkit babında söylemiyorum, dikkatlerinizi belli yere çekmek için söylüyorum çünkü “rakamlar şöyle, rakamlar böyle” diye birtakım globallerden hareket ederseniz, detaylara girmezseniz hep mazide kalır, gününüzü ve istikbalinizi sağlıklı bir şekilde alıp, değerlendirip bakmazsanız bu gibi yanlışlar içinde olursunuz. Eğer bu gibi yanlışlar içinde olursanız da önümüzdeki seçimlerde “Bye bye!” iktidara veda edersiniz. Zaten o gayet açık şekilde ufukta görünüyor.

Bakın, arkadaşlar, bu kanunun geneli üzerinde konuşmak için huzurlarınızdayım. Ayrıntıya girmek gerektiği takdirde genellemeler yapmak mümkün değil çünkü -söylediğim gibi- münasebetli münasebetsiz yirmiye yakın kanunun orasını burasını değiştiriyorsunuz. Böyle bir konuda genel birtakım münazaralarda bulunmak mümkün değil ama dikkatimizi çeken bazı hususlarda ben bazı eleştiriler getirmek istiyorum. Bunlardan birincisi, bu kanunun 29’uncu maddesiyle ilgili. Bu kanunun 29’uncu maddesinin gelirle, giderle uzaktan yakından ilgisi yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kumcuoğlu, lütfen tamamlayınız.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Bu, Millî Piyango kanununun, Millî Piyangonun Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 2’nci maddesinde değişiklik yapıyor fakat yaptığınız değişiklik tam üç daktilo sayfası. Bakın, 2009 senesinde Haldun Taner Armağanını kazanan hikâye bundan daha kısa idi. Siz, burada bir madde değiştirmiyorsunuz, bir maddenin bir fıkrasını değiştirmiyorsunuz, buz gibi, yukarıdan aşağı, yepyeni bir kanun yapıyorsunuz. Millî Piyango idaresinin fonksiyonlarının bir kısmının özel şirketlere devri konusunda bir kanun büyüklüğündeki düzenlemeyi bir tek ek maddenin içine sıkıştırıyorsunuz. Bu Anayasa’ya aykırıdır. Yarın Anayasa Mahkemesine gider de oradan çevrilirse ağlamayın, “Hukuk bizim önümüzü kesiyor.” diye ağlamayın. Şimdiden gelin, doğruyu yapın, aklınızı başınıza toplayın.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kumcuoğlu.

Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.16


ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 21.29

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 135’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız. On dakika soru sorma, on dakika cevap verme süresidir.

Sayın Çalış, Sayın Taner, Sayın Ağyüz, Sayın Yıldız, Sayın Asil, Sayın Nalcı, Sayın Uslu ve Sayın Işık sisteme girmişlerdir.

Sayın Çalış, buyurun.

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkan, teşekkürler.

Sayın Bakan, 4/B’li çalışan öğretmen, sağlık personeli ve diğer 4/B’li çalışanların gerçekten aileleri bölünmüş durumda. Maliye Bakanlığının olumlu bakmaması nedeniyle bir dram hâline geldi. 4/B ve 4/C’lilerin problemlerini çözecek herhangi bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Taner…

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, kazanç üzerinden alınan vergilerin 2002 yılındaki gayrisafi yurt içi hasılaya oranı nedir? 2009 yılındaki oran nedir?

İki: Yine, kazanç üzerinden alınan dolaysız vergilerin içindeki kesinti yoluyla tahsil edilen stopaj vergileri çıkarıldıktan sonra kalan gerçek kazanç vergisi miktarı ne kadardır?

Üç: Tahakkuk eden verginin yüzde kaçı tahsil edilebilmektedir? Vergi tahsilatını artıracak bir tedbir düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Ağyüz

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, örneğin, Millî Piyango İdaresi Genel Müdürlüğünün kanunda yer alması gereken özelleştirmesi birden çok maddeye bölünmek suretiyle düzenlenmesi gerekirken bu kanunda bir değişiklik olarak sunulmuş. Bunu teknik olarak doğru buluyor musunuz?

Elektrik mahsuplaşmaları yer alıyor. Çiftçiler sulama elektrik borcunun faizinin altında eziliyorlar. Bunlar için neden bir çözüm getirmek istemiyorsunuz?

Ayrıca, belediyelere verdiğiniz yetkilerle gizli bir imar affını mı hedefliyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Yıldız…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, 1999-2009 yılları itibarıyla gelir vergisi tahakkukları ne kadardır? Tahsilatları ne kadardır?

Yine, kurumlar vergisi tahakkukları ne kadardır? Tahsilatları ne kadardır?

1999-2009 yılları itibarıyla dolaylı vergilerin tahakkuku ne kadardır? Tahsilatı ne kadardır?

Yine, 1999-2009 yılları itibarıyla illere göre denetim sayıları ne kadardır?

Yazılı olarak da verebilirsiniz. Arkada bürokratlarımız var.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Asil…

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, dolaylı vergilerin toplam vergi tahsilatı içindeki payı her geçen gün artmaktadır, geçen yıl aynı dönemine göre 4,3 puanlık bir artışla yüzde 70’lere dayanmıştır. Vergi adaletinin sağlanabilmesi için az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınması gerekirken maalesef bizde bu işin tam tersi yapılmaktadır. 7 liraya satılan bir paket sigaranın 5 lira 47 kuruşu vergi, 3 lira 65 kuruşa satılan 1 litre benzinin 2,44 kuruşu vergi, her 3 liralık cep telefonu faturasının 1 lirasından fazlası vergi. Bu adaletsizliği ne zaman düzeltmeyi düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Nalcı…

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, gelecek olan İller Bankası kanununda çalışan personel sözleşmeli personel yapılmak istenmektedir. Bu konu İller Bankası personelini rahatsız etmekte ve tedirginlik had safhadadır. Kadro garantili sözleşme istenmekte olup bu konuya şahsınızın karşı çıktığı söyleniyor, doğru mu?

İller Bankası gibi yatırımcı bir kuruluşu dağıtmak mı istiyorsunuz? Çalışanlar emekli ve zorunlu tayine tabi tutularak yerlerine yeni yandaş kişiler mi alınacak? Bu uygulama ne olursa olsun bugün ve ileride bu kurumda çalışanları mağdur etmeyecek mi?

İkinci sorum: Bu vergilerde vergi borcundan dolayı tüccarların, iş adamlarının tüm şeylerine, yani 10 liralık borç için yaklaşık olarak tüm gayrimenkullerine, banka hesaplarına, her şeye vergi daireleri haciz göndermekte. Bu da ticari hayatı çok olumsuz yönde etkilemektedir. Bunun için bir önleminiz var mı?

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Uslu…

CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, toplam vergi gelirlerinde gelir kalemlerine göre yüzdelik dağılım nedir? Özellikle dolaylı vergilerin yüksekliği ülkemizde vergi adaletsizliğini göstermiyor mu? Bunda hedefiniz nedir? Bu hedefe ulaşmada ne kadar zamana ihtiyacınız var?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, 2010 birinci çeyrek büyüme rakamı yüzde 11,7 olarak açıklandı. Bu büyüme rakamı, geçen yılın aynı dönemine göre eksi yüzde 14,5’luk küçülmeden sonraki büyüme rakamı olduğuna göre, bu durumu nasıl açıklayabilirsiniz? Gerçek anlamda Türkiye hâlâ küçülen bir ülke konumunda mıdır? Diğer taraftan, bu büyümeden hangi sektörler ne kadar pay almışlardır? Büyümeye kamu ve özel sektörün katkı oranları nasıl gerçekleşmiştir? 2010 yılı ilk altı aylık verilerine göre bütçe açıkları hedeflenenden ne kadar sapma göstermiştir? Özellikle de vergi gelirlerinde ne düzeyde bir sapma ortaya çıkmıştır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Ayhan…

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana sual tevdi etmek istiyorum. Bugün Sayın Bakan ocak-haziran dönemi bütçe gelir ve giderlerini açıkladı. Ocak-haziran döneminde bütçe giderleri yüzde 9,3 artarken, haziran ayında 33,2 artmasının sebebi nedir?

İkincisi: İthalde alınan KDV’nin haziran yüzde 6,7 artması, daha önce ocak-haziranda 41,4 artmasıyla mukayese edildiğinde ekonomik açıdan neye delalet etmektedir?

Bir diğer sorum: Haziran nakit dengesinde 10,3 milyar TL açık gözükmektedir. Bunu bütçe açığıyla karşılaştırdığımızda, bütçe açığının haziranda 5 civarında gerçekleştiğini görüyoruz. Bu aradaki fark nereden kaynaklanmaktadır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Aslanoğlu

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, 4.999 nüfusa sahip bir belediye ile 5001 nüfuslu bir belediye arasında veya 9.999 ile 10.001 arasında iki kişilik farktan dolayı denkleştirme ödeneğinde büyük bir adaletsizlik vardır. Bu adaletsizliği giderecek misiniz?

İki: Büyükşehir belediyeleri ile il belediyeleri arasında dağlar kadar bir adaletsizlik vardır. Özellikle büyükşehir belediyelerine, 350 bin nüfuslu bir ile 160 milyon lira para veriyorsunuz yılda ama 600 bin nüfuslu bir ile 80 bin lira para veriyorsunuz. Bunda hak, adalet var mı? Bu nedenle…

Elektrik KİT’lerinden dolayı… Sulama birliklerinin şu anda TEDAŞ elektriklerini kesiyor ve en ürün alma dönemi. Artık, lütfen sulama birliklerinin, köylülerin -elektrik bedelleriyle ilgili- şu mevsimi atlatmalarını temin edecek misiniz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, buyurun.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, ben, soruların bir kısmını kaçırdım mı bilmiyorum çünkü sorular başladıktan sonra geldim ama geldikten sonra sorulan sorulardan başlayayım en azından. Önce, vergi yüküyle ilgili epey bir soru var, oradan başlamak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, tabii, Türkiye’de, genel olarak, vergi yükü -yani mahallî düzeyde, merkezî Hükûmet düzeyinde ve Sosyal Güvenlik Kurumunca alınan bütün prim, vergileri, hepsini alırsanız ve millî gelire bölerseniz- yüzde 23,5. Bu oran OECD ülkelerinde ortalama yüzde 35,8. Türkiye toplam vergi yükünde OECD ülkeleri arasında -otuz tane OECD ülkesi var- 29’uncu sırada yani en düşük 2’nci vergi yüküne sahip. Bizden daha düşük olan bir tek Meksika var. Meksika’nın da şu özelliği var: Meksika, özellikle önemli bir petrol üreticisi ve oradan gelen gelirlerden dolayı bu diğer vergilere fazla yüklenmiyor. Bu, birinci husus. Yani genel olarak vergi yüküne baktığımız zaman, Türkiye, vergi yükünde, OECD ülkeleri arasında en düşük 2’nci ülke yani 29’uncu sıradayız. Ama bunun bileşenlerine baktığınız zaman önemli farklılıklar görürsünüz. Müsaade ederseniz, önce mal ve hizmetler üzerinden, yani KDV ve ÖTV hususuna değinmek istiyorum çünkü en fazla tartışılan husus budur.

Değerli arkadaşlar, şimdi, mal ve hizmetlerden dolaylı olarak alınan vergilerin toplamının millî gelire oranı Türkiye’de yüzde 11,8. Yani toplam vergi yükü yüzde 23,5, yüzde 11,8’i mal ve hizmetlerden dolaylı olarak elde edilen gelirler. OECD’de bu oran yaklaşık yüzde 11’dir. Yani OECD’ye göre ortalamanın biraz üzerindeyiz ama çok da değil, yani bizde yüzde 11,8, OECD’de de yaklaşık olarak yüzde 11 civarıdır. Bizdeki temel problem doğrudan aldığımız vergi gelirlerinin millî gelire oranının inanılmaz düzeyde düşük olmasından kaynaklanıyor.

Fakat şöyle bir algı var tabii: “Türkiye’de bazı vergiler çok yüksek.” O algı şundan kaynaklanıyor: Değerli arkadaşlar, tabii ki motorinde, benzinde, fuel oilde, LPG’de, tütün ürünlerinde, motorlu taşıtlarda ve iletişim hizmetlerinde vergiler nispeten yüksektir. Bazı alanlarda Türkiye’de çok yüksektir. Bunları ben kabul ediyorum ama bunlar petrol ürünleri, bunlar ithal edilen ürünlerdir, bunlarda sürekli bir şekilde vergiler yüksek tutulmuştur. Aslında özüne bakarsanız bu en büyük ithal kalemlerinden bir tanesidir. Çevre açısından, ithalat açısından, tasarruf açısından bakarsanız bu çok yanlış bir uygulama değil ama yüksek, rekabet gücünü kısmen etkileyen hususlardır.

Tütün ürünleri üzerindeki vergilerde biz 8’inci sıradayız. Motorlu taşıtlarda yine nispeten yüksek, 6’ncı sıradayız. İletişim hizmetlerinde maalesef birinci sıradayız vergi yükü açısından ama bunun dışındaki mal ve hizmetlerden alınan vergilerde Türkiye çok kötü bir durumda değil.

Bakın, size katma değer vergisinden biraz bahsedeyim. Avrupa Birliğinde biliyorsunuz 27 tane ülke var. Bizden KDV’si şu an itibarıyla düşük olan sadece ve sadece Lüksemburg, Güney Kıbrıs Rum Kesimi ve İspanya var. Bu ülkelerin dışındaki ülkelerde KDV oranı bizden yüksektir. KDV’nin ortalama oranı 2005 yılında Türkiye’de yüzde 16’ydı, daha sonradan yapılan sektörel indirimlerle yüzde 14,4’e kadar indirilmiştir. Yani KDV’de aslında Avrupa Birliğiyle veya OECD ülkeleriyle karşılaştırdığımız zaman -tabii bazı OECD ülkelerinde yok- biz çok da yüksek değiliz. Gelir vergisinde aynı şekilde, yüzde 15’den başlıyor 35’e kadar çıkıyor. Bugün birçok Avrupa ülkesinde yüzde 50’ye kadar, hatta 50’nin üstünde olan ülkeler var.

Yine, diğer vergilere gelince, mesela, kurumlar vergisini biz -kurumlar vergisi biliyorsunuz yüzde 20- yüzde 33’ten yüzde 20’ye indirdik ve Türkiye, en düşük kurumlar vergisinde yine OECD ülkeleri arasında -yanlış hatırlamıyorsam- 5’inci sırada, yani 30 ülke arasında biz 25’inci sıradayız kurumlar vergisi oranı itibarıyla. Fakat esas sorun şu: Biz, toplam kurumlar vergisinden elde ettiğimiz gelirle gelirler üzerinden elde ettiğimiz vergilerin yani gelir ve kurumlar vergisinin toplamının millî gelire oranı yaklaşık 5,5-6 arasında değişiyor. Bu oran, mesela, Avrupa Birliği veya OECD’ye baktığınız zaman Türkiye'nin en az 2 katı. Yani Türkiye’de dolaylı vergilerin nispi olarak yüksek olmasının temelinde doğrudan vergilerin çok düşük olması, dolaylı vergilerin o nedenle yüksek seyretmesinden kaynaklanıyor, bazı ürünler hariç olmak üzere.

Ben, müsaade ederseniz diğer sorulara cevap vereyim.

İller Bankasıyla ilgili bir soru vardı, hemen ondan başlayayım. Ona ilişkin taslak henüz bana ulaşmadı, dolayısıyla benim bu konuda herhangi bir önyargım yok. Tamamen, aslında, bankanın yeniden yapılandırılması, etkin bir şekilde çalışması ve oradaki performansa dayalı bir kültürün oturtulması konusunda tabii ki ben hassas olurum. Ama “Bu, şu olsun, bu şekilde olsun.” şeklinde henüz bizim bir önyargımızın olmadığı gibi, bu tasarı bana ulaşmadı.

Çalışanları dağıtmak, yandaşlar almak; öyle bir şey söz konusu değil, hiçbir şekilde böyle bir düşüncemiz olamaz.

Şimdi, tabii ki hacizlerle ilgili bir soru var ama bir de…

Sondan başladığım için oradan devam edeyim. Bu denkleştirme ödeneğini biz Maliye Bakanlığından aldık İller Bankasına verdik. Orada tabii ki bir haksız uygulama, adaletsiz bir uygulama varsa hep beraber çalışalım, düzeltelim.

“Büyükşehir belediyeleri veya il belediyeleri arasında önemli farklılıklar söz konusuysa…” Bakın, bunu Plan Bütçe Komisyonunda da söyledim, olabilir. Ben Maliye Bakanı olarak, yapılacak yeni bir düzenlemeye her türlü desteği veririm. Tabii ki takdir edersiniz ki mahallî idarelerle ilgili sorumlu Bakanımız var ama hazineden sorumlu Bakanımızla ben, gereken katkıyı veririz, daha rasyonel, daha akılcı bir dağıtım söz konusuysa ondan yaparız.

Sulama birliklerine gelince, bizim önerimiz -yani Maliye Bakanlığı olarak- en başından beri şu olmuştur: Şimdi, takdir edersiniz ki devletin yaptığı yatırımlarla bir imkân sağlanan yani bir sulama söz konusu, bir de vatandaşın ciddi bir şekilde elektrik maliyetine katlanarak yaptığı sulamalar söz konusu. Esas sıkıntı bu ikincisinde ortaya çıkıyor.

Bizim önerimiz şu ve o konuda da arkadaşlar bir çalışma yapıyor, ilgili Bakanlık bir çalışma yapıyor. Biz, cazibe sulamayla tabii ki ürün üreten veya sulama yapandan, ondan bir miktar, cüzi bir şeyler, bir ücret alalım, onunla, kendi tabii ki elektrik kullanarak sulama yapmaya çalışan vatandaşlarımızı, çiftçilerimizi de destekleyelim, sübvanse edelim. Yani bizim önerimiz o yöndedir.

Bütçe açığına ilişkin rakamlara gelince, değerli arkadaşlar, yılın ilk altı ayında bütçe açığı geçen senenin aynı dönemine göre yüzde 33,5 düşmüştür. Bu açığın daralmasındaki temel faktör: Toplam gelirlerimizde yüzde 19 civarında bir artış söz konusu, vergi gelirlerinde yüzde 25’e yakın bir artış söz konusu, giderlerimizde ise genel olarak yani toplam giderlerde yüzde 9,1 civarında bir artış söz konusu. Bu da enflasyona paraleldir. Yani biz bu dönemde giderlerimizi kontrol altına almışız, gelirlerimizi de aldığımız tedbirler ve ekonomideki toparlanma sayesinde artırmışız.

Şöyle bir husus tabii ki var: Faiz dışı harcamalarda reel olarak iki-üç puana yakın bir artış söz konusu. Bunda da yani bu son dönemdeki, özellikle haziran ayındaki artışı ben açıklayayım. Orada iki üç faktör söz konusu. Yani genel harcamalara baktığınız zaman faiz harcamaları bu sene haziran ayında geçen sene haziran ayına göre -bu tamamen o aya denk gelmiş- 2 milyar lira daha fazla. Yaklaşık olarak konuşuyorum. Yine, sosyal güvenlik, istihdamda çok ciddi artış olduğu için devletin de prim katkısı ve diğer destekleri de söz konusu olduğu için, orada sosyal güvenlikle ilgili harcamalarda bir artış söz konusu. Bir de, mevsimsel olarak biz karayollarına yani bu mevsimde yatırım yapabilecek birtakım icracı bakanlıklara tabii ki ödeneklerini hızlandırılmış bir şekilde verdik.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – O kadar fark etmiyor Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Değerli arkadaşlar, benim bildiğim kadarıyla -detaylarına baktığım zaman bu sabah- bunlar önemli hususlardır. Bunun dışında bazı hususlar olabilir ama bunlar en önemli üç tane husustur.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Rakamlardan bahsediyorsunuz.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Şimdi, sorulara bakayım, devam edeceğim.

Büyümeyle ilgili bir soru vardı. Yılın ilk çeyreğinde tabii ki Türkiye çok hızlı bir şekilde büyüdü. Tamamen iç talepten kaynaklı bir büyüme söz konusudur. Net ihracatın etkisi -ben daha önce de bunu açıkladım- eksi 5,7 puandır. Yani Türkiye’de ihracat -ben daha önce de söyledim bunu- nötr olsaydı -Çin gibi net katkı yapmayı bir kenara bırakın, nötr olsaydı- Türkiye bu çeyrekte yaklaşık olarak yüzde 17-18 rahat bir şekilde büyürdü. Türkiye'nin büyümesini sınırlayan temel faktör iç tasarruf oranlarının, daha doğrusu Türkiye’deki tasarruf oranlarının maalesef düşük olmasından kaynaklanıyor. Bu da çok ciddi bir yapısal sorundur. Bunun detaylarını biz ileriki dönemlerde tabii ki rahat bir şekilde konuşabiliriz. Ama özünde Türkiye çok hızlı bir şekilde büyüyor, yılın ikinci çeyreğinde de muhtemelen hızlı büyüme bu düzeyde olmasa da devam etmiştir, yılın ikinci yarısında büyüme yavaşlayacaktır. Ama Türkiye bu krizden çok güçlü bir şekilde, çok hızlı bir şekilde çıkıyor. Yüzde 6 civarında bir büyüme, piyasalardaki ortalamalara baktığınız zaman yüzde 6’lık bir büyüme öngörüsü söz konusu. Bu da OECD ülkeleri arasında en yüksek büyüme hızı diye düşünmek lazım. Bunda bir başarı söz konusu. Kamunun katkısı neredeyse sıfıra yakındır. Tamamen özel tüketim ve özel yatırımlardan kaynaklı bir büyümedir. Ondan dolayıdır ki Türkiye’de, tabii ki dış açıkta bir artış söz konusudur.

İncelenen mükelleflerin sayısı sorulmuş. 2009 yılı toplam mükellef sayısı 47.787; yazılan rapor sayısı 92.752.

BAŞKAN – Sayın Bakan, süreniz tamamlandı, toparlarsanız.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Yine bu hacizlerle ilgili olarak, değerli arkadaşlar, tabii ki bir yandan biz harcamalarımızı mümkün olduğunca sağlıklı vergi gelirleriyle finanse etmemiz lazım. Bizim amacımız hiçbir şekilde iş, aş üreteni veya mükellefi zora düşürmek değil.

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Sayın Bakanım, ama zora düşürülüyor yani emin olun.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Ama aynı zamanda bizim bu alacaklarımızı da tabii ki kanun çerçevesinde takip etmemiz lazım, yapılan budur. Sadece ve sadece alacağımız kadar bir haciz söz konusudur.

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Bu şekilde olmuyor Sayın Bakanım, tümüne birlikte geliyor.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Gelir İdaresi Başkanımız hemen yanımda. Ben bu konuyu araştıracağım ama bana söylediği o şekilde konulduğu yönünde. Ben konuyu inceleteyim. Eğer böyle bir şeyse, yanlış bir uygulamamız varsa düzeltiriz.

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Çok teşekkür ediyorum.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan sabrınız için.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

III.-YOKLAMA

(MHP ve CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

OKTAY VURAL (İzmir) – Toplantı yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım ancak bir yoklama talebi vardır, onu yerine getireceğim.

Sayın Günal, Sayın Vural, Sayın Çalış, Sayın Nalcı, Sayın Yıldız, Sayın Asil, Sayın Uslu, Sayın Işık, Sayın Taner, Sayın Bal, Sayın Varlı, Sayın Yalçın, Sayın Özdemir, Sayın Akçay, Sayın Akcan, Sayın Tankut, Sayın Güner, Sayın Köse, Sayın Aslanoğlu, Sayın Emek.

Üç dakika süre veriyorum ve başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in, 3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Kerim Özkul ve 4 Milletvekilinin, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/886, 1/838, 2/599, 2/712, 2/727) (S. Sayısı: 536) (Devam)

BAŞKAN – Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ilâ 25’inci maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Harun Öztürk, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 536 sıra sayılı torba tasarının birinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz aldım. Şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı birbiriyle ilgisi olmayan konuları bir torba içinde topladığı içindir ki “torba tasarı” adını almıştır. Devlet İhale Kanunu, Millî Piyango İdaresi Kanunu ve Hazineye Ait Taşınmaz Malların Satışı Hakkında Kanun’da değişiklik yapan hükümler bir tarafa bırakılsa, Hükûmet tasarısı vergi kanunlarında değişiklik yapan bir tasarı olarak belki adlandırılabilirdi. Hükûmet, Türkiye Büyüt Millet Meclisine sevk ettiği tasarıda yer alan 51 maddeden 10’u elinizdeki metinde yoktur. Yani Hükûmet, sevk ettiği tasarıdaki maddelerin yüzde 20’sine komisyonda sahip çıkmamıştır. Durum böyle olunca “Sahip çıkmayacağınız maddeleri niye Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderiyorsunuz?” diye bizim de sorma hakkımız vardır.

Değerli milletvekilleri, komisyon aşamasında Hükûmet tasarısına yirmi üç çerçeve madde daha ilave edilmiştir. Bu, tasarıya yüzde 50 oranında ilave yapıldığı anlamına gelmektedir. Tasarı komisyonda âdeta yeniden yazılmış, birbiriyle ilgisi olmayan kanunlarda yapılan değişiklik önergeleri havada uçuşmuştur. Tasarıya “torba tasarı” adını veren de on yedi ayrı kanunda değişiklik yapılmasını öngören bu ilavelerdir. Ayrışık oy yazımızda bu on yedi kanunun hangi kanunlar olduklarını görebilirsiniz.

