DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 72
117’nci Birleşim
15 Haziran 2010 Salı
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan va kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her türlü belge
ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN
KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Şanlıurfa
Milletvekili Ramazan Başak’ın, tarımdaki son fiyat politikalarına ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Mersin ilinde yapılması planlanan Akkuyu
Nükleer Santrali’ne ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, 649’uncu Kırkpınar yağlı güreşleri ve kutlama
etkinliklerine ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın, gündem dışı konuşmasında tarımla ilgili
düşüncelerini ifade eden Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’ın, kendi seçim
bölgesinden Karadeniz’e fındık toplamaya gidecek olanların oradaki yetkili
birimlerce bölgeye sokulmayacaklarına dair beyanlarıyla ilgili toplumu
bilgilendirmek gibi bir görevinin bulunduğuna ilişkin açıklaması
2.- Muğla Milletvekili
Gürol Ergin’in, gündem dışı konuşma yapan Şanlıurfa Milletvekili Ramazan
Başak’ın beyanlarının gerçekleri yansıtmadığına ilişkin açıklaması
3.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in ifade
ettiği gibi Cumhuriyet Halk Partisinin sendikalara karşı olmasına, hele hele
DİSK’in kapatılmasını düzenleyecek bir yasayı kabul etmesine imkân olmadığına
ilişkin açıklaması
4.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, yaptığı konuşmada CHP’nin Parlamentoda olmasını
kastettiğine, oy kullanma anlamında bir ifadesi olmadığına ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- İran İslam
Cumhuriyeti İslami Danışma Meclisi Başkanı Ali Larıjani’nin davetine icabet
edecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mehmet Ali Şahin’in,
beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca
ismi bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1217)
2.- Kore
Cumhuriyeti Ulusal Meclisinin Kore Cumhuriyeti’ne davetine icabet edecek olan
TBMM Millî Savunma Komisyonu üyelerinden oluşan Parlamento heyetini oluşturmak
üzere siyasi parti gruplarınca ismi bildirilen milletvekillerine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/1218)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve 25 milletvekilinin, HES projelerinin
çevreye etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/761)
2.- CHP Grubu
adına Grup Başkan Vekilleri Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve
Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, İsrail’in, Gazze’ye insani yardım
götüren gemiye yaptığı saldırı olayı konusunda Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/762)
3.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 27 milletvekilinin, engellilerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/763)
4.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 26 milletvekilinin, İstanbul’da kent içi ulaşımda
yaşanan bazı kazaların araştırılarak yaya güvenliğini sağlamak için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/764)
C) Önergeler
1.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, (2/503) esas numaralı Kanun Teklifi’nin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/222)
VII.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, polisin dur ihtarına uymadığı için öldürülen
kişilere ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1059) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’nın iki ilçesindeki
sağlık kuruluşlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1420) ve Sağlık Bakanı
Recep Akdağ’ın cevabı
3.- Aksaray
Milletvekili Osman Ertuğrul’un, hormonlu gıdaların sağlığa etkisine ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1441) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
4.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Kumçatı Beldesindeki kapalı sağlık ocağına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1489) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
5.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, sağlık personeline görev yerine göre ek ücret
teşvikine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1490) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın
cevabı
6.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Şırnak Üniversitesinde Tıp Fakültesi açılmasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1491) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
7.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep Çocuk Hastanesinin bir ihalesine ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1506) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
8.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, hasta muayene katkı paylarının harcanmasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1554) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
9.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, sigara yasağı düzenlemelerinde işletmelerin
gözetilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1596) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağ’ın cevabı
10.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, hastanelerdeki uzman doktor yetersizliğine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1599) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
11.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, hastanelerle ilgili bir kanun tasarısına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1603) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
12.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, bir beldedeki kanser
vakalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1617) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın
cevabı
13.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, muayene ücreti
uygulamalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1657) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağ’ın cevabı
14.- Çankırı
Milletvekili Ahmet Bukan’ın, Çankırı’daki yeni devlet hastanesinin hizmete
girmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1672) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın
cevabı
15.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, bir hastanedeki uzman doktor ihtiyacına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1724) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
16.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, sözleşmeli personele kadro verilmesine ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1725) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
17.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, sigarayı
bırakmak isteyenlere yönelik çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/1726)
ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
18.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, sezaryen yöntemiyle yapılan doğumlara ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1727) Cevaplanmadı
19.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Kahramanmaraş’ta tüp bebek
merkezi kurulmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1915) Cevaplanmadı
20.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, taşeron şirket çalışanlarının özlük haklarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1953) Cevaplanmadı
21.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki baz
istasyonlarının sağlığa etkilerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1993)
Cevaplanmadı
22.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’a ambulans helikopter alımına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1994) Cevaplanmadı
23.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Zile Devlet Hastanesi binasına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1995) Cevaplanmadı
24.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta KKKA hastalığı araştırma istasyonu
kurulmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2047) Cevaplanmadı
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
3.-
Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana
Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S.
Sayısı: 458)
4.- Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve 3 Milletvekilinin
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı,
Emniyet Teşkilatı Kanunu ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve 3 Milletvekilinin;
Kırşehir Milletvekili Abdullah Çalışkan ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki
Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/702, 1/714, 1/865,
1/887, 2/646, 2/703) (S. Sayısı: 508)
5.- İstanbul
Milletvekili Nusret Bayraktar ve 14 Milletvekilinin; 03.07.2005 Tarih ve 5393
Sayılı Belediyeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile İçişleri Komisyonları Raporları
(2/435) (S. Sayısı: 509)
6.- Kamulaştırma
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/773) (S. Sayısı: 475)
IX.- OYLAMALAR
1.- Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi;
Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı, Emniyet Teşkilatı Kanunu ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, Uludere’de yaşanan bir olaya ilişkin sorusu
ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/13327) (Ek cevap)
2.- Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal’ın, cezaevlerindeki bazı uygulamalara ilişkin sorusu
ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/13781)
3.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, bir kişi hakkında terör örgütü üyeliği
saptamasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in
cevabı (7/13868)
4.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, Ordu E Tipi Cezaevinde yapıldığı iddia edilen bir
uygulamaya ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/13869)
5.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Van’daki kadın personele ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/13952)
6.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, cezaevindeki bir kişinin sağlık sorunlarına
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/13953)
7.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, TPAO Personel Yönetmeliği’ndeki emeklilik yaşı
düzenlemesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız’ın cevabı (7/14218)
8.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, nükleer santral ihalesine ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/14308)
9.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, Ziraat Bankasının personel alım sınavına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
(7/14358)
10.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, bir TOKİ konutları sitesinin yönetimine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in
cevabı (7/14437)
11.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, turizm gelirlerinin azalmasına ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/14462)
12.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, GAP illerindeki sosyal destek projelerine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/14486)
13- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün,
Denizli’nin bazı ilçelerindeki yatırımlara ve faaliyetlere ilişkin soruları ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/14517), (7/14518),
(7/14519), (7/14520), (7/14521)
14.- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in, Sümer Halı arşivinin değerlendirilmesine
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/14602)
15.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, 90’ıncı Yıl Millî Egemenlik
Kompozisyon Yarışması ödül törenine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/14607)
16.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, nükleer santral kurulmasına ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/14754)
17.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, personel alımına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/14859)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.03’te açılarak dört oturum yaptı.
Bolu Milletvekili
Fatih Metin, İzzet Baysal’a ve İzzet Baysal Vakfına,
Isparta
Milletvekili Haydar Kemal Kurt, Isparta’nın ekonomik durumuna,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Mersin
Milletvekili Behiç Çelik, Türkiye’de tarım ve hayvancılığın ciddi bir gerileme
içerisinde olduğu TÜİK verilerince de doğrulanmasına rağmen Isparta
Milletvekili Haydar Kemal Kurt’un, konuşmasında, Isparta’nın gelişmekte
olduğunu ifade etmesini yadırgadığına, böyle bir durumun söz konusu olmadığına
ilişkin bir açıklamada bulundu.
İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel ve 19 milletvekilinin:
Yoksulluk
sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/757),
Etnik nüfus
yapısının araştırılması (10/758),
Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır ve 19 milletvekilinin, ekonomik krizin bireylerin
sağlığına etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
(10/759),
Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş ve 19 milletvekilinin, mayın kurbanlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/760),
Amacıyla birer
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2’nci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3’üncü sırasında
bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına
Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/761)
(S. Sayısı: 458),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
4’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen
ve görüşmelerine devam olunan, Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem
Kanunu Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonları Raporları (1/806) (S. Sayısı: 498) üzerindeki görüşmeler
tamamlanarak elektronik cihazla yapılan açık oylamadan sonra kabul edildi ve
kanunlaştı.
5’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen,
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve 3 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Emniyet
Teşkilatı Kanunu ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve 3 Milletvekilinin; Kırşehir
Milletvekili Abdullah Çalışkan ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (2/702, 1/714, 1/865, 1/887,
2/646, 2/703) (S. Sayısı: 508) tümü ve birinci bölümü üzerindeki görüşmeler
tamamlandı; verilen aradan sonra komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadığından görüşmeleri ertelendi.
Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun “Atatürk
Orman Çiftliğinde kamu zararı vardır.” kararına rağmen Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in, Bakanlık denetcilerinin görüşüne itibar ederek
soruşturma izni vermemesine; kamuoyunu yanıltmasına ve Gazi Üniversitesine
yapılan tahsisin de amacı dışında kullanılmasına ilişkin bir açıklamada
bulundu.
15 Haziran 2010 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime
19.59’da son verildi.
Nevzat
PAKDİL |
Başkan
Vekili |
|
|
Fatih
METİN Murat
ÖZKAN |
Bolu Giresun |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
No.:
158
II.- GELEN KÂĞITLAR
14 Haziran 2010 Pazartesi
Raporlar
1.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Şili Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/853) (S. Sayısı: 517) (Dağıtma tarihi: 14.06.2010) (GÜNDEME)
2.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kolombiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür Anlaşması ile
Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/364) (S. Sayısı: 518) (Dağıtma tarihi: 14.06.2010)
(GÜNDEME)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru
Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in,
domuz gribi aşısı ile ilgili açıklamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/13697)
2.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, Diyarbakır
Göğüs Hastalıkları Hastanesinin kapatılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13748)
3.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın,
hastanelerde enfeksiyon kaynaklı bebek ölümlerine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13749)
4.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın,
Konya’daki aile hekimliği uygulamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13750)
5.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un,
Ayvalık ilçesindeki intihar olaylarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13751)
6.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun,
Tokat’taki sağlık ocaklarındaki personel eksikliğine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13752)
7.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun,
Tokat’taki bazı sağlık verilerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13753)
8.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın,
Alanya esnafının desteklenmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14061)
9.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın,
Kemer esnafının desteklenmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14062)
10.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın,
Manavgat esnafının desteklenmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14063)
11.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Ziraat Bankasının
personel alımında KPSS şartını kaldırmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/14430)
12.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un,
resmi ve sosyal etkinliklerin ve kutlamaların organizasyonuna ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14432)
13.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un,
yerli ürün kullanımıyla ilgili genelgeye uymayan kurum ve kuruluşlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14433)
14.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın,
eşinin bir yurt dışı gezisine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/14434)
15.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın,
çocuklara yönelik istismar olaylarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/14435)
16.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal
Cengiz’in, Genişletilmiş Ortadoğu Projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/14436)
17.- İstanbul Milletvekili Bayram Ali Meral’in,
firari bazı sanıklara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14438)
18.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in,
mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14445)
19.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın,
tarımsal sulamaya ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14446)
20.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın,
nehir santrallerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14447)
21.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, bazı
köylerin tarımsal sulama ve içme suyu sorunlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14448)
22.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün,
yargıdaki HES projelerine ve tersane izinlerine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14450)
23.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, TMSF
yönetimindeki medya kuruluşlarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/14452)
24.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, işsizlik
sorununa ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı
soru önergesi (7/14453)
25.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Van’daki
bir ölüm olayına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14454)
26.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir köyün
bazı ihtiyaçlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14455)
27.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün,
terör mağdurlarının istihdamına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14456)
28.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in,
Osmaniye’deki okulların depreme karşı dayanıklılıklarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14457)
29.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, madde
bağımlılığı tedavisine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14458)
30.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın,
İstanbul Büyükşehir Belediyesine alınan itfaiye erlerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14459)
31.- Mardin Milletvekili Emine Ayna’nın, bir
lisedeki şiddet olayına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14460)
32.- Osmaniye Milletvekili Hakan Coşkun’un,
Osmaniye’de yapılan başarı tespit sınavına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14463)
33.- Osmaniye Milletvekili Hakan Coşkun’un,
Osmaniye İl Milli Eğitim Müdürlüğünün ihale ettiği bir sisteme ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14464)
34.- Osmaniye Milletvekili Hakan Coşkun’un, bir
anma etkinliğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14465)
35.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un,
Çıraklık ve Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğünün yeniden yapılandırılmasına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14466)
36.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Bahçesaray
ilçesinde eğitim ve öğretimdeki duruma ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14467)
37.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van’da
öğrenciler arasındaki madde bağımlılığına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14468)
38.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, okullardaki
madde bağımlılığına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14469)
39.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın,
Bahçesaray’daki köy okullarındaki eğitim ve öğretime ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14470)
40.- İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’ın, ABD
Büyükelçiliğinin şehir temsilciliği programına ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14472)
41.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin,
çiftçilerin elektrik borçlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14474)
42.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Roman
açılımı toplantısına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru
önergesi (7/14475)
43.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın,
telefon santrali bulunmayan bazı köylere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14476)
No.:
159
15 Haziran 2010 Salı
Teklif
1.- Konya
Milletvekili Kerim Özkul ve 4 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/712) (Adalet;
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; Sanayi, Ticaret, Enerji ve Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji; Milli Savunma ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.6.2010)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Trabzon
Milletvekili M. Akif Hamzaçebi ve 25 Milletvekilinin, HES projelerinin çevreye
etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/761) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14.04.2010)
2.- CHP Grubu
adına Grup Başkanvekilleri Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi ve Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, İsrail’in Gazze’ye insani yardım götüren gemiye yaptığı
saldırı olayı konusunda bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/762) (Başkanlığa geliş tarihi: 09.06.2010)
3.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 27 Milletvekilinin, engellilerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/763) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.04.2010)
4.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 26 Milletvekilinin, İstanbul’da kent içi ulaşımda
yaşanan bazı kazaların araştırılarak yaya güvenliğini sağlamak için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/764) (Başkanlığa geliş tarihi:
15 Haziran 2010 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.07
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN
(Bilecik), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 117’nci Birleşimini
açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, görüşmelere başlamadan önce, 11 Haziran
2010 tarihinde, 115’inci Birleşimde yapılan kapalı oturuma ait tutanak özetinin
İç Tüzük’ün 71’inci maddesine göre okunabilmesi için kapalı oturuma geçmemiz
gerekmektedir.
Bu nedenle, sayın milletvekilleri ile Genel Kurul salonunda
bulunabilecek yeminli stenograflar ve yeminli görevliler dışındakilerin salonu
boşaltmalarını rica ediyorum.
Tutanak özeti okunduktan sonra, açık oturuma geçilecek ve
görüşmelere devam edilecektir.
Sayın idare amirlerinin bu konuda yardımcı olmalarını ve salon
boşaltıldıktan sonra Başkanlığa haber vermelerini rica ediyorum.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkan, tarihi yanlış
söylediniz, tutanaklara yanlış geçti, 10 Haziran 2010.
BAŞKAN - Şimdi kapalı oturuma geçiyoruz.
Kapanma Saati: 15.08
İkinci
Oturum
(Kapalıdır)
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.16
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Gülşen ORHAN (Van),
Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 117’nci Birleşiminin
kapalı oturumdan sonraki Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, tarımdaki son fiyat politikaları hakkında söz
isteyen Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’a aittir.
Buyurun Sayın Başak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Şanlıurfa Milletvekili Ramazan
Başak’ın, tarımdaki son fiyat politikalarına ilişkin gündem dışı konuşması
RAMAZAN BAŞAK (Şanlıurfa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, 2010 yılı hasat döneminin,
Şanlıurfa’ya, Konya’ya, Diyarbakır’a, Adıyaman’a, Yozgat’a, Niğde’ye, kısaca
Türk çiftçisine bol bereketli ve hayırlı uğurlu olması temennisiyle hepinize
saygılar sunuyorum.
AHMET DENİZ BÖLÜKBAŞI (Ankara) – Bereket mi bıraktınız?
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Para veriyor musunuz? Para ver, para!
Bereket var da para yok!
RAMAZAN BAŞAK (Devamla) – Saygıdeğer milletvekilleri, yaklaşık
bundan bir ay önce, Tarım Bakanımız, 2010 yılındaki Toprak Mahsulleri Ofisinin
tarım ürünleri alım fiyatlarını ve politikasını açıkladı. Bunu hepimiz yakından
takip ettik. Müsaade ederseniz, bu rakamlarla ilgili birkaç istatistiki
rakamı verdikten sonra, gözlerden kaçan, aslında bu fiyatların yüksekliği kadar
önemli olan birkaç hususu da ben sizlerin şahsında tüm çiftçilerimizin ve 72
milyon insanın dikkatine sunmak istiyorum.
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Önce mazot fiyatlarından bahset. Mazot
fiyatından, gübre fiyatından bahset…
RAMAZAN BAŞAK (Devamla) - Saygıdeğer milletvekilleri, ben çiftçi
çocuğuyum ve arazi sahibiyim…
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – ...ilaç fiyatlarından bahset.
BAŞKAN – Sayın Milletvekili, lütfen…
RAMAZAN BAŞAK (Devamla) - …ama aynı zamanda yıllarca da bu tarım
ürünlerinin satışıyla ilgilendim.
Bakın, Tarım Bakanımızın açıklamış olduğu yumuşak buğdayın bu
seneki ton başına fiyatı 550 TL, 50 lira da prim veriyoruz, 600 TL. [CHP ve MHP
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar(!)]
Saygıdeğer milletvekilleri, şu anda serbest piyasada vatandaş
ürününü 600 TL’nin üstünde rahatlıkla satabiliyor.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Nerede?
RAMAZAN BAŞAK (Devamla) - Bakın, biraz önce bir şey söyledim.
Müsaade ederseniz, sert buğday ve arpayla da ilgili bir iki kelimeyi
söyledikten sonra çok önemli bir hususu dikkatinize sunacağım.
Bakın, şu anda sert buğdayın açıklanan tavan fiyatı 575 TL/ton.
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Gübre fiyatlarından bahset.
RAMAZAN BAŞAK (Devamla) - Şu anda piyasada bu rakamın üstünde
gidiyor. Arpa için 415 TL artı 40 lira prim vermişiz. Üç aydan sonra da ay
bazında 10 TL olmak üzere çiftçiye destek veriyoruz.
Saygıdeğer milletvekilleri, muhalefet partilerindeki değerli
arkadaşlarım, “Şu anda çiftçinin sıkıntısı var mıdır?” derseniz (CHP ve MHP
sıralarından “Yok, yok!” sesleri) kısmen de evet ama “Çiftçi mutlu mu?”
derseniz, 2012 yılından çok mutlu olduğunu ben burada rahatlıkla
söyleyebilirim. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) – 2012 daha gelmedi.
RAMAZAN BAŞAK (Devamla) - 2002 yılından bu yana. Saygıdeğer milletvekilleri, 2002 yılından bu
yana kadar…
Bakın, biraz önce bir şey söyledim, gözden kaçan birkaç hususu
dikkatlerinize sunmak istediğimi söyledim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Demek 2012 daha kötü olacak.
RAMAZAN BAŞAK (Devamla) - Bakın, ben Toprak Mahsulleri Ofisine çok
ürün verdim.
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Allah aşkına, gübre fiyatlarından
bahset!
RAMAZAN BAŞAK (Devamla) - Ürettim, gübre aldım ve sonrasında
hükûmetlerin… Sizin iktidar olduğunuz dönemde yapamadığınız birkaç hususu biz
yaptık ama siz bunu göstermemeye çalışıyorsunuz.
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Seni Urfa’ya sokmazlar.
RAMAZAN BAŞAK (Devamla) – İktidarlar ne yapacak saygıdeğer
milletvekilleri? İktidarlar taban fiyatlarını zamanında açıklayacak. Neden
açıklayacak biliyor musunuz? Tüccara mahkûm etmemek için açıklayacak bu sene
yaptığımız gibi, 2009’da yaptığımız gibi, 2008’de yaptığımız gibi. Peki,
fiyatınız ne kadar yüksek olursa olsun siz eğer çiftçiye parasını ne zaman
ödeyeceğinizi söylemezseniz, çiftçi getirip Toprak Mahsulleri Ofisine o ürünü
vermez saygıdeğer arkadaşlar. Bakın, 2010 yılında Sayın Bakanımız açıkladı:
“Çiftçi ürettiği malın bedelini bir ay içerisinde alacak.”
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Bir ay sonra, bir ay sonra.
RAMAZAN BAŞAK (Devamla) – Peki, bu aracı bankalarla anlaşma yapıp
ürün kartı alan vatandaşlara da on gün erken ödeme yapıyoruz. Saygıdeğer
milletvekilleri, peki, vatandaş ürününü satmak istemiyor, çiftçi ürününü satmak
istemiyor…
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Beyefendi, sen Türkiye’de mi yaşıyorsun,
uzayda mı yaşıyorsun? Senin yaşadığın yer neresi?
RAMAZAN BAŞAK (Devamla) – Bakın, devrim niteliğindeki bir husustan
bahsediyorum Saygıdeğer Milletvekili Ağabeyim.
Vatandaş ürününü satmak istemiyor ama deposu yok, ambarı yok, kira
vermek istemiyor. Ne yapıyoruz biliyor musunuz? Diyoruz ki: “Getir, Toprak
Mahsulleri Ofisinin deposuna koy, ister sat ister geri çek, senden kira
almıyoruz.”
GÜROL ERGİN (Muğla) – Hay Allah razı olsun!
RAMAZAN BAŞAK (Devamla) – Saygıdeğer milletvekilleri, bu da
yetmiyor diyoruz. Belki vatandaşın biraz harçlığa ihtiyacı var, kızı
üniversitede okuyor, traktörün taksidi var, giyim alacak. Diyoruz ki: “Senin o
Toprak Mahsulleri Ofisine kira vermeden yatırdığın ürünün bedelinin yüzde
30’unu da sana avans veriyoruz.”
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Yanında jilet de veriyor musunuz?
RAMAZAN BAŞAK (Devamla) – Saygıdeğer milletvekilleri, bu, AK PARTİ
İktidarında yapılan devrimlerden bir tanesidir ve bir şey daha söylüyoruz,
diyoruz ki: “Çiftçi Kayıt Sistemi’nde, ÇKS’deki kayıtlı ne kadar ürünün varsa
hepsini alıyoruz.”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Başak, lütfen tamamlayınız.
RAMAZAN BAŞAK (Devamla) – Neden bunları anlatıyorum biliyor
musunuz arkadaşlar? Çünkü fiyata odaklanıp kalıyoruz. Fiyat kadar önemli bu
hususların hiçbirini yeterince anlatamıyoruz. Bu bizim eksikliğimiz. AK PARTİ
İktidarında 72 milyon insanın hayrına yaptığımız hizmetleri yeterince
anlatabilirsek, var ya, emin olun, yüz yıl siz bu iktidarı göremezsiniz.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Vay milletin hâline o zaman!
RAMAZAN BAŞAK (Devamla) – Saygıdeğer milletvekilleri, sözü fazla
uzatmadan, tarımın başkenti, GAP’ın başkenti…
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Söylediklerine, Allah aşkına, sen
inanıyor musun?
RAMAZAN BAŞAK (Devamla) – …ve turizmin Türkiye’deki başkenti olan
Şanlıurfa çiftçisinin Sayın Başbakanımıza, Bakanımıza ve siz değerli
arkadaşlarıma şükranlarını özellikle iletmek istiyor…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Tamam, anlaşıldı.
RAMAZAN BAŞAK (Devamla) – …hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Senden iyi pazarlamacı olur!
OKTAY VURAL (İzmir) – Böyle önemli bir konuya Tarım Bakanının
cevap vermesi gerekir.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Başak.
Gündem dışı ikinci söz…
GÜROL ERGİN (Muğla) – Sayın Başkan… Sayın Başkan, ben bu konuda
kısa bir konuşma yapmak istiyorum.
BAŞKAN – …Mersin ilinde yapılması planlanan Akkuyu Nükleer
Santrali ile ilgili söz isteyen Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’e aittir.
GÜROL ERGİN (Muğla) – Kısa bir görüş açıklamak istiyordum Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sonunda Sayın Ergin.
Buyurun Sayın Öztürk.
2.- Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk’ün, Mersin ilinde yapılması planlanan Akkuyu Nükleer Santrali’ne ilişkin
gündem dışı konuşması
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Silifke-Aydıncık arasında, Büyükeceli beldesindeki Akkuyu
mevkisinde yapılması planlanan nükleer santralin işletilmesi, tesisine ilişkin
geçenlerde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığıyla Rusya arasında bir anlaşma
imzalandı. Bildiğimiz üzere, daha önce, bu nükleer santralin yapımı için ihale
yapılmıştı ancak bu ihale iptal edildi yasa ve hukuka aykırı olması nedeniyle.
Şimdi de ihalesiz bir şekilde Rusya’yla anlaşma yapıldı.
Değerli milletvekilleri, Akkuyu Nükleer Santrali sadece Doğu
Akdeniz Bölgesi’ni değil, tüm Türkiye’yi sosyal, ekonomik, ekolojik
ve jeopolitik boyutlarda bir nükleer maceraya sürüklemesi açısından son derece
önemlidir. Bu nedenle, sadece Mersin milletvekilleri olarak bizleri değil, tüm
milletvekillerimizi ilgilendiren bir konudur.
Hükûmet ile bu yapılan anlaşma sonucunda enerjimiz, sadece
enerjimiz değil, aynı zamanda geleceğimiz de Rusya’ya teslim edilmiştir. Bu
anlaşmayla ilgili ben bir soru önergesi verdim ancak Meclis Başkanımız bu soru
önergesini geri çevirdi, Bakanlığa bile gitmedi. Ben bu anlaşmanın
açıklanmasını istemiştim.
Değerli arkadaşlarım, bu anlaşmaya göre;
Sahibi yüzde 100 Rusya olan bir proje şirketi kurulacak.
Türk tarafı bedelsiz olarak araziyi Rus şirketine devredecek.
Rus şirketi buraya dört adet VVER-1200 Rus modeli reaktör ünitesi
kuracak.
Santralin, yardımcı tesislerin ve üretilecek elektriğin sahibi Rus
şirketi olacak.
Nükleer santralin inşası için, Rusya'dan kalifiye işçiler ve
personel -bunu özellikle Gülnar, Büyükeceli ve Aydıncık’ta oturan
yurttaşlarımız iyi anlasınlar- çalıştırılacak, nükleer santral Rus personel
tarafından işletilecek değerli arkadaşlarım.
Ruslar Akkuyu sahasında 10 bin kişilik işçi köyünün
oluşturulmasını istemektedirler ancak bu işçilerin hangi oranda Türklerden
oluşacağı konusunda bir açıklık yoktur.
Yine Türk tarafı, Rus çalışanların ülkeye giriş çıkışı, Akkuyu
sahasına yerleşimi, çalışanların edindiği taşınır ve taşınmaz malların yönetimi
konusunda özel kolaylıklar uygulayacaktır yani Ruslar Akkuyu'da âdeta İncirlik
gibi özerk bir üs elde etmiş olacaklardır.
Rus proje şirketi, santralin hisselerini satmak isterse Türk
tarafının hisseleri en fazla yüzde 49 olabilecektir yani çoğunluk hisse
Ruslarda olacaktır. Ayrıca santrale yakıt Rusya'nın TVEL şirketi tarafından
sağlanacaktır.
Yine, Türkiye Elektrik Ticaret AŞ de Rus tarafıyla kurulacak
birinci ve ikinci ünitenin üreteceği elektriğin yüzde 70’ini, üçüncü ve
dördüncü ünitelerin de yüzde 30’unu on beş yıl süreyle 12,35 ABD senti olacak
şekilde alım garanti sözleşmesi imzalayacaktır değerli arkadaşlarım.
Yine, Akkuyu sahası için düşünülen VVER-1200 model üniteler Rusya
tarafından yeni geliştirilmiştir. Daha henüz dünyada VVER-1200 model bir
reaktör işletme hâlinde bulunmamaktadır ve henüz rüştünü ispatlamış reaktörler
değildir. Rusya bu modeli ilk kez Leningrad Nükleer Santrali faz 2 birinci
ünitesi ile Novovoronezh Nükleer Santrali faz 2 birinci ünitesinde inşa
edeceğini açıklamıştır.
Bu anlaşmanın, bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde onanmasından
sonra bu santralin inşasının gerçekleşmesi durumunda Akkuyu santrali, bir ülke
sınırları içinde bulunup da sahibinin bir başka ülke olduğu dünyanın ilk
nükleer santrali olacaktır. Hiç bir ülkede yabancı bir devlet, başka bir ülkede
nükleer santralin hem finansmanını hem inşaatını hem de işletmesini yüklenmedi.
Böyle bir proje dünyanın hiçbir ülkesinde şu ana kadar gerçekleşmedi değerli
arkadaşlarım.
Uzmanlar, böyle bir anlaşmanın Uluslararası Atom Enerjisi
Kurumunun denetim regülasyonlarına uygun olmadığını
belirtmektedirler. Nükleer santral yapmak için uğraşan ülkelerin tamamında
devlet nükleer santralin sahibidir veya ortağıdır. Dünyada ilk nükleer santral
alanında benzeri bulunmayan bir ihale modeli ve santral üzerine imzalanan bu
anlaşma ile ilgili ülkemizde nükleer teknolojiyi, nükleer santralleri savunan
tüm akademisyenler, bürokratlar ve teknokratlar bile isyan etmektedir değerli
arkadaşlarım.
Örneğin, son otuz yılda nükleer santralin Akkuyu’da kurulması için
çalışan Hacattepe Üniversitesi Nükleer Mühendisliği Bölüm Başkanı Sayın
Profesör Doktor Osman Kemal Kadiroğlu, EKOIQ Yeşil İş ve Yeşil Yaşam
dergisinde…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Öztürk, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - …yayımlanan röportajında Rusya ile
Türkiye Hûkümeti arasında yapılan anlaşmayla ilgili olarak "Ülkemize büyük
bir kazık atılıyor ama ne yazık ki bizde nükleer santral tipi seçimlerine
rüşvet veya siyasi dayatmacılık karışmaktadır." demektedir.
Değerli arkadaşlarım, bu alışverişten Türkiye ne kazanıyor? Doğal
gaz dış alımımızda Rusya'ya bağımlılığımız yüzde 64, petrolde yüzde 33. Buna
bir de nükleeri ihalesiz olarak Rusya'ya verme niyetini eklerseniz enerjideki
bağımlılığımız yüzde 80’e gelmektedir.
Alışveriş olunca bir şey verilir, bir şeyler alırsınız ama ülkeden
verip aldığınızı şirketler adına almak kabul edilebilir bir devlet yönetimi
değildir. Nükleeri de Ruslara verirken bir şirketin projesi hâline dönüşen
Samsun-Ceyhan Rus petrolünü sağlamak, bir diğer şirkete, Gazprom ile evlilik
yüzüğü takmak... İşte Türkiye'nin kazandığı budur. Üstelik bu şirketin elinde
yirmi üç ilin gaz dağıtım lisansı var. Daha yalın bir ifadeyle, Gazprom’a
sadece gaz ithalinde değil, gaz dağıtımında da bağımlı hâle geliyoruz Rusya’ya.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Selamlayacağım.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk, lütfen…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Edirne ilinde yapılan Kırkpınar
yağlı güreşlerinin 649’uncu yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu’ya aittir.
Buyurun Sayın Uslu.
3.- Edirne Milletvekili Cemaleddin
Uslu’nun, 649’uncu Kırkpınar yağlı güreşleri ve kutlama etkinliklerine ilişkin
gündem dışı konuşması
CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, serhat şehri Edirne ilimizin ve yüce
milletimizin muhteşem değerlerinden tarihî Kırkpınar yağlı güreşlerinin 649’uncu
yıl dönümü münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Edirne, 1361 yılında I. Murad tarafından Osmanlı İmparatorluğu
topraklarına katılmış ve İstanbul’un fethine kadar cihan imparatorluğuna
başkentlik yapmıştır. Tarihteki bu önemli yeri, mimari açıdan benzersiz birçok
eserin burada hayat bulmasına vesile olmuştur. Serhat şehri Edirne’mizin tarih
sahnesinde yaşadığı ve geçirdiği bu sürecin doğal bir sonucu olarak, tarihî ve
kültürel birçok mirasın da yoğun olarak ilimizde yer almasını sağlamıştır.
Edirne, bu tarihî mirasın yaşayan örnekleriyle doludur. Mimar
Sinan’ın “Ustalık eserim.” dediği ve dünyanın hayran kaldığı tarihî Selimiye
Camisi mimari özellikleri bakımından tam bir şaheserdir. Edirne, içinde
barındırdığı camileri, köprüleri, kervansarayları ve tarihî çarşılarıyla
yaşayan canlı bir tarihtir. Bu tarih yalnızca eserlerinde değil, kültüründe,
sporunda da görülmektedir.
Nitekim, fethedildiği
1361 yılından günümüze kadar sürdürülerek geleneksel hâle getirilmiş olan ve bu
yıl 649’uncusunu kutlayacağımız tarihî Kırkpınar yağlı güreşleri ve kutlama
etkinlikleri bunun somut bir göstergesidir.
Adına Rumeli fatihi Orhan Gazi’nin kardeşi Süleyman Paşa
tarafından gerçekleştirilen Rumeli seferinde, akıncı birliklerinde bulunan ve
adlarının “Ali” ve “Selim” olduğu rivayet edilen 2 kardeşin Edirne
yakınlarındaki Ahiköy çayırında güreş tuttukları ve bir gün boyunca
yenişemeyerek can verdikleri alanda kaynayan pınardan akan Kırkpınar yağlı
güreşleri, altı yüz kırk dokuz yıldır milletimizin şanına yakışır bir şekilde
sürdürülegelmiştir. Kırkpınar
yalnızca bir coğrafyanın adı değil, orada vücut bulan bir milletin, Müslüman
Türk milletinin yiğitlik destanının yazıldığı paha biçilmez bir kültür
mirasıdır. Kırkpınar fetih ruhunun, azmin, yenilmezliğin sembolüdür.
Değerli milletvekilleri, Kırkpınar’da yetişen yiğit
pehlivanlarımızın spor tarihimize kazandırdığı şanlı sayfalar kuşaktan kuşağa
aktarılan ve aktarılacak övünç abideleridir. Tarihî geçmişi nedeniyle yüzyıllar
öncesine dayanan ve ulusal kimliğimizi yansıtan gelenekleriyle Kırkpınar’ın
başarı destanları Türk gençlerinin her zaman daha büyük hedeflere koşmasını
sağlayacak övünç kaynağıdır. Türk kültüründe er meydanında güreş tutan pehlivan
sadece bir sporcudan ibaret değildir. Pehlivan yiğitliğin, mertliğin,
dürüstlüğün, üstün şahsiyet sahibi olmanın, saygınlığın, dayanışma ve ahlakın
kişiselleşmiş biçimidir.
Dünyanın en eski güreş sporu organizasyonu olan Kırkpınar yağlı
güreşleri altı yüz kırk dokuz yıldır devam etmektedir, dünyanın ve ülkemizin en
eski spor organizasyonudur. Yüzyıllardır sürdürülen bu gurur ve onur verici
etkinlik, ilimiz, ülkemiz ve dünya sporu adına sevindirici bir durumdur.
Atalarımızdan yadigâr bu kültür mirasını sürdürmek adına ilimizde asırlardır gerçekleştirilen
bu tarihî spor etkinliğinin Türk güreşinin uluslararası müsabakalarda elde
ettiği başarılarda ve dünya şampiyonlarının ülkemizden çıkmasında Kırkpınar’da
yetişmiş Aliço Pehlivanların, Kurtdereli Mehmetlerin, Koca Yusufların ve Adalı
Halillerin payı büyüktür.
Dünyanın en eski spor organizasyonu olan Kırkpınar yağlı
güreşlerine son yıllarda Hükûmet tarafından gereken destek maalesef
sağlanamamıştır. Başbakanlık Tanıtım Fonu’ndan birçok etkinliğe kaynak aktaran
Hükûmetin dünyanın en tarihî organizasyonu olan ata sporumuz Kırkpınar yağlı
güreş etkinliklerine destek olmamasının sebebi nedir?
Fetih ruhunun, azmin, yenilmezliğin, dostluğun ve kardeşliğin
sembolü olan Kırkpınar yağlı güreşlerinin 649’uncu yılında Edirne’mizdeki bu
coşkuyu yaşamaya herkesi bekliyoruz. Önümüzdeki hafta, yani 21 Haziran-27
Haziran arasında bir hafta süreyle devam edecek etkinliklerde 25, 26, 27
Haziran günleri Kırkpınar yağlı güreşleri yapılacaktır. Edirneliler ülkemizin
her bölgesinden, dünyanın birçok ülkesinden bu organizasyon nedeniyle gelecek misafirleri
beklemektedir.
Edirne halkı adına hepinizi Kırkpınar yağlı güreşlerine davet
ediyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Uslu.
Sayın Sakık ve Sayın Ergin, söz talepleriniz var.
İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesi gereğince birer dakikalık süreyle söz
veriyorum.
Sayın Sakık, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakık’ın, gündem dışı konuşmasında tarımla ilgili düşüncelerini ifade eden
Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’ın, kendi seçim bölgesinden Karadeniz’e
fındık toplamaya gidecek olanların oradaki yetkili birimlerce bölgeye
sokulmayacaklarına dair beyanlarıyla ilgili toplumu bilgilendirmek gibi bir
görevinin bulunduğuna ilişkin açıklaması
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan teşekkür ediyorum.
Ben, ilk konuşmacı arkadaşımızın tarımla ilgili düşüncelerini
ifade ederken biraz da
Türkiye'nin dışında olduğunu düşünüyorum çünkü en çok kendi seçim bölgesinden
insanlar Karadeniz’e, oraya fındık toplamaya giderken ve oradaki yetkili
birimler “Buraya Kürt işçiler giremez, giren her işçi kaçak sayılacak ve bu
işçiler 2.500 lira TL ile cezalandırılacak…”
Şimdi, bu gerçeği gören arkadaşımızın, kendi iliyle, kendi
halkıyla ilgili küçük de olsa toplumu bilgilendirmek gibi bir görevi yok mudur
diye düşünüyorum. Acaba bu iktidar bölgeye giden, Karadeniz’e giden Kürt
işçileri için bir pasaport düşünüyor mu?
İkincisi, Gürcistan’dan getirip orada çalıştıracağı işçilerle Kürt
işçileri aynı kefeye nasıl koyabilir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Ergin, buyurun.
2.- Muğla Milletvekili Gürol
Ergin’in, gündem dışı konuşma yapan Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’ın
beyanlarının gerçekleri yansıtmadığına ilişkin açıklaması
GÜROL ERGİN (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de ilk konuşmacının tarım ve fiyat politikaları üzerine
söyledikleri konusunda birkaç söz söylemek istiyorum.
Birincisi, Sayın Konuşmacı, taban fiyatının zamanında
belirlendiğini söyledi; bu, yanlıştır. Çukurova’da hasat bitmeye yakınken ancak
fiyatlar açıklanmış, bu arada çiftçiler ellerindeki ürünü maalesef tüccara
satmak zorunda kalmışlardır.
İkincisi, “2008 ve 2009’da da aynı şekilde yaptık.” dedi.
Anlaşılıyor ki arkadaşımızın dünyadan değil, Türkiye’den de haberi yok, çiftçiden
de haberi yok çünkü 2008’de taban fiyat hiç açıklanmadı; bunu bilmiyor.
Üçüncüsü, “Bir ay içinde bedelini alacak.” dedi. Bir ay içinde
bedel almak peşin para almak anlamına gelmediği için zaten çiftçi tüccara
gidiyor; bunu da bilmiyor.
Dördüncüsü, Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıtlı olmayanlar acaba bu
destekleri nasıl alacaklar? O konuda bir bilgisi var mı; bunu söyleyebilir mi
-çünkü onlar alamıyor- ve en önemlisi GAP’a ayrılan 2,8 katrilyon lira nereye
gitti? Aslında bir Urfalı olarak bunu sormalı, söylemeliydi diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ergin.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları vardır.
Sayın milletvekilleri, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ Gündemin
Sözlü Sorular kısmında yer alan sorulardan 1, 119, 131, 157, 158, 159, 162,
193, 221, 222, 225, 235, 262, 269, 303, 304, 305, 306, 426, 452, 484, 485, 486
ve 534’üncü sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın
Bakanın bu istemini sırası geldiğinde yerine getireceğim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi vardır,
ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım.
Okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.- İran İslam Cumhuriyeti İslami
Danışma Meclisi Başkanı Ali Larıjani’nin davetine icabet edecek olan Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Mehmet Ali Şahin’in, beraberindeki Parlamento
heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca ismi bildirilen
milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1217)
11/06/2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Mehmet Ali Şahin'in
İran İslam Cumhuriyeti İslami Danışma Meclisi Başkanı Ali Larijani'nin vaki
davetine icabet etmek üzere, beraberinde bir Parlamento heyetiyle 13-15 Haziran
2010 tarihleri arasında İran'a resmi ziyarette bulunması TBMM Genel Kurulu'nun
8 Haziran 2010 tarih ve 113. birleşiminde kabul edilmiştir.
Anılan Kanun'un 2. Maddesi uyarınca, Heyetimizi oluşturmak üzere
Siyasi Parti Gruplarınca bildirilen isimler Genel Kurul'un bilgisine sunulur.
Mehmet
Ali ŞAHİN
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Adı Soyadı: Seçim
Çevresi:
1) Mehmet Günal Antalya
2) Ahmet İnal Batman
3) Gökhan Durgun Hatay
4) Mehmet Müezzinoğlu İstanbul
5) Recep Yıldırım Sakarya
6) Abdurrahman Dodurgalı Sinop
2.- Kore Cumhuriyeti Ulusal
Meclisinin Kore Cumhuriyeti’ne davetine icabet edecek olan TBMM Millî Savunma
Komisyonu üyelerinden oluşan Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti
gruplarınca ismi bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/1218)
11/06/2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
TBMM Milli Savunma Komisyonu Üyelerinden oluşan bir Parlamento
Heyeti'nin, Kore Cumhuriyeti Ulusal Meclisi'nin resmi davetlisi olarak Kore
Cumhuriyeti'ne resmi bir ziyarette bulunması Genel Kurul'un 1 Haziran 2010
tarih ve 109. Birleşiminde kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 sayılı Kanun'un 2. Maddesi uyarınca Siyasi Parti Gruplarınca
bildirilen isimler, Genel Kurul'un bilgisine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Adı Soyadı Seçim
Çevresi
Zekeriya Akıncı Ankara
Mehmet Alp Burdur
Fuat Bol İstanbul
Mehmet Domaç İstanbul
Hasan Kemal Yardımcı İstanbul
Kamil Erdal Sipahi İzmir
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı
ayrı okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Trabzon Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebi ve 25 milletvekilinin, HES projelerinin çevreye etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/761)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde elektrik enerjisi üretiminin enerji kaynaklarına göre
dağılımına bakıldığında doğalgazın 1990 yılında 17,7'lik payının hızla arttığı
ve 2010 yılında da yüzde 50'lere ulaşması beklenmediği görülmektedir. Diğer
ithal kaynaklar da dahil edildiğinde elektrik
üretimimizin yaklaşık yüzde 58'i ithal kaynaklardan sağlanmaktadır. Neredeyse
tamamı ithal kaynak olan doğal gaza bu ölçüde bağımlılık enerjide önemli bir
arz güvenliği riski oluşturmaktadır. Bu durum elektrik üretiminde doğal
kaynakların, yenilenebilir enerji kaynaklarının bu çerçevede de Hidro Elektrik
Santral(HES)lerin önemini artırmaktadır.
2009 yılı itibarıyla kamu ve özel sektör tarafından Türkiye
genelinde işletme halinde 187 adet, inşa halinde ise 138 adet Nehir Tipi HES
bulunmaktadır. Yine 2009 yılı itibarıyla 1600 civarında da HES projesi
mevcuttur. Projelerin toplam kurulu gücü yaklaşık 23.000 MW olup yıllık
ortalama üretimin 81.000 GWh olması beklenmektedir. Öngörülen bu üretim değeri,
Türkiye'nin 2008 yılında tükettiği toplam elektrik enerjisi miktarının yüzde
40'ına karşı gelmektedir. Kaldı ki 2008 yılı küresel krizin başlangıç yılı
olduğundan beklenenden daha düşük düzeyde bir tüketim gerçekleşmiştir.
Karadeniz bölgesi, özellikle de Trabzon ve Rize illeri bol yağış
alması nedeniyle HES projelerinde öne çıkmaktadır. 2009 yılı itibarıyla inşa
halinde olan toplam 138 HES'ten 41 adedi Trabzon'da, 23 adedi ise Rize'dedir.
Yani neredeyse inşa halindeki her iki HES'ten biri Trabzon ya da Rize'dedir.
Nehir tipi HES'ler yenilenebilir alternatif birer enerji kaynağı
olarak kabul edilebilirler. Ancak bunun için inşaat ve işletme aşamalarında uyulması
gereken kurallar ve ilgili denetim mekanizmaları tam ve doğru olarak
belirlenmeli ve uygulanmalıdır. Aksi takdirde doğal yaşam alanları tahrip
olacaktır. Aynı vadi üzerinde çoğu kez vadi özellikleri dikkate alınmadan
geliştirilen çok sayıda HES projesi bulunmaktadır. Farklı doğal bitki örtüsüne
sahip, farklı akarsular üzerinde yapılacak olan HES'ler için hazırlanan
Çevresel Etki Değerlendirme Raporlarının birbirlerine benzerlikleri; yeterli
çalışma yapılmadan âdeta aynı raporların farklı projelerde kullanıldığı
izlenimini yaratmaktadır. Ayrıca iletim hatlarının geçeceği yerlerle ilgili
bilimsel çalışmaların yapılıp yapılmadığı konusunda da kamuoyunda bir takım
tedirginlikler yaşanmaktadır. Aynı akarsu üzerinde birden fazla HES projesi
yapılmaktadır. Proje kapsamında aynı akarsu üzerinde yapılan boruların toplam
uzunluğu bazen 30 kilometreye yaklaşabilmektedir. Bu durum bu mesafe boyunca
suyun çekilmesi ve çevrenin büyük oranda zarar görmesi anlamına gelmektedir.
Her ne kadar yönetmelikte akarsuyun on yıllık ortalama akımının yüzde 10'u
oranında "cansuyu" bırakılması yönünde bir hüküm olsa da bu oranda
bırakılıp bırakılmadığı konusunda tereddütler vardır. Kaldı ki "can suyu”
çevredeki canlıların ve doğal bitki örtüsünün sadece yaşaması için gerekli olan
sudur. Bu miktardaki su doğal yaşamın sürdürülebilirliği ile gelişip büyümesini
sağlamaktan uzaktır. Ayrıca bölge halkı tarafından kimi projelerde yer altı
sularının da toplanarak kullanıldığı ifade edilmektedir. Proje alanları
jeolojik, topografik, iklimsel özellikleriyle sel ve heyelan gibi afetlere
karşı son derece hassastır. Doğaya olan müdahaleler; bitki örtüsünün tahribinin
(özellikle dik yamaçları tutan ormanların) yanında, dik yamaçlarda açılan
yollar, taş ocaklarında yapılan patlatmaların yarattığı sarsıntılar, havzada
eğim/anakaya/toprak ve su dengesini olumsuz etkileyecek veya yok edecektir. Tüm
canlıların ana ihtiyacı olan su, bir enerji kaynağı ve para kazanma aracı
olarak değil de bir yaşam kaynağı olarak görülmelidir. Son yıllardaki bu özensiz
tutum AKP'nin özellikle Karadeniz'deki akarsulara ve yer altı sularına sadece
potansiyel enerji gözüyle baktığının da bir göstergesidir.
Bu düşünceler doğrultusunda; uygulanmakta olan politikalar
çerçevesinde inşa edilmekte olan HES'lerin gerek planlanmasına ilişkin sorunlar
ile gerekse inşaat ve işletme aşamalarında doğaya verdikleri zararların tespiti
ve bu sorunların çözümü ile doğayla dost enerji politikalarının
geliştirilmesine ilişkin önerilerin araştırılarak belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis Araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) Mehmet Akif Hamzaçebi (Trabzon)
2) Mehmet Cevdet Selvi (Kocaeli)
3) Bilgin Paçarız (Edirne)
4) Şevket Köse (Adıyaman)
5) Ali Oksal (Mersin)
6) Turgut Dibek (Kırklareli)
7) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
8) Metin Arifağaoğlu (Artvin)
9) Tansel Barış (Kırklareli)
10) Tekin Bingöl (Ankara)
11) Hüseyin Ünsal (Amasya)
12) Necla Arat (İstanbul)
13) Fatma Nur Serter (İstanbul)
14) Sacid Yıldız (İstanbul)
15) Rasim Çakır (Edirne)
16) Fehmi Murat Sönmez (Eskişehir)
17) Algan Hacaloğlu (İstanbul)
18) Ahmet Küçük (Çanakkale)
19) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
20) Derviş Günday (Çorum)
21) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
22) Erol Tınastepe (Erzincan)
23) Engin Altay (Sinop)
24) Suat Binici (Samsun)
25) Mehmet Ali Susam (İzmir)
26) Fevzi Topuz (Muğla)
2.- CHP Grubu adına Grup Başkan
Vekilleri Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, İsrail’in, Gazze’ye insani yardım götüren gemiye yaptığı
saldırı olayı konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/762)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İsrail Silahlı Kuvvetlerinin 31 Mayıs 2010 Pazartesi günü sabahın
erken saatlerinde çoğunluğu Türklerden oluşan 32 ülke vatandaşının bulunduğu
gemi konvoyuna karşı yapmış olduğu insanlık dışı saldırı sonucunda 9
vatandaşımız ölmüş ve Türk ve yabancı 60'a yakın kişi yaralanmıştır.
Türk ve dünya kamuoyunu derinden sarsan bu saldırı sadece bir
ülkeye değil, tüm insanlık camiasına yöneliktir. Bu konvoydaki gemilerde
bulunan insanlar uluslararası camianın vicdanını temsil etmektedirler. Bu
nedenle bu saldırı insanlık vicdanına ve değerlerine yapılmıştır.
Bu konuda İsrail'i şiddet ve nefretle kınayan deklarasyon
TBMM'de oybirliği ile kabul edilmiştir. Siyasi iktidar söz konusu deklarasyonun gereğini bir an önce yerine getirmelidir.
İsrail saldırısını bir hukuki analize tabi tuttuğumuz zaman şu
noktalar öne çıkmaktadır:
1) İsrail'in Gazze'ye uyguladığı abluka meşruiyetten yoksundur. BM
Güvenlik Konseyi'nin sırasıyla 2008 ve
Nitekim 1860 sayılı kararda; İsrail'e tümüyle Gazze'den çekilmesi
çağrısında bulunulmakta ve Gazze'ye yapılacak insancıl yardımın hiçbir şekilde
engellenemeyeceğini öngörülmektedir. Kararda, aynı zamanda, İsrail'den insani
yardımın Gazze'ye ulaştırılması için sevkiyat koridorları açması istenmektedir.
Sonuç olarak, İsrail'in Gazze ablukası hukuka uygun değildir.
2) Deniz hukuku açısından, açık denizlerde seyreden bir gemiye
müdahale, ancak korsanlık, köle ticareti, uyuşturucu kaçakçılığı ve korsan
yayın yapılması durumlarında meşru sayılabilir. Bu bakımdan İsrail komandoları,
Mavi Marmara gemisine saldırıda bulunarak uluslararası hukuku ihlal
etmişlerdir.
3) BM Antlaşması'nın 2. maddesinin 4. fıkrası üye ülkelerin
birbirlerine karşı kuvvet kullanmalarını engellemektedir. İsrail komandoları
silahsız sivilleri taşıyan Mavi Marmara'ya çıkarak açtıkları ateşle ölüm ve
yaralamalara sebebiyet vermek suretiyle, BM Antlaşması'nın söz konusu hükmünü
ihlal etmişlerdir.
Gemideki kişiler sopalarla direnişe geçmiş olsalar bile, bu,
İsrailli askerlere meşru savunma ilkesine dayanarak haklılıklarını ileri sürmek
imkânını vermez. Zira meşru savunmanın birinci şartı, kullanılan gücün
karşılaşılan tehlike ile orantılı olması ve tehlikeyi başka türlü önleme
imkânının mevcut bulunmamasıdır.
Belirtmiş olduğumuz bu üç nokta, sivil ve silahsız bir insani
yardım gemisine İsrail komandoları tarafından yapılan saldırı sonunda 9
vatandaşımızın ölmesinden ve Türk ve yabancı 60'a yakın kişinin
yaralanmasından, İsrail devletinin sorumlu olduğunu ortaya koymaktadır.
Ancak, kriz yönetimi açısından Hükümet'in ciddi bir yetersizlik
sergilediği göze çarpmaktadır. Nitekim, Hükümet bir
risk analizi sonucunda AKP milletvekillerinin yolculuğa katılmalarını sakıncalı
görmüş ve engellemiştir. Buna karşılık, müdahale uyarılarına rağmen Hükümet,
vatandaşlarımızın aynı gemiye binmelerinde bir sakınca görmemiştir.
Yukarıda belirttiğimiz noktaların TBMM tarafından özenle
incelenmesi gerektiği takdir edilecektir. Ayrıca, Sayın Başbakan ve Sayın
Dışişleri Bakanı, yaptıkları açıklamalarla Türkiye'nin onurunun ve çıkarlarının
yanı sıra mağdur vatandaşlarımızın haklarının en etkin biçimde korunacağını
taahhüt etmişlerdir. Oysa, olayın üzerinden bir
haftadan fazla bir süre geçmiş olmasına rağmen, BM Güvenlik Konseyi'nden bir
kınama kararı veya açıklaması çıkartılamamış, İsrail özür dilemekten imtina etmiş,
olayların tüm yönleriyle ortaya çıkmasına yarayacak bir uluslararası araştırma
komisyonu kurdurulamamıştır. Hükümet de kendi açısından olayın sorumlularının
nasıl cezalandırılacağı konusunda bir yol haritasını oluşturmakta acz
içindedir. Bütün bunların yanında, İsrail ile askeri, siyasi ve ekonomi
ilişkilerimiz alanında alınacak tedbirler konusunda, Hükümet içinde şu ana
kadar ortak bir görüş oluşturulamadığı yapılan farklı açıklamalardan
anlaşılmaktadır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı yanlış
yansıtılmış, İsrail'le yapılan görüşme ve yazışmalar kamuoyundan saklanmış,
süreç karartılarak, şeffaflıktan uzak bir anlayış sergilenmiştir. Gemide
yurttaşları bulunan diğer ülkeler ile Arap Birliği ve İslam Konferansı nezdinde
yapılan girişimler de yetersiz kalmıştır.
Bu görüş ve düşüncelerle, İsrail'in insanlık dışı saldırısının
sonuçlarının siyasi ve hukuki açılardan değerlendirilmesi ve alınacak
önlemlerin belirlenmesi ile Hükümetin bu alandaki sorumluklarını ne ölçüde
yerine getirdiğinin incelenerek ortaya çıkarılması amacıyla Anayasa'nın 98
inci, TBMM içtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif
Hamzaçebi |
Muharrem İnce |
|
Trabzon |
Yalova |
|
Grup Başkan
Vekili |
Grup Başkan
Vekili |
3.- Denizli Milletvekili Ali Rıza
Ertemür ve 27 milletvekilinin, engellilerin sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/763)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde, engelli vatandaşlarımız toplam nüfusun 12,29'unu
(yaklaşık 8.5 milyon) oluşturmaktadır. Farklı özür
gruplarında bulunan bu vatandaşlarımızın sorunlarının çözümüne yönelik olarak
bu güne kadar etkin ve kalıcı önlemler alınamamıştır. Özürlülerimizin yaşamakta
olduğu sorunlar her geçen gün artmaktadır. Özellikle engelli vatandaşlarımızın
istihdam sorunu, topluma katılmaları için fiziki koşulların yetersizliği
sürekli dile getirilmesine rağmen çözüme yönelik ciddi adımlar atılmamaktadır.
Engellilerimizin yaşadığı sorunların saptanması, çözümü için etkin
ve kalıcı önlemlerin alınması amacıyla Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğü'nün
104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
1) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
2) Zekeriya Akıncı (Ankara)
3) Tekin Bingöl (Ankara)
4) Ali Arslan (Muğla)
5) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
6) Gürol Ergin (Muğla)
7) Tansel Barış (Kırklareli)
8) Hüseyin Ünsal (Amasya)
9) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
10) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
11) Ali Koçal (Zonguldak)
12) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
13) Erol Tınastepe (Erzincan)
14) Rasim Çakır (Edirne)
15) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
16) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
17) Şevket Köse (Adıyaman)
18) İsa Gök (Mersin)
19) Mehmet Ali Susam (İzmir)
20) Atila Emek (Antalya)
21) Tayfur Süner (Antalya)
22) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
23) Metin Arifağaoğlu (Artvin)
24) Hüsnü Çöllü (Antalya)
25) Ahmet Küçük (Çanakkale)
26) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
27) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
28) Fevzi Topuz (Muğla)
Gerekçe:
Ülkemizde, engelli vatandaşlarımız toplam nüfusun 12,29'unu
(yaklaşık 8,5 milyon) oluşturmaktadır. Farklı özür gruplarında bulunan bu
vatandaşlarımızın sorunlarının çözümüne yönelik olarak bu güne kadar etkin ve
kalıcı önlemler alınamamıştır. Özürlülerimizin yaşamakta olduğu sorunlar her
geçen gün artarken, özellikle engelli vatandaşlarımızın en büyük sorunu olan
istihdam konusunda ciddi adımlar atılmamaktadır. Hatta kamunun elinde bulunan
ve özürlülerin kanuni hakkı olan memur ve işçi kadroları dahi
doldurulmamaktadır.
Engellilerin ilgili yasal düzenlemeler; engellilerin yetenekleri
doğrultusunda eğitilmesi, meslek kazandırılması, verimli kılınarak sosyal ve
ekonomik refahlarının sağlanması amacıyla mesleki rehabilitasyon
hizmetlerinden yararlanmasını güvence altına almaktadır. Bu karşın uygulama da
sorunlar devam etmektedir.
Çalışamayan, çalışamayacak durumda olan engellilere 181-200 TL
arasında aylık bağlanmaktadır. Bu miktar engelli vatandaşlarımızın yaşamlarını
insan onur ve saygınlığına yakışır bir şekilde sürdürmeleri ve asgari temel
ihtiyaçlarını karşılamaları için yeterli değildir. 181 lira engelli aylığı alan
bir kişi, bakıma muhtaç ise bu kişiye evde bakım desteği verilmemektedir.
Engellilerimizin en büyük sorunlarından biride toplumun her
kesiminde olduğu gibi işsizliktir. Engellilerimizin istihdamı konusunda yasal
zorunluluklar bulunmasına rağmen bu sorun hâlâ devam etmektedir. Türkiye İş
Kurumu verilerinin incelenmesinden, 2009/Temmuz ayı itibarıyla işverenlerin;
1.909 kamu, 21.039 özel sektör olmak üzere toplam 22.948 özürlü açık kontenjanı
bulunmaktadır. 2009/Ağustos ayı itibarıyla da; 80.237 erkek, 30.815 kadın olmak
üzere toplam 111.052 özürlü işe yerleştirilmek için sıra beklemektedir.
