DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 75
132’nci Birleşim
9 Temmuz 2010 Cuma
(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler
tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Uşak
Milletvekili Mustafa Çetin’in, Uşak ilinin tanıtım sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, Konya’daki yoğun
dolu yağışının meyve-sebze
ve hububata verdiği zararlara ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya ili Dumlupınar
ilçesinde 4 Temmuz 2010 tarihinde meydana gelen dolu yağışından zarar gören
çiftçilerin durumuna ilişkin açıklaması
2.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun,
Edirne’nin Keşan ilçesinde
bir kömür madeninde çıkan yangından sonra meydana gelen göçük
nedeniyle mahsur kalan 3 işçiye ilişkin açıklaması
3.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Burdur ilinde meydana gelen dolu yağışı
nedeniyle mağdur olan üreticilerin Ziraat Bankası ve tarım kredi
kooperatiflerine olan borçlarıyla ilgili bir yapılandırmaya gidilmesine ilişkin
açıklaması
4.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’in köylerinde yaşanan büyükbaş hayvan
hırsızlıklarına ilişkin açıklaması
5.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in,
bir milletvekilinin kardeşinin cenazesine katılması nedeniyle Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın gündem dışı
konuşmasına cevap verememesine ilişkin açıklaması
6.- İzmir Milletvekili Mehmet
Ali Susam’ın, Mecliste, en
azından nöbetçi bir bakanın bulunarak gündem dışı konuşmaları izlemesi
gerektiğine ve tarımda sıkıntıların had safhaya vardığına ilişkin açıklaması
7.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, MHP grup önerisinin
aleyhinde konuşan Hatay Milletvekili Mustafa Öztürk’ün,
“476 tane reaktör, santral vardır dünyada.” ifadelerinin doğru olmadığına
ilişkin açıklaması
8.- Konya
Milletvekili Sami Güçlü’nün, Konya Milletvekili
Atilla Kart’ın, konuşmasındaki “Konya’da bir
teknik üniversite kurulurken Selçuk Üniversitesinin mevcut
potansiyelini kullanmaya tenezzül etmeyelim.” İfadelerine ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal ve 25 milletvekilinin, Atatürk
Orman Çiftliğinin yönetiminde usulsüzlük yapıldığı iddialarının araştırılması
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/821)
2.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, kırsal alanda yaşayanların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/822)
3.- Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş ve 19 milletvekilinin, HES projelerinin
çevreye etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/823)
4.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel ve 19 milletvekilinin,
engellilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/824)
VII.-
ÖNERİLER
A)
SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- (10/164,
10/425) esas numaralı Meclis Araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin, Genel
Kurulun 9/7/2010 Cuma günkü birleşiminde birlikte
yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
3.-
Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana
Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S.
Sayısı: 458)
4.- Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş
ve 4 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/845, 1/884, 2/701) (S. Sayısı:506)
IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Antalya’daki devlet hastanelerinde hizmet
alımıyla çalıştırılan personele ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/14340)
2.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, TOKİ’ye devredilen bir fidanlıkla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun
cevabı (7/14491)
3.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlı’nın, drenaj kanallarının temizlenmesine ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/14898)
4.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, bir banka yönetim ve
denetim kurulu üyelerinin gelirlerine ve milletvekili adayı olup olmadıklarına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/14956)
5.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, emeklilerin sorunlarına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in
cevabı (7/14981)
6.- Hatay Milletvekili Gökhan
Durgun’un, bir hastanede
yapılan katarakt ameliyatlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/14990)
7.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Sof Dağı’ndaki taş
ocaklarına ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/15065)
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 13.04’te açılarak dört oturum yaptı.
Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil, idrak etmiş
olduğumuz Miraç Kandili’nin Türk milletine, İslam âlemine ve tüm insanlığa
hayırlar getirmesini dileyen bir konuşma yaptı.
Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu, köy ve mahalle
muhtarlarının yaşadıkları sorunlara,
Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal, cezaevlerinde son günlerde
yaşananlara,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, yerel yönetimlerin
işleyişine ilişkin gündem dışı konuşmasına Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu cevap verdi.
Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu milletvekilleri olarak muhtarlarla ilgili
verdikleri kanun tekliflerinin gündeme alınmamasına,
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel, belediyelerin kurduğu
şirketlerin sorun hâline geldiğine,
Eskişehir
Milletvekili Beytullah Asil, Eskişehir için büyük
önem arz eden raylı sistemin uzatılmasının iktidar tarafından engellendiğine ve
muhalefet partilerine mensup ilçe ve belde belediyelerine yardım
gönderilmediğine,
Eskişehir
Milletvekili Emin Nedim Öztürk, muhalefet
milletvekillerinin “Büyükşehir Belediyesine yardım yapılmıyor” ifadelerinin
doğru olmadığına ve Eskişehir’in raylı sistem konusunu çözeceklerine,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır ve 19 milletvekilinin:
Şırnak’ta meydana
gelen bazı ölüm olayları ile ilgili iddiaların araştırılması (10/817),
Aile hekimliği
uygulamasındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi (10/818),
Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan ve 32 milletvekilinin,
kırmızı et sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi (10/819),
Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü ve 34 milletvekilinin, balıkçılık ve su ürünleri
sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
(10/820),
Amacıyla birer
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Kadın-Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı İstanbul Milletvekili Güldal
Akşit’in, 21 Temmuz 2010 tarihinde, Birleşmiş
Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesindeki
Türkiye 6’ncı Ülke Raporu Sunum Toplantısına katılmasına,
Meksika
Temsilciler Meclisi Başkanı Francisco Javier Ramirez’in, Meksika’da 25-27 Ağustos 2010 tarihleri
arasında, Dünya Gençlik Konferansı çerçevesinde gerçekleştirilecek olan Birinci
Dünya Gençlik Forumuna davetine Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento
heyetininin icabet etmesine,
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Mehmet Ali Şahin’in, Parlamentolararası
Birlik (PAB) Başkanı Theo-Ben Gurırab’ın
vaki davetine icabetle, Cenevre’de düzenlenecek olan Dünya Parlamento
Başkanları III. Konferansına katılmak üzere İsviçre’ye resmî ziyarette
bulunmasına,
Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Meclisi Başkanı Hasan Bozer’in, KKTC’nin
20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı kutlamalarına vaki davetine, Türkiye Büyük
Millet Meclisini temsilen bir Parlamento heyetinin
icabet etmesine,
İlişkin Başkanlık
tezkereleri kabul edildi.
Gündemin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmında yer alan:
(10/627) esas
numaralı, ana dilinde eğitim konusunun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergenin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 8/7/2010
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP,
(10/372) esas
numaralı, engellilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin
görüşmelerinin Genel Kurulun 8/7/2010 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP,
(10/515) esas
numaralı, TRT yönetimine yönelik çeşitli iddiaların araştırılması amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin görüşmelerinin Genel Kurulun 8/7/2010 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
CHP,
Grubu önerileri
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk, Edirne ili Keşan ilçesi
Küçükdoğanca köyü yakınlarındaki, özel sektöre ait,
yer altı kömür ocağında 7 Temmuz 2010 tarihinde
meydana gelen yangına ilişkin bir açıklamada bulundu.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2’nci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3’üncü sırasında
bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına
Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/761)
(S. Sayısı: 458),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
4’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen
ve görüşmelerine devam olunan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş ve 4 Milletvekilinin
Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (1/845,
1/884, 2/701) (S. Sayısı:506) 1’inci maddesine bağlı ek madde 126’ya kadar
kabul edildi; ek madde 126 üzerindeki önergelerin görüşülmesi sırasında istem
üzerine elektronik cihazla yapılan yoklamalarda toplantı yeter sayısı
bulunamadı.
Alınan karar
gereğince, 9 Temmuz 2010 Cuma günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime
21.56’da son verildi.
|
Nevzat
PAKDİL |
|
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
|
|
|
Fatih
METİN |
|
Murat
ÖZKAN |
|
Bolu |
|
Giresun |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 176
II.- GELEN KÂĞITLAR
9 Temmuz 2010 Cuma
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Zonguldak Milletvekili
Ali Koçal ve 25 Milletvekilinin, Atatürk Orman
Çiftliği’nin yönetiminde usulsüzlük yapıldığı iddialarının araştırılması
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/821)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.05.2010)
2.- Muş Milletvekili M. Nuri
Yaman ve 19 Milletvekilinin, kırsal alanda yaşayanların sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/822) (Başkanlığa geliş tarihi:
11.05.2010)
3.- Bitlis Milletvekili
Mehmet Nezir Karabaş ve 19 Milletvekilinin, HES projelerinin çevreye
etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/823) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11.05.2010)
4.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel ve 19 Milletvekilinin, engellilerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/824) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.05.2010)
9 Temmuz 2010 Cuma
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.05
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132’nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, gündem dışı konuşmalara geçiyoruz.
Gündem dışı ilk söz Uşak
ilinin tanıtım sorunları hakkında söz isteyen Uşak Milletvekili Mustafa Çetin’e
aittir.
Sayın Çetin, buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Uşak
Milletvekili Mustafa Çetin’in,
Uşak ilinin tanıtım sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
MUSTAFA ÇETİN (Uşak) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Geçtiğimiz hafta Türkiye
Seyahat Acenteleri Birliği Başkanı Sayın Başaran Ulusoy
ve 30’a yakın seyahat acentesi sahibi veya temsilcileri ilimizi ziyaret
etmişlerdir ve incelemelerde bulunmuşlardır. Bu münasebetle Uşak’ımızın tanıtım
sorunları bir kere daha gündeme gelmiştir. Biz 2007 seçimleri döneminde
çalışırken de seçim propagandasında Uşak’ın ciddi bir tanıtım sorunu olduğunu
ve bu konuda herkesin çaba sarf etmesi gerektiğini belirtmiştik. Bu sorun hâlen
aradan geçen zamana rağmen ve gösterilen çabalara rağmen güncelliğini korumaya
devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri,
Uşak’ın bilinen tarihi Milattan Önce 4000 yılına kadar gitmektedir. O günden bu
yana Lidyalılar, Frigyalılar, Persler, Romalılar,
Bizanslılar, Makedonlar, Selçuklular, Osmanlı dönemi olmak üzere Uşak birçok
tarihî dönem ve medeniyetlere sahne olmuştur. Bu sebeple de tüm il genelinde
çok sayıda tarihî ve kültürel mirası barındırmaktadır. Bunlar camiler,
kervansaraylar, bedestenler, çarşılar, köprüler daha birçok tarihî ve kültürel
değer Uşak’ımızın geçmişi ve geleceği için büyük bir hazine olma niteliğini
korumaktadır. Bunun yanında Uşak önemli bir tabiat varlığına da sahiptir. Bunun
en başında Banaz ilçemizdeki termal turizm bölgesi olarak ilan edilmiş olan Hamamboğazı gibi.
Karahallı’da Clandras Deresi, Ulubey’de Blaundos
harabeleri, Akmonia antik kenti gibi daha birçok
değerler tarihî ve kültürel mirasımızın başlıca ögeleridir.
Ne yazık ki bugüne kadar bunları tanıttığımızı, milletimizin ve insanlığın
bilgisine yeterince sunabildiğimizi söylemek mümkün değildir.
Uşak, birçok bakımdan da
ilkler şehridir. Örneğin, 1913 yılında yapılan sanayi sayımında, yün ipliği ve
tekstil alanında Türkiye’deki 13 firmadan 3’ünün Uşak’ta olduğu tespit
edilmiştir. Elektriği ilk kullanan şehirdir.
İlimiz tekstil sanayisi
yönünden çok köklü bir geçmişe sahiptir ve bugün battaniye üretiminde
Türkiye'nin yüzde 97 battaniye üretimi Uşak’ta yapılmaktadır. Keza, gazlı bez
üretiminde oranımız yüzde 90’ların üzerindedir. Seramik ve dericilik diğer
önemli sanayi sektörlerimizdir.
Uşak halıları da Uşak’ın en
önemli tarihî ve kültürel değerlerinden biridir ve bu sene, 2010 İstanbul
Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında hazırladığımız bir projeyle,
İstanbul’da iki camide başlamak üzere Uşak halılarıyla donatılması projesi
onaylanmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Avrupa’nın en büyük altın madeni işletmesi, 700 kişiden fazla
-bunların çoğu yerel halkın çalıştığı- istihdam yaratmış olan altın madenidir.
Bunun dışında, Uşak doğal
gaza sahiptir.
İstanbul, İzmir ve Ankara’yla
ulaşımı yüksek standartlı bölünmüş yolla sağlanmaktadır ve havaalanı mevcuttur.
Üniversite: 2006 yılında Uşak
Üniversitesi kurulmuştur.
Fakat bütün bu olumlu ve
önemli özelliklere rağmen şehrimiz turizm sektöründen gerekli payı
alamamaktadır. Şu son üç yılın ortalama turist sayısı 6 bin civarındadır.
Bu amaçla, Uşak’ta önümüzdeki
yılın, 2011 yılının tanıtma seferberliği veya Uşak tanıtım yılı olarak ilan
edilmesi, bu kapsamda büyük illerimiz başta olmak üzere Uşak’ın tanıtıldığı
sergiler, konferanslar, seminerler düzenlenmesi, kitap, CD, broşür gibi
yayınlar yapılması, Uşak’ta da sempozyumlar,
toplantılar düzenlenmesi, etkinlikler düzenlenmesi, moda, sinema, sanat,
edebiyat dünyasından, kültür dünyasından, turizm alanından…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Çetin,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MUSTAFA ÇETİN (Devamla) –
…bilim adamlarından ünlü ve saygın kişilerin ilimize davet edilerek kendilerine
ilimizin ve değerlerinin anlatılması ve bunların ilimizde ağırlanması ve daha
birçok etkinliğin -bir eylem planı hâlinde- ilgili komisyonlardan ve kurullardan
geçirilerek bir eylem planına dönüştürülmesi ve bunun yıl boyunca, 2011 yılı
boyunca da uygulanması gerekmektedir.
Hükûmetimizden, Büyük
Millet Meclisimizden, sayın milletvekillerimizden bu çabalarımıza
desteklerinizi bekliyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Çetin.
Konya’daki yoğun dolu
yağışının meyve sebze ve hububata verdiği zararla ilgili olarak söz isteyen
Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı.
Buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
2.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın,
Konya’daki yoğun dolu yağışının meyve-sebze ve hububata verdiği zararlara
ilişkin gündem dışı konuşması
MUSTAFA KALAYCI (Konya) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Konya’da yaşanan dolu ve sel felaketinin
meyve-sebze ve hububatta ortaya çıkardığı zararlar hakkında söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Geçtiğimiz günlerde,
Konya’nın başta Ereğli, Beyşehir, Cihanbeyli, Sarıyönü
ilçeleri olmak üzere birçok ilçesinde, bağlı belde ve köylerinde meydana gelen,
bazı yerlerde neredeyse ceviz büyüklüğündeki dolu yağışı ve oluşan sel felaketi
nedeniyle çiftçilerimizin tarladaki arpası, buğdayı, sebzesi, meyvesi büyük
oranda hasar görmüştür. Ülkemizin her tarafında, birçok ilimizde de aynı hasar
söz konusudur. Hasar çok fazladır, çiftçimizin zararı, ziyanı büyüktür. İklim
değişikliği, dolu ve sel felaketi çiftçinin ürünlerinde kaliteyi de
düşürmüştür. Konya’da, Trakya’da, Anadolu’nun birçok bölgesinde verimde ve
kalitede düşüklük yaşanmaktadır.
Geçen hafta sonu Milliyetçi
Hareket Partisinden 5 milletvekili Ereğli’deydik. Dolu yağışının verdiği zararı
yerinde görmek amacıyla basın mensubu arkadaşlarımızla birlikte çiftçilerimizi
tarlada ziyaret ettik ve çiftçilerimizin sorunlarını ve taleplerini dinledik.
Gerçekten çiftçimizin durumu içler açısı. Tanesini 1,5 liraya aldığı, tarlasına
ektiği ve bin bir emek ve masraf ettiği domates fideleri dolu nedeniyle ağır
bir hasar görmüştü. Çiftçilerimiz çaresiz kalmış, devletinden bir yardım eli
uzanmasını beklemektedir. Görüştüğümüz çiftçilerin birçoğu tarla sahibi
değildi, icarla tarlayı ekmiş. Bu durumdaki çiftçilerimizin
sorunu daha da büyük. Zira çiftçi kayıt sisteminin sağlıklı bir yapıya
kavuşturulmamış olması ve gerçek üreticinin çiftçi kayıt sistemine girmemesi
nedeniyle kira yoluyla başkasının tarlasını eken çiftçilerimiz mazot, gübre
desteklerini alamadığı gibi şimdi de hasarını tespit ettirememektedir. Gerçek
üretici konumundaki bu çiftçilerimizin sorununa mutlaka çözüm getirilmelidir.
Tarlanın sahibi değil, tarlayı bilfiil eken çiftçi kayıt sisteminde yer
almalıdır.
Değerli milletvekilleri,
Ereğli’de ve Akşehir’de kiraz üreticisi kan ağlamaktadır. Kiraz fiyatları
ameleye verilen toplama masrafını dahi karşılamamaktadır. Toplanan kiraz kalite
kaybının da etkisiyle satılamamaktadır. Bugün Akşehir’de, Doğrugöz’de,
Gölçayır’da kiraz fiyatı 30 kuruşa kadar inmiştir.
Üretici bu parayla amele masrafını nasıl karşılayacak, borçlarını nasıl
ödeyecek, geçimini nasıl sağlayacaktır?
Kiraz üreticileri kirazı ağaçtan toplamak
zorunda olduklarını söylüyor. Zira ağaçta kalması hâlinde, çürüyen kirazın
ağacı da kurutabileceğini ifade ediyor. Bu nedenle, toplama masrafına
katlanılarak toplanan kiraz satılamadığından, hallerde römorklara doldurulup
çöpe dökülmektedir.
Değerli milletvekilleri,
fotoğraflarını da getirdim, gerçekten çiftçimizin alın teri, el emeği, göz nuru
ürünleri kirazlar maalesef römorklarla çöpe dökülmektedir.
Değerli milletvekilleri, yine
arpanın müdahale alım fiyatı 41,5 kuruş olarak açıklanmasına rağmen, Konya
çiftçisi şu anda arpayı en fazla 35 kuruş civarında bir fiyatla
satabilmektedir. Bu fiyat çiftçinin maliyetinin çok altındadır. Bu gelirle
seneye tekrar tarlasını nasıl ekecek? Ayrıca, müdahale alımları etkin
olmadığından, ihtiyaç düzeyinde alım merkezi açılmadığından, çiftçimiz
aracıların kucağına itilmiştir. Çiftçi ürününü maliyetinin çok altında bir
fiyatla satmak zorunda bırakıldığı gibi, bir de Toprak Mahsulleri Ofisi alım
merkezlerinin önünde eziyet görmektedir.
Konya’da çiftçilerimizin tek
gelir kaynağı olan ürünlerinde meydana gelen zarar mutlaka telafi edilmelidir.
Borç batağında bulunan, umutları tükenmiş olan insanlarımızın derdine çare
bulunmalıdır. Toprak Mahsulleri Ofisi alım fiyatları gözden geçirilmeli,
destekler, primler artırılmalıdır.
AKP İktidarı süresince
tamamen görmezden gelinen, umursanmayan ve hatta dışlanan tarım kesiminde
çalışan milyonlarca vatandaşımızın feryatları artık dalga dalga
yükselmektedir. İnsanca…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kalaycı,
konuşmanızı tamamlayınız, buyurun efendim.
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) –
Üretici perişandır, üretici feryat etmektedir. Bu ülkede Hükûmet
yok mu? Tarım Bakanı yok mu? Üreticinin feryadına cevap verecek biri yok mu?
Allah aşkına, üreticimizin, çiftçimizin, köylümüzün yaşadığı sorunları görmüyor
musunuz? Tarım Bakanı ne yapıyor? “Konya’nın Bakanı benim.” diyen Sayın
Başbakan ne yapıyor? Neredesiniz? Üretici, çiftçi, köylü perişan olmuş. Tarım
Bakanının, Başbakanın, AKP Hükûmetinin umurunda bile
değil. Hiç vicdanınız yok mu? Yeter artık, bu feryadı duyun.
AKP Hükûmeti
çiftçiyi anasından doğduğuna pişman etmiştir. Binbir
emekle kavurucu sıcağın altında geçim kaygısıyla onurlu bir mücadele veren, zor
şartların içinde çare arayan çiftçilerimizin hâli ne yazık ki tam anlamıyla
perişandır.
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Işık…
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya
ili Dumlupınar ilçesinde 4 Temmuz 2010 tarihinde meydana gelen dolu yağışından
zarar gören çiftçilerin durumuna ilişkin açıklaması
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Tabii, konu çiftçilerin
gördüğü zararlar olunca ben de Kütahya ili Dumlupınar ilçesinde 4 Temmuz 2010
tarihi saat 22.00 civarında meydana gelen dolu zararından zarar gören
çiftçilerimizin durumunu ifade etmek üzere söz aldım. Özellikle ilçemizin Ağaçköy ve Allıören köylerinde meydana
gelen dolu zararından yapılan tespitler sonucunda yüzde 30 ile 50 oranında
çiftçilerimizin ürünlerinin zarar gördüğü ortaya çıkmıştır. Ancak,
üreticilerinin tarım sigortaları konusunda bilgilendirilmesinin dışında bu
konuda yapılabilmiş hiçbir konu söz konusu değil. Bu açıdan, özellikle Kütahya
ilinin, daha önce, komşu illeri borç erteleme kapsamına alınmış iken tekrar…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Uslu…
2.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, Edirne’nin Keşan ilçesinde bir kömür madeninde
çıkan yangından sonra meydana gelen göçük nedeniyle mahsur kalan 3 işçiye
ilişkin açıklaması
CEMALEDDİN USLU (Edirne) –
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Edirne’nin Keşan ilçesinde
bir kömür madeninde dün meydana gelen göçük sebebiyle 3 kişi mahsur kalmış ve
hâlâ kendilerine ulaşılamamaktadır. Alınan bilgilere göre, kömür madenine inen
Sayın Bakan dün, bizzat,
maden sahasına kadar giderek incelemelerde bulundu. Hassasiyeti için teşekkür
ederim.
Kazanın işletme hatasından
kaynaklandığını söyledi. Neticede bir suçlu bulunacak. Son günlerde yaşanan bu
tür kazalarda gerek işletme sahipleri gerek mühendisler gerekse çalışan işçiler
kusurlu oluyorlar. Nedense zamanında denetim yapmayan…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Uslu, teşekkür
ediyorum.
Sayın Özkan…
3.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Burdur ilinde meydana
gelen dolu yağışı nedeniyle mağdur olan üreticilerin Ziraat Bankası ve tarım
kredi kooperatiflerine olan borçlarıyla ilgili bir yapılandırmaya gidilmesine
ilişkin açıklaması
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Konya Milletvekilimiz Mustafa
Kalaycı’nın anlattıkları Burdur ilinde de
yaşanmaktadır. Gündem dışı konuşmalara zaman zaman
bakanlarımız cevap verirdi ama bugün bakanların hiçbirini burada göremiyoruz.
Gerçekten yaş meyve sebze
üreticileri, haşhaş üreticileri, tahıl üreticileri, buğday arpa üreticileri bir
mağduriyet içerisindedir. Bakanlar Kurulumuz mutlaka bu konuyu gündeme alıp bu
üreticilerimizin sorunlarıyla ilgili bir yapılanma, Ziraat Bankası ve tarım
kredi borçlarıyla ilgili bir yapılanma yapma zorunluluğu vardır.
Bu uyarıyı yapıyor, yüce
Meclise saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Özdemir.
4.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’in köylerinde
yaşanan büyükbaş hayvan hırsızlıklarına ilişkin açıklaması
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gaziantep çevresi, sizin de
bildiğiniz gibi, bu yıllarda besi hayvancılığıyla ilgili teşvik bölgesi
olmuştur. Köylere yaptığımız gezi ve incelemelerde, köylülerimiz, büyükbaş
hayvan hırsızlığından son derece mustariplerdir. Öncelikle valiliklerin ve
kaymakamlıkların bu konuda geniş tedbir almaları gerekmektedir. Ayrıca, hayvan
hırsızlıklarının suç konularıyla ilgili kanuni düzenlemeler gerekmektedir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Saygıdeğer
arkadaşlarım, ben şunu ifade etmek istiyorum: Burada bu çok kısa bir söz
talebinin çok ince ve yerinde olması lazım. Şimdi bu şekilde sisteme giren bir
kısım arkadaşlara söz verirken bir kısmına hiç vermemek olmaz. Bir müddet sonra
diyelim ki 100 tane arkadaş birden sıraya girdi. Biz 100’üne birden veremeyiz.
Onun için arkadaşlarımızın bu hususta daha itinalı olması lazım. Mesela,
diyelim ki, Sayın Uslu’nunki gibi Edirne’de bir kaza
olmuş. Tamam, burada bir can pazarı, diğer şeyler falan… Bu tamam, olağanüstü
ama olağanüstü olmayan bir şey, işte tarımdaki filan şeyler, sürekli olarak
herkes burada konuşuyor, gündeme getiriyor. Bu hususta daha itinalı olunmasını
arkadaşlarımdan rica ediyorum.
Sayın Elitaş,
konuşacak mısınız efendim?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, bir açıklama yapma ihtiyacı hissediyorum.
BAŞKAN – Kısa bir açıklama.
Buyurun.
5.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın,
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in, bir milletvekilinin kardeşinin cenazesine
katılması nedeniyle Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın
gündem dışı konuşmasına cevap verememesine ilişkin açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Biraz önce Konya
Milletvekilimiz Sayın Kalaycı’nın konuyla ilgili
açıklamalarına, Sayın Bakanımızın cevap vermesini arzu ederdik. Ama geçen
hafta, cuma günü, aynı konuyla ilgili Isparta Milletvekili Nevzat Bey bu
konuyla ilgili fikirlerini beyan etmişti, Sayın Bakan orada açıklamalar
yapmıştı. Fakat, Sayın Bakan, bugün telefon açtı,
Sayın Kalaycı’ya cevap vermeyi arzu ederdi ama bir
milletvekilimizin ağabeyi, kardeşi rahmetli olduğundan dolayı cenazesine
katılmaktan buraya gelemediler.
Konya’da ve çeşitli
illerimizde afet ortaya çıkmış. Bu afetle ilgili, Hükûmetimiz
gerekli tedbirleri almıştır. Arzu ederdik ki Sayın Bakanın bu konuda da cevap
vermesinde burada olması gerektiği yönünde. Fakat mazereti olduğundan
gelemediler. Bu konuyu açıklamak istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Susam...
6.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, Mecliste, en azından
nöbetçi bir bakanın bulunarak gündem dışı konuşmaları izlemesi gerektiğine ve
tarımda sıkıntıların had safhaya vardığına ilişkin açıklaması
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) –
Sayın Başkanım, uyarınıza dikkat etmeye çalışıyoruz ancak şunun da altını
çizmek gerekir ki: Bir gün Mecliste en azından nöbetçi bir bakanın olması,
gündem dışı konuşmaları izlemesi, Hükûmet açısından
ve bu Meclis açısından gereklidir.
