Normal 44161 3 13 2010-07-20T13:46:00Z 2010-07-20T13:48:00Z 1 73144 416924 TBMM 3474 978 489090 11.9999 Clean 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖNEM: 23                            CİLT: 71                    YASAMA YILI: 4

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

113’üncü Birleşim

8 Haziran 2010 Salı

 

(Bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile

konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

 

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in, görevlerine yeni seçilmiş olan Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Başkan Vekili Yalova Milletvekili Muharrem İnce ve Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’yi tebrik eden, görevlerinde başarılar dileyen konuşması

 

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Hatay Milletvekili Mustafa Öztürk’ün, Dünya Çevre Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

 

2.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, hububat üreticisinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

3.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, Çukurova’da hububat hasadının başlamasıyla birlikte karşılaşılan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak’ın, İstanbul’daki şiddetli yağışların yol açtığı can kaybına ve zararlara ilişkin açıklaması

2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Dünya Çevre Günü’ne ilişkin açıklaması

3.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Dünya Çevre Günü’ne ilişkin açıklaması

4.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, Çukurova’da birim alandan alınan ürün miktarının yüksek olduğuna, diğer bölgelerle kıyaslanamayacağına ilişkin açıklaması

5.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in, konuşmalarında, buğday alım miktarı, mazot ve gübreye verdikleri primler konusunda sürekli yanıltmalar yaptığına ilişkin açıklaması

6.- Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, Sivas’ta tarım alet ve makinelerinin alımı için düzenlenen hibe kredisi listesinde ilçeler arasında adaletsizlik yapıldığına ilişkin açıklaması

7.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, Türkiye’deki tarım alanlarının azaldığına ve tarım ürünü üretiminde artma olmadığına ilişkin açıklaması

8.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, bu yıl ürünlerin prim miktarının hiç artırılmamasına, taban fiyatın geç ve düşük açıklanmasına, alım merkezlerinin çok yetersiz olmasına ilişkin açıklaması

9.- Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Türkiye’deki tarım alanlarının azaldığına ve 2002 yılında ihracat fazlası varken bugün çok ciddi şekilde ithalat fazlasıyla aranın açıldığına ilişkin açıklaması

10.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçli’nin, konuşmasındaki “506, 507, 508 ve 509 sıra sayılı komisyon raporlarının gelen kâğıtlar kısmında yayımlanmadığı” şeklindeki ifadelerine ve dil sürçmesiyle söylediğini tahmin ettiği “adil yargılanmayı etkilemek” şeklindeki ifadelerini “adil yargılanmayı sağlamak” şeklinde düzelttiğine ilişkin açıklaması

11.- Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçli’nin, İç Tüzük’e göre gelen kâğıtların bastırılıp dağıtılması ve gündemde ilan edilmesi gerektiğine; “adil yargılamayı etkilemek” sözleriyle avukatlar hakkında “adil yargılamayı etkileme” suçlamasıyla soruşturma yapılıyor demek istediğine ilişkin açıklaması

12.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, elektronik karıştırıcı ya da işaret karıştırıcı olarak bilinen jammer aygıtının Türkiye’deki kullanım alanlarına ve teminine ilişkin açıklaması ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

13.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, yurt dışına çıkışlarda alınan 15 TL’lik harca ve Devlet Demiryollarında çalışan geçici işçilerin kendi bölgelerinde çalıştırılmasının daha uygun olacağına ilişkin açıklaması ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

14.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Anayasa görüşmelerinde Genel Kurulda çalışan cep telefonlarının Anayasa görüşmeleri bittikten sonra çalışmamasına ilişkin açıklaması ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Avrupa Parlamentosu, İspanya Parlamentosu ve Senatosu Başkanlarının, Brüksel’de düzenlenecek olan Ortak Parlamento Toplantısı vaki davetine icabet edecek olan Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca ismi bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1214)

2.- (10/90, 190, 210, 235, 312, 433, 438, 466, 474, 496, 531, 539, 558, 563, 564, 565, 566, 567, 568, 569, 570, 571, 572, 573, 574) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin bir ay uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/1215)

3.- TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’in, İran İslam Cumhuriyeti İslami Danışma Meclisi Başkanı Ali Larıjani’nin vaki davetine icabetle beraberinde bir Parlamento heyetiyle İran’a resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1216)

 

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 19 milletvekilinin, şiddet olaylarının araştırılarak bu olayların önlenmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/745)

2.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 20 milletvekilinin, toplumsal yapıyı tehdit eden intihar, şiddet ve cinnet gibi sosyal olayların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/746)

3.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, okullarda yaşandığı iddia edilen fiziksel ve psikolojik istismar olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/747)

4.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır ve 19 milletvekilinin, kadına yönelik şiddetin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/748)

 

C) Önergeler

1.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, (2/341) esas numaralı Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/220)

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 503, 507 ve 508 sıra sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi

 

VIII.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, KÖYDES Projeleri için aktarılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1053) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

2.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, yangın söndürmek amacıyla uçak ve helikopter alımı ihalesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1359) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

3.- Aksaray Milletvekili Osman Ertuğrul’un, Aksaray bağlantılı demiryolu çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1386) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

4.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan-Ardanuç karayoluna ilişkin sözlü soru önergesi (6/1405) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

5.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Trabzon-Zaho-Basra demiryolu çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1487) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

6.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan-Ardanuç karayoluna ilişkin sözlü soru önergesi (6/1538) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

7.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, öğrenci servis araçlarındaki yaş sınırı değişikliğine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1547) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

8.-Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat Havaalanının durumuna ilişkin sözlü soru önergesi (6/1564) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

9.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat Havaalanının kullanıma açılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1676) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

10.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Erbaa-Tokat yolunun yapımına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1701) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

11.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, bir köprünün genişletilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1728) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

12.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Malatya tren seferlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1732) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

13.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in, Tunceli’de cep telefonu görüşmelerinde yaşanan sorunlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/1770) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

14.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ağrı-Saray yolunun onarımına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1778) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

15.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, Bitlis’te trafiğe açılan bir tünele ilişkin sözlü soru önergesi (6/1781) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

16.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, bir karayolundaki trafik güvenliğine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1783) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

17.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum bağlantılı yollardaki tünel yapımına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1831) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

18.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Erbaa ilçesinde köprülü kavşak ve sinyalizasyon yapılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1843) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

19.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Erbaa ilçesine sabit araç muayene istasyonu açılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1844) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

20.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, bir yol yapımındaki istimlak bedellerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1845) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

21.-Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, Çukurova Havaalanı inşasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1847) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

22.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman Çayı üzerindeki köprünün güçlendirilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1879) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

23.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, 9 Eylül Treninin seferlerinin kaldırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1886) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

24.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, 4 Eylül Treninin seferlerinin kaldırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1887) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

25.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, Ankara-Erzurum ekspres treni seferlerinin kaldırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1888) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

26.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bursa Yenişehir Havaalanından yapılan bazı uçak seferlerinin iptaline ilişkin sözlü soru önergesi (6/1893) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

27.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin sözlü soru önergesi (6/1929) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

28.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Çıldır ilçesinin bazı köylerindeki baz istasyonu ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1936) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

29.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, GSM operatörlerinin kapsama alanlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1951) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

30.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, bir beldeye PTT şubesi açılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1954) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

31.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Zile-Pazar karayoluna ilişkin sözlü soru önergesi (6/1987) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

32.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Zile-Çekerek karayoluna ilişkin sözlü soru önergesi (6/1988) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

33.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki baz istasyonlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1997) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

34.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, havaalanı yolcu hizmet ücretlerinin artırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2006) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

35.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat-Sulusaray-Boğazlıyan yolunun açılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2070) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

36.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, hisse devri sonrası Türk Telekom’a ilişkin sözlü soru önergesi (6/2076) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

 

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türkiye Cumhuriyeti ile İrlanda Arasında Gelir ve Sermaye Değer Artış Kazançları Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/689) (S. Sayısı: 479)

2.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

3.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

4.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)

5.- Asya-Pasifik Uzay İşbirliği Örgütü (APSCO) Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/367) (S. Sayısı: 114)

6.- İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC) Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/776) (S. Sayısı: 469)

7.- Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana Sözleşmesinde Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/786) (S. Sayısı: 460)

8.- Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin Kurulmasına Dair Nahçıvan Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/800) (S. Sayısı: 494)

9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kore Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İktisadi Kalkınma İşbirliği Fonu Kredilerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/288) (S. Sayısı: 22)

10.- Türkiye Cumhuriyeti ile Bosna ve Hersek Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının Değiştirilmesi Hakkında Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/754) (S. Sayısı: 482)

11.- Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanlığının COBRA Topçu Tespit Radarı Müşterek Programının Hizmet Safhasına Katılımı İçin 2 Şubat 2004 Tarihli Mutabakat Muhtırasında Yapılan 2 Numaralı Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/837) (S. Sayısı: 504)

12.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Altyapı Projelerinde İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/816) (S. Sayısı: 505)

13.- Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin Dış Ticaret Müsteşarlığına Ait Bölümünde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/802) (S. Sayısı: 476)

 

X.- OYLAMALAR

1.- Türkiye Cumhuriyeti ile İrlanda Arasında Gelir ve Sermaye Değer Artış Kazançları Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

2.- Asya-Pasifik Uzay İşbirliği Örgütü (APSCO) Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

3.- İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC) Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

4.- Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana Sözleşmesinde Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

5.- Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin Kurulmasına Dair Nahçıvan Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı’nın oylaması

6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kore Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İktisadi Kalkınma İşbirliği Fonu Kredilerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

7.- Türkiye Cumhuriyeti ile Bosna ve Hersek Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının Değiştirilmesi Hakkında Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

8.- Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanlığının COBRA Topçu Tespit Radarı Müşterek Programının Hizmet Safhasına Katılımı İçin 2 Şubat 2004 Tarihli Mutabakat Muhtırasında Yapılan 2 Numaralı Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Altyapı Projelerinde İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

 

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki hastanelerde yapılan denetlemelere ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/13373)

2.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, 1995’teki Gazi olaylarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/13634)

3.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, bir kamu görevlisinin mahkûmiyetine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/13708)

4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, toplulaştırılan bir arazinin dağıtımına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/14024)

5.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, askerlik görevini yaparken ölen bir kişiye ilişkin sorusu ve  Millî Savunma Bakanı M.Vecdi Gönül’ün cevabı (7/14078)

6.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, sosyal yardımlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/14202)

7.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, yapıların depreme karşı dayanaklılığına,

Osmaniye’deki yapıların depreme karşı dayanıklılığına,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/14214), (7/14215)

8.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, güneş enerjisinden yararlanmaya ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/14217)

9.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, buzağı maması adı altında süt tozu ithalatı iddialarına,

- Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in, Eğirdir Su Ürünleri Araştırma Enstitüsünün kapatılmasına,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/14242), (7/14243)

10.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Antalya’da gıda üretimi ve dağıtımı yapan firmaların denetimine ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/14259)

11.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, sosyal yardımlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/14262)

12.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, et ithaline yönelik iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/14272)

13.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, asansörlerin denetimine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/14345)

14.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Tarım Kredi Kooperatifleri Gaziantep Bölge Birliğine personel alımıyla ilgili iddialara,

- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, kırmızı et piyasasındaki gelişmelere,

- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, kırmızı et piyasasındaki gelişmelere,

Tarımsal sulamada kullanılan elektrik borçlusu çiftçilere,

- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, et ithalatına,

- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, banka borcu nedeniyle tarım arazilerine gelen hacizlere,

- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, kırmızı et sektöründeki sorunlara,

- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, tarıma dayalı sanayinin desteklenmesine,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/14347), (7/14348), (7/14349), (7/14352), (7/14350), (7/14351), (7/14353), (7/14354)

15.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Türk-Yunan medya konferansının iptaline ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/14365)

16.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, ensest olaylarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf’ın cevabı (7/14389)

17.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, inovasyon sektörünün geliştirilmesine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/14401)

18.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, kumlama uygulamasına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/14403)

19.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, EBK’nın çalışmalarına,

Kırmızı et fiyatlarındaki artışa,

Kırmızı et fiyatlarına ve et ithalatına,

- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, TMO eski Genel Müdürüne,

- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Acıpayam, Kale, Sarayköy, Beyağaç, Çameli, Honaz, Tavas, Çal ve Çardak’taki, çiftçi borçlarına,

- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, çiftçi borçlarına ve tarım politikasına,

Kırmızı et sektörüne,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/14404), (7/14405), (7/14406), (7/14407), (7/14408), (7/14411), (7/14412), (7/14413), (7/14414), (7/14415), (7/14416), (7/14417), (7/14418), (7/14409), (7/14410)

20.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, basın özgürlüğüne ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/14429)

21.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, et fiyatlarındaki artışa ve hayvancılığın desteklenmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/14431)

22.- Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu’nun, hayvancılık ve besicilik politikalarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/14471)

23.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, et ithalatı ihalesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/14484)

24.- Aydın Milletvekili Recep Taner’in, hazır giyim sektöründeki bazı uygulamalara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/14606)

25.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, kadrolu personelin özlük haklarına ve personel politikasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/14764)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak beş oturum yaptı.

 

Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, ithal et ve et üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşmasına Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap verdi;

Isparta Milletvekili Haydar Kemal Kurt, gülün hasat zamanına ve Isparta ili için önemine,

Adana Milletvekili Hulusi Güvel, yükseköğretimin içinde bulunduğu sorunlara,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

 

Mersin Milletvekili Vahap Seçer,

Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi,

Adıyaman Milletvekili Şevket Köse,

Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal,

Muğla Milletvekili Gürol Ergin,

Hayvancılık sektörünün içinde bulunduğu tablo ile Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in ortaya koyduğu tablonun farklı olduğuna;

Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün, hayvancılık sektörünün bazı sorunları olduğuna ancak AK PARTİ iktidarı döneminde hayvancılığa verilen desteğin önemli miktarda arttığına,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

 

Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor,

Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Plan ve Bütçe,

Komisyonundan istifa ettiğine ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

 

Zonguldak Milletvekili Ali Koçal ve 25 milletvekilinin, BOTAŞ ihalelerine yönelik iddiaların araştırılması amacıyla (10/741),

Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis ve 19 milletvekilinin, üniversitelerde ve öğrenci yurtlarındaki güvenlik sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla (10/742),

Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve 19 milletvekilinin, Metsamor Nükleer Santralinin oluşturduğu risklerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla (10/743),

Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, temizlenecek mayınlı arazilerin mayın mağdurlarına tahsisi konusunda (10/744),

Birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),

2’nci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),

3’üncü sırasında bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/761) (S. Sayısı: 458),

5’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları Raporlarının (1/806) (S. Sayısı: 498),

Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

 

4’üncü sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan, Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/685) (S. Sayısı: 488) üzerindeki görüşmeler tamamlanarak kabul edildi ve kanunlaştı.

 

6’ncı sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile İrlanda Arasında Gelir ve Sermaye Değer Artış Kazançları Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/689) (S. Sayısı: 479) görüşmeleri tamamlandı; tümü üzerinde elektronik cihazla yapılan her iki açık oylamada da toplantı yeter sayısı bulunamadı.

 

Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Silopi’deki eylemi onaylamadığına ancak güvenlik güçlerinin eyleme yönelik müdahalesinde Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın yaralanmasının da üzüntü verici olduğuna, orantısız güç kullanımını onaylamanın mümkün olmadığına ve İçişleri Bakanını göreve davet ettiğine ilişkin bir açıklamada bulundu.

 

479 S. Sayılı Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde elektronik cihazla yapılan her iki açık oylamada da toplantı yeter sayısı bulunamadığından, 8 Haziran 2010 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 18.17’de son verildi.

 

                                                            Şükran Güldal MUMCU

                                                                    Başkan Vekili

 

                Bayram ÖZÇELİK                                                                      Fatih METİN

                          Burdur                                                                                       Bolu

                       Kâtip Üye                                                                                Kâtip Üye

                                                                                                                                                No.: 153

II.- GELEN KÂĞITLAR

7 Haziran 2010 Pazartesi

Teklif

 

1.- Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali ve Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz’ün; Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilat Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/706) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.6.2010)

 

Tezkereler

1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1200) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2010)

2.- Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe’nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1201) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2010)

3.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1202) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2010)

4.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1203) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2010)

5.- Siirt Milletvekili Osman Özçelik’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1204) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2010)

6.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1205) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2010)

7.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici’nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1206) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2010)

8.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1207) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2010)

9.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1208) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2010)

10.- Batman Milletvekili Bengi Yıldız’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1209) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2010)

11.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1210) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2010)

12.- Mardin Milletvekili Emine Ayna’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1211) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2010)

13.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1212) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2010)

Raporlar

1.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 4 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/845, 1/884, 2/701) (S. Sayısı: 506) (Dağıtma tarihi: 7.6.2010) (GÜNDEME)

2.- Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; 633 Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununa Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/833, 1/162, 2/443) (S. Sayısı: 507) (Dağıtma tarihi: 7.6.2010) (GÜNDEME)

3.- Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve 3 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Emniyet Teşkilatı Kanunu ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı ve 3 Milletvekilinin; Kırşehir Milletvekili Abdullah Çalışkan ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/702, 1/714, 1/865, 1/887, 2/646, 2/703) (S. Sayısı: 508) (Dağıtma tarihi: 7.6.2010) (GÜNDEME)

4.- İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar ve 14 Milletvekilinin; 03.07.2005 Tarih ve 5393 Sayılı Belediyeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile İçişleri Komisyonları Raporları (2/435) (S. Sayısı: 509) (Dağıtma tarihi: 7.6.2010) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1.-    Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, HES projelerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/2087) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)

2.-    Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, Ankara-Çankırı-Kastamonu karayoluna ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/2088) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)

3.-    Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, bazı öğretim üyelerinin vakıf üniversitelerinde görevlendirildiği iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2089) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)

4.-    Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Futbol Milli Takımının ABD seyahatine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2090) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)

Yazılı Soru Önergeleri

1.-    Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Gördes Barajı kapsamındaki kamulaştırmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14693) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)

2.-    Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, bazı olayların tarih kitaplarından çıkartılacağı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14694) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)

3.-    Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, azınlıklarla ilgili bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14695) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)

4.-    Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, ilaç takip sistemindeki aksaklıklara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14696) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)

5.-    Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, sahillerde bulanan belediyelerin desteklenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14697) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)

6.-    Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, ÖSYM sınavlarında yaşanan sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14698) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)

7.-    Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, kırmızı et ve domuz eti üretim ve tüketimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14699) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)

8.-    Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, ecri misil ücretlerine yönelik şikayetlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14700) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)

9.-    Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Tarsus-Kazanlı Sahil Bandı Projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14701) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)