Ülkemizdeki mevcut dolu memur kadro sayısı 1 milyon 700 bin
dolayındadır. 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunun 53. Maddesine göre bu sayının
%3 oranında memur statüsünde özürlü personel istihdam edilmesi gerekmektedir.
Buda kamuda memur statüsünde 51 bin engelli vatandaşımızın istihdam edilmesi
anlamına gelmektedir. 2009 yılı verilerine göre bu kapsamda kullanılan toplam
kadro sayısı 10 bin civarındadır. Yaklaşık 40 bin kadroya atama
yapılmamaktadır.
Bir diğer ifadeyle hem 4857 Sayılı İş Kanunu hem de 657 Sayılı
Devlet Memurları Kanununa göre özürlülere kullandırılması gereken yaklaşık 63
bin kadro boş bırakılmıştır. Bu engelli vatandaşlarımıza tanınan kanuni bir
hakkın yok sayılmasıdır.
Engelliler sağlık desteğine en fazla ihtiyaç duyan toplum kesimini
oluşturmaktadır. Bu vatandaşlarımızın gelirleri son derece kısıtlı olduğu ve
yaşadıkları sorunlar bilinmekteyken, engellilerden neden muayene, ilaç, tıbbi
malzeme, ameliyat ve yatarak tedavi için katkı payı alınmaktadır.
İmar yasasında 1997 yılında yapılan değişiklikle yapıların
engellilere uygun olarak inşası zorunlu tutulmuştur. Bu tarihten sonra yapılan
pek çok binanın engellilere uygun olmadığı bilinmektedir. Engelliler kent
yaşamının her alanında engellemelerle karşı karşıyadır. Otobüs, alt ve üst
geçitler, pek çok kamu kurumu engellilerimizin kullanımına uygun değildir ve
konuda hiçbir somut adım atılmamaktadır.
Yukarıda kısaca değinilen konular engelli vatandaşlarımızın
yaşamak zorunda kaldığı sorunlarla ilgili sadece birkaç ana başlıktır. Engelli
vatandaşlarımızın yaşadığı sorunların saptanması, çözümü için etkin ve kalıcı
önlemlerin alınması için bir araştırma komisyonu kurulması uygun ve yerinde
olacaktır.
4.- İstanbul Milletvekili Çetin
Soysal ve 26 milletvekilinin, İstanbul’da kent içi ulaşımda yaşanan bazı
kazaların araştırılarak yaya güvenliğini sağlamak için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/764)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
11 Mart 2010 tarihinde İstanbul Güngören'de, Kemal Hasoğlu
Lisesi'nde okuyan 3 öğrencimize tramvay çarpmış, öğrencilerimizden Deniz, İrem
ve Buket hayatını kaybetmiştir. Söz konusu kazanın olduğu alanda daracık yaya
kaldırımları, tramvay hattı ile araç trafiğinin kesiştiği 7 kavşak
bulunmaktadır. Tramvay hattı, araç trafiği ile birlikte seyretmektedir. Bu hat
üzerinde iki tane okul bulunmaktadır. Öğrenciler okuldan çıktıklarında karşıdan
karşıya geçmek için araç trafiğinin ve tramvayın seyrettiği yoldan geçmek
zorundadır. Mevcut hattın kullanıma açıldığı andan itibaren üst geçit, yaya geçidi,
trafik ışığı ya da bariyer gibi kazayı engelleyici nitelikte hiçbir önlem
alınmamıştır. Tramvay hattı üzerinde iki okulun olmasına rağmen şimdiye kadar
üst geçit yapılmaması kazaya davetiye çıkarmıştır. Tramvay hattının fizibilite
çalışmaları sırasında, bu hattaki okul, yerleşim alanları düşünülerek yayaların
geçişlerinin ne şekilde sağlanacağının planlanmamış olması kent planlamasının
ne kadar hatalı olduğunun örneklerinden sadece bir tanesidir. Yaşanan bu acı
olayla İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin kenti planlamadaki hatasının bedelini
gencecik bedenler ödemiştir.
6 Nisan 2010'da İstanbul Bayrampaşa, Demirkapı'da tramvay bir
vatandaşımıza çarpmış ve bu kaza sonucunda Hacı Emin Sadıklı hayatını
kaybetmiştir. Olayın meydana geldiği sırada trafik ışıklarının çalışmadığı,
kazanın meydana gelmesinden sonra sinyalizasyonla ilgili çalışma yapıldığı
ifade edilmektedir.
7 Nisan 2010'da İstanbul Kozyatağı'nda bir otomobil kontrolden
çıkarak otobüs durağına girmiş, bu kaza sonucunda da 3 kişi hayatını kaybetmiştir.
İstanbul Kozyatağı'nda kazanın meydana geldiği yolun transit geçiş
alanı olması, şehirlerarası geçişlerin de sağlandığı bir yol olması nedeniyle
durakların yoldan bir ceple ayrılması gerekliliği ifade edilmektedir.
Bunun yanında İstanbul'da özellikle E-5 karayolu üzerinde otobanın
içinde otobüs duraklarının olduğu bilinmektedir. Bu duraklara ulaşmak için
vatandaşlarımızın otobanı geçmesi gerekmektedir. Ancak geçişi sağlayacak
herhangi bir alt ya da üst geçidin olmaması kazalara davetiye çıkaran bir başka
durumdur.
Kent içi ulaşımda vatandaşlarımızın can güvenliğine uygun
düzenlemeler yapmak İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin görev ve yetki alanı
içindedir. Şehir planlamasının düzgün yapılması araçların seyrettiği yolların,
otobüs duraklarının ve yaya geçişlerinin nasıl sağlanacağı düzgün bir kent
planlaması ile tespit edilecek bir durumdur. Kent içi ulaşımda, yaya ve
araçların can güvenliğini sağlamaya yönelik tedbirlerin, meydana gelen kazalara
göre değil, düzgün yapılmış kent planlamasına göre belirlenmesi mutlaktır.
Bu da kentin planlamasında, uzman kişi ve kurumlarla yapılacak
işbirliği ve ortak çalışmalarla belirlenebilecek bir durumdur.
Oysa İstanbul'da meydana gelen kazalar sonrasında belli çalışmalar
yapılmakta, kent planlaması gelişi güzel yapılmaktadır. Bu da vatandaşlarımızın
can güvenliğini tehlikeye atmaktadır.
Bu nedenle İstanbul'da 11 Mart'ta Güngören'de, 6 Nisanda
Bayrampaşa'da meydana gelen tramvay kazaları ile 7 Nisanda Kozyatağı'nda
meydana gelen kazanın kent planlaması açısından incelenmesi ve İstanbul'daki
planlamacılık hatalarının tespiti ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla, Anayasanın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104. ve
105. maddeleri gereğince meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Çetin Soysal (İstanbul)
2) Tekin Bingöl (Ankara)
3) Zekeriya Akıncı (Ankara)
4) Ali Arslan (Muğla)
5) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
6) Gürol Ergin (Muğla)
7) Tansel Barış (Kırklareli)
8) Hüseyin Ünsal (Amasya)
9) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
10) Rasim Çakır (Edirne)
11) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
12) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
13) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
14) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
15) Şevket Köse (Adıyaman)
16) İsa Gök (Mersin)
17) Ali Koçal (Zonguldak)
18) Mehmet Ali Susam (İzmir)
19) Atila Emek (Antalya)
20) Tayfur Süner (Antalya)
21) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
22) Hüsnü Çöllü (Antalya)
23) Metin Arifağaoğlu (Artvin)
24) Ahmet Küçük (Çanakkale)
25) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
26) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
27) Fevzi Topuz (Muğla)
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme
alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
C)
Önergeler
1.- Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlu’nun, (2/503) esas numaralı Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/222)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
2/503 esas numaralı Kanun Teklifim, süresi içinde ilgili
komisyonda görüşülmediğinden İçtüzüğümüzün 37. maddesi gereğince doğrudan
gündeme alınmasını saygılarımla arz ederim. 01/04/2010
Mehmet
Serdaroğlu
Kastamonu
BAŞKAN – Teklif sahibi Mehmet Serdaroğlu, Kastamonu Milletvekili.
Buyurun Sayın Serdaroğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; sosyal güvenlik destek primi borçlarının yeniden
yapılandırılmasını öngören kanun teklifimin doğrudan gündeme alınması için söz
aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti iktidara gelir gelmez sosyal
güvenlik sistemimizi kökten değiştirmek için harekete geçti ve bu süreçte bir
sürü kanun çıkarıldı. Bunları bırakın vatandaşlarımızın takip etmesini Sosyal
Güvenlik Kurumunun çalışanları dahi takip edemedi. Tabii, bu kanunlar hesapsız
kitapsız çıkarıldığı için de bir sürü haksızlığa neden oldu ve tam bir keşmekeş
yaşandı. Yaşanan bu keşmekeşin bir sürü olumsuz sonucu da bir bir bugünlerde
ortaya çıkmaya başladı. Bunlardan biri de altı yedi yıl sonra ortaya çıkan
sosyal güvenlik destek primi borcudur. BAĞ-KUR’dan emekli olmuş ancak çalışmaya
devam eden bir bakkaldan veya Emekli Sandığı ya da SSK’dan emekli olup esnaflık
yapmaya başlayan vatandaşlarımızdan sosyal güvenlik destek primi kesmek için
iktidar olarak bir kanun çıkarmışsınız, bundan vatandaşımızın haberi yok. Altı
yedi yıl sonra gönderilen ihbarnamelerden de anlaşılıyor ki Sosyal Güvenlik
Kurumunun da bundan haberi yok. Sonuçta bütçe açıklarını giderebilmek için
deliler gibi para arayan Hükûmetiniz vatandaşlarımıza altı yedi yıl sonra
yağmur gibi borç tebligatları yağdırmaya başlamıştır. Yaklaşık 112 bin
vatandaşımız 3 ilâ 10 bin lira arasında değişen borçlarla karşı karşıyadır. Bir
umutla bir çerçi dükkânı açan emeklinin bu birikmiş borçları ödeme gücü
olmadığı için de hacizler ve hapisler kapıda beklemektedir.
Değerli milletvekilleri, hepinizin bildiği üzere ülkemizde emekli
maaşlarının yüzde 90’ı açlık sınırının altındadır. Emeklilerimiz, açlık
sınırının altındaki bu düşük maaşlarla geçinmelerine imkân olmadığı için küçük
bir dükkân açıp, kazanacağı üç beş kuruşu emekli maaşına katmak ve evine ekmek
getirmenin derdi içindedir.
İşte, şimdi siz, altı yedi yıl boyunca hiçbir bildirimde
bulunmadan, birikmiş sosyal güvenlik destek primi borçlarını faizleriyle
beraber isteyerek bu insanlara büyük bir darbe vurmaktasınız. Kurumunuz işini
yapmamış, devlet görevini yerine getirmemiş, kendi ihmalinizin cezasını
vatandaşa kesiyorsunuz. Dükkân açıp vergisini ödemiş, diğer yasal
yükümlülüklerini yerine getirmiş vatandaşın burada suçu nedir, sizlere sormak
istiyorum?
Değerli milletvekilleri, önümüzde 112 bin mükellefi, aileleriyle
birlikte 500 bin kişiyi doğrudan ilgilendiren bir sorun vardır. Bu sorunun
çözülmemesi durumunda hacizler gelecek, ekmek tekneleri kapanacaktır. Hani hep
dersiniz ya “Muhalefet konuşur, çözüm önermez.” İşte, bu kanun teklifimizle bu
soruna gerçek bir çözüm önerisi getirmekteyiz çünkü bu işte vatandaşın bir
kabahati, gerçekten ama gerçekten yok. Kabahat tamamen devletin ve devleti
işletemeyen AKP Hükûmetinindir. O yüzden, bunların faizlerini silelim, anapara borçlarını da on iki
taksit yapalım, bu insanlara bir nefes alma, faaliyetlerine devam etme imkânı
tanıyalım.
Değerli milletvekilleri, hamaset yapmıyoruz, siyaset de
yapmıyoruz, olmayacak bir şey de istemiyoruz. Gözünüzden kaçan, dikkatinizden
kaçan önemli bir soruna akılcı, kolay…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Serdaroğlu, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) – …ve adil bir çözüm önerisi
sunmaktayız. Bu mağdurlar adına istirham ediyorum, bu önergemize oy verin, bu
işi burada birlikte çözelim. Yok eğer “Ülkemizde böyle
bir sorun yok.” diyorsanız ve yine her zaman söylediğiniz gibi çözüm önerisi
İktidarınızın alternatifi olarak gördüğünüz Milliyetçi Hareket Partisinden
geldi diye “Kabul etmeyiz.” diyorsanız sizleri milletimin ve bu mağdurların
vicdanına havale ediyorum ve milletimize de “Merak etmeyin, az kaldı, biz
gelince bu ve benzeri sorunları çözeriz.” diyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Serdaroğlu.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım, ancak karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.06
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.18
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Gülşen ORHAN (Van),
Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
117’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş doğrudan gündeme alma
önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Sayın milletvekilleri, karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.19
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.31
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Gülşen ORHAN (Van),
Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
117’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş doğrudan gündeme alma
önergesinin ikinci oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır ve önerge
kabul edilmemiştir.
Gündemin Sözlü Sorular kısmına geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ, gündemin
“Sözlü Sorular” kısmında yer alan sorulardan 1, 119, 131, 157, 158, 159, 162,
193, 221, 222, 225, 235, 262, 269, 303, 304, 305, 306, 426, 452, 484, 485, 486
ve 534’üncü sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir.
Şimdi, bu soruları sırasıyla okutuyorum:
VII.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in, polisin dur ihtarına uymadığı için öldürülen kişilere ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1059) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla İçişleri Bakanı tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 30.10.2008
Kamer
Genç
Tunceli
2008 yılı içinde yurdun muhtelif yerlerinde dur ihtarına
uyulmadığı öne sürülerek öldürülen vatandaş sayısının 33 kişiyi bulduğu ve en
sonda Antalya’da 18 yaşındaki Çağdaş Gemlik isimli gencin de bu suretle
öldürüldüğü anlaşılmaktadır.
1- Polisin bu suretle adam öldürmesini doğru buluyor musunuz?
Bulmuyorsanız şimdiye kadar ne gibi önlem aldınız? Suçlular hakkında ne gibi
işlem yaptınız?
2- Bu öldürme olaylarında Bakan olarak sorumluluğunuz yok mudur?
Varsa neden istifa etmiyorsunuz? İstifa etmeniz için daha kaç masum vatandaşın
ölümünü bekliyorsunuz?
2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’nın iki ilçesindeki sağlık
kuruluşlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1420) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın
cevabı
25.05.2009
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda belirtilen sorularımın, Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr.
Recep AKDAĞ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini
saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Alim Işık
Kütahya
Kütahya ili Aslanapa ve Çavdarhisar ilçeleri birbirine yakın
mesafede, karşılıklı gidiş gelişin yoğun olduğu iki komşu ilçedir. Bu ilçeler
arasında bir noktada kurulacak her iki ilçenin ortak olarak yararlanabileceği
bir A tipi 112 Servisine ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca Aslanapa ilçemizde
bulunan Sağlık Ocağının da A tipine dönüştürülmesi istenmektedir. Bu konularla
ilgili olarak;
1. Aslanapa ilçesinde bulunan B tipi 112 servisinin, Aslanapa ve
Çavdarhisar ilçeleri arasında uygun bir yerde kurulacak A tipi 112 servisine
dönüştürülmesi mümkün müdür? Mümkünse bu düzenlemenin 2009 yılı içinde
yapılması sağlanabilir mi?
2. Aslanapa Sağlık Ocağının A tipine dönüştürülmesi sağlanabilir
mi? Bu düzenlemenin 2009 yılında gerçekleştirilmesi mümkün müdür?
3.- Aksaray Milletvekili Osman
Ertuğrul’un, hormonlu gıdaların sağlığa etkisine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1441) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımı Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü
olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim. 29/05/2009
Osman
Ertuğrul
Aksaray
Soru:
- Sıklıkla tüketilen hormonlu gıdalar, vücuttaki hormon dengesinin
ve bağışıklık sisteminin bozulmasına, şişmeye, yağlanmaya ve hücreleri
zayıflatarak kanser yatkınlığını artırmaya neden olduğunu bilmekteyiz.
- Ülkemizde üretilen sebze, meyve gibi ürünlerin kontrollü ve
bilinçli üreticiler tarafından üretildiğine inanıyor musunuz?
- Sağlık Bakanlığı olarak; bu konuda ilgili kuruluşlarla bir
çalışmanız olmuş mudur?
- Ülkemizde görülen kanser vakalarının artmasında hormonlu
gıdaların etkisi ne kadardır?
4.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’ın, Kumçatı Beldesindeki kapalı sağlık ocağına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1489) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından,
Anayasanın ve İçtüzüğün 98 nci maddesi uyarınca sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. 22.06.2009
Hasip
Kaplan
Şırnak
Şırnak iline bağlı Kumçatı beldesi geniş bir coğrafyaya yayılmış
olduğu için iki sağlık ocağı yapılmış, ancak: bir mahalledeki sağlık ocağı açık
olup diğeri kapalıdır.
Soru:
1- Kapalı olan sağlık Ocağında kim kalmaktadır? Personel ataması
yapılıp ne zaman hizmete açılacaktır?
5.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’ın, sağlık personeline görev yerine göre ek ücret teşvikine ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1490) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından,
Anayasanın ve İçtüzüğün 98 nci maddesi uyarınca sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. 22.06.2009
Hasip
Kaplan
Şırnak
Şırnak ili Suriye ve Irak sınırında nüfusu 450 bini aşkın olan
Habur sınır kapısı nedeniyle hareketli bir ilimizdir. Son yıllarda, Cizre,
İdil, Silopi, Şırnak gibi yerlerde yapılan Devlet Hastaneleri ile alt yapı
çalışmaları sürmektedir.
Soru:
1- Uzman doktor atamalarında yaşanan sıkıntıları gidermek için,
hassas yerlerde görev yapan sağlık personeline "ek ücret teşviki"
için hazırlık yapılmakta mıdır?
6.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’ın, Şırnak Üniversitesinde Tıp Fakültesi açılmasına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1491) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından,
Anayasanın ve İçtüzüğün 98 nci maddesi uyarınca sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. 22.06.2009
Hasip
Kaplan
Şırnak
Şırnak ili Suriye ve Irak sınırında nüfusu 450 bini aşkın olan
Habur sınır kapısı nedeniyle hareketli bir ilimizdir. Son yıllarda, Cizre,
İdil, Silopi, Şırnak gibi yerlerde yapılan Devlet Hastaneleri ile alt yapı
çalışmaları sürmektedir.
Soru:
1- Şırnak Ortadoğu'ya açılan bir kapı olarak giderek önem kazanmaktadır.
Bu nedenle Şırnak Üniversitesi bünyesinde bir tıp fakültesi açılması için,
Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte yapılan bir çalışma var mıdır?
7.- Gaziantep Milletvekili Yaşar
Ağyüz’ün, Gaziantep Çocuk Hastanesinin bir ihalesine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1506) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Yaşar
Ağyüz
Gaziantep
Bakanlığınızda ve bağlı Kurumlarında yapılan ihalelerde, idarenin
şeffaf, katılımcı davranması toplumun ve katılımcıların güvenini sağlayan
unsurlar olması gerekirken,
1. Seçim bölgem Gaziantep Çocuk Hastanesinin 07.04.2009 tarihinde
yapmış olduğu Biyokimya, Makroelisa ve Hormon Hizmet Alımı ihalesine iki
firmanın katıldığı ve katılımcı bir firmanın iş deneyimi için damga vergisi
yatırılmadığı bahanesi ile ihaleye katılımın engellenerek, tek firmayla ihale
yapılması yasal kriterlere ve şeffaflığa uygun mudur?
2. İhaleye katılan iki firma arasında 424.000 TL. gibi büyük fark olması üzerine ihaleyi 1.5 ay sonra
25.05.2009 tarihinde iptal eden komisyon kararı üzerine, yasal olmayan biçimde,
15.06.2009 tarihinde yeni Raportör Komisyonu kurularak, bir ihale kararı
yazdırılıp, bahse konu hizmet alım ihalesi, tek kalan ve en yüksek teklifi
veren Gazi Kimya Limited Şirketine hangi yasal kriterlerle verilmiştir? Veya
hangi kriterler görmezlikten gelinmiştir?
3. Bakanlığınızın ve bağlı kurumlarınızın yaptığı ihalelerde bu
tür şaibeler neden eksik olmamaktadır?
Bakanlığınızın kamuoyunda bu şekilde tartışılması sizi rahatsız
etmiyor mu?
8.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, hasta muayene katkı paylarının harcanmasına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1554) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sn. Recep Akdağ tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: 1 Ekim 2008 tarihinden önce, Sağlık Bakanlığı kuruluşlardan
hasta muayenelerinden, hiç katkı payı alınmıyordu. 1 Ekim 2008 ile 1 Ekim 2009
tarihleri arasında ülke genelinde ne miktar katkı payı alınmıştır? Bu alınan
paralar nerelerde harcanmıştır?
9.- Ordu Milletvekili Rıdvan
Yalçın’ın, sigara yasağı düzenlemelerinde işletmelerin gözetilmesine ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1596) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.
Av.
Rıdvan Yalçın
Ordu
Soru
4207 Sayılı tütün mamullerinin zararlarının önlenmesine dair
kanun, 5727 sayılı kanun ile önemli değişikliklere konu edilerek, tütün
ürünlerinin tüketilmesine kapsamlı yasaklar öngörülmüştür. Kapsamlı yasakların
yürürlüğe girmesi toplumda önemli ölçüde kabul görmüşse de, Türkiye genelinde
yeme içme ve eğlence yerlerinin faaliyetlerini açık alanlarına ya da sokaklara
taşıdığı görülmektedir. Oysa şimdi kış mevsimine girilecek olması bu iş kollarındaki
esnafları ciddi anlamda kaygılandırmaktadır. Mevcut düzenleme ile işletmeler
arasında haksız ihbarlar bir rekabet biçimine dönüşmüş, kamu görevlileri
işletmeler, işletme sahipleri ile müşteriler arasında da kavgaya varacak
tartışmalar yaşanılır olmuştur. Sigaraya özenilmesinin engellenmesi
düşünülürken, mevcut uygulamayla amaç örtüşmemektedir.
Bu itibarla,
1) Tüm bu sakıncaların ortadan kaldırılması, yasanın daha
uygulanabilir olması, tütün mamullerinin zararlarını azaltıcı ve işletmelerin
ekonomik yararını dengeleyici tarzda yeni bir düzenleme yapmayı düşünmekte
misiniz?
10.- Antalya Milletvekili Tayfur
Süner’in, hastanelerdeki uzman doktor yetersizliğine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1599) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından
sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.
Tayfur
Süner
Antalya
Antalya'nın Kemer İlçesindeki devlet hastanesinde başhekim olan
kulak-burun-boğaz uzmanından başka bir uzman doktor bulunmamaktadır. Bundan
dolayı hastalara reçeteler yazılamamakta, hastalar özel hastanelere veya
Antalya'ya sevk edilmek zorunda kalmaktadırlar.
Soru 1: Kemer Devlet Hastanesi'ne gerekli uzman doktorların
atanması için gereken çalışmalar yapılmakta mıdır? Yoksa turizmin en önemli
merkezlerinden biri olan Kemer İlçesi'ndeki devlet hastanesi tek bir uzman
doktora mı terk edilecektir?
Soru 2: İktidarınızın, gerek çalışan gerekse emekli hastalardan ek
muayene ücreti talep ettiği bir dönemde, devlet hastanelerinin kadrolarını bu
denli zayıf bırakması hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
11.- Adana Milletvekili Yılmaz
Tankut’un, hastanelerle ilgili bir kanun tasarısına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1603) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Yılmaz
Tankut
Adana
Hükümetinizin sağlık alanında uygulamakta olduğu Sağlıkta Dönüşüm
Programı kapsamında, TBMM gündeminde bulunan "Kamu Hastane Birlikleri Yasa
Tasarısı" ile kamu hastanelerinin özelleştirilerek, birer işletme haline
getirilmesi öngörülmektedir.
Bu tasarının yasalaşmasıyla birlikte, hastane personelinin
sözleşmeli olarak alınabileceği ve kadrolaşmanın artacağı belirtilmektedir.
Bu yasanın hastaneleri, maliyeti ucuz, kârı yüksek hasta
gruplarını seçmeye yönelteceğini, buna karşın hastaneye mali yük getiren
hastalıkları seçmek istemeyeceği endişeleri bulunmaktadır.
Bu hususlar çerçevesinde;
1- Bu yasa tasarısı ile liyakatsiz bir kadrolaşma olacağı ve mali
yük getiren hastalıkların tedavisinin zorlaşacağı endişelerine katılıyor
musunuz?
2- Sağlık hizmetlerinin nitelikli, eşit ve ücretsiz sunulması
anlayışının ortadan kalkacağı endişelerini nasıl gidereceksiniz?
12.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mehmet Akif Paksoy’un, bir beldedeki kanser vakalarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1617) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kahramanmaraş İli Afşin İlçesi Büyük Tatlı Beldesindeki kanser
vakaları ile ilgili sorumun Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Mehmet
Akif Paksoy
Kahramanmaraş
Seçim bölgem Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesine bağlı Büyüktatlı
Beldesi’nde asbestli toprak ve sudan kaynaklanan kanser vakaları yüzünden son
15 yılda aralarında bebeklerin de olduğu 250 kişinin öldüğü, yaklaşık 3.000
kişinin göç ettiği, halen birçok vatandaşımızın tedavi gördüğü
belirtilmektedir. Bu konuda Bakanlığınızın bir sorumluluğu olduğunu düşünüyor
musunuz? Hastalığın önlenmesi amacıyla Bakanlığınızca bir çalışma yürütülmekte
midir?
Bakanlığınız Kanser Savaş Daire Başkanlığının Büyüktatlı Beldesi
ile ilgili bir veri/izleme sonucu bulunmakta mıdır?
13.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, muayene ücreti uygulamalarına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1657) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıda belirtilen sorularımın, Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr.
Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini
saygılarımla arz ederim.
Prof.
Dr. Alim Işık
Kütahya
Bakanlığınız döneminde uygulamaya konan politikalar kapsamında
Özel Sağlık Kuruluşlarına giden hastalarımızdan 15 TL, resmi sağlık
kurumlarında 8 TL muayene ücreti alınması ve bunun bir kısmının Eczaneler
aracılığıyla tahsil edilmesi gerek vatandaşlarımızın gerekse Eczacılarımızın
değişik sorunlar yaşamasına neden olmaktadır. Bu uygulamayla ilgili olarak;
1. Gerek resmi gerekse özel sağlık kurumlarında muayene olan
vatandaşlarımızdan muayene ücreti alınması uygulamasının kaldırılması ya da her
iki tür sağlık kurumunda da eşit miktarda uygulanması yönünde bir çalışmanız
var mıdır? Varsa çalışmanın içeriği ve uygulama takvimi nasıldır?
2. Muayene ücretlerinin 3 TL’lik bölümünün eczaneler aracılığı ile
tahsil edilmesinin gerekçesi nedir? Bu konunun vatandaşlarımızla eczacılarımız
arasında tatsızlıkların yaşanmasına yol açtığı bilinmekte midir? Bu uygulamanın
kaldırılması düşünülmekte midir?
14.- Çankırı Milletvekili Ahmet
Bukan’ın, Çankırı’daki yeni devlet hastanesinin hizmete girmesine ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1672) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
TBMM Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Ahmet
Bukan
Çankırı
2002 yılında yapımına başlanan ve geçtiğimiz aylarda tamamlanan ilimiz kırk evler
mevkiinde bulunan devlet hastanemiz tam manasıyla ne zaman hizmet verecektir?
15.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, bir hastanedeki uzman doktor ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1724) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Erbaa Devlet Hastanesinde uzun süredir Göz Hastalıkları,
Kardiyoloji ve Röntgen uzmanı eksikliği vardır. Bölge hastanesi konumunda olan
hastanemize ne zaman atama yapılacaktır?
16.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, sözleşmeli personele kadro verilmesine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1725) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Bakanlığınız bünyesinde 4-B statüsünde çalışmakta olan personele
kadro vererek, bu durumdaki personelin mağduriyetini gidermeyi düşünüyor musunuz?
17.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, sigarayı bırakmak isteyenlere yönelik çalışmalara ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1726) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Sağlık Bakanlığı olarak 2009 yılında kaç kişiye sigarayı bırakması
için tedavi yardımı yapılmıştır?
Hali hazırda sigarayı bıraktırmak için ne tür çalışmalar
yapılmaktadır?
18.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, sezaryen yöntemiyle yapılan doğumlara ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1727) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Ülkemizde doğumlarda sezaryen yöntemi son yıllarda çok yoğun
olarak kullanılmaktadır.
Ülkemizde son 1 yılda sezaryen sayısı ve normal doğuma oranı
nedir? Normal doğumun uygulanması ve özendirilmesi için Bakanlığınızın bir
çalışması var mıdır?
19.- Kahramanmaraş Milletvekili
Mehmet Akif Paksoy’un, Kahramanmaraş’ta tüp bebek merkezi kurulmasına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1915) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Mehmet
Akif Paksoy
Kahramanmaraş
1- Toplam 1 milyonu aşkın nüfusu bulunan seçim bölgem
Kahramanmaraş’ta tüp bebek merkezi bulunmamaktadır. Kahramanmaraş’a, Adıyaman,
Osmaniye gibi komşu illeri de göz önünde bulundurarak bir tüp bebek merkezi
kurmayı düşünüyor musunuz?
2- Yaptığım araştırma sonucunda yeni bir binaya gereksinim
duyulmadan Kahramanmaraş Devlet Hastanesi’nin mevut durumunun bir tüp bebek
ünitesi kurmaya elverişli olduğunu öğrendim. Bakanlığınızın bu konuda bir
çalışması bulunmakta mıdır? Yoksa yapmayı düşünüyor musunuz?
20.- Manisa Milletvekili Mustafa
Enöz’ün, taşeron şirket çalışanlarının özlük haklarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1953) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Mustafa
Enöz
Manisa
Taşeron şirketler aracılığı ile hastanelerimizde görev yapmakta
olan sağlık çalışanları, asgari ücretle görevlerini yapmaktadırlar. Söz konusu
taşeron sağlık çalışanları devlet hastanelerinin her yerinde
görevlendirilebilmektedirler.
Buna göre;
Tamamen işverenin vereceği emre göre çalışmak durumunda olan
taşeron şirket çalışanları ile ilgili olarak, iş güvencesi, aldıkları
ücretlerin ve çalışma şartlarının iyileştirilmesi gibi özlük hakları ile ilgili
olarak, hükümetinizce bir düzenleme yapma çalışması bulunmakta mıdır?
21.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, Tokat’taki baz istasyonlarının sağlığa
etkilerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1993) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Sağlık Bakanlığı olarak Baz İstasyonlarının sağlığa zararlı
olup olmadığını ve sağlık yönünden uygun yerlere kurulması ile ilgili bir
çalışmanız var mıdır?
22.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, Tokat’a ambulans helikopter alımına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1994) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Tokat ili hastaneleri, Bölge hastaneleri konumundadır.
Bölgedeki acil hastalar için devamlı ilde kalacak Ambulans Helikopter almayı
düşünüyor musunuz?
23.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, Zile Devlet Hastanesi binasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1995)
Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Zile Devlet Hastanesi fiziki durumu itibarıyla
vatandaşlarımıza hizmet verememektedir. Mağduriyetin giderilmesi açısından yeni
bir hastane yapılmasını düşünüyor musunuz?
24.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, Tokat’ta KKKA hastalığı araştırma istasyonu kurulmasına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/2047) Cevaplanmadı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Tokat ili ve çevresinde Kırım Kongo Kanamalı Hastalık (kene
ısırmaları) hastalığı yıllardır görülmektedir. Bu bölgeye bir araştırma
istasyonu veya merkezi kurmayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; esas numarası (6/1059)
numaralı soruyu cevaplıyorum: Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç’in ilgili
sorusunu cevaplamak üzere şunları ifade etmek istiyorum: Dur ihtarına
uyulmadığı öne sürülerek meydana gelen ölüm ve yaralama olaylarıyla ilgili
olarak, İçişleri Bakanlığımızca 12/11/2008 tarihli,
“polisin yetkileri konulu” bir genelge hazırlanarak, başta valilerimiz olmak
üzere, her kademedeki yöneticilerin konuya azami hassasiyet göstermeleri
noktası kendilerinden istenmiştir. Soru önergesinde adı geçen kişinin 27/10/2008 tarihinde ölümüyle ilgili olarak, olaya karışan
görevli memur, 28/10/2008 tarihinde sevk edildiği adli makamlarca
tutuklanmıştır. Antalya 3. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan duruşma sonunda,
görevli polis memurunun on altı yıl sekiz ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına
karar verilmiştir.
Ayrıca, olayla ilgili başlatılan idari tahkikatla silahıyla
dikkatsizlik, tedbirsizlik veya ihmal sonucu ölüme sebebiyet verme suçundan
Emniyet Genel Müdürlüğü Yüksek Disiplin Kurulunun kararıyla ilgili polis memuru
meslekten çıkarma cezasıyla da tecziye edilmiştir.
Esas numarası (6/1420) olan soruda Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık, Kütahya’nın iki ilçesiyle ilgili 112 ihtiyaçları
hususunda sorular sormaktadır. Kütahya ili Aslanapa ilçesi 2009 yılı itibarıyla
11.432 kişiye sahip bir ilçemizdir ve Kütahya iline uzaklığı 40 kilometredir.
Çavdarhisar ilçesi ise nüfusu 8.485’le Kütahya iline uzaklığı 60 kilometredir.
Bu her iki ilçemizden 2008 yılında 112 ile alınan yaralı ve hastalarımızın
toplam sayısı 362’dir. Dolayısıyla, günde ortalama 1 hastanın 112 servisleriyle
taşındığı anlaşılmaktadır ve bugünkü işleyişiyle de 112 hizmetlerinin yerine
getirildiği görülmektedir. Dolayısıyla, kaynakların şu andaki mevcut durumu ve
etkin kullanımı açısından burada bir (A) tipi acil sağlık hizmetleri
istasyonuna dönüşmeye gerek görülmektedir. Sayın Milletvekilimiz böyle bir
düzenlemenin yapılıp yapılmayacağından bahsederek bir soru sormuştur.
(6/1441) sayılı, MHP Aksaray Milletvekili Sayın Osman Ertuğrul’un
sorusuna cevap veriyorum: Sayın Milletvekilimiz burada “hormonlu gıdalar” diye
tarif ettiği gıdalarla kanser arasındaki ilişkiyi ve Bakanlığımızın bu
husustaki çalışmalarını sormaktadır. Bilindiği gibi, gıda maddelerine hangi
katkı maddelerinin ne oranlarda katılabileceği ve bunun takibinin nasıl
yapılacağı Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından yürütülmektedir.
Bakanlığımızın da temsil edildiği Ulasal Gıda Kodeksi Komisyonu, bu
çalışmaların bilimsel yanını ve pratik yanını yürütmektedir. Bu Komisyon,
Avrupa Birliği direktifleri ve ayrıca klinik testler uluslararası çalışmaları
dikkate alarak kararlar vermektedir. Dolayısıyla, ülkemizde üretilen sebze ve
meyve gibi ürünlerin bu şekilde kontrolü mümkün olduğunca yapılmaktadır ve biz
de Sağlık Bakanlığı olarak Tarım Bakanlığıyla bu çalışmaları yürütüyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu hususta şunu ifade etmek isterim:
Vatandaş arasında “hormonlu gıdalar” diye bilinen gıdalar itibarıyla bu
“hormonlu” lafı aslında çok da doğru bir laf değildir. Bir kısım gıdalar için
genetik bazı çalışmalarla gıdaların verimliliği artırılmakta, bir kısım
gıdalarda da genetiği değiştirilmiş olma problemi gündeme getirilmektedir.
Türkiye'de, genetiği değiştirilmiş gıda noktasında bir sıkıntımız yok, Tarım
Bakanlığımız bu hususta gerekli düzenlemeleri yapmış ve bu mesele tamamen
kontrol altındadır ancak kanserin ortaya çıkmasında, genel anlamda, gıdaların
ne kadar rolü var, bu konu da bilim çevreleri tarafından tartışılmakta ve
sürekli olarak bu hususta araştırmalar yapılmaktadır.
Bilinen şudur: Doğrudan, gıdalarla kanser arasında yaygın bir
ilişki, bütün dünya itibarıyla konuştuğumuzda yoktur. Zaman zaman bazı özel
gıdalarla kanserler arasında ilişki kurulabilmektedir ancak özellikle bağırsak
kanserleri dediğimiz kanser türlerinde posalı gıda tüketmemenin olumsuz
etkileri olduğunu bilmekteyiz. Ülke genelinde, kanser kayıt sistemimizin
geliştirilmesiyle birlikte, son yıllarda kayıt dışı vakaları artık kayıt altına
alabiliyoruz. Dolayısıyla önümüzdeki yıllarda bu meseleyi daha yakından takip
edebileceğiz. Kanserin artışı eğer önümüzdeki yıllarda önlenecekse, bunu
önlemek istiyorsak özellikle sigara, hareketsiz yaşam tarzı ve çevresel
etkenlerle mücadeleye devam etmek durumundayız.
Sayın Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili, (6/1489) sayılı soru
önergesinde Şırnak ilinde bir beldedeki, Kumçatı beldesindeki sağlık
birimlerinden bahsetmektedir.
Yaptığım araştırmada, 1990 yılında, Şırnak ilinde Kumçatı
beldesinde eski bir sağlıkevi hizmet binasının mevcut olduğunu tespit ettim. Bu
sağlıkevi hizmet binası Kumçatı’da 2004 tarihine kadar sağlık hizmeti vermiştir
ancak biz Kumçatı’ya 2004 yılında yeni bir sağlık ocağı yaptık; yani bir
sağlıkevi yerine yeni bir sağlık ocağı yaptık ve bu sağlık ocağında hizmet vermeye
başladık, dolayısıyla burada hizmet güzel bir biçimde devam etmektedir.
Eski sağlıkevi hizmet binasında kimin kaldığını da sormuş Değerli
Milletvekilimiz; o, “kapalı sağlık ocağı” demiş ama orası bir sağlık ocağı
olmamış daha öncesinde, bir sağlıkevi binası. Bu binada şu an sağlık ocağı
hizmetlisi ve onun bir amcası, mayına basan bir korucu kardeşimiz, 11 nüfuslu
ve iki gözü de görmeyen bir kardeşimiz oturmaktadır ve bina şu anda sağlık
hizmeti için kullanıma uygun değildir, zaten bu anlamda bir ihtiyaç da
görmemekteyiz. Yaptığımız yeni sağlık ocağı binasında 1 doktor, 1 sağlık
memuru, 4 hemşire ve 1 hizmetli vatandaşlarımıza hizmeti sürdürmektedirler.
Yine Sayın Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekilimiz, (6/1490) sayılı
sorusunda, son yıllarda Cizre, İdil, Silopi, Şırnak gibi yerlerde yapılan
devlet hastanelerine işaret etmiştir ve bu anlamda “Uzman doktor atamalarında
yaşanan sıkıntıları gidermek için bir ek ücret teşviki yapacak mısınız?” diye
sormaktadır.
Değerli milletvekilleri, aslında Sayın Hasip Kaplan’ın sorusunda
da belirtildiği gibi, gerçekten, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa,
Sağlıkta Dönüşüm Programı’yla, ülkemizin bu bölgelerinde sağlık hizmeti
ihtiyaçları gereği gibi karşılanabilmeye başlanmıştır.
Ben size bazı sayılar vermek isterim: Şırnak ilinde, 2002 yılında
21 uzman hekim görev yaparken, 2009 yılı sonu itibarıyla 131 uzman hekim görev
yapmaktadır. 21 uzman hekimden 131 uzman hekime çıkmışız. Aslında, 21 uzman
hekimle geçmişte burada nasıl hizmet veriliyordu, gerçekten bir hekim olarak
insan bunu düşünmekten kendini alamıyor ama bugün, Şırnak ve Cizre’de
yaptığımız mükemmel hastanelerle, bu uzman hekimlerimizle, diğer sağlık
personelimizle gerçekten hizmetin kalitesi çok ciddi ölçüde artmıştır. Aslında,
4924 sayılı Kanun’la bu bölgelerde çalışan doktorlarımıza bir ücret teşviki de
getirilmiş durumdadır. Bu bölgelerde çalışan doktorlarımız ve diğer sağlık
çalışanları, diledikleri takdirde, diğer memuriyet haklarında herhangi bir
gerileme olmaksızın, sözleşmeli, bu 4924 statüsüne geçmekte ve bu şekilde
ücretleri de artmaktadır. Yani bu anlamda, bütün Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da,
Orta Anadolu’da ve diğer bölgelerimizde de, biraz uçlarda kalan ilçelerimizde
sağlık hizmetlerinin, şükürler olsun ki, bugün hem nicelik hem de nitelik olarak
önemli bir ilerleme gösterdiği açıktır.
(6/1491) sayılı sorusunda Sayın Hasip Kaplan, Şırnak’ta bir tıp
fakültesi açılması için Millî Eğitim Bakanlığıyla birlikte bir çalışmamızın
olup olmadığını soruyor. Aslında, tıp fakültelerinin kurulması hususunda Sağlık
Bakanlığı doğrudan yetkili veya sorumlu bir bakanlık değildir ama kuşkusuz
YÖK’ün ve Millî Eğitim Bakanlığının bu hususu bizimle istişare etmesini her
zaman istiyoruz ve bu istişareleri de yapıyoruz. Şu anda Şırnak’ta bir tıp
fakültesi kurulmasıyla ilgili bize bir hazırlık gelmiş değil ancak şunu
yapıyoruz: Devlet Planlama Teşkilatı, YÖK, Hazine Müsteşarlığı ve Maliye
Bakanlığıyla birlikte ortak çalışmalarla bütün Türkiye’de bundan böyle
kurulacak tıp fakülteleri ve kurulacak tıp fakültelerinin hastaneleriyle ilgili
bir planlama çalışması yapıyoruz.
Aslında, özellikle, nüfusu çok yüksek olmayan şehirlerde kurulan
tıp fakültelerine ikinci bir hastane açılmasını ben Sağlık Bakanı olarak doğru
bulmuyorum. Bu hem hastaya verilen hizmet açısından hem o tıp fakültesinde
öğrenim gören tıp fakültesi öğrencileri, lisans öğrencileri ve uzmanlık
öğrencileri açısından doğru olmuyor. Muhakkak, hastane yapılanmasında küçük ve
orta ölçekli şehirlerde bir tek büyük hastaneyle hizmet vermek ve tıp
fakültelerindeki eğitimi ve araştırmayı da bu hastanelerde gerçekleştirmek
gerekiyor.
Gaziantep Milletvekilimiz Sayın Yaşar Ağyüz, (6/1506) sayılı
sorusunda Gaziantep Çocuk Hastanesindeki bir ihaleyle ilgili bazı sorular
sormuş. Bununla ilgili olarak doğrusu ben, il valiliğine bir talimat yazısı
yazarak neler yapıldığını sordum. İl valiliği, bu ihalelerle ilgili bir
inceleme yaptırmış ve bize de bir cevap göndermiş durumdadır. Ancak, bundan
önce şunu ifade edeyim: Sayın Milletvekilimiz “Bu tür şaibeler neden eksik
olmuyor? Kamuoyunda konuların bu şekilde tartışılması sizi rahatsız etmiyor
mu?” diye bir sual yöneltmiş. Elbette, bu konular hususunda son derece
hassasız. Şunu ifade edeyim: Sağlık Bakanlığı kuruluşları, taşra kuruluşları,
hastaneler ve il müdürlükleri, çok sayıda ihale yapan kuruluşlardır. Mesela,
2009 yılında, Kamu İhale Kurumu verilerine göre 21.660 ihale yapılmış ve bu
ihalelerden iptal edilen yalnızca 205’idir. 948’si hakkında şikâyette
bulunulmuş, 21.660 ihaleden sadece 205’i iptal edilmiştir. Tabii ki bu kadar
çok sayıdaki satın alma işlemleriyle ilgili olarak zaman zaman bazı şikâyetler,
iddialar bize ulaşmaktadır. Bunları en hızlı biçimde değerlendiriyoruz. Gerek
basın yoluyla gerek diğer üçüncü kişiler yoluyla yapılan bütün şikâyetleri ben
incelettiriyorum, herhangi bir hata ya da kasıt bulunması durumunda da gereğini
derhâl yerine getiriyoruz.
Önergeye konu edilen Gaziantep Çocuk Hastanesinin yapmış olduğu
ihale hakkında da il valiliği, yaptığı soruşturma sonucunda, ihaleyle ilgili iş
ve işlemlerin idare tarafından prosedüre uygun
yapıldığı kanaatine varmıştır. Doğrusu, ben de incelettiğimde, bende de bu
düşünce hasıl oldu. Çünkü firmalardan biri, burada
başvuru eksiklikleri dolayısıyla ihaleye sokulamamış, diğer bir firma da ihale
iptal edildikten sonra usulüne uygun bir itirazda bulunmuş, bu itiraz
değerlendirilmiş ve sonuçta da ihale bu ikinci firmaya verilmiş durumdadır.
Sayın Reşat Doğru, Tokat Milletvekilimiz… Sayın Doğru, bana en çok
soru önergesi veren değerli milletvekillerimizden biridir ve gerçekten bu
sorulardan da ziyadesiyle yararlandığımı söylemek isterim.
(6/1554) sayılı soru önergesinde, Sayın Doğru, 1 Ekim 2008
tarihinde başlanan katkı payı uygulamalarıyla ilgili bir soru sormaktadır.
Aslında şunu ifade etmek isterim değerli milletvekilleri: Sağlık
Bakanlığı hastalardan herhangi bir katkı payı almamaktadır, katkı payı alan
kuruluş Sosyal Güvenlik Kuruluşudur. Fakat -enteresandır tabii- başında
“sağlık” olan birçok cümle sonuçta Sağlık Bakanlığına atfedilir, “sağlıklı
ekonomi” diye de başlasanız Sağlık Bakanlığı akla gelebilir. Nitekim,
biz bir anket çalışması yaptırdık 12 bin kişi üzerinde bu katkı paylarıyla
ilgili olarak. “Katkı paylarından sorumlu kuruluş, bunu uygulayıcı kuruluş
kimdir?” diye sorduk, vatandaşın yüzde 73,3’ü “Sağlık Bakanlığı” dedi. Böyle
bir algılama da var. Tabii, bu katkı payları Sağlık Bakanlığının hastanelerinde
alınıyor, diğer özel hastanelerde ve üniversite hastanelerinde alınıyor.
Miktarını, ne kadar para alındığını Sayın Reşat Doğru sormuşlar.
Doğrusu bunu Sosyal Güvenlik Kurumuna sormak gerekecek.
“Peki, bu paralar nerelerde harcanıyor?” sorusu da var. Bu paralar
Sosyal Güvenlik Kurumunun kasasına geri dönmektedir. Dolayısıyla Sosyal
Güvenlik Kurumu yine vatandaşa bunları harcamaktadır.
Aslında, değerli milletvekilleri, bu katkı payları meselesine şu
gözle bakmak lazım: Türkiye’de Sağlıkta Dönüşüm Programı’ndan önce, eğer önemli
bir hastalığınız varsa, ameliyat olacaksanız, sizin veya yakınınızın mutlaka
bir muayenehaneye gitmeniz ve hatırı sayılır bir para ödemeniz gerekirdi. Bu,
kuraldı Türkiye’de. Bunu hepimiz biliyoruz, vatandaşımız da çok iyi biliyor. Bu
kural artık yıkılmıştır. Sağlık Bakanlığı hastanelerinde şu anda aynı zamanda
muayenehane çalıştıran hekimlerin oranı yüzde 13’tür, hekimlerin yüzde 87’si muayenehane
çalıştırmamaktadır. Dolayısıyla vatandaşın bir muayenehaneye giderek para ödeme
zarureti -öyle diyelim- belki, olsa olsa bu yüzde 13’lük muayenehane kesiminde
zaman zaman meydana gelebilmektedir. Ama biraz daha yaygın bir uygulama var,
yasal olmasına rağmen benim başından beri tıp etiğine uygun bulmadığım bir
uygulamadır bu: Üniversite hastanelerimizde vatandaşlarımızdan “döner sermaye ödemeleri”
adı altında, vatandaşın -tırnak içinde- “hoca parası”
dediği paralar alınmaktadır. Bu oldukça yaygındır Türkiye’de şu anda. Yani
Sağlık Bakanlığı hastanelerinde artık bir muayenehaneye gitme ihtiyacı büyük
ölçüde ortadan kalkmış olmasına rağmen, üniversite hastanelerinde âdeta
muayenehaneler -yine tırnak içinde ifade ediyorum- o üniversite hastanesinin
içine taşınmış durumdadır.
Peki, bundan vatandaşımızı kurtarmak gerekmiyor mu? Tabii ki
gerekiyor, bunun için sizlerle birlikte bu yüce Meclisin çatısı altında Tam Gün
Kanunu’nu yaptık. Tam Gün Kanunu’na göre, Temmuz ayının 30’undan itibaren -yani
şurada, işte, kaç gün kaldı? Kırk beş gün- Sağlık Bakanlığı hastanelerinde
muayenehanesi olan bu yüzde 13’lük hekim grubu da -ki bunların sayısı 3.500
civarındadır- artık muayenehanelerini kapatacaktır. Bunların büyük çoğunluğunun
kamuda çalışmaya devam edeceklerini de biliyoruz.
Peki, üniversite hastaneleri ne olacak? Üniversite hastanelerinde
de yıl sonu itibarıyla artık bu hoca parası, döner
sermaye parası ortadan kalkacak. Ancak şunu da hatırlatmadan geçemeyeceğim: Bu
Kanun şu anda ana muhalefet partisi, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından,
özellikle bu döner sermaye ödemeleri açısından birçok maddesi itibarıyla iptali
için Anayasa Mahkemesine götürülmüş durumdadır. Umarım bir iptal meydana gelmez
ve vatandaşımız bu çileden, bu ıstıraptan bu sene içerisinde tamamen kurtulmuş
olur; biz de sağlık çalışanları olarak, sağlık yöneticileri olarak, bu yüce
Meclisin çatısı altında görev yapan milletvekilleri olarak vatandaşımıza
hayırlı bir iş yapmış olmanın rahatlığıyla gece yastıklarımıza başımızı
koyabiliriz. Çünkü gerçekten vatandaşın bu anlamda para ödemesi çok zordur.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Keşke Anayasa’ya uygun olsa da
Anayasa Mahkemesine başvurmasak Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Tabii, bir değerli
milletvekilimiz oradan bir katkıda bulunuyor Anayasa’ya aykırılıkla ilgili.
Bize göre Anayasa’ya hiçbir aykırılık da yoktur. Vatandaşın gidip de
üniversitede hocaya para vermemesinin Anayasa’ya ne aykırılığı olabilir?
Vatandaşın gidip muayenehaneye para vermemesinin Anayasa’ya ne aykırılığı
olabilir?
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Mahkeme niye iptal etti o zaman
Sayın Bakan? Mahkeme vatandaşın düşmanı mı?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Değerli milletvekilleri,
şimdi bunu niçin anlattım? Çünkü bu katkı payı meselesi Türkiye’de biraz farklı
şekillerde lanse ediliyor. Neden biz kamu hastanelerinde 8 lira, efendim, özel
hastanelerde 15 lira bir katkı payına karar verdik Hükûmet olarak? Bu kararın
doğru bir karar olduğu 2010’un ilk altı aylık uygulamalarından ortaya
çıkmıştır.
Değerli milletvekilleri, şunu gördük: Bu sene hastanelerdeki hasta
yığılması, yerini “birinci basamak” dediğimiz sağlık ocakları ve aile
hekimliklerine doğru biraz değiştirmeye başlamıştır. Hastanelerimize aşırı
başvurular, durumu ağır olan ve mutlaka hastaneye gitmesi gereken hastaların
işini gerçekten çok zorlaştırıyordu. Yani Türkiye’de yıllarca hizmet alamayan
vatandaşlarımızın, tamamen ücretsiz olarak istediği her hastaneye başvurma
hakkını kazanınca, aslında basit bir reçete yazdırmak için veya ne bileyim, bir
basit üst solunum yolu enfeksiyonu için bile hastaneye
gittiğini görmeye başlamıştık. Bu uygulamadan sonra bir denge oluştu.
Şunu da ifade etmek isterim: Bu devlet hastanelerinde
vatandaşımızdan alınan 8 liralık katkı payı, reçete alınırsa 8 liradır, bir reçete
alınmamışsa 5 liradır. Şu tarafını da eklemeliyim: Kanser hastalarından,
sürekli tedavi gören diğer hastalar grubundan da bu katkı payları
alınmamaktadır. Dolayısıyla, aslında, katkı payları, “Vatandaştan bir para
alalım, bu para, işte, bizim giderlerimizi karşılasın.” diye alınan paralar
değildir; hastanelere başvuruları düzenlemek için düşünülmüştür ve bugün, doğru
çalıştığı da anlaşılıyor. Yani gidip bir muayenehaneye 150-250 lira para
vermek, bir ameliyata, efendim, 500 lira, bin lira, 2 bin lira para vermekle, 5
bin lira para vermekle kıyaslandığında bu katkı paylarının gerçekten küçük
rakamlar olduğu açıktır.
Bugün Sağlık Uygulama Tebliği’nde bir kalp nakli için 95 bin lira
ücret alınmaktadır. Kalp-akciğer nakli 110 bin lira, bir kemik iliği nakli 168
bin lira, akraba dışı kemik iliği nakli 354 bin lira, diyaliz tedavisinin
günlüğü 2 bin liradır ve bunlar tamamen vatandaşımıza ücretsiz verilmektedir.
Türkiye, gerek tedaviler açısından gerek acil hastaların taşınması açısından
gerek vatandaşlarına ilaç verme açısından bugün Avrupa’nın ve dünyanın sağlık
sistemi itibarıyla en cömert ülkelerinden biri konumundadır. Binlerce
vatandaşımız -biraz sonraki bir soruda da temas edeceğim- kendilerinden beş
kuruş talep edilmeksizin hava ambulanslarıyla hastanelere taşınmaktadır.
Evet, esas numarası (6/1596) olan sorusunda Ordu Milletvekilimiz
Sayın Rıdvan Yalçın, tütün kontrolü ve sigarayla ilgili yaptığımız Kanun’dan
bahisle bazı işletmelerin bundan olumsuz etkilendiğini ve bunun için ne
yapıldığını, ne yapılacağını sormuş.
Değerli milletvekilleri, bu konu da çok önemli bir konudur.
Aslında biz tütün kontrolü, sigaranın kapalı mekânlarda içilmesinin
kısıtlanması, yasaklanmasıyla ilgili düzenlemeleri Meclisimizde sizlerle
birlikte yaparken elbette bu konuyu çok iyi araştırdık. Dünyanın diğer
ülkelerindeki örneklerden biliyorduk ki bu uygulamalar “ikram sektörü”
dediğimiz lokanta, kahvehane, otel, kafe gibi işletmelerin satışlarını ve
kârlılıklarını azaltmaz, dünyadaki örnekleri bunun böyle. Biraz fazla gürültü
koparıldı Türkiye’de Kanun’dan sonra bu sektördeki bazı paydaşlar tarafından.
Hatta üzülerek ifade etmeliyim, 2 milletvekilimiz de Kanun’un bu kısımlarıyla
ilgili bir geriye dönüş için kanun teklifi verdiler Türkiye Büyük Millet
Meclisine.
Şimdi, peki, gerçek neydi acaba, ne oldu, bakın ben size
rakamlarla ifade edeyim: Maliye Bakanlığı verileriyle 2008 yılı Temmuz ayında
932 bin olan ikram sektörü işletme sayısı -rakamları binli rakama ben
yuvarlıyorum kolay anlaşılsın diye- bu kısıtlamaların başladığı tarihten sonra
2009 yılı Aralık ayında 959 bine yükselmiştir. Hani hep söyleniyor ya,
işletmeler kapandı, işte geriledi vesaire diye. Yani bu sektörlerde bir büyüme
var. Yemek sektörü yüzde 4, alkollü içecek sektörü yüzde 3, alkolsüz içecek
sektörü yüzde 2, genel olarak ikram sektörü ise yüzde 3 büyümüştür. İkram
sektörü işletmelerinin 2009 yılı Ağustos-Aralık dönemi KDV matrahları 2008
yılının aynı dönemine göre yüzde 11 oranında artmıştır. Tekrar ifade edeyim:
2008 yılının Ağustos-Aralık dönemine göre 2009 yılında bu sektörün KDV
matrahları yüzde 11 artmıştır. Artış oranı yemek sektöründe yüzde 13, alkolsüz
içecek sektöründe -kahvehane, kafeterya gibi- yüzde 10 olarak gerçekleşmiştir
ve yine Türkiye İstatistik Enstitüsünün dönemler itibarıyla gayrisafi yurt içi
hasıla verilerine göre, 2009 yılının üçüncü çeyreğinde Türkiye'nin gayrisafi
yurt içi hasılası yüzde 3,3 oranında düşerken -o global
kriz dönemi- otel, restoran ve kahvehanelerin dâhil olduğu ikram sektöründe
yüzde 5,2’lik gelir artışı olmuştur.
Demek ki -başka rakamlar da var- bu sektörlerde, bütün diğer
ülkelerde olduğu gibi, yani lokantalar, kahvehaneler de dâhil olmak üzere
kamuya açık, kapalı ortamlarda sigara içilmesini yasaklayan Kanun her açıdan
yararlı bir düzenleme olmuştur. Dolayısıyla bu Kanun’da bir geriye gidiş asla
olmayacaktır. Biz, Türk halkının, çocuklarımızın geleceğini bu anlamda yakın
biçimde takip etmeye devam edeceğiz.
Esas numarası (6/1599) sayılı sorusunda Sayın Tayfur Süner,
Antalya Milletvekili, Kemer Devlet Hastanesinde bir başhekimin kulak burun
boğaz uzmanı olduğunu, ikinci bir kulak burun boğaz uzmanı olmadığı için
işlerin aksadığını ifade etmiş sorusunda. Bugün itibarıyla Kemer Devlet
Hastanemizde 9 uzman tabip var, 2 de kulak burun boğaz uzmanı var. Sayın
Milletvekilimizin sorusunu sorduğu tarihte tek kulak burun boğaz uzmanı var.
Ama şunu ifade etmek isterim: Sağlık Bakanlığında, başhekim ve
başhekim yardımcılığı gibi görevler ikinci görevlerdir ve kişinin asıl görevi
olan hekimlik ile birlikte yürütülmektedir. Kemer Hastanesinin çok büyük bir
hastane olmadığı göz önüne alındığında, bu hekim arkadaşımız tek hekimken de
orada kulak burun boğaz hizmetlerini yapabileceği anlaşılmaktadır.
Sayın Milletvekilimiz şunu da söylüyor: “Devlet hastanelerinin
kadrolarını bu denli zayıf bırakması hakkında düşünceniz nedir, niye böyle
yaptınız?” Tabii ki böyle bir şey hiç yapmadık. Dönemimizde kamu hastaneleri
hep güçlenmiştir, bundan sonra da güçlenmeye devam edecektir. Hele Antalya’ya
sıra gelirse, Türkiye ortalaması 1 uzman hekime göre 1.250 iken Antalya’da bu
ortalama 1.100’dür. Dolayısıyla bu anlamda hizmet gerekleri Antalya ilimizde de
layıkıyla yerine getirilmektedir, getirilmeye çalışılmaktadır.
