DÖNEM: 23 CİLT: 72 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
118’inci
Birleşim
16 Haziran 2010 Çarşamba
(Bu
Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür
belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş
alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Mersin
Milletvekili Kürşad Tüzmen’in, Kırgızistan ve
Özbekistan halkları arasında çıkan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması ve
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun cevabı
2.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, Terörle Mücadele
Kanunu mağduru çocuklar ve ailelerinin durumuna ve 12 Haziran Dünya Çocuk
İşçiliğiyle Mücadele Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Atila Kaya’nın, Kırgızistan’da yaşanan
olaylara ilişkin gündem dışı konuşması ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun cevabı
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, Kırgızistan’daki olaylara ilişkin açıklaması
2.- İzmir
Milletvekili İbrahim Hasgür’ün, Kırgızistan’daki
olaylara ilişkin açıklaması
3.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Dışişleri Bakanının diplomatik zafer hırsına
ilişkin açıklaması
4.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, mahkeme
kararlarının yerine getirilmesini engelleyen Anayasa’ya aykırı bir önergenin,
işleme alınmaması gerektiğine ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek ve 29 milletvekilinin, kadın istihdamındaki
engellerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/765)
2.- Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Binici ve 19 milletvekilinin, pamuk üretimi ve
işlenmesinde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/766)
3.- Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylani ve 19 milletvekilinin,
Hakkâri’deki arama noktalarında yapılan uygulamalar konusunda Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/767)
4.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel ve 19 milletvekilinin,
çay üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/768)
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
3.-
Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana
Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S.
Sayısı: 458)
4.- İstanbul
Milletvekili Nusret Bayraktar ve 14 Milletvekilinin,
03.07.2005 Tarih ve 5393 Sayılı Belediyeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile İçişleri
Komisyonları Raporları (2/435) (S. Sayısı: 509)
5.- Kamulaştırma
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/773) (S. Sayısı: 475)
6.- Karayolları
Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile İstanbul
Milletvekili Bayram Meral ve 20 Milletvekilinin, 5539 Sayılı Karayolları Genel
Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/788, 2/226) (S. Sayısı: 499)
VIII.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Belli bir
süre için verilen aradan sonra Genel Kurulu verilen sürenin bitiminde açmayarak
Meclise, milletvekillerine saygısızlık yaptığı konusunda Oturum Başkanının
tutumu hakkında
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Isparta Milletvekili Haydar Kemal Kurt’un,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
X.-
OYLAMALAR
1.- 03.07.2005
Tarih ve 5393 Sayılı Belediyeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi’nin oylaması
I. GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.07’de açılarak on üç oturum yaptı.
Birinci Oturum
10 Haziran 2010
tarihli 115’inci Birleşimde yapılan kapalı oturuma ait tutanak özetinin
okunabilmesi için, Başkanlıkça, İç Tüzük’ün 71’inci maddesi uyarınca kapalı
oturuma geçilmesi gerektiği açıklandı ve kapalı oturuma geçildi.
İkinci Oturum
(Kapalıdır)
Üçüncü, Dördüncü, Beşinci, Altıncı, Yedinci, Sekizinci,
Dokuzuncu, Onuncu, On Birinci, On İkinci, On Üçüncü Oturumlar
Şanlıurfa
Milletvekili Ramazan Başak, tarımdaki son fiyat politikalarına,
Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk, Mersin ilinde yapılması
planlanan Akkuyu Nükleer Santraline,
Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu, 649’uncu Kırkpınar
yağlı güreşleri ve kutlama etkinliklerine,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Muş Milletvekili
Sırrı Sakık, gündem dışı konuşmasında tarımla ilgili
düşüncelerini ifade eden Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’ın, kendi seçim
bölgesinden Karadeniz’e fındık toplamaya gidecek olanların oradaki yetkili
birimlerce bölgeye sokulmayacaklarına dair beyanlarıyla ilgili toplumu
bilgilendirmek gibi bir görevinin bulunduğuna,
Muğla
Milletvekili Gürol Ergin, gündem dışı konuşma yapan Şanlıurfa Milletvekili
Ramazan Başak’ın beyanlarının gerçekleri yansıtmadığına,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
İran İslam
Cumhuriyeti İslami Danışma Meclisi Başkanı Ali Larıjani’nin
davetine icabet edecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mehmet Ali
Şahin’in, beraberindeki,
Kore Cumhuriyeti
Ulusal Meclisinin Kore Cumhuriyeti’ni davetine icabet edecek olan TBMM Millî
Savunma Komisyonu üyelerinden oluşan,
Parlamento
heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca ismi bildirilen
milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkereleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu.
Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve 25
milletvekilinin, HES projelerinin çevreye etkilerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla (10/761),
CHP Grubu adına
Grup Başkan Vekilleri Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi
ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, İsrail’in, Gazze’ye
insani yardım götüren gemiye yaptığı saldırı olayı konusunda (10/762),
Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 27 milletvekilinin,
engellilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla (10/763),
İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 26 milletvekilinin, İstanbul’da kent içi ulaşımda
yaşanan bazı kazaların araştırılarak yaya güvenliğini sağlamak için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla (10/764),
Birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu;
önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, Yaşlılık Aylığı
Alırken Çalışmaya Devam Edenlerden Kesilen Sosyal Güvenlik Destek Primi
Borçlarının Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/503) İç
Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi,
yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmedi.
Gündemin “Sözlü
Sorular” kısmının:
1’inci sırasında bulunan (6/1059),
119’uncu ” ” (6/1420),
131’inci ” ” (6/1441),
157’nci ” ” (6/1489),
158’inci ” ” (6/1490),
159’uncu ” ” (6/1491),
162’nci ” ” (6/1506),
193’üncü ” ” (6/1554),
221’inci ” ” (6/1596),
222’nci ” ” (6/1599),
225’inci ” ” (6/1603),
235’inci ” ” (6/1617),
262’nci ” ” (6/1657),
269’uncu ” ” (6/1672),
303’üncü ” ” (6/1724),
304’üncü ” ” (6/1725),
305’inci ” ” (6/1726),
Esas numaralı
sözlü sorulara Sağlık Bakanı Recep Akdağ cevap verdi;
soru sahiplerinden Antalya Milletvekili Tayfur Süner,
Tokat Milletvekili Reşat Doğru, Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy, Kütahya Milletvekili Alim
Işık, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz de cevaplara karşı
görüşlerini açıkladı.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2’nci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3’üncü sırasında
bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına
Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/761)
(S. Sayısı: 458),
5’inci sırasında
bulunan, İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar ve 14
Milletvekilinin; 03.07.2005 Tarih ve 5393 Sayılı Belediyeler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile İçişleri Komisyonları Raporlarının (2/435) (S. Sayısı: 509),
6’ncı sırasında
bulunan, Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (1/773) (S. Sayısı: 475),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
4’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen
ve görüşmelerine devam olunan, Kahramanmaraş Milletvekili Veysi
Kaynak ve 3 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Emniyet Teşkilatı Kanunu ile Genel Kadro ve
Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı
ve 3 Milletvekilinin; Kırşehir Milletvekili Abdullah Çalışkan ve 2
Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/702, 1/714, 1/865, 1/887, 2/646, 2/703) (S. Sayısı: 508) üzerindeki
görüşmeler tamamlanarak elektronik cihazla yapılan açık oylamadan sonra kabul
edildi ve kanunlaştı.
Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk, İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel’in ifade ettiği gibi Cumhuriyet Halk
Partisinin sendikalara karşı olmasına, hele hele
DİSK’in kapatılmasını düzenleyecek bir yasayı kabul etmesine imkân olmadığına,
İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel, yaptığı konuşmada
CHP’nin Parlamentoda olmasını kastettiğine, oy kullanma anlamında bir ifadesi
olmadığına,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
16 Haziran 2010
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime
03.15’te son verildi.
|
|
Sadık YAKUT |
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
Yaşar TÜZÜN |
|
Gülşen ORHAN |
|
Bilecik |
|
Van |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
Bayram ÖZÇELİK |
|
Yusuf COŞKUN |
|
Burdur |
|
Bingöl |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 160
II. GELEN KAĞITLAR
16 Haziran 2010
Çarşamba
Tasarılar
1.- Türkiye Cumhuriyeti Tarım
ve Köyişleri Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Tarım
Bakanlığı Arasında Tarım Alanında Ekonomik, Bilimsel ve Teknik İşbirliği
Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/894) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.6.2010)
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Lübnan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve
Bilimsel İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/895) (Milli Savunma ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10.6.2010)
3.- Türkiye Cumhuriyeti ile
İran İslam Cumhuriyeti Arasında Hukuki ve Cezai Konularda Adli İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/896)
(Adalet ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.2010)
Teklifler
1.- Adana Milletvekili Hulusi
Güvel’in; 3402 Sayılı Kadastro Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/713) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.6.2010)
2.- Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse’nin; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/714) (Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
4.6.2010)
Sözlü Soru
Önergeleri
1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir
köyün bazı ihtiyaçlarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2097) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/06/2010)
2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir
köyün arıtma tesisi ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2098) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/06/2010)
3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Ardahan’ı çevre illere bağlayan ana yolların onarımı ve ışıklandırılmasına
ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/2099) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/06/2010)
4.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Çıldır ilçesini Kurtkale beldesine bağlayan yolun
tamamlanmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/2100)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
5.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Ardahan ili Çıldır ilçesi Aşıkşenlik beldesindeki
doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/2101)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
6.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un,
Çağlayancerit Devlet Hastanesinin açılışına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/2102) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
7.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın,
Kestel Çataltepe köyünün gölet ihtiyacına ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/2103) (Başkanlığa geliş
tarihi: 03/06/2010)
8.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, yurt dışında öğrenim
gören öğrencilerin Türkiye’de staj yapmalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/2104) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
9.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Bornova’daki Kent
Yenileme Projesine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2105)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
10.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, İsrail’in gemi saldırısıyla ilgili
bir açıklamasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2106) (Başkanlığa
geliş tarihi: 07/06/2010)
11.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, Gazze’ye
yardım organizasyonuna ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2107) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Personel alımına ilişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/14859)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/05/2010)
2.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, sel ve don
afetlerinden zarar gören çiftçilerin zararlarının karşılanmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14860) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/06/2010)
3.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in,
İsrail ile ilişkilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14861)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/06/2010)
4.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, bir kamu görevlisinin banka
promosyonlarında yolsuzluk yaptığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/14862) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/06/2010)
5.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, İGDAŞ’ın
özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14863)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/06/2010)
6.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, maden kazalarını önlemek
amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14864)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/06/2010)
7.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın,
bazı belediye ve belediye kuruluşlarının dinlendiği iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14865) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/06/2010)
8.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın,
bazı mülki idare amirlerinin telefonlarının dinlendiği iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14866) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/06/2010)
9.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın,
medya sektöründeki kişi ve kuruluşların telefonlarının dinlendiği iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14867) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/06/2010)
10.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, İsrail tarafından bir Türk
insani yardım gemisine yapılan saldırıya ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/14868) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
11.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, spor toto yöneticileri
hakkındaki iddialara ve İstanbul Cup Tenis Turnuvasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/14869) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
12.- Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe’nin,
haklarında soruşturma açılması talep edilen bürokratlara ve ilgili yargı
kararlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14870) (Başkanlığa
geliş tarihi: 03/06/2010)
13.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, bir yardım kuruluşunun
faaliyetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14871) (Başkanlığa
geliş tarihi: 03/06/2010)
14.- İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu’nun, İsrail’in bir Türk insani yardım gemisine
yaptığı saldırıya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14872)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
15.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın,
sınır güvenliğinin yeni kurulacak bir birime devredilmesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/14873) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
16.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın,
tersanelerdeki iş kazalarına ve iş güvenliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/14874) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
17.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın,
Fethiye Belediye Başkanına parti değiştirmesi teklifi yapıldığı iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14875) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
18.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, bir madalyanın geri
verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14876) (Başkanlığa
geliş tarihi: 03/06/2010)
19.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın,
Avrupa Konseyinin hazırladığı bir rapora ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/14877) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
20.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, İran’da
tutuklu bulunan Türk vatandaşlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/14878) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
21.- Batman Milletvekili Bengi Yıldız’ın, bazı üniversitelerde
öğrencilere verilen cezalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14879)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
22.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın,
İsrail’le olan savunma sanayiindeki işbirliğinin
kesilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14880) (Başkanlığa
geliş tarihi: 03/06/2010)
23.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın,
Kestel Çataltepe köyündeki kamulaştırma bedellerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14881) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
24.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın,
Konya’ya yapılan yatırımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14882)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
25.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Gazze’ye
yardım götüren gemiye binmek isteyen bazı milletvekillerine izin verilmemesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14883) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/06/2010)
26.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TTK’ya
sağlanan desteklerin kaldırılacağı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/14884) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/06/2010)
27.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un,
engellilere yönelik kamu harcamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/14885) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/06/2010)
28.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın,
2002-2009 yılları arasındaki bazı istatistiki bilgilere ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14886) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/06/2010)
29.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın,
bölgelere göre cezaevi doluluk oranına ve bazı cezaevlerinin kapasitelerine
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/14887) (Başkanlığa geliş
tarihi: 01/06/2010)
30.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın,
2002-2009 yılları arasındaki bazı istatistiki bilgilere ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14888) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/06/2010)
31.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Ceza
İnfaz Kurumlarında idari hizmetler sınıfında görev yapan personelin sorunlarına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/14889) (Başkanlığa geliş
tarihi: 03/06/2010)
32.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, Batman 2 nci Asliye
Hukuk Mahkemesinin bir tazminat kararına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14890) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/06/2010)
33.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, AİHM’de
Türkiye aleyhine açılmış davalara ve bu davalardan kaynaklanan tazminatlara
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/14891) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04/06/2010)
34.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, tarım
Bağ-Kurlu vatandaşlar aleyhine yapılan bir hataya ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/14892) (Başkanlığa geliş tarihi:
03/06/2010)
35.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın,
Tuzla Tersanelerindeki iş kazalarına ve ölümlere ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/14893) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/06/2010)
36.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’daki sulama ve
taşkın koruma tesislerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14894) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/06/2010)
37.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün,
Kaş-Kekova, Kale-Üçağız özel çevre koruma bölgelerinde imar izni olmayan
yapıların yıkılacağı iddiasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14895) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/06/2010)
38.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, orman
yangınlarının önlenmesi için yapılan çalışmalara ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14896) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/06/2010)
39.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
ormanlık ve zeytinlik alanlarda madencilik faaliyeti yapılabilmesine izin veren
yasa tasarısına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14897)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
40.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın,
drenaj kanallarının temizlenmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14898) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
41.- İstanbul Milletvekili Necla Arat’ın, bir
yardım kuruluşuna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/14899) (Başkanlığa geliş
tarihi: 03/06/2010)
42.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, 4483
Sayılı Kanunun 3 üncü maddesi kapsamındaki soruşturma izinlerine ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)
yazılı soru önergesi (7/14900) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/06/2010)
43.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, doğalgaz anlaşmalarına ve İran’a
al ya da öde kapsamında para ödenip ödenmediğine ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/14901) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/06/2010)
44.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Rusya
ile imzalanan nükleer santral yapılmasına dair anlaşmaya ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/14902) (Başkanlığa geliş tarihi:
03/06/2010)
45.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
ormanlık ve zeytinlik alanlarda madencilik faaliyeti yapılabilmesine izin veren
yasa tasarısına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14903) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
46.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, maden
işletmelerinin denetimine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14904) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
47.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in,
TKİ’nin yönetim ve denetim kurulu üyelerinin gelirlerine ve milletvekili adayı
olup olmadıklarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14905) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/06/2010)
48.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, bir parka isim verilmesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14906) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/06/2010)
49.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Ardahan ili Hanak ilçesinin bazı köylerinin sorunlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14907) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
50.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Ardahan’ın bazı köylerinde yağmur nedeniyle bozulan yolların yapımına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14908) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
51.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Ardahan ili Hanak ilçesinin bazı köylerinin sorunlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14909) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
52.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Ardahan ili Göle ilçesindeki köylerin yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14910) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
53.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Ardahan’ın bazı köylerinin sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14911) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
54.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Ardahan’ın bazı köylerinin sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14912) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
55.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Ardahan ili Göle ilçesinin bazı köylerinin sorunlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14913) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
56.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Ardahan ili Göle ilçesinin bazı köylerinin sorunlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14914) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
57.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Ardahan ili Hanak ilçesindeki bazı köylerin yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14915) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
58.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir
beldenin bazı ihtiyaçlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14916) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/06/2010)
59.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün,
Kaş-Kekova ve Kale-Üçağız Özel Koruma Bölgesi imar planlarına ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/14917) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/06/2010)
60.- İstanbul Milletvekili Necla Arat’ın,
Sivas’taki İnönü Konağının müzeye dönüştürülmesine ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14918) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/06/2010)
61.- Aydın Milletvekili Fatih Atay’ın, Apollon
Tapınağının kale duvarlarının yıkılmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14919) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/06/2010)
62.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın,
Sümela Manastırının bir günlüğüne ibadete açılmasına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14920) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
63.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Ani
Harabelerindeki tarihi yapıların korunmasına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14921) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
64.- Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın, Antalya Atatürk Evi ve
Müzesinde yapılan tadilat ve yenilemeye ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14922) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/06/2010)
65.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, İzmir Milli Kütüphanesinin Basma
Yazı ve Resimleri Derleme Kanunu kapsamından çıkarılacağı iddialarına ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/14923) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04/06/2010)
66.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın,
İzmir Milli Kütüphanesine derleme nüshaları verme yükümlülüğünün kaldırılmasına
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/14924) (Başkanlığa
geliş tarihi: 04/06/2010)
67.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, kamu avukatlarının 2010 yılı
vekalet ücretlerinin ödenmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14925) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/06/2010)
68.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya
Belediyesine tahsis edilen bazı taşınmazların kullanımına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14926) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
69.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın,
4857 sayılı Kanuna tabi sendika üyesi olamayan büro işçilerine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14927) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
70.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın,
tarımdaki ecrimisil fiyatlarına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14928) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
71.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un,
sanayicilerin bilgi verilmeden zamlı elektrik tarifesinden
faturalandırılmalarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14929)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
72.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Vergi
Usul Kanunu ve Gümrük Kanunu kapsamında kamu alacakları nedeniyle yurt dışına
çıkış tahdidi konulanlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14930) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/06/2010)
73.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Milli
Eğitim bakanlığına tahsisli Hazine Mülkiyetindeki taşınmazlara ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14931) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/06/2010)
74.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
taşımalı ilköğretim yönetmeliği konusunda bir mahkemenin verdiği karara ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14932) (Başkanlığa geliş
tarihi: 03/06/2010)
75.- Antalya Milletvekili Tunca Toskay’ın,
ilköğretim okullarındaki seviye belirleme sınavının kaldırılacağı haberlerine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14933) (Başkanlığa
geliş tarihi: 03/06/2010)
76.- Antalya Milletvekili Tunca Toskay’ın,
üniversiteye giriş sınavlarındaki başarı düzeyine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14934) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
77.- Antalya Milletvekili Tunca Toskay’ın, öğretmen
atamalarına ve sözleşmeli öğretmenlerin durumuna ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14935) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
78.- Antalya Milletvekili Tunca Toskay’ın,
şube müdürlüklerine yapılan geçici görevlendirmelere ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14936) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
79.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un,
bir köyün okul ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14937) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
80.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, 04/06/2010 tarihli öğretmen atamasına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14938) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/06/2010)
81.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, genel liselerin Anadolu
Liselerine dönüştürülmesi projesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14939) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/06/2010)
82.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir
beldeye lise ve öğretmenevi yapılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14940) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/06/2010)
83.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in,
Adana’daki kanser vakalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14941) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/06/2010)
84.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in,
Osmaniye’deki kanser vakalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14942) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
85.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’da tarım sigortası
uygulamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14943) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/06/2010)
86.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün,
hububat alım fiyatlarının açıklanmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14944) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/06/2010)
87.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
ormanlık ve zeytinlik alanlarda madencilik faaliyeti yapılabilmesine izin veren
yasa tasarısına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14945) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
88.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
Kütahya’nın sel felaketi nedeniyle tarımsal kredi borçları ertelenen iller
kapsamına alınmamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14946) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
89.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Doğu
Anadolu Organik Hayvancılık Projesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14947) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
90.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün,
buğday üretiminde yaşanan sorunlara ve üreticilerin desteklenmesine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14948) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/06/2010)
91.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Erzurum ili Karaçoban Kopal Beldesinde yağmurdan dolayı bozulan yolların
yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14949)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
92.- Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, PTT Genel Müdürlüğünün bir
uygulamasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14950)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
93.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, karaya oturmuş bir
gemiye ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14951) (Başkanlığa
geliş tarihi: 03/06/2010)
94.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, Mersin Liman Hizmetleri
tarifesindeki artışa ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14952) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
95.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Hızlı Tren Projesi kapsamının
genişletilmesine ve Lojistik Merkezi kurulmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14953) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/06/2010)
96.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, Mersin Liman Hizmetleri tarifesindeki artışa
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14954) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04/06/2010)
97.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Diyanet İşleri
Başkanlığının hac ve umre hizmetlerinden elde ettiği gelire ilişkin Devlet
Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru önergesi (7/14955) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/06/2010)
98.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, bir
banka yönetim ve denetim kurulu üyelerinin gelirlerine ve milletvekili adayı
olup olmadıklarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali
Babacan) yazılı soru önergesi (7/14956) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/06/2010)
99.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in,
Osmaniye Organize Sanayi Bölgesinin yönetim ve denetim kurulu üyelerine ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/14957) (Başkanlığa geliş
tarihi: 03/06/2010)
100.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, İsrail’in
saldırdığı gemilerin güvenliğine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14958) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
101.- Trabzon Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlu’nun, çay ithalatında gümrük vergisine esas asgari
bedel uygulamasına ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru
önergesi (7/14959) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/06/2010)
102.- Karaman Milletvekili Mevlüt
Akgün’ün, Avrupa Kültür Başkenti Ajansının faaliyetlerine ilişkin Devlet
Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/14960) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04/06/2010)
103.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, Ankara Büyükşehir
Belediyesinin bir katlı kavşak projesine ve bazı yargı kararlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14961) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
104.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, Ankara Büyükşehir
Belediyesinin bazı ağaçlandırma çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/14962) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
105.- İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’ın,
bir üniversite döner sermaye işletmesinin bazı öğretim üyelerine haksız ödeme
yaptığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14963)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
106.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in,
Sakarya-Akyazı’da fay hattı ile ilgili imar değişikliğine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/14964) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
107.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Hüseyin
Çelik’in İskenderun’da meydana gelen terör olayı ile ilgili açıklamasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14965) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
108.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in,
İsrail’in OECD üyeliğine kabul edilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/14966) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
109.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, bir
milletvekilinin terörle ilgili açıklamalarına ve açılım politikasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14967) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
110.- Edirne Milletvekili Cemaleddin
Uslu’nun, Bulgaristan göçmenlerinin konut sorununa
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14968) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
111.- Bursa Milletvekili H. Hamit Homriş’in,
Türkiye ile İsrail arasındaki askeri işbirliğine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/14969) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
112.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, kreş ve
anaokullarının denetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14970)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
113.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, özürlülerin
istihdamına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14971) (Başkanlığa
geliş tarihi: 07/06/2010)
114.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, İsrail’in yardım gemilerine yaptığı saldırıya ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/14972) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
115.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, Gazze’ye insani yardım taşıyan gemilere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14973) (Başkanlığa geliş tarihi:
07/06/2010)
116.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, bir vakıfla ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/14974) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
117.- İstanbul Milletvekili Sacid
Yıldız’ın, işsizlik sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14975)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/06/2010)
118.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, bir şirketin halka
arzına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14976) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08/06/2010)
119.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün,
açılımlar hakkındaki bilgilendirme davetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/14977) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/06/2010)
120.- Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu’nun,
internet güvenliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14978)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/06/2010)
121.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, ABD Başkanı ile
yaptığı telefon görüşmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14979)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/06/2010)
122.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Türkoğlu ilçesindeki tahliye kanallarının
kapasitelerinin artırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/14980) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/06/2010)
123.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün,
emeklilerin sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14981)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/06/2010)
124.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, İsrail’e insani
yardım taşıyan gemiyle ilgili bir iddiaya ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/14982) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/06/2010)
125.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Konya’ya yapılan
yatırımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14983) (Başkanlığa
geliş tarihi: 09/06/2010)
126.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, 2007-2010 yılları
arasındaki bazı istatistiki bilgilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14984) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
127.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, boşanma sayısı
ile devam eden boşanma davalarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14985) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
128.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün,
avukatlara yönelik soruşturma ve kovuşturmalara ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14986) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/06/2010)
129.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün,
hâkim ve savcıların telefonlarının dinlendiği iddialarına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14987) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/06/2010)
130.- Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe’nin,
bazı iddialara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/14988)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/06/2010)
131.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, sahte evrak
kullanılarak ilaç alındığı iddialarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14989) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/06/2010)
132.- Hatay Milletvekili Gökhan Durgun’un, bir hastanede
yapılan katarakt ameliyatlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14990) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/06/2010)
133.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, bazı sulama
projelerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14991)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
134.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, bazı baraj
projelerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14992)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
135.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, bazı baraj
projelerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14993)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
136.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın,
atık yağların değerlendirilmesiyle çevre kirliliğinin önlenmesine ilişkin Çevre
ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14994) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
137.- Edirne Milletvekili Cemaleddin
Uslu’nun, Hamzadere Barajına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14995) (Başkanlığa
geliş tarihi: 07/06/2010)
138.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Adatepe ve Kavaktepe Barajı projelerine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14996) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/06/2010)
139.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, Gazze’ye yardım taşıyan gemilere yapılan
saldırı öncesi yapılan girişimlere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14997) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
140.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, insani yardım gemisine saldıran İsrail’e karşı uygulanacak diplomasiye
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14998) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/06/2010)
141.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Ereğli Bölge
Trafik Denetleme İstasyon Amirliği projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14999) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
142.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Konya Büyükşehir
Belediyesinin bazı projelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/15000) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
143.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in,
Adana İl Özel İdaresinin kullandırdığı mikro kredilere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15001) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/06/2010)
144.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in,
Adana Hafif Raylı Taşıma sisteminin tamamlanmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15002) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/06/2010)
145.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, İller Bankasının
altyapı yardımı yaptığı belediyelerin sayısının artırılmasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15003) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/06/2010)
146.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın,
Hazine arazileri için talep edilen ecrimisil
fiyatlarına ve bazı vergi oranlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15004) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
147.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, en düşük
memur maaşına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/15005)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
148.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Selçuk
Üniversitesinin bazı tesislerinin proje bitim tarihine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15006) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
149.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, resmi internet
sitesinde yayımlanan bir habere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15007) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
150.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, okul sütü ve
sağlıklı beslenme programlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15008) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
151.- Antalya Milletvekili Tunca Toskay’ın,
zorunlu hizmet bölgelerinde çalışan öğretmenlerin iller arası tayinlerine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15009) (Başkanlığa
geliş tarihi: 07/06/2010)
152.- Batman Milletvekili Ayla Akat
Ata’nın, Ağrı Valiliğinin Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesine gönderdiği bir
yazıya ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/15010)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/06/2010)
153.- Van Milletvekili Özdal
Üçer’in, bir köyün okul ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15011) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/06/2010)
154.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın,
Van-Edremit’te eğitimde yaşanan sorunlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15012) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/06/2010)
155.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Kahramanmaraş Devlet Hastanesi ile Yenişehir
Devlet Hastanesinin kapatılacağı iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/15013) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/06/2010)
156.- Van Milletvekili Özdal
Üçer’in, Mustafa Kemal Üniversitesinde yaşanan bir olaya ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15014) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/06/2010)
157.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın,
okullarda yaşanan bazı kazalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15015) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/06/2010)
158.- Van Milletvekili Özdal
Üçer’in, Yüzüncü Yıl Üniversitesinde yaşanan bir olaya ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15016) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/06/2010)
159.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın,
Van-Saray’daki eğitim hizmetinin yeterliliğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15017) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/06/2010)
160.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, bazı hastane
projelerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/15018)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
161.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 5947 sayılı
Kanunun yürürlüğe girmesiyle görevinden istifa eden doktor ve öğretim üyelerine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/15019) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/06/2010)
162.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, çalıştay ve seminerlere yapılan harcamalara ve katılan kişi
sayısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/15020) (Başkanlığa
geliş tarihi: 07/06/2010)
163.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, turizm
bölgelerinde ek tedbir alınmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15021) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
164.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, karekod uygulamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15022) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
165.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, yeşilkart uygulamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/15023) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
166.- İstanbul Milletvekili Sacid
Yıldız’ın, hemşirelerin sorunlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/15024) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/06/2010)
167.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, bir köyün sağlık
ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/15025)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/06/2010)
168.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, bazı tarımsal
projelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15026) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
169.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, hububat
desteklemeleri ve TMO’nun hububat alımlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15027)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
170.- Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, kırsal kalkınma
yatırımları kapsamında destek verilen firmalara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15028)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
171.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in,
Ukrayna’ya yapılan yaş sebze ve meyve ihracatındaki sorunlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15029)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
172.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa’da don
felaketinden zarar gören üzüm üreticilerinin tarımsal kredi borçlarının
ertelenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15030) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
173.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan’ın, Manisa’da yaşanan
zirai don afetine ve çiftçilerin zararlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/15031)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
174.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, tarım havzaları
üretim ve destekleme modeline ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15032) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/06/2010)
175.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, tarımda havza
modelinin uygulanmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/15033) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/06/2010)
176.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, bazı yol
projelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15034)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
177.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, bazı yol
projelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15035)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
178.- Aydın Milletvekili Recep Taner’in, Aydın bölgesindeki
bazı tren hatları ve seferleri ile DDY’nin bazı uygulamalarına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15036) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
179.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, turizm
yoğunluklu bazı ülkelerde giden yolcu servis hizmet ücreti alınıp alınmadığına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/15037) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/06/2010)
180.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın,
otomobillerde çocuk koltuğu kullanma zorunluluğuna ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15038) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/06/2010)
181.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, Bakanlık merkez
binasındaki bazı inşaat çalışmalarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/15039) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
182.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, boşanma
olaylarına ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi
(7/15040) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/06/2010)
183.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın,
Bodrum Kissebükü mevkiinde yapılaşma izni verilmesine
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/15041) (Başkanlığa
geliş tarihi: 08/06/2010)
184.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın,
KPSS tercih işlemlerine ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru
önergesi (7/15042) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/06/2010)
185.- Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün,
bir açıklamasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/15043) (Başkanlığa geliş
tarihi: 09/06/2010)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibek ve 28 Milletvekilinin, kadın istihdamındaki engellerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/765) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.04.2010)
2.- Şanlıurfa Milletvekili
İbrahim Binici ve 19 Milletvekilinin, pamuk üretimi ve işlenmesinde yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/766) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15.04.2010)
3.- Hakkari
Milletvekili Hamit Geylani ve 19 Milletvekilinin,
Hakkari’deki arama noktalarında yapılan uygulamalar konusunda bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/767) (Başkanlığa geliş tarihi:
16.04.2010)
4.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel ve 19 Milletvekilinin, çay
üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/768) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.04.2010)
16
Haziran 2010 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 13.06
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 118’inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz, Kırgızistan ve Özbekistan’daki durum hakkında söz isteyen Mersin
Milletvekili Kürşad Tüzmen’e aittir.
Buyurun Sayın Tüzmen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Mersin Milletvekili Kürşad Tüzmen’in, Kırgızistan ve
Özbekistan halkları arasında çıkan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması ve
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun cevabı
KÜRŞAD TÜZMEN
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kırgız ve Özbek halkları
arasında çıkan sorunların birkaç gündür üst seviyelere ulaşması, bizi Türkiye
olarak derinden etkilemekte ve üzmekte. Aslında, dünyanın her tarafında
politika üreten bir yapımız var. Biliyorsunuz, ülkelerimiz arasında kardeşlik
bağı, dostluk bağı her zaman vardır.
Cengiz Aytmatov vardı, rahmetli. O, Muhtar Şahanov’la
beraber Kazak… Muhtar Şahanov Kazak şair, Cengiz Aytmatov
Kırgız yazar. Onlar der ki: “Bu coğrafyada insan bir anadan doğmaz, beş tane
anadan doğar. Bir tanesi kendi öz anası, diğeri ana tili
-kendi dili- üçüncüsü tuan ceri
-yani doğum yeri, o da bir anadır- dördüncüsü örf, âdet, geleneği, beşincisi de
bazen sıkıntılar da olsa, savaşlar da olsa, tarihi. Bu beş anadan bir insan
oluşur.” Dolayısıyla bu coğrafyada Türkiye, özellikle bu kadar ortak anası
olduğu bir bölgede sessiz kalamaz, kayıtsız kalamaz. Bu nedenle, her yirmi
senede bir aynı tiyatronun oynandığı Orta Asya coğrafyasında bizim de
söyleyecek sözlerimiz, yapacak işlerimiz vardır.
Tabii, 90 yılında
biliyorsunuz yine bir etnik çatışma oldu, bu etnik çatışmada bin kişiden fazla
insan öldü, bir aydan fazla da zaman aldı bu iş, bastırılması. Orada çeşitli
politikalar var. Şu anda 200’e yakın ölü, 1.800’ü aşkın yaralı sayısı Oş ve Celalabat eyaletlerinden geliyor. Tabii, 60 binden
fazla mülteci Özbekistan’a geçiş yapmış. Özbekistan şu anda sınırı kapatmış
durumda daha fazla Özbek kökenli gelmesin içeri diye ve Kırgızistan-Özbekistan
arasındaki bu sıkıntılar, eğer şu anda ülkeler, özellikle Kazakistan ve Türkiye
gibi ağabeylik yapacak diğer ülkeler bu konuda gerekli desteği sağlamazsa başka
bölgelere de sıçrayabilir. Dünyanın neresinde olursa olsun, etnik kökene dayalı
ve inanç temellerine dayalı bu tip kargaşalarda, görüyorsunuz, can kayıpları
mutlaka olur.
Tabii,
uluslararası yardımlar arasında Türkiye'nin de ilk baştan itibaren, olay çıkar
çıkmaz derhâl Bişkek’teki büyükelçiliğimizde Dışişleri Bakanlığımız tarafından
oluşturulan kriz masası, arkasından Dışişleri Bakanlığımızın -çok yerinde-
Ankara’da aynı şekilde çalışmalarını hızlandırması ve şu anda da Kırgızistan’a
Dışişleri Bakanlığımızın ve diğer ilgili kurum ve kuruluşlarımızın oluşturduğu
bir heyetle anında olay yerine bizim ekibimizin gitmesi önemlidir. Bu arada tabii gerek Kızılay’ımızın gerekse diğer yardım
kuruluşlarımızın önemli destekleri şu anda olmaktadır. Çünkü Kırgızistan’ın,
baktığınız zaman, toplam tüketim malzemesi olarak kullandığı bütün ürünlerin
yüzde 87’si ithaldir. Dolayısıyla, sınırların kapatılması, gümrüklerin
çalışmaması durumunda Kırgızistan’da hayat durmaktadır. Bu nedenle iki uçağımız
gitmiş, 300’e yakın vatandaşımızı buraya getirmiş, 6.500 kişiye yakın orada
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı var. Biliyorsunuz, 300 milyon dolardan fazla,
yaklaşık 400 milyon dolara yakın Türk yatırımları da Kırgızistan içerisinde
var. Bunların içerisinde çok önemli alışveriş merkezleri, en büyük yabancı
yatırımcı kuruluşlar olarak Türkiye orada yer almaktadır. Önemlidir bizim için,
Orta Asya politikası için son derece önemli, çok fazla komşusu olan bir
ülke. Dolayısıyla, hassasiyetle takip
etmemiz lazım.
Biz, tabii,
Atatürk’ün bütün zamanlara meydan okuyan “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesiyle
bütün dış politika vizyonumuzu inşa ediyoruz ve
bölgesel, küresel gerçeklikleri de bu arada, ülkemiz, dil, din, etnik köken
ayrımı gözetmeksizin tüm ülkelerin, toplumların ve bireylerin güvenlik
içerisinde yaşama hakkını savunuyor. Hükûmetimiz,
Balkanlarda, Orta Doğu’da, Kafkaslarda nasıl etkin bir rol oynuyorsa Orta Asya
Türk Cumhuriyetlerine aynı ölçüde sahip çıkmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Tüzmen, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
KÜRŞAD TÜZMEN
(Devamla) – Tabii, bizim açımızdan böylesine yapılan gelişmeler çerçevesinde
hareket tarzımız anında proaktif bir politika
izlemektir ve Dışişleri Bakanlığımız ve diğer ilgili kuruluşlarımız da bütün
ekipleriyle başta Hükûmetimiz olmak üzere konunun
üzerindedir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Tüzmen.
Gündem dışı
ikinci söz Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü münasebetiyle söz isteyen İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’e aittir.
Buyurun Sayın Tuncel. (BDP sıralarından alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) – Sayın Başkan, ben bu konuda katkı yapmak için söz istedim.
BAŞKAN –
Görüyorum Sayın Çelik.
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) – Kırgızistan’la ilgili söz istedim.
BAŞKAN – Anladım
Sayın Çelik, görüyorum. Başka söz talepleri de var ama bu gündem dışı. Aslında
böyle bir uygulama da yok. Konunun hassasiyeti dolayısıyla vereceğim fakat
görüyorum burada Sayın Çelik.
Buyurun Sayın Tuncel.
2.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, Terörle
Mücadele Kanunu mağduru çocuklar ve ailelerinin durumuna ve 12 Haziran Dünya
Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü olması
vesilesiyle gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuya geçmeden
önce, bir şeye dikkatinizi çekmek istiyorum. Biliyorsunuz, bugün Komisyonda TMK
mağduru çocukların durumu görüşülüyor. Bu Komisyonun görüşmeleri sırasında TMK
mağduru aileler ve çocuk hakları savunucuları da şu an Parlamentoda bulunuyor.
Biraz sonra da sanırım siyasi parti gruplarını ziyaret edecekler. Onlar bu
düzenleme konusunun Parlamentoya gelmesinin, Komisyonda görüşülmesinin önemli
olduğunu, ancak ne yazık ki TMK mağduru çocukların sorunlarını çözmediğini,
Sayın Başbakanın çocuklar için adalet çağırıcılarına söz verdiğini, bu sözün
tam bir çözüm olacağı konusunda olduğunu ama ne yazık ki AKP Hükûmetinin getirdiği tasarının tam bir çözüm olmadığını…
Daha önce
Parlamentoda siyasi gruplarda TMK mağduru çocukların durumuna ilişkin
önerilerde bulunulmuştu, kanun teklifleri verilmişti. Biz, Komisyon gerçekten
çocuklarımızın sorunlarını çözecek, çocukları özgürlüğe kavuşturacak ve
Türkiye’de Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümüne de katkı sunacak bir
gelişmeye adım atar diye umuyoruz. Umuyoruz, Komisyon böyle bir anlaşmayı Genel
Kurula getirir.
Sayın
milletvekilleri, hepimizin kabul ettiği gibi, çocuk işçiliği sosyal ve ekonomik
açıdan çok önemli bir insan hakları sorunudur. Yapılan tahminlere göre bugün
tüm dünyada 250 milyon çocuk yeterli eğitimden, sağlık hizmetinden ve en temel
özgürlükten yoksun bir şekilde yaşamaktadır.
ILO’nun 1973 tarihli, 138 sayılı Asgari Yaş Sözleşmesi çocuk işçiliğinin
etkili biçimde ortadan kaldırılmasını öngörmektedir. Bu sözleşme 1999 yılında
kabul edilen 182 sayılı Çocuk İşçiliğinin En Kötü Biçimlerinin Önlenmesi
Sözleşmesi’yle de pekiştirilmiştir. ILO’nun 138 sayılı Sözleşmesi’nin 1’inci maddesinde “Bu Sözleşme’nin
kendisi için yürürlükte olduğu her üye, çocuk işçiliğini etkin bir şekilde
ortadan kaldırmayı ve istihdama ve çalışmaya kabul için asgari yaşın giderek
gençlerin fiziksel ve zihinsel yönden tam olarak gelişmelerine olanak tanıyacak
bir düzeye yükseltilmesini sağlayan ulusal bir politika takip etmeyi kabul
eder.” demektedir.
Türkiye’de çocuk
işçiliği TÜİK'in 2006 yılı Çocuk İşgücü
Araştırması’na göre 6-17 yaş grubundaki çocuk sayısı 16 milyon 294 bindir. Bu
yaş grubundaki çocukların yüzde 60,9'u kentte, yüzde 39’u ise kırsal yerlerde
bulunmaktadır. Çocuklar kurumsal olmayan sivil nüfusun yüzde 22,3'ünü
oluşturmaktadır ve bu gruptaki çalışan çocuk sayısı 958 bin kişidir. Çalışan
çocukların yüzde 31,5'i bir okula devam ederken, yüzde 68,5'i ise öğrenimine
devam etmemektedir. Ekonomik işlerde çalışan çocukların 392 bini tarım
sektöründe çalışmaktadır. Mevsimlik tarım işçisi olarak çalışan çok sayıda
çocuk bulunmaktadır.
Sayın
milletvekilleri, çocuk işçiliğinin en kötü biçimleri: Çocukların sokakta
çalıştırılması, tarımda mevsimlik işçi olarak çalıştırılması, küçük ve orta
ölçekli işletmelerde ağır ve tehlikeli iş kolunda çalıştırılması 182 sayılı ILO
Sözleşmesi ve Türkiye'de bugüne kadar yapılan araştırmalara göre çocuk
işçiliğinin en kötü biçimleri olarak belirlenmiştir. Çocukların bu işlerde çalışarak
ruh ve beden sağlığı bozulmakla beraber, eğitim haklarından yoksun
kalmaktadırlar. Türkiye'de küçük ölçekli işletmelerde ve tarım sektöründe
çalışan çocukları düşündüğümüzde kayıt dışı istihdamın büyük bir kısmını çocuk
işçiliği oluşturmaktadır maalesef.
Sayın
milletvekilleri, Uluslararası Çalışma Örgütünün 12 Haziran Çocuk Emeğine Karşı
Dünya Günü için hazırladığı raporda ekonomik krizin en çok kız çocuklarını
etkilediği vurgulanmıştır. Ekonomik krizle beraber yoksullaşan aileler artı bir
kazanç olarak çocuklarının çalışmasına göz yummaktadır. ILO raporu hükûmetlerin eğitime ayırdığı bütçeyi giderek kıstığını, bu
nedenle özellikle kız çocuklarının eğitim dışına itildiğini ayrıca
vurgulamıştır. Türkiye'de çocuk işçi olan 5-14 yaş arası kız çocuklarının
haftada yaklaşık otuz saat çalıştırıldığını ve bu rakamın erkek çocukları için
yirmi beş saatin üzerinde olduğu belirtilmiştir. Türkiye, raporda incelenen 16
ülke içinde, Mali ve Senegal'dan sonra çocuklarını en
uzun çalıştıran 3’üncü ülke olarak yer almaktadır. 16 ülkenin ortalaması incelendiğinde, erkek
çocukları için 20,2, kız çocukları için ise 19,2 olarak belirtilmiştir.
Türkiye'de 5-14 yaş
grubu kız çocuklarının yaklaşık yarısı, erkek çocuklarının üçte 1’inden fazlası
ev işlerinde…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız Sayın Tuncel.
SEBAHAT TUNCEL
(Devamla) - …ücretsiz ev işçisi olarak çalıştırılmaktadır.
Sayın
milletvekilleri, Türkiye, çalışan çocukların haklarının korunması amacıyla
çocuk hakları sözleşmeleri, Avrupa Sosyal Şartı, ILO Sözleşmesi ve tavsiye
kararlarına imza atmış bir ülkedir. Anayasa'nın 50’nci maddesine göre
çocukların yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılmaması,
çalışmaları durumunda ise iş şartları bakımından özel olarak korunmaları
önerilmektedir. Anayasa, uluslararası sözleşmeler, yasalar, çocukların
korunmasını, gelişimini engelleyen çalışmaları yasaklamasına rağmen bir türlü
çocuk işçiliği ortadan kaldırılamamıştır.
Türkiye'deki
kayıt dışı olarak sokakta, sanayide, mevsimlik tarım işçisi olarak çalışan veya
çalıştırılan çocukların istihdam alanları ve çalışma koşullarının
araştırılması, eğitim dışında kalan çocukların tespiti ve bununla beraber
ortaya çıkan çocuk işçiliğinin en kötü biçimlerinin ortadan kaldırılmasına
yönelik çalışmayı bu Parlamento yapmak durumundadır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Tuncel.
Gündem dışı
üçüncü söz Kırgızistan’da yaşanan olaylar hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili
Atila Kaya’ya aittir.
Buyurun Sayın
Kaya. (MHP sıralarından alkışlar)
3.-
İstanbul Milletvekili Atila Kaya’nın, Kırgızistan’da
yaşanan olaylara ilişkin gündem dışı konuşması ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun cevabı
ATİLA KAYA
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kırgızistan’da yaşanan
vahim gelişmelerle ilgili, yaklaşık yüzden fazla insanın ölümü, binlerce yaralı
ve 100 bine yakın Kırgızistan vatandaşı, Özbek soydaşımızın da mülteci durumuna
düşürüldüğü bu vahim gelişmelerle ilgili gündem dışı söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamın
başında… Değerli milletvekilleri, gün geçmiyor ki neredeyse millet olarak şehit
haberi almadığımız bir güne maalesef hasret kalmış durumdayız. Bugün yine 2
tane şehidimiz var bölücü, hain terör örgütünün saldırıları neticesinde. Ben
şehitlerimizi burada bir kere daha rahmetle anıyorum, ailelerine ve büyük Türk
milletine başsağlığı dileklerimi iletiyorum.
Değerli
milletvekilleri, Kırgızistan’da yaşanan gelişmeler, özellikle Sovyetler
Birliği’nin dağılmasından sonra maalesef Türk cumhuriyetleri bir türlü
özlediğimiz, istediğimiz huzura, refaha kavuşamamışlardır. Bu cumhuriyetlerin
bu iç kargaşalarla, yönetim değişiklikleriyle ve birtakım çatışmalarla geçen
sürece girmelerinde rol oynayan, etkili olan başlıca faktörler şunlar olmuştur:
Özellikle bu cumhuriyetlerin sahip olmuş olduğu stratejik öneme sahip ham
maddeler üzerinde egemenlik kurmak isteyen küresel güçlerin müdahaleleri bu
cumhuriyetlerin istikrarsızlığında önemli faktörlerden birisidir.
Bir diğer önemli
faktör, değerli milletvekilleri, maalesef Türk cumhuriyetleri Sovyetler
Birliği’nin dağılmasından sonraki süreçte bir türlü millî ve demokratik bir
yapıya kavuşamamışlardır. Bu cumhuriyetlerin birçoğunda hâlen
otoriter, baskıcı yönetimler o ülkenin zenginliklerini, bu cumhuriyetin
zenginliklerini birtakım klanlara, birtakım gruplara akıtırken oralarda yaşayan
insanların önemli bir kesimi maalesef bu zenginliklerden istifade edememekte
hatta ortalama olarak bu cumhuriyetlerdeki vatandaşlarımız 50 ile 100 dolar
arasındaki bir aylık gelirle geçimlerini idare etmek gibi bir durumla karşı
karşıya bırakılmışlardır. Ancak bütün bunların hepsinden daha önemli ve
daha etkili olduğunu düşündüğüm husus şudur:
Değerli milletvekilleri,
özellikle bu cumhuriyetler yetmiş yıl süren Sovyet egemenliği döneminde
aralarına ekilen yapay birtakım ayrılıklarla… Çünkü bu coğrafyaya baktığımızda
özellikle Orta Asya diye tabir edilen ya da bakış açısına göre Merkezî Asya ama
bizim benimsediğimiz ve siyasi literatürde de kabul
edilen Türkistan coğrafyasında ortak dile, ortak dine, hatta ortak geleneklere
sahip insanlarımız arasında ekilen yapay birtakım ayrılıklar, maalesef, zaman
içerisinde, bu uzun, yetmiş seksen yıllık süre içerisinde de sosyal olarak ve
politik olarak bir zemin de bulabilmiştir ama her şeye rağmen sevindirici bir
husus vardır ki bugün o coğrafyada bulunan rejimler ve hatta onlara muhâlif olanlar arasında da ve özellikle o cumhuriyetlerin
elitleri arasında Türkistancılık, Türkistan şuuru canlılığını ve etkisini
muhafaza etmeye devam etmektedir.
Tabii, bu
hadiselerle ilgili özellikle Türkiye'nin son dönemlerde, özellikle AKP İktidarı
döneminde Türk cumhuriyetlerinde ve özellikle Orta Asya Türk cumhuriyetleri nezdindeki imajının ve etkisinin her geçen gün biraz daha
erimesi ve o bölgede, Putin sonrası Rusya’nın,
Amerika Birleşik Devletleri’nin ve Çin’in her geçen gün biraz daha artan bir
şekilde nüfuz etme girişimleri de bu olayların yaşanmasındaki önemli
faktörlerden birisidir.
Bakın, değerli
milletvekilleri, Kırgızistan’da bu önemli gelişmeler oluyor ama dün, AKP
Grubunda Sayın Başbakan, bu önemli gelişmeleri tek bir cümleyle de olsa
gündemine almıyor, gündemine bu konuyu dâhil etmiyor. Dolayısıyla, Hükûmetin bu konudaki duyarsızlığını bundan daha iyi
gösterecek başka bir örnek var mıdır, bilemiyorum.
Sayın Dışişleri
Bakanı burada. Buradan özellikle Sayın Dışişleri Bakanına sormak istiyorum:
Mesela bir Özbekistan’a kaç defa Dışişleri Bakanlığı döneminde ziyarette
bulunmuştur, Suriye’ye kaç defa ziyarette bulunmuştur?
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) – Katar Emirliği’ne kaç defa gitmiştir, Katar’a?
ATİLA KAYA
(Devamla) – Bu soruya verdiğimiz cevabın da bu Hükûmetin
Türk cumhuriyetlere olan ilgisini, yaklaşımını ortaya koyması bakımından önemli
olduğunu düşünüyorum.
Yine Sayın
Dışişleri Bakanına soruyorum: Komşularla sıfır sorun politikasına verdiği önem
kadar…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Kaya, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
ATİLA KAYA
(Devamla) – …Türk cumhuriyetleriyle bu stratejik ilişkilerin ve iş birliğinin
geliştirilmesine acaba niye bu kadar önem vermiyor ya da niye ihmal ediliyor?
Değerli
milletvekilleri, biz daha bundan bir hafta önce ya da iki hafta önce Nahcivan Anlaşması diye bilinen ve Türkçe Konuşan Ülkeler
Arasındaki İş Birliğini Geliştirme Konseyi Anlaşması’nı burada hep beraber
kabul ettik. Bu anlaşmanın metninde Türk cumhuriyetleri arasında, yani bu
anlaşmaya taraf olan ülkeler arasındaki karşılıklı iş birliğinin, yardımlaşmanın
ve iyi komşuluk ilişkilerinin geliştirilmesi de vardı.
Bu bağlamda,
Sayın Cumhurbaşkanı bu olaylar başladığı zaman niçin bu Türk cumhuriyetlerinin
cumhurbaşkanlarıyla gereken temasları sağlamak suretiyle, onlarla bir araya
gelerek Kırgızistan’da yaşanan ve daha da büyük boyutlar kazanma potansiyelini
içinde barındıran bu soruna müdahil olmamıştır?
Bütün bunların
hepsini ortak olarak değerlendirdiğimizde, maalesef, Türk dünyasına karşı
ilgisini en alt düzeye indirmiş bir iktidar, Hükûmet
yapısıyla karşı karşıyayız diyor, bu vesileyle hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Kaya.
Sayın Çelik ve
Sayın Hasgür’ün söz talepleri var, Kırgızistan’daki
olaylarla ilgili zannediyorum.
Sayın Çelik,
buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, Kırgızistan’daki olaylara ilişkin
açıklaması
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Aslında Sayın
Kaya bu konuya çok veciz bir şekilde değindi ancak ben ilave olarak şunu ifade
etmek isterim: Türkistan coğrafyası dediğimiz Orta Asya Türk cumhuriyetlerinde,
özellikle Kırgızistan devleti içerisinde son günlerde meydana gelen vahim
olaylar nedeniyle hayatını kaybeden soydaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.
O bölgede kanın
durması ve husumetin daha da yükselmemesi için Hükûmete
ve Dışişlerine önerimiz, özellikle Nazarbayev’in
önderliğinde bölgede bir oluşum yaparak, kesinlikle müdahil olmaları yönünde
olmalı. Türkiye, Türk Hükûmeti bu konuda ön
almalıdır, bunu yapmak zorunda. Dimyat’a pirince giderken eldeki bulgurdan da
olmamak gerekiyor. Dimyat taraflarına değil Kırgızistan’a fazlaca eğilmek
lazım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Çelik.
Sayın Hasgür, buyurun.
2.-
İzmir Milletvekili İbrahim Hasgür’ün,
Kırgızistan’daki olaylara ilişkin açıklaması
İBRAHİM HASGÜR
(İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de Parlamentolararası Kırgızistan-Türkiye Dostluk Grubu
Başkanı olarak bu müessif hadiselerde vefat eden Kırgız kardeşlerimizin
yakınlarına başsağlığı ve yaralılara da geçmiş olsun dileklerimi iletmek
istiyorum. Kardeş ülke olan Kırgızistan’da meydana gelen olayları ilk andan
beri hem Hükûmet olarak hem de Dostluk Grubu olarak
yakından takip ediyoruz. Ülkemizde bulunan hem elçilik hem de
bizim Kırgızistan’daki Büyükelçiliğimiz vasıtasıyla oluşturulan kriz
masalarında sürekli gerek oradaki Türk vatandaşların durumu gerekse oradaki
Kırgız ve Özbek vatandaşların başlarına gelen olaylarla ilgili her türlü
gelişmeyi yakından takip ediyoruz ve Hükûmetimiz de
gönderilen uçaklar vasıtasıyla orada mahsur durumda kalan, Oş
ve Celalabat şehirlerinde bulunan vatandaşlarımızı kazasız belasız, salimen
Türkiye’ye getirmiştir, herhangi bir sıkıntı olmamıştır.
Ayrıca, iki uçak
dolusu acil sağlık yardımı ve yiyecek, giyecek yardımı da Oş
ve Celalabat şehirlerine salimen ulaştırılmıştır.
Bunun yanında, Hükûmetimiz olarak 21 milyon dolarlık nakit yardım da
Başbakanın özel temsilcisi başkanlığında, değişik bakanlık temsilcilerinden bir
heyetle dün itibarıyla Bişkek’e gönderilmiştir.
Yine bunun
yanında, Asya’da Güvenlik ve İş Birliğini Artırıcı Önlemler Konferansı Başkanı
olarak Türkiye, yine AGİT Dönem Başkanı Kazakistan ile Kırgızistan’da şimdi ve
bundan sonra da yapılabilecek eylemler ve alınabilecek önlemler konusunda da
gerekli çalışmalar başlatılmıştır.
Ben tekrar Kırgız
ve Özbek kardeşlerimize buradan yeniden baş sağlığı ve geçmiş olsun diyor, bir
daha böyle müessif hadiselerin bu bölgede cereyan etmemesini diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Gündem dışı
konuşmalara Hükûmet adına Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın
Bakanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Bakan,
süreniz yirmi dakikadır.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sayın Bakan, Mescidi Aksa’ya giderken beni
de çağır, beraber gidelim!
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI (Devam)
1.-
Mersin Milletvekili Kürşad Tüzmen’in, Kırgızistan ve
Özbekistan halkları arasında çıkan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması ve
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun cevabı (Devam)
3.-
İstanbul Milletvekili Atila Kaya’nın, Kırgızistan’da
yaşanan olaylara ilişkin gündem dışı konuşması ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun cevabı
(Devam)
DIŞİŞLERİ BAKANI
AHMET DAVUTOĞLU – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben her şeyden önce
dost, soydaş ve kardeş ülke Kırgızistan’da hayatlarını kaybedenlere ve dün
şehit olan kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyor, ailelerine başsağlığı
temenni ediyorum.
Gündem dışı söz
alarak Kırgızistan’daki olayları huzurunuza getiren iki değerli
milletvekilimize de teşekkürü bir borç biliyorum. Bu vesileyle huzurunuzda Orta
Asya’daki genel gelişmeler ve Kırgızistan bağlamında Türkiye'nin atmış olduğu
adımları, Hükûmetimizin takip ettiği politikayı size
arz etme imkânı buluyorum.
Her şeyden önce,
dış politikamızın en temel, omurga konularından birisi Orta Asya’daki stratejik
gelişmelerdir ve Türkiye hem ata yurdu olarak gördüğü hem de Asya dengeleri
açısından, dünya dengeleri açısından birinci derecede önem atfettiği Orta
Asya’daki her gelişmeyi yakından takip etmektedir. Burada takip ettiğimiz dış
politikanın belli ilkeleri var. Buradaki bütün ülkeler bizim kardeşimizdir, bu
ülkelerde yaşayan bütün topluluklar, hangi kökenden gelirlerse gelsinler bizim
aile fertlerimiz gibidir. Bu ilkeleri öncelikle vurgulamakta fayda var.
Birincisi: Soğuk
savaştan sonra, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra ortaya çıkan dost ve
kardeş ülkelerin siyasi istikrar, ekonomik kalkınma ve kültürel kalkınma
bağlamında en üst düzeye, gelişmişlik düzeyine ulaşması için bu ülkelere her
türlü desteği veriyoruz, vermeye devam edeceğiz. Bu, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin en öncelikli hedeflerinden birisidir. Bu desteği verirken, bu
ülkelerde çıkabilecek muhtemel ihtilaflarda Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Hükûmet olarak bizler her zaman, dost, kardeş, soydaş
gruplar arasında taraf olmamaya özen gösterdik. Bu ülkelerin siyasi istikrarı
için bu çok önemliydi. Bu politikamız değişmeyecek ve sürecek.
İkincisi: Bu
ülkeler arasında, Türki cumhuriyetler arasında, Orta
Asya cumhuriyetleri arasında ikili ilişkilerin geliştirilmesine büyük önem
veriyoruz ve bu ikili ilişkiler bağlamında… Sadece Türkiye ile bu ülkeler
arasındaki ikili ilişkileri kastetmiyorum, Azerbaycan ile Türkmenistan arasında,
Kazakistan ile Kırgızistan arasında, Özbekistan ile Kırgızistan arasındaki
ilişkilerin iyi olması Orta Asya stratejimiz bakımından büyük bir önem taşıyor.
Bu bağlamda da Türkiye bu kardeş ülkeler arasında çıkabilecek muhtemel
ihtilaflarda taraf olmamaya, aksine, bu ihtilafları çözüme büyük önem
vermektedir. Son olarak Azerbaycan ile Türkmenistan arasında Cumhurbaşkanımızın
girişimiyle üçlü bir mekanizma çerçevesinde yapılan toplantılar buna güzel bir
örnek teşkil etmiştir ve Azerbaycan ile Türkmenistan arasında çıkabilecek
ihtilafların çözümünde Türkiye çok ciddi roller oynamıştır.
Üçüncüsü:
Bölgesel işbirliği ve Türkçe konuşan cumhuriyetler arasında işbirliği
bağlamında daha kuşatıcı politikalar takip ediyoruz. Geçmişte birçok çalışmalar
yapıldı ancak kurumsallaşmış bir yapı olarak bir Türk dünyası yapısı ortaya
çıkmamıştı. 3 Ekim 2009 tarihinde, Türkiye'nin girişimiyle Azerbaycan’ın,
Kazakistan’ın, Kırgızistan’ın aktif katılımıyla Türk Dünyası Konseyi kuruldu.
Bu, kurumsal yapı olma anlamında, kurulması anlamında atılan ilk büyük ciddi
adımdır. Türk Dünyası Konseyi Genel Sekreterliği de İstanbul’da faaliyetlerine
başlayacak ve böylece Türk dünyası, kurumsal bir çerçevede ortak hareket etme
kabiliyeti kazanacak. Bu Genel Sekreterlik önümüzdeki aylarda hayata geçecek.
Dördüncüsü: Bu
dost, kardeş, soydaş ülkelerin bütün uluslararası platformlarda etkin bir rol
almasına büyük önem veriyoruz. Birkaç örnek vermek gerekirse,
geçen sene Kazakistan, Avrupa Güvenlik İşbirliği Teşkilatının Dönem
Başkanlığına müracaat ettiğinde en büyük desteği biz verdik, biz teşvik ettik
ve Dışişleri Bakanlığı olarak biz, Kazakistan Dışişleri Bakanlığıyla birlikte,
Kazakistan’ın başarılı bir AGİT Dönem Başkanlığı geçirmesi ve 1999’da
İstanbul’da yapılan zirveden sonra yapılacak ilk zirveyi Astana’da
gerçekleştirmesi için de şu anda, fiilen, iki bakanlık tek bakanlık gibi
çalışıyor ve ben Sayın Kanat Saudabayev’le, değerli
kardeşim, dostumla neredeyse her gün konuşurum, sırf bu sebeplerle. İstiyoruz
ki Kazakistan AGİT Dönem Başkanı olarak dünyaya örnek bir performans
sergilesin.
Bu yıl bu
anlamda, Avrasya ölçekli örgütlerde “Türk Yılı” diyebileceğimiz bir yıldır.
AGİT Dönem Başkanlığını Kazakistan üstleniyor, CICA Dönem Başkanlığını yani Asya’da İşbirliği ve Güven
Artırıcı Önlemler Teşkilatı Başkanlığını da Türkiye üstlendi geçen hafta.
Ayrıca Türkiye önümüzdeki kasım ayında da Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi
Dönem Başkanlığını üstlenecek. Yani 2010-2011 yılı, Avrasya ölçekli bütün
önemli uluslararası örgütlerde Türklerin ve Kazakların idarecilik yaptığı bir
Türk yılı olacak.
Yine bu
çerçevede, Azerbaycan’ın ve son olarak da Tacikistan’ın İslam Konferansı Örgütü
Dönem Başkanlıklarını almalarında aktif destek verdik, katkı sağladık ve
onlarla birlikte de neredeyse bir bakanlık gibi çalıştık. İstiyoruz ki Türki cumhuriyetler, Orta Asya cumhuriyetleri, bütün
uluslararası platformlarda en güçlü şekilde temsil edilsinler ve dünyaya yeni
bir Türk sesi duyulabilsin.
Bu perspektifler
açısından bakıldığında, gerçekten Kırgızistan’daki son gelişmeler, hepimizi
üzen, Orta Asya stratejimiz bakımından da dikkatli bir şekilde ele almamız
gereken sonuçlar doğurmuştur. Bildiğiniz gibi Kırgızistan’da son beş yıl içinde
bu ikinci önemli halk ayaklanmasıyla rejim değişikliğine yol açan önemli
gelişmelerin ikincisi oldu. 6-7 Nisanda Bişkek’te başlayan çatışmalar,
gerginlikler sonucu Bakiyev yönetimi devrildi ve
yerine geçici bir yönetim ihdas edildi. Bu gelişmelerin paralelinde hemen biz
bu Geçici Yönetimle temas kurduk. Bu Geçici Yönetim Başkan Birinci Yardımcısı
Sayın Atambayev’i Türkiye’ye davet ettik. Bişkek
Büyükelçiliğinde yirmi dört saat çalışan bir kriz masası kurduk. Bütün
vatandaşlarımızla temasa geçtik. Bakın, o günden bugüne, nisan ayından haziran
ayına kadar sürekli gerginlik ve çatışma olmasına rağmen sadece bir tek
vatandaşımız yaralandı. Her bir vatandaşımızı tek tek,
isim isim takip ettik, -nerede oldukları, nerede
bulundukları- yardıma ihtiyaçları olduğu anda anında yetişmeye özen gösterdik.
Ayrıca, bu Geçici Yönetimin bir an önce sağlıklı bir yapıya kavuşması için çok
yoğun temaslarda bulunduk. Ancak, tabii ki bir geçiş dönemi
olduğu için ve çatışmalar bir anlamda devam ettiği için, bu çatışmalarda taraf
olmamak adına da Geçici Yönetimle ilişkilerimizi sürdürürken özellikle
kuzey-güney gerilimi anlamında Kırgızistan’da çıkacak çatışmalarda,
gerginliklerde taraf olmamak için Celalabat ve Oş’taki
gelişmeleri de yakinen talep ettik, o gruplarla da ilişkilerimizi sürdürdük. O
günlerde, 6-7 Nisandaki temel kaygımız, Kırgızistan’ın fiilen kuzey-güney
şeklinde bölünmesine yol açacak fiilî bir bölünmenin önüne geçmekti. Bunun için
yoğun çaba sarf ettik ve Geçici Yönetime destek verirken Celalabat ve Oş’taki Geçici Yönetime muhâlif
grupları da sükûnete davet ettik. Bu konuda çok yoğun çaba sarf ettik. Daha
sonra, Atambayev’i ikinci kez Türkiye’ye davet ettik
ve kendisine, özellikle siyasi istikrarın sağlanması ve Geçici Yönetimin bir an
önce halk nezdinde meşruiyetinin tescili anlamında referanduma gitmesi ve
seçimlere gitmesinin telkininde bulunduk. Nitekim o istişareler sonrasında,
Sayın Atambayev, 27 Haziranda referandum tarihini
ilan etti. Kendisiyle görüşmemizde bu referandumun Celalabat ve Oş’ta da sağlıklı şekilde yapılmasını teminen
alınabilecek güvenlik tedbirlerini de konuştuk. 24 Hazirandaki referandum
sağlıklı bir şekilde yapılabilmiş olsaydı, bu Geçici Yönetim halktan da
meşruiyeti aldığı için ilişkileri ve şeyi yürütmek çok daha kolay olacaktı.
Bu arada, Asya
Güven Artırıcı Önlemler ve İş Birliği Konferansı Türkiye’de tertip edildiği için
bu konferansa Geçici Yönetimin Dışişleri Bakanı Ruslan
Bey’i davet ettik. Bu konuda birtakım sıkıntılar yaşandı, bu Geçici Yönetimin
meşruiyeti konusunda fakat bunları aşarak davet ettik. İstedik ki Asya
İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Teşkilatında Kırgızistan Bayrağı eksik
olmasın. Kazakistan’la, Azerbaycan’la konuşarak, onların da rızasını alarak
davet ettik. Birtakım itirazlar vardı, onları aştık ve bu zirve esnasında Sayın
Cumhurbaşkanımız ve Sayın Başbakanımız, gerek Kazakistan Cumhurbaşkanı Sayın Nursultan
Nazarbayev’le gerek Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın Aliyev’le bu konuları kapsamlı şekilde ele aldık, birlikte
neler yapabileceğimizi düşündük, konuştuk. Bu çerçevede, adımlarımızı daha da
seri şekilde atabilmek için bazı hazırlıklara giriştik. Ancak özellikle 10
Haziran cumartesi günü başlayan ve gerçekten çok üzücü şekilde seyreden ancak
başlangıcı itibarıyla bine yakın, karşılıklı gruplardan gençlerin ihtilafları
şeklinde başlayan, sonra süratle yayılan olaylar karşısında hiçbir vakit kaybetmeksizin
çok aktif tedbirler aldık. Şöyle diyebilirdik, 10 Haziran cumartesi günü,
olayların ilk haberleri geldiğinde “Bunlar gençler arasında, bir İnternet kafede çıkan sonra da özellikle Kırgız ve Özbek
kardeşlerimiz arasında çıkan ihtilaflardır, biraz bekleyelim, gelişmeleri takip
edelim” diyebilirdik, demedik.
O gün ben,
gelişmeler başladığı anda Kazakistan Dışişleri Bakanı Sayın Kanat Saudabayev’i aradım ve AGİT Dönem Başkanı olarak
Kazakistan’ın, CICA Dönem Başkanı olarak Türkiye'nin birlikte geliştireceği bir
inisiyatifle Kırgızistan’a müdahalede bulunma
teklifinde bulundum. Kendisi de bu konuyu değerlendireceğini, Sayın Nursultan Nazarbayev’le
değerlendireceğini ve bize döneceğini ve birlikte bir eylem planı geliştirmemiz
konusunda karar verdik.
Yine aynı gün
Sayın Atambayev’i aradım. Daha önce
Roza Otunbayeva’yla görüştük ve Sayın Atambayev’le yaptığımız görüşmede, bir taraftan özellikle Oş’taki, Celalabat’taki ilahiyat fakültesi başta olmak
üzere eğitim kurumlarındaki öğrencilerin, Türk öğrencilerin ve Özbek
öğrencilerin güvenliğini teminen -öğretim üyeleriyle
birlikte- diğer taraftan bu yükselmekte olan kardeş kavgasının önüne geçmek
için Türkiye'nin yapabileceklerini kendisiyle istişare ettim ve bir eylem planı
çıkardık. Bu eylem planında ana unsurlar şunlar oldu:
Birincisi: gerek
bizim Bakanlığımızda, Ankara’da Dışişleri Bakanlığında gerekse Büyükelçilikte
yirmi dört saat aralıksız çalışan bir kriz masası kurduk.
İkincisi:
Celalabat ve Oş’ta bulunan vatandaşlarımızın
yerlerini tek tek tespit ettik. Bizzat bunları,
Büyükelçiliğimizde ve Bakanlığımızda tek tek
isimlerini tespit ettik. 14 Haziran günü ilk uçağı gönderdik, 15 Haziran saat
10.20’de 151 vatandaşımızı taşıyan ilk uçak İstanbul’a ulaştı. 15 Haziranda
ikinci uçağı gönderdik, yaralı vatandaşımızın intikalini de dakika dakika takip ederek, yaralı vatandaşımızı da alarak 156
vatandaşımız da Oş’tan, önce Bişkek’e, sonra Sabiha
Gökçen Havaalanı’na geldi. Yani bir gün içinde 302 vatandaşımız salimen
Türkiye’ye intikal etti, şu anda Kırgızistan’daki gelişmelerden olumsuz anlamda
etkilenecek bir vatandaşımız bulunmamaktadır. 5 tır şoförümüz vardı, tek tek o şoförleri takip ettik ve ulaşarak, öncelikle
vatandaşlarımızın tahliyesine önem verdik çünkü vatandaşlarımızın orada
karşılaşacağı bir problem, tabii ki bu kardeş çatışmasının içine hiç arzu
etmediğimiz şekilde bizim vatandaşlarımızın kanının da bulaşması olabilecekti
ki bu, tabii olumsuz sonuçlar doğururdu.
Üçüncüsü: Sayın Atambayev’in talebi doğrultusunda acil yardım uçağı
gönderdik, 15 ton malzemeyi, değişik yardım malzemesini hemen Kırgızistan’a
ulaştırdık.
Dördüncüsü:
Cumartesi günü, 10 Haziranda yaptığımız kurumlar arası toplantı sonrasında bir
kurumlar arası heyet oluşturduk. Başkanlığına Orta Asya Genel Müdürü Sayın
Fatih Ceylan’ın üstlendiği güvenlik, istihbarat, ekonomi, diplomatik
temsilcilerden oluşan bir heyetimiz şu anda Kırgızistan’da, Bişkek’te ve
Celalabat ve Oş’ta çalışmalarda, araştırmalarda
bulunuyor. Onların yapacağı tavsiyeler doğrultusunda gerek Kırgızistan Geçici
Yönetimiyle gerek Kazakistan’la birlikte gerek diğer uluslararası kuruluşlar
nezdinde hemen müdahil olarak harekete geçeceğiz. Şu anda bu çalışmaları
heyetimiz sürdürüyor.
Beşincisi:
Özellikle Kırgız-Özbek çatışması şekline zamanla dönüşmesi dolayısıyla bundan
mağdur olan, etkilenen Özbek kardeşlerimize yardım için Özbekistan’a resmen
teklifte bulunduk gerek Türkiye’de gerek Özbekistan’da ve Kızılayımızı
harekete geçirdik. Özbekistan’dan gelebilecek talepler doğrultusunda Kızılayımız her an Özbekistan’a intikal eder durumda hazır
beklemektedir.
Altıncısı: AGİT
ve CICA Dönem Başkanlıkları olarak Kazakistan’la birlikte bir eylem planı
geliştiriyoruz. Ben aslında bugün şu saatlerde Kazakistan’da olacaktım ancak
Sayın Nursultan Nazarbayev’in
ani gelişen bir mazereti dolayısıyla geziyi pazar gününe erteledik. Pazar ve
pazartesi günü Kazakistan’la birlikte çalışacağız ve bu heyetlerimizin
oluşturacağı raporlar doğrultusunda… Bir AGİT heyeti de şu anda Kırgızistan’da,
bir Birleşmiş Milletler heyeti de Kırgızistan’da. Her ikisinin gönderilmesinde
Türkiye aktif rol oynadı. Bu heyetlerin hazırladığı raporlar doğrultusunda,
AGİT ve CICA olarak, harekete geçeceğiz ve daha kapsamlı bir eylem planı
oluşturacağız.