Bizler de konuşma fırsatı
bulamadığımız ve toplumun ciddi taleplerini dillendirmek noktasındayız. Tarımla
ilgili sıkıntılar had safhaya varmış durumda. Aynı şekilde doğal afetlerin
etkilediği tarımsal ürünlerin dışında, yine piyasaların getirdiği ciddi zorlukları
da Hükûmetle paylaşmak ve çözüm için onlara bazı
şeyleri iletmek taleplerimiz var. Örneğin Ödemiş’te karpuzlar yollara
dökülüyor, römorku 50 lira. Özellikle bu tür sorunları burada dillendirme
fırsatını sayın bakanlarımızla paylaşmak isterdim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Şimdi, nöbetçi bakan konusu
tabii, Hükûmetin konusu. O konuda, şöyle söyleyeyim:
Başkan vekili arkadaşlarımız gündem dışı için müracaat eden arkadaşlara söz
verince ilgili bakanlara bu gündem dışı talepleri gönderiyorlar. Bugün tabii ki
bu konulara Tarım Bakanının cevap vermesi lazımdı, bu tarımla ilgili şey. O da
-Sayın Elitaş söyledi, evet, dün ben de gördüm- bir
cenazeye katılmış herhâlde. Tanıtım konusunda Kültür Bakanı veya diğer
bakanlar… Artık, o sayın bakanların kendi takdirleri ama tabii ki burada
karşılıklı diyalog içerisinde sorulara cevapları vermek de uygun olur. Ben de
sizinle aynı kanaati paylaşıyorum.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin dört adet önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçal ve 25
milletvekilinin, Atatürk Orman Çiftliğinin yönetiminde usulsüzlük yapıldığı
iddialarının araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/821)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Atatürk Orman Çiftliği, 1925
yılında Atatürk tarafından yeni Başkent olan Ankara ve çevresini ağaçlandırmak,
yeşillendirmek, modern tarım ve işletmecilik tekniklerini uygulamak, çevre
çiftçilerine önderlik ve öğreticilik yapmak amacıyla kurulmuştur.
1937
tarihinde Atatürk tarafından Hazineye, dolayısıyla Türk Milletine bağışlanan
Çiftlik, 1938 yılında 3308 Sayılı Kanunla Devlet Ziraat İşletmeleri Kurumuna
bağlanmış, 24.03.1950 tarih ve 5659 sayılı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü
Kuruluş Kanunu ile yeni bir statüye kavuşturulmuş, taşıdığı önem ve özellik göz
önüne alınarak "Atatürk Orman Çiftliği" adı altında, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı tüzel kişiliği haiz bir kuruluş
haline getirilmiştir.
AOÇ, hazineye bağışlandığı
tarihte 52 bin dekar iken bağış, satış ve işgaller sonucu 33.351 dekara
gerilemiştir. Atatürk'ün Türk Milletine bağışladığı çiftlik, yöneticileri
tarafından yeterince korunup kollanamamıştır. Yüksek Denetleme Kurulunun
2005-2006-2007-2008 yılı Raporlarında da eleştiri ve özel inceleme konusu
yapılan ve aşağıda yer verilen hususların Meclis araştırmasıyla incelenmesi
gerekmektedir:
Anadolu Bulvarı üzerinde ve
Bulvarın her iki tarafında bulunan Petrol Ofisini işleten şirketlerin sürekli
olarak protokol hükümlerini ihlal ettikleri YDK Raporu ile tespit edilmiştir.
Bugüne kadar YDK Raporunda
yer verilen husus ve öneriler, 2007 yılı denetim raporunda "Özel
İnceleme" konusu yapılmış, konunun soruşturulması yönündeki talep,
Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından da ilgililer hakkında soruşturma yapılması
gerektiği kanaati neticesinde konu Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı Teftiş Kurulunca soruşturulmuştur.
Soruşturma sonucunda, AOÇ ile
POAŞ arasında 1.180.000 USD bedel üzerinden imzalanan "Bayrak Hakkı
Sözleşmesi”nin hukuka uygun olduğu ve kamu zararı oluşmadığı belirtilerek,
sorumlular hakkında 4483 sayılı Kanun uyarınca soruşturma açılmaması ve
disiplin cezası verilmemesi gerektiği kanaatine varılmıştır. Söz konusu rapor, 04.09.2009
tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığına intikal ettirilmiş ve Savcılık tarafından
dosya işlemden kaldırılmıştır.
Yapılacak araştırma
neticesinde, Teftiş Raporunun gerçeği yansıtmadığı anlaşılacaktır. Zira 2008
yılı YDK Raporunda belirtildiği üzere Teftiş Kurulu Başkanlığının raporu;
sözleşme ile 12.000 TL olarak belirlenen aylık kira bedelinin, soruşturma
sırasında bilirkişi tarafından 9.000 TL olarak tespit edilmiş olmasına
dayanmaktadır. Oysa POAŞ, AOÇ'den kiraladığı aynı arazileri 13.02.2008 tarihinde
imzaladığı bir işletme sözleşmesi ile YETO Limited
Şirketine 30.000 TL + KDV bedel ile kiralamıştır. Bu durumda söz konusu
benzinliklerin rayiç kira bedeli 49.560 TL olmaktadır.
Diğer taraftan, Tıp Fakültesi
öğrencilerinin modern tıp eğitimini gerçekleştirmeleri ve bölgede yaşayan
vatandaşlara sunulacak sağlık hizmetinin geliştirilmesi amacıyla bedeli
mukabilinde Gazi Üniversitesi Rektörlüğüne devredilen
Ayrıca, mülkiyeti AOÇ'ye ait
olup Kurum ihale yönetmeliği çerçevesinde kiraya verilen taşınmazların kira
gelirleri günün şartlarının gerisinde kalmış, kiralamalar Atatürk'ün vasiyet
mektubunda belirttiği amaçlar dışında gerçekleşmiştir. 2008 yılı YDK Raporu
ekindeki tablonun incelenmesinde aylık kira tutarlarının düşük olduğu
anlaşılmaktadır. Kurum yetkilileri kiralama konusunda duyarsız davranmış ve
rayiç bedellerin altında kira tespit ederek kurumu zarara uğratmışlardır.
Yine, mülkiyeti AOÇ'ye ait
olup, tohum ıslahı için Tarım Bakanlığına aktarılan ve Türkiye Zirai Donatım
Kurumuna devredilen arazinin ve bira fabrikası için TEKEL'e devredilen arazinin
her iki kurumun da özelleştirilmesi nedeniyle tahsis amacı ortadan kalkmasına
rağmen bu araziler AOÇ'ye devredilmemiştir.
Yukarıda belirttiğimiz
hususlarda oluşan usulsüzlüklerin ve yolsuzlukların ortaya çıkarılması ve
çözüme kavuşturulması amacıyla Anayasamızın 98. maddesi, İç Tüzüğümüzün 104. ve
105. maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) Ali Koçal (Zonguldak)
2) Hüseyin Ünsal (Amasya)
3) Sacid Yıldız (İstanbul)
4) Suat Binici (Samsun)
5) Rahmi Güner (Ordu)
6) Nevingaye Erbatur (Adana)
7) Hikmet Erenkaya (Kocaeli)
8) Atila Emek (Antalya)
9) Osman Kaptan (Antalya)
10) Şahin Mengü (Manisa)
11) Akif Ekici (Gaziantep)
12) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
13) Hulusi Güvel (Adana)
14) Eşref Karaibrahim (Giresun)
15) Gökhan Durgun (Hatay)
16) Orhan Ziya Diren (Tokat)
17) Tekin Bingöl (Ankara)
18) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
19) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
20) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
21) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
22) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
23) Ahmet Küçük (Çanakkale)
24) Ensar Öğüt (Ardahan)
25) Muhammet Rıza Yalçınkaya
(Bartın)
26) Şevket Köse (Adıyaman)
2.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, kırsal alanda
yaşayanların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/822)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı'na
Türkiye'de az gelişmişliğin
ve yoksulluğun darboğazından bir türlü kurtulamayan kırsal nüfusun durumları
hakkında gerekli incelemelerin yapılarak sorunlarının tespiti ve çözüm
yollarının saptanması hususunda Anayasanın 98 inci ve TBMM İçtüzüğün 104 ve 105
inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz
ederiz.
1) M.
Nuri Yaman (Muş)
2)
Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi
Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine
Ayna (Mardin)
8) Fatma
Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit
Geylani (Hakkâri)
11)
İbrahim Binici (Şanlıurfa)
12)
Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13)
Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman
Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16)
Pervin Buldan (Iğdır)
17)
Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı
Sakık (Muş)
20)
Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Ülkemizde var olan 40 bin köy
yerleşim yerinin 17 bini kırsal yoksulluğun yoğun olarak yaşandığı bölgelerde
bulunmaktadır. Geleneksel tarım yöntemi ve aile işletmeciliği şeklinde
geçimlerini sağlamaya çalışan insanlar eğitim, sağlık, ulaşım, haberleşme vb.
gibi sosyal sorunlarla, ayrıca tarımsal üretimden para kazanamadıkları için
ekonomik sorunlarla karşı karşıya kalmaktadırlar. Ayrıca köy yerleşim planları
olmadığından köylülerin sağlıklı barınma ve insanca yaşama şartları da
bulunmamaktadır.
Kurumsal yapı hatalarından
dolayı, köylerde misyoner olarak rehberlik edecek tarımcı, ormancı, sosyolog,
zoolog, veteriner vb. gibi eleman istihdamı bulunmadığı için, köylü, atasından
gördüğü yöntemlerle sosyal ve ekonomik yaşamını sürdürmektedir.
Ülkemizin tarım sektöründe, 4
milyon aile işletmesi bulunmaktadır. Bu işletmeler maliyet hesabı yapmadan,
sadece kendi ihtiyaçlarını karşılayacak anlayışta üretim yapmaktadırlar. Miras
hukuku nedeniyle devamlı bölünen tarım alanları, bir aileyi geçindiremeyecek
ölçüde küçülmekte, bu nedenle doğdukları yerde doyamayan ve mutlu olamayan
insanlar kent merkezlerine göç etmektedirler.
Köylerde çalışacak iş gücü
azalmış ve hatta yok olma noktasına gelmiştir. Bu nedenle aile işletmelerine
yeni bir şekil verilmesi ve çalışacak iş gücünün köyde yaşamaya rıza
göstermesinin temellerinin atılması gerekmektedir. Ekonomik ve toplumsal
nitelikli iç ve dış kaynaklı gerekçelerden dolayı "köy ve köylünün"
Türkiye için yaşamsal özelliği ve önemi sürdürülebilir kılınmalıdır.
Yaşamsal altyapı eksikliği
veya yokluğundan dolayı beliren sorunlar köylerde ikamet ve istihdamı
sağlayacak olan tarım sektörünü de olumsuz yönde ve doğrudan etkilemektedir.
Geçen zaman içerisinde siyasi
otoritelerin söylediği "kalkınma köyden başlar" ifadesi dikkate
alındığında, henüz bu konuya çözüm getirilememe sebebinin araştırılması artık
bir zorunluluk haline gelmiştir.
Kırsal Kalkınma, kırsal
alanda yaşayan insanların refah seviyelerinin yükseltilmesi anlamını
taşımaktadır. Köy ve köylü sorunlarının giderilmesi, insanların doğdukları
yerlerde ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılaması ile mümkündür. Bu olgu,
mevcut imkânların en iyi ve rasyonel kullanılmasını ve yeni imkânların
getirilmesini gerekli kılar. Mevcut imkânların en iyi kullanılması teknik ve
teknolojik, yeni imkânların getirilmesi ise yatırım planlamasıdır.
Yapılan araştırmalara göre,
köylerden şehir merkezlerine yapılan göç, yüzde 35 sosyal olanak ve yüzde 65
ekonomik olanak arayışıyla gerçekleşmektedir. Sosyal olanak arayışı ile göç
yapan ailelerin yüzde 93'ü köy şartlarına göre ekonomik yönden güçlü ailelerden
oluşmaktadır. Bu nedenle, köylerde ikamet etmeyi engelleyen "Sosyal
Sorunlar" ile istihdamı engelleyen "Ekonomik Sorunları" birlikte
düşünmek ve çözüm yollarını da birlikte ele almak gerekmektedir.
Ayrıca planlı
şehirleşmenin sağlanması ve ülke ekonomisinin sağlıklı biçimde gelişmesi
açısından da köy ve köylü sorunlarının mahallinde çözümlenmesi, insanların
doğdukları yerde mutlu olmaları sağlanarak, orada yaşamaya rıza göstermesinin
temin edilmesi, tarımsal üretim yöntemlerinin modernleştirilerek devamlılığının
sağlanması, köylerde küçük aile işletmeleri sayısının azaltılarak "Köy
İşletmelerinin” kurulması, kırsal sanayi merkezlerinin oluşturulması ve sonuçta
köylünün sosyal ve ekonomik yönden kalkındırılması gerekmektedir.
Bugüne
kadar uygulanan proje çalışmalarından çıkarılan sonuca göre, kırsal alanda
yaşayan bir köylünün köyünde sosyal ve ekonomik yönden kalkındırılması için,
yaklaşık bin USD yatırıma ihtiyaç olduğu, bu yatırım yapılmayıp da, köylünün şehir
merkezine göç etme mecburiyetinde bırakılması halinde, şehir merkezinde bir
kişinin ikamet etmesi için, sadece altyapı hizmetleri olarak 27 bin 500 USD
yatırıma ihtiyaç olduğu tespit edilmiştir. Bu iki
yönlü yatırım miktarı incelendiğinde, kırsal alan göçlerinin mahalli
yönetimlere ve dolayısıyla ülke ekonomisine getireceği yükün boyutunu görmemiz
mümkün olacaktır.
3.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş ve 19 milletvekilinin, HES
projelerinin çevreye etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/823)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı'na
Uygulamaya konulmak istenen
HES projelerinin, insanlarımız, doğal çevremiz ve su kaynaklarımız üzerindeki
olumsuz etkilerinin incelenmesi ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla, Anayasamızın 98, TBMM İçtüzüğümüzün 104 ve 105. maddeleri gereğince
Araştırma Komisyonu kurularak sorunun araştırılmasını arz ve talep ederiz.
1) Mehmet
Nezir Karabaş (Bitlis)
2)
Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi
Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine
Ayna (Mardin)
8) Fatma
Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit
Geylani (Hakkâri)
11)
İbrahim Binici (Şanlıurfa)
12) M.
Nuri Yaman (Muş)
13)
Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman
Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16)
Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sevahir Bayındır (Şırnak)
18)
Sebahat Tuncel (İstanbul)
19) Sırrı
Sakık (Muş)
20)
Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
AKP Hükümetinin, ülkemizdeki
her su kaynağına göz diktiği ve her su kaynağını tek tek,
adım adım yağmaladığı bir döneme tanıklık ediyoruz.
Her ne pahasına olursa olsun, her kaynaktan maksimum faydalanma anlayışıyla
hareket eden hükümet, Ilısu ve Munzur projeleriyle
giriştiği doğa, tarih ve kültür katliamlarına, vadilerimizi kurutacak olan
küçük HES projeleri ile yenilerini eklemeye çalışmaktadır. "Su akar Türk
bakar" atasözünü değiştirerek "Su akar Türk yapar" olarak
çeviren bu günkü iktidar, yakın gelecekte kenarında oturup bakacağı su kaynağı
bulamayacağının aymazlığı içindedir. Türkiye genelinde sayıları 1700 bulan HES
projeleri ile akarsularımız ve derelerimizin tamamı kaynağından kuşatılmış
durumdadır. Hidrolik enerjiden en rasyonel biçimde yararlanılması, enerji
alanında dışa bağımlı olan ülkemiz açısından elbette ki önemlidir. Ancak, 'Su
Kullanım Hakkı Anlaşması İmzalanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında
Yönetmelik' sonucunda HES uygulamaları, doğa ve çevre talanına dönüşmüştür. DSİ
ve EİE kol kola geliştirdiği bu Yönetmelik kapsamında müracaat edilemeyecek tek
bir su kaynağı hatta tek bir su damlası bile göz ardı edilmemiştir. Bu da
yetmemiş olacak ki Doğu Karadeniz Bölgesi'nde hemen her dere üzerinde birden
fazla özellikle, İkizdere'de 21 adet HES projesi yapılmıştır.
Asli görevi, çevreyi,
ormanları ve topyekûn yaşam alanlarımızı korumak olan Çevre ve Orman Bakanlığı,
ülkemizdeki hemen her dere üzerinde en az bir adet olmak üzere yaklaşık 1700
nehir tipi HES projelerine seyirci kalarak onay makamı durumuna gelmiştir.
Kurulu gücü 10 MW ve altı olarak hazırlanmış bu projelerin çoğunluğu,
17.07.2008 tarihli ÇED Yönetmeliğinden önce başvurusu yapıldığı için ÇED raporu
hazırlama yükümlülüğünden muaf tutulmuşlardır. Konunun araştırılması halinde,
kurulu gücüne göre zorunlu olan ÇED raporlarını bir elin parmaklarını geçmeyen
sayıdaki ÇED firmaları tarafından hazırladığı ve Bakanlığın ÇED raporuna
bakışının ise tamamen bir formaliteden ibaret olduğu görülecektir. ÇED
sürecindeki başka bir garabette, kurulacak santral ile santralden elde edilecek
enerjiyi ulusal ağa iletecek olan enerji nakil hatlarının ayrı ayrı ele alınarak Çevresel Etkilerinin
Değerlendirilmesidir. Oysa enerji santrali ile üretilecek enerjiyi ulusal ağa
bağlayacak olan iletim hattı ayrılmaz ikilidir.
Doğa katliamına dönüştürülen
HES projelerine karşı yöre halkı nöbet tutarak şarkılar besteleyerek, sivil
toplum ve çevre örgütleri ise düzenledikleri çeşitli eylemlerle soruna dikkat
çekmeye çalıştığını yazılı ve görsel medyadan izliyoruz. Yöre halkı ve sivil
toplum örgütleri, demokratik ve hukuksal zeminlerde hak arayışlarını
sürdürerek, mevcut yönetimin ortak olduğu doğa katliamına dur demeye devam
ediyor. Bu gün için yargıya taşınmış olan HES projeleri hakkında yürütmeyi
durdurma ve iptal kararlarının sayısı 26'ya ulaşmıştır. Rize ili Fındıklı
ilçesi Abu Çağlayan Deresi üzerindeki Paşalar Regülâtörü ve HES için Rize İdare
Mahkemesi'nin verdiği yürütmeyi durdurma kararının gerekçesi, durumun
vahametini açıkça ortaya seriyor. Mahkeme gerekçesinde, ... 'Arazilerin
özellikleri, diğer faydalı kullanım şekilleri, flora ve faunası,
endemik yapıları, yer şekilleri yöre halkının etkilenme durumu ve bunun gibi
özellik arz eden unsurların ÇED kararı veren idare tarafından yerinde ve
konunun uzmanları tarafından yeterince değerlendirilmeden, projenin çevresel
etkilerine ilişkin olarak sadece proje sahibi firmanın hazırladığı dosya
üzerinden karar alınmasının 2872 sayılı Çevre Kanunu ve ÇED Yönetmeliği ile
belirlenen amaçlara aykırı olacağı' belirtilmektedir. Mahkeme gerekçesinde de
açıkça görüldüğü üzere, doğal çevre ve tabiat varlıklarımızın kurban edilmek
istendiği HES projelerinin yerinde araştırılması uygun olacaktır.
4.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve
19 milletvekilinin, engellilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/824)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'de
engelli vatandaşların nüfus bilgilerinin çıkartılması, günlük hayatta
karşılaştıkları sorunlarla beraber ekonomi, eğitim, sağlık, ulaşım sorunlarının
tespit edilmesi, bu sorunlara çözüm bulunabilmesi için politikalar uygulanması,
istihdamda kota güvencesinin sağlanması ve bu alanda taleplerini belirten sivil
toplum örgütlerinin görüşlerinin alınması amacıyla Anayasanın 98'inci,
İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması için
gereğini arz ederiz. 12.05.2010
1) Sebahat Tuncel (İstanbul)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
12) M. Nuri Yaman (Muş)
13) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
14) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
15) Osman Özçelik (Siirt)
16) Özdal Üçer (Van)
17) Pervin Buldan (Iğdır)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Türkiye'de ve Birleşmiş Milletler'e üye ülkelerde 10-16 Mayıs tarihleri Engelliler
Günü olarak ilan edilmiştir. Her yıl engellilerin sorunlarının konuşulduğu bu
günler dışında BM ve Avrupa Ülkelerinde engellilerin sorunları hakkında ciddi
projeler geliştirilmektedir. Bunlardan ilki Birleşmiş Milletler Engelli Hakları
Sözleşmesinin 3 Mayıs 2008 tarihinde kabul edilerek yürürlüğe girmesidir. Ekvador gibi ülkelerin de onaylamasıyla sözleşmeye taraf
olan ülke sayısı 20'yi geçmiştir. Türkiye ise halen bu sözleşmeye taraf bir
ülke değildir. Dünya'da yaklaşık 650 milyon engelli bulunurken, engellilerin
istihdamdan eğitime, barınmadan sağlığa pek çok konuda sıkıntıları
bulunmaktadır. Bu sözleşme ile uluslararası geçerli, bir bağlayıcı özelliği
olan yükümlülükler getirilmiştir. Sözleşmede, korumaya en çok muhtaç olan
engelli çocuklara ve zihinsel engellilere özel koruma getirilmiştir.
Türkiye'de engellilere özel
politikalar ve pozitif ayrımcı uygulamalar kapsamlı bir şekilde
bulunmamaktadır. Daha iki yıl öncesine kadar engellilere ait nüfus
istatistikleri dahi bulunmazken, son iki yılda ise sadece kısıtlı sorularla
nüfus sayımlarında bilgi edinilmeye çalışılmaktadır. Engelliliğin çok farklı
olmasından dolayı, ayrıntılı demografik bilgilerin olması uygun politikaların üretilmesi
ve sorunların çözülmesinde önemlidir. TÜİK verilerine göre, Türkiye'de nüfusun
yüzde 12,29'u engellidir ve tahmini olarak bu rakam 8 milyon 675 bin kişiye
denk gelmektedir. Engellilerle ilgili sivil toplum kuruluşları, engellilerin en
büyük sorununun yoksulluk, istihdam ve ulaşım sorunları olarak belirtmektedir.
Diyarbakır Engelliler Platformu, engellilerin kamuda istihdamının arttırılması
için engelli istihdam kotasının konmasının şart olduğunu dile getirmektedir.
Türkiye'de toplamda istihdam edilen engelli sayısı, hangi sektörlerde istihdam
edildiği, engelli personellere ayrılmış iş alanlarının amacına yönelik
kullanılıp kullanılmadığı bilinmemektedir. Engellilerin ekonomik sorunlar
dışında, toplumdan dışlanma ve görmezden gelinme durumlarıyla karşılaştıkları
için psikolojik açıdan da desteğe ihtiyaç duyabilmektedir. Engellilerin bu tür
sıkıntılarında başvurabilecekleri merkezlerin yetersiz olması engelli
vatandaşların kendi kendilerine sorunları çözmelerine mecbur bırakmaktadır.
Engelli vatandaşlarla birlikte aileler de ciddi ekonomik ve sosyal sorunlarla
karşı karşıya kalmaktadır. Özel bir bilgi isteyen engelli bakımını aileler
üstlenmek zorunda kalmaktadır. Engelliliğin oluşumu çeşitli biyolojik nedenlere
bağlı olurken, bazı durumlarda zamanında sağlık hizmeti alamadığı için görme
duyusunu ya da işitme duyusunu kaybeden vatandaşlar bulunmaktadır.
Türkiye'de yaklaşık 9 milyon
engellinin karşılaştığı istihdam, yoksulluk, sağlık, eğitim gibi pek çok
alandaki sorunların giderilmesi için pozitif ayrımcı uygulamaların sağlanması
gerekmektedir. Engelli vatandaşların günlük hayatta karşılaştıkları sorunlar
kamu tarafından sosyal devlet ilkesi gereği giderilmesi gerekmektedir.
Özellikle engelli çocukların ve kadınların sorunlarına özgü çözümler geliştirilmelidir.
Türkiye'de engelli vatandaşların nüfus bilgilerinin çıkartılması,
karşılaştıkları sorunların tüm alanlarda ayrıntılı olarak incelenmesi, bu
sorunlara çözüm bulunabilmesi için politikalar uygulanması, istihdamda kota
güvencesinin sağlanması ve bu alanda taleplerini belirten sivil toplum
örgütlerinin görüşlerinin alınması amacıyla bir meclis araştırma komisyonu
kurulmasını önermekteyiz.
BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- (10/164, 10/425) esas numaralı Meclis Araştırması önergelerinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 9/7/2010 Cuma günkü
birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu; 09.07.2010
Cuma günü (bugün) toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisini, İçtüzüğün
19 uncu Maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
ŞANDIR
Mersin
MHP
Grup Başkanvekili
Öneri:
Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan
10/164, 425 esas numaralı, "Enerji politikaları ile enerji üretim,
dağıtım, iletim ve kullanımındaki sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla" Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105.
Maddeleri Gereğince Meclis Araştırması önergelerinin görüşmelerinin Genel
Kurulun 09.07.2010 Cuma günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Grup önerisinin lehinde
Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık.
Buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. Bu vesileyle Edirne’de meydana gelen maden kazasında
hayatlarını kaybettiğini tahmin ettiğimiz vatandaşlarımıza da Allah’tan rahmet
diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna mensup milletvekilleri
tarafından ilki 2 Nisan 2009, ikincisi de 12 Haziran 2009 tarihlerinde verilen,
Türkiye’de uygulanan enerji politikalarıyla enerji üretimi, iletimi, dağıtımı
ve kullanımında yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesini amaçlayan Meclis araştırma önergelerimizin gündeme alınması talebiyle
bu önergelerin lehinde grubum adına söz almış bulunmaktayım. Umarım,
yüce Meclis, günümüzde çok önem arz eden enerji sorunlarının araştırılarak bir
an önce enerji politikalarımızın oluşturulmasına katkı sağlayacak bu
önergelerimize destek verecektir.
Değerli milletvekilleri,
öncelikle son günlerde Türkiye gündemine getirilen nükleer enerji konusunu ve
bu konuda Enerji Bakanlığımızın ve Sayın Başbakanımızın tavrını sizlerle
paylaşmak istiyorum. Bilindiği gibi, daha önce Mersin Akkuyu’da
kurulacak olan, nükleer enerji güç santralinin kurulması ve işletilmesiyle
ilgili bu yüce Meclis bir kanun çıkardı. O zaman Enerji
Bakanı Sayın Hilmi Güler’di. Gerek Komisyonda gerekse
Genel Kurulda kendisini ısrarla uyardık: “Böyle bir kanun Türkiye’de nükleer
enerji santralinin kurulmasının önünü açmaz, sıkıntılar doğurur.” dedik, bize
inanmadılar, bu yüce Meclisin değerli milletvekillerinin ikazlarını dikkate
almadılar ama sonuçta Danıştay bununla ilgili yürütmeyi durdurdu ve Türkiye'nin
üç yılı heba edildi. Yıl 2007-yıl 2010; bir adım dahi atılamadı.