(1603) esas sayılı soruda, Sayın Yılmaz Tankut, Adana
Milletvekilimiz, kamu hastane birliklerini soruyor. Kamu hastane birliklerinin…
Şöyle diyor Sayın Milletvekili: “Kamu hastanelerinin özelleştirilerek birer
işletme hâline getirilmesi öngörülmektedir. Hastane personelinin sözleşmeli
olarak alınacağı, yasanın hastaneleri, maliyeti ucuz, kârı yüksek hasta
grupları seçmeye yönelteceği… Böyle bir durum asla olmayacaktır. Kamu hastane
birlikleri kanunu, kamu hastanelerini özelleştirmeyi asla düşünmediğimiz bir
kanundur. Zaten kanunun metnine bakıldığında bu açıkça görülecektir. Biz kamu
hastanelerini yerinden yönetilen, özerk bir anlayışla yönetilen ama yine kamuya
ait olan, güçlendirilmiş, vatandaşın hizmetini daha iyi verecek hastaneler
olarak tanzim etmiş durumdayız bu yasa tasarısını. Şu anda da Meclis Genel
Kurulumuzdadır ve inşallah bu dönem bitmeden de yasalaşması için gayret
göstereceğiz.
Burada çalışanların özlük hakları veya statüleriyle ilgili
herhangi bir değişiklik olmamaktadır. Değerli Milletvekillimizin de belki
meseleyi karıştırmış olabileceği bir yan var, bir taraf var, o da şudur: Kamu
hastane birlikleri sürekli hastane yöneticiliğini ortadan kaldırmaktadır, bu
doğru. Yani başhekim atandınız, müdür atandınız, başhemşire atandınız, yardımcı
atandınız ilanihaye orada kalacaksınız… Bunu ortadan
kaldırmaktadır. Üç yıllığına yönetim kurulları oluşuyor, üç yıllığına
profesyonel bir yönetim oluşturuluyor ve tamamen objektif bir başarı indeksiyle
bunlar takip ediliyorlar, işlerini yaptıklarında, vatandaşın hizmetini iyi
gördüklerinde ödüllendiriliyorlar ve hizmetlerine devam ediyorlar; işlerini,
görevlerini yeterince yerine getirememişlerse görevden alınmalarını
sağlayabilecek objektif bir değerlendirme prosedürü
ortaya konuyor.
Bu kanun tasarısı komisyonda görüşülürken de ben ifade
etmiştim, buradan bir kere daha ifade etmek isterim Meclis kürsümüzden: Değerli
milletvekilleri, biz sekiz yıldır iktidarda olan bir partiyiz, dolayısıyla
tabii olarak bu dönem içerisinde atanan yöneticilerin büyük kısmı bizim
dönemimizde atanan yöneticilerdir ama biz bu yasa tasarısıyla artık merkezî hükûmetin
yönetici atama yetkisini ortadan kaldırıyoruz. Yani Sağlık Bakanı olarak ben veya Sağlık Bakanlığı olarak AK
PARTİ Hükûmetinin Sağlık Bakanlığı artık kamu hastane birliği hâline getirilmiş
hastanelere yönetici atamayacak doğrudan doğruya. Hani bu kanun yorumlanırken
kadrolaşmadan falan da bahsediliyor da onun için bunu zikretme ihtiyacı duydum.
Aslında kanun son derece çağdaş bir yönetim modeli getirmektedir.
Sayın Mehmet Akif Paksoy, Kahramanmaraş Milletvekilimiz, esas
numarası (1617) sayılı olan soruyla Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesine bağlı
Büyüktatlı beldesi kanser verilerinden bahsetmiş. Muhtemelen kendisine yanlış
veriler ulaşmış çünkü çok yüksek sayılardan bahsediyor. 2.152 nüfuslu
Büyüktatlı beldesinde kanserden ölenlerin sayısı son on yılda 18 kişi olarak
kaydedilmiş durumdadır. Sayın Milletvekilimiz 250 kişinin kanserden öldüğünü
ifade etmiş, muhtemelen bir yanlış bilgi ulaşmış olabilir.
Ülkemizin genel verileriyle kıyaslandığında “mezotelyoma”
dediğimiz bu bölgede asbestin yol açabildiği, asbestli toprağın yol açabildiği
bir kanser türü dışında diğer kanser türlerinde bir artış da gözlemiyoruz ama
Sayın Milletvekilimiz muhtemelen buna işaret etmiş, doğru olarak işaret etmiş. Bu asbeste karşı mutlaka mücadele etmek lazım. Bunun için
bölgede çalışan sağlık personelini eğitiyoruz, halkı asbestli toprak konusunda
bilgilendiriyoruz, asbestli toprağın değişik sebeplerle, höllük, sıva toprağı,
tavan ve çatı izolasyonunda kullanılmamasını sağlamaya
çalışıyoruz. Yolda da kullanılmaması lazım bu asbestin. Bu
anlamda, özellikle rehabilitasyon çalışmaları için il
özel idaresiyle iş birliği hâlinde çalışmalarımıza da devam ediyoruz.
Sayın Milletvekilimiz önemli bir konuya işaret etmiştir. Bu
bölgede, asbestli toprağın olduğu bölgede yaşayan vatandaşlarımız sağlık
kuruluşlarının ve diğer ilgililerin uyarılarına mutlaka dikkat etmelidir ve bu
bölgedeki mahallî idare de asbestli toprağı yol inşaatlarında ve diğer inşaatlarda
kullanmamalıdır, korunma yöntemi budur çünkü.
Kütahya Milletvekilimiz Sayın Alim Işık, (1657)
sayılı sorusunda, yine katkı paylarından bahsediyor ve “3 liralık bölüm niçin
eczaneler aracılığıyla alınıyor. “ diyor, bir de “Kaldırılması için bir
çalışmanız var mıdır?”
Biraz önce uzunca temas ettim bu konuya. Özel hastanelerde alınan
15 lira muayene katkı payının, daha doğrusu özel hastane muayenelerine
gidildiğinde tahakkuk eden 15 liranın 3 lirası reçetelerle ilgili olduğu için
eczanelerde alınmaktadır. Sağlık Bakanlığı hastanelerine giden vatandaşlarımıza
tahakkuk eden 8 liraların da eczaneden alınmasının sebebi vatandaşlarımızın
hastanelerde sıkıntı çekmemesidir. Çünkü biz şunu gördük: Vatandaşı
hastanelerde bir vezne kuyruğuna sokmak gerçekten hiç pratik değil ve
vatandaşımız için bir sıkıntı oluşturuyor. Zaten eczaneye gittiğinde vatandaşlarımız
ilaçları için katkı payı ödemektedir yüzde 10 ile 20 arasında; bu arada o 3
lirayı veya 8 lirayı da ödemektedirler. Tekrar ifade edeyim ki bu katkı
paylarının amacı vatandaştan bir para toplamak değildir, bu bir finansal amaçlı
uygulama değildir; amaç, hastanelere giden vatandaşların regülasyonunu
sağlamak ve birinci basamak aile hekimliği ve sağlık ocaklarını kullanmaları
hususunda onları teşvik etmektir.
Esas numarası (1672) sayılı soruda Sayın Ahmet Bukan, Çankırı
Milletvekilimiz, 2002 yılında yapımına başlanan ve 2009’un sonlarında
tamamlanan yeni devlet hastanesinin ne zaman hizmet vereceğini söylüyor. Sayın
Milletvekilimiz Genel Kurulda mı bilmiyorum ama aslında, şunu özellikle ifade
edeyim: Değerli milletvekilleri, Çankırı’daki bu hastane gerçekten sorunlu bir
inşaat olarak devam etti. Nihayetinde biz müteahhidinden geçici kabulle
hastaneyi Kasım 2009’da aldık, işi layıkıyla yapamamış olduğu ve tamamlayamamış
olduğu hâlde, tespit ettiğimiz noksanlıkları da yüklenici firma namı hesabına
yapmak için bir ikmal ihalesi yaptık, yani hukuki prosedürü
bu şekilde işletmek durumunda kaldık. Eksiklikleri bu ihaleyle bu yıl
içerisinde tamamlayarak Çankırı’daki hastanemizi hizmete açmış olacağız, bu
senenin içinde inşallah hizmete açmış olacağız.
(1724) esas numaralı sorusunda Sayın Reşat Doğru, Tokat
Milletvekilimiz, Erbaa Devlet Hastanesindeki bazı uzman eksikliklerinden
bahsetmiş. O günden bugüne bu eksiklikleri tamamlamışız. Kardiyoloji, göz ve
radyoloji, radyodiagnostik alanında 3 uzman hekimimiz şu anda Erbaa’da hizmet
yapmaktadır.
Yine Sayın Doğru’nun (1725) esas numaralı sorusunda, “4/B
statüsünde çalışan personele kadro vererek mağduriyetlerini gidermeyi düşünüyor
musunuz?” sorusu var. Aslında “Neden 4/B’li personel çalıştırıyorsunuz?” diye
de sorabilirsiniz.
4/B’li personeli, bir hizmet ihtiyacı, hizmet gereği için
çalıştırıyoruz, çünkü bu personeli özellikle eleman temin etmekte güçlük
çektiğimiz bölgeler başta olmak üzere istihdam ediyoruz, bununla beraber diğer
kuruluşlarda da istihdam ettiğimiz personelimiz elbette var.
Gerçekten bu 4/B’lilerin istihdam şekilleri ve özlük haklarıyla
ilgili bazı eksikler vardı. Sayın milletvekilimizin bu soruyu sorduğu tarih
2010’un başlangıcı. Ancak 29/3/2009 tarihinde bir
Bakanlar Kurulu kararı yaptık. Burada, unvan değişikliği, yeniden hizmete
alınma, “becayiş” denen karşılıklı yer değişikliği, eş durumu ve sağlık
mazereti sebebiyle yer değişikliği gibi imkânları 4/B’li personelimize de
tanıdık. Bu sayede 4/A’lı personel ile 4/B’li personelin özlük hakları arasındaki
farklılıkları büyük ölçüde gidermiş olduk.
Aslında 4/B’lilerin bir avantajı da var. 4/B’lilerin
aylık gelirleri 4/A’lılara göre ortalamada 150 lira civarında azdır, çünkü
kendi sigorta primlerini kendileri ödüyorlar, ancak bu bir avantaj da oluşturuyor;
emekliliklerinde 4/B’liler, yaklaşık olarak 400 lira civarında daha fazla bir
emeklilik aylığına da sahip olabilecekler, yani 4/B’lilerin lehine de böyle bir
şey oluşmuş durumda. Bu bir hizmet ihtiyacı, ifade ettiğim gibi, büyük
ölçüde sıkıntıları da ortadan kaldırılmış durumda bu değerli sağlık
çalışanlarımızın.
Yine Sayın Doğru, (1726) esas nolu sorusunda, 2009 yılında kaç
kişiye sigarayı bırakması için tedavi yardımı yapıldığını soruyor.
Şöyle söyleyeyim: Ülke genelinde Bakanlığımıza bağlı olarak
faaliyet gösteren 130 sigara bırakma polikliniği vardır Değerli Milletvekilim.
Bu 130 poliklinikte 2009 yılında 34 bin kişiye hizmet verilmiş durumdadır. Bu
polikliniklerin hem sayılarını hem kapasitelerini artırmaya devam ediyoruz.
2010, 2011 yılı içerisinde çok daha yüksek sayıda vatandaşımıza bu anlamda
hizmet vermeyi düşünüyoruz.
Bu arada, 2008 yılında yaptığımız bir araştırma var, “Küresel
Yetişkin Tütün Araştırması.” Şimdi, bunu Dünya Sağlık Örgütüyle beraber 2010
yılı için tekrarlıyoruz. Bu senenin sonuna doğru bu araştırmanın sonuçları
çıkacak. Daha önce de çeşitli vesilelerle ifade ettiğim gibi, Türkiye’de sigara
içme oranı tedricî biçimde azalmaya başlamıştır. 2010 verilerinin bunu teyit
eder mahiyette ortaya çıkacağına da inanıyorum. Bu, gerçekten hepimizi çok
sevindiren bir durum olmalıdır. Çünkü, sigaranın tıp
diliyle epidemi, bir salgın olduğu açık, özellikle gençlerimizi yakalayan bir
salgın olduğu açık. Son yıllarda bu hususta yaptığımız çalışmalarla, bu
meseleyi, bu epidemiyi de kontrol altına almış olacağız inşallah.
BAŞKAN – Sayın Bakan, bir saniye.
Sayın Bakan, konuyla ilgili kısa bir açıklama isteyen sayın
milletvekilleri sisteme girmişlerdir, süremiz de tamamlanmak üzere. Yerinize
oturursanız Sayın Bakan, sayın milletvekillerine söz vereceğim.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Teşekkür ederim Değerli
Başkanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Süner, buyurun.
TAYFUR SÜNER (Antalya) – Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma teşekkür
etmek istiyorum, çünkü önergeden sonra Kemer’e 1 kadın doğum, 1 dâhiliye, 2
genel cerrah, 1 anestezi uzmanı gönderdi.
Kemer, kışın 20 bin nüfusu olan bir ilçemiz. Ama yaz nüfusu 150
bin ila 200 bin arasında değişiyor. Tabii ki, norm kadro gereği bu kadronun
dışında herhangi bir şey yapılamıyor. Ama 150 ila 200 bin nüfusu nazarıitibara
alarak, yazın geçici görevlendirme yaparak ortopedi, üroloji ve radyoloji
bölümlerine de bir tayin gerçekleşirse yazın, Kemer halkı size daha çok
teşekkür eder.
Ben de teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Süner.
Sayın Doğru, buyurun.
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakana çok teşekkürlerimi arz ediyorum, sağ olsunlar
sorularıma cevap veriyorlar.
Katkı paylarındaki sorumdaki amaç, vatandaş ekonomik olarak
sıkıntı içerisindedir. Dolayısıyla, devlet hastaneleri, özel hastaneler,
üniversite hastanelerine verilen miktarla ilgili çok büyük sıkıntıları vardır
ve kaldırılmasını talep etmektedirler.
Artı, yeşil kartlılar, 2022 ile ilgili sağlıktan faydalananlar,
özürlülerden de katkı payları alınıyor. Gerçi “Geri ödenmek kaydıyla” deniliyor
ama en azından bu noktada bu fakir insanlardan katkı payı alınmamasıyla ilgili
bu soruyu sormuştum.
Ayrıca, Tokat’taki hastanelerin çoğunda doğru uzman hekim
noktasında epey bir iyileştirme olmuştur. Ancak, mesela Reşadiye ilçesi
Nebişeyh beldesi ile Kuzbağı beldesi -buralar belediyelik yerlerdir- uzun
zamandan beri doktor, hemşire ve ebeleri yoktur. Özellikle Nebişeyh beldesi ve
Kuzbağı’nda Kırım Kongo…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Paksoy.
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, teşekkür ederim.
Yalnız, sorumdaki bu Afşin ilçemiz Tatlar beldemizdeki sıkıntılar
devam ediyor, vatandaşımız tedirgin. Bu konuda çalışmaları bir an önce
başlatırsanız bölge halkımız memnun olacaktır.
Bir de Sayın Bakanım şeyi soracağım: Şimdi, 400 yataklı devlet
hastanesi inşaatı bitmek üzere. Bu devlet hastanesi açıldığında, 400 yataklı
hastanemiz, yalnız bunun, Yenişehir Devlet Hastanesinin TOKİ’ye devredileceği
söz konusu mu? Bir onu soruyorum.
Bir de ayrıca, eski devlet hastanesinin kapatılacağı söyleniyor.
Bu konudaki bilgileri verir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Işık.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana ben de teşekkür ediyorum her ne kadar geç de olsa
sorularımız cevaplandı.
Aslanapa ve Çavdarhisar ilçelerinin birlikte kullanacağı bir acil
sağlık istasyonuna gerek olmadığı yönünde istatistiki
bilgilerle de destekleyen bir cevabı oldu. Ancak Sayın Bakanım, şunu söylemek
isterim: Bu verdiğiniz değerler en son çare olarak acil yardım talebinde
bulunan kişilere aittir ama birçok insanımız böyle bir imkânı olmadığı
gerekçesiyle bu tür ihtiyacı kendisi karşılama yönüne gitmektedir. Eğer bu iki
ilçenin birlikte kullanabileceği bir acil sağlık istasyonu gündeme
getirilebilir ve Bakanlığınızca bu gerçekleştirilirse gerçekten sizlere birçok
insan teşekkür edecektir.
Sayın Doğru’nun da belirttiği gibi, bu, katkı payı alınması konusu
eczacılarla birçok vatandaş arasında çok ciddi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Kaplan…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana önce teşekkür etmek istiyorum cevapları için.
Birincisi: Şırnak’ta hâlâ kapalı olan yerleri, bir de personel
eksikliği olan yerleri sormuştum. Sayın Bakan genel bir cevap verdiler. Bu
Kumçatı beldesi uzun bir yol üzerinde bir yerleşim, iki ayrı sağlık ocağı
konumlandırılmış bir yer. Onun için, iki tane mahallesi var uzun, onlara
ihtiyaç var.
Bir de gerçekten sağlık personeline ek ücret ve teşvik konusu,
konut konusu son derece, bu sınır illerimizde önemli bir konu. Tıp fakültesini
de… Şırnak Havaalanı yapılacak üç kapılı, Irak, Suriye’ye de açılan üçlü bir
kapısı olacak Şırnak Havalimanı’nın. Bu açıdan tıp fakültesinin Şırnak’ta
açılmasının çok önemli olduğunu düşünmüştüm, bunun için soru sormuştum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Ağyüz…
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, bir yıl olmuş soru önergemi vereli ama cevabınıza
teşekkür ederim.
Soruşturma için hangi aşamalardan geçmiş bu vilayetçe, bunu bana
yazılı olarak bildirebilirseniz sevinirim.
Ayrıca Gaziantep’te özürlü raporu için psikiyatrist yok, ergen
psikiyatristi; çok sıkıntı çekiliyor.
Bölge hastanesi vaadiniz var. Bölge hastanesi ne oldu? Arsa
sorununu çözebildiniz mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Bakan, sayın milletvekillerinin açıklama istediği
konularda cevap vermek üzere lütfen kürsüye buyurun.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli Başkanım, teşekkür
ediyorum, milletvekili arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilimizin Kemer’le ve yaz nüfusuyla ilgili söylediği
hususlara katılıyorum. Elimizden geldiği kadar, ifade ettiği uzmanları da, en
azından geçici görevle de olsa, orada bulundurmaya çalışacağımızı ifade
ediyorum. Bunu arkadaşlarımla konuşacağım. Gerçekten yaz nüfusu yüksek olan
yerlerde mutlaka geçici görevlendirmelerle oranın yaz sağlık ihtiyaçlarını karşılamaya
çalışıyoruz; sürekli personel verseniz bu sefer kışın personel orada atıl
duruma düşüyor.
Reşadiye’nin beldeleriyle ilgili olarak Sayın Doğru’nun ifade
ettiği hususları da değerlendireceğim, bakacağım onlara.
Sayın Paksoy’un bu 400 yataklı hastaneyle, Kahramanmaraş’taki
hastaneyle ilgili sorduğu ilave bir şey oldu. Bu hastaneyi sadece 400 yatak
olarak da bırakmıyoruz. Bu hastane aslında şu anda 400 artı 100-150 civarında
bir kapasiteye sahip. Biliyorsunuz, çok büyük ve modern bir hastaneye yaptık, yapıyoruz.
Ayrıca, bunun yanında, büyük bir arsa oluşturmuştuk -ondan da mutlaka haberiniz
var- Kahramanmaraş’ta büyük bir sağlık kampusu inşa
edeceğiz. Tabii, şehrin içerisindeki diğer hastaneleri, bu kampuslar
inşa edildikten sonra, yerinde, aynı kapasitede tutmak hizmet gerekleriyle hiç
örtüşmüyor. Bu hususta da biz, milletvekillerimizden ve şehrin siyasi
iradesinden aslında destek bekliyoruz. Hangi şehirde yeni ve büyük bir hastane
yapılırsa eski hastanelerin kendi yerlerinde aynı şekilde devam etmesi talebi
karşımıza zaman zaman getirildi, getirilebildi. Oysa bu mümkün olan bir şey
değil yani sonuçta insan kaynağıyla hizmet veriyorsunuz ve böyle, parçalı bir
hizmet vermenin bir anlamı da yok; öyle olsaydı bu hastaneleri yapmazdık.
Dolayısıyla biz, Kahramanmaraş’ta da Türkiye'nin bütün diğer şehirlerinde
olduğu gibi, Kahramanmaraş’ın otuz ila elli yılına yetecek yeni tesisler
yapıyoruz. Bu tesisler tamamlandıktan sonra, düzenlemeleri de buna göre
yapacağız, hizmet ihtiyaçlarına göre.
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – TOKİ’ye devredilecek mi Sayın
Bakanım?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Yani biz, şehirlerdeki
arsalarımızı TOKİ’yle konuştuk ama şu anda elimde TOKİ’yle bu arsayı da
konuştuk mu, o bilgi yok doğrusu, onu size bilahare vereyim.
Sayın Işık yine Aslanapa ile Çavdarhisar arasında bir şeyden
bahsetti. Aslında bu her iki ilçemizde de acil hizmetler sunuluyor. Böyle bir
112 müstakil merkezinde 15 kişiyi çalıştırmak lazım Değerli Milletvekili, yirmi
dört saat açık tutmak için. 15 kişi günde 1 kişi taşıyacak. Tabii ki o
vatandaşımızın kıymeti çok büyük, 1 kişiyi de taşıması gerekirse taşısın ama bu
1 kişiler taşınıyor. Her iki ilçede de şu anda 112 sağlık hizmeti var.
Sayın Kaplan’ın yine Şırnak’la ilgili personel taleplerini de
gözden geçireceğim ama hakikaten yani Şırnak’ı, Sayın Kaplan, geçmişle
kıyaslayamayız sağlık hizmetleri açısından. Bundan sonra da mutlaka
hizmetlerimizi Şırnak halkına artırmaya devam edeceğiz.
Sayın Ağyüz’e soruşturmanın detaylarını vereceğim, il valiliğinin
yaptığı soruşturmanın.
Bu ergen psikiyatrisi, çocuk psikiyatrisi konusundaki eksiği de
mecburi hizmetli göndererek çözüyoruz. Zannediyorum ya atanma yapıldı veya
yapılmak üzere. Bu hususta sayı çok az maalesef, çocuk psikiyatrisi sayısı
Türkiye’de çok az; sıkıntıyı bundan dolayı çekiyoruz.
Gaziantep’teki bölge hastanesi meselesi de şudur: Buranın arsa
işlerini TRT’den aldığımız bir arsayla, daha doğrusu almakta olduğumuz bir
arsayla aşağı yukarı tamamlamak üzereyiz ama şehrin doğu tarafında da bir
ihtiyaç var. Ben yakında Gaziantep’te bir il değerlendirmesi yaptım, Değerli
Milletvekilimiz mutlaka haberdar olmuştur. Şehrin doğu tarafında henüz bir arsa
temin edebilmiş değiliz. Uygun bir arsa temin edersek şehrin doğu tarafına da
yeni bir yatırım düşünüyoruz.
Katkı payları konusunda geniş açıklama yaptığım için yeniden o
konuya dönmek istemiyorum. Doğrusu vatandaşımıza bu kadar hizmeti vermişken
yani 10 milyarlarca lirayı vatandaşımıza sağlık hizmeti sunarken bu katkı
paylarından bir muradımız var onu anlatmaya çalışıyorum, hastanelerdeki büyük
yoğunluğu azaltmak. Burada vatandaşımız büyük bir çileden kurtuldu, doğru. Yani
dün muayenehaneye 250 lira veren, 200 lira veren vatandaş bugün katkı payı
olarak 8 lirayı vermemeyi ister. O onun en tabii hakkıdır. Ama bunu hatırlatmak
da bu ülkenin sekiz yıldır Sağlık Bakanlığını yapan bir siyasetçi olarak benim
hakkım. Yani 200 lira öderdik, 100 lira öderdik, 300 lira öderdik, 3 bin lira
öderdik, bunun yerine 8 lira katkı payı veriyoruz. Bunun da vatandaşlarımız
tarafından anlayışla karşılanacağına inanıyorum.
Hepinize saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, böylece gündemin “Sözlü Sorular” kısmında
yer alan sorulardan 1, 119, 131, 157, 158, 159, 162, 193, 221, 222, 225, 235,
262, 269, 303, 304, 305 sıralarındaki sorular cevaplandırılmıştır. Diğer
sorular gündemde kalacaktır.
Alınan karar gereğince diğer denetim konularını görüşmüyor ve
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer alan, Milletlerarası Para Fonu ile
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki
Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
3.- Milletlerarası Para Fonu ile
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki
Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.42
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 17.59
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN
(Bilecik), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
117’nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
4’üncü sırada yer alan, Kahramanmaraş Milletvekili Veysi
Kaynak ve 3 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Emniyet Teşkilatı Kanunu ile Genel Kadro ve
Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı
ve 3 Milletvekilinin; Kırşehir Milletvekili Abdullah Çalışkan ve 2
Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve 3 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Emniyet Teşkilatı
Kanunu ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve 3 Milletvekilinin; Kırşehir Milletvekili
Abdullah Çalışkan ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/702, 1/714, 1/865, 1/887, 2/646, 2/703) (S.
Sayısı: 508) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Geçen birleşimde teklifin birinci bölümü üzerindeki görüşmeleri
tamamlanmıştı.
Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki
önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır; geliş sıralarına
göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
508 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 1. Maddenin, Geçici Madde 10 da
“Bakanlığa tahsis edilen serbest öğretmen kadrolarından boş bulunan 25.000
öğretmen kadrosuna” ibaresinde 25.00 yerine “40.00 öğretmen” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Ensar Öğüt R. Kerim Özkan |
Malatya Ardahan Burdur |
Yaşar
Tüzün Yaşar
Ağyüz Abdulaziz
Yazar |
Bilecik Gaziantep Hatay |
Orhan
Ziya Diren |
Tokat |
(x) 508 S. Sayılı Basmayazı 11/6/2010 tarihli 116’ncı Birleşim Tutanağı’na eklidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı Bazı Kanun ve 190 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1’inci
maddesinde geçen “
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Şandır Emin Haluk
Ayhan |
Konya Mersin Denizli |
Ahmet
Bukan Yılmaz
Tankut Akif
Akkuş |
Çankırı Adana Mersin |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.
BAŞKAN – Bir saniye Sayın İnce, acele etmeyin lütfen, sabırlı
olun.
Önerge üzerinde söz isteyen Akif Akkuş, Mersin
Milletvekili.
Buyurun Sayın Akkuş.
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 508
sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin
1’inci maddesindeki değişiklik için verdiğimiz önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 1’inci maddeye eklenen geçici 10’uncu
madde ile Millî Eğitim Bakanlığına tahsis edilen serbest öğretmen kadrolarından
boş bulunan 25 bin öğretmen kadrosuna 2010 Yılı Merkezi Bütçe Kanunu’nun 22’nci
maddesi kapsamında yapılacak atamalardan ayrı olarak, yani normal atamalardan
ayrı olarak 2010 yılı içinde atama yapılması teklif edilmektedir. Bu teklif,
belirttiğim gibi, 25 bin kişidir. Ancak bu atanacak 25 bin yeni öğretmenin
kadrolu mu yoksa sözleşmeli mi atanacağı belirtilmemektedir çünkü son yıllarda
öğretmen kadroları sözleşmeli kadrolarla doldurulmaktadır. Bugün 68 bin ila 70
bin arasında sözleşmeli öğretmen bulunmaktadır. Bu, tabii, “Niçin 68 bin değil
yahut da 70 bin değil?” diye sorarsanız maalesef net bir cevap alamıyoruz.
“Kaç?” diyoruz? Kimisi diyor ki “
Bu öğretmenlerimiz kadrolu olan öğretmenlerimizle aynı görevi
yapmaktadırlar ancak kadrolu öğretmenin sahip olduğu birçok haktan
mahrumdurlar. Bu farkları şu şekilde belirtebiliriz: Kadrolu öğretmenler ile
sözleşmeli öğretmenler arasında birçok fark var dedik. Sözleşmeli öğretmenler,
özür durumu hariç, il içi ve il dışı tayin isteyememektedirler. Niçin
isteyemiyor? Çünkü il içi, il dışı tayin isteyebilmesi için öğretmenliğinin bir
yılı geçmesi gerekiyor. Tabii, bir yıl dolmadan bunun süresi doluyor, yenilenmek
mecburiyetinde kalıyor, bu yüzden isteyemiyor. Sözleşmeli öğretmenler idareci
veya müfettiş olamazlar, yurt dışında genellikle görevlendirilemezler.
Sözleşmeli öğretmenlerin ek dersinden Sosyal Sigortalar Kurumu kesintisi
yapılmaktadır. Sözleşmeli öğretmenler eş, çocuk ve doğum yardımları
alamamaktadırlar. Sözleşmeli öğretmenlere özür durumunda yapılan il dışı yer
değiştirmelerde yolluk dahi ödenmemektedir. Sözleşmeli öğretmenler temel ve
hazırlayıcı eğitim kurslarını almalarına rağmen bu eğitim “mesleki eğitim” adı
altında verilmektedir. Herhangi bir şekilde asalete geçmeleri de söz konusu
olamamaktadır çünkü bir yılı dolmuyor hiçbir şekilde. Bir yılı dolduğunda
sözleşmesinin süresi bitmiş oluyor, dolayısıyla geçemiyor.
Sözleşmeli öğretmenlerin sözleşmeleri her yıl ocak ayında
yenilenmektedir bilindiği gibi. Yani sigorta dâhil her sene çıkış-giriş işlemi
yapılmaktadır, uzun süreli sözleşme yapılmamaktadır. Her yıl yenilenen
sözleşmeleri Maliye Bakanlığı kıymetli evrak olarak belirlediği için vergiye
tabi tutulmakta ve vergiyi de peşin almaktadır.
Değerli milletvekilleri, gördüğünüz gibi, sözleşmeli öğretmen
âdeta bir köle gibi devlette görev yapmaktadır. Artık bu devirde bundan
vazgeçilmesi gerekiyor, sözleşmeli öğretmenin millî eğitim kadrolarında bulunmaması
gerekiyor. Bunların acilen kadrolu öğretmenler olarak değerlendirilmesi yerinde
olacaktır diyoruz.
Ve diyoruz ki, bu 25 bin sayıyı 50 bin yapalım. Mademki böyle bir,
atanması gerekenlerin dışında ekstradan bir atama söz konusu, o zaman bunlar 50
bin olsun. Niçin 50 bin olsun? Çünkü bugün atama bekleyen 237 bin öğretmen
adayı var. Bunun sayısı tabii bugünlerde biraz daha artacak; malumunuz,
bugünlerde üniversitelerden yeni mezunlar ortaya çıkacak.
Millî Eğitim Bakanlığında çalışan kadrolu öğretmen sayısı 538 bin.
68 bin yahut da 70 bin de bu var, 600 bin öğretmen var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Akkuş, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
AKİF AKKUŞ (Devamla) – Geçenlerde yaptığım bir konuşmada da
belirtmiştim, ülkemizin 177 bin öğretmene daha ihtiyacı bulunmakta. Dolayısıyla
kadro bekleyen öğretmenlerin değerlendirilebilmesi, öğretmen bekleyen
çocuklarımızın da daha kaliteli eğitim alabilmesi için bu 177 bin öğretmenin
ataması gerçekleştirilmelidir diyorum.
Bir de değerli milletvekilleri, yükseköğretim elemanlarıyla bir
problem var, bunu da belirtmekte fayda görüyorum. Malumunuz, 2002 yılında
yükseköğretimde kadrolu öğretim üyesi olarak bulunanlara belli bir ödeneğin
verilmesi kararlaştırılmış idi ve bu ödenekten profesörler, doçentler istifade
ettiler ama yardımcı doçentler istifade edemediler. Bunlar aşağı yukarı sekiz
senedir istifade edememektedirler, hâlbuki söz verildi. AKP hükûmetleri de söz
verdi bu konuda bunun verileceğine, daha önceki hükûmetler de söz verdi ama bir
türlü bu yerine getirilemedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AKİF AKKUŞ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akkuş.
AKİF AKKUŞ (Devamla) – Acilen bunun da verilmesi gerekiyor.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akkuş.
Önergeyi oylarınıza sunacağım ancak…
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – …yoklama talebi var, onu yerine getireceğim.
Sayın İnce, Sayın Demirel, Sayın Özyürek, Sayın Süner, Sayın
Çöllü, Sayın Köse, Sayın Güner, Sayın Öztürk, Sayın Emek, Sayın Öğüt, Sayın
Barış, Sayın Ergin, Sayın Pazarcı, Sayın Hacaloğlu, Sayın Ağyüz, Sayın
Aslanoğlu, Sayın Yazar, Sayın Özdemir, Sayın Paçarız, Sayın Arifağaoğlu.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
4.- Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve 3 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Emniyet Teşkilatı
Kanunu ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve 3 Milletvekilinin; Kırşehir Milletvekili
Abdullah Çalışkan ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/702, 1/714, 1/865, 1/887, 2/646, 2/703) (S.
Sayısı: 508) (Devam)
BAŞKAN – Mersin Milletvekili Akif Akkuş ve arkadaşlarının
önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
508 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 1. Maddenin, Geçici Madde 10 da
“Bakanlığa tahsis edilen serbest öğretmen kadrolarından boş bulunan 25.000
öğretmen kadrosuna” ibaresinde 25.00 yerine “40.00 öğretmen” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu
(Malatya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen?
Ensar Öğüt, Ardahan Milletvekili.
Buyurun Sayın Öğüt.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 508 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, önergemde 25 bin öğretmenin 40 bin olmasını
öneriyorum ve bunu da Sayın Bakanımın kabul etmesini ve Hükûmetin kabul
etmesini istirham ediyorum. Niçin? Türkiye’de yapılan üniversite imtihanlarında
en sonuncu Ardahan, Şırnak, Hakkâri ve bu, aşağı yukarı yedi sekiz yıldır devam
ediyor yani bizi âdeta cezalandırıyor devlet veya Hükûmet, öyle diyelim.
Şimdi, Ardahan’a 2 tane Millî Eğitim Bakanı geldi kadrolarıyla beraber
hem Sayın Hüseyin Çelik hem de Sayın Nimet Çubukçu Hanımefendi. Ben teşekkür
ediyorum ama onların geldiği dönemde de Ardahan dibe vurdu, sonuncu olduk.
Şimdi niye? Türkiye’de yaklaşık 300 bin civarında öğretmen mezun var. Devlet
bunlara masraf etmiş, öğretmen yapmış, sınıf öğretmeni, uzman öğretmen var ama
atanamıyorlar. Öğretmenin yerine Ardahan’da 60 tane polis ders veriyor Sayın
Bakanım. Lütfen, şimdi buna bir cevap burada verin bakayım. Sayın Valiyle ben
konuştum, Ardahan Valisiyle, dedi ki: “Ne yapayım? Öğretmen olmadığı için ders
verebilecek polisleri tespit ettim, 60 tane polis Ardahan’da -sağ olsunlar,
teşekkür ederim- sınıflara girdi, ders verdiler.” Şimdi öğretmenin yetişme
tarzı… Öğretmen var; uzman, branş öğretmeni var, sınıf
öğretmeni var; bunlar atanmıyor, polislerle veya iki yıllık yedek
öğretmenlerle, efendim, atamalarla ders görmeye çalışıyor çocuklar.
Değerli arkadaşlar, yani kalkınmamış, gelişmemiş bölgelere uzman
öğretmenler gönderip oradaki çocuklara eğitimi yaptırmamız gerekirken, yani
onlara, hiç alakası olmayan, öğretmenlikle alakası olmayan insanlara ders
verdirmeye kalkarsanız Türkiye’nin eğitim sorunu böyle olur. Çocuklar ilkokulu
bile bitiremezler, ortaokulu bitiremezler, cahil kalırlar, işsiz kalırlar,
yoksullaşırlar, ya gider terör örgütünün kucağına düşer ya da gelir büyük
şehirlerde hırsızlık yaparlar, bunun ikisinden başka şey yok. Bakın, şimdi
cezaevlerinde en çok Doğu ve Güneydoğulu çocuklar var. Peki
niye var? Eğitimsizlikten. Çocuklarımız okuyamıyor, meslek edinemiyor, siz
hâlen daha “25 bin tane öğretmen atayalım…” Sizin buraya 100 bin tane öğretmen
atamanız lazım. Yine ben insaflı davrandım, Grup Başkan Vekilimiz Yalova
Milletvekili Muharrem İnce “40 bin de de geçsin.” dedi.
Değerli arkadaşlar, şimdi, onun için… Mesela, örnek veriyorum: Ben
dün Ardahan’daydım, Ardahan Göle ilçesinin Balçeşme köyüne gittim. Balçeşme
köyündeki öğretmenler dedi ki: “Bizim lojmanımız yok. 12 tane öğretmen Balçeşme
köyünden Göle’ye gidiyoruz, orada yatıyoruz, oradan buraya geliyoruz.” dedi.
Kaç kilometre?
MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) – Hangi köyde lojman var?
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Bütün köylerde olsun. Devlet niye var o
zaman? Biz niye varız? Bütün köylere lojmanlar yapılması lazım.
MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) – Siz niye yapmadınız şimdiye kadar o
köylere o lojmanları?
BAŞKAN – Sayın Selamoğlu, lütfen.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Dünya kadar paraları sağa sola çarçur
ediyorsunuz. Beyefendi, bana ne söylüyorsun?
Şimdi, değerli arkadaşlar, dün sabah saat üç sularında Kars
Paşaçayırı Kız Öğrenci Yurduna bir tane sapık giriyor, üçüncü kata kadar
çıkıyor. Bütün kızların odalarının kapılarını kırıyorlar, banyolarına
giriyorlar, mutfaklarına giriyorlar. İmdat çığlıkları, bilmem neler falan…
Yurtta kız çocukları tedirgin oluyor ve perişan durumdalar. Sonuçta yakalanıyor
bu sapık ve serbest bırakılıyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, hepimizin çocukları var. Türkiye’nin
her tarafından gitmiş, Kafkas Üniversitesinin yurdunda kalıyor. Kız çocukları
perişan durumda, şikâyet dahi edemiyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Öğüt, buyurun.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Şimdi, Sayın Bakana bana gelen yazının bir
fotokopisini de verdim. İstirham ediyorum, derhal Millî Eğitim Bakanlığı el
koysun, oradaki ihmal eden görevlileri görevden alsın ve de oraya, o çocukların
psikolojisini düzeltecek şekilde rehber öğretmenleri gönderilsin ve o çocuklara
sahip çıkılsın, buradan istirham ediyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye’nin eğitim durumu sıfır noktasındadır.
Millî Eğitim Bakanı ve Adalet ve Kalkınma Partisi sekiz yıllık döneminde bir
tane Doğu ve Güneydoğu’da başarılı bir il yapmamıştır. Bunu göz önünde tutarak
o bölgelere başta olmak üzere, Türkiye’nin eğitim düzeninde bir seferberlik
yaparak mutlak surette geliştirmemiz gerekiyor, bu çocuklar bizimdir. Özellikle
istirham ediyorum, yetişmiş öğretmenler gönderin ve bizi başkalarına mahkûm
etmeyin.
Hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öğüt.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Komisyonun bir düzeltme talebi vardır.
Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) –
Sayın Başkan, Geçici 10’uncu madde kabul edildiği için mükerrer olmaması
bakımından mevcut maddenin 11’inci madde olarak düzeltilmesini ve buna göre
teselsül ettirilmesini arz ediyorum.
BAŞKAN – Düzeltme talebiyle birlikte 1’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
2’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, geliş sırasına göre
okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı teklifin 2 nci maddesinin
“rütbeler” başlığı altında “Kıdemli Başpolis Memuru” ibaresinin “Kıdemli Amir”
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan Nuri
Yaman Akın
Birdal |
Şırnak Muş Diyarbakır |
Sebahat
Tuncel Osman
Özçelik Hamit
Geylani |
İstanbul Siirt Hakkâri |
Sırrı
Sakık |
Muş |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 2 nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 2: 04/06/1937 tarihli ve 3201
sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasında geçen
polis memuru rütbesi; "Kıdemli Başpolis, Başpolis ve Polis Memuru"
şeklinde sınıflandırılmış, bu sınıflandırma esas alınarak polis memuru ile
çarşı ve mahalle bekçilerinin görev ünvanları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Hasan
Özdemir Mehmet
Şandır Reşat
Doğru |
Gaziantep Mersin Tokat |
Beytullah
Asil Ahmet Duran
Bulut |
Eskişehir Balıkesir |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
657 sayılı Kanunun 1-Sayılı Ek Gösterge Cetvelinin" "VII
- Emniyet Hizmetleri Sınıfı" bölümü, halen çalışan ve emekli olacak
Emniyet Teşkilatı personelinin maaş durumlarının iyileştirilmesi amacıyla
yeniden düzenlenmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı teklifin 2 nci maddesinin “rütbeler”
başlığı altında “Kıdemli Başpolis Memuru” ibaresinin “Kıdemli Amir” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Nuri Yaman, Muş Milletvekili.
Buyurun Sayın Yaman.
M. NURİ YAMAN (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 508 sıra sayılı Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinde
değişiklik yapılmasıyla ilgili olarak vermiş olduğumuz değişiklik önergesi
hakkında Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
hepinizi en içten duygularımla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, gerçekten bugün önemli bir kurumumuzu, can ve
mal güvenliğimizden sorumlu olan, ülkenin genel kamu düzeninin sağlanmasında
önemli rolü bulunan ve devlet adına da zor kullanma yetkisinin en üst düzeydeki
silah kullanma yetkisi bulunan bir memuru, bir kuruluşu ve memurlarını burada
görüşüyoruz. Bu kuruluşun elemanlarının bugün Türkiye’nin en ücra köşesine,
bütün il ve ilçelerde kamu düzeniyle ilgili çalışmalarını hepimiz yakından
takip ediyoruz ve karşılaşılan olumlu olayları da olumsuz olayları da yakından
biliyoruz.
Bu düzenlemeyle her ne kadar polis memurlarının moral motivasyonlarının sağlanmasına yönelik ve bunların bir
noktada özlük haklarının az da olsa düzeltilmesine yönelik yeni bir çalışma,
yeni unvanlar geliyor. Burada görev yapan bu arkadaşlarımızın başpolis memuru,
polis memuru, kıdemli başpolis memuru olmasının belki kendilerinde bir
psikolojik rahatlık sağlayabilir ancak bu devletin zor kullanma yetkisini
elinde bulunduran polis memuru arkadaşlarımızın bu nicelik değişiklikleri bence
önemli değil. Önemli olan, bunların nitelik değişikliklerini ve bu ülkenin
ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde belli bir eğitim sürecinden geçirildikten
sonra bu yetkilerin ve bu görevlerin bu kişiler tarafından yerine
getirilmesidir.
Her ne kadar bu düzenlemeyle Avrupa Birliği müktesebatına uyum
kapsamında birtakım iyileştirmeler yapıldığı gerekçede gösteriliyor ise de, ben
Sayın Bakanıma evvela şunu sormak istiyorum:
Siz, Avrupa Birliğinde her ne kadar 250 kişiye 1 polis düşüyorsa,
bizde 300 kişilik bir rakamı bu sayıya indirmeyi düşünüyorsanız, bununla ilgili
olarak bu polis sayısındaki açığı bu şekilde kapatmaya çalışırken Avrupa
ülkeleriyle aramızdaki polis şiddetini acaba bu ölçüde aşağıya çekebilecek
misiniz? Polisin, 2006 yılındaki Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu’nda yapmış
olduğunuz değişiklikle kendisine tanınmış olan o çok önemli görevlerin yerine
getirilmesinin eğitimini verebilecek misiniz?
Bakın, siz, 2007 tarihinde yapmış olduğunuz bu
değişiklikle, polis görevini yaparken direnişle karşılaşması hâlinde bu
direnişi kırmak amacıyla ne ölçüde neler yapılacağını sırayla koymuş ve evvela
bu kademeli olarak güç kullanırken bedenî kuvvetini kullanmalı, maddi gücü
kullanmalı ve kanuni şartlar yerine geldiği zaman, ancak o zaman o kendisine
verilen silah kullanma yetkisini kullanması gerekir. Evvela siz, bu çok üstün yetkileri verdiğiniz bu kişilere, bu
görevlilere, bunun kullanma yolunu, yöntemini, eğitimini Türkiye’deki mevcut
okullarınızda verebiliyor musunuz? Sayın Genel Müdürüm burada, sormak
istiyorum: Bugün Türkiye’de polis eğitimini vermeye yönelik 25 tane polis
meslek yüksekokulu var -dikkatinizi çekmek istiyorum, 25 adet- 2 adet polis
koleji ve 1 adet de polis akademisi bulunmaktadır.
Bakın, bu polis meslek yüksekokullarının Türkiye’nin çeşitli il ve
ilçelerinde tamamıyla siyasi amaçlarla nasıl konuşlandırıldığı herkesin bilgisi
dâhilindedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Yaman, lütfen tamamlayınız.
M. NURİ YAMAN (Devamla) – Bu nedenle diyorum ki, silah kullanma
yetkisini verdiğiniz bu polislerin, Türkiye’de, 2007 yılından bu yana, sürekli,
yaşamını yitiren kişilerin hayatına son verdiğinin bilmem farkında mısınız?
2007 yılında, bu zor kullanma yetkisi nedeniyle silah kullanan polis
memurlarının kurşunu ile 24 kişi, 2008’de 37 kişi ve 2009’da da tam 48 kişi
hayatını kaybetmiştir. Baran Tursun’u öldüren polis memuruna iki yıl bir ay
ceza verilmiştir. Murat Kasap Adana’da polis kurşunuyla öldürüldüğünde, polis
memuru bir yıl sekiz ay ceza almıştır. Ali Demir, Aydın Didim’de polis
tarafından öldürüldüğünde, bu arkadaşımız, ilgili polis memuru beraat etmiştir.
Daha birçok örneğini vermem mümkündür. En son Muğla’da meydana…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Yaman, teşekkür ediyorum.
M. NURİ YAMAN (Devamla) – Teşekkür etmek için Sayın Başkan…
Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür ama bu yetkileri verirken
bunların eğitimin verilmesinin de ihmal edilmemesi gerektiğini bildiriyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yaman.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
3’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı teklifin 3 ncü maddesinin son
fıkrasında “
Hasip
Kaplan Akın
Birdal Sebahat
Tuncel |
Şırnak Diyarbakır İstanbul |
Hamit
Geylani Nuri
Yaman |
Hakkâri
Muş |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı “bazı kanunlarda ve 190 sayılı
kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin 3.
maddesinde “en az 4 yıllık yüksek öğretim kurumlarından veya” cümlesinden sonra
gelen “bunlara denkliği kabul edilen yurtdışındaki yüksek öğretim kurumlarından”
bölümünün metinden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Ahmet Duran
Bulut Prof. Dr. Akif Akkuş Behiç Çelik |
Balıkesir Mersin Mersin |
Hüseyin
Yıldız Kemalettin
Nalcı |
Antalya Tekirdağ |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ahmet Duran Bulut,
Balıkesir Milletvekili.
Buyurun Sayın Bulut. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 508 sıra sayılı Tasarı’nın 3’üncü maddesi
üzerinde verdiğim önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Toplumun huzuru, mutluluğu için, güvenliği için bin bir meşakkat
çekerek görev yapan değerli emniyet mensuplarını, polisleri burada saygıyla,
sevgiyle selamlıyor, şükranlarımı sunuyorum.
Tabii ki her mesleğin kendine özgü zorlukları, mesleğe girerken
kendine özgü birtakım kuralları vardır -olmalıdır mesleğin özelliğine göre- ama
maalesef Türkiye’de biz adama iş bulmak adına mesleklere eleman almaktayız.
Alırken bu konuda, mesleğin özelliğine göre hassasiyet göstermemekteyiz. Söz
gelimi öğretmenlik mesleğine öğretmenler alınırken öğretmenin ne diksiyonuna
bakılır ne sosyalitesine bakılır ne medeni tavrına, duruşuna, görüşüne bakılır,
sadece aldığı puana göre öğretmen olarak yerleştirilir. Tabii ki biz de
çocuklarımızı ona teslim etmek, onun verebildiği kadarıyla eğitimine razı olmak
durumunda kalırız.
Şimdi, bu tasarıda emniyet teşkilatına polis alınırken
Türkiye’deki dört yıllık üniversitelerden mezun olanlarla birlikte Türkiye
tarafından denkliği kabul edilmiş diğer ülkelerden mezun, dışarıdaki diğer
üniversitelerden mezun öğrencilerin de alınabileceği ifade edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, günlerdir, aylardır Türkiye’nin gündemi,
konusu sadece, öğretmen olarak yetiştirdiğimiz 300 binin üzerinde insan bugün
işsiz. Bizim üniversitelerimizden yetişmiş bu öğrenciler. Dolayısıyla, önce
kendi üniversitelerimizden mezun olan gençlere bu şansı vermek, tanımak gibi
bir mecburiyetimizin olması gerekir. Üstelik emniyet gibi hassasiyeti olan,
hassasiyet taşıması geren bir meslekte, gelen kişilerin “orijinlerine, yetişme
şekline, bu anlamda, hangi ülkede hangi eğitimi almış, nasıl yetişmiş, acaba
yetiştirilmiş mi, acaba bilerek Türkiye’ye mi gönderilmiş?” bu anlamda dikkatli
davranmak gerekmektedir. Ancak, Hükûmet maalesef ”dün dündür, bugün bugündür”
zihniyetiyle hassasiyetini de ortaya koymadan kara düzen bir yönetim şeklini
tercih etmektedir.
Daha önce ifade etmiştim, bu özel güvenlik kurumları yabancılara
satılabiliyor. Türkiye’de DAK isimli bir şirket, hatta AKP’nin bile
güvenliğini, binasının güvenliğini sağlıyordu, TOBB’un, ticaret odalarının,
Telekom’un güvenliğini sağlayan bu kurumu Securitas isimli yabancı kurum satın
almıştı, yabancı bir şirket. Ankara Ticaret Odası Başkanı
Sinan Aygün Bey’i ziyaret ettiğimde “Sayın Başkan, binanız bir yabancı güvenlik
şirketi tarafından korunuyor, bunun farkında mısınız?” diye sormuştum ve
sonradan odasının arkasında, lavabonun arkasında bir silah bulunmuştu, sonradan
kendisiyle görüşemedim ama bir güç acaba o silahı oraya koydu, daha sonra içeri
girip ona bir suikast tertipleyip daha sonra intihar süsü mü verecekti? Bütün
bunlar açısından dikkatli olmak, özen göstermek zorunda olduğumuz bir kurum
emniyet teşkilatı. Buna özen gösterilmesi gerekmektedir. Mensuplar alınırken bu
konuda hassas davranılması gerekmektedir.
Tabii ki emniyet teşkilatımız zaman zaman eleştirilere maruz
kalmaktadır, haklı olan tarafları da çoktur; eğitimden, sosyal hakların
eksikliğinden, dinlenme… En azından, belirli bir mesainin dışında çalıştıkları
için görev yorgunluğu içerisinde olan emniyet mensuplarımız bu anlamda sıkıntı
çekmektedirler, yönetimin, Bakanlığın bu konuda da dikkat etmesi gerekmektedir.
Millî Eğitim Bakanlığının ihtiyacı olan 130 bin öğretmen yerine bugün 25 bin
öğretmen alınmaya kalkılması, 30 bin öğretmen alınması, 40 bin, 50 bin alınması
öğretmen ihtiyacını nasıl karşılayamayacaksa emniyet teşkilatında da bu anlamda
çok büyük bir açık ve ihtiyaç bulunmaktadır. 1 polise düşen vatandaş sayısını
değerli milletvekilleri ifade ediyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bulut.
AHMET DURAN BULUT (Devamla) – Dolayısıyla, ülkenin Avrupa
normlarına uygun bir şekle gelmesi adına daha dikkatli olunması, daha özen
gösterilmesi gerekmektedir. Emniyet teşkilatının çalışan
personelinin özlük haklarının değerlendirilmesi, medeni bir insan gibi
yaşayabilmesi, çoluk çocuğuyla gidip bir dinlenebilecek bir ekonomik düzeye
kavuşturulabilmesi, çalışma şartlarının düzenlenerek bir programa dâhil
edilmesi ve zinde, insan sevgisiyle, hukuka bağlılığıyla mücehhez birer kamu
görevlisi olarak görev yapmasını beklediğimiz polis mensuplarının teşkilatta
var olması Bakanlığımızı da güçlendirecektir, devletimize olan güveni de
artıracaktır.
Bu düşüncelerle, vermiş olduğum önergeme kabul oyu vermenizi
diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bulut.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı teklifin 3 üncü maddesinin son
fıkrasında “
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Akın Birdal, Diyarbakır
Milletvekili.
Buyurun Sayın Birdal. (BDP sıralarından alkışlar)
AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
508 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 3’üncü maddesindeki değişiklik önergesi için
Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Şimdi, burada, “En az dört yıllık yükseköğretim
kurumlarından ya da bunlara denkliği kabul edilen yurt dışındaki yükseköğretim
kurumlarından mezun olup, sınav tarihi itibarıyla 28 yaşından gün almayan erkek
ve bayanlar ile askerliğini yapmış, 30 yaşından gün almamış erkek adaylar
arasında yapılacak seçme sınavında başarılı olanlar, altı aydan az olmamak
üzere polis meslek eğitimine alınırlar." deniliyor.
Şimdi, bizim bu değişiklik önergemiz, dört yıllık eğitimden sonra,
lisansüstü öğrenim, master ve benzeri kurslardan sonra, yirmi sekiz yaşın erken
olacağı ve bunun yeterli olmayacağı düşüncesiyle otuz yaş olmasına ilişkin bir
önerimiz.
Şimdi, kuşkusuz “Akıl yaşta değil baştadır.” denilir. Örneğin,
polislerin, gerçekten yirmi sekiz ya da otuz yaşında buraya alınacak olmaları
sorun değil. “Polis” deyince, kuşkusuz, hemen, insan hakları açısından,
güvenlik güçlerinin hukuka bağlı olup olmadığı ya da devletin onları nasıl dizayn edeceği önemli. Örneğin, burada, insan haklarından,
sürekli, ihlallerinden yakınılırken Polis Vazife ve Selahiyet Yasası’nı
getirmişseniz ve polisin insan haklarına, özgürlüklere yönelik uygulamalarını
cesaretlendirici bir politika izliyorsanız -bu, yirmi sekiz ya da otuz yaş,
fark etmiyor ama- yasa bakımından biz de böyle bir öneri getiriyoruz.
Yasa değişikliğinin gerekçesinde “Avrupa Birliğine üye ülkelerde 1
polise 250 kişi düşmekte iken, ülkemizde bugün itibarıyla yurttaşlara hizmet
veren polis sayısı -tabii, hizmet anlamında yorumluyoruz biz, öyle olması gerekir,
çünkü kamu görevlisidir- 177.740 olup, 1 polis 301 kişiye hizmet vermektedir.
Avrupa Birliği standartlarına göre bu sayı yetersiz kalmaktadır.” deniyor. Nitekim, insan hakları açısından, gerçekten kimi ihlallerin
örneğin savunmalarında şu, gerekçeyi oluşturuyor: Beden ve ruh yeteneğinin
yitirilmesine bağlanıyor çünkü gerçekten, onların da kamu görevlisi olarak
yaptıkları işin yoğunluğu, sürenin çokluğu ve hayat koşulları. Ama bunların
tabii, insan hakları açısından ihlallere hiçbir gerekçesi olamaz. Avrupa
Birliği ülkelerinin hangilerinin karakollarında işkence ya da kötü muamele ile
olan bir soruşturma şekli var ya da yok? Örneğin, biz, her zaman, bu
soruşturmanın adli kolluk kuvvetlerince yapılması gerektiğini öneriyoruz ama ne
yazık ki gözaltına alındığı andan itibaren, polis sorgulamaya başlıyor. Hatta, kimi işkence vakalarında eğer Türkiye Cumhuriyeti
devleti Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde mahkûm edilmişse işkence ve kötü
muamele yapan kamu görevlisine o tazminatın ödettirilmesi yaklaşımı getirilmiştir
ki bu doğru değildir. Eğer demokratik bir devletse, hukuk devletiyse, insanlık
onuruna bağlıysa ve insan haklarına dayalı bir hukuk dizaynı
varsa başta demokratik, sivil bir anayasa ve ondan kaynaklanan yasalar; orada
zaten bunlar tartışılmaz, işkence yapmış, bunun tazminatını devlet mi ödesin
yoksa işkenceyi yapan kamu görevlisi mi ödesin şeklinde tartışmalar söz konusu
olamaz.
Biliniyor ki siyasi iktidarlar bu hak ihlal ve keyfîlikleri
münferit olarak değerlendirmektedir ama ne yazık ki zaten aslında olmayan bir
şeyden çok sıkça söz edilir. Nasıl ki Türkiye’de demokrasi, demokrasi,
demokrasi… İşte, örneğin, bugün Hükûmet partisi Genel Başkanı, Sayın Başbakanın
söylemlerini dinledik grup toplantısında: “Demokrasi, demokrasi, demokrasi…”
Yani niye bu kadar böyle bir komplekse kapılıyoruz ki?
Olmadığı için zaten. Demokrasi olsa gerçekten insan haklarına dayalı,
demokratik, sivil, hukukun üstünlüğünü esas alan, kişi güvenliği ve özgürlüğü
temelinde bir adalet anlayışı olur ve orada da herkes kendi diliyle,
kimliğiyle, kültürüyle kendisini özgürce ifade eder ve o doğrultuda da sivil
bir toplum projesinin ferdi olur. Orada çok sıkça söz edilmez. Olmayan
şeylerden çok sıkça söz edilmektedir, işte, örneğin, barış…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
AKIN BİRDAL (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Gerçekten insanlığın ortak kazanımları barış, demokrasi, insan
hakları, ne yazık ki bunlar başka ülkelerde iki büyük dünya savaşı sonrası
hukukun güvencesi altına alınmış ve bir sistem oluşturmuş ve içselleştirilmiş
bir yönetim biçimine dönüşmüş ama ne yazık ki bunlar bizde olmadığı için…
Bugün, örneğin, bakın, şimdi, 15 Nisan 2010, Kuşadası’nda bir sivil polis bir
yurttaşı yakalayıp yere yatırdı ve başına ateş açtı. Yaralıya yardım etmek
isteyenlerse engellendi. Daha dün, Muğla’da Şerzan Kurt adlı bir öğrenciyi,
üniversite öğrencisini sözle tartışmayı yatıştırmak gerekçesiyle, görevli, yol
gösteren bir polis görevlisi, çocuğun başına ateş açarak öldürdü. Şimdi, bunlar
söyleniyor, günlerden beri “Derin kod adlı bir güvenlik görevlisi, Şerzan
Kurt’u öldürdü.” diyoruz. Bunu hiç kimse, bir cumhuriyet savcısı suç duyurusu
kabul etmiyor ya da Hükûmetten “Kimdir bu? Nasıldır? Bir soruşturma açalım.”
denilmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AKIN BİRDAL (Devamla) – Bu nedenle, herkesin, insan haklarına
dayalı, hukuka bağlı, demokratik bir toplum içinde kamu görevlisi olmasını
diliyorum ve umuyorum. Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Birdal.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ancak yoklama talebi
vardır.
