DÖNEM: 23 CİLT:
75 YASAMA
YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
135’inci
Birleşim
15 Temmuz 2010 Perşembe
(Bu Tutanak
Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge
ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMA
IV. - GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Malatya Milletvekili
Öznur Çalık’ın, Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’na ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın, Sakarya ili Sapanca ilçesinin ekonomik, sosyal ve
kültürel sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Bayram Ali Meral’in, Karabük Demir Çelik İşletmesinde son günlerde
yaşanan işçi hakları ihlaline ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın, Terörle Mücadele Kanunu hakkındaki gündem
dışı konuşmasına ilişkin açıklaması
2.- Sakarya
Milletvekili Ayhan Sefer Üstün’ün, Sapanca Gölü’nün turizm ve içme suyu
açısından önemine ilişkin açıklaması
3.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, idare amirlerinin aldığı bir kararla Meclise
ziyaretçi yasağı getirilmesine ilişkin açıklaması
4.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, sendikalı işçilerin sosyal ve psikolojik yönden
baskı gördüğüne ilişkin açıklaması
5.- Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in, gezici tarım
işçilerinin sosyal güvenlikle ilgili sorunlarının çözümüne ilişkin açıklaması
6.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
MHP grup önerisine ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, huzurevleri ve yaşlı rehabilitasyon merkezlerindeki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/833)
2.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal ve 21 milletvekilinin, genç işsizliği sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/834)
3.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal ve 20 milletvekilinin, çocuk suçluluğu sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/835)
4.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan ve 22 milletvekilinin, küçükbaş hayvan
yetiştiricilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/836)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/379) esas
numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15/7/2010 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
BDP Grubu önerisi
2.- (10/91, 10/674 )
esas numaralı Meclis Araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun
15/7/2010 Perşembe günkü birleşiminde birlikte
yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
3.- Gündemdeki
sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi
4.- Gündemdeki
sıralama ile Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin
AK PARTİ Grubu önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
3.- Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili
Rahmi Güner'in, 3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet
Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı
Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657
Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin
"II-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Kerim Özkul ve 4
Milletvekilinin, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın, Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/886, 1/838, 2/599, 2/712, 2/727) (S. Sayısı: 536)
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, personel alımına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Recep Akdağ’ın cevabı (7/14343)
2.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Kaş-Kekova ve
Kale-Üçağız özel koruma bölgesi imar planlarına ilişkin sorusu ve Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/14917)
3.- İstanbul
Milletvekili Necla Arat’ın, Sivas’taki İnönü
Konağı’nın müzeye dönüştürülmesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/14918)
4.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Ani Harabeleri’ndeki
tarihî yapıların korunmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günay’ın cevabı (7/14921)
5.- Antalya
Milletvekili Osman Kaptan’ın, Antalya Atatürk Evi ve Müzesinde yapılan tadilat
ve yenilemeye ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/14922)
6.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, İzmir Millî Kütüphanesinin Basma Yazı ve Resimleri
Derleme Kanunu kapsamından çıkarılacağı iddialarına,
- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, İzmir Millî
Kütüphanesine derleme nüshaları verme yükümlülüğünün kaldırılmasına,
İlişkin soruları
ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
(7/14923), (7/14924)
7.- İzmir Milletvekili
Oğuz Oyan’ın, bir üniversite döner sermaye
işletmesinin bazı öğretim üyelerine haksız ödeme yaptığı iddiasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/14963)
8.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Konya’ya yapılan yatırımlara ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/14983)
9.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan’ın, Bodrum Kissebükü mevkiinde yapılaşma izni verilmesine ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın
cevabı (7/15041)
10.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, uçakla zeytin sineği ilaçlamasının
kaldırılmasına,
- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, Gediz Ovası’ndaki don
nedeniyle üzüm üreticilerinin yaşadığı mağduriyete,
- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın,
Marmara Ereğlisi’ndeki avlanma yasağı bölgelerine,
İlişkin soruları
ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/15087), (7/15088), (7/15089)
11.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep İl
Müftülüğünün ilan panosundaki bir yazıya ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk
Çelik’in cevabı (7/15202)
12.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, müze ve
ören yerlerinin ücretsiz ziyaret edilmesindeki farklı uygulamalara ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın
cevabı (7/15203)
13.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Millî Güvenlik Siyaset
Belgesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Cemil Çiçek’in cevabı (7/15338)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.00’te açılarak sekiz oturum yaptı.
Batman
Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, mevsimlik gezici tarım işçilerinin sorunlarına
ve bu konuda yayımlanan 2010/6 sayılı Başbakanlık genelgesine,
Muş Milletvekili
M. Nuri Yaman, Asuri-Süryanilerin sorunlarına,
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru, Türk dünyasının sorunlarına ve Türk dünyasıyla
ilişkilerin geliştirilmesi için yapılması gerekenlere,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata ve 19 milletvekilinin,
üniversite öğrencilerinin karıştığı saldırı olaylarının (10/829),
Batman
Milletvekili Bengi Yıldız ve 19 milletvekilinin, PTT Genel Müdürlüğünde çalışan
taşeron işçilerin sorunlarının (10/830),
Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal ve 19 milletvekilinin,
Zonguldak havzası taş kömürü ocaklarındaki taşeronlaşma ile iş ve işçi
güvenliği sorunlarının (10/831),
Van Milletvekili Özdal Üçer ve 19 milletvekilinin, üniversite öğrencilerinin
barınma sorunlarının (10/832),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin
gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
Gündemin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmında yer alan:
(10/694) esas
numaralı, çiftçilerin sulamada kullandıkları elektrik borçları ile aylık fatura
uygulamasının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin görüşmelerinin Genel Kurulun 14/7/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
MHP,
(10/2) esas
numaralı, işsizlik sorunu ve İşsizlik Sigortası Fonu’nun daha etkin kullanımı
hakkında Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin görüşmelerinin Genel
Kurulun 14/7/2010 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin CHP,
Grubu önerileri
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2’nci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),
5’inci sırasında
bulunan, Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) Kuruluş Yasası ve
Sözleşmesinde Değişiklik Yapan Antalya Tam Yetkili Temsilciler Konferansı Sonuç
Belgelerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun (1/673) (S. Sayısı: 519),
6’ncı sırasında
bulunan, Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) 2003 Dünya Radyo
Komünikasyon Konferansı Sonuç Belgelerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/333) (S. Sayısı: 306),
7’nci sırasında
bulunan, Irak’a Komşu Devletler Hükümetleri ile Irak Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Terörizm, Sınırlardan Yasadışı Sızmalar ve Örgütlü Suçlarla Mücadele
Konularında Güvenlik İşbirliğine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/347) (S.
Sayısı: 73),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
3’üncü sırasında
bulunan ve görüşmelerine devam olunan, Milletlerarası Para Fonu ile
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki
Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458),
4’üncü sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında
Türkiye Cumhuriyetinde Akkuyu Sahasında Bir Nükleer
Güç Santralinin Tesisine ve İşletimine Dair İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/902) (S. Sayısı: 538),
Üzerindeki
görüşmeler tamamlanarak elektronik cihazla yapılan açık oylamalardan sonra
kabul edildi ve kanunlaştı.
Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut, 458 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci
maddesi üzerinde konuşan İstanbul Milletvekili Mithat Melen’in
“Tümü üzerinde konuşmadığımız bir kanunu burada konuşuyoruz.” ifadeleriyle
ilgili bir konuşma yaptı.
Yalova
Milletvekili Muharrem İnce, Ankara Milletvekili Haluk Özdalga’nın,
şahsına,
Ankara
Milletvekili Haluk Özdalga, Yalova Milletvekili Muharrem
İnce’nin, şahsına,
Ankara
Milletvekili Haluk Özdalga, Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, şahsına,
Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ, Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, grubuna,
Yalova
Milletvekili Muharrem İnce, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın,
grubuna,
Sataşması
nedeniyle birer konuşma yaptılar.
15 Temmuz 2010
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime
03.03’te son verildi.
|
Sadık YAKUT |
|
|
Başkan Vekili |
|
Harun TÜFEKCİ |
|
Yaşar TÜZÜN |
Konya |
|
Bilecik |
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
Bayram ÖZÇELİK |
|
|
Burdur |
|
|
Kâtip Üye |
|
No.: 180
II.- GELEN KÂĞITLAR
15 Temmuz 2010 Perşembe
Tasarı
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası Arasında Avrupa İmar ve
Kalkınma Bankasının Türkiye Cumhuriyetindeki İşbirliği ve Faaliyetleri Hakkında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/907) (Plan
ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.7.2010)
Teklifler
1.- Hatay
Milletvekili Fuat Çay’ın; 2820 Sayılı Siyasi Partiler Kanunu, 2839 Sayılı
Milletvekili Seçimi Kanunu ve 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun
Teklifi (2/734) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.6.2010)
2.- Ankara
Milletvekili Hakkı Süha Okay’ın; Milletvekili Seçimi
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/735) (Anayasa
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.7.2010)
3.- Ankara
Milletvekili Faruk Koca ve 4 Milletvekilinin; 13/10/1983
Tarihli ve 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/736) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.7.2010)
Rapor
1.- Güneydoğu Asyada Dostluk ve İşbirliği Andlaşması
ile Andlaşmada Değişiklik Yapan Protokollere
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/906) (S. Sayısı: 542) (Dağıtma tarihi: 15.7.2010) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın, açılım projesine ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/2153) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)
2.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da aile mahkemesi
kurulmasına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/2154) (Başkanlığa
geliş tarihi: 07/07/2010)
3.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Çıldır’daki doktor
ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/2155) (Başkanlığa
geliş tarihi: 07/07/2010)
4.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, AB Kırsal Kalkınma Hibe Programı kapsamına
Adana’nın alınmamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2156) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)
5.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Genelkurmay Başkanının bir açıklamasına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2157) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/07/2010)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, Van’da yapılan kamu
ihalelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15550) (Başkanlığa
geliş tarihi: 07/07/2010)
2.- Van Milletvekili
Özdal Üçer’in, Van’da bir firmanın aldığı ihalelere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15551) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)
3.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, askerlik ödeviyle
ilgili soruşturmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15552)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)
4.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, İsrail ile ilişkilere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15553) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)
5.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Genelkurmay
Başkanının bazı açıklamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/15554) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)
6.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, Ankara’daki bir şehit
cenazesi törenine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15555)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)
7.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, usta öğreticilerin sorunlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15556) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)
8.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, Bülent Arınç’a suikast
iddiasının soruşturmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15557)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)
9.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Niğde’deki Devlet hastanelerinin depreme
dayanıklılığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/15558)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)
10.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, haşhaş üreticilerinin mağduriyetine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15559) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)
11.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Genelkurmay Başkanının
bazı açıklamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15560)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)
12.- Sinop
Milletvekili Engin Altay’ın, tatile çıkmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/15561) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)
13.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, Meriç ve Tunca nehirleri üzerindeki köprülere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15562) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)
14.- Bursa Milletvekili
Kemal Demirel’in, zeytin üreticilerinin yağışlar nedeniyle uğradığı zarara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15563) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)
15.- Ankara
Milletvekili Mehmet Zekai Özcan’ın, İsrail ile
ilişkilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15564) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/07/2010)
16.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, toplu açılış yapılan tesislere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15565) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/07/2010)
17.- Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibek’in, Vakıflar Bankası Genel Müdür Yardımcılığına atanan kişiye
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15566) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/07/2010)
18.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, ABD eski Büyükelçisine
atfen çıkan bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15567)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/07/2010)
19.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Genelkurmay Başkanının
bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15568) (Başkanlığa
geliş tarihi: 08/07/2010)
20.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, KEY ödemelerine ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/15569)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)
21.- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in,
sözleşmeli din görevlisi atamalarına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk
Çelik) yazılı soru önergesi (7/15570)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)
22.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, terör örgütü üyelerinin
cenazelerine ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru önergesi (7/15571) (Başkanlığa
geliş tarihi: 07/07/2010)
23.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, terörist cenazelerine
yapılan işlemlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15572)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)
24.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Abdullah Öcalan’ın açıklamalarına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15573) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)
25.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki icra
takiplerine ve bazı davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15574) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)
26.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye’deki icra
takiplerine ve bazı davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15575) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)
27.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, emeklilerin bazı
sorunlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15576) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)
28.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye’de SGK’ya olan borçlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15577) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/07/2010)
29.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’da SGK’ya olan borçlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15578) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/07/2010)
30.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan’ın, emeklilerin banka
promosyonlarından yararlanmalarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15579) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/07/2010)
31.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, Van Gölü’nün
temizlenmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15580)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)
32.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın, İran ve İsrail’le ilişkilere ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15581) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)
33.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Tirebolu Belediyesinin çöp döküm alanına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15582) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)
34.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, terörist cesetlerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15583) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/07/2010)
35.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Anamur-Dragon Parktaki
bazı uygulamalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15584)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/07/2010)
36.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, kamu yararına çalışan derneklere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15585) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/07/2010)
37.- Antalya
Milletvekili Osman Kaptan’ın, Korkuteli’deki tarihi
bir alanla ilgili rapora ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15586) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)
38.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan’ın, açık ve yarı açık
alanlarda yapılan müziğe saat sınırlamasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15587) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/07/2010)
39.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Milli Eğitim Vakfı yönetimine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15588) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)
40.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, 2010 yılı alan değişikliği kılavuzuna
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15589) (Başkanlığa
geliş tarihi: 07/07/2010)
41.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Giresun Üniversitesindeki rektör seçimine ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15590) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/07/2010)
42.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Giresun Üniversitesinin bir arsa alımına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15591) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/07/2010)
43.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, bazı okulların satışına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15592) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)
44.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Halk Eğitim Merkezlerine gönderilen
ödeneklere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15593)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)
45.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, Gazi Üniversitesi ile imzalanan Zihinsel
Engelliler Sınıf Öğretmenliği İşbirliği Protokolüne ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15594) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)
46.- Edirne Milletvekili
Rasim Çakır’ın, Edirne İl Milli Eğitim Müdürüne ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15595) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/07/2010)
47.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Genelkurmay Başkanının
bazı açıklamalarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15596) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)
48.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, askeri tatbikatlara ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15597) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/07/2010)
49.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan’ın, Datça Devlet Hastanesine
ek bina yapımına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/15598)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/07/2010)
50.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, Gediz Havzasında
ayçiçeğine prim verilmemesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15599) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)
51.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın,
Mustafakemalpaşa’daki domates üreticilerinin mağduriyetine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15600)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/07/2010)
52.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, erişim engeli
uygulamasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15601)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)
53.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, bisiklet kullanımını artırmaya yönelik
çalışmalara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15602)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)
54.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Dereli-Kümbet yolunun bozulmasına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15603) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)
55.- Kocaeli
Milletvekili Hikmet Erenkaya’nın, Gölcük-Karamürsel
yolunun yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15604)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/07/2010)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 Milletvekilinin, huzurevleri ve yaşlı rehabilitasyon merkezlerindeki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/833) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.05.2010)
2.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal ve 21 Milletvekilinin, genç işsizliği sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/834) (Başkanlığa geliş tarihi:
26.05.2010)
3.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal ve 20 Milletvekilinin, çocuk suçluluğu sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/835) (Başkanlığa geliş tarihi:
26.05.2010)
4.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan ve 22 Milletvekilinin, küçükbaş hayvan
yetiştiricilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/836) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.05.2010)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, işkence ve kötü muamele olaylarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14373)
2.- Muş Milletvekili
Sırrı Sakık’ın, tahrik ve aşağılama niteliğinde
olduğu iddia edilen bazı eylemlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14379)
3.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bir kadın hükümlüye
ilişkin Adalet Bakanına yazılı soru önergesi (7/14439)
4.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, İsrail ile ilişkilere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14861)
5.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, İGDAŞ’ın
özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14863)
6.- Ankara Milletvekili
Yılmaz Ateş’in, İsrail tarafından bir Türk insani yardım gemisine yapılan
saldırıya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14868)
7.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, spor toto yöneticileri hakkındaki iddialara ve
İstanbul Cup Tenis Turnuvasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/14869)
8.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, bir yardım kuruluşunun faaliyetlerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14871)
9.- İstanbul
Milletvekili Algan Hacaloğlu’nun,
İsrail’in bir Türk insani yardım gemisine yaptığı saldırıya ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/14872)
10.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, sınır güvenliğinin
yeni kurulacak bir birime devredilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/14873)
11.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, tersanelerdeki iş
kazalarına ve iş güvenliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14874)
12.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Fethiye Belediye
Başkanına parti değiştirmesi teklifi yapıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/14875)
13.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, bir madalyanın geri verilmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14876)
14.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, İran’da tutuklu bulunan
Türk vatandaşlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14878)
15.- Batman
Milletvekili Bengi Yıldız’ın, bazı üniversitelerde öğrencilere verilen cezalara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14879)
16.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, İsrail’le olan
savunma sanayindeki işbirliğinin kesilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/14880)
17.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Kestel Çataltepe köyündeki kamulaştırma bedellerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14881)
18.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Gazze’ye yardım
götüren gemiye binmek isteyen bazı milletvekillerine izin verilmemesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14883)
19.- Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal’ın, Tuzla Tersanelerindeki
iş kazalarına ve ölümlere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14893)
20.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’daki sulama ve taşkın koruma tesislerine
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14894)
21.- İstanbul
Milletvekili Necla Arat’ın, bir yardım kuruluşuna
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)
yazılı soru önergesi (7/14899)
22.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, bir parka isim verilmesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14906)
23.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan ili Hanak
ilçesinin bazı köylerinin sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14907)
24.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın bazı
köylerinde yağmur nedeniyle bozulan yolların yapımına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14908)
25.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan ili Hanak
ilçesinin bazı köylerinin sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14909)
26.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan ili Göle
ilçesindeki köylerin yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14910)
27.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın bazı
köylerinin sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14911)
28.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın bazı
köylerinin sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14912)
29.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan ili Göle ilçesinin
bazı köylerinin sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14913)
30.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan ili Göle
ilçesinin bazı köylerinin sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14914)
31.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan ili Hanak
ilçesindeki bazı köylerin yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14915)
32.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir beldenin bazı
ihtiyaçlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14916)
33.- Aydın
Milletvekili Fatih Atay’ın, Apollon Tapınağının kale
duvarlarının yıkılmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14919)
34.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Sümela
Manastırının bir günlüğüne ibadete açılmasına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14920)
35.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, kamu avukatlarının 2010 yılı vekalet
ücretlerinin ödenmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14925)
36.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Belediyesine tahsis
edilen bazı taşınmazların kullanımına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14926)
37.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, 4857 sayılı kanuna
tabi sendika üyesi olamayan büro işçilerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14927)
38.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlı’nın, tarımdaki ecrimisil fiyatlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14928)
39.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, sanayicilerin
bilgi verilmeden zamlı elektrik tarifesinden faturalandırılmalarına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14929)
40.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Vergi Usul Kanunu ve
Gümrük Kanunu kapsamında kamu alacakları nedeniyle yurt dışına çıkış tahdidi
konulanlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14930)
41.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Milli Eğitim
bakanlığına tahsisli Hazine Mülkiyetindeki taşınmazlara ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14931)
42.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, taşımalı ilköğretim
yönetmeliği konusunda bir mahkemenin verdiği karara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14932)
43.- Antalya
Milletvekili Tunca Toskay’ın, ilköğretim
okullarındaki seviye belirleme sınavının kaldırılacağı haberlerine ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14933)
44.- Antalya
Milletvekili Tunca Toskay’ın, üniversiteye giriş
sınavlarındaki başarı düzeyine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14934)
45.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, bir
köyün okul ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14937)
46.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, genel liselerin Anadolu Liselerine dönüştürülmesi
projesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14939)
47.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir beldeye lise ve
öğretmenevi yapılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14940)
48.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum ili Karaçoban
Kopal Beldesinde yağmurdan dolayı bozulan yolların yapımına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14949)
49.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, PTT Genel Müdürlüğünün bir uygulamasına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14950)
50.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, karaya oturmuş bir gemiye ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14951)
51.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuş’un, Mersin Liman Hizmetleri tarifesindeki artışa
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14952)
52.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Hızlı Tren Projesi kapsamının genişletilmesine ve
Lojistik Merkezi kurulmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14953)
53.- Mersin
Milletvekili Vahap Seçer’in,
Mersin Liman Hizmetleri tarifesindeki artışa ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14954)
54.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, İsrail’in saldırdığı gemilerin güvenliğine
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14958)
55.- Karaman
Milletvekili Mevlüt Akgün’ün, Avrupa Kültür Başkenti
Ajansının faaliyetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru
önergesi (7/14960)
56.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, Ankara Büyükşehir Belediyesinin bir katlı kavşak
projesine ve bazı yargı kararlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/14961)
57.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, Ankara Büyükşehir Belediyesinin bazı ağaçlandırma
çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14962)
58.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Hüseyin Çelik’in İskenderun’da meydana
gelen terör olayı ile ilgili açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/14965)
59.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, İsrail’in OECD üyeliğine kabul
edilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14966)
60.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, bir milletvekilinin terörle ilgili
açıklamalarına ve açılım politikasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/14967)
61.- Bursa
Milletvekili H. Hamit Homriş’in, Türkiye ile İsrail
arasındaki askeri işbirliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/14969)
62.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, kreş ve anaokullarının denetimine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14970)
63.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, özürlülerin istihdamına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/14971)
64.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, İsrail’in yardım gemilerine
yaptığı saldırıya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14972)
65.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Gazze’ye
insani yardım taşıyan gemilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/14973)
66.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, bir vakıfla ilgili bazı
iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14974)
67.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, açılımlar hakkındaki
bilgilendirme davetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14977)
68.- Uşak
Milletvekili Osman Coşkunoğlu’nun, internet
güvenliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14978)
69.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın, ABD Başkanı ile yaptığı telefon görüşmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14979)
70.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un,
Türkoğlu ilçesindeki tahliye kanallarının kapasitelerinin artırılmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14980)
71.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, İsrail’e insani yardım taşıyan gemiyle ilgili bir
iddiaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14982)
72.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, boşanma sayısı ile devam eden boşanma davalarına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/14985)
73.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, bazı sulama projelerine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14991)
74.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, bazı baraj projelerine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14992)
75.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, bazı baraj projelerine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14993)
76.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Gazze’ye
yardım taşıyan gemilere yapılan saldırı öncesi yapılan girişimlere ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14997)
77.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, insani yardım gemisine
saldıran İsrail’e karşı uygulanacak diplomasiye ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14998)
78.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Ereğli Bölge Trafik Denetleme İstasyon Amirliği
projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14999)
79.- Konya Milletvekili
Atilla Kart’ın, Konya Büyükşehir Belediyesinin bazı projelerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15000)
80.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana İl Özel
İdaresinin kullandırdığı mikro kredilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/15001)
81.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana Hafif Raylı
Taşıma sisteminin tamamlanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15002)
82.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, İller Bankasının altyapı yardımı yaptığı
belediyelerin sayısının artırılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15003)
83.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlı’nın, Hazine arazileri
için talep edilen ecrimisil fiyatlarına ve bazı vergi
oranlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/15004)
84.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, en düşük memur maaşına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15005)
85.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Selçuk Üniversitesinin bazı tesislerinin proje
bitim tarihine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15006)
86.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, resmi internet sitesinde yayımlanan bir habere
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15007)
87.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, okul sütü ve sağlıklı beslenme programlarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15008)
88.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Ağrı Valiliğinin Ağrı
İbrahim Çeçen Üniversitesine gönderdiği bir yazıya ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15010)
89.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, bir köyün okul ihtiyacına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15011)
90.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Van-Edremit’te
eğitimde yaşanan sorunlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15012)
91.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, Mustafa Kemal
Üniversitesinde yaşanan bir olaya ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15014)
92.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, okullarda yaşanan
bazı kazalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15015)
93.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, Yüzüncü Yıl
Üniversitesinde yaşanan bir olaya ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15016)
94.- Van Milletvekili
Fatma Kurtulan’ın, Van-Saray’daki eğitim hizmetinin
yeterliliğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15017)
95.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, bazı yol projelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15034)
96.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, bazı yol projelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15035)
97.- Aydın
Milletvekili Recep Taner’in, Aydın bölgesindeki bazı tren hatları ve seferleri
ile DDY’nin bazı uygulamalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15036)
98.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, turizm yoğunluklu bazı ülkelerde giden yolcu
servis hizmet ücreti alınıp alınmadığına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/15037)
99.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, otomobillerde çocuk koltuğu
kullanma zorunluluğuna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15038)
100.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, boşanma olaylarına ilişkin Devlet Bakanından
(Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/15040)
101.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, KPSS tercih
işlemlerine ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi
(7/15042)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 Milletvekilinin, huzurevleri ve yaşlı rehabilitasyon merkezlerindeki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/833) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.05.2010)
2.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal ve 21 Milletvekilinin, genç işsizliği sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/834) (Başkanlığa geliş tarihi:
26.05.2010)
3.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal ve 20 Milletvekilinin, çocuk suçluluğu sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/835) (Başkanlığa geliş tarihi:
26.05.2010)
4.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan ve 22 Milletvekilinin, küçükbaş hayvan
yetiştiricilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/836) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.05.2010)
15 Temmuz 2010 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ
(Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 135’inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Üç arkadaşıma gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Terörle Mücadele Kanunu ile diğer bazı
kanunlarda yapılacak değişiklikler hakkında söz isteyen Malatya Milletvekili Öznur Çalık’a aittir.
Sayın Çalık, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın, Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’na ilişkin gündem dışı konuşması
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’yla ilgili gündem dışı söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlamadan
önce yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Terör ya da terörizm, genellikle siyasal nedenlerle halkı paniğe
sevk etmek, güvenlik endişeleri başta olmak üzere ülkede ekonomik ve sosyal
alanlarda istikrarsızlık ve güçsüzlük yaratmak, resmî, yerel ve genel
yönetimlere yönelik baskı kurmak, gözünü korkutmak ve halkı yıldırmak için
dehşet ögesini kullanmak olarak tanımlanabilir. Terör
uygulayan organize gruplara terör örgütü, terör uygulayan şahıslara ise
terörist denir.
Peki, hepimizin bildiği bu tanımlamaları neden sizlerle bir kez
daha paylaşıyorum? Çünkü bu tanımlamaya uymayan ancak mevcut yasalar gereği bu
fiilleri gerçekleştirmişcesine ceza alan
çocuklarımızın durumlarının bir kez daha kamuoyu tarafından net bir biçimde
görülmesini arzuluyorum.
Değerli arkadaşlar, ülkemizde onlarca yıldır süregelen terör
sorunu yüzlerce aileyi derinden yaralamış, ülkemizin geleceği olarak gördüğümüz
evlatlarımız, fidanlarımız bu yolda canlarından olmuşlardır. Terör örgütünün
kendi siyasi emelleri doğrultusunda bugün kullandıkları, yakın gelecekte ise
bir kenara fırlatıp atacakları çocuklarımızı onların kirli ellerinden almak,
eğitimlerini sürdürmelerini sağlamak, analarının gözlerinin yaşlarını dindirmek
bu milletin vekilleri olarak bizim boynumuzun borcudur.
Bu ülkede terör elbette sona erecek ve iğrenç yüzüyle bu
toprakları terk edecektir. Terör bittiğinde onun izlerini, kalıntılarını ve sendromlarını tamamıyla silebilmek, kazıyabilmek ancak
eğitimli, yetişmiş gençlerimizin dinamizmi, azmi ve çalışkanlığıyla mümkün
olacaktır. Bu çerçevede Hükûmetimizin konuya verdiği
öneme binaen önümüzdeki hafta yapılacak Genel Kurulda kamuoyunda “Taş Atan
Çocuklar Kanunu” olarak bilinen Terörle Mücadele Kanunu görüşülecektir. Terör
örgütü yanlısı çeşitli gösterilerde kandırılarak güvenlik güçlerimize taş atmak
suretiyle devletle karşı karşıya getirilen çocuklarımızı da yakından
ilgilendiren bu teklifin kanunlaşması son derece önemlidir. Söz konusu kanun
teklifiyle dile getirilen yasal düzenlemeler bugüne kadar yürürlükte olan bazı
yanlış uygulamaların önüne geçecek ve başta yapmış olduğum terör tanımına hiç
uymayan ancak bu kapsamda ceza alan çocuklarımıza sahip çıkma ve ülkemize bir
değer olarak kazandırma olanağı sağlayacaktır.
Değerli milletvekilleri, başta Sayın Başbakanımız ve Hükûmetimiz olarak risk aldık. Cesaretle, kararlılıkla, iyi
niyetle elimizi, gönlümüzü bu taşın altına koyduk ve millî birlik ve kardeşlik
projesini hız kesmeden sürdürüyoruz. Bakınız, bugüne kadar demokratik açılım
sürecinde neler yaptık: Faili meçhuller bitti. Olağanüstü hâl uygulamasına son
verdik. Devlet Güvenlik Mahkemeleri kalktı. Terörle Mücadele Kanunu’nda önemli
değişiklikler yapıldı. İşkence ve kötü muameleye sıfır tolerans politikası
hayata geçirildi. Cezaevlerinde mahkûmlara aileleriyle ana dillerinde
konuşabilme imkânı sağlandı. 4982 sayılı Bilgi Edinme Kanunu çıkarıldı.
Toplantı ve gösteri yürüyüşleriyle ilgili yeni düzenleme yapıldı. Terör
mağdurlarının maddi zararları ödendi. 10 bin şehit yakını ve gazi istihdam
edildi. Farklı dilleri öğrenebilme ve bu dillerin üniversitelerde akademik
imkânı sağlandı. Dernekler Kanunu değiştirildi. TRT Şeş yayın hayatına merhaba
dedi. Ayrıca, özel televizyon ve radyo kuruluşlarının farklı dil ve lehçelerde
tüm gün yayın yapabilmesine imkân sağlandı.
Değerli milletvekilleri, biraz önce de belirttiğim gibi,
önümüzdeki hafta Terörle Mücadele Kanunu’nda değişiklik yapma arzusundayız.
Bunca yıllık tecrübeler artık çok açık ve net biçimde göstermektedir ki Türkiye
bu meseleyle geleceğe yürüyemez. Bu meseleyi çözmekten, bu meseleyi artık
geride bırakmaktan başka önümüzde hiçbir seçenek artık yoktur. Biz, büyük bir
milletiz. 73 milyonun her biriyle el ele vereceğiz, omuz omuza vereceğiz ve bu
süreci nihayete erdireceğiz. Gencecik fidanlar toprağa düşmesin dedik, analar
ağlamasın dedik. Küçük yavrular mahrumiyet yaşamasın, insanlar en temel
haklarından mahrum kalmasın istedik. Kimse mağdur olmasın, kimse dışlanmasın
istedik ve bu yolda sonuna kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun efendim.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bir anne olarak,
özellikle Terörle Mücadele Kanunu’nda yapılacak olan bu değişikliği çok
önemsediğimi bir kez daha dile getirerek sözlerime son verirken, beni sabırla
dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Sakık, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Malatya Milletvekili Öznur
Çalık’ın, Terörle Mücadele Kanunu hakkındaki gündem dışı konuşmasına ilişkin
açıklaması
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sevgili arkadaşımız çok güllük gülistanlık bir Türkiye sundu. Oysa ki hepimiz Terörle Mücadele Yasası’nın mağdurlarıyız.
Yanı başında oturan 20 milletvekili 2 bin yıl cezayla cezalandırılmak isteniyor.
Bunun ötesinde, bölgede olup bitenleri en çok onlar da biliyorlar. Şimdi yanı
başınızdaki arkadaşlarınızın sadece düşüncelerinden dolayı 2 bin yıl cezayla
cezalandırıldığı bir süreci yaşıyoruz. Dönüp topluma, “Efendim, Terörle
Mücadele Yasası’nda çok güçlü şeyler yaptık.” diyorlar. Oysaki görüşmeler
yapılıyor ama beyaz Türkler birbiriyle görüşüyor, siyahlar yine yok ortada.
Bugün de görüştüler yukarıda. Neler konuşuldu? Et-balık bilmem mayın… Kürt
sorunu ne et-balıktır ne mayındır. O vesileyle…Yani bu
işin muhataplarıyla oturun konuşun. Sorunu beyazlarla konuşarak çözemezsiniz
çünkü siyahlar acı çekiyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Sakarya ili Sapanca ilçesinin
ekonomik, sosyal ve kültürel durumu hakkında söz isteyen Niğde Milletvekili
Sayın Mümin İnan’a aittir.
Sayın İnan buyurun.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
(Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
2.- Niğde Milletvekili Mümin
İnan’ın, Sakarya ili Sapanca ilçesinin ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
MÜMİN İNAN (Niğde) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım; Milliyetçi Hareket Partisi olarak gruplar hâlinde Türkiye’nin
bütün illerini gezmekteyiz. Bu vesileyle, Türkiye’mizin sorunlarının Türkiye
Büyük Millet Meclisinde dile getirilmesi noktasında tespitler yapmaktayız.
Geçtiğimiz günlerde de Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri
olarak Sakarya ili ve ilçelerine yapmış olduğumuz ziyaretler sırasında, Sakarya
ili ve Sapanca ilçesiyle ilgili olarak tespitlerimizi ve sorunları yüce
heyetinizle paylaşmak üzere gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlarım.
Sapanca, Sakarya iline bağlı, kuzeyinde Sapanca Gölü, doğusunda
Sakarya merkez ilçesi Adapazarı, güneyinde Samanlı Dağları, Geyve ve Pamukova
ilçesi, batısında da Kocaeli merkez ilçesi İzmit yer alır. Yüzölçümü 14
kilometrekare, denizden yüksekliği 36 metredir. Sakarya’nın alan olarak
yüzölçümü en küçük, nüfus yoğunluğu olarak da en fazla olan ilçesidir.
Sapanca, İstanbul başta olmak üzere, civar kentlere olan yakınlığı
ve Sapanca Gölü, yeşillikler beldesi olması sebebiyle son dönemlerde kısa
süreli tatiller için tercih edilmektedir.
Adapazarı ile Kocaeli arasında, İstanbul’a yakın Sapanca Gölü,
adını Sapanca ilçesinden almış, kendi kendini besleme özelliğine sahip dünyada
iki gölden biridir. Gölün etrafındaki irili ufaklı dereler bu göle akmaktadır.
Kızılkanat, Yayın ve diğer balıklar buranın zenginlikleridir. Özellikle Sapanca
sahil kesiminde çok sayıda otel, pansiyon, restoran ve tatil siteleri gibi
turizme yönelik tesisler bulunmaktadır.
Sapanca ilçesi, Türkiye’nin coğrafi konumu itibarıyla ulaşım
yollarının üzerinde olması, tabiatın güzelliği, iklimi, gölü ve sosyal
yaşantısıyla problemsiz yerlerden biri olması gerekirken, özellikle son
yıllardaki AKP hükûmetlerinin uygulamış olduğu yanlış
ekonomik politikalar sonucunda Türkiye'nin genel, ağır ve ekonomik, sosyal
sorunlarını aynen yaşamaktadır. İstanbul’a yakınlığı turizmi yüksek seviyeye
çıkarması beklenirken bundan gerekli kazancı elde edememekte, geçtiğimiz
dönemlerde ön planda olan meyvecilik artık bitme noktasına gelmiş, esnaf ise
aylarca siftah etmeden dükkân kapatmakta, üstüne üstlük yerli ve yabancı büyük
marketlerin ilçeye göz dikmesi sonucu küçük esnaf tamamen bitme noktasına
gelmiştir.
Yörede bulunan su şişeleme tesislerinin zaman zaman
kontrolsüz ve kaçak su çekme işleri vatandaşlar tarafından şikâyet edilen diğer
bir konudur. Dünyada kendi kendini besleyebilen iki tatlı su gölünden birisi
olan Sapanca Gölü’nün çevre kirliliğine maruz kaldığı ve ilgililerin bu konuya
karşı duyarsız kalmaları vatandaş tarafından en çok şikâyet edilen konular
arasında yer almaktadır. Zaman zaman göl seviyesinin
altından geçen kanalizasyon sızıntılarının da göle karıştığı iddialar
arasındadır. Tamamen koruma altında olan, doğal sit alanına sahip Sapanca
Gölü’nün İstanbul’dan gelen hafriyat kamyonlarınca gölü doldurduğu ve bu
konuda, Sapanca Belediyesinin haberi olmasına rağmen, tedbir alınmadığı ya da
bilerek bir çıkar ilişkisi içerisinde bu işe göz yumulduğu Sapanca halkının
tamamı tarafından dile getirilmektedir. Hatta bu hafriyat kamyonlarının
sahibinin AKP üst düzey parti yöneticilerinden birisi, İstanbul’daki bir iş
adamı olduğu da söylenmektedir.
Bahsetmiş olduğumuz bu konular hakkında İçişleri Bakanlığına
belediye meclis üyeleri tarafından müracaat edilmesine rağmen soruşturma izni
verilmediği de bilinmektedir. Sadece Türkiye'nin değil, dünyanın cennet
köşelerinden birisi olan Sapanca yöresinin olumsuz çevre etkilerinden dolayı
yok olmaması için ilgilileri şahsım ve Sapanca halkı adına göreve davet
ediyorum.
Sapanca’da emeklilerin de hayatlarından ciddi anlamda şikâyetçi
oldukları, ay başını getiremedikleri, Hükûmetin kendilerini kandırdıklarını, sözünde durmadığını,
açlık sınırı altında ücretleriyle ayakta kalma mücadelesi verdiklerini
gözledik. İşsizlerin gelecekten umut kestikleri ve morallerinin son derece
bozuk olduğunu tespit ettik. Kısacası, ülkesine, milletine karşılıksız sevdayla
bağlı, Sapanca’da yaşayan insanlarımızın daha iyi şartlarda yaşamalarının
hakları olduğuna inanıyorum.
Ayrıca, seçim bölgem olan Niğde’de de benzer sorunların defalarca
dile getirilmesine rağmen, bırakınız Hükûmet
tarafından çözüme kavuşturulmayı, sorunlar gittikçe ağırlaşıp çekilmez bir hâl
almaktadır. İşsizlik, siftah etmeden dükkânını kapatan ve iflas eden esnaf ve
sanatkârlarımız, yabancı ithal ürünlerden dolayı üretimini durduran ve küçülen
fabrikalarımız, hâlâ çözülemeyen ve yapılandırılamayan Ziraat Bankası, tarım
kredi, elektrik ve sulama borçları yüzünden yakalanmamak için kahvehaneye
çıkamayan ve şehre inemeyen çiftçilerimiz…
Evet, değerli arkadaşlar, özellikle son dönemlerde “Açılım” adı
altında da millete dayatılmaya çalışılan küresel projelerin sonuçlarını da,
açıklarını da hep beraber Türkiye genelinde de yaşıyoruz. Türkiye'nin
sorunlarını çözme iddiasıyla sekiz yıldır iktidarda bulunan AKP hükûmetleri bu sorunları daha da ağırlaştırmış ve
milletimizi hayalî olaylarla aldatmaya çalışmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın İnan.
MÜMİN İNAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum.
AKP hükûmetleri başımıza gelecek
felaketleri göremiyor, sırf, siyaset olsun diye günübirlik politikaların peşine
takılarak ucuz hesaplaşmaların tuzağında Türkiye’nin küresel bir sarmalın
dibine çekildiğini göremiyor ve bu oyunun bir oyuncusu oluyor. Artık, aziz milletimiz, AKP’nin anlattığı hikâyelerin kendi
hikâyesi olmadığını bilmektedir ve bundan dolayı 12 Eylülde kanlı küresel
oyunlara “Hayır” diyecektir, peşmergeyle iş birliğine
“Hayır” diyecektir, bölünmüş Türkiye projelerine “Hayır” diyecektir, yeni Habur törenlerine “Hayır” diyecektir, AKP’ye “Hayır”
diyecektir ve Sayın Başbakana da “Hayır” diyecektir ve büyük Türk milleti 12
Eylülde Anayasa değişikliğine “Hayır” diyerek, sonsuza kadar kardeşçe,
birlikte, bölünmeden yaşamak için “Var ol Türkiye” diyecektir, ülkem için bir
“Hayır” diyecektir.
AHMET YENİ (Samsun) – Darbe anayasası değişecek…
MÜMİN İNAN (Devamla) – Bu vesileyle, hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
AHMET YENİ (Samsun) – Darbe anayasasını millet değiştirecek.
MÜMİN İNAN (Niğde) – O darbeden en çok acı çekenlerden birisi de
benim.
BAŞKAN – Sayın İnan… Sayın İnan…
AHMET YENİ (Samsun) – Darbe anayasasını değiştireceğiz.
BAŞKAN – Sayın Yeni…
MÜMİN İNAN (Niğde) – Sizler evinizde uyurken o acıları bizler
çektik.
BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen… Buyurun efendim.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Ya, şu darbeci olan şerefsizdir,
darbecileri destekleyen de şerefsizdir ya!
BAŞKAN – Sayın Özensoy…
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Buna rağmen hâlâ konuşuyorsunuz ya.
YILMAZ TANKUT (Adana) – Ne kadar cezaevinde yattın?
AHMET YENİ (Samsun) – Lafla değil, sandığa gideceğiz.
MÜMİN İNAN (Niğde) – O darbe benim istikbalimi mahvetti. Siz
evinizde rahat uyurken biz işkence çektik.
BAŞKAN – Arkadaşlar… Sayın İnan, lütfen…
MÜMİN İNAN (Niğde) – Hiç kimse darbe anayasasına evet demiyor ama
küresel dayatmalara hayır diyor, bölünmeye hayır diyor.
BAŞKAN – Mümin Bey… Mümin Bey…
YILMAZ TANKUT (Adana) – Laf atmadan otur, ayıp ya!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Küresel dayatmayla Anayasa
değişikliğinin bir ilişkisi yok.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Darbecilerden zerre kadar zarar gördün
sanki ha!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Gocunmayın, gocunmayın!
BAŞKAN – Arkadaşlar, böyle karşılıklı konuşarak neyi
hallediyorsunuz?
Sayın Yeni, lütfen…
Arkadaşlar, istirham ediyorum, birbirimizin hukukuna riayet
edelim.
Sayın Üstün, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Sakarya Milletvekili Ayhan
Sefer Üstün’ün, Sapanca Gölü’nün turizm ve içme suyu açısından önemine ilişkin
açıklaması
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Sayın Başkanım, söz verdiğiniz için
teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, Milliyetçi Hareket Partisi geçtiğimiz günlerde
Sakarya’da bir grup milletvekiliyle ziyarette bulunmuş, yine bu çerçevede
Sapanca’ya da uğramışlardır. Kendilerine Sakarya’ya geldikleri için, ziyaret
ettikleri için teşekkür ediyorum.
Sapanca ilçemiz Türkiye’nin gerçekten incisidir. Sapanca Gölü de
âdeta İsviçre’deki bir göl gibidir. Biz bu göle gözümüz gibi bakmaktayız çünkü
bu gölden hem turizm açısından hem de içme suyu açısından faydalanmaktadır
Sakarya. İçme suyu olarak dünyada ender kullanılan göllerdendir. Bu sebeple hem
Hükûmetimiz hem de Büyükşehrimiz gölün tamamını kolektörle
çevirmiştir. Şu anda orada bilinen…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Üstün.
Sayın Genç…
3.- Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in, idare amirlerinin aldığı bir kararla Meclise ziyaretçi yasağı
getirilmesine ilişkin açıklaması
KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, şimdi idare amirlerinin aldığı bir kararla ziyaretçi
yasağını getirmişler. Şimdi vatandaş Almanya’dan çıkmış gelmiş, Tunceli’nin dağ
köyünden gelmiş, Hakkâri’den gelmiş, Van’dan gelmiş. Niye bu yasağı koyuyorlar?
Efendim, idare amiri de talimat veriyor: “Sakın ha!” diyor, “Benim talimatım
olmadan kimseyi almayın içeri.” Sayın Başkan, bu Meclisi niye vatandaşa
kapatıyorlar bu arkadaşlarımız? İdare amiri ne oluyor da, Anadolu’dan gelen,
yurt dışından gelen insanları bu Meclise sokmamaya hakkı var mı? Rica ediyorum,
buna bir tedbir bulun. Yani gidiyoruz, Meclisin kapısında, vatandaşlar orada
bekliyorlar, bize gelenleri alıp geliyoruz. Yani yazık bu millete. Rica ediyorum,
buna müdahale edin, bu ziyaretçi yasağını kaldırın efendim. Türkiye Büyük
Millet Meclisi halkın Meclisidir, bu halka kapısını
kapatamaz. Ziyaretçi geliyor, vatandaş gidiyor, kendi odasında ziyaret edip
gidiyor. Yani burada hangi vatandaş gelmiş de Meclis çalışmasına engel olmuş?
Bunu özellikle Meclis Başkanının halletmesini diliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.
Gündem dışı üçüncü söz, Karabük Demir Çelik İşletmesinde son
günlerde yaşanan işçi haklarının ihlali hakkında söz isteyen İstanbul
Milletvekili Sayın Bayram Ali Meral’e aittir.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
(Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili Bayram
Ali Meral’in, Karabük Demir Çelik İşletmesinde son günlerde yaşanan işçi
hakları ihlaline ilişkin gündem dışı konuşması
BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; son zamanlar Karabük’te yaşanan işçi hareketleriyle ilgili söz
aldım. Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz gibi, geçen hükûmetlerde
de bir özelleştirme furyası yaşanıyordu. “KİT’ler battı, kamu devletin sırtında
yük.” diye diye bu noktaya getirdik. O zaman dev gibi
Karabük Demir Çelik İşletmeleri 1 liraya satıldı. Dünya tarihinde böyle bir şey
görülmemiştir. Kime satıldı? İşçilere satıldı, oradaki işverenlere satıldı,
halka satıldı ve yönetim oluşturuldu. (A) grubu işçilere dört yönetim kurulu
üyeliği, (B) grubu işverenlere iki yönetim kurulu üyeliği, (C) grubu bir
yönetim kurulu üyeliği de oradaki halka, yedi yönetim kurulu üyeliği oldu ve
işçiler orada koyunun kurda teslim edilişi misali kurda teslim edildi. Dönem
geldi el değiştirdi, yol değiştirdi, işveren yine bir furya çıkardı: “Karabük
Demir Çelik batıyor.” Ne yapmak lazım? İşçi ücretlerinden kısıtlama lazım,
fedakârlık yapması lazım. İşçi ücretlerinden yüzde 42 düşüş yaptırıldı,
“Önümüzdeki dönemde bu para tekrar işçilere verilecek.” dendi. Değerli
arkadaşlarım, dönem döndü, işveren kesimi müdürlere tahminlerin üzerinde zam
yaparken çalışanların ellerinden alınan yüzde 42 ücret tekrar kendilerine iade
edilmedi değerli arkadaşlarım ve işçiler son derece bundan rahatsız olmaya,
sıkıntı duymaya başladı.
Dahası devam etti muhterem arkadaşlarım, dahası devam etti,
işçilerin yüzde 52’nin üzerinde payları olmasına rağmen maalesef bunlara sahip
çıkılamadı. Sonuçta, muhterem arkadaşlarım, işçilerin hakları her gün biraz
daha geriye gitti. Kim olursa olsun değerli arkadaşlarım, hangi sendikada
olursa olsun, işçi haklarının her zaman yanındayız. Bakınız, bir zaman bazı
yörelerimizde özellikle, değerli arkadaşlarım, İzmit’te işçiler sendika
değiştirdi. Orman Sendikası yok edildi, sendika değiştirdi. Buradan bizim bazı
milletvekili arkadaşlarımız konuştuğu zaman söz alıp buraya çıkan AK PARTİ’li milletvekili arkadaşlarımız, “Efendim, işçi hür
iradesini kullandı.” dedi.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, hakkı kaybolan, hakkını alamayan,
yönetimde vasfı, görevi düşen, hiçe sayılan, Karabük Demir Çelik işçileri
sendika değiştirmiştir değerli arkadaşlarım ve burada 2.830 işçinin 2.100’ü
başka bir sendikaya geçmiştir yani bir sendikadan, Hak-İş’teki bir sendikadan,
daha doğrusu, Türk-İş’teki bir sendikaya geçmiştir. Peki, İzmit’teki belediye
işçileri sendika değiştirirken işçi hür iradesini kullanıyor, bir şey
yapılmıyor; Karabük’teki işçi sendika değiştirdiği zaman, değerli arkadaşlarım,
işçiler işten atılıyor, işten atılan arkadaşlarını destekleyen işçiler güvenlik
güçleri tarafından coplanıyor ve biber gazı kullanılıyor, değerli arkadaşlarım,
işçilere orada sıkıntı yaşattırıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, işçi hangi sendikaya giderse gitsin, hür
iradesini kullanırsa buna saygı duymak lazım. Ama maalesef oradaki yüzde 10’a
sahip üç aile -bunu özellikle söylemek istiyorum- Yolbulan,
Güleç, Yücel aileleri, değerli arkadaşlarım, yüzde 10 hissesiyle o koskocaman,
o yüce kuruluşu ele almıştır, istediği şekilde davranmaya devam etmektedir. Son
zamanlarda “Geri dönen işçilere 350 lira para vereceğim, dönmezse
vermeyeceğim.” Bunlar çirkin şeylerdir değerli arkadaşlarım. İşçiler alın
terinin karşılığında ücret alan insanlardır, emek sarf eden insanlardır. Bu,
hangi sendikada olursa olsun, onun iradesine saygı duymak hepimizin görevidir
değerli arkadaşlarım. Bir başka sendika da kurabilir, gidebilir, hiç sendikaya
da üye olmayabilir...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Meral, konuşmanızı tamamlayınız.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Bunlara baskı yapmak hiçbir insanın,
hiçbir yöneticinin hakkı değildir değerli arkadaşlarım.
Ben, özellikle buradan Hükûmetten de
rica ediyorum: İşten atılan işçileri tekrar geri çevirsinler, baskı yapıp
ücretsiz izne çıkardığı işçileri tekrar işe çağırsınlar, orada polis baskısını,
işveren baskısını ortadan kaldırsınlar. Yani kusura bakmayın AK PARTİ’liler, geldiniz geleli memurla uğraşırsınız, işçiyle
uğraşırsınız, esnafı yok edersiniz, çiftçiyi ağlatırsınız, tarımı
çökertirsiniz; yoksul daha yoksul, işsiz daha işsiz ve yandaşlarınız daha
zengin, daha servet sahibi oldu. Sizin Hükûmetinizin
başarısının sonucu budur değerli arkadaşlarım. Ama bu vatandaş, artık dünün
vatandaşı değil, dün gibi düşünmüyor. Yarın göreceksiniz değerli arkadaşlarım,
bunun bedelini çok ağır ödeyeceksiniz. Yok 12 Eylül
yasasıdır, yok bilmem nedir… 12 Eylül birilerini âbâd
etmiştir, 28 Şubat da sizi iktidar etmiştir...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Saygılar sunuyorum efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Köse, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Adıyaman Milletvekili Şevket
Köse’nin, sendikalı işçilerin sosyal ve psikolojik yönden baskı gördüğüne
ilişkin açıklaması
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Katkı vereceğim Sayın Başkanım, teşekkür
ederim.
Sayın Hatip Karabük Demir Çelik İşletmesindeki işçilerin
sorunlarını çok güzel dile getirdi, teşekkür ediyorum. Gerçekten hem Demir
Çelik’te hem de ülkemizde sendikalı olan üreten emekçi kardeşlerimiz hem
sendikal hem sosyal hem de psikolojik yönden çok baskı görmektedirler.
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; ben üç gün önce
Malatya’daydım. Mevsimlik tarım işçilerini ziyaret ettim. Gerçekten onlar da
her türlü sendikal haklardan, sosyal haklardan, sağlık koşullarından yoksun,
düşük ücretlerle, inanın Filistin çadırlarını andırırcasına, akreple, yılanla
beraber yatıp kalkıyorlar, bunu gözlemledim. Bakanlığın ve Başbakanlığın
yayımlamış olduğu bir genelge var bu mevsimlik tarım işçileri için tedbir
alınması konusunda. Hiçbir tedbir alınmıyor, bunu belirtmek istiyordum.
Bu konuda da ilgililerin acilen tedbir almasını diliyor, teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Van Milletvekili Fatma
Kurtulan ve 19 milletvekilinin, huzurevleri ve yaşlı rehabilitasyon
merkezlerindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/833)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Huzurevlerinde ve yaşlı rehabilitasyon
merkezlerinde yaşanan sorunların bütün boyutları ile ele alınması, yaşlıların
maruz kaldıkları fiziksel ve psikolojik şiddetin nedenlerinin araştırılarak
ortadan kaldırılması için alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
1) Fatma Kurtulan (Van)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak
(Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hamit Geylani (Hakkâri)
10) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Huzurevleri, belirli bir yaşın üzerindeki vatandaşların, ücret
veya belirli bir bağış karşılığında kaldıkları bakım evleridir. Huzurevleri,
sosyal yoksunluk ya da ekonomik yoksulluk içinde bulunan yaşlıların, yaşam standartlarını
koruma ve yükseltme amaçlı hizmetleri planlamak, düzenlemek, izlemek, koordine
etmek ve denetlemekle görevli olarak Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu
(SHÇEK) Genel Müdürlüğüne bağlı bulunmaktadır.
Türkiye'de hemen hemen bütün huzur evlerinde
yaşanan ve benzerlik gösteren sorunlar bulunmakta, bu sorunlar kimi zaman
insanı dehşete düşürecek boyutlarıyla kamuoyuna da yansımaktadır. Yaşlıları
korumak, bakmak, sosyal, psikolojik ve fiziksel gereksinimlerini karşılamak,
sürekli bakıma ve rehabilitasyona gereksinim duyanlara bakım ve rehabilitasyon hizmeti vermekle görevli ve yükümlü olan
huzurevleri, bu yükümlülüklerini yerine sorunsuz ve eksiksiz olarak
getirmemektedir.
Hem kapasite hem de personel yetersizliği bulunan huzurevleri ve
yaşlı rehabilitasyon merkezlerinde, yükümlülükleri
yerine kusursuz bir şeklide getirecek niteliğe sahip personel oldukça azdır.
Huzurevleri Bakım ve Rehabilitasyon Merkezleri Yönetmeliğinin 5. maddesinde
huzurevlerinde kapasite ve gereksinime göre uygun görülen nitelik ve sayıda
müdür ve müdür yardımcısı, sosyal çalışmacı, psikolog, tabip ve hemşire, fizyoterapist, diyetisyen, teknisyen, genel idare ve
yardımcı hizmetler sınıfından personel görevlendirilmesi öngörülmüş olmasına
rağmen bu husus çoğu huzurevi idaresi tarafından dikkate alınmamaktadır.
Huzurevleri, bakıma muhtaç yaşlıların hayatlarını mutlu ve rahat bir şekilde
geçirecekleri yer olmaktan çok yaşlıların ölümü bekledikleri bir yer olma
anlayışı ile hizmet vermektedir.
Huzurevlerinde ve yaşlı rehabilitasyon
merkezlerinde, yaşlılara gerekli ilgi gösterilmemekte, ihtiyaçları uygun
yöntemlerle karşılanmamakta ve sosyal hayatları yok sayılmaktadır. Özellikle
ailesinden ilgi görmediği için huzur evine girmek zorunda kalan yaşlılar bu
nedenden dolayı bunalıma girmekte ve gerekli psikolojik desteği alamadıkları
için intihar ederek hayatına son vermektedirler. Balıkesir, Afyonkarahisar,
Konya, Edirne ve daha birçok huzurevinde intihar ederek yaşamına son veren
yaşlılar olmuştur.
Bu tür yerlerde yaşlılar sürekli fiziksel ve zihinsel istismara
maruz kalmaktadır. Yaşlıların hasta bakıcıların ve idarecilerin fiziksel
şiddetine maruz kaldığı çoğu kez basına yansımış ancak bu konuda kamuoyunu
tatmin edecek ve yaşlılara güvenli bir ortam sağlayacak tedbirler alınmamıştır.
Gerekli denetimlerin yapılmadığı bu yerlerde kimi zaman yaşılar maruz
kaldıkları fiziksel şiddetten dolayı yaralanmakta ve hayatları boyunca kimseye
açıklama olanağı bulmadıkları baskı ve tehditlere katlanmak zorunda
kalmaktadırlar.
İstanbul Kartal'daki Özel Aydos
Huzurevi'nde kalan Alzheimer hastalarına şiddet uygulandığı ortaya çıkmış,
huzurevindeki görevlilerin 25 yaşlıya dayak attığı görüntülenmişti. Yine aynı
şekilde İstanbul Selimpaşa'da özel bir huzur evinde
ve İzmir'de benzer olaylar yaşanmıştı. Kaynak yetersizliği, buna bağlı olarak
eğitimli eleman istihdam edilememesi ve kötü ekonomik koşulların "ne iş
olursa yaparım" anlayışını hâkim kıldığı ülkemizde, kendi branşında ve gönüllülüğe bağlı çalışma hemen hemen ortadan kalkmıştır. Çoğu alanda olduğu gibi huzur
evlerinde de mesleki yeterliliği olmayan kişiler istihdam edilmektedir.
Buralarda yaşanan şiddet ve istismarın yalnızca küçük bir boyutu kamuoyuna
yansımakta, psikolojik ve fiziksel şiddet gizlenerek sürmektedir.
Huzurevi ya da rehabilitasyon merkezlerinde
yaşamlarını sürdürmeye çalışan yaşlıların, ihtiyaçlarına, inançlarına,
haysiyetlerine, özel yaşamlarına (mahremiyetlerine), bakımları ve yaşam
biçimleri hakkında kendi kararlarını vermelerine saygı gösterilmemektedir.
Yaşlılar, insan haklarından ve temel özgürlüklerden tam olarak
yararlanamamaktadır.
Huzur evlerindeki ve yaşlı rehabilitasyon
merkezlerindeki bu durum, şiddetin giderek boyutlandığı Türkiye'de, şiddetin
boyutlarının toplumun bakıma muhtaç tüm kesimlerine uzandığını ortaya koymaktadır.
İnsani şartların altında hizmet veren huzur evlerinin ve yaşlı rehabilitasyon merkezlerinin sorunlarının tespit edilerek,
başta Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) Genel Müdürlüğünü olmak
üzere bütün yetkilileri harekete geçirmek ve yaşlıların huzurlu bir ortamda
yaşamlarını sürdürmelerini sağlamak amacıyla bir meclis araştırma komisyonu
kurulmasının uygun olacağını düşünmekteyiz.
2.- İzmir Milletvekili Şenol Bal
ve 21 milletvekilinin, genç işsizliği sorununun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/834)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gerekçesini ekte arz ettiğimiz "Ülkemizdeki Genç İşsizliği
Sorununun Sebepleri, Sonuçları ve Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi"
amacıyla Anayasanın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi içtüzüğünün 104 ve 105.
maddeleri gereğince bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif
ederiz. 25.05.2010
1) Şenol Bal (İzmir)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Ahmet Orhan (Manisa)
4) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
5) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
6) Murat Özkan (Giresun)
7) Oktay Vural (İzmir)
8) Akif Akkuş (Mersin)
9) Alim Işık (Kütahya)
10) Yılmaz Tankut (Adana)
11) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
12) Reşat Doğru (Tokat)
13) Hakan Coşkun (Osmaniye)
14) Necati Özensoy (Bursa)
15) Muharrem Varlı (Adana)
16) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
17) Durmuş Ali Torlak (İstanbul)
18) Hüseyin Yıldız (Antalya)
19) Rıdvan Yalçın (Ordu)
20) Süleyman Latif Yunusoğlu (Trabzon)
21) Süleyman Nevzat Korkmaz (Isparta)
22) Metin Ergun (Muğla)
Gerekçe:
Ülkemizde 2010 yılına; üretimin azaldığı, işsizliğin arttığı,
sanayide çalışanın azaldığı, kişi başına düşen gelirin gerilediği, gelir
dağılımının iyice bozulduğu, yoksul sayısının giderek arttığı, kredi
piyasasının daraldığı ve hane halkı borçlarının alabildiğine arttığı bir
şekilde girilmiştir.
İşi olanların işini kaybettiği, iş arayanların iş bulamadığı bir
dönemden geçilmektedir.
İş bulma umudunu kaybedenler ile mevsimlik işçiler dikkate
alındığında en az 5 milyon kişi işsizdir.
Uygulanmakta olan; sanayi'de kapasite ve istihdam yaratmayan,
ithalata dayalı ekonomik model ve kötü yönetim yüzünden, işsizlik Türkiye
genelinde TÜİK'in verilerine göre % 15'lere
dayanmıştır.
Bugün mevcut 5 milyon işsize ilaveten her yıl 600-700 bin kişinin
iş gücü piyasasına katılma isteğine cevap verilememektedir.
AKP iktidarının yönetim yanlışlıkları yüzünden 8 yıllık süreç
sonunda işsizlik iki katına çıkmıştır.
Genç nüfus oranının yüksek olduğu Türkiye'de özellikle gençlerde
işsizlik oranı % 26'lara dayanmıştır. Neredeyse her üç gençten biri işsizdir.
TÜİK verilerine göre 2000 yılında genç işsizlik oranı %
13,1'lerdeyken bugün bu oran ikiye katlanmıştır.
Türkiye'de işsizlik oranı gelişmiş ülkelerin tersine, eğitimli
kişiler arasında daha yüksektir.
Ülkemizde yeni mezun olmuş, lise ve üzeri eğitim almış genç sayısı
yüksek olmasına rağmen, istihdam oranları oldukça düşüktür.
Genç işsizler incelendiğinde, işe girmek için uzun süre iş
aradıkları ve iş bulamadıkları için bunalan gençlerin, bulabildikleri takdirde
meslekleriyle ilgili olmayan kayıt dışı işlerde ve kötü şartlarda çalışmaya
mecbur kaldıkları görülmektedir.
Türk Eğitim sisteminin iş gücü piyasasının ihtiyaçlarına göre bir
yapılanma içinde olmadığı da üzerinde durulması gereken diğer bir konudur.
Türkiye sahip olduğu genç iş gücünü istihdam edememektedir.
İstihdam edilemeyen nitelikli genç iş gücünün bir kısmı yurtdışına
gitmektedir. Böylelikle hızlı bir beyin göçü gerçekleşmektedir.
Gençlere istihdam yaratılması kalkınma ve ekonomik istikrar
açısından çok önemli bir konudur. Gençliğin istihdamı ile ilgili bir stratejiye
acilen ihtiyaç vardır.
İşsizlik gençler üzerinde çok olumsuz psikolojik sorunları da
ortaya çıkarmaktadır.
TÜİK'in son
araştırmasına göre Toplumun % 85'inin gelecekten umutsuz olduğu ortaya
çıkmıştır.
Özellikle gençlerin geleceğe yönelik güvensiz ve umutsuz olmasının
ülkemizin geleceği açısından tamiri mümkün olmayacak sonuçlarının önüne
geçilmelidir. Genç işsizliğini giderecek tedbirlerin araştırılması ve çözüm
önerilerinin ortaya konulması için bir an önce Meclis Araştırma Komisyonu
kurulmalıdır.
3.- İzmir Milletvekili Şenol Bal
ve 20 milletvekilinin, çocuk suçluluğu sorununun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/835)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gerekçesini ekte arz ettiğimiz "Son Yıllarda Çocuk
Suçluluğundaki Artışların Çok Yönlü Değerlendirilmesi, Suç Profilleri
Oranlarının Tespiti ve Alınacak Sosyal ve Hukuki Tedbirler" konusunda
Anayasa’nın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104 ve 105.
maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması Komisyonunun kurulmasını arz ve
teklif ederiz. 25.05.2010
1) Şenol Bal (İzmir)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Ahmet Orhan (Manisa)
4) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
5) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
6) Murat Özkan (Giresun)
7) Oktay Vural (İzmir)
8) Akif Akkuş (Mersin)
9) Alim Işık (Kütahya)
10) Hakan Coşkun (Osmaniye)
11) Yılmaz Tankut (Adana)
12) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
13) Reşat Doğru (Tokat)
14) Necati Özensoy (Bursa)
15) Muharrem Varlı (Adana)
16) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
17) Durmuş Ali Torlak (İstanbul)
18) Hüseyin Yıldız (Antalya)
19) Süleyman Nevzat Korkmaz (Isparta)
20) Rıdvan Yalçın (Ordu)
21) Metin Ergun (Muğla)
Gerekçe:
Suç olgusu tüm toplumların muzdarip olduğu yaygın bir problemdir.
Suç'un yetişkin, kadın ve çocuk suçluluğu gibi değerlendirildiği
günümüzde çocuk suçluluğu özel bir öneme sahiptir ve üzerinde mutlaka durulması
gerekir.
Toplumsal kuralların, ahlaki ilişkiler ve değerler sisteminin,
kamu düzeni fikrinin ve hayat disiplininin tam olarak algılanamadığı yaşlarda
olan çocukların, suça yönelmiş olmalarından onları sorumlu tutmadan önce,
toplumun ve yöneticilerin kendini sorgulaması ve nelerin ihmal edildiğini,
hangi gerekçelerin bu çocukları suç'a yönelttiğini tespit etmesi gerekir.
Çocuk suçluluğu sosyal bir uyumsuzluğun belirtisidir. Çocuktaki antisosyal eğilimlerin, yasanın müdahalesini gerekli
kılacak hâle gelmesiyle çocuk suçluluğu ortaya çıkar.
Türk hukuk sistemine göre suçlu çocuk, yürürlükteki ceza
kanunlarına göre 18 yaşını doldurmamış ve suç sayılan bir davranışı işleyen
kişidir.
31 Ocak 2010 tarihi itibarıyla ceza infaz kurumlarında; 2.721
çocuk bulunmaktadır. Bunlardan 1.113 çocuğun çocuklara özgü ceza infaz
kurumlarında, 1.606 çocuğun ise yetişkinlerin infaz kurumlarının çocuklar için
ayrılmış bölümlerinde kaldığı bilinmektedir.
Hem çocuk mahkemelerinde hem de Ağır cezada açılan davalar göz
önüne alındığında yıllara göre önemli artışın sebepleri irdelenmelidir.
Adalet Bakanlığının hazırladığı rapora göre; mahkemeler tarafından
2006 yılında 3.773, 2007 yılında 7.453, 2008 yılında 8.080, 2009 yılının 11
ayında ise 9.022 çocuk hakkında denetimli serbestlik kararı verildiği
bilinmektedir.
Bu rakamlara bakıldığında; çocukların suç işleme potansiyelinin
artışı dikkat çekicidir.
Yapılan araştırma sonuçlarına bakıldığında genellikle suça itilen
çocukların sosyoekonomik durumları düşük ailelere mensup olduğu görülmektedir.
Kötü ve zor yaşama şartları, fakirlik, kalabalık ve eğitimsiz aile
ve beraberinde gelen göçün çocuk suçluluğundaki rolü yadsınamaz. Ama meseleyi
sadece bu şekilde açıklamak da mümkün değildir.
Küçük yaşlarda suç işlemiş olan çocukların, gerekli rehabilitasyon verilemediğinden, ilerleyen yaşlarda da suç
işleme potansiyelinin yüksek olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.
Bu yüzden son yıllardaki artış dikkate alınıp ileride daha büyük
problemler yaşanmasının önüne geçebilmek için Türkiye Büyük Millet Meclisinde
kurulacak bir Araştırma Komisyonu tarafından konu çok yönlü ele alınmalıdır.
Emniyet ve jandarma bölgelerinde çocukların işlediği, adının
karıştığı suçların nitelikleri, çeşitleri, sebepleri, aile yapılarının
değerlendirilmesi ile suçlu çocuk profillerinin ortaya
konulması ve konunun çözümünde sosyal, ekonomik ve hukuki tedbirlerin yeniden
gözden geçirilmesi gerekmektedir.
4.- Manisa Milletvekili Ahmet
Orhan ve 22 milletvekilinin, küçükbaş hayvan yetiştiricilerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/836)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Anayasamızın 98. İçtüzüğümüzün 104. ve 105. maddeleri
gereğince, Ülkemizde artık bitme noktasına doğru hızlı bir şekilde ilerleyen
küçükbaş hayvan yetiştiricilerinin içinde bulunduğu zor ve kötü ekonomik
şartlar göz önünde bulundurularak küçükbaş hayvan yetiştiricilerinin
sorunlarının ele alınması, bu sektörün bitmemesi için gereken önlemlerin ve
çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla bir Araştırma Komisyonu kurularak
konunun tüm boyutlarıyla araştırılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Ahmet Orhan (Manisa)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Mehmet Şandır (Mersin)
4) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
5) Ahmet Bukan (Çankırı)
6) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
7) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
8) Şenol Bal (İzmir)
9) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
10) Akif Akkuş (Mersin)
11) Necati Özensoy (Bursa)
12) Muharrem Varlı (Adana)
13) Alim Işık (Kütahya)
14) Yılmaz Tankut (Adana)
15) Hasan Özdemir (Gaziantep)
16) Murat Özkan (Giresun)
17) Süleyman Latif Yunusoğlu (Trabzon)
18) Hüseyin Yıldız (Antalya)
19) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
20) Beytullah Asil (Eskişehir)
21) Durmuş Ali Torlak (İstanbul)
22) Osman Ertuğrul (Aksaray)
23) Mustafa Enöz (Manisa)
Gerekçe:
Tarımın ve özellikle hayvancılığın ülkelerin ekonomisinde ve diğer
ülkeler nezdindeki prestiji
açısından ne kadar önemli olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Tarım ve
hayvancılık alanında kendi kendine yeten ülkelerin dışa bağımlı olmaktan kurtulmaları,
bağımsız bir ülke olmanın vazgeçilmezidir.
Özellikle kırsal bölgelerde yaşayan vatandaşlarımızın geçim
kaynağı olmaktayken artık bugünlerde ortadan kalkmaya başlayan küçükbaş hayvan
yetiştiriciliği konusunun çok yönlü olarak mercek altına yatırılması
gerekmektedir.
Bir zamanlar ülkemizde tarım ve hayvancılıkla uğraşan nüfusun
yüzde 70’ler seviyesinde olduğu göz önüne alınırsa bugün hayvancılık ve tarım
bitme aşamasına gelmiştir.
İleri seviyedeki ülkeler hayvancılık ve tarıma hak etiği değeri vermektedirler.
Tarım ve hayvancılığı gerektiği gibi kullanmak zorundayız. Tarım ve
hayvancılığı ihmal ederseniz, maalesef bugün olduğu gibi dışarıya bağımlı hale
gelmeye başlarsınız.
Günümüzde ülkelerin gelişmişlik düzeylerinin belirlenmesinde
kullanılan önemli kriterlerden birisi de kişi başına
tüketilen hayvansal ürünler miktarıdır. İnsanoğlu her kg ağırlığı için günlük 1
gr protein tüketmelidir. Bununda en az 1/3 ü hayvansal kökenli proteinlerden
karşılanmalıdır. Gelişmiş ülkelerde kişi başına düşen protein miktarı 102 gr.
ve bunun 70 gr. hayvansal kaynaklı proteinlerdir. Ülkemizde ise kişi başına 84
gr. protein düşmesine karşın bunun yalnızca 17 gr.'mı
hayvansal kaynaklı proteinlerdir.
