Normal 45115 2 7 2010-08-02T14:54:00Z 2010-08-02T14:54:00Z 1 43922 250360 TBMM 2086 587 293695 11.5606 Clean Clean 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

          

DÖNEM: 23                            CİLT: 74                    YASAMA YILI: 4

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

128’inci Birleşim

2 Temmuz 2010 Cuma

 

(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

         I.  - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

       II.  - GELEN KÂĞITLAR

     III.  - YOKLAMA

      IV.  - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, organize sanayi bölgelerinde üretim yapan firmaların sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı

2.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta yaşanan olayların yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Isparta ve çevresinde aşırı yağışlardan etkilenen çiftçilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

V.  - AÇIKLAMALAR

1.- Isparta Milletvekili Haydar Kemal Kurt’un, Isparta ilinde meydana gelen iklim gerçekleşmesi nedeniyle yaşanan zararlara ilişkin açıklaması

2.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, dolu afeti nedeniyle Isparta ilindeki çiftçilerin sıkıntılarına ilişkin açıklaması

3.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, don afetinden zarar gören çiftçilere verilecek  maddi yardımın bir an önce verilmesine ilişkin açıklaması

4.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, et ithalinden sonra et fiyatlarının düşmediğine, düşmesi için yapılacak ithalatın çitfçinin yararına olup olmadığına ilişkin açıklaması

5.- Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın, Malatya’da yaşanan don olayından zarar gören çiftçilerin paralarının ödeneceğine ilişkin açıklaması

6.- Muğla Milletvekili Mehmet Nil Hıdır’ın, çiftçilerde tarımsal sigorta sisteminin yaygınlaştığına ilişkin açıklaması

7.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat ili Kazova ve Turhal bölgesindeki çiftçilerin dolu yağışından uğradıkları zarara ilişkin açıklaması

8.- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın, belediyelerin asli görevlerini bırakıp, başka işlerle uğraşmalarına yaptırım getirilmesine ilişkin açıklaması

      VI.  - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir ve 29 milletvekilinin, 1993 yılındaki Sivas olaylarının araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/805)

2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 25 milletvekilinin, hayvancılık sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi  (10/806)

3.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 26 milletvekilinin, 1980 yılındaki Çorum olaylarının araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/807)

4.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve 19 milletvekilinin, dış politika konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/808)

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- (10/53) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmesinin, Genel Kurulun 2/7/2010 Cuma günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi

2.- (10/351), (10/454) ve (10/527) esas numaralı Meclis Araştırması Önergeleri’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2/7/2010 Cuma günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi

VIII.-  KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)

4.- Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/892) (S. Sayısı: 524)

5.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 4 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/845, 1/884, 2/701) (S. Sayısı: 506)

6.-  Mali Kural Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/891) (S. Sayısı: 525)

7.- İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/371, 1/101) (S. Sayısı: 477)

8.- Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/820) (S. Sayısı: 502)

9.- Tebligat Kanunu ile Adlî Sicil Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Tebligat Kanunu ile Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/742, 2/546) (S. Sayısı: 474)

10.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'un; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/340) (S. Sayısı: 395)

11.- Kamu Hastane Birlikleri Pilot Uygulaması Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/439) (S. Sayısı: 493)

12.- Irak’a Komşu Devletler Hükümetleri ile Irak Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Terörizm, Sınırlardan Yasadışı Sızmalar ve Örgütlü Suçlarla Mücadele Konularında Güvenlik İşbirliğine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/347) (S. Sayısı: 73)

13.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Elektrik, Petrol, Gaz ve Maden Kaynakları Alanlarında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/615) (S.Sayısı: 342)

14.- Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) Kuruluş Yasası ve Sözleşmesinde Değişiklik Yapan Antalya Tam Yetkili Temsilciler Konferansı Sonuç Belgelerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/673) (S. Sayısı: 519)

15.- Türkiye Cumhuriyeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/792) (S. Sayısı: 483)

16.- Erzurum Milletvekili Muzaffer Gülyurt’un; 1219 Sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/401) (S. Sayısı: 374)

17.- Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU)  2003 Dünya Radyo Komünikasyon Konferansı Sonuç Belgelerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/333) (S. Sayısı: 306)

IX. - OYLAMALAR

1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması                                               

X. -  YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, yabancıların ülkemizde ve Türk vatandaşlarının yabancı ülkelerde gayrimenkul alımlarına ilişkin Başbakandan  sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demir’in cevabı (7/14707)

2.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, bir kamu görevlisinin banka promosyonlarında yolsuzluk yaptığı iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/14862)

3.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, Konya’ya yapılan yatırımlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/14882)

4.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, tarımsal faaliyette bulunan BAĞ-KUR’lu vatandaşlar aleyhine yapılan bir hataya ilişkin sorusu ve  Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/14892)

5.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, emeklilerin maaş zamlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve  Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/15053)

6.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, Dış Ticaret Müsteşarlığında banka promosyonu kullanımıyla ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/15070)

7.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Karabük’teki bir geziye ve terör saldırılarıyla ilgili bir açıklamaya ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/15205)

8.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, terör saldırılarıyla ilgili bir açıklamaya ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/15206)

9.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, terör saldırılarıyla ilgili bir açıklamaya ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/15207)

10.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Karabük’teki bir geziye ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/15208)


I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 13.00’te açılarak sekiz oturum yaptı.

 

İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız, 30 Haziran Emekliler Günü’ne,

Konya Milletvekili Faruk Bal, Konya ilindeki tarım ve hayvancılık sektörünün durumuna ve dolu yağışının neden olduğu zararlara,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

 

Sivas  Milletvekili Selami Uzun’un, 2 Temmuz 1993’te Sivas Madımak Oteli’nde meydana gelen olayların 17’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşmasına Devlet Bakanı Faruk Çelik cevap verdi.

 

İzmir Milletvekili Oktay Vural, Siirt ili Pervari ilçesi Doğanköy’de askerî birliğe yapılan saldırıya;

Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan,

Tunceli Milletvekili Kamer Genç,

2 Temmuz 1993’te Sivas Madımak Oteli’nde yaşanan katliama;

Konya Milletvekili Özkan Öksüz, Konya’da ve ilçelerinde meydana gelen şiddetli yağış nedeniyle uğradıkları zarara ve çiftçilere verilen desteğe,

Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, dolu ve yağmur nedeniyle zarar gören çiftçimizin durumunu dile getiren milletvekillerinin gündem dışı konuşmalarına Tarım Bakanının cevap vermediğine,

Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Tarım Bakanının yurt dışında bulunduğu için gündem dışı konuşmalara cevap veremediğine,

Konya Milletvekili Faruk Bal, Tarım Bakanının yağmur ve doludan zarar gören çiftçinin hâliyle uğraşması gerekirken, Türk-İsrail ilişkilerini görüşmek üzere İsviçre’de bulunduğuna,

Mersin Milletvekili Behiç Çelik, 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı’na,

Siirt Milletvekili M. Yılmaz Helvacıoğlu, Siirt’te vuku bulan menfur terör saldırısına,

Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğan, Tarım Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in, Brüksel’de olması nedeniyle gündem dışı konuşmalara cevap veremediğine,

Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Siirt’te vuku bulan menfur terör saldırısına ve Tarım Bakanının Mecliste olmayışını yadırgamadığına;

İlişkin birer açıklamada bulundular.

 

İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız ve 28 milletvekilinin, SHÇEK’e bağlı çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtlarındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/801),

Çorum Milletvekili Derviş Günday ve 21 milletvekilinin, 1980 yılındaki Çorum olaylarının araştırılması (10/802),

Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 28 milletvekilinin, 1978 yılındaki Maraş olaylarının araştırılması (10/803),

İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 27 milletvekilinin, Siirt’te meydana gelen cinsel istismar olayının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/804),

Amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mehmet Ali Şahin’in, Moğolistan Parlamento Başkanı Damdin Demberel’in vaki davetine, beraberinde bir Parlamento heyetiyle icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.

 

Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmının 616’ncı sırasında yer alan (10/730) esas numaralı yolsuzlukla mücadelede alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin ön görüşmesinin, Genel Kurulun 1/7/2010 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi,

 Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan (10/159, 10/419) esas numaralı kamyoncu esnafının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerin ön görüşmesinin, Genel Kurulun 1/7/2010 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi,

Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal ve arkadaşları tarafından TBMM Başkanlığına verilen “Atatürk Orman Çiftliği’nde hukuksuzluk, usulsüzlük ve yolsuzlukların açığa çıkarılması ve çözüme kavuşturulması” amacıyla verilen Meclis araştırması önergesinin Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak, 1/7/2010 Perşembe günkü birleşimde sunuşlarda okunması ve ön görüşmelerinin aynı birleşimde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi,

Yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

 

İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak, kamyoncu esnafı ile İstanbul’da hizmet veren minibüsçüler ve taksicilerin sorunlarına,

Muş Milletvekili M. Nuri Yaman, çiftçilere yapılan sübvansiyon desteğine benzer  uygulamaların kamyoncu esnafı ile şehirler arası otobüs firmaları ve şehir içi taşımacılığı yapan esnafa da yapılmasına,

Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir, kamyoncuların sorunlarını gündeme getiren Meclis araştırması önergesine katıldığına,

Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal, tıp fakültesi olacak alanların kentsel dönüşüm projeleri adı altında AK PARTİ’li Büyükşehir Belediye Başkanınca konut alanına çevrildiğine,

Samsun Milletvekili Ahmet Yeni, Atatürk Orman Çiftliği’nin 2007 yılı bilançosuna,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),

2’nci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),

3’üncü sırasında bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/761) (S. Sayısı: 458),

Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

 

4’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen ve görüşmelerine devam olunan Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; 633 Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununa Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/833, 1/162, 2/443) (S. Sayısı: 507) üzerindeki görüşmeler tamamlanarak elektronik cihazla yapılan açık oylamadan sonra kabul edildi ve kanunlaştı.

5’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/892) (S. Sayısı: 524) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak, maddelerine geçilmesi kabul edildi, birinci bölümü üzerinde bir süre görüşüldü.

 

Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in Anayasa’nın ilgili maddesine göre ileri sürdüğü görüşün, Devlet Bakanı Faruk Çelik tarafından farklı bir anlama dönüştürüldüğüne,

Kırklareli Milletvekili Tansel Barış, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun “Kudüs’te, Bağdat’ta, Bişkek’te var olacağız” ifadesine karşı, Tahran’da ve Kuzey Irak’ta var olup olmayacağımızın açıklanmasına,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

 

İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ,

Aydın Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu,

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun şahıslarına sataşması nedeniyle birer konuşma yaptılar.

 

2 Temmuz 2010 Cuma günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime 00.10’da son verildi.

                                                                       

Meral AKŞENER

Başkan Vekili

                Bayram ÖZÇELİK                                                                    Gülşen ORHAN

                          Burdur                                                                                       Van

                       Kâtip Üye                                                                                Kâtip Üye

                                                                 Harun TÜFEKCİ

                                                                          Konya

                                                                       Kâtip Üye

 


No.: 172

II.- GELEN KÂĞITLAR

2 Temmuz 2010 Cuma

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki meslek hastalığı vakalarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/2121) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Kelkit Irmağı üzerindeki HES projelerinin çevresel etkilerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/2122) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

3.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, emeklilerle ilgili intibak düzenlemesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/2123) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Almus Barajının ekonomik ömrünün uzatılmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/2124) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

5.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta ağaçlandırılan arazilere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/2125) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

6.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta orman yangınlarına karşı alınan tedbirlere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/2126) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

7.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta İŞKUR aracılığıyla sağlanan istihdama ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/2127) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

8.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Yeşilırmak’taki kirliliğin önlenmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2128) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

9.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki toprak toplulaştırmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2129) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

10.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, TMO’nun Tokat’ta açacağı alım ofislerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2130) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

11.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta tarım sigortası yaptıran çiftçilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2131) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

12.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, İzmir’de altyapı çalışmaları nedeniyle esnafın uğradığı mağduriyete ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2132) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

13.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’ın bazı köylerindeki bozuk yol ve hasarlı köprü sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2133) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)

14.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Göle ilçesindeki konteyner ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2134) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)

15.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, kıdem tazminatına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2135) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Karabük’teki bir geziye ve terör saldırılarıyla ilgili bir açıklamaya ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/15205) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

2.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, terör saldırılarıyla ilgili bir açıklamaya ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/15206) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

3.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, terör saldırılarıyla ilgili bir açıklamaya ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/15207) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)

4.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Karabük’teki bir geziye ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/15208) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)

5.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, bazı şahıslarla ilişkilerine ve bazı iddialara ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/15209) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/04/2010)

6.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Ziraat Bankasının Almanya’daki iştirakinin kullandırdığı kredilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15210) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

7.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, özelleştirilen bir işletmenin durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15211) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

8.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, TMSF kapsamına alınan bir işletmenin durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15212) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

9.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, terörle mücadeleye ve bir açıklamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15213) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

10.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, yargıya yönelik bir açıklamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15214) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

11.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Mavi Marmara gemisinin yolculuğuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15215) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

12.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, yardım derneklerine ve gıda bankalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15216) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

13.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, artan terör olaylarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15217) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

14.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15218) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

15.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, nüfus ve seçmen verilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15219) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

16.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, bölücü terör nedeniyle verilen şehitlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15220) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

17.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir ilçe milli eğitim müdür vekili hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15221) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

18.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, bölücü teröre ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15222) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)

19.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Akçay TCDD Eğitim ve Dinlenme Tesisinin satılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15223) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)

20.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, nişasta bazlı şeker kotasının artırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15224) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)

21.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa TOKİ 3. Etap konutlarının teslimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15225) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)

22.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, TOKİ’den konut alanların yaşadıkları ödeme güçlüğüne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15226) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)

23.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, terörle mücadeleye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15227) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)

24.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, bölücü terör örgütü ile ilgili bir açıklamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15228) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)

25.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, OHAL uygulaması ve terör olayları ile ölüm cezasının kaldırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15229) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)

26.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, Ağrı ilindeki sel felaketine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15230) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)

27.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, bir köyün köprü ihtiyacına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15231) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)

28.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, Muş ilindeki engellilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15232) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)

29.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, Mavi Marmara gemisiyle ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15233) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)

30.- Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in, prompter cihazı kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15234) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)

31.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, Hacıbektaş Belediyesinin elektrik borcuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15235) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)

32.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TRT Genel Müdürünün sahibi göründüğü bir dergideki bir yazıya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15236) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)

33.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, TOKİ’nin yenilediği karakollara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15237) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)

34.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, aldığı hediye ve ödüllere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15238) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)

35.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Bodrum’da yaşanan bir cinayet olayına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15239) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

36.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, bir erin ölümü olayına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15240) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

37.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Maltepe Çocuk Cezaevinde yapıldığı iddia edilen uygulamalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15241) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)

38.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Rize-Kalkandere Cezaevindeki bir uygulamaya ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15242) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)

39.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, bazı kadınlara yönelik saldırı olaylarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15243) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)

40.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Rize-Kalkandere Cezaevinde yapıldığı iddia edilen bazı uygulamalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15244) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)

41.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, bir köydeki kamulaştırmalara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/15245) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

42.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki alt geçit köprüleri ihalesine ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/15246) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)

43.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, cesetleri bulunamayan madencilere ve ailelerinin mağduriyetine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15247) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

44.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Yalova Tersaneler Bölgesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15248) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

45.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, iş müfettişlerinin Osmaniye’deki denetimlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15249) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)

46.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Adana’da sulama birliklerine borçlu çiftçilere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15250) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

47.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya kent mezarlığının yetersizliğine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15251) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

48.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, ormancılık alanında eğitim alanların istihdamına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15252) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

49.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Adana’da kapatılan DSİ fabrikalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15253) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)

50.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, TBMM Başkanının bindiği helikoptere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15254) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)

51.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, yabancı ülkelerdeki yemek organizasyonlarına ilişkin Devlet Bakanından (Egemen Bağış) yazılı soru önergesi (7/15255) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)

52.- İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, yasa dışı göçmenlerin menşei ülkelere geri gönderilmesine ilişkin Devlet Bakanından (Egemen Bağış) yazılı soru önergesi (7/15256) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)

53.- İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, AB Genel Sekreterliği uzman alım sınavına ve bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Egemen Bağış) yazılı soru önergesi (7/15257) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)

54.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Doğu Türkistan’daki olaylara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15258) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)

55.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, bölücü terör örgütünün mühimmat teminine ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15259) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)

56.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki doğalgaz dağıtımına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15260) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

57.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, arazileri kamulaştırılan kişilerin bir maden işletmesinde istihdamına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15261) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

58.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük’ün, Niğde’nin bazı köylerinin elektrik kesintisi nedeniyle içme ve sulama suyu kullanamamasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/15262) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)

59.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, TKİ’ye bağlı bir müessese müdürlüğünün promosyon bedeli kullanımına yönelik iddialara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15263) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)

60.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, TKİ’ye bağlı bir müessese müdürlüğünün banka ile yaptığı sözleşmeye ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15264) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)

61.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, maden arama ruhsatlarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15265) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)

62.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat ilindeki sığınmacılara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15266) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

63.- İstanbul Milletvekili Atila Kaya’nın, Ankara’da bir caddede meydana gelen kazalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15267) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

64.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15268) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

65.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, bir jandarma karakolunun kaldırılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15269) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

66.- Mersin Milletvekili Kadir Ural’ın, İskenderun’daki saldırının faillerine ve polislere yapılacak zamma ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15270) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)

67.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Batman’da korucuların karıştığı suç olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15271) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)

68.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin logosuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15272) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)

69.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, otomobillerde çocuk koltuğu bulundurma zorunluluğuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15273) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)

70.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, bir doğalgaz dağıtım şirketinin bazı uygulamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15274) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)

71.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, köye dönüş projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15275) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)

72.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bir çocuğun ölümü olayına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15276) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)

73.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Erzurum-Narman’daki bir belde ve köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15277) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)

74.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, bir kişinin AÖF sınavına girip girmediğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15278) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)

75.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, bir mahalledeki lise ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15279) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

76.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, üniversitelere tahsis edilen akademik kadrolara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15280) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

77.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, üniversitelerin akademik ve idari çalışanlarının özlük haklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15281) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

78.- Bursa Milletvekili Necati Özensoy’un, Karacabey Lisesinin anadolu lisesine dönüştürülmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15282) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

79.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, kırk saati aşan çalışmaların karşılığının ödenmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15283) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

80.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, bir öğretmen görevlendirmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15284) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

81.- Mersin Milletvekili Kadir Ural’ın, eğitim çalışanlarının bazı sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15285) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)

82.- İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, Bakanlık aleyhine açılan davalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15286) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)

83.- Osmaniye Milletvekili Osman Coşkun’un, Osmaniye İl Milli Eğitim Müdürlüğünde yapılan bazı görevlendirmelere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15287) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)

84.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, taarruz helikopteri teminine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15288) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

85.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, askerlik görevi sırasında ölen bir kişiye ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15289) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

86.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, veteriner hekim istihdamına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/15290) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

87.- Mersin Milletvekili Kadir Ural’ın, Silifke ve Erdemli ilçelerindeki bazı sorunlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/15291) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)

88.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, İzmir’deki hastanelerin teknik donanım ve altyapı ihalelerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/15292) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)

89.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki sağlık kuruluşlarına ve sağlık görevlilerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/15293) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)

90.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Elmalı Devlet Hastanesindeki doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/15294) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)

91.- Aydın Milletvekili Recep Taner’in, il sağlık müdür yardımcısı atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/15295) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)

92.- Osmaniye Milletvekili Hakan Coşkun’un, Osmaniye’deki münhal kadrolara yapılan il içi atamalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/15296) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)

93.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, kiraz yetiştiricilerinin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15297) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

94.- Trabzon Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlu’nun, çay piyasasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15298) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

95.- Trabzon Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlu’nun, Çay Kanunu Tasarısının hazırlanmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15299) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

96.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, domateste görülen bir zararlıyla mücadeleye ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15300) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

97.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, don mağduru fındık üreticilerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15301) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)

98.- Mersin Milletvekili Kadir Ural’ın, gübre ve bazı ürünlerin fiyatlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15302) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)

99.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, zeytin sineğiyle mücadeledeki ilaç yardımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15303) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)

100.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, Bilecik’te tarımsal kalkınmanın desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15304) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)

101.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, bir mahalledeki PTT Şubesi ihtiyacına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15305) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

102.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, iptal edilen yolcu treni seferlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15306) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

103.- İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, Avrupa Komisyonuyla imzalanan Yatay Havacılık Anlaşmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15307) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)

104.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, İzmir’deki sinyalizasyon ihalelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15308) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)

105.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, İstanbul’da deniz otobüsü ve feribot bilet fiyatlarına yapılan zamma ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15309) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)

106.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Erdek-Marmara arasındaki yolcu taşımacılığına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15310) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)

107.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Adana’daki alt geçit projelerinin üst geçit olarak değiştirildiği iddialarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15311) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)

108.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, Vangölü Demiryolu Hattına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15312) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)

109.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün alt geçit ihtiyacına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15313) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)

110.- Trabzon Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlu’nun, kaçak çayların müsaderesine ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/15314) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

111.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Yalova Tersaneler Bölgesi ile ilgili sözleşmeye ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/15315) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

112.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, terör olaylarının artmasına ve Başbakan’ın bir açıklamasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Cemil Çiçek) yazılı soru önergesi (7/15316) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

113.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, terör olaylarıyla ilgili bir açıklamaya ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru önergesi (7/15317) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/06/2010)

114.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye’de bitirilememiş olan yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/15318) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/06/2010)

115.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana Hacı Sabancı OSB yönetimine yapılan ödemelere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/15319) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/06/2010)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir ve 29 Milletvekilinin, 1993 yılındaki Sivas olaylarının araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/805) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.05.2010)

2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 25 Milletvekilinin, hayvancılık sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/806) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.05.2010)

3.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 26 Milletvekilinin, 1980 yılındaki Çorum olaylarının araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/807) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.05.2010)

4.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve 19 Milletvekilinin, dış politika konusunda bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/808) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.05.2010)

 

 

2 Temmuz 2010 Cuma

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 128’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, organize sanayi bölgelerinde üretim yapan firmaların sorunları hakkında söz isteyen Tokat Milletvekili Reşat Doğru’ya aittir.

Buyurun Sayın Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, organize sanayi bölgelerinde üretim yapan firmaların sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye’deki organize sanayi bölgelerindeki firmaların sorunlarıyla ilgili olarak şahsım adına gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, Siirt’te olan olaylarda şehit olan Konya Selçuklulu üsteğmen ve Karaman Ermenekli uzman çavuş ve 3 korucu kardeşimize Allah’tan rahmet diliyorum, silahlı kuvvetlerimize ve korucuların ailelerine başsağlığı diliyorum.

Sayın milletvekilleri, kalkınan, gelişen ve sanayileşen, istihdam, üretim ve ticaretle çağı yakalamaya çalışan Türkiye'nin, parlayan yıldızı organize sanayilerimiz çok önemli bir yere sahiptir. Kalkınmanın ve büyümenin yeniden hızlanması ve artması için sanayicimizin ve sanayi bölgelerimizin problemlerinin süratle çözülmesi gerekmektedir. Şehrin ortasında, mahalle aralarında kalmış imalathane ve fabrikalar gürültü ve hava kirliliğinin yanında çevre ve insan sağlığı ve modern belediyecilik yönünden de pek çok problemi beraberinde getirmektedir. İş adamlarının işlerini büyütmesinin önünde ciddi engeller yaratmaktadır. Bu şartlarda çalışan iş adamlarımızın organize sanayi bölgelerine taşınması teşvik edilmeli ve onlara da kolaylıklar sağlanmalıdır.

Bunların yanında, özellikle, Tokat’taki sanayici kardeşlerimizin bir istekleri olmuştur. Bunun ben Türkiye genelinde de olmasını arzu ediyorum. Özellikle, diyorlar ki: ”Bölgesel asgari ücret verilmeli.” Yani bu şu demek: İstanbul’daki asgari ücretle Tokat’taki asgari ücretin bir olmaması gerekiyor çünkü Tokat’taki asgari ücretin belli bir seviyede olması daha fazla işçi alımını sağlayacağından ve daha fazla istihdam yaratacağından, bu şekilde de bir istekleri vardır.

Ayrıca, organize sanayi bölgelerindeki, yine Tokat ili gibi küçük ölçekli illerdeki sanayi bölgelerindeki iş adamlarımız veyahut da orada işçi çalıştıran insanlar belediyelerin yeterli desteği vermesini bekliyorlar. Yani belediyeler bir noktada o bölgelerde işçi taşınmasını mı, işte, mazot desteği mi sağlayabilirler veyahut servis desteği mi sağlayabilirler, bu da isteniyor.

Ayrıca, bir de isteklerin içerisinde -devlet iş vermediğine göre- bu iş vermeye çalışan, işveren insanlarımıza saygılı davranılmasını ve onlara da her türlü kolaylığın sağlanmasını da beklediklerini ifade etmeye çalışıyorlar.

Sayın milletvekilleri, Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca, ilgili diğer kurumlarla iş birliği yaparak, yerleşim birimlerimizde turizm, sanayi, ticaret, tarım, hayvancılık gibi değişik alanların ve bunların alt gruplarının nerelerde, hangi iş kolları teşvik edilirse daha verimli olur, bunun envanteri çok iyi hazırlanmalı, teşvikler, ruhsatlar verilirken bunlar göz önüne alınmalıdır. Maalesef, ülkemizdeki ağır ekonomik kriz, tüm sektörlerde olduğu gibi, Türkiye'nin her bölgesinde ve Tokat ilinin organize sanayi bölgelerinde de ağır bir şekilde hissedilmektedir. Hızla iş yerleri kapanmakta, işçilerin işlerine son verilmekte, buna bağlı olarak işsizlik oranı Tokat ilinde ve Türkiye'nin her ilinde de hızla artmaktadır. Bunun içerisinde Tokat çok büyük oranda nüfus kaybetmiştir, nüfusu 840 binlerden 620 binlere doğru düşmüştür. Bu noktada da organize sanayi bölgelerine Hükûmetin yeterli desteği vermesi beklenmektedir.

Sayın milletvekilleri, Türkiye genelinde ve Tokat ilinde, organize sanayi bölgelerinde üretim durmuş, sürekli artan girdi maliyetleri, sanayi elektriğinin birçok Avrupa ülkesine göre çok yüksek olması, ağır vergi yükü, teşvik kullanımındaki adaletsiz dağılım artık işvereni, hatta büyük firmaları bile iş yapamaz hâle getirmiştir. Bu durum da doğal olarak üretim maliyetlerini artırmıştır. İşveren çok zor durumdadır, işçilerin maaşlarını ödeyebilmek için evini, arsasını, arabasını satmaya başlayan işverenleri duyuyor, yazılı ve görsel medyadan da bunlara tanık oluyoruz. Tokat organize sanayi bölgelerinde onlarca üretim tesisi ve fabrikalar kapanmıştır, kapanmaya devam etmektedir. Tokat organize sanayi bölgesinde heyelandan dolayı on altı tane parsel iptal edilmiştir. Bu noktada, Bakanlıktan bu yönlü olarak da destek beklendiğini, buralardaki mağduriyetin giderilmesi noktasında da destek beklendiğini ifade etmek istiyorum.

Sayın milletvekilleri, küçük ve orta ölçekli işletmelerin durumları çok daha vahim hâle gelmiştir. Sanayimizin bel kemiği olan küçük ve orta ölçekli işletme sahipleri, aldıkları krediyi ödeyemez hâle geldiklerinden, bankalar tarafından icraya verilmiş, yasal kıskaca alınmıştır. Geçen seneye göre bu yılki oran tam tamına yüzde 24 oranında artmıştır. İcra dairelerinde, yediemin bürolarında, işyerleri ve aletler, araçlar, arabalar bulunmaktadır ve bu sayı da her geçen gün artmaktadır.

Son olarak, 5084 sayılı Kanun’un geçici 1’inci maddesi kapsamında, organize sanayi bölgelerindeki yatırımcılara bedelsiz olarak tahsis edilen parsellerle ilgili uygulama, Hükûmetçe, 6/2/2010 tarihinde sona erdirilmiştir. Vermiş olduğumuz soru önergelerine gelen cevapta, maddenin uygulama süresinin uzatılmasıyla ilgili bir çalışma yapılmadığı anlatılmaktadır ama bununla ilgili bir çalışma yapılması gerektiğini de ifade etmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

REŞAT DOĞRU (Devamla) – Sayın milletvekilleri, bu durum, organize sanayi bölgelerine yatırım yapmak isteyen iş adamlarını, firmaları frenlemektedir. Mademki üretimi ve istihdamı destekliyorsunuz, neden bu yönlü teşvik kanunları çıkarmıyoruz? Hatta, organize sanayi bölgelerinde, işte, daha önceki kurmuş olduğu tesislerini devretmek isteyen insanların bile devirleri esnasında arsa payı istedikleri görülmektedir. Öyleyse, 5084 sayılı Kanun’un bu geçici 1’inci maddesinin uzatılması gerekir diye düşünüyoruz. Eğer yükselen ve büyüyen bir Türkiye istiyorsak organize sanayi bölgelerinin sorunlarının acil olarak çözüme kavuşturulması ve Hükûmetin de bir an önce buralara el uzatması gerekmektedir.

Sözlerime son verirken yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Doğru.

Gündem dışı konuşmaya, Hükûmet adına Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün cevap vereceklerdir.

Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündem dışı söz alan Sayın Reşat Doğru’nun, Tokat Milletvekilimizin, organize sanayi bölgeleriyle ilgili yaptığı değerlendirme hakkında cevap vermek üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye'nin organize sanayi bölgeleri konusunda yaklaşık elli yıllık bir tecrübesi var ve bugün Türkiye’de organize sanayi bölgelerinin sayısı 263 adede ulaşmış ve bu organize sanayi bölgelerinde, 58.708 adet sanayi parseli oluşturulmuş ve bunlardan 54.800’ü sanayicilere tahsis edilmiş bulunuyor. 39 bin adedinde üretime geçilmiş, 10.500 parsel inşaat aşamasında, 5.290 parselde de projeler devam etmektedir. Parsel sayısına göre, organize sanayi bölgelerindeki doluluk yüzde 93, üretim açısından baktığımızda ise yüzde 66 seviyesinde bir doluluk vardır. Bugün organize sanayi bölgelerinde 916 bin istihdam oluşturulmuştur, yaklaşık 1 milyon kişi organize sanayi bölgelerinde çalışmaktadır.

Kuşkusuz, organize sanayi bölgelerimizin kuruluşundan bu yana çok değişiklikler, yenilikler de oldu ama sorunlar da zaman içerisinde ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, organize sanayi bölgelerimizin sorunları hakkında Türkiye’de organize sanayi bölgesi yönetim kurulu başkanlarını ve organize sanayi bölgesi bölge müdürlerini bir araya getirdik ve tam günlük bir çalıştayla bu sorunları ortadan kaldıracak bir eylem planını birlikte oluşturduk. Dolayısıyla organize sanayi bölgeleriyle Sanayi Bakanlığımız arasında kurumsal ilişki sağlıklı bir şekilde yürütülmekte ve organize sanayi bölgelerinin sorunları Bakanlığımızca yakından takip edilmektedir.

Elbette Tokat organize sanayi bölgelerinde de birtakım sorunlar var. Mesela Tokat Merkez Organize Sanayi Bölgesi’nde bir heyelan söz konusu. Ben bu heyelan nedeniyle organize sanayi bölgesinde bizzat bulundum ve inceleme yaptım. Arkadaşlarımız orada çalışmayı başlattılar ve Tokat Organize Sanayi Bölgesi’ndeki heyelanın önlenmesiyle ilgili proje çalışması devam ediyor. Çalışmadan sonra dört beş tane parselin iptali gerekecek mecburen. Şu anda belki parsel sayısı heyelan nedeniyle fazla görünebilir ama çalışma bittiğinde bir miktar parselin iptaliyle -boş parseller bunlar, üzerinde herhangi bir sanayi tesisi yok- böylece Tokat Organize Sanayi Bölgesi’nin heyelan sorunu çözülmüş olacak. Ayrıca Tokat Organize Sanayi Bölgesi’nde yeni yatırımlar da var. İki üç tane yatırımın temelini o ziyaretimiz sırasında zaten kendimiz atmıştık. Açılışa hazır olan tesisler de var, bir tesisin de açılışını orada birlikte gerçekleştirmiştik.

Organize sanayi bölgelerinin kuruluşuyla ilgili gerçekten önemli miktarda Hükûmet desteği vardır. Organize sanayi bölgelerimiz, bölgelere göre -kalkınmada öncelikli yörelerde biraz daha farklı, diğer yörelerde biraz daha farklı- kuruluşunun gerçekleşmesinden, yer tespitinden kamulaştırmasına kadar ve altyapısının ihalesine kadar kredilendirilmektedir.  Bu kredilendirme kamulaştırma açısından yüzde 100’e varan bir kredilendirmedir ve çok uzun vadeli kredilendirmedir. Bazı bölgelerimizde on beş yıla kadar, on üç yıla kadar, on bir yıla kadar, çok düşük faizli kredilendirmeyle -yüzde 1, yüzde 2 faizli kredilendirmeyle- birkaç yılı ödemesiz olmak üzere organize sanayi bölgelerimizin kuruluşu Bakanlığımızca kredilendirilmektedir.

Küçük sanayi siteleri için de aynı. Küçük sanayi sitelerinde kamulaştırma kredisi yok ancak altyapı ve üstyapı kredilendirmesi var, yani bir bölgede küçük sanayi sitesi kurmak isteyenler için altyapısı yüzde 100’e kadar kredilendirilebiliyor ve üstyapısı da yüzde 70’e kadar -dükkânların yapımı da yüzde 70’e kadar- Bakanlığımız tarafından kredilendirilebilmektedir.

Ayrıca, organize sanayi bölgelerinde KOBİ’lere destek amacıyla KOSGEB’in birimleri, şubeleri de oluşturulmuş ve KOSGEB desteklerinden organize sanayi bölgelerindeki KOBİ’lerin yararlanabilmesi açısından yakın bir bilgilendirme çalışması yürütülmektedir. Biliyorsunuz, son KOSGEB destek programı daha çok proje bazlı destek programıdır. Şu anda bütün KOSGEB yönetimindeki arkadaşlarımız, başkan, başkan yardımcıları, illerimizde KOBİ’leri KOSGEB destekleri konusunda bilgilendiren konferanslar, eğitim seminerleri düzenliyorlar ve kim bu proje desteklerinden nasıl yararlanabilir konusunda yakın bir bilgilendirme süreci de ayrıca devam etmektedir. Dolayısıyla KOBİ’lerimizin desteklenmesiyle ilgili çalışmalar çok kapsamlı bir şekilde sürdürülüyor.

Aslında organize sanayi bölgeleri dışında mümkün olduğu kadar sanayi tesisinin kurulmaması daha uygun olan bir yaklaşımdır. Mümkün olduğu kadar bütün sanayi tesisleri organize sanayi bölgeleri içerisinde kurulmalı ki altyapı beraberliklerinden istifade edebilsinler, ortak arıtma tesisi oluşturabilsinler, ortak ulaşım mekanizması oluşturabilsinler.

Rekabet gücünü artırabilmenin en önemli yollarından bir tanesi, bugün birlikte hareket edebilmektir. Birlikte hareket edebilecek en iyi yerler, sanayimiz açısından organize sanayi bölgeleridir. Bu nedenle, hem yerel yönetimlerimiz, valiliklerimiz, organize sanayi bölgeleri dışında sanayi tesisi kurulmasına imkân vermemeliler. Mümkün olduğu kadar o yörelerde organize sanayi bölgelerine yönlendirilmeli ama ne yazık ki ülkemizin bazı yerlerinde plansız bir sanayileşmenin de var olduğunu görüyoruz. Bu amaçla da şimdi bir yasal hazırlık içerisindeyiz, yakında Parlamento gündemine gelecek. İnşallah, Parlamento kapanmadan getirebilirsek, bazı yasaların içinde…

“Islah organize sanayi bölgesi” kavramıyla organize sanayi bölgeleri dışında yoğun yapılaşmış sanayi bölgelerini de -mümkün olanları- organize sanayi bölgesi çatısı altında toplayabilmenin, birleştirebilmenin çalışmasını yapmış olacağız çünkü onların da ortak arıtma tesislerine, ortak altyapıya ihtiyacı var. Bunlar ancak organize sanayi bölgeleriyle gerçekleştirilebilmektedir. Bu çalışmayı da hazırlıkları da tamamlama noktasındayız.

Belediyeler organize sanayi bölgelerine destek verebilir mi? Tabii ki verebilir. Yani, belediyelerin Belediye Kanunu’ndan kaynaklanan görevlerinden birisi de kendi bölgelerindeki ekonomik gelişmelere katkı sağlamaktır. Bölgelerinin ekonomik gelişmesine belediyeler katkı sağlamalıdırlar. Organize sanayi bölgesindeki birtakım altyapı çalışmalarına belediyeler katkı verebilirler, protokol yapabilirler. Onun dışında, organize sanayi bölgesi çalışanlarının yerleşim birimleriyle irtibatının sağlanmasında, ağırlıklı olarak ulaşım imkânlarını sağlama konusunda ciddi katkı sağlayabilirler. Organize sanayi bölgelerinde çevre düzenlemelerinin yapılması konusunda katkı sağlayabilirler. Yani, yerel düzeyde sıkı bir iş birliğiyle, organize sanayi bölgeleri-belediye iş birliğiyle yapılabilecek önemli şeyler olduğunu görüyoruz. Bunu çok iyi yapanlar da var; birçok yerde, belediyelerimizden bunu gerçekten çok iyi bir şekilde yapanların da var olduğunu görüyoruz.