Değerli milletvekilleri, komisyon raporu ve ayrışık oyların yazımı aşamasında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak yasa yapma tekniğine aykırı gördüğümüz ve yukarıda açıklanan müzakere yöntemi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına intikal ettirilmiştir. Bu başvurudan sonra Komisyon Başkanı, AKP’li bir milletvekili tarafından verilen ve içinde torba tasarıdan alınmış maddeler bulunan bir kanun teklifini görüşmek üzere komisyonu toplantıya çağırmıştır. Bu toplantı sırasında, torba tasarıya eklenmesine bizim de itiraz ettiğimiz bazı maddelerin İç Tüzük’ün 43’üncü maddesi uyarınca komisyonda yeniden görüşülmesini talep eden bir önerge de verilmiştir. Ancak Komisyon Başkanı, gündeme alınan kanun teklifinin torba tasarıyla birleştirilerek görüşülmesini ve görüşmelerin torba tasarı esas alınarak yapılmasını onaylattıktan sonra torba tasarının tekrar görüşülmesi istenen maddelerini tek tek müzakereye açmamış; teklifin 13’üncü maddesi hariç diğer maddelerinin torba tasarıda da yer aldığını, 13’üncü maddenin de görüşülen tasarıyla ilgisi olmaması nedeniyle düştüğünü belirterek toplantıyı kapatır. Yapılan bu son uygulama da torba tasarıyla ilgili olarak müzakerelerin İç Tüzük’e aykırı bir biçimde yürütüldüğü yolunda Cumhuriyet Halk Partisinin itirazını ortadan kaldırmamıştır.

Değerli milletvekilleri, bu tasarının görüşmelerinin temel kanun prosedüründe yapılması ise bir başka yanlışlıktır. Görüşmekte olduğumuz tasarı, İç Tüzük’ün 91’inci maddesinde öngörülen koşulları taşımamaktadır. Buna rağmen temel kanun olarak görüştürülmesi, AKP Hükûmetinin alışkanlık hâline getirdiği eylemli bir İç Tüzük ihlalidir. Eğer biz kendi koyduğumuz kuralarla uymaz ve eylemli İç Tüzük ihlalleri yapmaya devam edersek vatandaşlardan koyduğumuz kurallara uymalarını nasıl bekleriz? Bunun için iyi örnek oluşturduğunuzu söyleyebilir misiniz?

Değerli milletvekilleri, yapılan düzenlemede bir kısım kanunlarda Anayasa Mahkemesi tarafından verilen iptal kararı gerekçelerine tam olarak uyulmadığı, iptal edilen hükümle elde edilmeye çalışılan sonuca dolanarak yeniden ulaşılmaya çalışıldığı, hatta kimi düzenlemelerde siyasi kadrolaşma için iptal kararının bir fırsat bilindiği dahi görülmüştür.

Değerli milletvekilleri, şimdi de torba tasarıyla ilgili vergi kanunlarında yapılan değişikliklerin vergi sistemimizdeki çarpıklığı gidermek üzere bir tedbir öngörüp öngörmediğine bakalım:

Gelir İdaresinin zayıf yönlerinden birisi çalışanların ücret beklentilerinin karşılanamamasıdır. Tasarıda buna ilişkin çözüm yoktur.

Tasarıda denetimde etkinlik ve koordinasyon eksikliğini gidermek üzere düşünülen çözüm yöntemleri, idarenin yeniden yapılandırılmasına, yönetimde performans sistemine geçilmesine ve nitelikli denetim elemanı sayısının artırılmasına yönelik düzenlemeler içermemesi nedeniyle yetersizdir.

Etkin bir gelir idaresinin hayata geçirilmesi karşısında tehdit olarak duran kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınmasına yönelik bir tedbir öngörülmemektedir.

Yine, vergi gelirleri için bir tehdit oluşturan ekonomik istikrarsızlığa bir çözüm önerisi yoktur.

Bazı vergi ve gecikme cezaları için öngörülen af niteliğindeki düzenlemeler, gelir idaresi için bir tehdit oluşturan vergi bilincinin yerleşmesine yardımcı olmaktan çok, bu bilinci daha da zayıflatmaktadır.

Tasarıda verginin tabana yayılması, vergi sisteminin adil olması ve vergi gelirlerinin yerinde kullanılmasına yönelik tedbirler de bulunmamaktadır.

Toplam vergi gelirleri içinde dolaylı vergilerin payı yüzde 67-68 civarında seyretmektedir. Bu payın dolaysız vergiler lehine değiştirilmesine yönelik bir çözüm önerisini de tasarıda ne yazık ki göremiyoruz.

Gelir vergisi tahsilatının gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı yaklaşık yüzde 3-4’ler civarındadır. Bunun yüzde 3,5’i tevkifat yoluyla tahsil edilen gelir vergisine aittir. 2010 yılı ilk beş ayında genel bütçe gelirleri içinde gelir vergisi oranının yüzde 18,1 olduğunu, bunun da 16,6’sının gelir vergisi tevkifatından geldiğini görüyoruz. Aynı dönemde genel bütçe gelirlerinin yüzde 51,6’sı ithalde ve dâhilde alınan KDV ve ÖTV gibi vergilerden oluşmaktadır. Bütün bu oranlar dar gelirli vatandaşlarımızı ezen vergi yapısını değiştiremediğimizi göstermektedir. Bu tasarıda da bu oranları düzeltmeye yönelik en küçük bir tedbir yer almamaktadır.

Değerli milletvekilleri, şimdi de birinci bölümde yer alan bazı maddelerle ilgili düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Gelir Vergisi Kanunu’nun 103’üncü maddesinde yapılan değişiklik Anayasa Mahkemesinin iptal kararında yer alan gerekçeyi tümüyle karşılamamaktadır. 50 bin liraya kadar olan gelirlerle 76.200 lirayı aşan gelirlerin vergilendirilmesinde ücret gelirleriyle diğer gelir grupları arasında bir tarife farkı bulunmamaktadır. Yapılan düzenleme, 50 bin ila 76.200 lira arasında ücret geliri elde edenlere toplam yıllık 2.096 lira tutarında bir vergi avantajı sağlamaktadır. Bu avantajdan da genel müdür ve daha üst düzey kamu görevlileri ile özel sektörde görev yapan üst düzey yöneticiler yararlanacaktır. Başka bir deyişle yaklaşık 2,5 milyon kamu görevlisinden ancak 5-10 bini geçmeyen bir bölümü bu düzenleme ile getirilen yıllık 2.096 liralık avantajdan yararlanacaktır. Oysa ayırma nazariyesinin bir gereği olarak ücret gelirleriyle diğer gelir gruplarının ayrı vergi cetvellerine tabi olarak vergilendirilmeleri gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, yatırım indirimiyle ilgili olarak Anayasa Mahkemesi kararı doğrultusunda düzenleme yapılırken, yapılacak indirimin yıllık kazancın yüzde 25’ini aşamayacağı yolunda tavan getirilmesi vergilemede öngörülebilirlik ilkesiyle bağdaşmamaktadır.

BAŞKAN – Lütfen sözlerini tamamlayınız.

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bundan sonraki önergelerimizde diğer görüşlerimizi ifade etmeye devam edeceğiz. Burada bir konuya değinmek istiyorum: Ecri misile itiraz edilmemesi hâlinde, yüzde 20 peşin ödenmesi hâlinde ise ayrıca yüzde 15 indirim uygulanacağına ilişkin devamlı bir hüküm getirilmesi, hazine taşınmazlarının normal idare şekli olan kiralama yöntemi yerine ecri misil ödeyerek kullanılmasını teşvik edecektir. Amaç, birikmiş ecri misil alacaklarının tahsilatını hızlandırmak ise yapmamız gereken düzenlemeyi geçici bir maddeye aktarmak durumundayız diyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Birinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Emin Haluk Ayhan, Denizli Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kanunun genel gerekçesinde, orta vadeli programda uygulanacak kamu gelir politikalarının temel amacının büyüme, yatırım ve istihdamın desteklenmesi, ekonomide kayıt dışılığın azaltılmasına katkıda bulunma olduğu cihetle, bireysel ve kurumsal tasarruf ve sermaye birikiminin teşvik edilmesine özel vurgu yapıldığı hususu yer almaktadır. Ayrıca, programda, vergi politikasının uygulanmasında, istikrar ve vergilendirmede öngörülebilirliğin esas olacağının öngörüldüğü, orta vadeli programın amaçlarının gerçekleştirileceği ve buna ilave olarak Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen bazı hükümlerin de Mahkemenin gerekçeli kararına uygun olarak yeniden düzenlenmesinin öngörüldüğü ifade ediliyor, belirtiliyor. Şimdi “Bunlar gerekçede var, niye bunları ifade ediyorsunuz, tekrar vakit alıyorsunuz, buna ihtiyaç duyuyorsunuz?” diyebilirsiniz ama bir gerçek var, sanki yukarıdaki metinleri yazınca ülkenin bütün problemleri çözülmüş, makroekonomik problemleri hallolmuş, bütün sorunlar çözülüyor, problemler bir bir ortadan kalkıyor, dış ticarete ilişkin sıkıntılar gidiyor, cari işlemler dengesi hallolmuş, kayıt dışılık halledilmiş, “vergi” diye bir dert kalmamış, “kamu maliyesi” diye problemli bir alan yok, her işi hukuk içinde çözmüşüz. Yaptığınız belli, bir kere hukuka aykırı iş yapmışsınız, Mahkemeden dönmüş, ileride dönmeyecekmiş gibi Mahkemeyi de reorganize etmeye çalışıyorsunuz. “Bu düzenleme ile hukukun gereğini yerine getiriyoruz.” diyorsunuz. Doğru mu? Hayır, görüşler muhtelif, muhtelif görüşlerin hepsi muhalif, sadece Hükûmet hariç. Kamu maliyesi politikası problemli. Kimse “Bu arızi durum krizden dolayı.” falan demesin. Bilerek bazı şeyleri yapıyorsunuz. Hiç bütçenin harcama yapısını değiştirecek bir yapısal reforma gittiğiniz var mı? Personelde ne değişiklik var? Transferlerde ne değişiklik var? Tecriden bile yapma gayretiniz yok. Başlayalım:

Tasarının bazı maddeleriyle yaptığınız değişiklik Anayasa’ya aykırıydı, şimdi değiştiriyorsunuz. Yanlışı yapmıştınız, şimdi doğruyu mu yapıyorsunuz? Arkadan mı dolanıyorsunuz hukuka karşı? Daha önce yabancı yatırımlar üzerinden kaldırdığınız o vergi stopajlarını yerlilerden de kaldırıyorsunuz, bunu da Anayasa Mahkemesi iptal etti, değil mi? Zaten konulurken de bütün millet size “Bunu niye yapıyorsunuz? Yapmayın.” demişti. Yani siz bozdunuz, Mahkeme düzeltti, şimdi uymaya çalışıyorsunuz. Sayın Unakıtan’ın kulakları çınlasın, bu olayı nasıl anlatmıştı televizyonlarda, seyredenler çok iyi hatırlarlar.

Yatırım indirimiyle ilgili hususlarda, Anayasa Mahkemesince iptal edilen hususlar yeniden düzenleniyor. Ancak, iptal gerekçesi çok önemli, ne diyor: Geriye dönük düzenlemelerde kişilerin haklarının, hukuki istikrar ve güvenlik ilkesi gözetilmeden kısıtlanmasının hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayacağını söylüyor. Yaptığınız düzenlemenin vahametini düşünebiliyor musunuz? Hiç mi hukuk bileniniz yok? Hadi bilenden geçtim, mantığı olan da mı yok?

Tasarının maddelerinden bir kısmı, Gelir İdaresinin idari yapılanmasıyla ilgili. Gelir İdaresi Başkanlığı yöneticilerinin atama usullerine ilişkin Anayasa Mahkemesi iptal kararını karşılamak üzere yapılan düzenlemeler hariç, diğerlerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi tatile girmeden evvel acilen yürürlüğe girmesi gereken hususlar olduğunu muhalefet şerhinde de belirttik. Gelir İdaresine ait teşkilat tasarısı dururken, zorunlu olmayan konuların bu tasarıda ele alınıp düzenlenerek görüşülmesi yanlıştır.

Daha Komisyondayken tasarıdan birçok maddeyi çıkardık. Lüzumluydu niye çıkarıyoruz? Lüzumlu değildi niye koymuştuk? Şimdi, hata… AKP Grup Başkan Vekillerinden biri bana söyledi, samimiyetine inanıyorum: “15 maddesi kalsın, bir an önce kanunu çıkaralım, gerisi çıksın.” dedi.

Şimdi aslında, Sayın Bakan vicdanını rahatlatmak istediği için, kötü niyetli değil ama çaresiz. Bir bürokrat, bütün bakanları esir alıyor. Bakanlarla oturup anlaşıyorsunuz, siz davet ediliyorsunuz “O maddeyi çıkaracağız, ben de istemiyorum.” diyor. O Bakan öğleden sonra seyahate gidiyor, yerine Başbakan Yardımcısı geliyor, o bürokrat, Başbakan Yardımcısına o maddeyi dikte ettirip Komisyonda yine koyduruyor.

Şimdi, şunu ifade etmek istiyorum: Eğer bu AKP hadisesiyse, Mecliste yapılan farklı. Komisyon bunu niye kabulleniyor, onu da anlamaya çalışıyorum. Burada da sıkıntı var.

Şimdi “Mükellef haklarının korunması yönüyle vergi incelemelerinin vergi mevzuatına uygun şekilde yürütülmesi, öngörülebilir sürede tamamlanması ve incelemelerde yöntem ve uygulama birliği için düzenlemeler yapılır.” diyorsunuz. Güven telkin etmiyor. Haklı olabilirsiniz, bunun böyle olması da gerekebilir ama kaç senedir neredeydiniz? Bazen dışarıda konuşulanlar var. Niye diyorum? “Güven telkin etmiyorsunuz.” dedim. Şimdi, burada dışarıda söylenilen şu: “Yandaşlara yapılabilecek denetim kat sayısını seyreltmeye mi çalışıyorsunuz?” diyorlar. Belki olması gereken bir şey ama güven telkin etmemişsiniz, itimat vermiyor, böyle düşünüyorlar nitekim. “Sizden önce ve sonra, şimdiye kadar denetimler programsız yapılıyordu.” diye bir hava vermeye çalışıyorsunuz, böyle bir şeyin olmadığını siz de biliyorsunuz. Doğru yapsanız da millet artık inanmıyor. Zaten yapılan teftiş programları, inceleme programları da sayın bakanların denetimi altında yapılıyor.

Şimdi, bu tasarının neyi getirdiğini, neyi götürdüğünü kimse bilmiyor, maddi olarak bilmiyor. 5018 sayılı Kanun’a göre bunu getirmeniz gerekmiyor mu? Bu tasarı ekinde böyle bir şey var mı Sayın Bakan? Allah aşkına, söyleyin ne olur. Maliye Bakanı olduğunda Sayın Şimşek, ikinci tasarıda -biraz önce de burada ifade edildi- “Böyle bir şeyi getirirsem, söz, mali portesiyle beraber getireceğim.” dedi ve yapabildiği kadar da hakikaten getirdi ama nafile, ondan sonra bir daha onu yapma imkânı kalmadı. Ya ne yapıldığının hesabını kitabını kimse bilmiyor veyahut da yapılanı, hesabı kitabı millete anlatmak istemiyorsunuz.

Şimdi, orada, muhalefet şerhlerinden birinde… 16 kanunda değişiklik yapıyorsunuz, 17 de ilgisiz kanunda değişiklik yapıyorsunuz, neredeyse -biraz önce zaten başlangıçta ifade edildi- bu 35-40’ı buluyor. Şimdi, bu kadar farklı hususların aynı tasarıda ele alınıp görüşülmesinin bir mantığı olduğu söylenebilir mi? İnanın, bu tasarılar Komisyonda görüşülürken, biz Komisyona girip çıkarken, özel sektörden, dışarıdan, diğer kamu kurumlarından herkesin elinde birer önerge taslağı, gelip geçen milletvekillerine “Bu torbada biraz da bizim tuzumuz olsun, bizim de ihtiyacımız var…” Havada imza ikmali yapılıyor resmen. Şimdi, böyle bir duruma gelmiş bir hadisede bu tasarının ciddiyeti olabilir mi Sayın Bakan?

Sayın Sali, ciddi olarak tanıdığım bir milletvekilimiz, çok ciddi. Şimdi, bu hususlara reaksiyon da gösteriyor ama inanın, bazen sayın milletvekillerine -iktidar milletvekillerine- imzalattırılan önergelerin sonradan değiştirilmesi veya geri alınmasından haberleri olmuyor ve çok sinirleniyorlar. Bunu görüyoruz ama bunları gördüğümüz zaman, bu işlerin ciddiyetinin olmadığını, Hükûmetin bu işleri ciddiyetle takip etmediğini görüyoruz.

Şimdi, TOKİ’yle ilgili bir husus var. Bir süre önce, TOKİ’yle ilgili olmayan, belediyelerle ilgili olan bir yasa çıkıyor -başka bir komisyondan geliyor, Genel Kuruldan çıkıyor- fakat öyle bir husus cereyan ediyor ki bu, TOKİ’nin yetkilerine engel olabilir. Şüphe, kesin bile değil. Ne yapılıyor? Geliniyor, ona engel olabilir diye TOKİ’ye ilişkin kanuna bir madde daha ilave etmeye çalışıyoruz. Koyuyoruz bunu, hem de bakanlara rağmen koyuyoruz, Başbakan Yardımcısına rağmen koyuyoruz. Peki, ne alakası var burada? Bu Hükûmet, imzaladığı tasarıların bir hafta önce geleni ile bir hafta sonra geleni arasındaki farkı bilmiyor mu? Birbiriyle çeliştiğini bilmiyor mu?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Hadi, Hükûmet mensupları bilmeyebilir, alanları değildir, ilgili değillerdir, geleni imzalıyor olabilirler, ya, yanınızda danışmanlarınız var, Başbakanlığın Kanunlar Kararlar Dairesi var, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, komisyonların bu konuda hukukçuları var, uzmanları var, hiç mi bunlara danışmak aklınıza gelmiyor Sayın Bakan? Hakikaten sıkıntılı bir hadise.

Şimdi, gerçekten, ben Plan Bütçenin önünde, Komisyonun önünde herkesin elinde… “Niye geldin?” diye, özel sektörden bir tanıdığınız olsa, “Bizim de bir problemimiz vardı, acaba şu torbanın içinden geçer mi?” dediğinde hakikaten bizlerin o hadiseye bakış açısının ne hâle geldiğini izah etmek istemiyorum, düşünmek de istemiyorum.

Sayın Bakan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini de, Türk devletini de bu hâle düşürdünüz. Bu, hiç iyi bir şey de değil.

Ben bu konuları arz etmek üzere buraya geldim, söz aldım. Teşekkür ediyorum beni dinlediğiniz için Sayın Bakan, Sayın Başkan.

Saygılar sunuyorum yüce heyete. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bölüm üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Hamit Geylani, Hakkâri Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)

BDP GRUBU ADINA HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının birinci bölümü üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, yasa tasarısının içeriğine, amacına ve eksikliklerine değinmeden önce tasarının yasa yapma tekniği açısından birkaç belirleme ile konuşmama başlamak istiyorum.

Öncelikle, yasa tasarısı veya teklifinde mutlaka bir konu ve amaç bütünlüğünün olması gerekiyor. Bu da yasanın daha iyi anlaşılması, etraflıca tartışılması için bir kaçınılmazlıktır. Farklı konularda, farklı yasal düzenlemelerin yapılması esastır. Oysaki Hükûmet tasarısında getirilen yasa tasarılarının büyük çoğunluğu torba yasalardan oluşmaktadır.

Daha önce konuşan tüm değerli konuşmacılar da belirttiler, birbirinden nitelik olarak farklı konular aynı tasarı içinde yer almakta, kendi başına değerlendirilmesi gereken bir konu çokça maddeler yığını içinde âdeta kamufle edilmektedir. Görüştüğümüz yasa tasarısında da aynı yöntem izlenmiştir. Yasa tasarısına baktığımızda otuzu aşkın yasada değişikliğe gidilmiştir. Bu yöntem anlayışı yasaların açık, anlaşılır ve kapsayıcı olma özelliğiyle çelişmektedir.

Görüşülmekte olan tasarıda ve genel olarak Hükûmetçe hazırlanan diğer tasarılarda da görülen bir diğer özellik ise yasanın doğrudan etkileyeceği emek kesiminin, demokratik kitle örgütlerinin ve siyasal partilerin görüşleri alınmamaktadır. Bir yasa tasarısı hazırlanırken bu yasanın uygulanabileceği, bundan doğrudan veya dolaylı olarak etkilenecek olan yurttaşların, örgütlerin, muhalefetin görüşlerinin alınması ve yasanın böylelikle şekillendirilmesi yasanın demokratik özelliğini ve ömrünü de belirler.

Değerli arkadaşlar, tasarının genel gerekçesinde 2010-2012 dönemini kapsayan orta vadeli programa atıf yapılmaktadır. Gelir politikalarına -büyüme, yatırım ve istihdamın desteklenmesiyle- ekonomide kayıt dışılığın azaltılmasına katkıda bulunma amacıyla bu tasarının hazırlandığı ifade edilmektedir. Oysaki yasa tasarısına bir bütün olarak baktığımızda, bu amaçların hiçbirinin yer almadığını görmekteyiz. Çünkü Türkiye ekonomisi küresel krizin de etkisiyle her geçen gün daha da küçülmektedir. Bu da çığ gibi büyüyen işsizliğin katlanarak artması anlamına gelmekte. Rekor kıran işsizliğin önümüzdeki yıllarda yeni rekorlar kırması, yüzde 18’lere ulaşması ve yüzde 19 olan tarım dışı işsizliğin de yüzde 22’ye çıkması düşünülmektedir. Sanayi ve hizmetler sektörünün yeni iş alanı yaratma kabiliyetini de ölçen tarım dışı işsizlik oranının bu boyutlara ulaşması Türkiye için büyük bir tehlike arz etmektedir. Ekonomik sorunları görmezden gelerek kriz sürecini iyi yönetmemenin faturası çok ağır olmuştur ve ağır olmaya da devam etmektedir. Bu faturayı ödeyen kesim de çalışan emekçiler, işsizler ve iş bulma umudunu yitirenler olmuştur.

Değerli arkadaşlar, ekonomik küçülme, Türkiye'nin en büyük sorunu olan işsizliği daha da büyütmüştür. Kentlerde işsizlik oranı yüzde 81’i aşmış, buna paralel, genç nüfusta işsizlik ürkütücü boyutlara ulaşmıştır. Genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 30’a dayanmış. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde ise gerçek işsizlik rakamları bunun 2, hatta giderek 3 katına ulaşmıştır. Bunun anlamı, Türkiye’de her 3 gençten 1’i ne eğitim görebilmekte ne de iş bulabilmekte, dolayısıyla da çalışamamaktadır. Türkiye bu rakamlarla dünya sıralamasında en çok işsizin olduğu 3’üncü ülke, bakınız, 3’üncü ülke konumuna gelmiştir.

Değerli arkadaşlar, tasarının gerekçesinde, azaltılması için hazırlandığı belirtilen kayıt dışı ekonominin birçok nedeni vardır kuşkusuz. Özce, mali, ekonomik, politik, sosyal, psikolojik ve hukuki gibi nedenler. İşte, bu nedenler, ülkenin ekonomi, adalet ve demokrasi sistemi ile yapısal özelliklerinin kayıt dışılığı oluşturmada rol oynadığı görülmektedir.

Özellikle istihdam açısından bakıldığında, ekonomide küçük işletmelerin yaygınlığı ile tarım ve hizmetler sektörüne dayalı faaliyetlerin ağırlıkta olması, kayıt dışılığa yol açan önemli etkenlerden biri. Bunlara ilaveten, ekonominin az gelişmişliği, yüksek enflasyon, yanlış ekonomi politikaları, istikrarsızlık, krizler ve kayıtlı ekonomide istihdam ve gelir olanaklarının kısıtlı ve yüksek maliyetli olması kayıt dışılığı etkileyen en önemli unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır.

Ayrıca, ekonomik sebeplere ek olarak hızlı nüfus artışı, köyden kente zorunlu göç ile birlikte oluşan işsizlik ve çarpık kentleşme, iş gücü piyasasında olumsuzluklara yol açarken, kayıt dışı istihdama da zemin hazırlamaktadır.

Kayıt dışı faaliyetleri etkileyen bir diğer etken ise gelir dağılımı eşitsizliğidir. Gelir dağılımından düşük pay alan kesimin gelir artırmak amacıyla kayıt dışı istihdama yönelmesi de kayıt dışılığı artıran başka bir etmen. Özellikle kırsal kesimdeki kadın ve çocukların kayıt dışı ekonomik faaliyetlerde bulunduğu bir ayrı gerçeklik.

Sayın milletvekilleri, küreselleşmeye bağlı olarak da giderek rekabetçi hâle gelen piyasalarda ayakta kalabilmenin gereği olarak maliyet unsuru ön plana çıkmaktadır. Bu nedenledir ki, küçük ölçekte fason üretim yapan işletmeler giderek önem kazanmakta ancak söz konusu piyasa yapısı kayıt dışılığa yol açmaktadır.

Baş belası kayıt dışılığa sebep olan bir diğer unsur ise yüksek enflasyondur. Bilindiği üzere yüksek ve süregelen enflasyon vergi sisteminde adaletsizliklere de yol açmaktadır.

Anılan bu nedenlerden ötürü işletmelere kayıt dışılıktan çıkma ve işten çıkarmama şartları getirilerek teşvikler verilmelidir. Sadece belli sektörleri kapsayan ve günü kurtarmaya yönelik teşvikler ve vergi indirimleriyle yetinilmemesi, vergi sisteminin bir bütün olarak gözden geçirilmesi kaçınılmaz olmuştur.

Daha adil ve sosyal yönü ağır basan açık, şeffaf bir vergi sisteminin oluşturulması dileğiyle konuşmama son verirken Genel Kurulu bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Sedat Kızılcıklı, Bursa Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; 536 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın birinci bölümünde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, önce bir rakam vermek istiyorum. 2002 yılının sonunda topladığımız vergi 37 milyar lira, altı sıfırı atmadan önceki hâliyle 37 katrilyon lira, 2002 yılında.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – 2002’ye çok takılıyorsunuz.

