DÖNEM: 23 CİLT: 74 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
128’inci Birleşim
2 Temmuz 2010 Cuma
(Bu Tutanak
Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge
ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMA
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, organize sanayi bölgelerinde üretim yapan firmaların sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
2.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, 2 Temmuz 1993’te
Sivas’ta yaşanan olayların yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Isparta Milletvekili S.
Nevzat Korkmaz’ın, Isparta ve çevresinde aşırı
yağışlardan etkilenen çiftçilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
V. -
AÇIKLAMALAR
1.- Isparta Milletvekili
Haydar Kemal Kurt’un, Isparta ilinde meydana gelen iklim gerçekleşmesi
nedeniyle yaşanan zararlara ilişkin açıklaması
2.- Isparta Milletvekili S.
Nevzat Korkmaz’ın, dolu afeti nedeniyle Isparta
ilindeki çiftçilerin sıkıntılarına ilişkin açıklaması
3.- Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
don afetinden zarar gören çiftçilere verilecek maddi yardımın bir an önce verilmesine
ilişkin açıklaması
4.- Muğla Milletvekili Gürol
Ergin’in, et ithalinden sonra et fiyatlarının düşmediğine, düşmesi için
yapılacak ithalatın çitfçinin yararına olup
olmadığına ilişkin açıklaması
5.- Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın, Malatya’da yaşanan don olayından zarar
gören çiftçilerin paralarının ödeneceğine ilişkin açıklaması
6.- Muğla Milletvekili Mehmet
Nil Hıdır’ın, çiftçilerde tarımsal sigorta sisteminin
yaygınlaştığına ilişkin açıklaması
7.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, Tokat ili Kazova ve Turhal bölgesindeki
çiftçilerin dolu yağışından uğradıkları zarara ilişkin açıklaması
8.- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın,
belediyelerin asli görevlerini bırakıp, başka işlerle uğraşmalarına yaptırım
getirilmesine ilişkin açıklaması
VI. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir ve 29 milletvekilinin, 1993 yılındaki Sivas
olaylarının araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/805)
2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 25 milletvekilinin, hayvancılık sektöründeki
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/806)
3.- Adana Milletvekili Hulusi
Güvel ve 26 milletvekilinin, 1980 yılındaki Çorum
olaylarının araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/807)
4.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve 19 milletvekilinin, dış politika konusunda
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/808)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/53) esas numaralı
Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmesinin, Genel Kurulun 2/7/2010 Cuma günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP
Grubu önerisi
2.- (10/351), (10/454) ve
(10/527) esas numaralı Meclis Araştırması Önergeleri’nin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 2/7/2010 Cuma günkü birleşiminde
birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
3.- Milletlerarası Para Fonu
ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki
Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
4.- Dışişleri Bakanlığının
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/892)
(S. Sayısı: 524)
5.-
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 4 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/845, 1/884, 2/701) (S. Sayısı:
506)
6.- Mali Kural Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/891) (S. Sayısı: 525)
7.- İller Bankası Anonim
Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Hükmünde Kararname ve İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/371,
1/101) (S. Sayısı: 477)
8.- Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/820) (S. Sayısı: 502)
9.- Tebligat Kanunu ile Adlî
Sicil Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Tebligat Kanunu ile
Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/742, 2/546) (S. Sayısı: 474)
10.- Kütahya Milletvekili
Soner Aksoy'un; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi
Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporu (2/340) (S. Sayısı: 395)
11.- Kamu Hastane Birlikleri
Pilot Uygulaması Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/439) (S. Sayısı: 493)
12.- Irak’a Komşu Devletler Hükümetleri
ile Irak Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Terörizm, Sınırlardan Yasadışı Sızmalar
ve Örgütlü Suçlarla Mücadele Konularında Güvenlik İşbirliğine İlişkin
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/347) (S. Sayısı: 73)
13.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Elektrik, Petrol, Gaz ve
Maden Kaynakları Alanlarında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/615)
(S.Sayısı: 342)
14.- Uluslararası
Telekomünikasyon Birliği (ITU) Kuruluş Yasası ve Sözleşmesinde Değişiklik Yapan
Antalya Tam Yetkili Temsilciler Konferansı Sonuç Belgelerinin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/673) (S.
Sayısı: 519)
15.- Türkiye Cumhuriyeti ile
Kazakistan Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/792) (S.
Sayısı: 483)
16.- Erzurum Milletvekili
Muzaffer Gülyurt’un; 1219 Sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı
İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/401) (S. Sayısı: 374)
17.- Uluslararası Telekomünikasyon
Birliği (ITU) 2003 Dünya Radyo
Komünikasyon Konferansı Sonuç Belgelerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/333) (S. Sayısı: 306)
IX. - OYLAMALAR
1.- Türkiye Cumhuriyeti ile
Kazakistan Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
X. -
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili
Süleyman Yağız’ın, yabancıların ülkemizde ve Türk vatandaşlarının yabancı
ülkelerde gayrimenkul alımlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı
Mustafa Demir’in cevabı (7/14707)
2.- Muğla Milletvekili Fevzi
Topuz’un, bir kamu görevlisinin banka promosyonlarında
yolsuzluk yaptığı iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet
Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/14862)
3.- Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycı’nın, Konya’ya yapılan yatırımlara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/14882)
4.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, tarımsal faaliyette bulunan BAĞ-KUR’lu
vatandaşlar aleyhine yapılan bir hataya ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer
Dinçer’in cevabı (7/14892)
5.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, emeklilerin
maaş zamlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer
Dinçer’in cevabı (7/15053)
6.- Ordu Milletvekili Rıdvan
Yalçın’ın, Dış Ticaret Müsteşarlığında banka promosyonu
kullanımıyla ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayan’ın cevabı (7/15070)
7.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürk’ün, Karabük’teki bir geziye ve terör
saldırılarıyla ilgili bir açıklamaya ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/15205)
8.- İzmir Milletvekili Ahmet
Ersin’in, terör saldırılarıyla ilgili bir açıklamaya ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in
cevabı (7/15206)
9.- Giresun Milletvekili
Murat Özkan’ın, terör saldırılarıyla ilgili bir açıklamaya ilişkin sorusu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in
cevabı (7/15207)
10.- Giresun Milletvekili
Murat Özkan’ın, Karabük’teki bir geziye ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı
(7/15208)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 13.00’te açılarak sekiz oturum yaptı.
İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız, 30 Haziran Emekliler
Günü’ne,
Konya
Milletvekili Faruk Bal, Konya ilindeki tarım ve hayvancılık sektörünün durumuna
ve dolu yağışının neden olduğu zararlara,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Sivas Milletvekili Selami Uzun’un, 2 Temmuz 1993’te Sivas Madımak Oteli’nde meydana
gelen olayların 17’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşmasına Devlet
Bakanı Faruk Çelik cevap verdi.
İzmir
Milletvekili Oktay Vural, Siirt ili Pervari ilçesi Doğanköy’de
askerî birliğe yapılan saldırıya;
Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan,
Tunceli
Milletvekili Kamer Genç,
2 Temmuz 1993’te
Sivas Madımak Oteli’nde yaşanan katliama;
Konya
Milletvekili Özkan Öksüz, Konya’da ve ilçelerinde meydana gelen şiddetli yağış
nedeniyle uğradıkları zarara ve çiftçilere verilen desteğe,
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, dolu ve yağmur nedeniyle zarar gören çiftçimizin
durumunu dile getiren milletvekillerinin gündem dışı konuşmalarına Tarım
Bakanının cevap vermediğine,
Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ, Tarım Bakanının yurt
dışında bulunduğu için gündem dışı konuşmalara cevap veremediğine,
Konya
Milletvekili Faruk Bal, Tarım Bakanının yağmur ve doludan zarar gören çiftçinin
hâliyle uğraşması gerekirken, Türk-İsrail ilişkilerini görüşmek üzere
İsviçre’de bulunduğuna,
Mersin
Milletvekili Behiç Çelik, 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı’na,
Siirt
Milletvekili M. Yılmaz Helvacıoğlu, Siirt’te vuku bulan
menfur terör saldırısına,
Adıyaman
Milletvekili Mehmet Erdoğan, Tarım Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in,
Brüksel’de olması nedeniyle gündem dışı konuşmalara cevap veremediğine,
Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Siirt’te vuku
bulan menfur terör saldırısına ve Tarım Bakanının Mecliste olmayışını
yadırgamadığına;
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız ve 28 milletvekilinin, SHÇEK’e bağlı çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtlarındaki
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/801),
Çorum
Milletvekili Derviş Günday ve 21 milletvekilinin,
1980 yılındaki Çorum olaylarının araştırılması (10/802),
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 28 milletvekilinin, 1978
yılındaki Maraş olaylarının araştırılması (10/803),
İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 27 milletvekilinin, Siirt’te meydana gelen cinsel
istismar olayının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
(10/804),
Amacıyla birer
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Mehmet Ali Şahin’in, Moğolistan Parlamento Başkanı Damdin Demberel’in vaki davetine,
beraberinde bir Parlamento heyetiyle icabet etmesine ilişkin Başkanlık
tezkeresi kabul edildi.
Gündemin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmının 616’ncı sırasında yer alan (10/730) esas numaralı yolsuzlukla
mücadelede alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergenin ön görüşmesinin, Genel Kurulun 1/7/2010 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP
Grubu önerisi,
Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan
(10/159, 10/419) esas numaralı kamyoncu esnafının sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergelerin ön görüşmesinin, Genel Kurulun 1/7/2010 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP
Grubu önerisi,
Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsal ve arkadaşları tarafından TBMM Başkanlığına verilen
“Atatürk Orman Çiftliği’nde hukuksuzluk, usulsüzlük ve yolsuzlukların açığa
çıkarılması ve çözüme kavuşturulması” amacıyla verilen Meclis araştırması
önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin
önüne alınarak, 1/7/2010 Perşembe günkü birleşimde
sunuşlarda okunması ve ön görüşmelerinin aynı birleşimde yapılmasına ilişkin
CHP Grubu önerisi,
Yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlak, kamyoncu esnafı ile İstanbul’da hizmet veren
minibüsçüler ve taksicilerin sorunlarına,
Muş Milletvekili
M. Nuri Yaman, çiftçilere yapılan sübvansiyon desteğine benzer uygulamaların kamyoncu esnafı ile
şehirler arası otobüs firmaları ve şehir içi taşımacılığı yapan esnafa da
yapılmasına,
Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir, kamyoncuların sorunlarını gündeme getiren Meclis
araştırması önergesine katıldığına,
Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsal, tıp fakültesi olacak alanların kentsel dönüşüm
projeleri adı altında AK PARTİ’li Büyükşehir Belediye
Başkanınca konut alanına çevrildiğine,
Samsun
Milletvekili Ahmet Yeni, Atatürk Orman Çiftliği’nin 2007 yılı bilançosuna,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2’nci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3’üncü sırasında
bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına
Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu
Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/761)
(S. Sayısı: 458),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
4’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen
ve görüşmelerine devam olunan Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı;
633 Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, 657 Sayılı Devlet
Memurları Kanununa Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/833, 1/162, 2/443) (S. Sayısı: 507) üzerindeki görüşmeler
tamamlanarak elektronik cihazla yapılan açık oylamadan sonra kabul edildi ve
kanunlaştı.
5’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen Dışişleri Bakanlığının Kuruluş
ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/892)
(S. Sayısı: 524) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak, maddelerine geçilmesi
kabul edildi, birinci bölümü üzerinde bir süre görüşüldü.
Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in Anayasa’nın ilgili maddesine göre ileri sürdüğü
görüşün, Devlet Bakanı Faruk Çelik tarafından farklı bir anlama
dönüştürüldüğüne,
Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun
“Kudüs’te, Bağdat’ta, Bişkek’te var olacağız” ifadesine karşı, Tahran’da ve
Kuzey Irak’ta var olup olmayacağımızın açıklanmasına,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
İstanbul
Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ,
Aydın
Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu,
Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğlu’nun şahıslarına sataşması nedeniyle
birer konuşma yaptılar.
2 Temmuz 2010
Cuma günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime
00.10’da son verildi.
Meral AKŞENER |
Başkan Vekili |
Bayram ÖZÇELİK Gülşen
ORHAN |
Burdur Van |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
Harun TÜFEKCİ |
Konya
|
Kâtip
Üye |
No.:
172
II.- GELEN KÂĞITLAR
2 Temmuz 2010 Cuma
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki meslek hastalığı vakalarına ilişkin
Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/2121) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Kelkit Irmağı üzerindeki HES projelerinin
çevresel etkilerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2122) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
3.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, emeklilerle ilgili intibak düzenlemesine ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/2123) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21/06/2010)
4.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Almus Barajının ekonomik ömrünün uzatılmasına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/2124) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21/06/2010)
5.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta ağaçlandırılan arazilere ilişkin Çevre
ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/2125) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
6.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta orman yangınlarına karşı alınan
tedbirlere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/2126)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
7.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta İŞKUR aracılığıyla sağlanan istihdama
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/2127)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
8.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Yeşilırmak’taki kirliliğin önlenmesine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2128) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
9.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki toprak toplulaştırmasına ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2129)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
10.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, TMO’nun Tokat’ta açacağı alım ofislerine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2130) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
11.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta tarım sigortası yaptıran çiftçilere
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2131) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
12.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, İzmir’de altyapı çalışmaları nedeniyle
esnafın uğradığı mağduriyete ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2132) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
13.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın bazı
köylerindeki bozuk yol ve hasarlı köprü sorununa ilişkin İçişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/2133) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)
14.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Göle ilçesindeki konteyner ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/2134) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)
15.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, kıdem tazminatına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2135) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Karabük’teki bir
geziye ve terör saldırılarıyla ilgili bir açıklamaya ilişkin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/15205) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21/06/2010)
2.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, terör saldırılarıyla ilgili bir açıklamaya ilişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/15206)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
3.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, terör saldırılarıyla ilgili bir açıklamaya ilişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/15207)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)
4.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Karabük’teki bir geziye ilişkin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/15208) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/06/2010)
5.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, bazı şahıslarla ilişkilerine ve bazı iddialara
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/15209)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/04/2010)
6.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Ziraat Bankasının Almanya’daki
iştirakinin kullandırdığı kredilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/15210) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
7.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, özelleştirilen bir
işletmenin durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15211)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
8.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, TMSF kapsamına alınan bir
işletmenin durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15212)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
9.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, terörle mücadeleye ve bir açıklamaya ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15213) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
10.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, yargıya yönelik bir açıklamaya ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15214) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
11.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Mavi Marmara gemisinin yolculuğuna ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15215) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
12.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, yardım derneklerine ve gıda bankalarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15216) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
13.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, artan terör
olaylarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15217) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21/06/2010)
14.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, bir köyün bazı
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15218) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21/06/2010)
15.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, nüfus ve seçmen verilerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15219) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
16.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, bölücü terör nedeniyle verilen şehitlere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15220) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
17.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir ilçe milli eğitim müdür vekili hakkındaki
iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15221) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21/06/2010)
18.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, bölücü teröre
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15222) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)
19.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Akçay
TCDD Eğitim ve Dinlenme Tesisinin satılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/15223) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)
20.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, nişasta bazlı şeker
kotasının artırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15224)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)
21.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa TOKİ 3. Etap
konutlarının teslimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15225)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)
22.- Adana Milletvekili
Yılmaz Tankut’un, TOKİ’den
konut alanların yaşadıkları ödeme güçlüğüne ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/15226) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)
23.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, terörle mücadeleye ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/15227) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)
24.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, bölücü terör örgütü
ile ilgili bir açıklamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15228)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)
25.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, OHAL uygulaması ve
terör olayları ile ölüm cezasının kaldırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/15229) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)
26.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, Ağrı ilindeki sel felaketine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15230) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)
27.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, bir köyün köprü ihtiyacına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15231) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)
28.- Muş Milletvekili
M. Nuri Yaman’ın, Muş ilindeki engellilere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/15232) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)
29.- Bursa
Milletvekili Onur Öymen’in, Mavi Marmara gemisiyle
ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15233)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)
30.- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in,
prompter cihazı kullanımına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15234) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)
31.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın,
Hacıbektaş Belediyesinin elektrik borcuna ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/15235) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)
32.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TRT Genel Müdürünün sahibi göründüğü bir
dergideki bir yazıya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15236)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)
33.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, TOKİ’nin yenilediği
karakollara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15237) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/06/2010)
34.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, aldığı hediye ve ödüllere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/15238) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)
35.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Bodrum’da yaşanan bir
cinayet olayına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15239)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
36.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, bir erin ölümü olayına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15240) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21/06/2010)
37.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Maltepe Çocuk
Cezaevinde yapıldığı iddia edilen uygulamalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/15241) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)
38.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, Rize-Kalkandere
Cezaevindeki bir uygulamaya ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15242) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)
39.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, bazı kadınlara
yönelik saldırı olaylarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15243) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)
40.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Rize-Kalkandere
Cezaevinde yapıldığı iddia edilen bazı uygulamalara ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15244) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)
41.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, bir köydeki
kamulaştırmalara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15245) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
42.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki alt geçit
köprüleri ihalesine ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15246) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)
43.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, cesetleri bulunamayan
madencilere ve ailelerinin mağduriyetine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15247) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
44.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, Yalova Tersaneler Bölgesine ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15248) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21/06/2010)
45.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvel’in, iş müfettişlerinin Osmaniye’deki
denetimlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15249) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)
46.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Adana’da sulama
birliklerine borçlu çiftçilere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15250) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
47.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya kent
mezarlığının yetersizliğine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15251) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
48.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, ormancılık alanında eğitim alanların
istihdamına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15252)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
49.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Adana’da kapatılan DSİ
fabrikalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15253)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)
50.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, TBMM Başkanının bindiği helikoptere ilişkin Çevre
ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15254) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)
51.- Samsun
Milletvekili Osman Çakır’ın, yabancı ülkelerdeki yemek organizasyonlarına
ilişkin Devlet Bakanından (Egemen Bağış) yazılı soru önergesi (7/15255)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)
52.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal’ın, yasa dışı göçmenlerin menşei ülkelere geri
gönderilmesine ilişkin Devlet Bakanından (Egemen Bağış) yazılı soru önergesi
(7/15256) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)
53.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal’ın, AB Genel Sekreterliği uzman alım sınavına ve bazı
iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Egemen Bağış) yazılı soru önergesi
(7/15257) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)
54.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Doğu Türkistan’daki olaylara ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15258) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)
55.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, bölücü terör örgütünün mühimmat teminine ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15259) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)
56.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki doğalgaz dağıtımına ilişkin Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15260) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21/06/2010)
57.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, arazileri kamulaştırılan
kişilerin bir maden işletmesinde istihdamına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15261) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
58.- Çanakkale
Milletvekili Ahmet Küçük’ün, Niğde’nin bazı köylerinin
elektrik kesintisi nedeniyle içme ve sulama suyu kullanamamasına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15262) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)
59.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, TKİ’ye bağlı bir müessese müdürlüğünün promosyon bedeli kullanımına yönelik iddialara ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15263) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/06/2010)
60.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, TKİ’ye bağlı bir müessese
müdürlüğünün banka ile yaptığı sözleşmeye ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15264) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)
61.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, maden arama
ruhsatlarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15265) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)
62.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat ilindeki sığınmacılara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15266) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
63.- İstanbul
Milletvekili Atila Kaya’nın, Ankara’da bir caddede
meydana gelen kazalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15267) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
64.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, bir köyün bazı
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15268)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
65.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, bir jandarma karakolunun kaldırılmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15269) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
66.- Mersin
Milletvekili Kadir Ural’ın, İskenderun’daki saldırının faillerine ve polislere
yapılacak zamma ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15270)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)
67.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Batman’da korucuların
karıştığı suç olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15271) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)
68.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin logosuna ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15272) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)
69.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, otomobillerde çocuk
koltuğu bulundurma zorunluluğuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15273) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)
70.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, bir doğalgaz dağıtım
şirketinin bazı uygulamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15274) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)
71.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, köye dönüş projesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15275) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/06/2010)
72.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bir çocuğun ölümü
olayına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15276) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/06/2010)
73.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Erzurum-Narman’daki bir belde ve köyün bazı
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15277)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)
74.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, bir
kişinin AÖF sınavına girip girmediğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/15278) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)
75.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlı’nın, bir mahalledeki lise
ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15279) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21/06/2010)
76.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, üniversitelere tahsis
edilen akademik kadrolara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15280) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
77.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, üniversitelerin akademik ve
idari çalışanlarının özlük haklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/15281) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
78.- Bursa
Milletvekili Necati Özensoy’un, Karacabey Lisesinin anadolu lisesine dönüştürülmesine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15282) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
79.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, kırk saati aşan çalışmaların karşılığının
ödenmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15283)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
80.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, bir öğretmen görevlendirmesine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15284) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
81.- Mersin
Milletvekili Kadir Ural’ın, eğitim çalışanlarının bazı sorunlarına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15285) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/06/2010)
82.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal’ın, Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15286) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)
83.- Osmaniye
Milletvekili Osman Coşkun’un, Osmaniye İl Milli Eğitim Müdürlüğünde yapılan
bazı görevlendirmelere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15287)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)
84.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, taarruz helikopteri teminine ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15288) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
85.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, askerlik görevi
sırasında ölen bir kişiye ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15289) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
86.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, veteriner hekim istihdamına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15290) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
87.- Mersin
Milletvekili Kadir Ural’ın, Silifke ve Erdemli ilçelerindeki bazı sorunlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/15291) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/06/2010)
88.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, İzmir’deki
hastanelerin teknik donanım ve altyapı ihalelerine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15292) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)
89.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki sağlık
kuruluşlarına ve sağlık görevlilerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15293) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)
90.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Elmalı Devlet Hastanesindeki doktor ihtiyacına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/15294) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/06/2010)
91.- Aydın
Milletvekili Recep Taner’in, il sağlık müdür yardımcısı atamalarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/15295) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)
92.- Osmaniye Milletvekili
Hakan Coşkun’un, Osmaniye’deki münhal kadrolara yapılan il içi atamalara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/15296) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/06/2010)
93.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, kiraz yetiştiricilerinin
desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15297) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
94.- Trabzon
Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlu’nun, çay
piyasasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15298) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
95.- Trabzon
Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlu’nun, Çay Kanunu
Tasarısının hazırlanmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15299) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
96.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, domateste görülen bir
zararlıyla mücadeleye ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15300) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
97.- Samsun
Milletvekili Osman Çakır’ın, don mağduru fındık üreticilerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15301)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)
98.- Mersin
Milletvekili Kadir Ural’ın, gübre ve bazı ürünlerin fiyatlarına ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15302) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)
99.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, zeytin sineğiyle
mücadeledeki ilaç yardımına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15303) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)
100.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, Bilecik’te tarımsal
kalkınmanın desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15304) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)
101.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlı’nın, bir mahalledeki PTT
Şubesi ihtiyacına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15305)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
102.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, iptal edilen yolcu treni seferlerine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15306) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
103.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal’ın, Avrupa Komisyonuyla imzalanan Yatay Havacılık
Anlaşmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15307)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)
104.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, İzmir’deki
sinyalizasyon ihalelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15308) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)
105.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, İstanbul’da deniz
otobüsü ve feribot bilet fiyatlarına yapılan zamma ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15309) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)
106.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Erdek-Marmara
arasındaki yolcu taşımacılığına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15310) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)
107.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Adana’daki alt geçit
projelerinin üst geçit olarak değiştirildiği iddialarına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15311) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)
108.- Muş Milletvekili
M. Nuri Yaman’ın, Vangölü Demiryolu Hattına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15312) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)
109.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün alt geçit
ihtiyacına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15313)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)
110.- Trabzon
Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlu’nun, kaçak
çayların müsaderesine ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru
önergesi (7/15314) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
111.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, Yalova Tersaneler Bölgesi ile ilgili sözleşmeye
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/15315) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21/06/2010)
112.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, terör olaylarının
artmasına ve Başbakan’ın bir açıklamasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Cemil Çiçek) yazılı soru önergesi (7/15316) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21/06/2010)
113.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, terör olaylarıyla
ilgili bir açıklamaya ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru
önergesi (7/15317) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)
114.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye’de
bitirilememiş olan yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet Yılmaz) yazılı
soru önergesi (7/15318) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)
115.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana Hacı Sabancı OSB
yönetimine yapılan ödemelere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15319) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemir ve 29
Milletvekilinin, 1993 yılındaki Sivas olaylarının araştırılması amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/805) (Başkanlığa geliş
tarihi: 03.05.2010)
2.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt ve 25 Milletvekilinin,
hayvancılık sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/806) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.05.2010)
3.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 26 Milletvekilinin, 1980
yılındaki Çorum olaylarının araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/807) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.05.2010)
4.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan ve 19 Milletvekilinin, dış
politika konusunda bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/808)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04.05.2010)
2 Temmuz 2010 Cuma
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 128’inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, organize
sanayi bölgelerinde üretim yapan firmaların sorunları hakkında söz isteyen
Tokat Milletvekili Reşat Doğru’ya aittir.
Buyurun Sayın Doğru. (MHP
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, organize sanayi bölgelerinde
üretim yapan firmaların sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Sanayi ve
Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye’deki organize sanayi bölgelerindeki
firmaların sorunlarıyla ilgili olarak şahsım adına gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, Siirt’te
olan olaylarda şehit olan Konya Selçuklulu üsteğmen
ve Karaman Ermenekli uzman çavuş ve 3 korucu kardeşimize Allah’tan rahmet
diliyorum, silahlı kuvvetlerimize ve korucuların ailelerine başsağlığı
diliyorum.
Sayın milletvekilleri,
kalkınan, gelişen ve sanayileşen, istihdam, üretim ve ticaretle çağı yakalamaya
çalışan Türkiye'nin, parlayan yıldızı organize sanayilerimiz çok önemli bir
yere sahiptir. Kalkınmanın ve büyümenin yeniden hızlanması ve artması için
sanayicimizin ve sanayi bölgelerimizin problemlerinin süratle çözülmesi
gerekmektedir. Şehrin ortasında, mahalle aralarında kalmış imalathane ve
fabrikalar gürültü ve hava kirliliğinin yanında çevre ve insan sağlığı ve
modern belediyecilik yönünden de pek çok problemi beraberinde getirmektedir. İş
adamlarının işlerini büyütmesinin önünde ciddi engeller yaratmaktadır. Bu
şartlarda çalışan iş adamlarımızın organize sanayi bölgelerine taşınması teşvik
edilmeli ve onlara da kolaylıklar sağlanmalıdır.
Bunların yanında, özellikle,
Tokat’taki sanayici kardeşlerimizin bir istekleri olmuştur. Bunun ben Türkiye
genelinde de olmasını arzu ediyorum. Özellikle, diyorlar ki: ”Bölgesel asgari
ücret verilmeli.” Yani bu şu demek: İstanbul’daki asgari ücretle Tokat’taki
asgari ücretin bir olmaması gerekiyor çünkü Tokat’taki asgari ücretin belli bir
seviyede olması daha fazla işçi alımını sağlayacağından ve daha fazla istihdam
yaratacağından, bu şekilde de bir istekleri vardır.
Ayrıca, organize sanayi
bölgelerindeki, yine Tokat ili gibi küçük ölçekli illerdeki sanayi
bölgelerindeki iş adamlarımız veyahut da orada işçi çalıştıran insanlar
belediyelerin yeterli desteği vermesini bekliyorlar. Yani belediyeler bir
noktada o bölgelerde işçi taşınmasını mı, işte, mazot desteği mi
sağlayabilirler veyahut servis desteği mi sağlayabilirler, bu da isteniyor.
Ayrıca, bir de isteklerin
içerisinde -devlet iş vermediğine göre- bu iş vermeye çalışan, işveren
insanlarımıza saygılı davranılmasını ve onlara da her türlü kolaylığın
sağlanmasını da beklediklerini ifade etmeye çalışıyorlar.
Sayın milletvekilleri, Sanayi
ve Ticaret Bakanlığınca, ilgili diğer kurumlarla iş birliği yaparak, yerleşim
birimlerimizde turizm, sanayi, ticaret, tarım, hayvancılık gibi değişik
alanların ve bunların alt gruplarının nerelerde, hangi iş kolları teşvik
edilirse daha verimli olur, bunun envanteri çok iyi
hazırlanmalı, teşvikler, ruhsatlar verilirken bunlar göz önüne alınmalıdır.
Maalesef, ülkemizdeki ağır ekonomik kriz, tüm sektörlerde olduğu gibi,
Türkiye'nin her bölgesinde ve Tokat ilinin organize sanayi bölgelerinde de ağır
bir şekilde hissedilmektedir. Hızla iş yerleri kapanmakta, işçilerin işlerine
son verilmekte, buna bağlı olarak işsizlik oranı Tokat ilinde ve Türkiye'nin
her ilinde de hızla artmaktadır. Bunun içerisinde Tokat çok büyük oranda nüfus
kaybetmiştir, nüfusu 840 binlerden 620 binlere doğru düşmüştür. Bu noktada da
organize sanayi bölgelerine Hükûmetin yeterli desteği
vermesi beklenmektedir.
Sayın milletvekilleri,
Türkiye genelinde ve Tokat ilinde, organize sanayi bölgelerinde üretim durmuş,
sürekli artan girdi maliyetleri, sanayi elektriğinin birçok Avrupa ülkesine
göre çok yüksek olması, ağır vergi yükü, teşvik kullanımındaki adaletsiz
dağılım artık işvereni, hatta büyük firmaları bile iş yapamaz hâle getirmiştir.
Bu durum da doğal olarak üretim maliyetlerini artırmıştır. İşveren çok zor
durumdadır, işçilerin maaşlarını ödeyebilmek için evini, arsasını, arabasını
satmaya başlayan işverenleri duyuyor, yazılı ve görsel medyadan da bunlara
tanık oluyoruz. Tokat organize sanayi bölgelerinde onlarca üretim tesisi ve
fabrikalar kapanmıştır, kapanmaya devam etmektedir. Tokat organize sanayi
bölgesinde heyelandan dolayı on altı tane parsel iptal edilmiştir. Bu noktada,
Bakanlıktan bu yönlü olarak da destek beklendiğini, buralardaki mağduriyetin
giderilmesi noktasında da destek beklendiğini ifade etmek istiyorum.
Sayın milletvekilleri, küçük
ve orta ölçekli işletmelerin durumları çok daha vahim hâle gelmiştir.
Sanayimizin bel kemiği olan küçük ve orta ölçekli işletme sahipleri, aldıkları
krediyi ödeyemez hâle geldiklerinden, bankalar tarafından icraya verilmiş,
yasal kıskaca alınmıştır. Geçen seneye göre bu yılki oran tam tamına yüzde 24
oranında artmıştır. İcra dairelerinde, yediemin bürolarında, işyerleri ve
aletler, araçlar, arabalar bulunmaktadır ve bu sayı da her geçen gün
artmaktadır.
Son olarak, 5084 sayılı
Kanun’un geçici 1’inci maddesi kapsamında, organize sanayi bölgelerindeki
yatırımcılara bedelsiz olarak tahsis edilen parsellerle ilgili uygulama, Hükûmetçe, 6/2/2010 tarihinde sona
erdirilmiştir. Vermiş olduğumuz soru önergelerine gelen cevapta, maddenin
uygulama süresinin uzatılmasıyla ilgili bir çalışma yapılmadığı anlatılmaktadır
ama bununla ilgili bir çalışma yapılması gerektiğini de ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
REŞAT DOĞRU (Devamla) – Sayın
milletvekilleri, bu durum, organize sanayi bölgelerine yatırım yapmak isteyen
iş adamlarını, firmaları frenlemektedir. Mademki üretimi ve istihdamı
destekliyorsunuz, neden bu yönlü teşvik kanunları çıkarmıyoruz? Hatta, organize sanayi bölgelerinde, işte, daha önceki
kurmuş olduğu tesislerini devretmek isteyen insanların bile devirleri esnasında
arsa payı istedikleri görülmektedir. Öyleyse, 5084 sayılı Kanun’un bu geçici
1’inci maddesinin uzatılması gerekir diye düşünüyoruz. Eğer yükselen ve büyüyen
bir Türkiye istiyorsak organize sanayi bölgelerinin sorunlarının acil olarak
çözüme kavuşturulması ve Hükûmetin de bir an önce
buralara el uzatması gerekmektedir.
Sözlerime son verirken yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Doğru.
Gündem dışı konuşmaya, Hükûmet adına Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün cevap
vereceklerdir.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündem dışı söz
alan Sayın Reşat Doğru’nun, Tokat Milletvekilimizin, organize sanayi
bölgeleriyle ilgili yaptığı değerlendirme hakkında cevap vermek üzere söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye'nin organize sanayi
bölgeleri konusunda yaklaşık elli yıllık bir tecrübesi var ve bugün Türkiye’de
organize sanayi bölgelerinin sayısı 263 adede ulaşmış ve bu organize sanayi
bölgelerinde, 58.708 adet sanayi parseli oluşturulmuş ve bunlardan 54.800’ü
sanayicilere tahsis edilmiş bulunuyor. 39 bin adedinde üretime geçilmiş, 10.500
parsel inşaat aşamasında, 5.290 parselde de projeler devam etmektedir. Parsel
sayısına göre, organize sanayi bölgelerindeki doluluk yüzde 93, üretim
açısından baktığımızda ise yüzde 66 seviyesinde bir doluluk vardır. Bugün
organize sanayi bölgelerinde 916 bin istihdam oluşturulmuştur, yaklaşık 1
milyon kişi organize sanayi bölgelerinde çalışmaktadır.
Kuşkusuz, organize sanayi
bölgelerimizin kuruluşundan bu yana çok değişiklikler, yenilikler de oldu ama
sorunlar da zaman içerisinde ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, organize sanayi
bölgelerimizin sorunları hakkında Türkiye’de organize sanayi bölgesi yönetim
kurulu başkanlarını ve organize sanayi bölgesi bölge müdürlerini bir araya
getirdik ve tam günlük bir çalıştayla bu sorunları
ortadan kaldıracak bir eylem planını birlikte oluşturduk. Dolayısıyla organize
sanayi bölgeleriyle Sanayi Bakanlığımız arasında kurumsal ilişki sağlıklı bir
şekilde yürütülmekte ve organize sanayi bölgelerinin sorunları Bakanlığımızca
yakından takip edilmektedir.
Elbette Tokat organize sanayi
bölgelerinde de birtakım sorunlar var. Mesela Tokat Merkez
Organize Sanayi Bölgesi’nde bir heyelan söz konusu. Ben bu heyelan
nedeniyle organize sanayi bölgesinde bizzat bulundum ve inceleme yaptım.
Arkadaşlarımız orada çalışmayı başlattılar ve Tokat Organize Sanayi
Bölgesi’ndeki heyelanın önlenmesiyle ilgili proje çalışması devam ediyor.
Çalışmadan sonra dört beş tane parselin iptali gerekecek mecburen. Şu anda
belki parsel sayısı heyelan nedeniyle fazla görünebilir ama çalışma bittiğinde
bir miktar parselin iptaliyle -boş parseller bunlar, üzerinde herhangi bir
sanayi tesisi yok- böylece Tokat Organize Sanayi Bölgesi’nin heyelan sorunu
çözülmüş olacak. Ayrıca Tokat Organize Sanayi Bölgesi’nde yeni yatırımlar da
var. İki üç tane yatırımın temelini o ziyaretimiz sırasında zaten kendimiz
atmıştık. Açılışa hazır olan tesisler de var, bir tesisin de açılışını orada
birlikte gerçekleştirmiştik.
Organize sanayi bölgelerinin
kuruluşuyla ilgili gerçekten önemli miktarda Hükûmet
desteği vardır. Organize sanayi bölgelerimiz, bölgelere göre -kalkınmada
öncelikli yörelerde biraz daha farklı, diğer yörelerde biraz daha farklı-
kuruluşunun gerçekleşmesinden, yer tespitinden kamulaştırmasına kadar ve
altyapısının ihalesine kadar kredilendirilmektedir. Bu kredilendirme kamulaştırma açısından yüzde
100’e varan bir kredilendirmedir ve çok uzun vadeli kredilendirmedir. Bazı
bölgelerimizde on beş yıla kadar, on üç yıla kadar, on bir yıla kadar, çok
düşük faizli kredilendirmeyle -yüzde 1, yüzde 2 faizli kredilendirmeyle- birkaç
yılı ödemesiz olmak üzere organize sanayi bölgelerimizin kuruluşu
Bakanlığımızca kredilendirilmektedir.
Küçük sanayi siteleri için de
aynı. Küçük sanayi sitelerinde kamulaştırma kredisi yok ancak altyapı ve
üstyapı kredilendirmesi var, yani bir bölgede küçük sanayi sitesi kurmak
isteyenler için altyapısı yüzde 100’e kadar kredilendirilebiliyor ve üstyapısı
da yüzde 70’e kadar -dükkânların yapımı da yüzde 70’e kadar- Bakanlığımız
tarafından kredilendirilebilmektedir.
Ayrıca, organize sanayi
bölgelerinde KOBİ’lere destek amacıyla KOSGEB’in
birimleri, şubeleri de oluşturulmuş ve KOSGEB desteklerinden organize sanayi
bölgelerindeki KOBİ’lerin yararlanabilmesi açısından
yakın bir bilgilendirme çalışması yürütülmektedir. Biliyorsunuz, son KOSGEB
destek programı daha çok proje bazlı destek
programıdır. Şu anda bütün KOSGEB yönetimindeki arkadaşlarımız, başkan, başkan
yardımcıları, illerimizde KOBİ’leri KOSGEB destekleri
konusunda bilgilendiren konferanslar, eğitim seminerleri düzenliyorlar ve kim
bu proje desteklerinden nasıl yararlanabilir konusunda yakın bir bilgilendirme
süreci de ayrıca devam etmektedir. Dolayısıyla KOBİ’lerimizin
desteklenmesiyle ilgili çalışmalar çok kapsamlı bir şekilde sürdürülüyor.
Aslında organize sanayi
bölgeleri dışında mümkün olduğu kadar sanayi tesisinin kurulmaması daha uygun
olan bir yaklaşımdır. Mümkün olduğu kadar bütün sanayi tesisleri organize
sanayi bölgeleri içerisinde kurulmalı ki altyapı beraberliklerinden istifade
edebilsinler, ortak arıtma tesisi oluşturabilsinler, ortak ulaşım mekanizması
oluşturabilsinler.
Rekabet gücünü artırabilmenin
en önemli yollarından bir tanesi, bugün birlikte hareket edebilmektir. Birlikte
hareket edebilecek en iyi yerler, sanayimiz açısından organize sanayi
bölgeleridir. Bu nedenle, hem yerel yönetimlerimiz, valiliklerimiz, organize
sanayi bölgeleri dışında sanayi tesisi kurulmasına imkân vermemeliler. Mümkün
olduğu kadar o yörelerde organize sanayi bölgelerine yönlendirilmeli ama ne
yazık ki ülkemizin bazı yerlerinde plansız bir sanayileşmenin de var olduğunu
görüyoruz. Bu amaçla da şimdi bir yasal hazırlık içerisindeyiz, yakında
Parlamento gündemine gelecek. İnşallah, Parlamento kapanmadan getirebilirsek,
bazı yasaların içinde…
“Islah organize sanayi
bölgesi” kavramıyla organize sanayi bölgeleri dışında yoğun yapılaşmış sanayi
bölgelerini de -mümkün olanları- organize sanayi bölgesi çatısı altında
toplayabilmenin, birleştirebilmenin çalışmasını yapmış olacağız çünkü onların
da ortak arıtma tesislerine, ortak altyapıya ihtiyacı var. Bunlar ancak
organize sanayi bölgeleriyle gerçekleştirilebilmektedir. Bu çalışmayı da
hazırlıkları da tamamlama noktasındayız.
