Normal 44163 2 8 2010-07-30T15:10:00Z 2010-07-30T15:10:00Z 1 60078 342448 TBMM 2853 803 401723 11.9999 Clean Clean 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖNEM: 23                            CİLT: 73                    YASAMA YILI: 4

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

125’inci Birleşim

29 Haziran 2010 Salı

 

(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

 III.- YOKLAMA

 IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Gümüşhane Milletvekili Yahya Doğan’ın, Çocuk Esirgeme Kurumunun kuruluş yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Adıyaman  Milletvekili Şevket Köse’nin, mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan’ın, son günlerdeki aşırı yağışlar nedeniyle kiraz üreticileri ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, yağmur ve dolu nedeniyle Çay ve Sultandağı bölgesindeki kiraz üreticilerinin mağduriyetine ilişkin açıklaması

2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, yağışlar ve dolunun Tokat ili Kazova bölgesinde verdiği zarara ve tarım sigortasına ilişkin açıklaması

3.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarının giderilmesine ilişkin açıklaması

4.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, yağışlar ve dolu nedeniyle çiftçilerin yaşadığı mağduriyete ve Abdülkadir Akcan’ın yaptığı gündem dışı konuşmaya Tarım ve Köyişleri Bakanının Mecliste bulunmaması nedeniyle cevap vermediğine, Mersin’in Erdemli ilçesinde kadastro çalışmaları nedeniyle çiftçilerin tarlalarının ellerinden alınmasına ilişkin açıklaması

5.- Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan’ın, son günlerdeki yağışlardan zarar gören Denizli’deki çiftçilerin sorunlarına çözüm üretmek gerektiğine ilişkin açıklaması

6.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, çiftçilerin, sulama birlik ve kooperatiflerinin elektrik borç ve faizlerinin silinmesine ilişkin açıklaması

7.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, çiftçilerin faiz kıskacında bulunduklarına ve son yağışlardan dolayı yaşanan afetlere karşı tarım sigortasının ürün bazında yaptırılmasına ilişkin açıklaması

8.- Devlet Bakanı Faruk Çelik’in, kendisinin yürütmekte olduğu Roman ve Alevi vatandaşlarla ilgili açılım çalışmalarına ilişkin açıklaması

9.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Devlet Bakanı Faruk Çelik’in, Alevi vatandaşlarla ilgili çalıştaya Milliyetçi Hareket Partisinden katılım olmadığına dair ifadelerine ilişkin açıklaması

10.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Devlet Bakanı Faruk Çelik’in, tasarıdaki açılım eksikliğini muhalefeti suçlayarak gidermeye çalıştığına ilişkin açıklaması

11.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Devlet Bakanı Faruk Çelik’in, Alevi vatandaşlarla ilgili çalıştaya Barış ve Demokrasi Partisinden katılım olmadığına dair ifadelerine ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Duyurular

1.- Endonezya Cumhurbaşkanı Susilo Bambang Yudhoyono’nun, Genel Kurula hitaben konuşma yapma isteğine ilişkin duyuru

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır ve 19 milletvekilinin, kot kumlama işinde çalışan işçilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/793)

2.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve 19 milletvekilinin, Erzurum (H) Tipi Cezaevi yönetimine yönelik iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/794)

3.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve 19 milletvekilinin, kadınların çalışma hayatında karşılaştığı ayrımcı uygulamaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/795)

4.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata ve 19 milletvekilinin, medyada kadına karşı ayrımcı yaklaşımın araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/796)

C) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisinde, İsviçre – Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubunun kurulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1244)

2.- Almanya Federal Meclisi Dilekçe Komisyonu tarafından Almanya’ya resmî bir ziyaret için davet edilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Dilekçe Komisyonu Heyetinin davete icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1245)

D) Önergeler

1.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, (2/496) esas numaralı Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/224)

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- (10/465) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmesinin, Genel Kurulun 29/6/2010 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi

VIII.- SÖYLEVLER

1.- Endonezya Cumhurbaşkanı Susilo Bambang Yudhoyono’nun, Genel Kurula hitaben konuşması

IX.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

X.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, kuruyemiş ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1066) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Ankara Büyükşehir Belediyesinin yakacak yardımlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1162) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

3.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, KİT yönetim kurulu üyelerinin gelir vergisi ödemelerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1163) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

4.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, fosforik asit ithaline ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1180) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

5.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, imar tadilatlarına ve meslek odalarının tutumuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1181) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

6.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, yerel yönetimlerin harcamalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1199) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

7.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, İstanbul’daki bir bina inşaatına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1211) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

8.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Davos’taki Gazze Paneli’nin moderatörüne ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1224) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

9.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, çeklerle ilgili kanunun Türk Ceza Kanunu’na uyumlaştırılmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1227) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

10.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, bir işletmenin bir vergi düzenlemesinden yararlanıp yararlanmadığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1254) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

11.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, İstanbul’da kamu hizmetine ayrılan alanların imar değişikliğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1255) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

12.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Karabağ’ın işgaliyle yurtlarından ayrılanlara yapılan yardımlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1275) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

13.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, bir milletvekili hakkındaki iddiaya ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1276) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

14.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, sosyal yardımların seçim malzemesi yapıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1281) Cevaplanmadı

15.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin sanat ve meslek eğitimi kursları ihalesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1282) Cevaplanmadı

16.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Gazze için yapılan bağışlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1283) Cevaplanmadı

17.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Aydın’da seçim çalışmaları sırasında bir çocuğun hırpalandığı haberlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1287) Cevaplanmadı

18.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, seçim çalışmalarına ve ekonomik sorunlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1290) Cevaplanmadı

19.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, bir gazeteciye ait olduğu iddia edilen günlüklere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1293) Cevaplanmadı

20.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bir ihalesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1294) Cevaplanmadı

21.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, NATO Genel Sekreterliği konusundaki tutuma ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1306) Cevaplanmadı

22.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, ekonomik sorunlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1307) Cevaplanmadı

23.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, seçimlerle ilgili açıklamasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1318) Cevaplanmadı

 

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)

4.- Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; 633 Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununa Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/833, 1/162, 2/443) (S. Sayısı: 507)

 

XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, kamu yararına çalışan derneklere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/14075)

2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Şeker Fabrikası lojmanlarının mülkiyet durumuna ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demir’in cevabı (7/14622)

3.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Balıkesir-Dursunbey’deki maden ocağının tekrar faaliyete geçirilmesine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/14624)

4.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, kırmızı et ve domuz eti üretim ve tüketimine ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/14699)

5.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, tıbbi malzemeler konusundaki bir tebliğe ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/14712)

6.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Van’daki kayıt dışı istihdama ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/14714)

7.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, kayıt dışı istihdama ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/14715)

8.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, Mersin’de sosyal yardım alan kişilere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/14718)

9.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Rusya’ya beyaz et ihracatına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/14788)

10.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Libya’daki müteahhit alacaklarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/14789)

11.- Bursa Milletvekili Necati Özensoy’un, bir kamu kampının kiralanmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/14791)

12.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, sahte evrak kullanılarak ilaç alındığı iddialarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/14989)

 I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.04’te açılarak beş oturum yaptı.

Çankırı Milletvekili Nurettin Akman, Kore Savaşı’nın 60’ıncı yıl dönümüne, 

Kütahya  Milletvekili Alim Işık, Kütahya Tavşanlı Garp Linyitleri İşletmesi Müessese Müdürlüğünde yaşananlara,

Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü, tarım ve ithal mısır atığı sorunlarına,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

Tokat Milletvekili Reşat Doğru, Kore Savaşına katılan kahraman ordumuza, şehit ve gazilerimize,

Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu, Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın Garp Linyitleri İşletmesi Müessese Müdürlüğüne ilişkin yaptığı gündem dışı konuşmasına,

Kütahya Milletvekili Alim Işık, Garp Linyitleri İşletmesi Müessese Müdürlüğü hakkında yaptığı gündem dışı konuşmasıyla ilgili Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanının açıklamada bulunmamasına,

Niğde Milletvekili Mümin İnan, Niğdeli bir vatandaşın arabasının arka camında bulunan Türk Bayrağıyla gezmesinin engellenmesine,

Adıyaman Milletvekili Şevket Köse, mısır üreticilerinin desteklenmesine,

Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü, GDO’lu ürünlere ve biyoetanol atığına,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

Van Milletvekili Özdal Üçer ve 19 milletvekilinin, madde bağımlılığı sorununun araştırılarak (10/789),

Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 20 milletvekilinin, pamuk sektöründeki sorunların araştırılarak (10/790),

Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 27 milletvekilinin, üniversite mezunu işsizlerin sorunlarının araştırılarak (10/791),

BDP Grubu adına Grup Başkanvekili Batman Milletvekili Bengi Yıldız’ın, yolsuzluk sorununun araştırılarak  yolsuzlukla mücadele için (10/792),

Alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),

2’nci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),

3’üncü sırasında bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/761) (S. Sayısı: 458),

5’inci sırasında bulunan, İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının (1/371, 1/101) (S. Sayısı: 477),

Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

4’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen ve görüşmelerine devam olunan Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Bayram Meral ve 20 Milletvekilinin, 5539 Sayılı Karayolları Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/788, 2/226) (S. Sayısı: 499) üzerindeki görüşmeler tamamlanarak elektronik cihazla yapılan açık oylamadan sonra kabul edildi ve kanunlaştı.

6’ncı sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; 633 Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununa Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (1/833, 1/162, 2/443) (S. Sayısı: 507) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak maddelerine geçilmesi kabul edildi, verilen aradan sonra Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Cumhurbaşkanıyla ilgili sözleri nedeniyle,

Konya Milletvekili Atilla Kart, Kütahya Milletvekili Hüsnü Ordu’nun konuşmasında isminden bahsetmesi nedeniyle,

Kütahya Milletvekili Alim Işık, Kütahya Milletvekili Hüsnü Ordu’nun, konuşmasında isminden bahsetmesi nedeniyle,

Yalova Milletvekili Muharrem İnce, Diyanet İşleri Başkanlığının dinin siyasete alet edilmemesi konusunda herhangi bir görüşüne rastlamadığına ilişkin,

Birer açıklamada bulundular.

507 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının görüşmeleri sırasında verilen aradan sonra Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından, grupların uzlaşmaları üzerine ve diğer işlerde de komisyonların bulunamayacağı anlaşıldığından, 29 Haziran 2010 Salı günü, saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 21.23’te son verildi.

 

 

Şükran Güldal MUMCU

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

 

 

 

 

Yusuf COŞKUN

 

Harun TÜFEKCİ

 

Bingöl

 

Konya

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

Bayram ÖZÇELİK

 

 

 

Burdur

 

 

 

Kâtip Üye

 

                                                                                                                                                  No:168

II.- GELEN KAĞITLAR

28 Haziran 2010 Pazartesi

Rapor

1.- Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısı ve Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Cumhurbaşkanlığı Seçimine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Kanun Teklifi ile Anayasa Komisyonu Raporu (1/787, 2/62) (S. Sayısı: 527) (Dağıtma tarihi: 28.6.2010) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, uzman erbaşların özlük haklarına ilişkin Milli Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/2113) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ın hayvancılık destekleme kapsamına alınmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2114) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

3.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, İzmir-Alsancak Limanına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/2115) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

4.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, bir mahallenin aydınlatılmasına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/2116) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)

5.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan-Kars yoluna ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/2117) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)

6.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, memurlarla ilgili bir düzenlemeye ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) sözlü soru önergesi (6/2118) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)

7.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, tren raylarının yenilenmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/2119) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)

8.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, memurlarla ilgili bazı düzenlemelere ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) sözlü soru önergesi (6/2120) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, yazılı soru önergelerinin cevaplandırılmasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/15100) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

2.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, TBMM onur ve üstün hizmet ödüllerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/15101) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)

3.- Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in, Türkmenistan’da işçi olarak çalışan Türklerin sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15102) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

4.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, sel ve don afetlerinden dolayı çiftçilerin uğradıkları maddi kayıplara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15103) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

5.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Sakarya-Akyazı’da fay hattı yakınındaki yapılaşma yasağının daraltılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15104) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

6.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, KPSS sonuçlarına göre yapılan yerleştirmelerle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15105) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

7.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkındaki bir ücret uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15106) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

8.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, nükleer santral ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15107) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

9.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, Sivas Valisinin bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15108) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)

10.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, İznik Belediyesine tahsis edilen bir arazinin tahsis amacının değiştirileceği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15109) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)

11.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, sağlık alanında taşeron firmalar üzerinden personel alımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15110) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)

12.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, bazı internet sitelerine erişim yasağı konulmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15111) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)

13.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, bir terör kurbanının cenazesine katılıma ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15112) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)

14.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, milyoner sayısına ve kredi borçlarını ödeyemeyenlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15113) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)

15.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TRT’nin görevlendirdiği bazı muhabirlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15114) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)

16.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, TMSF’nin bir medya grubunu satış ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15115) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)

17.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Bigadiç Belediyesine verilen çöp kamyonuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15116) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)

18.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, TOKİ’nin bazı arazileri alım-satımıyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15117) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)

19.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Abhazya’ya yönelik politikaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15118) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)

20.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik çerçevesindeki uygulamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15119) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)

21.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Anayasa Mahkemesi Başkanının TRT Genel Müdürünü ziyaret ettiğine yönelik haberlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15120) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)

22.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, bir arama motorunun bazı sayfalarına erişimin engellenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15121) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)

23.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, Suudi Arabistan’dan para girişi iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15122) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)

24.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, Türkiye Kalkınma Bankasının denetlenmesiyle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15123) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)

25.- Hatay Milletvekili Gökhan Durgun’un, Samandağ Kaymakamı hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15124) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)

26.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, vergi ve prim borçları olan spor kulüplerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15125) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)

27.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, Denizli Santral Garajına yönelik projeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15126) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/06/2010)

28.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Bilgi Üniversitesinin işten çıkardığı kişilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15127) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/06/2010)

29.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Türkoğlu ilçesinde yapılacak cezaevine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15128) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

30.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Bahçesaray’da meydana geldiği iddia edilen bir olaya ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15129) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)

31.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, bir cezaevindeki sohbet hakkı uygulamasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/15130) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)

32.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’nin bazı ilçelerindeki yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/15131) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

33.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’nin bazı ilçelerindeki yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/15132) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

34.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli-Merkez’deki yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/15133) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

35.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’nin bazı ilçelerindeki yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/15134) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

36.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’nin bazı ilçelerindeki yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/15135) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

37.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, BAĞ-KUR emeklilerinin aylıklarına yönelik düzenleme çalışmalarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15136) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

38.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, destek primi kesintisi uygulamasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15137) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

39.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, emekli aylıklarından kesilen üyelik aidatlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15138) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

40.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Van’da İşsizlik Sigortası Fonunun kullanımına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15139) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)

41.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, iş müfettişlerinin Adana’daki denetim ve teftişlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15140) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)

42.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, Yalova’daki yeni tersane bölgesine ve tersanelerdeki iş kazalarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15141) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)

43.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, şube müdürü ve şef kadroları için yapılan sınavla ilgili bazı iddialara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/15142) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/06/2010)

44.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’daki yatırımlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15143) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)

45.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya Orman Bölge Müdürlüğünün Sarısu Mesire Alanı ile ilgili soruşturmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/15144) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)

46.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, İşsizlik Sigortası Fonunun kullanımına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/15145) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)

47.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, bazı bankaların merkezlerinin İstanbul’a taşınmasına ve arsa alımlarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/15146) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)

48.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’da yatırım programına alınan projelere ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/15147) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)

49.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, yatırım programına alınıp bitirilememiş projelere ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/15148) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)

50.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’da projelendirilip bitirilemeyen yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/15149) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)

51.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye’de yatırım programına alınan projelere ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/15150) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)

52.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’nin bazı ilçelerindeki yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15151) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

53.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’nin bazı ilçelerindeki yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15152) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

54.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’nin bazı ilçelerindeki yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15153) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

55.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’nin bazı ilçelerindeki yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15154) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

56.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli-Merkez’deki yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15155) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

57.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, BOTAŞ’IN organize sanayi bölgelerine geriye dönük borç çıkarmasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15156) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

58.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, bazı madencilik faaliyetlerine ve verilen cezalara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/15157) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)

59.- Aydın Milletvekili Recep Taner’in, Emniyet Teşkilatı personelinin özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15158) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

60.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, 18 yaşından küçüklere sigara satışının engellenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15159) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

61.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, takoğraf cihazlarından dolayı kesilen cezalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15160) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

62.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın, pasaport alımındaki harç ve ücretlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15161) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)

63.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye’deki mikro kredi uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15162) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)

64.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, fındık toplayacak işçilerle ilgili bir habere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15163) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)

65.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Diyarbakır-Eğil’de meydana geldiği iddia edilen bir olaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15164) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)

66.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van İl Emniyet Müdürü ve Yardımcısı haklarında soruşturma açılıp açılmadığına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15165) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)

67.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Çaldıran’da bir kişinin ölümüne yönelik iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15166) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)

68.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum’daki bir karakolun kaldırılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15167) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)

69.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, haklarında soruşturma ve dava açılan yerel yönetim mensuplarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15168) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)

70.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir yol yapımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15169) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)

71.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bingöl’de yapılan TOKİ konutlarının arıtma tesislerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15170) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)

72.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara’daki toplu ulaşıma ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15171) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/06/2010)

73.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı beldelerin sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15172) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)

74.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, köylülere konut alanı verilmesinde yaşanan sorunlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/15173) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)

75.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, bazı kariyer görevlerdeki kadın ve erkek çalışan sayısına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/15174) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)

76.- Trabzon Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlu’nun, Merkez Teşkilatındaki bazı yöneticiler hakkındaki inceleme ve soruşturmalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15175) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

77.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, otistik çocukların eğitim ve öğrenimlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15176) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

78.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, toplumsal cinsiyet algısına yönelik eğitim çalışmalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15177) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

79.- Siirt Milletvekili Osman Özçelik’in, bir olayda mağdur olan çocukların rehabilitesine ve YİBO’ların sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15178) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

80.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, okulların bazı giderlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15179) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)

81.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, meslek lisesi öğrencilerine ödenmesi gereken ücrete ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15180) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)

82.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, obeziteye yönelik önlemlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15181) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)

83.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, bir okulda deney sırasında meydana gelen patlamaya ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15182) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)

84.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, terörle mücadelede alınması gereken bazı önlemlere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15183) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

85.- İstanbul Milletvekili Ahmet Tan’ın, askerlik tecilindeki bazı uygulamalara ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15184) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/06/2010)

86.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Donatım Bölge Müdürlüklerinin lağvedilmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/15185) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

87.- Osmaniye Milletvekili Hakan Coşkun’un, Osmaniye’deki acil sağlık hizmetlerinde çalışan personele ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/15186) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)

88.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Ayvalık’taki ambulans ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/15187) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)

89.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, obeziteye yönelik önlemlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/15188) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)

90.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bingöl’deki hastanelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/15189) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)

91.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, çiftçilerin kredi borçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15190) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

92.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, anız yakma yasağına uyulmamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15191) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

93.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta yaşanan dolu afetine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15192) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

94.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, hayvan yetiştiricilerinin sorunlarına ve et fiyatlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15193) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)

95.- Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in, Isparta’da afet mağduru kiraz üreticilerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15194) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2010)

96.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, bazı GDO’lu ürünlerin ithaline ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15195) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/06/2010)

97.- Siirt Milletvekili Osman Özçelik’in, Siirt bağlantılı bazı yolların durumuna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15196) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

98.- Hatay Milletvekili İzzettin Yılmaz’ın, bazı minibüslerin araç muayenesinde yaşanan soruna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15197) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

99.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Muş-Solhan yolunun yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15198) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)

100.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Solhan-Bingöl yolunun yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15199) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)

101.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bingöl-Erzincan yolunun bakımı ve yenilenmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15200) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)

102.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, bazı internet sitelerine erişimin engellenmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15201) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/06/2010)

103.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep İl Müftülüğünün ilan panosundaki bir yazıya ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru önergesi (7/15202) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

104.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, müze ve ören yerlerinin ücretsiz ziyaret edilmesindeki farklı uygulamalara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/15203) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2010)

105.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, icra takibindeki kişilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/15204) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2010)

Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl’ün, Diyarbakır Göğüs Hastalıkları Hastanesinin kapatılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13839)

2.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesinde çalışanlara yapıldığı iddia edilen bazı uygulamalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13841)

3.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, Hudut ve Sahiller Genel Müdürlüğünün cihaz ihalelerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13842)

4.- İstanbul Milletvekili Ümit Şafak’ın, İzmir Aliağa’da yapılan kirli deniz suyu tahliyesiyle ilgili ihaleye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13853) 

5.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kadına yönelik şiddet konusundaki yasal düzenlemelere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/13871) 

6.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kadına yönelik şiddet konusundaki çalışmalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/13872) 

7.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, üniversitelerde yaşanan bazı olaylara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14608) 

8.- İstanbul Milletvekili Hüseyin Mert’in, Küçükçekmece Nükleer Araştırma Merkezinin deprem riskine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14609) 

9.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, öğrenciler arasında kötü alışkanlıkların artışına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14611) 

10.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, İstanbul Boğazında yapılacak üçüncü köprünün güzergahına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14613) 

11.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, özelleştirme gelirlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14614) 

12.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Şeker Fabrikası lojmanlarının mülkiyet durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14615) 

13.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, bazı şeker fabrikalarının özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14617) 

14.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, sendika üyeliği nedeniyle işten çıkarılanlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/14623) 

15.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, bir fabrikadaki işten çıkarmalara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/14625) 

16.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, iş kazalarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/14626) 

17. -Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, işçilere yönelik vergi düzenlemelerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/14627) 

18.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, çocuk yuvalarına ve sevgi evlerine ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/14630) 

19.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, kadın istihdamına yönelik projelere ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/14631) 

20.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, yapı ve alanların özürlülerin erişebilirliğine uygun hale getirilmesine ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/14632) 

21.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, ismi değiştirilen köylere eski isimlerinin verilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14633) 

22.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’nin bazı ilçelerindeki yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14634) 

23.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’nin bazı ilçelerindeki yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14635) 

24.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’nin bazı ilçelerindeki yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14636) 

25.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’nin bazı ilçelerindeki yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14637) 

26.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli-Merkezdeki yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14638) 

27.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, Hayata Dönüş Operasyonuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14639) 

28.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, Muğla’da yaşanan olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14640) 

29.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, bir internet sitesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14641) 

30.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da görev yapan polislere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14642) 

31.- Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’nin, Hakkâri’de polisin yaptığı çeşitli müdahalelere yönelik iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14643) 

32.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa-Merkez’deki oto galerilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14644) 

33.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Doğanbey TOKİ konutlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14645) 

34.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa Büyükşehir Belediyesinin Hazineye olan borcuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14646) 

35.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Adana’daki trafik kazalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14647) 

36.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Jandarma Er Eğitim Tabur Komutanlığının taşınmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14648) 

37.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Nusaybin Belediye Meclisinin aldığı iddia edilen bir karara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14649) 

38.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Ankara’daki kent içi ulaşım projelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14650) 

39.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, uyuşturucu kaçakçılığı ile mücadeleye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14651) 

40.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Hatay-Samandağ’daki fişleme iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14652) 

41.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, Hatay-Samandağ’daki fişleme iddialarının araştırılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14653) 

42.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, ödül verilen öğretmenlerin sendika üyeliklerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14654) 

43.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bazı ilçelerdeki taşımalı eğitime ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14655) 

44.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Çaldıran ilçesinde eğitim ve öğretimdeki duruma ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14656) 

45.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Muradiye ilçesinde eğitim ve öğretimdeki duruma ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14657) 

46.- Batman Milletvekili Bengi Yıldız’ın, Yalova’daki bir mahallenin okul ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14658) 

47.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Diyarbakır’a ayrılan eğitim bütçesine ve bazı eğitim sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14659) 

48.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, okullardaki Roman çocukların tespit edileceği iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14660) 

49.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, bir beldedeki lise ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14661) 

50.- Aydın Milletvekili Recep Taner’in, Şırnak Anadolu Lisesi yönetimiyle ilgili bazı iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14662) 

51.- Osmaniye Milletvekili Hakan Coşkun’un, Osmaniye İl Milli Eğitim Müdürlüğünün okullardan para toplamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14663) 

52.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, yatılı ilköğretim bölge okullarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14664) 

53.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, bir yatılı ilköğretim bölge okulundaki iddiaların soruşturulmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14665) 

54.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, Siirt’teki taciz iddialarının soruşturulmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14666) 

55.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, yatılı ilköğretim bölge okullarının kadrolarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14667) 

56.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, öğretmen alımına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14668) 

57.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğünün bir yazısına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14669) 

58.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Parasız Yatılılık ve Bursluluk Sınavını kazanan öğrencilerin durumuna ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14670) 

59.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, Muş-Ağrı yoluna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14681) 

60.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Devlet Denetleme Kurulunun TİB hakkında hazırladığı rapora ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14682) 

61.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, karayolu taşımacılığında aranan belgelere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14683) 

62.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, tır sürücülerine tehlikeli madde taşıma eğitimi verilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14684) 

63.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa güney çevre yoluna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14685) 

64.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, Mersin’deki bir yol yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14686) 

65. -Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, yolcu treni seferlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14687) 

66.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, İstanbul Boğazında yapılacak üçüncü köprünün güzergahına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14688) 

67.- Aydın Milletvekili Recep Taner’in, yabancı sermayeye ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/14689) 

68.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Yüzüncü Yıl Üniversitesi öğrenci yurtlarında yaşanan olaylara ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi (7/14691) 

69.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Şeker Fabrikası lojmanlarının mülkiyet durumuna ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/14692)

                                                                29 Haziran 2010 Salı             No:169

Tasarılar

1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/900) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.06.2010)

2.- Vatansızlığın Azaltılmasına Dair Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/901) (İçişleri ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.06.2010)

Teklifler

1.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın; Türk Ceza Kanununda ve Basın Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/722) (Anayasa ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.05.2010)

2.-Tokat Milletvekili Hüseyin Gülsün’ün; Milli Eğitim Temel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/723) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2010)

3.- Trabzon Milletvekili Mustafa Cumur’un; Köye Yönelik Hizmetler Hakkında Kanun ve İl Özel İdaresi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/724) (İçişleri; Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.06.2010)

4.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; 2919 Sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilat Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/725) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.06.2010)

5.- Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/726) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.06.2010)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır ve 19 Milletvekilinin, kot kumlama işinde çalışan işçilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/793) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.04.2010)

2.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve 19 Milletvekilinin, Erzurum H Tipi Cezaevi yönetimine yönelik iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/794) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.04.2010)

3.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve 19 Milletvekilinin, kadınların çalışma hayatında karşılaştığı ayrımcı uygulamaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/795) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.04.2010)

4.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata ve 19 Milletvekilinin, medyada kadına karşı ayrımcı yaklaşımın araştırılarak  yolsuzlukla mücadele için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/796) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.04.2010

29 Haziran 2010 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.05

BAŞKAN : Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 125’inci Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, görevli personel aracılığıyla, üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Çocuk Esirgeme Kurumunun kuruluş yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Gümüşhane Milletvekili Sayın Yahya Doğan’a aittir.

Buyurun Sayın Doğan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Gümüşhane Milletvekili Yahya Doğan’ın, Çocuk Esirgeme Kurumunun kuruluş yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

YAHYA DOĞAN (Gümüşhane) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çocuk Esirgeme Kurumunun kuruluş yıl dönümü münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

30 Haziran 1921 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin bazı üyelerinin de girişimiyle Ankara’da bir Himayei Etfal Cemiyeti kurulmuştur. Kuruluşunda gazi Meclisimizin üyelerinin de çok büyük çabası olmuştur ve bugün Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu olarak bilinen kuruluşumuz geçen yıllar içerisinde ülkemize çok büyük hizmetlerde bulunmuştur.

Esasen Türk milletinin özünde merhamet vardır, özellikle çocuklara, yetimlere büyük merhamet vardır. Nitekim savaş yıllarının zor şartlarında yetim kalmış, öksüz kalmış çocuklara bakmak için Himayei Etfal Cemiyeti kurulmuştur. Bu arada Kâzım Karabekir Paşa’yı da rahmetle yâd etmek zorundayız. 1919’da zor şartlarda, yetim kalan çocukları toplamış ve askerî okullarda yetiştirerek memlekete, millete faydalı insanlar olmasını sağlamıştır. Bu sebeple, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin öncülüğünde kurulan ve ülkenin geleceğiyle ilgili belirsizlik sürerken hayırlı bir kararla kurulmuş olan Himayei Etfal Cemiyetinin daha sonra Çocuk Esirgeme Kurumuna dönüşmesi son derece önemli bir gelişme olmuştur.

Sosyal hizmetler, üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir alandır. Çünkü toplumun sıkıntılı olabilecek bir sahasıyla ilgilenmektedir. Bilgi, beceri, uzmanlık isteyen bu alanda Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu gibi yılların tecrübesine sahip olan bir kuruluşumuzun olması bizler için bir şanstır.

Dün savaşların getirmiş olduğu tehditleri yaşayan çocuk ve gençlerimiz bugün de başka tehditler altındadır. Uyuşturucu kullanımından tutun da diğer tehditlere kadar ülkemizde toplumun yapısını tehdit etmektedir. Bu aynı zamanda milletimizin geleceğine yönelik bir tehdittir. Çünkü bu millet asırlarca değerlerini koruyarak var olmuştur.

Muhterem arkadaşlarım, bir süre önce Uyuşturucu ve Uyuşturucuyla Mücadele Komisyonu kurulmuş idi, çok hayırlı bir çalışma yapmıştır ve bu çalışmalar bir kitap hâlinde yayımlanmıştır. Yüce Meclisimizden ve Hükûmetimizden temennimiz, bu çalışmanın yürürlüğe girmesi ve takibinin yapılması olacaktır. Nitekim bu yönde bazı çalışmaların olduğunu görmekten mutluyuz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aile bu milletin mayasının karıldığı temel değerdir, bu değeri kıskançlıkla korumalıyız.

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, gençlere ve çocuklara verdiği hizmetlerin yanı sıra yaşlı ve özürlülere yönelik de hizmetler vermektedir, sosyal yardım hizmetleri verilmekte, kadın ve aileye yönelik, toplum için çok önemli çalışmalar yürütülmektedir. Evlat edindirme, koruyucu aile gibi sıcak bir yuva özlemi çeken çocuklarımız titizlikle seçilmiş, güvenli ve emin ellere teslim edilmektedir. Yoksulluk nedeniyle çocuklarından ayrılmak, çocuklarını devlete emanet etmek zorunda kalmış ailelere destek olunmakta, onların çocuklarıyla bir arada yaşamaları için gerekli yardımlar yapılmaktadır, yaşlılara ve özürlülere yönelik çalışmalar da övgüye değerdir.

Bugün geldiğimiz noktada ülkemizde çağdaş uygulamalarla Avrupa Birliği müktesebatına uygun olarak sosyal güvenlik, sosyal hizmet ve sosyal yardımların daha etkin bir biçimde yapılabilmesine yönelik olarak kamu reformu, yerel yönetimler reformu ve sosyal hizmet ve sosyal yardım temel kanunu çalışmalarıyla arayışlar sürdürülmüştür.

Özürlü vatandaşlarımıza yönelik devrim niteliğindeki evde bakım hizmeti kapsamında 240 bin civarında özürlüye evinde bakım yapılmakta ve bunun ücreti ödenmektedir. “Evde bakım” yaklaşımı aile kurumunun güçlendirilmesi bakımından da oldukça önemli bir sosyal hizmet politikasıdır.

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü kurumsal bakım standartlarını son birkaç yılda tamamen yenilemiştir. Bu kapsamda kuruluş bakımında kalan çocuklarımızın ev ve aile sıcaklığı hissedebilmeleri, toplumsal yaşamı ve komşuluk ilişkilerini yaşayarak öğrenebilecekleri 4 veya 6 çocuğun bir arada kaldığı çocuk evleri uygulamasına geçilmiş olup, Türkiye genelinde iki yüz on iki çocuk evi açılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

YAHYA DOĞAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Çocuk evleri uygulaması sosyal hizmetler tarihimizde ve kurum bakımı yaklaşımında dünyaya örnek olabilecek bir uygulamadır.

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun Gümüşhane’de yapmış olduğu çalışmaları da teşekkür ve takdirle karşılıyoruz. İlimizde bir çocuk yurdu bulunmaktadır. Bunun yanında 48 kişilik rehabilitasyon merkezi önümüzdeki ay açılacaktır. Huzureviyle ilgili alt yapı çalışmaları tamamlanmış olup yapımı için önümüzdeki yılın yatırım programına alınması ve yapılması çalışmasına başlanacaktır. İki adet çocuk evi hizmete açılacak olup önümüzdeki ayda, şehrimizde 900 özürlüye evde bakım hizmeti sunulmaktadır.

Bütün bu çalışmalardan dolayı Hükûmetimize çok çok teşekkür ediyor, saygılar sunuyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğan.

Gündem dışı ikinci söz, mevsimlik tarım işçilerinin sorunları hakkında söz isteyen Adıyaman Milletvekili Sayın Şevket Köse’ye aittir.

Buyurun Sayın Köse. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Adıyaman  Milletvekili Şevket Köse’nin, mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mevsimlik tarım işçilerinin sorunları üzerine gündem dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, buraya gelmeden iki saat önce Güvenpark’ta, ülkemizde, yaklaşık olarak, hiçbir sosyal güvencesi olmadan çalışan 10 bin civarında usta öğreticisinin sorunları vardı, eylemleri vardı. Ben de bir grup milletvekili arkadaşımla birlikte onların yanındaydım. Sayın Başbakanımızın ve iktidarın vermiş olduğu sözü bir an önce yerine getirmesini kendilerinden rica ediyorum.

Değerli arkadaşlar, sayıları 1,5 milyonu aşan mevsimlik tarım işçileri hangi ürünün hasat zamanıysa o bölgeye gidip, sosyal güvenceden yoksun, çok düşük ücretlere talim ederek, sağlık koşullarından uzak bir şekilde çalışmak zorunda kalmaktadırlar. Doğduğu yerde, yaşadığı yerde doyuramadığınız, topraksız ya da çok az toprağa sahip bu insanlarımız üç kuruş ekmek parası kazanabilmek için bugünlerde yine yollara düştüler. Şüphesiz, mevsimlik tarım işçiliği, özellikle yoksulluğun fazla olduğu Güneydoğu Anadolu Bölgemizde yoğunlaşmaktadır. Her yıl kamyon kasalarına doldurularak Ege’ye üzüm ve zeytin, Çukurova’ya pamuk, Karadeniz’e fındık ve çay toplamaya giden bu insanlarımız âdeta karın tokluğuna gün doğumundan gün batımına kadar çalıştırılmaktadırlar. Bu durum modern dünyaya ve Türkiye’ye uyarlanmış bir kölelik düzenidir. Ne yazık ki, iktidar bu kölelik düzenini, mevsimlik tarım işçilerini görmezden gelmektedir. İktidar ne çalışma saatleri ne sosyal güvence ne ücret politikası ne de güvenlik konusunda kılını bile kıpırdatmamaktadır. AKP İktidarı bu insanların barınma, temiz suya ulaşma, yol güvenliği gibi sorunları yokmuş gibi davranmaktadır; gittikleri yerlerde ikinci sınıf insan muamelesi görmelerine, potansiyel terörist gibi algılanmalarına seslerini çıkarmamaktadırlar, hatta kimi yerlerde devlet güçlerince etnik kökenleri nedeniyle güvenlik sorunu olarak sınıflandırılmakta, kent sınırlarından içeri bile sokulmamaktadırlar. Unutmamalıyız ki bu muameleye maruz bırakılan insanlar bizim insanlarımızdır, bu ülkenin yoksul bırakılmış insanlarıdır.

Değerli arkadaşlar, yoksul olmak, karınlarını doyurmak adına bu köle düzenine boyun eğmek bu insanların suçu değildir. Yaşadıkları yerde karınlarını doyurmalarına fırsat verilmemesi nedeniyle bu insanlar kamyon kasalarında binlerce kilometre yol gidip boğaz tokluğuna çalışmak zorunda kalmaktadırlar. Bunları görmezden gelerek bir de bu insanlara gittikleri yerlerde potansiyel terörist muamelesi yapılması kabullenilecek bir durum değildir. Eğer bu, devlet eliyle yapılıyorsa, durum daha da vahim bir hâl almaktadır. Tüm bunlar, açıkça ötekileştirme politikalarıdır. Bunların önüne geçilebilmesi bir zorunluluktur, yani devlet olmanın, iktidar olmanın gereğidir.

Mevsimlik tarım işçisi aileler çocuklarını da beraberlerinde çalışma bölgelerine götürdüklerinden, çocuklarının da eğitim görme şansı azalmaktadır. Hasat mevsimi bahar aylarında başladığı ve son baharın ilk aylarında sona erdiği için, okul dönemlerinde bu çocuklar da tarlalarda çalışmaktadırlar. Bu konuda Millî Eğitim Bakanlığınca yapılan çalışmalar sorunun boyutları karşısında tatmin edici sonuçlara ulaşmamaktadır. Eğitimsizlik, yoksulluk çemberinin devamını sağlayan en temel unsurlardan birisidir.

Mevsimlik tarım işçiliği ülkemizin kanayan bir yarasıdır. Bu yurttaşlarımız sosyal haklarına ve sosyal güvenceye kavuşturulmadan, devlet tarafından haklarını almaları sağlanmadan, mevsimlik tarım işçilerine devlet görevlilerinin bakış açısı değiştirilmeden bu yara kanamaya devam edecektir. Çözüm olarak söylüyorum, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde kamu yatırımları artırılarak istihdam sağlanması gerekmektedir. Kendi ilim Adıyaman’da alternatif ürün yetiştirilmeden tütün yok edildikten sonra neredeyse nüfusun yüzde 30’u mevsimlik tarım işçisi konumuna getirilmiştir. Bunun tek sorumlusu mevcut AKP İktidarıdır.

Değerli arkadaşlarım “Üç tane kayısı için işçilere ateş açtı. 1 ölü, 2 yaralı.” Bu, Malatya Doğanşehir ilçesinde olmuştur, mevsimlik tarım işçisi, adam çalışmaya gitmiştir, yapılan çalışmanın neticesinde kavga çıkmıştır. Bu tabloların artık sizin İktidarınızda son olmasını diliyorum.

Değerli arkadaşlar, bu insanlar, mevsimlik tarım işçisi insanlarımız bizim de en değerli yurttaşlarımızdır, ucuz iş gücü kaynağı değildir artık bu insanlar. Böyle algılandığı sürece, sosyal devlet ilkesi ve eşitlik ilkesi hayata geçirilmediği sürece bu sorunun altından kalkmak da mümkün olmayacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ŞEVKET KÖSE (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu sorunun çözümü için mevsimlik tarım işçilerinin haklarını güvence altına alacak yasal düzenlemeler acilen yapılmalıdır. Yine bu işçilerimizin çocuklarının eğitim haklarından yararlanmaları da sağlanmalıdır diyorum, ulaşım ve barınma koşullarının iyileştirilmesi konusunda da önemli önlemler de alınması gerekir ve bu sorunun çözümünde en önemli olan unsur ise köylülerin doğduğu topraklarda, yaşadıkları topraklarda doymalarının sağlanması gerekir.

Bu duygularla hepinize tekrar en derin, içten saygılarımı sunuyorum. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köse.

Gündem dışı üçüncü söz, son yağışlar ve kiraz üreticisinin içinde bulunduğu durum hakkında söz isteyen Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Abdülkadir Akcan’a aittir.

Buyurun Sayın Akcan. (MHP sıralarından alkışlar)

3.- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan’ın, son günlerdeki aşırı yağışlar nedeniyle kiraz üreticileri ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son günlerde gerçekleşen aşırı yağışlar ve başta bugünlerde hasadı yapılan kiraz ve vişne üreticilerinin içinde bulunduğu durum olmak üzere çiftçilerimizi bekleyen sorunları dile getirmek amacıyla söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi Anadolu’nun güney coğrafyasında mayıs ayı ve haziran başında hububat hasadı tamamlanmış ve neredeyse hasat bittikten sonra, çiftçi büyük ölçüde malını tüccara teslim ettikten sonra âdeta çiftçiyle alay edercesine taban fiyat ilan edilmiştir. İlan edilen taban fiyat, üretim maliyeti göz önüne alındığında çiftçiyi tatmin etmekten oldukça uzak iken Anadolu’da hasat henüz başlamış durumdadır. Hasadın henüz başında olduğumuz Batı ve Orta Anadolu’da yaklaşık on beş gündür devam eden yağışlar hasat aşamasına gelmiş hububatı yatırmaya, çürütmeye başlamıştır. Bu sonuç rekolteyi ciddi şekilde etkileyecektir. Bu durumda zaten yetersiz olan taban fiyata üretim kaybı da eklenince çiftçinin üretim masraflarını karşılayamaz hâle geleceği, tarım kredi kooperatiflerine ve başta Ziraat Bankası olmak üzere bankalara olan borcunu ödeyemeyeceği aşikârdır.

Yağışların zarar verdiği bir başka üretim alanı da endüstri bitkisi, mesela tütündür. Tütünde yağışlara bağlı olarak şu anda yoğun ve yaygın bir şekilde mavi küf hastalığı salgınıyla üretici karşı karşıyadır.

Bugünlerde hasadı yapılan zirai ürünlerin başında meyve olarak kiraz gelmektedir. Değerli milletvekilleri, bahar başında Anadolu’da çok ciddi bir don yaşanmış, bu donda kayısı ve bademler en üst seviyede etkilenmiş, öteki meyveler ise daha az ve kiraz meyvesi hemen hemen hiç etkilenmemiş idi. Yaşanan dondan etkilenen çiftçilere vergilerinde, ödemeleri gereken kredilerin geri ödenmesinde kolaylık sağlama ihtiyacı olduğunu Hükûmet de görmüş, bu doğrultuda sınırlı da olsa adımlar atılmıştır fakat yağan bu yağmurlar hasat aşamasına gelmiş kirazın sapının meyve gövdesine bağlandığı yerde çatlamasına neden olmaktadır. Zaten bu durum çatlayan kirazların ciddi olarak albenisini azaltmakta ve raf ömrünü de kısaltmaktadır. Dalında bir iki gün veya daha fazla yağmur yiyen kirazda bu çatlama kaçınılmaz hâle gelmektedir. Tüccar, ihracatçı, pazarlamacı çatlamış olan kirazı almamaktadır. Bu hâliyle üretici “Keşke don olsaydı da ben bahçeme bakım masrafı yapmasaydım, gübre atmasaydım, ilaç kullanmasaydım, daha az sulama parası ödeseydim.” diye yanıyor yakınıyor. “Şimdi, bu masrafların yapımı sırasında edindiğim borçlarımı tarım kredilere, bankalara ödeyemiyorum; ilaççıya, gübreciye verdiğim çeki, senedi karşılayamayacağım ve icra gelecek.” diye çiftçi düşünmeye başlamış durumdadır.

Bir başka sıkıntılı durum da yağışlardan etkilenmemek için çiftçinin kirazını hızla toplamasının yarattığı durumdur. Hallerde ve alım merkezlerinde fazlaca biriken kiraz nedeniyle tüccar “Bu kadar malı alamam, işleyemiyorum, ihracat çekmiyor.” gibi bahanelerle alımda nazlanmaktadır. Bu defa çiftçi “Al, yeter ki al, kaça alırsan al.” demekte ve malını yok pahasına satmak durumunda kalmaktadır. Mesela 2,5 liraya satmaya başladığı kirazı, bugünlerde yağmur nedeniyle hızla toplanan kirazı, 1-1,5 lira arasında almakta tüccar nazlanmaktadır.

Bu nedenle, değerli milletvekilleri, bir şeylerin yapılması gerekmektedir. Her şeyden önce, bu kiraz, tütün ve öteki endüstri bitkilerinden, ekilmiş olup yağışlardan olumsuz etkilenen, hububatı çürüyen ve rekolte kaybı yaşayan çiftçilerimizin durumlarını tarım il ve ilçe müdürlüklerine derhâl ve zaman kaybetmeden tespit ettirmek, ardından tarım kredilere ve bankalara olan borçları en az bir yıl erteleyerek yeniden yapılandırmak zorunludur.

İkincisi ise, önümüzdeki dönemi ve kışı geçirebilmeleri için, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Destek Fonu’ndan bu amaçla geliştirilecek bir proje kapsamında bu çiftçilerimiz mutlaka desteklenmelidir. Münhasıran, kiraz üreticilerimizin kendi aralarında kurdukları kooperatifleri desteklemek veya kurulmamış kooperatifleri, kooperatifleştirmeyi hızlandırmak, bu doğrultuda desteklemek üzere, var olan kooperatiflerle birlikte desteklemek suretiyle, kendi ürünlerinin kendileri tarafından işlenip, ambalajlanıp, muhafaza edilerek ve kendileri tarafından pazarlanacak şekilde bir altyapıya kavuşmalarını sağlamak zorundayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Hükûmetin hâlihazırda uyguladığı bir, desteklemeye değer, takdire değer uygulaması var. Bu uygulama ne? Ambalajlama için, boylama için, depolama için başvuranlara yüzde 50 destek vermekte. İşte bu desteği alıp tesislerini kuranlar, çiftçinin ödediği vergiyle bu destekleri yüzde 50 mertebesinde almış olanlar, tüccar olarak çiftçinin karşısına geçmekte, şimdi onların vergisiyle kurdukları tesise mal almada nazlanmaktadır.

Bu nedenle, başta kooperatiflere ve üretici birliklerine olmak üzere, bu desteklemelerin tamamını hibe olacak şekilde karşılamak üzere, Hükûmetin bir program geliştirip, ambalajlama, depolama ve boylamayı kooperatiflerin kendilerinin yapmasını sağlayacak şekilde bu desteği sürdürmek zorundayız diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akcan.

60’ıncı maddeye göre pek kısa söz talepleri vardır, şimdi onları yerine getireceğim.

Sayın Ünlütepe

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, yağmur ve dolu nedeniyle Çay ve Sultandağı bölgesindeki kiraz üreticilerinin mağduriyetine ilişkin açıklaması

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Ben de Sayın Milletvekilimize katkıda bulunmak istiyorum.

Cumartesi günü Çay ve Sultandağı bölgesini ziyaret ettim. O bölgelerdeki kiraz üreticilerinin mağduriyetini bizzat gördüm. Yağan yağmur ve dolu, kiraz üretiminde yüzde 50’ye yakın, üretimin kalitesini düşürmüş durumdadır. Kiraz satılmamaktadır. İhracata dönük kirazın fiyatı bugün 200 kuruştur. Sanayi tipi kirazın fiyatı geçen yıl 130 kuruşken şimdi 80 kuruştur. Açıkçası, üretici bu dönem yaptığı gübreleme, ilaç, elektrik ve sulama giderlerini, ayrıca tarım krediden aldığı kredileri ödeyemeyecek bir durumdadır. Bu konuda Hükûmetin kiraz üreticilerinin üzerine giderek, onların sorununu çözmesi gerekmektedir.

Ayrıca, yapılması gereken işlemlerden birisinin de, bu bölgedeki tarım kredi kooperatiflerine olan borçların öncelikle ertelenmesi ve Hükûmetin belirli alanlarda destek çıkması gerektiği kanaatindeyim.

Bu duyguları paylaşıyorum ve teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Doğru…

2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, yağışlar ve dolunun Tokat ili Kazova bölgesinde verdiği zarara ve tarım sigortasına ilişkin açıklaması

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Yağışlar ve dolu büyük zararlar vermiştir Anadolu’nun birçok yerinde. Bu zarar neticesinde ne kiraz kalmış ne meyve kalmış ne domates kalmış, hatta ürün bile kalmamıştır. Bunların örneği Tokat ili Kazova bölgesinde Güryıldız, Büyükyıldız, Emirseyit, Söngüt gibi köylerdir. Buralarda afet tespit komisyonları çalışmalarını tamamlamış ve tespitlerini yapmıştır. Burada istenen şey tarım sigortasının olup olmadığı noktasıdır, ancak çiftçilerimizin büyük çoğunluğunda da tarım sigortası yoktur. Bizim bölgeler için söylüyorum: 400 tane çiftçiden 2 tanesinde tarım sigortası vardır. Dolayısıyla, sigorta olmadığı için, zararlarının tespitinde veyahut alacakları konusunda büyük sorunlar yaşanmaktadır. Bütün çiftçilerimiz Hükûmetten bu konuda ilgi beklemekte, bunun çözümünü beklemektedirler.

Bunu ifade etmek istedim, teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Yaman…

3.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarının giderilmesine ilişkin açıklaması

M. NURİ YAMAN (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ben de Sayın Köse’ye mevsimlik tarım işçilerinin dramıyla ilgili katkı sunmak istiyorum.

Bilindiği gibi bu dram, ne yazık ki ülkemizde her yıl süregelmekte ve yaşanmaktadır. Burada, tabii ki bu illere çalışmaya gidenlerle ilgili dram başta valiler ve kaymakamlar olmak üzere mülki idare amirlerinin ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının gerekli önlemleri zamanında almamasından kaynaklanıyor. O nedenle buradan sesleniyorum, başta bölge valileri ve ilçe kaymakamları olmak üzere: Geçmiş dönemlerde bilhassa Ordu’da yaşanan ve zamanın valisi “Kemal Yazıcıoğlu” adıyla bilinen yasa dışı ve keyfî uygulamalara gitmemelerini, bunlarla ilgili valilik kararnamelerinin düzenlenerek bunların barınma, eğitim, sağlık sorunlarıyla ilgili ilin olanakları ölçüsünde gerekli düzenlemeleri şimdiden yapmalarını ve ayrıca, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bunu bir yasal kurala bağlayarak gerekirse kendi örgütlerini bu konuda kanalize ederek her yıl yaşanan bu dramla ilgili insanca çalışma, insanca yaşama ortamını hazırlamalarını diliyorum. Bu konunun takipçisi olacağımızı, buradan, bu çalışmaya giden halkımıza duyuruyor, herkese saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Şandır…

4.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, yağışlar ve dolu nedeniyle çiftçilerin yaşadığı mağduriyete ve Abdülkadir Akcan’ın yaptığı gündem dışı konuşmaya Tarım ve Köyişleri Bakanının Mecliste bulunmaması nedeniyle cevap vermediğine, Mersin’in Erdemli ilçesinde kadastro çalışmaları nedeniyle çiftçilerin tarlalarının ellerinden alınmasına ilişkin açıklaması

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, bugün, Türkiye’nin hemen birçok ilinde, mesela sabahleyin yaşanan bir aşırı yağış ve dolu tahribatıyla Yozgat ilinin birçok ilçesinde, ama inanıyorum ki birçok ilinde aşırı yağışlardan dolayı çiftçilerin mağduriyeti yaşanmaktadır, afet yaşanmaktadır. İşte, Sayın Abdülkadir Akcan Afyonkarahisar’daki kiraz üreticilerinin sorunlarını konuştular. Biraz önce Yozgat’tan gelen telefon gerçekten orada çok sayıda çiftçinin mağdur olduğunu söylüyor. Tokat Milletvekilimiz Sayın Reşat Doğru aynı şekilde, diğer arkadaşlarımızın da söyleyecekleri var ama ne hazindir ki, ne acıdır ki burada Hükûmetin Sayın Tarım Bakanı yok! Gündem dışı bu konuşmanın yapılacağı, Başkanlığınızca Sayın Bakanlara iletilmiş olması lazım, Sayın Bakanın da gelip burada cevap vermesi lazım ama yani Hükûmet Türkiye’de değil.