10.-  İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Ayamama Deresindeki imar durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14702) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)

11.-  Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, bazı ön lisans mezunlarına lisans eğitimi hakkı verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14703) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)

12.-  İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, TEDAŞ’a borçlu olan üreticilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14704) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)

13.-  İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, banka kredilerini ödeyemeyen üreticilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14705) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)

14.-  İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, seçmeli yabancı dillerin arasına Arapça’nın eklenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14706) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2010)

15.-  İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, yabancıların ülkemizde ve Türk vatandaşlarının yabancı ülkelerde gayrimenkul alımlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14707) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2010)

16.-  Van Milletvekili Özdal Üçer’in, bir kışla yakınında meydana gelen patlamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14708) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2010)

17.-  Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in, bir Cumhuriyet savcısı hakkındaki soruşturmaya ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/14709) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)

18.-  İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, sağlık sorunu olan bir tutukluya ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/14710) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)

19.-  Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bir hükümlüye verilen cezaya ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/14711) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2010)

20.-  İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, tıbbi malzemeler konusundaki bir tebliğe ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/14712) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)

21.-  Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, Mersin’deki işsizliğe ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/14713) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)

22.-  Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Van’daki kayıt dışı istihdama ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/14714) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)

23.-  Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, kayıt dışı istihdama ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/14715) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)

24.-  Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, teşvik belgesi düzenlenen yatırım projelerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/14716) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)

25.-  Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Ziraat Bankası yönetimine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/14717) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)

26.-  Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, Mersin’de sosyal yardım alan kişilere ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/14718) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)

27.-  Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, kamuya personel alımına ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/14719) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)

28.-  Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, engellilere yönelik bazı çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/14720) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)

29.-  Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, bakım ve koruma altındaki çocuklarla ilgili bazı sorunlara ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/14721) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)

30.-  Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Muğla’da yaşanan olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14722) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)

31.-  Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, terör ve asayişle ilgili istatistiki verilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14723) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)

32.-  Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, Van Belediyesine yönelik bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14724) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)

33.-  İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil’in, İstanbul Harbiye Kongre Merkezi ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14725) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)

34.-  Siirt Milletvekili Osman Özçelik’in, Muğla’daki olaylarda hayatını kaybeden kişiye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14726) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)

35.-  Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, okullarda serbest kıyafet uygulaması çalışmalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14727) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)

36.-  Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, Samsun’da hizmet içi eğitim tesisi yapımına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14728) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)

37.-  Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, bir köydeki öğretmen sorununa ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14729) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)

38.-  Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, eğitime ayrılan kaynağa ve eğitimdeki bazı sorunlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14730) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/05/2010)

39.-  Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Gürpınar ilçesinde eğitim ve öğretimdeki duruma ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14731) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/05/2010)

40.-  Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Özalp ilçesinde eğitim ve öğretimdeki duruma ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14732) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)

41.-  Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Balıkesir’deki Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarında bazı öğrencilerin kıyafetlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14733) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)

42.-  Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe’nin, eğitime açılmayan bir okula ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14734) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)

43.-  Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici’nin, bir okulun yol sorununa ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14735) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2010)

44.-  Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, sağlık çalışanlarının özlük haklarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/14736) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)

45.-  İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, sağlık hizmeti alımında yaşanan bir olaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/14737) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/05/2010)

46.-  Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Van’daki hastanelerin depreme karşı dayanıklılığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/14738) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)

47.-  Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Siirt’teki hastanelerin depreme karşı dayanıklılığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/14739) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)

48.-  Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bingöl’deki hastanelerin depreme karşı dayanıklılığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/14740) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)

49.-  Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Muş’taki hastanelerin depreme karşı dayanıklılığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/14741) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)

50.-  İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, nöbet ücretlerini alamayan sağlık personeline ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/14742) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)

51.-  Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, meslek odalarına yönelik tutumuna ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/14743) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)

52.-  Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, çiftçi borçlarına ve girdi fiyatlarının düşürülmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14744) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)

53.-  Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, domates üreticilerinin fiyat sorununa ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14745) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)

54.-  Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, Mersin İl Müdür Yardımcısıyla ilgili bazı iddialara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14746) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)

55.-  Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, kırmızı et fiyatlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14747) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)

56.-  Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars-Arpaçay’daki çiftçilerin sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14748) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)

57.-  Batman Milletvekili Bengi Yıldız’ın, PTT’deki taşeronlaşmaya ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14749) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)

58.-  Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, bazı demiryollarının durumuna ve bazı tren seferlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14750) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)

59.-  Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, yapımı duran bir köprünün inşaatına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14751) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)

60.-  Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, orman işletmelerince çalıştırılan köylülerin sorunlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14752) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)

61.-  Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, askerlik görevi sırasında intihar ettiği belirtilen bir kişiye ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14753) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/05/2010)

62.-  İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, nükleer santral kurulmasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/14754) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)

63.-  İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, ders kitaplarında bazı tarihi olayların anlatımında değişiklik yapılacağı haberlerine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/14755) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2010)

64.-  Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, bazı köylerde sulamada yaşanan sorunlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14756) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)

65.-  Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, bir köydeki su borularının değiştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14757) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)

66.-  Van Milletvekili Özdal Üçer’in, öğrenim ve katkı kredilerine ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi (7/14758) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)

67.-  Van Milletvekili Özdal Üçer’in, özel öğrenci yurtlarına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi (7/14759) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)

68.-  Van Milletvekili Özdal Üçer’in, yüksek öğrenim öğrenci yurtlarına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi (7/14760) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)

69.-  Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Karaisalı ilçesindeki öğrenci yurdu ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi (7/14761) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)

70.-  Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, madencilik sektöründeki kazalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14762) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2010)

71.-  Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Adıyaman’daki köprü ihtiyacına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14763) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2010)

Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.-    Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, toplu açılış yapılan tesislere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14016)

2.-    Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, metro çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14017)

3.-    Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, öğrenci burslarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14018)

4.-    Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa’daki çiftçilerin borçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14020)

5.-    Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, orman yangınlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14026)

6.-    Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, bir köye sulama kanalları ve gölet yapımına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14029)

7.-    Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Ziraat Bankasının memur alımlarında KPSS şartını kaldırmasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/14032)

8.-    Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz’in, Çanakkale’deki yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/14034)

9.-    İstanbul Milletvekili Atila Kaya’nın, İstanbul’daki dere ıslahı çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14037)

10.-  İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, araç muayenesindeki bazı sorunlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14038)

11.-  İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki terör örgütü baskısına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14039)

12.-  Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Antalya’daki kayıp çocuk vakalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14040)

13.-  Antalya Milletvekili Sadık Badak’ın, Antalya Büyükşehir Belediyesinin bir ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14041)

14.-  İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, Mustafa Kemal Üniversitesindeki bazı olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14042)

15.-  Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, tarihi eserlerin restorasyonuna ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/14043)

16.-  Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, gelir uzmanlığı sınavına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14046)

17.-  Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, Ankara’da toplu açılışı yapılan okullara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14047)

18.-  Aydın Milletvekili Recep Taner’in, Aydın İl Milli Eğitim Müdürlüğünün para toplanması talebine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14048)

19.-  Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, okulların yönetimine ve giderlerinin finansmanına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14049)

20.-  Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz’in, Çanakkale’deki yatırımlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14051)

21.-  Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, şube müdürü atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14052)

22.-  Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, okullarda öğrencilere yönelik şiddet olaylarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14053)

23.-  Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz’in, Çanakkale’deki yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14072)

24.-  Hatay Milletvekili İzzettin Yılmaz’ın, bir yetki belgesi konusunda taksici esnafın yaşadığı soruna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14073) 

25.-  Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, trafik kazalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14074)

26.-  Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, işsizliğe ve işletmelerdeki istihdama ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/14077) 

27.-  İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Cer Modern Sanatlar Müzesinin açılış törenine sanatçıların katılıma zorlandığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14079)

28.-  Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, açılımla ilgili bir gazete haberine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14080) 

29.-  Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, öğretmen atamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14081) 

30.-  Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, işsizliğe ve kayıt dışı istihdama ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14082)

31.-  Trabzon Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlu’nun, bazı tarihi kiliselerin ibadete açılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14084) 

32.-  Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, elektronik haberleşme hizmetleriyle ilgili yönetmeliğe ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14085) 

33.-  Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin, Türkiye Kupası final maçının oynanacağı yere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14086)

34.-  Adana Milletvekili Recai Yıldırım’ın, SGK sağlık yardımından yararlanamayan bazı kişilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/14094)

35.-  İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, İzmir 2. merhale içme suyu projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14096)

36.-  Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, bir barajın su kanallarının yapımına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14098)

37.-  Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, bir baraj projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14101)  

38.-  Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir köyün çocuk parkı ve futbol sahası ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14103) 

39.-  Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, İnegöl ilçesindeki bir köprü ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14104) 

40.-  Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14105) 

41.-  Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı illerdeki su ve kanalizasyon şebekelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14106) 

42.-  Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı illerdeki su ve kanalizasyon şebekelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14107) 

43.-  Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, Samsun’daki terör saldırısına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14108) 

44.-  Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, bir kasabanın yoluna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14109) 

45.-  Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, bir yol yapımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14110) 

46.-  Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, bir köy yolunun asfaltlanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14111) 

47.-  Aydın Milletvekili Recep Taner’in, Emniyet Teşkilatı personelinin özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14112) 

48.-  İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Dikili’deki bir sahil yolunun yapımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14113) 

49.-  Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana İl Özel İdaresinin araç alım ve kiralama ihalelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14114) 

50.-  Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Isparta’daki linç girişimi iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14115) 

51.-  Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı illerdeki su ve kanalizasyon şebekelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14116) 

52.-  Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’daki tarımsal sulamada kullanılan elektrik borçlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14133) 

53.-  Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın, istifa eden memurların emekli ikramiyesi almalarıyla ilgili çalışmalara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14134) 

54.-  Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir köyün elektrik sisteminin yenilenmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14135) 

55.-  İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, büyükşehir belediyelerinin takas ve mahsup işlemlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14136) 

56.-  İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, belediyelerin gelirlerinden yapılan kesintilere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14137) 

57.-  İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, 2006 yılında belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14138) 

58.-  İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, 2007 yılında belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14139) 

59.-  İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, 2008 yılında belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14140) 

60.-  Aydın Milletvekili Recep Taner’in, varlık barışı uygulamasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14141) 

61.-  Mersin Milletvekili Kadir Ural’ın, sıcak para girişine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14144) 

62.-  Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, tarımsal sulamada kullanılan elektrik borçlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14145) 

63.-  Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir sınavın başvuru ücretine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14146) 

64.-  Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı üniversitelerin öğretim görevlisi ve yurt ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14147) 

65.-  Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı üniversitelerin öğretim görevlisi ve yurt ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14148) 

66.-  Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı üniversitelerin öğretim görevlisi ve yurt ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14149) 

67.-  Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı illerdeki okul ve lojman ile öğretmen ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14150) 

68.-  Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı illerdeki okul ve lojman ile öğretmen ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14151) 

69.-  Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı illerdeki okul ve lojman ile öğretmen ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14152) 

70.-  Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı illerdeki okul ve lojman ile öğretmen ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14153) 

71.-  Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Antalya’daki öğrencilerin üniversiteye giriş sınavlarındaki başarı durumuna ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14154) 

72.-  Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, üniversite giriş sınavlarındaki başarı durumuna ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14155) 

73.-  İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, engelli öğretmen alımındaki şartlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14156) 

74.-  Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, Anamur’da Lisans Yerleştirme Sınavı yapılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14157) 

75.-  Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’daki okul öncesi öğretime ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14158) 

76.-  Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, VIP hizmetlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14170) 

77.-  Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, sabit telefon aboneliğindeki işlemlere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14171) 

78.-  Mersin Milletvekili Kadir Ural’ın, Aksaray-Pozantı karayoluna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14172) 

79.-  Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat çevre yolu çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14173) 

80.-  İstanbul Milletvekili Birgen Keleş’in, Ermeni iddiaları konusunda izlenen politikaya ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14174) 

81.-  Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Büyükorhan ilçesindeki futbol sahası ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi (7/14177) 

82.-  Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, TMSF yönetimindeki bazı şirketlerin pazar paylarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/14181) 

83.-  Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, yapıların depreme dayanıklılığına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Cemil Çiçek) yazılı soru önergesi (7/14183) 

                                                                                                                                               No.:  154

8 Haziran 2010 Salı

Tasarı

1.- Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı (1/892) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.6.2010)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, bir köy yolunun yapılmasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/2091) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta şehir içinden geçen su kanallarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/2092) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

3.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki eğitim yatırımlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2093) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

4.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’te ulaşımın iyileştirilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/2094) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

5.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki turizm çalışmaları ile kültür ve tabiat varlıklarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/2095) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

6.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki sağlık personelinin yeterliliğine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/2096) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kadrolu personelin özlük haklarına ve personel politikasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/14764) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/05/2010)

2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, yatırım teşvik uygulamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14765) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

3.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, bir Bakanlar Kurulu Kararındaki değişikliğe ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14766) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

4.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Şeker Fabrikasının değer tespitine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14767) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

5.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, polis meslek yüksek okulları sınavına yönelik iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14768) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

6.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, polis meslek yüksek okullarından ilişiği kesilen öğrencilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14769) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

7.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, üniversite çalışanlarının özlük haklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14770) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

8.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, yeni istihdama ve taşeron şirket uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14771) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

9.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, YÖK Başkanı hakkındaki bir iddiaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14772) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

10.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, uzman erbaşların özlük haklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14773) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

11.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, YSK’nın kullandığı veri tabanı ve yazılımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14774) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

12.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, özelleştirilen bir elektrik dağıtım şirketi çalışanlarının durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14775) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

13.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, lisans programlarına dikey geçiş kontenjanlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14776) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

14.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, bir yapay tatlandırıcıya ithal izni verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14777) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

15.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, görme engellilerinin istihdam ve eğitimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14778) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

16.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, İsrail’in Gazze’ye insani yardım taşıyan Türk gemilerine saldırmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14779) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

17.- Kocaeli Milletvekili Hikmet Erenkaya’nın, Çayırova Belediyesinin bazı arsalar üzerindeki tasarruflarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14780) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

18.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, engellilerin eğitim ve istihdamına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14781) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

19.- İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil’in, belediyelere yapılan yardımlara ve verilen desteklere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14782) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

20.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, YÖK Başkanının bazı yargı mensuplarına hediye gönderdiğine yönelik haberlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14783) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

21.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, milli sarayların bazı faaliyetlerde kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14784) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

22.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Zonguldak’ta maden ocağında meydana gelen patlamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14785) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

23.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, ÖSYM sınavlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14786) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

24.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Türk Şeker Fabrikalarının satışına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14787) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

25.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Rusya’ya beyaz et ihracatına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14788) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

26.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Libya’daki müteahhit alacaklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14789) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

27.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, bazı tatlandırıcıların zararlarına ve ithalatına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14790) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

28.- Bursa Milletvekili Necati Özensoy’un, bir kamu kampının kiralanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14791) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

29.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, sosyal yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14792) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

30.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, denetimli serbestlik ve yardım ile koruma hizmetlerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/14793) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2010)

31.- İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in, Bursa H Tipi Kapalı Cezaevinde yapıldığı iddia edilen bazı uygulamalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/14794) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

32.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, bir gazetenin telefonlarının dinlendiği iddiasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/14795) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

33.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Zonguldak’taki maden ocağı kazasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/14796) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

34.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, maden ocakları ve işletmelerinin denetimine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/14797) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

35.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, inşaat sektöründeki iş kazalarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/14798) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

36.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, Ayvalık’taki deniz dibi kirliliğine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14799) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2010)

37.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, endüstriyel katı atık tesislerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14800) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

38.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’da belirlenen çöp döküm alanına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14801) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

39.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, Çukurova’daki taban suyu yükselmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14802) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

40.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, çam kese böceğiyle mücadeleye ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14803) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

41.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, orman yangınları için alınacak önlemlere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14804) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

42.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, sulama birliklerine yönelik çalışmalara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14805) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

43.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Erbaa’daki kanallara su verilmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14806) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

44.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Zonguldak’taki maden ocağı kazasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/14807) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

45.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, maden işletmelerinin denetimine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/14808) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

46.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Rusya ile nükleer santral konusunda yapılan anlaşmalara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/14809) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

47.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, TEİAŞ’ın bir raporuna ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/14810) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

48.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, bir yargı kararının uygulanmasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/14811) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

49.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Emniyet Teşkilatında görev yapan GİH sınıfındaki personelin sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14812) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

50.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Akseki Belediyesinin bazı ihtiyaçlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14813) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

51.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, ayakta yolcu alan minibüslere ceza uygulanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14814) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

52.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, bir jandarma karakolunun nakledilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14815) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

53.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki belediye sosyal tesislerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14816) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

54.- İstanbul Milletvekili Ümit Şafak’ın, Ankara Spor A.Ş.’nin kayıtlarına almadığı bir gelirine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14817) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

55.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, bir tur otobüsünün karıştığı trafik kazasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/14818) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

56.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, seyahat acentelerinin denetimine ve bir tur otobüsü kazasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/14819) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

57.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Simav Gölü arazisinin kullanımına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14820) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

58.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep’te mükelleflere baskı yapıldığı iddiasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14821) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

59.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, TEDAŞ’a ait elektrik dağıtım şirketlerinin karlılık durumlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14822) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

60.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Hazineye ait taşınmazların satış ve kiralamasındaki duyuruya ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14823) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

61.- İstanbul Milletvekili Ümit Şafak’ın, bir şirketin vergi borcuna ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14824) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

62.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Gevaş ilçesinde eğitim ve öğretimdeki duruma ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14825) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2010)

63.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, öğretmenlik sertifikası alanların atanmalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14826) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

64.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Simav ilçesinde Fen Lisesi açılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14827) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

65.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Yaygın Eğitim Kurumları Yönetmeliğinde yapılan değişikliğe ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14828) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

66.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, öğrenci kıyafetlerinin serbest bırakılacağı iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14829) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

67.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bir askeri kışla yakınında meydana gelen patlamaya ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14830) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2010)

68.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, TSK’nın donanımına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14831) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

69.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, bir hastanede kadın çalışanlara yönelik şiddet iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/14832) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2010)

70.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, hizmet alımlarında çalıştırılan kişilerin sorunlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/14833) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

71.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Şeker Fabrikasının pancar kotasının düşürülmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/14834) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

72.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, sanayi ve ticaret sektörlerinin desteklenmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/14835) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

73.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, TMO alımlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14836) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

74.- Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, ithal canlı hayvanların GDO’lu yemlerle beslenip beslenmediğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14837) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

75.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, hayvancılıkta bazı iyileştirmeler yapılmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14838) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

76.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, TMO’nun buğday alımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14839) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

77.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, buğday müdahale fiyatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14840) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

78.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, kapatılan bir TMO ofisine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14841) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

79.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, tarımsal desteklemeye ayrılan kaynaklara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14842) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

80.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, hayvancılık sektörünün geliştirilmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14843) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

81.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, hayvancılık stratejisi belgesinin uygulanmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14844) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

82.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, süt tozu üretimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14845) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

83.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, hayvancılıktaki teşvik uygulamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14846) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

84.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Hayvan Islahı Kanununun yürürlükten kaldırılacağı iddiasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14847) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

85.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, kuzu kesimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14848) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

86.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, besideki hayvan sayısına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14849) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

87.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, ithalatın hayvancılığa etkilerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14850) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

88.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, hayvan kaçakçılığına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14851) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

89.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, elektronik karıştırıcı aygıtının kullanımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14852) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

90.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, Bartın-Karabük bölünmüş yol yapımında ağaçların korunmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14853) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

91.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Mersin Limanında hizmet ücretlerindeki artışa ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14854) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

92.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfı mütevelli heyetlerinde görev yapan il genel meclisi üyelerine ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/14855) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2010)

93.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, tarihi bir caminin restorasyonuna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/14856) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

94.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, ekonomik krizin etkilerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/14857) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

95.- Bursa Milletvekili Necati Özensoy’un, protokol tribünlerindeki yer tahsisine ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi (7/14858) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 19 Milletvekilinin, şiddet olaylarının araştırılarak bu olayların önlenmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/745) (Başkanlığa geliş tarihi: 09.04.2010)

2.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 20 Milletvekilinin, toplumsal yapıyı tehdit eden intihar, şiddet ve cinnet gibi sosyal olayların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/746) (Başkanlığa geliş tarihi: 09.04.2010)

3.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 Milletvekilinin, okullarda yaşandığı iddia edilen fiziksel ve psikolojik istismar olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/747) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.04.2010)

4.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır ve 19 Milletvekilinin, kadına yönelik şiddetin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/748) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.04.2010)

8 Haziran 2010 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.04

BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in, görevlerine yeni seçilmiş olan Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Başkan Vekili Yalova Milletvekili Muharrem İnce ve Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’yi tebrik eden, görevlerinde başarılar dileyen konuşması

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline söz vereceğim, ondan önce de, görevlerine yeni seçilmiş olan Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Başkan Vekili arkadaşlarım Sayın Muharrem İnce ve Sayın Hamzaçebi’yi tebrik ediyor, görevlerinde başarılar diliyorum.