Yedincisi:
Uluslararası toplum nezdinde ciddi teşebbüslerde bulunduk. AGİT ve Birleşmiş
Milletler heyetlerinin gidişinden bahsettim. Dün Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi danışma toplantılarında konu gündeme geldi ve Birleşmiş Milletlerin
bütün insani yardım kuruluşlarıyla acilen Kırgızistan’a yardım ulaştırılması konusunda
yapılan bu danışmalar sonrasında, Birleşmiş Milletlerde bir eylem planıyla,
özellikle Mülteciler Komiserliği, hem Özbekistan’da hem Kırgızistan’da şu anda
bir plan çerçevesinde harekete geçirildi.
Şimdi bütün
bunlar ele alındığında yüce Meclisimize şu hususu bir kez daha teyiden söylemek isterim: Orta Asya ve Orta Asya’daki
soydaşlarımız, bizim için, tarihi, kaderi, geleceği aynı gördüğümüz, hiçbir
zaman ihmal edemeyeceğimiz topluluklardır. Her zaman gönlümüz, yüreğimiz
onlarla. Çok kapsamlı bir şekilde, Türkiye, son dönemde Orta Asya’da
kurumsallaşmış yapılar çerçevesinde ciddi bir stratejik ağırlık ortaya
koymuştur. Hiçbir zaman bunlara kayıtsız kalmadık, kalmayacağız ancak kardeş
ülkelerde çıkan bu tür ihtilaflarda teenniyle hareket etmenin gerektiğini
hepiniz takdir edeceksinizdir. Teenniyle hareket etmememiz durumunda, kardeşler
arasındaki ihtilafları istemediğimiz şekilde derinleştirebiliriz. O bakımdan,
yaptığımız faaliyetlerin çoğu, yoğun bir şekilde, bu kardeşlerimizi ikna ve bu
kardeşlerimiz arasındaki bağları güçlendirme yönünde olmuştur. Bundan sonra da
Orta Asya her zaman dış politikamızın ana gündem maddesi olmaya devam
edecektir.
Önümüzdeki
dönemde de Kırgızistan’ın istikrara, refaha, güvenliğe ulaşabilmesi için
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti olarak hiçbir
fedakârlıktan kaçınmayacağız ve hem ülke olarak yaptığımız eylem planı hem
Kazakistan’la birlikte geliştirdiğimiz inisiyatifler
çerçevesinde, inşallah, kısa zamanda Kırgızistan’ı sükûnete ve huzura
kavuşturacağız.
Saygılarımla arz
ederim.
Teşekkür ederim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Sayın İnce, söz
talebiniz var, galiba bu konuyla ilgili.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
3.-
Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Dışişleri Bakanının diplomatik zafer
hırsına ilişkin açıklaması
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana şunu
sormak istiyorum: En fanatik taraftarlarınız bile son günlerde Sayın Bakanı
“Her fotoğrafta boy gösterme ihtiyacı hissediyor. Manşet atar gibi takdim ediyor.
Dışişleri Bakanının diplomatik zafer hırsı üzerine konuşmanın
vakti geldi.” diyerek, Sayın Bakanı “Her el attığı işi bir büyük başarı
hikâyesine dönüştürmek istiyor” diye çok sert bir şekilde eleştiriyorlar ve bu
eleştirileri yapanlar AKP İktidarının en fanatik taraftarları, danışmanları,
çalışanları ve Sayın Bakanın “Yakında Kudüs başkent olacak ve hep birlikte
Mescidi Aksa’da namaz kılacağız.” sözünü sormak
istiyorum. Sayın Deniz Baykal iki, iki buçuk yıl önce gitti Mescidi Aksa’ya ve namaz kıldı. Bu basına da yansımıştı. Bugün bu
yasak mı? Eğer Mescidi Aksa’da namaz kılmak yasak
değilse -ben yasak olmadığını biliyorum- gidip kılabilirsiniz. Yasak değilse,
namaz gibi bir kutsal figürü siyasetin figürü hâline neden getiriyorsunuz?
Böyle bir yasak yoksa eğer bu cümleyi neden kurdunuz? Bunları açıklarsanız çok
sevinirim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın İnce.
Gündem dışı
konunun hassasiyeti nedeniyle söz vermiştim. Teşekkür ederim, konu
aydınlanmıştır.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 29 milletvekilinin, kadın
istihdamındaki engellerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/765)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizin en
büyük sorunu olan işsizlik her geçen gün artarken, kadınların istihdama katılım
oranları da düşmektedir.
Dünya Ekonomik
Forumu’nun Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Raporu'na göre tüm dünyada 2008
yılına kıyasla 2009 yılında ücretli veya yevmiyeli
çalışan kadın sayısı düşerken, ev kadınlarının sayısı artmıştır. Rapor
Türkiye'de durumun dünyaya göre daha da vahim olduğunu gözler önüne sermiştir.
Türkiye'de, çalışma yaşamı dışında kalan ev kadını sayısı 2009 yılında 12
milyon 101 bin kişi olmuştur.
Dünya Ekonomik
Forumu verilerine göre, 2009 yılında dünya ortalamasında kadınların işgücüne
katılım oranları yüzde 51,6 iken; Türkiye'de bu oran yalnızca yüzde 26.
Birleşmiş Milletler Türkiye Ofisi'nin verilerine göre 2009'da erkeklerin
işgücüne katılımı yüzde 70,5 oranındadır.
Rapora göre 2009
yılı itibarıyla Türkiye'de istihdam oranı yüzde 22,3, dünya ortalaması ise
yüzde 48. Dünyada kadınların işsizlik oranı yüzde 7 iken, Türkiye'de bu oran
yüzde 14,3'tür.
Ülkemiz kadın
istihdamı konusunda yalnızca Orta Asya ve Kuzey Afrika ortalamasından iyi
durumdadır. Dünya Ekonomik Forumu'nun Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu
Raporu'na göre kadınların ekonomiye katılımları konusunda 134 ülke arasında
130'uncu sıradadır. Bu rakam Türkiye'nin kadın istihdamı konusunda ne kadar
kötü durumda olduğunun kanıtıdır. Araştırmanın yapıldığı ülkeler arasında yalnızca
4 ülkede kadın istihdamı Türkiye'den daha alt bir seviyededir.
Birleşmiş
Milletler Cinsiyet Güçlendirme Ölçütü verileri de Dünya Ekonomik Forumu
verilerinden farklı değildir. Birleşmiş Milletler kadınların ekonomiye ve
siyasete katılımları çerçevesinde oluşturduğu Cinsiyet Güçlendirme Ölçütüne
göre de Türkiye 109 ülke arasında 101'inci sıradadır. Listeye göre, Türkiye'de
kadınların ekonomik ve siyasal hayata katılımları yalnızca Tonga, İran, Fas,
Cezayir, Suudi Arabistan, Mısır, Bangladeş ve Yemen'den iyi durumdadır.
Ülkemizin en
büyük sorunu olan işsizlik konusunu yok sayan hükûmet,
kadın istihdamı konusunu da es geçmektedir.
Kadınların
çalışma hayatına kazandırılmaları da sorunlarının çözümüne yeterli
olmamaktadır. Çalışma hayatına kazandırılan kadınlar ise ücret adaletsizliği
altında yaşamlarını sürdürmeye çalışmaktadır. Dünya genelinde kadın-erkek ücret
adaletsizliği devam etmektedir. Aynı işi yapan kadın çalışanlar, erkeklerin
ücretlerinin ortalama yüzde 70 kadarına çalışmaktadırlar. Birleşmiş Milletler
raporuna göre Türkiye'deki çalışan her 100 kadından 59'unun sosyal güvencesi
yoktur. Erkeklerde bu oran yüzde 42'dir. Sektörlere göre ise, tarımda çalışan
kadınların yüzde 98,5'i, erkeklerin yüzde 79,6'sı; sanayide çalışan kadınların
yüzde 46,6'sı, erkeklerin yüzde 36,5'i kayıt dışı çalışmaktadır.
Türkiye
İstatistik Kurumu verilerine göre çalışabilir nüfusta (16-50 yaş) 25,5 milyon
kadın bulunurken, yalnızca yaklaşık 6 milyon kadın çalışmaktadır. Bu rakam 19
milyondan fazla kadının istihdam dışı kaldığı anlamına gelmektedir. Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliğine bağlı, Türkiye'de 1 milyon 300 bin girişimci
erkeğe karşılık, yalnızca 80 bin kadın girişimci bulunmaktadır. Kars, Bingöl,
Osmaniye, Iğdır ve Muş illerinde ise hiç kadın girişimci yoktur.
Bu nedenlerle,
kadın istihdamının önündeki engellerin tespiti, ortaya çıkarılması ve
çözümlenmesi amacı ile Anayasamızın 98. maddesi, İçtüzüğümüzün 104. ve 105.
maddeleri gereğince bir Araştırma Komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla
araştırılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Turgut Dibek (Kırklareli)
2) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
3) Atila Emek (Antalya)
4) Hüsnü Çöllü (Antalya)
5) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
6) Hâlil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
7) İsa Gök (Mersin)
8) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
9) Atilla Kart (Konya)
10) Erol Tınastepe (Erzincan)
11) Zekeriya
Akıncı (Ankara)
12) Ali Arslan (Muğla)
13) Tekin Bingöl (Ankara)
14) Gürol Ergin (Muğla)
15) Tansel Barış (Kırklareli)
16) Hüseyin Ünsal (Amasya)
17) Rasim Çakır (Edirne)
18) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
19) Ali İhsan
Köktürk (Zonguldak)
20) Şevket Köse (Adıyaman)
21) Ali Koçal (Zonguldak)
22) Mehmet Ali
Susam (İzmir)
23) Tayfur Süner (Antalya)
24) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
25) Ahmet Küçük (Çanakkale)
26) Metin Arifağaoğlu (Artvin)
27) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
28) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
29) Fevzi Topuz (Muğla)
30) Yaşar Tüzün (Bilecik)
2.-
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici ve 19 milletvekilinin, pamuk üretimi ve
işlenmesinde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/766)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Tarım sektörünün
çöktüğü, küresel ekonomik krizin sonuçlarının en ağır yaşandığı bu dönemde
pamuk ekim alanlarının azalması ve pamuk işletmesinin yaşadığı sorunların bütün
boyutlarıyla araştırılarak gerekli çalışmaların yapılması için Anayasanın
98'inci, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması
açılmasını arz ve talep ederiz. 15.04.2010
1) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir
Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk
Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Hâlis (Tunceli)
Gerekçe:
Türkiye de son
yıllarda uygulanan tarım politikaları sonucu birçok ürüne ciddi sıkıntılar
yaşatmıştır. En önemli endüstri ürünü olan pamukta bunlardan bir tanesidir.
Her yıl
rekoltenin giderek düşmesi tesadüfi bir sonuç
değildir. Ekim alanların giderek daralmasının temel nedeni uygulanan yanlış
tarım politikalarının sonucudur. Aynı zaman da pamuk girdi fiyatlarının
durmadan yükselmesinde üreticimize ekstra maliyet olarak yüklenmiştir. Pamuk
ekim alanların giderek azalmasının sonuçlarından en önemlisi bu alanda ki
istihdamın azalmasıdır. Bu azalmada beraberin de farklı sosyal problemleri
getirmektedir.
Pamuk ekim
alanlarının azaltılmasının bir diğer sonucu ülkemizin dışa bu alanda bağımlı olması
sonucunu doğurmuştur. Gelecek yüz yılda tüm öngörüler ve veriler tarım
sektörünün en önemli alan olacağı öngörüsüyle bu alan da acil önlemlerin
alınması gerekmektedir.
Bu bağlamda
uygulanan tarım politikalarımızın ne kadar aksi istikamete yürüdüğü herkesin
malumudur.
Bir an evvel
pamuk ekim alanlarını artırmak için gerekli önlemleri almak durumundayız. Başta
da vurguladığımız gibi pamuk endüstrinin en önemli ham maddesi olması sebebiyle
sanayi sektörü de pamuk ekim alanlarının azalmasından dolaylı olarak
etkilenmektedir.
Sonuç itibarıyla
pamuk ekim alanlarının azalması birden çok alana sorun olarak yansımaktadır. Bu
bilgiler ışığında pamuk ekim alanlarını artıracak bir takım önlemlerin alınması
birçok alanda çok ciddi rahatlamalara neden olacağı gerçeği ortaya çıkmaktadır.
Pamuk üretimi ve
işlenmesi konusunda yaşanan sorunların tespiti ve çözümü için bir meclis
araştırmasının kurulmasını arz ve talep ediyorum.
3.-
Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani ve 19
milletvekilinin, Hakkâri’deki arama noktalarında yapılan uygulamalar konusunda
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/767)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Hakkari ve ilçelerinde bulunan çok sayıda polis ve jandarma arama
noktaları ile bunların seyahat özgürlüğünü engelleme gibi hukuk dışı
uygulamalarının araştırılması amacıyla Anayasa’nın 98, TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve
105. maddeleri gereğince bir Araştırma Komisyonu’nun kurulmasını saygılarımızla
arz ederiz.
1) Hamit Geylani (Hakkâri)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir
Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk
Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Hâlis (Tunceli)
Gerekçe:
Türkiye'de hukuk
işletilemediği gibi, kanunların uygulamasında da bölgeden bölgeye hatta kişiden
kişiye farklılık göstermektedir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde görev
yapan kolluk kuvvetleri, çoğu zaman yurttaşı canından bezdiren keyfi
uygulamalara maruz bırakmaktadırlar.
Hakkari-Van, Hakkari-Yüksekova, Van-Yüksekova, Yüksekova-Şemdinli,
Çukurca-Hakkari karayolları üzerinde yolculuk yapmak, yöre halkı için tam bir
kabus hâline dönüşmüştür. Hakkari-Van arasındaki
Bazı
karakollarda, yolcular araçlardan indirilmekte, çanta ve bavulları aranmakta ve
dakikalarca bekletilmektedirler. Karakolların önünde kilometrelerce uzun
kuyruklar oluşmakta, yurttaş mağdur edilmektedir.
OHAL resmi olarak
kaldırılmış olsa dahi, Hakkari, ilçeleri ve komşu
illerde fiili olarak devam etmektedir. Hakkari il ve
ilçelerinde Hakkari nüfusuna kayıtlı olmayanlar arama noktalarında jandarma,
polis ve özel hareket timlerince adeta soruşturmaya alınmakta, yolcuları
tedirgin etmektedirler. Yurttaşlar, kontrol noktalarında başka bir ülkeye
gidiyormuş gibi "Niçin gidiyorsunuz, ne yapacaksınız, kiminle
görüşeceksiniz?" şeklindeki sorularla karşıya kalmaktadırlar. Hakkari'den Yüksekova'ya gidenler, Yeniköprü
ve Depin kontrol noktalarından geçtikten sonra
Yüksekova'daki polis noktasında da aramadan geçerek ilçeye giriş yapabiliyor. Depin arama noktasından Çukurca'ya giderken Geman kontrol noktası, Yüksekova Şemdinli arasındaki Durak
arama noktası ve Yüksekova Şemdinli arasında da 50 kilometrelik yolda dört ayrı
arama noktası bulunuyor.
Van Hakkari arasındaki iki saatlik yol ise, kontrol noktalarının
fazlalığı ve kolluk kuvvetlerinin keyfi uygulamaları nedeniyle beş saate
çıkıyor.
Bölgede yol arama
noktalarına ilişkin İçişleri Bakanlığı'nın Valiliklere gönderdiği talimatlar da
sadece kağıt üstünde kalıyor. Genelgede "yol
kontrol ve arama faaliyetlerinin yürütülmesinde, güvenlik zafiyetine yol
açmadan, ilgili mevzuat çerçevesinde ve masum vatandaşların zarar görmeyecek
tarzda gerekli tedbirler alınması" isteniyor. Bu kapsamda genelgede
"Valilerce derhal bir çalışma başlatılacak. Zorunlu görülen yerler dışında
yol kontrol ve aramasına son verilecek. Uygulamalarda sadece makul şüphe
duyulan araç ve şahıslar durdurulacak" deniliyor. Ancak belirtilen bu
uygulamaların haricinde kontrol noktalarında hala OHAL dönemindeki sıkı denetim
ve kontroller sürüyor. Yüksekova'da hastane ile şehir merkezi arasında bile
arama noktası bulunuyor. Vatandaşlar hastaneye giderken bile aramadan
geçiriliyor. Bu da uygulamada özellikle de acil hastalar bakımından çok ciddi
sorunlara neden olmaktadır.
Bölgede yaşayan
yurttaşlar bu keyfi ve hukuk dışı uygulamalar nedeniyle zorunlu olmadıkça
ikamet ettikleri şehirden başka bir şehre yolculuk yapmak istememektedirler.
Anayasal ve en doğal insan hakkı olan seyahat ve kişi özgürlüğü hakkı gasp
edilmekte, yurttaşlar mağdur edilmektedir.
Yaşanılan hukuk
dışı uygulamaların daha fazla mağduriyetlere neden olmadan konunun mutlak suretle
Meclis tarafından araştırılması gerekir.
4.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve 19
milletvekilinin, çay üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/768)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı'na
Türkiye'nin
dünyada 6. Sırada olduğu çay üretiminde üreticilerin yaşadığı sıkıntıların
araştırılması ve gerekli önlemlerin alınması, tarım alanındaki sendikaların ve
kuruluşların görüşlerini alarak çay üreticilerini koruyan bir yasal
düzenlemenin hazırlanması için önerilerin sunulması amacıyla Anayasanın
98'inci, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılması için gereğini arz ederiz. 16.04.2010
1) Sebahat Tuncel (İstanbul)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
12) M. Nuri Yaman (Muş)
13) Mehmet Nezir
Karabaş (Bitlis)
14) Mehmet Ufuk
Uras (İstanbul)
15) Osman Özçelik (Siirt)
16) Özdal Üçer (Van)
17) Pervin Buldan (Iğdır)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Hâlis (Tunceli)
Gerekçe:
Türkiye çay
üretimi açısından dünyada önemli üretici ülkeler arasında bulunmaktadır. Bugün
Türkiye çay üretiminde Çin, Hindistan gibi ülkelerden sonra dünyada altıncı
sırada yer almaktadır. Gürcistan sınırından Trabzon iline kadar olan bölge çay
yetiştirme açısından en elverişli ve birinci derecede önemli alanlardır. Bu
yüzden çay, Karadeniz bölgesinde yaşayan halkların en önemli gelir
kaynaklarından biridir. Günümüzde aileleriyle birlikte çay üretimi ve
işletmelerinden geçimini sağlayan yaklaşık 2 milyon insan bulunmaktadır.
Çay üretiminde
ilk yaş çay yaprak işletmesi 1947 yılında Rize'de kurulmuştur. 1971 yılında Çay
İşletmeleri Genel Müdürlüğü bir kamu iktisadi teşebbüsü olarak kurulmuş ve
devlet çay sektöründe faaliyet göstermeye başlamıştır. Bu yıllarda 25.000 ton
olan çay üretimi 2002 yılında 150 bin ton olarak gerçekleşmiştir. Ancak
özellikle 1990'dan sonra bu alanın özel sektöre ve dolayısıyla uluslararası
firmaların rekabetine açılmasıyla yerli üretici ve işletmeci sıkıntılar
yaşamaya başlamıştır. Günümüzde Çay-Kur üretilen kuru çayın % 65'ini özel
sektör ise % 35'ini üretmektedir. Çay-Kur'un 45 adet, özel sektörün ise 230
adet yaş çay işleme fabrikası bulunmaktadır. 2009 resmi rakamlarıyla Karadeniz
bölgesinde 767 bin, gayri resmi rakamlarca ise 850 bin dekar alanda çay üretimi
yapıldığı bilinmektedir. Bu üretimden geçimini sağlayan aileler için ise her
sene en önemli durum, devletin çay alımında belirleyeceği taban fiyattır. Taban
fiyatlarındaki artışta her sene düşüş yaşanarak 2003 yılında % 40,6 olan artış
oranı 2009 yılında sadece % 16,4 olarak gerçekleşmiştir. Bu azalış üreticilerin
yavaş yavaş özel çay işletmelerine doğru zorunlu
yönlendirilmesi olarak ifade edilmektedir. Devletin belirlediği taban fiyat,
çay üretimindeki en önemli girdi olan ve sürekli fiyat artışı yaşayan gübre
masraflarını karşılamamaktadır. Diğer yandan Çay-Kur'un özelleştirilme planı ve
çay üretiminden kamunun tamamen çekilerek üreticilerin piyasa koşullarına
bırakılması büyük endişe yaratmaktadır. Üreticiler mevcut durumda düşük taban
fiyatlarından dolayı Çay-Kur'a veremediği çayını özel sektöre vermek zorunda
kalacaktır. 2008 yılında özel sektörün bölgedeki 190 civarındaki yaş çay
fabrikasından sadece 92'si alım yaparken, 2007 yılında 150'nin üzerinde firma
üretim yapmışken geçen yıl bu 120-130'a düşmüştür. Özel firmalarda fiyat
istikrarının olmaması ve üreticilerden çay alamadığında düşük tuttukları fiyatı
arttırmaları ve aldıkları yaş çayın parasını ise ne zaman ve ne olarak
verecekleri belli olmamasından dolayı üretici özel sektörün alımlarından dolayı
daha da mağdur olmaktadır. Bu da düşük çay politikasının üreticiyi bu yanıyla
da mağdur edeceğini göstermektedir. Bu sorunların yanı sıra hükûmetçe
hazırlanan çay kanun tasarısının çay üreticilerinin sorunlarına çare olmayacağı
aksine çay üretimini tamamen özel sektöre ve yabancı firmalara bırakılacağını
çeşitli tarım örgütleri belirtmektedir.
Türkiye önemli
bir tarım ülkesi iken, yaşanan ekonomik ve ekolojik
krizlerin de etkisiyle giderek tarımda kötü bir tabloya sahip olmaktadır.
Üretici koruyan ve kamunun desteğinin olduğu alanların oluşturulması daha
önemli hale gelmişken, aksine tütünde, çayda ve ekonomiye çok önemli katkı
sağlayan ve binlerce ailenin geçimini sağlayan bir tarım alanda özelleştirme
politikaları uygulanmaktadır. Çay üretiminin Karadeniz
bölgesi vatandaşlarının geçimi açısından önemli olduğu dikkate alınarak, çay
üreticilerinin sorunlarının araştırılması, üretimde karşılaştıkları
sıkıntıların giderilmesi ve gerekli tedbirlerin alınması, üreticileri koruyan
bir yasal düzenleme yapılması için önerilerin sunulması ve bu alanda çalışan
sendika, meslek örgütleri ve sivil toplum örgütlerinin görüşlerinin de
alınabilmesi için bir meclis araştırma komisyonu kurulmasını önermekteyiz.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur
Önergeler,
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.04
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.16
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 118’inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Alınan karar
gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer
alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer
alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı:
321)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer
alan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına
Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.-
Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana
Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S.
Sayısı: 458)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü sırada yer
alan, İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar ve 14
Milletvekilinin; 03.07.2005 Tarih ve 5393 Sayılı Belediyeler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile İçişleri komisyonları raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
4.-
İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar ve 14
Milletvekilinin, 03.07.2005 Tarih ve 5393 Sayılı Belediyeler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile İçişleri Komisyonları Raporları (2/435) (S. Sayısı: 509) (x)
BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu
509 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
(x)
509 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Tasarının tümü
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Rıza Yalçınkaya, Bartın Milletvekili.
Buyurun Sayın Yalçınkaya. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Yalçınkaya, süreniz yirmi dakikadır.
CHP GRUBU ADINA
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım; 509 sıra sayılı 5393 Sayılı Belediyeler Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile ilgili, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, İçişleri Komisyonu tarafından kabul edilen bu kanun teklifi gerek
veriliş amacı gerekse içeriği nedeniyle ülkemiz hukuk sisteminde ve
kentlerimizde önemli tahribata neden olacak bir niteliğe sahiptir. Bilindiği
üzere, hukuk sisteminde geçerli olan ve anayasadan başlayıp yasa ve
yönetmeliklere uzanan hiyerarşik yapılanmanın geri planında bir tutarlılık
olmalıdır. Ne yazık ki son yıllarda yapılan kimi düzenlemelerde, bu hiyerarşi
ve bütün bu sistemi taşıması gereken tutarlılık yitirilmektedir. Belediye
başkanlarının, TOKİ’nin ya da Özelleştirme İdaresinin
proje bazlı sorunlarına yönelik yasa çıkarılmasını ya
da yasalar üzerinde değişiklikler yapılmasını gündeme getiren bu yaklaşım,
hukuki düzenlemelerin genelliği ve herkese uygulanabilirliği ilkelerinin
çiğnenmesine neden olmaktadır. Ortaya çıkan her sorun karşısında yasalarla
oynayıp değiştirmenin bir hukuk devletinde yeri olmamalıdır. Bu tür bir
yaklaşım hukuk sisteminin güvenilirliğini de zedelemektedir.
Değerli
arkadaşlar, bu teklifin ilk gündeme getirilişinin arka planında yaşananlar ve
zamanlaması Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığına gölge düşürecek bir
niteliğe sahiptir. Teklifin, AKP’li Ankara Büyükşehir Belediyesinin kentin
çeperinde, nâzım imar planında yeşil alan olan boş alanlarda bu plan
kararlarına aykırı bir biçimde belirlediği kentsel dönüşüm alanı kararlarına karşı
açılmış davalarla eş zamanlı olması dikkat çekicidir. Üstelik teklif, bu
davalarda ortaya çıkan yürütmenin durdurulması kararlarının gerekçelerini
ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır. Bu durumun en açık itirafı, teklife eklenen
geçici 1’inci maddedir.
Bu davalara
ilişkin size kısaca bilgiler aktarayım: Örneğin, Şehir Plancıları Odasının
kentsel dönüşüm konusunda Ankara Büyükşehir Belediyesine karşı açmış olduğu
devam eden çok sayıda dava bulunmaktadır. Bu davalardan bir bölümünde verilen
yürütmeyi durdurma kararlarında, boş alanlarda kentsel dönüşümden söz
edilemeyeceği, mevcut nâzım imar planları bulunan alanların bu plana göre
düzenlenmesi gerektiği yani yeşil alan olması gerektiği gibi kararlar
bulunmaktadır. Teklif, açıkça, bu gerekçeleri devre dışı bırakmayı
amaçlamaktadır.
Değerli
arkadaşlar, verilen teklifte yer alan “üzerinde yapı olan veya olmayan”,
“imarlı veya imarsız” gibi tanımlamalar, bir hukuk komedisi niteliğindedir. Bir
alan, ya imarlı ya da imarsızdır, ya üzerinde bir yapı vardır ya da yoktur,
üçüncü bir durumun olmadığı koşulda bu tür bir düzenleme “İstediğim her yerde
istediğimi yaparım.” demekten öteye geçememekte, düzenlemeye hâkim olan
keyfîliği gözler önüne sermektedir. Yasaya “üzerinde yapı olan veya olmayan”,
“imarlı veya imarsız” ifadesi eklenerek, imar mevzuatına, şehircilik ilke ve
esaslarına aykırı biçimde, belediye sınırları içindeki tüm alanlar potansiyel
kentsel dönüşüm alanı hâline getirilmektedir.
Çağdaş planlama
yaklaşımı plansız alanlarda noktasal uygulamaları reddetmektedir. Bu tür
uygulamalar kentlerin planlama hedeflerini olumsuz yönde etkilemekte, kentsel
alanlara büyük ve geri dönüşü olmayan zararlar vermektedir. Belediye Kanunu’nda
değişiklik getiren öneri böylesi gelişmelerin önünü açacak ve çoğalmasına neden
olacak, böylelikle kentlerimiz giderek daha plansız ve çarpık hâle gelecektir.
Yasa’da yapılan değişiklikle, üst planlarla denetlenen kentsel dönüşüm yerini
keyfîliğe dayalı, plansız kentsel dönüşüm uygulamalarına bırakacaktır.
Değerli
arkadaşlar, AKP sözcülerinden bir arkadaş Komisyon toplantısında düzenlemeyi
savunurken “Şehirler kurulurken yolların, yeşil alanların, alt geçitlerin bir
şehrin on yıl sonra, yirmi yıl sonra geleceği duruma göre belirlenmesi,
planların buna göre yapılması gerekmez miydi?” diye sordu. Çok haklıdır,
kentlerin yapılan nüfus hesaplarına bağlı olarak yirmi otuz yıl sonrası dikkate
alınarak planlanması gerekir. Aslında öyle de yapılıyor ve onun adına “nâzım
imar planı” deniliyor. Ancak işin içine rant
girdiğinde, plan kararlarıyla rantın yönlendirilmesi girdiğinde, plan
değişiklikleri bu doğrultuda kullanıldığında bu ilkeler unutuluyor, nâzım imar
planları -Ankara örneğinde olduğu gibi- delik deşik ediliyor. İşte bu yüzden,
yapılmak istenen düzenlemeye Cumhuriyet Halk Partisi olarak karşı çıkıyoruz.
Değerli
arkadaşlar, iddia ediyoruz ki bugün görüşmekte olduğumuz 73’üncü madde
değişikliğinin başlıca hazırlanma nedeni, Ankara kentinde nâzım imar planında
yeşil alan olarak düzenlenmiş boş ve henüz hiç yapılaşma olmayan alanlarda ilan
edilen kentsel dönüşüm alanlarına yönelik alınmış yargı kararlarını boşa
düşürmekten başka bir şey değildir. Bu düzenleme Melih Gökçek ısmarlamasıdır!
Değerli
arkadaşlar, kentin sözde yirmi beş-otuz yılını şekillendirecek nâzım imar
planını hazırlayacaksınız, bu planda kentte büyük eksikliği olan yeşil alanlara
ilişkin geniş alanlar ayıracaksınız, daha sonra bu alanların yok fiyatına el
değiştirmesini sağlayacak kadar bekleyip, bu alanları kentsel dönüşüm alanı
ilan edip, eskiden yeşil alan olan bölgelerin yeni sahiplerine fahiş rantları bir kararla aktaracaksınız, peşkeş çekeceksiniz,
sonra da buna yargıda “dur” denildiğinde sıkışıp, bu rantın önünü açacak yasa
düzenlemesine Türkiye Büyük Millet Meclisini alet edeceksiniz. Kusura bakmayın,
böylesi bir gerçek ortada tüm belgeleriyle dururken yoksul Ankara halkının
elinden yeşil alan olduğu için ucuza toplanan ve belediye başkanlarının
aracılığıyla “kentsel dönüşüm” adı altında fahiş rant
pazarına dönüşen bu alanlardaki uygulamaları kurtarmaya çalışan, bazılarını
haksız biçimde zengin eden bu düzenlemeleri içimize sindirmemiz olanaksızdır.
Değerli
arkadaşlar, bunların yanı sıra getirilen teklifle kentte yaşayanların barınma
hakkı, proje ve kararlara katılma hakkı, mülkiyet hakkı ve yargıya başvurma
hakkı Anayasa’ya aykırı biçimde kısıtlanmaktadır. Kentsel dönüşüm alanı olarak
ilan edilecek yerlerde yapı yüksekliği ve yoğunluğunun belirlenmesi yetkisi
belediye meclislerine verilmektedir. Bu düzenleme de önemli sakıncalar
içermektedir. Teklifle büyükşehir belediyelerine kentsel dönüşüm alanlarında
hiçbir kurala bağlı olmadan yapı yüksekliği ve yoğunluğunu belirleme yetkisi
veriliyor olması, kentlerimizdeki çarpıklığı artıracak, nâzım imar planlarında
var olan bütünlüğü, dengeyi ortadan kaldıracak bir yetki düzenlemesi olarak
ortaya çıkacaktır.
Kentlerde yapı
yükseklikleri ve yoğunluklarının belirleneceği yer, tüm altyapı,
üstyapı, ulaşım, sosyal donatı kararlarıyla birlikte nâzım imar planlarıdır.
“Kentsel dönüşüm” adı altında tanınan bu keyfî belirleme yetkisi sonucunda
kentlerimiz daha da işin içinden çıkılmaz hâle gelecektir. Bu yönüyle teklifin
bu fıkrası kamu yararına, şehircilik ilke ve esaslarına uygun değildir.
Arkadaşlar, bu
teklifin yasalaşması durumunda, büyükşehir belediye başkanları, kent rantlarıyla dilediği gibi oynayan krallar hâline geliyor.
İlçe belediyelerinin tüm yetkileri, 1/1000 ölçekli uygulama imar planı onama
yetkisi, proje onama yetkisi, ruhsat verme yetkileri elinden alınıyor ve
büyükşehir belediyesine veriliyor. Böylelikle, seçimlerde AKP’nin kazanamadığı
ilçelerde belediyelerin sahip olduğu tüm imar yetkilerine, gayrimenkullerine ve
gelirlerine el koyma olanağı yaratılıyor.
Diğer yandan
büyükşehir belediyelerine kentsel dönüşüm alanı ilan edilen yerlerde halkın
mülklerine yıllar süren kısıtlama hakkı verilirken kamuya ait tüm
gayrimenkullere de el koyma yetkisi verilmiş oluyor.
Aslında komisyon
toplantıları sırasında AKP sözcülerince dile getirilen şu sözler düzenlemeyi
geçirmeye çalışanların kafalarındaki düşüncelerinin açık itirafıdır. Bakın ne
diyor Sayın Sözcü: “Hiçbir ülkede böyle bir şeye bugün veya yetmiş seksen
yıldır ihtiyaç duyulmadı çünkü adamlar, yüz-yüz elli yıl önce, iki yüz yıl önce
yaptılar ve o zamanlarda da kanunlar falan filan yoktu. Kralların sözleri
geçerliydi veya idarecilerin söylediği her şey yerine getiriliyordu.”
Yani neymiş hayal
edilen düzen? Ya bir yerel krallık düzeni ya da yöneticinin sözlerine itirazın
bulunmadığı bir düzen, yani faşizm, yani astığı astık, kestiği kestik
anlamında, her yerde her şeyi yapmak arzusunda olan, yasa, hukuk tanımayan bir
anlayış. Böyle bir anlayışın demokratik hukuk devletinde ne işi var Allah
aşkına?
Değerli
arkadaşlar, teklife İçişleri Komisyonu tarafından eklenen geçici madde 1’de yer
verilen düzenleme ise, en az kanun teklifinin içeriği kadar vahimdir. Geçici
madde 1’de, “Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce yargı mercilerinde açılmış
ve henüz kesin hükme bağlanmamış davalarda bu Kanun hükümleri uygulanır.”
denilerek, süren davalara müdahale ederek bir düzenleme yapılmaya
çalışılmaktadır. Ayrıca büyükşehir belediye başkanlığı aleyhine mülkiyet
sahiplerinin açmış bulunduğu davalarda elde ettikleri haklarının alınmasının
önüne geçilmeye ve mülkiyet sahiplerinin mülkiyetlerinin gerçek bedellerinin
ödenmemesi sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu hâliyle yapılmak istenen bu
düzenleme, Anayasa’nın hukuk devleti ilkesine açıkça aykırıdır.
Ülkemizde kentsel
dönüşüm sorunları, yarattığı sorunlar ve mağduriyetler sebebiyle kanayan yaraya
dönüşmüştür ve bu uygulama, kentlerin sorunlarını çözmekten çok, yeni sorunlar
yaratan bir hâle dönüşmüştür. Eğer bu uygulama aşılmak isteniyorsa bunun yolu,
Kentsel Dönüşüm Yasası’nın rant değil, toplum merkezli
kaygılarla bir bütün olarak ele alınmasıdır.
Değerli
arkadaşlar, bir de şu “kentsel dönüşüm” terimine değinmekte yarar görüyorum.
AKP tarafından pek çok alanda yapılan saptırma ve yanlış kullanım, bu alanda da
yapılıyor. Kentsel dönüşüm, tüm dünyada uygulanan bir planlama aracı olarak
tanımlanıyor uzmanları tarafından. Ancak bugünlerde ülkemizde yapılan ve
kentsel dönüşüm olarak tanımlanan uygulamaların çok büyük bir bölümü kentsel
dönüşüm değil aslında. Yapılan uygulamalar, planlama alanında kullanılan bir
başka uygulama aracına karşılık geliyor. Yapılanlar, aslında “kentsel yenileme”
çünkü kentlerde yer alan bir kullanımda değişiklik yapılmadan yapıların
yenilenmesi, bölgenin nitelik ve niceliksel değişime uğramasının karşılığı
kentsel dönüşüm değil kentsel yenilemedir tüm dünyada. AKP sözcülerinin
Komisyon çalışmalarında örnek verdiği, Avrupa ülkelerinde yüz yıl, yüz altmış
yıl önce bitirilmiş dediği uygulamaların da büyük bir bölümü kentsel
yenilemedir. Kentsel dönüşüm ise, kentte var olan bir kullanımın zaman
içerisinde terk edilmesi, taşınması ve çeşitli nedenlerle kullanım dışı kalması
sonrasında, söz konusu bölgenin kentin gereksinimleri doğrultusunda yeni bir
işleve dönüştürülmesi için kullanılan bir deyimdir. Bu nedenledir ki kentsel
dönüşüm uygulamaları kentlerde belirli aralıklarla farklı kullanımlar için her
zaman gündeme gelebilir, gelecektir de.
Kentsel dönüşüm
projeleri AKP sözcülerinin Komisyon toplantılarında dile getirdiği gibi,
dünyada bir kez yapılarak biten uygulamalar değildir. Gerçek anlamıyla kentsel
dönüşüm, dünya kentlerinde geçmişten bugüne her dönemde yapılan
uygulamalardandır. Bugün devam eden örnekler olduğu gibi, gelecekte de bu
uygulamalar sürecektir. Örneğin, İngiltere’de Londra’da, Avustralya’da
Melbourne kentinde olduğu gibi, giderek kentin içinde kalan eski tersane ve
liman alanlarında, eski sanayi alanlarında geliştirilen ve uygulaması süren, bu
alanları konut ve ticaret alanlarına dönüştüren tam anlamıyla kentsel dönüşüm
projeleridir. Bu nedenle, ne Ankara’da Esenboğa yolunda yapılan uygulamalar ne
de İstanbul’da Sulukule’de yapılan uygulamalar
kentsel dönüşüm uygulamasıdır; yapılan, bir kentsel yenileme çalışması ve
gecekondu tasfiyesidir.
Değerli
arkadaşlar, bu kanun teklifi bugünkü hâliyle kabul edildiği takdirde ülkede
süregelen plansızlık ve imar karmaşası daha da artacak, fahiş rant hesaplarıyla vatandaşın mallarına el konulurken
Türkiye'nin asıl özlemini duyduğu planlı, kimlikli, çağdaş kentleşme asla
gerçekleşmeyecektir.
Değerli
arkadaşlarım, aramızda hukuk eğitimi almış çok sayıda arkadaşımız bulunmaktadır.
Allah aşkına, siz değerli hukukçu arkadaşlarıma soruyorum: 21’inci yüzyılda
dünyanın neresinde bir hukuk devletinde belediyelere bu şekilde denetimsiz ve
kontrolsüz, her türlü yasanın üzerine çıkılarak bir yetki verilmiştir? Zaten Belediye Kanunu’nun 73’üncü maddesiyle belediyelere kentsel
dönüşüm alanı ilan etme yetkisi tanınmış olmasına karşın, bu yetkileriyle
yetinmeyen ve kendisini Anayasa, Kamulaştırma Yasası ve diğer düzenlemelerin
üstünde sayarak, hukuk ve yasa dışı uygulamalar yaparak kenti tahrip eden,
vatandaşları mağdur eden bazı belediyelere sınırsız hak ve özgürlükler
tanınması adalet duygunuzu incitmeyecek mi? Vallahi, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak bizi incitiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Yalçınkaya, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Devamla) – Söz konusu kanun teklifinin kentlerimizde var olan
sorunların çözümünden çok, başka bir amaç için hazırladığı ortadadır. Maalesef,
teklif verenler yargı kararlarıyla tespit edilen suçları ve suçluları
gizlemeye, yargıda alınan kararları geçersiz hâle getirmeye çalışmaktadır.
Diğer yandan bu teklif, AKP İktidarının, genelde olduğu gibi içine düşmüş
olduğu keyfî, hukuk tanımaz ve otoriter tavrını yerel yönetimlerde de giderek
derinleştirmek istediğini göstermektedir.
Söz konusu
teklif, kent rantlarını gerçek sahibi olan halkın
elinden alıp bir grup yandaşa devrini sağlamak amacıyla hazırlanmış, ortaya
çıkan yargı ve benzeri engelleri ortadan kaldırmayı, her şeyi ezip geçmeyi
hedefleyen bir anlayışın ürünüdür. Bu nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
bu öneriye tümüyle karşı olduğumuzu belirtiyor, hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Yalçınkaya.
Teklifin tümü üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Metin Çobanoğlu, Kırşehir
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Çobanoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
METİN ÇOBANOĞLU (Kırşehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5393 sayılı
Belediye Kanunu’nun 73’üncü maddesini değiştiren yasa teklifi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 5393 sayılı Yasa’nın 73’üncü maddesi kentsel dönüşümü
düzenleyen bir madde. Hepinizin bildiği gibi, 5393 sayılı Belediye Yasası, 2005
yılında, birçoğunuzun da bulunduğu bu Parlamento tarafından, yani AKP İktidarı
tarafından çıkarılmış, kamuoyuna da “mahallî idareler reformu” diye sunulmuş
yasa grubunun içerisinde yer almıştır. Bugün, bu 73’üncü maddeyle ilgili
teklifi, değişiklik teklifini görüşeceğiz.
Değerli
arkadaşlarım, bu, bir maddelik… Yani 73’üncü maddeyi değiştiriyoruz ama bu,
kanun yapma tekniğine de aykırı, bir madde için oldukça geniş, on dört fıkralık
bir madde. Yani müstakil bir kanun olabilecek veyahut da daha uygun olarak
düşünecek olursak, 3194 sayılı İmar Kanunu’nda yer alması daha uygun olabilecek
bir kanun ama Belediye Kanunu içerisinde yer almış ama bu şekliyle de kanun
tekniği açısından çok uzun, on dört fıkralık bir kanun şekliyle karşımıza
gelmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, bu teklif, birçok yönden Anayasa’ya aykırılıklar içeren,
vatandaşın mülkiyet hakkını yok sayan, büyükşehir belediye başkanlarına âdeta
padişahlık yetkileri veren ve özellikle vatandaşın, hakları mağdur olan
vatandaşların hukuka gitmelerini de engelleyecek ve gerçekten kentlerimizin,
şehrimizin ihtiyaçlarını çözmek için karşımıza getirilmiş bir teklif değildir.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, bugüne kadar bu kentsel dönüşüm uygulamalarında Ankara
Büyükşehir Belediyesi mücaviri içerisinde tam 40 bin hektarlık bir alanda bu
kentsel dönüşüm uygulanmış. Bu 40 bin hektarlık alan 4 milyon nüfusa tekabül
eden bir alanı kapsamaktadır. Yani bizim başkentimizin 4 milyon nüfus artışını karşılayacak,
yani elli yıl sonraki ihtiyacımızı da karşılayacak oranda, 2005’ten itibaren bu
kentsel dönüşüm alanları düzenlenmiştir. Peki, ne oldu da şimdi 40 bin hektarın
üzerine bu tür değişiklikler yapılarak hangi ihtiyaç giderilmek istenmektedir?
Değerli
milletvekilleri, bu düzenlemeyle de ilçe belediye başkanları, büyükşehir ilçe
belediye başkanları yok edilmektedir, hiçbir yetkileri kalmamakta ve her şey
büyükşehir belediyesine endekslenmektedir. Geçtiğimiz günlerde Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanının gazetelere de yansımış bir beyanı var, diyor ki:
“İlçe belediyelerini kaldıralım, büyükşehir belediyesi olarak oralara atama
yapalım.” Zaten bugün üzerinde konuştuğumuz bu teklif kanunlaşacak olursa ilçe
belediyelerinin hiçbir fonksiyonu kalmayacaktır. Ellerinden hem maddi imkânları
alınacak hem de kentsel düzenleme ve imar işleri yapma şansları ortadan
kalkacaktır.
Değerli
milletvekilleri, böyle bir düzenleme, böyle bir teklif, vatandaşımızı da ciddi
olarak mağdur edecek bir tekliftir. Bakın, büyükşehirde bu düzenlemeler
yapılacak, Etimesgut’un bir mahallesinde oturan vatandaşımızın arsasıyla,
gayrimenkulüyle ilgili kararlar alınacak, ama Etimesgut ilçesinde askı olmadığı
için vatandaşımızın haberi olmayacak ve askı süresi geçtikten, itiraz süresi bittikten
sonra da vatandaşımızın yapabileceği hiçbir şey kalmayacaktır.
Bugüne kadar
yapılan 40 bin hektarlık düzenlemede hepsinin ortak yönü şudur: Hepsinde yeşil
alanlar yok edilmiş, yapılaşma yoğunluğu artırılmış ve birtakım insanlara çok
ciddi rantlar sağlanmıştır değerli milletvekilleri.
Ama bu yapılan düzenlemelerin elli tanesi de, şu elimde gördüğünüz dosyada
mevcut olan elli tane düzenleme, kentsel düzenleme mahkemeler tarafından
durdurulmuştur değerli milletvekilleri.
Neden
durdurulmuştur? Vatandaşın hakları gasbedilmiştir,
yeşil alanlar yok edilmiştir ve buralarda inşaat yoğunlukları o alanların
kaldıramayacağı noktada artırılmıştır.
Bu teklifin
geneline bakacak olursak, bu teklifle, mücavir alanlar içerisinde büyükşehir
belediyeleri tarafından, imarlı, imarsız, yapılaşmış, yapılaşmamış her yerde
kentsel düzenleme yapabilecekler, hiçbir tahdide ve sınırlamaya maruz kalmadan
inşaat alanı ve kat yüksekliklerini belirleyebileceklerdir.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, böyle bir yetkiyi düşünebiliyor musunuz? Hiçbir
sınırlama yok. Peki, 100.000’lik planlar, nâzım imar planları ne için
yapılıyor? Ne için bu planları daha önce yaptık? 2023 Ankara Planı’nı niye
yaptık? Ama bir yeri siz kentsel dönüşüm alanı ilan ettiniz mi, hiçbir tahdit ve sınırlamaya maruz kalmıyorsunuz, keyfî bir şekilde
istediğiniz gibi düzenleme yapabiliyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, yine bir yerde kentsel dönüşüm yapabilmek için büyükşehirler
dâhilindeki ilçe belediye başkanları büyükşehrin iznini almak durumundalar.
Bunun anlamı da şudur: İlçe belediye başkanları kentsel dönüşüm uygulaması yapamayacaklar.
Ayrıca, bu
kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan edilen bölgelerde her türlü imar
harçları, yapı harçları, kullanma izinleri büyükşehir belediyesi tarafından
alınacak, bu izinler büyükşehir belediyesi tarafından verilecektir. İlçe
belediyelerinin de bu anlamda çok ciddi gelir kaybı olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, yine bu düzenlemeyle büyükşehir belediyelerine öyle bir yetki
veriyoruz ki, ancak savaş hâlinde, seferberlik zamanında, hemen kapımızda
savaşın olma ihtimalinin çok yüksek olduğu dönemlerde kullanılabilecek
kamulaştırma yetkilerini veriyoruz. Deniyor ki: Anlaşma esastır. Anlaşamazsanız
vatandaşla bu konulardaki anlaşmazlıklar mahkemelerde öncelikle görüşülecek. Daha
sonra, kamulaştırma için, 2942 sayılı
Kamulaştırma Yasası’nın 27’nci maddesine göre acele kamulaştırılma yapılacak.
27’nci madde de 3634 sayılı Millî Müdafaa ve Mükellefiyet Kanunu’na atıfta
bulunuyor. Bu da, savaş hâli, seferberlik zamanında yapılacak kamulaştırmalara
eş değer.
Peki, değerli
milletvekilleri, soruyorum, büyükşehir belediye başkanlarının bu kadar acelesi
ne için var? Yani savaş hâlinde uygulanacak birtakım kanunları siz şimdi
Meclisimiz vasıtasıyla büyükşehir belediyelerine veriyorsunuz. Bunun mantığını
anlamakta zorlanıyorum değerli milletvekilleri. Böyle bir şey olabilir mi? İmar
yetkiniz var ama siz bugün bu teklifle büyükşehir belediyelerine padişahlık
yetkisi tanıyorsunuz, ilçe belediyelerini yok sayıyorsunuz. 1 milyon nüfuslu
Keçiören Belediyesi yok ama hemen biraz ileride, başka, büyükşehir sınırları
içerisinde 10 bin nüfuslu, 15 bin nüfuslu, 50 bin nüfuslu bir ilçe belediyesi
bu düzenlemeleri yapabilecek noktada.
Değerli
milletvekilleri, gerçekten geneline baktığımızda vatandaşın hakları yok
sayılmaktadır. Öyle zorlamalar getiriliyor ki… Yine bu kanunda sağlık ve eğitim
alanları bu kanunun dışında ayrı tutulmuş ama burada bizim bir düşüncemiz var,
mutlaka ve mutlaka vakıf arazileri ve Silahlı Kuvvetlerin arazileri, bu kanunda
onların da ayrı tutulması gerekiyor. 3194 sayılı Kanun’un 18’nci maddesinde
kamuya ait gayrimenkuller sayılmış ama biz bu kanunun da içine mutlaka Silahlı
Kuvvetlerin ve vakıf arazilerinin ayrı tutulmasının gerekliliğini, konmasını
istiyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bu kentsel dönüşüm ve gelişim alanlarında gayrimenkulleri,
arsaları bulunan vatandaşlar eğer belediye ile anlaşamamışlar, kendilerine
müstakil bir adada yer tahsil edilmediyse mahkemeye gidebiliyorlar. Kanun
metninde bu var ama bunu tersten okuyacak olursak, kendilerine başka bir adada
yer tahsisi yapılmış vatandaşlarımızın mahkemeye gitme hakkı yok. Ama
Anayasa’mızın 125’inci maddesi “İdarenin
her türlü iş ve işlemleri idari yargının denetimindedir.” diyor. Böyle bir
yasaklamayı, böyle bir hakkı nasıl yok sayabilirsiniz? Geniş bir alanda
düzenleme yapılıyor, vatandaşın en merkezî yerde arsası var; siz bu düzenleme
içerisinde en uzak köşedeki bir adaya, bir parsele vatandaşın hakkını
taşıyacaksınız ve bu vatandaşın mahkemeye gitme hakkını elinden alacaksınız.
Yine bu
çerçevede, anlaşamayan, proje dışında kalan veya başka bir ada içerisinde
kendilerine yer tahsis edilen vatandaşlardan altyapı ve proje bedelini
alıyorsunuz. Zaten buralarda yaşayan vatandaşlarımız dar gelirli, bu yüksek
altyapı ve proje bedellerini ödemeleri mümkün değil. Burada ne zorlanıyor?
Gariban vatandaşın arsasını, güçlü olanların, elinden almasına imkân
sağlanıyor.
Değerli
milletvekilleri, bu işin baştan sona hepsi ranta dönük
düzenlemelerdir. Yine geçici 1’inci maddede şunu koyuyoruz: “Bu teklif
kanunlaştığı günden itibaren geçmişe dönük devam eden mahkemelerde de
uygulanır.” Bu ne demektir? Vatandaşın kazanılmış haklarını biz bir kanun
maddesiyle yok ediyoruz. Böyle bir hukuk anlayışı olabilir mi?
İşte, elimdeki bu
elli dosya Melih Gökçek’in yaptığı düzenlemeleri durduran mahkeme kararlarıdır.
Şimdi, siz, tekrar, bu vatandaşın kazanılmış haklarını bu kanun teklifiyle
elinden almak istiyorsunuz. Böyle bir hukuk devleti olamaz, böyle bir düzenleme
de hiç kimsenin hayrına olamaz değerli milletvekilleri.
Şunu çok açık,
net ifade edelim: Bugün burada yapılanlar Melih Gökçek’in isteğiyle yapılan
düzenlemelerdir. Hiç kimse bunun aksini iddia etmesin. Kendisi buyurmuşlar,
“İlçe belediyelerine gerek yok.” demişler. Şimdi, en büyük sıkıntısı kentsel
dönüşüm alanlarında mahkemelerin verdiği bu kararlar. Bu kararlardan kurtulabilmek için sizleri de
Parlamentomuzu da maalesef bu niyetlerine alet ediyor. Herkesin vicdanına
sesleniyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Buna “Hayır” deyin, yazıktır.
METİN ÇOBANOĞLU
(Devamla) – Değerli milletvekilleri, çok açık, net. Elimde üç tane -bunu onlarca, yirmilerce çoğaltmam mümkün-
sizlerle de paylaşacağım, üç tane kentsel dönüşüm dosyası var. Özellikle
dinlemenizi istiyorum.
Bakın, Pursaklar Sarayköy’de 2 milyon metrekarelik bir alanda
yapılan bir kentsel dönüşüm, bir rant paylaşımı.
Safahatını kısaca okuyorum: Söz konusu saha maliye hazinesine ait ve planda
“ağaçlandırılacak alan ve tarımsal niteliği korunacak alan”, 2023 Ankara
Planı’nda. Ağaçlandırılacak ve tarımsal niteliği korunacak alan… Emniyet Genel
Müdürlüğü, söz konusu arsayı talep ediyor. Bu talep, ilk önce, Saray Belediyesi
ve TOKİ tarafından uygun görülüyor değerli arkadaşlarım. Bu çalışmalar
yapılırken -altını çizmek istiyorum- 4 adedi aynı adreste, yine 2 adedi aynı
adreste olmak üzere 8 kooperatif bir araya gelerek Özgün Anka Yapı Kooperatifi
Birliğini kuruyorlar değerli milletvekilleri. Bu kooperatif birliği söz konusu
arsayı TOKİ’den talep ediyor. Bu talep üzerine TOKİ
söz konusu arsayı metrekaresi 2008 tarihinde 7 ve 8 liradan ihaleye çıkarıyor
değerli milletvekilleri, 7 ve 8 lira metrekaresi. Daha sonra ne oluyor?
Kooperatif, Ankara Büyükşehir Belediyesine başvuruyor, ağaçlandırılacak alandan
çıkarılıp konut alanına çevrilmesini talep ediyor. Sonra, bu talep, Büyükşehir
Belediyesince, 2/6/2009 tarih, 6879 sayılı yazısıyla,
2023 Başkent Ankara Nâzım İmar Planı’na aykırı olduğu gerekçesiyle
reddediliyor. Yapması gereken bu değil mi değerli milletvekilleri? Ankara
Büyükşehir Belediyesi diyor ki: “2023 Nâzım İmar Planı’nda ağaçlandırılacak ve
tarımsal niteliği korunacak alan, bunu size konut yapmak üzere veremeyiz.”
Reddetmiş. Ne güzel. Ama ne oluyor? Aradan sekiz gün geçiyor değerli
milletvekilleri. Aynı alanda tekrar bir müracaat oluyor. Kooperatif yılmıyor,
ret kararından sekiz gün sonra, yani 6/10/2008
tarihinde aynı istemle Ankara Büyükşehir Belediyesine başvuruyor. Ne oluyorsa
sekiz gün önce reddedilen başvuru… Hangi hatırlı insanlar girdi, arada ne
görüşmeler oldu, kimlere neler sağlandı, bu bize kapalı. Ama elimizdeki dosya…
Sekiz gün önce reddettikleri 2 milyon metrekarelik alanda konut yapılmasına
sekiz gün sonra Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi müsaade ediyor.
Değerli
milletvekilleri, hepsinin evrakları var, hepsinin imzaları var. Burada laf
olsun diye konuşmuyoruz. Burada Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin almış
olduğu kararlar var.
Değerli
arkadaşlarım, bu 2 milyon metrekarelik alana tam beş bin konut sığıyor. Ayrıca,
buraya inşaat emsali 2,5 olan iki tane de benzin istasyonu ruhsatı veriliyor.
Değerli
arkadaşlarım, gidin sorun, Ankara Büyükşehir Belediyesinden bir benzin
istasyonu ruhsatı almanın maliyeti ne olur acaba? Bunu kimseyi suçlamak için
söylemiyorum ama kendi çevrenizden bir sorun bakalım, bir benzin istasyonunun
ruhsatı…
Değerli
milletvekilleri, işte karşımızdaki rantiyecilik bu,
karşımızdaki insanların şehirciliğe bakış açısı bu. Şuna itirazımız yok:
Gecekondulaşmış, eskimiş şehir dokularını yenileyelim, pırıl pırıl şehirlerimiz olsun. Hangi milletvekili itiraz eder?
Ama itirazımız işte burada: Siz 2 milyon metrekareyi ağaçlandırılacak alandan,
tarımsal niteliği korunacak alandan çıkarın, beş bin konut yapılmasına müsaade
edin; vicdanınız elveriyorsa diyeceğim bir şey yok ama benim, bizim parti
grubumuzun böyle bir şeye vicdanımızın elvermesi mümkün değil.
İkinci bir şey,
değerli milletvekillerim, Angora Evleri’ni
biliyorsunuz, Ankara’nın en güzide semti, işte Çayyolu
bölgesinde, Ankara’nın hatırı sayılır insanlarının oturduğu bir yer.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM İNCE
(Yalova) – “Bu Kanun hükümlerini Melih Gökçek yürütür.” diye bir ilave
yapılsın!
BAŞKAN – Sayın
Çobanoğlu, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
METİN ÇOBANOĞLU
(Devamla) – Şimdi, arkadaşlar, hemen bu Angora
sitesinin yanında bir alanda,
Değerli
milletvekilleri, maalesef, şehrimizi yönetenlerin kentsel dönüşüme bakış
noktaları bu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Çobanoğlu, teşekkür ediyorum.
METİN ÇOBANOĞLU
(Devamla) – Bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi olarak sonuna kadar ret oyu
vereceğiz ama ben bu konularda sizleri vicdanınızla baş başa bırakıyor,
hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Bakanlar Kurulu ile Melih Gökçek beraber yürütüyorlar bu kanun
hükümlerini!
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Çobanoğlu.
Teklifin tümü
üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Nuri Yaman, Muş
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Yaman. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
M. NURİ YAMAN (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 509 sıra sayılı,
Belediye Kanunu’nun 73’üncü maddesinde değişik yapılmasına dair Kanun Teklifi
ile ilgili Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu nedenle
hepinizi en içten duygularla selamlıyorum.
Evet, çok önemli
bir konuyu görüşüyoruz ve hatiplerin de dile getirdiği gibi yasaya aykırılığın
ne demek olduğunu bütün bizi izleyenler ve Mecliste de şu anda AKP sıralarında
bulunmamalarına rağmen herhâlde bu tutanakları izleyecek olanlar gayet iyi
anlayacaklardır.
Bilindiği gibi
kentler, göç, sanayileşme, savaş ve afet gibi etkenler sonucu ortaya çıkan yeni
ihtiyaçlar doğrultusunda değişmekte ve yeniden şekillenmektedir.
Kentlerin yaşamış
olduğu bu dönüşümü ifade eden kentsel dönüşüm kavramını farklı şekillerde
tanımlamak mümkündür. En genel tanımıyla “kentsel dönüşüm”, farklı nedenlerden
dolayı zaman içinde eskimiş, terk edilmiş, değer kaybına uğramış ve köhneleşme
eğilimine girmiş olan kent alanlarının günün sosyoekonomik ve fiziksel
koşullarına uygun olarak yeniden canlandırılmasını ve kente kazandırılmasını
ifade eder. “Dönüşüm” ise faaliyet alanı ve doğası gereği, mevcut şehrin
yapısına ve burada yaşayan insanların fiziksel, sosyal ve ekonomik geleceği
üzerine ve buna bağlı olarak da kentin bütün geleneklerine etkide bulunur.
Bu nedenle,
planlama çalışmalarında, sosyologlar, ekonomistler, mühendisler, mimarlar,
şehir planlamacıları ve peyzaj mimarları gibi farklı disiplinler birlikte
çalışarak bu planları yaparlar.
Tarihsel süreç
içerisinde kentsel dönüşüm beş temel amaca hizmet etmek üzere ortaya çıkmıştır.
Temelde toplumsal
bozulmanın nedenlerinin araştırılarak, bunun ortadan kaldırılmasıyla kentsel
alanların çöküntü hâline gelmesini önlemek; kent dokusunu oluşturan birçok
öğenin fiziksel olarak sürekli değişim ihtiyacına cevap vermek; kentsel refah
ve yaşam kalitesini artırıcı başarılı bir ekonomik kalkınma modeli ortaya
koymak; kentsel alanların en etkin biçimde kullanımına ve gereksiz kentsel
yayılmadan kaçınmaya yönelik stratejiler belirlemek ve toplumsal koşullar ve
politik güçlerin ürünü olarak kentsel politikaların şekillendirilme ihtiyacını
karşılamak üzere, sivil toplum örgütleri ve toplumun farklı kesimlerinin
planlamaya katılımını sağlamakla mümkündür. Özetle, bu kavram, bir kentin dokusunu bozan sorunların
giderilmesini amaç olarak önüne koyar.
Kentsel dönüşüm projeleri,
sağlıklı koşullarda yaşamanın ve planlı şehirleşmenin sağladığı sayısız
fırsatın yanı sıra, gerek sosyal dışlanmışlığı önlemede gerekse daha önceleri
elverişsiz koşullarda bulunan kişilerin daha saygın bir kimlik kazanmalarını
sağlama konusunda son derece faydalı ve kamu yararı amacı taşıyan projeler
olarak adlandırılır.
Oysa Belediye
Kanunu’nun 73’üncü maddesinde değişiklik yapmayı hedefleyen bu kanun öylesi bir
amaç taşımadığı gibi, rantiye kesiminin çıkarlarına
hizmet edecek bir şekilde kendi rantiyecilerini yaratıcı amaç taşıyan ve bu
amaçlarla dönüşüm projelerine boyun eğmeyen vatandaşları ezme girişiminden
farklı bir şey değildir.
Bu yasa teklifi,
mülkiyet hakkı sahiplerinin haklarının korunmasının amaçlandığı ve Avrupa
Birliği uyum yasaları çerçevesinde 24/4/2001 tarihinde
yürürlüğe giren 4650 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nu bertaraf etmek suretiyle,
özellikle Ankara Büyükşehir Belediyesine özgü olarak ve onun mahkemeler
önündeki ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla, âdeta yangından mal kaçırır gibi
çıkarılmaya çalışılan bir kanundur.
Yasa teklifiyle,
bir yandan mülkiyet sahiplerinin taşınmazlarından doğan bütün yasal hakları
ellerinden alınmakta, diğer yandan da Ankara Büyükşehir Belediyesine yandaş rantiyecilerin yaratılmasına imkân sağlanmaktadır. Bu
nedenle söz konusu teklifin kamu yararıyla bağdaşır hiçbir yanı
bulunmamaktadır.
Teklife eklenen
geçici 1’inci madde sayesinde, özellikle Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı
tarafından mağdur edilmiş mülkiyet sahiplerinin bu belediye aleyhine açmış
oldukları davalarda elde ettikleri haklarını bertaraf etme amacını gütmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği üzere, hukuk sistemimizde, geçmişe yürümezlik bir
kural, geçmişe yürürlük ise bir istisnadır. Oysa AKP iktidarı, istisnayı kural,
kuralı ise istisna hâline getirmek istemektedir bu teklifle.
Teklifin
2.maddesinde; “Bu Kanun yayımlandığı tarihte yürürlüğe girer” denildiği hâlde
ve kanunların geçmişe yürüyemeyeceği genel hukuk kuralı karşısında, Komisyonda
bir önerge ile eklenen geçici 1’inci madde ile teklif, kendi içerisinde
tutarsız bir hâle getirilmiştir.
Anayasa’nın 2’nci
maddesinde düzenlenen “Hukuk devleti“ ilkesine ve 5’inci maddesinde düzenlenen
“Devletin temel amaç ve görevleri” başlığını taşıyan hükmüne de açıkça
aykırıdır.
Ankara Büyükşehir
Belediye Başkanının teklif metnine son anda eklettiği bu fıkra ile -Komisyon
toplantısında bizzat kendisinin ifade etmiş bulunduğu- aleyhinde verilmiş
bulunan yargı kararlarından kendisini kurtarmak amacı güdüldüğü açık ve net
ortadadır.
Oysa kişiye özel
yasama faaliyeti yapılamayacağı özellikle Anayasa’nın 10’uncu maddesinde
düzenlenen “Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz” hükmü
ile açıkça çelişmektedir.
Zaten Belediye
Kanunu’nun 73’üncü maddesi ile belediyelere kentsel dönüşüm alanı ilan etme
yetkisi tanınmış olmasına karşın, bu yetkileri ile yetinmeyen ve kendilerini
Anayasa, Kamulaştırma Yasası ve diğer yasal düzenlemelerin üstünde sayan Ankara
Büyükşehir Belediyesine sınırsız hak ve özgürlükler bu şekilde tanınmış olacaktır.
Bu husus mevcut
hukuk sistemimize aykırı olduğu gibi Anayasa’nın 10’uncu maddesinde düzenlenen
“Kanun önünde herkes eşittir” ilkesi de bu şekilde çiğnenmiş olmaktadır.
İktidarın hukuku
altüst eden bu anlayışı ile geçmişte de birçok kez karşılaşılmıştır.
Bir örnek vermek
gerekirse; 13/1/2004 tarih ve 5043 sayılı Yasa ile
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nda değişiklik yapılmak istenirken; Avukatlık
Kanunu’na eklenen geçici 21’inci maddede aynen şöyle bir hüküm yer almış ve
“5043 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girdiği tarihte kesin hükme bağlanmamış bütün
ihtilaflarda bu Kanun’un hükümleri uygulanacaktır” denilmiştir.
Peki ya sonra ne
olmuştur? Anayasa Mahkemesi 07/02/2008 tarihli kararı
ile bu hükmün Anayasa’ya aykırı olduğuna karar vermiş ve iptal etmiştir.
Görünen o ki Hükûmet geçmişten hiç ders almamıştır ve almamaya da devam
etmektedir. Siz değerli milletvekillerinde hiç mi ehil hukukçularınız yoktur?
İçinizden bir kişi bile bu yanlışı görecek bir hukuk bilgisine sahip değil
midir?
Değerli
arkadaşlar, uzunca bir süredir mevcut İktidar tarafından uygulanan yasa,
yönetmelik ve diğer düzenlemelerde sürekli değişiklikler yapılması alışkanlığı,
2005 yılında çıkarılan 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 73’üncü maddesini
değiştirmeyi hedefleyen kanun teklifiyle yeni bir aşamaya ulaşmış
bulunmaktadır.
Kentsel dönüşüm
görevi, doğal afet ve sosyal patlama riski gibi durumlarla ilgili olarak
belediyelere ve TOKİ’ye konutsal alanların ıslahı ve
yeniden düzenlenmesi çerçevesinde verilen bir görev olmasına karşın, giderek bu
görev hukuksal ve sosyal amaçlarından sapmış ve rant
amaçlı bir uygulama hâline dönüşmüştür.
Kentsel Dönüşüm
Projesi, daha önce Bakanlar Kurulunun onayı ve TOKİ’nin
desteğiyle sadece belirli bölgelerde gerçekleştirilmeye çalışılmış iken, ancak
küçük mülk sahiplerinin ikna edilmemesi ve açılan davalar sonucunda kentsel
dönüşüm projeleri sınırlı düzeyde gerçekleştirilebilmiştir. Oysa şimdi küçük
mülk sahiplerini ve ilçe belediyelerini mülksüzleştirerek büyükşehir
belediyelerinin bütçe açıklarını kapatmak için arsa elde etmesini de sağlayacak
bu düzenlemenin kime hizmet edeceği o kadar açık bir şekilde bellidir ki,
böylesi bir hoyratlık ancak AKP iktidarlarına özgü bir uygulamadır.
Belediye
Kanunu’nun kabul edildiği 2005 yılında, AKP İktidarı, 73’üncü maddenin
gerekçelerini oldukça geniş tutmuş, ancak tasarı maddesinde sadece eskiyen kent
kısımlarında kentsel dönüşüm öngörmüştü. Tasarı, önerildiği
şekilde kabul edildi ancak kendi önerdikleri maddeden bile haberi olmayan
AKP’li vekiller, maddenin birinci fıkrasındaki yazım şeklinden uygulayıcıların
yanlış sonuçlar çıkardığını belirterek, maddenin sadece eskiyen kent kısımları
ve tarihî alanlar açısından geçerli olmadığını belirtmek için birinci fıkrayı
“Belediye planlı veya plansız, yapılaşmış veya boş alanlarda kentsel dönüşüm
uygulayabilirler.” biçiminde değiştirmek istediler. Fakat Komisyon'un
kabul ettiği son metinde bu da aşılarak, maddenin tamamı değiştirildi. Buna
göre, maddedeki ”Kentlilerle anlaşma yolu esastır.” düzenlemesinden vazgeçilmiş
oldu. Yapılmak istenen bu düzenlemeyle bir yandan dönüşüm alanında yaşayanların
yargıya başvurma hakları kısıtlanırken, bir yandan da büyükşehir belediyelerine
acil kamulaştırma yetkisini keyfî kullanma imkanı
verilmesi sağlandı. Yani, dönüşüm alanındaki tüm küçük mülkler ve kamu arsaları
büyükşehir belediyelerine devredilebilecek duruma gelecektir. Ayrıca, kentsel
dönüşüm alanının üst sınırını da belirleyen Komisyon, önceki maddede
Yukarıda da ifade
etmiş olduğum gibi, düzenlemeyle getirilmek istenen diğer yenilik ise, yargıda
bulunan davalarla ilgilidir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 1 Nolu Ek Protokolü’nün 1’inci maddesine göre “Her gerçek ve tüzel kişi mal ve mülk
dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Herhangi bir
kimse ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası
hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.”
Teklif, genel olarak, Türkiye’nin de taraf olduğu bu sözleşme metnine aykırı
olup, yasalaşarak uygulanması hâlinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde
yoğun davalara sebep olabilecek niteliktedir.
Değerli
arkadaşlar, taraf devletler mülkiyet hakkını koruyup kollamak ve ona saygı gösterecek yasal düzenlemeleri iç hukukta
yapmak durumundadırlar. Oysa söz konusu teklif bunun tam aksine, özellikle
büyükşehir belediyelerinin keyfî müdahalesi sonucu, mülkiyet hakkı sahibini
projeyi yapan idare ile anlaşmaya varmaması hâlinde cezalandırmakta ve neticede
söz konusu hakkın tasarrufunu ve kullanımını ortadan tamamen kaldırmaya
yöneliktir.
Teklifle değiştirilmek istenen 73’üncü madde,
mülkiyet hakkını
koruyup kollamayan, ona saygı göstermeyen ve bunun aksine projeyi
uygulayacak olan belediyeyle anlaşamaması hâlinde mülkiyet hakkı sahibini
cezalandıran bir kanun maddesi hâline getirilmiştir.
Bu teklifle
büyükşehir belediyesine tanınan sınırsız yetkiler göz önüne alındığında, bir
yandan mülkiyet hakkı sahiplerine proje içerisinde sözde imar haklarının
verileceği yazılmış olmasına karşılık, inşaat ruhsatı da dâhil olmak üzere her
türlü izin ve ruhsatın alınmasının büyükşehir belediyesinin keyfine ve
yetkisine verilmesi sağlanacak ve mülkiyet sahiplerinin mülkiyetlerinden
istifade etme imkânları büyükşehir belediyelerinin vicdanlarına ve insafına
terk edilecektir. Bu yolla kentsel
dönüşüm içerisine sokulan mülkiyet sahipleri, taşınmazlarıyla ilgili
belediyelerin teklif ettiği bedeli kabul etmek zorunda bırakılacaklar ve diğer
yandan da ruhsatın alınması için rantiyecilerin eline
terk edileceklerdir.
Sayın
milletvekilleri, teklifin sekizinci fıkrasıyla özellikle Ankara Büyükşehir
Belediyesi kamulaştırma yoluyla teklif ettiği bedel karşılığında anlaşamayan
mülkiyet sahiplerini kamulaştırma dışı bırakacak ve mülkiyet sahiplerinin
üzerinden elini çekmeyerek belediyenin vicdanı elverir de imar haklarını
alabilirlerse, proje dışına çıkarılmış olmalarına karşılık, bu defa belediyenin
proje ortak giderlerini ödemezseler inşaat ruhsatı, yapı kullanma izni
verilmeyecek, su, doğalgaz ve elektrik bağlanmayarak bu şekilde tek hükümdar
olan büyükşehir belediyesinin proje koşullarını kabul etmeye mülk sahipleri bu
şekilde mecbur edilip, olmayanlar da cezalandırılacaktır.
Yine teklifin
sekizinci fıkrası, Anayasa’nın 125’inci maddesinde düzenlenen “İdarenin her
türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.” hükmüne de açıkça
aykırıdır. Mahkemelerde hangi hâllerde kamulaştırmasız el atma davasının
açılacağının da bu şekilde yasa hükmüyle düzenlenmiş olmasının da bağımsız
yargıya müdahale teşkil edeceği ve “Anayasa Mahkemelerinin bağımsızlığı”
başlığını taşıyan 138’inci maddesine de açıkça aykırıdır.