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – İşi yok, siz konuşacaksınız…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Evet, biz konuşacağız ama yani sonuçta Türkiye’yi bu millet adına yönetmekle sorumlu olan Hükûmetin gelip burada cevap vermesi gerekiyor. Bunu milletime şikâyet ediyorum.

Bir başka şey: Mersin’in özellikle Erdemli ilçesinde kadastro çalışmaları sonucunda çiftçinin tarlasının elinden alınmasının ötesinde ürünü elinden alınıyor! Tapuları iptal ediliyor ve çiftçi, yıllardır ektiği, sürdüğü tarla hazineye geçti diye hem mahkemeye veriliyor hem ürünü elinden alınıyor. Çiftçinin üzerinde bugün bu Hükûmetin yürüttüğü bir zulüm devam ediyor. Buna karşı bu Hükûmetin burada bir cevabının olması lazım ama maalesef Hükûmet bu konuda millete ve milletin vekillerine karşı saygısızca, cevap verme gerekliliğini de duymuyor. Bunu kınadığımı ifade ediyor, saygılar sunuyorum efendim.

BAŞKAN -  Sayın Ayhan…

5.- Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan’ın, son günlerdeki yağışlardan zarar gören Denizli’deki çiftçilerin sorunlarına çözüm üretmek gerektiğine ilişkin açıklaması

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Son yağışlardan dolayı, bölgemde münhasıran tütün olmak üzere tarım üretimi olumsuz etkilenmiştir. Dolayısıyla tütün, üzüm, hububat, nohut, fiğ ve yonca üretiminde bulunan çiftçiler, şimdiden büyük problemlerle karşı karşıya kalmışlardır. Zaten hububatta açıklanan fiyatlar yetersizdir. Bütün ilçelerde aynı durum söz konusu olmakla birlikte Güney ve Kale ilçesi ile Karaköy beldesinde çiftçilerin problemleri -Denizli’nin- çok büyüktür. Çiftçi perişandır. Ödeme problemi vardır. Soruna çözüm üretmek için acilen tedbir geliştirilmesi gerekmektedir. Şimdiden probleme çözüm üretilmediği takdirde problem giderek büyüyecektir. Bunu belirtmek için söz aldım.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Ergin…

6.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, çiftçilerin, sulama birlik ve kooperatiflerinin elektrik borç ve faizlerinin silinmesine ilişkin açıklaması

GÜROL ERGİN (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de çiftçinin durumu üzerinde kısa bir konuşma yapacağım.

Geçtiğimiz hafta Plan ve Bütçe Komisyonunda bir kısım kurumların borçlarının takasıyla ilgili bir yasa tasarısı görüşüldü, orada bir kısım kurumların borçlarının, elektrik borçlarının affı gündeme geldi ve bize dağıtılan bir belgede de çiftçilerin, sulama birliklerinin, sulama kooperatiflerinin ve bireysel çiftçilerin 1,8 katrilyon lira, bugünkü parayla 1,8 milyar lira faiziyle birlikte elektrik borcu biriktiği belirtilmişti. Biz bunun üzerine, sulama kooperatifleri ve sulama birliklerinin elektrik borçlarının faizlerinin silinmesi ve borçların taksitlendirilmesiyle ilgili değişik önergeler verdik fakat maalesef çiftçinin durumunu görmemekte bilhassa ısrarlı olan Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlar ve ilgili bakan bu önergeler yanında yer almadı ve çiftçilerin bu derdinin çözümü maalesef bulunmadı.

Bugün -şunu da özellikle söyleyeyim ki- tarım konusunda iki gündem dışı konuşma varken Tarım Bakanının burada olmayışını da şiddetle kınıyorum, eseflerimi bildirmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Uzunırmak

7.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, çiftçilerin faiz kıskacında bulunduklarına ve son yağışlardan dolayı yaşanan afetlere karşı tarım sigortasının ürün bazında yaptırılmasına ilişkin açıklaması

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben de yüce Parlamentonun dikkatini Hükûmetin birtakım uygulamalarına çekmek istiyorum: Tarımsal üretim âdeta vazgeçilir hâle geldi ve üretmek mümkün olmaz hâle geldi. Çiftçiler faiz kıskacı içerisinde, hele hele ki yabancı bankaların bütün köyleri âdeta rehin aldığı bir duruma gelmiştir.

Aydın’da da yağışlarla ilgili, en önemli ürünlerimizden olan incirinden tutun çilek ve kiraz üretimine varıncaya kadar birtakım afet kapsamında ürünler vardır ve politika olarak, Sayın Tarım Bakanının rakamsal büyüklüklerde Türk çiftçisinin çok desteklendiğini ifade etmesi yerine, Hükûmetin, çiftçinin üretimini bilhassa tabii afetlere karşı garanti altına alacak tarım sigortasını direkt çiftçi adına ürün bazında yaptırmasında çok büyük fayda vardır. Üretimi önce garanti altına almak gerekir.

Dikkati çekmek istedim. Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Duyurular

1.- Endonezya Cumhurbaşkanı Susilo Bambang Yudhoyono’nun, Genel Kurula hitaben konuşma yapma isteğine ilişkin duyuru

BAŞKAN - Ülkemizi ziyaret etmekte olan Endonezya Cumhurbaşkanı Sayın Susilo Bambang Yudhoyono, 29 Haziran 2010 Salı günü, bugün, Genel Kurula hitaben bir konuşma yapmak istemişlerdir.

Bu hususu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek, gündemin “Sözlü Sorular” kısmında yer alan sorulardan 1, 19, 20, 27, 28, 30, 35, 37, 38, 44, 45, 50, 51, 54, 55, 56, 59, 61, 62, 63, 69, 70 ve 75’inci sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın Bakanın bu istemini sırası geldiğinde yerine getireceğim.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır ve 19 milletvekilinin, kot kumlama işinde çalışan işçilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/793)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Silikozis hastalığına yakalanmış ve silikozis tehdidi altındaki tüm işçilerin tespit edilip, kot kumlama işinde çalışan işçilerin yaşadıkları mağduriyetlerin tespiti ve acil olarak giderilmesi için Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Sevahir Bayındır                         (Şırnak)

2) Selahattin Demirtaş                     (Diyarbakır)

3) Gültan Kışanak                           (Diyarbakır)

4) Ayla Akat Ata                             (Batman)

5) Bengi Yıldız                                (Batman)

6) Akın Birdal                                 (Diyarbakır)

7) Emine Ayna                                                (Mardin)

8) Fatma Kurtulan                           (Van)

9) Hasip Kaplan                              (Şırnak)

10) Hamit Geylani                           (Hakkâri)

11) İbrahim Binici                           (Şanlıurfa)

12) M. Nuri Yaman                         (Muş)

13) Mehmet Nezir Karabaş             (Bitlis)

14) Mehmet Ufuk Uras                   (İstanbul)

15) Osman Özçelik                          (Siirt)

16) Özdal Üçer                                                (Van)

17) Pervin Buldan                           (Iğdır)

18) Sebahat Tuncel                          (İstanbul)

19) Sırrı Sakık                                 (Muş)

20) Şerafettin Halis                          (Tunceli)

Gerekçe:

Kot taşlama; kotların beyazlatılması, eskitilmiş görüntüsü verilmesi için kumun kuru hava kompresörleriyle kotların yüzeyine tutularak aşındırılması işlemidir. Bu işlem sırasında solunan tozlar akciğerde silikozis hastalığına yol açmaktadır. Kumun özü olan silisyum, ciddi hastalıklara yol açacak bir maddedir. Silikojenin solunması sonucu tozların akciğeri işlevselleştirmesi sonucu oluşan hastalığın tedavisi yok ve ölümle sonuçlanmaktadır.

Türkiye'de kot taşlama işinde çalışan yaklaşık 10 bin işçi bulunmakta, fakat bu işçilerden yalnızca 500 kişinin tanısı konmuş durumda. Yani 500 kişi silikozis nedeniyle ölüm riski altında yaşamaktadır. Bugüne kadar bir çok işçi silikozis hastalığı nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Meslek hastalığı olarak geçen silikozis hastalığı için Meslek Hastanelerinde tedavi olması gerekmektedir.

Kot atölyelerinde günde ortalama 12 saat çalıştırılan işçiler, gerekli iş güvenliğinin sağlanmaması, sigortasız olarak çalışmaları sonucunda silikozis hastalığına yakalanmış ve hayatını kaybetmiştir. Çalışma hayatında üretim sürecinde bulunmalarına rağmen kayıt dışı tutulmaları nedeniyle sigortalı olmadıkları için mevcut sosyal güvencelerden yararlanamamaktadırlar. Sağlık durumu kötüleşen ve ölümü bekleyen çok sayıda da silikozis hastası bulunmaktadır. Kot kumlama işinde işçilerin, 6 aylık çalışma yapmış olması bile bu hastalığa yakalanmalarına neden olabilmektedir. Kot kumlama işçilerinde, 20'li, 30'lu yaşlarda bile çok ileri vakaların bulunduğu bilinmektedir. İlerlemiş hastalığın şu anda bilinen bir tedavisi bulunmamaktadır.

Sosyal güvenlik hakkı; Anayasa ile devlet güvencesi altına alınmış en temel insan haklarından biridir. Anayasanın 49. maddesinde herkesin çalışma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ve devamla 60. maddesi uyarınca da devletin sosyal güvenliği sağlayacak tüm tedbirleri almakla yükümlü olduğu açıkça düzenlenmiştir. Buna rağmen; işçiler kot taşlama atölyelerinde sigortasız çalıştırılmış ve sosyal güvenlik haklarından mahrum bırakılmışlardır.

Genellikle Doğu ve Güneydoğu'dan gelen ve Türkiye'ye sığınan, oturma ve çalışma izni olmayan, kaçak çalıştırılan başka uyruklu işçilerin kot kumlama işinde çalışmış oldukları ifade edilmektedir. Sadece Bingöl'ün Karlıova ilçesinin, Taşlıçay ve Toklular köylerinde, neredeyse her evde bir silikozis hastası bulunduğu belirtilmektedir. Ayrıca, Sinop, Tokat, Bingöl, Diyarbakır, Siirt, Erzurum, Zonguldak ve Çorum'da da kot kumlama işinde çalışıp memleketlerine dönen çok sayıda işçinin bulunduğu ifade edilmektedir. Sadece Erzurum, Kars ve Bingöl'de binin üzerinde Silikozis hastası kot işçisinin bulunduğu ve Batman, Muş, Bitlis ve Diyarbakır'daki hasta sayısının da eklendiğinde sayının 2.000'i bulacağı tahmin edilmektedir. Ayrıca, hastalığı henüz teşhis edilmemiş ya da yanlış teşhis edilmiş işçiler olduğu için silikozis hastalarının sayısı tam olarak bilinememektedir.

Türkiye'nin henüz 20’li yaşlardaki bu genç insanların bile bile ölüme gönderildiği bu vahim duruma dur demesi gerekmektedir. Bu nedenle, kot taşlama işleri yapılan ruhsatlı ruhsatsız tüm iş yerlerinin denetlemesinin yapılması, kot kumlama işinde çalışmış olan işçilerin sosyal güvenlik kapsamına alınmasının sağlanması ve gerekli yasal düzenlemelerin acil olarak yapılması gerekmektedir. Bu sebeple kot kumlama işinde çalışan işçilerin yaşadıkları mağduriyetlerin tespiti ve acil olarak giderilmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde bir Araştırma Komisyonu kurulması gerekmektedir.

2.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve 19 milletvekilinin, Erzurum (H) Tipi Cezaevi yönetimine yönelik iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/794)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kamuoyunda adı sık sık hak ihlalleri ile gündeme gelen, Erzurum H Tipi Kapalı Cezaevi'nde vuku bulduğu belirtilen; işkence, kötü muamele ve insanlık dışı uygulamaların araştırılması ve bu uygulamalarda sorumluluğu bulunan kamu görevlilerinin olaylardaki sorumluluklarının tespit edilmesi amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105. maddeleri uyarınca "Meclis Araştırması" açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Pervin Buldan                             (Iğdır)

2) Selahattin Demirtaş                     (Diyarbakır)

3) Gültan Kışanak                           (Diyarbakır)

4) Ayla Akat Ata                             (Batman)

5) Bengi Yıldız                                (Batman)

6) Akın Birdal                                 (Diyarbakır)

7) Emine Ayna                                                (Mardin)

8) Fatma Kurtulan                           (Van)

9) Hasip Kaplan                              (Şırnak)

10) Hamit Geylani                           (Hakkâri)

11) İbrahim Binici                           (Şanlıurfa)

12) M. Nuri Yaman                         (Muş)

13) Mehmet Nezir Karabaş             (Bitlis)

14) Mehmet Ufuk Uras                   (İstanbul)

15) Osman Özçelik                          (Siirt)

16) Özdal Üçer                                                (Van)

17) Sebahat Tuncel                          (İstanbul)

18) Sevahir Bayındır                       (Şırnak)

19) Sırrı Sakık                                 (Muş)

20) Şerafettin Halis                          (Tunceli)

Gerekçe:

Erzurum H Tipi Kapalı Cezaevi hak ihlalleri nedeni ile sürekli gündeme gelmektedir. Bu cezaevinde bulunan tutuklu ve hükümlüler, tutuklu ve hükümlü yakınları ve avukatları tarafından çok sayıda şikâyet dile getirilmektedir. Bu uygulamaların; Kürtçe konuşanlara ceza verilmesi, Kürtçe yayınların cezaevine sokulmaması, mevcut kitapların tamamına yakınının cezaevi yönetimi tarafından toplatılması, kütüphanenin kapatılması, yemeklerin kötü olması, spor alanlarının olmaması, keyfi olarak verilen disiplin cezaları, işkence ve kötü muamele şeklinde olduğu belirtilmektedir. Tutukluların ifadelerine göre, cezaevi yönetimi tarafından infaz koruma memurlarından altışar kişilik gruplar oluşturulmuştur. Bu gruplar tutuklulara kaba dayak atmakta, kötü muamelede bulunmakta ve Metris Cezaevi'nden geldiklerini belirterek tutukluları tehdit etmektedirler. Hasta tutuklu ve hükümlülerin tedavilerinin yapılmadığı, doktorların sık sık değişmesi nedeni ile yapılan tedavilerin de aksadığı tutuklu ve hükümlülerin en çok şikâyetçi oldukları konular arasında yer almaktadır. Diyetin kendileri için hayati önem arz ettiği hasta tutuklulara diyetli yemekler verilmemektedir. Hasta tutukluların diyetin uygulanabileceği cezaevlerine sevk istemleri ise yapılan bütün başvurulara rağmen tamamen sonuçsuz kalmaktadır. Tutuklu ve hükümlüler, Adalet Bakanlığı tarafından yayınlanan 45/1 numaralı genelgenin ya hiç uygulanmadığını ya da 1 saat gibi kısa bir süre ile sınırlandırıldığını belirtmektedirler. Koridorlardan geçerken tutuklu ve hükümlülerin birbirleri ile selamlaşmalarının dahi engellendiği belirtilmektedir. Yılın 8 ayının kış şartları ile geçtiği Erzurum "H" Tipi Cezaevi'nde, tutuklu ve hükümlüler için kapalı spor salonu bulunmamaktadır. Bu nedenle tutuklu ve hükümlüler, hapis ortamında spor yapmak hayati önem taşımasına rağmen, yılda sadece 4 ay, haftada bir buçuk saatlik süreyle spor yapabilmektedir. Tutuklu ve hükümlüler cezaevinin fiziksel koşullarının da tüzük ve genelgelerde tarif edilen standartlara sahip olmadığını belirtmektedirler. Eski tip cezaevi olan ve sonradan mimari yapısı değiştirilerek "H" tipi yüksek güvenlikli cezaevine dönüştürülen Erzurum H Tipi Cezaevi'nde, hücrelerin havalandırması bulunmamaktadır. Pencereler ise olması gereken standartların dörtte biri küçüklüğündedir. Tutuklu ve hükümlülere verilen sıcak su ise çok sınırlı miktarda olduğundan sadece duş alımında kullanılmaktadır. Bu nedenle çamaşırların yıkanması ve diğer temizlik ihtiyaçları için sıcak su tedariki yapılmamaktadır. Cezaevinde saç kesim yerinin bulunmaması nedeni ile tutuklu ve hükümlülerin saçları koridorlarda kesilmektedir. Erzurum "H" Tipi Cezaevi'nde bulunan tutuklu ve hükümlülerin büyük çoğunluğu Kürt kökenlidir. Ancak bu tutuklu ve hükümlülerin ana dillerinde iletişim kurmaları engellenmekte, Kürtçe konuşanlara çeşitli cezalar verilmektedir. Bunun yanı sıra Kürtçe yayınların cezaevinde bulundurulması kesin bir şekilde yasaklanmıştır. Hapishanedeki kitap ve yayınların tamamına yakınının hapishane yönetimi tarafından toplatıldığı belirtilmektedir. Tutuklu ve hükümlülerin Erzurum "H" Tipi Cezaevi'nde uğradıkları bütün bu haksız uygulamalar karşısında Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı’na ve İnfaz Hakimliği'ne yaptıkları bütün başvuruların sonuçsuz kaldığı tarafımıza iletilmiştir. Türkiye'de bulunan bir cezaevinde, bunca hukuksuz ve insanlık dışı muamelenin uygulanmakta olması bir hukuk devleti açısından kabul edilemez bir durumdur. Bu nedenle, Erzurum "H" Tipi Kapalı Cezaevi'nin fiziksel koşullarının yerinde görülmesi, sürekli gündeme gelen işkence ve kötü muamele uygulamalarının araştırılması ve bu uygulamalarda sorumluluğu bulunanların tespit edilmesi fayda sağlayacaktır.

3.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve 19 milletvekilinin, kadınların çalışma hayatında karşılaştığı ayrımcı uygulamaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/795)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye'de kadının çalışma hayatında karşılaştığı sorunların ve ayrımcı uygulamaların araştırılması ve tespit edilmesi, bu konuda kapsamlı bir raporun hazırlanması, bulguların bu konuda ilerleme sağlanması için gerekli yasal ve fiili düzenlemelerin yapılabilmesinde kullanılabilmesi amacıyla Anayasanın 98’inci, İçtüzüğün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ederiz. 28.04.2010

1)     Sebahat Tuncel                        (İstanbul)

2)     Selahattin Demirtaş                 (Diyarbakır)

3)     Gültan Kışanak                       (Diyarbakır)

4)     Ayla Akat Ata                         (Batman)

5)     Bengi Yıldız                            (Batman)

6)     Akın Birdal                             (Diyarbakır)

7)     Emine Ayna                            (Mardin)

8)     Fatma Kurtulan                       (Van)

9)     Hasip Kaplan                          (Şırnak)

10)   Hamit Geylani                         (Hakkâri)

11)   İbrahim Binici                         (Şanlıurfa)

12)   M. Nuri Yaman                       (Muş)

13)   Mehmet Nezir Karabaş           (Bitlis)

14)   Mehmet Ufuk Uras                 (İstanbul)

15)   Osman Özçelik                        (Siirt)

16)   Özdal Üçer                              (Van)

17)   Pervin Buldan                         (Iğdır)

18)   Sevahir Bayındır                     (Şırnak)

19)   Sırrı Sakık                               (Muş)

20)   Şerafettin Halis                        (Tunceli)

Gerekçe:

Çalışan kadının sorunları Türkiye'de yaşanan kadın sorunlarından ayrı düşünülemez. Yakın zamanda, basına çalışma hayatında cinsiyetçi uygulamalarını çarpıcı bir şekilde gösteren bir olay yaşanmıştır. Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde görev yapan iki kadın hamilelikleri sırasında istifaya zorlanmış ve işten çıkarılmıştır. Hamileliği süresince birçok kez istifaya zorlanan Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası (Dev-Sağlık İş) üyesi Fatma Baytar, 26 Mart 2010 günü işten çıkarılmıştı. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası üyesi Sibel Yetkin ise bu olaydan yaklaşık bir ay önce, doğum iznine ayrılmak üzereyken istifaya zorlanmıştı. Yaşanan bu olay, çalışma hayatında yaşanan cinsiyetçi ve kadınlara yönelik eşitsiz uygulamaları bir kez daha gündeme getirmiştir. İş Kanunu'nun 5. maddesinde düzenlenen "Eşit Davranma" ilkesi gereğince; "İşveren iş sözleşmesi yapılmasında, şartların oluşturulmasında, uygulanmasında ve sona ermesinde, cinsiyet veya gebelik nedeniyle doğrudan veya dolaylı farklı işlem yapamaz" maddesi olmasına rağmen maalesef uygulamada farklı sonuçlar ortaya çıkmaktadır. İş Kanunu'nun 18. maddesinde ise düzenlenen "Hamilelik, doğum gibi nedenler iş akdinin feshi için geçerli neden oluşturmaz" ifadesi net bir şekilde görülmektedir.

Türkiye'de TÜİK verilerine göre kadın istihdamı %29 iken, tekstil, sağlık, ev içi hizmetlerde çalışanları büyük bir kısmı kadınlardan oluşmaktadır. Çoğunlukla sigortası olmadan, sosyal ve çalışma hakları gasp edilerek, çalışan kadınlar ise çalışma sürelerinde kadın oldukları için pek çok ayrımcı uygulamalara maruz kalmaktadır. Kadına toplum tarafından yüklenen "anne"lik görevi, çalışan kadınlar için engelleyici olarak görülmektedir. İşe alımlarda "üç yıla kadar doğum yapmayacağım" ifadelerinin olduğu sözleşmeler imzalatılarak, kadınların çalışma hayatına katılımları koşullandırılmaktadır. Şirketlerde terfi ve yükselmelerde, kadınların yükselmesinin önü kesilmektedir. Şirketlerde bulunması gereken kreşlerin olmaması, kadınların iş hayatında büyük zorluklar yaşamasına neden olmaktadır. Türk Mühendisler Odası, iş ilanlarındaki ayrımcı maddelere dikkat çekerek özellikle mühendislik ilanlarında kadın mühendislerin daha ilanda elenerek "bay eleman arıyoruz" denmektedir. Kadın mühendisler çoğunlukla satış gibi bölümlere yönlendirilirken, üretimde ve teknik işlerde kadınların olmasına izin verilmemektedir. Elektrik Mühendisleri Odası'nın kadın mühendisler üzerine yaptığı çalışmada, mühendislerin sadece %10'unun kadın olduğu, kadın mühendislerin erkek mühendislerle aynı eğitimi almalarına rağmen daha düşük ücretle çalıştırıldığı ortaya konmuştur. Kadın iş erkek işi ayrımı kadınların istihdamı önündeki büyük bir engel olarak durmaktadır.

TÜRK-İŞ'in yapmış olduğu çalışmada, kadınların çalışma hayatında uğradıkları ayrımcılık türleri şu şekilde belirtilmiştir; ücret ayrımcılığı, işe alımda ve işten ayrılmada/çıkarmalarda uygulanan ayrımcılık, terfi ve yükselmelerde ortaya çıkan ayrımcılık ve işyerinde mobbing, taciz ve kadına yönelik şiddet. Tüm bu konuları içeren verilerin ve bulguların olmaması, bu konuda devletin yapmış olduğu kapsamlı bir araştırmanın olmaması ise büyük bir eksikliktir. Türkiye'nin de taraf olduğu ILO sözleşmesinde, eşit değerlerdeki işler için erkek ile kadının eşit ücret alması gerektiği vurgulanmaktadır. Yine aynı sözleşmede, çalışma hayatındaki ırkçı cinsiyetçi tüm ayrımcı uygulamaların kaldırılması yönünde öneriler bulunmaktadır. Türkiye'de kadının çalışma hayatında karşılaştığı sorunların ve ayrımcı uygulamaların araştırılması ve tespit edilmesi, bu konuda kapsamlı bir raporun hazırlanması, bulguların bu konuda ilerleme sağlanması için gerekli yasal ve fiili düzenlemelerin yapılabilmesi için kullanılması amacıyla bir meclis araştırma komisyonu kurulmasını önermekteyiz.

4.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata ve 19 milletvekilinin, medyada kadına karşı ayrımcı yaklaşımın araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/796)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Medyanın kadına karşı ayrımcı yaklaşımının tüm boyutlarıyla ortaya çıkarılması ve medyada toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı yaklaşımın esas alınması amacıyla Anayasa’nın 98, İçtüzüğün 104 ve 105’inci Maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Ayla Akat Ata                             (Batman)

2) Selahattin Demirtaş                     (Diyarbakır)

3) Gültan Kışanak                           (Diyarbakır)

4) Bengi Yıldız                                (Batman)

5) Akın Birdal                                 (Diyarbakır)

6) Emine Ayna                                                (Mardin)

7) Fatma Kurtulan                           (Van)

8) Hasip Kaplan                              (Şırnak)

9) Hamit Geylani                             (Hakkâri)

10) İbrahim Binici                           (Şanlıurfa)

11) M. Nuri Yaman                         (Muş)

12) Mehmet Nezir Karabaş             (Bitlis)

13) Mehmet Ufuk Uras                   (İstanbul)

14) Osman Özçelik                          (Siirt)

15) Özdal Üçer                                                (Van)

16) Pervin Buldan                           (Iğdır)

17) Sebahat Tuncel                          (İstanbul)

18) Sevahir Bayındır                       (Şırnak)

19) Sırrı Sakık                                 (Muş)

20) Şerafettin Halis                          (Tunceli)

Gerekçe:

Türkiye'nin de aralarında bulunduğu pek çok ülke Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'ne taraf olarak, cinsler arasında tam bir eşitliğin gerçekleşmesi için kadınlar ile erkeklerin toplumdaki geleneksel rollerinde bir değişikliğe ihtiyaç bulunduğunu kabul etmiştir. Sözleşme kapsamında, her iki cinsten birinin aşağılığı veya üstünlüğü fikrine veya kadın ve erkeğin kalıplaşmış rollerine dayalı önyargıların, geleneksel ve diğer bütün uygulamaların ortadan kaldırılmasını sağlamak amacıyla kadın ve erkeklerin sosyal ve kültürel davranış kalıplarını değiştirmesi sorumluluğuna yer verilmiştir. İlgili sözleşme bağlamında taraflara yaşamın her alanında kadına karşı ayrımcılığın önlenmesinde ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasında büyük sorumluluklar düşmektedir.

Günümüzde kitle iletişim araçları egemen kültürün içselleştirildiği ve cinsiyetçi ideolojinin meşrulaştırıldığı alanlardan biri haline gelmiştir. Kitle iletişim araçları toplumun kültürel ve sosyal yapısının belirlenmesinde, toplumsal yargıların değişiminde ya da yeniden üretiminde göz ardı edilemeyecek bir öneme sahip bulunmaktadır.

Avrupa Konseyi tarafından, yayıncılık alanında ortak ilkelerin belirlenmesi amacıyla oluşturulan ve Türkiye'nin de taraf olduğu "Avrupa Sınır Ötesi Televizyon Sözleşmesi” program hizmetlerinin sunuş ve içerik bakımından tüm unsurlarının insan onuruna ve diğer insanların temel haklarına saygılı olması gerektiği esasına içermektedir. Uluslararası alanda yapılan mevzuatların yanı sıra ülkemizde de yayıncılık alanında birtakım düzenlemeler yapılmış, bu kapsamda 3984 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun ile, insanların cinsiyet vb. nedenlerle aşağılamayacağı, kınanamayacağı, kadına karşı şiddetin ve ayrımcılığın teşvik edilemeyeceği açıkça belirtilmiştir. Yine Radyo ve Televizyon Yayınlarının Esas ve Usulleri Hakkında Yönetmelik kapsamında da reklamların ırk, cinsiyet ve milliyet alanlarında ayrımcılık içeremeyeceğine yer verilmiştir.

Kitle iletişim araçları arasında yer alan görsel medyanın hem yaygınlığından hem de hızlı bilgi akışı sağlama özelliğinden dolayı, toplumsal cinsiyete dayalı rollerin değişiminde ya da yeniden üretiminde önemli bir etkisinin bulunduğu yapılan araştırmalarla da ortaya konmuştur. Toplumda egemen olan cinsiyetçi bakış açısını pekiştiren, kadınlık rollerine ilişkin egemen tanımları üreten, kadınlığı belli imge ve yaşam tarzları içine hapseden medya metinlerinde baktığımızda kadınlar; kendi bedeni ve hayatı üzerinde söz sahibi olamayan, anne, eş, cinsel şiddete maruz kalan, zavallı, korunmaya muhtaç, ahlaki değerlerin ölçütü, soy sürdürme aracı gibi farklı biçimlerde topluma sunulmaktadır. Nitekim "İlköğretim Öğrencilerinin Toplumsal Cinsiyet Algıları" konulu araştırma sonucuna göre, çocukların, toplumsal cinsiyetle ilgili algılarının, geleneksel kadın-erkek rollerine paralel olduğunu göstermektedir. Medya kanalıyla topluma sunulan programların, yayınların, bireylerin yetişmelerindeki ve yaşam biçimlerini belirlemelerindeki etkisi dikkate alındığında, kadınlık-erkeklik rollerine ilişkin kurgulamalarla, kadınların eşitsiz konumları yeniden üretilmekte ve böylelikle toplumsal hafıza da korunmaktadır.

Medyanın kadına karşı ayrımcı yaklaşımının tüm boyutlarıyla ortaya çıkarılması ve medyada toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı yaklaşımın esas alınması amacıyla Anayasa'nın 98, İçtüzüğün 104 ve 105'inci Maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğince yapılacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım:

C) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisinde, İsviçre – Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubunun kurulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1244)

                                                                                                                        28/06/2010

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı Kanun’un 4. maddesi uyarınca, İsviçre Parlamentosu ile TBMM arasında parlamentolararası dostluk grubu kurulması hususu Genel Kurul’un tasvibine sunulur.

                                                                                                        Mehmet Ali Şahin

                                                                                           Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                               Başkanı           

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğerini okutuyorum:

2.- Almanya Federal Meclisi Dilekçe Komisyonu tarafından Almanya’ya resmî bir ziyaret için davet edilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Dilekçe Komisyonu Heyetinin davete icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1245)

                                                                                                                        24/06/2010

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

TBMM Dilekçe Komisyonu Heyeti, Almanya Federal Meclisi Dilekçe Komisyonu tarafından resmi bir ziyaret için Almanya’ya davet edilmektedir.

Söz konusu davete icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı Kanunun 6. Maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                                        Mehmet Ali Şahin

                                                                                               Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                  Başkanı

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.59

 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.09

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 125’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi tezkereyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- (10/465) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmesinin, Genel Kurulun 29/6/2010 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi

                                                                                                                        29.06.2010

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 29.06.2010 Salı günü (Bugün) toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                              Bengi Yıldız

                                                                                                                  Batman

                                                                                                         Grup Başkanvekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler Kısmının 370 inci sırasında yer alan 10/465 Askerlik hizmeti sırasında meydana gelen ölüm olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergelerin görüşülmesini, Genel Kurulun 29.06.2010 Salı günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Barış ve Demokrasi Partisi Grup önerisinin lehinde, ilk söz, Van Milletvekili Sayın Fatma Kurtulan’a aittir.

Buyurun Sayın Kurtulan.

FATMA KURTULAN (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kışlalardaki şüpheli ölümler üzerine verdiğimiz önergeye ilişkin söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kürtlerin, demokratik bir ülkede kendi kültürleriyle özgür bir hayat sürme talebi, ne yazık ki yıllardır resmî tarihte söylendiği biçimiyle kanla bastırılmaktadır. Farklılığın kendini yaşatma talebinin akıbeti olan kanla bastırma geleneği, seksen yıllık cumhuriyet tarihinde sürekli devrede tutulmuştur.

Tarihte Kürtlerin demokratik bir ülkede eşit koşullarda yaşamak istemeleri dış güçlerin kışkırtması olarak bugüne aktarılırken, Kürtlerin nasıl darağaçlarında sallandırıldıkları yıllarca bir kahramanlık destanı gibi anlatıldı.

Bugüne geldiğimizde ise Kürtlerin inkâr ve asimilasyon politikalarına karşı isyanı, hâlâ yüz yıl önceki mantıkla dış güçlerin kışkırtması olarak görülmekte. Eşit ve özgür bir şekilde yaşama taleplerine karşı “Kökünüzü kazırız.” söylemleri devam etmektedir. Kürtlere bu ülkede değil eşit koşullarda yaşamak, hayatta kalma hakkı bile tanınmamıştır.

Cumhuriyet tarihi boyunca Kürtlerin eşit koşullarda yaşama talebi devleti öfkelendirdi, hükûmetleri olmadık yöntemleri kullanmaya itti; Kürtlerin üzerine tanklarla, toplarla gidildi, köyleri yakıldı, yerlerinden sürüldüler, çocukları, yaşlıları, gençleri sokak ortasında öldürüldü, katilleri ise yargılanmadı bile. Ancak bu ülkede, bütün baskılara rağmen Kürtler siyaset yapmakta ısrar etti, sürekli kapalı tutulan demokratik siyaset kanallarını zorladı ve büyük bedeller ödedi. Demokratik siyasetin önünü kapatanlar ise her dönem olduğu gibi yine devrede oldu ve demokratik siyaset yapma taleplerimize karşı acımasız bir baskı başlattı. Partimiz kapatıldı, milletvekilliklerimiz düşürüldü, belediye başkanlarımız, parti çalışanlarımız cezaevine konuldu. Hükûmetin samimi olduğunu umarak silahlarını bırakıp gelen Habur grubu ise elleri kelepçelenerek tutuklandı. Çocuklar, herkesin gözü önünde kafalarından dipçiklerle linç edilip, yaşlarından çok cezalara çarptırılarak zindanlara kapatıldı. Kürtlerin yaşadığı bu hâl, OHAL değil midir?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün bu yöntemlerin kullanılmasıyla varılan yer ise daha fazla gözyaşı ve daha fazla kan oldu. Başından beri yaptığımız uyarıları dikkate almayan, manipüle ederek bizi bölücülükle suçlayanlar, Tekeli Karakolunda incecik çocukların, gencecik çocukların toprağa düştüğü, tabutlara konduğu yerde “Askerî mevzide nasıl durulur?” polemiği çıkararak kan ve gözyaşı üzerinden bir mevzi tutma yarışı içine girdiler. Bu tutumun yıllardır hâkim olduğu ülkede gerçekler ötelendi, sahte gündemler yaratıldı “Kürt sorununu çözerim.” diyen daha fazla kan dökerek adını böyle yazdırdı tarihe. Yıllardır varlığını koruyan Kürt sorunu âdeta bir sorunlar yumağı hâline geldi. Çözümsüzlükteki kör yürüyüş, Kürt olan herkesin bir tehlike olarak görülmesi algısını oluşturdu. Bu algı, elbette her yerde olduğu gibi kışlalarda da hayat buldu.

Türkiye’de, her yıl, kışlalarda onlarca Kürt asker şüpheli bir şekilde hayatını kaybetmekte, ölümlerin ise intihar olduğu iddia edilmektedir. Ailesine “İntihar etti” haberi verilen askerler ise, daha bir gün öncesinden ailesiyle görüşen, ailesinden para isteyen, izinden yeni dönen ya da birkaç gün sonra izne çıkacak olan askerlerden oluşmaktadır.

Durum böyle olunca, asker aileleri, askerî yetkililerin iddialarını doğru bulmamakta, aynı gün ya da bir gün öncesinden konuştukları, gelecek planları yapan çocuklarının nasıl olur da kendi canına kıydıklarını anlamakta zorlanmaktadırlar.

Askerî yetkililer tarafından intihar, kaza ya da kaza kurşunu sonucu öldüğü iddia edilen birçok ölüm davasının AİHM’e götürüldüğü ve Türkiye’nin çoğu zaman bu davalardan mahkûm edildiğini söylemekte fayda var.

8 Mart 2001’de, Dersim’de görevli iken yatakhanesinde başından vurulmuş şekilde bulunan ve yapılan soruşturma sonucunda intihar ettiği bildirilen Mustafa Beker’in davası AİHM’e taşınmış ve AİHM, intihar açıklamasını gerçek dışı bulmuştur.

İntihar ya da kaza kurşunu sonucu hayatını kaybettiği söylenen askerlerin otopsi raporlarında da ailelerin şüphelerine haklılık kazandıracak sonuçlar ortaya çıkmakta ve bu sonuçlar kamuoyuna yansımaktadır.

Ayrıca, bazı aileler, bu tür ölümlerde otopsi yapılmasına bile izin verilmediğini, otopsi yapılsa dahi otopsi raporunun askerî yetkililerce kendilerine verilmediğini iddia etmektedirler.

Meydana gelen ölüm olaylarında etkin bir soruşturma yürütülmediği gibi, bu konuda nasıl önlem alınacağına dair tartışmalar yürütülmemekte, ölümler çoğu zaman kamuoyundan gizlenmektedir.

Gaziantep 5. Zırhlı Tugay Komutanlığında askerlik yapan Serhat Yıldız’ın ailesine 19 Şubat akşamı hayatını kaybettiği haberi verilmişti. Aileye verilen bilgiye göre Serhat Yıldız, akşam saatlerinde intihar ederek yaşamına son vermiş. Askerî yetkililerce ölüm sebebinin intihar olduğu öne sürülmüşse de Serhat Yıldız’ın ailesi ve yakın çevresi ölümün intihar olmadığını iddia ederek, haber karşısında dehşete kapılarak tepki göstermişlerdir.

6 Nisan 2009’da, Sakarya’da, Adapazarı 1. Motorlu Piyade Tugayında askerlik yaparken intihar ettiği söylenen Van Çatak doğumlu Adil Şipal'ın ailesinin, daha önce çocuklarının öldürüleceğine dair Çatak İlçe Jandarma Komutanlığına dilekçe ile başvurduğu ortaya çıkmıştı. Aynı şekilde, bu yıl 9 Nisan tarihinde Tekirdağ'ın Çerkezköy ilçesinde 3. Zırhlı Tugayda askerlik yapan Erdi Alkan adlı asker yatağında ölü bulunmuştu. Ağrı Doğubeyazıt doğumlu olduğu söylenen askerin ailesine askerî yetkililerin, ölüm nedeni hakkında çelişkili bilgilerde bulunduğu öne sürülmüştü. Son günlerde ise şüpheli asker ölümlerinde bir artış yaşandığı görülmekte ve ailelere askerî yetkililer tarafından çelişkili ifadelerde bulunulmaktadır.

Bu ciddi iddialar karşısında bile Savunma Bakanı Sayın Vecdi Gönül, şüpheli ölümler hakkında kamuoyuna ve asker ailelerine bugüne kadar herhangi bir açıklama yapma gereği duymamıştır. Verdiğimiz soru önergeleri de geçiştirilerek, soruşturmaların devam ettiği ifade edilmektedir. Serhat Yıldız, Erdi Alkan, Hasan Çakır, İdris Çiftçi, Şaban Koçak, Nurettin Altunay ve daha geçen hafta Van Başkale’de askerlik yaptığı kışlada intihar ettiği söylenen Diyarbakır doğumlu Mehmet Çavdar son iki ay içinde şüpheli bir şekilde hayatını kaybeden askerlerdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir düşünür “Gerçeğe kapılarımı kapattım ama pencereden içeri girdiklerini gördüm.” demişti. Yıllardır bu gerçeğe kapısını kapatanlar artık bu gerçeği öteleyerek yürünmeyeceğini görmelidirler. Kürtlerin kimlik hakkı, ana dil hakkı, kültürel ve sosyal hakları verilerek demokratik siyaset kanalları açılmalı, yerel yönetimler güçlendirilmelidir.

Sorunlarımızın bu temelde çözülebileceğine olan inancımla, önergemizi destekleyeceğinizi umarak saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kurtulan.

Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisinin aleyhinde İstanbul Milletvekili Sayın İbrahim Yiğit. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

AK PARTİ olarak bütün amacımız, demokrasiyi geliştirmek, toplumun refah düzeyini yükseltmek, toplumsal barışı sağlamak ve bunun yanında da devletin kurumlarını demokratikleştirmek. Yalnız, toplumsal barışı sağladığımız zaman da diyeceğiz ki: “Bu ülkede tüm yaşayan yurttaşlarımızın barış içerisinde bir arada yaşamalarını sağlamaktır. Bunun için de devletin görevi, insan haklarına, insan onuruna yaraşır bir yaşam düzeyi sağlamaktır.”

Şimdi, verilen önerge, çok ciddi ve hassas bir konu. Bunun içinde daha önce verilmiş Meclis araştırma önergeleri vardır. Danışma Kurulu Meclis gündemini tamamlamıştır. İleride görüşülmesi gereken bir konudur.

Bu konuda şunu söylemek istiyorum…

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yiğit.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

AYLA AKAT ATA (Batman) – Başkanım lehte vardı.

BAŞKAN – Tek aleyhte verilmişti bana, onun için… Sadece Sayın Kurtulan verilmiş isim olarak onun için…

Kim konuşacak?

AYLA AKAT ATA (Batman) – Şerafettin Halis…

BAŞKAN – Buyurun.

ŞERAFETTİN HALİS (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de verilmiş olan önergenin lehinde konuşmak istiyorum.

Tabii, otuz yıldır ülkemizde, insan yaşamına ve insan yaşamının insana dair tüm alanlarda acılar üreten bir savaş var, otuz yıllık bir savaş. Belki “savaş” derken “Neyin savaşı?” diyenler oldu bugüne kadar, “Bunun neresi savaş?” diyenler oldu ama biz, Kurtuluş Savaşı’nda zorlamalı rakamlarla 30 bin insanın yanında, 41 bin küsur insanın öldürüldüğünü düşünürsek buna “savaş” dememenin bir nedeni ve anlamı yok.

Daha geçen gün bir gazetede yayınlandı. Kaynak: Genelkurmay Başkanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü. Yaşamını yitiren yurttaşlarımızın sayısı 41.828. Bunlardan 6.653’ü asker ve polis yani gencecik insanlar. Tabii, bu savaş, insan yaşamı ve insan emeği üzerinde yürüyor. 40 bin insanın yaşamını verdiği bu savaşta, 4 bin köy boşaltılmış, 3 milyon insan göç ettirilmiş, 300 milyar dolara mal olan nakdî bedeline karşılık ekonomiye dolaylı ve direkt darbelerini de hesaplamak mümkün gibi görünmüyor.

Tabii, savaş, her şeyden önce, Mustafa Kemal’in dediği gibi eğer bir halkı tehdit etmiyorsa cinayettir. Bugün gencecik insanların ölümüne neden olan bu savaşa, neden öldürdüklerini, neden öldürüldüklerini bilmeyen bu gencecik insanların cinayetine tanıklık ediyoruz ve bu tanıklığı ederken de ne yazık ki yine bu siyasi mercilerde, siyasi makamlarda hamaset nutukları atılıyor ama hamaset nutukları atanlar, kimin çocukları üzerinde nutuk attıklarının farkında olmasalar gerek ki alabildiğine yarış içindeler. Bu kürsüde sormuştum ben: “Bugüne kadar kaç tane bakanın, kaç tane büyük iş adamının, kaç tane diplomatın ve kaç tane generalin çocuğu bu savaşta yaşamını yitirdi?” Hiç. Cevabını ben vereyim.

Yine bu kürsüde söylemiştim. En fazla kanın akıtıldığı 90’lı yıllarda Genelkurmay Başkanının oğlu diskoteklerde, gece eğlencelerinde bulunurken aynı saatlerde dağ başlarında gencecik çocuklar öldürülüyordu. Yine o dönemin Başbakanının çocuğu su altı komandosu olarak terhis edilmişti ve bunu da bütün gazeteler yazmıştı.

Bugün kan akıyor, savaş insanlığı çürütüyor, ahlakı çürütüyor, erdemi çürütüyor. Tabii, insanlık ve erdem çürüdükçe de biz de bundan, birinci derece sorumlu olanlar, nasibimizi alıyoruz ve böyle olunca da savaşın olduğu yerde bütün yasalar susar, savaşın yasaları boy verir ve savaşın yasaları “daha çok nasıl insan öldürürüm”ü esas aldığından kendi koymuş olduğu savaş kurallarına ve yasalarına da uymaz. İşte bundandır ki ölen gencecik çocuklar, sadece cephe çatışmalarında ölmüyor, çatışmalarda ölmüyor. Askerde, bugüne kadar, bulunduğu çatışma gerisi alanlarda ölen yüzlerce kuşkulu ölüm var. Basına yansıyan yüzün üzerindeki ölümü biz otuz sayfalık araştırma önergesi olarak vermiştik ve bunların tek tek, nasıl öldürüldüklerini, ailelerine nasıl haber edildiklerini anlatmıştık.

Tabii, öldürülen ya da kuşkulu ölen bu gencecik insanların ailelerine muhtelif cevaplar, çelişkili cevaplar veriliyor. Nedir bu cevaplar? Yıldırım çarptı, ranzadan düştü, intihar etti, kaza kurşunu, bomba patladı vesair. Tabii böyle olunca da inandırıcılığını daha da yitirir duruma geliyor.

Biraz önce, benden önce konuşan arkadaşım birkaç örnek verdi. Ben de dikkatinize sunmak için birkaç örnek daha vermek istiyorum: Serhat Yıldız’dan bahsetti, Sivaslı bir asker; intihar deniyor, kurşun arkadan, sırtından giriyor ve göğsünden, göğsünü parçalayarak çıkıyor; nasıl intiharsa aklımız ermiyor. Yine Burhan Güzelaydın adlı bir asker, otopsi raporunda iç organları parçalanmış, çok kuşkulu bir şekilde intihar deniyor. Mehmet Karataş adlı bir asker, askerî cezaevinden hastaneye götürülüyor ve hastanede her ne hikmetse yine intihar ediyor. Sait Özdemir adlı asker intihar olarak ailesine sunuluyor ama yine her ne hikmetse altı kurşunla intihar etmiş olduğu görülüyor. Yine Feyzullah Işık adlı asker, karnından vuruldu iddiasıyla ailesine bildiriliyor. Ama biz bunların hepsinin kuşkulu olduğunu biliyoruz, hepsinin -intihardan ziyade- öldürüldüğünü biliyoruz. Hadi diyelim ki intihardır, o zaman şöyle sormak lazım: Bu gencecik çocuklar niye intihar ediyor? Terhislerine üç ay beş ay kala, terhislerine üç hafta beş hafta kala, hatta üç beş gün kala neden intihar ediyorlar? Bunun da mutlaka soruşturulması gerekiyor.

Bu savaşı durdurmanın yol ve yöntemi bizim ellerimizdedir, güç bu Meclistedir, çözüm bu Meclistedir.

Ben bu duygularla sizleri selamlıyorum ve konuğumuz olduğu için de konuşmamı kısa kesmek durumunda kaldım.

Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Halis.

Barış ve Demokrasi Partisinin önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri reddedilmiştir.

İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

D) Önergeler

1.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, (2/496) esas numaralı Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/224)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2/496 esas numaralı Kanun Teklifim, süresi içinde ilgili komisyonda görüşülmediğinden İçtüzüğümüzün 37. maddesi gereğince doğrudan gündeme alınmasını saygılarımla arz ederim. 01/04/2010

                                                                                                        Mehmet Serdaroğlu

                                                                                                               Kastamonu

BAŞKAN – Sayın Serdaroğlu, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; korsan taksilerle ilgili önergem hakkında söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, uzun süredir içinde bulunduğumuz ekonomik kriz ortamında toplumun tüm kesimleri ekonomik darboğaz içinde yaşamını devam ettirmeye çalışmaktadır. Taksici esnafımız ekonomik sorunlarının yanı sıra başta İstanbul olmak üzere birçok ilimizde korsan taksiler nedeniyle büyük mağduriyet içindedirler. Korsan taksilerin sayıları o kadar artmıştır ki taksici esnafının kazancı yüzde 50 oranında düşmüştür.

Değerli milletvekilleri, ülke genelinde 75 bin, sadece İstanbul’da ise 18 bin taksi hizmet vermektedir. 35 bin şoför yasal plakasıyla faaliyetlerini sürdürmeye çalışmaktadır. Yurt sathına yayılmış olan korsan taksiler özellikle İstanbul’da cirit atmaktadır. Sektördeki dengeler altüst olmuş, İstanbul’da taksi plaka fiyatları bile yarı yarıya düşmüştür. Devlete vergi vermeyen, hiçbir ticari yükümlülüğü bulunmayan korsanlar, şirketleşmeye kadar işi büyütmüşlerdir; âdeta, bu vesileyle, yeni bir sektör oluşturmuştur.

Taksici esnafını isyan noktasına getiren bu kişi ve kişiler, şirketler, o kadar rahattırlar ki iş yerlerine ve evlere kadar ücret tarifelerinin bulunduğu kartvizit ve broşürleri dağıtmaktadırlar. Âdeta çığ gibi büyüyen korsan taksiler, artık, şoför esnafının sabrını tüketmiştir.

Değerli milletvekilleri, korsan taksiler yakalandıkları takdirde, mevcut yasaya göre, 537 lira ceza ile 5 gün trafikten men edilmektedir. Bu cezalar caydırıcılıktan o kadar uzaktır ki, korsan taksiler aralarında havuz oluşturarak, bu cezaları ve otopark ücretlerini karşılamaktadırlar.

İşte, teklifimle cezalar artırılmakta, korsan taksinin ilk yakalanması durumunda 2 bin, tekrarında ise 3 bin lira para cezası; yine, ilk seferde 3, ikinci seferde ise 6 ay trafikten men cezasının uygulanmasını amaçlamaktadır.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifim bir yıldır komisyonda beklemektedir ancak teklifimin ardından, İstanbul eski Valisi Muammer Güler, Devlet Bakanı Sayın Egemen Bağış ve Sayın Başbakan, taksici esnafına korsan taksiciliğin bitirileceğine dair kesin sözler vermişlerdir. Üzülerek ifade edeyim ki, AKP İktidarı hep söz vermiş ama bu sözler hiçbir zaman yerine getirilmemiştir. 2009 yılının son günlerinde eski Vali Muammer Güler, taksici esnafını çağırarak, Başbakan Erdoğan’ın “İstanbul’da korsan taksi sorununu bitireceğim, İstanbul’da kısa süre içinde korsan taksi kalmayacak.” sözünü iletmiştir. Sonuç, korsan taksiciler hâlâ orada cirit atıyor.