Belediyeler organize sanayi
bölgelerine destek verebilir mi? Tabii ki verebilir. Yani, belediyelerin
Belediye Kanunu’ndan kaynaklanan görevlerinden birisi de kendi bölgelerindeki
ekonomik gelişmelere katkı sağlamaktır. Bölgelerinin ekonomik gelişmesine
belediyeler katkı sağlamalıdırlar. Organize sanayi bölgesindeki birtakım
altyapı çalışmalarına belediyeler katkı verebilirler, protokol yapabilirler.
Onun dışında, organize sanayi bölgesi çalışanlarının yerleşim birimleriyle
irtibatının sağlanmasında, ağırlıklı olarak ulaşım imkânlarını sağlama
konusunda ciddi katkı sağlayabilirler. Organize sanayi bölgelerinde çevre
düzenlemelerinin yapılması konusunda katkı sağlayabilirler. Yani, yerel düzeyde
sıkı bir iş birliğiyle, organize sanayi bölgeleri-belediye iş birliğiyle
yapılabilecek önemli şeyler olduğunu görüyoruz. Bunu çok iyi yapanlar da var;
birçok yerde, belediyelerimizden bunu gerçekten çok iyi bir şekilde yapanların
da var olduğunu görüyoruz.
Şimdi yeni bir yaklaşımla
“ihtisas organize sanayi bölgeleri” kavramı kanun ve yönetmeliklerimizin içine
konuldu ve karma organize sanayi bölgeler yerine, daha çok, ihtisas organize
sanayi bölgelerini tercih eden sektörler ortaya çıktı. Mesela
bunlardan birisi gıda. Gıda ihtisas organize sanayi bölgelerinde tamamen
gıda, tarım ve hayvansal ürünlerle ilgili üretim yapan tesisler bir arada
bulunuyor. Tabii ki altyapıları daha kolay oluyor, diğer imkânları daha kolay
oluyor. Diğer sektörlerde de ihtisas organize sanayi bölgeleri oluşturuyoruz.
İhtisas organize sanayi bölgeleri, gerek gıda olsun gerek diğer sektörlerde
olsun, gittikçe yaygınlaşan bir organize sanayi bölgesi unsuru hâline gelmiş
bulunuyor.
Şöyle bir sorunumuz da var:
Çok yoğun talep nedeniyle, kamuoyu baskısı nedeniyle uygun olmayan arazilerde
ve uygun olmayan şartlarda kurulan bazı atıl organize sanayi bölgelerimiz de
var ne yazık ki. Yani şu zannedilmemeli, bir yerde organize sanayi bölgesi
şöyle veya böyle kurulduğu zaman oraya sanayi yağmıyor. Bazen, “Biz bu ilçede
organize sanayi bölgesi kurduk.” diyebilmek için veya “Sanayileşmeye hele bir
arsasını tahsis edelim, ileride gelir.” diye bir düşüncede olmaktan ziyade,
bugün, gerçekten yatırımcıyla organize sanayi bölgesi kuruluşunu yan yana
getirebilmek lazım.
Ancak, atıl organize sanayi
bölgelerimizi de canlandıracak bir yaklaşım içerisindeyiz. Sadece 5084 sayılı
Yasa’daki arsa tahsisini uzatma ile de yetinmek istemiyoruz. Biz, mümkün olsa
bütün organize sanayi bölgelerinde sanayicilerimize arsa tahsisini bedelsiz
yapmaktan yanayız, bütün organize sanayi bölgelerinde. Sanayici yatırım
yaparken arsa tahsisiyle alakalı ayrıca bir finansman ayırmak mecburiyetinde
bulunmasın, arsaya vereceği finansmanı fabrika yatırımında, makine ve
teçhizatında kullansın diye düşünüyoruz. Ancak bunu bazı organize sanayi
bölgeleri açısından tam olarak yapmak mümkün değil fakat 5084 kapsamındaki
illerde, 57 tane ilde bunu yaptığımız zaman, yaklaşık bu bölgedeki arsaların
maliyeti 1 milyar Türk lirasının biraz üzerindedir, 1 milyar 80 milyon
civarında bir maliyeti var. Bir çalışma yaptırdık, ona göre söylüyorum.
İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa gibi büyük şehirlerdeki organize sanayi
bölgelerini dışarıda tutarsak, 76 ildeki organize sanayi bölgelerinde de 1
milyar 650 milyon gibi bir arsa bedeli maliyeti var. Bunlar çok yüksek
maliyetler değil aslında, önümüzdeki yıllara sâri olarak düşünüldüğünde arsa
tahsisleri ve bu arsa tahsislerinden elde edilecek yatırım, istihdam, üretim
miktarları düşünüldüğünde, bunlar kolayca sanayiciye arsa tahsisi olarak
yapılabilecek imkâna sahiptir. Şimdi yasal hazırlığını da biz bir noktaya
getirdik. Arsa tahsislerinin yeniden organize sanayi bölgelerinde yatırım için
yapılabilmesinin önünü de açmış olacağız.
Kuşkusuz başka da sorunlar
var. Elbette organize sanayi bölgelerinde bölgesel asgari ücretle ilgili
yaklaşımları ileri süren arkadaşlarımız da var. Ancak bu başka komplikasyonları da olabilecek bir yaklaşımdır. Bu, üzerinde
çalışılması ve iyi düşünülmesi gereken bir konudur. Uzun zamandır, zaman zaman iş dünyasında bölgesel asgari ücret konuları gündeme
gelmekte ama üzerinde hemen mutabakata varılabilecek bir konu olmadığını da
ifade etmek isterim.
Bu vesileyle Reşat Doğru
Bey’e, Tokat Milletvekilimize, organize sanayi bölgeleriyle ilgili sorunları
gündeme getirdiği için ve bunları ifade etme fırsatı verdiği için çok teşekkür
ediyorum.
Saygıyla selamlıyorum
herkesi. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Bakan, hassasiyetinize biz teşekkür ederiz. Diğer bakanlar cevap
vermiyor.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Gündem dışı ikinci söz, 2
Temmuz 1993’te Sivas’ta yaşanan olayların yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen
Mersin Milletvekili Vahap Seçer’e
aittir.
Buyurun Sayın Seçer. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta yaşanan olayların yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
VAHAP SEÇER (Mersin) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; Sivas katliamının yıl dönümü dolayısıyla gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, 2
Temmuz 1993 günü Pir Sultan Abdal etkinliklerine o zamanki Hükûmetin
Kültür Bakanının daveti ve katkılarıyla bir grup aydın, yazarçizer katıldı.
Ancak, orada bir katliam yaşandı, bir facia yaşandı. Aziz Nesin’in Salman Rüşdi’nin “Şeytan Ayetleri” isimli kitabını bir gazetede
yayınlamasını bahane eden bir güruh, bu aydın, yazarçizer insanlarımızın,
toplumumuzun kaldığı, barındığı, konuk edildiği oteli kuşattılar ve devletin
gözü önünde, polisin gözü önünde, emniyetin gözü önünde, askerlerin gözü önünde
diri diri yakıldılar. Bu faciada 33 tane aydınımız, 4
tane vatandaşımız hayatını kaybetti.
Değerli arkadaşlarım,
Sivas’ta yaşanan bir insanlık suçudur, bir katliamdır. Neydi bu olay? Laik
cumhuriyete karşı dinci, gerici bir siyasal kalkışma mıydı? Ya da kolayca dış
güçlere havale edebileceğimiz, bazı kesimlere karşı ders vermek için
tezgâhlanmış bir provokasyon muydu? Ya da kimin
yaptığı anlaşılamayan bir komplo muydu? Yoksa Maraş ve Çorum katliamlarının bir
devamı mıydı? On yedi yıllık süre içerisinde bunlar aydınlatılamadı, bu olayın,
bu katliamın üzerindeki sis perdesi kaldırılamadı.
Değerli arkadaşlarım, elbette
ki o günden bugüne, 1993’ten 2010’a kadar ülkeyi yöneten hükûmetler
bu olayın aydınlatılmamasında, gerçek faillerin, bu işi tezgâhlayanların,
organize edenlerin açığa çıkartılmamasında suç sahibidirler. AKP de bu suça
ortaktır.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Hükûmet değildik o zaman.
VAHAP SEÇER (Devamla) – O
zaman da sizin yol arkadaşlarınız…
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
VAHAP SEÇER (Devamla) – Biz
Hükümette değildik, SHP Hükûmetteydi ama sizin yol
arkadaşlarınız, dönemin, daha önceki dönemlerin…
BAŞKAN – Sayın Seçer, lütfen
Genel Kurula hitap edin.
AHMET YENİ (Samsun) – Erdal
İnönü Başbakan Yardımcısıydı. Erdal İnönü Başbakan Yardımcısıydı, haberin yok.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Var, var… O zaman SHP vardı, CHP vardı. Hiçbir şeyden haberin yok.
VAHAP SEÇER (Devamla) –
…Adalet Bakanı Şevket Kazan, bugün bakan olan Hayati Yazıcı, bu sanıkların, bu
faillerin avukatlığını yaptı; bunları da unutmayalım.
AHMET YENİ (Samsun) – Niye
tedbir almadınız?
BAŞKAN – Sayın Yeni, lütfen…
VAHAP SEÇER (Devamla) – Baş
failler on yedi yıldır arandı, bulunamadı. Sizin devri iktidarınız dönemi sekiz
yılı doldurdu.
AHMET YENİ (Samsun) – Bırak
sekiz yılı. Biz araştırıyoruz.
VAHAP SEÇER (Devamla) – Bu on
yedi yılın sekiz yılı sizin dönemlerinizdir değerli arkadaşlarım.
AHMET YENİ (Samsun) – Bizimle
ilgisi yok.
VAHAP SEÇER (Devamla) –
Hakkında gıyabi tutuklama kararı olan sanıklar İstanbul Büyükşehir
Belediyesinin personeli çıktı, Sivas Emniyetinden ehliyet aldı, Sivas
Belediyesinde nikâh kıydı; bunlar sizlerin döneminde oldu.
TEKİN BİNGÖL (Ankara) - Bir
defa kınamadılar.
VAHAP SEÇER (Devamla) –
Değerli arkadaşlarım, geçtiğimiz günlerde, Sayın Bakan, burada, dün daha
doğrusu, bir gündem dışı konuşmayı yanıtladı Madımak’la ilgili, AKP
milletvekillerinin bu konularla ilgili bir Meclis araştırma önergesi verdiğini
söyledi. Elbette ki bunları biz muhalefet olarak destekliyoruz. Sadece Sivas
değil, Maraş, Çorum, Başbağlar, Gazi olayları, faili
meçhul cinayetler; Türkiye’de üstü açılmamış, aydınlatılmamış, sis perdesi
aralanmamış hangi olay varsa hepsinin üzerine gidelim. Bunu, bu Meclis yapsın,
23’üncü Dönem Meclisi yapsın. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
geçtiğimiz günlerde Diyanet İşleri Başkanlığının burada kanun tasarısı
görüşüldü. Madımak Oteli’nin, o
facianın, katliamın yaşandığı Madımak Oteli’nin müze olması konusu da burada
tartışıldı. Geçtiğimiz aylarda da Alevi açılımı konusu gündeme geldiğinde bu çalıştayların en önemli konularından birisi, en önemli konu
başlığı, gündem başlığı Madımak Oteli’nin müze olma konusuydu, oranın
düzenlenmesi konusuydu. Tabii, orada, Alevi toplumunun değişik aktörleri,
dernekler, sivil toplum örgütleri bu konuda görüş bildirdiler ve Madımak
Oteli’nin müze olması talebini bildirdiler. O dönemde Bakan, bu taleplere
olumlu yanıtlar verdi ama ne oldu, ne değiştiyse, şimdi Sayın Bakan şöyle bir
beyanat veriyor: “Madımak Oteli’ni il halk kütüphanesi yapacağız. Şu anda
kamulaştırdık, yalnız mal sahipleri dava açtı, yargı süresini bekliyoruz;
sadece o binanın birinci katını bir anı evi yapacağız.”
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
Türkiye'de bazı konuları çözmeye soyunuyorsunuz ya da o sorunları çözüyormuş
gibi yapıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Seçer, lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
VAHAP SEÇER (Devamla) – Orada
katledilen insanların ailelerinin talebi, Alevi derneklerinin talebi, oranın
bir müze olması yönünde, ama siz işi kıvırıyorsunuz, orayı il halk kütüphanesi
yapacaksınız ve birinci katını sadece anı evi yaparak, işte bir bardak su
serpmiş olacaksınız ateşe.
Değerli arkadaşlarım, bu
doğru bir anlayış değildir. Oranın müze olması gerekiyor, bu yaşanan acıların
unutulmaması için orada katledilen insanların fotoğraflarının, eşyalarının
sergilenmesi gerekiyor. Bu hareket, oranın müze olması, toplumsal barışı
zedelemez, aksine toplumsal barışı tesis eder, o olay dimağlara, belleklere,
akıllara kazınır ve bundan sonra böyle olayların olmaması için hepimiz, hep
birlikte gayretler içerisinde oluruz.
Değerli arkadaşlarım, ben
sözlerime son verirken böyle acıların bir daha yaşanmamasını diliyorum. Orada
katledilenlerin ateşte semaha durduklarını ve ruhlarının şad olduğunu
düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP ve
BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Seçer.
Gündem dışı üçüncü söz,
Isparta ve çevresinde aşırı yağışlardan etkilenen çiftçilerin sorunları
hakkında söz isteyen Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’a
aittir.
Buyurun Sayın Korkmaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
3.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın,
Isparta ve çevresinde aşırı yağışlardan etkilenen çiftçilerin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Isparta ve civarında yaşanan dolu
afetinin ortaya çıkardığı zararlar hakkında söz almış bulunuyorum. Söz alıyoruz
ama birkaç gündür yurdumuzun değişik yörelerinde yaşanan felaketlerle ilgili,
Tarım Bakanımız ve Hükûmet âdeta bu problemleri
görmemezlikten geliyor ve cevap verme gayretinde bile bulunmuyor. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Kıymetli arkadaşlar, hepimiz
inanıyoruz ki hayır ve şer Allah’tan gelir. Haziran ayında meydana gelen ve
Isparta ve çevresini etkileyen dolu afeti de hiç şüphesiz tabii bir afettir.
Allah tekrarından korusun, zarar büyüktür. Eğirdir ilçesi ve 2 belde, 7 köyünde
1.400 elma üreticisinin yaklaşık 15.500 dekarlık tarım alanında 30 bin ton elma
ürünü kaybı vardır. Ortalama zarar yüzde 60’ın üzerindedir.
Çiftçimiz, yaşanan ekonomik
krizden dolayı zaten birikmiş borçların altında ezilirken maruz kaldığı bu afet
dolayısıyla yarın evladının önüne bir tas çorba koyup koyamayacağının kaygısı
içine düşmüştür.
Hafta sonunda ziyaret etmiş
olduğum Serpil, Tepeli, Eyüpler, Ağılköy
ve ayrıca telefonla bilgi aldığım Balkırı, Çayköy,
Yuvalı, Mahmatlar, Gökçehöyük
ve Barla’da da zarar, ziyan büyüktür.
2009’da elmada kara leke
hastalığı yaşanmış, dolayısıyla çiftçimiz emeğinin karşılığını alamamış idi. Bu
yıl da dolu afetiyle karşılaşılmıştır. Köylülerimiz kamu bankalarından, tarım
ve kredi kooperatiflerinden aldıkları kredileri ödeyemeyecek duruma düşmüştür.
Ayrıca, başta ilaç olmak üzere gübre ve mazot ödemleri de içinden çıkılmaz bir
hâl almıştır.
Söz
konusu köylerimiz tarımdan kazandığını yine tarıma, damlama sulama, soğuk hava
depoları, tasnif ve paketleme sistemlerine yatırmakta hem Eğirdir Gölü’nün
korunması, tasarruflu sulama yapılması, hem de ürün kalitesi açısından özel bir
ilgiyi de hak etmektedir; Hükümetinden kara gününde sıcak bir ilgi ve uzanan
bir dost eli görmek istemektedir; banka ve kooperatif borçlarının ertelenmesi,
bu imkânlardan yararlanmayan köylüye de dekar başına uygun bir afet zararının
ödenmesini beklemektedir. Yeni afetlerle
karşılaşılmaması için de meyve bahçelerinin üstünün örtülmesi sistemleri
konusunda bölgemiz üreticisinin uygun kredilerle desteklenilmesi talepleri
vardır.
Çiftçilerimiz bu talepleri
dillendirince Tarım Bakanı “Efendim, tarım sigortası getirdik, yaptırsalardı.”
gibi bir mazeret beyan etmektedir.
Değerli milletvekilleri,
millete önderlik eden sizlere sormak istiyorum: Kaçınız evinizi, büronuzu
örneğin deprem afetine karşı sigortalattınız. Zaten cari ve zorunlu ödemelere
güçlükle para yetiştirmekte olan çiftçimize, eğri oturup doğru konuşalım,
sigorta primleri de ağır gelmektedir. Bölgemizde tüm çabalara rağmen sigortalı
oranı yüzde 7 ile 10 arasında kalmıştır. Ayrıca, köylülerimiz diyorlar ki:
“Tarım sigortası yaptırırken geleneksel tarım yapma tekniklerinden dolayı tapu
ibraz edemiyoruz.” Bazı köylülerimiz yaylaklarda, hazine yerlerinde ya da
ortaklık şeklinde ziraat yapmakta ya da babanın evladına hayatta iken tapusunu
devretmemesi gibi sorunlarla karşılaşmaktadır. Bu nedenle tapu ibrazında
sıkıntılar vardır. Kanun uygulamayla ile bire bir örtüşmemektedir.
Bir başka haklı itiraz da
şudur: Tarım sigortası yapan şirketler tazminat ödememek için her türlü zorluğu
çıkarmakta, âdeta üzümün çöpü, armudun sapı diyerek bin bir güçlük
sergilemektedirler. Afet sonrası bahçeye gelip “Hasat zamanında zararı gelip
yeniden hesaplayacağız.” demektedirler. Hâlbuki üretici zarar görmüş meyveyi
ağaçlardan temizlemek mecburiyetindedir ki, hem toptan alıcılara ürününü
beğendirsin hem de zarar görmemiş meyveleri koruyabilsin. Hasat mevsiminde
gelen sigortacı zaten yüzde 10’un altındaki zararı ödememektedir. “Senin bahçen
zarar görmemiş.” ya da “Zarar yüzde 10’un altında” deyip çıkmaktadır. Bu sorun
kısa bir zaman içinde mutlaka çözülmelidir. Aksi takdirde, sigorta yapanların
sayısı yüzde 10’u da bulmayacaktır.
Bu sorunların tamamı
Uluborlulu kiraz üreticilerimiz tarafından da dile getirilmiştir. Kiraz hasadı
haziran sonu ya da temmuz başıdır. Hasat mevsiminin hemen öncesinde, haziranın 10’u, 22’si ve 25’inde yağan kuvvetli yağışlar ile
zarar kirazda yüzde 80’e ulaşmıştır. Bu yağışlar ve ani ısı düşüşleri hassas
bir meyve olan kirazda çatlamalara sebep olmuş, kirazın ekonomik değerini
düşürmüştür.
Yine başka önemli bir husus
da Sayın Tarım Bakanı çiftçilerimize “Tarım sigortası yaptırın.” diyor ama
örneğin, bu sigorta başta Uluborlu üreticimiz olmak üzere kiraz üreticisinin
sorununu çözmüyor. Tarım sigortası doğal afet olarak hortum, fırtına, heyelan,
yangın, sel, dolu ve doludan kaynaklanan kalite kaybını tazmin etmekte. Ancak
kirazda çatlamalara sebep olan ani ısı değişikliklerini saymamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Korkmaz,
lütfen tamamlayınız; buyurun.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) –
Neredeyse on, on iki saat aralıklarla ani ısı düşüşleri yaşadık, yaşıyoruz.
Burada çiftçimizin günahı ne?
Bu bakımdan, ani ısı
değişiklikleri de tazmin nedenleri arasına alınmalıdır. Uluborlu’da damlama
sulama sistemi şebekesi 2008’de ihale edilmiş ve hemşehrilerimiz
borçlandırılmıştır. Bu afet bu borçların üzerine ilave ve altından kalkılamaz
bir yük getirmiştir.
Sözlerimin sonunda Eğirdir ve
Uluborlulu hemşehrilerimin zararlarının tazmin
edilmesi için Tarım Bakanlığını göreve davet ediyor; tüm sıkıntılarına rağmen
Uluborlu Belediyesi ve Kaymakamlığınca düzenlenen Geleneksel Kiraz Festivali’ne
de Ispartalı bütün milletvekillerimiz adına tüm milletvekillerimizi davet
ediyor; festivale emek verenlere, Belediyemize, Kaymakamlığımıza teşekkür
ediyor; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Korkmaz.
Gündem dışı konuşmaya Hükûmet adına Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Bakanım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, son bir ay
içerisinde Türkiye'nin muhtelif bölgelerinde yaklaşık 800 bin dekar alanda
-toplamda- yağışlardan, doludan, selden bir şekilde zarar gören çiftçilerimize
geçmiş olsun dileklerimi sunmak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; benim Tarım Bakanı olarak bu kürsüde, Meclis çalışmalarında
gündem dışı konuşmalara en çok cevap veren, dolayısıyla da milletvekillerimizin
bu manadaki denetim faaliyetine en açık olan, en çok sorulara cevap veren ve en
çok gündem dışı konuşmalara da cevap veren bir arkadaşınız olduğum biliniyor.
Yani kayıtlar da bunu söylüyor. Hele hele önceki hükûmetlerin bakanlarıyla falan mukayese edildiğinde
sorulara cevap verme konusunda bugüne kadar hiçbir dönemde, hiçbir zaman cevap
verilmediği kadar sorulara cevap verildiği, hem gündem dışı konuşmalara hem
sorulara cevap verildiği ortaya çıkar. Rakamlar elimde, onlarla vaktinizi almak
istemiyorum.
GÜROL ERGİN (Muğla) – Sayın
Bakan, hiç olmazsa Sami Bey’in hakkını yeme. Sami Bey’e ayıp oluyor.
BAŞKAN – Sayın Ergin, lütfen…
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bu hafta içerisinde, Avrupa Birliğiyle müzakere
fasıllarından birisi olan tarımla ilgili çok önemli bir faslı, gıda faslını
açmak üzere Brüksel’de görevli bulunuyordum. Dolayısıyla son birkaç gün
içerisindeki konuşmaları cevaplama imkânım olmadı, gündem dışı konuşmalara
cevap verme. O nedenle gecikti ama bakıyorum -tutanaklardan aldım bilgileri-
benim burada olmamam… Biraz önce değerli vekilim -hatta ben burada olduğum
hâlde- kendisince -duydum- “Benim veya Hükûmetin
cevap verme tenezzülünde bulunmadığı, gelmediği.” şeklinde burada bir ithamda
bulundu, bir iddiada bulundu.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Dolu afetine karşı Sayın Bakan…
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Tabii, bunları da düzeltmemiz gerekiyor, en
azından kayıtlara geçmesi açısından bunları da ifade etmem gerekiyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii, tarım, risk alanı yüksek bir üretim faaliyeti, tabiat
şartlarına bağlı. Sadece bizde değil dünyanın her yerinde tarım, risklerle
yapılan bir faaliyet, sürdürülen bir faaliyet. Şimdi, Türkiye’de, çiftçilerin
tarımsal üretim faaliyetlerini gerçekleştirirken gerek sel gerek dolu gerek don
gerek buna benzer birtakım tabii afetlerle karşı karşıya kaldıklarında, bizden
önce iki tane kanun vardı. Bunlardan bir tanesi, 5254 sayılı Muhtaç Çiftçilere
Tohumluk Yardımı Yapılması Hakkında Kanun idi. Bu Kanun gereğince, çiftçiler
herhangi bir tabii afetle karşı karşıya kaldıklarında hükûmetler
bir kararname hazırlarlar, onlara tohumluk desteğinde bulunurlar ve borçlarını
da ertelerler. Şimdi, bu 5254 sayılı Kanun, bizden önceki Hükûmet
döneminde yürürlükten kaldırıldı yani çiftçiler bu alanda açıkçası korunmasız,
savunmasız hâle getirildi. Ne zaman yürürlükten çıkarıldı, kalktı? 3/7/2001 tarihinde. Dolayısıyla, yerine ne kondu? Yerine bir
şey konmadı.
Şimdi, bir başka kanun vardı,
2090 sayılı Kanun. O da daha çok canlı hayvanlarla ilişkili, oradaki hayvan
kayıplarıyla, yangın başta olmak üzere birtakım afetlerle ilgiliydi. Bu Kanun
1977 yılında çıkmış. 1977’den 1996’ya kadar hiç ama hiç bu Kanun çerçevesinde
ödeme yapılmamış. 1996-2002 tarihleri arasında sadece
2,5 milyon lira bu Kanun çerçevesinde Türk çiftçisine ödeme yapılmış;
felaketler, afetler vesaire karşısında. Bizim Hükûmetimiz
döneminde bu Kanun’a da işlerlik kazandırılmış ve bakın ne kadar ödeme
yapılmış? 2003-2010 tarihleri arasında tam tamına 264
milyon lira Türk çiftçisine tabii afetlerle karşı karşıya kaldığında bu Kanun
kapsamında ödeme yapılmış. Demek ki biz, Türk çiftçisini karşı karşıya kaldığı
riskler ve uğradığı afetler, zararlar konusunda destekliyoruz. Bu Kanun’u, daha
önce hemen hemen hiç işlerliği olmayan, meriyette
olmasına rağmen, işlemeyen bir kanunu da biz bu çerçevede yaptık ve 264 milyon
lira da ödeme yaptık.
Fakat bu arada bir hususu
daha biz Türk çiftçisinin gündemine getirdik. Nedir bu? O da şu: İlk defa
olarak 1 Haziran 2006 tarihinde Tarım Sigortaları Kanunu’nu yürürlüğe koyduk,
daha doğrusu uygulamasını başlattık. 2005 yılında Kanun çıktı,1 Haziran 2006
tarihinde de yürürlüğe girdi ve her sene bu Kanun’un uygulaması biraz daha
genişletildi Türk çiftçisinin lehine olarak. Dolu, don, bu sene seli de, 1 Ocak
itibarıyla seli de sigorta kapsamına aldık ve bu sigorta bedelinde ise yüzde 50
hibe destek veriyoruz. Yani çiftçimiz, bağını bahçesini, tarlasını, her neyse,
diyelim ki 100 liraya sigortaladı, 50 lirasını biz hibe olarak kendisine
ödüyoruz; yüzde 50.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –
Dönümü ne kadar Sayın Bakan?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –Dönümden dönüme değişiyor. Yani ürüne göre sigorta
poliçe değeri. Ben onları şimdi anlatacağım size.
Yüzde 50 hibe destek
veriyoruz. Nedir bunlar? Bitkisel ürünler için değerli arkadaşlar, dolu ana
riskiyle birlikte, doluyla birlikte yangın, heyelan, fırtına, hortum, deprem,
sel ve su baskını ek riskleri paket hâlinde; ayrıca, açık alanda yetiştirilen
meyveler için yukarıda belirtilen risklere ilave olarak don riski teminatı,
yüzde 50 prim desteği; seralar için dolu ana riskiyle birlikte yangın, heyelan,
fırtına, hortum, deprem, taşıt çarpması, kar ve dolu ağırlığıyla sel ve su
baskını ek riskleri paket hâlinde; kapalı sistemde üretim yapılan biyogüvenlik ve hijyen tedbirleri
alınmış tesislerde yetiştirilen kümes hayvanları için ölüm riski teminatı;
çiftçi kayıt sistemine entegre edilmiş soy kütüğü, ön soy kütüğü ve Hayvan
Kayıt Sistemine (Türkvet) kayıtlı olan süt sığırları
için ölüm riski teminatı; denizlerde ve iç sularda yetiştirilen su ürünleri
için ölüm riski teminatı Tarım Sigortaları Havuzu tarafından teminat altına
alınmıştır ve biz buna yüzde 50 hibe destek veriyoruz.
Peki, bugüne kadar bu
sigortadan Türk çiftçisi faydalandı mı? Ne kadar para aldı? Ne yatırdı? Bunu da
bilelim.
Bakın değerli arkadaşlar, 1
milyon 129 bin 850 poliçe düzenlendi şu ana kadar. 81 il, 807 ilçe, 15.860 köy
devlet destekli tarım sigortasıyla tanıştı. Buralarda sigorta uygulandı. 20
milyon 160 bin 07 dekar alanda 9 milyar 586 milyon liralık tarımsal varlık sigortalandı.
Yani 9,5 katrilyonluk tarımsal varlık sigortalandı. 9.303 sera, 313.349 büyük
baş hayvan, 335 büyük entegre tavuk kümesi, 39 adet
balık çiftçiliği yine sigorta teminatına kavuştu ve ödediğimiz sigorta
kapsamında -ödenen hasar, tazminat- 190 milyon 944 bin 407 lira ödeme
gerçekleşti. Yani sigortasını yaptıran çiftçilerimize bir şekilde -biraz önce
söylediğim risklerle- hasarlarla karşı karşıya kalanlara yaklaşık 191 milyon
lira da tazminat ödendi, hasar ödendi. Bu uygulama aslında hem çağdaş hem dünyanın
ileri, gelişmiş ülkelerinde uygulanan bir sistem. Bitkisel dolu-don, hayvan
hayat, sera, kümes, su ürünleri ile vatandaşlarımız, çiftçilerimiz özellikle
hem primlerini kendileri yatırıyor, biz bunun yüzde 50’sini yatırıyoruz ve o
takdirde de karşı karşıya kaldıkları hasarların bedelinin tamamı kendilerine
ödeniyor.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bununla birlikte, bu yıl içerisinde ocak ayında bazı
illerimizde sel felaketi meydana geldi. Ki bunun süresi de mayıs ayına kadar
uzatıldı ve mayıs ayına kadar sel felaketiyle karşı karşıya kalan 17 ilimizde
yüzde 30 ve üzeri zarar gören çiftçilerimize çıkardığımız bir kararnameyle borç
ertelemesi yapıldı ki bunun tutarı 27 milyon lira. Yine, bunların Ziraat
Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan zirai kredi borçları bir yıl
süreyle, yüzde 7 ile ertelendi.
Kararname kapsamında 17 il
var. 10 bin çiftçimiz bundan, bu kararnameden istifade etti. Hangi iller:
Adana, Adıyaman, Afyon, Ağrı, Antalya, Aydın, Batman, Bingöl, Bursa, Çanakkale,
Edirne, İzmir, Kars, Kırklareli, Manisa, Muş ve Uşak illeri.
Yine, bu yılın ilkbaharında,
şubat-mart aylarında don bazı bölgelerde meydana geldi ve özellikle sigortanın
yorum sebebiyle, dünyadaki uygulamaları sebebiyle -örneğin, kayısıdaki
çiçeklenme döneminin belirli safhaları sigorta kapsamında idi- buradan
faydalanmadığı anlaşılan, sigorta kapsamına girmediği tespit edilen illerimizle
ilgili de yine bir kararname çıkardık. Buradan da toplam 26 ildeki 60 bin
çiftçimizin 800 bin dekar alanda, biz, bu kardeşlerimizin de, bu
çiftçilerimizin de hem borçlarını yüzde 7 faiz oranıyla bir yıl erteledik hem
de kendilerine dekar başına 150 lira destek ödemesi çıkardık. Bunun da tutarı
208 milyon lira.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Para?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Para şu anda askıda.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Yani para yok!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Hayır, bunun bir muamelesi var. Yani siz
geldiniz, “Ben şu kadar zarar gördüm, hemen bana çıkar parayı ver…” Olur mu?
Devletin hesabı kitabı var, denetimi, kontrolü var. Şu anda
ilanda. Askı süresi bitince parası ödenir. Yani şu anda prosedür devam ediyor, hiçbir sorun yok.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Bakan, deadline ne zaman, deadline?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Bunun kontrol icmalleri alınıyor şu anda, şu anda
askıda. Dolayısıyla askı süresi tamamlandığında, yasal olarak itiraz var mı yok
mu, buna göre yapılacak.
Değerli milletvekilleri, son
bir ay içerisinde de bu defa sel ve aşırı yağmur ihbarı alınan iller var, 18
il; Artvin, Aydın, Bursa, Denizli, Eskişehir, Giresun, Hatay, Isparta,
İstanbul, Kars, Kilis, Kocaeli, Konya, Muş, Ordu, Rize, Samsun, Trabzon. Bir de
dolu ihbarı olanlar var. Bunlar tabii ayrı ayrı; seli
ayrı, dolusu ayrı. Burada da 15 il var. Bunların bir kısmında hem sel olmuş hem
dolu olmuş, dolayısıyla onları ayrı ayrı kategorize
ediyoruz. Bunlar da Ankara, Artvin, Denizli, Erzurum, Hatay, Isparta, Kars,
Kilis, Konya, Mersin, Muş, Osmaniye, Samsun, Tokat, Uşak. Bunlarda da bizim ilk
tespitlerimize göre 800 bin dekar civarındaki alan bir şekilde doludan
etkilendi ve bunlarla ilgili de hasar tespitleri şu anda yapılıyor. Dolayısıyla
hasar tespitleri geldiğinde de bunlarla ilgili mevcut meri mevzuat çerçevesinde
de o çiftçilerimize de elbette ki yardımcı olacağız.
Şimdi burada bir hususu
dikkate almamız lazım. Yüzde 50 sigorta bedelini devlet ödüyor, yüzde 50’sini
ödüyor, bu çok yüksek bir rakam, teşvik etmek için. Bizim, sigortacılığı, tarım
sigortacılığını teşvik etmemiz lazım, geliştirmemiz lazım. Yani, bu nedenle de,
en küçük bir sigorta kapsamına aldığımız hâlde, sigorta kapsamında bulunduğu
hâlde eğer çiftçimiz sigorta etmiyorsa, bilerek veya bir şekilde bilmeyerek…
Sigorta bilerek etmiyorsa, siz şimdi kalkıp eğer ona da sigorta kapsamı dışında
bulunan bir ürün muamelesi yaparsanız veya bir risk muamelesi yaparsanız o
zaman Sigorta Kanunu’nu çıkarmış olmanızın da bir anlamı kalmıyor, o zaman bunu
hayata geçiremezsiniz. Bunun da hesabının, kitabının yapılması lazım. Biz bütün
gücümüzle çiftçilerimize bu konuda bilgi veriyoruz, anlatıyoruz; yayın
araçlarıyla, toplantılarla, ziyaretlerle. Bakın, şu şu
şu riskler sigorta kapsamında. Parasının yarısını da
biz veriyoruz, yaptıranlar da çok memnun. İşte, 190 milyon lira hasar ödendi
şimdiye kadar. Sigorta kapsamında en çok alan illerimizden
bir tanesi Malatya, özellikle kayısı üreticileri. Dolayısıyla bizim bunu
da dikkate almamız lazım. Bunun Türk çiftçisine yapılabilecek bu manada en
hayırlı yardım olduğunu, kendisini sigortalama konusunda hem yüzde 50 hibe
destek verip bunu teşvik etmek ve bu şekilde ürününü sigortalatmak yoluyla
tabii afetlere karşı korunmanın, riski minimize etmenin veya riske karşı onu
korumanın en doğru, en sağlıklı yol olduğunu… Ki dünyanın gelişmiş bazı
ülkelerinde de, örneğin İspanya, Fransa gibi bu tür ülkelerde de hâlen bu
sistem uygulanıyor, biz de bununla birlikte bunu uyguluyoruz. Kesin hasar
tespitleri olduğunda mevcut meri mevzuat konusunda da biz yine bu
çiftçilerimize de elbette ki yardımcı olacağız.
Bizim,
kırsal kalkınma yatırımlarının desteklenmesi projeleri kapsamında özellikle
Isparta ilimizde de -Sayın Korkmaz Vekilimize de bu vesileyle teşekkür
ediyorum, gündeme getirdi- hem damla sulama konusunda hem diğer kırsal kalkınma
yatırımları konusunda -hakikaten Isparta çiftçisi bu konuda aldığı projeleri en
güzel şekilde yerine getiren illerimizden bir tanesi- en çok da proje
uyguladığımız illerden bir tanesi. Dolayısıyla onlara da,
Türkiye'nin diğer bütün bölgelerindeki, bütün illerdeki çiftçilerimize de biz
bütün gücümüzle destek olmaya devam edeceğiz.
Hububat sezonu, hasat devam
ediyor. Şu an itibarıyla 548 bin ton biz alım yaptık Toprak Mahsulleri Ofisi
olarak. Geçen sene aynı tarihte aldığımızdan biraz daha fazla aldık. Geçen sene
aynı gün 517 bin ton idi alımımız, şu anda 548 bin ton alıma ulaştık.
Avrupa Birliğiyle gıda
faslının açılmış olması Türk tarımı için de, Türk tüketicisi için de, Türk
tarım sektörü için de çok önemli bir gelişme. Çünkü Avrupa Birliğindeki
tüketicilerin tabi bulundukları standartların artık Türkiye’de de gıdaya erişim
konusunda, gıda üretimi konusunda, gıda güvenliği alanında artık Türkiye’de
uygulanacağını bu gösteriyor. Hem Türkiye'nin eriştiği standardı ve kapasiteyi
göstermesi açısından çok önemli hem bundan sonra tüketicilerimizin ulaşacakları
refah düzeyiyle, sağlık ve hijyen standardıyla
ilişkili olarak son derecede önemli. Bu müzakere faslı uzun çabadan sonra,
değerli milletvekillerimizin de sabahlara kadar süren yoğun çalışmasıyla
çıkarılan kanun bunun şartlarından birisiydi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Ve ben başta saygıdeğer
milletvekillerimiz olmak üzere bu faslın açılmasında emeği geçen Sayın Başmüzakerecimiz Egemen Bağış Bakanımıza, Dışişleri
Bakanlığımıza ve Bakanlığımızın çalışanlarına, emeği geçen herkese bu vesileyle
huzurunuzda teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Darısı diğer fasılların başına
diyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Sayın Kurt, Sayın Korkmaz,
Sayın Çalık, Sayın Aslanoğlu ve Sayın Ergin, söz
talepleriniz var Sayın Korkmaz’ın ve Sayın Bakanın
konuşmaları dolayısıyla anladığım kadarıyla.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Evet.
BAŞKAN - Ancak, İç Tüzük
gereğince söz veremiyorum.
GÜROL ERGİN (Muğla) – Niye?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Efendim, yerimden kısa bir açıklama yapmak istiyorum konunun daha iyi
anlaşılması açısından.