Gündem dışı ilk söz, Dünya Çevre Günü münasebetiyle söz isteyen Hatay Milletvekili Mustafa Öztürk’e aittir.

Sayın Öztürk, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Hatay Milletvekili Mustafa Öztürk’ün, Dünya Çevre Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

MUSTAFA ÖZTÜRK (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizin Dünya Çevre Günü’nü kutluyorum.

Dünya ısınıyor, sera gazı salımı artarak devam ediyor. İnsanoğlunun neden olduğu küresel ısınma dünyamızı tehdit ediyor. İklim değişmeye başladı, olumsuzluklar artmaya başladı; seller, fırtınalar, kuraklıklar, değişiklikler başladı; buzullar eriyor, dünyaya maliyeti artarak devam ediyor. Bugün İstanbul’da sel, dün Bangladeş’te sel, bugün Amerika’da 7 kişinin ölümüne sebep olan fırtına ve yeryüzünde olumsuzluklar artarak devam etmektedir.

Yeryüzünü en fazla kirleten ülkeler, gelişmiş ülkelerdir. Bugün, gelişmiş ülkelerin atmosfere saldıkları sera gazı salımı neredeyse yüzde 80’lerdedir.

Diğer taraftan, İzlanda’da yaşanan yanardağ patlaması sonucu oluşan volkan külleri dünyamızı tehdit etti, on beş gün uçuş seferleri iptal edildi. Volkan külünün yeryüzüne verdiği zarar, 11 Eylülde Amerika’da yaşanan maliyetin üzerinde olmuştur.

Yine, bugünlerde, Amerika’da, Meksika Körfezi’nde yaşanan, petrol kuyusundan sızan petrol doğayı tehdit etmekte, çevreye ciddi zararlar vermektedir, bugüne kadar yapılan harcama 1 milyar doların üzerindedir, bu artarak devam edecektir. Dolayısıyla yeryüzüne yaptığımız olumsuzluklar, dengeyi bozduğumuz her olumsuzluk yüzümüze çarparak geri bize dönmektedir.

Ülkemizde çevre faslı açıldı, bu fevkalade olumlu gelişme ama en zor süreçlerden de biridir. Türkiye’nin Avrupa Birliği normlarında çevre kalitesini yakalaması için minimum 68 milyar avroluk yatırıma ihtiyacı vardır.

Havza bazında entegre su yönetimiyle ilgili önemli çalışmalar var, bu sevindirici bir olaydır.

Çöplerin bertarafıyla ilgili yine bölgesel bazda çözümler, çalışmalar var, bunlar da fevkalade önemli gelişmelerdir.

Artık, herkes daha yaşanılabilir bir çevre istiyor, daha güzel bir çevre istiyor. Bakın, bugün İstanbul’da sel felaketi nedeniyle (A) partisini, (B) partisini, (C) partisini lütfen suçlamayalım. Küresel ısınmanın sonucu bu felaketler sık aralıklarla yaşanacaktır; buna, parti, siyasi görüş farkı gözetmeksizin birlikte mutlaka çözümler üretmeliyiz.

Diyoruz ki daha temiz su, daha temiz hava, daha temiz bir toprak için el birliğiyle çalışalım. Çöpleri vahşi olarak depolamaya son verelim. Belediyeler, kaldırım yapmayı bıraksın, mutlaka çöplerini çevreyle uyumlu şekilde bertaraf etsin diyoruz. Yalıtımsız binalara izin verilmesin diyoruz, mutlaka binalar yalıtımlı hâle getirilsin diyoruz. Özellikle sera gazına “dur” demek için yapılması gereken işlemlerden biri de şehirlerde ciddi şekilde ağaçlandırma faaliyetidir. Dere yataklarına bina yapılmasına kesinlikle izin verilmemelidir diyoruz.

Yine, artık diyoruz ki, sanayicilerimiz, bacası tüten fabrikalar değil, bacası tütmeyen, çevreye zarar vermeyen ve çevreyle uyumlu sanayi tesislerine geçiş sağlamalıdır diyoruz. Yine, özellikle, Türkiye'nin sanayi adımında çevreyle ilgili yapması gereken yatırım 20 milyar avronun üzerindedir. Vatandaşımıza da görevler düşüyor. Elektriğini, suyunu, doğal gazını doğru kullanması lazım. Yalıtımsız binalar satın almaması lazım. Yalıtımsız binalarda oturmaması lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Öztürk, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.

Buyurun.

MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) – Eskiden bir söz vardı, hatırlarsanız: “Havayı ısıtamazsınız.” derlerdi kapıcılara. Evet, bugün havayı ısıtıyoruz. Evet, yalıtımsız binalarla havamızı ısıtıyoruz, yalıtımsız binaları mutlaka yalıtımlı hâle getirmemiz lazım. Yine evlerimizde, özellikle kızartma yağları kanalizasyona dökülmemeli, ambalaj atıkları mutlaka ayrı toplanmalı ve mutlaka vatandaşlarımızın çevreci araçlara, toplu taşıma araçlarına özen göstermesi gerekir. Dere yataklarına vatandaşların kesinlikle ev yapmaması gerekir. Vatandaşların, evlerinde kullandıkları tüm elektrikli aletleri doğru bir şekilde kullanması gerekir, suyunu özenle kullanması gerekir ve doğamıza vatandaşımızın da sanayicimizin de belediyelerimizin de katkı sağlaması gerekir.

Ben, Dünya Çevre Günü’nüzü tekrar kutlar, bu haftanın güzel geçmesini dilerim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.

Sisteme giren arkadaşlar var, birer dakika söz vereceğim.

Sayın Torlak, buyurun efendim.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak’ın, İstanbul’daki şiddetli yağışların yol açtığı can kaybına ve zararlara ilişkin açıklaması

D. ALİ TORLAK (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul’da, şiddetli sağanak yağış karşısında, İstanbul Büyükşehir Belediyesince her zaman olduğu gibi gerekli önlemler alınmadığı için, Kurbağalıdere’nin taşması sonucu sele kapılan Kadıköy Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğünde görevli bir belediye işçisi hayatını kaybetmiştir. Bu yaşanan üzücü olay nedeniyle ailesine başsağlığı, yakınlarına sabırlar diliyorum.

İstanbul’da, dün akşamdan bu yana aralıklarla devam eden sağanak yağış, sabah saatlerinde de etkisini devam ettirmiştir; yağışla birlikte, Anadolu Yakası’nın özellikle Kartal, Maltepe, Ataşehir, Ümraniye, Kadıköy, Pendik ve Tuzla bölgelerinin bazı bölümlerinde su baskınlarına, yüzlerce ev ve iş yerinin kullanılmaz hâle gelmesine sebebiyet vermiştir. Göztepe Kavşağı, Bostancı Kavşağı ile E-5’in Boğaz Köprüsü bağlantılarında su birikmeleri sebebiyle trafik âdeta felç olmuştur. Sağanak yağış nedeniyle trafik durunca insanlar yollarda kaldı, işine gidemedi. İstanbul’da bu sel felaketlerinin yıllardan beri her yıl en az 2 kez yaşanmasına rağmen, on altı yıldır İstanbul Büyükşehir Belediyesini yöneten zihniyetin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Torlak, teşekkür ediyorum.

Arkadaşlar, sadece katkı babında mikrofonları açıyorum çünkü bir anda bu sorunların hepsini çözmemiz falan mümkün değil.

Onun için, çok kısa olarak, Sayın Şandır, size de bir dakika süre vereceğim.

Buyurun efendim.

2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Dünya Çevre Günü’ne ilişkin açıklaması

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Dünya Çevre Günü’nü Milliyetçi Hareket Partisi ve Grubu olarak kutluyoruz, çevre duyarlılığını çok önemsiyoruz. Çevre duyarlılığı havanın, toprağın ve suyun korunması ve gelecek nesillere temiz bir şekilde intikal ettirilmesi anlamında çok önemli ve çok gerekli. Çevre duyarlılığı konusunu Milliyetçi Hareket Partisi olarak temel bir ilke olarak benimsediğimizi ve bu konuda herkesin kendisinin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi gerektiğini ifade ediyor, tekrar bu konuda duyarlılık gösteren herkesi kutluyor, Dünya Çevre Günü’nü Milliyetçi Hareket Partisi olarak önemsediğimizi ve kutladığımızı ifade ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.

Buyurun Sayın İnce.

3.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Dünya Çevre Günü’ne ilişkin açıklaması

MUHARREM İNCE (Yalova) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak Dünya Çevre Günü’nü kutluyoruz. Çocuklarımızın daha güzel bir dünyada, daha temiz bir çevrede yaşaması için, başta Parlamentomuz olmak üzere tüm yetkililerin gerekli önlemleri alacağına yürekten inanıyoruz. Ama, böyle önemli bir günde Çevre Bakanının da burada olmamasını yadırgadığımı belirtmek istiyorum.

Değerli Meclisimize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gündem dışı ikinci söz, hububat üreticisinin sorunları hakkında söz isteyen Muğla Milletvekili Gürol Ergin’e aittir.

Sayın Ergin, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

2.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, hububat üreticisinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

GÜROL ERGİN (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hububat hasadının başlaması nedeniyle görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken Sayın Başkan sizi, değerli milletvekillerini, sevgili çiftçi kardeşlerimi ve yüce Türk ulusunu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, AKP’nin sekiz yıllık iktidar döneminde, çiftçinin ürettiği her ürünün fiyatı düşerken girdi fiyatlarının astronomik yükselişi, çiftçinin dayanma gücünü bitirmiştir. Tarım artık karın doyurmamaktadır. Hükûmet, öyle anlaşılıyor ki tarımı tamamen gözden çıkarmıştır.

Değerli milletvekilleri, ne acıdır ki Sayın Bakan, son yedi yılda buğday ekim alanlarının 9,3 milyon hektardan 8,1 milyon hektara gerilediğini, 2 Haziranda bu kürsüde bizzat itiraf etmek durumunda kalmıştır. Bu açıklamayı yapmak zorunda kalmak, bir tarım bakanı için herhâlde pek de kolay olmasa gerektir. Türk köylüsü, AKP İktidarı sayesinde bugün, AKP öncesi kriz yıllarına göre bile satın alma gücünü yüzde 40 yitirmiş, büyük ölçüde fakirleşmiştir. Buğday üreticisi, son sekiz yılda büyük bir düş kırıklığı yaşamıştır. TMO’nun bu yıl en kaliteli buğdaya 55 kuruş fiyat açıklaması, prim miktarını hiç artırmaması, çiftçinin mağduriyetini daha da artırmıştır. Sayın Bakanın 43,7 kuruş olarak belirttiği maliyet gerçeği ifade etmemektedir. Ziraat Odaları Birliğine göre ortalama maliyet 62 kuruş, Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şubesine göre de en düşük maliyetle üretim yapılan Çukurova’da maliyet 55 kuruştur. Açıklanan fiyat, maliyeti dahi karşılamamaktadır. Fiyat geç açıklandığı için de Çukurova çiftçisi buğdayını tüccara 47-48 kuruştan satmak zorunda kalmıştır, bugün bu fiyattan da satamamaktadır.

Buğday piyasalarında en az fiyat kadar önemli olan, Toprak Mahsulleri Ofisinin etkili müdahale alım politikası uygulayıp uygulamadığıdır. Geçtiğimiz yedi yıl içinde TMO birçok alım merkezini kapatarak açık olan alım merkezlerinde çiftçiye bin bir zorluk yaşatarak alımları olabildiğince düşük tutmuş ve üreticiyi tüccarın kucağına itmiştir.

Bütün bu yaşanan gerçeklere karşın, Sayın Bakan, geçen yıl 5 milyon 100 bin ton ürün aldıklarını, bu yıl da 5,5 milyon ton alım yapacaklarını söylüyor ve “Cumhuriyet tarihinde bir yılda 5 milyon ton ürün alındığı çok azdır.” diyor. Oysaki çok geriye gitmeye gerek yok, Sayın Bakan AKP öncesi yedi yıllık döneme baksaydı, TMO’nun 97’de 5 milyon 850 bin ton, 98’de 8 milyon 30 bin ton ve 99’da 5 milyon 542 bin ton alım yaptığını görürdü. Ayrıca, Sayın Bakan, kendisinden önceki yedi yıllık dönemin toplamına baksaydı, TMO’nun 27 milyon 858 bin ton alım yaptığını, AKP dönemindeki yedi yılda ise yalnızca 17 milyon 670 bin ton alım yaptığını görür ve o sözleri harcamak durumunda kalmazdı.

Sayın Bakan 2 Haziranda bu kürsüde yaptığı aynı konuşmada, dil sürçmesinden olsa gerek, Türkiye’de 8 milyon hektarın biraz üzerinde bir alanda yaklaşık 1 milyon 800 bin kişinin hububat tarımı gerçekleştirdiğini söylüyor. Herhâlde Sayın Bakan buğday tarımı yapanları kastediyordu. Bu yanlışı burada düzeltiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu yıl verim ve kalitede sıkıntı vardır. İç Anadolu Bölgesi’nde, Güneydoğu Anadolu’da ve Samsun yöresinde ortaya çıkan sarı pas, kök çürüklüğü gibi hastalıkların verim ve kaliteyi olumsuz yönde etkileyeceği görülmektedir. Sayın Bakan bunlardan da hiç söz etmemektedir.

Çiftçinin daha fazla mağdur olmaması için: Birçok çiftçi tapulu arazisi olmadığından, tapusu kendi üzerinde olmayan arazide ekim yaptığından Çiftçi Kayıt Sistemi’ne dâhil olmamaktadır, bu nedenle bu çiftçilerin zarara uğramaması için Çiftçi Kayıt Sistemi’ne giremeyenlerin ürünlerini de TMO almalıdır. Açıklanan fiyatın çiftçiyi mağdur etmemesi için prim miktarı en az 10 kuruş artırılmalıdır. TMO etkin bir alım politikası izlemeli, alımlar peşin fiyatla yapılmalı, borsa alımlarında oluşabilecek kuyruklar da dikkate alınarak buralarda alım merkezleri açılmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ergin, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun efendim.

GÜROL ERGİN (Devamla) – Teşekkür ederim, tamamlıyorum.

Biliyorum ki Sayın Bakan biraz sonra bu kürsüye gelecek ve büyüklere anlattığı masalları yineleyecek, ancak masalla karın doymuyor, çiftçinin karnı da doymuyor. Eğer öyle yaparsa Sayın Başbakanın Bursa’da yaptığı, Erzurumlu Teyo Pehlivan anımsatmasını ben de Sayın Bakana yapmak zorunda kalırım, bunu şimdiden uyarı olarak söylüyorum.

Sözlerimi tamamlarken siz değerli milletvekillerini, Sayın Başkanı, sevgili çiftçi kardeşlerimi ve yüce Türk ulusunu bir kez daha saygıyla, sevgiyle selamlıyor, hepinize esenlikler diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ergin.

Gündem dışı üçüncü söz, Çukurova’da buğday hasadının başlamasıyla karşılaşılan sorunlar hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Akif Akkuş’a aittir.

Sayın Akkuş, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

3.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, Çukurova’da hububat hasadının başlamasıyla birlikte karşılaşılan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çukurova’da hububat hasadıyla ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Ancak, burada kırk sene önce cereyan etmiş bir olayı gündeme getirerek bir vazifeyi de yerine getirmek istiyorum.

Kırk sene önce bugün, aşağı yukarı bu saatlerde, İstanbul Üniversitesi Coğrafya Bölümü öğrencisi Yusuf İmamoğlu hain kurşunlara hedef olmuş ve hayatını kaybetmişti. Katili bulunamayan Değerli Şair Yusuf İmamoğlu’nun ruhu şad olsun. Milletimizin bir daha böyle acılar yaşamamasını diliyorum.