Yine, 2010 yılı içinde, Şirvan Restoranda İstanbul Taksi ve Şoförler Odası yöneticileriyle bir araya gelen Devlet Bakanı Sayın Egemen Bağış bakın ne diyor: “AB yolundaki bir ülkede korsan taksicilik olmaz. Demokrasiyi ve dünya etik standartlarını benimsemiş bir hükûmetin korsan taksiye göz yumması abesle iştigaldir.” demiştir. Dememiş midir? Demiştir.

Buyurun, bu, Sayın Bakan Egemen Bağış ve ifadeleri de burada değerli milletvekilleri.

Peki, sonuç: Taksici esnafının mağduriyeti hâlâ devam ediyor.

Taksicilerin bir başka sorunu ise can ve mal güvenliğidir. Üç kuruş için katledilen taksicilerimizi buradan rahmetle ve minnetle anıyorum.

Değerli milletvekilleri, ben size sonucu söyleyeyim: Sekiz yıllık AKP İktidarı toplumun tüm kesimlerine verdiği sözleri ya unuttu ya da yerine getiremedi. Aslında AKP’nin buna benzer pek çok tavrını gördükten sonra bundan sonra vereceği sözlere inanmak, kusura bakmayın, Sayın Bakan Egemen Bağış’ın ifadesiyle abesle iştigaldir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak, büyük bir iyi niyetle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum. Konuğumuz da geldi, hızlıca tamamlarsanız sevinirim.

MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) – …toplum kesimlerimizin yaşadığı sıkıntılara İktidarın dikkatini çekip, çözüm yollarını gösterip kanun teklifleri ve öneriler veriyoruz ama İktidar bizim bu teklif ve önerilerimizi, dolayısıyla toplumun çaresizlik çığlığını maalesef duymazdan ve görmezden geliyor. Kamyoncu esnafının sorunları hakkında verdiğimiz araştırma önergesini, esnafın vergi borçlarına yapılandırma getiren kanun teklifimizi de gündeme almayan AKP İktidarı, esnafın vergi borcunu dikkate almazken Mecliste teşkilat yasa tasarıları görüşmelerinde gece yarısı önergeleriyle kendi belediyelerinin hazineye olan katrilyonluk borçlarını affetmekle, onların üzerini örtmekle meşguldü. Ama Sayın İktidar, unutmayın, büyüklere bakmaktan, “küçük” diye görmezden geldiğiniz taksicisinden kamyoncusuna, esnafından çiftçisine, memurundan emeklisine, yoksulundan işçisine, sorunlarına çare olamadığınız işte bu insanlar sizi sandığa gömecek diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Serdaroğlu.

VIII.- SÖYLEVLER

1.- Endonezya Cumhurbaşkanı Susilo Bambang Yudhoyono’nun, Genel Kurula hitaben konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ülkemizi ziyaret etmekte olan Endonezya Cumhurbaşkanı Sayın Susilo Bambang Yudhoyono  Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Mehmet Ali Şahin’in refakatinde şu anda Meclisimizi teşrif etmişlerdir. Kendilerine yüce Meclisimiz adına hoş geldiniz diyorum. (Ayakta alkışlar)

Sayın milletvekilleri, Genel Kurulun bugünkü birleşiminde alınan karar gereğince, konuşmalarını yapmak üzere Endonezya Cumhurbaşkanı Sayın Susilo Bambang Yudhoyono’yu kürsüye davet ediyorum.

Buyurun Sayın Cumhurbaşkanı.

ENDONEZYA CUMHURBAŞKANI SUSILO BAMBANG YUDHOYONO -

Bismillâhirrahmanirrahim.

Selâmün-aleyküm ve rahmetullahu ve berekâtu.

Sayın Başkan, Sayın Hanımefendi Meclis Başkanı, saygıdeğer milletvekilleri, hanımefendiler, beyefendiler; benim için bugün burada bulunmak ve sizlere, siz saygıdeğer Meclis üyelerine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyelerine hitap etmek büyük bir onur vesilesidir. Bugün burada  sizlerin karşısında bulunmakla ne kadar büyük bir memnuniyet duyduğumu ve onur duyduğumu söylememe imkân yok.

İslam tarihi içerisinde Türkiye her zaman parlamenter sistemi kabul etmiş olan, 1876 yılında kabul etmiş olan ilk ülkedir. Türk Parlamentosu ve Türk Parlamentosunun seçilmiş üyeleri, kendi demokrasinizin bel kemiğini teşkil ettiği kadar aynı zamanda da halkın hükümranlığını temsil etmektedirler ve bu saygıdeğer platformda, bu tarihî bina içerisinde ben büyük Türk milletinin kalp atışlarını hissettiğimi söyleyebilirim. Ben Türkiye’ye geldiğimde Türk milletine olan saygılarımı ifade etmek ve her iki ülke arasındaki ilişkileri de derinleştirmek ve daha geniş bir alana yaymak amacını beraberimde taşıyordum. Beraberimde büyük bir heyetle geldim. Heyetim içerisinde bakanlar, milletvekilleri, resmî yetkililer, iş adamları ve gazeteciler bulunuyor. Ama bunun da ötesinde, beraberimde 235 milyon Endonezyalının sıcak selamlarını, dostluk duygularını ve iyi niyetini sizlere getirdim. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

Bu kısa zaman içerisinde hepimiz ülkeniz güzelliğinden etkilendik, insanlarınızın sıcaklığından ve toplumunuzun kaydettiği gelişmeden çok etkilendik.

Türkiye ve Endonezya her zaman çok iyi dostlar olmuşlardır. Bu yıl içerisinde bizler aramızdaki diplomatik ilişkilerin altmışıncı yılını kutluyoruz. İşte bu sebepten dolayı, bu vesileyle ben de aranızda bulunuyorum. Ama ilişkilerimiz esasında uluslararası modern sistemin kurulmasından çok daha öncesine, yüz yıllar öncesine dayanmaktadır. Sizin de bildiğiniz gibi Kanuni Sultan Süleyman döneminde şu anda Endonezya’nın Açe ili olarak bilinmekte olan sultanlıkla ilk ilişkileri tesis etmiştir ve o dönemin siyasi, güvenlik, ekonomik ve sosyokültürel alanlarında derin ilişkiler tesis edilmiştir. Açe’yle geliştirilmiş olan bu yoğun dostluk o dönemin sultanı Sumatra Paşa’yla kendisinin karşısında mücadele ettiği kolonier güçlerle sömürge güçleri arasında gelişmiş olan bir ilişkidir ve sizin de bildiğiniz gibi son derece yetkin özgürlük savaşçıları bu çerçevede Osmanlıdan gelerek yardımcı olmuşlardır. Bunlardan bir tanesi bir kadın amiral olarak Batılı güçlerle Malakka Körfezi’nde  son derece yoğun mücadelelere girişmiştir. İşte Açe’de böylesine ilginç bir derin dostluğun kökleri atılmıştır ve sizin de bildiğiniz gibi Orta Doğu’nun özelliklerini de taşıyan karakteristik özellikler orada bırakılmıştır. İşte o dönemden bu yana Osmanlı uzmanları, bizim atalarımıza diğer silahları ve topları, tüfekleri inşa etmemiz ve üretmemiz konusunda bizlere bildikleri becerileri aktarmışlardır ve koloni güçlerine, sömürge güçlerine karşı mücadele etmemizi sağlamışlardır ve Endonezya halkının bir parçası hâline gelmişlerdir. Bugün Açe’de gururla bir konut projesi ve bir cami ay ve yıldız amblemlerini, Türk amblemlerini taşır şekilde yükselmektedir ve toplumlarımızda rehabilitasyon çalışmalarına tsunami sonrasında katkı sağlanmıştır, 2004 Aralık ayında 150 bin Endonazyalının hayatını kaybettiği tsunami felaketinden sonra gelen yardımlar çerçevesinde. Bizler Türk Hükûmetine ve Türk halkına bütün bu yaptıklarından ve desteklerinden dolayı, doğal afet zamanlarında gösterdikleri katkılardan dolayı minnettarız.

Türkiye, bu çerçevede, gördüğünüz gibi, tarihimizin, kültürümüzün, özgürlük için mücadelemizin ve aynı zamanda ulusumuzun kuruluşunun derinlerinde çok eskilerden bu yana her zaman yanımızda olmuştur. Dolayısıyla Türkiye ve Endonezya her zaman zafer ve umutsuzluk anlarında beraberce mücadele etmiş iki millettir. Endonezya yüz yıllar boyunca batılı güçler tarafından sömürge olarak kullanılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’ysa dünyanın en yüce imparatorluklarından bir tanesiyken daha sonra yenilgiyi tatmış ve zayıflamış, parçalara ayrılmıştır ama 20’nci yüzyılda hem Endonezya hem de Türkiye tekrar bir ulusal yeniden doğuş yaşamışlar, tekrar milliyetçiliği keşfetmişler, kucaklamışlar ve daha sonra modern siyasi kavramlarla yani demokrasiyle, seçimlerle, hukukun üstünlüğü ve anayasal hükûmet kavramlarıyla, cumhuriyetle tanışmışlardır. Türkiye Cumhuriyeti 1923 yılında kurulurken Endonezya Cumhuriyeti ise bağımsızlığını 1945 yılında ilan etmiştir. Bugün itibarıyla hem Türkiye hem de Endonezya artık dönüşümünü tamamlamış milletlerdir. Türkiye kendi bölgesinde önde gelen oyunculardan bir tanesi, son derece kuvvetli bir küresel oyuncudur. Modern demokrasisiyle, dinamik ekonomisiyle, takındığı tavırlar ve kendi halkının becerileriyle, sadece doğal kaynaklarını kullanarak değil ama bütün bu yetkinlik ve değerleriyle de çok önemli bir bölgesel güç olarak ortaya çıkmaktadır. Sanayileşen ekonomisi ve güçlü tarım temeliyle, bir ülkenin sahip olabileceği en iyi kombinasyona sahiptir. Türkiye Asya’yla, özellikle Orta Doğu ve Avrupa arasında önemli bir köprü görevi görmektedir, Batı ile İslam dünyası arasında bir köprü görevi görmektedir ve her iki dünyanın da en olumlu, en iyi değerlerine sahip olmaktan faydalanmaktadır.

Diğer taraftan bakacak olursak, Endonezya dünyanın üçüncü büyük demokrasisi olarak dünya üzerindeki en büyük Müslüman nüfusa sahip bir ülkedir. Bizler Güneydoğu Asya’daki en büyük millet ve en büyük ekonomi olarak yer alıyoruz. Demokrasimiz istikrarlı, canlı ve dinamiktir. Halkımız çoğulculuk ve toleransın uygulandığı bir ortamda yaşamaktadır. Milletimiz her zamankinden daha bütünleşmiş vaziyettedir. Endonezya ASEAN’ın kurucu üyelerindendir, son derece dinamik ve etkin bir örgüt olarak çalışmaktadır ve dünyanın en başarılı bölgesel örgütlerinden birisi olarak adlandırılmaktadır. Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi, Endonezya da G20’nin aktif üyelerinden bir tanesi olarak uluslararası ekonominin karar verme mekanizması içerisinde yer almaktadır.

Bizler şu anda artık tarihten gelen bağlarımızla beraber bu noktaya geldik. Peki, bundan sonra ne olacak? Nasıl, Türkiye ve Endonezya 21’inci yüzyılda birbirleriyle ilinti ve ilişki kuracaklar? Artık bizler ilişkilerimizi böylesine zorlu, kritik dönemlerde yeniden şekillendirmeli ve özünü belirlemeliyiz. Her iki ülkemiz de artık kendi sahip olduğumuz değerlerimiz, varlığımız ve kendimize has özelliklerimizi kullanarak kendi zamanımızın zorluklarıyla baş etmek için mücadele etmeliyiz. Görüyoruz ki, artık arkamızda çok ciddi bir nüfus var. Türkiye ve Endonezya’nın nüfusu birleştiğinde 310 milyon kişiye ulaşıyoruz. Her iki ülkenin gayrisafi yurt içi hasılası ve satın alma paritesine bakacak olursak, 1,833 trilyon Amerikan dolarına tekabül ediyor. Doğal kaynaklarımız sonsuz ve bunun da ötesinde halkımızın dinamizmi ve diplomatik ağırlımız ve topluluklarımızın sağladığı bir etki alanı mevcut. Tüm bunlar dikkate alınıldığında çok daha fazlasını yapabilir ve çok daha fazla şeyi başarabiliriz. İşte bu yüzden ülkelerimiz özellikle siyasi güvenlik alanında, ekonomik kalkınma alanında, ticaret ve yatırım ve de turizm alanında yakın bir iş birliği başlatmışlardır. Bugün askerî ve savunma sanayisi alanında bir iş birliği anlaşmasını imzaladık. Ayrıca ikili ticaret toplamımız 2008 yılı sonu itibarıyla 2 milyar Amerikan dolarına ulaştı ve bugünkü hedefimiz de yıllık 5 milyar Amerikan doları tutarında bir ticaret hacmine ulaşmak ve ben inanıyorum ki bizler bu rakamı da aşabiliriz çünkü bu aslında oldukça alçak gönüllü bir rakam ve ekonomilerimizin gerçek potansiyelini yansıtmamakta.

Bizler eğitim alanında da iş birliğimizi güçlendiriyoruz. Özellikle teknik iş birliği anlamında iki ülkenin rekabet edebilirliğini geliştirecek çalışmaları dört gözle beklemekteyim. Bu çalışmalar kapsamında pazar erişimi ve standartlara uyum konusunda eğitim verileceği gibi özellikle akademisyenlerin, eğiticilerin ve öğrencilerin değişimleri de sağlanacak. Bizler Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin TİKA’nın Jakarta’daki bölgesel ofisiyle ilgili yaptıkları çalışmalardan ve yürüttüğü plandan memnuniyet duymaktayız çünkü doğru zamanda gerçekleştirilmekte bu çalışmalar. Endonezya yakın zamanda daha geniş kapsamlı uluslararası kalkınma iş birliği için tabiri caizse kapılarını açtı ve biz de konsolosluğumuzu kısa sürede İstanbul’da açma niyetindeyiz. İlgili bakanlarımız yoğun bir çalışma içerisinde, özellikle imalat, sanayi, altyapı, inşaat, madencilik, enerji ve özellikle yenilenebilir enerji ve hizmetler alanında iş birliği çalışmalarımızı geliştirmeye devam etmekteler.

Endonezya dünyanın jeotermal kaynaklarının yüzde 40’ına sahip ve bizler bunun sadece yüzde 4,2’sini kullanmaktayız. İşte bu, Türkiye için bir yatırım fırsatı oluşturmakta çünkü Türkiye bu enerji formunu gerektiği şekilde değerlendirecek teknolojiye sahip. Ben ilgili bakanlarıma verdiğim talimatta özellikle madencilik alanında da Türkiye’yle iş birliği imkânlarını araştırmalarını söyledim. Bakanlarımızın görevi, doğal kaynaklarımız arasındaki bu eşleştirmeyi sağlamak ve yine Türkiye’nin sanayi ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir yapı oluşturmak.

Özellikle devlet televizyon kanalları arasındaki program değişimiyle ilgili imzalanan mutabakat zaptı neticesinde ümidimiz, insanlarımızın sosyal eğitim alanında etkili bir iş birliği ortaya koymak. Bizler Endonezya’da biliyoruz ki, Türk televizyonu gerçekten de çok önemli bir kültürel etkiye sahip, özellikle Orta doğu’nun tamamında ve Güney Avrupa’nın belli bölümlerimde. Bizim kendi senaryo yazarlarımız da özellikle Müslümanlarla ilgili hikâye ve temalara modern bir açıdan yaklaşmakta ve bu bağlamda iki tarafın da birbirinden öğrenebileceği çok şey olduğuna inanıyorum.

Ekselansları, hanımefendiler ve beyefendiler; elbette ikili ilişkilerimiz ve iş birliğimiz için çok güzel bir başlangıç yaptık ama şunu da çok iyi biliyorum ki, şu an yaptığımızdan daha fazlasını yapabiliriz. Biz iş birliğimizde daha hızlı ve daha önemli bir büyümeyi ummaktayız ve iş birliği kapsamında da elbette zamanımızda yaşadığımız küresel zorlukları da ele almalı ve Türkiye ve Endonezya bu zorlukların çözümüne yardım sağlamalı.

Şimdi Türkiye ve Endonezya arasındaki iş birliği ortaklığının genişletilmesi ve sinerjiye kavuşturulması gereken alanları özetlemek istiyorum: Her şeyden önce dünya ekonomisinin reformu, medeniyetler arasındaki uyumun geliştirilmesi, demokrasinin geliştirilmesi, çatışmaların, anlaşmazlıkların çözümü ve özellikle acil önem taşıyan küresel konuların çözümüne katkı sağlamak. Dünya ekonomisine bakacak olursak bilmekteyiz ki, dünya ekonomisinin ekseni, gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere doğru kaymakta. İşte bu yüzden G20’nin kurulması gerekiyordu çünkü G7 artık kendilerini ve insanlığın geri kalanını, özellikle son dönemdeki küresel ekonomik krizden kurtarmaya yetecek durumda değillerdi. İşte bu yüzden, gelişmekte olan dünya da, özellikle büyümekte olan ekonomiler de, özellikle bu çözümün bir parçası olmak durumunda ve dünyadaki ekonomik karar alma mekanizmalarının bir parçası hâline gelmeli. Bizler, artık G20 dünyasında yaşamaya alışmalıyız. Yeni bir dönem var, farklı bir dönem ve Türkiye ve Endonezya da bu yeni dönemde yeni sorumluluklara ve üstlenecekleri yeni rollere sahipler.

Ben, Sayın Başbakan Erdoğan’la da son G20 zirvesinde beraber çalışma ayrılacağına sahip oldum ve bu toplantıda dünyanın en büyük ekonomileri, özellikle toparlanma sürecini daha da güçlü hâle getirmek için bazı tedbirler üzerinde karar kıldılar ki böylece 2008 ve 2009 krizlerinden toparlanma mümkün olabilsin. Tabii bunu yaparken önemli olan, bazı ülkelerin mali konsolüdasyon ihtiyaçlarıyla diğer ülkelerin mali ihtiyaçları arasındaki dengeyi koruyabilmek. Gerek Türkiye gerekse Endonezya G20’de yapıcı bir rol oynamaktalar ve bizler uluslararası mali kuruluşlarla ilgili reform süreçlerinde de önemli bir rol oynuyoruz ve mali konsolüdasyonla ekonomik teşviklerin sürdürülmesi arasındaki hassas dengenin korunması için de güçlü savunucular olarak üzerimize düşeni gerçekleştiriyoruz ki böylece küresel ekonomik toparlanma daha kalıcı olabilsin.

Yine gördük ki, özellikle kalkınmaya yönelik, en az gelişmiş ülkelere aktarılacak mali kaynakların da korunması gerekiyor. Dolayısıyla reform sürecinin sürdürülmesi ve G20 içindeki gelişimin devam etmesi için gereken yardımı sağlamalıyız. Korumacılığa başvurmamalı, açık ticarete bağlı çalışmalar yapmalıyız. Ayrıca çok taraflı kurumların da geliştirilmesi lazım. Çünkü söz konusu kurumlar, özellikle kalkınma süreçlerinde ve bin yıl kalkınma hedeflerine ulaşılmasında hayati bir önem taşımaktalar.

Toronto’da üzerinde mutabık kalınan tüm yapıcı tedbirlerin takibinin yapıldığından emin olmalı ve tekrar, önümüzdeki kasımda, Seul’de bir araya geldiğimizde süreçleri beraberce takip etmeliyiz. En son yaşanan küresel mali krizde, bazı gelişmekte olan ekonomiler pek çok diğer ülkeye göre güçlerini ortaya koydular, çok daha hızlı toparlanarak. Endonezya, 2009 yılında yüzde 4,5’luk bir ekonomik büyüme gösterme şansına sahip oldu, Çin ve Hindistan’dan sonra Asya’daki en hızlı büyüyen üçüncü ülke olarak.

Şimdi zorluğumuz da şu: G20 dünyası her zaman aradığımız faydaları bize sağlayabilecek mi yani adil ve bütün ülkeleri kapsar nitelikte? Yani buradan neyi kastediyoruz? G20, refahı ve ekonomik demokrasiyi tüm dünyaya yayabilmeli. Kalkınma açıklarını, ülkeler arasındaki, en gelişmiş ülkelerle gelişmiş ve az gelişmiş ülkeler arasındaki uçurumları kapayabilmeli. Özellikle milletler camiasının, tüm ulusların bin yıl kalkınma hedeflerine, 2015 yılını ve ötesini de kapsayacak şekilde ulaşmasına katkı sağlamalı. Umuyorum ki G20, aynı zamanda sıfır yoksulluk hedefine insanlığın 21’inci yüzyılın sonunda ulaşmasına yardımcı olur.

Ekselansları, hanımefendiler, beyefendiler; Endonezya ve Türkiye'nin beraber çalışabileceği bir diğer alan da demokrasinin geliştirilmesi. 20’nci yüzyılda gerçekleşen en önemli gelişmelerden biri demokrasinin dünyaya yayılmasıydı. 1974 yılında 40 demokratik ülke vardı, 2009 yılında ise bu sayı 119’a çıktı. Dünya hiçbir zaman için bu kadar çok fazla sayıda demokrasi görmemişti ve Türkiye ve Endonezya da bu küresel eğilimin parçaları oldular.

Türkiye, demokratikleşme anlamında bir öncü ülke, ilk parlamentosunu yaklaşık yüz elli yıl önce seçmiş bir ülke olarak. Endonezya ise 20’nci yüzyıldaki üçüncü demokrasi dalgasına katılan son ülkelerden biri, 1999’da bunu gerçekleştirmiş olarak. Gerek Türkiye gerek Endonezya kendilerine has demokrasiyi, kendi ülkelerindeki yapılara dayalı bir demokrasiyi geliştirdiler, elbette deneme ve yanılmanın zorluğu süreçlerinden de geçerek ama neticede canlı bir demokrasi evrildi, insanların tamamıyla sahiplendiği. Hiç kimse bizim demokrasilerimizin dışarıdan empoze edildiğini söyleyemez. Hem Türkiye hem Endonezya dünya genelinde demokrasiyi geliştirme noktasında önemli faydalar sağlayacak ülkeler.

Ancak inanıyorum ki bizler demokrasi ihracatı yapmıyoruz. Bizim yapabileceğimiz, kendi örneklerimizin gücüyle liderlik sağlamak yani demokrasinin iyi yönetişimi sağlayabileceğini kanıtlamak ve demokrasinin sosyoekonomik kalkınmanın faydalarını gerçekleştirebileceğini kanıtlamak. Bizim demokrasi için en güçlü mesajımız, sadece kendi performansımızla diğer ülkelere aktarılabilir. Elbette içten diyalog ve deneyimlerin paylaşımı da çok yardımcı olacaktır bu süreçte. İşte bu yüzden Bali Demokrasi Forumu Endonezya tarafından 2008 yılında organize edildi. Hükûmetler arası bu Forum, özellikle Asya bölgesindeki politik gelişimle ilgili deneyimlerin ve en iyi uygulamaların paylaşımına imkân vermekteydi. Elbette bu süreçte kimse birbirine parmak göstermemekte, kimse birbirini suçlamamakta, eleştirmemekte, kimse bir öğretmen veya vaiz rolü oynamamakta, bizler birbirimizin başarılarından ders çıkarmakta, hatalarından ders çıkarmakta ve daha sonra kendi durumumuza neler uygulanabilir bunu belirlemekteyiz.

Bu çerçevede bizler, hem Türkiye’de hem de Endonezya’da, bir anlamda demokrasi ile kalkınmanın birbiriyle uyumlu ve bir arada olamayacağına dair teorinin geçerli olmadığını gösterdik. Yani bir zamanlar şöyle düşünülürdü: Kalkınmakta olan ülkelerde ya yüksek ekonomik kalkınma olacak ve az demokrasi olacak ya da daha fazla demokrasi ama daha az ekonomik kalkınma olacak fikri vardı. Ama bizler gösterdik ki, biz demokrasi ile kalkınma arasında bir tercih yapmak zorunda değiliz. Esasında Endonezya’nın son on iki yıl içerisinde göstermiş olduğu demokratik dönüşüm süreci hem demokrasinin hem de ekonomik kalkınmanın beraber olabileceğini göstermektedir ve bizler, her ikisini de başarmış ülke örnekleri olarak karşınızdayız. Aynı zamanda medeniyetler arasındaki uyumun da geliştirilmesi konusunda fark yaratan ülkeleriz.

İnsanlar, bütün yüzyıllar içerisine bakacak olursak, öylesine bir dönem yaşadılar ki, bütün medeniyetler beraberce barış içerisinde yaşayabiliyordu ama görüyoruz ki, geçmişte medeniyetlerin çatıştığı zamanlar da oldu ama bu bizim geleceğimiz olmamalı. İnanıyorum ki, 21’inci yüzyıl bir anlamda medeniyetlerin birbirini anladığı ve bir küresel bilincin oluştuğu, çok kültürlülüğün bütün dünya geneline bir küresel eğilim olarak yayıldığı bir yüzyıl olacaktır. Türkiye ve Endonezya bu eğilimin geliştirilmesi için öncü olabilecek ülkeler olacak konumdadırlar. Çünkü her iki millet de barışçıl, hoşgörüye sahip, dinamik Müslüman nüfusa sahiptirler ve aynı zamanda açıklık değerine, çoğulculuk ve hoşgörü değerlerine sahiptirler. Bizler hem köprü görevi gören ülkeler olacağız hem de İslam ile Batı dünyasını birleştiren ülkeler olabileceğiz, bu konumdayız. Her iki ülkenin de dünya üzerindeki aşırıcılıkla mücadele edecek önemli konumları vardır.

Bu çerçevede, Endonezya olarak bizler her zaman diyaloğa inanan bir ülke olduk. Bizler kendi içimizdeki çeşitliliği, inançları, inanç çeşitliğini, kültürel ve etnik çeşitliliği bir görüş birliği ve konsensüs yaratma ortamı olarak düşündük. Bu çerçevede inançlar arası ve kültürler arası diyalogla bağlantılı faaliyetler organize ettik ve sivil toplum olarak aynı zamanda medyamız ve basınımızla bu konu üzerine eğildik. Aktif bir şekilde Medeniyetler İttifakı Projesi içerisinde Birleşmiş Milletlerde Türkiye’nin başı çektiği bu projede de yer aldık ve bu çerçevede Türkiye ile Endonezya’nın iş birliğine, bölgesel diyaloğa, inançlar ve medeniyetler arası bu diyaloğa katkı sağlamak istiyoruz ve bütün İslam Konferansı Örgütünün de bu çerçevede çalışmasını istiyoruz ve Mekke Deklarasyonu’nun ruhunun da muhafaza edilmesini istiyoruz.

İş birliği yapacağımız dördüncü alana bakacak olursak, anlaşmazlıkların çözümü alanının ortaya çıktığını görmekteyiz. Gerçekten de dünya üzerinde pek çok çatışmanın olduğu doğrudur, bunların çözümlendiği de doğrudur ama hâlen çözümlenmemiş olanlar da pek çoktur. Bunlardan en uzun za-mandır devam edeni Filistin meselesidir ve bir insani trajediye artık dönüşmektedir. Bu çerçevede, her an patlayabilecek bir bomba olarak ve bu bölgeyi tehdit eden kanlı bir çatışmaya dönüşmüş bir problemdir bu. En son Mavi Marmara’ya karşı gerçekleştirilen bu saldırı da tehdidin boyutunun ve bu tehlikenin boyutunun ne kadar ciddi olduğunu göstermektedir. Bizler, hayatını kaybetmiş 12 Türk vatandaşına, İsrail askerî saldırısı neticesinde Mavi Marmara’da, insani yardım götüren bu gemide hayatını kaybedenlere rahmet diliyoruz ve sizin acınızı paylaşıyoruz. 12 Endonezyalı da saldırı sı-rasında aynı gemide bulunmaktaydı; esasında, Endonezya halkının Filistin halkına göstermiş olduğu anlayış ve sempatinin bir yansıması olarak orada bulunuyorlardı. Türkiye’nin bu anlamdaki çabalarını destekliyoruz ve uzun dönemdir bu acıları çeken komşumuza yardımcı olan çabalarınızı destekliyo-ruz. Bu gemide bulunan 12 Endonezyalı güven içerisinde, 2’si kötü şekilde yaralanmış olsa da artık Endonezya’ya döndüler ve Türkiye’ye de bu alanda gösterdiği destekten dolayı çok teşekkür ediyoruz. Biz, bu suç unsuru teşkil eden faaliyeti ve agresyonu, İsrail tarafından işlenmiş bu saldırgan davranı-şı kınıyoruz ve adalet adına tarafsız ve şeffaf bir soruşturmanın bu saldırıya karşı yürütülmesi gerektiğini düşünüyoruz. İsrail de Gazze şeridine yasa dışı uyguladığı bu ambargoyu kaldırmalıdır (Alkışlar) ve aynı zamanda, diğer bütün işgal altındaki topraklardaki uygulamasını da kaldırmalı ve bu insani krize son vermelidir; uluslararası hukuku ihlal etmeye son vermeli, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına uymalıdır ve Filistin’de yasa dışı olarak inşa etmeye devam ettiği yerleşim yerlerini durdurmalıdır. Bizler, Filistin’in pozisyonunu destekliyoruz ve bu anlamda yürütülen barış görüşmelerini de destekliyoruz ve bunun içerisinde, Filistinlilerin, aynı zamanda, uluslararası anlamda garanti edilecek sınırlar içerisinde İsraillilerle yan yana iki devlet olarak yaşamaları için gerekli olan süreci de destekliyoruz. Bu çerçevede çabalarımızı sürdürmeye devam edeceğiz ve aynı zamanda, Filistin yetkililerinin ve vatandaşlarının kapasitesini geliştirmek için programlar yürütmeye devam edeceğiz ve neticede, Filistin, kendi devletini kuracak güne geldiğinde, hükümranlık ve bağımsızlık haklarını uygulayabilmesi için bir kapasite geliştirmesine yardımcı olmaya çalışacağız. 2013 itibarıyla, bizler, bin Filistin vatandaşının ve resmî yetkilisinin bu çerçevede eğitilmesini hedefliyoruz.

Son olarak, 21’inci yüzyıldaki ilişkilere bakacak olursak, Türkiye ile Endonezya arasında beraber çalışacağımız pek çok alan var, küresel ölçekte konular bunlar. Nükleer silahsızlanma, doğal afetler, terör, enfeksiyöz hastalıklarla mücadele ve pek çok diğeri. Bütün bunlar, aynı zamanda, iklim değişikliği, küresel zorluklar olarak beraber çalışabileceğimiz alanlar. Türkiye gibi Endonezya da elinden gelenin en iyisini yaparak uluslararası camiaya iklim değişikliği konusunda yardımcı olmaya ve sürdürülebilir kalkınmasını sağlamaya devam etmektedir ve Türkiye'nin bu anlamda enerji alanında gerçekleştirdiği reformu alkışlıyoruz, büyük takdirle karşılıyoruz ve iklim değişikliğine dair yeni ulusal stratejisini büyük bir takdirle karşılıyoruz. Biz de, Endonezya olarak, karbon emisyonlarımızı 2020’ye kadar yüzde 26 oranında azaltmayı taahhüt etmiş bulunuyoruz, kendi kaynaklarımızı kullanarak bunu yapmayı amaçlıyoruz. Uluslararası destek aldığımız takdirde emisyonlarımızı yüzde 41 oranında azaltabilecek durumdayız. Eminim ki, G20 içerisindeki savunuculuk çabalarıyla ve ortaya konulacak yeni inisiyatiflerle ve diğer forumlardaki çabalarla beraber imkânlarımızı birleştirerek daha iyi bir dünya vizyonunu beraberce ortaya koyabiliriz. Bütün bu inisiyatifleri en iyi şekilde ortaya koyduğumuz takdirde kuvvetli bir yumuşak güç teşkil etmiş olacağız ve eğer 20’nci yüzyıl bu sert gücün yüzyılı oldu ise ve -iki dünya savaşı yaşandı- milyonlarca ölümle neticelenen çatışmalar yaşandıysa 21’inci yüzyıl da yumuşak güçlerin yüzyılı olmalıdır. Milletlerin, artık, çatışmaları uyum içerisinde çözdüğü, birbirine bağlandığı, iş birliği içerisinde iyi niyetle imkânlarını ortaya koydukları ve ulusların çeşitliliklerinden ve farklılıklarından zenginlik ortaya koydukları bir yüzyıl olacaktır ve insanoğlu için başarılarını en üst makamlara çıkartabildiği, yoksulluğu ortadan kaldırdığı, önyargıyı ortadan kaldırdığı bir yüzyıl olacaktır ve biliyorum ki beraber çalıştığımızda, az az da olsa insan ırkının geleceği için çok büyük bir fark yaratabiliriz ve bu farkı yaratmak için hep beraber, el ele verelim.

Çok teşekkür ederim. (Ayakta alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yudhoyono.

Sayın milletvekilleri, Endonezya Cumhurbaşkanı Sayın Susilo Bambang Yudhoyono Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Mehmet Ali Şahin’in refakatinde Genel Kuruldan ayrılmaktadır.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.06

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.21

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 125’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

D) Önergeler (Devam)

1.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, (2/496) esas numaralı Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/224) (Devam)

BAŞKAN – İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş doğrudan gündeme alma önergesi üzerinde şimdi söz sırası İstanbul Milletvekili Sayın Atila Kaya’ya aittir.

Buyurun Sayın Kaya. (MHP sıralarından alkışlar)

ATİLA KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin lehinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu teklifle dile getirilen husus, yani korsan taksicilikle mücadeleyle ilgili düzenlemeyi öngören husus, özellikle, İstanbul taksicilerini, taksi esnafını yakından ilgilendiren bir sorundur ve bu yönüyle de İstanbul taksicilerinin, taksi esnafının kanayan bir yarası olmaya devam etmektedir.

Teklifin gerekçesinde de belirtildiği gibi, değerli milletvekilleri, İstanbul’da yaklaşık 18 bin civarında ticari taksi bulunmaktadır ve bu taksilerde 35 bine yakın insanımız da istihdam edilmektedir. Ancak, bu korsan taksicilik, sayı itibarıyla, yasal ticari taksilerin sayısına ulaşmış, hatta aşmış bulunmaktadır. Yani, bir taraftan, vergisini ödeyen, kanunlara saygılı ama aynı zamanda da çok zor şartlar altında hayatını devam ettiren taksici esnafımız -ki özellikle AKP’nin uyguladığı ekonomi politikaları neticesinde alt gelir grubuna mensup sosyal kesimler açısından her geçen gün ağırlaşan hayat şartlarını da dikkate aldığımızda- kanunlara saygılı, vergisini ödeyen bu taksici esnafımızın yanında, hiçbir ticari sorumluluğu olmayan, vergisini ödemeyen ve çok rahat bir şekilde bu korsan taksi faaliyetlerini icra eden bir kesim bulunmaktadır.

Dolayısıyla, bu kanunla getirilmek istenen düzenlemeyle, bu korsan taksicilerle ilgili birtakım yaptırımları -ki, bugün itibarıyla yetersiz kalan, bunları engelleme noktasında yetersiz kalan yaptırımları- daha da ağırlaştıran ve bir anlamda caydırıcı olan bir tekliftir. Dolayısıyla, bir nebze de olsa, belki bu korsan taksiciliği ortadan kaldırmasa da bunu en aza indirebilecek yaptırımları içermektedir. Dolayısıyla, bu yönüyle, İstanbul’daki taksici esnafının dört gözle beklediği bir kanundur, bir tekliftir.

Onun için, bu teklifin Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine alınmasını ve bir an önce yasalaşmak suretiyle; ki, özellikle burada bir hususa dikkatlerinizi çekmek istiyorum:

Değerli milletvekilleri, daha önce, çeşitli taksi esnafımızın şikâyetleri üzerine bu konuyu defalarca mülki amirler nezdinde gündeme getirmiş olmamıza rağmen, maalesef, bu konu geçiştirilmekte ve gereken tedbirler alınmamakta, gereken ehemmiyet bu konuya verilmemektedir. Dolayısıyla da bundan cesaret alan korsan taksiciler her geçen gün biraz daha kurumsallaşmış bir yapı kazanmak suretiyle bu faaliyetlerini devam ettirmektedirler. Dolayısıyla bu teklifin gündeme alınması ve bir an önce kanunlaşmasıyla bu hususun önüne geçilecek ve namusuyla, alın teriyle ekmeğini kazanma mücadelesi veren taksici esnafımızın, biraz önce ifade ettiğim gibi, sorunlarının çözümüne bir katkı sağlayacaktır diyor, bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaya.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… (MHP ve CHP sıralarından “Kabul edilmiştir” sesleri)

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Yok efendim, yok.

BAŞKAN – Sayacağım…

14 burada var, 22 kişi de burada var; reddedilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – O zaman karar yeter sayısı yok Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ama istemediniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama istememize gerek yok. Anayasa’nın 96’ncı maddesi kesin.

BAŞKAN – Gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

IX.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Avni Doğan aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek, gündemin “Sözlü Sorular” kısmında yer alan sorulardan 1, 19, 20, 27, 28, 30, 35, 37, 38, 44, 45, 50, 51, 54, 55, 56, 59, 61, 62, 63, 69, 70 ve 75’inci sıralardaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir.

Şimdi bu soruları sırasıyla okutuyorum…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkanım, müsaade ederseniz ben bu konuda bir şey söyleyeyim.

Şimdi, İç Tüzük’ümüzün 98’inci maddesine göre sorular önce bakan tarafından cevaplandırılır, arkasından milletvekili o cevaba karşı bir cevap verir, sonra bakan da ona karşı bir cevap verir. 98’inci madde bu şekilde yani aynen bu şekildedir. Şimdi, maalesef, bizim sorduğumuz soruları… Bakın, şurada benim on bir tane sorumu birden cevaplandırıyorlar ve şimdi Divan Kâtibi orada bunları gır gır gır okuyacak, benim soruda ne sorduğum da anlaşılmayacak. Yani onu da özellikle rica ediyorum.

BAŞKAN – Yok, yavaş okutacağım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ayrıca sizden rica ediyorum, her sorumuza Bakan Bey cevap verdikten sonra biz düşüncelerimizi söyleyelim efendim. Zaten İç Tüzük’ün 98’inci maddesi bu. Yani, açarsanız, diyor ki: “Bakanın cevap vermesi üzerine ilgili soru sahibi yerinden kısa bir açıklama yapabilir. Bu açıklama üzerine de bakan, tekrar, beş dakikayı geçmemek üzere cevap verebilir.” E, şimdi, on bir tane soruyu birden cevaplandıracak, siz bana bir dakika süre vereceksiniz. O zaman sorunun bir anlamı kalmaz ki efendim. Gerçekten, İç Tüzük’ün o hükmünü usulüne göre uygularsanız daha sağlıklı olur efendim.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Zaten uygulanıyor. Sonunda, aynı şey, herkese söz veriliyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim,  yani, on bir soruya iki dakikada ben niye cevap vereyim?

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Uygulamada herkes konuşuyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – İç Tüzük hükmü açık.

BAŞKAN – Soruları okutuyorum:

X.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, kuruyemiş ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1066) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                              Hasan Çalış

                                                                                                                 Karaman

Tüm Kuruyemiş Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜKSİAD), Türkiye'de yıllık 210 bin ton kuruyemiş tüketildiğini belirterek, kişi başına tüketimin 3 kilogramı bulduğunu ifade etmektedir. Ülkemizdeki bu büyük pazar başta Çin olmak üzere bir çok ülkenin iştahını kabartmaktadır.

Bu bilgiler ışığında;

1.     Çin'den 20 bin tonu ayçiçeği çekirdeği olmak üzere toplam 40 bin ton kuruyemiş ithalatı yapılmış mıdır? Yapılmış ise bu ithalat hangi dönemde yapılmıştır?

2.     Kuruyemiş ithalatında belli bir sınırlama var mıdır? Yerli üreticilerimizi korumak amacıyla sınırlama getirmeyi düşünüyor musunuz?

3.     Çerezlik ayçiçeği çekirdeği ve yer fıstığına başka ürünlerde olduğu gibi prim vermeyi düşünüyor musunuz? Bu konuda çalışmanız var mıdır?

2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Ankara Büyükşehir Belediyesinin yakacak yardımlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1162) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirtilen sorularımın, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan  tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                         Prof. Dr. Alim Işık

                                                                                                                 Kütahya

Sayıştay denetçileri tarafından yapılan denetlemeler sonucunda, Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından dağıtılan yaklaşık 39 milyon YTL'Iik yakacak yardımının kimlere dağıtıldığının ve dağıtılanların yoksul olup olmadıklarının belirlenemediği, adı geçen belediye yetkililerince yapılan usulsüzlüklerle ilgili cevabın bir yıldır verilmediği yönünde yazılı basında çıkan haberlerle ilgili olarak;

1. Hükûmetinizce yapılan bir işlem var mıdır? Var ise ne aşamadadır?

2. Ankara Büyükşehir Belediyesince yapılan bu yardımların Yardım Yönetmeliğine aykırı olduğu, Belediye Meclisince kabul edilerek yürürlüğe sokulan Yönetmeliğin de Sayıştay görüşü alınmadan hazırlandığı iddiaları doğru mudur? Doğru ise söz konusu Yönetmelik geçerli ve hukuki midir?

3. Yardımları alanlara ve yardımların ulaştırıldığına ilişkin belgelerin sunulamaması durumunda kamu zararı nasıl telafi edilebilecektir?

3.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, KİT yönetim kurulu üyelerinin gelir vergisi ödemelerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1163) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirtilen sorularımın, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                         Prof. Dr. Alim Işık

                                                                                                                 Kütahya

Özelleştirme İdaresi Başkanlığına bağlı KİT'lere atanan Yönetim Kurulu Üyelerinin, bu üyelikten elde ettikleri ek gelirden dolayı ödemeleri gereken Gelir Vergisini önce Maliyeye yatırdıkları, sonra da kurumlarından bu vergileri geri isteyip aldıkları yönündeki iddialarla ilgili olarak;

1. Kurumların bu iadeye hukuki dayanak oluşturmak için Yönetim Kurulu Üyelerine yeni bir bordro yaptıkları doğru mudur?

2. Doğru ise 2008 yılında bu uygulamanın kamu bütçesine oluşturduğu ek yük ne kadardır? Devletimiz bu yolla ne kadar vergi kaybetmektedir?

3. Bu uygulamanın önüne geçilmesi için hangi tedbirler alınmış veya alınmaktadır?

4. 2008 yılında kaç kişi KİT Yönetim Kurulu Üyeliği yapmış ve bunlara bu görevlerinden dolayı ne kadar ücret ödenmiştir?

4.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, fosforik asit ithaline ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1180) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirtilen sorularımın, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                         Prof. Dr. Alim Işık

                                                                                                                 Kütahya

Ülkemizde son bir yılda gübre fiyatlarında %300'lere varan artışlarının, gübrenin hammaddesi olan "fosforik asidin" belirli kişi veya kuruluşlarca ithal edilebiliyor olmasından ve gübredeki KDV'nin yüksekliğinden kaynaklandığı yönünde haberler ulusal basında ve medyada geniş yer almıştır. Bu konuyla ilgili olarak;

1. Türkiye'de fosforik asit ithalatı yapma izni olan kaç kişi veya kuruluş

bulunmaktadır?

2. Bu kişi veya kuruluşlar 2007 ve 2008 yıllarında ne kadar fosforik asit ithal etmişlerdir?

3. Fosforik Asit ithalatçıları arasında kabine üyesi Bakanlarımız ile birinci veya ikinci derecede akrabalık bağı bulunanlar var mıdır? Varsa bunların toplam ithalattaki payları nasıldır?

4. Gübredeki KDV'nin düşürülmesine yönelik bir çalışmanız var mıdır?

5.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, imar tadilatlarına ve meslek odalarının tutumuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1181) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygı ile arz ederim.

                                                                                                             Yaşar Ağyüz

                                                                                                                Gaziantep

İmar yasası ve Belediye yasalarına aykırı olarak usulsüzce yapılan imar tadilatlarının her gün Gazete ve Televizyonlarda tartışıldığı bir ortamda,

1. AKP İstişare ve Değerlendirme Toplantısının kapanışında Belediye çalışmalarının Meslek Odaları tarafından engellendiği iddianızın somut örneği var mıdır?

2. TMMOB ve bağlı Meslek Odalarının kent yaşamını ilgilendiren konularda görüş belirtmesi, bilimsel ve teknik olarak yanlış gördüğü kararlara karşı dava açmasını neden suç ve ayıp olarak görüyorsunuz?

3. Yasaları görmezlikten gelerek, Belediye Meclis çoğunluğu ile kent yararına olmayan imar tadilatları yapan Belediye yönetimleri kent suçu işlemiş olmuyor mu?

6.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, yerel yönetimlerin harcamalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1199) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                           Hasan Özdemir

                                                                                                                Gaziantep

Yerel yönetimler Türk kamu yönetiminin önemli bir parçasıdır ancak 2008 yılı içerisinde yerel yönetimlerin harcamalarında büyük bir artış gözlemlenmiştir.

Buna göre;

1) Yerel yönetimlerin 2008 yılı harcama rakamları nedir? Bu rakamların kalem bazında dağılımı nedir? 2007 yılı rakamları ile karşılaştırıldığında harcamalardaki değişim oransal olarak nedir?

2) Bu rakamlara bakıldığında etkin bir yerel yönetim anlayışının yerleştiğini iddia edebilmek mümkün müdür? Öyle ise neden hala vatandaşları belediyecilik hizmetlerinin aksaması ve yerine getirilmemesi hususlarındaki şikâyetleri devam etmektedir?

7.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, İstanbul’daki bir bina inşaatına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1211) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Başbakan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.27.01.2009

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

261 Metre yükseklikle Türkiye'nin en yüksek binası olan ve milletvekiliniz Vahit Kiler'ce tarafından yapılan İstanbul'daki (Sapphines) adlı bina;

1- Halen bölgede yürürlükte olan imar planına uygun mu?

2- İnşaat ruhsatı ve inşaat onaylı mimari projesi var mıdır? Var ise tarih ve sayısı nedir?

3- İmar mevzuatına aykırı yapılmakta ise sorumlular hakkında herhangi bir soruşturma var mıdır? Neden mühürlenmemiştir?

8.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Davos’taki Gazze Paneli’nin moderatörüne ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1224) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Başbakan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 03.02.2009

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

Davos'taki Gazze Paneli'ni yöneten moderatör David Ignatius;

1- Daha önce Türkiye'ye gelip sizinle veya sizin dış politika başdanışmanınız Ahmet Davutoğlu ile görüşmüş müdür? Görüşmüş ise bu görüşmelerde Türkiye dış politikasının, uluslararası arenada terörist ilan edilen Hamas ve Taliban'ın artık birer “şer ekseni” olmayıp “istikrar ekseni” olduğu yolunda bu gazeteciye bir telkini olmuş mudur?

2- Moderatörün İsrail yanlısı bir kişi olarak bilinmesine rağmen panel yöneticisi olarak neden kabul ettiniz?

3- Davos'taki panel sonrasında Peres'in size açtığı telefonda kendisinden bir nevi özür dileme anlamını ifade eden “benim tavrım size değildi moderatöre idi” dediniz mi?

9.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, çeklerle ilgili kanunun Türk Ceza Kanunu’na uyumlaştırılmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1227) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

                                                                                                                        03.02.2009

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirtilen sorularımın, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.                                                                                                                                                                                Alim Işık

                                                                                                                 Kütahya

Çek Yasasındaki cezaların yeni TCK'ya uydurulmasının son tarihi olan 31.12.2008 günü geçtiği için bu tür cezaların hükümsüz olacağı, görülmekte olan 760 bin dolayındaki davanın düşeceği ve 2000 kadar hükümlünün de serbest kalacağı yönündeki basına da yansıyan haberler kamuoyunda büyük tedirginlik ve yankı uyandırmıştır. Bu konuyla ilgili olarak;

1. Basına yansıyan haberler doğru mudur? Doğru ise niçin zamanında gerekli tedbirler hükümetinizce alınmamıştır?

2. Gecikmenin sorumluları kimlerdir? Bunlar hakkında herhangi bir işlem yapılmış mıdır?

3. Teşekkül etmiş çek suçlarının cezalarının ortadan kalktığı ve yeni yasa çıksa bile geriye işlemeyeceği iddiaları doğru mudur? Doğru ise ortaya çıkan fiili durum ve alacaklı mağduriyeti nasıl giderilecektir?

4. Hükümetinizce bu konuda yürütülen bir çalışma var mıdır?

10.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, bir işletmenin bir vergi düzenlemesinden yararlanıp yararlanmadığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1254) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki  sorularımın  aracılığınızla  Başbakan  tarafından  sözlü  olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 10.02.2009

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

25.11.2008 günü kabul edilen 5810 Sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda değişiklik yapan kanuna son dakikada gurup üyelerinizin verdiği korsan bir önerge ile 4760 Sayılı ÖTV Kanununda yapılan değişiklikle getirilen muafiyet ve daha önce yapılan ÖTV tarhiyatlarına sağlanan aftan;

1- Oğlunuz ve gelininizin % 50 ortak olduğu ve İstanbul Atatürk Havalimanı Serbest Bölge içinde bulunan Cihan Kamer işletmesi de yararlanmış mıdır? Yararlanmış ise kaç lira yararlanmıştır?

2- Adı geçen işletmeye bu kanunun yürürlüğünden evvel ikmalen veya resen salınan cezalı ÖTV var mıdır? Varsa miktarı nedir? Bu yasayla çıkarılan aftan yararlandırılmış mıdır?

11.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, İstanbul’da kamu hizmetine ayrılan alanların imar değişikliğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1255) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Başbakan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 10.02.2009

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

Son mahalli idareler seçimleri ile seçilen İstanbul Anakent Belediye Başkanlığı'nca daha evvelki yıllarda yeşil alan, okul, park, bahçe, cami alanı

gibi kamu hizmetlerine ayrılan yerlerden;       

1- İmar planındaki amaçları değiştirilerek konut ve ticaret alanlarına dönüştürülen gayrimenkul sayısı kaç tanedir? Bunların sayısının beş bin civarında olduğu doğru mudur?

2) Bu suretle imar değişikliğine uğrayan taşınmazların eski ve yeni sahipleri kimlerdir?

3) Yine bu taşınmazların eski vergi değerleri ile imar tadilatlarından sonraki vergi değerleri kaç liradır?

12.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Karabağ’ın işgaliyle yurtlarından ayrılanlara yapılan yardımlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1275) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Başbakan Sayın Recep Tayip Erdoğan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                           Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Soru: Karabağ'ın Ermenilerce işgalinden sonra 1 milyonun üzerinde Azerbaycan Türkü çok zor şartlar altında Bakü ve çevresinde yaşamaktadır. Daha önceki hükümetler döneminde bu mahzun insanlara Kızılay ve TİKA marifetiyle yardımlar yapılmıştı. 58, 59, 60. hükûmetler döneminde yardım yapılmış mıdır? Yapıldıysa miktarı ne kadardır?