SEDAT KIZILCIKLI (Devamla) – 2009 yılında topladığımız vergilerin tamamı 172 milyar lira yani 172 katrilyon lira.

RECEP TANER (Aydın) – 2002 yılında gayrisafi millî hasıla ne, 2009’da ne?

SEDAT KIZILCIKLI (Devamla) – Bir tarafta 37 katrilyonluk bir vergi geliri, bir tarafta 172 katrilyonluk bir vergi geliri var sekiz senelik zaman dilimi içerisinde. Yani yaklaşık yüzde 500’lük bir vergi geliri artışı var. Demek ki kayıt dışıyla mücadelede önemli yollar alınmış ve bu sayede vergi gelirleri artırılmış…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Vekilim, Sayın Bakanınız öyle demiyor. Bakın, kitapçık bastırmış kayıt dışıyla ilgili.

SEDAT KIZILCIKLI (Devamla) – …vergi gelirlerinin artırılmasıyla birlikte de bütçe açığı 2002 yılına baktığınızda yüzde 12’li rakamlarda, krize rağmen 2009 yılı sonundaki bütçe açığı rakamlarımız yüzde 5,5’a kadar da düşürülmüş.

Yine, kamu net borç stoku rakamlarına baktığımızda 2002’de yüzde 74’lerdeyken, 2009 yılında bunun da yüzde 45,5 oranlarına düşürülmesi başarılmış.

Ben şunu hatırlıyorum: 2002’de ilk milletvekili olduğumuzda bu Mecliste ilk yaptığımız işlerden birisi, hayat standardının süresini uzatmamak suretiyle hayat standardını tamamen kaldırmaktı. Hayat standardı kaldırıldı çünkü -birçok arkadaşımız bunu bilir- hayat standardı uygulaması olduğunda maalesef herkese bir vergi tahakkuk ettirilirdi, “Kazansan da kazanmasan da bu vergiyi alacağız.” denilirdi ama 2002’de bu uygulama ortadan kaldırıldı.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Başka bir uygulama getirdiniz.

SEDAT KIZILCIKLI (Devamla) – Vergi oranları düşürüldü.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Zorla matrah artırıyorsunuz. Aynı kapıya çıkıyor.

SEDAT KIZILCIKLI (Devamla) – Vergiler ağırlaştırılmak suretiyle milletimize yeni yükler getirilmek suretiyle bu vergi gelirleri arttırılmadı. Vergi oranları düşürüldü, bu düşürülen vergi oranları sayesinde vergi rakamlarında da, toplanan vergilerde de ve kayıp kaçakta da azalma, toplanan vergilerde de yükselme oldu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hangi vergiler, kurumlar mı, gelir mi? Kurumlar vergisi düşürüldü.

SEDAT KIZILCIKLI (Devamla) – Bakın, kurumlar vergisi bizden önce yüzde 33 olarak uygulanıyordu, fonuyla beraber şimdi yüzde 20’ye düşürüldü. Yani önceden bir şirket sahibi, bir kurum vergisine tabi bir işletme kazandığının üçte 1’ini vergi olarak veriyordu, şimdi, kazandığının beşte 1’ini vergi olarak verir hâle geldi.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hayır…

SEDAT KIZILCIKLI (Devamla) – Önceden 3 kazanır, 2’si kendisine, 1’i devlete giderdi; şimdi 5 kazanıyor, 4’ü kendine, 1’i devlete gitmek suretiyle yatırımlar daha fazla hızlanıyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ya asgari ücretli?

SEDAT KIZILCIKLI (Devamla) – Gelir vergisine baktığımızda 5 puanlık bir indirim olmuş.

SSK primi… Her hükûmetimizin söylediği bir şeydi SSK primlerini indirmek ama AK PARTİ Hükûmeti bunu başardı.

KDV’ye baktığınızda, eğitimde, sağlıkta, gıdada, tekstilde, birçok üründe KDV oranlarında düşmeler görüyoruz.

RECEP TANER (Aydın) – Pırlantada, mücevherde…

SEDAT KIZILCIKLI (Devamla) – Tabii, değerli arkadaşlarım, topladığınız bu vergileri nereye harcadığınız da çok önemli. Topladığınız vergileri nereye harcadığınız o kadar önemli ki doğru yerlere harcamazsanız millete hizmet olarak götüremezsiniz.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Bakanların çocuklarına gidiyor!

SEDAT KIZILCIKLI (Devamla) – Dolayısıyla, millete hizmet götürebilmeniz için topladığınız vergileri halka dönüştürmeniz lazım ama bakın, topladığımız vergilerin yüzde 103’ünü biz 2001 yılında faiz ödemesi olarak götürüyorduk, bir yerlere veriyorduk.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Gemiciklere!

SEDAT KIZILCIKLI (Devamla) – 100 lira vergi topluyoruz, üstüne 3 lira da koyuyoruz, götürüyoruz “faiz ödemesi” altında bir yerlere bunları ödemek durumunda kalıyorduk.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Senin haberin yok herhâlde!

SEDAT KIZILCIKLI (Devamla) – Milletten topluyorduk, faiz ödemelerine harcıyorduk. Yüzde 103!

RECEP TANER (Aydın) – Şimdi yandaşlara!

SEDAT KIZILCIKLI (Devamla) – Allah’a şükür, bu oran bugün yüzde 35’ler civarına düşmüştür. Dolayısıyla, 65 lirası milletimize, ülkemize kalmaktadır. Tabii ki bu, kayıt dışıyla yapılan mücadelelerin ve yapılan politikaların neticesinde geldiğimiz noktadır. Bunların hepsi önemlidir.

Şimdi, ekonomiye baktığımız zaman da özellikle ilk çeyrekteki büyüme rakamları, işsizlikle ilgili olumlu gelişmeler… İnşallah, bu güzellikler devam ederse, ekonomideki bu yükseliş devam ederse Türkiye krizden hızla çıkar ve eski günlerine geri döner.

Son olarak şunu ifade etmek istiyorum: Bu yasa tasarısına baktığımız zaman, bu yasa tasarısının ruhunda da uygun şekilde yürütülmesi, denetime bir sınırlama getirilmesi yönünde mükellef haklarını koruyan ve mükellef haklarına uygun davranışlar sergileyen bir yönetim anlayışını görüyoruz. İlk defa Bakanlık sadece kendini düşünmüyor aynı zamanda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

SEDAT KIZILCIKLI (Devamla) – …denetim yaptığı mükelleflerin de hem yöntem ve uygulama birliğini sağlamaya çalışıyor hem de belli bir süre ve belli kriterler içerisinde bu denetimini yapacağını taahhüt ediyor. İlk defa böyle bir uygulamayla karşılaşıyoruz. Bu olumlu uygulamaların da tabii ki devam etmesini istirham ediyoruz.

Hepinize teşekkür ediyorum. Yasa tasarımızın hayırlı olmasını temenni ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen, Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Malatya Milletvekili.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Bihlun Tamaylıgil efendim...

BAŞKAN – Yerine, Bihlun Tamaylıgil, İstanbul Milletvekili… (CHP sıralarından alkışlar)

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 536 sıra sayılı -tabii başlığını ve bu kanun taslağının içeriğini okumaya kalksak herhâlde beş dakikalık süremizin yeteceğini de pek zannetmiyorum ama- taslak üzerine şahsım adına söz aldım, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Ay temmuz, Meclis kapanacak oldu mu her zaman bir beklentiye girmek artık âdet oldu. Çünkü her temmuz bir torba ayı. Bu, geçtiğimiz senelere de baktığınızda, temmuz ayı Meclis kapanacak, karşınıza farklı farklı farklı kanunlardan bir araya getirilmiş parçaların içerisinde alakası, ilgisi, birlikteliği, bağlayıcılığı, aciliyeti, kime göre subjektif olarak değiştiği ortada olan bir yasal düzenlemeyle karşı karşıya kalıyoruz. Bu torba yasaların da -her ne kadar Sayın Berber buna çok üzüldüğünü dile getirse de- bir baş aktörü var, değişmez aktör TOKİ. TOKİ’ye ya bir yetki veriyoruz ya bir yetkisi az geliyor, onu daha da genişletiyoruz ya da bu konuda TOKİ’nin ve diğer kurumların benzer başlıklarda beklentisi varsa bu torba yasalarla imar ilkelerini, hukuk ilkelerini hiçe sayarak gidip torba yasanın içinde aceleyle kanunlaştırıyoruz.

Şimdi bu torba yasaya baktığımız zaman o kadar geniş ki, içinde vergiyle ilgili konular var, sürekli değişen İhale Kanunu’yla ilgili var, Millî Piyango var, ne ararsanız var. Tek bulamadığınız, “Halkın acil çözüm bekleyen sorunlarına ne gibi cevaplar veriyorlar?” sorusunun açıklaması; yok.!

Orta vadeli program… Biraz önce hep dinliyorum, arkadaşlar bu tasarının genel gerekçesinde de yazdığı 2010, 2011, 2012 orta vadeli programın hedeflerine uygun olarak bu tasarının oluştuğunu dile getirdiler.

Şimdi arkadaşlar, orta vadeli program mayıs aylarında yapılır. Geçen sene krizdi, oydu buydu diyerek üç buçuk ay ertelendi, eylülün ortasında açıklandı. Şimdi 2011 yılındayız, 2011 yılının orta vadeli programını Sayın Bakan Cevdet Yılmaz “Haziranın ortasında mali kuralla beraber açıklayacağız.” dedi. Nerede program? Yok. Nerede mali kural? Yok. Tabii mali kural, mali kural… Orada da başrolde TOKİ var dışarı çıkartılarak. Böyle bir düzenlemenin içinde yani ben bakanlar artık tarih, hedef verdiği zaman gerçekten… Yani bu çok acı, bir ülkenin devletini yöneten bakanların verdiği söz ve tarihlerin geçerlilik katsayısını sorgulamak. Dün daha Enerji Bakanımız Yenilenebilir Enerji Kanunu’yla ilgili söz verdi bugün geçecek diye. Bakıyorsunuz ortada yok. Diğeri bunu, mali kuralı, orta vadeli programı söylüyor. Yok. O zaman biz ne yapıyoruz, ne için çalışıyoruz?

Diğer taraftan bu kanun tasarısına baktığınızda, açıklandığı üzere Anayasa Mahkemesi kararlarının gereği olarak, hem vergi dilimleriyle ilgili yeni düzenlemeler hem de yatırım indirimiyle ilgili yeni düzenlemeler bulunmakta ama çok enteresan, bugün 15 Temmuz. Vergi dilimleriyle ilgili düzenlemenin Resmî Gazetede yayınlanması sonrasındaki yürürlük tarihi 8 Ocak ve altı ay geçtikten sonra yürürlüğe giriyor, yani 8 Temmuz. Yani bir haftadır, bu yüzde 35’lik dilime tabi olanların bordro çalışmalarıyla, oranlarıyla ilgili ne olduğu büyük bir belirsizlik. Şimdi, bunun cevabı ne olacak? Ve aynı şekilde yatırım indirimini de dikkate almış, devletin, hukukun üstünlüğünü kabul etmiş, yatırım indirimi uygulamalarının ortaya koyduğu anayasal düzenlemelerin de ve Anayasa Mahkemesinin aldığı kararı da dikkate alan yatırımcının bu süreç içinde yaptığı uygulamalar ve kayıt sisteminin getireceği sonuçlar ne olacak? O da bir belirsizlik. Yani Anayasa’ya aykırı bir iş yaptınız, üç yılla sınırlayarak bu yatırım indiriminden, istisnadan faydalanmayla ilgili yasa çıkarttınız, arkasından yıl tutmadı “Hadi şimdi de yüzde 25’lik bir oran verelim, onunla sınır koyalım.” şeklinde gidiyorsunuz. Yenilen pehlivan güreşe doymazmış! Anayasa’ya aykırı yasa yapmaya siz devam edin. Hukukun geçerli olduğu hukuk devleti Türkiye’de de bu yaptığınız yanlışlar gereken mercilerden dönecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) – Sayın Başkan, birinci bölüme baktığınızda çok önemli bir madde var, kamu yararına faaliyet gösteren derneklere tahsis edilen hazine mülklerinin yirmi yıl geçtikten sonra satış imkânını, aradaki değer artışının yüzde 30’unu hazinenin alması kaydıyla ve aynı faaliyetleri, ilkesel faaliyetlerini sürdürmesi konusunda.

Şimdi bunun denetimi, bunun sürekliliğinin kontrolü nasıl yapılacak bilmiyorum ama yani şu kamu yararına listesinde yer alan derneklerin, hani şu Almanya’daki Deniz Feneri’nin sakladınız ya görüşmelerini yasal olarak baktığınızda gündeme gelmesine. Şimdi, bunlar nasıl kontrol edilecek? Bu mantıkta baktığınızda, bu derneklerin aldığı kaynakların denetimi nasıl olacak? Daha mahkemesini Almanya’dan gündeme gelip de burada neticelendiremediğimiz, üstüne gitmediğimiz bir konuda biz kendimizle ilgili konuları nasıl, hangi dikkat, hangi istek ile takip edeceğiz?

Daha sonra bir madde üzerinde daha devam etmek dileğiyle teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tamaylıgil.

Madde üzerinde İç Tüzük’ün 72’nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır.

Önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Bölüm üzerindeki görüşmelerin İçtüzük 72’ye göre devam etmesini arz ederiz.

 

Oktay Vural

 

Hasan Çalış

Erkan Akçay

 

İzmir

 

Karaman

Manisa

 

Kemalettin Nalcı

 

 

Rıdvan Yalçın

 

Tekirdağ

 

 

Ordu

Gerekçe: Birçok kanunda yapılan düzenlemeler hakkında daha fazla bilgilendirmek için görüşmeler devam etmelidir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur; birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 22.41

 


YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.48

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 135’inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde verilen, görüşmelere devam edilmesine ilişkin önergenin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi, birinci bölüm üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız.

Sayın Çalış, Sayın Işık, Sayın Uslu, Sayın Yıldız, Sayın Özdemir, Sayın Tankut, Sayın Taner, Sayın Varlı, Sayın Günal, Sayın Aslanoğlu sisteme girmişlerdir.

Soru sorma süresi sekiz dakika, cevap verme süresi yedi dakikadır.

Sayın Çalış, buyurun.

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkan, teşekkürler.

Sayın Bakan, biraz önceki turda da sordum, cevap alamadığım için tekrar soruyorum. 4/B ve 4/C çalışanlarının mağduriyetini giderecek bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz? Birinci sorum.

İkinci sorum: Çiftçilerin TEDAŞ’a olan borçlarıyla ilgili bir çalışmanız var mı?

Üçüncü sorum: Aynı kurumdan aynı statüde ama farklı zamanlarda emekli olan emekliler farklı maaşlar almaktadır. Bu mağduriyeti giderici bir çalışmanız olacak mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Işık? Yok.

Sayın Uslu…

CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Doğrusu sorumu Çalışma Bakanına göre hazırlamıştım ama Sayın Bakan cevaplandıracak umarım.

Bu tasarıyla iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinde görev yapacak iş yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanlarının eğitimlerini vermek üzere özel teşebbüslere imkân tanıyorsunuz. Kamu kurumu niteliğindeki ilgili meslek odalarının bilgi ve deneyimlerinden istifade etmeyi neden düşünmüyorsunuz? Bu meslek odalarına eğitim ve belgelendirme imkânı sağlanamaz mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Yıldız…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, 1999-2009 yılları arasında yıllar itibarıyla ne kadar usulsüzlük cezası, ne kadar özel usulsüzlük cezası, ne kadar kaçakçılık cezası kesilmiştir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Özdemir…

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakana soruyorum: Hükûmetinizin uyguladığı yanlış ekonomi ve tarım politikaları nedeniyle seçim bölgem Gaziantep ve ülkemizin tümünde Türk çiftçisi üretimden uzaklaşmış, üretenler de aşırı borç altında ezilmekte ve hazineyle uğraşmaktadır. Çiftçimizin tarım kredi kooperatifleri ve bankalara ulan kredi borçlarının yeniden yapılanmasına yönelik bir çalışmanız var mıdır? Bu torba yasasında niçin böyle bir düzenleme yer almamıştır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Tankut

YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, Gelir İdaresi Başkanlığına 16 Mayıs 2005 tarihinden bu yana açılan sınavlarda başarılı oldukları hâlde atamaları yapılmayan memurların açtıkları idari dava sayısının beş bini aştığı ifade edilmektedir. Bu sayı doğru mudur? Doğru değilse, gerçekte açılan idari dava sayısı nedir?

Ayrıca Temmuz 2009 tarihinde vergi dairesi müdürü, müdür ve bunların yardımcıları ile vergi denetmelerinin hukuki dayanağı olmayan sekiz yüz civarında tayininden dolayı yine beş yüzü aşkın idari dava açıldığı belirtilmektedir. Bu sayı da doğru mudur? Değilse, hukuki dayanaktan yoksun olduğu iddiası ile açılan dava sayısı nedir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Taner…

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, kazanç üzerinden alınan dolaysız vergilerin içindeki kesinti yoluyla ödenen stopaj vergiler hariç kazanç üzerinden alınan vergilerin vergi gelirleri içindeki payı nedir?

Biraz önceki konuşmanızda direkt vergilerin düşük kaldığından, dolayısıyla dolaylı vergilerin arttığından bahsettiniz. Bunda, kazanç üzerinden alınan vergilerin az olmasında 2005 yılında Bakanlar Kurulu olarak çıkardığınız ve yüzde 100 vergi muafiyeti sağladığınız gıda bankacılığı sisteminin yani Deniz Feneri ve benzeri derneklerin vergi muafiyetinin bir etkisi olabilir mi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Varlı…

MUHARREM VARLI (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bu çıkartacağınız torba yasada ecri misilde bir miktar ödendiği zaman yüzde 15 faizini sileceğinizi beyan ediyorsunuz. Bu çiftçi zaten zor günler geçiriyor. Ecri misil fiyatlarındaki bu anaparayı alıp da faizini silmeyi düşünüyor musunuz, böyle bir planınız var mıdır?

Yine çiftçi karşılıklı, diğer bir çiftçiden tarlayı kiraladığı zaman, kira kontratı yaptığında prim desteği alabiliyor ama devlete ecri misil ödediği zaman, devletten hazine arazisini kiraladığı zaman prim desteği alamıyor. Ecri misil ödenilen hazine arazilerine prim desteği konusunda çiftçiye bir iyileştirme yapmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Günal

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Maliye Bakanlığının kamplarını satışa çıkaracağınız konusunda basında haberler yer aldı. Bu satış sonrasında elde ettiğiniz gelirlerden memurların tatil programlarını sübvanse etmeyi düşünüyor musunuz, yoksa onları da alıp bütçenin açıklarını yamamada mı kullanacaksınız?

Diğer bir husus da: 2009 ve 2010’da son rakam olarak ücretlilerden alınan toplam vergilerin miktarı ve vergi içerisindeki oranı nedir? Dolaylı vergi oranı en son ne olmuştur?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Aslanoğlu? Yok.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, düşük nüfuslu belediyelerimiz başta olmak üzere birçok belediyenin taşınır ve tanışmaz mallarına eski dönem borçları nedeniyle haciz gelmiş durumdadır. Bu durumdaki belediyeler için nasıl bir çözüm öneriniz olacaktır?

İkinci sorum da: Emekli maaşlarının eşitlenmesine yönelik intibak yasası ne aşamadadır? Bu torba yasada buna yönelik bir düzenlemeyi düşünmez misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, buyurun.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Işık’ın sorularından başlamak istiyorum.

Tabii ki belediyelerimizin taşınır veya taşınmazlarına kimin haciz uyguladığını bilmiyorum, eğer esnaftan geliyorsa tabii orada yapılabilecek bir husus yok ama kamu…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Direkt makbuzu kesiyor zaten. Daha önce esnafa olan borçlarından dolayı…

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Evet, esnaftan kaynaklanıyorsa burada birkaç boyut söz konusu. Bizim mahalli idarelerde tabii ki özellikle küçük belediyelerde ciddi sıkıntıların olduğunun farkındayım. Buna ilişkin, genel olarak, biz 2008 yılında, mahalli idare paylarını artıran yani bütçeden yaptığımız aktarımları, verdiğimiz gelirleri artıran bir düzenleme yaptık ama anladığım kadarıyla bu da yeterli olmadı. Şimdi önümüzdeki dönemde, tekrar bunların gelirlerini daha rasyonel ve daha ciddi bir şekilde gerek yerelde gerekse başka türlü artıracak düzenlemeler düşünülebilir. Bu bir boyutu ama bir de bunların idari kapasitelerinin geliştirilmesi gerekiyor. Gerçekten de birçok belediyemizde bu türden sıkıntıların olduğunun da farkındayım.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Bakan, İller Bankası kesintilerini biraz azaltamaz mısınız?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Maliye Bakanlığı olarak biz tabii ki kanun gereği bütün paylarını zamanında ödüyoruz. Bu sene vergi gelirlerimizde önemli artışlar var ve bu gelir artışları tamamen yansıtılıyor. 2008’de yapılan düzenlemelerle önemli artışlar sağlandı, bu sene o fark edilecek. Kriz yılında, 2009 yılında fark edilmedi ama 2010 yılında çok iyi bir şekilde yansıyacak. Onun dışında, bir öneri varsa da tabii ki ilgili bakanımız olsun, bizler olsun değerlendiririz.

Emekli maaşları ile ilişkili olarak bu sene başında Hükûmet olarak imkânlarımızı zorlayarak en düşük emekli maaşlarını neredeyse yüzde 24’lere varan oranlarda artırdık. En yüksek emekli maaşı dahi enflasyonun üzerinde 1-2 puan artmış olacak. En azından öngördüğümüz şey bu. Dolayısıyla, Türkiye'nin imkânlarıyla orantılı bir şekilde tabii ki emeklilerimizin de durumunun iyileştirilmesi için Hükûmet olarak gerekeni şimdiye kadar yaptık bundan sonra da yapacağız.

Değerli arkadaşlar, tatil kamplarına gelince, tabii ki Maliye Bakanlığı olarak biz örnek olmak istedik. Elimizde birtakım sosyal tesisler var, bunların daha verimli bir şekilde kullanılmasına yönelik bir çaba olarak görülmesinde fayda var. Ben onu o şekilde değerlendiriyorum.

Ücretlilerden alınan toplam vergiye ilişkin bir soru vardı. Ücretlerden alınan vergilerin toplam vergiler içerisindeki payı yüzde 13,1. Asgari ücretten alınan vergilerin toplam vergiler içerisindeki payı ise yüzde 2,2. Dolayısıyla, göreceğiniz gibi ücretliler üzerinden alınan vergiler sanıldığı gibi toplam vergiler içerisinde çok da yüksek değildir.

Sorulan soru çerçevesinde veriyorum: Kesilen usulsüzlük cezaları yıllar itibarıyla 2005 yılında 27,4 milyon lira, 2006 yılında 79,6 milyon lira, 2007 yılında 163,4 milyon lira, 2008 yılında 248,5 milyon lira, 2009 yılında 475,5 milyon lira olarak gerçekleşmiştir.

Yine, gelir ve kazançlar üzerinden alınan vergilerin gayrisafi yurt içi hasılaya oranını size ifade edeyim: 2002 yılında yüzde 5,8’di, 2009 yılında yüzde 5,9 olarak gerçekleşmiştir.

Arkadaşların bana verdiği bilgiler çerçevesinde, idari dava sayısının 3 bin civarında olduğu -bu, Gelir İdaresiyle ilgiliydi- bu davaların büyük bir kısmının gelir uzmanlığı özel sınavıyla ilişkili olduğu ifade ediliyor. Burada şunu söylememde büyük fayda görüyorum: Gelir uzmanlarının sıkıntıları bize aktarıldı. Biz dedik ki: “Bu konuyu çalışalım.” Komisyonda bu konu gündeme geldiğinde ben geçen sene torba yasası düzenlenirken. Nitekim çalıştık ve bu torba yasasında, bu yasada, bu tasarıda, o sıkıntıyı giderecek bir düzenleme yapılıyor. Bütün o sınavdan 70 ve üzeri alan arkadaşlarımızın hepsinin hakları bu şekilde tabii ki kendilerine verilmiş oluyor.

4/B ve 4/C statüsünde çalışanların mağduriyetiyle ilgili bir soru vardı. 4/B statüsünde çalışan personelle aynı unvanlı kadrolu personele ödenen tutarda ücret ödenmek suretiyle ücret dengesizliğini zaten bu dönemde biz giderdik. 4/C statüsünde…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Bakan, aileler parçalanıyor, ailelerin parçalanma problemleri var.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Ona ilişkin de benim bildiğim kadarıyla, son yapılan toplu sözleşmelerde birtakım hususlar vardı. İlgili bakanımız, o konuda -anladığım kadarıyla- uzlaşmaya varılan noktalara ilişkin düzenlemeler yapıyordu ama detaylarını bildiğimi söyleyemem.

Dolayısıyla, burada 4/C statüsünde çalışanlara yönelik olarak 2010 yılında, biliyorsunuz, Ocak ayında, çok ciddi iyileştirmeler yaptık. Aylık ve ücretlerinde önemli ölçüde artışlar sağlandı yani on aydan on bir aya çıkarılan çalışma süresiyle birlikte ortalama artışlar yüzde 27 civarında bir rakam diye hatırlıyorum. Kıdem tazminatı ödenmesine de bu dönemde imkân sağlandı.

Yine, 2005-2009 yılları arasındaki dava sayılarıyla ilgili bir soru vardı, vergi davalarıyla ilgili bir soru vardı. 234.565 vergi davası açılmıştır, toplam değer olarak 36,182 milyar lira yani 36 milyar 182 milyon lira. Davaların yaklaşık 110 bini idare lehine sonuçlanmıştır, bunun da tutarı 16,2 milyar liradır.