Arkasından, yeni Bakanımız
geldi, her fırsatta Türkiye'nin enerji politikasının oluşturulmasıyla ilgili
nükleer santralin kurulmasının yanında nükleer teknolojinin Türkiye’de
edinilmesiyle ilgili uyarılarımızı yaptık, kulak asılmadı. En son Rusya
Başkanıyla Sayın Başbakanımızın buluştuğu bir toplantıda, yürürlükte olan bir
yasa olmasına rağmen, Türkiye'nin nükleer santrallerin kurulması ve
işletilmesine ilişkin kanun hükümleri hiçe sayılarak Türkiye’de, Akkuyu’da enerji santralinin kurulmasıyla ilgili “İhaleyi
Rusya’ya verdim.” dedi Sayın Başbakan ve Sayın Bakan da bunun gereğini bir
sözleşmeyle imzaladı. Bu konuda Sayın Bakanı ısrarla göreve davet edip uyarmaya
devam ediyoruz: Bu sözleşmenin şartlarını bir gözden geçirelim, hakikaten
Türkiye’yi hem enerjide var olan dışa bağımlılıkta tekrar zora sokacak hem de
ileride kendisini ve “Bu ihaleyi verdim.” diyenleri Yüce Divana kadar götürecek
bir yanlış adımın içerisindedir. Bizim görevimiz uyarmak.
Şimdi, Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığımızın 2010-2014 Stratejik Planı var elimde. Değerli milletvekilleri,
bu planda nükleer enerjiyle ilgili bir satır dahi yok, satırdan da vazgeçtim
bir kelime dahi yok. Şimdi, böyle bir Enerji Bakanlığı bir taraftan kendisinin
önümüzdeki beş yıllık dönemde uygulayacağı stratejik planını resmen hazırlamış,
dağıtmış -sağ olsun bizlere de gönderdi- ama burada bir satır nükleer enerjiyle
ilgili cümle dahi yok. Şimdi biz “Enerji Bakanlığımızın enerji politikası yok.”
derken bunlara dayandık.
Öbür taraftan, Mersin Akkuyu’da vatandaşımız ayaklandı. Bu santralin orada
kurulmasıyla ilgili şartlar yeniden bir gözden geçirilmeli, bu hassasiyet
dikkate alınmalıdır. Yüzde 100’ünü Rusya’ya vereceğiniz bir santralin
Türkiye’de kurulmasının ne yararı var, Sayın Bakan gelip burada bunu
açıklayacak. Sanırım önümüzdeki günlerde bu anlaşmalarla ilgili detaylı
tartışmaları, hep beraber burada yapacağız ve nükleer enerji santraliyle ilgili
güç santralinin tesisine ilişkin anlaşma metinlerine baktığımız zaman gerçekten
içler acısı sayın milletvekilleri.
Sadece bu
anlaşmanın 10’uncu maddesinin beşinci fıkrasını sizlere okuyup milletimizin
gözü önünde paylaşmak istiyorum: “TETAŞ proje şirketinden ASE’de
belirtildiği şekilde -ASE, Atomstoryexport diye bir
şirketin kısaltılmışı- nükleer güç santralinde üretilmesi planlanan elektriğin
ünite 1 ve ünite 2 için yüzde 70’ine ve ünite 3 ve ünite 4 için yüzde 30’una
tekabül eden sabit miktarını her bir güç ünitesinin ticari işletmeye alınması
tarihinden itibaren on beş yıl boyunca 12,35 Amerika Birleşik Devletleri sent/kilovatsaat ağırlıklı ortalama fiyattan -katma değer
vergisi dâhil değildir- satın almayı garanti eder.”
Değerli milletvekilleri, KDV
dâhil yaklaşık 14 dolar sent/kilovatsaat başına on
beş yıl boyunca garanti edilen bu fiyatın karşılığında Türkiye ne alacaktır? Bu
anlaşma hükümlerinde bununla ilgili hiçbir hüküm yer almıyor.
Şimdi,
ben soruyorum -keşke Sayın Bakanımız burada olsaydı da kendisinden bunları
duyma fırsatı bulabilseydik- şu anda EUAŞ’ın
ürettiği, ortalama 6-7 kuruşa mal ettiğimiz enerjiyi özel sektörün
yap-işlet-devret ya da yap-işlet modelleriyle ürettiği, 14 kuruşa satın
aldığımız enerjiyi şimdi dünya ortalamaları 7-8 Amerikan doları sent/kilovatsaat olan nükleer enerjiyi, hangi hakla ve vicdanla,
siz 14 dolar sente almayı on beş yıl boyunca garanti edebiliyorsunuz? Bunun
karşılığında ne vardır?
Basına yansıdığı şekliyle, bu
anlaşmanın arka planında, Sayın Başbakanın ifadesiyle “Bizim Çalık’ın Ceyhan’da
kurulacak olan santralinin petrol garantisi var mıdır?” Orada kurulacak
santralde ve Rusya’dan sağlanacak petrol bağlantısında devamlılığın sağlanması
adına bu anlaşma yapılmışsa, Sayın Bakan ve bizzat Sayın Başbakan bunu yüce
Meclise açıklamak zorundadır.
Umarım bu anlaşma bu Meclisin
gündemine gelmez. Bu hükümlerle gelmesi hâlinde bu Hükûmetin
ilgili bakanlarının Yüce Divanda bunun hesabını vermesi kaçınılmazdır.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Yüce Divan da kurtarmaz.
ALİM IŞIK
(Devamla) – Yüce Divanın da kurtarmayacağına inanıyorum çünkü bu iş, on beş yıl
boyunca karşılığında neyi alacağımız belli olmadan dünya fiyatlarının yaklaşık
2 katında bir fiyat garantisiyle Türkiye'nin bağlanmasını sağlayacak bir
anlaşmadır. Bu nedenle bu nükleer anlaşmayla ilgili konunun yeniden Hükûmet tarafından ve Sayın Bakan tarafından gözden
geçirilip yüce Meclisin gündemine getirilmemesi yönünde bir girişimin yapılması
gerektiğini düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri,
Bakanlığın enerji politikalarıyla ilgili söylenecek çok şey var ama ben özetle
bu Bakanlığın enerji politikasının olmadığının altını çiziyorum, olmadığını,
kendisinin Stratejik Planı’ndaki ifadelerden söylüyorum.
Peki, olmadı, ne kaybetti
Türkiye derseniz, birçok şey kaybetti. Özellikle sekiz yıllık
AKP İktidarı döneminde yanlış enerji politikalarının sonucunda, ülkemiz rekabet
ortamında nükleer santral yapılması için yasal düzenlemeyi yaptığı hâlde, son
derece önemli olan nükleer santral sürecini iyi yönetememiş ve başarılı
olunamamış, ayrıca bu başarısızlık sonucunda nükleer santral yapım işi rekabet
ortamı oluşturulmadan ihalesiz olarak Rusya Federasyonu’na verilmek
istenmektedir. Eğer yüce Meclis bu anlaşmayı onaylarsa verilmiş
olacaktır.
Onun dışında, Enerji
Bakanlığı tarafından şova dayalı birçok açıklama yapılmış ve yapılan usulsüz
uygulamalarla milyarlarca dolarlık kamu zararı oluşturulmuş ve enerjide
karanlık geleceğe doğru adımlar atılmıştır.
Başlıklar hâlinde sadece
söyleyeceğim: Yerli enerji kaynaklarımız etkin olarak değerlendirilememiş…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Işık,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ALİM IŞIK
(Devamla) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Birincil enerjide ve elektrik
enerjisinde ithal kaynaklara bağımlılık artırılmış, özelleştirilmelerde kamu
yararı ön planda tutulmamış, nükleer santral kurulamamış, rekabetçi enerji
piyasaları oluşturulamamış ve ucuz enerji sağlanamamıştır. Enerji
teknolojileri geliştirilemediği gibi, akaryakıt kaçakçılığı artmış, rüzgâr
enerjisi yatırımları yapılamamış, kömür dağıtımlarında usulsüz alımlarla hazine
ciddi anlamda zarara uğratılmış, ulusal ve uluslararası projelerde ülke
çıkarları gözetilememiş ve sonuç olarak, ülkemiz enerjide politikasız, dışa
bağımlı bir ülke hâline getirilerek son zamanlarda nükleer enerji konusunda çok
ciddi sıkıntılarla muhatap edilen bir ülke hâline getirilmiştir.
Ben, bu duygu ve düşüncelerle
önergelerimizin gündeme alınmasını talep ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Işık.
Grup önerisinin aleyhinde Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun Sayın Kaplan. (BDP sıralarından
alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; enerji günümüzde o kadar önemli bir konu ki,
enerji ve güvenlik bir arada düşünülür olmuştur. Önümüzdeki yüzyılda da
dünyadaki yeniden yapılanmalara, bölgemizdeki yeniden yapılanmalara da yön
verecek politikaların temel kaynağı durumundadır.
Milliyetçi Hareket Partisinin
önerisi aleyhinde usulen söz aldım çünkü Barış ve Demokrasi Partisi olarak,
baktım tam dört tane önerge vermişiz. Bunlardan birini 2008’de, birini 2009’da,
diğer ikisini 2010’da ve en son Mersin Akkuyu Nükleer
Santrali ile ilgili vermişiz.
Önemli bir konu ve şunu
açıkça ifade etmek istiyorum ki, Türkiye’nin stratejik coğrafyadaki konumu
itibarıyla son boru hatları, Nabucco ve diğer,
Kafkaslardan, İran’dan, Katar’dan gelecek doğal gaz Kerkük-Yumurtalık üzerinden
Türkiye’yi bir geçiş koridoru yapma enerji politikası giderek oturdu.
Şimdi, bu geçiş koridoru
yapma kaynak enerjisini de yok sayma anlamına geliyor. Bu bir yanı, diğer yanı,
en kötü yanı, bütçemizin 100 milyar dolara varan açığı, ithal açık doğal gaz,
petrol ve enerji konusuyla bağlantılı. Ama son zamanlarda enerji alanında çok
sık değiştirilen yasalara baktığımız zaman, bu sefer bizi ürküten, ülkemizi
ürküten ve insanlarımızı ayaklandıran, sivil toplumu ayaklandıran, çevrecileri
ayaklandıran ve yaşama hakkına sahip çıkmak isteyen insanların meydana
çıkmasına neden olan bir nükleer enerji politikasıyla karşı karşıyayız.
Şimdi, bu nükleer enerji
politikası dünyada gerilerken, terk edilirken Türkiye’de ne oluyor da
birdenbire öne çıkıyor? Bakın, dünya birincil enerji tüketiminde, dünyayı
söylüyorum, nükleer enerjinin payı yüzde 6 arkadaşlar, yüzde 6. Geri kalmış
ülkelerde, işte, biliyorsunuz Erivan’da -Iğdır iline
Akkuyu neresi? Mersin’in en gözde yeri. Yıllar önce burayı ören yer
sanmışlar herhâlde. Fakat, şu an, turizmin, tarımın,
turuncun gözbebeği olan Mersin ilinin denizini de, dağlarını da, yaylalarını
da, çevresini de, turizmini de mahvedecek bir projeyle karşı karşıyayız. Sadece
Mersin’i değil, o rüzgârlar Adana’yı ve Çukurova’yı da vuracaktır. Adana ve
Çukurova tehlike altındadır. Arkadaşlar, bu nükleer santralden ülkemize ne
getiri gelecek, karşısında ne gidecek? Bir alıp karşılığında doksan veren bir
anlayışı doğru bir politika saymak mümkün müdür?
Nükleer santral konusunun bir
partiler üstü politika olarak görülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Eğer Akkuyu’da nükleer santral kurulursa -ki Danıştayın
yürütmeyi durdurma kararları var bu konuda, değinildi- Mersin’i gözden
çıkarırsınız arkadaşlar. Böyle bir durumda, partiler üstü bir politikayla,
Mecliste bulunan Mersin milletvekilleri başta olmak üzere tüm partiler, çok
ciddi bir araştırmayla, akılla, mantıkla, bu konuda ortaklaşmak zorundadır.
Ortaklaşmaktan bahsediyorum. Bu, ülkemizin sorunu, ortak bir sorunu olduğuna
göre ortaklaşmamız lazım.
Enerjide dışa bağımlılık
oranımız arkadaşlar, yüzde 73, dikkatinizi çekiyorum. 1902, Abdülhamid’den
sonra Abdülaziz döneminde Türkiye'nin petrol haritası çıkarılmış; güneydoğuda
petrol var, Musul eyaletinde var -o zaman Osmanlı çünkü- bir de Azerbaycan,
Kafkaslardan direkt Bulgaristan, Romanya’ya kadar Karadeniz şeridi petrol
yatakları. Yüz yıl geçti, şu an dünyanın gelişmiş uydu sistemiyle maden
haritaları çıkarılmakta ve bu maden haritaları sonucu, yine bu petrol
yataklarımız var ve biz denizlerimizde daha yüzde 1 noktasında üretime
geçebilmiş değiliz arkadaşlar.
Yenilenebilir enerji kaynağı
yönünden Türkiye zengindir. Rüzgâr enerjisi, güneş enerjisi… Evet,
hidroelektrik santraller ama zarar vermeyen, çevreyi tahrip etmeyen, Rize’deki
derenin tahribi gibi değil. Gerçek anlamda, ÇED raporlarını alan yatırımlar
elbette ki olacak. Ama maden araştırma komisyonunda da biraz ilgilenme, biraz
değinme imkânı bulduğumuz enerji boyutunu da gördüğümüz zaman soruyoruz: Şimdi,
Türkiye'nin kömür enerjisine dayalı termik santrali Soma’ya, Seyitgazi’ye,
Afşin’e, yakın etrafınıza bakın ve sonradan bunların bir kısmının başından
geçen özelleştirmeyle nasıl ucuza kapatılıp birilerine verildiğini görürsünüz.
Hemen termik santralin arkasından şunu görürsünüz arkadaşlar: Bakın, Cudi Dağı’nın eteğinde termik santral var, kömür alınıyor,
dağ delinmiş, 800 metreden, tünelden ve açık kömürler oradan indiriliyor ve
sadece Şırnak’ta altı tane termik santral başvurusu var arkadaşlar, altı tane
termik santral. Bu kadar vahşi kâr hırsı… Ve özellikle Çin sermayesinin, Çin
teknolojisinin, Çin mühendislerinin, personelinin gelmesiyle kurulan bu
sistemlerde kaç kuruş üzerinden sözleşmelerin yapılıp, devlet alım garantisinin
on beş yıl neden yüksek rakamlar üzerinden verildiğini çok ciddi sorgulamamız
gerekiyor.
Burada, enerjide ithal
oranımızı yüzde 76’lardan yüzde 20’lere düşürebilmenin, bu ülkenin doğal
kaynakları karşısında mümkünatı var; yeter ki bir
planlaması olsun, bir stratejisi olsun, ülkemizin on yılını, sonraki yirmi
yılını görebilelim, bunu görüp buna göre bütçelerimizi ayarlayabilelim. Bunu
yapamadığımız zaman, şu an, inanın, bu enerji boru hatlarının Türkiye'den
geçmesi nedeniyle, yaşlanmış olan Avrupa, üşüyen Avrupa, artık, Türkiye'ye muhtaç
ve gözden çıkaramayacak çok önemli bir kartın sahibi de aynı zamanda Türkiye.
Buradan, sadece boruların geçmesiyle üç beş kuruş alıp ekonomiye katalım
anlayışının son derece sığ bir anlayış olduğunu da… Avrupa Enerji Güvenliğinin
Türkiye'ye ilişkin rolü konusunda aldığı Avrupa raporlarına bütün milletvekili
arkadaşlarımın bakmasını isterim.
Evet, Arap dünyası için de
güvenilirdir Türkiye, İran’da Farslar için de Türkiye güvenilirdir,
Azerbaycan’da Azeriler ve Kafkasya’daki, Kazakistan’a kadar olan Türki cumhuriyetlerindeki petrol ve doğal gaz yataklarında
Türkiye güvenilir bir adrestir. Bu güvenilirliği planlamaya ve önümüzdeki dönem
hem kendi öz kaynaklarını değerlendirmeye hem de buna yönlendirmeye doğru bir
strateji çizdiği zaman yeni bir ekonomik politika, Orta Doğu barışının da
sağlanmasında çok ciddi bir işlev göreceğini görebilirsiniz.
Arkadaşlar, bu konuda çokça
bu kürsüden konuştuk, şunu anlattık: “Hasankeyf’i sular altında
bırakabilirsiniz, bunun hesabını yaptınız mı?” diye.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kaplan, konuşmanızı tamamlayınız.
HASİP KAPLAN (Devamla) –
Bağlıyorum.
Hasankeyf gibi tarihî,
kültürel bir mirası, dünya mirasını, Munzur Vadisi’ni, doğasını, Ege’yi,
Karadeniz’i, Akdeniz’i, tüm güzellikleri heder ederek enerji sorununa çare
bulamayız.
Bakın, yüzde 48 oranındaki
elektrik enerjisini Atatürk Barajı, GAP projelerinden, Keban’dan almıyor muyuz?
Neden zamanında daha hızlı bu tür yatırımlar yapılmadı da kendi öz
kaynaklarımızdan bunu geliştiremedik?
Mersin ilindeki Akkuyu Termik Santrali bütün yargıya rağmen, hukuka rağmen,
oradaki halka rağmen… Orada yaşayan insanların en azından bir
referandumuna gidilmesi lazım. Meclis bu konuda bir konsensüs
sağlayabilir. Mersin’de yaşayan 1,5-2 milyon insanımızın referandumuna gidelim,
istiyorlar mı istemiyorlar mı? Bırakın Adana’yı bir kenara, sadece Mersin
halkına soralım ve oradan eğer yüzde 95 oranında burada ret oyu çıkmazsa
görürsünüz. Peki, biz halka niye karşı olalım diye düşünüyoruz ve bu konuda
araştırma açılmasının yararlı olacağını bizler de düşünüyoruz çünkü bizim de
önergelerimiz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Kaplan,
teşekkür ediyorum efendim.
Grup önerisinin lehinde Durdu Özbolat, Kahramanmaraş
Milletvekili.
Sayın Özbolat,
buyurun efendim.
DURDU ÖZBOLAT (Kahramanmaraş)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin enerji
politikaları ve enerji üretim, dağıtımı, iletim ve kullanımındaki sorunları
araştırmak üzere vermiş olduğu önergenin lehinde konuşmak üzere söz almış
bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Türkiye enerji sektöründe son
sekiz yıldır bir felaket devri yaşamakta. EPDK’nın
kuruluş tarihiyle beraber siz de iktidara geldiniz. 2003’te enerji projelerinin
başvuruları yapıldı. Daha önce geçici maddeyle çalışan ve inşaat işlemleri
devam eden santraller lisans aldı. O dönemde Türkiye'nin
kurulu gücü 37 bin megavattı, bugün 42 bin megavat. Sizin iktidara
geldiğiniz dönemde enerjide arz fazlası vardı Türkiye’de. Türkiye'nin her
tarafında otoprodüktör santralleri çalışıyordu ama
bugün, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun verdiği lisanslarla özel sektörün
sekiz yıl boyunca yapmış olduğu enerji santrali toplamı 4 bin megavat. Bu ne
demek? Sekiz yıl boyunca 4 bin megavatlık santral kuruldu Türkiye’de ve özel
sektörce. Bu, devlet enerjiye yatırım yapmıyor demek. Oysa planlamada, bütün
raporlarda, Türkiye'nin enerji alanında her yıl ortalama 6 milyar dolar yatırım
yapması hâlinde geleceğe yönelik düzenlemesini ve planlamasını yapacak durumda
olabilir. Çünkü, enerji, bir ülkenin gelişmişliğidir.
Eğer enerjide kişi başına tüketilen enerji miktarı ne kadar yüksekse… O ülkenin
gelişmişlik ölçülerinden birisi de bu. Siz iktidara geldiğiniz dönemde, bu trend yüzde 8-9 -yıllık- ortalamayla gidiyordu yani yılda 3
bin-3.500 megavatlık santral Türkiye’de kuruluyordu. Siz iktidara geldikten
sonra, sekiz yıl boyunca sadece 4 bin megavat kuruldu. Burada bir eksiklik var,
burada bir yanlışlık var.
Türkiye, kendi kaynaklarını
yeterince kullanamamanın sıkıntısını gelecekte çok yaşayacak. Önümüzdeki
günlerde Meclise getirmeyi düşündüğünüz nükleer santralin Akkuyu’da
kurulması konusunda, Mersin’de kurulması konusunda Cumhuriyet Halk Partisi
olarak bunun karşısında olacağız. Biz, nükleer santralin kurulmasına karşı
değiliz ama nükleer santral kurulurken kullanacağımız teknoloji, kullanılacak
olan teknoloji ve ülkemize olan faydası en ince detaylarına kadar hesaplanmalı,
bir başka ülkenin imtiyazı ve kontrolü altında olmamalıdır.
Türkiye, rüzgâr enerjisi
konusunda on beş yıl önce, dünyada olduğu gibi, bir çalışma yürüttü. Geçen sene
Meclis Genel Kuruluna getirip geri çektiğiniz o yenilenebilir enerji
kaynaklarının yapılmaması yüzünden ülkemizin her geçen gün doğal gaza olan
bağımlılığı artmakta ve kaynaklarını kullanamamakta. Düşününüz ki, siz iktidara
geldiğinizde, değerli arkadaşlar, Türkiye’de doğal gazın enerjideki ortalama
payı yüzde 40’lar düzeyindeyken, şimdi yüzde 52’lere ulaşmış. Bizim doğal
gazımız olmadığı hâlde ülkemizi her gün bir doğal gaz anlaşmasıyla Rusya’ya
bağımlı hâle getirmenin ben çok yanlış olduğunu düşünüyorum.
Onun ötesinde, rüzgâr enerjisinde
on beş yıl önce Türkiye’de sıfır noktasındaydık. Almanya’da sadece 1.000
megavat kurulu güç vardı. Bugün Almanya rüzgâr enerjisinde 30 bin megavatlara
ulaşmış, İspanya 18 bin megavatlara ulaşmış, Amerika 35 bin megavatlara
ulaşmışken Türkiye hâlâ 830 megavatta.
Değerli arkadaşlar, doğal gaz
enerji üretimindeki harcanan her kuruş yabancılara ve başka ülkelere gidiyor
ama yerli kaynaklarımızla üreteceğimiz enerjideki rakamlar, yüksek olsa bile,
bu ülke içerisinde kalacak. Biz, Türkiye’de eğer güneşe, jeotermale, rüzgâra ve
HES’lere yeteri kadar destek vermezsek, bu
bağımlılığımız her geçen gün bizi boğmaya başlayacaktır.
Bakınız, Karadeniz ayakta.
Özellikle Rize’de ve Giresun’da, Trabzon’da insanlar, daha önce kırmızı benekli
alabalıkların olduğu derelerini istiyorlar. 2-3 megavatlık projelerle bir
dereye on beşe yakın lisanslar vererek o dereleri kurutmak, bence, topluma,
doğaya verilecek en büyük zararlardan birisi. Hâlbuki,
hidrolik santrallerle ilgili, Türkiye’de bugüne kadar, sekiz yıl boyunca, iktidarınız
boyunca, ne yazık ki, 350, 300, 200 megavat gücünde çok büyük projeler varken,
yani 100 tane küçük hidrolik santraline eşdeğerde büyük projeler varken,
onların yapılmasına izin verilmezken, o dereleri kurutmanın vicdansızlık
olduğunu düşünüyorum.
Rüzgâr
enerjisinde Türkiye dünyanın en önemli potansiyellerinden birisine sahip. Ama ne
yazık ki 2001’de EPDK kuruldu; bağımsız, özerk bir kuruluş olduğu söyleniyordu.
Oysa, bugün geldiğimiz noktada EPDK’nın
artık o yapısıyla hiçbir alakasının kalmadığını, Türkiye enerji sektörünün
önünde bir set oluşturmaya çalıştığını görüyoruz. Türkiye’de rüzgâr enerjisiyle
ilgili başvurular, ölçümleri, fizibilite çalışmaları yapılmış projeler varken,
bunlardaki değişik bir yönetmelikle, bütün ölçümleri ortadan kaldırarak, 1
Kasımda, bir günde, dünyanın hiçbir yerinde olmayacak şekilde, 78 bin
megavatlık bir başvuru kabul ettiler. Bunun amacı bu sektörü, bu işi açmaza
sokmaktan başka hiçbir şey değildi ve o yüzden 2005, 2006 ve 2007’ye kadar olan
dönemde yapılan başvurularla, yapılan araştırmalarla birlikte 1 Kasımdaki o 78
bin megavat birleştirilmek suretiyle sektör tamamen tıkandı. Binlerce, onlarca,
bu işe yatırım yapmak isteyen uluslararası kuruluşların ve Türkiye’deki ciddi
sanayicilerin ne yazık ki eli kolu bağlanmış vaziyette ve bu konuyla ilgili,
başta TEİAŞ olmak üzere devletin bütün kurumları ne yazık ki bir çatışma
içerisindeler. İletim, dağıtım, ticaret, üretim, EPDK, BOTAŞ, Bakanlık, EİAŞ,
hepsi birbirine rakip birer kuruluşa döndü çünkü bu kurumların başındakiler ne
yazık ki yetenekli, basiretli, konusunu bilen, liyakat sahibi insanlardan
oluşmadı. Hepsi yandaş ve ranta dayalı işler yapmaya
başladılar. Düşünün, uluslararası bir firmanın yapmış olduğu başvuruya olumlu
görüş verdikten sonra, daha sonra bunu bir ay sonra ya da bir yıl sonra iptal
ederek kendilerine yakın bir şirkete lisans veriyorlar. Bunun gelecekte
Türkiye’yi ne kadar sıkıntıya sokacağını buradan bir kez daha söylemek
istiyorum.
İletimin, kısa devre
trafoların güçlerini bir silah gibi kullanması ve bunu çıkar amaçlı kullanması
son derece tehlikelidir. Bu
kurumun başındakilerin gelecekte Türkiye’yi ne büyük bir
sıkıntıya sokacaklarını yakında hep beraber göreceğiz. Bugüne kadar Türkiye’yi
basiretsiz yönetim anlayışıyla sıkıntıya sokarak uluslararası mahkemelerde
milyarlarca dolar tazminat ödemeye mahkûm edenler aynen bu şekilde devam
edecekler, devam ediyorlar. Yirmi dört tane proje en sonunda çeşitli yönetmelik
değişiklikleriyle iptal edildi. Bu yirmi dört şirket ve proje yakında mahkemeye
gidecek. Eğer iç hukuk tıkandığında uluslararası hukuka
gidecekler, tahkime gidecekler ve Türkiye’yi çok büyük tazminatlara mahkûm
edeceklerini düşünüyorum çünkü bütün detaylarıyla, her şeyiyle uygun olan,
uygun görüş verip, sermayesini artırıp, ondan teminat mektubu aldıktan sonra,
aradan geçen altı ay ya da bir yıl sonra bir yönetmelik değişikliğiyle -bakın
bir kanun değişikliğiyle değil- onu iptal etmenin ben…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Özbolat konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
DURDU ÖZBOLAT (Devamla) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Türkiye’de
bütün bu gelişmelerin takip edildiğini ve Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş
olduğu bu önergenin bu Mecliste kabul edilmesi hâlinde, eğer gerçekten siz de
kendinize güveniyorsanız, Türkiye’nin enerjiyle ilgili yaşadıkları sorunlarda
samimiyseniz nasıl bir açmaza sokulduğunu hep beraber tespit edeceğiz,
araştıracağız ve sorumluları hakkında bu ülkenin menfaatleri neyi
gerektiriyorsa onu yapmamız gerekiyor. Jeotermalde
de öyleyiz. Güneşte kendi ülkemizin kaynaklarını kullanamamanın sıkıntısını
orada da yaşıyoruz. Dünyada en verimli ve yüksek enerji radyasyonlarına sahip
güneşimizi kullanamıyoruz. Yasamız yok, yönetmeliklerle idare ediyoruz.