BAŞKAN – Sayın
Milletvekilleri, bu, İç Tüzük’te olmayan bir olayın burada uygulamaya
konulması. Sayın Milletvekilinin…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Efendim, Bakanın yapmış olduğu açıklamalar eğer -benim sorularım var konuşmamda-
o soru soran tarafından yeterli görülmezse, katkı mahiyetinde bir iki dakika
konuşma yapabilir.
BAŞKAN – Gündem dışı
konuşmada söz konusu değil efendim. Bir tasarının veya teklifin görüşülmesi
sırasında esas üzerinde veya maddeler üzerindeki soru sorma sırasında…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Efendim…
BAŞKAN – Sayın Vekilim,
izahımı yapayım, bir saniye. İç Tüzük’ü izah ediyorum ben, bir saniye. Bir
oturur musunuz lütfen.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Efendim, İç Tüzüğü biliyorum da, bir dakika benim açıklamamın kime zararı
olabilir? Bir dakika… Konunun daha iyi açıklanması açısından.
BAŞKAN – Sayın Korkmaz,
sadece siz değil ama…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Tamam, bir dakika arkadaşlardan istirham ediyorum.
BAŞKAN - Burada İç Tüzük’te
olmayan bir hüküm uygulamaya konuldu Sayın Divan tarafından diyelim. Ben de
bunun önüne geçmek istiyorum. İç Tüzük’te böyle bir imkânımız yok yani, onu
izah ediyorum.
Buyurun.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Özür dilerim son cümlenizi anlayamadım. Divan neyi uygulamaya koydu?
BAŞKAN - İç Tüzük’te olmayan
bir konu uygulamaya konuldu burada daha önce onu anlatmak istiyorum ben.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
60’ıncı maddeye göre söz istiyor.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Peki efendim, 60’ıncı maddeye göre bir açıklama istiyorum. Yani şu ana kadar
efendim bir sabır gösterseydiniz konuşmamı bitirecektim.
BAŞKAN – Hayır Sayın Korkmaz,
bu sabırla veya sabırsızlıkla ilgili değil. Tamam “Pek
kısa bir açıklama gereği” diyelim, söz verilsin ama 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7
arkadaşımızın söz talebi var. Bu da İç Tüzük…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Biz feragat ediyoruz Sayın Başkan. Ben paramı istiyorum başka bir
şey istemiyorum! Para istiyorum, paramızı istiyoruz!
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Kurt.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Isparta Milletvekili Haydar Kemal Kurt’un, Isparta ilinde meydana
gelen iklim gerçekleşmesi nedeniyle yaşanan zararlara ilişkin açıklaması
HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) –
Sayın Başkan çok teşekkür ediyorum.
Öncelikle ilimizde meydana
gelen iklim gerçekleşmesi sebebiyle zararlar Sayın Nevzat Bey tarafından dile
getirildi. Biz de gittik yerinde geçtiğimiz hafta içerisinde ve ondan önceki
haftalarda gördük. Çok ciddi, beklenilmeyen bir olay söz
konusu. Bu anlamda ben Bakanın kendine aktarılan bilgileri değerlendireceği
inancındayım, zaten ilgili il müdürlüklerimiz tarafından burada tutanakla durum
tespit edildi. Valiliğimiz zannediyorum bu Bakanlığımıza gereken bilgiyi
iletecekler. Yalnız ben şu hususu eklemek istiyorum: Şimdi Sayın Bakanın
konuşmasında 1977 yılında çıkan bir uygulanmayan bir…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Korkmaz…
2.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın,
dolu afeti nedeniyle Isparta ilindeki çiftçilerin sıkıntılarına ilişkin
açıklaması
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Önce, Sayın Bakanın üç gündür
yok olduğu eleştirim kendisi tarafından izah edildi, bir kötü niyet
taşımıyordu, o dolu afetiyle ilgili Tarım Bakanının cevap vermesini arzu
ettiğim için bunu söylemiştim. Sayın Bakanın konuşmasında özellikle uygulamayla
kanun arasındaki farklılıkları ortaya koymak adına dile getirdiğim hususlara
cevap göremedim. Örneğin, “Tapu ibrazında sıkıntılar var.” dedim Sayın Bakanım,
“Sigortaya primlerin ödenmesinde zaten zor durumda olan çiftçilerimizin
sıkıntısı var.” dedim, yine “Ani ısı değişikliklerini sizin çıkarmış olduğunuz
mevzuat kapsamıyor.” dedim. Bununla ilgili bir açıklama getirmedi.
Kendisine teşekkür ediyorum,
Isparta çiftçisiyle ilgili güzel şeyler söyledi. O zaman, efendim, Isparta
çiftçisi özel bir ilgiyi hak ediyor. Yani eğer düzenli bir tarım yaptırmak
istiyorsanız, Isparta çiftçisi özel bir ilgiyi hak ediyor. Farklı bir şey
istemiyoruz, Malatya’da yapılan uygulamanın aynısını, efendim, Isparta’da da
istiyoruz.
Ben teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Aslanoğlu…
3.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, don afetinden zarar gören çiftçilere verilecek maddi
yardımın bir an önce verilmesine ilişkin açıklaması
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Türkiye’ye örnek olduğumuz için, Nevzat Bey teşekkür ederiz
Malatyalı olarak.
Sayın Bakan, mart ayı başıydı
dört ay geçti. Tabii, çiftçinin mazot borcu var, gübre borcu var. Verdiğiniz
destek sadece çiftçinin zararının onda 1’i. Dekara 150 lira verdi, dekarda
1.500 lira zararı var çiftçinin. Bu nedenle biz bir an önce paramızı istiyoruz,
yarın istiyoruz. Gübreciye borcumuz var, mazotçuya borcumuz var, bir an önce
paramızı istiyoruz. Yani derde derman olsun diye paramızı bir an önce
istiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Aslanoğlu.
Sayın Ergin…
4.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, et ithalinden sonra et
fiyatlarının düşmediğine, düşmesi için yapılacak ithalatın çitfçinin
yararına olup olmadığına ilişkin açıklaması
GÜROL ERGİN (Muğla) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan gene çok güzel
bir konuşma yaptı, kendisini kutlarım. Ancak, özellikle şu et konusuna bir
değinseydi iyi olurdu. Ben şimdi soruyorum: Sayın Bakan…
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Onunla ilgili konuşun, ona da cevap vereyim.
GÜROL ERGİN (Muğla) – Sayın
Bakan, Türkiye’de, yaptığınız o yanlış et ithalatından, daha doğrusu et için
hayvan ithalatından sonra fiyatlar düştü mü düşmedi mi? Düşmediyse niye
düşmedi?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Düştü, düştü.
GÜROL ERGİN (Muğla) – Hayır,
düşmedi, sen de biliyorsun ben de biliyorum.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Hayır, düştü.
GÜROL ERGİN (Muğla) – İki gün
sürdü, iki gün. Yalancının mumunun yatsıya kadar sürmesi kadar sürdü.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Fiyatlar burada var, gelir bakarsın.
GÜROL ERGİN (Muğla) – Şimdi
söylüyorum: Fiyatların düşmesi için ne kadar et ithal etmeyi veya ne kadar et
için hayvan ithal etmeyi düşünüyorsunuz ve bu Türk çiftçisinin yararına mıdır
zararına mıdır? Kilosunun 14 lira 80 kuruş olduğu Et-Balık Kurumu tarafından…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Çalık, buyurun.
5.- Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın,
Malatya’da yaşanan don olayından zarar gören çiftçilerin paralarının
ödeneceğine ilişkin açıklaması
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Ben öncelikle Sayın Bakanımın
söylemiş olduğu, Genel Kurulda en fazla gündem dışı sorulara cevap veren,
konuşmalara cevap veren Bakan olarak bizim de sorunumuza cevap verip, konuşup
daha sonradan sadece sözde değil, icrasına da döktüğü için kendisine çok
teşekkür ediyorum.
O gün bizim kayısıdan dolayı
çiftçilerimizin zarar ettiğini ve don zararlarının karşılanması gerektiğini
söylemiştik ve Sayın Bakanımız da sözde değil, icrasını da yaparak Bakanlar
Kurulundan kararı çıkarttırdı ve Malatya çiftçilerimizin don zararlarının
tazmini sağlanıyor. Temmuzun 25’inden sonra Maliye Bakanlığı parayı Sayın
Bakanımıza gönderiyor ve o da inşallah Malatyalı çiftçilerimize gönderecek.
Ben Malatya adına Bakanıma
bir kez daha teşekkürü borç biliyorum, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Hıdır, buyurun.
6.- Muğla Milletvekili Mehmet Nil Hıdır’ın,
çiftçilerde tarımsal sigorta sisteminin yaygınlaştığına ilişkin açıklaması
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) –
Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Öncelikle önceki konuşmacının
vurguladığı çiftçilerin tarımsal sigortalarıyla alakalı konularda Sayın
Bakanımızı kutluyorum çünkü bizim dönemimizde özellikle Sayın Bakanımızın da
gayretleriyle tarımsal sigortalar sistem olarak oturtuldu. Bu, bilimsel bir
çalışmadır, buna karşı çıkmak eşyanın özüne karşı çıkmak kadar abestir. Onun
için ben her yıl biraz daha genişleyen tarımsal sigortadan dolayı Sayın
Bakanımıza ve ilgili bilim adamlarımıza çok teşekkür ediyorum. Köylümüz, çiftçimiz
bu tarımsal sigortanın yaygınlaşmasından son derece memnundur, primlerin yüzde
50’sinin devlet tarafından ödenmesinden son derece memnundur. Bunu kötü
göstermek hiçbirimize hiçbir şey kazandırmaz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Doğru, buyurun.
7.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat ili Kazova
ve Turhal bölgesindeki çiftçilerin dolu yağışından uğradıkları zarara ilişkin
açıklaması
REŞAT DOĞRU (Tokat) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tokat ili Kazova
bölgesi Turhal mıntıkasında da oradaki bulunan Söngüt,
Büyükyıldız, Çerçi köylerinde, Güryıldız
köylerinde de büyük oranda afet meydana gelmişti. Dolu afeti münasebetiyle
insanlar ürünlerinin hepsini kaybettiler. Özellikle domates üreticisi, meyve
üreticisi, sebze üreticisi bundan çok büyük oranda zarar gördüler. Biz de diğer
iller gibi buradaki çiftçi kardeşlerimize destek bekliyoruz. Buradaki
insanların, mesela 400 tane çiftçinin 2 tanesinde sigorta var. Çiftçilik
belgesi alamıyorlar tapudaki sorunlarından dolayı. Bu noktada da bir
iyileştirme mi yapılacak, başka bir konu mu gündeme getirilecek? Bunlar
yapılarak buradaki insanlarımıza destek verilmesi lazım. Eğer destek
verilmezse, buradakiler hem borçlarını ödeyemeyecekler hem de icra daireleri
elinde kalacaklardır diyor, söz verdiğiniz için teşekkürlerimi sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir ve
29 milletvekilinin, 1993 yılındaki Sivas olaylarının araştırılması amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/805)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Bundan tam on yedi yıl önce
Sivas'ta, Madımak Otelinde bir insanlık dramı, bir vahşet yaşanmıştır. Pir
Sultan Abdal şenliklerinde bir araya gelen; Türkü söyleyen, semah dönen,
kitaplarını imzalayan 37 aydınımız hunharca katledildiler. Bu katliamı
düzenleyenlerin hedefleri sadece orada olanlarla sınırlı değildi. Madımak'ın
dumanında asıl boğmak istedikleri, laik demokratik cumhuriyetimizdi. Sivas
bunun için seçilmişti.
Amaçları, Cumhuriyetin
temellerinin atıldığı yerde Cumhuriyeti boğmaktı.
Cumhuriyet tarihimizin bu en
kanlı kalkışmasını görmezlikten gelenler, bunu sadece Alevilere karşı yapılmış
bir saldırıymış gibi göstermek istediler. Kaldı ki, öyle bile olsa, bu insanlık
ayıbı karşısında susanların, böyle bir olay hiç yaşanmamış gibi davrananların,
unutalım gitsin diyenlerin ayıbını tarih er ya da geç tescil edecektir.
Bu katliamdan daha acı, daha
vahim olanı, aradan geçen on yedi yıla rağmen devletin bu konudaki
suskunluğudur. Artık devlet, devleti yönetenler suskunluğunu bozmalı,
tarihimizdeki bu kanlı kalkışmayla yüzleşmelidir.
2 temmuz
1993'te yaşanan bu vahşetten en çok Sivas halkı zarar görmüştür. Zaten var olan
göç, özellikle sermaye göçü bu olaydan sonra daha da hızlanmıştır. Hangi
inançtan, hangi mezhepten olursa olsun Sivas halkının ezici çoğunluğu bu
katliamı lanetlemektedir.
Yapılması gereken, bu olaydan
ülke olarak, toplum olarak ders çıkarmaktır. Bir daha yaşanmaması için önlem
almaktır. Bu nedenle Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105.
maddeleri uyarınca Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
29.04.2010
1) Malik Ecder
Özdemİr (Sivas)
2) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
3) Ali Oksal (Mersin)
4) İsa Gök (Mersin)
5) Atila
Emek (Antalya)
6) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
7) Ahmet Küçük (Çanakkale)
8) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
9) Bülent Baratalı (İzmir)
10) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
11) Sacid
Yıldız (İstanbul)
12) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
13) Tacidar
Seyhan (Adana)
14) Algan
Hacaloğlu (İstanbul)
15) Mevlüt
Coşkuner (Isparta)
16) Ensar
Öğüt (Ardahan)
17) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
18) Ahmet Ersin (İzmir)
19) Erol Tınastepe (Erzincan)
20) Rahmi Güner (Ordu)
21) Eşref Karaibrahim (Giresun)
22) Suat Binici (Samsun)
23) Bihlun
Tamaylıgil (İstanbul)
24) Faik Öztrak (Tekirdağ)
25) Mehmet Ali Susam (İzmir)
26) Onur Başaran Öymen (Bursa)
27) Ali Koçal (Zonguldak)
28) Abdulaziz
Yazar (Hatay)
29) Tekin Bingöl (Ankara)
30) Şinasi Öktem (İstanbul)
2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 25
milletvekilinin, hayvancılık sektöründeki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/806)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Kırmızı et yüksek biyolojik
değere sahip olan iyi bir protein kaynağıdır. Ülkemiz coğrafi özellikleri ile
her türlü hayvansal üretim açısından uygun ortam ve önemli bir potansiyele
sahiptir. Ancak son yıllarda uygulanan yanlış tarım ve hayvancılık politikaları
nedeniyle Ülkemizde hayvan sayısında çok ciddi bir şeklide azalmalar olmuştur.
Böylece bir zamanlar ihracatçı konumunda olan Türkiye bu gelişmeler sonucunda
et ithalatçısı ülke konumuna gelmiştir.
Türkiye Ziraat Odaları
birliği tarafından yapılan kırmızı et raporuna göre Dünyada toplam kırmızı et
üretimi 1990-2005 yılları arasında sığır eti %18, keçi
eti %74, manda eti %37,5 olmak üzere genelde %16 artmıştır. Aynı yıllarda ülkemizde
et üretimine bakıldığında ise sığır etinde % 10,8, koyun etinde %10,5, keçi
etinde %31,8 ve manda etinde %86'lık bir azalma olduğu gözlenmektedir.
Ülkemizde ise toplamda %14 azalmıştır. Yine aynı raporda ülkemizde 2013 yılında
164.000 ton et açığı olacağı belirtilmektedir.
1940 yılında 44 Milyon hektar
olan çayır ve mera alanları günümüzde 12 Milyon hektara kadar düşmüştür.
Gerilemedeki diğer bir etken ise yem, mazot ve gübre fiyatlarında yapılan
önemli orandaki artışlardır.
TÜİK verilerine göre 1980
yılında 44,5 milyon olan nüfusumuz, bugün 70 milyonun üzerindedir. Buna
karşılık aynı dönemde büyükbaş hayvan sayısı 17 milyondan 11 milyona, küçükbaş
hayvan sayısı ise 68 milyondan 30 milyon azalmıştır.
2007 yılında kesilen koyun
sayısı 2,725,220 ve bu kesilen hayvanlardan üretilen
et 60,402,826 ton iken, 2008 yılında ise koyun sayısı 1,859,281'e gerilemiş
üretilen et ise 40,315,692 ton'a düşmüştür.
Büyükbaş hayvanlarda 2007
yılında kesilen toplam hayvan sayısı 2,013,523 ve elde
üretilen et miktarı 433,951,598 ton iken, 2008 yılında bu rakamlar 271,148 baş
gerileyerek 1,742,375'e düşmüş ve üretilen et miktarı da 1 yılda 62,000 ton
gerileyerek 371,952,707 tona düşmüştür.
8 yıllık AKP döneminde
hayvancılığa verilen teşviklerin yetersiz olması nedeniyle çiftçilerimiz
hayvancılık yapmayı bırakmış, köyden kente göç edip işsizlik ve yoksulluk
içinde gecekondularda yaşamaya mahkum edilmiştir. 8 yıl sonunda AKP tarafından çıkarılan genelgede ise
hayvancılıkta aile işletmeciliğini geliştirmek yerine, zengin ve parası
olanlara yönelik yeni yönetmelik çıkartıp, 50 baş ve üstü damızlık hayvan
besleyenlere hayvan alımında, ahır yapımında ve süt toplama tanklarının
yapımında %30 ve %40 arasında hibe edileceği beyan edilmiştir. Ancak bu
teşvikten yararlanmak ve bu tesisleri yapabilmek için bir köylünün 250 milyar
civarında bir sermayeye ihtiyacı bulunmaktadır.
Bu sermayeyi oluşturmak için
bir köylünün, köydeki arazisini ve evini bankaya teminat göstererek kredi
çekmesi gerekmektedir. Ancak bankalar köylünün evini ve arazisini teminat
olarak kabul etmediğinden bu teşvikten yararlanmaları mümkün değildir.
Aile işletmeciliğini
geliştirmek için 50 baş ve üstü hayvan teşviğinden
yararlanmak yerine, 10 baş ve üstü hayvan besleyenlere teşvik ve hibe yardımı
olursa hem aile işletmeciliği geliştirilmiş olur, hem de bütün aile çalışacağı
için işsizliği de büyük ölçüde çare olur. Bu nedenle hayvancılığın gelişmesi ve
et açığının kapanması için besicilerin desteklenmesi gerekmektedir. Yerli
üreticimizin ve köylümüzün kalkınması sağlandığında, ithal etin önü de kesilmiş
olacak bu konu ülkemizin de yararına olacaktır.
Son yıllarda görülen hayvan
sayısındaki düşüş ve et fiyatlarındaki yükselişin sebeplerini tespit etmek
amacıyla Anayasanın 98. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105.
maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılması hususunda gereğini
saygılarımla arz ederim. 27.04.2010
1. Ensar Öğüt (Ardahan)
2. Ahmet Küçük (Çanakkale)
3. Hulusi Güvel (Adana)
4. Ali Oksal (Mersin)
5. Abdulaziz Yazar (Hatay)
6. Şevket
Köse (Adıyaman)
7. Erol Tınastepe (Erzincan)
8. Sacid Yıldız (İstanbul)
9. Ali Rıza Öztürk (Mersin)
10. Atila
Emek (Antalya)
11. Abdullah Özer (Bursa)
12. Mustafa Özyürek (İstanbul)
13. Yılmaz Ateş (Ankara)
14. Malik Ecder Özdemir (Sivas)
15. Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
16. Mevlüt Coşkuner (Isparta)
17. Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
18. Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
19. Bülent Baratalı (İzmir)
20. Ali Rıza Ertemür (Denizli)
21. Enis Tütüncü (Tekirdağ)
22. Tacidar Seyhan (Adana)
23. Algan Hacaloğlu (İstanbul)
24. İsa Gök (Mersin)
25. Ali Koçal (Zonguldak)
26. Tekin Bingöl (Ankara)
3.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 26
milletvekilinin, 1980 yılındaki Çorum olaylarının araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/807)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1980 yılının Mayıs ve Temmuz
aylarında Çorum'da yaşanan olaylar ve katliam yakın tarihimizin karanlıkta
bırakılan ve sonuçları itibarıyla toplumumuzda ayrışmalara neden olan bir
sayfasını oluşturmaktadır. Bu olaylar yalnızca 57 yurttaşımızın hayatını
kaybettiği bir adli vaka ya da kışkırtmalarla meydana gelen bir toplumsal
cinnet hâli değildir. Ülkemizin istikrarsızlaştırılmasına dönük, planlı, Kanlı
1 Mayıs olaylarıyla başlayan ve Malatya, Maraş, katliamları ile süren bir
program dâhilinde gerçekleştirilen olaylar zincirinin bir parçasıdır.
12 Eylül'ün hemen arifesinde
meydana gelen Çorum olayları ve bunları izleyen katliam, Türkiye'de planlanan
askerî darbenin zeminini oluşturan son aşama olarak değerlendirilmelidir.
Bu nedenlerle 1980 yılında
meydana gelen Çorum olaylarının ve yaşanan katliamın aydınlatılması, bu olayın
kışkırtıcıları ile olayların arkasında bulunan yerli ve yabancı unsurların
ortaya çıkarılması amacıyla Anayasanın 98 inci İç Tüzüğün 104 ve 105'inci
maddeleri gereğince Yüce Meclisimizce bir Meclis Araştırması açılmasını arz
ederiz. 28.04.2010
1. Hulusi Güvel (Adana)
2. Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
3. Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
4. Şevket Köse (Adıyaman)
5. Ahmet Küçük (Çanakkale)
6. Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
7. Ali Rıza Öztürk (Mersin)
8. Malik Ecder Özdemir (Sivas)
9. Atila Emek (Antalya)
10. Ali Rıza Ertemür (Denizli)
11. Erol Tınaztepe (Erzincan)
12. Sacid
Yıldız
(İstanbul)
13. Abdullah Özer (Bursa)
14. Mustafa Özyürek (İstanbul)
15. Yılmaz Ateş (Ankara)
16. Mevlüt Coşkuner (Isparta)
17. Bülent Baratalı (İzmir)
18. Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
19. Ensar Öğüt (Ardahan)
20. Enis Tütüncü (Tekirdağ)
21. Tacidar Seyhan (Adana)
22. Algan Hacaloğlu (İstanbul)
23. İsa Gök (Mersin)
24. Ali Koçal (Zonguldak)
25. Abdulaziz Yazar (Hatay)
26. Tekin Bingöl (Ankara)
27. Ali Oksal (Mersin)
Gerekçe:
27 Mayıs 1980 tarihinde MHP
Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak'ın öldürülmesinin ardından 29 Mayıs 1980
tarihinde Çorum olaylarının ilk aşaması başlamış, bu aşamada solcu ve Alevi
yurttaşlara saldırılar düzenlenmiş, bu yurttaşlara ait işyerleri tahrip
edilmiş, bazı yurttaşlar öldürülmüştür.
Bu olaylar sırasında Komünizm
ile mücadelede Devlet güçlerini desteklediği ifade edilen paramiliter
unsurların solcu ve Alevi yurttaşları katletmelerine güvenlik güçlerince
seyirci kalınmış, kimi zaman aşırı sağcı bu güçler açıkça desteklenmiştir.
Olayların ikinci aşamasının başladığı
4 Temmuz 1980 tarihinde solcu ve Alevilerin bir camiyi bombaladıkları yolunda
yalan haberler yayılmış, Devletin resmî yayın kuruluşu olan TRT, muhabiri böyle
bir haber geçmemesine rağmen bu yalan haberlere yer vermiş, bu kasıtlı
tahrikler sonucunda onlarca yurttaşımız yalnızca solcu ve Alevi oldukları
gerekçesi ile katledilmiştir.
Yakın tarihimizin en kanlı
sayfalarından birini oluşturan Çorum olaylarında toplam 57 yurttaşımız
öldürülmüş, 200'ün üstünde yurttaşımız yaralanmış, 300'e yakın ev ve iş yeri
tahrip edilerek yakılmış, binlerce aile göç etmek zorunda bırakılmıştır. Bu
olayların geçen yıllara karşın aydınlatılmamış olması, arkasındaki güçlerin
ortaya çıkarılmaması kamu vicdanını ciddi biçimde rahatsız etmektedir.
Çorum Katliamını ülkenin daha
baskıcı, daha otoriter bir rejimle yönetilmesini isteyenlerin
yönlendirilmesiyle oluşturulan bir sürecin parçası olarak değerlendirmek
gerekmektedir. Bu katliam daha önceki Taksim, Malatya, Maraş katliamları ile
başlayan ve 12 Eylül rejimiyle kısmi amacına ulaşan daha büyük bir resmin
parçasıdır. Bu süreçte kullanılan insanlardan başlayarak ulaşılacak nokta, Nato ve ABD'nin güvenlik stratejileri, Nato'nun
bir parçası olan Gladio ve onun uzantısı olan
Kontrgerilla yapılanması ve 12 Eylül'ü gerçekleştiren cuntadır.
Polis içinde o dönemde var
olan kimi yapıların olayı gerçekleştiren ve kışkırtan aşırı sağ unsurlarla
bağlantıları olduğu yönünde tanıklıklar ve güçlü kanıtlar bulunmaktadır.
Olaylar öncesinde kente gelen ve ABD Büyükelçiliğinde çalıştığı saptanan bir
kişinin bazı köyleri gezerek Alevi ve Sünnilerin hakkında bilgi topladığı,
sağ-sol kamplaşması üzerine sorular sorduğu bilinmektedir. Daha sonra bu
kişinin CIA ajanı olduğu öğrenilmiştir. Birçok kaynak bu kişinin olayların
planlayıcısı olduğu kanaati taşımaktadır.
Bu katliam ülkeyi 12 Eylül'e
iten sürecin önemli bir halkasını oluşturmaktadır. Bu halkaların ve ilişkilerin
tamamı aydınlatılmadan ülkemiz üzerinde yabancı istihbarat örgütlerinin ve Nato'nun ülkemizde uzantıları da bulunan yasadışı oluşumlarının
o dönemde gerçekleştirdikleri manipülasyonlar
anlaşılamayacaktır.
Bu gerekçelerle Çorum'da
yaşanan ve kışkırtmalar sonucu insanlarımızın katledilmesiyle sonuçlanan
olayların aydınlatılması ve olayların arkasında yer alan güçlerin ortaya
çıkarılması amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasının yerinde olacağı kanısı
taşımaktayız.
4.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve 19
milletvekilinin, dış politika konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/808)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
"Dış politika
sorunlarının tespiti ve çözümü" için Anayasanın 98'inci, İçtüzüğün 104 ve
105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılmasını arz ve talep
ederiz. 04.05.2010
1) Hasip
Kaplan (Şırnak)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan
Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat
Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hamit Geylani (Hakkâri)
10) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal
Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir
Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Türkiye, hem bir
Balkan-Avrupa hem de tarihi ve coğrafi ilişkileri nedeniyle Ortadoğu'nun önemli
ülkelerinden biridir. Yine halklar denizi olarak anılan Akdeniz'le doğrudan
kıyı olması nedeniyle bir Akdeniz ülkesidir. Diğer yandan, Asya ile Avrupa
kıtasını birbirine bağlayan köprü rolü oynaması, Kafkaslarda Türkiye
Cumhuriyetlerle ilişkileri nedeniyle Avrasya ülkesidir. Bütün bu gerçeklikler
göz önünde bulundurulduğunda Türkiye'nin üzerinde kurulduğu coğrafyaya hem jeo-stratejik hem de jeo-politik
önem kazandırmaktadır.
Küreselleşme, dünyada bir çok şeyi sürekli ve hızlı bir değişim sürecine
sokmuştur. Bu süreçle birlikte, Ulus-devletlerin giderek aşılma dönemine
gireceği, buna karşılık egemen devletler arasında
bulunan sınırların ortadan kalktığı, bölgesel bütünleşmelerin artarak önem
kazanacağı bir dönem yaşanmaktadır. Tüm bu gelişmeler dış politikayı doğrudan
etkileyecektir. Dış politikanın da bu gerçekler ışığında belirlenmesi
gerekmektedir.
Ülkede, bölgede ve dünyada
küresel barışı, demokrasiyi, insan haklarını, hukukun üstünlüğünü, adaleti ve
istikrarı, halkların birliği ve kardeşliğini tesis etmek için aktif ve sürekli
bir çaba sağlanması; ülke, bölge ve dünya barışını zedeleyecek, halklar arası
düşmanlıklara yol açacak her türden politika ve yaklaşımlara yeni politikaların
geliştirilmesi zorunludur.
Demokratik hak ve
özgürlüklerin geliştirilmesine yönelik uluslararası sözleşmelerin gereklerinin
yerine getirilmesi, bu sözleşmelere aykırı uygulamaların ortadan kaldırılması
ve Türkiye'nin dış politikada bu gerekçelerle sürekli baskı altında tutulması
önlenmelidir.
Birleşmiş Milletler, Avrupa
Konseyi, Avrupa Birliği, AGİT gibi uluslararası ve bölgesel kuruluşlarla iş
birliği ve dayanışma temelinde eşit ilişkiler geliştirilmelidir. Bu kurumlardan
başka hiçbir etki altında kalmadan, kuruluş amaçları doğrultusunda, dünya
barışının korunması, uluslararası iş birliği ve halklar arası dayanışma
ilkeleri çerçevesinde çalışma yürütülmelidir.
AB, dünyada yaşanan bölgesel
bütünleşmelerin bir sonucu olarak daha da genişleyerek, ekonomik, siyasal,
kültürel ve sosyal bir birliğe doğru evrilmektedir.
Türkiye'nin AB'ye katılımını hızlandırmak; müzakere sürecinin AB'ye tam
üyelikle sonuçlandırılması için çabalar hızlandırılmalıdır. Sermayenin Avrupa'sına
karşı, eşit ilişkiler temelinde, bütünleşmiş halkların demokratik Avrupa'sını
yaratmak için çalışmalar yapılmalıdır.
Sermayenin halklar aleyhine
gelişen küresel yayılmasına karşı, halkların enternasyonal dayanışmasına ve
küresel birliğine katkı sunacak her türlü girişime destek sunulmalıdır.
Türkiye'nin demokratikleşmesi ve uluslararası hukuka uyumu için Birleşmiş
Milletler, Avrupa Konseyi, AGİT gibi uluslararası kuruluşların ilgili sözleşme
ve tavsiye kararlarını koşulsuz ve çekincesiz kabulü ve iç hukuka yansıtılması
önemlidir.
Kürt sorunu, Kıbrıs sorunu,
Ermeni sorunu dış politikada da temel bir sorun olarak Türkiye'nin aleyhinde
gelişmelere yol açmaktadır. Bu sorunun zaman kaybedilmeden demokratik çözümü
geliştirilerek, ülkemizin uluslararası ilişkilerde güçlü bir konum kazanması
sağlanmalıdır.
Ortadoğu'nun bölgesel düzeyde
demokratik bütünleşmesi, dünyadaki gelişmelere bağlı olarak temel bir ihtiyaç
haline gelmiştir. Bir yandan Ortadoğu'nun demokratik bütünleşmesi için çaba
içinde olunurken; diğer yandan, Ortadoğu halklarının bölgesel çıkarlarını
koruyup geliştirecek, bölgesel bütünleşmeyi sağlayacak bir dış politika
geliştirilmelidir.
Ortadoğu'nun temel
sorunlarını oluşturan Kürt sorunu ile Filistin sorununun çözümü için ilgili
ülkelerle sürekli diyalog içinde olma esas alınmalı, bu sorunların çözümü için
bölgesel ve uluslararası düzlemde yapıcı ve dostane katkılar sunulmalıdır.
İnsanlığı
ve doğayı tehdit eden savaşların önüne geçmek, Gezegenimizin silahlardan
arındırılması için, silahsızlanma için gerçekleştirilecek olan her türden
olumlu girişimin desteklenmesi, enerji ve güvenlik politikalarının yeniden
belirlenmesi, Dışişlerinin yeniden yapılanması, eşitsizliklerin küresel düzeyde
derinleşmesine karşı küresel adalet ilkesinin savunulması ve ulaşılan
bilimsel-teknolojik düzeyin bunun olanaklarından yararlanılması, küresel
düzeyde eşitlik ve adalet için yapılan girişimlerin desteklenmesi ve bu yönlü
oluşumlarla dayanışma önemlidir.
Bu amaçla bir meclis
araştırması açılması, komisyon kurulması yararlı olacaktır.
BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/53) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön
görüşmesinin, Genel Kurulun 2/7/2010 Cuma günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu; 02.07.2010
Cuma günü (bugün) toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün
19 uncu Maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan 10/53
esas numaralı, "Belediyelerin altyapı, katı atık ve atık su yönetimindeki
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla" Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri Gereğince
Meclis Araştırması önergesinin görüşmelerinin Genel Kurulun 02.07.2010 Cuma
günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Kemalettin
Nalcı, Tekirdağ Milletvekili.
Buyurun Sayın Nalcı. (MHP
sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; (10/53) sıra sayısıyla vermiş olduğumuz,
belediyelerin katı atık, altyapı ve atık su sorunlarıyla ilgili araştırma
önergesinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, belediyelerin, Türkiye’deki 2.960’a yakın belediyenin hepsinin
kendine göre sorunları var fakat bilindiği üzere, Çevre ve Orman Bakanlığının
2872 no.lu Çevre Kanunu’nun işlemeyen hükümlerinin 4’üncü maddesine göre, 2004
yılından 2012 yılına kadar belediyelerin altyapı, atık su ve katı atık (çöp)
toplama tesislerinin yapılması şart koşuldu ve buna cezai şartlar da getirildi.
Bu cezai şartların başında, işletmeye alma süreleri, iş termin
planının Bakanlığa sunulmasından itibaren -ki bu 2004 yılında çıkan bir
kanundur- belediyelerde, nüfusu 100 binden fazla olanlara üç yıl, 100 bin ile
50 bin arasında olanlara beş yıl, 50 bin ile 10 bin arasında olanlara yedi yıl,
10 bin ile 2 bin arasında onlara da on yıl süreç verildi. Tabii,
bunun yanında organize sanayi bölgelerine ve sanayi bölgelerine de bir süreç
konuldu, bu süreç de iki yıl.
Tabii, geçen zaman içinde,
şunu üzülerek belirtmek istiyorum, belediyeler ve yerel yönetimler ne yazık ki
bu çevre konusunu yeterince ciddiye almadılar çünkü herhangi bir yaptırımı yok.
Belediyelere bakıyoruz, her türlü etkinlik var; sünnet
şölenleri var, konserler var, futbol takımlarının şeyi var, yol yaparlar -yol
derken, tabii o da kaldırım- fakat ilk yapılması gereken altyapılarla ilgili,
çevreyle ilgili atık su ve çöp depolama işleri için ne yazık ki şu andaki
belediyelerin yüzde 85’i ne yapacaklarını bilmiyor veya yapmak istemiyor.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizde yaklaşık 2.960 belediyenin içinde yüzde 67’sinin hâlen su problemi
var, yüzde 81’nin kanalizasyon problemi var, yüzde 93’nün katı atık problemi
var ve yüzde 92’sinin de pis su arıtma tesisleri bulunmamaktadır.
Tabii, bunların bir an önce
devreye geçirilmesi ki bu Meclis başladığı zaman, Sayın Mustafa Hocam da
burada, birazdan da zannedersem çıkıp konuşacak… Fakat hepimiz burada bir şeye
kanaat getirdik, çevreyi kurtarabilmek için bir kere bizim altyapı ve bunlara
bağlı arıtma tesislerini yapmamız gerekiyor. Şimdi, bunları yapmadığımız zaman
temiz su kaynaklarını kirletiyoruz. Bu temiz su kaynakları da yer altı olsun
yer üstü olsun bunun en büyük örneği var, Ergene…. Ergene’yle
ilgili burada 2 sefer üst üste araştırma komisyonu kuruldu. Kuruldu ama ne
oldu? 15 kişi, 16 kişi gidildi gezildi -tekinde de ben vardım- raporlar
hazırlandı. Yapılacak iş de belli yani Ergene’nin iki tarafının kuşaklanması ve
dışarıda bir arıtma yapılması gerekiyor. Ne yazık ki üç senedir bu konuyla
ilgili bu Meclisten veya Meclisi boş verelim, Çevre Bakanlığı veya yerel
idarelerden bir adım çıkmadı.
Bugün Trakya’daki bölgede
inanın ki numunelik, sadece bir belediyenin arıtması var ve iki organize
sanayinin arıtması var; arıtma yok. Bunları belediyeler kendi güçlerine göre,
kendi imkânlarına göre yapabilirler mi? Yapamazlar. Bugün belediyelerin
gelirlerine bakacak olursak, bir kere, tabii biz belediyeleri eleştirirken,
hani Nasrettin Hocanın söylemiyle, hiç mi Ankara’nın suçu yok?
Şimdi, bakın, belediyelerin
İller Bankası payı neye göre belirleniyor? Kişi sayısına göre. Bu, çok büyük
bir haksızlığa yol açıyor. Size şöyle ki güneyden başlayalım: Mersin, ki taşucu olsun, oradaki
sahil bölgeleri olsun… Gelin Antalya tarafına; Ege ve Akdeniz bölgesinde
Fethiye, Kuşadası… Trakya bölgesinde, Marmara Ereğlisi ve Şarköy tarafında
nüfus, yaz ve kış arasında üç kat fark ediyor ve belediyeler ne yazık ki Adrese
Dayalı Nüfus Sistemi’ne göre gelir aldıkları için yeterli hizmeti veremiyorlar.
Hatırlarsanız, bundan bir
buçuk sene önce büyükşehirlerin kanununu çıkardık,
ben orada da bir konuşma yaptım. Şimdi, biz büyükşehirlere,
toplanan vergiden bir pay aktarttık ama ne yazık ki yanındaki komşu veya diğer
iller bundan faydalanamıyor. Bunu şöyle bir açmak istiyorum ben: Bugün Tekirdağ
bölgesinde yaklaşık olarak 1.300 tane fabrika var. Bu 1.300 fabrikanın
1.250’sinin merkezi İstanbul’da. Bunların gelirleri de İstanbul’a gidiyor ve
her gün, “taşıma nüfus” dediğimiz, Trakya, Çerkezköy, Çorlu ve Tekirdağ
bölgesine İstanbul’dan 200-250 bin kişi geliyor ve
bunların taşımaları yani nakliyeleri geliyor ve yollar, altyapılar ister
istemez bozuluyor. Bununla ilgili herhangi bir ek bütçe yok.
