Normal 17612 2 3 2010-08-02T14:50:00Z 2010-08-02T14:50:00Z 1 30559 174187 TBMM 1451 408 204338 11.5606 Clean Clean 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖNEM: 23                                                                YASAMA YILI: 4

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

CİLT : 75

132’nci Birleşim

9 Temmuz 2010 Cuma

 

(Bu  Tutanak  Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Uşak Milletvekili Mustafa Çetin’in, Uşak ilinin tanıtım sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, Konya’daki yoğun dolu yağışının  meyve-sebze ve hububata verdiği zararlara ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya ili Dumlupınar ilçesinde 4 Temmuz 2010 tarihinde meydana gelen dolu yağışından zarar gören çiftçilerin durumuna ilişkin açıklaması

2.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, Edirne’nin Keşan ilçesinde  bir kömür madeninde çıkan yangından sonra meydana gelen göçük nedeniyle mahsur kalan 3 işçiye ilişkin açıklaması

3.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Burdur ilinde meydana gelen dolu yağışı nedeniyle mağdur olan üreticilerin Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarıyla ilgili bir yapılandırmaya gidilmesine ilişkin açıklaması

4.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’in köylerinde yaşanan büyükbaş hayvan hırsızlıklarına ilişkin açıklaması

5.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in, bir milletvekilinin kardeşinin cenazesine katılması nedeniyle Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın gündem dışı konuşmasına cevap verememesine ilişkin açıklaması

6.- İzmir  Milletvekili  Mehmet  Ali  Susam’ın, Mecliste, en azından nöbetçi bir bakanın bulunarak gündem dışı konuşmaları izlemesi gerektiğine ve tarımda sıkıntıların had safhaya vardığına ilişkin açıklaması

7.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, MHP grup önerisinin aleyhinde konuşan Hatay Milletvekili Mustafa Öztürk’ün, “476 tane reaktör, santral vardır dünyada.” ifadelerinin doğru olmadığına ilişkin açıklaması

8.- Konya Milletvekili Sami Güçlü’nün, Konya Milletvekili Atilla Kart’ın,  konuşmasındaki  Konya’da  bir  teknik   üniversite  kurulurken Selçuk Üniversitesinin mevcut potansiyelini kullanmaya tenezzül etmeyelim.” İfadelerine ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçal ve 25 milletvekilinin, Atatürk Orman Çiftliğinin yönetiminde usulsüzlük yapıldığı iddialarının araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/821)

2.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, kırsal alanda yaşayanların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/822)

3.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş ve 19 milletvekilinin, HES projelerinin çevreye etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/823)

4.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve 19 milletvekilinin, engellilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/824)

 

VII.- ÖNERİLER

A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1.- (10/164, 10/425) esas numaralı Meclis Araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9/7/2010 Cuma günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)

4.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 4 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/845, 1/884, 2/701) (S. Sayısı:506)

 

IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Antalya’daki devlet hastanelerinde hizmet alımıyla çalıştırılan personele ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/14340)

2.- Balıkesir  Milletvekili  Ergün Aydoğan’ın, TOKİ’ye devredilen bir fidanlıkla  ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı   (7/14491)

3.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, drenaj kanallarının temizlenmesine  ilişkin  sorusu ve  Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun  cevabı (7/14898)

4.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, bir banka yönetim ve denetim kurulu üyelerinin gelirlerine ve milletvekili adayı olup olmadıklarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı  Ali Babacan’ın cevabı (7/14956)

5.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, emeklilerin sorunlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/14981)

6.- Hatay  Milletvekili   Gökhan   Durgun’un,  bir  hastanede  yapılan katarakt ameliyatlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/14990)

7.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Sof Dağı’ndaki taş ocaklarına ilişkin sorusu ve  Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun  cevabı (7/15065)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 13.04’te açılarak dört oturum yaptı.

Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil, idrak etmiş olduğumuz Miraç Kandili’nin Türk milletine, İslam âlemine ve tüm insanlığa hayırlar getirmesini dileyen bir konuşma yaptı.

Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu, köy ve mahalle muhtarlarının yaşadıkları sorunlara,

Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal, cezaevlerinde son günlerde yaşananlara,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, yerel yönetimlerin işleyişine ilişkin gündem dışı konuşmasına Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu cevap verdi.

Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu milletvekilleri olarak muhtarlarla ilgili verdikleri kanun tekliflerinin gündeme alınmamasına,

Adana Milletvekili Hulusi Güvel, belediyelerin kurduğu şirketlerin sorun hâline geldiğine,

Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil, Eskişehir için büyük önem arz eden raylı sistemin uzatılmasının iktidar tarafından engellendiğine ve muhalefet partilerine mensup ilçe ve belde belediyelerine yardım gönderilmediğine,

Eskişehir Milletvekili Emin Nedim Öztürk, muhalefet milletvekillerinin “Büyükşehir Belediyesine yardım yapılmıyor” ifadelerinin doğru olmadığına ve Eskişehir’in raylı sistem konusunu çözeceklerine,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır ve 19 milletvekilinin:

Şırnak’ta meydana gelen bazı ölüm olayları ile ilgili iddiaların araştırılması (10/817),

Aile hekimliği uygulamasındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/818),

Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan ve 32 milletvekilinin, kırmızı et sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/819),

Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü ve 34 milletvekilinin, balıkçılık ve su ürünleri sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/820),

Amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı İstanbul Milletvekili Güldal Akşit’in, 21 Temmuz 2010 tarihinde, Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesindeki Türkiye 6’ncı Ülke Raporu Sunum Toplantısına katılmasına,

Meksika Temsilciler Meclisi Başkanı Francisco Javier Ramirez’in, Meksika’da 25-27 Ağustos 2010 tarihleri arasında, Dünya Gençlik Konferansı çerçevesinde gerçekleştirilecek olan Birinci Dünya Gençlik Forumuna davetine Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento heyetininin icabet etmesine,

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mehmet Ali Şahin’in, Parlamentolararası Birlik (PAB) Başkanı Theo-Ben Gurırab’ın vaki davetine icabetle, Cenevre’de düzenlenecek olan Dünya Parlamento Başkanları III. Konferansına katılmak üzere İsviçre’ye resmî ziyarette bulunmasına,

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclisi Başkanı Hasan Bozer’in, KKTC’nin 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı kutlamalarına vaki davetine, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen bir Parlamento heyetinin icabet etmesine,

İlişkin Başkanlık tezkereleri kabul edildi.

Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan:

(10/627) esas numaralı, ana dilinde eğitim konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 8/7/2010 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP,

(10/372) esas numaralı, engellilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin görüşmelerinin Genel Kurulun 8/7/2010 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP,

(10/515) esas numaralı, TRT yönetimine yönelik çeşitli iddiaların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin görüşmelerinin Genel Kurulun 8/7/2010 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP,

Grubu önerileri yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk, Edirne ili Keşan ilçesi Küçükdoğanca köyü yakınlarındaki, özel sektöre ait, yer altı kömür ocağında 7 Temmuz 2010 tarihinde meydana gelen yangına ilişkin bir açıklamada bulundu.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),

2’nci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),

3’üncü sırasında bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/761) (S. Sayısı: 458),

Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

4’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen ve görüşmelerine devam olunan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 4 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (1/845, 1/884, 2/701) (S. Sayısı:506) 1’inci maddesine bağlı ek madde 126’ya kadar kabul edildi; ek madde 126 üzerindeki önergelerin görüşülmesi sırasında istem üzerine elektronik cihazla yapılan yoklamalarda toplantı yeter sayısı bulunamadı.

Alınan karar gereğince, 9 Temmuz 2010 Cuma günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime 21.56’da son verildi.

                       

 

Nevzat PAKDİL

 

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

 

 

 

 

Fatih METİN

 

Murat ÖZKAN

 

Bolu

 

Giresun

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

                                                                       

                                                                                                                                        No.: 176

II.- GELEN KÂĞITLAR

9 Temmuz 2010 Cuma

Meclis Araştırması Önergeleri

 

1.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçal ve 25 Milletvekilinin, Atatürk Orman Çiftliği’nin yönetiminde usulsüzlük yapıldığı iddialarının araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/821) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.05.2010)

2.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 Milletvekilinin, kırsal alanda yaşayanların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/822) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.05.2010)

3.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş ve 19 Milletvekilinin, HES projelerinin çevreye etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/823) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.05.2010)

4.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve 19 Milletvekilinin, engellilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/824) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.05.2010)

 

9 Temmuz 2010 Cuma

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.05

BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Fatih METİN (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132’nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, gündem dışı konuşmalara geçiyoruz.

Gündem dışı ilk söz Uşak ilinin tanıtım sorunları hakkında söz isteyen Uşak Milletvekili Mustafa Çetin’e aittir.

Sayın Çetin, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Uşak  Milletvekili  Mustafa  Çetin’in,  Uşak  ilinin tanıtım sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

MUSTAFA ÇETİN (Uşak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Geçtiğimiz hafta Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği Başkanı Sayın Başaran Ulusoy ve 30’a yakın seyahat acentesi sahibi veya temsilcileri ilimizi ziyaret etmişlerdir ve incelemelerde bulunmuşlardır. Bu münasebetle Uşak’ımızın tanıtım sorunları bir kere daha gündeme gelmiştir. Biz 2007 seçimleri döneminde çalışırken de seçim propagandasında Uşak’ın ciddi bir tanıtım sorunu olduğunu ve bu konuda herkesin çaba sarf etmesi gerektiğini belirtmiştik. Bu sorun hâlen aradan geçen zamana rağmen ve gösterilen çabalara rağmen güncelliğini korumaya devam etmektedir.

Değerli milletvekilleri, Uşak’ın bilinen tarihi Milattan Önce 4000 yılına kadar gitmektedir. O günden bu yana Lidyalılar, Frigyalılar, Persler, Romalılar, Bizanslılar, Makedonlar, Selçuklular, Osmanlı dönemi olmak üzere Uşak birçok tarihî dönem ve medeniyetlere sahne olmuştur. Bu sebeple de tüm il genelinde çok sayıda tarihî ve kültürel mirası barındırmaktadır. Bunlar camiler, kervansaraylar, bedestenler, çarşılar, köprüler daha birçok tarihî ve kültürel değer Uşak’ımızın geçmişi ve geleceği için büyük bir hazine olma niteliğini korumaktadır. Bunun yanında Uşak önemli bir tabiat varlığına da sahiptir. Bunun en başında Banaz ilçemizdeki termal turizm bölgesi olarak ilan edilmiş olan Hamamboğazı gibi.

Karahallı’da Clandras Deresi, Ulubey’de Blaundos harabeleri, Akmonia antik kenti gibi daha birçok değerler tarihî ve kültürel mirasımızın başlıca ögeleridir. Ne yazık ki bugüne kadar bunları tanıttığımızı, milletimizin ve insanlığın bilgisine yeterince sunabildiğimizi söylemek mümkün değildir.

Uşak, birçok bakımdan da ilkler şehridir. Örneğin, 1913 yılında yapılan sanayi sayımında, yün ipliği ve tekstil alanında Türkiye’deki 13 firmadan 3’ünün Uşak’ta olduğu tespit edilmiştir. Elektriği ilk kullanan şehirdir.

İlimiz tekstil sanayisi yönünden çok köklü bir geçmişe sahiptir ve bugün battaniye üretiminde Türkiye'nin yüzde 97 battaniye üretimi Uşak’ta yapılmaktadır. Keza, gazlı bez üretiminde oranımız yüzde 90’ların üzerindedir. Seramik ve dericilik diğer önemli sanayi sektörlerimizdir.

Uşak halıları da Uşak’ın en önemli tarihî ve kültürel değerlerinden biridir ve bu sene, 2010 İstanbul Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında hazırladığımız bir projeyle, İstanbul’da iki camide başlamak üzere Uşak halılarıyla donatılması projesi onaylanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa’nın en büyük altın madeni işletmesi, 700 kişiden fazla -bunların çoğu yerel halkın çalıştığı- istihdam yaratmış olan altın madenidir.

Bunun dışında, Uşak doğal gaza sahiptir.

İstanbul, İzmir ve Ankara’yla ulaşımı yüksek standartlı bölünmüş yolla sağlanmaktadır ve havaalanı mevcuttur.

Üniversite: 2006 yılında Uşak Üniversitesi kurulmuştur.

Fakat bütün bu olumlu ve önemli özelliklere rağmen şehrimiz turizm sektöründen gerekli payı alamamaktadır. Şu son üç yılın ortalama turist sayısı 6 bin civarındadır.

Bu amaçla, Uşak’ta önümüzdeki yılın, 2011 yılının tanıtma seferberliği veya Uşak tanıtım yılı olarak ilan edilmesi, bu kapsamda büyük illerimiz başta olmak üzere Uşak’ın tanıtıldığı sergiler, konferanslar, seminerler düzenlenmesi, kitap, CD, broşür gibi yayınlar yapılması, Uşak’ta da sempozyumlar, toplantılar düzenlenmesi, etkinlikler düzenlenmesi, moda, sinema, sanat, edebiyat dünyasından, kültür dünyasından, turizm alanından…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çetin, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

MUSTAFA ÇETİN (Devamla) – …bilim adamlarından ünlü ve saygın kişilerin ilimize davet edilerek kendilerine ilimizin ve değerlerinin anlatılması ve bunların ilimizde ağırlanması ve daha birçok etkinliğin -bir eylem planı hâlinde- ilgili komisyonlardan ve kurullardan geçirilerek bir eylem planına dönüştürülmesi ve bunun yıl boyunca, 2011 yılı boyunca da uygulanması gerekmektedir.

Hükûmetimizden, Büyük Millet Meclisimizden, sayın milletvekillerimizden bu çabalarımıza desteklerinizi bekliyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çetin.

Konya’daki yoğun dolu yağışının meyve sebze ve hububata verdiği zararla ilgili olarak söz isteyen Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

2.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, Konya’daki yoğun dolu yağışının meyve-sebze ve hububata verdiği zararlara ilişkin gündem dışı konuşması

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Konya’da yaşanan dolu ve sel felaketinin meyve-sebze ve hububatta ortaya çıkardığı zararlar hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Geçtiğimiz günlerde, Konya’nın başta Ereğli, Beyşehir, Cihanbeyli, Sarıyönü ilçeleri olmak üzere birçok ilçesinde, bağlı belde ve köylerinde meydana gelen, bazı yerlerde neredeyse ceviz büyüklüğündeki dolu yağışı ve oluşan sel felaketi nedeniyle çiftçilerimizin tarladaki arpası, buğdayı, sebzesi, meyvesi büyük oranda hasar görmüştür. Ülkemizin her tarafında, birçok ilimizde de aynı hasar söz konusudur. Hasar çok fazladır, çiftçimizin zararı, ziyanı büyüktür. İklim değişikliği, dolu ve sel felaketi çiftçinin ürünlerinde kaliteyi de düşürmüştür. Konya’da, Trakya’da, Anadolu’nun birçok bölgesinde verimde ve kalitede düşüklük yaşanmaktadır.

Geçen hafta sonu Milliyetçi Hareket Partisinden 5 milletvekili Ereğli’deydik. Dolu yağışının verdiği zararı yerinde görmek amacıyla basın mensubu arkadaşlarımızla birlikte çiftçilerimizi tarlada ziyaret ettik ve çiftçilerimizin sorunlarını ve taleplerini dinledik. Gerçekten çiftçimizin durumu içler açısı. Tanesini 1,5 liraya aldığı, tarlasına ektiği ve bin bir emek ve masraf ettiği domates fideleri dolu nedeniyle ağır bir hasar görmüştü. Çiftçilerimiz çaresiz kalmış, devletinden bir yardım eli uzanmasını beklemektedir. Görüştüğümüz çiftçilerin birçoğu tarla sahibi değildi, icarla tarlayı ekmiş. Bu durumdaki çiftçilerimizin sorunu daha da büyük. Zira çiftçi kayıt sisteminin sağlıklı bir yapıya kavuşturulmamış olması ve gerçek üreticinin çiftçi kayıt sistemine girmemesi nedeniyle kira yoluyla başkasının tarlasını eken çiftçilerimiz mazot, gübre desteklerini alamadığı gibi şimdi de hasarını tespit ettirememektedir. Gerçek üretici konumundaki bu çiftçilerimizin sorununa mutlaka çözüm getirilmelidir. Tarlanın sahibi değil, tarlayı bilfiil eken çiftçi kayıt sisteminde yer almalıdır.

Değerli milletvekilleri, Ereğli’de ve Akşehir’de kiraz üreticisi kan ağlamaktadır. Kiraz fiyatları ameleye verilen toplama masrafını dahi karşılamamaktadır. Toplanan kiraz kalite kaybının da etkisiyle satılamamaktadır. Bugün Akşehir’de, Doğrugöz’de, Gölçayır’da kiraz fiyatı 30 kuruşa kadar inmiştir. Üretici bu parayla amele masrafını nasıl karşılayacak, borçlarını nasıl ödeyecek, geçimini nasıl sağlayacaktır?

 Kiraz üreticileri kirazı ağaçtan toplamak zorunda olduklarını söylüyor. Zira ağaçta kalması hâlinde, çürüyen kirazın ağacı da kurutabileceğini ifade ediyor. Bu nedenle, toplama masrafına katlanılarak toplanan kiraz satılamadığından, hallerde römorklara doldurulup çöpe dökülmektedir.

Değerli milletvekilleri, fotoğraflarını da getirdim, gerçekten çiftçimizin alın teri, el emeği, göz nuru ürünleri kirazlar maalesef römorklarla çöpe dökülmektedir.

Değerli milletvekilleri, yine arpanın müdahale alım fiyatı 41,5 kuruş olarak açıklanmasına rağmen, Konya çiftçisi şu anda arpayı en fazla 35 kuruş civarında bir fiyatla satabilmektedir. Bu fiyat çiftçinin maliyetinin çok altındadır. Bu gelirle seneye tekrar tarlasını nasıl ekecek? Ayrıca, müdahale alımları etkin olmadığından, ihtiyaç düzeyinde alım merkezi açılmadığından, çiftçimiz aracıların kucağına itilmiştir. Çiftçi ürününü maliyetinin çok altında bir fiyatla satmak zorunda bırakıldığı gibi, bir de Toprak Mahsulleri Ofisi alım merkezlerinin önünde eziyet görmektedir.

Konya’da çiftçilerimizin tek gelir kaynağı olan ürünlerinde meydana gelen zarar mutlaka telafi edilmelidir. Borç batağında bulunan, umutları tükenmiş olan insanlarımızın derdine çare bulunmalıdır. Toprak Mahsulleri Ofisi alım fiyatları gözden geçirilmeli, destekler, primler artırılmalıdır.

AKP İktidarı süresince tamamen görmezden gelinen, umursanmayan ve hatta dışlanan tarım kesiminde çalışan milyonlarca vatandaşımızın feryatları artık dalga dalga yükselmektedir. İnsanca…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kalaycı, konuşmanızı tamamlayınız, buyurun efendim.

MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Üretici perişandır, üretici feryat etmektedir. Bu ülkede Hükûmet yok mu? Tarım Bakanı yok mu? Üreticinin feryadına cevap verecek biri yok mu? Allah aşkına, üreticimizin, çiftçimizin, köylümüzün yaşadığı sorunları görmüyor musunuz? Tarım Bakanı ne yapıyor? “Konya’nın Bakanı benim.” diyen Sayın Başbakan ne yapıyor? Neredesiniz? Üretici, çiftçi, köylü perişan olmuş. Tarım Bakanının, Başbakanın, AKP Hükûmetinin umurunda bile değil. Hiç vicdanınız yok mu? Yeter artık, bu feryadı duyun.

AKP Hükûmeti çiftçiyi anasından doğduğuna pişman etmiştir. Binbir emekle kavurucu sıcağın altında geçim kaygısıyla onurlu bir mücadele veren, zor şartların içinde çare arayan çiftçilerimizin hâli ne yazık ki tam anlamıyla perişandır.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Işık…

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya ili Dumlupınar ilçesinde 4 Temmuz 2010 tarihinde meydana gelen dolu yağışından zarar gören çiftçilerin durumuna ilişkin açıklaması

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Tabii, konu çiftçilerin gördüğü zararlar olunca ben de Kütahya ili Dumlupınar ilçesinde 4 Temmuz 2010 tarihi saat 22.00 civarında meydana gelen dolu zararından zarar gören çiftçilerimizin durumunu ifade etmek üzere söz aldım. Özellikle ilçemizin Ağaçköy ve Allıören köylerinde meydana gelen dolu zararından yapılan tespitler sonucunda yüzde 30 ile 50 oranında çiftçilerimizin ürünlerinin zarar gördüğü ortaya çıkmıştır. Ancak, üreticilerinin tarım sigortaları konusunda bilgilendirilmesinin dışında bu konuda yapılabilmiş hiçbir konu söz konusu değil. Bu açıdan, özellikle Kütahya ilinin, daha önce, komşu illeri borç erteleme kapsamına alınmış iken tekrar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Uslu…

2.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, Edirne’nin Keşan ilçesinde bir kömür madeninde çıkan yangından sonra meydana gelen göçük nedeniyle mahsur kalan 3 işçiye ilişkin açıklaması

CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Edirne’nin Keşan ilçesinde bir kömür madeninde dün meydana gelen göçük sebebiyle 3 kişi mahsur kalmış ve hâlâ kendilerine ulaşılamamaktadır. Alınan bilgilere göre, kömür madenine inen 1.100 metre eğimli yolun 950’nci metresinde, 7 Temmuz günü, demir kesimi esnasında çıkan yangından ağaç tahkimatlar yanmış, bilahare itfaiyenin gelip su basmasıyla bu defa yumuşayan toprak göçmüş. Kurtarma çalışmaları ne yazık ki yavaş sürüyor, henüz işçilere ulaşılamadı, ümitler tükeniyor, yakınları perişan hâlde bekliyorlar. İnşallah sağlık haberleri alınır.

Sayın Bakan dün, bizzat, maden sahasına kadar giderek incelemelerde bulundu. Hassasiyeti için teşekkür ederim.

Kazanın işletme hatasından kaynaklandığını söyledi. Neticede bir suçlu bulunacak. Son günlerde yaşanan bu tür kazalarda gerek işletme sahipleri gerek mühendisler gerekse çalışan işçiler kusurlu oluyorlar. Nedense zamanında denetim yapmayan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Uslu, teşekkür ediyorum.

Sayın Özkan…

3.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Burdur ilinde meydana gelen dolu yağışı nedeniyle mağdur olan üreticilerin Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarıyla ilgili bir yapılandırmaya gidilmesine ilişkin açıklaması

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Konya Milletvekilimiz Mustafa Kalaycı’nın anlattıkları Burdur ilinde de yaşanmaktadır. Gündem dışı konuşmalara zaman zaman bakanlarımız cevap verirdi ama bugün bakanların hiçbirini burada göremiyoruz.

Gerçekten yaş meyve sebze üreticileri, haşhaş üreticileri, tahıl üreticileri, buğday arpa üreticileri bir mağduriyet içerisindedir. Bakanlar Kurulumuz mutlaka bu konuyu gündeme alıp bu üreticilerimizin sorunlarıyla ilgili bir yapılanma, Ziraat Bankası ve tarım kredi borçlarıyla ilgili bir yapılanma yapma zorunluluğu vardır.

Bu uyarıyı yapıyor, yüce Meclise saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Özdemir.

4.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’in köylerinde yaşanan büyükbaş hayvan hırsızlıklarına ilişkin açıklaması

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Gaziantep çevresi, sizin de bildiğiniz gibi, bu yıllarda besi hayvancılığıyla ilgili teşvik bölgesi olmuştur. Köylere yaptığımız gezi ve incelemelerde, köylülerimiz, büyükbaş hayvan hırsızlığından son derece mustariplerdir. Öncelikle valiliklerin ve kaymakamlıkların bu konuda geniş tedbir almaları gerekmektedir. Ayrıca, hayvan hırsızlıklarının suç konularıyla ilgili kanuni düzenlemeler gerekmektedir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Saygıdeğer arkadaşlarım, ben şunu ifade etmek istiyorum: Burada bu çok kısa bir söz talebinin çok ince ve yerinde olması lazım. Şimdi bu şekilde sisteme giren bir kısım arkadaşlara söz verirken bir kısmına hiç vermemek olmaz. Bir müddet sonra diyelim ki 100 tane arkadaş birden sıraya girdi. Biz 100’üne birden veremeyiz. Onun için arkadaşlarımızın bu hususta daha itinalı olması lazım. Mesela, diyelim ki, Sayın Uslu’nunki gibi Edirne’de bir kaza olmuş. Tamam, burada bir can pazarı, diğer şeyler falan… Bu tamam, olağanüstü ama olağanüstü olmayan bir şey, işte tarımdaki filan şeyler, sürekli olarak herkes burada konuşuyor, gündeme getiriyor. Bu hususta daha itinalı olunmasını arkadaşlarımdan rica ediyorum.

Sayın Elitaş, konuşacak mısınız efendim?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, bir açıklama yapma ihtiyacı hissediyorum.

BAŞKAN – Kısa bir açıklama.

Buyurun.

5.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in, bir milletvekilinin kardeşinin cenazesine katılması nedeniyle Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın gündem dışı konuşmasına cevap verememesine ilişkin açıklaması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Biraz önce Konya Milletvekilimiz Sayın Kalaycı’nın konuyla ilgili açıklamalarına, Sayın Bakanımızın cevap vermesini arzu ederdik. Ama geçen hafta, cuma günü, aynı konuyla ilgili Isparta Milletvekili Nevzat Bey bu konuyla ilgili fikirlerini beyan etmişti, Sayın Bakan orada açıklamalar yapmıştı. Fakat, Sayın Bakan, bugün telefon açtı, Sayın Kalaycı’ya cevap vermeyi arzu ederdi ama bir milletvekilimizin ağabeyi, kardeşi rahmetli olduğundan dolayı cenazesine katılmaktan buraya gelemediler.

Konya’da ve çeşitli illerimizde afet ortaya çıkmış. Bu afetle ilgili, Hükûmetimiz gerekli tedbirleri almıştır. Arzu ederdik ki Sayın Bakanın bu konuda da cevap vermesinde burada olması gerektiği yönünde. Fakat mazereti olduğundan gelemediler. Bu konuyu açıklamak istedim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Susam...

6.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, Mecliste, en azından nöbetçi bir bakanın bulunarak gündem dışı konuşmaları izlemesi gerektiğine ve tarımda sıkıntıların had safhaya vardığına ilişkin açıklaması

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkanım, uyarınıza dikkat etmeye çalışıyoruz ancak şunun da altını çizmek gerekir ki: Bir gün Mecliste en azından nöbetçi bir bakanın olması, gündem dışı konuşmaları izlemesi, Hükûmet açısından ve bu Meclis açısından gereklidir.