Sayın İnce, Sayın Aslanoğlu, Sayın Demirel, Sayın Öğüt, Sayın
Öztürk, Sayın Köse, Sayın Güvel, Sayın Süner, Sayın Halıcı, Sayın Atay, Sayın
Barış, Sayın Köktürk, Sayın Dibek, Sayın Çakır, Sayın Arat, Sayın Aydoğan,
Sayın Hacaloğlu, Sayın Pazarcı, Sayın Özbolat, Sayın Özer ve Sayın Yalçınkaya.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Bu Halk Partisi de hiç değişmedi,
aynı!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen… İç Tüzük’teki haklarını
kullanıyorlar.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Önce sen kendini değiştir! Sen
kendini değiştir!
BAŞKAN – Lütfen Sayın Milletvekili…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Dışarıda dedikodu yapacağına gel de
içeriye çalış!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Önce sen kendini değiştir tamam
mı, bize laf atacağına! Önce kendini değiştir! Ayıptır ya! Ne demek ya “Hiç
değişmedi.” Önce kendini değiştir bize laf atacağına.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Dışarıda iş takibi yapacağına gelip
burada Meclisi takip edeceksin.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Önce kendini değiştir!
MUHARREM İNCE (Yalova) – İhale takibi yapacağına önce gelip
Meclisi takip edeceksin.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Ayıp Muharrem Bey, sana yakışmıyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Allah Allah! Gelip oturup
oturup burada “Halk Partisi değişmedi…” Ne demek “Değişmedi.” ya? Ayıptır ya!
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu… Sayın Aslanoğlu…
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Ayıp ya! Yapma!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sen yapma! Gelip burada laf
atma!
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – İşine git be!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Özür dile, özür! Hem sonradan
gelecek laf atacak hem de şey yapacak ya!
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Tamam, sakin ol.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ayıp ya! Dışarıdan gelip
oturuyor… Kendini değiştir. Lafa bak!
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
4.- Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve 3 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Emniyet Teşkilatı
Kanunu ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve 3 Milletvekilinin; Kırşehir Milletvekili
Abdullah Çalışkan ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/702, 1/714, 1/865, 1/887, 2/646, 2/703) (S.
Sayısı: 508) (Devam)
BAŞKAN – Tasarının 3’üncü maddesi üzerindeki Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
4’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı teklifin 4 ncü maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan “bomba imha” ibaresinin yerine “görev” ibaresi olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan Hamit
Geylani Osman
Özçelik |
Şırnak Hakkâri Siirt |
Sırrı
Sakık Pervin
Buldan M. Nezir
Karabaş |
Muş Iğdır Bitlis |
Özdal
Üçer |
Van
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı Yasa tasarısının 4. maddesindeki
“Damga vergisi hariç” ibaresinin madde metninden çıkartılmasını arz ederiz.
Saygılarımızla.
Kemal
Demirel Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Hulusi Güvel |
Bursa Malatya Adana |
Yaşar
Tüzün Tayfur
Süner Mustafa
Özyürek |
Bilecik Antalya İstanbul |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Hulusi Güvel Adana
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Güvel.
HULUSİ GÜVEL (Adana) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Genel
Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu tasarı ile Emniyet Genel Müdürlüğünün polis
ihtiyacı ile Millî Eğitim Bakanlığının öğretmen açığının karşılanması
hedeflenmektedir. Bu iki alanda ciddi bir açık vardır. Polis ve öğretmen
ihtiyacının kısmen de olsa karşılanması olumlu bir gelişmedir ancak kamuya
personel alımı sorunları ortadan kaldırmamaktadır. Hâlâ ciddi bir öğretmen
açığı vardır. Sözleşmeli öğretmen, kadrolu öğretmen, ücretli öğretmen
ayrımından kaynaklanan sorunlar sürüp gitmektedir. Pek çok sözleşmeli öğretmenin
eş durumundan tayinleri yapılamamaktadır. Eşler ayrı illerde çalışmak zorunda
bırakılmaktadır. Bu nedenle aile kurumu zarar görmektedir. Sözleşmeli
öğretmenlik gibi eğitim politikalarıyla örtüşmeyen anlayışların terk edilmesi
gerekmektedir. Bu yapılmadan, tüm öğretmenlerimize hak ettikleri statü
verilmeden, kadro ihdasıyla bu sorunların çözüme kavuşturulması olanaksızdır.
Eğitim anlayışının, öğretmene bakış açısının değişmesi gerekmektedir.
Öğretmenlik mesleğinin saygınlığına gölge düşürecek yapılanmalardan uzak
durulması bir zorunluluktur.
Değerli arkadaşlar, ülkemizde öğretmen açığı
olduğu kadar, emniyet kadrolarında da
ciddi bir açık vardır. Türkiye’de 350 vatandaşa 1 polis düşmektedir. Pek çok
ülkede 250 kişiye 1 polis düşmektedir. Bu oranın sağlıklı bir hâle getirilmesi
açısından emniyet kadrolarına yapılan bu atama yerindedir. Ancak polis
sayısının artırılması sorunu tek başına çözmekten uzaktır. Özellikle büyük
kentlerde görev yapan polislerin iş yükü çok ağırdır. Bu ağırlığın azaltılması vatandaş
ve asayiş sağlayan güvenlik güçleri arasındaki ilişkileri de olumlu
etkileyecektir. Emniyet güçlerinin eğitim düzeyinin yükseltilmesi konusunda
daha ciddi adımlar atılması gerekmektedir.
Bu iki kurumumuza yeni kadrolar ihdas edilmesi olumlu değerlendirilmekle
beraber, genel olarak tüm kamu sistemini, özel olarak bu iki kurumumuzu
ilgilendiren bir soruna değinmek istiyorum.
Emniyet teşkilatı ile Millî Eğitim Bakanlığının üst düzey
kadrolarında ciddi bir kadrolaşma içinde olduğu gözlenmektedir. Her iki kurum
için de bu tehlikelidir. Güvenlik ve asayişi sağlayan bir kurumda,
insanlarımızın geleceğini emanet ettiğimiz eğitim sisteminde kadrolaşmak, başkalarını
ötekileştirmek ülkeye hiçbir yarar getirmez. Atamalarda ve görevde
yükselmelerde liyakat değil siyasi yanlılık aranan özellik hâline gelirse
bundan en büyük zararı ülkemiz görür. AKP’nin bunca zamanlık iktidarına
bakıldığında özellikle bu iki kurumumuz başta olmak üzere hemen her yerde bir kadrolaşmaya
gidildiğini görmekteyiz. Belediyelerden tutun da bakanlıklara, üst kurullara,
yükseköğrenim sistemine kadar her yerde bu kadrolaşmayı gözlemek mümkündür.
Kendine yakın siyasi
görüşü kayırmak o kadar sıradan hâle gelmiştir ki AKP il
başkanlıklarından referansı olmayan müteahhitler iş alamamaktadır. Sosyal
yardımlardan yararlanmak için yeşil kart almak için bile belli ölçüde referans
gerekmektedir. İşe yerleştirmekten herhangi bir atamaya kadar kamuda bu böyle
sürüp gitmektedir.
Değerli arkadaşlarım, kadrolaşmak demek sizden olmayanı
ötekileştirmek demektir. Eğer vatandaşları “benden” ve “benden olmayan” diye
ayırmaya başlarsanız önce insanlardaki adalet duygusunu yok edersiniz. Eğer bir
toplumda adalet duygusu zedelenirse o toplum içinden çürümeye başlar. Kamuya
personel alımında, atamalarda, görevde yükselmede, bir yerden bir yere
tayinlerde ölçünüz siyasi yakınlık olmuşsa o devleti güvenilmez bir devlet
hâline getiriyorsunuz demektir. Hiçbir siyasi iktidarın bunu yapmaya hakkı
yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Güvel.
HULUSİ GÜVEL (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım.
O kurumlar yalnızca bir siyasi anlayışın nemalandığı yerler
değildir. O kurumlar hizmet için vardır, o kadrolar hizmet için vardır. Eğer o
kurumları siyasetinizin arka bahçesi gibi görürseniz, eğer o kadroları
liyakatli insanlar yerine siyasi destekçilerinizle doldurursanız bir süre sonra
devlet mekanizmasını işlemez hâle getirirsiniz.
Bundan en büyük zararı toplumun göreceğinin altını çiziyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Güvel.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı teklifin 4 ncü maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan “bomba imha” ibaresinin yerine “görev” ibaresi olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Hamit Geylani, Hakkâri
Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Geylani.
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
4’üncü madde değişikliği üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına söz aldım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, teklifle 30 bin yeni polis atamasının
yapılması hedeflenmektedir. Ne var ki bundan önce hem mevcut hem de atanacak
polislerin eğitimi, yurttaşa olan bakışı ve davranışı ile hukuk çerçevesinde
kalmalarını sağlamanın atamalardan çok çok daha önemli olduğunu vurgulamak
istiyorum.
Son dönemlerde, hepinizin de tanık olduğu gibi, Türkiye’de tam bir
polis hukuksuzluğu yaşanmaktadır. Demokratik bir hukuk devletinde yurttaşların
demokratik eylemlerine müdahale etmek, hele hele şiddet kullanarak ağır
yaralama ve ölümlere meydan vermek büyük bir suçtur, ayrıca insan haklarına ve
evrensel hukuk normlarına büyük bir aykırılıktır.
Polisin yarattığı hukuksuzlukları sadece ilim olan Hakkâri’den
birkaç örnekle özet olarak sizlere bilgi vermek istiyorum. Daha yeni, 9 Haziran
günü bir bütün olarak partimize uygulanan kitlesel gözaltı ve tutuklamaların
devamı ve de Sayın Başbakanın bir kez daha bugün partimizi hedef göstermesinin
bir sonucu olarak Hakkâri il eşbaşkanlarımız ile genel merkez görevlileri ve
parti yöneticileri hukuki dayanaktan yoksun siyasi bir kararla
tutuklanmışlardır.
Bunun en utanç verici boyutu ise gözaltına alınanlardan partili
yöneticimiz Emine Akboğa’nın emniyetten hastaneye götürülürken araçtaki alkollü
emniyet görevlileri tarafından tacize uğramış olmasıdır. İşte, polisin
uyguladığı gerçek terörün kanıtı bu ve yarattığı hukuksuzluklardır. Mağdure,
hem kendisi hem de avukatı, bu polisler hakkında Hakkâri Cumhuriyet
Savcılığında suç duyurusunda bulunmuştur.
Sanırım Sayın İçişleri Bakanı buradadır. Acaba, Sayın Bakan, bu görevliler
hakkında idari ve adli herhangi bir işlem başlatılmış mıdır, haberiniz var mı
veya başlatmayı düşünüyor musunuz?
Yapılan taciz ve tutuklamaları protesto etmek amacıyla basın
açıklaması yapan gruba saldıran polis ekipleri bilerek ve hedef göstererek
Cemil Akgül adındaki yurttaşı da gaz mermisiyle ağır bir şekilde yaralamış,
hayati tehlikesi hâlen devam eden Akgül -Van Devlet Hastanesinde ameliyat
edilerek- hâlen yoğun bakımdadır.
Yine, 15 Mayısta düzenlenen “Tecavüz kültürüne dur diyelim.”
yürüyüşüne katılanlara müdahale eden polis, sekiz yaşındaki Cafer Erik isimli
çocuğun bir gözünü plastik mermiyle kör etmiştir. Ertesi gün, 16 Mayıs akşamı,
bir düğün töreninde eğlenen çocukların slogan attıkları gerekçesiyle yapılan
müdahalede Remzi Duman adındaki çocuk karnından aldığı gerçek mermiyle
yaralanmıştır. Ayrıca, beş yaşındaki Aziz Ayaz ve on iki yaşındaki Turgut Gezer
adındaki çocuklar da polisin zırhlı araçlarıyla ağır yaralanmıştır.
Daha önce yine Hakkâri’de kolu kırılırcasına bükülen Cüneyt Ertuş
adlı çocuğun objektiflere yansıyan yüzündeki acı ve korku ifadesi tüm dünyada
yankı bulmuştur. Yine 2009 yılında, hem de 23 Nisan Çocuk
Bayramı’nda Hakkâri’de özel harekât polisi, on iki yaşındaki Seyfi Turan’ı
sokak ortasında ve kameralar önünde kafasına dakikalarca silah dipçiğiyle
vurmuş ve Turan, gazetecilerin yardımıyla hastaneye kaldırılmıştır ve aynı gün,
aynı yerde polisten kaçarken dereye düşen on iki yaşındaki Abdulsamet Erip ise
boğularak yaşamını yitirmiştir. Nisan ayı içinde, bir de on dört yaşındaki
Hatip Kurt polisler tarafından ağzı burnu kan içinde kalacak şekilde hem de
annesinin gözleri önünde ve tüm feryatlarına rağmen şiddete uğramıştır. Bunlar
Türkiye’de yaşanan polis hukuksuzluğunun birkaç karesi, birkaç manzarası.
Değerli milletvekilleri, bu saydıklarım sadece Hakkâri’de ve son
birkaç ay içinde yaşanan olaylardı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
HAMİT GEYLANİ (Devamla) – Aslında, Türkiye’nin diğer kentlerinde
bu ve buna benzer ve daha vahim olayları hep birlikte gözlemledik, gördük.
Bizce bunun en vahim boyutu, bu suçlular hakkında, bu suçları işleyenler
hakkında herhangi bir yasal işlemin yapılmamasıdır. Bu ve benzeri nedenlerle,
polisin alımından önce özetlediğimiz hukuksuzlukları önlemek gerektiğini
yineleyerek hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde
kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.05
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.10
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
117’nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
508 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
5’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı teklifin 5 inci maddesinin “Ek
Madde
Hasip
Kaplan Nuri
Yaman Akın
Birdal |
Şırnak Muş Diyarbakır |
Hamit
Geylani Sebahat
Tuncel Sırrı
Sakık |
Hakkâri İstanbul Muş |
Özdal
Üçer |
Van |
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı yasa tasarısının 5. maddesinin
3. fıkrasının sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.
Saygılarımızla,
Ali Rıza
Öztürk Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Şevket Köse |
Mersin Malatya Adıyaman |
Kemal
Demirel Tayfur
Süner Hulusi
Güvel |
Bursa Antalya Adana |
“24 yıl ve üzeri fiilî hizmet yapan I. sınıf emniyet müdürleri
idarenin uygun görmesi hâlinde 63 yaşına kadar çalıştırılabilir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 5 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 5- 3201 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"Ek Madde 28- Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı mevcut
polis memuru kadro sayısının % 15'ini geçmemek üzere en az on yıl fiilen olumlu
sicil ile görev yapmış veya dört yıllık yüksek okul mezunu olup da en az fiilen
altı yıl olumlu sicil ile görev yapmış olanlar, Eğitim Dairesi Başkanlığınca
yapılacak yazılı sınav başarı sırasına göre en az altı haftalık eğitime
çağrılır ve eğitim sonu başarı sırası ile polis memurluğundan Başpolis
rütbesine atamaları yapılır.
Başpolis rütbesinde en az fiilen altı yılını olumlu sicil ile
doldurup ikinci bölge hizmetini tamamlamış olanlar Başpolis kadrosunun % 25'ini
geçmemek üzere ve kıdem sırasına göre Kıdemli Başpolis rütbesine atanırlar.
İhtiyaç halinde Kıdemli Başpolis rütbesinde en az fiilen dört
yılını olumlu sicil ile dolduranlar, Kıdemli Başpolis kadrosunun %25'ini
geçmemek üzere ve kıdem sırasına göre komiser yardımcılığı kursuna çağrılır.
Eğitim Dairesi Başkanlığınca düzenlenecek en az dört aylık Komiser yardımcılığı
kursunu başarıyla bitirmiş olanlar başarı sırasına göre Komiser Yardımcısı
rütbesine (B) grubu olarak atanırlar.
Komiser Yardımcılığı kursuna üç kez çağrıldığı halde mazereti
olmaksızın katılmayanlar bir daha çağrılamaz ve bu hakkını kaybetmiş
sayılırlar.
Komiser Yardımcısı, Kıdemli Başpolis ve Başpolis rütbelerine
atamada personelin kıdemi, eğitim düzeyi, yöneticilik yeteneğine ilişkin sicil
amirlerinin değerlendirmesi, taltif ve takdirnameleri, adli ve idari cezaları,
mesleki disiplini ile yazılı sınav sonuçları esas alınır.
Başpolis rütbesine atanacakların seçiminde aranacak şartlar,
başvuru ve değerlendirme usulleri, yazılı sınav başarı sırasının tespiti,
verilecek yöneticilik eğitimi ile atanma usul ve esasları bu kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren altı ay içerisinde çıkarılacak yönetmelikle
düzenlenir.
Kıdemli Başpolis; Başpolis, polis memuru, çarşı ve mahalle
bekçilerinin, Başpolis ise polis memurları ile çarşı ve mahalle bekçilerinin
hiyerarşik üstüdür.
Kıdemli Başpolis ve Başpolisler hakkında, bu kanun ve diğer
kanunlarda ayrıca belirtilmeyen hususlarda polis memurları hakkındaki hükümler
uygulanır.
Yılmaz
Tankut Hasan
Özdemir Beytullah
Asil |
Adana Gaziantep Eskişehir |
Reşat
Doğru M. Akif
Paksoy Nevzat
Korkmaz |
Tokat Kahramanmaraş Isparta |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Korkmaz, efendim…
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Nevzat Korkmaz, Isparta
Milletvekili.
Buyurun Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bazı Kanunlarda ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinde verdiğimiz önerge hakkında konuşmak
üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkede huzurun ve asayişin tesisi, kanun hakimiyetinin temini, devletin kolluk güçlerinin ve elbette
polis sınırları içerisinde emniyet teşkilatımızın sorumluluğundadır. Bu görev
bugüne kadar icra edilirken emniyet teşkilatımız birçok sıkıntılar yaşamıştır,
birçok şehit vermiştir, arkasında terör mağduru, gözü yaşlı aileler bırakmış ve
elbette Türk tarihindeki şanlı yerini almış, milletinin gönlünde haklı bir
sevgi kazanmıştır. Bu vesileyle polis şehitlerimizi rahmetle anıyor, ailelerine
şehitlerimizin milletine emanetleri olduğunu bir kez daha hatırlatmak
istiyorum.
Değerli milletvekilleri, teşkilatın birçok sıkıntıları vardır.
Bildiğiniz üzere maddi sıkıntıları vardır, manevi sıkıntıları vardır ama bu
kısa konuşma süresinde hepsini burada sıralamamız mümkün değil. Bu sorunlar
elbette akşamdan sabaha çözülebilecek sorunlar değildir, zaman gerektirir, her
şeyden önemlisi çözme niyeti gerektirir, anlayış değişikliğine ihtiyaç vardır
ve tabii ki kaynak gerektirir. Bunları veri kabul etmek kaydıyla yine de hemen
yapılabilecek bir şeyler olduğunu da biliyoruz, özellikle onların moral motivasyonu ve görev heyecanı ve şevkinin tazelenmesi
açısından.
Polis teşkilatında maddi sıkıntıların giderilmesi Hükûmet
tarafından defalarca söz verilmiş olmasına rağmen bir türlü çözülmemiştir.
Denilebilir ki: “Mali kaynaklar, efendim, bütçe imkânları.” Polisimiz diyor ki:
“Tüm bu ağır çalışma şartlarına rağmen adalet istiyorum, ayrıcalık değil. “
Nedir üzerinde durduğu? Diğer mesleklerle arasında ücret dengesizlikleri vardır,
adaletsizlikler vardır, yine hepinizin bildiği üzere fazla mesai, tatil
sıkıntısı vardır, atama ve terfide sıkıntıları vardır. Örneğin birinci
sınıftaki yükseköğrenim görmüş bir öğretmen 3.000 ek gösterge alırken yine
yükseköğrenim görmüş bir polis memuru maalesef 2.200 ek gösterge almaktadır.
Elbette ki öğretmenlik mesleğimizi kutsuyoruz -Allah hepsine sağlık, sıhhat
versin- bu mesleğe hürmetle, saygıyla bakıyoruz, onların imkânlarının
artırılmasını iktidardan diliyoruz. Tabii, bunları yaparken de canını ülkesi ve
insanı için siper eden polis kardeşlerimizin de maruz kaldığı bu haksızlığın
bir an önce giderilmesini temenni ediyoruz. Bunun için de şu tabloda, bahsetmiş
olduğum tabloda bir düzeltme yapmak sanıyorum bu kadar zor olmasa gerek.
Değerli milletvekilleri, bir de onların içerisinden gelmiş,
İçişleri Bakanlığından gelmiş bir kardeşiniz olarak diyebilirim ki polis
teşkilatının sorunları hep katı hiyerarşik yapısından dolayı ertelenegelmiştir.
Bu arkadaşlarımız her türlü sıkıntılarına rağmen “önce vatan” der, seslerini
çıkarmaz, işi yavaşlatmaz, greve gidemez, toplu gösteri yapamaz, böylece,
maalesef, hükûmetler, eli var dili yok bu teşkilatı hep elde var bir olarak
görmüşlerdir. Bu vakar ve onurlu davranış maalesef suistimal edilegelmektedir.
Bu bakımdan hep beklemişlerdir ki sekiz yıllık AKP İktidarı
-ki Türk siyasi hayatının son dönemlerinde bu kadar büyük bir siyasi güçle
gelen bir iktidar mevcut değildir- bu sorunlarını çözsün ve zaman zaman
kendilerine Hükûmetin sopası gibi davranan Hükûmet de, AKP de bu sıkıntılarına
eğilsin istemişlerdir ancak bugüne kadar ne bu sorunlarını çözmüştür AKP
İktidarı ne de bu sorunların çözümü için Meclis gündemine getirmiştir.
Teşkilatın en büyük sorunlarından biri de manevi tatminsizliktir
kıymetli arkadaşlar. Her türlü sıkıntılarına rağmen bir türlü teşekkür
sözcükleri duymayan teşkilat, tabiri caizse adam gibi muamele görmeyi arzu
etmektedir.
Yirmi yıl teşkilatta görev yapan polis, mesleğe yeni başlayan bir
polisle arasında bir itibar farkı olsun istemektedir, terfi ve görevde
yükselmenin güzelliğini yaşamak istemektedir. İşte bu önerimiz buna matuftur.
Bu önerimizde polisler arasında da bir hiyerarşi oluşturulmakta,
bu hiyerarşide yükselmek objektif kriterlere
bağlanmaktadır. Teklifteki yaş sınırı kaldırılmakta, yüksekokul şartı
getirilmekte, ayrıca en az altı haftalık bir eğitim…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Ayrıca önerimizde altı haftalık bir
eğitim kursu öngörülmekte, başarı sırası şartı getirilerek haksızlıkların önüne
geçilmesi planlanmaktadır. Ayrıca, kıdemli başpolislikten sonra da kıdemli
başpolislerin moral ve motivasyonunu, dinamizmini
olumlu yönde etkileyebilmek için komiser yardımcılığı yolu da açık tutulmaktadır.
Bu önerimizin teşkilata daha büyük faydalar getireceğini, dinamizm
getireceğini düşünüyoruz. AKP sıralarından destek beklediğimizi, hiç olmazsa bu
defalık polis teşkilatımızın samimi olarak yanında yer almalarını beklediğimizi
ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı yasa tasarısının 5. maddesinin
3. fıkrasının sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
24 yıl ve üzeri fiilî hizmet yapan 1. sınıf emniyet müdürleri
idarenin uygun görmesi hâlinde 63 yaşına kadar çalıştırılabilir.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ali Rıza Öztürk, Mersin
Milletvekili.
Buyurun Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 508 sıra sayılı Tasarı’nın 5’inci maddesinin üçüncü fıkrasına
bir ibare eklenmesine ilişkin önergemiz üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Biz, burada, yirmi dört yıl ve üzeri fiilî hizmeti olan birinci
sınıf emniyet müdürlerinin de idarenin de uygun görmesi hâlinde
çalıştırılmasını öngören bir düzenleme getiriyoruz. Bununla emniyet
teşkilatında gerçekten deneyim elde etmiş olan personelden yararlanmanın
yolunun açılmasını istiyoruz. Çünkü mevcut durumda emniyet müdürlerimiz veya
emniyet mensuplarımız altmış yaşında emekli oluyorlar. Bu, aynı zamanda
idarenin de elinin kolaylaştırılması açısından önemlidir diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, ülkemizde herkesin sorunu olduğu gibi
polislerimizin de gerçekten sorunu var. Ülkenin güvenlik ve huzurunu sağlamakla
görevli polislerimiz gece gündüz demeden sürekli çalışıyorlar, mesai mefhumu
yok; futbol maçında onlar koşturuyor, siyasi partilerin mitinglerine yine onlar
koşturuyor, iki kişi kavga etse onlar koşturuyor. Yani her tarafta, ülkenin her
tarafında onlar var. Fakat bu kadar çalışmalarına karşın bunların aldıkları
ücret gerçekten içler acısıdır.
Bu ülkede aslında herkes mağdur. Polis mağdur, öğretmen mağdur, emekli mağdur, işçiler mağdur,
köylüler mağdur ama hepsinden önemlisi Başbakan da mağdur. Bu mağduriyetlerin
giderilmesi gerekiyor. Öyle anlaşılıyor ki Başbakan dâhil toplumda yaşayan
herkesin mağduriyetlerinin giderilebilmesi için AKP’nin iktidardan uzaklaşması
herhâlde gerekiyor değerli arkadaşlarım. Çünkü sekiz yıllık iktidarı boyunca
AKP, bu mağduriyetleri gideremediği gibi başta Sayın Başbakan olmak üzere
ülkeyi yönetmekle görevli olanlar, mağduriyetleri gidermekle görevli olanlar
kendilerinin mağdur olduklarını beyan ederek sürekli ağladılar.
Bu vesileyle şunu da söylemek istiyorum: Hukuk kuralları herkes
için uyulması gereken kurallardır ve herkes bu ülkede suç işlediği zaman
suçunun cezasını görmelidir. Ancak ceza verme yetkisi mevcut kanunlarımıza göre
güvenlik örgütü olarak polislerimizde değil, ceza verme yetkisi adliyededir yani
hâkimlerimizdedir. Oysa uygulamada üzülerek görüyorum ki hâlâ
polislerimiz kendilerinin görevini unutarak, yakaladıkları sanık ya da
şüpheliyi, ceza verme yetkisinin kendilerinde olduğunu sanarak ceza verme, ceza
anlamına gelebilecek gerçekten, şiddet uygulamaktadırlar vatandaşlara ya da
çoğu olaylarda gördüğümüz gibi, gerçekten, bir arama, yakalama ve gözaltına
almakla görevli polislerimiz bu, hukukta öngörülen kurallara uymuyorlar ya da
mahkeme kararlarına uymuyorlar, gelişigüzel bu görevleri yapıyorlar. Bunu
nereden biliyoruz? İşte, arkasından davalar açılıyor. Açılan davalarda, kimi
polisler hakkında görevi kötüye kullanmaktan davalar açılıyor, kimisi de mahkûm
oluyor.
Şimdi, ben merak ediyorum ve gerçekten, İçişleri Bakanına
soruyorum: Bu gözaltına alma işlemleri, yakalama işlemleri yapılırken polisler
ya da onların başındaki amirleri bu ellerindeki mahkeme kararlarında ne ifade
edildiğini anlamıyorlar mı, bilmiyorlar mı? Ellerindeki mahkeme kararlarına
aykırı bir şekilde insanları neden gözaltına alma ihtiyacı duyuyorlar? Yani
kelepçe takmak bile Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda açıkça belirlenmiş,
yakalamanın nasıl olacağı belirlenmiş ve orantısız olmamak kaydıyla polisin
kendisini korumak için güç kullanma durumu belirlenmiş. E, şimdi, polisin kendisini
korumayı aşar bir şekilde güç kullandığını biz çoğu toplumsal olaylarda, hatta
adi vakalarda bile görüyoruz.
Bu durumlar, gerçekten, 21’inci yüzyılda yani Avrupa Birliğine
girmek üzere olunan bir ülkede hâlâ daha bizim güvenlik güçlerimizin içinde
böylesine yanlış uygulamaların olması hepimizi üzüyor değerli arkadaşlarım.
Bunların bir an önce ortadan kaldırılması gerekmektedir. Yani polislerin hâlâ
kötü muamele ve işkence ile suçlanıyor olması bile, haklarında bu şekilde
iddiaların, ithamların ortaya atılıyor olması bile bizleri son derece
üzmektedir.
Demokratik hukuk devletinde herkesin görevi tanımlanmıştır, yeri
bellidir. Elbette ki suç işleyen herkes suçun cezasını görecektir ama deminden
de söylediğim gibi suçun cezasını, ceza vermekle yetkili ve görevli olan
makamlar verecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Güvenlik güçlerimizin görevi,
kanunlara uygun bir şekilde uygulamayı yapmak, suç işlediği iddia edilen
kişileri yakalayıp, kanuna uygun bir şekilde yakalayıp, kanuna uygun bir
şekilde gözaltına alıp, kanuna uygun bir şekilde yetkili adli makamlara teslim
etmekten ibarettir diye düşünüyorum.
Elbette ki polisin yaptığı bu yanlış uygulamaları biz, kimi zaman
-söylediğimiz gibi- içinde bulunduğu ekonomik, sosyal ve psikolojik şartların
ağırlığıyla telafi etmeye çalışıyorsak da aslında hiçbir mazeret bu yapılan
eylemleri hoş gösteremez çünkü asıl olan hukuktur, asıl olan demokratik hukuk
devletinin hiçbir yanlış uygulamaya maruz kalmadan sürekliliğidir diye
düşünüyorum. Bu anlayışla da hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı teklifin 5 inci maddesinin “Ek
Madde
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Nuri Yaman, Muş Milletvekili.
Buyurunuz Sayın Yaman. (BDP sıralarından alkışlar)
M. NURİ YAMAN (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 508
sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin… Değişiklik önergesi
üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu nedenle
hepinizi en içten duygularla selamlıyorum.
Değişiklik önergesiyle ilgili görüşlerimi sizlerle
paylaşmadan önce, bugün gerçekten, yine, Sayın İçişleri Bakanımı ve Sayın
Emniyet Genel Müdürümüzle onun kurmay heyetini burada bulmaktan, burada
görmekten yararlanarak önemli bir konuyu siz değerli milletvekillerinin de
görüşüne sunmak istiyorum: Bilindiği gibi, ilgili mevzuatın düzenlemeleriyle
Emniyet Genel Müdürlüğünün hem eğitimi hem denetimi ve hem de gözetimi altında
bulunan özel güvenlik görevlilerinin çok önemli ve kangrenleşen ve sürekli
ilgililer tarafından da dört gözle sorunlarının çözümüne ilişkin beklenen bir
tasarı var. Bu tasarı, İçişleri Bakanlığı alt
komisyonunda şu anda görüşülmek üzere sıra bekliyor ve öyle inanıyorum ki
bizler gibi sizler de Türkiye'nin her tarafından bu özel güvenlik görevlileri
tarafından kendilerinin bu içinde bulundukları zor şartlar, çalışma koşulları,
özlük haklarıyla ilgili sürekli aranıyorsunuzdur. Ne yazık ki mevcut tasarı alt
komisyona indirgendiği biçimde de bunların beklentilerine cevap verecek bir
konumda değildir. Çünkü bunlar, bu özel güvenlik görevlileri bugün ülkemizde,
bilhassa metropollerde, kamu kurumlarında ve büyük sitelerimizin
birçoğunda bu çalışma şartları içinde ve aldıkları ücret karşısında büyük biz
eziklik duymaktadırlar. Özel güvenlik görevlileri çok önemli değil, ama insanca
yaşamayı, kendi çoluk çocuğunu geçindirecek ölçüde açlık sınırıyla eşit değerde
aldıkları bu ücretlerinin yine kendi onurlarına ve yaşam koşullarına uygun en
az asgari ücretin hiç olmazsa 1 veya 1,5 katı bir artışını bekliyorlar. yine bunların alınmalarıyla ilgili düzenlenen
şartnamelerinde verilmesi gereken malzemelerde eksik verilmeler söz konusu.
Örneğin şartnamede iki gömlek, iki pantolon öngörülmesine rağmen, çoğuna bunun
bir tanesi ancak verilebilmekte. Yine, kıyafet sistemlerinde de ve sokakta,
görev yaptıkları yerlerde de gördüğümüz gibi, çok farklı üniforma ve
amblemlerle süslü değişik kıyafetler içinde görünüyorlar. Kendi isteklerinden
biri de bu konunun da düzeltilmesi olayıdır.
Yine, bu kişilerin, biliyorsunuz, devletin güvenlik teşkilatı
olarak polis, asker ve özel güvenlik görevlisi olarak yasayla isimleri konmuş
ve belirlenmiştir. Bu statülerine uygun kılık kıyafetin yanında, yine bu
çalıştırıldıkları yerlerdeki özel güvenlik kıyafetleri dışında, bazı
fabrikaların, fabrika sahiplerinin bu konuyu özel güvenlik kıyafeti giydirerek
–bunların, yasa ve yönetmeliklerinde öngörülen şartları taşımadıkları hâlde-
göstermelik bir şekilde çalıştırıldıkları iddia edilmektedir.
Özel güvenlik görevlileri, yapılan sınavla verilen özel güvenlik
kimlik kartlarının aynı zamanda süresiz bir hak olarak kendilerine verilmesini
talep ediyorlar.
Yine, ihaleyle yenilenip girdi-çıktı yapılmasını, tazminat
haklarının yanmasını, ihale zamanı falan kişi çıksın, falan kişi gelsin
korkusunu yaşamamak için bu konuda da en azından, Hükûmetin benimsemediği ama
kendilerinin seve seve kabul edeceği 4/C kapsamı içinde olmayı dahi
kendilerinin geleceği bakımından uygun görüyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
M. NURİ YAMAN (Devamla) – Yine, bazı güvenlik görevlilerinin
sendikal konumlarıyla ilgili olarak yapmış oldukları başvurularda, ne yazık ki
devletin bakanlık düzeyindeki bazı birimlerinde -ilgili idare mahkemelerinin
kararlarına rağmen- kamuda çalışan, kamuda bu özel güvenlik görevini yürüten
insanların bu talepleri karşısında görevlerine bir çırpıda son verilmektedir.
Bu nedenle Sayın Emniyet Genel Müdürümüzün ve Sayın Bakanımızın, Bakanlık
teşkilatında bu konunun, öne sürülen konuların gündeme taşınmasını ve özel
güvenlik birimlerinin dört gözle bekledikleri yasal düzenlemelerde gerekli
iyileştirmelerin yapılmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
6’ncı madde üzerinde üç adet önerge vardır, geliş sıralarına göre
okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı teklifin 6 ncı maddesinin
“Kıdemli Başpolis” ibaresinin “Kıdemli Amir” olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Hasip
Kaplan Pervin
Buldan Fatma
Kurtulan |
Şırnak Iğdır Van |
Özdal
Üçer Osman
Özçelik Sırrı
Sakık |
Van Siirt Muş |
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı
mahiyettedir. Bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. Önerge
sahiplerinin istemi hâlinde de kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı yasa tasarısının 6. maddesindeki
“polis” ibaresinden önce “çarşı ve mahalle bekçileri” ifadesinin eklenmesini
arz ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Kemal Demirel Fatih Atay |
Malatya Bursa Aydın |
Tayfur
Süner Şevket
Köse |
Antalya Adıyaman |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı Bazı Kanunlarda ve 190 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 6’ncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Süleyman L.
Yunusoğlu Şenol Bal |
Konya Trabzon İzmir |
Abdülkadir
Akcan Nevzat Korkmaz K. Erdal Sipahi |
Afyonkarahisar Isparta İzmir |
“Madde 6- 31/5/2006 tarihli ve 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 40 ıncı maddesinin
ikinci fıkrasının (14) numaralı bendinde yer alan “polis,” ibaresi, “çarşı ve
mahalle bekçileri, polis memuru, başpolis memuru ve kıdemli başpolis memuru,”
olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki iki önergeye katılıyor mu Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Malatya
Milletvekili.
Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Sayın Bakanım, keşke “Katılmıyorum.” dediğiniz önergeyi hakikaten
bilseydiniz, özür diliyorum. Bizim verdiğimiz önerge… 2008 yılında çarşı ve
mahalle bekçilerini emniyet hizmetleri sınıfına katmak için yasa çıktı. Bu
yasayla çarşı ve mahalle bekçileri emniyet hizmetleri sınıfına geçtiler; artık,
bekçilerimiz de yardımcı hizmetler sınıfından çıkıp emniyet hizmetleri sınıfına
geçtiler. Ancak, buradaki önergemiz şu: Geçtiler ama ne verdiniz bu insanlara?
Hiç, bir hiç verdik, bir hiç verdik; altını çiziyorum, sadece ismi emniyet
hizmetleri sınıfına geçmek oldu.
Değerli arkadaşlarım, eğer 2008 yılında çıkardığımız yasayla çarşı
ve mahalle bekçilerimizi emniyet hizmetleri sınıfına kattıysak bunların fiilî
hizmet zammını da vermek zorundayız. Emniyet teşkilatı diyor ki: “5557 sayılı
Kanun’u çıkardık ama Sosyal Güvenlik Kanunu’nda bu olmadığı için biz bunu yapamıyoruz.”
İşte arkadaşlar, işte burada yeri. Her şekilde, bu kanunun içinde hem Sosyal
Güvenlik Kanunu’nda değişiklik yapıyorsunuz hem Emniyet Teşkilatı Kanunu’nda
değişiklik yapıyorsunuz. Neden, bekçilerin, çarşı ve mahalle bekçilerinin
hakkını verecek bir madde…
Ha, şunu deyin: Arkadaş, biz çarşı ve mahalle bekçilerini emniyet
hizmetleri sınıfına geçirdik ama biz onların yıpranma paylarını vermiyoruz,
bilerek vermiyoruz deyin, o zaman biz de öyle söyleyelim. Hem emniyet
hizmetleri sınıfına geçirdik diyeceksiniz… Ha, bunun manası şudur: Emniyet
hizmetleri sınıfına geçirdik demek, sizin yıpranma zamlarınızı ve sosyal
haklarınızı emniyet hizmetleri sınıfından vereceğiz demektir bunun adı. Ee,
bunu… Ondan sonra çıkıp diyorsunuz ki: “5510 sayılı Sosyal Güvenlik Yasası’nda,
orada ‘çarşı ve mahalle bekçileri’ ismi olmadığından bu maddeyi
uygulayamıyoruz.”
İşte, arkadaşlar, bu maddede hem 5510’u değiştiriyor hem de
5557’yle ilgili çarşı ve mahalle bekçilerinin emniyet hizmetleri sınıfındaki
maddeyi değiştiriyor, yeri burasıdır. Bu insanların hakkını verin, bu
insanların hakkını yemeyin. Çarşı ve mahalle bekçilerini mademki emniyet
hizmetleri sınıfına kattınız, hakkını vereceksiniz arkadaşlar. Ama üzülüyorum,
Sayın Bakan diyor ki: “Katılmıyorum.” Arkadaşlar, yapmayın. Zaten bu insanların
hepsi yargıda Sayın Bakan. Yani bir teşkilat, insanlarına “Yargı yolu açıktır.”
deyip, kendi içinde sorununu çözemeyip “Yargıya git.” diyorsa hakikaten bunun
ismini koyamıyorum arkadaşlar. Yaklaşık binlerce dava var Danıştayda. Haklı
olduklarını bile bile kendi insanınızı mahkeme kapılarına niye düşürüyorsunuz?
Değerli
milletvekilleri, bu
madde, Bakanlığın, İçişleri Bakanlığının -altını çiziyorum-
“5510 sayılı Sosyal Güvenlik Yasası’nda olmadığı için uygulayamıyoruz.” dediği,
“O Yasa değişmediği için uygulamıyoruz.” dediği bir madde. Ama
her iki maddenin ortak olduğu bir madde bu 6’ncı madde. İşte, taş da
burada kuş da burada. Çarşı ve mahalle bekçilerinin hakkını verin arkadaşlar.
Her iki maddeyi bu madde değiştiriyor. Bu önergeyle -iki satır bir önerge- bir
tek “polis”in önüne “çarşı ve mahalle bekçileri” yazacağız, başka bir şey
yapmıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, hepinizin takdirine sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Önerge üzerinde söz isteyen Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili.
Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 508 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesiyle ilgili
vermiş olduğumuz önerge üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
görüşlerini açıklamak üzere huzurlarınızda bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli Tarım Bakanımız da burada. Bir konuyu arz edeceğim.
Mutlaka Bakanımızın da bilgisi olmuştur.
Değerli milletvekilleri, dün itibarıyla Konya’da Ereğli ilçemizde
meydana gelen, neredeyse ceviz büyüklüğündeki dolu yağışı Ereğlili
çiftçilerimizin tarladaki buğdayını, sebzesini, meyvesini hırş etmiş, büyük
oranda hasar vermiştir. Hasar büyüktür, çiftçimizin zararı büyüktür. Hasar
tespitine yönelik çalışmalar yapılmaktadır.
Ereğli ilçemizin temel geçim kaynağı tarımdır. O nedenle, meydana
gelen hasar telafi edilmezse Ereğlili çiftçilerimiz gerçekten çok zor durumda
kalacaktır. AKP Hükûmetinden ve Sayın Bakanımızdan Ereğlili çiftçilerimizin bu
zararının telafi edilmesi için gerekli kararnamenin bir an önce çıkarılmasını
talep ediyorum. Ereğlili çiftçilerimizin ürünlerinde meydana gelen hasar telafi
edilmelidir. Yine, bu çiftçilerimizin kredi, prim ve elektrik borçları
ertelenmelidir. Hükûmetin bu konuya hemen duyarlılık göstereceğine ve gerekli
kararnameyi çıkaracağına inanıyorum.
Ereğlili hemşehrilerime, çiftçilerimize geçmiş olsun diyorum.
Cenabıallah milletimizi bu tür afetlerden korusun.
Değerli milletvekilleri, çarşı ve mahalle bekçileri emniyet
hizmetleri sınıfında yer almalarına ve aynı şartlarda çalışmalarına rağmen
fiilî hizmet zammından mahrum bulunmaktadır. Bekçinin düdüğü ötmüyor
arkadaşlar. Çarşı ve mahalle bekçilerinin yüzünün bir nebze gülmesi için fiilî
hizmet zammından yararlandırılması gerekmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak vermiş olduğumuz önergede, emniyet teşkilatında çalışan, birçok adli
olay yaşayan, şehit düşen emniyet çarşı ve mahalle bekçilerinin fiilî hizmet
zammına, yani yıpranma tazminatı haklarına kavuşturulması teklif edilmektedir.
Önergemiz, eşitsizliği ve mağduriyeti gidermeye yöneliktir.
Vatandaşın huzuru, sağlığı ve can güvenliği için her türlü riski
göze alarak görev yapan çarşı ve mahalle bekçileri sorunlarına çare bulunmasını
istemektedir. Çarşı ve mahalle bekçileri aynı çatı altında olmalarına rağmen
hizmet sınıflarındaki ayrım sebebiyle eşit haklara sahip olmadıklarını ve bunun
dezavantajını yaşadıklarını ifade etmektedir. Hiç olmazsa fiilî hizmet zammında
yaşadıkları mağduriyete son verilmesi için bu düzenleme bir imkân sunmaktadır.
Çarşı ve mahalle bekçilerinin bu haklarının verilebilmesi için tüm
milletvekillerinin destek vereceğini umuyorum.
Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifi emniyet mensuplarının
çalışma şartlarında ve ücretlerinde bir iyileştirmeyi içermemektedir. Gerek
çalışırken gerekse emekli olduktan sonra polislerimize saygın, itibarlı ve
güvenilir bir hayat sürdürebilmelerini temin amacıyla özlük hakları iyileştirmesi
mutlaka yapılmalıdır.
Emniyet teşkilatımızın ağır ve yıpratıcı çalışma koşulları göz
önüne alındığında senelik ve haftalık izinleriyle, emniyet hizmetleri
tazminatı, ek göstergeler, özel hizmet tazminatı, fazla mesai ücretleri gibi
konularda mutlaka yeniden düzenleme yapılmalı ve gerekli iyileştirmeler
yapılmalıdır.
Kanun teklifinin Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesi esnasında
Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri olarak vermiş olduğumuz emniyet
hizmetleri sınıfı personelinin senelik izninin otuz gün olarak belirlenmesi ve bu süreye gidiş ve
dönüş için en çok ikişer gün eklenebilmesi, senelik izinlerinden başka haftada
en az otuz altı saat izin verilmesi teklifimize Hükûmet katılmamış ve AKP
milletvekillerinin oylarıyla reddedilmiştir.
Yine Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri olarak vermiş
olduğumuz emniyet mensuplarına (5.000) göstergenin memur aylık katsayısıyla
çarpımı tutarında güvenlik tazminatı verilmesi teklifimize Hükûmet katılmamış
ve AKP milletvekillerinin oylarıyla reddedilmiştir.
Yine Milliyetçi Hareket Partili milletvekilleri olarak vermiş
olduğumuz 3201 sayılı Kanun ek 21’inci maddesine göre verilmekte olan fazla
çalışma ücretinin artırılması teklifimize Hükûmet katılmamış ve AKP
milletvekillerinin oylarıyla reddedilmiştir.
Emniyet teşkilatı içerisinde başpolislik gibi yeni kurumların
getirilmesi olumludur, ancak emniyet teşkilatı mensupları için, sorunun çözümü
için görüşmekte olduğumuz bu kanun teklifi yeterli değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kalaycı, lütfen toparlayınız.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Bu teklif, emniyet teşkilatımız
açısından, üzülerek söylüyorum, içi boş bir tekliftir. Polisin esas sorunları
özlük hakları ve çalışma koşullarıdır. Polisin, emniyet teşkilatının özlük hakları
ve çalışma koşullarına ilişkin sorunlarının çözümü için yine Milliyetçi Hareket
Partisi milletvekillerince hazırlanan kanun teklifi 4 Mart 2010 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuştur. Anılan kanun teklifi,
tali komisyon olarak İçişleri Komisyonunda, asli komisyon olarak da Plan ve
Bütçe Komisyonunda görüşülmeyi beklemektedir.
Sayın Bakanımızın bu konuda ilgisini gerçekten bütün
emniyet teşkilatı beklemektedir. Teklifin bir an önce gündeme alınarak gerekli
düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
Konuşmama burada son verirken yüce heyetinizi bir kez daha
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Birleştirilen önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Niye bekletiyorsunuz Sayın Başkan, “Kabul
etmeyenler” deyin, devam edin.
BAŞKAN – Kabul etmeyenler… (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
Lütfen, sayın milletvekilleri…
HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Böyle bir şey olur mu ya?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, 60’ıncı maddeye
göre söz istiyorum.
BAŞKAN – Oturur musunuz lütfen Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – 60’ıncı maddeye göre söz
istiyorum.
BAŞKAN – Sayıyor sayın kâtip üyeler.
HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Niye bekliyoruz? Kapıdan gelenleri mi
bekliyoruz?
BAŞKAN – Önergeler reddedilmiştir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, 60’ıncı maddeye
göre söz istiyorum. Divandaki bir arkadaşımız sabahtan beri dışarıya, oraya
buraya işaret ediyor… Buna hakkı yoktur Sayın Başkan.
BAŞKAN – Oturur musunuz… Lütfen Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, buna hakkı
yoktur. Divan Üyeniz konuştuğu zaman her tarafa işaret ediyor gelsinler diye.
Buna Divan Üyesinin hakkı yoktur Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sözleriniz tutanaklara geçmiştir Sayın Aslanoğlu.
Teşekkür ediyorum.
SIRRI SAKIK (Muş) – Geçse ne olur.
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı teklifin 6 ncı maddesinin
“Kıdemli Başpolis” ibaresinin “Kıdemli Amir” olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Hasip
Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen?
Sırrı Sakık, Muş Milletvekili.
Buyurun Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Muş) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; biraz önce ne oldu Allah aşkına?
Hiç mi uzlaşmayacağız? Yani burada bekçiler dâhil edilmiş olsaydı, sizin
hanenize eksiler mi yazılırdı, ne olurdu? Peki, hep uzlaşıdan bahsediyorsunuz
ama üç muhalefet partisi ortak bir şeyle, sayıları da yetiyor… Koşuyorsunuz,
koşuşturuyorsunuz ve ne olur yani bekçiler de bu haktan, hukuktan faydalansa
kıyamet mi kopar? Demek ki siz, hak, hukuk, adalet yok…
Şimdi, bizim, bekçiyle de polisle de sorunumuz var, ama ne yazık
ki bekçi, polis sokakta sizi savunur, bize saldırır, ama biz de burada onların
hakkını, hukukunu yerli yerine oturtmak için çırpınıyoruz.
Şimdi, sevgili arkadaşlar, yani polise sadece silah ve fiziksel
eğitim vererek polisi eğitemezsiniz. Ben bizden örnekler vermek istiyorum:
Polisin sistemle sorunu var ama bizim de polisle sorunumuz var. Çünkü sistemi
cansiparane bir şekilde savunuyor. Bu sistem hem onlara zulmediyor hem bize
zulmediyor.
Şimdi, Samsun’da saldırıya maruz kaldık, saldırganı etkisiz hâle
getirdiğimizde, ilk, polis, elindeki telsizle devletin aracının camını kırdı.
Şimdi, bu, nasıl bir ruh hâli?
Yine, İzmir’de, en demokratik hakkımızı kullanmak üzere, bu kan,
bu şiddet bitsin, polis de ölmesin, asker de ölmesin, yani bu ülkenin
vatandaşlarının hiçbiri ölmesin diye alanlardayız, üç buçuk saat polis ve polis
şefleri bizi alıkoydular. Aslında bu polis ve polis şeflerinin orada barışa,
demokrasiye katkı sunmaları gerekirdi, çünkü en çok ölenler onlar, en çok
mağdur olanlar onlar, onların nasıl yaşadıklarını biliyoruz, nasıl geçim
sıkıntısı çektiklerini de biliyoruz. Onun için, bu savaş bitmediği müddetçe
onlar bu sıkıntılarla hep karşı karşıya kalacaklar ve ben İzmir’de gözlerimle
gördüm, öyle bir hınç var ki elindeki silahla devletin aracını çizmeye
çalışıyor. Şimdi düşünebiliyor musunuz bu ruh hâli nasıl bizim hukukumuzu
oluşturabilir? Bu ruh hâli nasıl bizim birlikteliğimizi sağlayabilir? Bu ruh
hâli nasıl Barış ve Demokrasi Partisini koruyabilir, nasıl Kürtleri
koruyabilir? Şimdi polisi bu hâle getirdiniz. Bütün siyasal iktidarlar polisi
kendi himayesinde eriterek muhalif güçlere karşı acımasızca saldırttı. En çok da muhalif kim? Kürtler. Kimler? Türkiye demokrasi
güçleri ve bunlar sürekli bunların saldırısına maruz kaldı.
Yine, 2008 yılında bizim partimiz Sakarya’da bir etkinlik
düzenledi ve bundan İçişleri Bakanlığının haberi var, Valinin var, Emniyet
Müdürünün var, Genel Müdürün haberi var ve gece ablukaya alındı bizim
arkadaşlarımız ve şölen alanı. Orada polis şefi öncülük ediyor ve faşist
odaklar orayı kuşatıyorlar. Bir arkadaşımız yaşamını yitirdi. Geç saatlere
kadar o ablukayı kıramadık ve sonra döndük geldik, buradan İçişleri Bakanlığına
müracaatımız oldu. İçişleri Bakanlığı, gönderdiği müfettişlere bakın, ne diyor?
Sakarya’ya giden İçişleri Bakanlığı müfettişleri -orada bir araştırma
yapmışlar- diyor ki: “Sakarya’ya gelen vatandaşlarımız Karadeniz’den
gelenlerdir.” diyor. Dinine bağlı olduklarını, devletçi olduklarını
söylüyorlar. Onun için, yapılacak çok bir şey de yok. Peki, sevgili Hükûmet, bu
ülkede dinine bağlı olmayan, ülkesini sevmeyen kim var? Muhalif olan herkes
sizin düşmanınız mı olmalı? İşte, failleri soruşturanlar da ve tetikleyenler de
aynı olunca failler ortaya çıkmıyor yani dönüp buna uygun yüzlerce örnek
verebiliriz yani Kızıltepe’nin göbeğinde nasıl ki on iki yaşındaki çocuğun
bedenine on üç kurşun sıkan polisler gidip Eskişehir’de yargılanıp da
aklandıysa, Uğur Kaymaz olayında olduğu gibi, buna benzer onlarca olay… Dursun
Baran’ın olayında da aynı şeyler oldu.
Onun için, adaletsiz bir yürek, katı bir yürek adalet sağlayamaz.
O vesileyle, polisin bir bütün olarak bir rehabiliteden geçmesi gerekir yani bu
ülkede vatandaşlar arasında ayrımcılık yapmayacak, hukuka bağlı olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sözlerinizi lütfen tamamlayınız.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Teşekkür ediyorum.
Bakın, son olarak, Balyoz Operasyonu’ndan gıyabi tutuklaması
olanlar elini kolunu sallayarak gidiyor, hastanede yatıyor. Gıyabi tutuklaması
var ama polis müdahale edemiyor ama gidiyor, halkın oylarıyla seçilmiş, yüzde
80 oy almış belediye başkanının eline kelepçe vurabiliyor ama orada gıyabi
tutuklaması olanla ilgili bir tek işlem yapamıyor ve siz Hükûmetsiniz. Oradaki
komutan çıkıyor, elini kolunu sallayarak evine gidiyor, akşam evinde eşi,
çocuklarıyla birlikte kalıyor, sabahleyin mahkemeye gidiyor, yine yargınız,
yine kolluk kuvvetleriniz müdahale etmiyor ama sorun muhalif güçler olunca, o
muhalif güçlerin eline kelepçeyi vurabilme gücünüz var. Onun için, hukukunuz ve
adaletiniz Türkiye’de iflas etmiştir. Bu adalet ve hukuk mücadelesinde hep karşınızda
olacağız.
Hepinize teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum.
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.
BAŞKAN – Arayacağım Sayın İnce.
Sayın İnce, Sayın Özpolat, Sayın Demirel, Sayın Atay, Sayın Güner,
Sayın Öztürk, Sayın Halıcı, Sayın Barış, Sayın Özdemir, Sayın Köktürk, Sayın
Pazarcı, Sayın Dibek, Sayın Hacaloğlu, Sayın Ağyüz, Sayın Arifağaoğlu, Sayın
Ünlütepe, Sayın Yıldız, Sayın Anadol, Sayın Özdemir.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime kırk beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.01
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.55
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN
(Bilecik), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
117’nci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - 508 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerinde
verilen Muş Milletvekili Sırrı Sakık ve arkadaşlarının önergesinin oylamasından
önce yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Bu nedenle yeniden
yoklama yapacağız.
Yoklama için beş dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve 3 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Emniyet Teşkilatı
Kanunu ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve 3 Milletvekilinin; Kırşehir Milletvekili
Abdullah Çalışkan ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/702, 1/714, 1/865, 1/887, 2/646, 2/703) (S.
Sayısı: 508) (Devam)
BAŞKAN - 508 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
7’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, geliş sırası göre
okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.
T.B.M.M. Başkanlığı
Görüşülmekte olan 508 Sıra Sayılı yasa tasarısının 7. maddesindeki
a bendinin sonundaki 1/1/2012 tarihinin 31/1/2012
olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Ali Rıza
Öztürk Turgut
Dibek |
Malatya Mersin Kırklareli |
Rasim
Çakır Fevzi
Topuz |
Edirne Muğla |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı Bazı Kanun ve 190 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7’nci
maddesinde geçen “1/1/2012” ibarelerinin “1/1/2011”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Şandır Emin Haluk Ayhan |
Konya Mersin Denizli |
Akif
Akkuş Yılmaz
Tankut Ahmet
Bukan |
Mersin Adana Çankırı |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı teklifin 7 nci maddesinin
tekliften çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan Nuri
Yaman Akın
Birdal |
Şırnak Muş Diyarbakır |
Sebahat
Tuncel Hamit
Geylani Osman
Özçelik |
İstanbul Hakkâri Siirt |
Sırrı
Sakık |
Muş |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Nuri Yaman, Muş
Milletvekili.
Buyurun Sayın Yaman.
M. NURİ YAMAN (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 508
sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 7’nci
maddesinde değişiklik yapılmasıyla ilgili olarak vermiş olduğumuz değişiklik
önergesi üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
hepinizi en içten duygularımla selamlıyorum.
Tabii bu Hükûmetin ve İktidarın alışkanlıklarına karşı biz bu
önergeleri düzenleyeceğiz, onların her zaman olduğu gibi doğru olan şeylere de
karşı çıkarak bunları reddedeceğini bile bile yine düşüncelerimizi açıklamaktan
geri kalmayacağız.
Bilindiği üzere kanun tasarısında yer alan hususlardan biri de
yeşil kartlıların genel sağlık sigortası kapsamına alınmasına ilişkin geçiş
sürecinin 1 Ocak 2012 tarihine ertelenmesiyle ilgili düzenlemedir. Sağlık
Bakanı Sayın Recep Akdağ’ın vermiş olduğu bilgilere göre 17 Şubat 2010 tarihi
itibarıyla Türkiye genelinde aktif olarak kullanılan yeşil kart sayısı 9 milyon
541 bin 791 kişidir. Bu kartların bölgelere göre dağılımı ise Doğu Anadolu
Bölgesi’nde yüzde 25,38; Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yüzde 24,87; Akdeniz
Bölgesi’nde yüzde 14,53; İç Anadolu Bölgesi yüzde 10,17; Karadeniz Bölgesi
yüzde 9,7; Marmara Bölgesi yüzde 8,57; Ege Bölgesi de yüzde 6,72’dir.
Söz konusu rakamlar bize göstermektedir ki Türkiye’de yaşayan her
7 kişiden 1’i yeşil kart taşımaktadır. Bu oran, Doğu ve Güneydoğu Anadolu
bölgelerinde her 4 kişiden 1’i bu kartı kullanmak zorunda bırakılmıştır. Bir
örnek vermek gerekirse, seçim bölgem olan Muş ilinde güncellenen bilgilere göre
toplam yeşil kart sayısı 181.118’dir. İlimin nüfusunun 404 bin olduğu dikkate
alındığında yaklaşık olarak her 2 kişiden 1’i yeşil kart sahibidir. Muş ilinin
ilçelerinde de durum bundan farklı değildir.
Tablo göstermektedir ki iktidar Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu
bölgelerini, gerekli yatırımları yapmayarak, insanları iş sahibi hâline
getirmeyerek, çalışmaya müsait bu nüfusu âdeta yarattığı sadaka kültürü ile bir
oy deposuna dönüştürmüş ve bu gayretlerini de maalesef sürdürmektedir.
Elbette ki sadece sağlık hizmetleri açısından değil, her açıdan
ihtiyaç sahibi kişilere yardımlarda bulunmak, sosyal devlet ilkesinin başta
gelen bir görevi ve gereğidir ancak görünen o ki AKP İktidarı, geldiğinden beri
sadece ve sadece büyük bir yoksulluk kesimini yaratmış ve bunu da
sürdürmektedir.
Sayın Sağlık Bakanı, övüne övüne yeşil kart sayısını
söyleyedursun, aslında bu durumun büyük bir utanç kaynağı olması gerekir çünkü
bilindiği üzere, yeşil kart alabilmek için hiçbir sosyal güvenlik kurumunun
güvencesi altında bulunmaması ve aylık geliri veya aile içindeki geçim payının
asgari ücretin net tutarının üçte 1’inden az olması gerekir.