Yine, ecri misille ilgili soru vardı. Tabii ki ecri misle ilişkin bu tasarıda mükellef lehine, çiftçilerimiz lehine, köy tüzel kişilikleri lehine gerçekten çok güzel düzenlemeler var. Mesela peşin ödeyenlere, bunu dava konusu etmeyenlere çok ciddi indirimler var; önce bir yüzde 15, bir yüzde 15 daha şeklinde. Köy tüzel kişiliklerine bu kiralamalarda, yine, bu tespitlerde yardımcı olmaları koşuluyla kendilerine bir miktar pay ayrılıyor. Önümüzdeki tasarı görüşülürken zaten onun detaylarını size anlatma imkânı bulacağız.

MUHARREM VARLI (Adana) – Ecri misil ödeyenlerin kira kontratıyla prim desteği almasına ilişkin bir şey var mı?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Değerli arkadaşlar, şöyle: Bizim amacımız, mümkün olduğunca -kamu mülklerini işgal yoluyla yani ecri misil tahsil ederek- yani o tür uygulamalara son verip, teşvik ederek vatandaşı mümkün olduğunca kiralamaya yönlendirmek ve bu çerçevede de bir indirim sağlıyoruz. Bu husus da o çerçevede bakılırsa bence yararlı olur.

Yine, bakıyorum, Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanımıza bir soru vardı. Detaylarını bilmiyorum, size inşallah yazılı olarak cevap verirler diye düşünüyorum.

Sayın Özdemir’in çiftçilerimiz hakkında bir sorusu vardı. Tabii, biz çiftçilerimize bu dönemde destekleri birkaç kat artırdık, en az 4-5 kat artırdık ama bunun yanında, dönem dönem, gerek kuraklık nedeniyle gerekse başka sıkıntılar nedeniyle o bahsettiğiniz anlamda -bölgesel anlamda- birtakım yapılandırmalara da gidildi. Örneğin, bir önceki sene -yani geçen sene değil, bir önceki sene- yanlış hatırlamıyorsam, otuz altı ilde kuraklık vardı, o otuz altı ilin tamamında yine gerek kredi kooperatiflerinden alınan krediler gerekse Ziraat Bankasından alınan krediler bir sene ötelendi, bunun maliyetini hazine üstlendi ve kendilerine yine birtakım destekler, yani tohum desteği anlamında birtakım destekler de sağlandı. Bu dönemde tarım üretimimiz dolar bazında en az 2 kat arttı, TL bazında ise en az 3 kat artmıştır. Dolayısıyla, çiftçimizin de tabii ki yanında olmaya devam ediyoruz. Destekler, bu dönemde, yanlış hatırlamıyorsam, 2 milyar liradan yaklaşık 8-9 milyar liraya kadar çıkmıştır.

BAŞKAN – Sayın Bakan, süre tamamlanmıştır.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler bu şekilde tamamlanmıştır.

Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

1’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in; 3717 Sayılı Adlî Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin “II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 1 inci maddesinin sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Erkan Akçay

 

E. Haluk Ayhan

Mustafa Kalaycı

 

Manisa

 

Denizli

Konya

 

Mehmet Günal

 

Recep Taner

Abdülkadir Akcan

 

Antalya

 

Aydın

Afyonkarahisar

 

Mehmet Şandır

 

 

Oktay Vural

 

Mersin

 

 

İzmir

“Ödünç para verme işlemini esas iştigal konusu olarak yapmayanların ticari icaplar gereği yaptıkları borç para verme işlemleri Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi kapsamında değerlendirilmez.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 1’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Harun Öztürk

 

Bülent Baratalı

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

İzmir

 

İzmir

Malatya

 

M. Ali Susam

 

Bihlun Tamaylıgil

Mustafa Özyürek

 

İzmir

 

İstanbul

İstanbul

Madde 1- 13/7/1956 tarihli ve 6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 28 inci maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"90 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye göre ikraz işleriyle uğraşanlarla ikinci fıkrada belirtilen işlem ve hizmetlerden herhangi birini esas faaliyet konusu olarak yapanlar bu Kanunun uygulanmasında banker sayılırlar. Bir şahsın münhasıran altın alım ve satımı ile uğraşması banker sayılmasını gerektirmez."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen?

Bihlun Tamaylıgil, İstanbul Milletvekili.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; birinci bölüm 1’inci maddedeki tasarı içeriğinde gelen Gider Vergileri Kanunu’nun 28’inci maddesinin üçüncü fıkrası değiştiriliyor ve ödünç verme işlemini esas iştigal konusu olarak gerçekleştirmeyenler veya esas faaliyet konusu ödünç verme işlemi olmayanların BSMV kapsamından çıkıp KDV kapsamına girmesini düzenleyen bir madde.

Bu maddede baktığımız zaman tabii ikrazatçılar var. Ödünç para verme, ikrazat. Geçmişte kimisi işte ikrazat deyince “Bu, tefecinin resmileşmiş hâli” dese de 1998’den itibaren Hazine tarafından yetkili olarak ikrazat işlemini gerçekleştiren kurumlar var. Peki, bu kurumlar ve bu kurumların uygulamalarıyla nelerle karşılaşıyoruz bu dönemde? Çünkü biraz önce değerli milletvekili arkadaşım AKP’den Bursa Milletvekilimiz Sedat Bey, Türkiye’deki gelişmelerin olumlu başlıklarını dile getirdi ama şimdi bakıyorsunuz ikrazatçılara talep artmış. Neden artmış? Çünkü bankaların kara listelerine girmiş olan kişiler çare aramak, can damarı bulabilmek için ikrazatçılara başvurmuşlar. Peki, faiz oranları nedir diye baktığınızda, normal faiz oranlarının 5-6 katı yani aylık yüzde 8’lere varan… Madem bu kadar iyi, esnaf iyi, KOBİ’ler iyi, niye bu işlemler, bu kadar yüksek maliyetli işlemler gerçekleşebiliyor, bir onu sorgulamakta fayda var diye düşünüyorum.

Bir de 2009 yılının vergi rekortmenlerine bir bakmanızı diliyorum. O sıralamaya bir baktığınızda, Türkiye'nin gelir vergisi rekortmeni yine bir ikrazatçı. Yani ekonomik kriz, krizle etkilenmeyen diye düşündüğümüz, bu kadar iyileşen rakamlarıyla… Ama en büyük kazanç kaynaklarının nerede olduğunu da görebilmiş oluyoruz.

Değerli milletvekilleri, yine mükellefler için çok olumlu tasarı içinde uygulamalar var deniyor ama ben bu Vergi Usul Kanunu’nun “Yanılma” başlıklı maddesinde yapılan değişiklikle mükellefe nasıl bir yarar, fayda, nasıl bir olumlu düzenleme yapılıyor, hakikaten çözebilmiş değilim. Çünkü bu düzenleme içerisinde deniyor ki, yetkili makamların genel tebliğ veya sirkülerde yer alan görüş ve kanaatinin değişmesi durumunda değişikliğin geriye yürümeyeceği hükme bağlanmakta ve değiştirilen bu tebliğ veya sirkülere bağlı olarak önceden mükelleften alınmış olan fazla ödettirilmiş olan vergileri de Sayın Bakan yasamanın büyük gücü gibi görerek onlara geri vermiyor. Evet, mükelleflere çok olumlu, çok önemli bir iyilik yapmış oluyorsunuz, öyle mi?

Diğer taraftan stopaj sıfırlandı. Ben, kulakları çınlasın, Sayın Unakıtan’a zamanında sormuştum bir beyanatını, diyordum ki, Eminönü’nde Yeni Cami, bizim de seçim bölgemiz, oradaki kuşlar gibi bu stopaj sıfırlamasından sonra yabancı yatırımcılar. Biz yemi atıyoruz, onlar havada kaparak gelip bize borçlanma imkânı tanıyorlar. Peki, bizim yerli yatırımcı mükellefin kabahati ne? Yani siz, sıfıra indirdiniz, yabancıyı kuşlar gibi hissettirdiniz, avladınız, getirdiniz, bunu da beceri olarak sundunuz. Peki, yıllardır o yatırımcının günahı ne? Uygulamada, yine, Türkiye’de işlem yapan veya yatırım yapan, Türkiye’deki vatandaş olan mükellef mi suçlu olacak? Ama o mükellef de nasıl biliyor musunuz? Bizde büyük montanlı, büyük değerli işlemlerde eğer böyle yabancılara tanınmış avantajlar varsa, “bıyıklı yabancı” dediğimiz Türkler vardır; fonlar vasıtasıyla bu işlemleri yaparlar ve onlar yine büyük montanlı işlemlerinden bu avantajları kullanırlar, yine olan küçük yatırımcıya olur.

Değerli milletvekilleri, bir şeyi, yanlışı düzeltmeyi başarı olarak görmek doğru değil, yanlışı zamanında yapmamak önemli olan.

Şimdi, bu yasa tasarısı da torba yasa olarak geliyor ya, bir anda aklıma Anayasa değişiklikleri ve onunla ilgili tanım geldi. Hatırlarım…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) – Peki Sayın Başkan.

Sayın Başbakanımız, bu Anayasa değişikliğinde, “Hepsini bir hap yaptık, bu hapı yutturacağız.” demişti. Ben Türk halkının o hapı yutmayacağını ve “Hayır” diyeceğine inanıyorum ve biliyorum ama aynı şekilde sizin bu torba yasayla oluşturmaya çalıştığınız o hap mantığına da Türk halkı adına buradaki milletvekilleri hassasiyetle “Hayır” demeyi bilecektir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum sayın milletvekilleri.

 

Kapanma Saati: 23.15

 


SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 23.22

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 135’inci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerinde verilen İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in; 3717 Sayılı Adlî Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin “II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 1 inci maddesinin sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

“Ödünç para verme işlemini esas iştigal konusu olarak yapmayanların ticari icaplar gereği yaptıkları borç para verme işlemleri Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi kapsamında değerlendirilmez.”                                             

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Recep Taner, Aydın Milletvekili.

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasını Düzenleyen Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, sözlerime başlarken Van’ın Gürpınar ilçesinde mayın patlaması sonucu şehit olan askerimize Allah’tan rahmet, Türk milletine ve ailesine başsağlığı, yaralı askerimize de acil şifalar dilemekteyim.

Görüşmekte olduğumuz bu madde ile Gider Vergileri Kanunu’nun 28’inci maddesindeki bankerlik işi ile uğraşanların statüleri tekrar belirlenmekte ve ikraz işleriyle uğraşanlar haricindeki kişilerin ticari faaliyetleri icabı yaptıkları borç verme işlemleri ile bankerlik işlemleri birbirinden ayrılmaktadır.

Bankerler banka ve sigorta muameleleri vergilerine tabi tutulurken ticaret gereği borç para veren finansman hizmeti kapsamına alınmakta ve katma değer vergisine tabi tutulmaktadır.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun mali konulara ilişkin olduğuna göre ülkemizde uygulanmakta olan mali politikalardan ve sonuçlarından da kısaca bahsetmekte fayda olduğu kanaatindeyim.

Bildiğiniz gibi, bu ay başı 2010 yılı ilk çeyrek büyüme rakamları açıklandı. TÜİK verilerine göre ilk çeyrekteki büyüme oranı yüzde 11,7’dir. Bu oran açıklandığından bu yana kürsüye gelen her AKP’li konuşmasının bir bölümünde mutlaka ve mutlaka ilk çeyrekteki büyümeden bahsediyor ama hiçbirisi 2008 yılında ülkemizin yüzde 14,5 küçüldüğünden bahsetmemekte. İlk çeyrekteki büyümenin istihdama yansımadığından, işsizliğin hâlâ çok yüksek seviyelerde olduğundan veya yüzde 11,7 büyümenin içindeki en çok desteklenen ve çok rahat oldukları söylenen çiftçi kesiminin, tarım sektörünün aynı dönemde yüzde 3,8 daraldığından hiç kimse bahsetmemekte. Tıpkı, Hükûmet yetkililerinin ve biraz önceki Sayın AKP Milletvekilinin ihracat rakamlarından bahsederek ithalat rakamlarını hiç gündeme getirmemesi gibi.

Yapılan açıklamalara baktığımızda, ihracatın artışından bahsedenlerin ithalatın ne olduğundan bahsetmediklerini hep beraber görmekteyiz. Bu ülkede ihracatın ithalatı karşılama oranı, dış ticaret açığından, cari açıktan hiç dem vurulmadığı ortadadır. Gerçekten ihracatın 100 milyar dolarların üzerine çıkmasını önemseyenlerin, ithalatın 140 milyar dolar seviyesinde olduğundan da bahsetmeleri gerekir. Yani yıllık yaklaşık 40 milyar dolarlık dış ticaret açığının ortaya çıktığından ki bunun 2007’de 63 milyar dolar, 2008’de 70 milyar dolar seviyelerine çıktığından da bahsetmelerini beklemekteyiz veya 2000’li yıllardaki ihracatın ithalatı karşılama oranı ile bugünkü ihracatın ithalatı karşılama oranını kıyaslamalarını da beklemekteyiz.

Yine, yapılan ihracattaki üretim oranlarından da bahsetmeleri gerekir. Yapılan ihracatın ne kadarını ara malları ithalatıyla getirilen mallar oluşturmaktadır? Yıllık ihracatın içindeki yerli üretim miktarı 2002 yılında nedir bugün ne seviyeye düşmüştür? Bunlardan da lütfen bahsedelim.

Yine, cari işlemler açığı 2002 yılında 0,6 milyar yani sadece 600 milyon dolar iken 2009 yılında neden 14 milyar dolardır veya son yirmi beş yılda verilen 191 milyar dolarlık cari açığın 171 milyar dolarının AKP İktidarı döneminde gerçekleştiği neden gündeme getirilmiyor? 2010’un ilk çeyreğinde büyümeden bahsedenler bütçeden yatırımlara ayrılan payın 2000’li yıllarda yüzde 16 seviyelerinde iken 2010 yılı bütçesinden yatırımlara ayrılan payın yüzde 7,5’lara düşmesinden neden bahsetmiyor?

Cumhuriyetin kurulduğu 1923’ten iktidara geldiğiniz 2002 yılına kadar geçen seksen yıllık cumhuriyet döneminde biriken toplam borç stoku 222 milyar dolardır. Bu borç stokunun içindeki sizin son yıllarda özelleştirdiğiniz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Taner.

RECEP TANER (Devamla) – Teşekkür ederim.

…35 milyar dolarlık tesisler, fabrikalar, GAP; otoyollar, hava alanları, limanlar, barajlar, hortumlamalar, batan bankaların getirdiği yükler, terörle mücadelenin verdiği zararlar, gümrük birliğine girmemizin getirdiği mali yükler dâhil hepsinin toplamı seksen yıllık birikim 222 milyar dolar. Bu ülkede ne oldu da ülkenin toplam borcu 222 milyar dolardan 500 milyar dolar seviyelerine çıktı. Olan belli; 2002 yılında ülkemizde 6 olan dolar milyarderi sayısı 2009 yılına geldiğimizde 28’lere çıktı ki onların da kimler olduklarını hep beraber bilmekteyiz.

Efendim, kişi başına düşen millî gelir 10 bin dolar imiş. Gittiğimiz yerlerde vatandaşa soruyoruz: “Hükûmet yetkilileri size 10’ar bin dolar millî gelirden pay vermişler.” ama hiç kimse bugüne kadar o payı aldığından bahsetmiyor.

Değerli milletvekilleri, bugüne kadar bu payı almayanların yarınlarda yapılacak olan referandumda sizlerden hesap soracağını hatırlatmak isterim, hepinizi saygılarımla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Karar yeter sayısı….

BAŞKAN – Arayacağım.

Kabul etmeyenler…

Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla oylama yapacağız.

İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci madde üzerinde iki önerge vardır; geliş sırasına göre okutup, aykırılıklarına göre işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 2’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Harun Öztürk                     Ferit Mevlüt Aslanoğlu              Mustafa Özyürek

                    İzmir                                     Malatya                                   İstanbul

        Mehmet Ali Susam                        Ensar Öğüt                           Bülent Baratalı

                    İzmir                                     Ardahan                                     İzmir

Madde 2- 6802 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin birinci fıkrasının (p) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

p) “Arbitraj muameleleri ile Türkiye’de kurulu borsalarda gerçekleştirilen vadeli işlem ve opsiyon sözleşmelerine ilişkin muameleler sonucu lehe alınan paralar ile para ile temsil edilen değerler”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in; 3717 sayılı Adlî Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 sayılı Kanunun 152’nci Maddesinin “II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 2 nci maddesinin Tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Erkan Akçay

 

E. Haluk Ayhan

Mustafa Kalaycı

 

Manisa

 

Denizli

Konya

 

Mehmet Günal

 

Abdülkadir Akcan

Mehmet Şandır

 

Antalya

 

Afyonkarahisar

Mersin

 

 

 

Oktay Vural

 

 

 

 

İzmir

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Günal, Antalya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Başkan az önce, yoklamadan sonra söyledi… “Kaç kişi var?” diyoruz, sayı çıkmıyor. 3 arkadaşımız anlaşamıyorlar, yeniden yoklama yapıyoruz. Ne görüşüyoruz? Gelir vergisi ve yanında binlerce maddeler içeren, komisyondan, alt komisyondan, üst komisyondan çıkmış… Ben “Bu maddede oy kaldırırken eliniz ne getiriyor?” diye soruyorum, arkadaşlar tekrar içeri girip bir daha oy veriyorlar, ondan sonra da grup başkan vekilleri çıkıyor “Çalışmayı engelliyorsunuz.” diyor. Gerçekten, böyle bir kanun çıkarma tekniği olabilir mi? “Bu maddede ne getiriyor, niye çıkarılsın?” dedik, yine vergi istisnaları, yine bir yerlere farklı muameleler… Her çıkan kanunda mutlaka bir yerlere bir selam gönderme çıkıyor. Kamu İhale Kanunu çıkıyor, arkasından her gelenin içine: Şu muaftır, bu istisnadır, bu harç ödemez, bu vergi ödemez diye çıkıyor. Kaç defa tartışıldı. Bu kanunun nerede olması gerekir? İlgili kanunun içerisinde olması gerekir diye de defalarca söyledik. Bir oradan yama, bir buradan yama; maalesef, torba derken çorba oluyor, bohça derken harara dönüyor, maalesef öyle oluyor. Ve gecenin bu saatinde 24.00’e kadar bitmezse devam. Kaç madde geçti, kaçı geçecek sizce sabaha kadar? İki bölüm birden söylemişsiniz.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Kaç tane geçerse.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Şu anda bir kaba hesap yapın bakalım, sabah namazına kadar kaç madde geçecek? (AK PARTİ sıralarından “Tamam, sabaha kadar çıkartırız” sesleri) Anlayamadım, kaç geçecekmiş?

ZEKERİYA ASLAN (Afyonkarahisar) – Beraber çalışırız.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Ha, beraber çalışırsak.

BAŞKAN – Sayın Günal, lütfen...

Sayın milletvekilleri...

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Değerli arkadaşlar, çıkan arkadaşlarımız da burada bize pembe tablolar okuyorlar. Az önce Sayın Kızılcıklı’yı dinledim, Sayın Berber’i dinledim, komisyondan arkadaşlarımız. Bazılarını sorduk ama yani bir dönüp bakmak lazım, biz şu kadar faizi kurtardık derken nereye gittiğine, nereden geldiğine hakikaten ya bakmıyorsunuz ya mecburiyetten gelip burada pembe tablolar çiziyorsunuz. Sorduğumuz sorulara cevap gelmiyor. Anlatın, özür dileyeceğim diyorum, arkadaşlardan hiçbir tanesi gelip de o anda bana “Anlamazsın” diyorlar ama ben de anlatanı göremedim. Özür dileme şansını bana vermiyorsunuz. Şimdi, ya başka rakamlara bakıyoruz -biz de TÜİK’ten alıyoruz- veya siz onun işinize gelen tarafını içinden, Sayın Kılıç’ın tabiriyle cımbızlayıp alıyor musunuz, nasıl oluyor, bilemiyorum.

Değerli arkadaşlarım, burada, banka sigorta muameleleri vergisi istisnası getirilmesini biz doğru bulmuyoruz. Spekülasyon amaçlı işlemlere... Şimdi, bakın, her gelen şeyde siz bir yerlere selam gönderiyorsunuz. Dolayısıyla burada bunları tartışırken, az önce söylendi, bunlara bir itirazınız varsa kaç maddenin komisyona geldiğini, alt komisyondan komisyona ne geldiğini buraya gelen Hükûmet tasarısıyla bunun ne kadar alakalı olduğunu arkadaşlarımız söyledi. Eğer ona karşı bir argümanınız varsa söyleyin, düzeltelim. Daha önceki kanunlarda da geldik. Beş tane, altı tane burada ekleme yaptık. Yani ne komisyonun çalışma adabı kaldı, ne Genel Kurulun çalışma adabı kaldı. Bu gidişle bizim de herhâlde milletvekili olarak çalışma kanunlarında, iş kanunlarına karşı, bu insan hakları ihlallerine karşı galiba hakkımızı hukuki olarak aramamız gerekecek, herhâlde, bu zorlamadan, tahakkümden kurtulmak üzere.

Değerli arkadaşlarım, bir taraftan pembe tablolar çizip “Krizden çıkıyoruz.” diyorlar. Sayın Bakan da aynısını söylüyor. Rakamlara bakıyorum… “Yüzde 11 büyüdük, efendim dünyada rekor kırdık.” diye bütün konuşmacılar söylüyor. Peki, yüzde kaç küçülmüşüz? Geçen sene birinci çeyrekte yüzde kaç küçülmüştük arkadaşlar? Kimseden ses çıkmıyor. Yüzde 14’ten fazla küçülmüştük.

Peki, ben size kaba bir hesap yapayım, o zaman tekrar sözümü geri alma şansım olsun: 100 liranızda eğer yüzde 14,5 küçülürseniz reel anlamda ne yapar? Yüzde 85. Üzerine bu sene yüzde 11 büyüdünüz. Haydi ben imkânımı biraz artırayım, yüzde 10 daha koyalım, etti yüzde 95. Peki, 100 liramız kaç olmuş? 95 lira. Şimdi, buna sevinmemiz mi lazım?

Değerli arkadaşlar, ha, “Belli bir toparlanma var, önceki yıla göre biraz daha geldik, bunu daha iyi yere götüreceğiz.” demek yerine, kalkıp da “Efendim, biz rekorlar kırıyoruz.” demenin bir anlamı var mı?

Baktınız mı? 2002’de krizin arkasından yüzde 7’den fazla büyüyünce “Efendim, ne kadar büyüdük.” denmiş mi? “Efendim, eksiklerimiz var, bunları tamamlayacağız.” denmiş.

Bakın söylüyorum, bir önceki yıldaki 100 liranız şu anda 95 lira olmuş, çeyrek itibarıyla bakarsanız. Bunun neresine sevineceğiz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Dolayısıyla gelin, burada gerçekten halkın yararına olan, işsizliği önleyecek, birtakım yerlere selam gönderip bazı istisnalar tanıyacak şeyler değil, üretimi artıracak, istihdamı artıracak kanun tasarı ve teklifleri üzerine çalışalım. Bunu yaparken de böyle zorlamalarla “Biz yaptık oldu.” ile değil, düzgün bir şekilde, öncelik sırasına göre yapalım. Her gün her gün de yeni grup önerisiyle birini 3’üncü, birini 5’inci, birini 10’uncu sıraya almayalım diyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 2’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Harun Öztürk (İzmir) ve arkadaşları

Madde 2- 6802 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin birinci fıkrasının (p) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

p) “Arbitraj muameleleri ile Türkiye’de kurulu borsalarda gerçekleştirilen vadeli işlem ve opsiyon sözleşmelerine ilişkin muameleler sonucu lehe alınan paralar ile para ile temsil edilen değerler”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Ensar Öğüt, Ardahan Milletvekili.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 536 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerinde vermiş olduğum önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, yatırım indiriminde Anayasa “Sınırlama olmaz.” demesine rağmen Adalet ve Kalkınma Partisi yüzde 25 sınırlama getiriyor ve “Bu sınırlamayla da yatırımları teşvik edeceğim.” diyor. Şimdi, burada, özellikle kalkınmamış illerde, kalkınmada öncelikli illerde, doğu, güneydoğu başta olmak üzere geçen dönemde çıkartılan bir teşvik yasası vardı, maalesef bu teşvik yasasından doğu, güneydoğu nasibini almadı, hiç kimse doğru dürüst götürüp oraya yatırım yapmadı. Niye yatırım yapmadı? Çünkü Düzce, Bartın, Kütahya, Osmaniye gibi illerle Hakkâri, Şırnak, Van, Ağrı, Kars, Ardahan bir tutuldu, aynı teşvik yasası çıkartıldı. Biz burada Cumhuriyet Halk Partisi olarak dedik ki: “Hiç olmazsa bölgelerin kalkınmışlık durumuna göre kademeli olarak bir teşvik yasası çıkartalım.” Bunu kabul etmediler.

Şimdi, en önemlisi Türkiye'nin bugün gündeminde ithal et var, hayvancılık var. Köylü para kazanamıyor, vergi ödeyemiyor; esnaf para kazanamıyor, vergi ödeyemiyor. Esnafın çeklerinin arkası yazılı, esnafın şu anda bir kısmı cezaevinde. Senetleri protesto olmuş, mal beyanında bulunmadığı için hem köylü hem esnaf cezaevinde. E, kimden vergi alınacak? Yani siz nasıl kanun çıkartırsanız çıkartın, vergi alamadıktan sonra neye yarar ki! Öncelikle bu insanların kalkınmasını sağlamak lazım.