Bu teklifle
getirilmek istenen bütün bu uygulamaların mevcut hukuk sistemimiz içerisinde
kabul edilebilir tarafı bulunmamaktadır. Ayrıca büyükşehir belediyelerine
verilen sınırsız yetkilerle ilçe belediyeleri kendi sınırlarının içinde veya
tamamında hiçbir planlama, uygulama yetkisini kullanamaz hâle gelecektir.
Büyükşehir belediye başkanı ve meclisi siyaseten çekiştiği bir ilçe belediye
binasının da bulunduğu alanı kentsel dönüşüm sınırlarının içine alarak ilçe
belediyesinin elini kolunu bağlayacaktır.
Sonuç olarak,
görüşülmekte olan bu kanun teklifi ile yasal olarak yapılaşmış olanlar dâhil
tüm ülke topraklarının kentsel dönüşüm alanı olarak tespit edilip burada
yaşayan insanların mülkleri üzerinde tasarruf haklarının ellerinden
alınabildiği ve bu yolla Anayasa’da yer alan mülkiyet hakkının ihlal edildiği
görülmektedir.
Teklif, kentsel
dönüşümden kaynaklı yürütme sorunlarını ortadan kaldırmak, yapılan yanlışları
gidererek kentlerin eskiyen ve yenilenmeye muhtaç alanlarının sorunlarını
çözmekten ziyade bu sorunları daha da çözülmez hâle getirecektir. Kentsel
dönüşüm yetkilerinin belediyelere verilmesindeki amaçtan uzaklaştırılıp
belediyelere rant alanları yaratmak suretiyle
taşınmazların gerçek bedelleri ödenmeksizin özellikle Ankara Büyükşehir
Belediyesinin zenginler ve yandaş kesimler lehine lüks konutlar yapabilmesi
için gerekli alanlara sahip olması bu suretle sağlanmış olacaktır. Üstelik bu
durum vatandaşın mülkü ucuza kapatılarak sağlanacaktır.
Ayrıca teklifte
iptal edilen kentsel dönüşüm alanı uygulamalarıyla ilgili olarak mahkemelerin
iptal gerekçelerinde belirtilen hukuka aykırılıkların giderilmesi yönünde
hiçbir düzenlemeye yer verilmemiş olup bu hükümle Ankara Büyükşehir Belediyesi
ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının yargı denetiminden kurtulmak amacıyla
güttüğü de açıkça ortadadır.
Değerli
milletvekilleri, Ankara Büyükşehir Belediyesinin sadece özel arazilere değil
kamuya ait arazilere de nasıl göz koyduğunu hep birlikte gördük ve yaşadık.
5659 sayılı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanunu’na eklenen 5524
sayılı Yasa ile Ankara Büyükşehir Belediyesine Atatürk Orman Çiftliğini koruma
amaçlı imar planını yapma yetkisi tanınmıştır. Bu noktada
hazırlanan ve Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından onaylanan Atatürk Orman
Çiftliğini koruma amaçlı nâzım imar planı Ankara kentinin sosyal ve ekonomik
bütünlüğünün bozulmasında, kenti kent yapan yeşil tarihî doğal dokunun yok
edilmesinde, insan, doğa ve kent birliğinin parçalanmasında, imar hukukunun, şehircilik ilkelerinin ve
kamu yararının çiğnenmesinde maalesef önemli bir adım teşkil ettiği de
unutulmamalıdır. Bu çiftliğin arazi bütünlüğü yok edilmekte ve daha da
önemlisi Ankara’nın havalandırma ve nefes alma koridoru olarak gösterilen
işlevini de yitirme tehlikesiyle karşı karşıya bırakılmaktadır. Bu yasa
teklifiyle ilçe belediyelerinin 3194 sayılı İmar Kanunu, 5393 sayılı Belediye
Kanunu ile sahip oldukları tüm yetkileri ve gelirleri büyükşehir belediye
başkanının arzuları doğrultusunda büyükşehir belediye başkanlarına bu şekilde
devredilmektedir.
Bu açıklamalar
ışığında ve özellikle Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının, Türkiye
Belediyeler Birliğinin geçen hafta kutlanan 25’inci yılı dolayısıyla yapılan
paneldeki konuşmasında söylemiş olduğu sözler gerçekten dikkatle takip edilmesi
gereken sözlerdir. Sayın Gökçek bu toplantıda yerel yönetimlerde uyumlu bir
çalışma ve hizmet için ilçe belediye başkanlarının büyükşehir belediyeleri
tarafından atanması gerektiğini ve bu şekilde bir noktada yerel dikta hevesiyle
ilgili arzularını net ve açık olarak ortaya koymuş bulunmaktadır.
Bu teklifin,
başta Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olmak üzere onların ve diğer benzer
belediye başkanlarının gelecekteki arzularını gerçekleştirmeye yönelik bir
teklif olduğu, bu arzunun yerine getirilmesi için ileride belki söylenen ilçe
belediye başkanlarının büyükşehir belediyesi tarafından atanmasına ilişkin
arzularının da, öyle anlaşılıyor ki yakın bir tarihte yine AKP İktidarı
tarafından bu Meclise getireceği kuşkusunda olduğumu bir de buradan sizlere
duyurmak istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Yaman, lütfen tamamlayınız.
M. NURİ YAMAN
(Devamla) – Bu değerlendirmeler ışığında görüşülmekte olan bu teklif deyim
yerindeyse kişiye özel hazırlanmış bir yasa metni olup, açıkça yukarıda
maddeler hâlinde sıraladığım Anayasa’ya, uluslararası sözleşmelere ve iç
hukukumuzun açık hükümlerine aykırı bir düzenleme ve Anayasa Mahkemesine de
gidildiği zaman rahatlıkla iptal edileceğine inandığım bir düzenleme olduğu
için Barış ve Demokrasi Partisi olarak biz bu yasal düzenlemeye karşı
olduğumuzu belirtir, burada sözlerime son verirken yüce Meclisi en içten
duygularımla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Yaman.
Teklifin tümü
üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz isteyen Feyzullah Kıyıklık,
İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın
Kıyıklık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA FEYZULLAH KIYIKLIK (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli üyeler,
ben AK PARTİ Grubu adına 3/7/2005 yılında yapılan 5393
sayılı Belediye Kanunu’nun 73’üncü maddesindeki değişikliklerle ilgili grubumun
görüşlerini size aktarmak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, içimizde belediye başkanlığı yapmış insanlar var, hukukçularımız
var, mülki amirler var. Açıkçası burada arkadaşlarımı dinlediğim zaman çok
üzüldüm. Meğer Türkiye’de neler oluyormuş, Türkiye nasıl ortadan kaldırılıyormuş,
yok ediliyormuş da bizim hiç haberimiz yokmuş! Böyle bir hisse kapıldım.
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Milletvekili olarak ilgilenmeliydiniz.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Haberi olmuş, haberi olmuş!
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Müsaade edin!
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – Müsaade ederseniz...
Ancak, önce ben,
73’üncü maddeyle neler geldiğini, neler getirildiğini -gerçi Komisyonda olanlar
biliyor ama- sizlere de duyurmak istiyorum müsaadenizle.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye’nin 1920’li yıllarda nüfusu çok azdı ve nüfusun da yüzde
80’i -hatta yüzde 90’ı diyebiliriz- köylerde yaşıyordu ama şehirlere göçler
çoğaldı, köyler azaldı, nüfuslar köylerden şehirlere geldi, nüfuslarımız arttı,
15 milyondan 70 milyona çıktık ama 70 milyona çıkmadan önce maalesef, 48’li
yıllarda, 55’li yıllarda, 62’li yıllarda, 73’lü yıllarda, 80’li yıllarda
iktidarlar birçok af kanunları çıkarttılar ve bu af kanunlarıyla kamunun
arazilerine, haksız yere, insanlar tarafından el konulmuştu ve hak sahibi
oldular. Ben, bunun en son uygulamasını da 1990
yılında, böyle elli, altmış yıl önce değil, yirmi yıl önce İstanbul’da yaşadım.
Bir gece yatmadan önce Küçükarmutlu bomboş bir kamu
arazisiydi, sabah kalktık ki o zamanki Sayın Büyükşehir Belediye Başkanı -ki
CHP’li arkadaşlar ismini de çok iyi bilirler- nasıl olduysa hiç haberdar
olmamış ve orası binlerce, 10 binlerce insan tarafından işgal edilmiş,
gecekondu binaları da yapılmış. Küçükarmutlu ki
İstanbul’un en değerli bölgesi, Boğaz’a nazır. Bütün bu sıkıntılar gelmiş,
Sayın Başbakanımız gibi, Melih Gökçek gibi veya diğer bütün belediye
başkanlarımız gibi çalışan insanlar döneminde fark edilmiş ve dünyaya uygun
şehirler kurulmak istenmiş ve hakikaten kurulmuş da. Demin sizin söylediğiniz
şeyin tamamen tersinde büyük devrimler olmuş. Arkadaşlar, düşünün, İstanbul’da,
Ankara’da, Bursa’da, Konya’da, Kayseri’de hava kirliliğinden toplu
zehirlenmelerden bahsediliyordu bir yıllar. Bunlar çok uzun yıllar değil.
Gazeteler insanların zehirlenmemesi için maskeler dağıtmaya başlamışlardı ama
bakın şimdi, hiç hava kirliliğinden kimse bahsetmiyor.
OSMAN ERTUĞRUL
(Aksaray) – Ankara’da şimdi yeniden başladı sizin dağıttığınız kömürler
yüzünden.
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – Müsaade edin. Hiç yeniden başlamıyor. Yirmi yıldır
olmamış, bundan sonra da olmaz.
Ve yine arkadaşlar,
o dönemlerde susuzluk artık milletin kan kardeşi olmuştu.
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) – Çarpıtıyorsun ya! Doğruyu söyle!
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – İnanç kim, bunlar kim ya!
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – Ve ben çok iyi hatırlıyorum, ilim adamları, İstanbul’un
2050 yılında bile su meselesinin çözülemeyeceğini anlatıyorlardı.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Çözmez bunlar, çözmez!
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – Ve arkadaşlar, yeni bir sanayi gelişmişti, bidon sanayisi.
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) – Ankara’da kolera oldu, kolera vakası yaşadık!
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – Yeni bir ticaret metası ortaya çıkmıştı, bidon satışı.
Şimdi çocuklarımıza söylesek onlara masal gelecek, çünkü şimdi hiç ihtiyaç
kalmadı.
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Yatmaya mı geldiniz, yapacaksınız tabii.
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – İşte bu insanlar, dünyada yüz elli yıl önce başlamış ve
birçok yerde de denemeleri yapılmış kentsel dönüşümleri de bizim ülkemize
getirince, bazı insanlar bunları çok iyi anlayamadıkları için, bu değişim, bu
devrim beyinlerde tabii ki sıkıntı meydana getiriyor. Haklısınız, icatlara
çıkmasını kimsenin istemiyorsunuz. Alışmışsınız, eski hâlinizde yaşamak
istiyorsunuz ama biz buna izin vermeyeceğiz. Hepimiz medeni ülkenin gereklerine
uygun şekilde yaşayacağız.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Bunlar yaşamıyor!
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – Sizinle beraber inşallah.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Siz yaşadınız yaşayacağınız kadar, milleti yaşatın bari!
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu nüfus çoğunluğundan dolayı,
hakikaten, çok büyük rekreasyon ve sosyal alanlara
ihtiyaç hissedildi, geniş ana arterlere ihtiyaç oldu ve konut alanlarına.
Ticaret alanlarının da yerlerinin değişmesine veya yeniden böyle yerlerin
konulmasına ihtiyaç hissedildi.
Maalesef
Türkiye’de deprem çok geç fark edildiği için, deprem riskinden dolayı
yenilemeye ihtiyaç hissedildi ve eskiyen kent dokularının da yenilenmesi
gerekli.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Bu onu getirmiyor, bu yasa senin söylediğini getirmiyor. Yasayı
iyi oku!
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) - Mevcutların da çok iyi onarılması gerekiyordu. Bu yüzden
kentsel dönüşüm ve gelişimin gerekleri düşünüldü, çalışkan insanlar bunu anladı
ve 2005 yılında çıkarılan Belediye Kanunu’nun 73’üncü maddesiyle bu olay
kanunun içine konulmuş oldu ancak uygulamaya geçtikten sonra bazı sıkıntıların
ortaya çıktığı görüldü. Ondan dolayı da, tam çağdaş anlamda bir kentsel dönüşüm
ve gelişim projesi için bunlar da bu kanunda değişiklik yapıyor. Neler
getiriyor, ben onları size teker teker izah etmek
istiyorum.
Arkadaşlar,
hakikaten söylendiği gibi Türkiye’yi alıp götürüyor mu büyükşehir belediye
başkanları veya bazı belediye başkanları?
Arkadaşlar, önce
şunu söyleyeyim: Kentsel dönüşüm belediyelere verilen bir yetki. Bu, ilçe
belediyesi olabilir, büyükşehir belediyesi olabilir, il belediyesi olabilir,
belde belediyesi olabilir. İhtiyaç duyulan bütün belediyeler böyle bir plan ve
proje hazırlayabilirler, yetki onlara verilmiş. Eğer dikkat ederseniz…
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Büyükşehirlerde öyle değil, yanlış söylüyorsun.
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – Ben sizi dinledim.
Belediye meclisi
kararıyla kentsel dönüşüm kararı alacak.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Büyükşehirde derebeyi yaratıyorsunuz, derebeyi! Yasayı iyi
okuyun!
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – Arkadaşlar, bakın, belediye meclisinin kararıyla;
büyükşehir belediye meclisi demiyoruz, ilçe belediye meclisi demiyoruz belediye
meclisinin kararlarıyla… Haa, doğrudur,
büyükşehirlerde bu, büyükşehir belediyesine bırakılmış ama atladığımız bir şey
var. Açın Büyükşehir Belediye Kanunu’nu inceleyin. Arkadaşlar, Büyükşehir
Belediye Kanunu’nda şöyle bir madde vardır, der ki: “Nâzım imar planları ve
çevre imar planları büyükşehir tarafından yapılır, uygulama imar planları ise
ilçe belediyeleri yapar.”
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Kentsel dönüşümle onu kaldırıyorsun, onu kaldırıyorsun. Yasayı
oku, yasayı! Yasa öyle değil.
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – Müsaade edin beyefendi, lütfen.
Kentsel dönüşüm,
bir çevre ve nâzım imar planıdır aynı zamanda. Bu ilçe belediyelerine değil,
Büyükşehir Belediye Kanunu’na göre zaten büyükşehirlere verilmiş olan bir
haktır.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Hayır, öyle değil, yanlış söylüyorsun. Yanlış söylüyorsun,
yanlış.
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – Zaten, bu hakkı eğer belediyelere vermezseniz ne olur biliyor
musunuz: Bir ilçe belediyesi tutar bir yere sanayi alanı kurar, diğer ilçe
belediyesi getirir yanına meskenleri koyar, diğeri eğlence alanlarını koyar ve
şehir dokusu kaybolur ve gider.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Ya, yasayı okumadın sen kafandakini söylüyorsun, yasa öyle değil! Yasa,
büyükşehre derebeylik yetkisi veriyor.
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – Siz müsaade edin, ben size kanunları yeniden hatırlatmış
oluyorum.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – İlçe belediye başkanlıklarını ortadan kaldırıyorsunuz.
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – Diğer tarafından arkadaşlar, alan olarak 5 hektarla
OSMAN ERTUĞRUL
(Aksaray) – Alıştınız tabii büyük rakamlara!
OKTAY VURAL
(İzmir) – Alıştınız zaten yüksekten götürmeye! Az mı geldi bugüne kadarkiler?
Sekiz yıldan bu yana niye bilmiyordunuz siz ha?
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – Yani, 500 hektarı nasıl planlayacaksınız? Doğrudur arkadaşlar,
niye biliyor musunuz? Biz, maalesef… Bundan elli yıl önce, altmış yıl önce
kimler belediye başkanlığı yaptı bilmiyorum, keşke o zaman Bayındırlık
Bakanlığı da bütün şehirleri 500 hektarlık değil, 5.000 hektarlık
planlasalardı. Ne kadar güzel olurdu değil mi? Şimdi ne yol genişletmeye gerek
kalırdı ne nehirlerin kenarındaki evleri yıkmaya gerek kalırdı ne sahillerde
sahilin denizin içine kadar gitmiş evleri yıkıp oraları halka açmaya gerek
kalırdı. E bu da sizin aklınızın büyüklüğünden oldu herhâlde. Ama biz yine de
size bunu bırakmıyor, size de yardımcı olmak için 500 değil,
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – İlçe belediyelerinin imar yetkilerini kaldırıyorsun. Doğruları söyle,doğruları!
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – Efendim, kimsenin imar yetkisi kaldırılmıyor.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – İki büyükşehir belediye başkanının yasası bu.
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – Arkadaşlar, ayrıca bu maddeyle kentsel dönüşüm ve gelişim
projesi alanı ilan etmeye büyükşehre yetki veriyoruz ama isterse diyoruz,
kanunen yetkilisidir zaten, Büyükşehir Belediye Kanunu’na göre yetki ondadır.
Ancak “İlçe belediyelerine de bu yetkiyi verebilir.” diyoruz. Bu, aslında
Büyükşehir Belediye Kanunu’ndaki sınırlamanın dışına çıkıyor, biz fazladan ilçe
belediyelerini de bu konuda haklandırmış, görevlendirmiş oluyoruz.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Doğruyu söylemiyorsun.
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) – Büyükşehir belediyesi uygun görürse ilçe belediyelerine
veriyorsunuz. Bunu okuyun.
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – Kaldı ki…
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Doğruyu söylemiyorsun, yasa burada, bak.
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – Bir şey söyleyeyim arkadaşlar: İlçe belediyelerinin meclis
üyeleri büyükşehirde meclis üyesidir yani büyükşehir belediye meclis üyeleri
dışarıdan getirilen meclis üyeleri değildir, ilçe belediyelerinin meclis
üyeleridir ve arkadaşlar, belediyelerde…
Bakın,
zannediyorum siz dışarı pek çıkmıyorsunuz. Büyükşehir bir tek Ankara değil,
belediye de bir tek Çankaya Belediyesi değil.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Yapma, yapma Feyzullah Bey, senden daha çok geziyorum.
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – Türkiye'de 3 bin tane belediye var, çeşitli partilerin
büyükşehir belediye başkanları var.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Feyzullah Bey, senin gitmediğin kadar ben gittim. Allah Allah! “Dışarı çıkmıyorsunuz.” diyor.
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – Ve arkadaşlar, belediye başkanları padişah olmadığı için
de orada ebedi durmazlar.
AYLA AKAT ATA
(Bartın) – Siz yetki veriyorsunuz, padişah yapacaksınız.
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – Siz bunu da kıskanmayın, çalışın, sizin de büyükşehir
belediyeleriniz olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yani hiçbir şey yok.
OSMAN ERTUĞRUL
(Aksaray) – Padişahlık yetkisi veriyorsunuz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Nasıl yapıyorsunuz Malatya’yı, Urfa’yı? Yapıyor musunuz?
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, lütfen…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Urfa’nın hakkını niye yiyorsunuz? Onu niye konuşmuyorsunuz?
600 bir nüfusu var Urfa’nın.
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) – Konuşma, bağırma!
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – Arkadaşlar, diğer taraftan, bu kentsel dönüşüm ve gelişim
projelerinin tüm imar işlemlerinin de büyükşehirlere verilmesi doğaldır çünkü
kanunda bu tip yetkiler diğer devlet kurumlarına da verilir. Sanayide,
Turizmde, Bayındırlıkta ve TOKİ’de bu yetkiler zaten
var. E büyükşehre niye vermeyeceksiniz? Mesela, küçük sanayi bölgelerinin
planlaması öylece Sanayi Bakanlığının yetkisi altındadır, onlara veriyorsunuz.
Turizm bölgelerinin imarları Turizm Bakanlığının yetkisindedir, onlara
veriyorsunuz ama şehrin geleceğini, geçmişini ve belki yüz yıl, yüz elli yıl
sonraki alacağı konumu belirleyecek olan büyükşehre bunu vermiyorsunuz! Bu,
hakkaniyet ölçülerine de aykırıdır.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Şimdi doğruyu söyledin işte, şimdi doğruyu söyledin.
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – Yalnız bir de şu var arkadaşlar…
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – “Yetkiyi alıyoruz.” dedin, “Yetkiyi ilçelerden alıyoruz...” Doğruyu
söyledin, bravo!
BAŞKAN – Sayın Ağyüz…
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – Tabii, yeniden okumamız gerekiyor bazı şeyleri.
Arkadaşlar, bir
de dikkat ederseniz bizde daima insan unsuru esastır.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Tabii, tabii.
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – Evet, insan her şeyin üstündedir…
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Maden ocaklarından belli, maden ocaklarından!
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – …ve AK PARTİ, siz kabul edin etmeyin, insan merkezli bir
partidir.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) – Yandaş insan.
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – Bundan dolayıdır ki arkadaşlar, çok özür dilerim, bir
sıralar Sayın Başbakanımız Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunda bir partinin
genel başkanı şunu söyledi, dedi ki: “Bu adamlar geldikleri zaman bir daha
gitmezler.” Hatırlayan var mı bunu? O zaman Sayın Başbakanımız şöyle söyledi:
“Biz halkla geldik, halk isterse gideriz.” Ama öyle zannediyorum ki halk bir
daha bizi buradan göndermeyecek ve siz gönderebilmek için tamamen uydurma bir
cezayla cezalandırdınız; halkın göndermediğini, yargıyı da yanıltarak,
göndermek zorunda kaldınız…
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) – Yandaş yargı.
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – ...ama ne oldu? Değişen bir şey olmadı.
Arkadaşlar,
bakın, biz insana önem veriyoruz, onun için kentsel dönüşümde mülkiyet kutsal
olduğu için, insan hakkı kutsal olduğu için insanlara önce soracağız, onlarla
anlaşma esas, maddede bu getirilmiş.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Mülkiyet sahibinin dava açmasını engelliyorsunuz, dava açmasını!
Nerede insan?
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – Evet, ayrıca, kentsel dönüşüm yapılırken eğer şahıslar
buna razı olmazlarsa…
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Sen dersine iyi çalışmamışsın, dersine.
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – …bedelleri, o andaki Türkiye’de geçerli ve vergiyi ne
üzerinden veriyorlarsa… Çünkü belediyeler bunları biliyorsunuz tespit ediyor,
onun üzerinden de zaten ücretleri öylece ödenecek ve kimsenin hakkı da
kalmayacak. Kaldı ki isterlerse ortak olabilecekler, hiç para almayacaklar; ev
alacaklar, daire alacaklar, bina alacaklar ve burada da kimsenin hakkı
yenmeyecek.
Arkadaşlar, ne
olur, Ankara’ya gelirken havaalanından, bir şu yeni oluşan hâle bakın -daha tam
oluşmadı- bir de daha önceki geldiğiniz durumlara bakın. Siz o hâllere
getirdiniz, biz bu hâllere getiriyoruz. İstanbul’da da bunu görürsünüz,
Ankara’da da görürsünüz…
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Metro daha duruyor. Metro ne oldu, metro?
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – …Kayseri’de de görürsünüz, Konya’da da görürsünüz. Ha,
“Hakkınızı vermeyelim…” Sizin belediyelerinizde de bunları görüyoruz. Gelin,
siz, belediyelerinize de sahip çıkın, onları da burada yalnız bırakmayın.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Metro ne oldu, metro?
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) - Yani, bize muhalefet edeceğiz diye, belediyelerinizi de
bir tarafa atmayın arkadaşlar.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Metro niye on senedir duruyor Ankara’da, niye?
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – Metro ne zaman geldi, nasıl gidiyor, biliyorsunuz.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Para yok çünkü. Parayı çarçur ettiniz çünkü rant
lazım size.
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – Arkadaşlar, kentsel dönüşüm ilan edilen yerlerdeki
gayrimenkullerin tamamının yıkımını da belediyelere bırakmışız, halkın kendisi
yıkıp zarar etmesin diye.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Metronun hesabını ver! Metro hesapları!
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – “Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarında yapılacak
altyapı alanlarıyla…” Burada sanki yeni bir fıkra gelmiş gibi oluyor.
Arkadaşlar, Belediye Kanunu’nu hepiniz bilirsiniz, katılım paylarını zaten
herkes ödemek zorunda.
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) – Rekreasyon parası alıyor mu?
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – Bunu buraya getirmişler ve buradan diyorlar ki “Efendim,
buradan, bu insanların paralarını alıp arsalarını bedavaya getirmek
istiyorlar.” Yok, katılım payları her yerde vardır, burada da vermek zorunda.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – TOKİ’de öyle yapıyorsunuz işte.
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – Niye? Arazisi değerlenecek, evi değerlenecek, iş yeri
değerlenecek; değerlendiği zaman da ondan mutlaka devletin hakkını da verecek.
Şahısların hakkını değil, kamunun hakkını verecek çünkü belediyeler o parayı
babalarının cebinden alarak getirip harcamıyor, halktan topladığı vergilerle,
devletin topladığı vergilerle veriyor. Onun için, bunu geri alması kadar da
normal hiçbir şey yok.
OKTAY VURAL (İzmir)
– Topluyor da yatırım yapmıyor bir kere ya!
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – Vermek istemiyor mu? Biz de diyoruz ki o zaman “Ona inşaat
ruhsatı iznini vermeyelim.” Ne zamana kadar? Bunları
ödeyinceye kadar.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Hani önce insandı?
RASİM ÇAKIR
(Edirne) – Yoksa parası, ne olacak?
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – Buna bile karşı çıkılıyor. Hâlbuki arkadaşlar, inşaat
ruhsatı alabilmek için, bu paraları ödemeden zaten inşaat izni kimseye
verilmiyor. Buraya, belki tekrardan yazılmış bir olaydır bu.
OSMAN ERTUĞRUL
(Aksaray) – Milletin elektriğini, suyunu da kesiyor.
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – Onları siz becerirsiniz, biz o kadar becerikli değiliz.
Halkı süründürmekte biz becerikli değiliz.
KADİR URAL
(Mersin) – Kanunda “Verilemez.” yazıyor, kanunda Feyzullah Bey.
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – Biz, halkı refaha götüren yolda gerçekten becerikliyiz ki
bu halk peşimiz sıra geliyor.
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) – İnsanı yok sayıyorsunuz.
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – Doğru, onun için insanlar bize oy veriyor! Yok saydığımız insanlar nasıl veriyor, onu da bilmiyorum.
KADİR URAL
(Mersin) – Feyzullah Bey, sen kanunu okudun mu? Yani Bağcılar Belediye
Başkanıyken böyle düşünmezdin ya milletvekili olunca değiştin.
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) - Efendim yaşadık.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – Arkadaşlar, geçici maddeyle bir ek getirdik buraya.
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Bağcılar’ı bir köy hâline getirdin.
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) - O ekte diyoruz ki: “Açılmış olan davalar, bu kanun
kesinleştikten sonra…”
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – Sen okumuşa benzemiyorsun.
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) – Olur mu, kanun geriye işler mi? Bilmiyor musun, belediye
başkanıydın.
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) - Müsaade eder misiniz.
“Açılmış olan
dava, bitmiş olan dava” demiyoruz, onlar durdurulur ve yeni kanuna göre
uydurulur.
METİN ÇOBANOĞLU
(Kırşehir) – Vatandaşın lehine olan bir kanunu ortadan kaldırıyorsunuz.
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) - Ancak bilmediğiniz bir şey var, Kamulaştırma Kanunu
çıktığında aynı şekilde bir madde de oraya koyuldu ve açılmış birçok
kamulaştırmadan veya tezyidi bedelden veya kamulaştırmasız el atmalardan dolayı
açılan –ben, o zaman çok iyi hatırlıyorum- 17 bine yakın dosya öylece olduğu yerde
kaldı ve keenlemyekün olmuştu. Yani o, kamu yararına
oluyor da aynı konuda bu niye kamu yararına olmuyor onu da anlamak…
OSMAN ERTUĞRUL
(Aksaray) – Burada işgal var.
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) - Aslında, ben sizi çok iyi anlıyorum ama halk sizi anlayamadığı
için size oy vermiyor, bizi de anladığı için çok rahat oy veriyor.
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) – Yalanı doğru anlatmada üstünüze yok da onun için.
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) - Arkadaşlar, burada bazı şeyler yapıldı, ben bunların
hepsine cevap vermek istemiyorum ancak şunu söyleyeyim…
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – Ver, ver, verebildiğine ver.
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) - Belediye başkanlığı herkesin tapulu malı değil.
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – Niye istemiyorsun?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Kıyıklık, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) – Teşekkür ederim.
Orada geçici
müddet, halk kabul ettiği müddetçe kalan insanlardır.
Şimdi, siz, Melih
Gökçek Bey’i seversiniz sevmezsiniz; siz, Kadir Topbaş Bey’i seversiniz
sevmezsiniz; siz, Kayseri veya Konya belediye başkanlarımızı seversiniz
sevmezsiniz, Gaziantep de öyle, Bursa da öyle ama arkadaşlar, halk seviyor.
Acaba “Niye seviyor?” hiç sormadınız mı? Biz, Melih Gökçek Bey’e sorsak “Ankara’da
kaç tane park alanı, piknik alanı, geçit yaptın?” desek kendisi bilmez
sayısını, o kadar çok yapmış.
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) – Kaç tane yeşil alanda kentsel dönüşüm alanı ilan etti,
kaç tane boş alanda kentsel dönüşüm alanı ilan etti?
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) - Gidip Sayın Kadir Bey’e sorsanız “Kaç tane alt geçit, üst
geçit, park yaptınız?” unutacak kadar yapmış. Kayseri’de olmuş, Konya’da olmuş,
Gaziantep’te olmuş, Bursa’da olmuş, olmuş, olmuş, olmuş…
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) – Gel gel, göstereyim! Gel gel, onları göstereyim sana gel!
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) - Siz de onları gösteriyorsunuz, halk da…
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) – Ya burada işte! Kentsel dönüşüm alanlarını, tarım
alanlarını, yeşil alanları kentsel dönüşüm alanı hâline getirdiniz!
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) - Arkadaşlar, halk da başkanlarımızı görüyor. Biz, halkımıza
güveniyoruz, halkımıza inanıyoruz, oylarımızı da ondan aldık.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Parlamentoya düzgün bilgi verin, yalan yanlış bilgileri
söylüyorsunuz.
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) - Sizlerden de oy alacak durumdayız, bunu iyi bilin.
OKTAY VURAL
(İzmir) – “Rantla gelen, rantla gider.” Başbakanın
söylemi. Rantla geldiniz, rantla gideceksiniz.
FEYZULLAH
KIYIKLIK (Devamla) - Şimdi, geleceğin kafası, şu anın kafası bizde var. Bunları
siz çok iyi anlarsınız.
Teşekkür ederim,
sevgiler ve saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
Kıyıklık, teşekkür ediyorum.
Teklifin tümü
üzerinde şahsı adına söz isteyen Ali Küçükaydın,
Adana Milletvekili.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Doğru bilgi vermiyorsun milletvekillerine.
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Küçükaydın.
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) – Ya adam, bütün yeşil alanları, boş alanları kentsel
dönüşüm yapmış. Yargıdan dönüyor, mahkemeler devam ediyor, adamı orada kanuni
yönden kaçırıyorsunuz ya!
OSMAN KILIÇ
(Sivas) – Onu halka anlat, sizi iyi anlar.
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) – Ya bırak halkını, işte biz de size anlatıyoruz, yasama
organına anlatıyoruz, yanlış yapıyorsunuz diyoruz.
BAŞKAN – Sayın Yalçınkaya, lütfen…
OSMAN KILIÇ
(Sivas) – Sen halk değil misin? Halkı temsil etmiyor musun? Sizi onun için
getirdiler buraya.
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) – Yanlış yapıyorsunuz, size anlatıyoruz. Aklımızın erdiği
kadar, dilimizin döndüğü kadar size anlatıyoruz yanlışlığı.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
Buyurun Sayın Küçükaydın.
ALİ KÜÇÜKAYDIN
(Adana) – Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; 5393
sayılı Belediye Kanunu’nun 73’üncü maddesinin değişikliğiyle ilgili olarak
şahsım adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, hepimiz, Türkiye’deki belediyelerimizin durumlarını az çok
biliyoruz. Şüphesiz, bizde uzun bir süreden beri sistemli bir belediyecilik
anlayışı aslında var gibi görülür ancak şehirlerimize baktığımızda, bunun hiç
de böyle olmadığını görüyoruz, müşahede ediyoruz. Dolayısıyla, bu gördüğümüz
tablo, hiç de iç açıcı değil. Mesela, öyle büyükşehirlerimiz var ki bu
şehirlerimizde, 300-500 bin nüfuslu ilçelerimizde, birçok çıkmaz sokakların
olduğunu görüyoruz. Oysaki bu çıkmaz sokaklar bu şekilde inşa edilirken,
kurulurken, orada belediye başkanlarımız vardı, belediye meclis üyelerimiz
vardı ve birtakım plana, programa da uyuyorlardı, sözde uyuyorlardı. Ama sanki hiçbir
plan yokmuş gibi, hiçbir projeleri yokmuş gibi, hiçbir program yokmuş gibi
yıllardan beri şehirlerimiz bu şekilde inşa edildi, kuruldu. Bazı yerlerde
bunlara “modern gecekondu” diyoruz, bazen de Ankara örneğinde olduğu gibi ya da
bir başka yerde olduğu gibi, işte, ne bileyim, Adana’da olduğu gibi,
Diyarbakır’da olduğu gibi, bunlara da başka bir şey diyoruz ama netice
değişmiyor. Yani bunu hepimizin burada milletvekilleri olarak kabul etmemiz
gerekiyor. Bir şeyler bu memlekette yıllardan beri, dün de, önceki gün de, daha
önceki gün de… Hatta bunu ta Abdülhamid dönemine
kadar ya da Sultan Mahmut dönemine kadar uzatmak mümkün. Çünkü bizde
cumhuriyetten önce de belediyecilik, Batılı anlamda belediyecilik en azından
pilot bölgelerde de olsa uygulanmaya başlamıştı. Şimdi bunu görmezden
geliyoruz, bir şeyler yapılırken, değişiklikler yapılırken sadece bazı şeylere
de çok büyük güç vehmediyoruz. Mesela, baştan beri -şüphesiz, tenkit etmek
arkadaşlarımızın hakkı- Komisyonda beraber çalıştığımız arkadaşlar var, Alt
Komisyonda beraber çalıştığımız arkadaşlar var, daha önceki görevim nedeniyle
Belediye Başkanlığı dönemimde beraber çalıştığımız arkadaşlar var.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, bunları görmezden gelemeyiz. O zaman birtakım şeyleri bir
yerlerinden tutarak değiştirmemiz gerekiyor. Elbette, şu ya da bu şehir
belediye başkanını tenkit etme hakkımız da var ama şimdi bütün muhalefetteki
arkadaşlarımız, hepsi bir belediye başkanını tenkit ederse. Aynı zamanda bu
belediye başkanında olağanüstü bir güç olduğu da ortaya konmaya çalışılıyor.
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) – Aynen öyle.
ALİ KÜÇÜKAYDIN
(Devamla) – E şimdi, bu pek doğru değil. Neden doğru değil? Mesela bundan, söz
gelimi, Gaziantep Belediye Başkanımız, İzmir Belediye Başkanımız, İstanbul
Belediye Başkanımız, söz gelimi, Diyarbakır Belediye Başkanımız, Adana
Büyükşehir Belediye Başkanımız alınganlık gösterebilir. Derler ki:
“Parlamentoda hep aynı kişi söyleniyor, hep aynı kişi öne çıkarılıyor. Bir şekilde hep öne çıktığına göre, demek ki
önü alınmaz bir gücü, bir kuvveti var bu kişinin.” diye düşünülür arkadaşlar.
Bunu bir tespit olarak söyledim.
Değerli
arkadaşlarım, kentsel dönüşüm, gelişim konusuna gelince: Şehirler büyüdükçe
şehirlerin konut alanı ihtiyacı doğuyor. Ticari alan, sanayi alanları, rekreasyon alanları, bütün bunlar ortaya çıkıyor, eski kent
dokularının yenilenmesi gerekiyor. Bunu olduğu yerde yapamıyorsunuz çoğu zaman.
Deprem riskinin önlenmesi gereken yerlerimiz var, yani onların bir başka yere
nakledilmesi gerekiyor. Dolayısıyla, bütün bunlar da bir planlamayı, bir
yenilemeyi getiriyor.
Aslında şunu
gözden kaçırıyoruz hepimiz: Bizim mevcut Belediye Kanunu’muzun
73’üncü maddesi bütün bu sayılanları aslında tadat etmiş yani şu anda
yürürlükteki kanunumuz bunu yapmış. Buna bizim eklediğimiz nedir? Buna
eklediğimiz şudur: Mesela, bir, parsel büyüklüğünün alt sınırı konmuş, üst
sınırını biz koyuyoruz. İşte, bütün arkadaşlarımız o konuyu gündeme taşıdılar.
Bir başka husus: “İmar Kanunu’nda diğer belediyelerin kullandığı yetkiyi
büyükşehir belediyeleri de kullansın.” diyoruz. Bu demek değildir ki bu imar
yetkisi diğer belediyelerin elinden alınsın, sadece büyükşehir belediyeleri
kullansın.
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) – Planlı plansız boş alanları niye koydunuz, onu da izah
edebilir misiniz?
ALİ KÜÇÜKAYDIN
(Devamla) – Evet, zaten arkadaşımızın, Değerli Milletvekilimizin de içinde
olduğu komisyonda… Bayındırlık İskân Komisyonundan, tali komisyondan bize gelen
metin aslında gerçekten hukuki açıdan birtakım sakıncaları, özellikle yargı
yönünden -idari yargı yönünden, ona benzer konularda- sakıncaları…
“Anayasa’mızın 125’inci maddesinde, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 27’nci
maddesinde belirtilen konular Belediye Kanunu’na da konulsun.” diye bir teklif
vardı, biz onları hep çıkardık zaten yani madde metninden çıkardık;
arkadaşlarımız da bunu biliyorlar. Elbette siyaset yapalım burada ama özellikle
Alt Komisyonda çalışırken biz, bu kanunda sakıncalı gördüğümüz birtakım şeyleri
gerçekten orada çok açık, iyi niyetlilikle çıkardık değerli arkadaşlarım.
Bir başka husus,
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu. Şimdi Kamulaştırma Kanunu’nda kamulaştırmanın
aceleliliği, burada işte askerî bölgeler şu bu ya da askerlikle ilgili birtakım
şeyler öne sürülüyor. Şimdi bu acelelik kararını vermek Bakanlar Kurulu kararıyla
-bildiğim kadarıyla- oluyordu. Şimdi bunu biz sadece büyükşehir
belediyelerimize değil, belediye meclisi kararıyla bütün belediyelerimize
veriyoruz; acele kamulaştırma yapabilsinler, acele işi bitirebilsinler yani
kamulaştırmanın aceleciliği kararını sadece büyükşehir belediyelerimiz değil ilçe
belediyelerimiz de il belediyelerimiz de diğer belediyelerimiz de belediye
meclisinden geçirmek suretiyle alacaklar.
Şimdi, kentsel
dönüşüm plan, projelerini uygularken de yine büyük şehirlerdeki belediyelerin
bu yetkisini tamamen biz ortadan kaldırmıyoruz, kendi sınırları içerisinde
kalmak kaydıyla büyükşehir belediye meclisinin kararıyla onlar da kentsel
dönüşüm projelerini uygulayabilecekler.
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) – Büyükşehir belediyesi uygun görürse.
ALİ KÜÇÜKAYDIN
(Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlarım, bir başka hususu da -ben daha çok
konunun teknik yönü üzerinde duruyorum- bir başka konuyu da ben belirtmek
istiyorum: Bizim mevcut Belediye Kanunu’muzun 73’üncü
maddesinde de zaten belediye sınırları ve mücavir alanda belediyelerin kentsel
dönüşüm yapma hakları vardı. Şimdiki mevcut değişiklikte de yine diyoruz ki
işte büyükşehir belediyelerimiz belediye hudutları içerisinde ve mücavir alan
sınırları içerisinde -diğerleri için de bu geçerlidir- kentsel dönüşüm
yapabilecekler.
Şimdi, bunu
söylerken şunu da belirtmek istiyorum -Komisyonda da bu çokça gündeme
taşınmıştı, biraz önce bir milletvekili arkadaşımız da zikrettiği için söylemek
zorundayım- değerli arkadaşlarım, bizim İmar Kanunu’muzun
11’inci maddesinde bir hüküm var, o diyor ki: Her türlü askerî yasak bölgeler,
vakıf arazileri farklı korunuyor yani bunlara gidip siz bizatihi belediye
olarak… Orada birtakım askerî yasak bölgeler,
stratejik önemi olan bölgeler, birtakım çıkartma bölgeleri var, mesela deniz
kenarlarımızda var. Bunun -ben idareciliğimde de gördüm- içinde, bir deniz
kenarında kamp bile kuramazsınız, kurdurmazlar size yani bu mümkün değil. Biz buna şunu da ekleyelim dedik yani sağlık
ve eğitim. Öbürü kanunla düzenlenmiş, kanunlarımızda var. Bizim esas imar yönü belediyelerimizin İmar
Kanunu’na göre oluyor. İmar Kanunu onu düzenlediği için burada bir boşluk
olmasın dedik. Dolayısıyla bunu da gündeme taşıdık değerli arkadaşlarım.
Şimdi, kanunda
elbette ufak tefek tenkit edilecek kısımlar olabilir, arkadaşlarımız da zaten
bunu yapıyorlar ancak ben, tekraren şunu söylemek ihtiyacını duyuyorum: Değerli
arkadaşlarım, bir belediyemizi ya da herhangi bir belediyemizi şu ya da bu
şekilde çünkü reklamın kötüsü olmaz, bunu biliyorsunuz, reklam iyi ya da kötü
reklam reklamdır yani insanların kafasına işler. Benim istirhamım…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Küçükaydın, lütfen tamamlayınız.
ALİ KÜÇÜKAYDIN
(Devamla) – Ankara Büyükşehir Belediyesi de bizim bir belediyemizdir, bu kanun
ona da aynı şekilde uygulanacaktır; İzmir Büyükşehir Belediyesi de bizim aynı
şekilde bu kanuna göre, bu değişikliğe göre işlerini yürütecektir, Adana
Büyükşehir Belediyesi de bu kanuna göre işlerini yürütecektir diyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Küçükaydın.
Teklifin tümü
üzerinde şahsı adına söz isteyen Behiç Çelik, Mersin Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Bakan bu kanun hakkında bilgi verse iyi olurdu Parlamentoya,
konuşma yapsa, kanun hakkında bilgi verse iyi olurdu.
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Çelik.
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Belediye Kanunu’nun 73’üncü
maddesini değiştiren 509 sıra
sayılı Teklif üzerine şahsım adına söz aldım. Bu münasebetle
hepinizi, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, söz konusu 73’üncü maddenin değişikliğine geçmeden önce, son
günlerde ülkemizin özellikle güneydoğusunda ve doğusunda yaşanmakta olan terör
olaylarından duyduğumuz tedirginliği ifade etmek ve bu olaylarda hayatını
kaybeden şehitlerimizi rahmetle anmak istiyorum, ayrıca yaralılara acil şifalar
diliyorum.
Malumunuz, terör
dalgası, oluşturulan bir iklim sonucu yurdumuzu sarmaktadır. Onun için otuz
altı etnik grup politikalarıyla ve diğer yapılan icraatlarla, millî ve manevi
değerlerimize vurulan darbelerle, Habur
teşrifatçılığıyla gelinen nokta budur. Türkiye'nin bundan süratle sıyrılması ve
millî politikalara dönmesi gerekir.
Giresun
Bulancak’a kadar uzanan bir terör dalgasının üstesinden gelmek bizatihi Hükûmetin görevidir ama bu konuda atılmış bir adım söz
konusu değil; tam tersine, Doğu Karadeniz gezisine gidebiliyor Sayın Başbakan
ve orada “Efendim, biz köpeğimize ‘Arap’ ismini koyuyoruz.” diye bunu
eleştiriyor.
Sayın Başbakan,
siz sözlüğü alın elinize, bir bakın. Bir “Arap” kelimesi var, bir ulusu, bir
milleti anlatır; bir de Arap, yani “negro” anlamında,
koyu rengi ifade eden bir anlamı var.
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Onları nereden bilsin ya?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Ama öyle olursa nasıl istismar edecek? Sayın Valim, nasıl istismar
edecek öyle olursa?
OKTAY VURAL
(İzmir) – Bizi kötüleyecek ya!
BEHİÇ ÇELİK
(Devamla) – Biz, toplum içerisinde, toplumumuz içerisinde, benim hemen çevremde
yaşayan, memleketimde, Kürt Süleyman var, Süleyman Amca, severiz kucaklarız,
elini öperiz. “Gürcü Hala” deriz, Gürcü filan da değildir. Sayın Başbakan
bunları bilsin. Bizim böyle, toplumumuzda ayırma, itme, uzaklaştırma, küçümseme
şeklinde bir eylem ya da fikir söz konusu değil ki, hiç olmamış ama bunu
köpeğin isminin Arap olmasından dolayı eleştiren Sayın Başbakan önce “Arap”’ın ne olduğunu bilsin. Biz Arap ulusunu sadece ve sadece,
hiç sevmesek bile Hazreti Peygamberimiz adına yine severiz, Arap ulusuyla bizim
bir sorunumuz söz konusu olmaz ama bunu otuz altı etnik grup kaşımasına benzer
bir şekilde kaşıyarak, sonra da “Türk Arap’ın elidir, ayağıdır.” söylemleriyle
bir yere angaje etmek çok ayıptır, yanlıştır, abesle
iştigaldir. Onun için, Sayın Başbakan ve burada biraz önce bulunan Sayın
Dışişleri Bakanı doğruca gitsinler -Orta Asya, Türkistan’a gitsinler, onlar da
bizim dindaşımız din yönünden alıyorlarsa- Kırgızistan’daki vahşeti bir
durdursunlar. Türkiye’de teröre mantıklı ve tutarlı çözümler getirsinler.
Bunlar yapılmıyor maalesef.
Değerli
arkadaşlarım, “Kent deyince fiziki bir mekân olup ticarethaneleri,
ibadethaneleri, yolları, sanat yapıları, eğitim ve kültür merkezleri olan,
yoğunluğun yaşandığı bir toplumsal güç, kültürel yoğunlaşma merkezidir. İnsan,
hayvan, mal ve finans merkezlerinin akış içinde olduğu mekânlardır.” Böyle
diyor ünlü kent bilimci Lewis Mumford.
Ama bir ülkede bir iktidarın ülkeye tam anlamıyla hâkim olabilmesi için
kentlere hâkim olması gerekir. Kentlerin sosyal yaşamı, kültürel yaşamı ve
insanların altyapısı tamamlanmış bir kent mekânında yaşamasını sağlayacak
faaliyetler yürütmesi hâlinde iktidar gerçek iktidar olur. Bunlar yapılıyor mu
Türkiye’de? Maalesef yapılmıyor. Sürem kısıtlı olduğu için çok hızlı olarak
geçiyorum.
Maalesef, AKP’li
büyükşehir belediye başkanlarının, Sayın Hatibin biraz önce överek bahsettiği
şekilde değil tam tersini söyleyeceğim çünkü bunları bilmeleri gerekir. Şimdi,
“klientalizm” denen bir olay var Avrupa’da sıklıkla
tartışılan yani müşteriyi memnun ediyorsunuz. Belediye başkanı ve ekibi tekrar
kendisini seçecek olan bir kitleyi sürekli besliyor, ondan sonra çıkıyorsunuz
karşımıza: “Demokrasi var, biz seçildik. Halk takdir etmiş.” Yok
böyle bir takdir. Yani Ankara’da Sayın Gökçek’i takdir eden bir Ankara halkı
söz konusu değil. Burada bir aldatma ve kandırma politikalarının ve “klientelist” uygulamaların sonucunda gelen bir ekip var,
aksi hâlde bu Ankara’nın Melih Gökçek’e mecburiyeti söz konusu değil. Yirmi
yılda ne yapılmıştır? Başkent Ankara çökertilmiştir. Ankara’nın havası
kirliydi. Ne zaman? 70’li yıllarda, kömür vardı. 80’li yılların ortalarında
Ankara’ya doğal gaz geldi, Ankara’nın havası temizlendi. AKP daha ana rahmine
bile düşmemişti o zaman, AKP diye bir parti söz konusu değil.
Yapılmış,
Anavatan döneminde, Doğru Yol döneminde bunlar tamamlanmış ancak kent
yönetimlerini bütün uygulamalarıyla, AKP’li belediye başkanlarının çoğu arabesk
bir anlayışla, mantıktan, ilimden, şehircilikten yoksun olarak uyguladıkları
için bugün “Hangi ihaleyi kimlere verelim? Nasıl yapalım? Nasıl yeni alanları
imara açalım? İstanbul’un rantını nasıl paylaşalım?”
üzerine yapılan yerel politikalar, uygulanan yerel politikalar Türkiye’de
kentleşmeyi tam bir çamur deryasının içerisine sokmuştur. Onun için, mutlaka,
süratle önümüzdeki yıllarda AKP’li belediye anlayışından kurtulmak lazım ya da
AKP’li belediye başkanlarının ilme ve mantığa sarılması lazım. İki yol var,
bunlardan birini uygulamak gerekiyor.
Şimdi, kentler
tıpkı yaşayan bir insan gibidir ve nasıl çocuklarımızı eğitimle geliştiriyorsak
kentleri de bu gözle görmek lazım, geleceğe hazırlamak lazım. Kolunu kanadını
kırarak, efendim eğitimsiz bırakarak ve ilimden yoksun hâle getirerek eğer
şehirleşmeye yaklaşırsak o zaman o kentin geleceği yok demektir.
Bugün Türkiye’de
AKP iktidar olmazdan önce marka kentler vardı. Ben size birkaç tanesini
sayayım: Mersin bir marka kenti -benim kentim- Mersin markaydı, Adana marka,
Kayseri marka, Kahramanmaraş marka, Denizli marka.
OKTAY VURAL
(İzmir) – İzmir de öyle.
BEHİÇ ÇELİK
(Devamla) - Bugün ne oldu? Bunların, bu kentlerin markalarını söktünüz, yok
ettiniz. Örneğin Denizli dünyada “tekstil başkenti” diye anılıyordu. Ne oldu?
Bitti, Denizli bitirildi, Mersin bitirildi, Adana bitirildi, sadece güneydoğuda
bir Gaziantep kaldı. Şimdi, böyle bir şehircilik anlayışıyla sizler nereye
varabileceksiniz?
73’üncü madde
değişikliğiyle yaptığınız şey, tamamen Melih Gökçek yasası ya da Kadir Topbaş
yasası şeklinde getirilecek ve topluma dayatılacak hukuksuzluğun temelini atıyorsunuz.
Bir Fransız kent
bilimci şöyle diyor: “Belediye başkanları yetkiyi alır, bununla yetinmezler,
tekrar isterler, yine verirseniz -veriyorsunuz şimdi- tekrar alır, tekrar alır
ve sonunda modern feodalleri yaratırsınız.” Sizin yapmakta olduğunuz işlem bu.
Onun için, 73’üncü madde sistemini kuran da sizsiniz 5393 sayılı Yasa’yı
çıkarmakla. Bu sistemi şimdi tamamen yıkarak keyfî ve otokrat yerel yönetim
sistemini kurmaya çalışıyorsunuz. Buna hakkınız yok.
Değerli
milletvekilleri, sizleri uyarıyorum: Bakın, yıllarca yerel yönetimler üzerinde
de bürokratlık yapmış bir kişi olarak söylüyorum, bu yaptığınız külliyen
yanlıştır ve bu, yüzlerce kişinin tutuklanarak hapse girmesiyle
sonuçlanacaktır. Onun için, böyle bir işe tevessül etmeyin ve…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Çelik, lütfen tamamlayınız.
BEHİÇ ÇELİK
(Devamla) - …insanların başını da belaya sokmayın. Bunu Hükûmet
olarak çekin ya da Genel Kurulda iktidar partisi vekilleri bu işe duyarlı
davransınlar, bu metnin yasalaşmasının önüne geçsinler değerli arkadaşlarım
çünkü bu değişiklik Anayasa’nın 35’inci maddesine aykırılık teşkil ediyor,
kanunların makable şümulü meselesi vardır, ona aykırılık teşkil ediyor,
Kamulaştırma Yasası’na aykırılık teşkil ediyor, ilçe belediyelerini
siliyorsunuz. Altındağ Belediyesinin güzel bir uygulaması var. Şimdi, Altındağ
Belediyesi tamamen mefluç hâle gelecek, yok edilecek ve rant
içerdiği için de zalim bir değişiklik ve sömürgen bir değişikliktir.
Bu itibarla özellikle belediyelerde çeteleşmenin
ve gettolaşmanın önüne geçecek bir kentsel dönüşümü öncelemenizi özellikle
sizlere salık verir, hepinize saygılarımı sunarım. Tümüyle karşıyız efendim.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Çelik.
İç Tüzük’ün
72’nci maddesine göre verilmiş görüşmelerin devam etmesine ilişkin bir önerge
vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
İçtüzük 72.
maddeye göre görüşmelere devam edilmesini arz ederiz.
|
Oktay Vural |
Kadir Ural |
Recep Taner |
|
|
İzmir |
Mersin |
Aydın |
|
|
|
K. Erdal Sipahi |
|
Kemalettin Nalcı |
|
|
İzmir |
|
Tekirdağ |
Gerekçe:
Kanun teklifinin
daha iyi anlaşılması ve tereddütlerin giderilmesi açısından görüşmelerin devam
ettirilmesi uygundur.
III.
YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova)
– Sayın Başkanım, yoklama talebimiz var.
BAŞKAN –
Oylarınıza sunacağım ancak yoklama talebi var, isimleri belirleyeceğim
öncelikle.
Sayın İnce, Sayın
Yalçınkaya, Sayın Oksal, Sayın Yazar, Sayın Aslanoğlu, Sayın Çöllü, Sayın Süner,
Sayın Halıcı, Sayın Sönmez, Sayın Diren, Sayın Kaptan, Sayın Emek, Sayın Arifağaoğlu, Sayın Topuz, Sayın Çakır, Sayın Tütüncü, Sayın
Köktürk, Sayın Yıldız, Sayın Hacaloğlu, Sayın Tütüncü
Evet, yoklama
için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.13
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.25
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 118’inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN - İç
Tüzük’ün 72’nci maddesine göre verilmiş önergenin oylanmasından önce yapılan
yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Bu nedenle yeniden yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar ve 14
Milletvekilinin, 03.07.2005 Tarih ve 5393 Sayılı Belediyeler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile İçişleri Komisyonları Raporları (2/435) (S. Sayısı: 509) (Devam)
BAŞKAN – 509 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Görüşmelere devam
önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Şimdi teklifin
tümü üzerinde yirmi dakika süre ile soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Daha önce sisteme
giren -ancak sistemden çıkmış- sayın milletvekilleri: Sayın Taner, Sayın Aslanoğlu, Sayın Ağyüz, Sayın
Nalcı, Sayın Uslu, Sayın Akkuş, Sayın Sakık ve Sayın Tuncel.
On dakika soru
sorma süresi.
Sayın Taner,
buyurun.
RECEP TANER
(Aydın) – Sayın Bakan, nüfusu 2 binin altında olduğu için kapatılan, daha sonra
mahkeme kararıyla hukuki varlıklarını devam ettiren belediyelerin durumuyla
ilgili, Hükûmet olarak belde belediyelerinin devam
ettirilmesi yönündeki görüşünüz ve son durum nedir?
Dilinizden
düşürmediğiniz BELDES uygulamalarının son durumu belli değildir. BELDES
yatırımlarını devam ettirmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Taner.
Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, nüfusu 600 bini geçen bir Şanlıurfa’nın,
nüfusu 500 bini geçen bir Kahramanmaraş’ın, Malatya’nın, Denizli’nin olmasına
rağmen, nüfusu 350 bin, nüfusu 400 bin olan, 500 bin olan büyükşehirler var. Bu
illerin, mevcut büyükşehirlerden çok daha büyük nüfusa sahip olan bu illerin
hakkını yemiyor musunuz? Bu illeri ne zaman büyükşehir yapacaksınız? Veya
büyükşehrin mali haklarından veya büyükşehre bugün çıkardığınız gibi, aynı
yetkiyi eğer… Sayın Kıyıklı “Çok iyi bir kanun.”dedi. O zaman biz hakkımız…
Hakkımızı da verin bizim. Bizim, büyükşehirlerden daha çok nüfusumuz var,
mevcut büyükşehirlerden çok büyük… Bir Şanlıurfa 600 bin nüfuslu,
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Sayın Ağyüz…
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
kentsel dönüşüm yasa tasarısını bir bütün olarak getirmeniz gerekirken neden
bunu bütün olarak düzenlemediniz? “İlçe belediyelerinin 5393 sayılı Yasa’yla
verilen yetkileri duruyor.” demek mümkün değil, bu Yasa’yla çelişkili durum ve
sorun yaratıyor. Hem kent kaosu hem imar kaosu yaratan
bu tasarı ayrıca da yargının önünü tıkamayı amaçlıyor. Dünyanın hiçbir yerinde,
kesin hükme bağlanmamış davalarda kanun hükümlerinin uygulanmasını öngören
geçici maddeyle bir açık hukuk ihlalinin yapıldığı görülmemiştir. Bu kanun
Anayasa’ya aykırı, mevcut yasalara aykırı ama Hükûmet
neden ısrarlı onu anlayabilmiş değiliz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ağyüz.
Sayın Nalcı…
KEMALETTİN NALCI
(Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
ben Antalya Muratpaşa Belediyesinin Kaleiçi 1 ada 36
parseldeki yapılan uygulamalarla ilgili soru sormak istiyorum. 2008 yılında,
Anıtlar Kurulu kararları ve Turizm Bakanlığı imar onayları doğrultusunda inşaat
ruhsatı verildikten sonra, nedeni belli olmadan ve birilerinin baskıları
sonucunda 2009 yılında ruhsat durdurulmuş, bugüne kadar da İmar İşleri Müdiresi
Hâlime Şevkal hangi kanun ve imar uygulamasına göre
inşaata devam izni vermemektedir? Bu suç değil midir?
Aynı belediye ve
İmar İşleri Müdiresi,
Teşekkürler.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Nalcı.
Sayın Akkuş…
AKİF AKKUŞ (Mersin)
– Sayın Başkan, Sayın Bakan; yazlık ve kışlık nüfusları farklı olan fakat
sadece kışlık nüfusa göre ödenek alan belediyelerimizin büyük sıkıntılar
çektiği bilinmektedir ve bu belediyelerimiz özellikle yaz aylarında belediye
hizmetlerini vermekte büyük zorluklar içinde kalmaktadırlar. Bu durumda olan
belediyelerimizin sıkıntılarının giderilmesi için bir çalışmanız var mı? Bu
sıkıntıları nasıl gidereceksiniz?
İki: Tabela
nüfusu 230 bin olan ve Türkiye’de aşağı yukarı elli beş il merkezinden daha
büyük olan Tarsus’un il yapılması için bir çalışmanız var mı?
Son soru: Son
günlerde artan bir şekilde ülkemizin birçok yerinde karakollarımız taciz
edilmekte, zaman zaman roketatarlarla zayiat
verdirilmekte, mal ve can kaybı söz konusu olmaktadır. Bunlar bir müddettir
devam ediyor. Hükûmet ve İçişleri Bakanlığı olarak
gerekli tedbirleri alamıyorsunuz yani görevinizi ifa edemiyorsunuz. İstifa
etmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Akkuş.
Sayın Sakık…
SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ankara
Belediyesi, dünyada en fazla borcu olan bir belediye olarak anılır ve bilinir.
Acaba bu yasa sadece Ankara Belediyesinin bu borçlarını telafi etmek için
midir?
Biraz önce Adalet
ve Kalkınma Partisi sözcüsü “Yüksek rakamlardan başınız döner.” diyor.
Doğrudur, bizim, yüksek rakamlardan başımız dönüyor. Ama bir de dönüp sokaklara
baksınlar, belediye başkanlarının çocuklarının altında 300-500 milyarlık
araçların olduğunu kendileri de biliyor ve bu belediye başkanlarının çocuklarının
bu aracının etrafında da onlarca koruma aracının da olduğunu da kendileri de
çok çok iyi biliyor. Bizim, evet, başımız bundan
dönüyor ve midemiz
de bundan bulanıyor.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Tuncel…
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bildiğiniz gibi Türkiye, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na çekince
koyarak imzalamıştır. Acaba Hükûmetiniz bu koyduğu
çekinceleri ne zaman kaldıracaktır?
Yine, bu kentsel
dönüşüm projesi 2005’ten beri Türkiye'de uygulanmaktadır. Acaba Hükûmetiniz, zaten var olan, uygulanmakta olan bir proje
için yeniden neden bir kanun tasarısı getirmeyi düşünmüştür? Asıl amaç nedir?
Acaba asıl amaç büyükşehir belediyelerinin gasbetme
yetkisini artırmak mıdır? Yoksa var olan bu proje başarısız mı olmuştur kentsel
dönüşüm projesi? Bunun cevabını almak isteriz.
Yine, Sayın
Bakan, kentsel dönüşüm projelerinin kentsel ranta
dönüştüğü üzerinden çok dönemler söz söyledik. Özellikle İstanbul
Küçükçekmece’de Ayazma’da yaşanan durum ciddi bir sorun ve hâlâ çözülmüş değil.
Bir yandan oraya kocaman binalar yapıp rant elde
edilirken orada yoksul emekçi insanlar sokakta çadırda yaşamaktadır.
Ayazma’daki 18 ailenin durumu hakkında bilginiz var mıdır? Küçükçekmece
Belediyesi söz verdiği hâlde bu ailelere yer vermemiştir. Barınma hakkı
hakkında ne düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Birdal…
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Bu, Avrupa Yerel
Yönetimler Özerklik Şartı’nda bir de konulan çekince var, o da halkın doğrudan bu sürece
katılmasını sağlayan referandum. Bu tür önemli kararlarda referanduma gidilmesi
düşünülüyor mu?
İkincisi, bir de
Ankara Büyükşehir Belediyesinde suyun metreküpü 8 lira 90 kuruş, oysa
Diyarbakır’da metreküpü 3 lira 90 kuruş, ki Avrupa’nın
da birçok ülkelerinde ona denk düşüyor. Acaba Ankara Büyükşehir Belediyesinin
metreküp su fiyatı konusunda buradan herhangi bir öneri çıkacak mı?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakan,
buyurun.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum.
Nüfusu 2 binin
altında olan ve kapatılmasına karar verilen belediyelerle ilgili olarak bir
soru soruldu. Bilindiği gibi nüfusu 2 binin altında olan belediyelerin, bu
hususta daha sonra bir mahkeme kararı da oldu, bu belediyelerin tüzel
kişilikleri devam etmektedir ve Hükûmetimizin
hâlihazırda bunlarla ilgili bir çalışması yoktur.
“BELDES
yatırımlarına devam edilecek mi?” şeklinde bir soru geldi. Şu anda BELDES
yerine nüfusu 10 bine kadar olan belediyeler için “denkleştirme ödeneği” adı
altında bir çalışma yapılmaktadır Hükûmetimizce.
Ayrıca BELDES kapsamında başlayan yatırımlar, çünkü birtakım yatırımlar var,
BELDES kapsamında projelerle başlamış olan yatırımlar var, bunlar
tamamlanıncaya kadar bu yatırımlar devam edecektir. Bu söz konusu projeler de
İller Bankası tarafından yürütülmektedir. Yani KÖYDES’le
köylerimizde başlattığımız, BELDES’le beldelerimizde
başlattığımız yatırım hamleleri şimdi nüfusu 10 bine kadar olan belediyeler
için denkleştirme ödeneği şeklinde bir imkân sağlanarak devam ettirilmektedir.
Bir diğer soru
da: “Nüfusu 500-600 bini geçen illerin büyükşehir yapılması düşünülüyor mu?”
diye bir soru soruldu. Bu hususta da şu anda Hükûmetimizde
yapılmış bir çalışma yoktur.
Kentsel Dönüşüm
Yasa Tasarısı’nın neden bütün olarak getirilmediğiyle ilgili bir soru soruldu.
Yasa tasarısına bakıldığında, pratikte kentsel dönüşümü kolaylaştıracak
birtakım değişiklikler içerdiği görülmektedir. Dolayısıyla bir an önce bu
pratik değişikliklerin yerine getirilmesi ve kentsel dönüşümün
kolaylaştırılması açısından bu yasa tasarısı Genel Kurulumuzun önüne getirilmiş
durumdadır.
Sayın Kemalettin Nalcı uzunca bir soru sordular. O soruya yazılı
olarak, müsaade ederlerse, cevap verelim çünkü detaylı birtakım hususları ifade
ettiler.
Kışlık nüfusu az
olan ve yaz nüfusu artan belediyelerle ilgili bir soru soruldu. Küçük
belediyeler ve bu arada da buna benzer, yaz nüfusu artan belediyelerle ilgili
olarak belediye gelirlerini artırmaya yönelik çeşitli çalışmalar İçişleri
Bakanlığımızda devam etmektedir.
Tarsus’un il
yapılması için bir çalışma olup olmadığı soruldu. Şu anda Hükûmetimizde
Tarsus’un veya bir başka yerleşim yerinin il yapılmasıyla ilgili bir çalışma
bulunmamaktadır.
Karakollarımıza
roketatarlarla saldırı yapıldığından bahsedildi. Gerçekten, karakollarımıza
yapılan haince saldırıları, terör örgütünün yaptığı haince saldırıları buradan
ben de yüce Meclisin çatısı altında lanetle kınıyorum. Elbette Hükûmetimizin, bu hususta yapılması gereken işlerle ilgili
olarak İçişleri Bakanlığımızın Silahlı Kuvvetlerle birlikte yürüttüğü
çalışmalar kararlılıkla devam ettirilecektir. Terörle mücadele, kararlılıkla
devam ettirilmesi gereken ve beraberinde sosyal çalışmalarla da devam
ettirilmesi gereken bir husustur ve Hükûmetimiz her
iki konuda da kararlılığını devam ettirmektedir. Bu hususta, tabii, milletçe
birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmemiz lazım. Terörün bütün ülkeler
açısından nasıl bir bela olduğu açık. Türkiye’de de bu meseleye karşı el birliğiyle
mücadelemizi kararlılıkla devam ettireceğiz.
Ankara
Belediyesinin borçluluğuyla ve yasanın bununla ilişkili olup olmadığıyla ilgili
bir soru soruldu. Elbette, bu yasa Ankara Belediyesi veya bir başka belediyenin
borçluluk durumuyla ilgili bir yasa değildir. Biraz önce ifade ettiğim gibi
kentsel dönüşümü kolaylaştırmak için, kentsel dönüşüm düşünen belediyelerin
işini kolaylaştırmak için yapılan bir değişiklik söz konusudur. Gerçekten
Türkiye’de kentsel dönüşüme ne kadar büyük ihtiyacımız olduğu açık ve eldeki
mevzuatın bu dönüşümleri gerçekleştirme konusunda yetersiz olduğunu da
görüyoruz. Belediyelerimiz, ister iktidar partisine ait belediyeler olsun ister
diğer partilere ait belediyeler olsun bu kentsel dönüşüm işlemleri sırasında
sıkıntı çekiyorlar, bu yasayı onun için yapıyoruz.
Bu Avrupa Yerel
Yönetimler Şartı’yla ilgili konulan çekinceler hususunda da yazılı olarak cevap
vereceğiz.
Bu arada kentsel
dönüşüm projeleriyle ilgili olarak Küçükçekmece’de Ayazma’daki, biraz önce
milletvekilimizin bahsettiği ailelerle ilgili olarak da Küçükçekmece
Belediyesine ben sizin ilettiğiniz bilgileri ileteceğim.
Ankara ve
Diyarbakır’daki su fiyatlarıyla ilgili bir noktaya temas etti değerli bir
milletvekilimiz. Suyun metreküpü için Ankara’da zannediyorum 8 lira civarında
bir ifade kullanıldı. Şimdi arkadaşların bana verdiği bilgiden sizlere ifade
ediyorum, suyun metreküpü Ankara’da 8 liradan değil, 2 lira 70 kuruştan
vatandaşımıza verilmektedir.
Teşekkür ediyorum
Değerli Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Sayın Uslu,
buyurun.
CEMALEDDİN USLU
(Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu,
nüfusu 2 binin altında olan belde belediyeleriyle ilgili cevabınız çok net
anlaşılamadı. Bu belediyeler, bildiğim kadarıyla, son defa seçime girmişlerdi.
Bu yeni durumda bu belediyeler önümüzdeki yerel seçimlerde seçimlere
girebilecekler midir? Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Taner…
RECEP TANER
(Aydın) – Sayın Bakanım, biraz önceki açıklamanızda BELDES projelerinde yarım
olan yatırımların devam ettiğinden bahsettiniz ama Bakanlık bütçesine
baktığımızda bir pay ayrılmadığını görüyoruz. Nasıl devam ettiriyorsunuz?
İki:
Belediyelerin katı ve sıvı atık tesisleri tam olarak çalıştırılamamakta, Hükûmet olarak en önemli maliyet olan enerji desteği
konusunda bir çalışmanız var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın İnan…
MÜMİN İNAN
(Niğde) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakanım,
AKP hükûmetlerinin her şeye para ve
rant gözüyle baktığını gayet iyi biliyoruz. Bundan dolayıdır ki birçok kamu
kurumu özelleştirildi. Bu özelleştirilen kurumlar arasında elektrik kurumları
da gelmektedir. Niğde ve yöresinde özelleştirilen elektrik kurumları Alarko ve
ortakları tarafından alınmıştır. Alındıktan sonra içme sularından dolayı
elektrik borcu olan köy ve kasabaların, insanlar susuzluğa mahkûm edilmek
üzere, suları kesilmiştir ve aylardır, günlerdir suları akmamaktadır. Bu
devirde insanları para karşılığında susuzluğa ve açlığa mahkûm etmek hangi
insanlığa sığar? Gazze’de bir tek bebeğe ilaç
götürürken orada mücadele veren insanları hepimiz alkışlıyoruz, İsrail’in
yaptığını kınıyoruz da, Niğde’deki insanları susuzluğa mahkûm etmek hangi
politikaya sığar? Bunun cevabını sizden bir Niğdeli olarak bekliyorum,
Niğdeliler de bekliyor.
Teşekkür ediyorum
efendim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Ural…
KADİR URAL
(Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
çıkarmış olduğunuz yasalarla büyükşehirlerin alt ilçe belediyelerinin bütün
gelirlerinde kısıtlamalara gidildi. Bu kanunda da yine aynı şekilde, alt
belediyelerin elinde bulunan, 3492’ye göre imar konularındaki, alt
belediyelerin alacak olduğu birçok gelir büyükşehirlere geçmektedir. Alt
belediyeleri kapatmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakan,
buyurun.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum.
Biraz önce ifade
etmiştim, biraz önce bahsedilen, nüfusu 2 binin altında olan belde belediyeleri
önümüzdeki seçimlerde seçime gireceklerdir şu andaki mevzuat çerçevesinde ve
bununla ilgili Hükûmetimizin hâlihazırda yeni bir
çalışması da yoktur.
Atık su
arıtmaları için enerji desteği verilip verilmeyeceğiyle ilgili bir soru
soruldu. Bu hususta da enerji desteği verileceği hususunda bir çalışma mevcut
değildir.
Değerli bir
milletvekilimiz AK PARTİ hükûmetlerinin her şeye para
ve rant açısından baktığını ifade etti. Elbette buna
katılmak mümkün değildir. AK PARTİ hükûmetleri
prensibini önce insan olarak belirleyen ve insanı önceleyen hükûmetlerdir,
öyle olmuştur, bundan sonra da böyle olacaktır. Biz parayı insana hizmetin bir
aracı olarak görürüz. Parayı iyi kullanmak gerekir. Hükûmetlerin
görevi milletin parasını bütçenin imkânları içerisindeki çerçevede yine millete
hizmet olarak döndürmek yönünde olmalıdır ve bizim başından beri prensibimiz
hep bu olmuştur. Bundan sonra da vatandaşımıza, insanımıza bu prensiple hizmet
etmeye devam edeceğiz.
Burada, Niğde’de
içme sularıyla alakalı elektrik borçlarından dolayı suların kesildiğinden
bahsetti bir değerli milletvekilimiz. Durum tam olarak nedir, tabii şu anda
bunu bilmediğim için kesin bir cevap veremeyeceğim. Ancak, şunu mu ifade
ediyoruz?
MÜMİN İNAN
(Niğde) – Sayın Bakanım, net olarak şunu söylüyorum: Elektrik borcu ödenmediği
için sular kesik ve onlarca gündür akmıyor.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli Milletvekili, şunu mu ifade ediyoruz? “İnsanlar
elektrik kullansınlar ve daha sonra borçlarını ödemesinler.” Herhâlde bunu
söylemiyorsunuz.