Şimdi yeni bir yaklaşımla “ihtisas organize sanayi bölgeleri” kavramı kanun ve yönetmeliklerimizin içine konuldu ve karma organize sanayi bölgeler yerine, daha çok, ihtisas organize sanayi bölgelerini tercih eden sektörler ortaya çıktı. Mesela bunlardan birisi gıda. Gıda ihtisas organize sanayi bölgelerinde tamamen gıda, tarım ve hayvansal ürünlerle ilgili üretim yapan tesisler bir arada bulunuyor. Tabii ki altyapıları daha kolay oluyor, diğer imkânları daha kolay oluyor. Diğer sektörlerde de ihtisas organize sanayi bölgeleri oluşturuyoruz. İhtisas organize sanayi bölgeleri, gerek gıda olsun gerek diğer sektörlerde olsun, gittikçe yaygınlaşan bir organize sanayi bölgesi unsuru hâline gelmiş bulunuyor.

Şöyle bir sorunumuz da var: Çok yoğun talep nedeniyle, kamuoyu baskısı nedeniyle uygun olmayan arazilerde ve uygun olmayan şartlarda kurulan bazı atıl organize sanayi bölgelerimiz de var ne yazık ki. Yani şu zannedilmemeli, bir yerde organize sanayi bölgesi şöyle veya böyle kurulduğu zaman oraya sanayi yağmıyor. Bazen, “Biz bu ilçede organize sanayi bölgesi kurduk.” diyebilmek için veya “Sanayileşmeye hele bir arsasını tahsis edelim, ileride gelir.” diye bir düşüncede olmaktan ziyade, bugün, gerçekten yatırımcıyla organize sanayi bölgesi kuruluşunu yan yana getirebilmek lazım.

Ancak, atıl organize sanayi bölgelerimizi de canlandıracak bir yaklaşım içerisindeyiz. Sadece 5084 sayılı Yasa’daki arsa tahsisini uzatma ile de yetinmek istemiyoruz. Biz, mümkün olsa bütün organize sanayi bölgelerinde sanayicilerimize arsa tahsisini bedelsiz yapmaktan yanayız, bütün organize sanayi bölgelerinde. Sanayici yatırım yaparken arsa tahsisiyle alakalı ayrıca bir finansman ayırmak mecburiyetinde bulunmasın, arsaya vereceği finansmanı fabrika yatırımında, makine ve teçhizatında kullansın diye düşünüyoruz. Ancak bunu bazı organize sanayi bölgeleri açısından tam olarak yapmak mümkün değil fakat 5084 kapsamındaki illerde, 57 tane ilde bunu yaptığımız zaman, yaklaşık bu bölgedeki arsaların maliyeti 1 milyar Türk lirasının biraz üzerindedir, 1 milyar 80 milyon civarında bir maliyeti var. Bir çalışma yaptırdık, ona göre söylüyorum. İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa gibi büyük şehirlerdeki organize sanayi bölgelerini dışarıda tutarsak, 76 ildeki organize sanayi bölgelerinde de 1 milyar 650 milyon gibi bir arsa bedeli maliyeti var. Bunlar çok yüksek maliyetler değil aslında, önümüzdeki yıllara sâri olarak düşünüldüğünde arsa tahsisleri ve bu arsa tahsislerinden elde edilecek yatırım, istihdam, üretim miktarları düşünüldüğünde, bunlar kolayca sanayiciye arsa tahsisi olarak yapılabilecek imkâna sahiptir. Şimdi yasal hazırlığını da biz bir noktaya getirdik. Arsa tahsislerinin yeniden organize sanayi bölgelerinde yatırım için yapılabilmesinin önünü de açmış olacağız.

Kuşkusuz başka da sorunlar var. Elbette organize sanayi bölgelerinde bölgesel asgari ücretle ilgili yaklaşımları ileri süren arkadaşlarımız da var. Ancak bu başka komplikasyonları da olabilecek bir yaklaşımdır. Bu, üzerinde çalışılması ve iyi düşünülmesi gereken bir konudur. Uzun zamandır, zaman zaman iş dünyasında bölgesel asgari ücret konuları gündeme gelmekte ama üzerinde hemen mutabakata varılabilecek bir konu olmadığını da ifade etmek isterim.

Bu vesileyle Reşat Doğru Bey’e, Tokat Milletvekilimize, organize sanayi bölgeleriyle ilgili sorunları gündeme getirdiği için ve bunları ifade etme fırsatı verdiği için çok teşekkür ediyorum.

Saygıyla selamlıyorum herkesi. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Bakan, hassasiyetinize biz teşekkür ederiz. Diğer bakanlar cevap vermiyor.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Gündem dışı ikinci söz, 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta yaşanan olayların yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Mersin Milletvekili Vahap Seçer’e aittir.

Buyurun Sayın Seçer. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta yaşanan olayların yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

VAHAP SEÇER (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Sivas katliamının yıl dönümü dolayısıyla gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, 2 Temmuz 1993 günü Pir Sultan Abdal etkinliklerine o zamanki Hükûmetin Kültür Bakanının daveti ve katkılarıyla bir grup aydın, yazarçizer katıldı. Ancak, orada bir katliam yaşandı, bir facia yaşandı. Aziz Nesin’in Salman Rüşdi’nin “Şeytan Ayetleri” isimli kitabını bir gazetede yayınlamasını bahane eden bir güruh, bu aydın, yazarçizer insanlarımızın, toplumumuzun kaldığı, barındığı, konuk edildiği oteli kuşattılar ve devletin gözü önünde, polisin gözü önünde, emniyetin gözü önünde, askerlerin gözü önünde diri diri yakıldılar. Bu faciada 33 tane aydınımız, 4 tane vatandaşımız hayatını kaybetti.

Değerli arkadaşlarım, Sivas’ta yaşanan bir insanlık suçudur, bir katliamdır. Neydi bu olay? Laik cumhuriyete karşı dinci, gerici bir siyasal kalkışma mıydı? Ya da kolayca dış güçlere havale edebileceğimiz, bazı kesimlere karşı ders vermek için tezgâhlanmış bir provokasyon muydu? Ya da kimin yaptığı anlaşılamayan bir komplo muydu? Yoksa Maraş ve Çorum katliamlarının bir devamı mıydı? On yedi yıllık süre içerisinde bunlar aydınlatılamadı, bu olayın, bu katliamın üzerindeki sis perdesi kaldırılamadı.

Değerli arkadaşlarım, elbette ki o günden bugüne, 1993’ten 2010’a kadar ülkeyi yöneten hükûmetler bu olayın aydınlatılmamasında, gerçek faillerin, bu işi tezgâhlayanların, organize edenlerin açığa çıkartılmamasında suç sahibidirler. AKP de bu suça ortaktır.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Hükûmet değildik o zaman.

VAHAP SEÇER (Devamla) – O zaman da sizin yol arkadaşlarınız…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

VAHAP SEÇER (Devamla) – Biz Hükümette değildik, SHP Hükûmetteydi ama sizin yol arkadaşlarınız, dönemin, daha önceki dönemlerin…

BAŞKAN – Sayın Seçer, lütfen Genel Kurula hitap edin.

AHMET YENİ (Samsun) – Erdal İnönü Başbakan Yardımcısıydı. Erdal İnönü Başbakan Yardımcısıydı, haberin yok.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Var, var… O zaman SHP vardı, CHP vardı. Hiçbir şeyden haberin yok.

VAHAP SEÇER (Devamla) – …Adalet Bakanı Şevket Kazan, bugün bakan olan Hayati Yazıcı, bu sanıkların, bu faillerin avukatlığını yaptı; bunları da unutmayalım.

AHMET YENİ (Samsun) – Niye tedbir almadınız?

BAŞKAN – Sayın Yeni, lütfen…

VAHAP SEÇER (Devamla) – Baş failler on yedi yıldır arandı, bulunamadı. Sizin devri iktidarınız dönemi sekiz yılı doldurdu.

AHMET YENİ (Samsun) – Bırak sekiz yılı. Biz araştırıyoruz.

VAHAP SEÇER (Devamla) – Bu on yedi yılın sekiz yılı sizin dönemlerinizdir değerli arkadaşlarım.

AHMET YENİ (Samsun) – Bizimle ilgisi yok.

VAHAP SEÇER (Devamla) – Hakkında gıyabi tutuklama kararı olan sanıklar İstanbul Büyükşehir Belediyesinin personeli çıktı, Sivas Emniyetinden ehliyet aldı, Sivas Belediyesinde nikâh kıydı; bunlar sizlerin döneminde oldu.

TEKİN BİNGÖL (Ankara) - Bir defa kınamadılar.

VAHAP SEÇER (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, geçtiğimiz günlerde, Sayın Bakan, burada, dün daha doğrusu, bir gündem dışı konuşmayı yanıtladı Madımak’la ilgili, AKP milletvekillerinin bu konularla ilgili bir Meclis araştırma önergesi verdiğini söyledi. Elbette ki bunları biz muhalefet olarak destekliyoruz. Sadece Sivas değil, Maraş, Çorum, Başbağlar, Gazi olayları, faili meçhul cinayetler; Türkiye’de üstü açılmamış, aydınlatılmamış, sis perdesi aralanmamış hangi olay varsa hepsinin üzerine gidelim. Bunu, bu Meclis yapsın, 23’üncü Dönem Meclisi yapsın. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, geçtiğimiz günlerde Diyanet İşleri Başkanlığının burada kanun tasarısı görüşüldü.  Madımak Oteli’nin, o facianın, katliamın yaşandığı Madımak Oteli’nin müze olması konusu da burada tartışıldı. Geçtiğimiz aylarda da Alevi açılımı konusu gündeme geldiğinde bu çalıştayların en önemli konularından birisi, en önemli konu başlığı, gündem başlığı Madımak Oteli’nin müze olma konusuydu, oranın düzenlenmesi konusuydu. Tabii, orada, Alevi toplumunun değişik aktörleri, dernekler, sivil toplum örgütleri bu konuda görüş bildirdiler ve Madımak Oteli’nin müze olması talebini bildirdiler. O dönemde Bakan, bu taleplere olumlu yanıtlar verdi ama ne oldu, ne değiştiyse, şimdi Sayın Bakan şöyle bir beyanat veriyor: “Madımak Oteli’ni il halk kütüphanesi yapacağız. Şu anda kamulaştırdık, yalnız mal sahipleri dava açtı, yargı süresini bekliyoruz; sadece o binanın birinci katını bir anı evi yapacağız.”

Şimdi, değerli arkadaşlarım, Türkiye'de bazı konuları çözmeye soyunuyorsunuz ya da o sorunları çözüyormuş gibi yapıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Seçer, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurun.

VAHAP SEÇER (Devamla) – Orada katledilen insanların ailelerinin talebi, Alevi derneklerinin talebi, oranın bir müze olması yönünde, ama siz işi kıvırıyorsunuz, orayı il halk kütüphanesi yapacaksınız ve birinci katını sadece anı evi yaparak, işte bir bardak su serpmiş olacaksınız ateşe.

Değerli arkadaşlarım, bu doğru bir anlayış değildir. Oranın müze olması gerekiyor, bu yaşanan acıların unutulmaması için orada katledilen insanların fotoğraflarının, eşyalarının sergilenmesi gerekiyor. Bu hareket, oranın müze olması, toplumsal barışı zedelemez, aksine toplumsal barışı tesis eder, o olay dimağlara, belleklere, akıllara kazınır ve bundan sonra böyle olayların olmaması için hepimiz, hep birlikte gayretler içerisinde oluruz.

Değerli arkadaşlarım, ben sözlerime son verirken böyle acıların bir daha yaşanmamasını diliyorum. Orada katledilenlerin ateşte semaha durduklarını ve ruhlarının şad olduğunu düşünüyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Seçer.

Gündem dışı üçüncü söz, Isparta ve çevresinde aşırı yağışlardan etkilenen çiftçilerin sorunları hakkında söz isteyen Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’a aittir.

Buyurun Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)

3.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Isparta ve çevresinde aşırı yağışlardan etkilenen çiftçilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Isparta ve civarında yaşanan dolu afetinin ortaya çıkardığı zararlar hakkında söz almış bulunuyorum. Söz alıyoruz ama birkaç gündür yurdumuzun değişik yörelerinde yaşanan felaketlerle ilgili, Tarım Bakanımız ve Hükûmet âdeta bu problemleri görmemezlikten geliyor ve cevap verme gayretinde bile bulunmuyor. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Kıymetli arkadaşlar, hepimiz inanıyoruz ki hayır ve şer Allah’tan gelir. Haziran ayında meydana gelen ve Isparta ve çevresini etkileyen dolu afeti de hiç şüphesiz tabii bir afettir. Allah tekrarından korusun, zarar büyüktür. Eğirdir ilçesi ve 2 belde, 7 köyünde 1.400 elma üreticisinin yaklaşık 15.500 dekarlık tarım alanında 30 bin ton elma ürünü kaybı vardır. Ortalama zarar yüzde 60’ın üzerindedir.

Çiftçimiz, yaşanan ekonomik krizden dolayı zaten birikmiş borçların altında ezilirken maruz kaldığı bu afet dolayısıyla yarın evladının önüne bir tas çorba koyup koyamayacağının kaygısı içine düşmüştür.

Hafta sonunda ziyaret etmiş olduğum Serpil, Tepeli, Eyüpler, Ağılköy ve ayrıca telefonla bilgi aldığım Balkırı, Çayköy, Yuvalı, Mahmatlar, Gökçehöyük ve Barla’da da zarar, ziyan büyüktür.

2009’da elmada kara leke hastalığı yaşanmış, dolayısıyla çiftçimiz emeğinin karşılığını alamamış idi. Bu yıl da dolu afetiyle karşılaşılmıştır. Köylülerimiz kamu bankalarından, tarım ve kredi kooperatiflerinden aldıkları kredileri ödeyemeyecek duruma düşmüştür. Ayrıca, başta ilaç olmak üzere gübre ve mazot ödemleri de içinden çıkılmaz bir hâl almıştır.

Söz konusu köylerimiz tarımdan kazandığını yine tarıma, damlama sulama, soğuk hava depoları, tasnif ve paketleme sistemlerine yatırmakta hem Eğirdir Gölü’nün korunması, tasarruflu sulama yapılması, hem de ürün kalitesi açısından özel bir ilgiyi de hak etmektedir; Hükümetinden kara gününde sıcak bir ilgi ve uzanan bir dost eli görmek istemektedir; banka ve kooperatif borçlarının ertelenmesi, bu imkânlardan yararlanmayan köylüye de dekar başına uygun bir afet zararının ödenmesini beklemektedir. Yeni afetlerle karşılaşılmaması için de meyve bahçelerinin üstünün örtülmesi sistemleri konusunda bölgemiz üreticisinin uygun kredilerle desteklenilmesi talepleri vardır.

Çiftçilerimiz bu talepleri dillendirince Tarım Bakanı “Efendim, tarım sigortası getirdik, yaptırsalardı.” gibi bir mazeret beyan etmektedir.

Değerli milletvekilleri, millete önderlik eden sizlere sormak istiyorum: Kaçınız evinizi, büronuzu örneğin deprem afetine karşı sigortalattınız. Zaten cari ve zorunlu ödemelere güçlükle para yetiştirmekte olan çiftçimize, eğri oturup doğru konuşalım, sigorta primleri de ağır gelmektedir. Bölgemizde tüm çabalara rağmen sigortalı oranı yüzde 7 ile 10 arasında kalmıştır. Ayrıca, köylülerimiz diyorlar ki: “Tarım sigortası yaptırırken geleneksel tarım yapma tekniklerinden dolayı tapu ibraz edemiyoruz.” Bazı köylülerimiz yaylaklarda, hazine yerlerinde ya da ortaklık şeklinde ziraat yapmakta ya da babanın evladına hayatta iken tapusunu devretmemesi gibi sorunlarla karşılaşmaktadır. Bu nedenle tapu ibrazında sıkıntılar vardır. Kanun uygulamayla ile bire bir örtüşmemektedir.

Bir başka haklı itiraz da şudur: Tarım sigortası yapan şirketler tazminat ödememek için her türlü zorluğu çıkarmakta, âdeta üzümün çöpü, armudun sapı diyerek bin bir güçlük sergilemektedirler. Afet sonrası bahçeye gelip “Hasat zamanında zararı gelip yeniden hesaplayacağız.” demektedirler. Hâlbuki üretici zarar görmüş meyveyi ağaçlardan temizlemek mecburiyetindedir ki, hem toptan alıcılara ürününü beğendirsin hem de zarar görmemiş meyveleri koruyabilsin. Hasat mevsiminde gelen sigortacı zaten yüzde 10’un altındaki zararı ödememektedir. “Senin bahçen zarar görmemiş.” ya da “Zarar yüzde 10’un altında” deyip çıkmaktadır. Bu sorun kısa bir zaman içinde mutlaka çözülmelidir. Aksi takdirde, sigorta yapanların sayısı yüzde 10’u da bulmayacaktır.

Bu sorunların tamamı Uluborlulu kiraz üreticilerimiz tarafından da dile getirilmiştir. Kiraz hasadı haziran sonu ya da temmuz başıdır. Hasat mevsiminin hemen öncesinde, haziranın 10’u, 22’si ve 25’inde yağan kuvvetli yağışlar ile zarar kirazda yüzde 80’e ulaşmıştır. Bu yağışlar ve ani ısı düşüşleri hassas bir meyve olan kirazda çatlamalara sebep olmuş, kirazın ekonomik değerini düşürmüştür.

Yine başka önemli bir husus da Sayın Tarım Bakanı çiftçilerimize “Tarım sigortası yaptırın.” diyor ama örneğin, bu sigorta başta Uluborlu üreticimiz olmak üzere kiraz üreticisinin sorununu çözmüyor. Tarım sigortası doğal afet olarak hortum, fırtına, heyelan, yangın, sel, dolu ve doludan kaynaklanan kalite kaybını tazmin etmekte. Ancak kirazda çatlamalara sebep olan ani ısı değişikliklerini saymamaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, lütfen tamamlayınız; buyurun.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Neredeyse on, on iki saat aralıklarla ani ısı düşüşleri yaşadık, yaşıyoruz. Burada çiftçimizin günahı ne?

Bu bakımdan, ani ısı değişiklikleri de tazmin nedenleri arasına alınmalıdır. Uluborlu’da damlama sulama sistemi şebekesi 2008’de ihale edilmiş ve hemşehrilerimiz borçlandırılmıştır. Bu afet bu borçların üzerine ilave ve altından kalkılamaz bir yük getirmiştir.

Sözlerimin sonunda Eğirdir ve Uluborlulu hemşehrilerimin zararlarının tazmin edilmesi için Tarım Bakanlığını göreve davet ediyor; tüm sıkıntılarına rağmen Uluborlu Belediyesi ve Kaymakamlığınca düzenlenen Geleneksel Kiraz Festivali’ne de Ispartalı bütün milletvekillerimiz adına tüm milletvekillerimizi davet ediyor; festivale emek verenlere, Belediyemize, Kaymakamlığımıza teşekkür ediyor; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz.

Gündem dışı konuşmaya Hükûmet adına Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap vereceklerdir.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, son bir ay içerisinde Türkiye'nin muhtelif bölgelerinde yaklaşık 800 bin dekar alanda -toplamda- yağışlardan, doludan, selden bir şekilde zarar gören çiftçilerimize geçmiş olsun dileklerimi sunmak istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; benim Tarım Bakanı olarak bu kürsüde, Meclis çalışmalarında gündem dışı konuşmalara en çok cevap veren, dolayısıyla da milletvekillerimizin bu manadaki denetim faaliyetine en açık olan, en çok sorulara cevap veren ve en çok gündem dışı konuşmalara da cevap veren bir arkadaşınız olduğum biliniyor. Yani kayıtlar da bunu söylüyor. Hele hele önceki hükûmetlerin bakanlarıyla falan mukayese edildiğinde sorulara cevap verme konusunda bugüne kadar hiçbir dönemde, hiçbir zaman cevap verilmediği kadar sorulara cevap verildiği, hem gündem dışı konuşmalara hem sorulara cevap verildiği ortaya çıkar. Rakamlar elimde, onlarla vaktinizi almak istemiyorum.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Sayın Bakan, hiç olmazsa Sami Bey’in hakkını yeme. Sami Bey’e ayıp oluyor.

BAŞKAN – Sayın Ergin, lütfen…

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bu hafta içerisinde, Avrupa Birliğiyle müzakere fasıllarından birisi olan tarımla ilgili çok önemli bir faslı, gıda faslını açmak üzere Brüksel’de görevli bulunuyordum. Dolayısıyla son birkaç gün içerisindeki konuşmaları cevaplama imkânım olmadı, gündem dışı konuşmalara cevap verme. O nedenle gecikti ama bakıyorum -tutanaklardan aldım bilgileri- benim burada olmamam… Biraz önce değerli vekilim -hatta ben burada olduğum hâlde- kendisince -duydum- “Benim veya Hükûmetin cevap verme tenezzülünde bulunmadığı, gelmediği.” şeklinde burada bir ithamda bulundu, bir iddiada bulundu.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Dolu afetine karşı Sayın Bakan…

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Tabii, bunları da düzeltmemiz gerekiyor, en azından kayıtlara geçmesi açısından bunları da ifade etmem gerekiyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, tarım, risk alanı yüksek bir üretim faaliyeti, tabiat şartlarına bağlı. Sadece bizde değil dünyanın her yerinde tarım, risklerle yapılan bir faaliyet, sürdürülen bir faaliyet. Şimdi, Türkiye’de, çiftçilerin tarımsal üretim faaliyetlerini gerçekleştirirken gerek sel gerek dolu gerek don gerek buna benzer birtakım tabii afetlerle karşı karşıya kaldıklarında, bizden önce iki tane kanun vardı. Bunlardan bir tanesi, 5254 sayılı Muhtaç Çiftçilere Tohumluk Yardımı Yapılması Hakkında Kanun idi. Bu Kanun gereğince, çiftçiler herhangi bir tabii afetle karşı karşıya kaldıklarında hükûmetler bir kararname hazırlarlar, onlara tohumluk desteğinde bulunurlar ve borçlarını da ertelerler. Şimdi, bu 5254 sayılı Kanun, bizden önceki Hükûmet döneminde yürürlükten kaldırıldı yani çiftçiler bu alanda açıkçası korunmasız, savunmasız hâle getirildi. Ne zaman yürürlükten çıkarıldı, kalktı? 3/7/2001 tarihinde. Dolayısıyla, yerine ne kondu? Yerine bir şey konmadı.

Şimdi, bir başka kanun vardı, 2090 sayılı Kanun. O da daha çok canlı hayvanlarla ilişkili, oradaki hayvan kayıplarıyla, yangın başta olmak üzere birtakım afetlerle ilgiliydi. Bu Kanun 1977 yılında çıkmış. 1977’den 1996’ya kadar hiç ama hiç bu Kanun çerçevesinde ödeme yapılmamış. 1996-2002 tarihleri arasında sadece 2,5 milyon lira bu Kanun çerçevesinde Türk çiftçisine ödeme yapılmış; felaketler, afetler vesaire karşısında. Bizim Hükûmetimiz döneminde bu Kanun’a da işlerlik kazandırılmış ve bakın ne kadar ödeme yapılmış? 2003-2010 tarihleri arasında tam tamına 264 milyon lira Türk çiftçisine tabii afetlerle karşı karşıya kaldığında bu Kanun kapsamında ödeme yapılmış. Demek ki biz, Türk çiftçisini karşı karşıya kaldığı riskler ve uğradığı afetler, zararlar konusunda destekliyoruz. Bu Kanun’u, daha önce hemen hemen hiç işlerliği olmayan, meriyette olmasına rağmen, işlemeyen bir kanunu da biz bu çerçevede yaptık ve 264 milyon lira da ödeme yaptık.

Fakat bu arada bir hususu daha biz Türk çiftçisinin gündemine getirdik. Nedir bu? O da şu: İlk defa olarak 1 Haziran 2006 tarihinde Tarım Sigortaları Kanunu’nu yürürlüğe koyduk, daha doğrusu uygulamasını başlattık. 2005 yılında Kanun çıktı,1 Haziran 2006 tarihinde de yürürlüğe girdi ve her sene bu Kanun’un uygulaması biraz daha genişletildi Türk çiftçisinin lehine olarak. Dolu, don, bu sene seli de, 1 Ocak itibarıyla seli de sigorta kapsamına aldık ve bu sigorta bedelinde ise yüzde 50 hibe destek veriyoruz. Yani çiftçimiz, bağını bahçesini, tarlasını, her neyse, diyelim ki 100 liraya sigortaladı, 50 lirasını biz hibe olarak kendisine ödüyoruz; yüzde 50.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Dönümü ne kadar Sayın Bakan?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –Dönümden dönüme değişiyor. Yani ürüne göre sigorta poliçe değeri. Ben onları şimdi anlatacağım size.

Yüzde 50 hibe destek veriyoruz. Nedir bunlar? Bitkisel ürünler için değerli arkadaşlar, dolu ana riskiyle birlikte, doluyla birlikte yangın, heyelan, fırtına, hortum, deprem, sel ve su baskını ek riskleri paket hâlinde; ayrıca, açık alanda yetiştirilen meyveler için yukarıda belirtilen risklere ilave olarak don riski teminatı, yüzde 50 prim desteği; seralar için dolu ana riskiyle birlikte yangın, heyelan, fırtına, hortum, deprem, taşıt çarpması, kar ve dolu ağırlığıyla sel ve su baskını ek riskleri paket hâlinde; kapalı sistemde üretim yapılan biyogüvenlik ve hijyen tedbirleri alınmış tesislerde yetiştirilen kümes hayvanları için ölüm riski teminatı; çiftçi kayıt sistemine entegre edilmiş soy kütüğü, ön soy kütüğü ve Hayvan Kayıt Sistemine (Türkvet) kayıtlı olan süt sığırları için ölüm riski teminatı; denizlerde ve iç sularda yetiştirilen su ürünleri için ölüm riski teminatı Tarım Sigortaları Havuzu tarafından teminat altına alınmıştır ve biz buna yüzde 50 hibe destek veriyoruz.

Peki, bugüne kadar bu sigortadan Türk çiftçisi faydalandı mı? Ne kadar para aldı? Ne yatırdı? Bunu da bilelim.

Bakın değerli arkadaşlar, 1 milyon 129 bin 850 poliçe düzenlendi şu ana kadar. 81 il, 807 ilçe, 15.860 köy devlet destekli tarım sigortasıyla tanıştı. Buralarda sigorta uygulandı. 20 milyon 160 bin 07 dekar alanda 9 milyar 586 milyon liralık tarımsal varlık sigortalandı. Yani 9,5 katrilyonluk tarımsal varlık sigortalandı. 9.303 sera, 313.349 büyük baş hayvan, 335 büyük entegre tavuk kümesi, 39 adet balık çiftçiliği yine sigorta teminatına kavuştu ve ödediğimiz sigorta kapsamında -ödenen hasar, tazminat- 190 milyon 944 bin 407 lira ödeme gerçekleşti. Yani sigortasını yaptıran çiftçilerimize bir şekilde -biraz önce söylediğim risklerle- hasarlarla karşı karşıya kalanlara yaklaşık 191 milyon lira da tazminat ödendi, hasar ödendi. Bu uygulama aslında hem çağdaş hem dünyanın ileri, gelişmiş ülkelerinde uygulanan bir sistem. Bitkisel dolu-don, hayvan hayat, sera, kümes, su ürünleri ile vatandaşlarımız, çiftçilerimiz özellikle hem primlerini kendileri yatırıyor, biz bunun yüzde 50’sini yatırıyoruz ve o takdirde de karşı karşıya kaldıkları hasarların bedelinin tamamı kendilerine ödeniyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bununla birlikte, bu yıl içerisinde ocak ayında bazı illerimizde sel felaketi meydana geldi. Ki bunun süresi de mayıs ayına kadar uzatıldı ve mayıs ayına kadar sel felaketiyle karşı karşıya kalan 17 ilimizde yüzde 30 ve üzeri zarar gören çiftçilerimize çıkardığımız bir kararnameyle borç ertelemesi yapıldı ki bunun tutarı 27 milyon lira. Yine, bunların Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan zirai kredi borçları bir yıl süreyle, yüzde 7 ile ertelendi.

Kararname kapsamında 17 il var. 10 bin çiftçimiz bundan, bu kararnameden istifade etti. Hangi iller: Adana, Adıyaman, Afyon, Ağrı, Antalya, Aydın, Batman, Bingöl, Bursa, Çanakkale, Edirne, İzmir, Kars, Kırklareli, Manisa, Muş ve Uşak illeri.

Yine, bu yılın ilkbaharında, şubat-mart aylarında don bazı bölgelerde meydana geldi ve özellikle sigortanın yorum sebebiyle, dünyadaki uygulamaları sebebiyle -örneğin, kayısıdaki çiçeklenme döneminin belirli safhaları sigorta kapsamında idi- buradan faydalanmadığı anlaşılan, sigorta kapsamına girmediği tespit edilen illerimizle ilgili de yine bir kararname çıkardık. Buradan da toplam 26 ildeki 60 bin çiftçimizin 800 bin dekar alanda, biz, bu kardeşlerimizin de, bu çiftçilerimizin de hem borçlarını yüzde 7 faiz oranıyla bir yıl erteledik hem de kendilerine dekar başına 150 lira destek ödemesi çıkardık. Bunun da tutarı 208 milyon lira.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Para?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Para şu anda askıda.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Yani para yok!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Hayır, bunun bir muamelesi var. Yani siz geldiniz, “Ben şu kadar zarar gördüm, hemen bana çıkar parayı ver…” Olur mu? Devletin hesabı kitabı var, denetimi, kontrolü var. Şu anda ilanda. Askı süresi bitince parası ödenir. Yani şu anda prosedür devam ediyor, hiçbir sorun yok.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, deadline ne zaman, deadline?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Bunun kontrol icmalleri alınıyor şu anda, şu anda askıda. Dolayısıyla askı süresi tamamlandığında, yasal olarak itiraz var mı yok mu, buna göre yapılacak.

Değerli milletvekilleri, son bir ay içerisinde de bu defa sel ve aşırı yağmur ihbarı alınan iller var, 18 il; Artvin, Aydın, Bursa, Denizli, Eskişehir, Giresun, Hatay, Isparta, İstanbul, Kars, Kilis, Kocaeli, Konya, Muş, Ordu, Rize, Samsun, Trabzon. Bir de dolu ihbarı olanlar var. Bunlar tabii ayrı ayrı; seli ayrı, dolusu ayrı. Burada da 15 il var. Bunların bir kısmında hem sel olmuş hem dolu olmuş, dolayısıyla onları ayrı ayrı kategorize ediyoruz. Bunlar da Ankara, Artvin, Denizli, Erzurum, Hatay, Isparta, Kars, Kilis, Konya, Mersin, Muş, Osmaniye, Samsun, Tokat, Uşak. Bunlarda da bizim ilk tespitlerimize göre 800 bin dekar civarındaki alan bir şekilde doludan etkilendi ve bunlarla ilgili de hasar tespitleri şu anda yapılıyor. Dolayısıyla hasar tespitleri geldiğinde de bunlarla ilgili mevcut meri mevzuat çerçevesinde de o çiftçilerimize de elbette ki yardımcı olacağız.

Şimdi burada bir hususu dikkate almamız lazım. Yüzde 50 sigorta bedelini devlet ödüyor, yüzde 50’sini ödüyor, bu çok yüksek bir rakam, teşvik etmek için. Bizim, sigortacılığı, tarım sigortacılığını teşvik etmemiz lazım, geliştirmemiz lazım. Yani, bu nedenle de, en küçük bir sigorta kapsamına aldığımız hâlde, sigorta kapsamında bulunduğu hâlde eğer çiftçimiz sigorta etmiyorsa, bilerek veya bir şekilde bilmeyerek… Sigorta bilerek etmiyorsa, siz şimdi kalkıp eğer ona da sigorta kapsamı dışında bulunan bir ürün muamelesi yaparsanız veya bir risk muamelesi yaparsanız o zaman Sigorta Kanunu’nu çıkarmış olmanızın da bir anlamı kalmıyor, o zaman bunu hayata geçiremezsiniz. Bunun da hesabının, kitabının yapılması lazım. Biz bütün gücümüzle çiftçilerimize bu konuda bilgi veriyoruz, anlatıyoruz; yayın araçlarıyla, toplantılarla, ziyaretlerle. Bakın, şu şu şu riskler sigorta kapsamında. Parasının yarısını da biz veriyoruz, yaptıranlar da çok memnun. İşte, 190 milyon lira hasar ödendi şimdiye kadar. Sigorta kapsamında en çok alan illerimizden bir tanesi Malatya, özellikle kayısı üreticileri. Dolayısıyla bizim bunu da dikkate almamız lazım. Bunun Türk çiftçisine yapılabilecek bu manada en hayırlı yardım olduğunu, kendisini sigortalama konusunda hem yüzde 50 hibe destek verip bunu teşvik etmek ve bu şekilde ürününü sigortalatmak yoluyla tabii afetlere karşı korunmanın, riski minimize etmenin veya riske karşı onu korumanın en doğru, en sağlıklı yol olduğunu… Ki dünyanın gelişmiş bazı ülkelerinde de, örneğin İspanya, Fransa gibi bu tür ülkelerde de hâlen bu sistem uygulanıyor, biz de bununla birlikte bunu uyguluyoruz. Kesin hasar tespitleri olduğunda mevcut meri mevzuat konusunda da biz yine bu çiftçilerimize de elbette ki yardımcı olacağız.

Bizim, kırsal kalkınma yatırımlarının desteklenmesi projeleri kapsamında özellikle Isparta ilimizde de -Sayın Korkmaz Vekilimize de bu vesileyle teşekkür ediyorum, gündeme getirdi- hem damla sulama konusunda hem diğer kırsal kalkınma yatırımları konusunda -hakikaten Isparta çiftçisi bu konuda aldığı projeleri en güzel şekilde yerine getiren illerimizden bir tanesi- en çok da proje uyguladığımız illerden bir tanesi. Dolayısıyla onlara da, Türkiye'nin diğer bütün bölgelerindeki, bütün illerdeki çiftçilerimize de biz bütün gücümüzle destek olmaya devam edeceğiz.

Hububat sezonu, hasat devam ediyor. Şu an itibarıyla 548 bin ton biz alım yaptık Toprak Mahsulleri Ofisi olarak. Geçen sene aynı tarihte aldığımızdan biraz daha fazla aldık. Geçen sene aynı gün 517 bin ton idi alımımız, şu anda 548 bin ton alıma ulaştık.

Avrupa Birliğiyle gıda faslının açılmış olması Türk tarımı için de, Türk tüketicisi için de, Türk tarım sektörü için de çok önemli bir gelişme. Çünkü Avrupa Birliğindeki tüketicilerin tabi bulundukları standartların artık Türkiye’de de gıdaya erişim konusunda, gıda üretimi konusunda, gıda güvenliği alanında artık Türkiye’de uygulanacağını bu gösteriyor. Hem Türkiye'nin eriştiği standardı ve kapasiteyi göstermesi açısından çok önemli hem bundan sonra tüketicilerimizin ulaşacakları refah düzeyiyle, sağlık ve hijyen standardıyla ilişkili olarak son derecede önemli. Bu müzakere faslı uzun çabadan sonra, değerli milletvekillerimizin de sabahlara kadar süren yoğun çalışmasıyla çıkarılan kanun bunun şartlarından birisiydi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Ve ben başta saygıdeğer milletvekillerimiz olmak üzere bu faslın açılmasında emeği geçen Sayın Başmüzakerecimiz Egemen Bağış Bakanımıza, Dışişleri Bakanlığımıza ve Bakanlığımızın çalışanlarına, emeği geçen herkese bu vesileyle huzurunuzda teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Darısı diğer fasılların başına diyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Kurt, Sayın Korkmaz, Sayın Çalık, Sayın Aslanoğlu ve Sayın Ergin, söz talepleriniz var Sayın Korkmaz’ın ve Sayın Bakanın konuşmaları dolayısıyla anladığım kadarıyla.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Evet.

BAŞKAN - Ancak, İç Tüzük gereğince söz veremiyorum.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Niye?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Efendim, yerimden kısa bir açıklama yapmak istiyorum konunun daha iyi anlaşılması açısından.

BAŞKAN – Sayın Milletvekilleri, bu, İç Tüzük’te olmayan bir olayın burada uygulamaya konulması. Sayın Milletvekilinin…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Efendim, Bakanın yapmış olduğu açıklamalar eğer -benim sorularım var konuşmamda- o soru soran tarafından yeterli görülmezse, katkı mahiyetinde bir iki dakika konuşma yapabilir.

BAŞKAN – Gündem dışı konuşmada söz konusu değil efendim. Bir tasarının veya teklifin görüşülmesi sırasında esas üzerinde veya maddeler üzerindeki soru sorma sırasında…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Efendim…

BAŞKAN – Sayın Vekilim, izahımı yapayım, bir saniye. İç Tüzük’ü izah ediyorum ben, bir saniye. Bir oturur musunuz lütfen.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Efendim, İç Tüzüğü biliyorum da, bir dakika benim açıklamamın kime zararı olabilir? Bir dakika… Konunun daha iyi açıklanması açısından.

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, sadece siz değil ama…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Tamam, bir dakika arkadaşlardan istirham ediyorum.

BAŞKAN - Burada İç Tüzük’te olmayan bir hüküm uygulamaya konuldu Sayın Divan tarafından diyelim. Ben de bunun önüne geçmek istiyorum. İç Tüzük’te böyle bir imkânımız yok yani, onu izah ediyorum.

Buyurun.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Özür dilerim son cümlenizi anlayamadım. Divan neyi uygulamaya koydu?

BAŞKAN - İç Tüzük’te olmayan bir konu uygulamaya konuldu burada daha önce onu anlatmak istiyorum ben.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – 60’ıncı maddeye göre söz istiyor.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Peki efendim, 60’ıncı maddeye göre bir açıklama istiyorum. Yani şu ana kadar efendim bir sabır gösterseydiniz konuşmamı bitirecektim.