Bugün, Trakya’yı yani
Tekirdağ bölgesini şöyle göz önüne alırsanız, yoğunluk Tekirdağ’dan doğuya
doğru, artış da o tarafa doğru. Bugün Malkara, Keşan, Hayrabolu bölgesi ters
göç veriyor. Şimdi, göç almamış bir bölge zaten yatırım yapmıyor ama göç almış
bölge yolunu yapmak zorunda, yeni imar planları yapmak zorunda, bunlara altyapı
getirmek zorunda ama aldıkları para aynı standartta görülüyor. Bu da
belediyelerin işlevlerini yerine getirememesini sağlıyor.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, belki bu döneme gelir gelmez, bir İller Bankası Kanunu var, bu
Kanun’da da… Ki bu önergeyi biz 2008 yılında vermiştik, 2008 yılında -doğrudur
burada yazan- 40 bin liradır. Lakin en son geçen sene, biz İller Bankasıyla
ilgili bir kanun çıkarttık; gelirinin yüzde 60’ını, nüfusu 10 binin altında
bulunan belediyelere hibe şeklinde, altyapılarının ve projelerinin yapılmasıyla
ilgili. Ama bugün bu rakam 180 milyon civarında. Bu, hiçbir belediyeye
yetmiyor.
Bakın, ben size yine
Mersin’den bir örnek vereceğim: Taşucu Belediyesi
sahil bölgesinde, nüfusu 10 binin altında ve toplam altyapı bedeli 50 trilyon
tutuyor ama bunun ancak İller Bankasının karşılayabildiği miktar 4 trilyon,
diğer kalanını Belediyenin kendi imkânlarıyla yapma imkânı yok. Birazdan belki
burada arkadaşlar çıkacaklar, şunu söyleyecekler: “Bizler hibe para veriyoruz.”
Yalnız bunlar 180 milyonla, 200 milyonla çözülecek işler değil. Çevre Bakanlığı
da bu işe bir katkıda bulunuyor, doğrudur, yüzde 10’la 45 arasında ama bu oran,
yüzde 10 kime uygulanıyor, yüzde 45 kime uygulanıyor? Bunlara da çok dikkat etmemiz
lazım.
Şimdi, İller Bankası bu
dönemde anonim şirket olmak istiyor. Anonim şirket olduğu zaman, bu yüzde 60
olan belediyelere altyapı katkısı yüzde 51’e düşüyor. Belediyelere genel
bütçeden İller Bankasına aktarılmış olan yüzde 5 pay da kademeli olarak yüzde
3’e ve 2’ye çekiliyor. Böyle olduğu zaman, kaynağı bulunmayan belediyelerin can
simidi olan İller Bankası bu belediyelere kredi veremez duruma gelecek.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Nalcı, lütfen
tamamlayınız sözlerinizi.
Buyurun.
KEMALETTİN NALCI (Devamla) –
Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Çünkü kredi şartları uyuyorsa
İller Bankasından para alacak, kredi şartları uymuyorsa İller Bankasından para
alamayacak.
Değerli milletvekilleri,
şimdi burada belediyelerin altyapıları dediğimiz zaman tabii ki akla ilk gelen
şey İller Bankası. Ne yazık ki, İller Bankasında, bu önümüzde çıkacak olan
kanundan orada çalışan yaklaşık olarak 4.600 kişi memnun değil çünkü özlük
hakları ellerinden gidecek ve bunun korkusunu kendi içlerinde hissediyorlar.
Nasıl oluyor? 4.600 kişiyi siz sözleşmeye zorluyorsunuz, sözleşme yaptıktan
sonra da, ki kadro garantisi olmadan… Onların
istedikleri şu: Kadro garantisi olmak koşuluyla sözleşmeliye geçmek istiyorlar.
Tabii bu kanunda, gelecek kanunda buna dikkat etmenizi ben rica ediyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle,
vermiş olduğumuz araştırma önergesine desteklerinizi bekliyorum. Hepinize
saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Nalcı.
Milliyetçi Hareket Partisi
grup önerisi aleyhinde söz isteyen Nuri Yaman, Muş Milletvekili.
Buyurun Sayın Yaman.
M. NURİ YAMAN (Muş) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Milliyetçi
Hareket Partisinin belediyelerin altyapı, katı atık ve atık su yönetimindeki
sorunlarını araştırmak üzere verilen araştırma önergesi aleyhine söz almış
olmam, açık ve net olarak söyleyeyim, bu hakkı kullanmak amacınadır, yoksa
böyle bir önergenin, böyle bir araştırmanın, ülkemizin önemli bir sorununa
neşter vuracak olan bir araştırmanın aleyhinde bulunmak gibi bir lüksüm olamaz.
Üstelik yıllarca bu belediyelerin iç işleriyle
ilgili, işleyişleriyle ilgili, bu konularda çektikleri sıkıntıları yakından
bilen ve bunu bulunduğum süre içinde de ilgililere rapor hâlinde bildiren bir
kişi olarak da bu sorunun tam da bu Meclis döneminde mutlaka ele alınması
gerektiğine inanan bir insanım.
Evet, araştırma önergesinin
içeriğini değerlendirdiğimiz zaman, ne yazık ki ülkemizde her zaman olduğu
gibi, bazı şeyler yasal düzenlemelerle düzenlenir, yasalara maddeler hâlinde
geçirilir, hatta yönetmelikleri de çıkarılır ama bu yasaların, bu
düzenlemelerin hayata geçirilmesiyle ilgili gerekli olan altyapı ve onun insan
ve parasal kaynakları ne yazık ki düşünülemez.
Bugün, bütün
belediyelerimizde yaşanan, yaklaşık 3.225 belediyemizin, diyebilirim ki
İstanbul, Ankara, İzmir dâhil olmak üzere, yaşadıkları bu önemli sorunlarla
ilgili birçok belediyenin yeterli teknik elemanı, yeterli ekipmanı
ve yeterli kaynağı da bulunmamaktadır. Parantez içinde, tırnak içinde bu
kaynaklara sahip olan, başta ülkemizin göz bebeği, Avrupa kenti İstanbul’da
dahi bunun nasıl çağdaş bir şehircilik anlayışıyla, bu altyapıların
yapılmadığı, yağan basit bir yağmurda dahi İstanbul’un nasıl günlerce sele
teslim olduğunu hepimiz görüyoruz ama bu nereden kaynaklanıyor? Bu, her şeyden
önce İstanbul Belediyesinin, bu altyapıyla ilgili yetersizliğinden veya
kaynağının eksikliğinden değil, bana göre rantın dağıtılmasındaki bu önemli
sorunun çözümünde bazı insanların bu rant amacıyla
tekniğin, bilimin ve her türlü şehircilik anlayışının öngörmediği yerlerde
yapılanmaya gitmesi ve buna da on beş yıldan bu yana uygulanan AKP
yönetimindeki belediyelerin göz yummasıdır.
Siz, bilindiği gibi, geçen
yıllarda yaşanan TEM yolu üzerindeki Ayamama Deresi ve onu besleyen kaynakların
İstanbul’u nasıl teslim aldığını, oradaki sanayi kuruluşlarından iş
merkezlerine kadar buraların sele nasıl teslim olduğunu gördünüz. İşte, bu
yanlış ve çağdaş olmayan kent uygulamasında buralara kayırmacı bir düşünceyle
verilen ruhsatlarla yapılan yapıların bunun sonucunda da sel altında kalmasının
sonucudur. Yoksa İstanbul Belediyesi gibi bir belediyenin bu
altyapı sorunlarını çözmesi lazım.
Bu
araştırma önergesiyle ilgili benden önce konuşan Değerli Hatibin de belirttiği
gibi bu Belediyeler Birliğinin de bir makalesinde, benim okuduğum kadarıyla,
altyapı hizmetleri şu anda ülkemizde hemen hemen
belediyelerimizin yüzde 67’sinde yani 3.225 belediyeyi birlikte
değerlendirdiğimiz zaman bunların yüzde 65 ile 70’i arasındaki bir rakamda içme
suyu tesislerinin yetersiz olduğu bir gerçek. Yine, bu
belediyelerin yüzde 80 ile 85’i arasında kanalizasyonu, yüzde 90 ile 95’i
arasındaki katı atık ve depolama sisteminin yetersiz olduğu ama bütün bunlara
rağmen en büyük yetersizliğin bu belediyelerimizin çoğunda kaynak yetersizliği
olduğu, parasal yetersizlik olduğu ve teknik personel ile ekipman
eksikliği olduğu da bir gerçektir.
Ben iyi
hatırlıyorum, gerek Bolu’nun gerek Tekirdağ’ın ve gerekse Edirne’nin
teftişlerinde, o bölgelerde çok önemli atık su ve arıtma tesisi sorunları olduğunu
ve Çevre Bakanlığının çıkarmış olduğu söz konusu yasanın geçici 4’üncü
maddesiyle de burada nüfusa göre çeşitli cezaların il çevre müdürlüğü
tarafından uygulanacağı ve bunların da zaman zaman
arıtma tesislerinin kurulu olanların da çalıştırılıp çalıştırılmadığı hakkında
raporlar da gördüm ve ilgimi çekmişti.
Bilhassa Ergene Ovası’nın
zehirlenmesiyle ilgili üniversite tarafından yapılan o araştırmaya da
değinmeden geçemeyeceğim. Gerçekten bu Ergene Ovası’nın zehirlenmesi olayı
sadece Ergenelileri, Trakya’yı ilgilendirmiyor, bu aynı zamanda orada yetişen
pirinci yiyen bizleri de… Oradan alınan ürünlerde Anadolu insanının tamamını da
zehirleyen birtakım atık maddelerin bu pirince, hububata ve yetişen sebzeye
geçtiği bilimsel olarak da rapora bağlandığı hâlde, hâlen Sayın Tekirdağ
Milletvekilimizin ve zaman zaman da bölge
milletvekillerinin anlattığı kadarıyla bu sorunun çözümlenmemiş olması, ülkemiz
için büyük bir eksiklik.
Ülkenin Doğu ve Güneydoğu
Anadolu’sunda bulunan, genelde Kürt vatandaşlarımızın yoğun olarak yaşadığı
Kürt coğrafyasında ise, belediyelerin bu altyapı, içme suyu, kanalizasyon ve
katı atık depolama durumlarının içler acısı olduğunu da zaman zaman oralarda yaptığım teftişlerde ve gezi gözlemlerimde
gören bir kişiyim. Bunlardan sadece önemli bulduğum bir konuyu dikkatlerinize
sunmak istiyorum.
Van Gölü, deyim yerindeyse,
sevgili Vanlı milletvekillerimin de bildiği gibi Doğu Anadolu’nun incisi ve
Doğu Anadolu’da bulunan insanlarımızın çoğu “Van Gölü” demez “Van denizi” der
ve o “Van denizi” dediğimiz Van Gölü’nün bize sunduğu nimetleri ne yazık ki
basit birtakım değerlendirmeler sonucunda, yine gün geçtikçe kaybetmekle karşı
karşıyayız.
Van
ilinin teftişinde, o zamanın AKP Belediye Başkanıyla yaptığım görüşmede, gerek
alınan Dünya Bankası fonları ve gerekse DAKAP dediğimiz Doğu Anadolu Kalkınma
Projesi kapsamındaki ödeneklerle yapılan arıtma tesisinin, çok ilkel bir
anlayışla “Fazla enerji gidiyor.” düşüncesiyle mevcut arıtma tesislerinin günde
sadece göstermelik olarak bir iki saat çalıştırıldığını ne yazık ki, gözlerimle
gördüm, yanımdaki arkadaşlarla birlikte tespit ettik. O güzelim
Van Gölü… Bugün, büyük uğraşılarla Tatvan, Erciş ve Van’daki mevcut arıtma
tesisleri yine bu DAKAP ve Dünya Bankası fonlarıyla diliyorum ki, en yakın bir sürede
devreye girer ve doğuda tek “deniz” adıyla değerlendirilen bu güzel gölümüz ve
çevreye sunduğu turistik hizmetler bakımından yakında kurtulur.
Yine, bu Kürt coğrafyasındaki
belediyelerimizin en önemli sorunlarından biri de kış aylarındaki doğa şartlarının
sertliği ve yaptıkları hizmetlerde çok büyük bir yıpranma ve aşınmayla karşı
karşıya kalmaları. Gerçi, Belediyeler Yasası bazı belediyeler için gelir
kaynakları olarak öz kaynak yaratma imkânları veriyor. Ancak, şunu unutmayalım
ki, bu bölgedeki belediyelerimizin tamamı genel bütçeden gönderilen
ödeneklerle, paylarla ancak hizmetlerini yürütecek konuma gelmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Yaman.
M. NURİ
YAMAN (Devamla) – Evet, bu kısa süre içinde, bu bölge belediyelerinin önemli
bir sorunu da kendi olanaklarıyla Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı
kapsamında Avrupa’da edindikleri kardeş belediyelerle birlikte
değerlendirdikleri ve hayata geçirmek istedikleri projelere ise ne yazık ki,
İçişleri Bakanlığı zaman zaman ideolojik yaklaşmakta
ve bu ortak projelerin gerçekleştirilmesine “Neden hep doğu ve güneydoğudaki il
ve ilçelere, belediyelere gidiyorsunuz da neden bir Orta Anadolu, neden bir
Akdeniz veya Ege Bölgesi’ndeki belediyeye gitmiyorsunuz?” yaklaşımıyla maalesef
bu ortak projeler de gerçekleşmemektedir.
Bu nedenle, bu konunun enine
boyuna bu Mecliste araştırılması ve ortak bir anlayışla bu sorunun giderilmesi
gerektiğini diliyor, bu önergeye her ne kadar aleyhte söz aldıysak da bütün
gönlümüzle lehinde oy kullanacağımızı bildirir, hepinizi saygıyla selamlarım.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Yaman.
Grup önerisi lehinde söz
isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu,
Malatya Milletvekili.
Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar
sunarım. Milliyetçi Hareket Partisinin Grup önerisi lehinde söz aldım.
Değerli arkadaşlar,
belediyeleri konuşuyoruz burada. Bir kere, belediyeler acaba eşit koşullarda
mı? Önce, Türkiye’de her belediyenin zorunlu olarak verdiği hizmetler var.
Mecburen vermek zorunda olduğu hizmetler var ama tüm belediyeler eşit koşullara
sahip değil. Bir kere burada haksızlık var, adaletsizlik var.
Değerli arkadaşlarım, bir
kere dilerseniz önce belde belediyelerinden başlayalım; yani nüfusu 1.500 ile 5
bin ve 5 bin ile 10 bin arasındaki belediyelerden başlayayım.
Değerli arkadaşlarım, burada
da büyük haksızlık yaptınız. Nüfusu 4.999 olan bir belediye ile nüfusu 5.001
olan bir belediye arasında ne kadar büyük bir haksızlık yaptığınızı biliyor
musunuz? Bir beldenin nüfusu 4.999; denkleştirme ödeneği olarak verdiğiniz
parada eğer çok büyük fark varsa, 2 kişi için nüfusu daha az diye ne kadar
haksızlık yaptığınızı biliyor musunuz? Bir kere bu bir haksızlıktır. Yani
burada denkleştirme ödeneği altındaki adil olmayan, denkleştirme ödeneği
yoluyla bulmaya çalıştığınız adil olmayan çözümler, hakikaten belediyeleri
isyan ettirmektedir. Yani Adrese Dayalı Nüfus Sistemi’nde 2 kişinin az olması o
belediyenin yılda 100 bin lira daha az para almasına sebep olmaktadır
arkadaşlar. Bir kere, çok zor koşullar altında mücadele ediyorlar bu
belediyeler. Bunlardan bir de elektrik parası istiyorsunuz, bunlardan bir de
aydınlatma bedeli istiyorsunuz, bunlardan bir de sulama suyu bedeli
istiyorsunuz, bunlardan bir de içme suyunun elektrik paralarını istiyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, zaten olanakları yok. Bir zamanlar “aydınlatma bedeli”
diye taktınız. Sanki belediyeler kolluk kuvveti, sanki vatandaşın emniyetini
sağlamakla görevli bir kolluk kuvveti zannettiniz; elektrik bedeli salması
saldınız, sokak aydınlatması saldınız. Ha, şimdi bir yasa getirdiniz enerji
KİT’leriyle ilgili, burada bunu geri almaya çalışıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, bu
belediyelerin işçilerinin çoğu maaş alamıyor, altını çiziyorum, maaş
alamıyorlar. Bu nedenle özellikle denkleştirme ödeneğinde yapılan haksızlığı
gidermek zorundasınız. Biz mutlaka…
İki: Bu belediyelerin,
özellikle siz, yaz nüfusu ve kış nüfusunun ne kadar olduğunu bilemiyorsunuz.
Bazı beldelerimiz kışın çok küçük nüfusa sahip olmasına rağmen yazın mevcut
nüfusunun 10 katı kadar nüfusa sahip oluyor. O hizmeti veriyor ama aldığı para
yine aynı para. Yani düşünün bir sahil belediyesini, kışın 3 bin kişi olan bir
belediye nüfusu yazın 50 bin kişi, 100 bin kişiye hizmet vermeye çalışıyor.
Yani burada bunları dikkate almıyorsunuz arkadaşlar.
Bu nedenle, özellikle bu
Belediyeler Kanunu’nda, yıllardır söylememize rağmen hep kulak ardı
ediyorsunuz, adaletsiz, haksız olmasına rağmen kulak ardı ediyorsunuz. Adalet
duygularınız her ne hikmetse belediyelere karşı kabarmıyor. Gine söylüyorum:
Büyükşehir Kanunu Türkiye'deki adaletsiz bir kanundur ve bazı
belediyelere çok önemli olanaklar sağlıyor, hak etmediği olanaklar. Ama bazı
belediyeler insanlarının çöpünü atamazken, insanlarına su akıtamazken,
insanlarına su bulamazken bazı belediyeler ise çok farklı şeyler yapıyorlar.
Önce insanı insan gibi görün. Onları çöpten, her şeyden arındırmamız lazım,
mikroptan arındırmamız lazım. O mikroplu yerleri belediyeler temizleyemiyor.
Değerli arkadaşlarım, siz
-yine söylüyorum, altını çiziyorum-
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) –
Tekirdağ…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Tekirdağ, oraya gelmedi. Yok, haksızlık yapmayalım şimdi bir de
orada Kemalettin Bey.
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) –
Onlara da vermiyorlar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Yani, “yaz nüfusu, kış nüfusu” dersen saygı duyuyorum. “Tekirdağ’ın
yaz nüfusuyla kış nüfusu…” dersen hakikaten hak ediyor. Evet...
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) –
Günlük nüfus da değişiyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Yaz çok kalabalık oluyor.
Değerli arkadaşlarım, bunu…
ÜNAL KACIR (İstanbul) –
Anlaşın, anlaşın!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Ünal Bey, bizim neyde anlaşıp… Sen haksızlığı gider! Haksızlığa sen
çanak tut, ondan sonra “Anlaşın.” de. Beyefendi, haksızlığı gider haksızlığı!
De ki: “Haklısın, haksızlık yapıyoruz.”
Bunu niye söylemiyorsun?
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Ben
kötü bir şey demedim, “Anlaşın.” dedim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Niye söylemiyorsun bunu? Hemen oradan “Anlaşın.” diyorsun. Gel,
önce haksızlığı gider ki öyle anlaşalım. Haksızlık yapıyorsunuz, hak ve hukuku
bir tarafa bırakıyorsunuz, bazı illerin hakkını yiyorsunuz -aynen söylüyorum-
hakkını yiyorsunuz, hakkını. Şanlıurfa’nın hakkını yiyorsunuz. Şanlıurfa’da
yaşayan çoluk çocuğun hakkını yiyorsunuz. Van’da yiyorsunuz.
CEMAL KAYA (Ağrı) – Malatya…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Malatya’nın da yiyorsunuz, Kahramanmaraş’ın da yiyorsunuz,
Manisa’nın da yiyorsunuz, Balıkesir’in de yiyorsunuz. Bak, biz adalet
istiyoruz. Adalet istiyoruz. Mevcut büyükşehirlerden
nüfusu daha yüksek olan yerlerin hakkını yemeyin. Mevcut büyükşehirlerden
daha düşük olanlara bir şey diyemiyorum.
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) –
Biz de isteriz. Kastamonu’ya isteriz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Varsa yapın, isteyin efendim.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyelim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – İsteyin ama haksızlığı önleyin arkadaşlar, haksızlığı.
CEMAL KAYA (Ağrı) – Ağrı’nın
ismini de söyle, Ağrı’nın ismini de.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Yine söylüyorum: Nüfusu 4.999’la 5.001 olan bir belediyeye bakın,
onun aldığı denkleştirme ödeneğine bakın, 4.999’a bakın arkadaşlar yani
haksızlık var burada. Daha yaygın, daha kademeli yani orada biner biner yaptığınız zaman bu kadar haksızlık yapılmaz. Ama
birdenbire 4.999’la 5.001 arasında çok büyük bir uçurum oluyor arkadaşlar yani
“Bu uçurumu giderin.” diyorum, ben bunu söylüyorum.
Arkadaşlar, belediyeler
konusunda, maaş ödeyemeyen belediyeler var. Orada çalışanların günahı ne, orada
çalışan insanların?
İçişleri Bakanlığının
belediyelere nasıl yardım ettiğini ben size soruyorum. Ben soruyorum
arkadaşlar. Belediyeler İçişleri Bakanlığına bağlı ya ta ki sulama birlikleri
gibi, sulama birlikleri de bağlı ya İçişleri Bakanlığına.
M. NURİ YAMAN (Muş) – Maliye
Bakanlığı… Maliye Bakanlığı…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Herhâlde su akıyor İçişleri Bakanlığı bakıyor. Nasıl bir teknik
hizmet verdiğini, nasıl bir yardım ettiğini hakikaten merak ediyorum. Birisi
çıksın bana desin ki “Bu sulama birliklerine İçişleri Bakanlığı şöyle bir
hizmet ediyor, şunu yapıyor, bunu yapıyor.”
Arkadaşlar, yine söylüyorum,
sulama birliklerinin olması gereken yer DSİ’nin bağlı
olduğu Çevre Bakanlığıdır. Sulama birliklerine destek olacak, teknik destek
olacak yer DSİ’dir. Bunu sekiz senedir söylüyoruz.
Kanun geldi, gelecek, hiç daha ortada bir şey yok.
İçişleri Bakanlığının
belediyelere hangi teknik desteği yaptığını yine merak ediyorum. Sadece belediyeleri
denetlemek… Sen yine denetle kardeşim. Belediyeleri denetleme görevinden dolayı
İçişleri Bakanlığına belediyelerin bağlı olmasına gerek yok arkadaşlar.
Belediyelerin teknik desteğe ihtiyacı var, belediyelerin her türlü desteğe
ihtiyacı var. Bunun yeri, ayrı bir bakanlığının olması lazım belediyelerin.
Yani İçişleri Bakanlığının -ben soruyorum size- bugüne kadar belediyelere hangi
desteği yaptığını, bugüne kadar nasıl bir teknik destek yaptığını merak
ediyorum. Bir bilen varsa bana söylesin bunu.
Değerli arkadaşlarım, yolunuz
yanlış. Belediyeler konusunda haksızlık yapıyorsunuz, adaletsizlik
yapıyorsunuz. Özellikle Milliyetçi Hareket Partisinin getirdiği önergedeki
altyapı sorunlarının çözümünde büyük sorunlar vardır. Bu nedenle, belediyeler
konusunda bir kez daha kendinize bakın. Başınızı elinizin arasına alın, biz ne
haksızlık yapıyoruz, hangi ilin hakkını yiyoruz, hangi ile fazla veriyoruz…
Tabii, belediyelere yaptığınız gibi bir de özel idareler var arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Daha ilave sürem var değil mi efendim?
BAŞKAN - Hayır, bir dakikalık süre veriyorum.
Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Peki efendim.
Arkadaşlar, köyü olmayan bir büyükşehir belediyesine, köyü olmayan, bir tane köyü yok,
aynı parayı o nüfusa… Bir de özel idare
payı da veriyorsunuz. Dikkatinizi çekerim, bir koyundan iki post. Yapmayın, öbürünün hakkını yemeyin, öbürünün
hakkını yemeyin. 600 bin nüfusa 80 bin lira vereceksiniz, 350 bin nüfusa 160
bin lira vereceksiniz. Bu hangi hak, hangi hukuk, hangi adalet? Sizi bu konuda
adaletli olmaya davet ediyorum. Ama maalesef, sekiz senedir bir kulağınızdan
giriyor öbüründen çıkıyor. Yani benim umudum yok sizden ve umudum tükendi bu
konuda.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Aslanoğlu.
Öneri aleyhinde söz isteyen
Mustafa Öztürk, Hatay Milletvekili.
Buyurun Sayın Öztürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZTÜRK (Hatay) –
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben, bir sözle başlamak istiyorum sözlerime.
Deveye sormuşlar “Neren eğri?” diye. Şimdi, ben bu araştırma önergesinin
neresini düzelteyim? Bunu özellikle söylüyorum, rakamların tamamına yakını
yanlış.
GÜROL ERGİN (Muğla) – Hükûmetin tarifi mi o?
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) -
Arkadaşımız biraz önce “Bu, 2008 yılının verileri.” dedi. 2008 yılının verileri
buraya gelirken bugünkü rakamlarla düzeltilir ve buraya gelir, verilir. Niye?
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) –
Meclis böyle çalışıyorsa suç bizim mi hocam?
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) - Bu
rakamlarda böyle arşın arşın, fersah fersah ilerlemeler ve gelişmeler oldu. Keşke Çevre
Bakanlığına, keşke İller Bankasına bunlar sorulsaydı da gerçek rakamlar
alınsaydı. Bugün 2.951 -biraz önce de arkadaşlarımız söyledi- belediye var ve
belediye nüfusunun yüzde 88’inde kanalizasyon sistemi var, altını çizerek
söylüyorum, sadece yüzde 12’sinde kanalizasyon sistemi yok. Bunlarla da ilgili çalışmalar
devam ediyor. Bugün belediyelere ait atık suların yüzde 68’i arıtılıyor…
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) –
Sayın Hocam, nereden bahsediyorsunuz, hangi belediyeden?
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) -
…ve 2003 yılında arıtılan su miktarı yüzde 32 idi, rakam 2 katın üzerine
çıkmıştır. Bunlar resmî rakamlardır, TÜİK’ten alınan
rakamlardır, bunu özellikle söylüyorum. 2.951 belediyeden 2.421’inde
kanalizasyon sistemi var. Keşke böyle rakamlarla böyle sistematik olarak
konuşsaydık daha iyi olurdu.
Kısaca bazı belediyelerle
ilgili de kısımları söylemek istiyorum. Nüfusu 100 binin üzerinde olan 152
belediyeden 127 tanesinde atık su arıtma tesisi var. 50 bin ile 100 bin
arasında olanda 96 tane, 10 bin ile 50 bin arasında olanda 76 tane, 2 bin ile
10 bin arasında olanda 116 tane atık su arıtma tesisi bulunmaktadır. 2 binin
üzerinde ise 21 belediyenin atık su arıtma tesisi var. İller Bankası Kanunu’nda
gerekli düzeltme ve düzenlemeler yapılarak belediyelerin altyapı projelerine
-atık su dâhil, içme suyu temini dâhil, atık suların arıtımı dâhil, içme
sularının arıtımı dâhil, kanalizasyon, katı atık bertarafı
dâhil- İller Bankası yüzde 50 hibe destek vermektedir, altını çizerek
söylüyorum, yüzde 50 hibe veriyor.
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) –
Hepsine mi Hocam?
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) -
Belediyeler, bazı belediyeler kaldırım yapmayı bıraksınlar, İşçi Bulma Kurumu
gibi çalışmayı bıraksınlar, çevre projelerine önem versinler, çevre
projelerine. Bakanlıklar, Hükûmet bu konuda gerekli
destekleri veriyor ama bazı belediyeler proje hazırlamaktan dahi imtina ediyor.
Bu konuda projelerin hazırlanmasında dahi Bakanlık, Çevre Bakanlığı destek
oluyor, hibe yardımında bulunuyor. Bunu da özellikle belirtmek istiyorum.
Belediye bunu beğenmiyorsa,
altını çizerek söylüyorum, hibe alır yüzde 50’sini, Çevre Bakanlığı destek
veriyor bu projelerde. Bunu da beğenmiyorsa belediye, İller Bankasından kredi
alarak projesini tamamlar Çevre Bakanlığı projesi olarak.
Ama, bu Çevre
Bakanlığını nereden bugüne getirdik biliyor musunuz? Bir zamanlar, bu Çevre
Bakanlığının başındaki Müsteşar ebeydi, ebe, beyler, bunu unutmayın. Ebe ne
yapardı? Çöp konteyneri verirdi. Ebe ne yapardı? Çöp
torbası verirdi. Ebe ne yapardı? Traktör verirdi belediyelere, traktör. Altyapı
hizmetlerine para vermezdi. Biz geldik ne yaptık? Durun dedik, atık su arıtma
tesisi, kanalizasyon sistemi ve katı atık bertaraf tesisi… Bütün belediyelerin
-siyasi parti farkı gözetmeksizin- hepsine dedik ki: Gelin birlikte
projelerinizi hazırlayalım, gelin birlikte bu projeleri yapalım. Niye? Bizim mesleğimiz
bu, mesleğimiz, işimiz bu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) İşini bilmeyen adam
işin başına geldiği zaman beceremiyor bu işi işte. Bunu özellikle söylüyorum.
Ama, burada
güneydoğu belediyelerimize de sesleniyorum: Bazı illerimizde yüzde 60 ile 80
içme suyu şebeke sisteminde kaçak-kayıp var.
GÜROL ERGİN (Muğla) – BDP’liler çıktıktan sonra mı konuşuyorsun?
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) –
Kaçak-kayıbın olduğu bir belediyede temiz suyu
vatandaşa ulaştırmanız mümkün değildir. Belediyelere rica ediyorum, başka
işleri bırakın, insanlara temiz su sunun. Bütün mesele bu. (AK
PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Başka işleri bırakın, insanlara
sağlıklı su sunun diyorum. Belediyenin temel görevi budur diyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Para, para?
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) -
Oynamasını bilene para var, yapmasını bilene para var. Bakın, Çevre
Bakanlığının 2002 yılında verdiği para ne kadar biliyor musunuz? 4,5 trilyon
liraymış. Neye vermişler bu parayı? Traktöre vermişler ondan önce. Şimdi ne kadar
veriyoruz altyapı projesine, biliyor musunuz? Altyapı projesine diyorum, altını
çizerek. 84 trilyon lira. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
Sadece Çevre Bakanlığının verdiği para bu. Ne kadar? 20 kat artmış, 20 kat.
TAYFUR SÜNER (Antalya) –
Nereye gitti Hocam? Harcanan yerleri söyle?
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) -
Yeter ki –altını çizerek söylüyorum- belediye oynamasını bilsin, iş yapmasını
bilsin. Siyaseti bıraksın, çevrenin siyasetini bir kenara bıraksın, bu
projeleri yürütmeyi bilsin. Bu konuda özellikle ben güneydoğudaki ve doğudaki
bazı illerimizi doğru yapılanmaya, doğru altlık kurmaya davet ediyorum.
Yine altını çizerek
söylüyorum: 2003 yılında 15 belediyemizde çöp bertaraf tesisi var. Bugün kaç
tane? 45 tane. Bu sadece AK PARTİ’li belediyeler mi?
Hayır. Örnek mi istiyorsunuz? Bu projenin altında imzası olan bir eski Müsteşar
Yardımcısı olarak, Çanakkale Projesi’nin altına imza attım. AK PARTİ’li mi bu arkadaş? Hayır. (AK PARTİ sıralarından
“Bravo” sesleri, alkışlar)
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) –
Araya bir tane karıştırmışsın.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) -
Her türlü belediyeye teknik konuda, proje bazında, Avrupa Birliği projelerinde…
Yeter ki belediye oynasın dedik, yeter ki iş yapmayı bilsin. Bizim derdimiz bu.
Parti marti gözetmeksizin yardımcı olduk biz. Altını
çizerek söylüyorum. Başka? Kuşadası Belediyesi AK PARTİ’li
bir belediye mi? Hayır. Ama dedik ki, orada da bu projeyi gerçekleştirmemiz
lazım. Yeter ki belediye buna sevdalı olsun, çevreye sevdalı olsun. Bazı
arkadaşlar geliyor, burada çevrenin lafını ediyor sadece. İcraata geçirecek
işler yapalım beraber. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bugün otuz iki tesisin yapımı
devam ediyor belediye birlikleri oluşturarak, altını çizerek söylüyorum. Şu
anda proje safhasında olan yirmi yedi proje var.
Bunun hibesini kim veriyor
arkadaşlar biliyor musunuz? Çevre Bakanlığı veriyor, hibe yardım ediyor Çevre
Bakanlığı. Projenin hibesini veriyor, yatırım programının yüzde 10’unu da Çevre
Bakanlığı veriyor. “Projenin ihalesine çık, al yüzde 10’unu da ben sana
vereyim.” diyor, diğer konularda da yüzde 50’sine yakınında yardımcı oluyor.
Ben altını çizerek söylüyorum, keşke belediyelerimiz, keşke ilgili
arkadaşlarımız belediyelerini… Bak, kendi ilçemden bahsediyorum, bir tane örnek
vereceğim. Hatay’ın Dörtyol ilçesinde, seçilir seçilmez belediye başkanının
yanına gittim, “Hayırlı uğurlu olsun.” dedim. AK PARTİ’li
gitti, şu anda MHP’li bir arkadaşımız geldi, başarılar dilerim, “Her türlü
emrindeyim Başkanım.” dedim. On altı ay oldu, atık su şu anda lağım şeklinde
Akdeniz’i kirletiyor. Ben ne diyorum on altı aydan beri? “Proje yapalım, proje.
Gelin, bunların projelerini hayata geçirelim.” diyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Niye
yardım etmiyorsunuz?
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) -
Lütfen belediyelerinizi bu projelerle ilgili hayata geçirin. Biz bununla ilgili
özellikle varız.
Bakın beyler, eski parayla
300 bin lira su bedeli alıyor bir belediye başkanı, ondan sonra diyor ki: “İçme
suyunu ben arıtacağım, işleteceğim, atık suyu uzaklaştıracağım.” Anadolu
tabiriyle, bir kötü laf ama bunu söyleyeceğim: Nah sen işletebilirsin o tesisi!
Tamam mı, nah işletirsin!
M. NURİ YAMAN (Muş) –
Yakışmıyor ağzınıza! Hocam, o sözünüzü geri alın. Ayıp oluyor!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Hocam, yakışmadı.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) –
Neden bunu söylüyorum biliyor musun? Arkadaşlar, bir içme suyunu doğru işletmek
istiyorsan 1,5 liradan aşağı para alamazsın. Su bedellerini doğru almamız
lazım, su bedellerini doğru belirlememiz lazım, çevreyle uyumlu işletmecilik
mantığını hayata geçirmemiz lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) –
Hocam, o kelimeler size hiç yakışmıyor.
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) –
Hiç yakışmadı Hocam.
BAŞKAN –
Sayın Öztürk, lütfen sözlerinizi tamamlar mısınız.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) –
Bununla ilgili Hükûmetimiz gerekli desteği veriyor,
ilgili belediyelerinize talimatları verin, ilgili belediyeler harekete geçsin.
Bizler yardımcı olmaya hazırız; Hükûmetimiz hazır,
ilgili bakanlıklarımız hazır. Lütfen ilgili kurumlar harekete geçsin. Biz bunu
söylüyoruz.
Bunlarla ilgili burada
yazdığınız yazıların tamamına yakını… Yazın bir Çevre Bakanlığına yazı, oradan
bu bilgileri rahatlıkla alabilirsiniz.
Ben, gününüz aydın,
geleceğiniz parlak olsun; daha güzel, daha yaşanılabilir bir çevre için el ele
verelim diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkanım, Sayın Hatibin kullandığı kelimeyi tutanaklardan çıkartın
efendim.
BAŞKAN – Sayın Şandır, Sayın Nalcı’nın söz talebi var, vereceğim.
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Söz talepleri var
Sayın Anadol. Yoklama da yapacağım.
Buyurun Sayın Nalcı.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
8.- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın, belediyelerin asli görevlerini bırakıp, başka
işlerle uğraşmalarına yaptırım getirilmesine ilişkin açıklaması
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Vallahi bugün Mustafa
Hoca’nın en talihsiz bir konuşmasına bu Meclis şahit oldu. Hani eski bir laf
vardır: “Karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar!” Yani Sayın Hocam altını çize
çize konunun üstünü de çizdi! Biz kendisiyle Komisyonda
çok çalıştık ve burada bizim getirmiş olduğumuz önergenin doğruluğunu kendisi
de biliyor. Fakat bir bilim adamı olmaktan çıkıp siyasetçi kimliğine büründüğü
için burada savunmak zorunda kalıyor. Bugün Türkiye'nin neresinde yüzde 81
sağlıklı kanalizasyon varmış? Ben sayıyorum o zaman Sayın Hocam: Tekirdağ.
Tekirdağ içme suyu dört senedir bekliyor. Çorlu içme suyu. Çevre Bakanlığı
getirecek. Nerede bu? Çerkezköy pis su arıtma. Trakya’da -ben söylüyorum o
zaman Sayın Hocam- bana bir tane çalışan sistem gösterin. Ama bunda sadece
suçlu yerel yönetimler değil.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Nalcı.
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) –
Sayın Başkanım, hemen bitiriyorum.
Burada tabii ki tüm suç…
BAŞKAN – Bir saniye Sayın
Nalcı…
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) –
Sayın Başkanım, yoklama istedik.
BAŞKAN - Bir saniye Sayın
Milletvekili…
TAYFUR SÜNER (Antalya) - Niye
bekliyorsunuz?
BAŞKAN – Sonra, ben oylamaya
sunmadım ki henüz. Oturun lütfen.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Tabii, gelsinler, vakit geçsin!
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) -
Sayın Başkanım, tabii burada sadece suç hiçbir zaman için İller Bankası ve
Çevre Bakanlığına bırakılmaz. Burada belediyelerin de suçu var, o konuda
katılıyorum. Asli görevlerini bırakıp da başka işlerle uğraşan belediyelere de
bir yaptırım olması lazım merkezden. Yani kanalizasyonunu, içme suyunu yapmamış
belediye konserlerle, şeylerle götürmemesi lazım.
BAŞKAN – Sayın Nalcı,
teşekkür ediyorum.
KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) -
Ama bu konuyu da bir an önce bitirmemiz lazım diyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Nalcı.
Oylarınıza sunacağım ancak
yoklama talebi var…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
İsterseniz bir tane daha söz verin!
BAŞKAN – Sayın Anadol, niye bu acelecilik?
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) –
Başkanım, on dakika daha bekleyelim isterseniz!
BAŞKAN – Lütfen Sayın
Milletvekili…
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Bekleyelim on dakika daha!
BAŞKAN – E, söz talebi var
Sayın Nalcı’nın onu verdim. Benden kaynaklanmıyor ki.
Ama her şeye de itiraz edilmez ki.
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Bekleyin daha on dakika Sayın Başkan!
BAŞKAN – Olabilir.
III. YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Sayın Anadol, Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Ergin, Sayın Süner,
Sayın Arifağaoğlu…
ŞAHİN MENGÜ (Manisa) - Ben
ufak tefek bir adam da değilim, beni niye görmüyorsunuz?
BAŞKAN - Sayın Barış, Sayın
Paçarız, Sayın Emek, Sayın Ünlütepe, Sayın Arat,
Sayın Hacaloğlu, Sayın Mengü,
Sayın Öztürk, Sayın Pazarcı, Sayın Akıncı, Sayın
Baratalı, Sayın Yazar, Sayın Öymen, Sayın Elekdağ.