Bizler de konuşma fırsatı bulamadığımız ve toplumun ciddi taleplerini dillendirmek noktasındayız. Tarımla ilgili sıkıntılar had safhaya varmış durumda. Aynı şekilde doğal afetlerin etkilediği tarımsal ürünlerin dışında, yine piyasaların getirdiği ciddi zorlukları da Hükûmetle paylaşmak ve çözüm için onlara bazı şeyleri iletmek taleplerimiz var. Örneğin Ödemiş’te karpuzlar yollara dökülüyor, römorku 50 lira. Özellikle bu tür sorunları burada dillendirme fırsatını sayın bakanlarımızla paylaşmak isterdim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şimdi, nöbetçi bakan konusu tabii, Hükûmetin konusu. O konuda, şöyle söyleyeyim: Başkan vekili arkadaşlarımız gündem dışı için müracaat eden arkadaşlara söz verince ilgili bakanlara bu gündem dışı talepleri gönderiyorlar. Bugün tabii ki bu konulara Tarım Bakanının cevap vermesi lazımdı, bu tarımla ilgili şey. O da -Sayın Elitaş söyledi, evet, dün ben de gördüm- bir cenazeye katılmış herhâlde. Tanıtım konusunda Kültür Bakanı veya diğer bakanlar… Artık, o sayın bakanların kendi takdirleri ama tabii ki burada karşılıklı diyalog içerisinde sorulara cevapları vermek de uygun olur. Ben de sizinle aynı kanaati paylaşıyorum.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört adet önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçal ve 25 milletvekilinin, Atatürk Orman Çiftliğinin yönetiminde usulsüzlük yapıldığı iddialarının araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/821)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Atatürk Orman Çiftliği, 1925 yılında Atatürk tarafından yeni Başkent olan Ankara ve çevresini ağaçlandırmak, yeşillendirmek, modern tarım ve işletmecilik tekniklerini uygulamak, çevre çiftçilerine önderlik ve öğreticilik yapmak amacıyla kurulmuştur.

1937 tarihinde Atatürk tarafından Hazineye, dolayısıyla Türk Milletine bağışlanan Çiftlik, 1938 yılında 3308 Sayılı Kanunla Devlet Ziraat İşletmeleri Kurumuna bağlanmış, 24.03.1950 tarih ve 5659 sayılı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanunu ile yeni bir statüye kavuşturulmuş, taşıdığı önem ve özellik göz önüne alınarak "Atatürk Orman Çiftliği" adı altında, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı tüzel kişiliği haiz bir kuruluş haline getirilmiştir.

AOÇ, hazineye bağışlandığı tarihte 52 bin dekar iken bağış, satış ve işgaller sonucu 33.351 dekara gerilemiştir. Atatürk'ün Türk Milletine bağışladığı çiftlik, yöneticileri tarafından yeterince korunup kollanamamıştır. Yüksek Denetleme Kurulunun 2005-2006-2007-2008 yılı Raporlarında da eleştiri ve özel inceleme konusu yapılan ve aşağıda yer verilen hususların Meclis araştırmasıyla incelenmesi gerekmektedir:

Anadolu Bulvarı üzerinde ve Bulvarın her iki tarafında bulunan Petrol Ofisini işleten şirketlerin sürekli olarak protokol hükümlerini ihlal ettikleri YDK Raporu ile tespit edilmiştir.

Bugüne kadar YDK Raporunda yer verilen husus ve öneriler, 2007 yılı denetim raporunda "Özel İnceleme" konusu yapılmış, konunun soruşturulması yönündeki talep, Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından da ilgililer hakkında soruşturma yapılması gerektiği kanaati neticesinde konu Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Teftiş Kurulunca soruşturulmuştur.

Soruşturma sonucunda, AOÇ ile POAŞ arasında 1.180.000 USD bedel üzerinden imzalanan "Bayrak Hakkı Sözleşmesi”nin hukuka uygun olduğu ve kamu zararı oluşmadığı belirtilerek, sorumlular hakkında 4483 sayılı Kanun uyarınca soruşturma açılmaması ve disiplin cezası verilmemesi gerektiği kanaatine varılmıştır. Söz konusu rapor, 04.09.2009 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığına intikal ettirilmiş ve Savcılık tarafından dosya işlemden kaldırılmıştır.

Yapılacak araştırma neticesinde, Teftiş Raporunun gerçeği yansıtmadığı anlaşılacaktır. Zira 2008 yılı YDK Raporunda belirtildiği üzere Teftiş Kurulu Başkanlığının raporu; sözleşme ile 12.000 TL olarak belirlenen aylık kira bedelinin, soruşturma sırasında bilirkişi tarafından 9.000 TL olarak tespit edilmiş olmasına dayanmaktadır. Oysa POAŞ, AOÇ'den kiraladığı aynı arazileri 13.02.2008 tarihinde imzaladığı bir işletme sözleşmesi ile YETO Limited Şirketine 30.000 TL + KDV bedel ile kiralamıştır. Bu durumda söz konusu benzinliklerin rayiç kira bedeli 49.560 TL olmaktadır.

Diğer taraftan, Tıp Fakültesi öğrencilerinin modern tıp eğitimini gerçekleştirmeleri ve bölgede yaşayan vatandaşlara sunulacak sağlık hizmetinin geliştirilmesi amacıyla bedeli mukabilinde Gazi Üniversitesi Rektörlüğüne devredilen 396.312 m2 arazinin bir kısmı, tahsis amaçlarına aykırı olarak konut inşaatı için kullanılmıştır. Söz konusu arazinin tahsis amacı dışında kullanılması mümkün olmadığından konunun meclis araştırması ile incelenmesi gerekmektedir.

Ayrıca, mülkiyeti AOÇ'ye ait olup Kurum ihale yönetmeliği çerçevesinde kiraya verilen taşınmazların kira gelirleri günün şartlarının gerisinde kalmış, kiralamalar Atatürk'ün vasiyet mektubunda belirttiği amaçlar dışında gerçekleşmiştir. 2008 yılı YDK Raporu ekindeki tablonun incelenmesinde aylık kira tutarlarının düşük olduğu anlaşılmaktadır. Kurum yetkilileri kiralama konusunda duyarsız davranmış ve rayiç bedellerin altında kira tespit ederek kurumu zarara uğratmışlardır.

Yine, mülkiyeti AOÇ'ye ait olup, tohum ıslahı için Tarım Bakanlığına aktarılan ve Türkiye Zirai Donatım Kurumuna devredilen arazinin ve bira fabrikası için TEKEL'e devredilen arazinin her iki kurumun da özelleştirilmesi nedeniyle tahsis amacı ortadan kalkmasına rağmen bu araziler AOÇ'ye devredilmemiştir.

Yukarıda belirttiğimiz hususlarda oluşan usulsüzlüklerin ve yolsuzlukların ortaya çıkarılması ve çözüme kavuşturulması amacıyla Anayasamızın 98. maddesi, İç Tüzüğümüzün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

1)     Ali Koçal                                      (Zonguldak)

2)     Hüseyin Ünsal                             (Amasya)

3)     Sacid Yıldız                                  (İstanbul)

4)     Suat Binici                                    (Samsun)

5)     Rahmi Güner                                (Ordu)

6)     Nevingaye Erbatur                       (Adana)

7)     Hikmet Erenkaya                          (Kocaeli)

8)     Atila Emek                                   (Antalya)

9)     Osman Kaptan                             (Antalya)

10)   Şahin Mengü                                (Manisa)

11)   Akif Ekici                                     (Gaziantep)

12)   Ergün Aydoğan                            (Balıkesir)

13)   Hulusi Güvel                                (Adana)

14)   Eşref Karaibrahim                        (Giresun)

15)   Gökhan Durgun                           (Hatay)

16)   Orhan Ziya Diren                         (Tokat)

17)   Tekin Bingöl                                (Ankara)

18)   Durdu Özbolat                             (Kahramanmaraş)

19)   Mevlüt Coşkuner                         (Isparta)

20)   Ali Rıza Ertemür                          (Denizli)

21)   Mehmet Ali Özpolat                     (İstanbul)

22)   Ramazan Kerim Özkan                (Burdur)

23)   Ahmet Küçük                               (Çanakkale)

24)   Ensar Öğüt                                   (Ardahan)

25)   Muhammet Rıza Yalçınkaya        (Bartın)

26)   Şevket Köse                                 (Adıyaman)

2.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, kırsal alanda yaşayanların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/822)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na

Türkiye'de az gelişmişliğin ve yoksulluğun darboğazından bir türlü kurtulamayan kırsal nüfusun durumları hakkında gerekli incelemelerin yapılarak sorunlarının tespiti ve çözüm yollarının saptanması hususunda Anayasanın 98 inci ve TBMM İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) M. Nuri Yaman                           (Muş)

2) Selahattin Demirtaş                     (Diyarbakır)

3) Gültan Kışanak                           (Diyarbakır)

4) Ayla Akat Ata                             (Batman)

5) Bengi Yıldız                                (Batman)

6) Akın Birdal                                 (Diyarbakır)

7) Emine Ayna                                (Mardin)

8) Fatma Kurtulan                           (Van)

9) Hasip Kaplan                              (Şırnak)

10) Hamit Geylani                           (Hakkâri)

11) İbrahim Binici                           (Şanlıurfa)

12) Mehmet Nezir Karabaş             (Bitlis)

13) Mehmet Ufuk Uras                   (İstanbul)

14) Osman Özçelik                          (Siirt)

15) Özdal Üçer                                (Van)

16) Pervin Buldan                           (Iğdır)

17) Sebahat Tuncel                          (İstanbul)

18) Sevahir Bayındır                       (Şırnak)

19) Sırrı Sakık                                 (Muş)

20) Şerafettin Halis                          (Tunceli)

Gerekçe:

Ülkemizde var olan 40 bin köy yerleşim yerinin 17 bini kırsal yoksulluğun yoğun olarak yaşandığı bölgelerde bulunmaktadır. Geleneksel tarım yöntemi ve aile işletmeciliği şeklinde geçimlerini sağlamaya çalışan insanlar eğitim, sağlık, ulaşım, haberleşme vb. gibi sosyal sorunlarla, ayrıca tarımsal üretimden para kazanamadıkları için ekonomik sorunlarla karşı karşıya kalmaktadırlar. Ayrıca köy yerleşim planları olmadığından köylülerin sağlıklı barınma ve insanca yaşama şartları da bulunmamaktadır.

Kurumsal yapı hatalarından dolayı, köylerde misyoner olarak rehberlik edecek tarımcı, ormancı, sosyolog, zoolog, veteriner vb. gibi eleman istihdamı bulunmadığı için, köylü, atasından gördüğü yöntemlerle sosyal ve ekonomik yaşamını sürdürmektedir.

Ülkemizin tarım sektöründe, 4 milyon aile işletmesi bulunmaktadır. Bu işletmeler maliyet hesabı yapmadan, sadece kendi ihtiyaçlarını karşılayacak anlayışta üretim yapmaktadırlar. Miras hukuku nedeniyle devamlı bölünen tarım alanları, bir aileyi geçindiremeyecek ölçüde küçülmekte, bu nedenle doğdukları yerde doyamayan ve mutlu olamayan insanlar kent merkezlerine göç etmektedirler.

Köylerde çalışacak iş gücü azalmış ve hatta yok olma noktasına gelmiştir. Bu nedenle aile işletmelerine yeni bir şekil verilmesi ve çalışacak iş gücünün köyde yaşamaya rıza göstermesinin temellerinin atılması gerekmektedir. Ekonomik ve toplumsal nitelikli iç ve dış kaynaklı gerekçelerden dolayı "köy ve köylünün" Türkiye için yaşamsal özelliği ve önemi sürdürülebilir kılınmalıdır.

Yaşamsal altyapı eksikliği veya yokluğundan dolayı beliren sorunlar köylerde ikamet ve istihdamı sağlayacak olan tarım sektörünü de olumsuz yönde ve doğrudan etkilemektedir.

Geçen zaman içerisinde siyasi otoritelerin söylediği "kalkınma köyden başlar" ifadesi dikkate alındığında, henüz bu konuya çözüm getirilememe sebebinin araştırılması artık bir zorunluluk haline gelmiştir.

Kırsal Kalkınma, kırsal alanda yaşayan insanların refah seviyelerinin yükseltilmesi anlamını taşımaktadır. Köy ve köylü sorunlarının giderilmesi, insanların doğdukları yerlerde ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılaması ile mümkündür. Bu olgu, mevcut imkânların en iyi ve rasyonel kullanılmasını ve yeni imkânların getirilmesini gerekli kılar. Mevcut imkânların en iyi kullanılması teknik ve teknolojik, yeni imkânların getirilmesi ise yatırım planlamasıdır.

Yapılan araştırmalara göre, köylerden şehir merkezlerine yapılan göç, yüzde 35 sosyal olanak ve yüzde 65 ekonomik olanak arayışıyla gerçekleşmektedir. Sosyal olanak arayışı ile göç yapan ailelerin yüzde 93'ü köy şartlarına göre ekonomik yönden güçlü ailelerden oluşmaktadır. Bu nedenle, köylerde ikamet etmeyi engelleyen "Sosyal Sorunlar" ile istihdamı engelleyen "Ekonomik Sorunları" birlikte düşünmek ve çözüm yollarını da birlikte ele almak gerekmektedir.

Ayrıca planlı şehirleşmenin sağlanması ve ülke ekonomisinin sağlıklı biçimde gelişmesi açısından da köy ve köylü sorunlarının mahallinde çözümlenmesi, insanların doğdukları yerde mutlu olmaları sağlanarak, orada yaşamaya rıza göstermesinin temin edilmesi, tarımsal üretim yöntemlerinin modernleştirilerek devamlılığının sağlanması, köylerde küçük aile işletmeleri sayısının azaltılarak "Köy İşletmelerinin” kurulması, kırsal sanayi merkezlerinin oluşturulması ve sonuçta köylünün sosyal ve ekonomik yönden kalkındırılması gerekmektedir.

Bugüne kadar uygulanan proje çalışmalarından çıkarılan sonuca göre, kırsal alanda yaşayan bir köylünün köyünde sosyal ve ekonomik yönden kalkındırılması için, yaklaşık bin USD yatırıma ihtiyaç olduğu, bu yatırım yapılmayıp da, köylünün şehir merkezine göç etme mecburiyetinde bırakılması halinde, şehir merkezinde bir kişinin ikamet etmesi için, sadece altyapı hizmetleri olarak 27 bin 500 USD yatırıma ihtiyaç olduğu tespit edilmiştir. Bu iki yönlü yatırım miktarı incelendiğinde, kırsal alan göçlerinin mahalli yönetimlere ve dolayısıyla ülke ekonomisine getireceği yükün boyutunu görmemiz mümkün olacaktır.

3.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş ve 19 milletvekilinin, HES projelerinin çevreye etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/823)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na

Uygulamaya konulmak istenen HES projelerinin, insanlarımız, doğal çevremiz ve su kaynaklarımız üzerindeki olumsuz etkilerinin incelenmesi ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasamızın 98, TBMM İçtüzüğümüzün 104 ve 105. maddeleri gereğince Araştırma Komisyonu kurularak sorunun araştırılmasını arz ve talep ederiz.

1) Mehmet Nezir Karabaş               (Bitlis)

2) Selahattin Demirtaş                     (Diyarbakır)

3) Gültan Kışanak                           (Diyarbakır)

4) Ayla Akat Ata                             (Batman)

5) Bengi Yıldız                                (Batman)

6) Akın Birdal                                 (Diyarbakır)

7) Emine Ayna                                (Mardin)

8) Fatma Kurtulan                           (Van)

9) Hasip Kaplan                              (Şırnak)

10) Hamit Geylani                           (Hakkâri)

11) İbrahim Binici                           (Şanlıurfa)

12) M. Nuri Yaman                         (Muş)

13) Mehmet Ufuk Uras                   (İstanbul)

14) Osman Özçelik                          (Siirt)

15) Özdal Üçer                                (Van)

16) Pervin Buldan                           (Iğdır)

17) Sevahir Bayındır                       (Şırnak)

18) Sebahat Tuncel                          (İstanbul)

19) Sırrı Sakık                                 (Muş)

20) Şerafettin Halis                          (Tunceli)

Gerekçe:

AKP Hükümetinin, ülkemizdeki her su kaynağına göz diktiği ve her su kaynağını tek tek, adım adım yağmaladığı bir döneme tanıklık ediyoruz. Her ne pahasına olursa olsun, her kaynaktan maksimum faydalanma anlayışıyla hareket eden hükümet, Ilısu ve Munzur projeleriyle giriştiği doğa, tarih ve kültür katliamlarına, vadilerimizi kurutacak olan küçük HES projeleri ile yenilerini eklemeye çalışmaktadır. "Su akar Türk bakar" atasözünü değiştirerek "Su akar Türk yapar" olarak çeviren bu günkü iktidar, yakın gelecekte kenarında oturup bakacağı su kaynağı bulamayacağının aymazlığı içindedir. Türkiye genelinde sayıları 1700 bulan HES projeleri ile akarsularımız ve derelerimizin tamamı kaynağından kuşatılmış durumdadır. Hidrolik enerjiden en rasyonel biçimde yararlanılması, enerji alanında dışa bağımlı olan ülkemiz açısından elbette ki önemlidir. Ancak, 'Su Kullanım Hakkı Anlaşması İmzalanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik' sonucunda HES uygulamaları, doğa ve çevre talanına dönüşmüştür. DSİ ve EİE kol kola geliştirdiği bu Yönetmelik kapsamında müracaat edilemeyecek tek bir su kaynağı hatta tek bir su damlası bile göz ardı edilmemiştir. Bu da yetmemiş olacak ki Doğu Karadeniz Bölgesi'nde hemen her dere üzerinde birden fazla özellikle, İkizdere'de 21 adet HES projesi yapılmıştır.

Asli görevi, çevreyi, ormanları ve topyekûn yaşam alanlarımızı korumak olan Çevre ve Orman Bakanlığı, ülkemizdeki hemen her dere üzerinde en az bir adet olmak üzere yaklaşık 1700 nehir tipi HES projelerine seyirci kalarak onay makamı durumuna gelmiştir. Kurulu gücü 10 MW ve altı olarak hazırlanmış bu projelerin çoğunluğu, 17.07.2008 tarihli ÇED Yönetmeliğinden önce başvurusu yapıldığı için ÇED raporu hazırlama yükümlülüğünden muaf tutulmuşlardır. Konunun araştırılması halinde, kurulu gücüne göre zorunlu olan ÇED raporlarını bir elin parmaklarını geçmeyen sayıdaki ÇED firmaları tarafından hazırladığı ve Bakanlığın ÇED raporuna bakışının ise tamamen bir formaliteden ibaret olduğu görülecektir. ÇED sürecindeki başka bir garabette, kurulacak santral ile santralden elde edilecek enerjiyi ulusal ağa iletecek olan enerji nakil hatlarının ayrı ayrı ele alınarak Çevresel Etkilerinin Değerlendirilmesidir. Oysa enerji santrali ile üretilecek enerjiyi ulusal ağa bağlayacak olan iletim hattı ayrılmaz ikilidir.

Doğa katliamına dönüştürülen HES projelerine karşı yöre halkı nöbet tutarak şarkılar besteleyerek, sivil toplum ve çevre örgütleri ise düzenledikleri çeşitli eylemlerle soruna dikkat çekmeye çalıştığını yazılı ve görsel medyadan izliyoruz. Yöre halkı ve sivil toplum örgütleri, demokratik ve hukuksal zeminlerde hak arayışlarını sürdürerek, mevcut yönetimin ortak olduğu doğa katliamına dur demeye devam ediyor. Bu gün için yargıya taşınmış olan HES projeleri hakkında yürütmeyi durdurma ve iptal kararlarının sayısı 26'ya ulaşmıştır. Rize ili Fındıklı ilçesi Abu Çağlayan Deresi üzerindeki Paşalar Regülâtörü ve HES için Rize İdare Mahkemesi'nin verdiği yürütmeyi durdurma kararının gerekçesi, durumun vahametini açıkça ortaya seriyor. Mahkeme gerekçesinde, ... 'Arazilerin özellikleri, diğer faydalı kullanım şekilleri, flora ve faunası, endemik yapıları, yer şekilleri yöre halkının etkilenme durumu ve bunun gibi özellik arz eden unsurların ÇED kararı veren idare tarafından yerinde ve konunun uzmanları tarafından yeterince değerlendirilmeden, projenin çevresel etkilerine ilişkin olarak sadece proje sahibi firmanın hazırladığı dosya üzerinden karar alınmasının 2872 sayılı Çevre Kanunu ve ÇED Yönetmeliği ile belirlenen amaçlara aykırı olacağı' belirtilmektedir. Mahkeme gerekçesinde de açıkça görüldüğü üzere, doğal çevre ve tabiat varlıklarımızın kurban edilmek istendiği HES projelerinin yerinde araştırılması uygun olacaktır.

4.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve 19 milletvekilinin, engellilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/824)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye'de engelli vatandaşların nüfus bilgilerinin çıkartılması, günlük hayatta karşılaştıkları sorunlarla beraber ekonomi, eğitim, sağlık, ulaşım sorunlarının tespit edilmesi, bu sorunlara çözüm bulunabilmesi için politikalar uygulanması, istihdamda kota güvencesinin sağlanması ve bu alanda taleplerini belirten sivil toplum örgütlerinin görüşlerinin alınması amacıyla Anayasanın 98'inci, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ederiz.                                                                                                                              12.05.2010

1)    Sebahat Tuncel                   (İstanbul)

2)    Selahattin Demirtaş            (Diyarbakır)

3)    Gültan Kışanak                  (Diyarbakır)

4)    Ayla Akat Ata                    (Batman)

5)    Bengi Yıldız                       (Batman)

6)    Akın Birdal                        (Diyarbakır)

7)    Emine Ayna                       (Mardin)

8)    Fatma Kurtulan                  (Van)

9)    Hasip Kaplan                     (Şırnak)

10)  Hamit Geylani                    (Hakkâri)

11)  İbrahim Binici                    (Şanlıurfa)

12)  M. Nuri Yaman                  (Muş)

13)  Mehmet Nezir Karabaş      (Bitlis)

14)  Mehmet Ufuk Uras            (İstanbul)

15)  Osman Özçelik                   (Siirt)

16)  Özdal Üçer                         (Van)

17)  Pervin Buldan                    (Iğdır)

18)  Sevahir Bayındır                (Şırnak)

19)  Sırrı Sakık                          (Muş)

20)  Şerafettin Halis                   (Tunceli)

Gerekçe:

Türkiye'de ve Birleşmiş Milletler'e üye ülkelerde 10-16 Mayıs tarihleri Engelliler Günü olarak ilan edilmiştir. Her yıl engellilerin sorunlarının konuşulduğu bu günler dışında BM ve Avrupa Ülkelerinde engellilerin sorunları hakkında ciddi projeler geliştirilmektedir. Bunlardan ilki Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesinin 3 Mayıs 2008 tarihinde kabul edilerek yürürlüğe girmesidir. Ekvador gibi ülkelerin de onaylamasıyla sözleşmeye taraf olan ülke sayısı 20'yi geçmiştir. Türkiye ise halen bu sözleşmeye taraf bir ülke değildir. Dünya'da yaklaşık 650 milyon engelli bulunurken, engellilerin istihdamdan eğitime, barınmadan sağlığa pek çok konuda sıkıntıları bulunmaktadır. Bu sözleşme ile uluslararası geçerli, bir bağlayıcı özelliği olan yükümlülükler getirilmiştir. Sözleşmede, korumaya en çok muhtaç olan engelli çocuklara ve zihinsel engellilere özel koruma getirilmiştir.

Türkiye'de engellilere özel politikalar ve pozitif ayrımcı uygulamalar kapsamlı bir şekilde bulunmamaktadır. Daha iki yıl öncesine kadar engellilere ait nüfus istatistikleri dahi bulunmazken, son iki yılda ise sadece kısıtlı sorularla nüfus sayımlarında bilgi edinilmeye çalışılmaktadır. Engelliliğin çok farklı olmasından dolayı, ayrıntılı demografik bilgilerin olması uygun politikaların üretilmesi ve sorunların çözülmesinde önemlidir. TÜİK verilerine göre, Türkiye'de nüfusun yüzde 12,29'u engellidir ve tahmini olarak bu rakam 8 milyon 675 bin kişiye denk gelmektedir. Engellilerle ilgili sivil toplum kuruluşları, engellilerin en büyük sorununun yoksulluk, istihdam ve ulaşım sorunları olarak belirtmektedir. Diyarbakır Engelliler Platformu, engellilerin kamuda istihdamının arttırılması için engelli istihdam kotasının konmasının şart olduğunu dile getirmektedir. Türkiye'de toplamda istihdam edilen engelli sayısı, hangi sektörlerde istihdam edildiği, engelli personellere ayrılmış iş alanlarının amacına yönelik kullanılıp kullanılmadığı bilinmemektedir. Engellilerin ekonomik sorunlar dışında, toplumdan dışlanma ve görmezden gelinme durumlarıyla karşılaştıkları için psikolojik açıdan da desteğe ihtiyaç duyabilmektedir. Engellilerin bu tür sıkıntılarında başvurabilecekleri merkezlerin yetersiz olması engelli vatandaşların kendi kendilerine sorunları çözmelerine mecbur bırakmaktadır. Engelli vatandaşlarla birlikte aileler de ciddi ekonomik ve sosyal sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır. Özel bir bilgi isteyen engelli bakımını aileler üstlenmek zorunda kalmaktadır. Engelliliğin oluşumu çeşitli biyolojik nedenlere bağlı olurken, bazı durumlarda zamanında sağlık hizmeti alamadığı için görme duyusunu ya da işitme duyusunu kaybeden vatandaşlar bulunmaktadır.

Türkiye'de yaklaşık 9 milyon engellinin karşılaştığı istihdam, yoksulluk, sağlık, eğitim gibi pek çok alandaki sorunların giderilmesi için pozitif ayrımcı uygulamaların sağlanması gerekmektedir. Engelli vatandaşların günlük hayatta karşılaştıkları sorunlar kamu tarafından sosyal devlet ilkesi gereği giderilmesi gerekmektedir. Özellikle engelli çocukların ve kadınların sorunlarına özgü çözümler geliştirilmelidir. Türkiye'de engelli vatandaşların nüfus bilgilerinin çıkartılması, karşılaştıkları sorunların tüm alanlarda ayrıntılı olarak incelenmesi, bu sorunlara çözüm bulunabilmesi için politikalar uygulanması, istihdamda kota güvencesinin sağlanması ve bu alanda taleplerini belirten sivil toplum örgütlerinin görüşlerinin alınması amacıyla bir meclis araştırma komisyonu kurulmasını önermekteyiz.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1.- (10/164, 10/425) esas numaralı Meclis Araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9/7/2010 Cuma günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu; 09.07.2010 Cuma günü (bugün) toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisini, İçtüzüğün 19 uncu Maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.   