Asgari ücretin net tutarı 621 liradır, yani kişinin yeşil kart
alabilmesi için aylık 207 liradan daha az bir gelire sahip olması
gerekmektedir. 4 kişilik bir ailenin açlık sınırının yaklaşık olarak 900 TL
olduğu da düşünüldüğünde demek oluyor ki ülkemizde 10 milyona yakın kişinin
hemen hiçbirinin sosyal güvencesi bulunmamaktadır, hem de bu kişiler açlık
sınırının bile altında yaşamaktadır.
Açıkça görülmektedir ki iktidar, fakirliği meşrulaştırmış, insanları
yoksulluğa mahkûm ederek halkımızı kendisine bağımlı bir hâle getirmiştir.
Şimdi de yapılmak istenen bu düzenleme ile,
yeşil kartlıların genel sağlık sigortası kapsamına geçme süresini 1 Ocak 2012
tarihine ertelenmesiyle neyi amaçlamaktadır? Bunu anlamak için fazla kendimizi
zorlamaya gerek yok. Acaba bunu yapmakla halka ne mesaj vermek istiyorsunuz,
kimi kandırmak istiyorsunuz? Bu açık ve net bir şekilde bir seçim rüşveti değil
midir? Siz bu seçim rüşvetini bu halka layık görerek ve bu halkın doğal hakkı
olan, sosyal devletin vermek zorunda olduğu birtakım hakları, onu sadaka
kültürü içinde bir arada yürütmek suretiyle, bununla neyi amaçlıyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Yaman, lütfen tamamlayınız.
M. NURİ YAMAN (Devamla) – Evet, bununla amaçladığınız bir tek
hedef vardır, o da ilçe başkanlarınızı, il başkanlarınızı, buradaki yeşil kart uygulamasında bulunan vali
ve kaymakamları nasıl kendi direktiflerinizle yönetiyor idiyseniz, bundan sonra
da vatandaşın bu doğal hakkını, sağlık hakkını gasbederek yine kendinize
bağımlı hâle getirmek istiyorsunuz. Bundan bir an önce vazgeçmeniz gerektiğini
buradan açıklıkla ifade etmek istiyorum. Tuttuğunuz bu yol size sağlıklı bir
sonuç doğurmayacaktır. Halkın bunları göre göre yakında yapılacak olan -bir yıl
sonraki- seçimlerde size gerekli olan dersi vereceğine inanıyorum.
Bu önergenin kabulüyle bu maddenin sağlıklı bir hâle getirilmesini
diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yaman.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı Bazı Kanun ve 190 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 7’nci
maddesinde geçen “1/1/2012” ibarelerinin “1/1/2011”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Yunusoğlu efendim.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Süleyman Yunusoğlu, Trabzon
Milletvekili.
Buyurun Sayın Yunusoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN LÂTİF YUNUSOĞLU (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 7’nci maddesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi olarak verdiğimiz önergeye ilişkin söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifinin bu maddesiyle Hükûmet ve kanun teklifini Meclis
gündemine getiren milletvekilleri, kendi yaptıkları Sosyal Güvenlik Reformu ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun çöktüğünü resmen kabul etmiş oluyorlar.
Bu kanun teklifiyle, yeşil kartlıların sosyal sigortalar ve genel
sağlık sigortası kapsamına alınması 1 Ocak 2012’ye kadar uzatılmaktadır, yani
daha önce Mecliste iki defa görüşülen Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu’nun 106’ncı maddesiyle geçici 12’nci maddesinin yürürlük
tarihi 1 Ocak 2012 tarihine ertelenmektedir.
5510 sayılı Kanun’un “Genel Sağlık Sigortalısı Sayılanlar”
başlıklı 60’ıncı maddesinin birinci fıkrasında, harcamaları, taşınır ve
taşınmazları ile bunlardan doğan hakları da dikkate alınarak, Sosyal Güvenlik
Kurumunca belirlenecek test yöntemleri ve veriler kullanılarak tespit edilecek
aile içindeki geliri, kişi başına düşen aylık tutarı asgari ücretin üçte
1’inden az olan vatandaşlar genel sağlık sigortalısı sayılmıştır.
Bu uygulamaya iki yıl içinde geçilerek, 3816 sayılı Ödeme Gücü
Olmayan Vatandaşların Tedavi Giderlerinin Yeşil Kart Verilerek Devlet
Tarafından Karşılanması Hakkında Kanun’un, dolayısıyla da yeşil kart
uygulamasının kaldırılması öngörülmüştür.
Değerli milletvekilleri, yıllardan beri ülkemizde
uygulanan, gelir düzeyi az olan vatandaşların sağlık hizmetlerini karşılamak
maksadıyla kurulan yeşil kart sistemi vatandaşlarımızın sağlık hizmetleri
açısından iyi bir uygulama olmuş, ancak kimi zaman vatandaşlarımız tarafından
bu durum istismar edilmiş -ki öyle bölgelerimiz olmuştur ki nüfus sayımlarında
çıkan kişi sayısından daha fazla yeşil kart sayısının bulunduğu beldeler tespit
edilmiştir- kimi zaman da siyasi iktidarlar tarafından oy avcılığı adına yeşil
kartlılar istismar edilmiştir, ancak bu iki yıllık sürede anılan hükümlerin
gereği bir türlü yerine getirilememiştir.
Kanun teklifiyle, yeşil kart uygulamasının 2012 yılına kadar, yine
il ve ilçe idare kurulları tarafından yürütülmesi hususu düzenlenmektedir.
Değerli arkadaşlar, Sağlık Bakanlığı verilerine göre 2005 yılında
6,8 milyon olan aktif yeşil kartlı sayısı bugün itibarıyla 9,4 milyonu aşmış
durumdadır. Buna göre, her yıl ortalama 520 binin üzerindeki vatandaşımızın
yeşil karta muhtaç duruma düştüğü anlaşılmaktadır. Ayrıca, yine Sağlık
Bakanlığı verilerine göre iptal edilen yeşil kart sayısı 8 milyonu aşmış
bulunmaktadır. Bu durum, yaklaşık olarak verilen her iki yeşil karttan birinin
iptal edildiğini ortaya koymaktadır.
Değerli arkadaşlar, yeşil kart verilmesine ilişkin mevcut uygulama
siyasi müdahalelere ve keyfî uygulamalara çok müsait olup, iptal edilen yeşil
kart sayısının yüksekliği de bu durumu net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Mevcut uygulamanın 2011 genel seçimlerinden sonraya, 2012 yılına kadar devam
ettirilmesi, Adalet ve Kalkınma Partisinin bu konuyu seçim öncesi yine istismar
edeceğini, oy hesabıyla dilediğine yeşil kart verme düşüncesinde olduğunu
göstermektedir. Zira, bu uygulamanın devam
ettirilmesinin başka bir gerekçesi de görülmemektedir. Henüz sistemin
oluşturulamadığı ve kadro yetersizliği gerekçeleri de geçersizdir.
Sosyal Güvenlik Kurumunda AKP’ye kurum başkanı dayanmamaktadır.
Kurum yöneticilerini sürekli değiştiren Hükûmetin geçen süre zarfında yeşil
kartlıların 5510 sayılı Kanun kapsamına alınmasına yönelik altyapıyı
hazırlayamamış olması beceriksizliklerinin de bir göstergesidir.
Yeşil kart AKP tarafından siyasi rant
kapısı olarak görülmemelidir. Çok zor da olmayan bu sistemin iki yılda
kurulamaması ve iki yıl daha süre uzatılmasının öngörülmesi, AKP Hükûmetinin
gerçek niyetini de ortaya koymaktadır. Yeşil kartlılar ve yeşil kart dağıtımı
Hükûmetin oy avlama yöntemi olmaktan çıkarılmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Yunusoğlu.
SÜLEYMAN LÂTİF YUNUSOĞLU (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Bu sebeple, kanun teklifinde geçen 1/1/2012
tarihi 1/1/2011 olarak değiştirilmelidir. Bilgisayar çağında, tek başına Hükûmetin
iktidar olduğu bir dönemde altı yılda bir sistemin kurulamamış olması
düşündürücüdür.
Bu önergemizin destek göreceğine inanıyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, yoklama talebimiz vardır.
BAŞKAN – Yoklama talebi var, yerine getireceğim.
Sayın İnce, Sayın Aslanoğlu, Sayın Öğüt, Sayın Atay, Sayın Köse,
Sayın Güvel, Sayın Süner, Sayın Öztürk, Sayın Coşkuner, Sayın Köktürk, Sayın
Çakır, Sayın Aydoğan, Sayın Arifağaoğlu, Sayın Hacaloğlu, Sayın Özkan, Sayın
Pazarcı, Sayın Özbolat, Sayın Ünlütepe, Sayın Ağyüz, Sayın Oksal, Sayın
Yalçınkaya.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve 3 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Emniyet Teşkilatı
Kanunu ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve 3 Milletvekilinin; Kırşehir Milletvekili
Abdullah Çalışkan ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/702, 1/714, 1/865, 1/887, 2/646, 2/703) (S.
Sayısı: 508) (Devam)
BAŞKAN – Teklifin 7’nci maddesi üzerinde verilen Trabzon
Milletvekili Süleyman Yunusoğlu ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M. Başkanlığı
Görüşülmekte olan 508 Sıra Sayılı yasa tasarısının 7. maddesindeki
a bendinin sonundaki 1/1/2012 tarihinin 31/1/2012
olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ali
Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Ali Rıza Öztürk, Mersin Milletvekili.
Buyurun Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı Tasarı’nın 7’nci maddesinin (a)
bendinde, şu anda tasarıdaki hâliyle 5510 sayılı Kanun’un 106’ncı maddesinin
son fıkrasında yer alan “bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren iki yıl sonra”
ibaresi “1/1/2012 tarihinde” olarak değiştirilmiş.
Bizim verdiğimiz önergeyle bunun “1/1/2012” değil,
“31/1/2012” olarak değiştirilmesini öngörüyoruz.
Değerli milletvekilleri, yasalar yapılırken toplumun ihtiyaçları
gözetilerek ve hem Anayasa’ya hem de uluslararası hukuk kurallarına uygun
olarak yapılma zorunluluğu vardır. Parlamento yasama yapma yetkisine sahiptir
ancak, her yetkinin kullanılmasında olduğu gibi, bu yetki, keyfî olarak “Ben
yaptım, oldu.” anlayışıyla kullanılamaz. Yasaların, hem Anayasa’ya hem
uluslararası hukuk kurallarına uygun hem de toplumun ihtiyaçlarını giderecek
nitelikte olması gerekiyor. Bir sene önce çıkardığımız bir yasayı altı ay
sonra, bir yıl sonra tekrar değiştirmek zorunda kalıyor isek burada gerçekten,
yasa yapma bakımından, çok ciddi eksikliklerin olduğunu düşünmemiz gerekiyor.
Bu konuda ya iktidar partisi… Bilindiği üzere, bu Mecliste
genellikle iktidar partisinin getirdiği yasa tasarıları ya da iktidar partisi
milletvekilleri eliyle getirilen teklifler kanunlaşıyor. Muhalefetin getirdiği
tekliflerin ya da muhalefet milletvekillerinin verdiği tekliflerin burada
yasalaşma olanağı yok. O hâlde, iktidar partisi demek ki ya toplumun
ihtiyaçlarını gözetmeksizin sadece kendi ihtiyaçlarına ve konjonktüre
göre bu yasayı yapıyor ve konjonktüre göre davranıyor. Dolayısıyla, hemen
ilerleyen zamanda, konjonktür tekrar değişince yeniden
yasa yapma veya yaptığı yasada değişiklik yapmak durumunda kalıyor, yani âdeta
Meclisi yazboz tahtasına çeviriyor.
Şimdi, daha geçen sene 5510 sayılı Yasa bu Meclisten iktidar
partisinin ısrarlı ve yanlış tutumuyla, tüm muhalefetin itirazlarına rağmen
çıkarılmış. Şimdi, aradan bir zaman geçmeden, hatta bir yasama dönemi geçmeden,
yeşil kartlıların bu durumunda yeniden bir düzenleme, yani tarihi ileri erteleme
şeklinde bir düzenleme getiriliyor. Bu, işte, iktidar partisinin kendi keyfine
göre, kendi ihtiyaçlarını karşılamak için yasa yaptığının somut örneğidir.
Burada şunu söylemek istiyorum: İktidar partisi her seçim öncesi demek ki
sosyal devlet ilkesini hatırlıyor, demek ki yoksulu o zaman hatırlar hâle
geliyor.
Değerli arkadaşlarım, bunda en büyük olay, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin, yasama organı olarak Hükûmeti denetlemesi gerekirken, bizzat
kendisinin, Hükûmet tarafından bile değil, Başbakan tarafından yönetilir ve
denetlenir olmasından kaynaklanıyor. Buradaki eksikliğin temeli de Sayın
Başbakanın, Meclisin komisyonlarında çalışmadan, Meclis kültürünü, birikimini
elde etmeden doğrudan Başbakan olmasından kaynaklanan bir yanlışlık olduğunu
ben düşünüyorum. Belediye başkanlığından, Başbakan geliyor, Meclis
komisyonlarının dahi nasıl çalıştığını bilmeden ve Meclisin kendisine bağlı
olduğunu düşünerek, buradaki sayısal çoğunluğuna dayanarak böyle derme çatma
yasalar çıkartıyor ve o yasalar bir daha değiştirmek zorunda kalınıyor.
Böylelikle Parlamentonun zamanı çok anlamsız bir şekilde çalınıyor değerli
arkadaşlarım.
Değerli milletvekilleri, burada İçişleri Bakanımız varken, hem
Emniyet Genel Müdürümüz varken bir konuyu da söylemek istiyorum. Polisin, emniyetin
görevi tarafsız davranmaktır. Kayseri’de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız
Taner Yıldız’a bir saldırı oldu, Emniyet Müdürü görevden alındı veya başka bir
ile atandı. Yine Samsun’da o zamanki DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’e yönelik bir
saldırı oldu, Samsun Emniyet Müdürü de görevden alındı ya da başka bir ile
atandı. Ancak Van’da Cumhuriyet Halk Partisinin o zamanki Genel Başkanı Sayın
Deniz Baykal’a ve Cumhuriyet Halk Partisi heyetine, polisin de seyirci kaldığı
veya kamuoyunda, basında yansıyan iddialara göre polisin de bu olaya bir
şekilde ortak olduğu bir saldırı düzenlendi ama bununla ilgili yapılan
soruşturmaların ne aşamada olduğu belli değil.
Yine bir başka konu, emniyetle ilgili: Bilindiği üzere trafik
polisleri sık sık arkadan, sanki şoförü tespit edilemezmiş gibi ceza uygulaması
yapmaktadırlar. Şimdi, geçen gün bir taksiye bindim, Ankara’da bir ticari
taksi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Öztürk, lütfen tamamlayınız.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Ceza makbuzlarını bana gösterdi ve
ödediği rakamı gösterdi. İnanın ki ödediği rakam 3 milyar değerli arkadaşlarım
ve ceza makbuzlarının hepsi arkadan yazılmış, yani Karayolları Kanunu’nun
119’uncu maddesine göre yazılmış. Bu olay tamamen yanlıştır, hukuk dışıdır.
Hatta böyle bir olay benim kendi başıma da geldi. Ben kimliğimi vermeme rağmen
polis bana ceza yazmadı Çumra’da, arkamdan ceza tutanağı gönderdi buraya.
Aslında, Meclis Başkanının göndermesi gerekiyordu ama arkamdan, sanki şoförü
tespit edilememiş gibi bir ceza tutanağı gönderdi. Ben rica ediyorum Emniyet
Genel Müdürümüzden, Sayın İçişleri Bakanımızdan, bu olaya, taksi şoförlerini
isyan ettiren bu olaya lütfen el atsınlar.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
8’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı Bazı Kanun ve 190 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 8’inci
maddesinde geçen “1/1/2012” ibaresinin “1/1/2011”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Şandır Emin Haluk
Ayhan |
Konya Mersin Denizli |
Akif
Akkuş Yılmaz
Tankut Ahmet
Bukan |
Mersin Adana Çankırı |
Beytullah
Asil |
Eskişehir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı teklifin 8’inci maddesinin
tekliften çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan Fatma
Kurtulan Pervin
Buldan |
Şırnak Van Iğdır |
Sırrı
Sakık M. Nezir
Karabaş Osman
Özçelik |
Muş Bitlis Siirt |
Özdal
Üçer |
Van |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) –
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen…
AYLA AKAT ATA (Batman) – Özdal Bey konuşacak.
BAŞKAN – …Özdal Üçer, Van Milletvekili.
Buyurun Sayın Üçer. (BDP sıralarından alkışlar)
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 508 sıra
sayılı Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesi üzerine verilmiş olan değişiklik
önergesi üzerine grubumuz adına konuşmak için söz hakkı almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlarım.
Kanun teklifinin 8’inci maddesinin kanun metninden çıkarılmasını
önermişiz çünkü yeşil kartların, yeşil kartlarla ilgili işlemlerin il ve ilçe
idari kurullarına havale edilmesinin doğurmuş olduğu keyfî tutumların
süreklileşmesini sağlamaya dönük bir yasa önergesi. Bunun da yoksullukla
terbiye edilmeye çalışılan sosyal güvenlik hakkının devlet tarafından
güvencesiz hâle getirildiği yurttaşların zafiyetlerinin, yoksulluk
zafiyetlerinin seçim malzemesi olarak kullanılması bizim temel gerekçemizdir.
Bu konuda Başbakanın iktidarlık konusunda en temel söylemleri vardı:
“Yoksullukla mücadele, yolsuzlukla mücadele, yollarla mücadele.” Yolların ne
hâlde olduğu ortada, yolsuzlukların ne boyuta vardığı ortada ama yoksulluklar
da gün geçtikçe büyüyor. Şairin dediği gibi: Koca bir zenginliğin gölgesinde
koca bir halk küçüldükçe küçülüyor. Varılan kıyılarda birileri gemilerini
kurtarsa bile, varılan kıyılarda deniz tükeniyor.
Şimdi, kamu personeli rejimi çerçevesinde devlet idaresini
sağlamaya dönük bütün kurumlarda çalıştırılması gereken, ihtiyaç duyulan kamu
personelinin atama sorunlarının giderilmesi gerekmektedir ve bu konuda kamu
personeli rejimi çerçevesinde AKP Hükûmeti sınıfta kalmıştır. Bunun söylemi
bize ait değildir, kamu emekçilerinin farklı örgütlü bütün güçleri aynı söylemi
söylemektedir.
Kamu emekçilerinin özlük haklarını düzenlemeye dönük her türlü
olumlu girişimi koşulsuz desteklemekteyiz. Bu, hangi kamu emekçisi olursa
olsun, hangi kamu personeli olursa olsun. Güvenlik biriminde
çalışan bekçiler, polisler olabilir; eğitim biriminde çalışan öğretmenler,
eğitimciler, hizmetliler; idari birimde çalışan şahıslar; tarım kurumunda
çalışan, Tarım Bakanlığında çalışan; Çevre Bakanlığında çalışan; kısacası
devletin hangi kurumunda olursa olsun çalışan bütün kamu personelinin özlük
haklarının eşitlikçi temelde giderilmesine dönük olumlu tavrımız her zaman için
olumlu niyeti olan Hükûmete destek olacaktır fakat biz kamu emekçilerine ve
halkın geneline yönelik politikalarında samimiyeti kamu emekçilerine yönelik de
algılamadığımız için, böyle bir samimiyetin olmadığını gördüğümüz için böylesi
bir yasa teklifine destek vermiyoruz.
Şu anki durumda güvenlik sendromu öyle
bir noktaya getirilmiş ki, hem öğretmenlerin ataması yapılıyor hem de
polislerin kadro ihdası yapılıyor. Fakat öğretmenlerden, eğitime olan
ihtiyaçtan hiçbir şekilde bahsedilmiyor, güvenlik ihtiyacından bahsediliyor.
Değerli arkadaşlar, bu toplumda eğer eğitim ihtiyacı giderilmezse,
inanın, güvenlik ihtiyacı gün geçtikçe katmerlenerek artacaktır ve yazık ki bu
ülkede güvenlik güçlerinin… Tabii ki söylemimizi kendi görev sorumluluklarının,
yetkilerinin sınırları çerçevesinde hareket eden vicdanlı kamu emekçilerine
yöneltmiyoruz ama -güvenlik güçlerinin- devletin kendisine vermiş olduğu
yetkiyi kötüye kullanan kamu görevlilerine ilişkin bizim söylemlerimiz nettir.
Bugün, emniyet müdürlerinin, emniyet müdür yardımcılarının, polislerin içinde
bulunduğu uluslararası uyuşturucu ticaret mekanizması var. Burada -filmlere
konu olan, eroin, uyuşturucu madde bağımlılığı sorunlarının dizilere konu
edildiği durumda- açığa çıkan durumlara baktığımızda, Van mesela, Emniyet
Müdürü, Emniyet Müdür Yardımcısı ve bunlara bağlı kişiler bizzat bu şebekelerin
içinde. On yaşında çocuklar artık eroin müptelası yapılmaya çalışılıyor.
Okulların önünde eroin satılıyor. Bu konuyla ilgili birçok soru önergesi
verdiğimiz hâlde, İçişleri Bakanı sanki içişleriyle ilgili bir sorun değilmiş
gibi bütün bunlara, Millî Eğitim Bakanı bütün bunlara kayıtsız kalmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Üçer, lütfen tamamlayınız.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Bu şebekelerle, uluslararası şebekelerle,
uyuşturucu şebekeleriyle anılan yöneticiler, insanların gözü önünde, dünyanın,
kamuoyunun gözü önünde sivil yurttaşların ölümüne neden olacak talimatlar
veriyor, güvenlik güçleri ile halkı karşı karşıya getiriyor, en basit
demokratik tepkilerin ortaya çıktığı basın açıklamalarında bile. Hele ki,
Van’da Önder Okşar isimli Müdür Yardımcısının bu konularla ismi geçiyor ve
bütün olaylı gösterilerde bizzat talimatı veren ve kitlenin önünde tahrik edici
tutumları olan kişiyle ilgili soru önergelerimiz olduğu hâlde İçişleri Bakanı neden
hiçbir şey yapmadı? Bugün bile Çaldıran’da sınır ticareti yapan birinin, kaçak
yollarla sınır ticareti yapan birinin öldürülmüş olmasının -şu an vicdanınızı
sızlatmıyor Sayın Bakanım bunu biliyorum ama- bizim tepkimizi aldığını
bilmesini istiyorum. Artık halkın tahammülü kalmamıştır. Vurur, öldürür,
arkasından da “Devlet gücüdür, yasal mermisini kullanmıştır.” diyecek bir yüz
kalmamıştır, bunu da kabul etmiyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Üçer.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı Bazı Kanun ve 190 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 8’inci
maddesinde geçen “1/1/2012” ibaresinin “1/1/2011”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Beytullah
Asil (Eskişehir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeyi katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Eskişehir Milletvekili
Beytullah Asil.
Buyurun Sayın Asil. (MHP sıralarından alkışlar)
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 508 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 8’inci
maddesi üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Özensiz, “Ben çoğunluk sahibiyim istediğimi yaparım.” mantığı ile
ihtisas komisyonlarını çalıştırmadan Meclis sabahlara kadar çalıştırılarak
alelacele geçirilen kanunlardan birini, 5510 sayılı Kanun’un bazı maddelerini
düzeltiyoruz. Bunun son olmasını dilemek istiyorum ama aynı özensizlik maalesef
yine devam ediyor.
Değerli arkadaşlarım, kanun teklifinin 8’inci maddesi, 1/1/2012 tarihine kadar sosyal güvenlik kurumlarınca talep
edilen aile içindeki kişi başına düşen gelir tutarının tespiti kararlarının
yine il, ilçe idare kurulları tarafından verilmesini düzenlemektedir. Hâlbuki
3816 sayılı Kanun çerçevesinde yapılan yeşil kart uygulaması konusunda 5510
sayılı Kanun’da, 2008 yılında, 17/4/2008 tarihli ve
5754 sayılı Kanun’la yeni bir düzenleme yapılmış, harcamaları, taşınır ve
taşınmazlarıyla bunlardan doğan hakları da dikkate alınarak aile içindeki
geliri kişi başına düşen aylık tutarı asgari ücretin üçte 1’inden az olan
vatandaşların Sosyal Güvenlik Kurumunca belirlenecek test yöntemleri ve veriler
kullanılmak suretiyle tespit edilerek genel sağlık sigortalısı sayılması ve bu
uygulamaya iki yıl içinde geçirilerek 3816 sayılı Kanun’un yürürlükten
kaldırılması hükme bağlanmıştı. Ancak mevcut uygulamanın 2011 genel
seçimlerinde de devamını sağlamak gayesiyle 2012 yılına kadar devam
ettirilmesini öngören bu değişiklik maalesef önümüze getirilmiş, konu yine
seçim döneminde AKP tarafından istismar edilerek, oy hesabıyla dilediğine yeşil
kart verme düşüncesinde olduğu gözlenmektedir. Zira,
bu uygulamayı geçmiş seçimlerde bizatihi çok yakından yaşadık. Bu noktada
önergemizle bunun ocak ayına kadar uzatılması teklifimizin kabulü doğrultusunda
oy kullanacağınızı umuyorum.
Değerli arkadaşlarım, yine bu konuyla ilgili çok önemli bir konu
üzerinde durmak istiyorum: 5510 sayılı Kanun’un 41’inci maddesinde bir
düzenlemeye gitti bu yüce Meclis. Kanun gereği, doğum yapan kadınların
çocuklarının hayatta olması ve bu süreler içerisinde çalışmaması, sosyal
güvenlik primlerinin ödenmemesi şartıyla talepte bulunan sigortalı kadınların
doğum borçlanması yapabileceği hükme bağlanmıştı. Ancak, 5510 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Sosyal Güvenlik Kurumunun
konuya ilişkin tebliğ ve genelgeleri birbirinden farklı olmuş, daha doğrusu,
Sosyal Güvenlik Kurumu bu hakkı kadınlar aleyhine daraltmış, Yasa’da olmayan
sınırlamalar getirmiştir. Yasa’da, doğum tarihinden sonra iki
yıllık süreyi geçmemek kaydıyla, hizmet akdine istinaden, iş yerinde
çalışmaması ve çocuğun yaşaması şartlarının dışında başka bir şart aranmaz
iken, genelgeyle, doğum sonrasında borçlanmak isteyen kadınlara, doğum yaptığı
dönemde sigortalı olarak hizmet akdine dayalı çalışıyor olması, işten
ayrılmışsa, işten çıktıktan sonra üç yüz gün içinde doğum yapmış olması, doğum
nedeniyle işten ayrılmış olması veya işe gelmemiş olması gibi kanunda olmayan
şartlar öne sürülerek bu hizmetten faydalanmak isteyenlerin önüne engel
çıkarılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Asil.
BEYTULLAH ASİL (Devamla) - Bu hukuksuzluğun karşısında
vatandaşlarımız da mahkemelerde haklarını aramaya başlamış, mahkemeler de
Sosyal Güvenlik Kurumunu haksız bulmuştur, sadece Kanun’un lafzıyla bağlı
kalmayıp, kadınların sosyal ve fiziki şartlarını gözeten, sosyal devlet
ilkesiyle uyumlu ve pozitif ayrımcılık prensibine uygun kararlar vermiştir.
Yargıtay da verdiği onama kararında “Hizmet akdine istinaden iş yerinde
çalışması ve çocuğun yaşama şartlarının dışında başkaca bir şart aranmaksızın
borçlanma hakkına sahip olduğu kabul edilmelidir.” demiştir. O hâlde Sosyal
Güvenlik Kurumuna düşen bundan sonra Sosyal Güvenlik Kurumunun ikincil
mevzuattaki düzenlemeleri Yargıtay kararına uygun hâle getirmeli vatandaşımızı
mahkeme kapılarında, Sosyal Güvenlik Kurumunu da milyonlarca lira mahkeme
masrafı ödemekten
kurtarmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Asil.
BEYTULLAH ASİL (Devamla) – Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Arayacağım Sayın Öztürk.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Sayın milletvekilleri karar yeter sayısı yoktur, birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.41
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 21.49
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN
(Bilecik), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
117’nci Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
508 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesi üzerinde verilen
Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Kanun teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
9’uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır, geliş sırasına göre
okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 Sıra Sayılı Bazı Kanun ve 190 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 9
uncu maddesinde geçen “
Erkan
Akçay Ahmet
Orhan Alim Işık |
Manisa Manisa Kütahya |
Beytullah
Asil Şenol
Bal |
Eskişehir İzmir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 sıra Sayılı ve 190 Sayılı kanun hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 9. maddesinde
geçen “
Algan Hacaloğlu
Fehmi Murat Sönmez Ali İhsan Köktürk |
İstanbul Eskişehir Zonguldak |
Rasim
Çakır Yaşar
Tüzün Turgut
Dibek |
Edirne Bilecik Kırklareli |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı teklifin 9 ncu maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan Sebahat
Tuncel Özdal
Üçer |
Şırnak İstanbul Van |
Sırrı
Sakık Osman
Özçelik M. Nezir
Karabaş |
Muş Siirt
Bitlis |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Sebahat Tuncel, İstanbul
Milletvekili.
Buyurun Sayın Tuncel.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
508 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesi üzerinde, Barış ve Demokrasi
Partisi olarak verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine, söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, burada ilginç bir durum yaşanıyor, maddeler oylanırken
iktidar partisinin milletvekilleri geliyor, oyunu kullanıyor, sonra hemen
çıkıyor. Anlaşılan, burada konuştuğumuz konu sayın milletvekillerini fazla
ilgilendirmiyor. En azından gelip burada bunu dinlerlerse bu süreç de iyi işler
diye düşünüyoruz.
Sayın milletvekilleri, AKP Hükûmeti toplumsal kesimlerin
taleplerinin kapsamlı tartışılması ve sağlıklı sonuçlara ulaşmasını engellemek
için torba yasalarla sürekli önümüze gelmektedir ve buna “evet” ya da “hayır”
dememizi beklemektedir. Komisyon ve Hükûmet, zaten bizim verdiğimiz önergelere
hiç katılmamaktadır, bugüne kadar katıldığını hiç görmedik ve dolayısıyla,
kendi oylarının çoğunluğunu kullanarak buradan torba yasaları geçirmektedir.
Ancak bu torba yasaların toplumsal yaşamda ne kadar etkili olduğunu pratik
yaşamda görmekteyiz. Her defasında da bu yasaları düzeltme konusunda yeni
önergeler getirilmeye çalışılmaktadır. Bizim önerimiz Hükûmete, bu yöntemden
vazgeçsin, bu kanun teklifinde de olduğu gibi birçok bakanlığı ilgilendiren
konular bakanlıklardan geçsin, komisyonlardan geçsin, sağlıklı tartışılsın,
gerçekten toplumun yaşamını kolaylaştıracak işler yapalım. Aksi takdirde burada
sadece iktidar-muhalefet karşıtı bir şeye dönüşüyor.
Sayın milletvekillerim, bugün 15 Haziran. Türkiye işçi sınıfı
mücadelesi açısından 15-16 Haziran direnişi bir dönüm noktasını
oluşturmaktadır. Bildiğiniz gibi, 1970 Haziranında Adalet Partisi ve dönemin
Cumhuriyet Halk Partisinin oylarıyla (x) Mecliste kabul edilen Sendikalar Kanunu’yla
DİSK kapatılmak istenmişti. 1970 yılında yapılan bir yasa değişikliğiyle
sendikaların iş kolunda toplu sözleşme yetkisi ve yine konfederasyonların
temsil yetkisi de tüm çalışanların üçte 1’inin üye olması koşuluna bağlanmıştı.
Sendikaya üyelik ve sendikadan istifada noter şartı getirilmişti. Bu şekilde
fiilen DİSK’in varlığı ortadan kaldırılmak istenmiş, örgütlenme özgürlüğü,
emekçilerin elinden alınmak istenmişti ancak emekçiler, kendilerine, örgütlenme
özgürlüğüne yönelik, DİSK’in kapatılmasına yönelik bu girişime karşı sessiz
kalmamışlar, direnme hakkını kullanmışlardır. 15 Haziranda aldıkları bu direnme
kararını 15-16 Haziranda yükseltmişlerdir. Tarih 16 Haziran olduğunda 168
fabrikadan 150 bin işçi eyleme katılmış, direnişe şiddetle müdahale edilmesi
sonucunda 4 işçi yaşamını yitirmiş, 200’den fazla işçi yaralanmış, yaşanan bu
direnişe karşı sıkıyönetim ilan edilmiş, 100’lerce sendikacı 12 Mart
mahkemelerinde yargılanmış, olayların ardından 5 bini aşkın kişi işten
atılmıştır. İki gün boyunca binlerce emekçinin sokaklarda tepkilerini dile
getirerek örgütlenmeye sahip çıkmasının ardından Anayasa Mahkemesi bu kanun
teklifini iptal etmiştir ancak 12 Eylül darbesiyle birlikte bu yasa tekrar
Türkiye’de işçi ve emekçilerin gündemine gelmiştir ve hâlâ işçi ve emekçiler
bunun sıkıntısını çekmektedir. 15-16 Haziran direnişinin 40’ıncı yılında işçi
ve emekçiler bugün neoliberal politikalara karşı sömürüye, adaletsizliğe karşı
sendikalaşma ve örgütlenme özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılması için
direnişlerini sürdürmektedir. Biz de buradan 15-16 Haziran direnişlerini
selamlıyor, emekçilerin hak ve özgürlük mücadelesinin yanında olduğumuzu bir
kez daha ifade etmek istiyoruz.
(x) Bu ifadelere ilişkin düzeltme, bu Birleşim Tutanak
Dergisi’nin 106’ncı sayfasında yer almıştır.
Sayın milletvekilleri, neoliberal politikaların kendini var ettiği
en önemli alanlardan birisi sağlık ve sosyal güvenlik alanıdır. Toplumun en
temel ihtiyacı olan ve bütün insanların koşulsuz eşit olarak paylaşması gereken
sağlık ve sosyal güvenlik hizmetleri, ne yazık ki tüm dünyada olduğu gibi
Türkiye’de de bir meta hâline getirilmiş durumdadır. Özellikle AKP Hükûmeti
döneminde koşulsuz uyguladığı Dünya Bankası ve IMF politikaları sonucunda
Sağlıkta Dönüşüm Programı’na ait yasal düzenlemeler -bugüne kadar yapılan Kamu
Güvenliği Temel Kanunu, aile hekimliği, genel sağlık sigortası gibi-
vatandaşların sağlık hakkını bir hak olmaktan çıkarmış ve metalaştırmıştır ne
yazık ki.
Tabii, bir yandan bu sağlık hakkı elimizden alınırken, diğer
yandan da Türkiye’de güvencesiz çalışma koşulları, iş sağlığı ve iş güvenliği
konusunda da çok ciddi sorunlar yaşandığı bilinmektedir. Tabii, bu politikalar
karşısında çıkartılan bu yasalar bu sorunları çözebilmekte midir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
SEBAHAT TUNCEL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu yasalarla bu sorunlar, başta da ifade ettiğimiz gibi bu
zihniyetle çözülmeyecektir. Bu sorunları tek tek tartışmak bunda nasıl çözüm
gücü olabilir? İktidarıyla, muhalefetiyle, toplumsal yapıyla, özellikle bu
yasalardan bire bir etkilenen kesimlerle bu meseleleri tartışmak çözümler
açısından daha önemlidir.
Bu, primlerin altmış güne yükseltilmesi meselesinde biz bu
maddenin kaldırılmasını öneriyoruz çünkü bu konuda gerçekten ekonomik krizin
yükünü taşıyan birçok kesimler var, BAĞ-KUR’lular da bunlardan birisi.
Dolayısıyla bu kadar yoğun yaşanan sorunlar, ekonomik kriz karşısında insanlara
yeniden sağlık meselesinin bir hak olarak sürekli verilmesi gerektiğini
düşünüyoruz.
O açıdan da önerimize evet diyeceğinizi umuyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tuncel.
Önergeyi oylarınıza…
OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
İki dakikalık süre veriyorum elektronik sistemle…
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge
reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 Sıra Sayılı Bazı Kanun ve 190 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 9
uncu maddesinde geçen “
Ahmet
Orhan (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Manisa Milletvekili
Ahmet Orhan.
Buyurun Sayın Orhan. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET ORHAN (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 508
sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın
9’uncu maddesinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle aziz Türk milletini ve yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Dertlerini çözme beklentisindeki vatandaşlarımızda hayal
kırıklıkları yaratacak yeni bir kanun tasarısıyla karşı karşıyayız. Elimizdeki
teklif AKP hükûmetlerinin iktidara gelmesinden bu yana ortaya koyduğu pek çok
örneğinden bir tanesidir. Teklifte getirilen değişiklikle BAĞ-KUR’luların ve
bakmakla yükümlü oldukları kişilerin sağlık hizmetlerinden yararlanabilmesi
için aranan altmış günden fazla prim borcu bulunmaması şartında tecil ve
taksitlendirilerek daha önceden devam eden tecil ve taksitlendirmeler hariç
tutulmaktadır.
Bilindiği gibi, yaşanmakta olan ekonomik krizin tahribatı tüm
toplum kesimleri gibi esnaflarımızı, işverenlerimizi de bunaltmıştır. Bu ağır
şartlar sebebiyle iş yapamaz hâle gelen iş veren ve
esnaflarımız taahhütlerini yerine getiremez hâle, duruma düşmüştür.
Bir taraftan iş yapamaz hâle gelen esnaflarımız onca sıkıntının
arasında, bunlar yetmezmiş gibi, bir de e-hacizlerle köşeye sıkıştırılmaktadır.
Bu ağır şartlar arasında iflaslar artmıştır. Artan yalnız iflaslar değildir.
Bizim yüce dinimiz İslam’da intihar en büyük günahların başında yer almaktadır.
Maalesef içinde bulunduğumuz günlerde iş adamlarında, taahhütlerini yerine
getiremeyen vatandaşlarımız arasında intihar vakalarının sayısı her geçen gün
artmaya devam etmektedir. Bu durumu dikkatle takip edip gereken tedbirleri
almak bu Hükûmetin görevleri arasında olmalıdır.
Teklifin Komisyonda görüşülmesi sırasında tüm bu sorunlara bir
nebze çare olması için Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri tarafından
verilip iktidar partisi mensupları tarafından reddedilmiş olan önergeyle iş veren, esnaf ve tarım sigortalılarının 31 Mayıs 2010
tarihine kadar ödenmemiş olan sigorta prim borçlarının kırk sekiz aya kadar
taksitlendirilmesi sağlanamamış, milletimizde hayal kırıklığı ve üzüntü
yaratmıştır. Zor şartlarda hayatını sürdürmek için mücadele veren esnaf ve
çiftçilerimize yönelik gerçek bir vergi ve sigorta affına acilen ihtiyaç
vardır. Hayat ve ekonomi durmuştur. Milletimizin tüm kesimleri gibi
esnaflarımız zor durumdadır.
25/12/2003 tarihli
Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına
İlişkin Kayıtların Dikkate Alınmaması Hakkında Kanun’un yürürlüğe girmesinden
bu yana onca yıl geçmiştir. Kısaca, borcunu yapılandırmış veya ödemiş
vatandaşlarımız için Merkez Bankası tarafından tutulan kayıtların silinmesi
kanunla düzenlenmiş olmasına rağmen pratikte uygulamanın bunun tam tersi olduğu
görülmektedir.
Bu kürsüden Hükûmete soruyorum: Türkiye Cumhuriyeti kanunları
bankalar için geçerli değil midir? Eğer bankalar Meclisimizin çıkardığı
kanunlara uymaktan imtina ediyorlarsa bu konuda gerekenleri yapmak Hükûmetin
asli görevi değil midir?
Değerli milletvekilleri, sosyal güvenlik kurumları bu alandaki
bürokrasiyi bitirmek, yine yaşanan birtakım suistimalleri, varsa haksız
ödemeleri ortadan kaldırmak için, Kuruma teknoloji ve sürat kazandırmak
amaçlarıyla tek çatı altında birleştirilmişti. Bu birleştirmeden birçok sıkıntı
ve mağduriyetler doğmuştur. Bu mağdur olan kesimlerin başında Türk çiftçisi
gelmektedir.
2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kanunu’nun uygulama tebliğlerinde değişiklikler yapılmıştır. Bu
değişikliklerin uygulanmasıyla ilgili olarak, çiftçilerimiz geçmiş yıllarda
yatırmış oldukları primleri gösterir tarım BAĞ-KUR sigortalılık belgelerini,
müstahsil makbuzları, tarım, BAĞ-KUR giriş bildirgelerinin bulunmasına ve
ilgili kuruma bildirmelerine rağmen kayıtlarda bulunamamaktadır; arşivlerde
sorunlar yaşanmakta ve uygulanan emeklilik ve geriye dönük borçların
düzenlemesiyle ilgili olarak büyük sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu konu, hâlâ
çözülememiştir.
Türk çiftçisinin ödeme ve emeklilik işlemlerinin bürokratik
işleyiş açısından azaltılması zorunluluktur. Çiftçi, esnaf, işçi, memur
perişandır. Taşeron sistemi neticesinde madenlerde, tersanelerde işçilerimiz
ölüyor. Perişan memurumuz üç kuruş maaşla çocuk okutmaya mı çalışsın, kira mı
ödesin? Gelecekten ümidini yitirmiş olan işsizlerimiz kahve köşelerinde
perişandır. Üniversite mezunu gençlerimiz -iş yok- perişan. Geriye ne kaldı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Orhan, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
AHMET ORHAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bir tek, sistemde, AKP İktidarından beslenen rantiyeci
yandaşlar mutlu. İktidar tarafından açılım yapılıyor ama kan akmaya devam
ediyor. Özelleştirme yapılıyor, her yer satılıyor, hem de yok pahasına.
İşsizlik artmaya devam ediyor ve daha burada saymakla bitiremeyeceğim bir yığın
aksaklık…
Türk milletinin sosyal güvenlik dertlerine ne zaman derman
olunacak? Bütün bu sorunların doğru cevabı, yaklaşmakta olan Milliyetçi Hareket
Partisi iktidarındadır.
Hepinizi bu duyguyla, saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Orhan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum…
OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Arayacağım Sayın Vural.
İki dakikalık süre veriyorum elektronik sistemle oylama yapacağım,
karar yeter sayısı arayacağım aynı zamanda.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır ve
önerge reddedilmiştir.
Sayın Öztürk, bir söz talebiniz vardı.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sisteme girin, buyurun.
Hangi konuda söz istediniz?
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Mersin Milletvekili Ali Rıza
Öztürk’ün, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in ifade ettiği gibi Cumhuriyet
Halk Partisinin sendikalara karşı olmasına, hele hele DİSK’in kapatılmasını
düzenleyecek bir yasayı kabul etmesine imkân olmadığına ilişkin açıklaması
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkanım, Barış ve Demokrasi Partisi
adına konuşan Milletvekili Arkadaşımız konuşurken 15-16 Haziran olaylarından
bahsederken “274 sayılı Sendikalar Yasası’nda ve 275 sayılı Toplu İş Sözleşmesi
Yasası’nda Adalet Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisiyle birlikte” sözünü
bahsetti. Ben düzeltme yapmak istiyorum. O tarihte -1970’te oldu bu olaylar-
doğrudur, 274 sayılı ve 275 sayılı yasalarda siyasi iktidarın değişiklik
yapması üzerine bu olaylar başlamıştır, işçi sınıfı orada direnişini
göstermiştir ancak o, iktidar partisi Adalet Partisinin yaptığı düzenleme
sonucundadır. Cumhuriyet Halk Partisinin sendikalara karşı olması mümkün
değildir, hele hele DİSK’e. DİSK’in kapatılmasını sağlayacak bir yasal
düzenlemeyi veya sendikaların kapatılmasını düzenleyecek bir yasayı kabul
etmesi mümkün değildir.
Ben bu düzeltmeyi yapmak istedim. Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
4.- Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve 3 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Emniyet Teşkilatı
Kanunu ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve 3 Milletvekilinin; Kırşehir Milletvekili Abdullah
Çalışkan ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (2/702, 1/714, 1/865, 1/887, 2/646, 2/703) (S. Sayısı:
508) (Devam)
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 sıra Sayılı ve 190 Sayılı kanun hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına dair kanun teklifinin çerçeve 9. maddesinde
geçen “
Ali
İhsan Köktürk (Zonguldak) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Rasim Çakır, Edirne
Milletvekili.
Buyurun Sayın Çakır. (CHP sıralarından alkışlar)
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Önerge üzerine söz aldım, yalnız bu arada önergeden söz etmeden
önce bir konuyu demokrasinin en üst düzeyde tecelli ettiği bu Parlamentoda dile
getirme ihtiyacı içerisindeyim. Bekledim ki bu görevi belki bir iktidar partisi
milletvekili yapar ama yapmayınca görev yine ana muhalefet partisi olarak bize
düştü.
Dün en kıdemli Başbakan Yardımcısı, bir toplantıda içindeki
duyguları, nefret duyguları yüzünün bütün mimiklerine yansımış bir biçimde,
artık Türk Silahlı Kuvvetlerinin Cumhuriyet Halk Partisinin arka bahçesi
olmadığı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin bundan sonra darbe yapamayacağına
yönelik birtakım açıklamalar yaptı. Biz de demokrasinin en üst kurumu olan
Parlamentoyu temsil eden milletvekilleri olarak bu açıklamaları ibretle ve
hayretle dinledik.
Değerli arkadaşlarım, bu söz, öncelikle Cumhuriyet Halk Partisinin
manevi şahsiyetine karşı yapılmış olan bir hakarettir. Biz Cumhuriyet Halk
Partililer bunu şahsımıza karşı yapılmış ve kurumsal kimliğimize karşı yapılmış
bir hakaret olarak görüyoruz.
Ayrıca, bu, Türk Silahlı Kuvvetlerinin manevi şahsiyetine ve Türk
Silahlı Kuvvetlerini oluşturan asker kişilere karşı yapılmış da bir hakarettir.
Biz bunu böyle düşünüyoruz.
Türkiye'nin böyle bir gündemi yok iken, Türkiye’de böyle
bir konu tartışılmıyor iken dilini ve aklını siyaseti adına iyi kullanmasını
becerdiğini bildiğimiz Başbakan Yardımcısının birdenbire böyle bir konuyu
Türkiye gündemine sokmaya çalışma gayretlerinin ne anlama geldiğini anlamış da
değiliz ama şükür ki ne Cumhuriyet Halk Partisi ne de Türk Silahlı Kuvvetleri ne
de kamuoyu bu şahsiyetin sözlerini dikkate alarak önemseme gibi bir tepki de
vermemişlerdir.
Bunun ikinci cümlesi, artık Türk Silahlı Kuvvetlerinin darbe
yapamayacağı şeklinde bitiyor. Bu cümleyi de anlamakta gerçekten bizler,
demokrasiyle seçilmiş milletvekilleri olarak zorluk çektik. “Türk Silahlı
Kuvvetleri artık darbe yapamaz…”
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Yapamaz, tabii yapamaz.
RASİM ÇAKIR (Devamla) – Ne oldu da yapamaz? Yani dünden bugüne bu
ülkede ne değişti de dün yapardı da bugün yapamaz?
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Her şey rayına oturdu, rayına.
RASİM ÇAKIR (Devamla) – Bunun gerekçelerini açıklamak durumundaydı
Sayın Başbakan Yardımcısı.
MEHMET SAİT DİLEK (Isparta) – Yapsın mı?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
RASİM ÇAKIR (Devamla) – Yoksa gözaltına alınan, tutuklanan,
cezaevlerine gönderilen asker kişiler, sırf silahlı kuvvetlerin darbe yapma
isteğini yok etmek adına, Sayın Arınç’ın talimatıyla mı göz
altına alınıyorlar, tutuklanıyorlar veya cezaevine atılıyorlar? Bunu bilmek istiyorum ben veya Sayın Arınç’a bir suikast iddiası
acaba kozmik büroya girmeyi amaçlayan bir tezgâhın neticesi mi yaşandı ve
kamuoyuna mal oldu veya “E-muhtırayı tek başıma yazdım.” diyen eski Genelkurmay
Başkanı Sayın Başbakanla kapalı kapılar arkasında saatlerce görüşüp arkasından
da 1 milyon dolarlık zırhlı aracı hediye olarak alması… Acaba bu
e-muhtıra da mı bir karşılıklı anlaşma, bir karşılıklı danışıklı dövüş
biçiminde yaşandı bu ülkede? Bu söylemin arkasından yurttaş olarak ve
milletvekili olarak bizim bunları düşünmemiz çok doğaldır, çok yerindedir.
Değerli arkadaşlarım, Türk Silahlı Kuvvetleri Türkiye
Cumhuriyeti’nin silahlı kuvvetleridir, Türk Silahlı Kuvvetleri hepimizin Türk
Silahlı Kuvvetleridir. Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları hepimizin kardeşleridir,
evlatlarıdır, damatlarıdır, oğullarıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Çakır, lütfen tamamlayınız.
RASİM ÇAKIR (Devamla) – Bugün Türk Silahlı Kuvvetleri her gün, ama
her gün onlarca şehitlerine ağladığı bir günde AKP’nin yanlış politikaları
yüzünden her gün Türk Silahlı Kuvvetlerinin kahraman Mehmetçiklerinin bedel
ödediği bir günde, Sayın Başbakan Yardımcısının silahlı kuvvetleri kullanarak
bundan bir siyasi rant elde etme gayretlerini…
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Sizin işiniz o!
RASİM ÇAKIR (Devamla) – …bu ülkenin geleceğine yönelik yapılmış en
büyük hakaret ve bu ülkenin geleceğine konmaya çalışılan en büyük dinamit
lokumları olarak görmemiz gerekir değerli arkadaşlarım.
Bunu, sadece Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili olarak değil,
demokrasiye inanan, demokrasinin sürekliliğine ve devamlılığına inanan ve
yaşamının her gününde, en zor koşullarda demokrasiyi savunma adına bedel ödemiş
bir arkadaşınız olarak…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Çakır, teşekkür ediyorum.
RASİM ÇAKIR (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Lütfen Sayın Çakır, teşekkür edin.
RASİM ÇAKIR (Devamla) – …sizlerin de en azından büyük bir
çoğunluğunuzun benim gibi düşündüğünü ifade ederek yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çakır.
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) – Yoklama talebimiz var.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım, ancak yoklama talebi
vardır, onu yerine getireceğim.
Sayın İnce, Sayın Öztürk, Sayın Aslanoğlu, Sayın Özdemir, Sayın
Çakır, Sayın Özkan, Sayın Atay, Sayın Süner, Sayın Çöllü, Sayın Emek, Sayın
Halıcı, Sayın Öğüt, Sayın Köktürk, Sayın Güvel, Sayın Barış, Sayın Pazarcı,
Sayın Hacaloğlu, Sayın Aydoğan, Sayın Oksal, Sayın Ağyüz, Sayın Arifağaoğlu.
Evet, üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve 3 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Emniyet Teşkilatı
Kanunu ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve 3 Milletvekilinin; Kırşehir Milletvekili
Abdullah Çalışkan ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/702, 1/714, 1/865, 1/887, 2/646, 2/703) (S.
Sayısı: 508) (Devam)
BAŞKAN –
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
10’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 Sıra Sayılı Bazı Kanun ve 190 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve
10’uncu maddesinde yer alan öğrenim ibarelerinden önce gelmek üzere “eğitim ve”
ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay Akif
Akkuş Şenol
Bal |
Manisa Mersin İzmir |
Süleyman
L. Yunusoğlu Ahmet
Orhan |
Trabzon Manisa |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı teklifin 10 uncu maddesindeki
“Polis Akademisinde” ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan M. Nezir
Karabaş Pervin
Buldan |
Şırnak Bitlis Iğdır |
Özdal
Üçer Sırrı
Sakık |
Van Muş |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Nezir Karabaş, Bitlis
Milletvekili.
Buyurun Sayın Karabaş. (BDP sıralarından alkışlar)
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 508 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 10’uncu maddesinde verdiğimiz
önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi daha önce, Harp
Akademisinde okuyan öğrenciler yaş sınırına bağlı olmadan eğitim süresince
yetim aylığından yararlanabiliyordu. Bu tasarıda, 10’uncu maddede yapılan
değişiklikle Polis Akademisi öğrencileri de bu haktan yararlanacak.
Şimdi, Türkiye’de eğitim yapanların, özellikle üniversite
öğrencilerinin ne kadar zor koşullarda eğitim yaptıklarını, ne kadar
zorlandıklarını, özellikle bu konuda geçmiş hükûmetlerin de 2002 yılından bu
yana AKP’nin de tüm söylemlerine, iddialarına rağmen eğitim gören öğrencilerin,
ekonomik durumu uygun olmayan, maddi koşulları uygun olmayan öğrencilerin
eğitim sorunlarını çözme, eğitim yapabilme durumunda olmayanlara, ekonomik
durumları elvermeyenlere yardımda bulunma konusunda ciddi sıkıntılar devam
ediyor.
Yetimlerin, yetim aylığı alanların üniversite eğitimi döneminde
aylıklarının devam etmesi önemlidir. Ancak biz burada bu taleplerimizi dile
getirdiğimiz zaman eminim Türkiye’de geçmiş hükûmetlerin de bugün AKP’nin de
yeri geldiği zaman silahlı kuvvetlerimiz, yeri geldiği zaman polis teşkilatımız
denilerek, bazen vatandaşların diğer kesimlerine, halkın diğer kesimlerine
yapılmayan ayrıcalıkları sunma gibi talepler var. Buna karşı çıktığımız zaman
da veya toplumun tümüne yayılsın eğer bir hak varsa, Anayasa’da eşitlikten
bahsediyoruz, diğer yasalarda eşitlikten bahsediyoruz, tüm kesimlere, tüm
vatandaşlara eşit dağıtılmasını dile getiriyoruz, “Siz nasıl bir talebi silahlı
kuvvetlerimizden veya polis teşkilatımızdan esirgersiniz?” diyor.
Şimdi soruyorum sizlere, hem AKP’ye hem daha önce bu yasayı
bu şekilde düzenleyen partilere ve o partilerden gelen milletvekillerine
soruyoruz: Eğer eğitim gören bir öğrencinin yetim aylığından yararlanması
gerekiyorsa -ki bu gereklidir, gerçekten önemli bir haktır, yararlanması
gerekiyor- neden şimdiye kadar sadece Harp Akademisi öğrencileri yararlanıyordu
ve AKP neden sadece buna Polis Akademisi öğrencilerini ekliyor? Peki, hukuk okuyan, mühendislik okuyan, elektrik elektronik okuyan
veya eğitim okuyan, diğer herhangi bir eğitim alanında eğitim gören öğrenciler
neden bu haktan yararlanmıyor? Onlar daha mı az vatansever oluyorlar? Daha mı
az vatanlarını seviyorlar? Veya bu ülkede bu güvenlik kaygısıyla, her şeyin
güvenlik mantığıyla oluşturulduğu bir mantıkta biz bu ayrıcalıkları nereye
kadar savunacağız?
Elbette ki her mesleğin kendisine göre zorlukları var. Bir meslek
erbabının -bu, ordu mensubu olabilir, emniyet mensubu olabilir, eğitimci
olabilir, mühendis olabilir, başka bir alanda çalışan işçi veya emekçi
olabilir- mesleğinden kaynaklanan, yaptığı işin ağırlığından kaynaklanan her
türlü hakkı elbette vereceğiz. Bunun verilmesi için her parti, her partinin
milletvekili veya bunu belirleyenler bu konuda ağırlığını koyacak, bu hakkın
verilmesini, teslim edilmesini sağlayacak. Fakat yetim aylığı alma konusunda
neden sadece geçmişte Harp Akademileri, şimdi de Polis Akademisine bu tür bir
ayrıcalık tanıyoruz?
Onun için, bizim verdiğimiz önerge ile “Polis kaldırılsın.”
dediğimiz zaman, “Harp Akademisi öğrencisine veya Polis Akademisi öğrencisine
verilmesin.” değil. Biz Anayasa’nın eşitlik prensibi çerçevesinde, eğitimi
sürdüğü sürece, ister yirmi beş yaşında olsun ister otuz beş yaşında olsun,
eğer eğitim görüyorsa, eğitim gören tüm yetimlerin daha önce aldığı aylıklar ve
eğitim haklarının tümünden yararlandırılmasını istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) – Bu konuda, Sayın Bakanın, Komisyonun ve tüm
milletvekillerinin duyarlı olacağını, üniversitede okuyan ve eğitim gören tüm
öğrencilere bu hakkın tanınacağını umuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 Sıra Sayılı Bazı Kanun ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 10 uncu
maddesinde yer alan öğrenim ibarelerinden önce gelmek üzere “eğitim ve”
ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Şenol
Bal (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Şenol Bal, İzmir
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Bal.
ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 508
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesi için vermiş olduğumuz değişiklik
önergesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygılarımla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, evet, AKP İktidarı sekiz yılını
doldururken tüm kurumlarıyla, tüm kurumlarının mensuplarıyla maalesef çatışmacı
bir görüntü sergiliyor. Biraz önce de bir başka hatibin dile getirdiği gibi,
dün televizyonlarda görmüş olduğum manzara gerçekten beni çok ürküttü. Başbakan
Yardımcısının akıl tutulmasına uğramış hâli gözlerimin önünden kesinlikle
gitmiyor. Öyle bir ifade kullandı ve öyle bir müstehzi bir
duruş sergiliyordu ki gerçekten korktum ve yüzyılların peygamber ocağı olan
Türk Silahlı Kuvvetlerinin komutanları için aynen şu ifadeyi kullandı, diğer
ifadeleri bir kenara atıyorum değerli milletvekilleri, aynen şöyle diyordu, şu
ifadeye bir bakın: “Onlar şerefli, onurlu komutanlar olarak Türkiye'nin hem iç
hem dış güvenliğindeki görevini çok iyi yapmaya başladılar." “Başladılar!”
bunun manası ne demek değerli milletvekilleri? Yani AKP İktidarının,
Hükûmetinin operasyonlarından sonra mı onurlu ve şerefli komutanlar hâline
geldiler? Daha önce değiller miydi? Hizaya mı çektiniz? Bu ne kindir, bu ne
gaflettir, bu ne düşmanlıktır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı yapmış,
şu an Başbakan Yardımcısı zatı şahanenin devlet adamlığını algılayış şeklini
buradan kınıyorum. Türk Silahlı Kuvvetleri içinde yanlış yapanlar olabilir ama
Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları ve komutanları her zaman şerefli, onurlu ve
başarılı olmuşlardır. Ama Irak’ta Türk ordusunun başına çuval geçirildiğinde
bunun cevabını vermeyen, bunu hafife alan yürütmenin onurlu ve şerefli hareket
ettiğini söyleyebilir miyiz?
OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır.
ŞENOL BAL (Devamla) - Yine Habur’da teröristlerin ayağına mahkeme
yollayıp bayrak ve Atatürk posterini kaldırarak onları rahatsız etmemek adına
hareket edenleri onurlu ve şerefli bir hareket olarak değerlendirebilir miyiz?
PKK’nın hamisi Barzani’yle Kürdistan bayrağı altında kucaklaşmak onurlu ve
şerefli bir hareket midir değerli milletvekilleri?