Sayın Mengü,
merak etmeyin herkes sizi görüyor.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- (10/53) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön
görüşmesinin, Genel Kurulun 2/7/2010 Cuma günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Öneri kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım, okutuyorum:
2.-
(10/351), (10/454) ve (10/527) esas numaralı Meclis Araştırması Önergeleri’nin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2/7/2010 Cuma günkü
birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu; 02.07.2010
Cuma günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün
19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz
ederim.
M.
Akif Hamzaçebi
Trabzon
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan (Emeklilerin Sorunları
Hakkında); (10/351), (10/454) ve (10/527) esas numaralı Meclis Araştırma
Önergesi görüşmelerinin, Genel Kurul’un, 02.07.2010 Cuma günlü birleşiminde
birlikte yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Tansel Barış, Kırklareli Milletvekili.
Buyurun Sayın Barış. (CHP
sıralarından alkışlar)
TANSEL BARIŞ (Kırklareli) –
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin emeklilerin
sorunlarıyla ilgili vermiş olduğu grup önerisi lehinde söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle yüce heyete saygılar sunuyorum.
Sayın milletvekilleri, on
yedi yıl önce bugün 2 Temmuz 1993 Cuma günü Sivas Madımak Oteli’nde 37 can, 37
aydın, gerici yobazlar tarafından diri diri yakıldı,
ruhları şad olsun. Henüz yakalanmayan azmettiricilerin bir an önce yakalanarak
yargıya teslim edilmesini hâlen bekliyoruz.
Sayın milletvekilleri, bir
kez daha hatırlatmakta fayda var. Son altı ayda 77 şehit verdik. Yüreklerimiz
yanıyor, içimiz kan ağlıyor ve ciddi tedbirler alınması zamanı geldi ve çoktan
geçti bile. Dün Sayın Dışişleri Bakanımız bu kürsüde esip gürledi: “Kudüs’te
varız, Bağdat’ta varız…” Hatta “Bişkek’te de varız” demişti ama “Kuzey Irak’ta
var mıyız?” diye sorduğumda maalesef cevap alamadım. Devri iktidarlarınızda bin
şehit verdik. Hâlbuki iktidarı sıfır terörle devralmıştınız. Artık yeter
diyoruz ve ciddi tedbirler bekliyoruz.
Sayın milletvekilleri, 9
milyonu aşan emekli, 20 milyona yakın emekli ailesi mevcut. Gençlik yıllarını,
hayatlarının önemli ve sağlıklı yıllarını ülkesinin kalkınması için, büyümesi
için ve refahı için harcamış ve bugün çoğu kronik hastalıkların pençesinde,
diyabet hastalığı, kalp hastalığı, tansiyon gibi kronik hastalıkların
pençesinde geçiren emeklilerimiz devletten şefkatli bir yaklaşım bekliyor.
Çilekeş, vefakâr ve cefakâr emeklilerimiz, bazıları rahat edebileceğini sandığı
emeklilik gününü görmeden, bazıları da emeklilikten birkaç yıl sonra hayatını
kaybeden emeklilerimiz. Yaşayanlar da yaşadıklarına bin pişman. Büyük çoğunluğu
açlık sınırının altında, aldığı maaşla yaşam savaşı veriyor. Emekliler
iktidarın ülke gündemini sürekli değiştirdiğini, gerçek gündemi halktan
kaçırdığını söylüyorlar ama şunu da söylüyorlar: “Halkın gündeminden
kaçırdıkları sorunu yaşayanlar bizleriz ve bu gündemlerin kaçtığını da iktidar
sanmasın.” diyorlar. “Günü geldiğinde bunun hesabını elbette soracağız.
Hayatımızdan bırakın memnun olmayı, doğduğumuza pişman olduk.” diyorlar. “Biz
dilenci değiliz, sadaka istemiyoruz.” diyor emekliler. “İnsanca yaşamak için
yeterli bir maaş bekliyoruz. İkinci sınıf vatandaş olmak istemiyoruz, hakkımızı
istiyoruz.” diyorlar. “İktidar sorunlarımızla ilgilenmiyor, bizlere miatlarını
doldurmuş insanlar olarak bakıyorlar ama unutmasınlar ki gün gelecek bizi
yönetenler de miatlarını dolduracak.” Yetkililerin “En iyi emekli ölü emekli.”
mantığından bir an önce kurtulması gerektiğini söylüyor emekliler. Hükûmetten intibak yasasının çıkarılarak emekliler
arasındaki maaş farkının giderilmesini bekliyorlar.
“Ekonomik krizin yarattığı
tahribat bizleri perişan etti.” Trakya’da bu krizde 50 bin kişi işini kaybetti,
Lüleburgaz’da 7 bin kişi. Damat, gelin, oğul, kız hepsi babalarının yanına
dönmüşler işsizlikten ve gıda masrafı 2 kat arttı. Bir evde 6-7
kişi kalıyor. “Barınma, ulaşım, eğitim için harcayacak para kalmadı, gerisini
siz düşünün.” diyorlar. Bizdeki emekli geçim için böbreğini satıyor, Amerika
Birleşik Devletleri’nden, Avrupa Birliğinden ve İsrail’den emekliler bizden
böbrek satın almaya geliyorlar. Hükûmeti insafa davet
ediyor emekliler, bu nasıl bir sosyal devlet diye. “Allah’ın huzuruna giderken
bile bizlere işçi, memur ayrımı yapıyorsunuz. Lütfen, hiç olmazsa bunu
yapmayın.” diyor emekliler. “Sağlıkta Hükûmet elini
cebimizden çeksin, zaten boş. Katılım payı, katkı payı, fark ücreti adı
altında, açlık sınırı altındaki maaşımıza bile iktidar göz koyuyor. Avrupalı
emekli maaşı ile dünya turuna çıkabiliyor ama biz evden çıkamıyoruz.” diyen
emekliler “Yunanistan’daki emekli gibi 1.500-2.000 avro istemiyoruz, biz insanca yaşacak kadar maaş
istiyoruz.” diyorlar. “30 Haziran Mustafa Kemal Atatürk’ün emeklilik yıl
dönümü. Biz bugünü farklı bir şekilde kutlamak istiyoruz ama aldığımız maaşla
bu mümkün mü? Çarşıda enflasyon yüzde 20 seyrederken emekliye yüzde 1,83 zam
veriliyor. Bunun hesabını da elbette sandıkta soracağız.” diyorlar.
Sevgili emekli
vatandaşlarımız, Cumhuriyet Halk Partisi sorunlarınızı biliyor. Cumhuriyet Halk
Partisi sorunlarınıza ve sizlere sahip çıkacaktır. CHP sizlerin ikinci sınıf
vatandaş olmanıza asla müsaade etmeyecektir. İntibak yasasını çıkaracak ve
emekliler arasındaki ücretlerin farkını sıfıra indirecektir. Çocuklarınızın
yarattığı katma değerden refah payını alacaksınız Cumhuriyet Halk Partisi
iktidarında. Sosyal güvenlik destekleme primi kademeli bir şekilde
kaldırılacaktır ve kız çocuklarınız evleninceye kadar -Cumhuriyet Halk Partisi
iktidarında- devletin güvencesi altında olacaktır.
Sevgili emekli kardeşlerim,
bütün bunlar senin en doğal hakkın. Bunları elde etmek de senin en doğal
hakkındır ve senin elindedir. 15 milyon emekli ve ailesi sandık başında refah
için ve geleceği için oy kullanacaktır ve sağlıklı bir gelecek için de oy
kullanacaktır ve bu geleceğini Cumhuriyet Halk Partisinde görürse bu
saydıklarımızın tümüne kavuşacak ve ülkesinde insanca yaşayabilecek bir emekli
maaşına da sahip olacaktır.
Sevgili emekli kardeşlerim,
Cumhuriyet Halk Partisi sizlere söz veriyor, CHP iktidarında emekli
vatandaşlarımız birinci sınıf vatandaş olacak ve hak ettiği yaşam kalitesine de
ulaşacaktır. Bu sizlerin elinde ve önümüzde, en geç on bir ay sonra genel
seçimler yapılacaktır. Sizler bugün çektiklerinizi o gün sandıkta hesap sorarak
ortaya koyacaksınız ve seçim sonuçlarında da Cumhuriyet Halk Partisini iktidara
getirerek, bugün çektiklerinizi bir daha çekmemek üzere tarihin tozlu
sayfalarına göndereceksiniz ve sizler Adalet ve Kalkınma Partisini sandıkta
malulen emekli edeceksiniz.
Ben, bu duygularla emekli
kardeşlerime sevgiler ve saygılar sunuyorum.
Yüce heyeti yine
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Barış.
Sayın milletvekilleri,
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.29
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.36
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 128’inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Şimdi, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisinin aleyhinde söz isteyen Ayhan Yılmaz, Ordu milletvekili.
Buyurun Sayın Yılmaz (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AYHAN YILMAZ (Ordu) – Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; CHP grup önerisinin aleyhinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi bu vesileyle saygılarımla selamlıyorum.
Bu Hükûmet
milletten aldığı yetkiyle, milletin iradesi doğrultusunda ülkeyi medeniyetler
seviyesine doğru taşırken, birilerinin çıkıp tamamen geri kalmış bir anlayışla
bu ülkenin paçasından çekiştirmesi, ülkenin hızını kesmesi, ülkeyi geriliğe
mahkûm etmeye çalışması anlaşılır bir durum değildir, asla da olamaz. Engel
çıkaran, sorun çıkaran, kriz çıkaran bir zihniyetin bu ülkeye, bu millete ne
faydası olabilir? Her zaman değişime direnen, sürekli gelişime ayak direyen,
sürekli ileriye doğru atılan her adıma engel olmaya çalışan bir yaklaşımın
Türkiye’ye ne gibi bir faydası olabilir?
Dünya değişiyor arkadaşlar,
Türkiye değişiyor, toplum değişiyor ama bazı anlayışlar tarihin
karanlıklarından bir türlü çıkamıyor. Türkiye kalkınacaksa, büyüyecekse muasır
medeniyetler seviyesinin üstüne çıkacaksa, bu, topyekûn bir mücadeleyle olur. Hükûmet gaza basacak, birileri frene basacak. Hükûmet ileriye atılacak, birileri geriye doğru çekecek. Hükûmet yatırım yapacak, hizmet edecek, çalışacak,
didinecek, koşacak; birileri çukur kazacak, engel çıkaracak, mayın döşeyecek.
Kusura bakmayın, birileri
Türkiye’yi düşünmüyor, milletin menfaatlerini hesaba katmıyor, ülkemizin geleceğine
yönelik sorumluluk hissetmiyor olabilir ancak biz aşkla, sevdayla, sorumluluk
duygusuyla çalışmaya, çabalamaya devam edeceğiz, engel çıkaranlara da diyeceğiz
ki: “Gölge etmeyin, başka ihsan istemez.”
Değerli milletvekilleri,
Türkiye'nin geleceği, Türkiye'nin ulusal menfaatleri sadece Hükûmetin
sorumluluğunda değildir. Bizim sosyal politikalarımızı, kömür yardımlarımızı,
gıda yardımlarımızı, eğitim yardımlarımızı kıyasıya eleştirenler uçuk ve hayalî
projelerle milletin karşısına çıkabiliyor olabilirler.
Bu ülkede iki anahtarı
ellerinde salladılar, “Biri araba, biri ev.” dediler. Her mahalleye bir
milyoner, hatta trilyoner sözü verdiler. Her çiftçiye traktör vaadinde
bulundular. “Mazotu 1 liraya indireceğim.” diyenler oldu, “Her ev kadınına 500
lira, emekliye 2 bin lira vereceğim.” diyenler oldu, “Fındığın 15 bin lira
olması lazım.” diyenler oldu ama hepsinin yerinde şu anda yeller esiyor. “Doğal
gazı, suyu, elektriği bedava vereceğim.” diyenler oldu, Sayın Kılıçdaroğlu gibi -bu günlerde o da konuşuyor- “Yoksulluğu
kökten kaldıracağım.” diyenler oldu ama hepsinin yerinde yeller esiyor.
Değerli arkadaşlar, sen bu
milletin değerleriyle barışmazsan, sen bu milletin hatırını sormazsan,
sofrasına oturup çorbasını paylaşmazsan, milletle aynı dili konuşmazsan bu
millet sana itibar etmez, etmeyecektir de.
Türkiye’de güzel şeyler
oluyor, kim ne derse desin güzel şeyler oluyor muhalefet görmese de medya
yazmasa da hatta onlar istisnai olumsuzlukları abartarak gündeme taşımanın
gayreti içerisinde olsalar da bu ülkede, hamdolsun, çok güzel şeyler oluyor.
Aziz milletimiz kimin açılıştan açılışa koştuğunu, yol yaptığını, okul
yaptığını, hastane açtığını, ülkenin geleceği için âdeta çırpındığını görüyor
ve görecek, kimin bunu engellemeye çalıştığını da görüyor ve görecek.
Milletimiz kimin karış karış ülkeyi dolaştığını,
dünyayı dolaştığını, ülkemizin ve milletimizin çıkarları için kimin emek sarf
ettiğini de görüyor, görecek, kimin de Ankara’da takılıp oradan kaos senaryoları ürettiğini görecek. Biz, dik duruşumuzu,
sağlam duruşumuzu, yapıcı tutumumuzu muhafaza edeceğiz. Aşık
Veysel “Ben giderim adım kalır, dostlar beni hatırlasın.” demişti.
YILMAZ TANKUT (Adana) –
Hatırlanacaksınız!
AYHAN YILMAZ (Devamla) – AK
PARTİ olarak, Anadolu’nun tüm erenlerinin, tüm gönül mimarlarının olduğu gibi, Aşık Veysel’in de gönül dilini kendimize ilham edindik, yola
öyle çıktık ve o ilhamla, o ışıkla yolumuzda yürümeye devam ediyoruz.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) –
Hele sen bir git de dostlar hatırlar, merak etme!
AYHAN YILMAZ (Devamla) – Bizim
dilimiz gönül dilidir. Biz, milletimizle aracılar vasıtasıyla değil, doğrudan
iletişim kuruyoruz.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) –
Kendi gitti, adı kaldı yadigâr!
AYHAN YILMAZ (Devamla) –
Milletimizle göz göze, kalp kalbe bağlantı sağlıyoruz. AK PARTİ’nin
siyasetinde millete, milletle araya mesafe koymak, milletle aracılar üzerinden,
araçlar üzerinden konuşmak yoktur.
Değerli milletvekilleri, AK
PARTİ hükûmetlerinde, her fırsatta çalışanlarımıza ve
emeklilerimize yönelik iyileştirmeler yaptık. Emekli vatandaşlarımızın
durumlarını iyileştirme noktasında da önceki hükûmetlerden
çok farklı olarak, devrim niteliğinde düzenlemeler yaptık. Bakmayın, şimdi
herkes bol keseden atıyor, zira “Bekâra karı boşamak kolaydır.” derler.
İktidarımızın ilk aylarında emekli maaşlarını hatırlayalım. Seyyanen 75 lira ve
100 lira gibi bir artış yaptık. O gün insanların mutluluğunu unutmayalım.
Bununla yetinmedik, sonraki yıllarda da emeklilerimizin maaşlarını enflasyon
üzerinde artırdık.
Değerli arkadaşlar, şimdi
bakın, önümüzde bir tablo var. SSK emeklileri, 2002 yılında, 252 lira
alıyormuş, kuruşlarını söylemiyorum, 252 lira. Bugün ne alıyor? 683 lira
alıyor. Artış ne olmuş? Yüzde 411,14. SSK emeklileri. Efendim, BAĞ-KUR esnaf
emeklileri ne alıyormuş 2002 yılında? 142 lira alıyormuş. Efendim, bugün ne
alıyor? 555 lira alıyor. Artış, yüzde 390. BAĞ-KUR köylü emeklileri ne
alıyormuş? 65 lira alıyormuş. Bunlar resmî rakamlar, bunlar böyle hayalî
konuşulan şeyler değil, 65 lira alıyormuş.
RECEP TANER (Aydın) – Ayhan,
tüp ne kadarmış?
AYHAN YILMAZ (Devamla) – Tüpü
de konuşalım.
Şimdi ne alıyor? 380 lira
alıyor. Artış, yüzde 301. Efendim, Emekli Sandığı emeklisi 376 lira alıyormuş.
Bugün, 864 lira alıyor arkadaşlar. Artış, yüzde 488.
Değerli arkadaşlar, şimdi,
elimizi vicdanımıza koyalım. Bu Hükûmet, bulduğunu,
işçisiyle, memuruyla, esnafıyla, çiftçisiyle, emeklisiyle paylaşan bir Hükûmettir. Eğri oturalım, doğru konuşalım, her ne kadar
karalamaya çalışsanız da her ne kadar bu işin üzerine gitmeye çalışsanız da
şundan emin olabilirsiniz ki arkadaşlar, bu millet bu numaraları yutmuyor.
Yutmadığını da dört seçimdir üst üste bize anlattı, bize gösterdi. Ha,
anlamayanlar güreşe doymuyor, yenilen pehlivan güreşe doymazmış. Halep oradaysa arşın burada. 12 Eylülde referandum, 2011’in
Temmuz ayında da seçim var. Bir daha çıkarız er meydanına, bir daha herkes
boyunun ölçüsünü alır.
Arkadaşlar, son yapmış
olduğumuz 2010 yılındaki iyileştirmelerin kamuya yıllık maliyeti tam 3
katrilyonu geçmiştir. Dolayısıyla, arkadaşlar, AK PARTİ’nin
şiarı samimiyettir. AK PARTİ’nin farkı gönül diliyle
konuşmaktır. AK PARTİ, Türkiye’de millî birliğin ve beraberliğin sembolüdür. AK
PARTİ’nin ayırt edici özelliği olduğu gibi ortada,
görünmektedir. AK PARTİ, demokrasinin olmazsa olmazıdır. AK PARTİ, Türkiye’de
değişimin adresidir, öncüsüdür, lideridir. AK PARTİ, bir büyük medeniyet
davasının takipçisidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Yılmaz, lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
AYHAN YILMAZ (Devamla) –
Teşekkür ediyorum Başkanım.
Değerli arkadaşlar, biz yedi
buçuk yıldır hizmet üretirken, Türkiye’yi büyütmeye çalışırken, Türk insanına
aydınlık bir gelecek hazırlamaya gayret ederken birileri de boş durmadı; engel
olmaya, kriz çıkarma, bizi yolumuzdan saptırmaya çalıştı. Çetelerle üzerimize
geldiler. Mafyayla, karanlık yapılanmalarla üzerimize geldiler. Terör
örgütleriyle, illegal yapılanmalarla üzerimize geldiler. Zaman oldu hukuku
zorladılar, hukuku çiğnediler, zaman oldu iftiralarla, ithamlarla, tahriklerle
bizi baskı altına almaya çalıştılar. “AK PARTİ İktidarı zarar görsün, kaybetsin
de bu ülkede ne olursa olsun.” dediler. Hükûmete
zarar vermek için Türkiye'nin menfaatlerine zarar vermekten çekinmediler.
İstikrarı, huzuru, güvenliği, büyümeyi bir çırpıda feda ettiler ama biz yılmadık,
usanmadık, alttan almadık, taviz vermedik, eyvallah demedik, vazgeçmedik; cesur
durduk, kararlı durduk, daha çok çalıştık, daha büyük bir inançla yola devam
ettik.
Arkadaşlar, hepinizi bu duygu
ve düşüncelerle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) –
Helal olsun sana!
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Yılmaz.
Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisi lehinde söz isteyen Hamit Geylani, Hakkâri
Milletvekili… Yok.
Emin Haluk Ayhan, Denizli
Milletvekili.
Buyurun Sayın Ayhan. (MHP
sıralarından alkışlar)
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin emeklilerin sorunları üzerine
vermiş olduğu grup önerisi üzerinde lehte söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Evvelki gün Emekliler
Günü’ydü, Emekliler Günü’nde emekliye kötü haber çıktı. Burada, mahkemeden
gelen kararla, işçi ve BAĞ-KUR emeklisi yaklaşık 6 milyon kişinin maaş artış
umudu geriye kaldı, suya düştü.
Şimdi,
gerçekten zor. 2010 yılının ikinci altı aylık döneminde
BAĞ-KUR emeklisine kaç lira zam veriyorsunuz? Ben söyleyeyim: 10 lira. BAĞ-KUR
emeklisinin emekli maaşına yaptığınız zammı BAĞ-KUR emeklisi söylemekten
utanıyor ama kimler utanmıyor, onu millet takdir ediyor.
Hanginiz bu artırdığınız
miktarı çoluğunuza çocuğunuza günlük olarak, harçlık
olarak -10 lira- veriyorsunuz? Üstelik adam ömür boyu sağlık primi ödemiş,
şimdi katılım payı alıyorsunuz.
Yapılan araştırmalar
emeklilerin yüzde 96’sının aylığının geçimini sağlamaya yetmediğini ifade
ediyor. Emeklilerin yüzde 34’ü çalıştığı onca yıla rağmen bir ev sahibi
olamıyor. Emeklilerin yüzde 75’i kredi kartı ve banka kredisiyle borçlanarak
yaşıyor.
AKP Hükûmeti
sayıları 9,2 milyonu aşan emekli, dul ve yetimi sürekli hüsrana uğratmakta,
emeklileri büyük bir aldatmacaya konu etmektedir.
Şimdi, emekli maaş
artışlarına bakalım: 9,3 milyon emekli, dul, yetim maaşına yüzde 2,5; 6,5
milyon asgari ücretliye 22 lira zam; 844 bin altmış beş yaş aylığı alana yüzde
2,5 zam, 2 lira; 475 bin özürlü, bakıma
muhtaç özürlü ve yakınlarına yüzde 2,5 zam, 5-6 lira;
50 bin gazi ile şehit ve gazi yakınlarına yüzde 2,5 zam; 20 bin güvenlik,
asayiş, koruma ve terör eylemlerinde ölen, yaralananlar ve yakınlarına yüzde
2,5; 53 bin muhtara yüzde 2,5 zam, 8 lira. Bunlar temmuz zammı.
Ocakta, AKP Hükûmeti, 2010 yılı bütçesinin yasalaşmasının hemen
ardından sağanağa dönüşen bir zam yağmuru ortaya koydu. Dolayısıyla emekliler
daha maaş farklarını almadan AKP Hükûmeti yaptığı
zamlarla zaten bu artışlara el koymuştu. Anadolu deyimiyle, kaşıkla verilmiş,
kepçeyle geri alınmıştı.
Şimdi, 9,3 milyon emekli…
Türk-İş’in haber bülteninde, araştırmalarda 4 kişilik ailenin açlık ve
yoksulluk sınırı TL/ay olarak ifade ediliyor. 12 Haziran 2010 itibarıyla açlık
sınırı 817 lira, yoksulluk sınırı 2.664 lira. Bu, açlık sınırının altında. Sigortalılara
baktığımız zaman, sigortalıların ortalama emekli aylığı 692 lira, açlık
sınırının altında.
Şimdi, bakmaya devam
ediyoruz. BAĞ-KUR’lunun 531 ile 728 lira arasında. Bu da açlık sınırının altında. Hele tarımla ilgili
baktığımız zaman, 564 lira en yükseği, o da açlık sınırının altında. Memur
emeklilerinin durumu da biraz daha iyi olmakla beraber hiç de iç açıcı değil.
Gerçekten, Türkiye’de sosyal güvenlik sistemi verilerine göre 9 milyonu aşan
emekli var, yüz ülkenin nüfusunu geçmiş; bağımlılarıyla dikkate aldığımızda
nüfus içinde önemli bir yüzde oluşturuyor. Şimdi, bu insanlar memlekete hizmet
etmişler, genç emekli olmuşlar, yaşlı emekli olmuşlar. Hepsinin
problemi büyük. Problemin farklılığı üzerinde, Ahmet yaptı, Mehmet yaptı
demek istemiyorum. Siyasetçi olarak kimler yapmış? Siyasi organlar yapmış,
iktidarlar yapmış.
Şimdi bu insanlar mutlu mu?
Değil. Geçim sıkıntısı had safhada. Sadece bu insanlar değil ki, toplumun
önemli bir kısmı geçim sıkıntısını had safhada yaşıyor. AKP’nin uyguladığı
ekonomi politikaları herkesi sıkıntıya soktu. Şimdi ekonomik anlamda
geçinemeyenlerin veya emeklilerin evine, ekonomik problemlerin oluşturduğu
sorunlar nedeniyle bir de kendi evlatlarına ilave olarak torunlar geldi göçtü.
Geçinemeyenler, geçinemeyenlerin gençleri de kendi psikolojik problemlerine
ilave olarak başka problemleri de tolere etme
durumuna girdiler. Bu gerçekten zor bir durum. Artık
onlar sosyolojik bir travma hâline gelen bu
problemlerle uğraşıyorlar. Neden? Biz hem emeklilere hem de çocuklarına, şimdi
de torunlarına bakacak bir sosyoekonomik ortam hazırlayamamışız. Özellikle son
krizden sonra problemler yığılmış değil, yığınlaşmış, dağ gibi olmuş.
Bakın, önemli bir problemi
görüşüyoruz. Onun için, “Bu Hükûmet beceriksiz, bu Hükûmet kabiliyetsiz, bütün toplum kesimlerini olduğu gibi
emeklileri de mahvetti, yedi bitirdi. Bunun temel sebeplerinden biri, bu Hükûmetin öngörüsüz olması, davul zurnayla gelen krizi
görmemesidir.” demeyeceğim. Bunlar birer vakıa. Polemik de yapma niyetinde
değilim. Şurada konuştuğumuz konu, problemler -eğer katkı sağlayabilirsek- bir
sosyal devletin ihtiyacı olan, vatandaşlarına, emeklilerine nasıl yardımcı
olunabileceği, onların sorunlarının tespiti. Bunun için burada iyi niyetle
verilmiş bir önerge olduğu görülüyor. Hiçbir ön yargı olmadan, hiçbir art niyet
olmadan bu problemlerin araştırılması isteniyor olabilir. Amaç bu ise, önerge
sahipleri bunu istemişse -öyle olduğu kanaatindeyim- niye buna “Evet”
demiyoruz? Emin olun, sayın bakanların, daha güçlü bakanları dikkate
aldığınızda, kendi teşkilat yasalarını, havalarını kullanarak diğerlerinden öne
geçirme çabalarından daha ulvi bir görev olduğuna inanıyorum. Bu nedenle, bu
araştırma önergesinin reddedilmemesi gerektiğine inanıyorum. Memleketimizin çok
önemli bir kesiminin problemlerini çok açık ve net bir şekilde kabul etmiş
olacağız; bunların ortaya çıkmasını, bu problemlerin tespitini kabul etmiş
olacağız. Burada çekinilecek, utanılacak bir husus da yok. Malum olanın rapora
bağlanması, tespit edilmesinden, kime ne zarar gelecek, niye bundan korkuluyor,
anlamıyorum.
Konular sadece maddi anlamda
değerlendirilir diye Hükûmetin korkup çekinmesine
gerek yok. Bu insanlarımızın sorunlarının hem sosyolojik hem psikolojik hem
sosyal hem de diğer yönleriyle ortaya konulması ileriyi planlama açısından da
çok önemli. Bu önergenin kabul edilmesi bile, Anadolu’da bir ışık bekleyen
milyonlarca emekli ve bağımlısını ümitlendirecek, moral verecek bir ortamın
yaratılmasına zemin hazırlayacaktır. Bunun reddedilmesi iktidar partisine bir
şey kazandırmaz. Hani önemli meselelerde birlik, beraberlik içinde sorunlara
yaklaşacaktık? Takdir tabii ki yüce Parlamentonun. Bu
insanlarımızın maddi güce ilave olarak morale de ihtiyacı vardır. Zaten
araştırma önergelerinin muhtevasında sadece ekonomik değil, sosyal sıkıntıların
da arttığı ifade edilmektedir. Ayrıca açlık sınırının altındaki emeklilerimizin
büyük çoğunluğunun yaşadığı hususlar da yer almaktadır. Diğer bir gerçek,
emeklilerin büyük çoğunluğunun çalışarak daha olumsuz şartları kabul ettiğidir.
Tabii, bunlar, emeklilerin refah düzeylerinin artırılmasına yönelik
çalışmaların yapılmasını zorunlu kılmaktadır.
Bakın, sizin yaptığınız
düzenlemelerle, ilk defa göreve başlayan memurlar bu kanuna, mevcut memurlar
ise eski hükümlere tabi tutulmuş, bu yönüyle bir eşitsizliğe yol açtınız.
Emeklilik şartlarını ağırlaştırdınız, emeklilik yaşı kademeli olarak yükseldi,
emeklilik için aranan prim ödeme gün sayısı yükseldi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ayhan, lütfen
tamamlayınız sözlerinizi.
Buyurun.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) –
Teşekkür ederim.
Bağlanacak emekli
aylıklarının düşürülmesini öngördünüz. Aylığın hesaplanmasında dikkate alınan
iki temel unsur içeriği değiştirildi. Şimdi, evlenme, emzirme ve cenaze
yardımı, ölüm ve maluliyet aylığı şartları ile yıpranma tazminatı gibi birçok
konuda bazı sigortalılar aleyhine yeni düzenlemelere gittiniz. Fiilî hizmet
zammından yararlanan bazı çalışanları kapsamından çıkararak, bu hakları
ellerinden aldınız. Ölüm aylığı şartlarında SSK’lılar için beş yıl hizmet,
dokuz yüz gün prim ödeme sayısı olmakla birlikte, borçlanarak süreyi tamamlama
imkânını kaldırdınız. Çalışan ve maaş bağlanacak çocuğu bulunmayan dul eşlere
ölüm aylığı bağlama oranını yüzde 75’ten yüzde 50’ye düşürdünüz.
Bunlar artıp gidiyor, uzatmak
istemiyorum. Ancak gerçekten çok önemli bir kısmını oluşturan nüfusun ve
bağımlılıkları giderek artan bir grubun sorunlarının dile getirilmesi ve bunların
ortaya çıkarılması için önergenin desteklenmesi için lehinde söz aldım.
Destekliyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Ayhan.
Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisi aleyhinde söz isteyen Ünal Kacır, İstanbul
Milletvekili.
Buyurun Sayın Kacır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin
aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, biz,
bugün, burada, şu anda neyi konuşuyoruz, halkımızın bunu merak ettiğini
düşünüyorum. Aslında, hepiniz, hepimiz biliyoruz ki Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulu cuma günleri çalışmıyor ama bugün çalışıyoruz. Niçin?
Aslında hepimiz biliyoruz ki 1 Temmuzda Türkiye Büyük Millet Meclisi tatile
çıkar ama tatile çıkmadık. Niçin? Gündemimizde bulunan yasalar var, bu yasaları
görüşeceğiz, bu yasaları görüşmeye devam ediyoruz ve dün başlamış olduğumuz
Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın
görüşmeleri devam ederken, şimdi bu yasaları tamamlayabilmek için cuma günleri
de çalışmaya karar verdiği hâlde Meclisimiz, değerli muhalefet, İç Tüzük’ün
kendilerine vermiş olduğu…
BÜLENT BARATALI (İzmir) -
Yasal hakları…
ÜNAL KACIR (Devamla) - …yasal
hakları…
BÜLENT BARATALI (İzmir) –
Nasıl bildim ama!
ÜNAL KACIR (Devamla) -
…maalesef iyiye kullanmıyorlar.
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) –
Ne demek iyiye kullanmıyorlar? Kim karar veriyor buna?
ÜNAL KACIR (Devamla) - Kötüye
kullanıyor demiyorum, iyiye kullanmıyorlar. Engellemenin gayreti içerisinde
ülkemizin içerisinde bulunduğu bazı hususları “Gelin, onu değil de bunu
görüşelim.” diyorlar. Şu andaki durum da budur.
Ne diyorlar? Mesela
Milliyetçi Hareket Partisinden arkadaşlarımız getirdiler, ne dediler?
YILMAZ TANKUT (Adana) –
Gündemi siz değiştiriyorsunuz her hafta.
ÜNAL KACIR (Devamla) –
Dediler ki: “Belediyelerin altyapı, katı atık ve atık su yönetiminde sorunları
var. Bizim belediyelerimiz bunları beceremiyorlar. Gelin şunları görüşelim.”
Hâlbuki bizim belediyelerimiz bunları çok iyi beceriyor ama…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Başka şeyler de beceriyor belediyeleriniz.
ÜNAL KACIR (Devamla) – Biz
dürüst iş yaparız, dürüst işlerimizi de çok iyi beceririz.
BÜLENT BARATALI (İzmir) –
Ankara metrosu gibi mi?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) -
Peki, belediye başkanları ne arıyor orada?
ÜNAL KACIR (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, ben bu emekliler konusunda daha önceden de birkaç kere söz
aldım. Bizi televizyon başında dinleyen vatandaşlarımız ve Türkiye Büyük Millet
Meclisinde dinleyen vatandaşlarımız, tekrar tekrar
aynı şeyleri niye konuşuyorlar diyebilirler ama kusura bakmasınlar, aynı
konuları muhalefet tekrar tekrar gündeme getirince
biz de aynı şeyleri tekrar tekrar konuşmak mecburiyetinde
kalıyoruz.
Efendim, emeklilerimizin
durumu şöyle kötü, böyle kötü, emeklilerimiz mahvı perişan oldular, gelin bunu
görüşelim. Nereden çıkarıyorsunuz emeklilerimizin durumunun böyle perişan
olduğunu? Neyle kıyasladınız? Nereden çıkardınız bunu? Gelin beraber görüşelim,
hadi şimdi burada bakalım, beraberce bakalım. Az önce arkadaşımız burada -sağ
olsun- bazı şeyler yazmış, hazırlamış, buradan okudular, bizler de dinledik.
Bakalım beraberce.
SSK emeklisi perişan, öyle
mi? SSK emeklisine sizin döneminizde kaç para veriyordunuz? 252 lira…
YILMAZ TANKUT (Adana) – Ya,
sen şimdiye baksana, takıldın kaldın ya bizim döneme! Bizim dönem olmasa ne
yapacaktınız acaba siz?
ÜNAL KACIR (Devamla) – Kime
takılacağız ya? Siz eleştirdiğinize göre sizin dönem ile bizim dönemi
karşılaştıracağız. Bunda alınganlık yapmaya gerek yok.
YILMAZ TANKUT (Adana) –
Takıldınız bozuk plak gibi oraya! Sekiz senedir ne yapıyorsunuz, onu söyle!
BAŞKAN – Sayın Kacır, lütfen karşılıklı konuşmayınız, Genel Kurula hitap
edin.
Lütfen Sayın Tankut…
ÜNAL KACIR (Devamla) – 252
lira veriyormuşsunuz. Bak, bu arada yüzde 92 küsur enflasyon olmuş o dönemden
bu döneme -siz onu yüzde 100 deyin isterseniz- eder 500 lira. Biz ne vermişiz?
Şu anda 683 lira. Geride mi kalmış? Enflasyonun gerisinde mi kalmış? Nereden
çıkarıyorsunuz perişan olduğunu? “Çok para verdik” demiyoruz. İnsanımız çok
daha fazlasına layık ama ülkenin ekonomisinin içinde bulunduğu şartlar
çerçevesinde sizin döneminizden çok daha iyi veriyoruz. Biz bunu ortaya
koyuyoruz.
Değerli arkadaşlar, BAĞ-KUR
emeklisine ne veriyordunuz siz? Ne veriyordunuz? 142 lira 80 kuruş. Şimdi, kaç
para alıyor?
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) –
Oğluna günlük kaç para harçlık veriyorsun?
YILMAZ TANKUT (Adana) – Kaç
tane tüp alıyordu o zaman, söyle!
ÜNAL KACIR (Devamla) – Onu da
söyleyeceğim size, kaç tüp alıyordu, kaç kilovatsaat
elektrik alıyordu, ona da geleceğim.
YILMAZ TANKUT (Adana) – Kaç
litre mazot alıyordu, onu da söyle!
BAŞKAN – Sayın Tankut, lütfen…
ÜNAL KACIR (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, bakın, enflasyon kadar artırılmış olsaydı 275 lira olurdu.
555 lira şimdi alıyor. Demek ki sizin verdiğinizden çok çok
çok fazlasını bizim dönemde verebilme imkânı
bulmuşuz.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Bu
parayla kaç gün yaşayacak?
ÜNAL KACIR (Devamla) – Bakın,
değerli arkadaşlar, az önce bir arkadaşım bir cümle kullandı, verilen zamlar
vesaire, utanıp utanmamaktan bahsetti. Ya, bunu söylemeye gerek yok. Peki, bana
söyler misiniz, tarım BAĞ-KUR’lusuna 65 lira 80 kuruş
verenler utandı mı, utanmadı mı o zaman? Söyler misiniz kaç para? 65 lira 80
kuruş ayda tarım BAĞ-KUR’lusuna verdiğiniz para.
Peki, şimdi kaç para? 380 lira. Yeter mi? Yetmez. Ama aradaki farkı bir görün
ya! 65 lira 80 kuruş nerede, 380 lira nerede? Farkı bir görün.
RECEP TANER (Aydın) – Primler
ne kadar arttı Sayın Kacır?
ÜNAL KACIR (Devamla) – “Ya,
iyi de arkadaş, enflasyon farklı.” Yani “Köylünün, işçinin, emeklinin
enflasyonu ile genel enflasyonu bir tutmayın, beraberce kıyaslamayın, farklar
var.” falan filan deniliyor. Yani “Siz, işçinin, emeklinin, efendim, BAĞ-KUR
emeklisinin vesair emeklilerin ekmeğini azalttınız.”
Öyle mi? Bakalım öyle mi?
Bak şimdi kardeşim: 2002
Aralık, ekmek fiyatı, kilogramı 1,02 lira.
BÜLENT BARATALI (İzmir) –
Peynir var mı sizde?
ÜNAL KACIR (Devamla) – Peynir
de var, onu da söyleyeceğim. Veririm, onu da veririm.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
bugün kaç para? 2,03 lira kilogramı ekmeğin. En düşük SSK’lının maaşı 252
liradan 683 lira olmuş. Yani 248 kilo ekmek alırken, o maaşla gitseydik ekmek
almaya 248 kilo ekmek alınırdı, bugün 336 kilo ekmek alınır. Ekmek azalmış mı,
artmış mı?
YILMAZ TANKUT (Adana) – Kaç
kilo et alıyordu?
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) –
Ne yapacaksın ekmeği, et yesin!
ÜNAL KACIR (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, bakın, şimdi, başka bir şey:
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir)
– Süt para yapmıyor ki!
ÜNAL KACIR (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, bakın, tüp dediniz, tüp. Bak, söyleyeyim size: 12
kilogramlık tüpten 12 adet alınırken, şimdi 15 adet alınıyor, azalmamış.
RECEP TANER (Aydın) –
Rakamların yanlış Kacır!
ÜNAL KACIR (Devamla) – Bak,
başka bir şey söyleyeyim size: 1.568 kilovatsaat
elektrik alınırken, şimdi 2.584 kilovatsaat elektrik
alınabiliyor, en düşük SSK emeklisi maaşıyla.