Son yıllarda hemen hemen tüm
bölgelerimizde küçükbaş hayvan varlığımız bir yandan azalmaya devam ederken,
diğer yandan da türlerin oransal dağılımında koyunculuğun payı giderek
azalmaktadır. Cumhuriyetin ilk yıllarında koyun varlığı, hayvan varlığımızın
yaklaşık % 53'ünü oluştururken, son yıllarda bu oran % 80'lere çıkmış, daha
sonra tekrar % 50'lere düşmüştür.
Koyunlardan elde edilen etin toplam et üretimindeki payının 1985
yılında % 33,90'a çıktığı görülmektedir. Ancak daha sonraki 10 yılda bu oran
yaklaşık yarı yarıya azalarak % 16,46'ya gerilemiştir. Süt üretiminde de benzer
azalmalar olmuştur. Yapağı üretiminde 1985 yılında hayvan kesimlerinin en üst
düzeye çıkarılmasıyla bir azalma, daha sonra artış gözlenmektedir. Bu
rakamlardan açıkça görülmektedir ki, toplam et ve süt üretimi içerisinde
koyunculuğun payı giderek azalmaktadır. Bu azalma 1985-1995 yılları arasında
daha da belirginleşmiştir.
İçinde bulunduğumuz dönemde ise yirmi yıl öncesine göre koyun,
keçi sayısı % 50'nin altına düşmüştür.
Koyun varlığımızın sayıca azalmasına karşın yıllarla birlikte ülke
nüfusunun arttığını göz önüne aldığımızda, koyun ve keçi yetiştiriciliğinin
mutlaka geliştirilmesi gerektiği anlaşılır.
Ülkemizde koyunculuğumuza ait bugünkü genel yapıda; hem
Devletimize, hem bu işin bilimi ile uğraşan kişi ve kuruluşlara ve hem de
yetiştiricilerimize önemli görevler düşmektedir.
Özellikle keçi yetiştiriciliğinin birçok yerde yasaklanması, daha
önceleri keçi yetiştiriciliği ile dünyada meşhur olmuş bazı keçi cinslerinin
ortadan kalkmasına sebep olacak hale gelmiştir.
Yeni nesil Ankara keçisini, sadece parklarda heykellerini görerek
tanımaktadır.
Küçükbaş hayvancılığın; kırsaldan şehirlere göç gibi,
mevcut meraların kullanım yanlışlıkları gibi, kış mevsiminde yem fiyatlarının
pahalılığı gibi, hatta yeterince ehil çoban bulamama gibi, hükümetin yerli üreticilere
gereken desteği vermeyip et ithalatına yönelmesi gibi sorunların bir an önce
incelenmesi, alınacak tedbirlerin ve çözüm önerilerinin, yüce Meclisimizce
tespiti amacı ile Meclis Araştırması açılması yerinde olacaktır.
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemde yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki ön görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım, oylarınıza sunacağım.
Buyurun:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- (10/379) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15/7/2010
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi
15.07.2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun 15.07.2010 Perşembe günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel
Kurul'un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Bengi
Yıldız
Batman
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler Kısmının 290 ıncı
sırasında yer alan 10/379 mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
Araştırması açılmasına ilişkin önergelerin görüşülmesini, Genel Kurulun
15.07.2010 Perşembe günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir
BAŞKAN – Grup önerisinin lehinde Bitlis Milletvekili Sayın Mehmet
Nezir Karabaş.
Buyurun Sayın Karabaş. (BDP sıralarından alkışlar)
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; mevsimlik işçilerin sorunlarıyla ilgili verdiğimiz araştırma
önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, mevsimlik işçiler ve mevsimlik işçilerin
sorunları, yaşadıkları dram, özellikle bahar ayları geldiğinde onuncu, on
birinci aya kadar hem çalışmaya giderken veya dönüşlerinde yolculuk yaptıkları
araba kazaları, traktörlerdeki görüntüleri hem de birçok zaman onlarca kişinin
öldüğü kazalar hepimizin zihnindedir. O görüntüleri, sanırım herkes en azından
birkaç defa o görüntüleri görmüş ve o görüntüleri görenlerin ikinci defa
unutması mümkün değil. Dün AKP Batman Milletvekili Sayın Mehmet Emin Bey’in
konuşmasında mevsimlik işçilerin sorunlarının çözümüne yönelik bir konuşma
vardı ve Sayın Başbakanın 2010/6 sayılı Genelgesi’nden bahsetti. Ben de üç gün
önce Bursa’daydım, Bursa Yenişehir. Bilenler, Yenişehir’in Türkiye tarımında,
özellikle sebzecilikte çok önemli yerinin olduğunu bilir. 300 aile Yenişehir’de
eski havaalanının bulunduğu yerde yaşıyor ve yirmi yıldır, 1990’dan hatta daha
öncesinden beri gidip orada çalışıyorlar, mevsimlik çalışıyorlar. 300 aile
çadırlarda, -aslında çadır da denmez- naylondan, bezden yapılmış tek odalı
yerlerde yaşıyor. Sularını 7-8 metrede kazdıkları kuyulardan alıyorlar. Tuvalet
yok veya tuvaletler bu kuyulara yakın, 7-8 metrede su çıkardıkları kuyulara
yakın bir yerde. Tabii, oraya Yenişehir Kaymakamı gitmiş, mal
müdürü de gitmiş ama şu ana kadar sorunun çözümüne yönelik bir adım hâlâ
atılmış değil ve biz hastane yetkilileriyle de görüştük, doktorla da görüştük,
o suyu da aldık tahlil etmek üzere ama orada çalışanlar daha önce defalarca
suyu tahlil etmişler; doktorların raporları, kesinlikle o suyun içme için
kullanılmaması yönünde.
Elektrik yok, her on-on beş çadırda kurdukları bir jeneratör
-sadece bir lamba takıp aydınlanma- o da akşam karanlık çöktükten gece saat on
buçuk-on bire kadar aydınlanma için kullanılıyor. Bu işin bir
tarafı. Bu sefaleti yaşıyorken işçiler, diğer taraftan son yıllarda
mevsimlik işçilerin gittiği Karadeniz başta olmak üzere birçok ilde, son
dönemde süren savaş ve çatışmadan kaynaklı yükseltilen şoven dalga orada da
var. Yirmi yıldır, yirmi beş yıldır gidip çalıştıkları, kaldıkları yerde, o
köylüler ve üreticiyle hiçbir sorunları yokken, yirmi, yirmi beş yıl biri
işçilik yapan, üretilen ürünü toplayan, biri de oradaki köylü ve işveren olan,
o işçiyi çalıştıran kesim arasında da son dönemde, son yıllarda yaşanan
sıkıntılar orada da yaşanıyor. Bazen, özellikle bu yıl -geçen yıl da bazı
sorunlar yaşanmış- köylüler, çiftçiler işçilerin oraya bir daha gelmemesini,
bunu yetkililere taşıdıklarında da yetkililerin “E canım, köylü bu işi sizin
yapmanızı istemiyorsa neden geliyorsunuz?” Yani yirmi; yirmi beş yıldır
insanlar Diyarbakır’dan, Mardin’den, Urfa’dan, Batman’dan çıkıp bir ile gidip
çalışıyor. 2 bin kişi, 2.500 kişi çocuklarıyla birlikte ve devlet bunların
hiçbir sorunlarıyla ilgilenmiyor. Suyun olmadığı, sağlıklı içilebilecek suyun
olmadığı, elektriğin olmadığı yerde ve yirmi yıl boyunca emek veriyorlar oraya,
yirmi, yirmi beş yıl da. Türkiye’de yirmi beş yılda insanlar emekli oluyor.
Yani kadınlar yirmi yıl, erkekler yirmi beş yıl çalıştığı zaman emekli oluyor.
Yani bu köylüler eğer sosyal güvence çerçevesinde çalışmış olsalardı…
Yenişehir’de belki bazen bazı aileler değişiyor ama ailelerin çoğunluğu yirmi
beş yıldır aynı yerde, 85’ten, 86’dan bu yana aynı yerde çalışıyor. Eğer sosyal
güvenceleri olsaydı bu insanlar emekli olacakken, bugün devlet yetkilileri “E
canım, istemiyorlarsa siz gelmeyin.” Üreticiler de bugüne kadar bu işçilerle hiçbir
sorun olmadan çalışıyorken şimdi “Bir daha buraya gelmeyin” diyorlar.
Değerli milletvekilleri, bu işçiler ücret anlamında da sıkıntı
yaşıyorlar. Oradaki üretici yerli olan çalışana 30 lira gündelik veriyorken
oradaki bölgeden gelen çalışanlara 25 lira ücret ödüyor. Yani ücretler arasında
da bir dengesizlik var.
En acı dram, kabul edilmemesi gereken durum, birçok zaman hem
Sayın Başbakanın, Millî Eğitim Bakanının, diğer bakanların, birçok zaman da
muhalefet milletvekillerinin dile getirdiği eğitim sorunu. Bir taraftan “Haydi
kızlar okula” diyoruz, bir taraftan da Türkiye’de ilköğretimde de, ilköğretimde
ilk beşinci yılda da, özellikle altıncı sınıftan sonra büyük oranda çocuğun
okula gitmediğini, eğitimsiz kaldıklarını biliyoruz.
Yenişehir’de bulunan yaklaşık 2.500 nüfusun yarısı, istisnasız
yarısı, çocuktu, kız ve erkek çocuklar ve okula giden çocuklar. Bu aileler
Nisanın 15’inden itibaren geliyor ve onuncu aya kadar, bir kısmı on birinci aya
kadar kalıyor. Belki tek tük aileler imkânlarını zorlayarak orada da,
geldikleri ilde akrabaları var çocukları okul zamanında gönderiyorlar ama
ailelerin büyük bir kısmının çocukları 15 Nisanda okulu bırakıyor, onuncu, on
birinci aydan sonra dönüyorlar, okula başlıyorlar. Ben çocuklarla bire bir
konuştum. O susuz yerde, birçok hastalığın olduğu yerde, giyimleri ve ortamları
çok kötü olmasına rağmen çocukların öncelikli öne çıkardığı oyun alanları,
giysileri, yemekleri değildi, öncelikleri, öne çıkardıkları “İşte, biz erken
geliyoruz, biz daha karnemizi bile almadık, kimimizin karnesini oradaki
akrabalarımız gönderdi, diğerlerine sorduk durumumuzu, karnemizi almadık. Biz
başlarken diğer öğrenciler bir ay, kimimiz iki ay başladıktan sonra gidiyoruz,
çok çalışmamıza rağmen, geçmişte derslerimiz iyi olmasına rağmen, şimdi
derslerimiz kötü.” diyorlar.
Bu genelge önemlidir. Hani, gerçekten defalarca bu konuda basın
açıklamaları yapıldı, Meclise taşındı, araştırma önergeleri verildi. Bunun
üzerine mevsimlik işçilerin genel sorunları, mevsimlik işçilerin çalıştıkları
yerdeki su ve kanalizasyon gibi sağlığı etkileyen sorunlar, yine mevsimlik
işçilerin çalışmaya giderken ve dönüşlerinde ulaşım sorunları; mevsimlik
işçilerin çalıştıkları yerde işverenle, üreticiyle ve çalışmaya gittikleri
ildeki çevrelerle, halkla, bazen kurumlarla yaşadıkları sorunlar. Bunlar önemli
sorunlar, bunun bir genelgeyle dile getirilmesi önemli.
Onun için, diğer alanları bilmiyoruz. Tabii, bu genelgeden sonra
bunları araştıracağız, ama yetkililerden, bu genelgeyi yayınlayan, hem Sayın
Başbakan hem takip eden Bakanlık ve kurumlardan şunu öğrenmek istiyorum.
Yenişehir’de bu genelge doğrultusunda şimdiye kadar ne tür bir çalışma
yaptınız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) – Bitiriyorum Başkan.
Eğer bu konuda çalışma yürütülmemişse, yetkililerin, hemen bir an
önce, gerçekten çok acil olan sorunları anında ve yerinde tespit etmek için
Yenişehir’de çalışan mevsimlik işçilerin durumunu yerinde incelemesi ve sorunlarının
çözümü için çaba sarf etmesi gerekir diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önerinin aleyhinde Adıyaman Milletvekili Sayın Şevket Köse.
Buyurun.
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Barış ve Demokrasi Partisinin mevsimlik tarım işçileri hakkında vermiş olduğu
grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Sözlerime başlamadan önce yüce heyetinizi
en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye’ye baktığımızda, yaklaşık olarak
sayıları 1,5-2 milyon civarında olan mevsimlik tarım işçileri, bu
yurttaşlarımız, hasat zamanı, nerede bir ürün kalkacak ise yola düşüp üç kuruş
para kazanıp ailelerini geçindirmek ve kendi çocuklarının geleceğini sağlamak için
zor şartlarda gidip çalışıyorlar.
Bu mevsimlik tarım işçiliği, Türkiye’de yaşayan özellikle Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşayan yurttaşlarımızın kaderi olmamalıdır ve
kaderi de değildir.
Meseleye baktığımızda, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde
yaşayan yurttaşlarımız, eski tabiriyle, ağzıma almak istemiyorum, “ırgat” ama
modern olarak “Mevsimlik tarım işçileri.” olarak isimlendirdiğimiz bu
yurttaşlarımız, maalesef, her türlü sağlık koşulundan yoksun, sendikal
haklardan yoksun, düşük ücretle ve gerçekten çok zor koşullarda, sabahın
beşinde, altısında kalkıp akşamın sekizine, dokuzuna kadar değişik yerlerde,
değişik saatlerde çalışma yapan emekçi kardeşlerimizin sıkıntılarını zaman zaman bu kürsüde hem kişi olarak ben hem diğer milletvekili
arkadaşlarımız zaman zaman dile getirmişlerdir. Bunları, biz, zaman zaman yazılı, sözlü
sorularla, araştırma önergelerimizle veyahut da kanun tekliflerimizle defalarca
bu kutsal bildiğimiz çatının altında, bu kürsüde dile getirdik ama maalesef,
hiçbir çözüm elde edilmedi.
En son, Bakanlar Kurulu tarafından bir genelge yayımlandı. Bu
genelge de uygulanmıyor.
Değerli arkadaşlar, çok samimi olarak söylüyorum. Geçen cumartesi
günü Adıyaman’da bir televizyon çalışanlarıyla birlikte, kameraları aldım, 7
kişiyle ben Malatya’ya gittim. Sayın Mevlüt Aslanoğlu da burada. Kendilerinden izin alarak,
Malatya’daki köyleri gezdim, kayısı bahçelerinde çalışan bu mevsimlik tarım
işçi kardeşlerimi ziyaret ettim. Ama neler gördüm değerli arkadaşlarım: 300
kişinin çalıştığı -isim de verebilirim- Malatya’nın Dilek beldesinde, Gedik
Köyü’nde 300 kişinin çalıştığı ve Filistin çadırlarından daha kötü şartlarda
çalışan bu kardeşlerimizi ziyaret ettiğimde -gerçekten teorik olarak biliyordum
ama pratik olarak ilk defa gördüm- çok büyük sıkıntılarla karşılaştıklarını
gördüm. Çadırlar, bezler birbirlerine yamalı bohça gibi dikilmiş, bulanlar
tabii, bulamayanlar naylon bulmuş ve sekiz gündür, dokuz gündür orada olup
banyo yapmayan insanlarla ben konuştum. Düşünebiliyor musunuz, yani bu sıcak,
40 derece altında, 45 derece altında bizler, sizler eğer bir gün banyo
yapmazsak kendi hâlimizi düşünecek olursak, yani empati
kuracak olursak, bu insanlar gerçekten yedi, sekiz gündür banyo yapmadıklarını
söylediler.
Beslenme sorunlarına bakacak olursak: Biber, domates, onu “sulu”
dediğimiz yöresel bir yemek yapıp günde bir iki öğün, beslenme dersek adına,
besleniyorlardı. Hele hele Adıyamanlı bir hanımla
konuştuğumda, kamerayı uzattığımda ben kendimden, kendi kişiliğimden utandım.
Kadıncağız gerçekten ağlıyor idi. CD’si de elimde var, yakında Halk TV’de de
yayınlatacağım, ulusal televizyonda. Dedi ki: “Gelinim yatıyor.” Gerçekten
gelini çadırda yatıyordu. “Bu gelinin kocası İstanbul’a çalışmaya gitti ve ben
kira paramı ödemek için günde 17 lira ücretle çalışıyorum.” dedi.
Değerli arkadaşlar, Türkiye’nin manzarası bu. Bunun sorumlusu
bizleriz. Doğu’dan, Güneydoğu’dan, Urfa’dan gelmişlerdi, Diyarbakır’dan,
Mardin’den, Adıyaman’dan gelmişlerdi ve orada, on beş -yirmi gün çalışıp -artık
ne kazanabilir, kazandığını belki gittikten sonra doktora mı verir yahut da
başka bir sıkıntı var mı yok mu bilemiyorum ama- karın tokluğuna, kölelik
düzeninde çalışan işçiler gibi çalışıyorlardı.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bunları konuşurken ben edebiyat olsun
diye söylemiyorum. Bu emekçi kardeşlerimizin sıkıntıları hepimizin
sıkıntılarıdır. Sorumluluk bizdedir, sorumluluk Türkiye Büyük Millet
Meclisindedir ve sorumluluk iktidardır. Sekiz yıldır baştasınız,
iktidardasınız. Gerçekten bu mevsimlik tarım işçilerinin sayısı her gün niye
artıyor, niye artmaktadır, azalmıyor da niye artıyor? Yerinde, mahâllinde eğer bunlara iş, aş sağlanmaz ise bunların
sayısı her gün artacaktır ve ıstırapları daha da katlanarak artacaktır.
Şimdi, sizler, Batman’da, Bitlis’te, Adıyaman’da, Malatya’da,
Tokat’ta, Hatay’da tütün üreticilerinin tütün ekmeklerini ellerinden alırsanız
işte bu sayı artar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Tütün mü kaldı Şevket Bey?
ŞEVKET KÖSE (Devamla) – Seçim bölgem olan Adıyaman’da 700 bin
insan yaşıyor. İnanın ve inanın bunun yüzde 35-40’ı mevsimlik tarım işçisi
konumundadır. Seçim bölgeme gidiyorum, konuşacak insan bulamıyorum. Aynı
sıkıntı, inanıyorum ki Batman’da da vardır, Bitlis’te de vardır çünkü bu
insanlar ekmek kazanıyorlardı. Aç insan ne yapar? Aç insan sağlıklı düşünemez.
Aç insanda sağlıklı bir düşünme göremezsiniz ve bu sıkıntılar arttığı müddetçe
siz, bölgede sosyal barıştan da bahsedemezsiniz. Sadece “terör” deyip terörün
karşısına asker ve polisle giderseniz terörü de sonlandıramazsınız. Evet, belki
her devlet, her ülke kendi tedbirini bu şekilde alacaktır ama siz, o bölgenin
insanlarına iş, aş vermezseniz, sosyal yönden kuvvetlendirmezseniz bir sonuca
varamazsınız.
“GAP” dediniz, sekiz yıldır iktidardasınız, Allah aşkına bu GAP’ta
bir adım ileri gidebildiniz mi? GAP’ın ancak yüzde 15’i sulanacak bir duruma
gelmiştir. GAP bugün biterse 1,8 milyon hektar arazi sulanacaktır. Sulu tarıma
bağlı sektörler güçlenecek, çalışacak ve istihdam gerçekleştirecektir. Yapılan
tahminlere göre yaklaşık olarak 3,5-4 milyon insanımız ekmek sahibi olacaktır.
Ben, o çadırlarda Siverek’ten gelen genç kız ve erkek
kardeşlerimle karşılaştım, konuştum. Telefonları bende mevcuttur, verebilirim
sizlere. Bunlar bizim gençlerimiz, bizim insanlarımız, bunlar bizim
umutlarımız, empati kurarak kendimizi bunların yerine
koymamız gerekir. Orada beş-on gün çalıştıktan sonra veyahut da yirmi gün
çalıştıktan sonra Karadeniz’e fındık toplamaya gideceklerdir. Basında
duyuyoruz, Sayın Giresun Valisi, Sayın Ordu Valisi sakın o hatalara düşmeyin,
doğudan gelen işçilere potansiyel suçlu gözüyle bakmayınız. O insanlar terörist
değildir, o insanlar aş için, ekmek için o bölgeye gidiyor. İyi kanun iyi
yöneticinin elinde iyi kanundur, iyi kanun kötü yöneticinin elinde de kötü
kanun olur. Buradan uyarıyorum, inşallah duyumlarımız ve basından yansıdığı
gibi değildir.
Şimdi, bu mevsimlik tarım işçileri, bir de -dedim ya- okullar
tatil olmadan giderler, yine okullar açıldığı zaman tekrar çalışırlar,
yanlarında da çocuklarını götürürler. Bu çocuklar eğitimden de yoksun
kalmaktadırlar. Eğitimsizlik yoksulluğun en önemli unsurlarından biridir. Onun
için bu mevsimlik tarım işçilerinin çocuklarının eğitimi konusunda Millî Eğitim
Bakanlığının da çok ciddi ve acilen çalışma yapması gerekir. Ama tekrar söylüyorum
değerli arkadaşlarım, yayımlanan genelge uygulanmıyor, kesinlikle uygulanmıyor.
Yani oralar ne kontrol ediliyor -ben iki gün oradaydım- ne bir yetkili geldi bu
çadırları inceledi. Barınma sorunlarınız var mı yok mu, sağlık sorununuz var mı
yok mu, beslenme sorununuz var mı yok mu; bunların hiçbiri yerine getirilmiyor
ve incelemeye tabi tutulmuyor.
Tekrar söylüyorum, bunların çözümü noktasında… Ağırlıklı olarak bu
insanlarımız Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşamaktadırlar. Onun için
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne acilen ve gerçekten hiçbir mazeret
içerisine girmeden, kamunun yatırımları mutlaka sağlanmalı; hatta hatta kamu yatırımları yapılırken…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Köse, konuşmanızı tamamlayınız.
ŞEVKET KÖSE (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. O kadar
doluyum ki, yani ülkenin her tarafında sıkıntılar var. Elbette ki sorun, sadece
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşayan mevsimlik tarım işçilerinin
sorunları değildir.
Siz hiç düşündünüz mü? Trakya’dan, İzmir’den bir kişinin
Hakkâri’de, Diyarbakır’da, Muş’ta, Van’da çalışmaya gittiğini duydunuz mu
arkadaşlar? Siz ne zaman batıdan doğuya çalışmaya giden insanları görürseniz,
işte o zaman ülkede bir ekonomik dengenin olduğunu, kalkınmanın, refahın
olduğunu görürsünüz. O zaman sosyal barıştan bahsetme hakkınız olur.
Sıkıntılarımız çok. Sıkıntılarımızın en büyüğü de sekiz yıldır
iktidarda olan AKP İktidarının yanlış politikalarıdır. İnşallah, gelecek olan
ilk sandıkta bu halk size dersinizi verecektir de siz de rahat edersiniz, biz
de rahat ederiz.
Ben, grup önerisinin aleyhinde söz aldım ama Barış ve Demokrasi
Partisinin grup önerisinin desteklenmesini diliyor, hepinize tekrar en derin
saygılarımı sunuyorum. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Grup önerisinin lehinde Sayın İbrahim Binici, Şanlıurfa
Milletvekili.
Buyurun.
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizde yaklaşık 300 bin mevsimlik tarım işçisi
bulunmaktadır. Bu sayı, aileleriyle beraber 1 milyonu aşmaktadır. Mevsimlik
tarım işçileri, Mardin, Diyarbakır, Şanlıurfa, Adıyaman, Batman ve bölgenin
diğer illerinde çalışmak üzere, aileleriyle birlikte, âdeta bir sürgüne çıkmış
gibi mayıs ayından itibaren yollara düşmekte. Her yıl trafik kazalarında
yüzlerce aile yok olmakta. Bu dram yıllardır devam ediyor. Tabii ki, bunun
sonuçları da bölgede çok acı hissediliyor ama sekiz yıldır iktidarda olan AKP Hükûmeti bu sorunu devamlı görmemezlikten gelmekte.
Bu göç, batıdaki on dokuz ile yapılmakta. İşçilerin, ulaşımdan
eğitim ve sağlığa kadar birçok sorun yaşadıkları malum ancak sorunun kaynağında
çalışma şartları da bulunmakta. Temel amaçları çalışmak olan bu insanlar batı
illerinde çeşitli etnik ayrımcılıkla karşı karşıya kalmaktadırlar. Bunu zaman zaman bu kürsüde dile getirdik. Evvelki sene de aynı
ayrımcılığa tabi tutuldular, geçen sene de, bu sene de. Bunu bilfiil uygulayan
da AKP’li -AKP’li diyorum- valilerdir. Bizzat telefon açıp konuştuk,
durumlarını söyledik. Doğu, Güneydoğu’dan bölgeye gelen işçilerin mevcut
yerleşim birimlerinden en az
Ayrıca, mevsimlik işçiler, çalışma ve sosyal güvenlik sorunları,
iş ve sosyal sigorta kapsamı dışında sayılmaları, ücretlerin düşüklüğü ve
alacakları ücretlerde anlaşmazlık, iş kazaları, ilaç ve zehirlenmelerle karşı
karşıya kalmaktadırlar. Sağlık hizmetlerine ulaşımda yetersizlikler, çocuk ve
kadın çalışma yasaklarına uymama şeklinde sorunlar da günübirlik yaşamaktadır.
Bunlar İş Kanunu kapsamı dışında tutulmaktadırlar çünkü bunlar ötekilerdir.
Mevsimlik gezici tarım işçileri 4857 sayılı İş Kanunu dışında
tutulmuşlardır. İş Kanunu hükümleri 50’den az işçi çalıştırılan (50 dâhil)
tarım ve orman işlerinin yapıldığı iş yerlerinde veya işletmelerinde
çalışanlara uygulanmamaktadır. Çünkü pamuk toplama işleri dışında fındık ve
diğer işlerde 51 ve üzeri çalışılabilecek toprak büyüklüğüne hemen hemen rastlanmamaktadır.
İş Kanunu kapsamı dışında tutulan işçiler ücret, sözleşme
fesihleri, haftalık izin, iş sağlığı ve güvenliği ile diğer haklardan
yararlanamamaktadır. Özellikle işlerde ailece, çocuk ve kadınların birlikte
çalışmaları nedeniyle, çocuk ve genç işçiler de İş Kanunu yasakları dışında
kalmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biliyorsunuz geçen hafta Hükûmetin Sözcüsü Sayın Cemil Çiçek şöyle bir kelime sarf
etmişti, hepimizi üzmüştü, inanıyorum ki bu Parlamento çatısında bulunan bütün
insanlar üzülmüştü: “Nijeryalılara Türkçe öğretmesine öğrettik ama Hakkâriliye,
Diyarbakırlıya öğretemedik.”
Oysa bir Kürt olarak ben her dili öğrenmek uğruna gerek ben ve
gerek çocuklarımın önünü açık bırakıyorum. Bir dil bir insan, misali
yaklaşıyorum. Irkçı, şoven yaklaşmıyoruz. Tabii ki Kürtlere özgü uyguladığınız
asimilasyon politikalarının bir sonucudur açığa çıkan. Bin yıl daha geçse, bin
yıl daha da çabalasanız Kürtleri ana dilinden vazgeçiremezsiniz. Zihniyetinizi değiştirmek durumunda kalacaksanız. Başka da
şansınız yoktur diyorum. Çünkü bu ülkede bin yıllardır beraber yaşıyoruz ama ne
yazık ki 21’inci yüzyılda, Hükûmet Sözcüsünün çıkıp,
Kürtleri neden asimile etmediklerinin beynindeki açığa vuruşudur bu. Kendisinin
bir an önce çıkıp Kürt halkından özür dilemesi gerekiyor diyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sosyal güvence bakımından
gezici tarım işçileri, yılın üç dört ayı çalıştıklarından, yeşil kartla sağlık
yardımını elde etmektedirler. Ne yazıktır ki, çalışmaya geldikleri illerde
süresi dolan yeşil kartlarının vize edilmesi son derece güçleştirilmektedir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na
göre tarımsal faaliyetlerde hizmet akdi ve sürekli çalışanlar 4/A kapsamında
sigortalı sayılmakta, süreksiz çalışanlar ise sigortalı kapsamında
değerlendirilmediğinden sigortalı sayılmamaktadırlar.
Süreksiz çalışanlardan 506 sayılı Kanun dönemine dayananların
süreksiz çalışma sigortalılıkları devam edebilmektedir. Böylece, mevsimlik
gezici tarım işçileri sigortalılık kapsamı dışında kalmaktadır.
Kendileri istemeleri hâlinde isteğe bağlı sigortalı olabilmeleri
mümkün olmakla birlikte, isteğe bağlı primlerin işçilere getirecekleri ekonomik
yük nedeniyle bu haklarını da çok sınırlı kullanmaktadırlar; hatta yok denecek
kadar az olduğunu söylesek abartı da olmaz.
Mevsimlik tarım işçilerinin sorunları yukarıda saydıklarımla
sınırlı değildir. Son dönemde ülkemizdeki çatışmalı süreç bu işçilerimiz için
çok ciddi sorunları beraberinde getirmektedir. Gittikleri çalışma ortamında
işleriyle ilgilenen bu kesim son dönemde özellikle gittikleri bölgelerde,
ayrımcı, milliyetçi, şoven dalgaya karşı, maalesef, yaşamlarını orada idame
edememektedirler.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki iş alanlarının sınırlı
olması, yatırımların yetersizliği ve en önemlisi çatışmalı ortamın devam
etmesinden kaynaklı işsizlik had safhaya çıkmıştır. Bu sebepten dolayı bölge
insanı ırgatlıkla geçimini sağlamaya çalışmaktadır. Irgat olarak bile kendi
bölgelerinde iş bulamayan bu işçiler mecburi olarak batı illerine mevsimlik
işçi olarak göç etmek zorunda kalmaktadırlar.
Oysaki GAP sulama projesi, enerji üretiminin gerçekleşme oranı
kadar gerçekleşmiş olsaydı mevsimlik işçi sayısında çok ciddi bir azalma
yaşanacaktı. GAP bölgesinde sosyal devlet politikaları uygulanabilseydi,
inanıyorum ki, o bölge yalnız 10 bin insanı istihdam olanağına sahipti. Ama ne
yazık ki…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.
İBRAHİM BİNİCİ (Devamla) – Teşekkür ediyorum.
…Hükûmetin faydacı politikaları halkın
önceliklerinin önüne geçtiğinde sulama projeleri her zaman atıl kalmıştır. AKP Hükûmeti bölgeye yaptığını iddia ettiği yatırımları kendi
yandaşlarına rant sağlama amacı güttüğünden halkımız
bu yatırımlardan faydalanamamaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; toplumumuzun kanayan
yaralarından biri olan mevsimlik işçilerin yaşadığı trajedi herkesin malumudur.
Bu soruna çözüm bulmanın tek yöntemi göç veren bölgemizde istihdam yaratacak
yöntemlere başvurmaktan geçmektedir.
AKP Hükûmeti yaşanan şiddeti
tırmandırdıkça işsizlik artacaktır. Ülkemizdeki barış ve huzur ortamını
sağlayamadığımız sürece bu ve benzeri sorunların artarak devam edeceği
gerçeğini görmezlikten gelemeyiz.
Ülkemizdeki şiddet ortamını…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İBRAHİM BİNİCİ (Devamla) – Bitirmek üzereyim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür cümlenizi alayım.
Buyurun.
İBRAHİM BİNİCİ (Devamla) – …derhâl normalleştirmek için herkesin
elini taşın altına koyma cesaretini göstermesi zamanı gelmiş, geçmiş bile. Aksi
takdirde, toplumsal ayrışma gittikçe derinleşecektir. Futbol maçlarından
tutalım da emeğiyle geçinen…
BAŞKAN – Sayın Binici, lütfen konuşmanızı tamamlayınız. Ek
sürenizi vermiştim, tamamlayın, teşekkür edin.
Buyurun.
İBRAHİM BİNİCİ (Devamla) – Bitiyor efendim.
…mevsimlik işçilere kadar sirayet eden bu yaramızı hep birlikte
tedavi etmeliyiz.
Emeğin karşılığını bulacağı bir dünya özlemiyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Siyasi değindiğiniz konular için herhangi bir şey tabii ki sizin
takdirinizdir ama millet için, hepimiz için, sizler ve bizler için bu
“asimilasyon” kelimesinin son derece ağır bir kelime olduğunu söylüyorum. Bu
milletin tarihinde…
SIRRI SAKIK (Muş) – Onu Cemil Çiçek’e söyleyin.
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – Cemil Bey’e söyleyin. Sayın Başbakan
Almanya’da dedi, ona söyleyin.
BAŞKAN – Sizin ecdadınız bizim ecdadımız, hep beraberiz; bu
milletin tarihinde asimilasyon yoktur, böyle bir şeyi kabul etmemiz mümkün
değildir.
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – Uygulamayın söylemeyelim Sayın
Başkan. Hükûmet uygulamasın söylemeyelim.
Uyguluyorsunuz, kesinlikle uyguluyorsunuz.
BAŞKAN – Evet, aleyhte Batman Milletvekili Sayın Mehmet Emin
Ekmen.
Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Mevsimlik geçici tarım işçilerinin sorunlarıyla alakalı verilen bu
önergeye ilişkin olarak söz almış bulunuyorum. Benden önce konuşan 3 saygıdeğer
milletvekili, her ne kadar kimi zaman politik argümanlarla
süslemiş olsalar da bu insanî sorunun can yakıcı boyutlarına değişik şekillerde
değindiler. Şüphesiz ki bu sorun yıllardır var olan bir sorundur ve bu sorunun
çözümüne ilişkin olarak, bu sorunun disipline edilmesine, kontrol altına
alınmasına ilişkin olarak da AK PARTİ hükûmetlerinin
2002’den bu yana çok ciddi çabaları ve girişimleri olmuştur. Son yayınlanan
Başbakanlık genelgesi de bu çabaları derleyen, toplayan bir üst belge
niteliğine kavuşmuştur.
Her ne kadar kamuoyu, çok ölümlü trafik kazalarıyla veyahut da bir
ile işçilerin alınıp alınmamasıyla bu sorundan haberdar olsa da bu sorunlarla,
bu işçilerimizin, evlerinden çıktıkları andan tekrar kendi evlerine döndükleri
ana kadar birçok problemlerle karşılaştıkları bilinmektedir.
Yakın zamana kadar, bundan dört-beş yıl öncesine kadar
televizyonlar her gece, kamyon kasalarında taşınan işçi görüntüleriyle dolu
olurdu ve bu şekilde meydana gelen üzücü, ölümlü kaza haberleriyle dolu olurdu
fakat çok şükür, birkaç yıldır, artık bu kamyon kasalarında taşınma görüntülerinin
alınan tedbirler ile ortadan kalktığını biliyoruz. Aynı şekilde minibüs veyahut
da otobüslerde istiap haddini aşan yolcu taşıma görüntülerinin de ortadan
kalktığını biliyoruz.
Bir şekilde çalışabileceği yere ulaşan bu işçilerimiz, öncelikle
konaklama, daha sonra sağlık problemleri, daha sonra çocuklarının eğitim
problemleri, ücret ve sosyal güvenceye ilişkin sorunlar ve son olarak da zaman zaman yükselen tansiyonla birlikte, bulundukları yerlerde
potansiyel suçlu muamelesi görme tehdidi altında. Sadece ve sadece kendi
karınlarını ve ailelerinin maişetini karşılama gayesiyle çalışan insanlardır ve
bu konuda karşılaştığımız sorunları da çok iyi biliyoruz ve bu sorunun belki bu
derecede büyüyor olmasının en önemli sebeplerinden biri de, ailelerin topluca
çalışmaya gitmek zorunda kalmalarıdır. Yani kundaktaki bebeden yetmiş yaşındaki
yaşlı, yatalak dedeye, neneye kadar herkes birlikte gitmekte ve deyim
yerindeyse eli kazma kürek tutan herkes de bu şekilde çalışmak zorunda
kalmaktadır.
Fakat geçtiğimiz yıllarda bizim de bir rapor ile sorunun
çözümüne ilişkin konulara dikkat çekmeyi arzu ettiğimiz zaman şununla karşılaştık ki Türkiye’de bu konu sürekli medyanın
gündeminde kalmış ama ILO’nun kısmi bir raporu, İHD’nin, EĞİTİMSEN’in ve MAZLUMDER’in yine kısmi bir raporu dışında bu sorunu bütün
boyutlarıyla çalışan ve ortaya çözüm önerileri koyan ne siyasi ne de sivil
topluma ait bir çalışmanın ortada olmadığını üzülerek gördük ve bunun üzerine
yaptığımız çalışma sonucunda, Çalışma Bakanlığımıza ve ilgili bakanlıklarımıza,
evlerinden çıktığı andan geri dönüş anına kadar sorunları ve çözüm önerileri
öneren, arkadaşlarımızla birlikte bir çalışma hazırladık ve geçen yıl Çalışma
Bakanlığımız başta olmak üzere İçişleri, Millî Eğitim, Sağlık Bakanlıklarımız
birer genelge yayınladılar ve bu genelgeler sorunu önemli ölçüde çözen
genelgelerdi ve geçen yıl sezon kaçmış olduğu için, deyim yerindeyse, bu yılın
mart ayında Başbakanlık bir genelge yayınladı ve ben buradan bu genelgeye
ilişkin olarak çok iddialı üç cümle kullanmak istiyorum: Bu genelge, sosyal
devlet ilkesi açısından bir ilktir, çok önemlidir ve genelgenin uygulanması
hâlinde sorun kökten çözülecektir.
Şimdi burada tüm siyasi partilerimize düşen görev bu genelgenin
uygulanmasını takip etmektir. Nezir Bey Bursa’daki bir örnekten bahsetti. Bursa
milletvekillerimiz notlarını aldılar, hemen bugün Bursa Valiliğiyle temasa
geçip orada yaşanan görüntülerin neden genelge temelinde çözülmediğiyle
ilgilenecekler. Şevket Bey Malatya örneğinden bahsetti. Malatya milletvekillerimiz
de konuyla ilgilenecektir. Bence artık bu genelgeyi eğer bu kürsüye çıkan
milletvekillerimiz okudu iseler bu genelgenin uygulanmıyor olmasını bir siyasi
tartışma konusuna çevirmeden ilgili bürokratlar nezdinde, valilikler nezdinde
ve başta Çalışma Bakanımız olmak üzere siyaset kurumu nezdinde genelgenin
uygulanmasını takip etmelidirler. Bu genelge o kadar içten, o kadar samimi bir
dille yazılmıştır ki içinde kullanılan kavramlar bile, bana göre, bir mevzuat
metni açısından ilk defa kullanılan kavramlardır; “vatandaşlarımız”,
“yavrularımız” gibi, sorunu içselleştirmiş bir bakış açısıyla yazılmıştır ve
yine bu genelgeyle, birçoğunuzun gözünden kaçan öyle önemli yenilikler
gelmektedir ki… Örneğin, bu işçilerimiz bir yerden başka bir
yere nakloluyor iken eğer bir yerde konaklamaları gerekiyorsa, onların
otogarlarda, tren garlarında alelusul konaklamaları yerine, hükûmete
ve devlete ait misafirhanelerde misafir edilmesi gereği de bu genelgede yer
almıştır ve yine bu genelgede, sağlık tedbirleri -ben dün bunu ayrıntısıyla
anlattığım için tekrar girmek istemiyorum- mobil sağlık ekiplerinin
oluşturulması, bu çocuklarımızın yatılı bölge okullarında misafir edilmesi,
gerekiyorsa mobil sınıfların oluşturulması, hatta ve hatta oraya gidip,
çalışmayan genç kızlarımıza ve gençlerimize yönelik olarak meslek edindirme, iş
edindirme çalışmalarının bile yapılması bu genelgeyle vazedilmiştir ve bana
göre, bürokrasi açısından genelgenin de çok önemli bir yeniliği vardır. Bu
genelge kapsamında herhangi bir valilik “Ben bu yıl 20 bin tahminî gezici işçi
bekliyorum, bunlar için bir yer tayin ettim; bu yerin altyapısını, gezici
tuvaletini, gezici banyosunu, ekmek fırınını, yemek fırınını yapacağım,
aydınlatmasını yapacağım, bunun için de 1,5 milyon liraya ihtiyacım var.” dediğinde,
bu genelgeyle, başta İşsizlik Fonu olmak üzere, Sosyal Yardımlaşma Fonu ve il
özel idaresi bütçesiyle finans sorunu da çözülmüştür ve bu genelgenin sözde bir
genelge olmaması için de Çalışma Bakanımız bu yılın mayıs ayında, göç alan ve
veren bütün illerin belediye başkanlarını ve il valilerini toplamıştır. Buna
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı ve diğer partilerden de belediye
başkanlarımız katılmıştır ve burada denilmiştir ki: “Biz bir genelge çıkarttık,
bu genelgenin uygulama alanını size emanet ediyoruz. Biz bütün devlet
imkânlarını size seferber ediyoruz. Sizler projelerinizi hazırlayın, Bakanlığa
sunun ve biz de bunları finanse edelim.” denilmiştir ve göç veren illere de
çalışma için giden işçilerde farkındalık
oluşturulması için çalışma yürütülmesi istenmiştir. Denilmiştir
ki: “Siz işçileri bu haklarından haberdar edin, bu haklardan faydalanmayan
işçilerimiz gittikleri yerde, göç alan ve veren illerde oluşturulan gezici
mevsimlik tarım işçileri izleme komitesi, bir de Bakanlık bünyesinde müsteşar
yardımcılığı başkanlığında ve ilgili bakanlardan ve çok önemlidir, tarım iş
kolunda faaliyet gösteren sendika ile Türkiye Ziraat Odaları Birliğinden
temsilcilerin ve arzu eden sivil toplum temsilcilerinin de katılacağı bir
yapılanma ile gerçek anlamda bir sivil toplumun da katkısının alınabileceği bir
izleme kurulu oluşturulmuştur. Bu izleme kurulu her yıl bu genelge
nedeniyle ortaya çıkan sorunları takip edecek ve gelecek yıla yönelik olarak
alınması gereken tedbirleri Çalışma Bakanlığı bünyesindeki Kurula
bildirecektir.”
Şimdi, bu kadar ciddi bir genelge yayınlanmış iken bu sorundan
dolayı AK PARTİ kadrolarını sorumlu tutmayı, kusura bakmayın ama en basit
ifadeyle iyi niyetle bağdaştırmak mümkün değildir. Eğer bir
sorun çözülecek ise bu sorunu çözen iradeye vatandaş teşekkür eder, belki de
seçimde, gelir, oyunu verir düşüncesiyle bu iradeyi yürüten siyasi partiyi
olabilecek en küçük problemlerden dolayı suçlamak ve mahkûm etmeye çalışmak
ancak bir siyasi hesap olabilir, böyle can yakıcı bir insani konuda da
hepimizin siyasi kimliklerimizi bir kenara bırakarak tamamen insani temelli
olarak yaklaşmamız gerektiği de açıktır. Şimdi, Çalışma Bakanımız da
burada, açık bir…
BENGİ YILDIZ (Batman) – Eleştiri olarak kabul edin.
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Eleştiri olarak kabul ediyoruz ama
kusura bakmayın, bir işverenle işçi arasında sorun yaşandığında,
ki çoğu zaman işverenler götürü usulü bir bahçeyi satın alır ve kendi işçisini
getirir orada çalıştırır. Bir bürokratın yanlış uygulamasından dolayı bunu doğrudan…
Bu sıklıkla bizim bölgemizde yapılan bir konudur, Bengi Bey de bunu bildiği
için oradan düzeltme yapma ihtiyacı hissediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ekmen, konuşmanızı tamamlayınız.
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Teşekkür ederim.
Bundan doğrudan AK PARTi’yi sorumlu
tutmak…
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sorumlu kim peki, muhalefet mi sorumlu? Elbette iktidar sorumlu.
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – …olsa olsa
siyasi olarak AK PARTİ’nin bundan faydalanacağı
kaygısına dayalıdır. Böyle bir genelge olmadığı zaman buraya gelirsiniz, Hükûmeti eleştirirsiniz.
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Eleştirdik ya biz.
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Ama böyle bir genelge yayınlandıktan
sonra, sivil toplumun da katkısı alındıktan sonra, olası küçük sorunlardan
dolayı Hükûmeti sorumlu tutmak ve Hükûmeti
bu konudan dolayı suçlamak, ben, bunun doğrusu siyasi bir kaygıyla yapıldığını
düşünüyorum.
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Yani eleştirmeyelim, yanlışınızı açık
söylemeyelim, ne güzel!
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Ben, öncelikle bu genelgeden
dolayı göç veren bir ilin vekili olarak, Sayın Başbakanımıza ve siyasi parti
ayrımı gözetmeksizin tüm ilgilileri toplayarak bir eylem planı açıklayan Sayın
Çalışma Bakanımıza teşekkürün de bir insani sorumluluk olduğunu düşünüyorum ve
inşallah -bu yıl bu genelge tam olarak uygulanmayabilir, çünkü bürokrasi
hazırlıksız olabilir, sivil toplum hazırlıksız olabilir ama- el birliğiyle bu
genelgenin tam olarak uygulanmasını temin edeceğiz ve bu genelgeden dolayı ortaya
çıkacak sorunları Hükûmetin dikkatine sunacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET EMİN EKMEN (Devamla) – Önümüzdeki yıllarda bu sorunlar
tamamıyla ortadan kalkacaktır diye düşünüyorum. Bütün heyeti saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ekmen.
OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Evet, Sayın Bakanın çok kısa bir açıklaması olacak.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçer’in, gezici tarım işçilerinin
sosyal güvenlikle ilgili sorunlarının çözümüne ilişkin açıklaması
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tabii, öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: Gerçekten de bizim
ülkemizde gezici tarım işçilerinin sorunları oldukça ağır sorunlar ve hem
çalışma hayatı itibarıyla hem de bir şehirden bir başka şehre giderken veya
ikamet ettikleri şehirlerde karşılaştıkları ekonomik ve sosyal sorunlar
itibarıyla oldukça sorunlu olduğunu ve onların bu gayriinsani
yaşam şartlarından kurtarılmasının hep beraber sorumluluğumuz olduğunu kabul
ediyor ve buradan tekrarlıyorum.
Yaklaşık 300 bin gezici tarım işçimiz var bizim veya bir başka
ifadeyle 50 bin aile, yaklaşık, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden beş
ilden çıkmakta ve toplam on dokuz ilimize sekiz ay süreyle çalışmaya
gitmektedir. Tabii, bu süreç içerisinde pek çok sorunla da karşı karşıya
kalmaktalar. Az önce, Batman Milletvekili Sayın Mehmet Emin Ekmen arkadaşımız
konu hakkında ayrıntılı bilgi de verdi, ben teşekkür ediyorum. Genelge hakkında bir şey söylemek istemiyorum ayrıntısıyla ilgili
ama şunu söyleyeyim: İlk defa benim Bakanlığım dönemimde yine yaklaşık altı ay
süren bir çalışmayla il il, ilçe ilçe,
işçilerimizin çıktığı illerden ve ilçelerden, gittikleri ve çalıştıkları il ve
ilçelere giderek, sorunları yerinde görerek hazırladığımız bir projeydi ve bu
proje yayımlanan genelgeyle somutlaştı.
Belki bir eksikliğimiz oldu, onu da buradan ifade etmekte ben hiç
mahzur görmüyorum. Çünkü yılbaşında planlanıp bütçeye konulmadığı için, onunla
ilgili kaynak ayırma işlemlerini biz 15 Mayısta tamamlayabildik ama şunu
söylemeliyim: 15 Mayıstan itibaren de konuyla ilgili bütün il özel idarelerine
gerekli kaynaklar aktarılmış ve bu projeler için hazırlık çalışması
yürütülmüştür. Varsa bir eksiklik, onların takibini yapmak da bizim
sorumluluğumuzdadır. Her türlü denetimi yapacağız. Zaman zaman
ben valilere ve belediye başkanlarına telefon ederek çalışmaların ne safhada
olduğunu kontrol ediyorum ama şunu da söylemek isterim doğrusu…
BAŞKAN – Sayın Bakanım, lütfen tamamlar mısınız konuşmanızı.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) –
Bitirmek üzereyim Sayın Başkanım.
Özellikle gezici tarım işçilerinin sosyal güvenlik
sorunlarının eğer ciddi bir sorun olduğunu düşünüyorsak -ki öyledir, sizler de
dile getirdiniz- özellikle Cumhuriyet Halk Partili milletvekili
arkadaşlarımıza, BDP’li arkadaşlarımıza şunu sormak
isterim: Daha çok gezici tarım işçilerinin sosyal güvenlik sorunlarını çözmek
üzere düşündüğümüz özel istihdam bürolarına geçici iş ilişkisi kurma yetkisi
verme ile ilgili kanun tasarılarımıza en büyük muhalefet nereden gelmişti
hatırlayınız. Eğer siz buna benzer yetkileri
kanuni düzenlemelerle verme imkânını ve fırsatını bize vermezseniz, onların
sosyal güvenlik sorunlarını nasıl çözeceğimize dair önerilerinizi gündeme
getirip söylemelisiniz.
Hepinize teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, bir açıklama yapabilir
miyim?
BAŞKAN – Sayın Köse, tekrar tekrar,
efendim, karşılıklı olarak sizleri konuşturamam, özür dilerim. Yani Sayın
Bakana cevap… O kısa bir açıklama yaptı. Beni bağışlayın.
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Bir dakika sadece, efendim.
BAŞKAN – Hayır efendim. Yeri geldiği zaman… Arkadaşlar, bakınız,
konuştunuz, daha önce size bir dakika verdim, tekrar çıktınız kürsüye
konuştunuz, artı bir dakika daha verdim.
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Katkı vereceğim Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Efendim, bakanları burada cevaplamak falan yok. Biraz
sonra tekrar grup önerileri var, o zaman konuşun.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
(Devam)
1.- (10/379) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15/7/2010
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN – Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı istemiştim ben.
BAŞKAN – Ben duymadım özür dilerim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Bakandan önce karar yeter sayısı
istedim.
BAŞKAN – Ben farkında olmadım.
OKTAY VURAL (İzmir) – Tutanaklarda var efendim.
BAŞKAN – Tutanaklarda var mı?
Tutanaktaki arkadaşlarım tespit etmişler, karar yeter sayısını
arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.38
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.44
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ
(Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
135’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine
göre vermiş olduğu önerinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi
öneriyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Saygıdeğer milletvekilleri, oylama için iki dakika süre veriyorum
ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, grup
önerisi kabul edilmemiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım.
2.- (10/91, 10/674 ) esas numaralı
Meclis Araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15/7/2010 Perşembe günkü birleşiminde birlikte yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi
Tarih:
15.07.2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun 15.07.2010 Perşembe günü (bugün) yaptığı
toplantısında, Siyasi Parti Grupları arasında oy birliği sağlanamadığından
Grubumuzun aşağıdaki önerisini İçtüzüğün 19 uncu Maddesi gereğince Genel
Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Gündeminin, Genel Görüşme
ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan 10/91, 10/674 esas numaralı, “Türk spor sektör ve alanının
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla”
Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri Gereğince Meclis Araştırması
önergelerinin görüşmelerinin Genel Kurulun 15.07.2010 Perşembe günlü
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin lehinde Aydın
Milletvekili Sayın Ali Uzunırmak.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisinin Türk sporunun problemlerinin araştırılması ve Hükûmete tavsiyelerde bulunulması konusunda Meclis
araştırması açılması hususunda söz aldım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Gençlik Spor Genel Müdürlüğünün
tespitlerine göre Türkiye’de 9.979 spor kulübü ve buna bağlı olarak 1 milyon
638 bin 30 lisanslı sporcu bulunmaktadır ve bunların yönetici ve diğer
aktörlerini de dâhil ettiğimizde, Türkiye’de spor camiasıyla ilgili ne kadar
büyük bir kitlenin meydanda olduğunu hatırlamak gerekir.
Değerli milletvekilleri, sporun amaçları, uygulama ve yapılış
biçimleri olarak analiz ettiğimizde şu kategorilere ayırmak mümkündür:
Öncelikli olarak amatör ve profesyonel olarak ayırmak mümkündür. “Yarışmacı
zirve sporları” adı altında, amatör ve profesyonel sporcularımız ve
kulüplerimiz bulunmaktadır. Bunun yanında, kendi içinde onlar da bireysel ve
takım oyunları olarak ayrılmaktadır.
Dolayısıyla, buradan baktığımızda, Türk sporunun bir
politikasının, bugüne kadar çağdaş bir politika olarak uygulanabilir olduğunu
söylemek mümkün değildir. Bunu, şu tespitle de birleştirmek istiyorum: Bugün
yetkili konumda olan Sayın Bakanımız Faruk Nafız Özak Beyefendi de sporun içerisinden gelmiş, sporculuk ve
yöneticilik vasıflarını da taşıyan değerli bir insandır.
Dolayısıyla, bugün biz sporun, bireylerin ruhsal, bedensel,
zihinsel olarak dengeli ve sağlıklı olabilmelerini temin eden en önemli
aktivite olduğunu kabul ediyorsak; eğer sağlıklı bir toplum olarak varlığımızı
sürdürmek, Milletler Cemiyetinin bu alandaki dikkate alınır bir üyesi olmak
istiyorsak, devlet olarak imkân ve kabiliyetlerimizi planlı, doğru, verimli,
etkin ve sürdürülebilir bir yapılanmayla organize etmemiz gerekmektedir. İşte bu da bilgiye dayalı, plana dayalı, sağlıklı bir spor
politikasının oluşmasından geçmektedir.
Bir yandan, yukarıda saydığımız bireysel gelişmeleri en geniş halk
kitlelerinde temin etmeli, böyle bir Türk toplumunu oluşturmak hedefimiz
olmalı; diğer yandan, amatör branşlardaki yarışmacı
sporcularımızı destekleyerek onları aynı zamanda profesyonel sporcuların,
profesyonel kulüplerin de bir altyapısını oluşturmak üzere desteklememiz
gerekmektedir.
Ekonomik olarak baktığımızda, sektörün direkt ve dolaylı olarak etkileriyle
kendisini dünyada 4’üncü büyük sektör konumuna taşıdığını görüyoruz. Yani
hepimizin yakından izlediği, yakın zamanda idrak ettiğimiz dünya kupasına ve
diğer spor dallarına baktığımızda bütün bu dallarda ekonominin büyüklüğüne
herkes şahit olmakta ve parmak ısırmaktadır. Dolayısıyla aynı zamanda burada
bir sorumluluk karşımıza çıkmaktadır.
Tanıtım açısından, sporun din, dil, ırk, dünya görüşü ayrımı
yapmadan ulaşabildiği sempatizan kitleleri de apaçık
ortadadır. Ekonomik menfaatleri de düşünüldüğünde ülkeler için ifade ettiği
anlam tekraren, çok kere gözden geçirmeyi gerektirmektedir.
Değerli milletvekilleri, bugün Türk sporunun içinde bulunduğu
politikasızlıktan kaynaklanan birçok çarpık yapılanmalar vardır. Sektördeki
sorunlu, problemli kişilerin problemleri sektöre zarar verdiği gibi, sektördeki
düzensizlik kişisel mağduriyetleri doğurmakta ve büyütmektedir. Bunun en önemli
merhalelerinden birisi spor kanunumuzun çağdaş biçimde olmayışı, kulüplerin,
profesyonel kulüplerin bile dernekler tarafından yönetiliyor olması problemin
en birincil basamağını oluşturmaktadır.
Değerli milletvekilleri, yönetici, sporcu, antrenör,
teknik direktör, hakem, basın, masör, taraftar, seyirci kitlesi olarak
düşündüğümüzde bütün bu aktörlerin birbirleriyle olan ilişkileri, hak ve
ödevleri karşılıklı olarak hukuka bağlanmalıdır. Sporcunun yöneticiye
mesuliyetleri, hakları ve ödevleri; yöneticinin sporcuya, hocaya; hocanın
sporcuya hak ve ödevleri hukukla teminat altına alınmadığı sürece sektördeki
problemli kişiler sektöre zarar verecek, sektörün bu boşluklarından birçok
problemli ve mağdur insan meydana gelecektir. Bunların ortadan kaldırılması,
söylediğim gibi, bir hukuki düzenlemeyle mümkündür.
Değerli milletvekilleri, hemen, burada, yakın zamanda şahit
olduğumuz birçok hukuki mağduriyeti sizlerle paylaşmak istiyorum. Düşünün ki
benim de yöneticiliğini yaptığım Aydınspor Kulübü, Hatayspor Kulübü, Edirnespor
Kulübü, Malatyaspor Kulübü, bu gibi dernek
yönetimleri, usulsüzlüklerden kaynaklanan, hukuk boşluğundan kaynaklanan
mağduriyetlerle karşı karşıyadır.
Değerli milletvekilleri, bu konuda bugün gelecek olan Gelir
Vergisi Kanunu’yla ilgili olarak bir düzenleme yapılmasıyla ilgili Plan Bütçe
Komisyonunda Milliyetçi Hareket Partisinin temsilcisi olan arkadaşımıza bir önerge
verdirdim ve diğer grup başkan vekili arkadaşlarımdan da burada rica ediyorum.
Düşünün ki 2005 yılında yöneticilik yapmış olduğunuz bir dernek, bir kulüp o
gün KDV’de veya birtakım alanlarda usulsüz işlemler yapmış. 2010 yılında siz
veya içinizden birisi kulüp yöneticisi olmuşsunuz, o usulsüzlük o gün mahkeme
kararıyla tespit edilmiş. 2005 yılındaki usulsüzlükten 2010 yılındaki yönetici
sorumlu tutuluyor. 2010 yılındaki gelirler geçmişe mahsup ediliyor, gelirlerden
2010 yılındaki yönetici faydalanamıyor ama 2010 yılında ayrıca doğacak olan
borçlardan gene 2010 yılındaki yöneticiler sorumlu tutuluyor. Edirnesporda, Aydınsporda, Hataysporda, Malatyasporda
200-300 kişiye hep bu konularda Maliye tarafından hacizler başlatılmıştır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ali Bey, sadece Malatyasporda 328 kişi.
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Bu hacizler haksızdır, bu hacizler
uygulanmamalıdır; insan haklarına da aykırıdır, hukuka da aykırıdır. Gönüllülük
esasına dayanan yöneticilik bu gibi mağduriyetlere sebep vermemelidir.
Onun için, bu düzenlemelerin yapılması, Türk sporunun dünyada
başarılı bir şekilde temsil edilebilmesi, her şeyden önce, bunların, aktörlerin
devletle, aktörlerin birbirleriyle olan ilişkilerinin bir hukuk düzeni
içerisine oturtulmasıyla mümkündür. Maalesef biz Türkiye’mizde bunu temin
etmediğimiz sürece kaynaklarımız verimli, etkin değerlendirilemeyecek, aynı
zamanda hem profesyonel hem amatör kulüpler, başkalarının, yabancıların âdeta
cirit attığı sahalar durumunda olacaktır.
Değerli milletvekilleri, sektördeki bütün aktörlerin problemleri,
sorunları araştırılmalı. Sektördeki bütün aktörlerin verimli ve etkin
olabilmesinin yolları aranmalıdır ve Türkiye her alanda olduğu gibi bu alanda
da kendi kaynaklarından beslenmelidir. Hocasından, sporcusundan, masöründen, antrenörüne varıncaya kadar her alanda kendi aktörlerinden
faydalanmalıdır, kendi kaynaklarına dönmelidir. Bunu temin etmediğimiz sürece
Türk sporunun dünyada etkin ve sürdürülebilir bir politikayla bir düzende
mücadele edebilmesi, rekabet edebilmesi mümkün olmayacaktır.
Bu arada, konuşmamın sonunda Süper Lig’e çıkan başta bölgemin
takımı olan Bucaspor ve aynı zamanda açık puan
farkıyla çok üstün başarıyla çıkan Karabüksporu ve
elemelerden çıkan Konyasporumuzu başarılarından
dolayı tebrik ediyorum, onlara Süper Lig’de kalıcı ve başarılı bir sezon
diliyorum.
Sayın Bakanımızın da sektörün içinden gelmesi hasebiyle sektöre
sahip çıkmasını ve araştırma önergemizin çoğunluğu elinde bulunduran Sayın AKP
Grup Başkan Vekilimizle görüştüğümüzde doğru bir tespit olduğunu… Sadece futbol
alanında değil söylediklerim, bütün alanlarda uluslararası kuruluşların
direktifleri doğrultusunda hukuki yapılanmaların temin edilerek Türk sporunun
da çağdaş bir politikasının olması gerektiğinde hemfikir olduk…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Uzunırmak.
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – …ama belki bugün değil yakın bir
gelecekte böyle bir araştırma komisyonunun kurulmasında mutabık kaldık.
Desteklerinizi bekliyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Grup önerisinin aleyhinde Abdurrahman
Arıcı, Antalya Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Arıcı.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Abdurrahman,
aleyhinde ne diyeceksin bunun, sen de hakemsin yani…
BAŞKAN – Hakemlik yapacak...
OKTAY VURAL (İzmir) – “Tarafsızım” de…
Sayın Başkan, tarafsız konuşsun.
ABDURRAHMAN ARICI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) – Tarafsız konuş.
ABDURRAHMAN ARICI (Devamla) – Evet, tabii, hakemler dünyada
tarafsızdır.
OKTAY VURAL (İzmir) – Spordan yana…
ABDURRAHMAN ARICI (Devamla) – Ben, öncelikle Türk hakemlerini de
kutluyorum. Bu Dünya Kupası finallerindeki hakem hataları görüldükten sonra
inşallah Türk hakemlerine bakış açısı da biraz değişmiştir kamuoyunda.
OKTAY VURAL (İzmir) – Ama niye yok, onu sormamız gerekiyor, değil
mi?
ABDURRAHMAN ARICI (Devamla) – Dünya genelinde ve ülkemizde her
alanda yaşanan hızlı bir değişim süreci spor sektöründe de yaşanmaktadır. Hızla
değişen ve gelişen toplumumuzda da gençlik ve spora ilişkin hizmet ve
beklentiler her geçen gün daha da yoğunlaşarak artmaktadır.
Toplumların her zaman ilgisini çeken spor faaliyetleri, günümüzde
geniş kitleleri etkileyen, uluslararası ilişkileri geliştirerek dünya barışına
katkıda bulunan evrensel bir faaliyet alanıdır. İnsan haklarına verilen değerle
birlikte sanat ve spor bugün toplumların aynası olarak kabul edilmektedir.
Bedenen ve ruhen iyi yetiştirilmiş genç bir nüfus, her alanda olduğu gibi spor
sektöründe de ülkemizin rekabet gücünü artıracaktır.
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün rakamlarına göre, Türkiye
genelinde 9.979 spor kulübünde 1 milyon 638 bin lisanslı sporcunun bulunduğu
gerçeği dikkate alındığında bu spor kulüplerinin birçok sorun yaşadıkları zaman
zaman medyaya da yansımaktadır. Nüfusun yarısı yirmi
sekiz yaşın altında olan ülkemizde spor kulüplerinin önemi de inkâr edilemez
çünkü genç bir nüfusa sahibiz ve bu genç nüfusumuza da spor yaptırmak gibi bir
yükümlülüğümüz var. Gelecek nesillerin de sağlıklı yetişmesi açısından önemli
işlevler teşkil ederek de yürümektedir.
Tabii, bugün “amatör spor” ve “profesyonel spor” diye
ayırdığımızda amatör sporumuzun da birçok sorunu var. Bu konuda geçmişte, 2007
sonlarında, 2008’de Türkiye Futbol Federasyonu Yasası’nı görüştüğümüzde bir
nebze olsun amatör sporculara katkı sağlayabilmek amacıyla o Yasa’da önemli
değişiklikler yapılarak Türkiye Amatör Spor Kulüpleri Federasyonuna hem maddi
hem de manevi yönde yardım yapılmasını kanunlara koymuştuk. Bu konuda da bundan
sonraki süreçte bunlar artarak devam edecek.
Yine, spor tesislerini ve bu tesislerin bakım ve onarımını yapacak
personel ile her türlü araç ve gereç, ayrıca antrenör
gibi unsurları spor yapılması amacıyla bir araya getiren hukuki müessesenin
kulüp olduğu da açıktır. Spor kulüpleri, 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 20’nci maddesi uyarınca
Dernekler Kanunu’na göre teşekkül eder ve tescili ile Gençlik ve Spor teşkilatına
dâhil olurlar. “Kulüplerin organları, bu organların görev ve
yetkileri, kulüplerin Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünce de denetlenmesi ve
bunlara yapılacak yardımların şekil ve şartları, üst kuruluş oluşturmada
uyulacak esas ve usuller, gençlik ve spor faaliyetlerini yürüteceklerin
nitelikleri ve bunlara uygulanacak disiplin işlemleri, kulüplerin kayıt ve
tesciline ilişkin esaslar İçişleri Bakanlığının uygun görüşü üzerine Gençlik ve
Spor Genel Müdürlüğünün bağlı olduğu Bakanlıkça yürürlüğe konulacak yönetmelikte
düzenlenir.” hükmü yer almıştır.
Dernekler Kanunu’nun, bu maddelerin ikinci fıkrası uyarınca
hazırlanan ve 8/7/2005 tarihli, 25869 sayılı Resmî
Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Gençlik ve Spor Kulüpleri Yönetmeliği
ile de gençlik kulübü, spor kulübü, gençlik ve spor kulübü adını alan
derneklerin organlarının teşkili ve görev ve yetkileri, denetimleri, yapılacak
yardımların şekil ve şartları, üst kuruluş oluşturmaları, gençlik ve spor
faaliyetlerini yürüteceklerin nitelikleri ve kulüplerin kayıt ve tesciline
ilişkin usul ve esaslara ilişkin hususlar da ayrıca düzenlenmiştir.
Bu konuda Bakanlığımız ve Gençlik Spor Genel Müdürlüğümüz, spor
kulüplerinin yapılarına uygun özel kanunların bulunmaması ve bunların Dernekler
Kanunu’na tabi olmaları sebebiyle uygulamada zorluklarla karşılaşılmaktadır. Bunları da göz önüne alarak, mevcut yapı ve ülkemizdeki kulüpleşme
düzeyi uluslararası standartlara da ulaşamadığı için bu konuda spor adamlarını
bir araya getirerek 2008 yılında Spor Şûra’sını toplamış ve tüm katmanlar
burada katkı sunarak tartışılmış, ayrıca 2009 yılının Haziran ayında
İstanbul’da geniş katılımlı başka bir kanun taslağı üzerinde yeniden
toplantılar yapılmış ve son olarak da Sayın Bakanımız Faruk Nafız
Özak’ın başkanlığında, tüm spor federasyonlarına,
kulüplere ve spor yazarlarına, akademisyenlerine, spor adamlarına yazılar
yollanarak bu konuda görüşleri alınmış ve bunlar bir araya getirilerek Gençlik
ve Spor Genel Müdürlüğü, Bakanlık nezdinde yeni bir taslak meydana getirilmiş
ve bu taslak da Türkiye Büyük Millet Meclisimize yakında sevk edilerek, spor
kulüplerinin kanunu üzerinde çalışmalar yapılarak önümüzdeki süreçte bunun,
tasarının kanunlaşması yönünde Türkiye Büyük Millet Meclisinin takdirlerine
sunulacak ve hepimizin buradaki çalışmalarıyla da inşallah yasalaşacaktır. Bu
konuda tüm partilerimizin görüşleri de alınarak, destekleri sağlanarak iyi bir
spor kulüpleri yasası çıkarılmaya çalışılacaktır.
Yine geçmiş dönemde Türkiye Futbol Federasyonu Yasası
görüşülürken -alt komisyonda ve Komisyonumuzda tüm partilerimizin katkılarıyla
Türkiye Futbol Federasyonu Yasası çıkarılarak- tüm görüşler burada dikkate
alınarak katkılar konulmuş ve iyi bir yasa çıkarılarak Türkiye Futbol
Federasyonunun özerkliği, bağımsızlığı sağlanmış ve bunun yanında diğer
federasyonların da -altmışa yakın federasyon var Türkiye’mizde- bunların da
özerklikleri sağlanarak kendilerine devlet desteği, Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğü ve Bakanlığımız tarafından destekleri sağlanarak faaliyetlerine devam
edilmesi sağlanmıştır.
İşte, Türkiye’nin göğsünü kabartan Cumhurbaşkanlığı
bisiklet turunun son iki üç yılda iyi bir seviyeye gelmesinde hem Bisiklet
Federasyonumuzun hem de Sayın Cumhurbaşkanımızın bilhassa katkılarıyla,
Türkiye’de hem Türkiye’mizin tanıtımı, turistik bölgelerimizin, kültürel,
tarihî bölgelerimizin tanıtımı açısından önemli olmuş, yüz yirmi iki ülkeye
yedi sekiz gün boyunca yayın yaparak güzel ülkemizi tanıtma fırsatını spor
yoluyla başarmış bulunmaktayız. Bugün de yine
Türkiye Bisiklet Federasyonunun bir ayağı, Avrupa Şampiyonasının bir ayağı
Ankara’da yapılmaktadır, bugün saat 12.00’de başlamıştır. Bu da yine yayın
aracılığıyla yüz on iki ülkeye verilmekte ve ülkemizin tanıtımı amacıyla sporun
ne kadar önemli olduğu konusunda hemfikir olduğumuzu göstermiştir.
Bu MHP grup önerisi olarak getirilen şeyi tabii ki biz de tasvip
ediyoruz. Söz konusu taslak çalışmaları da -biraz önce bahsettiğim şekilde-
kulüpler yasası, ayrıca dopingle mücadele yasası,
şiddet yasası önümüzdeki süreçte hepsi Parlamentoya gelecek, hepimizin de
desteğiyle inşallah mutabakat içerisinde yasalaşacaktır bunlar.
Söz konusu taslak çalışmaları yakın tarihte yüce Parlamentonun
huzuruna geleceğinden ve bu konuda gerek komisyonlarda ve gerekse de Genel
Kurulda spor kulüplerinin her türlü sorunları detaylı olarak görüşülerek
çözülmeye çalışılacağından, bu aşamada spor kulüpleriyle ilgili bir Meclis
araştırma komisyonu kurulmasında yarar olmadığını düşünmekteyim. Bu konuda
aleyhte olduğumu bildirir, hepinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Lehine konuştun.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Lehine konuştu ama aleyhte oy
verecek.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Lehte, İzmir Milletvekili Sayın Mehmet Ali Susam, buyurun efendim.
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisinin, spor kulüplerinin içinde bulunduğu sorunların
araştırılmasıyla ilgili vermiş olduğu önerge lehinde söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu önergenin lehinde olmanın her açıdan bu
Parlamentoda olan arkadaşlarımızın görevi olduğuna inanıyorum. Sizin önce bir
olayla hafızanızı yoklamanızı istiyorum: İspanya Güney Afrika’daki Dünya
Kupasında şampiyon oldu. Aynı gün İspanya’da Katalanlar Anayasa Mahkemesinin
kararıyla ilgili olarak yürüyüş yapıyorlardı. O kadar birbirine denk gelen olay
oldu ki, İspanya’nın şampiyonluğu, Katalanların ayrılıkçı tavırları ama
şampiyonluktan sonra bütün İspanya’da İspanyol bayraklarıyla insanlar sokaklara
çıktılar, birlik beraberlik içerisinde güçlü bir İspanya’nın sesini verdiler.