Yine, Ermeni soykırım iftirasını hiç durmadan yineleyen ve ısrar
eden, Karabağ’dan çıkmaktan kesinlikle bahsetmeyen ve Ermenistan Devleti’yle
Ermeni protokolleri imzalayarak düştüğümüz durum onurlu ve şerefli bir durum
mudur?
Irak’ta 1 milyon Müslüman öldürülmüş, kadınların ırzına geçilmiş,
çocuklar öksüz, yetim kalmışken Büyük Ortadoğu Projesi Eş Başkanlığıyla övünmek
onurlu ve şerefli bir davranış mıdır?
Evet, sayın milletvekilleri, Sayın Arınç’ta âdeta megalomanik bir
durum sergileyen bu zihniyetin sonucu, korkarım, Manisa’da uzun süreli bir
istirahati gerektirebilir.
Sayın milletvekilleri, Polis Akademisinin marşı nasıldır bilir
misiniz? Son mısralarını söylüyorum: “Albayrağa renk veren, şehitlerin
kanıdır./Polis Akademisi, Türk'ün şeref şanıdır.”
Evet sayın
milletvekilleri, Sayın Bakan; Polis Akademisinde 1 Ağustos 2009’da, 29 Nisan
2009’da atadığınız, Zaman gazetesinin ünlü yazarlarından ve malum sivil
Anayasa’nın mimarlarından, AB ve Soros fonlarının müdavimi bir akademisyen
getirerek PKK açılımının…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bal, lütfen tamamlayınız.
ŞENOL BAL (Devamla) - … altyapısını
hazırlayan Kürt çalıştayını, yine malum, ne olduğu belli, büyük çoğunluğu ne
olduğu belli, görüşleri belli yazarçizer takımıyla Polis Akademisinde
gerçekleştirdiniz. İşte, Polis Akademisinden mezun bir emniyet mensubunun kızı
olarak utanç duydum bundan. Evet, bu kişiler, İmralı canisinin görüşlerinin
dikkate alınmasından, PKK ile müzakere yapılması ve PKK’nın siyasallaşması
görüşlerini dâhiyane
olarak size sundu. Siz de o kadar uçtunuz ki “Türkiye bu
prangadan kurtulmalı, Türkiye bu sorunu çözerse kanatlanıp uçacak.” dediniz.
Evet, bu kanatlanmanın sonucu Sayın Bakan Habur’da yaşandı, Habur’da ve pişman
değiliz dediler, duymazlıktan gelindi, kıyafetleri ve paçavralarıyla ortaya
çıkan görüntüler milleti çileden çıkardı ve açılımlar etrafa saçıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bal, teşekkür ediyorum.
ŞENOL BAL (Devamla) – Sözümü bitireyim Sayın Başkan.
Bu yanlışlardan dönmelisiniz Sayın yürütmenin değerli koordinatör
Bakanı.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Sayın Tuncel, bir söz talebiniz var, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncel’in, yaptığı konuşmada CHP’nin Parlamentoda olmasını kastettiğine, oy
kullanma anlamında bir ifadesi olmadığına ilişkin açıklaması (x)
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz önce yaptığım konuşmada 1970’te Adalet Partisinin ve CHP’nin
Parlamentoda olmasını kastetmiştim, oy kullanmak anlamında değil. Bunu
düzeltmek istiyorum ve 1970’te Adalet Partisinin oylarıyla o zaman DİSK’in
kapatılmasına yönelik kanun teklifi kabul edilmişti, arkasından 15-16 Haziran
direnişleri gerçekleştirilmişti. Bunu düzeltmek istedim.
Teşekkürler.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.37
(x) Bu açıklamayla ilgili ifadeler, bu Birleşim Tutanak
Dergisi’nin 96’ncı sayfasında yer almıştır.
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 22.48
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Gülşen ORHAN (Van),
Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
117’nci Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve 3 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Emniyet Teşkilatı
Kanunu ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve 3 Milletvekilinin; Kırşehir Milletvekili
Abdullah Çalışkan ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/702, 1/714, 1/865, 1/887, 2/646, 2/703) (S.
Sayısı: 508) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
İkinci bölüm 11 ila 20’nci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
isteyen Durdu Özbolat, Kahramanmaraş Milletvekili…
İkinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz isteyen Mustafa Kalaycı.
Sayın Kalaycı, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; temel kanun şeklinde görüşülmekte olan 508 sıra sayılı Bazı
Kanunlarda ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
görüşlerini açıklamak üzere huzurlarınızda bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Görüştüğümüz kanun teklifinin 18’nci maddesiyle 70 bin öğretmen
kadrosu ve 30 bin polis kadrosu ihdas edilmektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri olarak 29 Mart 2010
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verdiğimiz ve benim de
imzamın bulunduğu (2/646) esas no.lu Millî Eğitim Bakanlığında Sözleşmeli
Statüde Çalıştırılan Öğretmenlerin Memur Kadrolarına Atanması Hakkında Kanun
Teklifi, Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan görüşmelerde diğer tasarı ve
tekliflerle birleştirilerek görüşülmüştür. Ancak, ihdas edilen memur
kadrolarına sözleşmeli öğretmenlerin atanarak sözleşmeli öğretmen uygulamasına
son verilmesini öngören teklifimizdeki maddeler dikkate alınmamıştır.
Anayasa’nın 128’inci maddesinde “Devletin kamu iktisadi
teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre
yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli
görevler memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür.” hükmü yer
almaktadır.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4’üncü maddesinin (a)
bendinde de “Mevcut kuruluş biçimine bakılmaksızın devlet ve diğer kamu tüzel
kişiliklerince genel idare esaslarına göre yürütülen asli ve sürekli kamu
hizmetlerini ifayla görevlendirilenler bu kanunun uygulanmasında memur
sayılır.” denilmektedir. Asli ve sürekli görevler yürütmek üzere 190 sayılı
Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile kamu kurumlarına
memur kadroları ihdas edilmiştir. Bunların dışında kalan ve memurlar eliyle
gördürülmesi mümkün olmayan hizmetler için ise 657 sayılı Kanun sözleşmeli
personel istihdamını öngörmüş olup bu şekildeki istihdam şekli esasen istisnai
durumlara ilişkindir. Ancak, gelinen noktada bugün devletin asli ve sürekli
hizmetleri niteliğinde olan eğitim ve öğretim hizmetleri sözleşmeli personel
eliyle yürütülür hâle gelmiştir. Bir yandan öğretmen unvanı için kadrolar ihdas
edilip memur istihdam edilirken bir yandan da aynı unvanda sözleşmeli eleman
çalıştırılması Anayasa’nın 128’inci maddesine de aykırıdır.
Eğitim-öğretim hizmetleri için aslolan, hizmet ihtiyacının
memurlar eliyle yürütülmesi olduğundan, yeteri kadar kadro temin edilerek
eşitlik ve hakkaniyetli bir şekilde objektif esaslara uygun memur teminidir.
Geçen yıl Millî Eğitim Bakanı gerek Mecliste gerekse Kamu-Sen’e
bağlı Türk Eğitim-Sen yönetiminin kendilerini ziyaretinde sözleşmeli
öğretmenleri kadroya alacağı sözünü vermiştir. Yine, geçtiğimiz aylarda da
Maliye Bakanlığı ile çalışmaların yapıldığı, tasarının hazırlanmakta olduğu
belirtilmiştir, ancak bugüne kadar söz konusu tasarı Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunulmamıştır. 68 bin sözleşmeli öğretmen verilmiş olan sözün yerine
getirilmesini beklemektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak verdiğimiz kanun teklifimiz de,
yapılan bu uygulama nedeniyle kendilerinin bir kusuru bulunmayan sözleşmeli
öğretmenlerin mağduriyetinin giderilmesi ve mevcut uygulamanın Anayasa’ya uygun
hâle getirilmesi amacıyla 657 sayılı Kanun kapsamında sözleşmeli olarak çalışan
öğretmenlerin hemen memur kadrolarına geçirilmesini düzenlemektedir. Gerçekten
sözleşmeli öğretmenlerimizin bu sorununun giderilmesi gerekmektedir. Gerçi,
kadro sorunu yaşayan sadece sözleşmeli öğretmenler değil, ders saat ücretli,
vekâlet eden ya da usta öğretici gibi sıfatlarla öğretmenlik yapanlar da
bulunmaktadır. Yani farklı maaşlar, farklı statü, farklı özlük hakları,
açıkçası bir ayrımcılık yapılmaktadır. Bu, doğru değildir; öğretmenler arasında
böyle bir ayrımcılık yapmak doğru değildir. Gelin, bu uygulamayı düzeltelim.
Sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçirilmesini içeren kanun teklifimizde,
yapılacak intibak işlemlerine dair gerekli hükümler de yer almaktadır. Artık
daha fazla beklemeyelim, kanayan bu yarayı tedavi edelim. Böylelikle sizler de
sözünüzü yerine getirmiş olursunuz.
Bir diğer konu, sürekli bir umut içerisinde atanmayı bekleyen
öğretmen adaylarının sorunudur. 327 bin kişi atamayı beklemektedir. Gerçekten
de çok sıkıntıdalar, bunalımdalar; yaşları otuzu geçmiş, hâlen atanmayı
beklemektedirler.
Öğretmen açığımız, Millî Eğitim Bakanlığının verilerine göre 133
bin kişi düzeyindedir. Eğer emeklileri dikkate alırsak, okullaşma oranının
artacağını dikkate alırsak, okul öncesi eğitimi seksen bir ile
yaygınlaştırırsak bizim öğretmen açığımızın 150 binin de üzerinde olduğu
ortadadır. Bu kadar öğretmen açığı söz konusuyken, 327 bin öğretmen adayının
atanmayı beklemesi, mesleğini yapamaması AKP Hükûmetinin vurdumduymazlığını, iş
bilmezliğini, tutarsızlığını ve eğitim sisteminin plansız, programsız
yürütüldüğünü göstermektedir.
Bir diğer önemli sorun, öğretmenlerin ve eğitim çalışanlarının,
özellikle de emeklilerinin aylıklarının yetersiz olmasıdır. Öğretmenlerimizin
ve Millî Eğitim Bakanlığı teşkilatında çalışan diğer personelin özlük
haklarında mutlaka iyileştirme yapılmalıdır. Öğretmenler, aldığı aylıkla
geçimlerini temin edemediğinden ek işler yapmak zorunda kalmaktadır. Özellikle
de emekli olduktan sonra bağlanan emekli aylığı önemli oranda düştüğünden
emekli öğretmenler geçimini büyük güçlüklerle sürdürebilmektedir. Bu nedenle,
öğretmenlerin maaş ve diğer ödemelerinde iyileştirme yapılmasının yanı sıra
emekli aylığı hesabında dikkate alınmayan ek ders ücreti gibi ödemelerin de
emekli aylığına dâhil edilmesi için mutlaka gerekli düzenleme yapılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin 12’nci maddesinde 1479
sayılı Kanun’un mülga 50’nci maddesine göre belirlenmesi gereken sigortalıların
ödeyecekleri primler ile bağlanacak aylıkların hesabına esas gelir
basamaklarının kendinden önceki dönemde yürürlükte bulunan gelir basamakları
esas alınarak 1/4/2002-30/6/2002 döneminde yüzde
32,32; 1/7/2002-31/3/2003 döneminde yüzde 17,89; 1/4/2003-30/6/2003 döneminde
yüzde 20; 1/7/2003-31/12/2003 döneminde yüzde 16,5 oranında artırılarak
belirlenmesi ve bu dönemlerde 1479 sayılı Kanun’un 50’nci maddesinin ikinci
cümlesinin uygulanmaması hususları düzenlenmektedir. Teklifin
gerekçesinde 1479 sayılı Kanun’a tabi sigortalıların ödeyecekleri primler ile
bağlanacak aylıkların hesabına esas gelir basamaklarının belirlenmesi konusunda
Bakanlar Kuruluna yetki veren 1479 sayılı Kanun’un geçici 17’nci ve 4830 sayılı
Kanun’un 51’inci maddesinin (m) fıkrasının Anayasa Mahkemesi tarafından iptal
edilmesi üzerine çıkarılan (2002/3930) ve (2003/5471) sayılı Bakanlar Kurulu
kararlarının yasal dayanağı kalmadığı gerekçesiyle hukuksal boşluğun
giderilmesi için hazırlanan gelir basamaklarının yasal dayanağa
kavuşturulmasının amaçlandığı ifade edilmektedir.
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığınca yapılan 3 Haziran 2010
tarihli basın duyurusunda, bu maddede yapılan düzenleme ile ilgili bilgilere
yer verilerek kanun teklifinde yer alan geçici düzenlemenin bağımsız çalışan
sigortalılardan yani BAĞ-KUR’lulardan emekli olanlar bakımından bir aylık
artışı getirmemekte olduğu, aylıklar yönünden mevcut durumun devam ettirildiği
açıklanmıştır. Dolayısıyla o dönemlerde BAĞ-KUR emekli aylıklarına yapılan
fiilî zam oranları dikkate alınarak düzenleme öngörüldüğü, teklifin bu
maddesinin BAĞ-KUR emeklilerinin aylıklarında bir artış getirmediği ifade
edilmektedir. Böylelikle 2002 ve sonraki yıllarda emekli olan ve ileride emekli
olacak olan tüm BAĞ-KUR’luların emekli aylıkları yüzde 32,3-yüzde 118 aralığında artacağı yönünde kamuoyunda oluşan beklenti boşa
çıkmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kalaycı, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – “BAĞ-KUR emeklisine müjdeli haber”
şeklinde basında yer alan haberler Hükûmet üyeleri tarafından yalanlanmamıştır.
Sadece biraz önce okuduğum Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının duyurusu
İnternet sitesinde yer almıştır. AKP Hükûmeti BAĞ-KUR emeklilerinin umutlarını
bir kez daha yok etmiş, hayallerini yıkmış bulunmaktadır. Ancak maddede yer
alan kendinden önceki gelir basamaklarının esas alınacağı yönündeki ifade, bir
tarih verilmediğinden ileride hukuki ihtilaflara neden olabilecek niteliktedir.
Nitekim, sosyal güvenlik
alanında uzmanlığı her kesim tarafından kabul görmüş olan bir arkadaşımızın bir
ulusal gazetemizde yazdığı 4 Haziran 2010 tarihli makalede de Bağ-Kur emekli aylıklarının
2 katından fazla yükseltileceği belirtilmiştir. Yapılan bu değişiklik
sonrasında Bağ-Kur emekli aylıklarında kullanılan ve ileride de kullanılması
gereken gelir tablosundaki emekli aylığını belirleyen gelir basamakları 1
Temmuz-31/12/2003 dönemini kapsamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kalaycı, teşekkür ediyorum.
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – İkinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz isteyen Durdu Özbolat, Kahramanmaraş Milletvekili.
Buyurun Sayın Özbolat. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA DURDU ÖZBOLAT (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısıyla ilgili olarak
Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi en içten
duygularımla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz tasarı, ağırlıklı olarak emniyet ve millî
eğitim teşkilatlarımızı ilgilendiriyor. Tasarı kanunlaşırsa işsiz
gençlerimizden bir kısmına istihdam imkânı vereceğiz, 30 bin gencimiz polis
olacak. İmkânımız varsa bu sayıyı daha da artıralım. Birçok kurumda olduğu gibi
emniyet teşkilatımızdaki eleman sayısı da yetersizdir. Örneğin, Avrupa
Birliğine üye ülkelerde kişi başına düşen polis sayısı 250’yken bu sayı ülkemizde
301’dir.
Ülkemizdeki nüfus artış oranı Avrupa ülkelerinin çok üzerindedir.
Gerçi, Sayın Başbakana göre bu doğru değildir. Evlenen her çiftten 3 çocuk
isteyerek nüfusumuzu kendi istediği seviyeye getirmeyi hedefliyor ama nüfus
artış hızı çok çok fazla sayın milletvekilleri. Siz Başbakana inanmayınız.
Polisimizin yetki alanına giren alanlarda nüfus daha da
fazla. Bu durum bizlerin önüne öncelikle polis
sayımızı artırmak gibi bir zorunluluk getiriyor. Ayrıca, son dönemlerde 43 adet
yeni ilçe emniyet müdürlüğü kurulmuş, 84 yeni ilçeyle bazı alanlar jandarma
sorumluluk alanından polis sorumluluk bölgesine devredilmiştir. Sayıyı
artıralım, hiç beklemeyelim, buna itirazımız yok ancak itirazımız başka
konularda: Polis kadrolarını tespit ederken her zaman yaptığınız gibi
partizanlık yapmayınız, adaletli davranın, memleketimizin gencini “sizden”,
“bizden olmayan” diye ayırmayın. Gençlerin adalet duygusunu zedelerseniz
devlete olan güvenlerini de zedelersiniz.
Nicelik önemli sayın milletvekilleri ama nitelik de önemli.
Polislerimizin eğitimine önem verelim. Çağın gerektirdiği bilgiyi, beceriyi,
anlayışı genç polislerimize kazandıralım, meslekte olanlara da sık sık hizmet
içi eğitim programları uygulayalım.
Toplumsal olaylarda zaman zaman polisimizin uyguladığı orantısız
güç vatandaşın teşkilata olan güvenini sarsıyor. Bu kareler bir milletvekili
olarak bizleri rahatsız ediyor. Bundan birkaç ay önce Tekel işçilerinin ve
milletvekillerimizin maruz kaldığı şiddet hepimizin gözleri önünde. En son
Barış ve Demokrasi Partisi Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın uğradığı
şiddet nedeniyle hastanede yatmasına neden olan bu görüntüler ülkemize
yakışmıyor.
Değerli arkadaşlarım, buradan Sayın İçişleri Bakanına bir çağrı
yapıyorum: Ülkemizdeki polis sayısını Avrupa ülkelerindeki standartlara
ulaştırın, size destek verelim. Eğitimlerini de o standartlara ulaştırın Sayın
Bakan, ona da destek verelim. Emniyet mensuplarımızın maaşlarını da diğer
ülkelerdeki meslektaşlarının seviyesine yükseltin, ona da destek verelim. Ama teşkilatı
siyasileştirmeyin, zira halkımızda bu teşkilatımızın çok fazla siyasileştiği
yönünde bir algılama var.
Tasarının Millî Eğitim Bakanlığıyla ilgili kısmında ise Bakanlığa
70 bin öğretmen kadrosu veriliyor. Bu kadronun 25 bininin 2010 yılında kullanılması
öngörülüyor. Ancak, bu sayı 2010 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu’nun
öngördüğü 21 bin adet öğretmen atamasının dışında olacak. Tasarı kanunlaşırsa
bu yıl 46 bin öğretmen ataması yapacağız, buna itirazımız yok.
Sayın milletvekilleri, ne kadar çok gencimizi işsizlik batağından
kurtarırsak biz o kadar mutlu olacağız. Ben, 25 Ocak tarihinde, Sayın Millî
Eğitim Bakanına “Atama bekleyen kaç öğretmen var?” diye bir soru sormuştum.
Sayın Bakan bu soruya “
Yine Millî Eğitim Bakanlığının verilerine göre öğretmen açığıysa
133 bindir. Derslik başına düşen öğrenci sayısı ise okul öncesinde 21,
ilköğretimde 32, ortaöğretimde 33’tür ancak büyük şehirler ile Doğu ve
Güneydoğu Anadolu’da bu rakamlar daha da fazladır. Mesela bu sayı İstanbul’da
ilköğretimde 46, Şanlıurfa’da 53, Van’da 45’tir.
Öğretmen başına düşen öğrenci sayısıyla ilgili bazı
karşılaştırmalar yaptığımızda ise sayın milletvekilleri, ilköğretimde
Türkiye’de 22, Belçika’da 12,6; Macaristan’da 10,7; Portekiz’de 11,8; Avrupa
Birliğine üye ülkelerde öğretmen başına ilköğretimde 16, ortaöğretimde ise 13
öğrenci düşüyor. Ülkemizde 10 milyon 526 bin 695 öğrenci ilköğretimde, 3 milyon
639 bin öğrenci ise ortaöğretimde eğitim görüyor. Bu rakamları baz aldığımızda ülkemizdeki öğretmen açığı ilköğretimde
172.241, ortaöğretimde ise 73.068 olmak üzere toplam 245.309’dur. Konuşmamı
rakamlara dayandırarak belki biraz canınızı sıktım ama değerli arkadaşlarım,
tablo böyle. Şu anda atama bekleyen 350 bini aşkın öğretmen adayı ve onların
sıkıntılı aileleri bizlerden hamaset değil, çözüm bekliyor.
Eğitim sendikalarımızdan birinin bir basın açıklamasından ve
Ardahan Milletvekilimiz Sayın Ensar Öğüt’ün gündüz yaptığı açıklamalardan
aldığım bir bilgiyi dikkatinize sunmak istiyorum. Ardahan’da görev yapan 400
öğretmenden 60’ı eş durumu ya da benzeri nedenlerle tayin olunca, öğretmen
açığını kapatma konusunda Bakanlığımız da duyarsız kalınca şehrin Valisi ve
Emniyet Müdürü derslere üniversite mezunu polisleri sokmaya başlıyorlar.
Geçtiğimiz yıllarda da bu açığı kapatmak için, ilgili branşta formasyon şartı aranmaksızın yüksekokul mezunlarını
görevlendirerek imam öğretmen uygulaması başlatan yetkililer şimdi de polis
öğretmen uygulamasını başlatarak sorun çözmeye çalışıyorlar. Kabahat o şehrin
Valisinde, Millî Eğitim Müdüründe ya da Emniyet Müdüründe değil değerli
arkadaşlarım; kabahat, 21’inci yüzyılı yaşayan ülkemizin bu sorunları çözememiş
Millî Eğitim Bakanlığında; kabahat o Bakanlığın bağlı olduğu hükûmetlerde. 350
binin üzerinde işsiz öğretmen adayı varken, siz öğretmen açığını polisle,
imamla kapatmaya çalışın. Çok yazık!
Bakın, değerli milletvekilleri, Avrupa ülkelerinde gayrisafi yurt
içi hasılanın yüzde 5,5’i kamu eğitim harcamalarına
ayrılıyor. Bu oran nüfusun yüzde 31’i çocuk ve gençlerden oluşan Fransa’da
5,7’dir, bizde ise -ki, nüfusumuzun yüzde 47’si çocuk ve gençlerden
oluşmaktadır- 2,74’tür, bir önceki yıl ise 2,95’tir. Payı artıracağımıza
azaltıyoruz.
Şimdi bize diyeceksiniz ki: “Bütçe olanaklarımız bu kadar.”
Artırın değerli arkadaşlarım, iktidar değil misiniz? İşinize gelen konularda
“Avrupa Birliği hedefleri” diyeceksiniz, kanunları jet hızıyla çıkaracaksınız,
eğitim-öğretim söz konusu olduğunda “Bütçe olanakları bu.” diyeceksiniz.
Seksen yedi yıllık cumhuriyet, AKP İktidarı döneminde kadrolu
öğretmenlik, sözleşmeli öğretmenlik, vekil öğretmenlik, ücretli öğretmenlik,
polis öğretmenlik, imam öğretmenlik gibi öğretmenlik türleriyle tanıştı.
Mevsimlik işçi alır gibi öğretmen alıyorsunuz. Bu durum kaliteyi düşürmüyor mu?
Bundan vazgeçin değerli arkadaşlarım. Kaldı ki, bundan bir yıl önce Sayın Bakan
artık sözleşmeli öğretmen alınmayacağını, sözleşmeli öğretmenlerin tamamının
kadroya geçirileceğini söylemişti. O çocuklar daha ne kadar bekleyecekler Sayın
Bakan? 4 Haziran tarihinde 9.599 öğretmen ataması yapıldı. Şimdi bu ataması
yapılmayan öğretmenler bize soruyor, biz de size soruyoruz Sayın Bakan:
Bunların kaç tanesi sözleşmeli öğretmenlerden, kaç tanesi atama bekleyen
öğretmenlerden seçildi? Bundan sonraki öğretmen alımlarında bu işleyiş nasıl
olacaktır?
Benim, bu kürsüden Sayın Millî Eğitim Bakanı ve AKP
milletvekillerine bir önerim var: “Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu”
diye bir platform var, bu gençlerle biraz konuşun lütfen ya da kendinizi o
gençlerin anne babalarının yerine koyun, empati yapın
biraz. Mesela 2002 yılında mezun olup atanmayan beden eğitimi öğretmeni Hakan
Demirbanka’nın yerine koyun ya da Hakan’ın kendi çocuğunuz, kardeşiniz olduğunu
düşünün ya da 2000 yılında mezun olan Mustafa Kocabaş’ın yerine koyun kendinizi
ya da 2008 yılında mezun olan edebiyat öğretmeni Fırat Sarıpınar’ın, sınıf
öğretmeni Mutlu Kayıran’ın yerine koyun. Platformun verilerine göre ataması
yapılmadığı için intihar eden öğretmen sayısı 14. En son Bursa’da biyoloji
öğretmeni Fikret Ercan intihar etti. Yazık değil mi bu gençlere. Bunların böyle
bunalımlara girip hayatlarının baharında intihara sürüklenmeleri içinizi
acıtmıyor mu?
Ben, burada, Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir
sözünü hatırlatarak sözlerime son veriyorum: “Cumhuriyet Halk Partisi
iktidarında kadrolu-sözleşmeli öğretmen ayrımı olmayacak, atama bekleyen
öğretmenlerimizin tamamının da ataması yapılacaktır.” Bugünler de yakın sevgili
gençler.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özbolat.
İkinci bölüm üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz
isteyen Nezir Karabaş, Bitlis Milletvekili.
Buyurun Sayın Karabaş. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 508 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerine Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, yirmi maddelik bir tasarı ve tekliflerin içinde birçok
bakanlığı, komisyonu ilgilendiren maddeler var ancak tasarının özü öğretmen ve
polis atamalarıyla ilgili. Şimdi, tabii, birinci bölüm üzerine de, bu bölüm,
ikinci bölüm üzerine de birçok hatip dile getirdi, Türkiye’de hem resmî
rakamlara göre hem de eğitim alanında örgütlü olan sendikaların rakamlarına
göre 300 binin üzerinde atama bekleyen öğretmen var. Tabii bunların kurdukları
bir platform da var. Bir ara Sayın Başbakan “Ne demek ataması yapılmayan
öğretmenler?” demişti. Yani bu çok açık. Eğitim mezunu
olmuş, üniversiteyi okumuş, öğretmen olmaya hak kazanmış, atanıp öğretmenlik
yapmayı bekleyen kişiler... Ha, bunlar da örgütlü toplumun doğası gereği bir
araya gelip atamalarının yapılması, işsiz olan eğitimcilerin dayanışması
şeklinde bir yapı oluşturmuşlar yani bu çok açık.
Şimdi, tabii, daha önce dile getirdik çeşitli dönemlerde. Millî
Eğitim Bakanlığının kendisinin yaptığı iç denetim çalışması var, raporu var;
geçen yıl yapılmış, 133 bin öğretmen açığından bahsediyor. Yine, birçok alanda,
hizmetli, diğer alanlardaki açıklardan bahsediyor, geniş bir rapor ama
öğretmenler üzerindeki kısımla ilgili dile getirirsek geçen yıl Millî Eğitimin
kendisinin yaptığı iç denetim sonucunda 133 bin öğretmen açığı var. Tabii, bu
süre içinde yapılan öğretmen atamaları var ama bu sürede yeni yetişen, eğitim
çağına gelmiş öğrenci, okumaya başlamış öğrenci sayısını kıyasladığımız zaman
bu sayının düşmediğini, tam tersine yükseldiğini söyleyebiliriz. Ancak Türkiye’de çok ciddi bir öğretmen açığı olduğunu, yapılan,
atanan sözleşmeli öğretmen, vekil öğretmen, ek ders ücreti karşılığı öğretmen
uygulamalarına rağmen ciddi şekilde açık olduğunu hem Sayın Bakan hem Hükûmet
kabul ediyor ancak bunlar dile getirildiği zaman 2002’den sonra yapılan
öğretmen atamaları, 2002’den bu yana öğrenci sayısına düşen öğretmen sayısı,
2002’den bu yana derslik sayısı üzerinden hesap yapılıyor.
Şimdi, çağdaş dünyada, dünyanın sayılı ekonomileri arasında
olduğunu iddia eden bir hükûmetin yapması gereken, tüm alanlarda, özellikle
eğitimde mevcut tüm boşlukları, tüm açıkları kapatmak, herkesin eğitim ve
öğretim hakkını elde etmesini, eğitim ve öğretim yapabilmesi için bir okula,
bir dersliğe, bir öğretmene sahip olmasını sağlaması gerekiyor çünkü çağdaş
dünyada eğitim en temel insan hakkıdır, en temel insan haklarından biridir. Eğer bir insanı siz eğitimden mahrum bırakırsanız, diğer alanda,
demokrasiden, insan haklarından bahsetmenin çok anlamı kalmaz. Eğer sizin
eğitimde olması gereken, öğrencilere yetecek dersliğiniz yoksa,
eğer siz mevcut, okuyan, okullu olan öğrencilere yetecek kadar öğretmeniniz
yoksa, 2002’den bu yana ne kadar atama yapmışsınız, ne kadar derslik
yapmışsınız bunun hiçbir anlamı yoktur. Benim veya sizin, bir diğerinin çocuğu
okul okuyacak, onun okuması için derslik olmayacak, onu okutacak öğretmen
olmayacak ama siz diyeceksiniz ki: “2002’den önceki hükûmetler, iktidarlar,
Millî Eğitim bakanları bizden de daha az kişi okutmuşlar.” Yani bu gerekçeyi
hiçbir veli de kabul etmez, hiçbir çocuk da kabul etmez, uluslararası, dünya
standartlarına da uygun değil.
Şimdi, birçok zaman bunlar denildiği zaman bütçe önümüze
getirilir, imkânlar önümüze getirilir. Peki, hani biz dünyanın en büyük 16’ncı,
17’nci ekonomisiydik? Hani 2023 yılında ilk 10’un arasına girmeyi
hedeflemiştik, önümüze koymuştuk? Büyük olmak ne demektir? Eğer
bizler çocuklarımızın, okul okuması gereken çocuklarımızın eğitim görecekleri
sayıda okulu ve dersliği yapamıyorsak, eğer bizler okul okuması gereken
çocukların eğitimini karşılayacak, onları eğitecek sayıda öğretmeni
atayamıyorsak -ki üniversiteler açmışız, eğitim fakültelerini açmışız, insanlar
okumuş, buradan mezun olmuş, iş arıyor, feryat ediyor- biz bunları
atayamayacaksak büyük olmak, büyük ekonomilerin arasına girmek hangi anlamı
ifade ediyor, neyin büyüğü oluyoruz, hangi anlamda büyük oluyoruz, onun
açıklanması gerekiyor; Hükûmet tarafından açıklanması gerekiyor, Sayın Başbakan
tarafından açıklanması gerekiyor, Sayın Bakan tarafından açıklanması gerekiyor.
Tabii, veriler hep dile getirildi, eğitimle ilgili veriler
üzerinde konuşmaya ihtiyaç yok. Çok acil bir şekilde, 2010 yılı içinde,
sözleşmeli öğretmenlerin durumu hemen netleştirilmeli çünkü bu konuda hem Sayın
Başbakan hem Sayın Bakan hem Hükûmet yetkilileri defalarca açıklama yaptılar
bugüne kadar, geçmiş yıllarda “Biz en kısa sürede sözleşmeli öğretmenleri kadroya
geçireceğiz.” Yani 2010 yılı içinde sözleşmeli öğretmenlerin hepsinin kadroya
geçirilmesi gerekiyor ve bunun için bir çalışma yapılması gerekiyor.
Başta bizler olmak üzere, bu Parlamentodaki tüm
milletvekillerinin, 550 tane milletvekilinin destek vereceğini umuyorum ve
bunun dışında da kimse davranmayacak, bir an önce bunun öne alınması gerekiyor
ve bu kadroların, şu anda ihdas edilen kadroların dışında atanması gerekiyor,
bununla ilgili bir düzenleme yapılması gerekiyor. Yoksa 68 bin-70 bin civarında
sözleşmeli öğretmen var, bunların birçoğu KPSS sınavına girmiş veya yeniden
giriyor. Siz 25 bin tane öğretmen ataması yapacaksınız, birçoğu zaten
sözleşmeli, vekil veya ek derste çalışan öğretmenlerin arasında olacak, bu
açığı kapatmayacak. Siz 25 bin, 40 bin veya 50 bin tane öğretmeni atadığınız
zaman, bunların çoğunluğunu, yarısını en az, belki yarısından çoğunu bu tür
öğretmenler oluşturuyor ve o sayı kadar açık kalıyor yine, öğretmen açığı
kapanmıyor.
Tabii, bu arada emniyet teşkilatı için kadro ihdasıyla ilgili
konuya da değinmek istiyorum. Şimdi, bu tasarının gerekçesinde hem Hükûmetin
hem diğer milletvekillerinin, bu tasarıyı getirenlerin bir gerekçeleri var,
açıklama yapılmış -Sayın İçişleri Bakanımız da cuma günü yaptığı açıklamada
aynısını söyledi- diyor ki: Türkiye’de kişi başına düşen polis sayısıyla Avrupa
Birliğinde kişi başına düşen polis sayısını karşılaştırıyor. Tabii, o zaman
Sayın Bakan 200 binin üzerinde bir polisten bahsetti. Bu tasarıda 177 bin
öğretmenden bahsediliyor ve şu anda o dönemden sonra yapılan atamalar ve şu
anda ihdas edilen kadroları da aldığımız zaman, gerçekten kişi sayısına düşen
polis anlamında, 1 polise düşen kişi anlamında Avrupa Birliği standartlarını
yakalıyoruz.
Peki, şunu sormak istiyorum Sayın Hükûmete, İçişleri Bakanına ve
birlikte görüşüldüğü için Millî Eğitim Bakanına: Sizler millî eğitimde,
sağlıkta, diğer alanlarda, hukukta, diğer tüm alanlarda Avrupa Birliğinin hangi
standardını yakaladınız ki polis ataması ve ihtiyacıyla ilgili değerlendirme
yaptığınız zaman “Avrupa Birliği standardı” diyorsunuz ve bunu yakalamamız
gerektiğini söylüyorsunuz? Peki, eğitimde bu standartları hiç karşılaştırdınız
mı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Karabaş.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Şu anda Avrupa Birliği standartlarını bırakın, Avrupa Birliğinin
en geri ülkesine bile ulaşabilmemiz için mevcut, atanmayı bekleyen tüm
öğretmenleri atamamız gerekiyor, mevcut dersliklere on binlerce yeni derslik
eklememiz gerekiyor. Sağlıkta kişi başına düşen doktor sayısını Avrupa Birliği
standardına getirmemiz için Hükûmetin 2002’den bu yana kıyasladığı rakamların
kat kat üzerine çıkmamız gerekiyor. Yatak sayısı konusunda, diğer tüm alanlarda
bunları yapmamız gerekiyor. Tüm bunları yapmamışken elbette ki ihtiyaç sayısı
kadar polis atanır ama burada her alanda eksiklik varken diğer alanlarda siz
insanların yerleşebileceği, çalışabileceği alanları açmıyorken mühendisin,
doktorun, avukatın bile gelip polisliğe başvurduğu bir sistem, bir işleyiş iyi
bir işleyiş değil diyorum, hepinizi saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Karabaş.
İkinci bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Abdullah
Çalışkan, Kırşehir Milletvekili.
Buyurun Sayın Çalışkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Kırşehir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 508 sıra sayılı Bazı Kanunlarda ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin ikinci bölümünde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, emniyet teşkilatımız tüm kadrolarıyla
birlikte ülkemizde huzur ve güven içinde yaşayabilmemiz için büyük bir
özveriyle gece gündüz çalışmaktadır. Kentlerde artan nüfus artışı ve büyükşehir
sınırları içinde kalan jandarma sorumluluk bölgelerinin polis sorumluluk
bölgesine dâhil olması nedeniyle emniyet teşkilatımızın polis ihtiyacı hızla
artmıştır.
Avrupa Birliği ülkelerinde 1 polise 250 kişi düşerken ülkemizde bu
rakam 301’dir. Hükûmetimiz 2005 yılında ilgili kanunda yaptığı değişiklik ile
dört yıllık üniversite mezunlarının altı ay eğitim görerek hızla emniyet
teşkilatına katılabilmesinin önünü açmıştır. Bu sayede bugüne kadar yaklaşık 23
bin polis emniyet teşkilatına katılmıştır. 2010 yılında da 4.750 polisin yine
emniyet teşkilatına katılması planlanmaktadır.
Hazırlamış olduğumuz bu kanun teklifimiz ile erkek ve bayanlarda
yirmi yedi yaş olan yaş sınırı yirmi sekize çıkarılmakta ve askerliğini yapmış
erkekler için ise bu sınır otuz yaşa çıkarılmaktadır. Ayrıca toplam 30 bin
polis alınması için de kadro tahsis edilmektedir.
Diğer yandan, kanun teklifimiz ile polis memurları için kıdemli
başpolis memuru, başpolis memuru ve polis memuru şeklinde üç farklı rütbe esası
getirilmekte ve harp okulu öğrencileri gibi polis akademisi öğrencilerinin de
öğrenimleri boyunca yetim aylıklarının kesilmemesi sağlanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ’nin iktidara gelmesiyle eğitime
ayrılan bütçe ilk defa savunma harcamalarının önüne geçmiştir. 2002 yılından
bugüne kadar Türkiye genelinde 142 bin derslik yapılmıştır. Millî eğitimde
öğretmen ihtiyacını karşılamak amacıyla tamamen objektif esaslar üzerinden
bugüne kadar 264 bin kadrolu ve sözleşmeli öğretmenin ataması yapılmıştır.
Bu kanun teklifiyle öğretmen ihtiyacının karşılanması amacıyla
merkezî yönetim bütçe kanunlarına göre tahsis edilen atama izinleri dışında
Millî Eğitim Bakanlığının serbest öğretmen kadrolarından boş bulunan 25 bin
adet kadroya 2010 yılı içinde atama yapılması amaçlanmaktadır.
Ayrıca, Millî Eğitim Bakanlığının taşra teşkilatında kullanılmak
üzere, toplam 70 bin adet öğretmen kadrosu ihdas edilmektedir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde toplam 260 adet organize sanayi
bölgesi yer almaktadır. Bu kanun teklifi ile organize sanayi bölgelerinin
yönetim kurullarının seçildiği genel kurul toplantılarında temsilde adalet
sağlanarak tüm işletmelerin doğrudan veya temsilciler aracılığıyla seçimlere
katılabilmesinin önü açılmıştır. Buna göre, küçük sanayi sitelerinden oluşan
organize sanayi bölgeleri içinde bulunan küçük sanayi sitesi yapı
kooperatifleri, toplu iş yeri yapı kooperatifleri, işletme kooperatifleri, site
yönetimleri, imar planında yer alan ve her birinde bir işletmenin yer alacağı
en az 3 bin metrekare… 3 bin metrekareden küçük sanayi parseli şeklinde yer
almış en az 50 parsel malikinin kendi aralarında örgütlenmesi hâlinde bir
katılımcı olarak genel kurulda temsil edilmesi sağlanmıştır.
Diğer yandan, bu kanun teklifiyle organize sanayi bölgeleri içinde
yer alan kooperatiflerin üye sayılarına orantılı bir şekilde genel kurulda
temsil edilebilmesi de sağlanmıştır. Buna göre, tek bir kooperatif alanı,
içinde bulunduğu organize sanayi bölgesi alanının yüzde 60’ını geçmesi hâlinde,
bu organize sanayi bölgesindeki katılımcıların genel kurul temsilcilerinin her
100 üyesi için 1 kişi olarak tespit edilmesi ve temsilcilerin, site yönetimleri
ile kooperatiflerin yetkili organları tarafından seçilmesine imkân
sağlanmıştır.
Ayrıca bu kanun teklifiyle yeni kurulan organize sanayi
bölgelerinin gerekli şartları sağlayarak bir an önce genel kurul toplantılarını
yapıp yönetim kurulunu seçebilmesi için de gerekli olan şartlar
hafifletilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Çalışkan, lütfen tamamlayınız.
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Devamla) – Birçok organize sanayi bölgesi bu
mevcut şartları sağlayamadığı için hâlâ müteşebbis heyet tarafından idare
edilmektedir. Daha önce, organize sanayi bölgesinde kurulacak
tüm işletmelerin 2/3’ü üretime geçtiklerini belgeledikleri takdirde veya
bölgenin kredi borcunun tamamen ödenmesi durumunda genel kurul toplanabilirken
bu değişiklikle bölgede kurulacak tüm işletmelerin 2/3’ünün yapı kullanma izni
alması ve bunların da en az yarısının üretime geçtiğini iş yeri açma belgesiyle
belgelemeleri şartı getirilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun teklifimizin
yasalaşarak yürürlüğe girmesi ümidiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çalışkan.
Bölüm üzerinde şahsı adına söz isteyen Ferit Mevlüt Aslanoğlu,
Malatya Milletvekili.
Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; Sayın Bakanım -demin yoktunuz- bekçilerin hakkını veriyor
musunuz, vermiyor musunuz?
Şimdi, -demin hakikaten baktım, burada baktım göremedim, orada
baktım göremedim- çarşı ve mahalle bekçilerimize 2008 yılında bu yasayı
çıkarırken bu insanlara bu Meclis, o zaman burada olanlar şu sözü verdi mi
vermedi mi? “Ey bekçiler, biz size fiilî hizmet zammını vereceğiz.” dediniz mi
demediniz mi?
İki: “Yıpranma” dediğimiz yani “Yıpranmadan dolayı Sosyal Güvenlik
Kanunu’na bu maddeyi, ilave maddeyi koyacağız.” dediniz mi demediniz mi? Ama
bugüne kadar hep şunu söylediniz: “Sosyal Güvenlik Kanunu’nda polisler ve diğer
emniyet sınıfındaki hizmetler var, çarşı ve mahalle bekçileri ismi yok diye bu
yasayı uygulayamıyoruz.” dediniz.
Yine söylüyorum. Bu yasa, hem Sosyal Güvenlik Kanunu’nu hem de
emniyet sınıfımızın diğer bölümlerini ilgilendiren bir yasa. Tam yeri. Bu
nedenle, tek kelime soruyorum. Bugüne kadar bu insanları şöyle oyaladınız:
“Sosyal Güvenlik Kanunu’nda yok, yok, yok.” dediniz. Bir önerge verdim,
reddettiniz. Biraz sonra bir önerge daha geliyor, ondan sonra bir tane daha
geliyor, üç önerge daha gelecek. Ya Sosyal Güvenlik Kanunu’na koyun, çarşı ve
mahalle bekçilerimize fiilî hizmet zammını verin…
Sayın Bakanım, siz söz verdiniz. Burada konuşma yaparken sizin
tutanaklarınızdan çıkardım ben bunu.
Yine, bu insanlara o zaman yüzde 52 tazminat veriyordunuz ve yüzde
72’ye çıkaracağınızı ifade ettiniz ama her ne hikmetse yine bu arkadaşlarımızın
hiçbir şekilde sosyal hakları verilmedi.
Yani şunu söylüyorum arkadaşlar: 2008 yılında çıkarılan yasa bir
hiç yasa. Çarşı ve mahalle bekçilerimize çok güzel güller verildi ama bu güller
soldu, soldu. Bu nedenle, bir kez daha soruyorum Sayın Bakanım: Bu hakkı
verecek misiniz vermeyecek misiniz?
İki: Biraz da -Millî Eğitim Bakanım yok burada- şu usta
öğreticiler var arkadaşlar, bilmem bilir misiniz, usta öğreticiler. Yani biçki
dikiş öğretmeni, İngilizce öğretmeni -ne bileyim, başka- triko öğretmeni.
Özellikle halk eğitim merkezlerimizde usta öğretmenler var. Bunlar yıllardır
emek verirler, yıllardır özellikle yetişkin eğitiminde çok büyük emek verirler
ama bunlar sadece ücret alırlar. Ders ücreti dışında… Yirmi yıldır, yirmi beş
yıldır bu işi yapan usta öğreticiler var. Yazları çalışmıyor, hiçbir sosyal
hakkı yoktur yazları, sadece derse gittiğinde alırlar.
Değerli arkadaşlarım, bu ülkede özellikle kadınlarımıza yönelik bu
tür işlerde, beceri kazandırma kurslarında çok büyük emek veren usta
öğreticilere, bu insanlara Millî Eğitim Bakanlığı acaba ne zaman biraz bakacak? Bunların
sahibi yok, bunların hiçbir şeyi yok; sadece derse gidiyorlar, ücretlerini alıp
çıkıyorlar.
Değerli arkadaşlarım, yirmi yıldır, yirmi beş yıldır aynı işi
yapan ve çok büyük özveriyle özellikle yetişkinlerimize büyük hizmet veren bu
insanlarımızın önünde saygıyla eğiliyorum ama aynı saygıyı onların sosyal
hakları yönünde veremediğimiz için çok üzülüyorum. Özellikle Millî Eğitim
Bakanlığımızdan önümüzdeki süreçte mutlaka usta öğreticilerimiz konusunda
buraya bir yasanın gelmesi lazım.
Ayrıca Sayın İçişleri Bakanım, bekçilerle ilgili sizin grubunuzdan
-isim vermek istemiyorum- yasa teklifi veren, bu verdiğim önergelerle aynı
önergeyi veren… İçişleri Komisyonunda ve Plan ve Bütçe Komisyonunda sizin
milletvekillerinizin de kanun teklifleri var. Eğer istiyorsanız, eğer bunu biz
yaptık diyecekseniz, biz tüm önergelerimizi çekelim, o kanun teklifini veren
arkadaşım getirsin, yeter ki bekçilerin hakkını verin. Hak vermek bizim için
bir saygıdır. İlla biz yaptık demeyelim. Lütfen, sizin milletvekiliniz önergeyi
versin. O önergeye ben de imza atayım Sayın Bakanım.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’ün 72’nci maddesine göre verilmiş
bir önerge vardır, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
II. Bölüm üzerindeki görüşmelerin İçtüzük 72. maddesine istinaden
devam etmesini arz ederiz.
Oktay
Vural Şenol
Bal Beytullah
Asil |
İzmir İzmir Eskişehir |
Metin
Çobanoğlu Mustafa
Kalaycı |
Kırşehir Konya |
Gerekçe:
Polis ve öğretmenlerin sorunlarının ve çözüm önerilerinin
yeterince tartışılmasını ve daha uygun bir kanunun çıkarılmasını temin etmek
açısından görüşmelerin devamında fayda vardır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, yoklama talebimiz vardır.
BAŞKAN – Arayacağım Sayın İnce.
Yoklama talebi var.
Sayın İnce, Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu, Sayın Özdemir, Sayın
Süner, Sayın Atay, Sayın Köse, Sayın Çöllü, Sayın Güvel, Sayın Emek, Sayın Öğüt,
Sayın Halıcı, Sayın Arifağaoğlu, Sayın Köktürk, Sayın Barış, Sayın Özkan, Sayın
Hacaloğlu, Sayın Pazarcı, Sayın Çakır, Sayın Aydoğan.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve 3 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Emniyet Teşkilatı
Kanunu ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve 3 Milletvekilinin; Kırşehir Milletvekili
Abdullah Çalışkan ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/702, 1/714, 1/865, 1/887, 2/646, 2/703) (S.
Sayısı: 508) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, bölüm üzerinde on beş dakika süreyle
soru-cevap işlemi yapacağız. Sekiz dakika soru sorma süresi.
Sistemde silindi, Sayın Ağyüz, Sayın Akkuş, Sayın Asil, Sayın
Çalış, Sayın Sipahi ve Sayın Çelik sisteme girmişlerdi.
Sayın Ağyüz, buyurun.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, özellikle piyasa araçları, taksiciler arkadan,
habersiz plakaya ceza yazımından çok bezgin, “Trafik cezaları kazancımızın baş
ortağı oldu.” diyorlar, bu uygulamanın dürüstlüğüne de inanmıyorlar. Bunun
nedeni, niçini de iyi anlatılamıyor. Bu nedenle bir tedirginlik var. Bunun
çözümü için bir düşünceniz var mı?
Ayrıca polisimizin çalışma koşulları ve dinlenme yetersizliği çok
geri düzeyde. Ekonomik koşulların zorluğunun da polisimizi istemediği fevri
davranışlara ittiğini kabul etsek de toplumsal olaylarda acaba psikolojik bir
iticilik mi oluyor, yoksa bir yerden talimat alarak mı toplumsal olaylarda
baskıcı, önleyici, cebrî tedbirlerle polisimiz karşı karşıya kalıyor? Bu
insanlara da yazık, sağlık…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Akkuş…
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakan; son zamanlarda
polis karakollarına saldırının sıklaştığı ve birçok polisimizin yaralandığı
veya hayatını kaybettiği dikkati çekmektedir. Karakollara yapılan saldırılar terörün
şehirlere kaydırılacağının bir işareti midir? Bu olaylarla ilgili olarak ne
gibi önleyici tedbirler alıyorsunuz? Kendi karakolunda bile tehdit altında olan
polis, vatandaşı nasıl koruyacak?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Asil…
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, son günlerde PKK terör örgütünün saldırıları artmış,
siviller de terörün hedefi hâline gelmiştir. Son iki ayda 34 şehit verdik,
100’ün üzerinde güvenlik görevlimiz ve vatandaşımız da yaralanmıştır. Bu
artışın uyguladığınız açılım politikalarının ürünü olduğunu düşünüyor musunuz?
Bu olumsuzlukları ortadan kaldırma adına hangi tedbirleri almayı
düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Çalış, buyurun.
HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkan, teşekkürler.
Sayın Bakan, Türkiye'nin öğretmen açığı ne kadardır? Bu açığın ne
kadarını vekil öğretmenlik uygulamasıyla kapatıyorsunuz? Öğretmen açığı
kalıyorsa atama bekleyen öğretmen adaylarının niçin atamasını yapmıyorsunuz? Önümüzdeki
öğretim yılında öğretmen ihtiyacının tamamını kapatmakla ilgili herhangi bir
planınız var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Sipahi…
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben, Sayın İçişleri Bakanına daha önce sormuş olduğum bir soruya
cevap alamamıştım. Birinci sorum: Askerliğini yapmamış polis sayısı nedir?
Bununla ilgili bir çözüm düşünülmekte midir?
İkincisi: Şu andaki bazı kritik sınır bölgelerinde, ağır
silahlarla takviyeli askerî birliklerin bile zorlandığı bir ortamda, Avrupa
Birliğinin talepleri doğrultusunda, sınır güvenliği için daha değişik bir
yapılanmaya gidilmesi konusundaki inat ve proje sürdürülecek midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Çelik…
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Benim de bu 508 sıra sayılı Teklif üzerinde Sayın Bakana bir sorum
olacak. O da 55 bin kişiye yakın bir istihdam sağlayacak olan bu teklif
doğrultusunda henüz çalışmakta olan polis memurları ve öğretmenlerimizle ilgili
yeni bir mali düzenleme düşünülüyor mu? Çünkü bu teklifle böyle bir düzenleme
söz konusu değil.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bilindiği gibi geçen yıl ÖSYM tarafından yapılan
polislik giriş sınavlarında sorulan bazı soruların bir dershanenin deneme
sınavlarında sorulan sorularla aynı olduğu ortaya çıktı ve yapılan bu sınavlar
iptal edilmek zorunda kalındı. Sorum şudur: Bu soruları o dershaneye kim
sızdırmış ve bu sorular nereden çalınmıştır? Bunlarla ilgili herhangi bir işlem
yapılmış mıdır? Bundan sonra yapılacak polislik giriş sınavlarında vatandaşımız
ne kadar güvenli olabilir? Açıklarsanız sevinirim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Kaplan…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, YÖK’ün 17 Martta üniversitelere gönderdiği bölücü
faaliyetlerle ilgili eylem planı fişlemesi var mıdır? Onu soruyorum.
İkincisi: İçişleri Bakanlığınca yine bütün illere gönderilen
bölücü faaliyetlere yönelik eylem planı raporlarını ve fişlemeleri dört ayda
bir gizlilik kaydıyla toplamaya devam ediyor musunuz? Orada hâlâ Kürtçenin
eğitim dili olarak kullanılmasını isteyenleri fişliyor musunuz? Yine aynı
şekilde günlük yaşamlarında kullandıkları farklı dil ve lehçelerin öğrenimi
yapılırken bunların eğitim ve öğretim dili olmasına izin verilmemesi yönündeki
emir ve direktifleriniz geçerli mi? Bu ikisini Sayın Millî Eğitim Bakanına
sorduğumda “Yok. Böyle bir yönerge yoktur.” dedi. İçişleri Bakanlığının da
böyle bir fişlemesi, yönergesi yoktur…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ben gösteriyorum. Var mıdır, yok mudur?
Cevabını istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Sakık…
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan teşekkür ediyorum.
Ben de Sayın Bakanıma soruyorum: Birkaç kezdir yani sürekli
gündeme taşımamıza rağmen bir türlü sonuç alamadık. 1993’ten bugüne kadar,
evleri, köyleri yakılan mağdur insanlar var. Yani özel görüşmelerde de,
Parlamentodaki görüşmelerde de sürekli gündeme getirdik. Adına “sosyal devlet”
dediğimiz ama on yedi yıldır devlet güçleri tarafından yakılıp yıkılan bu
mağdur insanların mağduriyeti ne zaman giderilecektir? Orada sadece valinin
yetkisine terk edilerek bu işin olmayacağını hep söyledik. Devlet, gerçekten bu
yarayı bir an önce sarmalıdır. İnsanlar mağdurdur. Bu mağduriyetin giderilmesi
de bir lütuf değildir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, buyurun.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli milletvekillerimizin sorularına kısa kısa cevap vermeye
çalışacağım.
Birincisi, Sayın Ağyüz’ün, ticari araçlara veya araçlara trafik
tarafından arkadan ceza yazıp gönderilmesi konusunda şikâyetler var. O bizde de
var. Yeni bir genelge gönderildi Bakanlığımız tarafından, bu konuda belli bir
yeni düzenleme talimat olarak gönderildi birimlerimize.
Toplumsal olaylarla ilgili, doğrusu, burada tabii, değerli
milletvekilleri, güvenlik güçleri, mümkün olabildiğince, bu konuda, hukukun
içinde ve vatandaşlarımıza iyi muamele yapmaları yönünde hem eğitiliyor hem
uyarılıyor. Tabii, toplumsal olaylar zaman zaman zor olaylar. Bu sene,
bildiğiniz gibi gerek Nevruz kutlamalarında gerek 1 Mayıs kutlamalarında
Hükûmetimizin bu konudaki rahat tavrı zaten görüldü. Ama eğer bazı yerlerde
hâlen istenmeyen olumsuzluklar oluyorsa burada -ben geçen cuma günü de ifade
ettim- bizim şurada -sizin burada- yüce Meclisin huzurunda vatandaşlarımıza,
özellikle sivil toplum kuruluşlarına çağrımız, bu tür toplumsal gösteri,
toplantı, bildiri okuma gibi olaylarda veya teşebbüslerde mülki idareyle
irtibat kurmaları. Kendilerine yer tahsis edilir, güvenlikleri sağlanır,
yanlışlıklar önlenir. Böyle bir karşılıklı diyalogla daha iyi yürüyeceği
kanaatindeyiz. Yoksa, biz polisimizi katiyen… O konuda
zaten çok tedbirli görüyoruz. Şu son zamanlarda belki bir iki olay yansıdı ama
inanın genel manada polisimizin bu konudaki tutumu çok değişmiştir. Ama yine de
polis, jandarma büyük teşkilat, içinde hata yapanlar olabilir, yanlış yapanlar
kurumun tamamını temsil etmez, onlarla ilgili de gerekli işlemler yapılıyor.
Türkiye'nin öğretmen açığı ne kadar? Bazı sorularla ilgili tabii
şöyle biraz daha vakit kazanmak için pratik sorularla ilgili… Şu anda acil
ihtiyacı duyulan öğretmen sayısını 79 bin olarak Millî Eğitim Bakanlığımız bana
şu anda verdi. Bu ihtiyacın 40 bini 2010 yılı içerisinde karşılanacak.
Askerliğini yapmamış polis sayısı şu anda yaklaşık 32 bin
civarındadır ama tabii bunların hepsi aynı anda askere gidecek anlamında değil.
Görüşmelerimiz ve çalışmalarımız var. Yüce Meclise o tasarımızı getirme yönünde
çalışmalarımız var ama biraz daha olgunlaşması gerekiyor. Tabii silahlı
kuvvetlerimizle de bu konuyu görüşüyoruz. Orada da askerlikle ilgili bazı
değerlendirmeler var. Tabii polislerimizin zaten gördüğü eğitim, okulda gördüğü
eğitim bir anlamda askerlik eğitimi. Onun için bizim çalışmalarımız
polislerimizin askerlik yapmaması veya kısa bir askerlikten sonra görevinin
başına dönmesi şeklindedir. O çalışmamız sürüyor.
Burada, entegre sınır güvenliğiyle
ilgili… Değerli milletvekilleri, bu, tabii, sadece Avrupa Birliğinin, Avrupa
Birliği sürecinin bir gereği değil. Biliyorsunuz, orada bütün ülkeler bir sivil
entegre sınır yönetimi teşkilatı kurmuşlardır ama şunu
da burada ifade etmek istiyorum: Türkiye’de kapıların, havaalanlarının ve
limanların ve genel manada sınırımızın yönetiminde çok başlılık vardır,
sorunlar vardır. Bütün bunları da göz önüne alarak, biz şu anda bütün
kurumlarımızı kapsayan bir kurul oluşturduk Bakanlığımızın koordinasyonunda ve
sınır yönetimini, ülkemizin sınır yönetimini baştan sona gözden geçiriyoruz, entegre sınır yönetimi dediğimiz yapılanmanın hazırlıklarını
yapıyoruz. Bu konuda, tabii, uluslararası tecrübeleri de göz önünde tutuyoruz.
Polis sınavlarıyla ilgili Sayın Işık’ın sorduğu… Değerli
arkadaşlar, burada, konuşmalarda da polis alımında tarafgirlik vesaire gibi
ifadeler kullanıldı. Bu vesileyle ben polis alımıyla ilgili de sistemimizi
açıklamış olayım hem polis sınavlarıyla ilgili. Sayın Işık’ın ifade ettiği
sınavları ÖSYM yapmıştır. Şu anda Emniyet Genel Müdürlüğü veya Polis Akademisi
polis alımında, okullara polis öğrenci alımında sınav yapmıyor, ÖSYM yapıyor.
ÖSYM’nin yaptığı sınavlarda öyle bir sorun çıkmıştı. Tabii, onun soruşturması
da ÖSYM’ye ait ama o sınavlar iptal edildi ve tekrar yaptı sınavları. Bu sene
de yine ÖSYM bu sınavları yapıyor.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Vatandaşın polise güveni kalmadı.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) - Üniversite mezunu
polislerin alımında ise tamamen KPSS sınavı sonuçlarına göre polis alımı
yapılmaktadır. Yani bu sistemi bu şekilde açıklayalım, yoksa burada polisin
işte özel seçilmesi falan gibi ifadeler tabii yanlış ifadeler.
Burada Sayın Kaplan’ın ifade ettiği böyle bir eylem planından
bilgimiz yok. Fişleme falan gibi ifadeleri de tabii kabul etmiyoruz biz. Yani, Türkiye bir hukuk devleti. Bakın, Hükûmet olarak biz
hukuk devleti ve hukukun içinde olmayı çok önemli görüyoruz. Demokratikleşme,
bizim, bütün sorunlarda, bütün toplumsal sorunlarda yine çözüm yolumuz,
birileri bundan rahatsız olsa da, istemese de… Ki burada bir iki konuşma da
üzdü beni. Doğrusu kin ve nefret dolu konuşmalar. Bizim kinle, nefretle işimiz
yok. Biz, önce insan diyoruz, insan aziz diyoruz, demokratikleşme diyoruz, her
şey Türkiye’de konuşulacak diyoruz, her sorunu konuşarak çözeceğiz diyoruz.