Evet, değerli milletvekilleri, genellikle 15 Mayıs, Çukurova’da hububat hasadının başladığı gün olarak kabul edilir. Yumurtalık, Ceyhan, Karataş ovalarında başlayan ilk hasatla birlikte ürün pazara ulaşır fakat fiyat konusunda bir belirsizlik olduğundan üreticide satışla alakalı tereddütler kendini gösterir, satsın mı, satmasın mı ancak hububatı ürün hâline getirme aşamasında kullandığı girdilerle alakalı borçları yüzünden ürünü bir an evvel nakde çevirmek arzusu galip gelir ve bir miktar zararla ürünü elinden çıkartır. Bu durum, aşağı yukarı her yıl tekrarlanır ve zarar eden çiftçi üretici olur daima. Hâlbuki ürünün pazara taşınmaya başladığı 15 Mayıs itibarıyla buğday fiyatları açıklanmış olsa çiftçi, tereddütsüzce ürününü satacak ve değerlendirecektir.

Bugün itibarıyla Çukurova’nın büyük bölümünde hasat tamamlanmıştır. Buğday fiyatları Tarım Bakanı Sayın Mehdi Eker tarafından 2/06/2010 tarihinde 55 kuruş olarak açıklandığında çiftçinin büyük bir kısmı elindeki buğdayı tüccara zaten 46-47 kuruştan satmıştı. Fiyat 15 Mayısta açıklansaydı çiftçi, emin olun, her 1 kilogramda 6-7 kuruş daha fazla kâr edecekti ve emeğinin karşılığını biraz daha alacaktı. Tabii, 5-6 kuruş, 7 kuruş çok küçük geliyor galiba ama maalesef çiftçi için bu, önemli bir miktardır.

Ziraat Odaları “Devlet alım politikasını erken açıklama, erken alım ve erken ödeme prensipleri üzerine yapmalıdır.” diye düşünüyor. Hâlbuki devlet, geç açıklıyor, geç alıyor ve geç ödeme yapıyor.

Bilindiği gibi, Çukurova’nın güney kesimlerinde ikinci ürün ekimi yapılmaktadır. Çiftçi buğday parasını erken alırsa ikinci ürünü ekebiliyor, buğday parasını almazsa ikinci ürün de yok. Dolayısıyla, Hükûmetimiz maalesef çiftçinin bu sıkıntılarına bigâne kalıyor, onun üretim faaliyetini hangi güçlüklerle yaptığını dikkate almıyor diye düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, Çukurova’da buğday hasadı yapıldı ama çiftçi ne fiyat ne de verim konusunda istediğini alamadı. Bir yıl önce dekara, dönümüne yani 550-600 kilogram buğday aldığı alandan bu yıl ancak 250 ile 400 kilogram buğday alabilmekte. “Kıraç kesim” tabir edilen susuz, yüksek kısımlarda ise 150-250 kilogram arasında ürün aldığı yerlerden 80-150 kilogram arasında buğday alıyor, yaklaşık yüzde 40’lık bir zarar söz konusu yahut da eksilme söz konusu. Yapılan çalışmalar buğday fiyatının 65 kuruşa çiftçiye mal olduğunu göstermiştir. Hâlbuki biz çiftçiye ne verdik? Biz çiftçiye 55 kuruş verdik. Dolayısıyla, çiftçi zaten her sattığı 1 kilo buğdayda 10 kuruş kaybetti.

Değerli milletvekilleri, Mersin, Adana ve Osmaniye’yi kısmen de Hatay’ı içine alan Çukurova’da hasadın başlamasından ve çiftçinin elindeki ürünün tüccara satılmasından sonra fiyatın açıklanması ve fiyatın Konya havzasındaki ürüne göre yahut İç Anadolu havzasındaki ürüne göre yapılması Türkiye'nin diğer yerlerindeki çiftçiler gibi Çukurova çiftçisinin sıkıntılarını da ekime başlamalarıyla artırmış görünüyor. Tabii, çiftçi, belirttiğim gibi, 47-48 kuruş, 50 kuruşa ürününü satarken tohumluğu 90 kuruştan almıştır yani 2 misline tohumluk almıştır. Bu da dünyanın diğer yerlerinde üretilen ürünlerin Türkiye çiftçisinin ürettiği ürünlere nazaran o çiftçilere daha fazla kazanç getirmesini sağlıyor görülüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.

AKİF AKKUŞ (Devamla) – Türk çiftçisinin ve köylüsünün hayat standardını yükseltmek ve onların emeğinin değerlendirilmesi için yapılması gerekenlerin bir kısmı şunlardır:

Üretici birlikleri ticari faaliyete odaklanmamalı, ürün bazında üretici birlikleri etkinleştirilmelidir.

ARGE faaliyetleri artırılmalı ve çiftçi bu konuda bilinçlendirilmelidir. Verim artırıcı ve kaliteli mal üretme desteklenmelidir.

Gübre fiyatları birkaç yıllık periyotlar hâlinde sınırlandırılmalıdır.

Tohumluk fiyatları… Bu da yine Türkiye'de tohum üretilerek daha ucuza verilmelidir.

Çiftçiye ucuz mazot mutlaka verilmelidir.

Çiftçi ürün depolanmasına katkı sağlanmalıdır.

Bütün bunlar yapılırsa, Türk çiftçisi de Çukurova çiftçisi de emeğinin karşılığını kısmen de olsa alabilecek ve doğacak mağduriyetlerden daha az etkilenecektir diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündem dışı konuşmalara Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehdi Eker cevap vereceklerdir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Bakanım buyurun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Gündem dışı konuşmalara cevap vermek üzere huzurlarınızdayım.

Geçen hafta, biz, Toprak Mahsulleri Ofisinin Türkiye'de 2010 dönemi hububat alım kampanyasıyla ilgili müdahale alım fiyatlarını açıklamış ve aynı gün, yine burada değerli bir milletvekilimizin yaptığı gündem dışı konuşma vesilesiyle de bunu kamuoyuyla paylaşmıştık, yüce Meclise de bu konuda detaylı bilgi vermiştik.

Tabii, bugün geldiğimiz tarih itibarıyla, Toprak Mahsulleri Ofisi alımlarını Türkiye'de hasadın yapılmış olduğu bölgelerde sürdürüyor. Bugün itibarıyla Adana’da toplam 2.342 ton, Afyonkarahisar’da 16 ton, Diyarbakır’da 1.944 ton, Gaziantep’te 16.617 ton, İskenderun’da 20.939 ton, İzmir’de 11.752 ton ve Şanlıurfa’da 30.608 ton olmak üzere toplam 84.218 ton alım yapmıştır. Tabii, 52.643 ton da daha öncesinden, 17 Mayıs tarihi itibarıyla emanet alım gerçekleştirilmişti; onun da peşin alıma çevrilme işlemlerine de devam ediliyor.

Tabii söyleniyor, keşke daha önce alım yapılsaydı, fiyatlar hazırlansaydı, ilan edilseydi… Aslında biz, 17 Mayısta zaten emanet alım yapmaya başlamıştık. Dolayısıyla, sadece orada fiyat açıklanmamıştı. Fiyat da, zaten beklentilerin aşağı yukarı ne olduğu belliydi ve biz de o beklentiler doğrultusunda, maliyetler doğrultusunda, geçen seneki fiyatlar, dünya piyasaları, vesaireyi de dikkate almak suretiyle aldık.

Saygıdeğer milletvekilleri, bizim ilan ettiğimiz müdahale alım fiyatları da çiftçi lehine piyasada olumlu etki meydana getirdi. Nasıl? Şöyle: Örneğin, Akdeniz Bölgesi’nde hasadın başladığı dönemde, hasat başındaki fiyat ekmeklik buğdayda 480 ile 510 arasında değişiyordu. Biz fiyatı açıkladıktan sonra, şu anda piyasa fiyatı 490 ile 560 lira arasında değişiyor ekmeklik buğdayda. Demek ki, bizim ilan ettiğimiz ton başına 550 liralık fiyat piyasada olumlu etki yapmış ve üretici lehine fiyatları yukarı doğru çekmiştir. Keza, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde -diğer ürünlerde de bu böyle, ben sadece ekmeklik buğdayla ilgili söylüyorum- hasat başında fiyat 470 ile 500 lira arasındayken, bugün bu 490 ile 540 düzeyine çıkmıştır bizim fiyatı ilan etmemizden sonra.

Arpa fiyatları, keza, güneydoğuda 300-320 arasındayken hasat başında, bugün 325 ile 360 lira ton başına bir düzeye yükselmiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, Ege Bölgemizde de hasat başında fiyat 490-500 aralığındayken bugün piyasa fiyatı 520 ila 530 düzeyine çıkmıştır. Türkiye ortalamasında da bu üç bölgede hasat büyük ölçüde, tabii Akdeniz’de tamamı, Güneydoğu ve Ege’de yüzde 50 oranında oldu. Türkiye ortalamasında hasat oranı yüzde 23 buğdayda, arpada yüzde 18 oranında gerçekleşti ve Türkiye genelinde de hasat başındaki ortalama ekmeklik buğday fiyatı 470-510 arasında seyrederken, bugün 490 ila 560 arasındaki bir düzeye gelmiştir. Demek ki bizim ilan ettiğimiz fiyat aslında üretici lehine olmuş, üreticinin bu manadaki beklentilerini karşılamış ve piyasa fiyatlarının da üretici lehine artmasına, gelişmesine yol açmıştır.

Saygıdeğer milletvekilleri, tabii ben geçen gün de söyledim, biz bu maliyet unsurlarını, vesaireyi, hepsini hesaplayarak o fiyatı 550, başlangıç fiyatını ilan ettik. Artı, tabii, bu söylenmiyor 50 lira prim veriyoruz bu, 600 oluyor. Ama bu hangi fiyat? Haziran, temmuz, ağustos ayı fiyatı. Eylül ayında ne oluyor? Eylül ayında fiyat 560 lira oluyor; dolayısıyla, 610 liraya çıkıyor, ekim ayında 570 lira oluyor, kasım ayında 580 lira fiyata çıkıyor alım fiyatı, Toprak Mahsulleri Ofisinin müdahale alım fiyatı.

Şimdi, Türkiye’de, saygıdeğer milletvekilleri, buğday çiftçi sayısı, sadece buğday ürünü için, hububatın toplamı için değil, o geçen günkü rakam onunla ilgiliydi…

GÜROL ERGİN (Muğla) – Sayın Bakan, bir dil sürçmesi olduğunu kabul ediyorsunuz herhâlde.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Buğday çiftçi sayısı: 1 milyon 476 bin çiftçi kayıt sistemine dâhil. Bunun sadece yüzde 12’si arazi kiralamak suretiyle hububat üretimi, daha doğrusu buğday üretimi gerçekleştiriyor, gerisi kendi arazisini kullanıyor. Ama biz maliyet unsurlarını hesaplarken arazi kirası da dâhil olmak üzere bütün maliyet unsurlarının tamamını yerleştiriyoruz ve burada, şuradaki tabloda görünüyor. Dolayısıyla 1 ton buğdayın maliyeti 437 lira, ton maliyeti. Şimdi, 437’ye mal edilen, 437 lira tonu mal edilen buğdaya ben müdahale alım fiyatı, başlangıç fiyatı 550 lira veriyorum, 50 lira da buna prim veriyorum, 600 lira oluyor ve bu, biraz önce söylediğim gibi eylül, ekim, kasım ayında da 10’ar lira biniyor, 30 lira daha ilave ediliyor, ki 630 liraya çıkıyor.

Şimdi, bunu milletimiz de biliyor, bunun aslında iyi bir fiyat olduğunu üreticimiz biliyor, çiftçimiz biliyor, bunu da takdir ediyor. Nasıl takdir ediyor? Buyurun -demin Çukurova’dan bahsedildi- Çukurova çiftçilerinin teşekkür mektupları var burada. Çukurova çiftçisi, kadirşinas Çukurova çiftçisinin benim elimde bu fiyatlardan dolayı teşekkür faksları var.

VAHAP SEÇER (Mersin) – Onlar tuzu kurulardır Sayın Bakan!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Orta Anadolu’da da var, Eskişehir’de de var.

Dolayısıyla Türk çiftçisi eğer memnun olmasa bu teşekkür fakslarını, bu fiyatlar sebebiyle bu teşekkür fakslarını göndermezdi. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Bakan, o faksları bize de bir verir misiniz?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Gönderiyor, burada, burada.

Şimdi, saygıdeğer milletvekilleri, bazı arkadaşlarımız bu fiyatı içine sindiremeyebilir, ona bizim diyeceğimiz bir şey yok. Biz tabii, Türkiye'yi yönetme sorumluluğunu taşıyoruz, Türkiye'nin hesabını kitabını da yapmak durumundayız. Ben geçen gün açıkladım, olay sadece buradaki müdahale alım fiyatıyla veya verilen desteklerden ibaret değil. Bakın, dünya fiyatlarıyla arasındaki farktan dolayı Toprak Mahsulleri Ofisinin geçen seneki görev zararı yaklaşık 1 milyar. 1 milyar lira da, bu da çiftçi lehine harcanmış bir paradır, çiftçimize verilmiş olan bir destektir. Bakanlığın desteği var. Nitekim 103 lira biz burada destekleme ödüyoruz ve maliyetleri dikkate aldığımızda, ton başına 437 lira maliyeti dikkate aldığımızda, ton başına verdiğimiz destek yaklaşık 103 lira. Bunu böldüğünüz zaman, maliyetin yüzde 24’ü destek olarak Türk çiftçisinin cebine giriyor, destek olarak yani üretim maliyetinin yüzde 24’ünü de biz destek olarak zaten karşılıyoruz. Ne olarak karşılıyoruz? Gübre desteği veriyoruz, mazot desteği veriyoruz, sertifikalı tohum desteği veriyoruz, toprak analiz desteği veriyoruz, prim desteği veriyoruz artı. Dolayısıyla bunlar da var işin içerisinde, bununla maliyetin yüzde 24’ünü karşılıyoruz yani o fiyatın, o maliyetin zaten yüzde 24’ünü, biz destek olarak katkı sağlıyoruz; üstüne de 550 lira müdahale alım fiyatı veriyoruz. Gönül ister ki Türk çiftçisi, ondan çok daha yüksek bir fiyata piyasaya satabilecek noktada olsun.

Şimdi, tarımla ilgili tabii, bunlar hep eskiden beri konuşulur fakat maalesef tarımla ilgili bilgiler verilirken yani ya çok böyle spesifik, özel bir tek noktadan, bir tek yerden alınmış bir fiyattır yani başka bir şey söylemeye doğrusu dilim varmıyor. Bizim verdiğimiz rakamlar ya TÜİK’in rakamları ya Bakanlığın kayıtları, bunlar da herkese açık rakamlardır. Dolayısıyla bunlarla, hele hele geçmişe dönük -yani gelecek için belki tahmin yapabilirsiniz de- geçmişle ilgili olan rakamlarla ilgili herhangi başka bir şey söylemek mümkün değil ki. Bunlar zaten açıkta, şeffaf, herkesin elinde, herkesin ulaşabileceği rakamlar. Bakın, bizler…

Bugün işte açıklanıyor, deniyor ki: “Üzüm fiyatı işte 2002 yılında 23 kuruştu, 2009 yılında, 2010 yılında 25 kuruş.” Tabii bu rakamlara doğrusu ben de hayret ettim, merak ettim, sordum: “Nedir bu rakamların gerçeği?” diye. Bunlarla ilgili fiyatlar: 2002’de 66 kuruş, 2009’da 1 lira 12 kuruş.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Hangi üzümün fiyatı? 40 kuruşa satılıyor üzüm.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) -Şimdi, bunlar tabii hakikaten önemli. Efendim, deniyor ki: “Türkiye gübreyi dünyanın kaç katı pahalıya alıyor? Mazotu dünyanın kaç katı pahalıya alıyor?” Onlara da baktım, orada da doğru değil. Bakın, benim elimde şu anda gübre fiyatları var. Bakın, amonyum nitrat, Türkiye’de 265 dolardır tonu, Avrupa Birliğinde 315 dolardır. Üre, Türkiye’de tonu 340 dolardır, Avrupa Birliğinde 385 dolardır.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Bakan, bunun kullanılabilmesi önemli?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Alıyor, alıyor.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Buğday çiftçisi taban gübresi atmadı bu sene.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Amonyum sülfat, Türkiye’de 205 dolardır, Avrupa Birliğinde 235 dolardır. DAP, en çok kullanılan gübrelerden bir tanesi, fiyatı 563 dolardır Türkiye’de, Avrupa Birliğinde ise 645 dolardır. Yani biz sadece burada Avrupa Birliğinin fiyatlarından almıyoruz. Geçen gün burada açıkladım. 200 dolarlarda şu anda dünyada buğdayın tonu, 200 dolarlarda.