13.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, bir milletvekili hakkındaki iddiaya ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1276) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Başbakan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 24.02.2009

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

Akfırat'ın eski belediye başkanının oğlu Enes Yıldız; Jandarmada verdiği ifadede babasının yeniden göreve dönmesi için hâlen İstanbul Milletvekili olan Mehmet Sekmen'e 60 Bin YTL verdiğini öne sürmüştür.

1) Bu iddia doğru mudur?              

2) Bu iddia ile ilgili milletvekiliniz hakkında soruşturma açmayı düşünüyor musunuz? 

3) Bu milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılıp gerek bu gerekse daha önceki iddiaların araştırılmasını düşünüyor musunuz?

14.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, sosyal yardımların seçim malzemesi yapıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1281) Cevaplanmadı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                             Yaşar Ağyüz

                                                                                                                Gaziantep

Uzunca bir süredir devlet olanakları kullanılarak, hazır olan tesis ve yapım açılışlarını yapmak gerekçesiyle,

Yurt genelinde katıldığınız iktidarı öven siyasi mitinglerden birisi de 1 Mart 2009 Pazar günü, seçim bölgem Gaziantep'te yapılmıştır.

1)     Miting günü ve öncesi 27-28 Mart günleri Şehitkamil ve Şahinbey metropol ilçelerinde "Nakit Yardımı" adı altında Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfınca her aileye 250 TL. dağıtılması tesadüf müdür?

2. Tatil günü olmasına rağmen cumartesi ve pazar günleri mahallelerdeki devlet okullarında ailelere yapılan "Nakit Yardımının" toplam miktarı ne kadardır, kaç aileye dağıtılmıştır?

3. Nakit yardımı yapılan aileler, miting günü mahallelerinden otobüslerle mitinge katılmak için toplanmış mıdır?

4. Devlet olanakları kullanılarak yapılan yardımlarla, mitinglerinize katılımın artırıldığı bir seçim ortamını eşit, etik ve demokratik kurallara uygun buluyor musunuz?

15.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin sanat ve meslek eğitimi kursları ihalesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1282) Cevaplanmadı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Başbakan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 03.03.2009

                                                                                                            Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

İstanbul Büyükşehir Belediyesi sanat ve meslek eğitimi kursu (İSMEK) açmaktadır.

Bu ihalelere 2004 yılından beri hep aynı şirketlerde ortak olan veya bu şirkette ortak olmakla beraber isim değiştiren şirketler katılmıştır.

Örneğin 2006’da Beyaz Holding bünyesinde Atlas Pazarlama Şirketi, 2007’de Merkezi Eğitim ve Organizasyon Şirketi (%75 Beyaz Holding), 2008’de Etkin Eğitim ve Organizasyon Limitet Şirketi (Beyaz Holding)dir.

Beyaz Holding ortakları Mustafa Çelik, Zekeriya Kahraman, Aykut Zahid Akman, Mehmet Gürkan, İsmail Karahan’dır.

2006-2008 yıllarında bu kişilere 200 trilyon lira ödendiği belediye kayıtlarından anlaşılmıştır. .

Bu ihaleleri alan şirketin ortaklarından Zekeriya Kahraman’ın oğlu . oğlunuzla bacanaktır. Diğer ortak Zahit Akman ise RTÜK Başkanıdır.

1- Bu ihalelerin çok yüksek fiyatlarla bu şirketlere verilmesinde sizin bir telkininiz olmuş mudur?

2- İhaleleri alan şirketlerin çalıştırdığı personel sayısı 1.000 civarında olduğu hâlde, firmalar fazla para almak için 3.800 personel çalıştırdığı gibi işlem yaptıkları söylenmektedir. Bu doğru mudur? Doğru ise bu konuda ne gibi bir işlem yapmayı düşünüyorsunuz? Bu konuda mali denetim yapılmış mıdır?

3- Bu işten dolayı İstanbul Belediyesinin Maliyeye altı trilyon vergi borcu olduğu hâlde, 20 Şubatta dört trilyon yatırıldığı hâlde, kalan iki trilyon ödenmemiştir. Ne zaman ödenecektir?

4- Personel şişirilmesinde belediyenin kaybı ne kadardır?

16.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Gazze için yapılan bağışlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1283) Cevaplanmadı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Başbakan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 03.03.2009

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

1-     Filistin (Gazze) için bu güne kadar kaç lira bağış toplanmış ve ne kadar, kime ve hangi vasıta ile ödenmiştir?

2- Geçenlerde İbo-Shov tarafından televizyonda yapılan ve Filistin'e yardım programına katılan Futbol Federasyonu Başkanı 500 milyar bağışta bulunmuştur. Bu parayı cebinden mi yoksa Federasyon bütçesinden mi ödenmiştir? Federasyondan ödenmiş ise bu yasalara uygun mudur?

17.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Aydın’da seçim çalışmaları sırasında bir çocuğun hırpalandığı haberlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1287) Cevaplanmadı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Başbakan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 13.03.2009

                                                                                                              Kamer Genç      

                                                                                                                  Tunceli

Seçim çalışmalarınız sırasında Aydın'da "Allah cezanızı seçimde verecek." diyen 13 yaşındaki genci, güvenlik görevlilerinizin seçim otobüsüne aldığı ve tarafınızdan bu çocuğun boynunun sıkıldığı ve boynunun arka sağ yanında 6 adet 5-6 santimetre sıyrıklar olduğu, sonradan bir çocuğun güvenlik görevlilerince hırpalandığı basındaki haberlerden anlaşılmıştır.

1- Bu olay doğru mudur?

2- 13 yaşındaki bu çocuğun boynundaki sıyrıklar kimin tırnaklarıyla oluşmuştur?

3- Hangi hak ve yetki ile zorla bu çocuğu otobüsünüze aldınız ve güvenlik görevlilerine tartaklattınız?

18.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, seçim çalışmalarına ve ekonomik sorunlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1290) Cevaplanmadı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                             Yaşar Ağyüz

                                                                                                                Gaziantep

Başbakan olarak sonunda sizinde var olduğunu kabul ettiğiniz ekonomik krizin derinleştiği, sanayi üretiminin düştüğü, işsizlik artış sıralamasında OECD ülkeleri arasında 2. sırada yer aldığımız bir ortamda yerel seçimlere giderken;

1. Partinizin mitinglerinde söylediğiniz “Yiğidin kuru soğana muhtaç edilmesi” iktidarınızın uyguladığı ekonomik olumsuzluğun sonucu değil midir?

2. Söylemlerinizde "Hükümeti ile barışık yerel yönetimler işbaşında olursa sorunlarınız daha çabuk çözülür." ifadeniz seçmenlere baskı ve tehdit değil midir?

3. Seçim bölgem Gaziantep'te çek ve senetlerini ödeyemediği için ekonomik bunalıma düşen bir esnafımızın tabanca ile intihar ettiği günlerde, ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Sayın Mehmet Şimşek'in AKP'nin seçim bürolarını açmasını, devlet protokolü ve belediye başkan adayları ile birlikte seçim gezilerinde bulunmasını devlet ciddiyet ve sorumluluğu ile bağdaştırıyor musunuz?

19.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, bir gazeteciye ait olduğu iddia edilen günlüklere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1293) Cevaplanmadı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Başbakan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 18.03.2009

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

Tempo 24 adlı internet sitesinde yapılan yayında, Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay'a ait olduğu iddia edilen darbe günlükleri yayınlanmış ve çok geniş bir şekilde Türkiye'deki bütün görsel ve yazılı basında yer almıştır.

1) Bu günlüklerin Mustafa Balbay'a ait olduğu nasıl ve hangi delillerle kanıtlanmaktadır?

2) Günlüklerde yer alan ifadelerin, günlüklerde adı geçen kişilere ait olduğu hangi delillerle kanıtlanmaktadır?

3) Halen tutuklu bulunan Mustafa Balbay'ın bu konudaki ifadesi alınmış mıdır?

4) Bilgisayarlarda yazılı metinlerin bir kısmını veya tamamı değiştirilerek yerine yeni metinler ilave etme olanağı olduğuna göre, bu günlük ve konuşmalarda adı geçen kişilere yapılanları benimsiyor musunuz?

5) Halen açıklanmamış iddianamede yer alan bu günlükler kimler tarafından basına sızdırılmıştır? Sorumlular hakkında ne gibi işlem yapılmıştır?

20.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bir ihalesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1294) Cevaplanmadı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Başbakan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 18.03.2009

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

İstanbul Büyükşehir Belediyesi İstanbul'da Ayazağa 500 araçlık halk otobüsü (garaj dahil) ihalesi yapılmış ve bu ihaleye 56 milyon 760 bin liraya İstanbul Halk Otobüs İşletmeleri ile Macar Ortaklığı almış olmasına rağmen sizin bu ihaleyi Albayraklar'a verin talimatı üzerine ihalenin tekemmül etmediği söylenmektedir.

1) Bu olaylar doğru mudur?

2) Bu ihale bugüne kadar neden sonuçlanmamıştır?

3) Bu ihalenin Albayraklar'a verilmesi konusunda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığından bir isteminiz oldu mu?

21.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, NATO Genel Sekreterliği konusundaki tutuma ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1306) Cevaplanmadı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Başbakan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 06.04.2009

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

Daha önce Danimarka Başbakanı Rasmussen'in NATO Genel Sekreterliği'ne (ROJ TV.) yayınları ile ülkesinde yayınlanan karikatürlerde yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV)'e yapılan hakaretlere karşı çıkmaması ve hatta desteklenmesini gerekçe göstererek açık ve net karşı çıktınız.

1- Ne değişti de bu muhalefetinizden dönerek onay verdiniz.

2- Verdiğiniz bu onayla Türkiye Cumhuriyetini küçük düşürmediniz mi? İstifa etmeyi düşünüyor musunuz?

3- Hangi kazanımlar sağlanarak, daha önce Devlet adına yaptığınız açıklamalardan ve kararlardan dönerek bu kararı verdiniz, olayda şahsi çıkarlar var mıdır?

22.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, ekonomik sorunlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1307) Cevaplanmadı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                             Yaşar Ağyüz

                                                                                                                Gaziantep

29 Mart Yerel seçimleri nedeniyle, seçim bölgem Gaziantep'te sürdürdüğüm seçim çalışmaları sırasında,

Halkımızın büyük çoğunluğunun kredi kartı borcunu ödeyemediklerini, Esnafımızın Çek-Senet baskısı altında zor günler geçirdiğini belirledim.

1. Halkımızın büyük çoğunluğunun ay sonunu getiremediği, 1.5 Milyon kredi kartı mağduru olduğu bir gerçek iken,

Mevduat faizinin % 12 olduğu günümüzde kredi kartlarında % 62 olan faiz oranının indirilmesi, ödemeleri kolaylaştırıcı bir faktör değil midir?

2. Kredi kartı borcunu ödeyemeyenler ve icraya verilmiş olanlar için, toplam borçların 24 ay taksitlendirilmesini ve bu taksitlendirme süreci içinde faiz oranının makul orana düşürülmesini düşünüyor musunuz?

3. Ülkemizde yaşanan ekonomik krizin iç piyasayı ve küçük Esnafımızı etkilediği bir gerçek iken, ekonomik krize karşı satın alma gücünü artırmak ve tüketiciye nakit sağlamak için emeklilerimize ve çalışanlarımıza iki maaş tutarında hediye çeki verilmesini düşünüyor musunuz?

23.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, seçimlerle ilgili açıklamasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1318) Cevaplanmadı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Recep Tayip Erdoğan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

                                                                                                               07.04.2009

                                                                                                         Av. Rıdvan Yalçın

                                                                                                                    Ordu

Soru:

Doğu ve Güneydoğu Anadolu da seçimlerinin tehdit altında yapıldığını beyan etmektesiniz ki, bir bakanınız da benzer şikâyetlerde bulundu;

Bu itibarla;

Ülkenin bir bölümünde seçimlerin tehdit altında yapılmasını engellemek ve seçmen iradesinin özgürce sandığa yansıtacak güvenliği ve asayişini sağlamakla görevli organ ya da organlar kimlerdir?

Yapıldığını ifade ettiğiniz tehdit aynı zamanda bir suç olduğuna göre, tehdit edenler kimlerse onlara karşı yasal işlem başlatılmış mıdır? Suç duyurusunda bulunulmuş mudur?

Seçimin tehdit altında yapılmasını önleyemeyen bu organlar hakkında bir işlem düşünülmekte midir?

Bu durumdan başbakan olarak sorumluluğunuz olduğunu düşünmekte misiniz?

Açıklanmasını arz ederim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Size otuz dakika süre vereceğim, tamamlarsanız o kalan süreyi de tekrar ek sorulara ayıracağım.

Buyurun.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilk soruda, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker tarafından sözlü olarak cevaplandırılması isteniyor; diğer sorular, değerli milletvekillerimiz tarafından Sayın Başbakana yöneltilmiş hususlardır. İlgili kurumlardan elde ettiğimiz bilgiler çerçevesinde bu sorulara cevap vermeye çalışacağım.

Birinci soru, Sayın Hasan Çalış’ın sorusudur. “Çin’den 20 bin tonu ayçiçeği çekirdeği olmak üzere çerezlik bir kısım ithalatın, kuruyemiş ithalatının yapılıp yapılmadığı... Kuruyemiş ithalatında belli bir sınırlama var mıdır ve çerezlik ayçiçeği çekirdeği ve yer fıstığına başka ürünlerde olduğu gibi prim vermeyi düşünüyor musunuz?” diye üç soru var. 2010 yılı İthalat Rejimi Kararı çerçevesinde, çerezlik ayçiçeği ithalatında yüzde 27, Antep fıstığı ithalatında yüzde 43,2; yer fıstığı ithalatında yüzde 32,4; badem ithalatında yüzde 43,2; ceviz ithalatında yüzde 43,2 oranında gümrük vergisi uygulanmaktadır. Belirlenmiş olan bu oranlar Dünya Ticaret Örgütü tarife taahhütlerimizin en yükseğidir. Öte yandan, 2008 yılı dış ticaret istatistiklerine göre, çerezlik olan ayçiçeklerinde toplam 17 bin tonluk ithalat gerçekleştirilmiş olup söz konusu ithalatın 3,4 tonluk kısmı Çin’den gerçekleşmiştir. Tarımsal destekler, Tarım Kanunu gereği, Tarım ve Köyişleri Bakanlığıyla diğer ilgili kurum ve kuruluşların temsilcilerinden oluşan Tarımsal Destekleme ve Yönlendirme Kurulu tarafından, ülkemizde arz açığı olan ve stratejik açıdan önemli ürünlerle ilgili yapılan değerlendirmelerin neticesinde belirlenmektedir.

Sayın Başbakana yöneltilen sorularla ilgili olarak ilk soru Sayın Alim Işık’ın sorusudur. Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan yardımlarla ilgili olarak -özü bu- üç tane soru var. Yapılan yardımlar, yönetmeliğe uygun olarak yapılmaktadır ve bu konuyla ilgili hazırlanmış bir yönetmelik var. 5393 sayılı Belediyeler Kanunu’nun 14’üncü maddesinde belirtilen sosyal yardımlara ilişkin yönetmelik olup mali hükümleri içeren bir yönetmelik olmadığı için de Sayıştaydan herhangi bir mütalaa alınmamıştır. Yardım yönetmeliği Sayıştay Başkanlığının talebi üzerine de bu ilgili kuruma gönderilmiştir. Yapılan yardımların kimlere yapıldığı ve nasıl teslim edildiğine dair belgeler herhangi bir kurum tarafından resmî olarak da talep edilmemiştir. Söz konusu belgeler belediyelerimizin arşivlerinde mevcut olup yasalar çerçevesinde resmî olarak talep edilen bilgi ve belgeler böyle bir talep vuku bulduğunda kendilerine gönderilecektir. İlginize saygıyla arz ediyoruz.

Yine Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık’ın Özelleştirme İdaresi Başkanlığına bağlı KİT’lere atanan yönetim kurulu üyeleriyle ilgili olarak, bir kısım, dört tane sorusu var. Bu sorularla ilgili olarak şunu söylemek mümkün: Kamuda yönetim ve denetim kurulu üyeliklerinin ücretleri, kurum içinden atananla kurum dışından atananlar arasında eşitsizlik yaratılmaması amacıyla Yüksek Planlama kararlarıyla net ücret olarak belirlenmektedir. Oluşacak vergileri kamu kuruluşu karşılamakta ve merkezî bütçeye aktarmaktadır. Dolayısıyla devlet bütçesine herhangi bir yük gelmemektedir. Bordro düzenlemesi de mevzuat gereğidir. 2008 yılında özelleştirme programında bulunan kuruluşlarda 161 kişi yönetim kurulu üyeliği yapmış olup net ücret ödemesi toplam 3 milyon liradır.

Yine Sayın Alim Işık’ın fosforik asitle ilgili olarak gübre fiyatlarında yüzde 300’lere varan artışların, gübrenin ham maddesi olan fosforik asidin belirli kişi ve kuruluşlarca ithal edildiği ve gübredeki KDV’nin yüksekliğinden kaynaklandığından bahisle dört tane soru sormuştur.

Birinci olarak: Türkiye'de yıllar itibarıyla değişmekle birlikte 2007 yılında 69, 2008 yılında 73 firma tarafından fosforik asit ithalatı yapılmıştır.

Bu firmalar tarafından 2007 yılında 241.841 ton ve 107 milyon 959 bin 605 dolar, 2008 yılında 224.683 ton ve 327 milyon 222 bin 085 dolar karşılığı ithalat gerçekleştirilmiştir.

Fosforik asit ithalatı serbest olup 2010/5 sayılı Tarım ve Köyişleri Bakanlığının Denetimine Tabi Ürünlerin İthalatına Dair Dış Ticarette Standardizasyon Tebliği uyarınca Tarım ve Köyişleri Bakanlığından kontrol belgesi uygunluk yazısı alan tüm firmalar tarafından ithalat yapılabilmektedir.

Dört: Fosforik asit gümrük birliğine konu olup bu kapsamda Avrupa Birliği ülkelerinden gerçekleştirilen ithalatta gümrük vergisi oranı yüzde 5,5’tur. Diğer taraftan fosforik asit için tahsil edilen KDV oranı yüzde 18’dir.

Gaziantep Milletvekili Sayın Yaşar Ağyüz, İmar Yasası ve Belediyeler yasalarına aykırı olarak usulsüzce yapılan imar tadilatlarının her gün gazete ve televizyonlarda tartışıldığından bahisle bazı değerlendirmeler ve meslek odalarının açmış olduğu davalarla ilgili olarak bir kısım değerlendirmeleri söz konusu edip bununla ilgili sözlü soru sormuştur Sayın Başbakandan.

3194 sayılı İmar Kanunuyla planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması yetkisi belediyelere verilmiştir. Bu çerçevede, belediyelerin imar planlarının tadilatı konusunda yaptıkları iş ve işlemlerden belediyeler sorumlu olup başka bir kuruluşa bu konuda yetki verilmemiştir. Türkiye Mimar ve Mühendis Odaları Birliği ve bağlı meslek odalarının görüş belirtmesi, bilimsel ve teknik olarak yanlış gördüğü kararlara dava açması doğaldır. Esasen belli idari işlem ve eylemler dışında her konuda idarenin eylem ve işlemiyle ilgili dava açılabilecektir. Bu anayasal haktır. Bundan şikâyet etmek de mümkün değildir ancak her konu tartışılabildiği gibi dava açma hakkı da eğer usulüne uygun ya da yerinde kullanılmıyorsa -bunların hepsi de- bir değerlendirme, bir tenkit konusu yapılabilir. Esas itibarıyla yapılan değerlendirmeler, açıklamaların da bu çerçevede değerlendirilmesi gerekir. Tabiatıyla, meslek odalarımız da davaları açarken hukuki, kamu yararına, planlama ilke ve esaslarına aykırı olma gibi somut gerekçeler yerine, yol gösterici ve işin neresinde yanlışlık varsa bunları ortaya koyan açıklamalar tarzında bu konu gündeme gelebilirse elbette değerlendirmeleri yapmak da daha doğru olabilecektir.

Nitekim bu konularla ilgili açılmış davalar var mıdır? Vardır. Sadece otuz dakikada bu soruya cevap vermek dahi mümkün değil. Çünkü birçok yerde bir taraftan onay verilip ondan sonra da dava açılmış pek çok konu vardır. Bununla ilgili arzu ediliyorsa somut örnekleri de verme imkânımız var. Nitekim Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin 2/9/2008 gün ve 2331 sayılı Kararıyla bir değişiklik gündeme gelmiş, bu Meclisçe onaylanmış, sonra oda vizesine gitmiş, o da 8 Ekim 2008 tarihinde onaylamış, arkasından aynı konuyla ilgili olarak da dava açıldığı ilgili belediyesince bildirilmiştir. Demek ki bir taraftan onay, öbür taraftan da dava açılabilmektedir. Yanlış mıdır doğru mudur, o ayrı bir tartışma konusudur. Somut örnek istendiği için bunu vermiş oluyorum.

Gaziantep Milletvekilimiz Sayın Hasan Özdemir, “Yerel yönetimler Türk kamu yönetiminin önemli bir parçasıdır ancak 2008 yılı içerisinde yerel yönetimlerin harcamalarında büyük bir artış gözlemlenmiştir.” diyor ve bununla ilgili rakamları soruyor.

Yerel yönetimlerin 2008 yılı toplam harcamaları, 2007 yılına göre yüzde 17 artışla, 46 milyar liradır. Bu rakamlara “muhasebat.gov.tr” adresinden de ulaşılabilir. Ayrıntılarına ilişkin tabloyu da Sayın Milletvekilimiz arzu ederse, kendisine takdim edebiliriz.

Sayın Milletvekilimiz, soru önergesinde, vatandaşların belediyecilik hizmetlerinin aksaması ve yerine getirilmemesi yönünde şikâyetçi olduğunu genel bir ifadeyle iddia etmektedir; örnek vermemiştir, belge vermemiştir, yer de belirtmemiştir. Dolayısıyla bunlara somut cevap vermek… Ve ilgili hangi belediyeyi kastediyorsa oradan cevap alamadığımız için ancak genel bir değerlendirme yapabiliyoruz.

AK PARTİ hükûmetleri döneminde, yerel yönetimleri de kapsayan 5018 sayılı Kanun’la, kamu mali yönetiminde, kaynakların kullanılmasında etkinliği, verimliliği, şeffaflığı ve hesap verilebilirliği esas alan yeni bir anlayış getirilmiştir. Yerel yönetimde etkinliği tesis etmek üzere, 5393 sayılı Belediye Kanunu, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu, 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu ve 5355 sayılı Mahallî İdare Birlikleri Kanunu çıkarılmıştır. Ayrıca, yerel yönetimlere ayrılan kaynakları artırmak üzere, 5779 sayılı İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun yürürlüğe konulmuştur.

Ülkemizde gelişme arttıkça, demokrasi yerleştikçe belediyecilik anlayışı ve insanların yerel yönetimlerden beklentilerinde de zaman içerisinde değişiklik meydana gelmekte ve ihtiyaçlar çeşitlenmektedir. Elbette ki vatandaşlar sürekli olarak daha fazla ve daha kaliteli hizmet talep edeceklerdir. Dolayısıyla bundan dolayı belediye harcamalarının artması kadar da tabii bir şey yoktur. Bütün mesele, bu harcamaların doğru yapılması ve usulüne uygun yapılmasıdır. Demokratik rejimlerde eğer yapılan bu işlerde bir yanlışlık varsa, yasalara uygun olsa bile, eğer bunun doğru olmadığı tarzında bir kanaat varsa, tabiatıyla bunları değiştirmenin yolu da seçimlerdir. Nitekim, Türkiye, beş yılda bir seçim yapmak suretiyle, beğenmediği belediyeleri de değiştirmektedir.

Sayın Kamer Genç’in, İstanbul’da 261 metre yükseklikte yapılan ve Sayın Milletvekilimiz Vahit Kiler’ce yapıldığı ifade edilen binayla ilgili olarak “Hâlen bölgede yürürlükte olan imar planına uygun mu? İnşaat ruhsatı ve inşaat onaylı mimari projesi var mıdır; var ise tarih ve sayısı nedir? İmar mevzuatına aykırı yapılmakta ise sorumlular hakkında herhangi bir soruşturma var mıdır; neden mühürlenmemiştir?” tarzında üç sorusu var.

İstanbul Kâğıthane ilçesi Emniyet Evleri Mahallesi Büyükdere Caddesi 304 pafta, 1947 ada, 91 parsele, 8 Eylül 1995 tarihinde onaylanan 1/1.000 ölçekli uygulama imar planı kararları ve plan notları doğrultusunda onaylanan 22/9/2006 tarih ve 2006/7779 sayılı mimari projeye istinaden 22/9/2009 tarih ve 3/72 sayıyla yapı ruhsatı, ardından 22/2/2008 tarih ve 1/29 sayılı tadilat ruhsatı verilmiştir. Söz konusu yer 4708 sayılı Yasa çerçevesinde yapı denetim şirketi ve Kâğıthane Belediyesi tarafından denetlenmektedir. Anılan yere ilgili yapı denetim firmasının uygunluk raporlarına dayanılarak temel ve temel üstü vizeleri verilmiştir. 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun çerçevesinde inşaatın yapımı devam etmektedir.

Kâğıthane ilçesi 304 pafta, 1947 ada, 34 parsel sayılı yer, 12/2/2006 tarihli Kâğıthane 1/5.000 ölçekli ikinci revizyon nâzım imar planında (f) sembollü 1/1.000 ölçekli, 8 Eylül 1995 tarihli uygulama imar planı yapılanma şartları ile 1/5.000 ölçekli 10 Ekim 1996 tarihli İstanbul Metrosu güzergâhı planı şartları geçerli alan lejantında kalmaktadır.

Ayrıca, 8 Eylül 1995 tarihli 1/1.000 ölçekli uygulama imar planında 1947 ada, 34 parsel sayılı yer E:2,5 yapılanma şartlarıyla ticaret alanında kalmaktadır. Söz konusu plan notlarında “Ticaret bölgesindeki yapı adalarında irtifa serbesttir. Ön, yan ve arka bahçe mesafeleri 600 metredir. Blok ebatları serbesttir. Bodrum katlar inşaat emsaline dâhil değildir. Plan onama sınırı içerisindeki tüm parsellerin emsali net alan üzerinden 2,5’tir.” hükümleri yer almaktadır ve yapılan inşaatın bu esaslara göre yapıldığı ifade edilmektedir.

Yine Sayın Kamer Genç’in Sayın Başbakandan, Davos’taki Gazze Paneli’ni yöneten moderatör David Ignatius’la ilgili sorduğu üç tane soru var. Bu kişinin daha evvel Türkiye’ye gelip, o tarih itibarıyla politika başdanışmanı olan Sayın Davutoğlu’yla görüşüp görüşmediği soruluyor. Görüşmüş ise, bu görüşmelerde Türkiye dış politikasının uluslararası arenada terörist ilan edilen Hamas ve Taliban’ın artık birer şer ekseni olmayıp istikrar ekseni olduğu yolunda bu gazeteciye bir telkini olup olmadığı, moderatörü İsrail yanlısı bir kişi olarak bilinmesine rağmen panel yöneticisi olarak neden kabul ettiği, Davos’taki panel sonrasında Peres’in açtığı telefonda kendisine bir nevi özür dileme anlamına gelen “Benim tavrım size değildi, moderatöre idi.” tarzında bir sözü sarf edip etmediği sorulmaktadır.

Bu gazeteci görevi gereği ülkemize gelmiş ve çeşitli makamlarla da görüşmesi olmuştur. Soruda belirtilen hususa ilişkin ülkemizin resmî tutum ve görüşü de bilinmektedir. Davos toplantılarının panel konuları ve katılımcıları bu toplantıyı tertip eden organizasyonun sekreteryası tarafından belirlenmektedir. Sayın Başbakanın katıldığı söz konusu panelin moderatörü de bu şekilde, yönetim tarafından belirlenmiştir. Sayın Başbakanımızın İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’le telefon görüşmesi hakkında zamanında, Dışişleri Bakanlığı ve Başbakanlık olayın hemen akabinde zaten basın yoluyla gerekli açıklamayı da yapmıştır.

Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık’ın sorusu Çek Yasası’yla ilgilidir, o tarih itibarıyla. Bilindiği gibi sonradan düzenleme yapıldı bu konularda. Çekle ilgili olarak “…Türk Ceza Yasası’na uydurulmasının son tarihi olan 31/12/2008 günü geçtiği için bu tür cezaların hükümsüz olacağı, görülmekte olan 760 bin dolayındaki davanın düşeceği ve 2 bin kadar hükümlünün de serbest kalacağı yönündeki basına da yansıyan haberler kamuoyunda büyük tedirginlik ve yankı uyandırmıştır.” diyor. “Bu basına yansıyan haberler doğru mudur? Doğru ise niçin zamanında tedbirler alınmadı? Gecikmenin sorumluları kimlerdir? Bunlar hakkında ne işlem yapılmıştır? Teşekkül etmiş çek suçlarının cezalarının ortadan kalktığı ve yeni yasa çıksa bile geriye işlemeyeceği iddiaları doğru mudur? Hükûmetinizce bu konuda yürütülen bir çalışma var mıdır?” diyor.

Geriye dönük olarak şunları söylememiz mümkün: 14/12/2009 tarihli ve 5941 sayılı Çek Kanunu’nda 3167 sayılı Kanun’a, göre bir farklı görüş değişikliği olmuş, sadece çek keşide eden ile çek hamillerine değil genel olarak piyasayı, ticaret dünyasını ve kamuyu koruyan hükümler de öngörülmüştür. 5941 sayılı Kanun’da, üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde çekin ibrazında karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişinin cezai sorumluluğu vardır. Bu sorumluluk eskiden olduğu gibi çek bedeli kadar değil çekin karşılıksız kalan miktarı kadar olacaktır. Çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlü olan kişi çek hesabının sahibidir. Çek hesabı sahibinin tüzel kişi olması hâlinde bu tüzel kişinin mali işlerini yürütmekle görevlendirilen yönetim organının üyesi, böyle bir belirleme yapılmamışsa yönetim organını oluşturan gerçek kişi veya kişiler çek karşılığının ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlüdür. Çek hesabı sahibi gerçek kişi kendisi adına çek düzenlemek üzere bir başkasını temsilci veya vekil olarak tayin edemeyecektir. Sistemin etkin bir şekilde işletilebilmesi bakımından soruşturma aşamasında çekin karşılıksız kalmasına sebebiyet veren kişi hakkında koruma tedbiri olarak çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilebilecektir.

Hamiline düzenlenecek çeklerde hamiline çek defteri yapraklarının kullanılması gerekecek ve bu çek yapraklarının üzerinde “hamiline” ibaresi matbu olarak yer alacaktır. Bir tacir, ticari işletmesiyle ilgili iş ve işlemlerinde ancak tacir çeki kullanabilecektir. Tüzel kişi adına çek düzenleyen gerçek kişinin ad ve soyadı düzenlenen çek üzerinde açıkça yazılacaktır. Bu düzenlemelerle çeke olan güven artacak ve kayıt dışı ekonominin kayıt ve denetim altına alınması sağlanmış olacaktır.

3167 sayılı Kanuna 18 Şubat 2009 tarihinde kabul edilen 5838 sayılı Kanun’la eklenen, üzerinde yazılı keşide tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazının 31 Aralık 2009 tarihine kadar geçersiz olmasına yönelik hükümdeki süre, ekonomik hayatta girdiği olumlu yansımalar dikkate alınarak 5941 sayılı Kanun’la 31/12/2011 tarihine kadar uzatılmıştır. Geçici maddeyle 1 Kasım 2009 tarihi baz alınarak “Karşılıksız çek keşide etmek suçundan haklarında soruşturma veya kovuşturma başlatılmış ya da kesinleşmiş bir hükümle mahkûm olan kişilerin şikâyetçiyle ödeme konusunda anlaşmaya varmaları veya çekin karşılıksız çıkan miktarını ödeyeceğini taahhüt etmeleri durumunda, anlaşmada öngörülen veya taahhütnamede belirtilen süre kadar soruşturma veya kovuşturmanın durmasına, hükmün infazının ertelenmesine ve durdurulmasına karar verilmesi” hükmü getirilmiş bulunmaktadır.

Sayın Kamer Genç’in bir başka sözlü sorusu: “25/11/2008 günü kabul edilen 5810 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanunu’nda değişiklik yapan kanuna son dakika, grup üyelerinizin verdiği korsan bir önergeyle 4760 sayılı ÖTV Kanunu’nda yapılan değişiklikle getirilen muafiyet ve daha önce yapılan ÖTV tarhiyatına sağlanan aftan, bir oğlunuz ve gelininizin yüzde 50 ortak olduğu ve İstanbul Atatürk Havalimanı serbest bölge içinde bulunan Cihan Kamer işletmesi de yararlanmış mıdır? Yararlanmışsa kaç lira yararlanmıştır? Adı geçen işletmeye bu kanunun yürürlüğünden evvel ikmalen veya resen salınan cezalı ÖTV var mıdır, varsa miktarı nedir? Bu yasayla çıkarılan aftan yararlandırılmış mıdır?”

Bu konuyla ilgili olarak Maliye Bakanlığından gelen bir şeyde, soru önergesinde yer alan kişi ve ortaklarla ilgili hususlara Vergi Usul Kanunu’nun “Vergi mahremiyeti” başlıklı 5’inci maddesinde yer alan hükümler nedeniyle cevap verilmesinin mümkün bulunmadığı ifade edilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Bakan, Vergi Usul Kanunu’nun 5’inci maddesiyle ilgisi yok.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Cevap öyledir Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Yani bu kaçamak. Vergi Usul Kanunu’nun 5’inci maddesinde vergi muamele ve işlemleri…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Ben cevapları vereyim, tekrar konuşacağız zaten.

Şimdi, Sayın Genç’in bir başka sorusu: “Son mahallî idareler seçimleriyle seçilen İstanbul Anakent Belediye Başkanlığınca daha evvelki yıllarda yeşil alan, okul, park, bahçe, cami alanı gibi kamu hizmetlerine ayrılan yerlerden imar planındaki amaçları değiştirilerek konut ve ticaret alanlarına dönüştürülen gayrimenkul sayısı kaç tanedir? Bunların sayısının 5 bin civarında olduğu doğru mudur? Bu suretle imar değişikliğine uğrayan taşınmazların eski ve yeni sahipleri kimlerdir? Yine bu taşınmazların eski vergi değerleri ile imar tadilatlarından sonraki vergi değerleri kaç liradır?” deniliyor.

İlgili belediyeden gelen cevap: 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 8/b ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu’nun 7/b maddeleri gereğince herhangi bir parselde imar planı değişikliği yapılabilmesi için ilgili parselin 1/5.000 ölçekli nâzım imar planı ve bu plana uygun ilçe belediyelerinin onayı sonrasında İstanbul Belediye Meclisince onaylanmış 1/1.000 ölçekli uygulama imar planı olması gerekir. 1/1.000 ölçekli planı olmayan parselde uygulama yapılamaz. Aynı parseli ilgilendiren 1/5.000 ölçekli nâzım imar planı değişikliğinin ve onu takip eden 1/1.000 ölçekli uygulama imar değişikliğinin planlama sürecinde bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekir. Dolayısıyla planlama süreci dâhilinde değerlendirildiğinde 1/1.000 ölçekli uygulama imar planı değişikliklerinin genel itibarıyla 1/5.000 ölçekli nazım imar planı değişikliklerinin ilgili mevzuat gereği yapılması zorunluluğu getirilmektedir.

5216 sayılı Kanun ile Büyükşehir Belediyesi yetki sınırları genişletilmiş ve sorumluluk alanı 183 bin hektardan, 3 kat artırılarak 534 bin hektara çıkmıştır. Konu bu kapsamda değerlendirildiğinde, Nisan 2004-Şubat 2009 yılları arasında toplam 1.508 adet 1/5.000 ölçekli nâzım imar planı değişikliği kabul edilmiştir. Kabul edilen plan değişikliklerinin 880 adedi kamuya ilişkin yeşil alan, okul, sağlık tesisi vesaire, 617 adedi özel mülkiyete ilişkin alınan imar planı değişikliği kararlarından oluşmaktadır. Bu süre içerisinde 473 adet 1/5.000 ölçekli nâzım imar planı değişiklik teklifi reddedilmiştir. İstanbul Büyükşehir Belediyesince kentin ihtiyaçları, değişimi, gelişimi açısından değerlendirilerek karar alınmıştır. Bu değişiklikler neticesinde yasal mevzuat gereği Nisan 2004-Şubat 2009 yılları arasında 736 adet kamu ve 663 adet özel olmak üzere ilçe belediye meclislerince kabul edilen toplam 1.430 adet 1/1.000 ölçekli uygulama imar planı değişikliği Büyükşehir Belediye Meclisince kabul edilmiş, 158 adet 1/1.000 ölçekli uygulama imar planı değişikliği ise reddedilmiştir.

Tokat Milletvekilimiz Sayın Reşat Doğru’nun sorusu: “Karabağ’ın Ermenilerce işgalinden sonra 1 milyonun üzerinde Azerbaycan Türk’ü çok zor şartlar altında Bakû ve çevresinde yaşamaktadır. Daha önceki hükûmetler döneminde bu mahzun insanlara Kızılay ve TİKA marifetiyle yardımlar yapılmıştır. 58, 59 ve 60’ıncı Hükûmetler döneminde yardım yapılmış mıdır? Yapıldıysa miktarı nedir?”

Değerli milletvekilleri, bu tip yardımlar tabiatıyla ilgili ülkelerle görüşerek, talep vukuunda ve onların taleplerinin imkânlarımız ölçüsünde karşılanması şekliyle sürdürülmektedir. Nitekim bu dönem zarfında da bazı hizmetler oradaki kardeşlerimize götürülmüştür. Bunlardan bazılarını burada müsaade ederseniz ifade etmek istiyorum.

Birincisi, 149 No.lu Ağdam Göçmen Okuluyla ilgilidir. Azerbaycan Cumhuriyeti Eğitim Bakanlığı bizden Ağdam Tahsil Şubesine bağlı 149 No.lu Ağdam Göçmen Okulunun onarımını tarafımızdan istemiştir, bu tarafımızdan gerçekleşmiştir.

İkincisi, Sabirabat Saatli bölgesinde bulunan kaçkın ailelere yardım edilmesi -ifadeleri oradan alarak söylüyoruz- Sabirabat Saatli bölgesinde bulunan kaçkın ailelerin iskan edildikleri çadır kampına yiyecek, giyecek, ilaç gibi temel ihtiyaç maddelerinden oluşan gerekli imkân verilmiştir. 8 ve 9 Mart 2007 tarihleri arasında ayrıca 400 aileye bu ihtiyaçlar dağıtılmıştır, talep vukuunda da bunlar dağıtılmaya devam ediliyor. Hasret Yolu Esir ve Rehin Alınmış Kişilere bilgisayar odası kurulması talep edilmiş, TİKA Başkanlığı destekleriyle Azerbaycan Cumhuriyeti’nde faaliyet gösteren Karabağ ihtilafı döneminde esir ve rehin alınmış kişiler ile onların aile üyelerine yönelik eğitim, sosyal ve insani yardımda bulunan Hasret Yolu Esir ve Rehin Alınmış Kişilere Yardım İçtimai Birliği tarafından esir ve rehine alınmış kişilerin aile üyelerinin sosyal ve insani sorunlarının hafifletilmesi, çocuklarının eğitim durumlarının iyileştirilmesi, istihdamlarına katkı sağlanması amacıyla bilgisayar odası kurulmuş ve talep edilen hususlar tarafımızdan karşılanmıştır.

Yine, Karabağ kaçkınlarına bilişim sektöründe meslek edindirme kursları açılması bizden istenmiş 2008 yılında, TİKA Başkanlığı desteğiyle Dağlık Karabağ bölgesiyle Ermenistan’dan göç etmiş kimsesiz çocuklara meslek edindirmek ve üretime katkıda bulunmalarını sağlamak amacıyla bilgisayar öğretilmesi ve bilgisayar temini, bununla ilgili gerekli düzenlemelerin yapılması amacıyla bizden talepleri olmuş, bunların tamamı karşılanmış, kendilerine de ders vermek üzere, o zaman bizden istenen iki eğitmen var, bu eğitmen de görevlendirilmiştir.

Savaş gazisi kadınlara geçim merkezi kurulması istenmiş bizden. Yine, TİKA Başkanlığıyla Azerbaycan’da faaliyet gösteren Savaş Gazisi Kadınlara Sosyal Yardım İçtimai Birliği tarafından Karabağ savaşında şehit olmuş asker eşlerinin maddi durumlarının ve içinde yaşadıkları olumsuz sosyal koşulların iyileştirilmesi amacıyla gerçekleştirilmesi düşünülen geçim hizmeti merkezi kurulması bizden istenmiş, bununla ilgili ekipman da dâhil tarafımızdan karşılanmıştır.

Yine, savaş mağduru ailelerin çocuklarına bilgisayar kursu açılması ve bununla ilgili merkez kurulması istenmiş. Bununla ilgili olarak da yine TİKA Başkanlığı tarafından gerekli hizmet ve katkı verilmiştir.

Sayın Kamer Genç’in, “Akfırat’ın eski Belediye Başkanının oğlu Enes Yıldız, jandarmada verdiği ifadede babasının yeniden göreve dönmesi için hâlen İstanbul Milletvekili olan Mehmet Sekmen’e 60 bin YTL ödediğini öne sürmüştür.

Bu iddia doğru mudur?

Bu iddiayla ilgili milletvekiliniz hakkında soruşturma açmayı düşünüyor musunuz?

Bu milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılıp gerek bu, gerekse daha önceki iddiaların araştırılmasını düşünüyor musunuz?” diye bir sorusu var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – İki dakika süre veriyorum, tamamlarsanız…

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Hemen bitiriyorum Sayın Başkan.

Akfırat eski Belediye Başkanı ve arkadaşları hakkında yürütülmekte olan soruşturma sırasında, soru önergesinde adı geçen şahsın 10/1/2009 tarihinde jandarma tarafından ifadesine başvurulduğu, babasıyla ilgili birçok bilgi vermekle beraber doğrudan babasının göreve iadesi için soru önergesinde adı geçen milletvekiline 60 bin YTL verdiğine dair bir beyanı bulunmadığı, bu sebeple adı geçen milletvekili hakkında 20/3/2009 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği… Dolayısıyla iddiayla ilgili olarak delil olmaması sebebiyle adı geçenin dokunulmazlığının kaldırılması yönünde bir talep de mevcut değildir. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 6/4/2009 tarih 2900/444 sayılı yazılarıyla bu bilgi bize ulaşmıştır. Bunu da Değerli Milletvekilimizin bilgisine sunmuş oluyoruz.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Genç, şimdi, size dört dakika süre verdim.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Efendim, tabii, biraz önce Sayın Bakanın yaptığı açıklamaların büyük bir kesimi çok alçak bir sesle söylediği için pek anlaşılmadı.

Birinci sorum… Bu Kilerin 261 metrekare yükseklikte binayla ilgili verdiği ifade pek tatmin edici olmadı. Bize belediyeden gelen gayriresmî bilgilere göre burası başlangıçta yeşil alanmış, sonra imar planını tadil etmişler, cami alanına çevirmişler, sonra cami alanında da beş katlı bir bina olarak değişmiş ve sonra da işte birilerinin de “Ya, sen işte beş kat ne yapacaksın, seksen altı kat yap da daha iyi olur.” dedikleri söylendi bize, çok ciddi bir bilgi olarak geldi ama şimdi Sayın Bakan diyor ki: “Bu bölgede yükseklik serbesttir.” Bu bölgede nasıl serbest olur? Yani yükseklik hiçbir yerde, imarda serbest olmaz. Verilen cevap maalesef beni tatmin etmedi.

Efendim, bu Davos’taki Gazze Paneli’yle ilgili, biliyorsunuz, bu tamamen bir tezgâhtır. Biliyorsunuz, bu Gazze’ye İsrail saldırıp da birçok insanı öldürünce Saadet Partisi İstanbul’da bir miting yaptı. Bu mitingde tabii büyük bir insan kalabalığını topladı buraya. Bunun üzerine, ne yapalım, ne yapmayalım diye buna karşı AKP bir tedbir düşündü. Orada tuttular, hiç gerek yokken Davos’ta bir panel düzenlediler. Panel, Türkiye ile İsrail arasında. Şimdi, Türkiye ile İsrail arasında panel düzenlenmesini gerektiren hiçbir neden yokken işte böyle bir tezgâh bir panel düzenlendi. O moderatör arkadaş da gelmiş, daha önce görüşmüş burada, Türkiye’de bazı kişilerle, terkin de edildi. Ondan sonra işte orada “One minute” demek suretiyle işte “İsrail’e biz kafa tuttuk.” diye kendi seçmen kitlesinde bir avantaj sağlamak üzere böyle bir panel düzenlendiğini, daha önce de bunu belirtmiştim.

Şimdi, efendim, burada Serbest Bölgeler Kanunu müzakere edilirken AKP’li milletvekilleri, her zaman yaptıkları gibi bir korsan önerge verdiler. Bu korsan önergede 4760 sayılı ÖTV Kanunu’nda bir değişiklik yaparak serbest bölgelerde mücevherat ticareti yapan kişilere ÖTV muafiyetini getirdiler. Sonra araştırdık ki bu serbest bölgede Tayyip Bey’in ortak olduğu Cihan Kamer işletmesi bir faaliyette bulunuyor ve o zaman geçmişe de af getirdiler.

Şimdi soruyoruz Bakana, diyoruz ki: “Kaç lira affedilmiş kendisinin borçlarından? Bundan yararlanmış mı?” Şimdi bize diyorlar ki: “Vergi Usul Kanunu’nun 5’inci maddesine göre vergi mahremiyetine giriyor.” Efendim, Vergi Usul Kanunu’nun 5’inci maddesi şunu diyor: Vergi muamele ve işlemleriyle uğraşanlar inceleme sırasında edindikleri sırları açıklamayacaklar. Maalesef, AKP İktidarı bunun çok arkasına sığınıyor. Şimdi, burada vergi mahremiyeti yok. Bizim söylediğimiz, burada Tayyip Bey’in oğlu ne kadar ÖTV’den yararlanmış, ne kadar affedilmiştir? Bir siyasi partinin genel başkanının, bir başbakanın oğlu eğer özel bir kanunla özel aftan yararlanmışsa bunu açıklamak Vergi Usul Kanunu’nun 5’inci maddesindeki vergi mahremiyetine girmiyor. Bu tamamen… Böyle bir şemsiyeyle kaçıyorlar.

Soruyoruz, “Doğal gazın fiyatı ne kadar?” diyoruz. Efendim, uluslararası tahkimden bahsediyorlar. Yani maalesef böyle suistimale müsait olan şeylerde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Doğru…

Bir dakika süreniz var.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Azerbaycan’ın toprağı olan Karabağ ve etrafındaki yedi şehirde Ermenistan işgali devam etmektedir. Burada yaşayan insanlar 1 milyonun üzerindedir. Azerbaycan’ın çeşitli yerlerinde, çok zor şartlar altında yaşamakta ve “Ne zaman öz toprağımıza döneceğiz?” diyerek heyecanla o günü beklemektedirler. Ancak, dünyadaki bütün sivil toplum kuruluşları ve devletler, maalesef, bu işgale duyarsız kalmakta ve hiçbir tepki de göstermemektedirler. Bu durum çok üzücüdür. Konu Türkler olunca dünyanın aldığı tavır, her zaman olduğu gibi, duyarsızlık, görmemezliktir. Ancak, biz Türkiye Türkleri olarak bu şekilde yapamayız. Kardeşlerimizin karşılaştığı bu haksız, yanlış durumu dünyaya tekrar tekrar anlatmalı, onlara maddi yardımlar dâhil, her tür desteği sağlamalıyız.

Yapılan yardımların artırılarak devam ettirilmesi gerektiğini söylüyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

Yedi dakika süre veriyorum size, tamamlarsanız sevinirim, yani ekleme yapmayacağım.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Başta da ifade etmeye çalıştım, değerli milletvekillerimizin Sayın Başbakana sorduğu soruları biz şu şekilde burada cevaplıyoruz: Eğer Cemil Çiçek olarak doğrudan benim görev alanıma giren hususlar olursa benim gerekli bilgilere ulaşarak ve sorumluluğumda da olduğu için daha ayrıntılı cevap verme imkânım oluyor. Eğer başka bakanlıkların veya kuruluşların görev alanına giriyorsa bu gelen soruları ilgili kuruluşlardan soruyoruz, gelen cevap çerçevesinde biz burada cevaplandırma yapıyoruz. Takdir edersiniz ki bir kısım sorulara çok ayrıntılı cevap vermek gerekecektir. O ise elimizdeki metin açısından mümkün olmuyor. O zaman da yanlış bilgi verip Meclise saygısızlık olur. Onun için, sorunun soruluş tarzında İç Tüzük’e aykırı bir yan olmayabilir ama bazı sorular var ki bunlar doğrudan ilgili bakana sorulmuş olsa belki bugün arkadaşlarımızın kendi yönlerinden muğlak bulduğu, “Yeterli cevap gelmedi.” tarzındaki serzenişlerini bir ölçüde ortadan kaldırma imkânımız olabilir diye düşünüyorum.

Sayın Genç’in burada sorduğu soruların bir kısmı Maliye Bakanı tarafından cevaplandırılabilir. Mesela deniliyor ki: “Vergi Usul Kanunu’nun 5’inci maddesi gizlilik hükmünü içeriyor.”

KAMER GENÇ (Tunceli) – Tayyip Bey’in ailesi olduğu için soruyoruz.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Doğrusu bunu, benim burada bir değerlendirme konusu yapmam doğru olmaz. Maliye Bakanına tekrar sorulabilir, bunun tartışması yapılabilir ama şunu da görmemiz lazım: Biz yasaları yaparken genel ve eşit düzenlemeler olarak yapıyoruz. Eğer insanlara bir hak tanınıyorsa, bir imkân tanınıyorsa burada şunun oğlu olması, bununla kan bağının olması, eğer orada istisna hükümlerini koymuyorsak, yasalarda bunları istisna dışında tutmuyorsak bunlarla ilgili bir tartışmayı bence çok doğru bulmam. Çünkü bu, artık işin siyasi bir değerlendirmesidir, siyasi tartışma konusudur.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Mücevherata muafiyeti niye getirdiniz? ÖTV’yi ekmekten alıyorsunuz da mücevherattan niye almıyorsunuz?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Kaldı ki şunu da kabul etmemiz gerekir: Hepimizin görevi yani milletvekilleri olarak değil, tüm Türk vatandaşları olarak hepimizin görevi, ne yapıyorsak yasalara uygun hareket etmektir. Eğer yapılan iş yasalara uygunsa, yasalara aykırı bir yanı yoksa bunun ötesinde bir değerlendirme bence siyasi bir değerlendirme olur, verilecek cevap da siyasi olur. Hâlbuki bizden sorulan soru teknik bir sorudur. Doğrudur yanlıştır, bunu tartışabiliriz, münakaşa konusu yapabiliriz ama Vergi Usul Kanunu’nun 5’inci maddesine atıf yapılarak bu soru bu şekilde cevaplandırılmış olmaktadır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Öyle değil Sayın Bakan, ben de maliyeciyim, “vergi mahremiyeti” o değil!