MÜMİN İNAN
(Niğde) – Böyle bir şey söylemedik efendim, hayır. Muhtarlığa ödemiş
olabilirler. Ama parasını ödeyip, muhtarlıktan başka tarafa ödenmemiş sular
için parasını ödeyen insanların cezalandırılması hak mıdır? Onu söylüyorum.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Bakın, eğer şimdi ben sizin bu…
BAŞKAN – Sayın
Bakan, lütfen karşılıklı konuşmayalım.
MÜMİN İNAN
(Niğde) – Lütfen sular açılsın.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Müsaade edin…
MÜMİN İNAN
(Niğde) – Yani siz Sağlık Bakanısınız ve hastalık olabilir, kolera olabilir,
tifo olabilir…
BAŞKAN – Sayın
İnan, oturur musunuz lütfen.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sizin verdiğiniz
bu bilgi üzerine borçlarını ödeyip de suyu kesilen kimse var mı ona baktıracağım,
yani Niğde Valiliğine talimat vererek.
MÜMİN İNAN
(Niğde) – Tek kuyu olduğu için bütün köyde kesiliyor.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Ama burada bütün
mesele şudur: Yani elektrik borcu olan birilerinin elektrik borcunu ödemesinin
gerektiğini hepimiz biliyoruz. Herhâlde sizin kastınız da bu değil. Ben
meseleyi incelettireceğim.
BAŞKAN – Sayın
Bakan, süre tamamlanmıştır.
Teşekkür ediyorum
MÜMİN İNAN
(Niğde) – Hayır efendim, benim söylediğim şey, tüzel kişi olarak muhtarlık
cezalandırılabilir ama orada vatandaşlar niye cezalandırılıyor, söylemek
istediğim bu.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Şimdi, meseleyi söylediğim gibi, bu sizin
ifade ettiğiniz tarzda incelettireceğim, durumun ne olduğuna baktıracağım.
MÜMİN İNAN
(Niğde) – Lütfen efendim… Lütfen…
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Elbette alt
belediyeler için birtakım kısıtlamalar getirilerek alt belediyelerin
gelirlerini azaltmak, alt belediyeleri zayıf düşürmek diye bir niyet söz konusu
olamaz. Hükûmetimiz döneminde belediyelere hem çok
eşit biçimde davranılmıştır bir parti ayrımı yapılmaksızın hem de belediyelerin
gelirlerinin artırılması için birçok çalışma yapılmıştır. Belediyelerimizin bu
gelirlerini artırmak için çalışmalarımıza devam edeceğiz. Tabii ki alt
belediyeleri kapatmak gibi bir düşüncemiz de yok.
Teşekkür ederim
Değerli Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Teklifin tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE
(Yalova) - Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.
BAŞKAN -
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım ancak bir yoklama talebi var,
yerine getireceğim.
Önce isimleri
tespit ediyoruz: Sayın İnce, Sayın Aslanoğlu, Sayın
Oksal, Sayın Yazar, Sayın Güner, Sayın Güvel, Sayın Köse, Sayın Susam, Sayın Halıcı, Sayın Öztürk, Sayın Tütüncü, Sayın Çakır, Sayın Sönmez, Sayın
Paçarız, Sayın Tütüncü, Sayın Hacaloğlu, Sayın Barış,
Sayın Serter, Sayın Arat, Sayın Ağyüz.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar ve 14
Milletvekilinin, 03.07.2005 Tarih ve 5393 Sayılı Belediyeler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile İçişleri Komisyonları Raporları (2/435) (S. Sayısı: 509) (Devam)
BAŞKAN – Teklifin
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
BELEDİYE
KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 73 üncü
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 73-
Belediye, belediye meclisi kararıyla; konut alanları, sanayi alanları, ticaret
alanları, teknoloji parkları, kamu hizmeti alanları, rekreasyon
alanları ve her türlü sosyal donatı alanları oluşturmak, eskiyen kent
kısımlarını yeniden inşa ve restore etmek, kentin tarihi ve kültürel dokusunu
korumak veya deprem riskine karşı tedbirler almak amacıyla kentsel dönüşüm ve
gelişim projeleri uygulayabilir. Bir alanın kentsel dönüşüm ve gelişim alanı
olarak ilan edilebilmesi için yukarıda sayılan hususlardan birinin veya bir
kaçının gerçekleşmesi ve bu alanın belediye veya mücavir alan sınırları
içerisinde bulunması şarttır.
Kentsel dönüşüm
ve gelişim proje alanı olarak ilan edilecek alanın; üzerinde yapı olan veya
olmayan imarlı veya imarsız alanlar olması, yapı yükseklik ve yoğunluğunun
belirlenmesi, alanın büyüklüğünün en az 5 en çok
Büyükşehir
belediye ve mücavir alan sınırları içinde kentsel dönüşüm ve gelişim projesi
alanı ilan etmeye büyükşehir belediyeleri yetkilidir. Büyükşehir belediye
meclisince uygun görülmesi hâlinde ilçe belediyeleri kendi sınırları içinde
kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilir.
Büyükşehir
belediyeleri tarafından yapılacak kentsel dönüşüm ve gelişim projelerine
ilişkin her ölçekteki imar planı, parselasyon planı, bina inşaat ruhsatı, yapı
kullanma izni ve benzeri tüm imar işlemleri ve 3/5/1985
tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda belediyelere verilen yetkileri kullanmaya
büyükşehir belediyeleri yetkilidir.
Kentsel dönüşüm
ve gelişim proje alanlarında bulunan yapıların boşaltılması, yıkımı ve
kamulaştırılmasında anlaşma yolu esastır. Kentsel dönüşüm ve gelişim projesi
kapsamında bulunan gayrimenkul sahipleri ve belediye tarafından açılacak
davalar, mahkemelerde öncelikle görüşülür ve karara bağlanır. Kentsel dönüşüm
ve gelişim proje alanlarında, 4/11/1983 tarihli ve
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27 nci maddesine göre verilecek
kamulaştırmanın aceleliği kararı belediye meclisi ve büyükşehir belediye
meclisi tarafından verilir.
Kentsel dönüşüm
ve gelişim alanları içinde yer alan eğitim ve sağlık alanları hariç kamuya ait
gayrimenkuller harca esas değer üzerinden belediyelere devredilir. Kentsel
dönüşüm ve gelişim proje alanlarında yıkılarak yeniden yapılacak münferit
yapılarda ilgili vergi, resim ve harçların dörtte biri alınır.
Kentsel dönüşüm
ve gelişim proje alanlarındaki gayri menkul sahipleri ve 24/2/1984
tarihli ve 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak
Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanuna istinaden, hak sahibi olmuş kimselerle anlaşmaları hâlinde
kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanında hakları verilir. 2981 sayılı Kanun
kapsamına girmeyen gecekondu sahiplerine enkaz ve ağaç bedelleri verilir veya
belediye imkanları ölçüsünde kentsel dönüşüm ve
gelişim proje alanı dışında arsa veya konut satışı yapılabilir. Bu kapsamda
bulunanlara Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ile işbirliği yapılmak suretiyle
konut satışı da yapılabilir. Enkaz ve ağaç bedelleri arsa veya konut
bedellerinden mahsup edilir.
Kentsel dönüşüm
ve gelişim alanı ilan edilen yerlerde belediyelere ait gayrimenkuller ile
belediyelerin anlaşma sağladığı veya kamulaştırdıkları gayrimenkuller
üzerindeki inşaatların tamamı belediyeler tarafından yapılır veya yaptırılır.
Belediye ile anlaşma yapmayan veya belediyece kamulaştırılmasına gerek
duyulmayan gayrimenkul sahiplerinden proje alanında kendilerine 3194 sayılı
Kanunun 18 inci maddesine göre ayrı ada ve parselde imar hakkı verilmemiş
olanlar kamulaştırmasız el atma davası açabilir.
Kentsel dönüşüm
ve gelişim proje alanlarında yapılacak alt yapı ve rekreasyon
harcamaları, proje ortak gideri sayılır. Belediyelere ait inşaatların proje
ortak giderleri belediyeler tarafından karşılanır. Kendilerine ayrı ada veya
parsel tahsis edilen gayrimenkul sahipleri ile kamulaştırma dışı kalan
gayrimenkul sahipleri, sahip oldukları inşaatın toplam metrekaresi oranında
proje ortak giderlerine katılmak zorundadır. Proje ortak gideri ödenmeden
inşaat ruhsatı, yapılan binalara yapı kullanma izni verilemez; su, doğalgaz ve
elektrik bağlanamaz.
Dönüşüm alanı
sınırı kesinleştiği tarihte, bu sınırlar içindeki gayrimenkullerin tapu
kütüğünün beyanlar hanesine kaydedilmek üzere tapu sicil müdürlüğüne,
paftasında gösterilmek üzere kadastro müdürlüğüne bildirilir. Söz konusu
gayrimenkullerin kaydında meydana gelen değişiklikler belediyeye bildirilir.
Kentsel dönüşüm
ve gelişim alanı ilan edilen yerlerde; ifraz, tevhit, sınırlı ayni hak tesisi
ve terkini, cins değişikliği ve yapı ruhsatı verilmesine ilişkin işlemler
belediyenin izni ile yapılır. Bu yerlerde devam eden inşaatlardan projeye
uygunluğu belediye tarafından kabul edilenler dışındaki diğer inşaatlar beş yıl
süreyle durdurulur. Bu sürenin sonunda durdurma kararının devam edip
etmeyeceğine belediye tarafından karar verilir. Toplam durdurma süresi on yılı
geçemez.
Belediye, kentsel
dönüşüm ve gelişim projelerini gerçekleştirmek amacıyla; imar uygulaması
yapmaya, imar uygulaması yapılan alanlardaki taşınmazların değerlerini tespit
etmeye ve bu değer üzerinden hak sahiplerine dağıtım yapmaya veya hasılat paylaşımını esas alan uygulamalar yapmaya
yetkilidir.
Kentsel dönüşüm
ve gelişim projelerinin uygulanması sırasında, tapu kayıtlarında mülkiyet
hanesi açık olan veya ayni hakları davalı olan taşınmazlar doğrudan
kamulaştırılarak bedelleri Mahkemece tayin edilen bankaya belli olacak hak
sahipleri adına bloke edilir. Belediye kentsel dönüşüm ve gelişim projelerinin
uygulama alanında bulunan taşınmazların kamulaştırılması sırasında veraset
ilamı çıkarmaya veya tapudaki kayıt malikine göre işlem yapmaya yetkilidir.
Kentsel dönüşüm
ve gelişim projesi kapsamındaki işler, kamu idareleriyle 75 inci madde
çerçevesinde ortak hizmet projeleri aracılığıyla gerçekleştirilebilir."
BAŞKAN – Madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Ali Oksal, Mersin
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Oksal. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ALİ OKSAL (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün, Belediye
Kanunu’nda değişiklik yapılmasına ilişkin kanun teklifinin ne kadar talihsiz ve
tehlikeli hükümler içerdiğini anlatmak için söz almış bulunmaktayım.
Değerli
milletvekilleri, biz, usulüne uygun olarak yapılan kentsel dönüşüm ve gelişim
projelerine karşı değiliz. Halkımızın iktisadi ve sosyal yaşamını ilerletecek
bir kentleşmeden yanayız. Elbette belediyelerimiz görevlerini yapacak, modern
ve yaşanır kentler inşa edeceklerdir. Ancak, getirilen kanun teklifinin değişik
fıkraları ve konulan geçici madde, bu düzenlemenin ardında bir art niyet
olduğunu açıkça göstermektedir.
Birinci fıkra
diyor ki: Belediyeler eskiyen kent kısımlarını yeniden inşa etmek, kentin
tarihi dokusunu korumak, deprem riskine karşı tedbir almak, yeni konut alanı,
sanayi alanı, rekreasyon alanı oluşturmak için ya da
bunlardan biri için, belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kentsel
dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilir.
Dönüşüm alanı
ilan edilecek yerlerin “imarlı veya imarsız olması, üzerinde yapı olan veya
olmayan” demek suretiyle çok geniş bir alanı kapsaması son derece sakıncalıdır.
Yargı kararları da boş alanların kentsel dönüşüm alanı ilan edilemeyeceğini
söylemektedir.
5 ile
Yine bütün
belediyelere acele kamulaştırma yetkisinin verilmesi de doğru değildir.
Taşınmaza acele el konulabilmesi yolu çok istisnai hâllerde uygulanmaktadır.
Yurt savunmasında, olağanüstü durumlarda, bir de aceleliğine Bakanlar Kurulunca
karar verilmesi hususunda uygulanır. Sadece Bakanlar Kuruluna tanınan bu yetki
tüm belediye meclislerine verilerek yerel yönetimleri Bakanlar Kurulu düzeyinde
bir yetki ile donatmış
olmuyor musunuz?
Bu getirilen
teklifle, büyükşehir belediyeleri, büyükşehir belediye ve mücavir alan
sınırları içinde, kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan edebilecek, yapı
kullanma ve bina inşaat ruhsatı verebilecek ve İmar Kanunu’nda verilen tüm
yetkileri kullanarak ilçe belediyelerine büyük mağduriyetler yaşatacaktır.
Büyükşehir belediyeleri
âdeta bir krallık, bir imparatorluk olacaktır. Kendisine bağlı ilçe belediyelerine Kentsel
Dönüşüm ve Gelişim Projesi yapma iznini isterse verecek, istemezse de
vermeyecektir. Ayrıca, ilçe ve il
belediyeleri ters düştüğü siyasi rakiplerini mağdur etmek ve baskı altına almak
için, mal varlıklarının bulunduğu yerleri kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan ederek zora sokacaktır.
Değerli
milletvekilleri, getirilen
teklifle kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan edilen yerlerde,
eğitim ve sağlık alanları hariç olmak üzere, kamuya ait tüm taşınmazlar harca
esas değeri üzerinden yani düşük bir bedelle belediyelere devredilmesi
sağlanacaktır. Kentsel dönüşüm ilan edilebilecek alanlar çok geniş tutulduğu
için Türk Silahlı Kuvvetlerine ait alanlar da bu kapsam içinde bırakılmaktadır.
Teklifin İçişleri Komisyonunda görüşülmesi sırasında teklifin birinci
fıkrasının sonuna Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullanım alanında bulunan yerlerde
kentsel dönüşüm için Millî Savunma Bakanlığından görüş alınmasına ilişkin
önerge verdik. Benzer bir önergeyi iktidar partisi Milletvekili Abdülhadi Kâhya da verdi.
Bunun üzerine iktidar partisi vekilleri beş dakika ara talep etti ve
aradan sonra Sayın Kahya önergesini geri çekti. “Ne
oldu bu beş dakikada?" diye
sormuştum. Tekrar soruyorum: “Ne oldu bu beş dakikada?” Türk Silahlı
Kuvvetlerinin kullanım alanında bulunan yerler için Millî Savunma Bakanlığından
görüş alınmasının ne sakıncası vardı?
Değerli
milletvekilleri, eleştiri konusu yapacağım bir başka fıkra da kentsel dönüşüm
ve gelişim alanı içinde belediyeyle anlaşma yapmayan veya belediyece
kamulaştırılmasına gerek duyulmayan gayrimenkul sahiplerinin güya
mağduriyetlerinin giderilmesi için 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 18’inci
maddesine göre yer tahsisinin yapılmasının zorunlu olduğu ifade edilmiştir.
Buna göre, kentsel dönüşüm alanı içinde İmar Yasası’nın 18’inci maddesi
uygulanamaz ise gayrimenkul sahipleri kamulaştırmasız el atma davası
açabileceklerdir. Ancak bu söylenmese de yargı yolu açıktır çünkü Anayasa’nın 125’inci
maddesine göre idarenin her türlü eylem ve işlemi yargı denetimine tabidir
demektedir.
İstismara açık
bir diğer fıkra, belediyelerin asli görevi olan ve yapması gereken hizmetlerden
altyapı ve rekreasyon giderlerini proje ortak gideri
olarak kabul edip kentsel dönüşüm alanı içerisinde kalan ve kendilerine ayrı
ada ve parsel tahsis edilen gayrimenkul sahipleri ile kamulaştırma dışı kalan
gayrimenkul sahiplerini şişirilmiş bu gidere ortak etmesidir.
Burada dikkat
edilmesi gereken husus, belediye kendi yaptığı ya da yaptırdığı inşaatlarda
proje ortak giderini kendisi öderken gayrimenkul sahiplerinin sahip olduğu
inşaatın her metrekaresi için proje ortaklık giderlerini ödemek zorunda
bırakılmasıdır. Bu hüküm, gayrimenkul sahiplerini mal varlıklarını satmaya
zorlamaktan başka bir şey de değildir. Zira proje ortak giderini ödemeyene
inşaat ruhsatı, yapı kullanma izni verilmeyeceği, su, doğal gaz, elektrik
bağlanmayacağı hüküm altına alınmıştır. Bu düzenlemede sosyal devlet olmadığı
gibi, vatandaşımızın huzur ve refahını temin eden ve güçsüzleri güçlüler
karşısında koruyan bir düzenlemenin varlığından da kimse bahsedemez.
Eleştireceğim bir
başka fıkra da şudur: Teklife göre kentsel dönüşüm alanı ilan edilen yerlerde
inşaatı devam eden projelerin belediye tarafından uygun bulunmaması durumunda
inşaatların beş yıl süreyle durdurulacağı, istenirse bu süre belediye
meclisince on yıla kadar uzatılacağı için, vatandaş kendi mal varlığı
üzerindeki tasarruf hakkını kullanamayacağından dolayı, bu yeri değerinin çok altında
satmak zorunda kalacak olmasıdır.
Böyle bir yasa
olur mu değerli arkadaşlar? Kendi malınızı on yıl süreyle kullanamadığınızı
düşünün. Bu süreç içerisinde, bu malvarlığınızdan hiçbir surette yarar
sağlayamayacağınız gibi, ihtiyacınız olduğu takdirde de hiçbir şekilde
kullanamayacaksınız.
Değerli
milletvekilleri, bugün itibarıyla, sadece Ankara Şehir Plancıları Odası
tarafından Büyükşehir Belediyesine karşı açılmış 70 kadar dava mevcuttur.
Bunların 9 tanesi, sadece boş arazilerde ilan edilen kentsel dönüşüm
projelerine ilişkindir. Ankara Büyükşehir Belediyesine karşı açılan davalar ve
bu davalarda yüzde 90 oranında verilen yürütmeyi durdurma kararları, sonuçlanan
pek çok davada verilen proje iptal kararları, büyükşehir belediyesinin haksız
olduğunu ortaya koymuştur.
Bu gerçeğe rağmen
bu yasa teklifiyle öyle bir geçici madde getiriliyor ki hukuk gelenekleri
alenen çiğneniyor. Şöyle ki: “Bu kanunun yürürlüğe girmesinden önce yargı
mercilerinde açılmış ve kesin hükme bağlanmamış davalara da bu kanun hükümleri
uygulanabilir.” demek suretiyle kanun geçmişe haksız bir şekilde tesir
ettirilerek hukuk etkilenmek istenmektedir.
Değerli
milletvekilleri, eğer bu geçici maddedeki hükümler yeterli olmazsa, bir önerge
ile geçici maddenin kapsamı genişletilerek bir çok
yanlış şeyler kotarılmaya çalışılırsa da şaşmayın. Tabii ki bu kanunun
uygulanmasıyla sonuçlar tersine gelişeceği için, haksız çıkan tarafa, teselli
olsun diye “Harç, yargılama gideri ve avukatlık ücreti yükletilemez.” deniyor.
Eğer iktidar
gerçekten kentsel dönüşüm yapmak istiyorsa, belirttiğimiz konulardaki istimara
açık noktaları engelleyecek düzenlemeler yapmalıdır. İnsanın mülkiyet hakkı
temel haktır. Günahlarınızı sevapmış gibi önümüze çıkarmaktan artık vazgeçin.
Saydığım bu
nedenlerle, bizlerde kentsel dönüşüm projesinin iyi niyetle uygulanamayacağı
kanaati hasıl olduğundan, bu kanun teklifine karşıyız.
Değerli
milletvekilleri, her birimiz değişik siyasi partilerden kendi bölgemizden
seçilmiş ve Parlamentoya yollanmış milletvekilleriyiz. Halkın huzuru, refahı ve
mutluluğu için yasa çıkartmakla görevlendirilmişiz. Ancak çıkarılan bu yasa,
Türkiye’nin tamamını mutsuz edecek bir şekilde düzenlenmişse biz burada görev
yapmıyoruz demektir. Bu yasadan dolayı mağdur olacak vatandaşlarımızın
evlatlarının...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Oksal, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
ALİ OKSAL
(Devamla) – …geleceğini karanlığa sürüklemeye hiçbirimizin hakkı yoktur diyor,
hepinize teşekkür ediyor, saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Oksal.
Madde üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Kadir Ural, Mersin
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Ural. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
KADİR URAL (Mersin) – Sayın Başkan, Türk milletinin değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 509 sıra sayılı 03.07.2005 Tarih ve 5393 Sayılı Belediyeler
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi
üzerinde görüşlerimizi açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
ve ekranları başında bizi izleyen büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, öncelikle şunu belirtmek isterim ki 2005 yılında yani AKP’nin
iktidar olduğu dönemde çıkarılmış olan 5393 sayılı Belediyeler Kanunu’nun
73’üncü maddesinde yapılmak istenilen bu değişiklik teklifi, ülkemizdeki hukuk
sisteminin işleyişi ve sağlıklı bir şekilde devamlılığı noktasında ciddi
sorunlar bulunduğunu göstermektedir. AKP İktidarı, beş yıl önce çıkardığı bir
yasanın bir maddesini değiştirme ihtiyacını hissettiğini bu kanun teklifiyle
yine göstermiş ve ileri görüş eksikliğini bir kez daha kabul etmiştir.
Elbette yasalar,
belirli dönemlerde, toplumsal ihtiyaçlara göre yeniden düzenlenebilir. Fakat bu
kadar kısa bir sürede radikal bir değişikliğe gidilmemesi gerektiği de herhâlde
bir hukuk kuralıdır diye de düşünmekteyim.
Esasen bu kanun
teklifi, daha önce de gündeme gelen ve bir türlü yasalaştırılamayan Kentsel
Dönüşüm Yasa Teklifi’nin önemli bazı hükümlerinin Belediye Yasası içerisine
yerleştirilerek büyükşehir belediyeleri ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığının
yaşadığı sorunları çözmek için getirilmektedir. Kentsel dönüşüm uygulamalarının
yaratmış olduğu sorunları detaylı bir yasayla çözemeyen iktidarın, sorunları
Belediye Yasası içerisine sıkıştırarak çözmeye çalışması, iktidarın sorunlar
karşısındaki çözüm tutumunu da göstermesi açısından önemlidir. Yani, kentsel
dönüşüm sorunları 5393 sayılı Yasa’nın 73’üncü maddesi değişikliğiyle
çözülemez. Bu sadece geçici bir çözüm olur, hatta işleri daha bir karmaşık hâle
getirir ki şu anda getirdiğiniz yasa teklifi sorunları daha da fazlalaştıracak
ve karmaşık hâle getirecektir. Şöyle ki: Teklifin içeriğine bakıldığı zaman,
toplum ve devlet sistemi içerisinde birçok kesim teklif yasalaşırsa olumsuz
olarak etkilenecektir. Kanun uygulayıcıları yani idareciler
hem yurt içindeki yasal süreçlerle hem yurt dışındaki Türkiye Cumhuriyeti’nin
hukuk normlarına kabul ettiği mesela Avrupa İnsan Hakları Mahkemesiyle karşı
karşıya kalacaktır çünkü teklif, genel olarak Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nin mülkiyet hakkı maddelerine aykırı olduğu için, uygulanması
hâlinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde yoğun davalara konu olabilecek
niteliklere sahiptir.
Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’ne taraf devletler mülkiyet hakkını korumak, kollamak ve
mülkiyet hakkına uygun yasal düzenlemeleri de iç hukukunda yapmak zorundadır
fakat bu teklif, tam tersine, mülkiyet hakkına “kentsel dönüşüm alanları” adı
altında keyfî müdahale etmekte ve mülkiyet hakkı sahibini, projeyi yapan
idareyle anlaşmaması durumunda cezalandırma yönüne gitmektedir. Yani bu teklif
ile mülkiyet hakkı bireyin elinden tamamen alınmakta, hatta birey bu hakkını
vermezse cezalandırılmaktadır.
Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası’nın 90’ıncı maddesine göre, milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Hatta,
iç hukuk ile çelişen hükümler bulunur ise milletlerarası andlaşma
hükümleri geçerlidir ve esas alınır, denilmektedir. Bu içeriği itibarıyla,
teklifin yasalaşması hâlinde, mevcut Anayasa’nın ilgili hükümlerine aykırı
olduğu için, başvuru yapılır ise Anayasa Mahkemesi bu kanunu iptal eder.
Kanunun uygulamaya geçme tarihi ile iptal tarihi arasında da uygulama yapılır
ise Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde çok yoğun mülkiyet ihlali
davalarına maruz kalacak ve yüklü tazminatlarla karşı karşıya gelebilecektir.
Ayrıca, bu teklif 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu ile de çatışma hâlindedir,
çelişkilidir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; teklifin 1’inci maddesinin fıkralarına bir göz atacak
olursak eksiklik ve yanlışlıkları da şöyle özetleyebiliriz:
Maddenin üçüncü
fıkrasında büyükşehirlerde yapılacak kentsel dönüşüm ve gelişim proje
alanlarının ilan edilme yetkisinin tamamen büyükşehir yetkisine verildiğini
görürüz. Hatta, alt ve ilçe belediyelerinin kendi
sınırları içinde yapacağı projelere uygunluk yetkisi de büyükşehir belediye
meclislerine bırakılmıştır. Esasen, zaten Büyükşehir Belediye Kanunu ile alt
ilçe belediyelerinin imar uygulamaları çoğunlukla büyükşehir belediyesi
elindedir. Bu maddenin buraya konulmasıyla da büyükşehir belediyelerine “Ben
yaptım, oldu.” mantığıyla çok daha büyük yetkiler verilmekte ve alt belediyeler
iş yapamaz hâle getirilmektedir. Çünkü, ikinci ve
üçüncü fıkrayla, bir büyükşehir belediye meclisi bütün alt belediyelerin her
yerini; kentsel dönüşüm alanına çevirme yetkisine de sahip olmuştur. Bütün her
yeri kentsel dönüşüm alanına çevrilen bir ilçe veya alt belediyenin eli kolu
dördüncü fıkrayla da bağlanmakta, alt belediyelerin 3194 sayılı İmar
Kanunu’ndaki yetkilerle alacak olduğu gelirleri de büyükşehir belediyelerine
verilmektedir. Böylece alt belediyeler zaten kısıtlı imkânlarıyla yapmakta
oldukları zorunlu hizmetlerini de yapamaz hâle getirilecektir.
Buradan bütün alt
ilçe belediyelerine sesleniyorum: Bu kanun teklifine karşı çıkınız. Çünkü, zaten değişik kanunlarla elinizden alınan yetki ve
gelirleriniz, bu kanunla daha fazla kısıtlanacak ve hizmetlerinizi yapamaz hâle
geleceksiniz.
Hatta iktidar
partisine sesleniyorum: Çıkarmış olduğunuz bu ve buna benzer kanunlarla alt
ilçe belediyelerini işlevsiz hâle getirdiniz. Yetkisi ve geliri olmayan
büyükşehir belediyelerinin insafına terk edilmiş alt ilçe belediyeleri
çalışamaz, çalıştırmazlar. Çalışamayan, çalıştırılmayan bir belediyenin de
gereği yoktur, kapatın gitsin. Ayrıca, bu fıkranın gerekliliği ve zorunluluğu
kanun gerekçesinde de yoktur. Bu da bir handikaptır.
Sayın Başkan
değerli milletvekilleri; 1’inci maddenin beşinci fıkrasında kamulaştırmanın
aceleliği kararının da büyükşehir ve belediye meclislerine verilmesi
kanunlarımıza aykırıdır. Çünkü acele kamulaştırma, adından da anlaşılacağı
üzere, olağanüstü hâl ve durumlarda yapılabilir. Acele kamulaştırma durumları,
2942 sayılı Kanun’un 27’nci maddesinde sayılan hâllerde ağır koşullarla
yapılabilir. Olağan kamulaştırmadan niçin kaçınıldığı da madde gerekçesinde
yoktur.
Altıncı fıkrada
“Eğitim ve sağlık alanları haricindeki bütün kamuya ait gayrimenkuller harca
esas değer üzerinden belediyelere devredilir.” denilmektedir. Mesela, Anakara
Büyükşehir Belediyesi, bir alt belediyesi olan Keçiören İlçe Belediyesinin
bütün her yerini kentsel dönüşüm alanı ilan eder ise –ki edebilir- buradaki
bütün belediye ve kamu gayrimenkulleri, Ankara Büyükşehir Belediyesine
geçmektedir. Bunu bir rantiyeci yasa olarak düşünür
isek, büyük haksızlıklara ve kamu gayrimenkulleri üzerinde bulunan garip gureba, fakir fukara, yetim haklarının birilerine peşkeş
çekilmesine sebep olunacaktır. Kamuya ait gayrimenkuller harca esas değer
üzerinden, büyük ihtimalle de komik rakamlar üzerinden belediyelere
devredilirse, ileride kamu gayrimenkullerinin talana uğraması işten bile
değildir. Kendi kurumlarının görüşünün bile alınmadığı böyle bir uygulama
ileride içinden çıkılamaz sorunlar ortaya çıkaracaktır. Hatta bu şekilde olan
yerlerdeki inşaatların, on birinci fıkra ile keyfî olarak beş yıldan on yıla
kadar durdurulabileceği hüküm altına alınarak zorla buraların insanların
elinden alınacağı düşünülmektedir çünkü projelerin uygun olup olmadığına da
neden, niçin sorularına cevap verilmeden belediyeler karar verecektir. Bu hak
mıdır, adalet midir?
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kentsel dönüşüm projeleri ülkemizde kanayan bir
yaradır. Kentlerin düzenli bir şekilde sorunlarının aşılması hedefleniyor ise
vatandaş, meslek odaları, sivil toplum kuruluşları, belediyeler ve bütün siyasi
partilerin asgari olarak üzerinde uzlaştıkları bir kentsel dönüşüm yasası acil
olarak çıkarılmalıdır fakat bu yasa, rant kaygılarıyla
değil toplum merkezli kaygılarla çıkarılmalı ve çözümlenmelidir.
Ayrıca, Sayın
Bakanım biraz önce BELDES konusunda, BELDES’le
yapılan uygulamaların devam ettiğini söyledi. BELDES’le
yapılan uygulamalar devam edemez Sayın Bakanım. BELDES’le
verilen paralar bir yıllığına verilir ve bir yıl içerisinde harcanmak
zorundadır. Bir yıl içerisinde verilen parayı harcayamaz ise zaten devlet onu
geriye alır. 2010 yılı içinde BELDES programlarına para konulamadığından
dolayı, nüfusu 10 binin altındaki belediyeler yapacak oldukları hizmetlerini
yapamaz hâldedirler. Sayın Hükûmetinize güvendiler,
bir yıl önce, iki yıl önce çıkardığınız BELDES kanunuyla alınacak olan paralara
güvenen belediye başkanları şu anda açıkta kaldılar ve çalışamaz hâldedirler.
Teşekkür ediyorum.
Bu kanuna hayır
demenizi istiyor, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Ural.
KADİR URAL
(Mersin) – Yanlış bilgi veriyorlar Sayın Bakanım.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Denkleştirmeden ileri geliyor.
BAŞKAN – Madde
üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Fatma Kurtulan, Van
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Kurtulan. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
FATMA KURTULAN (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
yasa tasarısının 1’inci maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yerel yönetimler tüm dünyada kamu yönetiminin önemli
ve vazgeçilmez unsurlarıdırlar. Tarih boyunca eşitlik, özgürlük, katılımcılık
ve demokratik temsiliyet mücadelesinin yaşandığı
mekânlar olarak yerel yönetimlerin statüsü ülkelerin demokrasisiyle yakından
ilişkilidir. Demokratikleşme kadar yerel hizmetlerin üretilmesi, yürütülmesi,
verimlilik ve etkinliğin sağlanması da toplumsal gelişmişliğin başta gelen
göstergeleridir.
Avrupa Birliği
1980’li yılların ikinci yarısında yerel yönetimlere dönük düzenlemelere
gitmiştir. Türkiye ise 1989 yılında Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı
olarak benimsenen yasal düzenlemeyi birçok paragrafına çekince koyarak
imzalamış ve ancak 2003 yılında kısmi uygulamaya geçmiştir.
Yerel özerklik,
yerel topluluğun yerel nitelikteki işleri kendi başına ve kendi organlarıyla
görebilmesidir. Halkın refah düzeyini artırabilmek için yerel kaynaklara sahip
olması ve bu kaynakları öz yönetim organlarıyla kullanabilmesidir. Yerelin kendi
kurallarını koyma, kendi faaliyetlerini yürütebilme ve merkezî yönetimin yerel
işlere karışmasını önleyebilmesidir. Yerel yönetimler, sağlık, eğitim, çevre,
kültür, ulaştırma, bayındırlık, tarım, yerel trafik ve güvenlik hizmetlerinin
yürütülmesi yanında, gençlik, spor ve dezavantajlı grupların sosyal
faaliyetlerini yerel özerklik çerçevesinde sürdürmeyi içerir. Bu yapısıyla
yerel özerklik merkeziyetçi yönetimlere göre ileri bir aşamadır. Ancak
geldiğimiz aşamada Türkiye’de mevcut yerel yönetim anlayışıyla kentler,
iktidarcı hiyerarşinin merkezî alanları olmaya başlamış, kendilerinden
yoğunlaştırdıkları dengesiz ve devasa güç birikiminin altında ezilerek nefessiz
kalmışlardır. Doğayla birlikte toplumu yutan bu devasa mekânlar, insanlığın
uygarlık adına etkisizleştirildiği, sıradanlaştırılarak yaratıcılıktan
uzaklaştırıldığı, baskı ve sömürünün yaşandığı yerlere dönüşmüştür. Kırsal ve
doğal olandan insanı koparan bu anlayış, kentleri yoksulluğun, işsizlik ve
çevre felaketlerinin üretildiği mekânlar olarak yarattı.
Görüşmekte
olduğumuz bu yasa tasarısı ile yukarıda saydığımız olumsuzluklar desteklenirken
yerel yönetimler, ironik bir şekilde, devlet alanına
hapsedilmektedir. Bu da yerel yönetimleri, üstlenebilecekleri ilerici
rollerinden kopararak iktidarın alanı hâline getirmiştir. İktidar, belediyenin
imkânlarını kendi çıkarı için kullanarak yereli âdeta bir sömürü merkezi hâline
getirmiştir. İktidar, yıllarca ellerinde bulundurdukları doğu ve güneydoğunun
büyük kentlerinin zenginliklerini kendi yararına kullanarak ekonomik hegemonya
kurmuştur. Halka hizmet için değil, kendi yandaşlarına sermaye yaratmak
anlayışının hâkim olduğu belediyecilik geleneğinin karşısında demokratik,
katılımcı, halkçı belediyecilikte model teşkil eden belediyelerimize karşı ise
bir baskı kampanyası başlatılmıştır. Bir yılı aşkındır devam eden baskılar
sonucunda 11 belediye başkanımız tutuklanmıştır. Baskı kampanyası ise
geldiğimiz aşamada, Başbakan öncülüğünde asılsız iddialarla sürdürülmeye devam
etmektedir. Halkın özgür iradesiyle seçtiği belediye başkanlarımızı tutuklamak
yerine, onların oluşturduğu özgür belediyecilik modeli geliştirilmeli ve örnek
alınarak bu temelde bir belediyecilik anlayışı geliştirilmelidir. Özgür ve
halkçı belediyecilik modelinin öncülüğünü yapan belediye başkanlarımızın ve tüm
arkadaşlarımızın tutukluluk durumu bir an önce sona ermelidir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; belediyeciliğin esasını halk iradesi oluşturur ancak
içinde bulunduğumuz süreçte karşı anlayışın hâkim olduğu düzenlemelerin hayata
geçirildiğini görmekteyiz. Demokratik, özgür yerel yönetim anlayışına ters olan
bu tasarının yasalaşarak yürürlüğe girmesiyle birlikte, büyükşehir belediyeleri
tarafından kentsel dönüşüm alanı ilan edilen alanlarda, eğitim ve sağlık
alanları hariç, kamuya ait gayrimenkullerin harca esas değer üzerinden çok
düşük fiyatlarla belediyelere devri öngörülmüştür. Bu tasarı ile büyükşehir
belediyeleri, istedikleri ilçe belediyelerinin tüm değerli gayrimenkullerinin,
belediye binalarının bulunduğu alanları kentsel dönüşüm alanı ilan ederek
belediyelerin kullanmakta olduğu yapılara harca esas değer üzerinden el
koyabilecektir. TMMOB’un yasa ile ilgili
açıklamalarında dile getirdiği gibi bu yasa, kentlerimizde haksız rant oluşumunu, kentin açık ve yeşil alanlarının ortadan
kaldırılmasını, söz konusu alanların yandaşlara verilmesini engelleyen yargı
kararlarını devre dışı bırakmayı amaçlayan ve kentlerimizi daha da içinden
çıkılamaz duruma getirecektir. Yasanın yürürlüğe girmesi sonrasında büyükşehir
belediyeleri dilediği tüm kamu kurumlarının gayrimenkullerine el koyma
yetkisine de sahip olacaktır. Kentsel dönüşüm mağdurlarının yargıya başvurma
hakları da haksız biçimde kısıtlanmakta ya da ortadan kaldırılmaktadır.
İdari ve mali
özerkliği olan yerel yönetimleri esas alan, demokratik, özgür yerel yönetimler
modelini savunurken yerellerin kendilerini, topraklarını, bölgelerini ve
kaynaklarını etkileyen gelişmeler üzerinde söz sahibi olmaları gerektiği hususu
üzerinde durmaktayız. Demokratik toplum, yerellerin demokratik değerleri
üzerindeki katı merkeziyetçi yapıları aşarak yaşam bulacaktır. Demokratik,
özgür yerel yönetim, tüm halkın kararlara ortak edilmesiyle sağlanacaktır. Bu
anlayış, aynı zamanda farklılıklara yaşam hakkı tanınmasını, toplumsal
cinsiyetçi baskılara karşı kadın mücadelesini, ekolojik
dengenin korunmasını, çocuk ve yaşlı haklarını, halkın demokratik
örgütlülüğünü savunmaktadır. Belediyelerin özerkliği savunulurken imkânların
kendi siyasi ve şahsi çıkarları için kullanımını engelleyen, halkın menfaatinin
en önemli husus olarak korunduğu yasal düzenlemeler mutlaka yapılmalıdır.
Konuyla ilgili
görüşlerimi ifade ettikten sonra aynı zamanda sizinle sıcak gelişmeleri de yani
içinde bulunduğumuz önemli gelişmeleri de paylaşmak isteriz. “Kürt sorunu” diye
bir sorunu dile getirdiğimizde birçoğunuzun hoşuna gitmediğini çok iyi
biliyoruz ama bilmiyorum haberiniz var mı, şu an Türkiye'nin dört bir yanına
cenazeler gidiyor. Kan akmaya devam ediyor, anneler ağlamaya devam ediyor ve
Kürt sorunu can yakmaya devam ediyor. Eğer hatırlarsanız savaş kararını
hepiniz, hep beraber vermiştiniz. Bunun sorumluluğunu da şu an almanız
gerekiyor. Önerim, buraya çıkıp birbirinize suçu yüklemekten ziyade, bu
Meclisin bir an önce barış kararlarını çıkarması gerektiği yönünde ortak bir
karara varmamızdır.
Saygılar
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Kurtulan.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 17.31
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.05
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 118’inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
509 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Bir
saniye…
Şimdi söz sırası
Giresun Milletvekili Ali Temür’de.
Buyurun Sayın
Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, on beş dakika dediniz, otuz beş dakika oldu.
BAŞKAN – Doğru
Sayın Vural.
RECEP KORAL
(İstanbul) – Mazeret var, mazeret.
BAŞKAN – Sayın
Vural, benden ve Başkanlık Divanından kaynaklanmıyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim?
BAŞKAN – Benden
ve Başkanlık Divanından kaynaklanmıyor. Zaman zaman
sayın grup başkan vekilleri ara istiyorlar. Bu rutin ve her grup başkan
vekilinin isteğine de aynı şekilde olumlu cevap veriyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Nasıl grup başkan vekili? Bizden bir talepte bulunulmadı.
SUAT KILIÇ
(Samsun) – Bir önerge hazırlığımız vardı.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, böyle keyfî yönetim olmaz!
BAŞKAN – Keyfî
değil Sayın Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Keyfî bir yönetim!
BAŞKAN – Bu,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin yönetiminde her zaman olağan bir uygulamadır
efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Grup başkan vekillerinin birlikte olduğu zaman ancak böyle bir karar
alabilirsiniz.
BAŞKAN – Olağan
bir uygulamadır efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Burası milletvekilleri olmadığı zaman yok sayıyorsa, Meclisi yöneten
kişi de “on beş dakika” diyorsa on beş dakika sonra burada olmalıdır. Keyfinize
bağlı değildir burası.
BAŞKAN – Sayın
Vural, uygulamaya baktığınız takdirde zaman zaman sayın Meclis başkan vekillerinin…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Burası istediğiniz zaman dükkânı açıp kapatacağınız yer değildir.
Saygılı davranın Meclise!
BAŞKAN – Biz
Meclise saygılı davranıyoruz Sayın Vural.
Lütfen oturun.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Nereden saygılı davranıyorsunuz! Bu kadar milletvekili bekliyor sizi!
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) – Nedir öyle el kol hareketleri?
BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin yönetimi hep birlikte, tüm sayın milletvekilleriyle
birlikte yapılmakta, zaman zaman istekleri de
değerlendirmekte. Olay bundan ibarettir.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Hangi istekleri, neden değerlendirdiniz, bir bilgi verin bakalım.
BAŞKAN – Sayın Temür, buyurun.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Özel servis mi yapıyorsunuz?
BİLGİN PAÇARIZ
(Edirne) – Açıklama da yapmıyorsunuz.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Açıklama yapmıyorsunuz, şey yapmıyorsunuz, geliyorsunuz,
bekletiyorsunuz milletvekillerini, yönetiyorsunuz!
BAŞKAN –
Bekletmiyoruz efendim.
ALİ TEMÜR
(Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5393 sayılı Belediyeler Kanununda …
OKTAY VURAL
(İzmir) – Şu yönetime bak ya!
ALİ TEMÜR
(Devamla) – …Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi
üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
RECEP KORAL
(İstanbul) – Haklısın ama diğerleri yaptığında da aynı tavrı koy.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Senin hoşuna gidiyor böyle oturmak!
RECEP KORAL
(İstanbul) – Diğerlerine de aynısını yap.
BAŞKAN – Lütfen
sayın milletvekilleri…
ALİ TEMÜR
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, müsaade ederseniz… Müsaade ederseniz, değerli
arkadaşlar…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Ne diyor ya!
ALİ TEMÜR
(Devamla) – Değerli milletvekilleri, öncelikle, dün akşam Giresun ilimizde
Bulancak ilçemizde Kovanlık beldemizin jandarma karakoluna teröristler
tarafından yapılan saldırıyı nefretle kınıyorum. Şükürler olsun, güvenlik
güçlerimiz anında karşılık vermişlerdir, bir tane bile Mehmetçiğimizin burnu
kanamadan saldırı püskürtülmüştür. Güvenlik güçlerimize ve milletimize geçmiş
olsun diyorum.
Değerli
milletvekilleri, belediyeler kentlerin planlı, sağlıklı gelişiminden sorumlu
kurumlardır ancak gerek imar mevzuatlarından kaynaklanan sıkıntılar ve gerekse
idari, mali problemler ve ülkemizde yaşanan iç göç ve bunun etkisi altında
sağlıklı kentleşmede istenen seviye elde edilememiş, aksine, kentlerimiz hızla
çarpık yapılaşma içerisine girmiştir.
Yerel Yönetimler
Reformu kapsamında 03/07/2005 tarihinde yasalaşan 5393
sayılı Belediye Kanunu ile belediyelerin yetki ve sorumlulukları artırılmış,
yerel yönetimlerde reform düzeyinde yeni düzenlemeler getirilmiştir. 5393
sayılı Belediye Kanunu’nun 73’üncü maddesinde belediyelere kentsel dönüşüm ve
gelişim projeleri uygulayabilme yetkisi verilmiştir. Bu çerçevede büyük
şehirlerimiz ya da il belediyelerimiz çok güzel projeler yapmışlardır.
Tabii, burada
birçok sözcü arkadaşımız Ankara Belediyesini ele aldığı için ben birkaç tane
örnek vereceğim. Dikmen Vadisi Projesi kentsel dönüşüm projesidir, ikinci ve
üçüncü etabı bitirilmiştir, gerçekten, Ankara’ya layık, çok güzel bir projedir.
Bakınız, biraz
önce konuşan arkadaşlarımız Ankara-Esenboğa yolu üzerindeki kentsel dönüşüm
projesinden bahsettiler. Bir yabancı misafir geliyor, devlet adamı, Ankara’ya o
yol üzerinden gelirlerken karşıda gördüğü gecekonduları gösteriyor ve diyor ki:
“Buralar nedir?” Tabii, arkadaşımız cevap veremiyor. “Aman ne güzel villalar!”
diyor.
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – Yeşil alanları kent alanlarına çevirenlerden bahsetsene! Bunları
biz biliyoruz.
ALİ TEMÜR
(Devamla) – “Aman ne güzel villalar!” diyor bizim gecekondulara, altyapısı
olmayan, rekreasyon alanları olmayan, ulaşımı olmayan
gecekondulara. Burası da bir kentsel dönüşüm alanıdır değerli arkadaşlar ve bu
kentsel dönüşüm alanında çok güzel bir proje uygulanmıştır, yüzlerce gecekondu
ortadan kaldırılmıştır ve oradaki yaşayan insanlarımız daha medeni, daha
çağdaş, daha uygun ortamlarda ev sahibi olmuşlardır ve Ankara’ya, Türkiye’ye
yakışır bir proje gerçekleşmiştir.
Bakınız sıkıntı
nereden doğuyor değerli arkadaşlar? 5393 sayılı Kanun’da “kentsel dönüşüm ve
gelişim projeleri” deniliyor. Tabii, bu gelişim kırsal alan olarak o zaman da
düşünülmüş ama zaman içerisinde yapılan projelere yapılan itirazlar sonucu
sıkıntılar meydana gelmiş. Örneğin Esenboğa Havaalanı yolunu ele aldık, o
bölgede gecekondu olan bölgelerde kentsel dönüşüm alanı yapabiliyorsunuz, proje
uygulayabiliyorsunuz ama
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Ali Bey, partiler çeşitli olmaz, diğer partiler olur.
ALİ TEMÜR
(Devamla) – Bu kanun maddesini “sadece Ankara Belediyesi uygular, Ankara
Belediyesi kullanır.” diye bir şart asla söz konusu değil. Tüm büyükşehir
belediyelerimiz ve il belediyelerimiz bu kanun maddesinden yararlanacaklar ve
yaşanabilir kentler ortaya koyacağız.
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) – Kimin yargıda davaları var Ali Bey?
ALİ TEMÜR
(Devamla) – Bakınız, konuşan arkadaşlar diyorlar ki: “Kent rantları
oluşturuldu.” Ben biliyorum ki Mamak dünyanın en büyük
kentsel dönüşüm alanı ilan edildi, projesi uygulandı yaklaşık 50 bin tane konut
var ve bu konutların da çok cazip bir proje olmadığı için, o bölgeyi
kalkındırmak ve imar etmek için uygulanan bir proje olduğu için, halk yararına
bir proje olduğu için belediye buranın maliyetinin tamamını karşılıyor ve
burası da kentsel dönüşüm projesi değerli arkadaşlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Temür, lütfen tamamlayınız.
ALİ TEMÜR
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım.
Dolayısıyla,
Eskişehir yolunda Ankara Büyükşehir Belediyesi bir uygulama yapacak, bir Disneyland yapacak fakat o bölgede gecekondu olmadığı için,
konut olmadığı için, birileri mahkemeye veriyor ve gerekirse bu projeyi
durdurabiliyor. Bu ve buna benzer sıkıntıları ortadan kaldırabilmek için, bu
kanun mutlaka güzel kentler, yaşanabilir kentler oluşturabilmek için
belediyelerimiz için gereklidir. Tüm belediyelerimiz bu kanundan istifade
edebilir.
Ben, bu duygu ve
düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyor, hepinize teşekkür ediyorum
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Temür.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, İç Tüzük 63’e göre tutumunuz hakkında söz istiyorum,
usul tartışması açılmasını… Aleyhinde söz istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Vural.
Üç dakika süre
veriyorum.
SUAT KILIÇ
(Samsun) – Lehinde söz talep ediyorum Sayın Başkan.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Aleyhinde Sayın Başkan…
VIII.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.-
Belli bir süre için verilen aradan sonra Genel Kurulu verilen sürenin bitiminde
açmayarak Meclise, milletvekillerine saygısızlık yaptığı konusunda Oturum
Başkanının tutumu hakkında
OKTAY VURAL
(İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çok değerli
milletvekili arkadaşlarım, biz, milletin temsilcisi olarak Türkiye Büyük Millet
Meclisine geliyoruz ve burada Türk milletini temsil ediyoruz. İç Tüzük’ümüze
göre, başkan vekillerinin görevleri, Genel Kurul görüşmelerini yönetmektir ve
İç Tüzük kurallarına göre yönetmesi gerekir. Bundan önce de Sayın Başkan ara
verdi, yine biz buradaydık, yine yedi sekiz dakika geçti, burada yüce Meclisi
bekletti. Biraz önce on beş dakika ara istedi, otuz beş dakika oldu. Burada
-iktidar partisinin haberi var mı, yok mu, bilmiyorum- elbette böyle bir
ihtiyaç olduğu zaman istişareyle bir ara verilmesi ve bunun uzatılması
konusunda nezaket gösterilmesi istenebilir ama böyle bir talep getirilmedi ve
millet burada bekletildi.
Siz, bu Meclisi
yönetmekle görevlisiniz. Bu milletvekilleri sizin memurunuz değil. “On beş
dakika” diyorsanız on beş dakikada geleceksiniz. Eğer milletvekilleri burada
olmadığı zaman yok sayıyorsanız, siz de olmadığınız zaman yok sayılırsınız.
KERİM ÖZKUL
(Konya) – Diğer başkan vekillerine de aynı tavrı gösterin.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
OKTAY VURAL
(Devamla) – Böyle nezaketsiz bir tutum olur mu? Bunu Meclise, milletvekillerine
saygısızlık olarak görürüm. Hiç olmazsa haber gönderiniz, biz de
milletvekillerine söyleyelim. Yani burada bu kadar bekletmek… En aşağısından,
verdiği zamanda gelemeyeceğini söyleyen bir kimse haber gönderir, “Kusura
bakmayın, böyle bir çalışma var, onun için beklemek durumundayız.” diyerek
sayın milletvekillerimize biz de bu konuda bunun için beklediğimizi söyleriz.
Dolayısıyla on beş dakika içerisinde yoksanız Divan oluşmamış demektir. Bu
kadar. Toplantı bitirilir. Ama sizi ne kadar bekleyeceğiz? Bunu, ben,
milletvekillerinin burada bulunma sebebine ve burada bulunuşuna saygısızlık
olarak görüyorum.
Bir Meclis
başkanı burayı yönetirken önce bu yüce Meclisi başıyla, saygıyla selamlar,
çünkü milletin huzurundadır. Gelip, burada, hemen başlatıp hiçbir şey
söylemeden, kale bile almadan, yani “Ben sizi takmam, istediğiniz gibi
gelirsiniz, oturursunuz, memursunuz.” gibi bir yaklaşımla keyfî bir yönetimi
Türkiye Büyük Millet Meclisi ve buradaki milletvekilleri hak etmiyor. Yani bunu
iletme konusunda bile bu kadar nezaketsiz bir tutumu, ben, milletvekillerimiz
adına, grubumuz adına kınıyorum. Lütfen, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
milletvekillerine saygı gösterin. “On beş dakika sonra” diyorsunuz, on beş
dakika sonra. Haber gönderin, “Yarım saat uzadı.” deyin, onu söyleyin. Ama
kalkıp burada keyfinize göre, on beş dakika diyorsunuz… Bekle babam bekle,
bekliyoruz, geliyor: “E birtakım şeyler olmuştur.” Hiçbir bilgi verme ihtiyacı
bile olmadan, bizim, sizin bu tutumunuzu sorgulamamızı bile… Sanki şey azarlar
gibi konuşuyorsunuz. Sizin ne hakkınız var ya? Ne hakkınız var sizin?
BAŞKAN – Sayın
Vural, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
OKTAY VURAL
(Devamla) – Sizin memurunuz değil, onun için Türkiye Büyük Millet Meclisinin
hükmi şahsiyetine ve milletvekillerine önce saygılı olmayı öğreneceksiniz,
saygı göstereceksiniz. Biz buraya millet adına… Türk milletine saygı
göstereceksiniz.
Hepinize
saygılarımı arz ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Vural.
MEHMET NİL HIDIR
(Muğla) – Bağırmadan, sakin sakin konuş!
BAŞKAN – Lehte
söz isteyen Suat Kılıç, Samsun Milletvekili.
Buyurun Sayın Kılıç.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SUAT KILIÇ
(Samsun) – Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili ve Başkanlık Divanının tutumu üzerinde, tutumun lehinde
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Çok saygıdeğer
milletvekilleri, burada kahir ekseriyetimiz 22’nci ve 23’üncü Dönem
milletvekilleri olarak bulunuyoruz. 23’üncü Dönem milletvekili arkadaşlarımız
da üç yıllarını tamamladılar, dördüncü yıllarının içerisindeler. Dolayısıyla
Parlamento gelenekleri noktasında, Parlamentomuzun teamülleri noktasında ve
zaman zaman yasama çalışmaları sırasında ortaya çıkan
zaman ihtiyacı noktasında herkes hemfikir, bu ihtiyacın herkes farkında. Belli
zamanlarda görüşülmekte olan kanun tasarı ve tekliflerinin içeriğiyle alakalı,
önergelerin hazırlanması sırasındaki gereksinimleri dikkate alan birtakım süre
ihtiyaçlarına geçmişte de ihtiyaç duyulmuştur, bundan sonra da ihtiyaç
duyulabilmesi muhtemeldir, mukadderdir. Dolayısıyla verilmiş olan arada, kanun
tasarısı üzerinde bir değerlendirme yapma ihtiyacı hasıl
olmuştur ve bu arada bu değerlendirme ihtiyacı yerine getirilmiştir. Bu
yapılamamış olsaydı, mevcut metin bu hâliyle görüşülmeye devam edilmiş olsaydı,
belki sürecin devamında bir tekriri müzakere ihtiyacı ortaya çıkabilecekti.
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – Komisyonlar niçin var?
SUAT KILIÇ
(Devamla) - Zaman kaybıysa bu da bir zaman kaybı. Başkanlık Divanının Genel Kurulu açtıktan sonra durumu Genel
Kurulla paylaşması noktasında da herhangi bir nezaket kuralı ihlali kesinlikle
söz konusu değil.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Uzamaz demiyor. Haber versin, haber!
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) – Haber verin!
SUAT KILIÇ
(Devamla) - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, Muhalefet Grup Başkan
Vekilinin uyarısı üzerine…
BİLGİN PAÇARIZ
(Edirne) – Sayın Başkan açıklama yapmak zorunda.
SUAT KILIÇ
(Devamla) - …söz konusu gecikmeden Başkanlık Divanı ve Başkan Vekili olarak
şahsen mesul değilim, ortaya çıkan bir gereksinim tarafıma bildirilmiştir ve
bundan dolayı verilmiş olan on beş dakikalık aranın bir süre uzatılması
ihtiyacı söz konusu olmuştur şeklinde tavrını ortaya koymuştur. (MHP
sıralarından gürültüler)
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) – Haber verin…
KADİR URAL
(Mersin) – Haber verseydi çıkardık dışarıya.
SUAT KILIÇ
(Devamla) - Değerli milletvekilleri, haber verilebilirdi, haber verilmesi daha
doğru olurdu, daha uygun olurdu.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Tamam, onu söylüyoruz.
KADİR URAL
(Mersin) – Biz de onu söylüyoruz.
SUAT KILIÇ
(Devamla) – Yarım saate ihtiyacı olan milletvekillerinin belki odalarına gidip
gelmesi gibi bir ihtiyacın da karşılığı olabilirdi ama haber verilememiş
olmasını bu kadar sert bir üslupla kınama gereği duymanın da çok gerekli
olmadığı kanaatindeyim.
Daha saatler var
önümüzde, devam edeceğiz. Yapmış olduğunuz bu açıklama belki Başkanlık Divanı
tarafından olumlu bir uyarı olarak da değerlendirilebilecektir. Yani on dakika olarak verilen bir aranın yirmi dakikaya uzatılması
gibi bir durum söz konusu olacaksa Başkan Vekili kâtip üyeler aracılığıyla tüm
grupları bilgilendirebilir, bu da söz konusu olabilir ama mehabet içerisinde,
gayet olumlu bir katkı sağlama sürecinin içerisinde, bir kanun teklifi,
tasarısı görüşülürken bu kadar sert çıkışlar yapmanın gerekli olmadığını
düşünüyorum. Başkanlık Divanının tutumunun uygun olduğunu ifade
ediyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Tutumum
aleyhinde söz isteyen Muharrem İnce, Yalova Milletvekili.
Buyurun Sayın
İnce. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova)
– Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
On dakika ara
veriyor Sayın Başkan, otuz beş dakikaya çıkıyor. Gerekçesi basit, çok basit,
yani bugün şu anda geziyor ortalıkta. Biraz sonra şöyle bir
önerge gelecek arkadaşlar, kayıtlara geçsin, tutanaklara geçsin, onun için
peşin peşin okuyorum, gelirse şaşırmayın: “’Bu
kanunun yürürlüğe girmesinden önce açılmış ve hâlen kesin hükme bağlanmamış
davalar ile kesinleşmiş olup da henüz infaz edilmemiş yargı kararlarında dahi
bu kanun hükümleri uygulanır.’ şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.”
Böyle bir önerge gelirse şaşırmayın. Bu on dakikalık aranın otuz beş
dakikaya çıkmasının nedeni budur.
Nasıl ki karga
sesi ile bülbül sesini ayırt etmek için müzisyen olmaya gerek yoksa bunun
Anayasa’ya aykırı olduğunu anlamak için de hukuk profesörü olmaya gerek yoktur.
Yani normal okuma yazması olan, lise 1’de, lise 2’de biraz edebiyat, Türkçe
okumuş birisi bunun Anayasa’ya uygun olmayacağını bilir. Yani siz, bu tasarıyla
zaten Anayasa’nın 35’inci maddesinde mülkiyet hakkına aykırılık getiriyorsunuz,
bunu yapıyorsunuz. Geçici maddeyle af getiriyorsunuz. Silahlı Kuvvetlerin
arazilerine el koyma girişiminiz var.
Benim size bir
tavsiyem olacak değerli arkadaşlarım. Mademki bütün bunları yaptınız, kentsel
dönüşümü rantsal bölüşüm hâline getiriyorsunuz -Hani
diyoruz ya bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür, şu tarihte yürürlüğe
girer- benim şöyle bir tavsiyem var, şöyle bir önerge verin: “Bu kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu Melih Gökçek’le beraber yürütür…”
KADİR URAL
(Mersin) – Ortak yürütür.
MUHARREM İNCE
(Devamla) – “…ortak yürütür.” diye bir önerge verin. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, yani böyle bir şey olamaz. Siz, bu alanlarda yapılar yıkılarak
oluşturulacak lüks yerleşimler için taşınmazları ellerinden alınan sakinleri,
onları kentsel sürgüne tabi tutacaksınız.
Bir başka
amacınız da burada, bu kanun teklifiyle büyükşehirlerdeki Cumhuriyet Halk
Partili ilçe belediyesi yönetimlerinin imar haklarını ele geçirme operasyonu
yapıyorsunuz.
Uyarmadı demeyin,
sonra “Neden Anayasa Mahkemesine gidiyorsunuz?” diye televizyon televizyon, gazete gazete
geziyorsunuz. Yani bunu anlamak için hukukçu olmaya gerek var mı? Bu kanun
Anayasa Mahkemesinden geri döner. Boşuna çalıştırmayın Meclisi, gece yarılarına
kadar bizi burada boşuna bekletmeyin. 15 milyardır bu Meclisin…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HÜSNÜ TUNA
(Konya) – Nereden biliyorsun, görüşme mi yaptın?
BAŞKAN – Buyurun
Sayın İnce.
Sayın
milletvekilleri, lütfen…
MUHARREM İNCE
(Devamla) – Hüsnü Bey, bak laf atıyorsun. Oda komşundun üç sene, açık… Bak laf
atarsan mahcup olursun.
BAŞKAN – Sayın
İnce, buyurun.
Lütfen Genel
Kurula hitap edin.
MUHARREM İNCE
(Devamla) – “Nereden biliyorsun?” Okuma yazması olan herkes bunun Anayasa
Mahkemesinden döneceğini bilir, okuma yazman varsa eğer.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar ve 14
Milletvekilinin, 03.07.2005 Tarih ve 5393 Sayılı Belediyeler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile İçişleri Komisyonları Raporları (2/435) (S. Sayısı: 509) (Devam)
BAŞKAN – Madde
üzerinde şahsı adına söz isteyen Mustafa Kemal Cengiz, Çanakkale Milletvekili.
Buyurun Sayın
Cengiz. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
509 sıra sayılı kanun tasarısının 1’inci maddesi üzerine şahsım adına söz
aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu kanun çalışmasının özünde gizli niyetleri örtmeye
çalışan bir çaba sezilmektedir. Bu yasanın getirileri ile götürüleri,
yasa yapma tekniği ve yasanın ruhu bakımından bakıldığında, büyükşehir belediye
başkanları hariç, diğer belediye başkanlarımızın ve ilçe belediye
başkanlarımızın ve belde belediye başkanlarımızın bu yasa tasarısıyla ilgili
çalışmalar başkanlarımızın içine sinmemiştir. Özellikle dokuz
yıl belediye başkanlığı yapmış ve Parlamentoda bulunan birisi olarak bu
çalışmaya baktığımızda, yasa yapma tekniği olarak ve belediye başkanlarıyla da
görüştüğümüzde böyle uzun bir maddenin algılanması ve belediye başkanlarımızın
ifadesiyle de bu maddeyi okurken sonuna yaklaşıldığında baş kısmının unutulması
ve bir anlam bütünlüğünün dağıtılması ve on dört paragraftan meydana gelmesi
böyle bir yasa yapma teklifi pek parlamentolarda geçmişte görülmemiştir.
Şimdi, bu, yasa
yapma ruhuna da aykırı olduğu gibi hem de belediye başkanlarımızı özellikle
büyükşehir dışında kalan belediye başkanlarımızı yok sayma ve alınan kararla da
özellikle büyükşehir belediye başkanlarımızın hinterlandında bulunan ilçe
belediye başkanlarımızın elinden alınan çevre düzeni planları, elinden alınan
nâzım imar planları ve bunun yanında kentsel ve gelişime dönüştürülen bu
alanların büyükşehirlerin iznine tabi tutulması, büyükşehir belediye başkanlarının
emriyle ancak ilçe belediyelerinin yapılması bu yetki gasbından
dolayı da gelinen nokta büyükşehir belediye başkanlarımızın altında görev ifa
eden belediye başkanlarımızın görevi mahalle muhtarlığı statüsüne
düşürülmektedir, bu da sayın başkanlara haksızlıktır. Yani bu arkadaşlarımız kendi seçilmektedir, meclisler ayrı
seçilmektedir ve kendilerinin de meclisi bulunmaktadır, encümeni bulunmaktadır
ve bir de başkanlık makamı organı vardır. Üç organdan oluşur belediye meclisi,
ama gelinen nokta itibarıyla, büyükşehir belediyelerimize özellikle verilen bu
yetkilerle, alt belediyelerimizin statüsü âdeta büyükşehir belediye
başkanlarımızın memuru konumuna indirgenmiştir.
Şimdi, tabii,
belediye başkanlarımızla da görüşerek bu yasayı analiz ettiğimizde şu notları
çıkardık arkadaşlar:
1) Bu tasarının
sadece büyükşehir belediye başkanlarımıza özel hazırlanmış intibası herkes
tarafından algılanmış.
2) Bu tasarının
Belediye Kanunu içinde değil, 3194 sayılı İmar Kanunu içinde mütalaa edilmesi
gerekirken Belediye Kanunu’nun içine konulmasını da hiçbir belediye başkanımız
algılayamamış.
3) Bu elbise
müstakil ilçe ve belde belediye başkanlarımıza âdeta uymamakta ve bu belediye
başkanlarımız bu elbisenin içinden faydalanamamaktadır.
4) Özellikle
büyükşehir belediye meclislerinin uygun görmesi hâlinde ilçe belediyelerimizin
kendi sınırları içinde kentsel dönüşüm ve gelişim projelerini uygulayabilmesini
getiren bu yasa tasarısı, tamamen büyükşehir belediye başkanlarımızın iki
dudağı arasında, efendim, lütfederse, lütufları olursa ve uygun görürse, alt
belediyelerimizin şehir gelişimlerine ve gecekonduların veya gerçekten böyle
olan mahallerin plan içinde ıslahına ancak büyükşehir belediye başkanlarımızın
şahsi izniyle alınabilir veya alt belediyeler büyükşehre mahkûm edilebilir
anlamı çıkmaktadır.
Özellikle
müstakil ilçe ve belde belediye başkanlarımızın
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, gerçekten bu kanunun içine biraz daha nüfuz
ettiğimizde, bu kanunla kişi hak ve hukukuna ve kişilerin gayrimenkul
değerlerine doğrudan müdahale edildiği ve bunların gasbedilerek
düzenlemeler yapıldığı, hem kişi hukukuna hem de Anayasa’mıza ve ilgili kanunlarımıza
aykırıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
tamamlayınız Sayın Cengiz.
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum.
Aynı hakları…
Davalı olan taşınmazlara doğrudan kamulaştırarak, mahkemeler baypas edilerek
kanun eliyle hukuksuzluk yapılması yine Anayasa’mızın hak ve özgürlüklerin
garanti altına alınan bölümüyle de çakışmaktadır.
Bu yasa Anayasa
Mahkemesi yoluna düştüğü gün, mutlaka bilin, bu yasa geri dönecektir. Biz daha önce de ifade ettik, belediyelerimiz buradan kapatılırken
“Yapmayın, etmeyin, burada muhalefet katkı sağlamak istiyor, muhalefet bir
şeyler söylüyor, burada bir kişinin emriyle kanun çıkarıyoruz, bu Parlamento
hür iradesiyle seçilmiş milletvekillerinin Parlamentosudur, bir kişilik demokrasi
filmi izletmeyin, bir kişilik demokrasi filmini de izlemek istemiyoruz.” diye
ifade etmiştik ve o belediye başkanlarımız gittiler mahkemeye ve tekrar geri
döndüler.
İşte böyle bir
yasayla, böyle bir çalışmayla karşı karşıyayız. İnşallah, en kısa zamanda bu da
doğru yolu bulur diyorum.
Tüm heyetinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Cengiz.
İç Tüzük’ün
72’nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır, okutup oylarınıza sunacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İçtüzük 72
uyarınca görüşmelere devam edilmesini arz ve talep ederiz.
Oktay Vural Mümin İnan Osman Ertuğrul
İzmir Niğde Aksaray
Cemaleddin Uslu Beytullah Asil
Edirne Eskişehir
Gerekçe:
Maddenin
getirdiği düzenlemenin mahzurlarının giderilmesi amaçlanmıştır.
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Yerine
getireceğim Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunacağım, ancak yoklama talebi var.
İsimleri tespit
ediyorum: Sayın Aslanoğlu, Sayın Hamzaçebi,
Sayın Yalçınkaya, Sayın Güvel,
Sayın Köse, Sayın Topuz, Sayın Emek, Sayın Dibek, Sayın Öztürk,
Sayın Halıcı, Sayın Tütüncü, Sayın Çakır, Sayın Köktürk, Sayın Aydoğan, Sayın Yazar, Sayın Paçarız, Sayın Hacaloğlu, Sayın Arat, Sayın Durgun, Sayın Kesici.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar ve 14
Milletvekilinin, 03.07.2005 Tarih ve 5393 Sayılı Belediyeler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile İçişleri Komisyonları Raporları (2/435) (S. Sayısı: 509) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Madde üzerinde on
dakika süre ile soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Ağyüz, Sayın Tankut, Sayın Taner,
Sayın Işık ve Sayın Cengiz’in lütfen tekrar sisteme girmelerini rica ediyorum.
Sayın Ağyüz…
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
Ankara ve Gaziantep’in İller Bankası ve hazine garantili borçları ne kadardır?
Ankara metrosu neden olduğu gibi duruyor?
Gaziantep hafif
raylı sistem güzergâhı ağaç katliamına ve oranın trafik yollarını kapatmasına
rağmen bu proje için belediye hâlen kredi almaya devam ediyor. Bu iş için talep
edilen kredi ne kadardır?
Metro dururken
açılışlara, festivallere trilyonlar harcayan belediyeleri İçişleri Bakanlığı ve
Bayındırlık Bakanlığı, Maliye Bakanlığı neden duyarsız kalıp seyrediyorsunuz?
Seyretmenizin nedeni, bu işi yapanların AKP’li olması mıdır?
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Ağyüz.
Sayın Tankut…
YILMAZ TANKUT
(Adana) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
sizden önce, Hükûmeti temsilen orada oturan Sayın
Sağlık Bakanı, Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde bütün belediyelere hiçbir
ayrım gözetilmeden yaklaşıldığını ve eşit davranıldığını ifade etmiştir.
Şimdi soruyorum:
Türkiye’de bugün itibarıyla hakkında zimmet, rüşvet, yolsuzluk gibi
suçlamalardan dolayı kaç belediye başkanı hakkında soruşturma açılmış, kaç
belediye başkanı bu kapsamdan yargılanmakta ve kaç belediye başkanı
mahkemelerce değişik cezalara çarptırılmıştır? Bu belediye başkanlarının siyasi
partilere göre dağılımı nedir? Mahkeme ve soruşturma kapsamında hangi belediye
başkanları açığa alınmıştır? Henüz soruşturma ve hakkındaki iddialardan dolayı
dava bile açılmayan Adana Büyükşehir Belediye Başkanından başka açığa alınan
belediye başkanı mevcut mudur? Adana Büyükşehir Belediye Başkanının açığa
alınması, sözünü ettiğiniz eşit ve ayrım gözetmeyen anlayışınızın bir neticesi
midir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Taner…
RECEP TANER
(Aydın) – Sayın Bakan, bu maddedeki kentsel dönüşüm alanlarıyla ilgili
düzenlemede sit alanlarının durumu ne olacaktır?
2) Dördüncü
fıkradaki ilçe belediyelerinin yetkilerinin ve elde ettikleri gelirlerin
büyükşehir belediyelerinin yetkisine bırakılmasının amacı nedir?
Üçüncü
fıkrasındaki, bakanlıkların yetkilerinin büyükşehir belediyelerine devrinden
hangi yarar amaçlanmaktadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
hâlen Sosyal Güvenlik Kurumu prim borçlarını zamanında ödeyemedikleri için mal
varlıklarına ipotek konmuş kaç belediye vardır? Bu belediyelerin kaçı iktidar
partisine, kaçı ise diğer partilere ait veya bağımsız belediyelerdir? Hâlen,
belediyelerin Sosyal Güvenlik Kurumu prim borcu toplamı ne kadardır?
İkinci sorum:
Nüfusu 2 binin altında olduğu hâlde yargı kararlarıyla 29 Mart 2009’da son kez
belediye başkanlığı seçimine katılan belde belediyelerinin tüzel kişiliklerinin
korunması yönünde Hükûmetinizce yürütülen bir çalışma
var mıdır, varsa bu çalışma ne aşamadadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Cengiz…
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) – Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım,
bunu yazılı olarak da verebilirsiniz, bazı sorular aynı arkadaşlarla. Kaç
belediye başkanı şu an itibarıyla açıkta bulunmaktadır?
İki: Kaç belediye
başkanımız hakkında soruşturma açılmıştır? Bunların kaç tanesi hakkında
“Yargılanmaya gerek yoktur.” kararı verilmiş, kaç tanesi yargıya havale
edilmiştir? Şu an itibarıyla kaç belediye başkanının yargılanması devam
etmektedir? Kaç belediye başkanımız şu an itibarıyla tutuklanmıştır? Devlete
borcu olmayan belediyemiz var mıdır, varsa devlete borcu olan, en çok borcu
olan belediyemiz hangisidir? Hakkında hüküm verilip cezaya çarptırılan ve hâlâ
belediye başkanlığı yapan ve görevini yürüten belediye başkanımız varsa bunu da
öğrenmek isteriz. Yazılı olarak da alabiliriz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Nalcı…
KEMALETTİN NALCI
(Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
İller Bankası belediyelerin bu katı atıkları ve arıtmalarla ilgili herhangi bir
fon ayırmayı düşünüyor mu?