VAHAP SEÇER (Mersin) – Böyle bir mukayese olabilir mi?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi, fiyatı…

VAHAP SEÇER (İstanbul) – Gübreyi sen mi üretiyorsun? Sayın Bakan, böyle bir mukayese olabilir mi?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi, gübreyi biz ithal ediyoruz ama bize deniyor ki: ”Gübre dünyanın 3 katı, 5 katı fiyatına Türkiye’de satılıyor.” Doğru değil, ben bunu söylüyorum. Yani bunlarla üreticimizi, çiftçimizi doğru bilgilendirelim.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Bakan, iki yıl öncenin 3 katına satılıyor, iki yıl öncenin!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi, tarım politikamızı beğenmeyebilirsin, “Ben iktidara gelirsem şunu şöyle şöyle yapacağım, daha iyi, daha yüksek fiyat vereceğim.” diyebilirsin, eskiden bunu söyleyenler de vardı, “O kaç veriyorsa ben 5 fazlasını veririm.” diyenler de vardı, biz onları da gördük, öyle de diyebilirsiniz, bu normaldir, buna bir şey demiyorum, onu milletimiz taktir edecek. Ama eğer dünya fiyatlarıyla, Türkiye fiyatlarını mukayese ederken burada gerçekte, gerçeklere dayanmayan rakamları biz vermeye kalkıyorsak o zaman biz millete yanlış bilgi vermiş oluruz ki bunun da ben kasıtlı olarak söylendiğini zannetmiyorum. Bir bilgi eksikliği, bir yanlış bilgi olmuş olabilir. O nedenle, bunları da söyleme ihtiyacı hissettim.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Bakan, ekim zamanı farklı fiyat, sonra farklı fiyat!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi, değerli milletvekillerimiz diyor ki: “Efendim, Sayın Bakan buğdayın üretim alanının 8,1 milyon hektara düştüğünü itiraf etmek durumunda kaldı.” Doğrudur, ben söyledim, 8,1 milyon hektar. Bununla da herhangi bir yanlış yapmadım. Bunu tekrar ediyorum. Neden? Ben 8,1 milyon hektar alandan 21 milyon ton buğday bekliyorum. Burada verimlilik arttı. Daha önce 9,3 milyon hektar alandan 19,5 milyon ton buğday üretilmişken bugün 8,1 milyon hektar alandan bu buğdayı üretiyoruz yani üretim, birim alandan elde edilen buğday üretimi arttı, verimlilik arttı, bunu söyleyelim. Peki, o alan ne oldu? O alanda Türkiye başka ürünler ekiyor. O alanla Türkiye daha önce 2 milyon ton ürettiği mısırı şimdi 4,5 milyon ton üretiyor. O alanda Türkiye daha önce 350-360 bin ton ürettiği çeltiği şimdi 700-800 bin tona çıkardı, bu sene 900 bin ton bekliyoruz. Dolayısıyla, o alanları başka işlerde kullanıyor. O alanlarda Türkiye daha önce 1 milyon-1 milyon 100 bin hektar düzeyinde yem bitkisi ekilişi yaparken bugün 2 milyon hektar alanda yem bitkisi ekilişi yapıyor. Dolayısıyla, bu alanlar da oralarda değerlendiriyor. Bunda gocunacak bir şey yok. O alanın 8 milyon hektara düşmüş olması Türkiye için bir felaket değil, Türkiye için, tarım politikası için de, Türk çiftçisi için de, Türk tarım sektörü için de kötü bir şey değil, iyi bir şey; verimlilik arttı, o alanda da Türk çiftçisi başka şeyler üretiyor. Nitekim bununla, bu düzeyle, zaten, bu politikalarla ve bu desteklemelerle Türk çiftçisi 22-23 milyar dolarlık toplam tarımsal üretim değerini 50 milyar doların üzerine çıkardı. Bununla, bu politikalarla Türkiye daha önce 4 milyar dolar düzeyindeki tarım ürünü ihracatını yaklaşık 11,5 milyar dolara çıkardı. Bu, verimlilik artışının en önemli göstergesidir.

Geçen gün de söyledim, tekrar ediyorum, önemine binaen, bu sene. 2009 yılında Türkiye'nin gıda maddesi dış ticaret fazlası 4-4,5 milyar dolardır yani Türkiye dünyadan aldığından daha fazla, 4,5 milyar daha fazla gıda maddesi ihraç etmiştir. Dünyanın en önemli buğday unu ihracatçıları arasında Türkiye önemli bir noktaya gelmiştir, bazen birinci sıra, bazen ikinci sıra, bazen üçüncü sıradadır.

Saygıdeğer milletvekilleri, bizim söylediklerimizde bir yanlış yoktur. Bizim politikamızı beğenip beğenmemeniz sizin bileceğiniz iştir ama Türk milleti, Türk çiftçisi ve Türk milleti bunu biliyor, değerlendiriyor; bu değerlendirmesini de beğenisini de sandıkta gösteriyor zaten. 2007 öncesi seçimlerinde de burada benzer şeyler söylenmişti, o zaman başka vaatlerde bulunanlar da oldu, işte biz mazotu şu fiyattan satacağız diyenler de oldu ama milletimiz, bunların hakikatinin, gerçeğinin ne olduğunu biliyor, bildiği için de değerlendirmesini ona göre yapıyor ve o seçimlerde de zaten sonucu gördünüz. Bundan sonraki seçimlerde de biz bunu göreceğiz.

Biz, Türk çiftçisinin üretim gücünü artıracak tedbirler aldık, desteklemeleri 3 kat artırdık, 3 kat. Yani bu şaka değil, bu gerçek, olan bir şey. Bugün verilmiş olan sadece mayıs ayı itibarıyla –geçen gün de söyledim- bunun çok büyük bir kısmını biz zaten ödemiş durumdayız. Dolayısıyla, yılın bundan sonraki aylarında da ödeyeceğimizle birlikte 5 milyar 600 milyon lira 2010 yılında Türk çiftçisinin cebine koyduğumuz nakit destektir, nakit destek. Diğer destekleri söylemiyorum, ayrıca, zaten bir şekilde Türk çiftçisi ondan faydalanıyor, onları da üretimi için kullanılabilir şekle getiriyor.

Türk çiftçisi, bugün düne göre –bunu biz iddiayla söylüyoruz- verimlilik düzeyi artmıştır, düne göre daha iyi durumdadır yani bizden önceki dönemlere göre Türk çiftçisi geliri de artmıştır, onu da söyleyeyim. Yani Türk çiftçisinin ürettiği… Bakın, tarım nüfusuyla Türkiye’nin tarımsal üretim değerini ilişkilendirin, fert başına tarımda gelirin bin dolarlardan 2.700-2.800 dolarlara çıktığını sizler de görürsünüz, hesap edebilirsiniz.

Türkiye’de tarım sektörü de diğer sektörler gibi önemli gelişme içerisindedir ve biz bu gelişmeyi daha da hızlandırmak için var gücümüzle çalışıyoruz. Bugün Toprak Mahsulleri Ofisi, Türkiye’nin hasat başlayan yerlerde hasadını büyük bir hızla, büyük bir süratle sürdürüyor, başlamayan yerlerde de hazırlıklarını yaptı. Dolayısıyla, bazı mevzi yerlerde aşırı yağıştan dolayı meydana gelen bazı problemler var, onlar da inceleniyor, sebepleri, sonuçları değerlendiriliyor ve biz en iyi şekilde, Türk milletine hizmet edecek tarzda işimizi yapıyoruz, sürdürüyoruz. Tarım sektörü de, Türk çiftçisi de bu gelişmelerden dolayı memnundur ve biraz önce de söylediğim gibi bize teşekkür mesajları gönderiyor. Biz de kendilerine, Türk çiftçisine, bu alım gücünü ortaya koyduğu, bu üretim gücünü ortaya koyduğu için müteşekkiriz, Türk ekonomisine yaptığı katkı nedeniyle ve özellikle ekonomik kriz ortamında tarım sektörünün tampon sektör olarak istihdamı artırması da yine şükranla ifade edilmesi gereken bir durumdur.

Değerli milletvekilleri, ben bu duygu ve düşüncelerle sizleri sözlerimin sonunda bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Sayın Seçer, buyurun efendim.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

4.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, Çukurova’da birim alandan alınan ürün miktarının yüksek olduğuna, diğer bölgelerle kıyaslanamayacağına ilişkin açıklaması

VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanın açıklamalarını hep beraber dinledik. Çukurova çiftçisinden kendisine kutlama mesajları gelmiş. Tabii, bu, Sayın Bakanı yanıltmasın. Şu anda Türkiye’de Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde hasat devam ediyor, Trakya’da henüz başladı, Orta Anadolu’da başlayacak, o zaman görüşelim. On beş gün sonra bakalım kutlama mesajları devam edecek mi? Nihayetinde arkadaşlarımız bilir, bu konudan anlayan, Çukurova’da üretim yapılan topraklarda elde edilen ürün Türkiye ortalamasının çok üzerindedir; elbette ki orada birim alandan alınan miktar ya da gelir çok daha fazla olacaktır. Bunu düzeltiyorum. Yani daha sonra bunları tartışalım.

Şimdi, gübre fiyatlarından bahsetti. Hayretle dinledim. Bir kere, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de uluslararası piyasalara bağlı gübre fiyatları. Çok şükür, sayenizde, iktidarlarınız döneminde Türkiye’de kamuya bağlı hiçbir gübre fabrikası bırakmadınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Bizden önce oldu, bizde olmadı.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

Teşekkür ediyorum Sayın Seçer.

Arkadaşlar, her milletvekili arkadaşımın bir dakikalık süresi vardır, konuşmalarını ona göre yapsınlar.

Buyurun Sayın Varlı.

5.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in, konuşmalarında, buğday alım miktarı, mazot ve gübreye verdikleri primler konusunda sürekli yanıltmalar yaptığına ilişkin açıklaması

MUHARREM VARLI (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan fiyatlardan bahsederken üç yıl önceki buğday fiyatlarını hatırlıyor mu?

Yine geçenki konuşmasında Sayın Bakan “Bizden önce hiç bu kadar buğday alınmamıştı. İşte, ilk defa biz 5 milyon ton buğday aldık.” dedi. Bunun doğru olmadığı da ortaya çıktı.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Ben öyle demedim, yanlış konuşuyorsun.

MUHARREM VARLI (Adana) - Sayın Bakan primlerde de hep sürekli yanıltma yapıyor. Bugüne kadar üreticiye verilen primlerle, mazotta 1 litreyi bile bulmayan, gübrede 3 kiloyu bile bulmayan bir primle üreticinin ne kadar destek alabileceğini artık kendi takdirine, vicdanına bırakıyorum.

Yine, Çukurova’da zaten buğday kalmadı, üretici buğdayı sattı. Ofisin önünde bir tane kamyon, römork yok. Gelsinler bir baksınlar ya, bir tane römork yok. Ben çiftçiyim, benim yüreğim yanıyor. Ben bunu içimden gelerek söylüyorum. Yani siyaset yapmak, Bakanı zor durumda bırakmak, Hükûmeti eleştirmek bakımından söylemiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Özdemir…

6.- Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, Sivas’ta tarım alet ve makinelerinin alımı için düzenlenen hibe kredisi listesinde ilçeler arasında adaletsizlik yapıldığına ilişkin açıklaması

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, dün seçim bölgem Sivas’taydım. Sizden istirham ediyorum: Sivas’ta tarım alet ve makinelerinin alımı için bir hibe kredi listesi düzenlenmiş. O kadar adaletsiz bir liste ki… Sayın Bakanım, istirham ediyorum sizden, 1 milyar 700 milyon lira hibe kredi dağıtılırken, Şarkışla ilçesine 685 milyon lira, Kangal’a 19 milyon lira, Divriği’ye 20 milyon lira gibi ilçeler arasında çok çelişen bir tablo var. Burada söylediğiniz kredi, destek doğrudan çiftçiye gitmiyor. Bu tarım alet ve makineleri satan bayiler eliyle bu dosyalar düzenleniyor. Dağıttığınız, vermeye çalıştığınız para doğrudan çiftçiye gitmiyor. Bu alet ve makineleri satan ve çoğunlukla da AKP’li insanlar, orada bu bayiliği yapan insanlar aracılığıyla… Çiftçilere gitmeden aracılarda kalıyor, dikkatine sunmak istiyorum Sayın Bakan. Bu isteği bir kere daha gözden geçirmenizi rica ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Homriş… Yok.

Sayın Ergin, tekrar mı söz alacaksınız efendim?

GÜROL ERGİN (Muğla) – Tekrar söz almayacağım, yanlışları düzeltmek üzere söz almak istedim.

BAŞKAN – Buyurun.

7.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, Türkiye’deki tarım alanlarının azaldığına ve tarım ürünü üretiminde artma olmadığına ilişkin açıklaması

GÜROL ERGİN (Muğla) – Teşekkür ederim.

Şimdi, Sayın Bakan, şöyle bir ifadeniz oldu: “Bu buğday alanları, buğday üretimi terk edildi, başka alanlara çevrildi.” O zaman sorum şu: Türkiye’de toplam tarım alanı 26 milyon hektarlardan 24 milyon hektara niye düştü? O yaklaşık 2 milyon hektar niye boş duruyor? Bunu söyleme şansınız var mı? Bu bir.

İkincisi: Gıda maddeleri dış ticaretinden söz ediyorsunuz. Dışarıdan alıp burada onu gıda ürününe çevirip o hammaddeyi satmak ayrı bir olay. Ben size tarım ürünü üretimini soruyorum. Tarım ürünü üretiminde artma yok, bir.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Artış var.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Dış ticaretini şimdi ben size rakam rakam vereyim. Sizden önceki yedi yılda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ergin.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Sayın Başkan, bir dakika doldu mu? Şunu tamamlayım, izin veriniz.

BAŞKAN - Saygıdeğer arkadaşlarım, bakınız, konuşuyorsunuz, ek süre veriyoruz. Ben söyledim, bir dakikalık süre vereceğim. Arkadaşlar…

GÜROL ERGİN (Muğla) – Bir dakika Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Ergin, istirham ediyorum. Bakınız, bütün meseleleri burada bir dakikalık, iki dakikalık görüşme içerisinde çözemeyiz efendim.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Sayın Bakanı kurtarmak sizin göreviniz değil.

BAŞKAN - Hayır ben verdim efendim süreyi.

Sayın Köse, buyurun efendim.

8.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, bu yıl ürünlerin prim miktarının hiç artırılmamasına, taban fiyatın geç ve düşük açıklanmasına, alım merkezlerinin çok yetersiz olmasına ilişkin açıklaması

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, bu yıl ürünlerin prim miktarlarının hiç artırılmaması, taban fiyatının geç ve düşük açıklanması, ayrıca alım merkezlerinin çok yetersiz olması, ürün hasadı yapılan tüm bölgelerimizde, özellikle Adıyaman bölgesinde, bugün aldığım telefonlara göre vatandaş iki, üç günde bir teslim edememektedir ve ürünlerin… Ben ofis müdürüyle görüştüm Sayın Bakanım, gerçekten öyle. İki, üç gün arabalar beklemekte, ayrıca bir maliyet getirmektedir. Hem bu mağduriyetlerin giderilmesi hem de sizin gerçekten bu konulara biraz daha eğilmeniz gerekiyor benim bildiğim kadarıyla. Çiftçiler gerçekten perişan oluyor. Yani, sizin burada anlattıklarınız ile piyasada olanlar çok çok farklıdır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Ertugay, buyurun.

9.- Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Türkiye’deki tarım alanlarının azaldığına ve 2002 yılında ihracat fazlası varken bugün çok ciddi şekilde ithalat fazlasıyla aranın açıldığına ilişkin açıklaması

ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, Sayın Bakanla bizim rakamlar konusunda anlaşmamız mümkün değil, çok büyük bir hüneri var rakamları çarpıtmada.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Onlar devletin kayıtları.

ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) - Bizim elimizdeki rakamlar son derece çiftçinin aleyhine.

Bir sorum var Sayın Bakana: Bu kadar güzel idare ediyor da bu Türkiye tarımını son birkaç yılda Türkiye’de ekilebilir alan 2 milyon hektar niye azaldı? Tarımda niye bu kadar büyük bir ithalat patlaması meydana geldi?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Gelin Medeni Kanunu değiştirelim.

ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) - 2002 yılında ihracat fazlası varken, bugün çok ciddi şekilde ithalat fazlasıyla ara açılmıştır. Bunların cevabını versin. Yoksa biz başka rakam veriyoruz, Sayın Bakan çıkıp başka rakam veriyor. Bunun anlaşılabilir bir tarafı yoktur. Bugün, her geçen gün Türk çiftçisinin aleyhine seyretmektedir ve ağır girdi maliyetleri altında ezilmektedir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Evet, bugünkü tarım politikalarıyla ilgili gündemi değerlendirmiş oluyoruz. Teşekkür ediyorum.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Yok, yok, Sayın Bakan şuna bir yanıt versin. 2 milyon hektar buharlaştı mı yoksa havuzlu villalar mı yapılıyor o 2 milyon hektarda? Bunu öğrenelim.

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekilleri, Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım, gündemin “Sözlü Sorular” kısmında yer alan sorulardan 1, 97, 108, 117, 161, 189, 196, 207, 281, 298, 317, 321, 344, 350, 353, 354, 391, 397, 398, 399, 400, 428, 434, 435, 436, 439, 462, 467, 479, 482, 511, 512, 520, 528, 588 ve 594’üncü sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın Bakanın bu istemini sırası geldiğinde yerine getireceğim.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.

Buyurun:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Avrupa Parlamentosu, İspanya Parlamentosu ve Senatosu Başkanlarının, Brüksel’de düzenlenecek olan Ortak Parlamento Toplantısı vaki davetine icabet edecek olan Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca ismi bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1214)

                                                                                                                          7.6.2010

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Avrupa Parlamentosu, İspanya Parlamentosu ve Senatosu Başkanlarının davetine istinaden, 7-8 Haziran 2010 tarihleri arasında Brüksel'de düzenlenecek olan ''21. Yüzyıl Avrupa Enerji Topluluğu'na Doğru" konulu Ortak Parlamento Toplantısına Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden bir Parlamento Heyetinin katılması Genel Kurul'un 1 Haziran 2010 tarih ve 109. birleşiminde kabul edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi hakkındaki 3620 Sayılı Kanunun 2. Maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimler Genel Kurul'un bilgilerine sunulur.

 

 

 

Mehmet Ali Şahin

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

 

Başkanı

 

Tacidar Seyhan

Adana Milletvekili

 

 

Afif Demirkıran

Siirt Milletvekili

 

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 19 milletvekilinin, şiddet olaylarının araştırılarak bu olayların önlenmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/745)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gerekçesini ekte sunduğumuz, Ülkemizde son zamanlarda medyada yer alan haberlere göre, kadın, çocuk, büyük, küçük ayrımı yapılmadan, her kesimden çok sayıda insanımızın tüyler ürpertici cinayet ve şiddet olaylarına maruz kaldığı görülmektedir. Yakınları tarafından uygulanan şiddete veya cinayete kurban giden vatandaşlarımızın sayısı her geçen gün artmaktadır. Devlet adeta vatandaşın can güvenliğini sağlayamaz hale gelmiştir Özellikle, kadın ve çocuklarımıza karşı artan şiddet olayları, toplumsal psikolojimizin çok bozuk olduğunu ortaya koymaktadır Bu şiddet olaylarını engelleyip, vatandaşlarımızın huzurlu, mutlu ve güvenli bir şekilde yaşamlarını sürdürebilmesini temin etmek, devletin en asli anayasal görevi olmasının yanında, ayrıca varlık sebebidir. Bu konuda alınması gereken tedbirlerin ve bunlara ilişkin yapılacak hukuki düzenlemelerin ele alınabilmesi için, Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince, Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Mümin İnan                             (Niğde)

2) Mehmet Şandır                        (Mersin)

3) Ahmet Orhan                           (Manisa)

4) Şenol Bal                                 (İzmir)

5) Kürşat Atılgan                         (Adana)

6) Beytullah Asil                          (Eskişehir)

7) Osman Ertuğrul                       (Aksaray)

8) Kamil Erdal Sipahi                  (İzmir)

9) Abdülkadir Akcan                   (Afyon)

10) Hamza Hamit Homriş            (Bursa)

11) Mehmet Günal                       (Antalya)

12) Münir Kutluata                      (Sakarya)

13) Hüseyin Yıldız                      (Antalya)

14) Kemalettin Nalcı                    (Tekirdağ)

15) Yılmaz Tankut                       (Adana)

16) Mithat Melen                         (İstanbul)

17) Mehmet Serdaroğlu               (Kastamonu)

18) Ahmet Deniz Bölükbaşı        (Ankara)

19) Mustafa Kemal Cengiz          (Çanakkale)

20) Metin Çobanoğlu                   (Kırşehir)

Gerekçe:

Anayasamızın Devletin temel amaç ve görevlerini düzenleyen 5. maddesi, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak, kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlama görevini devlete vermiştir.