                                                                                                              Mehmet ŞANDIR

                                                                                                                       Mersin

                                                                                                         MHP Grup Başkanvekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan 10/164, 425 esas numaralı, "Enerji politikaları ile enerji üretim, dağıtım, iletim ve kullanımındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla" Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri Gereğince Meclis Araştırması önergelerinin görüşmelerinin Genel Kurulun 09.07.2010 Cuma günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Grup önerisinin lehinde Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Bu vesileyle Edirne’de meydana gelen maden kazasında hayatlarını kaybettiğini tahmin ettiğimiz vatandaşlarımıza da Allah’tan rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna mensup milletvekilleri tarafından ilki 2 Nisan 2009, ikincisi de 12 Haziran 2009 tarihlerinde verilen, Türkiye’de uygulanan enerji politikalarıyla enerji üretimi, iletimi, dağıtımı ve kullanımında yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesini amaçlayan Meclis araştırma önergelerimizin gündeme alınması talebiyle bu önergelerin lehinde grubum adına söz almış bulunmaktayım. Umarım, yüce Meclis, günümüzde çok önem arz eden enerji sorunlarının araştırılarak bir an önce enerji politikalarımızın oluşturulmasına katkı sağlayacak bu önergelerimize destek verecektir.

Değerli milletvekilleri, öncelikle son günlerde Türkiye gündemine getirilen nükleer enerji konusunu ve bu konuda Enerji Bakanlığımızın ve Sayın Başbakanımızın tavrını sizlerle paylaşmak istiyorum. Bilindiği gibi, daha önce Mersin Akkuyu’da kurulacak olan, nükleer enerji güç santralinin kurulması ve işletilmesiyle ilgili bu yüce Meclis bir kanun çıkardı. O zaman Enerji Bakanı Sayın Hilmi Güler’di. Gerek Komisyonda gerekse Genel Kurulda kendisini ısrarla uyardık: “Böyle bir kanun Türkiye’de nükleer enerji santralinin kurulmasının önünü açmaz, sıkıntılar doğurur.” dedik, bize inanmadılar, bu yüce Meclisin değerli milletvekillerinin ikazlarını dikkate almadılar ama sonuçta Danıştay bununla ilgili yürütmeyi durdurdu ve Türkiye'nin üç yılı heba edildi. Yıl 2007-yıl 2010; bir adım dahi atılamadı.

Arkasından, yeni Bakanımız geldi, her fırsatta Türkiye'nin enerji politikasının oluşturulmasıyla ilgili nükleer santralin kurulmasının yanında nükleer teknolojinin Türkiye’de edinilmesiyle ilgili uyarılarımızı yaptık, kulak asılmadı. En son Rusya Başkanıyla Sayın Başbakanımızın buluştuğu bir toplantıda, yürürlükte olan bir yasa olmasına rağmen, Türkiye'nin nükleer santrallerin kurulması ve işletilmesine ilişkin kanun hükümleri hiçe sayılarak Türkiye’de, Akkuyu’da enerji santralinin kurulmasıyla ilgili “İhaleyi Rusya’ya verdim.” dedi Sayın Başbakan ve Sayın Bakan da bunun gereğini bir sözleşmeyle imzaladı. Bu konuda Sayın Bakanı ısrarla göreve davet edip uyarmaya devam ediyoruz: Bu sözleşmenin şartlarını bir gözden geçirelim, hakikaten Türkiye’yi hem enerjide var olan dışa bağımlılıkta tekrar zora sokacak hem de ileride kendisini ve “Bu ihaleyi verdim.” diyenleri Yüce Divana kadar götürecek bir yanlış adımın içerisindedir. Bizim görevimiz uyarmak.

Şimdi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızın 2010-2014 Stratejik Planı var elimde. Değerli milletvekilleri, bu planda nükleer enerjiyle ilgili bir satır dahi yok, satırdan da vazgeçtim bir kelime dahi yok. Şimdi, böyle bir Enerji Bakanlığı bir taraftan kendisinin önümüzdeki beş yıllık dönemde uygulayacağı stratejik planını resmen hazırlamış, dağıtmış -sağ olsun bizlere de gönderdi- ama burada bir satır nükleer enerjiyle ilgili cümle dahi yok. Şimdi biz “Enerji Bakanlığımızın enerji politikası yok.” derken bunlara dayandık.

Öbür taraftan, Mersin Akkuyu’da vatandaşımız ayaklandı. Bu santralin orada kurulmasıyla ilgili şartlar yeniden bir gözden geçirilmeli, bu hassasiyet dikkate alınmalıdır. Yüzde 100’ünü Rusya’ya vereceğiniz bir santralin Türkiye’de kurulmasının ne yararı var, Sayın Bakan gelip burada bunu açıklayacak. Sanırım önümüzdeki günlerde bu anlaşmalarla ilgili detaylı tartışmaları, hep beraber burada yapacağız ve nükleer enerji santraliyle ilgili güç santralinin tesisine ilişkin anlaşma metinlerine baktığımız zaman gerçekten içler acısı sayın milletvekilleri.

Sadece bu anlaşmanın 10’uncu maddesinin beşinci fıkrasını sizlere okuyup milletimizin gözü önünde paylaşmak istiyorum: “TETAŞ proje şirketinden ASE’de belirtildiği şekilde -ASE, Atomstoryexport diye bir şirketin kısaltılmışı- nükleer güç santralinde üretilmesi planlanan elektriğin ünite 1 ve ünite 2 için yüzde 70’ine ve ünite 3 ve ünite 4 için yüzde 30’una tekabül eden sabit miktarını her bir güç ünitesinin ticari işletmeye alınması tarihinden itibaren on beş yıl boyunca 12,35 Amerika Birleşik Devletleri sent/kilovatsaat ağırlıklı ortalama fiyattan -katma değer vergisi dâhil değildir- satın almayı garanti eder.”

Değerli milletvekilleri, KDV dâhil yaklaşık 14 dolar sent/kilovatsaat başına on beş yıl boyunca garanti edilen bu fiyatın karşılığında Türkiye ne alacaktır? Bu anlaşma hükümlerinde bununla ilgili hiçbir hüküm yer almıyor.

Şimdi, ben soruyorum -keşke Sayın Bakanımız burada olsaydı da kendisinden bunları duyma fırsatı bulabilseydik- şu anda EUAŞ’ın ürettiği, ortalama 6-7 kuruşa mal ettiğimiz enerjiyi özel sektörün yap-işlet-devret ya da yap-işlet modelleriyle ürettiği, 14 kuruşa satın aldığımız enerjiyi şimdi dünya ortalamaları 7-8 Amerikan doları sent/kilovatsaat olan nükleer enerjiyi, hangi hakla ve vicdanla, siz 14 dolar sente almayı on beş yıl boyunca garanti edebiliyorsunuz? Bunun karşılığında ne vardır?

Basına yansıdığı şekliyle, bu anlaşmanın arka planında, Sayın Başbakanın ifadesiyle “Bizim Çalık’ın Ceyhan’da kurulacak olan santralinin petrol garantisi var mıdır?” Orada kurulacak santralde ve Rusya’dan sağlanacak petrol bağlantısında devamlılığın sağlanması adına bu anlaşma yapılmışsa, Sayın Bakan ve bizzat Sayın Başbakan bunu yüce Meclise açıklamak zorundadır.

Umarım bu anlaşma bu Meclisin gündemine gelmez. Bu hükümlerle gelmesi hâlinde bu Hükûmetin ilgili bakanlarının Yüce Divanda bunun hesabını vermesi kaçınılmazdır.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Yüce Divan da kurtarmaz.

ALİM IŞIK (Devamla) – Yüce Divanın da kurtarmayacağına inanıyorum çünkü bu iş, on beş yıl boyunca karşılığında neyi alacağımız belli olmadan dünya fiyatlarının yaklaşık 2 katında bir fiyat garantisiyle Türkiye'nin bağlanmasını sağlayacak bir anlaşmadır. Bu nedenle bu nükleer anlaşmayla ilgili konunun yeniden Hükûmet tarafından ve Sayın Bakan tarafından gözden geçirilip yüce Meclisin gündemine getirilmemesi yönünde bir girişimin yapılması gerektiğini düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, Bakanlığın enerji politikalarıyla ilgili söylenecek çok şey var ama ben özetle bu Bakanlığın enerji politikasının olmadığının altını çiziyorum, olmadığını, kendisinin Stratejik Planı’ndaki ifadelerden söylüyorum.

Peki, olmadı, ne kaybetti Türkiye derseniz, birçok şey kaybetti. Özellikle sekiz yıllık AKP İktidarı döneminde yanlış enerji politikalarının sonucunda, ülkemiz rekabet ortamında nükleer santral yapılması için yasal düzenlemeyi yaptığı hâlde, son derece önemli olan nükleer santral sürecini iyi yönetememiş ve başarılı olunamamış, ayrıca bu başarısızlık sonucunda nükleer santral yapım işi rekabet ortamı oluşturulmadan ihalesiz olarak Rusya Federasyonu’na verilmek istenmektedir. Eğer yüce Meclis bu anlaşmayı onaylarsa verilmiş olacaktır.

Onun dışında, Enerji Bakanlığı tarafından şova dayalı birçok açıklama yapılmış ve yapılan usulsüz uygulamalarla milyarlarca dolarlık kamu zararı oluşturulmuş ve enerjide karanlık geleceğe doğru adımlar atılmıştır.

Başlıklar hâlinde sadece söyleyeceğim: Yerli enerji kaynaklarımız etkin olarak değerlendirilememiş…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Işık, konuşmanızı tamamlayınız. 

Buyurun.

ALİM IŞIK (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Birincil enerjide ve elektrik enerjisinde ithal kaynaklara bağımlılık artırılmış, özelleştirilmelerde kamu yararı ön planda tutulmamış, nükleer santral kurulamamış, rekabetçi enerji piyasaları oluşturulamamış ve ucuz enerji sağlanamamıştır. Enerji teknolojileri geliştirilemediği gibi, akaryakıt kaçakçılığı artmış, rüzgâr enerjisi yatırımları yapılamamış, kömür dağıtımlarında usulsüz alımlarla hazine ciddi anlamda zarara uğratılmış, ulusal ve uluslararası projelerde ülke çıkarları gözetilememiş ve sonuç olarak, ülkemiz enerjide politikasız, dışa bağımlı bir ülke hâline getirilerek son zamanlarda nükleer enerji konusunda çok ciddi sıkıntılarla muhatap edilen bir ülke hâline getirilmiştir.

Ben, bu duygu ve düşüncelerle önergelerimizin gündeme alınmasını talep ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.

Grup önerisinin aleyhinde Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.

Buyurun Sayın Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; enerji günümüzde o kadar önemli bir konu ki, enerji ve güvenlik bir arada düşünülür olmuştur. Önümüzdeki yüzyılda da dünyadaki yeniden yapılanmalara, bölgemizdeki yeniden yapılanmalara da yön verecek politikaların temel kaynağı durumundadır.

Milliyetçi Hareket Partisinin önerisi aleyhinde usulen söz aldım çünkü Barış ve Demokrasi Partisi olarak, baktım tam dört tane önerge vermişiz. Bunlardan birini 2008’de, birini 2009’da, diğer ikisini 2010’da ve en son Mersin Akkuyu Nükleer Santrali ile ilgili vermişiz.

Önemli bir konu ve şunu açıkça ifade etmek istiyorum ki, Türkiye’nin stratejik coğrafyadaki konumu itibarıyla son boru hatları, Nabucco ve diğer, Kafkaslardan, İran’dan, Katar’dan gelecek doğal gaz Kerkük-Yumurtalık üzerinden Türkiye’yi bir geçiş koridoru yapma enerji politikası giderek oturdu.

Şimdi, bu geçiş koridoru yapma kaynak enerjisini de yok sayma anlamına geliyor. Bu bir yanı, diğer yanı, en kötü yanı, bütçemizin 100 milyar dolara varan açığı, ithal açık doğal gaz, petrol ve enerji konusuyla bağlantılı. Ama son zamanlarda enerji alanında çok sık değiştirilen yasalara baktığımız zaman, bu sefer bizi ürküten, ülkemizi ürküten ve insanlarımızı ayaklandıran, sivil toplumu ayaklandıran, çevrecileri ayaklandıran ve yaşama hakkına sahip çıkmak isteyen insanların meydana çıkmasına neden olan bir nükleer enerji politikasıyla karşı karşıyayız.

Şimdi, bu nükleer enerji politikası dünyada gerilerken, terk edilirken Türkiye’de ne oluyor da birdenbire öne çıkıyor? Bakın, dünya birincil enerji tüketiminde, dünyayı söylüyorum, nükleer enerjinin payı yüzde 6 arkadaşlar, yüzde 6. Geri kalmış ülkelerde, işte, biliyorsunuz Erivan’da -Iğdır iline 20 kilometre mesafede- Metsamor I-II nükleer santralleri var. En yakın tarihte Çernobil felaketini biliyorsunuz ama kaynak enerjisi konusunda nükleer enerjiye bu bağımlılıkla birileri masa başında bu işleri bitiriyor. Türkiye’den on beş yıl elektrik satın alınma garantisi aldıktan sonra, bu şirketler, yabancı şirketler geliyor ve Akkuyu’da nükleer bir santral yapmaya kalkıyor.

Akkuyu neresi? Mersin’in en gözde yeri. Yıllar önce burayı ören yer sanmışlar herhâlde. Fakat, şu an, turizmin, tarımın, turuncun gözbebeği olan Mersin ilinin denizini de, dağlarını da, yaylalarını da, çevresini de, turizmini de mahvedecek bir projeyle karşı karşıyayız. Sadece Mersin’i değil, o rüzgârlar Adana’yı ve Çukurova’yı da vuracaktır. Adana ve Çukurova tehlike altındadır. Arkadaşlar, bu nükleer santralden ülkemize ne getiri gelecek, karşısında ne gidecek? Bir alıp karşılığında doksan veren bir anlayışı doğru bir politika saymak mümkün müdür?

Nükleer santral konusunun bir partiler üstü politika olarak görülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Eğer Akkuyu’da nükleer santral kurulursa -ki Danıştayın yürütmeyi durdurma kararları var bu konuda, değinildi- Mersin’i gözden çıkarırsınız arkadaşlar. Böyle bir durumda, partiler üstü bir politikayla, Mecliste bulunan Mersin milletvekilleri başta olmak üzere tüm partiler, çok ciddi bir araştırmayla, akılla, mantıkla, bu konuda ortaklaşmak zorundadır. Ortaklaşmaktan bahsediyorum. Bu, ülkemizin sorunu, ortak bir sorunu olduğuna göre ortaklaşmamız lazım.

Enerjide dışa bağımlılık oranımız arkadaşlar, yüzde 73, dikkatinizi çekiyorum. 1902, Abdülhamid’den sonra Abdülaziz döneminde Türkiye'nin petrol haritası çıkarılmış; güneydoğuda petrol var, Musul eyaletinde var -o zaman Osmanlı çünkü- bir de Azerbaycan, Kafkaslardan direkt Bulgaristan, Romanya’ya kadar Karadeniz şeridi petrol yatakları. Yüz yıl geçti, şu an dünyanın gelişmiş uydu sistemiyle maden haritaları çıkarılmakta ve bu maden haritaları sonucu, yine bu petrol yataklarımız var ve biz denizlerimizde daha yüzde 1 noktasında üretime geçebilmiş değiliz arkadaşlar.

Yenilenebilir enerji kaynağı yönünden Türkiye zengindir. Rüzgâr enerjisi, güneş enerjisi… Evet, hidroelektrik santraller ama zarar vermeyen, çevreyi tahrip etmeyen, Rize’deki derenin tahribi gibi değil. Gerçek anlamda, ÇED raporlarını alan yatırımlar elbette ki olacak. Ama maden araştırma komisyonunda da biraz ilgilenme, biraz değinme imkânı bulduğumuz enerji boyutunu da gördüğümüz zaman soruyoruz: Şimdi, Türkiye'nin kömür enerjisine dayalı termik santrali Soma’ya, Seyitgazi’ye, Afşin’e, yakın etrafınıza bakın ve sonradan bunların bir kısmının başından geçen özelleştirmeyle nasıl ucuza kapatılıp birilerine verildiğini görürsünüz. Hemen termik santralin arkasından şunu görürsünüz arkadaşlar: Bakın, Cudi Dağı’nın eteğinde termik santral var, kömür alınıyor, dağ delinmiş, 800 metreden, tünelden ve açık kömürler oradan indiriliyor ve sadece Şırnak’ta altı tane termik santral başvurusu var arkadaşlar, altı tane termik santral. Bu kadar vahşi kâr hırsı… Ve özellikle Çin sermayesinin, Çin teknolojisinin, Çin mühendislerinin, personelinin gelmesiyle kurulan bu sistemlerde kaç kuruş üzerinden sözleşmelerin yapılıp, devlet alım garantisinin on beş yıl neden yüksek rakamlar üzerinden verildiğini çok ciddi sorgulamamız gerekiyor.

Burada, enerjide ithal oranımızı yüzde 76’lardan yüzde 20’lere düşürebilmenin, bu ülkenin doğal kaynakları karşısında mümkünatı var; yeter ki bir planlaması olsun, bir stratejisi olsun, ülkemizin on yılını, sonraki yirmi yılını görebilelim, bunu görüp buna göre bütçelerimizi ayarlayabilelim. Bunu yapamadığımız zaman, şu an, inanın, bu enerji boru hatlarının Türkiye'den geçmesi nedeniyle, yaşlanmış olan Avrupa, üşüyen Avrupa, artık, Türkiye'ye muhtaç ve gözden çıkaramayacak çok önemli bir kartın sahibi de aynı zamanda Türkiye. Buradan, sadece boruların geçmesiyle üç beş kuruş alıp ekonomiye katalım anlayışının son derece sığ bir anlayış olduğunu da… Avrupa Enerji Güvenliğinin Türkiye'ye ilişkin rolü konusunda aldığı Avrupa raporlarına bütün milletvekili arkadaşlarımın bakmasını isterim.

Evet, Arap dünyası için de güvenilirdir Türkiye, İran’da Farslar için de Türkiye güvenilirdir, Azerbaycan’da Azeriler ve Kafkasya’daki, Kazakistan’a kadar olan Türki cumhuriyetlerindeki petrol ve doğal gaz yataklarında Türkiye güvenilir bir adrestir. Bu güvenilirliği planlamaya ve önümüzdeki dönem hem kendi öz kaynaklarını değerlendirmeye hem de buna yönlendirmeye doğru bir strateji çizdiği zaman yeni bir ekonomik politika, Orta Doğu barışının da sağlanmasında çok ciddi bir işlev göreceğini görebilirsiniz.

Arkadaşlar, bu konuda çokça bu kürsüden konuştuk, şunu anlattık: “Hasankeyf’i sular altında bırakabilirsiniz, bunun hesabını yaptınız mı?” diye.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -  Sayın Kaplan, konuşmanızı tamamlayınız.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bağlıyorum.

Hasankeyf gibi tarihî, kültürel bir mirası, dünya mirasını, Munzur Vadisi’ni, doğasını, Ege’yi, Karadeniz’i, Akdeniz’i, tüm güzellikleri heder ederek enerji sorununa çare bulamayız.

Bakın, yüzde 48 oranındaki elektrik enerjisini Atatürk Barajı, GAP projelerinden, Keban’dan almıyor muyuz? Neden zamanında daha hızlı bu tür yatırımlar yapılmadı da kendi öz kaynaklarımızdan bunu geliştiremedik?

Mersin ilindeki Akkuyu Termik Santrali bütün yargıya rağmen, hukuka rağmen, oradaki halka rağmen… Orada yaşayan insanların en azından bir referandumuna gidilmesi lazım. Meclis bu konuda bir konsensüs sağlayabilir. Mersin’de yaşayan 1,5-2 milyon insanımızın referandumuna gidelim, istiyorlar mı istemiyorlar mı? Bırakın Adana’yı bir kenara, sadece Mersin halkına soralım ve oradan eğer yüzde 95 oranında burada ret oyu çıkmazsa görürsünüz. Peki, biz halka niye karşı olalım diye düşünüyoruz ve bu konuda araştırma açılmasının yararlı olacağını bizler de düşünüyoruz çünkü bizim de önergelerimiz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, teşekkür ediyorum efendim.

Grup önerisinin lehinde Durdu Özbolat, Kahramanmaraş Milletvekili.

Sayın Özbolat, buyurun efendim.

DURDU ÖZBOLAT (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin enerji politikaları ve enerji üretim, dağıtımı, iletim ve kullanımındaki sorunları araştırmak üzere vermiş olduğu önergenin lehinde konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Türkiye enerji sektöründe son sekiz yıldır bir felaket devri yaşamakta. EPDK’nın kuruluş tarihiyle beraber siz de iktidara geldiniz. 2003’te enerji projelerinin başvuruları yapıldı. Daha önce geçici maddeyle çalışan ve inşaat işlemleri devam eden santraller lisans aldı. O dönemde Türkiye'nin kurulu gücü 37 bin megavattı, bugün 42 bin megavat. Sizin iktidara geldiğiniz dönemde enerjide arz fazlası vardı Türkiye’de. Türkiye'nin her tarafında otoprodüktör santralleri çalışıyordu ama bugün, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun verdiği lisanslarla özel sektörün sekiz yıl boyunca yapmış olduğu enerji santrali toplamı 4 bin megavat. Bu ne demek? Sekiz yıl boyunca 4 bin megavatlık santral kuruldu Türkiye’de ve özel sektörce. Bu, devlet enerjiye yatırım yapmıyor demek. Oysa planlamada, bütün raporlarda, Türkiye'nin enerji alanında her yıl ortalama 6 milyar dolar yatırım yapması hâlinde geleceğe yönelik düzenlemesini ve planlamasını yapacak durumda olabilir. Çünkü, enerji, bir ülkenin gelişmişliğidir. Eğer enerjide kişi başına tüketilen enerji miktarı ne kadar yüksekse… O ülkenin gelişmişlik ölçülerinden birisi de bu. Siz iktidara geldiğiniz dönemde, bu trend yüzde 8-9 -yıllık- ortalamayla gidiyordu yani yılda 3 bin-3.500 megavatlık santral Türkiye’de kuruluyordu. Siz iktidara geldikten sonra, sekiz yıl boyunca sadece 4 bin megavat kuruldu. Burada bir eksiklik var, burada bir yanlışlık var.

Türkiye, kendi kaynaklarını yeterince kullanamamanın sıkıntısını gelecekte çok yaşayacak. Önümüzdeki günlerde Meclise getirmeyi düşündüğünüz nükleer santralin Akkuyu’da kurulması konusunda, Mersin’de kurulması konusunda Cumhuriyet Halk Partisi olarak bunun karşısında olacağız. Biz, nükleer santralin kurulmasına karşı değiliz ama nükleer santral kurulurken kullanacağımız teknoloji, kullanılacak olan teknoloji ve ülkemize olan faydası en ince detaylarına kadar hesaplanmalı, bir başka ülkenin imtiyazı ve kontrolü altında olmamalıdır.

Türkiye, rüzgâr enerjisi konusunda on beş yıl önce, dünyada olduğu gibi, bir çalışma yürüttü. Geçen sene Meclis Genel Kuruluna getirip geri çektiğiniz o yenilenebilir enerji kaynaklarının yapılmaması yüzünden ülkemizin her geçen gün doğal gaza olan bağımlılığı artmakta ve kaynaklarını kullanamamakta. Düşününüz ki, siz iktidara geldiğinizde, değerli arkadaşlar, Türkiye’de doğal gazın enerjideki ortalama payı yüzde 40’lar düzeyindeyken, şimdi yüzde 52’lere ulaşmış. Bizim doğal gazımız olmadığı hâlde ülkemizi her gün bir doğal gaz anlaşmasıyla Rusya’ya bağımlı hâle getirmenin ben çok yanlış olduğunu düşünüyorum.

Onun ötesinde, rüzgâr enerjisinde on beş yıl önce Türkiye’de sıfır noktasındaydık. Almanya’da sadece 1.000 megavat kurulu güç vardı. Bugün Almanya rüzgâr enerjisinde 30 bin megavatlara ulaşmış, İspanya 18 bin megavatlara ulaşmış, Amerika 35 bin megavatlara ulaşmışken Türkiye hâlâ 830 megavatta.

Değerli arkadaşlar, doğal gaz enerji üretimindeki harcanan her kuruş yabancılara ve başka ülkelere gidiyor ama yerli kaynaklarımızla üreteceğimiz enerjideki rakamlar, yüksek olsa bile, bu ülke içerisinde kalacak. Biz, Türkiye’de eğer güneşe, jeotermale, rüzgâra ve HES’lere yeteri kadar destek vermezsek, bu bağımlılığımız her geçen gün bizi boğmaya başlayacaktır.

Bakınız, Karadeniz ayakta. Özellikle Rize’de ve Giresun’da, Trabzon’da insanlar, daha önce kırmızı benekli alabalıkların olduğu derelerini istiyorlar. 2-3 megavatlık projelerle bir dereye on beşe yakın lisanslar vererek o dereleri kurutmak, bence, topluma, doğaya verilecek en büyük zararlardan birisi. Hâlbuki, hidrolik santrallerle ilgili, Türkiye’de bugüne kadar, sekiz yıl boyunca, iktidarınız boyunca, ne yazık ki, 350, 300, 200 megavat gücünde çok büyük projeler varken, yani 100 tane küçük hidrolik santraline eşdeğerde büyük projeler varken, onların yapılmasına izin verilmezken, o dereleri kurutmanın vicdansızlık olduğunu düşünüyorum.