İspanya’da ekonomik kriz unutuldu, İspanya’nın dünya üzerinde kredibilitesi tartışılmaktansa şampiyonlukla ilgili yeni
umutlar oldu.
Bunu şu anlamıyla veriyorum: Spor, sadece spor değil. Spor çok geniş bir olay. Kitleleri o kadar peşinden
sürükleyen, sadece ekonomisiyle değil, sosyal ve siyasal hayattaki etkinliğiyle
çok önemli bir olay ve futbol günümüzde geldiği nokta itibarıyla çok geniş
kitleleri ilgi alanına çekiyor ve bu söylediğim olayla da bunun ne kadar etkin
bir noktada olduğunu hepinizin bir daha düşünmesi gerektiğine inanıyorum.
Ama bugün Türkiye'nin bu Dünya Kupasında olamamasını hep beraber
de düşünmemiz gerekiyor. Biz, dünyanın 20 büyük ekonomisi içerisinde 17’nci
büyük ekonomiyiz. Peki, Dünya Kupası finallerinde niye yokuz?
Diyebilirsiniz ki ekonomi büyüklükleri ile sporda veya dünya kupalarında yer
almak eş değer midir? Muhakkak ki eş değer değildir ama Türkiye'yi, geçmişte
dünya 3’üncülüğü olan bir ülke olarak bu Dünya Kupasının finallerinde de görmek
hepimizin en önemli isteğiydi. Ama buralarda bir hata var, bir eksiklik var,
bir sıkıntı var. Bu sıkıntıyı giderme konusunda bu Meclise sunulan araştırma
önergesinin lehinde olup, nedir sıkıntı futbolda, futbol kulüplerinde, bunları
görmeliyiz.
Bakınız, transfer sezonu başladı. Turkcell
Birinci Lig kulüpleri hariç, Bank Asya Birinci Lig, İkinci Lig ve diğerlerinin
yüzde 80’inin transfer yasağı var. Ne demek transfer yasağı? Futbolculara olan,
kulüplerin borçlarından dolayı yeni futbolcu almalarına Futbol Federasyonu
müsaade etmiyor ve kulüpler öyle bir arayış içerisine girmişler, çeşitli
alaverelerle, dalaverelerle farklı yollardan kendi kulüplerine futbolcu arama
noktasına geliyor. Bu konuda binlerce insan kulüplerin
borçlarından dolayı icralık. Kulüplerin gelirlerinin hepsine Maliye
borçları veya futbolcu borçları nedeniyle el konulmuş durumda.
İzmir kulüplerini bu konuşmayı yapmadan önce aradım. Bir kulüp
hariç hepsinin transfer yasağı var, beş yıllık gelirlerinin üzerinde
borçlulukları var. Böyle bir sıkıntılı süreç, yöneticilerin
hacizle karşı karşıya oldukları bir durum. Peki, bunu ne yapmalıyız?
Araştırmalıyız. Nereden kaynaklanıyor? Nasıl çözebiliriz? Bunun çözüm yolları
konusunda bu Parlamento acilen hangi yasal düzenlemeleri yapmalı? Bunun üzerine
gitmeliyiz.
İşte kulüpler kanununu çıkarmak çok önemli bir nokta. Dernek
statüsüyle işletilen kulüplerin bugün içine girdiği ekonomik krizleri çözmeleri
mümkün değil. Bunları bu kulüpler yasasıyla yeni bir şirket yönetimi noktasına
getirmemiz şart. Ama bazı kulüpler ve bazı şehirler var ki, onlar her koşulda
işini yürütüyor.
Mesela İstanbul Büyükşehir Belediyesinin takımı var, işi gidiyor,
birinci ligde hiç sıkıntısız gidiyor. Ankara Büyükşehir Belediyesinin
denetiminde Ankaragücü -kümeden düşürülen Ankaraspor-
ve bu anlamıyla Ankara’da işler gidiyor. Ama İzmir’de belediyeler spor
kulüplerine yardım yapmaya kalktığı zaman, başlarında Maliye müfettişleri,
Bakanlık denetmenleri “Siz bunları yapamazsınız.”
diyor. Bakanlık denetmenleri ticaret odalarına, başka
odalara gidip, yapmış oldukları yardımların amaçları dışında olduğu nedeniyle
yardım yapmalarının engellenmesini söylüyor.
Peki, arkadaşlar, bu sorunu nasıl çözeceğiz? Bu insanları spor
yapmaya teşvik etmek ama doğru ortamda, doğru kurallarla ve doğru yöntemlerle
spor yapabilmenin önünü açmak bu ülke insanının görevidir. Bu Parlamentoda bu
anlamıyla bunu yapmalıyız.
Şimdi, acilen bir ihtiyaç var. Bakın, bugün vergi yasalarını
konuşuyoruz. Kulüplerin Maliyeye olan borçları faizleriyle birlikte ertelendiği
zaman çözüm olmadığı ortada. Geçmişte bunu yaptık, olmuyor. Bunun bu
yapılanmayla kulüplerin üzerinde yük olması devam ediyor. Çünkü gecikme
faizlerinin veya ertelenme faizlerinin oranları yüksek. Bunların önüne geçmemiz
lazım. Burada yeni bir değerlendirme yapmamız lazım. Bunun için “Kulüplerin
gelirlerinin yüzde 30 veya yüzde 40’ından fazlasının üzerine icra işlemi
konulamaz.” demek, bu Parlamentoda kulüplerin rahatlaması için önemli bir
noktadır. Kulüplerin borçlarının karşılanması için bir alt limit konulmalı ki,
kulüpler dönsün. Bugün yıllık 4,5 milyar, 5 milyar geliri olan kulüp bütün
gelirini sadece vergi dairesine ödese yetmiyor arkadaş. Ee,
böyle bir noktada bunlar ne olacak? Kulübe gönül vermiş, amatör ruhlarla
yöneticilik yapan insanların kendi ticari ilişkilerine haciz işlemlerinin
uygulandığı bir noktaya geliyoruz.
Bu anlamıyla, aynı şekilde yasayla kulüp yöneticiliği de bir
disiplin altına alınmalı. Kulüp yöneticiliğinde transfer düzgün yapılabilecek
bir anlayış içerisine girilmeli. Bugün kulüplerde hem yetki vermek hem
sorumluluk yüklemek birlikte olmalı. Dernek örgütlenmesiyle profesyonel
yöneticilik olması mümkün değildir. Bunun ikisini birbirinden ayırarak,
sorumlulukla yetkiyi beraber paylaştıracak bir yapılanmaya ihtiyaç vardır.
Değerli arkadaşlar, bu vesileyle, tabii, bir tebrik olayını
fırsatı bulmuşken yapmak istiyorum. Bank Asya’dan birinci lige çıkan, İzmir’in
birinci ligde takımı olma onurunu bize yaşatan Bucasporu
buradan yürekten tebrik ediyorum.
Bucaspor önemli bir
örnektir arkadaşlar. Bucaspor, altyapısıyla, çok
küçük bütçesiyle, özverili yönetim kadrosuyla bir yılda hem Bank Asya’ya,
oradan da Turkcell Süper Lig’ine çıkabilmiş önemli
bir kulüptür. Bakmak lazım burada. Bir kulüp örnek
alınarak bunun yaşatılması, kurmuş olduğu futbol altyapısının teşvik edilmesi
lazım. Sahalar vermişiz, üzerinde yeni tesisler yapmasının önünde engeller var,
ecri misillerle, orada, kulübün -bu zor şartlarda- yaşamasına engel olabilecek
tavırlarımız var. Bu anlamıyla bu noktada Bucaspor’u
tebrik ederken sorunlarının da altını da çizmek istiyorum. Bu örneğin bir yıl Turkcell Süper Lig’de kalıp geriye düşmemesi lazım. Bunun
için, yasal, önüne gelecek engellerin aşılıp desteklerin verilmesi,
belediyelerin bu kulüplere sağlayacağı destekler konusunda geniş bir imkân
sağlanması ve vizyon konulması, yasal düzenleme
yapılmasına ihtiyaç var.
Bursaspor şampiyon oldu, beşinci bir kulüp olarak şampiyonluğun
tadına vardı. Bursaspor’u kutluyorum. Doğduğum bir kent olarak da Bursaspor’u
bu başarısından dolayı sonuna kadar kutluyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Ama, Bursaspor’un 50 milyar borcu var. 50 milyar civarındaki
borcunu bu anlamda, şu an, desteklerle götürmekten öte, Bursaspor’un da bu
anlamıyla sorunlarını çözebilecek yasal düzenlemelere ve borç yapılandırmasına
ihtiyaç var. Demek ki iki tane başarılı örnek ama bu başarılı örnekler…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Susam, 50 milyon mu 50 milyar mı?
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – 50 milyon…
BAŞKAN – Ha, 50 milyon… 50 milyarsa zaten iflah olacak hâlleri
kalmamış.
Buyurun konuşmanızı tamamlayınız.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Mehmet Ali Bey, ocaklar
yıkıldı, ocaklar…
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – 50 milyon YTL.
Evet arkadaşlar,
burada, birçok kulüp tabii ki başarılı oldu -onların hepsini saymaya, Konyaspor’a, Karabükspor’a diğer
şeyleri olan kulüplere- ama kulüplerimizin başarısını geçici değil kalıcı
kılabilmeye, bir yasaya, düzenlemelere ve bu Parlamentoda bu sorunların
görüşülmesine ihtiyaç var. Bunları yaparsanız, bize düşen görevi yapmış olarak
sporun önünü açan, spora destek veren, sporu geliştiren ve ülke gençliğinin
sporla, iyi ahlaklı, dürüst, çevik ve namuslu olmasını sağlayan Atatürkçü
gençler yetiştirilmesinin önünü açarsınız.
Onun için, bu önergeyi yürekten destekliyorum, bu önerge lehinde
bir araştırma yapılarak Türk sporunun, Futbol Federasyonunun sağladığı, yaptığı
çalışmalarda, kulüpler yasasının çıkartılmasına, terör yasasına, futbolda
terörün bitirilmesine ve terörden kulüplerin arındırılması konusundaki çalışmalarına
destek verecek çalışmaların yapılmasının gereğine inanıyorum. Bu duygularla
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Grup önerisinin aleyhinde Sivas Milletvekili Sayın Hamza Yerlikaya, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HAMZA YERLİKAYA (Sivas) – Sayın Başkanım, değerli
milletvekillerimiz…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sporun aleyhinde konuşmak size
yakışır mı Hamza Bey?
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Hamza aleyhinde konuşmaz.
BAŞKAN – Hamza’ya söz hakkı verelim, Hamza konuşsun bakalım, bir
dinleyelim.
Buyurun.
HAMZA YERLİKAYA (Devamla) – Ben şimdi sporun aslında lehinde
konuşacağım.
Ben açık ifade etmek istiyorum, MHP grup önerisini destekliyorum,
sonuna kadar destekliyorum. Bu konuda herhangi bir tereddüdünüz olmasın. Ben
biliyorsunuz spor camiasının içinden geldim. Spor camiamızda gerçekten çok
sıkıntılı süreçlerden geldik. Ben de bu süreçlerin içinden geldim. Özellikle
üstüne bastırarak söylemek istiyorum, eskiden spor ve sporcu tesadüfi,
ailelerin bireysel katkılarıyla, ailelerin bireysel destekleriyle yetişiyor ama
sonradan devletimizin sahip çıkmasıyla bir yola giriyordu. Tabii, ilk, amatör
sporların önünü açan ve ufkunu açan rahmetli Özal’dı, hakkını teslim lazım.
Ondan sonra, ikinci dönemde spora ve sporcuya katkı sağlamak amaçlı en büyük
desteği tabii MHP, CHP, AK PARTİ Grubu ve özellikle Sayın Başbakanımızın
bizlere, spora ve sporcuya vermiş olduğu desteklerle sporumuzu biraz daha
geliştirdik. Ne yaptık, spora ne yaptık?
Biliyorsunuz, Türkiye’de çeşitli meslek grupları vardı, bunların
içinde herhangi bir titri olmayan, herhangi bir
kimliği olmayan tek camia da spor camiasıydı. 2008 yılında çıkarmış olduğumuz
devlet sporculuğu kanunuyla, parlamentomuzda bütün parti gruplarınca takdir
görerek, spor camialarımızı da bir kimlik sahibi yaptık. Kimlik sahibi yaparken
sadece kimliklerinin üzerine “devlet sporcusu” unvanı yazmadık, orada belirli kriterleri kazanmış sporcu kardeşlerimize, sporcu
büyüklerimize, ağabeylerimize de bir maaş bağladık. Maaşın yanında, devletin
hâkim olduğu otobüslerden, toplu taşımalardan, enerjiden, sudan yüzde 50
indirimli faydalanma imkânlarını da sağladık. Ardından, belki duyulmamıştır,
belki gözden kaçmıştır, spor camialarımızın -bu devlet sporculuğu kanunundan
önce- eskiden isyanları vardı, spora çok hizmet verdiğini ama bunun
karşılığında sefalet içinde süründüğü beyan edenler vardı. Bunu bu şekilde
çözdük.
Genç sporcularımızın da “Spor yapıyoruz, sporda başarılı oluyoruz,
bu yolda devam ediyoruz, geçinemiyoruz, geçinme imkânımız yok.” gibi söylemleri
vardı. Bir kanun hükmünde kararnameyle, Başbakanlığımızın, Hükûmetimizin
Bakanlar Kurulu kararıyla, olimpiyatta, dünyada, Avrupa’da, gençlerde,
üniversite oyunlarında, askerî oyunlarda, Akdeniz Oyunları’nda, ordu millîlerde
başarılı olmuş sporcularımızın tamamının KPSS’ye
girmeden direkt atanması yolunu açtık ve şu anda atıyoruz.
Peşinden, bu şartlara uymayan sporcularımızın da Gençlik ve Spor
Genel Müdürlüğümüzün bünyesinde sözleşmeli personel olarak taşrada istihdam
edilmeleri, orada sporun ve sporcunun geliştirilmesi için imkân sağlıyoruz.
Bir de, devlet sporculuğu kanunu içine bir madde koyduk. Bu
maddeyle, bin tane sporcumuza, on altı yaşını geçmemek kaydıyla, olimpiyatlara
hazırlanmak amaçlı maaş ödüyoruz. Yani sporcuları tesadüf değil devlet eliyle
eğiterek, maddi imkânları sağlanarak sporcularımızı başarıya giden bu yolda
teşvik ediyoruz.
Ben MHP grup önerisini destekliyorum, böyle bir araştırmanın,
yapılmasını da destekliyorum. Ali Ağabeyime de çok çok
teşekkür ediyorum. Ama biraz da bilgi vermek istiyorum. Türkiye’mizde amatör branşımız, tesisleşme açısından her gün biraz daha
tesisleşiyor, her gün biraz daha modern tesislere kavuşuyor. Organizasyonlar
yapılıyor, sportif faaliyetler yapılıyor. Bunlardan birkaç tanesinden,
2010-2011 yıllarında ülkemizde yapılacak olan bazı organizasyonlardan bahsetmek
istiyorum, ki eskiden bunların örneğini göremezdik,
Türkiye'de bu tarz organizasyonların yapılması da mucize gibi görülürdü. 2010
Büyükler Halter Dünya Şampiyonasını Antalya’da yapacağız, 2010 Büyükler
Basketbol Dünya Şampiyonası Türkiye'de yapılacak, 2011 Büyükler Güreş Dünya
Şampiyonası’nı İstanbul’da yapacağız, 2011 Universiade
Kış Oyunları’nı Erzurum’da yapacağız, 2011 Trabzon Gençlik Oyunları’nı
Trabzon’da yapacağız. Bu organizasyonları Türkiye’mize, Bakanlığımız,
federasyonlarımız, Genel Müdürlüğümüzün katkısı…
Tabii, bunu, kabul ediyorum, kabul etmemek de mümkün değil. Biz
burada bu çalışma ve faaliyetleri yaparken muhalefet partilerimizin de görüş ve
fikirlerini alarak bu konularda, uluslararası federasyonlarda baskılarımızı
yapıyoruz.
Bir defa, spor kulüplerine yardım… Spor kulüplerinin ayakta
durması için Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğümüz, Spor Toto Teşkilatımızın çok
ciddi katkıları vardır. Toto Teşkilatımız taşradaki bütün spor kulüplerine,
bütün ama, bir tanesini ayırmadan maddi katkı ve
yardım sağlıyor ve sağlamaya da devam ediyor. Aynı zamanda tesisleşmede büyük
katkı sağlıyor, sağlamaya devam ediyor. En önemlisi, söylenmesi gereken, evet
kulüplerimizin SSK primlerinden dolayı -kulüp yöneticilerimizin ve
idarecilerimizin- ciddi problemleri var. Bunu bütün gruplarımız dile getirdi.
2008 yılında Ankara’da yapılan Spor Şûrası’nda da bu dile getirildi. Spor
Şûrası’nda -çıkan karar- bunun bir kanuna yerleştirilmesi, kanunla düzenlenmesi
gerektiği söylendi ve bu konuda -Genel Müdürlüğümüz ve Bakanlık olarak-
çalışmalar tamamlandı ve şu anda metin Bakanlığımızın önünde. Bunu da müjde
olarak söyleyebiliriz. Önümüzdeki dönemde Parlamentomuzda hızlı bir şekilde
-hem MHP hem CHP hem de AK PARTİ’miz- güçlü bir
şekilde bunu kanunlaştırıp bu problemi de ortadan kaldıracağız.
Ben bu duygularla bütün Meclis çalışmalarında sporumuza
katkı sağlayan siyasi parti gruplarına çok çok
teşekkür ediyorum ve tabii, istemeyerek de olsa -Ali ağabey de yukarıdan
gözlerime bakıyor- gündemin yoğunluğu, Parlamentoda gündemin takviminin
belirlenmiş olmasından dolayı önerinin aleyhinde olduğumu söylüyorum ancak
önümüzdeki dönemde altına da imza atmak kaydıyla -Ali ağabeyimle birlikte-
lehinde olduğumu bildiriyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, MHP grup
önerisine ilişkin açıklaması
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkanım, sporu
konuşuyoruz, sporu yönetenleri konuşuyoruz ama spor sevgidir, barıştır. Ama
eğer başka bir önlem alınmazsa, spor kulüplerine özellikle mali konuda çözüm
getirilmezse spor kulüplerine yöneticilik yapan bir tek insan bulamayacağız
Sayın Başkanım. Özellikle Birinci Lig, İkinci Lig ve Üçüncü Liglerde çok
dürüstçe hizmet eden, yörenin özelliğini bilen, sevgiyle, ilgili spor kulübüne
gönül vermiş insanlara çok ağır faturalar geldi. Sadece Malatyaspor
Kulübünde 328 kişiye… Devlet memuru bu insanların çoğu. İçinde
para ödeyecek insan çok az. Ama çözüm, sadece “Ben parayı tahsil ederim.” demek
değil, “Acaba bu sorunu nasıl çözerim?” demek çok daha önemli. Ben, bir kez
daha bu konuyu çözüm yönüyle dikkatlerinize sunuyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- (10/91, 10/674 ) esas numaralı
Meclis Araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15/7/2010 Perşembe günkü birleşiminde birlikte yapılmasına
ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN – Grup önerisini oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.32
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.42
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ
(Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
135’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine
göre vermiş olduğu önerinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi
öneriyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Saygıdeğer milletvekilleri, oylama için iki dakika süre veriyorum
ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, grup
önerisi kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, okutuyorum:
3.- Gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi
15.07.2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu’nun, 15.07.2010 Perşembe günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel
Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Muharrem
İnce
Yalova
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler Kısmının 15 inci sırasında yer
alan, 395 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin, bu kısmın 3 üncü sırasına alınması
önerilmiştir.
BAŞKAN – Grup önerisinin lehinde Kütahya Milletvekili Alim Işık.
Sayın Işık, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin yenilenebilir
enerji kaynaklarının ve bu alanda yapılacak yatırımlara ilişkin sorunların
araştırılmasına yönelik vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin lehinde
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, öncelikle yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Bilindiği gibi, dün on iki saati aşkın bir tartışmanın sonunda bu
yüce Meclis, Mersin Akkuyu’da nükleer santral
kurulmasıyla ilgili uluslararası anlaşmayı kabul etti. Bu anlaşma, daha önce bu
yüce Meclisin çıkarmış olduğu yasanın hükümlerine uygun olarak
gerçekleştirilemeyen nükleer güç santrali yatırımının Anayasa Mahkemesine
başvurulamaması da dikkate alınarak “uluslararası anlaşma” adı altında bu yüce
Meclise dayatıldı, geçirildi. Bunun hesabını bu millet zamanı geldiğinde
soracaktır.
O nedenle, dün Sayın Bakanın, o tartışmalar sırasında bu
kürsüye çıkan değerli milletvekillerinin de isteğine cevap vererek “Yarın bu
konuyu görüşelim.” demesi, hakikaten bizleri ve yenilenebilir enerji kaynakları
alanında yatırım yapacak birçok yatırımcıyı heyecanlandırmıştı ama gördük ki
Sayın Bakan bu cümlesini sarf ettikten yaklaşık iki saat sonra sözünü
değiştirmeye başladı. Ne oldu bu iki
saatte? Acaba birileri mi Sayın Bakana “Sen ne yapıyorsun? Sen bu konuyla
ilgili kime danıştın da Genel Kurula söz veriyorsun?” gibi bir uyarıda mı
bulunuldu? Bunu gerçekten merak ettiğimi ifade etmek istiyorum.
Eğer bu ülkede enerji politikalarını ekonomiden sorumlu
Sayın Başbakan Yardımcısı Ali Babacan belirleyecekse bu Enerji Bakanlığını
kaldıralım çünkü 2005 yılında yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik
üretimini amaçlayan kanunun görüşmeleri sırasında da bu tür engellemeler ve
doğal gaz ve petrol lobisinin baskılarının olduğu iddiaları gündeme geldiğinde
bu yüce Meclis o gün kanunu çıkardıktan sonra o günün Enerji Bakanı Sayın Hilmi
Güler bir ifade de bulunmuş ve “Uluslararası doğal gaz kömür ve petrol lobileri
yüzünden bu kanun bu hâle gelmiştir.” şeklinde bir beyanatı basına ve bu amaçlı
bir dergiye de yansımıştır.
Yıl 2005, yıl 2010, değişen
hiçbir şey yok. O gün baskısı olan lobi bugün de baskıyı devam
ettiriyor ve Türkiye’de yeni yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım
yapılması yerine, Rusya’yla yapılan ikili anlaşmayla bir taraftan Rusya’nın
Türk topraklarında nükleer santral kurmasına, diğer taraftan da bu hizmetinin
karşılığında Samsun-Ceyhan boru hattından akacak petrolle Ceyhan’da kurulacak
bizim Çalık’ın rafinerisinin sürekli çalışmasına zemin hazırlanmış oluyor.
Değerli milletvekilleri, bu ülke hepimizin ortak mekânı. Burada olacak her yatırım hepimizi heyecanlandırır ama bu yatırım
eğer kendi kaynaklarımızın üretime dönüştürülmesini amaçlıyorsa bu heyecanımız
iki katına çıkar. Şimdi konu son derece önemli. Yeni
ve yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili yatırımların önünün açılması
gerekiyor. Bu amaçla 2009 yılı Haziran ayında Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündemine gelen ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Komisyonunun çok
yoğun çalışması ve sektör temsilcileri ile Bakanlık birimlerinin önemli
katkılarının alınmasının ardından son hâlini almış ve gündemin 395 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin mutlaka bu yasama yılının sonuna kadar gündeme alınarak
öncelikle görüşülmesi gerekiyor.
Nedir bu kanun teklifi? Sayın Kütahya
Milletvekili Soner Aksoy’un, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik
Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi’nde amaç şu: Türkiye’de yatırım yapacak yenilenebilir enerji
kaynakları yatırımcılarının yani rüzgârda, güneş enerjisinde, suda, biyokütlede ve dalga, akıntı, gelgit enerjisine dayalı
üretim tesisi yapacak olan yatırımcılardan, üretilecek olan enerjinin en az on
yılla başlayan bir süreçteki alım garantisi var, bu alım garantisinde
öngörülmüş fiyatlar var. Bir de eğer bu santraller, üretim tesisleri
yerli kaynak kullanırsa, yerli üretimle elde edilen makine teçhizatı kullanırsa
ayrıca bu alım garantisi fiyatlarının üzerine, kilovatsaat
enerji başına belirli miktarlarda, euro sent
cinsinden teşvikler öngörüyor.
İşte, Sayın Babacan bu kanunun geçen yıl komisyondan çıkıp gündeme
geldiğini görür görmez -ilgililerin ve bu konuda basına da yansımış demeçleri
de dikkate alındığında- birinci önerisi: “Bu fiyatlarla cari açıklar artar,
dolayısıyla yeni yatırımlara destek veremeyiz.” İkinci mazereti: “Gümrük
birliği anlaşması yaptığımız ülkeler söz konusu yerli enerji kaynaklarına yönelik
teşvikleri kabul etmezler, problem çıkar.”
Sayın Bakan, buradan, bu milletin bir milletvekili olarak size
sesleniyorum. Bu ülkede üretilecek bir birim enerjiye karşı çıkacak ülke kim
olursa olsun, onun malı orada kalsın, gelin bunu kendimiz üretelim ama bu
bahaneyle bu ülkedeki yatırımcıların önünü tıkama hakkınız yoktur. Nükleer
enerji santralinden üretilecek enerjinin birim kilovatsaati
başına 15 dolar sent gibi parayı vereceksiniz ama burada rügârdan
üretilecek enerjinin birim kilovatsaati başına 8 euro senti ya da hidrolik kaynaklarımızdaki 7 euro senti çok göreceksiniz. Böyle bir düşünceyi asla kabul
etmemiz mümkün değildir.
Dolayısıyla Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Cumhuriyet
Halk Partisinin vermiş olduğu bu Meclis araştırma önergesinin yerinde bir
önerge olduğunu düşünüyoruz. Bu amaçla, yüce Meclisin siz değerli üyelerinin
bir an önce ülkemizde yenilenebilir enerji kaynakları yatırımlarında
karşılaşılan sorunların yerinde tespiti ve doğru tespiti konusunda desteğinizi
de esirgemeyeceğinizi düşünüyorum.
Diğer taraftan, geçen hafta yaptığımız bir konuşma üzerine Sayın Bayramoğlu’nun, buraya, yenilenebilir enerji kaynaklarının
gündeme alınmasını ya da enerji politikalarının belirlenmesine yönelik
araştırma önergemizin aleyhinde aldığı sözde dile getirdiği bir ifadeyi… Tabii,
sektörün ilgili temsilcileri bize ve inanıyorum ki kendisine de
belirtmişlerdir. Güneş enerjisine yönelik yatırımların dünya piyasalarında şu
anda yüksek fiyatlarda olduğu, ileriye doğru bunun, birkaç yıl sonra daha düşük
fiyatlara inmesi nedeniyle bu bekleyen yenilenebilir enerji kaynaklarına
ilişkin teşvik yasasının biraz daha bekletilmesinin gerektiği anlamına gelen
konuşmasına istinaden güneş enerjisi yatırımcıları platformunun yazısını
okudum. Kendilerinin ifadesi şu: Yenilenebilir enerji kaynakları içerisinde, en
iyimser rakamlarla, güneş enerjisinin yüzde 5-6’lık bir payının olduğu, bu
bahane edilerek bu yasanın görüşmesinin engellenmek istendiğini ve hedefin
başka yönlere saptırıldığı yönünde yazısı var. Ben bunu da bu kürsüden sizlerle
paylaşmak istiyorum. Getirin yasayı, güneş enerjisiyle ilgili, desteği
gerekirse çıkartalım. Nasıl olsa verdiğiniz bir önergeyle burada istediğiniz
değişikliği yapmak sizin elinizde.
Şimdi, Sayın Bakanın dün verdiği sözün neresinde durduğunu merak
ediyorum. “Anlaşın, yarın getirelim, bu kanunu çıkaralım.” demişti. Sayın Bakan
gördüğüm kadarıyla yine yok. Çünkü konu enerji olunca gerek yok ama nükleer
olursa, ikili anlaşma olursa, arkasında başka hesaplar olunca Sayın Bakan
burada.
Sayın Bakan, Dışişleri Komisyonunda görüşülen nükleer santrallerin
iki ülke arasındaki anlaşmaya göre kurulmasını amaçlayan...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİM IŞIK (Devamla) –
Sayın Başkanım...
BAŞKAN – Buyurun efendim.
ALİM IŞIK (Devamla) –
...bu sözleşmede Dışişleri Komisyonunda bu sözleşmenin sahibi olarak oturuyor, Hükûmet adına. Dün, Dışişleri Komisyonundan geçmiş bir
anlaşmayı görüşüyoruz, sahibi olarak Hükûmet adına
Sayın Enerji Bakanımız oturuyor ama bugün yok. Daha önce? Yok. Dolayısıyla bu
konunun çok önemli bir konu olduğunu hepimiz biliyoruz. Türkiye’nin geleceğine
atılacak imzaların yer alacağı çok önemli çalışmalar olduğuna inandığımız bir
konudur. Bu konunun mutlaka Meclis gündemine alınıp yerinde her türlü tedbirin
alınabileceği ve sorunların belirleneceği bir komisyon tarafından Meclis
gündemine önerilerin getirileceği bir çalışmanın yapılmasında yarar olduğunu
düşünüyor, bu vesileyle tekrar yüce Meclise saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Grup önerisinin aleyhinde Muş Milletvekili Sayın Sırrı Sakık.
Buyurun efendim.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de sizi
saygıyla selamlıyorum.
Aslında ne önerge gelirse gelsin kimsenin çok fazla ilgilendiği,
konuştuğu, tartıştığı yok. Bir grup milletvekilimiz köy kahvesi gibi bir
sohbette, bir kısmı hiç gelmiyor. Ülkenin temel sorunları tartışılıyor,
konuşuluyor ama Parlamentomuzda her gün körler, sağırlar birbirini ağırlıyor.
Bir taraftan, işte bugün mesela Parlamentoda, işte önemli konuyla ilgili Ana
Muhalefet Partisi Lideriyle Sayın Başbakan görüşüyor. Hemen karşısında, daha
önce de konuşup “Bu Meclise haksızlıktır.” dediğimiz ödül törenleri yapılıyor.
Ne ödül törenidir, anlamıyoruz. Ben üç yıldır Divandayım,
oturuyoruz, konuşuyoruz; kendi finansörlerini getiriyorlar, dayatıyorlar;
elinde liste var, bilmem ne yardımlaşma derneği, yok bilmem ne folklor ekibi,
bilmem neyi. Yani Parlamentonun görevi bu değil ki sevgili arkadaşlarım. Yani
Parlamento Türkiye’de, yani dünyada sorunları çözmek için var. Şimdi, siz
oturuyorsunuz, sayısal çoğunluğunuzla birçok ilden onlarca insana, onlarca
kuruluşa ödül veriyorsunuz. Kimin adına? Parlamento adına. E, bizim burada
onayımız yok. Yapmayın. Geçen yıl da yaptınız. Hatta geçen yıl Divanda tartıştık,
konuştuk. Bizim dışımızda ödül verdiniz. Biz daha karar vermeden bazı gruplar
bazı şahsiyetlere gidip söylemişti “Size ödül vereceğiz.” diye. Sonra biz
Divanda reddettik. Bu sefer büyük bir tartışmaya neden oldu. “E, biz grup
olarak gidip ‘Efendim, şu şahsiyetlere ödül vereceğiz.’ dedik ama Divandan
böyle bir karar çıkmadı.” Ondan dolayı geçen yıl alelacele bu arka odalarda
dönemin Meclis Başkanıyla oturup kararı yeniden gözden geçirmek… Bana dediler
ki: “Efendim, ne olur şu imzayı atın.” Hayır, atmam. Bugün de aynı şeyi
söylüyorum. Siz haksızlık ediyorsunuz, siz kendi yandaşlarınıza, kendi
finansörlerinize ve sizi seçimlerde destekleyen birimlere ödüller veriyorsunuz.
Parlamento bunu hak etmiyor. Yani ülkenin önemli sorunları varken Parlamentoyu
bu tür olaylarla meşgul etmeyiniz. Geçen yıl da dedik, bugün de aynı şeyi
söylüyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisinden de Divan üyelerinin bu konuda
eleştirileri vardı ama ne yazık ki bugün baktım, Cumhuriyet Halk Partisinden
bazı milletvekilleri de o ödül töreninde bulunuyor ve ödül töreninin bir kısmı…
Ya, sevgili arkadaşlar, yirmi derslikli bir okul yapmış. Nereden?
Devletin vergisinden. Ee? “Ben buna ödül vereceğim.”
Peki diğerlerine niye vermiyorsunuz? Yani bir ilden 5 kişiye veriyorsunuz,
özellikle ayrımcı olmadığınızı söylüyorsunuz, peki, Diyarbakır, Şırnak, Mardin,
onlarca ili sayabilirim, bir tane niye yok içinde? O vesileyle, bu tür
uygulamaların yanlış olduğunu söylüyoruz.
Sevgili arkadaşlar, yine ikinci bir sorunumuz, bugün Sayın
Başbakan ve Sayın Ana Muhalefet Lideri oturdular, konuştular. Neyi
konuşuyorlar? Efendim, demokratik açılım, millî birlik projesi…
Aslında bu millî birlik projesi… Kürtlere karşı bir millî birlik
oluşturmaya çalışıyor Sayın Başbakan yani beyaz Türklerle buluşmayı sağlıyor. Kim? Sorunun çözümünü istemeyenlerle. Asıl sahipleriyle
oturup konuşmuyor. Kimlerle konuşuyor? Anketlerde sıfır noktada olan siyasi
partilerle konuşuyor ama 20 milletvekili olan ve halkın iradesi olan bir siyasi
partiyle konuşmuyorum, diyor.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Seninle konuşunca sen de diyorsun
ki: “Başkasıyla konuş.” Nasıl olacak bu iş?
SIRRI SAKIK (Devamla) – Siz bizimle konuştuğunuzda…
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Hele bir konuş da bakalım! Hele bir konuş
önce!
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Nasıl olacak bu iş! Başka adres
gösteriyorsun.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Ben adresi size gösteriyorum: Barış ve
Demokrasi Partisi.
Bakın, sevgili arkadaşlar, siz aslında vicdanınızda mahkûm ama
tabii siyaseten bir şeyler söylemek zorundasınız.
BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…
SIRRI SAKIK (Devamla) – Size açıkça söylüyorum: Şimdi, size en çok
taslak sunanlarla, en çok bu Anayasa değişikliğinde sizlerle diyalog kurmak
isteyenlerle yan yana gelmediniz, sizi teslim alanlarla yan yana gelmeye
çabaladınız. Bugün de aynı şey. Yani sizi teslim alanlarla birlik oluşturmaya
çalışıyorsunuz.
Şimdi, bugün görüşüyorsunuz, neler çıkıyor? Et ve Balık Kurumu… Et
fiyatını konuşacağız sanki. Mayınlı araziler, bilmem neler… Bunlar Kürt
sorununun çözümü için sunulan bir proje değil sevgili arkadaşlar. Eğer
gerçekten yüreğiniz yetiyorsa -ve Ana Muhalefet Partisi de bu konuda bir kanun
teklifi hazırladığını söylüyor- barajı indirelim. Bu bir ilk adım olabilir ama
bunları yapmıyorsunuz. Gidip orada bir buçuk saat ne konuşuyorsunuz, onu da
anlamıyoruz. Şimdi, siz gidip Büyük Birlik Partisiyle konuşacaksınız, DSP’yle
konuşacaksınız, CHP’yle konuşacaksınız; zaten sizler ruh üçüzüsünüz yani
sorunlar Kürtler olunca, yani sınır ötesi operasyon olunca üç parti ortak bir
platformda buluşuyor. Şimdi, ruh üçüzlerinizi ruh dördüzlerine, beşizlerine,
altızlarına çevirmeye çalışıyorsunuz ama emin olun ki siz kendinizi
kandırırsınız. Siz sorunun çözümüyle ilgili değil, yani topluma dönüp “Ya biz
bir şeyler yapmak istiyoruz…” Oluk oluk kan akıyor.
Bir şeyler yapılacaksa bu kanın önünde bir barikat oluşturmalıyız yani bu kanı
durdurabilmek için hepimize görevler düşüyor. Bununla ilgili küçük bir adım yok
ama Sayın Başbakan “Ben yine bu süreci devam ettireceğim.” diyor. Bu süreç bu
şekilde devam edemez. Bu sürecin gerçekten muhataplarıyla konuşmalısınız. Evet,
siyaseten ne yapılacaksa bizimle konuşmalısınız ama Sevgili Kardeşim biraz önce
“Adres…” Silahları susturacaksanız kimin elinde silah varsa onlarla
konuşacaksınız. Dünya da öyle. Silahları onlarla
görüşerek toprağa gömeceksiniz. Benim elimde silah yok, benim elimde şiddet
yok. Ben silah ve şiddetten bir hayatın doğacağına inananlardan değilim ama
birilerinin elinde silah varsa bu silahı nasıl alacaksanız onlarla oturup
konuşacaksınız. Bu benim işim değil.
Onun için, laf atarak, onun için, farklı mesajlar vererek sorun
çözülmüyor. Yani, yine bugünkü görüşmelerde, yine Türk büyüklerinden Sayın
Cemil Çiçek de vardı orada “Nijeryalılara Türkçe öğrettik de bunlara
öğretemedik.” diyor. Vallahi ben Türkçeyi en az senin kadar konuşurum, benim
için bir kayıp değil, bir kazançtır. Peki, siz beyaz Türkler niye Kürtçe
konuşmuyorsunuz? Siz niye Kürtçeyi öğrenmeyi kendinize hakaret telakki
ediyorsunuz?
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Niye hakaret telakki edelim canım!
SIRRI SAKIK (Devamla) – Biz sizin dilinizi öğrenirken bundan onur
duyuyoruz. Peki, siz niye şey yapmıyorsunuz? O zaman siz de döneceksiniz yani
siz de dönüp “kardeş halk” dediğiniz halkın dilini öğreniniz. Elinizi
açmayınız. Yani bu Türk büyüğü bunları söylerken, asimilasyon politikalarında…
Sayın Başkanımız, biraz önce arkadaşımız burada asimilasyondan bahsederken
asimilasyonun kötü olduğunu söyledi, teşekkür ediyorum. Biz de zaten
asimilasyonun kötü olduğunu söylüyoruz. Dilimizi, kültürümüzü asimile ettiğiniz
için kavga ediyoruz sizlerle. “Asimile bir insanlık suçudur.” diyoruz. İşte
buradan da ne çıkıyor, asimilasyon politikası: “Biz, Kürtleri asimile
edemedik.” Yani siz Kürtleri asimile edemezsiniz. Yani geçmişten bugüne kadar
bütün politikalarda asimile politikaları iflas etmiştir. Dönemin
Cumhurbaşkanlarından Demirel bile “Asimile edemedik, kabul etmek zorundayız.”
diyor ve bu ülkede birçok şahsiyet de döndü “Biz asimile edemedik, kabul etmek
zorundayız.” Şimdi birbirimizi kabullenme dönemidir yani birbirimizi reddederek,
inkâr ederek bu sorunlar çözülmüyor. Bu sorunların çözüm adresi hep diyoruz
Türkiye Büyük Millet Meclisidir ama Türkiye Büyük Millet Meclisinde belli bir
kesimi dışlayarak da bu işin olmadığını hayat hepimize göstermedi mi? Gösterdi.
Peki, niye direniyoruz? Niye dayatıyoruz? Niye gerçekleri…
Bakın, Sayın Başbakan bütün partilerin genel merkezine gidiyor,
değil mi? Yani sıfır noktada olan partilerin genel merkezine gidiyor, onlar
beyaz. Ne yapıyor? Burada gelip kendi grubunda oturuyor, “Barış ve Demokrasi
Partisi, siz buraya gelin.” İşte, tepeden bakma budur. Emir kipleriyle siyaset dizayn edilmez. Biz, Barış ve Demokrasi Partisi, bütün bu
mücadele arkadaşlarımız, genel başkanımız, hepimiz, hiçbirimizin bu konuda bir kompleksi yoktur. Bu ülkenin barışı için, bu ülkenin huzuru
için Sayın Başbakanın da Sayın İçişleri Bakanının da ayağına gitmeye hazırız,
yeter ki kan dursun, yeter ki şiddet dursun. Ama siz eğer diğer…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Teşekkür ediyorum.
Eğer şiddet duracaksa… Bin yıllık birliktelikten hep bahsediliyor.
Aslında bu bin yıllık birliktelikte çok da böyle onurlu bir birliktelik yok,
içinde zulüm vardır, zulüm dolu yıllar vardır. Şimdi biz dönüp bin yılın ortak
platformunu birlikte oluşturmalıyız. Eğer bunu oluşturabilirsek, eğer bu
noktada ortak paydalarımızla kümelenirsek ortak vatanda birlikte yaşarız.
Kimsenin ayrılıp gitmek gibi bir talebi yok. İşte son günlerde tartışılıyor,
konuşuluyor. Diyorlar ki: “Efendim, BDP bunları söylüyor.” BDP yıllardır bunu
söylüyor. Biz zaten hiçbir dönemde toprakları tartışma konusu yapmadık, belli
değerleri tartışma konusu yapmadık. Biz neyi dâhil etmek istiyoruz buraya?
Evet, bütün halkların kimliklerini, yasalar, anayasa ve bu toprakta yaşayan
bütün halkların kültürlerini yasalar ve anayasa düzeyinde güvence altına almaya
çalışıyoruz; çabamız budur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKIK (Devamla) – Sayın Başkan, bitiriyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Teşekkür ediyorum.
Bu konuda Sayın Başbakan da bu ruha uygun davranmalıdır. Yani
artık tepeden bakan o anlayışından vazgeçmeli, derhâl diyaloğun
yollarını açmalıdır. Eğer Parlamento… Bakın, Parlamentoda uzun süredir, yirmiye
yakın gündür çalışıyoruz, belki bir süre daha da çalışacağız ama temel
sorunlarımızla ilgili çalışmaya hazırız, yeter ki sorunların çözümüyle ilgili
adımlar atın, biz eylüle, ekime kadar da çalışmaya hazırız.
Bu duygularla hepinize teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sakık.
Tabii ki asimilasyon konusundaki görüşlerimi söylemiştim, siz de
katıldınız. Teşekkür ederim ama şimdi siz “Beyaz Türkler” falan derken acaba
başka, söylediğiniz, sürekli unsurların, mesela beyaz Kürtler, kara Kürtler,
başka bir kısım Kürtler falan olabilir mi veya bir şeyi ifade ederken kimin
adına kim, nasıl konuşuyor?
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Çifte standart.
BAŞKAN – Lütfen bu konularda daha hassas olalım. Yani şimdi çıkıp
sizin…
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, ama siz de hassas olun, hep
bizden hassasiyet beklemeyin.
BAŞKAN – Sayın Sakık, biri de sizlere
“Siz, beyaz Kürtler adına mı konuşuyorsunuz?” veya başka bir şey dese sizin
cevabınız ne olacak?
MUHARREM İNCE (Yalova) – “Beyaz Türkler” tanımını bilmiyorsunuz, o
tanım farklı bir tanım. Entelektüel alanda işi düzgün olanlar için kullanılır.
SIRRI SAKIK (Muş) – Biz ne konuştuğumuzu biliyoruz.
BAŞKAN – Lütfen bu hususta şeylik yapmayalım, daha hassas olalım,
birleştirici olalım.
Sayın İnce, buyurun efendim.
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Ayrımcılığın ve çifte standardın ifadesi
o.
BAŞKAN – Her hususta.
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Her hususta.
BAŞKAN – Tamam, anlaştık.
Buyurun Sayın İnce. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri; öncelikle belirteyim, Sayın Sakık, o gazetelerde, son dönem romanlarında çokça yazılan
“Beyaz Türkler” tanımını bilmiyor. “Beyaz Türkler” tanımı, üst düzeyde, işi
düzgün, Nişantaşı erbabı, böyle kullanılan bir tanımdır o. Onu çok farklı bir
anlamda kullanıyor.
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Ayrıcalıklı olanlar yani, sizin gibi
ayrıcalıklı olanlar için.
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Siyasette yok mu yani?
MUHARREM İNCE (Devamla) – Şimdi, bakın değerli arkadaşlar “AKP,
CHP, MHP, ruh üçüzü” diyor. İşte diyor “Ruh dördüzü, beşizi, altızı…” Terör
konusunda mesafe koyan, terör konusunda kararlılık gösteren herkesi bir tarafa
koyuyor, kendini bir tarafa. Bu, şuna benzer: Temel, bir gün Almanya’da araba
kullanıyor otobanda. Radyoyu açmış, radyoda bir anons:
SIRRI SAKIK (Muş) – Başka şeyler söyle, bunu hepimiz biliyoruz.
MUHARREM İNCE (Devamla) – “Dikkat dikkat,
değerli sürücüler, çok tehlikeli birisi otobanda ters yöne girdi, dikkatli
olun.” diye. Temel demiş ki: “Ne birisi, ne birisi, hepisu,
hepisu.”
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – CHP’yi kastetmiş herhâlde!
MUHARREM İNCE (Devamla) – Yani kendinden başka herkes ters
tarafta, bir tek Sayın Sakık düz tarafta. Temel’in otoban hikâyesi gibi bir şey bu.
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Temel CHP’li.
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Bizi bu düzeyde görüyorsunuz Sayın İnce,
düzey bu.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Şimdi, diyor ki “Siz de Kürtçe öğrenin.”
Bakın, bizim Kürtçe öğrenip öğrenmemekle ilgili bir kompleksimiz
yok. Mesela, bana sorsanız, çocuğumun İtalyanca mı öğrenmesini isterim,
İngilizce mi öğrenmesini isterim? İngilizce öğrenmesini isterim çünkü İngilizce
daha çok konuşuluyor. Ben, çocuğumun Hollanda’da konuşulan dili mi öğrenmesini
isterim, İngilizceyi mi öğrenmesini isterim? İngilizceyi öğrenmesini isterim.
Yani bu ülkede herkes Türkçe anlaşabilir ama bu ülkede herkes Kürtçe anlaşamaz.
Özel bir kompleksimiz olduğundan değil ama siz,
kinlerinizi, nefretlerinizi kürsüye taşıyorsunuz.
Siz, terörle…
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Sadece sevgi taşıyoruz.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Siz “Benimle görüşmüyorsun.” diyorsun.
Seninle nasıl görüşecekler? “Ben muhatap değilim, muhatap İmralı’dır, muhatap
Kandil’dir.” diyorsun, seninle nasıl görüşülecek? Bunu geçeceksin, “Ben
muhatabım, sorunun çözümüne adayım.” diyeceksin, kendini ortaya koyacaksın,
seninle çözecekler.
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – “Ne düşünüyorsun?” dedin mi bir defa?
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Sizin anlayışınız bu!
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Bir defa sordun mu? “Çözüm istiyorum.”
dedin mi bir defa?
MUHARREM İNCE (Devamla) – Şimdi, gelelim konumuza. Biz, kimseyle
ruh üçüzü değiliz. Biz, Cumhuriyet Halk Partisiyiz, Kuvayımilliye
geleneğinden gelen Atatürk’ün partisiyiz. İlkelerimiz ortadadır, hiç kimseyle
böyle bir benzerliğimiz de yoktur.
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Kürtler söz konusu olunca
uzlaşıyorsunuz, anlaşıyorsunuz.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Şimdi, Sayın Enerji Bakanı… Dünkü
tutanaklardan okuyorum: “Öncelikle şunu açıklıkla belirtmeliyim ki,
yenilenebilir enerji kaynaklarıyla alakalı kanuna -mevcut Genel Kuruldaki sıra
sayısını alan ve bir buçuk aydan beri gündemde olan yenilenebilir enerji
kaynaklarının desteklenmesi ve çıkartılmasıyla alakalı- en büyük istek Enerji
Bakanlığına aittir. Bununla alakalı grupların mutabık olması hâlinde, Danışma
Kurulundan lütfen çıkartsınlar…” Dünkü tutanaklar bunlar. “…Danışma Kurulundan
lütfen çıkartsınlar, yarın biz yenilenebilir enerji kaynaklarını, hatta bu
kanunun hemen arkasından veya fiziken yarın mümkün
oluyorsa yarın görüşmeye hazır olduğumuzu bir kez daha belirtiyorum.” Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, meydan okuyor kürsüde, halkı kandırıyor.
Madem öyle dedik, madem yenilenebilir enerji kaynaklarını gruplar
anlaşırsa getirirsiniz dedik, bugün Danışma Kurulu istedik Cumhuriyet Halk
Partisi olarak. Sağ olsun BDP de MHP de. Bu önemli bir konudur. Bakan da dün bu
kürsüden televizyonlarda halkın gözüne baka baka,
milletvekillerinin gözüne baka baka dedi ki: “Gruplar
anlaşırsa getirin çıkaralım.” Hiç dedik muhalefet yapmayacağız. Danışma
Kuruluna geldik, üç grup “Evet.” dedi, AKP Grubu reddetti. Samimi değilsiniz.
Bak, tekrar ediyorum: Bakanlar Kurulunda petrol lobilerinin işini
takip eden kimdir? Bu yasanın çıkmasına engel olan kimdir?
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – İddian varsa ispat et.
MUHARREM İNCE (Devamla) – İddiam var.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – İspat et o zaman.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Dün Bakan buraya geliyor, diyor ki:
“Gruplar anlaşsın.” Danışma Kurulu istiyoruz, üç grup destekliyor. “Üzerinde
konuşmayacağız dahi.” diyoruz, “Tümü üzerinde konuşacağız, maddeler, oylama,
önerge, bir şey yapmayacağız. Gelin, hemen bu kanunu kabul edelim.”
Sayın Bakan burada meydan okuyor -tutanaklardan okuyorum, bunları
ben uydurmuyorum- bugün Danışma Kurulunda reddediyorsunuz. Bugün grup önerisi
olarak tekrar Genel Kurulun onayına getirdik. Takdir sizin, ya burada böyle
konuşmayın ya da bunu kabul edin.
Değerli arkadaşlarım, ben bir de şunu söyleyeyim: Arkadaşlarım
soruyor, artık cevap vermek istemiyorum. “Meclis ne zaman tatile girecek? Bugün
neyi görüşeceğiz? Yarın neyi görüşeceğiz? Haftaya neyi görüşeceğiz?” Saat başı
Meclisin gündemi değişiyor. Borsa gibisiniz, borsa! Sabah telefon açıyorlar,
diyorlar ki: “16’sında.” 23’ü oldu, çarşambaya geldi, salıya geldi. Kimse ne
olduğunu bilmiyor. Bir liste geliyor: “Şunlar görüşülecek.” “Mali kural
görüşülecek.”, “Vazgeçtik.” “Yenilenebilir enerjiyi görüşebiliriz.”,
“Vazgeçtik.” Uluslararası sözleşmeler var, Sayıştay seçimi var, torba kanun
var, taş atan çocuklar geldi, gelecekti.
Değerli arkadaşlarım, lütfen ciddiyet! Lütfen ciddiyet! Bakanlar,
bu kürsüye çıkıp halkı kandırmasınlar lütfen. Sözlerini söylesinler, arkasında
da dursunlar. Burası Büyük Millet Meclisi, el yordamıyla gündem yapılamaz.
Şimdi, bir başka konu: Dün bir basın toplantısı yapmıştım. Yalova
Milletvekili olarak 9/11/2009 tarihinde bir soru
önergesi vermişim, demişim ki: “Anayasa Mahkemesi Başkanının çocuğunun düğününe
TRT’den sanatçı görevlendirildi mi?” Sayın Bülent Arınç,
TRT’den sorumlu Bakan 17/12/2009 tarihinde bana cevap vermiş. Bir cümlesini
okuyorum: “Kurumumuzca bu konuda herhangi bir görevlendirme yapılmamıştır.” Cümle aynen böyle. Sayın Bülent Arınç
Başbakan Yardımcısıdır, orada evrak memuru değildir, saygın bir konumdadır.
Genel Müdür yazmış, üst yazıyla bana gönderilmiş. Ben dün bir basın toplantısıyla
Anayasa Mahkemesi Başkanlığı antetli kâğıt. Altta,
Haşim Kılıç, Anayasa Mahkemesi Başkanı imzalı bir yazıyı açıkladım: Diyor ki:
“Sayın İbrahim Şahin -TRT Genel Müdürü- oğlumun düğün töreninde yapmış
olduğunuz katkılarınız için size ve Ankara Radyosu sanatçılarına emeklerinden
dolayı teşekkürler, selam ve sevgilerimi sunarım.”
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Görevlendirme yokmuş, katkı varmış
canım. (CHP ve MHP sıralarından gülüşmeler)
MUHARREM İNCE (Devamla) – Bakın… Pes doğrusu.
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Veysi aferin! Bu kadarı da pes doğrusu Veysi!
Hukukçu adamsın, yapma Allah aşkına!
MUHARREM İNCE (Devamla) – Şimdi TRT’nin dün akşam saatlerinde
açıklaması… Bakın, resmî soru önergesi… Arkadaşlar, bu benim sorunum değil. Ben
yasamanın bir üyesiyim, sizin gibi birisiyim, bu Mecliste şu anda 542
milletvekilinden birisiyim. Bunu, yasamaya, kendinize yapılmış hakaret olarak
algılamalısınız. Muharrem İnce’nin kişisel bir sorunu değil bu. Yasamanın
görevi nedir? Soru önergesiyle yürütmeyi denetlemektir. Ben bu yasamanın
üyesiyim. Sizin de beni savunmanız gerekir. Yürütme bana cevap veriyor, “Böyle
bir görevlendirme yapılmamıştır.” diyor; yanlış bilgi veriyor, doğruyu
söylemiyor, gizliyor. Bu size hakaret ediyor, bana da hakaret ediyor, size de hakaret
ediyor. Dünkü açıklaması -görevlendirme yapmadık demiyor- diyor ki: “Cumhuriyet
Halk Partisi Genel Sekreteri Sayın Önder Sav’ın çocuğunun düğününde de TRT
sanatçıları vardı.” Ben biliyorum, Sayın Genel Sekreterim böyle işlere tenezzül
etmez. Bugün gittim dedim ki: Böyle bir talebiniz, böyle bir görevlendirme,
böyle bir isteğiniz var mı? Aktarıyorum: Dedi ki: “Asla ne böyle bir şey oldu
ne böyle bir talebim oldu ne böyle bir görevlendirme oldu. Ancak, TRT’de
çalışan benim dostlarım var, onlar düğünüme senin gibi…” Belki AKP
milletvekilleri de vardı, görmedim, düğüne davet edilmiş. Ben, bazı AKP’lilerin
düğünlerine gittim, yine davet edilirsem yine giderim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Konuk olarak düğüne katılmış…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sanatçı olarak değil…
MUHARREM İNCE (Devamla) – Sanatçı olarak değil, konuk olarak
düğüne katılmış. Yani bu kadar pişkinlik olur. Bunun adı pişkinlik. Yani bir
görevlendirme yok, bir görevlendirme isteği yok yani görevlendirme olsa bile
yanılgı var çünkü bana “Bir görevlendirme yapılmamıştır.” diye resmî soru
önergeme cevap verilmiş.
ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop) – Anayasa Mahkemesi Başkanına da bir
sor bakalım.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Ona da soracağım tabii, ona da
soracağım, ona da soracağım.
Ben, benim görevim…
ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop) – Sor da ondan sonra konuş…
MUHARREM İNCE (Devamla) – Bakın, Hocam, Abdurrahman
Bey, burada Sayın Bülent Arınç’ın imzası var, onun
altında İbrahim Şahin’in imzası var. Sayın İbrahim Şahin, Sayın Bülent Arınç’ı yanıltamaz. Ben, Bülent Arınç’ı
savunuyorum burada, “Size yanlış bilgi vermiş.” diyorum. Böyle bir şey yapamaz,
buna hakkı yok bürokratın. Yani yazmış oraya Genel Müdür “Böyle bir görevlendirme
yapılmamıştır.” diye, Sayın Bülent Arınç da imzalamış
bana göndermiş. Bu doğru mu? Bu, yasamaya saygısızlık değil mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MİTHAT EKİCİ (Denizli) – Var mı görevlendirme yazısı?
BAŞKAN – Sayın İnce…
ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop) – Haşim Kılıç’a bir sorun. Onun da
dostları gelmiştir.
BAŞKAN – Muharrem Bey, tamamlar mısınız konuşmanızı.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Çok teşekkür ederim.
Ben, dün burada meydan okuyan “Gruplar anlaşırsa yenilenebilir
enerjiyi görüşüz.” diyen Taner Yıldız’a, Sayın Taner Yıldız’a güveniyorum. Bu
grup üzerinde, AKP Grubu üzerinde bir hâkimiyeti olduğunu düşünüyorum -onun
sözünü- ona kötülük yapmayacağınızı, Sayın Bakanı zor duruma düşürmeyeceğine
inanıyorum. Reddederseniz Sayın Bakan bu sözünün arkasında duramaz. Bunu kabul
edeceğinizi düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Bakan Bey kutlamaya gitmiş anlaşmayı,
kutlamaya…
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, Sayın İnce benim kin ve nefretle
konuştuğumu… Bununla ilgili söz istiyorum.
BAŞKAN – Doğru.
Buyurun Sayın Sakık.
İki dakikalık süre içinde konuşmanızı tamamlayınız.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben söylediğim şeyin ne olduğunu bilirim, “Beyaz Türkler” derken
neyi kastettiğimi bilirim. Ders alacak noktada da değilim. Ben, sorun Kürtler
olunca ittifakın nasıl gerçekleştiğine vurgu yaptım ama biraz önceki
konuşmanızı da dinlerken, Parlamentoda, gerçekten, “Şurada türkü söylendi,
şurada şarkı söylendi…” İşte Parlamento buradan kendisini artık kurtarmalıdır.
“Birinin, efendim, düğününe gönüllü geldi, birininkine ne gitti…” Yani Türkiye
eğer hâlen bunları konuşacaksa…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Yine dinlememişsin Sırrı Bey ya! Yine
dinlememişsin.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Ben dinledim, dinledim. Ne yapmak
istediğinizi…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Ben bir yasama faaliyetinden
bahsediyorum. Yine dinlememişsin.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Bakın, ben size bir şey söylüyorum…
RAHMİ GÜNER (Ordu) – Ne ilgisi var ya?
SIRRI SAKIK (Devamla) – Bakın, ben sizi izliyorum. Geçen gün bir
çatışma olmuştu, çatışmada birkaç kardeşimiz yaşamını yitirmişti ve televizyon
ekranında aynen şunu söylüyorsunuz: “Yahu, ordunun morali kalmadı, Ergenekon
tutuklandı, bilmem ne…” diyor. E, ne alaka, Allah rızası için? Ergenekon 2 yıl
var, 3 yıl var; bu çatışma 26 yıl var. İşinize geldiği gibi evirip çevirip
söylüyorsunuz.
Açıkça söylüyorum: Benim yüreğim ihanet kuyularından su çekmez,
kin kuyularından su çekmez. Bizde ihanet ve kin olmaz. Buna inanınız. Biz
halkların kardeşliğini savunurken yürekten savunuyoruz yani çıkıp gerçekleri
söylediğimizde bunu kin olarak algılamayın. Zaman zaman
küçük tartışmalar da olduğunda, küçük bir şey olduğunda da ilk çıkıp burada
özür dilemesini bilen insanlarız. Ama bugüne kadar bu Parlamentoda o kadar çok
şey gelişti ki ne Divan veyahut da Meclis Başkan Vekilimiz kınama çıkardı ne de
çıkıp burada özeleştiride bulunuldu. Ama biz bunu yaparız.
İkincisi, şunu açıkça söyleyeyim: “Biz muhatabız.” dedik. Ama
işinize geliyor. Biz Barış ve Demokrasi Partisi üç yıldır çaba sarf ediyoruz ve
“Biz muhatabız.” diyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Sakık, buyurun.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Sayın Başkan, bitiriyorum, özür…
BAŞKAN – Estağfurullah.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Bizimle diyalog kurulmadığı için bunları
söylüyoruz ve biz bugüne kadar -yüzlerce Meclis araştırma önergeleri, soru
önergeleri- o kadar çok çaba sarf ettik, sadece Kürt sorunuyla ilgili değil,
Türkiye'nin temel sorunlarıyla ilgili de çaba sarf ettik; ama ne hikmetse
sürekli görmezlikten gelindi ve ötekileştirildik. Onun için bunu söylüyoruz. Yoksa, biz, evet, elinde silah olanları nasıl
silahsızlandıracağız? Düşüncemizi açıkça söylediğimiz zaman da dönüp
saldırıyorsunuz. Peki, siz çıkın o zaman -nasıl silahsızlandıracağız- bir proje
sunun. Belki biz o projenin etrafında kümeleniriz, ülkemizi şiddetten ve
silahtan arındırırız.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Bana “Beyaz Türk” deme ama! Ben
Kürdüm de Türküm de. Bu ülkenin bir bireyiyim ben. Beni ayırma, ayırma beni!
SIRRI SAKIK (Muş) – Ben ayırmıyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkanım, Sayın Sakık,
Ergenekon’la benim aramda bir bağ kurdu.
SIRRI SAKIK (Muş) – Ama ben bağ kurmadım.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Bunu iki dakikada özetlemek istiyorum.
Yeni bir sataşmaya mahal vermem, merak etmeyin.
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Aranızda hiçbir bağ yok.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Sayın Başkan, bu ne ya? Bir o
çıkıyor, bir bu çıkıyor.
BAŞKAN – Arkadaşlar, burada Başkanlık Divanında oturan Meclis
başkan vekilleri bu oturumun en kısa zamanda, en sağlıklı bir şekilde çalışıp
bitmesini temin ediyorlar, bundan hiçbir endişeniz olmasın. Biz bir şey
yapmıyoruz. Yani karşılıklı olarak haklar oluyor. Birkaç dakikadan bir şey
olmaz arkadaşlar, siz diğer vakitlere bakın. Lütfen efendim…
Buyurun.
2.- Yalova Milletvekili Muharrem
İnce’nin, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan. Merak
etmeyin, hoşgörünüzü kötüye kullanmayacağım.
Değerli arkadaşlarım, ben bu ülkede darbelerden, çetelerden hesap
sorulmasından yanayım, partim de böyle düşünüyor. Ancak, bakın bugünkü gazete
haberlerini… Benim bunlar içimi yaralar, ben bunları konuşmaya mecburum. Eğer Kardak Kayalıkları’na çıkacak bu ülkenin askerleri,
subayları benzinini kendi kredi kartından geçirip onu saklıyorsa ve bugün
yargılanırken, “Çocuklarıma ben ne diyeceğim? Ben kahraman mıyım yoksa…” Bu
benim yüreğimi yaralar.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin yakıt
parası mı yok? Hayret bir şey…
MUHARREM İNCE (Devamla) – Sizin de yaralayabilir, sizin de
yaralayabilir.
Bir başkası, bakın yine dün ve bugün gazetelerde bir haber var:
Helikopterde 18 kişi var, 18 asker var. Roketle vuruluyor, düşüyor, 17 tanesi
şehit oluyor. 1 tanesinin kemikleri kırılıyor, yaralı oluyor, sabahleyin
kurtarılıyor, 1 kişi kurtuluyor. Gazi statüsüne alınmıyor bu kişi. Sonra bir
itfaiye sınavına giriyor, itfaiye sınavında o takma bacağıyla, platinli
bacağıyla koşu yaptırılıyor ve işi kaybediyor, itfaiyeye eleman olarak
alınmıyor.
Bunlar canını ortaya koyarak bu ülkede terörle mücadele etmiş
insanlar. Helikopter…
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Parayı…
MUHARREM İNCE (Devamla) – Bir dakika Fahrettin… Çık şu kürsüye
konuş.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Önce Anayasa’ya “Evet” de.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Otur orada oturduğun yere. Bir şey
anlatıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Poyraz…
Muharrem Bey, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Benim derdim şudur: Bu insanların, eğer
18 kişi… Bir helikopter düşürülüp 17’si canını kaybetmişse, 1 kişi orada sakat
kalmışsa, bu o platinli ayağıyla itfaiyede memur olacağım diye sınava giriyorsa
bu ülkenin bir milletvekilinin de çıkıp bunu savunmasından daha doğal ne
olabilir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM İNCE (Devamla) – Ölsem de ben bunu savunmaya devam
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Ne alakası var?
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Muharrem Bey.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkanım, Fahrettin Bey
söz istiyor, Fahrettin Bey…
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Siz Anayasa’ya “Evet” deyin.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Gel buraya! Buraya gel, buraya!
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu… Lütfen
arkadaşlar…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, söz istiyor.
BAŞKAN – Arkadaşlar, bunlar hepimizin toplumsal bir meselesidir.
Lütfen…
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Siz Anayasa’ya “Evet” deyin.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Gel buraya!
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Hâlâ konuşuyor! Sana mı soracağız, sen
kimsin!
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Sana ne ya!
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Sen kimsin!
BAŞKAN – Arkadaşlar… Sayın Paçarız… (AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıkla laf atmalar, gürültüler)
Arkadaşlar, şöyle arka sıralara geçseniz, bir yerde buluşsanız
veya kulislerde bir çay içip konuşsanız olmaz mı? Böyle uzaktan birbirinize laf
atıyorsunuz. Lütfen efendim, istirham ederim yani. Lütfen…
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
(Devam)
3.- Gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN – Grup önerisinin aleyhinde Yılmaz Tunç, Bartın
Milletvekili.
Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP
grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinde Yenilenebilir
Enerji Kanunu Tasarısı’nın bugünkü gündeme alınması önerilmektedir.
Değerli milletvekilleri, CHP Grubu adına konuşan Değerli Milletvekilimiz
yenilenebilir enerjiye önem verilmesini istemiş, ancak öneri lehine on bir
dakikalık -bir de ek süre verildi, on iki dakikalık- konuşması süresince bu
konuya sadece iki dakikalık bir süre ayırmıştır. Konuşmasının yedi dakikası
TRT’yle ilgilidir…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sen gündeme al, ondan sonra konuşuruz.
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – …bu da bize, Cumhuriyet Halk Partisinin
yenilenebilir enerji konusunda da ne kadar samimi olduğunu açıkça
göstermektedir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Yazıklar olsun sana be!
Yazıklar olsun!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, AK PARTİ
İktidarı, yedi buçuk yıldan bu yana ülkemizi her alanda ileriye taşımıştır, bu
alanlardan birisi de enerjidir. Türkiye'nin enerji potansiyelini artırmak için
ne gerekiyorsa yapılmış, Türkiye'nin elektrikteki kurulu gücü 31 bin megavat
2002 yılında…
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Yalan, yalan!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – …bugün 46.500 megavata çıkarılmıştır…
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Bilmediğin konularda konuşma!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – …aradaki farkı, yüzde 50’lik artışı
takdirlerinize bırakıyorum.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Santraller sizin dönemde başladı, sizin
dönemde bitti! Helal olsun sana! Yüzün de kızarmıyor!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Böylelikle Türkiye'nin gelişme ve
kalkınmasına paralel olarak, her yıl ortalama yüzde 10’luk elektrik tüketim
artışı sorunsuz karşılanmış, Türkiye karanlıkta bırakılmamıştır.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Ortalama yüzde 3 artış oldu!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) – AK PARTİ İktidarı, enerji politikasında
yenilenebilir enerjiye de ayrı bir önem vermektedir. Başta rüzgâr, jeotermal,
hidroelektrik ve güneş enerjisi olmak üzere yenilenebilir enerji
potansiyelimizi artırmanın gayreti içerisinde olunmuş, yenilenebilir
kaynakların toplam elektrik üretimimizdeki payı yüzde 20’ye çıkarılmıştır.
Hedefimiz 2023 tarihi itibarıyla, cumhuriyetimizin yüzüncü kuruluş yıl
dönümünde elektrik tüketiminin yüzde 30’unu yenilenebilir kaynaklardan
karşılamaktır.
Neredeyse durma noktasına gelen ve yılda 2 bin metre olan jeotermal
arama sondajı, 2002 yılında sadece 2 bin metreyken bugün 25 bin metreye
çıkarılmıştır.
Yine, ilk kez AK PARTİ İktidarında, Türkiye Güneş Enerjisi
Potansiyeli Atlası ve Türkiye Rüzgâr Enerjisi Potansiyeli Atlası da
hazırlanarak yatırımcılarımızın hizmetine sunulmuştur.
2002 yılında 17 megavat olan rüzgâr kurulu gücü bugün bin megavatı
aşmıştır. AK PARTİ İktidarından önce, Türkiye, rüzgâr enerjisinde Avrupa’da 35
ülke arasında sonuncuydu, bugün Türkiye rüzgâr enerjisinde Avrupa’da ilk 10’a
girmiştir.
Bu dönemde, hiçbir iktidarın gerçekleştiremediği yenilenebilir
enerji projelerine imza atılmıştır. Hidroelektrik potansiyelin kullanılması
açısından özel sektör 1.600 adet test projesi geliştirmiş olup bunların kurulu
gücü 24.400 megavattır. 200’e yakın HES inşaatı devam etmekte, bunların kurulu
gücü 4.500 megavattır, yani Atatürk Barajı’nın 2 katı kadardır. Bu tesislerde
yılda yaklaşık 15 milyar 281 milyon kilovatsaat
elektrik üretilecektir. Bu tesislerin toplam yatırım maliyeti yaklaşık 6 milyar
dolardır. Hedefimiz, rüzgâr kurulu gücümüzü 20 bin megavata, jeotermal kurulu
gücümüzü 600 megavata ulaştırmaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’de yenilenebilir
enerji kanununu ilk kez AK PARTİ İktidarı gündeme getirmiştir. Yenilenebilir
kaynaklarımızdan elektrik üretiminin arzulanan seviyede gerçekleştirilebilmesi
için gerekli yasal düzenleme çalışmaları başlatılmış, hazırlanan tasarı Sanayi,
Ticaret, Enerji ve Tabii Kaynaklar Komisyonundan geçerek 395 sıra sayısıyla
Genel Kurulumuzun gündeminde yerini almıştır.
Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisiyle tasarının öne alınarak
görüşülmesi istenmektedir. Ancak, Türkiye Büyük Millet Meclisi tatile çıkmadan
başta Gelir Vergisi Kanunu’nda değişiklik tasarısı olmak üzere önemli
kanunların görüşülmesi planlanmış ve görüşmeler devam etmektedir.
Bizim yerli kaynaklarla elektrik üretimine karşı olmamız mümkün
değildir. AK PARTİ, enerji üretiminde yerli kaynakları harekete geçirmiş bir
partidir. AK PARTİ Hükûmetinin hazırladığı Yenilenebilir Enerji Kanunu Tasarısı Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemindedir. Bu önemli kanun tasarısının tüm parti gruplarının
katkılarının alınabileceği daha geniş bir zaman diliminde Türkiye Büyük Millet
Meclisinde görüşülmesinde fayda olacaktır.
Bu nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde
olduğumu belirtiyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Tunç, teşekkür ediyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı arayın.
BAŞKAN – Grup önerisini oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısını
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.36
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
135’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine
göre vermiş olduğu önerinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi
öneriyi yeniden oylarınıza sunacağım.
Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre
grup önerileri işari oyla yapılır.
BAŞKAN – İşari zaten, bu da işari…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim olur mu? Elektronik cihazla
yapıyorsunuz.