Son dönemlerde, medyada şiddet ve cinayet haberlerinin çok fazla yer almaya başlaması, bu tip insanlık dışı vahşet olaylarının toplumumuzda arttığının ve maalesef gün geçtikçe de kanıksandığının en önemli göstergesidir. Kendi çocuğunu öldürenler, komşusunun çocuğunu sobada yakanlar, akrabalarını toplu halde katledenler, eşlerini veya eski eşlerini çocuklarının gözü önünde öldürenler gibi, insanın kanını donduran vahşet olayları her gün televizyon ekranlarına ve gazete sayfalarına yansımaktadır. İnsanlarımız, hukuka güvenmeyip, adeta kendi menfaatlerine ve adalet anlayışlarına göre, karşısındakilere ceza vermeyi alışkanlık haline getirmeye başlamışlardır. Toplumumuz, bireyler arası ve toplumsal şiddetin yayıldığı, geniş kesimlerin hak gasp etmekten rahatsız olmadığı, ekonomik, politik ve toplumsal yaşamda, adeta orman kanunlarının geçerli olduğu, ölümün, trajedilerin, artık rutin olaylar şeklinde kabul edildiği ve insanların birbirlerine karşı acımasızlaştığı bir hale getirilmektedir.

Konunun uzmanı bilim adamları; son zamanlarda Ülkemizdeki şiddet olaylarının artmasıyla, yaşanan ekonomik kriz arasında paralellik olduğunu, Krizin insanların psikolojilerini olumsuz etkileyerek toplumda riskli ortamlar yarattığını ve gerekli tedbirler alınmazsa daha pek çok olumsuzluğun yaşanacağını, bu tür olayların sayısının ve şiddetinin daha da artacağını ifade etmektedirler. Krizin tetiklediği, depresyon, kaygı, saplantı, güvensizlik, çabuk öfkelenme, alınganlık, kendini değersiz hissetme, aşırı temkinli olma durumları, ikili ilişkilerde bozulma ve intihar eğilimleri gibi psikolojik sorunların çok tehlikeli olduğunu ve bu ürkütücü psikolojik bozuklukların, beraberinde şiddeti ve cinneti de getirdiği görüşünde birleşmektedirler.

Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün geçen yıl yayınladığı araştırmaya göre, maalesef ülkemizdeki On kadından Dördünün yani kadınlarımızın % 40'ının şiddete maruz kaldığı tespit edilmiştir. Sorunları tespit etmek tek başına yeterli değildir. Esas olan, sorunlar tespit edildikten sonra, hiç zaman kaybetmeden sorunların üzerine gidip gerekli çözümleri geliştirebilmektir. Maalesef Ülkemiz, sekiz yıldır, gözünü iktidar hırsı kaplayan, demokratikleşmeyi etkin pişmanlık, ceza kanunlarında indirim ve insanları toplayıp çeşitli açım söylemleriyle etkilemek, olarak algılayan bir hükümet tarafından yönetilmektedir. Ülkemizde bugün gelinen noktada, küçük bir azınlık haricinde hiç kimsenin hâlinden memnun olmadığı; korku toplumunun, yaşamın her alanında yarattığı travmalar açıkça görülmektedir. Kadın ve çocuklara uygulanan şiddet ne toplumsal kültürümüze ne de inançlarımıza yakışmamaktadır. Hem vatandaşlarımıza daha huzurlu ve güvenli bir yaşam sağlanması, hem de toplumsal barışın devam edebilmesi için, ivedilikle bu sorunlara çözüm geliştirilmesi elzemdir.

Yukarıda açıklanan sorunların çözümü için alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılması gerekmektedir.

2.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 20 milletvekilinin, toplumsal yapıyı tehdit eden intihar, şiddet ve cinnet gibi sosyal olayların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/746)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Milli ve manevi değerlerine önem vermekle, aile bağları güçlü olmakla bilinen Türk toplumu, bu hasletlerine rağmen son yıllarda adeta cinnet geçirmektedir. Hemen her gün meydana gelen aile içi şiddetler, çiftlerin boşanması, katliamlar, intiharlar özellikle son aylarda artış göstermektedir. Türk toplumunun yapısını tehdit eden, bu sosyal olayların nedenlerinin araştırılması ve çözüm yollarının bulunması amacıyla Anayasanın 98. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Yılmaz Tankut                           (Adana)

2) Ahmet Orhan                             (Manisa)

3) Mehmet Şandır                          (Mersin)

4) Mustafa Kalaycı                        (Konya)

5) Beytullah Asil                            (Eskişehir)

6) Abdülkadir Akcan                     (Afyonkarahisar)

7) Mithat Melen                             (İstanbul)

8) Hamza Hamit Homriş                (Bursa)

 9) Bekir Aksoy                             (Ankara)

10) Gürcan Dağdaş                        (Kars)

11) Mümin İnan                             (Niğde)

12) Mehmet Akif Paksoy              (Kahramanmaraş)

13) Osman Durmuş                       (Kırıkkale)

14) Ertuğrul Kumcuoğlu                (Aydın)

15) Yıldırım Tuğrul Türkeş           (Ankara)

16) Kemalettin Nalcı                      (Tekirdağ)

17) Recai Yıldırım                         (Adana)

18) Zeki Ertugay                            (Erzurum)

19) Metin Ergun                            (Muğla)

20) D. Ali Torlak                           (İstanbul)

21) Hakan Coşkun                         (Osmaniye)

Gerekçe:

Üç kıtaya egemen olmuş, ilimde, sanatta önderlik etmiş, güçlü aile yapısına gıpta ile bakılmış, kültürel zenginliği ile çevresini etkilemiş, adaleti ile özlem duyulmuş Osmanlı İmparatorluğu'nun mirasçısı Türkiye Cumhuriyeti, sadece Anadolu'daki 72 milyonluk nüfusun huzur ve refahı, bekası için değil, bugün de hâlâ dünyanın yakın ve uzak birçok bölgesinde pek çok mazlum halkların umudu olmaya devam etmektedir.

İçinde bulunduğumuz süreçte tespit odur ki, meydana gelen kişisel cinnetler, sosyal boyut kazanmıştır. Hemen her gün bir ilimizde, ilçemizde, hatta köyümüzde cinayetler, aile içi katliamlar, boşanmalar, intiharlar görülmektedir. Geçtiğimiz yıl Mardin'de bir düğün evinin basılarak 30'a yakın insanın katledilip onlarca insanın yaralanması hadisesi uzun yıllar belleklerden silinecek gibi değildir. Adana'da eski bir astsubayın kendi ailesinden 8 kişiyi katletmesi, yine bir annenin iki çocuğu ile birlikte evinde katledilmesi, Adana'nın Karataş ilçesinde 1'i polis memuru olmak üzere 8 kişiyi silahla vurup 4'ünü öldüren 5'ini de yaralayan vatandaşın saçtığı dehşet, Ankara'da bir polis memurunun eşini, çocuğunu, eşinin anne ve babasını öldürüp intihar etmesi hâlâ hafızalardadır.

İstanbul'da Gazi mahallesinde 4 çocuğu ile birlikte toplam 5 kişiyi öldüren babanın cinneti unutulmuş değildir. Aydın'da içinde bulunduğumuz nisan ayında eski eşini, kayınpederini ve kayınvalidesini sokak ortasında öldüren adamın cinneti, Çanakkale'de bir emekli yarbayın eşini ve iki çocuğunu öldürüp intihar etmesi, İzmir'de bir kahvecinin ailesinden 3 kişiyi öldürmesi, toplum belleğinde iz bırakan travmalardan sadece bir kaçıdır.

Son günlerde dersane borcu yüzünden annesinin cezaevine konulmasını hazmedemeyerek canına kıyan 18 yaşındaki gencin hazin öyküsü toplum belleğine kazınmış durumdadır. Toplum olarak son yıllarda güvensiz, sevgisiz ve hoşgörüsüz yaşantısıyla ciddi bir travma geçirdiğimiz bir gerçektir.

Özetle, araştırma talebine konu olan sosyal olaylarda "Görülebilenler" aslında basın vasıtasıyla kamuoyuna yansıyanlar kadardır. Bu şekliyle bile artık "sıradanlaşan" sosyal olayların boyutunun çok daha fazla olduğunu tahmin etmek güç olmasa gerektir. Toplum yapımızı bozan sadece, sonucu cinayetle biten olaylar değildir elbette. Aile içi şiddetlerin, boşanmaların, geçici ayrılmaların sebep olduğu ailelerin parçalanması, çocukların sokağa, bakıma muhtaç anne-babanın kaderine terk edilmesi, bu yapıyı tehdit eden diğer etkenler arasında sayılabilir. Ayrıca, hırsızlık, kapkaç, dolandırıcılık, yankesicilik gibi mala karşı işlenen ve giderek artan suçlar da, var olan sorunun diğer boyutları olarak görülebilir.

Her halükârda, anılan ve arzu edilmeyen olayların, ekonomik sorunlar, ekonomi alanında yaşanan krizlerin toplum üzerindeki temel etkisi işsizlik, gelirin azalması, yaşam standartlarının değişmesi, sosyoekonomik düzeyin düşmesi ve yoksulluğun artışı ile katı gelenek ve görenekler, yanlış dinî inanışlar, eğitim ve kültürel yetersizlikler, hoşgörüsüzlük, tahammülsüzlük, yanlış iletişim tercihleri, Türk Milleti'nin hasletlerinden olan sevgi-saygı bağlarının azalması, ahlaki bozulma, kültürel yozlaşma, dinî emir ve öğretilerin unutulması gibi nedenlerle yakın ilişki içinde olduğu anlaşılmaktadır.

Netice olarak;

Türk toplumunun yapısını tehdit eden, bu sosyal olayların nedenlerinin araştırılması ve tespit edilmesi ile birlikte çözüm yolarının bulunması amacıyla Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ederiz.

3.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, okullarda yaşandığı iddia edilen fiziksel ve psikolojik istismar olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/747)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Okullarda yaşandığı iddia edilen fiziksel ve psikolojik istismarın araştırılması, öğretmenlerin dayağa yönelim nedenlerinin tespit edilmesi, söz konusu fiziksel istismarın dışında kullanılan diğer psikolojik baskı ve istismarın neler olduğunun ortaya çıkarılarak, ilişkin tutumların öğrencinin zeka gelişimi, derslerdeki ve sınavlardaki başarısı, anlama yeteneği, iletişim kurma yeteneği, zihinsel dünyaları üzerinde yarattığı olumsuz etkilerin bütün boyutları ile araştırılarak, alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederiz.

1) Fatma Kurtulan                        (Van)

2) Selahattin Demirtaş                  (Diyarbakır)

3) Gültan Kışanak                        (Diyarbakır)

4) Ayla Akat Ata                          (Batman)

5) Bengi Yıldız                             (Batman)

6) Akın Birdal                              (Diyarbakır)

7) Emine Ayna                             (Mardin)

8) Hasip Kaplan                           (Şırnak)

9) Hamit Geylani                          (Hakkâri)

10) İbrahim Binici                        (Şanlıurfa)

11) M. Nuri Yaman                      (Muş)

12) Mehmet Nezir Karabaş          (Bitlis)

13) Mehmet Ufuk Uras                (İstanbul)

14) Osman Özçelik                       (Siirt)

15) Özdal Üçer                             (Van)

16) Pervin Buldan                        (Iğdır)

17) Sebahat Tuncel                       (İstanbul)

18) Sevahir Bayındır                    (Şırnak)

19) Sırrı Sakık                              (Muş)

20) Şerafettin Halis                       (Tunceli)

Gerekçe:

Öğrencilere sorumluluk kazandırma sürecinde önemli rolü olan öğretmenlerin, iç denetim geliştirmeleri aşamasında öğrencilerine rehberlik etmeleri son derece önemlidir. Öğrencileri hayata hazırlarken, kendi ayakları üzerinde durabilen, özgüveni yüksek, topluma ve kendine karşı görev ve sorumluluklarının bilincinde ve iç denetimli bir disiplin anlayışı geliştirmelerinde önemli role sahip olan öğretmenlerin bu doğrultuda bilinçlendirilmesi önem taşımaktadır. Bu nedenle öğretmenlerin öğrencilerde sorumluluk anlayışı geliştirmedeki tutumlarını gözden geçirmelerinin sağlanması gerekmektedir.

Araştırmalara göre, çocukların davranışları daima kestirilebilir değildir. Çocuklar, aile, okul ve toplumdaki değişimden etkilenebilirler. Hatta sorumlu öğrenciler bile bazen sorumsuzca davranabilirler. Öğretmenler sorumlu davranışları çocuklara başarılı bir şekilde model olarak göstermekle sorumludurlar. Eğer öğretmen beklentileri gerçekçi olmaktan uzak ya da yetersiz tanımlanmışsa ve sorumlu davranış için gerçekçi hedefler koymada başarısız olunmuşsa, çocuklar akademik ve davranışsal açıdan zarar görebilirler.

Toplumsal bir sorun olan fiziksel istismar, yakın zamana kadar bile okullarda meşru görülürken, son zamanlarda öğrencilerin hayatında yarattığı olumsuz etkilerinin açık şekilde gözlenebilir olması, motive eden bir güç olarak kabul ettirilen fiziksel şiddettin ve diğer ceza yöntemlerinin, öğrencinin hayatında büyük olumsuzluklar yarattığı hatta kendisine zarar vermesine neden olacak kadar ciddi bir sorun olduğu anlaşılmıştır.

Fiziksel istismarı kapsayan olaylar tokat atma, yumruk atma, itip-kakma, sarsma ve çimdikleme olabildiği gibi kimi zaman her hangi bir materyalle de (kemer, kayış, sopa, ev eşyası) gerçekleşebilmektedir. Uygulama şekline göre yaralanmalar çocuğu kimi zaman hastanelik ederken, çokça başvurulan cezalandırıcı yöntemlerle beraber özgüven kaybına yol açarak çocuğun okuldan ve çevresinden nefret etmesine neden olabilmektedir. Örneklerini çok açık olarak gördüğümüz ülkemizde, öğrencilik hayatında dayak atılmayan öğrenci bulma ihtimali zor olduğu oranda, fiziksel şiddet ve cezalandırıcı yöntemler uygulamayan öğretmen bulmak da o derece zordur.

2004 yılında Edirne'de yapılan bir araştırmada, öğretmenlerin dayağa yönelim nedenleri, şu şekilde verilmektedir. Araştırmaya göre öncelikle derste arkadaşlarını rahatsız eden öğrencinin öğretmeni en çok rahatsız eden durum olup, şiddete yönelmesi için yeterli görülmektedir. Öğrencinin saygısız tavır ve tutumları öğretmenler için şiddet uygulama sebebi olurken aynı zamanda öğretmenin bu davranışı öğrenciye, kendisine saygısızlık yapıldığı zaman göstereceği davranış biçimini öğretmektedir. Yine aynı şekilde okul materyallerine zarar veren öğrenciye araştırmalara göre öğretmeni tarafından fiziksel şiddet uygulanarak bir çeşit zarara uğratılmaktadır. Derse dikkatini veremeyen öğrencinin, ilgi ve isteklerinin çekememesi bir suç olarak görülüp, dayakla cezalandırıldığı görülmüştür. Öğretmenin okul dışında yaşadığı problemler öğretmeni sınıf içinde şiddete yönelmesine sebep olmaktadır. Bu durum savunma mekanizmalarından yön değiştirmeyi işaret etmektedir.

Araştırmalar öğretmenlerin şiddete yönelim nedenlerini bu şekilde verse de belirtilen noktaların dışında da sebepler bulunmaktadır. Anlama zorluğu çeken, ödevini yapmayan, sorulan soruya doğru cevap vermeyen, okula geç kalan öğrenci öğretmenin fiziksel şiddetine maruz kalmaktadır. Okullarda yaşanan fiziksel ve psikolojik istismar bütün bölgelerde yaşanan bir olgu olmasıyla beraber kırsal yerlerde daha fazla yaşanmaktadır Anadili Kürtçe olan, Türkçe konuşmakta zorlanan çocuklara fiziksel şiddet uygulanabilmektedir. Ulaşım imkanlarının bulunmadığı yerlerde bir köyden başka bir köye yürüyerek giden öğrenci geç kaldığı taktirde öğretmeninden fiziksel şiddet görebilmektedir.

Öğretmeninden dayak yediği için hastanelik olan onlarca öğrenci bulunmaktadır. Van'ın Saray İlçesi'ne bağlı Örenburç Köyü Cumhuriyet İlköğretim Okulu'nda iddialara göre arkadaşı ile şakalaştığı için bir öğrenci öğretmeni tarafından darp edilerek burnu kırılmıştır. Uşak'ın Eşme ilçesinde Yatılı Bölge İlköğretim Okulu'nda (YİBO) okuyan 10 yaşındaki Umut Balık'ın öğretmenleri tarafından dövüldüğü için okuldan kaçtığı öne sürülmüş ve günler sonra okulun yakınında ölü olarak bulunmuştur.

Araştırmalar, öğrencilerin sorumluluklarının aksatılmasını önlemede, öğretmenlerin çoğunlukla kullandıkları yöntemlerin, beklentileri iletme temelli ve ödül-ceza temelli olduğunu, en az kullanılan yöntemlerin ise "eğitsel temelli" olduğunu göstermektedir. Bu hususların dikkate alınarak okullarda yaşanan her türlü istismarın bir an önce araştırılarak önlem alınması yönünde bir meclis araştırma komisyonu kurulması gerekmektedir.