BAŞKAN – Hayır Sayın Korkmaz, bu sabırla veya sabırsızlıkla ilgili değil. Tamam “Pek kısa bir açıklama gereği” diyelim, söz verilsin ama 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 arkadaşımızın söz talebi var. Bu da İç Tüzük…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Biz feragat ediyoruz Sayın Başkan. Ben paramı istiyorum başka bir şey istemiyorum! Para istiyorum, paramızı istiyoruz!

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Buyurun Sayın Kurt.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Isparta Milletvekili Haydar Kemal Kurt’un, Isparta ilinde meydana gelen iklim gerçekleşmesi nedeniyle yaşanan zararlara ilişkin açıklaması

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Sayın Başkan çok teşekkür ediyorum.

Öncelikle ilimizde meydana gelen iklim gerçekleşmesi sebebiyle zararlar Sayın Nevzat Bey tarafından dile getirildi. Biz de gittik yerinde geçtiğimiz hafta içerisinde ve ondan önceki haftalarda gördük. Çok ciddi, beklenilmeyen bir olay söz konusu. Bu anlamda ben Bakanın kendine aktarılan bilgileri değerlendireceği inancındayım, zaten ilgili il müdürlüklerimiz tarafından burada tutanakla durum tespit edildi. Valiliğimiz zannediyorum bu Bakanlığımıza gereken bilgiyi iletecekler. Yalnız ben şu hususu eklemek istiyorum: Şimdi Sayın Bakanın konuşmasında 1977 yılında çıkan bir uygulanmayan bir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Korkmaz…

2.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, dolu afeti nedeniyle Isparta ilindeki çiftçilerin sıkıntılarına ilişkin açıklaması

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Önce, Sayın Bakanın üç gündür yok olduğu eleştirim kendisi tarafından izah edildi, bir kötü niyet taşımıyordu, o dolu afetiyle ilgili Tarım Bakanının cevap vermesini arzu ettiğim için bunu söylemiştim. Sayın Bakanın konuşmasında özellikle uygulamayla kanun arasındaki farklılıkları ortaya koymak adına dile getirdiğim hususlara cevap göremedim. Örneğin, “Tapu ibrazında sıkıntılar var.” dedim Sayın Bakanım, “Sigortaya primlerin ödenmesinde zaten zor durumda olan çiftçilerimizin sıkıntısı var.” dedim, yine “Ani ısı değişikliklerini sizin çıkarmış olduğunuz mevzuat kapsamıyor.” dedim. Bununla ilgili bir açıklama getirmedi.

Kendisine teşekkür ediyorum, Isparta çiftçisiyle ilgili güzel şeyler söyledi. O zaman, efendim, Isparta çiftçisi özel bir ilgiyi hak ediyor. Yani eğer düzenli bir tarım yaptırmak istiyorsanız, Isparta çiftçisi özel bir ilgiyi hak ediyor. Farklı bir şey istemiyoruz, Malatya’da yapılan uygulamanın aynısını, efendim, Isparta’da da istiyoruz.

Ben teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Aslanoğlu

3.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, don afetinden zarar gören çiftçilere verilecek  maddi yardımın bir an önce verilmesine ilişkin açıklaması

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Türkiye’ye örnek olduğumuz için, Nevzat Bey teşekkür ederiz Malatyalı olarak.

Sayın Bakan, mart ayı başıydı dört ay geçti. Tabii, çiftçinin mazot borcu var, gübre borcu var. Verdiğiniz destek sadece çiftçinin zararının onda 1’i. Dekara 150 lira verdi, dekarda 1.500 lira zararı var çiftçinin. Bu nedenle biz bir an önce paramızı istiyoruz, yarın istiyoruz. Gübreciye borcumuz var, mazotçuya borcumuz var, bir an önce paramızı istiyoruz. Yani derde derman olsun diye paramızı bir an önce istiyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.

Sayın Ergin…

4.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, et ithalinden sonra et fiyatlarının düşmediğine, düşmesi için yapılacak ithalatın çitfçinin yararına olup olmadığına ilişkin açıklaması

GÜROL ERGİN (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan gene çok güzel bir konuşma yaptı, kendisini kutlarım. Ancak, özellikle şu et konusuna bir değinseydi iyi olurdu. Ben şimdi soruyorum: Sayın Bakan…

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Onunla ilgili konuşun, ona da cevap vereyim.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Sayın Bakan, Türkiye’de, yaptığınız o yanlış et ithalatından, daha doğrusu et için hayvan ithalatından sonra fiyatlar düştü mü düşmedi mi? Düşmediyse niye düşmedi?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Düştü, düştü.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Hayır, düşmedi, sen de biliyorsun ben de biliyorum.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Hayır, düştü.

GÜROL ERGİN (Muğla) – İki gün sürdü, iki gün. Yalancının mumunun yatsıya kadar sürmesi kadar sürdü.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Fiyatlar burada var, gelir bakarsın.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Şimdi söylüyorum: Fiyatların düşmesi için ne kadar et ithal etmeyi veya ne kadar et için hayvan ithal etmeyi düşünüyorsunuz ve bu Türk çiftçisinin yararına mıdır zararına mıdır? Kilosunun 14 lira 80 kuruş olduğu Et-Balık Kurumu tarafından…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Çalık, buyurun.

5.- Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın, Malatya’da yaşanan don olayından zarar gören çiftçilerin paralarının ödeneceğine ilişkin açıklaması

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Ben öncelikle Sayın Bakanımın söylemiş olduğu, Genel Kurulda en fazla gündem dışı sorulara cevap veren, konuşmalara cevap veren Bakan olarak bizim de sorunumuza cevap verip, konuşup daha sonradan sadece sözde değil, icrasına da döktüğü için kendisine çok teşekkür ediyorum.

O gün bizim kayısıdan dolayı çiftçilerimizin zarar ettiğini ve don zararlarının karşılanması gerektiğini söylemiştik ve Sayın Bakanımız da sözde değil, icrasını da yaparak Bakanlar Kurulundan kararı çıkarttırdı ve Malatya çiftçilerimizin don zararlarının tazmini sağlanıyor. Temmuzun 25’inden sonra Maliye Bakanlığı parayı Sayın Bakanımıza gönderiyor ve o da inşallah Malatyalı çiftçilerimize gönderecek.

Ben Malatya adına Bakanıma bir kez daha teşekkürü borç biliyorum, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Hıdır, buyurun.

6.- Muğla Milletvekili Mehmet Nil Hıdır’ın, çiftçilerde tarımsal sigorta sisteminin yaygınlaştığına ilişkin açıklaması

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Öncelikle önceki konuşmacının vurguladığı çiftçilerin tarımsal  sigortalarıyla alakalı konularda Sayın Bakanımızı kutluyorum çünkü bizim dönemimizde özellikle Sayın Bakanımızın da gayretleriyle tarımsal sigortalar sistem olarak oturtuldu. Bu, bilimsel bir çalışmadır, buna karşı çıkmak eşyanın özüne karşı çıkmak kadar abestir. Onun için ben her yıl biraz daha genişleyen tarımsal sigortadan dolayı Sayın Bakanımıza ve ilgili bilim adamlarımıza çok  teşekkür ediyorum. Köylümüz, çiftçimiz bu tarımsal sigortanın yaygınlaşmasından son derece memnundur, primlerin yüzde 50’sinin devlet tarafından ödenmesinden son derece memnundur. Bunu kötü göstermek hiçbirimize hiçbir şey kazandırmaz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Doğru, buyurun.

7.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat ili Kazova ve Turhal bölgesindeki çiftçilerin dolu yağışından uğradıkları zarara ilişkin açıklaması

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Tokat ili Kazova bölgesi Turhal mıntıkasında da oradaki bulunan Söngüt, Büyükyıldız, Çerçi köylerinde, Güryıldız köylerinde de büyük oranda afet meydana gelmişti. Dolu afeti münasebetiyle insanlar ürünlerinin hepsini kaybettiler. Özellikle domates üreticisi, meyve üreticisi, sebze üreticisi bundan çok büyük oranda zarar gördüler. Biz de diğer iller gibi buradaki çiftçi kardeşlerimize destek bekliyoruz. Buradaki insanların, mesela 400 tane çiftçinin 2 tanesinde sigorta var. Çiftçilik belgesi alamıyorlar tapudaki sorunlarından dolayı. Bu noktada da bir iyileştirme mi yapılacak, başka bir konu mu gündeme getirilecek? Bunlar yapılarak buradaki insanlarımıza destek verilmesi lazım. Eğer destek verilmezse, buradakiler hem borçlarını ödeyemeyecekler hem de icra daireleri elinde kalacaklardır diyor, söz verdiğiniz için teşekkürlerimi sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:


VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir ve 29 milletvekilinin, 1993 yılındaki Sivas olaylarının araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/805)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bundan tam on yedi yıl önce Sivas'ta, Madımak Otelinde bir insanlık dramı, bir vahşet yaşanmıştır. Pir Sultan Abdal şenliklerinde bir araya gelen; Türkü söyleyen, semah dönen, kitaplarını imzalayan 37 aydınımız hunharca katledildiler. Bu katliamı düzenleyenlerin hedefleri sadece orada olanlarla sınırlı değildi. Madımak'ın dumanında asıl boğmak istedikleri, laik demokratik cumhuriyetimizdi. Sivas bunun için seçilmişti.

Amaçları, Cumhuriyetin temellerinin atıldığı yerde Cumhuriyeti boğmaktı.

Cumhuriyet tarihimizin bu en kanlı kalkışmasını görmezlikten gelenler, bunu sadece Alevilere karşı yapılmış bir saldırıymış gibi göstermek istediler. Kaldı ki, öyle bile olsa, bu insanlık ayıbı karşısında susanların, böyle bir olay hiç yaşanmamış gibi davrananların, unutalım gitsin diyenlerin ayıbını tarih er ya da geç tescil edecektir.

Bu katliamdan daha acı, daha vahim olanı, aradan geçen on yedi yıla rağmen devletin bu konudaki suskunluğudur. Artık devlet, devleti yönetenler suskunluğunu bozmalı, tarihimizdeki bu kanlı kalkışmayla yüzleşmelidir.

2 temmuz 1993'te yaşanan bu vahşetten en çok Sivas halkı zarar görmüştür. Zaten var olan göç, özellikle sermaye göçü bu olaydan sonra daha da hızlanmıştır. Hangi inançtan, hangi mezhepten olursa olsun Sivas halkının ezici çoğunluğu bu katliamı lanetlemektedir.

Yapılması gereken, bu olaydan ülke olarak, toplum olarak ders çıkarmaktır. Bir daha yaşanmaması için önlem almaktır. Bu nedenle Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 29.04.2010

1) Malik Ecder Özdemİr                  (Sivas)

2) Durdu Özbolat                            (Kahramanmaraş)

3) Ali Oksal                                     (Mersin)

4) İsa Gök                                       (Mersin)

5) Atila Emek                                  (Antalya)

6) Ali Rıza Ertemür                         (Denizli)

7) Ahmet Küçük                              (Çanakkale)

8) Mehmet Ali Özpolat                    (İstanbul)

9) Bülent Baratalı                             (İzmir)

10) Enis Tütüncü                             (Tekirdağ)

11) Sacid Yıldız                               (İstanbul)

12) Ramazan Kerim Özkan             (Burdur)

13) Tacidar Seyhan                          (Adana)

14) Algan Hacaloğlu                       (İstanbul)

15) Mevlüt Coşkuner                      (Isparta)

16) Ensar Öğüt                                                (Ardahan)

17) Muhammet Rıza Yalçınkaya     (Bartın)

18) Ahmet Ersin                              (İzmir)

19) Erol Tınastepe                           (Erzincan)

20) Rahmi Güner                             (Ordu)

21) Eşref Karaibrahim                     (Giresun)

22) Suat Binici                                 (Samsun)

23) Bihlun Tamaylıgil                      (İstanbul)

24) Faik Öztrak                               (Tekirdağ)

25) Mehmet Ali Susam                   (İzmir)

26) Onur Başaran Öymen               (Bursa)

27) Ali Koçal                                   (Zonguldak)

28) Abdulaziz Yazar                        (Hatay)

29) Tekin Bingöl                             (Ankara)

30) Şinasi Öktem                             (İstanbul)

 

2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 25 milletvekilinin, hayvancılık sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi  (10/806)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kırmızı et yüksek biyolojik değere sahip olan iyi bir protein kaynağıdır. Ülkemiz coğrafi özellikleri ile her türlü hayvansal üretim açısından uygun ortam ve önemli bir potansiyele sahiptir. Ancak son yıllarda uygulanan yanlış tarım ve hayvancılık politikaları nedeniyle Ülkemizde hayvan sayısında çok ciddi bir şeklide azalmalar olmuştur. Böylece bir zamanlar ihracatçı konumunda olan Türkiye bu gelişmeler sonucunda et ithalatçısı ülke konumuna gelmiştir.

Türkiye Ziraat Odaları birliği tarafından yapılan kırmızı et raporuna göre Dünyada toplam kırmızı et üretimi 1990-2005 yılları arasında sığır eti %18, keçi eti %74, manda eti %37,5 olmak üzere genelde %16 artmıştır. Aynı yıllarda ülkemizde et üretimine bakıldığında ise sığır etinde % 10,8, koyun etinde %10,5, keçi etinde %31,8 ve manda etinde %86'lık bir azalma olduğu gözlenmektedir. Ülkemizde ise toplamda %14 azalmıştır. Yine aynı raporda ülkemizde 2013 yılında 164.000 ton et açığı olacağı belirtilmektedir.

1940 yılında 44 Milyon hektar olan çayır ve mera alanları günümüzde 12 Milyon hektara kadar düşmüştür. Gerilemedeki diğer bir etken ise yem, mazot ve gübre fiyatlarında yapılan önemli orandaki artışlardır.

TÜİK verilerine göre 1980 yılında 44,5 milyon olan nüfusumuz, bugün 70 milyonun üzerindedir. Buna karşılık aynı dönemde büyükbaş hayvan sayısı 17 milyondan 11 milyona, küçükbaş hayvan sayısı ise 68 milyondan 30 milyon azalmıştır.

2007 yılında kesilen koyun sayısı 2,725,220 ve bu kesilen hayvanlardan üretilen et 60,402,826 ton iken, 2008 yılında ise koyun sayısı 1,859,281'e gerilemiş üretilen et ise 40,315,692 ton'a düşmüştür.

Büyükbaş hayvanlarda 2007 yılında kesilen toplam hayvan sayısı 2,013,523 ve elde üretilen et miktarı 433,951,598 ton iken, 2008 yılında bu rakamlar 271,148 baş gerileyerek 1,742,375'e düşmüş ve üretilen et miktarı da 1 yılda 62,000 ton gerileyerek 371,952,707 tona düşmüştür.

8 yıllık AKP döneminde hayvancılığa verilen teşviklerin yetersiz olması nedeniyle çiftçilerimiz hayvancılık yapmayı bırakmış, köyden kente göç edip işsizlik ve yoksulluk içinde gecekondularda yaşamaya mahkum edilmiştir. 8 yıl sonunda AKP tarafından çıkarılan genelgede ise hayvancılıkta aile işletmeciliğini geliştirmek yerine, zengin ve parası olanlara yönelik yeni yönetmelik çıkartıp, 50 baş ve üstü damızlık hayvan besleyenlere hayvan alımında, ahır yapımında ve süt toplama tanklarının yapımında %30 ve %40 arasında hibe edileceği beyan edilmiştir. Ancak bu teşvikten yararlanmak ve bu tesisleri yapabilmek için bir köylünün 250 milyar civarında bir sermayeye ihtiyacı bulunmaktadır.

Bu sermayeyi oluşturmak için bir köylünün, köydeki arazisini ve evini bankaya teminat göstererek kredi çekmesi gerekmektedir. Ancak bankalar köylünün evini ve arazisini teminat olarak kabul etmediğinden bu teşvikten yararlanmaları mümkün değildir.

Aile işletmeciliğini geliştirmek için 50 baş ve üstü hayvan teşviğinden yararlanmak yerine, 10 baş ve üstü hayvan besleyenlere teşvik ve hibe yardımı olursa hem aile işletmeciliği geliştirilmiş olur, hem de bütün aile çalışacağı için işsizliği de büyük ölçüde çare olur. Bu nedenle hayvancılığın gelişmesi ve et açığının kapanması için besicilerin desteklenmesi gerekmektedir. Yerli üreticimizin ve köylümüzün kalkınması sağlandığında, ithal etin önü de kesilmiş olacak bu konu ülkemizin de yararına olacaktır.

Son yıllarda görülen hayvan sayısındaki düşüş ve et fiyatlarındaki yükselişin sebeplerini tespit etmek amacıyla Anayasanın 98. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılması hususunda gereğini saygılarımla arz ederim. 27.04.2010

1.   Ensar Öğüt                                                (Ardahan)

2.   Ahmet Küçük                            (Çanakkale)

3.   Hulusi Güvel                             (Adana)

4.   Ali Oksal                                   (Mersin)

5.   Abdulaziz Yazar                        (Hatay)

6.   Şevket Köse                              (Adıyaman)

7.   Erol Tınastepe                            (Erzincan)

8.   Sacid Yıldız                               (İstanbul)

9.   Ali Rıza Öztürk                         (Mersin)

10. Atila Emek                                 (Antalya)

11.  Abdullah Özer                          (Bursa)

12.  Mustafa Özyürek                      (İstanbul)

13.  Yılmaz Ateş                              (Ankara)

14.  Malik Ecder Özdemir               (Sivas)

15.  Mehmet Ali Özpolat                 (İstanbul)

16.  Mevlüt Coşkuner                      (Isparta)

17.  Ramazan Kerim Özkan             (Burdur)

18.  Durdu Özbolat                          (Kahramanmaraş)

19.  Bülent Baratalı                          (İzmir)

20.  Ali Rıza Ertemür                       (Denizli)

21.  Enis Tütüncü                            (Tekirdağ)

22.  Tacidar Seyhan                         (Adana)

23.   Algan Hacaloğlu                      (İstanbul)

24.  İsa Gök                                     (Mersin)

25.  Ali Koçal                                  (Zonguldak)

26.  Tekin Bingöl                             (Ankara)

 

3.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 26 milletvekilinin, 1980 yılındaki Çorum olaylarının araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/807)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1980 yılının Mayıs ve Temmuz aylarında Çorum'da yaşanan olaylar ve katliam yakın tarihimizin karanlıkta bırakılan ve sonuçları itibarıyla toplumumuzda ayrışmalara neden olan bir sayfasını oluşturmaktadır. Bu olaylar yalnızca 57 yurttaşımızın hayatını kaybettiği bir adli vaka ya da kışkırtmalarla meydana gelen bir toplumsal cinnet hâli değildir. Ülkemizin istikrarsızlaştırılmasına dönük, planlı, Kanlı 1 Mayıs olaylarıyla başlayan ve Malatya, Maraş, katliamları ile süren bir program dâhilinde gerçekleştirilen olaylar zincirinin bir parçasıdır.

12 Eylül'ün hemen arifesinde meydana gelen Çorum olayları ve bunları izleyen katliam, Türkiye'de planlanan askerî darbenin zeminini oluşturan son aşama olarak değerlendirilmelidir.

Bu nedenlerle 1980 yılında meydana gelen Çorum olaylarının ve yaşanan katliamın aydınlatılması, bu olayın kışkırtıcıları ile olayların arkasında bulunan yerli ve yabancı unsurların ortaya çıkarılması amacıyla Anayasanın 98 inci İç Tüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Yüce Meclisimizce bir Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz. 28.04.2010

1.   Hulusi Güvel                             (Adana)

2.   Durdu Özbolat                           (Kahramanmaraş)

3.  Ramazan Kerim Özkan               (Burdur)

4.  Şevket Köse                               (Adıyaman)

5.  Ahmet Küçük                             (Çanakkale)

6.  Mehmet Ali Özpolat                   (İstanbul)

7.  Ali Rıza Öztürk                          (Mersin)

8.  Malik Ecder Özdemir                 (Sivas)

9.  Atila Emek                                  (Antalya)

10. Ali Rıza Ertemür                        (Denizli)

11. Erol Tınaztepe                            (Erzincan)

12. Sacid Yıldız                               (İstanbul)

13.   Abdullah Özer                         (Bursa)

14.  Mustafa Özyürek                      (İstanbul)

15.  Yılmaz Ateş                              (Ankara)

16.  Mevlüt Coşkuner                      (Isparta)

17.  Bülent Baratalı                          (İzmir)

18.  Muhammet Rıza Yalçınkaya     (Bartın)

19.  Ensar Öğüt                               (Ardahan)

20.  Enis Tütüncü                            (Tekirdağ)

21.  Tacidar Seyhan                         (Adana)

22.  Algan Hacaloğlu                       (İstanbul)

23.  İsa Gök                                     (Mersin)

24.  Ali Koçal                                  (Zonguldak)

25.  Abdulaziz Yazar                       (Hatay)

26.  Tekin Bingöl                             (Ankara)

27.  Ali Oksal                                  (Mersin)

Gerekçe:

27 Mayıs 1980 tarihinde MHP Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak'ın öldürülmesinin ardından 29 Mayıs 1980 tarihinde Çorum olaylarının ilk aşaması başlamış, bu aşamada solcu ve Alevi yurttaşlara saldırılar düzenlenmiş, bu yurttaşlara ait işyerleri tahrip edilmiş, bazı yurttaşlar öldürülmüştür.

Bu olaylar sırasında Komünizm ile mücadelede Devlet güçlerini desteklediği ifade edilen paramiliter unsurların solcu ve Alevi yurttaşları katletmelerine güvenlik güçlerince seyirci kalınmış, kimi zaman aşırı sağcı bu güçler açıkça desteklenmiştir.

Olayların ikinci aşamasının başladığı 4 Temmuz 1980 tarihinde solcu ve Alevilerin bir camiyi bombaladıkları yolunda yalan haberler yayılmış, Devletin resmî yayın kuruluşu olan TRT, muhabiri böyle bir haber geçmemesine rağmen bu yalan haberlere yer vermiş, bu kasıtlı tahrikler sonucunda onlarca yurttaşımız yalnızca solcu ve Alevi oldukları gerekçesi ile katledilmiştir.

Yakın tarihimizin en kanlı sayfalarından birini oluşturan Çorum olaylarında toplam 57 yurttaşımız öldürülmüş, 200'ün üstünde yurttaşımız yaralanmış, 300'e yakın ev ve iş yeri tahrip edilerek yakılmış, binlerce aile göç etmek zorunda bırakılmıştır. Bu olayların geçen yıllara karşın aydınlatılmamış olması, arkasındaki güçlerin ortaya çıkarılmaması kamu vicdanını ciddi biçimde rahatsız etmektedir.

Çorum Katliamını ülkenin daha baskıcı, daha otoriter bir rejimle yönetilmesini isteyenlerin yönlendirilmesiyle oluşturulan bir sürecin parçası olarak değerlendirmek gerekmektedir. Bu katliam daha önceki Taksim, Malatya, Maraş katliamları ile başlayan ve 12 Eylül rejimiyle kısmi amacına ulaşan daha büyük bir resmin parçasıdır. Bu süreçte kullanılan insanlardan başlayarak ulaşılacak nokta, Nato ve ABD'nin güvenlik stratejileri, Nato'nun bir parçası olan Gladio ve onun uzantısı olan Kontrgerilla yapılanması ve 12 Eylül'ü gerçekleştiren cuntadır.

Polis içinde o dönemde var olan kimi yapıların olayı gerçekleştiren ve kışkırtan aşırı sağ unsurlarla bağlantıları olduğu yönünde tanıklıklar ve güçlü kanıtlar bulunmaktadır. Olaylar öncesinde kente gelen ve ABD Büyükelçiliğinde çalıştığı saptanan bir kişinin bazı köyleri gezerek Alevi ve Sünnilerin hakkında bilgi topladığı, sağ-sol kamplaşması üzerine sorular sorduğu bilinmektedir. Daha sonra bu kişinin CIA ajanı olduğu öğrenilmiştir. Birçok kaynak bu kişinin olayların planlayıcısı olduğu kanaati taşımaktadır.

Bu katliam ülkeyi 12 Eylül'e iten sürecin önemli bir halkasını oluşturmaktadır. Bu halkaların ve ilişkilerin tamamı aydınlatılmadan ülkemiz üzerinde yabancı istihbarat örgütlerinin ve Nato'nun ülkemizde uzantıları da bulunan yasadışı oluşumlarının o dönemde gerçekleştirdikleri manipülasyonlar anlaşılamayacaktır.

Bu gerekçelerle Çorum'da yaşanan ve kışkırtmalar sonucu insanlarımızın katledilmesiyle sonuçlanan olayların aydınlatılması ve olayların arkasında yer alan güçlerin ortaya çıkarılması amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasının yerinde olacağı kanısı taşımaktayız.

4.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve 19 milletvekilinin, dış politika konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/808)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

"Dış politika sorunlarının tespiti ve çözümü" için Anayasanın 98'inci, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılmasını arz ve talep ederiz. 04.05.2010

1) Hasip Kaplan                              (Şırnak)

2) Selahattin Demirtaş                     (Diyarbakır)

3) Gültan Kışanak                           (Diyarbakır)

4) Ayla Akat Ata                             (Batman)

5) Bengi Yıldız                                (Batman)

6) Akın Birdal                                 (Diyarbakır)

7) Emine Ayna                                                (Mardin)

8) Fatma Kurtulan                           (Van)

9) Hamit Geylani                             (Hakkâri)

10) İbrahim Binici                           (Şanlıurfa)

11) M. Nuri Yaman                         (Muş)

12) Mehmet Nezir Karabaş             (Bitlis)

13) Mehmet Ufuk Uras                   (İstanbul)

14) Osman Özçelik                          (Siirt)

15) Özdal Üçer                                (Van)

16) Pervin Buldan                           (Iğdır)

17) Sebahat Tuncel                          (İstanbul)

18) Sevahir Bayındır                       (Şırnak)

19) Sırrı Sakık                                 (Muş)

20) Şerafettin Halis                          (Tunceli)

 Gerekçe:

Türkiye, hem bir Balkan-Avrupa hem de tarihi ve coğrafi ilişkileri nedeniyle Ortadoğu'nun önemli ülkelerinden biridir. Yine halklar denizi olarak anılan Akdeniz'le doğrudan kıyı olması nedeniyle bir Akdeniz ülkesidir. Diğer yandan, Asya ile Avrupa kıtasını birbirine bağlayan köprü rolü oynaması, Kafkaslarda Türkiye Cumhuriyetlerle ilişkileri nedeniyle Avrasya ülkesidir. Bütün bu gerçeklikler göz önünde bulundurulduğunda Türkiye'nin üzerinde kurulduğu coğrafyaya hem jeo-stratejik hem de jeo-politik önem kazandırmaktadır.

Küreselleşme, dünyada bir çok şeyi sürekli ve hızlı bir değişim sürecine sokmuştur. Bu süreçle birlikte, Ulus-devletlerin giderek aşılma dönemine gireceği, buna karşılık egemen devletler arasında bulunan sınırların ortadan kalktığı, bölgesel bütünleşmelerin artarak önem kazanacağı bir dönem yaşanmaktadır. Tüm bu gelişmeler dış politikayı doğrudan etkileyecektir. Dış politikanın da bu gerçekler ışığında belirlenmesi gerekmektedir.

Ülkede, bölgede ve dünyada küresel barışı, demokrasiyi, insan haklarını, hukukun üstünlüğünü, adaleti ve istikrarı, halkların birliği ve kardeşliğini tesis etmek için aktif ve sürekli bir çaba sağlanması; ülke, bölge ve dünya barışını zedeleyecek, halklar arası düşmanlıklara yol açacak her türden politika ve yaklaşımlara yeni politikaların geliştirilmesi zorunludur.

Demokratik hak ve özgürlüklerin geliştirilmesine yönelik uluslararası sözleşmelerin gereklerinin yerine getirilmesi, bu sözleşmelere aykırı uygulamaların ortadan kaldırılması ve Türkiye'nin dış politikada bu gerekçelerle sürekli baskı altında tutulması önlenmelidir.

Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği, AGİT gibi uluslararası ve bölgesel kuruluşlarla iş birliği ve dayanışma temelinde eşit ilişkiler geliştirilmelidir. Bu kurumlardan başka hiçbir etki altında kalmadan, kuruluş amaçları doğrultusunda, dünya barışının korunması, uluslararası iş birliği ve halklar arası dayanışma ilkeleri çerçevesinde çalışma yürütülmelidir.

AB, dünyada yaşanan bölgesel bütünleşmelerin bir sonucu olarak daha da genişleyerek, ekonomik, siyasal, kültürel ve sosyal bir birliğe doğru evrilmektedir. Türkiye'nin AB'ye katılımını hızlandırmak; müzakere sürecinin AB'ye tam üyelikle sonuçlandırılması için çabalar hızlandırılmalıdır. Sermayenin Avrupa'sına karşı, eşit ilişkiler temelinde, bütünleşmiş halkların demokratik Avrupa'sını yaratmak için çalışmalar yapılmalıdır.

Sermayenin halklar aleyhine gelişen küresel yayılmasına karşı, halkların enternasyonal dayanışmasına ve küresel birliğine katkı sunacak her türlü girişime destek sunulmalıdır. Türkiye'nin demokratikleşmesi ve uluslararası hukuka uyumu için Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi, AGİT gibi uluslararası kuruluşların ilgili sözleşme ve tavsiye kararlarını koşulsuz ve çekincesiz kabulü ve iç hukuka yansıtılması önemlidir.

Kürt sorunu, Kıbrıs sorunu, Ermeni sorunu dış politikada da temel bir sorun olarak Türkiye'nin aleyhinde gelişmelere yol açmaktadır. Bu sorunun zaman kaybedilmeden demokratik çözümü geliştirilerek, ülkemizin uluslararası ilişkilerde güçlü bir konum kazanması sağlanmalıdır.

Ortadoğu'nun bölgesel düzeyde demokratik bütünleşmesi, dünyadaki gelişmelere bağlı olarak temel bir ihtiyaç haline gelmiştir. Bir yandan Ortadoğu'nun demokratik bütünleşmesi için çaba içinde olunurken; diğer yandan, Ortadoğu halklarının bölgesel çıkarlarını koruyup geliştirecek, bölgesel bütünleşmeyi sağlayacak bir dış politika geliştirilmelidir.

Ortadoğu'nun temel sorunlarını oluşturan Kürt sorunu ile Filistin sorununun çözümü için ilgili ülkelerle sürekli diyalog içinde olma esas alınmalı, bu sorunların çözümü için bölgesel ve uluslararası düzlemde yapıcı ve dostane katkılar sunulmalıdır.

İnsanlığı ve doğayı tehdit eden savaşların önüne geçmek, Gezegenimizin silahlardan arındırılması için, silahsızlanma için gerçekleştirilecek olan her türden olumlu girişimin desteklenmesi, enerji ve güvenlik politikalarının yeniden belirlenmesi, Dışişlerinin yeniden yapılanması, eşitsizliklerin küresel düzeyde derinleşmesine karşı küresel adalet ilkesinin savunulması ve ulaşılan bilimsel-teknolojik düzeyin bunun olanaklarından yararlanılması, küresel düzeyde eşitlik ve adalet için yapılan girişimlerin desteklenmesi ve bu yönlü oluşumlarla dayanışma önemlidir.

Bu amaçla bir meclis araştırması açılması, komisyon kurulması yararlı olacaktır.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- (10/53) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmesinin, Genel Kurulun 2/7/2010 Cuma günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu; 02.07.2010 Cuma günü (bugün) toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu Maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                                    Mehmet Şandır

                                                                                                                           Mersin

                                                                                                            MHP Grup Başkan Vekili


Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan 10/53 esas numaralı, "Belediyelerin altyapı, katı atık ve atık su yönetimindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla" Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri Gereğince Meclis Araştırması önergesinin görüşmelerinin Genel Kurulun 02.07.2010 Cuma günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Kemalettin Nalcı, Tekirdağ Milletvekili.

Buyurun Sayın Nalcı. (MHP sıralarından alkışlar)

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; (10/53) sıra sayısıyla vermiş olduğumuz, belediyelerin katı atık, altyapı ve atık su sorunlarıyla ilgili araştırma önergesinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, belediyelerin, Türkiye’deki 2.960’a yakın belediyenin hepsinin kendine göre sorunları var fakat bilindiği üzere, Çevre ve Orman Bakanlığının 2872 no.lu Çevre Kanunu’nun işlemeyen hükümlerinin 4’üncü maddesine göre, 2004 yılından 2012 yılına kadar belediyelerin altyapı, atık su ve katı atık (çöp) toplama tesislerinin yapılması şart koşuldu ve buna cezai şartlar da getirildi. Bu cezai şartların başında, işletmeye alma süreleri, iş termin planının Bakanlığa sunulmasından itibaren -ki bu 2004 yılında çıkan bir kanundur- belediyelerde, nüfusu 100 binden fazla olanlara üç yıl, 100 bin ile 50 bin arasında olanlara beş yıl, 50 bin ile 10 bin arasında olanlara yedi yıl, 10 bin ile 2 bin arasında onlara da on yıl süreç verildi. Tabii, bunun yanında organize sanayi bölgelerine ve sanayi bölgelerine de bir süreç konuldu, bu süreç de iki yıl.

Tabii, geçen zaman içinde, şunu üzülerek belirtmek istiyorum, belediyeler ve yerel yönetimler ne yazık ki bu çevre konusunu yeterince ciddiye almadılar çünkü herhangi bir yaptırımı yok. Belediyelere bakıyoruz, her türlü etkinlik var; sünnet şölenleri var, konserler var, futbol takımlarının şeyi var, yol yaparlar -yol derken, tabii o da kaldırım- fakat ilk yapılması gereken altyapılarla ilgili, çevreyle ilgili atık su ve çöp depolama işleri için ne yazık ki şu andaki belediyelerin yüzde 85’i ne yapacaklarını bilmiyor veya yapmak istemiyor.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde yaklaşık 2.960 belediyenin içinde yüzde 67’sinin hâlen su problemi var, yüzde 81’nin kanalizasyon problemi var, yüzde 93’nün katı atık problemi var ve yüzde 92’sinin de pis su arıtma tesisleri bulunmamaktadır.

Tabii, bunların bir an önce devreye geçirilmesi ki bu Meclis başladığı zaman, Sayın Mustafa Hocam da burada, birazdan da zannedersem çıkıp konuşacak… Fakat hepimiz burada bir şeye kanaat getirdik, çevreyi kurtarabilmek için bir kere bizim altyapı ve bunlara bağlı arıtma tesislerini yapmamız gerekiyor. Şimdi, bunları yapmadığımız zaman temiz su kaynaklarını kirletiyoruz. Bu temiz su kaynakları da yer altı olsun yer üstü olsun bunun en büyük örneği var, Ergene…. Ergene’yle ilgili burada 2 sefer üst üste araştırma komisyonu kuruldu. Kuruldu ama ne oldu? 15 kişi, 16 kişi gidildi gezildi -tekinde de ben vardım- raporlar hazırlandı. Yapılacak iş de belli yani Ergene’nin iki tarafının kuşaklanması ve dışarıda bir arıtma yapılması gerekiyor. Ne yazık ki üç senedir bu konuyla ilgili bu Meclisten veya Meclisi boş verelim, Çevre Bakanlığı veya yerel idarelerden bir adım çıkmadı.

Bugün Trakya’daki bölgede inanın ki numunelik, sadece bir belediyenin arıtması var ve iki organize sanayinin arıtması var; arıtma yok. Bunları belediyeler kendi güçlerine göre, kendi imkânlarına göre yapabilirler mi? Yapamazlar. Bugün belediyelerin gelirlerine bakacak olursak, bir kere, tabii biz belediyeleri eleştirirken, hani Nasrettin Hocanın söylemiyle, hiç mi Ankara’nın suçu yok?

Şimdi, bakın, belediyelerin İller Bankası payı neye göre belirleniyor? Kişi sayısına göre. Bu, çok büyük bir haksızlığa yol açıyor. Size şöyle ki güneyden başlayalım: Mersin, ki taşucu olsun, oradaki sahil bölgeleri olsun… Gelin Antalya tarafına; Ege ve Akdeniz bölgesinde Fethiye, Kuşadası… Trakya bölgesinde, Marmara Ereğlisi ve Şarköy tarafında nüfus, yaz ve kış arasında üç kat fark ediyor ve belediyeler ne yazık ki Adrese Dayalı Nüfus Sistemi’ne göre gelir aldıkları için yeterli hizmeti veremiyorlar.

Hatırlarsanız, bundan bir buçuk sene önce büyükşehirlerin kanununu çıkardık, ben orada da bir konuşma yaptım. Şimdi, biz büyükşehirlere, toplanan vergiden bir pay aktarttık ama ne yazık ki yanındaki komşu veya diğer iller bundan faydalanamıyor. Bunu şöyle bir açmak istiyorum ben: Bugün Tekirdağ bölgesinde yaklaşık olarak 1.300 tane fabrika var. Bu 1.300 fabrikanın 1.250’sinin merkezi İstanbul’da. Bunların gelirleri de İstanbul’a gidiyor ve her gün, “taşıma nüfus” dediğimiz, Trakya, Çerkezköy, Çorlu ve Tekirdağ bölgesine İstanbul’dan 200-250 bin kişi geliyor ve bunların taşımaları yani nakliyeleri geliyor ve yollar, altyapılar ister istemez bozuluyor. Bununla ilgili herhangi bir ek bütçe yok.

Bugün, Trakya’yı yani Tekirdağ bölgesini şöyle göz önüne alırsanız, yoğunluk Tekirdağ’dan doğuya doğru, artış da o tarafa doğru. Bugün Malkara, Keşan, Hayrabolu bölgesi ters göç veriyor. Şimdi, göç almamış bir bölge zaten yatırım yapmıyor ama göç almış bölge yolunu yapmak zorunda, yeni imar planları yapmak zorunda, bunlara altyapı getirmek zorunda ama aldıkları para aynı standartta görülüyor. Bu da belediyelerin işlevlerini yerine getirememesini sağlıyor.