BAŞKAN – Elektronik cihazla yapmak işari
olmaya mâni değil Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Neyse… İç Tüzük’ün 63’üncü maddesine göre
usul tartışması açılmasını istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Açık açık işaridir
Sayın Genç, bu hususta bir şey yok, defaatle
yapıyoruz. Yani dediğiniz doğru, işari oylama doğru
fakat elektronik oylama cihazıyla yapılması işari
oylamadır.
KAMER GENÇ (Tunceli) – İşari oylama
elektronik cihazla yapılmaz ki… Sayın Başkan, İç Tüzük’e uymak zorundasınız!
BAŞKAN – Uygundur Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim…
BAŞKAN – Uygun, İç Tüzük’e uygun, işari
oylama çünkü.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Yanlış yapıyorsunuz. İç Tüzük’e göre söz
istiyorum efendim.
BAŞKAN – Yani, işari oylamasında bir şey
yok. Evet…
KAMER GENÇ (Tunceli) – 57’inci maddede elektronik cihazla hangi
hâllerde oylama yapılacağı açıklanmış.
BAŞKAN – Sayın Genç, Kamer Bey, yani konu şu: Kaç tane oyun kabul,
lehinde, kaç tane oyun aleyhte kullanıldığını belirtmektir.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, işaretle oylama…
BAŞKAN – “İşari oylama” dediğiniz odur.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, İç Tüzük’te…
BAŞKAN – Buradaki rakam da, çıkan rakam da odur zaten yani isimler
açık oylamada belirleniyor; burada, açık oylamada isim belirlenmiyor. Oldu mu
efendim?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Belirlenmiyor olur mu?
BAŞKAN – Evet, tabii…
KAMER GENÇ (Tunceli) – İç Tüzük’te diyor ki: Eğer işaret oylaması
öngörülen oylamalar işaretle yapılır.
BAŞKAN – Hayır, burada yok. İşari
oylamadır…
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkan, İç Tüzük’ün 139’uncu
maddesine bakın.
KAMER GENÇ (Tunceli) – 63’üncü maddeye göre tutumunuz hakkında söz
istiyorum.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – 3’üncü fıkrası, 139’un 3’üncü fıkrası
elektronik oylama…
BAŞKAN – Sayın İçli, bakınız arkadaşlar, kaç yıldır bunu defaatle yaptık ettik. Yeni bir şey falan keşfetmiş
olmuyorsunuz. Lütfen… İstirham ediyorum…
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Yanlış yapıyorsunuz Sayın Başkan!
BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Ama efendim, doğru söylüyor, yanlış
yapıyorsunuz!
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, grup
önerisi kabul edilmemiştir.
AK PARTİ’nin İç Tüzük’ün 19’uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım.
4.- Gündemdeki sıralama ile Genel
Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK PARTİ Grubu
önerisi
Sayı: 769 15/07/2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Danışma Kurulunun 15.07.2010 Perşembe günü (bugün) yaptığı
toplantıda, siyasi parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından,
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel
Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Nurettin
Canikli
Giresun
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler Kısmında yer alan 536, 526, 522, 342, 539, 541, 521 ve 523 sıra sayılı
Kanun Tasarılarının bu kısmın 3, 4, 8, 9, 10, 11, 12 ve 13 üncü sıralarına
alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
15 Temmuz 2010 Perşembe günü 536 sıra sayılı kanun tasarısının 2.
bölümünün bitimine kadar,
16 Temmuz 2010 Cuma günü 536 sıra sayılı kanun tasarısının tümünün
bitimine kadar,
21 Temmuz 2010 Çarşamba günü 541 sıra sayılı kanun tasarısının
bitimine kadar,
22 Temmuz 2010 Perşembe günü 521 sıra sayılı kanun tasarısının
bitimine kadar,
23 Temmuz 2010 Cuma günü 523 sıra sayılı kanun tasarısının
bitimine kadar,
Belirlenen günlük çalışmalara devam edilmesi, ayrıca yukarıda
belirtilen birleşimlerde gece 24:00'de günlük programların
tamamlanamaması hâlinde günlük programların tamamlanmasına kadar çalışmalara
devam edilmesi.
Önerilmiştir.
BAŞKAN – Grup önerisinin lehinde Ahmet Aydın, Adıyaman
Milletvekili.
Buyurun Sayın Aydın.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK
PARTİ grup önerimizin lehinde söz almış bulunuyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu Parlamento, bu yasama yılında da çok üstün
bir performansla yoğun bir çalışma sarf etti. Bu gayretlerinden dolayı, bu çatı
altında emek veren tüm milletvekillerine, iktidar-muhalefet, teşekkür etmek
istiyorum. Türkiye'nin önünü açacak olan, başta demokratikleşme olmak üzere,
her alanda kalkınma ve refahı sağlayacak olan Anayasa değişikliği de dâhil
olmak üzere birçok temel düzenleme yaptık. Millî iradenin üzerindeki
ipoteklerin kaldırılmasını, temel hak ve hürriyetlerin ileri noktalara
taşınmasını sağlayacak anayasal ve yasal düzenlemeler yaptık. Eğitimde,
sağlıkta, adalette, emniyette, her alanda reformlar gerçekleştirdik. Şimdi de
inşallah önümüzdeki hafta sonu itibarıyla Meclisin tatile girmesiyle birlikte,
gönül rahatlığı içerisinde halkımıza gideceğiz ve bütün bu yapılanları
halkımızla paylaşacağız.
Değerli arkadaşlar, tabii bu yoğun çalışmadan dolayı, aslında 1
Temmuzda tatile girilmesi gerekirdi, ama hâlen bekleyen ve kamuoyunda da
önemle, acilen beklenen kanunların çıkması adına gündemi belki biraz uzattık,
bugünlere geldik. Ki, bizim asli görevimiz de vatandaşların sorunlarına, talep
ve beklentilerine çözüm olabilmek. O amaçla, o maksatla buradayız. Asli
görevimiz yasama ve kanun koymak adına da bugüne kadar uzattık.
Değerli arkadaşlar, yine bu grup önerimizle birlikte, biz, daha da
fazla uzamaması adına, belki aciliyeti çok da
olmayacak olan birtakım tasarıları da, daha önceki grup önerimizde gündeme
getirdiğimiz mali kural gibi tasarıları da çıkartarak gündemi biraz daha
sadeleştirmiş olduk. Buna göre, grup önerimizle birlikte, değerli arkadaşlar,
biz, bugün Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nı görüşmeye başlayacağız ve ikinci
bölümün bitimine kadar da bu görüşmeler devam edecek.
Yarın, yani 16 Temmuz 2010 Cuma günü itibarıyla Gelir Vergisi
Kanunu üçüncü bölümün bitimine kadar, yani kanunun bitimine kadar görüşeceğiz.
Değerli arkadaşlar, Gelir Vergisi Kanunu, özellikle Anayasa
Mahkemesinin iptal kararı doğrultusunda yeniden düzenlenmiş ve gelir kaybının
da olmaması adına acilen çıkması gereken bir tasarı olarak duruyor ve o yüzden
de bunu bir an önce çıkartmak durumundayız.
Yine, değerli arkadaşlar, bugün ve yarın Gelir Kanunu’nu
çıkardıktan sonra, önümüzdeki hafta salı günü saat 15.00’ten itibaren, yine
kamuoyunda “taş atan çocuklar” olarak da bilinen suça itilmiş çocuklarla ilgili
çok önemli bir tasarı ve teklifi birlikte görüşeceğiz.
Değerli arkadaşlar, Türkiye, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları
Sözleşmesi’ne taraf ve aynı zamanda yine 2005 yılında Çocuk Koruma Kanunu’nu
çıkarttık ama hâlen maalesef çocuklar terörle mücadele kapsamında yargılanıyorlar.
Biz bu tasarıyla birlikte, on sekiz yaş altındaki tüm çocukların çocuk
mahkemelerinde yargılanmasını sağlayacağız. Çocuklara çocukça muamele edeceğiz
tabiri caizse. Onların yeniden topluma kazandırılması, ıslahı
adına da bu çok önemli bir tasarı. Yine demokratikleşme çalışmaları
kapsamında da inşallah bu tasarıyı önümüzdeki hafta salı günü çıkaracağız.
Yine, değerli arkadaşlar, salıdan sonra, çarşamba günü, önümüzde
acil çıkması beklenen birtakım uluslararası sözleşmeler var. Yedi tane
-zannediyorum- sözleşmeyi çarşamba günü -önümüzdeki hafta- 14.00’te başlayıp
bitimine kadar görüşeceğiz.
Bu uluslararası sözleşmelerden iki tanesi telekomünikasyonla
ilgili, Telekomünikasyon Birliği ile ilgili. Türkiye’nin, burada, özellikle 22
Ekim tarihi itibarıyla yapılacak olan toplantıda oy kullanması adına bu
tasarının da çıkması gerekiyor.
Yine terörle mücadele için önemli olan bir uluslararası sözleşme
var, Irak’a Komşu Devletler Hükümetleri ile Irak Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Terörizm, Sınırlardan Yasadışı Sızmalar ve Örgütlü Suçlarla Mücadele
Konularında Güvenlik İşbirliğine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı. Yine terörle mücadele kapsamında bunun da
çıkması elzem.
Yine, değerli arkadaşlar, AK PARTİ, ilk kurulduğu günden bugüne
kadar işkenceyle mücadele ediyor ve “sıfır işkence” ile yola çıktı, bu
parolayla yola çıktı. Faili meçhullerle, işkencelerle anılan bir ülkenin şu
anki itibarı çok daha iyi noktada ve işkenceyi de sıfır pozisyonuna kadar geri
çektik, çekmeye çalışıyoruz. Bu manada da yine bir uluslararası sözleşme olan
İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya Cezaya
Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İhtiyarî Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı var. Bunu çıkartacağız.
Yine, değerli arkadaşlar, çarşamba günü (dün) Mecliste
çıkardığımız nükleer santralle ilgili, onunla ilintili olan, âdeta onun
mütemmim cüzü konumunda iki tane tasarı var, uluslararası sözleşme var. Onları
çıkartacağız. Onların bitmemesi hâlinde, çarşamba gününden perşembeye veya
akabinde cumaya kadar sarkabilecek durumda belki. Yine, aynı şekilde, bitimi
hâlinde de, perşembe ve cuma günleri de 521 ve 523 sıra sayılı yasaları
görüşeceğiz.
Bu yasalar, dediğim gibi, az önce de ifade ettiğim gibi, acil.
Birçoğu, özellikle Gelir Vergisi Kanunu, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı
doğrultusunda hazırlanmış.
Yine, birçok uluslararası sözleşme, taraf olduğumuz uluslararası
sözleşme, Türkiye'nin şartlarını daha da iyi pozisyona getirmek adına ve zamana
bağlı olan kanunlar.
Yine, Terörle Mücadele Kanunu, işte, taş atan çocuklarla ilgili
kanunlar, gerçekten çok ileri noktaya taşımış olduğumuz insan hak ve
hürriyetleri noktasında, çocuklar adına da çok önemli bir değişim, önemli bir
gelişim. Bu manada da bunların çıkması adına böyle bir grup önerisi verilmiş
olunuyor.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydın.
Grup önerisinin aleyhinde Eskişehir Milletvekili Sayın Tayfun
İçli.
Sayın İçli, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Değerli Başkanım, biraz evvel Sayın Kamer Genç’in ve benim itiraz
ettiğim konuya çok kısa değinmek istiyorum. Sizin de kabul ettiğiniz üzere,
grup önerisi işaret oyuyla yapılır, İç Tüzük 19. İç Tüzük 139’da da işaret
oylamasının nasıl yapılacağı çok açık bir biçimde ifade edilmiştir. Bakın
“İşaretle oylama üyelerin el kaldırması; tereddüt hâlinde ayağa kalkmaları; beş
üyenin ayağa kalkarak teklif etmesi hâlinde de salonda olumlu ve olumsuz oy
verenlerin ikiye bölünerek sayılmaları suretiyle yapılır.” dedikten sonra,
141’inci madde işaret oylamasının ne şekilde yapılacağını çok açık bir biçimde
ifade etmektedir. Sizin uygulamanız bir açık oylamadır. Açık oylama da yine İç
Tüzük’ün 139’uncu maddesinde ve 142’nci maddesinde çok net olarak belirtilir.
Uygulama ile İç Tüzük değiştirilemez. “Daha önce böyle yapılmış,
biz böyle uyguluyoruz.” Olmaz! Türkiye Büyük Millet Meclisi, kendi çıkarttığı
-aynı Anayasa gibi- İç Tüzük’üne uymak durumunda. Daha önce yanlış yapıldı
diye…
KAMER GENÇ (Tunceli) – İşaret oylaması yapılması gerekli olan
hâllerde işaret oylaması şarttır.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Evet. Çok nettir. Yani, bunu, lütfen,
Divan olarak dikkate alın ve bundan sonraki uygulamaları kendi çıkarttığımız İç
Tüzük’e uygun olarak yapalım. Bunu, özellikle ifade ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisi
aleyhine söz aldım. Artık, her hafta geliyor, her hafta da mecburen bu
aykırılıkları ifade etmek durumunda kalıyoruz. Şimdi, bir hafta önce… Şu
elimdeki AKP grup önerisi, 13 Temmuz 2007. Nasıl çalışacağımız belli. Bugün
görüşeceğimiz bu gelir vergisiyle ilgili, aslında torba kanun, önümüzdeki hafta
görüşülecek. Peki, neden getiriliyor bugün? Bugün, “ikinci bölüm bitinceye
kadar” çalışılacakmış, grup önerisinde bu var. Değerli arkadaşlarım, eğer, bir
hafta önce alınan Genel Kurul iradesine, bizler yine burada saygısızlık
edersek, Türk toplumunda bizim hiçbir değerimiz olmaz. İşte, biraz evvel Sayın
Muharrem İnce’nin söylediği gibi, bir TRT Genel Müdürü, bir Başbakan
Yardımcısını yalancı durumuna sokar ve bir milletvekilinin soru önergesine,
kurumun başı olduğu TRT’nin alt yazısıyla haber olarak cevap verir ve vatandaş
da milletvekiline saygı duymaz.
Değerli arkadaşlarım, burası yüce bir kurum, hep diyoruz ki:
“Millî irade burada tecelli ediyor. Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir.”
Her hafta ne oluyor? Yani AKP’de 4-5 tane grup başkan vekili arkadaşımız var.
Bir sonraki haftayı göremeyecek kadar çok mu yoğun çalışıyorlar? Türkiye'nin
çok önemli gündemleri var, Sayın Başbakan, siyasi partilerin genel başkanları
Türkiye'nin çok çok önemli konularını konuşuyor ama önümüze
-birazdan ifade edeceğim- Gelir Vergisi Kanunu’nda değişiklik yapan bir kanun
tasarısı, teklifi, bir çorba olmuş, çorba vaziyette bir olay getiriliyor. Neyi
nereden kaçırıyoruz yangından mal kaçırır gibi? Dediğim gibi, 13 Temmuz 2010,
bir hafta önce aldığımız kararı -kevgire döndü- yeniden değiştiriyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu çalışma koşulları insanlık dışı; insanlık
dışı koşullarda çalışılıyor. “İkinci bölümün bitimi.” demek, sabaha karşı üçe,
dörde kadar Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışması demektir.
Bakın, sabaha karşı çalışan… Tabii, Değerli Grup Başkan Vekilimiz
Sayın Anadol bir örnekleme yaptı ama ben de başka bir
örnekleme yapayım: Hastanelerin acil servisleri çalışır, bir de sınırlarda
askerdeki nöbetçiler çalışır, onun dışında üst üste böyle bir çalışma olmaz.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Ne kadar faydalı iş yapıyoruz.
Onlar da çok faydalı iş yapıyorlar.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Faydalı iş yapmadığınızı söyleyeceğim.
Diyeceksiniz ki: “Faydalı iş yapıyoruz, ya ne kadar çok çalışıyoruz.”
Değerli arkadaşlarım, bakın, eşek arısı ile bal arısı arasındaki
fark nedir? Bal arısı bal üretir, eşek arısı da uçar ama üretemez. Yani tabii
ki onun doğada faydası vardır. Şimdi, çok çalışmakla hiç üretmemenin, kısır
olmanın, bir gün önce yaptığını ertesi gün değiştirmenin adı “Çok çalışma”
değil, “Verimsiz çalışma”dır, “Gereksiz çalışma”dır.
Bakın, getirmişsiniz 2 tane kanun tasarısı, 4 tane kanun teklifi.
Bununla ne yapıyorsunuz biliyor musunuz? 33 kanunda değişiklik yaptığınız gibi,
4 kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapıyorsunuz. Hükûmetin
getirdiği tasarıya aradan teklifler girmek suretiyle, başka tasarıları getirmek
suretiyle, adına da “Çok çalışma” demek suretiyle birtakım şeyler yapıyorsunuz.
Bu, çok çalışma değil. Bu elimizdeki kanun tasarısının, görüşeceğimiz kanun
tasarısının bana aciliyetini anlatmanız lazım. Madem
bu kadar acildi, ülkenin yararınaydı, bugüne kadar aklınız neredeydi? Bir hafta
önce grup başkan vekilleriniz getirdiği zaman bu kanun tasarısının hangi sırada
olacağını belirtmiş. İşte size söylüyorum, önümüzdeki hafta görüşecektik bunu,
ayın 20’sinden itibaren görüşecektik.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Öne çektik.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – E, “Öne çektik!” İşte, “Öne çektik!” Bu
keyfîlik, bunun adı keyfîlik. Yani oturacaksınız…
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Hiç keyfîlik değil.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Şimdi de söyleyeceğim onu, bunu bir de
temel kanun olarak getiriyorsunuz. “Temel kanun” kavramı, değerli arkadaşlarım,
hep söylüyorum, İç Tüzük’ün 91’inci maddesi. Biraz evvel girişte de onu
söyledim. Biz burada ne Anayasa’yı dinliyoruz ne kendi uymamız gereken İç
Tüzük’ü dinliyoruz ne örf, âdet kurallarını dinliyoruz. Kendi kurallarımızı
dinlemiyoruz. Bakın, İç Tüzük 91. İç Tüzük 91 diyor ki: “Bir kanun dalını
sistematik olarak bütünüyle veya kapsamlı olarak değiştirecek biçimde genel
ilkeleri içermesi...”
Şimdi burada bir kanun değil -bakın, Gelir Vergisi Kanunu- bir
tasarı getirmiş Hükûmet. Arkasından, Hükûmet başka bir tasarı göndermiş, Harçlar Kanunu.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Maddeyi okursanız anlaşılır.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – 4 milletvekili arkadaş adli personelle
ilgili bir teklif vermiş. Şimdi, adli personelle ilgili bir teklifin Gelir
Vergisi Kanunu’yla ne alakası var?
Ve 33 kanunu değiştiriyorsunuz, 33 kanundaki belirli maddeler. 4
kanun hükmündeki kararnameyi değiştiriyorsunuz. Bunun neresi İç Tüzük’ün, Allah
için, 91’inci maddesine uygun?
Ha, şunu yapıyorsunuz: Diyorsunuz ki: “Sayısal çoğunluğumuz nasıl
olsa var. Biz istediğimizi yaparız, istediğimizi dayatırız, kabul edersiniz
veyahut etmezsiniz.” İşte bu, hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz. Bağdaşmadığı
gibi bu Parlamentonun da saygınlığına gölge düşürür. Birincisi bu.
Değerli arkadaşlarım, bir de burada şöyle bir hastalık var.
Anayasa’mızın 91’inci maddesi, kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi. Yani bir kanun hükmündeki kararnamenin ne şekilde çıkacağı ve kanun
hükmündeki kararnamenin ne şekilde değiştirileceği Anayasa’da belli. Anayasa
91. Yetki kanunu çıkacak. Yetki kanununda süre belli.
Şimdi, yine İç Tüzük’ümüzün 90’ıncı maddesinin dördüncü fıkrası…
Yine size ifade ediyorum, bakın, kanun hükmündeki kararnameler nasıl değişir?
“Kanun hükmündeki kararnameler, varsa, değişiklikleriyle birleştirilerek
bütünüyle görüşülür; bölünerek, ayrı metinler hâline getirilerek kanunla
değişiklik yapılamaz.” Şurada dört kanun hükmündeki kararnameyi getiriyorsunuz,
bir kanunla Anayasa’nın ve İç Tüzük’ün amir hükümlerine rağmen parçalayarak,
bölerek değiştirmeye kalkıyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, bu olmaz. Bakın,
burada hep yanlış, hep İç Tüzük’e aykırı işlem yapıyoruz. Şimdi yine sayısal
çoğunluğunuzla -birazdan Sayın Başkan söyleyecek, işte “Grup önerisini kabul
edenler… Etmeyenler…” yine sayısal çoğunlukla bunları kabul edeceksiniz ve
geçireceksiniz ve bunun adına da diyeceksiniz ki: “İşte biz düzgün yapıyoruz.”
Değerli arkadaşlarım, aşırı sürat hep -çoklukla söylenir- zarar
getirir. Burada da bir ay önce değiştirdiğiniz, “Ülke için gerekli.” dediğiniz
birçok kanun maddesini yine değiştirmeye kalkıyorsunuz ve aslında benim
dediğimi de bir anlamda doğruluyorsunuz. Sürekli yanlışlık… Aradan on beş gün
geçiyor, yeni bir kanun teklifi, yeni bir kanun tasarısıyla bir değişikliği
halletmeye çalışıyorsunuz. Bir örnek vereyim, sadece bir örnek vereyim. Geçen
ay kentsel dönüşümle ilgili bir kanun tasarısı burada kabul edildi, doğru mu
değerli arkadaşlarım? Şimdi, bakın, burada TOKİ unutulmuş. İzmir
Milletvekilimiz Harun Öztürk’ün komisyonda söylediği
gibi, böyle havada ikmal yapıyorsunuz! TOKİ uyanıyor, “Ya tüh! Kentsel
dönüşümle ilgili olaylarda benim önceliğim unutuluyor.” Şimdi buraya bir
maddeyle TOKİ’ye avantaj sağlayıcı düzenleme
getiriyorsunuz. Bu çalışmanın adı “kanun yapmak” değildir, bunun adı “kanun
yapmak” değildir. Onu söylüyorum her konuşmamda; buraya yağmur gibi gelen
kanunları milletvekillerinin okuması mümkün değil; anlamasını bırakın, okumamız
mümkün değil. Bir de gündem değiştiriyorsunuz. Ben mesela bunu bir dahaki hafta
benim konuşmam…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın İçli, buyurun, konuşmanızı tamamlayın.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Toparlıyorum.
Ben elimdeki Genel Kurulun kararına güvenerek, salı günü… Benim
konuşma sıram salı günü. Yarın Sayın Genel Başkan Eskişehir’e gidecek, ben de
Eskişehir’e gideceğim. Şimdi siz lütfettiniz, ben bütün çalışmalarımı, bütün
disiplinimi, benim gibi birçok milletvekili bıraktı, AKP grup önerisiyle… Ben
ne yapacağım? Benim bütün planımı alt üst ediyorsunuz. “Ben” derken, ben
milletvekili olarak sadece yasama faaliyetlerinde bulunmak gibi bir görevim yok
ki. Benim denetleme görevim var, benim halkla dolaşma görevim var; Genel
Başkanımla birlikte, işte, Anayasa referandumu var, onun kampanyasına katılma
gibi görevim var ama siz benim en doğal hakkımı engelliyorsunuz. Biz plan dahilinde çalışmayacaksak, birilerinin akşam yatıp sabah
kalkıp ona göre, takdirine göre çalışacaksak, o zaman bırakalım, biz burada hiç
yapmayalım. Bir tüzük değişikliği getirin, milletvekilleri Genel Kurula
gelmesinler, milletvekilleri komisyon çalışmasına katılmasınlar, Başbakan Sayın
Recep Tayyip Erdoğan’ın emrettiği hususlar kanun hükmüne gelsin diyelim, bir
anayasa değişikliği yapalım, biz de hiç buralara gelmeyelim. Eğer
çalışmayacaksak, kanunlara katkı yapmayacaksak gelmeyelim o zaman.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın İçli, teşekkür ediyorum size.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın İçli, üç senedir tanımadınız mı?
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Efendim, ben tanıdım da, bu işi
halkımız daha iyi anlasın diye anlatmaya çalışıyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Grup önerisinin lehinde Veysi Kaynak,
Kahramanmaraş Milletvekili…
Buyurun Sayın Kaynak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; partimizin grup önerisinin lehine söz aldım. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şunu ifade etmek ihtiyacı hissettim: Yüce Meclisimizin
eşek arısına benzetilmesi gerçekten şık olmamıştır.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Anlamamışsın.
VEYSİ KAYNAK (Devamla) – Meclis, tarihinin en verimli dönemini
yaşıyor.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Algılama sıkıntın var, algılama!
VEYSİ KAYNAK (Devamla) – Geçtiğimiz sekiz yılda, bir yandan Avrupa
Birliği için gerekli reformları bu Meclis iktidarıyla muhalefetiyle yaparken,
bu dönemde de gene çok önemli çalışmalara imza attı, önemli değişiklikler
yaptı, yasa ve Anayasa değişikliklerine imza attı. Dolayısıyla, Meclisimizin
verimkârlığı ve üretkenliği hususunda gerçekten sözlerimize dikkat etmemiz
gerektiğini düşünüyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, grup önerimizi Adıyaman
Milletvekilimiz Ahmet Bey’in de ifade ettiği gibi, izah etti, bu önerimize göre
bugün ve yarın 536 sıra sayılı, Gelir Vergisi Kanunu ile bazı kanun ve kanun
hükmünde kararnamelerde değişiklik yapan bir tasarıyı ve tasarıyla
birleştirilen teklifleri görüşeceğiz. Bu tasarıyla, 2010-2012 dönemini kapsayan
orta vadeli programda uygulanacak olan gelir politikalarının uygulanmasında
istikrarı sağlayacak, vergilendirmede öngörülebilirliğin esas olacağı, vergi
mevzuatı ve uygulamalarda sadeliği ve istikrarı sağlamak amacıyla yasal
altyapının güçlendirileceği ve vergi idaresinin denetim kapasitesinin
arttırılacağı bir tasarıyı burada birlikte görüşeceğiz. Bu tasarı, ayrıca, Anayasa
Mahkememizin iptal ettiği bazı hususları da mahkeme kararı çerçevesinde yeniden
düzenlemektedir. Ayrıca, salı ve çarşamba günleri de Terörle Mücadele Kanunu ve
bazı kanunlarda değişiklik yapan bir kanun tasarısını ve teklifini görüşeceğiz.
Bunlar milletimizin bir yandan ekonomik istikrarının, bir yandan da
mevzuatımızın çağdaş bir mevzuat hâline gelmesini sağlayıcı düzenlemelerdir
diyorum, grup önerimizin lehinde olduğumuzu beyan ediyorum, bu vesileyle
hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Kaynak, teşekkür ederim.
Grup önerisinin aleyhinde Sayın Mehmet Şandır, Mersin
Milletvekili.
Sayın Şandır, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Adalet ve Kalkınma Partisinin
gündeme getirdiği grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum.
Bugün, yeniden, iktidar partisi grubunun Genel Kurul gündemini
belirlemesiyle ilgili rutin bir görevi yapıyoruz, bir şekil şartının yerine
gelmesi görevini yapıyoruz. Aslında işi gücü bırakıp bu İç Tüzük’ü değiştirmek
lazım. Ne lehinde konuşmaya ne aleyhinde konuşmaya hiçbir gereklilik yok.
Milletin zamanını almaktan, çalmaktan öte başka hiçbir faaliyet yapılmıyor.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Doğru söylüyorsunuz. Katılıyorum
Başkanım.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Ama şunu kabul etmek lazım. Yani
Türkiye’yi Türk milleti adına yönetmekle sorumlu olan sizlersiniz. Yapılması
gerekli olanların önceliğini belirlemek sizin göreviniz, sizin yetkiniz. Ama
kendi programını yapamayan, kendi koyduğu kurala uyamayan bir yapı bu milletin
hukukunu nasıl tanzim edecek, tanzim ettiği hukukla adaleti ve huzuru nasıl
temin edecek?
Değerli milletvekilleri “söyledim” demek hiç de hoş değil, çok
itici bir üslup ama sürekli tekrarladığımız bir hadise var: Geliniz,
değiştirmek mecburiyetinde kalmayacağınız bir haftalık, hiç olmazsa bir
haftalık bir gündemi birlikte yapalım veya bu işe müdahale etmesi muhtemel
kişilerle, Sayın Bakanlarla birlikte yapınız. Şu Genel Kurulun gündemini
belirleyelim ve çalışalım. Şu an saat altı, dört saatten bu yana biz hâlâ
gündeme geçebilmiş değiliz ve gecenin saat üç buçuğunda programlanan,
görüşülmek üzere karar verilen beş kanundan iki tanesini çıkartarak bitap düşüp
çaresiz Genel Kurulu kapatmak durumunda kaldık. Dün, burada beş tane kanun
görüşülecekti. “Olmaz” dedik, “Görüşülemez bunlar.” Çok net söylüyoruz. “Yani
önergeler var, konuşmalar var, bir uzlaşma temin edilmediği takdirde, rakamlar
belli, saatler belli, alt alta koyun, üst üste koyun bu kadar saati yok bu
Meclisin, görüşemezsiniz. “Hayır görüşürüz.” 5 kanundan 2 kanunu, o da çok
gereksiz, lüzumsuz birtakım görüntülerin gölgesinde saatin üç buçuğunda
tamamladık. Şimdi yine aynı şeyi yaşıyoruz.
Değerli arkadaşlar, el kaldırıp kabul edeceğiniz bu gündemle neyi
kabul ettiğinizi lütfen birlikte bir tekrarlayalım. Bakınız, bugün için
diyorsunuz ki: “15 Temmuz 2010 Perşembe günü 536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
ikinci bölümünün bitimine kadar…” Nedir bu iki bölümlük kanun? Kırk dokuz
madde. Milliyetçi Hareket Partisi olarak -ben biliyorum- kanunun gereği,
içeriğinin gereği her maddede önergemiz var. Niye? Çünkü bu kanun… Baktınız mı,
bakanlar bilirler, bu kanunla kaç kanunun kaç maddesi değiştiriliyor inanınız
ki tespit etmek mümkün değil. Sayın Maliye Bakanı burada, Plan ve Bütçe
Komisyonu Başkanı da burada, bu arkadaşlarıma soruyorum: Bu kanunla kaç kanunun
kaç maddesini değiştiriyorsunuz Sayın Bakan? Var mı elinizde bir rakam? Yok.
OKTAY VURAL (İzmir) – Zor soru soruyorsun!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Bizim Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi 5
arkadaşımız var, oturttum, çalıştırdım, “Yahu bir tespit edin kaç kanunun kaç
maddesinde değişiklik yapıyoruz…” Biri getirdi kırk iki tane, biri getirdi otuz
beş tane, biri getirdi ellinin üzerinde.
Değerli arkadaşlar, bu kadar çok kanunda, bu kadar çok kanunun çok
maddesinde çok farklı değişiklikler yapan bir torba kanunu böyle temel kanun
hâline getirip bitimine kadar çalışarak kanunlaştıracağız derseniz, bunun
mantığı yok, tarifi yok, tanımı yok. Neyle, bu niyetinizi, bu kararınızı nasıl
tanımlayacağız? Şu soru sorulursa alınmayınız: Bu tempoda bu kanunu görüşmeye
bu Genel Kurulu mecbur tutarak, bu sayın milletvekillerini mecbur tutarak
neleri geçirmeye çalışıyorsunuz? Biri sorar, bu sorunun cevabını veremezsiniz.
Değerli arkadaşlar, “torba kanun” diye Gelir Vergisi Kanunu’yla
birlikte en az kırk tane kanunun, nereden baksak, çok sayıda, en az kırk tane
maddesinde muhtelif konularda değişiklik yapıyorsunuz ve bu değişikliklerin
anlaşılır olabilmesi, paylaşılır olabilmesi için zaman tanımıyorsunuz. Bitime
kadar çalışma… Bir hesap yaptım değerli milletvekilleri. Tümünün görüşmeleri,
birinci bölümün görüşmeleri, ikinci bölümün görüşmeleri en az altı saat! Kırk
dokuz madde, elli madde; en az yüz tane önerge var demektir, onar dakikadan
hesaplasanız beş yüz dakika! Nereden baksanız, bu el kaldıracağınız, kabul
edeceğiniz gündemle değerli milletvekilleri, diyorsunuz ki “Biz bugün burada en
az yirmi beş saat çalışacağız!” Hesabı kitabı yapın, içinizde iktisatçı çok!
Ya, böyle bir çalışma usulünü hangi mantık ifade eder, izah eder, makul görür?
Kendinizi niye böyle bir mecburiyet içerisinde görüyorsunuz?
Değerli milletvekilleri, kusura bakmayınız yani bir şikâyet
anlamında söylemiyorum ama kaçıncı defa oldu söylüyorum grup başkan
vekillerimize: Yahu, arkadaşlar, gelin, daha önce örneğini gösterdiğimiz,
ortaya koyduğumuz gibi, bu konuyla ilgili, muhalefet partilerinin itiraz ettiği
konularda birlikte bir çalışma yapılsın. Bu kanunun bazı
maddelerinin çekilmesi lazım. Göreceksiniz Hükûmet
de çekecek bu kanunun birçok maddesini. Doğru değil, niye konulduğu belli değil
çünkü. Sizin arkadaşlarınızın da itirazı var. Gelin, bu konuda bir çalışma
yapılsın; işte Cumhuriyet Halk Partisi burada, Milliyetçi Hareket Partisi… Bunu
biz söylüyoruz değerli milletvekilleri, iktidar partisinin değerli
milletvekilleri, bunu biz teklif ediyoruz: Gelin önce böyle bir çalışma
yapalım. Yoksa, bu Mecliste yirmi saat, yirmi beş saat
bitime kadar çalışarak nasıl görüşeceksiniz arkadaşlar? Yani anlama imkânı yok.
Bu inatlaşma niye? Yani bir irade ortaya koyamama aczi niye? Zor değil bu işler
ya! Kaldı ki bir şeyi daha tenkit etmemiz lazım. Ya bu torba kanun usulü ne?
Sayın Maliye Bakanı… Yani yalnız Maliye Bakanıyla ilgili kanunlarda değil,
657’de değişiklik yapıyorsunuz, İş Kanunu’nda değişiklik yapıyorsunuz. O kadar
çok çeşitli kanunda değişiklik yapıyorsunuz ki buna torba kanun değil bir başka
isim koymak lazım.
OKTAY VURAL (İzmir) – Çorba!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Ya arkadaşlar, Allah aşkına. Yani bu
Meclisin tarihini geriye doğru inceleyiniz, hiçbir dönemde böyle bir şey
yaşanmadı. Buna kendinizi niye layık görüyorsunuz, niye buna mecbursunuz, bunu
anlamakta zorlanıyoruz.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Başkanım, fazla utandırma!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Üzüntümü ifade etmek için söylüyorum.
Herkes görevini yapacak.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu kadar çok kanunda değişiklik
yapan bir kanunu anlayabilmek ve millete anlatabilmek için her maddesinde
önerge verip konuşmak, sorgulamak mecburiyetini hissediyoruz, buna mecburuz.
Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, böyle 23 Temmuz falan diye düşünmeyiniz,
Eylülün 30’una kadar çalışmayı peşinen kabul edin, rahat rahat,
her akşam sekize kadar çalışalım; teklifimiz bu, normal bir çalışma düzeni
kuralım.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Beşikten mezara kadar çalışalım.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Sekize kadar çalışalım, evimize gidelim,
gelelim, tekrar çalışalım. İtiş kakış yaşamadan, yakışmaz görüntüler ortaya
koymadan, rahat bir çalışma saati, mesai saati içerisinde, ülkenin ihtiyacı, Hükûmetin öncelikleri yönünde hangi kanunlar görüşülecekse,
sorgulayarak, katkı vererek, katılımı sağlayarak, anlaşılır hâle getirerek
buradan çıkartmaya çalışalım. Aksi takdirde, bu yaptığınızla hukuk
kuramazsınız, kurduğunuz hukukla adaleti, huzuru temin edemezsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Şandır, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Bunu söylemekten gerçekten yani “Ben
söyledim.” demekten hicap duyuyorum ama aşmak gayretiyle, bu yanlışınızı
aşabilmek gayretiyle ısrarla söylemeye de devam edeceğim. Bir başka şey daha
söylemem lazım:
Değerli arkadaşlar, dün gecenin saat üçünde tekrar söyledim, bu
nükleer santralle ilgili konuşmada söyledim. Yenilenebilir enerjiyi
kanunlaştırmadan buradan nükleer santralle ilgili sözleşmenin kanunlaştırılması
bu Meclise yakışmamıştır, bu İktidara da yakışmamıştır. Yenilenebilir enerji
kanun teklifi sizin arkadaşlarınıza aittir. Tüm partilerin mutabakatıyla,
katkısı ve katılımıyla ülkemizin çok temel bir ihtiyacı olan ve mutlaka
gerçekleştirilmesi gereken yenilenebilir enerjinin hukukunu geçirmeden buradan
nükleer santralle ilgili bir…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN – Buyurun efendim.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Buradan uluslararası bir sözleşme
hükmüne getirdiğiniz bir ihale prosedürünü geçirmiş
olmanız şık olmamıştır, hak olmamıştır. Ben, bu yanlışlıkların üzerine yapacağınız
ve Türkiye'nin elli yıllık hayali olan nükleer teknolojiye kavuşma hayalinin
gerçekleştirilmesine yanlışla başladınız, doğruyla bitirebileceğiniz kanaatinde
de değilim. Onun için, Cumhuriyet Halk Partisinin ve Milliyetçi Hareket
Partisinin “Getiriniz önce bu yenilenebilir enerji kanunu geçirelim.” teklifini
yeniden gündeminize almanızı tekrar hatırlatıyor, teklif ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.
Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Öneri kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sıraya alınan, Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı;
Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in; 3717
Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve
Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci
Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Kerim Özkul
ve 4 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın;
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
3.- Gelir Vergisi
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in,
3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve
Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci
Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Kerim Özkul
ve 4 Milletvekilinin, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın,
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/886, 1/838, 2/599, 2/712, 2/727) (S. Sayısı: 536) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu, 536 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Saygıdeğer milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı, İç
Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu
nedenle tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi
kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan
maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
Tasarının tümü üzerinde ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Trabzon Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın Akif Hamzaçebi’ye
aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
görüşlerini açıklamaya geçmeden önce, sizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarı, çok sayıda vergi
kanunu ile diğer bazı kanunlarda değişiklik yapılmasını düzenlemektedir. Esas
itibarıyla, yasama tekniğinde “torba yasa tasarısı” olarak isimlendirdiğimiz
tasarılardan biridir. Torba tasarılarla ilgili olarak Sayın Maliye Bakanı, daha
önce, bakan olduktan bir süre sonra, Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan
görüşmeler sırasında kendi görev döneminde bundan sonra herhangi bir torba yasa
tasarısı hazırlamayacağını, Türkiye Büyük Millet Meclisine böyle bir tasarı
sevk etmeyeceğini ifade etmişti. Görüyorum ki, Sayın Bakan bu sözünü çok çabuk
unutmuş.
Aslında Sayın Bakanın bu sözü bir gerçeği de yansıtmıyor. Yani
eğer çok çeşitli kanunda değişiklik yapılması ihtiyacını Maliye Bakanlığı
olarak duyuyor iseniz, bunların hepsini bir tasarı içerisinde getirmenin de
herhangi bir sakıncası yok. Yani böyle bir taahhüde girmek de doğru değildi
aslında ama yanlış olan, Maliye Bakanlığının hazırlamış olduğu böyle bir
tasarıya Plan ve Bütçe Komisyonunda, o tasarıyla ilgili olan, olmayan birçok
önerinin dâhil edilmesidir. Sayın Maliye Bakanı bu sürece maalesef müdahil
olmamıştır. Maliye bakanları getirmiş olduğu tasarıların arzu ettiği şekilde
Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıkmasından sorumludur. “Ne yapalım, Plan ve Bütçe
Komisyonu böyle istedi.” derseniz, siz getirmiş olduğunuz tasarının
felsefesinden uzaklaşarak başka yönlere giden, her isteyenin her istediğini
koyduğu bir tasarı yaparsanız, Maliye Bakanlığının saygınlığını bir kenara
atmış olursunuz. Bu yasa anlayışını, Maliye Bakanının bu şekilde bir yasama
sürecine müdahil oluşunu doğru bulmadığımı ifade etmek istiyorum.
(x) 536 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Değerli arkadaşlar, tasarı Anayasa Mahkemesinin çeşitli vergi
kanunlarında yapılan düzenlemelerle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisinin
açtığı dava sonucunda vermiş olduğu iptal kararı sonrasında ortaya çıkan
boşluğu giderme amacıyla hazırlanmıştır, ilk yola çıkış gerekçesi budur. Bunun
yanına gelir idaresi teşkilatına ilişkin olarak birtakım düzenlemelerin
yapılması ilave edilmiş, sonra başka başka, ilgili
ilgisiz birçok madde ilave edilerek tasarı bugünkü şekline dönüştürülmüştür.
Çeşitli vergi kanunlarıyla ilgili olarak Cumhuriyet Halk
Partisinin Anayasa Mahkemesine açmış olduğu dava, esasen o dava konusu yasanın
Türkiye Büyük Millet Meclisi görüşmeleri sırasında Cumhuriyet Halk Partisinin
ifade ettiği görüşlerin dikkate alınmaması sonucu açılmıştır. Açık ve net bir
şekilde hukuka, Anayasa’ya aykırı olan düzenlemeler o dönemin Maliye Bakanı
tarafından tasarıya konulmuş, burada ısrarlı önerilerimiz, uyarılarımız
olmasına rağmen dikkate alınmamıştır. Nihayet, bunlar, Anayasa Mahkemesinin
hukuka uygun kararları sonucunda bozulmuştur, iptal edilmiştir.
Nedir bunlar? Bunlardan bir tanesi gelir vergisi tarifesidir.
Gelir vergisi tarifesinde bir değişiklik yapıyorsanız, herkesin vergi yükünü
düşürüyorsanız veya en azından sabit kalıyorsa, belli bir ücret grubunun
vergisini yükselten düzenleme yapamazsınız. Bu, Anayasa’nın
eşitlik ilkesine aykırı. “Hayır, biz yaparız.” dedi o zaman Maliye
Bakanlığı, Anayasa Mahkemesi “Yapamazsınız.” dedi, iptal etti. Şimdi onun
yerine bir düzenleme getiriliyor ama o da Anayasa Mahkemesinin iptal
gerekçelerini karşılamaktan uzak. Anayasa Mahkemesi vergi tarifesinde belirli
bir gelir seviyesinin üzerinde ücret gelirleri için “…% 35 oranında
vergilendirilir.” hükmünü iptal ederken, bunu Anayasa’nın eşitlik hükmüne
aykırı bulurken, siz, oranla oynamayıp gelir dilimleriyle oynayarak “Anayasa
Mahkemesi kararına uygun düzenleme yaptım.” diyemezsiniz, yaparsanız bunun da
Anayasa’ya aykırı olduğunu biz bu kürsüden iddia ederiz. Tabii ki karar Anayasa
Mahkemesinindir.
İkinci konu: Neyi Anayasa Mahkemesine götürdük biz? Yatırım
indirimine ilişkin olarak o zaman yapılmış olan düzenlemeyi. 1/1/2006’dan
itibaren geçerli olmak üzere yürürlüğe giren kanun yatırım indirimini kaldırmış
ancak mükelleflerin 2005 yılı sonuna kadar ilgili yıl kazançlarından
indiremedikleri yatırım indirimi tutarlarının gelecek yıllara yönelik olarak
ancak üç yıl içinde indirim konusu yapılabileceğini düzenlemiştir, yani 2006,
2007, 2008 yıllarında indirim konusu yapılabilir. Peki, yapamadı, mükellefin
kazancı yeterli değil. “Hayır yapamazsın.” diyor o
zamanki yasa. Yapmayın, bu, hukuk devleti ilkesine aykırı. Hukuk devleti, bütün
vatandaşlarına hukuk güvenliği veren, tanıyan devlet demektir. Hukuk güvenliği,
bugün karar alan, bugün işlem yapan vatandaşın yarın hangi kararlara tabi
olacağını bugünden bilebilmesi demektir, hukuk güvenliği budur. Hukuk devleti,
vatandaşlara bu güvenliği verir, yarın sabah uyandığında sürpriz bir kararla
karşılaşmaz.
Evet, Anayasa Mahkemesine götürdük, Anayasa Mahkemesi: “Evet, üç
yılla sınırlayamazsınız, bu kazanılmış hak ilkesine aykırıdır.” dedi. Bu kadar
zaman kaybetmeye gerek var mıydı? Yoktu. Şimdi o kararın gereğini yerine
getirmek üzere burada bir madde düzenleniyor. Madde yeni bir Anayasa’ya
aykırılığı bünyesinde barındırıyor, nedir bu? Evet, yıl sınırlamasını kaldırmış
Maliye Bakanlığı ama ilgili yıl kazancının yani 2006 öncesinde kazanılmış olan
yatırım indirimi istisna tutarlarının bundan sonra yapılacak indirimlerinde
yapacağınız indirim ilgili yıl kazancının yüzde 25’ini geçemez. 2006 öncesinde
böyle bir oransal sınırlama var mı? Yok. Yine, bir Anayasa’ya aykırılık
yaratıyorsunuz burada.
Devam ediyorum. Çok iyi hatırlanacaktır, dar
mükellefler, yani Türkiye’de yerleşik olmayan kişilerin, yabancıların
Türkiye’de elde ettikleri menkul sermaye iratlarından yani hazine bonosu,
devlet iç borçlanma senedi ve diğer menkul kıymetlerin alım satım gelirlerinden
veya onların faiz gelirlerinden elde ettikleri gelir Hükûmetin
o zamanki kararıyla yüzde sıfır oranlı stopaja tabi tutulmuştu yani stopaj yok.
Peki, Türkiye’de yerleşik kişiler… Onların bu gelirleri yüzde 10
oranında. Kanun “yüzde
Evet, Anayasa Mahkemesi, tabii, bunu da iptal etti. Bu da eşitlik ilkesine aykırı. Evet, onu getiriyor, burada Hükûmet onu düzenliyor ama Türkiye yıllarını kaybetti bu
esnada. 2006 yılında Mayıs-Haziran aylarındaki o ekonomide meydana gelen para
piyasalarındaki dalgalanmadan dolayı o zamanki hükûmet,
panik psikolojisiyle, nedeni vergi olmayan bir problemi vergiyle çözmeye
çalıştı, hemen “sıfır” dedi yabancılarda, hemen sıfır… Yabancıların oyununa
geldiniz, indirdiniz. Yabancı onunla ilgili değil, o zamanki dalgalanmanın
nedeni burada vergi olduğu için değil.
Şimdi, bu kadar yılı kaybettik ama yapılan düzenlemeler hukuka,
Anayasa’ya uygun değil, kazanılmış haklar ilkesine aykırı. Türkiye, 2005
yılında Gelir İdaresi Teşkilat Kanunu’nu kabul etti yani daha önce Maliye
Bakanlığı bünyesinde Gelirler Genel Müdürlüğü olarak faaliyet gösteren birim
ikiye ayrıldı. Uygulama işi, vergiye yönelik uygulama işi ayrı bir birim olarak
örgütlendi “Gelir İdaresi Başkanlığı” oldu bunun adı. Politika işi yani vergi
oranları ne olacaktır, kanunlar nasıl yazılacaktır, kanunlarda hangi tercihler
yapılacaktır, neler vergiden istisna olacak, neler olmayacak gibi konulardaki
çalışmaları yürütmek üzere de bir politika birimi oluşturuldu. Bunun adı da
“Gelir Politikaları Genel Müdürlüğü” oldu çünkü politika hükûmetlerin
işidir, o Maliye Bakanlığı bünyesinde kaldı. Gelir İdaresi Başkanlığı, Maliye
Bakanlığının bağlı kuruluşu olarak örgütlendi. Neden bağlı kuruluş yapıldı?
Efendim “Bu yarı özerk bir idare olmalı.” dendi çünkü demokratik devletin,
bütün dünyada demokratik devletlerin zor kullandığı en geniş alan vergidir. Çok
önemli bir yetkiyi kullanıyor Gelir İdaresi, yürütme organı. O nedenle “Bunu
biraz siyasetin etkisinin dışına çıkaralım, siyasetin etkisinden uzaklaşsın
yani popülizmin, günlük siyasetin, siyasi
müdahalelerin etkisinden uzaklaşsın; onun için yarı özerk bir yapı
oluşturalım.” dendi. Yarı özerk bir yapı olmadı o zamanki; ama bir adımdı, bir
adım. Eksiği var mıydı? Vardı. Bunu o zaman ifade ettik. Dünyada böyle bir
eğilim var. 30 tane OECD ülkesinin bugün itibarıyla -2008 yılı rakamlarını en
son OECD yayınlıyor- tam 17 ülkesi böyle bir model benimsemiş, Türkiye de
bunlardan birisi. 13 ülke de klasik Maliye Bakanlığı formunda devam ediyor.
İkisinin de doğruları var, yanlışları var. Olabilir, böyle bir modele Türkiye
geçebilir. Eksiği vardı.
Şimdi, bu tasarıyı Hükûmet Türkiye Büyük
Millet Meclisine getirdiğinde, Gelir İdaresine biraz daha özerklik tanıma
niyetiyle birtakım düzenlemeler yaptı. Düzenlemeler iyi kurgulanmamıştı,
eksikti, yanlıştı ama bir şeye dayanıyordu. Şimdi öyle bir model geldi ki
karşımıza -Plan ve Bütçe Komisyonundan çıkan model- daha önceki Gelir İdaresi
Teşkilat Kanunu’nda kabul edilen anlayışın gerisine gitti. Bu hiçbir şeye
benzemiyor. Orada iyi kötü bir adım atılmıştı, bu adımın devamını getirmek
gerekiyordu, oradan geriye gidildi.
Yarı özerk Gelir İdaresinin nasıl bir özelliği olmalı? Bir:
Uygulamaya Bakan karışmayacak. Bakan hesap soracak Gelir İdaresi Başkanından:
“Görevini iyi yaptın mı, yapmadın mı? Vergi iaden iyi mi, kötü mü? Mükellefler
idarenden memnun mu, değil mi? Bütçe hedeflerini tutturabiliyor musun,
tutturamıyor musun?” Bu konularda Gelir İdaresi Başkanı Bakana sorumlu; tam
özerk değil onun için, yarı özerk ama uygulamaya karışmayacak Maliye Bakanı,
vergi denetimine karışmayacak.
Şimdi, Bakan Vergi Denetimi Koordinasyon Kurulunun Başkanı oluyor
burada. Yanlış bir model. Gelir İdaresine, harcama
konusunda personel politikasında esneklik tanıyan -bence- tasarının en iyi iki
hükmü de çıkarılmış durumda, en iyi iki hükmü çıkarıldı. İşte siyasetin
etkisinden, Bakanın etkisinden uzak olacak dedik. Yani harcama için Gelir
İdaresi Başkanı Bakana gidip “Aman, Sayın Bakanım, bana biraz para verin de
yatırım yapayım.” derse o idarenin özerkliği kalır mı? Kalmaz. Harcama yönünden
özerk olacaktı, personel politikası yönünden özerkliği olacaktı, insan
kaynakları yönetimi yönünden özerk alanları olacaktı. İyi kötü bir şey vardı,
onlar yok edilmiş tasarıda.
Bir de şunu söyleyeyim: Yani Türkiye’de yarı özerk Gelir İdaresine
bir adım atıldı gibi oldu ama yarı özerk Gelir İdaresi döneminde vergi
denetimine siyasetin müdahalesi Türkiye’de konuşulmaya başlandı. Bir vergi
inceleme raporuyla ilgili olarak Sayın Başbakan bir televizyon programında, o
rapordan haberdar olduğunu, o raporun işleme konulmasından önce kendisine bilgi
verildiğini söyledi. Bu bir medya grubuna yönelik bir rapordu. Aslında bu
raporla ilgili olarak Sayın Başbakana bilgi veren kim ise suç işlemiştir. Değil
Sayın Başbakana, Sayın Maliye Bakanına bile Gelir İdaresi bilgi veremez, vergi
denetim raporlarıyla ilgili bilgi veremez, verenler suç işler ama o bilgiyi o
zamanın Maliye Bakanının verdiğini kabul etmek istiyorum ama Maliye Bakanı bu
bilgiyi nereden almıştır? Bürokrasiden almıştır. Ben arkadaşlarıma buradan
kanun hükmünü hatırlatıyorum. Vergi denetimleriyle ilgili Sayın Maliye Bakanı…
Kim hakkında hangi inceleme yapılıyor, hangi matrah farkları bulunuyor, nedir
burada vergi kanunlarına aykırılıklar? Bunlar Bakanın bilebileceği şeyler
değildir, kanun bunları yasaklıyor. Ama eski dönemde yani siyasetin daha hâkim
olduğu Gelirler Genel Müdürlüğü döneminde, vergi denetimine siyasetin
müdahalesi Türkiye’de hiç konuşulmadı, bunun gölgesi yoktu Maliye Bakanlığında.
Çok şükür, Adalet ve Kalkınma Partisiyle birlikte bu gölge Maliye Bakanlığı
üzerine, Gelir İdaresi Başkanlığı üzerine düşmüştür. Sayın Bakana sormak
gerekir: Gelir İdaresi Başkanlığındaki atama yetkilerinden vazgeçtiniz mi?
Kontrolör atamasını bıraktınız mı Gelir İdaresi Başkanlığına? Başkan
yardımcılarının atamasını… Onlara girmeyeyim, belki oralarda başka hukuki şeyler
çıkacaktır. Değerli arkadaşlar, bunlar bu tasarının olumsuz yanlarıdır.
Tabii, Türkiye’de Gelir İdaresi deyince Türkiye’nin gelir
performansını değerlendirmek gerekir, vergi performansını değerlendirmek
gerekir. Harcamalar veya harcama ihtiyaçları artıyor, buna paralel olarak gelir
ihtiyacı duyarsınız. Gelir ihtiyacında, gelir seviyesinde eğer iyi bir
durumdaysanız sorun yok ama AKP döneminde Türkiye vergi performansı konusunda
bir adım ileri gitmemiştir. Bir adım ileri gitmemiştir. Rakamlar, uluslararası
rakamlar bunu gösteriyor. OECD rakamlarına bakın, Türkiye kötüye gidiyor veya
yerinde sayıyor.
E, harcamalar artıyor… Kayıt dışını vergileyeceğim, diye sekiz
yıldır bir iddia ortaya koymuşsunuz, sadece iddia düzeyinde, bunun adımlarını
atmıyorsunuz, atamıyorsunuz. Kayıt dışından vergi alabilmek oradan beslenmemek
anlamına gelir. Kayıt dışıyla mücadele edeceklerin böyle bir bağlantısının
olmaması gerekir, böyle bir felsefeye sahip olması gerekir. Mücadele edecek
felsefe yok ki Adalet ve Kalkınma Partisinde, kayıt dışını önlemek için adım
atabilsin. Onun için, Gelir İdaresi iyi niyetle çalışmalar yapıyor, ortaya
koyuyor ama iş siyasi kararlılığa, yasa yapmaya gelince Hükûmet
sadece lafını ediyor. Meclis tutanaklarını araştıralım, bakalım, hükûmetlerin, Sayın Bakanın bu konuda çok sayıda taahhüdü
olduğunu görürüz ama buraya bir tane yasa getirememiştir. Bu yasada -işte Hükûmet geldi gidiyor- bir tane hüküm yoktur kayıt dışını
önlemeye yönelik.
Değerli arkadaşlar, bu yasada başka hukuka aykırılıklar var. Olumlu
bazı düzenlemeler de var, örneğin vergi inceleme elemanlarının genelgelere,
genel tebliğlere aykırı rapor yazamaması şeklinde mükellef hukukunu koruyan,
olması gereken düzenlemeler var, ama bir düzenleme var ki buna bu çerçevede
getirilmiş olan, kabul etmek mümkün değil. Tasarı diyor ki: İdare eğer bir
görüş değişikliği yaparsa, genel tebliğle, sirkülerle herhangi bir görüş
değişikliği yapar ise bu görüş değişikliği yayınlandığı tarihten önceki
dönemlere uygulanmaz.
Sayın Bakan, siz yasama organı mısınız? Yani, siz genel tebliğ ve
sirkülere hangi yetkiyle bir kanun gücü tanıyorsunuz. Yasama yetkisi Türkiye
Büyük Millet Meclisinindir. Kanunlar yayımlandıkları tarihten sonrası için
hüküm ifade ederler, ama geçmişe şamil kanun çıkarılabilir, vatandaşın, mükellefin
lehine kanun düzenlemesi yapılacaksa, o da o kanunlarda düzenlenebilir.
Bir genel tebliğ yayınlayacaksınız Resmî Gazete’de imzanızla, “Bu,
bundan sonrası için uygulanır.” diyeceksiniz. Bu mümkün müdür? Anayasa’ya aykırı, hukuka aykırı. Buralara kadar gelmiş.
Böyle geçerse belli ki Anayasa Mahkemesine de gidecek, götürülecek. Açık, net.
Bu yanlışı nasıl muhafaza ediyor, nasıl buna dayanıyorsunuz?
“Vergi performansı iyi değil.” dedim, onu tamamlayayım, biraz önce
söylediğim. Bakın, Türkiye'nin vergi yükü 18,6’dır, sosyal güvenlik primleri
hariç. OECD 27’lerdedir, Avrupa Birliği 28-29’lardadır. Geride, yani millî
gelire oran olarak söylüyorum, gayrisafi yurt içi hasılaya
oran olarak söylüyorum.
Hükûmet “Kayıt dışını
önleyeceğim.” diyor. Kayıt dışının önlenemediğinin en büyük göstergesi nedir?
Dolaylı vergilerin toplam vergiler içerisindeki payı yüksek, yüzde 50’lerde,
dolaysız vergiler yüzde 33’lerde. Yani sosyal güvenlik primlerini de katıyorum
içine, onları da dolaysız vergi olarak sayıyoruz uluslararası kıyaslamayı
yapabilmek için. Dolaylı vergiler Avrupa Birliğinde nedir? Yüzde 34’lerde. Bizde yüzde 50’lerde. İndirdiniz mi? Hayır. Ama lafını
ediyorsunuz.
Şimdi, dolaylı vergilerin yüksekliğinin nedeni nedir? Kazanılan
gelirden vergi almıyorsunuz, alamıyorsunuz, alma niyetiniz yok. Vergi, vergi yükü ücretlilerin, düzgün çalışan büyük işletmelerin,
sanayicilerin, küçük esnafın, bunların üzerinde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, buyurun
konuşmanızı tamamlayınız efendim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Toplam gelir vergisinin oranı,
gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 5,6. Avrupa
Birliği nedir? 12-13. Yarısı bile değil. Ama tüketim vergilerine geliyoruz,
Avrupa Birliğinin 2 katıyız. Tüketim vergilerine, özellikle özel tüketim
vergilerine yüklenmişiz, 2 katına çıkmışız; dolaysız vergilerde, gelir ve
kurumlar vergisinde, kazanç üzerinden alınan vergide onların oldukça
aşağısındayız, yarısındayız. Hükûmet, şimdi buraya
bir vergi tasarısı getiriyor, görev süresini tamamlamak üzere, dokuzuncu yılına
giriyor ama vergi sisteminde hâlâ adaletin herhangi bir izi yok, adalet sağlama
konusunda herhangi bir taahhüdü, çalışması yok Hükûmetin.
2002 Seçim Beyannamesi’ni hatırlıyorum Adalet ve Kalkınma
Partisinin, vaatlerini hatırlıyorum, önceki Hükûmeti
ne kadar ağır biçimde eleştirdiğini hatırlıyorum -Acil Eylem Planı dâhil-
onların hiçbirisinden eser yok şimdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sözlerimi bitiriyorum Sayın Başkan,
müsamahanıza teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, bakın, özel iletişim vergisini siz kaldırma
sözü vermiştiniz. Bugün, özel iletişim vergisi kalıcı oldu. Onu sabit
telefonlara da getirdiniz. “Damga vergisini kaldıracağız.” demiştiniz, duruyor.
“Enerji kaynakları üzerindeki yani akaryakıt üzerindeki o vergileri
indireceğiz.” demiştiniz. “Haberleşme üzerindeki vergileri kaldıracağız.”
demiştiniz. Onların hepsi duruyor. Sonra, Sayın Başbakan diyor ki: “Biz söz
verdiğimizi yaparız, biz sözümüzün eriyiz.”
İşte, açın 2003 Ocak ayındaki Acil Eylem Planı’nı, açın seçim
beyannamelerinizi. Ne vaat ettiniz, ne yaptınız? Vergi sisteminde yapılan bir
şey yoktur. Tam tersine, vergi denetimlerine müdahale vardır. Sayın Başbakanın
istediği şirketler denetlenmektedir, istemediği şirketler denetlenmemektedir.
Tablo bu durumdadır. Üzülüyorum!
Gelir İdaresinin bu gücünü yasama düzeyine taşıyamayan, yani o
güçlü kadrosunu…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Son cümlelerim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Güçlü bir Gelir İdaresi vardır,
kadro olarak son derece güçlüdür, organizasyon olarak güçlüdür, insan
kaynakları olarak güçlüdür. Ama bunu yasama düzeyinde yapılacak düzenlemelerle
daha güçlü hâle getirebilecek bir siyasi irade yoktur.
Son olarak da şunu söyleyeyim: Gelir İdaresinde çalışma barışı
bozulmuştur. Yönetici personel ile uzman arasında bir dengesizlik vardır.
Uzmanlar, her idarenin en temel personelidir. Uzmanların özlük hakları mutlaka
emsalleriyle çok uygun olmalıdır ama yöneticilerin de konumu dikkate
alınmalıdır.
İdarenin içinden yapılan uzmanlık sınavında sınavları kazanan
personele büyük haksızlık yapılmıştır. Sınavı kazanan, yani 70’in üzerinde puan
aldığı hâlde hâlâ bir yasal düzenleme eksikliği nedeniyle kadroya geçemeyen
personel vardır; bunu da son olarak dikkatinize sunuyorum.
Sözlerimi burada bitirirken hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın
Erkan Akçay.
Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Partim ve şahsım adına
muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kamuoyunu bir süredir meşgul eden bu
torba tasarısı, artık torba tasarı olmaktan çıkmış, Meclisin fonksiyonlarına,
saygınlığına, ciddiyetine zarar verir bir hâle gelmiştir. Ağır eleştirileri hak
eden, adını koymakta zorlandığımız bu tasarı, yöntemi yanlış olan bir yasama
faaliyetine dönüşmüştür. Tam Meclis tatile gireceği zaman alelacele bir torba
tasarı getirme alışkanlığı artık bir AKP klasiği hâline gelmiştir.
Son derece iyi niyetlerle alt komisyona sevkini önerdiğimiz bu
tasarıya bütün gayretlerimizle her türlü olumlu katkıyı vermeye çalıştığımızı ifade
etmek istiyorum. Ancak olumlu ve iyi niyetli gayretlerimize rağmen görüş ve
tekliflerimizin dikkate alınmadığını, önergelerimizin hemen hemen
tamamının reddedildiğini üzülerek belirtmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, komisyon çalışmaları sırasında Türkiye
Büyük Millet Meclisinin atmosferine, saygınlığına, çalışma usullerine ve İç
Tüzük’üne uygun olmayan bir şekilde, alt komisyonda mutabık kalınmayan veya
oylanmayan bazı maddeler üst komisyona değiştirilerek getirilmiş, alt
komisyonda üzerinde mutabakat sağlanan bazı maddeler ise üst komisyonda ya
değiştirilmiş ya da tasarıdan çıkartılmıştır. Görüşmelerin bitimine yakın bir
süre kala komisyon, İktidar tarafından önerge yağmuruna tutulmuştur. İşte o hengameyi, ikide bir “bürokratik oligarşi” kavramını
kullanan ve bundan şikâyet eden Sayın Başbakanın görmesini çok isterdik. Sayın
Başbakan görecekti ki kendi oluşturduğu ve şımarttığı bürokratik oligarşi, o
gün, o oligarşinin temsilcileri –ki birisi de TOKİ idaresidir- iktidar partisi
milletvekillerini ve komisyon yönetimini baskı altına almaya çalışmıştır.
Bizler için bir sorun yok, söyleyeceğimizi söyledik, gereken tepkimizi
gösterdik ama yapılanlar önce iktidar partisi milletvekillerinin itibarını
zedelemiştir ve yüce Meclisin hayrına olmamıştır.
Tasarı, Hükûmet tarafından Türkiye Büyük
Millet Meclisine 51 çerçeve ve 1 geçici madde hâlinde getirilmiştir. Komisyon
görüşmeleri sırasında 51 maddeden 10’u tasarıdan çıkartılmıştır. Komisyonda ise
kabul edilen tasarının çerçeve maddesi 63’e, geçici madde sayısı da 6’ya
çıkmıştır. Komisyon aşamasında tasarıya birbirinden ilgisiz 22 madde daha ilave
edilmiştir. Tasarının görüşmelerinde, düzenleme ve madde değişikliğinde ne İç
Tüzük’e ne de Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik’e
uyulmuştur.
Bilindiği üzere, 16 Haziran 2010 tarihinde 5393 sayılı Belediye
Kanunu’nun 73’üncü maddesinde değişiklik yapılmasını öngören bir kanun tasarısı
Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülüp kabul edilmişti. Bu kanun değişikliği
ile belediyelere çok büyük yetkiler verilmiştir. Bu kanun tasarısı daha
Cumhurbaşkanının imzasında beklerken Resmî Gazete’de yayınlanıp yürürlüğe
girmemişken AKP Hükûmeti tarafından kabul edilen bir
kanunun mürekkebi dahi kurumadan bununla ilgili ve bu kanunun mahiyetini
değiştiren bir değişikliğe gidilmiştir. Büyükşehir belediyelerine çok geniş
yetkiler tanınması karşısında TOKİ’nin taşınmaz devir
taleplerinin önceliğini öngören bu teklif tasarıya dâhil edilmiştir. Bu durum,
AKP Hükûmetinin ve AKP Grubunun ne kadar özensiz,
dikkatsiz ve koordinasyonsuz bir yasama faaliyeti yürüttüğünü ortaya
koymaktadır.
Ezcümle, diyebiliriz ki değerli milletvekilleri, Adalet ve
Kalkınma Partisi Hükûmeti yönetim kabiliyetini
tamamen kaybetmiştir. Komisyon Başkanı, iktidar temsilcisi, Maliye Bakanı,
Cumhuriyet Halk Partisi temsilcisiyle birlikte karar verdiğimiz hâlde sonradan
birçok madde ilavesi daha yapılmıştır. Maalesef pek çok madde doğru dürüst ne
olduğu, ne getirip getirmediği anlaşılmadan, alelacele, oldu da bitti maşallah
ile oylanıp geçmiştir. Yazıktır ve bu tutumu kabul etmek mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, tasarının amacı, tasarının gerekçesinde
iddialı bir şekilde ortaya konulmuştur. Gerekçede tasarının amacının 2010-2012
yıllarını kapsayan üç yıllık orta vadeli programda uygulanması öngörülen kamu
gelir politikalarının amacına yönelik olarak büyüme, yatırımı teşvik ve
istihdamın desteklenmesi ile ekonomide kayıt dışılığın azaltılmasına yönelik
olduğu özellikle vurgulanmıştır. Oysa tasarıda ne büyümeye ne yatırımların
teşvikine ne istihdamın artırılmasına ne de kayıt dışılığın önlenmesine yönelik
hiçbir düzenleme bulunmamaktadır.
Bu tasarıda ne var ne yok bir bakalım değerli milletvekilleri: Bu
tasarıda ekonomiyi biraz olsun iyileştirecek, Allah rızası için, hatır için bir
tek düzenleme yoktur. Bu tasarıda yatırım yok, istihdam yok, işsizliğe çare
yok, çiftçi yok, esnaf yok, memur yok, emekli yok. Bu tasarıda maliye
politikasını iyileştirecek, mali idareyi, gelir idaresini iyileştirecek bir
düzenleme de bulunmamaktadır. Bu tasarıda vergi adaletini sağlayacak, vergiyi
tabana yayacak bir düzenleme de yoktur. Vergi mükelleflerini rahatlatacak,
kayıtlı mükellefin yükünü azaltacak bir düzenleme de bulunmamaktadır.
O yok, bu yok; peki, ne var bu tasarıda değerli milletvekilleri?
Bu tasarıda rant gelirlerinden menkul
kıymetler ve sermaye gelirleri getirilerinden yerli olsun, yabancı olsun vergi
alınmaması var.
Vadeli işlem ve opsiyon borsalarında
gerçekleştirilen vadeli işlem ve opsiyon sözleşmelerine, banka ve sigorta
muameleleri vergisinden istisna var.
Bu tasarıda, Dünya Su Forumunun paralarının 2011 yılı sonuna kadar
harcanması var.
TOKİ’nin yetkilerinin
artırılması var.
Mali müşavirlerin KİT’lerde yönetici olmasını sağlayan düzenleme
var.
Bu tasarıda, tefecilerin işini kolaylaştıracak düzenlemeler var.
Yine bu tasarıda, yatırım indirimini kısıtlayan hükümler
bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesinin süre sınırlaması nedeniyle iptal ettiği bir
konuya, bu defa miktar sınırlaması getirilmektedir. Bu düzenlemeyle, vergi
matrahlarının tespitinde yatırım indirimi istisnası olarak indirim konusu
yapılacak tutar, ilgili kazancın yüzde 25’ini aşamayacaktır.
Değerli milletvekilleri, yatırım indiriminin amacı, yeni
yatırımların teşvik edilmesiyle büyüme ve özellikle istihdam yaratılmasıdır. Bu
düzenleme, Anayasa Mahkemesinin iptaline konu olan yasal düzenlemeden önce
yüzde 100 oranındaydı. Hükûmet, kurumlar vergisi
oranının yüzde 30’dan yüzde 20’ye indirilmesi nedeniyle kaybedilen vergi tahsilatını yatırım indirimini kaldırarak telafi etmiştir. Hükûmet, yatırım yapan ve yeni istihdam yaratanla yatırım
yapmayan veya yeni istihdam yaratmayan arasındaki farkı kaldırmıştır. Eğer
yatırım indirimi aynen devam etseydi, yani yatırımların tamamı indirim konusu
yapılabilseydi, yatırım yapan mükellef açısından vergi oranının yüzde 30’da
kalması daha lehine olacaktı. Hükûmet, vergi
oranlarını indirmiş gibi gözükerek istihdam yapanları âdeta cezalandırmaktadır.