4.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır ve 19 milletvekilinin, kadına yönelik şiddetin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/748)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na

Kadına yönelik fiziksel, ekonomik, siyasal vb. her türlü şiddetin kadın sağlığı üzerinde yarattığı etkilerinin araştırılması ve gerekli önlemlerin alınması için Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Sevahir Bayındır                 (Şırnak)

2) Selahattin Demirtaş             (Diyarbakır)

3) Gültan Kışanak                   (Diyarbakır)

4) Ayla Akat Ata                     (Batman)

5) Bengi Yıldız                        (Batman)

6) Akın Birdal                         (Diyarbakır)

7) Emine Ayna                        (Mardin)

8) Fatma Kurtulan                   (Van)

9) Hasip Kaplan                      (Şırnak)

10) Hamit Geylani                   (Hakkâri)

11) İbrahim Binici                   (Şanlıurfa)

12) M. Nuri Yaman                 (Muş)

13) Mehmet Nezir Karabaş     (Bitlis)

14) Mehmet Ufuk Uras           (İstanbul)

15) Osman Özçelik                  (Siirt)

16) Özdal Üçer                        (Van)

17) Pervin Buldan                   (Iğdır)

18) Sebahat Tuncel                  (İstanbul)

19) Sırrı Sakık                         (Muş)

20) Şerafettin Halis                  (Tunceli)

Gerekçe:

Kadına karşı şiddet değişik boyutlarıyla günümüzün en ciddi sosyal problemlerinden biri olarak ön plana çıkmaktadır. Türkiye'de uygulanan politikaların bütüncül bir niteliğinin olmaması, toplumsal cinsiyet politikalarının ulusal siyasetin öncelikli konusu olmamasından kaynaklı kadınlara ve çocuklara yönelik şiddeti önleme anlamında herhangi etkin bir çalışma yapılmamaktadır. Ayrıca ülkemizde devletin bağımsız kadın hareketinin ve sivil toplum örgütlerinin birikim ve deneyimlerinden yararlanılmaması sorunların çözümü noktasında bir ilerleme sağlanamamasına neden olmuştur

Başbakanlık tarafından kadınlara ve çocuklara yönelik genelgeler yayınlanmıştır. Fakat görülmektedir ki uygulama anlamında herhangi bir ilerleme kat edilmemiş, kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet hâlâ ülkenin gündeminde yer alan konu olarak kalmıştır. Toplumsal bir gerçek olan şiddet olgusu, tüm toplumlarda olduğu gibi ülkemizde de önemle üzerinde durulması gereken bir sorundur. Gündelik yaşamın pek çok boyutunda ve farklı biçimlerde karşımıza çıkan şiddet olgusu, kadınları özellikle de onların sağlıklarını önemli ölçüde tehdit etmekte, diğer bir deyişle onların fiziksel, psikolojik vb. şiddete uğramaları, sağlık açısından ciddi sorunların yaşanmasına neden olabileceği bilinmektedir. Kadın sağlığını etkileyen önemli faktörlerden biri de hiç şüphesiz şiddet faktörüdür. Ülkemizde de şiddete en çok kadınlar ve çocuklar uğramaktadır.

Kadına yönelik şiddetin en önemli sebebini toplumsal yapıdaki erkek egemen ideoloji oluşturmaktadır. Söz konusu erkek egemen ideoloji her alanda olduğu gibi siyasal, sosyal ve ekonomik olarak şiddeti doğurmakta ve meşrulaştırmaktadır. Ne yazık ki, son zamanlarda çok vahim olaylar olan kulakları, burnu kesilen kadınlar, hamile iken dövülen ve öldürülen kadın haberleri basına ve kamuoyuna yansımıştır. Kadına yönelik şiddetin bu kadar ürkütücü sonuçlar doğurması acil ve uygulanabilir önlemlerin hayata geçirilmesini zorunlu kılmaktadır.

Kadına yönelik şiddet olayları, üzücü olan ölüm vakaları ile sonuçlandığı gibi, ölüm vakası dışındaki olaylar ise kadının bundan sonraki yaşam sürecinde hem fiziksel olarak hem de psikolojik olarak derin izler bırakabilmektedir. Hatta bu durum kadının ilerleyen süreç içerisinde ciddi tıbbi sorunlarla karşılaşmasına neden olmaktadır. Diğer yandan fiziksel, cinsel, ekonomik ve duygusal şiddet sonucu depresyona giren kadınlar, aynı şiddetle yeniden karşılaşmamak için tek çözüm olarak intiharı düşünmekte veya intihar adı altında öldürülmektedir.

Yine kadınlar, aile içinde ve dışında fiziksel şiddete maruz kaldığı gibi, ekonomik anlamda da şiddete maruz kaldıkları bilinmektedir. Kadına uygulanan ekonomik şiddet, ev içinde kadının maddi olarak erkeğe bağımlı kalması, aile gelirinin kullanılmasında söz sahibi olmaması, çalışıyorsa parasına el konulması yani kısaca erkeğin parayı kendi tekelinde bulundurulması ile ifade edilirken, ev dışında çalışan kadınlar da ciddi olarak ekonomik şiddete maruz kaldığı bilinmektedir. Özel alanda çalışan kadının yaşadığı ekonomik şiddet, kadının kayıt dışı işlerde çalışması, sosyal güvenceden faydalanmaması, mevsimlik ve yarı zamanlı çalışması olarak bilinmektedir. Ayrıca, kadınların görünmeyen emeği, ücretsiz ev içi işleri de eklenmektedir Kamusal alanda ise karar alıcı, yönetici, örgütleyici konumlara çok az sayıda ve çok zor gelebilmeleri olarak ifade edilebilmektedir.

Ekonomik anlamda yoksullaştırılan kadınlar, kendi kişisel hak ve özgürlüklerinin farkında olamadıkları gibi uğramış oldukları ekonomik şiddet ve onun sonucunda ortaya çıkan sağlık sorunları ekonomik yetersizlikten dolayı giderilememektedir. Kadının yoksullaşması, kendisinin ve çocuğunun eğitim, beslenme, sağlık ve yaşam hakkını engelleyeceği açıktır, insanların en temel haklarından biri olan sağlık hakkı olmasına rağmen, kadınlar bu haklardan yoksun bırakılmaktadır.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Kayıp çocuklar başta olmak üzere, çocukların mağdur olduğu sorunların araştırılması amacıyla kurulan (10/90, 190, 210, 235, 312, 433, 438, 466, 474, 496, 531, 539, 558, 563, 564, 565, 566, 567, 568, 569, 570, 571, 572, 573, 574) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin uzatılmasına dair bir tezkeresi vardır, okutuyorum:

A) Tezkereler (Devam)

2.- (10/90, 190, 210, 235, 312, 433, 438, 466, 474, 496, 531, 539, 558, 563, 564, 565, 566, 567, 568, 569, 570, 571, 572, 573, 574) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin bir ay uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/1215)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kayıp Çocuklar Başta Olmak Üzere Çocukların Mağdur Olduğu Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince kurulan ve çalışmalarına 10/03/2010 tarihinde başlayan (10/90, 190, 210, 235, 312, 433, 438, 466, 474, 496, 531, 539, 558, 563, 564, 565, 566, 567, 568, 569, 570, 571, 572, 573, 574) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonumuz, Anayasa ve TBMM İçtüzüğü uyarınca Meclis Genel Kurulunun 16/02/2010 tarih ve 958 sayılı Kararı ile kendine verilmiş olan 3 aylık süre içerisinde çalışmalarını tamamlayamamıştır.

Alınan 1 nolu karar gereğince Komisyonumuzun çalışmalarını tamamlaması için, İçtüzüğün 105. maddesi uyarınca, çalışma süremizin bittiği 10/06/2010 tarihinden itibaren 1 aylık ek süre istenmesi hususunun yüce Genel Kurulun onaylarına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                      Halide İncekara

                                                                                                            İstanbul

                                                                                                    Komisyon Başkanı

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’ün 105’inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Araştırmasını üç ay içinde bitiremeyen komisyona bir aylık kesin süre verilir.” hükmü gereğince Komisyona bir aylık ek süre verilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi daha vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

Buyurun:

3.- TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’in, İran İslam Cumhuriyeti İslami Danışma Meclisi Başkanı Ali Larıjani’nin vaki davetine icabetle beraberinde bir Parlamento heyetiyle İran’a resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1216)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’in, İran İslam Cumhuriyeti İslami Danışma Meclisi Başkanı Ali Larıjani’nin vaki davetine icabet etmek üzere, beraberinde bir Parlamento heyetiyle, İran’a resmi ziyarette bulunması hususu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 6. Maddesi uyarınca Genel Kurul’un tasviplerine sunulur.

                                                                                                              Mehmet Ali Şahin

                                                                                                     Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                      Başkanı

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, karar yeter sayısının aranmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Tamam.

Tezkereyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur, birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.18

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.34

BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, tezkere kabul edilmiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım:

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 503, 507 ve 508 sıra sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 08.06.2010 Salı günü (bugün) toplanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                                           Ayşe Nur Bahçekapılı

                                                                                                                      İstanbul

                                                                                                  AK PARTİ Grup Başkan Vekili

Öneri

Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler Kısmında yer alan 504, 505, 476, 503, 498, 475, 499, 477 ve 501 sıra sayılı Kanun Tasarılarının bu kısmın 10, 11, 12, 13, 14, 17, 18, 19 ve 21 inci sıralarına alınması, Bastırılarak Dağıtılan ve Gelen Kağıtlar Listesinde Yayımlanan 508, 509 ve 507 sıra sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin 48 saat geçmeden Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler Kısmının 15, 16 ve 20 inci sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun;

08 Haziran 2010 Salı günkü birleşiminde 476 sıra sayılı Kanun Tasarısının bitimine kadar,

09 Haziran 2010 Çarşamba günkü birleşiminde 503 sıra sayılı Kanun Tasarısının bitimine kadar,

10 Haziran 2010 Perşembe günkü birleşiminde 498 sıra sayılı Kanun Tasarısının bitimine kadar,

11 Haziran 2010 Cuma günkü birleşiminde 508 sıra sayılı Kanun Teklifinin bitimine kadar,

15 Haziran 2010 Salı günkü birleşiminde 475 sıra sayılı Kanun Tasarısının bitimine kadar,

16 Haziran 2010 Çarşamba günkü birleşiminde 499 sıra sayılı Kanun Tasarısının bitimine kadar,

17 Haziran 2010 Perşembe günkü birleşiminde 477 sıra sayılı Kanun Tasarısının bitimine kadar,

18 Haziran 2010 Cuma günkü birleşiminde 501 sıra sayılı Kanun Tasarısının bitimine kadar,

Belirlenen günlük çalışmalara devam edilmesi, ayrıca yukarıda belirtilen birleşimlerde gece 24:00'te günlük programların tamamlanamaması halinde günlük programların tamamlanmasına kadar çalışmalara devam edilmesi,

503, 507 ve 508 Sıra Sayılı Kanun Tasarı ve Tekliflerinin İçtüzüğün 91. maddesine göre Temel Kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması,

Önerilmiştir.

 

BAŞKAN – Grup önerisinin lehinde Ahmet Yeni, Samsun Milletvekili.

Buyurun Sayın Yeni. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, bugün Danışma Kurulu toplanamamıştır. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda bu hafta ve önümüzdeki hafta, 8 Haziran 2010-18 Haziran 2010 tarihleri arası görüşmek istediğimiz tasarı ve teklifleri sırasıyla size özetlemek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sekiz adet uluslararası sözleşmeyi görüşmek istiyoruz bu hafta.

Dış Ticaret Müsteşarlığının yurt dışı teşkilatında kullanılmak üzere kadrolar ihdas edilmesi ile ilgili bir tasarı yine bu önerimizde yer almaktadır.

Millî Eğitim Bakanlığınca taşra teşkilatında kullanılmak üzere 70 bin adet kadro ihdas edilmesi ve öğretmen ihtiyacının karşılanabilmesi için 2010 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi Kanunu’nun 22’nci maddesine göre tahsis edilen atama izinleri haricinde, boş bulunan 25 bin öğretmen kadrosuna 2010 yılı içinde atama yapılabilmesini, polislik meslek eğitimine alınacaklarda aranacak yaş düzeyinin yükseltilmesini düzenleyen bir tasarının görüşülmesi planlanmaktadır.

Bu arada, Veteriner Hizmetleri Kanun Tasarısı ile gıda ve yem güvenilirliği, halk sağlığı, bitki ve hayvan sağlığı ile hayvan ıslahı ve refahı ile ilgili konular tüketici menfaatleri ve çevrenin korunması da dikkate alınarak düzenlenmektedir. Avrupa Birliği müktesebatıyla uyum hususunda önemli olan bu tasarı, başlığı “Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı” olan 12’nci fasıl için açılmış kriterdir.

Biliyorsunuz, Maden Kanunu Tasarısı ile de Anayasa Mahkemesinin iptal kararı sonucu doğan hukuki boşluğu gidermek amacıyla, madencilik faaliyetlerinin sürdürülmesi için alınması gereken izinlerle ilgili usul ve esaslara ilişkin düzenleme de yapılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, kentsel dönüşüm, Kamulaştırma Kanunu’nda yapılacak değişiklikle de kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırma hiç yapılmamış olmasına rağmen, kamu hizmetine ayrılarak veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmaz mallara ve kaynaklara 4/11/1983 tarihinden önce kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle fiilen el konulması sebebiyle malikçe tazmin talebinde bulunulması hâlinde, öncelikle uzlaşma yoluna gidilmesi öngörülmekte, uzlaşma temin edilemeyen hâllerde dava yoluna gidilebileceği ve süre sebebiyle dava hakkının düşmesi söz konusu olanlar hakkında da aynı şekilde işlem yapılabileceği düzenlenmektedir.

Karayolları Teşkilat Kanunu ile de Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve sorumluluklarının yeniden tanımlanması ile görev alanının kapsam ve sınırlarının geliştirilmesi, Genel Müdürlükçe ihtiyaç duyulacak taşınmazların kamulaştırma, tahsis, arazi düzenlenmesi veya trampa yapılması suretiyle elde edilebilmesinin; erişme kontrollü kara yolları, otoyollar, köprüler ve yollarda bulunan bakım ve işletme tesisleri, hizmet tesisleri ve diğer mal ve hizmet üretim birimleri ile varlıkların özelleştirilmesinin ve özelleştirme gelirlerinin kullanımına ilişkin çerçevenin belirlenmesi; Genel Müdürlüğün işletiminde bulunan erişme kontrollü kara yolları ve köprüler için geçiş ücretlerinin belirlenmesine ilişkin esas ve usullerin tanımlanması, geçiş ücretlerinin ödenmemesi hâlinde uygulanacak cezai yapının kurgulanması öngörülmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İller Bankası tasarısı ile özel idareler, belediyeler ve bağlı kuruluşlar ile bunların üye oldukları mahallî idare birliklerinin finansman ihtiyacını karşılamak, mahallî müşterek hizmetlerine ilişkin projeler geliştirmek ve bu idarelere danışmanlık hizmeti vermek amacıyla kanunda düzenlenen bazı hususlar dışında, özel hukuk hükümlerine tabi tüzel kişiliğe sahip ve merkezi Ankara’da bulunan, Başbakanlıkla ilgili “İller Bankası Anonim Şirketi” unvanı altında bir kalkınma ve yatırım bankası kurulması öngörülmektedir.

Yine ayrıca, bir başka tasarı da Diyanet İşleri Teşkilat Kanunu ile on iki maddesi geçmişte Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş durumda olan ve yürürlükteki hükümleri ihtiyaca cevap vermeyen 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile bazı kanunlarda değişiklik yapılması öngörülmektedir. Söz konusu tasarı ile Başkanlığın hizmet birimlerinin genel müdürlük şeklinde yapılanması, kaliteli ve etkin bir din hizmeti sunulması için din adamlarının kariyer sistemine göre gruplara ayrılması, din hizmetlerinin geniş halk kitlelerine ulaşmasını sağlamak amacıyla Başkanlığın kanunla belirlenen görev alanında radyo ve televizyon yayını yapması, Başkanlık personelinin atama usulü ve Başkanlığın merkez ve taşra teşkilatı gibi hususlar düzenlenmektedir.

Son olarak, Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu ile ilgili kanun tasarısı ile Türk Silahlı Kuvvetlerinin güncel bir kısım ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla toplam 14 kanun ve kanun hükmünde kararnamede değişikliğe gidilmektedir.

Grup önerimizin kabul edileceğini ümit ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yeni.

Grup önerisinin aleyhinde Yalova Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın Muharrem İnce.

Buyurun.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Millî Eğitim Bakanlığının 2009 Faaliyet Raporu’nda öğretmen açığını 133.317 olarak gösteriyor. 24 Kasım 2009 tarihinde 10 bin öğretmen ya da 9.820 öğretmen alımı görüşülürken Sayın Bakana burada sordum, dedim ki: “Size göre öğretmen açığı ne kadar?” Yani bu ülkede ne kadar fizik dersi olduğunu, kaç saat matematik dersi olduğunu, kaç saat edebiyat dersi olduğunu… Sinop Milletvekilimiz bir soru önergesi verdi. Millî Eğitim Bakanlığından gelen yanıtta “Elimizde böyle bir veri yoktur.” dendi. Bu veri olmadığına göre, aslında Millî Eğitim Bakanlığının ne kadar öğretmen açığı olduğunu söyleyebilmesi mümkün değil. Böyle olmasına rağmen, Sayın Bakan, 24 Kasım 2009 günü, öğretmen açığının bu ülkede 46 bin olduğunu söyledi. Biz de, madem 46 bin öğretmen açığı var, bir önerge verdik, bu 9.820 öğretmen alımının 46 bin olmasını istedik ama AKP milletvekilleri bunu reddetti. Şimdi bu yeni alımda, 70 bin öğretmen alımında, Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerimiz önerge verdiler geçen hafta. Dediler ki: “Madem açık 130 bin olarak görülüyor, bunu 130 bin yapalım.” Plan ve Bütçedeki bu önergemizi de yine AKP milletvekilleri reddetti.

Biz aslında bu yapılan alımların, 9.820 öğretmen alımının doğru olmadığını, aslında bunun 3 bin öğretmen alımı olduğunu söylediğimizde de baştan karşı çıkmıştınız ama zaman bizi haklı çıkardı, bu, 24 Kasımda alınan 9.820 öğretmenin 6.122 tanesi sözleşmeden kadroya geçti. Dolayısıyla bizim dediğimiz 3 bin rakamı doğrudur, yani alınan öğretmen 10 bin değildir, üçte 2’si sözleşmelilerden kadroya geçmiştir. Bugün de yine aynısı olacak. 4 Haziran 2010 Cuma günü 9.599 atama yapıldı, bunların da 7.800’ü kadroya geçen sözleşmeli öğretmendir. Yani 4 Haziran 2010 Cuma günü yapılan gerçek öğretmen atama sayısı 1.799’dur.