Şimdi, değerli milletvekilleri, belki bu döneme gelir gelmez, bir İller Bankası Kanunu var, bu Kanun’da da… Ki bu önergeyi biz 2008 yılında vermiştik, 2008 yılında -doğrudur burada yazan- 40 bin liradır. Lakin en son geçen sene, biz İller Bankasıyla ilgili bir kanun çıkarttık; gelirinin yüzde 60’ını, nüfusu 10 binin altında bulunan belediyelere hibe şeklinde, altyapılarının ve projelerinin yapılmasıyla ilgili. Ama bugün bu rakam 180 milyon civarında. Bu, hiçbir belediyeye yetmiyor.

Bakın, ben size yine Mersin’den bir örnek vereceğim: Taşucu Belediyesi sahil bölgesinde, nüfusu 10 binin altında ve toplam altyapı bedeli 50 trilyon tutuyor ama bunun ancak İller Bankasının karşılayabildiği miktar 4 trilyon, diğer kalanını Belediyenin kendi imkânlarıyla yapma imkânı yok. Birazdan belki burada arkadaşlar çıkacaklar, şunu söyleyecekler: “Bizler hibe para veriyoruz.” Yalnız bunlar 180 milyonla, 200 milyonla çözülecek işler değil. Çevre Bakanlığı da bu işe bir katkıda bulunuyor, doğrudur, yüzde 10’la 45 arasında ama bu oran, yüzde 10 kime uygulanıyor, yüzde 45 kime uygulanıyor? Bunlara da çok dikkat etmemiz lazım.

Şimdi, İller Bankası bu dönemde anonim şirket olmak istiyor. Anonim şirket olduğu zaman, bu yüzde 60 olan belediyelere altyapı katkısı yüzde 51’e düşüyor. Belediyelere genel bütçeden İller Bankasına aktarılmış olan yüzde 5 pay da kademeli olarak yüzde 3’e ve 2’ye çekiliyor. Böyle olduğu zaman, kaynağı bulunmayan belediyelerin can simidi olan İller Bankası bu belediyelere kredi veremez duruma gelecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Nalcı, lütfen tamamlayınız sözlerinizi.

Buyurun.

KEMALETTİN NALCI (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Çünkü kredi şartları uyuyorsa İller Bankasından para alacak, kredi şartları uymuyorsa İller Bankasından para alamayacak.

Değerli milletvekilleri, şimdi burada belediyelerin altyapıları dediğimiz zaman tabii ki akla ilk gelen şey İller Bankası. Ne yazık ki, İller Bankasında, bu önümüzde çıkacak olan kanundan orada çalışan yaklaşık olarak 4.600 kişi memnun değil çünkü özlük hakları ellerinden gidecek ve bunun korkusunu kendi içlerinde hissediyorlar. Nasıl oluyor? 4.600 kişiyi siz sözleşmeye zorluyorsunuz, sözleşme yaptıktan sonra da, ki kadro garantisi olmadan… Onların istedikleri şu: Kadro garantisi olmak koşuluyla sözleşmeliye geçmek istiyorlar. Tabii bu kanunda, gelecek kanunda buna dikkat etmenizi ben rica ediyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle, vermiş olduğumuz araştırma önergesine desteklerinizi bekliyorum. Hepinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Nalcı.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Nuri Yaman, Muş Milletvekili.

Buyurun Sayın Yaman.

M. NURİ YAMAN (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Milliyetçi Hareket Partisinin belediyelerin altyapı, katı atık ve atık su yönetimindeki sorunlarını araştırmak üzere verilen araştırma önergesi aleyhine söz almış olmam, açık ve net olarak söyleyeyim, bu hakkı kullanmak amacınadır, yoksa böyle bir önergenin, böyle bir araştırmanın, ülkemizin önemli bir sorununa neşter vuracak olan bir araştırmanın aleyhinde bulunmak gibi bir lüksüm olamaz. Üstelik yıllarca bu belediyelerin iç işleriyle ilgili, işleyişleriyle ilgili, bu konularda çektikleri sıkıntıları yakından bilen ve bunu bulunduğum süre içinde de ilgililere rapor hâlinde bildiren bir kişi olarak da bu sorunun tam da bu Meclis döneminde mutlaka ele alınması gerektiğine inanan bir insanım.

Evet, araştırma önergesinin içeriğini değerlendirdiğimiz zaman, ne yazık ki ülkemizde her zaman olduğu gibi, bazı şeyler yasal düzenlemelerle düzenlenir, yasalara maddeler hâlinde geçirilir, hatta yönetmelikleri de çıkarılır ama bu yasaların, bu düzenlemelerin hayata geçirilmesiyle ilgili gerekli olan altyapı ve onun insan ve parasal kaynakları ne yazık ki düşünülemez.

Bugün, bütün belediyelerimizde yaşanan, yaklaşık 3.225 belediyemizin, diyebilirim ki İstanbul, Ankara, İzmir dâhil olmak üzere, yaşadıkları bu önemli sorunlarla ilgili birçok belediyenin yeterli teknik elemanı, yeterli ekipmanı ve yeterli kaynağı da bulunmamaktadır. Parantez içinde, tırnak içinde bu kaynaklara sahip olan, başta ülkemizin göz bebeği, Avrupa kenti İstanbul’da dahi bunun nasıl çağdaş bir şehircilik anlayışıyla, bu altyapıların yapılmadığı, yağan basit bir yağmurda dahi İstanbul’un nasıl günlerce sele teslim olduğunu hepimiz görüyoruz ama bu nereden kaynaklanıyor? Bu, her şeyden önce İstanbul Belediyesinin, bu altyapıyla ilgili yetersizliğinden veya kaynağının eksikliğinden değil, bana göre rantın dağıtılmasındaki bu önemli sorunun çözümünde bazı insanların bu rant amacıyla tekniğin, bilimin ve her türlü şehircilik anlayışının öngörmediği yerlerde yapılanmaya gitmesi ve buna da on beş yıldan bu yana uygulanan AKP yönetimindeki belediyelerin göz yummasıdır.

Siz, bilindiği gibi, geçen yıllarda yaşanan TEM yolu üzerindeki Ayamama Deresi ve onu besleyen kaynakların İstanbul’u nasıl teslim aldığını, oradaki sanayi kuruluşlarından iş merkezlerine kadar buraların sele nasıl teslim olduğunu gördünüz. İşte, bu yanlış ve çağdaş olmayan kent uygulamasında buralara kayırmacı bir düşünceyle verilen ruhsatlarla yapılan yapıların bunun sonucunda da sel altında kalmasının sonucudur. Yoksa İstanbul Belediyesi gibi bir belediyenin bu altyapı sorunlarını çözmesi lazım.

Bu araştırma önergesiyle ilgili benden önce konuşan Değerli Hatibin de belirttiği gibi bu Belediyeler Birliğinin de bir makalesinde, benim okuduğum kadarıyla, altyapı hizmetleri şu anda ülkemizde hemen hemen belediyelerimizin yüzde 67’sinde yani 3.225 belediyeyi birlikte değerlendirdiğimiz zaman bunların yüzde 65 ile 70’i arasındaki bir rakamda içme suyu tesislerinin yetersiz olduğu bir gerçek. Yine, bu belediyelerin yüzde 80 ile 85’i arasında kanalizasyonu, yüzde 90 ile 95’i arasındaki katı atık ve depolama sisteminin yetersiz olduğu ama bütün bunlara rağmen en büyük yetersizliğin bu belediyelerimizin çoğunda kaynak yetersizliği olduğu, parasal yetersizlik olduğu ve teknik personel ile ekipman eksikliği olduğu da bir gerçektir.

Ben iyi hatırlıyorum, gerek Bolu’nun gerek Tekirdağ’ın ve gerekse Edirne’nin teftişlerinde, o bölgelerde çok önemli atık su ve arıtma tesisi sorunları olduğunu ve Çevre Bakanlığının çıkarmış olduğu söz konusu yasanın geçici 4’üncü maddesiyle de burada nüfusa göre çeşitli cezaların il çevre müdürlüğü tarafından uygulanacağı ve bunların da zaman zaman arıtma tesislerinin kurulu olanların da çalıştırılıp çalıştırılmadığı hakkında raporlar da gördüm ve ilgimi çekmişti.

Bilhassa Ergene Ovası’nın zehirlenmesiyle ilgili üniversite tarafından yapılan o araştırmaya da değinmeden geçemeyeceğim. Gerçekten bu Ergene Ovası’nın zehirlenmesi olayı sadece Ergenelileri, Trakya’yı ilgilendirmiyor, bu aynı zamanda orada yetişen pirinci yiyen bizleri de… Oradan alınan ürünlerde Anadolu insanının tamamını da zehirleyen birtakım atık maddelerin bu pirince, hububata ve yetişen sebzeye geçtiği bilimsel olarak da rapora bağlandığı hâlde, hâlen Sayın Tekirdağ Milletvekilimizin ve zaman zaman da bölge milletvekillerinin anlattığı kadarıyla bu sorunun çözümlenmemiş olması, ülkemiz için büyük bir eksiklik.

Ülkenin Doğu ve Güneydoğu Anadolu’sunda bulunan, genelde Kürt vatandaşlarımızın yoğun olarak yaşadığı Kürt coğrafyasında ise, belediyelerin bu altyapı, içme suyu, kanalizasyon ve katı atık depolama durumlarının içler acısı olduğunu da zaman zaman oralarda yaptığım teftişlerde ve gezi gözlemlerimde gören bir kişiyim. Bunlardan sadece önemli bulduğum bir konuyu dikkatlerinize sunmak istiyorum.

Van Gölü, deyim yerindeyse, sevgili Vanlı milletvekillerimin de bildiği gibi Doğu Anadolu’nun incisi ve Doğu Anadolu’da bulunan insanlarımızın çoğu “Van Gölü” demez “Van denizi” der ve o “Van denizi” dediğimiz Van Gölü’nün bize sunduğu nimetleri ne yazık ki basit birtakım değerlendirmeler sonucunda, yine gün geçtikçe kaybetmekle karşı karşıyayız.

Van ilinin teftişinde, o zamanın AKP Belediye Başkanıyla yaptığım görüşmede, gerek alınan Dünya Bankası fonları ve gerekse DAKAP dediğimiz Doğu Anadolu Kalkınma Projesi kapsamındaki ödeneklerle yapılan arıtma tesisinin, çok ilkel bir anlayışla “Fazla enerji gidiyor.” düşüncesiyle mevcut arıtma tesislerinin günde sadece göstermelik olarak bir iki saat çalıştırıldığını ne yazık ki, gözlerimle gördüm, yanımdaki arkadaşlarla birlikte tespit ettik. O güzelim Van Gölü… Bugün, büyük uğraşılarla Tatvan, Erciş ve Van’daki mevcut arıtma tesisleri yine bu DAKAP ve Dünya Bankası fonlarıyla diliyorum ki, en yakın bir sürede devreye girer ve doğuda tek “deniz” adıyla değerlendirilen bu güzel gölümüz ve çevreye sunduğu turistik hizmetler bakımından yakında kurtulur.

Yine, bu Kürt coğrafyasındaki belediyelerimizin en önemli sorunlarından biri de kış aylarındaki doğa şartlarının sertliği ve yaptıkları hizmetlerde çok büyük bir yıpranma ve aşınmayla karşı karşıya kalmaları. Gerçi, Belediyeler Yasası bazı belediyeler için gelir kaynakları olarak öz kaynak yaratma imkânları veriyor. Ancak, şunu unutmayalım ki, bu bölgedeki belediyelerimizin tamamı genel bütçeden gönderilen ödeneklerle, paylarla ancak hizmetlerini yürütecek konuma gelmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yaman.

M. NURİ YAMAN (Devamla) – Evet, bu kısa süre içinde, bu bölge belediyelerinin önemli bir sorunu da kendi olanaklarıyla Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı kapsamında Avrupa’da edindikleri kardeş belediyelerle birlikte değerlendirdikleri ve hayata geçirmek istedikleri projelere ise ne yazık ki, İçişleri Bakanlığı zaman zaman ideolojik yaklaşmakta ve bu ortak projelerin gerçekleştirilmesine “Neden hep doğu ve güneydoğudaki il ve ilçelere, belediyelere gidiyorsunuz da neden bir Orta Anadolu, neden bir Akdeniz veya Ege Bölgesi’ndeki belediyeye gitmiyorsunuz?” yaklaşımıyla maalesef bu ortak projeler de gerçekleşmemektedir.

Bu nedenle, bu konunun enine boyuna bu Mecliste araştırılması ve ortak bir anlayışla bu sorunun giderilmesi gerektiğini diliyor, bu önergeye her ne kadar aleyhte söz aldıysak da bütün gönlümüzle lehinde oy kullanacağımızı bildirir, hepinizi saygıyla selamlarım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yaman.

Grup önerisi lehinde söz isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Malatya Milletvekili.

Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunarım. Milliyetçi Hareket Partisinin Grup önerisi lehinde söz aldım.

Değerli arkadaşlar, belediyeleri konuşuyoruz burada. Bir kere, belediyeler acaba eşit koşullarda mı? Önce, Türkiye’de her belediyenin zorunlu olarak verdiği hizmetler var. Mecburen vermek zorunda olduğu hizmetler var ama tüm belediyeler eşit koşullara sahip değil. Bir kere burada haksızlık var, adaletsizlik var.

Değerli arkadaşlarım, bir kere dilerseniz önce belde belediyelerinden başlayalım; yani nüfusu 1.500 ile 5 bin ve 5 bin ile 10 bin arasındaki belediyelerden başlayayım.

Değerli arkadaşlarım, burada da büyük haksızlık yaptınız. Nüfusu 4.999 olan bir belediye ile nüfusu 5.001 olan bir belediye arasında ne kadar büyük bir haksızlık yaptığınızı biliyor musunuz? Bir beldenin nüfusu 4.999; denkleştirme ödeneği olarak verdiğiniz parada eğer çok büyük fark varsa, 2 kişi için nüfusu daha az diye ne kadar haksızlık yaptığınızı biliyor musunuz? Bir kere bu bir haksızlıktır. Yani burada denkleştirme ödeneği altındaki adil olmayan, denkleştirme ödeneği yoluyla bulmaya çalıştığınız adil olmayan çözümler, hakikaten belediyeleri isyan ettirmektedir. Yani Adrese Dayalı Nüfus Sistemi’nde 2 kişinin az olması o belediyenin yılda 100 bin lira daha az para almasına sebep olmaktadır arkadaşlar. Bir kere, çok zor koşullar altında mücadele ediyorlar bu belediyeler. Bunlardan bir de elektrik parası istiyorsunuz, bunlardan bir de aydınlatma bedeli istiyorsunuz, bunlardan bir de sulama suyu bedeli istiyorsunuz, bunlardan bir de içme suyunun elektrik paralarını istiyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, zaten olanakları yok. Bir zamanlar “aydınlatma bedeli” diye taktınız. Sanki belediyeler kolluk kuvveti, sanki vatandaşın emniyetini sağlamakla görevli bir kolluk kuvveti zannettiniz; elektrik bedeli salması saldınız, sokak aydınlatması saldınız. Ha, şimdi bir yasa getirdiniz enerji KİT’leriyle ilgili, burada bunu geri almaya çalışıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, bu belediyelerin işçilerinin çoğu maaş alamıyor, altını çiziyorum, maaş alamıyorlar. Bu nedenle özellikle denkleştirme ödeneğinde yapılan haksızlığı gidermek zorundasınız. Biz mutlaka…

İki: Bu belediyelerin, özellikle siz, yaz nüfusu ve kış nüfusunun ne kadar olduğunu bilemiyorsunuz. Bazı beldelerimiz kışın çok küçük nüfusa sahip olmasına rağmen yazın mevcut nüfusunun 10 katı kadar nüfusa sahip oluyor. O hizmeti veriyor ama aldığı para yine aynı para. Yani düşünün bir sahil belediyesini, kışın 3 bin kişi olan bir belediye nüfusu yazın 50 bin kişi, 100 bin kişiye hizmet vermeye çalışıyor. Yani burada bunları dikkate almıyorsunuz arkadaşlar.

Bu nedenle, özellikle bu Belediyeler Kanunu’nda, yıllardır söylememize rağmen hep kulak ardı ediyorsunuz, adaletsiz, haksız olmasına rağmen kulak ardı ediyorsunuz. Adalet duygularınız her ne hikmetse belediyelere karşı kabarmıyor. Gine söylüyorum: Büyükşehir Kanunu Türkiye'deki  adaletsiz bir kanundur ve bazı belediyelere çok önemli olanaklar sağlıyor, hak etmediği olanaklar. Ama bazı belediyeler insanlarının çöpünü atamazken, insanlarına su akıtamazken, insanlarına su bulamazken bazı belediyeler ise çok farklı şeyler yapıyorlar. Önce insanı insan gibi görün. Onları çöpten, her şeyden arındırmamız lazım, mikroptan arındırmamız lazım. O mikroplu yerleri belediyeler temizleyemiyor.

Değerli arkadaşlarım, siz -yine söylüyorum, altını çiziyorum- 20 kilometre etrafını büyütmenize rağmen, bazı illeri 35 kilometre büyütmenize rağmen, 20 kilometre büyüttüğünüz il 350 bine geldi, bazı iller 35 kilometrede 500 bine geldi. Bunlara yılda 200 bin lira para veriyorsunuz, “Bu büyükşehir belediyesidir.” diye ama 600 bin nüfusa sahip Şanlıurfa’ya -altını çiziyorum, her zaman söyleyeceğim- verdiğiniz para 80 bin lira. Haksızlık vardır, adaletsizlik vardır. Adalet bunun neresinde, hak bunun neresinde? Yine bazı iller var, Van, merkez nüfusu ne kadar? Bakın, aldığı para ne kadar?

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Tekirdağ…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Tekirdağ, oraya gelmedi. Yok, haksızlık yapmayalım şimdi bir de orada Kemalettin Bey.

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Onlara da vermiyorlar.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Yani, “yaz nüfusu, kış nüfusu” dersen saygı duyuyorum. “Tekirdağ’ın yaz nüfusuyla kış nüfusu…” dersen hakikaten hak ediyor. Evet...

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Günlük nüfus da değişiyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Yaz çok kalabalık oluyor.

Değerli arkadaşlarım, bunu…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Anlaşın, anlaşın!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ünal Bey, bizim neyde anlaşıp… Sen haksızlığı gider! Haksızlığa sen çanak tut, ondan sonra “Anlaşın.” de. Beyefendi, haksızlığı gider haksızlığı! De ki: “Haklısın, haksızlık yapıyoruz.”  Bunu niye söylemiyorsun?

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Ben kötü bir şey demedim, “Anlaşın.” dedim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Niye söylemiyorsun bunu? Hemen oradan “Anlaşın.” diyorsun. Gel, önce haksızlığı gider ki öyle anlaşalım. Haksızlık yapıyorsunuz, hak ve hukuku bir tarafa bırakıyorsunuz, bazı illerin hakkını yiyorsunuz -aynen söylüyorum- hakkını yiyorsunuz, hakkını. Şanlıurfa’nın hakkını yiyorsunuz. Şanlıurfa’da yaşayan çoluk çocuğun hakkını yiyorsunuz. Van’da yiyorsunuz.

CEMAL KAYA (Ağrı) – Malatya…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Malatya’nın da yiyorsunuz, Kahramanmaraş’ın da yiyorsunuz, Manisa’nın da yiyorsunuz, Balıkesir’in de yiyorsunuz. Bak, biz adalet istiyoruz. Adalet istiyoruz. Mevcut büyükşehirlerden nüfusu daha yüksek olan yerlerin hakkını yemeyin. Mevcut büyükşehirlerden daha düşük olanlara bir şey diyemiyorum.

MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) – Biz de isteriz. Kastamonu’ya isteriz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Varsa yapın, isteyin efendim.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyelim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – İsteyin ama haksızlığı önleyin arkadaşlar, haksızlığı.

CEMAL KAYA (Ağrı) – Ağrı’nın ismini de söyle, Ağrı’nın ismini de.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Yine söylüyorum: Nüfusu 4.999’la 5.001 olan bir belediyeye bakın, onun aldığı denkleştirme ödeneğine bakın, 4.999’a bakın arkadaşlar yani haksızlık var burada. Daha yaygın, daha kademeli yani orada biner biner yaptığınız zaman bu kadar haksızlık yapılmaz. Ama birdenbire 4.999’la 5.001 arasında çok büyük bir uçurum oluyor arkadaşlar yani “Bu uçurumu giderin.” diyorum, ben bunu söylüyorum.

Arkadaşlar, belediyeler konusunda, maaş ödeyemeyen belediyeler var. Orada çalışanların günahı ne, orada çalışan insanların?

İçişleri Bakanlığının belediyelere nasıl yardım ettiğini ben size soruyorum. Ben soruyorum arkadaşlar. Belediyeler İçişleri Bakanlığına bağlı ya ta ki sulama birlikleri gibi, sulama birlikleri de bağlı ya İçişleri Bakanlığına.

M. NURİ YAMAN (Muş) – Maliye Bakanlığı… Maliye Bakanlığı…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Herhâlde su akıyor İçişleri Bakanlığı bakıyor. Nasıl bir teknik hizmet verdiğini, nasıl bir yardım ettiğini hakikaten merak ediyorum. Birisi çıksın bana desin ki “Bu sulama birliklerine İçişleri Bakanlığı şöyle bir hizmet ediyor, şunu yapıyor, bunu yapıyor.”

Arkadaşlar, yine söylüyorum, sulama birliklerinin olması gereken yer DSİ’nin bağlı olduğu Çevre Bakanlığıdır. Sulama birliklerine destek olacak, teknik destek olacak yer DSİ’dir. Bunu sekiz senedir söylüyoruz. Kanun geldi, gelecek, hiç daha ortada bir şey yok.

İçişleri Bakanlığının belediyelere hangi teknik desteği yaptığını yine merak ediyorum. Sadece belediyeleri denetlemek… Sen yine denetle kardeşim. Belediyeleri denetleme görevinden dolayı İçişleri Bakanlığına belediyelerin bağlı olmasına gerek yok arkadaşlar. Belediyelerin teknik desteğe ihtiyacı var, belediyelerin her türlü desteğe ihtiyacı var. Bunun yeri, ayrı bir bakanlığının olması lazım belediyelerin. Yani İçişleri Bakanlığının -ben soruyorum size- bugüne kadar belediyelere hangi desteği yaptığını, bugüne kadar nasıl bir teknik destek yaptığını merak ediyorum. Bir bilen varsa bana söylesin bunu.

Değerli arkadaşlarım, yolunuz yanlış. Belediyeler konusunda haksızlık yapıyorsunuz, adaletsizlik yapıyorsunuz. Özellikle Milliyetçi Hareket Partisinin getirdiği önergedeki altyapı sorunlarının çözümünde büyük sorunlar vardır. Bu nedenle, belediyeler konusunda bir kez daha kendinize bakın. Başınızı elinizin arasına alın, biz ne haksızlık yapıyoruz, hangi ilin hakkını yiyoruz, hangi ile fazla veriyoruz… Tabii, belediyelere yaptığınız gibi bir de özel idareler var arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Daha ilave sürem var değil mi efendim?

BAŞKAN -  Hayır, bir dakikalık süre veriyorum.

Buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Peki efendim.

Arkadaşlar, köyü olmayan bir büyükşehir belediyesine, köyü olmayan, bir tane köyü yok, aynı parayı o nüfusa…  Bir de özel idare payı da veriyorsunuz. Dikkatinizi çekerim, bir koyundan iki post.  Yapmayın, öbürünün hakkını yemeyin, öbürünün hakkını yemeyin. 600 bin nüfusa 80 bin lira vereceksiniz, 350 bin nüfusa 160 bin lira vereceksiniz. Bu hangi hak, hangi hukuk, hangi adalet? Sizi bu konuda adaletli olmaya davet ediyorum. Ama maalesef, sekiz senedir bir kulağınızdan giriyor öbüründen çıkıyor. Yani benim umudum yok sizden ve umudum tükendi bu konuda.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.

Öneri aleyhinde söz isteyen Mustafa Öztürk, Hatay Milletvekili.

Buyurun Sayın Öztürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ÖZTÜRK (Hatay) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben, bir sözle başlamak istiyorum sözlerime. Deveye sormuşlar “Neren eğri?” diye. Şimdi, ben bu araştırma önergesinin neresini düzelteyim? Bunu özellikle söylüyorum, rakamların tamamına yakını yanlış.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Hükûmetin tarifi mi o?

MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) - Arkadaşımız biraz önce “Bu, 2008 yılının verileri.” dedi. 2008 yılının verileri buraya gelirken bugünkü rakamlarla düzeltilir ve buraya gelir, verilir. Niye?

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Meclis böyle çalışıyorsa suç bizim mi hocam?

MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) - Bu rakamlarda böyle arşın arşın, fersah fersah ilerlemeler ve gelişmeler oldu. Keşke Çevre Bakanlığına, keşke İller Bankasına bunlar sorulsaydı da gerçek rakamlar alınsaydı. Bugün 2.951 -biraz önce de arkadaşlarımız söyledi- belediye var ve belediye nüfusunun yüzde 88’inde kanalizasyon sistemi var, altını çizerek söylüyorum, sadece yüzde 12’sinde kanalizasyon sistemi yok. Bunlarla da ilgili çalışmalar devam ediyor. Bugün belediyelere ait atık suların yüzde 68’i arıtılıyor…

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Sayın Hocam, nereden bahsediyorsunuz, hangi belediyeden?

MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) - …ve 2003 yılında arıtılan su miktarı yüzde 32 idi, rakam 2 katın üzerine çıkmıştır. Bunlar resmî rakamlardır, TÜİK’ten alınan rakamlardır, bunu özellikle söylüyorum. 2.951 belediyeden 2.421’inde kanalizasyon sistemi var. Keşke böyle rakamlarla böyle sistematik olarak konuşsaydık daha iyi olurdu.

Kısaca bazı belediyelerle ilgili de kısımları söylemek istiyorum. Nüfusu 100 binin üzerinde olan 152 belediyeden 127 tanesinde atık su arıtma tesisi var. 50 bin ile 100 bin arasında olanda 96 tane, 10 bin ile 50 bin arasında olanda 76 tane, 2 bin ile 10 bin arasında olanda 116 tane atık su arıtma tesisi bulunmaktadır. 2 binin üzerinde ise 21 belediyenin atık su arıtma tesisi var. İller Bankası Kanunu’nda gerekli düzeltme ve düzenlemeler yapılarak belediyelerin altyapı projelerine -atık su dâhil, içme suyu temini dâhil, atık suların arıtımı dâhil, içme sularının arıtımı dâhil, kanalizasyon, katı atık bertarafı dâhil- İller Bankası yüzde 50 hibe destek vermektedir, altını çizerek söylüyorum, yüzde 50 hibe veriyor.

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Hepsine mi Hocam?

MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) - Belediyeler, bazı belediyeler kaldırım yapmayı bıraksınlar, İşçi Bulma Kurumu gibi çalışmayı bıraksınlar, çevre projelerine önem versinler, çevre projelerine. Bakanlıklar, Hükûmet bu konuda gerekli destekleri veriyor ama bazı belediyeler proje hazırlamaktan dahi imtina ediyor. Bu konuda projelerin hazırlanmasında dahi Bakanlık, Çevre Bakanlığı destek oluyor, hibe yardımında bulunuyor. Bunu da özellikle belirtmek istiyorum.

Belediye bunu beğenmiyorsa, altını çizerek söylüyorum, hibe alır yüzde 50’sini, Çevre Bakanlığı destek veriyor bu projelerde. Bunu da beğenmiyorsa belediye, İller Bankasından kredi alarak projesini tamamlar Çevre Bakanlığı projesi olarak.

Ama, bu Çevre Bakanlığını nereden bugüne getirdik biliyor musunuz? Bir zamanlar, bu Çevre Bakanlığının başındaki Müsteşar ebeydi, ebe, beyler, bunu unutmayın. Ebe ne yapardı? Çöp konteyneri verirdi. Ebe ne yapardı? Çöp torbası verirdi. Ebe ne yapardı? Traktör verirdi belediyelere, traktör. Altyapı hizmetlerine para vermezdi. Biz geldik ne yaptık? Durun dedik, atık su arıtma tesisi, kanalizasyon sistemi ve katı atık bertaraf tesisi… Bütün belediyelerin -siyasi parti farkı gözetmeksizin- hepsine dedik ki: Gelin birlikte projelerinizi hazırlayalım, gelin birlikte bu projeleri yapalım. Niye? Bizim mesleğimiz bu, mesleğimiz, işimiz bu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) İşini bilmeyen adam işin başına geldiği zaman beceremiyor bu işi işte. Bunu özellikle söylüyorum.

Ama, burada güneydoğu belediyelerimize de sesleniyorum: Bazı illerimizde yüzde 60 ile 80 içme suyu şebeke sisteminde kaçak-kayıp var.

GÜROL ERGİN (Muğla) – BDP’liler çıktıktan sonra mı konuşuyorsun?

MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) – Kaçak-kayıbın olduğu bir belediyede temiz suyu vatandaşa ulaştırmanız mümkün değildir. Belediyelere rica ediyorum, başka işleri bırakın, insanlara temiz su sunun. Bütün mesele bu. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Başka işleri bırakın, insanlara sağlıklı su sunun diyorum. Belediyenin temel görevi budur diyorum.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Para, para?

MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) - Oynamasını bilene para var, yapmasını bilene para var. Bakın, Çevre Bakanlığının 2002 yılında verdiği para ne kadar biliyor musunuz? 4,5 trilyon liraymış. Neye vermişler bu parayı? Traktöre vermişler ondan önce. Şimdi ne kadar veriyoruz altyapı projesine, biliyor musunuz? Altyapı projesine diyorum, altını çizerek. 84 trilyon lira. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Sadece Çevre Bakanlığının verdiği para bu. Ne kadar? 20 kat artmış, 20 kat.

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Nereye gitti Hocam? Harcanan yerleri söyle?

MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) - Yeter ki –altını çizerek söylüyorum- belediye oynamasını bilsin, iş yapmasını bilsin. Siyaseti bıraksın, çevrenin siyasetini bir kenara bıraksın, bu projeleri yürütmeyi bilsin. Bu konuda özellikle ben güneydoğudaki ve doğudaki bazı illerimizi doğru yapılanmaya, doğru altlık kurmaya davet ediyorum.

Yine altını çizerek söylüyorum: 2003 yılında 15 belediyemizde çöp bertaraf tesisi var. Bugün kaç tane? 45 tane. Bu sadece AK PARTİ’li belediyeler mi? Hayır. Örnek mi istiyorsunuz? Bu projenin altında imzası olan bir eski Müsteşar Yardımcısı olarak, Çanakkale Projesi’nin altına imza attım. AK PARTİ’li mi bu arkadaş? Hayır. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Araya bir tane karıştırmışsın.

MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) - Her türlü belediyeye teknik konuda, proje bazında, Avrupa Birliği projelerinde… Yeter ki belediye oynasın dedik, yeter ki iş yapmayı bilsin. Bizim derdimiz bu. Parti marti gözetmeksizin yardımcı olduk biz. Altını çizerek söylüyorum. Başka? Kuşadası Belediyesi AK PARTİ’li bir belediye mi? Hayır. Ama dedik ki, orada da bu projeyi gerçekleştirmemiz lazım. Yeter ki belediye buna sevdalı olsun, çevreye sevdalı olsun. Bazı arkadaşlar geliyor, burada çevrenin lafını ediyor sadece. İcraata geçirecek işler yapalım beraber. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bugün otuz iki tesisin yapımı devam ediyor belediye birlikleri oluşturarak, altını çizerek söylüyorum. Şu anda proje safhasında olan yirmi yedi proje var.

Bunun hibesini kim veriyor arkadaşlar biliyor musunuz? Çevre Bakanlığı veriyor, hibe yardım ediyor Çevre Bakanlığı. Projenin hibesini veriyor, yatırım programının yüzde 10’unu da Çevre Bakanlığı veriyor. “Projenin ihalesine çık, al yüzde 10’unu da ben sana vereyim.” diyor, diğer konularda da yüzde 50’sine yakınında yardımcı oluyor. Ben altını çizerek söylüyorum, keşke belediyelerimiz, keşke ilgili arkadaşlarımız belediyelerini… Bak, kendi ilçemden bahsediyorum, bir tane örnek vereceğim. Hatay’ın Dörtyol ilçesinde, seçilir seçilmez belediye başkanının yanına gittim, “Hayırlı uğurlu olsun.” dedim. AK PARTİ’li gitti, şu anda MHP’li bir arkadaşımız geldi, başarılar dilerim, “Her türlü emrindeyim Başkanım.” dedim. On altı ay oldu, atık su şu anda lağım şeklinde Akdeniz’i kirletiyor. Ben ne diyorum on altı aydan beri? “Proje yapalım, proje. Gelin, bunların projelerini hayata geçirelim.” diyoruz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Niye yardım etmiyorsunuz?

MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) - Lütfen belediyelerinizi bu projelerle ilgili hayata geçirin. Biz bununla ilgili özellikle varız.

Bakın beyler, eski parayla 300 bin lira su bedeli alıyor bir belediye başkanı, ondan sonra diyor ki: “İçme suyunu ben arıtacağım, işleteceğim, atık suyu uzaklaştıracağım.” Anadolu tabiriyle, bir kötü laf ama bunu söyleyeceğim: Nah sen işletebilirsin o tesisi! Tamam mı, nah işletirsin!

M. NURİ YAMAN (Muş) – Yakışmıyor ağzınıza! Hocam, o sözünüzü geri alın. Ayıp oluyor!

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hocam, yakışmadı.

MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) – Neden bunu söylüyorum biliyor musun? Arkadaşlar, bir içme suyunu doğru işletmek istiyorsan 1,5 liradan aşağı para alamazsın. Su bedellerini doğru almamız lazım, su bedellerini doğru belirlememiz lazım, çevreyle uyumlu işletmecilik mantığını hayata geçirmemiz lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Hocam, o kelimeler size hiç yakışmıyor.

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Hiç yakışmadı Hocam.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, lütfen sözlerinizi tamamlar mısınız.

MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) – Bununla ilgili Hükûmetimiz gerekli desteği veriyor, ilgili belediyelerinize talimatları verin, ilgili belediyeler harekete geçsin. Bizler yardımcı olmaya hazırız; Hükûmetimiz hazır, ilgili bakanlıklarımız hazır. Lütfen ilgili kurumlar harekete geçsin. Biz bunu söylüyoruz.

Bunlarla ilgili burada yazdığınız yazıların tamamına yakını… Yazın bir Çevre Bakanlığına yazı, oradan bu bilgileri rahatlıkla alabilirsiniz.

Ben, gününüz aydın, geleceğiniz parlak olsun; daha güzel, daha yaşanılabilir bir çevre için el ele verelim diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, Sayın Hatibin kullandığı kelimeyi tutanaklardan çıkartın efendim.

BAŞKAN – Sayın Şandır, Sayın Nalcı’nın söz talebi var, vereceğim.

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Söz talepleri var Sayın Anadol. Yoklama da yapacağım.

Buyurun Sayın Nalcı.


V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

8.- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın, belediyelerin asli görevlerini bırakıp, başka işlerle uğraşmalarına yaptırım getirilmesine ilişkin açıklaması

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Vallahi bugün Mustafa Hoca’nın en talihsiz bir konuşmasına bu Meclis şahit oldu. Hani eski bir laf vardır: “Karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar!” Yani Sayın Hocam altını çize çize konunun üstünü de çizdi! Biz kendisiyle Komisyonda çok çalıştık ve burada bizim getirmiş olduğumuz önergenin doğruluğunu kendisi de biliyor. Fakat bir bilim adamı olmaktan çıkıp siyasetçi kimliğine büründüğü için burada savunmak zorunda kalıyor. Bugün Türkiye'nin neresinde yüzde 81 sağlıklı kanalizasyon varmış? Ben sayıyorum o zaman Sayın Hocam: Tekirdağ. Tekirdağ içme suyu dört senedir bekliyor. Çorlu içme suyu. Çevre Bakanlığı getirecek. Nerede bu? Çerkezköy pis su arıtma. Trakya’da -ben söylüyorum o zaman Sayın Hocam- bana bir tane çalışan sistem gösterin. Ama bunda sadece suçlu yerel yönetimler değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Nalcı.

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Sayın Başkanım, hemen bitiriyorum.

Burada tabii ki tüm suç…

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Nalcı…

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Sayın Başkanım, yoklama istedik.

BAŞKAN - Bir saniye Sayın Milletvekili…

TAYFUR SÜNER (Antalya) - Niye bekliyorsunuz?

BAŞKAN – Sonra, ben oylamaya sunmadım ki henüz. Oturun lütfen.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Tabii, gelsinler, vakit geçsin!

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) - Sayın Başkanım, tabii burada sadece suç hiçbir zaman için İller Bankası ve Çevre Bakanlığına bırakılmaz. Burada belediyelerin de suçu var, o konuda katılıyorum. Asli görevlerini bırakıp da başka işlerle uğraşan belediyelere de bir yaptırım olması lazım merkezden. Yani kanalizasyonunu, içme suyunu yapmamış belediye konserlerle, şeylerle götürmemesi lazım.

BAŞKAN – Sayın Nalcı, teşekkür ediyorum.

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) - Ama bu konuyu da bir an önce bitirmemiz lazım diyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Nalcı.

Oylarınıza sunacağım ancak yoklama talebi var…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – İsterseniz bir tane daha söz verin!

BAŞKAN – Sayın Anadol, niye bu acelecilik?

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Başkanım, on dakika daha bekleyelim isterseniz!