Rüzgâr enerjisinde Türkiye dünyanın en önemli potansiyellerinden birisine sahip. Ama ne yazık ki 2001’de EPDK kuruldu; bağımsız, özerk bir kuruluş olduğu söyleniyordu. Oysa, bugün geldiğimiz noktada EPDK’nın artık o yapısıyla hiçbir alakasının kalmadığını, Türkiye enerji sektörünün önünde bir set oluşturmaya çalıştığını görüyoruz. Türkiye’de rüzgâr enerjisiyle ilgili başvurular, ölçümleri, fizibilite çalışmaları yapılmış projeler varken, bunlardaki değişik bir yönetmelikle, bütün ölçümleri ortadan kaldırarak, 1 Kasımda, bir günde, dünyanın hiçbir yerinde olmayacak şekilde, 78 bin megavatlık bir başvuru kabul ettiler. Bunun amacı bu sektörü, bu işi açmaza sokmaktan başka hiçbir şey değildi ve o yüzden 2005, 2006 ve 2007’ye kadar olan dönemde yapılan başvurularla, yapılan araştırmalarla birlikte 1 Kasımdaki o 78 bin megavat birleştirilmek suretiyle sektör tamamen tıkandı. Binlerce, onlarca, bu işe yatırım yapmak isteyen uluslararası kuruluşların ve Türkiye’deki ciddi sanayicilerin ne yazık ki eli kolu bağlanmış vaziyette ve bu konuyla ilgili, başta TEİAŞ olmak üzere devletin bütün kurumları ne yazık ki bir çatışma içerisindeler. İletim, dağıtım, ticaret, üretim, EPDK, BOTAŞ, Bakanlık, EİAŞ, hepsi birbirine rakip birer kuruluşa döndü çünkü bu kurumların başındakiler ne yazık ki yetenekli, basiretli, konusunu bilen, liyakat sahibi insanlardan oluşmadı. Hepsi yandaş ve ranta dayalı işler yapmaya başladılar. Düşünün, uluslararası bir firmanın yapmış olduğu başvuruya olumlu görüş verdikten sonra, daha sonra bunu bir ay sonra ya da bir yıl sonra iptal ederek kendilerine yakın bir şirkete lisans veriyorlar. Bunun gelecekte Türkiye’yi ne kadar sıkıntıya sokacağını buradan bir kez daha söylemek istiyorum.

İletimin, kısa devre trafoların güçlerini bir silah gibi kullanması ve bunu çıkar amaçlı kullanması son derece tehlikelidir. Bu  kurumun başındakilerin gelecekte Türkiye’yi ne büyük bir sıkıntıya sokacaklarını yakında hep beraber göreceğiz. Bugüne kadar Türkiye’yi basiretsiz yönetim anlayışıyla sıkıntıya sokarak uluslararası mahkemelerde milyarlarca dolar tazminat ödemeye mahkûm edenler aynen bu şekilde devam edecekler, devam ediyorlar. Yirmi dört tane proje en sonunda çeşitli yönetmelik değişiklikleriyle iptal edildi. Bu yirmi dört şirket ve proje yakında mahkemeye gidecek. Eğer iç hukuk tıkandığında uluslararası hukuka gidecekler, tahkime gidecekler ve Türkiye’yi çok büyük tazminatlara mahkûm edeceklerini düşünüyorum çünkü bütün detaylarıyla, her şeyiyle uygun olan, uygun görüş verip, sermayesini artırıp, ondan teminat mektubu aldıktan sonra, aradan geçen altı ay ya da bir yıl sonra bir yönetmelik değişikliğiyle -bakın bir kanun değişikliğiyle değil- onu iptal etmenin ben…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özbolat konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

DURDU ÖZBOLAT (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Türkiye’de bütün bu gelişmelerin takip edildiğini ve Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu bu önergenin bu Mecliste kabul edilmesi hâlinde, eğer gerçekten siz de kendinize güveniyorsanız, Türkiye’nin enerjiyle ilgili yaşadıkları sorunlarda samimiyseniz nasıl bir açmaza sokulduğunu hep beraber tespit edeceğiz, araştıracağız ve sorumluları hakkında bu ülkenin menfaatleri neyi gerektiriyorsa onu yapmamız gerekiyor. Jeotermalde de öyleyiz. Güneşte kendi ülkemizin kaynaklarını kullanamamanın sıkıntısını orada da yaşıyoruz. Dünyada en verimli ve yüksek enerji radyasyonlarına sahip güneşimizi kullanamıyoruz. Yasamız yok, yönetmeliklerle idare ediyoruz. Yönetmelikler, ne yazık ki ülkenin geleceğine ışık tutmak için yapılmıyor, her geçen gün karanlığa gömülüyoruz. Eğer Türkiye’de yaşanan bu kriz, 2008’den beri yaşadığımız kriz olmasaydı Türkiye’de elektrik kesintisi başlamıştı ve önümüzdeki günlerde bizi bekliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özbolat

DURDU ÖZBOLAT (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Onun için, Türkiye'nin gelecekte bir enerji sıkıntısı yaşamaması için, vicdanı olan herkesin, tüm, hepimizin el ele verip bu ülkede düzgün bir enerji politikasına imza atması gerekiyor. Yasalarımızı ona göre düzenleyelim, yönetmeliklerimizi ona göre düzenleyelim, aklı başında, dürüst, namuslu yöneticileri atayalım ve eğer bunları yapamazsak gelecekte çok büyük bir enerji sıkıntısı bizi bekliyor.

Ben, bütün bunların düzeleceğine olan inancımı hiç kaybetmedim. Eğer bu önerge kabul edilirse bu sıkıntıların azalacağına inanıyorum, gelecekte hiç kimse haksızlık yapmaz diye düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özbolat.

Grup önerisinin aleyhinde Mustafa Öztürk, Hatay Milletvekili, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ÖZTÜRK (Hatay) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Milliyetçi Hareket Partisinin önergesinin aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Özellikle nükleer santrallerle ilgili, burada, bazı nükleer santraller ve enerjiyle ilgili bazı açıklamalarda bulunmak istiyorum.

Arkadaşlar, Türkiye’de kişi başına enerji üretimi, kullanımı 2.500 kilovatsaat yılda. Hemen yanımızdaki Yunanistan’a baktığımız zaman bu değerin 5.600 kilovatsaat olduğunu görüyoruz. Türkiye'nin ciddi bir şekilde enerjiyle ilgili yatırıma ihtiyacı var. Özellikle, ülkemizde 130 milyar ile 230 milyar, sektörel dağılıma göre bir yatırıma ihtiyaç olduğunu söyleyebiliyoruz. Ülkemizin ciddi bir şekilde bu konuda enerji çeşitliliğine de ihtiyacı var. Sadece yenilenebilir enerji kaynağı değil, sadece hidroelektrik santraller değil, tüm bu alanları kapsayan, hidroelektrik santraller, termik santraller, yenilenebilir enerjiler ve nükleer santralle ilgili de ülkemiz ciddi çalışmaların içerisine girmelidir. Çünkü nükleer santralle ilgili, bugün -yaklaşık bir ay önce- Obama, Amerika’da sera gazının azaltılmasıyla ilgili, sera gazını minimize etmekle ilgili, 8 milyar dolarlık yatırımla ilgili projenin önünü açmıştır, nükleer yatırımlarla ilgili. Türkiye nükleerde geç kalmamalı. Türkiye nükleer teknolojide gerekli girişimleri ve adımları atmalı ve bu konuda önemli çalışmalara önayak olmalı.

Bakın, bugünlerde başta İstanbul olmak üzere Türkiye'nin ve dünyanın Fransa gibi, Çin gibi, Türkiye gibi, Bangladeş gibi, Kanada gibi, Amerika’nın bazı bölgeleri gibi yerlerinde küresel ısınmadan dolayı, sera gazlarının atmosfere anormal salınımından dolayı buna “dur” demek için bütün ülkeler sera gazı minimum olan nükleer santraller, nükleer enerjiyle ilgili ciddi çalışmalar yapmaktadırlar. Bunun bir örneğini mi istiyoruz? Bugün Avrupa Birliğinin merkezi Belçika’da elektrik enerjisi üretiminin yüzde 73’ü nükleer santrallerden elde ediliyor ve nükleer santrallerden elde ediliyor ve nükleer santrallerden elde edildiği için de bu orana baktığımız zaman Belçika’da elektrik enerjisi fevkalade ucuz ve fevkalade vatandaşa ucuz bir şekilde temin edilmektedir. Bizim burada konuştuğumuz ise Türkiye ölçeğinde bu değerin yüzde 5 mertebelerinde olması. Yüzde 5 mertebelerinde olması enerji üretimiyle bir anlam ifade ediyor mu? Fevkalade ediyor. Niye? Türkiye nükleer teknolojiyle tanışacak, bunun önündeki engeli lütfen kaldırmayalım.

Bir diğer şey, devletin artık enerji üretiminde bulunmasını istemiyoruz. Devlet üretici değil, devlet denetleyici olsun, takip edici olsun, izleyici olsun. Bu yatırımları özel sektör marifetiyle hep birlikte yapalım ve ülkemizde enerji çeşitliliğimizi artırarak devam ettirelim. Beyler, “Yenilenebilir enerjiyle ilgili Türkiye’nin enerji sorununu çözerim.” diyen arkadaşlar lütfen gitsinler, Almanya’ya baksınlar, uzağa değil. “Almanya’da şu kadar, yenilenebilir enerjiden enerji üretiliyor.” diyorlar. Almanya’da yüzde 18 oranında, nükleerden enerji üretiliyor, benim ülkemde yüzde 1 dahi değil. Niye ben bu teknolojiye yabancı olayım ülke olarak? Yenilenebilir enerjiyle ilgili, tabii ki yapılmalı, bunda bir itirazımız yok ama bu konuyla da ilgili çalışmalar devam etmeli.

Yine bir diğer önemli örnek; bugün en fazla sera gazı salınımı yapan Kanada diyor ki: “Ben sera gazı salınımımı azaltmak için, küresel ısınmaya, sel felaketlerine, sıcak hava dalgalarına ve kuraklığa dur demek için, orman yangınlarını bitirmek için üç tane nükleer santral yapıyorum.” diyor ve bunun projelerini de yaptılar, bir tanesinin de temeli atıldı. Bizde bir tanesi yapılacak, bir tanesinin yapılmasıyla ilgili işlemler başlatılıyor, bütün arkadaşlar buna karşı çıkıyor, bunun anlamlı ve doğru olmadığı kanaati…

Şunu diyebilin, şunu söyleyin gelin, burada bunu söylemekte de yarar var: Arkadaş, çevresel önlemleri nasıl alıyorsunuz? Burada bu konuyla ilgili biz bir çalışma yaptırırken -Mecliste, küresel ısınmayla ilgili- iktidarından, muhalefetinden, bütün arkadaşlar o toplantıda bulundular. Nükleer enerjiyle ilgili Genel Müdürü toplantıya çağırdık. Toplantıda arkadaşın dediği, ben özellikle bir çevre profesörü olarak, özellikle atık enerjiyle ilgili sorduğum soruda, “Elli yıl atık oluşmayacak.” Altını çizerek söylüyorum, elli yıl…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Elli yıl sonra ne olacak?

MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) - Böyle bir proses şu anda Avrupa ülkelerinde de gelişmiştir.

Lütfen, çeşitliliğin önünü açalım. Eğer nükleer enerjiyi biz devlete devreye girdirmezsek nükleer teknolojiyi de devreye girdiremeyiz. Bu sahada ciddi çalışmalar var dünyada. Bu sahada Türkiye geri kalmasın diyoruz. Bunu Avrupa ülkeleri yaparsa…

Bakın arkadaşlar, dünyada 476 tane aktif nükleer santral var. Bir tanesi, çok basit, çok basit olan bir tanesi nerede biliyor musunuz? Pakistan’da. Diğerlerinin tamamı nerede biliyor musunuz? Müslüman olmayan ülkelerde. Lütfen, Müslüman olan doğru dürüst hiçbir ülkede nükleer santralle, nükleer yatırımla ilgili çalışma yok. Bu çalışmaların lütfen önünü açalım, bu çalışmalara destek olalım bu projelerin önünü açmak için. Bakın, çevresel önlemlerle ilgili katkınız, desteğiniz neyse onu burada söyleyin, hatta bunlarla ilgili teklifinizi de yapın ama nükleer çalışmalarda bugün bunları göz ardı etmeyelim.

Nükleer santral, dediğim gibi, çeşitli Avrupa ülkelerinde ciddi… Bugün Avrupa Birliği ve küresel ısınmayla ilgili çalışmalarda sera gazını azaltmak için en önemli tartışılan konulardan biri ne biliyor musunuz? Deniyor ki: “Eğer sera gazını azaltmak istiyorsak, karbondioksit salınımını azaltmak istiyorsak mutlaka enerjide, yenilenebilir enerjinin yanında nükleer konusunda da çalışmaya gitmemiz gerekli.” Bugün eski teknolojiler gibi değil. Bakın, eski teknolojilerde atık oluşuyordu ama atık da bugün değerli bir malzeme olarak tekrar bu tip teknolojilerde, bu sahalarda ciddi bir şekilde değerlendirilmektedir. Enerji çeşitliliğimizi artırarak devam ettirmemiz için, lütfen, bu konularda biraz daha hassas, biraz daha araştırarak, biraz daha inceleyerek çalışma yapmamızda ve çevresel önlemler alınarak bu tip projelerin desteklenmesinde yarar olduğu düşüncesindeyim.

Milliyetçi Hareket Partisinin verdiği önergenin aleyhinde bir düşüncedeyim. Dolayısıyla, böyle çalışmaların, özellikle nükleer konusunda çalışmaların ülkemize, milletimize hayırlar getirmesine… Özellikle de altını çizerek söylüyorum: Millî enerjiyi, yerel enerjiyi, yerel teknolojinin gelişmesinde Milliyetçi Hareket Partisinin böyle önerge vermesini de doğrusu çok anlamlı ve doğru bulamıyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum, sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Arayacağım.

Grup önerisini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Saygıdeğer arkadaşlarım, iki dakika süre verip elektronik cihazla yapacağım oylamayı.

Evet, buyurun arkadaşlar.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 15.37

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.48

BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Fatih METİN (Bolu)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

İki dakikalık süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, grup önerisi kabul edilmemiştir.

Alınan karar gereğince, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkanım, İç Tüzük 60’a göre söz istiyorum.

BAŞKAN – 4’üncü sırada yer alan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 4 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 4 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/845, 1/884, 2/701) (S. Sayısı:506) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının geçen birleşiminde birinci bölümünde yer alan ek 126’ncı maddesi üzerinde önerge işlemine başlanmıştı.

Şimdi, ek 126’ncı madde üzerinde Bursa Milletvekili Sayın Necati Özensoy ve arkadaşları tarafından verilen, Komisyon ve Hükûmetin katılmadığı, gerekçesi Sayın Özensoy tarafından açıklanmış olan önergeyi hatırlatmak amacıyla tekrar okutup oylarınıza sunacağım.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 506 sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi ile 2809 sayılı Kanuna ilave edilen Ek 126 ncı maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları

“Bursa Teknik Üniversitesi

Ek madde 126 – Bursa’da Bursa Teknik Üniversitesi adıyla bir üniversite kurulmuştur. Bu üniversite, Rektörlüğe bağlı olarak kurulan;

a) Mühendislik, Mimarlık ve Fen-Edebiyat, Doğa Bilimleri, Sanat ve Tasarım, Denizcilik fakültelerinden,

b) Fen Bilimleri Enstitüsünden,

c) Bilgisayar Teknolojisi ve Programlama, Harita ve Kadastro, İnşaat, Makine, Seramik, Restorasyon, Tasarım ve Basım Yayımcılık, Doğalgaz ve Tesisat yüksekokullarından,

oluşur.”

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın Öztürk, ben şunu öğrenmek istiyorum: Şimdi, bu 60’ıncı madde uygulamasıyla ilgili olarak çok acil bir konu veya konuyla ilgili bir hususun olması lazım çünkü bu şekildeki uygulama belirli şeyleri aşmış hâle geldi veya ben öyle gözlemliyorum. O bakımdan onu soruyorum. Konu nedir?

                               

(x) 506 S. Sayılı Basmayazı 07/07/2010 tarihli 130’uncu Birleşim Tutanağı’na eklidir.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkanım, demin AKP’nin sözcüsü enerjiyle ilgili konuşurken yanlış bilgi verdi. Yani “476 tane reaktör, santral vardır dünyada.” dedi. Öyle değildir. Bunları söylemek istiyorum.

Akkuyu Nükleer Santrali benim ilçemin içerisinde olan bir santral. Onunla ilgili dünyada olmayan, bilimsel olmayan rakamlar söyledi, ben de o rakamları söyleyeceğim.

BAŞKAN – Şimdi, arkadaşlar, bu bilimsel olup olmama şeyi çıkanlara göre değişiyor. Mesela bilim adamlarına göre değişiyor, profesörler konuşuyor, her biri farklı konuşuyor. Yani kimin bilimsel konuştuğunun tespit yeri burası değil. Onu söylüyorum ben.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkanım, tutanaklara geçsin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bilimsel tartışmayı biz burada mı yapacağız?

BAŞKAN – Şimdi, siz söylediğiniz zaman, “Bilimsel değil.” dediğiniz zaman karşıdaki insan için… O da çıksa, dese ki: “Hayır, benim söylediğim bilimsel.” Ben bunun ölçümünü nasıl yapacağım?

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkanım, “Yirmi senedir nükleer santral yapılmıyor. Almanya’da yapılıyor, Fransa’da yapılıyor.” dedi. Doğru değil bunlar.

BAŞKAN – Hayır, ben size kısa bir söz vereyim de yani şimdi, konuştuğunuz kişininkinin bilimsel olmadığının ispatı siz değilsiniz. Onu söylüyorum.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Başkanım, tartışmayalım o zaman, tamam verin.

BAŞKAN – Şimdi, o arkadaş da çıkar “Efendim, ben bu hususta profesörüm, benim ilmim, şeyim var.” derse ben ne yapayım, ben ölçemem onları.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Başkanım, tutanaklara geçsin diye.

RECEP KORAL (İstanbul) – Başka konuya geçtik zaten.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Kanuna geçtik Başkanım.

BAŞKAN – Arkadaşlar, söylediğimiz şeylerin bir mantık silsilesinin olması lazım.

 Son defa olarak bugün veriyorum.

Buyurun efendim.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

7.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, MHP grup önerisinin aleyhinde konuşan Hatay Milletvekili Mustafa Öztürk’ün, “476 tane reaktör, santral vardır dünyada.” ifadelerinin doğru olmadığına ilişkin açıklaması

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkanım, bugün dünyada fiilen faaliyette olan 436 tane nükleer santral vardır, 476 tane değil. Bunların içerisinde de yirmi beş yaşında olan reaktör sayısı 33’tür. Bunun anlamı şu demektir: Son yirmi yıldır özellikle Orta Avrupa ve Amerika’da tek bir nükleer santral siparişi yoktur ve yeni santral siparişleri de taban yapmaktadır. “Akkuyu’ya nükleer santral yapmak” demek, “misafir odasına tuvalet kurmak” demektir.

Teşekkür ediyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Çok bilimsel bir şey söyledi Sayın Başkan.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)

4.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 4 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/845, 1/884, 2/701) (S. Sayısı:506) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 506 Sıra Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesine bağlı EK MADDE 126’nın ikinci fıkrası (c) bendinde yer alan “Sosyal Bilimler Enstitüsü” ibaresinden sonra gelmek üzere “Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü” ibaresinin getirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                   M. Nezir Karabaş (Bitlis) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul)- Gerekçe.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Türkiye, üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke olmasına karşın bu potansiyelini yeterince etkin bir şekilde kullanamamaktadır. Bunun en önemli nedenlerinden biri denizcilik biliminin yeterince gelişmemiş olmasıdır. Kurulacak enstitü ile denizcilik potansiyelinin geliştirilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 506 Sıra Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 1. maddesine bağlı Ek Madde 126’nın 2. fıkrasının a bendinde yer alan “Denizcilik Fakültesi” ibaresinden sonra gelmek üzere “Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi, Bilgisayar Bilimleri Fakültesi ile Gemi Mühendisliği Fakültesi” ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

                                                                                        Vahap Seçer (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Aslanoğlu konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurun efendim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunarım.

Değerli arkadaşlarım, tasarıdan rakamlar vereceğim size. Bu kurulan üniversitelerle ilgili (I) sayılı cetveldeki kadroları söylüyorum: İstanbul Medeniyet Üniversitesi (I) sayılı ve (II) sayılı cetvellerde 2.500 öğretim görevlisi, 2.500 tane. Yine İzmir Turgut Reis Üniversitesi, o da 2.500. Yine bir başka üniversite… Üç üniversite 2.500 tane öğretim görevlisi, diğer üniversiteler 1.500 tane…

Değerli arkadaşlar, hepinizin ilinde üniversite var. Bu üniversitelerin maksimum fakülte sayısı yedi veya sekiz. Bazı üniversitelerimizde… On beş-on altı tane, on sekiz tane fakültesi olan üniversitelerimiz var ama dönün bakın bunların kadrolarına, kaç kadrosu var?

Değerli arkadaşlarım, kadro vermeyelim demiyorum, 2.500 değil 5 bin yapalım eğer ihtiyacı varsa bu üniversitelerin, ihtiyacı varsa 5 bin tane verelim ama mevcut üniversitelerden, on beş-on altı arası fakültesi olan üniversitelerden, bin tane kadrosu olmayan üniversitelerimiz var. Bu bir haksızlık. Siz, yeni açılan veya açılacak bir üniversiteye 2.500 kadro ihdas ediyorsunuz ama diğer illerimizde, otuz yıllık, yirmi yıllık, yirmi beş yıllık üniversitelerimiz var, siz buralara kadro vermekten imtina ediyorsunuz. Bu bir haksızlık. Her ilde üniversitemiz var. Bu üniversitelerimizin ihtiyacı yok mu? O üniversitelerin kadro ihtiyacı yok mu? Çok. Ama her ne hikmetse bu üniversitelerimize yeni kadro verilmiyor.

Değerli arkadaşlarım, yeni açılan bir üniversiteye 2.500 kadro veriyorsanız, diğer üniversitelerin de ihtiyacını karşılamak zorundasınız. Diğer üniversitelere haksızlık yapıyorsunuz. Onların da kadroya ihtiyacı var, onların da çok önemli ihtiyaçları var ama her ne hikmetse, o üniversitelere ilave kadro verilmiyor değerli arkadaşlarım. Bu bir haksızlık. Ben, bu üniversitelere kadro verilmesin demiyorum, verilsin ama öbür üniversitelerimize niye haksızlık yapılıyor? Öbür üniversitelerimize niye kadro verilmiyor? Yani, illerimizde kadro ihtiyacı olan bir sürü üniversitemiz var, bunu hepiniz çok iyi biliyorsunuz. Biz bunu…

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) – Yok, yok!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Var, var, var, senin ilinde de var. Senin ilinde de var. Önce sen kendi iline bak! O kendi ilindeki üniversitenin hakkını koru tamam mı! Üniversitenin hakkını koruyamıyorsan Malatya’nın lafını ağzına alma!

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) – Var, var! Üniversitene uğrarsan görürsün!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Kendi ilindeki üniversitenin hakkını koru! Ben, kendi üniversitemi koruyorum.

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen karşılıklı konuşmayalım.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ben, kendi üniversitemi koruyorum. Önce sen kendi üniversitene bak, tamam mı?

MÜJDAT KUŞKU (Çanakkale) – Malatya’da var.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Önce, kendi üniversitene bak! Kendi üniversitenin hakkını koru, ondan sonra gel.

BAŞKAN – Ya sayın milletvekilleri, karşılıklı konuşarak neyi hallediyorsunuz arkadaşlar, lütfen ya…

SUAT KILIÇ (Samsun) – Ferit Bey, Genel Kurula hitap edin.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Sen kendi üniversitenin hakkını koru. Gel buraya yiğitçe, “Benim Çanakkale Üniversitemin kadro ihtiyacı var.” de. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Ya saygıdeğer arkadaşlarım, oradan söz atarak neyi hallediyorsunuz? Allah aşkına ya! Yapmayın.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Kendi hakkını koruyamayacaksın, korumayacaksın, “Malatya’nın ihtiyacı var mı?” diyeceksin. Var, benim üniversitemin ihtiyacı var, onun için konuşuyorum. Sen de gel konuş burada.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Mevlüt Bey, Genel Kurula konuşun, dinliyoruz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Sen de gel konuş burada ama konuşamıyorsun. Kendi üniversitesinin hakkını korumayan insan, benim Malatya’mın hakkını nasıl korur ki? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, Genel Kurula hitap edin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Aslanoğlu, bize hitap edin.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Mevlüt Ağabey, biz dinliyoruz, siz devam edin.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, Genel Kurula hitap edin.

Buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, tüm üniversitelerin kadro ihtiyacı var. Van’dan başlayın, her üniversitenin… Çok önemli. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinin kadro ihtiyacı var mı, yok mu? (AK PARTİ sıralarından “Vardır, vardır.” sesleri) Konya’daki üniversitelerin kadro ihtiyacı var mı, yok mu? (AK PARTİ sıralarından “Vardır, vardır.” sesleri)

SAMİ GÜÇLÜ (Konya) – Merak etmeyin, beraber çözeceğiz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – E, o hâlde? Siz altı fakülteli yeni kurulan bir üniversiteye 2.500 tane öğretim görevlisi kadrosu vereceksiniz, bu üniversitelerimizin kadroları daha 800, 900, 1.000.

OSMAN DEMİR (Tokat) – Hepsi birden kullanılmıyor ama.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – İster kullansın ister kullanmasın. Siz de verin, öbür üniversitelerimizin de kadro ihtiyacını ihdas edin, ihtiyacı olduğu zaman istesin bu üniversiteler. Ben bunu söylemek istiyorum, bunu söylemeye çalışıyorum.

Tüm üniversitelerin haklarını korumak hepimizin görevi ama maalesef… Yani ben haksızlık yapılmasın diyorum. Yani eğer vicdanınıza sığıyorsa, yeni kurulan bir üniversitenin 2.500 tane kadro ihtiyacı, kırk yıllık, otuz yıllık bir üniversitemin daha 1.000 kadrosu varsa… Ben bunu söylemek istiyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Ek madde 126’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 1’e bağlı ek madde 127 üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 506 Sıra Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesine bağlı Ek Madde 127’i ile kurulması öngörülen “İstanbul Medeniyet Üniversitesi” başlığının “İstanbul Medeniyetler Üniversitesi” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.  

                            

Pervin Buldan

İbrahim Binici

M. Nezir Karabaş

 

 

Iğdır

Şanlıurfa

Bitlis

 

Hasip Kaplan

Akın Birdal

Sebahat Tuncel

 

Şırnak

Diyarbakır

İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 506 sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi ile 2809 sayılı Kanuna ilave edilen Ek 127 nci maddenin ikinci fıkrasının (c) bendinde geçen "yeni kurulan" ibaresinden sonra gelmek üzere "İleri Teknoloji Enstitüsü," ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Hasan Çalış

Ahmet Kenan Tanrıkulu

 

Konya

Karaman

İzmir

 

Emin Haluk Ayhan

Oktay Vural

Mithat Melen

 

Denizli

İzmir

İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 506 Sıra Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1. maddesine bağlı Ek Madde 127'nin 2. fıkrasının a bendinde yer alan "Tıp Fakültesi" ibaresinden sonra gelmek üzere "Diş Hekimliği Fakültesi" ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

 

Vahap Seçer

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Şevket Köse

 

Mersin

Malatya

Adıyaman

 

M. Ali Susam

Ali Koçal

Ali İhsan Köktürk

 

İzmir

Zonguldak

Zonguldak

 

Hüseyin Pazarcı

Abdullah Özer

Ali Arslan

 

Balıkesir

Bursa

Muğla

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Mani-sa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sa-yın Başkanım.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Arslan konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Arslan, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ ARSLAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; önergemiz üzerinde söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, biraz önce Sayın Aslanoğlu konuşurken büyük itirazlar yükseldi, kadrolaşmayla ilgili bir sorun yokmuş gibi AKP’li milletvekili arkadaşlarımız itiraz ettiler. Ben bunu size Muğla’da yaşanan bir kadro sıkıntısıyla anlatmak istiyorum.