Yönetmelikler, ne yazık ki ülkenin geleceğine ışık tutmak için yapılmıyor, her
geçen gün karanlığa gömülüyoruz. Eğer Türkiye’de yaşanan bu kriz, 2008’den beri
yaşadığımız kriz olmasaydı Türkiye’de elektrik kesintisi başlamıştı ve
önümüzdeki günlerde bizi bekliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Özbolat…
DURDU ÖZBOLAT (Devamla) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Onun için, Türkiye'nin
gelecekte bir enerji sıkıntısı yaşamaması için, vicdanı olan herkesin, tüm,
hepimizin el ele verip bu ülkede düzgün bir enerji politikasına imza atması
gerekiyor. Yasalarımızı ona göre düzenleyelim, yönetmeliklerimizi ona göre
düzenleyelim, aklı başında, dürüst, namuslu yöneticileri atayalım ve eğer
bunları yapamazsak gelecekte çok büyük bir enerji sıkıntısı bizi bekliyor.
Ben, bütün bunların düzeleceğine
olan inancımı hiç kaybetmedim. Eğer bu önerge kabul edilirse bu sıkıntıların
azalacağına inanıyorum, gelecekte hiç kimse haksızlık yapmaz diye düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın
Özbolat.
Grup önerisinin aleyhinde
Mustafa Öztürk, Hatay Milletvekili, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZTÜRK (Hatay) –
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Milliyetçi Hareket Partisinin önergesinin
aleyhinde söz almış bulunmaktayım. Özellikle nükleer santrallerle ilgili,
burada, bazı nükleer santraller ve enerjiyle ilgili bazı açıklamalarda bulunmak
istiyorum.
Arkadaşlar, Türkiye’de kişi
başına enerji üretimi, kullanımı 2.500 kilovatsaat
yılda. Hemen yanımızdaki Yunanistan’a baktığımız zaman bu değerin 5.600 kilovatsaat olduğunu görüyoruz. Türkiye'nin ciddi bir
şekilde enerjiyle ilgili yatırıma ihtiyacı var. Özellikle, ülkemizde 130 milyar
ile 230 milyar, sektörel dağılıma göre bir yatırıma
ihtiyaç olduğunu söyleyebiliyoruz. Ülkemizin ciddi bir şekilde bu konuda enerji
çeşitliliğine de ihtiyacı var. Sadece yenilenebilir enerji kaynağı değil,
sadece hidroelektrik santraller değil, tüm bu alanları kapsayan, hidroelektrik
santraller, termik santraller, yenilenebilir enerjiler ve nükleer santralle
ilgili de ülkemiz ciddi çalışmaların içerisine girmelidir. Çünkü nükleer
santralle ilgili, bugün -yaklaşık bir ay önce- Obama, Amerika’da sera gazının
azaltılmasıyla ilgili, sera gazını minimize etmekle ilgili, 8 milyar dolarlık
yatırımla ilgili projenin önünü açmıştır, nükleer yatırımlarla ilgili. Türkiye
nükleerde geç kalmamalı. Türkiye nükleer teknolojide gerekli girişimleri ve
adımları atmalı ve bu konuda önemli çalışmalara önayak olmalı.
Bakın,
bugünlerde başta İstanbul olmak üzere Türkiye'nin ve dünyanın Fransa gibi, Çin
gibi, Türkiye gibi, Bangladeş gibi, Kanada gibi, Amerika’nın bazı bölgeleri
gibi yerlerinde küresel ısınmadan dolayı, sera gazlarının atmosfere anormal salınımından dolayı buna “dur” demek için bütün ülkeler
sera gazı minimum olan nükleer santraller, nükleer enerjiyle ilgili ciddi
çalışmalar yapmaktadırlar. Bunun bir örneğini mi
istiyoruz? Bugün Avrupa Birliğinin merkezi Belçika’da elektrik enerjisi
üretiminin yüzde 73’ü nükleer santrallerden elde ediliyor ve nükleer
santrallerden elde ediliyor ve nükleer santrallerden elde edildiği için de bu
orana baktığımız zaman Belçika’da elektrik enerjisi fevkalade ucuz ve fevkalade
vatandaşa ucuz bir şekilde temin edilmektedir. Bizim burada konuştuğumuz ise
Türkiye ölçeğinde bu değerin yüzde 5 mertebelerinde olması. Yüzde 5
mertebelerinde olması enerji üretimiyle bir anlam ifade ediyor mu? Fevkalade
ediyor. Niye? Türkiye nükleer teknolojiyle tanışacak, bunun önündeki engeli
lütfen kaldırmayalım.
Bir diğer şey, devletin artık
enerji üretiminde bulunmasını istemiyoruz. Devlet üretici değil, devlet
denetleyici olsun, takip edici olsun, izleyici olsun. Bu yatırımları özel
sektör marifetiyle hep birlikte yapalım ve ülkemizde enerji çeşitliliğimizi
artırarak devam ettirelim. Beyler, “Yenilenebilir enerjiyle ilgili Türkiye’nin
enerji sorununu çözerim.” diyen arkadaşlar lütfen gitsinler, Almanya’ya
baksınlar, uzağa değil. “Almanya’da şu kadar, yenilenebilir enerjiden enerji
üretiliyor.” diyorlar. Almanya’da yüzde 18 oranında, nükleerden enerji
üretiliyor, benim ülkemde yüzde 1 dahi değil. Niye ben bu teknolojiye yabancı
olayım ülke olarak? Yenilenebilir enerjiyle ilgili, tabii ki yapılmalı, bunda
bir itirazımız yok ama bu konuyla da ilgili çalışmalar devam etmeli.
Yine bir
diğer önemli örnek; bugün en fazla sera gazı salınımı
yapan Kanada diyor ki: “Ben sera gazı salınımımı
azaltmak için, küresel ısınmaya, sel felaketlerine, sıcak hava dalgalarına ve
kuraklığa dur demek için, orman yangınlarını bitirmek için üç tane nükleer
santral yapıyorum.” diyor ve bunun projelerini de yaptılar, bir tanesinin de
temeli atıldı. Bizde bir tanesi yapılacak, bir tanesinin
yapılmasıyla ilgili işlemler başlatılıyor, bütün arkadaşlar buna karşı çıkıyor,
bunun anlamlı ve doğru olmadığı kanaati…
Şunu diyebilin, şunu söyleyin
gelin, burada bunu söylemekte de yarar var: Arkadaş, çevresel önlemleri nasıl
alıyorsunuz? Burada bu konuyla ilgili biz bir çalışma yaptırırken -Mecliste,
küresel ısınmayla ilgili- iktidarından, muhalefetinden, bütün arkadaşlar o
toplantıda bulundular. Nükleer enerjiyle ilgili Genel Müdürü toplantıya
çağırdık. Toplantıda arkadaşın dediği, ben özellikle bir çevre profesörü
olarak, özellikle atık enerjiyle ilgili sorduğum soruda, “Elli yıl atık
oluşmayacak.” Altını çizerek söylüyorum, elli yıl…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Elli yıl sonra ne olacak?
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) -
Böyle bir proses şu anda Avrupa ülkelerinde de
gelişmiştir.
Lütfen, çeşitliliğin önünü
açalım. Eğer nükleer enerjiyi biz devlete devreye girdirmezsek nükleer teknolojiyi
de devreye girdiremeyiz. Bu sahada ciddi çalışmalar var dünyada. Bu sahada
Türkiye geri kalmasın diyoruz. Bunu Avrupa ülkeleri yaparsa…
Bakın arkadaşlar, dünyada 476
tane aktif nükleer santral var. Bir tanesi, çok basit, çok basit olan bir tanesi
nerede biliyor musunuz? Pakistan’da. Diğerlerinin tamamı nerede biliyor
musunuz? Müslüman olmayan ülkelerde. Lütfen, Müslüman
olan doğru dürüst hiçbir ülkede nükleer santralle, nükleer yatırımla ilgili
çalışma yok. Bu çalışmaların lütfen önünü açalım, bu çalışmalara destek olalım
bu projelerin önünü açmak için. Bakın, çevresel önlemlerle ilgili katkınız,
desteğiniz neyse onu burada söyleyin, hatta bunlarla ilgili teklifinizi de
yapın ama nükleer çalışmalarda bugün bunları göz ardı etmeyelim.
Nükleer santral, dediğim
gibi, çeşitli Avrupa ülkelerinde ciddi… Bugün Avrupa Birliği ve küresel
ısınmayla ilgili çalışmalarda sera gazını azaltmak için en önemli tartışılan
konulardan biri ne biliyor musunuz? Deniyor ki: “Eğer sera gazını azaltmak
istiyorsak, karbondioksit salınımını azaltmak
istiyorsak mutlaka enerjide, yenilenebilir enerjinin yanında nükleer konusunda
da çalışmaya gitmemiz gerekli.” Bugün eski teknolojiler gibi değil. Bakın, eski
teknolojilerde atık oluşuyordu ama atık da bugün değerli bir malzeme olarak
tekrar bu tip teknolojilerde, bu sahalarda ciddi bir şekilde
değerlendirilmektedir. Enerji çeşitliliğimizi artırarak devam ettirmemiz için,
lütfen, bu konularda biraz daha hassas, biraz daha araştırarak, biraz daha
inceleyerek çalışma yapmamızda ve çevresel önlemler alınarak bu tip projelerin
desteklenmesinde yarar olduğu düşüncesindeyim.
Milliyetçi Hareket Partisinin
verdiği önergenin aleyhinde bir düşüncedeyim. Dolayısıyla, böyle çalışmaların,
özellikle nükleer konusunda çalışmaların ülkemize, milletimize hayırlar
getirmesine… Özellikle de altını çizerek söylüyorum: Millî enerjiyi, yerel
enerjiyi, yerel teknolojinin gelişmesinde Milliyetçi Hareket Partisinin böyle
önerge vermesini de doğrusu çok anlamlı ve doğru bulamıyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum,
sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Öztürk.
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Arayacağım.
Grup önerisini oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Saygıdeğer arkadaşlarım, iki
dakika süre verip elektronik cihazla yapacağım oylamayı.
Evet, buyurun arkadaşlar.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 15.37
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.48
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Fatih
METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132’nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
İki dakikalık süre veriyorum
ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, grup önerisi kabul edilmemiştir.
Alınan karar gereğince,
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Türk
Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan, Türk
Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer alan,
Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana
Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma
Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek
Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Sayın Başkanım, İç Tüzük 60’a göre söz istiyorum.
BAŞKAN –
4’üncü sırada yer alan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş ve 4 Milletvekilinin Benzer
Mahiyetteki Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 4
Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/845, 1/884, 2/701) (S. Sayısı:506) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
İç Tüzük’ün 91’inci maddesine
göre temel kanun olarak görüşülen tasarının geçen birleşiminde birinci
bölümünde yer alan ek 126’ncı maddesi üzerinde önerge işlemine başlanmıştı.
Şimdi, ek 126’ncı madde
üzerinde Bursa Milletvekili Sayın Necati Özensoy ve
arkadaşları tarafından verilen, Komisyon ve Hükûmetin
katılmadığı, gerekçesi Sayın Özensoy tarafından
açıklanmış olan önergeyi hatırlatmak amacıyla tekrar okutup oylarınıza
sunacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 sıra
sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci
maddesi ile 2809 sayılı Kanuna ilave edilen Ek 126 ncı
maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
“Bursa Teknik Üniversitesi
Ek madde 126 – Bursa’da Bursa
Teknik Üniversitesi adıyla bir üniversite kurulmuştur. Bu üniversite, Rektörlüğe
bağlı olarak kurulan;
a) Mühendislik, Mimarlık ve
Fen-Edebiyat, Doğa Bilimleri, Sanat ve Tasarım, Denizcilik fakültelerinden,
b) Fen Bilimleri
Enstitüsünden,
c) Bilgisayar Teknolojisi ve
Programlama, Harita ve Kadastro, İnşaat, Makine, Seramik, Restorasyon, Tasarım
ve Basım Yayımcılık, Doğalgaz ve Tesisat yüksekokullarından,
oluşur.”
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın Öztürk,
ben şunu öğrenmek istiyorum: Şimdi, bu 60’ıncı madde uygulamasıyla ilgili
olarak çok acil bir konu veya konuyla ilgili bir hususun olması lazım çünkü bu
şekildeki uygulama belirli şeyleri aşmış hâle geldi veya ben öyle gözlemliyorum.
O bakımdan onu soruyorum. Konu nedir?
(x) 506 S.
Sayılı Basmayazı 07/07/2010
tarihli 130’uncu Birleşim Tutanağı’na eklidir.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Sayın Başkanım, demin AKP’nin sözcüsü enerjiyle ilgili konuşurken yanlış bilgi
verdi. Yani “476 tane reaktör, santral vardır dünyada.” dedi. Öyle değildir.
Bunları söylemek istiyorum.
Akkuyu Nükleer
Santrali benim ilçemin içerisinde olan bir santral. Onunla ilgili dünyada
olmayan, bilimsel olmayan rakamlar söyledi, ben de o rakamları söyleyeceğim.
BAŞKAN – Şimdi, arkadaşlar,
bu bilimsel olup olmama şeyi çıkanlara göre değişiyor. Mesela bilim adamlarına
göre değişiyor, profesörler konuşuyor, her biri farklı konuşuyor. Yani kimin
bilimsel konuştuğunun tespit yeri burası değil. Onu söylüyorum ben.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Sayın Başkanım, tutanaklara geçsin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Bilimsel tartışmayı biz burada mı yapacağız?
BAŞKAN – Şimdi, siz
söylediğiniz zaman, “Bilimsel değil.” dediğiniz zaman karşıdaki insan için… O
da çıksa, dese ki: “Hayır, benim söylediğim bilimsel.” Ben bunun ölçümünü nasıl
yapacağım?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Sayın Başkanım, “Yirmi senedir nükleer santral yapılmıyor. Almanya’da
yapılıyor, Fransa’da yapılıyor.” dedi. Doğru değil bunlar.
BAŞKAN – Hayır, ben size kısa
bir söz vereyim de yani şimdi, konuştuğunuz kişininkinin bilimsel olmadığının
ispatı siz değilsiniz. Onu söylüyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Başkanım, tartışmayalım o zaman, tamam verin.
BAŞKAN – Şimdi, o arkadaş da
çıkar “Efendim, ben bu hususta profesörüm, benim ilmim, şeyim var.” derse ben
ne yapayım, ben ölçemem onları.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Başkanım, tutanaklara geçsin diye.
RECEP KORAL (İstanbul) –
Başka konuya geçtik zaten.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Kanuna
geçtik Başkanım.
BAŞKAN – Arkadaşlar,
söylediğimiz şeylerin bir mantık silsilesinin olması lazım.
Son defa olarak bugün veriyorum.
Buyurun efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün,
MHP grup önerisinin aleyhinde konuşan Hatay Milletvekili Mustafa Öztürk’ün, “476 tane reaktör, santral vardır dünyada.”
ifadelerinin doğru olmadığına ilişkin açıklaması
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Sayın Başkanım, bugün dünyada fiilen faaliyette olan 436 tane nükleer santral
vardır, 476 tane değil. Bunların içerisinde de yirmi beş yaşında olan reaktör
sayısı 33’tür. Bunun anlamı şu demektir: Son yirmi yıldır özellikle Orta Avrupa
ve Amerika’da tek bir nükleer santral siparişi yoktur ve yeni santral
siparişleri de taban yapmaktadır. “Akkuyu’ya nükleer
santral yapmak” demek, “misafir odasına tuvalet kurmak” demektir.
Teşekkür ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Çok bilimsel bir şey söyledi Sayın Başkan.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)
4.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 4
Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/845, 1/884, 2/701) (S. Sayısı:506) (Devam)
BAŞKAN – Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 506 Sıra Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1
inci maddesine bağlı EK MADDE 126’nın ikinci fıkrası (c) bendinde yer alan
“Sosyal Bilimler Enstitüsü” ibaresinden sonra gelmek üzere “Deniz Bilimleri ve
Teknolojisi Enstitüsü” ibaresinin getirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Nezir Karabaş (Bitlis) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
önergeye katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul)-
Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Türkiye, üç tarafı denizlerle
çevrili bir ülke olmasına karşın bu potansiyelini yeterince etkin bir şekilde
kullanamamaktadır. Bunun en önemli nedenlerinden biri denizcilik biliminin
yeterince gelişmemiş olmasıdır. Kurulacak enstitü ile denizcilik potansiyelinin
geliştirilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 506 Sıra Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 1.
maddesine bağlı Ek Madde 126’nın 2. fıkrasının a bendinde yer alan “Denizcilik
Fakültesi” ibaresinden sonra gelmek üzere “Havacılık ve Uzay Bilimleri
Fakültesi, Bilgisayar Bilimleri Fakültesi ile Gemi Mühendisliği Fakültesi”
ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.
Vahap Seçer (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Sayın Aslanoğlu konuşacak.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurun efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar
sunarım.
Değerli arkadaşlarım,
tasarıdan rakamlar vereceğim size. Bu kurulan üniversitelerle ilgili (I) sayılı
cetveldeki kadroları söylüyorum: İstanbul Medeniyet Üniversitesi (I) sayılı ve
(II) sayılı cetvellerde 2.500 öğretim görevlisi, 2.500 tane. Yine İzmir Turgut
Reis Üniversitesi, o da 2.500. Yine bir başka üniversite… Üç üniversite 2.500
tane öğretim görevlisi, diğer üniversiteler 1.500 tane…
Değerli arkadaşlar, hepinizin
ilinde üniversite var. Bu üniversitelerin maksimum fakülte sayısı yedi veya
sekiz. Bazı üniversitelerimizde… On beş-on altı tane, on sekiz tane fakültesi
olan üniversitelerimiz var ama dönün bakın bunların kadrolarına, kaç kadrosu
var?
Değerli arkadaşlarım, kadro
vermeyelim demiyorum, 2.500 değil 5 bin yapalım eğer ihtiyacı varsa bu
üniversitelerin, ihtiyacı varsa 5 bin tane verelim ama mevcut üniversitelerden,
on beş-on altı arası fakültesi olan üniversitelerden, bin tane kadrosu olmayan
üniversitelerimiz var. Bu bir haksızlık. Siz, yeni
açılan veya açılacak bir üniversiteye 2.500 kadro ihdas ediyorsunuz ama diğer
illerimizde, otuz yıllık, yirmi yıllık, yirmi beş yıllık üniversitelerimiz var,
siz buralara kadro vermekten imtina ediyorsunuz. Bu bir
haksızlık. Her ilde üniversitemiz var. Bu üniversitelerimizin ihtiyacı
yok mu? O üniversitelerin kadro ihtiyacı yok mu? Çok. Ama her ne hikmetse bu
üniversitelerimize yeni kadro verilmiyor.
Değerli arkadaşlarım, yeni
açılan bir üniversiteye 2.500 kadro veriyorsanız, diğer üniversitelerin de
ihtiyacını karşılamak zorundasınız. Diğer üniversitelere haksızlık
yapıyorsunuz. Onların da kadroya ihtiyacı var, onların da çok önemli
ihtiyaçları var ama her ne hikmetse, o üniversitelere ilave kadro verilmiyor
değerli arkadaşlarım. Bu bir haksızlık. Ben, bu
üniversitelere kadro verilmesin demiyorum, verilsin ama öbür üniversitelerimize
niye haksızlık yapılıyor? Öbür üniversitelerimize niye kadro verilmiyor? Yani,
illerimizde kadro ihtiyacı olan bir sürü üniversitemiz var, bunu hepiniz çok
iyi biliyorsunuz. Biz bunu…
MEHMET DANİŞ (Çanakkale) –
Yok, yok!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Var, var, var, senin ilinde de var. Senin ilinde de var. Önce sen
kendi iline bak! O kendi ilindeki üniversitenin hakkını koru
tamam mı! Üniversitenin hakkını koruyamıyorsan Malatya’nın lafını ağzına
alma!
MEHMET DANİŞ (Çanakkale) –
Var, var! Üniversitene uğrarsan görürsün!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Kendi ilindeki üniversitenin hakkını koru! Ben, kendi üniversitemi
koruyorum.
BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen
karşılıklı konuşmayalım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Ben, kendi üniversitemi koruyorum. Önce sen kendi üniversitene bak,
tamam mı?
MÜJDAT KUŞKU (Çanakkale) –
Malatya’da var.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Önce, kendi üniversitene bak! Kendi üniversitenin hakkını koru,
ondan sonra gel.
BAŞKAN – Ya sayın
milletvekilleri, karşılıklı konuşarak neyi hallediyorsunuz arkadaşlar, lütfen
ya…
SUAT KILIÇ (Samsun) – Ferit
Bey, Genel Kurula hitap edin.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Sen kendi üniversitenin hakkını koru. Gel buraya yiğitçe, “Benim
Çanakkale Üniversitemin kadro ihtiyacı var.” de. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Ya saygıdeğer
arkadaşlarım, oradan söz atarak neyi hallediyorsunuz? Allah aşkına ya!
Yapmayın.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Kendi hakkını koruyamayacaksın, korumayacaksın, “Malatya’nın
ihtiyacı var mı?” diyeceksin. Var, benim üniversitemin ihtiyacı var, onun için
konuşuyorum. Sen de gel konuş burada.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Mevlüt Bey, Genel Kurula konuşun, dinliyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Sen de gel konuş burada ama konuşamıyorsun. Kendi üniversitesinin
hakkını korumayan insan, benim Malatya’mın hakkını nasıl korur ki? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, Genel Kurula hitap edin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Aslanoğlu, bize hitap edin.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Mevlüt Ağabey, biz dinliyoruz, siz devam edin.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, Genel Kurula hitap edin.
Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım, tüm üniversitelerin kadro ihtiyacı var.
Van’dan başlayın, her üniversitenin… Çok önemli. Van Yüzüncü Yıl
Üniversitesinin kadro ihtiyacı var mı, yok mu? (AK PARTİ sıralarından “Vardır,
vardır.” sesleri) Konya’daki üniversitelerin kadro ihtiyacı var mı, yok mu? (AK
PARTİ sıralarından “Vardır, vardır.” sesleri)
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) – Merak
etmeyin, beraber çözeceğiz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – E, o hâlde? Siz altı fakülteli yeni kurulan bir üniversiteye 2.500
tane öğretim görevlisi kadrosu vereceksiniz, bu üniversitelerimizin kadroları
daha 800, 900, 1.000.
OSMAN DEMİR (Tokat) – Hepsi
birden kullanılmıyor ama.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – İster kullansın ister kullanmasın. Siz de verin, öbür üniversitelerimizin
de kadro ihtiyacını ihdas edin, ihtiyacı olduğu zaman istesin bu üniversiteler.
Ben bunu söylemek istiyorum, bunu söylemeye çalışıyorum.
Tüm üniversitelerin haklarını
korumak hepimizin görevi ama maalesef… Yani ben haksızlık yapılmasın diyorum.
Yani eğer vicdanınıza sığıyorsa, yeni kurulan bir üniversitenin 2.500 tane
kadro ihtiyacı, kırk yıllık, otuz yıllık bir üniversitemin daha 1.000 kadrosu
varsa… Ben bunu söylemek istiyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Ek madde 126’yı oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 1’e bağlı ek madde 127
üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 Sıra
Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci
maddesine bağlı Ek Madde 127’i ile kurulması öngörülen “İstanbul Medeniyet
Üniversitesi” başlığının “İstanbul Medeniyetler Üniversitesi” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan |
İbrahim Binici |
M. Nezir Karabaş |
|
|
Iğdır |
Şanlıurfa |
Bitlis |
|
Hasip Kaplan |
Akın Birdal |
Sebahat Tuncel |
|
Şırnak |
Diyarbakır |
İstanbul |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 506 sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1
inci maddesi ile 2809 sayılı Kanuna ilave edilen Ek 127 nci
maddenin ikinci fıkrasının (c) bendinde geçen "yeni kurulan"
ibaresinden sonra gelmek üzere "İleri Teknoloji Enstitüsü,"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Hasan Çalış |
Ahmet Kenan Tanrıkulu |
|
Konya |
Karaman |
İzmir |
|
Emin Haluk Ayhan |
Oktay Vural |
Mithat Melen |
|
Denizli |
İzmir |
İstanbul |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 Sıra
Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1.
maddesine bağlı Ek Madde 127'nin 2. fıkrasının a bendinde yer alan "Tıp
Fakültesi" ibaresinden sonra gelmek üzere "Diş Hekimliği
Fakültesi" ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.
|
Vahap Seçer |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Şevket Köse |
|
Mersin |
Malatya |
Adıyaman |
|
M. Ali Susam |
Ali Koçal |
Ali İhsan Köktürk |
|
İzmir |
Zonguldak |
Zonguldak |
|
Hüseyin Pazarcı |
Abdullah Özer |
Ali Arslan |
|
Balıkesir |
Bursa |
Muğla |
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Mani-sa) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sa-yın Başkanım.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Sayın Arslan konuşacak.
BAŞKAN – Sayın Arslan, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ ARSLAN (Muğla) – Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; önergemiz üzerinde söz almış
bulunuyorum. Sözlerime başlarken yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, biraz
önce Sayın Aslanoğlu konuşurken büyük itirazlar
yükseldi, kadrolaşmayla ilgili bir sorun yokmuş gibi AKP’li milletvekili
arkadaşlarımız itiraz ettiler. Ben bunu size Muğla’da yaşanan bir kadro
sıkıntısıyla anlatmak istiyorum.
Muğla Üniversitesi 1992
yılında kuruldu ve bugün 25 bin öğrenciye hizmet veriyor. Dokuzuncu fakülte
olarak da 2007 yılında Muğla Üniversitesi Tıp Fakültesi kuruldu. 12-13
civarında öğretim üyesi atandı, dekan vekili atandı. 2008 yılından beri de bu
arkadaşlarımız görev yapıyor.
2009-2010 öğretim yılında
Muğla Üniversitesi Tıp Fakültesi, 25 öğrenci almak istedi. Klinik staj yapacak
hastaneyle, Muğla Devlet Hastanesiyle protokol yapılmadığı için YÖK 25 öğrenci
almasına izin vermedi Muğla Üniversitesi Tıp Fakültesinin. Türkiye’de bunun
benzer uygulamaları var, bildi-ğim kadarıyla Rize’de
var. E, olabilir yani zamanında bir eksiklik tamamlanamadı, bu sene olmadı,
seneye olur diye umut ettik, sesimizi de çok fazla çıkarmadık bir teknik arıza
var, bir teknik hata var diye. Gerekçe yerine getirildi, Muğla Üniversitesi Tıp
Fakültesi yöneticileri, Muğla Devlet Hastanesiyle protokol yaptılar ve bir yıl
önce kendilerine bildirilen eksikliği tamamladılar. 2010 yılına gelindi,
hepimiz artık umutla bekliyoruz. 53 tane öğretim üyesi kadrosu atama isteği var
Tıp Fakültesinin. Yine 25 öğrenciyi almak için müracaat edildi. Dedik ki geçen
seneki eksiklik tamamlandığına göre artık bu sene Muğla Üniversitesi Tıp
Fakültesi öğrenci alabilecek.