Şimdi, sekiz yıldır biz diyoruz ki: “Türkiye'de hayvancılık öldü, gitti, bitti.” 100 bin tona yakın et açığı var her yıl. “Hayır” dediler, dediler ama en son et ithal etmek mecburiyetinde kaldılar. Şimdi ise yeni bir teşvik çıktı hayvancılıkla ilgili, doğu ve güneydoğunun sadece yirmi beş ilinde, 50 baş ve üstü damızlık hayvan besleyenlere yüzde 40 civarında bir hibe veriliyor. Böyle bir hayvancılık kalkınabilir mi arkadaşlar? 50 baş ve üstü damızlık hayvanı beslemek için ahır yapacak, süt toplama tankı yapacak, hayvan alacak -yüzde 40’ını da hibe alıyor- 400 milyar lira sermaye lazım. 400 milyar lira sermayeyi köylünün vermesi mümkün mü? Sayın bakanlarım, buradasınız, Hükûmet yetkilileri, buradasınız. 400 milyar lirayı hangi babayiğit köylü verecek de orada sizin verdiğiniz teşvikten, hibeden yararlanacak, para kazanacak, devlete vergi verecek? Ama, lütfen, sizden rica ediyorum, bu mümkün değil. Bunu 10 baş ve üstüne indirirseniz Türkiye'de aile işletmeciliği gelişir. Bakın, Türkiye'de 500 bin civarında besici var ama aile işletmeciliği yapan, 3, 5, 10 hayvan besleyen insan sayısı 15 milyondur, bu 15 milyon insanı öldürüyorsunuz.

Şimdi, bir yandan, geliyorsunuz, tüketiciye “Ucuz et getireceğiz.” diyorsunuz, ithalat yapıyorsunuz; bir yandan, tüccara yani besiciye ucuz mal vereceğiz diye hayvan getiriyorsunuz, ona veriyorsunuz. Köylü ne olacak? 15 milyon köylü perişan durumda. Bunu, lütfen, “10 baş ve üstü” yaparsanız o zaman 40-50 milyar lira bir sermaye gerekir, bu 40-50 milyar sermayeyi hiç olmazsa köylünün yarısı karşılar, o zaman hayvancılık gelişir, et açığı azalır arkadaşlar. Onun dışında, mantık var, akıl var, izan var, başka türlü olacak mı? Hesap kitap bilen yok mu yani bu Hükûmette ben anlayamıyorum ya. İnanın, şaşırıyorum ya. Yani nasıl oluyor da “50 baş ve üstü” diyorsunuz? “Kendi yandaşlarınız kazansın, onlar çalışsın mı acaba.” diye düşünüyorum. “10 baş” derseniz, aile işletmeciliği gelişirse, işsizlik giderilirse ve göç durursa, insanlar para kazanırsa kötü mü olur?

Değerli arkadaşlar, bakın, işsizliğin panzehri tarım ve hayvancılıktır çünkü yediden yetmiş yediye kadar herkes orada çalışıyor. Yani biri tarlaya gidiyor, biri su getiriyor, biri hayvanını besliyor, bir hayvanını sağıyor, biri hayvanını dağa götürüyor çünkü herkes çalışıyor ama hayvancılık öldü, şimdi artık köylü hayvan bağlamıyor, “Enayi miyim?” diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Şimdi köylü hayvan bağlamıyor, beslemiyor. Devamlı bundan sonra… Bak, burada konuşuyorum, tutanaklara da geçiyor, Türkiye bundan sonra et ithalatına mahkûm kaldı, devamlı et ithal edecek. Yazık günah değil mi yani kendi kendine yeten, artan, 1930’lu yıllardan 1968’e kadar Rusya’ya, İran’a mal, hayvan ihraç eden bir Türkiye bugün et ithalatı yapmaya mecbur kalıyor. Bu nasıl bir anlayış, bu nasıl yönetim, bu nasıl tarım anlayışı, nasıl Tarım Bakanlığının yönetimi ben anlayamıyorum. Verin Tarım Bakanlığını, altı ay içerisinde bakın bakalım Türkiye’de hayvancılık ne oluyor, tarım ne oluyor. Yazıktır, günahtır. Samimi söylüyorum, kardeşim, siz bunu beceremiyorsanız bırakın! Ha, beceriyorsanız, deyin ki: “Kardeşim, biz sekiz yılda et ihraç ediyoruz.” Eti ihraç değil, ithal ediyorsunuz, ne eti olduğu da belli değil değerli arkadaşlar.

Bakın, mübarek ramazan geliyor “Et ucuzladı.” dediniz, hani nerede? Ucuzladı mı, nerede ucuzladı?

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Et değil, hayvan ithal ediyoruz.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Evet, o hayvan nasıl besleniyor Sayın Bakanım? Nereden geliyor o hayvan, nasıl besleniyor onu bana lütfen söyler misiniz; neyle besleniyor, hangi yemle besleniyor?

Değerli arkadaşlar, polemiğe girmeyelim, birbirimizi yormayalım, üzmeyelim. Siz, tarım ve hayvancılığı geliştirmedikten sonra, köylüyü icra dairelerinde sıraya dizip cezaevine gönderdiğiniz müddetçe bu insanlardan vergi alamazsınız, vergi alamadığınız zaman ülke kalkınmaz. Esnaf öyle, sanayici öyle. Evvelsi gün Sayın Genel Başkanımız Kılıçdaroğlu da açıkladı, Referans gazetesi yazmış, 100 tane büyük fabrika kapanmış. Bunların işçileri işsiz, perişan durumda. Bunlar vergi ödeyemiyor. Türkiye nasıl kalkınacak arkadaşlar? Böyle bir şey olabilir mi? Vergi üzerine vergi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öğüt.

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Nerede kapanmış, nerede, Fransa’da mı?

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Türkiye’de.

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Hangileri kapanmış? Sallıyorsunuz işkembeden ya!

KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) – Üç tane isim söyle, üç tane!

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Sayın Başkanım, bitiriyorum.

BAŞKAN – Verdim bir dakikanızı Sayın Öğüt.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Peki, o zaman, ben şunu söyleyeyim değerli arkadaşlar: Halk bizi seçti, getirdi buraya. Halkın sorunlarını çözmek için Büyük Millet Meclisi var. Bunu çözmek mecburiyetindeyiz. Kavga değil, sorunu çözelim. Sorunu çözecek şekilde getirin, biz de yardımcı olalım, sorunu çözelim, insanlar perişan olmasın.

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Böylece, her iki önerge de kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

3’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Çerçeve 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Harun Öztürk

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Mustafa Özyürek

 

İzmir

 

Malatya

İstanbul

 

Mehmet Ali Susam

 

Bülent Baratalı

Halil Ünlütepe

 

İzmir

 

İzmir

Afyonkarahisar

Madde 3- 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 103 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Madde 103- a) Ücret gelirleri;

8.800 TL’ye kadar                                                                                      % 10

22.000 TL’nin 8.800 TL’si için 880 TL, fazlası                                          % 15

50.000 TL’nin 22.000 TL’si için 2.860 TL, fazlası                                     % 20

50.000 TL’den fazlasının 50.000 TL’si için 8.460 TL, fazlası                    % 25

b) Ücret geliri dışında gelir vergisine tabi gelirler;

8.800 TL’ye kadar                                                                                      % 15

22.000 TL’nin 8.800 TL’si için 1.320 TL, fazlası                                       % 20

50.000 TL’nin 22.000 TL’si için 3.960 TL, fazlası                                     % 27

50.000 TL’den fazlasının 50.000 TL’si için 11.520 TL, fazlası                  % 35

oranında vergilendirilir.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in; 3717 sayılı Adlî Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin “II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Erkan Akçay

 

E. Haluk Ayhan

Mustafa Kalaycı

 

Manisa

 

Denizli

Konya

 

Mehmet Günal

 

Oktay Vural

Mehmet Şandır

 

Antalya

 

İzmir

Mersin

 

 

 

Abdülkadir Akcan

 

 

 

 

Afyonkarahisar

 

                       

“Madde-3 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 103 üncü maddesi aşağıda yazılı şekilde değiştirilmiştir.

“Madde 103- Gelir vergisine tabii gelirler;

8.800 TL’ye kadar                                                                                      % 15

22.000 TL’nin 8.800 TL’si için 1.320 TL fazlası                                        % 20

50.000 TL’nin 22.000 TL’si için 3.960 TL fazlası                                      % 27

50.000 TL’den fazlasının 50.000 TL’si için 11.520 TL fazlası                   %35

oranında vergilendirilir.”

Bu tarife ücret gelirleri yönünden asgari ücret tespit komisyonu tarafından 16 yaşını doldurmuş kişiler için belirlenen ve her yılın ilk günü itibariyle geçerli olan yıllık asgari ücret tutarını aşan kısım için uygulanır.

Ücret gelirlerinin vergilendirilmesinde, yukarıdaki tarifede yer alan vergi oranları % 10, % 17, % 25 ve % 34 olarak uygulanır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Erkan Akçay Manisa Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz tasarının 3’üncü maddesi üzerine verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Anayasa Mahkemesinin 2009/144 sayılı Kararı’yla Gelir Vergisi Kanunu’nun 103’üncü maddesinde yer alan vergi tarifelerindeki “fazlası % 35 oranında” ibaresi ücret gelirleri yönünden Anayasa’ya aykırılık nedeniyle iptal edilmiştir ve bu madde de bu iptal kararını karşılamaya yöneliktir.

Anayasa Mahkemesinin bu kararında, Anayasa’nın 55’inci maddesinde ücretin emeğin karşılığı olduğu, devletin çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alacağı belirtilmiştir. Anayasa, ücreti, diğer gelirlerden farklı olarak, özel şekilde düzenlemiştir. Bu düzenlemede ücretin özellikli ve ayrık durumunu gözeterek devlete adaletli bir ücret için tedbir alma görevi vermiştir.

Yine “Anayasa’nın 73’üncü maddesindeki ‘mali güç’ ilkesi ile 55’inci maddesindeki ‘adaletli bir ücret elde etme’ ilkesi bir arada değerlendirildiğinde, ücret gelirlerinin ücret dışında elde edilen gelirler ile aynı oranda vergiye tabi tutulması ve hiçbir önlem alınmadan ücrette azalmaya neden olacak şekilde yükseltilmesi adalet ilkesini de zedeler.” şeklindeki gerekçesi ile ücret gelirlerinde farklı vergi oranı uygulanmasını öngörmüştür.

Oysa, bu tasarıyla getirilen yeni tarifeye göre, daha önce yıllık 50 bin lirayı aşan ücret gelirlerine yüzde 35 oranı uygulanırken bu tasarıda yıllık 76 bin lirayı aşan ücret gelirlerine yüzde 35 oranı uygulanacaktır. Bu hâliyle, yeni tarife, yüksek ücret geliri olanlara vergi avantajı sağlamakta, düşük ve orta düzeyde ücret geliri olanlara herhangi bir avantaj sağlamamaktadır.

Kayıt dışılığı sekiz yıldır önleyemeyen AKP Hükûmeti, 2002 yılında yüzde 60’lar civarında olan dolaylı vergi payını kendi döneminde yüzde 68’lere, hatta 70’lere dayandırmıştır. Zaten, vergi gelirlerinin önemli bir kısmı nasıl dolaylı vergilerden oluşuyorsa, çok önemli bir kısmı da stopajlardan oluşmaktadır.

Durumun vahametini göstermesi bakımından 2009 yılında tahsil edilen vergi gelirlerinin gelir vergisi bakımından durumunu dikkatlerinize sunmak istiyorum.

2009 yılında tahsil edilen 172 milyar tutarındaki vergi gelirlerinin yüzde 22’si, yani 38 milyar lirası gelir vergisinden oluşmaktadır. Bu 38 milyarlık gelir vergisinin 35 milyarı, yani yüzde 92’si -ki çok büyük bir çoğunluğu- gelir vergisi stopajından oluşmaktadır ve bunların büyük bir çoğunluğu da ücretlerden yapılan stopajlardan oluşmaktadır. Sadece yüzde 5’i beyana dayalı gelir vergilerinden oluşmaktadır. Geldiğimiz acı durum budur.

Vergi adaleti ve kayıt dışılık için gerekli tedbirleri almayan AKP Hükûmeti, dolaylı vergilere ve milyonlarca çalışanın yoksulluk sınırı altında aldığı ücretlere yüklenmektedir. Dikkatinizi çekiyorum: Pırlantaya sıfır vergi, menkul kıymet ve sermaye geliri getirilerine sıfır vergi kurumlar bakımından, ekmeğe yüzde 1; ete, süte, sağlıkta kullanılan kan ürünlerine, seruma, aşıya yüzde 8 KDV uygula. Bu adalet adelet değildir.

2010 yılı yeniden değerleme oranı 2,2 iken harçlar ve damga vergisi yüzde 10 civarında artırılmıştır. 2006’dan beri gelir vergisi dilimlerinin tutarlarının yeniden değerleme oranının altında artırılması nedeniyle brüt bin lira maaş alan yüzde 1,19 fazla, brüt 2 bin Türk lira maaş alan yüzde 3,44 fazla vergi ödemiştir ve brüt 4.500 lira maaş alan da yüzde 3 fazla vergi ödemiştir. Bu uygulama bir nevi gizli vergileme uygulamasıdır.

Değerli milletvekilleri, Türk-İş’in araştırmasına göre 2010 Haziran itibarıyla 4 kişilik ailenin açlık sınırı 818, yoksulluk sınırı ise 2.664 lira olarak belirlenmiştir. Mutfaktaki enflasyon yıllık yüzde 11,5’tur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Milyonlarca çalışan bir günlük çalışmanın karşılığı olarak evine 1 kilogram et alamamaktadır.

2010 yılının ikinci yarısı için asgari ücret tutarı 760 lira, net 599 liradır. Asgari ücretten hesaplanan gelir vergisi tutarı 96 liradır. Hesaplanan gelir vergisinden indirilecek olan asgari geçim indirimi tutarı ise çalışanın bekâr, evli, eşinin çalışıp çalışmamasına ve çocuk sayısına göre değişmektedir. Bekâr bir asgari ücretlinin asgari geçim indirimi tutarı 54 lira; evli, eşi çalışmayan ve çocuksuz ise 65 lira; bunun dışında 1 çocukları varsa 73; 4 çocuklu ise 92 Türk lirası olmaktadır. Buradan da görülmektedir ki, asgari geçim indiriminin asgari ücretin vergisine isabet edebilmesi için asgari ücretlinin evli, eşinin çalışmaması ve 4 çocuğunun olması hâlinde yaklaşmaktadır.

Değerli milletvekilleri, eğri oturup doğru konuşalım, günümüz şartlarında asgari ücret tutarı komik, asgari geçim indirim tutarları ise son derece yetersizdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

2010 yılında 6 milyon 710 bin asgari ücretli kişi bulunmaktadır. Başta asgari ücretliler olmak üzere çalışanların en az yüzde 90’ı yoksulluk sınırının altında aylık gelire sahiptir. Bu nedenle önergemizin kabulünü diliyor, muhterem heyetinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Çerçeve 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Harun Öztürk (İzmir) ve arkadaşları

Madde 3- 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 103 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Madde 103- a) Ücret gelirleri;

8.800 TL’ye kadar                                                                                      % 10

22.000 TL’nin 8.800 TL’si için 880 TL, fazlası                                          % 15

50.000 TL’nin 22.000 TL’si için 2.860 TL, fazlası                                     % 20

50.000 TL’den fazlasının 50.000 TL’si için 8.460 TL, fazlası                    % 25

b) Ücret geliri dışında gelir vergisine tabi gelirler;

8.800 TL’ye kadar                                                                                      % 15

22.000 TL’nin 8.800 TL’si için 1.320 TL, fazlası                                       % 20

50.000 TL’nin 22.000 TL’si için 3.960 TL, fazlası                                     % 27

50.000 TL’den fazlasının 50.000 TL’si için 11.520 TL, fazlası                  % 35

oranında vergilendirilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Harun Öztürk konuşacak.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Harun Öztürk, İzmir Milletvekili.

Buyurun Sayın Öztürk.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3’üncü madde üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili olarak söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu maddeyle ilgili olarak birinci bölümde yaptığım konuşmada bazı değerlendirmelerde bulunmuştum. Bu maddede yapılan değişikliğin gerekçesi, 5479 sayılı Kanun’la getirilen tarifedeki “fazlası yüzde 35 oranında” ibaresinin, Anayasa Mahkemesinin Esas: 2009/144 sayılı Kararı’yla ücret gelirleri yönünden iptal edilmesine dayanmaktadır.

Bilindiği gibi, 2006 yılında 5479 sayılı Kanun ile gelir vergisi tarifesi sermaye gelirlerinin lehine ve ücretlilerin aleyhine değiştirilmişti. Söz konusu düzenlemede, ücret dışındaki gelirler için yüzde 20 olan başlangıç vergi oranı yüzde 15’e düşürülerek ücretlilerle bir eşitlik sağlanırken, ücretlilerin 78 bin liraya kadar yüzde 30 olan vergi oranı yüzde 35’e çıkarılmıştı. Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği, ücret gelirlerinde 78 bin liraya kadar yüzde 30 olan vergi oranının yüzde 35’e çıkarılmasıdır.

Değerli milletvekilleri, bu değişiklikle getirilen şu: Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesini tümüyle karşılamaktan uzak bir değişiklik getiriliyor. Çünkü getirilen düzenlemede, 50 bin liraya kadar olan ücret gelirleri ile diğer gelirler arasında oran farkı bulunmamakta ve diğer gelirlerde 22 bin lira ve 50 bin lira arasında yüzde 27 ve 50 bin lira üzerinde yüzde 35, ücret gelirlerinde ise 22 bin lira ile 76.200 lira arasında yüzde 27 ve 76.200 lira üzerinde ise yüzde 35 vergi oranlarının uygulanması öngörülmektedir. Böylece 76.200 liranın üzerindeki gelirlerde ücret gelirleri ile diğer gelirlerin vergi oranı eşitlenirken, 50 bin ile 76.200 TL arasındaki ücret gelirleri ve diğer gelirler arasında vergi avantajı sadece 2.096 lirayla sınırlı kalmaktadır.

Biraz önce de ifade ettiğim gibi, birinci bölümde yaptığım konuşmada bu avantajdan sadece genel müdür ve üst düzeyde görevlilerle, özel sektörde yine üst düzey görevde bulunanların yararlanabileceğini ve bunun da kamu görevlileri içerisinde, yaklaşık 2,5 milyon kamu görevlisinden sadece 5-10 binini kapsadığını ifade etmiştim ve demiştim ki, ayırma nazariyesi gereği vergilendirmede ücret gelirleri için uygulayacağımız vergi tarifesi ile diğer gelir unsurları için uygulayacağımız vergi tarifesini birbirinden ayrı ayrı düzenlemek gerektiğini ifade etmiştim ve bu önergemizle yaptığımız bu. İlk gelir dilimi için ücret gelirleri yüzde 10 vergilendirilirken, diğer gelir grupları yüzde 15, ikinci dilimde ücret gelirleri yüzde 15 vergilendirilirken, diğer gelir grupları yüzde 20, üçüncü dilimde ücret gelirleri yüzde 20 vergilendirilirken, diğer gelir unsurları yüzde 27 ve son grupta da ücret gelirleri yüzde 25 vergilendirilirken, diğer gelir gruplarının yüzde 35 vergilendirilmesi öngörülmüştür.

Değerli milletvekilleri, burada bütçe performansıyla ilgili olarak da bazı rakamlar verildi. Ben de dikkatlerinize bazı rakamlar sunmak istiyorum ve Sayın Bakandan da bazı açıklamalar beklediğimi ifade ediyorum.

Altı aylık sonuçlara baktığımızda harcamaların 9,3, gelirlerin ise 19,1 oranında artması olumlu bir gelişme. Geçen yılın ilk altı ayındaki bütçe açığıyla bu yılın ilk altı ayındaki bütçe açıkları karşılaştırıldığında da yine olumlu bir gelişme olduğunu görüyoruz. Ancak, haziran ayı rakamlarındaki artışlar yeni bir sinyalin işareti oluyor. Harcamalarda haziran ayında yüzde 33,2’lik artışa karşılık, gelirlerdeki artış aynı seyrini koruyor, 19,7. Burada cari transferlerde özellikle sosyal güvenliğe olsa gerek bazı transfer…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – …harcamalarının bekletildiğini görüyoruz çünkü haziran ayında bu transfer harcamalarının yüzde 24,9 oranında arttığını görüyoruz.

Yine, Sayın Bakandan açıklama beklediğimiz bir husus da şudur: Haziran ayında borç faiz ödemelerindeki yüzde 197,6’lık artışın nereden kaynaklandığı?

Bir de Sayın Bakandan… Gelirlerin alt kalemleri arasında yer alan sermaye gelirlerinde ilk altı aylık rakamlara baktığımızda 429,3 milyon TL’lik bir düşüş var yani bu mutlak bir değer olarak düşüş. Bu şu demektir: Yani altı ay içerisinde sermaye geliri tahsil edilmediği gibi, daha önce yapılmış sermaye gelirlerinden bir iade yapıldığı anlaşılıyor. Bunun da nedenini açıklarlarsa sevinirim.

Hepinize tekrar teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MUHARREM VARLI (Adana) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 00.09
DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati: 00.23

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 135’inci Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

536 sıra sayılı Tasarı’nın 3’üncü maddesi üzerinde verilen İzmir Milletvekili Harun Öztürk ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4’üncü madde üzerinde, sayın milletvekilleri, iki adet önerge vardır ve bu iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri birlikte işleme alacağım ve istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in; 3717 Sayılı Adlî Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin “II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 4 üncü maddesinin yedinci satırındaki “0” ibaresinin “5” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Erkan Akçay

 

Mehmet Günal

Oktay Vural

 

Manisa

 

Antalya

İzmir

 

Mithat Melen

 

Mehmet Şandır

Abdülkadir Akcan

 

İstanbul

 

Mersin

Afyonkarahisar

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Çerçeve 4 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Harun Öztürk

 

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

İzmir

 

 

Malatya

 

Mustafa Özyürek

 

 

Mehmet Ali Susam

 

İstanbul

 

 

İzmir

 

Halil Ünlütepe

 

 

Bülent Baratalı

 

Afyonkarahisar

 

 

İzmir

“Madde 4- 193 sayılı Kanunun geçici 67 nci maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci paragrafında yer alan “Dar mükellef gerçek kişi ve kurumlar için bu oran % 0 olarak uygulanır.” cümlesi “5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin birinci fıkrası kapsamındaki mükellefler ile münhasıran menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası aracı getirileri ile de değer artışı kazançları elde etmek ve bunlara bağlı hakları kullanmak amacıyla faaliyette bulunan mükelleflerden 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununa göre kurulan yatırım fonları ve yatırım ortaklıklarıyla benzer nitelikte olduğu Maliye Bakanlığınca belirlenenler için bu oran % 5 olarak uygulanır.” şeklinde ve (17) numaralı fıkrasında yer alan “her bir kazanç” ibaresi “her bir sermaye piyasası aracı, kazanç” şeklinde değiştirilmiştir.”

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mithat Melen, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Melen. (MHP sıralarından alkışlar)

MİTHAT MELEN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 536 sıra sayılı Tasarı’nın 4’üncü maddesi üzerindeki değişiklik önergemiz hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu madde, gerçekten Anayasa Mahkemesi tarafından reddedilmiş bir maddenin tekrar arkasından dolaşıp ifade edilmesiyle ilgili bir şekil. Yani, bunun buradan geçtiği zaman yine iptal olacağı belli oluyor. Anayasa Mahkemesi bu maddeyi iptal etmişti.

Şimdi, biz öyle bir önerge getirdik ki -sıfırı yüzde 5’e çıkaralım diye- bu aslında Hükûmetin üzerine atlaması gereken bir şey çünkü dünyanın her tarafında hükûmetler vergileri artırır, muhalefet onu azaltmaya çalışır veya kaldırmaya çalışır, burada da bir fırsat sanki veriyoruz. Hakikaten yüzde 5 vergiyle bunu düzeltmek bir derece doğru.

Bir de anlaşılmayan bir şey var zaten. Yüzde 60’a yakın vergi gelirlerimizi dolaylı vergilerden topluyoruz. Türkiye’de gelir vergisinin doğrudan toplanmadığı bir ortam içerisindeyiz. Bunları da göz önüne alırsanız Anayasa’nın 73 ve 138’inci maddelerine zaten başından aykırı görünüyor. O zaman bu maddeyi yeniden düşünmek lazım veya yeni şekliyle ifade etmek lazım ki bu bir kere Anayasa Mahkemesinde reddolmasın. Ayrıca, gerçek usuldeki kişiler zaten bu vergileri ödüyorlar. Bu, kurumlarla ilgili bir iş ama bu arada da kurumlara bütün enstrümanlar üzerinde bunu yapmak hakkı veriliyor. Bu yani sadece yabancı, yerli meselesi değil. Bu, gerçekten dünyada da yeni gelişen bir olayın bir başlangıcı olması lazım çünkü artık finansal vergi meselesi gündeme geliyor yani sıcak fonlara vergi meselesi gerçekten dünyada gündeme geliyor.