Yine yöntemimiz bu, biz yine buna devam edeceğiz.
Ben, tabii, burada karakollarla ilgili, polis karakollarıyla
ilgili… Polis karakollarıyla ilgili bir saldırı olmadı mı? Ama polisimize
saldırı oldu biliyorsunuz. Tabii, terörün geneliyle ilgili olarak devletimizin,
Türkiye'nin, bütün kurumlarımızın çalışmaları ve hassasiyeti birlikte, büyük
bir koordinasyon içinde devam etmektedir. Bizim bu konudaki kararlılığımız
herkes tarafından bilinmektedir. O konuda benim daha fazla söyleyeceğim bir şey
yok ama bu soruların içinde ifade etmek istediğim, giderek biz polisimizde de o
büyük değişimi sağladık. Şu anda polisimizin yüzde 82’si üniversite mezunudur
ve geçen cuma günü konuşmamda da ifade etmiştim, şu anda kurumsal güven araştırmalarında
birinci sırada toplumun güvendiği ve başarılı bulduğu, polis teşkilatıdır.
Ayrıca, Türkiye İstatistik Kurumunun yaptığı yıllık araştırmada da
2009 yılı sonu itibarıyla hizmetler açısından yani Hükûmetimizin yürüttüğü
hizmetler açısından birinci derecede, en başarılı bulduğu asayiş hizmetleridir.
Bunu da bu vesileyle ifade etmek isterim.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Böylece ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.56
ON BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.08
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
117’nci Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.
508 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa, o maddeler
üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
11’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır. Geliş sıralarına
göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 Sıra Sayılı Bazı Kanun ve 190 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 11
inci maddesindeki öğrenim ibarelerinden önce gelmek üzere “eğitim ve”
ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay Akif
Akkuş Şenol
Bal |
Manisa Mersin İzmir |
Ahmet
Orhan Süleyman L.
Yunusoğlu |
Manisa Trabzon |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı teklifin 11 inci maddesindeki
teklifte yer alan “Polis Akademisinde” ibaresinin çıkartılmasını arz ve teklif
ederiz.
Hasip
Kaplan Osman
Özçelik M. Nezir
Karabaş |
Şırnak Siirt Bitlis |
Hamit
Geylani Sırrı
Sakık Pervin
Buldan |
Hakkâri
Muş Iğdır |
Özdal
Üçer |
Van |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Osman Özçelik, Siirt Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Özçelik.
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 580 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin 11’inci maddesi üzerine
verdiğimiz önergeyle ilgili söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
10’uncu maddede de benzer bir ekleme vardı 5510 sayılı Yasa’ya
“Polis akademisinde öğrenim görmekte olan öğrencilerin yetim aylıkları bu
öğrenimleri süresince kesilmeksizin ödenmeye devam edilir.” denmektedir.
Buradaki teklifimiz “polis akademisinde” sözcüklerinin çıkarılmasına
yöneliktir. Nedeni de şu: Anayasa’da eşitlik ilkesine aykırı bir tutum
görülüyor burada. Gerçi bir eşitlik sağlanmaya çalışılıyor. Harp akademilerinde
okuyanlarla polis akademilerinde okuyan yetimlerin yetim aylıklarının ödenmesi
konusunda bir eşitlik sağlanmaya çalışılıyor. Burada teklifimiz sadece polis
akademisinde ve harp akademilerinde okuyanlar arasında bir eşitlik sağlanması
değil, bu bölümün çıkarılmasıyla bütün yetimler arasında bir eşitlik
sağlanmasına yöneliktir. Bakın, on dokuz yaşında ancak bugün lise
bitirilebiliyor. Yetimler on sekiz yaşından sonra yetim aylıkları alamıyorlar.
Hiçbir kayba uğramadan liseyi bitirme yaşı on dokuza çıkmıştır. Üstelik
üniversiteye girme yaşı artık on dokuz değil. Biliyorsunuz, üniversitelerin
giriş sınavlarını birinci aşamada, birinci girişte kazanma olasılığı çok düşük.
Öğrenciler bir yıl, iki yıl hatta üçüncü yılda ancak üniversitelere
girebilmekte, girdiği üniversitenin, yüksekokulun, fakültenin öğretim süresine
de bağlı olarak yirmi beş yaşını doldurduktan sonra da okumaya devam
etmekteler. Yani tıp fakültesinde okuyan bir yetim eğer on dokuz yaşında
üniversiteye girmiş olsa bile öğrenimi bitmeden de yetim aylığı artık verilmez
hâle geliyor. Bunun sağlanması lazım. Bir ayrımcılığın
yapılmaması lazım. Sadece polis akademilerinde okuyanlara, sadece harp
akademilerinde okuyanlara bu yaş sınırının getirilmemesi iki kurum arasında
eşitlik sağlıyor ama geniş halk kitlelerinin ihtiyacı olan eşitliği sağlamıyor.
Burada dikkatimizi çeken şey, önemli olan şey, bir güvenlik anlayışının
hâkimiyeti söz konusudur. Yani “bu ülke bir güvenlik devleti mi olacak, bir
hukuk devleti, bir demokratik devlet mi olacak” anlayışının buraya
yansımasıdır.
Demokratik ülkelerde vatandaşlar arasında ayrım yapılmaz.
Demokratik ülkelerde güvenlik kurumlarının ayrıcalığı olmaz. Hatırlarsınız,
Zonguldak’ta grizu patlaması sonucu maden işçilerinin ölümü sırasında Sayın
Başbakan “Bu işin kaderinde var.” demişti. Eğer maden işçilerinin kaderinde
ölmek varsa ve bilinçli bir tercih yapılmışsa, yine güvenlik görevlilerinin de
herhâlde kaderinde aynı şey vardır, farklılık söz konusu olmamalıdır.
Ayrıca, biz, insanların yaptıkları işten dolayı da yaşamlarını
hiçbir şekilde kaybetmelerini arzulamayız. Yaşamlarını kaybedenler arasında da
bir farklılık konulmaması gerekir. Güvenlik devletiyle demokratik devlet
arasında önemli fark budur, vatandaşların tümüne eşit mesafede yaklaşılır.
İnsan haklarının güvence altına alındığı, refah toplumu, refah
düzeyinin yükseldiği ülkelerde güvenlikle, güvenlik harcamalarıyla bu alanlarda
yapılan harcamalar arasında ters bir orantı vardır. Bu ters orantı, eğer
güvenlik harcamalarında bir artış varsa insan hakları ihlallerinde yükseliş var
demektir, toplumsal barışta sorunlar var demektir, yine refah toplumuna
ulaşmada sorunlar var demektir. Güvenliğe harcadığınız paraları siz
demokratikleşmeye, insan haklarını güvence altına almaya yönelik
demokratikleşme girişimlerine harcarsanız güvenliğe daha az ihtiyaç
hissedersiniz. Güvenliğe ne kadar çok para yatırıyorsanız insan hakları
ihlalleri konusunda sorunlar yaşıyorsunuz demektir, toplumsal barışın
sağlanmasında ciddi sorunlar yaşıyorsunuz demektir, yine toplumsal refahın
yükselmesinde ve…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Özçelik, lütfen tamamlayınız.
OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) – Tamamlıyorum.
…refahın toplumun bütün kesimlerine eşit şekilde dağılımında
sorunlar yaşıyorsunuz demektir. Eğitime ne kadar çok önem verir yatırım
yaparsanız güvenliğe o kadar az yatırım yapma ihtiyacını hissedersiniz.
Demokrasiye ne kadar çok yatırım yaparsanız güvenliğe o kadar az yatırım yapma
ihtiyacını hissedersiniz. Burada sorun demokratik bir devlet mi olacağız, bir
polis devleti, bir güvenlik devleti mi olacağız tercihinin ortaya konmasıdır.
AK PARTİ İktidarı göründüğü kadarıyla bu geleneği değiştirmiyor.
Türkiye’yi bir güvenlik devleti olarak görüyor ve güvenlik harcamalarını,
sağlık harcamalarından, eğitim harcamalarından ve refahın toplumun tüm
kesimlerine eşit dağılmasına ilişkin yapılacak harcamalara tercih ediyor.
Üretimin artırılması için yapılacak yatırımlar araştırma geliştirme için
yapılacak harcamalar yerine güvenliğe yatırım yapmayı tercih ediyor, sorun
buradadır.
Biz bu maddenin kaldırılmasıyla, polis akademisinde okuyanların
yetim aylığı almasını engelleyici değil, eşitlik sağlamaya yönelik bir önergedir;
kabulünüzü bekliyor, saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özçelik.
SIRRI SAKIK (Muş) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunacağım, yalnız karar yeter sayısı
arayacağım.
Elektronik sistemle oylama yapacağız, iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
M. NURİ YAMAN (Muş) – Yeni kurallar mı koyuyorsunuz?
SIRRI SAKIK (Muş) – Gelsinler, otursunlar.
OKTAY VURAL (İzmir) – Burada yeterli sayı olmadığını görerek yapıyorsunuz.
Aslında bakmanız lazım, İç Tüzük’e aykırı hareket ediyorsunuz. Yeterli çoğunluk
yoksa “yoktur” diye hüküm vereceksiniz.
SIRRI SAKIK (Muş) – Siz tarafsınız. Gelsinler, otursunlar.
OKTAY VURAL (İzmir) – Bundan sonra her maddede ikişer dakika
vereceksiniz.
(Elektronik cihazla oylama devam edildi)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır ve
önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 Sıra Sayılı Bazı Kanun ve 190 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 11
inci maddesindeki öğrenim ibarelerinden önce gelmek üzere “eğitim ve”
ibarelerinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya)
– Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Sayın Başkanım,
katılamıyoruz ama bu vesileyle bir hususu da biraz önceki önergeyle ilgili,
sayın milletvekili, yanlış bilgi olduğu için düzeltme anlamında izin
verirseniz…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Harp okulları ve polis
akademilerine kaydolanlar, öğrenciler sigortalı duruma geliyorlar. Normal
olarak sosyal sigorta şemsiyesi altına girince yetim aylığı kesilir ama bu
düzeltmeyle, zaten önceden beri harp okullarında olan, polis akademileri için
de düzeliyor. Şimdi burada eşitlik, diğer üniversiteler, öğrenciler… Öyle bir
şey yok. Bütün üniversite öğrencileri eğer böyle bir şey alıyorlarsa kesilmez
yirmi beş yaşına kadar çünkü onlar sigortalı duruma gelmiyorlar. Onlarla ilgili
bir düzeltmeye gerek yok. Onlar çünkü zaten yirmi beş yaşına kadar alırlar yani
o açıklama baştan sona yanlış. Oradan da AK PARTİ Hükûmetinin, bilmem, işte
silahlanmaya, bilmem, güvenliğe harcamasına kadar uzanan bir yorum yapıldı;
bunu düzeltmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
Ve katılmıyoruz önergeye.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Önerge üzerinde söz isteyen Akif Akkuş, Mersin
Milletvekili.
Buyurun Sayın Akkuş. (MHP sıralarından alkışlar)
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 508
sıra sayılı, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin
11’inci maddesindeki değişiklik için verdiğimiz önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, yasanın bu maddesiyle, polis akademisi
öğrencilerinin de öğrenim süreleri boyunca yetim aylığı almalarının devam
etmesi istenmektedir. Burada sadece “öğrenim” denmiştir, “eğitim” ibaresinin
eklenmesi uygun olacağından, eklenmesi teklif edilmiştir.
Eğitim ve öğrenim polislik mesleğinde olduğu gibi, diğer
mesleklerin kazanılmasında da büyük bir önem arz etmektedir. Gençlerimizin herhangi
bir mesleğe sahip olmasında, ilköğretimden üniversiteye kadar öğretmen en
etkili eğitim-öğretim çalışanıdır. Bu yüzden, eğitim ve öğrenim konusunda
ortaya çıkabilecek her sıkıntının giderilmesi yerinde olacaktır. Biraz önceki
konuşmamda öğretmenlerin farklı statü ve kadroda görevlendirilmelerinin doğru
olmadığını belirtmiş ancak sözlerimi tamamlayamamıştım. Bu konuşmamda, eksik
kalan konuları yeniden ele almak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, biraz önceki konuşmamda belirttim,
öğretmenlerimiz kadrolu-sözleşmeli olarak ayrılmaktadır ve demiştim ki, kadrolu
öğretmenin elde ettiği imkânlar sözleşmeli öğretmenlerde yok, dolayısıyla
bunların sözleşmeli öğretmenlere de verilmesi gerekir demiştim ama tabii, bunu
tam belirtmemiştim. Kadrolu öğretmen herhangi bir sendikaya üye olabilirken,
sözleşmeli öğretmenin böyle bir hakkı söz konusu değildir. Askerlik dönüşü
göreve devam edememe endişeleri vardır yani sözleşmeli öğretmenken askere gitti
sonra geri döndü ama “Yerimiz yok, onun için siz öğretmenliğe devam
edemezsiniz.” denilebilir, bunu belirtmek istiyoruz.
Hizmet sözleşmelerinde her ayın 15’inde maaşın ödeneceği
belirtilmesine rağmen ülkemizdeki genel uygulamaya göre bu durum il, ilçe millî
eğitim müdürlüklerinin inisiyatifine bırakılmış olup
genellikle dört beş gün gecikilerek ödeme yapılmaktadır. Bu da, tabii, abes bir
şey çünkü bu öğretmenlerimiz, bu arkadaşlarımız öyle çok para da almıyorlar.
Aldıkları 3 kuruş zaten, bunu da dört beş gün geciktirme ile verirsek bu devlet
anlayışına pek de uygun…
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Bankalar…
AKİF AKKUŞ (Devamla) – Efendim?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen.
AKİF AKKUŞ (Devamla) – Anayasa’nın 42, 49, 50, 51, 52, 53, 55 ve
60’ıncı maddelerine açıkça aykırılık teşkil eden bu uygulamanın sona erdirilmesi,
sözleşmeli öğretmenlerin mesleki, sosyal ve özlük haklarının iyileştirilmesi ve
teminat altına alınması için gerekli yasal düzenlemelerin mutlaka yapılması
gerekir diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, ülke genelinde birçok okulumuz bugün
maalesef öğretmensizdir. Özellikle kırsal kesimde azalan öğrenci sayısıyla
birlikte birleştirilmiş sınıf sayısı artmakta ve ilköğretimde eğitimin kalitesi
gittikçe düşmektedir yani kırsal kesimden gelen çocuklarımıza verilen emek,
yapılan harcama bir yerde boşa gitmektedir. Birleştirilmiş sınıflarda bazen
1’inci, 2’nci sınıflar ve 3, 4, 5’inci sınıflar birleştirilmekte, bazen de beş
sınıf birleştirilerek bir öğretmenin eğitimine verilmektedir. Böyle bir
eğitimden nasıl bir sonuç alınacağı malumunuzdur. Böylece yetişmiş birçok
öğretmen adayı boş gezerken okullarda öğrenciler öğretmen beklemektedir.
KPSS imtihanı öğretmenler önünde büyük bir engeldir çünkü bu
imtihan branştan yapılmayıp branş dışı konulardan da
sorular içermektedir. Bu da fakülteyi bitirmiş genç insanlarımızın tekrar
dershaneye başvurmasına ve dershane öğrencisi olmasına sebep olmaktadır. KPSS
imtihanının bilgi ve beceriyi ölçecek şekilde düzenlenmesi daha gerçekçi olacak
ve branş öğretmenlerinden hak edenin daha önce
atanmasına yardımcı olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Akkuş, lütfen tamamlayınız.
AKİF AKKUŞ (Devamla) – Teşekkür ederim.
Aksi takdirde, şaibeler ve birtakım olumsuzluklar daima gündeme
gelecek, yetişmiş işsiz fakülte mezunu öğretmen adaylarını üzmeye devam
edecektir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin de üyesi olduğu OECD’nin
hazırlamış olduğu eğitim raporunda ülkemiz hemen her alanda maalesef sınıfta
kalmış durumdadır. Mesela öğretmenler ülkemizde 1.832 saat ders yaparken OECD
ortalaması 1.652 saattir yani öğretmenlerimiz 180 saatlik bir özveride
bulunmaktadır ama bunun karşılığını da hiçbir şekilde almamaktadır.
Dolayısıyla, millî eğitimdeki bu sıkıntıların bir an önce
aşılması, bir an önce giderilmesi ve millî eğitimde yaptığımız emeğin, masrafın
karşılığını almamız gerekir diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akkuş.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum...
III.- YOKLAMA
(MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL (İzmir) – Toplantı yeter sayısı istiyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Arayacağım Sayın Vural.
Aynı zamanda toplantı yeter sayısı arayacağım.
Sayın Vural, Sayın Bal, Sayın İnan, Sayın Uslu, Sayın Bulut, Sayın
Paksoy, Sayın Orhan, Sayın Asil, Sayın Özensoy, Sayın Kalaycı, Sayın Akcan,
Sayın Çalış, Sayın Doğru, Sayın Çelik, Sayın Varlı, Sayın Yunusoğlu, Sayın
Işık, Sayın Akçay, Sayın Sipahi, Sayın Yıldız.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve 3 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Emniyet Teşkilatı
Kanunu ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve 3 Milletvekilinin; Kırşehir Milletvekili
Abdullah Çalışkan ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/702, 1/714, 1/865, 1/887, 2/646, 2/703) (S.
Sayısı: 508) (Devam)
BAŞKAN – 11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
12’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır; gelişlerine göre
okutup aykırılıklarına göre işleme alıyorum.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı Bazı Kanun ve 190 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 12'inci
maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen geçici 27'nci maddenin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Geçici Madde 27- 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı Kanunun mülga
50'nci maddesine göre belirlenmesi gereken sigortalıların ödeyecekleri primler
ile bağlanacak aylıkların hesabına esas gelir basamakları kendinden önceki
dönemde yürürlükte bulunan gelir basamakları dikkate alınarak; 2002 ve 2003
yıllarında yılsonu tüketici fiyat indeksi artış oranı ile gayrisafi yurt içi hasıla sabit fiyatlarla gelişme hızı toplamı oranında
artırılarak belirlenir. Bu yıllarda 1479 sayılı Kanunun mülga 50'nci maddesinin
ikinci cümlesi uygulanmaz.”
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Şandır Akif
Akkuş |
Konya Mersin Mersin |
Yılmaz
Tankut Emin Haluk
Ayhan Ahmet Bukan |
Adana Denizli Çankırı |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı teklifin 12 nci maddesinin
teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan Hamit
Geylani Nuri
Yaman |
Şırnak Hakkâri Muş |
Akın
Birdal Sebahat
Tuncel Osman
Özçelik |
Diyarbakır İstanbul Siirt |
Sırrı
Sakık |
Muş |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Sırrı Sakık, Muş
Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; biraz önce
Sayın Başbakan buradaydı, keşke gitmeseydi. Bugün grupta yaptığı bir konuşmada
bütün siyasi partileri yan yana koyarak, Barış ve Demokrasi Partisini de
kastederek kandan, şiddetten beslendiğimizi söylüyor. Oysaki
çok haksız bir iddia. Biz hiçbir dönem kan ve şiddetten beslenmedik.
Bunu en iyi bilen Sayın Başbakandır.
Bu grupta oturan bütün arkadaşlarımız, yanı başında mücadele
arkadaşlarını ve ailelerinden onlarca insan kaybeden insanlardır. Bu kadar
acılı bir tablo içerisinden gelen insanlar hiçbir dönem kan ve şiddet üzerinde
politika yapmadı, yapmazlar da. Bunu iyi bilmelisiniz. Sizin topluma sunduğunuz
bir yol haritanız vardı. Sözüm ona yol haritası, sözüm ona bir çözüm
haritasıydı ama bu süreç içerisinde sorunun çözümüyle ilgili adım atamadınız.
Geçen yıl ağustos ayında, yine Sayın Başbakan grupta bir
konuşma yaparak, hatta Türkiye halkından ve bu ülkede bu savaşın mağdurlarından
özür dileyen bir konuşmaydı ve dönmüştü, bir seksen altı-seksen sekiz yıllık
süreç içerisinde toplumdan özür dilemişti ama ne yazık ki bunun gereğini
yapmadı, ne yazık ki bu sorunu kansız, şiddetsiz çözmek üzere topluma
vadettiği… Bunu hayata geçiremediği için yine
günah keçisi olarak Barış ve Demokrasi Partisini hedef tahtasına oturttu.
Şimdi buradan bütün Türkiye halkı bilmelidir: Biz sorunun kansız
ve şiddetsiz çözülmesinden yanayız. Sayın Başbakan da bilmelidir ki ölümden
yaşam doğmuyor, yaşama ölümle varılmıyor. Barış ve Demokrasi Partisi ilk günden
bugüne kadar sürekli barış ve demokrasiyi hep şiar gösterdi, bundan sonra da
böyle çalışmalarımız devam edecektir.
Size söyledik, sınır ötesi operasyonlar sorunu çözmüyor, sınır içi
operasyonlar sorunları çözmüyor; Kandil’i fethederek, Kandil’e operasyonlar
yaparak sorunlar çözülmüyor, Cudi’yi fethederek sorun çözülmüyor. Gelin Sayın
Başbakan, bizim yüreğimizi fethedin, gelin Diyarbakır’da Kürt halkının,
Muş’taki Kürt halkının yüreğini fethedin ama sizde bu cesaret, bu inanç yoksa
dönüp günah keçisi olarak bizleri topluma sunmayınız, söyledikleriniz doğru
değil. Burada hakkaniyet ve adalet yoktur. Bu savaşın mağdurları bizleriz yani
Genelkurmay Başkanının da yaptığı açıklamalarda, ölen 5-6 bin askerin ve
polisin dışında ölen bütün insanların Kürtlerden olduğunu söylüyor. 50 bin
insanın ölümünden bugün nasıl Barış ve Demokrasi Partisini sorumlu tutarsınız?
Allah aşkına, burada akıl ve mantık var mıdır? Burada sizi tatmin…
HALUK İPEK (Ankara) – Sayın Ayna ne dedi?
SIRRI SAKIK (Devamla) – Anlayamadım, özür diliyorum.
HALUK İPEK (Ankara) – Sayın Ayna ne dedi?
BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri…
SIRRI SAKIK (Devamla) – Pardon, anlayamadım, söyler
misiniz.
BAŞKAN – Sayın Sakık, lütfen Genel Kurula hitap eder
misiniz. Karşılıklı konuşmayın.
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Anlaşılacak bir şey söylemiyor zaten, siz
konuşun.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
Buyurun Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Şimdi, biz öfkemize yenilmeyeceğiz, sizin
de öfkenize yenilmenize müsaade etmeyeceğiz. Savaşı durdurmak yürek ister,
cesaret ister. Yani savaşı kışkırtarak aktörlük olmaz, barışı sağlayan aktörler
gerçekten tarihte yer alırlar. Eğer gerçekten Orta Doğu’da barışa
soyunmuşsanız, Filistin’de barış mücadelesini sürdürüyorsanız, kendi iç
barışınızla ilgili bir tek şey söylemezseniz kimse sizi ciddiye almaz. Onun içindir
ki uluslararası arenada sizin çok ciddiye alındığınızı kimse söyleyemez.
Biz hiçbir dönem sorunların şiddetle çözülmeyeceğini hep söyledik,
bundan sonra da söylüyoruz. Biz mecburuz ve mahkûmuz, bu sorunu çözmek
zorundayız. Siz sorundan ne kadar kaçarsanız kaçın bu sorunun çözüm yeri
Türkiye Büyük Millet Meclisidir, bu Parlamentodur ve bu Türkiye'nin
coğrafyasıdır. Onun için bu sorundan kaçamazsınız. Kaçarsanız ne olur? Geçmişte
de söyledik, kaçarsanız sonunuz DYP gibi olur, kaçarsanız sonunuz Anavatan
Partisi gibi olur, sonunuz, Türkiye’de bu Parlamentoda oturup ve şu anda tek
vekili olmayan siyasi partilere dönüşürsünüz. Onun için gelin, hep birlikte
sorunun çözümüyle ilgili ortak paydada buluşalım.
Birbirimizin değerlerine küfretmeyelim, birbirimizin değerlerini
yok sayarak sorunu çözemeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Burada çıkıp Kürtlerin değerlerine hakaret
etme hakkı kimsede yok. Biz nasıl ki dönüp bazı Türki
cumhuriyetlerindeki liderlere ve aktörlere bir şey demiyorsak burada hiç
kimsenin de dönüp Kürt siyasetçilerine, Kürt değerlerine hakaret etme hakkı
yoktur. Bu hakkı kimse size vermez. Eğer bu ülkede Kürtlerle barış ve kardeşlik
içerisinde yaşamak istiyorsanız dilinize dikkat etmelisiniz. Kimse burada
efendi, diğerleri de köle değil ve burada bir daha bizim değerlerimize kimsenin
dil uzatmasına da müsaade etmeyeceğiz.
İyi akşamlar diliyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Sakık.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı Bazı Kanun ve 190 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 12'inci
maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen geçici 27'nci maddenin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Geçici Madde 27- 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı Kanunun mülga
50'nci maddesine göre belirlenmesi gereken sigortalıların ödeyecekleri primler
ile bağlanacak aylıkların hesabına esas gelir basamakları kendinden önceki
dönemde yürürlükte bulunan gelir basamakları dikkate alınarak; 2002 ve 2003
yıllarında yılsonu tüketici fiyat indeksi artış oranı ile gayrisafi yurt içi hasıla sabit fiyatlarla gelişme hızı toplamı oranında
artırılarak belirlenir. Bu yıllarda 1479 sayılı Kanunun mülga 50'nci maddesinin
ikinci cümlesi uygulanmaz.”
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mustafa Kalaycı, Konya
Milletvekili.
Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 508 sıra sayılı Bazı Kanun ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesiyle
ilgili vermiş olduğumuz önerge hakkında Milliyetçi Hareket Partisi adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin 12’nci maddesinde yer
alan düzenleme, Anayasa Mahkemesi kararının gerekçesini karşılamamaktadır.
Şöyle ki, BAĞ-KUR sigortalılarının ödeyecekleri primler ile bağlanacak
aylıkların hesabına esas gelir basamaklarının belirlenmesi konusunda Bakanlar
Kuruluna yetki veren 1479 sayılı Kanun’un geçici 17’nci maddesi ve 4833 sayılı
Kanun’un 51’inci maddesinin ilgili hükmü Anayasa Mahkemesi tarafından iptal
edilmiştir. Bunun üzerine, bu yetkiye dayanarak Bakanlar Kurulu kararları ile 1/4/2002-31/12/2003 tarihleri arasında aylıklar ve primlerle
ilgili belirlenen oranlar yasal dayanaksız kalmıştır.
Getirilen düzenlemede, fiilen o dönemde Bakanlar Kurulunca verilen
artışlar kanuna geçici 27’nci madde olarak eklenmektedir yani Anayasa Mahkemesi
geçici 17’nci maddeyi iptal etmiş ama bir anlamda arkadan dolaşılarak aynı
husus geçici 27’nci madde olarak kanuna eklenmiştir.
Değerli milletvekilleri, emeklilerin aylığı geçimini sağlamaya
yetmemektedir. Emekliler çalıştığı onca yıla rağmen, bir ev sahibi
olamamaktadır. Emekliler kredi kartı ve banka kredisiyle borçlanarak
yaşamaktadır. AKP Hükûmeti sayıları 9,2 milyonu aşan emekli, dul ve yetimleri
sürekli hüsrana uğratmakta, büyük bir aldatmacaya konu etmektedir.
Geçen yıl bizzat Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından
emekli aylıklarında intibak çalışması yapıldığı açıklaması yapılmış, aylarca
yazılı ve görsel medyada yer alan haberler emeklilerimizi umutlandırmıştı. Yıl boyunca, en düşük emekli aylığının 850-900 lira olacağı, emekli
aylıklarının 500 lira artacağı, daha sonra yine emekli aylıklarının en az 100
TL artacağı haberleri yazılı ve görsel medyada yaygın biçimde yer almış, bu
yılın başında da emekli aylıklarında yapılacak artışların 5 Ocak 2010 tarihinde
Başbakan tarafından AKP grup toplantısında açıklanacağı belirtilmiş, böylelikle
emekli, dul ve yetimler, aylıklarında yüksek artış yapılacağı beklentisi içine
sokulmuştur.
Bu haberler ne Sayın Başbakan ne de Hükûmet yetkililerince tekzip
edilmemiştir ancak emeklilerin umutla bekledikleri intibak yasası söz verildiği
hâlde rafa kaldırılmış ve ilave maaş artışı düşük düzeyde kalmıştır. İntibak
yasasıyla ilgili olarak bir çalışma başlatıldığını söyleyip emeklileri aylarca
umutla beklettikten sonra “İşin içinden çıkamadık, altından kalkamıyoruz.” gibi
bahanelere sığınıp “Bundan vazgeçtim.” demek açıkçası devlet adamlığı
ciddiyetiyle bağdaşmamıştır. Emeklilerimiz AKP Hükûmeti tarafından sürekli
aldatılmaktadır. Hükûmetiyle, Başbakanıyla ve bakanıyla tam bir sorumsuzluk
örneği ortaya konulmaktadır. Şimdi de banka promosyonlarıyla
emeklilerimiz aldatılmak, avutulmak istenmektedir.
Değerli milletvekilleri, bugünlerde biliyorsunuz enflasyon farkı
nedeniyle maaşlarda artış olacağı haberleri basınımızda yer almaktadır. Esasen
emeklilerimize gelecek bir enflasyon farkı artışı söz konusu değildir, BAĞ-KUR
ve SSK emeklileriyle ilgili yılbaşında yapılan düzenlemede bu husus açıkça
hükme bağlandığından, bir enflasyon farkı almaları söz konusu değildir. Bu
nedenle burada bir aldatma söz konusudur. AKP Hükûmeti, 2010 yılı bütçesinin
yasalaşmasının hemen ardından sağanağa dönüşen vergi ve zam yağmuru ortaya
koymuştur. Dolayısıyla, emekliler daha maaş farklarını bile alamadan AKP
Hükûmeti yaptığı zamlarla bu artışlara el koymuştur, kaşıkla vermiş, kepçeyle
geri almıştır. AKP Hükûmeti döneminde fakirlik meslek olmuştur, yoksulluk
emeklilerin kaderi olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kalaycı, lütfen tamamlayınız.
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – AKP Hükûmetinin bütçe imkânlarını
bahane göstermeye hakkı yoktur, yedi yıl sekiz aydır ülkeyi yöneten AKP
zihniyetidir, bütçe imkânı yoksa bu da AKP’nin başarısızlığının ve
beceriksizliğinin bir göstergesidir. Bugün toplumun büyük kesimi geçim
sıkıntısı çekiyorsa, işini kaybettiyse, işleri kötü gidiyorsa ve borçtan ve
işsizlikten bunaldıysa bunun müsebbibi de, mimarı da AKP hükûmetleridir. Bugün
işsizliğin markası AKP’dir, yoksulluğun markası AKP’dir.
Sayın Bakan, son olarak emniyet mensuplarımızla ilgili bir soru
sormak istiyorum. Bilindiği üzere İstanbul, Ankara, İzmir il emniyet
müdürlerimizin ek göstergesi 4.300, diğer illerimizinki 3.600’dür. Bugün bir
denetim elemanının, bir uzmanın ve bir kıdemli başçavuşun ek göstergesi
3.600’dür. Dolayısıyla, binlerce personeli olan emniyet il müdürlerimizin ek
göstergesinin artırılması konusunda bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kalaycı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum…
III.- YOKLAMA
(MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL (İzmir) – Toplantı yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Yoklama talebi vardır.
Önce isimleri belirleyeceğim: Sayın Bal, Sayın Vural, Sayın İnan,
Sayın Kalaycı, Sayın Uslu, Sayın Özensoy, Sayın Bulut, Sayın Ertuğrul, Sayın
Çalış, Sayın Doğru, Sayın Asil, Sayın Işık, Sayın Yunusoğlu, Sayın Çelik, Sayın
Akcan, Sayın Tankut, Sayın Korkmaz, Sayın Ural, Sayın Sipahi, Sayın Çobanoğlu.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
4.- Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve 3 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Emniyet Teşkilatı
Kanunu ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycı ve 3 Milletvekilinin; Kırşehir Milletvekili Abdullah Çalışkan
ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/702, 1/714, 1/865, 1/887, 2/646, 2/703) (S. Sayısı: 508)
(Devam)
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 12’nci madde kabul edilmiştir.
13’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır; geliş sırasına göre
okutup, aykırılıklarına göre işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı teklifin 13 ncü maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan “Kıdemli başpolis memuru” ibaresinin “Kıdemli Amir”
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan Hamit
Geylani Nuri
Yaman |
Şırnak Hakkâri Muş |
Osman
Özçelik Akın
Birdal Sırrı
Sakık |
Siirt Diyarbakır Muş |
T.B.M.M. Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı yasa tasarısının 13. maddesinin
(4) numaralı sırası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Saygılarımızla.
(4) Kıdemli başpolis memuru, baş polis memuru, polis memurları ve
çarşı ve mahalle bekçileri.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Kemal Demirel Fatih Atay |
Malatya Bursa Aydın |
Hulusi
Güvel Tayfur
Süner |
Adana Antalya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 13 üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 13- 08/06/1949 tarih ve 5434 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı kanunun 40 ıncı maddesinin (ç) bendinin
“Emniyet mensupları” başlıklı (2) numaralı alt bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
II – Emniyet mensupları:
1- Birinci ve ikinci sınıf emniyet müdürleri 60
2 - Üçüncü ve dördüncü sınıf emniyet müdürleri ile emniyet
amirleri 58
3- Başkomiser, komiser ve komiser yardımcıları 56
4- Kıdemli Başpolis ve Başpolisler 54
5- Polis memurları 52
Reşat
Doğru Hasan
Özdemir M. Akif
Paksoy |
Tokat Gaziantep Kahramanmaraş |
Beytullah
Asil Hasan
Çalış |
Eskişehir Karaman |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen?
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Reşat Doğru, Tokat Milletvekili.
Buyurun Sayın Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 508
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 13’üncü maddesi üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifi ile “polis memuru” rütbesi “kıdemli başpolis”,
“başpolis memuru”, “polis memuru” şeklinde sınıflandırılmakta ve “polis memuru”
rütbesinin meslek derecesi ve görev unvanları yeniden düzenlenmektedir.
Verdiğimiz önerge ile yaş sınırını artırıyoruz. Tabii, çıkarmış olduğumuz kanun
bir torba kanun niteliğindedir. Bu kanunla -birçok, öğretmenlerden tutun da
polisine kadar, yeşil kartlısından tutun da emeklilerine kadar hepsinde-
çeşitli kanunlarda değişiklik yapıyoruz.
Hükûmet tarafından getirilen kanunlar tam olarak iyice
tartışılmadan çıkartılmış olduğu için zaman içerisinde ihtiyaca binaen
defalarca çeşitli değişiklikler yapmak mecburiyetinde kalınıyor. Hâlbuki bunlar
en iyi şekilde değerlendirilmiş olsa, ondan sonra, tartışıldıktan sonra getirilmiş
olsa belki de Meclisin gündemini bu kadar doldurmamıza gerek kalmaz.
Şimdi de bu kanunla da polislerimize yeni kadrolar veriyoruz, bazı
yeni imkânlar sağlamaya çalışıyoruz, yine, öğretmenlerimize çeşitli imkânlar
sağlamaya çalışıyoruz. Ülkemizde memurlarımız içerisinde bulunan
öğretmenlerimiz olsun, polislerimiz olsun Meclisimizden, Türkiye Büyük Millet
Meclisinden çok önemli kanunların çıkmasını bekliyorlar. Şu an itibarıyla
öğretmenlerimiz büyük bir geçim sıkıntısı içerisindedir. Polis memurları aynı
şekilde çok büyük geçim sıkıntısı içerisinde, ağır şartlar içerisinde çalışıyor
olmalarına rağmen çalışmalarının karşılığını alamamaktadırlar.
Bu mealde de diğer sosyal katmanlar gibi hepsinin büyük bir
beklentisi vardır. Bakınız, şu anda, çiftçi çok zor durumdadır. Çiftçi
kardeşlerimiz, köylülerimiz “Acaba ne ekelim de biz bu sene para kazanalım,
çocuklarımıza imkân sağlayalım?” mücadelesi içerisindedirler.
Ayrıca bu yıl içerisinde de özellikle havanın iyi gitmemesinden
dolayı dolu afeti meydana gelmiş, dolu afeti de köylümüzü bir kez daha
vurmuştur. Bakınız, şu anda, Tokat ilinde geçmiş olduğumuz günler içerisinde
Kazova bölgesinde, Güryıldız’da, Büyükyıldız’da, Çerçi köylerinde, Söngüt
köylerinde dolu afeti münasebetiyle neredeyse tamamen ürünlerin yok olduğu bir
durumla karşı karşıya kalınmıştır. İnsanların hepsi, “Acaba afet kararnamesi
nasıl çıkacak? Afet kararnamesinden ben nasıl faydalanacağım?” şeklinde bir
beklenti içerisindedir. Hükûmetten de bu yönlü bir kanun teklifinin en azından
Meclis tatile girmeden çıkmasını bekliyorlar. Afet kararnamesinde tabii, şu
andaki, “tarım sigortası” diye bir tabir var. Tarım sigortasının da yapılmamış
olduğunu söylemek mecburiyetindeyiz. Tapulardaki sorunlar münasebetiyle, tapu
olmadığından çiftçilik sözleşmeleri yapılamıyor, dolayısıyla da sigorta
yapılamıyor. Bu mealde de “Acaba, afet kararnamesinden o yönde bir çalışma mı
yapılacak veyahut da diğer yönlerden nasıl destek olunacak?” şeklinde beklenti
vardır.
Aynı şekilde, emeklisinden tutun da esnafına kadar, sosyal
katmanların hepsinin de Hükûmetten çok önemli beklentiler içerisinde
bulunduğunu söylemek istiyoruz.
Tabii, şu anda çıkarmış olduğumuz bu kanunla beraber, polis
kardeşlerimize, bir noktada, onların durumlarının iyileştirilmesi noktasında
bir çalışma yapıyoruz ancak polislerimizin başka beklentileri de vardır.
Bakınız, şu an itibarıyla, polis memurlarından yüksekokulu bitirenler 1’inci
dereceye kadar düşemiyorlar. Bununla ilgili bir kanun teklifi hazırlayıp
yaklaşık olarak üç ay önce Türkiye Büyük Millet Meclisine sunmuştuk ancak o
kanun teklifimiz hâlâ görüşülmemiştir. Polis memurlarından epey bir yekûn
teşkil eden bu gruba da en azından bu kanun içerisinde bir yer verilmiş
olsaydı, tahmin ediyorum ki o insanların da mağduriyetleri giderilmiş olurdu.
Tabii, “polis memuru” derken… İnsanlarımızın güvenliği olmadan,
insanlarımızın can güvenliği olmadan hiçbir şeyin yapılması mümkün değildir. Şu
anda, ülkemizin dışında, Türk soylu Kırgızistan’da maalesef çok kötü olaylarla
karşı karşıyayız. Mesela orada, şu anda, can güvenliği yoktur, insanlar
birbirlerini öldürmektedir. Özbek kardeşlerimiz ile Kırgızlar çeşitli tahrikler
neticesinde, özellikle etraflarındaki çeşitli oyuncuların, senaristlerin,
onların taktikleri ve stratejileri neticesinde onlar tahrik edilmişler ve şu
anda da büyük bir katliamla karşı karşıya bulunuyoruz. Binlerce insan,
neredeyse yaklaşık olarak bine yakın insan öldürülmüş durumda. Yine, yüz
binlerce, yüz binin üzerindeki insan da öz topraklarından kopartılmış ve başka
yerlere göç etmek mecburiyetinde kalmıştır. İşte bakınız, şu anda, can
güvenliğinin nereye gelmiş olduğunun bir göstergesidir.
Yani, şu anda, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, yüce Türk
milleti olarak, büyük Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak Kırgızistan’a da
yardım etmek mecburiyetindeyiz. Nasıl Gazze hassasiyetimiz varsa, İslam
ülkelerindeki hassasiyetlerimiz varsa, aynı şekilde, Türk dünyası üzerinde de
hassasiyetimiz olması gerekmektedir çünkü Özbek Türk’üyle Kırgız Türk’ü çeşitli
oyunlarla karşı karşıya getirilmişlerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Doğru, lütfen tamamlayınız.
REŞAT DOĞRU (Devamla) – O insanların yürekleri yanmıştır. Orta
Asya’da şu anda büyük bir oyunun parçasını görüyoruz. O mealde de geçmişteki
Fergana olaylarının bir benzerini yani Ahıska Türkleriyle Özbekler arasındaki
olayların bir benzerini burada yaşıyoruz. Ondan dolayı da acilen Hükûmetin,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin o olaylara müdahale etmesini, oradaki
kardeşlerimizin yarasının sarılması noktasında bazı çalışmalar yapmasını
bekliyoruz. Tabii, işte can güvenliğinin nereye gelmiş olduğunun bir
göstergesidir. Yani ondan dolayı da polis teşkilatlarımıza çok önem verilmeli,
onların istemiş olduğu kanunlara veyahut da beklentilerine cevap verilmelidir.
Ben, önergemizin kabul göreceğini bekliyor, yüce Meclisi en derin
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Doğru.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M. Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı yasa tasarısının 13. maddesinin
(4) numaralı sırası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Saygılarımızla.
(4) Kıdemli başpolis memuru, baş polis memuru, polis memurları ve
çarşı ve mahalle bekçileri.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz ne yazık ki.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Malatya Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlu.
Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; maddeyi okuyorum. Emekli Sandığı Kanunu’nda II numaralı tabloda
emniyet mensupları sayılıyor. II numaralı tablo, Emekli Sandığı Kanunu II
numaralı tablo “Emniyet mensupları…” diye başlıyor eski şekli ama yeni şekil
getiriyor, emniyet mensuplarının içine “Kıdemli başpolis, başpolis ve polis”
diyor. Şimdi, soruyorum: Çarşı ve mahalle bekçileri emniyet mensubu mudur,
değil midir? Emniyet mensubu sayıyorsanız önergeyi kabul edin, saymıyorsanız
“Saymıyorum.” deyin, biz de artık bu mücadeleyi vermeyelim. Onlara da “Emniyet
mensubu saymıyoruz.” deyin. “Biz geçen sene onları emniyet sınıfına aldık ama
hata yapmışız, emniyet sınıfından değil bunlar.” deyin. O zaman ne gereği var,
niye bu kadar bizi uğraştırıyorsunuz ya? Eğer emniyet mensubuysa burada Emekli
Sandığı Kanunu açık, II numaralı tablo, şunlar şunlar şunlar, geliyor geliyor,
çarşı ve mahalle bekçisi yok. Ha bunlar emniyet mensubu mu değil mi? “Hayır,
değil.” açık açık “değil” diyorsanız biz de boşuna uğraşmayalım. O zaman, tüm
çarşı ve mahalle bekçilerinin tüm vebali sizin üzerinizde olsun.
İki: Yine aynı şekilde, muhtarlara sekiz senedir söz verdiniz,
sekiz senedir. Artık “muhtar” lafını burada etmek istemiyorum çünkü artık
inanmıyorum. Artık, muhtarlar da size inanmıyor.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) -
Yoklama istiyoruz efendim.
BAŞKAN – Yoklama talebi var bu arada.
Önce isimleri belirliyorum: Sayın Hamzaçebi, Sayın Aslanoğlu,
Sayın Öğüt, Sayın Atay, Sayın Öztürk,
Sayın Çöllü, Sayın Süner, Sayın Güvel, Sayın Halıcı, Sayın Köse, Sayın
Arifağaoğlu, Sayın Emek, Sayın Çakır, Sayın Barış, Sayın Özbolat, Sayın
Köktürk, Sayın Pazarcı, Sayın Aydoğan, Sayın Hacaloğlu.
Evet, yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
4.- Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve 3 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Emniyet Teşkilatı
Kanunu ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve 3 Milletvekilinin; Kırşehir Milletvekili
Abdullah Çalışkan ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/702, 1/714, 1/865, 1/887, 2/646, 2/703) (S.
Sayısı: 508) (Devam)
BAŞKAN - Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve arkadaşlarının önergesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı teklifin 13 ncü maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan “Kıdemli başpolis memuru” ibaresinin “Kıdemli Amir”
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nuri
Yaman (Muş) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Sırrı Sakık, Muş
Milletvekili.
Buyurun Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; elimde
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir tutanağı var. Suç tarihi, 27/5/1992’yi 28/5/1992’ye bağlayan gece. 2 sivil
vatandaşımız, 3 PKK gerillasıyla birlikte, Muş’ta bir yol aramasında -bunlar-
yakalanıyor. Güvenlik güçleri bunları gece alıp götürüyor. İçinde
JİTEM ve emniyet teşkilatından bulunan 7 kişilik bir birim tarafından alınıp
bunlar jandarma birliklerine götürülüp teslim ediliyor -bu, 1992’de- ve gece,
tekrar, ilin valisi, ilin emniyet müdürü, ilin jandarma alay komutanının da
içinde bulunduğu bir uzlaşı protokolünden sonra canlı olarak bunlar alınıp
Muş’ta bulunan Murat Köprüsü’nün altında infaz ediliyor. Yani, hukukun,
huzurun ülkesi diyoruz ya, hukuk diyoruz, demokrasi diyoruz, insan hakları
diyoruz… O tarihte bu 5 vatandaşımız alınıp götürülüyor ve orada, Murat
Köprüsü’nün altında infaz ediliyor, 1992’de. Dönemin Muş’taki savcısı, bir
ailenin başvurusu üzerine bir soruşturma yapıyor. Aynen Adalet Bakanlığımızın
cevabı şu: “Bölgede görev yapan MİT elemanlarınca yapılmış, soruşturmaya gerek
yoktur.” O gün bugündür hâlen soruşturma yok ve ondan sonra o köprünün altında
yüzlerce insan infaz edildi. Bakın, sadece orada 7 kişilik bir katil timinden
bahsetmiyorum, içinde valinin, jandarma alay komutanının da bulunduğu bir
olaydan bahsediyorum.
Bize intikal ettiğinde, gece bu… Çocuklarını orada takip edip ve
jandarma aldıktan sonra, gece beni aradılar: “Jandarma aldı götürdü.” “O zaman
sorun yok.” dedik. Sabahleyin de bu çocukları ölü bir şekilde onlara teslim
ettiler ve biz gittik… Valinin açıklaması… Ve dönemin İçişleri Bakanı çıktı
burada dedi ki: “Çatışmada bunlar ölü olarak ele geçti.” Oysaki Muş Cumhuriyet
Savcısının yaptığı araştırmada infaz edildiğine dair bir rapor vardı ve vali
inkâr ediyordu. Alay komutanıyla, vali, ben ve birkaç partili arkadaşımız
alayda, alay komutanının odasındaydık. Kalktı ayağa ve şunu söyledi, dedi ki:
“Sayın Sakık, ben bugün Kur'an okudum ve şu anda abdestliyim. Allah adına… Bizdeki
karanlık güçler aldı, götürdü, infaz etti.” Döndü valiye de dedi ki: “Ben sana
demedim mi, vermeyelim; bunlar katildir, alıp götürüp infaz ederler.” O gün bu
insanlar infaz edildi ve arkasından 10’larca infaz yeniden gerçekleşti.
Biraz önce Sayın İçişleri Bakanıma sordum, yani, köyleri
yakılanların mağduriyetini ne zaman gidereceksiniz? Cevap yok. O mağduriyeti
yapanlar kimlerdi, biliyor musunuz? Bolu ve Kayseri’den gelen tugaylardı. O
tugay komutanları orada resmen halka karşı zulüm işlediler ve resmen orada
binlerce köyü ateşe verdiler. Muş Altınova’da 7 çocuk, anne, baba -anne
hamileydi- 10 insanı diri diri yaktılar. Bugün beni aradılar, dediler ki:
“Bizim o zararlarımızla ilgili Muş Valiliği reddetti.” Şimdi dönüp burada hâlen
huzurdan ve hukuktan bahsediyorsunuz. Yani, başka ne yapabilirsiniz bu halka
ya? Alıp diri diri yakıyorsunuz ve on yedi yıldır bu insanlar mağdur. Bu
insanların mağduriyetini gidermek üzere soru soruyorum, Sayın Bakandan tek
kelime yok. Siz bu hâlinizle mi bu ülkede iç barışı sağlayacaksınız, toplumsal
barışı sağlayacaksınız? Size otuz kez anlattık, dedik ki: Sizin valileriniz
orada resmen bu halka karşı zulmediyor, bölgenin her tarafında… Geçen gün de
burada Siirt Valisinden bahsettim. Siirt’in sokaklarında omuzunda ceketiyle
dolaşıyor. O mağdur insanları alıp getiriyorlar vilayete “Şu hakkınızdan
vazgeçerseniz -on yedi yıllık mağduriyetleri var- size 8 milyar lira para
veririz.” diyorlar. Şimdi dönüyorsunuz… Nasıl böyle bir sosyal ve hukuk devleti
olur?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Allah aşkına, hiç empati
yaparak gerçekten kendimizi onların yerine koyabiliyor muyuz? Onların yarasını
sarmak için küçük bir çaba sarf edebiliyor muyuz? Hele bölge milletvekilleri bu
noktada üzerinize düşen sorumlulukları yerine getirdiniz mi? Hiçbir şey
yapmayacaksınız, sonra döneceksiniz siyasetin bilmem şiddetten beslendiğini…
Asıl şiddetten beslenen, bu sorunları çözmeyendir. Şiddetten beslenen, bu
sorunu kangren hâle getirenlerdir. Biz, parti olarak acılardan beslenen bir
parti değiliz, acıların sonlanmasını ve yaralarımızın bir an önce sarılmasını
istiyoruz. Bu bir lütuf da değildir. Eğer gerçekten barış ve kardeşlik
isteniyorsa bu yaralar bir an önce sarılmalıdır. Yaralarımız sarılmadan
gerçekten bu ülkede hukuk ve huzuru yakalama şansımız yoktur.
Hepinize iyi akşamlar diliyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Sakık.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
14’üncü madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 508 sıra sayılı kanun teklifinin 14.
maddesindeki “Her tam fiilî
hizmet yılı için aylık bağlamaya esas tutarın bir aylığı emekli
ikramiyesi olarak verilir” ibaresi “Her tam fiilî hizmet yılı için aylık
bağlamaya esas tutarın iki aylığı emekli ikramiyesi olarak verilir” olarak
değiştirilmiştir.
Arz ve teklif ederiz.
Hasan
Çalış Osman
Ertuğrul Atila
Kaya |
Karaman Aksaray İstanbul |
Akif
Akkuş Mustafa
Kalaycı |
Mersin Konya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı teklifin 14 üncü maddesinin
teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan Özdal
Üçer Sebahat
Tuncel |
Şırnak Van İstanbul |
Akın
Birdal Nuri
Yaman |
Diyarbakır Muş |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Özdal Üçer, Van Milletvekili.
Buyurun Sayın Üçer. (BDP sıralarından alkışlar)
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilgili
kanun teklifinin ilgili maddesi üzerine vermiş olduğumuz değişiklik önergesi
üzerine partimiz grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Asım Yavrutürk, Alakaya köyü Çaldıran’da dün yaşıyordu, bugün
yaşamıyor. Yirmi dört yaşında, evli ve çocuklu. Onun
çocukları, onun bir bidon mazotla veyahut da bir torba şekerle kazanacağı… Ve
çocuklarının geçimini sağlamak için, işsizliğin had düzeyde olduğu bir ülkenin
yurttaşı olarak kaçak yollardan ticaret yapmaya çalışan biri olarak, vergisini
ödediği devletin resmî güvenlik güçleri tarafından, yakalanması ve adli
mercilere çıkarılması mümkünken katledildi. Sayın Sırrı Sakık 1992’den, insanın
kanını donduran örnekler verdi ama 2009’dan bugüne kadar iki yıllık süre
içerisinde Van’ın sınır ilçelerinde; Çaldıran, Saray, Özalp ve Başkale
ilçelerinde bizzat güvenlik güçleri tarafından vurularak yaralanan
yurttaşımızın sayısı 30, yaşamını yitiren yurttaşlarımızın sayısı 15. Bu
zulümdür ve bu tahammül edilmez bir şeydir artık. Bununla ilgili soru
önergeleri verdiğimizde Sayın Bakanın lakayıt tutumları içeren söylemlerle bu
konuyu geçiştirmesi, bunun yerine, İnsan Hakları Komisyonunun bizzat gidip inceleme
yapması yerine güvenlik güçlerine havale etmesi ve daha sonrasında da
“Ülkemizde huzur vardır.” demesi akıl ve izan kârı bir şey değildir, vicdana
sığmaz. Biz ailelere gidip başsağlığı dilediğimizde “Vekilim, bunu Meclise
taşıyın, herkes duysun.” diyorlar. Ama biz vekil olarak aileye “Zaten bunu
biliyorlar, bile bile yapılıyor bunlar.” diyemiyoruz. Bilmiyor mu Sayın Bakan
sınırda yargısız infazlar yapılıyor? Bilmiyor mu Sayın Bakan Van’da çocuklar
istismar ediliyor? Bilmiyor mu Sayın Bakan Van’da, Mersin’de, Adana’da Kürt
çocukları “Fuhuş yapsınlar eylem yapacaklarına, batağa düşsünler.” diye
istismar ediliyor!
NECAT BİRİNCİ (İstanbul)– Yapma ya!
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Ama ne yapılıyor? Huzur geliştiriliyor! (AK
PARTİ sıralarından “Ayıp, ayıp” sesi)
Ayıp olan, bu usulsüzlüklere, ayıp olan, bu haksızlıklara karşı
lakayıt kalmaktır. Ayıp olan, suçu ve suçluyu bile bile koruyup kollamaktır.
(AK PARTİ sıralarından “Sizin yaptığınız gibi mi?” sesi)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Van’da… Biz bugüne kadar hiçbir suçu,
suçluyu kollamadık. Biz hakkı koruduk, haklıyı kolladık, ölümüne de
kollayacağız, ölümüne de kollayacağız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AGÂH KAFKAS (Çorum) – Neyle?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Bu ülkede üstünlerin hukukunu kurarak
insanları egemenlik altına almayı düşünüyorsanız ve insanların doğruyu
düşünmeye, söylemeye tahammülünüz yoksa, biz
özgürlükler ve haklar uğruna ölümüne halkın değerlerini sahipleneceğiz. Ki
zaten ölümüne siz de saldırmaya yönelik talimatlar vermiyor musunuz?
Milletvekillerini vurdurmaya, işkence etmeye yönelik, belediye başkanlarını,
kadınları, çocukları, kim olursa olsun gerekeni yapmaya dönük güvenlik
güçlerine talimatlar vermiyor musunuz? Veriyorsunuz. Ama inadına, siz “ölüm”
dedikçe biz “yaşam” diyeceğiz, siz “savaş” dedikçe biz “barış” diyeceğiz ve
insanlık onuru kazanacaktır. İnsanlık onuru kazanıncaya kadar biz bu mücadeleye
devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Sayın Başkan, lütfen Divan tarafsızlığınızı
koruyunuz, bu düzeysiz sataşmalara da engel olunuz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Üçer…
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Bu düzeysiz sataşmalara muhatap olmak
istemiyorum.
BAŞKAN – Sayın Üçer… Sayın Üçer…
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Ben konuşmamı yaparken…
BAŞKAN – Sayın Üçer, lütfen sözlerinizi düzeltir misiniz Divanla
ilgili.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, milletvekilleriyle ilgili
de düzeltsin.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Ben
Divanla ilgili…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, milletvekilleriyle ilgili
de düzeltsin. Hatip düzeyli konuşsun.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Ben de milletvekiliyim ve insanların da benimle
konuşurken belli bir düzeyi gözetmesi gerektiğini hatırlatırım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – O kürsüde konuşurken düzeyli olmalı.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Şimdi, bu kürsüde konuşurken ben doğruyu ve
özgür düşünceyi ifade etmek adına da yemin ettim.
AYLA AKAT ATA (Batman) – Hatip kürsüde konuşurken milletvekili de
düzeyli olmalı.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Bu doğrultuda hakkımı kullanıyorum. Lütfen
hoşgörülü olunuz, lütfen haktan yana olunuz.
Peki, bu insanların ölümü sizce güzel şeyler mi? Bu çocukların yaşadığı
trajedi güzel şey mi? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Üçer, lütfen Genel Kurula hitap edin, karşılıklı
konuşmayın.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) - Bunu mu sahipleniyorsunuz?
BAŞKAN – Siz Genel Kurula soru sormayacaksınız Sayın Üçer.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Ben kimseye küfür etmemişim, gerekeni
gerekli şekilde…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
AYLA AKAT ATA (Batman) – Cesaretiniz varsa Çaldıran’daki aileye
başsağlığı dilersiniz.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 508 sıra sayılı kanun teklifinin 14.
maddesindeki “Her tam fiilî
hizmet yılı için aylık bağlamaya esas tutarın bir aylığı emekli
ikramiyesi olarak verilir” ibaresi “Her tam fiilî hizmet yılı için aylık
bağlamaya esas tutarın iki aylığı emekli ikramiyesi olarak verilir” olarak
değiştirilmiştir.
Arz ve teklif ederiz.
Hasan Çalış (Karaman) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Hasan Çalış, Karaman
Milletvekili.
Buyurun Sayın Çalış. (MHP sıralarından alkışlar)
HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 508 sıra sayılı Tasarı’nın 14’üncü maddesi üzerine vermiş
olduğumuz önerge üzerine grubumuz adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinize
saygı ve selamlarımı arz ediyorum.
Değerli arkadaşlar, önergemiz ile “her tam fiilî hizmet yılı için
aylık bağlamaya esas tutarın bir aylığı ikramiye olarak verilir” ibaresini “iki
aylık esas alınır” olarak düzenliyoruz. Bu düzenlemeyle, gerçekten büyük
ümitlerle çalışan ve emeklilik süresinde kendine huzurlu bir ortam bekleyen
insanlara hiç olmazsa nefes alacak bir ortam sağlamayı amaçlıyoruz.
Değerli arkadaşlar, işçi, memur ve diğer çalışanların en büyük
dileği, emekliliğinde emeğinin karşılığını aldığı, ekmeğinin katığına denk
geldiği, muhannete muhtaç olmadığı, rahat, huzurlu bir emeklilik hayatıdır. Ama
bugün yapılan araştırmalar göstermektedir ki, emekli hayatını idame
ettirebilmek için ya ilave bir işte çalışmak zorundadır ya da ilave geliri
olmak zorundadır. Günümüzde hekimler, hukukçular, mühendisler, emeklilik
sonrası geçinmek için çalışmak zorunda kalıyorsa, öğretmenler semt pazarında,
marketlerde çalışmak zorunda kalıyorsa, değerli arkadaşlar, emeklinin durumu
sıkıntılıdır, iç açıcı değildir. Bu yüce Meclisin bu duruma el koymak gibi bir
mecburiyeti söz konusudur.