BAŞKAN – Lütfen Sayın Milletvekili…

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne)  – Bekleyelim on dakika daha!

BAŞKAN – E, söz talebi var Sayın Nalcı’nın onu verdim. Benden kaynaklanmıyor ki. Ama her şeye de itiraz edilmez ki.

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne)  – Bekleyin daha on dakika Sayın Başkan!

BAŞKAN – Olabilir.

III. YOKLAMA

 (CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Anadol, Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Ergin, Sayın Süner, Sayın Arifağaoğlu

ŞAHİN MENGÜ (Manisa) - Ben ufak tefek bir adam da değilim, beni niye görmüyorsunuz?

BAŞKAN - Sayın Barış, Sayın Paçarız, Sayın Emek, Sayın Ünlütepe, Sayın Arat, Sayın Hacaloğlu, Sayın Mengü, Sayın Öztürk, Sayın Pazarcı, Sayın Akıncı, Sayın Baratalı, Sayın Yazar, Sayın Öymen, Sayın Elekdağ.

Sayın Mengü, merak etmeyin herkes sizi görüyor.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

 

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- (10/53) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmesinin, Genel Kurulun 2/7/2010 Cuma günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım, okutuyorum:

 2.- (10/351), (10/454) ve (10/527) esas numaralı Meclis Araştırması Önergeleri’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2/7/2010 Cuma günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu; 02.07.2010 Cuma günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                 M. Akif Hamzaçebi

                                                                                                                          Trabzon

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan (Emeklilerin Sorunları Hakkında); (10/351), (10/454) ve (10/527) esas numaralı Meclis Araştırma Önergesi görüşmelerinin, Genel Kurul’un, 02.07.2010 Cuma günlü birleşiminde birlikte yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Tansel Barış, Kırklareli Milletvekili.

Buyurun Sayın Barış. (CHP sıralarından alkışlar)

TANSEL BARIŞ (Kırklareli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin emeklilerin sorunlarıyla ilgili vermiş olduğu grup önerisi lehinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyete saygılar sunuyorum.

Sayın milletvekilleri, on yedi yıl önce bugün 2 Temmuz 1993 Cuma günü Sivas Madımak Oteli’nde 37 can, 37 aydın, gerici yobazlar tarafından diri diri yakıldı, ruhları şad olsun. Henüz yakalanmayan azmettiricilerin bir an önce yakalanarak yargıya teslim edilmesini hâlen bekliyoruz.

Sayın milletvekilleri, bir kez daha hatırlatmakta fayda var. Son altı ayda 77 şehit verdik. Yüreklerimiz yanıyor, içimiz kan ağlıyor ve ciddi tedbirler alınması zamanı geldi ve çoktan geçti bile. Dün Sayın Dışişleri Bakanımız bu kürsüde esip gürledi: “Kudüs’te varız, Bağdat’ta varız…” Hatta “Bişkek’te de varız” demişti ama “Kuzey Irak’ta var mıyız?” diye sorduğumda maalesef cevap alamadım. Devri iktidarlarınızda bin şehit verdik. Hâlbuki iktidarı sıfır terörle devralmıştınız. Artık yeter diyoruz ve ciddi tedbirler bekliyoruz.

Sayın milletvekilleri, 9 milyonu aşan emekli, 20 milyona yakın emekli ailesi mevcut. Gençlik yıllarını, hayatlarının önemli ve sağlıklı yıllarını ülkesinin kalkınması için, büyümesi için ve refahı için harcamış ve bugün çoğu kronik hastalıkların pençesinde, diyabet hastalığı, kalp hastalığı, tansiyon gibi kronik hastalıkların pençesinde geçiren emeklilerimiz devletten şefkatli bir yaklaşım bekliyor. Çilekeş, vefakâr ve cefakâr emeklilerimiz, bazıları rahat edebileceğini sandığı emeklilik gününü görmeden, bazıları da emeklilikten birkaç yıl sonra hayatını kaybeden emeklilerimiz. Yaşayanlar da yaşadıklarına bin pişman. Büyük çoğunluğu açlık sınırının altında, aldığı maaşla yaşam savaşı veriyor. Emekliler iktidarın ülke gündemini sürekli değiştirdiğini, gerçek gündemi halktan kaçırdığını söylüyorlar ama şunu da söylüyorlar: “Halkın gündeminden kaçırdıkları sorunu yaşayanlar bizleriz ve bu gündemlerin kaçtığını da iktidar sanmasın.” diyorlar. “Günü geldiğinde bunun hesabını elbette soracağız. Hayatımızdan bırakın memnun olmayı, doğduğumuza pişman olduk.” diyorlar. “Biz dilenci değiliz, sadaka istemiyoruz.” diyor emekliler. “İnsanca yaşamak için yeterli bir maaş bekliyoruz. İkinci sınıf vatandaş olmak istemiyoruz, hakkımızı istiyoruz.” diyorlar. “İktidar sorunlarımızla ilgilenmiyor, bizlere miatlarını doldurmuş insanlar olarak bakıyorlar ama unutmasınlar ki gün gelecek bizi yönetenler de miatlarını dolduracak.” Yetkililerin “En iyi emekli ölü emekli.” mantığından bir an önce kurtulması gerektiğini söylüyor emekliler. Hükûmetten intibak yasasının çıkarılarak emekliler arasındaki maaş farkının giderilmesini bekliyorlar.

“Ekonomik krizin yarattığı tahribat bizleri perişan etti.” Trakya’da bu krizde 50 bin kişi işini kaybetti, Lüleburgaz’da 7 bin kişi. Damat, gelin, oğul, kız hepsi babalarının yanına dönmüşler işsizlikten ve gıda masrafı 2 kat arttı. Bir evde 6-7 kişi kalıyor. “Barınma, ulaşım, eğitim için harcayacak para kalmadı, gerisini siz düşünün.” diyorlar. Bizdeki emekli geçim için böbreğini satıyor, Amerika Birleşik Devletleri’nden, Avrupa Birliğinden ve İsrail’den emekliler bizden böbrek satın almaya geliyorlar. Hükûmeti insafa davet ediyor emekliler, bu nasıl bir sosyal devlet diye. “Allah’ın huzuruna giderken bile bizlere işçi, memur ayrımı yapıyorsunuz. Lütfen, hiç olmazsa bunu yapmayın.” diyor emekliler. “Sağlıkta Hükûmet elini cebimizden çeksin, zaten boş. Katılım payı, katkı payı, fark ücreti adı altında, açlık sınırı altındaki maaşımıza bile iktidar göz koyuyor. Avrupalı emekli maaşı ile dünya turuna çıkabiliyor ama biz evden çıkamıyoruz.” diyen emekliler “Yunanistan’daki emekli gibi 1.500-2.000 avro istemiyoruz, biz insanca yaşacak kadar maaş istiyoruz.” diyorlar. “30 Haziran Mustafa Kemal Atatürk’ün emeklilik yıl dönümü. Biz bugünü farklı bir şekilde kutlamak istiyoruz ama aldığımız maaşla bu mümkün mü? Çarşıda enflasyon yüzde 20 seyrederken emekliye yüzde 1,83 zam veriliyor. Bunun hesabını da elbette sandıkta soracağız.” diyorlar.

Sevgili emekli vatandaşlarımız, Cumhuriyet Halk Partisi sorunlarınızı biliyor. Cumhuriyet Halk Partisi sorunlarınıza ve sizlere sahip çıkacaktır. CHP sizlerin ikinci sınıf vatandaş olmanıza asla müsaade etmeyecektir. İntibak yasasını çıkaracak ve emekliler arasındaki ücretlerin farkını sıfıra indirecektir. Çocuklarınızın yarattığı katma değerden refah payını alacaksınız Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında. Sosyal güvenlik destekleme primi kademeli bir şekilde kaldırılacaktır ve kız çocuklarınız evleninceye kadar -Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında- devletin güvencesi altında olacaktır.

Sevgili emekli kardeşlerim, bütün bunlar senin en doğal hakkın. Bunları elde etmek de senin en doğal hakkındır ve senin elindedir. 15 milyon emekli ve ailesi sandık başında refah için ve geleceği için oy kullanacaktır ve sağlıklı bir gelecek için de oy kullanacaktır ve bu geleceğini Cumhuriyet Halk Partisinde görürse bu saydıklarımızın tümüne kavuşacak ve ülkesinde insanca yaşayabilecek bir emekli maaşına da sahip olacaktır.

Sevgili emekli kardeşlerim, Cumhuriyet Halk Partisi sizlere söz veriyor, CHP iktidarında emekli vatandaşlarımız birinci sınıf vatandaş olacak ve hak ettiği yaşam kalitesine de ulaşacaktır. Bu sizlerin elinde ve önümüzde, en geç on bir ay sonra genel seçimler yapılacaktır. Sizler bugün çektiklerinizi o gün sandıkta hesap sorarak ortaya koyacaksınız ve seçim sonuçlarında da Cumhuriyet Halk Partisini iktidara getirerek, bugün çektiklerinizi bir daha çekmemek üzere tarihin tozlu sayfalarına göndereceksiniz ve sizler Adalet ve Kalkınma Partisini sandıkta malulen emekli edeceksiniz.

Ben, bu duygularla emekli kardeşlerime sevgiler ve saygılar sunuyorum.

Yüce heyeti yine selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Barış.

Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.

                                                                  

Kapanma Saati: 16.29


 


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.36

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Gülşen ORHAN (Van)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 128’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde söz isteyen Ayhan Yılmaz, Ordu milletvekili.

Buyurun Sayın Yılmaz (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AYHAN YILMAZ (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; CHP grup önerisinin aleyhinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi bu vesileyle saygılarımla selamlıyorum.

Bu Hükûmet milletten aldığı yetkiyle, milletin iradesi doğrultusunda ülkeyi medeniyetler seviyesine doğru taşırken, birilerinin çıkıp tamamen geri kalmış bir anlayışla bu ülkenin paçasından çekiştirmesi, ülkenin hızını kesmesi, ülkeyi geriliğe mahkûm etmeye çalışması anlaşılır bir durum değildir, asla da olamaz. Engel çıkaran, sorun çıkaran, kriz çıkaran bir zihniyetin bu ülkeye, bu millete ne faydası olabilir? Her zaman değişime direnen, sürekli gelişime ayak direyen, sürekli ileriye doğru atılan her adıma engel olmaya çalışan bir yaklaşımın Türkiye’ye ne gibi bir faydası olabilir?

Dünya değişiyor arkadaşlar, Türkiye değişiyor, toplum değişiyor ama bazı anlayışlar tarihin karanlıklarından bir türlü çıkamıyor. Türkiye kalkınacaksa, büyüyecekse muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkacaksa, bu, topyekûn bir mücadeleyle olur. Hükûmet gaza basacak, birileri frene basacak. Hükûmet ileriye atılacak, birileri geriye doğru çekecek. Hükûmet yatırım yapacak, hizmet edecek, çalışacak, didinecek, koşacak; birileri çukur kazacak, engel çıkaracak, mayın döşeyecek.

Kusura bakmayın, birileri Türkiye’yi düşünmüyor, milletin menfaatlerini hesaba katmıyor, ülkemizin geleceğine yönelik sorumluluk hissetmiyor olabilir ancak biz aşkla, sevdayla, sorumluluk duygusuyla çalışmaya, çabalamaya devam edeceğiz, engel çıkaranlara da diyeceğiz ki: “Gölge etmeyin, başka ihsan istemez.”

Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin geleceği, Türkiye'nin ulusal menfaatleri sadece Hükûmetin sorumluluğunda değildir. Bizim sosyal politikalarımızı, kömür yardımlarımızı, gıda yardımlarımızı, eğitim yardımlarımızı kıyasıya eleştirenler uçuk ve hayalî projelerle milletin karşısına çıkabiliyor olabilirler.

Bu ülkede iki anahtarı ellerinde salladılar, “Biri araba, biri ev.” dediler. Her mahalleye bir milyoner, hatta trilyoner sözü verdiler. Her çiftçiye traktör vaadinde bulundular. “Mazotu 1 liraya indireceğim.” diyenler oldu, “Her ev kadınına 500 lira, emekliye 2 bin lira vereceğim.” diyenler oldu, “Fındığın 15 bin lira olması lazım.” diyenler oldu ama hepsinin yerinde şu anda yeller esiyor. “Doğal gazı, suyu, elektriği bedava vereceğim.” diyenler oldu, Sayın Kılıçdaroğlu gibi -bu günlerde o da konuşuyor- “Yoksulluğu kökten kaldıracağım.” diyenler oldu ama hepsinin yerinde yeller esiyor.

Değerli arkadaşlar, sen bu milletin değerleriyle barışmazsan, sen bu milletin hatırını sormazsan, sofrasına oturup çorbasını paylaşmazsan, milletle aynı dili konuşmazsan bu millet sana itibar etmez, etmeyecektir de.

Türkiye’de güzel şeyler oluyor, kim ne derse desin güzel şeyler oluyor muhalefet görmese de medya yazmasa da hatta onlar istisnai olumsuzlukları abartarak gündeme taşımanın gayreti içerisinde olsalar da bu ülkede, hamdolsun, çok güzel şeyler oluyor. Aziz milletimiz kimin açılıştan açılışa koştuğunu, yol yaptığını, okul yaptığını, hastane açtığını, ülkenin geleceği için âdeta çırpındığını görüyor ve görecek, kimin bunu engellemeye çalıştığını da görüyor ve görecek. Milletimiz kimin karış karış ülkeyi dolaştığını, dünyayı dolaştığını, ülkemizin ve milletimizin çıkarları için kimin emek sarf ettiğini de görüyor, görecek, kimin de Ankara’da takılıp oradan kaos senaryoları ürettiğini görecek. Biz, dik duruşumuzu, sağlam duruşumuzu, yapıcı tutumumuzu muhafaza edeceğiz. Aşık Veysel “Ben giderim adım kalır, dostlar beni hatırlasın.” demişti.

YILMAZ TANKUT (Adana) – Hatırlanacaksınız!

AYHAN YILMAZ (Devamla) – AK PARTİ olarak, Anadolu’nun tüm erenlerinin, tüm gönül mimarlarının olduğu gibi, Aşık Veysel’in de gönül dilini kendimize ilham edindik, yola öyle çıktık ve o ilhamla, o ışıkla yolumuzda yürümeye devam ediyoruz.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Hele sen bir git de dostlar hatırlar, merak etme!

AYHAN YILMAZ (Devamla) – Bizim dilimiz gönül dilidir. Biz, milletimizle aracılar vasıtasıyla değil, doğrudan iletişim kuruyoruz.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Kendi gitti, adı kaldı yadigâr!

AYHAN YILMAZ (Devamla) – Milletimizle göz göze, kalp kalbe bağlantı sağlıyoruz. AK PARTİ’nin siyasetinde millete, milletle araya mesafe koymak, milletle aracılar üzerinden, araçlar üzerinden konuşmak yoktur.

Değerli milletvekilleri, AK PARTİ hükûmetlerinde, her fırsatta çalışanlarımıza ve emeklilerimize yönelik iyileştirmeler yaptık. Emekli vatandaşlarımızın durumlarını iyileştirme noktasında da önceki hükûmetlerden çok farklı olarak, devrim niteliğinde düzenlemeler yaptık. Bakmayın, şimdi herkes bol keseden atıyor, zira “Bekâra karı boşamak kolaydır.” derler. İktidarımızın ilk aylarında emekli maaşlarını hatırlayalım. Seyyanen 75 lira ve 100 lira gibi bir artış yaptık. O gün insanların mutluluğunu unutmayalım. Bununla yetinmedik, sonraki yıllarda da emeklilerimizin maaşlarını enflasyon üzerinde artırdık.

Değerli arkadaşlar, şimdi bakın, önümüzde bir tablo var. SSK emeklileri, 2002 yılında, 252 lira alıyormuş, kuruşlarını söylemiyorum, 252 lira. Bugün ne alıyor? 683 lira alıyor. Artış ne olmuş? Yüzde 411,14. SSK emeklileri. Efendim, BAĞ-KUR esnaf emeklileri ne alıyormuş 2002 yılında? 142 lira alıyormuş. Efendim, bugün ne alıyor? 555 lira alıyor. Artış, yüzde 390. BAĞ-KUR köylü emeklileri ne alıyormuş? 65 lira alıyormuş. Bunlar resmî rakamlar, bunlar böyle hayalî konuşulan şeyler değil, 65 lira alıyormuş.

RECEP TANER (Aydın) – Ayhan, tüp ne kadarmış?

AYHAN YILMAZ (Devamla) – Tüpü de konuşalım.

Şimdi ne alıyor? 380 lira alıyor. Artış, yüzde 301. Efendim, Emekli Sandığı emeklisi 376 lira alıyormuş. Bugün, 864 lira alıyor arkadaşlar. Artış, yüzde 488.

Değerli arkadaşlar, şimdi, elimizi vicdanımıza koyalım. Bu Hükûmet, bulduğunu, işçisiyle, memuruyla, esnafıyla, çiftçisiyle, emeklisiyle paylaşan bir Hükûmettir. Eğri oturalım, doğru konuşalım, her ne kadar karalamaya çalışsanız da her ne kadar bu işin üzerine gitmeye çalışsanız da şundan emin olabilirsiniz ki arkadaşlar, bu millet bu numaraları yutmuyor. Yutmadığını da dört seçimdir üst üste bize anlattı, bize gösterdi. Ha, anlamayanlar güreşe doymuyor, yenilen pehlivan güreşe doymazmış. Halep oradaysa arşın burada. 12 Eylülde referandum, 2011’in Temmuz ayında da seçim var. Bir daha çıkarız er meydanına, bir daha herkes boyunun ölçüsünü alır.

Arkadaşlar, son yapmış olduğumuz 2010 yılındaki iyileştirmelerin kamuya yıllık maliyeti tam 3 katrilyonu geçmiştir. Dolayısıyla, arkadaşlar, AK PARTİ’nin şiarı samimiyettir. AK PARTİ’nin farkı gönül diliyle konuşmaktır. AK PARTİ, Türkiye’de millî birliğin ve beraberliğin sembolüdür. AK PARTİ’nin ayırt edici özelliği olduğu gibi ortada, görünmektedir. AK PARTİ, demokrasinin olmazsa olmazıdır. AK PARTİ, Türkiye’de değişimin adresidir, öncüsüdür, lideridir. AK PARTİ, bir büyük medeniyet davasının takipçisidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yılmaz, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurun.

AYHAN YILMAZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Değerli arkadaşlar, biz yedi buçuk yıldır hizmet üretirken, Türkiye’yi büyütmeye çalışırken, Türk insanına aydınlık bir gelecek hazırlamaya gayret ederken birileri de boş durmadı; engel olmaya, kriz çıkarma, bizi yolumuzdan saptırmaya çalıştı. Çetelerle üzerimize geldiler. Mafyayla, karanlık yapılanmalarla üzerimize geldiler. Terör örgütleriyle, illegal yapılanmalarla üzerimize geldiler. Zaman oldu hukuku zorladılar, hukuku çiğnediler, zaman oldu iftiralarla, ithamlarla, tahriklerle bizi baskı altına almaya çalıştılar. “AK PARTİ İktidarı zarar görsün, kaybetsin de bu ülkede ne olursa olsun.” dediler. Hükûmete zarar vermek için Türkiye'nin menfaatlerine zarar vermekten çekinmediler. İstikrarı, huzuru, güvenliği, büyümeyi bir çırpıda feda ettiler ama biz yılmadık, usanmadık, alttan almadık, taviz vermedik, eyvallah demedik, vazgeçmedik; cesur durduk, kararlı durduk, daha çok çalıştık, daha büyük bir inançla yola devam ettik.

Arkadaşlar, hepinizi bu duygu ve düşüncelerle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Helal olsun sana!

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yılmaz.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Hamit Geylani, Hakkâri Milletvekili… Yok.

Emin Haluk Ayhan, Denizli Milletvekili.

Buyurun Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin emeklilerin sorunları üzerine vermiş olduğu grup önerisi üzerinde lehte söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Evvelki gün Emekliler Günü’ydü, Emekliler Günü’nde emekliye kötü haber çıktı. Burada, mahkemeden gelen kararla, işçi ve BAĞ-KUR emeklisi yaklaşık 6 milyon kişinin maaş artış umudu geriye kaldı, suya düştü.

Şimdi, gerçekten zor. 2010 yılının ikinci altı aylık döneminde BAĞ-KUR emeklisine kaç lira zam veriyorsunuz? Ben söyleyeyim: 10 lira. BAĞ-KUR emeklisinin emekli maaşına yaptığınız zammı BAĞ-KUR emeklisi söylemekten utanıyor ama kimler utanmıyor, onu millet takdir ediyor.

Hanginiz bu artırdığınız miktarı çoluğunuza çocuğunuza günlük olarak, harçlık olarak -10 lira- veriyorsunuz? Üstelik adam ömür boyu sağlık primi ödemiş, şimdi katılım payı alıyorsunuz.

Yapılan araştırmalar emeklilerin yüzde 96’sının aylığının geçimini sağlamaya yetmediğini ifade ediyor. Emeklilerin yüzde 34’ü çalıştığı onca yıla rağmen bir ev sahibi olamıyor. Emeklilerin yüzde 75’i kredi kartı ve banka kredisiyle borçlanarak yaşıyor.

AKP Hükûmeti sayıları 9,2 milyonu aşan emekli, dul ve yetimi sürekli hüsrana uğratmakta, emeklileri büyük bir aldatmacaya konu etmektedir.

Şimdi, emekli maaş artışlarına bakalım: 9,3 milyon emekli, dul, yetim maaşına yüzde 2,5; 6,5 milyon asgari ücretliye 22 lira zam; 844 bin altmış beş yaş aylığı alana yüzde 2,5 zam, 2 lira;  475 bin özürlü, bakıma muhtaç özürlü ve yakınlarına yüzde 2,5 zam, 5-6 lira; 50 bin gazi ile şehit ve gazi yakınlarına yüzde 2,5 zam; 20 bin güvenlik, asayiş, koruma ve terör eylemlerinde ölen, yaralananlar ve yakınlarına yüzde 2,5; 53 bin muhtara yüzde 2,5 zam, 8 lira. Bunlar temmuz zammı.

Ocakta, AKP Hükûmeti, 2010 yılı bütçesinin yasalaşmasının hemen ardından sağanağa dönüşen bir zam yağmuru ortaya koydu. Dolayısıyla emekliler daha maaş farklarını almadan AKP Hükûmeti yaptığı zamlarla zaten bu artışlara el koymuştu. Anadolu deyimiyle, kaşıkla verilmiş, kepçeyle geri alınmıştı.

Şimdi, 9,3 milyon emekli… Türk-İş’in haber bülteninde, araştırmalarda 4 kişilik ailenin açlık ve yoksulluk sınırı TL/ay olarak ifade ediliyor. 12 Haziran 2010 itibarıyla açlık sınırı 817 lira, yoksulluk sınırı 2.664 lira. Bu, açlık  sınırının altında. Sigortalılara baktığımız zaman, sigortalıların ortalama emekli aylığı 692 lira, açlık sınırının altında.

Şimdi, bakmaya devam ediyoruz. BAĞ-KUR’lunun 531 ile 728 lira arasında. Bu da açlık sınırının altında. Hele tarımla ilgili baktığımız zaman, 564 lira en yükseği, o da açlık sınırının altında. Memur emeklilerinin durumu da biraz daha iyi olmakla beraber hiç de iç açıcı değil. Gerçekten, Türkiye’de sosyal güvenlik sistemi verilerine göre 9 milyonu aşan emekli var, yüz ülkenin nüfusunu geçmiş; bağımlılarıyla dikkate aldığımızda nüfus içinde önemli bir yüzde oluşturuyor. Şimdi, bu insanlar memlekete hizmet etmişler, genç emekli olmuşlar, yaşlı emekli olmuşlar. Hepsinin problemi büyük. Problemin farklılığı üzerinde, Ahmet yaptı, Mehmet yaptı demek istemiyorum. Siyasetçi olarak kimler yapmış? Siyasi organlar yapmış, iktidarlar yapmış.

Şimdi bu insanlar mutlu mu? Değil. Geçim sıkıntısı had safhada. Sadece bu insanlar değil ki, toplumun önemli bir kısmı geçim sıkıntısını had safhada yaşıyor. AKP’nin uyguladığı ekonomi politikaları herkesi sıkıntıya soktu. Şimdi ekonomik anlamda geçinemeyenlerin veya emeklilerin evine, ekonomik problemlerin oluşturduğu sorunlar nedeniyle bir de kendi evlatlarına ilave olarak torunlar geldi göçtü. Geçinemeyenler, geçinemeyenlerin gençleri de kendi psikolojik problemlerine ilave olarak başka problemleri de tolere etme durumuna girdiler. Bu gerçekten zor bir durum. Artık onlar sosyolojik bir travma hâline gelen bu problemlerle uğraşıyorlar. Neden? Biz hem emeklilere hem de çocuklarına, şimdi de torunlarına bakacak bir sosyoekonomik ortam hazırlayamamışız. Özellikle son krizden sonra problemler yığılmış değil, yığınlaşmış, dağ gibi olmuş.

Bakın, önemli bir problemi görüşüyoruz. Onun için, “Bu Hükûmet beceriksiz, bu Hükûmet kabiliyetsiz, bütün toplum kesimlerini olduğu gibi emeklileri de mahvetti, yedi bitirdi. Bunun temel sebeplerinden biri, bu Hükûmetin öngörüsüz olması, davul zurnayla gelen krizi görmemesidir.” demeyeceğim. Bunlar birer vakıa. Polemik de yapma niyetinde değilim. Şurada konuştuğumuz konu, problemler -eğer katkı sağlayabilirsek- bir sosyal devletin ihtiyacı olan, vatandaşlarına, emeklilerine nasıl yardımcı olunabileceği, onların sorunlarının tespiti. Bunun için burada iyi niyetle verilmiş bir önerge olduğu görülüyor. Hiçbir ön yargı olmadan, hiçbir art niyet olmadan bu problemlerin araştırılması isteniyor olabilir. Amaç bu ise, önerge sahipleri bunu istemişse -öyle olduğu kanaatindeyim- niye buna “Evet” demiyoruz? Emin olun, sayın bakanların, daha güçlü bakanları dikkate aldığınızda, kendi teşkilat yasalarını, havalarını kullanarak diğerlerinden öne geçirme çabalarından daha ulvi bir görev olduğuna inanıyorum. Bu nedenle, bu araştırma önergesinin reddedilmemesi gerektiğine inanıyorum. Memleketimizin çok önemli bir kesiminin problemlerini çok açık ve net bir şekilde kabul etmiş olacağız; bunların ortaya çıkmasını, bu problemlerin tespitini kabul etmiş olacağız. Burada çekinilecek, utanılacak bir husus da yok. Malum olanın rapora bağlanması, tespit edilmesinden, kime ne zarar gelecek, niye bundan korkuluyor, anlamıyorum.

Konular sadece maddi anlamda değerlendirilir diye Hükûmetin korkup çekinmesine gerek yok. Bu insanlarımızın sorunlarının hem sosyolojik hem psikolojik hem sosyal hem de diğer yönleriyle ortaya konulması ileriyi planlama açısından da çok önemli. Bu önergenin kabul edilmesi bile, Anadolu’da bir ışık bekleyen milyonlarca emekli ve bağımlısını ümitlendirecek, moral verecek bir ortamın yaratılmasına zemin hazırlayacaktır. Bunun reddedilmesi iktidar partisine bir şey kazandırmaz. Hani önemli meselelerde birlik, beraberlik içinde sorunlara yaklaşacaktık? Takdir tabii ki yüce Parlamentonun. Bu insanlarımızın maddi güce ilave olarak morale de ihtiyacı vardır. Zaten araştırma önergelerinin muhtevasında sadece ekonomik değil, sosyal sıkıntıların da arttığı ifade edilmektedir. Ayrıca açlık sınırının altındaki emeklilerimizin büyük çoğunluğunun yaşadığı hususlar da yer almaktadır. Diğer bir gerçek, emeklilerin büyük çoğunluğunun çalışarak daha olumsuz şartları kabul ettiğidir. Tabii, bunlar, emeklilerin refah düzeylerinin artırılmasına yönelik çalışmaların yapılmasını zorunlu kılmaktadır.

Bakın, sizin yaptığınız düzenlemelerle, ilk defa göreve başlayan memurlar bu kanuna, mevcut memurlar ise eski hükümlere tabi tutulmuş, bu yönüyle bir eşitsizliğe yol açtınız. Emeklilik şartlarını ağırlaştırdınız, emeklilik yaşı kademeli olarak yükseldi, emeklilik için aranan prim ödeme gün sayısı yükseldi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ayhan, lütfen tamamlayınız sözlerinizi.

Buyurun.

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Bağlanacak emekli aylıklarının düşürülmesini öngördünüz. Aylığın hesaplanmasında dikkate alınan iki temel unsur içeriği değiştirildi. Şimdi, evlenme, emzirme ve cenaze yardımı, ölüm ve maluliyet aylığı şartları ile yıpranma tazminatı gibi birçok konuda bazı sigortalılar aleyhine yeni düzenlemelere gittiniz. Fiilî hizmet zammından yararlanan bazı çalışanları kapsamından çıkararak, bu hakları ellerinden aldınız. Ölüm aylığı şartlarında SSK’lılar için beş yıl hizmet, dokuz yüz gün prim ödeme sayısı olmakla birlikte, borçlanarak süreyi tamamlama imkânını kaldırdınız. Çalışan ve maaş bağlanacak çocuğu bulunmayan dul eşlere ölüm aylığı bağlama oranını yüzde 75’ten yüzde 50’ye düşürdünüz.

Bunlar artıp gidiyor, uzatmak istemiyorum. Ancak gerçekten çok önemli bir kısmını oluşturan nüfusun ve bağımlılıkları giderek artan bir grubun sorunlarının dile getirilmesi ve bunların ortaya çıkarılması için önergenin desteklenmesi için lehinde söz aldım. Destekliyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Ünal Kacır, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Kacır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, biz, bugün, burada, şu anda neyi konuşuyoruz, halkımızın bunu merak ettiğini düşünüyorum. Aslında, hepiniz, hepimiz biliyoruz ki Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu cuma günleri çalışmıyor ama bugün çalışıyoruz. Niçin? Aslında hepimiz biliyoruz ki 1 Temmuzda Türkiye Büyük Millet Meclisi tatile çıkar ama tatile çıkmadık. Niçin? Gündemimizde bulunan yasalar var, bu yasaları görüşeceğiz, bu yasaları görüşmeye devam ediyoruz ve dün başlamış olduğumuz Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın görüşmeleri devam ederken, şimdi bu yasaları tamamlayabilmek için cuma günleri de çalışmaya karar verdiği hâlde Meclisimiz, değerli muhalefet, İç Tüzük’ün kendilerine vermiş olduğu…

BÜLENT BARATALI (İzmir) - Yasal hakları…

ÜNAL KACIR (Devamla) - …yasal hakları…

BÜLENT BARATALI (İzmir) – Nasıl bildim ama!

ÜNAL KACIR (Devamla) - …maalesef iyiye kullanmıyorlar.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Ne demek iyiye kullanmıyorlar? Kim karar veriyor buna?

ÜNAL KACIR (Devamla) - Kötüye kullanıyor demiyorum, iyiye kullanmıyorlar. Engellemenin gayreti içerisinde ülkemizin içerisinde bulunduğu bazı hususları “Gelin, onu değil de bunu görüşelim.” diyorlar. Şu andaki durum da budur.

Ne diyorlar? Mesela Milliyetçi Hareket Partisinden arkadaşlarımız getirdiler, ne dediler?

YILMAZ TANKUT (Adana) – Gündemi siz değiştiriyorsunuz her hafta.

ÜNAL KACIR (Devamla) – Dediler ki: “Belediyelerin altyapı, katı atık ve atık su yönetiminde sorunları var. Bizim belediyelerimiz bunları beceremiyorlar. Gelin şunları görüşelim.” Hâlbuki bizim belediyelerimiz bunları çok iyi beceriyor ama…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Başka şeyler de beceriyor belediyeleriniz.

ÜNAL KACIR (Devamla) – Biz dürüst iş yaparız, dürüst işlerimizi de çok iyi beceririz.

BÜLENT BARATALI (İzmir) – Ankara metrosu gibi mi?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Peki, belediye başkanları ne arıyor orada?

ÜNAL KACIR (Devamla) – Değerli arkadaşlar, ben bu emekliler konusunda daha önceden de birkaç kere söz aldım. Bizi televizyon başında dinleyen vatandaşlarımız ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde dinleyen vatandaşlarımız, tekrar tekrar aynı şeyleri niye konuşuyorlar diyebilirler ama kusura bakmasınlar, aynı konuları muhalefet tekrar tekrar gündeme getirince biz de aynı şeyleri tekrar tekrar konuşmak mecburiyetinde kalıyoruz.

Efendim, emeklilerimizin durumu şöyle kötü, böyle kötü, emeklilerimiz mahvı perişan oldular, gelin bunu görüşelim. Nereden çıkarıyorsunuz emeklilerimizin durumunun böyle perişan olduğunu? Neyle kıyasladınız? Nereden çıkardınız bunu? Gelin beraber görüşelim, hadi şimdi burada bakalım, beraberce bakalım. Az önce arkadaşımız burada -sağ olsun- bazı şeyler yazmış, hazırlamış, buradan okudular, bizler de dinledik. Bakalım beraberce.

SSK emeklisi perişan, öyle mi? SSK emeklisine sizin döneminizde kaç para veriyordunuz? 252 lira…

YILMAZ TANKUT (Adana) – Ya, sen şimdiye baksana, takıldın kaldın ya bizim döneme! Bizim dönem olmasa ne yapacaktınız acaba siz?

ÜNAL KACIR (Devamla) – Kime takılacağız ya? Siz eleştirdiğinize göre sizin dönem ile bizim dönemi karşılaştıracağız. Bunda alınganlık yapmaya gerek yok.

YILMAZ TANKUT (Adana) – Takıldınız bozuk plak gibi oraya! Sekiz senedir ne yapıyorsunuz, onu söyle!

BAŞKAN – Sayın Kacır, lütfen karşılıklı konuşmayınız, Genel Kurula hitap edin.

Lütfen Sayın Tankut

ÜNAL KACIR (Devamla) – 252 lira veriyormuşsunuz. Bak, bu arada yüzde 92 küsur enflasyon olmuş o dönemden bu döneme -siz onu yüzde 100 deyin isterseniz- eder 500 lira. Biz ne vermişiz? Şu anda 683 lira. Geride mi kalmış? Enflasyonun gerisinde mi kalmış? Nereden çıkarıyorsunuz perişan olduğunu? “Çok para verdik” demiyoruz. İnsanımız çok daha fazlasına layık ama ülkenin ekonomisinin içinde bulunduğu şartlar çerçevesinde sizin döneminizden çok daha iyi veriyoruz. Biz bunu ortaya koyuyoruz.

Değerli arkadaşlar, BAĞ-KUR emeklisine ne veriyordunuz siz? Ne veriyordunuz? 142 lira 80 kuruş. Şimdi, kaç para alıyor?

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Oğluna günlük kaç para harçlık veriyorsun?

YILMAZ TANKUT (Adana) – Kaç tane tüp alıyordu o zaman, söyle!

ÜNAL KACIR (Devamla) – Onu da söyleyeceğim size, kaç tüp alıyordu, kaç kilovatsaat elektrik alıyordu, ona da geleceğim.

YILMAZ TANKUT (Adana) – Kaç litre mazot alıyordu, onu da söyle!

BAŞKAN – Sayın Tankut, lütfen…

ÜNAL KACIR (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, enflasyon kadar artırılmış olsaydı 275 lira olurdu. 555 lira şimdi alıyor. Demek ki sizin verdiğinizden çok çok çok fazlasını bizim dönemde verebilme imkânı bulmuşuz.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Bu parayla kaç gün yaşayacak?

ÜNAL KACIR (Devamla) – Bakın, değerli arkadaşlar, az önce bir arkadaşım bir cümle kullandı, verilen zamlar vesaire, utanıp utanmamaktan bahsetti. Ya, bunu söylemeye gerek yok. Peki, bana söyler misiniz, tarım BAĞ-KUR’lusuna 65 lira 80 kuruş verenler utandı mı, utanmadı mı o zaman? Söyler misiniz kaç para? 65 lira 80 kuruş ayda tarım BAĞ-KUR’lusuna verdiğiniz para. Peki, şimdi kaç para? 380 lira. Yeter mi? Yetmez. Ama aradaki farkı bir görün ya! 65 lira 80 kuruş nerede, 380 lira nerede? Farkı bir görün.

RECEP TANER (Aydın) – Primler ne kadar arttı Sayın Kacır?

ÜNAL KACIR (Devamla) – “Ya, iyi de arkadaş, enflasyon farklı.” Yani “Köylünün, işçinin, emeklinin enflasyonu ile genel enflasyonu bir tutmayın, beraberce kıyaslamayın, farklar var.” falan filan deniliyor. Yani “Siz, işçinin, emeklinin, efendim, BAĞ-KUR emeklisinin vesair emeklilerin ekmeğini azalttınız.” Öyle mi? Bakalım öyle mi?

Bak şimdi kardeşim: 2002 Aralık, ekmek fiyatı, kilogramı 1,02 lira.

BÜLENT BARATALI (İzmir) – Peynir var mı sizde?

ÜNAL KACIR (Devamla) – Peynir de var, onu da söyleyeceğim. Veririm, onu da veririm.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bugün kaç para? 2,03 lira kilogramı ekmeğin. En düşük SSK’lının maaşı 252 liradan 683 lira olmuş. Yani 248 kilo ekmek alırken, o maaşla gitseydik ekmek almaya 248 kilo ekmek alınırdı, bugün 336 kilo ekmek alınır. Ekmek azalmış mı, artmış mı?

YILMAZ TANKUT (Adana) – Kaç kilo et alıyordu?

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Ne yapacaksın ekmeği, et yesin!