Bu fonları tabii nasıl vergileyeceğiniz de çok önemli. Niye nasıl vergileyeceğiniz çok önemli? Kaçırabilirsiniz ama bu kadar da boş bırakıp bir cennet hâline getiremezsiniz, ki Türkiye gerçekten bu konuda bir cennet hâline getirilmiştir. Tabii, borçlanma üzerine kurulmuş bir ekonomik yapı bundan sonra da borçlanma üzerine devam edeceği için böyle bir esnekliğe belki ihtiyaç duyabilirsiniz ama ileride başımıza sıkıntılar çıkarabileceğini biliyoruz. Çünkü artık dünyadaki fonlara sadece gelişme yolundaki ülkeler değil, yükselen pazarlar ve diğer ülkeler de fena hâlde saldırmış durumda yani Türkiye fon bulmakta sıkıntı çekebileceği bir döneme girebilir. Bakın, bütçe açıklarımız, özellikle ödemeler bilançosundaki açıklarımız ve kur farkından dolayı ithalatın ihracatı karşılamama meselesi bizi bu fonlar konusunda daha da sıkıya sokacak 2010 yılında. Onun için, yani bunu vergiyle çözmek, bunu sıfıra indirgemek ve bir bakıma da sistemi zorlamak gerçekten yanlış geliyor. Hukuken Anayasa Mahkemesi yanlışlığını söylüyor ama bir de işin pratik bir yönü var. Türkiye 2010 yılında ve 2011 yılında daha fazla borç bulmak zorunda. Yani siz sıcak fonlara ihtiyacınız var diye bunu genişlettiğiniz sürece başka fonları da kaçırma ihtimaliniz var çünkü Türkiye’nin uzun ve orta vadeli fona daha fazla ihtiyacı var, kısa vadeli fonlardan uzun vadeli ve orta vadeli fonlara akmak, onlara geçmek zorundasınız. Bunun için de yüzde 5’lik bir vergi, belki ekonomik sistemde bir reform şeklinde de olabilir. Türkiye bunu yapabilir çünkü diğer taraftan gerçek kişilere yaptık. Kurumlara da yaparsak bankaları sıkıntıya sokabiliriz ama özel sektörün borçlanma trendini de belki biraz aşağı çekeriz çünkü özel sektörün borçlanma trendi kamunun daha fazla borç piyasasına girmesi yüzünden biraz zaten düştü. Çünkü kamu bir yansıma etkisi yaparak daha fazla borçlanıyor ve piyasaya giriyor, bu da faizlerin yükselmesine sebep oluyor.

O yüzden bunu tekrar düşünmenizi ve bu önergemize müspet oy vermenizi diler, yüce heyeti saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önerge üzerinde söz isteyen Mustafa Özyürek

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 536 sıra sayılı Tasarı’nın 4’üncü maddesiyle ilgili önergemiz üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bir uzlaşma arayışı devam edip gidiyor ama zamanında uzlaşmayı sağlayamazsanız bu aşamada işler zora girer. Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşürken ben arkadaşlara dedim ki: “Tamam, yirmi iki maddeyi ilave ediyorsunuz, yeni yeni maddeler koyuyorsunuz ama bunu Genel Kuruldan nasıl geçireceksiniz, bunu düşünüyor musunuz?” dediğimizde “Kolay, hallederiz.” dediler ama şimdi geldi, tıkandı.

Değerli arkadaşlarım, bu birinci bölüm bu tempoyla giderse sabah 10.00’da biter. Ertesi gün ikinci bölüme geçtik, cuma günü ancak ikinci bölümü bitirebiliriz, üçüncü bölüm salı gününe kalır. Yani, bunu, gerçekçi olalım. Biz de istiyoruz bunun zamanında tamamlanmasını ama olup bitenleri de hep beraber görelim. Şimdi, Plan ve Bütçe Komisyonunda bizim itirazımız olan maddeleri arkadaşlarımız biliyorlar, o noktada bir anlayış gösterilseydi şu ana kadar epeyce mesafe almış olurduk.

Değerli arkadaşlarım, bu 4’üncü madde gene Plan ve Bütçe Komisyonunda bizim itirazlarımıza rağmen daha önce çıkarılmış bir yasa Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Şimdi o iptal doğrultusunda bir düzeltme yapılıyor. Neydi o? Öyle bir yasa çıkarılmıştı ki yabancı yatırımcıların gelirlerine, kazançlarına sıfır stopaj, yerli yatırımcıların kazançlarına yüzde 10 stopaj. Yani bunun adaletle, hakkaniyetle bağdaştırılması kesinlikle mümkün değildi. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz Anayasa Mahkemesine gittik ve Anayasa Mahkemesi iptal etti. Şimdi o doğrultuda bir düzenleme yapılmaya çalışılıyor. Yani hep Plan ve Bütçe Komisyonunda da ifade ediyorum, burada da söyleyeyim. Biz “Anayasa Mahkemesi bunu iptal eder.” dediğimiz zaman arkadaşlarımız -tabii gecenin bu saatinde kimse laf atmıyor ama- şöyle laf atarlardı: “Vay, Anayasa Mahkemesinin ne yapacağını siz nereden biliyorsunuz?” Biz Anayasa Mahkemesinin ne yapacağını Anayasa Mahkemesinin geçmiş kararlarını değerlendirerek biliyoruz. Şimdi, Anayasa’mızda vergide temel ilke, mali güce göre vergi almaktır ve vergide eşitlik ilkesine dikkat etmektir. Siz, yabancı yatırımcıdan sıfır vergi, yerli yatırımcıdan yüzde 10 vergi alırsanız bu mali güce aykırı olur, eşitlik ilkesine aykırı olur. O nedenle de Anayasa Mahkemesi iptal etmişti. Bugün, bu şekliyle bir düzenlemeyle karşı karşıya kaldık. Yani Meclisi boşu boşuna çalıştırıyoruz.

Bu -biraz önce arkadaşlarım da ifade etti- 3’üncü maddede de ücret tarifesiyle ilgili bir Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gereğini yerine getirmeye çalışıyoruz ama Anayasa Mahkemesinin kararına tam uymadığımız için, bugünkü düzenleme de, yani şu anda, biraz önce kabul ettiğimiz düzenleme de Anayasa Mahkemesi kararına aykırıdır. Çünkü Anayasa Mahkemesi, ücret gelirleriyle diğer gelirlerin farklı tarifelerden vergilendirilmesini istemektedir, o yönde karar vermektedir. Bunun da yolu ücret vergileri, ücret gelirleri için uygulanan tarife ile diğer gelirler için uygulanan tarife arasında bir fark olmasıdır. Bu yönde bizim Anayasa Mahkemesi kararına uyum gösteren bir önergemizi ne yazık ki biraz önce reddettiniz.

Değerli arkadaşlarım, gecenin bu saatinde fazla vaktinizi almak istemiyorum. Önergemizin kabul edilmesi yönünde oy verirseniz mutlu oluruz. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum...

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Şimdi olur Sayın Yıldız.

...karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur;

birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 00.38


ONUNCU OTURUM

Açılma Saati: 00.43

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 135’inci Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.

536 sıra sayılı Tasarı’nın 4’üncü maddesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi maddeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Maddeyi oyluyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Sayın milletvekilleri, 5’inci madde üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır, önergeleri birlikte işleme alacağım ve istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in; 3717 Sayılı Adlî Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin “II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 5 inci maddesinin beşinci satırındaki “değiştirilmiş” ibaresinin “değiştirilmiştir.” şeklinde değiştirilmesini ve sonra gelen bütün ibarelerin madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Erkan Akçay

 

E. Haluk Ayhan

Mustafa Kalaycı

 

Manisa

 

Denizli

Konya

 

Mehmet Günal

 

Abdülkadir Akcan

Mehmet Şandır

 

Antalya

 

Afyonkarahisar

Mersin

 

 

 

Oktay Vural

 

 

 

 

İzmir

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” nın Çerçeve 5 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Harun Öztürk

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Mustafa Özyürek

 

İzmir

 

Malatya

İstanbul

 

Bülent Baratalı

 

 

Halil Ünlütepe

 

İzmir

 

 

Afyonkarahisar

“Madde 5 - 193 sayılı Kanunun geçici 69 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “yine bu tarihteki mevzuat hükümleri (vergi oranına ilişkin hükümler dâhil) çerçevesinde kazançlarından indirebilirler.” ibaresi “yine bu tarihteki mevzuat hükümleri (bu Kanunun geçici 61 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan vergi oranına ilişkin hüküm dâhil) çerçevesinde kazançlarından indirebilirler.” şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Malatya Milletvekili.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, buradaki konu yatırım indirimi, yani yatırımla, istihdamla ilgili bir madde. Teşvik yasalarında söz vermişiz, demişiz ki: “Siz yatırım yapın, ben size yatırım indirimi sağlayacağım.” Söz vermişiz ama ondan sonra -sözün söz ama- diyorsun ki: “Her sene en fazla yüzde 25 indirebilirsin.” Nerede söz? Nerede söz? İnsanlar bir projeyle yola çıktılar, insanlar nakit akımlarını, insanlar fizibilitelerini devletin verdiği söze göre yaptılar. Ondan sonra, getiriyorsun, diyorsun ki: “Sen, bu yatırım indiriminin yılda en fazla yüzde 25’ini kullanabilirsin.” Bu nasıl söz arkadaşlar, bu nasıl söz?

Değerli arkadaşlarım, bir kere bu yüzde 25’in kalkması lazım. İnsanlara söz vermişiz, insanlar planını, projesini buna göre yapmış. Kimseyi zor durumda bırakmak bizim hakkımız değildir. Şimdi, Türkiye’de “Teşvik Yasası” diye bir yasa yoktur artık arkadaşlar, birbirimizi kandırmayalım. Türkiye’de ulusal sanayiciyi, sanayiciyi, yatırımcıyı koruyan bir teşvik yasası yoktur. Daha önceki Teşvik Yasası’nda, biliyorsunuz, kırk sekiz yıl vardı ve hiç değilse bir elle tutulur, üretime yönelik bir teşvik vardı, şu anda bu da yok. Ben soruyorum: Özellikle Teşvik Yasası’nda -geri kalmış yörelere karşı uygulanan bir yasaydı- bazı iller hariç hangi ile hangi yatırım geldi? Siz Düzce’yle Hakkâri’yi, siz Çankırı’yla Ağrı’yı aynı kefeye koyarsanız o illere yatırım gider mi arkadaşlar? Siz Gaziantep’i almazsanız, burnunun dibindeki Osmaniye’ye, burnunun dibindeki Adıyaman’a siz teşvik verirseniz Gaziantep’e yatırım yapılır mı?

Değerli arkadaşlar, bu ülkede şu anda “teşvik” diye bir sistem yoktur. Aslında, yanlış olan şuydu: Yanlış olan, Teşvik Yasası’nı o gün Maliye Bakanlığının yönetmesiydi. Hayır, bu ülkenin Maliye Bakanı hep alıcıdır, vermeyi sevmez arkadaşlar, vermeyi hiç sevmez. Bu nedenle, Teşvik Yasası’nın bu ülkede bir kez daha gözden geçirilmesi lazım. Bu ülkenin kendi değerlerini, bu ülkede kaynak yaratan, kaynak üreten, ülkeye döviz kazandıran özellikle ihracatın teşvik edilmesi lazım. Yani siz, yüzde 10 katma değer yaratan bir ürünle yüzde 100 katma değer yaratan bir ürünü aynı kefeye koyup aynı Teşvik Kanunu’nu uygularsanız arkadaşlar, hiçbir işe yaramaz. Siz, gelin, ülkeye yüzde 100 katma değer yaratan ürünlerle… Ben, otomobil ihracatını teşvik etmeyin demiyorum ama siz yüzde 100 dövizi ülkede kalacak şekilde bir fındık ihracatıyla, siz yüzde 10 şeklinde katma değer yaratan otomobil ihracatını aynı teşvikle yaparsanız, bu ülkede birtakım şeyleri eksik yapıyoruz arkadaşlar. Ulusal sanayiciyi, ulusal ürünlerimizi, kendi değerlerimizin, kıymetini bilmiyoruz.

Bu nedenle arkadaşlar, lütfen elinizi vicdanınıza koyun, bu ülkede şu anda bir teşvik sistemi yoktur. Geçen yıl uygulamaya konulan teşvik sisteminin hangi ilde ne işe yaradığını, takdirini sizlere sunuyorum. Burada çok bağırdık, burada söyledik, bu teşvik sistemi bir işe yaramayacaktır dedik, üretime yönelik çok bir şey getirmeyecektir dedik. Nitekim, eski kanun, bir önceki teşvik sistemi yani bazı illerdeki haksızlığa rağmen, hiç değilse üretene, istihdama bir katma değer yaratıyordu. İnsanların cebine para koymayın. İnsanların, üreten insanın üretimini teşvik etmek için yapalım. Kim üretip kim ihraç ediyorsa… Yoksa kimsenin cebine para koymayalım. Örneğin, bir enerji teşviki vardı, ne kadar üretirse, ne kadar elektrik parası öderse onu teşvik ediyorduk yani üretimi teşvik ediyorduk, istihdamı teşvik ediyorduk ama şu anda bu kalmadı.

Değerli arkadaşlarım, bu ülkenin temel bir teşvik sistemine ihtiyacı var. Öncelikle, devlet verdiği söz tutmalı. Biz söz verdik. Bu Meclisten geçti bu teşvik kanunu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım.

Yatırım indirimi kavramı… O gün “Arkadaş, yap yatırımını, ben sana bu kadar indirim yapacağım, senden yatırım indirimi kadar vergi almayacağım.” dediniz, dedik, hep beraber dedik ama şimdi tornistan yapıyoruz, en fazla yılda yüzde 25. O zaman nerede kalır bizim güvenilirliğimiz? Devlet bir söz verince yerine getirmeli ama nice insanlara belki bu yönde sorun yaratacaksınız. Ben söylüyorum, Sayın Bakan burada. Türkiye’de küçük esnaf ve sanayicinin krizden sonra bir sürü vergi ve sigorta borcu var, bunları yeniden yapılandıralım. Affedin demiyorum, affedelim demiyorum, altını çiziyorum. Bu insanları finansman darboğazından kurtarmazsak özellikle küçük işletmeler, 3 kişi, 5 kişi çalışan küçük işletmelerin hepsi yavaş yavaş kapanacaktır. Onun için bu ülkenin öncelikle 2008 krizinden sonra bir vergi ve sosyal güvenlik prim yapılandırmasına ihtiyacı vardır arkadaşlar. Acildir, herkes gümbür gümbür batıyor arkadaşlar. Bu nedenle bir kez daha bu yüzde 25’in devlet sözü olarak kalkması yönünde hepinizin dikkatlerine sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeler üzerinde başka söz talebi…

OKTAY VURAL (İzmir) – Emin Haluk Ayhan.

BAŞKAN – Emin Haluk Ayhan, Denizli Milletvekili.

Buyurun Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Tasarı’nın 5’inci maddesi üzerindeki değişiklik önergesi üzerinde söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Önergemize destek vermenizi istiyorum.

Bu maddeyle, bildiğiniz gibi yatırım indirimiyle ilgili düzenlemeler yapılmaktadır. Yapılan bu düzenleme ile süre sınırlaması kaldırılmakta, bu defa miktar sınırlaması getirilmektedir. Ancak Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesini de tam olarak karşılamamaktadır. Şimdi şunu açık ve seçik söylüyorum: Bu durumda yeni değişiklik ile oluşan düzenlemeler Anayasa’ya aykırıdır. Böyle bir şeyi neden yaptığınızı anlamakta da güçlük çektiğimi ifade etmek istiyorum gerçekten Sayın Bakan.

Şimdi, yatırım indiriminin amacı yatırımların teşvik edilmesidir. İstihdam ve üretimin artırılması için bu yapılır. Bu işin bir yanı. “Diğer yanı nedir?” diyecek olursanız, devlet verdiği sözü tutar. Bu önemli bir hadisedir. Bu devlet verdiği sözü tutmadığı takdirde bu kimin sözü? AKP bunu yapmakla, bunu geçirmekle sadece kendi verdiği sözü tutmamış olmuyor, devletin verdiği söz de tutulmamış oluyor. Bu gerçekten çok enteresan bir durum.

Şunun hiçbir hesabı var mı Sayın Bakan: Buradan kim, ne kadar, ne alacak, ne gidecek, ne gelecek? İptal edilen ne? Şimdiki getirdiğinizin ne olacağı belli mi? 5018’e göre bunun neyini hesapladınız, neyini getiriyorsunuz? İlk zamanlar, Bakan olduğunuzda, Maliye Bakanı olarak bu konuda hassastınız, gerçekten de sevinmiştik. Bu konularda ikinci tasarıda bir öneri getirmiştiniz, bir teklif getirmiştiniz: Miktarı ne kadar, ne kadar kaynak ayrılıyor... Şimdi bunları unuttunuz.

Buna ilave olarak yarın bu uygulama mahkemeden dönerse ne olacak? Bunun iptal olacağını aklı eren herkes bilir. Süre sınırlamasından miktar sınırlamasına geçiyorsunuz. Gerçekten sıkıntılı bir durum. Niye ısrar ediyorsunuz? Ne anlamı var? Ben anlamakta zorluk çekiyorum, vatandaş anlamakta zorluk çekiyor. Siz bunu anlamayacak durumda da değilsiniz. Israrınızı anlamakta gerçekten sıkıntı çekiyorum.

Bakın, İnternet’e girdim bu konu neymiş, ne yazmış uzmanlar diye. Eski bir yeminli mali müşavirin ifadesi, 1/6/2010 tarihinde yazmış. İsmini söylemeyeyim. Mahzuru da yok gerçi ama yeminli mali müşavir, eski maliyeci, meslektaşınız ne diyor: “69’uncu maddede yapılması tasarlanan değişiklik birçok yeni hukuksal tartışmayı ve Anayasa’ya aykırılık iddialarını da beraberinde getirecektir.”

Peki, bu kadar işe, bu kadar lüzumsuzluğa niye cevaz verecek bir düzenleme yapmaya çalışıyoruz? Ne anlamı var? Gecenin bu saatinde bütün arkadaşlar… Bakın, dün “Millî gelir yüzde 11,7 büyüdü; bunun niye sizinle sevincini paylaşmıyoruz?” diye burada iktidara mensup arkadaşlar bize söyledi. Yine siz, iç tasarrufların yetersizliğini, Türkiye'nin en büyük problemi olduğunu biraz önce söylediniz. Bunlarla ilgili bir düzenleme getirelim, bunlarla ilgili bir tartışma yapalım. Niye olmayacak şeylerin, yanlış şeylerin üzerinde ısrarla duruyorsunuz? Özel bir nedeni mi var? Anlamakta güçlük çekiyorum.

Bakın, gerçekten, Türkiye'nin yüzde 11,7 büyümesine biz mutlu olmayacak mıyız? Oluyoruz. 5084’ü uyguladık. Denizli’yi ne hâle getirdiğini, Antep’i ne hâle getirdiğini siz söylediniz. Denizlili Sayın Bakanımız da burada, ne hâle geldiği belli. 30 bin kişi kayıtlı, resmî işini kaybediyor, 10 bin kişi tekrar işe girdi diye neredeyse zil takıp oynayacağız. Neresi iyi bunun Allah aşkına Sayın Bakanım!

Şimdi, bakın, büyüme ile üretim üzerine: Yüzde 11,7 oranında millî gelir artmış. Bu gelişme, yurt içi üretim ve talepteki canlanmanın bir miktar devam etmesinin yanı sıra, geçtiğimiz yıl yüzde 14,5 azalmadan… Biraz önce, hesap nasıl yapılır, arkadaşlar burada söylediler. Yani geçen seneden çok iyi, fevkalade, düştüğü yerden çıktığı bir şey değil ki.

Devam ediyoruz: Mevsimsel düzeltilmemiş verilere göre dünyanın yüksek oranda büyüyen ekonomileri arasında yer alan Türkiye, mevsim ve takvim etkisinden arındırdığınız zaman 2010 yılının ilk çeyreğinde yüzde 0,1 ne yapıyor? Büyüyor. Bu, OECD ülkeleriyle karşılaştırıldığında geri kalıyor. Bunu söylemiyorsunuz, bir tarafını söylüyorsunuz, öbür tarafını söylemiyorsunuz.

Devam ediyoruz: Bakın yatırım, üretim, istihdam. Söyleyeceğim: Kamu makine tesisat yatırım harcamalarını geçen sene yüzde 50’ler civarında artırdınız o krizde, şimdi yüzde 18,4 düşmüş, inşaat yatırımları yüzde 26,5 düşmüş. Bunlar cari fiyatlı ama sabiti de bundan farksız, yakın. Kamu sabit sermaye yatırımları, hani yapacaktınız? Yapmıyorsunuz. Problem devam ediyor. Buna ilave olarak bakıyorsunuz 2010 yılının birinci çeyreğinde yüzde 11,7 oranında büyüyen yurt içi hasılanın ne kadarı stoktan geliyor, hiç etrafınızdaki bürokratlara sordunuz mu?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Kendiniz baktınız mı ne kadarı stoktan geliyor? Bir de buna bakmak lazım.

Bunun ötesinde “ekonomi bu kadar büyüyor” diyorsunuz, baktığınız zaman elektrik talebi ile elektrik tüketimi yüzde 5’ler düzeyinde, onu karşılamıyor. Bu hesaplara, kitaplara da biraz bakalım, doğru mu değil mi? Nasıl yapıyorsunuz? Bir gecede yüzde 30 artırdığınız hesaplar var. Bunlar da ona benzemesin. Gerçi ekonominin büyümesinden mutluluk duyarız, istihdamın artmasından mutluluk duyarız ama gerçekten gecenin bu saatinde gelin “Bu iç tasarrufları nasıl artırırız?” gelin fakire fukaraya, esnafa, çiftçiye, memura, emekliye, “Bunlara nasıl açılım yaparım?” diye bunları konuşalım. Olmayacak şeyleri konuşuyorsunuz, gecenin bu vaktinde de geliyorsunuz, bu saatten sonra da “Gelin saat ikiye kadar yoklama istemeyin, anlaşalım.” diyorsunuz. Şimdi, bunun bir mantığı olmalı.

Ben bu nedenle önergemize destek istiyorum ve bundan sonraki çalışmalarda da gerçekten memleketin yararına olacak hususlar üzerinde burada istişare edelim, fikirlerimizi ortaya koyalım diyoruz.

Ben yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Aynı mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6’ncı madde üzerinde üç adet önerge vardır, geliş sıralarına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli

 

Ayşe Nur Bahçekapılı

Ahmet Yeni

 

Giresun

 

İstanbul

Samsun

 

Mehmet Alp

 

 

Orhan Karasayar

 

Burdur

 

 

Hatay

"Madde 6- 193 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

Geçici Madde 78- 2010 takvim yılına ilişkin olarak yapılmış ücret ödemeleri için bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar yapılmış olan gelir vergisi tevkifat tutarlarının 103 üncü maddede bu Kanunla yapılan değişiklik hükmü uyarınca hesaplanan vergiden fazla olması hâlinde, fark vergi tutarı terkin edilir, tahsil edilmişse mükelleflerin sonraki dönemlerde ödeyecekleri gelir vergisinden mahsup edilir, mahsup imkânının olmaması hâlinde ise red ve iade olunur. Eksik olması hâlinde ise bu fark, vergi sorumluları tarafından bu Kanunun yayımlanmasından sonra yapılacak ilk ücret ödemesinden kesilerek bu ödemenin ait olduğu döneme ilişkin muhtasar beyannamenin verilme ve ödeme süresi içinde topluca (muhtasar beyanname verme yükümlülüğü olmayanlar hariç) verilecek ayrı bir beyanname ile beyan edilir ve ödenir. Bu beyanname için ayrıca damga vergisi hesaplanmaz. Anılan sürede düzeltilen söz konusu fark için gecikme faizi ve vergi cezası aranmaz; eksik tahakkuk etmiş olan verginin bu süre içinde tamamlanmaması hâlinde bu tarihte vergi ziyaı doğmuş olur. Bu hükmün uygulamasına ilişkin usûl ve esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan "Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 6'ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Harun Öztürk

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Mustafa Özyürek

 

İzmir

 

Malatya

İstanbul

 

Halil Ünlütepe

 

 

Bülent Baratalı

 

Afyonkarahisar

 

 

İzmir

Madde 6- 193 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"Geçici Madde 78- 2010 takvim yılına ilişkin olarak yapılmış ücret ödemeleri için bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar yapılmış olan gelir vergisi tevkifat tutarlarının, 103 üncü maddede bu Kanunla yapılan değişiklik hükmü uyarınca hesaplanan vergiden fazla olması hâlinde aradaki fark vergi tutarı terkin edilir; tahsil edilmişse mükelleflerin sonraki dönemlerde ödeyecekleri gelir vergisinden mahsup edilir; mahsup imkânının olmaması hâlinde ise red ve iade olunur. Bu hükmün uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir."

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 6 ncı maddesi ile 193 sayılı Kanuna eklenen geçici 78 inci maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Erkan Akçay

 

Emin Haluk Ayhan

Mustafa Kalaycı

 

Manisa

 

Denizli

Konya

 

Mehmet Günal

 

Abdülkadir Akcan

Mehmet Şandır

 

Antalya

 

Afyonkarahisar

Mersin

 

 

 

Oktay Vural

 

 

 

 

İzmir

 

“Geçici Madde 78- 2010 takvim yılına ilişkin olarak yapılmış ücret ödemeleri için bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar yapılmış olan gelir vergisi tevkifat tutarlarından Anayasa Mahkemesinin 8.1.2010 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 2009/144 sayılı kararı ile ilgili kısmına münhasır olmak üzere 103 üncü maddede bu Kanunla yapılan değişiklik hükmü uyarınca hesaplanan vergiden fazla olması hâlinde fark vergi tutarı terkin edilir; tahsil edilmişse mükelleflerin sonraki dönemlerde ödeyecekleri gelir vergisinden mahsup edilir; mahsup imkânının olmaması hâlinde ise ret ve iade olunur. Bu hükmün uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; temel kanun olarak görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Bu tasarının 3’üncü maddesiyle 193 sayılı Kanun’un 103’üncü maddesinde yer alan vergi tarifesinin değiştirilmesi, yürürlük maddesiyle de bu değişikliğin 1/1/2010 tarihinden itibaren geçerli olması öngörülmüştür. Yapılması öngörülen bu düzenlemeler nedeniyle değişiklikten önceki vergi tarifesine göre fazladan yapılmış olan vergi tevkifatının ret iadesinin yapılması ve buna ilişkin usullerin belirlenmesi açısından tasarının bu maddesiyle Gelir Vergisi Kanunu’na bir geçici madde eklenmektedir.

Tasarının gerekçesinde, 103’üncü maddede yer alan vergi tarifesi değişikliğinin Anayasa Mahkemesinin 8 Ocak 2010 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan kararıyla Gelir Vergisi Kanunu’nun 103’üncü maddesinde yer alan vergi tarifesindeki “yüzde 35 oranında” ibaresini ücret gelirleri yönünden iptal etmesi nedeniyle yapıldığı belirtilmektedir. Ücret gelirlerinin ücret dışında elde edilen gelirler ile aynı oranda vergiye tabi tutulması ve hiçbir önlem alınmadan ücrette azalmaya neden olacak şekilde yükseltilmesi Anayasa Mahkemesince adalet ilkesini zedeleyici bulunmuştur.