Muğla Üniversitesi 1992 yılında kuruldu ve bugün 25 bin öğrenciye hizmet veriyor. Dokuzuncu fakülte olarak da 2007 yılında Muğla Üniversitesi Tıp Fakültesi kuruldu. 12-13 civarında öğretim üyesi atandı, dekan vekili atandı. 2008 yılından beri de bu arkadaşlarımız görev yapıyor.

2009-2010 öğretim yılında Muğla Üniversitesi Tıp Fakültesi, 25 öğrenci almak istedi. Klinik staj yapacak hastaneyle, Muğla Devlet Hastanesiyle protokol yapılmadığı için YÖK 25 öğrenci almasına izin vermedi Muğla Üniversitesi Tıp Fakültesinin. Türkiye’de bunun benzer uygulamaları var, bildi-ğim kadarıyla Rize’de var. E, olabilir yani zamanında bir eksiklik tamamlanamadı, bu sene olmadı, seneye olur diye umut ettik, sesimizi de çok fazla çıkarmadık bir teknik arıza var, bir teknik hata var diye. Gerekçe yerine getirildi, Muğla Üniversitesi Tıp Fakültesi yöneticileri, Muğla Devlet Hastanesiyle protokol yaptılar ve bir yıl önce kendilerine bildirilen eksikliği tamamladılar. 2010 yılına gelindi, hepimiz artık umutla bekliyoruz. 53 tane öğretim üyesi kadrosu atama isteği var Tıp Fakültesinin. Yine 25 öğrenciyi almak için müracaat edildi. Dedik ki geçen seneki eksiklik tamamlandığına göre artık bu sene Muğla Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrenci alabilecek.

Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz gibi, Hükûmetiniz tarafından, özellikle Sağlık Bakanlığı tarafından Türkiye’deki hekim sayısının yetersiz olduğu ve bunun tamamlanması gerektiği konusunda müthiş bir talebiniz var, isteğiniz var. Hatta bu Mecliste geçtiğimiz dönem hekim eksikliğini tamamlamak için yabancı ülkelerden yasayı değiştirerek doktor getirmeyi bile denediniz. Ahmet Necdet Sezer veto ettiği için geçen dönem o yabancı doktorların Türkiye’ye gelmesi engellendi.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten de olabilir, Türkiye’de, ben, gerçi… İddia ediyoruz ki Türkiye’deki asıl sorun hekim eksikliği değil, hekim dağılımındaki sorunlar nedeniyle Türkiye’de sağlık problemleri yaşanmaktadır ve hem hekim eksikliğini iddia ediyorsunuz… Buna dayalı olarak Muğla Tıp Fakültesi 25 öğrenciyi almak istiyor. 2009 yılında Devlet Hastanesiyle protokol yapılmadığı için öğrenci alımına izin vermiyorsunuz. Bu eksiklik gideriliyor ve 53 tane de öğretim üyesi kadrosu isteniyor. YÖK, bu 53 öğretim üyesi kadrosunu vermiyor. Öğrenci alımına geliyor sıra, diyorlar ki: “Öğrenci alalım, 25 öğrenci alalım.” Bütün altyapısı hazır Muğla Üniversitesi Tıp Fakültesinin. Gerekçe ne, biliyor musunuz değerli arkadaşlar? YÖK gerekçe gösteriyor: “Öğretim üyesi eksikliğiniz nedeniyle size öğrenci veremiyoruz.” Yani hem öğretim üyesini vermiyorsunuz hem de onu gerekçe göstererek “Öğretim üyeniz yok.” diye öğrenci alımına izin vermiyorsunuz. Yani akıllara durgunluk veriyor. Nerede var? Hangi bilimde, hangi devletin işleyişinde böyle bir gerekçe olabilir? Biz şaşırdık.

Dün 3 Cumhuriyet Halk Partisi Muğla Milletvekili olarak, ben, Sayın Fevzi Topuz ve Sayın Gürol Ergin YÖK Başkanına ziyarete gittik. “Bakın, burada bir şey var, bizi rahatsız eden bir olay var. Nedir?” dedik. “Ben rektörünüze güvenmiyorum.” dedi. Niye? Rektör, Ahmet Necdet Sezer tarafından atanmış bir rektör. Zaten dört ay sonra görev süresi sona eriyor. Hesap şu: “Rektörü ben atayayım, yeni rektör kursun tıp fakültesini, kadrolaşmayı ben yapayım.” diyor.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten, bakın, Muğla, Türkiye'nin en önemli turizm merkezlerinden. Sağlık hizmetlerinin kalitesinin artırılması gerekiyor. Muğla’da sağlık turizmiyle ilgili başka gelişmeler de yapılabilir. Muğla Tıp Fakültesi sadece Muğlalılar için değil, Türkiye için de çok önemli bir fakülte ve maalesef Muğla Tıp Fakültesinin gelişmesi YÖK Başkanının -tabii, YÖK Başkanı derken sizleri de bunun dışında tutmamak lazım- sırf siyasi hesapları nedeniyle maalesef bugün öğrenci alamaz durumda, iki yıldan beri bekliyor. Yani bunda ne izan var ne akıl var, hiçbir hesaba kitaba sığmıyor.

Bakın, efendim, Muğla Üniversitesi Rektörünün kadrolaştığını düşünelim…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Arslan, konuşmanızı tamamlayınız efendim.

ALİ ARSLAN (Devamla) – …yani sizin söyleminize göre kadrolaşsın, kendine uygun, kendi ideolojisine uygun insanlar alsın. Ee, ne işe yarıyor? Zaten siz, kendiniz, iki oy alsa bile başka insanları rektör yapabiliyorsunuz; yapma hakkınız, yetkiniz var. Yani elinizde bu kadar büyük güçler varken, rektörü cezalandıracağım derken, niyetiniz varken, niye Muğlalıları cezalandırıyorsunuz?

Çok köklü bir üniversite Muğla Üniversitesi, “Bilginin Sevgiyle Buluştuğu…” diye bir sloganı var. Gerçekten Muğlalılar bütün üniversiteyi, bütün üniversite öğrencilerini yüreğine basmış, kucağına almış, sevgiyle o genç çocuklarımızın eğitimine katkıda bulunmaya çalışıyor. Böyle bir ilin, YÖK’ün, AKP’nin hesaplarına uymadığı için cezalandırılmış olmasını burada ben şiddetle kınıyorum. YÖK Başkanının yani bu uygulamasıyla, bence o makamında bir dakika bile oturamaması lazım.

Değerli arkadaşlarım, ben yeni kurulan üniversitelerin hayırlı olmasını diliyorum ve hepinize “hayır”lı günler diliyorum.

Çok teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arslan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 506 sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi ile 2809 sayılı Kanuna ilave edilen Ek 127 nci maddenin ikinci fıkrasının (c) bendinde geçen "yeni kurulan" ibaresinden sonra gelmek üzere "İleri Teknoloji Enstitüsü," ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Mithat Melen…

BAŞKAN – Sayın Melen, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MİTHAT MELEN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değişiklik önergesi üzerinde konuşmaya çalışacağım. Bilimsel olduğunu tartışmayacağınız birkaç rakam vermek istiyorum çünkü OECD’nin rakamları. O zaman onların bilimsel olup olmadığını OECD’den herhâlde sorar öğrenirsiniz.

OECD’de yaşam kalitesi üzerine önemli bir kriter var. O kriter de “işsiz ve okumayanların sayısı” kriteri. Yani bir ülkede 15-19 veya 20-24 yaşları arasındaki gençlerin işsizlik durumu ve okumama durumuna göre önemli bir kriter. Bakın bu kriterlerde, 15-19 yaşları arasındaki gençlerin yüzde 36,1’i Türkiye’de işsiz ve okumuyor. Keza 20-24 yaşındaki gençlerin yine Türkiye’de yüzde 45,7’si okumuyor ve işsiz. Bu rakamları, bakın, bize benzer ülkelerle karşılaştıralım: Brezilya’da 15-19 yaş arası yüzde 14,7; 20-24 yaş arası 23,4; İspanya’da ilk rakam, yani 15-19, yüzde 10,9; 20-24 yüzde 17,2; İngiltere’de 15-19 yaş arası işsiz ve okumayan yüzde 18,1 ve 20-24 yüzde 10,7; en son İtalya örneğini vereyim, 15-19 yaş arasındaki işsiz ve okumayanların sayısı -tabii kendi grupları arasında bu yüzdeler- yüzde 17,6 ve yüzde 10,2. Bu şu demek aslında: Yani başta Türkiye olmak üzere 15-19 yaş arasındaki her 3 gençten 1’i işsiz ve okumuyor, çok tehlikeli bir şey. 20-24 yaşında da yüzde 45’i, yarısı işsiz ve okumuyor. İşte, aklınıza gelebilecek, terör dâhil, her türlü meselenin altında bu var. İşsizlik, okumamak çok tehlikeli bir gelişme.

Şimdi, eğitim sistemi niye var? Niye eğitim sisteminde reform yapmaya çalışıyoruz? Niye üniversite açmaya çalışıyoruz? Tabii gönül istiyor ki Türkiye’de, mesela Amerika Birleşik Devletleri’nde olduğu gibi, her 3 kişiden 1’inin üniversite mezunu olmasını. Esas amaç o veya okuma yazma bilmesi. Orada da rakamlar çok yüksek. Ama, biz ısrarla, bir kere bu YÖK Kanunu’na her üç günde bir, bir yeni madde ekleyerek bir üniversite kurmaya çalışıyoruz. Bir öğretim üyesi olarak üniversite kurmanın karşısında olamam, olmam mümkün değil ama nitelik konusunda çok ciddi sıkıntılarım var herkeste olduğu gibi.

Türkiye'nin en önemli sorunlarından bir tanesi üniversite açmak değil, öğretim üyesi bulmak, gerçekten nitelikli öğretim üyesi bulmak ve bu üniversiteleri dünya düzeyine çıkarmak. Dünya düzeyinde üniversite sayımız o kadar az ki ve dünya düzeyinde nitelikli insan o kadar az yetiştirebiliyoruz ki hiç bunları tartışmıyoruz.

Sayılar arttıkça, üniversite sayıları arttıkça, hatta her vilayete, her ilimize bir tane üniversite açtıkça sanıyoruz ki o vilayetlerde veya o bölgede, işte işsizlik de önlenecek, ekonomi de düzelecek. Hayır, öyle olmuyor. Tam aksine, üniversiteler de bu kadar siyasetin içine bulaşınca, başta yöneticileri tarafından bulaştırılınca ve Ankara’yla geçimsizlik çıkarmayı da âdet hâline getirince, Ankara da keza üniversitelerle geçinmeyince bu duruma geliyoruz.

Şunu bir siyasetten sıyırabilsek, şu üniversiteyi. Şu insan yetiştirmeyi ve eğitim konusunu siyasetin dışında bir düşünebilsek ama hiç düşünmüyoruz. Burada, bu, her gün, her bir üniversite konuşulduğu zaman çoğunluk bulamıyoruz biz. Türkiye'nin hani en önemli konusu eğitimdi. Çoğunluk bile bulamıyoruz, ilgilenmiyoruz çünkü üniversite açmakla bu işler çözülecek zannediyoruz, çözülmüyor. Nitelik meselesi, dünyayla rekabet edebilme meselesi.

Bakın, bu rakamları düzeltmenin tek yolu, işsizliği önlemenin tek yolu, hatta iktidarı belki sürdürmenin tek yolu bu meseleleri çözmekle ilgili ama bu meseleleri çözmeye kimse yanaşmıyor, yanaşmak da istemiyor. Bazı yasaları çıkarmak... Ki Türkiye Büyük Millet Meclisi gerçekten en önemli yasa çıkaran meclislerden bir tanesi, bundan daha fazla yasa çıkaran bir meclis yok dünyada, her gün bir yasa çıkarıyoruz. Neredeyse ayakkabılarla ilgili sorunları bile buraya getireceğiz, yasa çıkaracağız. Bu iş yasa çıkarmakla olmuyor, uygulamakla oluyor, bu rakamları değiştirebilmekle oluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Melen, konuşmanızı tamamlayınız.

MİTHAT MELEN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Uzatmak âdetim değil ama çok az zaman var, beş altı dakika içerisinde Türkiye'nin eğitim sorunlarını çözmek de çok zor ama şartlar o. En azından bunları söylemek imkânı önemli bir imkân. Onun için, tekrar, hep beraber bir düşünmemiz lazım.

Üniversitelerin sayısını artırmak, üniversitelere acayip bölümler eklemek işsiz sayısını artırmak demek. Türkiye’de benim en korktuğum işlerden bir tanesi, hele milletvekili olduktan sonra, üniversiteli işsizlerin kapıma dayanmalarıyla ilgili. Bugün Türkiye’de çok iyi üniversiteleri bitirenler bile işsiz, biliyorsunuz, çünkü niye? “Eğitim ekonomisi” denilen bir kavramı da pek kafamıza yerleştirememişiz, planlayamamışız bunları yani piyasa ile ihtiyaç arasında plan yapamamışız. Onun için, bu üniversiteleri açalım da yarın yine işsizler ordusunun arttığı yani yarın yine sıkıntıları hep birlikte burada çekmeyelim diyorum.

Bu nedenle önergemizin de kabulünü arz ediyorum, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Melen.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 506 Sıra Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesine bağlı Ek Madde 127’i ile kurulması öngörülen “İstanbul Medeniyet Üniversitesi” başlığının “İstanbul Medeniyetler Üniversitesi” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Sebahat Tuncel (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Tuncel, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 1’inci maddesi üzerine verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine konuşuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gerçekten, yeni üniversitelerin açılması vesilesiyle Türkiye’de eğitim sistemini bir kez daha tartışmak önemli diye düşünüyorum. 8 yeni üniversite açılacak, 18 bin yeni kadro alınacak ama bu Türkiye’de ne eğitim sisteminin sorunlarını çözüyor ne de Türkiye’de üniversite mezunlarının sorunlarını çözüyor. Ortalama, her yıl üniversitede 500 bin insanın mezun olduğunu düşündüğünüzde bu rakam çok ciddi. Her dönem gerçekten, üniversiteli işsizler açığa çıkıyor çünkü eğitim sistemimizde üniversiteyi bitirenlerin gerçekten, kendi yaşamını oluşturacağı, yeni iş alanları açacağı alanlar yok. Sadece üniversiteye gitmesi üzerinden bir yaklaşım, eğitim mezunlarının, 300 bin eğitim mezununun iş beklediğini düşündüğümüzde bu rakamın ne kadar vahim olduğunu görebiliriz.

Sayın milletvekilleri, diğer bir konu da üniversitelerde gerçekten ne kadar bilimsel eğitim veriliyor ya da eğitim alanına ilişkin kadrosuyla tam donanımlı, çağdaş, 21’inci yüzyıla uygun eğitimler verildiği ve bundan sonra üniversiteden mezun olanların bu eğitimi nasıl kullanabileceği meselesi de önemli.

Dün bu kürsüden ifade etmiştim Diyarbakır’ı, Dicle Üniversitesini. Bir örnek daha vermek istiyorum. Dicle Üniversitesinde 75 öğrenci okulun mezuniyet törenine katılmadılar, alternatif bir tören yaptılar. Orada öğrencilerin metninde şöyle bir şey vardı: 75 tane tıp öğrencisi “Biz bir şey öğrenmeden ayrılıyoruz buradan. Biz hastalarımızı nasıl tedavi edeceğimizi bilmiyoruz çünkü orada bize bunu öğretmediler, gerekli donanım yoktu. Tıp fakültesinde okuduk ama biz gerçekten bir doktor olamadık.” isyanını ifade ediyorlardı ve “Biz, bu ortamda nasıl gidip de insanlarımızı, hastalarımızı tedavi edeceğiz? Hangi sorumlulukla?” diye.

Sanırım, Sayın Bakanımız da bunu göz önüne alır çünkü sadece yetiştirmek yetmiyor, sadece doktor, öğretmen yetiştirmek yetmiyor. Bunun gerçekten topluma hizmet edebilecek koşulda olup olmaması önemli.

Buna baktığımızda, bunun nedenleri, tabii ki üniversitelerdeki kadro sayısının yetersizliği. Birçok üniversitede yeterince profesör yok, yeterince doçent yok, yeterince uzman yok. Biz yeni üniversiteler açıyoruz. Buralara da doğal olarak zaten yeterli olmayan profesörü, doçenti de gönderemiyoruz. Bu da çok ciddi bir problem. Yani profesörün olmadığı, doçentin olmadığı, bırakalım uzmanın olmadığı üniversitelerimiz var. Bunlar nasıl bir eğitim sistemi içerisinde, nasıl eğitim verecekler, öğrencileri nasıl geliştirecekler? Bu önemli bir nokta diye düşünüyorum. Bu olmadığı sürece gerçekten sadece üniversiteye giden, diploma alan kişiler oluyor.

Diğer bir nokta, bu vakıf üniversitelerinin açılması pozitif bir şey gibi görünüyor ama özellikle bu kadro meselesinde, oraların ekonomik koşullarının belki daha iyi olması kadroların da vakıf üniversitelerinde yer almasını beraberinde getiriyor, devlet üniversiteleri bu vesileyle daha kalitesiz bir eğitim vermek durumunda kalıyor. Bu konuda da yapılması gereken şey, gerçekten nitelikli kadronun ve üniversitelerin gerekli donanıma kavuşturulması gerekiyor. Aksi takdirde eğitim sorunlarımız her zaman için devam edecek.

Diğer bir konu, tabii ki sadece eğitimciler açısından değil, bir de öğrenciler açısından durum var.

Türkiye’de bir sürü sınav -en son KPSS sınavı- var, yeni sınavlar oldu, bazıları kaldırılıyor. Bu sınav sisteminde elenmek durumunda kalan, bin bir emekle üniversiteye gelen öğrenciler eşit fırsatlardan yararlanmıyorlar. Türkiye’de yoksulluktan, işsizlikten bahsediyoruz. Bu ülkede yoksul ve işsizler ile ekonomik durumu iyi olanlar aynı koşullardan yararlanmıyor, üniversitelere, dershaneye gidemiyorlar örneğin. Devlet okulları, ne yazık ki yeterince sağılıklı bir eğitim geliştirmiyor. Türkiye’de eğitim sisteminde parası olan iyi eğitim alıyor, işte Türkiye’de de iyi üniversitelere, vakıf üniversitelerine gidiyor ya da yurt dışında üniversitelere giderek eğitimini alıyor ama diyelim parası olmayan, yoksul emekçi halkın çocukları daha kötü üniversitelerde daha zor koşullarda eğitim almak durumunda kalıyor.

O açıdan, üniversitelere giriş sınavlarına baktığınızda, en yoksul neresi oluyor? Hakkâri, Şırnak oluyor. Bunun da nedeni gerçekten orada eğitim fırsatlarından insanların eşitçe faydalanmamasından kaynaklı. Yine ana dilde eğitim meselesi burada da çok ciddi bir problem. Eşitsizlik her yönüyle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tuncel.

SEBAHAT TUNCEL (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Diğer bir nokta da kadınlar açısından bu eşitsizlik çok daha ciddi bir problem. Öğretim görevlilerine baktığınızda, 2008-2009 listesine baktığınızda, kadın profesör sayısı, kadın doçent sayısı, kadın uzman sayısı neredeyse yok kadar az. Oysa bu üniversitelerden kadınlar ve erkekler birlikte mezun oluyor ama kariyer şeyine ya da görevlendirmeye baktığınızda, rektör atamalarına baktığınızda, bu, yok denecek kadar az. Eğitim sisteminde, yine sınav sisteminde de bu böyle çünkü kadınlar yoksulların daha yoksulu konumunda, eğitim fırsatlarından eşit şekilde faydalanamıyorlar.

Dolayısıyla, biz, bu vesileyle hazır üniversite açıyorken bir şekilde üniversitelerde yaşanan sorunlar, daha demokratik, daha katılımcı ve eşitsizlikleri ortadan kaldıran bir eğitim sistemi konusunda da bir tartışma yürütmek durumundayız.

Bu hepimizin sorumluluğu diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar) 

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 1’e bağlı ek madde 128 üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum; buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 506 sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi ile 2809 sayılı Kanuna ilave edilen Ek 128 inci maddenin başlığı ve birinci fıkrasında geçen "İzmir Katip Çelebi Üniversitesi" ibaresinin "İzmir Hasan Tahsin Üniversitesi" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                            

Mustafa Kalaycı

Ahmet Kenan Tanrıkulu

Hasan Çalış

 

 

Konya

İzmir

Karaman

 

Emin Haluk Ayhan

Oktay Vural

Şenol Bal

 

Denizli

İzmir

İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 506 Sıra Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesine bağlı Ek Madde 128'in ikinci fıkrası (c) bendinde yer alan "Fen Bilimleri Enstitüsü" ibaresinden sonra gelmek üzere "Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Pervin Buldan

İbrahim Binici

M. Nezir Karabaş

 

Iğdır

Şanlıurfa

Bitlis

 

Osman Özçelik

Hasip Kaplan

Akın Birdal

 

Siirt

Şırnak

Diyarbakır

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 506 Sıra Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1. maddesine bağlı Ek Madde 128'in madde başlığı ile 1. fıkrasında yer alan "İzmir Katip Çelebi Üniversitesi" ibarelerinin "İzmir Zübeyde Hanım Üniversitesi" olarak değiştirilmesi ile 2. fıkrasının a bendinde yer alan "Denizcilik Fakültesi" ibaresinden sonra gelmek üzere, "Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Doğa Bilimleri Fakültesi" ibarelerinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

                           

Bülent Baratalı

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Vahap Seçer

 

 

İzmir

Malatya

Mersin

 

Şevket Köse

Mehmet Ali Susam

Ali Koçal

 

Adıyaman

İzmir

Zonguldak

 

Abdullah Özer

 

Harun Öztürk

 

Bursa

 

İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Baratalı konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Baratalı, buyurun efendim.

BÜLENT BARATALI (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 506 sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile yeni kurulacak üniversiteler üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlarken sizi, grubum ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üniversiteler, her dönem, eğitim ve kültür yuvası olarak aydınlanma ve yenileşmeye öncülük etmiş, var oldukları yerlerin ve çevrelerin ekonomik ve sosyal dönüşümlerine büyük katkı sağlamışlardır. Ayrıca, yükseköğretim nüfusunun oranını yükseltmesi gereken ülkemiz için üniversitelerin kurulmasını Cumhuriyet Halk Partisi olarak memnuniyetle karşılıyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hâlen İzmir’de, Dokuz Eylül, Ege, Yüksek Teknoloji, Yaşar, Ekonomi, İzmir ve Gediz olmak üzere yedi tane üniversitemiz vardır. Belediye başkanlığımda Dokuz Eylül ve Yüksek Teknoloji Enstitüsünün kurulmasına da yardım ettim, aracılık ettim ve kuruculuğunda bulunduğum için, bu konuda da mutluluğumu ifade etmeye çalışıyorum. Bu üniversitelerde, 100 bin civarında öğrenci ve 8 bine yakın da öğretim elemanı bulunmaktadır. Artan nüfusumuz, sürekli göç, yeni üniversitelerin kurulmasının gerekçesini oluşturmaktadır. Bu nedenle, İzmir’e ve Ege’ye, bu batı bölgelerine ve tabii, elbette ki bütün Türkiye’ye, bu yeni kurulacak olan İzmir’in dördüncü devlet üniversitesinin iyilikler getireceğini biliyorum ve teşekkürlerimi yineliyorum.

Ancak, bizim tek sorunumuz, burada, bir isim olayıdır sayın milletvekilleri. “Turgut Reis” olarak başlayan bu dördüncü devlet üniversitesinin adı Plan ve Bütçe Komisyonunda “Kâtip Çelebi” olarak değiştirilmiştir. Elbette, Kâtip Çelebi, Turgut Reis, Hasan Tahsin (Şehit Nevres) ve buna benzer bütün isimler hepimizin müşterek tarih özellikleridir, hepsine de çok büyük saygılarımız var ancak sekiz bin beş yüz yıllık geçmiş tarihi ve Heredot’un “en güzel iklim, en mavi gökyüzünün şehri” olarak belirlediği İzmirlilerin de bu konuda bir şey söylemesi gerekiyordu ve İzmirliler bir şeyler söylediler.

Şimdi, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üniversiteler, biraz, içinde bulunduğu kentle de özdeşleşiyorlar. Örneğin Kahramanmaraş’ta Sütçü İmam, Antalya’da Akdeniz ya da İngiltere’de Oxford, Cambridge veya Amerika’daki Yale ve Utah gibi üniversiteler böyle bir örnek teşkil edebilir. Ancak, biz katılımcı demokrasiden yanayız. Acaba bu konuda İzmirliler ne diyor? Elimde iki tane araştırma var:

Bir tanesi, 1.067 kişi üzerinde, yarısı bayan yarısı erkek olmak üzere yapılmış bir araştırma: Yüzde 41 Zübeyde Hanım, yüzde 27 Hasan Tahsin, yüzde 12 Çakabey ve Şehit Asteğmen Kubilay yüzde 7, Kâtip Çelebi yüzde 4, Karşıyaka yüzde 3, Turgut Reis yüzde 2,5 olarak gidiyor.

Ayrıca değerli arkadaşlar, elimde İzmir’in çeşitli gazeteleri var. Bakın, bunlardan Habertürk gazetesinin “Egeli Haber” diye bir gazetesi var. Bu gazetenin yaptığı araştırmaya göre de değerli milletvekilleri, İzmir’de “Zübeyde Hanım” ismi öne çıkmış bulunmaktadır.

O nedenle, değerli dostum, siyasete başlarken değişik partilerden beraber başladığımız Sayın Tekelioğlu’na burada çok saygım var, değerli dostumun önerisine de saygım var. Ancak bu konuda, İzmirlilerin bu sesine dikkat çekmesi gerektiğini ve önerilen isim üzerine de oy kullanmasını kendilerinden burada rica ediyorum. Dün konuştu, dinledim, elbette Kâtip Çelebi de çok önemli bir isim.