İkinci sorum:
2012 yılına kadar tüm belediyelerin kanunen atık su ve katı atıklarının çöp
tesislerini yapmaları gerekiyor. Sizce bu zamana kadar bu yapılabilir mi?
İkinci sorum bu.
Üçüncü sorum:
Yapılamazsa bunun yaptırımı, cezai müeyyidesi işleyecek mi?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Nalcı.
Sayın Bakan,
buyurun.
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Ağyüz’ün sorusu: Tabii, belediyelerimizin İller Bankasına
olan borçlarını biz ticari sır hüviyeti içerisinde, bunları, bildiremiyoruz.
Metro neden devam
etmiyor ve belediyelerin harcamalarıyla ilgili soruyla alakalı… Tabii, metronun devam edip etmediği noktasında bir bilgim yok ama
büyükşehir belediyesinden bu konuda bilgi alınabilir. Yazılı olarak cevap
verilmesini kendilerinden talep edeceğiz.
Belediye
harcamalarıyla ilgili, İçişleri Bakanlığı bildiğiniz gibi belediyeleri
denetliyor. Yani buradaki sorunun altında eğer bir belediyenin harcamalarında
bir usulsüzlük bildirisi olursa bu da ayrıca incelenebilir.
Sayın Tankut’un sorusu: “Belediyelere eşit davranılıyor mu?” Biz
bunu her zaman ifade ettik, Hükûmetimiz, tüm
bakanlıklar, belediyelere tüm iş ve işlemlerinde eşit mesafede durmaktadır, her
türlü katkıyı da yapma gayreti içerisindedir.
“Kaç belediye
soruşturma…” şeklinde ve tutuklanan, yargılanan, bu tür bilgileri… Sayın Nalcı’nın da sorusu aynı mahiyette, yazılı olarak cevap
verilecektir.
Sayın Başkanım,
Sayın Taner’in sorusu sit alanlarının durumuyla alakalı. Özel yasalarla,
bildiğiniz gibi, sit alanları yönetiliyor. İlçe belediyeleri kentsel dönüşüm
yapmıyorlar. Bu tasarıyla birlikte belediye meclisinin, büyükşehir
belediyesinin yetki vermesi, müsaade etmesi hâlinde ancak yapılabilecek.
Yine bir soruda
“İlçe belediyelerinin gelirleri büyükşehirlere aktarılıyor.” gibi ifade oldu.
Bu metinde böyle bir netice yok, böyle bir olguyu meydana getirmiyor.
Evet, Sayın
Başkan, Sayın Işık’ın sorusu borçlarla ilgili, SGK’dadır
bu kayıtlar, yazılı olarak cevap verilecektir.
Nüfusu 2 binin
altında olan belediyelerle ilgili, bildiğiniz gibi yargı süreci devam ediyor,
yeni bir çalışma yoktur.
Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Sayın Başkan soru hakkımız var, devam edebilir miyiz?
BAŞKAN –
Görüyoruz Sayın Korkmaz burada, söz vereceğiz size.
KEMALETTİN NALCI
(Tekirdağ) – Sayın Bakanım, benim sorumun cevabı o değil.
BAŞKAN – Sayın
Korkmaz, buyurun.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Sayın Bakana şunu soracağım efendim: Birçok kişi aradı. Şahısların
belediyeye olan kira ve benzeri borçları var, birikmiş borçlar. Anapara
üzerine, tabii, faizler de binince ödenemez durumda bu borçlar. Bu borçların
yeniden yapılandırılmasıyla ilgili aslında mevzuatımızda da bir hüküm var ama
o, mahkemeye intikal etmiş borçlarla ilgili. Israrla soruyorlar, özellikle
Sayın Ali Babacan’ın
bir yerde bahsedip gerisini getirmediği, şahısların belediyeye
olan borçlarının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili Hükûmetinizin
bir çalışması var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Nalcı…
KEMALETTİN NALCI
(Tekirdağ) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, bu
sefer sorumu dikkatli dinlerseniz cevap verebilirsiniz, öteki seferde
dinlememişsiniz, Mustafa Kemal Vekilimin sorusuna benim sorum diye cevap
verdiniz. Lütfen… Ben, belediyelerin katı atık ve arıtma tesislerinin en son
yapılma yılı 2012 diye biliyorum. Bununla ilgili herhangi bir çalışmanız var
mı? Bütçe ayırmanız var mı? Yapılamadığı takdirde bunun cezai müeyyidelerini
belediye başkanlarına uygulamayı düşünüyor musunuz? Ben bu soruyu sormuştum
Sayın Bakanım.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakan,
buyurun.
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Korkmaz’ın sorusuyla alakalı: Sayın Başbakan Yardımcımız
Ali Babacan’ın başkanlığında bu konuda bir çalışma var.
Sayın Nalcı’nın sorusu: Bildiğiniz gibi özellikle bu katı
atıklarla ilgili sistemleri Çevre Bakanlığımız yürütüyor. Bu konuda bir miktar,
şu anda miktarı tam hafızamda değil ama bir hibe fonu da söz konusu, İller
Bankası aracılığıyla bu kaynakları belediyelere kullandırıyor. 2012 yılına kadar
tamamlanamaması durumunda bir müeyyide uygulanıp uygulanmayacağı noktası da
yine Çevre Bakanlığımızın yetkisinde olan bir konudur, yazılı olarak Sayın
Nalcı bunu size iletiriz.
Sağ olun.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerinde
milletvekilleri tarafından verilmiş yedi ve Hükûmet
adına verilmiş bir önerge olmak üzere toplam sekiz önerge vardır.
Önergeleri önce
geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/435 esas
numaralı kanun teklifinin çerçeve 1 inci maddesi ile düzenlenen 5393 sayılı
kanunun, değiştirilen 73 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ahmet
Aydın
Adıyaman
“İlçe
Belediyeleri kendi sınırları içinde, belediye meclisince uygun görülmesi
hâlinde kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/435 esas
numaralı kanun teklifinin çerçeve 1 inci maddesi ile düzenlenen 5393 sayılı
kanunun, değiştirilen 73 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Faruk
Koca
Ankara
“İlçe
Belediyeleri kendi sınırları içinde, belediye meclisince uygun görülmesi
hâlinde kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/435 esas
numaralı kanun teklifinin çerçeve 1 inci maddesi ile düzenlenen 5393 sayılı
kanunun, değiştirilen 73 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Yılmaz
Tunç
Bartın
“İlçe
Belediyeleri kendi sınırları içinde, belediye meclisince uygun görülmesi
hâlinde kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/435 esas
numaralı kanun teklifinin çerçeve 1 inci maddesi ile düzenlenen 5393 sayılı
kanunun, değiştirilen 73 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Hayrettin
Çakmak
Bursa
“İlçe
Belediyeleri kendi sınırları içinde, belediye meclisince uygun görülmesi
hâlinde kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
509 sıra sayılı Belediye Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi
ile değiştirilen 5393 sayılı Belediye Kanununun 73 üncü maddesinin birinci
fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini ve beşinci fıkrasının son
cümlesinin madde metninden çıkarılmasını ve maddeye son fıkra olarak aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Demir
Bayındırlık
ve İskân Bakanı
“Ancak, kamunun
mülkiyetinde veya kullanımında olan yerlerde kentsel dönüşüm ve gelişim proje
alanı ilan edilebilmesi ve uygulama yapılabilmesi Bakanlar Kurulu kararına
bağlıdır.”
“Bu Kanunun
konusu ile ilgili hususlarda Başbakanlık Toplu Konut İdaresine 2985 sayılı
Kanun ve diğer kanunlarla verilen yetkiler saklıdır.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
509 sıra sayılı 03.07.2005 Tarih ve 5393 Sayılı Belediyeler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin 1 inci maddesinin 11 inci
fıkrasında geçen “Bu yerlerde devam eden inşaatlardan projeye uygunluğu
belediye tarafından kabul edilenler dışındaki diğer inşaatlar 5 yıl süreyle
durdurulur. Bu sürenin sonunda durdurma kararının devam edip etmeyeceğine
belediye tarafından karar verilir. Toplam durdurma süresi on yılı geçmez.”
ifadelerinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
M. Nuri Yaman |
Osman Özçelik |
Hasip Kaplan |
|
Muş |
Siirt |
Şırnak |
|
Fatma Kurtulan |
Özdal Üçer |
Sebahat Tuncel |
|
Van |
Van |
İstanbul |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
509 sıra sayılı 5393 Sayılı Belediyeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin 1. maddesinde yer alan ve kentsel dönüşüm ibaresinden
sonra gelen "gelişim projeleri" ibarelerinin madde metninden
çıkarılması ve bu ibarelerin yerine "kentsel yenileme projeleri"
ibaresinin eklenmesini; 2 nci fıkrasında yer alan "üzerinde yapı olan veya
olmayan imarlı veya imarsız alanlar olması" ibaresinin metinden
çıkarılmasını, 3 üncü fıkrasında yer alan "Büyükşehir belediye ve mücavir
alan sınırları içinde kentsel dönüşüm ve gelişim projesi alanı ilan etmeye
büyükşehir belediyeleri yetkilidir" cümlesinin teklif metninden çıkarılmasını,
4 üncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
"Büyükşehir
belediyeleri tarafından yapılacak kentsel dönüşüm ve gelişim projelerine
ilişkin her ölçekteki imar planı, parselasyon planı, bina inşaat ruhsatı, yapı
kullanma izni ve benzeri tüm imar işlemleri ve 3/5/1985
tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu çerçevesinde belediyelere verilen yetkileri
kullanmaya belediyeler yetkilidir."
5 inci fıkrasında
yer alan "kamulaştırmanın aceleliği kararı belediye meclisi ve büyükşehir
belediye meclisi tarafından verilir" cümlesinin "kamulaştırmanın
aceleliliği kararı Bakanlar Kurulu tarafından verilir" şeklinde
değiştirilmesini, teklifin 6 ncı fıkrasının sonuna
"İlçe belediyelerine ait gayrimenkullerde ilçe belediyesinin izni olmadan
Büyükşehir belediyesi tarafından imar planı yapılamaz." cümlesinin ilave
edilmesini, teklifin 8 inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
"Kentsel
dönüşüm ve gelişim ilan edilen yerlerde belediyelere ait gayrimenkuller ile
belediyelerin anlaşma sağladığı veya kamulaştırdıkları gayrimenkuller
üzerindeki inşaatların tamamı belediyeler tarafından yapılır veya yaptırılır.
Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarındaki gayrimenkullerin sahipleri
belediye ile anlaşmak sureti ile İmar Kanunu'nun 18 inci maddesine göre imar
haklarını kullanabilirler."
11 inci
fıkrasında yer alan "Bu yerlerde devam eden inşaatlardan projeye uygunluğu
belediye tarafından kabul edilenler dışındaki diğer inşaatlar beş yıl süreyle
durdurulur. Bu sürenin sonunda durdurma kararının devam edip etmeyeceğine
belediye tarafından karar verilir. Toplam durdurma süresi on yılı geçmez.”
ibarelerinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Yaşar Ağyüz |
Rıza Yalçınkaya |
Abdulaziz Yazar |
|
Gaziantep |
Bartın |
Hatay |
|
Tayfur Süner |
Malik Ecder Özdemir |
Ali Rıza Öztürk |
|
Antalya |
Sivas |
Mersin |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
509 sıra sayılı 5393 Sayılı Belediyeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin l. maddesinin;
2 nci fıkrasında
yer alan "üzerinde yapı olan veya olmayan imarlı veya imarsız alanlar
olması" ibaresinin metinden çıkarılmasını, “münhasıran” kelimesinin yerine
“ilçe belediye meclisinin uygun görüşü ile” ifadesinin eklenmesini,
3 üncü fıkrasında
yer alan "Büyükşehir belediye ve mücavir alan sınırları içinde kentsel
dönüşüm ve gelişim projesi alanı ilan etmeye büyükşehir belediyeleri
yetkilidir" cümlesinin teklif metninden çıkarılmasını,
4 üncü fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini,
"Büyükşehir
belediyeleri tarafından yapılacak kentsel dönüşüm ve gelişim projelerine
ilişkin her ölçekteki imar planı, parselasyon planı, bina inşaat ruhsatı, yapı
kullanma izni ve benzeri tüm imar işlemleri ve 3/5/1985
tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu çerçevesinde belediyelere verilen yetkileri
kullanmaya belediyeler yetkilidir."
5 inci fıkrasında
yer alan "kamulaştırmanın aceleliği kararı belediye meclisi ve büyükşehir
belediye meclisi tarafından verilir" cümlesinin "kamulaştırmanın
aceleliliği kararı Bakanlar Kurulu tarafından verilir" şeklinde
değiştirilmesini,
6. fıkrasının ilk
cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini,
“Kentsel dönüşüm
ve gelişim alanları içinde yer alan; eğitim ve sağlık alanları, Vakıflar Genel
Müdürlüğüne ait gayrimenkuller ile askerî yasak bölgeler ve güvenlik bölgeleri
hariç kamuya ait gayrimenkuller harca esas değer üzerinden belediyelere
devredilir.”
6 ncı fıkrasının sonuna aşağıda yer alan cümlenin
eklenmesini,
"İlçe
belediyelerine ait gayrimenkullerde ilçe belediyesinin izni olmadan Büyükşehir
belediyesi tarafından imar planı yapılamaz."
8 inci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini,
"Kentsel
dönüşüm ve gelişim ilan edilen yerlerde belediyelere ait gayrimenkuller ile
belediyelerin anlaşma sağladığı veya kamulaştırdıkları gayrimenkuller
üzerindeki inşaatların tamamı belediyeler tarafından yapılır veya yaptırılır.
Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarındaki gayrimenkullerin sahipleri
belediye ile anlaşmak sureti ile İmar Kanunu’nun 18 inci maddesine göre imar
haklarını kullanabilirler."
11 inci
fıkrasında yer alan "Bu yerlerde devam eden inşaatlardan projeye uygunluğu
belediye tarafından kabul edilenler dışındaki diğer inşaatlar 5 yıl süreyle
durdurulur. Bu sürenin sonunda durdurma kararının devam edip etmeyeceğine
belediye tarafından karar verilir.Toplam durdurma
süresi on yılı geçmez." ibarelerin metinden çıkarılmasını,
arz ve teklif ederiz.
|
Oktay Vural |
Metin Çobanoğlu |
Mümin İnan |
|
İzmir |
Kırşehir |
Niğde |
|
Osman Ertuğrul |
Kadir Ural |
Ahmet Duran Bulut |
|
Aksaray |
Mersin |
Balıkesir |
|
|
D. Ali Torlak |
|
|
|
İstanbul |
|
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Kadir Ural, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın
Ural. (MHP sıralarından alkışlar)
KADİR URAL
(Mersin) – Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer vekilleri; yüce heyetinizi
ve ekranları başında bizleri izleyen büyük Türk milletini saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
1’inci maddenin
geneli için yapmış olduğum konuşmamda da belirttiğim hususlar bu fıkra için de
aynen geçerlidir. Mevcut hâliyle bu madde bu şekliyle yasalaşırsa vahim hatalar
ortaya çıkacak ve mülkiyet hakkı tamamen belediye meclislerinin eline geçecek,
hatta daha sonraki fıkralar da göz önüne alınır ise büyükşehirlerde bütün
kentsel dönüşüm alanları alt ilçe belediyeleri de dâhil olmak üzere büyükşehir
belediye meclisinin yetki sınırları içerisine girecektir.
Zaten ilk
yapılan, yani Sayın İstanbul Milletvekili Nusret
Bayraktar ve 14 milletvekilinin yapmış olduğu kanun değişiklik teklifiyle
İçişleri Komisyonunun kabul ederek önümüze getirdiği metin arasında dağlar
kadar fark vardır. İçişleri Komisyonunda değişiklik teklifine yapılan
eklemelerle ilk teklif bence istismar edilmiş ve kargaşalara sebep olacak bir
hâle getirilmiştir. Bir kere, yasa metinleri hangi durumlarda yasanın
uygulanacağını söylemekle yükümlüdür. “Üzerinde yapı olan olmayan, imarlı veya
imarsız” gibi tanımlamalar bir hukuk ve kanun yazma trajedisidir. Bu fıkrayla
“İstediğimi istediğim yerde istediğim şekilde yaparım.” keyfiyeti belediyelere
verilmektedir.
İmar mevzuatında
şehircilik ilke ve esaslarına aykırı bir biçimde belediye sınırları içindeki
tüm alanlar potansiyel dönüşüm alanları hâline getirilmekte, hatta buralardaki
yoğunluk ve yükseklik belirleme yetkisi de belediyelere verilince kentsel
dönüşüm alanları rant alanları hâline getirilecektir.
Bütüncül imar planları içerisinde proje bazında yapılacak alanlar şehrin hem
görüntüsünü hem de çağdaş kent planlamalarını altüst edecek, ayaklar altına
alacaktır. Bu hâliyle kentsel dönüşüm ve gelişme alanları sosyal, ekonomik,
kültürel göstergelerden soyutlanarak sadece fiziksel dönüşüm olarak suistimallere açık yeni yapılaşma kararları alma yetkisi
ilgili idareye verilmiş olacaktır. “İmarsız” ifadesinin eklenmesiyle de kentin
çevresindeki bütün alanlar, yani üst ölçekli planlarda tarım alanları,
ağaçlandırma alanları olarak belirlenmiş yerler bütünsel bir planlama
yapılmadan kentsel dönüşüme konu edilebilecektir. Böylece kent çevresindeki
neredeyse tüm boş alanların kentsel dönüşüm alanı ilan edildiği özellikle
İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük kentlerdeki plansız tüm kentsel dönüşüm
alanları da yasallaştırılmış ve meşrulaştırılmış olacaktır.
Getirmiş
olduğumuz önerge büyükşehir belediyelerinin bu yetkilerinin biraz
kısıtlanmasını gerektirmektedir. 1’inci maddenin yedinci fıkrası bana göre
Toplu Konut İdaresi için çıkarılmış bir fıkradır. Hatta 1’inci maddenin son
fıkrası da göz önünde bulundurulursa TOKİ’ye iş
alanları sağlanacak ve belki de TOKİ’nin elinde
kalmış konutların zorla proje alanı içindeki vatandaşlara satılması
sağlanacaktır. Sekizinci fıkrasında belediyeyle anlaşamayan gayrimenkul
sahiplerinin veya proje dışında yer verilen mülk sahiplerinin yargı yolu
kapatılmaktadır, çünkü fıkra tersten okunduğunda yerlerinden uzaklaştırılan ve
proje dışında bir alanda yer verilen ve yerinden edilenler sadece
kamulaştırmasız el atma davası açabiliyor. Bu da Anayasa’nın “hukuk devleti ilkesi”nden bahseden 2’nci maddesine ve “İdarenin her türlü
eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.” diyen 125’inci maddesine
aykırıdır.
Dokuzuncu fıkrası
da zorlama hükümler içermektedir çünkü anlaşmaya yanaşmayan, kamulaştırmada
dışarıda kalan veya ayrı ada ve parselde gayrimenkul verilen kişi ve kurumlar
mali güçlerini aşacak şekilde olacak olan ortak giderlere katılmaya
zorlanmakta, katılmazlar ise de yapmış oldukları inşaatlarına ne ruhsat ne
kullanma izni, doğal gaz, su ve elektrik verilmeyeceği söylenerek tehdit
edilmektedir. Yani Deli Dumrul
misali, köprüyü geçenden 5 akçe, geçmeyenden zorla 10 akçe alınacağı, aba
altından sopa gösterilerek kanunlaştırılmaktadır. Bu haksızlıkların biraz olsun
engellenebilmesi için vermiş olduğumuz değişiklik önergemize destek vermenizi
bekliyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu kanun teklifi önümüze geldiğinde bilgi almak için
ve görüşlerini öğrenmek için bazı belediye başkanlarımızla görüştüğümüzde,
birçok alt ilçe belediye başkanımızın bu konuda çok büyük tepkiler verdiğini
gördük. Hatta “Alt belediyeleri kapatın, siz de kurtulun, biz de kurtulalım.”
şeklinde değişik tepkiler verenler de oldu. “Bunlarla uğraşacağınıza
belediyelerin diğer problemleri ile ilgili olarak niye çalışma yapmıyorsunuz?”
dediler. Mesela, belediyelerin gelirlerini arttırıcı önlemlerin alınmasının
gerekliliğini anlattılar. Mevcut yasalarla personel rejiminin tam olarak
uygulanamadığını söylediler. Genel bütçeden ayrılıp İller Bankası aracılığıyla
gönderilen gelirlerinin yüzde oranının arttırılması gerektiğini söylüyorlar.
Ayrıca, yayla ve sahilde bulunan belediyelere gönderilen payların nüfus
oranlamasına göre gönderildiği için, kışlık nüfusu…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Ural, lütfen tamamlayınız.
Buyurun Sayın
Ural.
KADİR URAL
(Devamla) - …6 bin-7 bin olan bir belde, yazın nüfusu 100 bin-150 bine çıkınca
ne yapacağını şaşırıyor ve temel yapılması gereken çöp, su ve altyapı
hizmetlerini dahi yapamaz hâle geliyor. Bu sorunun çözümü için genel bütçeden
ayrılan vergi gelirleri paylarının sadece nüfus oranlamasına göre
gönderilmemesi gerektiğini, başka kriterlerin de
eklenmesi gerektiğini bildiriyorlar. Ayrıca, yazlık ve kışlık nüfusların ayrı ayrı belirlenerek genel bütçeden ayrılacak payların bunlara
göre gönderilmesinin hakkaniyete daha uygun düşeceğini belirtiyorlar.
Vermiş olduğumuz
önergemize destek vermenizi yüce heyetinizden arz eder, hepinizi saygıyla
selamlarım. Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) – Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yok.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.03
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 19.09
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 118’inci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
509 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde verilen, Mersin Milletvekili Kadir
Ural ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Yok, yok…
BAŞKAN -
Elektronik sistemle oylama yapacağım.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
509 sıra sayılı 5393 Sayılı Belediyeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin 1. maddesinde yer alan ve kentsel dönüşüm ibaresinden
sonra gelen "gelişim projeleri" ibarelerinin madde metninden
çıkarılması ve bu ibarelerin yerine "kentsel yenileme projeleri"
ibaresinin eklenmesini; 2 nci fıkrasında yer alan "üzerinde yapı olan veya
olmayan imarlı veya imarsız alanlar olması" ibaresinin metinden
çıkarılmasını, 3 üncü fıkrasında yer alan "Büyükşehir belediye ve mücavir
alan sınırları içinde kentsel dönüşüm ve gelişim projesi alanı ilan etmeye
büyükşehir belediyeleri yetkilidir" cümlesinin teklif metninden
çıkarılmasını, 4 üncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
"Büyükşehir
belediyeleri tarafından yapılacak kentsel dönüşüm ve gelişim projelerine
ilişkin her ölçekteki imar planı, parselasyon planı, bina inşaat ruhsatı, yapı
kullanma izni ve benzeri tüm imar işlemleri ve 3/5/1985
tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu çerçevesinde belediyelere verilen yetkileri
kullanmaya belediyeler yetkilidir."
5 inci fıkrasında
yer alan "kamulaştırmanın aceleliği kararı belediye meclisi ve büyükşehir
belediye meclisi tarafından verilir" cümlesinin "kamulaştırmanın
aceleliliği kararı Bakanlar Kurulu tarafından verilir" şeklinde
değiştirilmesini, teklifin 6 ncı fıkrasının sonuna
"İlçe belediyelerine ait gayrimenkullerde ilçe belediyesinin izni olmadan
Büyükşehir belediyesi tarafından imar planı yapılamaz." cümlesinin ilave
edilmesini, teklifin 8 inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
"Kentsel
dönüşüm ve gelişim ilan edilen yerlerde belediyelere ait gayrimenkuller ile
belediyelerin anlaşma sağladığı veya kamulaştırdıkları gayrimenkuller
üzerindeki inşaatların tamamı belediyeler tarafından yapılır veya yaptırılır. Kentsel
dönüşüm ve gelişim proje alanlarındaki gayrimenkullerin sahipleri belediye ile
anlaşmak sureti ile İmar Kanunu'nun 18 inci maddesine göre imar haklarını
kullanabilirler."
11 inci
fıkrasında yer alan "Bu yerlerde devam eden inşaatlardan projeye uygunluğu
belediye tarafından kabul edilenler dışındaki diğer inşaatlar beş yıl süreyle
durdurulur. Bu sürenin sonunda durdurma kararının devam edip etmeyeceğine
belediye tarafından karar verilir. Toplam durdurma süresi on yılı geçmez.”
ibarelerinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Yaşar
Ağyüz (Gaziantep) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin
Milletvekili.
Buyurun Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 509 sıra
sayılı Kanun Tasarısı ve Teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına -önerge
üzerinde- söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu teklif, mimar, konusunun uzmanı Sayın Oktay Ekinci’nin söylediği gibi “kentsel darbe”dir, yani
kentlerimize gerçekten Türkiye Büyük Millet Meclisi eliyle vurulacak en büyük
darbedir. Kentsel rantların pazarlanmasını ve
paylaşılmasını hedefleyen, kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarını
düzenleyen bir tasarıdır.
Tasarı, imar rantının pazarlanmasını hedeflemektedir. İmar rantı yükselen tüm semtlerde eskiyen yapılaşmayı yenilemek
ve deprem riskini azaltmak gerekçesiyle yeni emlak pazarı oluşturmayı
amaçlamaktadır. Tasarı yasalaşırsa seçim öncesi yeni rant
projelerinin hemen devreye girmesinin yolu açılacaktır.
Bu tasarı, aynı
zamanda, kentlerde bir kentsel sürgün bloğu yaratacaktır çünkü tasarıya göre
gayrimenkul getirisi yüksek olan bölgelerde belirlenecek kentsel dönüşüm ve
gelişim proje alanlarına yeni emlak pazarı yaratabilmek uğruna acele
kamulaştırmalarla yeni inşaatlara uygun kent içi alanlar elde edilecek,
buralardaki yapılar da yıkılarak oluşturulacak lüks yerleşimler için
taşınmazları ellerinden alınan sakinlerin başka semtlere, kentsel sürgünler
olarak taşınmalarında da TOKİ’yle iş birliğini de
öngören tasarı, projelerde de en az 5 hektarlık alanları zorunlu kılmaktadır.
Bu tasarı, aynı
zamanda, büyükşehir belediye başkanlarının diktasına yol açmaktadır.
Büyükşehirdeki kentsel dönüşüm alanlarının belirleme yetkisini sadece
büyükşehir belediyelerine tanıyan, böylece ilçe belediyelerinin onayı olmasa
bile kentsel dönüşüm alanı ilan edilmiş yerlerdeki tüm imar ve yapı izin
yetkilerini de büyükşehir yönetimlerine bağlayan tasarı, bu hükümleriyle de
yerel yönetimlerdeki demokratikleşme hedeflerine geri adım olarak
değerlendirilmelidir. AKP’nin rant ekonomisi
politikalarını yakından izleyenler, özellikle seçimlere bir yıl kala bu tip
rant ekonomisi elde edecek yasaların bu Meclise gelmesine şaşırmamalıdırlar.
Değerli milletvekilleri,
bu, aynı zamanda, acele kamulaştırma müessesi aslında istisnai bir kurumdur.
Kamulaştırmanın hangi hâllerde olacağı Kamulaştırma Yasası’nda belirlenmiştir.
Ancak AKP, öteden beri yaptığı gibi istisnai olarak öngörülen kurumlara artık
olağan, rutin uygulamalar bağladığı için istisnai kurumlar kural hâline
gelmiştir. Bu, doğru değildir. Kamulaştırma Kanunu’na da aykırıdır. Aslında
acele kamulaştırmanın konuluş biçimine de kanuna getiriliş amacına da aykırıdır
değerli arkadaşlarım.
Ayrıca, burada,
büyükşehir belediyelerine veya da belediyelere yetki verilmesi son derece
yanlıştır. Kentin genel planlama hedeflerini olumsuz etkileyecek parçacıl kentsel dönüşüm ve gelişme bölgesi yerine, kentsel
bütünsellik içinde öncelikli sağlıklaştırma bölgelerinin saptanması
gerekmektedir. Yasanın gerekçesi olan yeni konut, ticaret, rekreasyon,
donatı ve buna benzer alanlar yaratmak ya da eskimiş dokuların yenilenmesi,
depremi gözeten düzenlemeler, tarihî dokuların sağlıklaştırılması ve buna
benzer şehircilik hedefleri için, aslında, mevcut imar planlama hukukundaki
bazı yaptırım eksiklerini gidermek ve katılımcı, demokratik planlamanın
kurallarını getirmek gerekirken, bu tür parçacıl ve operasyonel uygulama alanları, temel sorunları gidermeye
değil, kent bütününü ihmal eden yeni imar rantları yaratma merkezleri
oluşturmaya yarayacaktır.
Değerli
arkadaşlarım, bu tasarı gelmeden önce, mimar odalarının, bu konuda uzman
odaların, uzman kurumların, kamu kurum ve kuruluşlarının, üniversitelerin tüm
görüşleri alınarak hazırlanan, beş yıldır Bayındırlık ve İskân Bakanlığında
duran bir kanun tasarısı vardır, bu da Şehircilik ve İmar Yasa Tasarısı’dır.
Bayındırlık ve İskân Bakanlığında beş yıldır duran Şehircilik ve İmar Yasa
Tasarısı’nın buraya, bu Genel Kurula getirilmesi ve bunun yasalaşarak
sorunların ciddi bir şekilde çözümlenmesi gerekirken, bu yasa neden Meclise
getirilmemiştir…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Öztürk, lütfen tamamlayınız.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) – …neden getirilmemektedir, Sayın Bakan bunu açıklamalıdır. Çünkü, bu düzenlemeye gerekçe gösterilen kentsel
olumsuzlukların da giderilmesine olanak sağlayabilecek İmar ve Şehircilik Yasa
Tasarısı’nın beş yıldır Başbakanlıkta bekletildiği bilinmektedir. Hatta, bu tür düzenlemeler yerine, bir an önce söz konusu
tasarının yasalaşması talepleri de görmemezlikten gelinmektedir. Bu nedenle bu
tasarının bir an önce Bakan tarafından Meclise getirilmesi ve bu yağma
yasasının Türkiye Büyük Millet Meclisinden geri çekilmesi gerekmektedir. Artık,
AKP, yağma yasaları, talan yasaları getirme alışkanlığından vazgeçmelidir.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum…
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN –
Arayacağım Sayın Hamzaçebi.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum sayın milletvekilleri.
Kapanma
Saati: 19.22
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 19.29
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 118’inci Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
509 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde verilen, Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Elektronik
sistemle oylama yapacağız.
Üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Kanun teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
509 sıra sayılı 03.07.2005 Tarih ve 5393 Sayılı Belediyeler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin 1 inci maddesinin 11 inci
fıkrasında geçen “Bu yerlerde devam eden inşaatlardan projeye uygunluğu
belediye tarafından kabul edilenler dışındaki diğer inşaatlar 5 yıl süreyle
durdurulur. Bu sürenin sonunda durdurma kararının devam edip etmeyeceğine
belediye tarafından karar verilir. Toplam durdurma süresi on yılı geçmez.”
ifadelerinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
M.
Nuri Yaman (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kentler, yaşam alanları
insanlar için ne denli güzel projelendirilirse, imarı yapılırsa ve
yaşanabilinir kılınırsa ve orada yaşayan insanların daha rahat bir yaşam
sürmelerine yol açarsa, çağdaşlık düzeyi, uygarlık düzeyi de bununla ölçülür. Ancak bu tür yerlerdeki kentsel dönüşüm projeleri, binlerce, 10
binlerce insanı hatta Ankara, İstanbul gibi yerlerde milyonlarca insanı
ilgilendirdiği zaman, bu tür konularda, demokrasinin gereği olarak çoğulculuk,
katılımcılık devreye girer ve ilgili uzman meslek örgütlerinden, mühendis
odalarından, mimar odalarından, sivil toplum kuruluşlarından, kültürel,
turizmle ilgili alanlardan görüş alınır, ortaklaşılır,
hatta daha gelişmiş, çağdaş ülkelerde farklı projeler halkın referandumuna
sunulur, denilir ki: “Şöyle bir dönüşüm projesi yapsak nasıl olur?” Daha
önce çıkarılan ama yetersizliği anlaşılan bu yasayla çok ciddi bazı hatalar
yapılmaktadır. Burada kentsel dönüşüme inşaat, ihale, müteahhitlik, TOKİ,
taşeronluk, bunların hepsi girdiği zaman rant
ilişkileri elbette ki konuşulur yani konuşulacak da, olay bu değil; olay…
Şurada samimi
olarak sormak istiyorum: Yani, şimdi, gelişmiş ülkelerin hiçbirinde şehir
merkezlerinde askerî birlikler yok. Mamak’ta kentsel dönüşüm, Sulukule’de kentsel dönüşüm, Tarlabaşı’nda,
Beyoğlu’nda kentsel dönüşüm… Şu Meclisin etrafında da Genelkurmay var, Kara
Kuvvetleri, Hava Kuvvetleri, Merkez Komutanlığı; kilometrelerce gidin,
istikamette askerî birlikler var yani siz başkentin kentsel dönüşümünü Meclisin
bulunduğu merkezden yapma gücüne muktedir misiniz? Sorun burada. Böyle bir
kararı, böyle bir iradeyi gösterebileceğinize veya büyükşehir belediyesinin
gösterebileceğine inanmıyorum ben; birincisi bu.
Geriye kalıyor,
havaalanı yolunda -Mamak’taki gibi- kişiliksiz bir yapılaşma projesinin
geliştirilmesinde halkı ne kadar memnun ediyorsunuz? Evet, orada yaşayan
insanlar, gecekondular tasfiye edildi, yerine şimdi habire
gökdelenler dikiliyor. Sorun bu kadar basit değil; bunun kamulaştırma yanı var,
kamulaştırma yanından öte belediyelerin kararları var, Bakanlığa gelecek
Bakanlık kararları var, sit alanları var, tarihî alanlar var. Yani o kadar çok
konu var ki bunların içinde en önemlisi de mülkiyet konusu. Şimdi, bu kanunu
çıkarırken hangi hukukçulardan feyz aldınızsa, kimden
görüş aldınızsa şaşıp kalıyorum. Bakın, hukuk fakültesi birinci sınıfını okuyan
birisini demiyorum, azıcık hukuk nosyonu olan birisi
dahi, yargılaması süren davalarda, hukuk davalarında, çıkarılacak bir yasanın
geçmişe şamil uygulanmayacağını bilir. Bunun bir tek istisnası vardır, o da
şudur: Türk Ceza Kanunu’nda ceza hükümleri lehe ise geçmişe şamil uygulanır.
Bakın, Anayasa Mahkemesinin kararları da geçmişe şamil uygulanmıyor, hukukta da
uygulanmaz. Şimdi, hangi akıllı arkadaşımız bu öneriyi Hükûmete
tavsiye etti, bunu buraya koydunuz? Gerçekten, şaşırıyorum yani burada
“Yargılaması süren davanın yargılama giderine, ücreti vekâletine ve harcına
kadar geçmişe şamil uygulanır…” Arkadaşlar, burada, kentsel dönüşüm değil,
yurttaşla kavga yasasına dönüştürürsünüz bunu. Bakın, binlerce dava çıkar
buradan, binlerce problem çıkar, binlerce sorun çıkar. Bunun tekrar gözden
geçirilmesinde büyük yarar var. Tarihî alanlar, sit alanları… İşte İstanbul
2010 Avrupa Kültür Başkenti… Bakın, PTT ne güzel şeyler göndermiş; açıyorsunuz,
tarihte, pullarda kalmış tarihî yerler…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Kaplan, lütfen tamamlayınız.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Bağlıyorum Sayın Başkan.
Şimdi, birçok
şehrimizde, bu sit alanlarında bu tarihî dokunun tahrip edildiğini görüyoruz.
Buranın kurullarına, uzmanlarına başvurmadan, çevrenin, halkın ve en önemlisi
orada halkın seçtiği belediyelerinin ve Meclislerinin kararlarını dikkate
almadan, vatandaşla barışınızı, diyaloğunuzu
kuramadıktan sonra, inanın, bu alanda yapacağınız her çalışmanın sizi
vatandaşla mahkemelik duruma getirecek riski taşıdığını görmeniz gerekir.
Elbette ki kentler
dönüşmeli, elbette ki güzelleşmeli, elbette ki tarihî doku korunmalı, elbette
ki şehirler planlanmalı, yaşanılır duruma getirilmeli, yağmalanmamalı, talan
konusu edilmemeli, eşe dosta peşkeş çekilmemeli, hiç kimseye de çekilmemeli,
çünkü hepimiz seçimle geliyoruz. Sonuçta bu yasalar var, bu yasaları birileri
bizden sonra da uygulayacak.
Bu konudaki
dikkatlerin ve uyarıların göz önüne alınması gerektiğini düşünüyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Kaplan.
III.-
YOKLAMA
(MHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunacağım ancak yoklama talebi var.
İsimleri
belirleyeceğim: Sayın Özensoy, Sayın Vural, Sayın Büyükataman, Sayın Korkmaz, Sayın Taner, Sayın Akkuş, Sayın
Sipahi, Sayın Paksoy, Sayın Nalcı, Sayın Işık, Sayın
Asil, Sayın Cengiz, Sayın Yıldız, Sayın Doğru, Sayın Uzunırmak,
Sayın Yalçın, Sayın Ural, Sayın Varlı, Sayın Akçay ve Sayın Enöz.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar ve 14
Milletvekilinin, 03.07.2005 Tarih ve 5393 Sayılı Belediyeler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile İçişleri Komisyonları Raporları (2/435) (S. Sayısı: 509) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
509 sıra sayılı Belediye Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi
ile değiştirilen 5393 sayılı Belediye Kanununun 73 üncü maddesinin birinci
fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini ve beşinci fıkrasının son
cümlesinin madde metninden çıkarılmasını ve maddeye son fıkra olarak aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Demir
Bayındırlık
ve İskân Bakanı
“Ancak, kamunun
mülkiyetinde veya kullanımında olan yerlerde kentsel dönüşüm ve gelişim proje
alanı ilan edilebilmesi ve uygulama yapılabilmesi Bakanlar Kurulu kararına bağlıdır.”
“Bu Kanunun
konusu ile ilgili hususlarda Başbakanlık Toplu Konut İdaresine 2985 sayılı
Kanun ve diğer kanunlarla verilen yetkiler saklıdır.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Yüce Meclisin takdirine
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önerge ile
belediyeler tarafından, kamunun mülkiyetinde veya kullanımında olan yerlerde
kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı ilan edilebilmesi ve uygulama
yapılabilmesi için Bakanlar Kurulu kararı alınması şartı getirilmiş, beşinci
fıkrasının son cümlesi madde metninden çıkarılmış ve maddeye bir son fıkra eklenmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım dört önerge de aynı mahiyette olduğundan
önergeleri birlikte işleme alacağım. İstemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi ve
diğer önergelerin imza sahiplerini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/435 esas
numaralı kanun teklifinin çerçeve 1 inci maddesi ile düzenlenen 5393 sayılı
kanunun, değiştirilen 73 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ahmet
Aydın
Adıyaman
“İlçe
Belediyeleri kendi sınırları içinde, belediye meclisince uygun görülmesi
hâlinde kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilir.”
Diğer imza
sahipleri:
Faruk Koca
Ankara
Yılmaz Tunç
Bartın
Hayrettin Çakmak
Bursa
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN –
Gerekçeleri okutuyorum:
Gerekçe:
Bu önerge ile, bürokrasinin azaltılması ile ilçe belediyelerine
kentsel dönüşüm ve gelişim projesi yapma imkânı getirilmiştir.
BAŞKAN –
Önergeleri oylarınıza sunacağım ancak oylamayı elektronik sistemle yapıyoruz.
İki dakika süre
veriyorum.
Karar yeter
sayısı arayacağım.
(Elektronik
cihazla oylamaya başlandı)
OKTAY VURAL (İzmir)
– Sayın Başkanım, söz talebi olup olmadığını sormadınız da… Yani önerge
sahiplerinin talebi olup olmadığını…
BAŞKAN –
Önergenin gerekçesini okuttum efendim. Gerekçesini okuttum.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Hayır da söz talebi…
BAŞKAN – Söz
talebi gelmediği için gerekçeyi okuttum.
OKTAY VURAL
(İzmir) – “Soracağım” dediniz de sormadınız, hatırlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Geçici madde 1’i
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 1-
Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce yargı mercilerinde açılmış ve henüz kesin
hükme bağlanmamış davalarda bu Kanun hükümleri uygulanır. Ancak bu Kanunla
getirilen değişik hükümlerin uygulanması nedeniyle haksız çıkan tarafa harç,
yargılama gideri ve avukatlık ücreti yükletilemez.
BAŞKAN – Madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Yaşar Ağyüz, Gaziantep Milletvekili.
Buyurun Sayın Ağyüz.
CHP GRUBU ADINA
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 5393 sayılı Yasa’nın 73’üncü maddesini değiştiren yasanın geçici maddesi
üzerinde söz aldım.
Değerli
arkadaşlarım, deminden beri görüşmelerde sanki düzenli kentleşme hayranı,
düzenli kentleşmeyi sağlama misyonu yükümlenmiş parti
AKP ve onun temsilcileri…
Değerli
arkadaşlar, 1950 yılından beri Türkiye’de kentleşme tartışılıyor, 1970’li
yıllardan sonra da arttı kentleşme ama o günden bugüne kadar duyarsız kalan
yerel yönetimler ve hükûmetler kentleşmeyi sağlıklı
bir şekilde yönlendiremediler. Önce buna birlikte karar vermemiz lazım. Şimdi
bu yasaya sığınıyorsunuz “Düzenli kentleşmeyi sağlamak istiyoruz.” diyorsunuz.
Peki, 5393 sayılı Yasa sizin döneminizde, sizin oylarınızla ve büyük bir
hazırlık içerisinde geçmedi mi? Bu 73 numaralı madde de sizin zamanınızda hazır olmadı mı?
Oldu. Şimdi ne yapıyorsunuz? Bir tasarı sunuluyor, birtakım milletvekilleri,
arkadaşlar diyorlar ki: “Belediye, planlı veya plansız, yapılaşmış ve boş
alanlarda kentin değişimine uygun olarak” ibaresi ekleniyor. Komisyon ne
yapıyor? Komisyon bunu makale yazar gibi 764 kelimeye çıkarıyor ve “İstediğim
yerde istediğimi yaparım.” mantığı içerisinde büyükşehir belediyelerine yetki
veriyorsunuz. Bu kanun yasa tekniğine aykırı olduğu gibi Anayasa’ya da aykırı.
Bakın sonradan fark ediyorsunuz Sayın Cemil Çiçek imzasıyla önerge
veriyorsunuz, kamuya tahsisli malların tekrar yeniden düzenlenmesini
sağlıyorsunuz. Bu komisyonlarda tartışılırken çok iyi niyetli öneriler
verilirken siz niye bu önerileri kulak arkası ettiniz? Yani bu yasa neyi
çözecek? Sayın Bayındırlık Bakanı burada, kentsel dönüşüm yasa tasarısını niye
getirmiyorsunuz Sayın Bakan? İmar Kanunu’nu niye getirmiyorsunuz Sayın Bakan?
Yapı Denetim Yasası’nı niye getirmiyorsunuz Sayın Bakan? Bunlar bir bütündür
yani belediyelerin elinden planlama yetkisini alan bir yasa mı var ki siz önünü
açıyorsunuz?
Yeni terimler
geldi; imarlı, imarsız, boş, dolu… Böyle bir mantık olur mu ya! Kentlerin iki
sınırı vardır, bir tanesi belediye sınırı, bir tanesi imar sınırı. İmar sınırı
yetmezse 1/5000, 1/25.000 genişletirsiniz. Bunu bilmeyecek kadar bilgisiz
olamazsınız yani mümkün değil, ne Komisyon ne üyeler.
Şimdi diyorsunuz
ki “Biz, imar yetkisi…” Hayır, imar yetkisi vermiyorsunuz. Büyükşehir belediye
başkanlarını, özellikle 2 kişiyi derebeyi yapmaya çalışıyorsunuz siz; birisi
Ankara, birisi İstanbul. Bunun ikisinin ortası yok. İlçe belediyelerini de
onların altında memur hâline getiriyorsunuz. 3194 sayılı Yasa’yla
çelişiyorsunuz, 5393 sayılı Yasa’yla çelişiyorsunuz, diğer var olan yasalarla
çelişiyorsunuz ve diyorsunuz ki “Bu değişiklik çok mükemmel bir değişikliktir.”
Benim aklıma soru
geliyor: Acaba Ankara’nın Saklıkent civarında, AKP Grubunun içerisinde veya
başka milletvekillerinde “çiftlik evi” adı altında kentsel dönüşüme girmeyi
bekleyen araziler mi var? Onun civarında kapatılan 100 binlerce, 200 binlerce
dönüm arazi mi var? Bunların cevabını soralım önce, almaya çalışalım. Bunlar
var arkadaşlar. Siz bunu iyi niyetli kentleşme mantığına bağlayamazsınız.
Bu kentleşme
yasasından dolayı sayısız dava açıldı, sivil toplum örgütleri açtı, mimarlar
açtı, inşaat mühendisleri açtı ve hepsi de kazandı. Kimisinin yürütmeyi
durdurması verildi, kimisi devam ediyor.
Şimdi siz ne
yapıyorsunuz? Siz çok despotça bu kanun maddesini geriye çalıştırarak Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanını, İstanbul’daki bazı belediye başkanlarını bu
sorumluluktan kurtarmaya çalışıyorsunuz. Yazıktır yazık; yazıktır! Kent kaosu yaratıyorsunuz, kent karmaşası yaratıyorsunuz. Zaten
iktidarınızın yarattığı ekonomik kaos yetmiyormuş gibi
bir de kentlerde kaos. “İnsan odaklı
siyaset” diyorsunuz. İnsan odaklı siyaset, mülkiyet sahiplerinin mağduriyetine
yol açan bir yasaya “evet” der mi? İnsan odaklı… Maden kazasında insanlar
ölüyor, kader; falan yerde işsiz kalıyor, kader; ondan sonra da “İnsan odaklı
siyaset!” Bu mantığı anlamak mümkün değil. (AK PARTİ sıralarından “Sen
anlamazsın.” sesi.)
Ben çok iyi anlarım,
cevabını da çok iyi veririm de sen veremezsin, altında ezilirsin. Onun için
cahil cahil konuşma orada!
Değerli
arkadaşlarım, bakın, 3194 sayılı İmar Yasası’nı değiştirme cesareti
gösteremeyen Bayındırlık Bakanlığı, bugün 3194 sayılı Yasa’daki yetkileri
büyükşehre devretmekle övünüyor. Bu yanlıştır, bu yasal değildir, bu Anayasa’ya
aykırıdır. Tüm hukukçular bunu söylüyor ama anlamayan bir tek AKP’nin Komisyon
üyeleriyle bu öneriyi sunan -kim sunduysa- arkadaşlar, bunlar sahipleniyorlar
ve onlara da bakıyorum bugün arada yoklar. Ne oldu? Ne oldu? Niye yoklar imza
atanlar? Çünkü çekingenler, çünkü utangaçlar, çünkü bazı şeylerin söyleneceğini
biliyorlar. O nedenle, değerli arkadaşlarım, bu yasaya “Evet.” demek kaos yaratmaktır, karmaşa yaratmaktır, imar katliamı
yapmaktır.
Size imar
tadilatları yetmiyor mu? Milyon dolarlar rüşvet alınarak yapılan İstanbul’daki
imar tadilatları yetmiyor mu? Yetmiyor. Ne yapacaksınız? Ataşehir
var. Büyükşehrin iştahlandığı Ataşehir var, Çankaya
var. Ankara’nın iştahlandığı Çankaya var. Onun için, onların elini kolunu
bağlayacaksınız, büyükşehirlere yetki vereceksiniz ve bu yetkiyle de onlar
istediğini yapan derebeyi olacaklar. Yasanın özü bu.
Şimdi, biraz
sonra, geçici maddede belki bir daha genişletilmiş bir önerge vereceksiniz.
Yanlış yapıyorsunuz. Bu yasa Anayasa Mahkemesinden döner. Çok eleştiriyorsunuz
“Cumhuriyet Halk Partisi Anayasa Mahkemesine gidiyor.” diye, başka çaremiz yok.
Yargı, yargı, yargıya inanacaksınız, güveneceksiniz, yargıyı arkadan dolanarak
kuşatmayacaksınız, bu tür maddelerle başkanlara imtiyaz tanıyacak şekilde
çevirmeyeceksiniz ve açık olacaksınız, açık.
Geçen gün
Başbakan diyor ki: “Yaptığımız toplu konutları, otoyolları rulo yapsınlar da
Anayasa Mahkemesine götürsünler.” Vallahi, onu yapmayacağız da onu yaptırıp
kirli kazanç elde edenlerden hesap soracağız hesap, Anayasa Mahkemesinde. (CHP
sıralarından alkışlar) Onun için Anayasa Mahkemesine biz Türkiye olarak sahip
çıkıyoruz, Türkiye olarak yaşatıyoruz.
Bu vurgunların
hepsinin öbür dünyada değil, bu dünyada hesabı sorulacak. Gulûl
suçu işlemenin hesabı bu dünyada sorulacak, bu dünyada. Öyle, Türkiye'nin
gelişmişliğini kendi yandaşlarınızın kalkınması olarak görmeyin; kendi
etrafınızın 4x4’lere binmesi olarak görmeyin zenginleşmeyi; esnafı görün, çiftçiyi
görün, işçiyi görün, işsizi görün, genci görün, işsiz mühendisi görün. Ama
nerede! Sırça köşkte oturuyorsunuz, ahkâm kesiyorsunuz! Halka din, iman;
kendinize han, hamam. Ne güzel siyaset! Onun için AKP’nin ampulü pırpırlamaya
başladı. Abbas yolcu! Ve bu seçimde bunun sonucunu halkımız size sandıkta
gösterecek değerli arkadaşlarım.
Peki, sevgili
arkadaşlarım, bu arsa rantlarını yaratmanın amacı ne?
Bir yıl sonra seçim var. Abbas yolcu, İktidar. Yerel
yönetimler ne zamana kadar var? 2012’ye kadar. Ne yapmamız lazım? Devlet
olanakları elimizden gidiyor, yasal düzenlemelerimizi yapalım. Maden Yasası’nı
çıkardık, Kamulaştırma Yasası bekliyor, Karayolları Yasası geliyor,
özelleştirmeler, şimdi bu yasayı geçireceksiniz ve bir eli yağda bir eli balda
devam ettirmeye çalışacağınız yandaşlarınıza belediyelerden rant
sağlayacaksınız! Bu yasanın adı budur değerli arkadaşlarım. Bu, rant yasasıdır. Bunun halka, kentlere hiçbir faydası yoktur
ve yasal kaos yaratmaktasınız.
O nedenle,
aramızda aklıselim sahibi arkadaşlarımız çok, dürüst arkadaşlarımız, samimi
arkadaşlarımız çok; bu arkadaşlarımız lütfen düşünsünler ve bu geçici maddeye
ret oyu versinler değerli arkadaşlarım. Bu karmaşanın altında ileride
kalırsınız, yeniden yasal düzenleme yapmak zorunda kalırsınız ama o zaman da
size toplum güler, buradaki muhalefet güler, sivil toplum örgütleri güler ve
bir yasayı düzgün çıkaramayan Parlamento hüviyeti taşırsınız değerli
arkadaşlarım.
Sayın Başbakan
şiiri çok seviyor. Ben de ona bir şiirle hitap edip huzurunuzdan ayrılacağım ve
geçici 1’inci maddenin tasarıdan çıkması gerektiğini yineleyerek desteğinizi
isteyeceğim.
“Mala mülke olma
mağrur, deme var mı ben gibi?
Bir muhâlif yel eser, savurur harman gibi.”
Sayın Tayyip
Erdoğan. Onun için, derebeyler yaratmayalım,
padişahlar yaratmayalım. Özgür, demokratik, katılımcı ve halka güven veren
yerel yönetimleri yaratmaya çalışalım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAŞAR AĞYÜZ
(Devamla) – Bugün, dünyada, artık katılımcı yerel yönetim tartışılıyor, görev
ve yetkilerin artırılacağı yerel yönetim tartışılıyor; eğitimin belediyelere
verilmesi, trafiğin belediyelere verilmesi, sağlığın belediyelere verilmesi
tartışılıyor ama siz, belediyelere yeni rant yaratacak
olanakları tanımaktan başka bir çaba göstermiyorsunuz ve bugün bir yığın sorun
varken, ekonomik sorun varken, uğraştığınız bu yasalar halkın geniş kesimlerine
hitap etmiyor. Rant yaratıyorsunuz, rantiyecilere
hitap ediyorsunuz, yandaşlarına hitap ediyorsunuz. Yandaşlarına da sadece
ekonomik olarak hitap etmiyorsunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hizmet Ödülü
dağıtılırken bile yandaşlarınızı düşünüyorsunuz, Allah’tan korkun yahu!
Saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Ağyüz.
Sayın
milletvekilleri, birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.01
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 21.02
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 118’inci Birleşiminin Yedinci
Oturumunu açıyorum.
509 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi söz sırası
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Nevzat Korkmaz, Isparta
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Belediyeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin geçici
1’inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi ve şahsım adına görüşlerimi
açıklamak üzere huzurlarınızdayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teklifin geçici
1’inci maddesi, kanunun yürürlüğe girmesinden önce yargıda açılmış ve henüz
kesin hükme bağlanmamış davalarda da bu kanun hükümlerinin uygulanacağını
söylemektedir.
Teklif, esas
komisyon olarak İçişleri Komisyonunda, tali komisyon olarak da Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda görüşülmüş ve Genel Kurula
indirilmiştir. Teklife İçişleri Komisyonunda görüşülmesi esnasında geçici
1’inci madde eklenmiştir ve düzenlemelerin mahkeme safhasında da geriye
yürümesi hususu getirilmiştir. Böyle bir düzenleme maalesef afaki,
hiçbir araştırmaya dayanmaksızın yapılmıştır. Etkileri ne olacaktır; vatandaş
herhangi bir hak kaybına uğrayacak mıdır ya da belediyelerin imar suçları
örtbas edilip bir çırpıda yasal hâle mi getirilmektedir; şehirlerimiz bundan ne
kadar etkilenecektir? Böyle bir araştırma ya da bu araştırmaya dayalı veriler
olduğunu düşünmüyorum, bu yüzden “afaki” tabirini
kullandım. Şayet varsa da bu rakamların Meclisle paylaşılması ve kamuoyunun
aydınlatılması lazımdır diye düşünüyorum.
Bu düzenlemenin
bir başka meali de şudur: Mahkemelere intikal etmiş davalara açık bir müdahale
ile karşı karşıyayız. Birileri yahut birilerinin bazı eylemleri affedilmekte,
yine birilerinin mağduriyeti katlanmaktadır. Alt Komisyonda metin detaylarıyla
görüşülürken değil de bu ekleme esas Komisyonda son dakikalarda yapılmıştır ve
bunu da gerçekten manidar bulmamak mümkün değildir. Ancak, bir müddet önce
İnternet’e düşen Anayasa Komisyonu Başkanı Sayın Burhan Kuzu ile Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Melih Gökçek’in görüşmelerini hatırlayınca
bazı şeyler kendiliğinden netleşiveriyor.
Bakın, bu konuşma
nasıl cereyan ediyor; bu konuşmanın dökümü burada kıymetli arkadaşlar:
“Melih Gökçek:
240’tan yargılıyorlar beni şimdi. 240 dediğiniz, kanunda sayılmayan hâller. Ben
ne bileyim kanunda sayılmayan hâllerin şey olduğunu abi
ya.
Burhan Kuzu:
Çorba gibi, maydanoz gibi bir şey işte.
Melih Gökçek: Abi şunu yapamaz mısınız? Yani bu 240’ı üç ay, altı aya
indiremez misiniz abi ya?
Burhan Kuzu:
Cezasını mı?
Melih Gökçek:
Evet.
Burhan Kuzu: O
zaman faydası ne olacak öyleyse?
Melih Gökçek: Abi, üç aydan altı aya olunca belediye başkanları bu cezayı
alıyor, paraya çevriliyor, belediye başkanlığı süresi de gitmiyor. Mahkûm olup
içeri atsa iki ay gidip yatıp geliyorsun, ondan sonra işine devam ediyorsun.
Burhan Kuzu: Hıı, beş-altı ay diyorsun, olabilir. Şu an ne kadarki onun
şeyi?
Melih Gökçek: Bir
seneden üç seneye.
Burhan Kuzu: Çok.
Melih Gökçek:
Tabii çok abi. O kadar saçma ki, adam bankayı soyuyor
üç sene, ben 240’tan, keyfî muameleden, şundan bundan üç sene. Olur mu böyle bir adalet?
Burhan Kuzu: Şu
anda bana gelen yüz kırk dosya var.” Dikkatinizi çekiyorum arkadaşlar. “Bizim
milletvekillerinin aşağı yukarı 50 küsuru, 60’a yakını bu 240…” 240 nedir?
Görevi kötüye kullanma arkadaşlar.
“Melih Gökçek: Bu
240’ı, milletvekilleri, hangisi, kaç tane varsa bir bana çıkartsana. Ben onları
bir fitilleyeyim.” Evet “fitilleyeyim” tabirini
kullanıyor arkadaşlar.
“Burhan Kuzu: Var
var, ben sana listesini vereyim onun.
Melih Gökçek: Abi, bir zahmet abi ya. Bir
fitilleyeyim de üç yıldan altı aya indirelim bunu.” deyip devam ediyor kıymetli
arkadaşlar.
Şimdi, değerli
milletvekili arkadaşlarım, hem milletimiz hem basın şu soruyu sizlere sormamızı
bekliyor: Sayın Gökçek, AKP milletvekili arkadaşlarımızdan, kendi tabiriyle,
kimleri fitillemiştir? Hangi AKP milletvekilleri şimdi kendi iradeleriyle değil
de, Melih Bey’in -tırnak içinde- “ricalarını” yerine getiriyor.
Mahkemelere açık
müdahalelerden bahsedince Isparta Şarkikaraağaç’ta
yaşadığımız belediye başkanlığı seçimiyle ilgili hukuk skandalından da
bahsetmemiz gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, devletin temeli adalettir. Adalet üzerine inşa edilmeyen
hiçbir devlet ayakta kalamaz, inancımıza göre de adaletle hükmetmeyen yönetici
de insanlara zulmediyor demektir. Unutmayalım ki zulüm ile abad
olanın ahiri berbat olur.
Bildiğiniz üzere
Isparta Şarkikaraağaç’ta belediye seçimi Yüksek Seçim
Kurulu kararıyla yenilenmiş ve ilk seçimi Milliyetçi Hareket Partisi kazanmış
olmasına rağmen önce on sekiz oyluk fark sıfırlanmış ondan sonra da kim
tarafından, kimin için oy kullandırıldığı anlaşılmayan hatta teşkilatımız
tarafından hiç tanınmayan bir askerin oy vermesi söz konusu edilerek ilk seçim
sonuçları iptal edilmiş ikinci seçim yapılmıştır. Hükûmetin
tüm imkânları seferber edilmiş neredeyse metrekareye 2 tane bakan düşen
ziyaretlerle gökteki yıldızlar vaat edilerek ikinci seçimi AKP adayı
kazanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, AKP’nin adayı 2000 yılından beri -lütfen dikkat buyurunuz-
kalpazanlık ve sahte parayı piyasaya sürmek suçundan yargılanmaktaydı. Bunu AKP
yetkilileri de biliyordu. Buna rağmen aday gösterildi. Hani Adana için ileri geri
konuşanlara bunu hatırlatmak için söylüyorum. Adana Büyükşehir Belediye Başkanı
için bir mahkeme kararı bile yok iken konuyu istismar edenler ve hemen görevden
uzaklaştırma kararı verenler kalpazanlık gibi bir suçtan suçüstü yakalananlara
belediyenin trilyonluk bütçesini teslimde hiçbir mahzur görmeyerek suça iştirak
etmişlerdir. Bırakın Sayın Genel Başkanımız gibi “Gidin, bağımsız mahkemelerde
aklanıp ondan sonra Milliyetçi Hareket Partisinde siyaset yaparsınız.” gibi bir
söz etmeyi, suçu sübut bulmuş belediye başkanını görevde tutma konusunda sonuna
kadar direnmişlerdir. Şarkikaraağaç Belediye
Başkanının kalpazanlık ve sahte parayı piyasaya sürmek suçu 5. Ağır Cezada
muhakeme edilmiş, zanlı iki yıl altı ay hapis cezasına mahkûm edilmiş ve bu
ceza Yargıtay 8. Ağır Cezada onanmıştır. İçişleri Bakanlığı
konuyu gündeme getirmemizle birlikte söz konusu Belediye Başkanını görevden
uzaklaştırmıştır ancak hukuk tarihinde eşine az rastlanır bir garabet örneği
sergilenerek bir üst mahkeme olan Yargıtayın onadığı karar
-dikkat ediniz arkadaşlar, birazcık hukuk bilgisi olan arkadaşlarımızın
özellikle bu kullandığım cümlelere dikkat buyurmasını istiyorum- 6. Ağır Cezada
“yargılamanın yenilenmesine” karar verilerek işlevsiz bırakılmıştır. İçişleri
Bakanlığı da bu karara binaen ilgiliyi görevine iade etmiştir.
Hâlbuki görevden
uzaklaştırma kararı bir tedbir olarak illaki kesinleşmiş hükme ihtiyaç
duymamaktadır ve bunun bilinmemesi de mümkün değildir ama siyasi düşünceler
devlet adamlığına galip gelmiş ve milletin, devletin parasını kullanan belediye
bir hükümlüye teslim edilmiştir.
Sonra ne
olmuştur? 5. Ağır Ceza, yargılamanın yenilenmesi talebini haksız bularak iki
buçuk yıllık hapis cezasını, bu sefer temyiz yolu kapalı olmak üzere, tekrar
vermiştir. İlgili, infazın altı ay ertelenmesini istemiştir. Bunun için de
biliyorsunuz, ciddi gerekçelerin bulunması gerekiyor ancak zaten ilgili şahsın
muhakeme süreci trajikomik bir çizgide yürüdüğünden bu hakkı da kolayca elde
etmiştir. Erteleme süresi 24 Mayısta başlamıştır. 24 Kasıma kadar bu şahıs bu
haktan da istifade edecektir ancak ilgili için yolun sonu görünmüştür, 25
Kasımda bu şahıs kanunsuzluğun bedelini ödemeye başlayacaktır.
Şimdi, Sayın
İçişleri Bakanına seslenmek istiyorum: Savcının erteleme kararı hükmü ortadan
kaldırmamaktadır. Şahıs, belediye başkanı seçilme yeterliliğini kaybetmiştir.
“Böyle bir karardan haberim yok.” diyemezsiniz. Şarkikaraağaç
Belediye Meclis üyelerinin İçişleri Bakanlığına yazılı başvurusu vardır ve 1
Haziranda Bakanlığınızın genel evrakına girmiştir. Ben de sözlü olarak buradan
ihbar ediyorum. Bu şahsı derhâl görevden alınız. Hukuksuzluğa daha fazla,
İçişleri Bakanlığı gibi anayasal sistemimizin omurgası olan kurumu ve
makamınızı alet etmeyiniz. Hırsızın, yolsuzun, kanunsuzun, hepinizin bildiği
üzere kıymetli arkadaşlarım, partilisi, partisizi olmaz. Millete, devletin adil
yüzünü gösteriniz, hukukun ve adaletin önünü açınız. Bu olmaz ise bundan sonra,
maalesef, adalet ve devlet adamlığı adına söyleyeceğiniz hiçbir sözün
inandırıcılığı kalmayacağı gibi…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Korkmaz, buyurun.
S.NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
…buradan ilan
ediyoruz ki mahkeme kararı ve yasalar ortada iken adaleti engelleyen ve kanunu
işlevsiz kılan bu uygulamanızdan dolayı hakkınızda suç duyurusunda
bulunulacaktır. Bir içişleri mensubu olarak diyorum ki: Bakanlığımızın
hukuksuzluk ile daha fazla anılmasına müsamaha gösterilmeyecektir. Yapacağınız,
bu söylediklerimizi size ulaşan evrak üzerinden teyit etmektir.
Mahkûmiyet
kararını gereği için Sayın Bakana ulaştırılmak üzere İçişleri Komisyonuna
iletiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Korkmaz.
Madde üzerinde,
Barış ve Demokrasi Grubu adına Akın Birdal,
Diyarbakır Milletvekili.
Buyurun Sayın Birdal. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 509 sıra sayılı Belediyeler Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifinin geçici 1’inci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlarım.
Ancak, bugünün
gündemine ilişkin Genel Kurulunuza bazı konularda bilgi sunmak ve kaygılarımızı
paylaşmak istiyoruz. Çünkü bu sorunlar, demokrasi, insan hakları, birlikte
yaşama ve adalet sorunudur. Eğer bir ülkede bu sorunlar çözülmemişse, şimdi
üzerinde görüştüğümüz kimi konular ayrıntıdır ve temelde de çözümsüz kalması
kaçınılmazdır.
Değerli
milletvekilleri, bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisinin konukları vardı ve
burada grubu bulunan siyasi partilerimizi ziyaret ettiler. Diyarbakır’da E
tipinde yatan 1.600 taş atan çocukların
“Terörle mücadele mağdurları” adı altında anneler, yakınları buraya geldiler
ve çocuklarının ve kendilerinin mağduriyetini Türkiye Büyük Millet Meclisine
taşımaya çalıştılar.
Şimdi, bu
çocukların zaten gerçekten hiçbir hukuk devletinde, hiçbir demokratik ülkede
karşılaşmayacağı bir durumla karşılaştıkları biliniyor. Taş atmışlardır
güvenlik güçlerine ve beş yasa maddesinden yargılanarak, yaşlarından daha fazla
ağır ceza istenmekte, yargılanmaktadır ve şimdi, onların, işte, geçtiğimiz
birkaç gün önce AKP MYK’da değerlendirildiğini, bugün
Adalet Komisyonunda ele alındığını ve bir alt komisyona havale edildiğini
biliyoruz. Önümüzdeki hafta da Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
gelecek ve de umuyor, diliyoruz ki, gerek çocukların gerekse ailelerinin
beklentilerine karşılık verebilecek bir düzenleme olur ve çocuklar evlerine ve
okullarına dönerler. Aksi takdirde, kısmi iyileştirmelerle, basın aracılığıyla
da bu sorun çözülmüş gibi, demokratik kamuoyunun ilgisini azaltacak ve sönümlendirecek bir sürece itilir ki, o daha da
tehlikelidir.
Şimdi, geçtiğimiz
günlerde, gerçekten insan haklarına dayalı bir hukuk anlayışı olmayınca, ister
cezaevinde ister onun dışında, her yerde bu yaşanıyor. Örneğin, şu son bir
hafta, on gündür birçok cezaevinde güvenlik güçlerinin o kadar keyfî
tutumlarıyla karşılaşılıyor ki, bu nasıl anlatılır, nasıl açıklanır? Bunun
gerekçesi bulunamaz.
Şimdi, “Çocuklar
mahkûm, çocuklar Kürt çocukları, bunlar her şeye müstahaktır, layıktır.”
anlayışıyla, çocukların gerçekten sağlık koşulları, beslenme koşulları
açısından itiraz ediyorlar ve çocuklar yattıklarına değil, oradaki koşullarına
itiraz ediyorlar “açız” diyorlar. Yani “Beslenme koşullarımız kötü ve sağlık
koşullarımız kötü.” diyorlar ve bunun üzerine, bu itirazı gidermek yerine,
çocukları bir gün sabaha karşı, her birini başka cezaevlerine sürüyorlar ve
Diyarbakır E Tipi Cezaevinden 31 çocuk birtakım illere gönderiliyor. Şimdi,
örneğin, gönderilen illerden biri Elâzığ, 12 çocuk bir hücrede bulunduruluyor,
bakın, gönderildiklerinden bu yana. Şimdi, hani insan haklarına dayalı cezaevi
koşulları? Çocukların bu durumu ne yazık ki kamuoyuna yansıtılamıyor. Sayın
Adalet Bakanına iletmeye çalıştık ama bugüne değin düzeltilmedi ve hatta
onların geri alınmalarını rica ettik Diyarbakır’a çünkü bu düzenlemelerin
çocukların özgürlüğüne yol açabileceği umudunu da ileri sürerek ama olmadı ve
on dört gündür aileler Diyarbakır E Tipi Cezaevinin önünde çadır kurdular ve
sorunlarını kamuoyuna duyurmaya çalışıyorlar.
Şimdi, bugün
aileler bütün gruplara sorunlarını ilettiler. Tabii, burada yalnız çocuklar
değil aileleri de çok mağdurlar ve kimi cezaevlerinde de örneğin hasta sevkleri
personel ve ödenek yokluğundan ötürü yapılamadığı ileri sürülüyor. Yani şu
belediyelerin yarattığı gerçekten haksız kentsel dönüşüm rantlarının
bir kısmı buralara aktarılsa hiç değilse çocukların hastaneye ya da başka
yerlere sevkleri mümkün kılınabilinir.
Burada aynı
zamanda aileler de cezalandırılıyor. Örneğin, şimdi, Kartal Maltepe Cezaevinde Velat Bulut çıplak aranılıyor ve işkence görüyor ve bu
durum yakınları tarafından İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanına
sunuluyor, Sayın Başkan birçok konuda olduğu gibi yanıt verme gereği bile
duymuyor. Böyle bir şey olur mu? Yani yanıt verilir, neyse oradaki sorumlular
hakkında soruşturma açılması istenilir, insan haklarının gereği ne ise onun
yapılması başlatılır o süreç ama ne yazık ki biz istersek yaparız, istemezsek
yapmayız hâli var. Örneğin batıdaki terörle mücadele kanununun mağduru olan
çocukları birtakım adli mahkumların arasına veriyorlar
ve çocukların her akşam taciz edilmesine, sövülmesine ve dövülmesine neden
oluyorlar. Şimdi, bu çocuklar, sırası geldiği zaman bu çocuklara “terörist”
diyorsunuz, siyasi mahkûm muamelesi yapıyorsunuz ama onları adli mahkûmların
arasına vererek ve de adli mahkûmları kışkırtarak milliyetçi saldırılara hedef
kılıyorsunuz. Bu, kabul edilir bir durum değil.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; siyasi farklılıklarımızı ve siyasi hesaplaşmalarımızı
çocuklar üzerinde yapmayalım. Varsa kimin sözü, burası... Ki bu kürsünün
dokunulmazlığının olduğunu umuyoruz. Hoş, dışarıda aynı burada konuşulanlar
Barış ve Demokrasi Partisi milletvekilleri hakkında her biri soruşturma ve dava
konusu oluyor. Bu da ayrı bir konu ama burada herkes her istediğini
söyleyebilir.
Şimdi, ikinci bir
konu barış davası. Yarın Diyarbakır’da, ağır ceza mahkemesinde bir barış davası
görülecek. Habur Kapısı’ndan, gerçekten Kürt
sorununun demokratik çözümüne ve iktidarca... İşte, daha önce Sayın
Cumhurbaşkanı tarafından “İyi şeyler olacak.” yaklaşımından sonra Sayın Hükûmet Başkanı da, Başbakan bir açılım süreci
başlattıklarını söylediler ve bu sürecin önemli bir halkasıydı Habur. Mahmur’dan ve Kandil’den insanlar geldiler, 34 kişi.
Şimdi, yarın 4 çocuk hariç, 30 Kandil’den ve Mahmur’dan gelenler PKK’nin üyesi olmaktan ötürü yargılanacaklar. Bunlar zaten
PKK üyesi olduklarını reddetmediler ki, PKK’li olarak
geldiler ve “Ama biz silahları bırakıyoruz, barış için geliyoruz.” dediler ki
daha önce de bunun örnekleri var. 2 kez barış ve demokratik çözüm için geldiler
ve ne yazık ki yine yargılandılar, mahkûm oldular; bir kısmı çıktı, bir kısmı
çıkamadı.
Şimdi, gerçekten
bu sürece, aslında bu AKP’ye, Kürt sorununun demokratik çözümüne ve Türkiye
halkının barış içinde bir arada yaşamasına çok önemli bir katkıdır ve geldiler
yani o gelişteki… Belki iyi yönetilemedi, gerek AKP tarafından gerekse bizim
açımızdan da nüanslar olabilir ama bunun sonuçları
önemliydi, oradaki fotoğraf değil; onların gelmesi ve bundan sonra da
diğerlerinin gelecek olmasına dair yaratılacak umuttu ama ne yazık ki bunu da
yok ettik ve yarın -komediye bakın, trajikomik bir şey- örgüt üyesi olmaktan
yargılanacaklar, bir de Pasaport Yasası’nı ihlalden. Böyle bir şey olur mu
arkadaşlar? Bu nasıl bir hukuk devleti? Uluslararası platformda herkes bunu
yarın izleyecek. Ondan sonra ulusal itibardan, uluslararası onurdan ve prestijden söz ediyoruz. Olmaz böyle bir şey. Yarın
başkaları da size kaç dakika işaretini yapacak. Bunu da unutmayın.