Hazine taşınmazlarını işgal edenlerden alınan ecri misillerin
tespitinde, takdirinde, tebliğinde ve tahsilatında
büyük sorunlar yaşanmaktadır. Ecri misil takdirlerinde eşitlik, adalet,
genellik, ödeme gücü konularında objektif kriterler
uygulanmadığı gibi Türkiye genelinde de bir uygulama birliği yoktur. Çok sayıda
vatandaş ecri misil uygulamaları nedeniyle zarar görmektedir. Bu yüzden ecri
misil alacaklarının yeniden yapılandırılarak, ecri misil ve faizinde indirim
yapılarak uzun vadeli taksitlendirilmesinde fayda görüyoruz. 2009 yılı
itibarıyla ecri misil tahakkuku toplamı 685 milyon lira, tahsilatı
ise 212 milyon liradır, tahsilat nispeti ise yüzde 31’dir. İdare ecri misili yeterince tahsil edememektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yıllardır üzerinde en çok
tartıştığımız konulardan birisi de vergi incelemeleridir. Vergi incelemesine
yetkili birimler veya unvanların sayısı çok fazladır ve vergi incelemeleri çok
başlıdır. Tasarı bu noktada bir yenilik getirmemektedir. Tasarıyla taşradaki
vergi denetiminin yükünü çeken vergi denetmenlerinin
sorunları çözülmemekte, statü ve maaş açmazı kırılmamaktadır. Vergi
dairelerindeki sorunlara da çözüm getirilmemektedir. Ek ücret ve unvan almak
için binlerce personel uzman yapılırken ara kademe yöneticilik ihmal
edilmektedir. Tasarıda buna yönelik bir düzenleme de yoktur.
Tasarının bazı maddeleri Gelir İdaresinin idari yapılanması ve
vergi incelemelerine yönelik düzenlemelerden oluşmaktadır. Burada söz konusu
olan bölük pörçük düzenlemelerdir, birçoğu sonradan tasarıdan çıkarılmıştır. Hükûmet kararsızdır ve ne yapmak istediğinden emin
değildir. Bazı Gelir İdaresi Başkanlığı yöneticilerinin atama usulüne yönelik
Anayasa Mahkemesi iptal kararını karşılamak üzere yapılan düzenlemeler hariç,
diğerleri Meclis tatile girmeden evvel yürürlüğe girme mecburiyeti bulunmayan
düzenlemelerdir. Gelir İdaresindeki yeniden yapılanma arayışlarının temelinde
vergileme hizmetinde etkinlik, mükelleflere kaliteli hizmet sunulması, vergiye
gönüllü uyumun artırılması ve yeni teknolojinin imkânlarından yararlanılması
gibi çeşitli faktörler yatmaktadır. Gelir İdaresinin yeniden yapılandırılmasına
yönelik çalışmalarda genel eğilim, mükellef odaklı ve performans yönetimi
anlayışı çerçevesinde misyonu, vizyonu ve stratejileri
belirlenen, şeffaf ve hesap verme sorumluluğuna dayanan, toplumla iş birliği
yapan, mükellef haklarına saygılı ve ileri teknoloji kullanan, tüzel kişiliğe
sahip bir yapının kurulmasıdır.
Ülkemizde, Gelir İdaresinde yaşanan kronikleşmiş sorunlar ve
yeniden yapılandırma ihtiyacı uzun yıllar gündeme getirilmiştir ancak bu konuda
bir türlü yeterli çalışma yapılmamıştır. Bu nedenle Gelir İdaresi istenen
düzeyde güçlü bir idare olarak kurulmamış ve tüzel kişilik statüsü
verilmemiştir. Bunun yanı sıra, Gelir İdaresinin yeniden yapılandırılmasının
temel nedenlerinden biri olan hiyerarşik bütünlük sağlanamamıştır. Gelir
İdaresinde belirli ölçüde fonksiyonel ve mükellef odaklı yapı oluşturulmaya
çalışılmış ise de bunun gerekleri tam olarak yerine getirilememiş ve Gelir
İdaresine performans yönetimi anlayışı yerleştirilememiştir.
Ülkemiz açısından Gelir İdaresinin yeniden yapılandırılmasında en
zayıf kalan konu, kuşkusuz, vergi denetim birimlerinin yeniden yapılandırılması
olmuştur. Merkezî denetim birimlerinin tek çatı altında birleştirilmesi, Gelir
İdaresinin âdeta kırmızı çizgisi konumunda kalmaya
devam etmektedir. Bu sorun çözülemediği için, Gelir İdaresinde vergi denetimi,
iç denetim ayrımı da sağlanamamaktadır. Dolayısıyla vergi denetimi alanında
yaşanan sorunlar, eskiden olduğu gibi aynen devam etmektedir. Bu nedenle,
ülkemizde vergi denetiminin sorumlusu idari birim kimdir, belli değildir.
Gelir İdaresinin yeniden yapılandırılmasına yönelik değişiklikler
yapılmasına rağmen, bu düzenlemeler düzenli bir taslak hâlinde bir türlü yüce
Mecliste görüşülmemektedir. Oysa Maliye Bakanlığınca hazırlanan Gelir İdaresi
Teşkilat Kanunu Tasarısı Mecliste beklemektedir. Bu getirilen maddelerin büyük
çoğunluğunun o tasarıyla bir an önce gelmesi mutlaka yerinde olacaktır.
Kayıt dışı ekonominin büyüklüğünün, çeşitli hesaplamalara göre
yüzde 50’leri aştığı ülkemizde iç ve dış borç yükünün varlığı dikkate
alındığında Gelir İdaresi ve vergi denetiminin önemi iyice anlaşılmaktadır.
Kayıt dışı ekonominin önemli bölümünün kayıt altına alınması hâlinde bugün
itibarıyla bütçe fazla bile verebilecektir. Böylece, toplanan vergiler yüksek
faizle devlete borç verenlere değil, verilen hizmetlerle topluma geri
dönecektir.
Bugüne kadar etkin bir vergi idaresi ve etkin bir vergi denetim
sistemi maalesef kurulamamıştır. Eğer kayıt dışılık önlenemezse, vergi tabana
yayılmazsa, vergi yükü adaletli dağıtılmazsa başvurulacak yöntemler bellidir.
Birincisi borçlanma, ikincisi dolaylı vergiler. Dolaylı vergilerin payı yüzde
70’lere ulaşmış durumdadır. Bu durumda vergi yükü sabit ve dar gelirli
vatandaşlar üzerinde kalmaktadır. Bunun anlamı şudur: Az kazanandan az, çok
kazanandan çok vergi alınmıyor, az kazanandan çok, çok kazanandan az vergi
alınıyor. Bu tam bir vergi adaletsizliğidir.
Dolaylı vergiler aynı zamanda gizli maliyetleri de artırdığından
üretimi de olumsuz etkilemekte ve kayıt dışılığı beslemektedir. Böylece, hem vergi
adaleti hem de gelir dağılımı bozulmaktadır. Adaletsizlik ise vatandaşları
kayıt dışılığa yöneltmektedir.
Değerli milletvekilleri, kayıt dışılık konusunda Türkiye bir yol
ayrımındadır. Kayıt dışılığın önlenmesi için noksan olan tek şey siyasi
kararlılıktır. Hükûmet bu konuda bir irade ortaya
koymamaktadır. Eğer Hükûmet bütçe açığını kapatmak ve
faiz giderlerini azaltmak istiyorsa, daha fazla yatırım yaparak ekonomiyi
büyütmek istiyorsa, istihdamı artırıp işsizliği azaltmak istiyorsa, gelir
dağılımını daha adil hâle getirmek istiyorsa ve ülkedeki refahı artırmak
istiyorsa kayıt dışılığı önlemeyi öncelikli olarak ele alması ve kararlı bir
irade göstermesi gerekmektedir.
Anayasa’mızın 73’üncü maddesine göre herkes mali gücüne göre vergi
ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı maliye
politikasının sosyal amacını oluşturmaktadır. Tasarıda Anayasa’nın 73’üncü
maddesi dikkate alınmamıştır. Vergi adaleti, mali güç, vergide eşitlik,
genellik gibi ilkeler göz ardı edilmektedir. Toplanan vergilerin genellikle
yüzde 70’inin dolaylı vergilerden oluştuğu ve asgari ücretten vergi alınan
ülkemizde menkul kıymet ve sermaye piyasası aracı getirilerinden ister yabancı
olsun ister yerli olsun vergi alınmaması hiçbir gerekçeyle izah edilemez.
Sermaye gelirleri yatırıma ve üretime yani reel sektöre özendirilmemektedir. Bu
düzenlemelerle yine rant gelirleri teşvik
edilmektedir.
Tasarının belki de en olumlu gördüğümüz maddesi geçici 3’üncü
maddesidir. Bu madde uzun süredir devam eden Gelir personelinin uzmanlığa
atanmalarına ilişkin sorunları büyük ölçüde çözmektedir. Ancak 5345 sayılı
Kanun’da öngörülen beş yıllık süre ve üç sınav şartı donmuş bulunmaktadır. Şu
anda dört yıllık yükseköğrenimini yeni bitirmiş veya bitirmek üzere olan ve
bugüne kadar yapılan üç sınava katılarak yetmişin altında puan aldığı için
atanamayan yüzlerce memur bulunmaktadır. Sürenin üç yıl daha uzatılması ve üç
sınav hakkı daha verilmesi personelin motivasyonu
bakımından da olumlu etki yapacaktır.
Diğer taraftan, Gelir İdaresi Başkanlığı binlerce personeli ile
davalıdır. Kurulduğu 16 Mayıs 2005 tarihinden beri bir türlü taşların yerine
oturmadığı Gelir İdaresi Başkanlığında huzursuzluk had safhaya varmıştır. Bu
durum personelin verimliliğini, performansını olumsuz yönde etkilemektedir.
Toplam 42 bin personelin görev yaptığı Gelir İdaresinde uygulanan ücret
politikaları, görevde yükselme ve atama kriterleri,
merkez ve taşra ayrımları, adaletsiz rotasyon uygulamaları neticesinde ne
personel ile idare ne de personelin kendi arasında güven ve huzur kalmamıştır,
çalışma barışının kalmadığını ifade edebiliriz. Ancak personeli ile barışık
olan, bir bütün oluşturabilen bir kurum daha kaliteli hizmet verebilecektir.
Değerli milletvekilleri, bu tasarının 27’nci maddesine göre
Bakanlıkta daire başkanı veya genel müdür yardımcısı kadrosunda bulunanlar ile
defterdar kadrosunda en az üç yıl görev yapmış olanların Personel Genel
Müdürlüğünde oluşturulan kontrolör kadrolarına atamaları yapılacaktır. Kariyer
bir meslek olan kontrolörlük, yarışma sınavı sonucunda başarılı olan kişilerin
atandığı bir meslektir. Bu nitelikte olan bir mesleğe, sadece görev süresi
dikkate alınarak atama yapılmasını uygun bulmuyoruz. Bu düzenlemenin hiçbir
makul gerekçesi olamaz. Bu düzenlemeyle Maliye Bakanlığına yeni bir huzursuzluk
tohumu ekilmektedir.
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Bakanlıkta daire başkanı veya
genel müdür yardımcısı kadrolarında bulunanlar ile defterdar kadrosunda en az
üç yıl görev yapmış olanların özlük hakları korunacak da olsa görevlerinin sona
erdirilmesi, yöneticilerin tasfiyesi adına tehlikeli bir kapı aralanması
demektir.
Değerli milletvekilleri, bu tasarının Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti tarafından Plan ve Bütçe Komisyonuna sevk edildiği
ilk hâlinde özelge verilmesi ile ilgili çeşitli düzenlemeler
bulunmakta idi. Tasarının ilk hâlinde, 18 ve 22’nci maddelerde özelge verilmesine ilişkin işlemler düzenlenmiş ve özelge verilmesi harca yani paraya tabi tutulmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun efendim.
ERKAN AKÇAY (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Mevzuatın yeterince açık olmamasından veya mükelleflerin tereddüt
etmesinden dolayı mükellefler bilgi edinme çerçevesinde görüş istemektedirler.
Açık olmayan kanuni düzenlemelerle ilgili olarak mükelleflerin izahat
istemesinin bir bedel karşılığında olması mükellef haklarına, yasalara ve
Anayasa’ya aykırıdır. Komisyon görüşmeleri sırasındaki itiraz
ve eleştiriler sonucu özelgelerin mükelleflere para
karşılığı verilmesi yönündeki madde tasarıdan çıkarılmıştır ancak özelgelerin mükelleflere para karşılığı verilmesi yönünde
bir maddenin tasarıda yer almış olması dahi Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin bir hizmet anlayışını göstermesi bakımından
ilginç görüyoruz ve dileyelim, temenni edelim ki, bundan sonra vergi
beyannamelerinin mükelleflere parayla satılması gibi bir düzenlemeyle
karşılaşmayalım.
Değerli milletvekilleri, sözlerime son verirken bu tasarıya
olumsuz oy vereceğimizi belirtiyor, iyi dileklerimle hepinize saygılarımı
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Nezir Karabaş, Bitlis
Milletvekili.
Buyurun efendim.
BDP GRUBU ADINA MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Gelir Vergisi Kanunu ile bazı kanun ve kanun hükmünde
kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısının tümü üzerine Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, aslında söz alan her hatip normalde görüşülen
kanun tasarısı veya teklifinin adını okur, fakat burada kısaltılmışını okuduk,
çünkü okuduğunuz zaman neredeyse sürenin tümünün geçmesi gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, vergi kanunlarını, vergi kanunlarındaki
düzenlemeleri görüşüyoruz. Gerçi bu tasarıda vergi düzenlemelerinin dışında da
maddeler var. Ancak, vergi nedir, verginin mantığı nedir ve bugün demokratik
ülkelerde, gelişmiş ülkelerde nasıl uygulanıyor, Türkiye’de “vergi” denildiği
zaman ne anlaşılıyor, biraz ona bakmamız gerekiyor.
Şimdi, “hazine” diyoruz… Vergiler, devletin sosyal faaliyetlerini
yürütme, toplumu düzenleme, toplumun çalışmasını, toplumun ürettiği değerleri
adil bir şekilde bölüştürme ve yine, bunlardan, sosyal anlamda tüm toplumsal
yararlar için kullanabilecekleri adil bir şekilde düzenleme işidir.
İslam’da hazine için “Beytülmal” deniliyordu. Beytülmal en yüce
değerdi, ona dokunma… Toplumda insanlar her türlü eksikliği, belki biri
diğerinin hakkına hukukuna tecavüz etmeyi düşünen insanlar bile beytülmala hiçbir zaman dokunma gibi bir şeyi aklından
geçirmezdi İslamiyet’te. Bugün bizlerde, modern toplumlarda “hazine” deniliyor.
Aslında İslam’daki beytülmal neyse hazine de odur. Nitekim birçok zaman
hazineyle ilgili, devletin malıyla ilgili bazen yetkililer de, bazen hükûmet olan, bu işleri düzenlemekle görevli olanlar da
“tüyü bitmemiş yetimin hakkı” değerlendirmesi yapıyorlar.
Türkiye’de vergi adaleti, verginin düzenlenmesi, verginin
belirlenmesi ve adil bir şekilde bölüşümü ne kadar gerçekleşiyor? Daha önce konuşan
hatipler dile getirdiler, yıllardır bu Türkiye’de tartışılıyor. Türkiye’de
devletin topladığı vergilerin önemli bir kısmı dolaylı vergilerdir yani tüketim
üzerine, siz bir malı tükettiğinizde, harcama yaptığınızda onun üzerinden
alınan vergilerdir ve tüketimi toplumun tümü yapar. Ücreti ve
geliri az olan kesimler hem geçmişte bugün de özellikle çağdaş hukukta vergide
kazancı kadar vergi ödeyen, hatta eğer çok az kazancı varsa vergi ödememe
mantığı üzerine kurulmuşken dolaylı vergilerde mantık kim harcıyorsa isterse en
zorunlu, en temel ekmek alırken karnını doyurmak için, ayağına ayakkabı alma,
üzerine örtünme için aldığı şeyden bile vergi kesmedir ve Türkiye’de vergilerin
çoğunluğu dolaylı vergiler üzerinden alınıyor.
Nitekim burada yapılan düzenlemelerden biri, ücret gelirlerinde
üst tabanla ilgili bir düzenleme. Burada üst taban diğer gelirleri olanlardan
daha fazla belirlenmiş. Bunun düzenlenmesi doğru ama bu düzenleme yapılıyorken,
burada vergi oranlarının belirlenmesi, asgari ücretliler başta olmak üzere,
özellikle alt sınır grubundakiler için de vergi diliminin düzenlenmesinde bir
yeni düzenleme yapılması gerekiyordu.
Değerli arkadaşlar, birçok zaman, belli alanlarda değerlendirme
yaptığımız zaman barıştan, demokrasiden bahsediliyor. En fazla Türkiye’de
sanırım, demokrasinin her alanda en az olduğu Türkiye’de demokrasiden en çok
bahsedilmektedir. Vergi adaletinin olmadığı, vergi bölüşümünün
olmadığı bir yerde demokrasiden bahsedilebilir mi?
Şimdi, bu ülkede asgari ücret açlık sınırı düzeyinin altındadır ve
asgari ücretten vergi alınıyor. Hükûmet bu konuda,
bunu düzenleme gibi bir görev almıyor, onunla ilgili bir çalışma yapmıyor.
Geçmişten bu yana kadar, siyaset yapan, Türkiye Büyük Millet Meclisinde,
iktidar olsun muhalefet olsun, grubu olsun olmasın yer alan her milletvekili
mutlaka bu kürsüyü kullanırken asgari ücretin vergi dışı bırakılmasıyla ilgili
değerlendirme yapmıştır. Tabii ki, Türkiye gibi bir ülkede,
toplumun önemli bir çoğunluğunun, ücretle çalışan, emeğiyle çalışan kesimlerin
önemli bir çoğunluğunun asgari ücretle çalıştığı ve yine denetimin, kayıt
dışılığın yoğun olduğu, kayıt içi olsa bile, özelde çalışan işçilerin
çoğunluğunun, ücretinin dışında, az prim ödemek için asgari ücretli
gösterildiği bir yerde, bir anda asgari ücretin tümünü vergi dışı bırakmak
mümkün değil, bunu kabul ediyoruz ama yıllardır Türkiye’de bu tartışılıyorken,
siyasetin samimiyeti, siyasetin emekçiyi, toplumun en alt grubunda bulunan
insanları ne derece önemsediği, onlarla ilgili söylediğini seçim zamanlarında veya
oyuna ihtiyaç duyduğu zamanların dışında ne kadar bunu tartıştığı önemlidir. Mesela
yıllardır, otuz yıldır, kırk yıldır bu ülkede, bu ülkenin Parlamentosunda
asgari ücretin düşüklüğünden bahsediliyor, asgari ücretin vergi dışı
bırakılması gerekliliğinden bahsediliyor. Nitekim, AKP
de 2002’de iktidara geldiğinden bu yana bunu defalarca dillendirmiş, o konuda
ileride düzenleme yapılması gerektiğini belirtmiş ama sekiz yıldır iktidarda
olmasına rağmen asgari ücret nasıl vergi dışı bırakılabilir, vergiden muaf
tutulabilir veya en azından o konuda bir düzenleme yapılabilir, herhangi bir
çalışma yapma ihtiyacı duymuyor bu düzenlemeleri yaptığı zaman.
Gelir bölüşümünde adaleti sağlamanın
diğer bir yolu kayıt dışılığı ortadan kaldırmaktır. Türkiye’de üretimin,
üretilen değerlerin yarısından çoğu ve Türkiye’de emeğin, çalışan kesimin yüzde
50’sinden çoğu kayıt dışıdır. Peki böyle bir ülkede
adalet olur mu? Üretenlerin yüzde 50’sinin ortada olmadığı, çalışanların yüzde
50’sinden çoğunun çalışıp çalışmadığı, güvencesi, nerede çalıştığının, ne ücret
aldığının belli olmadığı bir yerde nasıl gelir bölüşümünü
sağlayabilirsiniz. Gelir bölüşümünü adaletli
sağlamadığımız zaman da demokrasiyi, eşitliği nasıl sağlayabilirsiniz?
Türkiye’de, genelde, teşvikler tartışıldığı zaman en başta, işte,
istihdam sağladıkları için, en başta Türkiye’de sermaye geliri sağladıkları
için en büyüklere, sanayide, üretimin diğer alanlarında, bankacılıkta, borsada,
her alanda, başta yabancı sermaye olmak üzere en büyükleriyle ilgili muafiyetler,
vergi indirimleri ve teşvikler getirilmiştir. Ha, bunun
mantığı vardır, bunu anlarız, tabii ki bir ülkede daha fazla yatırımı sağlama,
uluslararası ilişkilerin, ticaretin günümüzde farklılaştığı tek ülke, ülke
sınırlarının içinde ticaretin artık uluslararası rekabete dönüştüğü bir ortamda
sermayenin daha fazla yatırım yapmasının, üreticinin daha fazla yatırım
yapmasının ve rekabet edebilmesinin koşullarını yaratmak gerekiyor ama birçok
zaman, sağlanan bu teşvikler gerçekten yatırımı sağlama, uluslararası rekabeti
sağlama, daha ucuza üretim, daha iyi ücretle işçiyi, emekçiyi çalıştırıp ülke
ekonomisini genel anlamda zenginleştirme amacıyla yapılmıyor. O döneme
göre çıkarılan mevcut hükûmet, belli grupların
baskısı sonucu çok gündemde olmayan bir yasayı getirip, o istemler
doğrultusunda hemen çıkarabiliyordu.
Türkiye’de genelde vergi düzenlemeleri, gelir vergisindeki
düzenleme, gelirdeki ve gelir üzerindeki vergideki adaletsizliği ortadan
kaldırma, genel bir vergilendirme hukuku oluşturma konusunda hükûmetler çok istekli davranmazlar; o gün hem kendi
ihtiyaçları, o gün etkin olan çevrelerin ihtiyaçları ve yine o gün seçime göre
belli kesimlerin taleplerini içeren kesimlerin o talebini küçük de olsa yerine
getirip oyunu almaya yönelik düzenleme yapmanın mantığıdır. Eğer öyle olmasaydı bizler… Türkiye’de genel hukuku, genel hukukun
dilini sadeleştirme gibi bir talep her zaman toplumda var, bununla ilgili
birçok zaman çalışmalar da var. Ama bizler burada yasa çıkarırken, kanun
çıkarırken hem getirilen tasarıların… Özellikle Hükûmet
ve geçmişte de diğer hükûmetler tarafından hem
komisyonlara getirilen hem de komisyonlarda tartışılıp bazen “dili
sadeleştirilme” denilse bile Genel Kurula getirilen kanun tasarı ve
tekliflerinin birçoğu, o konuda ciddi bir çalışma yapmayan, o konuda ciddi bir
çaba sarf etmeyen milletvekilleri tarafından bile anlaşılmıyor. O konunun
uzmanı olmayan, o ayrıntıları yakalayamayan birçok milletvekili herhangi bir
yasa tasarısı veya teklifine baktığı zaman birçok zaman ne anlama geldiğini bilmiyor.
Peki, değerli arkadaşlar, elbette ki Türkiye Büyük Millet
Meclisinde her grup belli konularda uzman elemanını, belli konudaki
milletvekillerini görevlendirir, yine dışarıdan belli bilgiler alır ama burada
eğer Türkiye Büyük Millet Meclisi kanun çıkarıyorsa, Türkiye Büyük Millet
Meclisi tasarı ve teklifleri tartışıyorsa ve burada her milletvekilinin neyi
tartıştığı konusunda bilgi sahibi olması gerekiyorsa bizim bu konuda çok daha
dikkatli olmamız gerekmiyor mu?
Birçok zaman, geçmiş dönemde de, bugün AKP Hükûmeti
döneminde de özellikle baştan başlayarak komisyonlar öncesinde ve komisyon
sürecinden Genel Kurula gelinceye kadar bir yasa tasarısı veya teklifini
getirdiği zaman muhalefeti ve kendisi dışındakileri bilgi sahibi etmeden
bastırarak getirebilir mi? Bir.
İki, bunları hazırlarken diline, onun sadeliğine hem burada
tartışılırken tüm milletvekillerinin sağlıklı tartışıp doğru karar verme
iradesini kullanmasını hem de bu tasarı ve teklif burada tartışılırken ve
kanunlaşırken bu Meclisi, bu Meclis kürsüsünden milletvekilini dinleyenlerin o
anda ne çıktı Meclisten, hangi kanun çıktı, beni ilgilendiren herhangi bir şey
var mı, onu bilmesi açısından bu konuya dikkat edilmesi gerekiyor.
Şimdi, kanun tasarısı ve teklifleri var önümüzde, birçok, otuzun
üzerinde kanunla ilgili düzenlemeler var ve bu temel kanun olarak getiriliyor.
Şimdi, temel kanunun mantığı… Konuları ve içeriği birbirine yakın olan, tek bir
başlık altında görüşülebilecek, tek bir başlık altında düzenlenebilecek konular
temel kanun olarak çıkarılır ancak otuzun üzerinde değişik kanunlardan
düzenlemelerin olduğu bir tasarı temel kanun olarak getiriliyor.
Bu bölünmüş, neye göre bölünmüş? Şimdi, bu temel kanun olarak
hazırlanıp başlıklar belirlendiği zaman, “birinci bölüm”, “ikinci bölüm”, “üçüncü
bölüm” diye neye göre belirlenmiş? Yani birinci bölümde bulunan maddelerin ne
kadar birbiriyle ilgisi var, ona göre “birinci bölüm” denilmiş? İkinci bölümün
ne kadar ilgisi var? O zaman neden “bölüm” diyoruz? Madem
amaç bir an önce, çok maddeli olan ve tartışıldığı zaman muhalefet partileriyle
uzlaşma, muhalefet partilerinin de taleplerini içeren, onların getirilen
tasarıya, teklife muhalefet etmeleri yerine, onların önerisinin de alınıp daha
kolay anlaşılır, ülkenin yararına, halkın yararına ve anlaşılır bir şekilde
çıkmasını sağlama yerine kendi başına çıkarmaksa, amaç oysa o zaman bunu da
kaldırın, böyle birkaç bölüme ayırma yerine tek bölüm deyin yani getirilip
burada tek bölüm hâlinde görüşülsün yani birlikte kanunu görüşelim. Bu
mantıkla ve bu anlayışla biz toplumun karşısına çıkıp değerlendirmeler
yapıyoruz. Toplumun karşısına çıkıp bu tasarıyı veya teklifi getirirken “Ne
kadar, toplumun bugününü ve geleceğini düşündük, toplumun refahını, toplumun
esenliğini, toplumun beklediği değişiklikleri yaptık.” demek çok anlamlı
olmuyor. Sanırım, biraz sonra, AKP adına hatip veya bakan konuştuğu zaman,
burada ne kadar önemli maddeler olduğunu, bu değişikliklerle ne kadar önemli
değişiklikler yaptıklarını söyleyecekler ama bunun içeriğine baktığımız zaman, bir
kısmı herhangi bir genelgeyle de veya mevcut durumda da uygulanabilecek,
diğerleri de… Burada diğer partilerin araştırma önergeleri verildiği zaman Hükûmet yetkilileri çıkıp “Çok önemli, çok acil çıkarmamız
gereken yasalar var, tatilimizi erteledik önemli yasaları çıkarmak için.”
dedikleri kadar önemli değil. Buradaki düzenlemelerin önemli bir kısmı, hatta
çoğunluğu bugün değil, 2010’un Ekiminde, Kasımında, Aralığında tartışılsa
kıyamet kopmaz, hiç kimsenin önemli bir kaybı da olmaz. Ama belli kesimlerin,
belli çevrelerin, Hükûmete yakın, AKP’ye yakın belli
çevrelerin, belli dönemlerde “Bu yasa tartışılırken şunu da çıkarın.” gibi
baskıları sonucu bu tür düzenlemeler… Hem detaylı tartışma hem de bir an önce
çıkarma… “Bu yasa geliyorken şu kesimin de bir talebi vardı, şu kesimin de
istemleri vardı.” veya “Bu bize yakın olan kesimlerin talebiydi.” o tür
kaygılarla yasalar çıkarılıyor.
Sayın milletvekilleri, biz, gerçekten, her değerlendirmemizde, her
söylemimizde, bu Meclis için “Sorunların tek çözüm yeri.” diyoruz. Her
konuştuğumuzda, ülkenin sorunlarının tek çözüm yeri olduğu için de “Büyük”
diyoruz, “Yüce” diyoruz. Yani bizler Türkiye'de, bu kadar sorunu olan bir
ülkede, gerçekten, sorunlarımızı bu Mecliste… Çok farklı
düşünebiliriz, sorunların çözümüyle ilgili çözüm önerilerimiz çok farklı
olabilir fakat bizler samimi bir şekilde, seçim dönemlerinde yapılan
çalışmalar, halka gitme, seçim döneminde yapılan propagandalar dışında, bizler
bu Mecliste çalışıyorken, inancımız, taleplerimiz çok farklı olabilir ama
gerçekten gelip bu Parlamentoda, bu Parlamentonun kürsüsünde inandığımız
şeyleri söylemeye dönük bir tavır ve politika değişikliği içine girecek miyiz,
yoksa gerçekten bu kürsüdeki konuşmalarımızın yüzde 90’ını, inanmadığımız ama
partimizin ama bugün siyasetin, bu kürsüyü kullanmamızın gereği olarak yüzde
90’ı içimizden gelmeyen, beynimizde olmayan şekilde konuşmaya mı devam
edeceğiz? Bu, doksan yıldır, çok az dönemler ve belli zamanlar, belli
kişiler hariç hep böyle gitti; Türkiye’ye hiçbir şey kazandırmadı, bu Meclisin
itibarını da yüceltmedi. Nitekim, Türkiye toplumunun
nezdinde itibarı yerlerde sürünen kurumlardan biri Türkiye Büyük Millet
Meclisidir. En yüce olan, tüm sorunların çözüm yeri olan Meclisin itibarı
Türkiye Cumhuriyeti halkının nezdinde… Hangi kesim olduğu hiç önemli değil,
Türk’tür, Kürt’tür, Laz’dır, sağcıdır, solcudur…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Karabaş, lütfen Meclise haksızlık etmeyelim,
konuşmanıza dikkat edelim.
Buyurun.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) – Bitiriyorum Başkan.
Ben, toplumun Meclisle ilgili değerlendirmeleriyle, bu ülkede
yapılan kamuoyu araştırmalarıyla, hangi kurumun toplum nezdinde ne kadar itibar
gördüğüyle ilgili bir değerlendirme yapıyorum. Elbette, başta da belirttim, bir
ülkenin, 70 milyonluk bir ülkenin tüm sorunlarının çözüldüğü Meclis yüce
olmalı, o yüceliğine denk bir yapı göstermeli ama bakanından, başbakanından
milletvekiline kadar bu kürsüde konuştuğu zaman, beyninde, ruhunda, inancında
olandan -farklı düşünebilir- yüzde 90, farklı siyaset, kamuoyuna mesaj verme
anlamıyla, yapıyorsa bu itibarı koruyamayız. Bunu yapmamız gerekiyor. Bundan
sonra her türlü konuda, vergi yasası olsun, diğer konularda olsun, bu yönde bir
çabanın olması gerekiyor. Siyasi partiler en azından bu zihniyetle bugünden
itibaren bunu gerçekleştirmeli. Bu kolay değil ama bunu gerçekleştirmek için
bir çabanın da olması gerekir diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Her birimiz siyaseten farklı düşünebiliriz ama bütün
arkadaşlarımın, Meclisin itibarı ve ülkenin sorunları için yapacağı…
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Meclisin itibarıyla ilgili bir şey
söylemedim. Kamuoyu nezdinde bunu yükseltmemiz gerektiğini söyledim Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Kendi bulunduğumuz kuruma haksızlık etmeyelim, şahsi
düşüncelerimizi kamuoyunun düşünceleri gibi takdim etmeyelim lütfen arkadaşlar.
Kurumumuza haksızlık etmeyelim.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Şahsi değil Sayın Başkan. Yüce
olduğunu söyledim.
BAŞKAN – Teşekkürler.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Öyle olmasını, bunu korumamız
gerektiğini söyledim.
BAŞKAN – Eyvallah, tamam.
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Başkan, Meclisin konuya ilgisi bile bu
görüşün bir yansımasıdır.
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, diğer konuşmalar
ara verdikten sonra yapılacaktır.
Şimdi, birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.34
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
135’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi söz sırası tasarının tümü üzerinde Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına söz isteyen Manisa Milletvekili Recai Berber’de.
Buyurun Sayın Berber. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA RECAİ BERBER (Manisa) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gündemimizde olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bir yasama döneminin sonuna yaklaştığımız
bugünlerde hep birlikte yoğun bir çalışma temposu gerçekleştiriyoruz. Temel
yasa olarak görüşeceğimiz bu kanun üç bölümden oluşmakta ve 63 madde ile 6
geçici maddeyi ihtiva etmektedir. Birinci bölüm -bugün başladığımız- 1 ve
25’inci maddeler, 26-49’uncu maddeler ikinci bölüm, 50 ve 63’üncü maddeler de
üçüncü bölüm olarak görüşülecek.
Kanunla ilgili hususlara geçmeden önce, bugün Sayın Maliye
Bakanımızın altıncı ay sonu itibarıyla, haziran sonu itibarıyla Gelir
İdaresinin bir yerde de performansı ve dolayısıyla bütçe performansı açısından,
bunları yansıtan gelişmeleri ve sonuçları açıklaması, kamuoyuyla paylaşması
dolayısıyla bu konudaki görüşlerimi belirtmek istiyorum.
Öncelikle, bu sonuçlar gerçekten takdire şayan sonuçlar. Global
krizin, küresel krizin bütün dünyayı etkilediği ve bütçe açıklarının birçok
yerde tarihinin en yüksek düzeylerine çıktığı bir dönemde 2009 yılı krizinin
etkilerinden en hızlı şekilde kurtulan, sıyrılan bir Türkiye ekonomisi
görüyoruz. Bugün yine memnuniyetle kriz yılı olan 2009 yılı bütçesindeki açığın
bu yıl hızla azalmakta olduğunu görüyoruz. Geçen yıl haziran sonu itibarıyla
23,2 milyar TL olan açık bu yıl 15,4 milyar TL’ye gerilemiş durumda.
Burada en önemli artış vergi gelirlerinde olmuştur. Bu açıdan da
Gelir İdaremizi ve bütün emeği geçenleri tebrik ediyorum. Tabii, öncelikle,
vergi gelirlerindeki bu artışı sağlayan mükelleflerimize de teşekkür ediyoruz
ve tebrik ediyoruz. 79 milyar TL olan 2009 yılı vergi gelirleri 98,6 milyar
TL’ye çıkmış. Buradaki artış oranı yaklaşık yüzde 24. Faiz hariç, aynı dönemde
harcamalardaki artış ise 11,5 milyar TL’de kalmış. Bunun sonucunda da faiz dışı
fazla, geçen yılın aynı dönemine göre 4 milyar TL’den 12 milyar TL’ye çıkmış.
Konuşmamı rakamlara boğmak ve sizleri sıkmak istemiyorum değerli
milletvekili arkadaşlarım. Ekonomide en önemli ve büyük aktör
devlet. Devletin bütçe dengesindeki bozukluğun bir zaman sonra, çok kısa
bir zaman sonra bütün aktörleri nasıl etkilediğini biliyoruz. Geçmişte de bunun
çok acı tecrübelerini toplum olarak yaşadık. Eğer devletin bütçesinde,
gelirlerinde bir şaşma varsa, daha doğrusu öngörülen rakamlar hiçbir zaman
tutmuyorsa bunun sonuçları bütün topluma çok kısa bir süre sonra olumsuz
sonuçlar olarak yansımaktadır.
Hükûmetimizi geçen yılki
bütçe açığını öngörememekle suçlayan başta muhalefet partisi milletvekili
arkadaşlar ve bazı çevrelerin, gelişmiş pek çok ülkenin bütçe açıklarıyla
boğuştuğu bu yılda bütçe açığındaki son derece olumlu gelişmeler karşısında
herhangi bir şey söylememeleri çok manidar.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Söylediklerimizi dinlemiyorsunuz ki,
biz de o yüzden söylemiyoruz.
RECAİ BERBER (Devamla) – Gerçekten ben en azından bu yöndeki
gelişmeleri takdir edeceklerini tahmin ediyordum. .
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Başarılarınızı tebrik edeceğiz ama
dinlemiyorsunuz!
RECAİ BERBER (Devamla) – Çünkü gerçekten geçen yıl özelikle krizle
baş edebilmek için bütçe açıklarıyla mücadele eden büyük büyük
ekonomiler ve ülkeler bu yıl ondan daha büyük bir sorunla karşı karşıyalar ve
bu sorun da büyük bütçe açıkları. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki bütçe açığı
geçen yıl yüzde 12,5’lara varmıştı gayrisafi yurt içi hasılanın.
Avrupa ülkelerinin önemli bir kısmında bu açıklar neredeyse yüzde 10’lar
seviyesinde. İngiltere’de yüzde 11. G20 ülkelerinin birçoklarını ben aldım,
2008’e göre 2009’daki artışlar korkunç zaten. Bunların Türkiye’de de tabii
yansıması oldu ancak buna sadece şu açıdan bir bakmak lazım: Türkiye’de krizin
sonuçları, hemen daha etkileri olmadan önce mart ayının ortalarında aşağı
yukarı dolaylı vergilerin tamamında, başta özel tüketim vergileri olmak üzere,
temel sanayi dallarının tamamında ciddi vergi indirimleri yapıldı. Otomotiv
sektörü, beyaz eşya, hatta mobilya ve pek çok sektörde ÖTV indirimleri
sayesinde hem ekonomide ciddi anlamda bir soluk alınması sağlandı hem de bu
vergi indirimlerine rağmen bütçe hedeflerinde, daha doğrusu bütçe açığında
Avrupa Birliği veya OECD ülkelerinin içinde yine aynı sıralarını korumuş oldu.
2008 yılında 13’üncü sıradaydı Türkiye G 20 içinde, 2009 yılında da yine
14’üncü sırada yerini aldı. 2010 yılında da Türkiye bütçe açıkları bakımından G
20 ülkeleri içinde Meksika ile birlikte yüzde 3,4 hedefi için, hedefine
baktığımızda 8’inci sırada.
Ben bunu niçin özellikle belirtiyorum: Ben, aynı zamanda… 2009
yılında küresel krizle mücadelede en çok gündeme gelen kurumlarımız, kamuoyunda
tartışılan veya bir fonksiyon icra ettiği düşünülen, hep Merkez Bankası oldu,
başka kurumlar oldu ama Maliye Bakanlığının, özellikle Gelir İdaresinin ve
maliye politikalarının üzerinde fazla durulmadı. Hem krizin etkilerinin
hafifletilmesinde ve azaltılmasında hem de krizden çıkış sürecinin bu kadar
hızlı bir şekilde oluşmasında gerçekten Gelir İdaresinin ve Maliye Bakanlığının
performansını bir kere takdir etmek lazım ve ortaya koymak lazım.
O açıdan da, bu kanunumuz, Genel Kurulumuzda görüşmeye
başladığımız kanunumuz aslında son derece teknik bir kanun ve bu kanun Plan ve
Bütçe Komisyonunda muhalefet milletvekillerinin de talepleriyle alt komisyona
geldiğinde, alt komisyondaki tartışmalar, inanın, şu anda Genel Kuruldaki
müzakerelerin yanında çok ciddi ve çok seviyeli, son derece teknik ve son
derece de hararetli tartışmalardı. Bunları
tutanaklardan da…
OKTAY VURAL (İzmir) – Ne demek? Milletvekillerinin her yerde
sözleri seviyelidir.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Yani burada seviyeli değil mi
Sayın Berber?
RECAİ BERBER (Devamla) – Hayır, şunu demek istiyorum: Yani teknik
anlamda söylemek istiyorum. Sürçülisan ettim, kusura bakılmasın. Şunu demek
istiyorum: Yani yoğunlaşma ve kanunun ele alınış biçimi olarak burada bazı
muhalefet milletvekili arkadaşlarımız söylediler, komisyonlardaki tartışmaları
dile getirdiler. Ben şunu söyleyeyim alt komisyon başkanı olarak: Alt
komisyonda o kadar konu tartışıldı ki, muhalefet milletvekili arkadaşlarımızın
dile getirdiği ve mutabakat sağlanmayan hususların önemli bir kısmı Komisyonda
hem tasarıdan çıkarıldı hem de bazıları da değiştirildi. Bunların hem iktidar
hem muhalefet milletvekillerinin mutabakatıyla çoğu yapıldı. Bu anlamda da ben
teşekkür ediyorum. Yani bu tasarının oluşmasında, Genel Kurula gelmesinde bütün
milletvekillerinin, Komisyondaki milletvekillerinin çok ciddi katkıları
olmuştur. Teknik anlamda, siyasi anlamda oradaki öneriler son derece,
Komisyonumuza ve tasarının buraya gelen şekline, bu şekli almasına ciddi
anlamda katkı sağlamıştır. Bunu ben olumlu anlamda söylüyorum ve teknik bir
kanunda bu kadar düzenlemeye açık bir Bakanlık olarak da bu eleştirileri ve bu
mutabakat sağlanamayan hususları dikkate alması da son derece önemli.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, bu kanunun ana unsurları Anayasa
Mahkemesinin iptal ettiği bazı maddelerle ilgiliydi ve bunlarla ilgili
tartışmalarda arkadaşlarımız burada da yine gündeme getirdiler, Genel Kurulda
da gündeme geldi ve bunlarla ilgili çok net bilgiler verildi Komisyonda
arkadaşlara. Mesela, ücretlerle ilgili olarak vergi dilimlerinde yapılan, son
dilimin haksızlığa yol açması nedeniyle, daha doğrusu, aynı orana getirilmesi,
ücretlerle diğer vergi dilimlerinin aynı oranda birleştirilmesi nedeniyle daha
önce var olan farklılığın korunabilmesi açısından, matrahlarda farklılaştırma
yapılarak zaten bu sağlanmış oldu.
Ayrıca, burada, yine, BDP milletvekili arkadaşımızın söylediği
husus, asgari ücretin vergi dışı bırakılması vesaire gibi hususlar… Bunları
herhâlde vergi oranlarına bakmadan arkadaşlar, incelemeden söylüyorlar. Bizim
bu iktidar, AK PARTİ İktidarı döneminde asgari ücret belli rakamlarda artık
vergi dışı bırakılmıştır diyebiliriz. Zaten o resmî tarifede olan yüzde 15
oranı, bekâr ve fazla bir indirimden yararlanmayan bir çalışan için dahi yüzde
5,25’tir efektif vergi oranı. Yani asgari geçim indirimini düştüğünüz zaman,
bir kişiden, bekâr bir çalışandan, asgari ücretli kişiden alınan vergi yüzde
5,25. Evli çalışanlardan ise çocuk sayısına göre değişiyor. İnanın, bir kere,
evli ve hiç çocuğu yoksa bile 3,7’ye düşüyor hemen, ardından 1,5; 4 çocuğu
varsa zaten sıfır. Dolayısıyla, asgari ücretin vergi dışı bırakılması
Türkiye’de AK PARTİ İktidarına nasip olmuştur. Bunlar da alınmasın deniyorsa,
açıkçası, zaten onun alınmadığı önemli bir kesim var. O da nedir? Hem bunun
alınmadığı hem sigorta primlerinin alınmadığı kayıt dışı alan. Kayıt dışı
alanın sadece vergi indirimleriyle giderilemeyeceğinin en önemli kanıtı budur.
Bakın neredeyse vergiyi sıfırlamışız, buna rağmen kayıt dışı devam ediyor.
Demek ki kayıt dışılık sadece vergi oranları indirimiyle olmuyor.
Yine burada söylendi, gerçekten reform niteliğinde adımlar bu
dönemde yapıldı. Kendileri de ifade etti, Sayın Hamzaçebi
dediler ki: “İşte, 2005 yılında Gelir İdaresi Başkanlığı ile Gelirler Genel
Müdürlüğünün artık fonksiyonları ayrıldı.” Gelir politikaları ayrı bir genel
müdürlük, Gelir İdaresi Başkanlığı ayrı bir teknik genel müdürlük olarak dizayn edildi ve bununla ilgili altyapılar, personelin
eğitimi, uzmanların alınması, gelir uzmanları, vesaire, şu ana kadar çok ciddi
adımlar atıldı. Bunu takdir etmek lazım ve bu süreç devam ediyor.
Bu tasarıda da yine aynı şekilde 2005 yılında başlamış olan ve
Gelir İdaresi Başkanlığının teknik yönünü güçlendirmeye yönelik ciddi bir adım
daha atılıyor burada, bu gelir oranları vesaireden
öte.
Bakın, yine ben burada şunu da belirtmek istiyorum: Biz
geldiğimizden bu yana, AK PARTİ İktidarı döneminde vergi oranları OECD
ülkelerinin ortalamalarının altına çekilmiştir. Kurumlar vergisi oranı yüzde
33’tü, yüzde 20’ye çekildi. Gelir vergisi oranları yüzde 47’lerdeydi, şu anda
en yüksek dilim yüzde 35. Birçok Avrupa ülkesinde -biz tabii alıştığımız için- müterakkiyet yok, en üst dilimden ödüyor birçokları. Dolayısıyla,
vergi oranlarında açıkçası yapılabilecek çok fazla bir şey bence artık yoktur.
Bir de, ilk defa Türkiye’de teşvik, Türkiye'nin neresinde olursa
olsun aynı oranlarda yatırım indirimi olarak uygulanan teşvik sisteminden
vazgeçilmiş, sektörel ve bölgesel teşvik sistemine
geçilmiştir. Sektörel ve bölgesel teşvik, şu anda
yapılan yatırımlarla ilgili olarak, neredeyse birçok bölgede kurumlar vergisini
yirmi yıl boyunca, otuz yıl boyunca yüzde 2’lere kadar çekmiştir. Düşünebiliyor
musunuz, kurumlar vergisi yüzde 2. Yedi yıl boyunca sigorta primleri, işveren
primleri sıfır olarak, devlet tarafından ödenecek. Bunların hepsi aslında
yatırımlar üzerindeki vergi yükünün daha da azaltıldığının, bu süreç içinde,
göstergeleri ve bunların sonuçlarını da alıyoruz açıkçası. Bunların sonuçlarını
bu bölgelerdeki, teşvikli bölgelerdeki yatırımlardaki, krize rağmen, dünyadaki
bu küresel krize rağmen Türkiye'nin cazip bir yatırım alanı olmasıyla alıyoruz.
Ben, kendi bölgemden çok iyi biliyorum ki yüzlerce yatırımcı, hem de önemli bir
kısmı yabancı yatırımcı Türkiye’ye gelip bu yatırımları yapıyor.
Şimdi, burada, özellikle kayıt dışıyla mücadelenin yeterince
yapılmadığı ve burada da herhangi bir, bu kanunda da buna yönelik hiçbir
düzenleme olmadığı söylendi.
Değerli arkadaşlar, mükelleflerin vergi ödemedeki en büyük
zafiyeti iki nedene dayanıyor. Bir tanesi, geçmişte, bu bir alışkanlık,
mükellef ödediği verginin nereye gittiğini görmek istiyor. Vergi dairelerinin
sloganıdır biliyorsunuz: “Ödediğiniz vergiler size hizmet olarak dönecektir.”
Fakat şimdiye kadar insanlar yakın çevresinde, yerel yönetimlerde, şurada
burada somut olarak, hizmet olarak döndüğünü görmeyince bu sloganın hayalî, afaki bir slogan olduğunu düşünüyordu. Yani vergileri
vereceksin, tabiri caizse, bir kuyuya atacaksın ama sana dönüp dönmeyeceği
belli değil. Ama şimdi Türkiye'nin her yeri şantiye hâline gelmiş ve bu
vergilerle verilen paraların köylere kadar, köylerdeki, tabiri caizse,
kanalizasyonuna, suyuna, parke taşına kadar yapıldığını gördüğü zaman insanlar,
“Ha, demek ki bu paralar, bizim ödediğimiz vergiler bize hizmet olarak, yatırım
olarak dönüyormuş…” Bir kere bu çok önemli çünkü insanlar gerçekten verdiği
paranın nereye gittiğini düşünmüyorsa, daha doğrusu bilmiyorsa vermez,
vermekten kaçınır.
İkincisi, daha önemlisi tabii, en çağdaş ülkelerde bile verginin
en önemli, başka birçok alandan daha önemli yaptırımları vardır. Vergiyi devlet
kamu zoruyla alır yani vergiyi gönüllü olarak vermek esastır ancak hiç kimse
gönlünden koptuğu için vergi vermez, devlet kendi otoritesiyle denetimini yapar
ve bu sonuçları sağlar.
Şimdi, çok önemli bir başka hususa değinmek istiyorum. Bakın, bu
kanunla yapılan, hep şimdiye kadar eleştirilen, getirilen hususlardan bir
tanesi, vergi incelemelerinde koordinasyonun sağlanamaması, denetiminin etkin
olmaması.
Şu anda bu kanunun önemli bölümleri: Tamamen, hem Gelir
İdaresi bünyesinde hem Maliye Bakanlığının değişik -direkt Maliye Bakanlığına
bağlı- vergi denetim birimlerinin koordinasyonu ilk defa bir kurul aracılığıyla
yani bir Vergi İnceleme ve Denetim Koordinasyon Kurulu aracılığıyla sağlanıyor
ve bununla yetinilmiyor, bu da, Denetim Koordinasyon Kurulu, incelenecek
mükellefleri, inceleme standartlarını, etik kuralları, uyulacak bütün esasları
sağlıyor.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sekiz senedir koordinasyon yok mu Recai
Bey?
RECAİ BERBER (Devamla) – Türkiye’de vergi incelemesi yapan,
meslekten olan herkes bilir, hele hele, masanın iki
tarafında bulunmuş benim gibi arkadaşlar çok daha iyi bilir. Türkiye’de
mükellefin incelemeye alınması piyango çıkması gibi bir şeydir. Tabii,
standartları vardır ama az inceleme olduğu için, o insan vergi idaresiyle
denetim nedeniyle bir araya, karşı karşıya geldiğinde gerçekten neyle
karşılaşacağını bilemez ve büyük bir tedirginlik yaşar.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bazılarına hep piyango çıkıyor, her
çekilişte çıkıyor, ne şanslı adam!
RECAİ BERBER (Devamla) – Niye? Mükellef hakları diye bir şey yok
çünkü. Mükellef incelenmeye başlandı. Ne zaman bitecek? Bunun bir kuralı yok.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Size muhalefet etti mi yandı...
RECAİ BERBER (Devamla) – Dolayısıyla, ilk defa, bakın, burada,
kanunla incelemelere süre getiriliyor. İncelemenin süresi, eğer kısa
incelemeyse altı ayda bitirilecek, eğer tam incelemeyse bir yılda bitirilecek.
Düşünebiliyor musunuz, şu anda böyle bir olay olmadığı için,
mükellef inceleme süresinin sonuna kadar defter ve belgelerini vermiş, her
akşam kâbus görüyor “Acaba yarın ne olacak, yarın nasıl çağrılacağım?” diye. Bu
inceleme süreçlerini yaşamış olan insanlar çok iyi bilir.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Daha kısa, her ay değişiyor. Biri gidiyor
öteki geliyor, bulamıyorlar bir daha geliyorlar.
RECAİ BERBER (Devamla) – Dolayısıyla, burada mükellef niçin
incelendiğini bilecek. İncelemeye başlandığı zaman kendisine tutanakla “Şu
nedenle incelemeye başlanmıştır.” diye tutanağın bir örneği verilecek. Bunlar
mükellef açısından, Türkiye’de iş yapacak yabancılar açısından son derece
önemlidir.
Bakın, Türkiye’de diğer hukuk dallarında son derece önemli adımlar
atılmasına rağmen vergi hukukunda mükellef lehine düzenlemeler yönünden
gerçekten geri kalmışızdır. Bu düzenlemeler aslında gecikmiş düzenlemeler. Ben,
burada, Sayın Bakanımızı ve ekibini tebrik ediyorum. Bunlar çok önemli
düzenlemeler; mükellefler açısından önemli, denetim yapacak arkadaşlar
açısından da önemli. Vergi denetimi yapan insanlar da incelemeyle ilgili
süreçten dolayı tabii ki rahatsız, çünkü incelemenin kuralları, standartları
belli olmalı.
Bugün SPK’nın yapmış olduğu, yaptırmış
olduğu bağımsız denetimin bile standartları çok daha net bir şekilde
ortadayken, vergi incelemesinin, mükellefleri bu kadar ilgilendiren vergi
incelemesinin denetim standartlarının, daha, denetim elemanının inisiyatifinde kalması düşünülemez. Denetim elemanının,
tabii ki, her inceleme, her olay için ayrı ayrı bir
denetim şeyi olacaktır ama bunun standartları olmalı ve bu standartlar da
burada getiriliyor. Açıkçası bu açıdan da baktığımızda reform niteliğinde yani
2005 yılında başlatılmış olan gelir idaresinin özerkleştirilmesi, kayıt dışı
ekonomiyle mücadelede önemli bir adım daha atılmış oldu. Eğer
bu adımları arkadaşlar yetersiz görüyorsa ve hele hele,
Sayın Hamzaçebi’nin “2002 yılında, 2003 yılında Acil
Eylem Planı’nda öngörülen hususlar yapılmadı.” şeklindeki buradaki ithamlarına
ben hayret ediyorum çünkü Acil Eylem Planı’ndaki önemli adımların hepsi Maliye
Bakanlığının yapılandırılmasıyla zaten atılmıştır ama bu süreç bir günde
tamamlanacak bir süreç değildir, sürekli olarak eksikler giderilecektir.
Burada, Sayın Akçay’ın ifade ettiği hususlara da katılıyorum,
Gelir İdaresinde motivasyonu artırmak için özellikle
orta kademe yöneticilerle ilgili olarak yapılması gereken birtakım özlük
hakları düzenlemeleri, birtakım imkânlar elbette Gelir İdaresi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Berber, buyurun.
RECAİ BERBER (Devamla) – Hem Gelir İdaremiz hem de Bakanlığımız
tarafından bunlar komisyonlarda dile getirildi ve bunlarla ilgili
düzenlemelerin, kendileri tarafından, yasal bir düzenlemeye gerek olmadığı için,
yapılacağı açıklandı zaten.
Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, ben, bu tasarının… Daha sonra bu
tasarıya eklenmiş olan hususlarla ilgili çok şey söylendi, özellikle
komisyonumuzda bilgi veren, komisyonumuzda diğer kanun maddeleriyle ilgili,
önergelerle ilgili bilgi veren diğer bakanlık mensupları, bürokratlar ve ilgili
bakanlar gerçekten burada… Bir kısmı zaten yine Anayasa Mahkemesinin iptal
ettiği hususları yerine getirmek üzere, acil olduğu için buraya konulmuştur,
bir kısmı da gerçekten süreleri 30 Haziran itibarıyla dolduğu için konulmuştur.
Dolayısıyla bunların içinde “Şu gereksizdir.” denilecek bir husus yoktur.
Özellikle burada TOKİ’yle ilgili haksız
bir eleştiri oldu. TOKİ Başkanımızın -benim yıllardır tanıdığım bir insan-
bürokrat olarak ne bir siyasi otoriteye ve komisyondaki arkadaşlara bir
saygısızlık amacı vardır ne de öyle bir tavır sergilemiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Berber.
RECAİ BERBER (Devamla) – Komisyon toplantısından sonra da kendisi
bire bir görüşmelerinde yanlış anlaşıldığını özür dileyerek belirtmiştir. Onun
için, ben burada bu yanlış anlaşılmanın da düzeltilmesini talep ediyorum.
Arkadaşlar sonradan bunları yapmıştır.
BAŞKAN – Sayın Berber, lütfen…
RECAİ BERBER (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu tasarının hayırlı uğurlu olmasını diliyorum, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Tasarının tümü üzerinde şahsı adına söz isteyen Hasan
Fehmi Kinay, Kütahya Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Kinay. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Sayın Başkan, muhterem
milletvekilleri; 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nda ve diğer kanunlarda
değişiklik öngören tasarı hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, tabii ki torba kanunlarla ilgili birtakım tenkitlerde
bulunuldu. Bence torba kanunlar elbette ki birçok yasayı, birçok kurumu
ilgilendiren yönüyle kavranması, değerlendirilmesi belki de güçlük çekilen
yasalardır ama belki de birçok noktayı değerlendirip çözdüğü için de bu yönüyle
etkin yasalar olarak da görülebilir. O kadar da haksızlık etmeyelim. Torba
kanunlar, etkin kanunlar olarak belki de yasama faaliyetlerinde ele alınması
gereken, değerlendirilmesi gereken kanunlardır. Burada biraz evvel Recai Berber
Bey’in de ifade ettiği gibi, özellikle Anayasa Mahkemesi tarafından iptal
edilen bazı kanunların… Burada, bu yasal boşluğun giderilmesine dönük bir
çalışma sergiliyoruz.
Değerli arkadaşlar, maliye politikası, ekonomik politikalar
arasında, siyaset kurumunun şekillendirdiği yönüyle önem arz eden yasalardır.
Bu cihetle, şimdiye kadar AK PARTİ döneminde izlenen maliye politikalarımızın
gerek mükellef açısından gerekse ekonomik birimler açısından getirmiş olduğu
birtakım olumlu değerlendirmeleri burada sizlerle paylaşmak istiyorum.
Buna geçmeden önce, özellikle iktidar partisi milletvekilleri
olarak bizlerin topluma umut verme noktasında bugün yaşanan, TÜİK tarafından
aktarılan veriler ışığında bir değerlendirmeyi de vazife biliyorum.
Bildiğiniz gibi, bugün TÜİK işsizlikle ilgili rakamları açıkladı.
Geçtiğimiz nisan ayında yüzde 14,9 olan işsizlik oranı 2010 Nisan ayı
itibarıyla yüzde 12’ye geriledi.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Kinay, konjonktürel olarak o zaten hep iner
çıkar.
HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) – İşsiz sayısı 547 bin civarında
azaldı, istihdam edilen kişi sayısı da 1 milyon 803 bin artış sergiledi.
Böylelikle, 22 milyon 500 bine ulaştı. Burada özellikle TÜİK’in
yapmış olduğu açıklama sonrasında en sevindirici olay, genç işsizlerin yüzde
26,5 oranından yüzde 21’e azalmasıdır. Her 5 genç işsizin 1’i, bu dönemde bir
istihdam imkânı bulabilmiştir.
Değerli arkadaşlar, sanayi üretim endekslerini takip ediyoruz,
fevkalade iyi gelişmeler ortaya konuyor. Artık, küresel krizin ekonomi
üzerindeki olumsuz etkilerinin sürekli azaldığı bir süreci yaşıyoruz ve bundan
dolayı hepimizin bundan mutluluk duyması gerektiğini düşünüyorum. Kredi hacmi
artıyor, faiz oranları bugün de Merkez Bankası tarafından değiştirilmedi, düşük
seviyesini sürdürüyor. Türkiye 2004 yılında yakalamış olduğu o büyük büyüme
hızını, yüzde 11,9 büyüme hızını, bir benzerini bu ilk çeyrekte de yüzde
11,7’yle gerçekleştirmiştir. Bütün bu gelişmeler tabii ki alınan önlemlerin
etkisiyle yaşanmaktadır. Biraz evvel de ifade ettiğim gibi, belki de maliye
politikalarını bu yönüyle daha titiz değerlendirmemiz gerekiyor. AK PARTİ
döneminde maliye politikalarında belki de en çok vurgulanması gereken konu,
gelişme, vergi oranlarının düşürülmesidir. Evet, Türkiye’de doğrudan vergilerde
ülke ekonomisinin rekabet gücünü artırmak üzere önemli ölçüde vergi indirimleri
yaptık, kurumlar vergisinde önemli indirimler yaptık. Keza, birçok sektörde KDV
indirimleri yapıldı. Kurumlar vergisinde baştan sona mevzuatı yeniledik,
sadeleştirme gerçekleşti ve belki de en çok ülke ekonomisine, kaynaklarımıza,
rekabet gücüne etki eden unsur bu dönemde yürütülen teşvik politikasıdır.
Maliye Bakanlığı tarafından yürütülen teşvik politikası ülkemizdeki bu
büyümenin arkasında ve son yaşanan küresel krizdeki etkilerin azaltılması
açısından baktığımızda, değerlendirdiğimizde fevkalade önem taşımaktadır
değerli arkadaşlarım.
Gelir İdaresi Başkanlığımız bildiğiniz gibi 2005 yılı itibarıyla
yeni bir statüye ulaşmış bulunuyor. Bu süreçte mükellef ilişkilerinde belki de
reform sayılabilecek bir çağdaşlaşma süreci yaşadık. Teknolojinin vermiş olduğu
imkânları olabildiğince kullandığımız bir döneme girdik. Bakın, şu anda
“e-beyanname” dediğimiz sistemle artık beyannamelerin yüzde 99’u elektronik
ortamda verilebiliyor. Bu kayda değer başarı aynı zamanda OECD raporlarına da
yansımıştır. Mükelleflerimizin “Borcu yoktur.” yazısı alması için vergi
dairesine gitme gibi bir zorunluluk ortadan kalkmıştır. Motorlu taşıtlar vergisi
ya da trafik para cezalarına ilişkin ödemeleri, buna benzer ödemeleri kredi
kartından yapabilir hâle geldik. Denetim stratejileri, ortaya konan bu
otomasyondan yararlanmak suretiyle çok daha ciddi, stratejik bir noktaya
ulaşmıştır. 2010 yılı Ocak ayı itibarıyla Özelge
otomasyon sistemi kurularak birçok mükellefle idare arasındaki ilişkiyi
otomasyon sistemine, bürokrasiyi azaltmak amacıyla otomasyon sisteminden
yararlanma noktasına getirilmiştir.
Vergi İletişim Merkezi kurulmuştur. Mükellefler, artık birtakım
soruları olduğunda bu iletişim merkezinde çağrı merkezleriyle görüşmek
suretiyle bu sorunlarına cevap bulabilmektedir.
Yine vergi idaresi etkili iletişim seminerleri düzenlemiştir bu
dönem içerisinde. Böylelikle, 140 bin civarında, sermaye iradına dayalı olarak
oluşan vergi mükellefi tabanında bir genişleme ortaya çıkmıştır.
Artık KDV sisteminde vergi iade talepleri yine elektronik ortamda
yapılabilmektedir. Böylelikle sahte belge tanzim etmek suretiyle vergi iadesi
yönünde talebi olan kişiler kolaylıkla ayıklanmaktadır. Gerçek iade talebini
ortaya koyan mükellefler de kısa sürede bunlara ulaşmıştır.
Değerli arkadaşlar, tabii ki bu görüşmüş olduğumuz tasarının kısa
sürede yasalaşması, hem Parlamento çalışmalarımız açısından hem de yasayla
ilişkili olan kesimler açısından büyük önem arz etmektedir. O nedenle ben
konuşmamı daha fazla uzatmak istemiyorum zaman kazanma noktasında. Eğer
mümkünse gruplar da bir uzlaşma zemini bulabilirse, bu tasarıyı öngördüğümüz
şekilde yarın akşam itibarıyla bitirmek arzusunda olduğumuzu ifade ediyorum. Bu
doğrultuda, grup başkanlarımızın, grup başkan vekillerimizin bu yönde bir
girişimde bulunmasını yararlı görüyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Komisyonda onları hep denedik de hiç
sonuç alamadık.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kinay.
Tümü üzerinde şahsı adına söz isteyen Ertuğrul Kumcuoğlu,
Aydın Milletvekili.
Buyurun Sayın Kumcuoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Gelir Vergisi Kanunu ile ilgili ilgisiz,
yerli yersiz, gerekli gereksiz yirmiyi aşkın çeşitli kanunda değişiklik
yapılmasına ilişkin 536 sıra sayılı Kanun Tasarısı hakkında grubumuzun görüş ve
değerlendirmelerini arz etmek üzere huzurlarınızdayım.
Değerli arkadaşlarım, bugün kabul ettiğiniz çalışma programına
göre bugün ikinci bölümün sonuna kadar yani 49’uncu maddenin sonuna kadar
çalışmamız gerekiyor. Normal olarak her madde üzerinde iki tane önerge
verildiğini düşünürsek 49 maddede 980 dakika çalışmamız gerekiyor. Bu da on beş
saat ediyor.
Şimdi, size, müsaade ederseniz, Hükûmete
yakın, Hükûmete yandaş bir dergiden bir pasaj okumak
istiyorum: “İngiliz bilim adamlarının 25 yıldır sürdürdükleri çalışma, iki saati
aşan fazla mesainin kalp damar hastalıkları bakımından ciddi bir risk artışına
neden olduğunu ortaya koydu. İngiltere'de 10 binden fazla çalışanın 25 yıl
izlendiği 'Whitehall II adlı araştırmanın sonuçları
normal mesainin üzerinde çalışanların, normal çalışanlara oranla kalp krizine
bağlı ölüm risklerini yüzde 60 oranında artırdıklarını ortaya koyuyor.”
Yani eğer bu çalışma temposuna devam etmekte ısrar ederseniz, akla
aykırı işler yapmaya devam ederseniz, bu beş yüz küsur milletvekilinden birinin
başına bir iş gelirse bunun sorumlusu siz değilsiniz, size bu yönde talimat
veren Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dır. Bunun altını çizerek ifade
ediyorum.
Şimdi, konuşmama girerken “ilgili ilgisiz, yerli yersiz, gerekli
gereksiz” tabirini kullandım. Bunu espri olsun diye yapmadım. Bakın, bu kanunla
yirmiye yakın kanunda değişiklik yapıyorsunuz, Merkez Bankası Kanunu’ndan
Devlet İhale Kanunu’na, adli personel ile devlet davalarını takip edenlere
ödenecek tazminatlardan Kabahatler Kanunu’na, İş Kanunu’ndan Yükseköğretim
Kanunu’na, Pasaport Kanunu’ndan Toplu Konut Kanunu’na kadar yirmiye yakın
kanununda değişiklik yapıyorsunuz.
Yapılabilir mi? Adına “torba kanun” dediğiniz bir düzenlemeyle
bunu yapmaya çalışıyorsunuz ama bununla yetinmiyorsunuz, bu kanunu bir de temel
kanun olarak görüştürme -affedersiniz, tabir bulmakta güçlük çekiyorum-
yanlışını yapıyorsunuz.
Şimdi bakalım İç Tüzük’ümüz ne diyor? İç Tüzük diyor ki: Bazı
kanunlar temel kanun olarak konuşulabilir. Hangi şartla?
1) “Bir hukuk dalını sistematik olarak bütünüyle veya kapsamlı
olarak değiştirecek biçimde genel ilkeleri içerdiği takdirde…” İçeriyor mu bu
kanun böyle bir şey? Hayır, içermiyor.
2) “Kendi alanındaki özel kanunların dayandığı temel kavramları
göstermesi hâlinde…” Böyle bir gösterme hâli var mı? Hayır, yok.
3) “Düzenlediği alan yönünden bütünlüğünün ve maddeler arasındaki
bağlantıların korunması zorunluluğunun bulunması hâlinde bazı kanunlar temel
kanun olarak konuşulabilir.” diyor. Bu şart yerine geliyor mu? Gelmiyor.
Fakat burada kanun yapma sürecinde açıkça, net bir şekilde İç
Tüzük’ü ihlal ediyorsunuz ve bunu yaparken de kesinlikle, gruplar arasında
mutabakat aramıyorsunuz, “dediğim dedik, çaldığım düdük” esprisiyle hareket
ediyorsunuz. Bu işin sonu iyi değil. Bu kafayla Türkiye'nin temel sorunlarına
sağlıklı çözümler bulunabileceğini zannetmiyorum.
Değerli arkadaşlar, şimdi, ne yapıyoruz? Esas itibarıyla bazı
vergi kanunlarında düzenlemeler yapıyoruz. Ne yapacağız? Vergi idaresini
iyileştireceğiz. Ne yapacağız? Efendim, vergide etkinliği artıracağız. Ne
yapacağız? Sağlıklı çalışmayan bazı kanun maddelerini değiştirmek suretiyle
daha sağlıklı hâle getireceğiz. Ne amaçla yapacağız? Sistem daha iyi çalışsın
diye, daha fazla üretelim, daha müreffeh yaşayalım diye ama bu kanun maddelerinin
hiçbirinde bu amacı sağlayacak bir düzenleme yok. Bunların buraya niye
tıkıştırıldığını, niye sokuşturulduğunu, niye böyle bir çorbaya çevrilip bizim
huzurumuza getirildiğini anlamak da mümkün değil, bunlardan nasıl bir fayda
sağlanacağını değerlendirmek de mümkün değil. Ekonomimizin yüzde 50’sinin kayıt
dışı olduğu yerde, vergi kanunu olmuş, yapmışsınız, yapmamışsınız ne yazar,
yaptığınız vergi kanunlarını şöyle veya böyle değiştirmişsiniz,
değiştirmemişsiniz, ne yazar! İşsizliğin alıp başını gittiği, açlığın,
sefaletin kol gezdiği, ekonominin daha 2008 performansını yakalayamadığı bir
ortamda bu, oynamasını bilmeyen gelin oyunudur. Ne yapacağınızı bilmediğiniz
için, âdettendir, hükûmetler ne yapacaklarını
bilemedikleri hâlde hemen maliye bakanına dönerler “Tamam, sen bir şeyler yap.”
derler. Maliye bakanları da böyle, kendilerince torba tabir ettikleri -bana
göre çorba, isterseniz siz deyin aşure- kanunlar getirerek bir şeyler
yaptıklarını zannederler ama Sayın Bakan, bununla bir şey yapmıyorsunuz, yapıldığına
dair de kanunun gerekçelerini incelediğimiz vakit hiçbir yere varamıyoruz.
Bazı AKP’li arkadaşlar bu kürsüye çıkıyorlar, aman ekonomi ne
kadar güzelmiş, Adalet ve Kalkınma Partisi ne kadar başarılıymış, rakamlar
döküyorlar, rakamlar saçıyorlar, bir şeyler ifade etmeye çalışıyorlar ama
hadise o kadar basit değil. Biraz önce burada konuşan arkadaşımız vergi
performansıyla ilgili bazı değerler ortaya koydu ama gelin, ben de bazı başka
değerler ortaya koyayım. Bakın, 2010 senesinin ilk altı ayında ithalden alınan
KDV’ler yüzde 41 oranında artmış ama hazirandaki artış oranı sadece yüzde 6’dan
ibaret. Yani eğer herhangi bir şekilde geriye doğru altı aylık değil de beş
yıllık performansı gözden geçirdiğinizde bu rakam yüzde 50’ye yaklaşıyor fakat
haziranda birdenbire yüzde 6’ya düşüyor. Yani haziran ayında bu ekonomide frene
basılmış, birileri frene basmışlar, ithalatta çok ciddi düşüş olmuş. Bu ne
manaya gelir? Gayet açık: Türkiye, açık ve net bir şekilde, yaşamını ithalat
üzerine kurmuş bir ekonomi... Ekonomi artık iç dinamikleri üzerinden büyüme
felsefesini, iç dinamikler üzerinden büyüme projesini, iç dinamikler üzerinden
büyüme anlayışını bir tarafa bıraktı. Ne yapıyor? İthal ediyor, iyi kötü
işliyor, bununla hem içeride birilerini, pazarı doyurmaya çalışıyor hem de
bunun üzerinden ihracat yapmaya çalışıyor ve ondan sonra da ekonomi çalışıyor
görünüyor fakat Haziran ayındaki performansınızda alarm zilleri çalıyor.