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) – Diğer konu, yine siyasi değerlendirme konusudur. Davos toplantılarının nasıl yapıldığını biliyoruz. Orada yönetimin nasıl gerçekleştiğini, gündemin nasıl belirlendiği belli. Böyle olunca da soruda dile getirilen hususlar, tarafımızdan belirlenecek veya karar verilecek hususlar değil. Siz, o toplantıları o çerçevede ya kabul edersiniz ya etmezsiniz, ya katılırsınız ya da katılmazsınız ya da daha sonraki toplantılara katılmak istiyorsanız şartlarınızı da önceden söylersiniz, “Şunları göreyim, ondan sonra katılırım.” diyebilirsiniz. Nitekim zaten belli bir süreden beri de, geçen sene bu toplantılara Türkiye olarak biz bir katılımda bulunmadık, oradaki toplantıların ortaya koyduğu tablo sebebiyle.

Şimdi, Azerbaycan’la ilgili olarak Sayın Reşat Doğru’ya teşekkür ediyorum. Şundan hepimizin emin olması lazım: Bu Karabağ meselesi, sadece Azerbaycan’ın meselesi değil, hepimizin meselesidir. Kıbrıs meselesi gibi o da bizim millî davamızın bir parçasıdır. Emin olun ki biz muhataplarımızla konuşurken Türkiye içindeki meseleler, o ülkeyle Türkiye arasındaki ilişkilerin ya-nında mutlaka vurgu yaptığımız, gündeme getirdiğimiz iki konu var. Bunlardan bir tanesi Kıbrıs’tır, öbürü de Karabağ sorunudur. Maalesef, dünyada böyle bir çifte standart vardır. Söylediğiniz doğrudur. Eğer oradaki insanlar Türk olmasaydı, bizden bir parça olmasaydı, yer yerinden oynardı. Biz de bunu gündeme getirmeye çalışıyoruz, dünyanın adalet terazisinde de böyle bir eksiklik ve bozukluk vardır. Bunu hep beraber gündeme getirmeliyiz, getiriyoruz. Nitekim dış komisyonlara giden arkadaşlarımız da inanıyorum ki fırsat buldukça, imkân buldukça bu konuyu gündeme getirirler ve getirmelidir.

Biz bütün Türk cumhuriyetleriyle çok yakın bir iş birliği içerisindeyiz. Bütün Hükûmetler bu konuda birbiriyle yarış içerisinde olmalıdır. Çünkü, netice itibarıyla orayla tarih bağımız var, kültür bağımız var, menfaat bağımız da var. Böyle olunca da hem Azerbaycan’la hem diğer Türk cumhuriyetleriyle geçmişe kıyasla çok daha fazla yakın bir ilişki içerisindeyiz. Esasen, bu ülkelerde meydana gelen bir kısım siyasi olaylar da konunun üzerine daha fazla gitmemizi, daha fazla üzerinde durmamızı gerektirmektedir. Nitekim, en son gelişmeler Kırgızistan’da yaşanıyor. Zaman oldu, Türk cumhuriyetlerinin kendi aralarında bir kısım sıkıntılar var, bunları buluşturmak, barıştırmak, münasebetlerini dostça götürmelerini temin etmek de dâhil, maddi, manevi her türlü katkıyı bugüne kadar verdik, bundan sonra da vermeye devam ederiz, bu bizim görevimizdir, karşılık beklemeksizin. Onu da yeri gelmişken ifade edeyim. Bazen, Türkiye olarak biz üzerimize düşeni fazlasıyla yapıyoruz ama bazen de oradan aynı ilgiyi görmediğimizde kendi içimizde bir değerlendirme konusu yapalım. Bununla ilgili de pek çok somut örnekler var ama şimdi bir tartışma kapısını da bu manada açmak istemem ama Azerbaycan en yakın, bize de komşu Türk Cumhuriyeti olması hasebiyle, onlara karşı ilgimiz hiç şüphesiz daha da fazladır. Bu yaşanan trajik olaylar sebebiyle. Bizden ifade ettiğim hususlar talep edilmiştir. Çok şükür, bugün, Azerbaycan’ın imkânı bir beş, on sene evveline nazaran daha fazladır, özellikle gelirleri artmıştır, petrol fiyatlarındaki, doğal gaz fiyatlarındaki artışlar sebebiyle Azerbaycan’ın millî geliri de artmıştır, Dolayısıyla, eskiye nazaran bize talepler daha az olabilir ama Türk cumhuriyetlerinden ne talep geldiyse biz bunların hepsine, bütün cumhuriyet hükûmetleri gibi biz de olumlu baktık, olumlu bakmaya çalışıyoruz, elimizden gelen desteği siyaseten de ekonomik olarak da başka alanlarda da verdik, vermeye devam ediyoruz.

Bu fırsatı verdiğiniz için Sayın Doğru size de çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, gündemin “Sözlü Sorular” kısmında yer alan sorulardan 1, 19, 20, 27, 28, 30, 35, 37, 38, 44, 45, 50 ve 51 cevaplandırılmıştır, diğer sorular gündemde kalmaya devam edecektir.

Alınan karar gereğince, diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’nci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)

 

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 18.38

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.46

BAŞKAN : Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 125’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

4’üncü sırada yer alan, Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, 633 Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Kastamonu Milletvekili Sayın Mehmet Serdaroğlu’nun 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununa Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4.- Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; 633 Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununa Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/833, 1/162, 2/443) (S. Sayısı: 507) (x)

BAŞKAN - Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Geçen birleşimde, tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmişti.

Şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz. Birinci bölüm 1 ila 12’nci maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde gruplar adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Osman Kaptan’a aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Kaptan.

CHP GRUBU ADINA OSMAN KAPTAN (Antalya) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşülmekte olan Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Sayın arkadaşlarım, Diyanet İşleri Başkanlığının 633 sayılı Kuruluş Kanunu 1965 tarihlidir, yani bundan kırk beş yıl önce çıkarılmıştır. Bu Yasa’nın bazı maddeleri üzerinde yapılan değişikliklerin 1979 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesinden sonra bu konuda yeni bir yasal düzenleme yapılmamıştır. Onun için de aradan geçen otuz bir yıllık süre, Diyanet İşleri Başkanlığı açısından son derece sıkıntılı ve sorunlu geçmiştir. Anayasa Mahkemesi tarafından verilen iptal kararının doğurduğu boşluğun yanında otuz bir yıllık gelişmeler nedeniyle ortaya çıkan yeni ihtiyaçlar karşısında kurumun genişlemesi, büyümesi, personel sayısının artması, gereken düzenlemelerin yapılmamış olması yeni bir yasal düzenlemenin yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Gerek Anayasa Mahkemesi kararının yarattığı bu boşluğun doldurulması gerekse geçen süre içinde ortaya çıkan yeni ihtiyaçların karşılanması için yasal bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur. Bu nedenle, biz bu düzenlemeyi olumlu buluyoruz ve destekliyoruz.

                                     

(x) 507 S. Sayılı Basmayazı 25/6/2010 tarihli 124’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyanet İşleri Başkanlığının inanç dünyamızda hoşgörü ortamının geliştirilmesine yönelik tüm çalışmalarına gerekli katkıyı sağlama düşüncesinde olduğumuzu öncelikle belirtmek isteriz. Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu laik ve çağdaş cumhuriyetin tüm değerlerinin ve kurumlarının titizlikle korunmasını, her din, mezhep ve inanç grubundan yurttaşlarımızın inanç ve ibadet özgürlüğünün güvence altına alınmasını, camiler ve diğer ibadet yerlerine siyasetin sokulmamasını önemli görüyoruz. İnanç ve mezhepleri dışlamadan ama onları da bir din gibi görmeden, din ve inanç özgürlüğüne saygı gösterilmesini de önemli görüyoruz. Bir cumhuriyet kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığımızın, tüm inanç ve mezheplerin taleplerine duyarlılık ve eşitlik içinde yaklaşmasını sağlayıcı tarzda yapılanmasını arzu ediyoruz. Bu yapılanmada Alevilerin de temsiline imkân verilmelidir. Bu tasarı, birçok konuda olumlu düzenlemeler getirmekle birlikte, hem kamuoyunun hem de Diyanet İşleri Başkanlığı çalışanlarının beklentilerini karşılamaktan uzaktır.

Sayın milletvekilleri, tasarının bir felsefesi açısından bakıldığı zaman, kurumsal yapıya ilişkin değişiklikler zayıf kalmıştır. Ağırlıklı olarak, Diyanet İşleri Başkanlığında din hizmetleri sınıfında çalışan personelin özlük haklarını artırma amacına yönelmiştir. Din hizmetleri sınıfının kamunun diğer alanlarında çalışan personele kıyasla geride kalmış olan özlük haklarının iyileştirilmesi şarttır. Ancak, Hükûmet tasarısında, Diyanet İşleri Başkanlığında din hizmetleri sınıfı dışında başta genel idare hizmetleri sınıfında çalışanlar olmak üzere 6 bin civarındaki personelin özlük haklarında herhangi bir iyileştirme ve düzenlemeye gidilmemişti. Komisyondaki yoğun eleştirilerimiz üzerine, din hizmetleri sınıfının dışında kalan personelin özlük haklarında da belli ölçüde bir iyileştirmeye gidilmiştir. Özlük haklarını artırabilmek amacıyla, tasarıyla birçok yeni unvan ihdas edilmiştir. İhdas edilen unvanların birçoğunun kamu personel rejiminde olmaması nedeniyle kamu yönetiminde sorunlara yol açması kaçınılmazdır.

Sayın arkadaşlarım, ihdas edilen kadrolarda, uzmanlaşmanın gerekleri yerine özlük hakları ön plana çıkarılmıştır. Tasarıda hizmet artışının gerektirmediği yeni yapılanmalar istenirken yurt dışı kadrolar, kadro karşılığı sözleşmeli personel maaşı, genel müdürlük düzeyinde yeniden örgütlenme gibi yeni hizmet ve fonksiyonlar talep edilmemektedir. Örneğin geçen sene Konya’nın Taşkent ilçesine bağlı Balcılar beldesinde yeterince denetlenmeyen, Diyanet teşkilatına bağlı olmayan bir Kur’an kursu binasında gaz patlaması sonucu, yatılı eğitim alan 17 çocuğumuzun feci şekilde öldüğüne kamuoyu büyük bir üzüntü ve infialle tanık olmuştur. Bu tür olayların yeniden yaşanmaması için bu tasarıda Diyanet İşleri Başkanlığının merkez ve taşra teşkilatının üstlenmesi gereken yeni görevler, yetkiler ve yaptırımlar yer almamaktadır.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; tasarının birinci bölümünde Diyanet İşleri Başkanlığının kuruluşu ve merkez teşkilatına ilişkin yapı belirlenmiştir. Ancak buna paralel olarak taşra teşkilatı için de bir cetvel oluşturulması mümkünken oluşturulmamıştır.

Başkanlığın kadro sayısının belirlenmesinde daha önceki yıllarda Hacettepe Üniversitesine yaptırılmış olan norm kadro çalışmalarından yararlanılıp yararlanılmadığı belli değildir. Kurumun bu konuda ciddi bir çalışmasının olabilmesi için kurumda bir norm kadro çalışmasının yapılmasına ihtiyaç vardır.

Diyanet İşleri Başkanının ve başkan yardımcılarının görevleri, yetkileri, görev süreleri belirlenirken başkan yardımcılarının görev sürelerinin Başkanın görev süresiyle sınırlı tutulması gibi bir örnek kamu yönetimi sistemimizde bulunmamaktadır. Başkan yardımcıları, Başkan değişiminde kurum belleğinin bir sonraki döneme aktarılması görevini üstlenebilirler. Onun için başkan yardımcılarının görev sürelerinin Başkanın görev süresiyle sınırlı olduğuna dair düzenlemenin yeniden gözden geçirilmesinde yarar vardır.

Birinci bölümde ayrıca Başkanlığın hizmet birimleri olan merkez ve taşra teşkilatının hizmet birimlerinin görev ve yetkileri belirlenmiştir. Taşra teşkilatıyla ilgili düzenlemeler, personelin nitelikleri, değişik makamlara atama ve görev süresi konusundaki yer değiştirmeleri, Diyanet İşleri uzmanlarının ve uzman yardımcılarının, müfettiş ve müfettiş yardımcılarının atama usulleri gibi hususlar da düzenlenmiştir. 

Sayın arkadaşlarım, Diyanet İşleri Başkanlığımız, cumhuriyetimizin ilk yıllarından beri, dinimizin temel hükümlerinin ve mukaddes kitabımız  Kur'an-ı Kerim’in aslına uygun olarak öğrenilmesi ve öğretilmesinde, dinimizin kötü amaçların elinde kontrolsüz bir silah gibi kullanılmasının önlenmesinde önemli görevler yapmıştır. Örneğin, 1926 yılında, Yüce Atatürk’ün isteğiyle, Diyanet İşleri Başkanlığımız, rahmetli hemşehrimiz Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’a Kur'an-ı Kerim’i tefsir ettirmiştir. Atatürk’ün gerekli parayı bizzat kendi cebinden ödediği bu tefsir, İslam âlemi bilginleri arasında bugün hâlâ bir referans kitabı niteliğini korumaktadır. Diyanet İşleri eski Başkanlarımızdan rahmetli Ahmet Hamdi Akseki’nin hizmetlerini de bu arada saygıyla anmak istiyoruz.

Yine bu tasarıda Mushafları İnceleme ve Kıraat Kurulunun görev ve yetkileri içinde sayılan hatalı ve noksan olarak basılan Mushaf ve cüzler ile sesli ve görüntülü Kur'an-ı Kerim yayınlarının toplatılması ve imha edilmesinin mahkeme kararıyla yapılmasının düzenlenmesini olumlu buluyoruz.  Diyanet İşleri Başkanlığımızın bu mahkeme kararına uyma konusundaki yaklaşımının, tavrının, yüksek mahkeme kararları karşısında “Ulemaya sorunuz.” diyen Sayın Başbakana da örnek olmasını tavsiye ediyoruz.

Sayın milletvekilleri, Hükûmetin uzun zamandır “açılım” adı altında yürüttüğü ama bir türlü ne olduğu anlaşılmayan çalışmalarından birisi olan Alevi açılımıyla ilgili olarak tasarıda bir düzenlemenin bulunmaması Hükûmetin bu konuda samimi olmadığını göstermektedir.

Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaptan.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Sayın Beytullah Asil. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, 633 Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununa Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım.

Gecesini gündüzüne katarak güzel yurdumuzun en ücra köşelerinde bu aziz milletin bekası ve aydınlanması adına görev yapan Diyanet İşleri Başkanlığının güzide mensuplarına şükranlarımı sunuyorum. Görevlerini tamamlayıp emekliliğe ayrılmış görevlilerimize sağlık, sıhhat içerisinde yuvalarında uzun bir ömür diliyorum, Hakk’a yürüyen mensuplarına da rahmetler diliyorum. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, din görevlisi, sosyal alanı kuşatmalı ve sosyal kesimlerin hepsine ulaşmalı. Toplumda sosyal problemler varsa, insan hakları ihlalleri varsa, çevre bilinçsizliği varsa, ticaret ahlakı yoksa, suç oranları çocuklarımıza kadar inmişse, terör tırmanıyorsa, insanlar birbirine karşı sevgi ve saygısını yitirmeye başlamışsa, yani ne kadar sosyal sorun varsa din görevlilerinin elini taşın altına koyması ve bu konuda gerekli çalışmayı yapması gerekmektedir. Üzülerek ifade ediyorum ki maalesef bu tespitlerin hepsi bugün ülkemizde mevcuttur. İşte bugün görüştüğümüz bu yasa tasarısı din görevlilerimizin elini taşın altına koymasına vesile olur. Geleceğimiz için bu hususu çok önemli buluyorum.

Çünkü son günlerde terör ve şiddet ivme kazanarak artmaktadır. Ülkemiz acı ve gözyaşından başka bir sonucu olmayacak şiddet ortamına sürüklenmek istenmektedir. Kardeşliğin ve dostluğun en köklüsünü, acının ve yıkımın da en şiddetlisini bilen bu coğrafyanın insanları, şiddet ortamında, kaybedenin, Anadolu’da yüzyıllardır birlikte yaşayan et ve tırnak gibi birbirine geçmiş milletimizin olacağını bilmelidir. Bu kanlı senaryo bugünümüzü ve geleceğimizi karartmaktadır. Milletimizi kutuplaşmalara yönelten her türlü şiddete karşı duruş, tek çözüm olarak önümüzde durmaktadır. Kendi çıkarları için Türkiye'nin önüne engel koyanların, Türkiye’yi sistemli olarak dış merkezlere bağımlı kılanların tasfiye edilmesiyle, onların sahip olduğu egemen konumların ortadan kalkmasıyla Türkiye'nin önü büyük ölçüde açılmış olacaktır. Türk insanı, kendisini sömüren, gelişmesini engelleyen, Türkiye’ye 20’nci yüzyılı kaybettiren mevcut zihniyet ve onun kuşatmasından kurtulmadan güçlü Türkiye’yi oluşturmak mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz ve ülke insanımız iletişim ve teknolojideki gelişmelerin de etkisiyle hızlı bir şekilde gelişmekte ve değişmekte. Ülke insanımızın bilgi seviyesi sürekli olarak yükselmektedir. Okuryazar oranımız yüzde 90’ları geçmiş, zorunlu temel eğitim sekiz yıla çıkmış, lise ve yükseköğrenimini bitiren sayısı çoğalmış, yurt dışında öğrenim görenlerin sayısı yüz binlerle ifade edilmeye başlanmıştır, master, doktora yapanlarda ciddi anlamda artış yaşanmaktadır. Bilgi seviyesi yükselen toplumumuzun fikrî seviyesinin de yükseleceği, düşünce derinliğine ve çeşitliliğine meylin artacağı tabiidir.

Ülkemizde demokrasinin gelişme sürecinin bir gereği olarak düşünceyi ifade etme özgürlüğünün daha da yaygınlaştırılması çalışmaları da sürdürülmektedir.

Ülkemizin dünya ülkeleriyle ilişkileri sadece siyasi, ekonomik ve askerî alanlarla sınırlı kalmamakta, sosyal ve kültürel alanlara da taşmaktadır. Yurt dışında milyonlarca insanımız yaşamaktadır. Her yıl on milyonlarca turist ülkemizi ziyaret etmektedir.

Ulaşım ve iletişim teknolojilerindeki hızlı gelişmeler, insanımızı, yabancı kültürlerle yüz yüze getirmiştir. İnternet yoluyla ülke ve dünyadaki gelişmeler anında takip edilebilmektedir.

Milletimizin sosyal yapısı, insanımızın kişisel seciyesinden daha çabuk değişebilmektedir. Üstelik, sosyal yapı, kişisel değişmeleri hızlandıran bir faktör rolünü oynamaktadır.

Toplumumuz klasik bir sosyal yapının genel karakteristik çizgilerini korumakla beraber, bazı değişmelere de maruz kalmaktadır. Son zamanlarda Türk ailesi küçülme yönündeki temayülüyle bir değişim sancısı içerisine girmiştir. Aile dün dede, nine, oğullar, gelinler ve torunlardan oluşurken, bugün anne, baba ve çocuklardan oluşmaya başlamıştır.

Tek başına yaşamak yaygınlaşmaktadır. Kuşaklar arasındaki anlayış farkı ve hatta çatışması hızlanmıştır. Aile bölünmeleri ve boşanmalar gözle görülür bir şekilde artmıştır. Ailenin temel taşını oluşturan nikâh, ciddi sorunlarla karşı karşıya kalmıştır. Geleneksel toplum yaptırımı her geçen gün etkisini yitirmektedir.

Bütün bunlara bağlı olarak toplumu oluşturan kesimler bir taraftan çeşitlenirken, diğer taraftan farklılaşmaktadır. AKP’nin sekiz yıla yaklaşan iktidarındaki köylü ve çiftçiyi yok etme politikası başarılı olmuş, kırsal kesimden kentlere hızlı bir göç yaşanmaktadır. Uygulanan yanlış politikalarda ısrar edilmesi sonucu bu göç bugün de artarak devam etmektedir.

İfade ettiğim bu değişme ve gelişmelere maruz kalan ülkemiz, böyle bir tecrübeyi yaşayıp başarı ile sonuçlandırmak zorundadır. Bütün bunlar, din hizmetlerinin yeniden ele alınıp geliştirilmesi gereğini açıkça hatırlatmakta, hatta zaruri kılmaktadır. Burada da öncelikli görev teşkilat yasasını görüştüğümüz Diyanet İşleri Başkanlığına düşmektedir.

Değerli milletvekilleri, kamu vicdanında ve kamuoyunda Diyanet İşleri Başkanlığına duyulan güven ve itibara karşılık genel idare içerisinde hak ettiği konuma ulaştırılamadığı, siyasetin kaygan zemininden etkilenen hükûmetlerin  taraflı tutumları sebebiyle de Anayasa ve kanunların kendisine verdiği görevleri layıkıyla yerine getiremeyen bir algı mevcuttur. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da yapısı ile Başkanlık, Türkiye'nin gündemini sağlıklı bir şekilde takip edemeyecek, gerektiğinde dinî ve millî konularda fikrini beyan ederek, yıkıcı, bölücü ve millî kültürü zedeleyici akımlara karşı etkili tedbirler almakta yetersiz ve gerilerde kalacaktır. Türkiye, küreselleşen yeni dünya sürecine, kalkınmış, dünya devleti olmaya hazır, birlik ve dirlik problemini aşmış bir devlet olarak girmek zorundadır. Bütün bu nedenlerle umuyorum ve temenni ediyorum, yapılacak düzeltmeler, verilecek önergelerle görüşmekte olduğumuz bu yasa tasarısı bütün bu meseleleri çözmemize, bu sıkıntıların giderilmesine yardımcı, vesile olur.

Değerli arkadaşlarım, maddelere geçildiğinde vereceğimiz önergelerle, aşağıdaki konuşma sürem nedeniyle kısaca özetleyeceğim kamuoyu algısını düzeltme yönündeki çalışmalarımızı destekleyeceğinizi ummak istiyorum.

Diyanet İşleri Başkanlığı ülkenin en ücra köşelerine kadar temsilci bulundurma imkânına sahip bir kurumumuzdur. Türk toplumu da din hizmetlerine ve din görevlilerinin faaliyetlerine açık ve isteklidir. Bu durum Türkiye’de yaygın din eğitimi ve öğretimi için bir fırsattır. Ancak, bu imkânların Diyanet İşleri Başkanlığınca gereği gibi bugüne kadar kullanıldığını söylemek mümkün değildir. Vaaz ve hutbeler konusunda da çağın gereklerine ve halkın ihtiyaçlarına çare olunamamış, camiler ve görevlileri yeterli oranda devreye sokulamamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

BEYTULLAH ASİL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Diyanet İşleri Başkanlığının her türlü siyasi görüşün üzerinde kalarak görev yapması Anayasa’nın amir hükmüdür. Ancak, kamuoyundaki hâkim kanaat, Diyanete siyasi iktidarların baskı yaptığı yönündedir. Bu da Diyanete olan güvene gölge düşürmekte ve hizmetlerine şüpheyle bakılmasına yol açmaktadır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, yasa tasarısının ülkemize, insanımıza, Diyanet camiasına hayırlar getirmesi temennisiyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Asil.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına, Hakkâri Milletvekili Sayın Hamit Geylani. (BDP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Geylani.

BDP GRUBU ADINA HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 507 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın birinci bölümü üzerine Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, din ve inanç özgürlüğü ulusal ve uluslararası belge ve düzenlemelerle koruma altına alınmış temel insan haklarından biridir. Bu hak doğası gereği temel insan hakları olan düşünce ve ifade özgürlüğü, özel yaşam, eğitim hakkı, ayrımcılık yasağı, örgütlenme özgürlüğü ve daha da sayabileceğimiz doğrudan doğruya ve diğer haklarla ilintilidir. Ne yazık ki Türkiye’de diğer temel insan hakları alanında yaşanan sorunlar din ve inanç özgürlüğü alanında da çok ciddi sorunlar yaşanmaktadır. En basitinden başörtü sorunu bu ülkenin en büyük ayıplarından biridir. Yine başta Aleviler olmak üzere farklı din ve inançların ibadethane ve din adamı konusunda yaşadığı sorunlar da uluslararası alana bile taşınan sıkıntılardandır.

Dinî Özgürlükler Komisyonunun 2009 raporunda Türkiye’de din ve inanç özgürlüklerine yönelik ciddi sıkıntıların devam ettiği tespiti yer almıştır. Raporda “Türk Hükûmetinin laiklik yorumuna dayanarak dini kontrol altına alma girişimi ve dini kamusal alan dışında bırakma çabası, ülke yurttaşlarının birçoğunun dinî özgürlüklerinin ciddi biçimde ihlal edilmesiyle sonuçlanıyor.” denilmektedir. Yine rapordan ayrıca dinî özgürlükleri ihlal edenlere azınlıktaki Aleviler ve gayrimüslimlerin yanı sıra çoğunluktaki Sünnilerin de dâhil olduğu belirtilirken, Türkiye’nin Lozan Antlaşmasının getirdiği yükümlülüklere rağmen dinî azınlık gruplarına yasal statü tanınmadığı, gayrimüslim cemaatlere mülk sahibi olma, din adamlarını eğitme ve dinî eğitim verme hakkı da verilmediği vurgulanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi 1924 Anayasası’nda “Devletin dini İslamdır.” ibaresine yer verilirken, 1928’de bu cümle Anayasa’dan çıkarılmış ve 1937’de ise aynı yasa maddesinde Türkiye devletinin laik olduğu ibaresi eklenmiştir.

Bakınız, Diyanet İşleri Başkanlığı Türkiye’de “varlığı, konumu, yetkisi, devletle, İslam’la ve laiklikle ilişkisi, yaptıkları, yapamadıkları, personel ve bütçe” gibi pek çok yönüyle -çoğu ve bazı müftülerin, imam ve diğer din görevlilerinin- en çok tartışılan kurumların başında gelmektedir. Bu tartışmanın kaynağı, devletin kendisini “laik” olarak tanımlaması ve Diyanetin devlete bağlı bir kurum statüsüyle çalışıyor olmasıdır.

Geçmişe baktığımızda şeyhülislamlığın kaldırılmasıyla eşzamanlı olarak 1924’te kurulan Diyanet İşleri Başkanlığının 1982 Anayasası’ndaki statüsünü düzenleyen 126’ncı maddesinde bu kuruma milletçe bütünleşme ve dayanışmayı amaç edinme görevi verilmiştir. Ama ne yazık ki… Peki, bu kurumun toplumsal barışa, 72 milyon yurttaşımızın tüm haklar alanında ve eşitlik temelinde birlik ve beraberliğine katkısı var mı, varsa da ne kadar yol almıştır bugüne kadar? Ancak, ne yazık ki kurum, bu gerekli amacı hiçbir zaman gerçekleştirememiştir ve gerçekleştirilmesi anlamında da herhangi ciddi bir kalıcı adımı atması öngörülmüyor ve bunu göremiyoruz. Çünkü bu kurumun bugünkü statüsü özgürlükçü bir laik yorumuyla uyumlu olmaktan oldukça uzaktır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de de devletin dinî yaşamdan tamamen çekilerek bu alanı özerk ya da bağımsız kurumlar aracılığıyla yapılması tartışılmalıdır artık. Bence bu tartışmanın zamanı gelmiş, hatta geçmektedir.

Bakınız, İngiltere’de bireyler dinlerinin gereklerini bireysel ya da toplu olarak kamusal ve özel alanda özgürce yerine getirirler. Devlet hiçbir dine ve dinî kuruma yardım etmemekte ancak bazı binaların bakım ve onarımı için mali destek sağlamaktadırlar. Dinî örgütler ise yardım dernekleri statüsüne sahip oldukları takdirde vergi muafiyetlerinden yararlanabilmektedirler. Rusya’da ise çoğulcu bir dinsel ve toplumsal yapı teşvik edilmektedir. Rusya Anayasası’nın 28’inci maddesine göre bireysel ve toplu ibadetler serbesttir. 19’uncu maddeye göre ise dinî tercihler arasında herhangi bir ayrım yapılmamaktadır. Fransa’da devlet dinî uygulamalara saygılıdır ancak devlet, dinleri resmen kabul etmez, kamu eğitiminde dinî bir mezhebe yer verilmez, dinî cemaatler dernekler şeklinde örgütlenebilirler. Bu derneklere vergi indirimi sağlanmaktadır. Örneklerle de anlatmaya çalıştığımız gibi gerçekten laik olan ve toplumu demokrasi, hukuk kuralları içinde özgürce yaşatmaya çalışan rejimlerde Diyanet İşleri Başkanlığı gibi herhangi bir kurum bulunmamaktadır. Yanlış anlaşılmasın, biz bu kurumun kaldırılması gerektiğini savunmuyoruz ancak bu kurumun mevcut hâliyle demokrasiyle ve din, inanç özgürlüğüyle bağdaşmadığını, dolayısıyla bu kurumun en azından bütün inançlara ve görüşlere eşit mesafede yer almasını ve her anlamda siyasetten uzak kalması için yeniden düzenlemelerin yapılması gerektiğini ifade ediyoruz.

Değerli arkadaşlar, tarihsel olarak -demin de söyledik- şeyhülislamlıkla birlikte Diyanet İşleri Başkanlığına uzanan çizgide bir kurumun var olması, bu kurumun başarılı, doğru, demokrasi ve insan haklarına uygun bir yapılanma içerisinde olduğunu göstermez. Zira bu yapılanma, insan hak ve özgürlüklerine, vicdan, din, inanç özgürlüğüne, laikliğe, demokrasiye, eşitliğe ve adalete birçok anlamda aykırılıklar teşkil etmektedir. Ayrıca bu kurum, Sünni, Şafii, Hanefi, Alevi, inançsız ve Müslüman olmayan tüm yurttaşların vergilerinden pay almasına rağmen, çoğunlukta oldukları için sadece Sünnilere hizmet vermesi hukuka, adalete, vicdana ve inanç özgürlüğüne aykırı olduğunu belirtiyoruz. Örnek verilen ülkelerde olduğu gibi, devlet her dine ve her mezhebe karşı eşit mesafede durmalıdır.

Değerli milletvekilleri, toplumda empati, hoşgörü ve çoğulcu anlayışın yaygınlaşması ve hâkim olması sivil toplum anlayışının koşullarından en önemlisidir. Bu nedenle, toplumun tüm kesimlerine hitap edecek bir Diyanet İşleri Başkanlığının oluşturulması kaçınılmaz olmuştur ancak bundan önce yapılması gereken öncelikli mesele, Türkiye’deki hak ve özgürlükleri evrensel standartlara çıkarmak ve sivil, çoğulcu bir toplumun kapısını aralamaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

HAMİT GEYLANİ (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Hak ve özgürlüklerinin olmadığı bir ülkede din ve inanç özgürlüğünden söz etmek olanaksızdır. Bu nedenle farklı dinî yorumlara inanan Müslümanlara da hitap eden bir Diyanetin yanı sıra, Alevi mezhebine, Süryanilere, Yahudilere, Hristiyanlara ve tüm dinî gruplarına din hak ve özgürlüklerini sağlamak amaçlanmalıdır. Bu nedenle, devletin bağımsız ve kendi ekonomik finansmanına sahip bir dinî teşkilatın kurulması doğru olacaktır. Tıpkı askerî vesayet altında bir demokrasi olamayacağı gibi hukuk devleti gerçekleşmeyeceği ve ifade özgürlüğünün sağlanamadığı bir düzende de, tasarıda da görüldüğü gibi, mevcut hâliyle konulan bir Diyanet İşleri Başkanlığı din ve vicdan özgürlüğü de laik devlete sığınamaz. Tüm temel hak ve özgürlüklerin hiçbir şekilde kısıtlanmadığı, bütün kimliklerin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAMİT GEYLANİ (Devamla) - …dillerin, kültürlerin ve inançların kendilerini ifade edebileceği bir ülke dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Geylani.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Ahmet Koca. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET KOCA (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın üzerinde grubum adına söz almış bulunmaktayım. Bu itibarla yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Cumhuriyeti devletinin her noktasında, her karesinde, köyünde, mezrasında, şehrinde, mahallesinde, beldesinde halkıyla iç içe, beraberce yaşayan, sosyal, kültürel ve dinî görevlerini en güzel şekilde yerine getiren Diyanet mensuplarını burada saygıyla selamlıyorum ve kendilerini kutluyorum, tebrik ediyorum; yüzyıllarca ülkemizin her karış toprağında büyük hizmetler vermektedirler. Onlar, geceleri karanlıkta, gündüzleri ise güneşin alnında görevlerini yerine getirmekte. Dolayısıyla bu dinî görevlerini ve sosyal, kültürel görevlerini yerine getirirken pek çok da zorluklarla karşı karşıya gelmişler ve o zorlukları da milletiyle beraber, halkıyla beraber, vatandaşıyla beraber aşmışlardır. Bunun yanında öğretmenlerimiz de imamlarımız da müftülerimiz de birer, o bölgelerde kanaat önderleri olmuşlar. Dolayısıyla hem bu Diyanet mensubu kardeşlerimi hem de öğretmen kardeşlerimizi tebrik ediyoruz, kutluyoruz, onların görevlerinde üstün başarılar diliyoruz.

Diyanet mensubu kardeşlerimiz bu görevlerini ifa ederken vatandaşıyla el ele, omuz omuza olmak suretiyle onun düğününde, cenazesinde, onun ölümünde, doğumunda, onun her türlü sosyal faaliyetlerinde beraber olmuşlar ve onların birer derttaşları olmuş ve onların hizmetinde olmuşlar. Âdeta Diyanet mensubu kardeşlerim halkımızın birer emniyet supaplarıdır. Dolayısıyla onlara yapılacak olan her türlü hizmet bizim için büyük bir zevktir, onurdur. İnşallah o onuru hep beraber paylaşırız.

Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere cumhuriyetimizin en köklü kurumlarından birisi olan Diyanet İşleri Başkanlığı laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşüncelerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek görevini yerine getiren anayasal bir kurumdur. Ancak ulaştığımız bu teknoloji çağında mevcut kurumsal yapı ihtiyaçlara cevap veremez hâle gelmiş. Bu itibarla, bu yapının daha dinamik olması için her türlü gayret sarf edilmiştir.

Diyanet İşleri mensubu bir kardeşiniz olarak da söyleyebilirim, otuz yıl önce başlamış olduğum bu kurumdaki görevimde şu konuşulurdu değerli milletvekilleri: Evet, devasa bir kurum ve bu kurumun bir kanunu var ama artık bu kanun bu kurumu kaldırmıyor. Yirmi beş-otuz yıllık geçen bu süre zarfı içerisinde hep bunlar konuşuldu ama garip bir tecelli değil, güzel bir tecelli, yine benim de içerisinde bulunduğum Türkiye Büyük Millet Meclisinde 23’üncü Dönem siz değerli Meclis üyelerine nasip olmuştur. Buna katkıda bulunan tüm milletvekillerimizi, ben, burada, katkılarından dolayı tebrik ediyorum, teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, her din mezhep ve inanç grubundan yurttaşımızın inanç, ibadet ve özgürlüğünün güvence altına alınması için her türlü çabayı göstermeliyiz. Diyanet İşleri Başkanlığının, inanç dünyamızda hoşgörü ortamının geliştirilmesine yönelik tüm çalışmalarına gerekli katkıyı sağlama düşüncesinde olduğumuzu yürekten ifade ediyorum.

Kurum personelinin özlük haklarında artışa gidilirken din hizmetleri sınıfında görev yapan personel ve diğer sınıflardaki personel arasındaki ayrım da ortadan kalkmakta ve din hizmetleri sınıfındaki personelin özlük haklarındaki artış oranı ile diğer personelin özlük haklarında da bir iyileştirme söz konusudur.

Değerli milletvekilleri, bugüne kadar yeni bir kanun çıkarılmadığından Başkanlığın çalışmalarının yasal dayanaktan büyük oranda yoksun kaldığını söylemiştim. Bu geçen otuz bir yıllık süre zarfında yasal boşluklar ve hantal yapı, kurumu, maalesef günün ihtiyaçlarına tam cevap veremez hâle getirmişti. Teşkilat yapısı bir türü yerine oturtulmamış ve kırk yılı aşan bir sürede Diyanet İşleri Başkanlığı kadro sayısı 25 binlerden bugün 100 binlere ulaşmıştır. İşte bu ortamda kurumdan yeterli performans beklemek de mümkün olmamakta idi.

Başkanlık, yurt içinde ve yurt dışında yürüttüğü hizmetler bakımından önemli gelişmeler kaydetmiştir. Sadece Türkiye Cumhuriyeti devletinin sınırları içerisinde Diyanet mensuplarımız hizmet yapmamışlar, diğer ülkelerde yaşayan Türk vatandaşlarımıza, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımıza da hizmet etmeye başlamıştır. Türki devletlerden Avrupa’daki ülkelerimize, hatta Amerika’ya kadar diyanet mensubu kardeşlerimiz gitmek suretiyle orada dinî görevlerini yapma ve yaptırma, öğretme konumuna gelmişlerdir. Birçok bakanlık, kamu kurum ve kuruluşundan daha büyük bir teşkilata sahip olan Diyanet İşleri Başkanlığımız, 1965 yılında merkez teşkilatı, hizmet birimleri, daire başkanlığı ve şube müdürlüğü şeklinde teşkilatlandırılmış olup, bu yapıyla, günümüzde yürütülmekte olan görev ve hizmetlerin etkin ve verimli şekilde sürdürülmesi mümkün olmamaktadır. Yasal boşluklar söz konusudur. Din hizmetlerini yürüten personel ciddi sıkıntılar yaşamakta idi, sosyal ve özlük hakları noktasında da çağın gerisinde kalmıştı. İşte çıkaracağımız bu kanun tasarısıyla bu boşluklar doldurulacak ve Diyanet mensubu kardeşlerimiz biraz daha rahat bir ortama kavuşacaklar. Din İşleri Yüksek Kurulu uzmanlığı, uzman vaiz, başvaiz, uzman imam-hatip, başimam-hatip ve başmüezzin şeklinde kariyer meslek yapılanmasına gidilmesi suretiyle kariyer sahibi hâline gelecekler.

Geçen zaman içinde Başkanlık teşkilatında ve yürütülen hizmetlerde değişiklik ve gelişmeler olmuş, yeni ihtiyaçlara göre yeni birimler oluşturulmuştur. Bu kanun hükmünde kararnameyle değiştirilecek iki madde yeni şeklini aldığında, uzun süredir teşkil edilemeyen Din İşleri Yüksek Kurulu teşkil edilebilecek ve Başkanlık hizmet ve faaliyetlerindeki önemli bir aksaklık da izale edilmiş olacaktır.

Diyanet İşleri Başkanlığı, Türkiye Cumhuriyeti’nin hoşgörü, samimiyet ve barış yüzüdür. Bu nedenle, bu kurumu en modern ve en çağdaş bir şekilde yapılandırmak zorundayız. Bu yapılandırmayı da inşallah bugün gerçekleştireceğiz.

Diyanet işleri ve Başkanlığına bakış tarzımız… Din gerçeğini ve Diyanet mensubu gerçeğini kabul ederek bakarsak, o zaman gerekli çözüme kavuşturmuş olabiliriz. Din gerçeğini ve Diyanet mensubu gerçeğini eğer göz ardı ederek bakarsak kendi içerimizde çelişkiye düşeriz. Onun için, Türkiye’de ve dünyada bir din gerçeği vardır, bu din gerçeğinden de hiçbir zaman kaçmamız mümkün değildir. Dolayısıyla, çözümlerimizi de din gerçeğini göz önüne alarak çözmeliyiz. Nitekim, Meclisimizde bugün, diğer siyasi gruplarımızla ve parti gruplarımızla beraber bunu gerçekleştiriyoruz.

Evet, Diyanet teşkilatının kuruluşundan bu tarafa emeği geçmiş tüm Diyanet mensubu kardeşlerime ben buradan teşekkür ediyorum, ahirete göçmüş olanlar için de rahmet diliyorum, aileleriyle birlikte sağlık, sıhhat ve afiyet içinde hayatlarını geçirmelerini diliyorum.

Diyanet İşleri Başkanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın öncelikle bir ihtiyaç hâline dönüştürülmesini ve bu kanunun ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini temin eder, hepinize saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Koca.

Tasarı hakkında şahısları adına ilk söz Düzce Milletvekili Sayın Celal Erbay’a aittir.

Buyurun Sayın Erbay. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

CELAL ERBAY (Düzce) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 507 sayılı kanunun birinci bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizin bugün en baskın özelliklerinden biri, sadece nüfusta ve tezahür dünyasında değil, gündelik hayatın ve beşerî ilişkilerin birçok alanında İslam’ın hissedilir şekilde var olmasıdır. Bu tespit için sokağa, mahalleye, hayata nazar etmek yeterlidir ancak bu nazar başka hiçbir Müslüman ülkede rastlanmayacak bir denge ve huzura da tanıklık edecektir. Gerçekten de ülkemizde var olan dinî hayat, farklılıkları zenginlik kabul etmede, geçmişin mirası ile çağın dinamizmini sağlıklı bir şekilde buluşturmada, dinî bilgide yenilenmeyi, davranışlarda samimiyeti, dindarlıkta ahlakiliği öne çıkarmada emsalsiz örnekler sunmaktadır.

Şüphesiz bu noktaya erişmede Diyanet İşleri Başkanlığının rolü asla göz ardı edilemez. Avrasya coğrafyasından tarihte birçok acı ve tatlı hatırayı paylaştığımız yakın komşularımıza kadar, Balkanlar, Kafkasya, Rusya soydaş ve akraba topluluklarından, Afrika’nın içlerine kadar geniş bir alanda özgün, güvenilir, donanımlı ve yol gösterici bir dinî tecrübeyi temsil eden bağlılık ve vefa karışımı bir duyguyla kendisine yönelen bu dünyaya bilgi ve hizmet sunan Diyanet İşleri Başkanlığı, Avrupa’daki insanımız için sadece bir din hizmetinin değil, âdeta bir kimlik ve özüyle varoluş mücadelesinin de adıdır. Başkanlığın dış dünyadaki temsil gücü ve etkinliği, kurumsal inisiyatifin yanı sıra tarihten bu yana milletimizin bu coğrafyalara götürdüğü hizmet ve ülkemizin dışarıda sahip olduğu önem ve irtibatla da bağlantılı bir husustur.

Yurt dışından, özellikle de İslam ülkelerinden bakıldığında Diyanet, Müslümanlıkla modern hayatın, laikliğin, demokrasinin birbiriyle yarıştırılmadan ve karşı karşıya getirilmeden ahenk içerisinde yaşatılabileceğini, 21’inci yüzyıl dindarlığının sahih dinî bilgiyi, barış ve hoşgörüyü esas alarak bidat ve taassuptan uzak biçimde inşa edilebileceğini gösteren önemli ve kendine özgü bir örnek olarak görülür. Bugün, başta yakın ve civar komşularımız olmak üzere birçok İslam ülkesinde üzülerek izlediğimiz kaos ortamı bizlere Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir kurumun ne anlama geldiğini yeterince anlatmaktadır sanırım. Çevresine din konusunda sağlıklı bilgi ve hizmet sunması ölçüsünde rehberlik, saygınlık ve otorite yönü öne çıkan Diyanet teşkilatı, ülkemizde, kamuoyunun, dinî bilginin, gündelik dindarlığın, hatta geleceğin şu veya bu yönde oluşumunun baş sorumlusu veya umudu olarak algılanır. İyi günde, kötü günde, birlik ve beraberliğin, acıyı, umudu, coşkuyu paylaşmanın en bilinen, milletin merkezle ve devletle buluşması için açılan ana yol ve köprülerden biridir Diyanet İşleri kurumu.

Diyanet İşleri Başkanlığı, toplumu din konusunda doğru bilgiyle aydınlatma görevinin ayrılmaz parçası olarak İslam’ı doğru anlamanın yolunun, Kur’an ve Peygamber Efendimiz’in sahih sünnetini anlamaktan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

CELAL ERBAY (Devamla) – …ve bu iki temel kaynağın bilgisini ahlaki sorumluluk olarak hayatımıza yansıtmaktan geçtiğini her platformda ısrarla vurgulamaktadır çünkü dinin iyi anlaşılmadığı yerde bidat ve hurafenin, törelerin, çıkar ilişkilerinin, dinle şöhret ve servet kazanmanın dinî bir zemin bulması ve burada kökleşmesi kaçınılmaz olur.

Avrupa Birliğine üyelik ve küreselleşme sürecinin hız kesmeden sürdüğü ve bizi yarınlara hazırlanmaya zorladığı şu günlerde, keşke, popüler kültürün bütün değerleri buharlaştıran rüzgârlarından, kontrolsüz dünyevileşmenin yok edici girdabından, büyük kavramlarla ve iddialı biçimde yaptığımız sığ tartışmalardan, kendimizi merkez alan öz yargı ve incitici tavırlardan kurtulabilsek, öz güvenimizi kazanıp yaşadığımız eski tecrübeleri ve seksen beş yıllık…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CELAL ERBAY (Devamla) – …son tecrübeyi sağlıklı biçimde değerlendirip iyi yaptıklarımızı geliştirip eksikliklerimizi tamamlayabilsek, 21’inci yüzyılı kendimizce ve öz yararlarımıza hizmet eder tarzda inşa edebilsek.

İnşallah, bu düzenlemenin, bu arzulananın gerçekleşmesine yardımı olacağı düşüncesiyle hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erbay.

Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Durdu Özbolat. (CHP sıralarından alkışlar)

DURDU ÖZBOLAT (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 507 sıra sayılı kanunla ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesile ile hepinizi en içten duygularımla selamlıyorum.

507 sıra sayılı Kanun Tasarısı ile Diyanet İşleri Başkanlığında önemli düzenlemelere gidiliyor. Diyanet İşleri Başkanlığının Kuruluş Kanunu 1965 tarihlidir ancak Yasa’nın bazı maddelerinde yapılan değişiklikler 1979 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Ne hikmetse bu iptal işleminden sonra oluşan boşluğu doldurmak için otuz bir yıldır hiçbir çalışma yapılmamıştır.

Şimdi, sayın milletvekilleri, 1979'dan 2010 yılına kadar dünyada olup biteni bir gözlerinizin önünden geçirin. Diyanet İşleri Başkanlığı, her dönemde bu ülkenin en çok konuşulan, en çok tartışılan kurumlarından birisi olmuştur ama bu kurumla ilgili olarak 1979'da yapılması gereken düzenlemeler 2010 yılına kalmıştır. Bu otuz bir yıllık sürenin sekiz yılı da AKP’nin hükûmette olduğu yıllardır. Galiba bu boşluk birilerinin işine gelmiştir, bunun başka hiçbir izahı yoktur.

Değerli milletvekilleri, Büyük Atatürk, 3 Mart 1924 tarihinde, din hizmetlerini politikanın dışında ve üstünde tutmak amacıyla Diyanet İşleri Başkanlığını kurmuştur. Cumhuriyetimizin bu seçkin kurumu, aynı zamanda laik, çağdaş cumhuriyetin değerlerini koruyacak, her din, mezhep ve inanç grubundan tüm yurttaşlarımızın inanç ve ibadet özgürlüğünün de güvencesi olacaktır. Camilere ve ibadet yerlerine de siyasetin girmesine engel olacak, inanç ve ibadet dünyamıza hoşgörüyü egemen kılacaktır. Bu kadar büyük sorumluluklar yüklediğimiz bir cumhuriyet kurumu, bu kurumun çalışanlarının maaş ve özlük sorunlarının düzenlenmesi, iyileştirilmesiyle ilgili çalışmalara tabii ki her türden katkıyı sağlayacağız, sağladık da. İlgili komisyonların çalışmalarına, bunlarla ilgili tutanaklara bakılırsa Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinin sorumlu muhalefetin gereğini nasıl yerine getirdikleri görülecektir.

Kurumun personel sayısı resmî verilere göre 81.851’dir, bütçesi ise 2 milyar 652 milyon 818 bin TL’dir, bir önceki yıla oranla artışı yüzde 8,44’tür. Kuruma bağlı cami sayısı 80.636’dır. Öğretime açık Kur’an kursu sayısı 8.164’tür. Bu kurslara devam eden kursiyer sayısı ise 273.876’dır.

Kurumun yumuşak karınlarından birisi Kur’an kurslarıdır. Şimdi, ben, burada, milletin kürsüsünden soruyorum: Bu kursların tamamı Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı mıdır? Bu kursların denetimi yeterince yapılabilmekte midir? Bu kursların giderlerinin tamamı Diyanet İşleri Başkanlığınca mı karşılanmaktadır?

Sayın Bakan, geçen yıl, Konya’nın Taşkent ilçesine bağlı Balcılar beldesindeki bir Kur’an kursunda patlama oldu. O feci kazada tam 18 evladımızı kaybettik. O kurs Diyanet İşleri Başkanlığına mı yoksa başka bir kuruma mı bağlıydı? Denetimini kim yapıyordu? Daha doğrusu denetim yapılıyor muydu? Bu kursun yetkilileriyle ilgili Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan dava devam ediyor ancak kaza esnasında Kur’an kursu olarak hizmet veren kurum, kazadan sonra, mahkemede İngilizce kursuna dönüşmüş. Bunu da bilgilerinize sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, ben bu Meclisin Alevi kökenli milletvekillerinden birisiyim. Ülkemde tahminî olarak ne kadar Alevi vatandaşımızın yaşadığını merak ediyorum. Bunu, devletimin Diyanetten sorumlu Bakanından duymak istiyorum. Ayrıca, bu vatandaşlarımdan devletin ne kadar vergi aldığını da merak ediyorum. Toplanan bu vergiden Diyanet İşleri Başkanlığına ne kadar pay aktarıldığını da merak ediyorum. Aktarılan bu paydan ne kadarının Alevi vatandaşlarımızın inanç ve ibadet kurumlarına, bu anlayışı tanıtmak için yapılan yayın ve araştırmalara harcandığını da merak ediyorum.

Sayın Başbakan sayesinde son bir yılda sözcük dağarcığımızın başına “Açılım” kelimesi oturdu, açılımla yattık, açılımla kalktık. “Kürt açılımı” dedi, altını dolduramadı, memleket kan gölü. “Alevi açılımı” dedi, Alevileri birbirine düşürdü, somut hiçbir adım atılmadı. Sırada diğer açılımların yaratacağı sıkıntılar var. Kanun tasarısını baştan sona dikkatle okudum, açılımı bırakın, o süreçte ortaya çıkan tartışmaları dahi anımsatacak bir not, bir cümle bulamadım.