Tasarıyla Gelir Vergisi Kanunu’nun 103’üncü maddesinde yapılacak değişiklikle sadece 3’üncü ve 4’üncü dilimlerdeki sınırların yükseltilmesi ve yüzde 35 oranının aynen bırakılması Anayasa Mahkemesi kararının gerekçesine aykırılık teşkil etmektedir. Bu nedenle, tasarıyla 193 sayılı Kanun’un 103’üncü maddesinde yapılan değişikliğin Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçeleri göz önüne alınarak yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.

103’üncü maddede yapılan düzenleme esasen aylık yaklaşık 4 bin liranın üzerinde ücret geliri elde edenlerin vergi tarifesindeki sınır yükseltilerek yüksek ücret alanlara bir vergi indirimi getirilmektedir. Esasen geliri yüksek olmayan çalışanların vergi yükü hafifletilmeli, asgari ücret üzerinden alınan vergiler kaldırılmalıdır.

AKP sözcüsü bazı arkadaşlarımız Hükûmetin asgari ücretten vergiyi kaldırdığını söylüyor. Bu doğru değildir değerli arkadaşlarım. Gerçi evlenip 4 çocuk yapan asgari ücretli gelir vergisi ödememektedir. Peki, 42 lira 28 kuruş vergiyi ödememek için asgari ücretli evlenip 4 çocuk yapacak da bu çocuklara nasıl bakacak?

AKP Hükûmeti yüksek geliri bulunanların vergi yükünü hafifletmektedir. AKP asgari ücretle geçim mücadelesi veren 6 milyon 700 bin insanımızı hiç umursamamaktadır. 4 kişilik bir ailenin 818 liraya ulaşan açlık sınırı kapsamında asgari ücreti 600 lira bile olmayan milyonlarca çalışanın karınlarını nasıl doyuracağı AKP Hükûmetinin gündeminde yoktur. Fakir fukara, garip gureba edebiyatı yapanlar asgari ücretlilerin 599 lira ile geçimini nasıl sağladığını dikkate bile almamaktadır.

Aslında, krizin etkilerine karşı çalışanın ve kayıtlı işverenin yükünün hafifletilmesi, temel tüketim ürünlerindeki vergilerin de düşürülmesi bir zorunluluktur. Bugüne kadar sağlıklı bir vergi reformu yapılamadığı için, vergi adaleti sağlanamadığı için ve geniş bir kesimden vergi toplanamadığı için yük işçinin, memurun ve asgari ücretlinin sırtında kalmıştır.

Gelir vergisi stopaj gelirinin yüzde 63’ü ücretlilerden kesilen vergileri oluşturmaktadır yani toplam gelir vergisi stopajının üçte 2’sini ücretliler ödemektedir. Bugün yüksek düzeyde gelir elde ettiği bilinen bazı meslek sahipleri asgari ücretten daha az vergi ödemektedir, hatta hiç ödemeyen kayıt dışı olanların da olduğu malumdur. Maliye Bakanlığının istatistiklerinin analizinde de bu sonuç net olarak görülmektedir.

Vergi politikasının temel amacı, devlete gelir sağlarken vergi yükünün toplumun çeşitli kesimleri arasında mümkün olduğu kadar adaletli dağıtılması olmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Vergi, vatandaşların mutlu ve müreffeh yaşayabilmeleri için devletin elinde olan en önemli araçlardan biridir. Nitekim, devletler, ekonomiye, özellikle maliye politikası araçlarından birisi olan vergi politikalarıyla müdahalede bulunmaktadır.

Vergi sistemimiz, kamu harcamalarına kaynak sağlamak olan mali işlevini, gelir dağılımındaki eşitsizlikleri azaltıcı sosyal işlevini ve ekonomik istikrarı sağlama işlevini etkin bir şekilde yerine getirememektedir.

Vergi, devletin en önemli gelir kalemi olduğu gibi, gelir dağılımını düzenleyen mekanizmaların da başında gelir. Vergi sistemimiz hatalı olduğundan doğrudan vergi alınamaz hâle gelmiştir. Bu nedenle de iletişimden benzine dek her alanda alınan dolaylı vergilerin ağırlığı artmıştır. Böylelikle de ekonomi kayıt dışına çıkmıştır.

Tasarının hayırlı olmasını diliyor, teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan "Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 6'ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Harun Öztürk (İzmir) ve arkadaşları

Madde 6 - 193 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"Geçici madde 78 - 2010 takvim yılına ilişkin olarak yapılmış ücret ödemeleri için bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar yapılmış olan gelir vergisi tevkifat tutarlarının, 103 üncü maddede bu Kanunla yapılan değişiklik hükmü uyarınca hesaplanan vergiden fazla olması hâlinde aradaki fark vergi tutarı terkin edilir; tahsil edilmişse mükelleflerin sonraki dönemlerde ödeyecekleri gelir vergisinden mahsup edilir; mahsup imkânının olmaması hâlinde ise red ve iade olunur. Bu hükmün uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Sayın Başkanım, bundan sonra gelecek önergede daha kapsamlı bir düzenleme yapılmaktadır. O yüzden buna katılamıyoruz ama diğer önergeyle bu konu, bu talep yerine getirilmiş olacaktır.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Harun Öztürk

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Harun Öztürk, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 6’ncı maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili olarak söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Burada değerli hatipler, iktidar grubuna mensup hatipler ekonominin ne kadar iyiye gittiği yolunda bazı göstergeler verdiler. Ben de birtakım göstergeler vermek istiyorum ancak bu saatte anlaşılmasa bile tutanaklardan görme imkânı bulunabilir. O nedenle, dikkatlerinize sunmaya çalışacağım.

Değerli milletvekilleri, ekonomi 2010 yılı birinci çeyreğinde 11,7 büyüdü. Evet, büyüdü. Geçen yıl aynı çeyrekte ne kadar küçüldü? 14,5. Yani 2008 yılının birinci çeyreğinde 100 birim olan ekonomi 2009’da 85,55’e düştü, 2010 yılında 95,52’ye çıktı. Yani ekonomi böyle büyüdü. Yani rakamları lütfen çarpıtmayalım ve millete doğru açıklayalım.

Şimdi, buna genellikle 2001 krizi ile de bir benzerlik kurulmaya çalışılıyor. 2001 krizinde en yüksek küçülme 2001’in son çeyreğinde olmuş ve aynı son çeyrekleri kıyasladığınızda 2002’de 11,1 büyümüş -yani küçülmeden daha çok büyümüş- ve indekslere baktığınızda 2001 yılında 100 olan indeks -2010’a tekabül eden, 2002’yi düşünürseniz- 100’ü geçmiş, yani 2001 krizinden, Türkiye, bu açıdan baktığımızda daha kolay çıkmış görünüyor.

Değerli milletvekilleri, imalat sanayisinde Haziran 2007’de 79,3 olan kapasite kullanım oranı bu sene Haziran 2010’da 73,6. Yıllar itibarıyla kurulan, kapanan şirketlere baktığımızda 2002’de her kurulan 100 şirketten 11,9’u kapanmışken Nisan 2010’a geldiğimizde her 100 şirketten -kurulan 100 şirketten- 26,2’sinin kapandığını görüyoruz. İhracat rakamları arttı diyoruz, 2010’u 2009’a göre kıyaslıyoruz. Yüzde 15 mayıs itibarıyla artmış görünüyor. Ancak dikkatlerinize sunmak istediğim mayıs itibarıyla 2008 Mayısına göre küçülme hâlâ yüzde 20,2.

Evet, cari işlemler açığına baktığımızda, 2010 yılı beş ayında 17,4 milyar açık vermişiz. Bu açık 2006 ve 2007 rakamlarını geçmiş durumda. Yıllıklandırılmış cari açığa baktığımızda 26,2 milyar dolar, yine bu açık da 2006 yılı cari açığını aynı dönemde aynı hesaplamaya göre yapılan cari açığı yakalamış görünüyor. Hükûmet bugün 26,2 milyar dolar olan cari açığı bu yıl için 18 milyar dolar olarak öngörmüştü.

Değerli milletvekilleri, AKP döneminden önce 1975-2000 arasında 40,2 milyar dolarlık cari açığa karşılık mayıs itibarıyla AKP döneminde verilen açık tam 188 milyar dolardır.

Değerli milletvekilleri, bu seneki doğrudan yabancı yatırımlara baktığımızda 2007 Mayıs ayında beş aylık doğrudan yabancı sermaye yatırımının 9,7 milyar dolar olduğunu görüyoruz. Mayıs 2008’de 6,4 milyar dolar, Mayıs 2009’da 3,3 milyar dolar; krizden çıktık, 2010 yılında 1,7 milyar dolar. Evet, turizm gelirlerinde farklı bir yapılanmaya gidiyoruz. Geçen yılın beş ayına göre 4,9 milyar dolara karşılık 5 milyar dolarlık bir turizm geliri elde etmişiz fakat turizm harcamamız geçen yıl 1,5 milyar dolar iken 1,8 milyar dolara çıkmış görünüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Değerli milletvekilleri, 2002 yılından bu yana mayıs itibarıyla AKP Hükûmetinin borç stokuna eklediği 146,2 milyar dolardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin borç stoku ise 264,9 milyar dolar artmıştır AKP döneminde.

Değerli milletvekilleri, borçların üzerimizde fazla yük olmadığı sürekli söyleniyor. 2002 yılından bu yana borç çevirme rakamlarına baktığımızda, mayıs sonu itibarıyla 1 trilyon 249 milyar lira -yeni rakam bu- ödemişiz. Bunun sadece 204 milyarı öz kaynaklardan karşılanmış, 1 trilyon 235 milyar doları da borçlanma suretiyle karşılanmış diyorum.

Ekonominin iyiye gidip gitmediğini sizlerin ve milletin takdirine bırakıyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

"Madde 6- 193 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

Geçici Madde 78- 2010 takvim yılına ilişkin olarak yapılmış ücret ödemeleri için bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar yapılmış olan gelir vergisi tevkifat tutarlarının 103 üncü maddede bu Kanunla yapılan değişiklik hükmü uyarınca hesaplanan vergiden fazla olması hâlinde, fark vergi tutarı terkin edilir, tahsil edilmişse mükelleflerin sonraki dönemlerde ödeyecekleri gelir vergisinden mahsup edilir, mahsup imkânının olmaması hâlinde ise red ve iade olunur. Eksik olması hâlinde ise bu fark, vergi sorumluları tarafından bu Kanunun yayımlanmasından sonra yapılacak ilk ücret ödemesinden kesilerek bu ödemenin ait olduğu döneme ilişkin muhtasar beyannamenin verilme ve ödeme süresi içinde topluca (muhtasar beyanname verme yükümlülüğü olmayanlar hariç) verilecek ayrı bir beyanname ile beyan edilir ve ödenir. Bu beyanname için ayrıca damga vergisi hesaplanmaz. Anılan sürede düzeltilen söz konusu fark için gecikme faizi ve vergi cezası aranmaz; eksik tahakkuk etmiş olan verginin bu süre içinde tamamlanmaması hâlinde bu tarihte vergi ziyaı doğmuş olur. Bu hükmün uygulamasına ilişkin usûl ve esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının 3 üncü maddesiyle 193 sayılı Kanunun 103 üncü maddesinde yer alan vergi tarifesinin değiştirilmesi, yürürlük maddesiyle de bu değişikliğin 1/1/2010 tarihinden itibaren geçerli olması öngörülmüştür. Önerilen değişiklikle, tasarıyla öngörülen değişiklik öncesi vergi tarifesine göre eksik vergi tevkifatı yapılması durumunda, eksik ödenen gelir vergisinin beyanına ve ödenmesine ilişkin usuller belirlenmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

7’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in; 3717 sayılı Adlî Personel ile Devlet Davalarını Takıp Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 sayılı Kanunun 152'nci Maddesinin “ll-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 7 nci maddesinin son fıkrasındaki "yapılacakları ve" ibaresinden sonra gelmek üzere aşağıdaki ibarenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Erkan Akçay

 

E. Haluk Ayhan

Mustafa Kalaycı

 

Manisa

 

Denizli

Konya

 

Mehmet Günal

 

Abdülkadir Akcan

Mehmet Şandır

 

Antalya

 

Afyonkarahisar

Mersin

 

Recep Taner

 

 

Oktay Vural

 

Aydın

 

 

İzmir

"PTT idaresinin elektronik adres sisteminden yararlanmaya"

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan "Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” nın 7'nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Harun Öztürk

 

Bülent Baratalı

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

İzmir

 

İzmir

Malatya

 

Mustafa Özyürek

 

Ahmet Küçük

Halil Ünlütepe

 

İstanbul

 

Çanakkale

Afyonkarahisar

 

 

 

Şevket Köse

 

 

 

 

Adıyaman

 

Madde 7- 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununa l07 nci maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki 107/A maddesi eklenmiştir.

"Elektronik ortamda tebliğ

Madde 107/A- Bu Kanun hükümlerine göre tebliğ yapılacak kimselere, 93 üncü maddede sayılan usullerle bağlı kalınmaksızın, tebliğe elverişli elektronik bir adres vasıtasıyla elektronik ortamda tebliğ yapılabilir.

Maliye Bakanlığı, elektronik ortamda yapılacak tebliğle ilgili her türlü teknik altyapıyı kurmaya ve diğer kurum ve kuruluşların alt yapılarını kullanmaya, tebliğe elverişli elektronik adres kullanma zorunluluğu getirmeye ve kendisine elektronik ortamda tebliğ yapılacakları ve elektronik tebliğe ilişkin diğer usul ve esasları belirlemeye yetkilidir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Şevket Köse, Adıyaman Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, 536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesinin üzerinde vermiş olduğumuz önergenin üzerine söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, görüştüğümüz bu tasarı, birçok vergi kanunu ile diğer bazı kanunlarda değişikliklerin yapılmasını düzenlemektedir. Aslında hiç de şık olmayan bir torba yasasını görüşmekteyiz. Yine bir AKP klasiğiyle karşı karşıyayız. Yani birbiriyle ilgisiz, alakasız birçok madde ilavesi yapılarak meydana getirilmiş bir torba yasasını görüşmekteyiz.

Sayın Bakan, halk arasında şöyle bir söz vardır. Denilir ki: “İkrar verirsen ikrarından dönme.” Sorarım size: Hani söz vermiştiniz, özel iletişim vergisini kaldıracağım diye söylemiştiniz, ne oldu? Damga vergisini kaldıracaktınız, ne oldu? Yine akaryakıttaki vergileri de kaldıracaktınız, ne oldu? O da boş çıktı. Bir de sabit telefon ve benzeri haberleşme üzerindeki vergilerin kaldırılması sözü de vermiştiniz, o ne oldu peki? Yani dediğim gibi sözde durmadınız. Sayın Bakan, halk size Allah aşkına ne zaman güvenecektir? Doğrusunu isterseniz ben de merak ediyorum.

Değerli arkadaşlar, 2002 yılına kadar gelir idaresinde var olan çalışma düzeni sekiz yıllık AKP İktidarı döneminde maalesef ortadan kalkmıştır. Yani yöneticiler ile diğer personel arasında önemli bir dengesizlik ortaya çıkmıştır. Onun için, hem uzman personelin özlük hakları hem de yönetici konumundaki personelin durumu tekrar gözden geçirilmeli ve acilen bir düzenleme yapılmalıdır ve yeterlik sınavında başarılı olanlar mutlaka kadrolu yapılmalıdır.

Sayın milletvekilleri, tüm bunların gerçekleşmesi için ise güçlü ve kararlı bir siyasi iktidara ihtiyaç vardır ama artık bu güç de AKP İktidarında görülmemektedir. Aslında AKP İktidarının artık ülkeyi iyi idare edemediği anlaşılmıştır. Ey iktidar, sizler yoruldunuz. Yorulanda ise ne moral olur ne de irade. Doğrusunu isterseniz AKP İktidarının yönetim kabiliyeti de kaybolmuştur.

Değerli arkadaşlar, görüştüğümüz bu tasarıda aslında yatırım yoktur, istihdam yoktur ve en önemlisi ekonomik düzenlemeler de yoktur, halk yararına, ülke menfaatine uygun hiçbir şey yoktur. Yine bu tasarıda vergi adaleti de yoktur ve en önemlisi vergi mükellefinin sıkıntısını azaltacak ve rahatlatacak bir düzenleme de yoktur.

Peki, bu tasarıda ne var? Bu tasarıda rantçıların ve tefecilerin önünü açacak sayısız düzenleme vardır. Yapmayın beyler! Yazıktır, günahtır, ayıptır, bu işin sonu kötüdür. Hani “Yükseklere kar yağmış üşümedin mi/Sen bu işin sonunu düşünmedin mi?” şarkısı vardır, gün gelecek söyleyeceksiniz.

Bu tasarıda yine yıllardır var olan vergi incelemesindeki çok başlılığa çözüm getirecek düzenlemeler de yoktur. Bu tasarıda taşradaki vergi denetiminin yükünü çeken vergi denetmenlerinin sıkıntılarına çözüm getirme de yoktur.

Sayın milletvekilleri, tüm bu konularda Hükûmet yani AKP İktidarı şaşkın olup ne yapacağını da bilememektedir.

Bu tasarı Gelir İdaresinde birikmiş birçok soruna da çözüm getirmemektedir.

Her şeye rağmen bu önergemin kabul edilmesini diler, yüce heyetinize en derin saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in; 3717 sayılı Adlî Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 sayılı Kanunun 152'nci Maddesinin “ll-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 7 nci maddesinin son fıkrasındaki "yapılacakları ve" ibaresinden sonra gelmek üzere aşağıdaki ibarenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

"PTT idaresinin elektronik adres sisteminden yararlanmaya"

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Recep Taner, Aydın Milletvekili.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)           

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasını düzenleyen Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu madde 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun “Tebliğlere Ait Türlü Hükümler” başlığında değişiklik yapmaktadır. Getirilen yeni düzenleme ile e-Devlet Projesi’nin yeni bir adımı atılmakta ve tebliğ yapılacak kimselere elektronik bir adres vasıtasıyla tebliğ yapabilme imkânı getirilmekte ve Maliye Bakanlığının sistemi kurabilmesi için de gerekli teknik altyapının hazırlanmasına çalışılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bu düzenlemelerin içinde görmek isteyip de göremediğimiz bazı konular da var.

Bunlardan birincisi: 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 10’uncu maddesindeki ve serbest meslek erbabının en büyük sıkıntılarının başında gelen katma değer vergisinin tahsilatında hizmet ifası olarak adlandırılan düzenlemedir. Bu, serbest meslek erbabını, özellikle avukatları ve muhasebecileri ziyadesiyle zora sokmaktadır. Avukatlık mesleğinde veya muhasebecilikte hizmetin ifası, diğer ticari organlarda olduğu gibi malın teslimi gibi değerlendirilmektedir. Oysa serbest meslekte hizmet, zamana yayılan ve fasıllar hâlinde gerçekleştirilen bir durumdadır. Serbest meslek erbabının elde etmediği bir gelir elde edilmiş gibi makbuzu kesilerek katma değer vergisini ödemesi talep edilmektedir. “Katma değer vergisini yatırın, gelir vergisini ise tahsil ettiğinizde ödersiniz.” uygulaması ise maalesef normal şartlarda uygulanamamaktadır. Dolayısıyla, serbest meslek erbabı da almadığı paranın katma değer vergisini ve yıl sonunda da normal vergisini ödemek zorunda kalmaktadır. Bu düzenleme için vereceğimiz bir önerge ile vergiyi doğuran olayın hizmetin ifası sonunda tahsil edilen ücretle sınırlı olmasını ve taksitler hâlinde yapılan tahsilatın ilgili aylarda düzenlenecek serbest meslek makbuzlarıyla tahakkuk ettirilmesini talep edeceğiz. Nasıl ki hizmet sektöründe faaliyet gösteren otel işletmelerinde, otelde kalan müşteriler için günlük olarak belge düzenlenmesi istenilmemekteyse, otelde kaldığı sürenin sonunda, çıkışta ücret ödeyebilme imkânı veriliyorsa, serbest meslek erbaplarının da parayı tahsil ettikleri ayda makbuz düzenleyebilme imkânına sahip olmaları gerekmektedir. Bu konuda Sayın Bakanımızın ve AKP milletvekillerinin desteklerini beklemekteyiz.

Değerli milletvekilleri, bir diğer önemli konu da ülkemizin içinden geçmekte olduğu zor ve sıkıntılı sürecin neticesinde, kamu gelirlerini oluşturan vergi tahakkuklarının tahakkuk rakamları ile tahsilat oranlarının arasındaki fark her geçen yıl maalesef artmakta ve vergiler ödenemez duruma gelmektedir. Ekonomik sıkıntıların boyutunu, bugün, tahakkuk ve tahsil oranlarına baktığımızda rahat bir şekilde görebilmekteyiz. Özellikle son günlerde had safhaya çıkan e-haciz uygulamaları ile esnaf kesimimiz kredi kartını bile kullanamaz duruma gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, tabii ki gerek vergi ve gerekse sosyal güvenlik yapılandırmaları, savunulması zor olan olaylardır. Zira, vergisini veya primini zamanında ödeyen mükellefler cezalandırılmış gibi bir durum ortaya çıkmaktadır. Ama herhâlde, hepimizin mutabık olduğu bir gerçek de bu dönemin özellikle ekonomik olarak sıkıntılı bir süreç olduğu ve özellikle de küçük esnaf ve sanatkârın ödeme güçlüklerinin had safhada oluştuğu bir gerçektir.

Sanayici ve esnafımıza yeni bir yapılandırma ile kolaylık sağlanması gerekmektedir. Bu konuda vereceğimiz önergedeki düzenleme, geçici maddelerin görüşülmesi sırasında sizlere takdim edilecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

RECEP TANER (Devamla) – Teşekkür ederim.

Eğer bu konudaki taleplerimizi desteklemez ve önerge verildiğinde “Hayır” için ellerinizi kaldırırsanız, biliniz ki esnaf ve sanatkârlar da referandumda size “Hayır” demeniz karşılığında “Hayır” oyu kullanacaklardır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

8’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in; 3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 8 inci maddesinin sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Erkan Akçay

 

Emin Haluk Ayhan

Mustafa Kalaycı

 

Manisa

 

Denizli

Konya

 

Mehmet Günal

 

Oktay Vural

Mehmet Şandır

 

Antalya

 

İzmir

Mersin

 

 

 

Abdülkadir Akcan

 

 

 

 

Afyonkarahisar

 

“Vergi dairesince matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulduğu hususu Vergi Dairesi tarafından mükellefe bildirilir”     

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Çerçeve 8 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Harun Öztürk

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Mustafa Özyürek

 

İzmir

 

Malatya

İstanbul

 

Mehmet Ali Susam

 

Halil Ünlütepe

Bülent Baratalı

 

İzmir

 

Afyonkarahisar

İzmir

“Madde 8- 213 sayılı Kanunun 114 üncü maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Şu kadar ki, vergi dairesince matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulması, zamanaşımını durdurur. Duran zamanaşımı mezkûr komisyon kararının vergi dairesine tevdiini takip eden günden itibaren kaldığı yerden işlemeye devam eder. Ancak işlemeyen süre her hâl ve takdirde altı aydan fazla olamaz.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Ali Susam, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin ilerleyen bu saatinde, az önce önerge üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına konuşan ve konuşmasını bitirirken esnafların içinde bulundukları durumu ve vergi borçları nedeniyle çektikleri sıkıntıları anlatan Değerli Milletvekili Arkadaşımın bıraktığı yerden başlayacağım ben de.

Değerli arkadaşlar, bu sabah odama geldiğimde bir telefon, Kemeraltı Esnaf Derneği Başkanı: “Ağabey, Takvim gazetesini okudun mu?” dedi. “Ne var Takvim gazetesinde?”, “Esnafa vergi müjdesi.” Başbakanla TESK Genel Başkanı konuşmuşlar, Takvim gazetesi manşet atmış. Başbakan da TESK Genel Başkanına demiş ki: “Sıkıntılarınızın her birinden haberdarız. Bakın, sanayide büyüme devam ediyor. Hizmet sektörü de bundan istifade edecek. Bu düzelme esnafa da, sokaktaki vatandaşa da yansıyacak. Sorunlarınızın bizzat takipçisi olacağım.” Başbakanın, görüşmede bulunan Sanayi Bakanı Nihat Ergün’den de sorunların çözülmesini istediği gazetede haber olarak aktarılmış.

O telefondan sonra bu gazeteyi de görünce bayağı umutlandım. Aslında, Mecliste de torba yasanın görüşüleceğinden haberim yoktu, çünkü dün akşam gittiğimizde “Bugün belki yenilenebilir enerji gelecek.” diye düşünüyorduk. Sonra öğrendim torba yasa var, “Tamam, gazetede bu haber, torba yasa geldi vergiyle ilgili, bu iş oluyor galiba, esnafın beklediği müjde gerçekleşecek.” dedim. Geldim burada Maliye Bakanına, onun da onayını alayım, iktidar partisi grubunun da onayını alayım, bu konuda gelişmeleri yapayım. Gitmeden önce Grup Başkan Vekilimiz Akif Bey’le görüştüm, Akif Bey dedi ki: “Ya, biz onu aslında Komisyonda getirdik önerge olarak ama reddettiler. Sen yine bir daha git.” Ben de gittim, Maliye Bakanımızla konuştum, “Esnafın çok ciddi borcu var, hem sosyal güvenlik kurumlarına hem vergiye. En acil olan konu bu.” dedim.