Senenin ilk beş ayında gösterdiğiniz performansı haziran ayında
gösteremiyorsunuz. Dolayısıyla, ekonomi iyiye gitmiyor, yaz ayları olmasına
rağmen. Biliyorsunuz, yaz aylarında kış aylarına nazaran
ekonominin -işte turizmde biraz hareketlilik olur, tarımda mahsul alınır,
insanlar kışa nazaran biraz daha tarlaya, bahçeye gitme imkânını bulurlar, meyvedir,
sebzedir, yaz aylarında daha bol olur mülahazaları ile- daha iyi büyüyeceği ve
ekonominin daha canlı olacağı ve buna bağlı olarak da dış ticaretin buna
endeksli olarak daha iyi bir performans göstereceği beklenirken birdenbire
rakamlar tepesi üstü gidiyor haziran ayında. Bunu tenkit babında
söylemiyorum, dikkatlerinizi belli yere çekmek için söylüyorum çünkü “rakamlar
şöyle, rakamlar böyle” diye birtakım globallerden
hareket ederseniz, detaylara girmezseniz hep mazide kalır, gününüzü ve
istikbalinizi sağlıklı bir şekilde alıp, değerlendirip bakmazsanız bu gibi
yanlışlar içinde olursunuz. Eğer bu gibi yanlışlar içinde olursanız da
önümüzdeki seçimlerde “Bye bye!”
iktidara veda edersiniz. Zaten o gayet açık şekilde ufukta görünüyor.
Bakın, arkadaşlar, bu kanunun geneli üzerinde konuşmak için
huzurlarınızdayım. Ayrıntıya girmek gerektiği takdirde genellemeler yapmak
mümkün değil çünkü -söylediğim gibi- münasebetli münasebetsiz yirmiye yakın
kanunun orasını burasını değiştiriyorsunuz. Böyle bir konuda genel birtakım
münazaralarda bulunmak mümkün değil ama dikkatimizi çeken bazı hususlarda ben
bazı eleştiriler getirmek istiyorum. Bunlardan birincisi, bu
kanunun 29’uncu maddesiyle ilgili. Bu kanunun 29’uncu maddesinin
gelirle, giderle uzaktan yakından ilgisi yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kumcuoğlu, lütfen
tamamlayınız.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Bu, Millî Piyango kanununun, Millî
Piyangonun Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 2’nci
maddesinde değişiklik yapıyor fakat yaptığınız değişiklik tam üç daktilo
sayfası. Bakın, 2009 senesinde Haldun Taner Armağanını kazanan hikâye bundan
daha kısa idi. Siz, burada bir madde değiştirmiyorsunuz, bir maddenin bir
fıkrasını değiştirmiyorsunuz, buz gibi, yukarıdan aşağı, yepyeni bir kanun
yapıyorsunuz. Millî Piyango idaresinin fonksiyonlarının bir kısmının özel
şirketlere devri konusunda bir kanun büyüklüğündeki düzenlemeyi bir tek ek
maddenin içine sıkıştırıyorsunuz. Bu Anayasa’ya aykırıdır. Yarın Anayasa Mahkemesine
gider de oradan çevrilirse ağlamayın, “Hukuk bizim önümüzü kesiyor.” diye
ağlamayın. Şimdiden gelin, doğruyu yapın, aklınızı başınıza toplayın.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kumcuoğlu.
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.16
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.29
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
135’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız. On dakika
soru sorma, on dakika cevap verme süresidir.
Sayın Çalış, Sayın Taner, Sayın Ağyüz,
Sayın Yıldız, Sayın Asil, Sayın Nalcı, Sayın Uslu ve Sayın Işık sisteme
girmişlerdir.
Sayın Çalış, buyurun.
HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkan, teşekkürler.
Sayın Bakan, 4/B’li çalışan öğretmen,
sağlık personeli ve diğer 4/B’li çalışanların
gerçekten aileleri bölünmüş durumda. Maliye Bakanlığının olumlu bakmaması
nedeniyle bir dram hâline geldi. 4/B ve 4/C’lilerin
problemlerini çözecek herhangi bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Taner…
RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, kazanç üzerinden alınan
vergilerin 2002 yılındaki gayrisafi yurt içi hasılaya
oranı nedir? 2009 yılındaki oran nedir?
İki: Yine, kazanç üzerinden alınan dolaysız vergilerin içindeki
kesinti yoluyla tahsil edilen stopaj vergileri çıkarıldıktan sonra kalan gerçek
kazanç vergisi miktarı ne kadardır?
Üç: Tahakkuk eden verginin yüzde kaçı tahsil edilebilmektedir?
Vergi tahsilatını artıracak bir tedbir düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Ağyüz…
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, örneğin, Millî Piyango İdaresi Genel Müdürlüğünün
kanunda yer alması gereken özelleştirmesi birden çok maddeye bölünmek suretiyle
düzenlenmesi gerekirken bu kanunda bir değişiklik olarak sunulmuş. Bunu teknik
olarak doğru buluyor musunuz?
Elektrik mahsuplaşmaları yer alıyor. Çiftçiler sulama elektrik
borcunun faizinin altında eziliyorlar. Bunlar için neden bir çözüm getirmek
istemiyorsunuz?
Ayrıca, belediyelere verdiğiniz yetkilerle gizli bir imar affını
mı hedefliyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Yıldız…
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 1999-2009 yılları itibarıyla gelir vergisi
tahakkukları ne kadardır? Tahsilatları ne kadardır?
Yine, kurumlar vergisi tahakkukları ne kadardır? Tahsilatları ne kadardır?
1999-2009 yılları itibarıyla dolaylı vergilerin tahakkuku ne
kadardır? Tahsilatı ne kadardır?
Yine, 1999-2009 yılları itibarıyla illere göre denetim sayıları ne
kadardır?
Yazılı olarak da verebilirsiniz. Arkada bürokratlarımız var.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Asil…
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, dolaylı vergilerin toplam vergi tahsilatı
içindeki payı her geçen gün artmaktadır, geçen yıl aynı dönemine göre 4,3
puanlık bir artışla yüzde 70’lere dayanmıştır. Vergi adaletinin sağlanabilmesi
için az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınması gerekirken maalesef
bizde bu işin tam tersi yapılmaktadır. 7 liraya satılan bir paket sigaranın 5
lira 47 kuruşu vergi, 3 lira 65 kuruşa satılan
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Nalcı…
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, gelecek olan İller Bankası kanununda çalışan personel
sözleşmeli personel yapılmak istenmektedir. Bu konu İller Bankası personelini
rahatsız etmekte ve tedirginlik had safhadadır. Kadro garantili sözleşme
istenmekte olup bu konuya şahsınızın karşı çıktığı söyleniyor, doğru mu?
İller Bankası gibi yatırımcı bir kuruluşu dağıtmak mı
istiyorsunuz? Çalışanlar emekli ve zorunlu tayine tabi tutularak yerlerine yeni
yandaş kişiler mi alınacak? Bu uygulama ne olursa olsun bugün ve ileride bu
kurumda çalışanları mağdur etmeyecek mi?
İkinci sorum: Bu vergilerde vergi borcundan dolayı tüccarların, iş
adamlarının tüm şeylerine, yani 10 liralık borç için yaklaşık olarak tüm
gayrimenkullerine, banka hesaplarına, her şeye vergi daireleri haciz
göndermekte. Bu da ticari hayatı çok olumsuz yönde etkilemektedir. Bunun için
bir önleminiz var mı?
Teşekkürler.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Uslu…
CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, toplam vergi gelirlerinde gelir kalemlerine göre
yüzdelik dağılım nedir? Özellikle dolaylı vergilerin yüksekliği ülkemizde vergi
adaletsizliğini göstermiyor mu? Bunda hedefiniz nedir? Bu hedefe ulaşmada ne
kadar zamana ihtiyacınız var?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 2010 birinci çeyrek büyüme rakamı yüzde 11,7 olarak
açıklandı. Bu büyüme rakamı, geçen yılın aynı dönemine göre eksi yüzde 14,5’luk
küçülmeden sonraki büyüme rakamı olduğuna göre, bu durumu nasıl
açıklayabilirsiniz? Gerçek anlamda Türkiye hâlâ küçülen bir ülke konumunda
mıdır? Diğer taraftan, bu büyümeden hangi sektörler ne kadar pay almışlardır?
Büyümeye kamu ve özel sektörün katkı oranları nasıl gerçekleşmiştir? 2010 yılı
ilk altı aylık verilerine göre bütçe açıkları hedeflenenden ne kadar sapma
göstermiştir? Özellikle de vergi gelirlerinde ne düzeyde bir sapma ortaya
çıkmıştır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Ayhan…
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana sual tevdi etmek
istiyorum. Bugün Sayın Bakan ocak-haziran dönemi bütçe gelir ve giderlerini
açıkladı. Ocak-haziran döneminde bütçe giderleri yüzde 9,3 artarken, haziran
ayında 33,2 artmasının sebebi nedir?
İkincisi: İthalde alınan KDV’nin haziran yüzde 6,7 artması, daha
önce ocak-haziranda 41,4 artmasıyla mukayese
edildiğinde ekonomik açıdan neye delalet etmektedir?
Bir diğer sorum: Haziran nakit dengesinde 10,3 milyar TL açık
gözükmektedir. Bunu bütçe açığıyla karşılaştırdığımızda, bütçe açığının haziranda 5 civarında gerçekleştiğini görüyoruz. Bu aradaki
fark nereden kaynaklanmaktadır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, 4.999 nüfusa sahip
bir belediye ile 5001 nüfuslu bir belediye arasında veya 9.999 ile 10.001
arasında iki kişilik farktan dolayı denkleştirme ödeneğinde büyük bir
adaletsizlik vardır. Bu adaletsizliği giderecek misiniz?
İki: Büyükşehir belediyeleri ile il belediyeleri arasında dağlar
kadar bir adaletsizlik vardır. Özellikle büyükşehir belediyelerine, 350 bin
nüfuslu bir ile 160 milyon lira para veriyorsunuz yılda ama 600 bin nüfuslu bir
ile 80 bin lira para veriyorsunuz. Bunda hak, adalet var mı? Bu nedenle…
Elektrik KİT’lerinden dolayı… Sulama birliklerinin şu anda TEDAŞ
elektriklerini kesiyor ve en ürün alma dönemi. Artık, lütfen sulama birliklerinin,
köylülerin -elektrik bedelleriyle ilgili- şu mevsimi atlatmalarını temin edecek
misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli arkadaşlar, ben, soruların bir kısmını kaçırdım mı
bilmiyorum çünkü sorular başladıktan sonra geldim ama geldikten sonra sorulan
sorulardan başlayayım en azından. Önce, vergi yüküyle ilgili epey bir soru var,
oradan başlamak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii, Türkiye’de, genel olarak, vergi
yükü -yani mahallî düzeyde, merkezî Hükûmet düzeyinde
ve Sosyal Güvenlik Kurumunca alınan bütün prim, vergileri, hepsini alırsanız ve
millî gelire bölerseniz- yüzde 23,5. Bu oran OECD ülkelerinde ortalama yüzde
35,8. Türkiye toplam vergi yükünde OECD ülkeleri arasında -otuz tane OECD
ülkesi var- 29’uncu sırada yani en düşük 2’nci vergi yüküne sahip. Bizden daha düşük olan bir tek Meksika var. Meksika’nın da şu
özelliği var: Meksika, özellikle önemli bir petrol üreticisi ve oradan gelen
gelirlerden dolayı bu diğer vergilere fazla yüklenmiyor. Bu,
birinci husus. Yani genel olarak vergi yüküne baktığımız zaman, Türkiye,
vergi yükünde, OECD ülkeleri arasında en düşük 2’nci ülke yani 29’uncu
sıradayız. Ama bunun bileşenlerine baktığınız zaman önemli farklılıklar
görürsünüz. Müsaade ederseniz, önce mal ve hizmetler üzerinden, yani KDV ve ÖTV
hususuna değinmek istiyorum çünkü en fazla tartışılan husus budur.
Değerli arkadaşlar, şimdi, mal ve hizmetlerden dolaylı olarak
alınan vergilerin toplamının millî gelire oranı Türkiye’de yüzde 11,8. Yani
toplam vergi yükü yüzde 23,5, yüzde 11,8’i mal ve hizmetlerden dolaylı olarak
elde edilen gelirler. OECD’de bu oran yaklaşık yüzde 11’dir. Yani OECD’ye göre
ortalamanın biraz üzerindeyiz ama çok da değil, yani bizde yüzde 11,8, OECD’de
de yaklaşık olarak yüzde 11 civarıdır. Bizdeki temel problem doğrudan aldığımız
vergi gelirlerinin millî gelire oranının inanılmaz düzeyde düşük olmasından
kaynaklanıyor.
Fakat şöyle bir algı var tabii: “Türkiye’de bazı vergiler çok
yüksek.” O algı şundan kaynaklanıyor: Değerli arkadaşlar, tabii ki motorinde,
benzinde, fuel oilde, LPG’de, tütün ürünlerinde, motorlu taşıtlarda ve iletişim
hizmetlerinde vergiler nispeten yüksektir. Bazı alanlarda Türkiye’de çok
yüksektir. Bunları ben kabul ediyorum ama bunlar petrol ürünleri, bunlar ithal
edilen ürünlerdir, bunlarda sürekli bir şekilde vergiler yüksek tutulmuştur.
Aslında özüne bakarsanız bu en büyük ithal kalemlerinden bir tanesidir. Çevre
açısından, ithalat açısından, tasarruf açısından bakarsanız bu çok yanlış bir
uygulama değil ama yüksek, rekabet gücünü kısmen etkileyen hususlardır.
Tütün ürünleri üzerindeki vergilerde biz 8’inci sıradayız. Motorlu
taşıtlarda yine nispeten yüksek, 6’ncı sıradayız. İletişim hizmetlerinde
maalesef birinci sıradayız vergi yükü açısından ama bunun dışındaki mal ve
hizmetlerden alınan vergilerde Türkiye çok kötü bir durumda değil.
Bakın, size katma değer vergisinden biraz bahsedeyim. Avrupa
Birliğinde biliyorsunuz 27 tane ülke var. Bizden KDV’si şu an itibarıyla düşük
olan sadece ve sadece Lüksemburg, Güney Kıbrıs Rum Kesimi ve İspanya var. Bu
ülkelerin dışındaki ülkelerde KDV oranı bizden yüksektir. KDV’nin ortalama
oranı 2005 yılında Türkiye’de yüzde 16’ydı, daha sonradan yapılan sektörel indirimlerle yüzde 14,4’e kadar indirilmiştir.
Yani KDV’de aslında Avrupa Birliğiyle veya OECD ülkeleriyle karşılaştırdığımız
zaman -tabii bazı OECD ülkelerinde yok- biz çok da yüksek değiliz. Gelir
vergisinde aynı şekilde, yüzde 15’den başlıyor 35’e kadar çıkıyor. Bugün birçok
Avrupa ülkesinde yüzde 50’ye kadar, hatta 50’nin üstünde olan ülkeler var.
Yine, diğer vergilere gelince, mesela, kurumlar vergisini biz
-kurumlar vergisi biliyorsunuz yüzde 20- yüzde 33’ten yüzde 20’ye indirdik ve
Türkiye, en düşük kurumlar vergisinde yine OECD ülkeleri arasında -yanlış
hatırlamıyorsam- 5’inci sırada, yani 30 ülke arasında biz 25’inci sıradayız
kurumlar vergisi oranı itibarıyla. Fakat esas sorun şu: Biz, toplam kurumlar
vergisinden elde ettiğimiz gelirle gelirler üzerinden elde ettiğimiz vergilerin
yani gelir ve kurumlar vergisinin toplamının millî gelire oranı yaklaşık 5,5-6
arasında değişiyor. Bu oran, mesela, Avrupa Birliği veya OECD’ye baktığınız
zaman Türkiye'nin en az 2 katı. Yani Türkiye’de dolaylı vergilerin nispi olarak
yüksek olmasının temelinde doğrudan vergilerin çok düşük olması, dolaylı
vergilerin o nedenle yüksek seyretmesinden kaynaklanıyor, bazı ürünler hariç
olmak üzere.
Ben, müsaade ederseniz diğer sorulara cevap vereyim.
İller Bankasıyla ilgili bir soru vardı, hemen ondan başlayayım.
Ona ilişkin taslak henüz bana ulaşmadı, dolayısıyla benim bu konuda herhangi
bir önyargım yok. Tamamen, aslında, bankanın yeniden yapılandırılması, etkin
bir şekilde çalışması ve oradaki performansa dayalı bir kültürün oturtulması
konusunda tabii ki ben hassas olurum. Ama “Bu, şu olsun, bu şekilde olsun.”
şeklinde henüz bizim bir önyargımızın olmadığı gibi, bu tasarı bana ulaşmadı.
Çalışanları dağıtmak, yandaşlar almak; öyle bir şey söz konusu
değil, hiçbir şekilde böyle bir düşüncemiz olamaz.
Şimdi, tabii ki hacizlerle ilgili bir soru var ama bir de…
Sondan başladığım için oradan devam edeyim. Bu denkleştirme
ödeneğini biz Maliye Bakanlığından aldık İller Bankasına verdik. Orada tabii ki
bir haksız uygulama, adaletsiz bir uygulama varsa hep beraber çalışalım,
düzeltelim.
“Büyükşehir belediyeleri veya il belediyeleri arasında önemli
farklılıklar söz konusuysa…” Bakın, bunu Plan Bütçe Komisyonunda da söyledim,
olabilir. Ben Maliye Bakanı olarak, yapılacak yeni bir düzenlemeye her türlü
desteği veririm. Tabii ki takdir edersiniz ki mahallî idarelerle ilgili sorumlu
Bakanımız var ama hazineden sorumlu Bakanımızla ben, gereken katkıyı veririz,
daha rasyonel, daha akılcı bir dağıtım söz konusuysa ondan yaparız.
Sulama birliklerine gelince, bizim önerimiz -yani Maliye Bakanlığı
olarak- en başından beri şu olmuştur: Şimdi, takdir edersiniz ki devletin
yaptığı yatırımlarla bir imkân sağlanan yani bir sulama söz konusu, bir de
vatandaşın ciddi bir şekilde elektrik maliyetine katlanarak yaptığı sulamalar
söz konusu. Esas sıkıntı bu ikincisinde ortaya çıkıyor.
Bizim önerimiz şu ve o konuda da arkadaşlar bir çalışma yapıyor,
ilgili Bakanlık bir çalışma yapıyor. Biz, cazibe sulamayla tabii ki ürün üreten
veya sulama yapandan, ondan bir miktar, cüzi bir şeyler, bir ücret alalım,
onunla, kendi tabii ki elektrik kullanarak sulama yapmaya çalışan
vatandaşlarımızı, çiftçilerimizi de destekleyelim, sübvanse edelim. Yani bizim
önerimiz o yöndedir.
Bütçe açığına ilişkin rakamlara gelince, değerli arkadaşlar, yılın
ilk altı ayında bütçe açığı geçen senenin aynı dönemine göre yüzde 33,5
düşmüştür. Bu açığın daralmasındaki temel faktör: Toplam gelirlerimizde yüzde
19 civarında bir artış söz konusu, vergi gelirlerinde yüzde 25’e yakın bir artış
söz konusu, giderlerimizde ise genel olarak yani toplam giderlerde yüzde 9,1
civarında bir artış söz konusu. Bu da enflasyona paraleldir. Yani biz bu
dönemde giderlerimizi kontrol altına almışız, gelirlerimizi de aldığımız
tedbirler ve ekonomideki toparlanma sayesinde artırmışız.
Şöyle bir husus tabii ki var: Faiz dışı harcamalarda reel olarak
iki-üç puana yakın bir artış söz konusu. Bunda da yani bu son dönemdeki,
özellikle haziran ayındaki artışı ben açıklayayım. Orada iki
üç faktör söz konusu. Yani genel harcamalara baktığınız zaman faiz
harcamaları bu sene haziran ayında geçen sene haziran ayına göre -bu tamamen o
aya denk gelmiş- 2 milyar lira daha fazla. Yaklaşık olarak konuşuyorum. Yine,
sosyal güvenlik, istihdamda çok ciddi artış olduğu için devletin de prim
katkısı ve diğer destekleri de söz konusu olduğu için, orada sosyal güvenlikle
ilgili harcamalarda bir artış söz konusu. Bir de, mevsimsel olarak biz
karayollarına yani bu mevsimde yatırım yapabilecek birtakım icracı bakanlıklara
tabii ki ödeneklerini hızlandırılmış bir şekilde verdik.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – O kadar fark etmiyor Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Değerli arkadaşlar,
benim bildiğim kadarıyla -detaylarına baktığım zaman bu sabah- bunlar önemli
hususlardır. Bunun dışında bazı hususlar olabilir ama bunlar en önemli üç tane
husustur.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Rakamlardan bahsediyorsunuz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Şimdi, sorulara bakayım,
devam edeceğim.
Büyümeyle ilgili bir soru vardı. Yılın ilk çeyreğinde tabii ki
Türkiye çok hızlı bir şekilde büyüdü. Tamamen iç talepten kaynaklı bir büyüme
söz konusudur. Net ihracatın etkisi -ben daha önce de bunu açıkladım- eksi 5,7
puandır. Yani Türkiye’de ihracat -ben daha önce de söyledim bunu- nötr olsaydı -Çin gibi net katkı yapmayı bir kenara bırakın,
nötr olsaydı- Türkiye bu çeyrekte yaklaşık olarak yüzde 17-18 rahat bir şekilde
büyürdü. Türkiye'nin büyümesini sınırlayan temel faktör iç tasarruf
oranlarının, daha doğrusu Türkiye’deki tasarruf oranlarının maalesef düşük
olmasından kaynaklanıyor. Bu da çok ciddi bir yapısal sorundur. Bunun
detaylarını biz ileriki dönemlerde tabii ki rahat bir şekilde konuşabiliriz.
Ama özünde Türkiye çok hızlı bir şekilde büyüyor, yılın ikinci çeyreğinde de
muhtemelen hızlı büyüme bu düzeyde olmasa da devam etmiştir, yılın ikinci
yarısında büyüme yavaşlayacaktır. Ama Türkiye bu krizden çok güçlü bir şekilde,
çok hızlı bir şekilde çıkıyor. Yüzde 6 civarında bir büyüme, piyasalardaki
ortalamalara baktığınız zaman yüzde 6’lık bir büyüme öngörüsü söz konusu. Bu da
OECD ülkeleri arasında en yüksek büyüme hızı diye düşünmek lazım. Bunda bir başarı söz konusu. Kamunun katkısı neredeyse
sıfıra yakındır. Tamamen özel tüketim ve özel yatırımlardan kaynaklı bir
büyümedir. Ondan dolayıdır ki Türkiye’de, tabii ki dış açıkta bir artış söz
konusudur.
İncelenen mükelleflerin sayısı sorulmuş. 2009 yılı toplam mükellef
sayısı 47.787; yazılan rapor sayısı 92.752.
BAŞKAN – Sayın Bakan, süreniz tamamlandı, toparlarsanız.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Bitiriyorum Sayın
Başkan.
Yine bu hacizlerle ilgili olarak, değerli arkadaşlar, tabii ki bir
yandan biz harcamalarımızı mümkün olduğunca sağlıklı vergi gelirleriyle finanse
etmemiz lazım. Bizim amacımız hiçbir şekilde iş, aş üreteni veya mükellefi zora
düşürmek değil.
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Sayın Bakanım, ama zora düşürülüyor
yani emin olun.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Ama aynı zamanda bizim
bu alacaklarımızı da tabii ki kanun çerçevesinde takip etmemiz lazım, yapılan
budur. Sadece ve sadece alacağımız kadar bir haciz söz konusudur.
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Bu şekilde olmuyor Sayın Bakanım,
tümüne birlikte geliyor.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Gelir İdaresi Başkanımız
hemen yanımda. Ben bu konuyu araştıracağım ama bana söylediği o şekilde
konulduğu yönünde. Ben konuyu inceleteyim. Eğer böyle bir şeyse, yanlış bir
uygulamamız varsa düzeltiriz.
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Çok teşekkür ediyorum.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan sabrınız için.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
III.-YOKLAMA
(MHP ve CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL (İzmir) – Toplantı yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım ancak bir
yoklama talebi vardır, onu yerine getireceğim.
Sayın Günal, Sayın Vural, Sayın Çalış,
Sayın Nalcı, Sayın Yıldız, Sayın Asil, Sayın Uslu, Sayın Işık, Sayın Taner,
Sayın Bal, Sayın Varlı, Sayın Yalçın, Sayın Özdemir, Sayın Akçay, Sayın Akcan,
Sayın Tankut, Sayın Güner,
Sayın Köse, Sayın Aslanoğlu, Sayın Emek.
Üç dakika süre veriyorum ve başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
3.- Gelir Vergisi
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in,
3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve
Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci
Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Kerim Özkul
ve 4 Milletvekilinin, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak'ın, Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/886, 1/838, 2/599, 2/712, 2/727) (S. Sayısı: 536) (Devam)
BAŞKAN – Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ilâ 25’inci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
isteyen Harun Öztürk, İzmir Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 536 sıra sayılı torba tasarının birinci
bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz aldım. Şahsım ve Cumhuriyet
Halk Partisi adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı birbiriyle ilgisi
olmayan konuları bir torba içinde topladığı içindir ki “torba tasarı” adını almıştır.
Devlet İhale Kanunu, Millî Piyango İdaresi Kanunu ve Hazineye Ait Taşınmaz
Malların Satışı Hakkında Kanun’da değişiklik yapan hükümler bir tarafa
bırakılsa, Hükûmet tasarısı vergi kanunlarında
değişiklik yapan bir tasarı olarak belki adlandırılabilirdi. Hükûmet, Türkiye Büyüt Millet Meclisine sevk ettiği
tasarıda yer alan 51 maddeden 10’u elinizdeki metinde yoktur. Yani Hükûmet, sevk ettiği tasarıdaki maddelerin yüzde 20’sine
komisyonda sahip çıkmamıştır. Durum böyle olunca “Sahip çıkmayacağınız maddeleri
niye Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderiyorsunuz?” diye bizim de sorma
hakkımız vardır.
Değerli milletvekilleri, komisyon aşamasında Hükûmet
tasarısına yirmi üç çerçeve madde daha ilave edilmiştir. Bu, tasarıya yüzde 50
oranında ilave yapıldığı anlamına gelmektedir. Tasarı komisyonda âdeta yeniden
yazılmış, birbiriyle ilgisi olmayan kanunlarda yapılan değişiklik önergeleri
havada uçuşmuştur. Tasarıya “torba tasarı” adını veren de on yedi ayrı kanunda
değişiklik yapılmasını öngören bu ilavelerdir. Ayrışık oy yazımızda bu on yedi
kanunun hangi kanunlar olduklarını görebilirsiniz.
Değerli milletvekilleri, komisyon raporu ve ayrışık oyların yazımı
aşamasında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak yasa yapma tekniğine aykırı
gördüğümüz ve yukarıda açıklanan müzakere yöntemi Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına intikal ettirilmiştir. Bu başvurudan sonra Komisyon Başkanı,
AKP’li bir milletvekili tarafından verilen ve içinde torba tasarıdan alınmış
maddeler bulunan bir kanun teklifini görüşmek üzere komisyonu toplantıya
çağırmıştır. Bu toplantı sırasında, torba tasarıya eklenmesine bizim de itiraz
ettiğimiz bazı maddelerin İç Tüzük’ün 43’üncü maddesi uyarınca komisyonda
yeniden görüşülmesini talep eden bir önerge de verilmiştir. Ancak
Komisyon Başkanı, gündeme alınan kanun teklifinin torba tasarıyla
birleştirilerek görüşülmesini ve görüşmelerin torba tasarı esas alınarak
yapılmasını onaylattıktan sonra torba tasarının tekrar görüşülmesi istenen
maddelerini tek tek müzakereye açmamış; teklifin
13’üncü maddesi hariç diğer maddelerinin torba tasarıda da yer aldığını,
13’üncü maddenin de görüşülen tasarıyla ilgisi olmaması nedeniyle düştüğünü
belirterek toplantıyı kapatır. Yapılan bu son uygulama da torba
tasarıyla ilgili olarak müzakerelerin İç Tüzük’e aykırı bir biçimde yürütüldüğü
yolunda Cumhuriyet Halk Partisinin itirazını ortadan kaldırmamıştır.
Değerli milletvekilleri, bu tasarının görüşmelerinin temel kanun prosedüründe yapılması ise bir başka yanlışlıktır.
Görüşmekte olduğumuz tasarı, İç Tüzük’ün 91’inci maddesinde öngörülen koşulları
taşımamaktadır. Buna rağmen temel kanun olarak görüştürülmesi, AKP Hükûmetinin alışkanlık hâline getirdiği eylemli bir İç
Tüzük ihlalidir. Eğer biz kendi koyduğumuz kuralarla uymaz ve eylemli İç Tüzük
ihlalleri yapmaya devam edersek vatandaşlardan koyduğumuz kurallara uymalarını
nasıl bekleriz? Bunun için iyi örnek oluşturduğunuzu söyleyebilir misiniz?
Değerli milletvekilleri, yapılan düzenlemede bir kısım kanunlarda
Anayasa Mahkemesi tarafından verilen iptal kararı gerekçelerine tam olarak
uyulmadığı, iptal edilen hükümle elde edilmeye çalışılan sonuca dolanarak
yeniden ulaşılmaya çalışıldığı, hatta kimi düzenlemelerde siyasi kadrolaşma
için iptal kararının bir fırsat bilindiği dahi görülmüştür.
Değerli milletvekilleri, şimdi de torba tasarıyla ilgili vergi
kanunlarında yapılan değişikliklerin vergi sistemimizdeki çarpıklığı gidermek
üzere bir tedbir öngörüp öngörmediğine bakalım:
Gelir İdaresinin zayıf yönlerinden birisi çalışanların ücret
beklentilerinin karşılanamamasıdır. Tasarıda buna ilişkin çözüm yoktur.
Tasarıda denetimde etkinlik ve koordinasyon eksikliğini gidermek
üzere düşünülen çözüm yöntemleri, idarenin yeniden yapılandırılmasına,
yönetimde performans sistemine geçilmesine ve nitelikli denetim elemanı sayısının
artırılmasına yönelik düzenlemeler içermemesi nedeniyle yetersizdir.
Etkin bir gelir idaresinin hayata geçirilmesi karşısında tehdit
olarak duran kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınmasına yönelik bir tedbir
öngörülmemektedir.
Yine, vergi gelirleri için bir tehdit oluşturan ekonomik
istikrarsızlığa bir çözüm önerisi yoktur.
Bazı vergi ve gecikme cezaları için öngörülen af niteliğindeki
düzenlemeler, gelir idaresi için bir tehdit oluşturan vergi bilincinin
yerleşmesine yardımcı olmaktan çok, bu bilinci daha da zayıflatmaktadır.
Tasarıda verginin tabana yayılması, vergi sisteminin adil olması
ve vergi gelirlerinin yerinde kullanılmasına yönelik tedbirler de
bulunmamaktadır.
Toplam vergi gelirleri içinde dolaylı vergilerin payı yüzde 67-68
civarında seyretmektedir. Bu payın dolaysız vergiler lehine değiştirilmesine
yönelik bir çözüm önerisini de tasarıda ne yazık ki göremiyoruz.
Gelir vergisi tahsilatının gayrisafi yurt içi hasıla
içindeki payı yaklaşık yüzde 3-4’ler civarındadır. Bunun yüzde 3,5’i tevkifat yoluyla tahsil edilen gelir vergisine aittir. 2010
yılı ilk beş ayında genel bütçe gelirleri içinde gelir vergisi oranının yüzde
18,1 olduğunu, bunun da 16,6’sının gelir vergisi tevkifatından
geldiğini görüyoruz. Aynı dönemde genel bütçe gelirlerinin yüzde 51,6’sı
ithalde ve dâhilde alınan KDV ve ÖTV gibi vergilerden oluşmaktadır. Bütün bu
oranlar dar gelirli vatandaşlarımızı ezen vergi yapısını değiştiremediğimizi
göstermektedir. Bu tasarıda da bu oranları düzeltmeye yönelik en küçük bir
tedbir yer almamaktadır.
Değerli milletvekilleri, şimdi de birinci bölümde yer alan bazı
maddelerle ilgili düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Gelir Vergisi
Kanunu’nun 103’üncü maddesinde yapılan değişiklik Anayasa Mahkemesinin iptal
kararında yer alan gerekçeyi tümüyle karşılamamaktadır. 50 bin liraya kadar
olan gelirlerle 76.200 lirayı aşan gelirlerin vergilendirilmesinde ücret
gelirleriyle diğer gelir grupları arasında bir tarife farkı bulunmamaktadır.
Yapılan düzenleme, 50 bin ila 76.200 lira arasında ücret geliri elde edenlere
toplam yıllık 2.096 lira tutarında bir vergi avantajı sağlamaktadır. Bu
avantajdan da genel müdür ve daha üst düzey kamu görevlileri ile özel sektörde
görev yapan üst düzey yöneticiler yararlanacaktır. Başka bir deyişle yaklaşık
2,5 milyon kamu görevlisinden ancak 5-10 bini geçmeyen bir bölümü bu düzenleme
ile getirilen yıllık 2.096 liralık avantajdan yararlanacaktır. Oysa ayırma
nazariyesinin bir gereği olarak ücret gelirleriyle diğer gelir gruplarının ayrı
vergi cetvellerine tabi olarak vergilendirilmeleri gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, yatırım indirimiyle ilgili olarak Anayasa
Mahkemesi kararı doğrultusunda düzenleme yapılırken, yapılacak indirimin yıllık
kazancın yüzde 25’ini aşamayacağı yolunda tavan getirilmesi vergilemede
öngörülebilirlik ilkesiyle bağdaşmamaktadır.
BAŞKAN – Lütfen sözlerini tamamlayınız.
HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bundan sonraki
önergelerimizde diğer görüşlerimizi ifade etmeye devam edeceğiz. Burada bir
konuya değinmek istiyorum: Ecri misile itiraz
edilmemesi hâlinde, yüzde 20 peşin ödenmesi hâlinde ise ayrıca yüzde 15 indirim
uygulanacağına ilişkin devamlı bir hüküm getirilmesi, hazine taşınmazlarının
normal idare şekli olan kiralama yöntemi yerine ecri misil ödeyerek kullanılmasını
teşvik edecektir. Amaç, birikmiş ecri misil alacaklarının tahsilatını
hızlandırmak ise yapmamız gereken düzenlemeyi geçici bir maddeye aktarmak
durumundayız diyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Birinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
isteyen Emin Haluk Ayhan, Denizli Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 536 sıra
sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kanunun genel gerekçesinde,
orta vadeli programda uygulanacak kamu gelir politikalarının temel amacının
büyüme, yatırım ve istihdamın desteklenmesi, ekonomide kayıt dışılığın
azaltılmasına katkıda bulunma olduğu cihetle, bireysel ve kurumsal tasarruf ve
sermaye birikiminin teşvik edilmesine özel vurgu yapıldığı hususu yer
almaktadır. Ayrıca, programda, vergi politikasının uygulanmasında, istikrar ve
vergilendirmede öngörülebilirliğin esas olacağının öngörüldüğü, orta vadeli
programın amaçlarının gerçekleştirileceği ve buna ilave olarak Anayasa
Mahkemesi tarafından iptal edilen bazı hükümlerin de Mahkemenin gerekçeli
kararına uygun olarak yeniden düzenlenmesinin öngörüldüğü ifade ediliyor, belirtiliyor.
Şimdi “Bunlar gerekçede var, niye bunları ifade ediyorsunuz,
tekrar vakit alıyorsunuz, buna ihtiyaç duyuyorsunuz?” diyebilirsiniz ama bir
gerçek var, sanki yukarıdaki metinleri yazınca ülkenin bütün problemleri
çözülmüş, makroekonomik problemleri hallolmuş, bütün sorunlar çözülüyor,
problemler bir bir ortadan kalkıyor, dış ticarete
ilişkin sıkıntılar gidiyor, cari işlemler dengesi hallolmuş, kayıt dışılık
halledilmiş, “vergi” diye bir dert kalmamış, “kamu maliyesi” diye problemli bir
alan yok, her işi hukuk içinde çözmüşüz. Yaptığınız belli, bir kere
hukuka aykırı iş yapmışsınız, Mahkemeden dönmüş, ileride dönmeyecekmiş gibi
Mahkemeyi de reorganize etmeye çalışıyorsunuz. “Bu
düzenleme ile hukukun gereğini yerine getiriyoruz.” diyorsunuz. Doğru mu?
Hayır, görüşler muhtelif, muhtelif görüşlerin hepsi muhalif, sadece Hükûmet hariç. Kamu maliyesi politikası
problemli. Kimse “Bu arızi durum krizden dolayı.” falan demesin. Bilerek
bazı şeyleri yapıyorsunuz. Hiç bütçenin harcama yapısını değiştirecek bir
yapısal reforma gittiğiniz var mı? Personelde ne değişiklik var? Transferlerde
ne değişiklik var? Tecriden bile yapma gayretiniz
yok. Başlayalım:
Tasarının bazı maddeleriyle yaptığınız değişiklik Anayasa’ya
aykırıydı, şimdi değiştiriyorsunuz. Yanlışı yapmıştınız, şimdi doğruyu mu
yapıyorsunuz? Arkadan mı dolanıyorsunuz hukuka karşı? Daha önce yabancı
yatırımlar üzerinden kaldırdığınız o vergi stopajlarını yerlilerden de
kaldırıyorsunuz, bunu da Anayasa Mahkemesi iptal etti, değil mi? Zaten
konulurken de bütün millet size “Bunu niye yapıyorsunuz? Yapmayın.” demişti.
Yani siz bozdunuz, Mahkeme düzeltti, şimdi uymaya çalışıyorsunuz. Sayın Unakıtan’ın kulakları çınlasın, bu olayı nasıl anlatmıştı
televizyonlarda, seyredenler çok iyi hatırlarlar.
Yatırım indirimiyle ilgili hususlarda, Anayasa Mahkemesince iptal
edilen hususlar yeniden düzenleniyor. Ancak, iptal gerekçesi çok önemli, ne
diyor: Geriye dönük düzenlemelerde kişilerin haklarının, hukuki istikrar ve
güvenlik ilkesi gözetilmeden kısıtlanmasının hukuk devleti ilkesiyle
bağdaşmayacağını söylüyor. Yaptığınız düzenlemenin vahametini düşünebiliyor
musunuz? Hiç mi hukuk bileniniz yok? Hadi bilenden geçtim, mantığı olan da mı
yok?
Tasarının maddelerinden bir kısmı, Gelir İdaresinin idari
yapılanmasıyla ilgili. Gelir İdaresi Başkanlığı yöneticilerinin atama
usullerine ilişkin Anayasa Mahkemesi iptal kararını karşılamak üzere yapılan
düzenlemeler hariç, diğerlerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi tatile girmeden
evvel acilen yürürlüğe girmesi gereken hususlar olduğunu muhalefet şerhinde de
belirttik. Gelir İdaresine ait teşkilat tasarısı dururken, zorunlu olmayan
konuların bu tasarıda ele alınıp düzenlenerek görüşülmesi yanlıştır.
Daha Komisyondayken tasarıdan birçok maddeyi çıkardık. Lüzumluydu
niye çıkarıyoruz? Lüzumlu değildi niye koymuştuk? Şimdi, hata… AKP Grup Başkan
Vekillerinden biri bana söyledi, samimiyetine inanıyorum: “15 maddesi kalsın,
bir an önce kanunu çıkaralım, gerisi çıksın.” dedi.
Şimdi aslında, Sayın Bakan vicdanını rahatlatmak istediği için,
kötü niyetli değil ama çaresiz. Bir bürokrat, bütün bakanları esir alıyor.
Bakanlarla oturup anlaşıyorsunuz, siz davet ediliyorsunuz “O maddeyi
çıkaracağız, ben de istemiyorum.” diyor. O Bakan öğleden sonra seyahate
gidiyor, yerine Başbakan Yardımcısı geliyor, o bürokrat, Başbakan Yardımcısına
o maddeyi dikte ettirip Komisyonda yine koyduruyor.
Şimdi, şunu ifade etmek istiyorum: Eğer bu AKP hadisesiyse,
Mecliste yapılan farklı. Komisyon bunu niye kabulleniyor, onu da anlamaya
çalışıyorum. Burada da sıkıntı var.
Şimdi “Mükellef haklarının korunması yönüyle vergi incelemelerinin
vergi mevzuatına uygun şekilde yürütülmesi, öngörülebilir sürede tamamlanması
ve incelemelerde yöntem ve uygulama birliği için düzenlemeler yapılır.”
diyorsunuz. Güven telkin etmiyor. Haklı olabilirsiniz, bunun böyle olması da
gerekebilir ama kaç senedir neredeydiniz? Bazen dışarıda konuşulanlar var. Niye
diyorum? “Güven telkin etmiyorsunuz.” dedim. Şimdi, burada dışarıda söylenilen
şu: “Yandaşlara yapılabilecek denetim kat sayısını seyreltmeye mi
çalışıyorsunuz?” diyorlar. Belki olması gereken bir şey ama güven telkin
etmemişsiniz, itimat vermiyor, böyle düşünüyorlar nitekim. “Sizden önce ve
sonra, şimdiye kadar denetimler programsız yapılıyordu.” diye bir hava vermeye
çalışıyorsunuz, böyle bir şeyin olmadığını siz de biliyorsunuz. Doğru yapsanız
da millet artık inanmıyor. Zaten yapılan teftiş programları, inceleme
programları da sayın bakanların denetimi altında yapılıyor.
Şimdi, bu tasarının neyi getirdiğini, neyi götürdüğünü kimse bilmiyor,
maddi olarak bilmiyor. 5018 sayılı Kanun’a göre bunu getirmeniz gerekmiyor mu?
Bu tasarı ekinde böyle bir şey var mı Sayın Bakan? Allah aşkına, söyleyin ne
olur. Maliye Bakanı olduğunda Sayın Şimşek, ikinci tasarıda -biraz önce de
burada ifade edildi- “Böyle bir şeyi getirirsem, söz, mali portesiyle beraber
getireceğim.” dedi ve yapabildiği kadar da hakikaten getirdi ama nafile, ondan
sonra bir daha onu yapma imkânı kalmadı. Ya ne yapıldığının hesabını kitabını
kimse bilmiyor veyahut da yapılanı, hesabı kitabı millete anlatmak
istemiyorsunuz.
Şimdi, orada, muhalefet şerhlerinden birinde… 16 kanunda
değişiklik yapıyorsunuz, 17 de ilgisiz kanunda değişiklik yapıyorsunuz,
neredeyse -biraz önce zaten başlangıçta ifade edildi- bu 35-40’ı buluyor. Şimdi,
bu kadar farklı hususların aynı tasarıda ele alınıp görüşülmesinin bir mantığı
olduğu söylenebilir mi? İnanın, bu tasarılar Komisyonda görüşülürken, biz
Komisyona girip çıkarken, özel sektörden, dışarıdan, diğer kamu kurumlarından
herkesin elinde birer önerge taslağı, gelip geçen milletvekillerine “Bu torbada
biraz da bizim tuzumuz olsun, bizim de ihtiyacımız var…” Havada imza ikmali
yapılıyor resmen. Şimdi, böyle bir duruma gelmiş bir hadisede bu tasarının
ciddiyeti olabilir mi Sayın Bakan?
Sayın Sali, ciddi olarak tanıdığım bir
milletvekilimiz, çok ciddi. Şimdi, bu hususlara reaksiyon da gösteriyor ama
inanın, bazen sayın milletvekillerine -iktidar milletvekillerine-
imzalattırılan önergelerin sonradan değiştirilmesi veya geri alınmasından
haberleri olmuyor ve çok sinirleniyorlar. Bunu görüyoruz ama bunları gördüğümüz
zaman, bu işlerin ciddiyetinin olmadığını, Hükûmetin
bu işleri ciddiyetle takip etmediğini görüyoruz.
Şimdi, TOKİ’yle ilgili bir husus var.
Bir süre önce, TOKİ’yle ilgili olmayan, belediyelerle
ilgili olan bir yasa çıkıyor -başka bir komisyondan geliyor, Genel Kuruldan
çıkıyor- fakat öyle bir husus cereyan ediyor ki bu, TOKİ’nin
yetkilerine engel olabilir. Şüphe, kesin bile değil. Ne yapılıyor? Geliniyor,
ona engel olabilir diye TOKİ’ye ilişkin kanuna bir
madde daha ilave etmeye çalışıyoruz. Koyuyoruz bunu, hem de bakanlara rağmen
koyuyoruz, Başbakan Yardımcısına rağmen koyuyoruz. Peki, ne alakası var burada?
Bu Hükûmet, imzaladığı tasarıların bir hafta önce
geleni ile bir hafta sonra geleni arasındaki farkı bilmiyor mu? Birbiriyle
çeliştiğini bilmiyor mu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Hadi, Hükûmet mensupları bilmeyebilir, alanları
değildir, ilgili değillerdir, geleni imzalıyor olabilirler, ya, yanınızda
danışmanlarınız var, Başbakanlığın Kanunlar Kararlar Dairesi var, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin, komisyonların bu konuda hukukçuları var, uzmanları var, hiç
mi bunlara danışmak aklınıza gelmiyor Sayın Bakan? Hakikaten
sıkıntılı bir hadise.
Şimdi, gerçekten, ben Plan Bütçenin önünde, Komisyonun önünde
herkesin elinde… “Niye geldin?” diye, özel sektörden bir tanıdığınız olsa,
“Bizim de bir problemimiz vardı, acaba şu torbanın içinden geçer mi?” dediğinde
hakikaten bizlerin o hadiseye bakış açısının ne hâle geldiğini izah etmek
istemiyorum, düşünmek de istemiyorum.
Sayın Bakan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini
de, Türk devletini de bu hâle düşürdünüz. Bu, hiç iyi bir şey de değil.
Ben bu konuları arz etmek üzere buraya geldim, söz aldım. Teşekkür
ediyorum beni dinlediğiniz için Sayın Bakan, Sayın Başkan.
Saygılar sunuyorum yüce heyete. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen
Hamit Geylani, Hakkâri Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının birinci bölümü üzerine
Barış ve Demokrasi Partisi adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, yasa tasarısının içeriğine, amacına ve
eksikliklerine değinmeden önce tasarının yasa yapma tekniği açısından birkaç
belirleme ile konuşmama başlamak istiyorum.
Öncelikle, yasa tasarısı veya teklifinde mutlaka bir konu ve amaç
bütünlüğünün olması gerekiyor. Bu da yasanın daha iyi anlaşılması, etraflıca
tartışılması için bir kaçınılmazlıktır. Farklı konularda, farklı yasal
düzenlemelerin yapılması esastır. Oysaki Hükûmet
tasarısında getirilen yasa tasarılarının büyük çoğunluğu torba yasalardan
oluşmaktadır.
Daha önce konuşan tüm değerli konuşmacılar da belirttiler,
birbirinden nitelik olarak farklı konular aynı tasarı içinde yer almakta, kendi
başına değerlendirilmesi gereken bir konu çokça maddeler yığını içinde âdeta kamufle edilmektedir. Görüştüğümüz yasa tasarısında da aynı
yöntem izlenmiştir. Yasa tasarısına baktığımızda otuzu aşkın yasada değişikliğe
gidilmiştir. Bu yöntem anlayışı yasaların açık, anlaşılır ve kapsayıcı olma
özelliğiyle çelişmektedir.
Görüşülmekte olan tasarıda ve genel olarak Hükûmetçe
hazırlanan diğer tasarılarda da görülen bir diğer özellik ise yasanın doğrudan
etkileyeceği emek kesiminin, demokratik kitle örgütlerinin ve siyasal
partilerin görüşleri alınmamaktadır. Bir yasa tasarısı hazırlanırken bu yasanın
uygulanabileceği, bundan doğrudan veya dolaylı olarak etkilenecek olan
yurttaşların, örgütlerin, muhalefetin görüşlerinin alınması ve yasanın
böylelikle şekillendirilmesi yasanın demokratik özelliğini ve ömrünü de
belirler.
Değerli arkadaşlar, tasarının genel gerekçesinde 2010-2012
dönemini kapsayan orta vadeli programa atıf yapılmaktadır. Gelir politikalarına
-büyüme, yatırım ve istihdamın desteklenmesiyle- ekonomide kayıt dışılığın
azaltılmasına katkıda bulunma amacıyla bu tasarının hazırlandığı ifade
edilmektedir. Oysaki yasa tasarısına bir bütün olarak baktığımızda, bu
amaçların hiçbirinin yer almadığını görmekteyiz. Çünkü Türkiye ekonomisi
küresel krizin de etkisiyle her geçen gün daha da küçülmektedir. Bu da çığ gibi büyüyen işsizliğin katlanarak artması anlamına
gelmekte. Rekor kıran işsizliğin önümüzdeki yıllarda yeni rekorlar
kırması, yüzde 18’lere ulaşması ve yüzde 19 olan tarım dışı işsizliğin de yüzde
22’ye çıkması düşünülmektedir. Sanayi ve hizmetler sektörünün yeni iş alanı
yaratma kabiliyetini de ölçen tarım dışı işsizlik oranının bu boyutlara
ulaşması Türkiye için büyük bir tehlike arz etmektedir. Ekonomik sorunları
görmezden gelerek kriz sürecini iyi yönetmemenin faturası çok ağır olmuştur ve
ağır olmaya da devam etmektedir. Bu faturayı ödeyen kesim de çalışan emekçiler,
işsizler ve iş bulma umudunu yitirenler olmuştur.
Değerli arkadaşlar, ekonomik küçülme, Türkiye'nin en büyük sorunu
olan işsizliği daha da büyütmüştür. Kentlerde işsizlik oranı yüzde 81’i aşmış,
buna paralel, genç nüfusta işsizlik ürkütücü boyutlara ulaşmıştır. Genç nüfusta
işsizlik oranı yüzde 30’a dayanmış. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde ise
gerçek işsizlik rakamları bunun 2, hatta giderek 3 katına ulaşmıştır. Bunun anlamı,
Türkiye’de her 3 gençten 1’i ne eğitim görebilmekte ne de iş bulabilmekte,
dolayısıyla da çalışamamaktadır. Türkiye bu rakamlarla dünya sıralamasında en
çok işsizin olduğu 3’üncü ülke, bakınız, 3’üncü ülke konumuna gelmiştir.
Değerli arkadaşlar, tasarının gerekçesinde, azaltılması için
hazırlandığı belirtilen kayıt dışı ekonominin birçok nedeni vardır kuşkusuz.
Özce, mali, ekonomik, politik, sosyal, psikolojik ve hukuki gibi nedenler.
İşte, bu nedenler, ülkenin ekonomi, adalet ve demokrasi sistemi ile yapısal
özelliklerinin kayıt dışılığı oluşturmada rol oynadığı görülmektedir.
Özellikle istihdam açısından bakıldığında, ekonomide küçük
işletmelerin yaygınlığı ile tarım ve hizmetler sektörüne dayalı faaliyetlerin
ağırlıkta olması, kayıt dışılığa yol açan önemli etkenlerden biri. Bunlara
ilaveten, ekonominin az gelişmişliği, yüksek enflasyon, yanlış ekonomi
politikaları, istikrarsızlık, krizler ve kayıtlı ekonomide istihdam ve gelir
olanaklarının kısıtlı ve yüksek maliyetli olması kayıt dışılığı etkileyen en
önemli unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ayrıca, ekonomik sebeplere ek olarak hızlı nüfus artışı, köyden
kente zorunlu göç ile birlikte oluşan işsizlik ve çarpık kentleşme, iş gücü
piyasasında olumsuzluklara yol açarken, kayıt dışı istihdama da zemin
hazırlamaktadır.
Kayıt dışı faaliyetleri etkileyen bir diğer etken ise gelir
dağılımı eşitsizliğidir. Gelir dağılımından düşük pay alan kesimin gelir
artırmak amacıyla kayıt dışı istihdama yönelmesi de kayıt dışılığı artıran
başka bir etmen. Özellikle kırsal kesimdeki kadın ve çocukların kayıt dışı
ekonomik faaliyetlerde bulunduğu bir ayrı gerçeklik.
Sayın milletvekilleri, küreselleşmeye bağlı olarak da giderek
rekabetçi hâle gelen piyasalarda ayakta kalabilmenin gereği olarak maliyet
unsuru ön plana çıkmaktadır. Bu nedenledir ki, küçük ölçekte fason üretim yapan
işletmeler giderek önem kazanmakta ancak söz konusu piyasa yapısı kayıt
dışılığa yol açmaktadır.
Baş belası kayıt dışılığa sebep olan bir diğer unsur ise yüksek
enflasyondur. Bilindiği üzere yüksek ve süregelen enflasyon vergi sisteminde
adaletsizliklere de yol açmaktadır.
Anılan bu nedenlerden ötürü işletmelere kayıt dışılıktan çıkma ve
işten çıkarmama şartları getirilerek teşvikler verilmelidir. Sadece belli
sektörleri kapsayan ve günü kurtarmaya yönelik teşvikler ve vergi
indirimleriyle yetinilmemesi, vergi sisteminin bir bütün olarak gözden
geçirilmesi kaçınılmaz olmuştur.
Daha adil ve sosyal yönü ağır basan açık, şeffaf bir vergi
sisteminin oluşturulması dileğiyle konuşmama son verirken Genel Kurulu bir kez
daha saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Sedat Kızılcıklı,
Bursa Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; 536 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın birinci bölümünde şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, önce bir rakam vermek istiyorum. 2002
yılının sonunda topladığımız vergi 37 milyar lira, altı sıfırı atmadan önceki
hâliyle 37 katrilyon lira, 2002 yılında.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – 2002’ye çok takılıyorsunuz.
SEDAT KIZILCIKLI (Devamla) – 2009 yılında topladığımız vergilerin
tamamı 172 milyar lira yani 172 katrilyon lira.
RECEP TANER (Aydın) – 2002 yılında gayrisafi millî hasıla ne, 2009’da ne?
SEDAT KIZILCIKLI (Devamla) – Bir tarafta 37 katrilyonluk bir vergi
geliri, bir tarafta 172 katrilyonluk bir vergi geliri var sekiz senelik zaman
dilimi içerisinde. Yani yaklaşık yüzde 500’lük bir vergi geliri artışı var.
Demek ki kayıt dışıyla mücadelede önemli yollar alınmış ve bu sayede vergi
gelirleri artırılmış…
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Vekilim, Sayın Bakanınız öyle
demiyor. Bakın, kitapçık bastırmış kayıt dışıyla ilgili.
SEDAT KIZILCIKLI (Devamla) – …vergi gelirlerinin artırılmasıyla
birlikte de bütçe açığı 2002 yılına baktığınızda yüzde 12’li rakamlarda, krize
rağmen 2009 yılı sonundaki bütçe açığı rakamlarımız yüzde 5,5’a kadar da
düşürülmüş.
Yine, kamu net borç stoku rakamlarına baktığımızda 2002’de yüzde
74’lerdeyken, 2009 yılında bunun da yüzde 45,5 oranlarına düşürülmesi
başarılmış.
Ben şunu hatırlıyorum: 2002’de ilk milletvekili olduğumuzda bu
Mecliste ilk yaptığımız işlerden birisi, hayat standardının süresini uzatmamak
suretiyle hayat standardını tamamen kaldırmaktı. Hayat standardı kaldırıldı
çünkü -birçok arkadaşımız bunu bilir- hayat standardı uygulaması olduğunda
maalesef herkese bir vergi tahakkuk ettirilirdi, “Kazansan da kazanmasan da bu
vergiyi alacağız.” denilirdi ama 2002’de bu uygulama ortadan kaldırıldı.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Başka bir uygulama getirdiniz.
SEDAT KIZILCIKLI (Devamla) – Vergi oranları düşürüldü.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Zorla matrah artırıyorsunuz. Aynı
kapıya çıkıyor.
SEDAT KIZILCIKLI (Devamla) – Vergiler ağırlaştırılmak suretiyle
milletimize yeni yükler getirilmek suretiyle bu vergi gelirleri arttırılmadı.
Vergi oranları düşürüldü, bu düşürülen vergi oranları sayesinde vergi
rakamlarında da, toplanan vergilerde de ve kayıp kaçakta da azalma, toplanan
vergilerde de yükselme oldu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hangi vergiler, kurumlar mı,
gelir mi? Kurumlar vergisi düşürüldü.
SEDAT KIZILCIKLI (Devamla) – Bakın, kurumlar vergisi bizden önce
yüzde 33 olarak uygulanıyordu, fonuyla beraber şimdi yüzde 20’ye düşürüldü.
Yani önceden bir şirket sahibi, bir kurum vergisine tabi bir işletme
kazandığının üçte 1’ini vergi olarak veriyordu, şimdi, kazandığının beşte 1’ini
vergi olarak verir hâle geldi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hayır…
SEDAT KIZILCIKLI (Devamla) – Önceden 3 kazanır, 2’si kendisine,
1’i devlete giderdi; şimdi 5 kazanıyor, 4’ü kendine, 1’i devlete gitmek
suretiyle yatırımlar daha fazla hızlanıyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ya asgari ücretli?
SEDAT KIZILCIKLI (Devamla) – Gelir vergisine baktığımızda 5
puanlık bir indirim olmuş.
SSK primi… Her hükûmetimizin söylediği
bir şeydi SSK primlerini indirmek ama AK PARTİ Hükûmeti
bunu başardı.
KDV’ye baktığınızda, eğitimde, sağlıkta, gıdada, tekstilde, birçok
üründe KDV oranlarında düşmeler görüyoruz.
RECEP TANER (Aydın) – Pırlantada, mücevherde…
SEDAT KIZILCIKLI (Devamla) – Tabii, değerli arkadaşlarım,
topladığınız bu vergileri nereye harcadığınız da çok önemli. Topladığınız
vergileri nereye harcadığınız o kadar önemli ki doğru yerlere harcamazsanız
millete hizmet olarak götüremezsiniz.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Bakanların çocuklarına gidiyor!
SEDAT KIZILCIKLI (Devamla) – Dolayısıyla, millete hizmet
götürebilmeniz için topladığınız vergileri halka dönüştürmeniz lazım ama bakın,
topladığımız vergilerin yüzde 103’ünü biz 2001 yılında faiz ödemesi olarak
götürüyorduk, bir yerlere veriyorduk.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Gemiciklere!
SEDAT KIZILCIKLI (Devamla) – 100 lira vergi topluyoruz, üstüne 3
lira da koyuyoruz, götürüyoruz “faiz ödemesi” altında bir yerlere bunları
ödemek durumunda kalıyorduk.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Senin haberin yok herhâlde!
SEDAT KIZILCIKLI (Devamla) – Milletten topluyorduk, faiz
ödemelerine harcıyorduk. Yüzde 103!
RECEP TANER (Aydın) – Şimdi yandaşlara!
SEDAT KIZILCIKLI (Devamla) – Allah’a şükür, bu oran bugün yüzde
35’ler civarına düşmüştür. Dolayısıyla, 65 lirası milletimize, ülkemize
kalmaktadır. Tabii ki bu, kayıt dışıyla yapılan mücadelelerin ve yapılan
politikaların neticesinde geldiğimiz noktadır. Bunların hepsi önemlidir.
Şimdi, ekonomiye baktığımız zaman da özellikle ilk çeyrekteki
büyüme rakamları, işsizlikle ilgili olumlu gelişmeler… İnşallah, bu güzellikler
devam ederse, ekonomideki bu yükseliş devam ederse Türkiye krizden hızla çıkar
ve eski günlerine geri döner.
Son olarak şunu ifade etmek istiyorum: Bu yasa tasarısına
baktığımız zaman, bu yasa tasarısının ruhunda da uygun şekilde yürütülmesi,
denetime bir sınırlama getirilmesi yönünde mükellef haklarını koruyan ve mükellef
haklarına uygun davranışlar sergileyen bir yönetim anlayışını görüyoruz. İlk
defa Bakanlık sadece kendini düşünmüyor aynı zamanda…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
SEDAT KIZILCIKLI (Devamla) – …denetim yaptığı mükelleflerin de hem
yöntem ve uygulama birliğini sağlamaya çalışıyor hem de belli bir süre ve belli
kriterler içerisinde bu denetimini yapacağını taahhüt
ediyor. İlk defa böyle bir uygulamayla karşılaşıyoruz. Bu olumlu uygulamaların
da tabii ki devam etmesini istirham ediyoruz.
Hepinize teşekkür ediyorum. Yasa tasarımızın hayırlı olmasını
temenni ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen, Ferit Mevlüt
Aslanoğlu, Malatya Milletvekili.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Bihlun
Tamaylıgil efendim...
BAŞKAN – Yerine, Bihlun Tamaylıgil, İstanbul Milletvekili… (CHP sıralarından
alkışlar)
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 536 sıra sayılı -tabii
başlığını ve bu kanun taslağının içeriğini okumaya kalksak herhâlde beş
dakikalık süremizin yeteceğini de pek zannetmiyorum ama- taslak üzerine şahsım
adına söz aldım, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ay temmuz, Meclis kapanacak oldu mu her zaman bir beklentiye
girmek artık âdet oldu. Çünkü her temmuz bir torba ayı. Bu,
geçtiğimiz senelere de baktığınızda, temmuz ayı Meclis kapanacak, karşınıza
farklı farklı farklı
kanunlardan bir araya getirilmiş parçaların içerisinde alakası, ilgisi,
birlikteliği, bağlayıcılığı, aciliyeti, kime göre subjektif olarak değiştiği ortada olan bir yasal
düzenlemeyle karşı karşıya kalıyoruz. Bu torba yasaların da -her ne kadar Sayın
Berber buna çok üzüldüğünü dile getirse de- bir baş aktörü var, değişmez aktör
TOKİ. TOKİ’ye ya bir yetki veriyoruz ya bir yetkisi
az geliyor, onu daha da genişletiyoruz ya da bu konuda TOKİ’nin
ve diğer kurumların benzer başlıklarda beklentisi varsa bu torba yasalarla imar
ilkelerini, hukuk ilkelerini hiçe sayarak gidip torba yasanın içinde aceleyle
kanunlaştırıyoruz.
Şimdi bu torba yasaya baktığımız zaman o kadar geniş ki, içinde
vergiyle ilgili konular var, sürekli değişen İhale Kanunu’yla ilgili var, Millî
Piyango var, ne ararsanız var. Tek bulamadığınız, “Halkın acil çözüm bekleyen
sorunlarına ne gibi cevaplar veriyorlar?” sorusunun açıklaması; yok.!
Orta vadeli program… Biraz önce hep dinliyorum, arkadaşlar bu
tasarının genel gerekçesinde de yazdığı 2010, 2011, 2012 orta vadeli programın
hedeflerine uygun olarak bu tasarının oluştuğunu dile getirdiler.
Şimdi arkadaşlar, orta vadeli program mayıs aylarında yapılır.
Geçen sene krizdi, oydu buydu diyerek üç buçuk ay ertelendi, eylülün ortasında
açıklandı. Şimdi 2011 yılındayız, 2011 yılının orta vadeli programını Sayın
Bakan Cevdet Yılmaz “Haziranın ortasında mali kuralla beraber açıklayacağız.”
dedi. Nerede program? Yok. Nerede mali kural? Yok. Tabii mali kural, mali
kural… Orada da başrolde TOKİ var dışarı çıkartılarak. Böyle bir düzenlemenin
içinde yani ben bakanlar artık tarih, hedef verdiği zaman gerçekten… Yani bu
çok acı, bir ülkenin devletini yöneten bakanların verdiği söz ve tarihlerin
geçerlilik katsayısını sorgulamak. Dün daha Enerji Bakanımız Yenilenebilir
Enerji Kanunu’yla ilgili söz verdi bugün geçecek diye. Bakıyorsunuz ortada yok.
Diğeri bunu, mali kuralı, orta vadeli programı söylüyor. Yok. O zaman biz ne
yapıyoruz, ne için çalışıyoruz?
Diğer taraftan bu kanun tasarısına baktığınızda, açıklandığı üzere
Anayasa Mahkemesi kararlarının gereği olarak, hem vergi dilimleriyle ilgili
yeni düzenlemeler hem de yatırım indirimiyle ilgili yeni düzenlemeler
bulunmakta ama çok enteresan, bugün 15 Temmuz. Vergi dilimleriyle ilgili
düzenlemenin Resmî Gazetede yayınlanması sonrasındaki yürürlük tarihi 8 Ocak ve
altı ay geçtikten sonra yürürlüğe giriyor, yani 8 Temmuz. Yani bir haftadır, bu
yüzde 35’lik dilime tabi olanların bordro çalışmalarıyla, oranlarıyla ilgili ne
olduğu büyük bir belirsizlik. Şimdi, bunun cevabı ne olacak? Ve aynı şekilde yatırım
indirimini de dikkate almış, devletin, hukukun üstünlüğünü kabul etmiş, yatırım
indirimi uygulamalarının ortaya koyduğu anayasal düzenlemelerin de ve Anayasa
Mahkemesinin aldığı kararı da dikkate alan yatırımcının bu süreç içinde yaptığı
uygulamalar ve kayıt sisteminin getireceği sonuçlar ne olacak? O da bir
belirsizlik. Yani Anayasa’ya aykırı bir iş yaptınız, üç yılla sınırlayarak bu
yatırım indiriminden, istisnadan faydalanmayla ilgili yasa çıkarttınız,
arkasından yıl tutmadı “Hadi şimdi de yüzde 25’lik bir oran verelim, onunla
sınır koyalım.” şeklinde gidiyorsunuz. Yenilen pehlivan güreşe doymazmış!
Anayasa’ya aykırı yasa yapmaya siz devam edin. Hukukun geçerli olduğu hukuk
devleti Türkiye’de de bu yaptığınız yanlışlar gereken mercilerden dönecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) – Sayın Başkan, birinci bölüme
baktığınızda çok önemli bir madde var, kamu yararına faaliyet gösteren
derneklere tahsis edilen hazine mülklerinin yirmi yıl geçtikten sonra satış
imkânını, aradaki değer artışının yüzde 30’unu hazinenin alması kaydıyla ve
aynı faaliyetleri, ilkesel faaliyetlerini sürdürmesi konusunda.
Şimdi bunun denetimi, bunun sürekliliğinin kontrolü nasıl
yapılacak bilmiyorum ama yani şu kamu yararına listesinde yer alan derneklerin,
hani şu Almanya’daki Deniz Feneri’nin sakladınız ya görüşmelerini yasal olarak
baktığınızda gündeme gelmesine. Şimdi, bunlar nasıl kontrol edilecek? Bu
mantıkta baktığınızda, bu derneklerin aldığı kaynakların denetimi nasıl olacak?
Daha mahkemesini Almanya’dan gündeme gelip de burada neticelendiremediğimiz,
üstüne gitmediğimiz bir konuda biz kendimizle ilgili konuları nasıl, hangi
dikkat, hangi istek ile takip edeceğiz?
Daha sonra bir madde üzerinde daha devam etmek dileğiyle teşekkür
ediyorum Sayın Başkan. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tamaylıgil.
Madde üzerinde İç Tüzük’ün 72’nci maddesine göre verilmiş bir
önerge vardır.
Önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Bölüm üzerindeki görüşmelerin İçtüzük 72’ye göre devam etmesini
arz ederiz.
|
Oktay Vural |
|
Hasan Çalış |
Erkan Akçay |
|
İzmir |
|
Karaman |
Manisa |
|
Kemalettin Nalcı |
|
|
Rıdvan Yalçın |
|
Tekirdağ |
|
|
Ordu |
Gerekçe: Birçok kanunda yapılan düzenlemeler hakkında daha fazla
bilgilendirmek için görüşmeler devam etmelidir.
OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler…
Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur; birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.41
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.48
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ
(Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
135’inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde
verilen, görüşmelere devam edilmesine ilişkin önergenin oylanmasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Sayın milletvekilleri, karar
yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, birinci bölüm üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap
işlemi yapacağız.
Sayın Çalış, Sayın Işık, Sayın Uslu, Sayın Yıldız, Sayın Özdemir,
Sayın Tankut, Sayın Taner, Sayın Varlı, Sayın Günal, Sayın Aslanoğlu sisteme
girmişlerdir.
Soru sorma süresi sekiz dakika, cevap verme süresi yedi dakikadır.
Sayın Çalış, buyurun.
HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkan, teşekkürler.
Sayın Bakan, biraz önceki turda da sordum, cevap alamadığım için
tekrar soruyorum. 4/B ve 4/C çalışanlarının mağduriyetini giderecek bir çalışma
yapmayı düşünüyor musunuz? Birinci sorum.
İkinci sorum: Çiftçilerin TEDAŞ’a olan
borçlarıyla ilgili bir çalışmanız var mı?
Üçüncü sorum: Aynı kurumdan aynı statüde ama farklı zamanlarda
emekli olan emekliler farklı maaşlar almaktadır. Bu mağduriyeti giderici bir
çalışmanız olacak mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Işık? Yok.
Sayın Uslu…
CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Doğrusu sorumu Çalışma Bakanına göre hazırlamıştım ama Sayın Bakan
cevaplandıracak umarım.
Bu tasarıyla iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinde görev yapacak
iş yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanlarının eğitimlerini vermek üzere özel
teşebbüslere imkân tanıyorsunuz. Kamu kurumu niteliğindeki ilgili meslek
odalarının bilgi ve deneyimlerinden istifade etmeyi neden düşünmüyorsunuz? Bu
meslek odalarına eğitim ve belgelendirme imkânı sağlanamaz mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Yıldız…
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 1999-2009 yılları arasında yıllar itibarıyla ne kadar
usulsüzlük cezası, ne kadar özel usulsüzlük cezası, ne kadar kaçakçılık cezası
kesilmiştir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Özdemir…
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana soruyorum: Hükûmetinizin
uyguladığı yanlış ekonomi ve tarım politikaları nedeniyle seçim bölgem
Gaziantep ve ülkemizin tümünde Türk çiftçisi üretimden uzaklaşmış, üretenler de
aşırı borç altında ezilmekte ve hazineyle uğraşmaktadır. Çiftçimizin tarım
kredi kooperatifleri ve bankalara ulan kredi borçlarının yeniden yapılanmasına
yönelik bir çalışmanız var mıdır? Bu torba yasasında niçin böyle bir düzenleme
yer almamıştır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Tankut…
YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, Gelir İdaresi Başkanlığına 16 Mayıs 2005 tarihinden
bu yana açılan sınavlarda başarılı oldukları hâlde atamaları yapılmayan
memurların açtıkları idari dava sayısının beş bini aştığı ifade edilmektedir.
Bu sayı doğru mudur? Doğru değilse, gerçekte açılan idari dava sayısı nedir?
Ayrıca Temmuz 2009 tarihinde vergi dairesi müdürü, müdür ve
bunların yardımcıları ile vergi denetmelerinin hukuki dayanağı olmayan sekiz
yüz civarında tayininden dolayı yine beş yüzü aşkın idari dava açıldığı
belirtilmektedir. Bu sayı da doğru mudur? Değilse, hukuki dayanaktan yoksun
olduğu iddiası ile açılan dava sayısı nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Taner…
RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, kazanç üzerinden alınan
dolaysız vergilerin içindeki kesinti yoluyla ödenen stopaj vergiler hariç
kazanç üzerinden alınan vergilerin vergi gelirleri içindeki payı nedir?