Tasarının olumlu tarafları yok mu? Tabii ki var. Zaten komisyonlarda çok titiz bir çalışma sergileyen arkadaşlarım madde madde değerlendirmeler yapmışlar. Merak edenler tutanaklara bakabilirler. Otuz bir yıllık bir ayıbı ortadan kaldırmaya çalışıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

DURDU ÖZBOLAT (Devamla) – Bu, başlı başına bir olumluluktur ancak eksik noktalar, yanlışlar her zaman yaptığınız gibi doğrularınızdan daha fazla değerli arkadaşlarım. Kanunla kurumu, deyim yerindeyse yeniden tanımlıyorsunuz, yeni uzmanlık alanları oluşturuyorsunuz. Bunların arasına inanç ve mezhep grupları ile ilgilenecek birilerini de koymak çok mu zor? Yok mu bu konularda yetişmiş elemanlarınız?

Geçici madde 14 ile “2010 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun 22 nci maddesinde yer alan sınırlamalara tabi olmaksızın, 2010 yılı içerisinde Diyanet İşleri Başkanlığına ait boş kadrolara 5000 adet açıktan atama yapılabilir.” deniyor. İnsaf, 5 bin adet açıktan atamayı neye göre seçeceksiniz? Hangi kadrolarda boşluk var? Var mı, yoksa seçim yatırımı mı? Yine aynı kanun çerçevesinde 25'i merkez, 208'i taşra olmak üzere 233 kadroyu iptal ediyorsunuz. 439'u merkez, 9.828'i taşra, 7'si yurt dışında olmak üzere 10.274 yeni kadro tahsis ediyorsunuz. Yani epey yandaşı kayıracaksınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DURDU ÖZBOLAT (Devamla) – Ancak sizlere şunu söyleyeyim değerli arkadaşlar, gidicisiniz. Cumhuriyet Halk Partisinin ayak sesleri her yerde duyulmaya başladı. Bize çok iş bırakıyorsunuz ama bütün bu işlerin üstesinden geleceğiz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özbolat.

Soru-cevap işlemine geçiyorum.

Sayın Taner…

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, camilerin aydınlatma, elektrik giderleri dışındaki ısıtmaya ve soğutmaya harcanan elektrik ücretleri dernekler veya cami cemaatleri tarafından karşılanmaktadır.

1) Aydın gibi, sıcaklığın 40 derecenin üzerinde olduğu illerde, özellikle teravih ve cuma namazları gibi uzun süren ibadetlerde, klima çalıştırılmadan nasıl ibadet yapılabilecektir?

2) Her cuma günü hocanın hutbesini o haftaki camide toplanacak yardım konularına ayırmasını nasıl karşılıyorsunuz?

3) Elektrik dağıtım işleri özelleştirildiğine göre, yarın borcunu ödemediği için camilerin elektrikleri kesilirse vicdanen rahatsız olmayacak mısınız?

4) Elektrik paralarını ödememenizin altında, camilerle birlikte cemevlerinin de elektriklerini ödememe isteği yatıyor olabilir mi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

1) Sayın Bakan, her yıl, hac organizasyonu kapsamında, Diyanet İşleri personeli kaç kişi görevli olarak hacca gönderilmektedir? Bu görevlendirmelerde hangi objektif kriterler uygulanmaktadır? Görevlendirilecek imam-hatiplerin belirlenmesinde müftülüklerde siyasi etkilerin öne çıktığı iddiaları doğru mudur?

2) Hâlen vekil imam olarak görev yapan kaç imam hatip bulunmaktadır? Bu tasarı ile vekil imamların tamamına kadro verilebilecek midir?

3) Kütahya ilinde eksik olan imam-hatip, müezzin ve Kur'an kursu öğretmenlerinin atamaları ne zaman yapılabilecektir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Asil…

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı 110 bin civarında personel olmasına rağmen, yurt dışı müşavir ve ataşeliklerine üniversitelerden öğretim üyelerinin atandığını görüyoruz. Bugüne kadar bu görevlere kaç öğretim üyesi gönderilmiştir?

Diyanet İşleri Başkanlığında en çok eleştirilen, tenkit edilen konu, hac organizasyonu. Bu yasa tasarısının bu eleştirileri ortadan kaldıracağını düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Cengiz…

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, bunlar, imam arkadaşların soruları.

İmam ve müezzin arkadaşlar, çabalarıyla, Diyanet Vakfının en zengin vakıflar arasında yer almasına sebebiyet vermişlerdir. Müftülüklerin dinî görevleri yanında zengin bir vakfın da tabii başkanı olmasının müftülerimizin de zaman zaman çizgi dışına çıkmasına vesile olduğu tespit edilmektedir. Görevleri itibarıyla ve Vakıftaki usulsüzlükler noktasında kaç müftü hakkında soruşturma açılmıştır ve açılan bu soruşturmaların da kaç tanesi mahkemeye intikal etmiştir?

İki: Diyanet Vakfının yönetimini müftülüklerden alarak profesyonel bir yönetime kavuşturmayı düşünüyor musunuz?

Üç: Bu yasayla merkezde başta Başkan olmak üzere personele yüzde 40 civarında zam yapıldığı, taşra personeline de yüzde 5 civarında zam öngörüldüğü ifade edilmektedir. İmamlar soruyor: “Allah adaleti ve iyiliği emreder.” sözüyle bu bağdaşıyor mu? Din görevlileri için yapılan hac sınavında ücret alınmakta. Bundan vazgeçiliyor mu?

BAŞKAN – Sayın Yıldız…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, din hizmetleri sınıfından olmayan görevlilerin emeklilik ve maaş artışı için yurt dışına atandığı iddia edilmektedir. Bu doğru mudur?

Son sekiz yılda yurt dışına din hizmetleri görevi için kaç din hizmetleri sınıfından din görevlisi, kaç genel idari hizmetler sınıfından görevli, kaç müftü, kaç üst düzey bürokrat bu amaçla görevlendirilmiştir?

Ceza ve tutukevlerinde sunulan din hizmetleriyle ilgili protokolün geliştirilmesini, hastane ve huzurevlerinde din hizmeti sunmak için ilgili kurumlarla protokol yapmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Ağyüz

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, köyde, beldede, mahallede en büyük yükü çeken imam ve müezzinlere özlük hakları konusunda, maaş artışı konusunda bu kadar cimri davranmanızın nedeni nedir?

Ayrıca, cemevini neden ibadethane kabul etmek için yasal düzenleme yapmıyorsunuz?

Bazı Kur’an kurslarında Atatürk ve cumhuriyet karşıtı eğitimler yapılıyor. Bunun için herhangi bir yaptırımınız var mı?

Ayrıca, Madımak konusunda sizin bir çalışmanız vardı. Bunda somut bir noktaya varıldı mı?

Alevi köylerine cami yapılmasında neden ısrar ediliyor ve Hükûmetin “açılım” adı altında yürüttüğü çalışmalar bu tasarıya neden hiç yansımamış? Hâlbuki bunu büyük şeylerle kamuoyuna sunmuştunuz ama tasarıya baktığımızda bunu göremiyoruz.

Bu tasarı gerekli bir tasarıdır, hayırlı olsun ama bu işin gerçek emektarları, bu işin gerçek mihmandarları özlük haklarında ihmal edilmiştir. Bunun önergelerle düzeltilmesi gerektiğini savunuyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Tankut

YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, bu tasarıyla Başkanlık üst yönetimi ile din hizmetleri sınıfında çalışan personele iyileştirme sağlanırken Başkanlık merkez ve taşra teşkilatının bel kemiğini oluşturan genel idare, yardımcı hizmetler, teknik hizmetler gibi yerlerde çalışan personele özlük hakları ve mali konularda bir iyileştirme getirilmediği anlaşılmaktadır. Bu durum söz konusu Diyanet çalışanlarına bir haksızlık değil midir? Bu tasarı çerçevesinde bu adaletsizliği nasıl gidermeyi planlıyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bulut…

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Bakan, son yıllarda, hacı eşyasının yurda getirilmesi için, Diyanet İşleri Başkanlığı, Gümrük Müsteşarlığı ve PTT’nin oluşturduğu bir şirketler birliği kuruldu. Hacı eşyasının nakil ekibinde bazı bakanlıkların müsteşar, müsteşar yardımcıları ile bazı genel müdürlerin de görevlendirildiği bilinmektedir. Bunların kendilerinden ek gösterge itibarıyla düşük olan Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından görevlendirilmesi mevzuata aykırı değil midir? Diyanet İşleri Başkanlığında şube müdürü olan bir kişinin müsteşara ekip başkanlığı yapması mevzuata uygun mudur? Söz konusu müsteşar, müsteşar yardımcıları ve genel müdürler hacı eşyası taşıma işinde fiilen görev yapmışlar mıdır? Bu görevlendirmelerde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Korkmaz…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Bakan, milletimiz hayırseverdir ve kıt imkânlarına rağmen hayırlı hizmetlere hep destek olagelmiştir ancak milletimizin bu örnek, güzel vasfı istismar edilmeden, istisnai olması gereken yardım toplama faaliyeti genelleştirilmeden ve milletimizin kendi camisini ve hayır kurumlarını yapma hasleti yıpratılmadan yapılmalıdır. Bu faaliyette “Camiye, Kur'an kursuna yardım!” diye bağırmak zorunda bırakılan din görevlilerimizin kullanılmamasına özen gösterilmelidir. Bu görüntülerin ön plana çıkması, yüce dinimize zarar vermeye yönelik planlı ve kasıtlı kampanyalara da maalesef malzeme konusu yapılmaktadır. Bu itibarla bu faaliyetlere bir sistem getirmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan uzun zamandan beri Alevi açılımından bahsediyor. Alevi açılımından neyi kastediyor, şimdiye kadar ne kadar bir yol alınmış, onu bir açıkça söylesin. Bu milleti bu kadar kandırmanın bir anlamı yok.

Geçen gün, Madımak Oteli’ni müze yaparsak Başbağlar’ı da yaparız… Efendim, tabii Başbağlar’da da masum insanlar öldürüldü. O masum insanları öldüren kişileri şiddetle ve nefretle de kınıyoruz. Yani Başbağlar’la Madımak’ı yan yana getirmenin anlamı ne?

Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığının geçen gün bir beyanatı var, diyor ki: “Efendim, ne laikler laikliğimizi beğeniyor ne de Müslümanlar Müslümanlığımızı beğeniyorlar.” Peki, bununla ne kastediyor? Yani Diyanet İşleri Başkanlığı, biz laikliği terk edelim de İslam dinine mi dönelim diyor? Bu, herhâlde bu anlama geliyor. Bunu bir açıklarlarsa memnun olurum efendim.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sondan başlayalım. Bu cümle biraz sürçülisan oldu herhâlde, Kamer Bey’in ifade ettiği “Laikliği bırakalım, Müslümanlığa mı, İslam’a mı dönelim?” bakış açısı.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Müslümanlığı terk etmeyeceğimize göre laikliği mi terk edeceğiz?

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Hayır, birisi bir sistem meselesi, diğeri inanç meselesi; birini direkt olarak ilgilendiren bir konu. Bir karışıklık olduğu inancındayım.

Madımak, Başbağlar konusu bizim bir ifademiz değil ama bu olayların ardı ardına gelmesi bir provokasyon olduğunu açık bir şekilde ortaya koyuyor. Bunlarla ilgili, Meclis, umuyorum, önümüzdeki süre içerisinde bir araştırma komisyonu kuracak. Bu gelinen noktada geçmişteki bu karanlık noktaların aydınlatılması açısından önemli olacağı inancındayım.

Alevi çalıştaylarıyla ilgili birkaç kez açıklama yaptım. Geçen de burada geneli üzerinde -cuma günü- konuşurken de söyledim…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Milleti kandırıyorsunuz…

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Çok net şeyler var, somut…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hiçbir şey yok, hiçbir şey…

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Bakan, siz Genel Kurula konuşun.

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Somut şeyler var. Bundan rahatsız olmayın. Türkiye'nin meselelerini çözüyor isek bundan hepimizin iftihar etmesi gerekiyor. Çalıştaylarda ne konuşulduysa, ne tespit edildiyse, ne söz verdiysek o sözümüzün arkasındayız. Onlar da bir bir gerçekleşiyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Cemevlerinin elektrik parasını bile vermiyorsunuz!

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Ayrıca, yardım toplamayla ilgili, arkadaşlarımız bunun bir sisteme bina edilmesini ifade ettiler. Doğru ifade ediliyor. Din görevlilerinin bu işlemin içerisinde bulunmaması şeklindeki görüş de saygıdeğerdir. Bununla ilgili zaten derneklerimiz gerekli çalışmaları yapıyorlar ama bence şu andaki üzerinde çalıştığımız, teknolojiden de istifade ederek, mümkün mertebe insan unsurunu dışarıda bırakacak şekilde bir çalışmanın yapılabileceğini de rahatlıkla söyleyebilirim.

Camilerdeki bu ve benzeri hizmetlerin görülmesi sivil inisiyatif tarafından, elektrik ve su paralarının karşılanması ağırlıklı olarak sivil inisiyatif tarafından gerçekleştiriliyor. Bunun cemevleriyle bir araya getirilmesini ben doğru bulmuyorum. Yani böyle bir talepten dolayı bu şekle dönüşüyor gibi bir yaklaşım doğru değildir.

Yurt dışındaki, yanılmıyorsam, vekil imamlarla ilgili bir sayı istendi. Şu an devam eden, vekilliği hâlen devam eden 1.743 vekil imam var, toplam boş kadro 12.500. Kadro talebimiz oradan kaynaklanıyor. Bir taraftan, az önce bir soru geldi, hiç ihtimal vermediğimiz, varsa böyle bir şey öncelikle milletvekili arkadaşlarımızın gerekli bilgilendirmeleri yapması gerekiyor, yok “Cumhuriyet karşıtı program, propaganda çalışmaları” şeklinde. Bunların Diyanet İşleri Başkanlığı uhdesinde olması kesinlikle mümkün değildir, böyle bir örnek gösterilemez. Böyle bir şey varsa hep birlikte bunun üzerine gitmemiz gerekiyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün kurmuş olduğu ilk kurumlardan biri olan Diyanet teşkilatına böyle bir haksızlığı yani burada sözel anlamda bir soru çerçevesinde bile yapılmasını ben şahsen doğru bulmadığımı ifade ediyorum. İşte bu olumsuzlukların giderilmesi açısından 12.500 kadronun mutlak surette Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından bu kadroların doldurulup, bu hizmetlerin devletin denetimi, gözetimi altında sunulmasında büyük yarar olduğu herhâlde müşterek kanaatimizdir.

Yurt dışında görevlendirilen öğretim üyeleriyle ilgili sorunuz: 5 öğretim üyesi görevlendirilmiş bulunuyor.

Hacla ilgili olarak gönderilen… Son hac vesilesiyle görevli olarak 2.100 görevli görevlendirildi. Ayrıca, 450 kişiyle birlikte 2.550 kişi görevlendirilmiştir. 450’si kafile başkanı olarak görev yapan arkadaşlarımız.

Bunun yanında, gerçekten sayısal anlamda çok önem ifade eden sorular var. Bu sorularla ilgili de yazılı cevap vermemizin doğru olacağı inancındayım.

Müftülerle ilgili soruşturma soruldu. Bugüne kadar, 2009 yılı itibarıyla Teftiş Kurulunca 450 tahkikat yapılmış olup, 2 müftü hakkında usulsüzlükle ilgili soruşturma yapılmıştır.

Şu anda not alabildiğim ücret artışlarıyla ilgili de, bu temel yasa, bu teşkilat yasası çerçevesinde adaletli bir ücret artışı gerçekleştirdiğimizi söyleyebilirim. Buradaki sıkıntı yeni ihdas edilen kadrolarla ilgilidir. Bunu dikkate aldığınızda… Yani, genel müdürlük yok Başkanlık bünyesinde. Yedi genel müdürlük ihdası söz konusu. Tabii ki bu, ücretlerde sanki merkezî anlamda taşraya göre bir farklılık gibi algılanıyor ama yeni bir yasadır. Yeni kadro ihdaslarından dolayı bu farklılığa bu çerçevede bakmanın daha doğru olacağı inancı içerisindeyim.

Tabii, kamu personeli açısından bütün olarak bakmamız gerekiyor. Yapılan artışlarda -diğer kamu görevlileri de yine bu ülkenin insanları- bu artışlarda bu anlamda da bir adaletin gözetilmesinde yarar var.

Sayın Başkanım, müsaadenizle, diğer soruları yazılı olarak cevaplandıracağım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Birleşime 20.55’e kadar ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.00

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.58

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 125’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

507 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa, o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

1’inci madde üzerinde üç önerge vardır. Sırasıyla okutuyorum. En aykırı olanı işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 1’inci maddesinde yer alan “bir Devlet Bakanı vasıtasıyla kullanabilir.” ibaresinin “bir Devlet Bakanına devredebilir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                    Mehmet Günal                        Mehmet Şandır                       M. Akif Paksoy

                         Antalya                                    Mersin                              Kahramanmaraş

                                               Reşat Doğru                             Beytullah Asil

                                                    Tokat                                      Eskişehir

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tasarı’nın çerçeve 1’inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 633 sayılı Kanunun 2’nci maddesinin birinci cümlesinin “Başkanlık, merkez, taşra ve yurt dışı teşkilatlarından oluşur” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Ferit Mevlüt Aslanoğlu                  Osman Kaptan                          Enis Tütüncü

                 Malatya                                    Antalya                                   Tekirdağ

             M. Ali Susam                           Hüsnü Çöllü                             Atila Emek

                    İzmir                                      Antalya                                    Antalya

BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

507 Sıra Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın çerçeve 1. maddesinin ikinci fıkrasının başına gelmek üzere “Diyanet İşleri Başkanlığı yönetim bakımından Başbakanlığa bağlıdır.” İbaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                     Bengi Yıldız                          Osman Özçelik                        İbrahim Binici

                         Batman                                       Siirt                                      Şanlıurfa

                    Hamit Geylani                         Ayla Akat Ata                            Sırrı Sakık

                         Hakkâri                                    Batman                                      Muş

                                                                      Nuri Yaman

                                                                            Muş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) - Sayın Başkanım, 633 sayılı Kanun’un 1’inci maddesinde bu amaca hizmet eden ifade yer aldığından katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor  mu?

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım?

BENGİ YILDIZ (Batman) – Konuşacağım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yıldız. (BDP sıralarından alkışlar)

BENGİ YILDIZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 507 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 1’inci maddesi hakkında Barış ve Demokrasi Partisinin görüşlerini sunmak üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Diyanet İşleri Başkanlığının kuruluş amacı dini, resmî ideolojinin ve Türk milliyetçiliğinin emrine koymaktır. Şu andaki uygulama ve yapılanma Osmanlı İmparatorluğu’ndaki din devleti yerine devletin dinini ikame etmektedir. Her iki düşünce biçiminde de din ve vicdan özgürlüğünden bahsedilemez. Her iki şekilde de bir dayatma vardır. Birincisinde din adına her alanı düzenleme söz konusudur, ikincisinde ise dinin nasıl yaşanacağına devlet karar veriyor. Her ikisinde de insanın  yoktur, her ikisinde de Allah ile kul arasına girme söz konusudur.

Diyanet İşleri Başkanlığı Türkiye’deki dillere ve mezheplere eşit uzaklıkta mıdır? Hayır değildir. Hâlbuki demokratik ve laik devlet olarak tanımlanan Türkiye Cumhuriyeti’nin diyanetinden sorumlu bir kurum öyle olması lazım. Bugün Diyanet İşleri Başkanlığı, dil olarak Türkçeyi tek dil olarak görüp imam ve hatipleri öyle yetiştiriyor, hutbeleri bu dilde okutuyor. Türkiye’de milyonlarca Kürt Türkçe bilmediği hâlde, imam-hatipler ve imamlar, Kürtlerin yaşadığı köylerde, illerde, ilçelerde Türkçe vaazlarda bulunuyor, hutbe Türkçe okutuluyor.

Kur’an-ı Kerim’in Hucurât Suresi’nin 13’üncü Ayeti, Abdülbaki Gölpınarlı’nın çevirisiyle: “Ey insanlar, şüphe yok ki biz sizleri bir erkekle bir dişiden yarattık ve sizi aşiretler ve kabileler hâline getirdik tanışın diye. Şüphe yok ki Allah katında sevabı en çok ve derecesi en yüce olanınız en fazla çekineninizdir. Şüphe yok ki Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır.”

Elmalılı Hamdi “Ey insanlar, doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli ve en üstününüz ondan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdar olandır.” şeklinde mealini çevirmiş.

Cenabı Allah’ın Kur’an’da bizleri kavim kavim yarattığını ve bunu birbirimizi tanımamız için yaptığı buyrulur. Türkiye’yi yönetenler ve Diyanet İşleri Başkanlığı bu buyruğun gereğini yapıyor mu? Türkiye’deki farklılıkları tanıyor mu? Kürtleri tanıyor mu? Diyanet İşleri Başkanlığı bugüne kadar kaç hutbesinde Kürtlerin de bir kavim olduğunu söylemiştir?

Sizce Cenabı Allah’ın verdiği bir dili yok saymak, asimile etmek, o dilde ibadetin yolunu açmamak İslam dini ile bağdaşır mı? Ama şunu hatırlıyoruz: 1996 yılında Diyanet İşleri Başkanlığının katkılarıyla müftülüklere gönderilen bir kitapta Kürtlerin şeytan soyundan geldiği tespiti yapılmıştı. Diyanet İşleri Başkanlığının Kürtlerden bahsettiği herhâlde nadir olaylardan birisi de budur.

İslam dini farklı kimliklerin bir arada yaşamasının çimentosu olmalıdır. Bunun için de bu din adına düşünce üretenlerin, vaaz verenlerin farklılıkları tanıması lazım, hutbelerinde halkların kardeşliğini işlemesi lazım. Bugün toplumun bu kadar kutuplaşmasında Diyanet İşleri Başkanlığının nasıl bir rolü vardır? Farklı dil ve kültürlerin kardeşliğini mi işliyor yoksa tek dil, tek kültür, tek mezhep fikrini mi işliyor? Camiden çıkan Müslüman’ın hoşgörü, şefkat, tahammül fikriyle donanması gerekirken birçok yerde camiden çıkanların büyük bir öfkeyle gösterilere katıldığını görüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

BENGİ YILDIZ (Devamla) – Teşekkürler Başkan.

Camide Müslümanlara hangi vaazları veriyorsunuz? Diyanet İşleri Başkanlığının İslam dininin itikat, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işlerini yürütmek, dinî soruları cevaplandırmak ve dinî konularda mütalaa vermek gibi görevleri olduğu belirtilmektedir. Mesela biz Diyanet İşleri Başkanlığına soruyoruz: Dinimize göre Şeyh Sait’in, Seyit Rıza’nın ve Said Nursi’nin mezarlarının olmaması, devletçe bilinmeyen bir yere defnedilmeleri, bu zatların ailesinin ve sevenlerinin dua edebilecekleri bir mezar taşını bulamamalarını İslam dinine göre nasıl yorumluyorsunuz?

Mesela öldürülen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı PKK’lilerin açılan tek bir çukura onlarcasının defnedilmesini İslam dinine göre nasıl yorumluyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BENGİ YILDIZ (Devamla) – Sayın Başkan, selamlamak için…

BAŞKAN – Şimdi, hiç böyle bir usul yok ama gerçekten selamlayın.

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, gerçi önerge görüşmesi ama bir konuyu düzeltmek durumundayım…

BENGİ YILDIZ (Devamla) – Bu ülkede başbakanlarımızı, bakanlarımızı astık ama sonunda, onların o şeylerini iade eden mezarlar, anıt mezarlar yaptık.

Biz de Türkiye’de gerçekçi bir barışın sağlanması, toplumun barışması için, adını andığım zatların mezarlarının bulunmasının bir devlet borcu, devletin geçmişiyle yüzleşmesi gibi bir sorun olduğunu düşünüyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyeti saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakan bir bilgiyi düzeltecek.

Buyurun.

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Efendim, teşekkür ederim.

Şimdi, tabii ki, hatiplerin kürsüde ne konuşacağıyla ilgili bir şey söylememiz doğru değil, takdir kendilerinindir fakat bazı ifadelerimiz de bilgiye dayanmalı.

Şimdi, Diyanet İşleri Başkanlığı köklü bir kurum, gelenekleri oturmuş, geniş bir coğrafyada hizmet veren ve hassas konu olan din konusuyla ilgili bu hizmeti çok dikkatli bir şekilde sunmaya çalışıyor. Sizin okuduğunuz ayeti kerime ve benzeri birçok hadis ve ayetler hemen hemen her hafta cuma günü tekrar ediliyor. İnsanların bir tarağın dişleri gibi olduğunu hemen hemen her sohbette…

Burada bir cümle oldu Sayın Başkan, onun yanlış, kayıtlara geçmemesi açısından… Efendim, birileri bilmem nereden geliyor gibi bir ifade içeren bir kitabın Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından dağıtıldığı ifadesi, yani kabul edilebilir bir şey değil. Bunu söylerken, böyle bir şey varsa gerçekten, bu hepimizi bağlar, hepimizi ilgilendirir, bunun gereğini yapmak gerekir ama tam nasıl dediniz, anlayamadım.

BENGİ YILDIZ (Batman) – Yanlış anlaşıldım Sayın Başkan.

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - “Kürtler şeytandan gelmektedir.” Bunu Diyanet İşleri Başkanlığının dağıttığını söylemek ve kürsüden söylemek… Milletimiz bizi izliyor. Bu doğru bir ifade değil. Böyle bir şeyi kullanabilirsiniz ama elinizde delil vardır, kitabı alırsınız, şu kitap, şu kişi tarafından, şu kurum tarafından dağıtılmış dersiniz, bu hepimiz için son derece önemli bir bilgidir ve gereği yapılmalıdır ama koskoca bir kurumu bu şekilde yüzeysel, delillendirmeden karalamaya kalkmak son derece yanlıştır diyorum.

BENGİ YILDIZ (Batman) – Hemen söyleyeyim Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Müsaade edin.

Eğer varsa bilginiz almaya hazırız, gereğini yapmaya hazırız ama yoksa, ben istirham ediyorum gereğini yapınız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BENGİ YILDIZ (Batman) – Sayın Bakanım, bu basına da yansıdı, kitaplara konu oldu. Sayın Mehmet Altan’ın şu anda “Kürtler Şeytan Soyundan mı Geliyor?” diye bir kitabı var. Abdulhaluk Çay’ın 1996 yılındaki kitabında bunları yazıyor ve bu da Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından bütün müftülüklere öneriliyor ve gönderiliyor.

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sonra birbirinizle konuşup hâlleşin, siz bir bilgiyi düzelttiniz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Evet yani, sataşma mı bu, nedir?

BAŞKAN – Hayır, bir bilgi düzeltmesi şeklinde söylemişti Sayın Bakan.

Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tasarı’nın çerçeve 1’inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 633 sayılı Kanunun 2’nci maddesinin birinci cümlesinin “Başkanlık, merkez, taşra ve yurt dışı teşkilatlarından oluşur” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Enis Tütüncü (Tekirdağ) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Sayın Başkanım, katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor  mu?

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Tütüncü, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ENİS TÜTÜNCÜ (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Bu önergeyi biz ifadedeki bazı yanlış anlamalara neden olacak, ki bu düzeltmeleri gündeme getirmek için verdik ama kabul edilmedi.

Bundan yararlanarak, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben tasarının tümü üzerinde geçen hafta konuşan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Sayın Hamzaçebi’nin o konuşmasına gönderme yaparak olayın felsefi boyutunu, bizim Anadolu ve Rumeli İslamiyet yorumumuzun felsefi boyutunu işlemeye çalışacağım.

Öncelikle Sayın Hamzaçebi’ye teşekkür ediyorum. Gerçekten İslam’ın esasının ahlak ve adalet olduğunu çok güzel bir şekilde dile getirdiler ve ayrıca özgürlüğün, eşitliğin, kardeşlik kavramlarının özünün de yine İslamiyet’te bulunduğunu çok güzel bir şekilde anlatmaya çalıştılar. Şimdi bu konuşmanın altında yatan felsefi boyutu sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Eğer bu beş dakikalık sürede bunu paylaşamaz isem daha sonraki önergelerde konuşmamı sürdürmeye gayret edeceğim.

Neden paylaşmak istiyorum? Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’de inanç dünyasında yaşanan sıkıntıların temelinde, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak inanıyoruz ki tarihin derinliklerinden süzülmüş, toplumun tümünü kucaklayacak olan inanç, felsefe ve kültür zenginliklerimizin yeterince kavranamamış olması yatmaktadır. Bu nedenledir ki halkımızın bir bölümünün kafası karıştırılmıştır ve halkımızın bir bölümü değişik cemaatlerin etkisi altına girerek özgür birey, özgür yurttaş, eşit yurttaş kimliklerini zedeleme noktalarına düşmüşlerdir.

Bütün toplumu kucaklamakta olan felsefe, inanç ve kültür birikimiyle neyi kastetmek istiyorum, neyi vurgulamak istiyorum? Tabii ki Anadolu hümanizması, Anadolu felsefesi ve onun düşünce açılımlarını kastetmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anadolu hümanizması düşünce akımı, bilindiği gibi önce insan tezini geliştirmiştir, insana hizmetin en büyük ibadet olduğu anlayışını benimsemiştir, insanın yüceliğinden yola çıkarak dayanışmanın, barışın, özgürlüğün, hoşgörünün anlamı ve değeri ortaya konulmaya çalışılmıştır, hem de 13’üncü yüzyıl Orta Çağ Anadolusu’nda, 13’üncü yüzyıl Orta Çağ dünyasında.

Yine Anadolu hümanizması düşünce akımında, öteki dünya yerine daha çok bu dünyanın sorunlarının ve değerlerinin aklın üstünlüğü anlayışıyla ön plana çıkarıldığı görülmektedir. Aklın üstünlüğü ışığında kadının değeri ve saygınlığı, özgürlük, toplumsallığa açılım, çalışma yaşamının düzenlenmesi gibi konularda çağını ve coğrafyasını çok aşan düşünceler ortaya atılmıştır ve tartışılmıştır. Şöyle bir anımsayalım 13’üncü yüzyılı: Bu düşünce akımındaki tartışmalar üç semavi dini iç içe geçirmiştir, bir araya yaklaştırmıştır. Dincilik, ırkçılık ve cinsiyet ayrımı neredeyse aşılmıştır. Ne zaman aşılmıştır? 750-800 yıl önce, bu topraklarda.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; işte bu düşünce ve tartışmalar Anadolu ve Rumeli İslamiyet yorumunu oluşturmuştur. İslamiyet yorumunu oluşturmuştur derken, yanlış anlaşılmasın, hemen bir açıklamada bulunmak istiyorum. Şu ana kadar İslam’ın yüz dolayında yorumu yapılmıştır. Bunlardan bir tanesi Anadolu ve Rumeli İslamiyet yorumudur ve temelinde de Anadolu hümanizması, Anadolu felsefe sistemi yatmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu yorum, örneğin İran’da ya da herhangi bir Arap ülkesinde yapılmış çok sayıda İslamiyet yorumundan oldukça farklıdır ve kanımızca, İslamiyet’in bugün de değerini aynen koruyan, hatta artıran en güzel ve yaşanan en güzel yorumudur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın başında da belirttiğim gibi, Türkiye’de inanç dünyasında yaşanan sıkıntıların temelinde, herhâlde, tarihimizin derinliklerinden süzülmüş, toplumun tümünü kucaklayacak olan felsefe ve kültür zenginliklerimizin yeterince kavranamamış olması yatmaktadır.

Kısaca şunu söylemek istiyorum: Anadolu ve Rumeli İslamiyet yorumunun değerlerini Türkiye’de, ülkemizde egemen kılmaya çalışmalıyız. Bu bağlamda, öncelikle Hacı Bektaş Veli’yi, Mevlânâ’yı, Ahi Evren’i, Yunus Emre’yi, Şeyh Bedreddin’i, Şeyh Edebali’yi, Şeyh Galib’i, yine Anadolu hümanizmasının felsefecilerini aynı anda, bir arada kucaklamalıyız ve bu konuda, öyle sanıyorum ki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Teşekkür ederim…

…burada Diyanet İşleri Reisliğine çok büyük bir görev düşmektedir. Biz Türkiye’de yaşayan insanlar olarak, bu ülkenin yurttaşları olarak, Anadolu ve Rumeli İslamiyet yorumunu bu ülkede ne kadar iyi anlatabilirsek, ne kadar iyi bir şekilde özümsetebilirsek, öyle sanıyorum ki kardeşlik, barış, özgürlük, dayanışma bu topraklarda çok daha güzel bir şekilde yerleşecektir, Türkiye, tüm İslam âlemine ve çağdaş dünyaya o kadar güzel örnek oluşturacaktır.

Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 1’inci maddesinde yer alan “bir Devlet Bakanı vasıtasıyla kullanabilir.” ibaresinin “bir Devlet Bakanına devredebilir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                        Mehmet Günal (Antalya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Günal. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, yüce heyetinizi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, 1’inci madde merkez, taşra ve yurt dışı teşkilatlarını ve yetkiyi düzenliyor. Bu, tabii ki, sadece sonunda, personelle ilgili kısımlar geldiği zaman ve bir de atamayla ilgili maddemiz var; onun dışında…

Sayın Başkanım, ben çok fazla gürültü hissediyor gibiyim ama… (AK PARTİ sıralarından “Yok, yok” sesleri) Arkadaşlarımız can kulağıyla… Konsantrasyonum bozuldu, arkadaşlar biraz sohbet ediyor gibi.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Teşekkür ederim.

Çünkü bu madde… Teşkilat kısımları daha sonra başka yerde, bir iki yerde geçecek ama özlük haklarıyla ilgili konuşma şansımız ancak son maddede, o da geçici düzenlemelerde var. Burada bu çerçevede birkaç hususa değineceğim ama bu söyleyeceklerimiz -geneli üzerine konuşurken de belirtmiştim- teknik birtakım detaylarla, personelle ilgili birtakım adaletlisizliklerle ilgili.

Burada hiç tartışılmaması gereken din ve Diyanet kurumu maalesef kamuoyunda çok tartışılıyor. Burada bizim amacımız kurumun görevlerini ve dinî konuları tartışmak değildir, olmamalıdır. Biz, burada, tam tersine, dinin anlatılması, öğretilmesi, daha iyi bir şekilde güzel ahlakı ve -1’inci maddesinde de, bu kanunun, burada geçmeyen, amaç olarak belirtilen, Diyanet İşleri Başkanlığının kuruluş amacı olarak belirtilen çerçevede- toplumun ahlaklı bir şekilde, huzur içerisinde, refah içerisinde yaşamasını söylüyoruz. Dolayısıyla burada…

Arkadaşlarımız “gürültü yok” diyor ama hâlâ ısrarla sohbet eden arkadaşlarımız var, güzelce dinleyenler de var. Bakın…

BAŞKAN – Sayın Günal, bir saniye.

Sayın milletvekilleri, Hatip gürültünüzden rahatsız olup konuşamıyor.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Yani bir şey varsa duyamıyorum.

BAŞKAN - Konuşmak istiyorsanız lütfen dışarı çıkıp çay için.

Buyurun Sayın Günal.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Söyleyeceklerim önemli şeyler, onun için söylüyorum, tekrar bir daha dönemeyeceğiz. Şimdi ahlaklı, iyi bir toplum, huzurlu bir toplum için din eğitimi önemlidir dedik.

OSMAN KILIÇ (Sivas) – Doğru.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Arkadaşlarımızı ilgilendirmiyor olabilir ama biz yine de söyleyeceğiz.

Dolayısıyla, öncelikle personeldeki adaletsizliklerin giderilmesi lazım ki, en önce bu kurumun etkin bir şekilde bize din eğitimi, ahlak eğitimi verebilmesi için personeldeki sıkıntıların giderilmesi gerekiyor. Şimdi, bakıyoruz 110 bin civarında kadro var, yanlış hatırlamıyorsam 81.400 civarında falan da camimiz olması lazım, arkadaşlarımızın verdiği bilgilere göre. Burada, şimdi, merkezde 439, taşrada da 9.828, yurt dışında 7 olmak üzere toplam 10.274 tane daha kadro ihdas ediyoruz.

Sayın Bakanım, işte, kadro yetersiz, tekrar vekil imamlarla ilgili konuştuk, az önce, diğer hususları da konuştuk, iptal ettiğimiz 233’ü çıkardığımız zaman 10.041 tane yeni kadro veriyoruz. Dolayısıyla, bu kadar kadro yeni veriyoruz, 110 bin kişi de var, ama onların kendi arasındaki adaleti temin etmede problemler yaşıyoruz. Söylemeye çalıştığımız şeyin özeti budur.

Tabii ki, eldeki imkânlar nispetinde yapıyoruz ama başka yerlerde yine kadrolar verdik; geçen hafta öğretmenlerle ilgili, emniyetle ilgili birtakım şeyler de verdik. Burada şöyle bir şey var: Merkez teşkilatı ile taşra teşkilatı arasında, bazı arkadaşlarımız algılamadan dolayı tabii ki, “Merkezdeki kadro sayısı belli, genel müdür olacak sayı belli ama burada bir adaletsizlik var.” diyorlar. Sayın Bakanımız konuşurken buna değindi, “Düzeltildi.” dedi ama söylediği, “yüzde 50” dediği kısım ek ödemesizdir, normalde ek ödemeli, yüzde 25’in biraz daha altına tekabül ediyor. Dolayısıyla, o maddede önerge geldiği zaman yine arkadaşlarımız ayrıntılarıyla ilgili bilgi verecekler. Bizim bütün grupların önerdiği yüzde 35’ti, arasında önemli fark var, tekrar biz onda ısrarcı olacağız. Hükûmet artık Maliyeden ne kadar, ne verebilir bilemiyorum, o konuyu da gündeme getireceğiz.

Son bir adaletsizlik de burada değişik sözleşmeli kadrolar var, sözleşmesiz kadro var, bir de vekâleten yürüten arkadaşlarımız var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aynı işi yapanlar arasında ayrım var, değişik şeyler yapmışız. “Şu anda sıkıntımız var.” diyor ama Sayın Bakandan rica ediyoruz, Maliye Bakanımızla biraz daha görüşsün. Bence, bu vesileyle -1979’da iptalden beri duruyor, bir daha, bir daha kanunun çıkması uzun zaman alıyor- bu adaletsizliği de topyekûn giderelim diyorum.

Bir de son bir şey: Yine madde içerisinde “yurt dışı teşkilatı” diye de geçiyor ama onunla ilgili burada bilgi yok. O konuda da teşkilatta büyük sıkıntılar var. Yapılan düzenlemeyle, teşkilat dışından da yurt dışı müşavirliklere görevlendirme yapılması öngörülüyor. Tabii yıllardır teşkilatta çalışmış, emek vermiş ve nitelikli olan arkadaşlarımız dururken, teşkilat dışından bu müşavirliklere görevlendirme yapılmasının da adaletsizliğe yol açacağı söyleniyor. Ben bu çerçevede, 1’inci maddeyle ilgili olarak, teşkilat içerisinde, personel arasındaki -sözleşmeli, sözleşmesiz, diğer personel arasındaki- adaletsizlikleri giderme yolunda 1’inci maddeden tekrar bir uyarı yapmak istedim. İnşallah, yeri geldiğinde, o maddelerde bu adaletsizlikler giderilir, daha hak ettiği bir şekle gelir.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 2 üzerinde üç önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 507 sıra sayılı Tasarı’nın çerçeve 2 nci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 633 sayılı Kanunun 3 üncü maddesindeki “etkin ve verimli” ibaresinin “etkin ve verimli bir şekilde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                   Ali Rıza Öztürk                     Metin Arifağaoğlu                         Necla Arat

                          Mersin                                     Artvin                                    İstanbul

                                              Enis Tütüncü                              Şevket Köse

                                                 Tekirdağ                                   Adıyaman

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

507 Sıra Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın çerçeve 2. maddesi 1. fıkrasında geçen “…hedef ve performans kriterlerini” ibaresinden sonra gelmek üzere “kurumun diğer çalışanları ile birlikte” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                      Nuri Yaman                              Sırrı Sakık                            Hamit Geylani

                            Muş                                         Muş                                      Hakkâri

                                             İbrahim Binici                           Osman Özçelik

                                                  Şanlıurfa                                        Siirt

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 2'nci maddesine bağlı 3. maddenin başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                    Mehmet Günal                        Mehmet Şandır                        Beytullah Asil

                         Antalya                                    Mersin                                   Eskişehir

                     Reşat Doğru                            Recep Taner                         M. Akif Paksoy

                           Tokat                                      Aydın                              Kahramanmaraş

“Başkan

Madde 3 - Diyanet İşleri Başkanı, Başkanlığın görev ve hizmetlerini mevzuata uygun olarak planlamak, yürütmek ve denetlemekle görevlidir.

Başkan; 50 yaşını doldurmuş, en az dört yıllık dinî yükseköğrenim mezunu, Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı teşkilatlarda en az il müftülüğü seviyesinde görev almış veya Teşkilatta en az beş yıl çalışmış ve ilahiyat alanında en az doçentlik unvanına sahip olumlu sicil almış ve başarılı çalışmaları Sicil Raporları ile tespit edilmiş kişiler arasından, en fazla beş yıl süre ile Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile atanır. Bir kimse ikinci kez Başkan olarak atanamaz.

Başkanın bulunmadığı hâllerde, Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı, onun da bulunmadığı hâllerde görev itibarıyla en kıdemli Başkan Yardımcısı Başkana vekâlet eder.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Taner konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Taner. (MHP sıralarından alkışlar)

RECEP TANER (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 507 sıra sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Diyanet İşleri Başkanlığı, 1920 yılında, Ankara’da kurulan Meclis Hükûmetince bakanlık olarak kurulmuş ve 1923’te kurulan cumhuriyet döneminde bu statü devam etmiştir. 3 Mart 1924 tarihinde, din hizmetlerinin politikanın dışında ve üstünde tutulması gereğinden hareketle, Atatürk’ün emriyle Diyanet İşleri Reisliğine dönüştürülen birimin başına 1/4/1924 tarihi itibarıyla, millî mücadelenin önemli şahsiyetlerinden, uzun yıllar Ankara Müftülüğü görevinde bulunan Börekçizade Mehmet Rıfat Hoca Efendi getirilmiş ve en yüksek devlet memuru maaşı kendisine verilerek bakanlara verilen kırmızı plaka kendisine tahsis edilmiştir, ayrıca protokoldeki yeri de bu özelliklere göre yeniden düzenlenmiştir.

Diyanet İşleri Başkanlığı, makam olarak Türk milleti tarafından önemsenen ve saygı duyulan makamların başında gelmektedir. Bu makamın millî ve manevi değerlerin ağırlığı altında, onu hissedebilecek kişilerce doldurulması gerekliliktir.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak Diyanet İşleri Başkanlığının otuz yıldır olmayan kuruluş kanununun düzenlenmesine destek vermekteyiz ama Milliyetçi Hareket Partisi Milletvekili Sayın Mehmet Serdaroğlu’nun vermiş olduğu vekil imamların kadroya alınmasına dair teklifinin kanun metninin başlığında yer almasına rağmen, içeriğinde yer almamasını, vereceğimiz vekil imamların kadroya alınması önergesine destek vererek düzelteceğinizi umuyoruz.

Yine, Diyanet İşleri merkez teşkilatı ile taşra teşkilatı arasındaki adaletsizliği, özellikle genel idari hizmetlerinde, yardımcı hizmetlerde ve teknik hizmetlerde çalışan personelin özlük haklarıyla ilgili Milliyetçi Hareket Partili komisyon üyelerince verilen önergelerin bu düzenleme içinde yer bulamamasını ve de alt komisyonda kabul gören dört yıllık yüksekokul şartının üst komisyonda sadece dinî yüksekokul şartı hâline getirilmesinden dolayı da din görevlilerimiz adına üzgünüz.

Değerli milletvekilleri, konu Diyanet İşleri olduğuna göre, bir başka önemli meseleyi de gündeme taşımakta fayda olduğu kanaatindeyim. Bildiğiniz gibi 28 Şubat postmodern darbesinin neticesinde 1997-1998 öğretim yılında kesintisiz sekiz yıllık eğitim sürecine geçilmesi ve 20/8/1997 tarih 23086 sayılı Kur'an Kursları Yönetmeliği’nin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi ile temel eğitimi bitirmeden yaz Kur'an kurslarına gitme ve temel eğitimi bitirmeden Kur'an kurslarına gitme yasaklanmış idi. Yaz Kur'an kursları dâhil tüm kurs alacakların yaş sınırı on beş yaş seviyesine, yani sekiz yıllık eğitimin neticesine alınmış idi. 2000 yılında yapılan Kur'an Kursları Yönetmeliği ile o dönemin şartları içinde on beş olan yaş sınırı on iki yaşa indirildi. O günlerde on iki yaş sınırını yüksek bulanlar, yaş sınırının kaldırılması gerektiğini savunanlar sekiz yıldan beri iktidarda olmalarına rağmen, ilgili Yönetmelik’te 2002 ve 2005 yıllarında 2 kere düzeltme yapmalarına rağmen, yaş sınırını maalesef korumuşlardır.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde Kur'an öğrenimi haricinde resim kursuna, bale kursuna, spora, yabancı dil kurslarına, müzik kurslarına gitmekte veya Türkiye’de yaşayan azınlık çocuklarının kendi dinlerini öğrenmek için kiliselere, sinagoglara gitmelerinde bir yaş sınırlaması olmamasına rağmen, nüfusunun yüzde 99’unun Müslüman olduğu söylenen bir ülkede çocuklarımızın dinini öğrenmek için on iki yaşına kadar beklemesinin veya hafız olmak için on beş yaşını beklemelerinin doğru olduğu kanaatinde değilim. Diyanet Kanunu’nun düzenlenmesi gündeme geldiği andan itibaren bir kısım medyada, yapılacak değişiklikle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, buyurun.

RECEP TANER (Devamla) - …on iki yaş sınırının kaldırılacağı yönünde haberler çıkmasına rağmen, bu kanuni düzenlemede böyle bir şey görememekteyiz. Tabii, 2007 yılında, elli yıldır faaliyette olan, kendi okuduğu Kasımpaşa’daki Piyale Paşa Kur'an Kursunu yıktıranların veya 28 Şubatın sembol komutanlarına danışmanlık görevi verenlerin samimiyetlerinden şüphe duymaktayız.

Değerli milletvekilleri, bu düzenlemede yapılacak olan geçici maddelerde, 21 Haziran tarihi itibarıyla faaliyete geçen yaz Kur'an kurslarındaki yaş sınırının kaldırılmasını, Millî Eğitime bağlı tüm kurslarda olduğu gibi Kur'an kurslarında da 15 öğrencilik sınırın 10 öğrenciye indirilmesini, ayrıca, Millî Eğitim ve diğer kurumlardaki 4/B’liler gibi Diyanette çalışan imam hatip veya Kur'an kursu öğreticisi 4/B’lilere ek ödeme ve ek ders ücreti ödenmesini sizlerden talep etmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, bu duygu ve düşüncelerle, önergemize desteğinizi bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Taner.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

507 Sıra Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın çerçeve 2. maddesi 1. fıkrasında geçen “…hedef ve performans kriterlerini” ibaresinden sonra gelmek üzere “kurumun diğer çalışanları ile birlikte” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        M. Nuri Yaman (Muş) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor  mu?

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

M. NURİ YAMAN (Muş) – Osman Özçelik konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özçelik. (BDP sıralarından alkışlar)

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Cumhuriyeti devleti, laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olarak tanımlanır. Laiklik kavramının doğru tarif edilmesi hâlinde, Diyanet İşleri Başkanlığı kurumunun gerçekten laik bir devlet yapısına uygun olup olmadığı rahatlıkla anlaşılacaktır. Türkiye, laiklik fikrini Fransa’dan almıştır. Fransa’dan alınan laiklik kavramı, daha sonra özgün bir hâl almış ve âdeta, alternatif bir anlayış olarak kamuoyuna benimsetilmeye çalışılmıştır. Fransa’da kilise ile burjuvazi arasındaki çekişmelerden doğan “laiklik” kavramı, kilisenin katı Katolik anlayışının, hoşgörüsüz, özgür düşünceye kapalı ve özgür düşünce ürünü fikirleri, politikaları cezai müeyyidelere tabi tutması üzerine, burjuvazinin ruhban sınıfı yerine iktidarda hâkim olması üzerine, çok uzun süren kanlı çatışmalar sonrasında laiklik düşüncesi gelişmiş.

Bugün Fransa’da devletin herhangi bir resmî dini yoktur, bütün dinlere eşit mesafede ve saygılı yaklaşmakla birlikte resmî bir devlet dini yoktur; eğitimde, kamu kurumlarında, kamunun eğitiminde dinî kurumlara yer verilmemektedir.

Yine, İngiltere’de herhangi bir dine özel bir ayrıcalık tanınmamakta, din görevlileri, dinle ilgili kurumlar dernek ve vakıf statüsünde çalışmakta ve devlete vergi vermekten muaf tutulmaktadırlar.

Gerçek laik ve toplumu hukuk ve demokrasi kuralları içinde özgürce yaşatmaya çalışan ülkelerde Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir kurum yoktur. Bu tür kurumlar insan hak ve özgürlüklerine, vicdan, inanç özgürlüğüne, demokrasiye, eşitliğe, adalete ve laikliğe aykırı kurum olarak değerlendirilmektedir.

Türkiye’de Diyanet İşleri Başkanlığı çok köklü bir anayasal kurumdur ve bugün 110 bini aşan personeliyle, birçok bakanlıktan daha büyük bir bütçeye sahip olmasıyla, hatta orta ölçekli bir devlet bütçesine sahip olmasıyla gelişmiş bir kurumdur. Bu nedenle, böyle bir kurumun lağvedilmesi söz konusu değildir. Ancak bu kurumun demokratikleşmesi ve gerçek anlamda laik bir kurum ve laik devletin bir kurumu hâline gelmesi çalışmasını yapmak zorundayız.

Laik ülkelerde devletin dini yoktur. Devlet herhangi bir dine bağlı olmaz; din, devlet yönetiminde etkili olmaz. Yine aynı şekilde, laik ülkelerde hiçbir devlet dine müdahale etmez, dini serbest bırakır.

Türkiye’de durum farklıdır. Türkiye’de laiklik anlayışı, resmî devlet ideolojisinin, Diyanet İşleri Başkanlığı ve kurumun tamamı üzerinden resmî devlet ideolojisinin propagandasının yapılması ve bu anlayışın kitlelere yayılması propaganda aracına dönüştürülmek istenmektedir, zaman zaman bunu görüyoruz.