Değerli arkadaşlar, listede
çok var, ben size bunları vereyim, hesapları yaparsınız.
RECEP TANER (Aydın) – Bu ay
BAĞ-KUR’a gelen zam ne kadar? Yaptığınız zam 10 lira!
ÜNAL KACIR (Devamla) – Bak,
ben söylüyorum, ekmeğin kilosu kaçtan kaça çıkmış, verdim size.
Bak şimdi, doğal gaz,
metreküpü 37 kuruşmuş şimdi 71 kuruş.
Vakit, hızla geçiyor.
Değerli arkadaşlar, bakın,
ben size BAĞ-KUR köylü emeklisinin aldığı şeyi… 65 kilo ekmek alabiliyormuş o
maaşla, bugün 187 kilo ekmek alabiliyor.
RECEP TANER (Aydın) – Kuru
ekmek yedirme, biraz da ete bak ete.
ÜNAL KACIR (Devamla) - Ete de
bak, süte de bak. Her tarafına bak.
8 kilo dana eti
alabiliyormuş, şimdi 19 kilo dana eti alabiliyor. Anlatabiliyor muyum?
RECEP TANER (Aydın) – Senin
et fiyatlarından haberin yok.
ÜNAL KACIR (Devamla) - Bak,
23 kilo ayçiçek yağı alabiliyormuş tarım BAĞ-KUR’lusu emeklisi, şimdi 85 kilo ayçiçek
yağı alabiliyor.
Bak, elektrik; 409 kilovatsaatten 1.438 kilovatsaate
çıkarmışız alabileceği elektriği.
Değerli arkadaşlar, bu
rakamları uzatmak mümkün, elimdeki listede çok var. Ben size bunları vereyim,
bunları karşılaştırın değerli arkadaşlar.
BÜLENT BARATALI (İzmir) –
Beyaz peyniri bulabilir misin o listede?
ÜNAL KACIR (Devamla) - Ama
“Çok verdik.” demiyoruz “Bu kadar verebildik.” diyoruz, daha çok vereceğiz,
ülkenin ekonomik durumu daha iyiye gittikçe daha çok vereceğiz.
YILMAZ TANKUT (Adana) –
Geçmişte de bu kadar verilebilmiş. Niye eleştiriyorsunuz geçmişi?
ÜNAL KACIR (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, bu Hükûmeti beceriksizlikle
suçladınız. Az önce arkadaşımız “Beceriksiz, kabiliyetsiz…”
YILMAZ TANKUT (Adana) – Siz
de geçmişi suçladınız.
ÜNAL KACIR (Devamla) - Yahu,
ne hikmetse beceriksiz, kabiliyetsiz Hükûmetin
uyguladığı ekonomik sistemle -bakın, kalkınma rakamlarını gördünüz değil mi-
dünya beşincisi olmuşuz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Gördük. Bir de sokağa sor.
ÜNAL KACIR (Devamla) - Avrupa
birincisi olmuşuz 11,7’yle. Nasıl bir beceriksizlik bu?
RECEP TANER (Aydın) – Sayın Kacır, 2009’un birinci döneminde kaçtı?
ÜNAL KACIR (Devamla) - “Teğet
geçti.” dedik de inanmadınız. Avrupa Birliği ülkelerine bak, Yunanistan’a bak,
İspanya’ya bak, Almanya’ya bak, görürsün, becerikli hükûmet
hangisi beceriksiz hükûmet hangisi.
Tekrar söylemek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kacır, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
ÜNAL KACIR (Devamla) - Aziz
vatandaşlarımıza, değerli emeklilere şunu söylemek istiyorum: “Biz size çok
verdik.” demiyoruz, bu kadar verebildik, daha çoğunu yine biz veririz. İstismar
etmek isteyenleri siz çok iyi tanırsınız, bilirsiniz. Siz geçmişte onları
sandığa gömdünüz, gömmeye devam edersiniz. Bize güvenmeye devam edin. Biz sizi
mahcup etmeyeceğiz diyorum.
Hepinizi sevgiyle saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Kacır.
Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul
edilmemiştir.
Alınan karar gereğince,
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Türk
Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan, Türk
Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer alan,
Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana
Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma
Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek
Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü sırada yer alan, Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/892) (S. Sayısı: 524) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Geçen birleşimde, İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının birinci bölümü
üzerinde üç grup ve Hükûmet adına konuşmalar
tamamlanmıştı.
Şimdi, söz sırası, AK PARTİ
Grubu adına Mehmet Tekelioğlu, İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın Tekelioğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET
S. TEKELİOĞLU (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan kanun tasarısı üzerine AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye
her alanda bir yenilenmeden geçiyor. Büyüyen Türkiye'nin böyle bir değişime,
böyle bir yenilenmeye elbette ki ihtiyacı var. Her alandaki değişim tabii ki
yeni ihtiyaçları da ortaya çıkarıyor çünkü Türkiye, yönetilemeyen bir ülke
olmaktan çıkıyor, iyi yönetilen bir ülke hâline geliyor. Bunun doğurduğu
ihtiyaçları gidermek için de tabii ki burada çeşitli hususları ele almamız ve
bunlara yeni şekiller vermemiz gerekiyor.
Dışişleri Bakanlığının
Teşkilat Kanunu da bu çerçeve içerisinde önümüze gelmiş bulunuyor. İyi
yönetilen bir Türkiye'yi oluşturmak için elbette ki bizim birtakım
sorumluluklarımız var. Dışişleri Bakanlığını yeniden yapılandırırken göz önüne
alınması gereken hususlar temel olarak birkaç noktada toplanabilir. Benim
aklıma gelen bazı hususları şöyle sıralamak istiyorum:
Bizim, tarihten gelen bir
sorumluluğumuz var. Bu tarihsel sorumluluğumuzu iyi yerine getirebilmek için
Türkiye'nin tarihinin de çok iyi bilinmesi gerekiyor. Özellikle
Türkiye'nin 93 Harbi’nden bu tarafa olan tarihini iyi incelediğimiz zaman bunun
bize verdiği çok büyük sorumluluklar var, buradan çıkarmamız gereken çok büyük
dersler var çünkü Osmanlı Devleti’ni yüz yıldan daha fazla bir süredir
uğraştıran dertler neticede; gerçi, devletimizin, Osmanlı Devleti’nin
yıkılışıyla bitmiş ancak yerine kurulmuş olan devleti de yaşatmak her birimizin
tabii ki görevi. Dolayısıyla buradan gelen bir tarihsel sorumluluğumuz
var.
Coğrafyamızın bize verdiği
bir sorumluluk var. Üç tarafı denizlerle çevrilmiş ve civarındaki ülkelerle
geçmişten gelen ilişkilerimizi de göz önüne aldığımız zaman bu coğrafyanın bize
verdiği sorumluluklar var; denizler var, geçitler var, boğazlar var.
Dolayısıyla bunları da göz önüne alarak düzenlemeler yapmamız gerekiyor.
Stratejik konumun getirdiği
sorumluluklar ve yükümlülükler var. Bu stratejik konum hem boğazlar vesilesiyle
hem de Türkiye'nin bir enerji koridoru olması vesilesiyle çok büyük
sorumluluklar getiriyor.
Bütün bunların yanında,
elbette ki Türkiye’de, bütün bunları göz önüne aldığımız zaman, ekonomik
büyümenin getirdiği, ekonomik olarak gelişmenin getirdiği yeni birtakım
ihtiyaçlar ortaya çıkıyor. Dolayısıyla Dışişleri Bakanlığı Teşkilat Kanunu’nda
da bütün bunları göz önüne almamız gerekiyor. Türkiye öyle büyüyor ki -işte,
biliyoruz- dünyada ilk büyük on beş ekonomi içerisine giriyor, Avrupa
Birliğinde, Avrupa’da ilk altı ekonomi içerisine giriyor. Dolayısıyla Türkiye
bu anlamda da gelişiyor. Türkiye’de sermaye terakümü oluştukça, sermaye
birikimi arttıkça elbette ki bu büyümenin çok daha iyi noktalara gideceği çok
açıktır çünkü bu anlamda Türkiye tam bir eşiktedir. Büyük sermayeye şiddetle
ihtiyacımız var. Bu sermaye oluştuktan sonra Türkiye'nin çok daha iyi adımlar
atacağını hepimiz biliyoruz. İnşallah, bu eşiği başarıyla geçmemiz gerekiyor.
Tabii ki bu iyi yönetişim, iyi yönetim sırasında öncelikle ele almamız gereken
şey, belki, Anayasa. Onu da ele aldık. İnşallah, onu da Türkiye başarıyla
atlattığı zaman önünün çok daha açık olduğunu görmüş olacağız.
İçine kapalı bir Türkiye’den,
her yöne açık, herkesle temas edebilen, herkesle görüşebilen, sorumluluğunu
müdrik, kendine güvenen bir Türkiye’ye doğru gitmek için de elbette ki bu
teşkilat kanununa şiddetle ihtiyacımız var. Ben bu noktada, bir küçük tecrübemi
aktarmak istiyorum: İzmir, bir EXPO süreci yaşadı. Bu EXPO sürecini yaşarken
ismini benim hiç duymadığım ülkelerin oylarına müracaat zorunda kaldık. Bu
ülkelerin oylarına müracaat ettiğimiz zaman, bunlarla görüştüğümüz zaman
dediler ki: “Biz, ilk defa Türkiye’yle böyle bir vesileyle karşı karşıya
geliyoruz.” Dolayısıyla, İtalya’ya karşı, Milano’ya karşı biz onu kaybettik, 20
oy farkla kaybettik. Eğer, bu ülkelerle çok daha önceden temaslarımız olsaydı,
bu ülkelerle ticari temaslarımız olsaydı, bu ülkelerle eğitim alanında birtakım
iş birliklerimiz olsaydı, inanıyorum ki bu ülkeler bize çok daha yakın
duracaklardı. Afrika’da, okyanuslarda, Güney Amerika’da, ismini benim hiç
duymadığım ülkelerle bu tür ilişkiler kurmak zorunda kaldık. Biz buralarda
büyükelçilikler açmamışız, temsilciliğimiz yok, ticari ilişkimiz yok,
yatırımlarımız yok, öğrenci mübadelesi, eğitim alanında bir iş birliği
yapmamışız, sonra onların oylarına müracaat etmişiz. Oysa İtalya bu ülkelerle
çok yakın ilişkiler kurmuş, oralardan öğrenciler getirmiş, İtalya’da bunları
eğitmiş, onlar gitmişler o ülkelerinde söz sahibi olmuşlar. Siz bunların
oylarına müracaat ettiğiniz zaman, elbette ki sıkıntılar oluyor. Buna rağmen,
İzmir’in o anlamda gösterdiği başarıyı hiçbir zaman da küçümsemiyorum. Şimdi,
Dışişleri Bakanlığımızın bu Teşkilat Kanunu vesilesiyle öğrenmiş bulunuyoruz ki
42 yeni temsilcilik açıyoruz, bu şekilde toplam 212’ye ulaşıyor Türkiye'nin dış
temsilciliklerdeki sayısı. Bunun çok önemli olduğunu söylemek istiyorum. Bunun
mutlaka çok daha fazla artırılması lazım diyorum. Çünkü bu ülkelerle iş
birliği, Türkiye'nin bundan sonraki faaliyetleri açısından da fevkalade uygun
olacaktır.
Türkiye'nin
uluslararası camiada kazandığı önemli yeri de şu vesileyle tekrar gündeme getirmek
istiyorum: Türkiye, İslam Kalkınma Örgütünde bir Genel Sekreterle bulunuyor, Ekmeleddin İhsanoğlu’yla; Ahmet
Üzümcü, Kimyasal Silahların Denetlenmesi Kurumunda görev almış Türkiye adına;
Mahmut Erol Kılıç, İslam Kalkınma Örgütü Parlamentolararası
Birlikte Genel Sekreter Türkiye adına ve belki bunlardan çok daha önemlisi,
Avrupa Konseyinde bugün bir Türk var, Mevlüt Çavuşoğlu.
Bütün bunların tabii ki
Türkiye’ye getirdiği sorumluluklar var ve bütün bu başarılar elbette ki durduk
yere olmadı. Eğer Türkiye, Avrupa Birliği yolunda bu reformları yapmasaydı,
eğer bu iyi yönetim anlayışını her alana yerleştirmeseydi, ekonomik olarak
kalkınan bir ülke, ekonomik olarak çok gelişen bir ülke konumuna gelmeseydi,
bütün bunlar elbette ki söz konusu olamazdı. Bugün Avrupa Konseyinde
“başkanlık” demenin ne kadar önemli olduğunu, o kurumları bilenler çok daha
yakından kavrıyorlar, çok daha yakından ifade ediyorlar.
Değerli arkadaşlarım, bu
vesileyle şunu da söylemek istiyorum: Avrupa Konseyinde biz geçen hafta birtakım
kararlar aldık. Bunlardan bir tanesi de bu son Filistin-Gazze
olayı üzerineydi. Ben, şimdiye kadar, İsrail’in hiçbir platformda bu kadar
yalnızlaştığını, İsrail’in bu kadar yalnız bırakıldığını ve İsrail
taraftarlarının mahcubiyetten başlarını öne eğdiğini hiçbir toplantıda
görmedim. Bunca yıldır Avrupa Konseyinde çalışıyorum, Avrupa Konseyinde ne
zaman İsrail’le ilgili bir konu gelse birçok konuşan olurdu, şu anda konuşanlar
ise… İsrail’i bütünüyle yalnızlaştıran, onu uluslararası platformda mahkûm etmek
isteyen, kınayan bir tavır içerisine girdik. Avrupa Konseyinde çıkmış olan
rapor da bu anlamda fevkalade aklı başında bir rapordur. İsrail’i, her anlamda,
bu bakımdan uluslararası bir komisyon kurmaya mecbur eden çok güzel bir rapor
ortaya çıkarmıştır.
Buradan şunları da dile
getirmek mümkün: Bu geminin, İsrail tarafından baskına uğrayan bu geminin
yaptığı çok önemli bir fonksiyon vardır. Dünya belki de ilk defa Gazze olayını bu kadar yakından kavrayabildi, bu kadar
yakından görebildi. Böylece, bu geminin yaptığı işin fevkalade önemli olduğunu
düşünüyorum. Orada ölenlere Allah’tan rahmet diliyorum. Burada ölen
arkadaşlardan bir tanesi de İzmir’den bir arkadaşımızdı, gittik onun ailesini
evinde ziyaret ettik, ailesine başsağlığı diledik ve ailenin ne kadar dik
durduğunu görmek bize de ayrıca bir şevk verdi. Onlara başsağlığı dilemekle
kalmamalıyız, mutlaka bu insanları gözetmek durumundayız ve bu sivil inisiyatifleri dünyanın her yerinde teşvik etmek zorundayız.
Türkiye, bu konuda göstermiş
olduğu başarılı diplomasiyle bütün dünyaya da örnek oldu. Benim gördüğüm
kadarıyla, mesela Avrupa Konseyinde bunu yakından gördüm, bütün Batılı
diplomatlar Türkiye'nin ne kadar önemli bir iş yaptığını burada zikrediyorlar
zaten. En önemlilerinden bir tanesi de, bu gemide bulunanların, istisnasız,
İsrail’in “terörist” diye itham ettikleri de dâhil olmak üzere, başarılı
diplomasimiz ile bir anda Türkiye’ye iade edilmiş olmasıdır;
ki, bunun diplomasi alanında ne kadar önemli bir iş olduğunu da tabii ki herkes
biliyor ve…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tekelioğlu, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET S. TEKELİOĞLU
(Devamla) – Sayın Başkanım, tamamlıyorum.
…İsrailliler o kadar şaşkın
duruma düştüler ki, Avrupa Konseyinde, bütün Avrupalıları bu işi kavramamakla
itham ettiler. Bu da Avrupalılar arasında büyük bir reaksiyon doğurdu ve
İsviçreli Dick Marty
İsraillileri açık bir şekilde kınadı ve bu bombalardan vazgeçmeleri yolunda
önemli bir çağrıda bulundu.
Tabii ki bu kısa sürede
söyleyecek pek çok şeyimiz var ama burada önemli bulduğum bir noktayı daha
söylemek istiyorum. O da Dışişleri Bakanlığı bünyesinde yeni kurulmaya
çalışılan Diplomasi Akademisi. Bunun da fevkalade önemli olduğunu düşünüyorum.
Bu Diplomasi Akademisinin fonksiyonlarının, inşallah, Dışişleri mensuplarımız
arasında çok daha başarılı hizmetlere de vesile olacağını düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. ( AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Tekelioğlu.
Birinci bölüm üzerinde şahsı
adına söz isteyen Akif Hamzaçebi, Trabzon
Milletvekili.
Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; dün bu kürsüden Dışişleri
Bakanlığı Teşkilat Kanunu Tasarısı’na ilişkin olarak Sayın Dışişleri Bakanının
konuşmasını dinledik. İddialı cümlelerle konuştu, Türkiye Cumhuriyeti’nin
uluslararası alanda iddialı olacağı anlamına gelen sözler sarf etti. Tabii ki
Türkiye Cumhuriyeti’nin iddialı olması, iddialı bir dış politika yürütecek
olması hepimizi mutlu eder. Sayın Bakanın Türkiye projesini “uluslararası
alanda söz sahibi olmak” olarak özetleyebiliriz. Konuşmasını bu çerçevede
yaptı. Zaman zaman hamasete yaslanan ve duygulara
hitap etmeye çalışan ancak itiraf etmeliyim ki içerik açısından oldukça zayıf,
güçsüz bir konuşmaydı. Duygulara hitap etmeye çalışan yanı, içerikteki
eksikliği, zayıflığı gidermeye yetmiyordu.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –
Başkanım yapma, Başkanım.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) – Aklımda kalan şunlar Sayın Bakanın konuşmasından: Türkiye G20
üyesidir, Türkiye G20 içerisinde aktif rol oynayacaktır. Vizeler kaldırılıyor.
Diplomasi akademisi kuruluyor. Mescidi Aksa İsrail’in değildir. Kudüs
Filistin’in başkenti olacaktır. Bunun ardından daha sonra ikinci kez söz
aldığında Kudüs’ün yanına Semerkant’ı, Bişkek’i
ekledi, Türk cumhuriyetlerine kadar uzandı.
Değerli arkadaşlar, bu
konularla ilgili birkaç cümleyle sınırlı olarak görüşlerimi ifade etmek
istiyorum. Türkiye, 57’nci Hükûmet döneminde de G20
üyesiydi. Yani hem Sayın Başbakan hem Sayın Dışişleri Bakanı sık sık âdeta Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri
döneminde Türkiye G20 üyesi olmuş gibi bir izlenim veriyor. Böyle bir şey yok.
Türkiye daha önceden beri G20’nin üyesidir.
Türkiye, 1989’da Helsinki
Zirvesi’nde Avrupa Birliğinin tam üye adayı olarak ilan edildi, AKP döneminde
Türkiye, Avrupa Birliğinin kapısında bekletilen bir ülke oldu. Sayın Bakan bu
konulara hiç girmedi, benim görev alanımda değil diyecek muhtemelen, Avrupa
Birliği Genel Sekreterliğinin görev alanında ama tablo budur.
Vizeler kaldırılıyor ama
hangi ülkelerle kaldırıldı? Sayın Bakan onların listesini verirse mutlu oluruz.
Türkiye Cumhuriyeti’nin diplomatları hangi ülkelere hâlen kırmızı pasaportla
gidiyor, bunların listesini versin. Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları Avrupa
Birliği üyesi ülkelere acaba vizesiz gidebiliyor mu? Bunların bilgilerini
doğrusu merak ediyorum.
Evet, dün bir faaliyetten
daha söz etti Sayın Bakan, “Mavi Marmara gemisine İsrail tarafından yapılan
saldırı sonucu hayatını kaybeden vatandaşlarımızın cenazelerini başarıyla
Türkiye’ye getirdik.” dedi. Türkiye, AKP hükûmetleri
döneminde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyesi oldu. Buna son derece
mutlu olduk ama aynı Güvenlik Konseyinden Türkiye, İsrail’in kınanması yönünde
bir kararı çıkartmakta başarılı olamamıştır. Sayın Bakan bunun yerine
“İsrail’den cenazeleri Türkiye’ye getirttik.” diyor. Başarı olarak bize bunu
sunuyor, bununla yetinmemizi istiyor. Doğrusu, üzüntü verici buluyorum.
“Kudüs, Filistin’in başkenti
olacaktır.” Cümle bu, itiraz etmiyorum ama Sayın Bakan, acaba, Yukarı Karabağ’la ilgili olarak neden aynı kararlılığı göstermiyor
veya Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin geleceğiyle ilgili, oradaki
vatandaşlarımızı, Kuzey Kıbrıs’ı rahatlatacak aynı kararlılıkta bir cümleyi neden
sarf edemiyor? Bunları doğrusu merak ediyorum. Acaba, Irak’taki Musul, oradaki
Türkler… Kimindir oradaki Türkmenler? Bunlara sahip çıkacak bir Türkiye
Cumhuriyeti yok mudur, bir Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı yok mudur?
Tamamen dinî motiflere dayalı,
ulusal çıkarları biraz daha ikinci plana atan, gerçekte de ulusal çıkarlardan
belki zaman zaman taviz veren bir Dışişleri Bakanı,
bir Hükûmet. Böyle bir anlayış görüyorum. Bu
konularda kamuoyunun, milletimizin endişeleri vardır. Bu endişeleri Sayın Bakan
dünkü konuşmasıyla gidermemiştir, giderememiştir.
Değerli arkadaşlar, ben,
Sayın Bakanın âdeta “Yeni Osmanlıcılık” olarak isimlendirebileceğimiz bu
politikasının yürütülmesinde geçmişimizden, yani Osmanlı İmparatorluğu’ndan, o
büyük devlet geleneğinden güç alacak olmasını olumlu buluyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Bunu olumlu buluyorum. Büyük
devlet geleneği olan bir milletiz biz. Buradan güç almak son derece önemli ve
geleceğe, 21’inci asırdaki Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğine iddialı
hazırlanmamız gerekir.
Türkiye, güçlü bir ülkedir
ancak geçmişimizden güç alırken, acaba, cumhuriyetten Sayın Bakan güç alıyor
mu, cumhuriyetin değerlerinden güç alıyor mu? Bunu, şimdi, zamanım sınırlı
olduğu için burada açıklayamayacağım ama biraz sonra bir önergede, izin
verirseniz, bu konuda sizlere bilgi vermek ve Sayın Bakanın cumhuriyetin
değerleriyle herhangi bir problemi olup olmadığını kendisine sormak ve
Parlamento huzurunda Parlamentonun ve milletimizin bilgilenmesini isteyeceğim.
Teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Hamzaçebi.
Birinci bölüm üzerinde şahsı
adına söz isteyen Sırrı Sakık, Muş Milletvekili.
Buyurun Sayın Sakık. (BDP sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar, sevgiler.
Çok yakın bir tarihte buraya
Kuzey Irak’tan gelen Mesut Barzani’ye Sayın Bakanımız “…..”(x)
Mesut ” demişti, yani, hoş geldiniz “……”(x) Çok hoş bir gelişmeydi, kutluyorum
ama o gün de burada dile getirdik, büyük bir eksiklik vardı. Buraya gelen bir
liderdi, seçimle gelmişti, halkı temsil ediyordu, orada sadece arkasında bir
tek bayrak vardı ama o Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değildi, o Irak
vatandaşıydı, Federal Bölgenin Başkanıydı, onların bir bayrağı da var, rengi de
var. Yani, bu, Türkiye açısından bir sorun yaratmamalıdır. Yani, halklar arası
kardeşlik ve barış eğer sağlanıyorsa bunların bütün değerlerine saygı duymak
zorundayız. Yani, Kürtleri sürekli ötekileştiren, onları küçümseyen, onları
aşağılayan sözlerden, davranışlardan sürekli kaçınmamız gerektiğini hep
söyledik. Geçmişte de bu kürsüde ve hayatın birçok alanında Sayın Mesut Barzani
için de Celal Talabani için de çok aşağılayıcı sözler söylendi. Yani, onlara,
hak etmedikleri noktada burada siyaseten iç malzeme edilecek söylemler
söylendi. Bunların doğru olmadığını… Kürtlerin değerleridir, Kürtler orada yaşıyorlar.
Irak’ta kendi coğrafyalarında nasıl yaşayacaklarsa kendileri karar verir. Buna,
Türkiye Cumhuriyeti’nin bu noktada müdahil olmak gibi bir hakkı da yoktur. Onun
için bütün değerlere saygı duymalıyız. Eğer siz onlara burada bu muameleyi
yaparsanız Sayın Bakanım, buradaki Kürtleri incitirsiniz. Kürtler onları
önemsiyor, onlar bizim kardeşlerimizdir ve bizim değerlerimizdir. Yine, sizin
zaman zaman yurt dışı, Suriye’den tutun, İran’a
birçok görüşmeleriniz oluyor; gidiyorsunuz, geçmişte, üçlü, dörtlü ittifaklar
gerçekleşiyordu içinde İran’ın, Irak’ın, Suriye’nin bulunduğu. Her gidişte,
giden aktörler, buradaki Kürtlerin yüreği ağzına geliyordu: “Acaba yeniden
Kürtlerle ilgili bir felaket olacak mı?” Bu telaşlarımız vardı. Geçmişten
bugüne kadar biraz, bir miktar kırıldı ama son dönemlerde bu ikili ve üçlü
görüşmelerden sonra İran’da demokrat, aydın insanların ne yazık ki idam
edildiğini ve Türkiye'nin buna seyirci kaldığını görüyoruz, üzülüyoruz;
insanlık adına üzülüyoruz. Yani hâlen İran’da idam devam ediyor ve bu konuda
Türkiye de seyirci kalıyor ve dün Suriye’de 400’ün üzerinde Kürt vatandaş
gözaltına alındı. Yani bu ittifaklarla siz Kürt sorununu çözemezsiniz.
Suriye’deki yönetim ceberut bir yönetimdir, İran’daki yönetim ceberut bir
yönetimdir. Bu yönetimleri halkın üzerine kışkırtarak oradaki insanların malına
mülküne… Çünkü orada toprağın bile bir şeyi yok, orada toprak sadece Esat
ailesine aittir, Kürtlerin yaşadığı o alanda. Tehdit ediliyorlar ve diyorlar
ki: “Siz, eğer burada kimliğinizle ilgili bir şeylere sahip çıkarsanız sizin
toprağınıza da el koyarız.” Burada bizim kafamızdaki soru işaretleri: Acaba siz
gerçekten oraya gittiğinizde Kürt sorununun barışçıl bir şekilde çözülmesi için
oturup bir proje mi yoksa Kürtleri yeniden zapturapt altına almak için
topraklarına el koymak, İran’da idamı gerçekleştirmek gibi bir şeyi
tetikliyorsanız yazık edersiniz. Bunlar söyleniliyor, konuşuluyor,
tartışılıyor. Bunları sizlerden, birinci ağızdan duymak istiyoruz ve gerçekten
eğer Türkiye’de Kürt sorununu çözerseniz artık İran’a, Irak’a gitmeye, oralara
sefer düzenlemeye hiç mi hiç gerek yok. Kürt sorunu Ankara’nın sorunudur, Kürt
sorunu İstanbul’undur, Kürt sorunu Diyarbakır’ın sorunudur. O vesileyle bizim
aktörlerimiz başka bir coğrafyada Kürt sorunun çözümüyle ilgili diplomasi
yapmasınlar. Diplomasi yapacaksanız burada Barış ve Demokrasi Partisiyle oturur
konuşursunuz. Kürtlerin değerleri vardır, Kürtlerin uğruna emek ve bedel
ödedikleri kurumları vardır, onlarla konuşunuz. Yoksa burada Ahmedinecad, yoksa efendim Esad
ailesi, geçmişte Saddamlar… Bunların hepsinin ellerinde Kürtlerin kanı vardır,
bunların ellerinde ret ve inkâr politikaları vardır. Yani bizim ülkemiz de
onları kendisine örnek almamalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Devamla) –
İran’daki, Irak’taki, Suriye’deki Kürt de mazlumdur ve mağdurdur.
Sayın Bakanım, sizin
Filistin’deki insanlar için göstermiş olduğunuz o duyarlılığa biz de
katılıyoruz. Ama oradaki duyarlılığı gösterirken, orada mazlumlardan yana tavır
takınırken, İran’daki mazlum Kürtlerden yana tavır takınmamak, Suriye’deki
mazlum Kürtlerden yana tavır takınmamak, bu çifte standart olur. Hepimizin
mazlumların yanında saf tutmamız gerekir. Hayat böyle emrediyor, insanlık böyle
emrediyor, İslamiyet böyle emrediyor.
Bu duygularla hepinize
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Sakık.
Bölüm üzerinde şimdi on beş
dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Dün soru sormak için sisteme giren
Sayın Tankut, Sayın Yıldız, Sayın Taner, Sayın Coşkunoğlu, Sayın Çelik, Sayın Bulut, Sayın Korkmaz ve
Sayın Yaman, tekrar sisteme girmemenizi rica ediyorum.
Sayın Tankut,
buyurun.
YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın
Bakan, dünkü açıklamalarınızda İsrailli Bakan ile Brüksel’de yaptığınız gizli
görüşme talebinin İsrail tarafının talebiyle gerçekleştiğini ifade ettiniz.
Ancak, dün ve bugün bazı haber kaynaklarında İsrail Başbakanlığının yaptığı
açıklamada görüşmenin gayriresmî düzeyde olduğu ve
görüşme talebinin Türkiye’den geldiğini kendi kamuoyuna duyurduğu ifade
edilmektedir. Yine İsrail Dışişleri Bakanı görüşmenin kendi bilgisi dışında
olduğunu söylemiş ve bu görüşmeyi de şiddetle eleştirmiştir. Şimdi sormak
istiyorum: Bu resmî olmayan görüşme talebi gerçekten İsrail’den mi yoksa bizden
mi veya bu görüşme talebi başka bir arabulucu ülke tarafından mı
gerçekleştirilmiştir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Tankut.
Sayın Taner…
RECEP TANER (Aydın) – Sayın
Bakan, Sayın Başbakan PKK’nın taşeron bir terör örgütü olduğundan bahsetti ama
arkasındaki işverenleri açıklamadı. Siz Dışişleri Bakanı olarak açıklayabilir
misiniz?
İki, Birleşmiş Milletler
oylamasından sonra bozulan ABD ilişkileri düzelmiş midir? Örneğin Başbakanın
BOP eşbaşkanlığı devam etmekte midir?
Üç, Bakan olduğunuzdan bu
yana Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekillerine uluslararası ilişkiler
konusunda kaç bilgilendirme yaptınız?
Dört, dünkü açıklamalarınızda
milletvekillerine gerekli bilgileri vermemenizin sebebi acaba kendinizi sadece
atayana karşı mı sorumluluk hissetmenizdir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Taner.
Sayın Çelik…
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın
Başkan teşekkür ediyorum.
Söz konusu tasarıda Dışişleri
meslek memurlarının memuriyetinin mülki idare memuriyetiyle özlük hakları
konusunda ilişkilendirilmesini doğrusu anlamlı buluyoruz. Bunun Dışişleri
meslek personeli açısından iyi bir gelişme olduğunu ifade etmek isterim.
Sorum şudur Sayın Bakanım:
Söz konusu arkadaşlarımız yurt dışı görevlerinde uzun yıllar Türkiye’den ayrı
kalmanın verdiği bilgisizliği ve tecrübesizliği yaşıyorlar nihai olarak. Mülki
idareyle, İçişleri Bakanlığıyla görüşülerek diplomatlarımızın illerde de görev
yapması sağlanabilir mi? Bu kanun çerçevesinde olur ya da protokolle de olabilir
bu.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bulut…
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir)
– Sayın Bakan, Karabağ’ın işgali İkinci Dünya
Savaşı’ndan sonra Türkiye’nin en büyük stratejik kaybı mıdır? Eğer böyle ise
Ermenistan ile imzalanan protokol bu durumla çelişmiyor mu? Karabağ’dan
savaşta göçe zorlanan yüz binlerce Azeri kardeşimiz yıllardır yaz kış, yağmur
çamur çadırlarda, tren vagonlarında yaşıyorlar. Onlara Mavi Marmara treniyle
bir yardım göndermeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Korkmaz…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Sayın Bakan, görüştüğümüz tasarıyla Çatışmaları Önleme Genel Müdürlüğü
kurulmasını öngörüyorsunuz.
1) Çatışmaları Önleme Genel
Müdürlüğü kurmak yerine bölgede yeni çatışmalara sebebiyet vermemek ya da bunların
yok yere tarafı olmamak daha akıllıca değil midir?
2) Çatışmalara yok yere taraf
olduktan sonra bir ya da birkaç devletin önleyemediği bu gerginlikleri bir
genel müdürlük kurmakla önleyebilir misiniz?
3) Bölgemizde binlerce
insanın ölümüne sebep olan PKK, Ermeni, Peşmerge ve
İsrail terörünü önleme konusunda madem elinizde böyle sihirli bir formül vardı,
bugüne kadar neden kullanmadınız?
4) Bundan sonra dış
politikada Türkiye Cumhuriyetinin asırlık dengelerini altüstü eden Sayın
Başbakanın kırdığı potları düzeltme genel müdürlüğü de kurmayı düşünüyor
musunuz?
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Yaman.
M. NURİ YAMAN (Muş) –
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, dünkü
açıklamanızda Birleşmiş Milletlerin ambargo kararının bağlayıcı olduğunu belirtmenize
rağmen, buna uyup uymayacağınızı veya bu ambargoyu delip delmeyeceğiniz
konusunda net, açık bir ifadeniz olmadı. Bu konuda net, açık olarak “Biz bu
ambargo kararına uyacağız.” diyebiliyor musunuz?
İkincisi: İran’ın nükleer
silah sahibi olmasını millî güvenliğimiz bakımından -benzer komşular için de
dâhil olmak üzere- bir tehlike olarak görüyor musunuz?
Üç: Ülkemiz için de nükleer
silah konusunda Dışişleri Bakanlığı veya Hükûmet
düzeyinde yapılan bir çalışma -bu üretimle ilgili bir çalışma- var mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN –Teşekkür ediyorum.
Sayın Öztürk…
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, tasarının 12’nci
maddesinde büyükelçi atamalarına bir istisna getirerek 2 ve 3’üncü derece
kadrodaki meslek memurlarını son iki gruptaki dış temsilciliklere büyükelçi
olarak atamak istiyorsunuz. Bir meslek memurunun 3’üncü dereceye gelmesi on beş
yılda mümkün olabilmektedir, doktora yaptıysa bu süre on iki yıla kadar
inmektedir. Bu hükme göre atadığınız bir büyükelçi bu unvanı ihraz etmiş
olmaktadır. Atandıktan bir ay sonra bu büyükelçiyi sonraki iki grup dışında
başka büyükelçiliğe kaydırmanıza bir mevzuat engeli yoktur. Bu hükümle
Dışişleri Bakanlığında da siyasi kadrolaşmayı tamamlamayı mı amaçlıyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Emek…
ATİLA EMEK (Antalya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, dün akşam
buradaki konuşmanızda özellikle Gazze, Filistin
konusundaki duyarlılığınızı, hassasiyetinizi tabii ki Kudüs konusunda da
dinledik. Şimdi 1 milyonu aşkın Müslüman’ın Bağdat’ta hayatına son verildiği ve
bunun nedeni olan bir işgal gücünün yarattığı bu durumda aynı duyarlılığı
hissediyor musunuz ve bu projenin eş başkanı olmayı nasıl karşılıyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, buyurun.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET
DAVUTOĞLU – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Akif Hamzaçebi’nin ve bir milletvekilinin Karabağ’la
ilgili sorusu söz konusuydu. Dün tabii Filistin’le ve Gazze’yle
ilgili özel bir gündem ve özel bir soru sorulmuş olduğu için o konuya
yoğunlaştık. Bu, diğer konulara da bizim aynı hassasiyeti göstermediğimiz
anlamına gelmez. Yukarı Karabağ konusunda her zaman
ve her zeminde hassasiyetimizi vurguladık, vurgulamaya devam ediyoruz. 13 Mayıs
2009’da Sayın Başbakanımızın Bakü’de, Azerbaycan
Meclisinde yaptığı konuşma bunun en çarpıcı örneğidir. O gün Sayın
Başbakanımız, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti adına ve
Türkiye’deki bütün vatandaşlarımız adına Azerbaycan’daki kardeşlerimize Yukarı Karabağ konusundaki hassasiyetimizi en çarpıcı bir şekilde
vurgulamıştır ve biz her zeminde, bütün uluslararası zeminlerde bunu
vurgulamaya devam edeceğiz. Hiçbir şekilde Yukarı Karabağ
konusunun gündemden düşmesine izin vermeyeceğiz.
Musul konusunu gündeme
getirdiler. Evet, Musul konusunda da aynı hassasiyeti gösteriyoruz. Onun
içindir ki geçen sene 31 Ekim 2009’da Musul vilayetine giden ilk Dışişleri
Bakanı, sadece Türkiye’den değil, dünyadan ilk giden ilk Dışişleri Bakanı olma
şerefi bana nasip oldu. Türkiye’den giden ilk Bakan -Sayın Zafer
Çağlayan’la birlikte gittik- ve dünyadan giden ilk Bakan olma şerefi, hatta
Irak’tan giden ilk Dışişleri Bakanı olma şerefi de bana nasip oldu ve o gün
Musul’da sadece Musul Valisi Sayın Asil Necefi’yle
değil, Telafer’den gelen -dün Telafer
sorusu da sorulduğu için açıklıyorum- Türkmen aşiretleriyle bir araya geldik ve
oradaki Şii ve Sünni Türkmen aşiretleri arasında bir barış temini yolunda
özellikle bir toplantı gerçekleştirdik. Biz ne Musul’u ne Telafer’i ne Kerkük’ü unutmayız. Irak’a olan ilgimiz o derece
yoğundur ki, hem Musul’da hem Erbil’de hem Basra’da
hem Kerkük’te olmaya devam edeceğiz. Bu konuda kimsenin şüphesi, tereddüdü
olmamalıdır.
Sayın Sırrı Sakık’ın mazlum Kürtlerden yana tavır takınma konusu…
Türkiye Cumhuriyeti her zaman, Irak’ta Kürt kardeşlerimiz ne zaman zulüm
görmüşlerse yanlarında olmuştur. 1988-1991’deki büyük Kürt göçleri ve
Türkiye’de ağırlanışları bunun en güzel örneğidir. Bugün de ister Türkmen
kardeşlerimize ister Kürt kardeşlerimize ister Arap kardeşlerimize Irak’ta bir
zulüm söz konusu olduğunda ilk sesini yükseltecek olan ülke de Türkiye
Cumhuriyeti olacaktır, Hükûmetimiz olacaktır, bundan
hiç kimsenin tereddüdü olmamalıdır.