Biraz önceki konuşmanızda direkt vergilerin düşük kaldığından,
dolayısıyla dolaylı vergilerin arttığından bahsettiniz. Bunda, kazanç üzerinden
alınan vergilerin az olmasında 2005 yılında Bakanlar Kurulu olarak çıkardığınız
ve yüzde 100 vergi muafiyeti sağladığınız gıda bankacılığı sisteminin yani
Deniz Feneri ve benzeri derneklerin vergi muafiyetinin bir etkisi olabilir mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Varlı…
MUHARREM VARLI (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu çıkartacağınız torba yasada ecri misilde bir
miktar ödendiği zaman yüzde 15 faizini sileceğinizi beyan ediyorsunuz. Bu
çiftçi zaten zor günler geçiriyor. Ecri misil fiyatlarındaki bu anaparayı alıp
da faizini silmeyi düşünüyor musunuz, böyle bir planınız var mıdır?
Yine çiftçi karşılıklı, diğer bir çiftçiden tarlayı kiraladığı
zaman, kira kontratı yaptığında prim desteği alabiliyor ama devlete ecri misil
ödediği zaman, devletten hazine arazisini kiraladığı zaman prim desteği
alamıyor. Ecri misil ödenilen hazine arazilerine prim desteği konusunda
çiftçiye bir iyileştirme yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Günal…
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Maliye Bakanlığının kamplarını satışa çıkaracağınız
konusunda basında haberler yer aldı. Bu satış sonrasında elde ettiğiniz
gelirlerden memurların tatil programlarını sübvanse etmeyi düşünüyor musunuz,
yoksa onları da alıp bütçenin açıklarını yamamada mı kullanacaksınız?
Diğer bir husus da: 2009 ve 2010’da son rakam olarak ücretlilerden
alınan toplam vergilerin miktarı ve vergi içerisindeki oranı nedir? Dolaylı
vergi oranı en son ne olmuştur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Aslanoğlu? Yok.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, düşük nüfuslu belediyelerimiz başta olmak üzere
birçok belediyenin taşınır ve tanışmaz mallarına eski dönem borçları nedeniyle
haciz gelmiş durumdadır. Bu durumdaki belediyeler için nasıl bir çözüm öneriniz
olacaktır?
İkinci sorum da: Emekli maaşlarının eşitlenmesine yönelik intibak
yasası ne aşamadadır? Bu torba yasada buna yönelik bir düzenlemeyi düşünmez
misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Işık’ın sorularından başlamak istiyorum.
Tabii ki belediyelerimizin taşınır veya taşınmazlarına kimin haciz
uyguladığını bilmiyorum, eğer esnaftan geliyorsa tabii orada yapılabilecek bir
husus yok ama kamu…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Direkt makbuzu kesiyor zaten. Daha önce esnafa olan borçlarından dolayı…
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Evet, esnaftan
kaynaklanıyorsa burada birkaç boyut söz konusu. Bizim mahalli idarelerde tabii ki özellikle küçük belediyelerde
ciddi sıkıntıların olduğunun farkındayım. Buna ilişkin, genel olarak, biz 2008
yılında, mahalli idare paylarını artıran yani bütçeden yaptığımız aktarımları,
verdiğimiz gelirleri artıran bir düzenleme yaptık ama anladığım kadarıyla bu da
yeterli olmadı. Şimdi önümüzdeki dönemde, tekrar bunların gelirlerini daha
rasyonel ve daha ciddi bir şekilde gerek yerelde gerekse başka türlü artıracak
düzenlemeler düşünülebilir. Bu bir boyutu ama bir de bunların idari
kapasitelerinin geliştirilmesi gerekiyor. Gerçekten de birçok belediyemizde bu
türden sıkıntıların olduğunun da farkındayım.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Sayın Bakan, İller Bankası kesintilerini biraz azaltamaz mısınız?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Maliye Bakanlığı olarak
biz tabii ki kanun gereği bütün paylarını zamanında ödüyoruz. Bu sene vergi
gelirlerimizde önemli artışlar var ve bu gelir artışları tamamen yansıtılıyor.
2008’de yapılan düzenlemelerle önemli artışlar sağlandı, bu sene o fark
edilecek. Kriz yılında, 2009 yılında fark edilmedi ama 2010 yılında çok iyi bir
şekilde yansıyacak. Onun dışında, bir öneri varsa da tabii ki ilgili bakanımız
olsun, bizler olsun değerlendiririz.
Emekli maaşları ile ilişkili olarak bu sene başında Hükûmet olarak imkânlarımızı zorlayarak en düşük emekli
maaşlarını neredeyse yüzde 24’lere varan oranlarda artırdık. En yüksek emekli
maaşı dahi enflasyonun üzerinde 1-2 puan artmış olacak. En azından öngördüğümüz
şey bu. Dolayısıyla, Türkiye'nin imkânlarıyla orantılı bir şekilde tabii ki
emeklilerimizin de durumunun iyileştirilmesi için Hükûmet
olarak gerekeni şimdiye kadar yaptık bundan sonra da yapacağız.
Değerli arkadaşlar, tatil kamplarına gelince, tabii ki Maliye
Bakanlığı olarak biz örnek olmak istedik. Elimizde birtakım sosyal tesisler
var, bunların daha verimli bir şekilde kullanılmasına yönelik bir çaba olarak
görülmesinde fayda var. Ben onu o şekilde değerlendiriyorum.
Ücretlilerden alınan toplam vergiye ilişkin bir soru vardı.
Ücretlerden alınan vergilerin toplam vergiler içerisindeki payı yüzde 13,1.
Asgari ücretten alınan vergilerin toplam vergiler içerisindeki payı ise yüzde
2,2. Dolayısıyla, göreceğiniz gibi ücretliler üzerinden alınan vergiler sanıldığı
gibi toplam vergiler içerisinde çok da yüksek değildir.
Sorulan soru çerçevesinde veriyorum: Kesilen usulsüzlük cezaları
yıllar itibarıyla 2005 yılında 27,4 milyon lira, 2006 yılında 79,6 milyon lira,
2007 yılında 163,4 milyon lira, 2008 yılında 248,5 milyon lira, 2009 yılında
475,5 milyon lira olarak gerçekleşmiştir.
Yine, gelir ve kazançlar üzerinden alınan vergilerin gayrisafi
yurt içi hasılaya oranını size ifade edeyim: 2002
yılında yüzde 5,8’di, 2009 yılında yüzde 5,9 olarak gerçekleşmiştir.
Arkadaşların bana verdiği bilgiler çerçevesinde, idari dava
sayısının 3 bin civarında olduğu -bu, Gelir İdaresiyle ilgiliydi- bu davaların
büyük bir kısmının gelir uzmanlığı özel sınavıyla ilişkili olduğu ifade
ediliyor. Burada şunu söylememde büyük fayda görüyorum: Gelir uzmanlarının
sıkıntıları bize aktarıldı. Biz dedik ki: “Bu konuyu çalışalım.” Komisyonda bu konu gündeme geldiğinde ben geçen sene torba yasası
düzenlenirken. Nitekim çalıştık ve bu torba yasasında, bu yasada, bu
tasarıda, o sıkıntıyı giderecek bir düzenleme yapılıyor. Bütün o sınavdan 70 ve
üzeri alan arkadaşlarımızın hepsinin hakları bu şekilde tabii ki kendilerine
verilmiş oluyor.
4/B ve 4/C statüsünde çalışanların mağduriyetiyle ilgili bir soru
vardı. 4/B statüsünde çalışan personelle aynı unvanlı kadrolu personele ödenen
tutarda ücret ödenmek suretiyle ücret dengesizliğini zaten bu dönemde biz
giderdik. 4/C statüsünde…
HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Bakan, aileler parçalanıyor,
ailelerin parçalanma problemleri var.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Ona ilişkin de benim
bildiğim kadarıyla, son yapılan toplu sözleşmelerde birtakım hususlar vardı.
İlgili bakanımız, o konuda -anladığım kadarıyla- uzlaşmaya varılan noktalara
ilişkin düzenlemeler yapıyordu ama detaylarını bildiğimi söyleyemem.
Dolayısıyla, burada 4/C statüsünde çalışanlara yönelik olarak 2010
yılında, biliyorsunuz, Ocak ayında, çok ciddi iyileştirmeler yaptık. Aylık ve
ücretlerinde önemli ölçüde artışlar sağlandı yani on aydan on bir aya çıkarılan
çalışma süresiyle birlikte ortalama artışlar yüzde 27 civarında bir rakam diye
hatırlıyorum. Kıdem tazminatı ödenmesine de bu dönemde imkân sağlandı.
Yine, 2005-2009 yılları arasındaki dava sayılarıyla ilgili bir
soru vardı, vergi davalarıyla ilgili bir soru vardı. 234.565 vergi davası
açılmıştır, toplam değer olarak 36,182 milyar lira yani 36 milyar 182 milyon
lira. Davaların yaklaşık 110 bini idare lehine sonuçlanmıştır, bunun da tutarı
16,2 milyar liradır.
Yine, ecri misille ilgili soru vardı. Tabii ki ecri misle ilişkin
bu tasarıda mükellef lehine, çiftçilerimiz lehine, köy tüzel kişilikleri lehine
gerçekten çok güzel düzenlemeler var. Mesela peşin ödeyenlere, bunu dava konusu
etmeyenlere çok ciddi indirimler var; önce bir yüzde 15, bir yüzde 15 daha
şeklinde. Köy tüzel kişiliklerine bu kiralamalarda, yine, bu tespitlerde
yardımcı olmaları koşuluyla kendilerine bir miktar pay ayrılıyor. Önümüzdeki
tasarı görüşülürken zaten onun detaylarını size anlatma imkânı bulacağız.
MUHARREM VARLI (Adana) – Ecri misil ödeyenlerin kira kontratıyla
prim desteği almasına ilişkin bir şey var mı?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Değerli arkadaşlar,
şöyle: Bizim amacımız, mümkün olduğunca -kamu mülklerini işgal yoluyla yani
ecri misil tahsil ederek- yani o tür uygulamalara son verip, teşvik ederek
vatandaşı mümkün olduğunca kiralamaya yönlendirmek ve bu çerçevede de bir
indirim sağlıyoruz. Bu husus da o çerçevede bakılırsa bence yararlı olur.
Yine, bakıyorum, Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanımıza bir soru
vardı. Detaylarını bilmiyorum, size inşallah yazılı olarak cevap verirler diye
düşünüyorum.
Sayın Özdemir’in çiftçilerimiz hakkında bir sorusu vardı. Tabii,
biz çiftçilerimize bu dönemde destekleri birkaç kat artırdık, en az 4-5 kat
artırdık ama bunun yanında, dönem dönem, gerek
kuraklık nedeniyle gerekse başka sıkıntılar nedeniyle o bahsettiğiniz anlamda
-bölgesel anlamda- birtakım yapılandırmalara da gidildi. Örneğin,
bir önceki sene -yani geçen sene değil, bir önceki sene- yanlış
hatırlamıyorsam, otuz altı ilde kuraklık vardı, o otuz altı ilin tamamında yine
gerek kredi kooperatiflerinden alınan krediler gerekse Ziraat Bankasından
alınan krediler bir sene ötelendi, bunun maliyetini hazine üstlendi ve
kendilerine yine birtakım destekler, yani tohum desteği anlamında birtakım
destekler de sağlandı. Bu dönemde tarım üretimimiz dolar bazında en az 2
kat arttı, TL bazında ise en az 3 kat artmıştır. Dolayısıyla, çiftçimizin de
tabii ki yanında olmaya devam ediyoruz. Destekler, bu dönemde, yanlış
hatırlamıyorsam, 2 milyar liradan yaklaşık 8-9 milyar liraya kadar çıkmıştır.
BAŞKAN – Sayın Bakan, süre tamamlanmıştır.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler bu şekilde tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa madde üzerindeki
önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım.
1’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, geliş sırasına göre
okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in;
3717 Sayılı Adlî Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve
Tazminat Verilmesi ile 492 sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci
Maddesinin “II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi
Kaynak’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve
1 inci maddesinin sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
|
E. Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
|
Denizli |
Konya |
|
Mehmet Günal |
|
Recep Taner |
Abdülkadir Akcan |
|
Antalya |
|
Aydın |
Afyonkarahisar |
|
Mehmet Şandır |
|
|
Oktay Vural |
|
Mersin |
|
|
İzmir |
“Ödünç para verme işlemini esas iştigal konusu olarak
yapmayanların ticari icaplar gereği yaptıkları borç para verme işlemleri Banka
ve Sigorta Muameleleri Vergisi kapsamında değerlendirilmez.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 1’inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
|
Bülent Baratalı |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
İzmir |
|
İzmir |
Malatya |
|
M. Ali Susam |
|
Bihlun Tamaylıgil |
Mustafa Özyürek |
|
İzmir |
|
İstanbul |
İstanbul |
Madde 1- 13/7/1956 tarihli ve 6802 sayılı
Gider Vergileri Kanununun 28 inci maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"90 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye göre ikraz işleriyle
uğraşanlarla ikinci fıkrada belirtilen işlem ve hizmetlerden herhangi birini
esas faaliyet konusu olarak yapanlar bu Kanunun uygulanmasında banker
sayılırlar. Bir şahsın münhasıran altın alım ve satımı ile uğraşması banker
sayılmasını gerektirmez."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen?
Bihlun Tamaylıgil, İstanbul Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; birinci bölüm 1’inci
maddedeki tasarı içeriğinde gelen Gider Vergileri Kanunu’nun 28’inci maddesinin
üçüncü fıkrası değiştiriliyor ve ödünç verme işlemini esas iştigal konusu
olarak gerçekleştirmeyenler veya esas faaliyet konusu ödünç verme işlemi
olmayanların BSMV kapsamından çıkıp KDV kapsamına girmesini düzenleyen bir
madde.
Bu maddede baktığımız zaman tabii ikrazatçılar
var. Ödünç para verme, ikrazat. Geçmişte kimisi işte ikrazat deyince “Bu, tefecinin resmileşmiş hâli” dese de
1998’den itibaren Hazine tarafından yetkili olarak ikrazat
işlemini gerçekleştiren kurumlar var. Peki, bu kurumlar ve bu kurumların
uygulamalarıyla nelerle karşılaşıyoruz bu dönemde? Çünkü biraz önce değerli
milletvekili arkadaşım AKP’den Bursa Milletvekilimiz Sedat Bey, Türkiye’deki
gelişmelerin olumlu başlıklarını dile getirdi ama şimdi bakıyorsunuz ikrazatçılara talep artmış. Neden artmış? Çünkü bankaların
kara listelerine girmiş olan kişiler çare aramak, can damarı bulabilmek için ikrazatçılara başvurmuşlar. Peki, faiz oranları nedir diye
baktığınızda, normal faiz oranlarının 5-6 katı yani aylık yüzde 8’lere varan…
Madem bu kadar iyi, esnaf iyi, KOBİ’ler iyi, niye bu işlemler, bu kadar yüksek
maliyetli işlemler gerçekleşebiliyor, bir onu sorgulamakta fayda var diye
düşünüyorum.
Bir de 2009 yılının vergi rekortmenlerine bir bakmanızı diliyorum.
O sıralamaya bir baktığınızda, Türkiye'nin gelir vergisi rekortmeni yine bir ikrazatçı. Yani ekonomik kriz, krizle etkilenmeyen diye
düşündüğümüz, bu kadar iyileşen rakamlarıyla… Ama en büyük kazanç kaynaklarının
nerede olduğunu da görebilmiş oluyoruz.
Değerli milletvekilleri, yine mükellefler için çok olumlu tasarı
içinde uygulamalar var deniyor ama ben bu Vergi Usul Kanunu’nun “Yanılma”
başlıklı maddesinde yapılan değişiklikle mükellefe nasıl bir yarar, fayda,
nasıl bir olumlu düzenleme yapılıyor, hakikaten çözebilmiş değilim. Çünkü bu düzenleme içerisinde deniyor ki, yetkili makamların genel
tebliğ veya sirkülerde yer alan görüş ve kanaatinin değişmesi durumunda
değişikliğin geriye yürümeyeceği hükme bağlanmakta ve değiştirilen bu tebliğ
veya sirkülere bağlı olarak önceden mükelleften alınmış olan fazla ödettirilmiş
olan vergileri de Sayın Bakan yasamanın büyük gücü gibi görerek onlara geri
vermiyor. Evet, mükelleflere çok olumlu, çok önemli bir iyilik yapmış
oluyorsunuz, öyle mi?
Diğer taraftan stopaj sıfırlandı. Ben, kulakları çınlasın, Sayın Unakıtan’a zamanında sormuştum bir beyanatını, diyordum ki,
Eminönü’nde Yeni Cami, bizim de seçim bölgemiz, oradaki kuşlar gibi bu stopaj
sıfırlamasından sonra yabancı yatırımcılar. Biz yemi atıyoruz, onlar havada
kaparak gelip bize borçlanma imkânı tanıyorlar. Peki, bizim yerli yatırımcı
mükellefin kabahati ne? Yani siz, sıfıra indirdiniz, yabancıyı kuşlar gibi
hissettirdiniz, avladınız, getirdiniz, bunu da beceri olarak sundunuz. Peki,
yıllardır o yatırımcının günahı ne? Uygulamada, yine, Türkiye’de işlem yapan
veya yatırım yapan, Türkiye’deki vatandaş olan mükellef mi suçlu olacak? Ama o
mükellef de nasıl biliyor musunuz? Bizde büyük montanlı,
büyük değerli işlemlerde eğer böyle yabancılara tanınmış avantajlar varsa,
“bıyıklı yabancı” dediğimiz Türkler vardır; fonlar vasıtasıyla bu işlemleri
yaparlar ve onlar yine büyük montanlı işlemlerinden
bu avantajları kullanırlar, yine olan küçük yatırımcıya olur.
Değerli milletvekilleri, bir şeyi, yanlışı düzeltmeyi başarı
olarak görmek doğru değil, yanlışı zamanında yapmamak önemli olan.
Şimdi, bu yasa tasarısı da torba yasa olarak geliyor ya, bir anda
aklıma Anayasa değişiklikleri ve onunla ilgili tanım geldi. Hatırlarım…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) – Peki Sayın Başkan.
Sayın Başbakanımız, bu Anayasa değişikliğinde, “Hepsini bir hap
yaptık, bu hapı yutturacağız.” demişti. Ben Türk halkının o hapı yutmayacağını
ve “Hayır” diyeceğine inanıyorum ve biliyorum ama aynı şekilde sizin bu torba
yasayla oluşturmaya çalıştığınız o hap mantığına da Türk halkı adına buradaki
milletvekilleri hassasiyetle “Hayır” demeyi bilecektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum sayın milletvekilleri.
Kapanma Saati: 23.15
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.22
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ
(Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
135’inci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerinde verilen
İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil
ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar
yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in;
3717 Sayılı Adlî Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve
Tazminat Verilmesi ile 492 sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci
Maddesinin “II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi
Kaynak’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve
1 inci maddesinin sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
“Ödünç para verme işlemini esas iştigal konusu olarak
yapmayanların ticari icaplar gereği yaptıkları borç para verme işlemleri Banka
ve Sigorta Muameleleri Vergisi kapsamında değerlendirilmez.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Recep Taner, Aydın
Milletvekili.
RECEP TANER (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasını Düzenleyen Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesiyle ilgili
vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunmaktayım.
Heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, sözlerime başlarken Van’ın Gürpınar
ilçesinde mayın patlaması sonucu şehit olan askerimize Allah’tan rahmet, Türk
milletine ve ailesine başsağlığı, yaralı askerimize de acil şifalar
dilemekteyim.
Görüşmekte olduğumuz bu madde ile Gider Vergileri Kanunu’nun
28’inci maddesindeki bankerlik işi ile uğraşanların statüleri tekrar
belirlenmekte ve ikraz işleriyle uğraşanlar haricindeki kişilerin ticari
faaliyetleri icabı yaptıkları borç verme işlemleri ile bankerlik işlemleri
birbirinden ayrılmaktadır.
Bankerler banka ve sigorta muameleleri vergilerine tabi tutulurken
ticaret gereği borç para veren finansman hizmeti kapsamına alınmakta ve katma
değer vergisine tabi tutulmaktadır.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun mali konulara
ilişkin olduğuna göre ülkemizde uygulanmakta olan mali politikalardan ve
sonuçlarından da kısaca bahsetmekte fayda olduğu kanaatindeyim.
Bildiğiniz gibi, bu ay başı 2010 yılı ilk
çeyrek büyüme rakamları açıklandı. TÜİK verilerine göre ilk çeyrekteki büyüme
oranı yüzde 11,7’dir. Bu oran açıklandığından bu yana kürsüye gelen her AKP’li
konuşmasının bir bölümünde mutlaka ve mutlaka ilk çeyrekteki büyümeden
bahsediyor ama hiçbirisi 2008 yılında ülkemizin yüzde 14,5 küçüldüğünden
bahsetmemekte. İlk çeyrekteki büyümenin istihdama yansımadığından, işsizliğin
hâlâ çok yüksek seviyelerde olduğundan veya yüzde 11,7 büyümenin içindeki en çok
desteklenen ve çok rahat oldukları söylenen çiftçi kesiminin, tarım sektörünün
aynı dönemde yüzde 3,8 daraldığından hiç kimse bahsetmemekte. Tıpkı, Hükûmet yetkililerinin ve biraz önceki Sayın AKP
Milletvekilinin ihracat rakamlarından bahsederek ithalat rakamlarını hiç
gündeme getirmemesi gibi.
Yapılan açıklamalara baktığımızda, ihracatın artışından
bahsedenlerin ithalatın ne olduğundan bahsetmediklerini hep beraber
görmekteyiz. Bu ülkede ihracatın ithalatı karşılama oranı, dış ticaret
açığından, cari açıktan hiç dem vurulmadığı ortadadır. Gerçekten ihracatın 100
milyar dolarların üzerine çıkmasını önemseyenlerin, ithalatın 140 milyar dolar
seviyesinde olduğundan da bahsetmeleri gerekir. Yani yıllık yaklaşık 40 milyar
dolarlık dış ticaret açığının ortaya çıktığından ki bunun 2007’de 63 milyar
dolar, 2008’de 70 milyar dolar seviyelerine çıktığından da bahsetmelerini
beklemekteyiz veya 2000’li yıllardaki ihracatın ithalatı karşılama oranı ile
bugünkü ihracatın ithalatı karşılama oranını kıyaslamalarını da beklemekteyiz.
Yine, yapılan ihracattaki üretim oranlarından da bahsetmeleri
gerekir. Yapılan ihracatın ne kadarını ara malları ithalatıyla getirilen mallar
oluşturmaktadır? Yıllık ihracatın içindeki yerli üretim miktarı 2002 yılında
nedir bugün ne seviyeye düşmüştür? Bunlardan da lütfen bahsedelim.
Yine, cari işlemler açığı 2002 yılında 0,6 milyar yani sadece 600
milyon dolar iken 2009 yılında neden 14 milyar dolardır veya son yirmi beş
yılda verilen 191 milyar dolarlık cari açığın 171 milyar dolarının AKP İktidarı
döneminde gerçekleştiği neden gündeme getirilmiyor? 2010’un ilk çeyreğinde
büyümeden bahsedenler bütçeden yatırımlara ayrılan payın 2000’li yıllarda yüzde
16 seviyelerinde iken 2010 yılı bütçesinden yatırımlara ayrılan payın yüzde
7,5’lara düşmesinden neden bahsetmiyor?
Cumhuriyetin kurulduğu 1923’ten iktidara geldiğiniz 2002 yılına
kadar geçen seksen yıllık cumhuriyet döneminde biriken toplam borç stoku 222
milyar dolardır. Bu borç stokunun içindeki sizin son yıllarda
özelleştirdiğiniz…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Taner.
RECEP TANER (Devamla) – Teşekkür ederim.
…35 milyar dolarlık tesisler, fabrikalar, GAP; otoyollar, hava
alanları, limanlar, barajlar, hortumlamalar, batan bankaların getirdiği yükler,
terörle mücadelenin verdiği zararlar, gümrük birliğine girmemizin getirdiği
mali yükler dâhil hepsinin toplamı seksen yıllık birikim 222 milyar dolar. Bu
ülkede ne oldu da ülkenin toplam borcu 222 milyar dolardan 500 milyar dolar
seviyelerine çıktı. Olan belli; 2002 yılında ülkemizde 6 olan dolar milyarderi
sayısı 2009 yılına geldiğimizde 28’lere çıktı ki onların da kimler olduklarını
hep beraber bilmekteyiz.
Efendim, kişi başına düşen millî gelir 10 bin dolar imiş.
Gittiğimiz yerlerde vatandaşa soruyoruz: “Hükûmet
yetkilileri size 10’ar bin dolar millî gelirden pay vermişler.” ama hiç kimse
bugüne kadar o payı aldığından bahsetmiyor.
Değerli milletvekilleri, bugüne kadar bu payı almayanların
yarınlarda yapılacak olan referandumda sizlerden hesap soracağını hatırlatmak
isterim, hepinizi saygılarımla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Karar yeter sayısı….
BAŞKAN – Arayacağım.
Kabul etmeyenler…
Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla
oylama yapacağız.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
2’nci madde üzerinde iki önerge vardır; geliş sırasına göre
okutup, aykırılıklarına göre işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 2’nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Harun Öztürk Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Mustafa Özyürek
İzmir Malatya İstanbul
Mehmet Ali Susam Ensar
Öğüt Bülent
Baratalı
İzmir Ardahan İzmir
Madde 2- 6802 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin birinci fıkrasının
(p) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
p) “Arbitraj muameleleri ile Türkiye’de kurulu borsalarda
gerçekleştirilen vadeli işlem ve opsiyon sözleşmelerine
ilişkin muameleler sonucu lehe alınan paralar ile para ile temsil edilen
değerler”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in;
3717 sayılı Adlî Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve
Tazminat Verilmesi ile 492 sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 sayılı Kanunun 152’nci Maddesinin
“II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 2 nci maddesinin Tasarı metninden çıkartılmasını arz ve
teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
|
E. Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
|
Denizli |
Konya |
|
Mehmet Günal |
|
Abdülkadir Akcan |
Mehmet Şandır |
|
Antalya |
|
Afyonkarahisar |
Mersin |
|
|
|
Oktay Vural |
|
|
|
|
İzmir |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Günal,
Antalya Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Başkan az önce, yoklamadan sonra
söyledi… “Kaç kişi var?” diyoruz, sayı çıkmıyor. 3 arkadaşımız anlaşamıyorlar,
yeniden yoklama yapıyoruz. Ne görüşüyoruz? Gelir vergisi ve yanında binlerce
maddeler içeren, komisyondan, alt komisyondan, üst komisyondan çıkmış… Ben “Bu
maddede oy kaldırırken eliniz ne getiriyor?” diye soruyorum, arkadaşlar tekrar
içeri girip bir daha oy veriyorlar, ondan sonra da grup başkan vekilleri
çıkıyor “Çalışmayı engelliyorsunuz.” diyor. Gerçekten, böyle bir kanun çıkarma
tekniği olabilir mi? “Bu maddede ne getiriyor, niye çıkarılsın?” dedik, yine
vergi istisnaları, yine bir yerlere farklı muameleler… Her çıkan kanunda
mutlaka bir yerlere bir selam gönderme çıkıyor. Kamu İhale Kanunu çıkıyor,
arkasından her gelenin içine: Şu muaftır, bu istisnadır, bu harç ödemez, bu
vergi ödemez diye çıkıyor. Kaç defa tartışıldı. Bu kanunun nerede olması
gerekir? İlgili kanunun içerisinde olması gerekir diye de defalarca söyledik.
Bir oradan yama, bir buradan yama; maalesef, torba derken çorba oluyor, bohça derken
harara dönüyor, maalesef öyle oluyor. Ve gecenin bu saatinde 24.00’e kadar
bitmezse devam. Kaç madde geçti, kaçı geçecek sizce sabaha kadar? İki bölüm
birden söylemişsiniz.
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Kaç tane geçerse.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Şu anda bir kaba hesap yapın bakalım,
sabah namazına kadar kaç madde geçecek? (AK PARTİ sıralarından “Tamam, sabaha
kadar çıkartırız” sesleri) Anlayamadım, kaç geçecekmiş?
ZEKERİYA ASLAN (Afyonkarahisar) –
Beraber çalışırız.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Ha, beraber çalışırsak.
BAŞKAN – Sayın Günal, lütfen...
Sayın milletvekilleri...
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Değerli arkadaşlar, çıkan arkadaşlarımız
da burada bize pembe tablolar okuyorlar. Az önce Sayın Kızılcıklı’yı
dinledim, Sayın Berber’i dinledim, komisyondan arkadaşlarımız. Bazılarını
sorduk ama yani bir dönüp bakmak lazım, biz şu kadar faizi kurtardık derken
nereye gittiğine, nereden geldiğine hakikaten ya bakmıyorsunuz ya mecburiyetten
gelip burada pembe tablolar çiziyorsunuz. Sorduğumuz sorulara cevap gelmiyor.
Anlatın, özür dileyeceğim diyorum, arkadaşlardan hiçbir tanesi gelip de o anda
bana “Anlamazsın” diyorlar ama ben de anlatanı göremedim. Özür dileme şansını
bana vermiyorsunuz. Şimdi, ya başka rakamlara bakıyoruz -biz de TÜİK’ten alıyoruz- veya siz onun işinize gelen tarafını
içinden, Sayın Kılıç’ın tabiriyle cımbızlayıp alıyor musunuz, nasıl oluyor,
bilemiyorum.
Değerli arkadaşlarım, burada, banka sigorta muameleleri vergisi
istisnası getirilmesini biz doğru bulmuyoruz. Spekülasyon amaçlı işlemlere...
Şimdi, bakın, her gelen şeyde siz bir yerlere selam gönderiyorsunuz.
Dolayısıyla burada bunları tartışırken, az önce söylendi, bunlara bir
itirazınız varsa kaç maddenin komisyona geldiğini, alt komisyondan komisyona ne
geldiğini buraya gelen Hükûmet tasarısıyla bunun ne
kadar alakalı olduğunu arkadaşlarımız söyledi. Eğer ona karşı bir argümanınız varsa söyleyin, düzeltelim. Daha önceki
kanunlarda da geldik. Beş tane, altı tane burada ekleme yaptık. Yani ne
komisyonun çalışma adabı kaldı, ne Genel Kurulun çalışma adabı kaldı. Bu
gidişle bizim de herhâlde milletvekili olarak çalışma kanunlarında, iş
kanunlarına karşı, bu insan hakları ihlallerine karşı galiba hakkımızı hukuki
olarak aramamız gerekecek, herhâlde, bu zorlamadan, tahakkümden kurtulmak üzere.
Değerli arkadaşlarım, bir taraftan pembe tablolar çizip “Krizden
çıkıyoruz.” diyorlar. Sayın Bakan da aynısını söylüyor. Rakamlara bakıyorum…
“Yüzde 11 büyüdük, efendim dünyada rekor kırdık.” diye bütün konuşmacılar
söylüyor. Peki, yüzde kaç küçülmüşüz? Geçen sene birinci çeyrekte yüzde kaç
küçülmüştük arkadaşlar? Kimseden ses çıkmıyor. Yüzde 14’ten fazla küçülmüştük.
Peki, ben size kaba bir hesap yapayım, o zaman tekrar sözümü geri
alma şansım olsun: 100 liranızda eğer yüzde 14,5 küçülürseniz reel anlamda ne
yapar? Yüzde 85. Üzerine bu sene yüzde 11 büyüdünüz. Haydi
ben imkânımı biraz artırayım, yüzde 10 daha koyalım, etti yüzde 95. Peki, 100
liramız kaç olmuş? 95 lira. Şimdi, buna sevinmemiz mi lazım?
Değerli arkadaşlar, ha, “Belli bir toparlanma var, önceki yıla
göre biraz daha geldik, bunu daha iyi yere götüreceğiz.” demek yerine, kalkıp
da “Efendim, biz rekorlar kırıyoruz.” demenin bir anlamı var mı?
Baktınız mı? 2002’de krizin arkasından yüzde 7’den fazla büyüyünce
“Efendim, ne kadar büyüdük.” denmiş mi? “Efendim, eksiklerimiz var, bunları
tamamlayacağız.” denmiş.
Bakın söylüyorum, bir önceki yıldaki 100 liranız şu anda 95 lira
olmuş, çeyrek itibarıyla bakarsanız. Bunun neresine sevineceğiz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET GÜNAL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Dolayısıyla gelin, burada gerçekten halkın yararına olan,
işsizliği önleyecek, birtakım yerlere selam gönderip bazı istisnalar tanıyacak
şeyler değil, üretimi artıracak, istihdamı artıracak kanun tasarı ve teklifleri
üzerine çalışalım. Bunu yaparken de böyle zorlamalarla “Biz yaptık oldu.” ile
değil, düzgün bir şekilde, öncelik sırasına göre yapalım. Her gün her gün de
yeni grup önerisiyle birini 3’üncü, birini 5’inci, birini 10’uncu sıraya
almayalım diyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 2’nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Harun
Öztürk (İzmir) ve arkadaşları
Madde 2- 6802 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin birinci fıkrasının
(p) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
p) “Arbitraj muameleleri ile Türkiye’de kurulu borsalarda
gerçekleştirilen vadeli işlem ve opsiyon
sözleşmelerine ilişkin muameleler sonucu lehe alınan paralar ile para ile
temsil edilen değerler”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Ensar Öğüt,
Ardahan Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 536 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerinde vermiş olduğum önerge üzerine
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, yatırım indiriminde Anayasa “Sınırlama olmaz.”
demesine rağmen Adalet ve Kalkınma Partisi yüzde 25 sınırlama getiriyor ve “Bu
sınırlamayla da yatırımları teşvik edeceğim.” diyor. Şimdi, burada, özellikle
kalkınmamış illerde, kalkınmada öncelikli illerde, doğu, güneydoğu başta olmak
üzere geçen dönemde çıkartılan bir teşvik yasası vardı, maalesef bu teşvik
yasasından doğu, güneydoğu nasibini almadı, hiç kimse doğru dürüst götürüp
oraya yatırım yapmadı. Niye yatırım yapmadı? Çünkü Düzce, Bartın, Kütahya,
Osmaniye gibi illerle Hakkâri, Şırnak, Van, Ağrı, Kars, Ardahan bir tutuldu,
aynı teşvik yasası çıkartıldı. Biz burada Cumhuriyet Halk Partisi olarak dedik
ki: “Hiç olmazsa bölgelerin kalkınmışlık durumuna göre kademeli olarak bir
teşvik yasası çıkartalım.” Bunu kabul etmediler.
Şimdi, en önemlisi Türkiye'nin bugün gündeminde ithal et var,
hayvancılık var. Köylü para kazanamıyor, vergi ödeyemiyor; esnaf para
kazanamıyor, vergi ödeyemiyor. Esnafın çeklerinin arkası
yazılı, esnafın şu anda bir kısmı cezaevinde. Senetleri protesto olmuş,
mal beyanında bulunmadığı için hem köylü hem esnaf cezaevinde. E, kimden vergi
alınacak? Yani siz nasıl kanun çıkartırsanız çıkartın, vergi alamadıktan sonra
neye yarar ki! Öncelikle bu insanların kalkınmasını sağlamak
lazım.
Şimdi, sekiz yıldır biz diyoruz ki: “Türkiye'de hayvancılık öldü,
gitti, bitti.” 100 bin tona yakın et açığı var her yıl. “Hayır” dediler,
dediler ama en son et ithal etmek mecburiyetinde kaldılar. Şimdi ise yeni bir
teşvik çıktı hayvancılıkla ilgili, doğu ve güneydoğunun sadece yirmi beş
ilinde, 50 baş ve üstü damızlık hayvan besleyenlere yüzde 40 civarında bir hibe
veriliyor. Böyle bir hayvancılık kalkınabilir mi arkadaşlar? 50 baş ve üstü
damızlık hayvanı beslemek için ahır yapacak, süt toplama tankı yapacak, hayvan
alacak -yüzde 40’ını da hibe alıyor- 400 milyar lira sermaye lazım. 400 milyar
lira sermayeyi köylünün vermesi mümkün mü? Sayın bakanlarım, buradasınız, Hükûmet yetkilileri, buradasınız. 400 milyar lirayı hangi
babayiğit köylü verecek de orada sizin verdiğiniz teşvikten, hibeden
yararlanacak, para kazanacak, devlete vergi verecek? Ama,
lütfen, sizden rica ediyorum, bu mümkün değil. Bunu 10 baş ve üstüne indirirseniz
Türkiye'de aile işletmeciliği gelişir. Bakın, Türkiye'de 500 bin civarında
besici var ama aile işletmeciliği yapan, 3, 5, 10 hayvan besleyen insan sayısı
15 milyondur, bu 15 milyon insanı öldürüyorsunuz.
Şimdi, bir yandan, geliyorsunuz, tüketiciye “Ucuz et getireceğiz.”
diyorsunuz, ithalat yapıyorsunuz; bir yandan, tüccara yani besiciye ucuz mal
vereceğiz diye hayvan getiriyorsunuz, ona veriyorsunuz. Köylü ne olacak? 15
milyon köylü perişan durumda. Bunu, lütfen, “10 baş ve üstü” yaparsanız o zaman
40-50 milyar lira bir sermaye gerekir, bu 40-50 milyar sermayeyi hiç olmazsa
köylünün yarısı karşılar, o zaman hayvancılık gelişir, et açığı azalır
arkadaşlar. Onun dışında, mantık var, akıl var, izan var, başka türlü olacak
mı? Hesap kitap bilen yok mu yani bu Hükûmette ben
anlayamıyorum ya. İnanın, şaşırıyorum ya. Yani nasıl oluyor da “50 baş ve üstü”
diyorsunuz? “Kendi yandaşlarınız kazansın, onlar çalışsın mı acaba.” diye
düşünüyorum. “10 baş” derseniz, aile işletmeciliği gelişirse, işsizlik
giderilirse ve göç durursa, insanlar para kazanırsa kötü mü olur?
Değerli arkadaşlar, bakın, işsizliğin panzehri
tarım ve hayvancılıktır çünkü yediden yetmiş yediye kadar herkes orada
çalışıyor. Yani biri tarlaya gidiyor, biri su getiriyor, biri hayvanını
besliyor, bir hayvanını sağıyor, biri hayvanını dağa götürüyor çünkü herkes
çalışıyor ama hayvancılık öldü, şimdi artık köylü hayvan bağlamıyor, “Enayi
miyim?” diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Şimdi köylü hayvan bağlamıyor, beslemiyor.
Devamlı bundan sonra… Bak, burada konuşuyorum, tutanaklara da geçiyor, Türkiye
bundan sonra et ithalatına mahkûm kaldı, devamlı et ithal edecek. Yazık günah
değil mi yani kendi kendine yeten, artan, 1930’lu yıllardan 1968’e kadar
Rusya’ya, İran’a mal, hayvan ihraç eden bir Türkiye bugün et ithalatı yapmaya
mecbur kalıyor. Bu nasıl bir anlayış, bu nasıl yönetim, bu nasıl tarım
anlayışı, nasıl Tarım Bakanlığının yönetimi ben anlayamıyorum. Verin Tarım Bakanlığını,
altı ay içerisinde bakın bakalım Türkiye’de hayvancılık ne oluyor, tarım ne
oluyor. Yazıktır, günahtır. Samimi söylüyorum, kardeşim, siz bunu
beceremiyorsanız bırakın! Ha, beceriyorsanız, deyin ki: “Kardeşim, biz sekiz
yılda et ihraç ediyoruz.” Eti ihraç değil, ithal ediyorsunuz, ne eti olduğu da
belli değil değerli arkadaşlar.
Bakın, mübarek ramazan geliyor “Et ucuzladı.” dediniz, hani
nerede? Ucuzladı mı, nerede ucuzladı?
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Et değil, hayvan ithal ediyoruz.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Evet, o hayvan nasıl besleniyor Sayın
Bakanım? Nereden geliyor o hayvan, nasıl besleniyor onu bana lütfen söyler
misiniz; neyle besleniyor, hangi yemle besleniyor?
Değerli arkadaşlar, polemiğe girmeyelim,
birbirimizi yormayalım, üzmeyelim. Siz, tarım ve hayvancılığı geliştirmedikten
sonra, köylüyü icra dairelerinde sıraya dizip cezaevine gönderdiğiniz müddetçe
bu insanlardan vergi alamazsınız, vergi alamadığınız zaman ülke kalkınmaz. Esnaf öyle, sanayici öyle. Evvelsi gün Sayın Genel
Başkanımız Kılıçdaroğlu da açıkladı, Referans
gazetesi yazmış, 100 tane büyük fabrika kapanmış. Bunların
işçileri işsiz, perişan durumda. Bunlar vergi ödeyemiyor. Türkiye nasıl
kalkınacak arkadaşlar? Böyle bir şey olabilir mi? Vergi üzerine vergi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öğüt.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Nerede kapanmış, nerede, Fransa’da mı?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Türkiye’de.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Hangileri kapanmış? Sallıyorsunuz
işkembeden ya!
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) – Üç tane isim söyle, üç tane!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Sayın Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN – Verdim bir dakikanızı Sayın Öğüt.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Peki, o zaman, ben şunu söyleyeyim değerli
arkadaşlar: Halk bizi seçti, getirdi buraya. Halkın sorunlarını çözmek için
Büyük Millet Meclisi var. Bunu çözmek mecburiyetindeyiz. Kavga değil, sorunu
çözelim. Sorunu çözecek şekilde getirin, biz de yardımcı olalım, sorunu
çözelim, insanlar perişan olmasın.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Böylece, her iki önerge de kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
3’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, geliş sırasına göre
okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Çerçeve
3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Mustafa Özyürek |
|
İzmir |
|
Malatya |
İstanbul |
|
Mehmet Ali
Susam |
|
Bülent Baratalı |
Halil Ünlütepe |
|
İzmir |
|
İzmir |
Afyonkarahisar |
Madde 3- 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı
Gelir Vergisi Kanununun 103 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Madde 103- a) Ücret gelirleri;
8.800 TL’ye kadar %
10
22.000 TL’nin 8.800 TL’si için 880 TL, fazlası % 15
50.000 TL’nin 22.000 TL’si için 2.860 TL, fazlası % 20
50.000 TL’den fazlasının 50.000 TL’si için 8.460 TL, fazlası % 25
b) Ücret geliri dışında gelir vergisine tabi gelirler;
8.800 TL’ye kadar %
15
22.000 TL’nin 8.800 TL’si için 1.320 TL, fazlası % 20
50.000 TL’nin 22.000 TL’si için 3.960 TL, fazlası % 27
50.000 TL’den fazlasının 50.000 TL’si için 11.520 TL, fazlası % 35
oranında
vergilendirilir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in;
3717 sayılı Adlî Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve
Tazminat Verilmesi ile 492 sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci
Maddesinin “II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi
Kaynak’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve
3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
|
E. Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
|
Denizli |
Konya |
|
Mehmet Günal |
|
Oktay Vural |
Mehmet Şandır |
|
Antalya |
|
İzmir |
Mersin |
|
|
|
Abdülkadir Akcan |
|
|
|
|
Afyonkarahisar |
|
“Madde-3 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı
Gelir Vergisi Kanununun 103 üncü maddesi aşağıda yazılı şekilde
değiştirilmiştir.
“Madde 103- Gelir vergisine tabii gelirler;
8.800 TL’ye kadar %
15
22.000 TL’nin 8.800 TL’si için 1.320 TL fazlası % 20
50.000 TL’nin 22.000 TL’si için 3.960 TL fazlası % 27
50.000 TL’den fazlasının 50.000 TL’si için 11.520 TL fazlası %35
oranında
vergilendirilir.”
Bu tarife ücret gelirleri yönünden asgari ücret tespit komisyonu
tarafından 16 yaşını doldurmuş kişiler için belirlenen ve her yılın ilk günü
itibariyle geçerli olan yıllık asgari ücret tutarını aşan kısım için uygulanır.
Ücret gelirlerinin vergilendirilmesinde, yukarıdaki tarifede yer
alan vergi oranları % 10, % 17, % 25 ve % 34 olarak uygulanır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Erkan Akçay Manisa
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüştüğümüz tasarının 3’üncü maddesi üzerine verdiğimiz önerge hakkında söz
aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Anayasa Mahkemesinin 2009/144 sayılı
Kararı’yla Gelir Vergisi Kanunu’nun 103’üncü maddesinde yer alan vergi
tarifelerindeki “fazlası % 35 oranında” ibaresi ücret gelirleri yönünden
Anayasa’ya aykırılık nedeniyle iptal edilmiştir ve bu madde de bu iptal
kararını karşılamaya yöneliktir.
Anayasa Mahkemesinin bu kararında, Anayasa’nın 55’inci maddesinde
ücretin emeğin karşılığı olduğu, devletin çalışanların yaptıkları işe uygun
adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları
için gerekli tedbirleri alacağı belirtilmiştir. Anayasa, ücreti, diğer
gelirlerden farklı olarak, özel şekilde düzenlemiştir. Bu düzenlemede ücretin
özellikli ve ayrık durumunu gözeterek devlete adaletli bir ücret için tedbir
alma görevi vermiştir.
Yine “Anayasa’nın 73’üncü maddesindeki ‘mali güç’ ilkesi
ile 55’inci maddesindeki ‘adaletli bir ücret elde etme’ ilkesi bir arada
değerlendirildiğinde, ücret gelirlerinin ücret dışında elde edilen gelirler ile
aynı oranda vergiye tabi tutulması ve hiçbir önlem alınmadan ücrette azalmaya
neden olacak şekilde yükseltilmesi adalet ilkesini de zedeler.” şeklindeki
gerekçesi ile ücret gelirlerinde farklı vergi oranı uygulanmasını öngörmüştür.
Oysa, bu tasarıyla
getirilen yeni tarifeye göre, daha önce yıllık 50 bin lirayı aşan ücret
gelirlerine yüzde 35 oranı uygulanırken bu tasarıda yıllık 76 bin lirayı aşan
ücret gelirlerine yüzde 35 oranı uygulanacaktır. Bu hâliyle, yeni tarife, yüksek
ücret geliri olanlara vergi avantajı sağlamakta, düşük ve orta düzeyde ücret
geliri olanlara herhangi bir avantaj sağlamamaktadır.
Kayıt dışılığı sekiz yıldır önleyemeyen AKP Hükûmeti,
2002 yılında yüzde 60’lar civarında olan dolaylı vergi payını kendi döneminde
yüzde 68’lere, hatta 70’lere dayandırmıştır. Zaten, vergi gelirlerinin önemli
bir kısmı nasıl dolaylı vergilerden oluşuyorsa, çok önemli bir kısmı da
stopajlardan oluşmaktadır.
Durumun vahametini göstermesi bakımından 2009 yılında tahsil edilen
vergi gelirlerinin gelir vergisi bakımından durumunu dikkatlerinize sunmak
istiyorum.
2009 yılında tahsil edilen 172 milyar tutarındaki vergi
gelirlerinin yüzde 22’si, yani 38 milyar lirası gelir vergisinden oluşmaktadır.
Bu 38 milyarlık gelir vergisinin 35 milyarı, yani yüzde 92’si -ki çok büyük bir
çoğunluğu- gelir vergisi stopajından oluşmaktadır ve bunların büyük bir
çoğunluğu da ücretlerden yapılan stopajlardan oluşmaktadır. Sadece yüzde 5’i
beyana dayalı gelir vergilerinden oluşmaktadır. Geldiğimiz acı durum budur.
Vergi adaleti ve kayıt dışılık için gerekli tedbirleri almayan AKP
Hükûmeti, dolaylı vergilere ve milyonlarca çalışanın
yoksulluk sınırı altında aldığı ücretlere yüklenmektedir. Dikkatinizi
çekiyorum: Pırlantaya sıfır vergi, menkul kıymet ve sermaye geliri getirilerine
sıfır vergi kurumlar bakımından, ekmeğe yüzde 1; ete, süte, sağlıkta kullanılan
kan ürünlerine, seruma, aşıya yüzde 8 KDV uygula. Bu adalet adelet
değildir.
2010 yılı yeniden değerleme oranı 2,2 iken harçlar ve damga vergisi
yüzde 10 civarında artırılmıştır. 2006’dan beri gelir vergisi dilimlerinin
tutarlarının yeniden değerleme oranının altında artırılması nedeniyle brüt bin
lira maaş alan yüzde 1,19 fazla, brüt 2 bin Türk lira maaş alan yüzde 3,44
fazla vergi ödemiştir ve brüt 4.500 lira maaş alan da yüzde 3 fazla vergi
ödemiştir. Bu uygulama bir nevi gizli vergileme uygulamasıdır.
Değerli milletvekilleri, Türk-İş’in araştırmasına göre 2010
Haziran itibarıyla 4 kişilik ailenin açlık sınırı 818, yoksulluk sınırı ise
2.664 lira olarak belirlenmiştir. Mutfaktaki enflasyon yıllık yüzde 11,5’tur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) – Milyonlarca çalışan bir günlük çalışmanın
karşılığı olarak evine
2010 yılının ikinci yarısı için asgari ücret tutarı 760 lira, net
599 liradır. Asgari ücretten hesaplanan gelir vergisi tutarı 96 liradır.
Hesaplanan gelir vergisinden indirilecek olan asgari geçim indirimi tutarı ise
çalışanın bekâr, evli, eşinin çalışıp çalışmamasına ve çocuk sayısına göre
değişmektedir. Bekâr bir asgari ücretlinin asgari geçim indirimi tutarı 54
lira; evli, eşi çalışmayan ve çocuksuz ise 65 lira; bunun dışında 1 çocukları
varsa 73; 4 çocuklu ise 92 Türk lirası olmaktadır. Buradan da görülmektedir ki,
asgari geçim indiriminin asgari ücretin vergisine isabet edebilmesi için asgari
ücretlinin evli, eşinin çalışmaması ve 4 çocuğunun olması hâlinde
yaklaşmaktadır.
Değerli milletvekilleri, eğri oturup doğru konuşalım, günümüz
şartlarında asgari ücret tutarı komik, asgari geçim indirim tutarları ise son
derece yetersizdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
2010 yılında 6 milyon 710 bin asgari ücretli kişi bulunmaktadır.
Başta asgari ücretliler olmak üzere çalışanların en az yüzde 90’ı yoksulluk
sınırının altında aylık gelire sahiptir. Bu nedenle önergemizin kabulünü
diliyor, muhterem heyetinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Çerçeve
3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Harun
Öztürk (İzmir) ve arkadaşları
Madde 3- 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı
Gelir Vergisi Kanununun 103 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Madde 103- a) Ücret gelirleri;
8.800 TL’ye kadar %
10
22.000 TL’nin 8.800 TL’si için 880 TL, fazlası % 15
50.000 TL’nin 22.000 TL’si için 2.860 TL, fazlası % 20
50.000 TL’den fazlasının 50.000 TL’si için 8.460 TL, fazlası % 25
b) Ücret geliri dışında gelir vergisine tabi gelirler;
8.800 TL’ye kadar %
15
22.000 TL’nin 8.800 TL’si için 1.320 TL, fazlası % 20
50.000 TL’nin 22.000 TL’si için 3.960 TL, fazlası % 27
50.000 TL’den fazlasının 50.000 TL’si için 11.520 TL, fazlası % 35
oranında vergilendirilir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Harun Öztürk
konuşacak.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Harun Öztürk,
İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın Öztürk.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
3’üncü madde üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili olarak söz aldım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu maddeyle ilgili olarak birinci bölümde yaptığım konuşmada bazı
değerlendirmelerde bulunmuştum. Bu maddede yapılan değişikliğin gerekçesi, 5479
sayılı Kanun’la getirilen tarifedeki “fazlası yüzde 35 oranında” ibaresinin,
Anayasa Mahkemesinin Esas: 2009/144 sayılı Kararı’yla ücret gelirleri yönünden
iptal edilmesine dayanmaktadır.
Bilindiği gibi, 2006 yılında 5479 sayılı Kanun ile gelir vergisi
tarifesi sermaye gelirlerinin lehine ve ücretlilerin aleyhine değiştirilmişti.
Söz konusu düzenlemede, ücret dışındaki gelirler için yüzde 20 olan başlangıç
vergi oranı yüzde 15’e düşürülerek ücretlilerle bir eşitlik sağlanırken,
ücretlilerin 78 bin liraya kadar yüzde 30 olan vergi oranı yüzde 35’e çıkarılmıştı.
Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği, ücret gelirlerinde 78 bin liraya kadar yüzde
30 olan vergi oranının yüzde 35’e çıkarılmasıdır.
Değerli milletvekilleri, bu değişiklikle getirilen şu: Anayasa
Mahkemesinin iptal gerekçesini tümüyle karşılamaktan uzak bir değişiklik
getiriliyor. Çünkü getirilen düzenlemede, 50 bin liraya kadar
olan ücret gelirleri ile diğer gelirler arasında oran farkı bulunmamakta ve
diğer gelirlerde 22 bin lira ve 50 bin lira arasında yüzde 27 ve 50 bin lira
üzerinde yüzde 35, ücret gelirlerinde ise 22 bin lira ile 76.200 lira arasında
yüzde 27 ve 76.200 lira üzerinde ise yüzde 35 vergi oranlarının uygulanması
öngörülmektedir. Böylece 76.200 liranın üzerindeki gelirlerde ücret
gelirleri ile diğer gelirlerin vergi oranı eşitlenirken, 50 bin ile 76.200 TL
arasındaki ücret gelirleri ve diğer gelirler arasında vergi avantajı sadece
2.096 lirayla sınırlı kalmaktadır.
Biraz önce de ifade ettiğim gibi, birinci bölümde yaptığım
konuşmada bu avantajdan sadece genel müdür ve üst düzeyde görevlilerle, özel
sektörde yine üst düzey görevde bulunanların yararlanabileceğini ve bunun da
kamu görevlileri içerisinde, yaklaşık 2,5 milyon kamu görevlisinden sadece 5-10
binini kapsadığını ifade etmiştim ve demiştim ki, ayırma nazariyesi gereği
vergilendirmede ücret gelirleri için uygulayacağımız vergi tarifesi ile diğer
gelir unsurları için uygulayacağımız vergi tarifesini birbirinden ayrı ayrı düzenlemek gerektiğini ifade etmiştim ve bu
önergemizle yaptığımız bu. İlk gelir dilimi için ücret gelirleri yüzde 10
vergilendirilirken, diğer gelir grupları yüzde 15, ikinci dilimde ücret
gelirleri yüzde 15 vergilendirilirken, diğer gelir grupları yüzde 20, üçüncü
dilimde ücret gelirleri yüzde 20 vergilendirilirken, diğer gelir unsurları
yüzde 27 ve son grupta da ücret gelirleri yüzde 25 vergilendirilirken, diğer
gelir gruplarının yüzde 35 vergilendirilmesi öngörülmüştür.
Değerli milletvekilleri, burada bütçe performansıyla ilgili olarak
da bazı rakamlar verildi. Ben de dikkatlerinize bazı rakamlar sunmak istiyorum
ve Sayın Bakandan da bazı açıklamalar beklediğimi ifade ediyorum.
Altı aylık sonuçlara baktığımızda harcamaların 9,3, gelirlerin ise
19,1 oranında artması olumlu bir gelişme. Geçen yılın ilk altı ayındaki bütçe
açığıyla bu yılın ilk altı ayındaki bütçe açıkları karşılaştırıldığında da yine
olumlu bir gelişme olduğunu görüyoruz. Ancak, haziran ayı rakamlarındaki
artışlar yeni bir sinyalin işareti oluyor. Harcamalarda haziran ayında yüzde
33,2’lik artışa karşılık, gelirlerdeki artış aynı seyrini koruyor, 19,7. Burada
cari transferlerde özellikle sosyal güvenliğe olsa gerek bazı transfer…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – …harcamalarının bekletildiğini görüyoruz
çünkü haziran ayında bu transfer harcamalarının yüzde 24,9 oranında arttığını
görüyoruz.
Yine, Sayın Bakandan açıklama beklediğimiz bir husus da şudur:
Haziran ayında borç faiz ödemelerindeki yüzde 197,6’lık artışın nereden
kaynaklandığı?
Bir de Sayın Bakandan… Gelirlerin alt kalemleri arasında yer alan
sermaye gelirlerinde ilk altı aylık rakamlara baktığımızda 429,3 milyon TL’lik
bir düşüş var yani bu mutlak bir değer olarak düşüş. Bu şu demektir: Yani altı
ay içerisinde sermaye geliri tahsil edilmediği gibi, daha önce yapılmış sermaye
gelirlerinden bir iade yapıldığı anlaşılıyor. Bunun da nedenini açıklarlarsa
sevinirim.
Hepinize tekrar teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
MUHARREM VARLI (Adana) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.09
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 00.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ
(Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
135’inci Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
536 sıra sayılı Tasarı’nın 3’üncü maddesi üzerinde verilen İzmir
Milletvekili Harun Öztürk ve arkadaşlarının
önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Sayın milletvekilleri, karar
yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
4’üncü madde üzerinde, sayın milletvekilleri, iki adet önerge
vardır ve bu iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri birlikte işleme alacağım
ve istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz
vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in;
3717 Sayılı Adlî Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve
Tazminat Verilmesi ile 492 sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci
Maddesinin “II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi
Kaynak’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve
4 üncü maddesinin yedinci satırındaki “
|
Erkan Akçay |
|
Mehmet Günal |
Oktay Vural |
|
Manisa |
|
Antalya |
İzmir |
|
Mithat Melen |
|
Mehmet Şandır |
Abdülkadir Akcan |
|
İstanbul |
|
Mersin |
Afyonkarahisar |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Çerçeve
4 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
|
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
İzmir |
|
|
Malatya |
|
Mustafa Özyürek |
|
|
Mehmet Ali
Susam |
|
İstanbul |
|
|
İzmir |
|
Halil Ünlütepe |
|
|
Bülent Baratalı |
|
Afyonkarahisar |
|
|
İzmir |
“Madde 4- 193 sayılı Kanunun geçici 67 nci
maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci paragrafında yer alan “Dar mükellef
gerçek kişi ve kurumlar için bu oran % 0 olarak uygulanır.” cümlesi “5520
sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 2 nci maddesinin
birinci fıkrası kapsamındaki mükellefler ile münhasıran menkul kıymet ve diğer
sermaye piyasası aracı getirileri ile de değer artışı kazançları elde etmek ve
bunlara bağlı hakları kullanmak amacıyla faaliyette bulunan mükelleflerden 2499
sayılı Sermaye Piyasası Kanununa göre kurulan yatırım fonları ve yatırım
ortaklıklarıyla benzer nitelikte olduğu Maliye Bakanlığınca belirlenenler için
bu oran % 5 olarak uygulanır.” şeklinde ve (17) numaralı fıkrasında yer alan
“her bir kazanç” ibaresi “her bir sermaye piyasası aracı, kazanç” şeklinde
değiştirilmiştir.”
BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mithat Melen, İstanbul
Milletvekili.
Buyurun Sayın Melen. (MHP sıralarından alkışlar)
MİTHAT MELEN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
536 sıra sayılı Tasarı’nın 4’üncü maddesi üzerindeki değişiklik önergemiz
hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu madde, gerçekten Anayasa Mahkemesi
tarafından reddedilmiş bir maddenin tekrar arkasından dolaşıp ifade edilmesiyle
ilgili bir şekil. Yani, bunun buradan geçtiği zaman yine iptal olacağı belli
oluyor. Anayasa Mahkemesi bu maddeyi iptal etmişti.
Şimdi, biz öyle bir önerge getirdik ki -sıfırı yüzde 5’e çıkaralım
diye- bu aslında Hükûmetin üzerine atlaması gereken
bir şey çünkü dünyanın her tarafında hükûmetler
vergileri artırır, muhalefet onu azaltmaya çalışır veya kaldırmaya çalışır,
burada da bir fırsat sanki veriyoruz. Hakikaten yüzde 5 vergiyle bunu düzeltmek
bir derece doğru.
Bir de anlaşılmayan bir şey var zaten. Yüzde 60’a yakın vergi
gelirlerimizi dolaylı vergilerden topluyoruz. Türkiye’de gelir vergisinin
doğrudan toplanmadığı bir ortam içerisindeyiz. Bunları da göz önüne alırsanız
Anayasa’nın 73 ve 138’inci maddelerine zaten başından aykırı görünüyor. O zaman
bu maddeyi yeniden düşünmek lazım veya yeni şekliyle ifade etmek lazım ki bu
bir kere Anayasa Mahkemesinde reddolmasın. Ayrıca, gerçek usuldeki kişiler
zaten bu vergileri ödüyorlar. Bu, kurumlarla ilgili bir iş ama bu arada da
kurumlara bütün enstrümanlar üzerinde bunu yapmak
hakkı veriliyor. Bu yani sadece yabancı, yerli meselesi değil. Bu, gerçekten
dünyada da yeni gelişen bir olayın bir başlangıcı olması lazım çünkü artık
finansal vergi meselesi gündeme geliyor yani sıcak fonlara vergi meselesi
gerçekten dünyada gündeme geliyor.
Bu fonları tabii nasıl vergileyeceğiniz de çok önemli. Niye nasıl
vergileyeceğiniz çok önemli? Kaçırabilirsiniz ama bu kadar da boş bırakıp bir
cennet hâline getiremezsiniz, ki Türkiye gerçekten bu
konuda bir cennet hâline getirilmiştir. Tabii, borçlanma üzerine kurulmuş bir
ekonomik yapı bundan sonra da borçlanma üzerine devam edeceği için böyle bir
esnekliğe belki ihtiyaç duyabilirsiniz ama ileride başımıza sıkıntılar
çıkarabileceğini biliyoruz. Çünkü artık dünyadaki fonlara sadece gelişme
yolundaki ülkeler değil, yükselen pazarlar ve diğer ülkeler de fena hâlde
saldırmış durumda yani Türkiye fon bulmakta sıkıntı çekebileceği bir döneme
girebilir. Bakın, bütçe açıklarımız, özellikle ödemeler bilançosundaki
açıklarımız ve kur farkından dolayı ithalatın ihracatı karşılamama meselesi
bizi bu fonlar konusunda daha da sıkıya sokacak 2010 yılında. Onun için, yani
bunu vergiyle çözmek, bunu sıfıra indirgemek ve bir bakıma da sistemi zorlamak
gerçekten yanlış geliyor. Hukuken Anayasa Mahkemesi yanlışlığını söylüyor ama
bir de işin pratik bir yönü var. Türkiye 2010 yılında ve 2011 yılında daha
fazla borç bulmak zorunda. Yani siz sıcak fonlara ihtiyacınız var diye bunu
genişlettiğiniz sürece başka fonları da kaçırma ihtimaliniz var çünkü
Türkiye’nin uzun ve orta vadeli fona daha fazla ihtiyacı var, kısa vadeli
fonlardan uzun vadeli ve orta vadeli fonlara akmak, onlara geçmek zorundasınız.
Bunun için de yüzde 5’lik bir vergi, belki ekonomik sistemde bir reform
şeklinde de olabilir. Türkiye bunu yapabilir çünkü diğer taraftan gerçek
kişilere yaptık. Kurumlara da yaparsak bankaları sıkıntıya sokabiliriz ama özel
sektörün borçlanma trendini de belki biraz aşağı
çekeriz çünkü özel sektörün borçlanma trendi kamunun daha fazla borç piyasasına
girmesi yüzünden biraz zaten düştü. Çünkü kamu bir yansıma etkisi yaparak daha
fazla borçlanıyor ve piyasaya giriyor, bu da faizlerin yükselmesine sebep
oluyor.
O yüzden bunu tekrar düşünmenizi ve bu önergemize müspet oy vermenizi
diler, yüce heyeti saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önerge üzerinde söz isteyen Mustafa Özyürek…
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; 536 sıra sayılı Tasarı’nın 4’üncü maddesiyle ilgili önergemiz
üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bir uzlaşma arayışı devam edip gidiyor ama
zamanında uzlaşmayı sağlayamazsanız bu aşamada işler zora girer. Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşürken ben arkadaşlara dedim ki: “Tamam, yirmi iki maddeyi
ilave ediyorsunuz, yeni yeni maddeler koyuyorsunuz
ama bunu Genel Kuruldan nasıl geçireceksiniz, bunu düşünüyor musunuz?”
dediğimizde “Kolay, hallederiz.” dediler ama şimdi geldi, tıkandı.
Değerli arkadaşlarım, bu birinci bölüm bu tempoyla giderse sabah
10.00’da biter. Ertesi gün ikinci bölüme geçtik, cuma günü ancak ikinci bölümü
bitirebiliriz, üçüncü bölüm salı gününe kalır. Yani, bunu, gerçekçi olalım. Biz
de istiyoruz bunun zamanında tamamlanmasını ama olup bitenleri de hep beraber
görelim. Şimdi, Plan ve Bütçe Komisyonunda bizim itirazımız olan maddeleri
arkadaşlarımız biliyorlar, o noktada bir anlayış gösterilseydi şu ana kadar
epeyce mesafe almış olurduk.
Değerli arkadaşlarım, bu 4’üncü madde gene Plan ve Bütçe
Komisyonunda bizim itirazlarımıza rağmen daha önce çıkarılmış bir yasa Anayasa
Mahkemesi tarafından iptal edildi. Şimdi o iptal doğrultusunda bir düzeltme
yapılıyor. Neydi o? Öyle bir yasa çıkarılmıştı ki yabancı yatırımcıların
gelirlerine, kazançlarına sıfır stopaj, yerli yatırımcıların kazançlarına yüzde
10 stopaj. Yani bunun adaletle, hakkaniyetle bağdaştırılması kesinlikle mümkün
değildi. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz Anayasa Mahkemesine gittik ve
Anayasa Mahkemesi iptal etti. Şimdi o doğrultuda bir düzenleme yapılmaya
çalışılıyor. Yani hep Plan ve Bütçe Komisyonunda da ifade ediyorum, burada da
söyleyeyim. Biz “Anayasa Mahkemesi bunu iptal eder.” dediğimiz zaman
arkadaşlarımız -tabii gecenin bu saatinde kimse laf atmıyor ama- şöyle laf
atarlardı: “Vay, Anayasa Mahkemesinin ne yapacağını siz nereden biliyorsunuz?”
Biz Anayasa Mahkemesinin ne yapacağını Anayasa Mahkemesinin geçmiş kararlarını
değerlendirerek biliyoruz. Şimdi, Anayasa’mızda vergide temel ilke, mali güce
göre vergi almaktır ve vergide eşitlik ilkesine dikkat etmektir. Siz, yabancı
yatırımcıdan sıfır vergi, yerli yatırımcıdan yüzde 10 vergi alırsanız bu mali
güce aykırı olur, eşitlik ilkesine aykırı olur. O nedenle de Anayasa Mahkemesi
iptal etmişti. Bugün, bu şekliyle bir düzenlemeyle karşı karşıya kaldık. Yani
Meclisi boşu boşuna çalıştırıyoruz.
Bu -biraz önce arkadaşlarım da ifade etti- 3’üncü maddede de ücret
tarifesiyle ilgili bir Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gereğini yerine
getirmeye çalışıyoruz ama Anayasa Mahkemesinin kararına tam uymadığımız için,
bugünkü düzenleme de, yani şu anda, biraz önce kabul ettiğimiz düzenleme de
Anayasa Mahkemesi kararına aykırıdır. Çünkü Anayasa Mahkemesi, ücret
gelirleriyle diğer gelirlerin farklı tarifelerden vergilendirilmesini
istemektedir, o yönde karar vermektedir. Bunun da yolu ücret vergileri, ücret
gelirleri için uygulanan tarife ile diğer gelirler için uygulanan tarife
arasında bir fark olmasıdır. Bu yönde bizim Anayasa Mahkemesi kararına uyum
gösteren bir önergemizi ne yazık ki biraz önce reddettiniz.
Değerli arkadaşlarım, gecenin bu saatinde fazla vaktinizi almak
istemiyorum. Önergemizin kabul edilmesi yönünde oy verirseniz mutlu oluruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum...
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Şimdi olur Sayın Yıldız.
...karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur;
birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 00.38
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 00.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ
(Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
135’inci Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
536 sıra sayılı Tasarı’nın 4’üncü maddesinin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi maddeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Maddeyi oyluyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul
edilmiştir.
Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın milletvekilleri, 5’inci madde üzerinde aynı mahiyette iki
önerge vardır, önergeleri birlikte işleme alacağım ve istemleri hâlinde önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in;
3717 Sayılı Adlî Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve
Tazminat Verilmesi ile 492 sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci
Maddesinin “II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi
Kaynak’ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve
5 inci maddesinin beşinci satırındaki “değiştirilmiş” ibaresinin
“değiştirilmiştir.” şeklinde değiştirilmesini ve sonra gelen bütün ibarelerin
madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
|
E. Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
|
Denizli |
Konya |
|
Mehmet Günal |
|
Abdülkadir Akcan |
Mehmet Şandır |
|
Antalya |
|
Afyonkarahisar |
Mersin |
|
|
|
Oktay Vural |
|
|
|
|
İzmir |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” nın Çerçeve 5 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Mustafa Özyürek |
|
İzmir |
|
Malatya |
İstanbul |
|
Bülent Baratalı |
|
|
Halil Ünlütepe |
|
İzmir |
|
|
Afyonkarahisar |
“Madde 5 - 193 sayılı Kanunun geçici 69 uncu maddesinin
birinci fıkrasında yer alan “yine bu tarihteki mevzuat hükümleri (vergi oranına
ilişkin hükümler dâhil) çerçevesinde kazançlarından indirebilirler.” ibaresi
“yine bu tarihteki mevzuat hükümleri (bu Kanunun geçici 61 inci maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan vergi oranına ilişkin hüküm dâhil) çerçevesinde
kazançlarından indirebilirler.” şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ferit Mevlüt
Aslanoğlu, Malatya Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, buradaki konu yatırım indirimi, yani
yatırımla, istihdamla ilgili bir madde. Teşvik yasalarında söz vermişiz,
demişiz ki: “Siz yatırım yapın, ben size yatırım indirimi sağlayacağım.” Söz
vermişiz ama ondan sonra -sözün söz ama- diyorsun ki: “Her sene en fazla yüzde
25 indirebilirsin.” Nerede söz? Nerede söz? İnsanlar bir projeyle yola
çıktılar, insanlar nakit akımlarını, insanlar fizibilitelerini devletin verdiği
söze göre yaptılar. Ondan sonra, getiriyorsun, diyorsun ki: “Sen, bu yatırım indiriminin
yılda en fazla yüzde 25’ini kullanabilirsin.” Bu nasıl söz arkadaşlar, bu nasıl
söz?
Değerli arkadaşlarım, bir kere bu yüzde 25’in kalkması lazım.
İnsanlara söz vermişiz, insanlar planını, projesini buna göre yapmış. Kimseyi
zor durumda bırakmak bizim hakkımız değildir. Şimdi, Türkiye’de “Teşvik Yasası”
diye bir yasa yoktur artık arkadaşlar, birbirimizi kandırmayalım. Türkiye’de
ulusal sanayiciyi, sanayiciyi, yatırımcıyı koruyan bir teşvik yasası yoktur.
Daha önceki Teşvik Yasası’nda, biliyorsunuz, kırk sekiz yıl vardı ve hiç
değilse bir elle tutulur, üretime yönelik bir teşvik vardı, şu anda bu da yok.