Peki,  resmî  devlet ideolojisinin yapısı nedir? Resmî devlet ideolojisi tekçidir, tek tipçidir. Türkiye’de resmî devlet ideolojisi inkârcıdır, yani demokratik değildir, dolayısıyla laik değildir, özgürlükçü değildir. Tek tip devlet anlayışında tek millet vardır Türkiye’de, o da Türk milletidir. Yine, tek dil vardır, o da Türkçedir. Tek din vardır, o da İslam’dır, hatta tek mezhep vardır, o da Hanefi mezhebidir. Oysa Türkiye’de, bu anlayışın dışında, çok kültürlü bir toplumsal yapıya sahip olmamız nedeniyle, bu ülkede Hristiyanlar yaşamakta, bu ülkede Museviler yaşamakta, bu ülkede Aleviler yaşamakta, bu ülkede Ezidıler yaşamakta. Yine, bu ülkede 20 milyon Kürt’ün büyük bir çoğunluğunun Müslüman ve İslam’ın da Şafii mezhebine mensup insanlar olduklarını biliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) - Bütün bunlar göz ardı ediliyor, bütün bunlar dışlanıyor ve kendi inançlarını özgürce kullanmalarının önünde engeller teşkil ediliyor. Devletin resmî ideolojisine uygun bir inanç mekanizmasına tabi kılındıklarını ve bu anlamda bir asimilasyona tabi tutulduklarını görüyoruz. Oysa bunlar, devletin kanunlarının kendilerine yükseldiği bütün sorumlulukları yerine getiren, askerliğini yapan, vergisini veren ve bütün vatandaşlık yükümlülüklerini yerine getiren insanlardır. Bunların dışlanarak, bunların inanç özgürlüğünün kısıtlanarak asimilasyona tabii tutulması demokratik ülkelerde kabul edilebilir bir şey değil, yine laiklikle hiçbir ilgisi yoktur. O nedenle, bizim arzuladığımız gerçekten laik bir Türkiye yaratmaktır. Din, hiçbir şekilde devlet işlerine karışmayacak, devleti yönlendirmeyecek ama devlet de dine müdahale etmeyecek, din kendi kuralları çerçevesinde gelişmesini sağlayacak ve bütün inanç grupları kendi düşüncelerini, inançlarını özgürce kullanabileceklerdir. İşte gerçek laiklik budur. Bizim arzuladığımız, gerçek laikliktir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 507 sıra sayılı Tasarı’nın çerçeve 2 nci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 633 sayılı Kanunun 3 üncü maddesindeki “etkin ve verimli” ibaresinin “etkin ve verimli bir şekilde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Enis Tütüncü (Tekirdağ) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Tütüncü.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Tütüncü. (CHP sıralarından alkışlar) 

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yine ibarenin daha anlaşılabilir kılınması amacıyla vermiştik, reddedilecek, öyle anlaşılıyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, az önceki felsefi açılımına izin verirseniz devam etmek istiyorum çünkü olağanüstü önemde Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu konuyu görüyoruz. Şimdi, Anadolu ve Rumeli İslamiyet yorumundan söz ettik. Dünyadaki 100 dolayındaki İslamiyet yorumundan biri olarak bu yorum dört kaynaktan beslenmiş. Birinci kaynak, Maveraünnehir, Horasan ve Azerbaycan’dan göçlerle hızlanarak Anadolu’ya gelen tasavvuf ve düşünce akımlarıdır.

Bu akımlar, değerli milletvekilleri, Hanefiliğin üçüncü kuşak âlimlerinden sayılan ve akıl ile dini birleştirmeye çalışan Semerkantlı Matüridi’nin kelam anlayışıyla yoğrulmuştur. Dikkatinizi çekiyorum.

Ve daha sonra Farabî ile İbni Sina’nın özellikle eski Yunan felsefesini, yani Platonculuğu, Aristotelesçiliği ve Yeni Platonculuğu İslam düşüncesiyle bağdaştırmaya çalışan düşüncelerinden esinlenmiştir ve aynı zamanda bu tasavvuf ve düşünce akımları Türklerin İslam’dan önce benimsedikleri Şamanizm, Zerdüştilik, Budizm, Maniheizm, Mazdekilik, Musevilik, Hristiyanlık gibi çok sayıda dinsel ve kültürel kalıntıları içeriyordu ve bu akımlar içinde, bu tasavvuf ve düşünce akımları içinde özellikle Yesevilik ve onun en güçlü kolu olan Haydarilik ön plana çıkıyordu Anadolu’ya gelirken.

İkinci kaynak, Anadolu’da tarih öncesi başlayan on binlerce yıllık dönemde gelişen inanç, kültür ve değer yargısı sistemleridir. Göçler Anadolu’ya gelirken Anadolu’da böylesine muhteşem bir inanç, kültür ve felsefe birikimi vardı.

Anadolu hümanizmasına katkı bağlamında özellikle Pythagoras, Platon/Eflatun, Aristoteles ve Stoacılık felsefeleri içinde yoğrulmuşlar ve milattan sonra 2’nci yüzyılda Yeni Eflatunculuk felsefe sistemini kuran ünlü felsefeci Plotinos’un “Varlıkta birlik”, yani İbni Arabî’nin, biraz sonra söz edeceğim Muhyiddin İbni Arabî’nin “Vahdedi vücut” felsefesi temelinde bu Anadolu’daki felsefe akımları Hristiyanlığın ve Museviliğin kendine özgü tasavvufunu oluşturmuştu.

Üçüncü kaynak, Orta Doğu’dan Anadolu’ya nüfuz eden tasavvuf ve düşünce akımlarıdır. Yani ne kadar zengin, ne kadar muhteşem bir İslamiyet yorumuna sahip olduğunu anlatmak istiyorum. Bunun kıymetini bilmek mecburiyetindeyiz Sayın Başkan, değerli milletvekilleri.

Üçüncü akım: Sümer, Mezopotamya, Irak, Suriye ve Mısır kültürlerinin altyapısında yükselen, İslamiyet ile birlikte, özellikle İmamı Azam Ebu Hanife’nin fıkıhçı, içtihatçı, hoşgörülü tartışma anlayışında şekillenmiştir. Daha sonraki yıllarda İslami tasavvuf anlayışlarının güçlenmesiyle birlikte söz konusu akımlar, Beyazıdi Bestami ve Hallacı Mansur gibi mutasavvıfların yorumlarıyla da yoğrulmuştur.

Anadolu’ya gelen bu tasavvuf ve düşünce akımlarından iki tanesi ön plana çıkmıştır. Bir tanesi Vefaîlik, -ki Ahi Evren Vefaîdir- diğeri de Sühreverdîlik. Dede Garkın, Ahi Evren, Geyikli Baba, bir arada, bu tasavvuf ve düşünce akımlarının temsilcileridir.

Dördüncü kaynak, Mağrip’ten, yani Endülüs ve Kuzey Afrika’dan gelen İslam tasavvuf anlayışının düşünce sistemidir. Bu sistem, Yeni Eflatunculuk felsefesi, yani varlık birliği ışığında şekillenmiştir; Muhyiddin İbni Arabî’nin vahdeti vücut, yani Ekberiyye tasavvuf okulunda ise en yüksek noktasına ulaşmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Tamam Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işte, Anadolu felsefesi ve hümanizması, bu dört farklı akımlardaki düşünce, inanç, kültür sistemlerinin bir sentezi olmuştur ve bu sentezi en iyi söyleyen Ahmed Yesevî şöyle demiştir:

“Sünnet imiş, kâfir de olsa incitme sen

Huda bizardır katı yürekli gönül incitenden,

Allah şahit, öyle kula hazırdır Siccin (Cehennem),

Bilginlerden duyup bu sözü söyledim işte.”

Diyanet İşlerinin bu muhteşem felsefeye, bu muhteşem İslam yorumuna çok daha fazla önem verilmesinin kaçınılmaz olduğunu bir daha vurguluyorum.

Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Hepinizi tekrar sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Madde 2’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 3’te dört adet önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 507 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 3’üncü maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 633 sayılı Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                M. Akif Hamzaçebi              Ferit Mevlüt Aslanoğlu                   Enis Tütüncü

                         Trabzon                                   Malatya                                   Tekirdağ

“Başkanın vereceği görevleri yapmak ve Başkana karşı sorumlu olmak üzere en fazla üç Başkan yardımcısı atanabilir.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 507 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 3 üncü maddesi ile değiştirilen 633 sayılı kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlelerinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                     Bekir Bozdağ                           Ahmet Yeni                       Abdurrahman Arıcı

                          Yozgat                                    Samsun                                    Antalya

                                              Ali Koyuncu                             Ertekin Çolak

                                                    Bursa                                         Artvin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının Başkan Yardımcıları başlıklı 3’üncü maddesinin 1. paragrafının sonuna aşağıdaki ibarenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                    Mehmet Günal                        Mehmet Şandır                       M. Akif Paksoy

                         Antalya                                    Mersin                              Kahramanmaraş   

                    Beytullah Asil                           Reşat Doğru                               Alim Işık

                        Eskişehir                                    Tokat                                     Kütahya

“Diyanet İşleri Başkan Yardımcıları, Başkan tarafından verilen görevleri düzenler ve yürütür.”

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

507 Sıra Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın çerçeve 3. maddesi sonuna aşağıdaki fıkra eklenmesini arz ve teklif ederiz.

“Başkan vekili kurumsal işleyişiyle ilgili kararlarda Başkanın onayını almak zorundadır.” 

                       Sırrı Sakık                            İbrahim Binici                         Osman Özçelik

                            Muş                                     Şanlıurfa                                     Siirt

                      Akın Birdal                           Hamit Geylani                           Nuri Yaman

                       Diyarbakır                                 Hakkâri                                       Muş

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor  mu?

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yaman. (BDP sıralarından alkışlar)

M. NURİ YAMAN (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi, din ve vicdan özgürlüğü İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra uluslararası belgelerde temel insan hakları ve özgürlükleri kapsamında değerlendirilen önemli bir haktır. Ve yine Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş yasası olan 24 Temmuz 1923 Lozan Anlaşması’nda da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına bu din ve vicdan özgürlüğünü düzenleyen ve uluslararası sözleşmelerden önce hayata geçirilen önemli bir düzenleme bulunmaktadır. Bu düzenlemenin içeriğiyle ilgili size aynen ilgili maddeden bilgiler sunduktan sonra bu maddenin bir temel insan hakkı olan din ve vicdan özgürlüğünün Anadolu coğrafyasında bilhassa Kürtlerin yoğun olarak bulunduğu bölgelerde önündeki engelin nasıl uygulandığı hakkında da örnekler vermek istiyorum.

Bu yasal düzenleme Lozan Anlaşması’nın 39’uncu maddesinin dördüncü fıkrasında aynen şöyle der: “Herhangi bir Türk uyruğunun gerek özel gerekse ticari ilişkilerinde din, basın ya da her çeşit yayın konularıyla açık toplantılarında dilediği dili kullanmasına karşı hiçbir kısıtlama konulamaz.” demektedir. Bu, önemli bir insan hakkıdır.

Yine aynı maddenin beşinci fıkrasında “Devletin resmî dili bulunmasına rağmen Türkçe’den başka bir dil konuşan Türk vatandaşlarına mahkemelerde kendi dillerini sözlü olarak kullanabilmeleri bakımından uygun düşen kolaylıklar sağlanacaktır.” hükmünü taşımaktadır. Bakın gördüğünüz gibi daha uluslararası kurallara geçmeden önce bu devletin temel kuruluş yasasında önemli insan hakları, din ve vicdan özgürlüğü, dil, ana dil kullanma özgürlüğü yıllar önce yasalarımıza geçmiştir ve yine 2004 tarihindeki Anayasa’mızın 90’ıncı maddesinin değiştirilmesinde de temel hak ve özgürlüklerle ilgili düzenlemelerin iç hukukla çelişmesi hâlinde uluslararası bu tür düzenlemelerin iç hukuktan önce geleceğini düzenleyen bir hükümdür. Gönül isterdi ki şu anda görüşülmekte olan Diyanet İşleri Başkanlığının bu yasasının düzenlenmesinde Kürt coğrafyasındaki Türk vatandaşlarımızın, o insanlarımızın anlamadıkları, hiçbir şekilde yorumlayamadıkları bir dille oralarda Ku’ran-ı Kerim’in mealini, oralarda verilen vaazın anlamını anlamadıkları bir dilde öğrenmemiş olmalarıydı. Ne yazık ki hepinizin de o coğrafyada gördüğünüz gibi orada sadece Türkçe vaazlar verilmekte ve hadisler Türkçe olarak orada dile getirilmektedir. Bu, temel  insan haklarının çiğnenmesi demektir.

Diliyorum ve umuyorum bu Diyanet İşleri Başkanlığının kuruluş ve görevleriyle ilgili yasa öyle görülüyor ki bu Meclisten çıkacak; şimdiden hayırlı uğurlu olsun diyorum. Ancak burada Sayın Bakanıma ve Diyanet İşleri Başkanının değerli yöneticilerine bilhassa bu değindiğim konuda Kürt coğrafyasında yaşayan o insanlarımızın tek kelime Türkçe bilmediğini de bilerek -bunu gözlemleriyle de gidip incelemeleri durumunda- bu insan haklarının ihlalinin giderilmesini, bu konuda düzenlemelerle Diyanet İşleri Başkanlığının çıkaracağı iç yönetmelikleriyle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

M. NURİ YAMAN (Devamla) - …iç düzenlemeleriyle gidermeleri ve oradaki o vatandaşlarımızın kendi din ve vicdan özgürlükleriyle ilgili kendi dinlerinin anlamını anlayacakları ana dillerinde Kur’an-ı Kerim’in -bu konudaki mealini de çok değerli bir din bilgini olan ve bundan yıllar önce Diyanet İşleri Başkanlığına da sunulan- Sayın Abdullah Varlı’nın Kur’an-ı Kerim’in mealinin Kürtçe bu bölgelerde, yoğunluğu Kürt vatandaşların bulunduğu camilerde Kur’an-ı Kerim’in Kürtçe mealinin o halka anlaşılır bir şekilde verilerek, çiğnenmekte olan bu insan haklarının bu coğrafyada hayata geçirilmesini diliyor ve çıkacak olan yasanın hayırlı, uğurlu olması dileğiyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yaman.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının Başkan Yardımcıları başlıklı 3’üncü maddesinin 1. paragrafının sonuna aşağıdaki ibarenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                        Mehmet Günal (Antalya) ve arkadaşları

“Diyanet İşleri Başkan Yardımcıları, Başkan tarafından verilen görevleri düzenler ve yürütür.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) –Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor  mu?

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

OKTAY VURAL (İzmir) – Alim Işık…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 507 sıra sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, önergemizde özellikle başkan yardımcılarının görevlerinin yürütülmesiyle ilgili hüküm ilavesi önerilmekte. Niye kabul edilmediği tabii, Sayın Bakanın ve Komisyonun takdiri. Ancak başkan yardımcılarının Diyanet İşleri Başkanıyla birlikte görev süresinin sona erdirilmesi konusu orada yılların birikimine sahip birçok bürokratın yok sayılması anlamına gelir. Başkanın göreviyle beraber başkan yardımcılarının görevlerinin sona erdirilmesi diyanet camiasında bu konuda uzmanlaşmış birçok insanın yok sayılması anlamına gelir. Bu konuda mutlaka sürenin üç yıl, dört yıl gibi ya da Başkan süresiyle kısıtlandırılması hükmünün kaldırılması gerekiyor. Ancak, en az on yıl süre Diyanet İşleri Başkanlığında çalışmış, birikimli kişilerin bu görevlerde bulundurulması daha anlamlı bir düzenleme olacaktır.

Değerli milletvekilleri, sorular kısmında Sayın Bakana birkaç soru yöneltmiştim. Bu sorular şu anda Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde çalışan binlerce insanımızın merakla beklediği sorular. Kendisine sorduğumuz soruya verdiği cevap “1.743 vekil imam var.” dedi ama bunların kadroya atanıp atanmayacağı bölümünü boş bıraktı. Tekrar soruyorum Sayın Bakanım: Bu düzenlemede şu anda görevleri başında bulunan 1.743 adet olduğunu ifade ettiğiniz vekil imamlar kadrolu hâle getirilecekler mi, görev sürelerinin karşılığı olan kadro derece ve kademelerine atanacaklar mıdır? Dolayısıyla bu konuda bizim vereceğimiz önergemizi destekleyecek misiniz?

İkincisi, her yıl hac organizasyonu kapsamında Diyanet İşleri personeli olarak hacca gönderilen ve son yıl 2.552 kişi olduğunu ifade ettiğiniz kişiler arasındaki imam-hatiplerin nasıl seçildiği ve bunların gönderilmesinde ne tür kriterlerin uygulandığı konusunu cevaplamadınız ve ben Anadolu’da birçok insanın, yirmi yıllık, yirmi beş yıllık imam-hatip dururken üç beş yıllık, sekiz yıllık imamın, sesinin güzel olmasından dolayı hacca gönderildiği yönündeki şikâyetler aldım. Müzik yarışması değil burası, dinî bilgi birikiminin ve emeğinin öne alınacağı bir düzenleme gerekiyor. Bu konuda mutlaka objektif kriterlerin ele alınması gerekiyor.

Bir diğer konu, Sayın Recep Taner de dile getirdi, bugün halk eğitim merkezlerinde üç beş kişi ihtiyaca binaen kurs kapsamında değerlendirilerek kurslar açılırken, Kur’an kurslarında minimum on beş kişi aranması uygulamada Anadolu’nun birçok köyünde, kasabasında Kur’an kursunun açılamayacağı anlamına gelir. Lütfen, bu sınırlamanın mutlaka kaldırılması gerekir; beş  on aralığında bir değere çekilebilir, hatta mümkün olsa da hiç bu sınırlamayı yapmasak.

Bir diğer konu, Türkiye Diyanet Vakfı hesabına yatırılan hac ve umre gelirlerinin nasıl harcandığı konusu birçok şaibeli söylemlere yol açmaktadır. Burada mutlaka bir düzenleme gerekir. Ya Başkanlık hesabına aktarılması ya da grubumuzun önerisinde olduğu gibi, eğer uygun görülürse bir döner sermaye kapsamında bunların değerlendirilerek Diyanet İşleri personeline belli miktarda dağıtılması gerekir diye düşünüyoruz.

Bir başka konu, özel seyahat acentelerine hac kontenjanının verilmesi uygulaması ve bu düzenlemede bunun hükme bağlanması, bugün Anadolu’nun birçok ilinde yaşanan birçok dedikoduyu, şaibeyi çok daha büyük noktalara taşıyacaktır. Bu konuda, 20 kişilik hacı adayını bulan din görevlisine 1 kontenjanın verildiği ya da başka türlü ödüllendirmelerin yapıldığı iddialarının yer aldığı Türkiye’de yeni iddialar gündeme gelebilecektir.

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ALİM IŞIK (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Bu özel seyahat acentelerine hac kontenjanlarının ihtiyaç olması hâlinde, Diyanet İşleri Başkanlığının ihtiyaç duyması hâlinde verilmesi yönünde bir değişiklik daha doğru olacaktır, yoksa Anadolu’nun birçok bölgesinde bu konudaki sıkıntılar daha da artacaktır diyor, önergemizin kabulünü takdirlerinize sunarak hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. Önerge sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 507 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 3 üncü maddesi ile değiştirilen 633 sayılı kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlelerinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                        Bekir Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 507 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 3’üncü maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 633 sayılı Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                        M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

“Başkanın vereceği görevleri yapmak ve Başkana karşı sorumlu olmak üzere en fazla üç Başkan yardımcısı atanabilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Enis Tütüncü…

OKTAY VURAL (İzmir) – İkisi aynı mahiyette nasıl oluyor? “İkisi aynı mahiyette.” dediniz de.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tütüncü. (CHP sıralarından alkışlar)

ENİS TÜTÜNCÜ (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, bu önergemizin gerekçesi, başkan yardımcılarının görev sürelerinin Başkanın görev süresiyle sınırlı tutulmasının doğru olmadığına yöneliktir. Böyle bir örneğin sistemimizde olmadığına inanıyoruz.

Şimdi ben az önceki konuşmamı sürdürmeye çalışacağım. Anadolu felsefesi ve insancılığı ile bunun yarattığı dünya görüşünün evrensel boyutları ne yazık ki dünya felsefe sisteminde ve insanlık tarihinde henüz yeterince fark edilebilmiş değildir. Bu zenginliğimizi, bu üstünlüğümüzü, bu güzelliğimizi dünyaya bir an önce anlatmalıyız, öğretmeliyiz.

Bakınız, Yunus Emre çağımıza da damgasını vurmuş dizeleriyle sekiz yüz-sekiz yüz elli yıl önce nasıl seslenmiş insanlığa, hümanizma anlayışına bakınız: “Dünya benim rızkımdır, halkı kendi halkımdır.” 13’üncü yüzyıl Avrupası’nı düşününüz, anımsayınız, engizisyon mahkemeleriyle, insanların akıl almaz işkencelerle katledildiği bir zaman kesiti. Genç kızların, kadınların içine cadı girmiş suçlamalarıyla meydanlarda yakıldığı bir zaman sürecinde Yunus Emre “Dünya benim rızkımdır, halkı kendi halkımdır.” diyor.

Bizim İslam yorumumuzda önce insan ve sevgi anlayışı ön plandadır, insana hizmetin en büyük ibadet olduğu görüşü benimsenmiştir, insan ve sevgi temelinde dayanışmanın, barışın, özgürlüğün ve hoşgörünün değeri dile getirilmiş, gerçek dünyanın ve yaşamın güzellikleriyle mana derinlikleri anlatılmaya çalışılmıştır.

Bakınız, Mevlânâ nasıl seslenmiş: “Ey Allah’ı arayan, aradığın sensin.”

Hacı Bektaş Veli nasıl seslenmiş: “Benim Kâbem insandır.”

Yunus Emre nasıl seslenmiş:  “Bir kez gönül yıktın ise,/ Bu kıldığın namaz değil/ Yetmiş iki millet dahi,/ Elin, yüzün yumaz değil.”

Yine Mevlânâ seslenmiş: “Gel, gel yine, her neysen, kimsen, yine gel;/ Kâfirsen, ateş ve putseversen yine gel./ Girmez ki umutsuzluk dergâhımıza.../ Yüz tövbeni bozsan bile gel, sen yine gel.”

Ve Şeyh Edebali’yi biliyoruz: “Ey oğul, insanı yaşat ki devlet yaşasın.”

Bizim inancımızda Allah’tan korkmak yerine Allah’ı sevmek esas alınmıştır. Arapların yorumunda Allah korkusu egemendir. Allah sevgisi ile insan sevgisi bütünleştirilerek bir arada yaşanmıştır. İnsanlığın mutluluğa ancak ve ancak bu yolla erişebileceğine, mutluluk ile sevinci ancak bu dünyada sevgi pınarında tadabildiğine inanılmıştır. “Cennet cennet dedikleri,/ Birkaç köşkle birkaç huri/ İsteyene ver onları/ Bana seni gerek seni.” Ve Yunus Emre yine: “Yaradılmışı severiz Yaradan’dan ötürü.”

Bilginin önemi son derece önemsenmiştir. Ne demiş biliyor musunuz Hacı Bektaş Veli: “Düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu.” Yine Hacı Bektaş Veli demiş ki: “İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.” Yine Mevlânâ demiş ki: “Bilgiyle uyumak bilgisiz ibadet etmekten hayırlıdır.”

Aklın ve özgürlüğün önemi son derece önemli. Ne demiş özgürlük konusunda Mevlânâ biliyor musunuz: “Ayran kasem önümde durdukça/ Vallahi kimsenin balını düşünmem/ Azıksızlık ölümle kulağım bursa bile/ Özgürlüğü kulluğa satmam ben.”

Ve Şeyh Bedreddin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Teşekkür ederim.

Yine Orta Çağ karanlığında dinsel dogmalara karşı akıl, us ön plana çıkarılmaya çalışılmıştır. Aklın üstünlüğü bağlamında, insan yeteneği ile insana verilen olanakların gerçek boyutlarda değerlendirilmesi gerektiği savunulmuştur ve o dönem Anadolu’sunda, katı dinsel dogmaları aşmaya çalışan önemli düşünsel açılımlara ulaşılmıştır.

Bakınız, Şeyh Bedreddin şöyle demiş: “İlahi irade dahi ancak bir insanın yeteneğinde olanı Allah’ın dilemesi demektir. Yoksa, o insanın yeteneğinde olmayanı Allah’ın istemeye yetkisi yoktur.” Ve yine demiş ki: “İbadetin koşulu ve kuralı yoktur. Allah her türlü ibadeti kabul eder.”

Evet, nasıl muhteşem bir felsefe ve hümanizma anlayışı temelinde bir İslamiyet yorumuna ve anlayışına sahip olduğumuzu bir daha görelim ve bu güzellikleri, üstünlüğümüzü bütün dünyaya ayrıntılı bir şekilde anlatalım. (Alkışlar)

Başkan- Diğer önerge…

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yürütülmekte olan hizmetlerin aksamaması ve devamlılığın sağlanması amacıyla bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Komisyonun bir düzeltme talebi vardır.

Buyurun.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Sayın Başkanım, çerçeve 3’üncü maddenin ilk cümlesinde yer alan “başlığıyla birlikte” ifadesinin buradan çıkarılmasını istiyoruz. Ayrıca, madde başlığındaki “Başkan yardımcıları:” ifadesinin de aynı şekilde çıkarılmasını istiyoruz. Bu teknik düzeltmeyi böylece yapmış oluyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bu nasıl redaksiyon?

BAŞKAN – Bu düzeltme ve kabul edilen önerge doğrultusunda madde 3’ü oylarınıza  sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 4’te üç önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 507 sıra sayılı Kanun tasarısının çerçeve 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasında geçen “Süresi biten üyeler, yeniden atanabilir” ibaresinin “Bir kişi en fazla iki kez Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi olarak atanabilir” şeklinde değiştirilmesini, beşinci fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“a) İslam Dininin temel bilgi kaynaklarını ve metodolojisini, tarihi tecrübesini ve güncel talep ve ihtiyaçları dikkate alarak dini konularda karar vermek, görüş bildirmek ve dini soruları cevaplandırmak.”

                      Ahmet Yeni                       Abdurrahman Arıcı                      Ali Koyuncu

                         Samsun                                    Antalya                                     Bursa

                                              Ertekin Çolak                          Nusret Bayraktar

                                                    Artvin                                       İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

507 Sıra Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın çerçeve 4. maddesinin 1. fıkrasından sonra aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

"Aday Tespit Kurulunca tespit edilen üyelerden en az üçü, ilahiyat fakültesi öğretim üyelerinden atanacaklardan ise en az biri iyi derecede Kürtçe bilenler arasından seçilir."

                      Nuri Yaman                           İbrahim Binici                         Osman Özçelik

                            Muş                                     Şanlıurfa                                     Siirt

                    Hamit Geylani                           Akın Birdal                              Sırrı Sakık

                         Hakkâri                                 Diyarbakır                                    Muş

BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 4’üncü maddesine bağlı 5. maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                    Mehmet Günal                        Mehmet Şandır                        Beytullah Asil

                         Antalya                                    Mersin                                   Eskişehir

                      Hasan Çalış                             Mümin İnan                          Yılmaz Tankut

                        Karaman                                    Niğde                                      Adana

                                                                   Hüseyin Yıldız

                                                                         Antalya

"Madde 5- Din İşleri Yüksek Kurulu, Başkanlığın strateji ve politikalarını belirlemek, amaçlar oluşturmak üzere yapılan çalışmaları değerlendirmek ve karara bağlamakla görevli en yüksek karar ve danışma organı olup; 21 üyeden oluşur.

Din İşleri Yüksek Kurulu Üyeleri, tüzükte belirlenen usul ve şartlara uygun olarak Aday Tespit Kurulunca seçilirler.

Din İşleri Yüksek Kurulu Üyelerinin görev süresi 5 yıldır. Süresi biten üyeler yeniden seçilebilirler. Üyeliklerin herhangi bir sebeple boşalması halinde, aday tespit kurulunca seçilen üye atandığı üyenin süresini tamamlar.

Din İşleri Yüksek Kurulu Üyeleri, kendi arasından bir Başkan ve bir Başkan Vekili seçerler. Başkan ve Başkan Vekilliğine yeniden seçilmek mümkündür.

Din İşleri Yüksek Kurulunda, bu maddede sayılan görevlerin yerine getirilmesinde Din İşleri Yüksek Kurulu uzmanı ve Din İşleri Yüksek Kurulu uzman yardımcısı istihdam edilir.

Din İşleri Yüksek Kurulu uzman yardımcılığı yarışma ve yeterlik sınavlarının şekil ve uygulama esasları ile Din İşleri Yüksek Kurulu uzman ve uzman yardımcılarının çalışma usul ve esaslarına ilişkin diğer hususlar yönetmelikle düzenlenir.

Din İşleri Yüksek Kurulu'nun idari işlerini yürütmek üzere, Kurul başkanlığına bağlı bir Genel Sekreterlik kurulur. Genel Sekreter, Genel Sekreterlik personelinin sicil ve disiplin amiridir. Genel Sekreterlik çalışmaları ile ilgili hususlar yönetmelikle düzenlenir. Genel Sekreter, Din İşleri Yüksek Kurulunun görüşü alınarak Başkan tarafından atanır."

BAŞKAN -  Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN -  Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

Buyurun Sayın Asil. (MHP sıralarından alkışlar)

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığının oluşturulmasıyla ilgili 4’üncü maddesi üzerinde verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Bu maddede Diyanet İşleri Başkanlığının strateji belirleme, en yüksek karar ve istişare, değerlendirme organı niteliğinde kurulmuş bulunan Din İşleri Yüksek Kurulu bu alanda ilmî özerklik ve bağımsızlık özelliğine sahip bir kurul olarak kabul edilmektedir. Anayasa’mızda belirlenen laiklik ilkesi doğrultusunda her türlü siyasi görüş ve düşüncelerin dışında kalarak, milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinen prensipler doğrultusunda çalışacak olan bu Kurul, Türk toplumunun bu alandaki ihtiyaçlarını giderecek en üst organdır.

Bu nedenle, Din İşleri Yüksek Kurulunun bilimsel çalışmaları ile idari ve bürokratik işlerinin birbirinden ayrılarak Kurulun bilimsel özerkliğine uygun olarak, memurlarla ilgili işler ile idari işlerin yürütülmesinde genel sekreterlik -yardımcı birim olarak- kurulması amaçlanmıştır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, İslam dininin amacı, insanları barış, huzur ve hoşgörü ortamında bir arada tutmaktır. Bunun sağlanması, İslam’ın doğru öğretilmesine, doğru anlatılmasına ve doğru anlaşılmasına bağlıdır. Dinin doğru anlaşılması ve anlatılması da ancak iyi yetişmiş elemanlarla, dinin siyasi ve ideolojik yaklaşımın dışında düşünülmesiyle mümkündür. Biz, dinin herkes tarafından öğrenilmesini, doğru bir şekilde yaşanılmasını, din ve vicdan hürriyetinin sağlanmasını hedeflemekteyiz, bunun için Diyanet İşleri Başkanlığının doğru yapılanmasının çok önemli olduğunu düşünüyoruz.

Diyanet İşleri Başkanlığı, ülkenin en ücra köşelerine kadar temsilci bulundurma imkânına sahip bir kurumumuzdur. Türk toplumu da din hizmetlerine ve din görevlilerinin faaliyetlerine açık ve isteklidir. Bu durum, Türkiye'de yaygın din eğitimi ve öğretimi için bir fırsattır ancak bu imkânların bugüne kadar Diyanet İşleri Başkanlığınca gereği gibi kullanıldığını söylemek mümkün değildir. Mesleği benimsememiş, yaptığı işi ülkü noktasına getirememiş, sadece geçimini sağlamanın yolu olarak görmüş görevlilerin bulunması da din hizmetlerinin gereği gibi yerine getirilmesini engellemektedir. Diyanet İşleri Başkanlığının merkez ve taşra teşkilatlarında görev yapan personelin bulundukları görevlere uygun şartları taşıyıp taşımadıkları, tayinleri ve görevlendirilmeleri sürekli tartışılagelmiştir çünkü bu görevlilerin atanmasında, genel olarak, personelin zekâ, kabiliyet, ilmî kariyer, yetişmişlik, plan ve proje sahibi olması, hamleci ve ileriye dönük düşünceler taşıması yönünden kriterler aranmamıştır. Cami görevlilerinin atanmasında da mekân, cemaat, cemaatin bilgi seviyesi, çevre ve diğer faktörler göz önünde tutulmamıştır.

İnşallah, şu gün çıkarmakla uğraştığımız bu teşkilat yasasının bu tür olumsuzlukları gidermesi temennisiyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Asil.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

507 Sıra Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın çerçeve 4. maddesinin 1. fıkrasından sonra aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

"Aday Tespit Kurulunca tespit edilen üyelerden en az üçü, ilahiyat fakültesi öğretim üyelerinden atanacaklardan ise en az biri iyi derecede Kürtçe bilenler arasından seçilir."

                                                                        M. Nuri Yaman (Muş) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor  mu?

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özçelik. (BDP sıralarından alkışlar)

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Din İşleri Yüksek Kurulu, çok önemli görevler yapacak bir kurul olarak kanunda tespit edilmiştir. Bu nedenle, Din İşleri Yüksek Kurulunda Kürtçe bilen din adamlarının yer almasının doğru olduğunu düşünüyoruz. Kürtlerin, 40 milyon nüfusuyla, Orta Doğu’da, İslam dininin en sadık halkı olduğu bilinmektedir. Yine, Kürtler, İslam’ın doğru öğrenilmesi, doğru öğretilmesi konusunda birçok eğitim kurumları açmış tarih içinde, medreseler açmış ve çok büyük din adamları yetiştirmiştir. Melaye Cizirî, Ahmedi Hani ve Saidi Nursi, Saidi Kürdi gibi din bilginleri bu çağa damgalarını vurmuş önemli din bilginleridir. Bunlar Kürt medreselerinden yetiştiler. Bugün hâlâ çok derin dinî çalışmalar yapan, İslam dinini en iyi şekilde öğrenme ve öğretme çabası içinde olan Kürt din adamları var; bunlar Suriye’de, Irak’ta, İran’da, Mısır’da din eğitimi alıyorlar ve dinin doğru öğrenilmesi için büyük bir çaba içindeler. Yine, bugün, ilahiyat fakültelerinde Kürtçeyi iyi bilen din adamları, öğretim üyeleri var. Bunlara Din İşleri Yüksek Kurulunda mutlaka yer verilmesi lazım.

İslam dininin temel kaynağı, kutsal kitap Kur’an-ı Kerim’dir. Dinin doğru öğrenilmesi Kur’an-ı Kerim’in iyi ve doğru öğrenilmesiyle mümkündür. Böylece, dinin hurafelerden, batıl inançların çarpık etkilerinden kurtarılması, korunması Kur’an-ı Kerim’in doğru öğrenilmesiyle mümkündür. Malum, Kur’an-ı Kerim’in dili Arapçadır ve bin dört yüz yıl önceki Arapçadır. Bugün, yaşayan Arapça dilini çok iyi bilenler bile bin dört yüz yıl önceki Arapça dilini kolayca çözemiyorlar, anlayamıyorlar. Bu nedenle, Arapçada bile Kur’an-ı Kerim’in tefsirleri ve mealleri yayımlanmaktadır. Nitekim, Türkçede de Kur’an-ı Kerim’in doğru öğrenilmesi, doğru algılanması amacıyla Kur’an-ı Kerim’in Türkçe tefsirleri ve mealleri yayımlanmaktadır.

Kürtler, diğer halklar gibi, kutsal kitaplarını kendi dillerinde öğrenme hakkına sahiptirler. Bu, bir hak olduğu gibi, dinin doğru öğrenilmesi bakımından da ayrıca dine hizmetin bir gereğidir. Dinde milliyetçilik ve ırkçılık yoktur. İslam dini birleştiricidir. İslam dini ayrıştırıcı değildir, barışçıdır. Dinin doğru öğrenilmesi hâlinde barışa da büyük katkı sağlanacağı bilinmektedir. Diğer Kitab-ı Mukaddes İncil, “…” (x) “Müjde” adıyla Kürtçeye çevrildi ve Kitabı Mukaddes Şirketi İncil’i bedava dağıtırken, milyonlarca İncil’i bedava dağıtırken ne yazık ki Diyanet İşleri Başkanlığımız Kur'an-ı Kerim’in Kürtçe mealini yayımlamak üzere oluşturduğu komisyonun çalışmalarına ara verdi, son verdi. Neden çok açık şekilde kamuoyuna açıklandı. Daha önceki konuşmamda belirttiğim gibi, Diyanet İşleri Başkanlığının resmî devlet ideolojisinin hizmetine sunulması gayretlerinin bir sonucu olarak Kur'an-ı Kerim’in Kürtçe mealinin yayımlanması millî birlik ve bütünlüğe zarar vereceği gerekçesiyle yasaklandı, o komisyon lağvedildi. Şimdi, Kur'an-ı Kerim’in İngilizce mealleri, Fransızca mealleri, Rusça mealleri yayımlanıyor da burada yaşayan 20 milyon insanın, üstelik İslam dinine en sadık, Salâhaddin Eyyubî gibi bir büyük komutanı yetiştirmiş, İslam dinini Batı’nın saldırılarından korumuş bir kahramanın evlatlarının kendi diliyle Kur'an-ı Kerim’i öğrenmelerinin millî birlik ve bütünlüğü engelleyeceği veya bozacağı gerekçesiyle böyle bir komisyonu lağvetmek doğru değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) – Bu nedenle, mutlaka Kur'an-ı Kerim’in Kürtçe mealleri Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından, yetkili ve yetkin makamların katkılarıyla, bilim adamlarının katkılarıyla Kürtçe çevirisi yapılmalı, meali yayınlanmalı ve dağıtılmalıdır. Bu, millî birlik ve beraberliğe zarar vermez; tam aksine, barışa ve birbirimize hoşgörüyle bakmamıza delalet eder, bunu bekliyoruz. Diyanet İşleri Başkanlığının bütün birimlerinde Kürtçe bilen din adamlarının bulunmasının yine aynı amaca hizmet edeceğini düşünüyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özçelik.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

 

                             

(x) Bu bölümde Hatip tarafından, Türkçe olmayan bir dille bir kelime kullanıldı.

 

 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 507 sıra sayılı Kanun tasarısının çerçeve 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasında geçen “Süresi biten üyeler, yeniden atanabilir” ibaresinin “Bir kişi en fazla iki kez Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi olarak atanabilir” şeklinde değiştirilmesini, beşinci fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“a) İslam Dininin temel bilgi kaynaklarını ve metodolojisini, tarihi tecrübesini ve güncel talep ve ihtiyaçları dikkate alarak dini konularda karar vermek, görüş bildirmek ve dini soruları cevaplandırmak.”

                                                                                        Ahmet Yeni (Samsun) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor  mu?

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Ne yapalım?

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kurula bir dinamizm kazandırılması amaçlanmaktadır.

Bunun yanında, (a) bendinde yapılan değişiklikle de, bent metninin kurulun hizmet alanıyla ilgili olarak daha anlaşılır bir şekilde yeniden düzenlenmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 5 üzerinde iki önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tasarının Çerçeve 5 inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 633 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan “süresi sona erenler” ibaresinin “süresi sona eren başkan ve üyeler” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                       Necla Arat                             Enis Tütüncü                            Fevzi Topuz

                         İstanbul                                   Tekirdağ                                    Muğla

                                             Osman Kaptan                            Kamer Genç

                                                   Antalya                                      Tunceli

BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının çerçeve 5. maddesiyle değiştirilen 633 sayılı kanunun 6. maddesinin (d) bendinin madde metninden çıkarılmasını, madde başlığındaki ve metnindeki “Mushafları İnceleme ve Kıraat Kurulu” ibaresinin “Mushafları İnceleme ve Tefsir Kurulu” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                    Mehmet Günal                        Mehmet Şandır                        Beytullah Asil

                         Antalya                                    Mersin                                   Eskişehir

                     Reşat Doğru                             Hasan Çalış                     Mehmet Akif Paksoy

                           Tokat                                    Karaman                            Kahramanmaraş

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor  mu?

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 507 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi dinin herkes tarafından doğru öğrenilmesini, doğru bir şekilde yaşanmasını, din ve vicdan hürriyetinin sağlanmasını hedeflemekte, bu hedefe ulaşabilmek için Diyanet İşleri Başkanlığının yeniden yapılandırılmasını kaçınılmaz kabul etmektedir. Ancak böylesine önemli bir konunun ilgili kesimler ve akademik çevrelerce yeterince tartışılmasına imkân verilmemiştir. Komisyon aşamasında da muhalefetin katkısı maalesef yeterince dikkate alınmamıştır.

Ülkemizde pek çok yerleşim biriminde camiler ya cami cemaati ya da hayırseverler tarafından yapılmıştır. Ancak bazı camilere kadro verilmediği için ya hizmet sunulamamakta ya da Diyanet İşleri Başkanlığı hedefleri doğrultusunda hizmet sunulamamaktadır. Bu ihtiyaç giderilmeli ve daha sonra da ihtiyaçlar göz önüne alınarak cami yapım, bakım ve kadro durumu düzenlenmelidir.

İmam, vekil imam, lise mezunu imam, üniversite mezunu imam, yeni düzenleme ile sözleşmeli personel uygulaması problemlere sebep olmakta, yeni problemleri de beraberinde getirmektedir. Bu nedenle imam ve müezzin kadrolarının peyderpey yüksekokul olacağı bir program yapılmalıdır. Lise mezunu imamlara YÖK ile iş birliği yapılarak yükseköğrenim tamamlama programı fırsatı verilmelidir. Vekil imamlara imam kadrosu verilmeli, 4/B’li çalışan din görevlilerine de aynı şekilde bu konunun çözümlenmesi noktasında da, asil kadroya geçilmesinde de destek olunmalıdır. Ayrıca, vekil imamlıkla ilgili olarak yeterlik belgesi istenmesine de son verilmeli, daha önceki dönemlerde vekil imamlık yapmış olanların hepsi kadroya alınmalıdır.

Sayın milletvekilleri, sözleşmeli personel uygulamasının ortaya çıkardığı problemleri Sağlık Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı ve diğer kuruluşlarda yaşıyoruz. Bu uygulamanın Diyanet İşleri Başkanlığında da uygulanması herhâlde doğru olmayacaktır. Din görevlilerimizin özlük hakları iyileştirilmelidir çünkü bu personel -toplumda sözü dinlenen, örnek alınan- halkın huzur içinde yaşaması için çok önemlidir. Nasihat ve davranışlarıyla olumlu bir profil çizen din görevlileri yaşadıkları toplumun huzur ve güvenine çok önemli katkılar sağlamaktadır. Ehil personelin olduğu camiler âdeta eğitim kurumu gibi hizmet vermektedir. Bu kadar önemli bir görevi yapan insanların özlük hakları iyi olmalı, toplumun bütün kesimlerince kabul edilmeli. Din görevlilerimizin böyle önemli görevleri yerine getirebilmesi için, camilerimizin de siyasetten uzak tutulması, meslek içi eğitimle kendilerini yenilemeleri önemlidir. Ancak tasarıyla Başkanlık personeli ve din hizmetleri sınıfının özlük hakları iyileştirilirken, genel idare hizmetleri, yardımcı hizmetler, teknik hizmetler gibi alanlarda yetersiz iyileştirme yapılması, muhalefetin önerilerinin dikkate alınmaması da düşündürücüdür.

Sayın milletvekilleri, diğer bir önemli konu da: Hacca gitmek isteyen vatandaşlarımız kurada çıkmadığı için çok uzun süre bekliyorlar. Bu konu giderek önemli bir sıkıntı hâline geliyor. Bu konu ya Suudi Arabistan ile yapılacak çalışmayla çözülmeli ya da belirli bir plan dahilinde isteyen herkesin gecikmeli de olsa gideceği bir otomatiğe bağlanmalıdır.

Yurt dışında yaşayan Türklerin ve çocuklarının din hizmetleri ihtiyacı giderek hem alan olarak hem de ihtiyaç olarak büyümektedir. Gelecek on yılları dikkate alan programlar yapılmalıdır. Program Batı Avrupa’da kısmen giderilmiştir ancak Diyanet İşleri Başkanlığının bıraktığı boşluk gönüllü kuruluşlarca doldurulmaktadır. Bu ise bazen önemli problemlere sebep olabilmektedir. Ama vatandaşlarımızın yeni yaşamaya başladığı ülkelerde ciddi problemler vardır. Balkanlar ve Türk dünyasının bu alanda ihtiyaçlarına yardımcı olunmalı ama yeni yeni ihtiyaçlar da yardım programlarıyla giderilmelidir.

Sayın milletvekilleri, Türk cumhuriyetlerinde Diyanet İşleri Başkanlığının çeşitli faaliyetleri vardır, ilahiyat fakülteleri ve din müşavirlikleri bulunmaktadır ancak bu bölgelere daha aktif şekilde yaklaşılması gerekmektedir çünkü yıllarca bir baskı rejimiyle karşılaşmış bulunan bu insanlara dinî öğretim, dinî eğitim yapılması gerekmektedir. Bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığına görev düşmektedir.

Bakın, bugün Kırgızistan’da çeşitli olaylar olmaktadır. Kırgızistan’da Özbekler ve Kırgız Türkleri arasında çok ciddi olayların olduğunu hep beraber biliyoruz. İşte, bu aşamada Türkiye Cumhuriyeti devletine çok önemli görevler düşerken, bu görevlerin en önemlileri başta Diyanet İşleri Başkanlığına düşmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak Kırgızistan’a Başkanımızın başkanlığında veyahut da yardımcılarının başkanlığında önemli bir heyeti gönderebiliriz. Oralarda göndermiş olduğumuz heyet nasihatlerde bulunabilir, oradaki kardeşlerimizin kardeşliği noktasında da çok önemli konuşmalar yapabilirler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

REŞAT DOĞRU (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bu noktada da Diyanet İşleri Başkanlığımızdan görev alması noktasında yani bir inisiyatif kullanması noktasında da beklentimiz vardır. Yani Kırgızistan’a şu anda olayların durulmuş olduğu veyahut olayların yatışmış olduğu anlatılmaktadır ama oradaki kin tohumları durmakta, insanların birbirlerine bakışları yani çok farklı şekilde olmaktadır. Bu aşamada da işte Diyanet İşleri Başkanlığımızdan bir heyetin buraya gönderilmesini biz bekliyoruz.

Bu noktada da Sayın Bakandan bir talimat vermesini bekliyor, önergemizin kabulünü bekliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tasarının Çerçeve 5 inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 633 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan “süresi sona erenler” ibaresinin “süresi sona eren başkan ve üyeler” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Enis Tütüncü (Tekirdağ) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Tütüncü.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Osman Bey, bir tanesine de katıl ya!

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Katıldık, katıldık.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hangisine katıldın?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Akif Hamzaçebi Bey’in önergesine…

BAŞKAN – Sizin imzanız olana katılmış.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Öyle mi?

BAŞKAN – Evet, öyle dedi.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Osman Bey, teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tütüncü. (CHP sıralarından alkışlar)

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Önergeler üzerinde son konuşmamı yapmaya çalışacağım Sayın Başkan, değerli milletvekilleri. Aynı açılımı sürdürmeye çalışıyorum.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Enis Bey, siz de mi açılım yapıyorsunuz? Açılım yapıyorsunuz değil mi?

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Tabii.

Şimdi, bu Anadolu felsefesi ve onun hümanizması, şunu demiştik, dünyada şu ana kadar yapılmış 100 dolayındaki İslamiyet yorumunun bir tanesi. Bunu bilelim. Ben, Profesör Doktor Sayın Mehmet Aydın’a geçen dönem Plan ve Bütçe Komisyonunda bunu anlatırken kabul ettiğini, katıldığını söyledi ve şöyle bir soru sordum: Sayın Bakan, bu yoruma Türkiye Müslümanlığı diyebilir miyiz? dedim. “Evet, diyebiliriz.” dedi.

Şimdi, burada muhteşem bir toplumsallığa açılım var. Bakınız, Şeyh Bedrettin ve Börklüce Mustafa ne demiş: “Kimsenin kimseyi baskı altına almaya, özgürlüğünü ortadan kaldırmaya ya da kısıtlamaya yetkisi yoktur. Aile kurumu da bu hâliyle doğaya aykırıdır. Kadın erkeğin tutsağı değildir, özgür insandır. Bu özelliği dolayısıyla onun da kendi istenciyle mal mülk sahibi, ortak olma hakkı vardır, dilediği gibi davranmasında bir sakınca yoktur.”

Kadının değeri ve saygınlığı konusunda yine 13’üncü yüzyılda bakınız Mevlânâ ne demiş: “Kadın Allah’ın ışığıdır, sevgili değil. O sanki yaratıcıdır, yaratılmış değil.” ve Hacı Bektaş Veli de o zaman “Kadınlarınızı mutlaka okutunuz.” demiş ve hepimiz şunu anımsayalım: Yine bu felsefenin, İslam anlayışının toplumsal yaşama, ekonomik yaşama çok güzel açılımını yapmış olan Ahi Evren’in eşi Fatma Bacı o zaman Anadolu Kadınlar Birliğini, yani “Bacıyanı Rum”u kurmuş ve bu birlik dünyada çağının çok ilerisindeki bir insancıllık anlayışını Moğol istilasında yanmış, yıkılmış Anadolu’da sahipsiz kalan kadınlara, kızlara sahip çıkarak göstermiştir.

Bir de mizahi boyutu var bizim anlayışımızın, Nasreddin Hoca mizahi boyutu oluşturuyor. Çok sayıda örnek verebilirim ama şunu söyleyeyim: Birkaç papaz Hoca’ya gelmiş, demiş ki: “Efendi, sana bir şey sormak istiyoruz, Peygamberiniz miraç için göğe nasıl çıktı?” Hoca sakalını sıvazlamış, birazcık düşündükten sonra “Nasıl çıkacak, sizin Peygamberiniz göğün dördüncü katına çekilirken kurulan merdivenden çıktı.” demiş.

Şimdi, bu felsefenin derinliği olağanüstü zengin, yani konuşmamın başında söylediğim gibi, İlk Çağ Anadolu-Yunan felsefesine dayanan kökleri var. Homeros’tan mesela bazı dizeler söyleyebilirim. Homeros, Truva’nın ünlü kahramanı Hektor’un ölümünü anlatırken diyor ki:

“Uçtu canı gövdesinden yollandı Hades’e,

Gücünden, kaderinden koptu, gençliğine ağlaya ağlaya.”

Homeros, İsa’dan bin beş yüzyıl önce, canın bedenden uçtuğunu söylüyor.

Ondan iki bin yedi yüzyıl sonra, yine Anadolu’da yaşamış olan bir başka ozan Koca Yunus’ta da can bedenden uçuyor:

“Can bedenden uçunca,

Menziline göçünce,

Benim canım bir kuştur,

Kim gövdem kafesidir.”

Anadolu felsefesi 20’nci çağa ve günümüze de damgasını vurmuş. Bakınız Tevfik Fikret ne demiş:

 “Toprak -yani, dünya- vatanım,

Nevi beşer milletim,

İnsan insan olur ancak,

Buna izanla inandım.”

Yine, Mehmet Akif Ersoy özgürlük bağlamında demiş ki, biliyoruz:

"Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım,

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım."