Sayın Tankut
“Görüşme talebi kimden?” sorusunu tekrar yönelttiler. Ben Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti Dışişleri Bakanı olarak yüce Meclisin huzurunda
bir kez daha söylüyorum, görüşme talebi İsrail tarafından gelmiştir. Basına
yansıyan haberler… Tabii sizin bu konuda, o haberlere istinaden buna inanıp
inanmamak tabii sizin iradenizdir ancak ben Dışişleri Bakanı olarak söylüyorum,
talep İsrail tarafından gelmiştir. Gerekli olduğu zaman da bu talebin nasıl
geldiğini açıklarız.
Sayın Taner, PKK taşeron
örgüt ise arkasındakileri sordu. Şimdi, terör örgütleri dünyanın her yerinde
değişik dönemlerde değişik çıkarlara hizmet edebilirler. Kastedilen budur ve
değişen siyasi konjonktürlerde terör örgütlerinin
siyasi tavırlarındaki değişime vurguda bulunulmuştur.
ABD ile ilişkiler düzelmiş
midir? Evet, Sayın Başbakanımızın son, Toronto’da Sayın Obama’yla
yaptığı görüşmede de bütün konular tam bir ittifak anlayışı içinde ele
alınmıştır, son derece açık bir şekilde ele alınmıştır, bu konuda herhangi bir
sıkıntımız yok.
Türkiye Büyük Millet
Meclisini, yüce Meclisimizi bilgilendirmek konusu ise, geçen sene belki de iyi
bir örnek olarak bir gelenek başlattık, altı ayda bir Dışişleri Komisyonumuzla
bir araya geliyoruz ve önü açık bir şekilde, bütün konuları detaylı şekilde ele
alıyoruz. Bu geleneği sürdüreceğiz, Dışişleri Komisyonunda görev alan değerli
milletvekillerimiz bunu göreceklerdir. Ayrıca, birçok kez sayın
milletvekillerimizi bilgilendirmek üzere yüce Meclisimizde de gündem dışı
konuşmalarda ve gündemle ilgili konuşmalarda gelip bilgi aktardım.
Ermenistan’la ilişkiler, Kafkasya’daki gelişmeler konusunda, son olarak Kırgızistan’daki
gelişmeler konusunda, ayrıca Lübnan tezkeresini uzatırken Orta Doğu konusundaki
birçok hususu yüce Meclisimize arz etme imkânı buldum.
Sayın Çelik’in -teşekkür
ederim, son derece güzel bir teklif- İçişleri Bakanlığı ile bir protokol yoluyla
diplomatlarımızın değişik vilayetlerde görevlendirilmesi… Bu konuda zaten bir
çalışma yaptık, protokol hazırlıklarımız tamamlanmak üzere. Özellikle komşu
ülkelere gidecek olan diplomatlarımız, büyükelçilerimiz ve büyükelçilik
mensuplarımız bir müddet o komşu ülkeye mücavir vilayetlerimizde görev
yapacaklar. Benzer bir uygulamayı diğer vilayetlere de yaymayı düşünüyoruz.
Sayın Korkmaz, çatışmaları
önleme genel müdürlüğü konusunu sordular. Bu yer, akademik, teknik ve
diplomatik anlamda bütün dünyada kabul gören bir tabirdir. Çatışmaları önleme
genel müdürlüğü, çatışmaları önleme kavramı, çatışmalara çıktıktan sonra tepki
vermek değil çıkmadan önce de önlemeye dayalı bir çalışmayı kendi içinde
mündemiçtir. Biz bölgede hangi konu olursa olsun bizi, doğrudan ulusal
çıkarlarımızı ilgilendiren ve çevremizdeki bölgelerde istikrarsızlık çıkarma
potansiyeli taşıyan her konuda devreye girmeye devam edeceğiz. Bu konuda
üzerimize değişik vesilelerle gelenler aslında uluslararası alanda bu konuyu
tartışma konusu yapanlar, Türkiye’nin son dönemde bu çerçevede attığı
adımlardan rahatsız olanlardır. Türkiye’nin gittikçe artan bir şekilde
bölgedeki, sadece Orta Doğu’daki değil Balkanlarda son dönemde biliyorsunuz
Sırbistan ile Bosna-Hersek arasında acılı Bosna Savaşı sonrasındaki tek ve en
kapsamlı zirve İstanbul’da Cumhurbaşkanımızın ev sahipliğinde gerçekleşmiştir.
Son on ay içinde bu zirvenin gerçekleşmesi için iki taraf arasında bir mekik
diplomasisi uygulamışızdır. Bu şekilde, şimdi, bunu bir genel müdürlüğe
dönüştürerek sadece diplomatik yolla değil daha bu konularda özel teknikle
yetiştirilmiş diplomatlarımızın mevcudiyetiyle başlı başına bir ihtisas alanı
oluşturmayı düşünüyoruz. Bu konuda da çalışmalarımız bundan sonra da devam
edecek.
Sayın Yaman “İran’ın nükleer
silahı tehlike mi?” sorusunu yönelttiler. Daha ilkesel bir şekilde buna cevap
vereyim. Nükleer silah kimin elinde olursa olsun tehlikedir.
M. NURİ YAMAN (Muş) – Millî
güvenliğimiz bakımından.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET
DAVUTOĞLU – Evet, kimin elinde olursa olsun bölgemizde nükleer silah
istemiyoruz. Mümkünse, bir insan olarak, bir aydın olarak bunu söylüyorum,
dünyada da nükleer silah istemiyoruz. İnsanlığın geleceğini tehdit eden
silahlardır nükleer silahlar. Biz her zeminde, Sayın Başbakanımız, bendeniz ve
bütün ilgili yetkililerimiz, nükleer silahlara karşı olduğumuzu tekrar
ediyoruz. Bölgemizde ise tamamıyla kısa dönemde nükleer silahlardan
arındırılmış bir bölge ilanı konusunda da gerek Uluslararası Atom Enerjisi
Kurumu nezdinde gerekse MPT değerlendirme toplantılarında bunu gündemde
tutuyoruz, bundan sonra da tutmaya devam edeceğiz. Bunlar, sadece Türkiye’nin
ulusal çıkarlarını değil aynı zamanda gelecek nesillerin var oluşsal alanlarını
tehdit eden konulardır. Bu konudaki tutumumuz ilkesel bir tavır almayı gerektirir.
Sayın Öztürk’ün
2 ve 3’üncü derecedeki diplomatlarımızın büyükelçi olmaları konusunda getirdiği
eleştiri veya bir husus, siyasi kadrolaşma mı? Sayın Öztürk,
on beş yıl Dışişleri Bakanlığında görev yapmış, tecrübe kazanmış bir
diplomatımızın siyasi görüşünün ne olduğu bizi ilgilendirmez. O bizim için
Türkiye Cumhuriyeti devletini temsil etmeye yetkin bir diplomattır. Hangi
görüşte olursa olsun biz bu tayinleri yaparken onların hangi görüşe sahip
olduklarını sorgulamayız. On beş yılda edindikleri beceriyi, on beş yılda
edindikleri tecrübeyi esas alır ve ona göre değerlendirme yaparız. Kaldı ki,
geçmişte AK PARTİ döneminde önemli görevler üstlenmiş bazı büyükelçilerimizin
şu anda muhalefet partilerinde görev yapmış olmaları bunun işaretidir. Eğer gerçekten
böyle bir kadrolaşma niyeti olmuş olsaydı, farklı görüşleri bilinen ve daha
önce aday olmuş olan, değişik partilerden aday olmuş olan ve Bakanlığa dönmüş
olanlara AK PARTİ görev vermezdi. Bu görevler verildi, çünkü onların
tecrübelerine güveniyorduk. Şimdi de bizim için tek kriter
bu konudaki tecrübeleri, birikimleri ve siyasi iradenin verdiği talimatlara o
anlamda uyma kararlılıklarıdır. Bu da demokrasinin bir gereğidir.
BAŞKAN – Sayın Bakan, süre
tamamlanmıştır.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET
DAVUTOĞLU – Son olarak...
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) –
Soruşturma yapabileceksiniz.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET
DAVUTOĞLU – Bir dakika...
“Irak’ta aynı duyarlılığı
gösteriyor musunuz?” Evet. Onun için son yedi yılda Irak’taki savaştan sonra
Irak’ın her alanında en aktif olan ülke Türkiye Cumhuriyeti olmuştur. Bütün
kesimlerle ve Irak’ın her şehrinde her kasabasında neredeyse bütün Iraklı
aşiretlerle, topluluklarla her etnik ve mezhebi gruptan unsurlarla temasa
geçtik, elan bu temaslarımız sürüyor. Şu anda Bağdat’taki en aktif, faal
büyükelçi bizim Büyükelçimizdir. Bundan da iftihar ediyoruz. Bundan sonra da
Irak’a ilgimiz devam edecek. Çünkü bizim için Irak, hiçbir zaman ırak değildir.
Çok teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Bakan.
Soru-cevap işlemi
tamamlanmıştır.
Böylece birinci bölüm
üzerindeki görüşmeler de tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri,
birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.54
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.12
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 128’inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
524 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
1’inci madde üzerinde iki
adet önerge vardır.
Önergeleri geliş sırasına
göre okutup aykırılıklarına göre işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 Sıra
Sayılı “Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın
1. Maddesinin (1) numaralı fıkrasının
“Bu kanunun amacı Dışişleri
Bakanlığının kuruluş, görev ve yetkilerine ilişkin usul ve esasları
düzenlemektir” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Mehmet Şandır Behiç Çelik Ertuğrul Kumcuoğlu |
Mersin Mersin Aydın |
K.
Erdal Sipahi |
İzmir |
T.B.M.M.
Başkanlığı’na
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı yasa tasarısının 1. maddesinin 1 no’lu
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımla.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu M.
Akif Hamzaçebi Şevket
Köse |
Malatya Trabzon Adıyaman |
Onur Öymen Metin Arifağaoğlu Zekeriya
Akıncı |
Bursa Artvin Ankara |
Madde: 1 (1) Bu kanunun
amacı, Dışişleri Bakanlığının yurtiçi ve yurtdışı teşkilatlarının kuruluş,
görev ve yetkilerine ilişkin esasları düzenlemektir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET
DAVUTOĞLU – Hayır, katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Akif Hamzaçebi, Trabzon Milletvekili.
Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; önerge maddede çok küçük bir
ifade düzeltmesini amaçlıyor. Bu vesileyle, tasarının birinci bölümü üzerinde
kişisel görüşlerimi ifade ederken ortaya koyduğum bir sorun vardı, bu sorunun
devamına yönelik değerlendirmeleri önerge üzerindeki konuşmamda yapacağımı
ifade etmiştim. O konuya yeniden dönmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Sovyetler
Birliği’nin dağılmasından sonra ortaya çıkan yeni dünya
düzeni birçok akademisyenin, bilim adamının ilgi alanını oluşturmuştur. Bu yeni
dönemi çeşitli açılardan değerlendiren bilim adamları çeşitli görüşler ortaya
koymuştur. Bunlardan bir tanesi Fukuyama. Fukuyama bu dönemi “tarihin sonu” olarak isimlendirmiştir;
liberal demokrasinin ve piyasa ekonomisinin zaferi ulaştığı bu yeni dönemde
artık insanlığın tarihin eski dönemlerinde söz konusu olan mücadeleler
içerisinde olmayacağı, mutluluğun, huzurun olacağı bir dönem olarak
isimlendirmiştir.
Bir başka bilim adamı, bir
başka sosyolog, Samuel Huntington,
bu yeni dönemde medeniyetler çatışmasının dünyaya hâkim olacağını ifade
etmiştir. “Yeni dönemde yine ulus devletler olacak, ancak mücadelenin esası,
ulus devletler arasında olmayacak, medeniyetler
arasında olacak.” diye yeni bir teori ortaya koymuştur. Bu medeniyetler
çatışması gerçekten çok ilginç bir tez. Yazarının “Medeniyetler Çatışması” isimli
bir makalesi ve bu makaleden sonra yayımladığı bir kitap var ve bu kitabın
üzerine bu tez etrafında dünyada meydana gelen tartışmaları, ortaya konan
görüşleri toplayan bir başka kitap daha var, Türkçede yine “Medeniyetler
Çatışması” ismiyle yayımlandı, Vadi Yayınlarının bir kitabı. Son
derece güzel, yararlı bir kitap.
Bu kitapta, şu an Sayın
Dışişleri Bakanı olan, şimdi Dışişleri Bakanı koltuğunda oturmakta olan Sayın
Ahmet Davutoğlu’nun da bir makalesi var. İlginç bir makale. Bu makaleden bir bölümü okuyarak sizlerin
bilgisine sunmak istiyorum. Huntington, Türkiye ile
ilgili olarak bu kitapta şu görüşü ortaya koyar: “Türkiye, medeniyetler arasına
en çok bölünmüş olan bir ülkedir. Ne Batılı olabilmiş ne İslam dünyasına ait
olabilmiş.” Bu nedenle Atatürkçülüğün, Kemalizmin
başarısız olduğunu ortaya koyan ve Türkiye’nin laiklik gibi bir ilkeyi muhafaza
etmesine gerek olmadığını ifade eden, laikliği bir kenara atıp onun yerine
İslam dünyasının liderliğine oynaması gerektiğini ileri süren bir kişi. İlginç
bir görüş. Bir Amerikalı. Şimdi, Sayın Bakan, Huntington’ın
makalesi üzerine, bu tezi üzerine, Türkiye hakkındaki bu görüşleri üzerine
şunları söylüyor: Huntington’ın Türkiye ile ilgili
tespitlerinin özellikle Türk aydınları tarafından büyük bir dikkatle değerlendirilmesi
gerekmektedir. Yaşadığı kimlik ve medeniyet krizi açısından Türkiye’yi Meksika
ve Rusya ile karşılaştıran Huntington, Türk elitinin ve toplumunun Batı doğrultusunda bir medeniyet
değişimini istediğini, fakat Batı medeniyetinin hâkim unsurları tarafından
reddedildiğini ifade etmektedir.” Bundan sonrası önemli: “Türk toplumunun fikrî
ve siyasi önderlerinin en büyük zaafı, kimlik, medeniyet tanımlaması konusunda
kendine güveni olmayan ve kararsız bir tavır sergilemesidir.” Devam ediyor
Sayın Bakan o günlerde yazmış olduğu bu makalede: “Bir elitin
en önemli misyonu, mensubu bulunduğu topluma, geleceğe
yönelik bir stratejik ideal tanımlaması yapabilmesidir. Türk toplumunda son iki
asırdır yaşayan elit kitle ilişkisi son derece çarpık bir düzlem üzerinde
gelişmiş ve parçalanmış bir toplum yaşamı ortaya çıkarmıştır. Bu parçalanmış ve
belirsiz toplum idealinin en önemli sebebi, güçlü bir medeniyet birikimine
sahip bir toplumu başka bir medeniyete kuyruk yapmak isteyen elitin yaşadığı psikolojik dengesizlik hâlidir.”
Cumhuriyeti
kuran kadroları, cumhuriyet devrimlerini inkâr eden, cumhuriyet devrimlerinin
Türk toplumuna âdeta ayak bağı olduğunu ifade eden ve cumhuriyeti kuran
kadroları psikolojik dengesizlikle suçlayan bir yaklaşım. “Psikolojik
dengesizlik” deyince sözlük anlamına tekrar baktım “Psikolojik dengesizlik ne
demektir?” diye, yanılmayayım diye.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) – “Ruh hâli”, “dengesiz ruh hâli” yani âdeta akıl hastalığına giden
bir tanımlama.
Ben şimdi merak ediyorum,
Sayın Bakan hâlen bu düşüncelerde midir? Türkiye'nin dış işleri politikasına
yön veren, gelecek, 21’inci yüzyıl için Türkiye’ye iddialı bir misyon biçmeye çalışan Sayın Bakan, cumhuriyetin
değerlerinden güç almakta mıdır?
Şunu söylerse mutlu olacağım:
Bu eski bir makaledir. Bugün o görüşlerini muhafaza etmiyor olabilir, çok doğal
karşılarım. O günlerde, 90’larda böyle düşünmüştür, 2000’li yıllarda bu
düşüncesini değiştirmiş olabilir. Özellikle Dışişleri Bakanlığı sorumluluğunu
üstlendiği zaman değiştirmiş olabilir; bu bana mutluluk verir ama bugün Hükûmette, daha önce yazmış olduğu bir makalede cumhuriyet
karşıtı olan görüşleri nedeniyle kendisine bu kürsüden yapılan suçlamalar nedeniyle
yargıya bile gitmeye cesaret edemeyen bir başka bakanımız vardır. Sayın Bakan
acaba hangi gruptadır, merak ediyorum.
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Hamzaçebi.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 Sıra
Sayılı “Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın
1. Maddesinin (1) numaralı fıkrasının
“Bu kanunun amacı Dışişleri
Bakanlığının kuruluş, görev ve yetkilerine ilişkin usul ve esasları
düzenlemektir” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET
DAVUTOĞLU – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Şandır. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Tabii, Sayın Bakana da hitap etmek gerekir.
Gerçekten, şu yeni yüzyılın
ilk çeyreğinde, değişen şartların yüklediği misyonu
taşımak iddiasında olan bir hükûmetin, bir ülkenin
dışişleri bakanlığıyla ilgili çok önemli bir teşkilat yasasını görüşüyoruz.
Dışişleri Bakanlığı bütün kadrosuyla burada ama Türkiye Büyük Millet Meclisinin
hâli ortada. Sayın Grup Başkan Vekili milletvekillerini dışarıdan zorla davet
ediyor, 550 milletvekillik Türkiye Büyük Millet Meclisinde, zorlayarak 50
milletvekilinin katılımıyla Dışişleri Bakanlığı Teşkilat Yasasını görüşüyoruz.
Bence, bu, Türkiye’ye haksızlıktır, Dışişleri Bakanlığına haksızlıktır, Sayın
Bakana haksızlıktır. Bakan burada çok iddialı iddialar ortaya koydu. “Stratejik
derinlik”, “yeni vizyon”, “yeni misyon”, iddialı
laflar etti, öncelikleri değiştiren iddialar ortaya koydu ama bir talihsizlik
olarak değerlendirmek gerekir, maalesef Türkiye Büyük Millet Meclisinde
Türkiye'nin sorunlarıyla ilgili bu soğumayı dehşetle izliyoruz. Bunu kabul
edebilmek mümkün değil.
Sayın Grup Başkan Vekilinin
bu durumu aşabilme imkânı kalmayınca bu görüşmelerin ikinci kısmının salı
gününe ertelenmesi kararını isabetli buluyorum, doğru bir şey. Gerçekten bu
Meclis, Türkiye Büyük Millet Meclisi Türkiye'nin dış politika konularını,
sorunlarını, bu konuda Hükûmetin önerilerini,
öngörülerini bir katkıyla, bir katılımla görüşmeli, yakışır olan şey o ama
maalesef katılım yok, katılanlarda ilgi ve dikkat yok.
Değerli milletvekilleri,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, bu kanunun mükemmel olması için çok
yoğun katkı verdik. Birlikte hazırlandı Dışişleri Komisyonunda, önergelerle, katkılarla
mükemmel olsun… Çünkü dış işleri, Hükûmetin olmaktan
çok devletin dış işleri; dış politika, hükûmet
politikası olmaktan çok bir devlet politikası olmak durumunda. Dolayısıyla,
buna hiçbir siyasi endişeye, hesaba girmeden katkı vermek gerekiyordu;
Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna mensup milletvekilleri de Sayın Deniz
Bölükbaşı’nın başkanlığında çok yoğun katkı verdiler ve biz bu kanuna müspet oy
vereceğimizi de tümü üzerinde konuşan arkadaşımız vasıtasıyla ifade ettik ama
bunu da bir fırsat biliyoruz. Türkiye çok önemli bir süreçten geçiyor, çok
önemli sorunlarda -kırılma noktaları- kırılmalar yaşanıyor; anlaşılamayan,
yanlış anlaşılan konular var. Dolayısıyla, bu kanunu fırsat bilerek Türkiye'nin
dış politika konularında, dış politika sorunlarında, siyasi partilerimizin
burada görüşlerini ifade etmelerini, eleştirel bir yaklaşımla katkı vermelerini
bir fırsat olarak görüyoruz, çok önemli bir fırsat olarak görüyoruz. Bunu
kullanmak için de her maddede önerge verdik, bu önergelerde arkadaşlarımızı görevlendirdik,
konuşsunlar, görevlerini… Dış komisyonlarda görev yapan her arkadaşımıza görev
verdik. Herkes kendi komisyon alanındaki Türkiye'nin dış politika konusunu
gelsin burada tartışsın diye önergeler verdik, görevler verdik ama gerçekten
yazık! Gerçekten, Sayın Bakanın iddialarıyla, Sayın Bakanın hayaliyle
bağdaşmayan bir görüntüyle karşı karşıyayız.
Aslında, değerli
milletvekilleri, temel bir yanlışlık yapılıyor. Teşkilat kanunları, yeniden
yapılanma kanunları, dönemlerin sonuna getirilmez. Farkında mısınız,
haftalardır teşkilat kanunu görüşüyoruz. Şu Meclis tatil olmadan önce
çıkartılması gereken kanunlar listesi içerisinde, zannediyorum bu dördüncü
oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Şandır, lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) -
Tarım Bakanlığıyla ilgili bir teşkilat kanunu görüştük, Karayollarıyla ilgili
bir teşkilat kanunu görüştük, Diyanet teşkilatıyla ilgili bir teşkilat kanunu
görüştük, şimdi Dışişleri Bakanlığıyla… Bu olmaz arkadaşlar, yeni yapıyı kapı
aralığında kuramazsınız, rahat zamanda, çok katılımlı, çok tartışmalı
görüşmelerle kurabilirsiniz. Ne hikmetse Hükûmet,
maalesef, geç kalmış olmanın aceleciliğinde veya anlamıyoruz, özel anlam da
yüklemek istemiyoruz ama şu dar zamanda teşkilat kanunlarını böyle boş sıralara
konuşarak geçirmeye çalışmasını ben Türkiye’ye haksızlık olarak görüyorum,
doğru değil bu yaklaşım. Türkiye Büyük Millet Meclisinin tarihine, geriye dönün
bakın, hiçbir dönemde böyle yaşanmadı, geçen yıl böyle bir şey yaşamadık ama
şimdi, ne hikmetse sürekli teşkilat kanunları görüşüyoruz ve bu şekilde
görüşüyoruz.
Bu sebeple, değerli
arkadaşlar, bu kanunun görüşülmesinin, katkının, katılımın sağlanacağı bir
zamanda ve bir zeminde yapılmasını çok önemsiyoruz.
Salı gününe bırakılmasını
yeniden teklif ederek sizlere saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Şandır.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
2’nci madde üzerinde dört
adet önerge vardır. Geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme
alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 Sıra
Sayılı “Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın
2 nci maddesinin ikinci fıkrasının (h) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir Bozdağ Ahmet Yeni Haluk Özdalga |
Yozgat Samsun Ankara |
Mehmet
Sekmen Recep
Yıldırım |
İstanbul Sakarya |
“h) Türkiye Cumhuriyetinin
tarafı olduğu siyasi nitelikli uluslararası davaları ve Adalet Bakanlığı ile
işbirliği yapmak suretiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki davaları ikame
ve takip etmek.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 524 sıra
sayılı yasa tasarısının 2 nci maddesinin “d”
fıkrasının “ve” ibaresinden sonra “uluslararası sözleşmelerin” ibaresinin,
“2”nci fıkrasının “h” fıkrasında “mahkemesinde” ibaresinden sonra “ve ulusal
üstü yargıda” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan Hamit Geylani Osman
Özçelik |
Şırnak Hakkâri Siirt |
İbrahim
Binici Nuri
Yaman |
Şanlıurfa Muş |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı
“Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın 2.
Maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendindeki “Her türlü toplumsal yaşamın
temelini oluşturan insan haklarının ve demokratik değerlerin…” ifadesinin “Her
türlü toplumsal yaşamın temelini oluşturan insan haklarının, demokrasi ve
hukukun üstünlüğünün…” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Mehmet Şandır Behiç Çelik Ertuğrul Kumcuoğlu |
Mersin Mersin Aydın |
Nevzat Korkmaz Reşat Doğru Ahmet Kenan Tanrıkulu |
Isparta Tokat İzmir |
T. B. M.
M. Başkanlığı’na
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı yasa tasarısının 2. maddesinin (j) bendinin başına
aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
“Ekonomik,
sosyal ve turizm politikalarımız doğrultusunda,”
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Şevket
Köse Atila Emek |
Malatya Adıyaman Antalya |
Metin Arifağaoğlu Tansel Barış M. Akif Hamzaçebi |
Artvin Kırklareli Trabzon |
Şükrü Mustafa Elekdağ Onur
Öymen |
İstanbul Bursa |
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET
DAVUTOĞLU – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Elekdağ konuşacak.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Elekdağ. (CHP sıralarından alkışlar)
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Dışişleri Bakanımız Davutoğlu, dünkü
konuşmasında “Türkiye artık sadece güvenlik konusunda konuşan bir ülke
olmayacak, insan haklarının ve uluslararası vicdanın da sözcüsü olacak.” dedi.
Sayın Bakanın hiç kuşkusu
olmasın, biz de böyle bir Türk dış politikası arzu ediyoruz. Türk dış
politikasının bu alanlarda aktif olması Türkiye’yi yüceltir, Türkiye'nin
itibarını artırır ama Türkiye'nin bu alandaki aktivitelerinin ses getirmesi,
ciddiye alınması için, önce kendi evinde huzur ve asayişi sağlaması gerekir.
Türkiye'nin dört bir yanından her gün şehit haberleri gelirken, anaların feryat
ve figanı içimizi dağlarken “Türkiye uluslararası vicdanın sözcüsü oldu.” veya
“…olacak.” diye iftihar edilmesi zannediyorum anlamlı olmaz.
Bakınız, “Kürt açılımı” diye
yola çıkıldı, Habur rezaletiyle karşılaştık ve PKK
şimdi devleti tehdit ediyor, şartlarını dayatıyor, “Şartlarım yerine
getirilmezse terörü tırmandırırım.” diye ültimatom
veriyor. Utanç verici bir durum değil mi bu değerli arkadaşlarım!
SIRRI SAKIK (Muş) – Otuz
senedir aynı şeyi yapıyor, bugün mü yapıyor?
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ
(Devamla) – Ben, bugüne kadar, Türkiye’de hiçbir zaman devlet otoritesinin, Hükûmet vakar ve itibarının bu denli zül bir duruma
düşürülme çabasıyla karşılaşmadım. Acil önlemler alınmasını gerektiren acil bir
tehditle karşı karşıyayız. Bu önlemlerin ne olması gerektiğini saptarken de bir
gerçeği gözden kaçıramayız. Bu da PKK’nın Kuzey Irak’ta konuşlanmış vurucu gücü
tasfiye edilmeden Türkiye'nin terörle mücadele çabasının sonuç verebileceğini
düşünmenin abes olduğudur.
Hükûmetin bu
tehdidi bertaraf etmek için şu iki önleme başvurması gerekiyor: Bir, Türk Hükûmeti, alacağı önlemlerle PKK örgütüne Türkiye’ye
vereceği her zararın bedelini Kuzey Irak’ta en ağır şekilde ödetebileceğini
göstermelidir. İki, Barzani, PKK’nın Kuzey Irak’tan temizlenmesini öngören bir
eylem planının uygulanmasında Türk Silahlı Kuvvetleriyle fiilen iş birliği
yapmaya ve destek vermeye mecbur edilmelidir.
Sayın Başbakan, 29 Ekim
2007’de şu ifadelerde bulunmuştu: “Barzani, terör konusunda tavrını çok açık ve
net ortaya koyma durumundadır. Şu an kendisi terör örgütüne yataklık yapar
durumdadır.” demişti. O günden bugüne hiçbir değişiklik yok Barzani’nin
durumunda, hâlâ yataklık yapıyor terör örgütüne, hâlâ terör örgütünün kanlı eylemlerine
ortak oluyor.
SIRRI SAKIK (Muş) – Dünyanın
en güçlü ordusuna sahipsiniz, siz niye yapmıyorsunuz? Barzani’de 100 bin Peşmerge…
BAŞKAN – Sayın Sakık, lütfen…
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ
(Devamla) – Türkiye'nin elinde Barzani’ye karşı kullanılacak son derece etkili
ekonomik ve diplomatik levyeler vardır, ekonomik ve diplomatik. Bunlar
kullanılmalıdır. Barzani’ye Türkiye’ye verdiği zarar ölçüsünde kendisinin de
zarar göreceği hissettirilmelidir.
Sayın Bakan, caydırıcı
politika yöntemlerini de dış politika uygulama alet çantanıza koyunuz. Tek
başına silahlı mücadelenin terör tehdidinin bertaraf edilmesi için yeterli
olmadığını biliyoruz ancak Kuzey Irak’taki PKK varlığı kurutulmadıkça terörle
mücadelede sosyal, ekonomik, siyasi, kültürel önlemler alanında bu önlemler
uygulansa da başarılı olması mümkün değildir.
Dışişleri Bakanımız Kudüs
konusunda gösterdiği hassasiyeti bu konuda da göstermeli ve Türkiye'nin Kuzey
Irak bölgesel yönetimine uygulayacağı caydırıcı politikayla Türkiye'nin
karşılaştığı bu tehdidin bertaraf edilmesine bir katkıda bulunmalıdır.
Dışişlerinin birinci görevi budur.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Elekdağ.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Mehmet Şandır ve
arkadaşlarının önergesi geri çekilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 524 sıra
sayılı yasa tasarısının 2 nci maddesinin “d”
fıkrasının “ve” ibaresinden sonra “uluslararası sözleşmelerin” ibaresinin,
“2”nci fıkrasının “h” fıkrasında “mahkemesinde” ibaresinden sonra “ve ulusal
üstü yargıda” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET
DAVUTOĞLU – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen Nuri Yaman, Muş Milletvekili.
Buyurun Sayın Yaman.
M. NURİ YAMAN (Muş) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Verdiğimiz önerge, daha
ziyade, uluslararası sözleşmeler ve uluslararası hukukun bütün dünyada
uygulandığı gibi ülkemizde de uygulanmasına yöneliktir. Ancak, ben bu konuyla
ilgili olarak, dış ilişkilerin, dış politikanın yürütülmesinde ilkeli bir dış
politikanın tutarlı ve güvenli yürütülmesinin, her şeyden önce çok başlı
olmamasıyla ancak mümkün olduğunu iddia ediyor ve inanıyorum.
Ne yazık ki son dönemlerde
ülkemizde dış politikayla ilgili çok önemli sorunlarda, bana göre, kendi uğraşı
alanı dışında bulanan bazı sayın bakanlarımızın da konan dış politikayla ilgili
birtakım ilkeleri zedeleyecek biçimde açıklamaları bulunmaktadır. Bunun en son
örneği de yine, Devlet Bakanı Sayın Hayati Yazıcı’nın
hâlen hafızalardan silinmeyen bir açıklamasıdır. Bu açıklamayı tarihî süzgeç
içinden geçirip değerlendirdiğimizde, Türkiye’deki birtakım sorunların
çözümünde, bundan önce, cumhuriyetin kuruluş yıllarında Mustafa Kemal
Atatürk’ün çizdiği “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesiyle örtüşmediği, bunu bir
anlamıyla zedelediği ve bununla çeliştiği anlamı çıkıyor. Biz eğer bütün
komşularımızla sıfır sorun ilkesi içinde bu coğrafyada yaşayacaksak, çevremizdeki
ülkelerle ilgili söyleyeceğimiz sözlerde biraz daha dikkatli olmamız lazım.
Sayın Yazıcı bir konuşmasında
“Irak ile Türkiye arasındaki sınırın değiştirilmesi tartışılabilir.” şeklinde
bir beyanda bulunmuştur. Bu bizleri, ta 1934’lerdeki Mustafa Kemal Atatürk’ün
İran’la olan Büyük Ağrı-Küçük Ağrı sınırlarıyla ilgili o dönemde meydana gelen
birtakım Ağrı Dağı eteklerindeki kalkışmaların, isyanların çözümünde bir sonuç
olarak değerlendirildi. Bildiğiniz gibi, 1934’te İran’la yapılan bu anlaşmayla,
bugün İran’ın en önemli ovalarından biri hâlinde olan “Kotur”
bölgesi tamamıyla bu kalkışmanın bedeli olarak yine İran’a verildi ama buna
rağmen o sınırdaki durumlar hâlen devam ediyor.
Şimdi,
eğer, Sayın Yazıcı buna gönderme yaparak bu Kuzey Irak’taki olayları bu yolla
çözümleyip Türkiye’nin yaklaşık olarak
Bu sorun otuz yıldır
hepimizin bilgisi dâhilinde. Biz 2007 yılında Parlamentoya
gelirken oradaki Kürt coğrafyasında yaşayan halkımızın temsilcisi olarak, Kürt
milletvekilleri olarak bu sorunu çözmek üzere bu Meclise geldik ve bu halkın bu
kürsüsünden de “Bu sorunun muhatabıyız.” diye yüzlerce kez dile getirdik ama ne
yazık ki görmeyen kör gözler, duymayan sağır kulaklar bir türlü bu sorunun bu
Mecliste çözümleneceğini ve bu sorunun çözüm yerinin buradaki bu halkın
temsilcisi olan ben ve benim gibi arkadaşlarım olduğunu nedense
kabullenmiyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
M. NURİ YAMAN (Devamla) – Bu
halkın hem Türk tarafları hem de Kürt anaları artık göz
yaşlarının dinmesini istiyor.
Biz seçimlerde ve halkımızla
yaptığımız her türlü toplantıda: “Hiçbir fark gözetmeden sizler oraya bizim
gözyaşlarımızı dindirmek için gittiniz. Sizler bu sorunu orada müzakereyle,
konuşarak çözmek üzere gittiniz. Sizlere bu temsiliyeti
biz Mecliste verdik ve benzer temsiliyeti de yine kör
gözler görsün diye 2009 yerel seçimlerinde de bu halkın hem kendisini hem de
kentini yöneteceğini, bu seçimlerle de mahallî yönetimlerde de verdik…”
Bakın, sorunun çözümü çok
basittir. Öneriler herkesin bilgisi dâhilindedir. Gelin, başta Sayın Başbakan
ve ilgili yetkililer bu konularla ilgili burada o halkın temsilcisi olan
bizlerle görüşsünler ve bu sorunu, bu güzel ülkeyi hepimize kazandıracak
şekilde çözmemiz mümkündür diyor, hepinizi en içten duygularla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 Sıra
Sayılı “Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın
2 nci maddesinin ikinci fıkrasının (h) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları
“h) Türkiye Cumhuriyetinin
tarafı olduğu siyasi nitelikli uluslararası davaları ve Adalet Bakanlığı ile
işbirliği yapmak suretiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki davaları ikame
ve takip etmek.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET
DAVUTOĞLU – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –
Gerekçe efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklik ile,
Dışişleri Bakanlığının görevleri arasında sayılan Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinde Türkiye Cumhuriyetinin tarafı olduğu davaları ikame ve takip etmek
görevinin Adalet Bakanlığı ile iş birliği içinde yerine getirilmesi
sağlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3’üncü madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
T.B.M.M Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra
sayılı yasa tasarısının 3. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Tansel Barış Şevket Köse |
Malatya Kırklareli Adıyaman |
Ahmet Küçük Atila Emek Şükrü
Elekdağ |
Çanakkale Antalya İstanbul |
Onur
Öymen |
Bursa |
Madde 3: Bakanlık, merkez ve
yurt dışı teşkilatından oluşur. Bakanlığın merkez ve yurt dışı kadroları bir
bütün teşkil eder.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET
DAVUTOĞLU – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen
Onur Öymen Bursa Milletvekili.
Buyurun Sayın Öymen.
ONUR ÖYMEN (Bursa) – Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Dışişleri Teşkilat
Yasası, Dışişleri Bakanlığına, Bakanlığın personeline çok önemli ulusal
görevler yüklemektedir.
Sayın Bakanı dinledik, dün de
dinledik, daha önce de dinledik. Büyük bir dünya vizyonunu
dile getirdiğini görüyoruz. “Türkiye dünyanın her tarafında etkili olmalıdır.”
diyor, doğrudur. Bundan önceki, sizden önceki hükûmetler
zamanında da Türkiye bir taraftan Şili’de bir taraftan Çin’de bir taraftan
Güney Afrika’da temsilcilikler açarak dünya çapında bir vizyon
sahibi olduğunu kanıtlamıştır ama bütün ülkelerin dış politikalarında
öncelikler vardır. Biz dünyanın en uzak bölgelerine birinci önceliği verip de
ulusal çıkarlarımızı en yakından ilgilendiren konuları ikinci plana bırakırsak,
ihmal edersek, onlara yeterince zaman ayırmazsak yanlış bir iş yapmış oluruz.
Bu öncelikli konularımızın belki de en başında veya en ön sıralarında Avrupa
Birliğiyle ilişkilerimiz geliyor.
Değerli arkadaşlarım, 1963
yılından beri, ortaklık anlaşmasını imzaladığımız tarihten beri bütün Türk hükûmetleri istisnasız olarak Türkiye'nin Avrupa Birliğine
tam üyeliği hedefini savunmuşlardır. Bu Hükûmet
zamanında üyelik müzakereleri başlamıştır. 3 Ekim 2005 tarihinde biz
Hırvatistan’la aynı tarihte üyelik müzakerelerine başladık. Bildiğiniz gibi, bu
müzakereler bölüm bölüm yapılıyor. 35 tane bölümü
müzakereye açmak ve kapatmak zorundasınız. Dün bir müzakere başlığını açarak
biz açtığımız müzakere başlıklarının sayısını 13’e çıkarttık.
Hırvatistan dün bütün
müzakere başlıklarını açtı, sadece 6 başlık kaldı kapatması gereken, onları da
kapatınca müzakere sürecini bitirecek ve değerlendirmelere göre 2012 yılının
sonunda Avrupa Birliğine tam üye olacak. Biz ise yaklaşık 13 başlık,
ki daha doğrusu yaklaşık üçte 1’ini açmış oluyoruz, sadece 1 tanesini
kapatabildik. Acaba niçin? Türkiye'nin kusuru mu? “Türkiye'nin kusurudur”
dersek çok haksızlık yapmış oluruz. Bir iki konuda yasa çıkartmamız gerektiğini
biliyoruz Sendikalar Yasası filan gibi ama esas sıkıntı Türkiye'nin önüne
getirilen engellemelerdir.
Bakınız, dünkü başlığı
açtıktan sonra, biz bundan sonra üzerimize düşen bütün görevleri yapsak bile
açabileceğimiz başlık sayısı 3’ten ibarettir. Yani 13 artı 3, 16 başlığı açmış
olacağız, gerisi veto edilmiştir, dondurulmuştur, bloke edilmiştir. Bunlardan
bir bölümü Kıbrıs’la bağlantılı olarak Avrupa Birliği Konseyi tarafından bloke
edilmiştir, 5 tanesi Fransa tarafından bloke edilmiştir. Niçin? Fransa diyor
ki: “Bunları müzakereye açarsak Türkiye'nin tam üyelik yolu açılır.” Yani
açıkça yüzümüze karşı Türkiye'nin üyelik yolunu kapattığını söylüyor.