Ancak değerli arkadaşlar, bakınız, bizim önerimiz “İzmir Zübeyde Hanım Üniversitesi”dir. İlk defa, dün bir arkadaşım ifade etti, bir hanımefendinin adı üniversitenin adı olacaktır. Kimdir bu hanımefendi? Devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Cumhurbaşkanı olduğu zaman İzmir Milletvekiliydi, eşini İzmir’den seçmiştir, annesini İzmirlilere emanet etmiştir, annesinin mezarı Karşıyaka’dadır. O nedenle, biz İzmirlilerin, devletimizin kurucusu, kurtarıcısı Gazi’ye böyle bir borcumuz var. Umuyorum ki değerli gazi Meclisinin de Gazi’nin annesine böyle bir borcu var.

O nedenle, değerli arkadaşlar, isim konusunda önergemizin desteklenmesini sizlerden bekliyorum, rica ediyorum, arz ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Baratalı.

BÜLENT BARATALI (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Teşekkürlerimi yinelerken kurulacak olan üniversite ve fakültelerin son derece isabetli olduğunu düşünüyorum ancak bunların yanında havacılık ve uzay bilimleri, güzel sanatlar fakültesi, siyasal bilgiler ve doğa bilimleri gibi yeni fakültelerin de bir ihtiyaç olduğunun bilimsel olarak öne çıktığını ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu doğrultuda hazırlamış olduğumuz önergenin kabulü ile İzmir tam anlamıyla herkesin içine sinen bir üniversiteye kavuşacaktır. Tamamen ülke ve bölge gerçeklerine göre dile getirmiş olduğum bu önergenin kabulü İzmir için hep beraber atmış olduğumuz bir adım olarak daha anlamlı olacaktır ve bir değer katacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle yeni üniversitemizin, İzmirliler başta olmak üzere Ege’ye ve Türkiye'nin bütün illerine iyilikler getirmesini diliyorum, teşekkürlerimi yineliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -  Teşekkür ederim Sayın Baratalı.

Sayın Tekelioğlu

MEHMET S. TEKELİOĞLU (İzmir) – Sayın Başkanım, kısa bir açıklama için söz istedim.

BAŞKAN - Sayın Baratalı’nın ifadeleri üzerine mi bir açıklama getireceksiniz?

Buyurun.

MEHMET S. TEKELİOĞLU (İzmir) – Sayın Başkanım, söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum.

Sayın Baratalı’ya da teşekkür ediyorum açıklamaları için. Yalnız bir konuya açıklık getirmemiz gerekiyor, o da şudur: “İzmirlilerin böyle bir talebi var.” şeklinde bir beyanda bulundu Sayın Baratalı, oysa bu talep üniversite camiası arasında, bilim camiası arasında yapılmış bir araştırma değil ve çok kısıtlı bir şekilde, sadece bir gazetenin yaptığı bir araştırmadır, bir ciddiyeti, bir inanılır tarafı yoktur. Bunu açıklamak istedim.

Teşekkür ediyorum.

BÜLENT BARATALI (İzmir) – Bakın, başka bir açıklama da var.

BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 506 Sıra Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesine bağlı Ek Madde 128'in ikinci fıkrası (c) bendinde yer alan "Fen Bilimleri Enstitüsü" ibaresinden sonra gelmek üzere "Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükûmet?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Binici, siz mi konuşacaksınız?

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Ben konuşacağım efendim.

BAŞKAN - Buyurun.

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 506 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesine bağlı ek 128’inci maddeye ilişkin verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım.

Önergemiz üç tarafı denizlerle çevrili ülkede denizciliğe yeterince önemin verilmediğine işaret etmektedir ve İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesine deniz bilimleri ve teknolojisi enstitüsü kurulmasını teklif ediyoruz. Bu teklifimizin kabul göreceğini umuyorum.

Üniversiteler çok önemli, bulundukları kentlerin gerçekten bilim yaşamına, sosyal yaşamına, kültürel yaşamına ve en önemlisi de ekonomik yaşamına katkı sağlaması beklenir ve üniversitelerin temel karakteri de bilim üreten merkezler olması, bilim insanı yetiştirmesidir. Ancak üniversitelerimizde ne kadar bilim insanı yetiştiriliyor, ne kadar -bilim ve teknoloji- çağdaş dünyanın düzeyinde araştırmalar yapılıyor ve geliştiriliyor, bunu sorgulamamız gerekiyor.

Çok sayıda üniversite açıyoruz. Bunlar ilk bakışta olumlu. Bizim de olumlu kabul ettiğimiz, gördüğümüz çalışmalar. Şu anda Ankara, Bursa, İstanbul, İzmir, Konya, Kayseri, Erzurum’da yeni üniversiteler açıyoruz. Bu kentlerimizde birden fazla üniversite var ve bunların çoğu da köklü üniversiteler. Üniversitelerin ülke sathına homojen bir şekilde dağılımını sağlamak ve planlamak gerekiyor. Evet, “AK PARTİ döneminde üniversitesiz kent kalmayacak.” şiarıyla, gerçekten, birçok kentimizde üniversiteler açıldı ancak bu üniversitelerin çoğunda -daha önceki konuşmalarımızda, Plan ve Bütçe Komisyonunda da ifade ettiğimiz gibi- bu kentlerimizde açılan üniversitelerin çoğunda hâlâ yeterli bina yok. Binaları olup da yeterli eğitim öğretim için gerekli alet edevat, laboratuvar yok. Bunların olması hâlinde bile, yeterli öğretim üyesi yok. Öncelikle, bu üniversitelerimizin eğitim ihtiyaçlarını karşılamak lazım. Öğrencilerin büyük kentlerde toplanmasının önüne geçmenin bir yolu da bu üniversitelerimizin aktif hâle getirilmesi ve bütün ihtiyaçlarının karşılanması lazım.

Birçok üniversitemizde, fakültelerde, enstitülerde profesör bulmak mümkün değil, doçent düzeyinde öğretim üyesi bulmak mümkün değil. Çoğunda, doktora öğrencileri veya doktor öğrenciler tarafından dersler veriliyor. Buradan mezun olan öğrencilerin almış oldukları eğitimin, yarın yaşama katıldıkları zaman, ne kadar yararlı, üretime ne kadar katkı sağlayabileceklerini gerçekten sorgulamamız lazım. Yani “Ben yaptım, oldu.” anlayışından çok, bütün üniversitelerimizin, açılan üniversitelerimizin ihtiyaçlarının, önce, eksiksiz giderilmesi gerekmekte. Bu konuda çok ciddi sorunlar yaşanmaktadır.

Daha önce de ifade ettim, Siirt Üniversitemizde birçok bölüm açılmasına rağmen, ya laboratuvar eksikliğinden ya öğretim üyesi eksikliğinden okula, üniversiteye öğrenci alınamamaktadır. Yıllardır açılmış bir üniversitenin çok az sayıda öğrenci aldığını göz önünde bulundurursak, Siirt ve çevresindeki lise mezunu öğrencilerin büyük kentlere akmak zorunda kaldığını, Ankara, İstanbul, Konya, İzmir gibi kentlerde eğitim öğretim almak zorunda kaldıklarını görüyoruz. Bunun yararlı bir tarafı var kuşkusuz, kültür alışverişi, farklı kentlerden gelen insanların farklı kentlerde, büyük metropol kentlerde yaşamlarını sürdürmeleri, kültürel alışveriş açısından önemli ama ekonomik sorunlar da yarattığını bilmekteyiz.

Üniversitelerde asıl sorun, bizce, özgür bilim insanı yetiştirilmesidir. Üniversitelerimizde gerçekten özgür düşünceli bilim insanı yetiştirebiliyor muyuz? Böyle mi yapıyoruz, yoksa devletin resmî ideolojisi anlayışıyla, öğretim üyelerinin verdiği eğitimle mi öğrenciler yetiştiriliyor? Devletin resmî ideolojisi dışında farklı görüşlere sahip öğrenciler, öğretim üyeleri üniversitelerde barınamamaktadırlar. Özgür bir tartışma ortamı, özgür bir bilim üretme imkânına sahip değil üniversitelerimizin çoğu, asıl buna dikkat edilmesi gerekir.

Bakın, bu tür üniversitelerimizde yetişen ve yüksek yargıda yer alan kimi yargıçlar, daha önce yine ifade etmiştik, bir araştırmada, “Ben hukuk mukuk tanımam.” diyebilmektedir. Yani, hukuk fakültesinden mezun olup da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayınız, buyurun efendim.

OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) - …hukuk mukuk tanımayan bilim insanı, üniversite mezunu insanı yetiştirmek yerine, özgür düşünceli akademisyenler, özgür düşünceli bireyler yetiştirmek temel alınmalıdır üniversitelerde. Bu eksikliğin mutlaka giderilmesi lazım. Resmî ideolojiyle donatılmış insanlar yerine, bilimle donatılmış insanlara ihtiyacımız vardır.

Bu açılacak üniversitelerimizin her şeye rağmen hayırlı olmasını diliyoruz, destekliyoruz, başarılar diliyoruz.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 506 sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi ile 2809 sayılı Kanuna ilave edilen Ek 128 inci maddenin başlığı ve birinci fıkrasında geçen "İzmir Katip Çelebi Üniversitesi" ibaresinin "İzmir Hasan Tahsin Üniversitesi" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Şenol Bal (İzmir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Bal, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 506 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ek 128’inci maddesi üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun tasarısında İzmir’de bir üniversite kurulması, adının “İzmir Turgut Reis Üniversitesi” olması söz konusu iken, Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan bir değişiklik ile ismi “İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi” olarak değiştirilmiştir. Üniversitenin adıyla ilgili biz de bir değişiklik önergesi verdik. Bizim teklifimiz “İzmir Hasan Tahsin Üniversitesi” olması şeklindedir.

Neden Hasan Tahsin? Büyük çoğunlukla devlet üniversiteleri bulundukları şehirdeki simgelerin, sembollerin ismini alıyor. Hasan Tahsin, Kurtuluş Savaşı’nın simge isimlerinden biridir, İzmir’in simgesidir, İzmir’in ve İzmirlinin model şahsiyeti olmuştur. Sadece İzmirliler değil, Türkiye, bu ismi, kurtuluş mücadelesinin ilk kurşununu ateşleyen vatan kahramanı olarak saygıyla anar. O, işgal acısına dayanamayıp, yüreğinin sesini dinleyip tek başına da olsa düşman alayına savaş açacak kadar cesurdur. Atılan bu kurşun, Türk Kurtuluş Savaşı’nın meşalesini yakarken bütün dünyaya Türk milletinin işgali kabul edemeyeceğinin ilanını ve işaretini vermiştir.

Hasan Tahsin, Paris Sorbonne Üniversitesi Siyasal İlimler Akademisini bitirmiş, İstanbul’a döndükten sonra Osmanlı Devleti aleyhine Balkanları karıştıran İngiliz Buxton kardeşlerin bu faaliyetlerini önlemekle görevlendirilmiştir. Bu görevi başarıyla tamamlamıştır ve bu yüzden de on yıla mahkûm olmuştur. Birinci Dünya Savaşı’nda Bükreş’in Osmanlı ve müttefik Almanya tarafından alınmasından sonra, mahkûmiyetinin ikinci yılında hürriyetine kavuşmuş ve mütarekenin karanlık günlerinde İzmir’e gelmiştir. İzmir’de, Osmanlı Sulh ve Selamet Cemiyetinin sözcülüğünü yapan Hukuku Beşer gazetesinin başyazarı olarak, kalemiyle, eylemleriyle bu istila felaketini millete göstermeye, anlatmaya çalışmıştır. 15 Mayıs 1919 günü İzmir’de Yunan işgalinin başlaması üzerine dayanamayarak attığı ilk kurşunla Yunan sancaktarlığını yapan kişiyi vurmuş, işgalin kabul edilemeyeceğini ortaya koymuştur ve otuz bir yaşında şehit olmuştur. Bu kahraman Türk evladının isminin bir devlet üniversitesinde yaşatılması, tarihimize, kurtuluş mücadelemize ve sembol isim olarak Hasan Tahsin’e olan saygı borcumuzdur. Yeni genç nesillere bağımsızlığımızın önemini ve bağımsızlık için nelerden vazgeçilebileceğini anlatmak bakımından Hasan Tahsin adı çok önemlidir.

Dün Sayın Tekelioğlu konuşmasında Kâtip Çelebi’nin tarihî şahsiyetinden bahsetti ve bu yeni üniversiteye Kâtip Çelebi adının verilmesinin uygun olacağını savundu. Bizim Kâtip Çelebi’ye karşı olmamız gibi bir şeyin söz konusu olamayacağı malumdur. Kâtip Çelebi isminin başka bir üniversite için düşünülmesi çok yerinde olacaktır, hatta bu tasarıda kuruluşu söz konusu olan Kayseri’deki üniversitenin adı Abdullah Gül yerine Kâtip Çelebi olabilir ve hatta olmalıdır da, çünkü hâlen hayatta ve görevde olan ve tarihin hüküm süzgecinden geçmemiş ve dolayısıyla hakkındaki tarihî hükmün ne olacağı belli olmayan bir şahsiyetin adını bir devlet üniversitesine vermektense, tarihî hüküm bakımından parlak bir şahsiyet olduğu herkesçe kabul edilen Kâtip Çelebi isminin verilmesi her bakımdan uygun olacaktır. Ben şahsen Sayın Cumhurbaşkanının bu tekliften memnun olduğu kanaatinde de değilim, kendisinin buna bir şekilde müdahalede bulunacağını ümit etmek istiyorum.

Sayın milletvekilleri, İzmir’de kurulacak yeni devlet üniversitesinin adıyla ilgili İzmir basını anketler düzenledi ve İzmirlilerin büyük çoğunluğu “Hasan Tahsin” dedi. Yine bir gazete Ege Bölgesi milletvekilleriyle telefon görüşmeleri yapıp sordu, yine Hasan Tahsin ismi öne çıktı. İzmirli için Hasan Tahsin ismi çok önemlidir sayın milletvekilleri. Hasan Tahsin ismi İzmirlilerin şuurunun sembolü olmuştur. Bilirsiniz, İzmir, Türkiye’nin seksen bir ilinden, Balkanlardan ve diğer Türk coğrafyasından gelen insanlarımızın hoşgörüyle, demokrasiyle buluştuğu, kardeşliğin ve dostluğun yaşandığı, aynı zamanda millî hassasiyetlerin bütünleştiği bir şehirdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, konuşmanızı tamamlayın Sayın Bal.

ŞENOL BAL (Devamla) - Ve inanın, burada Hasan Tahsin ruhu birleştirici bir güçtür. İzmir, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın başladığı ve bittiği sembol bir şehirdir sayın milletvekilleri.

Kurtuluş Savaşı’nın sonlandığı “9 Eylül” tarihi İzmir’de nasıl bir üniversiteye ad olmuşsa ilk kurşunu atanın ismiyle bu süreç tamamlanmalıdır. İlk kurşun atan isimden AKP’nin rahatsız olmayacağını ummak istiyorum. “Hasan Tahsin” ismi, İzmir’de yeni kurulacak üniversite için en ideal isimdir. Buna AKP’nin karşı çıkma nedenini de pek anlamış değilim. Yoksa Hasan Tahsin’in Teşkilatı Mahsusanın çok önemli bir elemanı olmasından mı rahatsızlık duyuluyor, doğrusu merak ediyorum.

23’üncü Dönem milletvekilleri olarak, her 15 Mayısta yapılan “İlk Kurşun” törenlerinde hiçbir AKP’li vekil ve il teşkilatını göremedim, nedenini de anlamış değilim.

Sayın milletvekilleri, kurulacak bu üniversitenin ülkemize, İzmir’imize hayırlı olmasını diliyor, vermiş olduğumuz değişiklik önergesini desteklemenizin ümidiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Karar yeter sayısı Sayın Başkan.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Geçti.

BAŞKAN – Kabul etmeyenler…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Başkan, bu tarafa hiç bakmıyorsunuz.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Oylamadan sonra istedi Sayın Başkan.

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Efendim?

ALİM IŞIK (Kütahya) – Karar yeter sayısı istedi.

BAŞKAN – Tamam efendim.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, oylamadan sonra istedi.

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…

SUAT KILIÇ (Samsun) – Oylamadan sonra istedi Sayın Başkan.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Siz Grup Başkan Vekili misiniz, Meclis Başkan Vekili misiniz?

SUAT KILIÇ (Samsun) – Grup Başkan Vekiliyim. Oylamadan sonra istedi.

BAŞKAN – Saygıdeğer arkadaşlarım, biraz sonra zaten maddeyi oylayacağım. Maddeyi oylamada arkadaşlarımızın talebini yerine getireceğim.

Sayın Çalış, madde oylamasında dileğinizi dikkate alacağım.

Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım.

İki dakika süre veriyorum.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bir anlaşmazlık mı var Kâtip Üyeler arasında Başkanım?

BAŞKAN – Elektronik cihazla yapıyorum efendim.

Maddeyi oyluyoruz ve iki dakika süre veriyorum.

Oylama işlemi başlatıldı, buyurun.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.54

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.11

BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Fatih METİN (Bolu)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Ek 128’inci maddenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

 İki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, madde kabul edilmiştir.

506 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Ek madde 129 üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 506 Sıra Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısın 1. maddesine bağlı Ek Madde 129’un 2. fıkrasının b bendinde yer alan “kurulan” ibaresinden sonra gelmek üzere “Sivil Havacılık Yüksekokulu” ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

 

Vahap Seçer

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Şevket Köse

 

Mersin

Malatya

Adıyaman

 

Ali Koçal

Ali İhsan Köktürk

Abdullah Özer

 

Zonguldak

Zonguldak

Bursa

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 506 sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi ile 2809 sayılı Kanuna ilave edilen Ek 129 uncu maddenin ikinci fıkrasının;

(a) bendinde geçen "Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi" ibaresinin yerine "Sanat ve Tasarım Fakültesi, İnşaat Fakültesi, Makine Fakültesi, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Fakültesi, Bilgisayar Mühendisliği Fakültesi," ibarelerinin eklenmesini,

(c) bendinde geçen "yeni kurulan" ibaresinden sonra gelmek üzere "İleri Teknoloji Enstitüsü," ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Hasan Çalış

Oktay Vural

 

Konya

Karaman

İzmir

 

Ahmet Kenan Tanrıkulu

 

Emin Haluk Ayhan

 

İzmir

 

Denizli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 506 sıra sayılı kanunun 1.maddesinin EK 129 maddesinin başlığında ve birinci cümlesinde yer alan "TEKNİK" ibaresinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Sami Güçlü

Orhan Erdem

Hüsnü Tuna

 

Konya

Konya

Konya

 

Ali Öztürk

Harun Tüfekçi

Muharrem Candan

 

Konya

Konya

Konya

 

Ayşe Türkmenoğlu

Abdullah Çetinkaya

Kerim Özkul

 

Konya

Konya

Konya

 

 

Mustafa Kabakcı

 

 

 

Konya

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Evet, gerekçeyi okutuyorum.

Buyurun:

Gerekçe:

Teknik Üniversiteler daha çok Fen, Teknoloji ve Mühendislik Fakültelerinden oluşmaktadır. Halbuki Konya da kurulacak Üniversitede Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi, Turizm Fakültesi ve Eğitim Bilimleri Fakültesi de bulunmaktadır. Bakanlığımız ve Hükümetimizin teklifinde de yer aldığı gibi Üniversitenin Konya Teknik Üniversitesi değil de Konya Üniversitesi olarak kurulmasının, kurulacak olan üniversiteyi daha iyi tanımlayacağını düşünmekteyiz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 506 sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi ile 2809 sayılı Kanuna ilave edilen Ek 129 uncu maddenin ikinci fıkrasının;

(a) bendinde geçen "Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi" ibaresinin yerine "Sanat ve Tasarım Fakültesi, İnşaat Fakültesi, Makine Fakültesi, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Fakültesi, Bilgisayar Mühendisliği Fakültesi," ibarelerinin eklenmesini,

(c) bendinde geçen "yeni kurulan" ibaresinden sonra gelmek üzere "İleri Teknoloji Enstitüsü," ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Kalaycı…

BAŞKAN – Sayın Kalaycı, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 1’inci maddesine bağlı ek 129’uncu maddeye ilişkin verdiğimiz önerge hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere huzurlarınızdayım; bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Tasarının bu maddesiyle esasen Konya Teknik Üniversitesi kurulması öngörülmüş idi. Tasarının ilk hâlinde “Konya Üniversitesi” adıyla yer alan üniversitemizin teknik üniversite olması için, Plan ve Bütçe Komisyonunda, Değerli Arkadaşım AKP Konya Milletvekili Hasan Angı ile birlikte verdiğimiz önerge oy birliğiyle kabul edilerek üniversitemizin adı “Konya Teknik Üniversitesi” olmuş idi. Ancak Konya’nın teknik üniversiteye kavuşacak olmasına sevinirken şu anda, biraz önce kabul edilen önergeyle, 10 AKP Konya milletvekili arkadaşımın verdiği önergeyle, üniversitenin tekrar ilk hâline dönüştürülmesi kabul edilmiştir. Açıkçası şok oldum. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim de katkımızın olması mı hazmedilmedi, bilmiyorum!

Diyorlar ki: “Öğrenci sayısı 90 bin, çok fazla. Selçuk Üniversitesini bölerek teknik üniversite kuralım.” Bölmeye karşı Konya’da mutabakat yok ki. Bunu siz de biliyorsunuz. Hani Konya üniversiteler şehri olacaktı? 90 binlik üniversiteyi 30’ar binlik 3 üniversite hâline getirmek Konya’ya ne getirir? Üniversite şehri yapmaz. Konya 90 binlik üç dört üniversiteyi kaldırır. İşte o zaman gerçek üniversiteler şehri hâline gelir. Hem ne zaman böleceksiniz? Çıkmaz ayın çarşamba günü! Sekiz yıl oyaladınız. Şimdi, tam seçim arifesinde mi yapacaksınız? Böyle ancak kendinizi aldatırsınız.

MUSTAFA KABAKCI (Konya) – Yok, yok, olacak.

MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – İyi düşünün, Konya’yı düşünün, Konya’nın ihtiyacına bakın, Konyalının talebini dikkate alın, Konya’ya teknik üniversite kurulması için önümüze gelen bu fırsatı ne olur geri çevirmeyin.

Çok ilginçtir, bir sonraki maddeyle kurulan Erzurum Üniversitesinin, Erzurum Teknik Üniversitesine dönüştürülmesi için AKP’li 5 Erzurum Milletvekili arkadaşım ile Grup Başkan Vekilinin verdiği değişiklik önergesi var. Takdir ediyorum, arkadaşlarımı tebrik ediyorum. Ancak Bursa’ya, Erzurum’a teknik üniversite kurulacak, Konya’ya teknik üniversite kurulmasını ise bizim AKP’li 10 milletvekili engelleyecek, anlamak mümkün değil!

MUSTAFA KABAKCI (Konya) – Doğru değil.

MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Eller gidiyor Mersin’e, bizim 10 AKP milletvekili gidiyor tersine!

Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim verdiğimiz önerge, yeni kurulan üniversitede Konya sanayisinin ihtiyacı olan mühendislik dallarında, sanat ve tasarım, bilgisayar, elektrik, elektronik, makine, inşaat gibi dallarda ayrı fakülteler açılması ve üniversite bünyesinde ileri teknoloji enstitüsü kurulmasını içermektedir.

Değerli Konya milletvekili arkadaşlarım, gelin, pişmiş aşa su koymayın. Konya’mızda teknik üniversitenin kurulmasını engellemeyin. Fakültenin altında bölümler açmak yerine, ayrı fakülteler açılmasını içeren bizim önergemize destek verin, teknik üniversitemizi layıkıyla kuralım. Yıllardır Konya’nın beklentisi, hemşehrilerimizin arzusu, sanayicilerimizin isteği Konya’da teknik üniversitenin kurulmasıdır. Aksi takdirde bunun hesabını veremezsiniz, bunun vebalini ödeyemezsiniz. İyi niyetle sizi uyarıyorum. Bir Konyalı olarak sizi uyarıyorum, gelin bu sevdadan vazgeçin.

Anadolu sanayicisinin kalifiye teknik eleman ihtiyacına cevap verecek niteliklere sahip örnek bir eğitim ve öğretim kurumu artık ihtiyacın da ötesinde, olmazsa olmaz bir hâl almıştır.

Bilindiği gibi, sanayisi gelişmiş ülkelerde sanayinin tüm ihtiyaçları, büyük çapta, sanayiyle iç içe olan teknik üniversiteler yoluyla karşılanmaktadır. Bir devlet desteği olmaksızın, hatta AKP döneminde teşvik kapsamındaki iller arasına alınmamasının ortaya koyduğu olumsuzluklara rağmen, müteşebbis ruha sahip Konyalı girişimcilerin yoğun gayretleriyle bir sanayileşme süreci yaşayan Konya’da, kalifiye eleman sorununa çözüm arayan iş dünyası için teknik üniversite büyük önem arz etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kalaycı, konuşmanızı tamamlayın.

MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

İleri teknoloji üretimine katkı verecek, bilim ve teknolojide üniversite-sanayi iş birliğini en üst seviyeye çıkaracak, sanayicilerimize uluslararası arenada rekabet gücü sağlayacak bir teknik üniversite için Konya’da, hem gerekli potansiyel hem de teknik ve sosyal altyapı fazlasıyla mevcuttur.

Konya’da kurulacak teknik üniversite Konya sanayicisinin iş yapma kapasitesini artıracak, yapacağı araştırma ve atılımlarla dünya ile rekabet edebilecek konuma gelme konusunda sanayicimizin önünü açacaktır.

Kurulacak olan üniversite, hem bölgenin sanayisi başta olmak üzere birçok alanda kaliteli eleman ihtiyacını giderecek hem de üniversite-sanayi iş birliğiyle sanayicilerimize eksikliklerini giderme imkânı tanıyacaktır.

Tekrar sesleniyorum değerli Konya milletvekili arkadaşlarıma, ne olur engellemeyin, ne olur. Bu fırsatı bir daha bulamayız, bu fırsatı kaçırmayalım.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 506 Sıra Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1. maddesine bağlı Ek Madde 129’un 2. fıkrasının b bendinde yer alan “kurulan” ibaresinden sonra gelmek üzere “Sivil Havacılık Yüksekokulu” ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

                                                                                        Atilla Kart (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Kart, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 129’uncu maddeyle ilgili olarak tarafımızdan verilen önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan bu tasarıyla, 129’uncu maddede Konya Teknik Üniversitesinin kurulması amaçlanıyor. Bu konudaki değerlendirmelerimi yaparken, 29 Aralık 2005 tarihinde 22’nci Yasama Döneminde 46’ncı Birleşimde yaptığım konuşmaya atıfta bulunarak ve özetleyerek görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

“Selçuk Üniversitesinin mevcut idari ve fiziki yapısıyla 80 bin öğrenciye hizmet vermekte zorlandığını biliyoruz. Bu idari yapının gücünü ve kapasitesini aşan bir potansiyel söz konusu. Böyle bir yapılanma zorunlu olarak eğitimin niteliğini de olumsuz yönde etkiliyor.