Başka bir mesele:
Bakın, bir hafta on gündür, sayın milletvekilleri dikkatinize sunuyorum, Giresun’a, ki, her yıl, biliyorsunuz, tarım işçileri gider
bölgemizden çünkü işsizlik, yoksulluk elbette ki bir olgu ve şimdi Karadeniz’e
gidiyorlar. Örneğin, geçtiğimiz hafta Giresun’a almadılar. Emek yoğun işler
bunlar ve emekçileri almadılar, Gürcistan’dan işçi ithal edilecekmiş.
Arkadaşlar, bu nedir bu? Açlığın, yoksulluğun gerçekten örtünmek istenişi ki,
örneğin bizim barış umudumuzu bugüne kadar örtmeye çalıştınız ama açlığı ve
yoksulluğu örtemezsiniz ve erteleyemezsiniz.
Bugün başka bir
şeye tanık olduk. Yine, Diyarbakır’ın Hani ilçesinden 35 işçi Rize’nin bilmem
ne ilçesine baraj yapımına gidiyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
tamamlayın Sayın Birdal.
AKIN BİRDAL
(Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Bir hafta önce
gidiyorlar 35 işçi ve önce Rize’nin o ilçesinde birtakım etik gerekçeler
gösteriliyor ve bu gerekçelere karşı orada gerçekten güvenlik görevlisi bir
hanım “Hayır, böyle bir şey söz konusu değil.” diyor. “Yani birçok olaya tanık
oluyoruz ama özellikle bölgeden gelen bu Kürt işçilerinin ahlaki olarak herhangi
bir vukuat yarattığına tanık olmadık. Tam tersi, çok saygılılar.” diyor. Bunun
üzerine başka bir gerekçe. Bu işçiler aldıkları ücretleri PKK’ye
göndereceklermiş! Bu yalan da tutmuyor. Bir de yalan alışkanlığı başladı, dezenformasyon, toplumu gerçekten yanlış bilgilendirme,
olduğundan farklı gösterme. Ondan sonra da bu da olmuyor ve “Sizin
güvenliğinizi sağlayamayız, geldiğiniz yere gidin” diyorlar. Arkadaşlar, bakın,
iki Türkiye var. Biz uyarıyoruz bunu. Gerçekten eşit yurttaşlar olarak bir
arada kardeşçe yaşayacaksak hukukun önünde herkesin eşit olma...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Birdal.
AKIN BİRDAL
(Devamla) – ...muamelesini dikkate alın ve aksi takdirde burada barış ya da
demokrasinin ya da birtakım düzenlemelerin karşılığı olmayacaktır. Bunu sayın
yüce Meclisimize haber veriyorum.
Saygılarımla.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Madde
üzerinde şahsı adına söz isteyen Nevşehir Milletvekili Mahmut Dede.
Buyurun Sayın
Dede. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT DEDE
(Nevşehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 5393
sayılı Belediyeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin
geçici 1’inci maddesi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyor ve Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, özellikle 1970’li ve 1980’li yıllardan itibaren artış gösteren
köyden kente göç olgusunun zorunlu bir sonucu olarak ortaya çıkan çarpık ve
plansız yapılaşmanın neden olduğu olumsuz etkileri en aza indirmek, huzur ve
güven duygusunun hâkim olduğu modern ve yaşanılabilir şehirler inşa etmek
bizlerin görevidir diye düşünüyorum.
Görüşmekte
olduğumuz 5393 sayılı Belediyeler Kanunu’nda değişiklik öngören düzenlemeyle
şehirlerimizi çarpık yapılaşmadan kurtaracak, insanlarımıza sağlıklı koşullarda
yaşam fırsatı sunacak, toplumdaki ayrışmayı ortadan kaldırma adına önemli
roller üstlenecek ve vatandaşlarımıza daha saygın bir benlik duygusu
kazandıracak kentsel dönüşüm projelerinin önü milletimizin lehine olacak
şekilde açılacaktır.
Değerli
arkadaşlar, bugün Genel Kurulun başlangıcından şu ana kadar bu konuyla alakalı
konuşan milletvekili arkadaşlarımızdan özellikle muhalefet milletvekili
arkadaşlarımızın eleştirilerini hayretle izlemiş durumdayım. Şimdi, Türkiye’de
bir gerçek var. Demin bahsettiğim gibi, 1970’li ve 1980’li
yıllardan sonra köylerinden kente göç eden insanlar, oralarda başlarını
sokabilecekleri bir ev sahibi olabilme adına, gerek maliye hazinesine ait
arazilerde gerekse özel mülkiyete ait arazilerde, hiçbir imar uygulamalarına
uymadan, hiçbir plan ve projeye uymadan ve devamlı konut üreterek, yolu
olmayan, suyu olmayan, elektriği olmayan “Yaşam şartlarının niteliği hiç de
önemli değil, yeter ki başımızı sokabileceğimiz bir ev olsun.” düşüncesiyle
böyle bir uygulamaya girdiler ve maalesef, Türkiye’mizin bir gerçeği olarak,
kendi iktidarımız dönemine kadar biz bunu yaşadık. Biz ne yaptık? 2004
yılında çıkarmış olduğumuz Türk Ceza Kanunu’nun 184’üncü maddesinde “Kaçak
inşaat, ev, iş yeri, ne olursa olsun, yapan da, yaptıran da üç yıldan başlamak
üzere ağır cezada yargılanacak.” dedik. Bu Kanun Resmî Gazete’de yürürlüğe
girdikten sonra hemen uygulamaya başlandı, yani yürürlük tarihi altı ay sonra
veya bir yıl sonra gibi bir süre de verilmedi. O günden sonra, Türkiye’de kaçak
yapılaşma ve çarpık yapılaşmanın, plansız yapılaşmanın önüne geçildi. Fakat, bu arada şu gerçek ortaya çıktı: Gelişen dünyada,
21’inci yüzyılda, modern kentler oluşumu hızla ilerledi. Buna “prestijli konutlar” diyebiliriz, “uydu kentler” diyebilir. Toplu
Konut İdaresinin yapmakta olduğu modern kentler artık, insanların çarpık
kentlerde değil, modern kentlerde yaşama isteğini ön plana çıkarmıştır.
Ben bir Nevşehir
Milletvekili olarak, bunun en iyi örneğini ilim olarak size verebilirim. Şu
anda Nevşehir ilinde, iki tane kentsel dönüşüm projesinden birisi proje
safhasında devam ediyor, birisinde de iki bin altı yüz konut şu anda bitmek
üzere arkadaşlar. O çarpık yapılaşmadan,
İşte, bu ihtiyaçtan
dolayı, AK PARTİ İktidarı, Hükûmeti olarak bizler, bu
teklifi -bir an önce yasalaştırarak- özellikle çarpık yapılaşması olan büyük
şehirlerdeki bu insanlara artık insanca yaşayabilecekleri modern kentler,
modern şehirler oluşturmak arzusuyla getirdik. Bununla alakalı…
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Yolsuzluğa fırsat vermemek
kaydıyla onlar yapıldı.
MAHMUT DEDE
(Devamla) – Tabii, muhalefet bunları eleştirecektir…
BAŞKAN – Sayın
Dede, lütfen Genel Kurula hitap edin.
MAHMUT DEDE
(Devamla) –…ama ben…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
tamamlar mısınız.
Buyurun.
MAHMUT DEDE
(Devamla) – Ben, Nevşehir Milletvekili olarak muhalefet milletvekili
arkadaşlarımı Nevşehir’e davet ediyorum, 2.600 tane yapılan o kentsel
dönüşümdeki modern daireleri gezdirmek istiyorum ve o dairelerde hak sahibi
olacak 1 oda,
Burada sözlerime
son verirken 5393 sayılı Belediyeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifi’nin hayırlara vesile olmasını diler, çarpık ve plansız
kentleşmenin neden olduğu sıkıntıların önüne geçeceğine inandığım bu kanun
teklifini desteklediğimi bildirir, yüce heyetinize saygılarımı sunarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Dede.
Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Tayfur Süner, Antalya
Milletvekili.
Buyurun Sayın Süner. (CHP sıralarından alkışlar)
TAYFUR SÜNER (Antalya)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Belediyeler Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nde şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu yasayla
kentlerin tarihî dokusunu katledeceksiniz. Bu yasayla yeşil alanları katledeceksiniz.
Bu yasayla vatandaşın mülkiyet hakkını gasbedecesiniz.
Bu yasayla ilçe belediyelerinin plan yapma yetkisini gasbedeceksiniz.
Bu yasayla kamuya ait sosyal tesisleri ranta kurban
edeceksiniz. Bu yasayla vatandaşların ecdatlarından kalan dairelerde yaşama
hakkını gasbederek sürgün yapacaksınız. Nasıl mı?
Örnek vereyim: Dikmen’de atalarından kalma dairenin olduğu bölgeyi kentsel
dönüşüm alanı ilan ettiğiniz zaman, şayet isterseniz bu vatandaşa Balâ’da bir
tarla tahsis edip orada rekreasyon alanları yapabilir,
altyapı çalışmaları yapabilir ve vatandaş, orada eğer tripleks veya dubleks
daire yaptığı zaman, ruhsat alma aşamasında “Arkadaş, sen burada doğal gaz,
elektrik, su alamazsın.” Niye? “Ben burada rekreasyon
çalışması yaptım, altyapı çalışması yaptım, bu masraflara iştirak edeceksin.”
diyeceksiniz. Bu yasayla vatandaşların mülkiyet hakkını gasbetmiyorsunuz,
vatandaşın boğazını sıkıyorsunuz.
Bu kentsel
dönüşüm yasasıyla şayet -Dikmen’den örnek verdim- Dikmen’de ruhsat verip
belediye başkanlarının, eğer bir bina dikmeye kalkmışsa ve yarıya geldiği zaman
oradaki kentsel dönüşüm yapmak için ilan etmişseniz, şayet o vatandaşın
binasını bir beş yıl, bir beş yıl daha on yıl hak mahrumiyetine maruz
bırakabilirsiniz. Yapmayın. Siz yangından mal kaçırır gibi yasa çıkarıyorsunuz.
Biz üç buçuk ay deprem komisyonunu çalıştırdık, orada birtakım kararlar aldık.
O, yasa hâline gelmeden şimdi bu Belediyeler Kanunu’nu getiriyorsunuz. Şayet,
kentsel dönüşüm yasasını, Deprem Komisyonunda alınan kararlarla beraber, onun
içeriğini bir imar yasasıyla beraber harmanlasa idik, Türkiye'de bina stokunun
yüzde 67’si kaçak ve iskânsızdı, yüzde 67 bina stokunu bu potada eritilmiş yasa
ile çözebilirdik. Nasıl mı çözebilirdik? Siz, yüzde 67’lik kentlerin bozuk
yapısını bu yasa ile düzeltemezsiniz, sadece bir bölümünü düzeltirsiniz, o
bölümde kentsel dönüşüm yaparsınız, o bölümü ıslah edersiniz. Kentlerin
tamamını, bina stoklarının yüzde 67’sini nasıl ıslah edeceksiniz? Islah etmenin
bir tek yolu var: Kentlerde yüzde 67 bina stokunun bir kısmında yoğunluk
vererek, bir kısmında yoğunluğu azaltarak tedbirler alabilirsiniz, bunu ancak
yasayla yapabilirsiniz. Bazı semtlerde parsel birleştirmesini yapabilirsiniz,
onu kentsel dönüşüm alanının içine sokarsınız.
Bakın, bugün,
Türkiye'de binalarımızın birçoğu dayanıksız, yüzde 67’nin içinde, maili inhidam
durumunda; maili inhidam durumunda olanları yıkarsınız. Şayet yoğunluğu
artırarak çözebilecekseniz yoğunluğu artırırsınız? Nerede? Kartal’da. Nerede?
Bakırköy’de. Buralarda yoğunluğu artırarak vatandaşın binalarını yenileme
hakkını verebilirsiniz. Sadece beyninizde rant olursa,
işte, kentsel dönüşüm yasasını getirirsiniz, alelacele çıkarırsınız yangından
mal kaçırır gibi, ama topluma dönük yasaları çıkaramazsınız. Topluma dönük
yasalar ancak toplumun ihtiyaçlarına cevap verilerek çıkarılır, bu şekilde
çıkaramazsınız; çıkarırsınız, sakat doğar çocuk.
Şayet, tüm
kentlerin yapısını düzeltmek istiyorsak, Deprem Komisyonunda alınan kararlarla,
yeni bir imar yasasıyla ve kentsel dönüşüm yasasını harman yaparak yeni bir
yasa Meclise getirirsiniz, hep beraber çalışır…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Süner, lütfen, toparlayınız.
TAYFUR SÜNER
(Devamla) – …doğru bir yasayı Meclise getirir çıkarırız.
Allah aşkına, hep
ranta, hep çıkara dayalı bir yasa getirirseniz
Meclise, işte sakat bir kentsel dönüşüm yasasını bu Meclisten gene alelacele
saat üçte mi, dörtte mi çıkarsınız ama toplumun ihtiyaçlarına cevap
veremezsiniz.
Bugün, üç buçuk
ay çalıştırdığınız Deprem Komisyonunda alınan kararları daha gündeme almadan,
bir yasa teklifi hazırlamadan, onu bir imar yasasıyla bir potada eritmeden siz
bu yasayı Meclisten geçirerek, “Kentsel dönüşüm yaparız.” diyerek kentlerin
tarihî dokusunu düzeltemezsiniz. Bakın, kentlerin tarihî dokusunun içine
edeceksiniz. Bakın, buna örnek olarak Tarlabaşı’nı
vereceğim. Tarlabaşı’nda 2007 senesinden beri kentsel
dönüşüm yapmak için Çalık Grubuna verdiniz. Vatandaşlar mülkiyet haklarını
aramak için maalesef mahkemelere müracaat ettiler, üç senedir davalar devam
ediyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
Müsaade eder
misiniz?
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Süner.
TAYFUR SÜNER
(Devamla) – Sulukule’de de tarihî surların dibinde
tarihi katlediyorsunuz. Orada arkeologlarla inşaat firmaları düpedüz kavga
ediyorlar. Demek ki ne tarihî dokuya saygınız var ne kente saygınız var ne
insanlara saygınız var.
Bu düşüncelerle
hepinizi saygılar ve sevgilerle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Süner.
SIRRI SAKIK (Muş)
– Başkanım, hani adildiniz, kuralları çiğnemiyordunuz?
BAŞKAN – İç
Tüzük’ün 72’nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İçtüzük 72’ye
göre görüşmelerin devam etmesini arz ederiz.
|
Oktay Vural |
Necati Özensoy |
M. Akif Paksoy |
|
|
İzmir |
Bursa |
Kahramanmaraş |
|
|
K. Erdal Sipahi |
|
Nevzat Korkmaz |
|
|
|
|
|
|
İzmir |
|
Isparta |
|
|
|
|
Gerekçe:
Hukuk devletine
aykırı kişiye özel düzenleme hususunda yüce Meclisin daha fazla
bilgilendirilmesini teminen.
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) - Sayın Başkan, söz talebim vardı.
III.-YOKLAMA
(MHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL
(İzmir) – Yoklama istiyoruz efendim.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunacağım ancak yoklama talebi var.
İsimleri tespit
ediyorum: Sayın Özensoy, Sayın Vural, Sayın Korkmaz,
Sayın İnan, Sayın Sipahi, Sayın Paksoy, Sayın Akkuş,
Sayın Kalaycı, Sayın Taner, Sayın Işık, Sayın Asil, Sayın Ural, Sayın Nalcı,
Sayın Varlı, Sayın Bulut, Sayın Akçay, Sayın Çalış, Sayın Akcan, Sayın
Çobanoğlu, Sayın Cengiz.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar ve 14
Milletvekilinin, 03.07.2005 Tarih ve 5393 Sayılı Belediyeler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile İçişleri Komisyonları Raporları (2/435) (S. Sayısı: 509) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Şimdi on dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sisteme giren
sayın milletvekilleri: Sayın Nalcı, Sayın Cengiz, Sayın Asil, Sayın Yalçın,
Sayın Işık, Sayın Akkuş ve Sayın Kurt.
Yeniden sisteme
girmelerini rica ediyorum.
Sayın Nalcı,
buyurun.
KEMALETTİN NALCI
(Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
nüfusu 10 binin altında olan belediyelere, kentsel altyapı yapımında İller
Bankasının hibe oranı nedir? Şayet bu oran yüzde 50 ise diğer yüzde 50 oranını
karşılamayan veya borçlanamayan belediyelerin durumu ne olacaktır? Ve bu yüzde
50’nin üstünde hibe verilen belediyeler var mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Nalcı.
Sayın Cengiz…
Sayın Asil,
buyurun.
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
2009 yılında, Maliye Bakanlığı tarafından, Eskişehir ilindeki ilçe ve
beldelere, ilçelere 100’er milyar, beldelere de 50’şer milyar para gönderildi.
Yalnız, sadece AKP’li belediyelere gönderildi, muhalefet belediyelerinin
hiçbirine bu para gönderilmedi. 2010 yılında da ilçe belediyelerine, AKP’lilere
35 milyar, diğer muhalefet belediyelerine de 20’şer milyar lira gönderildi. Bunu, adalet kavramıyla, eşitlik kavramıyla, siyasetle, neyle izah
edeceksiniz, bir açıklar mısınız.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Yalçın…
Yok.
Sayın Işık,
buyurun.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Ankara ve İstanbul Büyükşehir belediyeleri aleyhine, usulsüz imar uygulamaları
nedeniyle açılmış dava sayısı nedir? Bu davaların kaçı belediyelerin aleyhine
sonuçlanmıştır? Devam eden davalarla bu kanun teklifi arasında bir ilişki var
mıdır? Varsa bu hukuksuzluğa Türkiye Büyük Millet Meclisini ortak etmenizin
amacı nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Akkuş…
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakan; bu yasa ile getirilen ve büyükşehir
belediyelerine verilen, sağlık ve eğitim alanları dışında kalan arsa ve
arazilerin kentsel dönüşüm projesiyle istimlak
edilmesi hakkı şehirlerimizdeki park, bahçe ve toplumsal amaçlı olarak
kullanılan özel alanların ve binaların da istimlakine konu olacaktır. Bu
durumda şehirlerde vatandaşın dinlenme ve soluklanma amaçlı kullandığı alanlar
da istimlak edilebilecek mi? Bu konu kamuoyuna soruldu
mu? Sorulmadıysa, vatandaşın dinlenme, dolaşma ve temiz hava sahalarını ortadan
kaldıracak mı? Kamuoyu sizi ilgilendirmiyor mu? Anayasal suç işlediğinizin
farkında mısınız?
İki: 2004 yılında
çıkarılan kaçak yapılaşmayı önleme yasasından sonra bu yasaya aykırı hareket
eden kaç vatandaş ceza alarak cezaevine konulmuştur?
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Kurt…
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) – Sayın Başkan, aslında ben İç Tüzük 60’ıncı maddeye göre, MHP Grubu
adına konuşan Nevzat Korkmaz Bey’in konuşmasında bahsettiği bazı bilgilere ek
birtakım bilgiler ve düzeltmeler yapmak için söz istemiştim ama herhâlde
soru-cevap içine girdi.
Ben şunu
söyleyeyim: Burada bahsi geçen Şarkikaraağaç Belediye
Başkanımız beşinci defa vatandaş tarafından seçiliyor. Eğer bir suçu var ise
kendi suçunun cezasını çekmeyi canıgönülden kabul
edecek şahsiyette bir kişidir Mevlüt Bey. Ayrıca bu
hususta, Milliyetçi Hareket Partisinin “Aklanıp gelsin.” diyeceği birisi varsa
kendisi önce Isparta Belediye Başkanını aklatmalı, ondan sonra aday göstermeli
idi. Buradan, kürsüden umumi bir memleket meselesini, şahsi bir Isparta
meselesine çevirmek bizlere yakışmıyor.
Teşekkür
ediyorum.
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Sen kendi belediye başkanlarına bak, senin belediye başkaların
pırlanta gibi!
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) – Mahkûmiyete karar verildi tekrar, sen git vekiline sor, vekiline.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Efendim, 69’a göre, sataşmadan dolayı söz hakkım saklıdır.
BAŞKAN –
Soru-cevap işlemi tamamlansın, vereceğim.
Sayın Aslanoğlu… (MHP sıralarından “Gelsene” sesi)
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) – Nereyi istiyorsun, gel… (MHP sıralarından gürültüler)
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Sen gel buraya, gel…(MHP sıralarından “Gel, gel” sesleri)
BAŞKAN – Lütfen
Sayın Kurt…
Sayın Aslanoğlu… (MHP ve AK PARTİ sıralarından karşılıklı laf
atmalar)
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Kabadayı mısın sen lan, her yere çıkıyorsun!
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Gel lan, gel bakayım! Gel buraya, gel! Gel
şöyle, gel!
BAŞKAN – Lütfen
sayın milletvekilleri…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Gelip anlatsın işte.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, geçen yıl Malatya’da altı belde belediyesini
Malatya Belediyesine bağladınız. (MHP ve AK PARTİ sıraları arasında karşılıklı
laf atmalar)
Sayın Başkan,
konuşamıyorum! Konuşma şartları uygun değil.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Kalpazanlıktan olan adamı, belediye başkanını savunanlar…
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.51
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 22.00
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 118’inci Birleşiminin
Sekizinci Oturumunu açıyorum.
509 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın Aslanoğlu soru soracaktı.
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, Malatya’da altı belediyeyi Malatya merkeze
bağladınız fakat bunların beş tanesi sizin partinizin belediyesiydi. Beş
belediye başkanı, yasaya aykırı diye Danıştaya gitti
ve kazandı ama her ne hikmetse bir belediye başkanınız, yöresinin hakkını
korumadan, halkına sormadan dava açmadı ve Malatya Belediyesine bağlandı. Halk
istemiyor. Muhtarlık seçimine… İki seçimdir seçime gitmiyor, gerek yerel
seçimde -iki kez de seçim oldu- sandığa
gitmiyor halk, isyan ediyor. Halka sormadan Malatya’nın Konak beldesini lütfen…
İstemiyor, Malatya Belediyesine bağlanmak istemeyen bir belediye, bağlanmak
istemiyor. Diğer beş belediye de yargı yoluna gitti ve şu anda onlar çalışıyor,
müstakil belediye ama her ne hikmetse ilgili Belediye Başkanınız yasal başvuru
yapmadığı için bu halk isyan ediyor. Lütfen, Malatya Konak beldesinin hakkını
iade edin. Halk, Malatya Belediyesine bağlanmak istemiyor ama buradaki suç… O
günkü belediye başkanınız yasal yollara başvurmadığı için bunun cezasını halk
çekmemesi lazım Sayın Bakan.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Sayın Bakan,
buyurun.
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Nalcı’nın sorusu… Bildiğiniz gibi, İller Bankasının 2008 ve
2009 yılı kârının yüzde 59’u hibe, belediyelerin, nüfusu 10 binin altında olan
belediyelerin içme suyu, kanalizasyon ve bunların arıtmalarıyla ilgili
projelerine hibe olarak kullandırılıyor. Hibe oranı yüzde 50,
tüm belediyelerde, tüm projelerde yüzde 50. Bu hibe oranının dışındaki yüzde
50’yi, eğer belediyelerin kredi alma imkânı şayet yok ise -şu anda bilemiyorum,
her belediye için farklı farklıdır- ama mümkün mertebe İller Bankası yönetim
kurulu kararıyla geri dönüş taksitini ödemesini garanti altına alarak bu
krediyi karşılamaya çalışıyor. Eğer kredi alma imkânı yoksa,
taksitlerini geri ödeme imkânı da yoksa, belediye bunu da ifade edemiyor ise
dolayısıyla İller Bankası diğer kalan yüzde 50’siyle kredi kullandıramamış
oluyor.
Ayrıca, bu
projelerin seçiminde de, bildiğiniz gibi İller Bankası bir yönetmelik
hazırladı, orada bir puanlama esası var. Projenin maliyet büyüklüğüne göre,
belediyenin nüfusuna göre ve yapılacak olan altyapı hizmetinin niteliğine,
cinsine göre bir puanlama sistemi var. Çok sağlıklı bir şekilde bu süreci İller
Bankası işletiyor.
Sayın Asil’in
sorusu, Eskişehir’de bir kısım belediyelere, Maliye Bakanlığı tarafından,
sorudan anladığım kadarıyla iktidar partisi belediyelerine daha fazla yardım
yapıldığı şeklindeydi. Bu konuda bir bilgim yok. Sanıyorum bir belediyeye
yardım yaparken mutlaka bir kriteri vardır, yoksa
rastgele, Maliye Bakanlığının herhangi bir şekilde belediyeye… Bir proje
ihtiyacı, bir afet kanalıyla olabilir, başka kanalla olabilir, talebi
olur. Bu soruyu biz Maliye Bakanımıza
iletelim Sayın Asil, size yazılı olarak cevaplandırsın.
Sayın Işık’ın
sorusu “Ankara ve İstanbul Belediye Başkanlıklarının uygulamalarıyla ilgili
davalarla acaba bu yasanın bir ilişkisi var mı?” Bu söz konusu olamaz. Ayrıca
tabii, İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye uygulamalarıyla ilgili ne tür
davaların olup olmadığını da benim burada değerlendirme şansım yok. Mutlaka,
icra makamında olan, çok yoğun ve etkin, geniş hizmet ağına sahip olan bu
belediyelerin yaptığı iş ve işlemlerle ilgili mutlaka davalar açılabilir.
Önemli olan, yargının
bu konuda verecek olduğu kararlar ve oradaki gerekçelerdir. Ama
bu yasanın… Kentsel dönüşüm yasasında, eğer metne baktığımızda, orada çok
önemli bir şey var: Tüm iş ve işlemleri büyükşehir belediye meclisi kararıyla
yürütüyor. Burada münferiden belediye başkanına veya herhangi bir bürokrata
ilave bir yetki verilmiyor. Çok önemli bir nokta daha var: Tüm uygulamaları,
planlamaları, yapılaşmaları, ruhsatları mevcut 3194 sayılı İmar Kanunu
hükümlerine ve belediye kanunlarındaki hükümlere göre icra ediyor. Dolayısıyla,
bu yasalara, buradaki hükümlere göre görevi, bu kentsel dönüşümü
gerçekleştirecek olduğuna göre, eğer burada ifade edildiği gibi bir haksız, bir
yanlış uygulamaya gidildiğinde mutlaka yargıya vatandaşın gitme imkânı var. İcranın tüm iş ve işlemleri yargı denetimine zaten tabi ama kentsel
dönüşümün doğasında zaten olumsuz bir kent dokusunun yıkılarak, yeniden
planlanarak, yeniden yapılması söz konusu.
Bu soruya
karşılık şunu da ifade etmekte çok fayda görüyorum: Mevcut belediyenin hiç
yapılaşma olmayan bir alana plan yapıp, orada projeleri onaylayıp, ruhsatları
verip yapılaşması, yönlendirmesi çok farklıdır; dönüştürülmesi gereken
alanlarda kullanacak olduğu yetkiler çok farklıdır; verilmesi gereken yetkiler
çok farklıdır. Dolayısıyla zaten “kentsel dönüşüm” adı altında bunu ifade
ediyor olmamızın en büyük nedeni bu.
Yapı stokumuz da,
bizim, burada ifade edildiği gibi yüzde 50’nin üzerinde. Ciddi anlamda, depreme
ve afetlere karşı dayanıksız bir yapı stokumuz var. Muhtemelen
bu yapı stokunun tamamına yakını da insanlarımızın sağlıklı şartlarda
yaşayamaması durumuyla da karşı karşıya. Onun için, burada tabii birçok
şey ifade ediliyor ama birazcık da seçilmiş insanlarımıza ve seçilmiş
meclislere güvenmemiz gerekir. Onlar da mutlaka halka seçimden seçime hesap
veriyorlar. Yargı denetimi de bunun üzerinde. Bu verilen yetkilerin -tüm
komisyon çalışmalarında, burada da ifade edildi birçok noktada sözcülerimiz
tarafından- oldukça amacına uygun, seri ve hızlı bir şekilde bu dönüşümü
sağlamaya katkı sağlayacağını ümit ediyoruz.
Sayın Asil’in
sorusu yine aynen bu açıklamamın içerisinde. Mevcut kentlerdeki yeşil alanlar,
halkın sosyal ihtiyaçlarını karşılayan alanlar azalmayacağı gibi bilakis
artacağını umuyoruz. Mevcut uygulanan kentsel dönüşüm projeleri var ülkemizin
çeşitli yerlerinde -Ankara’da var, İstanbul’da var, birçok kentlerde var-
kentsel dönüşüm uygulanarak yeni oluşturulan kent dokularında bu alanların çok
daha fazlasıyla oluşturulduğu, insanların çok daha sağlıklı bir, yeni
oluşturulan kentsel mekânlarda yaşamasına katkı sağladığını görüyoruz.
Sayın Aslanoğlu’nun sorusu… Bunun notunu aldık Sayın Aslanoğlu ama münferiden orada bir haksızlık yapılmış olma
ihtimalini ben şahsen zayıf görüyorum.
BAŞKAN – Süre
tamamlandı Sayın Bakan.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Her şey yargı denetimine tabii Sayın Aslanoğlu.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Buyurun Sayın
Korkmaz, söz talebiniz vardı.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Evet efendim. 69’a göre, bir sataşma var, eğer müsaade
buyurursanız…
BAŞKAN – Ne için
Sayın Korkmaz, ne diye sataşıldı size?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Benim biraz önce bu kürsüde yapmış olduğum konuşmaya atıfta
bulunarak, kendisi memleket meselelerini dile getirmek yerine âdeta yargısal
dedikodu yaptığımı ifade ederek cümleler kullandı. Buna cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Korkmaz, iki dakikalık süre veriyorum, yeni bir sataşmaya mahal vermeden
yalnız.
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Nerede o, nerede?
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Isparta Milletvekili Haydar Kemal Kurt’un,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gönül isterdi ki
biraz önce konuşma yapan arkadaşım burada gözlerimin içine baka baka bu söylediklerimi duysaydı.
Ben biraz önce
bir konuşma yaptım burada. Şarkikaraağaç Belediye
Başkanının görevden alınması gerektiğini İçişleri Komisyonumuzun önünde ve Hükûmetin önünde dile getirdim.
Arkadaşlar, şu
elimdeki belge 5. Ağır Ceza Mahkemesinin vermiş olduğu karar. Bu kararı ne
zaman vermiş? 5 Nisanda vermiş arkadaşlar. Üzerinden iki ay geçmiş. 29 Nisanda
infaz savcılığına gitmiş ve bu infaz savcılığından altı ay erteleme almış.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Konusu ne?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) - Mahkûmiyeti kıymetli arkadaşlar, bu Mecliste -ister AKP’li ister
CHP’li ister MHP’li, fark etmez- bütün milletvekillerimizin yüreğini yakan bir
suçlama: Kalpazanlık, sahte parayı piyasaya sürmek. Peki, ben bunu burada dile
getirmeyecek miyim kıymetli arkadaşlar? Yani, Şarkikaraağaç
Belediyesinin trilyonluk bütçesinin, aynen oradaki AKP’li milletvekili
arkadaşlarımız gibi, bir hükümlüye teslim edilmesi konusunda sessiz kalmam mı
bekleniyor? Kalmayacağım, sonuna kadar da bu işin arkasında olacağım çünkü
orada Şarkikaraağaçlı insanlarımızın hakkı var, orada
teşkilatımızın hakkı var, orada adayımızın hakkı var.
Bakın, burada
biraz önce bir söz söyledi ve gitti. Burada gözlerinin içine baka baka söylüyorum: Çıksın, sahte parayı piyasaya sürmek
suçunu şurada bir izah etsin lütfen.
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Kalpazanla ortak mısın?
BAŞKAN – Lütfen
Sayın Milletvekili…
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) - Kendisi hukukçudur, kendisi avukattır, ne kadar içselleştirdiğini
gelsin burada söylesin.
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) – İçselleştirmiyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) - Yazık! Yazık!
BAŞKAN – Sayın
Kurt, lütfen…
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) – Sayın Kurt, bakın, benim sizden ricam şuydu: Evet, arkadaşlar,
şeriatın kestiği parmak acımaz, yargının verdiği karara hepimiz saygılıyız,
madem böyle bir şey verdi, cezasını çeker. Isparta Belediyesiyle ilgili burada
dedikodu yapıyorsun.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) – Mahkeme kararı var mı?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) – Bir saniye… Şuradan biraz önce senin söylemen gerekeni ben
söylüyorum: İster Isparta Belediyesi ister başka bir belediye, cezasını…
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) – Mahkûmiyet kararı var mı, yok mu, onu söyle?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) - Suçu varsa cezasını mutlaka çeksin. Milliyetçi Hareket Partisi bu
konuda kararlılığını, samimiyetini dün göstermiştir. Böyle bir durum olduğunda
da çıkar gösterir, hiç endişelenme. O delikanlılığı senden bekliyorum ben.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
KADİR URAL
(Mersin) – Senin söylemene gerek yok, bizim Genel Başkanımız yapar o işi.
NECATİ
ÖZENSOY(Bursa) – Biz rüştümüzü ispat etmişiz, siz de edin.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Korkmaz.
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar ve 14
Milletvekilinin, 03.07.2005 Tarih ve 5393 Sayılı Belediyeler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile İçişleri Komisyonları Raporları (2/435) (S. Sayısı: 509) (Devam)
BAŞKAN – Madde
üzerinde yedi adet önerge vardır.
Önergeleri önce
geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/435 esas
numaralı kanun teklifinin, geçici 1 inci maddesinde geçen “yükletilemez”
kelimesinin “yüklenir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ali
Öztürk
Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/435 esas
numaralı kanun teklifinin, geçici 1 inci maddesinde geçen “yükletilemez”
kelimesinin “yüklenir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Durdu
Mehmet Kastal
Osmaniye
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/435 esas
numaralı kanun teklifinin, geçici 1 inci maddesinde geçen “yükletilemez”
kelimesinin “yüklenir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ayhan
Sefer Üstün
Sakarya
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
509 sıra sayılı Belediye Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifinin geçici 1 inci maddesinin birinci cümlesinin “Bu Kanunun yürürlüğe
girmesinden önce açılmış ve hâlen kesin hükme bağlanmamış davalar ile
kesinleşmiş olup da henüz infaz edilmemiş yargı kararlarında dahi bu Kanun
hükümleri uygulanır.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Abdullah Çalışkan |
Aşkın Asan |
H. Hasan Sönmez |
|
Kırşehir |
Ankara |
Giresun |
|
Salih Kapusuz |
Mehmet Nil Hıdır |
Orhan Karasayar |
|
Ankara |
Muğla |
Hatay |
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım en aykırı üç önerge de aynı mahiyette
olduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım, istemleri hâlinde önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
509 Sıra Sayılı, 5393
sayılı Belediyeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifinin geçici 1 inci maddesinin Kanun Teklifi metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
|
Yaşar Ağyüz |
M. Rıza Yalçınkaya |
Ali Rıza Öztürk |
|
|
Gaziantep |
Bartın |
Mersin |
|
|
Tayfur Süner |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Abdulaziz Yazar |
|
|
Antalya |
Malatya |
Hatay |
|
|
|
Akif Hamzaçebi |
|
Yaşar Tüzün |
|
|
Trabzon |
|
Bilecik |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
509 sıra sayılı 03.07.2005 Tarih ve 5393
Sayılı Belediyeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifinin geçici 1 inci maddesinin kanun teklifi metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
|
M. Nuri Yaman |
Osman Özçelik |
Hasip Kaplan |
|
Muş |
Siirt |
Şırnak |
|
Fatma Kurtulan |
Özdal Üçer |
Sebahat Tuncel |
|
Van |
Van |
İstanbul |
|
|
Hamit Geylani |
|
|
|
Hakkâri |
|
TBMM Başkanlığına
509 sıra sayılı
Kanun Teklifinin geçici 1. maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
|
Oktay Vural |
Metin Çobanoğlu |
Mümin İnan |
|
İzmir |
Kırşehir |
Niğde |
|
Ahmet Duran Bulut |
Osman Ertuğrul |
Kadir Ural |
|
Balıkesir |
Aksaray |
Mersin |
|
|
K. Erdal Sipahi |
|
|
|
İzmir |
|
BAŞKAN – Komisyon
aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Kamil Erdal Sipahi, İzmir Milletvekili.
Buyurun Sayın
Sipahi (MHP sıralarından alkışlar)
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) – Sayın Başkan, yüce Meclise saygılar sunarım.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak verdiğimiz değişiklik önergesinde geçici 1’inci maddenin
metinden, yani tasarıdan çıkartılmasını önerdik.
Nedir geçici
1’inci madde: “Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce yargı mercilerinde açılmış
ve henüz kesin hükme bağlanmamış davalarda bu kanun hükümleri uygulanır.” Ne
demek bu? Birileri korunmak ve kurtarılmak isteniyor. Bu geçici maddeyle hukuka
saygısızlık yapılmaktadır. Hukuk geriye işletilerek hukukun genel kural ve
ilkeleri açıkça ihlal edilmektedir. Yürüyen yargıya müdahale edilmektedir.
Hukuka aykırı işlemler yapanlar hakkında yapılan işlemler durdurulmakta,
vatandaşların hak araması engellenmekte, vatandaşların kazanılmış haklarına
müdahale edilmektedir. Anayasa ihlali söz konusudur. Yandaşlara açılmış davalar
etkilenmektedir. Bu madde suçlu yandaşları ve -bu arada biraz önceki bir
telefon konuşması Isparta Milletvekilimiz tarafından burada arz edildi- Ankara
Belediye Başkanını aklama, koruma ve kurtarma maddesidir ve iktidar partisi
maalesef kendisini buna alet, yüce Meclisi de vasıta yapmaktadır. Amaç bu
olduğuna göre önergemize Komisyonun “Hayır”, Hükûmetin
“Hayır” demesi ve AKP oylarıyla reddedileceği de bellidir.
Konu, madde
üzerinde konuşan değerli milletvekillerimiz tarafından bütün vahametiyle, bütün
açıklığıyla Mecliste gündeme getirildi, dile getirildi. Ben bu konuda daha
fazla konuşacak değilim.
Bu vesileyle… Bir
önceki maddede, yani Belediyeler Kanunu’nun 73’üncü maddesinde büyük çaplı
değişikliklere giden 1’inci maddeyle ilgili bir önergemiz vardı, reddedildi. Bu
çok uzun maddenin altıncı paragrafıyla ilgili olarak hazırladığımız ayrı bir
soru önergesi vardı ama maddenin uzunluğu nedeniyle bu önerge konunun bütünlüğü
içerisinde kayboldu gitti.
Şimdi,
Belediyeler Kanunu’nun 73’üncü maddesiyle yapılan değişiklikte altıncı
paragrafta biz bazı ilaveler istemiştik. Orada sağlık ve eğitim alanları hariç
tutuluyordu. Biz “Kentsel dönüşüm ve gelişim alanları içerisinde yer alan
eğitim ve sağlık alanlarıyla birlikte Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait gayrimenkuller
ile askerî yasak bölgeler, güvenlik bölgeleri ile ülke güvenliğiyle doğrudan
ilgili Türk Silahlı Kuvvetlerine ait harekât ve savunma amaçlı yerler hariç”
şeklindeki bu hariç maddelerini yani istisnaları biraz daha artırıyorduk. Bunu
yapmakta iki amacımız vardı. Kanunlar birbirlerini tamamlamak ve birbirini
bütünlemek zorundadır. Bu kanunun geçmesi hâlinde iki kanunla ilgili sıkıntı
olacak. Bir tanesi İmar Kanunu’nun 11’inci maddesidir, çünkü o 11’inci maddede
Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait gayrimenkuller ile askerî yasak bölgeler,
güvenlik bölgeleri ve Türk Silahlı Kuvvetlerine ait biraz önce saydığım
tesisler dışarıda tutulmaktadır. Birincisi, bununla hâlen çıkartılacak kanunun
73’üncü maddesi arasında bir sıkıntı ortaya çıkacaktır.
İkincisi, Askerî
Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu ile bu kanun arasında bir sıkıntı
yaşanacaktır. Biraz önce söylediğim gibi kanunlar birbirini bütünlemek,
tamamlamak ve birbirine aykırı olmamak zorundadır.
Şimdi müsaade
ederseniz burada askerî yasak bölge konusuna biraz kısaca gireyim. Askerî yasak
bölgeler yurt savunması bakımından hayati önemi haiz askerî tesis ve bölgelerle
sınırları kapsayan bölgelerdir. Genelkurmay Başkanlığının teklifiyle Bakanlar
Kurulunca belirlenirler. Daha sonra AKP döneminde yapılan bir değişiklikle yine
Genelkurmay Başkanlığının teklifiyle Bakanlar Kurulunca daraltılabilmektedir
veya kaldırılabilmektedir. İşte şu anda bu 73’üncü madde ile büyükşehir
belediye başkanlarının askerî tesislere yönelik, yasak bölge veya güvenlik bölgelerine
ilişkin bir kentsel dönüşüm ve değişim şeklinde bir girişimleri olursa Askerî
Yasak Bölgeler Kanunu’na bir aykırılık teşkil edecektir. Büyükşehir belediye
başkanları, askerî yasak bölgeleri ve güvenlik bölgelerini tesis eden direkt
Genelkurmay Başkanıyla karşı karşıya kalmış olacaklardır. Böyle bir sıkıntı
ortaya çıkmıştır.
Peki, “Güvenlik
bölgeleri nedir?” derseniz, onu da açıklamakta fayda var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (Devamla) – Bitiriyorum.
BAŞKAN – Sayın
Sipahi, lütfen tamamlayınız.
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (Devamla) - Güvenlik bölgeleri,
özel ve askerî güvenlik bölgeleri olarak ayrılmaktadır. Özel güvenlik
bölgeleri, kamu ve özel kuruluşa ait stratejik değeri haiz tesislerdir. Askerî
güvenlik bölgeleri ise yasak bölgeler kapsamı dışında kalan, Türk Silahlı
Kuvvetlerine ait kışla, kıta, karargâh, tesis ile cephanelikler ve atış
poligonları gibi yerlerdir.
Biraz önce arz
ettiğim gibi, çıkan bu Belediyeler Kanunu’nda yapılan değişiklikle, maalesef
hem İmar Kanunu’nun 11’inci maddesiyle hem de Askerî Yasak Bölgeler ve Güvenlik
Bölgeleri Kanunu’nun ilgili maddeleri arasında ciddi sıkıntılar yaşanacaktır.
Bu ciddi sıkıntıların hangi boyutlara varacağını ben burada tahmin edemem ama
herhâlde, kanunu çıkartanlar bununla ilgili gerekli değerlendirmeleri
yapmışlardır.
Ben, konuyla
ilgili sıkıntıları burada dile getirdikten sonra sözlerime son veriyorum, yüce
Meclise saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Sipahi.
Önerge üzerinde
söz isteyen Akif Hamzaçebi, Trabzon Milletvekili.
Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının en önemli
maddelerinden birisini görüşüyoruz. Geçici madde, “kentsel dönüşüm” adı altında
bu tasarıyla yapılmış olan düzenlemelerin mahkemelerde hâlen görülmekte olan
davalara da uygulanacağını öngörmektedir. Bu düzenleme hukuk devletine
aykırıdır. Görülmekte olan davalarla
ilgili olarak eğer bu davaların lehtarlarına bu tasarı herhangi bir hak
getiriyor ise, onların durumlarında bir iyileştirme yaratıyor ise tabii ki
uygulanması gerekir. Bu, hukuk devletinin genel kuralıdır. Böyle bir düzenleme
olmasa dahi bu haktan, getirilen yeni olanaklardan dava sahipleri, davacılar yararlanır
ama davacıların aleyhine bir düzenleme yapıyorsanız bunu görülmekte olan
davalara uygulamazsınız, bu, hukukun genel kuralıdır. Hukuk devleti kazanılmış
haklara saygı demektir. Hukuk devleti vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlayan
devlettir. Hukuk güvenliği, bütün vatandaşların yarın hangi kurallara tabi
olacağını bugünden bilmesi demektir. Bugün bilinen kuralı yarın değiştirirseniz
bu hukuk devletini ayaklar altına almaktır.
Şimdi burada
okunan önergeler ile bir ikinci adım daha atılmaktadır. İktidar partisine
mensup milletvekillerinin imzaladığı, biraz önce okunan, Genel Kurulun
bilgisine sunulan önergeyle bu hukuksuzluk bir adım daha ileri götürülmektedir.
Eğer önerge kabul edilirse mahkemeleri sonuçlanmış, davaları sonuçlanmış, hüküm
kesinleşmiş ise, bu hüküm henüz uygulanmış değil ise -uygulanmayan birçok hüküm
var Ankara’da Dikmen Vadisi Projesi’nde- bu hükme konu olan olaylar hakkında da
bu yasa hükümleri uygulanacaktır. Bu, çok açık, net, Anayasa’ya aykırıdır.
Anayasa’nın 138’inci maddesinin dördüncü fıkrası mahkeme kararlarına yasama ve
yürütme organları ile idarenin uymak zorunda olduğunu belirtir. Yine bu
organlar ile idare, mahkeme kararlarının uygulanmasını hiçbir şekilde
geciktiremez. Şimdi denilebilir ki “yasama organı yeni bir yasa yapıyor.
Dolayısıyla, bu, herhangi bir şekilde yargıya müdahale değildir.” Ancak Anayasa
Mahkemesinin daha önce benzer konularda vermiş olduğu kararlar dikkatle
incelenirse yasama organının bu konuda böyle bir tutum takınarak yasal
düzenleme yapmış olmasını Anayasa Mahkemesi Anayasa’ya aykırı bulmuştur.
Şimdi, ben, bu
önergenin, bırakın bu maddenin kabul edilmesini, bu önergeyle bir adım daha
ileriye gidilerek hukuksuzluğun bu tasarının bünyesinde çok daha kuvvetli bir
şekilde ifade edilmesini, önerge sahipleri açısından yasama sürecine Anayasa
yönünden bir müdahale olarak görüyorum, Anayasa’ya aykırı bir müdahale olarak
görüyorum.
Sanıyorum ki
önerge sahibi arkadaşlar bunu kendileri hazırlamadılar. Ankara Büyükşehir
Belediyesi patentli bir önergeyi konuşuyoruz. Bakın, bu teklif de hükûmet tasarısı olarak gelmemiştir, kanun teklifi olarak
gelmiştir çünkü problemli konuları, Anayasa’ya aykırı konuları düzenlemektedir.
Hükûmet böyle bir konuyu Bakanlar Kurulu olarak imza
altına almaktan çekinmiştir, bunu milletvekillerine bırakmıştır. Şimdi söz
alabilir arkadaşlar, diyecektir ki: “Efendim, İç Tüzük milletvekillerine kanun
teklif etme hakkı veriyor, biz de bu hakkımızı kullanıyoruz.” Bununla ilgisi
yoktur. Bu tasarı bitecek, bundan sonra Kamulaştırma Kanunu’nu göreceğiz. Onun
da Ankara Büyükşehir Belediyesi patentli bir Kanun Tasarısı olduğunu, burada o
tasarıyı görüşürken sizlerin dikkatine sunacağız.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sizlerden ricam şudur: Gelin, ara verelim, bu hukuksuz
önergeyi oylamayalım, bu hukuksuzluğu buraya taşımayalım. Kentsel dönüşüm adı
altında yapılan düzenlemeler esasen şehirciliğin, belediyeciliğin temel bir
kavramına çok daha farklı işlevler yüklenmesinden başka bir şey değildir.
Kentsel dönüşüm belediyeciliğin gerekli bir kavramıdır, gerekli bir
müessesesidir. Kentsel dönüşüm nedir? Kentin sanayi bölgesine konut
fonksiyonunu vermektir, kentin konut bölgesine ticaret fonksiyonunu vermektir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Kentin ticaret bölgesine konut fonksiyonu vermektir. Yani
bir amaçtan başka bir amaca dönüşüm vardır. Kentsel yenileme nedir? Kentin
eskiyen bölgelerinin restorasyonu, yenilenmesi, modern
yaşamın gereklerine uygun hâle getirilmesidir.
Şimdi, bu kentsel
dönüşüm, bunların ötesinde başka bir anlama sahip. Kentin içindeki boş hazine
arazileri, kamu arazileri büyükşehir belediyesinin tasallut edeceği araziler
olarak planlanmaktadır. Bu tasarı budur. Bakın, tasarının çok vahim bir
düzenlemesidir o. Gel kentsel yenileme yap, gel kentsel dönüşüm yap. Bütün
bunları 80’li yılların sonunda, 90’lı yılların başında Ankara Büyükşehir
Belediyesi herhangi bir yasa olmadan Ankara’da yaptı, Dikmen Vadisi ve Portakal
Çiçeği Vadisi Projeleri. Gelin, yasasız yapalım demiyorum ama bir yasa yaparken
de hukuku bu kadar ayaklar altına almayalım.
Sözlerimi burada
bitirirken hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Hamzaçebi.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN –
Önergeler üzerinde söz isteyen Hamit Geylani, Hakkâri
Milletvekili.
Buyurun Sayın Geylani. (BDP sıralarından alkışlar)
HAMİT GEYLANİ
(Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; anılan madde değişikliği
üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bir buçuk yıla yakın bir süredir halkın özgür iradesiyle seçilen il
ve ilçe belediye başkanlarımızın kelepçeli tutuklamaları devam ederken ve hâlen
davaları açılmamışken, en önemlisi de bugün tarihi itibarıyla yine havadan ve
karadan savaş çığlıkları atılırken bu yasayı görüşüyor olmamız Hükûmetin toplumsal barış iradesi, belediye hizmetlerine ve
belediye başkanlarının özgürlüklerine verdiği önem ile siyasi vesayetin
vahametini apaçık açığa çıkarmıştır. İşte, bu
anlayışın bir başka biçimi ve bir başka sonucu olarak da AKP Hükûmeti bu yasa teklifiyle birlikte rantçılığa
hukuki kılıf uydurmaya çalışmaktadır. Bakınız, 2005 yılında çıkarılan Belediye
Yasası’nın “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanı” başlığını taşıyan 73’üncü maddesi
zaten bu konuyu düzenliyordu. Ancak kamuya ait boş alanlar ile gecekondu
alanlarında bulunan yapıları yıkma girişimleri 2981 ve 775 sayılı yasaların
engeline takılmaya başlamıştı. Danıştayın “Boş
alanlarda kentsel dönüşüm ilan edilemez.” kararıyla, örneğin Ankara Büyükşehir
Belediyesinin Saklıkent’teki rant operasyonunu
sonuçsuz bırakmıştı. Aynı şekilde AKP’li belediyeler daha önce kentsel dönüşüm
projeleri kapsamında Dikmen, Mamak, Gebze ve daha birçok yerde halkın
muhalefetiyle karşılaşmış, açılan davalar sonucunda kentsel dönüşüm projeleri
iptal edilmiş ya da uygulanmaz duruma getirilmiştir.
Ayrıca, AKP’li
İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyeleri kapsamındaki AKP’li olmayan ilçe
belediyelerinin sınırları içinde kalan kentsel dönüşüm projelerine ilçe
belediyelerince itirazlar olmuş ve projeler durma noktasına gelmiştir. İşte, bu
yasa teklifi Belediyeler Yasası’nın 73’üncü maddesinin keyfî imar uygulamaları
için sağlam bir dayanak oluşturma gayretiyle hazırlanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, bu teklif daha önce Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine
gelmişti. 2006 yılında Meclise sunulan bu tasarı muhalefetin ve meslek
odalarının tepkisiyle karşılaşmış, onun için de komisyondan Genel Kurula
geçememiştir. Ancak görünen o ki AKP Hükûmeti bu
projeden vazgeçmiş değil. Bu defa düzenleme yasası tasarısı olarak değil, yasa
teklifi olarak Meclise sunmuştur. Bu teklifin öncelik almasının ve Meclis
tatile girmeden yasalaştırmak istenmesinin tek nedeni kaçınılmaz bir seçim
ortamına girildiği bir dönemde belediyelerce bugüne kadar yapılmış olan ve çoğu
beldelerce yeterli hukuki dayanaktan yoksun olan uygulamalardan dolayı ilerde
çıkabilecek muhtemel hukuki sorun ve sorumluluklardan kurtulma refleksi ve
gayretidir diye düşünüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, teklifin bir başka handikabı ise
kentsel dönüşüm konusunda tüm yetkiyi büyükşehir belediyelerine vermesi, ilçe
belediyelerini etkisizleştiriyor olmasıdır. Teklifte yer alan “imarlı, imarsız
üzerinde bina olan, olmayan bölgeler” ibaresi, büyükşehir belediyelerinin kendi
sınırları içinde kalan kamusal alanlar da dâhil her yeri kentsel dönüşüm alanı
ilan edebileceğini göstermektedir. Onun için, değişiklik teklifinin kabul
edilmesi hâlinde kentin istenilen bölgesi ya da parselinin rant
bedeli ödenerek sahibinden alınmasının önü açılacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Geylani, lütfen tamamlayınız.
HAMİT GEYLANİ
(Devamla) – Teşekkür ederim.
AKP Hükûmeti Türkiye’nin gerçek sorunlarına ilişkin, örneğin
işsizliğe, yoksulluğa, açlığa çözüm bulacağına, hâlâ kendisine ve yandaşlarına rant kapılarını sonuna kadar aralamanın gayreti içindedir.
Onun içindir ki ülkenin kanayan sorunları hep AKP’nin önceliklerinin gerisinde
kalmaktadır ve ne yazık ki bu gayretler ülkenin toplumsal barış dokusunu tahrip
etmekte, demokratikleşmesini, sosyal refahını giderek çözümsüzlüğe terk
etmektedir.
Hükûmeti bu sorunları çözmeye davet ederken, önergenin kabulüyle Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim
Başkan. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Geylani.
Birleştirilen
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter
sayısı yoktur.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.34
DOKUZUNCU
OTURUM
Açılma
Saati: 22.46
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 118’inci Birleşiminin
Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
509 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin geçici 1’inci maddesi üzerinde verilen aynı mahiyetteki üç
önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeleri
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Kanun teklifinin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
509 sıra sayılı Belediye Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifinin geçici 1 inci maddesinin birinci cümlesinin “Bu Kanunun yürürlüğe
girmesinden önce açılmış ve halen kesin hükme bağlanmamış davalar ile
kesinleşmiş olup da henüz infaz edilmemiş yargı kararlarında dahi bu Kanun
hükümleri uygulanır.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Salih
Kapusuz (Ankara) ve arkadaşları
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, tutumunuz hakkında 63’üncü maddeye göre
aleyhte söz istiyorum efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, Anayasa’mıza göre, mahkeme kararlarına uymak zorunda
olunduğu ifade edilmektedir ve bu önergede mahkeme kararlarına uyulmaması
gerektiği ifade edilmektedir. Dolayısıyla, yasama organı buna uymak zorunda
olduğuna göre, bu konuda sizin bu önergeyi işleme almamanız gerekmektedir,
çünkü mahkeme kararı vardır ve mahkeme açık bir Anayasa’ya ihlaldir. Yasamaya
da bu konuda görev verilmiştir. Siz de, bugün bu oturumu yöneten kişi olarak da
bu konuda bu zorunluluğu yerine getirmek durumunda olan birisisiniz.
Dolayısıyla, bunun işleme alınması mümkün değildir.
Bunu arz
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Vural.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, biraz önce yaptığım konuşmada da ifade
ettiğim üzere…
BAŞKAN – Lütfen
yerinizden Sayın Hamzaçebi.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
4.-
Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin,
mahkeme kararlarının yerine getirilmesini engelleyen Anayasa’ya aykırı bir
önergenin, işleme alınmaması gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Anayasa’nın 138’inci maddesinin dördüncü fıkrası gayet
açıktır: “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak
zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarının uygulanmasını hiçbir
surette geciktiremez.” Yasama organının mahkeme kararlarına uyma zorunluluğu
tam da bu olayımıza uygun bir hükümdür. Bu önerge Anayasa’ya aykırı bir
önergedir, mahkeme kararlarının yerine getirilmesini engellemektedir. Sizin
Meclis Başkan Vekili olarak, Anayasa’ya aykırı bu önergeyi işleme koymamanız
gerekir efendim. Eğer devam edeceksiniz tutumunuz hakkında söz isteyeceğim
Sayın Başkan.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Hamzaçebi.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 22.50
ONUNCU
OTURUM
Açılma
Saati: 23.34
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 118’inci Birleşiminin Onuncu
Oturumunu açıyorum.
509 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.-
İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar ve 14
Milletvekilinin, 03.07.2005 Tarih ve 5393 Sayılı Belediyeler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile İçişleri Komisyonları Raporları (2/435) (S. Sayısı: 509) (Devam)
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Salih Kapusuz ve arkadaşlarının verdiği önerge geri çekilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım üç önerge de aynı mahiyette olduğundan,
önergeleri birlikte işleme alacağım, istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim. İlk önergeyi ve diğer önergelerin imza
sahiplerini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/435 esas
numaralı kanun teklifinin, geçici 1 inci maddesinde geçen “yükletilemez”
kelimesinin “yüklenir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ali
Öztürk
Konya
Diğer önerge
sahipleri:
Durdu Mehmet Kastal
Osmaniye
Ayhan Sefer Üstün
Sakarya
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Söz
isteyen…
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Gerekçe...
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Bu
önerge ile yanlış uygulamaların önüne geçilmesi ve haksız çıkan tarafa
masrafların yüklenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Geçici madde 1’i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Hulusi Güvel, Adana Milletvekili.
Buyurun Sayın Güvel. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
HULUSİ GÜVEL (Adana) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 5393 Sayılı
Belediyeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi üzerine söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, çağdaş belediyecilik anlayışı, kent sakinlerinin yaşam kalitesinin
artırılmasını, kentin fiziki şartlarının iyileştirilmesini gerektirir ancak
bunların yanında çağdaş belediyecilik şeffaflığı gerektirir, hukuka saygılı
olmayı gerektirir, talan ve rant yerine insan odaklı
politikalar üretilmesini gerektirir. Bu teklifle getirilen değişikliğe
bakıldığında, şeffaflıktan uzak, rant yaratmaya
yönelik, kişilerin haklarını hiçe sayan bir anlayış gözükmektedir. Bu teklif,
ilçe belediyeleri açısından, kamu kurumları açısından, kişiler açısından yetki gasbına yol açabilecek düzenlemeler içeren bir tekliftir.
Bu teklif ile 5393 sayılı Belediyeler Kanunu’nun 73’üncü maddesi
değiştiriliyor. Kentsel dönüşüm ve gelişim projesi uygulanabilecek alanların
kapsamı ve kentsel dönüşüm projelerinde büyükşehir belediyesine verilen
yetkiler çok genişletiliyor. Bu yapılırken ilçe belediyeleri aleyhine
oluşabilecek gelir ve yetki kayıpları hiç dikkate alınmıyor.
Değerli
arkadaşlar, teklif ile belediye sınırları içinde imar planı bulunsun ya da
bulunmasın, üzerinde bina olsun ya da olmasın 5 ile
Teklif ile imarlı
veya imarsız tüm alanların herhangi bir ölçüt olmaksızın kentsel dönüşüm ve
gelişim proje alanlarına dâhil edilebileceği öngörülmektedir. Daha önceki imar
planlarında veya ilçe belediyelerinin imar planlarında yeşil alan olması
planlanmış alanlar da dâhil olmak üzere, büyükşehir belediye meclislerince bu
imar planları değiştirilebilecektir. Büyükşehir belediyeleri istedikleri gibi
kamulaştırma yapabileceklerdir. Kamulaştırmanın kararını büyükşehir belediye
meclisleri alacaktır. Bedeli büyükşehir belediyesi belirleyecektir. Kentsel
dönüşüm alanı ilan edilen yerlerdeki vatandaşların arazileri yok pahasına
alınabilecek, emsal değer uygulaması ortadan kaldırılacaktır. Kentsel dönüşüm
alanı ilan edilen yerlerde mağdur olan vatandaşların yargıya başvurma hakkı
kısıtlanacaktır. Bu, vatandaşın hakkını gasbeden bir
belediyecilik anlayışıdır. İlçe belediyeleri kendi sınırları içinde kentsel
dönüşüm ve gelişim projesi uygulayabilmek için büyükşehir belediye meclisinden
izin almak durumunda kalacaklardır. Bunun gerekçesi nedir? Neden ilçe
belediyeleri kendi sınırları içinde yapacakları kentsel dönüşüm projeleri için
büyükşehir belediyelerinden izin almak durumunda bırakılmaktadır? İlçe
belediyelerini bu konuda işlevsiz, yetkisiz bırakmanın mantığı nedir? Bütün bu
olumsuzluklar alt alta konulduğunda, amaçlananın ilçe belediyelerini büyükşehir
belediyesinin insafına bırakmak olduğu görülmektedir. Bu, büyükşehir
belediyelerinin yetkilerinin keyfî ve sınırsız bir biçimde artırılması anlamına
gelmektedir.
Elbette, yerel
yönetimlerin güçlenmesi gerekmektedir. Elbette, kentsel dönüşüm uygulamaları
yapılmalıdır ancak bunlar yapılırken şehir planlama ilkeleri göz ardı
edilmemelidir, hukuk çiğnenmemelidir, ilçe belediyeleri aleyhine haksız
uygulamalara fırsat verilmemelidir, vatandaşların hakları gasbedilmemelidir.
“Rant yaratacağız, bu rantı istediklerimiz arasında
paylaştıracağız.” anlayışı yanlış bir anlayıştır.
Değerli
arkadaşlar, kentsel planlama uzun vadeli çözümler üretmelidir, o kentte yaşayan
insanları merkez almalıdır. Belediyelerin birer hizmet kurumu olduğu, o kentte
yaşayan insanlar yararına politika üretmek zorunda olduğu göz ardı
edilmemelidir. Bu politikalar görüntüyü kurtarmak, rant
elde etmek amacı taşımamalıdır. Eğer rant yaratan politikalar
öncelik hâlini alırsa bir gün o kentlerin yaşanmaz hâle geleceği
unutulmamalıdır. Planlamanın bir bütün olduğu ve keyfiyetten uzak olması
gerektiği dikkate alınmalıdır. Kentsel dönüşüm projelerinde büyükşehir
belediyelerinin yetkileri artırılırken, söz konusu projelerdeki sağlık ve
eğitim için ayrılmış alanların hariç tutulması dışında herhangi bir sınırlama
getirilmemiştir. Kamuya ait olan her alan yani askerî bölgeler, tüm kamu
kurumlarına ait lojmanlar, bakanlıklara ait binalar, parklar, yeşil alanlar bu
kapsama girmektedir. Bu alanlar, büyükşehir belediyelerine devredilirken ilgili
kamu kurum ve kuruluşunun görüşünün alınmasına bile gerek duyulmayacaktır. Kamu
kurum ve kuruluşlarına ait arsa ve araziler üzerinde bina olsa bile büyükşehir
belediye meclisi kararıyla kentsel dönüşüm alanlarına dâhil edilebileceklerdir
ve buna, ilgili kurum ve kuruluşun karşı çıkması mümkün olmayacaktır, yani tam
bir keyfiyet söz konusudur. “Kentsel dönüşüm” adı altında kamu alanlarının,
yeşil alanların talan edilmesinin yolu açılmaktadır. Bu, kurumlar arasında
sürtüşmelere, çatışmalara yol açacaktır.
Teklifin bu
hâliyle yasalaşması koşulunda büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalmış
olan askerî alanlar da kentsel dönüşüm projelerine konu olacaktır. Bu konuda
Millî Savunma Bakanlığının görüşü bile alınmayacaktır. Yani belediye
meclisleri, bu alanların kentsel dönüşüm için gerekli olduğuna karar verirse bu
alanların niteliğine bakmaksızın buralar Millî Savunma Bakanlığından
alınabileceklerdir.
Öte yandan, imar
planlarında yeşil alan olarak belirlenmiş yerlerin imar planları değiştirilerek
bu alanlara alışveriş merkezi, konut veya ticari merkez yapılması mümkün
olacaktır. Şimdiye dek yapılan imar planları veya ilçe belediyelerinin yaptığı
planlar yok sayılabilecektir. Bunun herhangi bir mantıkla açıklanması mümkün
değildir. Bu, kamuyu talan etmek demektir; bu, yeşil alanların yok edilmesine
göz yummak demektir; bu, rant odaklı şehirleşme
demektir.
Bu yasanın amacı,
verilecek ihalelerle yeni zenginler yaratmaktır. Bu değişiklik teklifiyle,
büyükşehir belediyeleri bu alanlarda imar uygulaması, yükseklik ve yoğunluğu
belirlediği gibi projeleri yapabilecek veya yaptırabilecektir; bu projelerdeki
taşınmazların değerini tespit edebilecek, dağıtım yapabilecek veya hasılat paylaşımını esas alan uygulamalar yapabileceklerdir.
Bu yetkiler ile her bir büyükşehir belediyesi Toplu Konut İdaresine
dönüşecektir. TOKİ’nin ihalelerinde yaşanan sorunlar,
şaibeler burada da yaşanacaktır, şeffaflığı sağlayabilecek düzenlemeler yoktur.
Şeffaflığı sağlayabilecek düzenlemeler olmadığı gibi, teklife eklenen geçici
maddeyle, şu anda sürmekte olan davalarda da bu kanun hükümlerinin uygulanacağı
düzenlenmiştir. Bu, hukuk devleti anlayışından uzak bir yaklaşımdır. Bu, bazı
büyükşehir belediye başkanlarının hukuku dolanma isteğinden kaynaklı bir
anlayıştır. Yapılmak istenen çok açıktır: Bu, bir rant
yasasıdır. Hukuk kurallarını altüst eden, ilçe belediyelerinin yetkisini gasbeden, kamu kurum ve kuruluşlarının arsa, arazi ve
binalarına el koymanın yolunu açan, kent planlama ilkelerini yok sayan bir
düzenlemedir.
Teklifin geneline
bakıldığında, keyfî uygulamalara fırsat verebilecek, şimdiye dek yapılmış imar
planlarını yok sayan, kentsel rantı kent dokusunun
korunmasına tercih eden düzenlemeler dikkat çekmektedir. Teklifin bu hâliyle
yasalaşması durumunda, büyükşehir belediyelerinin yetkisi ölçüsüz artacak,
vatandaşlar ve kamu kurumları ile ilçe belediyeleri aleyhine olumsuzluklar
doğurabilecektir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Güvel, lütfen tamamlayınız.
HULUSİ GÜVEL
(Devamla) – Bu denli büyük yetkiler verildiği zaman doğabilecek sorunların
hesap edilmesi gerekir. Yetkinin kötüye kullanımının sonuçları geriye alınmaz
olabilir. Yolsuzluk, toplumun yoksulluğunun temel nedenlerinden birisidir.
Yolsuzluğun partisi olmaz, halkın hakkını kim yiyorsa üzerine gitmek hepimizin
görevidir. “Yolsuzluk yapan benim partim olursa iyidir, görmezden gelirim,
başka partiden olursa üzerine giderim.” gibi bir mantık, çürük bir mantıktır.
Bu kanun
teklifini bunun ışığında değerlendirmeniz gerektiğini ifade ediyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Güvel.
Madde üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Metin Çobanoğlu, Kırşehir
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Çobanoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
METİN ÇOBANOĞLU (Kırşehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5393 sayılı
Belediye Kanunu’nun 73’üncü maddesinde değişiklik yapan kanun teklifinin 2’nci
maddesiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, aşağı yukarı on saati aşan bir süredir bu kanun teklifiyle
ilgili görüşmeler gerçekleşiyor. Bu konuda daha önce de görüşlerimizi ifade
ettik, hem iktidar partisine mensup hem muhalefet partilerine mensup
milletvekili arkadaşlarımız görüşlerini ifade ettiler ama sonuç itibarıyla
iktidar partisi bu teklifin yasalaşması için gereken gayreti gösteriyor. Ama bu
sonuç itibarıyla bu teklif yasalaşacak olursa kendi içerisinde çelişkiler olan,
vatandaşı yok sayan, mülkiyet hakkına tecavüz eden, insanların temel haklarını
ihlal eden ve özellikle mahkemeye gitmelerini engelleyen ve yine, belediyeler
karşısında vatandaşların belediyelerin istedikleri doğrultuda hareket etmeleri
için birtakım zorlamaları getiren bir kanun ortaya çıkacak.
Öyle tahmin
ediyorum, çok büyük bir ihtimalle de bu kanun Anayasa Mahkemesinden de geri
dönecek. Sizler zaman zaman Anayasa Mahkemesinden
şikâyet ediyorsunuz ama bu kadar bariz bir şekilde Anayasa hükümlerine aykırı
bir kanun teklifini de çıkarabilmek için on saattir gayret ediyorsunuz.
Değerli
milletvekilleri, gerçekten, gönül isterdi ki bu üzerinde konuştuğumuz teklif,
ülkemizdeki şehirlerdeki gecekondulaşmayı önleyecek, şehirlerin eskimiş
dokularını tekrar düzenleyerek daha sağlıklı yaşam merkezleri hâline getirecek
bir teklif olsaydı, burada da muhalefet olarak hiç itiraz etmeden bizler size
destek olabilseydik ama şöyle bakıyoruz, bu kanun teklifi neticesinde,
özellikle bunun arkasında Ankara Büyükşehir Belediyesinin olduğu çok açık,
bariz bir şekilde gözükmektedir.
Bu teklifin tümü
üzerinde yaptığım konuşmada da ifade ettim, ellinin üzerinde mahkeme kararı
getirdim, yani bu kentsel dönüşüm ve gelişim alanlarıyla ilgili verilen mahkeme
kararlarını burada sizlere gösterdim ve bu yapılan düzenlemelerin 40 bin
hektarı aştığını, bunun 4 milyon nüfusa tekabül edecek bir noktaya geldiğini,
aslında böyle bir şeye ihtiyaç olup olmadığının da tartışılması gerektiğini
ifade ettim.
Değerli
milletvekilleri, burada yapılan, kişilere rant
sağlamaktır, gruplara rant sağlamaktır. 40 bin hektarın çok büyük bölümü
ağaçlandırma alanları ve tarımsal niteliği korunacak alanlardır. Buralarda yoğunluk
artırılması söz konusudur. Bu, Ankara’nın geleceğini ciddi olarak sıkıntıya
sokacaktır.
Değerli
milletvekilleri, tabii, bu çerçeve içerisinde vatandaşlarımız mağdur olacak.
Güçlü bir irade noktasında vatandaşımızın mahkemeye gitmesini engelleyecek birtakım
hükümleri de içermektedir.
Değerli
milletvekilleri, sonuç itibarıyla, sizlere gösterdiğim dosyalarda da nasıl
-ağaçlandırma alanlarının- birtakım kooperatiflere, şahıslara, vatandaşlara rant sağlayacak şekilde bu düzenlemelerin yapıldığını, bu
kentsel dönüşüm uygulamaları neticesinde insanlara nasıl rant -1’e 50, 1’e 100
kazancın- sağlandığını da örnekleriyle sizlere ifade ettim.
Değerli
arkadaşlarım, gerçekten, hukuk güvenliği, hukuk devleti ilkemiz ayaklar altına
alınmaktadır. Bakın, geçici 1’inci maddede ne diyorsunuz? “Bu kanun yürürlüğe
girdikten sonra mahkemelerde devam eden o davalar da bu kanun hükümlerine
tabidir.” diyorsunuz. Bu, bizim hukuk sistemimizde ancak ceza davalarında
sanığın lehine olan uygulamalarda kullanılabilecek bir hadisedir ama siz
getiriyorsunuz bunu kentsel dönüşümle ilgili devam eden davalarda da uygulama
noktasındasınız.
Biraz önce hep
beraber gördük, yine bırakın devam eden mahkemeleri, verilen bir önergeyle
kesinleşmiş ama infaz edilmemiş mahkeme kararlarını da değiştirmeye, yok
saymaya yönelik bir
önergeyle karşı karşıya geldik ama iyi ki de bu önerge geri çekildi, yoksa çok
açık, net bir şekilde Anayasa’nın 138’inci maddesine aykırı bir önerge burada
belki de sizlerin oylarıyla kabul edilecekti. Anayasa’nın 138’inci maddesi çok
açık bir şekilde yasamanın, yürütmenin ve idarenin mahkeme kararlarına uymak
zorunda olduğunu ifade etmektedir ve ayrıca yasama, yürütme ve idarenin mahkeme
kararlarını
değiştiremeyeceğini ve bu kararların uygulanmasını
geciktiremeyeceğini çok açık bir şekilde ifade etmiştir. Böyle bir Anayasa
hükmü ortadayken böyle bir önergenin Meclise getirilebilmesini bile gerçekten
yadırgadığımı da ifade etmek istiyorum. Bu yasanın baştan sona hangi maddesine bakarsanız
bakın çelişkilerle doludur, vatandaşımızı sıkıntıya sokacak birçok maddeyi
içermektedir, Anayasa hükümlerine aykırılıklar söz konusudur, büyük ihtimalle
kanunlaşması hâlinde Anayasa Mahkemesinden geri dönecektir. Sizlerin de
bizlerin de burada
sabahlara kadar müzakerelerimiz de bir anlamda boşa gidecektir.