6 tane başlık Kıbrıs Rum
Kesimi tarafından bloke edilmiştir, engellenmiştir, ne yaparsanız yapın bu 6
başlığı açamıyorsunuz.
Neticede, değerli
arkadaşlarım, bu konuyu mutlaka aşmak lazımdır, sonuna kadar gitmek lazımdır,
burada Hükûmete büyük görev düşüyor. Eğer bizden bu
konuda bir destek isterlerse, şimdiye kadar verdiğimiz desteğin ötesinde biz bu
desteği vermeye hazırız.
İkinci bir konu şudur Avrupa
Birliğiyle ilgili: Avrupa Birliği 2008 yılının Şubat ayında bir çerçeve
anlaşması kabul etti. Çerçeve anlaşması yabancı düşmanlığı,
ırkçılıkla ilgilidir, fakat içinde bir hüküm var -Sayın Yakış gayet iyi bilir-
bu hüküm, soykırım iddiaları söz konusu olduğunda -Birleşmiş Milletler Soykırım
Sözleşmesi’nin aksine- bir millî mahkemeye “Şu tarihî olay soykırımdır.” deme
hakkını tanıyor ve diyor ki bu çerçeve anlaşması: “Eğer bir insan bu mahkeme
kararına rağmen o olayın soykırım olmadığını iddia ederse, bir ila üç yıl hapis
cezasına çarptırılır.”
Bu ne demektir? Diyelim ki
Belçika millî mahkemesine bu yetkiyi verdi bu anlaşma çerçevesinde, Belçika
mahkemesi de “1915 olayları soykırımdır.” diye bir karar aldı. Belçika’daki bir
Türk vatandaşı “Hayır, 1915’te benim atalarım soykırım suçu işlemedi.” derse,
bir ila üç yıl hapis yatacak.
Şimdi, bu anlaşma bu yılın
kasım ayında yürürlüğe giriyor. Biz Karma Parlamento Komisyonunda bunun
mücadelesini veriyoruz. Sayın Elekdağ Avrupalı
milletvekilleriyle bu konuyu görüşüyor…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Öymen.
ONUR ÖYMEN (Devamla) – …ama
değerli arkadaşlarım, burada mühim olan, hükûmetlerin
bu çerçeve anlaşması bünyesinde millî mahkemelere bu yetkiyi verip
vermeyecekleridir. Bu konuda hükûmetleri ikna edecek
olan bizim hükûmetimizdir. Yani dünyanın en uzak
bölgelerinde menfaatlerimizi ararken, Sayın Bakanın bize en yakın olan bu
bölgedeki bu fevkalade önemli konuya değindiğini ben şimdiye kadar hiç
duymadım. Yani bu o kadar önemlidir ki, bu yılın kasım ayından itibaren, biz
eğer bütün AB hükûmetlerini ikna edemezsek
vatandaşlarımıza 1915 olaylarının soykırım olmadığını söyleme hakkını
veremeyeceğiz. Bu kadar ciddi bir konudur. Buna benzer çok konu var Avrupa
Birliği çerçevesinde, hepsini söylemiyorum ama bu iki konuyu ümit ediyorum ki, Hükûmetimiz öncelikli meseleler olarak ele alacaktır ve en
kısa zamanda çözüme kavuşturacaktır. Çünkü diplomaside başarı uçuş milleriyle,
görüşme saatleriyle ölçülmüyor aldığınız sonuçla ölçülüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Öymen.
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Çok
teşekkür ederim.
Sayın Başkan, bundan sonraki
önergeye mi geçelim, yoksa buna devam edebilir miyim?
BAŞKAN – Olabilir Sayın Öymen.
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Tamam.
Değerli arkadaşlarım, gene
öncelikli konularımızdan bir tanesi şudur: Sayın Bakan, çok haklı olarak, Gazze’ye uygulanan ambargodan bahsetti. Gerçekten, biz de
Büyük Millet Meclisi olarak oy birliğiyle bu ambargonun kaldırılmasını istedik.
Fakat, acaba ambargo dünyada sadece Gazze’ye mi uygulanıyor? Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne
uygulanan ambargo bizim için o kadar önemli değil midir? Ticaret Tüzüğü’nden
bahsediliyor. Avrupa Birliği eğer Ticaret Tüzüğü’nü kabul ederse doğrudan
ticaret yapılacak, vesaire falan. Kıbrıs’a uygulanan ambargo bundan mı
ibarettir?
Değerli arkadaşlarım,
Kıbrıs’a bugün ulaşım ambargosu var. Kıbrıs’ta bir insan trafik kazası geçirse
özel bir uçakla onu alıp Londra’ya götüremezsiniz, yasaktır. Kıbrıs’tan kalkan
herhangi bir uçağın Türkiye dışındaki bir ülkeye inmesi yasaktır.
Değerli arkadaşlarım…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ONUR ÖYMEN (Devamla) –
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
4’üncü madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutuyorum:
T.B.M.M Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 524 Sıra
Sayılı yasa tasarısının 4. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Tayfur
Süner Atila Emek |
Malatya Antalya Antalya |
Onur Öymen Şükrü Elekdağ Metin
Arifağaoğlu |
Bursa İstanbul Artvin |
Tansel
Barış |
Kırklareli |
Madde 4: Bakanlık, merkez
teşkilatı ana hizmet, danışma ve denetim birimleriyle, yardımcı hizmet
birimlerinden oluşur.
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET
DAVUTOĞLU – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz
isteyen?
Onur Öymen,
Bursa Milletvekili.
Buyurun Sayın Öymen.
ONUR ÖYMEN (Bursa) – Evet
Sayın Başkan, Kıbrıs ile ilgili ambargolardan bahsediyorduk.
Kıbrıs’a spor ambargosu
olduğunu hiç duydunuz mu? Bırakınız bir yabancı ülkenin takımını herhangi bir
takım, futbol, basketbol, bir hentbol Türk takımı, bir Türk futbol takımı Kuzey
Kıbrıs’ta bir maç yapamaz biliyor musunuz? Kuzey Kıbrıs’a bir futbol takımı
gönderdiğiniz zaman, gönderirseniz eğer, sizi FIFA’dan
ihraç ederler. Bu kadar katı, bu kadar acımasız ambargolar altında yaşıyor
bizim Kıbrıs’taki soydaşlarımız.
Şimdi, Hükûmetin
ağzından bu konulara değinildiğini hiç duydunuz mu bugüne kadar?
Kıbrıs değil sadece, Abhazya. Bizim çok değerli Kafkas kökenli vatandaşlarımızın
akrabalarının yaşadığı Abhazya. Bu Abhazya’ya o kadar katı bir ambargo uygulanıyor ki, Türkiye’den
kalkan bir uçak Abhazya’ya inemez. Türkiye’den kalkan
bir gemi Abhazya’ya gidemez. Geçenlerde yine bir Türk
gemisi, Buket isimli bir Türk gemisi benzin götürüyor Abhazya’ya.
Bu kadar insani bir yardım, bir ticari faaliyet hatta. Gürcistan gemileri açık
denizde bunu yakaladılar, Gürcü limanına çektiler. Yani bir cins Mavi Marmara
gemisine yapılan silahlı saldırı bölümü hariç muamele. Açık denizde bir Türk
gemisini yakalama hakkınız var mı sizin? Yok. İçindeki mürettebatıyla,
mürettebatı tevkif ettiler. Sayın Bakan gitti Gürcistan’a mürettebatı
kurtarabildi, gemiyi kurtaramadı. Ama Gürcistan’ın yaptığı işin uluslararası
hukukun ihlali olduğunu tescil edemedik.
Başka? Azerbaycan’a
uygulanan ambargo. Siz, Azerbaycan’a Ermeni-Azeri çatışmasından sanki
Azeriler sorumluymuş gibi ambargo uygulandığını biliyor musunuz? Bu konuyu hiç
gündeme getirdik mi? Yani dış politikada büyük hedefler, vizyonlar
çok iyi ama burnumuzun dibinde bu kadar büyük insanlık dramları yaşanırken biz
sessiz kalamayız.
Değerli arkadaşlarım, aynı
şekilde, gene çok yakınımızda, bizi çok yakından ilgilendiren başka sorunlar
var, mesela Yunanistan. Batı Trakya’da Yunanistan 60 bin soydaşımızı
vatandaşlıktan attı biliyor musunuz? Eski Vatandaşlık Yasası’nın 19’uncu
maddesine göre “Uzun süre yurt dışına çıktılar.” diye 60 bin Batı Trakya Türkü,
Yunun vatandaşlığından ihraç edildi. Şimdi, Sayın Başbakanımız gitti Atina’ya;
çok merak ediyorum, acaba bunların tekrar Yunan vatandaşlığına alınmasını
sağlayabildik mi? Buyurun size en önemli konulardan biri.
Siz, Rodos ve İstanköy’deki Türk çocuklarının eğitimi için yedi tane okul
vardı, yedisinin birden kapatıldığını biliyor musunuz? Şu anda bir tane okul
yok. Bunlar bizim meselelerimiz değil mi? Bunlar dünyanın bir ucunda yaşayan
insanların haklarını, çıkarlarını korumak için sahneye çıkan Türkiye açısından
önemsiz konular mıdır?
Değerli arkadaşlarım,
Kıbrıs’ta pek çok mesele var. Şimdi, Kıbrıs Rum Cumhurbaşkanı Hristofyas kalktı, diyor ki: “Kofi Annan Planı ölmüştür.”
Bu ne demek oluyor? Biz demiştik ki: “Kofi Annan Planı’nın ötesine geçemeyiz.”
“Kofi Annan Planı ölmüştür.” ne demek? Şu demek, başka bir izahı yok: Yani biz
Kıbrıslı Rumlar açısından Kofi Annan Planı’ndan daha iyisini müzakere ediyoruz,
razı mısınız buna, razı mısınız? Yani Kofi Annan Planı’nın gerisine gitmeye Hükûmetimiz razı mıdır değil midir?
Ne görüşülüyor biliyor muyuz?
Bilmiyoruz. Biz Yunanlı milletvekilleriyle konuştuk, bize dediler ki:
“Kıbrıs’taki görüşmeler hakkında bize her hafta brifing
veriliyor, her hafta bilgi veriliyor.” Şimdi soruyorum çok değerli
arkadaşlarıma, Adalet ve Kalkınma Partisi üyesi arkadaşlarıma: Siz böyle brifing alıyor musunuz her hafta? Biz hiç almadık şimdiye
kadar. Bir kere Sayın Bakanla kısa bir görüşme yapmıştık, onun dışında hiçbir
bilgi almıyoruz. Şimdi, bu Meclis, sonunda kararı verecek Meclis değil midir?
Kıbrıs’ta bir anlaşma olursa Londra ve Zürih
anlaşmalarının yerini alacak, biz onaylamayacağız mı? Ama,
hiçbir bilgimiz yok. Ne oluyor, ne bitiyor, kim kiminle ne görüşüyor, hangi
tavizi alıyoruz, hangi tavizi veriyoruz? Hiçbir şeyden haberimiz yok. Bunları
mutlaka ele almamız lazım.
Örnek, Kıbrıs’ın deniz
sahaları var. Kıbrıs Rum kesimi, kendisi “Şu deniz sahaları benimdir.” diye
ilan etmiş. Bakıyoruz, Türkiye'nin ilan ettiği deniz sahalarının üstüne
çakışıyor bazıları yani deniz sahalarının bir bölümü üzerinde hem Türkiye'nin
hem Kıbrıslı Rumların iddiaları var. Peki, Kıbrıs devletini kuran anlaşmalara
göre, sizin deniz sahası ilan etme hakkınız var mı? Yok. Deniz sahasıyla ilgili
anlaşmalar yapmışlar, ekonomik bölgeyle ilgili. Kiminle?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Öymen, lütfen tamamlayınız.
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Bizim
dostumuz, yakınımız, arkadaşımız, Arap ve Müslüman ülkesi Mısır’la ve
uluslararası hukukta Mısır’a verilen deniz sahalarının bir bölümünü de Kıbrıslı
Rumlar ele geçirmiş. Haberiniz var mı bundan? Sayın Bakanın konuşmaları
arasında -ben rastlamadım, belki aranızda rastlayan vardır- bunlara, hiç
rastladınız mı bu konulara? Zannediyorum ki rastlamadınız.
Değerli arkadaşlarım, şimdi,
çok önemli bir konu var. İsrail Meclisinin Dış İlişkiler Komitesi 8/12
çoğunlukla bir karar aldı, “Ermeni soykırımı iddiasını genel kurula
getireceğiz.” diye. Şimdi, bugünkü ortamda, Ermenistan’ın bu soykırım iddiasını
gündeme getirmesi muhtemeldir, Meclisinin genel kurulunda. Oradan çıkarsa bir
soykırım kararı, Sayın Başbakan sözünün arkasında durarak, Türkiye’deki kaçak
Ermenileri sınır dışı mı edecek? Ne diyordu Başbakan: “100 bin kaçak Ermeni
var, biz göz yumduk.” Ben resmen soru önergesi verdim ve cevabını aldım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ONUR ÖYMEN (Devamla) –
Cümlemi tamamlayayım müsaade ederseniz.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Öymen.
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Sayın
Başkan, 2009 yılında Türkiye’de tespit edilen, yakalanan ve sınır dışı edilen
Ermeni sayısı 11 kişiden ibaret. Bu 100 bin rakamı nereden çıkıyor kuzum? Yani,
devlet ciddi konuşur. Başbakan konuştuğu zaman devlet konuşuyor demek. 100 bin
kişiyi nereden buldunuz? “Bunları biz idare ediyorduk.” diyor. Devlet idare
etmez, devlet yasaları uygular ama bu kadar Ermeni yok Türkiye’de, bu kadar
kaçak Ermeni yok. Bunu nereden çıkarttınız? Devletin resmî rakamı 11 kişi.
Gürcistan’dan mesela 300 kişi yaklaşık, başka ülkelerden, Türkmenistan’dan bu kadar,
Ermenistan’dan 11 kişiden ibaret. Bu 100 bin rakamı nereden çıkıyor? Sayın
Bakan izahat verirse çok memnun olurum.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Öymen.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul etmeyenler… Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
5’inci madde üzerinde iki
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Biz
önergemizi çekiyoruz.
BAŞKAN – Madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 Sıra
Sayılı “Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın
5 inci maddesinin birinci fıkrasının ve aynı maddenin dördüncü fıkrasındaki
“adet” kelimesinin madde metninden çıkarılmasını ve fıkra numaralarının, madde
metninden birinci fıkranın çıkarılması doğrultusunda yeniden teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir Bozdağ Ahmet İyimaya Ahmet
Yeni |
Yozgat Ankara Samsun |
Mehmet Tekelioğlu Yılmaz
Tunç |
İzmir Bartın |
BAŞKAN – Bir söz talebiniz
vardı, buyurun.
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Sayın Başkanım, bir hususu yüce heyetinize
kısaca arz etmek istiyorum.
Sayın Dışişleri Bakanı ile
Dışişleri Komisyonumuz arasında çok sağlıklı bir diyalog ve iş birliği vardır. Şöyle ki: Sayın Dışişleri Bakanımızla yaptığımız mutabakat
sonucunda, altı aydan geç olmamak üzere Sayın Bakanımızı Komisyonumuza davet
ediyoruz ya da biz Sayın Bakanımızın konuğu oluyoruz ve o altı aylık süre
içindeki dış politikayı ilgilendiren konularla ilgili ucu açık, Komisyon
üyelerimizin her türlü sorularına cevap verecek şekilde toplantılar yapıyoruz
ve bundan sonraki ilk toplantımız da temmuz ayının ilk haftasında, en geç
ikinci haftasında olacaktır. Çok benzer bir ilişkiyi de Avrupa Birliği
müzakerelerinden sorumlu Başmüzakereci ve Devlet
Bakanı Sayın Egemen Bağış’la beraber yapıyoruz.
Bu nedenle, Sayın Bakanın…
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) –
Sayın Bakan Egemen Bağış AB Uyum Komisyonuna bilgi sunsa iyi olur.
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Ben sadece Dışişleri Komisyonuyla ilgili sayın Meclisimizi, yüce Genel Kurulumuzu bilgilendirmek
istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Önergeye katılıyor
mu Komisyon?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET
DAVUTOĞLU – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklik ile,
maddede yer alan düzenlemenin, 3046 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev
Esasları Hakkında Kanunun, Bakanlık Makamının görev, yetki ve sorumluluklarının
düzenlendiği Üçüncü Bölümü ile uygunluğu sağlanmaktadır.
Değişiklik ile,
ayrıca, fıkra metninde müsteşar yardımcılarının sayısının belirtilmesiyle
bağlantılı ifade bozukluğu giderilmektedir.
BAŞKAN – Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
6’ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
8’nci madde üzerinde bir adet
önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 sıra
sayılı “Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın
8 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin sonuna, aşağıdaki ibarenin
üçüncü alt bent olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.
“3) Diğer kamu idarelerinin
yurtdışına sürekli görevle atanan memurları ile bu idarelerin dış ilişkilerle
bağlantılı birimlerinde görevli memurlar için eğitim programları planlamak ve
yürütmek.”
Bekir Bozdağ Ahmet Yeni Haluk Özdalga |
Yozgat Samsun Ankara |
Mehmet Sekmen Kemalettin
Göktaş Recep
Yıldırım |
İstanbul Trabzon Sakarya |
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir)- Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET
DAVUTOĞLU – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklik ile,
diğer kamu kurum ve kuruluşlarının dış ilişkiler alanında görev ve sorumluluk
üstlenen personeline Dışişleri Bakanlığı Diplomasi Akademisi Başkanlığı’nca
eğitim verilmesi amacıyla ihtiyaç duyulan kanuni zemin oluşturulmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
9’uncu madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 Sıra
Sayılı “Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın
9 uncu maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir Bozdağ Ahmet İyimaya Ahmet
Yeni |
Yozgat Ankara Samsun |
Yılmaz
Tunç M. Saim Tekelioğlu |
Bartın İzmir |
“İhtiyaç
halinde, elçilik, konsolosluk, irtibat ofisi, büyükelçilik bürosu,
başkonsolosluk bürosu, muavin konsolosluk ve konsolosluk ajanlığı ile
diplomatik temsil ve konsolosluk hizmeti amaçlı benzer temsilcilikler,
Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile kurulabilir.”
BAŞKAN –
Komisyon önergeye katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ
BAKANI AHMET DAVUTOĞLU – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe:
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklik ile, fıkra metindeki ifade bozukluğu
giderilmektedir.
BAŞKAN –
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Kabul
edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
10’uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
11’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
12’nci
madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Sayın Başkan, bir dakika
müsaade eder misiniz?
BAŞKAN –
Bir saniye Sayın Başkan.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte
olan 524 sıra sayılı yasa tasarısının 12 nci
maddesinin “2”nci fıkrasının “a” bendindeki “Cumhurbaşkanı” ibaresinden sonra
gelen “ve Hükümeti” ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan Osman Özçelik Nuri
Yaman |
Şırnak Siirt Muş |
İbrahim
Binici Hamit
Geylani |
Şanlıurfa Hakkâri |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 Sıra
Sayılı Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının
12. maddesinin 2. fıkrasının a bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi Onur Öymen Ferit Mevlüt
Aslanoğlu |
Trabzon Bursa Malatya |
Şükrü Elekdağ Hüseyin
Pazarcı |
İstanbul Balıkesir |
“a) Büyükelçi, nezdinde
görevli bulunduğu ve akredite edildiği ülkelerde Türkiye Cumhuriyeti Devletini
ve Cumhurbaşkanını temsil eder.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu? Aynı zamanda söz talebiniz de vardı.
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET
DAVUTOĞLU – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın
Başkan, iki önerge de aynı mahiyette efendim, yani birlikte işleme almanız
lazım.
BAŞKAN –
Önerge üzerinde söz isteyen Hüseyin Pazarcı, Balıkesir Milletvekili.
Buyurun Sayın Pazarcı. (CHP
sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN PAZARCI (Balıkesir) –
Değerli milletvekilleri, bu önerge konusunda Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
uluslararası ilişkiler devletler arasında yürütülür.
Bu temel ilkedir ve bu çerçevede de devletleri büyükelçi veyahut da başka, misyon şefi konumundaki, onun daha astı konumundaki kişiler
de temsil edebilir. Ama kural budur. Bu uluslararası antlaşmalarda ve bunun hem
teamülünü hem ahdî kurallarını koymuş durumda bulunan 1961 tarihli Viyana
Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi’nde mealen böyle öngörülmektedir. Özellikle size
madde 3/a’yı ve madde 14’ü söylüyorum. Meali bu
sonuca varmaktadır.
Bunun dışında, Türkiye
Cumhuriyeti mevzuatı da Anayasa’mız aracılığıyla aynı şekilde bir temsil
ilişkisini düzenlemektedir, öngörmektedir. Bizim Anayasa’mızın 104’üncü maddesi
Cumhurbaşkanını devletin başı saymakta ve bu sıfatla da Türkiye Cumhuriyeti’ni
temsil edeceğini bildirmektedir. 104’ün (b)’si de yabancı devletlere Türk
devletinin temsilcilerini gönderme yetkisini Sayın Cumhurbaşkanına vermektedir.
Şimdi bütün bu veriler
çerçevesinde hükûmeti de temsil etme unsurunun nasıl
eklendiğini size kısaca, özetle anlatmak istiyorum. Dışişleri Bakanlığının
teşkilat durumu daha önce, 1980’li yıllarda kanun hükmündeki kararnamelerle
düzenlenmişti. 1990’lı yılların başında, 1991 ve 1992'de bu kanun hükmündeki
kararnamelerde değişikliğe gidilmesi seçildi ve o çerçevede işte birtakım
bakanlar hükûmetin de eklenmesini -madem
ki Cumhurbaşkanından söz ediliyor- istediler. Ondan önceki veri sadece
ve sadece büyükelçilerin Cumhurbaşkanını temsil edeceğini ifade ediyordu. Bu
talep üzerine düşünüldü. Böyle, hükûmetin temsili
konusu uluslararası teamüle, uygulamaya uymadığı için şu formül bulundu ve
“Türkiye Cumhuriyeti devletini ve Cumhurbaşkanını temsil eder.” formülü.
“Devlet” kelimesinin eklenmesiyle birlikte hükûmeti
de kapsaması ve dolayısıyla üç kuvveti, üç erki de temsil etmesi şeklinde bir
ifadeyle hükûmet de temsil açısından dışında
bırakılmamış oldu ama hükûmete özel bir konum
kazandırma yoluna gidilmedi.
Şimdi, bu son kanun
değişikliğiyle, 1994 kanunuyla bu böyle devam etti ama son kanun
değişikliğiyle, bu tasarıyla önümüze yine “hükûmeti
temsil eder” unsuru çıkarıldı. Bunun amacını anlamakta güçlük çekiyoruz, çünkü
gerekli değil. Devletin temsilcisi büyükelçidir “Cumhurbaşkanını temsil eder”
denmesi hükûmeti kenara atan bir anlama gelmiyor. Hükûmet zaten Türkiye Cumhuriyeti’nde Bakanlar Kurulu
kararıyla büyükelçileri atar, dış politikayı da hükûmet
oluşturur. Hükûmet talimatını verir Dışişleri
Bakanlığı aracılığıyla ve dolayısıyla buna niçin gerek görüldüğünü anlayabilmiş
değiliz. Bu çerçevede akla şunlar gelebiliyor: Acaba Başbakanımız da mı
Cumhurbaşkanı gibi güven mektubu vermek istiyor? Çünkü devletten devlete
temsilde büyükelçiye güven mektubu verilir, o güven mektubunu gider öteki
devlet başkanına sunar. “Başbakanımız da böyle bir arzu içinde mi?” diye bir
soru akla geliyor, birinci akla gelen unsur bu.
İkincisi: “Daha biraz başka
şey aranması” şeklinde bir düşünce oluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
HÜSEYİN PAZARCI (Devamla) –
“Acaba, Hükûmet üyeleri gerektiğinde büyükelçiye
doğrudan talimat mı vermek istiyor? Kendisini temsil ettiğine göre doğrudan
talimat vermek gibi bir arzuları mı var, en azından kendi alanları itibarıyla?”
gibi... Hâlbuki, usul, burada, hükûmetin
birliğini, bütünlüğünü sağlamak bakımından hükûmet
kararlaştırır, Dışişleri Bakanlığıyla bu iletilir.
Üçüncü akla gelen ise, biraz
da Türkiye’deki bazı gelişmelere bakarak şu oluyor: Başbakanlık dış ilişkiler
konusunda birtakım elemanları bünyesine alıyor, yetiştiriyor, geliştiriyor ve
bunları devreye sokuyor. “Acaba, büyükelçiyi de, gerektiğinde, Başbakanın
talimatıyla, o elemanların kenara bırakması gibi bir ikinci, paralel Dışişleri
Bakanlığı kurulacak mı?” gibi soruları akla getiriyor.
Dolayısıyla, bütün bunlara
yer vermemek için bu önerimizin kabulünü sizden arzu ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Pazarcı,
teşekkür ediyorum.
Aynı mahiyette olan diğer
önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Büyükelçi Türkiye Cumhuriyeti
devletini ve Cumhurbaşkanını temsil eder, ayrıca Hükümet ibaresinin konulmasına
gerek yoktur.
BAŞKAN – Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
13’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
14’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
15’inci madde üzerinde bir
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 524 Sıra
Sayılı Dışişleri Bakanlığı'nın Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı'nın
Mali Hükümler başlıklı dördüncü bölümünün Aylıklara ilişkin düzenlemeler
kısmında yer alan 15 maddesinin 3 üncü fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
eklemenin yapılmasını arz ve teklif ederiz.
"(4 )Fazla Çalışma
Ücreti:
a)
Bakanlık ve bağlı kuruluşlarının merkez teşkilatı kadrolarında çalışan memurlar
ile sözleşmeli personele, ayda 100 saati aşmayacak şekilde yaptırılacak ek
fazla mesai karşılığında, fazla mesainin yaptırıldığı saatler, çalışma
mahalleri, çalışmaların resmi tatil ve bayram günlerinde yaptırılması gibi
hususlar dikkate alınmak suretiyle, Genel Bütçeden ödenen fazla mesai ücretinin
beş katını aşmayacak şekilde, saat başına farklı fazla mesai ücreti ödenmesinin
tespitine Bakan yetkilidir.
b) Görev yapılan birim ve iş
hacmi, görev mahalli, görevin önem ve güçlüğü, personelin sınıfı, kadro unvanı,
derecesi ve atama biçimi gibi ölçütlere göre yapılacak ek ödemelerin farklı
miktarları ve ödemeye ilişkin usul ve esasları Bakan tarafından tespit edilir."
M. Nuri Yaman Bengi Yıldız Osman Özçelik |
Muş Batman Siirt |
Hasip Kaplan Hamit
Geylani |
Şırnak Hakkâri
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET
DAVUTOĞLU – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Dışişleri Bakanlığı 7 gün 24
saat esasıyla görev yapan icracı bir bakanlıktır. Bakanlık Merkez Teşkilatı'nda
görevli personel yoğun bir mesai vermektedir. Yoğun iş temposu nedeniyle
personelin tamamı fazla mesai yapmak zorunda kalmaktadır. Ancak, diğer bakanlık
ve kurumlarda olduğu gibi mesai ücreti alamamaktadır. Dışişleri Bakanlığı'nda
görev yapan memurların yurtiçi aylıkları; eğitim durumları, üslendikleri görev
ve sorumluluklar, çalışma koşulları ve statüleri bakımından eşdeğer olarak
kabul edilebilecek diğer kamu kurumlarında görevli memurların aylıklarının
oldukça gerisinde kalmıştır. Dışişleri Bakanlığı memurlarının yurtiçi
maaşlarına ilişkin en son düzenleme 1994 yılında yapılmıştır.
Ülkemizin giderek genişleyen
ve çeşitlenen dış politika gündemi çerçevesinde ortaya çıkan yeni sorumluluklar
ve artan iş yükü, hâlihazırda mütevazı bir kadroyla hizmet vermekte olan
(Merkez Teşkilatı, yaklaşık 1.300 memur ve sözleşmeli personelden oluşmaktadır)
Dışişleri Bakanlığının nitelikli personel ihtiyacını artırmaktadır. Ancak,
Bakanlığın mevcut ekonomik ve sosyal imkanları bu
politikaların sağlıklı yürütülmesine engel olacak durumdadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
16’ncı maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
17’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
18’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
böylece, birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 19.18
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 128’inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
524 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5’inci
sırada yer alan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş ve 4 Milletvekilinin Benzer
Mahiyetteki Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmeleri
başlayacağız.
5.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 4
Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/845, 1/884, 2/701) (S. Sayısı: 506)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6’ncı sırada yer alan, Mali
Kural Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
6.- Mali Kural Kanunu Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/891) (S. Sayısı: 525)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
7’nci sırada yer alan, İller
Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı ile 190 Sayılı Genel Kadro ve
Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri ile Plan ve Bütçe
komisyonları raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
7.-
İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı ile 190 Sayılı Genel Kadro
ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/371, 1/101) (S. Sayısı: 477)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
8’inci sırada yer alan, Tapu
ve Kadastro Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
8.- Tapu
ve Kadastro Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/820) (S. Sayısı:
502)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
9’uncu sırada yer alan,
Tebligat Kanunu ile Adlî Sicil Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Kahramanmaraş Milletvekili Veysi
Kaynak’ın; Tebligat Kanunu ile Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
9.-
Tebligat Kanunu ile Adlî Sicil Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Kahramanmaraş Milletvekili Veysi
Kaynak’ın; Tebligat Kanunu ile Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/742, 2/546) (S.
Sayısı: 474)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
10’uncu sırada yer alan,
Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'un; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının
Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
10.-
Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'un; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının
Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/340) (S. Sayısı: 395)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
11’inci sırada yer alan, Kamu
Hastane Birlikleri Pilot Uygulaması Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporlarının
görüşmelerine başlayacağız.
11.- Kamu Hastane Birlikleri Pilot Uygulaması Hakkında Kanun Tasarısı
ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporları (1/439) (S. Sayısı: 493)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
12’nci sırada yer alan,
Irak’a Komşu Devletler Hükümetleri ile Irak Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Terörizm, Sınırlardan Yasadışı Sızmalar ve Örgütlü Suçlarla Mücadele
Konularında Güvenlik İşbirliğine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
12.-
Irak’a Komşu Devletler Hükümetleri ile Irak Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Terörizm, Sınırlardan Yasadışı Sızmalar ve Örgütlü Suçlarla Mücadele
Konularında Güvenlik İşbirliğine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/347) (S.
Sayısı: 73)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
13’üncü sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti İle Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Elektrik,
Petrol, Gaz ve Maden Kaynakları Alanlarında İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
13.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Elektrik, Petrol, Gaz ve Maden Kaynakları Alanlarında İşbirliği
Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/615) (S.Sayısı: 342)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
14’üncü sırada yer alan,
Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) Kuruluş Yasası ve Sözleşmesinde
Değişiklik Yapan Antalya Tam Yetkili Temsilciler Konferansı Sonuç Belgelerinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
14.- Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) Kuruluş Yasası ve
Sözleşmesinde Değişiklik Yapan Antalya Tam Yetkili Temsilciler Konferansı Sonuç
Belgelerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/673) (S. Sayısı: 519)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
15’inci sırada yer alan,
Türkiye Cumhuriyeti İle Kazakistan Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
15.- Türkiye Cumhuriyeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Arasında Stratejik
Ortaklık Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/792) (S. Sayısı: 483) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 483 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Hüseyin Pazarcı,
Balıkesir Milletvekili.
Buyurun Sayın Pazarcı. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır Sayın
Pazarcı.
CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN
PAZARCI (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her hâliyle çok
uzatmak niyetinde değilim. Uygun bulma kanunu tasarısının lehindeyiz, doğru
yapıldığına inanıyoruz.
Burada dikkatinize sunmak
istediğim husus şudur: Bu bir stratejik ortaklık anlaşması. Türkiye’de çok sözü
edilen bir şey ama gerçekten stratejik ortaklığı yapabilmenin koşullarını
sağladığımız ülkelerden biriyle bir stratejik ortaklık yapılması yoluna
gidiyoruz. Yerindedir, doğrudur. Stratejik ortaklık birlikte hareket etmeyi,
belirli bir stratejiye birlikte uymayı ifade eder. Bunun için o bölgede belirli
ortak amaçlarınız olması gerekir, bu Avrasya’dır. Türkiye ile Kazakistan
arasında ve bizim için Türkiye’nin de birlikte yer alması gereken bir bölgedir,
ilişkilerini geliştirmesi gereken bir bölgedir. Dolayısıyla bu açıdan uygundur.
Stratejik ortaklığı yapacak
devletlerin dış politikalarının uyum içinde olması gerekmektedir. Bu açıdan da
Kazakistan’la önemli bir farklılığımız yoktur. Dolayısıyla bu çerçevede de
doğru bir anlaşma yapıldığını kabul ediyoruz ve bunu destekliyoruz.
Kazakistan’la olan
ilişkilerimize baktığımızda da Türkiye’nin 1,5 milyar dolar dolayında yatırımı
var, Türk işletmecilerin. Hacim olarak da Türkiye 4’üncü sırada Kazakistan’daki
yatırımlar bakımından. Türk sermayesinin yurt dışına gidişi itibarıyla da
5’inci ülkeyi oluşturuyor Kazakistan. Bizimle ekonomik, ticari ilişkilerinin de
bu düzeyde olması stratejik ortaklık kurulması bakımından lehte bir unsurdur.
Şimdi, bütün bu verileri
söyledikten sonra… Kazakistan en büyük yüzölçümüne sahip -bu bölgedeki- devlet
-tabii Çin’i, Rusya’yı kenarda bırakıyoruz- BDT ülkeleri arasında. Büyük petrol
ve maden kaynakları var ve tarım ve hayvancılık potansiyeli olarak da çok iyi.
Bütün bu verileri hesaba
katarak öngörülen şey, en başta Avrasya’da barışın, istikrarın, güvenliğin
sağlanmasında danışmalar yapmak, ortak çalışmalarda bulunmak doğrudur,
uygundur.
Onun dışında, uluslararası
kuruluşlar çerçevesinde Türkiye ve Kazakistan’ın iş birliği yapması
öngörülmektedir eldeki tasarıda, antlaşmada. Bu da uygundur.
Bölgesel kuruluşlara üye
olunacağı zaman ortak tutumlar alınması yerindedir.
Türk dili konuşan devletlerin
daha fazla entegrasyonunda bu stratejik ortaklıktan
yararlanmak amaçlanmaktadır, yerindedir.
İnsan hakları konusunda iş
birliği yapılması uygun görülmektedir, yerindedir.
Yine, özellikle bölgemizde,
son zamanlarda, İran’ın nükleer silah geliştirmesi üzerine olan tartışmalar
hesaba katıldığında, kitle imha silahlarının yayılmasının önlenmesi, terörizm,
kaçakçılık, yasa dışı uyuşturucu ve silah ticareti konularında, özellikle sınır
aşan örgütlü suçlara karşı ikili bir iş birliğinin yapılması öngörülmektedir ki
yerindedir, doğru bir yaklaşımdır.
Karşılıklı ticari ve ekonomik
iş birliği zaten daha önceki Türk iş adamlarının gösterdiği ilgili çerçevesinde
uygundur, yerindedir.
Savunma ve askerî, teknik
alanlarda da iş birliği öngörülmektedir.
Özellikle enerji alanında iş
birliği öngörülmektedir. Hatta enerji tasarrufu ve çevre açısından teknoloji
transferini teşvik dahi öngörülmekte olup, Kazakistan’dan muhtemelen
Türkiye'nin alabileceği, kazanabileceği şeyler vardır.
Bu çerçevede yine altını
çizmemiz gereken bir başka yanı işin, bilim, teknoloji konusunda iş birliği
öngörülmektedir. Ama ortak tarihimizin ve kültürümüzün araştırılması ve ortak
kültür mirasımızın korunması da bu iş birliği alanlarından önemli birini
oluşturacaktır. Bütün bunları gerçekleştirmek üzere devletlerimiz, iki devlet
eylem planları hazırlayacaklardır. Bunların hepsi uygundur.
Dolayısıyla, antlaşmanın
hayırlı olmasını diliyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Pazarcı.
Tasarının
tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Behiç Çelik,
Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Çelik. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce
hepinize saygılar sunuyorum.
Böyle bir Stratejik Ortaklık
Anlaşması’nın yüce Meclise gelmiş olmasından duyduğum memnuniyeti arz ediyorum.
23-26 Mayıs
2010 tarihleri arasında önce Çimkent, oradan
Türkistan şehri ve Astana’ya Sayın Cumhurbaşkanıyla birlikte yapmış olduğumuz
seyahatte Kazakistan’ın gelmiş olduğu son aşamayı bizzat müşahede etme fırsatı
buldum. Bu itibarla, dost ve kardeş Kazakistan’ın katetmiş
olduğu mesafeden dolayı burada memnuniyetimi ifade etmek istiyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi
olarak biz, Türk dünyasının önemli bir devleti olan Kazakistan’ı hiçbir zaman
yabancı görmüyoruz ve onlarla stratejik iş birliğini yürekten destekliyoruz.
Geçen yıl Nahçıvan’da
imzalanan ve Türk Konseyi olarak gerçekleştirilen sürecin daha da ilerlemesini
ve Türklük âleminin insanlık camiası içerisinde bir yıldız gibi parlamasını
yürekten diliyoruz. Bu itibarla, tekraren Kazakistan’a başarılar diliyoruz,
Sayın Nazarbayev’in önderliğinde Kazakistan’ın
21’inci yüzyılın bu ilk çeyreğinde hak ettiği yeri bulacağına yürekten
inanıyor, anlaşmayı sonuna kadar destekliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Çelik.
Başka söz talebi? Yok.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
Türkiye Cumhuriyeti ile Kazakistan Cumhuriyeti
Arasında Stratejik Ortaklık Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı
MADDE 1- (1) 22 Ekim 2009
tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Kazakistan Cumhuriyeti
Arasında Stratejik Ortaklık Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’ünci maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya
tabidir.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için dört dakika süre
veriyorum:
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 483 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucunu arz ediyorum.
“Oy sayısı : 208
Kabul : 207
Çekimser : 1(x)
Kâtip Üye Kâtip Üye |
Bayram Özçelik Gülşen
Orhan |
Burdur Van” |
Böylece, tasarı kabul edilmiş
ve kanunlaşmıştır.
Sayın milletvekilleri, 16’ncı
sırada yer alan, Erzurum Milletvekili Muzaffer Gülyurt’un;
1219 Sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının
Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Sağlık, Aile Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlıyoruz.
16.- Erzurum Milletvekili Muzaffer Gülyurt’un;
1219 Sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının
Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/401) (S. Sayısı: 374)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
17’nci sırada yer alan,
Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) 2003 Dünya Radyo Komünikasyon
Konferansı Sonuç Belgelerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.
17.- Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) 2003 Dünya Radyo Komünikasyon Konferansı
Sonuç Belgelerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/333) (S. Sayısı: 306)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonun
olmayacağı anlaşıldığı için, sözlü soru önergeleri ve alınan karar gereğince
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 6 Temmuz 2010 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.