Değerli arkadaşlarım,
bildiğiniz gibi, Hükûmetiniz tarafından, özellikle
Sağlık Bakanlığı tarafından Türkiye’deki hekim sayısının yetersiz olduğu ve
bunun tamamlanması gerektiği konusunda müthiş bir talebiniz var, isteğiniz var.
Hatta bu Mecliste geçtiğimiz dönem hekim eksikliğini tamamlamak için yabancı
ülkelerden yasayı değiştirerek doktor getirmeyi bile denediniz. Ahmet Necdet
Sezer veto ettiği için geçen dönem o yabancı doktorların Türkiye’ye gelmesi
engellendi.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten de olabilir, Türkiye’de, ben, gerçi… İddia ediyoruz ki Türkiye’deki
asıl sorun hekim eksikliği değil, hekim dağılımındaki sorunlar nedeniyle
Türkiye’de sağlık problemleri yaşanmaktadır ve hem hekim eksikliğini iddia
ediyorsunuz… Buna dayalı olarak Muğla Tıp Fakültesi 25 öğrenciyi almak istiyor.
2009 yılında Devlet Hastanesiyle protokol yapılmadığı için öğrenci alımına izin
vermiyorsunuz. Bu eksiklik gideriliyor ve 53 tane de öğretim üyesi kadrosu
isteniyor. YÖK, bu 53 öğretim üyesi kadrosunu vermiyor. Öğrenci alımına geliyor
sıra, diyorlar ki: “Öğrenci alalım, 25 öğrenci alalım.” Bütün
altyapısı hazır Muğla Üniversitesi Tıp Fakültesinin. Gerekçe ne, biliyor
musunuz değerli arkadaşlar? YÖK gerekçe gösteriyor: “Öğretim üyesi eksikliğiniz
nedeniyle size öğrenci veremiyoruz.” Yani hem öğretim üyesini vermiyorsunuz hem
de onu gerekçe göstererek “Öğretim üyeniz yok.” diye öğrenci alımına izin
vermiyorsunuz. Yani akıllara durgunluk veriyor. Nerede var? Hangi bilimde,
hangi devletin işleyişinde böyle bir gerekçe olabilir? Biz şaşırdık.
Dün 3 Cumhuriyet Halk Partisi
Muğla Milletvekili olarak, ben, Sayın Fevzi Topuz ve Sayın Gürol Ergin YÖK
Başkanına ziyarete gittik. “Bakın, burada bir şey var, bizi rahatsız eden bir
olay var. Nedir?” dedik. “Ben rektörünüze güvenmiyorum.” dedi. Niye? Rektör,
Ahmet Necdet Sezer tarafından atanmış bir rektör. Zaten dört ay sonra görev
süresi sona eriyor. Hesap şu: “Rektörü ben atayayım, yeni rektör kursun tıp
fakültesini, kadrolaşmayı ben yapayım.” diyor.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten, bakın, Muğla, Türkiye'nin en önemli turizm merkezlerinden. Sağlık
hizmetlerinin kalitesinin artırılması gerekiyor. Muğla’da sağlık turizmiyle
ilgili başka gelişmeler de yapılabilir. Muğla Tıp Fakültesi sadece Muğlalılar
için değil, Türkiye için de çok önemli bir fakülte ve maalesef Muğla Tıp
Fakültesinin gelişmesi YÖK Başkanının -tabii, YÖK Başkanı derken sizleri de
bunun dışında tutmamak lazım- sırf siyasi hesapları nedeniyle maalesef bugün
öğrenci alamaz durumda, iki yıldan beri bekliyor. Yani bunda ne izan var ne
akıl var, hiçbir hesaba kitaba sığmıyor.
Bakın, efendim, Muğla
Üniversitesi Rektörünün kadrolaştığını düşünelim…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Arslan, konuşmanızı tamamlayınız efendim.
ALİ ARSLAN (Devamla) – …yani
sizin söyleminize göre kadrolaşsın, kendine uygun, kendi ideolojisine uygun
insanlar alsın. Ee, ne işe yarıyor? Zaten siz,
kendiniz, iki oy alsa bile başka insanları rektör yapabiliyorsunuz; yapma
hakkınız, yetkiniz var. Yani elinizde bu kadar büyük güçler varken, rektörü
cezalandıracağım derken, niyetiniz varken, niye Muğlalıları
cezalandırıyorsunuz?
Çok köklü bir üniversite
Muğla Üniversitesi, “Bilginin Sevgiyle Buluştuğu…” diye bir sloganı var.
Gerçekten Muğlalılar bütün üniversiteyi, bütün üniversite öğrencilerini
yüreğine basmış, kucağına almış, sevgiyle o genç çocuklarımızın eğitimine
katkıda bulunmaya çalışıyor. Böyle bir ilin, YÖK’ün, AKP’nin hesaplarına uymadığı
için cezalandırılmış olmasını burada ben şiddetle kınıyorum. YÖK Başkanının
yani bu uygulamasıyla, bence o makamında bir dakika bile oturamaması lazım.
Değerli arkadaşlarım, ben
yeni kurulan üniversitelerin hayırlı olmasını diliyorum ve hepinize “hayır”lı
günler diliyorum.
Çok teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Arslan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 506 sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1
inci maddesi ile 2809 sayılı Kanuna ilave edilen Ek 127 nci
maddenin ikinci fıkrasının (c) bendinde geçen "yeni kurulan"
ibaresinden sonra gelmek üzere "İleri Teknoloji Enstitüsü,"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Mithat Melen…
BAŞKAN – Sayın Melen, buyurun
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MİTHAT MELEN (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değişiklik önergesi üzerinde
konuşmaya çalışacağım. Bilimsel olduğunu tartışmayacağınız birkaç rakam vermek
istiyorum çünkü OECD’nin rakamları. O zaman onların bilimsel olup olmadığını
OECD’den herhâlde sorar öğrenirsiniz.
OECD’de yaşam kalitesi
üzerine önemli bir kriter var. O kriter
de “işsiz ve okumayanların sayısı” kriteri. Yani bir ülkede 15-19 veya 20-24
yaşları arasındaki gençlerin işsizlik durumu ve okumama durumuna göre önemli
bir kriter. Bakın bu kriterlerde,
15-19 yaşları arasındaki gençlerin yüzde 36,1’i Türkiye’de işsiz ve okumuyor.
Keza 20-24 yaşındaki gençlerin yine Türkiye’de yüzde 45,7’si okumuyor ve işsiz.
Bu rakamları, bakın, bize benzer ülkelerle karşılaştıralım:
Brezilya’da 15-19 yaş arası yüzde 14,7; 20-24 yaş arası 23,4; İspanya’da ilk
rakam, yani 15-19, yüzde 10,9; 20-24 yüzde 17,2; İngiltere’de 15-19 yaş arası
işsiz ve okumayan yüzde 18,1 ve 20-24 yüzde 10,7; en son İtalya örneğini
vereyim, 15-19 yaş arasındaki işsiz ve okumayanların sayısı -tabii kendi
grupları arasında bu yüzdeler- yüzde 17,6 ve yüzde 10,2. Bu şu demek aslında:
Yani başta Türkiye olmak üzere 15-19 yaş arasındaki her 3 gençten 1’i işsiz ve
okumuyor, çok tehlikeli bir şey. 20-24 yaşında da yüzde 45’i, yarısı
işsiz ve okumuyor. İşte, aklınıza gelebilecek, terör dâhil, her türlü meselenin
altında bu var. İşsizlik, okumamak çok tehlikeli bir gelişme.
Şimdi, eğitim sistemi niye
var? Niye eğitim sisteminde reform yapmaya çalışıyoruz? Niye üniversite açmaya
çalışıyoruz? Tabii gönül istiyor ki Türkiye’de, mesela Amerika Birleşik
Devletleri’nde olduğu gibi, her 3 kişiden 1’inin üniversite mezunu olmasını.
Esas amaç o veya okuma yazma bilmesi. Orada da rakamlar çok yüksek. Ama, biz ısrarla, bir kere bu YÖK Kanunu’na her üç günde
bir, bir yeni madde ekleyerek bir üniversite kurmaya çalışıyoruz. Bir öğretim
üyesi olarak üniversite kurmanın karşısında olamam, olmam mümkün değil ama
nitelik konusunda çok ciddi sıkıntılarım var herkeste olduğu gibi.
Türkiye'nin en önemli
sorunlarından bir tanesi üniversite açmak değil, öğretim üyesi bulmak,
gerçekten nitelikli öğretim üyesi bulmak ve bu üniversiteleri dünya düzeyine
çıkarmak. Dünya düzeyinde üniversite sayımız o kadar az ki ve dünya düzeyinde
nitelikli insan o kadar az yetiştirebiliyoruz ki hiç bunları tartışmıyoruz.
Sayılar arttıkça, üniversite
sayıları arttıkça, hatta her vilayete, her ilimize bir tane üniversite açtıkça
sanıyoruz ki o vilayetlerde veya o bölgede, işte işsizlik de önlenecek, ekonomi
de düzelecek. Hayır, öyle olmuyor. Tam aksine, üniversiteler de bu kadar
siyasetin içine bulaşınca, başta yöneticileri tarafından bulaştırılınca ve
Ankara’yla geçimsizlik çıkarmayı da âdet hâline getirince, Ankara da keza
üniversitelerle geçinmeyince bu duruma geliyoruz.
Şunu bir
siyasetten sıyırabilsek, şu üniversiteyi. Şu insan
yetiştirmeyi ve eğitim konusunu siyasetin dışında bir düşünebilsek ama hiç
düşünmüyoruz. Burada, bu, her gün, her bir üniversite konuşulduğu zaman
çoğunluk bulamıyoruz biz. Türkiye'nin hani en önemli konusu eğitimdi. Çoğunluk
bile bulamıyoruz, ilgilenmiyoruz çünkü üniversite açmakla bu işler çözülecek zannediyoruz,
çözülmüyor. Nitelik meselesi, dünyayla rekabet edebilme
meselesi.
Bakın, bu rakamları
düzeltmenin tek yolu, işsizliği önlemenin tek yolu, hatta iktidarı belki
sürdürmenin tek yolu bu meseleleri çözmekle ilgili ama bu meseleleri çözmeye
kimse yanaşmıyor, yanaşmak da istemiyor. Bazı yasaları çıkarmak... Ki Türkiye
Büyük Millet Meclisi gerçekten en önemli yasa çıkaran meclislerden bir tanesi,
bundan daha fazla yasa çıkaran bir meclis yok dünyada, her gün bir yasa
çıkarıyoruz. Neredeyse ayakkabılarla ilgili sorunları bile buraya getireceğiz,
yasa çıkaracağız. Bu iş yasa çıkarmakla olmuyor, uygulamakla oluyor, bu
rakamları değiştirebilmekle oluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Melen,
konuşmanızı tamamlayınız.
MİTHAT MELEN (Devamla) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Uzatmak âdetim değil ama çok
az zaman var, beş altı dakika içerisinde Türkiye'nin eğitim sorunlarını çözmek
de çok zor ama şartlar o. En azından bunları söylemek imkânı önemli bir imkân.
Onun için, tekrar, hep beraber bir düşünmemiz lazım.
Üniversitelerin sayısını
artırmak, üniversitelere acayip bölümler eklemek işsiz sayısını artırmak demek.
Türkiye’de benim en korktuğum işlerden bir tanesi, hele milletvekili olduktan
sonra, üniversiteli işsizlerin kapıma dayanmalarıyla ilgili. Bugün Türkiye’de
çok iyi üniversiteleri bitirenler bile işsiz, biliyorsunuz, çünkü niye? “Eğitim
ekonomisi” denilen bir kavramı da pek kafamıza yerleştirememişiz,
planlayamamışız bunları yani piyasa ile ihtiyaç arasında plan yapamamışız. Onun
için, bu üniversiteleri açalım da yarın yine işsizler ordusunun arttığı yani
yarın yine sıkıntıları hep birlikte burada çekmeyelim diyorum.
Bu nedenle önergemizin de
kabulünü arz ediyorum, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Melen.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 Sıra
Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci
maddesine bağlı Ek Madde 127’i ile kurulması öngörülen “İstanbul Medeniyet
Üniversitesi” başlığının “İstanbul Medeniyetler Üniversitesi” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sebahat
Tuncel (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Tuncel, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin
1’inci maddesi üzerine verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine konuşuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten, yeni
üniversitelerin açılması vesilesiyle Türkiye’de eğitim sistemini bir kez daha
tartışmak önemli diye düşünüyorum. 8 yeni üniversite açılacak, 18 bin yeni
kadro alınacak ama bu Türkiye’de ne eğitim sisteminin sorunlarını çözüyor ne de
Türkiye’de üniversite mezunlarının sorunlarını çözüyor. Ortalama, her yıl
üniversitede 500 bin insanın mezun olduğunu düşündüğünüzde bu rakam çok ciddi.
Her dönem gerçekten, üniversiteli işsizler açığa çıkıyor çünkü eğitim
sistemimizde üniversiteyi bitirenlerin gerçekten, kendi yaşamını oluşturacağı,
yeni iş alanları açacağı alanlar yok. Sadece üniversiteye gitmesi üzerinden bir
yaklaşım, eğitim mezunlarının, 300 bin eğitim mezununun iş beklediğini
düşündüğümüzde bu rakamın ne kadar vahim olduğunu görebiliriz.
Sayın milletvekilleri, diğer
bir konu da üniversitelerde gerçekten ne kadar bilimsel eğitim veriliyor ya da
eğitim alanına ilişkin kadrosuyla tam donanımlı, çağdaş, 21’inci yüzyıla uygun
eğitimler verildiği ve bundan sonra üniversiteden mezun olanların bu eğitimi
nasıl kullanabileceği meselesi de önemli.
Dün bu kürsüden ifade
etmiştim Diyarbakır’ı, Dicle Üniversitesini. Bir örnek daha vermek istiyorum.
Dicle Üniversitesinde 75 öğrenci okulun mezuniyet törenine katılmadılar,
alternatif bir tören yaptılar. Orada öğrencilerin metninde şöyle bir şey vardı:
75 tane tıp öğrencisi “Biz bir şey öğrenmeden ayrılıyoruz buradan. Biz
hastalarımızı nasıl tedavi edeceğimizi bilmiyoruz çünkü orada bize bunu
öğretmediler, gerekli donanım yoktu. Tıp fakültesinde okuduk ama biz gerçekten
bir doktor olamadık.” isyanını ifade ediyorlardı ve “Biz, bu ortamda nasıl
gidip de insanlarımızı, hastalarımızı tedavi edeceğiz? Hangi sorumlulukla?” diye.
Sanırım, Sayın Bakanımız da
bunu göz önüne alır çünkü sadece yetiştirmek yetmiyor, sadece doktor, öğretmen
yetiştirmek yetmiyor. Bunun gerçekten topluma hizmet edebilecek koşulda olup
olmaması önemli.
Buna baktığımızda, bunun
nedenleri, tabii ki üniversitelerdeki kadro sayısının yetersizliği. Birçok
üniversitede yeterince profesör yok, yeterince doçent yok, yeterince uzman yok.
Biz yeni üniversiteler açıyoruz. Buralara da doğal olarak zaten yeterli olmayan
profesörü, doçenti de gönderemiyoruz. Bu da çok ciddi bir
problem. Yani profesörün olmadığı, doçentin olmadığı, bırakalım uzmanın
olmadığı üniversitelerimiz var. Bunlar nasıl bir eğitim sistemi içerisinde,
nasıl eğitim verecekler, öğrencileri nasıl geliştirecekler? Bu önemli bir nokta
diye düşünüyorum. Bu olmadığı sürece gerçekten sadece üniversiteye giden,
diploma alan kişiler oluyor.
Diğer bir nokta, bu vakıf
üniversitelerinin açılması pozitif bir şey gibi görünüyor ama özellikle bu
kadro meselesinde, oraların ekonomik koşullarının belki daha iyi olması
kadroların da vakıf üniversitelerinde yer almasını beraberinde getiriyor,
devlet üniversiteleri bu vesileyle daha kalitesiz bir eğitim vermek durumunda
kalıyor. Bu konuda da yapılması gereken şey, gerçekten nitelikli kadronun ve
üniversitelerin gerekli donanıma kavuşturulması gerekiyor. Aksi takdirde eğitim
sorunlarımız her zaman için devam edecek.
Diğer bir konu, tabii ki
sadece eğitimciler açısından değil, bir de öğrenciler açısından durum var.
Türkiye’de bir sürü sınav -en
son KPSS sınavı- var, yeni sınavlar oldu, bazıları kaldırılıyor. Bu sınav
sisteminde elenmek durumunda kalan, bin bir emekle üniversiteye gelen
öğrenciler eşit fırsatlardan yararlanmıyorlar. Türkiye’de yoksulluktan,
işsizlikten bahsediyoruz. Bu ülkede yoksul ve işsizler ile ekonomik durumu iyi
olanlar aynı koşullardan yararlanmıyor, üniversitelere, dershaneye gidemiyorlar
örneğin. Devlet okulları, ne yazık ki yeterince sağılıklı bir eğitim
geliştirmiyor. Türkiye’de eğitim sisteminde parası olan iyi eğitim alıyor, işte
Türkiye’de de iyi üniversitelere, vakıf üniversitelerine gidiyor ya da yurt
dışında üniversitelere giderek eğitimini alıyor ama diyelim parası olmayan,
yoksul emekçi halkın çocukları daha kötü üniversitelerde daha zor koşullarda
eğitim almak durumunda kalıyor.
O açıdan, üniversitelere
giriş sınavlarına baktığınızda, en yoksul neresi oluyor? Hakkâri, Şırnak
oluyor. Bunun da nedeni gerçekten orada eğitim fırsatlarından insanların eşitçe
faydalanmamasından kaynaklı. Yine ana dilde eğitim meselesi burada da çok ciddi
bir problem. Eşitsizlik her yönüyle…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Tuncel.
SEBAHAT TUNCEL (Devamla) –
Teşekkürler Sayın Başkan.
Diğer bir nokta da kadınlar
açısından bu eşitsizlik çok daha ciddi bir problem. Öğretim görevlilerine
baktığınızda, 2008-2009 listesine baktığınızda, kadın profesör sayısı, kadın
doçent sayısı, kadın uzman sayısı neredeyse yok kadar az. Oysa bu
üniversitelerden kadınlar ve erkekler birlikte mezun oluyor ama kariyer şeyine
ya da görevlendirmeye baktığınızda, rektör atamalarına baktığınızda, bu, yok
denecek kadar az. Eğitim sisteminde, yine sınav sisteminde de bu böyle çünkü
kadınlar yoksulların daha yoksulu konumunda, eğitim fırsatlarından eşit şekilde
faydalanamıyorlar.
Dolayısıyla, biz, bu
vesileyle hazır üniversite açıyorken bir şekilde üniversitelerde yaşanan
sorunlar, daha demokratik, daha katılımcı ve eşitsizlikleri ortadan kaldıran
bir eğitim sistemi konusunda da bir tartışma yürütmek durumundayız.
Bu hepimizin sorumluluğu
diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 1’e bağlı ek madde 128
üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum; buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 sıra
sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci
maddesi ile 2809 sayılı Kanuna ilave edilen Ek 128 inci maddenin başlığı ve
birinci fıkrasında geçen "İzmir Katip Çelebi
Üniversitesi" ibaresinin "İzmir Hasan Tahsin Üniversitesi"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa Kalaycı |
Ahmet Kenan Tanrıkulu |
Hasan Çalış |
|
|
Konya |
İzmir |
Karaman |
|
Emin Haluk Ayhan |
Oktay Vural |
Şenol Bal |
|
Denizli |
İzmir |
İzmir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 506 Sıra Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1
inci maddesine bağlı Ek Madde 128'in ikinci fıkrası (c) bendinde yer alan
"Fen Bilimleri Enstitüsü" ibaresinden sonra gelmek üzere "Deniz
Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Pervin Buldan |
İbrahim Binici |
M. Nezir Karabaş |
|
Iğdır |
Şanlıurfa |
Bitlis |
|
Osman Özçelik |
Hasip Kaplan |
Akın Birdal |
|
Siirt |
Şırnak |
Diyarbakır |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 Sıra
Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1.
maddesine bağlı Ek Madde 128'in madde başlığı ile 1. fıkrasında yer alan
"İzmir Katip Çelebi Üniversitesi"
ibarelerinin "İzmir Zübeyde Hanım Üniversitesi" olarak değiştirilmesi
ile 2. fıkrasının a bendinde yer alan "Denizcilik Fakültesi"
ibaresinden sonra gelmek üzere, "Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi,
Güzel Sanatlar Fakültesi, Doğa Bilimleri Fakültesi" ibarelerinin
eklenmesini arz ve talep ederiz.
Bülent Baratalı |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Vahap Seçer |
|
|
İzmir |
Malatya |
Mersin |
|
Şevket Köse |
Mehmet Ali Susam |
Ali Koçal |
|
Adıyaman |
İzmir |
Zonguldak |
|
Abdullah Özer |
|
Harun Öztürk |
|
Bursa |
|
İzmir |
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Sayın Baratalı konuşacak.
BAŞKAN – Sayın Baratalı,
buyurun efendim.
BÜLENT BARATALI (İzmir) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 506 sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile
yeni kurulacak üniversiteler üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Sözlerime başlarken sizi, grubum ve şahsım adına saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; üniversiteler, her dönem, eğitim ve kültür yuvası olarak
aydınlanma ve yenileşmeye öncülük etmiş, var oldukları yerlerin ve çevrelerin
ekonomik ve sosyal dönüşümlerine büyük katkı sağlamışlardır. Ayrıca,
yükseköğretim nüfusunun oranını yükseltmesi gereken ülkemiz için
üniversitelerin kurulmasını Cumhuriyet Halk Partisi olarak memnuniyetle
karşılıyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hâlen İzmir’de, Dokuz Eylül, Ege, Yüksek Teknoloji, Yaşar,
Ekonomi, İzmir ve Gediz olmak üzere yedi tane üniversitemiz vardır. Belediye
başkanlığımda Dokuz Eylül ve Yüksek Teknoloji Enstitüsünün kurulmasına da
yardım ettim, aracılık ettim ve kuruculuğunda bulunduğum için, bu konuda da
mutluluğumu ifade etmeye çalışıyorum. Bu üniversitelerde, 100 bin civarında
öğrenci ve 8 bine yakın da öğretim elemanı bulunmaktadır. Artan nüfusumuz, sürekli
göç, yeni üniversitelerin kurulmasının gerekçesini oluşturmaktadır. Bu nedenle,
İzmir’e ve Ege’ye, bu batı bölgelerine ve tabii, elbette ki bütün Türkiye’ye,
bu yeni kurulacak olan İzmir’in dördüncü devlet üniversitesinin iyilikler
getireceğini biliyorum ve teşekkürlerimi yineliyorum.
Ancak, bizim tek sorunumuz,
burada, bir isim olayıdır sayın milletvekilleri. “Turgut Reis” olarak başlayan
bu dördüncü devlet üniversitesinin adı Plan ve Bütçe Komisyonunda “Kâtip
Çelebi” olarak değiştirilmiştir. Elbette, Kâtip Çelebi,
Turgut Reis, Hasan Tahsin (Şehit Nevres) ve buna
benzer bütün isimler hepimizin müşterek tarih özellikleridir, hepsine de çok
büyük saygılarımız var ancak sekiz bin beş yüz yıllık geçmiş tarihi ve Heredot’un “en güzel iklim, en mavi gökyüzünün şehri”
olarak belirlediği İzmirlilerin de bu konuda bir şey söylemesi gerekiyordu ve
İzmirliler bir şeyler söylediler.
Şimdi, Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; üniversiteler, biraz, içinde bulunduğu kentle de
özdeşleşiyorlar. Örneğin Kahramanmaraş’ta Sütçü İmam, Antalya’da Akdeniz ya da
İngiltere’de Oxford, Cambridge veya Amerika’daki Yale ve Utah
gibi üniversiteler böyle bir örnek teşkil edebilir. Ancak, biz katılımcı
demokrasiden yanayız. Acaba bu konuda İzmirliler ne diyor? Elimde iki tane
araştırma var:
Bir tanesi, 1.067 kişi üzerinde,
yarısı bayan yarısı erkek olmak üzere yapılmış bir araştırma: Yüzde 41 Zübeyde
Hanım, yüzde 27 Hasan Tahsin, yüzde 12 Çakabey ve Şehit Asteğmen Kubilay yüzde
7, Kâtip Çelebi yüzde 4, Karşıyaka yüzde 3, Turgut Reis yüzde 2,5 olarak
gidiyor.
Ayrıca değerli arkadaşlar,
elimde İzmir’in çeşitli gazeteleri var. Bakın, bunlardan Habertürk
gazetesinin “Egeli Haber” diye bir gazetesi var. Bu gazetenin yaptığı
araştırmaya göre de değerli milletvekilleri, İzmir’de “Zübeyde Hanım” ismi öne
çıkmış bulunmaktadır.
O nedenle, değerli dostum,
siyasete başlarken değişik partilerden beraber başladığımız Sayın Tekelioğlu’na burada çok saygım var, değerli dostumun
önerisine de saygım var. Ancak bu konuda, İzmirlilerin bu sesine dikkat çekmesi
gerektiğini ve önerilen isim üzerine de oy kullanmasını kendilerinden burada
rica ediyorum. Dün konuştu, dinledim, elbette Kâtip Çelebi de çok önemli bir
isim.
Ancak değerli arkadaşlar,
bakınız, bizim önerimiz “İzmir Zübeyde Hanım Üniversitesi”dir. İlk defa, dün
bir arkadaşım ifade etti, bir hanımefendinin adı üniversitenin adı olacaktır.
Kimdir bu hanımefendi? Devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk,
Cumhurbaşkanı olduğu zaman İzmir Milletvekiliydi, eşini İzmir’den seçmiştir,
annesini İzmirlilere emanet etmiştir, annesinin mezarı Karşıyaka’dadır. O
nedenle, biz İzmirlilerin, devletimizin kurucusu, kurtarıcısı Gazi’ye böyle bir
borcumuz var. Umuyorum ki değerli gazi Meclisinin de Gazi’nin annesine böyle
bir borcu var.
O nedenle, değerli
arkadaşlar, isim konusunda önergemizin desteklenmesini sizlerden bekliyorum,
rica ediyorum, arz ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Baratalı.
BÜLENT BARATALI (Devamla) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Teşekkürlerimi yinelerken
kurulacak olan üniversite ve fakültelerin son derece isabetli olduğunu
düşünüyorum ancak bunların yanında havacılık ve uzay bilimleri, güzel sanatlar
fakültesi, siyasal bilgiler ve doğa bilimleri gibi yeni fakültelerin de bir
ihtiyaç olduğunun bilimsel olarak öne çıktığını ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu doğrultuda hazırlamış olduğumuz önergenin kabulü ile İzmir
tam anlamıyla herkesin içine sinen bir üniversiteye kavuşacaktır. Tamamen ülke
ve bölge gerçeklerine göre dile getirmiş olduğum bu önergenin kabulü İzmir için
hep beraber atmış olduğumuz bir adım olarak daha anlamlı olacaktır ve bir değer
katacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle yeni
üniversitemizin, İzmirliler başta olmak üzere Ege’ye ve Türkiye'nin bütün
illerine iyilikler getirmesini diliyorum, teşekkürlerimi yineliyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Baratalı.