Emeklilere verilen maaşa yıllar itibarıyla yapılan zamlar
ortadadır. Yıllık maaş artışıyla emekli normal bir gömlek alamıyorsa bu
tablonun vahameti tamamen ortadadır değerli arkadaşlar. Sekiz yıllık
İktidarınızda kalkınmadan, ekonomideki büyümeden, topluma getirdiğinizi iddia
ettiğiniz refahtan emekliye ne verdiğiniz ortadadır. Hani gayrisafi millî hasılayı 2.500 dolardan 10 bin dolarlara çıkarmıştınız? Bu
ne demektir? Her emeklinin maaşı da dörde katlanmış olacaktı. Sizin duyduğunuz,
bildiğiniz böyle bir emekli var mı değerli arkadaşlar? O zaman niye
vermiyorsunuz emeklinin hakkını?
Arkadaşlar, kısacası devri İktidarınızda emeklinin hakkı olan
refah payını buharlaştırdınız ve kaybettiniz. Emekli maaşlarında büyük
iyileşme, düşük maaşlıya yüksek zam propagandasıyla başlayan manşetler maalesef
emekliye derin bir nefes aldıramadı. Emekliye verdiğiniz bir yıllık zamla,
maaşındaki artışla, mahallesinin semt pazarına gidip bir haftalık mutfak
ihtiyacını karşılayamıyor değerli arkadaşlar. Emekliye verdiğiniz bir yıllık
zamla kardeşinin düğününe bir çeyrek altın alamıyor değerli arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, durum bu hâldeyken, sayın iktidar
temsilcileri, anlaşılıyor ki uykunuzun bu kadar ağırlaştığı bir dönemde
rahatsız oluyorsunuz. Vatandaş sizi de dinliyor, bizi de dinliyor; bunun
hesabını da günü gelince soracaktır. Tabii ki siz gene dönüyorsunuz vatandaşa,
diyorsunuz ki: “Biz yanlış yapsak bize oy vermezlerdi.” Görüşeceğiz Allah’ın
izniyle.
Kıymetli arkadaşlar, bir diğer husus, çalışmak zorunda kalan
emeklilerden alınan sosyal güvenlik destek primi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Çalış, lütfen tamamlayınız.
HASAN ÇALIŞ (Devamla) – Kıymetli arkadaşlar, emekli niye çalışmak
zorunda kalıyor? İnanın, benim tanıdığım, şu salonda bulunan pek çok arkadaşımızın
tanıdığı, sadece sosyal güvenlik destek primini yatıramadığı için işyerini
kapatmak zorunda kalan esnaflar vardır. Bugün esnafı getirdiğiniz tablo,
sanatkârı getirdiğiniz tablo ortadadır. Emekli olunca bu primi tabii ki
ödeyemeyecektir.
Biraz önce, bugünkü görüşmelerde, 37’nci maddeye göre, değerli
arkadaşım bir öneri getirmişti: Bu, sosyal güvenlik destek primini
ödeyemeyenlerin borçlarını yapılandıralım. Sayenizde, sizin oylarınızla
reddedildi. Benim kanun teklifim de bekliyor. Bu, yüksek sosyal güvenlik destek
primlerini yüzde 3’e düşürelim diye hâlâ, bir yıldır bekliyoruz, beklemeye
devam ediyoruz. Bunda da samimiyetinizi göreceğiz. Nitekim,
bu önergemizde de göreceğiz, kimin yanındasınız göreceğiz.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Çalış, teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza…
III.-
YOKLAMA
(MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL (İzmir) – Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Yoklama talebi vardır.
Önce isimleri belirleyeceğiz: Sayın Korkmaz, Sayın Vural, Sayın
Akkuş, Sayın Çalış, Sayın İnan, Sayın Uslu, Sayın Asil, Sayın Bulut, Sayın
Özensoy, Sayın Orhan, Sayın Doğru, Sayın Tankut, Sayın Yunusoğlu, Sayın Varlı,
Sayın Çelik, Sayın Akçay, Sayın Paksoy,
Sayın Öztürk, Sayın Ertuğrul, Sayın Çobanoğlu.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve 3 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Emniyet Teşkilatı
Kanunu ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve 3 Milletvekilinin; Kırşehir Milletvekili
Abdullah Çalışkan ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/702, 1/714, 1/865, 1/887, 2/646, 2/703) (S.
Sayısı: 508) (Devam)
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
15’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, gelişlerine göre
okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı Bazı Kanunlarda ve 190 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve
15 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hakan
Coşkun Hasan
Çalış Reşat
Doğru |
Osmaniye Karaman Tokat |
Mehmet
Akif Paksoy Beytullah
Asil |
Kahramanmaraş Eskişehir |
Madde 15- 8/5/1985 tarihli ve 3201 sayılı
Yurtdışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurtdışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri
Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanunun 6 ncı maddesinin (B) fıkrasının
ilk paragrafı aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Kanun hükümlerinden yararlanmak suretiyle aylık bağlananlardan
tekrar yurt dışında yabancı ülke mevzuatına tabi çalışanlar ve ikamete dayalı
bir sosyal sigorta ödeneği alanlarla Türkiye’de sigortalı olarak çalışmaya
başlayanlar hakkında 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun sosyal güvenlik destek
primine tabi olarak çalışılmasına ilişkin hükümleri uygulanır.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı teklifin 15 nci maddesinin
teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan Özdal
Üçer Sebahat
Tuncel |
Şırnak Van İstanbul |
Akın
Birdal Nuri
Yaman |
Diyarbakır Muş |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya)
– Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak
Milletvekili.
Buyurun Sayın Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün burada en önemli dört bakanlığı ilgilendiren bir torba yasa, çorba yasa
görüşüyoruz.
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Çorba mı, torba mı?
HASİP KAPLAN (Devamla) – En önemlisi Millî Eğitim Bakanlığı, en
büyük bütçeyi alıyor ve orada sordum, Plan ve Bütçe Komisyonunda da sordum:
“Gizli eylem planınız var mı Hükûmet olarak?” Sayın Bakan “Yok.” dedi, inkâr
etti. Şimdi, milyonlarca öğrenciden, öğretmenden ve okuldan sorumlu
olacaksınız, o sorumluluğun hakkını vereceksiniz, orayı dolduracaksınız, o
kürsüyü dolduracaksınız. Kadın veya erkek olmanız önemli değil. Hiç kimse
Kabinede süs saksısı değil; bu bir.
İkincisi, 500 binin üzerinde polis, jandarma, bekçi ve korucuyu
ilgilendiren bir... İçişleri Bakanlığından soruyorum: “Gizli eylem planınız var
mı, yok mu?” Sayın Bakan burada diyor ki: “Yok.” Ee, peki, benim bu okuduğum
belgeleri kim yazıyor? Hurafeler mi yazıyor, hayaletler mi yazıyor?
Bakın, benim verdiğim tarih ve sayıları iyi okuyun, iyi dinleyin.
İçişleri Bakanlığı Toplumla İlişkiler Daire Başkanlığı 8/12/2006
gün 954 sayılı yazıları. “Dağıtım gereği kaymakamlıklar, jandarma
komutanlıkları, emniyet müdürlükleri, millî eğitim müdürlükleri, sağlık
müdürlükleri, müftülükler.” Müftüleri de ibadet, dinî inanç yerine bölücülerle
ilgili faaliyetlerin içinde görevlendirmiş. Artık imamlar da vaizler de
istihbarat yapıyor.
Şimdi, bakın, burada, bu eylem planının ekinde ne diyor? “Gizlilik
derecesine uyulacaktır eylem planıyla ilgili. Dönem raporlarından alınan
bilgiler bakanlık yoluyla Başbakanlığa gönderileceğinden raporların mutlaka
belirtilen zamanda valiliğimizde olacak şekilde gönderilmesine azami özen
gösterilecektir.” On sayfa. Burada Kürtçe konuşan, Kürtçe eğitim isteyen,
“nevroz”a katılan, bunların hepsi yazılı.
Şimdi, ben bunu soruyorum. Bu, “1/12/2008
Batman Valiliğine. Sayı:
Bakın, YÖK’e soruyorum. 17 Martta siz gizli eylem planını
üniversitelere gönderdiniz. “Hayır, göndermedim.” Ben de diyorum ki: Bakın, YÖK
Yardımcısı, imza, isim burada. Yekta Saraç. Gizli. Bölücülük
faaliyetleriyle ilgili. Bu sizin imzanız mı, değil mi? Değilse,
sahtekârlığı yapan kim? Bu resmî evrakta sahtekârlığı yapan kim? Sizin adınıza
gönderen kim?
Peki, İçişleri Bakanlığı adına bu daire nasıl bu faaliyetleri yapıyor?
Bir tarafta kardeşlikten bahsedeceksiniz, farklılıktan, çeşitlilikten,
kültürlerden, kimliklerden; öbür taraftan da el altından böyle vuracaksınız! Bu
ahlaki değil. Bu dürüst değil. Bu yaklaşım… İşte belgesi! Bütün
milletvekillerine verin. Ben verdim, dağıttım, isteyene veririm. Çıkın,
söyleyin! Ve bu raporların hepsi Tayyip Erdoğan’a gidiyor. Dönemlerini mi
istersiniz? Buyurun, söyleyeyim; buyurun: Ocak, şubat, mart, nisan; dört ayda
bir, bir rapor gidiyor; İçişleri Bakanlığına geliyor, Bakanlıktan da Başbakana
gidiyor. Yani burada bakanlar yalanlıyorsa kendi icraatlarını, ben ne yapayım?
Şimdi, arkadaşlar, bu ortam, bu yöntem, bu şekilde bir çalışmayla,
bu kafayla, bu Meclis çalışmasıyla çalışma olmaz. Bakın, İnsan Hakları
Sözleşmesi’nde de angarya yasağı var; bakın, 4’üncü madde angarya yasağıdır.
Burada resmen milletvekillerine angarya yapılıyor. Sizlere angarya yapılıyor,
sizlere, iktidar parti milletvekilleri!
Bakın, bundan sonra beş altı tane madde var. Gece üçte bu bitecek.
Ondan sonra Belediye Kanunu geliyor, sabah dokuz-ona kadar devam edecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Sabah dokuz-ondan sonra Kamulaştırma
Kanunu geliyor, on ikiye kadar devam edecek ve saat birde Meclis tekrar
çalışmaya devam edecek, bu sefer de Karayolları Kanunu, elli tane madde arkadan
gelecek.
Hodri meydan! Üç gün üst üste siz yatmadan buraya gelin, biz de
muhalefet olarak üç gün üst üste yatmadan buraya geleceğiz. Bakalım bu sıhhatle,
bu sağlıkla Türkiye’de barışı mı sağlayacaksınız, demokrasiyi mi
getireceksiniz, siz mi bizi yolda bırakacaksınız, muhalefeti; siz mi
yatacaksınız, biz mi yatacağız; siz mi ayakta kalacaksınız, biz mi ayakta
kalacağız, bu Meclis görecek. Ama şunu anlayın: Bu, kölelik düzenidir. Böyle
bir çalışma temposu olmaz. Yaşlı ağabeylerimiz var, çoluğu çocuğu hasta olan
var, evde çocukları olanlar var. Yirmi dört saat üst üste, üç gün üst üste
çalışma olmaz; insan haklarına aykırı, çağdaş demokrasiye aykırı, Meclisin
çalışmasına aykırı ve komisyonlar çalışmıyor arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.
OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı…
HASİP KAPLAN (Devamla) – Şimdi, böyle bir durumda, gerçekten sağlıklı
bir çalışma olacağına inanıyorsanız, böyle bir ortamda üç gün üst üste uyumadan
çalışılacağına inanıyorsanız yanılıyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen…
HASİP KAPLAN (Devamla) – Uyarıyorum, sağlığınıza dikkat edin,
özellikle iktidar partisi.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı istemiştim efendim, karar
yeter sayısı yoktu.
BAŞKAN – Sayın Vural duymadım şeyi…
OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı istiyorum, ne vardı?
BAŞKAN – “Duymadım” diyorum, onu söylüyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) – Tutanaklara bakın, işlemi sonra yapın
lütfen. Tutanakları getirtin efendim.
BAŞKAN – Olabilir yani, istemiş olabilirsiniz. Şimdiye kadar hep
yerine getirdik.
OKTAY VURAL (İzmir) – Tutanakları getirtin efendim.
BAŞKAN – Tamam, itiraz etmeyin, yerine getiririz yani.
OKTAY VURAL (İzmir) – Getirin yerine.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Karar yeter sayısı var Sayın Başkan.
(MHP sıralarından “Nerede var?” sesleri)
OKTAY VURAL (İzmir) - Olmadığını görüyorsunuz, duyuyorsunuz,
olmadığını görüyorsunuz “Vardır” diyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın Vural, bugün tüm karar yeter sayılarını, toplantı
yeter sayılarını yerine getirdik, niye yerine getirmeyelim?
OKTAY VURAL (İzmir) – Tamam, getirin yerine.
BAŞKAN - Zaten gerekli olan karar yeter sayısı da var, toplantı
yeter sayı da. Duymadığımı söyledim yani buna niye itiraz ediyorsunuz?
Karar yeter sayısı yoktur madem öyle, beş dakika ara veriyorum, buyurun…
Kapanma Saati: 01.36
ON İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 01.47
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
117’nci Birleşiminin On İkinci Oturumunu açıyorum.
508 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesi üzerinde verilen
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler…
Elektronik sistemle oylama yapacağız.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge
reddedilmiştir.
Kanun teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı Bazı Kanunlarda ve 190 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve
15 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş) ve
arkadaşları
Madde 15- 8/5/1985 tarihli ve 3201 sayılı
Yurtdışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurtdışında Geçen Sürelerinin Sosyal
Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanunun 6 ncı maddesinin (B)
fıkrasının ilk paragrafı aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Kanun hükümlerinden yararlanmak suretiyle aylık bağlananlardan
tekrar yurt dışında yabancı ülke mevzuatına tabi çalışanlar ve ikamete dayalı
bir sosyal sigorta ödeneği alanlarla Türkiye’de sigortalı olarak çalışmaya
başlayanlar hakkında 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun sosyal güvenlik destek
primine tabi olarak çalışılmasına ilişkin hükümleri uygulanır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mehmet Akif Paksoy,
Kahramanmaraş Milletvekili.
Buyurun Sayın Paksoy. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
508 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 15’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
önerge hakkında görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kıymetli arkadaşlar, baştan söylemek gerekirse bu tasarı son
derece özensiz ve karmaşık hazırlanmış. Özensizliğe yabancı değiliz ama
karmaşık düzenlenmesinden ne murat edildiğini anlamış değiliz. “Torba kanun”
isminden ilham almış olmalısınız ki aklınıza gelen düzenlemeyi bu torbanın
içine atmışsınız! Bu tasarıyla yapılması gereken bir kısım düzenlemeleri biz de
destekliyoruz ancak arkadaşlar, bu düzenlemeler daha bütüncül olarak ele alınsa
olmaz mıydı? Mesela polislerin ve gece bekçilerinin özlük hakları
iyileştirilebilirdi, arkadaşlarımızın teklif ettiği gibi 100 bin öğretmen
kadrosu ihdas edilebilirdi.
Bu teklifle 100 kıdemli başpolis ve 9.900 başpolis kadrosu
veriyorsunuz. Polisler, sizden öncelikli olarak sınıflandırma değil çalışma
şartlarının iyileştirilmesini, özlük haklarının düzeltilmesini, tazminatlarının
emekliliğe yansıtılmasını istiyor.
Arkadaşlarımızın, emniyet mensuplarına 5.000 göstergenin memur
aylık katsayısıyla çarpımı tutarında güvenlik tazminatı verilmesi ve fazla
çalışma ücretinin artırılması yönündeki teklifini Komisyonda reddettiniz.
Öte yandan, mevcut durumda Millî Eğitim Bakanlığında kadrolu,
sözleşmeli ve ücretli olmak üzere toplam 668 bin öğretmen görev yaparken, bu
rakamın yarısı 327 bin eğitim fakültesi mezunu öğretmen adayının atanmak için
sıra beklediği Komisyon raporunda yer almaktadır. Aslında burası sözün bittiği
yerdir. AKP Hükûmetinin eğitim-öğretime verdiği önemin en bariz ve en acı
göstergesidir. Bu konuda da arkadaşlarımızın Komisyonda 100 bin kadro ihdas
edilmesi talebi sorunu çözmeyecekti, ama bir nebze de olsa atama bekleyen
gençlerimizin yüreğine su serpecekti. Siz, su serpmek bir yana, yangını daha da
artırdınız.
Kıymetli arkadaşlar, bakın, yeşil kartın devrini iki yıl daha
uzatıyorsunuz. Gerekçeniz kuşların bile inanmayacağı kadar komik. SGK gerekli
altyapıyı sağlayamamış, personeli yetersizmiş!
Sağlık Bakanlığı verilerine göre 2005 yılında 6,8 milyon olan
aktif yeşil kartlı sayısı, bugün itibarıyla 10 milyona yaklaşmış durumdadır.
Buna göre her yıl ortalama 520 binin üzerinde vatandaşımızın yeşil karta muhtaç
duruma düştüğü anlaşılmaktadır. Sırf yeşil kart rakamları, sizin ekonomiyi
getirdiğiniz noktayı açıklaması bakımından manidardır. Dünyanın bilmem kaçıncı
büyük ekonomisi olacaksınız, nüfusunuzun 15 milyonu aktif ve pasifiyle yeşil
kartlı olacak. Bu zenginleşme halkın zenginleşmesi değil, komşumuz misali bir
kısım oligarkın zenginleşmesidir.
Yeşil kart sisteminin uzatılmasının tek bir amacı vardır: Yeşil
kart verilmesine ilişkin mevcut uygulama siyasi müdahalelere ve keyfî
uygulamalara çok müsaittir, erken veya zamanında yapılacak seçimlerde
Hükûmetinizce bu alan istismar edilecektir, tıpkı elektriksiz köylere beyaz
eşya dağıttığınız gibi seçim zamanı yeşil kart dağıtacaksınız.
Sayın milletvekilleri, bu torba tasarıyla 3201 sayılı
Kanun’da yapılan değişikliklerden biri de yurt dışında bulunan Türk
vatandaşlarından yurt dışında geçen sürelerinin sosyal güvenlikleri bakımından
değerlendirilmesi hakkında kanun hükümlerinden yararlanmak suretiyle aylık
alanlardan yurt dışında tekrar yabancı ülke mevzuatına tabi çalışmaları veya
ikamete dayalı bir sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği almaları hâlinde
aylıklarının kesilmesidir. Buna karşın, yurt
içinde sigortalı olarak çalışmaya başlayanlar hakkında 2006 tarih ve 5010
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun sosyal güvenlik
destek primine tabi olarak çalışılmasına izin veriyor. Madde aynı, vatandaş
aynı, uygulama farklı. Bu düzenleme tamamıyla eşitlik ve hukukilik ilkelerine
aykırıdır ve derhâl vazgeçilmesi gerekmektedir.
Bu vesileyle, önergemize desteklerinizi bekliyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Paksoy.
Önerge…
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Yoklama talebi vardır, yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Öğüt, Sayın Öztürk, Sayın Köse, Sayın
Çöllü, Sayın Güvel, Sayın Demirel, Sayın Yazar, Sayın Oksal, Sayın Hacaloğlu,
Sayın Coşkunoğlu, Sayın Özbolat, Sayın Süner, Sayın Aslanoğlu, Sayın Pazarcı,
Sayın Emek, Sayın Aydoğan, Sayın Köktürk, Sayın Ağyüz, Sayın Atay.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve 3 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Emniyet Teşkilatı
Kanunu ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycı ve 3 Milletvekilinin; Kırşehir Milletvekili Abdullah Çalışkan
ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/702, 1/714, 1/865, 1/887, 2/646, 2/703) (S. Sayısı: 508)
(Devam)
BAŞKAN – Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
16’ncı madde üzerinde iki adet önerge vardır; geliş sıralarına
göre okutup, aykırılıklarına göre işleme alıyorum.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı Kanun Tasarısının 16. maddesinde
yer alan, “tüm işletmelerin 2/3’ünün” ibaresinin “tüm işletmelerin 1/3’ünün”
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Akif
Akkuş Ahmet Duran
Bulut Erkan Akçay |
Mersin Balıkesir Manisa |
Süleyman
L. Yunusoğlu Hasan
Çalış |
Trabzon Karaman |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı teklifin 16 ncı maddesinin
teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan M. Nezir
Karabaş Sırrı
Sakık |
Şırnak
Bitlis
Muş |
Osman
Özçelik |
Siirt |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Nezir Karabaş, Bitlis
Milletvekili.
Buyurun Sayın Karabaş.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 508 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 16’ncı maddesiyle ilgili
verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, daha önce de belirttik, birçok bakanlığı ilgilendiren
değişiklikler, kanun değişiklikleri birleştirilip bu tasarıda verilmiş ve bu
tasarı da Plan Bütçe Komisyonunda görüşülmüş. Organize sanayi bölgeleri ve
Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’yla ilgili bir değişikliğin Sanayi, Ticaret ve
Enerji Komisyonunda tartışılması ve orada değerlendirilmesi, oradan, gerekli
ise Plan Bütçe veya diğer komisyonlara gitmesi gerekirken burada görüşülmemiş.
Burada bu maddenin çıkarılmasını istememizin nedeni… Eğer bu
Kanun’da değişiklik yapılması gerekiyorsa bu değişiklikle ilgili teklif veya
tasarı Sanayi, Ticaret ve Enerji Komisyonuna gelir, tartışılır, değerlendirilir
Komisyonda, hem de ilgili taraflar düşüncelerini açıklarlar; ondan sonra da
Genel Kurula indirilir.
Bu tür birçok önemli şeyin bir araya getirilmesi ve içine de bu
tür değişikliklerin konulması, aslında, biraz, bu değişikliklerin ne kadar, bu
yasa yapma tekniğinin ne kadar ciddiye alınmasıyla ilgili de bir olay. Öğretmen
atamalarıyla ilgili, çok ciddi olan, toplumun önemli kesimlerinin beklentisi
içinde olduğu bir tasarı getiriyorsunuz. Yine, polis, emniyet kadrolarına
atanmayla ilgili, ciddi olan bir konu getiriyorsunuz. Onun içine de diğer
bakanlıklarla ilgili olan, aslında daha önce ilgili komisyonlarda
tartışılabilecek veya şu anda çıkarılma aciliyeti de olmayan değişiklikleri de
bunun içine koyuyorsunuz. Yani, bazen bazı değişiklikleri gözden kaçırma, bazen
de özensiz, gereksiz tartışmalara neden olma gibi bir çalışma biçimi var
AKP’nin ve bu konuda da ısrarla devam ediyor, bu konuda ısrarlı davranıyor.
Değerli milletvekilleri, tabii, hem geneli hem bölümleri
üzerindeki konuşmalarda hem de değişiklik teklifleriyle ilgili konuşmalarımızda
dile getirdik ancak burada da kısaca da olsa değinmek istiyorum: Özellikle
polis kadrolarına atamaya ilgili bir aciliyetten bahsetti Sayın Bakan ve tutanakları aldım, okudum.
Tasarı gerekçesinde, 177 bin polis memuru olduğu ve ilgili olduğu kesimler de
sayılıp Avrupa Birliğindeki standartlarla karşılaştırma yapılmış. 301 kişiye
denk geliyor, 301 kişiye 1 polis düşüyor. Sayın Bakanın cuma günü yaptığı
konuşmada 219 bin polis memurunun olduğu söylendi. Yani, 219 bin polis memuruna
şu andaki bu sayıyı eklediğimiz zaman Avrupa Birliği standartlarının üzerine
çıkıyor.
Yine bu tasarıda, dört yıllık üniversitelerden mezun olanların
aciliyetten ve acil kadro ihtiyacından dolayı polis kadrosuna alınıp, polis
meslek eğitim merkezleri kurulup altı ay eğitimden sonra göreve
başlatılmasından bahsediliyor.
Şimdi, mevcut polis sayısı, kişi başına düşen, bir polise düşen
kişi sayısını değerlendirdiğimiz zaman polis alınmasıyla ilgili bir aciliyet
yok. Bu nedenle hem polis kolejlerinde, polis meslek yüksekokullarında hem de
polis akademisinde mevcut, orada yetişmiş ve yeni bir tarzla…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Karabaş, lütfen tamamlayınız.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) – Tüm çalışmalarımızı, her alandaki
değişikliklerimizi Avrupa uyum yasaları çerçevesinde yapıyoruz. Yeniden bu
okullarda Avrupa uyum yasaları çerçevesinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
Avrupa’da polisin eğitimi ve insana yaklaşımı çerçevesinde yeniden
düzenlemeleri yapıp, ciddi bir eğitimden geçmiş ve bu konuda düzenli polis
eğitimi yapıldıktan sonra polis kadrosuna alınması gerektiğine inanıyoruz. Eğer
bu şekil bir düzenleme yapılmazsa, mevcut mantıkla hareket edilse Türkiye’de
polisin mevcut uygulamalarından vazgeçmesi ve polis üzerindeki şaibenin
kalkması mümkün değil.
Sürekli dile getirdik, şimdi de dile getiriyoruz, hem geçmiş
hükûmetler döneminde hem bu Hükûmet döneminde polisin mevcut uygulamalarının
devam etmesi tek tek polis memurlarından kaynaklı değil, hükûmetlerin bilinçli
tercihidir; yaptığı eğitim sonucu, polise verdiği eğitimin sonucudur. Bu
nedenle, birilerinin çıkıp polisimize, askerimize “Yapmayın.” deyip bu
tercihin, bu zihniyetin hükûmetler tarafından değişmesi gerekiyor diyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Karabaş.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum…
III.- YOKLAMA
(MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL (İzmir) – Yoklama istiyoruz efendim.
BAŞKAN – Yoklama talebi var, yerine getireceğim.
Sayın Vural, Sayın Uslu, Sayın Bal, Sayın Orhan, Sayın Asil, Sayın
Bulut, Sayın Yunusoğlu, Sayın Özensoy, Sayın Paksoy, Sayın Yıldız, Sayın Ural,
Sayın Işık, Sayın Varlı, Sayın Çelik, Sayın Tankut, Sayın Akçay, Sayın Akkuş,
Sayın İnan, Sayın Çobanoğlu, Sayın Sipahi.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
4.- Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve 3 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Emniyet Teşkilatı
Kanunu ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve 3 Milletvekilinin; Kırşehir Milletvekili
Abdullah Çalışkan ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/702, 1/714, 1/865, 1/887, 2/646, 2/703) (S.
Sayısı: 508) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı Kanun Tasarısının 16. maddesinde
yer alan, “tüm işletmelerin 2/3’ünün” ibaresinin “tüm işletmelerin 1/3’ünün”
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Duran Bulut (Balıkesir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ahmet Duran Bulut, Balıkesir
Milletvekili.
Buyurun Sayın Bulut. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 508 sıra sayılı Tasarı’nın 16’ncı maddesindeki değişiklik
önergem üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Gecenin bu geç vaktinde milletvekillerini, kulislerde uyur
vaziyette, koşar adım toplantılara sokarak, beyin yorgunluğu içerisinde bu
saatlerde çalışmaya mahkûm eden zihniyeti huzurlarınızda kınıyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, organize sanayi bölgelerinin
yapımında kurulan komisyonun, mütevelli heyetinin daha sonra burayı tasfiye
etmemek gibi bir direnişi neticesinde teklif edilen buralarda kurulan
tesislerin üçte 2’sinin ruhsatının alınmasından sonra, yarısının da çalışma
ruhsatı alınmasından sonra bu Kurulun tasfiyesi anlamında alınan, getirilen bu
tasarının üçte 2’si değil de üçte 1’inin işin çabuklaşması, bir an önce yeni
genel kurula meydan vermesi açısından bu teklifi verdim.
Tabii ki bütün yasalarımız getirilirken Meclise, bilhassa
halkımızın, vekillerimizin anlamakta güçlük çektiği 45 bedene 55 beden elbiseye
zorlandığı, sokulduğu, ya dar gelip yırtıldığı ya bol gelip çuval gibi hâle
geldiği tasarıların Avrupa Birliğini referans göstererek, Avrupa Birliği
şartlarına uyum ifade edilerek bu millete dayatılması, hâliyle düşündürücüdür.
Sayın Erdoğan 16 Mart 1990 yılında, yani henüz millî gömlek
üzerindeyken Sakarya’da yapmış olduğu bir konuşmada “Avrupa Topluluğuna zaten
girmeyeceğiz. Ben keramet ehli değilim ama haber veriyorum, bizi almayacaklar.
Avrupa Topluluğu Hristiyan Katolik devletler birliğidir. Bu kazanın içerisine
biz girmeyeceğiz. Niye? Çünkü onların dinini kabul etmediğiniz müddetçe zaten
onlar sizi kendilerine kabul etmeyeceklerdir.” diyor Sayın Erdoğan.
Gömleği çıkarıyor, iktidar oluyor ve daha sonra, 17 Aralık 2004,
Kızılay Meydanı, yanında Sayın Gül, havai fişeklerle Avrupa Birliği adına
alınan görüşme tarihi kutlanıyor. 29 Ekim 2004’te Roma’da, İslam düşmanı
papanın heykeli önünde Avrupa Birliği Anayasa’sı imzalanıyor. Ondan sonra
başlanıyor tavizler verilmeye. Neler yapılıyor? Mesela, Azınlık Vakıfları
Yasası çıkartılıyor. Ne yapılıyor? Domuz eti kasaplık etler sınıfına sokuluyor.
Neler yapılıyor? Binlerce kilise restore ediliyor, misyonerlerin önü açılıyor.
İmar Yasası’ndaki değişiklikle, ülke, kilise evlerle donatılıyor.
Tabii ki Türk milletinin kabul edemeyeceği, sindiremeyeceği bu
gelişmeler devam ederken, güneyimizde, Amerika, daha önce girmek istediği
Irak’a 57’nci Hükûmetten vize alamadığı için, daha sonra kurulan AKP
Hükûmetinden bu vizeyi istedi ancak Parlamento 1 Mart Tezkeresi ile bunu
reddetti. Buna rağmen, Hükûmet, 1 Eylül 2004 tarihinde yayımlanan Resmî
Gazete’de, Amerikan askerlerine Irak’a gitmeleri, Irak’ı bombalamaları için 7
limanı, 6 havaalanını tahsis etti; Millî Savunma Bakanının ifadesiyle, 4.090 sorti gerçekleştirilerek Irak’taki 1 milyon Müslümanın
ölmesine sebep oldu. “Komşusu aç iken tok uyuyan bizden
değildir.” inancının sahipleri, komşunun orada ırzına geçilirken, on iki-on üç
yaşındaki kız çocukları evlerinden götürülüp en üst rütbeli Amerikalı subaylara
teslim edilip, onların kullanmasına terk edilirken ve döndürülüp evlerinin
kapılarının önüne bırakıldığında, babaları tarafından, kirletildikleri için
birçoğu öldürülürken, Telafer’de, Musul’da, Kerkük’te, oradaki insanlara bu
zulüm sürerken, benim ülkemin Başbakanı, bu zulmü yapan askerler için
yılbaşında Noel mesajında “Cesur Amerikan askerlerinin en az kayıpla dönmesi ve
Irak’ın acılarının en kısa sürede bitmesi için dua ediyoruz.” diyen bu ülkenin
Başbakanıdır. Musul’da, Telafer’de, Irak’ta, Türkmenlere bilhassa
uygulanan, bırakın Türkmen olmasını, Müslüman olmasını, insanlara, komşumuza
uygulanan bu zulmün karşısında susulmasını bir Türk, bir Müslüman olarak bunu
içime sindiremediğimi, millî gömlek, dinî gömlek, ne gömlek olursa olsun insan
onuruna yakışacak tavır içerisinde bu ülkenin yönetilmesi gerektiğini
belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bulut.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 02.17
ON ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 02.35
BAŞKAN : Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
117’nci Birleşiminin On Üçüncü Oturumunu açıyorum.
508 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
17’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, geliş sıralarına göre
okutup, aykırılıklarına göre işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 Sıra Sayılı Bazı Kanun ve 190 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 17
nci maddesinin son fıkrasında yer alan “altı ay” ibaresinin “sekiz ay” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay Beytullah
Asil Şenol
Bal |
Manisa Eskişehir İzmir |
Ahmet
Orhan Hasan
Çalış |
Manisa Karaman |
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı
mahiyettedir. Bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım, önerge
sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı teklifin 17 nci maddesinin
teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan Özdal
Üçer Fatma
Kurtulan |
Şırnak Van Van |
Osman
Özçelik Sırrı
Sakık |
Siirt
Muş |
T. B. M. M Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı yasa tasarısının 17. maddesinin
yasa metninden çıkartılmasını arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Vahap Seçer Ali Rıza Öztürk |
Malatya Mersin Mersin |
Osman
Coşkunoğlu |
Uşak |
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki iki önergeye katılıyor mu Komisyon?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önergeler üzerinde söz isteyen Osman Özçelik, Siirt
Milletvekili.
Buyurun Sayın Özçelik. (BDP sıralarından alkışlar)
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 508 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin 17’nci maddesi üzerine
verdiğimiz önergeyle ilgili söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teklifimiz, bu maddenin yasa metninden çıkarılmasına yöneliktir. Bakın, yasa metninin birinci paragrafı “Bu Kanunun yürürlüğe
girmesinden önce kurulmuş olan küçük sanayi sitelerinden oluşan organize küçük
sanayi bölgeleri içinde bulunan, küçük sanayi sitesi yapı kooperatifleri, toplu
iş yeri yapı kooperatifleri, işletme kooperatifleri, site yönetimleri, imar
planında yer alan ve her birinde bir işletmenin yer alacağı en az
Daha önceleri ve sık rastladığımız şekilde, yasa
tekliflerini getirirken, yasa tasarılarını getirirken AK PARTİ, yasanın ilgili
çevrelerini, yasadan doğrudan etkilenecek toplumsal kurumları, bireyleri ve
varsa onların örgütlü yapılarını hiç dikkate almadan, onların görüşleri
alınmadan, onların bu ilgili yasaya katkıları sağlanmadan kendi bildiğince yasa
teklifleri, tasarıları hazırlıyor, komisyonlarda tartışılsa bile,
komisyonlardaki sayısal çoğunluğuna güvenerek kendi arzuladığı biçimde Genel
Kurula ve yine Genel Kurulda da sayısal çoğunluğa dayalı olarak dilediği
şekilde yasa maddelerini geçiriyor. Bakın, burada biz
saat iki buçuk-üçe kadar, belki sabaha kadar çalışacağız. Her maddeyle ilgili
muhalefetin verdiği önergeler var. Önergeler hiçbir şekilde dikkate alınmıyor.
Bu dikkate alınmazlık sadece burada değil komisyonlarda da devam ediyor. Sivil
toplum örgütlerinin, ilgili toplumsal kesimlerin görüşlerini almadan,
komisyonlarda yeterince tartışmadan, tartışılsa bile AK PARTİ’nin oy çokluğuna
dayanarak hiçbir değişikliğe neredeyse uğratmadan Genel Kurula ve Genel
Kuruldan da kanunlaşarak çıkıyor maddeler. Şimdi, böyle bir demokrasi anlayışı
olabilir mi? Böyle bir anlayışla “Demokrasiyi işletiyoruz, Parlamentoyu
işletiyoruz.” diyebilir miyiz? Yani muhalefet burada bir konu mankeni olarak mı
duruyor? Burada yüzlerce muhalefet üyesi var, muhalefet partilerine ait üyeler
var, onların görüşleri hiçbir şekilde dikkate alınmıyor. Bunları eleştirdiğimiz
zaman, bunları söylediğimiz zaman, dile getirdiğimiz zaman “Yanlış
yapıyorsunuz, böyle olmaz.” dediğimizde, AK PARTİ sözcüleri “Eğer biz yanlış
yapmış olsaydık halk bize yüzde 47 oranında oy vermemiş olurdu. Dolayısıyla biz
doğru yapıyoruz.” Şimdi, seçimlerde kazara yüzde 47 oy aldınız diye bu ülkede
her şeyi dilediğiniz gibi yapma hakkına sahip olmadığınızı bilmeniz lazım.
Bakın, bu konuyla ilgili Kürtçede çok güzel bir deyim var, güzel bir söz var,
Kürtçesini bu saatte söylemeyeyim de Türkçesini söyleyeyim -zaten “anlaşılmaz
bir dil” diye geçiyor tutanaklara- diyorlar ki sizin tutumunuzda olan insanlar
için: “Ata bindiğinde Allah’ını unutuyor, attan indiğinde de atı unutuyor.”
Önümüzdeki seçimlerde attan inecek eşek bile bulamayacağınıza inanıyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeler üzerinde söz isteyen?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Osman Coşkunoğlu.
BAŞKAN – Sayın Coşkunoğlu, buyurun.
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bu geç saatte bu tartışma çok fazla anlam
taşımıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisinin daha anlamlı, daha saygın ve daha
dikkatli bir çalışma düzeni içerisinde olması gerektiğini aslında hepimiz
biliyoruz da.
Şimdi, madde 17, organize sanayi bölgeleriyle ilgili bir madde. Bu
madde ayrıntılı bir madde, karşı çıkılması için herhangi bir gerek olmayan da
bir madde fakat bu yasada bir yeri yok.
Organize sanayi bölgeleriyle ilgili birçok çalışma yapıldı,
yapılıyor. Daha nisan ayında Organize Sanayi Bölgeleri Stratejik Plan Çalıştayı
toplandı. Bu çalıştay öncesinde Sayın Bakan -Sanayi Bakanı Sayın Ergün- kamu
kurum ve kuruluşlarını, üniversiteleri, belediyeleri, sivil toplum
kuruluşlarını ve organize sanayi bölgelerini kapsayan altı yüz seksen dört
kurum ve kuruluşa anket yaptı. Bu anketin sonuçlarında olan problemleri,
sorunları, Sayın Bakanın kendisi -Sanayi Bakanının kendisi- beş madde
içerisinde özetledi. Aynen, Sayın Bakanın sözleriyle bu beş maddeyi söylüyorum:
Mevzuat ile ilgili sorunlar; bir.
Teşvik ve muafiyetle ilgili sorunlar; iki.
Yer seçimi ve planlama ile ilgili sorunlar; üç.
Altyapı ile ilgili sorunlar; dört.
Yönetim ile ilgili sorunlar; beş.
Şimdi, böyle çalışmaların olduğu, bu gibi anketlerin sonuçları
belirlendikten sonra, böyle bir ortamda organize sanayi bölgeleriyle ilgili
-ki, bunların, ülkemizin bir organize sanayi bölgesi çöplüğü hâline geldiği de
yine Sayın Bakanımızın bir ifadesinde yer almıştır- bir maddeyi bu şekilde,
bambaşka bir personelle ilgili yasa tasarısının içine koymak gayriciddi oluyor.
Önemli konular var, bunlar ele alınabilir. Bunların ele alınmasında Hükûmete
biz de yardımcı olabiliriz. Organize sanayi bölgelerinin ne kadar önemli ve ne
kadar ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğunu Sayın Bakan, kendisi, zaten bu
ankette tespit etmiş durumda. Neden böyle bir madde, eğreti bir şekilde
bambaşka bir yasanın içinde yer alıyor? Hem de bu maddelerin içerisinde olmayan
-bu vesileyle onu da söylemiş olayım- şu bazı parlak laflar çok moda olduğu
için çok sık kullanılıyor, “Ne demek istiyorsun?” diye sorduğumda da pek
anlamlı bir cevap alamıyoruz.
Bakın, elimizdeki bu sıra sayısının içerisinde gerekçelerde, bazı
tasarıların, tekliflerin gerekçelerinde bilgiyi üreten ve verimli kullanan
ülkelerin dünya çapında söz sahibi olduğu, bilim ve teknoloji alanında meydana
gelen bilgi patlaması gibi genel laflar pek de moda olduğu için kullanılıyor.
Peki, bu teknoparkların, organize sanayi bölgelerinin içinde
teknoparklarla eğitim, nitelikli eleman eğitimiyle ilgili birimlerle
donatılması gibi konular belki bu yasa tasarısı içerisine daha uygun
olabilirdi.
Bu gibi çok ciddi eksiklikler varken, ilgisiz bir kanun tasarısı
içerisinde böyle bir maddenin olmasını yadırgadık. Bunun için bu maddenin
çıkarılmasını istiyoruz, yoksa maddenin içeriğine, maddenin getirmek istediğine
karşı olduğumuzdan değil. Bunun bilinmesini ve yasa tasarılarının hem ülke
ihtiyaçlarına hem de yasa hazırlama tekniklerine daha uygun olmasını diler ve
daha uygar koşullar içerisinde bunları tartışmamızı da ekleyerek hepinize
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Coşkunoğlu.
Aynı mahiyette olan ve birleştirilen önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 Sıra Sayılı Bazı Kanun ve 190 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 17
nci maddesinin son fıkrasında yer alan “altı ay” ibaresinin “sekiz ay” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Eskişehir Milletvekili
Beytullah Asil, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 508 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesi üzerinde
verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Bu vesileyle yüce heyeti
saygıyla selamlarım.
Konuya geçmeden önce bir hususu bilgilerinize sunmak istiyorum,
Tarım Bakanı da burada olunca. Değerli milletvekilleri,
dünyamızdaki küresel ısınma ve iklim değişikliklerinin de etkisiyle son on gün
içinde seçim bölgem Eskişehir ilimiz ve ilçelerinde yağan aşırı yağış ve dolu
yüz binlerce dekar ekili alanda etkili olmuş, Seyitgazi’nin Doğançayır beldesi
başta olmak üzere onlarca köyünde; Alpu ilçemizin Sarıkavak, Işıkören, Aktepe,
Güneli, Fevziye, Esence, Yeşildon köylerinde; Alpu merkez ve Bozan beldemizde;
Çerkez Çukurhisar’da, Sivrihisar’ın Hamam, Karahisar, Mülk, Demirci, Oğlakçı
mevkilerinde tabii afet meydana gelmiştir. Hafta sonu bu yörelerdeydim.
Köylümüz çaresizlik içindedir. Banka, tarım kredi borçlarını, harman ödemeli aldığı
tarımsal girdilerin parasını ödeyemeyecek duruma gelmiştir, Ankara’dan ses
beklemektedir. Bilgilerinize bu hususu arz etmek istedim.
Değerli arkadaşlarım, burada, 17’nci maddenin son fıkrasında yer
alan “altı ay” ibaresinin hazırlıkların yapılması noktasında yeterli olmayacağı
düşüncesiyle, sekiz aylık bir süre tanınması noktasında önerge verdik. Küçük
sanayi siteleri sıhhi şartlara sahip, teknik ve ekonomik yönden günün
icaplarına uygun, modern iş yeri inşa etme suretiyle, tamirattan imalata, hem imalattan
seri imalata, dolayısıyla tamircilikten küçük sanayiye ve orta sanayiye
geçişlerine imkân vermektedir. Küçük sanayi siteleri şehir içinde dağınık
biçimde yerleşmiş ve elverişsiz çalışma koşulları altında çalışan yapımcı ve
onarımcı küçük sanayicileri planlı bir şekilde çağdaş, düzenli, her türlü
altyapı ve üstyapı imkânlarına sahip iş yerine kavuşturarak, böylece çevrenin
de tahrip olmasının önüne geçmektedirler.
Bir husus da, organize sanayi bölgelerinde, gerekse organize küçük
sanayi bölgelerinde günümüzde illerin önemli istihdam noktaları hâline
gelmiştir. Büyüklüğüne ve gelişmişliğine göre bu bölgelerde binlerce eleman
çalışmaktadır.
Diğer taraftan, dünyada ekonomiler rekabet ortamında birbirleriyle
yarışmaktadırlar ancak günümüz ekonomilerinde rekabet üstünlüğünü
kazanabilmenin yolu daha çok bilgi odaklı eleman istihdamından geçmektedir. Bu
tür eleman ihtiyacında kalite ve çeşitlilik de giderek artmaktadır. Klasik
eğitim sisteminde ve ülkelerde uygulanan eğitim sisteminde sanayinin istediği nitelikte,
beceride ara teknik eleman maalesef yeterli oranda yetiştirilememektedir. Bunun
nedenleri arasında millî eğitim ile sanayinin eğitim programlarında ve
nitelikli eleman tanımlarında anlaşamamaları yatmaktadır. Organize
sanayi bölgeleri ve sanayicilerle millî eğitim arasında bir ara kesit
oluşturarak sorunu çözebilecek araçlar olarak mutlaka görülmeli, bu noktada
Organize Sanayi Bölgeleri Yasası’nda mutlaka onların gerek vakıf gerek şirket
kurarak eğitim tesisleri kurma ve işletme hakkı tanınmak suretiyle organize
sanayi bölgelerinin ihtiyacı olan, yetişmiş, o bölgenin özelliklerine, orada
yapılan üretim özelliklerine uygun…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Asil, lütfen toparlayınız.
Buyurun.
BEYTULLAH ASİL (Devamla) - …ara ve teknik eleman yetiştirmelerine
imkân sağlayacak yasal düzenlemelerin mutlaka yapılması gerekmektedir diyor,
önergemizin kabulü hususunda oy kullanmanızı temenni ediyor, yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Asil.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Madde kabul edilmiştir.
18’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, geliş sıralarına
göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı Bazı Kanun ve 190 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 18’inci maddesi
ile Teklife eklenen (1) sayılı listedeki “
Mustafa
Kalaycı Mehmet
Şandır Emin Haluk
Ayhan |
Konya Mersin Denizli |
Ahmet
Bukan Yılmaz
Tankut Şenol
Bal |
Çankırı Adana İzmir |
Akif
Akkuş |
Mersin
|
T. B. M. M. Başkanlığı
Görüşülmekte olan yasa tasarısının 18. maddesine ekli I
sayılı listedeki 70 bin olan öğretmen kadrosunun 150 bin olarak belirlenmesini
arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Vahap Seçer Ali Rıza Öztürk |
Malatya Mersin Mersin |
Durdu
Özbolat |
Kahramanmaraş |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı teklifin 18 nci maddesinin
teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan Özdal
Üçer Sırrı
Sakık |
Şırnak Van Muş |
Fatma
Kurtulan Osman
Özçelik |
Van Siirt |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
SIRRI SAKIK (Muş) – Gerekçe...
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İlgili komisyonda görüşülmeden torba yasaya alınmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M. Başkanlığı
Görüşülmekte olan yasa tasarısının 18. maddesine ekli I
sayılı listedeki 70 bin olan öğretmen kadrosunun 150 bin olarak belirlenmesini
arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Durdu Özbolat, Kahramanmaraş
Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
DURDU ÖZBOLAT (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan
kanunun ikinci bölüm 18’inci maddesiyle ilgili olarak söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İkinci bölümde grubum adına düşüncelerimi aktarmıştım ama şimdi
size Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformunun bir raporundan bir bölümü çok
önemli gördüğüm için aktarmak istiyorum:
“Sayın Millî Eğitim Bakanı Plan Bütçe Komisyonunda yaptığı
açıklamada 2003’ten 2009’a kadar 147 bin kadrolu 217 bin öğretmenin atamasının
yapıldığını belirtmiş. 2003’ten 2009’a kadar emekli olan 115 bin öğretmenden
bahsetmemiş, kadroları şişkin gösteren ücretli öğretmenliğe ise hiç
değinmemiştir.”
“Bugün ülkemizde AB standartlarına göre birleştirilmiş sınıflar da
dâhil 400 bin öğretmene ihtiyaç bulunmaktadır. Ülke genelinde ortalama 40
öğrenci başına 1 öğretmen düşmektedir. Ülkemizde hâlâ 60-70 kişilik
birleştirilmiş sınıflarda öğretim yapılmaktadır. Ücretli öğretmen sayısı 100
bini aşmıştır. Bazı illerde lise mezunu kişilere öğretmen sıfatıyla ücretli
öğretmenlik yaptırılmaktadır. Türkçe derslerine süt ürünleri, matematik
derslerine besicilik mezunları girmektedir. Hâl böyleyken, 327 bin öğretmen
hâlâ atamayı beklerken kasım döneminde 10 bin ve akabinde 2010 yılında 40 bin
ve şimdi 70 bin öğretmen alımını müjdeymişçesine veren Sayın Millî Eğitim
Bakanının sözlerine karşı artık güvenimiz kalmamıştır.”
“Her yıl 25 bin öğretmen emeklilik, ölüm ve benzeri sebeplerle
ayrılmaktadır. Kimse, yılda on binlerce öğretmen emekli oluyor, bunların yerini
nasıl dolduruyorsunuz, bu kadar öğretmen neden açıkta kalıyor, niye
atamıyorsunuz diye sormamıştır. Biz soruyoruz. Boşalan kadrolar bile henüz
doldurulmadan, yılda sadece 20 bin, 30 bin alım yapılmaktadır. Bu kadroların
çoğuna sözleşmeli öğretmen atanmakta, bir sonraki dönem sıfırdan atama
yapılıyormuş gibi gösterip sözleşmeliler kadroya geçirilmekteyken bizlerin 10
bin, 20 bin, 70 bin sayısıyla kandırılması abesle iştigaldir. Zaten yapılan
alımlar ağırlıklı olarak belirli branşlar üzerinden
gerçekleşmektedir.”
“Okul öncesi öğretmenliği branşına
ayrılan 17 bin kadroyla, bir öğretmenin 40 puanla ataması gerçekleştirilmiştir.
Bu büyük bir adaletsizlik örneğidir. Branşlar arasında bile bu kadar keskin
ayrımların yapılması, bazı branşlara hiç kadro
ayrılmaması birçok arkadaşımızı ve bizleri artık içinden çıkılmaz bir duruma
sokmaktadır.”
“Yaşanan bu olaylar, ataması yapılmadığı ve bu yüzden ücretli
öğretmen olarak çalışmak zorunda kalan pek çok arkadaşımızı intihar noktasına
getirmiştir. Ekim ayında İstanbul’da iki yıldır ücretli öğretmenlik yapmak
zorunda kalan, bu yıl başvurduğu hâlde ücretli öğretmenlik istemine ret cevabı
alan bir meslektaşımız hayatına son vermiştir. Sırada henüz sayısını
bilmediğimiz nice arkadaşımız bu durumdayken Sayın Bakanın sözde üzüntüsünü ve
yapacağı atamaları müjdeyle karşılamamız söz konusu değildir. Esas olan, 327
bin öğretmenin kadrolu olarak atanmasıdır.”
Biraz önce bu kürsüden dile getirdiğim “Atama bekleyen
öğretmenlerin kadro sorununu çözeceğiz.” sözüne karşılık, oturduğunuz yerden
laf attınız. Şimdi size Sayın Başbakanın 2002 yılında Gaziantep mitinginde
yaptığı bir konuşmayı aktarıyorum. Sayın Başbakan diyor ki: “Yahu bir sürü
bölüm öğretmenimiz boşta geziyor. Resim öğretmeni matematiğe, müzik öğretmeni
beden dersine giriyor. Niye? Öğretmen ihtiyacı var ama bakın ki işe, bunlar bir
de sınavla öğretmen alıyor. O zaman niye okutuyorsun bu öğrencileri? Yazık
değil mi? ‘Öğretmen almıyorum.’ de, bu evlatlarım okumasın boşuna. Ama biz
iktidar olunca inşallah boşta öğretmen adayı kalmayacak.” Biraz önce oturduğu
yerden laf atanlara soruyorum: Bu sözler yerine getirildi mi?
Ülkemizde öğretmen açığı, sendikaların araştırmasına göre,
Eğitim-Sen 400 bin diyor, Türk Eğitim-Sen 316 bin, Eğitim-İş 310 bin olarak
ifade ediyor. Millî Eğitim Bakanlığının iç denetim raporu ise ilk defa bu yıl
olmak üzere yıllardır inkâr ettiği öğretmen açıkları ya da Bakan Çubukçu’nun
hep söylediği “70 bin öğretmen açığımız var.” söylemini yalanlamakta, Millî
Eğitim -kendi raporu- acil atanması gereken öğretmen sayısı ve ihtiyacını
133.317 olarak açıklamakta.
Ülkemizde “ücretli öğretmenlik” adı altında kölelik şartlarında
çalışanların sayısı…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Özbolat, lütfen tamamlayınız.
DURDU ÖZBOLAT (Devamla) – …Millî Eğitimin ifadesine göre
61.551’dir. Ancak Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da lise mezunlarının bile ücretli
öğretmenlik yaptıkları ve bunların sayılarının hiç de küçümsenmeyecek kadar
oldukları göz önüne alınırsa ülkemizde çalıştırılan ücretli öğretmen sayısı 100
bini bulmaktadır.
Biz, şimdi, daha önce KPSS denen sistemin geçerliliğini ve
güvenilirliğini kaybetmiş olmasından, KPSS denen, güvenilirliği kalmamış bir
öğretmen ataması sisteminin kaldırılarak yerine objektif ve sınavsız bir atama
sisteminin getirilmesini, ücretli öğretmenlik sisteminin kaldırılarak
öğretmenleri kamplaştıran yaftaların yerine tek öğretmenin kadrolu öğretmen
olmasını, ülkemizin yüz binlerle ifade edilen öğretmen açıklarının kısa sürede
bir program dâhilinde atamalarının yapılmasını ve 70 bin olarak açıklanan bu
sayının 130 bin olarak atanmasının zaruri olduğunu düşünüyoruz ve vermiş
olduğumuz önergeye hepinizden destek bekliyoruz.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı Bazı Kanun ve 190 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 18’inci
maddesi ile Teklife eklenen (1) sayılı listedeki “
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Sözleşmeli statüde çalıştırılan 68.000 civarındaki öğretmenin
memur kadrosuna atanması amacıyla ihdas edilen kadro sayısının artırılması
teklif edilmektedir.
Komisyonda yapılan görüşmelerde, MHP Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycı ve arkadaşlarının “2/646 esas no’lu Milli Eğitim Bakanlığında
Sözleşmeli Statüde Çalıştırılan Öğretmenlerin Memur Kadrolarına Atanması
Hakkında Kanun Teklifi” de birleştirilmiş, bu çerçevede kadro ihdası maddesi
birleştirilmiş, ancak ihdas edilen memur kadrolarına sözleşmeli öğretmenlerin
atanarak sözleşmeli öğretmen uygulamasına son verilmesini öngören maddeler
dikkate alınmamıştır.
Eğitim öğretim hizmetleri için aslolan, hizmet ihtiyacının
memurlar eliyle yürütülmesi olduğundan yeteri kadar kadro temin edilerek eşit
ve hakkaniyetli bir şekilde objektif esaslara uygun memur teminidir. Mevcut
uygulamanın Anayasaya uygun hâle getirilmesi amacıyla; 657 sayılı kanun
kapsamında sözleşmeli olarak çalışan öğretmenlerin bir an önce memur
kadrolarına geçirilmesi gerekli görülmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
18’inci maddeyi ekli 1 ve 2 sayılı listelerle birlikte oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Teklife yeni geçici madde ilave edilmesine ilişkin iki önerge
vardır, ilk önergeyi okutuyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Önergemi geri çekiyorum.
BAŞKAN – Önergenin biri geri çekilmiştir, diğerini okutuyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) – Geri çekiyoruz.
BAŞKAN – Bu önerge de geri çekildiğinden işlemden kaldırıyorum.
19’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır, geliş sıralarına
göre okutup aykırılıklarına göre işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı Bazı Kanunlarda ve 190 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 19’uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı Şenol
Bal K. Erdal
Sipahi |
Konya İzmir İzmir |
Nevzat
Korkmaz Abdülkadir
Akcan |
Isparta Afyonkarahisar |
“Madde 19 – Bu Kanun; 8 inci, 10 uncu ve 11 inci maddeleri 1/10/2008 tarihinden, 12 nci madde 1/4/2002 tarihinden, 14
üncü madde 1/6/2010 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı teklifin 19 uncu maddesinin
teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Hasip
Kaplan Akın
Birdal Osman
Özçelik |
Şırnak Diyarbakır Siirt |
Sırrı
Sakık Hamit
Geylani Sebahat
Tuncel |
Muş Hakkâri İstanbul |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz.
AYLA AKAT ATA (Batman) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
İlgili komisyonda görüşülmeden torba yasaya alınmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 508 sıra sayılı Bazı Kanunlarda ve 190 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 19’uncu
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
“Madde 19 – Bu Kanun; 8 inci, 10 uncu ve 11 inci maddeleri 1/10/2008 tarihinden, 12 nci madde 1/4/2002 tarihinden, 14
üncü madde 1/6/2010 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe
girer.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Maddenin kanun tekniğine uygun ve anlaşılabilir hâle getirilmesi
teklif edilmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
20'nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme
alacağım.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Bazı Kanunlarda ve 190 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’de Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 20. maddesinde geçen
“Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür” hükmünün “Bu Kanun hükümlerini
Başbakanlık yürütür” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Behiç
Çelik Mehmet
Şandır Şenol
Bal |
Mersin Mersin İzmir |
Mehmet Akif
Paksoy Beytullah Asil Ahmet Orhan |
Kahramanmaraş Eskişehir Manisa |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Kanun Teklifi’nin 20. maddesinde yürütme yetkisinin Başbakan’a
verilmesinin daha uygun olacağı düşünülmüştür.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
İç Tüzük’ün 86’ncı maddesine göre aleyhte söz isteyen Ferit Mevlüt
Aslanoğlu, Malatya Milletvekili.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Vazgeçtim.
BAŞKAN – Vazgeçti.
İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – 508 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucunu
arz ediyorum:
“Oy sayısı : 211 |
Kabul : 211 |
Ret : - |
Çekimser : - |
Boş : - |
Geçersiz : - (x) |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
Yusuf
Coşkun Gülşen
Orhan |
Bingöl Van” |
Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
İçişleri Bakanı Beşir Atalay teşekkür konuşması yapacaklardır.
Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını
gösteren tablo tutanağa eklidir.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dört bakanlığımızı ilgilendiren bir teklifi kabul etmiş
oldunuz. Özellikle, tabii, öğretmen adaylarımızı sevindirecek
ciddi bir kadro burada, hem tahsis edilen 70 bin hem serbest bırakılan 25 bin
ve polis teşkilatımız için iki şey yapıldı burada: Bir, yeni polis alımı için
20 bin kadro verildi ve yeni değerlendirme, polislik, başpolislik ve bu
konudaki yeni rütbeleme için 10 bin kadro tahsis edildi. Daha da
önemlisi bu yeni başpolislik ve kıdemli başpolislik uygulamasıyla polislerimize
bir imkân temin ettiniz. Yani polislerimiz böyle emekli olana kadar hiçbir
değişiklik olmuyordu, şu anda artık bir rütbeleri olacak, böyle bir kademelenme
olacak, bu onlara hem bir maaş imkânı hem de aynı zamanda emekliliklerini de
elli beş yaşına kadar uzatmış olacak. Bu manada önemli bir imkândı.
Hepinize çok teşekkür ediyorum. Bütün grup başkan vekillerine,
bütün söz alan milletvekillerimize, oylamaya katılan milletvekillerimize,
Değerli Başkanımıza ve Başkanlık Divanına, burada emeği geçen arkadaşlarımıza
teşekkür ediyorum.
Hayırlı sabahlar diliyorum.
Saygıyla selamlıyorum. Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
5’inci sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar ve
14 Milletvekilinin; 03.07.2005 Tarih ve 5393 Sayılı Belediyeler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm ile İçişleri Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
5.- İstanbul Milletvekili Nusret
Bayraktar ve 14 Milletvekilinin; 03.07.2005 Tarih ve 5393 Sayılı Belediyeler
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm ile İçişleri Komisyonları Raporları (2/435) (S. Sayısı:
509)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6’ncı sırada yer alan, Kamulaştırma Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız.
6.- Kamulaştırma Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/773) (S. Sayısı: 475)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Böylece, alınan karar gereğince kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, 16 Haziran 2010 Çarşamba günü saat 13.00’te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 03.15