Sosyal Güvenlik Kurumuna kayıtlı 3 milyon esnaftan 2 milyonu borçlu, hizmet alamıyor, yani çoluğuna çocuğuna sağlık hizmeti alamıyor. Vergi memurları elektronik haciz uyguluyor. Esnaf sabah çek ödemek için para yatırıyor bankaya, “Çekin karşılıksız.” diye telefon geliyor. “Ya, bankaya yatırmıştım.”, “Senin o parana Maliye borcuna karşılık haciz koydu.” diyor bankadaki memur. Maliye, o çeki karşılıksız çıkan insanın ne duruma düştüğünün farkında bile değil.

Bunların çok yaygın bir şekilde yaşandığı bir ortamda Maliye Bakanımıza anlatmaya çalışıyorum: “Esnaf zor durumda, bir yapılandırma yapın.”, “Bize Başbakandan böyle bir talimat gelmedi, böyle bir şey yok.” Komisyon üyesi arkadaşlarla edindiğim izlenimi söyleyeyim: “Bu iş olursa belki -zaten bu Maliye için çok önemli bir para değil- seçim öncesi olur. Bırak bunlarla uğraşmayı, bu iş önemli değil.”

Oradaki hava bu olabilir, Maliye bürokrasisinde, Maliye Bakanında, Komisyonda ama arkadaşlar, piyasadaki esnaf, borcu olan esnaf, çeki için para yatırıp o parasına haciz gelen esnaf için bu konu çok önemli. O insanın ticari itibarı ortadan kalkıyor. O insan o gün dişinden tırnağından borç bularak yatırdığı paranın üzerine haciz konulmasından çok ciddi şekilde rahatsız. Bir daha banka müdürünün yüzüne bakamıyor, kredi istemeye gidemiyor. Onun için bugün bu torba yasanın en önemli maddesi bu zorluk içerisinde bulunan esnaf ve sanatkârın borçlarının taksitlendirilmesidir. Bunu yapmıyorsanız, sizin ihtiyaçlarınıza dair yaptığınız torba yasası hiçbir işe yaramaz, boş bir torba olur boş. Sizin için ne kadar anlamı olur bilmem ama esnaf için tarifi, boş bir torbadır.

Değerli arkadaşlar, bakınız, sekiz yıldır iktidarda olan Adalet ve Kalkınma Partisinin vergi ile ilgili olarak yapmış olduğu hiçbir reform, yenilik ve düzenleme doğru düzgün yoktur. Yaptıkları tek şey vergiyle ilgili, insanların boğazlarına yapışıp dolaylı vergi, dolaysız vergi ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – …koydukları denetim elemanlarıyla insanlarının ciğerini sökerek paralarını almak.

Biz esnaflar en çok önce Allah’tan, sonra da Maliyeciden korkarız çünkü Maliye memurunun hem girdiği dükkânda hem de insanın yaptığı işte her zaman tepeden bakan ve “Ben her zaman haklıyım.” diyen anlayışından hep korkmuşuzdur ve bugün de görüyorum ki sekiz yıllık iktidar sonunda esnafa verilecek tek şey, acaba seçime giderken onların oyunu almak için bir parmak çalıp da oylarını alabilir miyim?

Size söylüyorum, artık esnaf gözünü açtı, bir daha size, bu konudaki aldatmacalarınıza hiç prim vermeyecek, bunun hesabını hem referandumda hem sandıkta soracaktır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in; 3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 8 inci maddesinin sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

“Vergi dairesince matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulduğu hususu Vergi Dairesi tarafından mükellefe bildirilir”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Hüseyin Yıldız, Antalya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Ben de Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Sayın Susam’ın bıraktığı yerden söze devam etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, getirdiğiniz tasarıyla orta vadeli programda uygulanması öngörülen kamunun gelir politikalarının temel amacı olan büyümenin, yatırımların ve istihdamın desteklenmesi ile ekonomimizdeki kayıt dışılığın azaltılmasına yönelik olduğunu özellikle belirtmektesiniz. Ne yazık ki tasarıda ne büyümeye ne yatırımların teşvikine ne istihdamın artırılmasına ne kayıt dışılığın azaltılmasına ne de kayıt altındaki mükelleflerin kayıt dışı çalışanlar tarafından maruz bırakılan haksız rekabetin önlenmesine yönelik hiçbir düzenleme maalesef bulunmamaktadır.

8’inci maddede olduğu gibi, Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarını yerine getirmek üzere iptal edilen hükümle elde etmeye çalıştığınız sonuçlara dolanarak yeniden ulaşmaya çalışmaktasınız.

Kimi iptal maddelerini kadrolaşmak gibi daha başka hedeflerinizi gerçekleştirmek için fırsat olarak kullanmakta, Anayasa Mahkemesi nezdinde iptallere konu olabilecek düzenlemelerde ısrar etmektesiniz. Görmemektesiniz, Milliyetçi Hareket Partisinin uyarılarına da dikkat etmemektesiniz.

Sekiz yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarlarında, Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Teşkilat Kanun Tasarısı’nı çıkarmayarak etkin bir vergi idaresi ve etkin bir vergi denetim sistemini maalesef kuramadınız. Bu nedenle de her fırsatta şikâyet ettiğiniz kayıt dışı ekonominin büyüklüğünü artırdınız, artırmaya da devam edeceksiniz.

8’inci maddede Anayasa Mahkemesinin 2009/144 sayılı Kararı ile iptal edilen fıkrayı yeniden düzenlemektesiniz ancak yaptığınız düzenlemede takdire sevk edilen mükelleflere bilgi verilmesini öngörmemektesiniz.

Önergemizde, mükelleflere bilgi verilmesini de talep etmekteyiz ancak maalesef bunu kabul etmemektesiniz. Bir hukuk devletinde, idarenin, mükellefin gıyabında yaptığı mükellef aleyhine sonuç doğurabilecek işlemleri bildirmesi gerekmektedir. Nasıl ki vergi incelemelerinde mükelleflerin bilgilendirilmesi için düzenleme yapılmakta ise takdire sevk edilen mükelleflere de bu durumun bildirilmesinden daha doğal bir şey olmayacaktır.

Ayrıca, uygulamalarda takdir yetkileri olmasına rağmen, denetim elemanlarınca mükelleflerle ilgili dönem matrahının tespiti için takdire sevk işlemi yapılmakta, zaman aşımını durduran hükümden yararlanma yoluna gittiği de görülmektedir çünkü incelemeye başlanmış olması zaman aşımını durdurmamaktadır. Bu yöntem hukuki olmayıp boşluktan yararlanma hâlidir.

Yasada mükelleflerin bilgilendirilmelerine ve denetim elemanlarınca yapılan başvurularında durmayacağına ilişkin düzenlemelere maddede mutlaka yer verilmelidir.

Değerli milletvekilleri, Sayın Susam’ın ifade ettiği gibi, esnaflarımızın Türkiye Büyük Millet Meclisinden kendi sıkıntılarının giderilmesiyle ilgili taleplerini elbette sizler de duyuyorsunuz. Bu sıkıntılarını iletmeye çalışan esnaflarımızı, özellikle siyasi partileri muhalefetten olursa onları susturmak için, onların bu itirazlarına karşı gelmek için bölge çalışma müfettişleriyle, sigorta müfettişleriyle, vergi denetim elemanlarıyla bir daha konuşamaz hâle getirmektesiniz. Bu tedbirler paketi yeterli gelmez ise polisiye tedbirlerle o vatandaşlarımızın Adalet ve Kalkınma Partisi aleyhine söyleyecekleri sözlerin önüne geçmektesiniz ve bu vatandaşlarımızı çok zor durumda bırakmaktasınız. Bunun örneği var mı derseniz, hepiniz bir sene öncesine kadar bilirsiniz, Türkiye’deki televizyonlarda esnafların sıkıntılarını, vergisel sıkıntılarını televizyon televizyon gezerek anlatan bir Ankara Ticaret Odası Başkanı vardı. Bu Ankara Ticaret Odası Başkanı maalesef…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

…hiçbir televizyona çıkamamaktadır. Yani, Adalet ve Kalkınma Partisinin uygulamakta olduğu ekonomik politikalarıyla ve vergi sistemleriyle ilgili ağzını açan her yurttaşa yaptığınız bu uygulamayı Ankara Ticaret Odası Başkanına yaptınız ve Sayın Aygün’ü artık televizyonlarda göremiyoruz. İşte bunu illerde, ilçelerde bütün vatandaşlara uygulamaktasınız ve vatandaşlar arasında kini, nefreti yaygınlaştırmaktasınız. Onlar da şunu beklemekteler: “Bir iktidar olursak biz de sizin sesinizi keseceğiz”i söylemektedirler. Bu, Türkiye için çok tehlikeli bir oyundur arkadaşlar. Bunların artık bu toplumda yaşanmaması gerektiğini, iktidarların gelici geçici olduğunu, sizden önce de burada pek çok iktidarların oturduğunu ama onların siyasi partilerinin bu Mecliste temsil bile edilemediğinin farkına varmanızı diliyorum.

Açılımınıza da, Anayasa’nıza da, AKP’ye de hayır diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

9’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in; 3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin “II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 9’uncu maddesinin 2 nci, 3 üncü ve 8 inci paragraflarının madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Erkan Akçay

 

E. Haluk Ayhan

Mustafa Kalaycı

 

Manisa

 

Denizli

Konya

 

Mehmet Günal

 

Abdülkadir Akcan

Mehmet Şandır

 

Antalya

 

Afyonkarahisar

Mersin

 

 

 

Oktay Vural

 

 

 

 

İzmir

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Çerçeve 9 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Akif Hamzaçebi

 

Harun Öztürk

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

Trabzon

 

İzmir

Malatya

 

Mustafa Özyürek

 

 

Bülent Baratalı

 

İstanbul

 

 

İzmir

Madde 9- 213 sayılı Kanunun 140 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (2) numaralı bent eklenmiş, mevcut (2) ve (3) numaralı bentler (3) ve (4) numaralı bentler olarak teselsül ettirilmiş, aynı fıkraya aşağıdaki (5) ve (6) numaralı bentler ile maddenin sonuna aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

"2. Vergi incelemesine başlanıldığı hususunu bir tutanağa bağlayarak bir örneğini nezdinde vergi incelemesi yapılana verirler. Ayrıca, tutanağın bir örneğini bağlı olduğu birime, diğer örneğini de ilgili vergi dairesine gönderirler."

"5. Vergi kanunları ve vergi kanunları ile ilgili kararname, tüzük, yönetmelik ve genel tebliğlerle yargı içtihatlarına aykırı vergi inceleme raporu düzenleyemezler. Ancak, bu düzenlemelerin vergi kanunlarına aykırı olduğu kanaatine varırlarsa bu hususu bağlı oldukları birimler aracılığıyla Gelir İdaresi Başkanlığına düzenleyecekleri bir rapor ile bildirirler.

6. Vergi incelemesi yapmaya yetkili olanların bağlı olduğu birimler, vergi incelemelerinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi ve makul olan en kısa sürede bitirilmesi için gerekli tedbirleri alırlar.

Maliye müfettişleri, hesap uzmanları ile bunların yardımcıları ve gelirler kontrolörleri ile stajyer gelirler kontrolörleri tarafından düzenlenen vergi inceleme raporları, işleme konulmak üzere ilgili vergi dairesine tevdi edilmeden önce, vergi incelemesine yetkili olanların bağlı olduğu birimler nezdinde meslekte on yılını tamamlamış en az üç kişiden oluşturulacak rapor değerlendirme komisyonları tarafından vergi kanunları ile bunlara ilişkin kararname, tüzük, yönetmelik, genel tebliğ, sirküler ve özelgelerle yargı içtihatına uygunluğu yönünden değerlendirilir. İncelemeyi yapanla komisyon arasında uyuşmazlık oluşması halinde uyuşmazlığa konu vergi inceleme raporları üst değerlendirme mercii olarak, Maliye Bakanlığınca belirlenen tutarları aşan tarhiyat önerisi içeren vergi inceleme raporları ise doğrudan, Maliye Teftiş Kurulu Başkanlığı, Hesap Uzmanları Kurulu Başkanlığı ve Gelirler Kontrolörleri Başkanlığı bünyesinde oluşturulan rapor değerlendirme komisyonlarının üyeleri arasından görevlendirilecek üçer üyeden oluşan dokuz kişilik merkezi rapor değerlendirme komisyonu tarafından vergi kanunları ile bunlara ilişkin kararname, tüzük, yönetmelik, genel tebliğ, sirküler ve özelgelerle yargı içtihatına uygunluğu yönünden değerlendirilir. İncelemeyi yapanlar, bu komisyon tarafından yapılacak değerlendirmeye uygun olarak düzenleyecekleri vergi inceleme raporlarını işleme konulmak üzere bağlı oldukları birime tevdi ederler.

135 inci madde ile vergi incelemesi yapmaya yetkili kılınan diğer memurlar tarafından düzenlenen vergi inceleme raporları, Gelir İdaresi Başkanlığı merkez ve taşra birimlerinde oluşturulacak rapor değerlendirme komisyonları tarafından değerlendirilir.

Merkezi Rapor Değerlendirme Komisyonu ile diğer rapor değerlendirme komisyonları yaptıkları değerlendirme sırasında, verilmiş bir özelgenin 369 uncu maddenin birinci fıkrası kapsamında olduğu kanaatine varmaları halinde, söz konusu özelge, Merkezi Rapor Değerlendirme Komisyonundan üç üye ile 413 üncü maddeye göre oluşturulan komisyondan iki üyenin katılımıyla oluşturulacak beş kişilik bir komisyon tarafından değerlendirilir. Bu komisyonca verilen kararlar, ilgili rapor değerlendirme komisyonu ile incelemeye yetkili olanı bağlar.

Bu maddede yazılı komisyonların başkan ve üyelerine her toplantı günü için (2000) gösterge rakamının memur aylık katsayısıyla çarpımı sonucu bulunacak tutar üzerinden toplantı ücreti ödenir. Bu şekilde ödenecek toplantı ücretinin bir aylık tutarı (10000) gösterge rakamının memur aylık katsayısıyla çarpımı sonucu bulunacak tutarı aşamaz.

Bu maddede belirlenen esaslar çerçevesinde, vergi incelemelerinde uyulacak diğer usul ve esaslar, komisyonların teşekkülü ile çalışma usul ve esasları ve Merkezi Rapor Değerlendirme Komisyonu tarafından doğrudan değerlendirmeye tabi tutulacak vergi inceleme raporlarının tutarları, Vergi İnceleme ve Denetim Koordinasyon Kurulunun önerisi üzerine Maliye Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle belirlenir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Ali Susam, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce de -konuşmamda söylediğim gibi- bu torba yasayla ilgili olarak beklentilerimizin neler olduğunu söyledim. Bu beklentilerle ilgili olarak olumsuz yanıt almış olmaktan üzüntü duyduğumu belirtmek istiyorum. Ama önerilerime devam etmeye ve bu fırsat vasıtasıyla Maliye Bakanlığıyla bakış açılarımızı en azından birbirimize anlatma fırsatını bulmak istiyorum.

Grup adına yapılan konuşmalarda Sayın Grup Başkan Vekilimizin de belirttiği gibi, gelir idaresinin bağımsızlaştırılması belki Türkiye’de vergi reformu açısından en önemli konulardan bir tanesiydi. Yani bu ülkede iktidarların denetiminde olmayan, bağımsız gelir idaresi başkanlıkları hem Avrupa Birliği sürecinde Türkiye'nin önemli bir konusudur hem de az önce yakındığım konularla da yakından ilgilidir.

Az önce söyledim “Biz esnaflar, Maliyecilerden çok korkarız.” derken kastım şudur, bunu da açmak istiyorum: Bugün siyasi iktidar, gerçekten gelir idarelerini bağımsız kılmamakla, gelir idarelerindeki bazı denetimleri kendi siyasi iktidarının istediği şekilde yaptırmanın yolunu bulmaya çalışmaktadır. Hakkıyla görevini yapan, hakkıyla denetim yapan, bu görevi yıllardır kurumsallaşmış bir yapı içerisinde layıkıyla yapan Maliye çalışanlarına bir sözümüz yok. Zaten gelir idaresinin bağımsız olmasını istememizin altında yatan neden, gelir idaresinin bir siyasi baskı aracı olarak kullanılmaması, vergi politikalarında bu kurumun hiçbir zaman Hükûmetin denetimi altına sokulmamasıdır. Maalesef bugünkü iktidar bu noktada çok ciddi sabıkaya sahiptir. Bu anlamıyla maliye idaresiyle yapılan birçok çalışmalarda bu konuda olumlu adımlar atılmıştır.

Bakın, bir meslek örgütü başkanı olarak esnaf ve sanatkâr camiasının vergilerinin sadece oranlarının düşürülmesi değil, vergi ödemenin basitleştirilmesinin de çok önemli olduğuna inanan bir insan olarak kendi başına bağımsız hareket eden gelir idareleriyle yerel yaptığımız çalışmalarda çok önemli sonuçlar aldık. Hem vergi artışı sağladık hem vergiyi basitleştirdik. Özellikle taksi işletmelerinde, minibüs işletmelerinde, kamyon işletmelerinde kolay vergi alınma ve daha çok vergi alma yollarını açtık. Gelir idaresiyle meslek örgütlerinin bağını kurup politikacıların gelir idaresi üzerindeki etkisini sıfırlayarak onları özerk kurum hâline getirmek, bugün Türkiye’de yapılması gereken en önemli konulardan bir tanesidir.

Değerli arkadaşlar, bu anlayışla, biz, bu noktada, bundan sonraki süreçte maliyenin gerçekten gelir idaresini başta olmak üzere Bakanlık denetimini, sadece Bakanlık denetimi… Ama bağımsız, özerk bir kurum hâlinde bulundurmasının maliyenin vergi toplama açısından da, verginin basitleştirilmesi açısından da toplumun vergi idaresine ve vergi alınmasına daha sıcak bakan bir anlayış içerisine gireceğine inanıyoruz. Ama bu torba yasa da bütün bu beklentilerimizi bulmaktan uzak. Sadece Bakanlığın kendisine ihtiyaç duyduğu bazı yasaları ve yasal düzenlemeleri yapmaya çalışan, muhalefetin önerilerini dikkate almayan, “Ben biliyorum, benim dediğim olur.” anlayışıyla bu kanunu buraya getirmesi bu anlamıyla bizim karşı çıkmamızın temel gerekçeleridir.

Bir kez daha bu nedenle söz aldım. Maliye çalışanlarıyla, bu kurumda maliyeye vergi veren mükelleflerle birlikte çalışabilmek ve onların birlikteliğinden iyi sonuç alabilmek hepimizin görevidir. Biz mükellefler maliyenin bize sermaye koymadan ortak olduğunu biliyoruz ama sermaye koymadan ortak olan maliyenin bizimle işbirliğinde bizim işimizi daha kolaylaştıran, daha ileri noktaya taşıyan anlayışla, bağımsız vergi idaresiyle ve esnaf ve sanatkâra destek olan bir anlayışla, bundan sonraki süreçte de bizlere destek olması, bu kanunda da beklentilerimizin içerisindedir.

Bu duygularla -gecenin ikisi oldu- konuşmamı tamamlıyorum, saat de doldu.

Hepinize saygılar sunuyorum, iyi akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in; 3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin “II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 9’uncu maddesinin 2 nci, 3 üncü ve 8 inci paragraflarının madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Erkan Akçay, Manisa Milletvekili… (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 9’uncu madde üzerine verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

9’uncu maddede Vergi Usul Kanunu’nun 140’ıncı maddesine eklenen beşinci fıkrayla, inceleme elemanının vergi kanunlarıyla ilgili kararname, tüzük, yönetmelik, tebliğ ve sirkülere aykırı rapor düzenlemeyecekleri öngörülmüş. Eğer inceleme elemanı bu düzenlemelerin kanunlara aykırı olduğu kanaatine varırsa bu hususu Gelir İdaresi Başkanlığına bir rapor ile bildirecekleri belirtilmektedir. Sirküler bir tarafa, vergi inceleme elemanlarının kararname, tüzük ve yönetmeliklere aykırı olduğu düşüncesiyle mükellefin aleyhine rapor düzenlediğini bugüne kadar ne gördük, ne duyduk ne de bir bilgi sahibiyiz. Böyle bir durum olduğunu da zannetmiyoruz.

Diğer bir dikkat çekici husus da gıyapta yapılan vergi incelemeleri ile ilgili olarak mükelleflerin bilgilendirilmesi maddede yer almamaktadır. Oysa, bizzat yapılan vergi incelemelerinde mükellefin bildirileceği hususu bu maddede ayrıntılı olarak yer almıştır. Yani asıl bilgilendirme yapılması gereken bir durumda bilgilendirme yapılmıyor. Her hâlükârda, zaten, vergi bakımından incelemesi yapılan mükellef bu durumdan haberdar olmaktadır. Benzeri bir durumda kıymet takdirine sevklerde de mükellefe bilgi verilmesi gerekir, orada da herhangi bilgiye ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. İnceleme raporunu tanzim eden inceleme elemanı için özelgeyi dikkate alma şartı bulunmamakta iken rapor okuma komisyonları özelgeyi dikkate alacaktır. Bunu bir çelişki olarak değerlendiriyoruz. Diğer taraftan özelgeler vergi hukukunun tali kaynaklarıdır. Özelgelerin dikkate alınması gerekliliği ise bugünkü özelgenin hukuki durumu ile çelişmektedir. Bu maddede yapılan düzenleme ile vergi inceleme elemanına bazı sorumluluklar getirilmesini incelemenin süresinin hangi gerekçe ile olursa olsun çok uzun tutulmaması için bir esasa bağlanmasını mükellef hakları bakımından doğru buluyoruz. Şu anda Türkiye’nin dört bir yanında üç, dört yıldır hatta beş yıla yakın bir süredir bekleyen vergi incelemeleri vardır. Mükellefin defter, belgeleri alınmış, güya inceleme devam ediyor, dört yıldır bekletiliyor. Bu bir keyfîliktir ve bu keyfîliği de bir son vermek gerekir. İnceleme açısından getirileceği anlaşılan süre sınırlaması ise bir denetim elemanının sadece vergi incelemesi yapmasını gerektirmektedir. Bu uyarıları ileride yapılacak yönetmelik değişikliklerinde ve ikincil mevzuatta dikkate alınması bakımından dile getiriyorum. “İç denetim” dediğimiz vergi denetimi yapan maliye müfettişleri, gelirler kontrolörleri ve vergi denetmenlerince soruşturma, teftiş ve hizmet içi eğitim görevi yapılması hâlinde bu süreler nasıl hesaplanacaktır? Yine bir mükellefin birden fazla yılı incelendiğinde yine bu süreler nasıl hesaplanacaktır? Çoğu zaman bir vergi inceleme elemanına birden fazla vergi incelemesi görevi de verilmektedir. Diğer taraftan geçici görev, sağlık sorunu, askerlik gibi durumlarda tamamlanamayan incelemelerde sürecin nasıl hesaplanacağı gibi bütün bu konularda belirttiğimiz üzere yönetmelikte ve diğer ikincil mevzuatta ayrıntılı olarak düzenleme yapılması gerekmektedir. İnceleme süreleri bu şekilde belirlendikten sonra bir denetim elemanının inceleyebileceği mükellef sayısı da sınırlandırılmış olmaktadır.

Bir yılda tam incelemeyi bitirmesi gereken denetim elemanının aynı yılda birden fazla, örneğin on inceleme yapması beklenemeyecektir. Bu noktada, bugün itibarıyla her bir denetim elemanının üzerinde olan vergi incelemesi sayısının ve niteliğinin de tespit edilmesi ve denetim elemanı sayısının dikkate alınması gerekmektedir. Ancak madde gerekçesinden anlaşıldığı kadarıyla bu konuda herhangi bir çalışmanın yapılmadığının düşünüyoruz.

Maddede sadece rapor okuma komisyonlarının asgari sayısı ve komisyon üyesi olacaklar için on yıllık süre şartı dışında herhangi bir şart bulunmamaktadır. Komisyonun teşkili tamamen idarenin inisiyatifine bırakılmaktadır. Bu düzenleme ile komisyonlara bir nevi yargısal yetkiler tanındığı dikkate alındığında...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – ... komisyon üyelerinin nasıl seçileceği, seçilenlerin görev süresi, üyelerin tekrar seçilip seçilmeyeceği, komisyonların karar süresinin ne olacağı, komisyon başkanlarının nasıl belirleneceği gibi ayrıntıların yasada belirlenmesi gerekirdi. Rapor değerlendirme komisyonlarının üyelerine her toplantı günü için toplantı ücreti ödenmesi öngörülmektedir. Bu doğru bir yaklaşım değildir değerli milletvekilleri. Rapor okuyana ücret ödenip rapor yazana bir ücret ödenmemesi de kendi içinde ayrı bir çelişki taşımaktadır. Rapor yazan da, o raporu okuyan da kanunların öngördüğü şekilde görevlerini yapmakta ve maaşlarını almaktadırlar. Ayrıca bir ücret ödenmesini doğru bulmuyoruz. Bugüne kadar uygulanan rapor okuma komisyonlarındaki iş ve işlemlerin araştırılması, mutlaka tespit edilmesi gereklidir. İncelemenin bir süreye bağlanması doğru…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Raporları ne kadar süre içinde okumak zorunda olduğu hususu belirlenmemiştir.

Sözlerime burada son veriyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 02.09
ON BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 02.11

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 135’inci Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.

536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Sayın milletvekilleri, Genel Kurulumuz geç saatlere kadar son derece yoğun bir şekilde çalışmaktadır. Ben bu vesileyle son derece özverili bir çalışma içinde olan sayın milletvekillerine, başta Kanunlar ve Kararlar Müdürlüğü olmak üzere, Tutanak Müdürlüğü stenograflarına, Meclis Televizyonu personeline, teknik personele, emniyet personeline, kavaslara ve diğer tüm Meclis çalışanlarına, bakanlıkların bürokratlarına Başkanlık Divanı adına teşekkürlerimi sunuyorum. (Alkışlar)

Alınan karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 16 Temmuz 2010 Cuma günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 02.12