Sayın Tekelioğlu…
MEHMET S. TEKELİOĞLU (İzmir)
– Sayın Başkanım, kısa bir açıklama için söz istedim.
BAŞKAN - Sayın Baratalı’nın ifadeleri üzerine mi bir açıklama
getireceksiniz?
Buyurun.
MEHMET S. TEKELİOĞLU (İzmir)
– Sayın Başkanım, söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum.
Sayın Baratalı’ya
da teşekkür ediyorum açıklamaları için. Yalnız bir konuya
açıklık getirmemiz gerekiyor, o da şudur: “İzmirlilerin böyle bir talebi var.”
şeklinde bir beyanda bulundu Sayın Baratalı, oysa bu talep üniversite camiası
arasında, bilim camiası arasında yapılmış bir araştırma değil ve çok kısıtlı
bir şekilde, sadece bir gazetenin yaptığı bir araştırmadır, bir ciddiyeti, bir
inanılır tarafı yoktur. Bunu açıklamak istedim.
Teşekkür ediyorum.
BÜLENT BARATALI (İzmir) –
Bakın, başka bir açıklama da var.
BAŞKAN – Evet, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 506 Sıra Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1
inci maddesine bağlı Ek Madde 128'in ikinci fıkrası (c) bendinde yer alan
"Fen Bilimleri Enstitüsü" ibaresinden sonra gelmek üzere "Deniz
Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Binici, siz mi
konuşacaksınız?
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Ben
konuşacağım efendim.
BAŞKAN - Buyurun.
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 506 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci
maddesine bağlı ek 128’inci maddeye ilişkin verdiğimiz önerge üzerinde söz
aldım.
Önergemiz üç tarafı
denizlerle çevrili ülkede denizciliğe yeterince önemin verilmediğine işaret
etmektedir ve İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesine deniz bilimleri ve teknolojisi
enstitüsü kurulmasını teklif ediyoruz. Bu teklifimizin kabul göreceğini umuyorum.
Üniversiteler çok önemli,
bulundukları kentlerin gerçekten bilim yaşamına, sosyal yaşamına, kültürel
yaşamına ve en önemlisi de ekonomik yaşamına katkı sağlaması beklenir ve
üniversitelerin temel karakteri de bilim üreten merkezler olması, bilim insanı
yetiştirmesidir. Ancak üniversitelerimizde ne kadar bilim insanı
yetiştiriliyor, ne kadar -bilim ve teknoloji- çağdaş dünyanın düzeyinde
araştırmalar yapılıyor ve geliştiriliyor, bunu sorgulamamız gerekiyor.
Çok sayıda üniversite
açıyoruz. Bunlar ilk bakışta olumlu. Bizim de olumlu kabul ettiğimiz,
gördüğümüz çalışmalar. Şu anda Ankara, Bursa, İstanbul, İzmir, Konya, Kayseri,
Erzurum’da yeni üniversiteler açıyoruz. Bu kentlerimizde birden fazla
üniversite var ve bunların çoğu da köklü üniversiteler. Üniversitelerin ülke
sathına homojen bir şekilde dağılımını sağlamak ve planlamak gerekiyor. Evet,
“AK PARTİ döneminde üniversitesiz kent kalmayacak.” şiarıyla, gerçekten, birçok
kentimizde üniversiteler açıldı ancak bu üniversitelerin çoğunda -daha önceki
konuşmalarımızda, Plan ve Bütçe Komisyonunda da ifade ettiğimiz gibi- bu
kentlerimizde açılan üniversitelerin çoğunda hâlâ yeterli bina yok. Binaları
olup da yeterli eğitim öğretim için gerekli alet edevat, laboratuvar
yok. Bunların olması hâlinde bile, yeterli öğretim üyesi yok. Öncelikle, bu
üniversitelerimizin eğitim ihtiyaçlarını karşılamak lazım. Öğrencilerin
büyük kentlerde toplanmasının önüne geçmenin bir yolu da bu üniversitelerimizin
aktif hâle getirilmesi ve bütün ihtiyaçlarının karşılanması lazım.
Birçok üniversitemizde,
fakültelerde, enstitülerde profesör bulmak mümkün değil, doçent düzeyinde
öğretim üyesi bulmak mümkün değil. Çoğunda, doktora öğrencileri veya doktor
öğrenciler tarafından dersler veriliyor. Buradan mezun olan öğrencilerin almış
oldukları eğitimin, yarın yaşama katıldıkları zaman, ne kadar yararlı, üretime
ne kadar katkı sağlayabileceklerini gerçekten sorgulamamız lazım. Yani “Ben
yaptım, oldu.” anlayışından çok, bütün üniversitelerimizin, açılan
üniversitelerimizin ihtiyaçlarının, önce, eksiksiz giderilmesi gerekmekte. Bu
konuda çok ciddi sorunlar yaşanmaktadır.
Daha önce de ifade ettim,
Siirt Üniversitemizde birçok bölüm açılmasına rağmen, ya laboratuvar
eksikliğinden ya öğretim üyesi eksikliğinden okula, üniversiteye öğrenci
alınamamaktadır. Yıllardır açılmış bir üniversitenin çok az sayıda öğrenci
aldığını göz önünde bulundurursak, Siirt ve çevresindeki lise mezunu
öğrencilerin büyük kentlere akmak zorunda kaldığını, Ankara, İstanbul, Konya,
İzmir gibi kentlerde eğitim öğretim almak zorunda kaldıklarını görüyoruz. Bunun
yararlı bir tarafı var kuşkusuz, kültür alışverişi, farklı kentlerden gelen
insanların farklı kentlerde, büyük metropol kentlerde
yaşamlarını sürdürmeleri, kültürel alışveriş açısından önemli ama ekonomik
sorunlar da yarattığını bilmekteyiz.
Üniversitelerde asıl sorun,
bizce, özgür bilim insanı yetiştirilmesidir. Üniversitelerimizde gerçekten
özgür düşünceli bilim insanı yetiştirebiliyor muyuz? Böyle mi yapıyoruz, yoksa
devletin resmî ideolojisi anlayışıyla, öğretim üyelerinin verdiği eğitimle mi
öğrenciler yetiştiriliyor? Devletin resmî ideolojisi dışında farklı görüşlere
sahip öğrenciler, öğretim üyeleri üniversitelerde barınamamaktadırlar. Özgür
bir tartışma ortamı, özgür bir bilim üretme imkânına sahip değil üniversitelerimizin
çoğu, asıl buna dikkat edilmesi gerekir.
Bakın, bu tür
üniversitelerimizde yetişen ve yüksek yargıda yer alan kimi yargıçlar, daha
önce yine ifade etmiştik, bir araştırmada, “Ben hukuk mukuk
tanımam.” diyebilmektedir. Yani, hukuk fakültesinden mezun olup da…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Konuşmanızı
tamamlayınız, buyurun efendim.
OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) -
…hukuk mukuk tanımayan bilim insanı, üniversite
mezunu insanı yetiştirmek yerine, özgür düşünceli akademisyenler, özgür
düşünceli bireyler yetiştirmek temel alınmalıdır üniversitelerde. Bu eksikliğin mutlaka giderilmesi lazım. Resmî ideolojiyle
donatılmış insanlar yerine, bilimle donatılmış insanlara ihtiyacımız vardır.
Bu açılacak
üniversitelerimizin her şeye rağmen hayırlı olmasını diliyoruz, destekliyoruz,
başarılar diliyoruz.
Saygılarımla.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 sıra
sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci
maddesi ile 2809 sayılı Kanuna ilave edilen Ek 128 inci maddenin başlığı ve
birinci fıkrasında geçen "İzmir Katip Çelebi Üniversitesi"
ibaresinin "İzmir Hasan Tahsin Üniversitesi" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Şenol
Bal (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Bal, buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 506 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ek 128’inci
maddesi üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
görüşülmekte olan kanun tasarısında İzmir’de bir üniversite kurulması, adının
“İzmir Turgut Reis Üniversitesi” olması söz konusu iken, Plan ve Bütçe
Komisyonunda yapılan bir değişiklik ile ismi “İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi”
olarak değiştirilmiştir. Üniversitenin adıyla ilgili biz de bir değişiklik
önergesi verdik. Bizim teklifimiz “İzmir Hasan Tahsin Üniversitesi” olması
şeklindedir.
Neden Hasan Tahsin? Büyük
çoğunlukla devlet üniversiteleri bulundukları şehirdeki simgelerin, sembollerin
ismini alıyor. Hasan Tahsin, Kurtuluş Savaşı’nın simge isimlerinden biridir,
İzmir’in simgesidir, İzmir’in ve İzmirlinin model şahsiyeti olmuştur. Sadece
İzmirliler değil, Türkiye, bu ismi, kurtuluş mücadelesinin ilk kurşununu
ateşleyen vatan kahramanı olarak saygıyla anar. O, işgal acısına dayanamayıp,
yüreğinin sesini dinleyip tek başına da olsa düşman alayına savaş açacak kadar
cesurdur. Atılan bu kurşun, Türk Kurtuluş Savaşı’nın meşalesini yakarken bütün
dünyaya Türk milletinin işgali kabul edemeyeceğinin ilanını ve işaretini
vermiştir.
Hasan Tahsin, Paris Sorbonne Üniversitesi Siyasal İlimler Akademisini bitirmiş,
İstanbul’a döndükten sonra Osmanlı Devleti aleyhine Balkanları karıştıran
İngiliz Buxton kardeşlerin bu faaliyetlerini
önlemekle görevlendirilmiştir. Bu görevi başarıyla tamamlamıştır ve bu yüzden
de on yıla mahkûm olmuştur. Birinci Dünya Savaşı’nda Bükreş’in Osmanlı ve
müttefik Almanya tarafından alınmasından sonra, mahkûmiyetinin ikinci yılında
hürriyetine kavuşmuş ve mütarekenin karanlık günlerinde İzmir’e gelmiştir.
İzmir’de, Osmanlı Sulh ve Selamet Cemiyetinin sözcülüğünü yapan Hukuku Beşer
gazetesinin başyazarı olarak, kalemiyle, eylemleriyle bu istila felaketini
millete göstermeye, anlatmaya çalışmıştır. 15 Mayıs 1919 günü İzmir’de Yunan
işgalinin başlaması üzerine dayanamayarak attığı ilk kurşunla Yunan
sancaktarlığını yapan kişiyi vurmuş, işgalin kabul edilemeyeceğini ortaya
koymuştur ve otuz bir yaşında şehit olmuştur. Bu kahraman Türk evladının
isminin bir devlet üniversitesinde yaşatılması, tarihimize, kurtuluş
mücadelemize ve sembol isim olarak Hasan Tahsin’e olan saygı borcumuzdur. Yeni
genç nesillere bağımsızlığımızın önemini ve bağımsızlık için nelerden
vazgeçilebileceğini anlatmak bakımından Hasan Tahsin adı çok önemlidir.
Dün Sayın Tekelioğlu
konuşmasında Kâtip Çelebi’nin tarihî şahsiyetinden bahsetti ve bu yeni
üniversiteye Kâtip Çelebi adının verilmesinin uygun olacağını savundu. Bizim
Kâtip Çelebi’ye karşı olmamız gibi bir şeyin söz konusu olamayacağı malumdur. Kâtip Çelebi isminin başka bir üniversite için düşünülmesi çok
yerinde olacaktır, hatta bu tasarıda kuruluşu söz konusu olan Kayseri’deki
üniversitenin adı Abdullah Gül yerine Kâtip Çelebi olabilir ve hatta olmalıdır
da, çünkü hâlen hayatta ve görevde olan ve tarihin hüküm süzgecinden geçmemiş
ve dolayısıyla hakkındaki tarihî hükmün ne olacağı belli olmayan bir şahsiyetin
adını bir devlet üniversitesine vermektense, tarihî hüküm bakımından parlak bir
şahsiyet olduğu herkesçe kabul edilen Kâtip Çelebi isminin verilmesi her
bakımdan uygun olacaktır. Ben şahsen Sayın Cumhurbaşkanının bu tekliften
memnun olduğu kanaatinde de değilim, kendisinin buna bir şekilde müdahalede
bulunacağını ümit etmek istiyorum.
Sayın milletvekilleri,
İzmir’de kurulacak yeni devlet üniversitesinin adıyla ilgili İzmir basını
anketler düzenledi ve İzmirlilerin büyük çoğunluğu “Hasan Tahsin” dedi. Yine
bir gazete Ege Bölgesi milletvekilleriyle telefon görüşmeleri yapıp sordu, yine
Hasan Tahsin ismi öne çıktı. İzmirli için Hasan Tahsin ismi çok önemlidir sayın
milletvekilleri. Hasan Tahsin ismi İzmirlilerin şuurunun sembolü olmuştur.
Bilirsiniz, İzmir, Türkiye’nin seksen bir ilinden, Balkanlardan ve diğer Türk
coğrafyasından gelen insanlarımızın hoşgörüyle, demokrasiyle buluştuğu,
kardeşliğin ve dostluğun yaşandığı, aynı zamanda millî hassasiyetlerin
bütünleştiği bir şehirdir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, konuşmanızı
tamamlayın Sayın Bal.
ŞENOL BAL (Devamla) - Ve
inanın, burada Hasan Tahsin ruhu birleştirici bir güçtür. İzmir, Ulusal
Kurtuluş Savaşı’nın başladığı ve bittiği sembol bir şehirdir sayın
milletvekilleri.
Kurtuluş Savaşı’nın
sonlandığı “9 Eylül” tarihi İzmir’de nasıl bir üniversiteye ad olmuşsa ilk
kurşunu atanın ismiyle bu süreç tamamlanmalıdır. İlk kurşun atan isimden
AKP’nin rahatsız olmayacağını ummak istiyorum. “Hasan Tahsin” ismi, İzmir’de
yeni kurulacak üniversite için en ideal isimdir. Buna AKP’nin karşı çıkma
nedenini de pek anlamış değilim. Yoksa Hasan Tahsin’in Teşkilatı Mahsusanın çok önemli bir elemanı olmasından mı rahatsızlık
duyuluyor, doğrusu merak ediyorum.
23’üncü Dönem milletvekilleri
olarak, her 15 Mayısta yapılan “İlk Kurşun” törenlerinde hiçbir AKP’li vekil ve
il teşkilatını göremedim, nedenini de anlamış değilim.
Sayın milletvekilleri,
kurulacak bu üniversitenin ülkemize, İzmir’imize hayırlı olmasını diliyor,
vermiş olduğumuz değişiklik önergesini desteklemenizin ümidiyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler…
HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Karar
yeter sayısı Sayın Başkan.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Geçti.
BAŞKAN – Kabul etmeyenler…
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Sayın Başkan, bu tarafa hiç bakmıyorsunuz.
SUAT KILIÇ (Samsun) –
Oylamadan sonra istedi Sayın Başkan.
HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Karar
yeter sayısı…
BAŞKAN – Efendim?
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Karar yeter sayısı istedi.
BAŞKAN – Tamam efendim.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın
Başkan, oylamadan sonra istedi.
BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…
SUAT KILIÇ (Samsun) –
Oylamadan sonra istedi Sayın Başkan.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Siz
Grup Başkan Vekili misiniz, Meclis Başkan Vekili misiniz?
SUAT KILIÇ (Samsun) – Grup
Başkan Vekiliyim. Oylamadan sonra istedi.
BAŞKAN – Saygıdeğer
arkadaşlarım, biraz sonra zaten maddeyi oylayacağım. Maddeyi oylamada
arkadaşlarımızın talebini yerine getireceğim.
Sayın Çalış, madde
oylamasında dileğinizi dikkate alacağım.
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunup
karar yeter sayısını arayacağım.
İki dakika süre veriyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bir
anlaşmazlık mı var Kâtip Üyeler arasında Başkanım?
BAŞKAN – Elektronik cihazla
yapıyorum efendim.
Maddeyi oyluyoruz ve iki
dakika süre veriyorum.
Oylama işlemi başlatıldı,
buyurun.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN – Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 16.54
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.11
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132’nci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Ek 128’inci maddenin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi maddeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
İki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, madde kabul edilmiştir.
506 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Ek madde 129 üzerinde üç adet
önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 Sıra
Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısın 1.
maddesine bağlı Ek Madde 129’un 2. fıkrasının b bendinde yer alan “kurulan”
ibaresinden sonra gelmek üzere “Sivil Havacılık Yüksekokulu” ibaresinin
eklenmesini arz ve talep ederiz.
|
Vahap Seçer |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Şevket Köse |
|
Mersin |
Malatya |
Adıyaman |
|
Ali Koçal |
Ali İhsan Köktürk |
Abdullah Özer |
|
Zonguldak |
Zonguldak |
Bursa |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 sıra
sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci
maddesi ile 2809 sayılı Kanuna ilave edilen Ek 129 uncu maddenin ikinci
fıkrasının;
(a) bendinde geçen
"Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi" ibaresinin yerine "Sanat ve
Tasarım Fakültesi, İnşaat Fakültesi, Makine Fakültesi, Elektrik-Elektronik
Mühendisliği Fakültesi, Bilgisayar Mühendisliği Fakültesi," ibarelerinin
eklenmesini,
(c) bendinde geçen "yeni
kurulan" ibaresinden sonra gelmek üzere "İleri Teknoloji
Enstitüsü," ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Hasan Çalış |
Oktay Vural |
|
Konya |
Karaman |
İzmir |
|
Ahmet Kenan Tanrıkulu |
|
Emin Haluk Ayhan |
|
İzmir |
|
Denizli |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 sıra
sayılı kanunun 1.maddesinin EK 129 maddesinin başlığında ve birinci cümlesinde
yer alan "TEKNİK" ibaresinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve
teklif ederiz.
|
Sami Güçlü |
Orhan Erdem |
Hüsnü Tuna |
|
Konya |
Konya |
Konya |
|
Ali Öztürk |
Harun Tüfekçi |
Muharrem Candan |
|
Konya |
Konya |
Konya |
|
Ayşe Türkmenoğlu |
Abdullah Çetinkaya |
Kerim Özkul |
|
Konya |
Konya |
Konya |
|
|
Mustafa Kabakcı |
|
|
|
Konya |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Evet, gerekçeyi
okutuyorum.
Buyurun:
Gerekçe:
Teknik Üniversiteler daha çok
Fen, Teknoloji ve Mühendislik Fakültelerinden oluşmaktadır. Halbuki
Konya da kurulacak Üniversitede Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi, Turizm
Fakültesi ve Eğitim Bilimleri Fakültesi de bulunmaktadır. Bakanlığımız ve
Hükümetimizin teklifinde de yer aldığı gibi Üniversitenin Konya Teknik
Üniversitesi değil de Konya Üniversitesi olarak kurulmasının, kurulacak olan
üniversiteyi daha iyi tanımlayacağını düşünmekteyiz.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 sıra
sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci
maddesi ile 2809 sayılı Kanuna ilave edilen Ek 129 uncu maddenin ikinci
fıkrasının;
(a) bendinde geçen
"Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi" ibaresinin yerine "Sanat ve
Tasarım Fakültesi, İnşaat Fakültesi, Makine Fakültesi, Elektrik-Elektronik
Mühendisliği Fakültesi, Bilgisayar Mühendisliği Fakültesi," ibarelerinin
eklenmesini,
(c) bendinde geçen "yeni
kurulan" ibaresinden sonra gelmek üzere "İleri Teknoloji
Enstitüsü," ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Kalaycı…
BAŞKAN – Sayın Kalaycı,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının
1’inci maddesine bağlı ek 129’uncu maddeye ilişkin verdiğimiz önerge hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere
huzurlarınızdayım; bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Tasarının
bu maddesiyle esasen Konya Teknik Üniversitesi kurulması öngörülmüş idi.
Tasarının ilk hâlinde “Konya Üniversitesi” adıyla yer alan üniversitemizin
teknik üniversite olması için, Plan ve Bütçe Komisyonunda, Değerli Arkadaşım
AKP Konya Milletvekili Hasan Angı ile birlikte
verdiğimiz önerge oy birliğiyle kabul edilerek üniversitemizin adı “Konya
Teknik Üniversitesi” olmuş idi. Ancak Konya’nın teknik üniversiteye kavuşacak
olmasına sevinirken şu anda, biraz önce kabul edilen önergeyle, 10 AKP Konya
milletvekili arkadaşımın verdiği önergeyle, üniversitenin tekrar ilk hâline
dönüştürülmesi kabul edilmiştir. Açıkçası şok oldum.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim de katkımızın olması mı hazmedilmedi,
bilmiyorum!
Diyorlar ki: “Öğrenci sayısı
90 bin, çok fazla. Selçuk Üniversitesini bölerek teknik üniversite kuralım.”
Bölmeye karşı Konya’da mutabakat yok ki. Bunu siz de biliyorsunuz. Hani Konya
üniversiteler şehri olacaktı? 90 binlik üniversiteyi 30’ar binlik 3 üniversite
hâline getirmek Konya’ya ne getirir? Üniversite şehri yapmaz. Konya 90 binlik
üç dört üniversiteyi kaldırır. İşte o zaman gerçek üniversiteler şehri hâline
gelir. Hem ne zaman böleceksiniz? Çıkmaz ayın çarşamba günü! Sekiz yıl
oyaladınız. Şimdi, tam seçim arifesinde mi yapacaksınız? Böyle ancak kendinizi
aldatırsınız.
MUSTAFA KABAKCI (Konya) –
Yok, yok, olacak.
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) –
İyi düşünün, Konya’yı düşünün, Konya’nın ihtiyacına bakın, Konyalının talebini
dikkate alın, Konya’ya teknik üniversite kurulması için önümüze gelen bu
fırsatı ne olur geri çevirmeyin.
Çok ilginçtir, bir sonraki
maddeyle kurulan Erzurum Üniversitesinin, Erzurum Teknik Üniversitesine
dönüştürülmesi için AKP’li 5 Erzurum Milletvekili arkadaşım ile Grup Başkan
Vekilinin verdiği değişiklik önergesi var. Takdir ediyorum, arkadaşlarımı
tebrik ediyorum. Ancak Bursa’ya, Erzurum’a teknik üniversite kurulacak,
Konya’ya teknik üniversite kurulmasını ise bizim AKP’li 10 milletvekili
engelleyecek, anlamak mümkün değil!
MUSTAFA KABAKCI (Konya) –
Doğru değil.
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) –
Eller gidiyor Mersin’e, bizim 10 AKP milletvekili gidiyor tersine!
Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bizim verdiğimiz önerge, yeni kurulan üniversitede Konya sanayisinin
ihtiyacı olan mühendislik dallarında, sanat ve tasarım, bilgisayar, elektrik,
elektronik, makine, inşaat gibi dallarda ayrı fakülteler açılması ve üniversite
bünyesinde ileri teknoloji enstitüsü kurulmasını içermektedir.
Değerli Konya milletvekili
arkadaşlarım, gelin, pişmiş aşa su koymayın. Konya’mızda teknik üniversitenin
kurulmasını engellemeyin. Fakültenin altında bölümler açmak yerine, ayrı
fakülteler açılmasını içeren bizim önergemize destek verin, teknik
üniversitemizi layıkıyla kuralım. Yıllardır Konya’nın beklentisi, hemşehrilerimizin arzusu, sanayicilerimizin isteği Konya’da
teknik üniversitenin kurulmasıdır. Aksi takdirde bunun hesabını veremezsiniz,
bunun vebalini ödeyemezsiniz. İyi niyetle sizi uyarıyorum. Bir Konyalı olarak
sizi uyarıyorum, gelin bu sevdadan vazgeçin.
Anadolu sanayicisinin
kalifiye teknik eleman ihtiyacına cevap verecek niteliklere sahip örnek bir
eğitim ve öğretim kurumu artık ihtiyacın da ötesinde, olmazsa olmaz bir hâl
almıştır.
Bilindiği gibi, sanayisi
gelişmiş ülkelerde sanayinin tüm ihtiyaçları, büyük çapta, sanayiyle iç içe
olan teknik üniversiteler yoluyla karşılanmaktadır. Bir devlet desteği
olmaksızın, hatta AKP döneminde teşvik kapsamındaki iller arasına alınmamasının
ortaya koyduğu olumsuzluklara rağmen, müteşebbis ruha sahip Konyalı
girişimcilerin yoğun gayretleriyle bir sanayileşme süreci yaşayan Konya’da,
kalifiye eleman sorununa çözüm arayan iş dünyası için teknik üniversite büyük
önem arz etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Kalaycı, konuşmanızı tamamlayın.
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) –
Teşekkürler Sayın Başkan.
İleri teknoloji üretimine
katkı verecek, bilim ve teknolojide üniversite-sanayi iş birliğini en üst
seviyeye çıkaracak, sanayicilerimize uluslararası arenada rekabet gücü
sağlayacak bir teknik üniversite için Konya’da, hem gerekli potansiyel hem de
teknik ve sosyal altyapı fazlasıyla mevcuttur.
Konya’da kurulacak teknik
üniversite Konya sanayicisinin iş yapma kapasitesini artıracak, yapacağı
araştırma ve atılımlarla dünya ile rekabet edebilecek konuma gelme konusunda
sanayicimizin önünü açacaktır.
Kurulacak olan üniversite,
hem bölgenin sanayisi başta olmak üzere birçok alanda kaliteli eleman
ihtiyacını giderecek hem de üniversite-sanayi iş birliğiyle sanayicilerimize
eksikliklerini giderme imkânı tanıyacaktır.
Tekrar sesleniyorum değerli
Konya milletvekili arkadaşlarıma, ne olur engellemeyin, ne olur. Bu fırsatı bir
daha bulamayız, bu fırsatı kaçırmayalım.
Teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 Sıra
Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1.
maddesine bağlı Ek Madde 129’un 2. fıkrasının b bendinde yer alan “kurulan”
ibaresinden sonra gelmek üzere “Sivil Havacılık Yüksekokulu” ibaresinin
eklenmesini arz ve talep ederiz.
Atilla
Kart (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Kart, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ATİLLA KART (Konya) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 129’uncu maddeyle ilgili olarak tarafımızdan
verilen önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
görüşülmekte olan bu tasarıyla, 129’uncu maddede Konya Teknik Üniversitesinin
kurulması amaçlanıyor. Bu konudaki değerlendirmelerimi yaparken, 29 Aralık 2005
tarihinde 22’nci Yasama Döneminde 46’ncı Birleşimde yaptığım konuşmaya atıfta
bulunarak ve özetleyerek görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
“Selçuk Üniversitesinin
mevcut idari ve fiziki yapısıyla 80 bin öğrenciye hizmet vermekte zorlandığını
biliyoruz. Bu idari yapının gücünü ve kapasitesini aşan bir potansiyel söz
konusu. Böyle bir yapılanma zorunlu olarak eğitimin niteliğini de olumsuz yönde
etkiliyor.
Selçuk Üniversitesi, Türkiye
ölçüleri içinde ciddi bir gelişme sağladı ancak evrensel ve akademik niteliği
için aynı şeyleri söylemek maalesef mümkün değil.