ÜNAL KACIR (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, şimdi, başka bir şey: 196 litre süt alınırken, 347 litre süt alınabiliyor.

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Süt para yapmıyor ki!

ÜNAL KACIR (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, tüp dediniz, tüp. Bak, söyleyeyim size: 12 kilogramlık tüpten 12 adet alınırken, şimdi 15 adet alınıyor, azalmamış.

RECEP TANER (Aydın) – Rakamların yanlış Kacır!

ÜNAL KACIR (Devamla) – Bak, başka bir şey söyleyeyim size: 1.568 kilovatsaat elektrik alınırken, şimdi 2.584 kilovatsaat elektrik alınabiliyor, en düşük SSK emeklisi maaşıyla.

Değerli arkadaşlar, listede çok var, ben size bunları vereyim, hesapları yaparsınız.

RECEP TANER (Aydın) – Bu ay BAĞ-KUR’a gelen zam ne kadar? Yaptığınız zam 10 lira!

ÜNAL KACIR (Devamla) – Bak, ben söylüyorum, ekmeğin kilosu kaçtan kaça çıkmış, verdim size.

Bak şimdi, doğal gaz, metreküpü 37 kuruşmuş şimdi 71 kuruş. 673 metreküp doğal gaz satın alınabilirken şimdi 959 metreküp doğal gaz satın alınabiliyor, en düşük SSK emeklisi maaşıyla.

Vakit, hızla geçiyor.

Değerli arkadaşlar, bakın, ben size BAĞ-KUR köylü emeklisinin aldığı şeyi… 65 kilo ekmek alabiliyormuş o maaşla, bugün 187 kilo ekmek alabiliyor.

RECEP TANER (Aydın) – Kuru ekmek yedirme, biraz da ete bak ete.

ÜNAL KACIR (Devamla) - Ete de bak, süte de bak. Her tarafına bak.

8 kilo dana eti alabiliyormuş, şimdi 19 kilo dana eti alabiliyor. Anlatabiliyor muyum?

RECEP TANER (Aydın) – Senin et fiyatlarından haberin yok.

ÜNAL KACIR (Devamla) - Bak, 23 kilo ayçiçek yağı alabiliyormuş tarım BAĞ-KUR’lusu emeklisi, şimdi 85 kilo ayçiçek yağı alabiliyor.

Bak, elektrik; 409 kilovatsaatten 1.438 kilovatsaate çıkarmışız alabileceği elektriği.

Değerli arkadaşlar, bu rakamları uzatmak mümkün, elimdeki listede çok var. Ben size bunları vereyim, bunları karşılaştırın değerli arkadaşlar.

BÜLENT BARATALI (İzmir) – Beyaz peyniri bulabilir misin o listede?

ÜNAL KACIR (Devamla) - Ama “Çok verdik.” demiyoruz “Bu kadar verebildik.” diyoruz, daha çok vereceğiz, ülkenin ekonomik durumu daha iyiye gittikçe daha çok vereceğiz.

YILMAZ TANKUT (Adana) – Geçmişte de bu kadar verilebilmiş. Niye eleştiriyorsunuz geçmişi?

ÜNAL KACIR (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu Hükûmeti beceriksizlikle suçladınız. Az önce arkadaşımız “Beceriksiz, kabiliyetsiz…”

YILMAZ TANKUT (Adana) – Siz de geçmişi suçladınız.

ÜNAL KACIR (Devamla) - Yahu, ne hikmetse beceriksiz, kabiliyetsiz Hükûmetin uyguladığı ekonomik sistemle -bakın, kalkınma rakamlarını gördünüz değil mi- dünya beşincisi olmuşuz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gördük. Bir de sokağa sor.

ÜNAL KACIR (Devamla) - Avrupa birincisi olmuşuz 11,7’yle. Nasıl bir beceriksizlik bu?

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Kacır, 2009’un birinci döneminde kaçtı?

ÜNAL KACIR (Devamla) - “Teğet geçti.” dedik de inanmadınız. Avrupa Birliği ülkelerine bak, Yunanistan’a bak, İspanya’ya bak, Almanya’ya bak, görürsün, becerikli hükûmet hangisi beceriksiz hükûmet hangisi.

Tekrar söylemek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kacır, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurun.

ÜNAL KACIR (Devamla) - Aziz vatandaşlarımıza, değerli emeklilere şunu söylemek istiyorum: “Biz size çok verdik.” demiyoruz, bu kadar verebildik, daha çoğunu yine biz veririz. İstismar etmek isteyenleri siz çok iyi tanırsınız, bilirsiniz. Siz geçmişte onları sandığa gömdünüz, gömmeye devam edersiniz. Bize güvenmeye devam edin. Biz sizi mahcup etmeyeceğiz diyorum.

Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kacır.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Alınan karar gereğince, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

4’üncü sırada yer alan,  Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4.- Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/892) (S. Sayısı: 524) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Geçen birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının birinci bölümü üzerinde üç grup ve Hükûmet adına konuşmalar tamamlanmıştı.

Şimdi, söz sırası, AK PARTİ Grubu adına Mehmet Tekelioğlu, İzmir Milletvekili.

Buyurun Sayın Tekelioğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET S. TEKELİOĞLU (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan kanun tasarısı üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye her alanda bir yenilenmeden geçiyor. Büyüyen Türkiye'nin böyle bir değişime, böyle bir yenilenmeye elbette ki ihtiyacı var. Her alandaki değişim tabii ki yeni ihtiyaçları da ortaya çıkarıyor çünkü Türkiye, yönetilemeyen bir ülke olmaktan çıkıyor, iyi yönetilen bir ülke hâline geliyor. Bunun doğurduğu ihtiyaçları gidermek için de tabii ki burada çeşitli hususları ele almamız ve bunlara yeni şekiller vermemiz gerekiyor.

Dışişleri Bakanlığının Teşkilat Kanunu da bu çerçeve içerisinde önümüze gelmiş bulunuyor. İyi yönetilen bir Türkiye'yi oluşturmak için elbette ki bizim birtakım sorumluluklarımız var. Dışişleri Bakanlığını yeniden yapılandırırken göz önüne alınması gereken hususlar temel olarak birkaç noktada toplanabilir. Benim aklıma gelen bazı hususları şöyle sıralamak istiyorum:

Bizim, tarihten gelen bir sorumluluğumuz var. Bu tarihsel sorumluluğumuzu iyi yerine getirebilmek için Türkiye'nin tarihinin de çok iyi bilinmesi gerekiyor. Özellikle Türkiye'nin 93 Harbi’nden bu tarafa olan tarihini iyi incelediğimiz zaman bunun bize verdiği çok büyük sorumluluklar var, buradan çıkarmamız gereken çok büyük dersler var çünkü Osmanlı Devleti’ni yüz yıldan daha fazla bir süredir uğraştıran dertler neticede; gerçi, devletimizin, Osmanlı Devleti’nin yıkılışıyla bitmiş ancak yerine kurulmuş olan devleti de yaşatmak her birimizin tabii ki görevi. Dolayısıyla buradan gelen bir tarihsel sorumluluğumuz var.

Coğrafyamızın bize verdiği bir sorumluluk var. Üç tarafı denizlerle çevrilmiş ve civarındaki ülkelerle geçmişten gelen ilişkilerimizi de göz önüne aldığımız zaman bu coğrafyanın bize verdiği sorumluluklar var; denizler var, geçitler var, boğazlar var. Dolayısıyla bunları da göz önüne alarak düzenlemeler yapmamız gerekiyor.

Stratejik konumun getirdiği sorumluluklar ve yükümlülükler var. Bu stratejik konum hem boğazlar vesilesiyle hem de Türkiye'nin bir enerji koridoru olması vesilesiyle çok büyük sorumluluklar getiriyor.

Bütün bunların yanında, elbette ki Türkiye’de, bütün bunları göz önüne aldığımız zaman, ekonomik büyümenin getirdiği, ekonomik olarak gelişmenin getirdiği yeni birtakım ihtiyaçlar ortaya çıkıyor. Dolayısıyla Dışişleri Bakanlığı Teşkilat Kanunu’nda da bütün bunları göz önüne almamız gerekiyor. Türkiye öyle büyüyor ki -işte, biliyoruz- dünyada ilk büyük on beş ekonomi içerisine giriyor, Avrupa Birliğinde, Avrupa’da ilk altı ekonomi içerisine giriyor. Dolayısıyla Türkiye bu anlamda da gelişiyor. Türkiye’de sermaye terakümü oluştukça, sermaye birikimi arttıkça elbette ki bu büyümenin çok daha iyi noktalara gideceği çok açıktır çünkü bu anlamda Türkiye tam bir eşiktedir. Büyük sermayeye şiddetle ihtiyacımız var. Bu sermaye oluştuktan sonra Türkiye'nin çok daha iyi adımlar atacağını hepimiz biliyoruz. İnşallah, bu eşiği başarıyla geçmemiz gerekiyor. Tabii ki bu iyi yönetişim, iyi yönetim sırasında öncelikle ele almamız gereken şey, belki, Anayasa. Onu da ele aldık. İnşallah, onu da Türkiye başarıyla atlattığı zaman önünün çok daha açık olduğunu görmüş olacağız.

İçine kapalı bir Türkiye’den, her yöne açık, herkesle temas edebilen, herkesle görüşebilen, sorumluluğunu müdrik, kendine güvenen bir Türkiye’ye doğru gitmek için de elbette ki bu teşkilat kanununa şiddetle ihtiyacımız var. Ben bu noktada, bir küçük tecrübemi aktarmak istiyorum: İzmir, bir EXPO süreci yaşadı. Bu EXPO sürecini yaşarken ismini benim hiç duymadığım ülkelerin oylarına müracaat zorunda kaldık. Bu ülkelerin oylarına müracaat ettiğimiz zaman, bunlarla görüştüğümüz zaman dediler ki: “Biz, ilk defa Türkiye’yle böyle bir vesileyle karşı karşıya geliyoruz.” Dolayısıyla, İtalya’ya karşı, Milano’ya karşı biz onu kaybettik, 20 oy farkla kaybettik. Eğer, bu ülkelerle çok daha önceden temaslarımız olsaydı, bu ülkelerle ticari temaslarımız olsaydı, bu ülkelerle eğitim alanında birtakım iş birliklerimiz olsaydı, inanıyorum ki bu ülkeler bize çok daha yakın duracaklardı. Afrika’da, okyanuslarda, Güney Amerika’da, ismini benim hiç duymadığım ülkelerle bu tür ilişkiler kurmak zorunda kaldık. Biz buralarda büyükelçilikler açmamışız, temsilciliğimiz yok, ticari ilişkimiz yok, yatırımlarımız yok, öğrenci mübadelesi, eğitim alanında bir iş birliği yapmamışız, sonra onların oylarına müracaat etmişiz. Oysa İtalya bu ülkelerle çok yakın ilişkiler kurmuş, oralardan öğrenciler getirmiş, İtalya’da bunları eğitmiş, onlar gitmişler o ülkelerinde söz sahibi olmuşlar. Siz bunların oylarına müracaat ettiğiniz zaman, elbette ki sıkıntılar oluyor. Buna rağmen, İzmir’in o anlamda gösterdiği başarıyı hiçbir zaman da küçümsemiyorum. Şimdi, Dışişleri Bakanlığımızın bu Teşkilat Kanunu vesilesiyle öğrenmiş bulunuyoruz ki 42 yeni temsilcilik açıyoruz, bu şekilde toplam 212’ye ulaşıyor Türkiye'nin dış temsilciliklerdeki sayısı. Bunun çok önemli olduğunu söylemek istiyorum. Bunun mutlaka çok daha fazla artırılması lazım diyorum. Çünkü bu ülkelerle iş birliği, Türkiye'nin bundan sonraki faaliyetleri açısından da fevkalade uygun olacaktır.

Türkiye'nin uluslararası camiada kazandığı önemli yeri de şu vesileyle tekrar gündeme getirmek istiyorum: Türkiye, İslam Kalkınma Örgütünde bir Genel Sekreterle bulunuyor, Ekmeleddin İhsanoğlu’yla; Ahmet Üzümcü, Kimyasal Silahların Denetlenmesi Kurumunda görev almış Türkiye adına; Mahmut Erol Kılıç, İslam Kalkınma Örgütü Parlamentolararası Birlikte Genel Sekreter Türkiye adına ve belki bunlardan çok daha önemlisi, Avrupa Konseyinde bugün bir Türk var, Mevlüt Çavuşoğlu.

Bütün bunların tabii ki Türkiye’ye getirdiği sorumluluklar var ve bütün bu başarılar elbette ki durduk yere olmadı. Eğer Türkiye, Avrupa Birliği yolunda bu reformları yapmasaydı, eğer bu iyi yönetim anlayışını her alana yerleştirmeseydi, ekonomik olarak kalkınan bir ülke, ekonomik olarak çok gelişen bir ülke konumuna gelmeseydi, bütün bunlar elbette ki söz konusu olamazdı. Bugün Avrupa Konseyinde “başkanlık” demenin ne kadar önemli olduğunu, o kurumları bilenler çok daha yakından kavrıyorlar, çok daha yakından ifade ediyorlar.

Değerli arkadaşlarım, bu vesileyle şunu da söylemek istiyorum: Avrupa Konseyinde biz geçen hafta birtakım kararlar aldık. Bunlardan bir tanesi de bu son Filistin-Gazze olayı üzerineydi. Ben, şimdiye kadar, İsrail’in hiçbir platformda bu kadar yalnızlaştığını, İsrail’in bu kadar yalnız bırakıldığını ve İsrail taraftarlarının mahcubiyetten başlarını öne eğdiğini hiçbir toplantıda görmedim. Bunca yıldır Avrupa Konseyinde çalışıyorum, Avrupa Konseyinde ne zaman İsrail’le ilgili bir konu gelse birçok konuşan olurdu, şu anda konuşanlar ise… İsrail’i bütünüyle yalnızlaştıran, onu uluslararası platformda mahkûm etmek isteyen, kınayan bir tavır içerisine girdik. Avrupa Konseyinde çıkmış olan rapor da bu anlamda fevkalade aklı başında bir rapordur. İsrail’i, her anlamda, bu bakımdan uluslararası bir komisyon kurmaya mecbur eden çok güzel bir rapor ortaya çıkarmıştır.

Buradan şunları da dile getirmek mümkün: Bu geminin, İsrail tarafından baskına uğrayan bu geminin yaptığı çok önemli bir fonksiyon vardır. Dünya belki de ilk defa Gazze olayını bu kadar yakından kavrayabildi, bu kadar yakından görebildi. Böylece, bu geminin yaptığı işin fevkalade önemli olduğunu düşünüyorum. Orada ölenlere Allah’tan rahmet diliyorum. Burada ölen arkadaşlardan bir tanesi de İzmir’den bir arkadaşımızdı, gittik onun ailesini evinde ziyaret ettik, ailesine başsağlığı diledik ve ailenin ne kadar dik durduğunu görmek bize de ayrıca bir şevk verdi. Onlara başsağlığı dilemekle kalmamalıyız, mutlaka bu insanları gözetmek durumundayız ve bu sivil inisiyatifleri dünyanın her yerinde teşvik etmek zorundayız.

Türkiye, bu konuda göstermiş olduğu başarılı diplomasiyle bütün dünyaya da örnek oldu. Benim gördüğüm kadarıyla, mesela Avrupa Konseyinde bunu yakından gördüm, bütün Batılı diplomatlar Türkiye'nin ne kadar önemli bir iş yaptığını burada zikrediyorlar zaten. En önemlilerinden bir tanesi de, bu gemide bulunanların, istisnasız, İsrail’in “terörist” diye itham ettikleri de dâhil olmak üzere, başarılı diplomasimiz ile bir anda Türkiye’ye iade edilmiş olmasıdır; ki, bunun diplomasi alanında ne kadar önemli bir iş olduğunu da tabii ki herkes biliyor ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tekelioğlu, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

MEHMET S. TEKELİOĞLU (Devamla) – Sayın Başkanım, tamamlıyorum.

…İsrailliler o kadar şaşkın duruma düştüler ki, Avrupa Konseyinde, bütün Avrupalıları bu işi kavramamakla itham ettiler. Bu da Avrupalılar arasında büyük bir reaksiyon doğurdu ve İsviçreli Dick Marty İsraillileri açık bir şekilde kınadı ve bu bombalardan vazgeçmeleri yolunda önemli bir çağrıda bulundu.

Tabii ki bu kısa sürede söyleyecek pek çok şeyimiz var ama burada önemli bulduğum bir noktayı daha söylemek istiyorum. O da Dışişleri Bakanlığı bünyesinde yeni kurulmaya çalışılan Diplomasi Akademisi. Bunun da fevkalade önemli olduğunu düşünüyorum. Bu Diplomasi Akademisinin fonksiyonlarının, inşallah, Dışişleri mensuplarımız arasında çok daha başarılı hizmetlere de vesile olacağını düşünüyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. ( AK PARTİ  sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tekelioğlu.

Birinci bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Akif Hamzaçebi, Trabzon Milletvekili.

Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; dün bu kürsüden Dışişleri Bakanlığı Teşkilat Kanunu Tasarısı’na ilişkin olarak Sayın Dışişleri Bakanının konuşmasını dinledik. İddialı cümlelerle konuştu, Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası alanda iddialı olacağı anlamına gelen sözler sarf etti. Tabii ki Türkiye Cumhuriyeti’nin iddialı olması, iddialı bir dış politika yürütecek olması hepimizi mutlu eder. Sayın Bakanın Türkiye projesini “uluslararası alanda söz sahibi olmak” olarak özetleyebiliriz. Konuşmasını bu çerçevede yaptı. Zaman zaman hamasete yaslanan ve duygulara hitap etmeye çalışan ancak itiraf etmeliyim ki içerik açısından oldukça zayıf, güçsüz bir konuşmaydı. Duygulara hitap etmeye çalışan yanı, içerikteki eksikliği, zayıflığı gidermeye yetmiyordu.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Başkanım yapma, Başkanım.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Aklımda kalan şunlar Sayın Bakanın konuşmasından: Türkiye G20 üyesidir, Türkiye G20 içerisinde aktif rol oynayacaktır. Vizeler kaldırılıyor. Diplomasi akademisi kuruluyor. Mescidi Aksa İsrail’in değildir. Kudüs Filistin’in başkenti olacaktır. Bunun ardından daha sonra ikinci kez söz aldığında Kudüs’ün yanına Semerkant’ı, Bişkek’i ekledi, Türk cumhuriyetlerine kadar uzandı.

Değerli arkadaşlar, bu konularla ilgili birkaç cümleyle sınırlı olarak görüşlerimi ifade etmek istiyorum. Türkiye, 57’nci Hükûmet döneminde de G20 üyesiydi. Yani hem Sayın Başbakan hem Sayın Dışişleri Bakanı sık sık âdeta Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde Türkiye G20 üyesi olmuş gibi bir izlenim veriyor. Böyle bir şey yok. Türkiye daha önceden beri G20’nin üyesidir.

Türkiye, 1989’da Helsinki Zirvesi’nde Avrupa Birliğinin tam üye adayı olarak ilan edildi, AKP döneminde Türkiye, Avrupa Birliğinin kapısında bekletilen bir ülke oldu. Sayın Bakan bu konulara hiç girmedi, benim görev alanımda değil diyecek muhtemelen, Avrupa Birliği Genel Sekreterliğinin görev alanında ama tablo budur.

Vizeler kaldırılıyor ama hangi ülkelerle kaldırıldı? Sayın Bakan onların listesini verirse mutlu oluruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin diplomatları hangi ülkelere hâlen kırmızı pasaportla gidiyor, bunların listesini versin. Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları Avrupa Birliği üyesi ülkelere acaba vizesiz gidebiliyor mu? Bunların bilgilerini doğrusu merak ediyorum.

Evet, dün bir faaliyetten daha söz etti Sayın Bakan, “Mavi Marmara gemisine İsrail tarafından yapılan saldırı sonucu hayatını kaybeden vatandaşlarımızın cenazelerini başarıyla Türkiye’ye getirdik.” dedi. Türkiye, AKP hükûmetleri döneminde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyesi oldu. Buna son derece mutlu olduk ama aynı Güvenlik Konseyinden Türkiye, İsrail’in kınanması yönünde bir kararı çıkartmakta başarılı olamamıştır. Sayın Bakan bunun yerine “İsrail’den cenazeleri Türkiye’ye getirttik.” diyor. Başarı olarak bize bunu sunuyor, bununla yetinmemizi istiyor. Doğrusu, üzüntü verici buluyorum.

“Kudüs, Filistin’in başkenti olacaktır.” Cümle bu, itiraz etmiyorum ama Sayın Bakan, acaba, Yukarı Karabağ’la ilgili olarak neden aynı kararlılığı göstermiyor veya Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin geleceğiyle ilgili, oradaki vatandaşlarımızı, Kuzey Kıbrıs’ı rahatlatacak aynı kararlılıkta bir cümleyi neden sarf edemiyor? Bunları doğrusu merak ediyorum. Acaba, Irak’taki Musul, oradaki Türkler… Kimindir oradaki Türkmenler? Bunlara sahip çıkacak bir Türkiye Cumhuriyeti yok mudur, bir Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı yok mudur?

Tamamen dinî motiflere dayalı, ulusal çıkarları biraz daha ikinci plana atan, gerçekte de ulusal çıkarlardan belki zaman zaman taviz veren bir Dışişleri Bakanı, bir Hükûmet. Böyle bir anlayış görüyorum. Bu konularda kamuoyunun, milletimizin endişeleri vardır. Bu endişeleri Sayın Bakan dünkü konuşmasıyla gidermemiştir, giderememiştir.

Değerli arkadaşlar, ben, Sayın Bakanın âdeta “Yeni Osmanlıcılık” olarak isimlendirebileceğimiz bu politikasının yürütülmesinde geçmişimizden, yani Osmanlı İmparatorluğu’ndan, o büyük devlet geleneğinden güç alacak olmasını olumlu buluyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Bunu olumlu buluyorum. Büyük devlet geleneği olan bir milletiz biz. Buradan güç almak son derece önemli ve geleceğe, 21’inci asırdaki Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğine iddialı hazırlanmamız gerekir.

Türkiye, güçlü bir ülkedir ancak geçmişimizden güç alırken, acaba, cumhuriyetten Sayın Bakan güç alıyor mu, cumhuriyetin değerlerinden güç alıyor mu? Bunu, şimdi, zamanım sınırlı olduğu için burada açıklayamayacağım ama biraz sonra bir önergede, izin verirseniz, bu konuda sizlere bilgi vermek ve Sayın Bakanın cumhuriyetin değerleriyle herhangi bir problemi olup olmadığını kendisine sormak ve Parlamento huzurunda Parlamentonun ve milletimizin bilgilenmesini isteyeceğim.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.

Birinci bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Sırrı Sakık, Muş Milletvekili.

Buyurun Sayın Sakık. (BDP sıralarından alkışlar)

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar, sevgiler.

Çok yakın bir tarihte buraya Kuzey Irak’tan gelen Mesut Barzani’ye Sayın Bakanımız “…..”(x) Mesut ” demişti, yani, hoş geldiniz “……”(x) Çok hoş bir gelişmeydi, kutluyorum ama o gün de burada dile getirdik, büyük bir eksiklik vardı. Buraya gelen bir liderdi, seçimle gelmişti, halkı temsil ediyordu, orada sadece arkasında bir tek bayrak vardı ama o Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değildi, o Irak vatandaşıydı, Federal Bölgenin Başkanıydı, onların bir bayrağı da var, rengi de var. Yani, bu, Türkiye açısından bir sorun yaratmamalıdır. Yani, halklar arası kardeşlik ve barış eğer sağlanıyorsa bunların bütün değerlerine saygı duymak zorundayız. Yani, Kürtleri sürekli ötekileştiren, onları küçümseyen, onları aşağılayan sözlerden, davranışlardan sürekli kaçınmamız gerektiğini hep söyledik. Geçmişte de bu kürsüde ve hayatın birçok alanında Sayın Mesut Barzani için de Celal Talabani için de çok aşağılayıcı sözler söylendi. Yani, onlara, hak etmedikleri noktada burada siyaseten iç malzeme edilecek söylemler söylendi. Bunların doğru olmadığını… Kürtlerin değerleridir, Kürtler orada yaşıyorlar. Irak’ta kendi coğrafyalarında nasıl yaşayacaklarsa kendileri karar verir. Buna, Türkiye Cumhuriyeti’nin bu noktada müdahil olmak gibi bir hakkı da yoktur. Onun için bütün değerlere saygı duymalıyız. Eğer siz onlara burada bu muameleyi yaparsanız Sayın Bakanım, buradaki Kürtleri incitirsiniz. Kürtler onları önemsiyor, onlar bizim kardeşlerimizdir ve bizim değerlerimizdir. Yine, sizin zaman zaman yurt dışı, Suriye’den tutun, İran’a birçok görüşmeleriniz oluyor; gidiyorsunuz, geçmişte, üçlü, dörtlü ittifaklar gerçekleşiyordu içinde İran’ın, Irak’ın, Suriye’nin bulunduğu. Her gidişte, giden aktörler, buradaki Kürtlerin yüreği ağzına geliyordu: “Acaba yeniden Kürtlerle ilgili bir felaket olacak mı?” Bu telaşlarımız vardı. Geçmişten bugüne kadar biraz, bir miktar kırıldı ama son dönemlerde bu ikili ve üçlü görüşmelerden sonra İran’da demokrat, aydın insanların ne yazık ki idam edildiğini ve Türkiye'nin buna seyirci kaldığını görüyoruz, üzülüyoruz; insanlık adına üzülüyoruz. Yani hâlen İran’da idam devam ediyor ve bu konuda Türkiye de seyirci kalıyor ve dün Suriye’de 400’ün üzerinde Kürt vatandaş gözaltına alındı. Yani bu ittifaklarla siz Kürt sorununu çözemezsiniz. Suriye’deki yönetim ceberut bir yönetimdir, İran’daki yönetim ceberut bir yönetimdir. Bu yönetimleri halkın üzerine kışkırtarak oradaki insanların malına mülküne… Çünkü orada toprağın bile bir şeyi yok, orada toprak sadece Esat ailesine aittir, Kürtlerin yaşadığı o alanda. Tehdit ediliyorlar ve diyorlar ki: “Siz, eğer burada kimliğinizle ilgili bir şeylere sahip çıkarsanız sizin toprağınıza da el koyarız.” Burada bizim kafamızdaki soru işaretleri: Acaba siz gerçekten oraya gittiğinizde Kürt sorununun barışçıl bir şekilde çözülmesi için oturup bir proje mi yoksa Kürtleri yeniden zapturapt altına almak için topraklarına el koymak, İran’da idamı gerçekleştirmek gibi bir şeyi tetikliyorsanız yazık edersiniz. Bunlar söyleniliyor, konuşuluyor, tartışılıyor. Bunları sizlerden, birinci ağızdan duymak istiyoruz ve gerçekten eğer Türkiye’de Kürt sorununu çözerseniz artık İran’a, Irak’a gitmeye, oralara sefer düzenlemeye hiç mi hiç gerek yok. Kürt sorunu Ankara’nın sorunudur, Kürt sorunu İstanbul’undur, Kürt sorunu Diyarbakır’ın sorunudur. O vesileyle bizim aktörlerimiz başka bir coğrafyada Kürt sorunun çözümüyle ilgili diplomasi yapmasınlar. Diplomasi yapacaksanız burada Barış ve Demokrasi Partisiyle oturur konuşursunuz. Kürtlerin değerleri vardır, Kürtlerin uğruna emek ve bedel ödedikleri kurumları vardır, onlarla konuşunuz. Yoksa burada Ahmedinecad, yoksa efendim Esad ailesi, geçmişte Saddamlar… Bunların hepsinin ellerinde Kürtlerin kanı vardır, bunların ellerinde ret ve inkâr politikaları vardır. Yani bizim ülkemiz de onları kendisine örnek almamalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Sakık.

SIRRI SAKIK (Devamla) – İran’daki, Irak’taki, Suriye’deki Kürt de mazlumdur ve mağdurdur.

Sayın Bakanım, sizin Filistin’deki insanlar için göstermiş olduğunuz o duyarlılığa biz de katılıyoruz. Ama oradaki duyarlılığı gösterirken, orada mazlumlardan yana tavır takınırken, İran’daki mazlum Kürtlerden yana tavır takınmamak, Suriye’deki mazlum Kürtlerden yana tavır takınmamak, bu çifte standart olur. Hepimizin mazlumların yanında saf tutmamız gerekir. Hayat böyle emrediyor, insanlık böyle emrediyor, İslamiyet böyle emrediyor.

Bu duygularla hepinize teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Sakık.

Bölüm üzerinde şimdi on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Dün soru sormak için sisteme giren Sayın Tankut, Sayın Yıldız, Sayın Taner, Sayın Coşkunoğlu, Sayın Çelik, Sayın Bulut, Sayın Korkmaz ve Sayın Yaman, tekrar sisteme girmemenizi rica ediyorum.

Sayın Tankut, buyurun.

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Bakan, dünkü açıklamalarınızda İsrailli Bakan ile Brüksel’de yaptığınız gizli görüşme talebinin İsrail tarafının talebiyle gerçekleştiğini ifade ettiniz. Ancak, dün ve bugün bazı haber kaynaklarında İsrail Başbakanlığının yaptığı açıklamada görüşmenin gayriresmî düzeyde olduğu ve görüşme talebinin Türkiye’den geldiğini kendi kamuoyuna duyurduğu ifade edilmektedir. Yine İsrail Dışişleri Bakanı görüşmenin kendi bilgisi dışında olduğunu söylemiş ve bu görüşmeyi de şiddetle eleştirmiştir. Şimdi sormak istiyorum: Bu resmî olmayan görüşme talebi gerçekten İsrail’den mi yoksa bizden mi veya bu görüşme talebi başka bir arabulucu ülke tarafından mı gerçekleştirilmiştir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tankut.

Sayın Taner…

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, Sayın Başbakan PKK’nın taşeron bir terör örgütü olduğundan bahsetti ama arkasındaki işverenleri açıklamadı. Siz Dışişleri Bakanı olarak açıklayabilir misiniz?

İki, Birleşmiş Milletler oylamasından sonra bozulan ABD ilişkileri düzelmiş midir? Örneğin Başbakanın BOP eşbaşkanlığı devam etmekte midir?

Üç, Bakan olduğunuzdan bu yana Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekillerine uluslararası ilişkiler konusunda kaç bilgilendirme yaptınız?

Dört, dünkü açıklamalarınızda milletvekillerine gerekli bilgileri vermemenizin sebebi acaba kendinizi sadece atayana karşı mı sorumluluk hissetmenizdir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Taner.

Sayın Çelik…

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan teşekkür ediyorum.

Söz konusu tasarıda Dışişleri meslek memurlarının memuriyetinin mülki idare memuriyetiyle özlük hakları konusunda ilişkilendirilmesini doğrusu anlamlı buluyoruz. Bunun Dışişleri meslek personeli açısından iyi bir gelişme olduğunu ifade etmek isterim.

Sorum şudur Sayın Bakanım: Söz konusu arkadaşlarımız yurt dışı görevlerinde uzun yıllar Türkiye’den ayrı kalmanın verdiği bilgisizliği ve tecrübesizliği yaşıyorlar nihai olarak. Mülki idareyle, İçişleri Bakanlığıyla görüşülerek diplomatlarımızın illerde de görev yapması sağlanabilir mi? Bu kanun çerçevesinde olur ya da protokolle de olabilir bu.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bulut…

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Bakan, Karabağ’ın işgali İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye’nin en büyük stratejik kaybı mıdır? Eğer böyle ise Ermenistan ile imzalanan protokol bu durumla çelişmiyor mu? Karabağ’dan savaşta göçe zorlanan yüz binlerce Azeri kardeşimiz yıllardır yaz kış, yağmur çamur çadırlarda, tren vagonlarında yaşıyorlar. Onlara Mavi Marmara treniyle bir yardım göndermeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Korkmaz…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Bakan, görüştüğümüz tasarıyla Çatışmaları Önleme Genel Müdürlüğü kurulmasını öngörüyorsunuz.

1) Çatışmaları Önleme Genel Müdürlüğü kurmak yerine bölgede yeni çatışmalara sebebiyet vermemek ya da bunların yok yere tarafı olmamak daha akıllıca değil midir?

2) Çatışmalara yok yere taraf olduktan sonra bir ya da birkaç devletin önleyemediği bu gerginlikleri bir genel müdürlük kurmakla önleyebilir misiniz?

3) Bölgemizde binlerce insanın ölümüne sebep olan PKK, Ermeni, Peşmerge ve İsrail terörünü önleme konusunda madem elinizde böyle sihirli bir formül vardı, bugüne kadar neden kullanmadınız?

4) Bundan sonra dış politikada Türkiye Cumhuriyetinin asırlık dengelerini altüstü eden Sayın Başbakanın kırdığı potları düzeltme genel müdürlüğü de kurmayı düşünüyor musunuz?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Yaman.

M. NURİ YAMAN (Muş) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, dünkü açıklamanızda Birleşmiş Milletlerin ambargo kararının bağlayıcı olduğunu belirtmenize rağmen, buna uyup uymayacağınızı veya bu ambargoyu delip delmeyeceğiniz konusunda net, açık bir ifadeniz olmadı. Bu konuda net, açık olarak “Biz bu ambargo kararına uyacağız.” diyebiliyor musunuz?

İkincisi: İran’ın nükleer silah sahibi olmasını millî güvenliğimiz bakımından -benzer komşular için de dâhil olmak üzere- bir tehlike olarak görüyor musunuz?

Üç: Ülkemiz için de nükleer silah konusunda Dışişleri Bakanlığı veya Hükûmet düzeyinde yapılan bir çalışma -bu üretimle ilgili bir çalışma- var mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN –Teşekkür ediyorum.

Sayın Öztürk

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, tasarının 12’nci maddesinde büyükelçi atamalarına bir istisna getirerek 2 ve 3’üncü derece kadrodaki meslek memurlarını son iki gruptaki dış temsilciliklere büyükelçi olarak atamak istiyorsunuz. Bir meslek memurunun 3’üncü dereceye gelmesi on beş yılda mümkün olabilmektedir, doktora yaptıysa bu süre on iki yıla kadar inmektedir. Bu hükme göre atadığınız bir büyükelçi bu unvanı ihraz etmiş olmaktadır. Atandıktan bir ay sonra bu büyükelçiyi sonraki iki grup dışında başka büyükelçiliğe kaydırmanıza bir mevzuat engeli yoktur. Bu hükümle Dışişleri Bakanlığında da siyasi kadrolaşmayı tamamlamayı mı amaçlıyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Emek…

ATİLA EMEK (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, dün akşam buradaki konuşmanızda özellikle Gazze, Filistin konusundaki duyarlılığınızı, hassasiyetinizi tabii ki Kudüs konusunda da dinledik. Şimdi 1 milyonu aşkın Müslüman’ın Bağdat’ta hayatına son verildiği ve bunun nedeni olan bir işgal gücünün yarattığı bu durumda aynı duyarlılığı hissediyor musunuz ve bu projenin eş başkanı olmayı nasıl karşılıyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, buyurun.

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Akif Hamzaçebi’nin ve bir milletvekilinin Karabağ’la ilgili sorusu söz konusuydu. Dün tabii Filistin’le ve Gazze’yle ilgili özel bir gündem ve özel bir soru sorulmuş olduğu için o konuya yoğunlaştık. Bu, diğer konulara da bizim aynı hassasiyeti göstermediğimiz anlamına gelmez. Yukarı Karabağ konusunda her zaman ve her zeminde hassasiyetimizi vurguladık, vurgulamaya devam ediyoruz. 13 Mayıs 2009’da Sayın Başbakanımızın Bakü’de, Azerbaycan Meclisinde yaptığı konuşma bunun en çarpıcı örneğidir. O gün Sayın Başbakanımız, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti adına ve Türkiye’deki bütün vatandaşlarımız adına Azerbaycan’daki kardeşlerimize Yukarı Karabağ konusundaki hassasiyetimizi en çarpıcı bir şekilde vurgulamıştır ve biz her zeminde, bütün uluslararası zeminlerde bunu vurgulamaya devam edeceğiz. Hiçbir şekilde Yukarı Karabağ konusunun gündemden düşmesine izin vermeyeceğiz.

Musul konusunu gündeme getirdiler. Evet, Musul konusunda da aynı hassasiyeti gösteriyoruz. Onun içindir ki geçen sene 31 Ekim 2009’da Musul vilayetine giden ilk Dışişleri Bakanı, sadece Türkiye’den değil, dünyadan ilk giden ilk Dışişleri Bakanı olma şerefi bana nasip oldu. Türkiye’den giden ilk Bakan -Sayın Zafer Çağlayan’la birlikte gittik- ve dünyadan giden ilk Bakan olma şerefi, hatta Irak’tan giden ilk Dışişleri Bakanı olma şerefi de bana nasip oldu ve o gün Musul’da sadece Musul Valisi Sayın Asil Necefi’yle değil, Telafer’den gelen -dün Telafer sorusu da sorulduğu için açıklıyorum- Türkmen aşiretleriyle bir araya geldik ve oradaki Şii ve Sünni Türkmen aşiretleri arasında bir barış temini yolunda özellikle bir toplantı gerçekleştirdik. Biz ne Musul’u ne Telafer’i ne Kerkük’ü unutmayız. Irak’a olan ilgimiz o derece yoğundur ki, hem Musul’da hem Erbil’de hem Basra’da hem Kerkük’te olmaya devam edeceğiz. Bu konuda kimsenin şüphesi, tereddüdü olmamalıdır.