Selçuk Üniversitesi, Türkiye ölçüleri içinde ciddi bir gelişme sağladı ancak evrensel ve akademik niteliği için aynı şeyleri söylemek maalesef mümkün değil.

Konya’nın şu andaki sanayi yapısı ağırlıklı olarak orta ölçekli işletmelere dayanmakta. Konya sanayisini oluşturan kuruluşların çoğu teknolojik destek ve yönlendirme konusunda aradıkları ortamı bulamamışlardır.

Aslında, yöre milletvekilleri, Konya milletvekilleri bu gelişmeyi ve ihtiyacı gördükleri içindir ki 1995 yılından bu yana Konya’da teknik bir üniversite kurulması yolunda hep birlikte gayret içinde olmuşlardır. Bu çalışmalar 22’nci Yasama Döneminde de yoğunluk kazanmıştır. İktidar ve muhalefet milletvekilleri hep birlikte ve kararlı bir şekilde bu dönemde de muhtelif yasa teklifleri vermişlerdir. Bu yönüyle Konya’da teknik bir üniversite kurulması yolunda artık politikacılar arasında, milletvekilleri arasında polemik yaratmak ya da bir avantaj sağlama gayreti içine girilmesi söz konusu değildir. Tam anlamıyla bir dayanışma olduğundan emin olmak istiyoruz. Bu sürecin siyasi iktidar tarafından mutlaka değerlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Mevcut potansiyel ve kamu kaynaklarının yerinde kullanılması adına Konya’ya yeni ve müstakil bir teknik üniversitenin kurulması zorunluluğundan söz ediyoruz. Getirilen bu tasarıda değişik sebeplerle bu düzenleme yapılamamış ise de Konya’nın özel konumu ve avantajları karşısında en kısa sürede bu düzenlemenin yapılacağı yolunda açıklama ve değerlendirme yapılmasını Konya kamuoyu beklemektedir.” Bunları değerli arkadaşlarım, 22’nci Yasama Döneminde 29 Aralık 2005 tarihinde ifade etmişiz, sizlere aynen tutanaklardan aktardım.

Peki, bu düzenlemeyle, bugün yapmak istediğimiz bu düzenlemeyle Konya’da yeni ve müstakil bir teknik üniversite kurulmasının gerçek anlamda altyapısını kuruyor muyuz? Bu noktada gerekli yatırımları yapıyor muyuz? Bunun altyapısı hazır mı?

Benden biraz evvel konuşan Değerli Arkadaşım Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı bu konuyu çok daha somut bir şekilde anlattı. Burada Konya kamuoyunun yanıltılmaması gerekiyor, Konya kamuoyunun kandırılmaması gerekiyor. Konya yeni ve müstakil bir teknik üniversite istiyor değerli arkadaşlarım. Konya’nın bunu sağlayacak potansiyeli var, bunu sağlayacak gücü var. Burada Selçuk Üniversitesi bünyesinden birtakım fakültelerin, birtakım bölümlerin kaydırılması suretiyle Konya kamuoyunun yanıltılmaması gerekiyor, buna tenezzül edilmemesi gerekiyor.

SAMİ GÜÇLÜ (Konya) – Kim yanıltıyor? Niye yanıltıyoruz? Niçin yanıltacağız?

ATİLLA KART (Devamla) – Selçuk Üniversitesi bünyesinden ikinci, üçüncü üniversite elbette çıkabilir ama Selçuk Üniversitesi bünyesindeki bu potansiyeli yeni ve müstakil bir üniversite için bir dayanak olarak kullanmayalım, bir malzeme olarak kullanmayalım; anlatmak istediğimiz bu. Burada, kayıt üzerinde teknik üniversite kurulup da bunu Konya kamuoyuna yeni bir üniversite olarak sunmanın yanlışlığını ifade ediyoruz.

SAMİ GÜÇLÜ (Konya) – Ne yanlışlığı, nerede yanlışlık var?

ATİLLA KART (Devamla) - Buna tenezzül etmeyelim değerli milletvekilleri, buna tenezzül etmeyelim. Umarım…

SAMİ GÜÇLÜ (Konya) – Kim tenezzül ediyor?

ATİLLA KART (Devamla) - Bakın, Sayın Güçlü, ben uyarılarımı yapıyorum…

SAMİ GÜÇLÜ (Konya) – Uyarı yapmıyorsun ki.

ATİLLA KART (Devamla) -  …çünkü siyasi iktidarın bu konudaki yanlışlarını, yaptığı yanıltmaları hep yaşadık. Bu sebepledir ki konuşmamda, bakın, hiçbir polemiğe yol açmadan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Atilla Bey, buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.

ATİLLA KART (Devamla) – Bağlıyorum efendim.

22’nci Yasama Dönemi’nden itibaren iktidarıyla muhalefetiyle gayret gösteren bütün milletvekillerine burada ben huzurunuzda teşekkür ediyorum, en başta da -hiçbir komplekse kapılmadan ifade ediyorum- Remzi Çetin Hocamıza burada teşekkür ediyorum üstün gayretleri sebebiyle ama söylemek istediğimiz şu: Selçuk Üniversitesi bünyesinden ikinci üniversite çıkar, üçüncü üniversite çıkar, bunu yapalım. İşte 29 Aralık 2005’te bunları söylemişiz ama yeni bir teknik üniversite kurulurken Selçuk Üniversitesinin mevcut potansiyelini kullanmaya tenezzül etmeyelim, bunu söylüyoruz. Bu noktada böyle bir arayışa girmeyelim, Konya kamuoyunu yanıltmayalım.

Bu değerlendirmelerle ben, yeni bir üniversitenin kurulması noktasında emeği geçen meslek odalarına, sivil toplum örgütlerine, hayırsever iş adamlarına, iktidarıyla muhalefetiyle bütün milletvekili arkadaşlarıma gerçekten emekleri için teşekkür ediyorum, kurulacak üniversitenin Konya ve ülkemiz için hayırlı olmasını yürekten diliyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kart.

SAMİ GÜÇLÜ (Konya)- Sayın Başkan, söz istiyorum. 60’ıncı maddeye göre söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Güçlü.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

8.- Konya Milletvekili Sami Güçlü’nün, Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, konuşmasındaki “Konya’da bir teknik üniversite kurulurken Selçuk Üniversitesinin mevcut potansiyelini kullanmaya tenezzül etmeyelim.” İfadelerine ilişkin açıklaması

SAMİ GÜÇLÜ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evvela, Konya’da yeni bir devlet üniversitesi kuruluyor. Sanki adı “teknik üniversite” olunca kurulacakmış gibi bir kanaati bu kadar kuvvetli vurguyla niçin söylüyorsunuz? Biz kimi yanıltıyoruz? Niye tenezzül ediyoruz basit şeylere, biz böyle bir şey mi yapıyoruz? YÖK’ten gelen, Hükûmetten geçen tarzda bir üniversite ve lisansüstü eğitime ağırlık veren bir üniversite.  “Teknik Üniversite” ismiyle daraltmayalım bu alanı diye bir düşünceye niye bu kadar ağır hakaretler etmeye çalışıyorsunuz? Bunun neresi yanlış?

Efendim, hayırlı olsun Konya Üniversitesi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – İnşallah, biz de bir gün “Hayırlı olsun.” deriz Sami Bey, Malatya’ya bir üniversite kurulur, biz de “Hayırlı olsun.” deriz ama nerede o günler!

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)

4.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 4 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/845, 1/884, 2/701) (S. Sayısı:506) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Ek madde 130’a bağlı iki adet önerge vardır.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 506 sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi ile 2809 sayılı Kanuna ilave edilen Ek 130 uncu maddenin ikinci fıkrasının (a) bendinde geçen “Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi” ibaresinin yerine “Sanat ve Tasarım Fakültesi, İnşaat Fakültesi, Makine Fakültesi, Elektrik-Elektronik Fakültesi,” ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Hasan Çalış

Oktay Vural

 

Konya

Karaman

İzmir

 

Ahmet Kenan Tanrıkulu

Alim Işık

Emin Haluk Ayhan

 

İzmir

Kütahya

Denizli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 506 Sıra Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1. maddesine bağlı Ek Madde 130’un madde başlığı ile 1. fıkrasında yer alan “Kayseri Abdullah Gül Üniversitesi” ibarelerinin “Kayseri Üniversitesi” olarak değiştirilmesini, 2. fıkrasının (a) bendinde yer alan “Bilgisayar Bilimleri Fakültesi” ibaresinden sonra gelmek üzere, “Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi, Sanat ve Tasarım Fakültesi” ibarelerinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

                         

Vahap Seçer

Şevket Köse

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

 

Mersin

Adıyaman

Malatya

 

Ali Koçal

Ali İhsan Köktürk

Abdullah Özer

 

Zonguldak

Zonguldak

Bursa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, tabii, Hükûmete şu soruyu soruyorum: Bu yedi ile üniversite kurulurken acaba bu illerde hangi kıstaslar alındı da bu yedi il seçildi? Neye göre seçildi? Yani bir kıstası var mıydı bu yedi il seçildi? Acaba başka iller bunu hak etmiyor muydu? Bir kere, neden arkadaşlar? Yani bir kere bunu hepinize soruyorum, vicdanlarınıza soruyorum: Neden yedi il? Neden Kayseri de, Erzurum da neden Manisa değil, neden Balıkesir değil, neden Malatya değil? Neden? Neden ya? Yani başka iller buna layık değil mi, layık görmüyor musunuz?

İki: Ben yine bir merakımı yenmek istiyorum. Acaba Hükûmet Kayseri’de kurulacak üniversiteyi Meclise sevk ederken neden “Kayseri Üniversitesi” dedi? Niye böyle sevk edildi acaba? Hükûmet Sayın Abdullah Gül ismini acaba neden önermedi de Komisyona geldiğinde Sayın Abdullah Gül ismini milletvekilleri öneriyor? Acaba Hükûmet Sayın Gül’e bunu layık görmedi mi? Hakikaten merak ediyorum. Ben diyorum, o Komisyonda da söyledim: Sayın Abdullah Gül Hükûmet üyelerine çok darılmıştır. Onlar layık görmedi, Komisyon üyelerinden, Millet Meclisinden bazı arkadaşlar bunu ona layık görmeye çalıştı. Herhâlde kızmıştır Hükûmete.

İki: Yani Türkiye’de, yaşayan bir kişinin ismini… Bilemiyorum, pek âdet değildir. Var mıdır?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Vardır: Süleyman Demirel Üniversitesi.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Yani bilemiyorum. Yani bunu ama…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ahmet Necdet Sezer var, Süleyman Demirel var.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ahmet Necdet Sezer üniversitesini ben duymadım Sayın Elitaş.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Kandırmayın.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ben duymadım. Eğer merakımı…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – O taraflara…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) –  Öyle bir üniversite yok. Ben böyle bir üniversite görmedim, duymadım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ahmet Necdet Sezer Kampüsü var.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) –  Ha, kampüs bilmiyorum ama böyle bir üniversite duymadım. E, o zaman siz de kampüs ismi verseydiniz Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Süleyman Demirel var.

FERİT MEVLÜT ASLANLOĞLU (Devamla) – Neyse, Sayın Elitaş. Yani ben merakımı yenmek istiyorum bu konuda. Acaba siz layık görüyorsunuz da Hükûmet niye layık görmüyor, birisi bize anlatsın bunu.

RECEP KORAL (İstanbul) – Soru önergesi verin.

FERİT MEVLÜT ASLANLOĞLU (Devamla) – Yok, soru önergesi de değil, ben burada çıkar konuşurum her şeyi.

RECEP KORAL (İstanbul) – Ama başka türlü olmaz ki.

FERİT MEVLÜT ASLANLOĞLU (Devamla) – Benim öyle işim yok, her şeyi çıkar konuşurum. Yüreği olan, çıkar, burada her şeyi konuşur!

RECEP KORAL (İstanbul) – Başbakana sormazsanız öğrenemezsiniz ki.

FERİT MEVLÜT ASLANLOĞLU (Devamla) – İşte, soruyorum, ben soruyorum. Burada Hükûmet yetkilileri var, soruyorum. Merakımızı yenmek istiyoruz.

Değerli arkadaşlarım, iller arasında ayrım yapmayın. Yine, neden Erzurum -yani isterseniz üçer tane kurun- neden Konya, neden Kayseri? Niye yani, niye? Yani başka illerin acaba üniversite kapasitesini yetersiz mi buluyorsunuz? Bize birisi bir şey söylesin, “Bu illerdeki bu kapasiteyi yetersiz buluyoruz…”

Siz o üniversitenin fakülte açmasına izin vermeyeceksiniz. Dört yıldır Malatya İnönü Üniversitesi fakülte açmak için YÖK’ten karar bekliyor. Dört yıldır, nihayet! Nihayet! Nihayet! Dört yıldır! Niye vermiyorsunuz o zaman? Kadro vermeyeceksin, fakülte açmasına izin vermeyeceksin, ondan sonra gideceksin, başka bir ile de yeni bir üniversite açacaksın. Haksızlık yapmayın, her üniversitenin ihtiyacını giderin, her üniversitenin kadro ihtiyacını giderin, her üniversiteye…

Bu yolu açtıysanız, o zaman, bundan sonra neden arkadaşlarımızın önerdikleri isimleri kabul etmiyorsunuz? Neden kabul etmiyorsunuz? Yani şimdi -biraz sonra gelecek- Nene Hatun hepimizin bir abidesi, bir bayan. Türkiye’de, Türkiye Cumhuriyeti’nin geçmişinde eli öpülesi bir bayan Nene Hatun. “Nene Hatun Üniversitesi” ismini vermekten niye çekiniyorsunuz -önerge gelecek biraz sonra- veya yine, bir şekilde Türkiye’de örnek olmuş bir başka bayanın ismini niye üniversiteye vermekten çekiniyorsunuz, çağdaş bir bayanın? Cumhuriyet tarihinden beri çok büyük mücadele vermiş, örnek olmuş insanlar var, bayanlarımız var.

Sayın Bakan, siz bayan bakanken, Türkiye’de artık hakikaten tarihe geçmiş, kişiliğiyle, yapısıyla örnek olmuş bir bayanın ismini neden vermiyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Aslanoğlu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Merak ediyorum, biraz sonra Erzurum’la ilgili önerge geldiğinde… Nene Hatun, eli öpülesi bir kadın, bir hanımefendi, bunun ismini niye vermiyorsunuz?

Hepinize saygılar sunarım, teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 506 sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi ile 2809 sayılı Kanuna ilave edilen Ek 130 uncu maddenin ikinci fıkrasının (a) bendinde geçen “Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi” ibaresinin yerine “Sanat ve Tasarım Fakültesi, İnşaat Fakültesi, Makine Fakültesi, Elektrik-Elektronik Fakültesi,” ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                              Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Işık…

BAŞKAN – Sayın Işık, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 506 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesinin ek madde 130 üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Önergemizin bu şekilde verilmesindeki temel esas, gerek kadro tahsisi yönünden gerekse kurulacak olan Kayseri Abdullah Gül Üniversitesi içerisinde yer alan fakülteler açısından bu üniversitenin biraz daha teknik ağırlıklı bir üniversite olması nedeniyle Mühendislik ve Mimarlık Fakültesinin bölümler itibarıyla açılıp İTÜ örneğinde olduğu gibi her bölümün bir fakülte yapılanması içerisinde kurulmasının daha doğru olacağı düşüncesinden hareketle bu önerge verilmiştir.

Nitekim, zaten, kanun tasarısının alelacele hazırlandığı, bu kurulan üniversitelerdeki fakülte yapılandırmalarında açıkça görülmektedir. Örneğin, bu üniversitede mühendislik ve mimarlık fakültesi var, bilgisayar bilimleri fakültesi var. Bugün Türkiye’deki mühendislik ve mimarlık fakültelerinin veya mühendislik fakültelerinin içerisinde bilgisayar mühendisliği ve bilgisayar bilimleri birer bölüm hâlinde yer alıyor. Şimdi, bu bilgisayarı almışsınız, fakülte yapmışsınız ama makine mühendisliği, inşaat mühendisliği, elektrik-elektronik mühendisliği gibi temel mühendislikleri orada koymuşsunuz.

O nedenle bu önerge, yerinde bir önerge. Umarım, desteklerseniz, bu üniversitemiz hak ettiği yapılanmaya kavuşmuş olur ve yapılan hatalar bu vesileyle düzeltilmiş olur.

Diğer taraftan, yine, kurulan yeni üniversitelerdeki kadro ihdaslarına baktığımızda, örneğin, İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesine 2.000’i (1) sayılı, 508’i de (2) sayılı cetvelde olmak üzere yaklaşık 2.500 civarında kadro verilmiş ama teknik üniversite olarak düşünülen üniversitelerde, örneğin Konya Teknik Üniversitesi veya üzerinde görüştüğümüz Kayseri Abdullah Gül üniversitelerine baktığımızda 1.150’si (1) sayılı, 293’ü de (2) sayılıda olmak üzere 1.483 yani yaklaşık 1.500 kadro verilmiş. Aslında, düşünce olarak, başlangıçta bunun teknik üniversite olması düşünülmüş fakat Hükûmetten gelen tasarıya her ne hikmetse bir değerli milletvekilimizin verdiği önergeyle hemen “Abdullah Gül” ismi eklenince diğer düzeltme unutulmuş. Bu şekliyle önergenin kabulü daha doğru olacaktır diyorum. Diğer taraftan, Kayseri gibi sanayide gelişmiş bir ilimizde teknik ağırlıklı bir üniversitenin olmasının çok daha anlamlı olacağını ifade ediyorum.

Kadrolara baktığımızda, gerçekten, burada verilen unvanlara göre, Türkiye'de hiçbir zaman gerçekleştirilmesi mümkün olmayan ve şu anda içinde bulunduğumuz gerçeklere uymayan bir kadro dağılımı olduğunu görüyoruz. Mevcut hâliyle şu anda ülkemizde 2008-2009 akademik yılı sonu itibarıyla 100.504 akademik kadro var. Bunların yaklaşık yüzde 14’ü profesör, yüzde 7’si doçent, yüzde 18’i yardımcı doçent, yüzde 15’i öğretim görevlisi, yüzde 7’si okutman, yüzde 35’i de araştırma görevlisi, yüzde 3 de uzman civarında bir dağılım var. Verilen kadrolara bakıyoruz: Örneğin, Abdullah Gül Üniversitesi için 1.500 civarında kadronun yaklaşık yüzde 25’i profesör. Değerli milletvekilleri, bu ülkede devlet üniversitelerinde yirmi beş yılını doldurmuş, emekliliğini hak etmiş hiçbir profesör devlet üniversitesinde kalmayıp ikinci bir iş olarak vakıf üniversitelerine geçerken, bu kadro dağılımını kâğıt üzerinde bu şekilde kandırmanın, dağıtmanın bir anlamı yok. Gelin ülke gerçeklerine uygun, doğru yapalım bunu. Yardımcı doçent şişmiş, yüzde 20’lere yaklaşmış. Siz burada getirmişsiniz, yardımcı doçent kadrosunu, profesör ve doçent kadrolarının yarısı düzeyine indirmişsiniz. Bunların hiçbirisi uygulamada gerçekleşmeyecek hayalî kadrolar. Bu profesörleri nereden bulacaksınız? Bugün birçok kurulmuş üniversitede, öğrenci almış üniversitede öğrencilerimiz feryat ederken “Biz bir profesör, doçent yüzü görmeden diploma alıyoruz.” derken, yeni kurulacak üniversitede 250 tane profesör, 60 da (2) sayılı cetvelde var, 300’ün üzerinde profesör kadrosu var ama araştırma görevlisi kadrosuna bakıyorsunuz 90, böyle bir şey yok. Onun için bu kadroların yerinden gözden geçirilmesi lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİM IŞIK (Devamla) – Sayın Başkan, son cümlelerim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Işık, konuşmanızı tamamlayınız.

ALİM IŞIK (Devamla) – Evet, bu önerimizin dikkate alınacağını düşünüyorum.

Sayın Bakanıma dün sorduğum soruya vermiş olduğum bir cevaptan dolayı, sadece sitem olması açısından bir ifadede bulunmak istiyorum: Dumlupınar Üniversitesi Tıp Fakültesinde iki buçuk yıldır Maliye Bakanının izin verdiği kadrolardan 1 tanesini dahi Sayın YÖK Başkanının kullanım izni vermemesi nedeniyle, “Bakanımız Kütahya’da Tıp Fakültesinin arkasından Fatiha okumak mı istiyor?” diye sorduğum soruya bir cevap verdi: “Sayın Işık, Kütahya Dumlupınar Üniversitesinde, zannediyorum Maraş Üniversitesinde kadrolara ilişkin olarak yeni istenen üniversitelerimize ilişkin kadrolar da Maliye Bakanlığında son aşamadadır.”

Değerli milletvekilleri, ne biz o soruyu sormuş olalım ne de bu cevabı duymuş olalım. Maliye Bakanlığından iki buçuk yıl önce kadro kanunu çıktı, kullanım izinleri verildi ama YÖK tarafından kullanım izni verilmeyen bir fakülteden bahsediyorum ve bundan dolayı da Kütahya’da Kütahyalılara hizmet veren doçentlik aşamasına gelmiş 30 uzman doktorun Kütahya’yı terk ettiğini söylüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Işık.

ALİM IŞIK (Devamla) – Sayın Bakanın bu konuyla ilgileneceğine ve mutlaka en kısa sürede bu konuyu çözeceğine inancımı belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

ŞENOL BAL (İzmir) – Dinlemiyor, Sayın Hocam, dinlemiyor.

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Ek madde 131’e bağlı üç adet önerge vardır.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 506 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1. maddesiyle 2809 sayılı Kanuna eklenen Ek Madde 131'in başlığında ve madde içeriğinde geçen “Erzurum Üniversitesi” ibaresinin “Erzurum Teknik Üniversitesi” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Muzaffer Gülyurt

İbrahim Kavaz

Fazilet D. Çığlık

 

Erzurum

Erzurum

Erzurum

 

Saadettin Aydın

Muhyettin Aksak

Suat Kılıç

 

Erzurum

Erzurum

Samsun

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 506 sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi ile 2809 sayılı Kanuna ilave edilen Ek 131 inci maddenin başlığı ve birinci fıkrasında geçen “Erzurum Üniversitesi” ibaresinin “Erzurum Nene Hatun Teknik Üniversitesi” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Hasan Çalış

Ahmet Kenan Tanrıkulu

 

Konya

Karaman

İzmir

 

Emin Haluk Ayhan

K. Erdal Sipahi

Oktay Vural

 

Denizli

İzmir

İzmir

 

Mehmet Günal

 

Zeki Ertugay

 

Antalya

 

Erzurum

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 506 Sıra Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1. maddesine bağlı Ek Madde 131'in 2. fıkrasının a bendinde yer alan "Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi" ibaresinden sonra gelmek üzere "Bilgisayar Bilimleri Fakültesi, Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi" ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

                             

Vahap Seçer

Şevket Köse

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

 

Mersin

Adıyaman

Malatya

 

Mehmet Ali Susam

Ali İhsan Köktürk

Yaşar Ağyüz

 

İzmir

Zonguldak

Gaziantep

 

 

Abdullah Özer

 

 

 

Bursa

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Ağyüz...

BAŞKAN – Sayın Ağyüz, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 506 sayılı üniversite kuruluşunu öngören Yasa Tasarısı’nın ek 131’inci madde üzerinde söz aldım.

Önerimiz, bu bölümlerin yetersiz olduğu ve buraya Bilgisayar Bilimleri Fakültesiyle Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesinin ilave edilmesi.

Üniversite kurmak, çok güzel bir şey, kelime olarak da çok hoş geliyor kulağa ve ülkemizde de üniversite zengini olmak hepimizi övünç vesilesi olarak memnun ediyor. Bu güzel bir şey ama üniversitelere baktığımızda, üniversitelere giriş sistemine baktığımızda gerçek öyle mi? Üniversitelere giriş sınavına katılan öğrencilerin yüzde 58’ini siz üniversitelere yerleştirebiliyorsanız, yüzde 42’sine, 45’ine “İşin rast gelsin, nerede çalışırsan çalış.” diyebiliyorsanız, böyle bir sistemde üniversite sayısını artırsanız ne olacak artırmasanız ne olacak?

Şimdi, gelişmişlik düzeyi üniversitelerin sayısının varlığıyla ölçülür, doğrudur. Batı’da üniversite kentleri de vardır, Amerika’da, Avrupa ülkelerinde. Siz böyle bir modele de gitmiyorsunuz. Var olan kurulmuş üniversitelerin içini boşaltarak, yeni üniversitelere oradan akademisyen, eğitim kadrosu aktararak o üniversitenin içini de boşaltmaya çalışıyorsunuz. Bu çok yanlış bir olaydır.

Şimdi, sizin kısa vadeli ve uzun vadeli bir planlamanız yok. Ülkenin ulusal istihdam politikası nedir? Sekiz yıldır iktidardasınız. Allah için bir ulusal istihdam politikanızı gösterin. Bir eğitim planlamanız var mı? Baştan beri 2 Millî Eğitim Bakanı değişti sanıyorum -benim hatırladığım- 2 Millî Eğitim Bakanının Hüseyin Çelik’ten sonrakini söylüyorum. Hüseyin Çelik Bey şöyle söyledi: “Ben Millî Eğitimi otomatiğe bağladım.” Hanımefendi de o otomatiği çözemiyor zaten, otomatik pilotu ortadan kaldıramıyor. SBS kâbus gibi, öğrencilerin üzerine çökmüş. SBS’yi, birisi diyor ki: “Kaldıracağım.” birisi diyor ki: “Kaldıramazsın.” Allah için bir eğitim politikanız olsun ya, Allah için bir yerde bir tutarlı politikanız olsun. Var mı? Yok.