Konya’nın
şu andaki sanayi yapısı ağırlıklı olarak orta ölçekli işletmelere dayanmakta. Konya
sanayisini oluşturan kuruluşların çoğu teknolojik destek ve yönlendirme
konusunda aradıkları ortamı bulamamışlardır.
Aslında, yöre
milletvekilleri, Konya milletvekilleri bu gelişmeyi ve ihtiyacı gördükleri
içindir ki 1995 yılından bu yana Konya’da teknik bir üniversite kurulması
yolunda hep birlikte gayret içinde olmuşlardır. Bu çalışmalar 22’nci Yasama
Döneminde de yoğunluk kazanmıştır. İktidar ve muhalefet milletvekilleri hep
birlikte ve kararlı bir şekilde bu dönemde de muhtelif yasa teklifleri
vermişlerdir. Bu yönüyle Konya’da teknik bir üniversite kurulması yolunda artık
politikacılar arasında, milletvekilleri arasında polemik
yaratmak ya da bir avantaj sağlama gayreti içine girilmesi söz konusu değildir.
Tam anlamıyla bir dayanışma olduğundan emin olmak istiyoruz. Bu sürecin siyasi
iktidar tarafından mutlaka değerlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Mevcut
potansiyel ve kamu kaynaklarının yerinde kullanılması adına Konya’ya yeni ve
müstakil bir teknik üniversitenin kurulması zorunluluğundan söz ediyoruz. Getirilen
bu tasarıda değişik sebeplerle bu düzenleme yapılamamış ise de Konya’nın özel
konumu ve avantajları karşısında en kısa sürede bu düzenlemenin yapılacağı
yolunda açıklama ve değerlendirme yapılmasını Konya kamuoyu beklemektedir.”
Bunları değerli arkadaşlarım, 22’nci Yasama Döneminde 29 Aralık 2005 tarihinde
ifade etmişiz, sizlere aynen tutanaklardan aktardım.
Peki, bu düzenlemeyle, bugün
yapmak istediğimiz bu düzenlemeyle Konya’da yeni ve müstakil bir teknik
üniversite kurulmasının gerçek anlamda altyapısını kuruyor muyuz? Bu noktada
gerekli yatırımları yapıyor muyuz? Bunun altyapısı hazır mı?
Benden biraz evvel konuşan
Değerli Arkadaşım Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı bu konuyu çok daha somut
bir şekilde anlattı. Burada Konya kamuoyunun yanıltılmaması gerekiyor, Konya
kamuoyunun kandırılmaması gerekiyor. Konya yeni ve müstakil bir teknik
üniversite istiyor değerli arkadaşlarım. Konya’nın bunu sağlayacak potansiyeli
var, bunu sağlayacak gücü var. Burada Selçuk Üniversitesi bünyesinden birtakım
fakültelerin, birtakım bölümlerin kaydırılması suretiyle Konya kamuoyunun
yanıltılmaması gerekiyor, buna tenezzül edilmemesi gerekiyor.
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) – Kim
yanıltıyor? Niye yanıltıyoruz? Niçin yanıltacağız?
ATİLLA KART (Devamla) –
Selçuk Üniversitesi bünyesinden ikinci, üçüncü üniversite elbette çıkabilir ama
Selçuk Üniversitesi bünyesindeki bu potansiyeli yeni ve müstakil bir üniversite
için bir dayanak olarak kullanmayalım, bir malzeme olarak kullanmayalım;
anlatmak istediğimiz bu. Burada, kayıt üzerinde teknik üniversite kurulup da
bunu Konya kamuoyuna yeni bir üniversite olarak sunmanın yanlışlığını ifade
ediyoruz.
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) – Ne
yanlışlığı, nerede yanlışlık var?
ATİLLA KART (Devamla) - Buna
tenezzül etmeyelim değerli milletvekilleri, buna tenezzül etmeyelim. Umarım…
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) – Kim
tenezzül ediyor?
ATİLLA KART (Devamla) -
Bakın, Sayın Güçlü, ben uyarılarımı yapıyorum…
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) – Uyarı
yapmıyorsun ki.
ATİLLA KART (Devamla) - …çünkü siyasi iktidarın bu konudaki
yanlışlarını, yaptığı yanıltmaları hep yaşadık. Bu sebepledir ki konuşmamda,
bakın, hiçbir polemiğe yol açmadan…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Atilla Bey, buyurun,
konuşmanızı tamamlayınız.
ATİLLA KART (Devamla) –
Bağlıyorum efendim.
22’nci Yasama Dönemi’nden
itibaren iktidarıyla muhalefetiyle gayret gösteren bütün milletvekillerine
burada ben huzurunuzda teşekkür ediyorum, en başta da -hiçbir komplekse kapılmadan ifade ediyorum- Remzi Çetin Hocamıza
burada teşekkür ediyorum üstün gayretleri sebebiyle ama söylemek istediğimiz
şu: Selçuk Üniversitesi bünyesinden ikinci üniversite çıkar, üçüncü üniversite
çıkar, bunu yapalım. İşte 29 Aralık 2005’te bunları söylemişiz ama yeni bir
teknik üniversite kurulurken Selçuk Üniversitesinin mevcut potansiyelini
kullanmaya tenezzül etmeyelim, bunu söylüyoruz. Bu noktada böyle bir arayışa
girmeyelim, Konya kamuoyunu yanıltmayalım.
Bu değerlendirmelerle ben,
yeni bir üniversitenin kurulması noktasında emeği geçen meslek odalarına, sivil
toplum örgütlerine, hayırsever iş adamlarına, iktidarıyla muhalefetiyle bütün
milletvekili arkadaşlarıma gerçekten emekleri için teşekkür ediyorum, kurulacak
üniversitenin Konya ve ülkemiz için hayırlı olmasını yürekten diliyorum, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Kart.
SAMİ GÜÇLÜ (Konya)- Sayın
Başkan, söz istiyorum. 60’ıncı maddeye göre söz istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Güçlü.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
8.- Konya Milletvekili Sami Güçlü’nün, Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, konuşmasındaki “Konya’da bir teknik üniversite
kurulurken Selçuk Üniversitesinin mevcut potansiyelini kullanmaya tenezzül
etmeyelim.” İfadelerine ilişkin açıklaması
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; evvela, Konya’da yeni bir devlet üniversitesi
kuruluyor. Sanki adı “teknik üniversite” olunca kurulacakmış gibi bir kanaati
bu kadar kuvvetli vurguyla niçin söylüyorsunuz? Biz kimi yanıltıyoruz? Niye
tenezzül ediyoruz basit şeylere, biz böyle bir şey mi yapıyoruz? YÖK’ten gelen,
Hükûmetten geçen tarzda bir üniversite ve lisansüstü
eğitime ağırlık veren bir üniversite.
“Teknik Üniversite” ismiyle daraltmayalım bu alanı diye bir düşünceye
niye bu kadar ağır hakaretler etmeye çalışıyorsunuz? Bunun neresi yanlış?
Efendim, hayırlı olsun Konya
Üniversitesi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – İnşallah, biz de bir gün “Hayırlı olsun.” deriz Sami Bey,
Malatya’ya bir üniversite kurulur, biz de “Hayırlı olsun.” deriz ama nerede o
günler!
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam)
4.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 4
Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/845, 1/884, 2/701) (S. Sayısı:506) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Ek madde 130’a bağlı iki adet
önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 506 sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1
inci maddesi ile 2809 sayılı Kanuna ilave edilen Ek 130 uncu maddenin ikinci
fıkrasının (a) bendinde geçen “Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi” ibaresinin
yerine “Sanat ve Tasarım Fakültesi, İnşaat Fakültesi, Makine Fakültesi,
Elektrik-Elektronik Fakültesi,” ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Hasan Çalış |
Oktay Vural |
|
Konya |
Karaman |
İzmir |
|
Ahmet Kenan Tanrıkulu |
Alim Işık |
Emin Haluk Ayhan |
|
İzmir |
Kütahya |
Denizli |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 506 Sıra Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1.
maddesine bağlı Ek Madde 130’un madde başlığı ile 1. fıkrasında yer alan
“Kayseri Abdullah Gül Üniversitesi” ibarelerinin “Kayseri Üniversitesi” olarak
değiştirilmesini, 2. fıkrasının (a) bendinde yer alan “Bilgisayar Bilimleri
Fakültesi” ibaresinden sonra gelmek üzere, “Havacılık ve Uzay Bilimleri
Fakültesi, Sanat ve Tasarım Fakültesi” ibarelerinin eklenmesini arz ve talep
ederiz.
Vahap Seçer |
Şevket Köse |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
|
Mersin |
Adıyaman |
Malatya |
|
Ali Koçal |
Ali İhsan Köktürk |
Abdullah Özer |
|
Zonguldak |
Zonguldak |
Bursa |
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar
sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, tabii, Hükûmete şu soruyu soruyorum: Bu yedi ile üniversite
kurulurken acaba bu illerde hangi kıstaslar alındı da bu yedi il seçildi? Neye
göre seçildi? Yani bir kıstası var mıydı bu yedi il seçildi? Acaba başka iller
bunu hak etmiyor muydu? Bir kere, neden arkadaşlar? Yani bir kere bunu hepinize
soruyorum, vicdanlarınıza soruyorum: Neden yedi il? Neden Kayseri de, Erzurum
da neden Manisa değil, neden Balıkesir değil, neden Malatya değil? Neden? Neden
ya? Yani başka iller buna layık değil mi, layık görmüyor musunuz?
İki: Ben yine bir merakımı
yenmek istiyorum. Acaba Hükûmet Kayseri’de kurulacak
üniversiteyi Meclise sevk ederken neden “Kayseri Üniversitesi” dedi? Niye böyle
sevk edildi acaba? Hükûmet Sayın Abdullah Gül ismini
acaba neden önermedi de Komisyona geldiğinde Sayın Abdullah Gül ismini
milletvekilleri öneriyor? Acaba Hükûmet Sayın Gül’e
bunu layık görmedi mi? Hakikaten merak ediyorum. Ben diyorum, o Komisyonda da
söyledim: Sayın Abdullah Gül Hükûmet üyelerine çok
darılmıştır. Onlar layık görmedi, Komisyon üyelerinden, Millet Meclisinden bazı
arkadaşlar bunu ona layık görmeye çalıştı. Herhâlde kızmıştır Hükûmete.
İki: Yani Türkiye’de, yaşayan
bir kişinin ismini… Bilemiyorum, pek âdet değildir. Var mıdır?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Vardır: Süleyman Demirel Üniversitesi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Yani bilemiyorum. Yani bunu ama…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Ahmet Necdet Sezer var, Süleyman Demirel var.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Ahmet Necdet Sezer üniversitesini ben duymadım Sayın Elitaş.
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Kandırmayın.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Ben duymadım. Eğer merakımı…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – O
taraflara…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Öyle bir üniversite yok. Ben
böyle bir üniversite görmedim, duymadım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Ahmet Necdet Sezer Kampüsü var.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Ha, kampüs
bilmiyorum ama böyle bir üniversite duymadım. E, o zaman siz de kampüs ismi verseydiniz Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Süleyman Demirel var.
FERİT MEVLÜT ASLANLOĞLU
(Devamla) – Neyse, Sayın Elitaş. Yani ben merakımı yenmek
istiyorum bu konuda. Acaba siz layık görüyorsunuz da Hükûmet
niye layık görmüyor, birisi bize anlatsın bunu.
RECEP KORAL (İstanbul) – Soru
önergesi verin.
FERİT MEVLÜT ASLANLOĞLU
(Devamla) – Yok, soru önergesi de değil, ben burada çıkar konuşurum her şeyi.
RECEP KORAL (İstanbul) – Ama
başka türlü olmaz ki.
FERİT MEVLÜT ASLANLOĞLU
(Devamla) – Benim öyle işim yok, her şeyi çıkar konuşurum. Yüreği olan, çıkar,
burada her şeyi konuşur!
RECEP KORAL (İstanbul) –
Başbakana sormazsanız öğrenemezsiniz ki.
FERİT MEVLÜT ASLANLOĞLU
(Devamla) – İşte, soruyorum, ben soruyorum. Burada Hükûmet
yetkilileri var, soruyorum. Merakımızı yenmek istiyoruz.
Değerli arkadaşlarım, iller
arasında ayrım yapmayın. Yine, neden Erzurum -yani isterseniz üçer tane kurun-
neden Konya, neden Kayseri? Niye yani, niye? Yani başka illerin acaba
üniversite kapasitesini yetersiz mi buluyorsunuz? Bize birisi bir şey söylesin,
“Bu illerdeki bu kapasiteyi yetersiz buluyoruz…”
Siz o üniversitenin fakülte
açmasına izin vermeyeceksiniz. Dört yıldır Malatya İnönü Üniversitesi fakülte
açmak için YÖK’ten karar bekliyor. Dört yıldır, nihayet! Nihayet! Nihayet! Dört
yıldır! Niye vermiyorsunuz o zaman? Kadro vermeyeceksin, fakülte açmasına izin
vermeyeceksin, ondan sonra gideceksin, başka bir ile de yeni bir üniversite
açacaksın. Haksızlık yapmayın, her üniversitenin ihtiyacını giderin, her
üniversitenin kadro ihtiyacını giderin, her üniversiteye…
Bu yolu açtıysanız, o zaman,
bundan sonra neden arkadaşlarımızın önerdikleri isimleri kabul etmiyorsunuz?
Neden kabul etmiyorsunuz? Yani şimdi -biraz sonra gelecek- Nene Hatun hepimizin
bir abidesi, bir bayan. Türkiye’de, Türkiye Cumhuriyeti’nin geçmişinde eli
öpülesi bir bayan Nene Hatun. “Nene Hatun
Üniversitesi” ismini vermekten niye çekiniyorsunuz -önerge gelecek biraz sonra-
veya yine, bir şekilde Türkiye’de örnek olmuş bir başka bayanın ismini niye
üniversiteye vermekten çekiniyorsunuz, çağdaş bir bayanın? Cumhuriyet
tarihinden beri çok büyük mücadele vermiş, örnek olmuş insanlar var,
bayanlarımız var.
Sayın Bakan, siz bayan
bakanken, Türkiye’de artık hakikaten tarihe geçmiş, kişiliğiyle, yapısıyla
örnek olmuş bir bayanın ismini neden vermiyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Bitiriyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Merak ediyorum, biraz sonra Erzurum’la ilgili önerge geldiğinde…
Nene Hatun, eli öpülesi bir kadın, bir hanımefendi, bunun ismini niye
vermiyorsunuz?
Hepinize saygılar sunarım,
teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 506 sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1
inci maddesi ile 2809 sayılı Kanuna ilave edilen Ek 130 uncu maddenin ikinci fıkrasının
(a) bendinde geçen “Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi” ibaresinin yerine “Sanat
ve Tasarım Fakültesi, İnşaat Fakültesi, Makine Fakültesi, Elektrik-Elektronik
Fakültesi,” ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Alim Işık
(Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Işık…
BAŞKAN – Sayın Işık, buyurun
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 506 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesinin ek madde 130 üzerinde vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Önergemizin
bu şekilde verilmesindeki temel esas, gerek kadro tahsisi yönünden gerekse
kurulacak olan Kayseri Abdullah Gül Üniversitesi içerisinde yer alan fakülteler
açısından bu üniversitenin biraz daha teknik ağırlıklı bir üniversite olması
nedeniyle Mühendislik ve Mimarlık Fakültesinin bölümler itibarıyla açılıp İTÜ
örneğinde olduğu gibi her bölümün bir fakülte yapılanması içerisinde
kurulmasının daha doğru olacağı düşüncesinden hareketle bu önerge verilmiştir.
Nitekim, zaten,
kanun tasarısının alelacele hazırlandığı, bu kurulan üniversitelerdeki fakülte
yapılandırmalarında açıkça görülmektedir. Örneğin, bu üniversitede mühendislik
ve mimarlık fakültesi var, bilgisayar bilimleri fakültesi var. Bugün
Türkiye’deki mühendislik ve mimarlık fakültelerinin veya mühendislik
fakültelerinin içerisinde bilgisayar mühendisliği ve bilgisayar bilimleri birer
bölüm hâlinde yer alıyor. Şimdi, bu bilgisayarı almışsınız, fakülte yapmışsınız
ama makine mühendisliği, inşaat mühendisliği, elektrik-elektronik mühendisliği
gibi temel mühendislikleri orada koymuşsunuz.
O nedenle bu önerge, yerinde
bir önerge. Umarım, desteklerseniz, bu üniversitemiz hak ettiği yapılanmaya
kavuşmuş olur ve yapılan hatalar bu vesileyle düzeltilmiş olur.
Diğer
taraftan, yine, kurulan yeni üniversitelerdeki kadro ihdaslarına baktığımızda,
örneğin, İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesine 2.000’i (1) sayılı, 508’i de (2) sayılı
cetvelde olmak üzere yaklaşık 2.500 civarında kadro verilmiş ama teknik
üniversite olarak düşünülen üniversitelerde, örneğin Konya Teknik Üniversitesi
veya üzerinde görüştüğümüz Kayseri Abdullah Gül üniversitelerine baktığımızda
1.150’si (1) sayılı, 293’ü de (2) sayılıda olmak üzere 1.483 yani yaklaşık
1.500 kadro verilmiş. Aslında, düşünce olarak,
başlangıçta bunun teknik üniversite olması düşünülmüş fakat Hükûmetten
gelen tasarıya her ne hikmetse bir değerli milletvekilimizin verdiği önergeyle
hemen “Abdullah Gül” ismi eklenince diğer düzeltme unutulmuş. Bu şekliyle
önergenin kabulü daha doğru olacaktır diyorum. Diğer taraftan, Kayseri gibi
sanayide gelişmiş bir ilimizde teknik ağırlıklı bir üniversitenin olmasının çok
daha anlamlı olacağını ifade ediyorum.
Kadrolara baktığımızda,
gerçekten, burada verilen unvanlara göre, Türkiye'de hiçbir zaman
gerçekleştirilmesi mümkün olmayan ve şu anda içinde bulunduğumuz gerçeklere
uymayan bir kadro dağılımı olduğunu görüyoruz. Mevcut hâliyle şu anda ülkemizde
2008-2009 akademik yılı sonu itibarıyla 100.504 akademik kadro var. Bunların
yaklaşık yüzde 14’ü profesör, yüzde 7’si doçent, yüzde 18’i yardımcı doçent,
yüzde 15’i öğretim görevlisi, yüzde 7’si okutman, yüzde 35’i de araştırma
görevlisi, yüzde 3 de uzman civarında bir dağılım var. Verilen kadrolara
bakıyoruz: Örneğin, Abdullah Gül Üniversitesi için 1.500 civarında kadronun
yaklaşık yüzde 25’i profesör. Değerli milletvekilleri, bu ülkede devlet
üniversitelerinde yirmi beş yılını doldurmuş, emekliliğini hak etmiş hiçbir
profesör devlet üniversitesinde kalmayıp ikinci bir iş olarak vakıf
üniversitelerine geçerken, bu kadro dağılımını kâğıt üzerinde bu şekilde
kandırmanın, dağıtmanın bir anlamı yok. Gelin ülke gerçeklerine uygun, doğru
yapalım bunu. Yardımcı doçent şişmiş, yüzde 20’lere yaklaşmış. Siz burada
getirmişsiniz, yardımcı doçent kadrosunu, profesör ve doçent kadrolarının
yarısı düzeyine indirmişsiniz. Bunların hiçbirisi uygulamada gerçekleşmeyecek
hayalî kadrolar. Bu profesörleri nereden bulacaksınız? Bugün birçok kurulmuş
üniversitede, öğrenci almış üniversitede öğrencilerimiz feryat ederken “Biz bir
profesör, doçent yüzü görmeden diploma alıyoruz.” derken, yeni kurulacak
üniversitede 250 tane profesör, 60 da (2) sayılı cetvelde var, 300’ün üzerinde
profesör kadrosu var ama araştırma görevlisi kadrosuna bakıyorsunuz 90, böyle
bir şey yok. Onun için bu kadroların yerinden gözden geçirilmesi lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİM IŞIK
(Devamla) – Sayın Başkan, son cümlelerim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Işık,
konuşmanızı tamamlayınız.
ALİM IŞIK
(Devamla) – Evet, bu önerimizin dikkate alınacağını düşünüyorum.
Sayın
Bakanıma dün sorduğum soruya vermiş olduğum bir cevaptan dolayı, sadece sitem
olması açısından bir ifadede bulunmak istiyorum: Dumlupınar Üniversitesi Tıp
Fakültesinde iki buçuk yıldır Maliye Bakanının izin verdiği kadrolardan 1
tanesini dahi Sayın YÖK Başkanının kullanım izni vermemesi nedeniyle,
“Bakanımız Kütahya’da Tıp Fakültesinin arkasından Fatiha okumak mı istiyor?”
diye sorduğum soruya bir cevap verdi: “Sayın Işık, Kütahya Dumlupınar
Üniversitesinde, zannediyorum Maraş Üniversitesinde kadrolara ilişkin olarak
yeni istenen üniversitelerimize ilişkin kadrolar da Maliye Bakanlığında son
aşamadadır.”
Değerli milletvekilleri, ne
biz o soruyu sormuş olalım ne de bu cevabı duymuş olalım. Maliye Bakanlığından
iki buçuk yıl önce kadro kanunu çıktı, kullanım izinleri verildi ama YÖK
tarafından kullanım izni verilmeyen bir fakülteden bahsediyorum ve bundan
dolayı da Kütahya’da Kütahyalılara hizmet veren doçentlik aşamasına gelmiş 30
uzman doktorun Kütahya’yı terk ettiğini söylüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Işık.
ALİM IŞIK
(Devamla) – Sayın Bakanın bu konuyla ilgileneceğine ve mutlaka en kısa sürede
bu konuyu çözeceğine inancımı belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
ŞENOL BAL (İzmir) –
Dinlemiyor, Sayın Hocam, dinlemiyor.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
efendim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Ek madde 131’e bağlı üç adet
önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 1. maddesiyle 2809 sayılı Kanuna eklenen Ek Madde
131'in başlığında ve madde içeriğinde geçen “Erzurum Üniversitesi” ibaresinin
“Erzurum Teknik Üniversitesi” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Muzaffer Gülyurt |
İbrahim Kavaz |
Fazilet D. Çığlık |
|
Erzurum |
Erzurum |
Erzurum |
|
Saadettin Aydın |
Muhyettin Aksak |
Suat Kılıç |
|
Erzurum |
Erzurum |
Samsun |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 506 sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1
inci maddesi ile 2809 sayılı Kanuna ilave edilen Ek 131 inci maddenin başlığı
ve birinci fıkrasında geçen “Erzurum Üniversitesi” ibaresinin “Erzurum Nene
Hatun Teknik Üniversitesi” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Hasan Çalış |
Ahmet Kenan Tanrıkulu |
|
Konya |
Karaman |
İzmir |
|
Emin Haluk Ayhan |
K. Erdal Sipahi |
Oktay Vural |
|
Denizli |
İzmir |
İzmir |
|
Mehmet Günal |
|
Zeki Ertugay |
|
Antalya |
|
Erzurum |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 506 Sıra Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1.
maddesine bağlı Ek Madde 131'in 2. fıkrasının a bendinde yer alan
"Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi" ibaresinden sonra gelmek üzere
"Bilgisayar Bilimleri Fakültesi, Havacılık ve Uzay Bilimleri
Fakültesi" ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.
Vahap Seçer |
Şevket Köse |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
|
Mersin |
Adıyaman |
Malatya |
|
Mehmet Ali Susam |
Ali İhsan Köktürk |
Yaşar Ağyüz |
|
İzmir |
Zonguldak |
Gaziantep |
|
|
Abdullah Özer |
|
|
|
Bursa |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon)
– Sayın Ağyüz...
BAŞKAN – Sayın Ağyüz, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 506 sayılı üniversite kuruluşunu öngören
Yasa Tasarısı’nın ek 131’inci madde üzerinde söz aldım.
Önerimiz, bu bölümlerin
yetersiz olduğu ve buraya Bilgisayar Bilimleri Fakültesiyle Havacılık ve Uzay
Bilimleri Fakültesinin ilave edilmesi.
Üniversite kurmak, çok güzel
bir şey, kelime olarak da çok hoş geliyor kulağa ve ülkemizde de üniversite
zengini olmak hepimizi övünç vesilesi olarak memnun ediyor. Bu güzel bir şey
ama üniversitelere baktığımızda, üniversitelere giriş sistemine baktığımızda
gerçek öyle mi? Üniversitelere giriş sınavına katılan öğrencilerin yüzde 58’ini
siz üniversitelere yerleştirebiliyorsanız, yüzde 42’sine, 45’ine “İşin rast
gelsin, nerede çalışırsan çalış.” diyebiliyorsanız, böyle bir sistemde
üniversite sayısını artırsanız ne olacak artırmasanız ne olacak?
Şimdi, gelişmişlik düzeyi
üniversitelerin sayısının varlığıyla ölçülür, doğrudur. Batı’da üniversite
kentleri de vardır, Amerika’da, Avrupa ülkelerinde. Siz böyle bir modele de
gitmiyorsunuz. Var olan kurulmuş üniversitelerin içini boşaltarak, yeni
üniversitelere oradan akademisyen, eğitim kadrosu aktararak o üniversitenin
içini de boşaltmaya çalışıyorsunuz. Bu çok yanlış bir olaydır.
Şimdi, sizin kısa vadeli ve
uzun vadeli bir planlamanız yok. Ülkenin ulusal istihdam politikası nedir?
Sekiz yıldır iktidardasınız. Allah için bir ulusal istihdam politikanızı
gösterin. Bir eğitim planlamanız var mı? Baştan beri 2 Millî Eğitim Bakanı
değişti sanıyorum -benim hatırladığım- 2 Millî Eğitim Bakanının Hüseyin
Çelik’ten sonrakini söylüyorum. Hüseyin Çelik Bey şöyle söyledi: “Ben Millî
Eğitimi otomatiğe bağladım.” Hanımefendi de o otomatiği çözemiyor zaten,
otomatik pilotu ortadan kaldıramıyor. SBS kâbus gibi, öğrencilerin üzerine
çökmüş. SBS’yi, birisi diyor ki: “Kaldıracağım.”
birisi diyor ki: “Kaldıramazsın.” Allah için bir eğitim politikanız olsun ya,
Allah için bir yerde bir tutarlı politikanız olsun. Var mı? Yok.
Şimdi, bu sekiz üniversitenin
içinde, hepsinde mimarlık mühendislik fakültesi var. Peki, bu kadar mühendise ihtiyaç varsa 14-15
Kasım 2009’da İşsiz Mühendisler ve Mimarlar Kurultayı niye yapıldı? Niye
yapıldı? Niye siz Yabancı Mühendis Çalıştırma Yasası’nı çıkardınız? Bu kadar
mühendise ihtiyacımız var bizim. Niye edebiyat fakültesine… Niye işsiz
öğretmenler günlerce Güvenpark’ta yatıyorlar, Millî Eğitim Bakanlığının
kapısında yatıyorlar? Yani siz okul öncesinden başlayarak, üniversite kapısına
dayanarak siz bu sistemi bir otomatiğe bağlayamamışsınız ki, bir sisteme
bağlayamamışsınız ki! Ha bire el yordamıyla yazboz tahtasına çeviriyorsunuz ve
dolayısıyla sizin sayenizde, başarı sıralamasında üst sıralarda yer alan
kentler mesela Gaziantep, Sayın Bakanın sayesinde 60’ıncı sıralarda geziyor.