Sayın Sırrı Sakık’ın mazlum Kürtlerden yana tavır takınma konusu… Türkiye Cumhuriyeti her zaman, Irak’ta Kürt kardeşlerimiz ne zaman zulüm görmüşlerse yanlarında olmuştur. 1988-1991’deki büyük Kürt göçleri ve Türkiye’de ağırlanışları bunun en güzel örneğidir. Bugün de ister Türkmen kardeşlerimize ister Kürt kardeşlerimize ister Arap kardeşlerimize Irak’ta bir zulüm söz konusu olduğunda ilk sesini yükseltecek olan ülke de Türkiye Cumhuriyeti olacaktır, Hükûmetimiz olacaktır, bundan hiç kimsenin tereddüdü olmamalıdır.

Sayın Tankut “Görüşme talebi kimden?” sorusunu tekrar yönelttiler. Ben Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti Dışişleri Bakanı olarak yüce Meclisin huzurunda bir kez daha söylüyorum, görüşme talebi İsrail tarafından gelmiştir. Basına yansıyan haberler… Tabii sizin bu konuda, o haberlere istinaden buna inanıp inanmamak tabii sizin iradenizdir ancak ben Dışişleri Bakanı olarak söylüyorum, talep İsrail tarafından gelmiştir. Gerekli olduğu zaman da bu talebin nasıl geldiğini açıklarız.

Sayın Taner, PKK taşeron örgüt ise arkasındakileri sordu. Şimdi, terör örgütleri dünyanın her yerinde değişik dönemlerde değişik çıkarlara hizmet edebilirler. Kastedilen budur ve değişen siyasi konjonktürlerde terör örgütlerinin siyasi tavırlarındaki değişime vurguda bulunulmuştur.

ABD ile ilişkiler düzelmiş midir? Evet, Sayın Başbakanımızın son, Toronto’da Sayın Obama’yla yaptığı görüşmede de bütün konular tam bir ittifak anlayışı içinde ele alınmıştır, son derece açık bir şekilde ele alınmıştır, bu konuda herhangi bir sıkıntımız yok.

Türkiye Büyük Millet Meclisini, yüce Meclisimizi bilgilendirmek konusu ise, geçen sene belki de iyi bir örnek olarak bir gelenek başlattık, altı ayda bir Dışişleri Komisyonumuzla bir araya geliyoruz ve önü açık bir şekilde, bütün konuları detaylı şekilde ele alıyoruz. Bu geleneği sürdüreceğiz, Dışişleri Komisyonunda görev alan değerli milletvekillerimiz bunu göreceklerdir. Ayrıca, birçok kez sayın milletvekillerimizi bilgilendirmek üzere yüce Meclisimizde de gündem dışı konuşmalarda ve gündemle ilgili konuşmalarda gelip bilgi aktardım. Ermenistan’la ilişkiler, Kafkasya’daki gelişmeler konusunda, son olarak Kırgızistan’daki gelişmeler konusunda, ayrıca Lübnan tezkeresini uzatırken Orta Doğu konusundaki birçok hususu yüce Meclisimize arz etme imkânı buldum.

Sayın Çelik’in -teşekkür ederim, son derece güzel bir teklif- İçişleri Bakanlığı ile bir protokol yoluyla diplomatlarımızın değişik vilayetlerde görevlendirilmesi… Bu konuda zaten bir çalışma yaptık, protokol hazırlıklarımız tamamlanmak üzere. Özellikle komşu ülkelere gidecek olan diplomatlarımız, büyükelçilerimiz ve büyükelçilik mensuplarımız bir müddet o komşu ülkeye mücavir vilayetlerimizde görev yapacaklar. Benzer bir uygulamayı diğer vilayetlere de yaymayı düşünüyoruz.

Sayın Korkmaz, çatışmaları önleme genel müdürlüğü konusunu sordular. Bu yer, akademik, teknik ve diplomatik anlamda bütün dünyada kabul gören bir tabirdir. Çatışmaları önleme genel müdürlüğü, çatışmaları önleme kavramı, çatışmalara çıktıktan sonra tepki vermek değil çıkmadan önce de önlemeye dayalı bir çalışmayı kendi içinde mündemiçtir. Biz bölgede hangi konu olursa olsun bizi, doğrudan ulusal çıkarlarımızı ilgilendiren ve çevremizdeki bölgelerde istikrarsızlık çıkarma potansiyeli taşıyan her konuda devreye girmeye devam edeceğiz. Bu konuda üzerimize değişik vesilelerle gelenler aslında uluslararası alanda bu konuyu tartışma konusu yapanlar, Türkiye’nin son dönemde bu çerçevede attığı adımlardan rahatsız olanlardır. Türkiye’nin gittikçe artan bir şekilde bölgedeki, sadece Orta Doğu’daki değil Balkanlarda son dönemde biliyorsunuz Sırbistan ile Bosna-Hersek arasında acılı Bosna Savaşı sonrasındaki tek ve en kapsamlı zirve İstanbul’da Cumhurbaşkanımızın ev sahipliğinde gerçekleşmiştir. Son on ay içinde bu zirvenin gerçekleşmesi için iki taraf arasında bir mekik diplomasisi uygulamışızdır. Bu şekilde, şimdi, bunu bir genel müdürlüğe dönüştürerek sadece diplomatik yolla değil daha bu konularda özel teknikle yetiştirilmiş diplomatlarımızın mevcudiyetiyle başlı başına bir ihtisas alanı oluşturmayı düşünüyoruz. Bu konuda da çalışmalarımız bundan sonra da devam edecek.

Sayın Yaman “İran’ın nükleer silahı tehlike mi?” sorusunu yönelttiler. Daha ilkesel bir şekilde buna cevap vereyim. Nükleer silah kimin elinde olursa olsun tehlikedir.

M. NURİ YAMAN (Muş) – Millî güvenliğimiz bakımından.

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU – Evet, kimin elinde olursa olsun bölgemizde nükleer silah istemiyoruz. Mümkünse, bir insan olarak, bir aydın olarak bunu söylüyorum, dünyada da nükleer silah istemiyoruz. İnsanlığın geleceğini tehdit eden silahlardır nükleer silahlar. Biz her zeminde, Sayın Başbakanımız, bendeniz ve bütün ilgili yetkililerimiz, nükleer silahlara karşı olduğumuzu tekrar ediyoruz. Bölgemizde ise tamamıyla kısa dönemde nükleer silahlardan arındırılmış bir bölge ilanı konusunda da gerek Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu nezdinde gerekse MPT değerlendirme toplantılarında bunu gündemde tutuyoruz, bundan sonra da tutmaya devam edeceğiz. Bunlar, sadece Türkiye’nin ulusal çıkarlarını değil aynı zamanda gelecek nesillerin var oluşsal alanlarını tehdit eden konulardır. Bu konudaki tutumumuz ilkesel bir tavır almayı gerektirir.

Sayın Öztürk’ün 2 ve 3’üncü derecedeki diplomatlarımızın büyükelçi olmaları konusunda getirdiği eleştiri veya bir husus, siyasi kadrolaşma mı? Sayın Öztürk, on beş yıl Dışişleri Bakanlığında görev yapmış, tecrübe kazanmış bir diplomatımızın siyasi görüşünün ne olduğu bizi ilgilendirmez. O bizim için Türkiye Cumhuriyeti devletini temsil etmeye yetkin bir diplomattır. Hangi görüşte olursa olsun biz bu tayinleri yaparken onların hangi görüşe sahip olduklarını sorgulamayız. On beş yılda edindikleri beceriyi, on beş yılda edindikleri tecrübeyi esas alır ve ona göre değerlendirme yaparız. Kaldı ki, geçmişte AK PARTİ döneminde önemli görevler üstlenmiş bazı büyükelçilerimizin şu anda muhalefet partilerinde görev yapmış olmaları bunun işaretidir. Eğer gerçekten böyle bir kadrolaşma niyeti olmuş olsaydı, farklı görüşleri bilinen ve daha önce aday olmuş olan, değişik partilerden aday olmuş olan ve Bakanlığa dönmüş olanlara AK PARTİ görev vermezdi. Bu görevler verildi, çünkü onların tecrübelerine güveniyorduk. Şimdi de bizim için tek kriter bu konudaki tecrübeleri, birikimleri ve siyasi iradenin verdiği talimatlara o anlamda uyma kararlılıklarıdır. Bu da demokrasinin bir gereğidir.

BAŞKAN – Sayın Bakan, süre tamamlanmıştır.

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU – Son olarak...

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Soruşturma yapabileceksiniz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU – Bir dakika...

“Irak’ta aynı duyarlılığı gösteriyor musunuz?” Evet. Onun için son yedi yılda Irak’taki savaştan sonra Irak’ın her alanında en aktif olan ülke Türkiye Cumhuriyeti olmuştur. Bütün kesimlerle ve Irak’ın her şehrinde her kasabasında neredeyse bütün Iraklı aşiretlerle, topluluklarla her etnik ve mezhebi gruptan unsurlarla temasa geçtik, elan bu temaslarımız sürüyor. Şu anda Bağdat’taki en aktif, faal büyükelçi bizim Büyükelçimizdir. Bundan da iftihar ediyoruz. Bundan sonra da Irak’a ilgimiz devam edecek. Çünkü bizim için Irak, hiçbir zaman ırak değildir.

Çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

Böylece birinci bölüm üzerindeki görüşmeler de tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.54

 


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.12

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 128’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

1’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır.

Önergeleri geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı “Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın 1. Maddesinin (1) numaralı fıkrasının

“Bu kanunun amacı Dışişleri Bakanlığının kuruluş, görev ve yetkilerine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

                   

                 Mehmet Şandır                           Behiç Çelik                         Ertuğrul Kumcuoğlu

                      Mersin                                      Mersin                                        Aydın

                                                                  K. Erdal Sipahi

                                                                          İzmir

T.B.M.M. Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı yasa tasarısının 1. maddesinin 1 no’lu fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımla.

                   

          Ferit Mevlüt Aslanoğlu               M. Akif Hamzaçebi                         Şevket Köse

                      Malatya                                     Trabzon                                    Adıyaman

                  Onur Öymen                        Metin Arifağaoğlu                       Zekeriya Akıncı

                       Bursa                                        Artvin                                       Ankara

 

Madde: 1 (1) Bu kanunun amacı, Dışişleri Bakanlığının yurtiçi ve yurtdışı teşkilatlarının kuruluş, görev ve yetkilerine ilişkin esasları düzenlemektir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU – Hayır, katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Akif Hamzaçebi, Trabzon Milletvekili.

Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; önerge maddede çok küçük bir ifade düzeltmesini amaçlıyor. Bu vesileyle, tasarının birinci bölümü üzerinde kişisel görüşlerimi ifade ederken ortaya koyduğum bir sorun vardı, bu sorunun devamına yönelik değerlendirmeleri önerge üzerindeki konuşmamda yapacağımı ifade etmiştim. O konuya yeniden dönmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra ortaya çıkan yeni dünya düzeni birçok akademisyenin, bilim adamının ilgi alanını oluşturmuştur. Bu yeni dönemi çeşitli açılardan değerlendiren bilim adamları çeşitli görüşler ortaya koymuştur. Bunlardan bir tanesi Fukuyama. Fukuyama bu dönemi “tarihin sonu” olarak isimlendirmiştir; liberal demokrasinin ve piyasa ekonomisinin zaferi ulaştığı bu yeni dönemde artık insanlığın tarihin eski dönemlerinde söz konusu olan mücadeleler içerisinde olmayacağı, mutluluğun, huzurun olacağı bir dönem olarak isimlendirmiştir.

Bir başka bilim adamı, bir başka sosyolog, Samuel Huntington, bu yeni dönemde medeniyetler çatışmasının dünyaya hâkim olacağını ifade etmiştir. “Yeni dönemde yine ulus devletler olacak, ancak mücadelenin esası, ulus devletler arasında olmayacak, medeniyetler arasında olacak.” diye yeni bir teori ortaya koymuştur. Bu medeniyetler çatışması gerçekten çok ilginç bir tez. Yazarının “Medeniyetler Çatışması” isimli bir makalesi ve bu makaleden sonra yayımladığı bir kitap var ve bu kitabın üzerine bu tez etrafında dünyada meydana gelen tartışmaları, ortaya konan görüşleri toplayan bir başka kitap daha var, Türkçede yine “Medeniyetler Çatışması” ismiyle yayımlandı, Vadi Yayınlarının bir kitabı. Son derece güzel, yararlı bir kitap.

Bu kitapta, şu an Sayın Dışişleri Bakanı olan, şimdi Dışişleri Bakanı koltuğunda oturmakta olan Sayın Ahmet Davutoğlu’nun da bir makalesi var. İlginç bir makale. Bu makaleden bir bölümü okuyarak sizlerin bilgisine sunmak istiyorum. Huntington, Türkiye ile ilgili olarak bu kitapta şu görüşü ortaya koyar: “Türkiye, medeniyetler arasına en çok bölünmüş olan bir ülkedir. Ne Batılı olabilmiş ne İslam dünyasına ait olabilmiş.” Bu nedenle Atatürkçülüğün, Kemalizmin başarısız olduğunu ortaya koyan ve Türkiye’nin laiklik gibi bir ilkeyi muhafaza etmesine gerek olmadığını ifade eden, laikliği bir kenara atıp onun yerine İslam dünyasının liderliğine oynaması gerektiğini ileri süren bir kişi. İlginç bir görüş. Bir Amerikalı. Şimdi, Sayın Bakan, Huntington’ın makalesi üzerine, bu tezi üzerine, Türkiye hakkındaki bu görüşleri üzerine şunları söylüyor: Huntington’ın Türkiye ile ilgili tespitlerinin özellikle Türk aydınları tarafından büyük bir dikkatle değerlendirilmesi gerekmektedir. Yaşadığı kimlik ve medeniyet krizi açısından Türkiye’yi Meksika ve Rusya ile karşılaştıran Huntington, Türk elitinin ve toplumunun Batı doğrultusunda bir medeniyet değişimini istediğini, fakat Batı medeniyetinin hâkim unsurları tarafından reddedildiğini ifade etmektedir.” Bundan sonrası önemli: “Türk toplumunun fikrî ve siyasi önderlerinin en büyük zaafı, kimlik, medeniyet tanımlaması konusunda kendine güveni olmayan ve kararsız bir tavır sergilemesidir.” Devam ediyor Sayın Bakan o günlerde yazmış olduğu bu makalede: “Bir elitin en önemli misyonu, mensubu bulunduğu topluma, geleceğe yönelik bir stratejik ideal tanımlaması yapabilmesidir. Türk toplumunda son iki asırdır yaşayan elit kitle ilişkisi son derece çarpık bir düzlem üzerinde gelişmiş ve parçalanmış bir toplum yaşamı ortaya çıkarmıştır. Bu parçalanmış ve belirsiz toplum idealinin en önemli sebebi, güçlü bir medeniyet birikimine sahip bir toplumu başka bir medeniyete kuyruk yapmak isteyen elitin yaşadığı psikolojik dengesizlik hâlidir.”

Cumhuriyeti kuran kadroları, cumhuriyet devrimlerini inkâr eden, cumhuriyet devrimlerinin Türk toplumuna âdeta ayak bağı olduğunu ifade eden ve cumhuriyeti kuran kadroları psikolojik dengesizlikle suçlayan bir yaklaşım. “Psikolojik dengesizlik” deyince sözlük anlamına tekrar baktım “Psikolojik dengesizlik ne demektir?” diye, yanılmayayım diye.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – “Ruh hâli”, “dengesiz ruh hâli” yani âdeta akıl hastalığına giden bir tanımlama.

Ben şimdi merak ediyorum, Sayın Bakan hâlen bu düşüncelerde midir? Türkiye'nin dış işleri politikasına yön veren, gelecek, 21’inci yüzyıl için Türkiye’ye iddialı bir misyon biçmeye çalışan Sayın Bakan, cumhuriyetin değerlerinden güç almakta mıdır?

Şunu söylerse mutlu olacağım: Bu eski bir makaledir. Bugün o görüşlerini muhafaza etmiyor olabilir, çok doğal karşılarım. O günlerde, 90’larda böyle düşünmüştür, 2000’li yıllarda bu düşüncesini değiştirmiş olabilir. Özellikle Dışişleri Bakanlığı sorumluluğunu üstlendiği zaman değiştirmiş olabilir; bu bana mutluluk verir ama bugün Hükûmette, daha önce yazmış olduğu bir makalede cumhuriyet karşıtı olan görüşleri nedeniyle kendisine bu kürsüden yapılan suçlamalar nedeniyle yargıya bile gitmeye cesaret edemeyen bir başka bakanımız vardır. Sayın Bakan acaba hangi gruptadır, merak ediyorum.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı “Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın 1. Maddesinin (1) numaralı fıkrasının

“Bu kanunun amacı Dışişleri Bakanlığının kuruluş, görev ve yetkilerine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili.

Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Tabii, Sayın Bakana da hitap etmek gerekir.

Gerçekten, şu yeni yüzyılın ilk çeyreğinde, değişen şartların yüklediği misyonu taşımak iddiasında olan bir hükûmetin, bir ülkenin dışişleri bakanlığıyla ilgili çok önemli bir teşkilat yasasını görüşüyoruz. Dışişleri Bakanlığı bütün kadrosuyla burada ama Türkiye Büyük Millet Meclisinin hâli ortada. Sayın Grup Başkan Vekili milletvekillerini dışarıdan zorla davet ediyor, 550 milletvekillik Türkiye Büyük Millet Meclisinde, zorlayarak 50 milletvekilinin katılımıyla Dışişleri Bakanlığı Teşkilat Yasasını görüşüyoruz. Bence, bu, Türkiye’ye haksızlıktır, Dışişleri Bakanlığına haksızlıktır, Sayın Bakana haksızlıktır. Bakan burada çok iddialı iddialar ortaya koydu. “Stratejik derinlik”, “yeni vizyon”, “yeni misyon”, iddialı laflar etti, öncelikleri değiştiren iddialar ortaya koydu ama bir talihsizlik olarak değerlendirmek gerekir, maalesef Türkiye Büyük Millet Meclisinde Türkiye'nin sorunlarıyla ilgili bu soğumayı dehşetle izliyoruz. Bunu kabul edebilmek mümkün değil.

Sayın Grup Başkan Vekilinin bu durumu aşabilme imkânı kalmayınca bu görüşmelerin ikinci kısmının salı gününe ertelenmesi kararını isabetli buluyorum, doğru bir şey. Gerçekten bu Meclis, Türkiye Büyük Millet Meclisi Türkiye'nin dış politika konularını, sorunlarını, bu konuda Hükûmetin önerilerini, öngörülerini bir katkıyla, bir katılımla görüşmeli, yakışır olan şey o ama maalesef katılım yok, katılanlarda ilgi ve dikkat yok.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, bu kanunun mükemmel olması için çok yoğun katkı verdik. Birlikte hazırlandı Dışişleri Komisyonunda, önergelerle, katkılarla mükemmel olsun… Çünkü dış işleri, Hükûmetin olmaktan çok devletin dış işleri; dış politika, hükûmet politikası olmaktan çok bir devlet politikası olmak durumunda. Dolayısıyla, buna hiçbir siyasi endişeye, hesaba girmeden katkı vermek gerekiyordu; Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna mensup milletvekilleri de Sayın Deniz Bölükbaşı’nın başkanlığında çok yoğun katkı verdiler ve biz bu kanuna müspet oy vereceğimizi de tümü üzerinde konuşan arkadaşımız vasıtasıyla ifade ettik ama bunu da bir fırsat biliyoruz. Türkiye çok önemli bir süreçten geçiyor, çok önemli sorunlarda -kırılma noktaları- kırılmalar yaşanıyor; anlaşılamayan, yanlış anlaşılan konular var. Dolayısıyla, bu kanunu fırsat bilerek Türkiye'nin dış politika konularında, dış politika sorunlarında, siyasi partilerimizin burada görüşlerini ifade etmelerini, eleştirel bir yaklaşımla katkı vermelerini bir fırsat olarak görüyoruz, çok önemli bir fırsat olarak görüyoruz. Bunu kullanmak için de her maddede önerge verdik, bu önergelerde arkadaşlarımızı görevlendirdik, konuşsunlar, görevlerini… Dış komisyonlarda görev yapan her arkadaşımıza görev verdik. Herkes kendi komisyon alanındaki Türkiye'nin dış politika konusunu gelsin burada tartışsın diye önergeler verdik, görevler verdik ama gerçekten yazık! Gerçekten, Sayın Bakanın iddialarıyla, Sayın Bakanın hayaliyle bağdaşmayan bir görüntüyle karşı karşıyayız.

Aslında, değerli milletvekilleri, temel bir yanlışlık yapılıyor. Teşkilat kanunları, yeniden yapılanma kanunları, dönemlerin sonuna getirilmez. Farkında mısınız, haftalardır teşkilat kanunu görüşüyoruz. Şu Meclis tatil olmadan önce çıkartılması gereken kanunlar listesi içerisinde, zannediyorum bu dördüncü oldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Şandır, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Tarım Bakanlığıyla ilgili bir teşkilat kanunu görüştük, Karayollarıyla ilgili bir teşkilat kanunu görüştük, Diyanet teşkilatıyla ilgili bir teşkilat kanunu görüştük, şimdi Dışişleri Bakanlığıyla… Bu olmaz arkadaşlar, yeni yapıyı kapı aralığında kuramazsınız, rahat zamanda, çok katılımlı, çok tartışmalı görüşmelerle kurabilirsiniz. Ne hikmetse Hükûmet, maalesef, geç kalmış olmanın aceleciliğinde veya anlamıyoruz, özel anlam da yüklemek istemiyoruz ama şu dar zamanda teşkilat kanunlarını böyle boş sıralara konuşarak geçirmeye çalışmasını ben Türkiye’ye haksızlık olarak görüyorum, doğru değil bu yaklaşım. Türkiye Büyük Millet Meclisinin tarihine, geriye dönün bakın, hiçbir dönemde böyle yaşanmadı, geçen yıl böyle bir şey yaşamadık ama şimdi, ne hikmetse sürekli teşkilat kanunları görüşüyoruz ve bu şekilde görüşüyoruz.

Bu sebeple, değerli arkadaşlar, bu kanunun görüşülmesinin, katkının, katılımın sağlanacağı bir zamanda ve bir zeminde yapılmasını çok önemsiyoruz.

Salı gününe bırakılmasını yeniden teklif ederek sizlere saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

2’nci madde üzerinde dört adet önerge vardır. Geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı “Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın 2 nci maddesinin ikinci fıkrasının (h) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                           

                  Bekir Bozdağ                             Ahmet Yeni                             Haluk Özdalga

                      Yozgat                                       Samsun                                      Ankara

                                   Mehmet Sekmen                               Recep Yıldırım

                                          İstanbul                                           Sakarya

“h) Türkiye Cumhuriyetinin tarafı olduğu siyasi nitelikli uluslararası davaları ve Adalet Bakanlığı ile işbirliği yapmak suretiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki davaları ikame ve takip etmek.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı yasa tasarısının 2 nci maddesinin “d” fıkrasının “ve” ibaresinden sonra “uluslararası sözleşmelerin” ibaresinin, “2”nci fıkrasının “h” fıkrasında “mahkemesinde” ibaresinden sonra “ve ulusal üstü yargıda” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                  Hasip Kaplan                            Hamit Geylani                           Osman Özçelik

                       Şırnak                                      Hakkâri                                         Siirt

                                     İbrahim Binici                                   Nuri Yaman

                                         Şanlıurfa                                             Muş

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı “Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın 2. Maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendindeki “Her türlü toplumsal yaşamın temelini oluşturan insan haklarının ve demokratik değerlerin…” ifadesinin “Her türlü toplumsal yaşamın temelini oluşturan insan haklarının, demokrasi ve hukukun üstünlüğünün…” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

                   

               Mehmet Şandır                              Behiç Çelik                        Ertuğrul Kumcuoğlu

                      Mersin                                       Mersin                                       Aydın

              Nevzat Korkmaz                           Reşat Doğru                     Ahmet Kenan Tanrıkulu

                      Isparta                                         Tokat                                         İzmir

T. B. M. M. Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı yasa tasarısının 2. maddesinin (j) bendinin başına aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

“Ekonomik, sosyal ve turizm politikalarımız doğrultusunda,”

                   

         Ferit Mevlüt Aslanoğlu                      Şevket Köse                               Atila Emek

                     Malatya                                    Adıyaman                                   Antalya

             Metin Arifağaoğlu                          Tansel Barış                        M. Akif Hamzaçebi

                       Artvin                                      Kırklareli                                    Trabzon

                                Şükrü Mustafa Elekdağ                         Onur Öymen

                                             İstanbul                                           Bursa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Elekdağ konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Elekdağ. (CHP sıralarından alkışlar)

ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Sayın Dışişleri Bakanımız Davutoğlu, dünkü konuşmasında “Türkiye artık sadece güvenlik konusunda konuşan bir ülke olmayacak, insan haklarının ve uluslararası vicdanın da sözcüsü olacak.” dedi.

Sayın Bakanın hiç kuşkusu olmasın, biz de böyle bir Türk dış politikası arzu ediyoruz. Türk dış politikasının bu alanlarda aktif olması Türkiye’yi yüceltir, Türkiye'nin itibarını artırır ama Türkiye'nin bu alandaki aktivitelerinin ses getirmesi, ciddiye alınması için, önce kendi evinde huzur ve asayişi sağlaması gerekir. Türkiye'nin dört bir yanından her gün şehit haberleri gelirken, anaların feryat ve figanı içimizi dağlarken “Türkiye uluslararası vicdanın sözcüsü oldu.” veya “…olacak.” diye iftihar edilmesi zannediyorum anlamlı olmaz.

Bakınız, “Kürt açılımı” diye yola çıkıldı, Habur rezaletiyle karşılaştık ve PKK şimdi devleti tehdit ediyor, şartlarını dayatıyor, “Şartlarım yerine getirilmezse terörü tırmandırırım.” diye ültimatom veriyor. Utanç verici bir durum değil mi bu değerli arkadaşlarım!

SIRRI SAKIK (Muş) – Otuz senedir aynı şeyi yapıyor, bugün mü yapıyor?

ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) – Ben, bugüne kadar, Türkiye’de hiçbir zaman devlet otoritesinin, Hükûmet vakar ve itibarının bu denli zül bir duruma düşürülme çabasıyla karşılaşmadım. Acil önlemler alınmasını gerektiren acil bir tehditle karşı karşıyayız. Bu önlemlerin ne olması gerektiğini saptarken de bir gerçeği gözden kaçıramayız. Bu da PKK’nın Kuzey Irak’ta konuşlanmış vurucu gücü tasfiye edilmeden Türkiye'nin terörle mücadele çabasının sonuç verebileceğini düşünmenin abes olduğudur.

Hükûmetin bu tehdidi bertaraf etmek için şu iki önleme başvurması gerekiyor: Bir, Türk Hükûmeti, alacağı önlemlerle PKK örgütüne Türkiye’ye vereceği her zararın bedelini Kuzey Irak’ta en ağır şekilde ödetebileceğini göstermelidir. İki, Barzani, PKK’nın Kuzey Irak’tan temizlenmesini öngören bir eylem planının uygulanmasında Türk Silahlı Kuvvetleriyle fiilen iş birliği yapmaya ve destek vermeye mecbur edilmelidir.

Sayın Başbakan, 29 Ekim 2007’de şu ifadelerde bulunmuştu: “Barzani, terör konusunda tavrını çok açık ve net ortaya koyma durumundadır. Şu an kendisi terör örgütüne yataklık yapar durumdadır.” demişti. O günden bugüne hiçbir değişiklik yok Barzani’nin durumunda, hâlâ yataklık yapıyor terör örgütüne, hâlâ terör örgütünün kanlı eylemlerine ortak oluyor.

SIRRI SAKIK (Muş) – Dünyanın en güçlü ordusuna sahipsiniz, siz niye yapmıyorsunuz? Barzani’de 100 bin Peşmerge

BAŞKAN – Sayın Sakık, lütfen…

ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) – Türkiye'nin elinde Barzani’ye karşı kullanılacak son derece etkili ekonomik ve diplomatik levyeler vardır, ekonomik ve diplomatik. Bunlar kullanılmalıdır. Barzani’ye Türkiye’ye verdiği zarar ölçüsünde kendisinin de zarar göreceği hissettirilmelidir.

Sayın Bakan, caydırıcı politika yöntemlerini de dış politika uygulama alet çantanıza koyunuz. Tek başına silahlı mücadelenin terör tehdidinin bertaraf edilmesi için yeterli olmadığını biliyoruz ancak Kuzey Irak’taki PKK varlığı kurutulmadıkça terörle mücadelede sosyal, ekonomik, siyasi, kültürel önlemler alanında bu önlemler uygulansa da başarılı olması mümkün değildir.

Dışişleri Bakanımız Kudüs konusunda gösterdiği hassasiyeti bu konuda da göstermeli ve Türkiye'nin Kuzey Irak bölgesel yönetimine uygulayacağı caydırıcı politikayla Türkiye'nin karşılaştığı bu tehdidin bertaraf edilmesine bir katkıda bulunmalıdır. Dışişlerinin birinci görevi budur.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Elekdağ.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Mehmet Şandır ve arkadaşlarının önergesi geri çekilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı yasa tasarısının 2 nci maddesinin “d” fıkrasının “ve” ibaresinden sonra “uluslararası sözleşmelerin” ibaresinin, “2”nci fıkrasının “h” fıkrasında “mahkemesinde” ibaresinden sonra “ve ulusal üstü yargıda” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                              Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Nuri Yaman, Muş Milletvekili.

Buyurun Sayın Yaman.

M. NURİ YAMAN (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Verdiğimiz önerge, daha ziyade, uluslararası sözleşmeler ve uluslararası hukukun bütün dünyada uygulandığı gibi ülkemizde de uygulanmasına yöneliktir. Ancak, ben bu konuyla ilgili olarak, dış ilişkilerin, dış politikanın yürütülmesinde ilkeli bir dış politikanın tutarlı ve güvenli yürütülmesinin, her şeyden önce çok başlı olmamasıyla ancak mümkün olduğunu iddia ediyor ve inanıyorum.

Ne yazık ki son dönemlerde ülkemizde dış politikayla ilgili çok önemli sorunlarda, bana göre, kendi uğraşı alanı dışında bulanan bazı sayın bakanlarımızın da konan dış politikayla ilgili birtakım ilkeleri zedeleyecek biçimde açıklamaları bulunmaktadır. Bunun en son örneği de yine, Devlet Bakanı Sayın Hayati Yazıcı’nın hâlen hafızalardan silinmeyen bir açıklamasıdır. Bu açıklamayı tarihî süzgeç içinden geçirip değerlendirdiğimizde, Türkiye’deki birtakım sorunların çözümünde, bundan önce, cumhuriyetin kuruluş yıllarında Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesiyle örtüşmediği, bunu bir anlamıyla zedelediği ve bununla çeliştiği anlamı çıkıyor. Biz eğer bütün komşularımızla sıfır sorun ilkesi içinde bu coğrafyada yaşayacaksak, çevremizdeki ülkelerle ilgili söyleyeceğimiz sözlerde biraz daha dikkatli olmamız lazım.

Sayın Yazıcı bir konuşmasında “Irak ile Türkiye arasındaki sınırın değiştirilmesi tartışılabilir.” şeklinde bir beyanda bulunmuştur. Bu bizleri, ta 1934’lerdeki Mustafa Kemal Atatürk’ün İran’la olan Büyük Ağrı-Küçük Ağrı sınırlarıyla ilgili o dönemde meydana gelen birtakım Ağrı Dağı eteklerindeki kalkışmaların, isyanların çözümünde bir sonuç olarak değerlendirildi. Bildiğiniz gibi, 1934’te İran’la yapılan bu anlaşmayla, bugün İran’ın en önemli ovalarından biri hâlinde olan “Kotur” bölgesi tamamıyla bu kalkışmanın bedeli olarak yine İran’a verildi ama buna rağmen o sınırdaki durumlar hâlen devam ediyor.

Şimdi, eğer, Sayın Yazıcı buna gönderme yaparak bu Kuzey Irak’taki olayları bu yolla çözümleyip Türkiye’nin yaklaşık olarak 200 kilometre civarında -ki bu sınır Irak’la 311 kilometredir- 200 kilometrelik bir bölümünde, bu dağlık kesimin ovalara indirilmesi suretiyle yine Anadolu’nun o kutsal topraklarından, güneydeki Irak sınırına yakın olan o verimli toprakların değiş tokuş edilmesiyle bu sorunun çözüleceğini eğer düşünüyorsa bana göre yanılıyor.

Bu sorun otuz yıldır hepimizin bilgisi dâhilinde. Biz 2007 yılında Parlamentoya gelirken oradaki Kürt coğrafyasında yaşayan halkımızın temsilcisi olarak, Kürt milletvekilleri olarak bu sorunu çözmek üzere bu Meclise geldik ve bu halkın bu kürsüsünden de “Bu sorunun muhatabıyız.” diye yüzlerce kez dile getirdik ama ne yazık ki görmeyen kör gözler, duymayan sağır kulaklar bir türlü bu sorunun bu Mecliste çözümleneceğini ve bu sorunun çözüm yerinin buradaki bu halkın temsilcisi olan ben ve benim gibi arkadaşlarım olduğunu nedense kabullenmiyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

M. NURİ YAMAN (Devamla) – Bu halkın hem Türk tarafları hem de Kürt anaları artık göz yaşlarının dinmesini istiyor.

Biz seçimlerde ve halkımızla yaptığımız her türlü toplantıda: “Hiçbir fark gözetmeden sizler oraya bizim gözyaşlarımızı dindirmek için gittiniz. Sizler bu sorunu orada müzakereyle, konuşarak çözmek üzere gittiniz. Sizlere bu temsiliyeti biz Mecliste verdik ve benzer temsiliyeti de yine kör gözler görsün diye 2009 yerel seçimlerinde de bu halkın hem kendisini hem de kentini yöneteceğini, bu seçimlerle de mahallî yönetimlerde de verdik…”

Bakın, sorunun çözümü çok basittir. Öneriler herkesin bilgisi dâhilindedir. Gelin, başta Sayın Başbakan ve ilgili yetkililer bu konularla ilgili burada o halkın temsilcisi olan bizlerle görüşsünler ve bu sorunu, bu güzel ülkeyi hepimize kazandıracak şekilde çözmemiz mümkündür diyor, hepinizi en içten duygularla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı “Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın 2 nci maddesinin ikinci fıkrasının (h) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Bekir Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları

“h) Türkiye Cumhuriyetinin tarafı olduğu siyasi nitelikli uluslararası davaları ve Adalet Bakanlığı ile işbirliği yapmak suretiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki davaları ikame ve takip etmek.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Değişiklik ile, Dışişleri Bakanlığının görevleri arasında sayılan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye Cumhuriyetinin tarafı olduğu davaları ikame ve takip etmek görevinin Adalet Bakanlığı ile iş birliği içinde yerine getirilmesi sağlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

T.B.M.M Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı yasa tasarısının 3. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

           Ferit Mevlüt Aslanoğlu                     Tansel Barış                              Şevket Köse

                      Malatya                                     Kırklareli                                  Adıyaman

                 Ahmet Küçük                              Atila Emek                             Şükrü Elekdağ

                    Çanakkale                                    Antalya                                     İstanbul

                                                                    Onur Öymen

                                                                          Bursa

 

Madde 3: Bakanlık, merkez ve yurt dışı teşkilatından oluşur. Bakanlığın merkez ve yurt dışı kadroları bir bütün teşkil eder.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Onur Öymen Bursa Milletvekili.

Buyurun Sayın Öymen.

ONUR ÖYMEN (Bursa) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Dışişleri Teşkilat Yasası, Dışişleri Bakanlığına, Bakanlığın personeline çok önemli ulusal görevler yüklemektedir.

Sayın Bakanı dinledik, dün de dinledik, daha önce de dinledik. Büyük bir dünya vizyonunu dile getirdiğini görüyoruz. “Türkiye dünyanın her tarafında etkili olmalıdır.” diyor, doğrudur. Bundan önceki, sizden önceki hükûmetler zamanında da Türkiye bir taraftan Şili’de bir taraftan Çin’de bir taraftan Güney Afrika’da temsilcilikler açarak dünya çapında bir vizyon sahibi olduğunu kanıtlamıştır ama bütün ülkelerin dış politikalarında öncelikler vardır. Biz dünyanın en uzak bölgelerine birinci önceliği verip de ulusal çıkarlarımızı en yakından ilgilendiren konuları ikinci plana bırakırsak, ihmal edersek, onlara yeterince zaman ayırmazsak yanlış bir iş yapmış oluruz. Bu öncelikli konularımızın belki de en başında veya en ön sıralarında Avrupa Birliğiyle ilişkilerimiz geliyor.

Değerli arkadaşlarım, 1963 yılından beri, ortaklık anlaşmasını imzaladığımız tarihten beri bütün Türk hükûmetleri istisnasız olarak Türkiye'nin Avrupa Birliğine tam üyeliği hedefini savunmuşlardır. Bu Hükûmet zamanında üyelik müzakereleri başlamıştır. 3 Ekim 2005 tarihinde biz Hırvatistan’la aynı tarihte üyelik müzakerelerine başladık. Bildiğiniz gibi, bu müzakereler bölüm bölüm yapılıyor. 35 tane bölümü müzakereye açmak ve kapatmak zorundasınız. Dün bir müzakere başlığını açarak biz açtığımız müzakere başlıklarının sayısını 13’e çıkarttık.

Hırvatistan dün bütün müzakere başlıklarını açtı, sadece 6 başlık kaldı kapatması gereken, onları da kapatınca müzakere sürecini bitirecek ve değerlendirmelere göre 2012 yılının sonunda Avrupa Birliğine tam üye olacak. Biz ise yaklaşık 13 başlık, ki daha doğrusu yaklaşık üçte 1’ini açmış oluyoruz, sadece 1 tanesini kapatabildik. Acaba niçin? Türkiye'nin kusuru mu? “Türkiye'nin kusurudur” dersek çok haksızlık yapmış oluruz. Bir iki konuda yasa çıkartmamız gerektiğini biliyoruz Sendikalar Yasası filan gibi ama esas sıkıntı Türkiye'nin önüne getirilen engellemelerdir.