Şimdi, bu sekiz üniversitenin içinde, hepsinde mimarlık mühendislik fakültesi var.  Peki, bu kadar mühendise ihtiyaç varsa 14-15 Kasım 2009’da İşsiz Mühendisler ve Mimarlar Kurultayı niye yapıldı? Niye yapıldı? Niye siz Yabancı Mühendis Çalıştırma Yasası’nı çıkardınız? Bu kadar mühendise ihtiyacımız var bizim. Niye edebiyat fakültesine… Niye işsiz öğretmenler günlerce Güvenpark’ta yatıyorlar, Millî Eğitim Bakanlığının kapısında yatıyorlar? Yani siz okul öncesinden başlayarak, üniversite kapısına dayanarak siz bu sistemi bir otomatiğe bağlayamamışsınız ki, bir sisteme bağlayamamışsınız ki! Ha bire el yordamıyla yazboz tahtasına çeviriyorsunuz ve dolayısıyla sizin sayenizde, başarı sıralamasında üst sıralarda yer alan kentler mesela Gaziantep, Sayın Bakanın sayesinde 60’ıncı sıralarda geziyor. Dershane eksiği had safhada, öğretmen açığı had safhada ve Sayın Bakan bunları gerçekleştirmek için her seferinde söz veriyor ama bir ileri adım atamıyor.

Şimdi, bakın, bir çelişkinizi daha söyleyeyim: Demin, Konya Üniversitesinden “teknik üniversite” adını çıkardınız. Niye çıkardınız? Mimarlık mühendislik orada da vardı. Şimdi Erzurum’a “teknik üniversite” tabiri koyuyorsunuz, tanımı koyuyorsunuz. Niye? Mimarlık mühendislik var diye koyuyorsunuz. Böyle bir şey olur mu arkadaşlar ya? Teknik üniversiteyi ya siz bilmiyorsunuz veyahut bu teknik üniversite kavramının içinin ne şekilde doldurulacağını bilmiyorsunuz yani.

Bugün, ülke gerçekleri, istihdamdaki açık nedir? Bugün artık, üretim yapan kurumlarla iş birliği hâlinde istihdam odaklı eğitim yapılıyor. Bunlara niye yönelmiyorsunuz? Niye hâlen eski yöntemlerle, eski bildiğiniz öğretim dalı sayısını çoğaltarak işsiz ordusuna işsiz katmaya çalışıyorsunuz? Siz bilmiyor musunuz ki işsizlik oranı eğitilmiş insanlarda yüzde 25-27 arasında geziyor arkadaşlar. Demek ki siz branşlaşmayı iyi yapamadığınız için insanları ne kadar eğitirseniz eğitin istihdam olanağı yaratamıyorsunuz çünkü aynı iş kolunda yığınla işsiz yaratıyorsunuz. Bunun nedeni ne? Bunun nedeni YÖK. AKP’nin arka bahçesi olan YÖK, ülkede eğitim planlamasını yapamıyor, eğitim programlamasını yapamıyor. Neyle uğraşıyor? Rektör atamalarıyla uğraşıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ağyüz, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Rektör atamalarını da nasıl yapıyor? Kendi kafasına göre. En son Giresun örneği. Yakında Marmara Üniversitesi örneği yaşanacak. Dokuz Eylülde yaşandı. Hani siz demokrattınız? Hani siz seçime, özgürlüklere saygılıydınız, demokrasinin sınırlarını, seçim koşullarını genişletmeyi amaçlıyordunuz, YÖK’e karşıydınız? Niye Anayasa paketine YÖK’ü koymadınız? Yürek ister, yürek! Yürek ister!

Onun için hiç demokrat geçinmeyin. Siz kendinize demokratsınız. Siz kendinize adaletlisiniz, başkasına adaletli değilsiniz. Kendinize ve yandaşlarınıza adaletlisiniz siz. Demokrat olan insan seçim sonucuna saygı duyar. Eğer buna saygı duymuyorsanız üniversitede niye seçim yaptırıyorsunuz? O 2 oy alan insanı rektör atadığınız zamanda o insanın onuruyla niye oynuyorsunuz? O insan öğrencilerine ne cevap verecek? Yanından geçerken “Hocam, 2 oyla rektör mü olunur?” dediği zaman da -1 oy da kendisinin oyu- ne cevap verecek? O çocuğun demokrasi bilincini nasıl geliştireceksiniz? Kâğıt üzerinde üniversite kurmakla gelişmişlik olmaz, çağdaşlık olmaz; çağdaşlık kafayla olur, kafayla.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sende de o yok.

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Bu kafanızı değiştirmediğiniz müddetçe üniversiteleri ne kadar çoğaltırsanız çoğaltın işsizliği azaltamayacaksınız.

Bu önergemizin kabulünü diliyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ağyüz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 506 sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi ile 2809 sayılı Kanuna ilave edilen Ek 131 inci maddenin başlığı ve birinci fıkrasında geçen “Erzurum Üniversitesi” ibaresinin “Erzurum Nene Hatun Teknik Üniversitesi” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                          Kamil Erdal Sipahi (İzmir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Sipahi. (MHP sıralarından alkışlar)

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Sayın Başkan, size ve yüce Meclise saygılar sunuyorum.

146’ncı üniversite kurulacak. Bu 146 üniversiteden yarıya yakını şahıs isimleri taşıyor. Tarihimizde tanınmış simalar, diplomasimizde, devlet adamı olarak veya bilim kişiliği olarak emeği geçmiş kişiler ve bir tane Türk kadının ismi bu üniversitelerde yok. Bu, Türk millî eğitiminin ayıbıdır. Bu, eğer bu konuda bizim yetki ve sorumluluğumuz varsa Türkiye Büyük Millet Meclisinin ayıbıdır.

Evet tarihimizde, yakın tarihimizde yiğit Türk kadınlarını sayın deseniz, ilk başta sayılacak isim herhâlde Nene Hatun’dur. Sadece Türkiye içerisinde değil, uluslararası çapta tanınmış bir yiğit Türk kadınıdır. Arkasından, Kara Fatma’yı sayarsınız, Gördes kızı yiğit Makbule Efe’yi sayarsınız, Halide Onbaşı’yı sayarsınız, Dudu Kadın’ı sayarsınız, Fehime Efe’yi sayarsınız ama Nene Hatun’un tarihimizde yeri bir başkadır.

Eğer ilk defa bir üniversiteye hem de Erzurum’a sembol olmuş bir yiğit Türk kadınının ismini vermekten çekiniyor isek bu, her şeyden önce Erzurum’da yiğit dadaşlara saygısızlıktır, tarihte Erzurum’la aynı kaderi paylaşan Anadolu’nun doğusuna saygısızlıktır, kendi tarihimize saygısızlıktır ve en önemlisi Türk kadınına saygısızlıktır; üstelik de Bakanlık koltuğunda bir bayan milletvekili Millî Eğitim Bakanı olarak oturmaktayken.

Nene Hatun ismini vermek, burada, Parlamentoda milleti temsil eden bayan milletvekillerimizin kadınlık gururudur, bizlerin ise tarih şuurumuz ve  onurumuzdur.

Kimdir Nene Hatun? 7 Kasım 1877 gece yarısında, bölge halkından Osmanlı vatandaşı Ermeni çeteleri Erzurum’un Aziziye Tabyası’na girmeyi başarmışlardı. Tabyayı koruyan Türk askerlerini öldürdüler. Arkadan gelen Rus askerleri, hiçbir mukavemetle karşılaşmaksızın tabyayı ele geçirdiler. Baskından yaralı olarak kurtulmayı başaran bir er şehir merkezine ulaşıp kara haberi Erzurumlulara ulaştırdı. Sabah ezanından hemen sonra minarelerden şehir halkına duyuru yapıldı: “Moskof askeri Aziziye Tabyası’nı ele geçirdi.” Bu haber Erzurum halkı tarafından vatan savunması için emir telakki edildi. Silahı olan silahını, olmayanlar balta, tırpan, kazma, kürek, sopa ve taşları ellerine alarak tabyaya doğru koşmaya başladılar. Kadın erkek tüm Erzurum halkı yollara dökülmüştü. Koşanlar arasında erkeği cephede çarpışan bir taze gelin de vardı. Ağabeyi bir gün önce cepheden yaralı olarak gelmiş ve kollarında can vermişti. Üç aylık bebeğini emzirmiş, "Seni bana Allah verdi, ben de O'na emanet ediyorum." diyerek vedalaştıktan sonra, birkaç saat önce ölen ağabeyinin kasaturasını alarak sokağa fırlamıştı. Tabya geri alındı, bin kadar şehit verildi. Hemen yaralıların tedavisine başlandı. Nene Hatun da yaralılar arasındaydı fakat o, yarasına aldırmıyor, evindeki bebeğini unutmuş, diğer yaralıların kanını durdurabilmek, yaralarını sarmak için çırpınıyordu. Nene Hatun böyle bir ortamda tanındı ve saygı ile sevildi.

Onun vatan için gece başlayan mücadelesi, tüm düşman Erzurum'dan kovuluncaya kadar devam etti. Erzurum'un her karış toprağında cephane taşıyarak, yaralılara hemşirelik yaparak, yemek pişirerek, su dağıtarak, hizmetten hizmete koşarak destanlaştı. Gazi Ahmet Muhtar Paşa'nın zaferinde Nene Hatun'un ve onun vatan aşkını paylaşan sivil insanların ve yiğit Türk kadınlarının payı vardı.

Savaştan sonra da Nene Hatun destan kahramanlarına yaraşır bir asaletle yaşadı. Kendisini ziyaret eden yabancı bir askerî heyetin subaylarının sorusuna şöyle cevap verdi:  "O zaman vazifemi yapmıştım. Bugün de ilerlemiş yaşıma rağmen, aynı hizmeti daha mükemmeliyle yapacak güç ve heyecana sahibim.” dedi. Ölümünden üç ay önce yılın annesi seçildi ve gözlerini doksan sekiz yaşında hayata yumdu.

Evet, bu yiğit Türk kadınını, bu destanlaşmış Türk kadınını anmak istiyorsanız, hepinizin vicdanına ve tarih şuuruna sesleniyorum: Sayın Bakanın sözlerinden de herhâlde vicdani bir rahatsızlık duyduğundan eminim. Gelin, Nene Hatun ismini, bundan sonra gelecek Türk nesillerine ve dadaşlara yaşatmaya devam edelim.

Vereceğiniz destekten eminim, hepinize teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Yazıklar olsun!

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Bu ne biçim laf!

BAŞKAN - Lütfen… Lütfen… Sayın Sipahi…

RECEP KORAL (İstanbul) – İnsan ol, insan! Önce insan ol, insan!

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Niye bu kadar heyecanlandınız?

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…

Evet, karar yeter sayısı yoktur, birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 18.03

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.10

BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

 

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Ek 131’inci madde üzerinde İzmir Milletvekili Erdal Sipahi ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

506 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 506 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1. maddesiyle 2809 sayılı Kanuna eklenen Ek Madde 131'in başlığında ve madde içeriğinde geçen “Erzurum Üniversitesi” ibaresinin “Erzurum Teknik Üniversitesi” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                        Muzaffer Gülyurt (Erzurum) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Üniversitede Mühendislik ve Mimarlık gibi teknik bir fakültenin bulunmasından dolayı ve Erzurum şehrimiz bünyesinde bir Teknokent barındırdığından önerilen ismin daha uygun olacağı düşünülmüştür.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir adet önerge vardır. Önergeyi okutacağım, Komisyona soracağım, eğer Komisyon salt çoğunlukla katılmışsa yeni bir madde olarak işleme alacağım, katılmamışsa işlemden kaldıracağım.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 1. maddesine aşağıdaki ek maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Günal

Erkan Akçay

Oktay Vural

 

Antalya

Manisa

İzmir

 

Hasan Çalış

Osman Çakır

Osman Durmuş

 

Karaman

Samsun

Kırıkkale

 

 

Hüseyin Yıldız

 

 

 

Antalya

 

“Ek madde 132- Antalya’da Alaaddin Keykubat Üniversitesi  adıyla yeni bir üniversite kurulmuştur.

Bu Üniversite:

A) Rektörlüğe bağlı olarak yeni kurulan Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi, Hukuk Fakültesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ve Ziraat Fakültesinden,

B) Rektörlüğe bağlı olarak yeni kurulan Turizm Meslek Yüksekokulu ve Yabancı Diller Yüksek okulundan,

C) Rektörlüğe bağlı olarak yeni kurulan Sosyal Bilimler Enstitüsü ile Eğitim Bilimleri Enstitüsünden,

oluşur.”

BAŞKAN – Sayın Komisyon, salt çoğunlukla katılıyor musunuz önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Salt çoğunluğumuz yok, katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Yok, ben de görüyorum salt çoğunluğunuzun olmadığını. Dolayısıyla, önergeyi işlemden kaldırıyorum.

Madde 132’ye bağlı üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 506 Sıra Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesine bağlı Ek Madde 132’nin ikinci fıkrasında yer alan (i) bendinden sonra gelmek üzere “ j) Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü” bendinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                           

Hasip Kaplan

İbrahim Binici

M.Nezir Karabaş

 

 

Şırnak

Şanlıurfa

Bitlis

 

Fatma Kurtulan

Akın Birdal

Pervin Buldan

 

Van

Diyarbakır

Iğdır

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 506 Sıra Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi ile 2809 sayılı Kanuna ilave edilen Ek 132 inci maddenin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Hasan Çalış

Oktay Vural

 

Konya

Karaman

İzmir

 

Ahmet Kenan Tanrıkulu

Emin Haluk Ayhan

Mehmet Günal

 

İzmir

Denizli

Antalya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 506 Sıra Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1. maddesine bağlı Ek Madde 132’nin 2. fıkrasının b bendinden sonra gelmek üzere “c) Bilgisayar Bilimleri Fakültesi” bendinin eklenmesini ve bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve talep ederiz.

 

Vahap Seçer

Şevket Köse

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

Mersin

Adıyaman

Malatya

 

Mehmet Ali Susam

Ali İhsan Köktürk

Atila Emek

 

İzmir

Zonguldak

Antalya

 

Tayfur Süner

 

Abdullah Özer

 

Antalya

 

Bursa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükûmet?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Emek, buyurun efendim.

ATİLA EMEK (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 506 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesine bağlı ek madde 132’nin ikinci fıkrasıyla ilgili vermiş bulunduğumuz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlarken yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, görüşülmekte olan tasarı 7 devlet ve 1’i de seçim bölgem Antalya’da vakıf üniversitesi olmak üzere 8 üniversitenin kuruluşunu sağlamaktadır. Son dört yılda ülkemizde üniversite sayısı yüzde 100 artmıştır. Bu artış bilimsel ve sağlıklı bir planlama sonucu yapılmış değildir. AKP İktidarı dört yıllık dönemde üniversitelerin akademik personel ihtiyacına ilgisiz ve duyarsız kalmıştır. Öğretim elemanı yetişmesi için kadro vermemiş, devletin kurumlarıyla sürdürdüğü kavgayı YÖK’le devam ettirmiştir. YÖK Başkanının değişmesi ve kendi anlayışına uygun atamanın gerçekleşmesinden sonra YÖK’ün ele geçirilmesiyle birlikte AKP’nin kavgası bitmiş ancak yükseköğrenimde ve kurumlarında sorunlar artarak devam etmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP İktidarının YÖK’ü teslim almasından sonra OECD değerlendirmesine göre üniversite özerkliği açısından Türk üniversiteleri 8 tam not üzerinden 1,5 not alabilmektedir. Tablo budur, AKP’nin başarısı budur.

Değerli arkadaşlarım, üniversite sayımızın artmasına kimsenin itirazı yoktur ancak bu artışın gelişigüzel, keyfî kararlarla olmaması gerekir. Nicel başarıya niteliği katmadığınız zaman varacağınız nokta hayal kırıklığı olacaktır. Gelinen bu noktada, Türkiye, bir bilgi toplumu, bir bilim toplumu oldu mu, bunu söyleyebilir miyiz?

Sayın milletvekilleri, hiçbir altyapı hazırlanmadan, öğretim elemanı, öğretim üyesi yetiştirilmeden, gerçekten, bilimsel ölçütlerle bir planlamaya bağlanmadan, sadece talep odaklı üniversite kurmak, Türkiye’ye, Türk yükseköğretimine, Türk gençliğine yapılacak en büyük haksızlık olacaktır. Ne acıdır ki AKP İktidarında maalesef bu yapılmıştır. Şimdi 200 bini aşkın öğretmen adayı, çeşitli branşlardan binlerce mühendis, binlerce üniversite mezunu işsiz, mutsuz, gelecekten umutsuz yaşıyor. İşte, AKP İktidarının Türkiye tablosu ve topluma yansıyan manzarası budur.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakan ve bakanlar üniversite kurulması talebini karşılamak için tasarının altına imza atıyorlar. Elbette bu güzel. Acı olan ne? Bin bir emekle yetiştirdiğimiz bu ülkenin geleceği, umudumuz gençlerimiz iş talebinde bulunduğunda, Sayın Başbakanın cevabı “Her üniversite mezununa iş verecek değiliz ya.” oluyor. Bunun, ülkeyi yönetme sorumluluğuyla ve AKP İktidarının çizdiği pembe tablolarla örtüşen bir yanı var mı? Bunu sizlerin ve büyük milletimizin takdirine sunuyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarıda, seçim bölgem Antalya’da “Uluslararası Antalya Üniversitesi” adıyla bir vakıf üniversitesi kurulacak. Adı geçen üniversiteyi Gaye Eğitim, Sağlık, Spor ve Çevre Vakfı kuruyor. AKP İktidarı, bu vakıf üniversitesinin kurulmasına olanak tanıdığına göre, umarım gerekli incelemeleri yapmıştır, bu talebi siyasi yakınlık ve yandaşlık anlayışla değerlendirmemiştir. Şayet yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan, siyasi tercih sonucu bu karar veriliyor ve yüce Meclis de buna alet ediliyorsa, bunun bedelinin Antalya’mız için, kurucular için de ağır olacağı açıktır. Böyle bir durumda, AKP İktidarının sorumsuz davranışının bedelini, her konuda olduğu gibi, bu konuda da toplum ödeyecektir. Bu kaygılarımızı bu aşamada dile getirmeyi bir görev kabul ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP İktidarı yakın ve yandaş ilişkiler ağını her alanda gösterdiği gibi, yükseköğretimde, üniversite kurmada da bu alışkanlığını sürdürmektedir. Ülkemizin geleceği adına, ülkemizin gençliği adına…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Emek, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

ATİLA EMEK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

…ülkemizin bilimsel çalışmaları adına kaygı verici bu anlayışını sürdürmektedir. Umarız ve temenni ederiz ki, akıl, bilim galip gelir AKP’nin olumsuzluklarını alır, götürür.

Bu duygu ve düşüncelerle önergemize olumlu oy vermenizi diler, yüce Meclise saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Emek.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 506 Sıra Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi ile 2809 sayılı Kanuna ilave edilen Ek 132 inci maddenin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                        Mehmet Günal (Antalya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUK (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Günal, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu madde bir vakıf üniversitesiyle ilgili. Tasarının ya da teklifin -hepsi birbirine karıştığı için ne söyleyeceğimi şaşırıyorum- dışında gelen bir teklif, tasarı, o da karışık.

Burada yine biz bir AKP klasiğiyle karşı karşıyayız. Nedir AKP klasiği? Ben şimdi size kısaca söyleyeyim: Bize Komisyon Başkanımızın gönderdiği gündemde sadece bir tek kanun tasarısı var. Komisyona gittik başka bir teklif var; itiraz ettik, başka bir teklifle birleştirildi; itiraz ettik, sonra bir önergeyle başka bir şey geldi. Bunların hepsi bir gün içerisinde, ayın 26’sında geliyor, sevk ediliyor, bize dağıtılıyor. Bu üniversite demek ki çok önemli Türkiye için, bütün işler birbirine karışmış, alelacele bize zorlamayla orada bu ilave edilmiş.

Peki, garabet başka nerede? Daha önce biz “Plan ve Bütçe Komisyonundan geçsin.” dememize rağmen, Komisyonumuz ve Meclis Başkanlığımız ısrarla Millî Eğitim Komisyonuna gönderiyor. Şimdi ne oldu? “Efendim, burada hemen varken ucuna ekleyelim, yetişsin.” mantığı var. İsteyen arkadaşlarımıza verebilirim -bütün burada belgelerimiz var, hangi tarihte nereye verilmiş, Meclis Başkanlığı, tali komisyon kimi yazmış, asli komisyon kimi yazmış- zamanım dar olduğu için değinmiyorum. Burada, alelacele, en son bizim söylediğimiz noktaya gelerek bir değişiklik önergesiyle maddeye ilave yapıldı, tasarılar, teklifler hepsi birbirine girdi.

Peki, neden bu yapılıyor, ne var? Bu üniversitenin nesi var ki böyle alelacele geliyor? Şimdi, birkaç tarih daha söyleyeyim size: 19 Şubat, YÖK’ün kararı var “Efendim, görüşmeye başlayacağız.” diye.

Sayın Bakan gitmiş ama YÖK temsilcimiz var, Müsteşarımız var.

Arkasından, 4 Mart, hemen YÖK’e sunum programına alınmış; 8 Nisan, YÖK Genel Kurulu kabul etmiş; 14 Mayıs, Bakanlar Kurulu Meclise sevk etmiş, güzel. Peki, ne olarak sunum yapmışlar, ismini hatırlayan var mı? Sayın Bakanım gittiği için bilmiyorlardır. “İbn-i Sina Üniversitesi” olarak teklif yapmışlar. Bu kadar kısa süre içerisinde hemencecik geçmiş, sunumlarını da “İbn-i Sina Üniversitesi” olarak yapmışlar. Sonra ne olmuş? “Uluslararası Antalya Üniversitesi” olarak değiştirilmiş, güzel.

Peki, diğer üniversiteler uluslararası değil mi arkadaşlar? Ne var yani “uluslararası” denildiğinde Türkiye’den ayrı bir şey mi olacak? Neden başına “uluslararası” konmuş ben söyleyeyim: Çünkü Antalya’da bir tane daha Antalya Üniversitesi kurulması için 2008 yılında zaten AKEV vakfı, Antalya Kültür ve Eğitim Vakfı burada müracaat etmiş. E, bu üniversitenin anaokulu var -kurmayı teklif eden vakfın- ilköğretim okulu var, koleji var, Anadolu lisesi, hepsi var, bir eğitim kurumu. 1987’de kurulmuş, bunlar bekliyor 2008’den bu yana, her türlü şartı yerine getirmişler, temeli atılmış, binasını da yapıyor Kadriye beldemizde Serik’te. Onlar dururken arkadaşlarımız başına “Uluslararası” koyarak onların önünü de kesmek istiyorlar, çok zekice, dahiyane bir şey. Soruyoruz, peki, nedir bu? Buradaki üniversiteye baktığımız zaman mütevelli heyetini istedik, bilgi istedik. Sayın Bakan dedi ki: “Bunların çoğu bize gelmez.” Yahu bu nasıl kuruluyor? Yani YÖK’ün bir planlaması yok mu? Sayın Başkanım, Sayın Başkan Vekilim, Sayın Bakanım; burada hem hukuk fakültesi var hem adalet meslek yüksekokulu var. Yani şaşırıyorum, altında bir tane daha meslek yüksekokulu var, sivil havacılık yüksekokulu var. Bunun bir planlaması yok mu? Deminki üniversitelerde de vardı. Peki, madem bu kadar lazım, niye benim teklifimi kabul etmiyorsunuz, Alaattin Keykubat üniversitesini ben size az önce söylemedim mi? Niye devlet üniversitesi kurulmuyor Antalya’ya? Az önce “Komisyon çoğunluğumuz yok.” diye kabul etmediniz. Bu kadar fakülte lazımsa niye bir devlet üniversitesi kurmuyoruz? On tane yüksekokul ve fakülte var ve eğitim dili İngilizce. Biliyor muydunuz, haberiniz var mı?

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Var, var.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Var mı, bravo! Evrensel değerlere bağlı bir şeyi getirecekmişiz. Onlar zaten Bakana gitti, Bakanın haberi yok. “Neden Antalya’ya bir, o zaman kamu üniversitesi kurmuyorsunuz, bu kadar yüksekokula ihtiyaç varsa? “Neye göre planladınız?” diyoruz. “Efendim bizim haberimiz yok.” dedi Sayın Bakan Komisyonda, burada arkadaşlarımız. Sayın Babacan’ın haberinin olmaması normal, o vekâleten oturuyor. Yani aynen bunu söyledi. Şimdi YÖK’ün bir planlaması yok mu Başkanım, Allah rızası için bu kadar yüksekokul hem adalet yüksekokulu hem hukuk fakültesi böyle bir üniversite içinde olur mu?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Günal, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlarım, burada bir adaletsizlik var, burada bir kayırma var. Birilerinin üniversitesi… Tarihlerini okudum, burada Başkanımız bilgi verebilir, üç ay içerisinde üniversite kurulması kararlaştırılıyor. Daha önce mütevelli heyetinde olmayan insanlar mütevelli heyetine alınıyor. Eksik şartlar yerine getiriliyor ve tamamlanarak o insanların ismiyle Hükûmete baskı yapılarak bu çıkarttırılıyor. Ben size isterseniz kimlerin hangi tarihte mütevelli heyetine alındığını da daha sonra arz ederim. Dolayısıyla burada bir adaletsizlik var. Ben size daha önce Diyanet İşleri teşkilatının kanunu görüşülürken söylemiştim. Sizlere tekrar hatırlatıyorum: Allahüteala Kur’an-ı Kerim’de “Hakkı ve adaleti ayakta tutun.” Diyor. O üniversite orada bekliyor, kurulmak üzere binası da bekliyor, siz birilerini, tavassutla, üç ay içerisinde üniversitesini kuruyorsunuz.

Onun için, adalet eğrilirse -Kutadgu Bilig’te dediği gibi- kıyamet kopar yani adaletsizlik sosyal adaletsizliğe yol açar.

Ben sizi bir defa daha uyarıyorum: O kadar gerekliyse gelin, bu teklifimizi, kanun bitmeden siz de eklemeye çalışın ve Antalya’da bir devlet üniversitesi kuralım.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, oylamadan önce bir yoklama talebi vardır, yoklama talebini yerine getireceğim.

Sayın Hamzaçebi, Sayın Koçal, Sayın Emek, Sayın Özkan, Sayın Keleş, Sayın Kaptan, Sayın Selvi, Sayın Çakır, Sayın Yıldız, Sayın Çöllü, Sayın Güner, Sayın Öztürk, Sayın Köktürk, Sayın Ersin, Sayın Seçer, Sayın Diren, Sayın Seyhan, Sayın Aslanoğlu, Sayın Hacaloğlu, Sayın Tan, Sayın Öztürk.

Sayın milletvekilleri, yoklama için üç dakika süre veriyorum ve  yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 18.33

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.44

BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - İstem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı, şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, ikinci yoklamada da toplantı yeter sayısı bulunamamıştır.

Alınan karar gereğince, sözlü soru önergeleriyle kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 13 Temmuz 2010 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 18.48