Ben soruyorum: Özellikle Teşvik Yasası’nda -geri kalmış yörelere karşı
uygulanan bir yasaydı- bazı iller hariç hangi ile hangi yatırım geldi? Siz Düzce’yle
Hakkâri’yi, siz Çankırı’yla Ağrı’yı aynı kefeye koyarsanız o illere yatırım
gider mi arkadaşlar? Siz Gaziantep’i almazsanız, burnunun dibindeki
Osmaniye’ye, burnunun dibindeki Adıyaman’a siz teşvik verirseniz Gaziantep’e
yatırım yapılır mı?
Değerli arkadaşlar, bu ülkede şu anda “teşvik” diye bir sistem
yoktur. Aslında, yanlış olan şuydu: Yanlış olan, Teşvik Yasası’nı o gün Maliye
Bakanlığının yönetmesiydi. Hayır, bu ülkenin Maliye Bakanı hep alıcıdır,
vermeyi sevmez arkadaşlar, vermeyi hiç sevmez. Bu nedenle,
Teşvik Yasası’nın bu ülkede bir kez daha gözden geçirilmesi lazım. Bu ülkenin
kendi değerlerini, bu ülkede kaynak yaratan, kaynak üreten, ülkeye döviz
kazandıran özellikle ihracatın teşvik edilmesi lazım. Yani siz, yüzde 10
katma değer yaratan bir ürünle yüzde 100 katma değer yaratan bir ürünü aynı
kefeye koyup aynı Teşvik Kanunu’nu uygularsanız arkadaşlar, hiçbir işe yaramaz.
Siz, gelin, ülkeye yüzde 100 katma değer yaratan ürünlerle… Ben, otomobil
ihracatını teşvik etmeyin demiyorum ama siz yüzde 100 dövizi ülkede kalacak
şekilde bir fındık ihracatıyla, siz yüzde 10 şeklinde katma değer yaratan
otomobil ihracatını aynı teşvikle yaparsanız, bu ülkede birtakım şeyleri eksik
yapıyoruz arkadaşlar. Ulusal sanayiciyi, ulusal ürünlerimizi, kendi değerlerimizin,
kıymetini bilmiyoruz.
Bu nedenle arkadaşlar, lütfen elinizi vicdanınıza koyun, bu ülkede
şu anda bir teşvik sistemi yoktur. Geçen yıl uygulamaya konulan teşvik
sisteminin hangi ilde ne işe yaradığını, takdirini sizlere sunuyorum. Burada
çok bağırdık, burada söyledik, bu teşvik sistemi bir işe yaramayacaktır dedik,
üretime yönelik çok bir şey getirmeyecektir dedik. Nitekim,
eski kanun, bir önceki teşvik sistemi yani bazı illerdeki haksızlığa rağmen,
hiç değilse üretene, istihdama bir katma değer yaratıyordu. İnsanların cebine
para koymayın. İnsanların, üreten insanın üretimini teşvik etmek için yapalım.
Kim üretip kim ihraç ediyorsa… Yoksa kimsenin cebine para koymayalım. Örneğin,
bir enerji teşviki vardı, ne kadar üretirse, ne kadar elektrik parası öderse
onu teşvik ediyorduk yani üretimi teşvik ediyorduk, istihdamı teşvik ediyorduk
ama şu anda bu kalmadı.
Değerli arkadaşlarım, bu ülkenin temel bir teşvik sistemine
ihtiyacı var. Öncelikle, devlet verdiği söz tutmalı. Biz söz verdik. Bu
Meclisten geçti bu teşvik kanunu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım.
Yatırım indirimi kavramı… O gün “Arkadaş, yap yatırımını, ben sana
bu kadar indirim yapacağım, senden yatırım indirimi kadar vergi almayacağım.”
dediniz, dedik, hep beraber dedik ama şimdi tornistan yapıyoruz, en fazla yılda
yüzde 25. O zaman nerede kalır bizim güvenilirliğimiz? Devlet bir söz verince
yerine getirmeli ama nice insanlara belki bu yönde sorun yaratacaksınız. Ben
söylüyorum, Sayın Bakan burada. Türkiye’de küçük esnaf ve sanayicinin krizden
sonra bir sürü vergi ve sigorta borcu var, bunları yeniden yapılandıralım.
Affedin demiyorum, affedelim demiyorum, altını çiziyorum. Bu insanları
finansman darboğazından kurtarmazsak özellikle küçük işletmeler, 3 kişi, 5 kişi
çalışan küçük işletmelerin hepsi yavaş yavaş
kapanacaktır. Onun için bu ülkenin öncelikle 2008 krizinden sonra bir vergi ve
sosyal güvenlik prim yapılandırmasına ihtiyacı vardır arkadaşlar. Acildir,
herkes gümbür gümbür batıyor arkadaşlar. Bu nedenle
bir kez daha bu yüzde 25’in devlet sözü olarak kalkması yönünde hepinizin
dikkatlerine sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeler üzerinde başka söz talebi…
OKTAY VURAL (İzmir) – Emin Haluk Ayhan.
BAŞKAN – Emin Haluk Ayhan, Denizli Milletvekili.
Buyurun Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 536 sıra
sayılı Tasarı’nın 5’inci maddesi üzerindeki değişiklik önergesi üzerinde söz
aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Önergemize destek vermenizi istiyorum.
Bu maddeyle, bildiğiniz gibi yatırım indirimiyle ilgili
düzenlemeler yapılmaktadır. Yapılan bu düzenleme ile süre sınırlaması
kaldırılmakta, bu defa miktar sınırlaması getirilmektedir. Ancak Anayasa
Mahkemesinin iptal gerekçesini de tam olarak karşılamamaktadır. Şimdi şunu açık
ve seçik söylüyorum: Bu durumda yeni değişiklik ile oluşan düzenlemeler
Anayasa’ya aykırıdır. Böyle bir şeyi neden yaptığınızı anlamakta da güçlük
çektiğimi ifade etmek istiyorum gerçekten Sayın Bakan.
Şimdi, yatırım indiriminin amacı yatırımların teşvik edilmesidir.
İstihdam ve üretimin artırılması için bu yapılır. Bu işin bir
yanı. “Diğer yanı nedir?” diyecek olursanız, devlet verdiği sözü tutar.
Bu önemli bir hadisedir. Bu devlet verdiği sözü tutmadığı takdirde bu kimin
sözü? AKP bunu yapmakla, bunu geçirmekle sadece kendi verdiği sözü tutmamış
olmuyor, devletin verdiği söz de tutulmamış oluyor. Bu
gerçekten çok enteresan bir durum.
Şunun hiçbir hesabı var mı Sayın Bakan: Buradan kim, ne kadar, ne
alacak, ne gidecek, ne gelecek? İptal edilen ne? Şimdiki getirdiğinizin ne
olacağı belli mi? 5018’e göre bunun neyini hesapladınız, neyini getiriyorsunuz?
İlk zamanlar, Bakan olduğunuzda, Maliye Bakanı olarak bu konuda hassastınız,
gerçekten de sevinmiştik. Bu konularda ikinci tasarıda bir öneri getirmiştiniz,
bir teklif getirmiştiniz: Miktarı ne kadar, ne kadar kaynak ayrılıyor... Şimdi
bunları unuttunuz.
Buna ilave olarak yarın bu uygulama mahkemeden dönerse ne olacak?
Bunun iptal olacağını aklı eren herkes bilir. Süre sınırlamasından miktar
sınırlamasına geçiyorsunuz. Gerçekten sıkıntılı bir durum. Niye
ısrar ediyorsunuz? Ne anlamı var? Ben anlamakta zorluk çekiyorum, vatandaş
anlamakta zorluk çekiyor. Siz bunu anlamayacak durumda da değilsiniz.
Israrınızı anlamakta gerçekten sıkıntı çekiyorum.
Bakın, İnternet’e girdim bu konu neymiş, ne yazmış uzmanlar diye.
Eski bir yeminli mali müşavirin ifadesi, 1/6/2010
tarihinde yazmış. İsmini söylemeyeyim. Mahzuru da yok gerçi ama yeminli mali
müşavir, eski maliyeci, meslektaşınız ne diyor: “69’uncu maddede yapılması
tasarlanan değişiklik birçok yeni hukuksal tartışmayı ve Anayasa’ya aykırılık
iddialarını da beraberinde getirecektir.”
Peki, bu kadar işe, bu kadar lüzumsuzluğa niye cevaz verecek bir
düzenleme yapmaya çalışıyoruz? Ne anlamı var? Gecenin bu saatinde bütün
arkadaşlar… Bakın, dün “Millî gelir yüzde 11,7 büyüdü; bunun niye sizinle
sevincini paylaşmıyoruz?” diye burada iktidara mensup arkadaşlar bize söyledi.
Yine siz, iç tasarrufların yetersizliğini, Türkiye'nin en büyük problemi
olduğunu biraz önce söylediniz. Bunlarla ilgili bir düzenleme getirelim,
bunlarla ilgili bir tartışma yapalım. Niye olmayacak şeylerin, yanlış şeylerin
üzerinde ısrarla duruyorsunuz? Özel bir nedeni mi var? Anlamakta güçlük
çekiyorum.
Bakın, gerçekten, Türkiye'nin yüzde 11,7 büyümesine biz mutlu olmayacak
mıyız? Oluyoruz. 5084’ü uyguladık. Denizli’yi ne hâle getirdiğini, Antep’i ne
hâle getirdiğini siz söylediniz. Denizlili Sayın Bakanımız da burada, ne hâle
geldiği belli. 30 bin kişi kayıtlı, resmî işini kaybediyor, 10 bin kişi tekrar
işe girdi diye neredeyse zil takıp oynayacağız. Neresi iyi bunun Allah aşkına
Sayın Bakanım!
Şimdi, bakın, büyüme ile üretim üzerine: Yüzde 11,7 oranında millî
gelir artmış. Bu gelişme, yurt içi üretim ve talepteki canlanmanın bir miktar
devam etmesinin yanı sıra, geçtiğimiz yıl yüzde 14,5 azalmadan… Biraz önce,
hesap nasıl yapılır, arkadaşlar burada söylediler. Yani geçen seneden çok iyi,
fevkalade, düştüğü yerden çıktığı bir şey değil ki.
Devam ediyoruz: Mevsimsel düzeltilmemiş verilere göre dünyanın
yüksek oranda büyüyen ekonomileri arasında yer alan Türkiye, mevsim ve takvim
etkisinden arındırdığınız zaman 2010 yılının ilk çeyreğinde yüzde 0,1 ne
yapıyor? Büyüyor. Bu, OECD ülkeleriyle karşılaştırıldığında geri kalıyor. Bunu
söylemiyorsunuz, bir tarafını söylüyorsunuz, öbür tarafını söylemiyorsunuz.
Devam ediyoruz: Bakın yatırım, üretim, istihdam. Söyleyeceğim:
Kamu makine tesisat yatırım harcamalarını geçen sene yüzde 50’ler civarında
artırdınız o krizde, şimdi yüzde 18,4 düşmüş, inşaat yatırımları yüzde 26,5
düşmüş. Bunlar cari fiyatlı ama sabiti de bundan farksız, yakın. Kamu sabit
sermaye yatırımları, hani yapacaktınız? Yapmıyorsunuz. Problem devam ediyor.
Buna ilave olarak bakıyorsunuz 2010 yılının birinci çeyreğinde yüzde 11,7
oranında büyüyen yurt içi hasılanın ne kadarı stoktan
geliyor, hiç etrafınızdaki bürokratlara sordunuz mu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Kendiniz baktınız mı ne kadarı
stoktan geliyor? Bir de buna bakmak lazım.
Bunun ötesinde “ekonomi bu kadar büyüyor” diyorsunuz, baktığınız
zaman elektrik talebi ile elektrik tüketimi yüzde 5’ler düzeyinde, onu
karşılamıyor. Bu hesaplara, kitaplara da biraz bakalım, doğru mu değil mi?
Nasıl yapıyorsunuz? Bir gecede yüzde 30 artırdığınız hesaplar var. Bunlar da ona
benzemesin. Gerçi ekonominin büyümesinden mutluluk duyarız, istihdamın
artmasından mutluluk duyarız ama gerçekten gecenin bu saatinde gelin “Bu iç
tasarrufları nasıl artırırız?” gelin fakire fukaraya, esnafa, çiftçiye, memura,
emekliye, “Bunlara nasıl açılım yaparım?” diye bunları konuşalım. Olmayacak
şeyleri konuşuyorsunuz, gecenin bu vaktinde de geliyorsunuz, bu saatten sonra
da “Gelin saat ikiye kadar yoklama istemeyin, anlaşalım.” diyorsunuz. Şimdi,
bunun bir mantığı olmalı.
Ben bu nedenle önergemize destek istiyorum ve bundan sonraki
çalışmalarda da gerçekten memleketin yararına olacak hususlar üzerinde burada
istişare edelim, fikirlerimizi ortaya koyalım diyoruz.
Ben yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Aynı mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
6’ncı madde üzerinde üç adet önerge vardır, geliş sıralarına göre
okutup aykırılıklarına göre işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 6 ncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Nurettin Canikli |
|
Ayşe Nur
Bahçekapılı |
Ahmet Yeni |
|
Giresun |
|
İstanbul |
Samsun |
|
Mehmet Alp |
|
|
Orhan Karasayar |
|
Burdur |
|
|
Hatay |
"Madde 6- 193 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
Geçici Madde 78- 2010 takvim yılına ilişkin olarak yapılmış
ücret ödemeleri için bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar yapılmış olan gelir
vergisi tevkifat tutarlarının 103 üncü maddede bu
Kanunla yapılan değişiklik hükmü uyarınca hesaplanan vergiden fazla olması
hâlinde, fark vergi tutarı terkin edilir, tahsil edilmişse mükelleflerin
sonraki dönemlerde ödeyecekleri gelir vergisinden mahsup edilir, mahsup
imkânının olmaması hâlinde ise red ve iade olunur. Eksik olması hâlinde ise bu fark, vergi sorumluları tarafından bu
Kanunun yayımlanmasından sonra yapılacak ilk ücret ödemesinden kesilerek bu ödemenin
ait olduğu döneme ilişkin muhtasar beyannamenin verilme ve ödeme süresi içinde
topluca (muhtasar beyanname verme yükümlülüğü olmayanlar hariç) verilecek ayrı
bir beyanname ile beyan edilir ve ödenir. Bu beyanname için ayrıca damga
vergisi hesaplanmaz. Anılan sürede düzeltilen söz konusu fark için gecikme
faizi ve vergi cezası aranmaz; eksik tahakkuk etmiş olan verginin bu süre
içinde tamamlanmaması hâlinde bu tarihte vergi ziyaı
doğmuş olur. Bu hükmün uygulamasına ilişkin usûl ve
esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın 6'ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Mustafa Özyürek |
|
İzmir |
|
Malatya |
İstanbul |
|
Halil Ünlütepe |
|
|
Bülent Baratalı |
|
Afyonkarahisar |
|
|
İzmir |
Madde 6- 193 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"Geçici Madde 78- 2010 takvim yılına ilişkin olarak
yapılmış ücret ödemeleri için bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar yapılmış
olan gelir vergisi tevkifat tutarlarının, 103 üncü
maddede bu Kanunla yapılan değişiklik hükmü uyarınca hesaplanan vergiden fazla
olması hâlinde aradaki fark vergi tutarı terkin edilir; tahsil edilmişse
mükelleflerin sonraki dönemlerde ödeyecekleri gelir vergisinden mahsup edilir;
mahsup imkânının olmaması hâlinde ise red ve iade
olunur. Bu hükmün uygulanmasına ilişkin usul ve
esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 6 ncı maddesi ile 193 sayılı Kanuna eklenen geçici 78 inci
maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
|
Emin Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
|
Denizli |
Konya |
|
Mehmet Günal |
|
Abdülkadir Akcan |
Mehmet Şandır |
|
Antalya |
|
Afyonkarahisar |
Mersin |
|
|
|
Oktay Vural |
|
|
|
|
İzmir |
|
“Geçici Madde 78- 2010 takvim yılına ilişkin olarak
yapılmış ücret ödemeleri için bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar yapılmış
olan gelir vergisi tevkifat tutarlarından Anayasa
Mahkemesinin 8.1.2010 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 2009/144 sayılı kararı
ile ilgili kısmına münhasır olmak üzere 103 üncü maddede bu Kanunla yapılan
değişiklik hükmü uyarınca hesaplanan vergiden fazla olması hâlinde fark vergi
tutarı terkin edilir; tahsil edilmişse mükelleflerin sonraki dönemlerde
ödeyecekleri gelir vergisinden mahsup edilir; mahsup imkânının olmaması hâlinde
ise ret ve iade olunur. Bu hükmün
uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mustafa Kalaycı, Konya
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
temel kanun olarak görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 6’ncı
maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Bu tasarının 3’üncü maddesiyle 193 sayılı Kanun’un 103’üncü
maddesinde yer alan vergi tarifesinin değiştirilmesi, yürürlük maddesiyle de bu
değişikliğin 1/1/2010 tarihinden itibaren geçerli
olması öngörülmüştür. Yapılması öngörülen bu düzenlemeler nedeniyle
değişiklikten önceki vergi tarifesine göre fazladan yapılmış olan vergi tevkifatının ret iadesinin yapılması ve buna ilişkin
usullerin belirlenmesi açısından tasarının bu maddesiyle Gelir Vergisi
Kanunu’na bir geçici madde eklenmektedir.
Tasarının gerekçesinde, 103’üncü maddede yer alan vergi tarifesi
değişikliğinin Anayasa Mahkemesinin 8 Ocak 2010 tarihli Resmî Gazete’de
yayımlanan kararıyla Gelir Vergisi Kanunu’nun 103’üncü maddesinde yer alan
vergi tarifesindeki “yüzde 35 oranında” ibaresini ücret gelirleri yönünden
iptal etmesi nedeniyle yapıldığı belirtilmektedir. Ücret gelirlerinin ücret
dışında elde edilen gelirler ile aynı oranda vergiye tabi tutulması ve hiçbir
önlem alınmadan ücrette azalmaya neden olacak şekilde yükseltilmesi Anayasa
Mahkemesince adalet ilkesini zedeleyici bulunmuştur.
Tasarıyla Gelir Vergisi Kanunu’nun 103’üncü maddesinde yapılacak
değişiklikle sadece 3’üncü ve 4’üncü dilimlerdeki sınırların yükseltilmesi ve
yüzde 35 oranının aynen bırakılması Anayasa Mahkemesi kararının gerekçesine
aykırılık teşkil etmektedir. Bu nedenle, tasarıyla 193 sayılı Kanun’un 103’üncü
maddesinde yapılan değişikliğin Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçeleri göz
önüne alınarak yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.
103’üncü maddede yapılan düzenleme esasen aylık yaklaşık 4 bin
liranın üzerinde ücret geliri elde edenlerin vergi tarifesindeki sınır
yükseltilerek yüksek ücret alanlara bir vergi indirimi getirilmektedir. Esasen
geliri yüksek olmayan çalışanların vergi yükü hafifletilmeli, asgari ücret
üzerinden alınan vergiler kaldırılmalıdır.
AKP sözcüsü bazı arkadaşlarımız Hükûmetin
asgari ücretten vergiyi kaldırdığını söylüyor. Bu doğru değildir değerli
arkadaşlarım. Gerçi evlenip 4 çocuk yapan asgari ücretli gelir vergisi
ödememektedir. Peki, 42 lira 28 kuruş vergiyi ödememek için asgari ücretli
evlenip 4 çocuk yapacak da bu çocuklara nasıl bakacak?
AKP Hükûmeti yüksek geliri bulunanların
vergi yükünü hafifletmektedir. AKP asgari ücretle geçim mücadelesi veren 6
milyon 700 bin insanımızı hiç umursamamaktadır. 4 kişilik bir ailenin 818
liraya ulaşan açlık sınırı kapsamında asgari ücreti 600 lira bile olmayan
milyonlarca çalışanın karınlarını nasıl doyuracağı AKP Hükûmetinin
gündeminde yoktur. Fakir fukara, garip gureba
edebiyatı yapanlar asgari ücretlilerin 599 lira ile geçimini nasıl sağladığını
dikkate bile almamaktadır.
Aslında, krizin etkilerine karşı çalışanın ve kayıtlı işverenin
yükünün hafifletilmesi, temel tüketim ürünlerindeki vergilerin de düşürülmesi
bir zorunluluktur. Bugüne kadar sağlıklı bir vergi reformu yapılamadığı için,
vergi adaleti sağlanamadığı için ve geniş bir kesimden vergi toplanamadığı için
yük işçinin, memurun ve asgari ücretlinin sırtında kalmıştır.
Gelir vergisi stopaj gelirinin yüzde 63’ü ücretlilerden kesilen
vergileri oluşturmaktadır yani toplam gelir vergisi stopajının üçte 2’sini
ücretliler ödemektedir. Bugün yüksek düzeyde gelir elde ettiği bilinen bazı
meslek sahipleri asgari ücretten daha az vergi ödemektedir, hatta hiç ödemeyen
kayıt dışı olanların da olduğu malumdur. Maliye Bakanlığının istatistiklerinin
analizinde de bu sonuç net olarak görülmektedir.
Vergi politikasının temel amacı, devlete gelir sağlarken vergi
yükünün toplumun çeşitli kesimleri arasında mümkün olduğu kadar adaletli
dağıtılması olmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Vergi, vatandaşların mutlu ve müreffeh
yaşayabilmeleri için devletin elinde olan en önemli araçlardan biridir. Nitekim, devletler, ekonomiye, özellikle maliye politikası
araçlarından birisi olan vergi politikalarıyla müdahalede bulunmaktadır.
Vergi sistemimiz, kamu harcamalarına kaynak sağlamak olan mali
işlevini, gelir dağılımındaki eşitsizlikleri azaltıcı sosyal işlevini ve
ekonomik istikrarı sağlama işlevini etkin bir şekilde yerine getirememektedir.
Vergi, devletin en önemli gelir kalemi olduğu gibi, gelir
dağılımını düzenleyen mekanizmaların da başında gelir. Vergi sistemimiz hatalı
olduğundan doğrudan vergi alınamaz hâle gelmiştir. Bu nedenle de iletişimden
benzine dek her alanda alınan dolaylı vergilerin ağırlığı artmıştır. Böylelikle
de ekonomi kayıt dışına çıkmıştır.
Tasarının hayırlı olmasını diliyor, teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı"nın 6'ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Harun
Öztürk (İzmir) ve arkadaşları
Madde 6 - 193 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"Geçici madde 78 - 2010 takvim yılına ilişkin olarak
yapılmış ücret ödemeleri için bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar yapılmış
olan gelir vergisi tevkifat tutarlarının, 103 üncü
maddede bu Kanunla yapılan değişiklik hükmü uyarınca hesaplanan vergiden fazla
olması hâlinde aradaki fark vergi tutarı terkin edilir; tahsil edilmişse
mükelleflerin sonraki dönemlerde ödeyecekleri gelir vergisinden mahsup edilir;
mahsup imkânının olmaması hâlinde ise red ve iade
olunur. Bu hükmün uygulanmasına ilişkin usul ve
esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Sayın
Başkanım, bundan sonra gelecek önergede daha kapsamlı bir düzenleme
yapılmaktadır. O yüzden buna katılamıyoruz ama diğer önergeyle bu konu, bu
talep yerine getirilmiş olacaktır.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Harun Öztürk…
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Harun Öztürk,
İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarının 6’ncı maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili olarak söz
aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Burada değerli hatipler, iktidar grubuna mensup hatipler
ekonominin ne kadar iyiye gittiği yolunda bazı göstergeler verdiler. Ben de
birtakım göstergeler vermek istiyorum ancak bu saatte anlaşılmasa bile
tutanaklardan görme imkânı bulunabilir. O nedenle, dikkatlerinize sunmaya
çalışacağım.
Değerli milletvekilleri, ekonomi 2010 yılı birinci çeyreğinde 11,7
büyüdü. Evet, büyüdü. Geçen yıl aynı çeyrekte ne kadar küçüldü? 14,5. Yani 2008
yılının birinci çeyreğinde 100 birim olan ekonomi 2009’da 85,55’e düştü, 2010
yılında 95,52’ye çıktı. Yani ekonomi böyle büyüdü. Yani rakamları lütfen
çarpıtmayalım ve millete doğru açıklayalım.
Şimdi, buna genellikle 2001 krizi ile de bir benzerlik kurulmaya
çalışılıyor. 2001 krizinde en yüksek küçülme 2001’in son çeyreğinde olmuş ve
aynı son çeyrekleri kıyasladığınızda 2002’de 11,1 büyümüş -yani küçülmeden daha
çok büyümüş- ve indekslere baktığınızda 2001 yılında 100 olan indeks -2010’a
tekabül eden, 2002’yi düşünürseniz- 100’ü geçmiş, yani 2001 krizinden, Türkiye,
bu açıdan baktığımızda daha kolay çıkmış görünüyor.
Değerli milletvekilleri, imalat sanayisinde Haziran 2007’de 79,3
olan kapasite kullanım oranı bu sene Haziran 2010’da 73,6. Yıllar itibarıyla
kurulan, kapanan şirketlere baktığımızda 2002’de her kurulan 100 şirketten
11,9’u kapanmışken Nisan 2010’a geldiğimizde her 100 şirketten -kurulan 100
şirketten- 26,2’sinin kapandığını görüyoruz. İhracat rakamları arttı diyoruz,
2010’u 2009’a göre kıyaslıyoruz. Yüzde 15 mayıs
itibarıyla artmış görünüyor. Ancak dikkatlerinize sunmak istediğim mayıs
itibarıyla 2008 Mayısına göre küçülme hâlâ yüzde 20,2.
Evet, cari işlemler açığına baktığımızda, 2010 yılı beş ayında
17,4 milyar açık vermişiz. Bu açık 2006 ve 2007 rakamlarını geçmiş durumda. Yıllıklandırılmış cari açığa baktığımızda 26,2 milyar
dolar, yine bu açık da 2006 yılı cari açığını aynı dönemde aynı hesaplamaya
göre yapılan cari açığı yakalamış görünüyor. Hükûmet
bugün 26,2 milyar dolar olan cari açığı bu yıl için 18 milyar dolar olarak
öngörmüştü.
Değerli milletvekilleri, AKP döneminden önce 1975-2000 arasında
40,2 milyar dolarlık cari açığa karşılık mayıs itibarıyla AKP döneminde verilen
açık tam 188 milyar dolardır.
Değerli milletvekilleri, bu seneki doğrudan yabancı yatırımlara
baktığımızda 2007 Mayıs ayında beş aylık doğrudan yabancı sermaye yatırımının
9,7 milyar dolar olduğunu görüyoruz. Mayıs 2008’de 6,4 milyar dolar, Mayıs
2009’da 3,3 milyar dolar; krizden çıktık, 2010 yılında 1,7 milyar dolar. Evet,
turizm gelirlerinde farklı bir yapılanmaya gidiyoruz. Geçen yılın beş ayına
göre 4,9 milyar dolara karşılık 5 milyar dolarlık bir turizm geliri elde
etmişiz fakat turizm harcamamız geçen yıl 1,5 milyar dolar iken 1,8 milyar
dolara çıkmış görünüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Değerli milletvekilleri, 2002 yılından bu
yana mayıs itibarıyla AKP Hükûmetinin borç stokuna
eklediği 146,2 milyar dolardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin borç stoku ise 264,9 milyar
dolar artmıştır AKP döneminde.
Değerli milletvekilleri, borçların üzerimizde fazla yük olmadığı
sürekli söyleniyor. 2002 yılından bu yana borç çevirme rakamlarına
baktığımızda, mayıs sonu itibarıyla 1 trilyon 249 milyar lira -yeni rakam bu-
ödemişiz. Bunun sadece 204 milyarı öz kaynaklardan karşılanmış, 1 trilyon 235
milyar doları da borçlanma suretiyle karşılanmış diyorum.
Ekonominin iyiye gidip gitmediğini sizlerin ve milletin takdirine
bırakıyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Üçüncü önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 6 ncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
"Madde 6- 193 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
Geçici Madde 78- 2010 takvim yılına ilişkin olarak yapılmış
ücret ödemeleri için bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar yapılmış olan gelir
vergisi tevkifat tutarlarının 103 üncü maddede bu
Kanunla yapılan değişiklik hükmü uyarınca hesaplanan vergiden fazla olması
hâlinde, fark vergi tutarı terkin edilir, tahsil edilmişse mükelleflerin
sonraki dönemlerde ödeyecekleri gelir vergisinden mahsup edilir, mahsup
imkânının olmaması hâlinde ise red ve iade olunur. Eksik olması hâlinde ise bu fark, vergi sorumluları tarafından bu
Kanunun yayımlanmasından sonra yapılacak ilk ücret ödemesinden kesilerek bu
ödemenin ait olduğu döneme ilişkin muhtasar beyannamenin verilme ve ödeme
süresi içinde topluca (muhtasar beyanname verme yükümlülüğü olmayanlar hariç)
verilecek ayrı bir beyanname ile beyan edilir ve ödenir. Bu beyanname için
ayrıca damga vergisi hesaplanmaz. Anılan sürede düzeltilen söz konusu fark için
gecikme faizi ve vergi cezası aranmaz; eksik tahakkuk etmiş olan verginin bu
süre içinde tamamlanmaması hâlinde bu tarihte vergi ziyaı
doğmuş olur. Bu hükmün uygulamasına ilişkin usûl ve
esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz Sayın
Başkan.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 3 üncü maddesiyle 193 sayılı Kanunun 103 üncü maddesinde
yer alan vergi tarifesinin değiştirilmesi, yürürlük maddesiyle de bu
değişikliğin 1/1/2010 tarihinden itibaren geçerli
olması öngörülmüştür. Önerilen değişiklikle, tasarıyla öngörülen değişiklik
öncesi vergi tarifesine göre eksik vergi tevkifatı
yapılması durumunda, eksik ödenen gelir vergisinin beyanına ve ödenmesine
ilişkin usuller belirlenmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
7’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in;
3717 sayılı Adlî Personel ile Devlet Davalarını Takıp Edenlere Yol Gideri ve
Tazminat Verilmesi ile 492 sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 sayılı Kanunun 152'nci Maddesinin “ll-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi
Kaynak'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve
7 nci maddesinin son fıkrasındaki "yapılacakları
ve" ibaresinden sonra gelmek üzere aşağıdaki ibarenin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
|
E. Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı
|
|
Manisa |
|
Denizli |
Konya |
|
Mehmet Günal |
|
Abdülkadir Akcan |
Mehmet Şandır |
|
Antalya |
|
Afyonkarahisar |
Mersin |
|
Recep Taner |
|
|
Oktay Vural |
|
Aydın |
|
|
İzmir |
"PTT idaresinin elektronik adres sisteminden
yararlanmaya"
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” nın 7'nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
|
Bülent Baratalı |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
İzmir |
|
İzmir |
Malatya |
|
Mustafa Özyürek |
|
Ahmet Küçük |
Halil Ünlütepe |
|
İstanbul |
|
Çanakkale |
Afyonkarahisar |
|
|
|
Şevket Köse |
|
|
|
|
Adıyaman |
|
Madde 7- 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı
Vergi Usul Kanununa l07 nci maddeden sonra gelmek
üzere aşağıdaki 107/A maddesi eklenmiştir.
"Elektronik ortamda tebliğ
Madde 107/A- Bu Kanun hükümlerine göre tebliğ yapılacak kimselere,
93 üncü maddede sayılan usullerle bağlı kalınmaksızın, tebliğe elverişli
elektronik bir adres vasıtasıyla elektronik ortamda tebliğ yapılabilir.
Maliye Bakanlığı, elektronik ortamda yapılacak tebliğle ilgili her
türlü teknik altyapıyı kurmaya ve diğer kurum ve kuruluşların alt yapılarını
kullanmaya, tebliğe elverişli elektronik adres kullanma zorunluluğu getirmeye
ve kendisine elektronik ortamda tebliğ yapılacakları ve elektronik tebliğe
ilişkin diğer usul ve esasları belirlemeye yetkilidir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Şevket Köse, Adıyaman
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, 536
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesinin üzerinde vermiş olduğumuz
önergenin üzerine söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce yüce
heyetinizi saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri, görüştüğümüz bu tasarı, birçok vergi kanunu
ile diğer bazı kanunlarda değişikliklerin yapılmasını düzenlemektedir. Aslında
hiç de şık olmayan bir torba yasasını görüşmekteyiz. Yine bir AKP klasiğiyle
karşı karşıyayız. Yani birbiriyle ilgisiz, alakasız birçok madde ilavesi
yapılarak meydana getirilmiş bir torba yasasını görüşmekteyiz.
Sayın Bakan, halk arasında şöyle bir söz vardır. Denilir ki:
“İkrar verirsen ikrarından dönme.” Sorarım size: Hani söz vermiştiniz, özel
iletişim vergisini kaldıracağım diye söylemiştiniz, ne oldu? Damga vergisini
kaldıracaktınız, ne oldu? Yine akaryakıttaki vergileri de kaldıracaktınız, ne
oldu? O da boş çıktı. Bir de sabit telefon ve benzeri haberleşme üzerindeki
vergilerin kaldırılması sözü de vermiştiniz, o ne oldu peki? Yani dediğim gibi
sözde durmadınız. Sayın Bakan, halk size Allah aşkına ne zaman güvenecektir?
Doğrusunu isterseniz ben de merak ediyorum.
Değerli arkadaşlar, 2002 yılına kadar gelir idaresinde var olan
çalışma düzeni sekiz yıllık AKP İktidarı döneminde maalesef ortadan kalkmıştır.
Yani yöneticiler ile diğer personel arasında önemli bir dengesizlik ortaya
çıkmıştır. Onun için, hem uzman personelin özlük hakları hem de yönetici
konumundaki personelin durumu tekrar gözden geçirilmeli ve acilen bir düzenleme
yapılmalıdır ve yeterlik sınavında başarılı olanlar mutlaka kadrolu
yapılmalıdır.
Sayın milletvekilleri, tüm bunların gerçekleşmesi için ise güçlü
ve kararlı bir siyasi iktidara ihtiyaç vardır ama artık bu güç de AKP
İktidarında görülmemektedir. Aslında AKP İktidarının artık ülkeyi iyi idare
edemediği anlaşılmıştır. Ey iktidar, sizler yoruldunuz. Yorulanda ise ne moral
olur ne de irade. Doğrusunu isterseniz AKP İktidarının yönetim kabiliyeti de
kaybolmuştur.
Değerli arkadaşlar, görüştüğümüz bu tasarıda aslında yatırım
yoktur, istihdam yoktur ve en önemlisi ekonomik düzenlemeler de yoktur, halk
yararına, ülke menfaatine uygun hiçbir şey yoktur. Yine bu tasarıda vergi
adaleti de yoktur ve en önemlisi vergi mükellefinin sıkıntısını azaltacak ve
rahatlatacak bir düzenleme de yoktur.
Peki, bu tasarıda ne var? Bu tasarıda rantçıların
ve tefecilerin önünü açacak sayısız düzenleme vardır. Yapmayın beyler!
Yazıktır, günahtır, ayıptır, bu işin sonu kötüdür. Hani “Yükseklere kar yağmış
üşümedin mi/Sen bu işin sonunu düşünmedin mi?” şarkısı vardır, gün gelecek
söyleyeceksiniz.
Bu tasarıda yine yıllardır var olan vergi incelemesindeki çok
başlılığa çözüm getirecek düzenlemeler de yoktur. Bu tasarıda taşradaki vergi
denetiminin yükünü çeken vergi denetmenlerinin
sıkıntılarına çözüm getirme de yoktur.
Sayın milletvekilleri, tüm bu konularda Hükûmet
yani AKP İktidarı şaşkın olup ne yapacağını da bilememektedir.
Bu tasarı Gelir İdaresinde birikmiş birçok soruna da çözüm
getirmemektedir.
Her şeye rağmen bu önergemin kabul edilmesini diler, yüce
heyetinize en derin saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in;
3717 sayılı Adlî Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve
Tazminat Verilmesi ile 492 sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 sayılı Kanunun 152'nci Maddesinin “ll-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi
Kaynak'ın Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve
7 nci maddesinin son fıkrasındaki "yapılacakları
ve" ibaresinden sonra gelmek üzere aşağıdaki ibarenin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
"PTT idaresinin elektronik adres sisteminden yararlanmaya"
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Recep Taner, Aydın
Milletvekili.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
RECEP TANER (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile bazı kanunlarda
değişiklik yapılmasını düzenleyen Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesiyle ilgili
vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunmaktayım.
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu madde 213 sayılı
Vergi Usul Kanunu’nun “Tebliğlere Ait Türlü Hükümler” başlığında değişiklik
yapmaktadır. Getirilen yeni düzenleme ile e-Devlet Projesi’nin yeni bir adımı
atılmakta ve tebliğ yapılacak kimselere elektronik bir adres vasıtasıyla tebliğ
yapabilme imkânı getirilmekte ve Maliye Bakanlığının sistemi kurabilmesi için
de gerekli teknik altyapının hazırlanmasına çalışılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu düzenlemelerin içinde görmek isteyip
de göremediğimiz bazı konular da var.
Bunlardan birincisi: 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun
10’uncu maddesindeki ve serbest meslek erbabının en büyük sıkıntılarının
başında gelen katma değer vergisinin tahsilatında
hizmet ifası olarak adlandırılan düzenlemedir. Bu, serbest meslek erbabını,
özellikle avukatları ve muhasebecileri ziyadesiyle zora sokmaktadır. Avukatlık
mesleğinde veya muhasebecilikte hizmetin ifası, diğer ticari organlarda olduğu
gibi malın teslimi gibi değerlendirilmektedir. Oysa serbest meslekte hizmet,
zamana yayılan ve fasıllar hâlinde gerçekleştirilen bir durumdadır. Serbest
meslek erbabının elde etmediği bir gelir elde edilmiş gibi makbuzu kesilerek
katma değer vergisini ödemesi talep edilmektedir. “Katma değer vergisini
yatırın, gelir vergisini ise tahsil ettiğinizde ödersiniz.” uygulaması ise
maalesef normal şartlarda uygulanamamaktadır. Dolayısıyla, serbest meslek
erbabı da almadığı paranın katma değer vergisini ve yıl
sonunda da normal vergisini ödemek zorunda kalmaktadır. Bu düzenleme
için vereceğimiz bir önerge ile vergiyi doğuran olayın hizmetin ifası sonunda
tahsil edilen ücretle sınırlı olmasını ve taksitler hâlinde yapılan tahsilatın ilgili aylarda düzenlenecek serbest meslek
makbuzlarıyla tahakkuk ettirilmesini talep edeceğiz. Nasıl ki hizmet sektöründe
faaliyet gösteren otel işletmelerinde, otelde kalan müşteriler için günlük olarak
belge düzenlenmesi istenilmemekteyse, otelde kaldığı sürenin sonunda, çıkışta
ücret ödeyebilme imkânı veriliyorsa, serbest meslek erbaplarının da parayı
tahsil ettikleri ayda makbuz düzenleyebilme imkânına sahip olmaları
gerekmektedir. Bu konuda Sayın Bakanımızın ve AKP milletvekillerinin
desteklerini beklemekteyiz.
Değerli milletvekilleri, bir diğer önemli konu da ülkemizin
içinden geçmekte olduğu zor ve sıkıntılı sürecin neticesinde, kamu gelirlerini
oluşturan vergi tahakkuklarının tahakkuk rakamları ile tahsilat
oranlarının arasındaki fark her geçen yıl maalesef artmakta ve vergiler
ödenemez duruma gelmektedir. Ekonomik sıkıntıların boyutunu, bugün, tahakkuk ve
tahsil oranlarına baktığımızda rahat bir şekilde görebilmekteyiz. Özellikle son
günlerde had safhaya çıkan e-haciz uygulamaları ile esnaf kesimimiz kredi
kartını bile kullanamaz duruma gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, tabii ki gerek vergi ve gerekse sosyal
güvenlik yapılandırmaları, savunulması zor olan olaylardır. Zira,
vergisini veya primini zamanında ödeyen mükellefler cezalandırılmış gibi bir
durum ortaya çıkmaktadır. Ama herhâlde, hepimizin mutabık olduğu bir gerçek de
bu dönemin özellikle ekonomik olarak sıkıntılı bir süreç olduğu ve özellikle de
küçük esnaf ve sanatkârın ödeme güçlüklerinin had safhada oluştuğu bir
gerçektir.
Sanayici ve esnafımıza yeni bir yapılandırma ile kolaylık
sağlanması gerekmektedir. Bu konuda vereceğimiz önergedeki düzenleme, geçici
maddelerin görüşülmesi sırasında sizlere takdim edilecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
RECEP TANER (Devamla) – Teşekkür ederim.
Eğer bu konudaki taleplerimizi desteklemez ve önerge verildiğinde
“Hayır” için ellerinizi kaldırırsanız, biliniz ki esnaf ve sanatkârlar da
referandumda size “Hayır” demeniz karşılığında “Hayır” oyu kullanacaklardır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
8’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in;
3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve
Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci
Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi
Kaynak'ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve
8 inci maddesinin sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
|
Emin Haluk
Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
|
Denizli |
Konya |
|
Mehmet Günal |
|
Oktay Vural |
Mehmet Şandır |
|
Antalya |
|
İzmir |
Mersin |
|
|
|
Abdülkadir Akcan |
|
|
|
|
Afyonkarahisar |
|
“Vergi dairesince matrah takdiri için takdir komisyonuna
başvurulduğu hususu Vergi Dairesi tarafından mükellefe bildirilir”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Çerçeve
8 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Mustafa Özyürek |
|
İzmir |
|
Malatya |
İstanbul |
|
Mehmet Ali
Susam |
|
Halil Ünlütepe |
Bülent Baratalı |
|
İzmir |
|
Afyonkarahisar |
İzmir |
“Madde 8- 213 sayılı Kanunun 114 üncü maddesinin ikinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Şu kadar ki, vergi dairesince matrah takdiri için takdir
komisyonuna başvurulması, zamanaşımını durdurur. Duran zamanaşımı mezkûr
komisyon kararının vergi dairesine tevdiini takip eden günden itibaren kaldığı
yerden işlemeye devam eder. Ancak işlemeyen süre her hâl ve takdirde altı aydan
fazla olamaz.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Ali Susam,
İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
gecenin ilerleyen bu saatinde, az önce önerge üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi adına konuşan ve konuşmasını bitirirken esnafların içinde bulundukları
durumu ve vergi borçları nedeniyle çektikleri sıkıntıları anlatan Değerli
Milletvekili Arkadaşımın bıraktığı yerden başlayacağım ben de.
Değerli arkadaşlar, bu sabah odama geldiğimde bir telefon, Kemeraltı Esnaf Derneği Başkanı: “Ağabey, Takvim gazetesini
okudun mu?” dedi. “Ne var Takvim gazetesinde?”, “Esnafa vergi müjdesi.”
Başbakanla TESK Genel Başkanı konuşmuşlar, Takvim gazetesi manşet atmış.
Başbakan da TESK Genel Başkanına demiş ki: “Sıkıntılarınızın her birinden
haberdarız. Bakın, sanayide büyüme devam ediyor. Hizmet sektörü de bundan
istifade edecek. Bu düzelme esnafa da, sokaktaki vatandaşa da yansıyacak.
Sorunlarınızın bizzat takipçisi olacağım.” Başbakanın, görüşmede bulunan Sanayi
Bakanı Nihat Ergün’den de sorunların çözülmesini istediği gazetede haber olarak
aktarılmış.
O telefondan sonra bu gazeteyi de görünce bayağı umutlandım.
Aslında, Mecliste de torba yasanın görüşüleceğinden haberim yoktu, çünkü dün
akşam gittiğimizde “Bugün belki yenilenebilir enerji gelecek.” diye
düşünüyorduk. Sonra öğrendim torba yasa var, “Tamam, gazetede bu haber, torba
yasa geldi vergiyle ilgili, bu iş oluyor galiba, esnafın beklediği müjde
gerçekleşecek.” dedim. Geldim burada Maliye Bakanına, onun da onayını alayım,
iktidar partisi grubunun da onayını alayım, bu konuda gelişmeleri yapayım.
Gitmeden önce Grup Başkan Vekilimiz Akif Bey’le görüştüm, Akif Bey dedi ki:
“Ya, biz onu aslında Komisyonda getirdik önerge olarak ama reddettiler. Sen
yine bir daha git.” Ben de gittim, Maliye Bakanımızla konuştum, “Esnafın çok
ciddi borcu var, hem sosyal güvenlik kurumlarına hem vergiye. En acil olan konu
bu.” dedim.
Sosyal Güvenlik Kurumuna kayıtlı 3 milyon esnaftan 2 milyonu
borçlu, hizmet alamıyor, yani çoluğuna çocuğuna
sağlık hizmeti alamıyor. Vergi memurları elektronik haciz uyguluyor. Esnaf
sabah çek ödemek için para yatırıyor bankaya, “Çekin karşılıksız.” diye telefon
geliyor. “Ya, bankaya yatırmıştım.”, “Senin o parana Maliye borcuna karşılık
haciz koydu.” diyor bankadaki memur. Maliye, o çeki karşılıksız çıkan insanın
ne duruma düştüğünün farkında bile değil.
Bunların çok yaygın bir şekilde yaşandığı bir ortamda Maliye
Bakanımıza anlatmaya çalışıyorum: “Esnaf zor durumda, bir yapılandırma yapın.”,
“Bize Başbakandan böyle bir talimat gelmedi, böyle bir şey yok.” Komisyon üyesi
arkadaşlarla edindiğim izlenimi söyleyeyim: “Bu iş olursa belki -zaten bu
Maliye için çok önemli bir para değil- seçim öncesi olur. Bırak bunlarla
uğraşmayı, bu iş önemli değil.”
Oradaki hava bu olabilir, Maliye bürokrasisinde, Maliye Bakanında,
Komisyonda ama arkadaşlar, piyasadaki esnaf, borcu olan esnaf, çeki için para
yatırıp o parasına haciz gelen esnaf için bu konu çok önemli. O insanın ticari
itibarı ortadan kalkıyor. O insan o gün dişinden tırnağından borç bularak
yatırdığı paranın üzerine haciz konulmasından çok ciddi şekilde rahatsız. Bir
daha banka müdürünün yüzüne bakamıyor, kredi istemeye gidemiyor. Onun için
bugün bu torba yasanın en önemli maddesi bu zorluk içerisinde bulunan esnaf ve
sanatkârın borçlarının taksitlendirilmesidir. Bunu yapmıyorsanız, sizin
ihtiyaçlarınıza dair yaptığınız torba yasası hiçbir işe yaramaz, boş bir torba
olur boş. Sizin için ne kadar anlamı olur bilmem ama esnaf için tarifi, boş bir
torbadır.
Değerli arkadaşlar, bakınız, sekiz yıldır iktidarda olan Adalet ve
Kalkınma Partisinin vergi ile ilgili olarak yapmış olduğu hiçbir reform,
yenilik ve düzenleme doğru düzgün yoktur. Yaptıkları tek şey vergiyle ilgili,
insanların boğazlarına yapışıp dolaylı vergi, dolaysız vergi ve…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – …koydukları denetim elemanlarıyla
insanlarının ciğerini sökerek paralarını almak.
Biz esnaflar en çok önce Allah’tan, sonra da Maliyeciden
korkarız çünkü Maliye memurunun hem girdiği dükkânda hem de insanın yaptığı
işte her zaman tepeden bakan ve “Ben her zaman haklıyım.” diyen anlayışından
hep korkmuşuzdur ve bugün de görüyorum ki sekiz yıllık iktidar sonunda esnafa
verilecek tek şey, acaba seçime giderken onların oyunu almak için bir parmak
çalıp da oylarını alabilir miyim?
Size söylüyorum, artık esnaf gözünü açtı, bir daha size, bu
konudaki aldatmacalarınıza hiç prim vermeyecek, bunun hesabını hem referandumda
hem sandıkta soracaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner'in;
3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve
Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci
Maddesinin "II-Tazminatlar" Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi
Kaynak'ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve
8 inci maddesinin sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
“Vergi dairesince matrah takdiri için takdir komisyonuna
başvurulduğu hususu Vergi Dairesi tarafından mükellefe bildirilir”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Hüseyin Yıldız,
Antalya Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 536 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik
önergesi hakkında söz aldım. Öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Ben
de Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Sayın Susam’ın bıraktığı yerden söze
devam etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, getirdiğiniz tasarıyla orta vadeli
programda uygulanması öngörülen kamunun gelir politikalarının temel amacı olan
büyümenin, yatırımların ve istihdamın desteklenmesi ile ekonomimizdeki kayıt
dışılığın azaltılmasına yönelik olduğunu özellikle belirtmektesiniz. Ne yazık
ki tasarıda ne büyümeye ne yatırımların teşvikine ne istihdamın artırılmasına
ne kayıt dışılığın azaltılmasına ne de kayıt altındaki mükelleflerin kayıt dışı
çalışanlar tarafından maruz bırakılan haksız rekabetin önlenmesine yönelik
hiçbir düzenleme maalesef bulunmamaktadır.
8’inci maddede olduğu gibi, Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarını
yerine getirmek üzere iptal edilen hükümle elde etmeye çalıştığınız sonuçlara
dolanarak yeniden ulaşmaya çalışmaktasınız.
Kimi iptal maddelerini kadrolaşmak gibi daha başka hedeflerinizi
gerçekleştirmek için fırsat olarak kullanmakta, Anayasa Mahkemesi nezdinde
iptallere konu olabilecek düzenlemelerde ısrar etmektesiniz. Görmemektesiniz,
Milliyetçi Hareket Partisinin uyarılarına da dikkat etmemektesiniz.
Sekiz yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarlarında, Maliye
Bakanlığı Gelir İdaresi Teşkilat Kanun Tasarısı’nı çıkarmayarak etkin bir vergi
idaresi ve etkin bir vergi denetim sistemini maalesef kuramadınız. Bu nedenle
de her fırsatta şikâyet ettiğiniz kayıt dışı ekonominin büyüklüğünü artırdınız,
artırmaya da devam edeceksiniz.
8’inci maddede Anayasa Mahkemesinin 2009/144 sayılı Kararı ile
iptal edilen fıkrayı yeniden düzenlemektesiniz ancak yaptığınız düzenlemede
takdire sevk edilen mükelleflere bilgi verilmesini öngörmemektesiniz.
Önergemizde, mükelleflere bilgi verilmesini de talep etmekteyiz
ancak maalesef bunu kabul etmemektesiniz. Bir hukuk devletinde, idarenin,
mükellefin gıyabında yaptığı mükellef aleyhine sonuç doğurabilecek işlemleri
bildirmesi gerekmektedir. Nasıl ki vergi incelemelerinde mükelleflerin
bilgilendirilmesi için düzenleme yapılmakta ise takdire sevk edilen mükelleflere
de bu durumun bildirilmesinden daha doğal bir şey olmayacaktır.
Ayrıca, uygulamalarda takdir yetkileri olmasına rağmen, denetim
elemanlarınca mükelleflerle ilgili dönem matrahının tespiti için takdire sevk
işlemi yapılmakta, zaman aşımını durduran hükümden yararlanma yoluna gittiği de
görülmektedir çünkü incelemeye başlanmış olması zaman aşımını durdurmamaktadır.
Bu yöntem hukuki olmayıp boşluktan yararlanma hâlidir.
Yasada mükelleflerin bilgilendirilmelerine ve denetim
elemanlarınca yapılan başvurularında durmayacağına ilişkin düzenlemelere
maddede mutlaka yer verilmelidir.
Değerli milletvekilleri, Sayın Susam’ın ifade ettiği gibi,
esnaflarımızın Türkiye Büyük Millet Meclisinden kendi sıkıntılarının
giderilmesiyle ilgili taleplerini elbette sizler de duyuyorsunuz. Bu
sıkıntılarını iletmeye çalışan esnaflarımızı, özellikle siyasi partileri
muhalefetten olursa onları susturmak için, onların bu itirazlarına karşı gelmek
için bölge çalışma müfettişleriyle, sigorta müfettişleriyle, vergi denetim
elemanlarıyla bir daha konuşamaz hâle getirmektesiniz. Bu tedbirler paketi
yeterli gelmez ise polisiye tedbirlerle o vatandaşlarımızın Adalet ve Kalkınma
Partisi aleyhine söyleyecekleri sözlerin önüne geçmektesiniz ve bu
vatandaşlarımızı çok zor durumda bırakmaktasınız. Bunun örneği var mı derseniz,
hepiniz bir sene öncesine kadar bilirsiniz, Türkiye’deki televizyonlarda
esnafların sıkıntılarını, vergisel sıkıntılarını televizyon televizyon
gezerek anlatan bir Ankara Ticaret Odası Başkanı vardı. Bu Ankara Ticaret Odası
Başkanı maalesef…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
…hiçbir televizyona çıkamamaktadır. Yani, Adalet ve Kalkınma
Partisinin uygulamakta olduğu ekonomik politikalarıyla ve vergi sistemleriyle
ilgili ağzını açan her yurttaşa yaptığınız bu uygulamayı Ankara Ticaret Odası
Başkanına yaptınız ve Sayın Aygün’ü artık
televizyonlarda göremiyoruz. İşte bunu illerde, ilçelerde bütün vatandaşlara
uygulamaktasınız ve vatandaşlar arasında kini, nefreti yaygınlaştırmaktasınız.
Onlar da şunu beklemekteler: “Bir iktidar olursak biz de sizin sesinizi keseceğiz”i söylemektedirler. Bu, Türkiye için çok
tehlikeli bir oyundur arkadaşlar. Bunların artık bu toplumda yaşanmaması
gerektiğini, iktidarların gelici geçici olduğunu, sizden önce de burada pek çok
iktidarların oturduğunu ama onların siyasi partilerinin bu Mecliste temsil bile
edilemediğinin farkına varmanızı diliyorum.
Açılımınıza da, Anayasa’nıza da, AKP’ye de hayır diyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
9’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in;
3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve
Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci
Maddesinin “II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi
Kaynak’ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve
9’uncu maddesinin 2 nci, 3 üncü ve 8 inci
paragraflarının madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
|
E. Haluk Ayhan |
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
|
Denizli |
Konya |
|
Mehmet Günal |
|
Abdülkadir Akcan |
Mehmet Şandır |
|
Antalya |
|
Afyonkarahisar |
Mersin |
|
|
|
Oktay Vural |
|
|
|
|
İzmir |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın Çerçeve
9 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Akif Hamzaçebi |
|
Harun Öztürk |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
Trabzon |
|
İzmir |
Malatya |
|
Mustafa Özyürek |
|
|
Bülent Baratalı |
|
İstanbul |
|
|
İzmir |
Madde 9- 213 sayılı Kanunun 140 ıncı
maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki (2) numaralı bent eklenmiş, mevcut (2) ve (3) numaralı bentler (3) ve
(4) numaralı bentler olarak teselsül ettirilmiş, aynı fıkraya aşağıdaki (5) ve
(6) numaralı bentler ile maddenin sonuna aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
"2. Vergi incelemesine başlanıldığı hususunu bir tutanağa
bağlayarak bir örneğini nezdinde vergi incelemesi yapılana verirler. Ayrıca,
tutanağın bir örneğini bağlı olduğu birime, diğer örneğini de ilgili vergi
dairesine gönderirler."
"5. Vergi kanunları ve vergi kanunları ile ilgili kararname,
tüzük, yönetmelik ve genel tebliğlerle yargı içtihatlarına aykırı vergi
inceleme raporu düzenleyemezler. Ancak, bu düzenlemelerin vergi kanunlarına
aykırı olduğu kanaatine varırlarsa bu hususu bağlı oldukları birimler
aracılığıyla Gelir İdaresi Başkanlığına düzenleyecekleri bir rapor ile
bildirirler.
6. Vergi incelemesi yapmaya yetkili olanların bağlı olduğu
birimler, vergi incelemelerinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi ve makul olan
en kısa sürede bitirilmesi için gerekli tedbirleri alırlar.
Maliye müfettişleri, hesap uzmanları ile bunların
yardımcıları ve gelirler kontrolörleri ile stajyer gelirler kontrolörleri
tarafından düzenlenen vergi inceleme raporları, işleme konulmak üzere ilgili
vergi dairesine tevdi edilmeden önce, vergi incelemesine yetkili olanların
bağlı olduğu birimler nezdinde meslekte on yılını tamamlamış en az üç kişiden
oluşturulacak rapor değerlendirme komisyonları tarafından vergi kanunları ile
bunlara ilişkin kararname, tüzük, yönetmelik, genel tebliğ, sirküler ve özelgelerle yargı içtihatına
uygunluğu yönünden değerlendirilir. İncelemeyi yapanla komisyon arasında
uyuşmazlık oluşması halinde uyuşmazlığa konu vergi inceleme raporları üst
değerlendirme mercii olarak, Maliye Bakanlığınca belirlenen tutarları aşan
tarhiyat önerisi içeren vergi inceleme raporları ise doğrudan, Maliye Teftiş
Kurulu Başkanlığı, Hesap Uzmanları Kurulu Başkanlığı ve Gelirler Kontrolörleri
Başkanlığı bünyesinde oluşturulan rapor değerlendirme komisyonlarının üyeleri
arasından görevlendirilecek üçer üyeden oluşan dokuz kişilik merkezi rapor
değerlendirme komisyonu tarafından vergi kanunları ile bunlara ilişkin
kararname, tüzük, yönetmelik, genel tebliğ, sirküler ve özelgelerle
yargı içtihatına uygunluğu yönünden değerlendirilir. İncelemeyi yapanlar, bu komisyon tarafından yapılacak
değerlendirmeye uygun olarak düzenleyecekleri vergi inceleme raporlarını işleme
konulmak üzere bağlı oldukları birime tevdi ederler.
135 inci madde ile vergi incelemesi yapmaya yetkili kılınan diğer
memurlar tarafından düzenlenen vergi inceleme raporları, Gelir İdaresi
Başkanlığı merkez ve taşra birimlerinde oluşturulacak rapor değerlendirme
komisyonları tarafından değerlendirilir.
Merkezi Rapor Değerlendirme Komisyonu ile diğer rapor
değerlendirme komisyonları yaptıkları değerlendirme sırasında, verilmiş bir özelgenin 369 uncu maddenin birinci fıkrası kapsamında
olduğu kanaatine varmaları halinde, söz konusu özelge,
Merkezi Rapor Değerlendirme Komisyonundan üç üye ile 413 üncü maddeye göre
oluşturulan komisyondan iki üyenin katılımıyla oluşturulacak beş kişilik bir
komisyon tarafından değerlendirilir. Bu komisyonca
verilen kararlar, ilgili rapor değerlendirme komisyonu ile incelemeye yetkili
olanı bağlar.
Bu maddede yazılı komisyonların başkan ve üyelerine her toplantı
günü için (2000) gösterge rakamının memur aylık katsayısıyla çarpımı sonucu
bulunacak tutar üzerinden toplantı ücreti ödenir. Bu şekilde ödenecek toplantı
ücretinin bir aylık tutarı (10000) gösterge rakamının memur aylık katsayısıyla
çarpımı sonucu bulunacak tutarı aşamaz.
Bu maddede belirlenen esaslar çerçevesinde, vergi incelemelerinde
uyulacak diğer usul ve esaslar, komisyonların teşekkülü ile çalışma usul ve
esasları ve Merkezi Rapor Değerlendirme Komisyonu tarafından doğrudan
değerlendirmeye tabi tutulacak vergi inceleme raporlarının tutarları, Vergi
İnceleme ve Denetim Koordinasyon Kurulunun önerisi üzerine Maliye Bakanlığınca
çıkarılan yönetmelikle belirlenir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Ali Susam,
İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
az önce de -konuşmamda söylediğim gibi- bu torba yasayla ilgili olarak
beklentilerimizin neler olduğunu söyledim. Bu beklentilerle ilgili olarak
olumsuz yanıt almış olmaktan üzüntü duyduğumu belirtmek istiyorum. Ama
önerilerime devam etmeye ve bu fırsat vasıtasıyla Maliye Bakanlığıyla bakış
açılarımızı en azından birbirimize anlatma fırsatını bulmak istiyorum.
Grup adına yapılan konuşmalarda Sayın Grup Başkan Vekilimizin de
belirttiği gibi, gelir idaresinin bağımsızlaştırılması belki Türkiye’de vergi
reformu açısından en önemli konulardan bir tanesiydi. Yani bu ülkede
iktidarların denetiminde olmayan, bağımsız gelir idaresi başkanlıkları hem
Avrupa Birliği sürecinde Türkiye'nin önemli bir konusudur hem de az önce
yakındığım konularla da yakından ilgilidir.
Az önce söyledim “Biz esnaflar, Maliyecilerden çok korkarız.”
derken kastım şudur, bunu da açmak istiyorum: Bugün siyasi iktidar, gerçekten
gelir idarelerini bağımsız kılmamakla, gelir idarelerindeki bazı denetimleri
kendi siyasi iktidarının istediği şekilde yaptırmanın yolunu bulmaya
çalışmaktadır. Hakkıyla görevini yapan, hakkıyla denetim yapan, bu görevi
yıllardır kurumsallaşmış bir yapı içerisinde layıkıyla yapan Maliye
çalışanlarına bir sözümüz yok. Zaten gelir idaresinin bağımsız olmasını
istememizin altında yatan neden, gelir idaresinin bir siyasi baskı aracı olarak
kullanılmaması, vergi politikalarında bu kurumun hiçbir zaman Hükûmetin denetimi altına sokulmamasıdır. Maalesef bugünkü
iktidar bu noktada çok ciddi sabıkaya sahiptir. Bu anlamıyla maliye idaresiyle
yapılan birçok çalışmalarda bu konuda olumlu adımlar atılmıştır.
Bakın, bir meslek örgütü başkanı olarak esnaf ve sanatkâr
camiasının vergilerinin sadece oranlarının düşürülmesi değil, vergi ödemenin
basitleştirilmesinin de çok önemli olduğuna inanan bir insan olarak kendi
başına bağımsız hareket eden gelir idareleriyle yerel yaptığımız çalışmalarda
çok önemli sonuçlar aldık. Hem vergi artışı sağladık hem vergiyi
basitleştirdik. Özellikle taksi işletmelerinde, minibüs işletmelerinde, kamyon
işletmelerinde kolay vergi alınma ve daha çok vergi alma yollarını açtık. Gelir
idaresiyle meslek örgütlerinin bağını kurup politikacıların gelir idaresi
üzerindeki etkisini sıfırlayarak onları özerk kurum hâline getirmek, bugün
Türkiye’de yapılması gereken en önemli konulardan bir tanesidir.
Değerli arkadaşlar, bu anlayışla, biz, bu noktada, bundan sonraki
süreçte maliyenin gerçekten gelir idaresini başta olmak üzere Bakanlık
denetimini, sadece Bakanlık denetimi… Ama bağımsız, özerk bir kurum hâlinde
bulundurmasının maliyenin vergi toplama açısından da, verginin
basitleştirilmesi açısından da toplumun vergi idaresine ve vergi alınmasına
daha sıcak bakan bir anlayış içerisine gireceğine inanıyoruz. Ama bu torba yasa
da bütün bu beklentilerimizi bulmaktan uzak. Sadece Bakanlığın kendisine
ihtiyaç duyduğu bazı yasaları ve yasal düzenlemeleri yapmaya çalışan,
muhalefetin önerilerini dikkate almayan, “Ben biliyorum, benim dediğim olur.”
anlayışıyla bu kanunu buraya getirmesi bu anlamıyla bizim karşı çıkmamızın
temel gerekçeleridir.
Bir kez daha bu nedenle söz aldım. Maliye çalışanlarıyla, bu
kurumda maliyeye vergi veren mükelleflerle birlikte çalışabilmek ve onların
birlikteliğinden iyi sonuç alabilmek hepimizin görevidir. Biz mükellefler
maliyenin bize sermaye koymadan ortak olduğunu biliyoruz ama sermaye koymadan
ortak olan maliyenin bizimle işbirliğinde bizim işimizi daha kolaylaştıran,
daha ileri noktaya taşıyan anlayışla, bağımsız vergi idaresiyle ve esnaf ve
sanatkâra destek olan bir anlayışla, bundan sonraki süreçte de bizlere destek
olması, bu kanunda da beklentilerimizin içerisindedir.
Bu duygularla -gecenin ikisi oldu- konuşmamı tamamlıyorum, saat de
doldu.
Hepinize saygılar sunuyorum, iyi akşamlar diliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 536 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Harçlar Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in;
3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve
Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci
Maddesinin “II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi
Kaynak’ın; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve
9’uncu maddesinin 2 nci, 3 üncü ve 8 inci
paragraflarının madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Erkan Akçay, Manisa
Milletvekili… (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
9’uncu madde üzerine verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Muhterem heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
9’uncu maddede Vergi Usul Kanunu’nun 140’ıncı maddesine eklenen
beşinci fıkrayla, inceleme elemanının vergi kanunlarıyla ilgili kararname,
tüzük, yönetmelik, tebliğ ve sirkülere aykırı rapor düzenlemeyecekleri
öngörülmüş. Eğer inceleme elemanı bu düzenlemelerin kanunlara aykırı olduğu
kanaatine varırsa bu hususu Gelir İdaresi Başkanlığına bir rapor ile
bildirecekleri belirtilmektedir. Sirküler bir tarafa, vergi inceleme
elemanlarının kararname, tüzük ve yönetmeliklere aykırı olduğu düşüncesiyle
mükellefin aleyhine rapor düzenlediğini bugüne kadar ne gördük, ne duyduk ne de
bir bilgi sahibiyiz. Böyle bir durum olduğunu da zannetmiyoruz.
Diğer bir dikkat çekici husus da gıyapta yapılan vergi
incelemeleri ile ilgili olarak mükelleflerin bilgilendirilmesi maddede yer
almamaktadır. Oysa, bizzat yapılan vergi
incelemelerinde mükellefin bildirileceği hususu bu maddede ayrıntılı olarak yer
almıştır. Yani asıl bilgilendirme yapılması gereken bir durumda bilgilendirme
yapılmıyor. Her hâlükârda, zaten, vergi bakımından incelemesi yapılan mükellef
bu durumdan haberdar olmaktadır. Benzeri bir durumda kıymet takdirine sevklerde
de mükellefe bilgi verilmesi gerekir, orada da herhangi bilgiye ilişkin bir
düzenleme bulunmamaktadır. İnceleme raporunu tanzim eden inceleme elemanı için özelgeyi dikkate alma şartı bulunmamakta iken rapor okuma
komisyonları özelgeyi dikkate alacaktır. Bunu bir
çelişki olarak değerlendiriyoruz. Diğer taraftan özelgeler
vergi hukukunun tali kaynaklarıdır. Özelgelerin
dikkate alınması gerekliliği ise bugünkü özelgenin
hukuki durumu ile çelişmektedir. Bu maddede yapılan düzenleme ile vergi
inceleme elemanına bazı sorumluluklar getirilmesini incelemenin süresinin hangi
gerekçe ile olursa olsun çok uzun tutulmaması için bir esasa bağlanmasını
mükellef hakları bakımından doğru buluyoruz. Şu anda Türkiye’nin dört bir
yanında üç, dört yıldır hatta beş yıla yakın bir süredir bekleyen vergi
incelemeleri vardır. Mükellefin defter, belgeleri alınmış, güya inceleme devam
ediyor, dört yıldır bekletiliyor. Bu bir keyfîliktir ve bu keyfîliği de bir son
vermek gerekir. İnceleme açısından getirileceği anlaşılan süre sınırlaması ise
bir denetim elemanının sadece vergi incelemesi yapmasını gerektirmektedir. Bu
uyarıları ileride yapılacak yönetmelik değişikliklerinde ve ikincil mevzuatta
dikkate alınması bakımından dile getiriyorum. “İç denetim” dediğimiz vergi
denetimi yapan maliye müfettişleri, gelirler kontrolörleri ve vergi denetmenlerince soruşturma, teftiş ve hizmet içi eğitim
görevi yapılması hâlinde bu süreler nasıl hesaplanacaktır? Yine bir mükellefin
birden fazla yılı incelendiğinde yine bu süreler nasıl hesaplanacaktır? Çoğu
zaman bir vergi inceleme elemanına birden fazla vergi incelemesi görevi de
verilmektedir. Diğer taraftan geçici görev, sağlık sorunu, askerlik gibi
durumlarda tamamlanamayan incelemelerde sürecin nasıl hesaplanacağı gibi bütün
bu konularda belirttiğimiz üzere yönetmelikte ve diğer ikincil mevzuatta ayrıntılı
olarak düzenleme yapılması gerekmektedir. İnceleme süreleri bu şekilde
belirlendikten sonra bir denetim elemanının inceleyebileceği mükellef sayısı da
sınırlandırılmış olmaktadır.
Bir yılda tam incelemeyi bitirmesi gereken denetim elemanının aynı
yılda birden fazla, örneğin on inceleme yapması beklenemeyecektir. Bu noktada,
bugün itibarıyla her bir denetim elemanının üzerinde olan vergi incelemesi
sayısının ve niteliğinin de tespit edilmesi ve denetim elemanı sayısının
dikkate alınması gerekmektedir. Ancak madde gerekçesinden anlaşıldığı kadarıyla
bu konuda herhangi bir çalışmanın yapılmadığının düşünüyoruz.
Maddede sadece rapor okuma komisyonlarının asgari sayısı ve
komisyon üyesi olacaklar için on yıllık süre şartı dışında herhangi bir şart
bulunmamaktadır. Komisyonun teşkili tamamen idarenin inisiyatifine
bırakılmaktadır. Bu düzenleme ile komisyonlara bir nevi yargısal yetkiler
tanındığı dikkate alındığında...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Devamla) – ... komisyon
üyelerinin nasıl seçileceği, seçilenlerin görev süresi, üyelerin tekrar seçilip
seçilmeyeceği, komisyonların karar süresinin ne olacağı, komisyon başkanlarının
nasıl belirleneceği gibi ayrıntıların yasada belirlenmesi gerekirdi. Rapor
değerlendirme komisyonlarının üyelerine her toplantı günü için toplantı ücreti
ödenmesi öngörülmektedir. Bu doğru bir yaklaşım değildir değerli
milletvekilleri. Rapor okuyana ücret ödenip rapor yazana bir ücret ödenmemesi
de kendi içinde ayrı bir çelişki taşımaktadır. Rapor yazan da, o raporu okuyan
da kanunların öngördüğü şekilde görevlerini yapmakta ve maaşlarını
almaktadırlar. Ayrıca bir ücret ödenmesini doğru bulmuyoruz. Bugüne kadar
uygulanan rapor okuma komisyonlarındaki iş ve işlemlerin araştırılması, mutlaka
tespit edilmesi gereklidir. İncelemenin bir süreye bağlanması doğru…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) – Raporları ne kadar süre içinde okumak
zorunda olduğu hususu belirlenmemiştir.
Sözlerime burada son veriyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 02.09
ON BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 02.11
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
135’inci Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.
536 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, Genel Kurulumuz geç saatlere kadar son
derece yoğun bir şekilde çalışmaktadır. Ben bu vesileyle son derece özverili
bir çalışma içinde olan sayın milletvekillerine, başta Kanunlar ve Kararlar
Müdürlüğü olmak üzere, Tutanak Müdürlüğü stenograflarına, Meclis Televizyonu
personeline, teknik personele, emniyet personeline, kavaslara ve diğer tüm
Meclis çalışanlarına, bakanlıkların bürokratlarına Başkanlık Divanı adına
teşekkürlerimi sunuyorum. (Alkışlar)
Alınan karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 16 Temmuz 2010 Cuma
günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 02.12