Değerli
milletvekilleri, belediyelerimizin çok ciddi başka problemleri vardır,
sıkıntıları vardır ama biz burada rantiyeyle, birtakım insanlara rant sağlayacak bu kanunlarla meşgul ediliyoruz. Bakın,
belediyelerimizin özellikle gelirleriyle ilgili ciddi sıkıntıları vardır, bu gelirlerin
artırılmasına ihtiyaç vardır.
Yine, 5779 sayılı
İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay
Verilmesi Hakkında Kanun’la bir denkleştirme ödeneği konmuştu ama değerli
arkadaşlarım, bu denkleştirme ödeneği ciddi bir adaletsizliğe sebep olmaktadır.
2010 yılı Mart ayında denkleştirme ödeneği belediyelerimize ödenirken 4.999
nüfuslu bir belediyeye 17 milyar lira –eski parayla- ama 5 bin nüfuslu yani 1
nüfus fazla olan bir belediyeye de 70 milyar lira para ödenmektedir.
Yine,
belediyelerin gelirleri… Gelişmişlik esasına göre bir endeksle ödeme yapılan
belediyelerimizde şöyle bir adaletsizlik ortaya çıkmaktadır: Bir ilçeye bağlı
bir belde belediyesiyle ile bağlı bir belde belediyesi arasında çok ciddi bir
gelir farkı ortaya çıkmaktadır. İkisi birbirine 3 veya
Bir de değerli
arkadaşlarım, nüfusu 2 binin altındaki belediyeler çok ciddi sıkıntılar
içerisindedir. Adrese dayalı nüfus tespitlerinde 700’e, 300’e, 500’e düşen
belediyelerimiz vardır ama bunların çalıştırdıkları insanlar vardır. Bir
düzenleme yapılarak asgari 2 bin nüfus esasına göre İller Bankasından payları gönderecek
olursak -bu belediyeler zaten kapatılmış durumda ama 2014 yılında yapılacak
seçimlere kadar görevlerini devam ettirecekler- onları da bir nebze rahatlatmış
oluruz diye düşünüyorum.
Yine, değerli
milletvekili arkadaşlarım, biliyorsunuz, sosyal güvenlik kurumlarımız, Emekli
Sandığımız lağvedildi ve 2009’dan önce belediye başkanlığı yapmış olan
arkadaşlarımız görev tazminatlarını alıyorlar da…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Çobanoğlu, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
METİN ÇOBANOĞLU
(Devamla) – Evet, teşekkür ediyorum.
… 2009’dan
itibaren yani 29 Mart 2009’dan sonra seçilen belediye başkanlarımız makam ve
görev tazminatlarını bu yasa ortadan kalktığından dolayı alamamakta ve mağdur
olmaktadırlar. Bunlarla ilgili de bir düzenleme yapılması gereğine inanıyorum.
İşte daha birçok,
belediyelerimizin sıkıntılarını, problemlerini saymamız mümkün. Bunlarla ilgili
belediyelerimizin ciddi beklentileri var ama öncelikli olarak, acil olarak
âdeta büyükşehir belediyelerine padişahlık yetkileri veren bu yasa getirildi.
Birçok itiraza, ciddi itiraza rağmen, üzülerek söylüyorum, iktidar partisi
milletvekillerinin oylarıyla da bu teklif kanunlaştırılmak isteniyor. Ama ne
olursa olsun sonuçta şehirlerimiz zarar görecektir, vatandaşlarımız zarar
görecektir, yanlış hesap da mutlaka Anayasa Mahkemesinden dönecektir.
Ben hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Çobanoğlu.
Madde üzerinde
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Pervin Buldan, Iğdır Milletvekili.
Buyurun Sayın
Buldan. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 509 sıra sayılı
Belediyeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 2’nci
maddesi hakkında konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; düzenlenen operasyonlarla belediye başkanlarının
tutuklandığı ve birçok belediye başkanının da örgüt üyeliği suçlaması ile
hakkında dava açıldığı ülkemiz Parlamentosunun belediyeler konusunda
yapabileceği en son düzenleme bugün Meclis Genel Kuruluna getirilmiş olan bu
düzenleme olmalıydı.
Zira bu ülkede
tamamen demokratik yöntemlerle ve kâfi olanın da üstünde olan oy oranları ile
halk tarafından işbaşına getirilmiş belediye başkanlarının birçoğu, startı verilen operasyon süreci ile tutuklanarak, demokratik
sistemlerin en önemli unsuru olan yerel yönetimlere yeterince can alıcı bir
darbe harekâtı başlatılmıştır. Ve bir hukuk devleti açısından üzerinde
ivedilikle durulması gereken yeterince vahim bir durumdur söz konusu olan.
Tutuklanan
saygıdeğer belediye başkanlarımızın mensubu olduğu partimizin ayrıca da 3 bine
yakın üyesi ve yöneticisi tutuklanarak aslında mahkûm edilmek istenenin yine
demokrasilerin vazgeçilmez unsuru olan farklı siyasi görüşler olduğu ortaya
konmuştur. Lakin tutuklanan bu arkadaşlarımızın önemli bir çoğunluğu da yine
yerel yönetimler ile ilgili çalışmalar yürüten arkadaşlarımızdır.
Dolayısıyla bu Hükûmetin, bu devlet zihniyetinin, halkın kendi tercihleri
doğrultusunda yöneticilerini seçmesi konusunda hukuk dışı bir anlayışının
mevcut olduğunu söylemek mümkündür. Nitekim Hükûmetin
umursamazlığı bu ayıptan zerre kadar sıkılmadığını açıkça göstermiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; eğer bu ülkede belli bir coğrafyada belediye
başkanları tutuklanmış iller ve ilçeler varsa Hükûmetin
bu bölgedeki yurttaşlarımızın tercihlerini, dolayısıyla da iradelerini yok
saydığını gösterir; belli bir halk iradesine bu ülkenin siyasal sisteminde yer
verilmediğini gösterir. Şuna hiç şüphe yok ki, bu politika, bir halkı
hiçleştirmenin en değme ifadesidir.
Nitekim bu
operasyonlar başından beri hukuk dışı yöntemlerle yürütülerek siyasi bir
iradeyi mahkûm etmeye dönük bir nitelikte uygulamaya konulmuştur. Ortada somut
olarak hiçbir suç yoktur. KCK operasyonları kapsamında tutuklananların
soruşturması kapsamında bulunan hiçbir somut eylem mevcut değildir. Aradan
geçen bir yılı aşkın süreye rağmen suçlamalara dayanak oluşturacak deliller
hâlâ açıklanmış değildir.
Elde hiçbir delil
olmadan başlatılan operasyonların hukuksal dayanaklardan ne derecede yoksun
olduğu Iğdır Belediye Başkanımız Sayın Mehmet Nuri Güneş hakkında hazırlanan
iddianamede de görülmektedir. Sayın Belediye Başkanının Azadiya
Welat gazetesine ait olan üyelik formu, işe aldığı
Erkan Öztürk isimli kişinin daha önceden cezaevinde
yatmış olması suç delili kabul edilmiştir. Bu ne demektir biliyor musunuz sayın
milletvekilleri? Bu ülkede bir gazeteye aboneliği olan herkes için sahip olduğu
aidat formu örgüt üyeliği delili sayılabilir demektir. Bu durum Türkiye
Cumhuriyeti hukuk sisteminde mümkündür.
Yine, iddianamede
“Iğdır” kodlu bir gizli tanığın ifadesi yer almaktadır. Bu gizli tanığın Iğdır
Belediye Başkanı Sayın Mehmet Nuri Güneş'in daha önceden hapis yattığı
yönündeki beyanı, Sayın Güneş'in örgüt üyesi olarak görülmesi için delil olarak
mahkeme heyetine sunulmuştur. Tabii, bu iddianın yanına, Sayın Mehmet Nuri
Güneş'i tanıyan herkes gibi bizim de yıllardır bildiğimiz, yakınlarının kendisine
hitap ettiği “Agof” lakabı da kod isim olduğu
iddiasıyla eklenmiştir.
Burada
sıralayamayacağım bütün bu tuhaf iddiaların yanı sıra, iddianamenin içerdiği
bilgi yanlışlıkları da mevcut ciddiyetsizliğin boyutlarına işaret etmektedir.
Tutuklu olmayan
kişilerin farkında bile olmayan savcılığın, hiçbir araştırmaya gereksinim
duymadan bu kişilerin aslında tutuklu olduğuna iddianamede yer vermesi ve bu
kişilerin tutuklu olduklarını düşündükleri cezaevlerinin hayalî adreslerini
verecek raddeye kadar ulaşmış bir boyuttur.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu hukuksuzluklar elbette ki ilk defa yaşanmıyor. Bu
ülkenin yakın tarihi, yargının durduğu taraf adına hukuku nasıl saf dışı
ettiğini defalarca göstermiştir. Devletin siyasal zeminde üstesinden gelemediği
işleri bu yolla yargıya havale ettiğini partimiz defalarca tecrübe etti. Burada
gayet samimi bir şekilde şunu sormak istiyorum: Nedir Hükûmetin
düşündüğü? Böyle geldi böyle mi gidecek diyorsunuz? Düşündüğünüz buysa sizin bu
ülke için hayırlı işler yapmayacağınız malumdur deriz. Yok, başka bir projeniz,
yönteminiz varsa açık bir şekilde ortaya koyun diyoruz. Zira şu ana kadar
ortaya koyduğunuz projenin içinden bu hukuk dışı operasyonlardan başka hiçbir
şey çıkmadı. Ve bize de şunu söylemek düştü: Başka ülkelere “İkiyüzlü
davranmayı bırakın.” diyeceğinize kendiniz bu ikiyüzlülüğü bırakın. Kanın
kokusu her yerde aynıdır. İsrail’de yaşanan ölümlerle burada yaşanan ölümler
arasında hiçbir fark yoktur.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Belediyeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi’nde yapılması öngörülen değişikliklere baktığımız zaman, Hükûmetin yarattığı zenginlerinin varlıklarına varlık
katmak yönünde bir yasal düzenleme daha yapmayı planladığını görmekteyiz.
Durum, havuzlu villa kuranların hayali olarak da basına yansımıştır. Villası
olanlar kentlerin yeşil ve açık alanlarına hukuksal engellere maruz kalmadan
rahatça sahip olmayı dilemektedirler.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Hükûmetin yürürlüğe koyduğu
kentsel dönüşüm uygulamaları belli bir zümre için iştah kabartan rant alanları oluştururken, kültürel miras, mülkiyet ve kamu
hakları konusunda yıkıcı sonuçlar ortaya çıkarmıştır ve ne yazık ki bu kadar
yoğun çalışmaların yapıldığı bu alanda Hükûmet
meydana gelen bu sonuçların olumsuzluklarını ortadan kaldıracak detaylı yasal
çalışmalarda bulunmamıştır. Bunun yerine başka yasaların başlığı altında
düzenlemelere gidilerek kentsel dönüşümün yarattığı tahribatların önünü açmak
hedeflenmiştir. Burada şöyle bir durum söz konusudur: Yasalara aykırı planların
varsa planlarını gözden geçirmek yerine yasaları değiştirirsin. İktidarın
nimeti böyle bir şeydir. Sivil toplum örgütlerinin, meslek odalarının
görüşlerini dikkate almadan bu şekilde bir yasal düzenleme yapmanın başına
buyrukluktan başka bir tanımını bulmak çok güçtür. Nitekim bu Parlamento çatısı
altında kanunlaşan teklif ve tasarıların neredeyse tamamı bu şekilde
çıkartılmaktadır.
İmarlı imarsız
yıllardır kamunun ortaklaşa kullandığı alanlar, halkın ortak malıdır ve
kimsenin üzerine tapu edilemezler. Bu yasa teklifi ile bütün alanların kentsel
dönüşüme konu edilmesi istenmektedir. Bu, belediye sınırları içerisindeki her
yeri sahibinden alıp daha fazla para ödeyene teslim etmek demektir. Üstelik bu
konuda büyükşehir belediyelerine tam yetki verilerek bu işin zahmetsiz bir
şekilde görülmesi söz konusu edilmiştir.
Bütün boş
alanların kentsel dönüşüm alanı ilan edildiği büyükşehirlerdeki tüm kentsel
dönüşüm mekânları yasal bir zemine oturtulacaktır. Bütün bunlar yapılırken bu
teklifle kentlerde verilmesi zorunlu olan kamusal kent hizmetlerinin bedelini
karşılayamayanların bu haklardan mahrum bırakılarak sosyal devlet anlayışının
bir ilkesine daha son verilmektedir.
Teklif edilen
yasanın metninde, sadece Bakanlar Kurulunda bulunan "acele kamulaştırma"
yetkisi belediyeye verilmekte, kamulaştırma davalarının öncelikle görüşülmesi
öngörülmekte, ancak bu davalar devam ederken hak sahiplerine dava bile
açamayacakları söylenmektedir. Bunların hepsi düşünülmüştür, ancak bu durumda
mağdur edilecek olan yurttaşlarımızın haklarını koruyacak mekanizmalar da yok
edilmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kentlerimizin şu an itibarıyla çok iyi durumda
olmadıkları ve çok fazla hizmete ihtiyaç olduğu bir gerçekliktir. Yanlış devlet
politikaları binlerce insanımızı zorla yerinden etmiş, kentlere göçe
zorlamıştır. Binlerce yurttaşımız açlığın, yoksulluğun içine itilmiştir. Sonra
bir de…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Buldan, lütfen tamamlayınız.
PERVİN BULDAN
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
…kalkıp “kentsel
dönüşüm projesi” adı altında kimsenin bu insanlarımızın evlerini ellerinden
alma hakkı yoktur. Bu ülkenin her yurttaşının bir konutta, sağlıklı bir çevrede
ve güvenli bir kentte yaşama hakkı vardır diyorum, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Buldan.
Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen, Safiye Seymenoğlu.
Buyurun Sayın Seymenoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SAFİYE SEYMENOĞLU
(Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5393 sayılı Belediyeler
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Günümüzde hızlı
kentleşmenin ortaya çıkardığı sorunlar göz önüne alındığında, belediyeler,
kentin gelişimine uygun olarak konut alanları, ticaret alanları, teknoloji
parkları, rekreasyon alanları ve sosyal donatılar
oluşturmak, kentin tarihî ve kültürel dokusunu korumak, deprem riskine karşı
tedbirler almak amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri
uygulayabilmektedir. Ayrıca, belediyelerin planlı veya plansız yapılaşmış veya
boş alanlarda kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulama zorunluluğu ortaya
çıkmaktadır.
2005 tarihinde
yasalaşan 5393 sayılı Belediye Kanunu ve buna paralel olarak çıkarılan İl Özel
İdareleri ve Büyükşehir Belediyeleri Kanunu’yla yerel yönetimlerin yetkileri
artırılmış, imkânları genişletilmiştir. Belediye Kanunu’nun 73’üncü maddesiyle
belediyelere kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilme yetkisi
verilmiştir. Bazı kişi ve kurumlar belediyelerin sadece kentin eskiyen ve
yeniden geliştirilmesine ihtiyaç duyulan kısımları ile korunması gereken tarihî
ve kültürel dokusu üzerinde kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulama
yetkisi olduğu yorumunu da yapabilmektedirler. Bu durum ise büyükşehir
belediyeleri ile ilçe belediyeleri ve belediyeler ile diğer kurumlar arasında
farklı yaklaşımlara sebep olmakta, maddeyle ilgili projelerin uygulanmasında tereddütler
oluşturmakta ve hâlen yürürlükte olan kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri
bundan olumsuz etkilenebilmektedir.
Kanunun
yasalaşmasından bugüne kadar gelinen süreçte işleyiş gözlemlenmiş olup söz
konusu maddedeki esasların yeniden düzenlenmesi yararlı görülmüştür. Bu yasa
teklifiyle uygulamalarla ilgili yetkiyi kullanacak organ olarak belediye
meclisi esas alınmıştır. Kentsel dönüşüm ve gelişim projelerinin uygulanması
sırasında yapılacak yargı denetimi bakımından da işleyişi kolaylaştıracak bazı esaslar
öngörülmektedir. Büyükşehir belediye sınırları içinde yapılacak kentsel dönüşüm
uygulamalarında büyükşehir belediyesi yetkili olup, büyükşehir belediye
meclisinin uygun görmesi hâlinde ilçe belediyelerinin de kentsel dönüşüm ve
gelişim projeleri uygulayabilmelerine imkân verilmiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken, bu kanun teklifiyle yerel
yönetimlerin daha güçlü ve imkânları yeterli, halka hizmet götürmede daha hızlı
ve etkin olacağı inancımı belirtiyor, kanunun hayırlı olmasını diliyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Seymenoğlu.
Şahsı adına
ikinci söz talebi, İstanbul Milletvekili İdris Güllüce.
Buyurun Sayın
Güllüce. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İDRİS GÜLLÜCE
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla,
muhabbetle selamlıyorum.
Büyükşehir
belediyesiyle başlandı büyükşehir belediyesiyle bitti bütün konuşmalar. Aslında
kanun daha başlangıcında “Belediye” diye başlıyor. Türkiye’de 2.900 küsur tane
belediye var, bunun 16 tanesi büyükşehir belediyesi, geri kalan 2.800 küsur
tanesi de belediye, yani büyükşehir belediyelerine sadece odaklandık, bunun
doğru olmadığını düşünüyorum. O yüzden büyükşehir belediyeleriyle ilgili şunu da
bilmek lazım: Büyükşehir belediyesinin kendi alanı yoktur. İlçe belediyelerinin
alanı aynı zamanda büyükşehrin alanıdır. Seçim bölgesi de odur. İzmit ve
İstanbul Belediyesi hariçtir burada sadece. Onun dışında bütün büyükşehir
belediyelerinin seçim alanları aynı zamanda ilçelerin seçim alanıdır. O
bakımdan, büyükşehir belediyelerini sadece bu kanunun içine alıyormuş gibi
bakmanın doğru olmadığını düşünüyorum.
Türkiye’de şimdi
hem kentsel dönüşümün doğru olduğunu, yapılması gerektiğini hem de diğer
konuşmaları bir araya getirdiğimizde birbirine tutarsızlık olan hâller gördüm.
Türkiye’deki bina stokunun –işte, kimi rivayete göre yüzde 67; 60; 58- ne mene
olduğunu, nasıl berbat olduğunu, nasıl yapılanma olduğunu herkes biliyor ve
kabul ediyor. Ee, nasıl yapacağız da bu binaları,
depremle ilgili olan, insani hayat tarzına uygun olmayan bu binaları
yenileyeceğiz, geliştireceğiz, düzelteceğiz, modern Türkiye'nin şartlarına
uygun hâle getireceğiz? Kentsel dönüşüm yapmak zorundasınız.
Peki, bu kentsel
dönüşümü yaparken de ilçe belediyesini mi tercih etmek lazım, büyükşehir
belediyesini mi tercih etmek lazım? Birçok alan için ilçe belediye başkanı bu
noktada eksik kalır. Zaten Büyükşehir Yasası’nda var, büyük ölçekli planları
büyükşehir belediyeleri yapıyor, 5.000’e kadarını bunlar yapıyor zaten. Zaten
planları bunlar yapıyor; çevre düzeni nâzım planını bu yapar, 25’i o yapar,
5.000’i o yapar, bir tek plan uygulamalarını ilçe belediyesi yapar. Bunların
hepsini yapacak büyükşehir ama kentsel dönüşümde büyükşehir dışında kalacak…
Nasıl olacak bu? Böyle bir şey olmaz.
Artı, büyükşehrin
kaynaklarıyla, büyükşehrin teknik imkânlarıyla ilçe belediyelerinin kaynak ve
imkânları da eşit değildir, çok farklıdır. O bakımdan, büyükşehrin
-sadece- olduğu illerde büyükşehre verilmesinin çok doğru olduğunu
düşünüyorum.
Kentsel dönüşümde
münferit uygulamaların, işte bina yenileme gibi, binaların takviye edilmesi,
güçlendirilmesi gibi bazı yollarla da çözüm arayan veya KAKS’ı,
TAKS’ı arttırarak çözüm arayan düşünceler ortaya
kondu.
Değerli
milletvekilleri, bire bir binaları yenilemeyle kenti yenileyemezsiniz, bire bir
binaları güçlendirerek kenti yenileyemezsiniz. Zaten şikâyetimiz nedir? Yeterli
TOB alanlarının olmayışı, yeterli donatı alanlarının olmayışıdır. Daha önceki
insanlar gibi… Türkiye’deki halk gelişti, ekonomik bakımdan gelişti, kültürel
anlamda gelişti, birçok şeyi gördü. Artık insanlar park istiyor, artık insanlar
tiyatro istiyor, artık insanlar otopark istiyor. Peki, siz KAKS’ı
ve TAKS’ı artıracaksınız da o donatıyı, o yeşil
alanı, o parkı nereden bulup da onlara onu vereceksiniz? O yüzden 5 hektardan
aşağı olmayan yerlerde -olabiliyorsa
Bu yasa çok uzun
uğraşılar sonucu yazılan bir yasa. Uygulamaya geçildiği zaman, belediye
başkanları -içimizde belediye başkanlığı yapmış arkadaşlar var- onlarca
problemle karşılaşırsınız, zamanla savaşırsınız, bir veraset ilamı yüzünden bir
uygulamayı yapamazsınız. İşte birçok karşılaşılan problemle nerelerde
karşılaşılmışsa onların bire bir olmaması için konulan ve kentsel dönüşümün bir
an evvel hızla yapılabilmesini sağlayan bir yasa bu. Birçok yerleri oldukça
ihtiyaçtı ve gerekliydi. Bu yapılmamış olsaydı Türkiye’de kentsel dönüşüm
yapmak mümkün olmazdı, olamazdı, yüzlerce yıla yetiştiremezdik biz bu dönüşümü.
Bunu iyi niyetli uygulayıcılar -iyi niyetli, üzerine basarak söylüyorum- iyi
maksatla, bilerek uygularlarsa Türkiye çok hızla, modern bir Türkiye’ye, her
türlü ihtiyacını karşılayan, çağdaş ihtiyaçlarını karşılayan şehirlerle
donanmış bir hâle dönüşebilir. Ha “iyi niyet yoksa” derseniz, bu, her şey için
ve her yer için de geçerlidir; o, her yer için ve her şey için de geçerlidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Güllüce, lütfen tamamlayınız.
İDRİS GÜLLÜCE
(Devamla) – Ayrıca, parsel bazında ve ada bazında kentsel dönüşüm önerildi bazı
arkadaşlarımca.
Değerli arkadaşlar,
demin söylediğim sözün tekrarı gibi olacak ama, parsel
ve ada bazında kentsel dönüşüm yaptığınızda o kentin çehresini
değiştiremezsiniz. Çünkü hepiniz biliyorsunuz ki yasal yapılanmamış olan bina
sayısı çok fazla. Buralar yapılırken ne yol büyüklükleri ciddiye alınmış ne
kanal ciddiye alınmış ne park düşünülmüş ne diğer sosyal ihtiyaçlar düşünülmüş.
Parsel ve ada bazında yapılmasının doğru olmadığını, o yüzden de bu yasaya
konan o büyüklüklerin çok doğru olduğunu düşünüyorum.
Kentsel dönüşüm
yasasının memleketimize iyi uygulandığı takdirde çok büyük hayırlar
getireceğini düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Güllüce.
Madde üzerinde on
dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Işık, Sayın
Cengiz, Sayın Güvel sisteme girmişlerdir.
Sayın Işık,
buyurun.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu
kanun teklifinin yasalaşması hâlinde Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından ne
kadar alanın kentsel dönüşüm projeleri amacıya
kamulaştırılması planlanmıştır? Bu alanlar hangi semtlerde bulunmaktadır? Bu
alanların da TOKİ aracılığıyla iktidar yandaşlarına peşkeş çekilmesini önlemeye
yönelik ne gibi tedbirler alınmış bulunmaktadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Cengiz…
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım,
son zamanlarda görevleri gereği belediye başkanlarımız öldürülmekte, saldırıya
uğramakta, haksızlığa maruz kalmaktadır. Halkın içinde gece gündüz görev ifa eden
belediye başkanlarımızın bu güvenliği, özlük hakları ve aylık ödenekleri
konusunda da sıkıntıları devam etmektedir. Bu konuda Hükûmetin
bir çalışması var mıdır?
Yine, belediye
başkanlarımız gibi, seçimle göreve gelen ve yerel yönetim birimlerinin en alt
kademesinde yer alan değerli muhtarlarımızın da sıkıntıları hem özlük
haklarında hem de tatbik ettikleri Köy Kanunu’nda devam etmektedir. Bu konuda, özellikle yerel yönetimlerde son zamanlarda Hükûmetinizin övündüğü mevzuat çalışmaları hakkında bilgi
verebilir misiniz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Güvel, buyurun.
HULUSİ GÜVEL
(Adana) – Teşekkür ediyorum Başkanım.
Sayın Bakan,
iktidarınız döneminde ranta bağlı yolsuzluk iddiaları
nedeniyle kaç büyükşehir belediye başkanı hakkında Hükûmetinizce
soruşturma izni verilmiştir? Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanları
hakkında, göreve geldiğiniz tarihten bu yana kaç soruşturma izni verilmiştir,
sonuç ne olmuştur?
İkinci sorum:
Görüştüğümüz bu teklifin komisyon görüşmeleri sürerken teklife ilişkin olarak
konuyla ilgisi olan kaç sivil toplum örgütünden görüş alınmıştır? Kamuoyunda
Melih Gökçek yasası olarak bilinen bu teklif için Şehir Plancıları Odası, mimar
ve mühendisler odalarının görüş ve eleştirileri dikkate alınmış mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, Afet Fonu’ndan dolayı bazı belediyelerimiz
yargıya gitti ve Bakanlığınızı mahkemeye verip davayı kazandılar. Devlet
belediyesine borçlu olmaz. Hukuk devletinde eğer bir belediye davayı kazanmışsa
parasını almak zorundadır. Yani eğer devlet belediyeye borcunu ödemiyorsa,
kazandığı davadan dolayı, bunun adını koyamıyorum. Bu nedenle, Afet Fonu’ndan
dolayı mahkemeye gidip davayı kazanan belediyelere parasını ne zaman
ödeyeceksiniz? Devlet belediyesine borçlu olmaz Sayın Bakanım.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Bulut…
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – Sayın Bakanım, illerde il genel meclis üyeleri yerel milletvekili
gibi görev yapmaktalar. Yörelerinin sorunlarını il genel meclisine getirmek ve
illerinin yatırımlarını planlamak gibi çok ciddi işler üstlenmiş olan bu
kişilerin özlük haklarının iyileşmesi, bunların maaşlarının artırılması ve daha
rahat görev yapabilir hâle getirilmesi konusunda Hükûmetinizin
bir çalışması var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Bulut.
Sayın Bakan,
buyurun.
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Evet, Sayın
Işık’ın sorusu… Bu tasarıyla alakalı, herhâlde, ifade etti sorusunu. “Ankara
Büyükşehir Belediyesi buna yönelik kamulaştırma yapmış mıdır?” diye bir soru
ifade etti. Böyle bir şey söz konusu olamaz, bu mümkün de değildir. Yani
Kentsel Dönüşüm Tasarısı’nın ülkemiz için ne kadar acil ve ehemmiyetli bir
ihtiyaç olduğu bellidir. Fakat bu tür söylemlerle aslında, eğer yüce Meclisin
kabulüyle yasalaşırsa, bu kanunlaştığında uygulama noktasında da halkımızda bir
istifham yaratmaktan çekinmekte çok büyük yarar var. Bunlar zor meselelerdir. Tüm dünyanın gelişmiş ülkeleri de şu anda ciddi anlamda “kentsel
değişim, dönüşüm” kavramlarını öncelemiştir Avrupa Birliği ülkeleri de başta
olmak üzere ama eğer “kentsel dönüşüm” adı altında bir yasal düzenleme yapılıp
yerel yönetimlere bir yetki verildiğinde bunun olumsuz kullanılması hâlinde,
amacına uygun kullanılmaması hâlinde bu işlerin üzerine gidecek olan merciler
bellidir. İlgili denetleyici bakanlıklar ve yargı her şeyden önce bu iş
ve işlemleri denetler.
Tasarıda bir
konuya dikkatinizi çekmekte yarar var, orada ifade eder: “Dönüşüme muhatap olan
insanların, hak sahiplerinin rızası esastır.” der. Bu rızayı esas rızası
alınmadan yapılabilecek her türlü mülkiyete ve hakka ilişkin iş ve işlemler,
daha sonraki yetkiler ikinci planda kalır. Bunu da hesaba katmak lazım yani
onun için bir yerel yönetimin, özellikle hak sahibi insanlar üzerindeki bu
yasayı olumsuz bir şekilde kullanma imkânı yoktur anlamı çıkar. Eğer şundan
endişe ediyor isek: Bir hak mahrumiyetine uğrayan, rızası alınmadan mülkiyeti,
arsası veya gayrimenkulü dönüşüme tabi tutulduğunda haksızlığa uğruyorsa
yargıya gider, hakkını arar ama eğer “Yargı da haksızlık yapar.” diyecek kadar
eğer bir uygulamada güvensizliğe ulaşacaksak bu ülkede de hiçbir şeyi
halledemeyiz diye düşünüyorum.
Görevi gereği
saldırıya uğrayan belediye başkanlarımızla ilgili Sayın Cengiz’in sorusu...
Aylık ödeneğin konusunu tam anlayamadım ama...
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) – Maaşlar...
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Maaşla ilgili.
Bildiğiniz gibi,
bunların maaşlarına belli bir alt üst sınır var bildiğim kadarıyla.
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) – Hep aynı devam ediyor Sayın Bakanım, çok değişmiyor.
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) –
Ama daha çok belediye meclisinden kararlar alınıyor. Tabii, bu
seçimle... Bunlar kamu hizmetleridir. Bizler de milletvekilliği yapıyoruz.
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) – Bir çalışma var mı, yok mu?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Bir çalışma olduğu noktasında bir bilgim
yok.
MUSTAFA KEMAL CENGİZ
(Çanakkale) – Yazılı da verebilirsiniz.
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Yazılı da Sayın İçişleri Bakanımıza
iletiriz. Eğer daha detaylı bilgi varsa yazılı olarak size iletirler.
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) – Varsa bu konuda çalışmalar, yazılı olarak bilgilenirsek
çok iyi olur.
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Evet, yazılı olarak bilgi iletelim Sayın
Cengiz.
Sayın Güvel’in sorusu, kaç tane belediye başkanına soruşturma
izni görevi kötüye kullanmak ile verildiği şeklinde. Belediye başkanları
hakkında, tamamıyla Türkiye genelinde 2004 ile 2010 yılları arasında 1.058
soruşturma izni verildiği şeklinde arkadaştan bilgi geldi. Bunların akıbetleri
konusundaki bilgiyi de yazılı olarak size iletiriz Sayın Güvel.
“Bu tasarının
yasalaşma süreciyle ve hazırlık süreciyle alakalı kaç sivil toplum örgütünden
görüş alındı?” diye bir sorunuz oldu. Bakanlık olarak da bir kentsel dönüşüm
üzerinde çalışmalarımızı yürütmüştük. Tüm sivil toplum örgütlerinin, tüm meslek
odalarının kentsel dönüşümle alakalı görüşleri bizde var rapor hâlinde. Hatta
üniversitelerin bu konuda belli görüşleri var. Bunlar birbirine yakın görüşler.
Onun için kentsel dönüşüm zaten böyle çok bilinmeyen, çok farklı yollarla
halledilebilecek bir konu da değil ama, tabii, bu
düzenlemeyi yaparken genelde iktidar partileri bunu, kentsel dönüşümü,
planlamayla, yapılaşmayla alakalı bir konuyu alanda iştigal ettiği için, hep
genelde rantla, yani bu işe çok fazla yakıştırılamayacak konularla da
adlandırılıyor. Bunun da çok doğru olmadığını daha önceki sorulara cevaben de
ifade ettim.
Sayın Aslanoğlu’nun sorusu. Bu konuyla ilgili Maliye Bakanlığımız
bir çalışma yapıyor idi ama tam şu anda içeriğini bilemiyorum. Yazılı olarak
Sayın Aslanoğlu size bu konuda bilgi ulaştırırız.
İl genel meclis
üyelerinin özlük haklarının iyileştirilmesi noktasında… Yine, aynı, il genel
meclis üyeliği de bir kamu hizmetidir. Seçilerek göreve gelirler. Bunu aslında
özlük haklarını kuvvetlendirerek çok ileri dereceye götürerek eğer biz bu görevi
icra etmelerini temin etmeye kalktığımızda farklı komplikasyonlar
ortaya çıkma durumu da söz konusu. Fakat şu andaki düzenleme içerisinde,
toplantı yaptıklarında belli bir ücret ödeniyor, komisyonda çalışmaları hâlinde
belli ücretler ödeniyor. Yani onlar da yerel ölçekte ciddi bir miktar tutuyor
yani insanların az çok masraflarını karşılayacak kadar.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – Sayın Bakanım, yol paralarını karşılamıyor.
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Ama şu anda ilave bir çalışma olduğu
noktasında bir bilgi bende yok. Yazılı olarak bu konuyu sayın
milletvekillerimize iletiriz.
Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Soru-cevap işlemi
tamamlanmıştır.
Madde üzerinde
altı adet önerge vardır, önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra
aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/435 esas
numaralı kanun teklifinin 2 nci maddesinde geçen “Kanun yayımı tarihinde”
ibaresinin “Kanun yayımı tarihinden üç ay sonra” olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederim.
Ahmet
Aydın
Adıyaman
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/435 esas
numaralı kanun teklifinin 2 nci maddesinde geçen “Kanun yayımı tarihinde”
ibaresinin “Kanun yayımı tarihinden üç ay sonra” olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederim.
Faruk
Koca
Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/435 esas
numaralı kanun teklifinin 2 nci maddesinde geçen “Kanun yayımı tarihinde”
ibaresinin “Kanun yayımı tarihinden üç ay sonra” olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederim.
Yılmaz
Tunç
Bartın
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
509 sıra sayılı “03.07.2005 tarih ve 5393 sayılı Belediyeler Kanununda
değişiklik yapılmasına ilişkin kanun teklifinin” 2. maddesinin “Bu Kanun
31.12.2010 tarihinde yürürlüğe girer” şeklinde değiştirilmesini teklif ve arz
ederiz.
Kemalettin Nalcı |
Recep Taner |
Kadir Ural |
|
|
Tekirdağ |
|
Aydın |
Mersin |
|
|
|
Akif Akkuş |
|
Behiç Çelik |
|
|
Mersin |
|
Mersin |
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan
509 sıra sayılı yasa tasarısının 2. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Algan Hacaloğlu |
Turgut Dibek |
|
|
Malatya |
İstanbul |
Kırklareli |
|
|
|
Ali İhsan Köktürk |
|
Hüseyin Ünsal |
|
|
Zonguldak |
|
Amasya |
Madde 2- Bu kanun
31.12.2011 tarihinde yürürlüğe girer.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
509 Sıra Sayılı 5393 sayılı Belediyeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifinin 2. maddesinin “Bu Kanun yayımı tarihinden bir yıl
sonra yürürlüğe girer” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Abdulaziz Yazar |
Tayfun Süner |
Rıza Yılçınkaya |
|
|
Hatay |
Antalya |
Bartın |
|
|
|
Yaşar Ağyüz |
|
Ali Rıza Öztürk |
|
|
Gaziantep |
|
Mersin |
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Abdülaziz Yazar konuşacak.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Abdulaziz Yazar, Hatay
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Yazar. (CHP sıralarından alkışlar)
ABDULAZİZ YAZAR
(Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 5393 sayılı
Belediyeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin 2’nci
maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; belediyelerin asli görevi, altyapı çalışmalarını
gerçekleştirmek, imar planlarıyla kent yaşamını düzenlemektir. Bunun kadar
önemli olan bir başka görevi de, kentsel dönüşümü hayata geçirmek, kentteki
bozulmaya uğramış alanları tekrar kent yaşamına kazandırmaktır. Kentleri daha
yaşanabilir hâle getirmeyi amaçlayan kentsel dönüşüm projeleri gerekli ve doğru
uygulandığında faydalıdır. Fakat bugün, bu uygulama amaçlarının dışına
çıkarılarak, yeni rant alanları sağlamaya yönelik
kullanılmak istenmektedir. Üzerinde görüştüğümüz bu yasa teklifi de bu amaca
hizmet etmektedir. Özellikle büyükşehir belediyelerine çok geniş yetki ve imkân
sunan bu teklif yasalaşırsa imar planları göz ardı edilmiş olacak, şehrin her
yeri “kentsel dönüşüm alanı” adı altında, âdeta talan ve yağma edilmeye müsait
bir konuma gelmiş olacaktır. Bu kanun teklifi ile ortaya çıkacak yasa, dar
gelirli vatandaşlarımızın konut sorununun çözümüne çare olmayacaktır; aksine,
tüm bu projelerin ortak özelliği, ister konut ister ticaret alanı olsun bazı
kimselerin çıkarlarına yönelik olacaktır.
Yine, bu kanun
teklifiyle “şehrin görüntüsünü düzeltme” adına yapılacak yıkımlarda yoksul
vatandaşlarımızın evleri, sokakları ellerinden kolayca alınabilecektir. Yıkılıp
yeniden inşa edilmesi istenen yerlerin arasında, şehir merkezlerinin ortasında
kalmış ve rant değeri çok yüksek ormanlık arazi, kamu
binaları, askerî alanlar gibi yerler vardır. Bu teklifle bu gibi yerler
kolaylıkla yıkılarak boşaltılacaktır. Bu bölgelere lüks oteller, iş merkezleri,
ultra lüks konutlar inşa edilmek istenmektedir.
Ülkemizde
“kentsel dönüşüm” deyince akıllara gecekondu bölgelerinin yıkımı gelmektedir.
Kentsel dönüşümün doğasına aykırı olarak, kentlerin farklı problemlerine karşın
genellikle tek ve aynı çözümler uygulanmaktadır. Dönüşüm sorunları fiziksel
mekânın yıkımı sanılırken ekonomik, sosyal ve kültürel boyutlar genellikle
dikkate alınmamaktadır.
İstanbul Sulukule örneğinde olduğu gibi kentlerimizde yapılan
uygulamalar, konuyla ilgili uzmanlar ve yerel halk tarafından tepkiyle
karşılanmıştır. Bu tepkilerin tamamı katılımcı ve sürdürülebilir uygulamaların
eksikliğinden kaynaklanmaktadır.
Bu yasa
teklifiyle, Anayasa’da belirtilen “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” hükmü ve
kamulaştırma hükümleriyle koruma altına alınan mülkiyet hakkı fiilen ortadan
kaldırılmak istenmektedir.
Yine, bu kanun
teklifi yasalaşır ise, bir şekilde, “yıpranmış olan alan” olarak tespit edilen
alanlarda belediyeler her tür fiziki düzenlemeyi yapmaya, bu alanlarda bulunan
her türlü özel mülke müdahale etmeye yetkili kılmıştır. Bu projeler gerçekte
dönüşüm projeleri değildir. Bir gecekondu alanının çok katlı konut alanı hâline
getirilmesinin dönüşümle bir ilişkisi bulunmamaktadır. Yapılan, rantın artırılması ve yeniden paylaştırılmasıdır.
Şu anda,
özellikle İstanbul, Ankara gibi kent merkezlerindeki değerli birçok alan,
senelerdir buralarda oturan insanlardan malları yok pahasına ellerinden alınmak
suretiyle boşaltılmaktadır. Boşaltılan bu alanlarda yandaş müteahhitlerle
projeler genişletilmekte, vatandaş bu alanlardan dışlanmaktadır. Bu düzenleme,
kentsel dönüşüm alanlarının uygulanmasına ilişkin olarak yapılacak her türlü
alım satım işleriyle, yapılacak konut ve iş yerlerinin satışının tüm alım satım
işleriyle ihaleler, önümüzdeki dönemin en büyük yolsuzluk iddialarının konusunu
oluşturacaktır. Bu teklifte, mülkiyet düzenlenmelerinde şekillendirilen…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Buyurun.
ABDULAZİZ YAZAR
(Devamla) - Evet, teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
…rantın dağıtımında çok büyük haksızlık, adaletsizlik,
kayırmacılık ve rüşvete yol açması kaçınılmaz olacaktır. Bu yasa teklifine göre,
yasal olarak yapılaşmış alanlar dâhil, tüm ülke dönüşüm alanı olarak tespit
edilip, burada yaşayan insanlar buradan sürgün edilebilmekte, mülkleri
üzerindeki tasarruf hakları ellerinden alınabilmektedir. Kentlerde oturan
kişiler, bu yasa gereğince yerlerinden edilebilecek, hakları ellerinden
alınabilecektir. Anayasa’nın mülkiyet hakkına ilişkin hükümleri yok
sayılmaktadır. Tasarı kapsamında yapılacak alım satım ve ihale işlerinin tamamı
denetimsiz hâle getirilmekte, Devlet İhale Yasası kapsamı dışına çıkarılmaktadır.
Genel olarak bu
kanun teklifinin tümüne bakıldığında mülkiyet hakkı tamamen ortadan
kaldırılmakta, kişilerin mülkiyette mahkemeye başvurma hakları ellerinden
alınmaktadır. Kanun teklifi kentsel rant yaratmaktan
başka bir işe yaramayacaktır. Bu yönleriyle bu düzenleme kamu
yararına aykırı olduğundan, bu kanun teklifine tamamen karşı olduğumu
belirtmekle birlikte, yapılan düzenlemeyle ilgili, bakanlıklara, yönetmelik ve
benzeri mevzuat düzenlemelerinin yapılması için zaman kazandırılması amacıyla
kanun teklifinin 2’nci maddesinin “Bu Kanun yayımı tarihinden bir yıl sonra
yürürlüğe girer.” şeklindeki önergemizin kabulünü temenni ediyor, yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Yazar.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan
509 sıra sayılı yasa tasarısının 2. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Turgut
Dibek (Kırklareli) ve arkadaşları
Madde 2- Bu kanun
31.12.2011 tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Turgut Dibek, Kırklareli Milletvekili, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, 2’nci maddeyle ilgili olarak vermiş olduğumuz önerge üzerine söz
aldım. Öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bir süre önce, sanıyorum iki hafta kadar önce, Toplu Konut İdaresi
Başkanı Sayın Erdoğan Bayraktar’ın basına da yansıyan demeci olmuştu. Sayın
Bayraktar o demecinde çok ilginç bir şey söylemişti, benim çok dikkatimi
çekmişti, belki arkadaşlarımızın da çekmiştir. İşte, bu para meselesi “Bu
parayı nereden buluyorsunuz? Bu yatırımlar nasıl yapılıyor? TOKİ finansmanını
nasıl sağlıyor?” gibi konular gündeme geldiğinde “Bize Allah para gönderiyor.”
diye bir açıklama yapmıştı -sanıyorum mayıs ayı sonu gibiydi değerli
arkadaşlar- hatta ilave de şöyle bir şey söylemişti: “Biz 50 milyona aldığımız
arsayı, araziyi 300 milyona daha sonra satıyoruz, sattık.” demişti. Tabii benim
çok dikkatimi ve ilgimi çekmişti bu açıklama. “Nasıl oluyor bu iş?” dedim. Yani
50 milyona bir arazi alınıyor, 300 milyona satılıyor. Bu arazi, 50 milyona,
yani eski nitelemeyle belirtirsek 50 trilyona alınan arazi kimden alınıyor,
nereden alıyor, daha sonra 300 trilyona kime satılıyor? Yani bu arada 5 kat, 6
kat kârla bu satış nasıl yapılıyor, çok ilgimi, dikkatimi çekmişti. Bu konuyla
ilgili olarak, özellikle Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun 2008 yılındaki
bir raporu var değerli arkadaşlar, oradan almış olduğum bilgileri sizlere
aktararak bu konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Şimdi,
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun 2008 yılında bir raporu var değerli
arkadaşlar. Bu raporda yer alan bilgilere baktığımızda, üç tane kamu kurumu,
yani devlete ait olan kurum -bunlardan bir tanesi Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurulu, bir tanesi Halk Bankası, bir tanesi de Ziraat Bankası değerli
arkadaşlarım- bu üç kurum İstanbul’da Ataşehir’de
arazi satın almışlar. Şimdi, baktığım zaman, Halk Bankası yaklaşık 60 dekar,
yani
Tabii, şimdi,
burada sorulacak çok soru var aslında ama, yani az
önce sözlerime girerken belirttiğim konuyla olayı değerlendirmek istiyorum,
yani bu üç kurumun -tabii, baktığımız zaman onların yönetmeliklerine- merkezlerinin
Ankara olduğunu görüyoruz, yani İstanbul’a taşınmasıyla ilgili olarak karar
almışlar mı almamışlar mı, onu da bilmiyorum, bu konuyu soracağım. Sayın
Babacan, ilgili Bakan, mutlaka bu konuda yanıt verecektir. Ama değerli
arkadaşlar, buradaki mesele, özellikle kanunla, görüştüğümüz bu kanunla da
ilgili olan mesele bence şu: Şimdi, TOKİ’nin Sayın
Başkanı, yani Toplu Konut İdaresi Başkanı Erdoğan Bayraktar “Bize Allah para
gönderiyor.” derken aslında “Devlet bize, kamu bize para gönderiyor.”mu demek
istemişti, yani onu biraz sorgulamak istiyorum.
TOKİ,
biliyorsunuz, Türkiye'nin her yerinde yüzlerce şantiyesi olan ve yüzlerce
müteahhide de iş veren, artık büyük bir kuruluş
noktasında. Şimdi, burada, benim merak ettiğim konu şu: Bu müteahhitlerin
yani TOKİ’ye ait olan müteahhitlerin finansmanını
acaba kamu, devlet kendisi mi bir şekilde sağlıyor? Yani burada, Sayın Başkan
50 trilyona aldığı araziyi, ki nereden aldığını
bilmiyorum, belki bir belediyeden almıştır, belki hazineden alınmış olabilir
çünkü biliyorsunuz, TOKİ belediyelerle sözleşmeler imzalıyor, işte onlarla
kentsel dönüşüm planları yapıyor, belki hazineye ait olan bir araziyi de almış
olabilir ama Ziraat Bankasına 223 trilyona bu araziyi satmış, Halk Bankasına
işte 211 trilyona bu araziyi satmış. Baktığımız zaman, aslında, kamunun yani
devletin olanaklarının TOKİ’nin müteahhitlerini
finanse ettiği gibi bir durumla karşı karşıya kalıyoruz değerli arkadaşlar.
Şimdi, bir haber
daha okuyacağım size. Geçtiğimiz günlerde Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat
Ergün bir açıklama yapmıştı, sanıyorum üç hafta kadar önce olması gerekir. Hükûmetin 1 milyonu aşkın olan…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Vekilim.
TURGUT DİBEK
(Devamla) – …1,5 milyon da olabilir yaklaşık olarak ama 1 milyonu aşkın KOBİ’ye
destek paketiyle ilgili bir açıklama yapmıştı, orada da yaklaşık 265 ya da 263
trilyonluk bir desteği kamuoyuna ballandıra ballandıra,
uzun uzun anlatmıştı, “Biz, Türkiye’deki KOBİ’leri
destekleyeceğiz.” diye.
Değerli arkadaşlar,
miktarları bilmiyorum, gecenin bu saatinde, belki biraz geç olduğu için,
algılamakta ben de zorluk çekiyorum, sizler de çekebilirsiniz. Yani Hükûmet “Türkiye’deki tüm KOBİ’lere biz 260 küsur trilyon
destek paketi açıklıyoruz.” diye çıkıyor meydanlara, gazetelere, televizyonlara
ama devletin üç kurumu, arkadaşlar; Halk Bankası, Ziraat Bankası ve BDDK, TOKİ’ye 600 trilyonu aşkın parayı üç tane arazi için
gidiyor ödüyor. Tabii daha sonra da TOKİ Başkanı Sayın Bayraktar kamuoyuna,
törenlerde çıkıp “Allah bize para gönderiyor, biz 50 trilyona aldığımız malı
300 trilyona satıyoruz.” diye havasını atıyor. Aslında, devletin kaynaklarını
kullandığını bir şekilde de böyle itiraf etmiş oluyor.
Ben saygılar
sunuyorum değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Dibek.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
509 sıra sayılı “03.07.2005 tarih ve 5393 sayılı Belediyeler Kanununda
değişiklik yapılmasına ilişkin kanun teklifinin” 2. maddesinin “Bu Kanun
31.12.2010 tarihinde yürürlüğe girer” şeklinde değiştirilmesini teklif ve arz
ederiz.
Kemalettin Nalcı (Tekirdağ) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet Katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önerge
üzerinde söz isteyen Kemalletin Nalcı, Tekirdağ
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Nalcı. (MHP sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN NALCI
(Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 509 sıra sayılı 5393 Sayılı
Belediyeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin 2’nci
maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle herkesi saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bu görüşülmekte olan Belediyeler Kanunu’nda yapılmak istenen
tüm noktanın altını çizmek gerekiyor. Bu sadece büyükşehir belediyelerine rant ve kaynak sağlamak için çıkartılmak istenen bir kanun.
Büyükşehir belediyelerinin dışındaki belediyelere bu kanunun getireceği hiçbir
nokta gözükmüyor. Tabii, burada dikkat etmemiz gereken, belediyelerin bu
kanundan daha önce çok acil problemleri var. Ben, Sayın Bakana da sordum soru
önergesi olarak. Biliyorsunuz Türkiye bir karar almıştı sizin iktidarınız
döneminde, 2012 yılına kadar tüm belediyeler altyapı problemlerini çözecekti
ama bugün bakıyoruz ki, gelindiği noktalarda belediyelerin gerçekten kaynak
israflarını göz önünde bulundurursak kendi kaynaklarını israf etmekten
kaynaklanan borç batağına saplanmış durumdalar. Bir kere, bizim, belediyelerin
bu kaynaklarını israf etmemeleri yönünde önlemler almamız lazım. Bir
belediyenin, bir caddeyi 5 kere yapamaması lazım, böyle bir şey yok.
Arkasından, her tarafa borçlanacak “Ben altyapıyı yapamadım.” diyecek, bunun
yaptırımının olması lazım. Eğer bir yatırım yapıyorsa bu yatırımın sorumlusu
olacak değerli milletvekilleri, hesap sorulacak bir merci olacak. Atıl
yatırımın hesabının sorulması lazım.
Bugün bakıyoruz…
Sayın Bakan burada, İller Bankası ve belediyelerin de başındaki insan. Sayın
Bakanım, bu belediyeler böyle gittiği sürece, 2050 yılına kadar da bu altyapı
problemini çözemezsiniz, kentleşmeyi sağlayamazsınız veya bu rantiyenin
içindeki belediye meclislerine bu kadar yetkiyi verirseniz, eğer orada, 16
kişiyle, 20 kişiyle, bir yerin rant uğruna imara
açılmasını sağlarsanız, bu işlerde hakkaniyeti bulamazsınız. Onun içindir ki
kanun çıkartırken kişilere özel değil, tümüne… Eğer şimdi, 2.900’ü aşkın
belediyemiz varsa, 2.900’ü aşkın belediyelerimize hitap edecek, önlemler
alacak, kaynaklarını israf ettirmeyecek kanunlar yaptırmamız lazım.
Şimdi, biz burada
ne yapıyoruz? Belediyeye yetki veriyoruz, istediğinin arazisini al, istediğini
yap, belediyene kaynak aktar ama bu kaynağı nasıl, ne şekilde kullanacağını ve
burada ona yaptırım yapmayı hiç düşünmüyoruz. Bu böyle gittiği sürece de, ki 91 yılında belediyelerin tüm borçları sıfırlandı ve
hiçbir belediye başkanına şu soru sorulmamıştır: Arkadaş, sen bu kadar
borçlandın, bunu neye göre borçlandın diye soran bir makam var mı? Yok. Bunu
Ankara Büyükşehirden de alın, bunu İzmir’den de, tüm belediyeler için alın.
Bugün, Ankara Büyükşehir Belediyesinin 10 katrilyona yakın borcu olduğunu
hepimiz biliyoruz. Bunun önlemini nasıl alacağız? Vatandaşın veya hazinenin,
Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm varlıklarını belli insanlara belli bir şekilde
kullanma hakkı vererek mi? Yani bu kaynakları israf ettirmeye devam mı
edeceğiz? Bunları yaptırmamamız lazım değerli milletvekilleri,
ki bu çıkarmış olduğunuz kanunla azıcık da belediye başkanlarını -burada birçok
belediye başkanı arkadaşımız var, eski belediye başkanı arkadaşlarımız var- siz
gerçekten bulundukları yerde kral ilan ediyorsunuz. Neden kral ilan
ediyorsunuz? Davaları devam edenlerin ve istediğinin arazisine el koyma hakkını
veriyorsunuz. Böyle bir şey ne Türkiye Cumhuriyeti anayasalarıyla ne de Türkiye
Cumhuriyeti kanunlarıyla uyuşmayan maddeler.
Tamam, güzel…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Nalcı, buyurun.
KEMALETTİN NALCI
(Devamla) – Şimdi, kentsel dönüşüm… Kentsel dönüşümü bugün hiçbir belediye
kendisi yapmıyor, TOKİ aracılığıyla yapıyor. Çok az, çok nadir belediye… Ki
zaten Türkiye’de TOKİ’yi Toplu Konut İdaresinden
çıkarıp kamu ihaleleri yapan bir kurum hâline getirdik. TOKİ diğer kurumların
da ihalelerini yapıyor kentsel dönüşümlerle ve ben burada iddia ediyorum: Yani
bu kanunu çıkarırken neden kentsel dönüşümlerde KDV muafiyetini düşünmediniz
Sayın Bakanım? Yani bunu, DLH bir havaalanı inşaatı yaparken… Sayın Bakan tabii
dinlemiyor, bu konular önemli konular. Vatandaşa daha ucuz arazi vereceksen
veya konut vereceksen KDV’ye kentsel dönüşümde neden muafiyet koymuyorsunuz?
Ama havaalanında iki tane kule yaparken veya pist yaparken buna KDV muafiyeti
getiriyorsunuz. Bu maliyet vatandaştan çıkıyor.
Onun için, daha
toplumu kucaklayıcı kanunlar çıkarmak dileğiyle herkese saygılarımı sunuyorum.
Sağ olun, var
olun. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Nalcı.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım üç önerge de aynı mahiyette olduğundan
önergeleri birlikte işleme alacağım, istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi ve
diğer önergelerin imza sahiplerini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/435 esas
numaralı kanun teklifinin 2 nci maddesinde geçen “Kanun yayımı tarihinde”
ibaresinin “Kanun yayımı tarihinden üç ay sonra” olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederim
Yılmaz
Tunç
Bartın
Diğer önerge
sahipleri:
Faruk Koca
Ankara
Ahmet Aydın
Adıyaman
BAŞKAN – Komisyon
önergelere katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Söz
isteyen var mı? Yok.
SUAT KILIÇ
(Samsun) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu önerge ile, eksikliklerin zamanında ve sağlıklı bir şekilde
tamamlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN –
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler
kabul edilmemiştir.
2’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 00.56
ON
BİRİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 01.09
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 118’inci Birleşiminin On
Birinci Oturumunu açıyorum.
509 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Fevzi Topuz, Muğla
Milletvekili.
Sayın Topuz
buyurun.
CHP GRUBU ADINA
FEVZİ TOPUZ (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5393 sayılı
Belediyeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin 3’üncü
maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerimizi belirtmek
üzere söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Son dönemde kent
ve kamu yönetimi yapı, afet, planlama ve imar mevzuatlarına ilişkin birçok
düzenleme yapılmaktadır. Bu düzenlemelerin birçoğu kamuoyunda yeterince
tartışılmadan gece yarısı baskınları ile yasalaşmaktadır.
Kentsel dönüşüm,
kent gelişiminin toplumsal, ekonomik ve mekânsal olarak yeniden ele alındığı ve
kentteki sorunlu alanların sağlıklı ve yaşanabilir hale getirilmesi için yıkıp
yeniden yapma, canlandırma, sağlıklaştırma ve yeniden yapılandırma için proje
üretilmesi ve uygulama yapılmasıdır. Özetle, kentsel dönüşüm, bir kentin
dokusunu bozan sorunların giderilmesi olarak tanımlanmaktadır.
Bir projenin
güzel tanımlanmış olması, bu projenin uygulanmasının da doğru ve düzgün
çıkacağını göstermiyor. Bunu neden söylüyoruz? Çünkü uygulanan projeler,
gelecekte yapılacak projelere de örnek olacaktır. Şimdiye kadar uygulanan
kentsel dönüşümlerde yoksul bölge halkı mağdur olmuş, buna karşın birileri de
çevresine rant sağlamıştır.
Değerli
milletvekilleri, nitelikli ve sağlıklı bir kentsel dönüşüm, kent bütünü
içerisinde olması gerekenler ve plan kararları üzerinden ekonomik ve toplumsal
gereksinimleri göz önüne alır. Bu yasa teklifinde ise kent planlaması göz önüne
alınmamış, halkın sosyal ve ekonomik boyutu düşünülmemiştir. Bu yasa
düzenlemesini yalnızca fiziksel bir düzenleme olarak kabul etmek daha doğru
olur.
Biz ne istiyoruz?
Rant odaklı kentsel dönüşüm değil, halktan yana, kamu yararı öncelikli bir
kentsel dönüşüm planlaması ve uygulaması istiyoruz. Uygulamalara baktığımızda,
yurt dışı örneklerinden kopyalanarak "Kentsel Dönüşüm Projesi" adı
altında sunulmaktadır. Bu durum çözümden çok, var olan sorunları artırmaktadır.
Her bir dönüşüm alanı kendi içinde farklı özelliklere sahip olup sorunlar
değişebilmektedir. Dolayısıyla, aynı içerikteki modellerin her dönüşüm alanında
başarılı olması mümkün değildir. En önemlisi de dönüşüme uğrayacak alanda
yaşayan kesimlerin ihtiyaçları ve istekleri üzerinden oluşan farklılıklar
gelmektedir.
Değerli
milletvekilleri; AKP hükûmetleri döneminde
yürürlükteki imar mevzuatı ve bütüncül planlama anlayışı yok sayılmış, projeci
gelişme anlayışının gereği olarak "kentsel dönüşüm" kavramı ve
kentlerin yapılanmasının önüne geçmiştir.
Bugün “kentsel
dönüşüm” adı altında, TOKİ ve büyükşehir belediyeleri başta olmak üzere birçok
belediye, gecekondu alanlarının iyileştirilmesinden başlayıp uluslararası
sermayenin ve gayrimenkul yatırım ortaklıklarının ilgisini çeken büyük
alışveriş merkezlerine uzanan bir yelpazede projeler hazırlıyor ve uyguluyorlar.
Böyle uygulamalar yapılırken ne kadar şeffaf davranılmaktadır? O bölgeden
birilerine ne kadar, ne aktarılmıştır? Bunların tek tek
bilinmesi gerekir.
Bu noktada
öncelikle bilinmesi gereken husus, yaygın olarak uygulanmaya çalışılan kentsel
dönüşüm projelerinin amacının, sağlıksız koşullarda barınma ihtiyacını gideren
dar gelirli kesimlerin güvenli ve çağdaş konutların sahibi yapılması
olmadığıdır.
"Kentsel
dönüşüm" adı altında gündeme getirilen tüm projelerin ortak özelliği,
ister konut isterse ticaret alanı olsun orta ve üst düzey gelir gurubuna
yönelik olmalarıdır. Ankara ve İstanbul başta olmak üzere yurdun dört bir
yanında uygulamaya konulan bu projelerle binlerce insan evinden ve yurdundan
edilmektedir. Büyükşehirlerde ilçe belediyelerini baypas eden bir yapıyı içinde
barındırmaktadır.
Yasa yürürlüğe
girdikten sonra büyükşehir belediyeleri ilçe belediyelerin gayrimenkullerine el
koyabilecektir. Ayrıca, kent merkezlerinde kalan çok kıymetli bina, arsa ve
araziler bir talana tabi tutulacaktır.
Yapılan projeler
dış kaynağa bağımlı olarak yaşama geçirilmektedir. Üretmeden, borçlanarak
tüketmek üzerine kurulmuş ekonomik yapının devamının sağlanması için her geçen
gün daha büyük miktarlarda dış kaynağa ihtiyaç duyan ve bu yolda
kullanabileceği en önemli araç olarak ülke toprağını gören AKP İktidarına bu
yasa da yetmeyecektir.
Değerli
milletvekilleri, AKP'nin yeni rant alanları yaratmada
sınır tanımadığı bir defa daha görülmüştür. Bu yasa teklifi ile kentin
çevresindeki alanlar da kentsel dönüşüme konu edilebilecektir. Eğitim ve sağlık
alanları hariç kamuya ait gayrimenkuller belediyelere devredilecektir.
Kentin her köşesi
dönüşüm alanı ilan edilebilecek ve kentin istenilen bölgesi ya da parseli,
mevcut sakinlerinden alınarak yüksek rant ödeyenlere
terk edilir hâle gelebilecektir.
Kentsel dönüşüm
ve gelişim alanlarına yapılacak yapıların yükseklik ve yoğunluğunu belirleme
yetkisinin kamu yararı ve planlama ile şehircilik ilkelerine göre birden fazla
kurumca karara bağlanmasında yarar vardır.
Kentsel dönüşüm
alanı ilan edilmiş olan tarım alanları da kullanıma açılarak yasallaştırılmış
ve meşrulaştırılmış olacaktır.
Önerideki
"Kentsel dönüşüm alanları içinde yer alan kamuya ait gayrimenkuller harca
esas değer üzerinden belediyelere devredilir" hükmü ciddi sürtüşmelere yol
açacaktır.
Değerli
milletvekilleri, önümüzdeki süreçte yaşanacak sorunlara bakarsak, kent
merkezlerinde kalan çok kıymetli bina, arsa ve arazilerin “kentsel dönüşüm ve
gelişim” adı altında bir talana tabi tutulma olasılığının varlığı hiç de
yadsınacak bir durum değildir.
Kentsel tasarım
ve dönüşüm projelerinin ardına saklanarak mülkiyete haksızca el koyma furyası
başlayacaktır. Bir alanı ada-parsel olarak böldükten sonra kat mülkiyeti
esasına göre pazarlamaktan ibaret bu uygulamalar planlama açısından çok sayıda
sorunu da beraberinde getirecektir.
Kentsel dönüşüm
ve tasarım projeleri olarak ihtişamlı binalar ve gökdelenlerden oluşan, sadece rant ve ticari amaçlı fiziksel uygulamalar olarak önümüze
gelecektir.
Bu alanlar için
daha önce verilmiş kentsel sit alanı kararlarının göz ardı edilmesi, bunlara
uygun yapılmış koruma amaçlı imar planlarının yok sayılmasını gündeme
getirecektir; bilim ve koruma kurulları devre dışı bırakılacaktır.
Dönüşüm projeleri
uygulanırken sorgusuz sualsiz el koymada belirleyici olanın kentlerin geleceği
kaygısı değil, bazı çıkar gruplarının rant elde etme
iştahından başka bir şey olmadığı açık olarak görülmektedir ve bunu da yakın
bir gelecekte göreceğiz.
Değerli
milletvekilleri, yasa teklifi, yenilenmeye ihtiyaç duyan kentsel mekânları
sosyal, kültürel ve ekonomik köklerinden soyutlayarak değerlendirmekte ve
kentsel yenilenmeyi fiziksel yenilenmeye indirgeyerek piyasanın acımasız
işleyişine terk etmektedir. Bir anlamda sosyal ve hukuk devleti ilkesiyle de
uyuşmamaktadır.
Böylesine geniş
ve olağanüstü yetkilerle donatılmış bir yasa, ne dönüşüm alanları olarak
tanımlanacak bölgelerde yaşayan halkın sosyal, kültürel ve ekonomik koşullarını
değiştirmekte ne de halkın katılımını sağlamaktadır. Aksine, yasa, sınırları
belediye meclisinin kararıyla belirlenecek bütün ya da ayrı ayrı
parçaların toplamı en az
Yasa teklifinde,
hak sahiplerinin itirazları, sadece kamulaştırma bedeli üzerinden
yapılabilmektedir. Proje yanlışlıklarına karşı itiraz dahi edilememektedir.
Bununla birlikte, yoksul halkın barınmasının ve sosyal konuta yönelik bir
düzenlemesi de yoktur.
Öte yandan, yasa,
üzerinde plan kararları alınacak ve yeni yapılaşma koşulları belirlenecek
dönüşüm alanlarının belirlenmesinde kent bütünlüğünün gözetilmesine yönelik
hiçbir karara referans vermemekte ve belediye meclisinin kentin herhangi bir
mekânsal parçasına ilişkin alacağı dönüşüm kararını yeterli görmektedir. Bu
eksiklik zaman geçmeden giderilmelidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Topuz, lütfen tamamlayınız.
FEVZİ TOPUZ
(Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Kamu yararı
doğrultusunda gerçekçi bir çözüm, kentlerimizin, koruma, yenileme ve gelişme
sorunlarını bütüncül bir planlama ilişkisi içerisinde, sosyal, kültürel,
ekonomik ve fiziksel yönleriyle değerlendirilerek yapılmalıdır.
Bu yasa teklifi,
bir anlamda Ankara Büyükşehir Belediyesine ayrıcalık tanınarak Atatürk Orman
Çiftliğinin talan edilmesinin önü de açılmaktadır. Buna “dur” demek
gerekmektedir.
Yasa teklifinin
bu hâli, kentlerimize ve dolayısıyla yurttaşlarımıza çağdaş bir kent oluşumuna
yanıt vermeyeceği gibi, sadece ranta dönük bir
çalışmanın ürünü olacağı açıktır.
Bu duygularla
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Topuz.
Madde üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mümin İnan, Niğde Milletvekili.
Buyurun Sayın
İnan. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MÜMİN İNAN (Niğde) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; 03/07/2005 Tarih ve 5393 sayılı Belediyeler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Ülkemizde
yıllardır bir türlü durdurulamayan, hâlâ devam eden kırsaldan kente göçler
bütün şehirlerimizin çarpık hâle gelmesine neden olmaktadır. Ülkenin farklı
bölgelerinde farklı gelişme alanlarının hayata geçirilememesi, özellikle “Taşı,
toprağı altın.” denilerek Türkiye nüfusunun beşte 1’ini oluşturan İstanbul
başta olmak üzere ülkemizin batısındaki büyük şehirlerimiz ekmek bulma
kaygısıyla insanlarımızın neredeyse istilasına uğramaktadır.
Şehirlerin
dokusunun ve yapısının bozulmasının en önemli nedenlerini bu göçler
oluşturmaktadır. Başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlerin kenarlarında
oluşan gecekondu kentlerinin daha sonra seçim yatırımı olarak yarı yasal hâle
getirilmesi, bugün elektriğini, suyunu, doğal gazını, emlak vergisini veren ama
hâlâ inşaat ruhsatı olmayan binlerce yapı her seçim dönemi geldiğinde
siyasilerin oturma ruhsatı müjdesini beklemektedir. Bu, büyük şehirlerin
problemlerinin en önemlilerini teşkil etmektedir.
Şehirlerimizin
modern ve planlı bir biçimde gerçekleşmesine azami gayreti göstermediğimiz için
her geçen gün sorunlar artmakta, üst üste yığılan sorunların çözümü daha da
ağırlaşmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, insan ve sosyal hayatı,
çevreyi merkeze koyan, kimseyi mağdur etmeyen ve… Sorunların çözülmesine her
zaman hazırız ancak “Ranta hayır.” diyoruz. Tarihî dokusu korunmuş, nefes alan
ve yaşayan eski şehrin yanında, modern, ona uyumlu yeni yaşam alanlarının
olmasını her zaman istiyoruz.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; “Kentsel dönüşüm nedir?” dediğimizde bu
konunun uzmanları tarafından birçok dönüşüm tanımı yapılmıştır. Yapılan bu
tanımların farklılık göstermesi, ortaya koydukları, altını çizdikleri amaç,
strateji, yöntemler ve vizyonlara göredir. Nasıl
düşünülürse ya da nasıl tanımlanırsa tanımlansın “kentsel dönüşüm” ifadesi,
bozulmaya uğramış, çöken ya da çökme eğilimi gösteren şehir alanının fiziksel
ve çevresel şartların ekonomik ve toplum yapısının geniş kapsamlı ve
bütünleştirici yaklaşımlarla yaşanılabilir hâle getirilmesi ve
iyileştirilmesine yönelik olarak uygulanan ve ortaya konan işlerin tamamına
denmektedir.
Kentsel dönüşüm,
amaç olarak, temelde toplumsal bozulmanın sebeplerinin araştırılıp tespit
edilerek bunların ortadan kaldırılmasıyla, kentsel alanların virane ve çöküntü
hâline gelmemesine yönelik tedbirleri almaktır. Yaşayan bir olgu olan kent
dokusunun fiziksel olarak iyileştirilmesine ve değişim ihtiyacına cevap
verebilmektir. Şehir hayat standardını yükseltici, başarılı ekonomik tedbirler
ortaya koyabilmektir. Şehir alanlarının en etkin biçimde kullanılmasını
sağlarken şehrin gereksiz yayılmasını da önlemektir. Sosyal ve toplumsal
şartlar ve siyasi güçlerin kent politikalarını yapılandırma ihtiyacını
karşılamak üzere yapılacak planlamalarla, sivil toplum kuruluşlarının ve farklı
sosyal kesimlerin buna katılımını sağlamak üzere ortaya çıkmış düşüncelerdir.
Kentsel dönüşümün
dünyada uygulanan yeniden geliştirme, rehabilitasyon
ve entegrasyon gibi yöntemleri vardır. Ciddi olarak bozulmuş ve korunacak
değeri olmayan yapıların bulunduğu kentsel bölgeleri yeniden geliştirme
yöntemleri uygulanmaktadır. Geliştirilecek arazinin maksimum kullanımı, daha
yüksek zemin alanı ve şehir merkezine daha yüksek gelir grupları ve bunların
aktivitelerinin gelmesi bu yaklaşımla avantajlı görülmektedir, ancak genellikle
o bölgede yaşayan kent nüfusunun başka bir bölgeye yerleştirilmesini öngörüyor
ki bu da ağır sosyal ve çevresel şartları ve maliyetleri beraberinde
getirmektedir. Bu alanda yapılacak yeniden geliştirme yöntemleri sosyal yapının
da bozulmasını beraberinde getirmekte, o çevrede yaşayan komşuların, ailelerin
dağılmasına, özellikle yaşlı insanlara zarar vermektedir.
Yeniden
geliştirme yöntemi, kamulaştırma bedellerinin ödenmesi, altyapı getirilmesi,
yeni kamu tesislerinin yapılması hesaba katıldığında çok maliyetli bir iştir.
Rehabilitasyon ise, planlı olarak gelişmiş ancak zamanla işlevini yitirmiş
yaşam alanlarını yeniden değerli hâle getirmek, mevcut bölgeyi koruma, tamir ve
restore temeline dayanmaktadır.
Kentsel dönüşüm
sürecine giren bölgelerde bazen orada yaşayan halk oradan uzaklaştırılır ve
bölge üst ve orta sınıf alıcıların yerleşmesine açılır ya da zorunlu olarak o
bölge halkının aynı yerde ikamet etmesi ve ikamet ederken de iyileştirilmesi
yöntemi uygulamasıdır. Entegrasyon yönteminde ise şehrin kimliği korunurken,
eski ve yeninin uyumuyla zengin bir çevre ortaya konulur. O bölgede yaşayan
insanlar bölgeyi terk etmeden dönüşüme katkı yaparlar.
Yeniden
canlandırma, sosyokültürel, ekonomik ya da fiziksel açılardan çöküntü süreci
yaşamakta olan parçaların çöküntü sebebi ortadan kaldırılarak yeniden
canlandırılmasıdır. Dünyanın birçok yerinde, çökmekte olan kentlerin yeniden
hayata kazandırılması için birçok örnekler mevcuttur. Kentsel dönüşüm
planlarının maalesef Türkiye’de yüzde 100 başarılı olduğunu söylemek imkânı
yoktur. Özellikle Ankara’da ve diğer büyük şehirlerde yanlış ve hatalı
uygulamaların sıkıntılarını hep beraber yaşamaktayız.
Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; kanun teklifine bakıldığında proje alanında
“altyapı” ve “rekreasyon” adı altında belediyelerce
yapılacak keyfî uygulama ve ihalelerin maddi külfetinin vatandaşa yüklenmesi,
kentsel dönüşüm kriterleri arasında sit alanlarının durumunun belirsizliği,
ayrıca bu kapsamdaki davalara mahkemelerde öncelikli görüşme zorunluluğu
getirilmesi mahkemelere müdahale olarak yorumlanmaktadır.