Nazım Hikmet şöyle söylemiş:

"Ebede set çeken zulmeti deldim,

Aşkı içten duydum, arşa yükseldim.

Kalpten temizlendim, huzura geldim,

Ben de müridinim, işte Mevlânâ."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Ve yine şunu demiş Nazım Hikmet:

"Yok edin insanın insana kulluğunu,

Bu davet bizim.

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür,

Ve bir orman gibi kardeşçesine,

Bu hasret bizim."

Ve Mustafa Kemal şöyle seslenmiş: “Bağımsızlık ve özgürlük benim karakterimdir.” Ve yine şunu söylemiş: “İnsanlar arasında kin ve hırs denilen olumsuz duyguları boğmak, öldürmek gerekir. Onun yerine, insan denen varlığın büyüklüğü fikri ve bu büyüklüğü sevmek esası konulmalıdır.”

31 Ağustos 1922 tarihinde Mustafa Kemal, Dumlupınar Meydan Muharebesi alanını geziyor. O savaşın korkunç manzarası karşısında Mustafa Kemal arkadaşlarından kopuyor, gözlerinden yaş ve dudaklarından şu sözler dökülüyor: “Zavallı insanlık! Ne gerek vardı buna?”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Mustafa Kemal Anadolu felsefesini, Anadolu insancıllığını ve dolayısıyla Türkiye ve Anadolu-Rumeli İslamiyet yorumunu, insan sevgi ve bilgi temelindeki yorumunu son derece güzel bir şekilde yakalamıştır ve başarısının altında da bu yorumu kavramış olması ve bu yorum sayesinde Anadolu insanıyla gönül bağını kurması gerçeği yatmaktadır.

Son olarak Sayın Başkan, yineliyorum konuşmamın başında söylediğimi: Türkiye’de inanç dünyasında yaşanan sıkıntılarımızın temelinde inanıyoruz ki tarihin derinliklerinden süzülmüş, toplumumuzun tümünü kucaklayacak olan inanç, felsefe ve kültür zenginlerimizin yeterince kavranamamış olması yatmaktadır. Bu nedenledir ki halkımızın bir bölümünün kafası karıştırılmıştır, değişik cemaatlerin etkisi altına girerek özgür birey, eşit yurttaş kimliklerini zedeleme noktalarına düşmüşlerdir. Buna imkân vermeyelim, insanımıza, özgürlüğümüze, değerlerimize hep birlikte sahip çıkalım.

Hepinize tekrar saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Reddedilmiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 6’da iki önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 507 sıra sayılı Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin düzenlediği 633 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin 1 numaralı alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve (ı) bendinin (4) numaralı alt bendinden sonra gelen ikinci fıkranın madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             Ferit Mevlüt Aslanoğlu                   Enis Tütüncü                             Necla Arat

                         Malatya                                   Tekirdağ                                   İstanbul

                    Harun Öztürk                        Hüseyin Pazarcı                       Ali Rıza Öztürk

                           İzmir                                     Balıkesir                                   Mersin

“ı) Cami ve mescitleri ibadete açmak, yönetmek, ibadet ve irşat hizmetlerini yürütmek, cemevlerinin inşaat, bakım ve onarım gibi ihtiyaçlarını gidermek”

BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 6’ncı maddesinin a) Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü başlıklı fıkrasının 4’üncü ve 9’uncu bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, 8. ve 10’uncu fıkralarının madde metninden çıkarılmasını; b) Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğü başlıklı fıkrasının 3. ve 5. bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve aşağıdaki 6. bendin eklenmesini; g) Rehberlik ve Denetim Başkanlığı başlıklı fıkrasının başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                    Mehmet Günal                        Mehmet Şandır                        Beytullah Asil

                         Antalya                                    Mersin                                   Eskişehir

                      Mümin İnan                          Yılmaz Tankut                        Hüseyin Yıldız

                           Niğde                                      Adana                                     Antalya

a) Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

4) Radyo ve televizyon kurumları ve diğer yayın kuruluşları ile işbirliği yaparak toplumu din konusunda aydınlatmak.

9) Müftülük ve camilerin müştemilatında okuma salonları açmak ve bunlarla ilgili işleri yürütmek.

b) Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğü

3) Kurân-ı Kerim’in usulüne uygun olarak okunması ve kıraat ilmi ile ilgili faaliyetlerin yapılması.

5) Başkanlık personelinin, Başkanlığın görev alanı ile ilgili konularda bilgisini artırmak ve uzmanlaşmasını sağlamak amacıyla Diyanet Akademisi açılması için Yüksek Öğretim Kurumu ile işbirliği yapmak.

6) Personelin Başkanlığın görev alanı ile ilgili konularda hizmet içi eğitim yoluyla bilgisini artırmak ve uzmanlaşmasını sağlamak amacıyla eğitim merkezlerinde programlar uygulamak ve yurtdışına bu amaçla personel göndermek.

g) Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı

633 sayılı Kanunun 9. maddesi aşağıdaki şekliyle devam etmeli ve diğer fıkralar madde metninden çıkartılmalıdır.

Teftiş Kurulu, müfettiş sıfat ve niteliklerini taşıyan bir başkanın yönetimi altında müfettiş ve müfettiş yardımcılarından kurulmuştur. Müfettişler, kuruluşun bütün işlerini Başkan adına teftiş ederler, hizmeti ve hizmetlileri denetler, soruşturma yaparlar.

Teftiş Kurulunun yetki ve çalışma usulleri bir tüzükle düzenlenir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Günal, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Günal.

Sayın milletvekilleri, lütfen daha sessiz hareket edelim.

Buyurun Sayın Günal.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu madde üzerine söz aldım çünkü geneli üzerinde konuşurken size bahsettiğim hususların tamamı burada yine torba kanun mantığı gibi hepsi bir maddeye sıkıştırılmış durumda. Burada bu birimlerin ana hizmet birimleri, yardımcı hizmet birimleri, danışma ve denetim birimleri olarak ayrı ayrı sınıflandırılıp her birinin de ayrı maddeler hâlinde düzenlenmesi gerekiyordu. Maalesef tamamı bir madde içerisinde, uzunca bir madde şeklinde sıkıştırılmış durumda.

Değerli arkadaşlarım “Her gelen teşkilat kanununda aynı sorunu yaşıyoruz.” diye söylemiştim. Kamu personel rejiminde köklü bir reform yapamadığımız için unvanlarla ilgili de, yine bugün arkadaşlarımız diğer uzmanlarla ilgili de “Plan Bütçeye geri çekelim.” diye, “Tekrar tek tipleştirelim.” diye -doğru bir yaklaşım olarak söylüyorum ama- yukarıda yapamadığımız şeyi geri çekme konusunda çalışma yapıyorlar. Bu her kanunda… Bu teşkilatlar belli, birimler belli, yani yapılması gereken belli. Bunların da yasaya, Anayasa’ya ve İç Tüzüğe uygun bir şekilde yasalaşmasının sağlanması gerekiyor. Şimdi, buraya bakıyorsunuz, söylediğimiz şeyler tek maddede, bu kadar uzun önergenin içerisinde arkadaşlarımız okurken bile iki üç defa duraladılar. Neden? Çünkü iç içe girmiş birçok alt madde var ve birim var. Baktığınız zaman da bunun içinden çıkmak mümkün değil. Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Hac ve Umre Hizmetleri Genel Müdürlüğü, hepsi de uzun uzadıya, ayrıntılı şekilde, ayrı maddelerde ele alınması gereken şeyler, maalesef burada dikkate alınmamış. Hem Sayın Bakanın hem sizlerin hem de Başkanlık Divanının da dikkatlerine sunuyorum çünkü kanun yapma tekniği açısından da, ayrı bentler olarak düzenlenmesi gerekiyordu. Aynı zamanda 3046’nın lafzına da, ruhuna da uygun değil.

Ayrıca, burada, arkadaşlar, başka bir şey daha var: Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğü, İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü ve yine 3046’da ancak teşkilatının çok yaygın olduğu belirlenen Millî Eğitim Bakanlığında personelle ilgili genel müdürlük var. Hadi onu geçtik, Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğü, yardımcı hizmetlerle ilgili genel müdürlük kurulamaz diyor. Burası İdari ve Mali İşler Dairesi Başkanlığı şeklindeydi. Arkadaşlarımız sonra Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı yapmıştı, sonra nereden hasıl olduysa genel müdürlük olarak teşkilatlanması ortaya çıkmış.

Söylemeye çalıştığımız şey, bunların hepsinin ayrı ayrı görevlerinin, yetkilerinin -genel müdürlüklerin- ayrı maddeler hâlinde belirlenmesi gerektiği ve özellikle de buradaki Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğünün de genel müdürlük olarak değil daire başkanlığı şeklinde düzenlenmesi gerekiyordu.

Yine, teftiş kuruluyla ilgili madde var ama burada da Rehberlik ve Denetim Başkanlığı olarak arkadaşlarımız getirmişler. Teftişlerin hepsinde zaten rehberlik esastır, sonradan “teftiş” ibaresini maddeye eklettirdik ama hâlen daha teftiş kurulunun içeriğiyle ilgili düzenlemeler maalesef yönetmelikle düzenlenmesi öngörülmüş. Biz bunun orijinalinde olduğu gibi bir tüzükle düzenlenmesini -çünkü teftişin ağırlığı açısından oradaki uygulama esaslarının, usullerin, çalışma usullerinin bir yönetmelikle düzeltilmemesi gerektiğini- tüzüğün en azından Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe girdiğini bildiğimiz için orada da teftiş kurulunun ağırlığının hissedilmesini ve kurum içerisindeki görevlerini -çünkü yurt dışı birimi var, yurt içi var, hac, umre işleri var- kurumu birtakım tartışmaların dışında tutabilmek için de teftiş fonksiyonunu en iyi şekilde yerine getirerek şeffaflık içerisinde çalışması gerektiğini düşünüyoruz. Dolayısıyla bu madde kurumun bütün teşkilatını içerdiği için bu hususları da arkadaşlarımızın kanunun kabul edilmesinden önce bir defa daha gözden geçirmesini, bunların da ayrı şekilde 3046’ya uygun olarak, devlet teşkilatı esasına uygun olarak da yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Bu çerçevede önergemizin kabulünü ve bu hususun da yeniden dikkate alınmasını istirham ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 507 sıra sayılı Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin düzenlediği 633 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin 1 numaralı alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve (ı) bendinin (4) numaralı alt bendinden sonra gelen ikinci fıkranın madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                        Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları   

“ı) Cami ve mescitleri ibadete açmak, yönetmek, ibadet ve irşat hizmetlerini yürütmek, cemevlerinin inşaat, bakım ve onarım gibi ihtiyaçlarını gidermek”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor  mu?

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; sayın Hükûmet ve komisyon Katılmadılar. Neye katılmadıklarını size arz edeyim. Sayın Bakan, bundan sonra açılım maddesini ağzınıza almayın. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar) Çünkü açılımda size gelen konuların en başında tek konu cemevleri konusuydu.

Değerli arkadaşlarım, hoşgörüyü ve sevgiyi… Burada hep birlikte bu yasanın çıkması için hepimiz destek veriyoruz. Ülkedeki tüm insanların, ülkedeki herkesin Yüce Allah’a yalvarması için burada hep birlikte bu kanuna tüm gruplar destek veriyor ama ülkeyi kucaklamanız lazım. Onun için benim Sayın Bakandan ricam, bir daha açılımın a’sını ağzına almaması. Neden? Şimdi, Diyanet İşleri Başkanlığına da, üç beş kelime de onlara etmek istiyorum.

İlk milletvekili olduğum sekiz yıl önceden beri, her bütçede, her Plan ve Bütçe Komisyonunda, özellikle cemevleri konusunda ve verdiğim soru önergelerinde ve yazdığım şeylerde tek verdikleri cevap şuydu: “Cemevleriyle ilgili, Diyanet İşleri teşkilat kanununda olmadığı için -altını çiziyorum, Diyanet İşleri teşkilat kanununda olmadığı için- elektrik bedelini ödeyemiyoruz.” İşte, size teşkilat kanunu. Diyanet İşleri Başkanlığı, bu ülkede yaşayan herkesin Diyanet İşleri Başkanlığısınız. Herkesin, bu ülkede kim yaşıyorsa, hepimizin anayasal bir kurumusunuz. Bu ülkede yaşayan herkesin ibadet sorununa çözüm bulmalısınız. Bu ülkede yaşayan herkese yardımcı olmalısınız. Bu ülkede yaşayan, sinagogun, kilisenin, havranın elektrik bedelini ödeyen devlet ama cemevlerine gelince “Vallahi ödeyemeyiz.” diyorlar.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Camilerin de ödemiyor.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Yok öyle bir şey ya.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Var, var, var, var… Öyle bir şey var. Var, var, var… Yukarıda var. Var kardeşim.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sen eskide kalmışsın.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Eskide kalmamışım.

Daha dün, geçen hafta cuma günü kanun geldi, kanun, elektrik bedelleriyle ilgili.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Yok öyle bir şey.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Var kardeşim.

Hepsinin elektrik bedelini ödüyor.

ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Tek kuruş ödemiyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ödüyor kardeşim.

M. NURİ YAMAN (Muş) – Su parasını bile ödüyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – İbadethane saydığı… Sinagogu, kiliseyi, havrayı ibadethane sayıyor. Eğer istiyorsanız kanunu size göndereyim.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Kanun burada çıkıyor, yukarıda çıkmıyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Kanunu göndereyim size istiyorsanız.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Kanun burada çıkıyor ya, yukarıda çıkmıyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Arkadaşlar, bu ülkede yaşayan… Bu ülkenin Plan ve Bütçe Komisyonunda, enerji KİT’leriyle ilgili kardeşim, geçen cuma günü geldi, yine aynı önergeyi verdik, yine reddettiler cemevleriyle ilgili.

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Tanımıyor ki cemevini.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Şimdi, Sayın Bakan, açılım yapıyoruz diye ortaya çıktığınızda size gelen en temel konulardan biri buydu ama maalesef, her ne hikmetse, Komisyonda da aynı tavrı gösterdiniz. Arkadaşlar, bu ülkede yaşayan, Allah’ına yalvaran herkes, bu ülkenin, Allah’ına yalvarsın, bu ülkede birlik beraberlik için herkesin inancına hepimiz saygı duymalıyız ama Diyanet İşleri Başkanlığı da bu ülkede kim yaşıyorsa onların ibadetlerini, Allah’a yalvarmalarını temin etmek görevidir. Bugüne kadar hep cevap verdiniz Diyanet İşleri Başkanlığı. “Teşkilat Kanunumuzda yoktur.” Arkadaşlar, Teşkilat Kanunu burada, alırsınız, işte… Niye reddediyorsunuz? Alırsınız Teşkilat Kanunu’na. Biz önergemizde şunu söylüyoruz, önergemizde diyoruz ki: İbadethanelerin… İbadete açılmasın ama cemevlerinin de tadilat, tamirat gibi işlerine… Sizin de göreviniz, bunu yapmak göreviniz diyor başka bir şey söylemiyoruz. Ama ne hikmetse, niye kabul etmiyorsunuz, niye Teşkilat Kanunu’nuza koymuyorsunuz bilemiyorum.

Sayın Bakan, Diyanet İşleri Başkanlığının görevi bu ülkede yaşayan herkesin Diyanet İşleri Başkanlığı olmalıdır. Hangi inançta, hangi dinde olursa olsun Diyanet İşleri Başkanlığının herkesin ibadetini, yüce Allah’a yalvarmasını temin etmek en temel görevidir ama her ne hikmetse bunu yapmıyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, bu ülke bizim, bu ülkenin değerleriyle, inançlarıyla birliğe, beraberliğe ihtiyacı vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Özellikle inanç konusunda ülkenin birlik, beraberliği için Diyanet İşleri Başkanlığının en temel görevi olmalıdır ve bu temel görev de bu ülkede hangi inançta olursa olsun yüce Allah’a kim yalvarıyorsa onlara her türlü yardım etmek, herkese saygı duymak Diyanet İşleri Başkanlığının görevidir.

Bu nedenle Sayın Bakan, benim size dostça tavsiyem, bundan sonra açılımın “a”sını ağzınıza almayın.

Teşekkür ediyorum. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 23.03

 

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 23.22

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 125’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

507 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

7’nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

507 Sıra Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın çerçeve 7. maddesi 1. fıkrasında geçen “İl ve ilçe kuruluşlarının başında birer müftü bulunur” ibaresinden sonra gelmek üzere aşağıdaki ibarenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

“Kürt nüfusunun çoğunlukta bulunduğu il ve ilçelerde yasada belirtilen koşullara haiz iyi derecede Kürtçe bilen müftüler atanır.”

                    İbrahim Binici                         Hamit Geylani                           Akın Birdal

                        Şanlıurfa                                  Hakkâri                                 Diyarbakır

                      Nuri Yaman                          Osman Özçelik                           Sırrı Sakık

                            Muş                                         Siirt                                         Muş

BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 7’inci maddesine bağlı 8. maddenin aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

                    Mehmet Günal                        Mehmet Şandır                       M. Akif Paksoy

                         Antalya                                    Mersin                              Kahramanmaraş

                                             Beytullah Asil                             Reşat Doğru

                                                 Eskişehir                                       Tokat

 

Taşra Teşkilatı:

Madde 8- Diyanet İşleri Başkanlığının Taşra Teşkilatı, İl Müftülükleri ve İlçe Müftülüklerinden oluşur.

İl ve ilçe kuruluşlarının başında birer müftü bulunur. Müftü, ilinde, ilçesinde Diyanet İşleri Başkanlığını temsil eder. İl Müftülüleri doğrudan Diyanet İşleri Başkanlığına, İlçe Müftülükleri İl Müftülüklerine bağlıdır.

5442 sayılı İl İdaresi Kanunu hükümleri saklıdır.

İl Müftülüklerine bağlı İl Teftiş Kurulu ve Müdürlükler kurulur. İlçe Müftülüklerinde de Müdürlükler kurulabilir. İl Teftiş Kurulunun görev ve yetkileri ile İl Müfettişlerinin göreve alınma ve yetiştirmesine ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.

Eğitim Merkezleri, Hizmet içi Eğitim Dairesi Başkanlığı bünyesinde merkeze bağlı Taşra kuruluşlarıdır. Eğitim Merkezlerinin çalışma usul ve esasları ile diğer hususlar Yönetmelik ile düzenlenir.

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Paksoy, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 507 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Din, şüphesiz hem fertlerin hem de toplumun vazgeçemeyeceği sosyal bir olgudur. Şayet din doğru bir şekilde anlaşılmaz ise birtakım kaosların oluşması kaçınılmazdır. Bu kaos hem fertleri hem toplumu, hatta diğer toplumları da etkileyebilir. Haçlı seferleri, reform dönemi Avrupa’sındaki mezhep savaşları, günümüze kadar uzanan çeşitli çatışmalar hep bu kaosun ürünüdür. Bu manada Diyanet, dinî alanın tanziminde, dinin doğru olarak öğretilmesinde kuruluşundan bu yana çok önemli görevler ifa etmiştir, bana göre çok da başarılı olmuştur.

Laiklik ilkesi bağlamında Diyanetin ifa ettiği görevle ilgili bir kısım tenkitler yapılmaktadır, bu tenkitler yapılmaya da devam edilecektir ancak şahsen ben, Diyanet İşleri Başkanlığının mevcut yapısının güçlendirilerek devamından yanayım. Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan bu yana yukarıda zikrettiğimiz manada bir kaosa düşmemişse bunda Diyanetin çok tenkit edilen yapısının önemli olduğunu iddia ediyorum.

Değerli arkadaşlar, Diyanet Kanunu’nda 1976 yılında bir kısım düzenlemeler yapılmış, bu düzenlemeler Anayasa Mahkemesince 1979 yılında iptal edilmiştir. Bu tasarının genel gerekçesinde, Anayasa Mahkemesinin iptaliyle oluşan boşluğu doldurarak kurumu günün şartlarına adapte etmenin hedeflendiği görülüyor. Ancak bu tasarı amacı tam olarak gerçekleştirmekten uzaktır. Tasarının önemli bazı maddelerinde eksiklikler bulunmakta olup soru işaretleri giderilememiştir. Burada görev yüce Meclise düşmektedir.

Arkadaşlarımız, Komisyonda, dinî yüksek ihtisas merkezlerinin yerine Polis Akademisi ve Adalet Akademisi benzeri bir diyanet akademisinin kurulmasını önerdiler. Diyanet akademisinin kurulmasının fevkalade faydalı olacağını düşünüyoruz.

Ayrıca, teftiş birimi Rehberlik ve Teftiş Başkanlığına dönüştürülmektedir. Mevcut yasalarımızda ve uygulamada teftiş kurullarının yetki ve çalışma usulleri tüzükle düzenlenmektedir. Hâlbuki bu tasarı bu hususu yönetmelikle düzenlemektedir. Teftiş kurulunun bütün birimleri denetlediği dikkate alınarak çalışma usul ve esaslarının sık değiştirilmemesi, tüzük ile düzenlenmesi müfettiş güvencesi açısından önem arz etmektedir.

Murakıplık müessesinin kaldırılması da yanlıştır. Bunun yerine tıpkı Millî Eğitim Bakanlığında olduğu gibi illerde teftiş kurullarının kurulması ve murakıpların burada görevlendirilmesinin günümüzde bir ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.

Bu tasarı, gündeme gelince çok sayıda imam adayı arkadaşımız beni aradı. 4/B ile atama bekleyen imam adayı arkadaşlarımız, Maliye Bakanlığında bulunan 5 bin kadronun mübarek ramazan ayından önce vize edilmesini talep ediyorlar. Zaten 2004 yılından bu yana yapılan alımlardaki hatalardan dolayı bir tarafta kadrolar boş kalmış, diğer tarafta atanmayı bekleyen kardeşlerimiz boş kalmıştır. Bunun da ötesinde, din görevlisi bekleyen cemaatimiz mağdur olmuştur. Çünkü bu arkadaşlarımızın yeterlik ve KPSS süreleri dolmak üzeredir. Bu süre dolduktan sonra kadroların vize edilmesi, atama bekleyen arkadaşlarımızı tekrar KPSS ve yeterlik şartlarıyla karşı karşıya getirecektir. Belki de birçok arkadaşımız bu şartları kaybedecektir. Bu arkadaşlarımızın çoğunluğu evlidir, çocukları vardır, iaşelerini teminde çok müşkül durumdadırlar. Ayrıca, ramazan ayında din görevlisi ihtiyacı da göz önünde bulundurulduğunda, bu kadrolara bir an önce atama izni verilmesi büyük önem taşımaktadır.

Yüce Meclis vekil imamlara kadro hakkı verecek, atama bekleyen imam arkadaşlarımız da Hükûmetten 5 bin sözleşmeli personel atama izninin müjdesini bekliyorlar. Yeterli KPSS puanı ve yeterlikleri bulunan imam kardeşlerimize de maliyede bekleyen kadro izni verilirse, adil bir uygulama olur diye düşünüyorum.

Din adamları topluma hakkı, doğruluğu, adil olmayı tavsiye eden insanlardır. Bunları yapmakla yükümlü insanlar adaletsizliğe uğrarlarsa, bu insanların adalet inancı zedelenirse toplum da büyük zarar görecektir diyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

MEHMET AKİF PAKSOY (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -  Teşekkür ederim Sayın Paksoy.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

507 Sıra Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın çerçeve 7. maddesi 1. fıkrasında geçen “İl ve ilçe kuruluşlarının başında birer müftü bulunur” ibaresinden sonra gelmek üzere aşağıdaki ibarenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

“Kürt nüfusunun çoğunlukta bulunduğu il ve ilçelerde yasada belirtilen koşullara haiz iyi derecede Kürtçe bilen müftüler atanır.”

                                                                                         Sırrı Sakık (Muş) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Sakık. (BDP sıralarından alkışlar)

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi selamlıyorum.

Aslında biraz önce Mevlüt kardeşim buradan seslendi, dedi ki: “Açılım diyorsunuz yani açılımın neresindeyiz?” Aslında işinizi kolaylaştıracak değişiklikler yapıyoruz ama siz hayatın her alanında kapalısınız yani Kürtlere kapalısınız, Alevilere kapalısınız, Romanlara kapalısız. Şeklen bir şey yapmaya çalışıyorsunuz ama hiçbir şey yapmıyorsunuz. Ne yapmak istiyorsunuz? Bütün halkları Türkleştirelim, Türk yapalım, bütün farklı inanç gruplarını Sünnileştirelim, solcuları sağcılaştıralım. Ee, ne yapalım? Diyaneti iktidarın arka bahçesi yapalım. Şimdi, yıllardır Diyanet iktidarın arka bahçesi ve gerçekten bu önerge de, eğer siz açılımdan “A” harfini kapmışsanız bu sizin işinizi o kadar kolaylaştırır ki. Nedir? Ne diyoruz? Ülke nüfusunun yüzde 25-30’u kadarı Kürt vatandaşlardan oluşmakta ve bu nüfusla ilgili ilçelerde din hizmetlerinin Kürtçe bilen müftüler eliyle yürütülmesi. Peki, bu size ne zarar verir? Yani Kürtler Kürtçe dillerini, inançlarını ifade etse Allah aşkına sizin ne kaybınız olur?

EYÜP AYAR (Kocaeli) – Kürt’ten müftü olmaz diye bir şey yok.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Yok da niye Kürtçe… Yani bir dil yok mu? Sizin diliniz yok mu? Siz kendi dilinizle kendinizi ifade etmiyor musunuz? Ediyorsunuz, buna saygı duyuyoruz. E, diğer halkların diline, kültürüne niye saygı göstermiyorsunuz? Demek ki siz sorunları gerçekten çözmek istemiyorsunuz.

Bakın, Sayın Bakanımız, mesela Alevi açılımıyla ilgili görevli bir bakanımız. Sayın Bakanımız, Romanlarla ilgili açılımda görevli. Peki, bir iki örnek: Alevi sorununu kimlerle çözmeye çalıştınız? Kimi davet ettiniz? Biz bütün olup bitenleri gördük. Nerede katliamlar gerçekleşmişse ve bu katliamlarda aktör rol alan insanları Alevi açılımında siz o çalıştaya davet ettiniz Sayın Bakanım. Biz dostça söylüyoruz. Yani siz Alevilerle ilgili eğer küçük bir adım atacaksanız Alevilerin kanaat önderleri vardır, inandıkları, değer verdikleri insanlar vardır. Ben ezbere konuşmuyorum.

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Ezbere konuşuyorsun.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Hayır, ezbere konuşmuyorum. Onlarca isim verebilirim çünkü gelen arkadaşlar o isimleri, orada…

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Ben de sana buradan isim verebilirim. Kim davet edildiyse, kim varsa hepsinin…

SIRRI SAKIK (Devamla) – İşte, bakın, ben Kahramanmaraş’ta, Sivas’ta, nerede, Alevi katliamına karışmış şahsiyetlerin otele nasıl davet edildiğini biliyorum.

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Sorunların çözülmesinden bu kadar korkmayın ya, rahat olun.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Keşke çözebilseniz, keşke yürekli olsanız sizin o yüreğinizden öperiz ama şeklen sunup hiçbir şey yapmamayı çözüm olarak bize sunmamalısınız.

Şimdi, Romanlarla ilgili çalışmalarınız vardı. Vallahi, Isparta mıydı, Manisa mıydı, net hatırlamıyorum, siz de gittiniz. Oraya gelen bütün arkadaşlar… Roman kardeşlerimizin ellerinde çalgıları, çalıyorlardı, çocukları kucaklarında, sizi dinlemiyorlar, bilmiyorlar ne, ama siz Kürt açılımını yok etmek için onu yan yana oluşturuyorsunuz ve sonra o insanlar ne yapıyordu? Çalgı çalıyor, çocuklar bağırıyor, sizi dinlemiyorlar. Siz birden şaşırdınız Sayın Bakanım. “Isparta” diyeceğinize, “Ey Sivaslı hemşehrilerim.” falan… Gerçekten Türkiye bu noktada. Eğer siz -Kürt açılımı- açılımla ilgili ciddi bir adım atacaksanız yanına Roman açılımını koyduğunuzda böyle felaketlerle karşılaşırsınız. Onun için, gerçekten bir şey yapacaksınız yürekli bir şekilde yapın.

Biraz önce dedim: “Yürekli bir açılım yapın, sizin yüreğinizden öpelim.” Gerçekten Alevilerle, Kürtlerle, bu halkın bütün renklerini hayata geçirin, gereğini yapın, biz sizi baş tacı ederiz ama hiçbir şey yapmadan, adını “Açılım.” adını “Buradaki farklılıkların hayata geçmesi için talepler.” olarak sunarsanız, bu talepler geri döner; geri dönünce sadece siz kaybetmiyorsunuz, bu ülkede yaşayan bütün insanlarımız kaybediyor ve biz bunu hak etmiyoruz. Bu ülkede yaşayabilmenin bedelini ağır bir şekilde ödememeliyiz yani dillerimizle, kültürlerimizle, inançlarımızla ilgili hepimizin kendimizi özgürce ifade etmemiz gerektiğini söylüyoruz. Bu da bir lütuf olarak topluma sunulmamalıdır. Yani bu, her vatandaşın en demokratik hakkıdır. Bu hakkın yerli yerine…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım. Hemen bitiriyorum.

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Vekil imamları söyle.

BENGİ YILDIZ (Batman) – Sana gelen telefonları da söyle.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Otururken, emin olunuz, onlarca telefon aldık. Kimler arıyordu? Vekil imamlar arıyordu: “Ne olursunuz, İktidara da söyleyin, Sayın Bakanımıza da söyleyin, biz imamlarız, hepinizin en son gelip teslim olacağınız o musalla taşının başında biz bekliyoruz.” Biz faniyiz, öleceğiz, hepimiz gideceğiz, onlara da teslim olacağız. Onlar, sizi, bizi yıkayacaklar ve sonra bir Fatiha okuyacaklar. Gelin, bu imamlarımızın, bu vekil imamlarımızın bir an önce bu mağduriyetlerini giderin, giderelim hep birlikte. Bu da bir lütuf değildir, bu ülkenin vatandaşlarıdır. Eğer en son liman musalla taşıysa bu taşın sahiplerine karşı son görevinizi yerine getirin.

Teşekkür ediyorum, iyi akşamlar diliyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sakık.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakanın 60’ıncı maddeye göre pek kısa söz talebi vardır.

Buyurun Sayın Bakan.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

8.- Devlet Bakanı Faruk Çelik’in, kendisinin yürütmekte olduğu Roman ve Alevi vatandaşlarla ilgili açılım çalışmalarına ilişkin açıklaması

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

İki arkadaşımızın burada, özellikle Hükûmetimizin yürütmekte olduğu açılımlarla ilgili değerlendirmeleri oldu. Tabii ki yönetim makamında olanların sabır ve tahammülleri son derece önemlidir ama benim açımdan kişisel olarak, Bakan olarak, Hükûmet olarak çok önem arz etmeyen değerlendirmelerdir ama halkımız açısından yanlış bilgilendirme, doğru bilgilendirmeme gibi bir durum karşısında ister istemez söz almak durumunda kaldım.

Bakınız, benim yürüttüğüm, benim uhdemde yürüyen iki açılım var, iki önemli kronik sorunun çözümü var. Bunlardan bir tanesi, Roman vatandaşlarımızla ilgili çalışmadır. Şu anda sekiz bin konut ihale aşamasında, bazı konutların ihalesi yapıldı, önümüzdeki günlerde temelleri atılıyor, hızlı bir şekilde, bir yıl içerisinde de bu konutlar tamamlanacak. Belediyelerimiz, valilerimiz, ilgili sivil toplum kuruluşları bu konuda gerekli bildirimleri yaptıkça hızlı bir şekilde bu vatandaşların şehirlerdeki bu çöküntü alanlarından kurtarılıp sağlıklı yaşam koşullarına kavuşturulmalarıyla ilgili çalışmalarımız hızla devam ediyor, fiilî olarak da devam ediyor, proje olarak da devam ediyor, zihniyet olarak da devam ediyor.

Alevi açılımıyla ilgili ve Alevi vatandaşlarımızın talepleriyle ilgili de burada, politik amaçla bu konunun ele alınmamasını ben birkaç defa Meclis kürsüsünden ifade ettim. Bu konu son derece hassas bir konudur, önemli bir konudur. Alevi çalıştaylarına Cumhuriyet Halk Partisinden, AK PARTİ’den, Milliyetçi Hareket Partisinden, Barış ve Demokrasi Partisinden milletvekili arkadaşlarımızı davet ettim ben ama katılmadı milletvekili arkadaşlarımız. Keşke katılsaydınız, keşke görüşlerinizi orada ifade etseydiniz.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Bakanım, katillerimizle yan yana nasıl gelelim?

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Bakınız, biz sizlere o tutanakları şimdi vereceğiz. Verdiğimiz zaman -herkesin- kimlerin görüşünün olduğunu orada göreceksiniz ama sizlerin orada görüşü olmayacak. Bu, bizim noksanımız değil, bu, katılmayanların noksanıdır diye ifade ediyorum.

Peki, geldiğimiz nokta nedir? Geldiğimiz nokta çözüm noktasıdır. Şimdi, çözüm noktasına gelmişken Sayın Aslanoğlu şunu soruyor, şu önergeyi veriyor: “Cemevlerinin inşaatı, bakımı, onarımı gibi ihtiyaçlarını gidermeyi yasaya koyalım.” diyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Evet.

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Aslanoğlu, “cemevi” diye bir şey var mı?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ne demek? Yok mu?

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Var mı?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – İnkâr mı ediyorsun?

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Cevap vereyim, bakın… Bakınız, bunlara artık Aleviler inanmıyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Neye inanmıyorlar?

BAŞKAN – Sayın Bakan, siz de tamamlayın sözünüzü.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Neye inanmıyorlar?

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, cemevlerinin

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Neye inanmıyorlar ya?

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Bakınız, cemevlerinin statüsü yok.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ne demek? İnkâr mı ediyorsunuz?

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Bakınız, işte, böyle ucuz yaklaşırsanız olmaz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ama, inkâr ediyorsunuz Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Cemevlerinin statüsü yok.

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Hayır hayır, Sayın Bakanın bu konuda cevabı var mı?

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Bakınız, müsaade eder misiniz. Bakınız, cemevlerinin statüsü yok.

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Nasıl cemevini inkâr edersiniz!

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Olmayan bir şeye diyorsunuz ki inşaat yapalım. Biz diyoruz ki cemevine statüyü verelim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Verelim!

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Statüyü kazandıralım, sonra bunu konuşalım diyorum.

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – İşte yasa, koyalım.

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Siz, olmayan bir şeye bir şey verin diyorsunuz.

İkincisi…

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Zamanıdır Sayın Bakanım, zamanıdır!

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Bakınız, ikincisi, bu konuları, lütfen, politik malzeme değil, burada bütün siyasi gruplarla birlikte çözmemiz gerekiyor. Ben, bu çalışmaların neticesini sizlere getireceğim. Siz her ne kadar çalıştaylara katılmadıysanız da ben bu neticeleri getirip, sizlerle paylaşıp, sizlerle birlikte bir çözüme ulaşmamızın doğru olacağı inancı içerisindeyim. Eğer bu işi politize ederseniz, o zaman ben çıkıp öyle sorular sorarım ki bunun cevabını veremezsiniz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – İstediğin soruyu sorabilirsin!

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Soruyorum: Cemevleri var idiyse kim tarafından, ne zaman kapatıldı? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Bakan, ne demek istiyorsunuz?

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Böyle şey olabilir mi? Böyle bir soru sorulabilir mi?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Açıkça sor, açıkça!

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Bakınız, böyle bir soru…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Açıkça sor, kapalı sorma! Açık sor, açık!

BAŞKAN – Sayın Bakan, tamamlayın lütfen.

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Bakınız, ben cevabını da veriyorum, müsaade edin. Türkiye Cumhuriyeti…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Kim kapatmış, söyleyin.

BAŞKAN – Sayın Bakan, 60’ıncı maddeye göre aldınız söz.

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Bakınız…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Kim kapatmış Sayın Bakan? Niye söylemiyorsunuz?

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Türkiye Cumhuriyeti…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Soruyu atıp çekilmeyin! Yapmayın, kim kapatmış söyleyin!

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Yani, şimdi…

BAŞKAN – Sayın Bakan…

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Size diyorum ki değerli arkadaşlar, bu konulardaki hassasiyetlerimiz aynı. Bunu, bakınız, bir politik malzeme konusu yapmayalım.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – İnkâr ediyorsunuz.

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Cemevlerinin statüsüyle ilgili şu anda hukuk komisyonu çalışıyor. Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısının Başkanlığında, hukuk mevzuatımızda nasıl yer almalıdır, bu konu üzerinde çalışılıyor. Din kültürü, ahlak bilgisiyle ilgili komisyon son aşamaya gelmiş bulunuyor. Madımak istimlak edilmiş, kamulaştırılmış durumdadır. Bunlar, bizden Alevi vatandaşlarımızın talepleri olarak bize yansıyan hususlardır ve benzeri konulardır, Sivas olaylarının, Maraş olaylarının, Çorum olaylarının aydınlatılmasıyla ilgili bizden talepleri, onu da araştırma komisyonu olması için getirdik.

Şimdi, bunları… Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir. Devletimizin temel, ana kurumlarından bir tanesi Diyanet İşleri Başkanlığıdır. Biz Diyanet İşleri Teşkilat Yasası’nı görüşüyoruz. Bu noktada bu konunun, bu hassas konunun farklı bir şekilde buraya getirilmesini, takdim edilmesini ben doğrusu şık bulmuyorum. Geliniz, katkı sağlayınız.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sekiz senedir aynı şeyi söylüyorsunuz Sayın Bakanım. (AK PARTİ sıralarından “Bağırma” sesleri)

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Geliniz, katkı sağlayınız, sonuca geldiğimiz bu konuyu çözelim ve milletin önünden bu kronik sorunu kaldıralım diyorum. Desteğinizi bekliyoruz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sonuna kadar… Getir.

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – O zaman teşekkür ediyorum. O zaman yapacağımız değerlendirmelerde hassasiyet önemlidir efendim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ederim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

9.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Devlet Bakanı Faruk Çelik’in, Alevi vatandaşlarla ilgili çalıştaya Milliyetçi Hareket Partisinden katılım olmadığına dair ifadelerine ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Bakan, çalıştaylarla ilgili milletvekillerine davet yapıldığını, gelinmediğini, “Keşke görüşleri ifade edilseydi...” Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konudaki görüşlerimizi kamuoyuna ve Sayın Bakan geldiği zaman görüşlerimizi rahatlıkla ifade ediyoruz. Dolayısıyla zannederim bu görüşlerimizden kendileri de haberdardırlar. Bunları her platformda dile getiriyoruz. Dolayısıyla bu konuda görüşlerimiz iletilmiştir. Bunu arz etmek istedim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

10.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Devlet Bakanı Faruk Çelik’in, tasarıdaki açılım eksikliğini muhalefeti suçlayarak gidermeye çalıştığına ilişkin açıklaması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Bakan bir önerge üzerine bizim grubumuzdan bir arkadaşımızın yaptığı konuşma üzerine bir değerlendirmede bulundu.

Temelde desteklediğimiz bir tasarıdır Diyanet İşleri Başkanlığı Teşkilat Kanunu Tasarısı ama doğal olarak, yapıcı bir muhalefet anlayışı içerisinde bu tasarıyı iyileştirmeye çalışıyoruz, eksikliklerini dile getiriyoruz. Arkadaşlarımız konuşmalarında Sayın Bakanın “Alevi açılımı” olarak yürüttüğü faaliyetlerin bu tasarının neresinde olduğunu söylediler. Bunu ben de tasarının tümü üzerinde yaptığım konuşmada ifade ettim. Bu çerçevede bu eksikliği gidermeye yönelik olarak Sayın Aslanoğlu bir önerge verdi. Şimdi önergede yapılan öneriye karşılık olarak Sayın Bakanın vermiş olduğu cevap, doğrusu bizim bu tasarıya yaklaşımımızla hiç bağdaşmadı. “Cemevlerinin statüsü yok ki statü verelim.” diyor. Şimdi, konu buraya nasıl geldi, ben bunu anlayabilmiş değilim.

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Siz yoktunuz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Arkadaşlarımız iyi niyetle burada bir öneri yapıyor, bu tasarıyı iyileştirmeye çalışıyoruz, Sayın Bakan bu tasarıdaki açılım eksikliğini muhalefeti suçlayarak gidermeye çalışıyor. Bunu doğrusu ben yakıştıramadım.

Bunu bilgilerinize sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, ben çok kısa bir şey söyleyeceğim.

BAŞKAN – Çok uzattınız demin, yapmayın.

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Tartışma değil…

BAŞKAN – Şimdi ben maddelere geçeyim, sonra… Birbirinizle konuşun.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

11.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Devlet Bakanı Faruk Çelik’in, Alevi vatandaşlarla ilgili çalıştaya Barış ve Demokrasi Partisinden katılım olmadığına dair ifadelerine ilişkin açıklaması

SIRRI SAKIK (Muş) – Ben biraz önce dile getirdiğim Alevi Çalıştayı ile ilgili Sayın Bakanıma söyledim, o Alevi Çalıştayına davet edilen birçok şahsiyet, geçmişte Kahramanmaraş’tan Sivas’a, Çorum’a kadar birçok katliamda imzası olanlardır. Açılımın, Çalıştayın bunlarla olamayacağını söyledim, kamuoyu da bunları biliyor. Ben dostça bir uyarıda bulundum. Gerçekten öyle bir şey yapacaksanız, katillerle mağdurları yan yana oturtmamalısınız.

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Öyle bir şey olmadı.

SIRRI SAKIK (Muş) – İsimlerini size bildiririm.

XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

 GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; 633 Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununa Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/833, 1/162, 2/443) (S. Sayısı: 507) (Devam)

BAŞKAN – 8’inci madde üzerinde iki önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

507 Sıra Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın çerçeve 8. maddesi 1. fıkrasının sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

"Başkanlıkta görev alacak personelin seçiminde kanunda belirtilen niteliklere sahip olanlardan ayrıca iyi derecede Kürtçe bilenlere belli oranda kontenjan ayrılır."

                   Osman Özçelik                          Akın Birdal                           İbrahim Binici

                            Siirt                                    Diyarbakır                                Şanlıurfa

                       Sırrı Sakık                            Hamit Geylani                           Nuri Yaman

                            Muş                                      Hakkâri                                      Muş

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 8’inci maddesine bağlı 9. maddenin aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

                    Mehmet Günal                        Mehmet Şandır                       M. Akif Paksoy

                         Antalya                                    Mersin                              Kahramanmaraş

                Ahmet Duran Bulut                      Reşat Doğru                           Beytullah Asil

                        Balıkesir                                     Tokat                                    Eskişehir

Madde 9- Başkanlık personelinde, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda belirtilen genel şartlar ile atanmalarında dinî öğrenim yapmış olma şartı arananlar için ayrıca “itikat, ibadet, tavır ve hareketlerinin İslam Dininin esaslarına uygunluğunun çevresinde bilinir olması" şeklindeki ortak niteliğin bulunması şarttır.

Başkan, Din İşleri Yüksek Kurulu Başkan ve üyeleri, Başkan Yardımcısı, Genel Müdür, Teftiş Kurulu Başkanı, Başmüfettiş, Müfettiş, Müfettiş Yardımcısı, Genel Müdür Yardımcısı, Strateji Geliştirme Başkanı, Daire Başkanı, Mushafları İnceleme Kurulu Başkanı ve üyeleri, Din İşleri Yüksek Kurulu Uzman; ve uzman yardımcısı, Eğitim Merkezi Müdürü, Şube müdürü, il ve ilçe müftüsü, il müfettişi, müdür ve vaizlerin, dini yüksek öğrenim gerektirmeyen görevler hariç en az dört yıllık dinî yüksek öğrenim mezunu olması gerekir. Ancak, hizmet gereği dini yüksek öğrenim mezunu olması gerekmeyen hallerde, en az dört yıllık yüksek öğrenim mezunları arasından atama yapılabilir.

Bu maddede belirtilenler dışındaki personelde görevin gerektirdiği öğrenimi yapmış olma şartı aranır.

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

OKTAY VURAL (İzmir) – Ahmet Duran Bulut.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bulut. (MHP sıralarından alkışlar)

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz tasarı hakkında vermiş olduğum önerge üzerine konuşacağım.

Diyanet İşleri Başkanlığının böyle bir tasarıyı kazanmış olmasının hem teşkilata hem çalışanlarına hem milletimize hayırlı olmasını diliyorum. “Denildi mi bir yerin adına Türk beldesi/ Gözüm al bayrak arar, kulağım ezan sesi.” Bu millet, bayrağın inmemesi, ezanın dinmemesi için Niğbolu’da, Dumlupınar’da, Çanakkale’de çok büyük bedeller ödedi. Bunlar bizim manevi dünyamızı oluşturdu. Bu manevi dünyamızın karargâhı olan Diyanetin bu tasarıya kavuşması, içinde bulunmuş olduğu birçok güçlüğü, zorluğu başarmasına, alt etmesine yol açmış olacak.

Türk milleti tabii ki bu manevi dünyasının yeni nesillere aktarılması, bu hizmetin herkese en iyi şekilde verilmesi konusunda Diyanet İşleri Başkanlığının yönetenlerinin, çalışanlarının kendi saygınlıkları oranında bu kurum saygınlık kazanır. Bu kurumun yönetiminin, yöneticilerinin, çalışanlarının yaşamış oldukları, savunmuş oldukları inancın gereğini yerine getirmeleri gerekmektedir; yani adaletli davranmaları gerekir; yani “Ben gelmedim kavga için, benim işim sevi için/ dostun evi gönüllerdir, ben gönüller yapmaya geldim.” diyen, yaratılanı Yaradan’dan ötürü hoş gören, insanlar arasında ayrım gözetmeyen, sadece kendi insanını değil, bütün milleti savunan, bütün millete hizmetleri verirken adaletten şaşmayan bir anlayışa sahip olması gerekmektedir.

Diyanet İşleri Başkanlığımız Türkiye’de din görevlerini yürütürken, ülkede birçok camide Diyanet İşleri Başkanlığının görevlisi bulunmamaktadır. Çünkü neden? Diyanet İşleri Başkanlığını sıçrama noktası olarak görmekte, oradan sürekli başka bakanlıklara transfer yapılmaktadır. Ben Diyanet İşleri Başkanlığına sorduğumda, dikkatinizi çekmek istiyorum, orada birçok kuruma, mesela değerli milletvekilleri, Devlet Bakanlığına 115 kişinin gitmesine muvafakat verilmiş, İçişleri Bakanlığına…

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Ne zaman?

AHMET DURAN BULUT (Devamla) – 2002 yılından 2009 yılına kadar.

İçişleri Bakanlığına 289 kişi…

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Niye rahatsız oluyorsunuz ki?

AHMET DURAN BULUT (Devamla) – Şunun için rahatsız oluyorum: Ben Balıkesirliyim. Balıkesir’de 79 camide din görevlisi yok. Dolayısıyla din görevlisi olmadığı için oralarda, o camiler çeşitli cemaatlere teslim edilmiş durumdalar. Devletimin, Diyanet İşlerimin oradaki yetkilisi, görevlisi bulunmamakta. Her kurum, sorumlu olduğu kurumu, oradaki görevleri yerine getirmesi gerekmektedir. Millî Eğitim Bakanlığına 931 kişinin geçmesine muvafakat verilmesi için önce kendi personelini o görevlerde bulundurması gerekmektedir. Ayrıca, Millî Eğitim Bakanlığına göreve gelmek isteyenler için bizim idaremiz KPSS denen bir sınav uyguluyor, oraya insanlar bu hukuk içerisinde giriyorlar. Ama bakanlıklar arası transferde kolaylık olduğu için, diğer insanlar sırada beklerken, oradaki arkadaşım, daha kolay oraya geçme imkânına sahip oluyor. Bu, iş arayan, iş bekleyen kişiler arasında adaletsizliğe yol açıyor.

Ayrıca, değerli milletvekilleri, bu Başkanlık hac işlerini de yürütmektedir. Hac işlerini yürüten Diyanet İşleri Başkanlığına -hacca giden vatandaşlara iki bavul, iki valiz veriyorlar ve bu valizlerin Çin malı olduğunu ben tespit ettim- sordum: Bu ülkede valiz üreten firmalar varken, Başbakanlığın “Yerli malı kullanın” genelgesi varken, siz, neden, Doğu Türkistan’da Müslüman Türklere eziyet yapan, cefa çektiren Çin malını alıyor da Çin işçisine iş imkânı, fabrikatörüne para kazandırıyorsunuz, benim ülkemden neden almıyorsunuz diye sorduğumda, Diyanet İşleri Başkanlığından bana verilen cevap…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

AHMET DURAN BULUT (Devamla) – “Vermiş olduğumuz Çin malı valizlerden bugüne kadar herhangi bir şikâyet gelmemiştir.” Verilen cevap bu. Hassasiyeti, yerli ürünleri değerlendirmek, almak hassasiyetini bir kenara bırakıyor, ürünün sağlamlığını bize bildiriyor.

Bu Başkanlık, bizim başkanlığımız. Diyanet İşleri Başkanlığı hepimizin savunduğu, A, B, C, D partili ayırmaksızın hepimizin. Ama eğer bu kuruma güven bu toplumda sarsılırsa -bu yöneticileridir bunu sarsan- ondan sonra bu milletin güveni kalmaz o kuruma, ondan sonrasını siz düşünün. Büyük vebal taşımaktadırlar. İşe duygusal bakmak yerine, Allah rızası için adımlarını atmalıdırlar.

Demin soru önergeleri vermiştim, sormuştum Sayın Bakana, yazılı olarak cevap vereceğini söylediler. Başka bakanlıkların müsteşarlarına görev verip, taşıyıcı komisyonlarında görev vermek, onların ücretsiz oraya gitmelerini, ayrıca harcırah almalarını sağlamak gibi duygusal konulara Diyanet İşleri Başkanlığının bilhassa izin vermemesi gerekir.

Bu duygularla, yasanın hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bulut.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

507 Sıra Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın çerçeve 8. maddesi 1. fıkrasının sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

"Başkanlıkta görev alacak personelin seçiminde kanunda belirtilen niteliklere sahip olanlardan ayrıca iyi derecede Kürtçe bilenlere belli oranda kontenjan ayrılır."

                                                                                        Akın Birdal (Diyarbakır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor  mu?

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BENGİ YILDIZ (Batman) – Gerekçe.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Ülke nüfusunun yüzde 25-30 kadarı Kürt vatandaşlardan oluşmaktadır. Kürtlerin büyük bölümü dindar Müslüman’dır. Diğer devlet kurumlarında olduğu gibi Diyanet İşleri Başkanlığında görevlendirilmeleri demokrasinin eşitlik ilkesi ve toplumsal barış açısından bir zorunluluktur.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Madde 8’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 30 Haziran 2010 Çarşamba günü saat 13.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 23.56