Bakınız, dünkü başlığı açtıktan sonra, biz bundan sonra üzerimize düşen bütün görevleri yapsak bile açabileceğimiz başlık sayısı 3’ten ibarettir. Yani 13 artı 3, 16 başlığı açmış olacağız, gerisi veto edilmiştir, dondurulmuştur, bloke edilmiştir. Bunlardan bir bölümü Kıbrıs’la bağlantılı olarak Avrupa Birliği Konseyi tarafından bloke edilmiştir, 5 tanesi Fransa tarafından bloke edilmiştir. Niçin? Fransa diyor ki: “Bunları müzakereye açarsak Türkiye'nin tam üyelik yolu açılır.” Yani açıkça yüzümüze karşı Türkiye'nin üyelik yolunu kapattığını söylüyor.

6 tane başlık Kıbrıs Rum Kesimi tarafından bloke edilmiştir, engellenmiştir, ne yaparsanız yapın bu 6 başlığı açamıyorsunuz.

Neticede, değerli arkadaşlarım, bu konuyu mutlaka aşmak lazımdır, sonuna kadar gitmek lazımdır, burada Hükûmete büyük görev düşüyor. Eğer bizden bu konuda bir destek isterlerse, şimdiye kadar verdiğimiz desteğin ötesinde biz bu desteği vermeye hazırız.

İkinci bir konu şudur Avrupa Birliğiyle ilgili: Avrupa Birliği 2008 yılının Şubat ayında bir çerçeve anlaşması kabul etti. Çerçeve anlaşması yabancı düşmanlığı, ırkçılıkla ilgilidir, fakat içinde bir hüküm var -Sayın Yakış gayet iyi bilir- bu hüküm, soykırım iddiaları söz konusu olduğunda -Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi’nin aksine- bir millî mahkemeye “Şu tarihî olay soykırımdır.” deme hakkını tanıyor ve diyor ki bu çerçeve anlaşması: “Eğer bir insan bu mahkeme kararına rağmen o olayın soykırım olmadığını iddia ederse, bir ila üç yıl hapis cezasına çarptırılır.”

Bu ne demektir? Diyelim ki Belçika millî mahkemesine bu yetkiyi verdi bu anlaşma çerçevesinde, Belçika mahkemesi de “1915 olayları soykırımdır.” diye bir karar aldı. Belçika’daki bir Türk vatandaşı “Hayır, 1915’te benim atalarım soykırım suçu işlemedi.” derse, bir ila üç yıl hapis yatacak.

Şimdi, bu anlaşma bu yılın kasım ayında yürürlüğe giriyor. Biz Karma Parlamento Komisyonunda bunun mücadelesini veriyoruz. Sayın Elekdağ Avrupalı milletvekilleriyle bu konuyu görüşüyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öymen.

ONUR ÖYMEN (Devamla) – …ama değerli arkadaşlarım, burada mühim olan, hükûmetlerin bu çerçeve anlaşması bünyesinde millî mahkemelere bu yetkiyi verip vermeyecekleridir. Bu konuda hükûmetleri ikna edecek olan bizim hükûmetimizdir. Yani dünyanın en uzak bölgelerinde menfaatlerimizi ararken, Sayın Bakanın bize en yakın olan bu bölgedeki bu fevkalade önemli konuya değindiğini ben şimdiye kadar hiç duymadım. Yani bu o kadar önemlidir ki, bu yılın kasım ayından itibaren, biz eğer bütün AB hükûmetlerini ikna edemezsek vatandaşlarımıza 1915 olaylarının soykırım olmadığını söyleme hakkını veremeyeceğiz. Bu kadar ciddi bir konudur. Buna benzer çok konu var Avrupa Birliği çerçevesinde, hepsini söylemiyorum ama bu iki konuyu ümit ediyorum ki, Hükûmetimiz öncelikli meseleler olarak ele alacaktır ve en kısa zamanda çözüme kavuşturacaktır. Çünkü diplomaside başarı uçuş milleriyle, görüşme saatleriyle ölçülmüyor aldığınız sonuçla ölçülüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öymen.

ONUR ÖYMEN (Devamla) – Çok teşekkür ederim.

Sayın Başkan, bundan sonraki önergeye mi geçelim, yoksa buna devam edebilir miyim?

BAŞKAN – Olabilir Sayın Öymen.

ONUR ÖYMEN (Devamla) – Tamam.

Değerli arkadaşlarım, gene öncelikli konularımızdan bir tanesi şudur: Sayın Bakan, çok haklı olarak, Gazze’ye uygulanan ambargodan bahsetti. Gerçekten, biz de Büyük Millet Meclisi olarak oy birliğiyle bu ambargonun kaldırılmasını istedik. Fakat, acaba ambargo dünyada sadece Gazze’ye mi uygulanıyor? Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne uygulanan ambargo bizim için o kadar önemli değil midir? Ticaret Tüzüğü’nden bahsediliyor. Avrupa Birliği eğer Ticaret Tüzüğü’nü kabul ederse doğrudan ticaret yapılacak, vesaire falan. Kıbrıs’a uygulanan ambargo bundan mı ibarettir?

Değerli arkadaşlarım, Kıbrıs’a bugün ulaşım ambargosu var. Kıbrıs’ta bir insan trafik kazası geçirse özel bir uçakla onu alıp Londra’ya götüremezsiniz, yasaktır. Kıbrıs’tan kalkan herhangi bir uçağın Türkiye dışındaki bir ülkeye inmesi yasaktır.

Değerli arkadaşlarım…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ONUR ÖYMEN (Devamla) – Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

T.B.M.M Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı yasa tasarısının 4. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

                   

           Ferit Mevlüt Aslanoğlu                    Tayfur Süner                               Atila Emek

                     Malatya                                      Antalya                                      Antalya

                 Onur Öymen                            Şükrü Elekdağ                        Metin Arifağaoğlu

                       Bursa                                       İstanbul                                       Artvin

                                                                    Tansel Barış

                                                                       Kırklareli

Madde 4: Bakanlık, merkez teşkilatı ana hizmet, danışma ve denetim birimleriyle, yardımcı hizmet birimlerinden oluşur.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen?

Onur Öymen, Bursa Milletvekili.

Buyurun Sayın Öymen.

ONUR ÖYMEN (Bursa) – Evet Sayın Başkan, Kıbrıs ile ilgili ambargolardan bahsediyorduk.

Kıbrıs’a spor ambargosu olduğunu hiç duydunuz mu? Bırakınız bir yabancı ülkenin takımını herhangi bir takım, futbol, basketbol, bir hentbol Türk takımı, bir Türk futbol takımı Kuzey Kıbrıs’ta bir maç yapamaz biliyor musunuz? Kuzey Kıbrıs’a bir futbol takımı gönderdiğiniz zaman, gönderirseniz eğer, sizi FIFA’dan ihraç ederler. Bu kadar katı, bu kadar acımasız ambargolar altında yaşıyor bizim Kıbrıs’taki soydaşlarımız.

Şimdi, Hükûmetin ağzından bu konulara değinildiğini hiç duydunuz mu bugüne kadar?

Kıbrıs değil sadece, Abhazya. Bizim çok değerli Kafkas kökenli vatandaşlarımızın akrabalarının yaşadığı Abhazya. Bu Abhazya’ya o kadar katı bir ambargo uygulanıyor ki, Türkiye’den kalkan bir uçak Abhazya’ya inemez. Türkiye’den kalkan bir gemi Abhazya’ya gidemez. Geçenlerde yine bir Türk gemisi, Buket isimli bir Türk gemisi benzin götürüyor Abhazya’ya. Bu kadar insani bir yardım, bir ticari faaliyet hatta. Gürcistan gemileri açık denizde bunu yakaladılar, Gürcü limanına çektiler. Yani bir cins Mavi Marmara gemisine yapılan silahlı saldırı bölümü hariç muamele. Açık denizde bir Türk gemisini yakalama hakkınız var mı sizin? Yok. İçindeki mürettebatıyla, mürettebatı tevkif ettiler. Sayın Bakan gitti Gürcistan’a mürettebatı kurtarabildi, gemiyi kurtaramadı. Ama Gürcistan’ın yaptığı işin uluslararası hukukun ihlali olduğunu tescil edemedik.

Başka? Azerbaycan’a uygulanan ambargo. Siz, Azerbaycan’a Ermeni-Azeri çatışmasından sanki Azeriler sorumluymuş gibi ambargo uygulandığını biliyor musunuz? Bu konuyu hiç gündeme getirdik mi? Yani dış politikada büyük hedefler, vizyonlar çok iyi ama burnumuzun dibinde bu kadar büyük insanlık dramları yaşanırken biz sessiz kalamayız.

Değerli arkadaşlarım, aynı şekilde, gene çok yakınımızda, bizi çok yakından ilgilendiren başka sorunlar var, mesela Yunanistan. Batı Trakya’da Yunanistan 60 bin soydaşımızı vatandaşlıktan attı biliyor musunuz? Eski Vatandaşlık Yasası’nın 19’uncu maddesine göre “Uzun süre yurt dışına çıktılar.” diye 60 bin Batı Trakya Türkü, Yunun vatandaşlığından ihraç edildi. Şimdi, Sayın Başbakanımız gitti Atina’ya; çok merak ediyorum, acaba bunların tekrar Yunan vatandaşlığına alınmasını sağlayabildik mi? Buyurun size en önemli konulardan biri.

Siz, Rodos ve İstanköy’deki Türk çocuklarının eğitimi için yedi tane okul vardı, yedisinin birden kapatıldığını biliyor musunuz? Şu anda bir tane okul yok. Bunlar bizim meselelerimiz değil mi? Bunlar dünyanın bir ucunda yaşayan insanların haklarını, çıkarlarını korumak için sahneye çıkan Türkiye açısından önemsiz konular mıdır?

Değerli arkadaşlarım, Kıbrıs’ta pek çok mesele var. Şimdi, Kıbrıs Rum Cumhurbaşkanı Hristofyas kalktı, diyor ki: “Kofi Annan Planı ölmüştür.” Bu ne demek oluyor? Biz demiştik ki: “Kofi Annan Planı’nın ötesine geçemeyiz.” “Kofi Annan Planı ölmüştür.” ne demek? Şu demek, başka bir izahı yok: Yani biz Kıbrıslı Rumlar açısından Kofi Annan Planı’ndan daha iyisini müzakere ediyoruz, razı mısınız buna, razı mısınız? Yani Kofi Annan Planı’nın gerisine gitmeye Hükûmetimiz razı mıdır değil midir?

Ne görüşülüyor biliyor muyuz? Bilmiyoruz. Biz Yunanlı milletvekilleriyle konuştuk, bize dediler ki: “Kıbrıs’taki görüşmeler hakkında bize her hafta brifing veriliyor, her hafta bilgi veriliyor.” Şimdi soruyorum çok değerli arkadaşlarıma, Adalet ve Kalkınma Partisi üyesi arkadaşlarıma: Siz böyle brifing alıyor musunuz her hafta? Biz hiç almadık şimdiye kadar. Bir kere Sayın Bakanla kısa bir görüşme yapmıştık, onun dışında hiçbir bilgi almıyoruz. Şimdi, bu Meclis, sonunda kararı verecek Meclis değil midir? Kıbrıs’ta bir anlaşma olursa Londra ve Zürih anlaşmalarının yerini alacak, biz onaylamayacağız mı? Ama, hiçbir bilgimiz yok. Ne oluyor, ne bitiyor, kim kiminle ne görüşüyor, hangi tavizi alıyoruz, hangi tavizi veriyoruz? Hiçbir şeyden haberimiz yok. Bunları mutlaka ele almamız lazım.

Örnek, Kıbrıs’ın deniz sahaları var. Kıbrıs Rum kesimi, kendisi “Şu deniz sahaları benimdir.” diye ilan etmiş. Bakıyoruz, Türkiye'nin ilan ettiği deniz sahalarının üstüne çakışıyor bazıları yani deniz sahalarının bir bölümü üzerinde hem Türkiye'nin hem Kıbrıslı Rumların iddiaları var. Peki, Kıbrıs devletini kuran anlaşmalara göre, sizin deniz sahası ilan etme hakkınız var mı? Yok. Deniz sahasıyla ilgili anlaşmalar yapmışlar, ekonomik bölgeyle ilgili. Kiminle?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Öymen, lütfen tamamlayınız.

ONUR ÖYMEN (Devamla) – Bizim dostumuz, yakınımız, arkadaşımız, Arap ve Müslüman ülkesi Mısır’la ve uluslararası hukukta Mısır’a verilen deniz sahalarının bir bölümünü de Kıbrıslı Rumlar ele geçirmiş. Haberiniz var mı bundan? Sayın Bakanın konuşmaları arasında -ben rastlamadım, belki aranızda rastlayan vardır- bunlara, hiç rastladınız mı bu konulara? Zannediyorum ki rastlamadınız.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, çok önemli bir konu var. İsrail Meclisinin Dış İlişkiler Komitesi 8/12 çoğunlukla bir karar aldı, “Ermeni soykırımı iddiasını genel kurula getireceğiz.” diye. Şimdi, bugünkü ortamda, Ermenistan’ın bu soykırım iddiasını gündeme getirmesi muhtemeldir, Meclisinin genel kurulunda. Oradan çıkarsa bir soykırım kararı, Sayın Başbakan sözünün arkasında durarak, Türkiye’deki kaçak Ermenileri sınır dışı mı edecek? Ne diyordu Başbakan: “100 bin kaçak Ermeni var, biz göz yumduk.” Ben resmen soru önergesi verdim ve cevabını aldım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ONUR ÖYMEN (Devamla) – Cümlemi tamamlayayım müsaade ederseniz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öymen.

ONUR ÖYMEN (Devamla) – Sayın Başkan, 2009 yılında Türkiye’de tespit edilen, yakalanan ve sınır dışı edilen Ermeni sayısı 11 kişiden ibaret. Bu 100 bin rakamı nereden çıkıyor kuzum? Yani, devlet ciddi konuşur. Başbakan konuştuğu zaman devlet konuşuyor demek. 100 bin kişiyi nereden buldunuz? “Bunları biz idare ediyorduk.” diyor. Devlet idare etmez, devlet yasaları uygular ama bu kadar Ermeni yok Türkiye’de, bu kadar kaçak Ermeni yok. Bunu nereden çıkarttınız? Devletin resmî rakamı 11 kişi. Gürcistan’dan mesela 300 kişi yaklaşık, başka ülkelerden, Türkmenistan’dan bu kadar, Ermenistan’dan 11 kişiden ibaret. Bu 100 bin rakamı nereden çıkıyor? Sayın Bakan izahat verirse çok memnun olurum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öymen.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

5’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Biz önergemizi çekiyoruz.

BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı “Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın 5 inci maddesinin birinci fıkrasının ve aynı maddenin dördüncü fıkrasındaki “adet” kelimesinin madde metninden çıkarılmasını ve fıkra numaralarının, madde metninden birinci fıkranın çıkarılması doğrultusunda yeniden teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

                   

                 Bekir Bozdağ                           Ahmet İyimaya                            Ahmet Yeni

                      Yozgat                                       Ankara                                      Samsun

                                  Mehmet Tekelioğlu                             Yılmaz Tunç

                                              İzmir                                              Bartın

BAŞKAN – Bir söz talebiniz vardı, buyurun.

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Sayın Başkanım, bir hususu yüce heyetinize kısaca arz etmek istiyorum.

Sayın Dışişleri Bakanı ile Dışişleri Komisyonumuz arasında çok sağlıklı bir diyalog ve iş birliği vardır. Şöyle ki: Sayın Dışişleri Bakanımızla yaptığımız mutabakat sonucunda, altı aydan geç olmamak üzere Sayın Bakanımızı Komisyonumuza davet ediyoruz ya da biz Sayın Bakanımızın konuğu oluyoruz ve o altı aylık süre içindeki dış politikayı ilgilendiren konularla ilgili ucu açık, Komisyon üyelerimizin her türlü sorularına cevap verecek şekilde toplantılar yapıyoruz ve bundan sonraki ilk toplantımız da temmuz ayının ilk haftasında, en geç ikinci haftasında olacaktır. Çok benzer bir ilişkiyi de Avrupa Birliği müzakerelerinden sorumlu Başmüzakereci ve Devlet Bakanı Sayın Egemen Bağış’la beraber yapıyoruz.

Bu nedenle, Sayın Bakanın…

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Bakan Egemen Bağış AB Uyum Komisyonuna bilgi sunsa iyi olur.

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Ben sadece Dışişleri Komisyonuyla ilgili sayın Meclisimizi, yüce Genel Kurulumuzu bilgilendirmek istedim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Önergeye katılıyor mu Komisyon?

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Değişiklik ile, maddede yer alan düzenlemenin, 3046 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanunun, Bakanlık Makamının görev, yetki ve sorumluluklarının düzenlendiği Üçüncü Bölümü ile uygunluğu sağlanmaktadır.

Değişiklik ile, ayrıca, fıkra metninde müsteşar yardımcılarının sayısının belirtilmesiyle bağlantılı ifade bozukluğu giderilmektedir.

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

8’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı “Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin sonuna, aşağıdaki ibarenin üçüncü alt bent olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.

“3) Diğer kamu idarelerinin yurtdışına sürekli görevle atanan memurları ile bu idarelerin dış ilişkilerle bağlantılı birimlerinde görevli memurlar için eğitim programları planlamak ve yürütmek.”

                   

                Bekir Bozdağ                               Ahmet Yeni                            Haluk Özdalga

                      Yozgat                                      Samsun                                      Ankara

              Mehmet Sekmen                      Kemalettin Göktaş                       Recep Yıldırım

                     İstanbul                                      Trabzon                                     Sakarya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir)- Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Değişiklik ile, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının dış ilişkiler alanında görev ve sorumluluk üstlenen personeline Dışişleri Bakanlığı Diplomasi Akademisi Başkanlığı’nca eğitim verilmesi amacıyla ihtiyaç duyulan kanuni zemin oluşturulmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9’uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı “Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın 9 uncu maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                    

                   Bekir Bozdağ                         Ahmet İyimaya                            Ahmet Yeni

                       Yozgat                                      Ankara                                      Samsun

                                        Yılmaz Tunç                           M. Saim Tekelioğlu        

                                              Bartın                                            İzmir

“İhtiyaç halinde, elçilik, konsolosluk, irtibat ofisi, büyükelçilik bürosu, başkonsolosluk bürosu, muavin konsolosluk ve konsolosluk ajanlığı ile diplomatik temsil ve konsolosluk hizmeti amaçlı benzer temsilcilikler, Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile kurulabilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe:

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Değişiklik ile, fıkra metindeki ifade bozukluğu giderilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

12’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Sayın Başkan, bir dakika müsaade eder misiniz?

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Başkan.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 524 sıra sayılı yasa tasarısının 12 nci maddesinin “2”nci fıkrasının “a” bendindeki “Cumhurbaşkanı” ibaresinden sonra gelen “ve Hükümeti” ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                          Hasip Kaplan                  Osman Özçelik                            Nuri Yaman

                       Şırnak                                         Siirt                                           Muş

                                       İbrahim Binici                              Hamit Geylani

                                           Şanlıurfa                                       Hakkâri

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 12. maddesinin 2. fıkrasının a bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                           

              M. Akif Hamzaçebi                      Onur Öymen                     Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                      Trabzon                                       Bursa                                       Malatya

                                       Şükrü Elekdağ                             Hüseyin Pazarcı

                                            İstanbul                                        Balıkesir

“a) Büyükelçi, nezdinde görevli bulunduğu ve akredite edildiği ülkelerde Türkiye Cumhuriyeti Devletini ve Cumhurbaşkanını temsil eder.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? Aynı zamanda söz talebiniz de vardı.

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, iki önerge de aynı mahiyette efendim, yani birlikte işleme almanız lazım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Hüseyin Pazarcı, Balıkesir Milletvekili.

Buyurun Sayın Pazarcı. (CHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN PAZARCI (Balıkesir) – Değerli milletvekilleri, bu önerge konusunda Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, uluslararası ilişkiler devletler arasında yürütülür. Bu temel ilkedir ve bu çerçevede de devletleri büyükelçi veyahut da başka, misyon şefi konumundaki, onun daha astı konumundaki kişiler de temsil edebilir. Ama kural budur. Bu uluslararası antlaşmalarda ve bunun hem teamülünü hem ahdî kurallarını koymuş durumda bulunan 1961 tarihli Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi’nde mealen böyle öngörülmektedir. Özellikle size madde 3/a’yı ve madde 14’ü söylüyorum. Meali bu sonuca varmaktadır.

Bunun dışında, Türkiye Cumhuriyeti mevzuatı da Anayasa’mız aracılığıyla aynı şekilde bir temsil ilişkisini düzenlemektedir, öngörmektedir. Bizim Anayasa’mızın 104’üncü maddesi Cumhurbaşkanını devletin başı saymakta ve bu sıfatla da Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil edeceğini bildirmektedir. 104’ün (b)’si de yabancı devletlere Türk devletinin temsilcilerini gönderme yetkisini Sayın Cumhurbaşkanına vermektedir.

Şimdi bütün bu veriler çerçevesinde hükûmeti de temsil etme unsurunun nasıl eklendiğini size kısaca, özetle anlatmak istiyorum. Dışişleri Bakanlığının teşkilat durumu daha önce, 1980’li yıllarda kanun hükmündeki kararnamelerle düzenlenmişti. 1990’lı yılların başında, 1991 ve 1992'de bu kanun hükmündeki kararnamelerde değişikliğe gidilmesi seçildi ve o çerçevede işte birtakım bakanlar hükûmetin de eklenmesini -madem ki Cumhurbaşkanından söz ediliyor- istediler. Ondan önceki veri sadece ve sadece büyükelçilerin Cumhurbaşkanını temsil edeceğini ifade ediyordu. Bu talep üzerine düşünüldü. Böyle, hükûmetin temsili konusu uluslararası teamüle, uygulamaya uymadığı için şu formül bulundu ve “Türkiye Cumhuriyeti devletini ve Cumhurbaşkanını temsil eder.” formülü. “Devlet” kelimesinin eklenmesiyle birlikte hükûmeti de kapsaması ve dolayısıyla üç kuvveti, üç erki de temsil etmesi şeklinde bir ifadeyle hükûmet de temsil açısından dışında bırakılmamış oldu ama hükûmete özel bir konum kazandırma yoluna gidilmedi.

Şimdi, bu son kanun değişikliğiyle, 1994 kanunuyla bu böyle devam etti ama son kanun değişikliğiyle, bu tasarıyla önümüze yine “hükûmeti temsil eder” unsuru çıkarıldı. Bunun amacını anlamakta güçlük çekiyoruz, çünkü gerekli değil. Devletin temsilcisi büyükelçidir “Cumhurbaşkanını temsil eder” denmesi hükûmeti kenara atan bir anlama gelmiyor. Hükûmet zaten Türkiye Cumhuriyeti’nde Bakanlar Kurulu kararıyla büyükelçileri atar, dış politikayı da hükûmet oluşturur. Hükûmet talimatını verir Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla ve dolayısıyla buna niçin gerek görüldüğünü anlayabilmiş değiliz. Bu çerçevede akla şunlar gelebiliyor: Acaba Başbakanımız da mı Cumhurbaşkanı gibi güven mektubu vermek istiyor? Çünkü devletten devlete temsilde büyükelçiye güven mektubu verilir, o güven mektubunu gider öteki devlet başkanına sunar. “Başbakanımız da böyle bir arzu içinde mi?” diye bir soru akla geliyor, birinci akla gelen unsur bu.

İkincisi: “Daha biraz başka şey aranması” şeklinde bir düşünce oluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HÜSEYİN PAZARCI (Devamla) – “Acaba, Hükûmet üyeleri gerektiğinde büyükelçiye doğrudan talimat mı vermek istiyor? Kendisini temsil ettiğine göre doğrudan talimat vermek gibi bir arzuları mı var, en azından kendi alanları itibarıyla?” gibi... Hâlbuki, usul, burada, hükûmetin birliğini, bütünlüğünü sağlamak bakımından hükûmet kararlaştırır, Dışişleri Bakanlığıyla bu iletilir.

Üçüncü akla gelen ise, biraz da Türkiye’deki bazı gelişmelere bakarak şu oluyor: Başbakanlık dış ilişkiler konusunda birtakım elemanları bünyesine alıyor, yetiştiriyor, geliştiriyor ve bunları devreye sokuyor. “Acaba, büyükelçiyi de, gerektiğinde, Başbakanın talimatıyla, o elemanların kenara bırakması gibi bir ikinci, paralel Dışişleri Bakanlığı kurulacak mı?” gibi soruları akla getiriyor.

Dolayısıyla, bütün bunlara yer vermemek için bu önerimizin kabulünü sizden arzu ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Pazarcı, teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyette olan diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Büyükelçi Türkiye Cumhuriyeti devletini ve Cumhurbaşkanını temsil eder, ayrıca Hükümet ibaresinin konulmasına gerek yoktur.

BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

15’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 524 Sıra Sayılı Dışişleri Bakanlığı'nın Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı'nın Mali Hükümler başlıklı dördüncü bölümünün Aylıklara ilişkin düzenlemeler kısmında yer alan 15 maddesinin 3 üncü fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki eklemenin yapılmasını arz ve teklif ederiz.

"(4 )Fazla Çalışma Ücreti:

a) Bakanlık ve bağlı kuruluşlarının merkez teşkilatı kadrolarında çalışan memurlar ile sözleşmeli personele, ayda 100 saati aşmayacak şekilde yaptırılacak ek fazla mesai karşılığında, fazla mesainin yaptırıldığı saatler, çalışma mahalleri, çalışmaların resmi tatil ve bayram günlerinde yaptırılması gibi hususlar dikkate alınmak suretiyle, Genel Bütçeden ödenen fazla mesai ücretinin beş katını aşmayacak şekilde, saat başına farklı fazla mesai ücreti ödenmesinin tespitine Bakan yetkilidir.

b) Görev yapılan birim ve iş hacmi, görev mahalli, görevin önem ve güçlüğü, personelin sınıfı, kadro unvanı, derecesi ve atama biçimi gibi ölçütlere göre yapılacak ek ödemelerin farklı miktarları ve ödemeye ilişkin usul ve esasları Bakan tarafından tespit edilir."

                   

              M. Nuri Yaman                             Bengi Yıldız                            Osman Özçelik

                        Muş                                         Batman                                         Siirt

                                        Hasip Kaplan                               Hamit Geylani

                                             Şırnak                                         Hakkâri

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Dışişleri Bakanlığı 7 gün 24 saat esasıyla görev yapan icracı bir bakanlıktır. Bakanlık Merkez Teşkilatı'nda görevli personel yoğun bir mesai vermektedir. Yoğun iş temposu nedeniyle personelin tamamı fazla mesai yapmak zorunda kalmaktadır. Ancak, diğer bakanlık ve kurumlarda olduğu gibi mesai ücreti alamamaktadır. Dışişleri Bakanlığı'nda görev yapan memurların yurtiçi aylıkları; eğitim durumları, üslendikleri görev ve sorumluluklar, çalışma koşulları ve statüleri bakımından eşdeğer olarak kabul edilebilecek diğer kamu kurumlarında görevli memurların aylıklarının oldukça gerisinde kalmıştır. Dışişleri Bakanlığı memurlarının yurtiçi maaşlarına ilişkin en son düzenleme 1994 yılında yapılmıştır.

Ülkemizin giderek genişleyen ve çeşitlenen dış politika gündemi çerçevesinde ortaya çıkan yeni sorumluluklar ve artan iş yükü, hâlihazırda mütevazı bir kadroyla hizmet vermekte olan (Merkez Teşkilatı, yaklaşık 1.300 memur ve sözleşmeli personelden oluşmaktadır) Dışişleri Bakanlığının nitelikli personel ihtiyacını artırmaktadır. Ancak, Bakanlığın mevcut ekonomik ve sosyal imkanları bu politikaların sağlıklı yürütülmesine engel olacak durumdadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, böylece, birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

                                                    

Kapanma Saati: 19.18

 


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.23

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 128’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

524 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

5’inci sırada yer alan, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 4 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmeleri başlayacağız.

5.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 4 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/845, 1/884, 2/701) (S. Sayısı: 506)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

6’ncı sırada yer alan, Mali Kural Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

6.-  Mali Kural Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/891) (S. Sayısı: 525)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

7’nci sırada yer alan, İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri ile Plan ve Bütçe komisyonları raporlarının görüşmelerine başlayacağız.

 7.- İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/371, 1/101) (S. Sayısı: 477)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

8’inci sırada yer alan, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

 8.- Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/820) (S. Sayısı: 502)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

9’uncu sırada yer alan, Tebligat Kanunu ile Adlî Sicil Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Tebligat Kanunu ile Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

 9.- Tebligat Kanunu ile Adlî Sicil Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Tebligat Kanunu ile Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/742, 2/546) (S. Sayısı: 474)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

10’uncu sırada yer alan, Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'un; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

 10.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'un; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/340) (S. Sayısı: 395)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

11’inci sırada yer alan, Kamu Hastane Birlikleri Pilot Uygulaması Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporlarının görüşmelerine başlayacağız.

11.- Kamu Hastane Birlikleri Pilot Uygulaması Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/439) (S. Sayısı: 493)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

12’nci sırada yer alan, Irak’a Komşu Devletler Hükümetleri ile Irak Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Terörizm, Sınırlardan Yasadışı Sızmalar ve Örgütlü Suçlarla Mücadele Konularında Güvenlik İşbirliğine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

 12.- Irak’a Komşu Devletler Hükümetleri ile Irak Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Terörizm, Sınırlardan Yasadışı Sızmalar ve Örgütlü Suçlarla Mücadele Konularında Güvenlik İşbirliğine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/347) (S. Sayısı: 73)

 BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

13’üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Elektrik, Petrol, Gaz ve Maden Kaynakları Alanlarında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

13.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Elektrik, Petrol, Gaz ve Maden Kaynakları Alanlarında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/615) (S.Sayısı: 342)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

14’üncü sırada yer alan, Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) Kuruluş Yasası ve Sözleşmesinde Değişiklik Yapan Antalya Tam Yetkili Temsilciler Konferansı Sonuç Belgelerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

14.- Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) Kuruluş Yasası ve Sözleşmesinde Değişiklik Yapan Antalya Tam Yetkili Temsilciler Konferansı Sonuç Belgelerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/673) (S. Sayısı: 519)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

15’inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti İle Kazakistan Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

15.- Türkiye Cumhuriyeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/792) (S. Sayısı: 483) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Komisyon raporu 483 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Hüseyin Pazarcı, Balıkesir Milletvekili.

Buyurun Sayın Pazarcı. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakikadır Sayın Pazarcı.

CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN PAZARCI (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her hâliyle çok uzatmak niyetinde değilim. Uygun bulma kanunu tasarısının lehindeyiz, doğru yapıldığına inanıyoruz.

Burada dikkatinize sunmak istediğim husus şudur: Bu bir stratejik ortaklık anlaşması. Türkiye’de çok sözü edilen bir şey ama gerçekten stratejik ortaklığı yapabilmenin koşullarını sağladığımız ülkelerden biriyle bir stratejik ortaklık yapılması yoluna gidiyoruz. Yerindedir, doğrudur. Stratejik ortaklık birlikte hareket etmeyi, belirli bir stratejiye birlikte uymayı ifade eder. Bunun için o bölgede belirli ortak amaçlarınız olması gerekir, bu Avrasya’dır. Türkiye ile Kazakistan arasında ve bizim için Türkiye’nin de birlikte yer alması gereken bir bölgedir, ilişkilerini geliştirmesi gereken bir bölgedir. Dolayısıyla bu açıdan uygundur.

Stratejik ortaklığı yapacak devletlerin dış politikalarının uyum içinde olması gerekmektedir. Bu açıdan da Kazakistan’la önemli bir farklılığımız yoktur. Dolayısıyla bu çerçevede de doğru bir anlaşma yapıldığını kabul ediyoruz ve bunu destekliyoruz.

Kazakistan’la olan ilişkilerimize baktığımızda da Türkiye’nin 1,5 milyar dolar dolayında yatırımı var, Türk işletmecilerin. Hacim olarak da Türkiye 4’üncü sırada Kazakistan’daki yatırımlar bakımından. Türk sermayesinin yurt dışına gidişi itibarıyla da 5’inci ülkeyi oluşturuyor Kazakistan. Bizimle ekonomik, ticari ilişkilerinin de bu düzeyde olması stratejik ortaklık kurulması bakımından lehte bir unsurdur.

Şimdi, bütün bu verileri söyledikten sonra… Kazakistan en büyük yüzölçümüne sahip -bu bölgedeki- devlet -tabii Çin’i, Rusya’yı kenarda bırakıyoruz- BDT ülkeleri arasında. Büyük petrol ve maden kaynakları var ve tarım ve hayvancılık potansiyeli olarak da çok iyi.

Bütün bu verileri hesaba katarak öngörülen şey, en başta Avrasya’da barışın, istikrarın, güvenliğin sağlanmasında danışmalar yapmak, ortak çalışmalarda bulunmak doğrudur, uygundur.

Onun dışında, uluslararası kuruluşlar çerçevesinde Türkiye ve Kazakistan’ın iş birliği yapması öngörülmektedir eldeki tasarıda, antlaşmada. Bu da uygundur.

Bölgesel kuruluşlara üye olunacağı zaman ortak tutumlar alınması yerindedir.

Türk dili konuşan devletlerin daha fazla entegrasyonunda bu stratejik ortaklıktan yararlanmak amaçlanmaktadır, yerindedir.

İnsan hakları konusunda iş birliği yapılması uygun görülmektedir, yerindedir.

Yine, özellikle bölgemizde, son zamanlarda, İran’ın nükleer silah geliştirmesi üzerine olan tartışmalar hesaba katıldığında, kitle imha silahlarının yayılmasının önlenmesi, terörizm, kaçakçılık, yasa dışı uyuşturucu ve silah ticareti konularında, özellikle sınır aşan örgütlü suçlara karşı ikili bir iş birliğinin yapılması öngörülmektedir ki yerindedir, doğru bir yaklaşımdır.

Karşılıklı ticari ve ekonomik iş birliği zaten daha önceki Türk iş adamlarının gösterdiği ilgili çerçevesinde uygundur, yerindedir.

Savunma ve askerî, teknik alanlarda da iş birliği öngörülmektedir.

Özellikle enerji alanında iş birliği öngörülmektedir. Hatta enerji tasarrufu ve çevre açısından teknoloji transferini teşvik dahi öngörülmekte olup, Kazakistan’dan muhtemelen Türkiye'nin alabileceği, kazanabileceği şeyler vardır.

Bu çerçevede yine altını çizmemiz gereken bir başka yanı işin, bilim, teknoloji konusunda iş birliği öngörülmektedir. Ama ortak tarihimizin ve kültürümüzün araştırılması ve ortak kültür mirasımızın korunması da bu iş birliği alanlarından önemli birini oluşturacaktır. Bütün bunları gerçekleştirmek üzere devletlerimiz, iki devlet eylem planları hazırlayacaklardır. Bunların hepsi uygundur.

Dolayısıyla, antlaşmanın hayırlı olmasını diliyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Pazarcı.

Tasarının tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Behiç Çelik, Mersin Milletvekili.

Buyurun Sayın Çelik. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce hepinize saygılar sunuyorum.

Böyle bir Stratejik Ortaklık Anlaşması’nın yüce Meclise gelmiş olmasından duyduğum memnuniyeti arz ediyorum.

23-26 Mayıs 2010 tarihleri arasında önce Çimkent, oradan Türkistan şehri ve Astana’ya Sayın Cumhurbaşkanıyla birlikte yapmış olduğumuz seyahatte Kazakistan’ın gelmiş olduğu son aşamayı bizzat müşahede etme fırsatı buldum. Bu itibarla, dost ve kardeş Kazakistan’ın katetmiş olduğu mesafeden dolayı burada memnuniyetimi ifade etmek istiyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, Türk dünyasının önemli bir devleti olan Kazakistan’ı hiçbir zaman yabancı görmüyoruz ve onlarla stratejik iş birliğini yürekten destekliyoruz.

Geçen yıl Nahçıvan’da imzalanan ve Türk Konseyi olarak gerçekleştirilen sürecin daha da ilerlemesini ve Türklük âleminin insanlık camiası içerisinde bir yıldız gibi parlamasını yürekten diliyoruz. Bu itibarla, tekraren Kazakistan’a başarılar diliyoruz, Sayın Nazarbayev’in önderliğinde Kazakistan’ın 21’inci yüzyılın bu ilk çeyreğinde hak ettiği yeri bulacağına yürekten inanıyor, anlaşmayı sonuna kadar destekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.

Başka söz talebi? Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

Türkiye Cumhuriyeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı

MADDE 1- (1) 22 Ekim 2009 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN -  Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN -  Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’ünci maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN -  Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için dört dakika süre veriyorum:

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

 BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 483 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucunu arz ediyorum.

 “Oy sayısı       :               208

         

Kabul               :               207

         

Çekimser         :               1(x)

                                          

                                          Kâtip Üye                                     Kâtip Üye

                                      Bayram Özçelik                             Gülşen Orhan

                                             Burdur                                           Van”   

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Sayın milletvekilleri, 16’ncı sırada yer alan, Erzurum Milletvekili Muzaffer Gülyurt’un; 1219 Sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

16.- Erzurum Milletvekili Muzaffer Gülyurt’un; 1219 Sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/401) (S. Sayısı: 374)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

17’nci sırada yer alan, Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) 2003 Dünya Radyo Komünikasyon Konferansı Sonuç Belgelerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

17.- Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU)  2003 Dünya Radyo Komünikasyon Konferansı Sonuç Belgelerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/333) (S. Sayısı: 306)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da komisyonun olmayacağı anlaşıldığı için, sözlü soru önergeleri ve alınan karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 6 Temmuz 2010 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 19.42