Dershane eksiği had safhada, öğretmen açığı had safhada ve Sayın Bakan bunları
gerçekleştirmek için her seferinde söz veriyor ama bir ileri adım atamıyor.
Şimdi, bakın, bir çelişkinizi
daha söyleyeyim: Demin, Konya Üniversitesinden “teknik üniversite” adını
çıkardınız. Niye çıkardınız? Mimarlık mühendislik orada da vardı. Şimdi
Erzurum’a “teknik üniversite” tabiri koyuyorsunuz, tanımı koyuyorsunuz. Niye?
Mimarlık mühendislik var diye koyuyorsunuz. Böyle bir şey olur mu arkadaşlar
ya? Teknik üniversiteyi ya siz bilmiyorsunuz veyahut bu teknik üniversite
kavramının içinin ne şekilde doldurulacağını bilmiyorsunuz yani.
Bugün, ülke gerçekleri,
istihdamdaki açık nedir? Bugün artık, üretim yapan kurumlarla iş birliği
hâlinde istihdam odaklı eğitim yapılıyor. Bunlara niye yönelmiyorsunuz? Niye
hâlen eski yöntemlerle, eski bildiğiniz öğretim dalı sayısını çoğaltarak işsiz
ordusuna işsiz katmaya çalışıyorsunuz? Siz bilmiyor musunuz ki işsizlik oranı
eğitilmiş insanlarda yüzde 25-27 arasında geziyor arkadaşlar. Demek ki siz branşlaşmayı iyi yapamadığınız için insanları ne kadar
eğitirseniz eğitin istihdam olanağı yaratamıyorsunuz çünkü aynı iş kolunda
yığınla işsiz yaratıyorsunuz. Bunun nedeni ne? Bunun nedeni YÖK. AKP’nin arka
bahçesi olan YÖK, ülkede eğitim planlamasını yapamıyor, eğitim programlamasını
yapamıyor. Neyle uğraşıyor? Rektör atamalarıyla uğraşıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Sayın Ağyüz, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) –
Rektör atamalarını da nasıl yapıyor? Kendi kafasına göre. En
son Giresun örneği. Yakında Marmara Üniversitesi örneği yaşanacak. Dokuz
Eylülde yaşandı. Hani siz demokrattınız? Hani siz seçime, özgürlüklere
saygılıydınız, demokrasinin sınırlarını, seçim koşullarını genişletmeyi
amaçlıyordunuz, YÖK’e karşıydınız? Niye Anayasa paketine YÖK’ü koymadınız?
Yürek ister, yürek! Yürek ister!
Onun için hiç demokrat
geçinmeyin. Siz kendinize demokratsınız. Siz kendinize adaletlisiniz, başkasına
adaletli değilsiniz. Kendinize ve yandaşlarınıza adaletlisiniz siz. Demokrat
olan insan seçim sonucuna saygı duyar. Eğer buna saygı duymuyorsanız
üniversitede niye seçim yaptırıyorsunuz? O 2 oy alan insanı rektör atadığınız
zamanda o insanın onuruyla niye oynuyorsunuz? O insan öğrencilerine ne cevap
verecek? Yanından geçerken “Hocam, 2 oyla rektör mü olunur?” dediği zaman da -1
oy da kendisinin oyu- ne cevap verecek? O çocuğun demokrasi bilincini nasıl
geliştireceksiniz? Kâğıt üzerinde üniversite kurmakla gelişmişlik olmaz,
çağdaşlık olmaz; çağdaşlık kafayla olur, kafayla.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sende de o yok.
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Bu
kafanızı değiştirmediğiniz müddetçe üniversiteleri ne kadar çoğaltırsanız
çoğaltın işsizliği azaltamayacaksınız.
Bu önergemizin kabulünü
diliyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Ağyüz.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 506 sıra sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1
inci maddesi ile 2809 sayılı Kanuna ilave edilen Ek 131 inci maddenin başlığı
ve birinci fıkrasında geçen “Erzurum Üniversitesi” ibaresinin “Erzurum Nene
Hatun Teknik Üniversitesi” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kamil Erdal Sipahi (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Sipahi.
(MHP sıralarından alkışlar)
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) –
Sayın Başkan, size ve yüce Meclise saygılar sunuyorum.
146’ncı üniversite kurulacak.
Bu 146 üniversiteden yarıya yakını şahıs isimleri taşıyor. Tarihimizde tanınmış
simalar, diplomasimizde, devlet adamı olarak veya bilim kişiliği olarak emeği
geçmiş kişiler ve bir tane Türk kadının ismi bu üniversitelerde yok. Bu, Türk
millî eğitiminin ayıbıdır. Bu, eğer bu konuda bizim yetki ve sorumluluğumuz
varsa Türkiye Büyük Millet Meclisinin ayıbıdır.
Evet tarihimizde,
yakın tarihimizde yiğit Türk kadınlarını sayın deseniz, ilk başta sayılacak
isim herhâlde Nene Hatun’dur. Sadece Türkiye içerisinde değil, uluslararası
çapta tanınmış bir yiğit Türk kadınıdır. Arkasından, Kara Fatma’yı sayarsınız,
Gördes kızı yiğit Makbule Efe’yi sayarsınız, Halide Onbaşı’yı sayarsınız, Dudu
Kadın’ı sayarsınız, Fehime Efe’yi sayarsınız ama Nene Hatun’un tarihimizde yeri
bir başkadır.
Eğer ilk
defa bir üniversiteye hem de Erzurum’a sembol olmuş bir yiğit Türk kadınının
ismini vermekten çekiniyor isek bu, her şeyden önce Erzurum’da yiğit dadaşlara
saygısızlıktır, tarihte Erzurum’la aynı kaderi paylaşan Anadolu’nun doğusuna
saygısızlıktır, kendi tarihimize saygısızlıktır ve en önemlisi Türk kadınına
saygısızlıktır; üstelik de Bakanlık koltuğunda bir bayan milletvekili Millî
Eğitim Bakanı olarak oturmaktayken.
Nene Hatun ismini vermek,
burada, Parlamentoda milleti temsil eden bayan milletvekillerimizin kadınlık
gururudur, bizlerin ise tarih şuurumuz ve onurumuzdur.
Kimdir Nene Hatun? 7 Kasım
1877 gece yarısında, bölge halkından Osmanlı vatandaşı Ermeni çeteleri
Erzurum’un Aziziye Tabyası’na girmeyi başarmışlardı. Tabyayı koruyan Türk
askerlerini öldürdüler. Arkadan gelen Rus askerleri, hiçbir mukavemetle
karşılaşmaksızın tabyayı ele geçirdiler. Baskından yaralı olarak kurtulmayı
başaran bir er şehir merkezine ulaşıp kara haberi Erzurumlulara ulaştırdı.
Sabah ezanından hemen sonra minarelerden şehir halkına duyuru yapıldı: “Moskof
askeri Aziziye Tabyası’nı ele geçirdi.” Bu haber Erzurum halkı tarafından vatan
savunması için emir telakki edildi. Silahı olan silahını, olmayanlar balta,
tırpan, kazma, kürek, sopa ve taşları ellerine alarak tabyaya doğru koşmaya
başladılar. Kadın erkek tüm Erzurum halkı yollara dökülmüştü. Koşanlar arasında
erkeği cephede çarpışan bir taze gelin de vardı. Ağabeyi bir gün önce cepheden
yaralı olarak gelmiş ve kollarında can vermişti. Üç aylık bebeğini emzirmiş,
"Seni bana Allah verdi, ben de O'na emanet ediyorum." diyerek
vedalaştıktan sonra, birkaç saat önce ölen ağabeyinin kasaturasını alarak
sokağa fırlamıştı. Tabya geri alındı, bin kadar şehit verildi. Hemen
yaralıların tedavisine başlandı. Nene Hatun da yaralılar arasındaydı fakat o,
yarasına aldırmıyor, evindeki bebeğini unutmuş, diğer yaralıların kanını
durdurabilmek, yaralarını sarmak için çırpınıyordu. Nene Hatun böyle bir
ortamda tanındı ve saygı ile sevildi.
Onun vatan için gece başlayan
mücadelesi, tüm düşman Erzurum'dan kovuluncaya kadar devam etti. Erzurum'un her
karış toprağında cephane taşıyarak, yaralılara hemşirelik yaparak, yemek
pişirerek, su dağıtarak, hizmetten hizmete koşarak destanlaştı. Gazi Ahmet
Muhtar Paşa'nın zaferinde Nene Hatun'un ve onun vatan aşkını paylaşan sivil
insanların ve yiğit Türk kadınlarının payı vardı.
Savaştan sonra da Nene Hatun
destan kahramanlarına yaraşır bir asaletle yaşadı. Kendisini ziyaret eden
yabancı bir askerî heyetin subaylarının sorusuna şöyle cevap verdi: "O zaman vazifemi yapmıştım. Bugün de
ilerlemiş yaşıma rağmen, aynı hizmeti daha mükemmeliyle yapacak güç ve heyecana
sahibim.” dedi. Ölümünden üç ay önce yılın annesi seçildi ve gözlerini doksan
sekiz yaşında hayata yumdu.
Evet, bu yiğit Türk kadınını,
bu destanlaşmış Türk kadınını anmak istiyorsanız, hepinizin vicdanına ve tarih
şuuruna sesleniyorum: Sayın Bakanın sözlerinden de herhâlde vicdani bir
rahatsızlık duyduğundan eminim. Gelin, Nene Hatun ismini, bundan sonra gelecek
Türk nesillerine ve dadaşlara yaşatmaya devam edelim.
Vereceğiniz destekten eminim,
hepinize teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) –
Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunup karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler…
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) –
Yazıklar olsun!
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) –
Bu ne biçim laf!
BAŞKAN - Lütfen… Lütfen…
Sayın Sipahi…
RECEP KORAL (İstanbul) –
İnsan ol, insan! Önce insan ol, insan!
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Niye
bu kadar heyecanlandınız?
BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…
Evet, karar yeter sayısı
yoktur, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.03
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.10
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132’nci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
Ek 131’inci madde üzerinde
İzmir Milletvekili Erdal Sipahi ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
506 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 1. maddesiyle 2809 sayılı Kanuna eklenen Ek Madde
131'in başlığında ve madde içeriğinde geçen “Erzurum Üniversitesi” ibaresinin
“Erzurum Teknik Üniversitesi” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Muzaffer
Gülyurt (Erzurum) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Üniversitede Mühendislik ve
Mimarlık gibi teknik bir fakültenin bulunmasından dolayı ve Erzurum şehrimiz
bünyesinde bir Teknokent barındırdığından önerilen
ismin daha uygun olacağı düşünülmüştür.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, yeni
madde ihdasına dair bir adet önerge vardır. Önergeyi okutacağım, Komisyona
soracağım, eğer Komisyon salt çoğunlukla katılmışsa yeni bir madde olarak
işleme alacağım, katılmamışsa işlemden kaldıracağım.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun
Tasarısının 1. maddesine aşağıdaki ek maddenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Mehmet Günal |
Erkan Akçay |
Oktay Vural |
|
Antalya |
Manisa |
İzmir |
|
Hasan Çalış |
Osman Çakır |
Osman Durmuş |
|
Karaman |
Samsun |
Kırıkkale |
|
|
Hüseyin Yıldız |
|
|
|
Antalya |
|
“Ek madde 132- Antalya’da Alaaddin Keykubat Üniversitesi adıyla
yeni bir üniversite kurulmuştur.
Bu Üniversite:
A) Rektörlüğe bağlı olarak
yeni kurulan Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi, Hukuk Fakültesi, İktisadi ve
İdari Bilimler Fakültesi ve Ziraat Fakültesinden,
B) Rektörlüğe bağlı olarak
yeni kurulan Turizm Meslek Yüksekokulu ve Yabancı Diller Yüksek okulundan,
C) Rektörlüğe bağlı olarak
yeni kurulan Sosyal Bilimler Enstitüsü ile Eğitim Bilimleri Enstitüsünden,
oluşur.”
BAŞKAN – Sayın Komisyon, salt
çoğunlukla katılıyor musunuz önergeye?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Salt çoğunluğumuz yok, katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Yok, ben de
görüyorum salt çoğunluğunuzun olmadığını. Dolayısıyla, önergeyi işlemden
kaldırıyorum.
Madde 132’ye bağlı üç adet
önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 Sıra
Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci
maddesine bağlı Ek Madde 132’nin ikinci fıkrasında yer alan (i) bendinden sonra
gelmek üzere “ j) Deniz Bilimleri ve Teknolojisi
Enstitüsü” bendinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan
|
İbrahim Binici |
M.Nezir
Karabaş |
|
|
Şırnak |
Şanlıurfa |
Bitlis |
|
Fatma Kurtulan |
Akın Birdal |
Pervin Buldan |
|
Van |
Diyarbakır |
Iğdır |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 Sıra
Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci
maddesi ile 2809 sayılı Kanuna ilave edilen Ek 132 inci maddenin tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Hasan Çalış |
Oktay Vural |
|
Konya |
Karaman |
İzmir |
|
Ahmet Kenan Tanrıkulu |
Emin Haluk Ayhan |
Mehmet Günal |
|
İzmir |
Denizli |
Antalya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 Sıra
Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1.
maddesine bağlı Ek Madde 132’nin 2. fıkrasının b bendinden sonra gelmek üzere
“c) Bilgisayar Bilimleri Fakültesi” bendinin
eklenmesini ve bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve talep ederiz.
|
Vahap Seçer |
Şevket Köse |
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
|
Mersin |
Adıyaman |
Malatya |
|
Mehmet Ali Susam |
Ali İhsan Köktürk |
Atila Emek |
|
İzmir |
Zonguldak |
Antalya |
|
Tayfur Süner |
|
Abdullah Özer |
|
Antalya |
|
Bursa |
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Emek, buyurun
efendim.
ATİLA EMEK (Antalya) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 506 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 1’inci maddesine bağlı ek madde 132’nin ikinci fıkrasıyla ilgili
vermiş bulunduğumuz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlarken
yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri,
görüşülmekte olan tasarı 7 devlet ve 1’i de seçim bölgem Antalya’da vakıf
üniversitesi olmak üzere 8 üniversitenin kuruluşunu sağlamaktadır. Son dört
yılda ülkemizde üniversite sayısı yüzde 100 artmıştır. Bu artış bilimsel ve
sağlıklı bir planlama sonucu yapılmış değildir. AKP İktidarı dört yıllık
dönemde üniversitelerin akademik personel ihtiyacına ilgisiz ve duyarsız
kalmıştır. Öğretim elemanı yetişmesi için kadro vermemiş, devletin kurumlarıyla
sürdürdüğü kavgayı YÖK’le devam ettirmiştir. YÖK Başkanının değişmesi ve kendi
anlayışına uygun atamanın gerçekleşmesinden sonra YÖK’ün ele geçirilmesiyle
birlikte AKP’nin kavgası bitmiş ancak yükseköğrenimde ve kurumlarında sorunlar
artarak devam etmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AKP İktidarının YÖK’ü teslim almasından sonra OECD
değerlendirmesine göre üniversite özerkliği açısından Türk üniversiteleri 8 tam
not üzerinden 1,5 not alabilmektedir. Tablo budur, AKP’nin başarısı budur.
Değerli arkadaşlarım,
üniversite sayımızın artmasına kimsenin itirazı yoktur ancak bu artışın
gelişigüzel, keyfî kararlarla olmaması gerekir. Nicel başarıya niteliği
katmadığınız zaman varacağınız nokta hayal kırıklığı olacaktır. Gelinen bu
noktada, Türkiye, bir bilgi toplumu, bir bilim toplumu oldu mu, bunu
söyleyebilir miyiz?
Sayın milletvekilleri, hiçbir
altyapı hazırlanmadan, öğretim elemanı, öğretim üyesi yetiştirilmeden,
gerçekten, bilimsel ölçütlerle bir planlamaya bağlanmadan, sadece talep odaklı
üniversite kurmak, Türkiye’ye, Türk yükseköğretimine, Türk gençliğine yapılacak
en büyük haksızlık olacaktır. Ne acıdır ki AKP İktidarında maalesef bu
yapılmıştır. Şimdi 200 bini aşkın öğretmen adayı, çeşitli branşlardan
binlerce mühendis, binlerce üniversite mezunu işsiz, mutsuz, gelecekten umutsuz
yaşıyor. İşte, AKP İktidarının Türkiye tablosu ve topluma yansıyan manzarası
budur.
Değerli arkadaşlarım, Sayın
Başbakan ve bakanlar üniversite kurulması talebini karşılamak için tasarının
altına imza atıyorlar. Elbette bu güzel. Acı olan ne?
Bin bir emekle yetiştirdiğimiz bu ülkenin geleceği, umudumuz gençlerimiz iş
talebinde bulunduğunda, Sayın Başbakanın cevabı “Her üniversite mezununa iş
verecek değiliz ya.” oluyor. Bunun, ülkeyi yönetme sorumluluğuyla ve AKP
İktidarının çizdiği pembe tablolarla örtüşen bir yanı var mı? Bunu sizlerin ve
büyük milletimizin takdirine sunuyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarıda, seçim bölgem Antalya’da
“Uluslararası Antalya Üniversitesi” adıyla bir vakıf üniversitesi kurulacak.
Adı geçen üniversiteyi Gaye Eğitim, Sağlık, Spor ve Çevre Vakfı kuruyor. AKP
İktidarı, bu vakıf üniversitesinin kurulmasına olanak tanıdığına göre, umarım
gerekli incelemeleri yapmıştır, bu talebi siyasi yakınlık ve yandaşlık
anlayışla değerlendirmemiştir. Şayet yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan,
siyasi tercih sonucu bu karar veriliyor ve yüce Meclis de buna alet ediliyorsa,
bunun bedelinin Antalya’mız için, kurucular için de ağır olacağı açıktır. Böyle
bir durumda, AKP İktidarının sorumsuz davranışının bedelini, her konuda olduğu
gibi, bu konuda da toplum ödeyecektir. Bu kaygılarımızı bu aşamada dile
getirmeyi bir görev kabul ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AKP İktidarı yakın ve yandaş ilişkiler ağını her alanda
gösterdiği gibi, yükseköğretimde, üniversite kurmada da bu alışkanlığını
sürdürmektedir. Ülkemizin geleceği adına, ülkemizin gençliği adına…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Sayın Emek, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
ATİLA EMEK (Devamla) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
…ülkemizin bilimsel
çalışmaları adına kaygı verici bu anlayışını sürdürmektedir. Umarız ve temenni
ederiz ki, akıl, bilim galip gelir AKP’nin olumsuzluklarını alır, götürür.
Bu duygu ve düşüncelerle önergemize
olumlu oy vermenizi diler, yüce Meclise saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Emek.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 506 Sıra
Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci
maddesi ile 2809 sayılı Kanuna ilave edilen Ek 132 inci maddenin tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Günal (Antalya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET
ÇUBUK (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Günal, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) –
Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu
madde bir vakıf üniversitesiyle ilgili. Tasarının ya da teklifin -hepsi
birbirine karıştığı için ne söyleyeceğimi şaşırıyorum- dışında gelen bir
teklif, tasarı, o da karışık.
Burada yine biz bir AKP
klasiğiyle karşı karşıyayız. Nedir AKP klasiği? Ben şimdi size kısaca
söyleyeyim: Bize Komisyon Başkanımızın gönderdiği gündemde sadece bir tek kanun
tasarısı var. Komisyona gittik başka bir teklif var; itiraz ettik, başka bir
teklifle birleştirildi; itiraz ettik, sonra bir önergeyle başka bir şey geldi.
Bunların hepsi bir gün içerisinde, ayın 26’sında geliyor, sevk ediliyor, bize
dağıtılıyor. Bu üniversite demek ki çok önemli Türkiye için, bütün işler
birbirine karışmış, alelacele bize zorlamayla orada bu ilave edilmiş.
Peki, garabet başka nerede?
Daha önce biz “Plan ve Bütçe Komisyonundan geçsin.” dememize rağmen,
Komisyonumuz ve Meclis Başkanlığımız ısrarla Millî Eğitim Komisyonuna
gönderiyor. Şimdi ne oldu? “Efendim, burada hemen varken ucuna ekleyelim,
yetişsin.” mantığı var. İsteyen arkadaşlarımıza verebilirim -bütün burada
belgelerimiz var, hangi tarihte nereye verilmiş, Meclis Başkanlığı, tali
komisyon kimi yazmış, asli komisyon kimi yazmış- zamanım dar olduğu için
değinmiyorum. Burada, alelacele, en son bizim söylediğimiz noktaya gelerek bir
değişiklik önergesiyle maddeye ilave yapıldı, tasarılar, teklifler hepsi
birbirine girdi.
Peki, neden bu yapılıyor, ne
var? Bu üniversitenin nesi var ki böyle alelacele geliyor? Şimdi, birkaç tarih
daha söyleyeyim size: 19 Şubat, YÖK’ün kararı var “Efendim, görüşmeye
başlayacağız.” diye.
Sayın Bakan gitmiş ama YÖK
temsilcimiz var, Müsteşarımız var.
Arkasından, 4 Mart, hemen
YÖK’e sunum programına alınmış; 8 Nisan, YÖK Genel Kurulu kabul etmiş; 14
Mayıs, Bakanlar Kurulu Meclise sevk etmiş, güzel. Peki, ne olarak sunum
yapmışlar, ismini hatırlayan var mı? Sayın Bakanım gittiği için bilmiyorlardır.
“İbn-i Sina Üniversitesi” olarak teklif yapmışlar. Bu
kadar kısa süre içerisinde hemencecik geçmiş, sunumlarını da “İbn-i Sina Üniversitesi” olarak yapmışlar. Sonra ne olmuş?
“Uluslararası Antalya Üniversitesi” olarak değiştirilmiş, güzel.
Peki, diğer üniversiteler
uluslararası değil mi arkadaşlar? Ne var yani “uluslararası” denildiğinde
Türkiye’den ayrı bir şey mi olacak? Neden başına “uluslararası” konmuş ben
söyleyeyim: Çünkü Antalya’da bir tane daha Antalya Üniversitesi kurulması için
2008 yılında zaten AKEV vakfı, Antalya Kültür ve Eğitim Vakfı burada müracaat
etmiş. E, bu üniversitenin anaokulu var -kurmayı teklif eden vakfın- ilköğretim
okulu var, koleji var, Anadolu lisesi, hepsi var, bir eğitim kurumu. 1987’de
kurulmuş, bunlar bekliyor 2008’den bu yana, her türlü şartı yerine getirmişler,
temeli atılmış, binasını da yapıyor Kadriye
beldemizde Serik’te. Onlar dururken arkadaşlarımız başına “Uluslararası”
koyarak onların önünü de kesmek istiyorlar, çok zekice, dahiyane
bir şey. Soruyoruz, peki, nedir bu? Buradaki üniversiteye baktığımız zaman
mütevelli heyetini istedik, bilgi istedik. Sayın Bakan dedi ki: “Bunların çoğu
bize gelmez.” Yahu bu nasıl kuruluyor? Yani YÖK’ün bir planlaması yok mu? Sayın
Başkanım, Sayın Başkan Vekilim, Sayın Bakanım; burada hem hukuk fakültesi var
hem adalet meslek yüksekokulu var. Yani şaşırıyorum, altında bir tane daha
meslek yüksekokulu var, sivil havacılık yüksekokulu var. Bunun bir planlaması
yok mu? Deminki üniversitelerde de vardı. Peki, madem bu kadar lazım, niye
benim teklifimi kabul etmiyorsunuz, Alaattin Keykubat üniversitesini ben size az önce söylemedim mi?
Niye devlet üniversitesi kurulmuyor Antalya’ya? Az önce “Komisyon çoğunluğumuz
yok.” diye kabul etmediniz. Bu kadar fakülte lazımsa niye bir devlet
üniversitesi kurmuyoruz? On tane yüksekokul ve fakülte var ve eğitim dili
İngilizce. Biliyor muydunuz, haberiniz var mı?
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) –
Var, var.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Var
mı, bravo! Evrensel değerlere bağlı bir şeyi getirecekmişiz. Onlar zaten Bakana
gitti, Bakanın haberi yok. “Neden Antalya’ya bir, o zaman kamu üniversitesi
kurmuyorsunuz, bu kadar yüksekokula ihtiyaç varsa? “Neye göre planladınız?”
diyoruz. “Efendim bizim haberimiz yok.” dedi Sayın Bakan Komisyonda, burada
arkadaşlarımız. Sayın Babacan’ın haberinin olmaması normal, o vekâleten
oturuyor. Yani aynen bunu söyledi. Şimdi YÖK’ün bir planlaması yok mu Başkanım,
Allah rızası için bu kadar yüksekokul hem adalet yüksekokulu hem hukuk
fakültesi böyle bir üniversite içinde olur mu?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Sayın Günal, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
MEHMET GÜNAL (Devamla) -
Tamamlıyorum Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlarım, burada
bir adaletsizlik var, burada bir kayırma var. Birilerinin üniversitesi…
Tarihlerini okudum, burada Başkanımız bilgi verebilir, üç ay içerisinde
üniversite kurulması kararlaştırılıyor. Daha önce mütevelli heyetinde olmayan
insanlar mütevelli heyetine alınıyor. Eksik şartlar yerine getiriliyor ve
tamamlanarak o insanların ismiyle Hükûmete baskı
yapılarak bu çıkarttırılıyor. Ben size isterseniz kimlerin hangi tarihte
mütevelli heyetine alındığını da daha sonra arz ederim. Dolayısıyla burada bir
adaletsizlik var. Ben size daha önce Diyanet İşleri teşkilatının kanunu
görüşülürken söylemiştim. Sizlere tekrar hatırlatıyorum: Allahüteala
Kur’an-ı Kerim’de “Hakkı ve adaleti ayakta tutun.”
Diyor. O üniversite orada bekliyor, kurulmak üzere binası da bekliyor, siz
birilerini, tavassutla, üç ay içerisinde üniversitesini kuruyorsunuz.
Onun için, adalet eğrilirse -Kutadgu Bilig’te dediği gibi-
kıyamet kopar yani adaletsizlik sosyal adaletsizliğe yol açar.
Ben sizi bir defa daha
uyarıyorum: O kadar gerekliyse gelin, bu teklifimizi, kanun bitmeden siz de
eklemeye çalışın ve Antalya’da bir devlet üniversitesi kuralım.
Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, oylamadan önce bir yoklama talebi vardır, yoklama talebini
yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi,
Sayın Koçal, Sayın Emek, Sayın Özkan, Sayın Keleş,
Sayın Kaptan, Sayın Selvi, Sayın Çakır, Sayın Yıldız,
Sayın Çöllü, Sayın Güner, Sayın Öztürk,
Sayın Köktürk, Sayın Ersin, Sayın Seçer, Sayın Diren, Sayın Seyhan, Sayın Aslanoğlu, Sayın Hacaloğlu, Sayın
Tan, Sayın Öztürk.
Sayın milletvekilleri,
yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 18.33
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.44
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132’nci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - İstem üzerine
yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı, şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, ikinci yoklamada da toplantı yeter sayısı bulunamamıştır.
Alınan karar gereğince, sözlü
soru önergeleriyle kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için, 13 Temmuz 2010 Salı günü saat 15.00’te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 18.48