“Kentsel dönüşüm ilan edilen yerlerde devam
eden inşaatlardan projeye uygunluğu belediye tarafından kabul edilenler
dışındaki diğer inşaatlar beş yıl süreyle durdurulur. Toplam durdurma süresi on
yılı geçemez.” denilerek bu durdurma süresinin on yıla kadar uzatılmasının
adalet ilkelerine aykırı olduğu belirtilmektedir. Bir tek kişi bile haksızlığa
uğruyorsa o uygulamada adaletsizlik var demektir.
Çıkarılacak bu
yasanın oldubittiye getirilmeden, ilgili ne kadar taraf varsa ve uzmanların
görüşü alınmak suretiyle, muhalefet partilerinin de önerilerine dikkat edilmesi
gerekirdi. Ancak, buna çok dikkat edilmemiştir. Bu kanun daha çıkmadan birçok
tartışmayı beraberinde getirmiştir. TSK arazilerinin kentsel
dönüşüm kapsamına alınabilmesinin yolu açıldığı gibi yargı kararlarını baypas
etmeye yönelik olduğu da “Boş alanlarda kentsel dönüşüm ilan edilemez.”
şeklindeki Danıştay kararının Ankara’daki Saklıkent kentsel dönüşüm
uygulamalarında yargı engelini ortadan kaldırdığı ya da Ankara’da Çankaya Ahlatlıbel Nasreddin Hoca Kentsel
Dönüşüm, Yaylabağ Karataş Lodumlu
Kentsel Dönüşüm, Yenimahalle ilçesi Susuz Karacakaya,
Çankaya Konya yolu, Çetin Emeç Bulvarı, Tanyeli, Gölbaşı, Karagedik,
Yenimahalle, Ballıkuyumcu, Çankaya Dikmen,
Yenimahalle Ankara Şehir Kentsel, Kızılay Kuğulupark,
Çankaya Balgat, Çankaya Söğütözü,
Çankaya Yıldız, TCDD, Elmadağ Temelli, Konya yolu Mevlana Kapı, Elmadağ MİA ile
ilgili yargı kararlarının ortadan kaldırılmasına yönelik olduğu da bir gerçek
olarak ortaya konulmaktadır. Ya da Atatürk Orman Çiftliği gibi büyük
yeşil alanların imar talanına açılacağı hatta farklı partilerden olan
belediyelerin, belediye binalarının bile ellerinden alınabileceği, eğitim ve
sağlık dışında kalan binaların, kamu binalarının, şehir merkezinin rantı yüksek
yerlerinde bulunan kamu arazilerinin yağma edileceği ve işin aslının şehircilik
ve şehir planlamadan öte bir rant işi olduğu
eleştirileri daha şimdiden yükselmeye başlamıştır.
Maddenin
gerekçesinde günümüzde hızlı kentleşmenin ortaya çıkardığı sorunlar göz önüne
alındığında belediyeler kentin gelişimine uygun olarak konut alanları, ticaret
alanları, teknolojik parkları, rekreasyon alanları ve
sosyal donatılar oluşturmak, kentin tarihî ve kültürel dokusunu korumak, deprem
riskine karşı tedbir almak amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri
uygulayabilmeleri gerekir. Acaba mevcut belediye kanunlarıyla belediyeler
bunları yapamamakta mıdır? Ya da yeni yasayla bunların haricinde neleri
belediyelerin yapması için önü açılmaktadır? Ayrıca “Deprem riskine karşı
tedbirler almak gerekir.” denirken özellikle yıllardır yönettiğiniz ve yağmur
yağdığında neredeyse Venedik’e dönen İstanbul’da selle ve diğer doğal
felaketlerle ilgili herhangi bir tedbir neden düşünülmemektedir?
Çevre
Bakanlığınca çevre düzeni planları ülkenin fiziki mekânında sahip olduğu doğal,
tarihî ve kültürel zenginliğin korunarak kalkınma planları ve varsa bölge
planları temel alınarak, ekonomik kararlarla ekolojik
kararların bir arada düşünülmesine imkân vermek, çevre kirliliğini önlemek,
çarpık kentleşme ve sanayileşmeyi önlemek ve genel arazi kullanım kararları ile
bunlara ilişkin strateji ve politikalar belirlemek. Planlara, nâzım ve uygulama
imar planlarına esas teşkil etmek üzere üst ölçekte hazırlanan planlar
denilmektedir.
Bu kanun teklifi,
Çevre ve Orman Bakanlığının, acaba, Çevre Düzeni Planı’yla çelişmekte midir?
Kentsel dönüşüm planları ne kadar kârlı olursa olsun ne kadar rantlı olursa olsun yaşamaya çalıştığımız kentlerde
vatandaşlarımızın aleyhine, insan ve doğal yaşamı tehdit edecek bir plan, asla
Milliyetçi Hareket Partisinin kabulü olamaz.
Birçok
sakıncasını gördüğümüz bu kanun teklifine şimdiden “Hayır.” diyeceğimizi açıkça
belirtir, yüce heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın İnan.
Madde üzerinde
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Akın Birdal,
Diyarbakır Milletvekili.
Buyurun Sayın Birdal. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 509 sıra
sayılı Belediyeler Kanunu’nda değişiklik yapılmasına ilişkin Kanun Teklifi’nin
3’üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Yerel yönetimler,
doğrudan demokrasinin işletildiği ya da işletilmesi gerektiği yerlerdir. Yerel
yönetimler, halkın temel gereksinmelerini karşılamak, yaşamını kolaylaştırmak
ve yaşam standardını yükseltmek için çalışan ve sürece doğrudan halkın
katılımını da sağlayan kurumlardır ya da olmalıdır. Yerel yönetimler buna uygun
siyasa oluştururlar, buna göre örgütlenirler, temel amaçları kâr ya da gelir
elde etmek değildir ancak 12 Eylül rejimiyle gündeme gelen neoliberal
politikalar eşliğinde bu yaklaşım önemli bir değişiklik göstermiştir. Artık
yerel yönetimler, büyük yatırımlara girişebilen, borçlanabilen, rant oluşturan, ekonomiyi belirleyen kurumlar hâline
gelmiştir. Kimi büyükşehir belediyelerinin bütçeleri, yatırımları bakanlık
bütçelerini geçmiş durumdadır. Örneğin İstanbul Büyükşehir Belediyesinin
bütçesi 17 milyar 765 milyon TL’dir. Bunun 6 milyar 188 milyon TL’si
yatırımlara ayrılmıştır. Merkezî yönetimin yatırım miktarı ise 12,1 milyar
TL’dir. Şimdi, bu, tabii, özellikle metropol kentlerin
bu denli büyük bütçeler oluşturması doğrusu büyük kentlerin belediye
başkanlığına özendirici oluyor kimi kişileri ve Türkiye, Yerel Yönetimler
Yasası’nda yeni bir gelenek oluşturuyor. Önce büyük kentlerin belediye başkanı
olunuyor, oradan bir parti kuruluşuna geçiliyor, o partinin başkanlığına
getiriliyor, oradan Başbakanlık ve belki, şimdi yeni bir gelenek oluşacak,
Başbakanlıktan da Cumhurbaşkanlığına giden bir yol açılacak.
Şimdi, örneğin
İstanbul Büyükşehirde 30-35 milyar dolarlık bir rant
olduğu söyleniyor. O nedenle herkesin ilgisini çekiyor olması da buradan
kaynaklanıyor. Şimdi, ama “Kentimizi ve kendimizi yönetelim.”
diyen ve doğrudan demokrasiyi yerel yönetim anlayışlarına katmak isteyen kimi
belediye başkanlarımız da, ne yazık ki rejimin, sistemin ve onun getirdiği
yargının kadrine uğruyor ve yüzde 60-70’i aşan oylar almasına karşılık işte 11
belediye başkanımız bugün ne yazık ki cezaevinde ve on dört aydır da içeride
yatıyor.
Şimdi, bir de
yerel yönetimde Avrupa özerklik şartını Türkiye kabul ediyor, ancak birtakım
çekinceler koyuyor. Bu çekincelerden en önemlisi halka
başvurmak, referandum. Örneğin, bunu kabul eden birtakım ülkelerde
örnekler var. O kentte yaşayan halkın bilgisine başvuruluyor “Bunu istiyor
musunuz, istemiyor musunuz?” diye. Örneğin İsviçre’de -ki daha önce de
paylaşmıştık bunu, ama bir kez daha anımsatmakta yarar var, halkın doğrudan bu
sürece katılması açısından- örneğin, Zürih’te, kent merkezinde bir kışla var ve
50 bin imza toplandığı zaman o konuda referanduma gidiliyor ve nitekim, bu kışlanın kalkması konusunda 50 bin imza
toplanıyor ve merkezî yönetime veriliyor, referanduma gidiliyor ve o kışlanın
kent merkezinden kaldırılması kararı çıkıyor ve kışla kaldırıldıktan sonra, o fiziki
yapı, bütün oradaki halkların temsilcilerine, oranın kültür örgütlerine,
kurumlarına devrediliyor.
Şimdi, doğrusu
bir de merak ettiğim şey, Ankara ve İstanbul büyükşehirlerinde, elbette ki, o
kentin dokusunu süsleyen, güzelleştiren, renklendiren çiçeklerdir her mevsimde.
Tabii, işte bir lale devrini yaşıyor olmamız, Ankara’da… Tabii, Ankara’nın
dokusu gerçekten bozuldu, militarist bir anlayış aynen o kent dokusuna yansıdı.
Örneğin o zincirler… Her bir yerde zincirlerle, kenti zincirlediler ve bu ideolojik,
tabii şeye yansıyor. Örneğin, Ankara’nın her bir yerinde, merkezinde… Hoş, iki
gün önce kaldırıldığını gördüm, başka yerlerden de kaldırıldı mı bilmiyorum.
Örneğin, uluslararası trafik işaretleri var herkesçe bilinen, kabul edilen ama
işaretin yanında da koskocaman, altta “Sola dönüş yasaktır.” diye de bir yazı
var. Şimdi, bu, ideolojik bir tavır. Neden böyle bir
yazıya gereksinme duyuluyor ki, sola dönüş yasaktır, sola dönüş yasaktır. Oysa, o yasaklanan, insanlığın ve Türkiye’nin kurtuluşunun
önünü açacaktır. Sola dönüşte ve solda olacaktır ne olursa ama ne yazık ki, her
yerde sola dönüş yasak konulmuş.
Şimdi, bu peyzaj giderleri
ne kadar büyükşehir… O konuda eğer Sayın Bakanlık biliyorsa, doğrusu
bilgilendirilirse de seviniriz. Yani şimdi böyle yoksul bir ülkenin peyzaj
giderleri için ne kadar her yıl bütçeden para ayrılıyor, belediye bütçesinden?
Oysa kendileri üretim istasyonları kurabilirler, tohumlardan fideler elde
edilir, şaşırtılır ve kentin dokusu belki ayrılan paranın en az onda 1’ine bu karşılanabilinir.
Fakat bunların tabii, ne yazık ki fazla bir denetimi olmuyor. İstanbul’da
Mimarlar Odası 1/100.000’lik projenin gerçekten İstanbul’un tarih, kültür
miraslarını yerle bir edeceğini, su havzalarının ve göl havzalarının yok
edilerek betonlaştırılacağını gerekçe göstererek başvurdu ve iptal edildi bu
proje. Ancak, bu son 29 Mart seçimlerinden sonra belediye meclisinde bu kararla
yeniden proje kararlaştırıldı. Buna göre, öyle plazalar oluşturulacak ki
örneğin o plazanın altından giren, kendi aracıyla… Belki 10 kat, 20 kat aşağıda
otoparklar var ve sonra da 30, 40, 50, 60 kat yukarıda iş yeri ve konutu var.
Tamamen izole olan, halktan, toplumdan, üretimden ama kendi dünyasını kuran bir
kent anlayışı ve bu da neler getiriyor bilemiyoruz ama yeniden Mimarlar
Odasının bunun iptali için başvurduğunu biliyoruz.
Kentsel dönüşüm
projelerini de bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor. 2005 yılında çıkarılan
5393 sayılı Yasa’da kentsel dönüşüm yetkisi belirlenmiş. Geçen dört yıllık
sürede de bu yetkiyle pek çok kentsel dönüşüm projesi gündeme gelmiş. Bu
projelerin ortak özelliği ise hepsinin de tartışmalı olması, halkın tepkisine
yol açması ve büyük rantlar yaratmış olmasıdır. Büyük
kentlerin varoş olarak görülen yerleşim alanlarında gerçekleştirilmek istenen kentsel
dönüşüm projesi adı altındaki yıkımlarla insanlar evlerinden barklarından
sökülüp atılmak istenmektedir. Yalnızca İstanbul’da 650 binden fazla evin
yıkımı, 3 milyon insanın yerinden edilmesi söz konusudur. Bu gerçekler ortada
iken ne oldu da böyle bir değişikliğe gerek duyuldu? Bir an için, yoksullar,
işçiler, mağdurlar, ötekiler için düzenlemeler mi yapılacak diye düşünebiliriz;
yeşil alanlar, ortak kullanım alanları çoğaltılacak, kentler nefes alacak
diyebiliriz ama değişiklikte buna ilişkin düzenlemeler ne yazık ki
görülmemektedir. Değişikliğin genel gerekçesi kentsel dönüşümden, eskiyen
kentten söz ediyor. Oysa kentsel dönüşüm için yerel yönetimler yeter ölçüde yetkiye
sahiptirler. Bu yetkiyi de dört beş yıldan beri kullanmaktadırlar.
Üzerinde konuştuğumuz
madde yürürlük maddesidir. Hukukun evrensel kurallarından biri ise yasaların
geçmişe yürümeyeceği kuralıdır ama bu yasa değişikliği önerisine eklenen geçici
madde bu evrensel kuralı çiğnemektedir. Bu yasa geçmişe yönelik
uygulanabilecektir. Bu da göstermektedir ki yasa değişikliği, bir eksiği,
uygulamadaki bir açığı kamu yararına gidermek amacıyla hazırlanmamıştır.
“Kentsel dönüşüm”
adı altında yurttaşla mahkemelik olan kimi yerel yönetimleri kurtarmak amacıyla
hazırlandığı da burada saptanmıştır. Özellikle büyükşehir belediyelerinin
“kentsel dönüşüm” adı altında kenti bütünüyle rant
alanına dönüştürmelerini kolaylaştırmak amacıyla hazırlanmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Birdal, lütfen tamamlayınız.
AKIN BİRDAL
(Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Oysa halktan yana
bir yönetim istiyorsak, ranta değil kentte yaşayanlara
yönelik bir kent istiyorsak doğrudan halka başvurarak halk için ve halka
birlikte o kentin yönetilmesi gerekmektedir. Demokrasinin de çağdaş kent
yönetiminin gereği de ancak böyle sağlanabilinir ve umut ediyoruz ki bu
tartışmalardan yine doğrudan demokrasi anlayışıyla bir yerel yönetim anlayışı
da yönetilmesine katkı sağlar.
Bu duygularla
hepinizi selamlıyor, saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Birdal.
Madde üzerinde
iki adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme
alacağım:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
509 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3. maddesinde geçen “Bakanlar Kurulu”
ibaresinin “İçişleri ve Bayındırlık ve İskan
Bakanlıkları” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Alim Işık |
|
Erkan Akçay |
|
Yılmaz Tankut |
|
Kütahya |
|
Manisa |
|
Adana |
|
Cemaleddin Uslu |
|
Oktay Vural |
|
Metin Çobanoğlu |
|
Edirne |
|
İzmir |
|
Kırşehir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
509 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
|
R. Kerim Özkan |
|
Rasim Çakır |
|
Yaşar Tüzün |
|
Burdur |
|
Edirne |
|
Bilecik |
|
|
Malik Ecder Özdemir |
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
|
|
Sivas |
|
Malatya |
|
Madde 3. Bu Kanun
hükümlerini İçişleri Bakanı yürütür.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Yaşar Tüzün, Bilecik
Milletvekili.
Buyurun Sayın Tüzün. (CHP sıralarından alkışlar)
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlar; kanun teklifinin
3’üncü maddesinde vermiş olduğumuz önergenin lehinde söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, tabii, bu bir tasarı değil, Hükûmet
tarafından gelen bir tasarı değil, bu bir teklif. Tabii, teklifin içeriğine ve
gerekçesine baktığımızda bu teklife imza atan arkadaşlarımızın geçmişte hepsi
veya büyük bir kısmı büyükşehir alt kademelerinde -gerçi ona alınganlık
gösteriyorlardı, alt kademeyi değiştirdik ilk kademe belediyeleri yaptık- ilk
kademe belediyelerinde görev yapıp da bu teklife nasıl ve niçin imza attıkların
anlamak mümkün değil.
Özellikle ilk
kademe belediye başkanlığı yapan arkadaşlarımızın büyük bir sıkıntısı
büyükşehirde yetkilerin tamamının elinde bulundurulmasından dolayı hizmet
edemedikleri noktasında. Tabii, teklif
sahibine baktığımızda Sayın Bayraktar -zaten Genel Kurulda iki gündür yok,
bilemiyorum işi vardır, başka bir sebebi vardır- geçmişte Beyoğlu Belediye
Başkanlığı yaptı, işte İdris Bey aramızda, Tuzla Belediye Başkanlığı yaptı,
Kartal Belediye Başkanlığı yapan Mehmet Bey var, Bağcılar Belediye Başkanlığı
yapan arkadaşımız hepsi teklif sahibi. Yani bir akıl tutulması yaşıyoruz
gidiyor arkadaşlar çünkü eğer bu kanun biraz sonra yasalaşır ise -zannediyorum
bu konuda kararlı davranıyorsunuz, yasalaştıracaksınız- ancak o zaman ilçe
belediyelerinin varlığı ve önemi kalmayacak. O zaman ilçe belediyelerini
kapatalım, gerçekten de kapatalım; yeni bir teklif hazırlayın hepsi muhtarlık
olsun, büyükşehre bağlı mahalle muhtarlığı olarak görevine devam etsin.
Tabii, eğer
gerçekten böyle bir kanun ihtiyaç ise, gerçekten söylüyorum, böyle bir kanun
ihtiyaç ise, sadece ve sadece, zaten 3593 sayılı Yasa’dan aldığı avantajları en
iyi şekilde kullanan Türkiye’de 16 tane mi belediye var? Eğer gerçekten böyle
bir ihtiyaç varsa, Türkiye’deki tüm il belediyelerine veyahut nüfusu 100 binin
üstünde olan belediyelere bu yetkileri tanımamız gerekiyor. Birtakım kriterler getirdiniz. Bu kriterler
sayesinde Bakanlar Kuruluna yetkiyi devrettik ama maalesef, yine bu 16
padişahlığın yanına bir padişahımız daha var, baş padişahımız, o da bildiğiniz
gibi TOKİ. TOKİ’yi yine bu Bakanlar Kurulunun 2180
sayılı İhale Kanunu’nun dışında tuttuk, yine o imparatorluğuna, baş
padişahlığına devam edecek.
Kuşkusuz, bu
teklif hazırlanırken 16 büyükşehrin dışında daha önemli olan 2 belediyeyi
ilgilendirmekte; bunlardan bir tanesi Ankara Büyükşehir Belediyesi, diğer ise
İstanbul Büyükşehir Belediyesi.
Değerli
arkadaşlarım, hepinizin de bildiği gibi burası Türkiye Büyük Millet Meclisi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, 72 milyon insanımızı temsil ediyor. Sadece Ankara
Büyükşehir Belediyesinin yaşadığı sıkıntıları demiyorum, yasal olmayan,
vatandaşımızın üzerinde kullanmış olduğu hakları telafi edebilme adına kanun
çıkartıyoruz ve burayı, Türkiye Büyük Millet Meclisini, maalesef Ankara
Büyükşehir Belediye Meclisi toplantı salonu hâline getirdik. Bunu nereden
çıkardınız diyeceksiniz. Bakınız, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul
çalışmalarına katılan bürokratlarla ilgili bilgi formu, bu form. Bu, Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından tutuluyor.
Bu formun ilk
sırasına baktığımızda: “Adı ve soyadı: Faruk Erciyes.” “Bakanlık ve Kurum” yani görevi: “Ankara Büyükşehir Belediyesi. Birimi: İmar Dairesi. Görevi: Daire Başkanı.” Telefon,
e-posta adresi ve imzası. İşte buyurun.
Yani, Ankara
Büyükşehir Belediyesine bağlı bir imar dairesi daire başkanının Türkiye Büyük
Millet Meclisine bizzat gelerek, bürokrat arkadaşlarımızın içerisine, bakanlık
bürokratlarının içerine oturup bu kanunu takip etmesinin, bu kanunla birebir
ilişki kurmasının temel sebebi ne olabilir? Buna iktidar partisinin
yetkililerinin ve Hükûmet yetkilisinin en kısa
zamanda cevap vermesi gerektiğini düşünüyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Tüzün, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
YAŞAR TÜZÜN
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım, kuşkusuz, bugün, bu akşam yaşanan bu önerge
krizine de değinmeden geçemeyeceğim. 340’a yakın, büyük bir çoğunluğa yakın bir
siyasi parti tarafından hazırlanan bir önergenin geri çekilmesinin, Anayasa’ya
aykırı veya değil, uygulama noktasında teklifin geri çekilmesinin neden ve
niçin olduğunun AKP Grubu yetkilileri tarafından açıklanması gerekir. Bu çok önemli. Bu teklif niçin verildi, burada 6
arkadaşımızın neden imzası var ve yapılan müzakerelerden sonra bu önerge neden
çekildi? Bunun açıklığa kavuşması gerekir diye düşünüyorum. Eğer biz mahallî
idarelere, yerel yönetimlere gerekli yetkiyi ve desteği vereceksek, temel kural
şudur arkadaşlarım: İçiçleri denilen Bakanlık iç
işlerinden sorulu olmalı, Türkiye'nin asayişinden, emniyetinden, kıyı
sorunundan sorumlu olmalı. Biz Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak mahallî
idarelere, yerel yönetimlere yetkimizi devredeceksek bakanlık sayısını yirmi
yediden yirmi sekize çıkartalım, mahallî idarelerden sorumlu bir yerel yönetim
bakanlığı kuralım. O zaman yetki karmaşasını da ve mahallî idarelere verilecek
yetkileri de ilgili bakanlığın denetlemesi daha uygun olacaktır diye düşünüyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Tüzün.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
509 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3. maddesinde geçen “Bakanlar Kurulu”
ibaresinin “İçişleri ve Bayındırlık ve İskan
Bakanlıkları” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge
üzerinde söz isteyen Alim Işık, Kütahya Milletvekili.
Buyurun Sayın
Işık.
ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 509 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerinde
vermiş olduğumuz önerge hakkında görüşlerimi belirtmek üzere söz aldım. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin
başında, teklifin geçici 1’inci maddesinde bir grup AKP’li milletvekili
tarafından verilen ve ülkemizi dünya ülkeleri gözünde âdeta bir kabile devleti
görüntüsüne sokacak olan, hukuk tanımazlığın ne boyutlara ulaştığını gösteren
değişiklik önergesine ilişkin haklı ve yerinde uyarıları nedeniyle Sayın
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Oktay Vural’a ve Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkan Vekili Mehmet Akif Hamzaçebi’ye
milletim adına teşekkür ediyorum.
Ayrıca, bu
önergenin geri çekilmesi için gerekli adımı atan Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkan Vekiline ve Meclis Başkan Vekiline de hepimiz adına teşekkür
ediyorum, bir skandalı önlemiş oldular. Ama bu vesileyle, bu önergeye imza atan
değerli milletvekillerinin imzalarının alınıp alınmadığını da merak etmekteyim?
Milletvekili önergeye imzayı verecek ama geri çekerken imzalarının alınıp
almadığını da, yüce Meclisin huzurunda, buraya, kayıtlara geçmesi açısından
dile getirmem gerekiyor.
NURİ USLU (Uşak)
– Öyledir.
ALİM IŞIK (Devamla) – O milletvekilleri çektiyse problem yok, ama
onlar adına Sayın Başkan Vekili ya da Meclis Başkanı çektiyse, problem var.
Değerli
milletvekilleri, benden önce konuşan muhalefet partilerine mensup birçok
hatibin de dile getirdiği gibi, bu tek maddelik kanun teklifi, özetle Adalet ve
Kalkınma Partisinin, TOKİ ve rant sevdasıyla özellikle
elinde bulundurduğu büyükşehir belediye sınırları içerisindeki alanlara kentsel
dönüşüm alanları adı altında rantsal bölüşüm alanları olarak istediği zaman el
koymasını sağlayan, Anayasa’ya ve yürürlükteki mevzuata aykırı, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi hükümlerine ters hükümler içeren, âdeta çadır devletlerinde
veya muz cumhuriyetlerinde görülebilecek “Ben yaptım, oldu.” mantığıyla
hazırlanmış bir tekliftir.
Kusura
bakmayınız, Komisyona bir paragraf hâlinde gelmiş ama komisyon görüşmeleri
sırasında verilen önergelerle on dört paragraf ve bir geçici madde ilavesiyle
dört sayfalık tek maddelik bir kanun teklifi hâline getirilmiş teklifin, bu
Meclisin alışkanlıklarıyla hiçbir ilişkisi yoktur.
Yine, muhalefet
partilerine mensup değerli komisyon üyelerinin toplam on iki sayfayı bulan
muhalefet şerhlerinde gerçekten ciddi uyarılar vardır, gerçekten bu Meclise
yakışmayacak ve geri adım atılmasını teklif eden, talep eden çok ciddi uyarılar
vardır, ama maalesef bu saate kadar bu uyarıların hiçbirisi dikkate
alınmamıştır.
Diğer yandan,
hâlen ülkemizde özellikle düşük nüfuslu yüzlerce belde belediyesi, çalıştırdığı
personelin ve belediye başkanının maaşını ödeyemezken, sosyal güvenlik prim
borçlarının hiçbirini bugüne kadar yatıramamışken ve bu prim borçları
karşılığında belediyenin elindeki taşınır ya da taşınmaz mal varlıklarına
ipotek vermişken, bu sorunlar dağ gibi yığılmış ve çözüm beklerken, alelacele,
böyle bir, bir maddelik kanun teklifinin bugün bu Meclisin gündemine getirilmiş
olmasını da anlayabilmiş değilim. Yangından mal
kaçırma anlayışıyla, bu yasama yılının son döneminde bu teklifin sıkıştırılmış
olması ve gecenin bu saatlerine kadar tartışmalara neden olan birçok konuya
açıklık getirilmemesi manidardır.
Kendi seçim
bölgem Kütahya ilinde, Simav ilçesinin Öreyler, Çaysimav, Bahtıllı, Kalkan, Şenköy, Yeşliköy belde
belediyeleri -biraz önce bahsettiğim- belediye başkanı maaşını ödeyemeyen
belediyelerdir. Aynı şekilde, Tavşanlı’nın Balıköy
beldesi, Gediz ilçemizdeki yedi, sekiz belde belediyesi, gerçekten, bugün,
belediye başkanının üç dört maaşı içeride olan ve çalıştırdıkları insanların
maaşlarını ödeyemeyecek durumda, kötü durumda, son derece sıkıntılar içerisinde
boğuşan belediyelerdir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı).
BAŞKAN – Sayın
Işık, lütfen tamamlayınız.
ALİM IŞIK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
863 belde
belediyesinin son kez belediye başkanlığı seçimine girmiş olması 2.000 nüfusun
altında kalması nedeniyle maalesef bu sorunları ayrıca büyütmüş ve bu belediye
başkanlarının hepsi, şu anda, yarınlarının ne olacağını bilemez, vatandaştan
gelen soruların hiçbirisine cevap veremez durumdadır. Maalesef, Sayın Bakana da
biraz önce sorduğumda bu konuda bir çalışmalarının olmadığını ifade etti.
Geliniz, bu büyük
sorunlar dururken, bu tür, kişilere has yasaları bu Meclisin gündemine
getirmeyelim ve Meclisimizin yüceliğine de gölge düşürmeyelim diyor, önergemize
desteğinizi bekleyerek tekrar hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Işık.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
3’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, biraz önce Sayın Yaşar Tüzün
bir konuyu dile getirdi, bir belediyenin yetkilisinin burada bulunduğunu
söyledi. Şimdi, ben, Sayın Bakandan böyle bir kişinin Meclis Genel Kuruluna
girmesi konusunda Hükûmetiniz tarafından
görevlendirilip görevlendirilmediğini ve Meclis Başkanlığından bu şahsın hangi
sıfatla bu yüce Kurula girdiğinin bildirilmesini istiyorum.
Sayın Başkanım,
çok önemli çünkü eğer buraya gerçekten Hükûmetin
yazılı şeyiyle olmadan girilebiliyorsa vahim bir durumla karşı karşıyayız
demektir.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Vural.
Buyurun Sayın
Bakanım.
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Şimdi, konu, bildiğiniz gibi kentsel
dönüşüm kanunu tasarısı. Belediyeler Kanunu’yla alakalı bir teklifi burada
görüştük. Dolayısıyla, görüşmeler esnasında, özellikle, Ankara Büyükşehir
Belediyesinde görevli olan bir arkadaş buraya katıldı, görüşmeler esnasında
ihtiyaç duyulması hâlinde bilgisine müracaat edilmek üzere. Sorulara cevap…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Siz mi görevlendirdiniz? İstediniz mi yazılı olarak?
BAŞKAN – Bir
saniye Sayın Milletvekili.
Buyurun Sayın
Bakanım, devam edin.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Yazılı olarak siz mi talep ettiniz?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Hayır, yazılı olarak talep değil,
görüşmelere geldi, tutanaklarda katıldığına dair imzası var, ayrıca bir yazılı
görevlendirmeyle gelmedi arkadaş. Oturuma katıldı ve ihtiyaç da olmadı kendisinin
bilgisine ama görüşmeler esnasında yüce Meclisi…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Merkezî yönetim olarak…
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Sayın Vural…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Bir mahallî idareyi vesayetiniz altında değil…
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Şimdi, bu ifade, nihayetinde, buraya
katılan Bakanlığımıza ait…
OKTAY VURAL
(İzmir) – Herkes böyle gelirse…
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – …İçişleri Bakanlığına ait görevliler
olduğu gibi büyükşehir belediyesinin de görevlileri bir kamu görevlisidir.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Mahallî İdareler Genel Müdürlüğü var İçişleri Bakanlığına dair.
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) –Büyükşehir belediyeleriyle ilgili ciddi
anlamda bir kentsel dönüşüm kanun teklifini burada görüşüyoruz,
yasalaştırıyoruz ama sizin özellikle bunu kişiselleştirecek tarzda ifade
etmenizin de çok doğru olduğu kanaatinde değilim…
OKTAY VURAL
(İzmir) – İfade eden ben değilim, Divandaki arkadaş ifade etti.
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – …hepimiz bir kamu görevlisiyiz.
Evet, teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Bakanım, teşekkür ediyorum, konu anlaşılmıştır.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sizin de haberiniz yok, yanınızdaki bürokrat arkadaş…
BAŞKAN – Teklifin
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için iki
dakika süre veriyorum ve başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, 509 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucu:
“Oy sayısı : 217
Kabul : 205
Ret : 11
Çekimser : 1
Boş : -
Geçersiz : - (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Yaşar Tüzün Gülşen
Orhan
Bilecik Van”
Böylece teklif
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
5’inci sırada yer
alan Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
5.-
Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/773) (S. Sayısı: 475) (xx)
BAŞKAN - Komisyon
ve Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu,
475 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Erkan Akçay, Manisa
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Akçay. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz 475 sıra sayılı Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Muhterem heyetinizi partim ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, hak kavramı, özel hukukun temel kavramlarından birisidir.
Temel hak ve özgürlükler, çağdaş anayasa hukukunun temel konularından
birisidir. Hayat hakkı, bütün hakların kaynağıdır. Özgürlüğün bir diğer ifadesi
de mülkiyet hakkında kendisini göstermektedir. Mülkiyet hakkı olmadan, bir
haktan söz etmek mümkün değildir. Mülkiyet hakkının ihlali, aynı zamanda
bireyin özgürlük hakkının da ihlalidir. Türk Medeni Kanunu’nun 683’üncü
maddesi, mülkiyet hakkını düzenlemektedir. Bu maddeye göre, bir şeye malik olan
kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma,
yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız
olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her
türlü haksız el atmanın önlenmesini de dava edebilecektir.
Mülkiyet hakkı,
mutlak bir haktır. Herkes bu haklara saygı göstermekle, bu hakları ihlal
etmemekle yükümlüdür. Anayasa’mızın 13’üncü maddesine göre de temel hak ve
özgürlükler, özüne dokunulmaksızın yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde
belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlandırılmaktadır. “Bu
sınırlamalar, Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik
cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” denilmektedir.
Kanunen geçerli
bir kamulaştırma yapılmaksızın mülkiyet konusu taşınmaz mala el atılması,
mülkiyet hakkının ihlalidir. Hukukumuzda kamulaştırmasız el atmaya karşı etkili
hukuk yolları olmadığından, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine bu konuda çok sık
başvuru yapılmaktadır.
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 475 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Değerli
milletvekilleri, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 38’inci maddesindeki
“Kamulaştırma yapılmış, ancak işlemleri tamamlanmamış ve kamulaştırma
yapılmadan el atılarak kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına yönelik bir
ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmaz malın, malik, zilyet
veya mirasçılarının bu taşınmaz mal ile ilgili her türlü dava hakkı yirmi yıl
geçmekle düşer. Bu süre taşınmaz
mala el koyma tarihinden başlar.” hükmü Anayasa Mahkemesi tarafından 2003
yılında iptal edilmiştir.
Özetleyecek
olursak, Kamulaştırma Kanunu’nun “Kamulaştırma yapılmadan, el atılarak kamu
hizmetine ayrılan taşınmaz malın sahiplerinin bu taşınmazla ilgili dava hakkı
yirmi yılı geçmekle düşer.” hükmü iptal edilmiştir.
Bilindiği gibi,
Anayasa Mahkemesi kararları geriye dönük yürümemektedir. Bu nedenle, birbirinin
zıddı olan iki ayrı içtihat ve görüş farklılığı ortaya çıkmıştır. Bunlardan
birincisine göre, iptal kararının yürürlüğe girdiği tarihe kadar yirmi yıllık
dava açma süresi geçerlidir ve bu süreyi geçirmiş olanlar kamulaştırmasız el
koyma sebebiyle dava açamayacaktır. İkinci görüşe göre ise Anayasa Mahkemesinin
iptal kararıyla yirmi yıllık hak düşürücü süre ortadan kaldırıldığı için her
zaman dava açılabilecektir.
Tasarı 2942
sayılı Kamulaştırma Kanunu’na geçici madde eklenmesi suretiyle söz konusu
içtihat farklılığını gidermeyi ve kamulaştırması yapılmadan el konulan
taşınmazlara ilişkin tazminat taleplerinde, mahkeme safahatında veya mahkeme
kararı üzerine yapılacak işlemleri düzenlemektedir.
Biraz önce de
değindiğimiz gibi, Anayasa Mahkemesi 2942 sayılı Kanun’un 38’inci maddesini
2003 yılında iptal etmiştir. Peki, aradan geçen yedi yılda neden yeni bir
düzenleme yapılmamıştır ve 2003 yılından beri neden beklenmiştir bu yedi yılı
aşkın süre içerisinde? Gecenin sabaha yaklaşan bu saatinde bu defa alelacele bu
tasarıyı görüşüyoruz. Eğer bu kadar beklendiyse, bu konuda Yargıtay İçtihadı
Birleştirme Genel Kurulu kararı neden beklenmemiştir?
Değerli
milletvekilleri, tasarının tümüne baktığımızda, bu düzenlemede Anayasa
Mahkemesinin Kamulaştırma Kanunu’nun 38’inci maddesini iptaline dayanak olan
Anayasa’nın 2’nci, 13’üncü, 35 ve 46’ncı maddelerinin yeterince dikkate
alınmadığını görüyoruz. Tasarının genel gerekçesinde Anayasa Mahkemesinin iptal
kararıyla ortaya çıkan içtihat farklılığının giderilmesinin amaçlandığı ifade
edilmektedir. Oysa içtihat farklılığının da yine Yargıtay tarafından
giderilmesi ya da Yargıtayın içtihadı birleştirme
kararından sonra yasal düzenleme yapılması daha uygun olurdu diye düşünüyoruz. Hükûmetin Yargıtay tarafından verilecek bu kararları
beklememesinin nedeni nedir? Hükûmet yargının bu
konuda vereceği karardan mı çekinmektedir?
Bu tasarının
ayrıca Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonunda görüşülmemesi de bir
usul noksanlığıdır.
Anayasa’nın
46’ncı Maddesinde öngörülen ve temel unsuru “kamu yararı” olan kamulaştırma,
bir taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkının, kamu yararı için, karşılığı ödenmek
suretiyle, malikinin rızasına bakılmaksızın idarece kaldırılmasıdır.
Kamulaştırma bedeli nakden ve peşin ödenir.
Kamulaştırmasız
el koymayı yeniden düzenleyen bu tasarının da ana ilke olarak kamulaştırmayı
düzenleyen Anayasa’nın 46’ncı maddesine paralel olarak tazminatın da nakden ve
peşin olarak ödenmesini öngörmesi gerekirdi.
Bu tasarının
düzenleyici etki analizi de yapılmamıştır. Bu nedenle Hükûmet,
idarelerin nasıl bir bedelle karşılaşacağını bilememekte ve nakden ve peşin
ödemeyi göze alamamaktadır. Açıkçası Hükûmet, bütçe
imkânları bakımından zora düşmekten çekinmektedir. Oysa ciddi bir araştırma ve
analizi yapılsaydı bu endişelerin ne ölçüde geçerli olduğu ortaya
çıkabilirdi. Böylesine önemli bir
tasarının mutlaka bu düzenleyici etkisinin araştırılması gerekirdi.
Kamulaştırma,
Anayasa’nın 35’inci maddesinde teminat altına alınmış olan mülkiyet hakkına
getirilmiş bir sınırlamadır. İdare, kendisine Anayasa tarafından tanınan
yetkileri yasaya uygun bir şekilde kullanmadan taşınmaza el atarak kamulaştırma
ilkelerine aykırı davranamaz. Eğer kamulaştırma ilkelerine aykırı davranmışsa,
bu aykırılığı yine kamulaştırma ve tazmin ilkelerine riayet ederek düzeltmek ve
tazmin etmek durumundadır.
Anayasa Mahkemesi
kararında dile getirildiği üzere, Anayasa’nın sınırlarını belirleyerek izin
verdiği kamulaştırma yöntemini kullanmadan yapılan el atmalar yirmi yıl
geçtikten sonra yasal bir kamulaştırmanın bütün sonuçlarını doğurmakta ve
taşınmazın, idarenin tapu kütüğüne tescili ile sonuçlanmaktadır. Burada söz
konusu olan, anayasal ve yasal dayanağı olmayan kamulaştırma olmaksızın bir el
koymadır. Yirmi yıllık hak düşürücü sürenin geçmesiyle taşınmaz malikinin her
türlü dava açma hakkının engellenmesi ve taşınmazın parayla ifade edilen bir
bedel ödenmeksizin idareye geçmesi, mülkiyet hakkının sınırlanmasını da aşan,
hakkın özünü zedeleyen bir durumdur.
Değerli
milletvekilleri, hukuk devletinin bazı özelliklerini hatırlamamızda fayda
vardır: Hukuk devleti, temel hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren devlettir.
Hukuk devleti, her eylem ve işlemi hukuka uygun olan devlettir. Hukuk devleti,
Anayasa’ya aykırı davranışlardan kaçınan devlettir. Hukuku devleti, hukuku
devlet organlarına egemen kılan devlettir. Hukuk devleti, yargı denetimine açık
olan devlettir ve son olarak hukuk devleti,
yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri
ile Anayasa’nın bilincinde olan devlettir.
Değerli
milletvekilleri, hukukun genel ilkelerinden birisi de mülkiyet hakkının “zaman
ötesi” niteliği ve mülkiyet hakkının zaman aşımına uğramamasıdır. Bu nedenle
Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu tarafından bir taşınmazın malik, zilyet veya
mirasçılarına tanınmış olan hakların, hak sahiplerince yirmi yıl boyunca
kullanılmaması, o kimselerin taşınmazla aralarındaki ilişkiyi fiilen kestiğini
göstermiş olsa bile o taşınmazla aralarındaki hukuksal ilişkinin sona erdiğini
göstermez. Devletin fiilî davranışının hukuk kurallarına uygun olması,
kazanılmış haklara saygı duyulmasını gerektirir. Hukuk devletinin, hukukun
genel ilkelerinin ve kazanılmış haklara saygının amacı ise bireyin hukuk güvenliğini
sağlamaktır. Devlet, kamu yararı gözetirken de bu ilkelere uymak durumundadır.
Tasarı her ne
kadar kamulaştırmayı değil, kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminatı
düzenliyorsa da konu kamulaştırma hukuku ile doğrudan ilintilidir. Dolayısıyla kamulaştırma yapılmıyormuşçasına
başta Anayasa'nın 46’ncı maddesi olmak üzere kamulaştırma mevzuatına uygun bir
düzenleme yapılması gerekirdi. Bu husus dikkate alınmadığı için dava yolunu
zorlaştıran bir düzenleme yapılmıştır.
Uzlaşma yolu ile
dava yolu eşit bir statüde değerlendirilmemiştir. Oysa Anayasa Mahkemesinin
iptal gerekçesi dava yolunun önündeki engelleri kaldırmakta ve bu konuda hiçbir
tereddüde mahal bırakmamaktadır. Bu nedenle düzenleme Anayasa'nın 36 ve
138’inci maddelerine de aykırıdır.
Anayasa'nın
36’ncı maddesinde "Herkes, meşrû vasıta ve
yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı
olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme,
görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz." denilmektedir.
Anayasa’nın
138’inci maddesinde ise "Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme
kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir
suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez."
denilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, tasarıda, uzlaşma yoluyla ödenecek tazminat bedellerinin bütçe
imkânları dâhilinde taksitler hâlinde ödeneceği öngörülmektedir. Ayrıca,
kesinleşen mahkeme kararlarına dayanılarak yapılacak ödemelerin de idarelerin
yılı bütçelerinde sermaye giderleri için öngörülen ödeneklerden yüzde 2 pay
ayrılmak suretiyle, ödenecek tutarın ayrılan ödeneği aşması durumunda ise garameten taksitlerle ödeme yapılacağı öngörülmektedir.
Düzenlemenin bu hâli taksit süresini ve tutarını belirsiz hâle getirmektedir.
Taksit tutarı ne olacak, taksit ve ödeme süresi ne olacak belirsizdir.
Mahkeme kararı
gereğince ödenecek olan nakdî tazminatın Anayasa’nın 138’inci maddesine göre
derhâl ödenmesi gerekmektedir. Ancak Hükûmet, ileride
neyle karşılaşacağını öngöremediği için taksitle ödemeyi getirmektedir. Ancak,
bilinmeyen ve belirsiz bir durum için yine belirsiz bir taksitlendirme şekli
getirmek doğru değildir. Bu durumda en makul çözüm, ödemenin aylık eşit
taksitler hâlinde ve azami beş yıl içinde yapılmasıdır. Böylelikle, yapılan bu
düzenleme Anayasa’nın 46’ncı maddesine de uygun hâle gelebilecektir. Ayrıca,
mahkeme kararı üzerinde yapılacak ödemeler için bütçeden ayrılan yüzde 2’lik
pay da ihtimaller dikkate alındığında oldukça düşüktür. Örneğin, 2009 yılı için
Karayolları bütçesinde sermaye giderleri için ayrılan pay 3 milyar 73 milyon
Türk lirasıdır. Yüzde 2 oranı 60 milyon Türk lirasına tekabül etmektedir. Bu
oran, eğer endişeler gerçekleşirse yetersiz kalacaktır.
Tasarının üçüncü
fıkrasında, uzlaşma yöntemlerinden birisi olarak imar mevzuatı çerçevesinde
başka bir yerde imar hakkı kullandırılması yani imar hakkı transferi
öngörülmektedir. Tasarıda imar mevzuatına atıf yapılmışsa da imar hakkı
kullandırılmasının tanımı ve mahiyeti belirsiz olduğundan ve imar mevzuatında
henüz bir düzenlemesi yapılmadığından bu düzenlemeyi yerinde bulmuyoruz. Bu
durum spekülasyonlara yol açacaktır. İmar mevzuatında
yeri ve tanımı olmadığından mutlaka açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Hâlen devam eden
kamulaştırmasız el atmaları ortadan kaldırmak için 2942 sayılı Kamulaştırma
Kanunu’nun 27’nci maddesindeki "Acele kamulaştırma" hükmünün de
yeniden düzenlenmesinde fayda vardır.
Değerli
Milletvekilleri, ülkemizin birçok yöresinde kamulaştırmaların zamanında
yapılmadığı ve istimlak bedellerinin zamanında
ödenmediğini biliyoruz. Bu gecikmenin çeşitli sebepleri olabilir ancak Hükûmetin görevi bu sorunları bir an önce çözerek
vatandaşlarımızın mağduriyetlerini gidermesi gerekmektedir.
Bu konuşmam
vesilesiyle kamulaştırmayla ilgili ilginç sorunlardan birisini yüce heyetinizle
paylaşmak istiyorum. Manisa ili Gördes ilçesi Karayakup
köyünde yaşanmaktadır bu sorun. Manisa'nın Gördes ilçesinde Karayakup
köyü yakınlarında Gördes Çayı üzerinde Gördes Barajı yapılmıştır. Gördes Barajı
su havzası içinde kalan Karayakup köyünün
kamulaştırılarak boşaltılması düşünülmektedir.
Gördes Barajı’nın
yapımına 1998 yılında başlanmış ve baraj 2009 yılında bitirilmiştir. Gördes
Barajı’nda 26 Kasım 2009 tarihinden itibaren su tutulmaya başlanmıştır. Doluluk
oranı şu an itibarıyla yüzde 35 civarındadır ve 2012 yılına kadar barajın
dolması beklenmektedir.
Barajda su
tutulmasına başlanmasına rağmen gerek Gördes Barajı su havzası gerekse baraj su
havzası mutlak koruma bandı içinde kalan Karayakup
köyünde kamulaştırma işlemleri 1998 yılından beri hâlâ tamamlanamamıştır.
Karayakup sakinlerine kamulaştırma işlemlerinden sonra nereye
yerleşecekleri hâlâ söylenmemiş, kendilerine yeni iskan
yerleri gösterilmemiştir. Köy sakinleri telaş ve endişe içindedirler.
Gördes Barajı
mutlak koruma alanı içinde yer alan Karayakup
köyündeki kamulaştırma işlemleriyle ilgili olarak 22 Mayıs 2008 tarihinde Çevre
ve Orman Bakanı Sayın Veysel Eroğlu’na bir soru
önergesi verdik. Sayın Bakan bize "Bahse konu Karayakup
köyü yerleşim yeri Gördes Barajı mutlak koruma alanı içinde kalmaktadır. Baraj, sulama ve içme suyu amaçlı olduğu için, 13 Şubat 2008
tarihli ve 26786 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Su Kirliliği Kontrolü
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’in
9’uncu maddesi gereğince mutlak koruma alanının kamulaştırması içme suyunu
kullanacak olan İzmir İZSU Genel Müdürlüğünce yapılacak olup, Karayakup köyünün iskân talepleri de kamulaştırmayı yapacak
olan İZSU Genel Müdürlüğünce yürütülecektir. Konu, İZSU Genel Müdürlüğüne
iletilmiştir.” şeklinde cevap vermiştir. Ancak, bilindiği gibi, Gördes Barajı
su havzası içinde kalan yerlerin kamulaştırılması Devlet Su İşleri tarafından
yapılmaktadır.
Su havzası içinde
kalan alanların kamulaştırma işlemleri hâlâ bitirilememiştir. Karayakup köylüleri tarlalarını ekip biçememektedirler,
Gördes Barajı mutlak koruma alanı içinde kalan evlerine bir çivi bile
çakamamaktadırlar.
Karayakup köyü boşaltılacağı gerekçesiyle bu köye hiçbir yatırım da
yapılmamaktadır. Bu nedenle, Karayakup köyünün
yolları kış mevsiminde yağıştan kapanmaktadır. Köylülerin bu mağduriyetlerinin
bir an önce giderilmesi, kamulaştırmaların bir an önce sonuçlandırılması ve
vatandaşlarımıza yeni iskân yerlerinin gösterilmesi gerekmektedir.
Hükûmet, kendi sorumluluğu içinde yer alan Gördes Barajı sulama havzası
içindeki yerlerin kamulaştırmasını on iki yıldır -sekiz yılı AKP İktidarı
dönemine aittir- bitirememesine rağmen…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Akçay, lütfen tamamlayınız.
ERKAN AKÇAY
(Devamla) - Bu kadar uzun süre içerisinde bu kamulaştırma işlerinin bitmemesine
rağmen, sorunu İZSU'nun üzerine yıkarak işin içinden
sıyrılmaya çalışmak doğru bir yaklaşım değildir. Karayakup
köylüleri bu kamulaştırma işlemlerinin bir an evvel sonuçlandırılmasını Hükûmetten beklemektedirler.
Bu düşüncelerle
muhterem heyetinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Akçay.
Tasarının tümü
üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz isteyen Hasip
Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun Sayın
Kaplan.
BDP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 475 sayılı
Kamulaştırma Kanunu Tasarısı’yla ilgili Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Mülkiyet hakkı
kutsaldır. Yani bunun tarihine indiğimiz zaman Hammurabi
kanunlarında, arkasından Roma hukukunda, 1215 tarihli Magna
Carta Libertatum’da, 1789
Fransız Yurttaş Hakları’nda, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesi’nde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Ek 1 Protokolü’nde,
Anayasa’mızda, yine Osmanlı İmparatorluğu döneminde İslam hukukundan günümüze
dinen hak ve helal kılınmış olanlardan günümüze mülkiyet hakkı en temel hak ve
hürriyetler içinde yer almış haklardan birisi.
Şimdi, burada
temel sorun, bu yasa çıkarılırken 2003 tarihli Anayasa Mahkemesi kararıyla
verilmiş bir iptal kararı. Tabii, yedi sene niye beklendi, bu enkaz bugüne
kadar kaldı, ayrı bir konu ancak bu konuda çok ciddi Yargıtay Hukuk Genel
Kurulu kararları, Anayasa Mahkemesi kararları ve yine elimizde Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kararları var. Bu konuda çok ciddi bir reforma gidildi,
Anayasa’da değişiklik yapıldı, kamulaştırmayla ilgili bir hüküm Anayasa’ya
konuldu. Ancak bu Anayasa’ya konulmasına rağmen, geçmişe yönelik olarak
mülkiyet hakkı ihlalleri konusundaki ihlaller giderilemedi. Aslında
bu tasarının bir noktada amacı bu. Gerçi, yargının yapması, içtihat
birliği sağlaması gereken bir konuda yasamanın bu alana girmesi hukuk
devletiyle çelişiyor ve çok da doğru değil. Ancak, şunu ifade etmekte yarar
görüyorum: Elimizdeki verilere baktığımız zaman çok ciddi Yargıtay İçtihadı
Birleştirme Genel Kurulu kararları var. Taşınmazın yola çevrilmesi, istimlaksiz taşınmaz malı yola çevirme, el atmanın
önlenmesi, velhasıl kamulaştırma yapılmış ancak işlemleri tamamlanmamış veya
kamulaştırması hiç yapılmamış iken el atılmış mülklerin ihlali burada söz
konusu.
Burada, Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu kararlarının yanında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin çok
ciddi ihlal kararları var ama üç tane örnek vermek istiyorum: Bir tanesi,
örneğin, Akıllı Türkiye Davası; 1975 yılında Millî Savunma Bakanlığı tarafından
bir kamulaştırma; Adana ilinin Osmaniye ilçesindeki davacılar; hemen bakıyorum,
yine bir başka olay Mardin’de, yine aynı şekilde Millî Savunma Bakanlığı; bir
tane de Şanlıurfa’da Karaköprü’de, yine Millî Savunma
Bakanlığı el atma, kamulaştırmasız el atma. Bu konuda çok ciddi hak
ihlalleriyle Türkiye mahkûm olmakta. Doğrudur ancak
“Bunca düzenlemeye rağmen değişen ne?” diye sormak gerekirse, günümüzde
Alpaslan 1 Barajı suları altında kalan ve hâlâ çözülemeyen istimlak
konusu var. Rize’de organize sanayi bölgesinde hâlâ çözülemeyen bir
kamulaştırma, istimlak konusu var. Bilecik-Bozüyük-Mekece çevre yolunun yapımında hâlâ çözülmemiş sıkıntılar
var. Alanya-Gazipaşa duble yolunun yapımında hâlâ
çözülmemiş kamulaştırma sorunları var. Yine, Türkiye’de enerji projeleriyle
ilgili çok ciddi kamulaştırma sorunları var. Ve en enteresanı da şunu
söyleyeyim: Maden Kanunu’yla gelecek olan çok ciddi ihlaller var.
Şimdi burada bir
konuya dikkat çekip tezadı koymak istiyorum. Şimdi en büyük ağa aslında hazine,
devlet ağa! Devlet ağa Türkiye’deki gayrimenkullerin yüzde 70’ine sahip. Devlet
ağanın
Bununla ilgili
bir önergemiz olacak. Bu önergeyle ilgili daha detaylı konuşacağız. Çünkü
mülkiyet hakkı ihlalleri artık sadece Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’yle
Avrupa Mahkemesinin konusu değil, Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin de bir
parçası oldu. Böylesi bir durum karşısında mülkiyet hakkının korunması
özellikle de vatandaşın mülkü olan konusunda devletin bizatihi kamu yararı
tespit edilmeden, kamu yararına kararlar alınmadan, kamulaştırma kararı
alınmadan, Anayasa’ya hüküm konmasına rağmen uygulama hataları var. Bu uygulama hataları konusunda Hükûmetin
mutlak surette açıklayıcı, detaylı bir yönerge, bir genelgeyi göndermesi, idari
birimlerin bu konuda daha dikkatli davranması, özellikle yerel yönetimler
konusunda yaygın sıkıntılar var ve DSİ’nin, baraj
yapılmasının, yol yapılmasının, benzeri, işte havaalanı yapılmasının, birçok
konuda bu kamulaştırma işlemlerinin Anayasa’nın son değişiklik hükümlerine göre
dikkate alınması gerekiyor. Böylesi bir tasarıda düzenleme yapılırsa
özellikle ödemelerde taksitle değil peşin, yani yüzde 2 konusu yeniden gözden
geçirilmeli, uzlaşma konusu yeniden gözden geçirilmeli, dava açma süresi de bir
yıl olarak, vatandaşın bundan haberdar olacağı makul bir süre olması gerekiyor.
Bu konuda bir iyileştirme olursa tasarının bir nebze olsun amacına ulaşacağına
inanıyorum.
Bu duygularla
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Kaplan.
Tasarının tümü
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Trabzon Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi. (Alkışlar)
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
CHP GRUBU ADINA
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak
üzere söz aldım. Sözlerime başlarken sizi saygıyla selamlıyorum.
Gecenin veya
sabahın bu ilerleyen, yaklaşan vaktinde vaktinizi fazla almak niyetinde
değilim.
Görüştüğümüz
tasarı Kamulaştırma Kanunu’na bir madde eklenmesini düzenliyor. Geçici bir
madde ekleniyor ama etkisi, uygulaması çok uzun sürecek olan bir madde.
Hepinizin bildiği
gibi kamu tüzel kişileri, kamu hizmeti gerektirdiği zaman özel mülkiyete konu
olan taşınmazları kamulaştırabilirler. Kamulaştırmaya ilişkin temel ilke
Anayasa’da konulmuştur. Buna paralel olarak da uygulanmakta olan 2942 sayılı
Kamulaştırma Kanunu vardır. Esas olan, yani özel mülkiyetteki bir taşınmazı
kamu hizmetinde kullanabilmek için esas olan, kamulaştırma yapılmasıdır. Bunun usulleri de esasları da başta Anayasa olmak üzere ilgili
kanunda yani Kamulaştırma Kanunu’nda düzenlenmiştir ancak Türkiye’deki
uygulamasında, zaman zaman, kamu hizmeti yürüten kamu
tüzel kişileri -başta devlet olmak üzere- bu kişiler özel mülkiyete konu
taşınmazlarda kamulaştırma işlemleri tamamlanmadığı hâlde veya kamulaştırma işlemine
hiç girişilmediği hâlde özel mülkiyetteki bir taşınmazın üzerine bir kamu
hizmeti tesisi yapabilmişlerdir. Buna “kamulaştırmasız el koyma” veya
“kamulaştırmasız el atma” diyoruz.
Yürürlükteki 2942
sayılı Kamulaştırma Kanunu bu şekilde, yani kamulaştırma usulü takip
edilmeksizin vatandaşın taşınmazında kamu kurumları tarafından bir kamu hizmeti
üreten bir tesis yapılması hâlinde o taşınmazın maliki olan kişinin yirmi
yıllık süre içerisinde bu el koymaya, el atmaya herhangi bir şekilde itiraz
etmemesi hâlinde hakkının düşeceğini düzenlemiştir. Kamulaştırma Kanunu’nun
38’inci maddesi bunu düzenliyor.
Anayasa Mahkemesi
2003 yılının Nisan ayında verdiği bir kararla yirmi yıllık hak düşürücü süreyi
düzenleyen söz konusu 38’inci maddenin Anayasa’nın çeşitli maddelerine aykırı
olduğunu tespit ederek iptaline karar vermiştir. Bu iptal davalarını da Anayasa
Mahkemesinde çeşitli mahkemeler açmıştır. Yani bir siyasi parti tarafından
Anayasa Mahkemesine açılmış olan bir dava söz konusu değildir. Vatandaşların
adli yargıda açtığı davalar sonucunda ilgili mahkemeler vatandaşın iddialarını
ciddi görerek Anayasa Mahkemesine dava açmışlar, Anayasa Mahkemesi de söz
konusu hükmü iptal etmiştir. Bu hüküm sonrasında yargıda iki yönde karar
çıkmıştır. Birinci karar: Anayasa Mahkemesi kararları geriye yürümediği için
yirmi yıllık zaman aşımı süresi Anayasa Mahkemesi kararından önce dolmuş
olanlar herhangi bir şekilde dava açma hakkına sahip değildir. Bu, bir grup
kararı özetleyen görüş. İkinci görüş: Yirmi yıllık zaman aşımı süresi ortadan
kalktığına göre artık herkes, yani Anayasa Mahkemesi kararının alındığı 2003
yılından önce yirmi yıllık zaman aşımı süresi dolmuş olanlar dâhil herkes dava
açabilir.
Tasarının genel
gerekçesinde bu husus açıkça ifade ediliyor. Tasarı bu gerekçeden hareketle
düzenlenmiştir, öyle söylenmektedir, bunun üzerine inşa edilmiştir ancak
düzenlemeye baktığımızda Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçeleri karşılanmaya
çalışılırken başka açılardan Anayasa’ya uygun düşmeyecek veya Anayasa’nın başka
kurallarına, ilkelerine ters düşecek düzenlemeler yapıldığını görüyoruz.
Şimdi, birinci
olarak bunlara geçmeden önce şunu söylemek isterim: Böyle bir tasarı Türkiye
Büyük Millet Meclisinde Adalet Komisyonunda görüşülmüş olmalıydı. Çok önemli
bir düzenlemedir. Evet, mali boyutu nedeniyle Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşülmesi İç Tüzük açısından sakıncalı değildir ama kamulaştırma hukukunun
çok temel bir konusunda yargı kararlarının farklılığına ilişkin bir konuyu
düzeltme adına ortaya çıkan bir tasarının Adalet Komisyonunda görüşülmesi
gerekirdi, maalesef orada görüşülmemiştir. Bunu tasarının önemli bir eksikliği
olarak görüyorum.
Ayrıca, yargıda
ortaya çıkan bu görüş farklılığı yine yargının kendi sistemi içerisinde
giderilebilirdi. Yargıtay karar verme aşamasındaydı ancak Türkiye Büyük Millet
Meclisindeki bu yasal düzenleme teşebbüsü doğal olarak Yargıtay tarafından
öğrenilince, bu yasal düzenlemeyi bekledi Yargıtay. Biz de Plan ve Bütçe
Komisyonunda bu tasarıyı görüşürken, birkaç gün sonra Yargıtay karar verecek diye
karar almadık Komisyonda, Yargıtay karar verirse belki bir yasal düzenlemeye
ihtiyaç olmayabilir diye düşündük. Biz Yargıtayı
bekledik, Yargıtay da bizi bekledi. O beklediğimiz oturumda, duruşmada Yargıtay
“Mademki Parlamento bir yasal düzenlemeye girişiyor, o hâlde bu konuda karar
almayalım.” diyerek bunu bekledi.
Kanaatim
yargının, Yargıtayın bu sorunu çözebileceği
yönündeydi. Bunlar geride kaldı ancak tasarının vatandaşa, yani kamulaştırmasız
el koyma nedeniyle taşınmazını, mülkiyet hakkını kullanmaktan yoksun kalmış
olan vatandaşa getirdiği olanakları değerlendirdiğimizde burada sorun olduğunu
görüyoruz. Tasarı iki olanak sunuyor vatandaşa: Bir, uzlaşma yoluna
gidebilirsin idareyle; iki, dava yoluna gidebilirsin. Aslında tam iki olanak
değil, dava yoluna gidebilmek için önce uzlaşma yolunu denemek zorundasın. Bu
yanlış. Vatandaş isterse uzlaşma yoluna gitmeksizin dava yoluna gidebilmelidir.
Örneğin Vergi Usul Kanunu’nda, vergi idaresinin yapmış olduğu tarhiyatlara
karşı mükellef ister dava yoluna gider isterse uzlaşma yoluna gider. Uzlaşma
yoluna gidip uzlaşamazsa dava açma hakkı da saklıdır. Bu yol tercih
edilmemiştir burada. Önce mutlaka uzlaşma yolunu deneyeceksin. Uzlaşma yoluna
gitmesi demek -azami sürelerle konuşuyorum- vatandaşın aşağı yukarı bir yılını
kaybetmesi demektir. Daha az süre de olabilir ama bir yıla kadar bu süre
çıkabilir. Uzlaşma yoluna giden vatandaş eğer idareyle uzlaşamaz ise dava
yoluna gidebilir ancak uzlaşma yoluna giden vatandaşla dava yoluna giden
vatandaşın bu iki sürecin sonunda ne elde edeceği, neler elde edeceği
kıyaslandığında dava yoluna giden vatandaşın uzlaşma yoluna giden vatandaşa
kıyasla cezalandırıldığını görüyoruz.
O nasıl
yapılıyor? Şu şekilde: Eğer uzlaşma yolunu tercih ederse vatandaş ve idareyle
belli bir bedel üzerinde uzlaşırsa idare bunu ödeyecektir. Bu ödemeleri
karşılayacak miktarda ödenek ilgili kuruluş bütçesine konulacak ve o şekilde
ödenecektir ama dava yoluna giderse bu hâlde yapılacak olan ödemeyi karşılamak
üzere ilgili kamu kurumunun bütçesindeki yatırım giderleri ödeneğinin yüzde
2’sini geçmemek üzere ayrılmış olan miktar kadar ödeme yapılacak vatandaşa.
Yani uzlaşırsan bedeli peşin öderim sana, peşin ödeyebilirim; dava yoluna
gidersen alacağını çok uzun yıllarda ancak tahsil edebilirsin, üç yıl, beş yıl,
on yıl, yirmi yıl. Yüzde 2’lik sınır son derece önemli bir sınırdır.
Şimdi, bu
düzenleme bu şekliyle Anayasa’nın hak arama hürriyetini düzenleyen 36’ncı
maddesine aykırı yani dava yolunu tercih etmek isteyen vatandaş
cezalandırılıyor. Burada açık bir aykırılık var. Şimdi, idare, ilgili bakanlık
gerekçe olarak şunu söylüyor: “Efendim, bu şekilde çok dava var. Devlet, kamu
kurumları böyle bir davanın sonucunda nasıl bir maliyetle karşılaşacağını
bilmiyor.” Bu gerekçeyi bir yandan makul karşılamak istiyorum ama öte yandan
“Bunun rakamı, boyutu nedir, devlet nasıl bir maliyetle karşı karşıya kalacak?
Bize en azından bu konuda bir fikir verebilecek bir rakamı telaffuz edebilmeniz
gerekir.” dediğimizde...
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Mahkeme kararı olacağı için tamam.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Efendim, bakın... Hayır, hayır, öyle değil, bürokrasi
bunu çıkarabilir. Bunu dediğimizde “Yok, rakam yok, bilemiyoruz.” Şimdi, bu
olmaz. En azından Maliye Bakanlığının Başhukuk
Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğü var;
devletin bütün davaları bu birimden yürür, DSİ, Karayolları dâhil bu birimden
yürür. Aylarca “Bu rakam elimizde yok.” deneceğine o genel müdürlük bir talimat
yayınlardı bir ayda, bu bilgileri alırdı en azından, devletin muhatap olduğu
davalardaki talep edilen tazminatın tutarının ne olacağı bilinebilirdi, talep
edilen. Mahkeme başka bir karar verebilir.
Şimdi, burada
kolaya kaçılmıştır veya özellikle bu rakam öğrenilmek istenmemiştir,
bilemiyorum ama bu rakam bu kadar aylık yasama sürecinde Parlamentonun önüne
konabilirdi, bu konulmamıştır. Ben, yasa, yasama süreci açısından bunu eksiklik
olarak görüyorum. İlgili bakanlık maalesef bu önerimi ciddiye almamıştır.
“Bulamayız, yapamayız...” Bürokrasi için, devlet için “Yapamayız.” diye bir şey
yok. Yirmi dört saat çalışırsınız, otuz altı saat çalışırsınız, bir ay
çalışırsınız, rakamı çıkarırsınız. Maliye Bakanlığı bu rakamı çıkarır, yeter ki
bunu ilgili bakanlar Maliye Bakanlığından istemiş olsaydı. Şimdi, böyle bir
sorun var burada. Dava yoluna giden mükellef cezalandırılıyor. Bu, Anayasa’nın
hak arama hürriyetine aykırı, oraya ters düşüyor.
Bu çerçevede
söyleyeceğim bir iki küçük konu da şudur: “Kamulaştırmasız El Koyma Sebebiyle
Tazmin” yaptığımız düzenlemenin başlığıdır. Bunun adı “tazminat” yani bu bir
kamulaştırma bedeli değil, doğru, yargının kararları da bu şekilde,
kamulaştırma olmadığına göre bunun adı tazmindir. Dolayısıyla Anayasa’nın
46’ncı maddesindeki, yani kamulaştırmayı düzenleyen maddesindeki “Kamulaştırma
bedeli peşin ödenir.” gerekçesine dayanmıyor. Bunun adı tazmin. Peki ama mahkeme kararı kesinleşmişse, dava yolunu tercih
eden vatandaş yönünden mahkeme kararı kesinleşmişse, idare tazminata mahkûm
olmuş ise, işte Anayasa’nın 138’inci maddesini bir önceki tasarıyı görüşürken
konuştuk. 138’inci maddenin dördüncü fıkrası, “Yasama ve yürütme organlarıyla
idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır, bunların yerine getirilmesini
geciktiremez.” Bu tazminatın ödenmesi için yatırım bütçesinin yüzde 2’si
oranında ödenek konulur hükmü, mahkeme kararının gereğinin yerine
getirilmesinin zamana yayılması sonucunu yaratacaktır, üç yıl, beş yıl, on yıl,
on beş yıl, hiç bilemiyorum. Rakama göre, bütçeye göre bu değişebilecektir.
Buradan da Anayasa’ya bir uyum söz konusu değildir veya aykırılık söz
konusudur.
Diğer konu, bunun
adı “Kamulaştırmasız el koyma sebebiyle tazmin” ise neden ilgili maddede bu
başlığı koyduktan sonra, daha sonra oturup “Taşınmazın bedeli tespit edilir.”
diyorsunuz? Taşınmazın bedeli kamulaştırmada tespit edilir. Bunun adı tazminatsa
siz tazminatı tespit edeceksiniz. Ama şunu diyebilirsiniz: “Bu tazminatın
tespitinde taşınmazın bedeli de dikkate alınır.” Bunu ben söyledim komisyonda
ama Sayın Bayındırlık Bakanımız bunu dikkate almadı. Dikkatinize sunuyorum.
Zamanımız var, hukuki düzeltme yapılabilir.
“Bedel”
diyorsunuz. “Bedel” derseniz, o zaman gelin kamulaştırma düzenlemesi yapalım
burada. “Bedel” diyenler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının
gerekçelerini iyi okumamışlar. Oralara bakmalarını tavsiye ederim ben Bayındırlık
İskân Bakanına, oralara bakmalarını tavsiye ederim, bizim Yargıtayın
kararlarına bakmalarını tavsiye ederim.
Bir nokta da
şudur: “Taşınmazına kamulaştırmasız el konulan vatandaşa idare isterse başka
seçenekler sunabilir, trampa gibi, imar hakkı transferi gibi.” Şimdi soruyorum:
İmar hakkı transferi Türk hukukunda var mıdır? Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kanunu’na kondu, bir komisyondan geçti öyle bir şey, bu Genel Kuruldan
geçti, yasalaştı imar hakkı transferi. İmar hakkı transferini uygulamaya
koyabilmemiz için önce İmar Kanunu’nda bu kavramı tanımlamamız gerekir. İmar
hakkı transferini, evet, imar mevzuatıyla uğraşanlar, teknik adamlar kavram
olarak biliyor ama mevzuatta nerede, bu nasıl olacak, buradaki imar hakkını
hangi taşınmaza transfer edeceğiz, o kişinin kendi taşınmazına mı, hissedarı
olduğu taşınmaza mı, nereye, nasıl? Bunu İmar Kanunu’nda tanımlamadan buraya
koyamazsınız veya koyduysanız hemen ardından İmar Kanunu’nda bir değişiklik
gündeme getirmeniz gerekir ki bu hüküm uygulamaya intikal etsin. Bu kadar
zamandır acaba Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, yani İmar Kanunu’nda değişikliği
yapmaktan, o değişiklik tasarısını hazırlamaktan sorumlu Bakanlık acaba bunu
yaptı mı? Sanmıyorum. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı işsiz kalmış bir bakanlık
konumunda, TOKİ kendisinden gitmiş durumda. Afet İşleri, Sayın Bakandan
ayrılmış durumda. İyi ki ayrıldı Sayın Bakan, Afet İşlerinde belediye
yardımlarını politize ediyordu. Selden zarar görmüş
Giresun Belediyesine -geçen Karadeniz büyük sel yaşadı, Sayın Nurettin Canikli gayet iyi bilecektir- 150 milyar TL...
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – 325 milyar daha gönderildi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Efendim?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Bakın, 500 milyar para gönderildi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Ne kadar?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – 500 milyar. 325 daha sonra gönderdik. Nakit gönderdik.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Şimdi ben konuşayım...
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Ben kendim biliyorum, yani ben gönderdim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Ben konuşayım da...
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Yani onu düzeltmek lazım, yanlış bilgi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Efendim, bakın, 2’şer bin nüfuslu üç tane belediyeye
Adalet ve Kalkınma Partisine mensup oldukları için 150’şer milyar lira gönderildi.
Giresun Belediyesine de 150 gönderildi.
Daha sonra ben Sayın Bakanla görüştüm, işte bir 150 daha gönderdi
galiba.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – 325 de gönderildi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Belediye Başkanı o zaman onur meselesi yaptı onu.”Benim
sadece iş makinelerimin masrafları 800 milyar liradır.” dedi. İkinci 150’yi de
almadı belki, şimdi almış mıdır bilemiyorum.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Bakın Sayın Hamzaçebi, 325 daha gönderdik
ondan sonra.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Neyse.
Bayındırlık
Bakanlığı işsiz kalmış bir konumda. İşsiz kalan bir bakanlık aslında bu
tasarılara yoğunlaşıp daha güzel şeyler yaratabilir ama… Bakın, bu sorduğum
soruların cevabını Bayındırlık ve İskân Bakanımızdan bugüne kadar alamadım.
Neyse, Afet İşleri Başbakanlığa bağlandı. Orada umarım ki bu belediye
yardımları politik olarak yürütülmez, hak edene verilir.
Sözlerimi burada
bitirirken, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Hamzaçebi.
Tasarının tümü
üzerinde başka söz talebi yok.
Şahıslar adına da
söz talebi yok.
Şimdi soru-cevap
işlemi yapacağız. Ancak, Sayın Işık, Sayın Uslu, Sayın Vural ve Sayın Asil
sisteme girmişlerdir.
Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 02.54
ON
İKİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 02.56
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP
ÜYELER: Gülşen ORHAN (Van), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 118’inci Birleşiminin On
İkinci Oturumunu açıyorum.
475 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6’ncı sırada yer
alan, Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Bayram Meral ve 20 Milletvekilinin; 5539
Sayılı Karayolları Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm ile Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
6.- Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Bayram Meral ve 20
Milletvekilinin, 5539 Sayılı Karayolları Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/788,
2/226) (S. Sayısı: 499)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 17 Haziran
2010 Perşembe günü saat 13.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 02.57