Değerli milletvekilleri, eğitimde manzara bu. “10 bin öğretmen alıyoruz, 70 bin öğretmen alıyoruz, 25 bin öğretmen alıyoruz.” bunların hiçbirisi doğru değil. Ezici bir çoğunluğu sözleşmeden kadroya geçen öğretmenlerden oluşuyor ama bu 70 bin rakamı önemli, ne oldu da birdenbire 70 bin oldu? İşte, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’nun Türk milletine ilk hizmetidir bu. Yani birdenbire Cumhuriyet Halk Partisinin rüzgârını gördünüz, yüzde 40’lardaki Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarını gördünüz, Sayın Kılıçdaroğlu’nun Başbakanlığa doğru koştuğunu gördünüz, bir anda önlem almaya başladınız. O 9 binler bir anda 70 bine çıkmaya başladı. Biz iktidara gelmeden daha hizmet etmeye başladık bu millete. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

2003 yılıyla 2008 yılları arasında Şırnak’a yapılan öğretmen ataması sayısı 5.129’dur. Bakınız, çok ilginç, bu 2003-2008 arasında 5.129 öğretmenden 4.609’u istifa etmiş, bir şekilde işten ayrılmış. Yani bu altı yıl içerisinde, yedi yıl içerisinde Şırnak’a atanan öğretmenlerin yüzde 89,9’u işten ayrılmış.

Şimdi ne oldu da birdenbire böyle bir acele işe giriştiniz? Hemen ay sonuna kadar 70 bin öğretmen… Bu acele etmek bana bir deyişi hatırlatıyor. Acele etmek yalnızca sinek yakalamakta işe yarar, oy yakalamakta işe yaramaz değerli milletvekilleri.

62 bin ücretli öğretmenimiz var, 70 bin sözleşmeli öğretmenimiz var. Bu ülkede 21 çeşit öğretmen var, aynı işi yapan, farklı ücret alan, farklı özlük haklarına sahip 21 çeşit öğretmen var. Mahkeme kararı olmasına rağmen, yirmi sayfalık bir gerekçesi olmasına rağmen “Öğretmenlik asli ve sürekli bir iştir.” diye mahkeme bunu Parlamentonun gözüne göstermesine rağmen, bu işten bir türlü vazgeçmiyorsunuz.

Ben öğretmenler adına diyorum ki sizlere, üç şey istiyor sizden öğretmenler:

1) Sözleşmeli istihdamı kaldırılsın. Aynı okulda, aynı işi yapan, farklı ücret alan, farklı özlük haklarına sahip meslek grubu olamaz.

2) Sözleşmeliler bölgelerine ve sürelerine bakılmaksızın bir an önce kadroya geçirilsin.

3) Bundan böyle asla sözleşmeli öğretmen ataması yapılmasın.

3/3/2010 tarihinde bir kanun teklifim var. Eğer siz bunu kabul ederseniz, sözleşmeli öğretmenlerin bölgelerine ve hizmet sürelerine bakılmaksızın kadroya geçirilmelerini kabul ederseniz kanun teklifi orada. Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin -Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun onayıyla- kanun teklifi orada. Hadi gelin, bu kanun teklifini geçirelim, bu sözleşmeli arkadaşlarımız da bu ızdıraptan kurtulsunlar.

4 Haziranda 10 bin öğretmen ataması yaptınız. Değerli milletvekilleri, sizin insafınıza bırakıyorum bunu. 4 Haziran günü atamayı yapıyorsunuz, diyorsunuz ki: “Bu atamasını yaptığımız 10 bin öğretmen ağustosta işe başlayacak.” Neden? Bir ay tasarruf etmek. Bir büyük ülke, dünyanın 17’nci büyük ekonomisi diye övündüğümüz bir ülke, zaten yoksulluk sınırında, açlık sınırında öğretmenlere ücret veriyor. Yani bunların bir aylık maaşından tasarruf etmeyi düşünen bir ülke dünyanın 17’nci büyük ekonomisi olabilir mi?

Bu ülkede yoldan tasarruf yapabilirsiniz, havaalanından tasarruf yapabilirsiniz, barajdan tasarruf yapabilirsiniz, köprüden tasarruf yapabilirsiniz, ama eğitimden tasarruf yapamazsınız. Az yol olabilir, az köprü olabilir, az baraj olabilir ama az eğitim olmaz. Yani yoksulluk sınırında maaş alan bu kardeşlerimizin bir aylık maaşlarını engellemek, ötelemek, ağustosa kaydırmak çok yanlış bir şeydir.

Değerli milletvekilleri, yine Millî Eğitim Bakanlığı ne yazık ki bir müsteşar atamasını dahi becerememektedir. Yani düşünün -müsteşar üçlü kararnameyle atanır, üçlü kararnameyle alınır- nasıl oluyor da görevden alma kararnamesi -takip ediyorum her gün- hâlâ daha, göreve atanan müsteşarın üçlü kararnamesi Resmî Gazete’de yayınlanıyor, görevden alınan müsteşarın görevden alınma kararnamesini hâlâ ben bulamadım. İşte, bu milletin kürsüsünden sizlere sesleniyorum, Sayın Bakan da buna bir yanıt verirse çok sevinirim.

Değerli milletvekilleri, bu ülkede 280 bin öğretmen işsiz ve 30 bin de bu yıl mezun verecek, 300 binin üzerinde, 310 bin civarında kardeşimiz işsiz.

Bakın, gazeteler nasıl haberlerle dolu: Burdur’da doksan iş gününü tamamlayamadığı için, hasta olmasına rağmen sevk alamayan sözleşmeli öğretmen ölüyor. Yani sözleşmeli öğretmen doksan günü tamamlayamadığı için sevk alamıyor, hastaneye gidemiyor ve ölüyor ve biz de bu ülkenin milletvekilleri olarak bunu seyrediyoruz.

Değerli arkadaşlarım, yine bir başka konu özürlü devamsızlık konusu. Millî Eğitim Bakanlığı, Sayın Nimet Çubukçu 22 Şubat 2010 günü bir genelge yayınlıyor, diyor ki: “Öğrenci velisinin okul müdürlüğüne yazılı olarak başvurması hâlinde beyan edeceği sürenin de özürlü devamsızlıktan sayılması.” Yani öğrenciye diyor ki: “Sen okula gelmeyebilirsin. Gelme.” Öğretmene de diyor ki: “Sen geleceksin.” Bir öğrenci geldi, öğretmen orada duracak. Peki, hiç öğrenci gelmedi. Öğretmen, öğrenci gelse de gelmese de okula gitmeye mecbur ama hiç öğrenci gelmezse öğretmenin ek ders ücreti kesiliyor. Bu angaryadır. Bu doğru değildir. Yani, aldıkları para zaten üç kuruş. Öğretmene bu bir eziyettir, okula çağırıyorsunuz, öğrencilere izin veriyorsunuz, öğretmenlere eziyet ediyorsunuz, orada bekletiyorsunuz, öğrenci olmadığı için parasını kesiyorsunuz. Bu bir gaddarlıktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın İnce, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Ben o ek ders ücretinin ne demek olduğunu bilirim. Aldıkları o üç kuruş parayla geçinmiş birisi olarak söylüyorum: Öğretmenlerin o üç kuruşuna göz dikmeyin. Bu çok yanlıştır. Bu genelgenin derhâl yürürlükten kaldırılmasını diliyorum.

Acaba bütün bunlar biter mi diye düşünürken, 11/5/2010 günü Millî Eğitim Bakanlığının bir basın açıklaması var. Ne yazık ki, o basın açıklamasında da sözleşmeli öğretmenliğin devam edeceğini görüyorum, buna da gerçekten çok üzülüyorum.

Yine, madencilikle ilgili bir kanun var. Onda da şunu söyleyeyim: Madencilik sektöründe 2003-2008 yılları arasında toplam 41.111 iş kazası olmuş. 488 işçi iş kazası nedeniyle yaşamını yitirmiş. ILO verilerine göre, 2006 verilerine göre Türkiye’de her 100 bin işçi için iş kazası sonucu ölüm oranı tüm sektörler için 20,5; madencilik sektörü için ise 74,2. Bunlar, gelişmiş ülkelere göre çok büyük rakamlar. Bu ülkede…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın İnce, ek süreniz de tamamlandı.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Bir teşekkür edeyim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Evet. Yeni bir Grup Başkan Vekilimiz olarak sizin sözünüzü biraz toleransla uzatayım.

Buyurun.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ülkemizde son altı ay içinde meydana gelen grizu patlamalarında Balıkesir Dursunbey’de 17 kişi, Bursa Mustafakemalpaşa’da 14 kişi, Zonguldak’ta 30 kişi olmak üzere, toplam 61 vatandaşımız hayatını kaybetti ama ne yazık ki, bu getirilen tasarıyla bunlara hiçbir önlem alınmamış oluyor, teknolojinin yeni versiyonlarının hiçbir uygulaması bu tasarının içerisinde yok.

Yüce Meclise saygılar sunuyorum. Size de teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İnce.

Evet, grup önerisinin lehinde Tayfun İçli, Eskişehir Milletvekili.

Sayın İçli, buyurun efendim.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, AKP grup önerisinin lehinde söz aldım. Artık usul hâline geldi, çok değerli grup başkan vekilleri aleyhte olan kısmı haklı olarak doldurdukları için ben de lehinde söz alıyorum. Ama lehinde söz almışken lehinde de bir şey söylemek gerekir. Evet, AKP grup önerisinin tek tutarlı yönü var; o da tutarsızlık.

Değerli arkadaşlarım, biraz evvel gelirken bir milletvekili arkadaşım “Bu kanunlar nasıl çıkacak? Bir gecede çıkar mı bitinceye kadar?” dedi.

Şimdi, gerçekten de öyle. Her hafta yazboz tahtasına döndü. Geçen hafta veyahut ondan önceki hafta AKP grup önerisi geldi, dünya kadar kanun tasarı ve teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirdi ama her hafta kevgire dönüyor AKP’nin grup önerisi. Burada da şimdi dünya kadar kanun gelmiş. Ama Sayın Başkanım, özellikle şunu ifade etmek istiyorum, sizin bilginize arz ediyorum:

Bakın, burada ne demiş: “…bastırılarak, dağıtılan ve gelen kâğıtlar listesinde yayınlanan 508, 509 ve 507 sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin kırk sekiz saat geçmeden görüşülmesi…”

Şimdi, bu elimde gelen kâğıtlar listesi; 190 sırasında yer alan, en son 505 sayılı Kanun Teklifi var.

Değerli arkadaşlarım, Değerli Başkanım; şimdi, İç Tüzük’ümüzün 51’inci maddesine göre, gelen kâğıtlar listesinde, bakın ne der? “Başkanlığa gelen kanun tasarı ve teklifleri, gelen kâğıtlar listesinde yayınlanır.” Yayınlanmamış. Devam ediyor: “Bunlardan Genel Kurula sevk edilenler bu listede ayrıca belirtilir.” Belirtilmemiş. Geçtim onu. İç Tüzük’ümüzün 52’nci maddesi, burada diyor ki: “Kırk sekiz saat içinde görüşülemez.” 52’nci maddesi öncelikle görüşmeyi düzenlemiş ve öncelikle gelen kanunların kırk sekiz saat geçmeden gündeme alınması Hükûmet veyahut esas komisyon tarafından teklif edileceğine amirdir. Şimdi İç Tüzük’ümüzün 51’inci ve 52’nci maddesi tamamen ihlal ediliyor burada.

Bir de değerli arkadaşlarım, temel kanun olarak getirmişler son üç kanunu, daha basılıp dağıtılmayan ve gelen kâğıtlar listesinde yayınlanmayan. Şimdi, baktım bunun ekinde yine yirmi maddelik, yirmi dört maddelik kanunları temel kanun olarak görüştürmeye çalışıyorlar. Değerli arkadaşlarım, İç Tüzük’ün 91’inci maddesi, bakın, diyor ki: Bir temel kanun, çok önemli bir kanunu bütünüyle veyahut kapsamlı olarak değiştiren kanunlar ancak temel kanun ve bölümler hâlinde görüşülür. Aksi takdirde bir kanun teklifi veya tasarısı maddeler hâlinde görüşülür. Alın size İç Tüzük’ün 91’inci maddesinin bir kez daha ihlali.

Şimdi, bunları belirttikten sonra bu kısa zaman diliminde başka bir önemli konuya değinmek istiyorum. Değerli Arkadaşım İnce, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili, bir eğitimci olarak haklı olarak Türkiye'nin gündemine eğitim sorununu getirdi. Ben de bir hukukçu olarak Türkiye'nin gündemine, değerli arkadaşlarım, Türkiye'de yaşanan hukuk garabetini, hukukla ilgili insan hakları meselesini –gündeme- getirmek istiyorum.

Şimdi, bakın, Türkiye'nin gündeminde ne konuşuluyor? Gazze konuşuluyor, abluka konuşuluyor, insanlık dışı muamele konuşuluyor, açık denizde yapılan hukuka aykırılıklar, korsanlıklar konuşuluyor. Bunlar konuşulmalı, bunlar eleştirilmeli ama değerli arkadaşlarım, kendi ülkenizde korsanlıklar yaşanıyorsa, kendi ülkenizde eşkıyalıklar yaşanıyorsa, kendi içinizde, kendi ülkenizde hukuk ablukaya alındıysa ve ablukaya alınan insanlar insanlık onuruyla bağdaşmayacak muamelelere tabi kalıyorsa, değerli arkadaşlarım, bunu gündeme getirmek lazım.

Bakın, dün bir basın toplantısı yaptım. Ama, bakın, bu konuya girmeden evvel şunu söylemek istiyorum: Suçlu mutlaka cezalandırılmalıdır ama adil bir şekilde yargılanmalıdır. O suçlunun, usul yasalarından ve Anayasa’dan kaynaklanan hakları ihlal edilmemelidir. Bu hak, savunma hakkı çok çok önemlidir. Bakın, Roma’da bir kanunname çıkar Roma döneminde ve bu kanunnamede şöyle der: “Ülkemizi ve haklarımızı savunan, kılıçla kalkanla savunanlardan çok daha onurlu insanlar vardır. Onlar savunma görevini yapan avukatlardır.” der Roma’daki kanunnamede.

Şimdi, bakıyorsunuz, geçen gün -ki gazetelerimizde, İsrail Gazze olayından dolayı hiç gündeme girmedi- savunma görevini yapan, sanıkların avukatlığını yapan kişiler “Adil yargılanmayı etkiledi.” diye yaka paça tutuklandı, gözaltına alındı, konuldu. Değerli arkadaşlarım, bakın, son yıllarda, son dönemlerde, kişi özgürlüğü ve güvenliği, adil yargılanma hakkı, savunma hakkı gibi uluslararası sözleşmelerde, Anayasa’mızda ve yasalarımızda korunan birçok hak, kimi özel yetkili savcılar ve kimi özel yetkili ağır ceza mahkemelerince, değerli arkadaşlarım, pervasızca ihlal ediliyor, pervasızca ihlal ediliyor ve bunlar televizyonlarda, gazetelerimizde yer almıyor.

Değerli arkadaşlarım, savunma hakkı en kutsal haklardandır, insanlık hakkıdır, en kutsal haklardandır. Savunma hakkının kutsallığı ve temel hakların başında yer alışı, bu hakları birey adına kullanacak avukatların tam anlamıyla bağımsız olmasıyla mümkündür. Avukatların görevleri esnasında doğrudan ya da dolaylı bir kısıtlama, baskı ya da müdahale görmemesi, bağımsızlığının garanti altına alınması ve korunmasıdır.

70’li yıllarda hukuk fakültesine girdiğimde bir söz vardı, Molierac’ın, çok etkilendim, bugün birçok avukat bürosunda o asılıdır. Bakın, Molierac ne diyor: “Görevimizi yaparken kimseye, ne müvekkile, ne hâkime, hele ne iktidara tabiyiz. Bizim aşağımızda kişilerin varlığı iddiasında değiliz. Fakat hiçbir hiyerarşik üst de tanımıyoruz. En kıdemsizin, en kıdemliden veya isim yapmış olandan farkı yoktur. Avukatlar esir kullanmadılar, fakat efendileri de olmadı.”

Değerli arkadaşlarım, 10 sanığı savunan bir avukat, adil yargılamayı etkilemekten dolayı Sayın Mehmet Cengiz ve 4 avukat gözaltına alındı, tutuklandı. Daha önceki avukatlar da -isimlerini bilmiyorum- onları aştı. Neymiş? Adil yargılamayı etkilemekmiş. Ya kardeşim, avukatın görevi adil yargılamayı etkilemektir. Avukat, savunma makamı onun için vardır ve savunma makamı kimseden korkmaz, korkarsa, siyasi iktidardan korkarsa, savcının baskısı altına girerse bu olmaz.

Değerli arkadaşlarım, evrensel hukuk kurallarında “silahların eşitliği” diye bir ilke vardır. İddia makamının elindeki devlet gücüne karşı yine kamu görevi yapan avukatların elinde de devlet gücü vardır. Bireysel hak değildir kamu avukatlarının görevi, kamu adına görev yapmaktadır. Avukatlık Yasası’na göre avukatlar hakkında soruşturma yapabilmek için Adalet Bakanının izni gerekmektedir. Bu ne kepazeliktir, bu ne keyfîliktir! Kime güveniyorsunuz?

Değerli arkadaşlarım, bu Parlamentoda…

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Kime söylüyorsun sen?

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Değerli Arkadaşım, siz de avukatsınız. Burada, avukatlıkta… Alan alıyor, halk da alıyor. Ben size söylemiyorum. Bakın, biraz evvel size okudum, Roma’dan örnek verdim, Molierac’tan örnek verdim.

Değerli arkadaşlarım, herkesin iyi bir savunmaya ihtiyacı vardır. Savunma alınırsa ki savunma yargının üç ayağından biridir. İddia makamı, yargı makamı, savunma makamı. Eğer yargı savunmadan uzaksa o hakların korunmasından söz edilemez. Yarın bir gün, Allah kimseyi mecbur düşürmesin, mecbur bırakmasın hani ama eksik de etmesin, doktorlar gibi avukatlardan, hukukçulardan mahrum bırakmasın. Yarın herkes haksız bir ithamla karşı karşıya kalabilir, haklı veyahut haksız. Suçlu da olabilir bir kişi ama o suçlu, meşru savunmayı bilmez vatandaş, avukat bilir, haksız tahriki bilmez, usul kurallarını bilmez. İşte avukat, savunma makamı, kamu görevi yapan savunma makamı vatandaşa o hakkı sağlar. Böylesine bir evrensel hakkın Türkiye’de ayaklar altına alınmasından avukat kökenli bir milletvekili olarak hicap duyuyorum, utanç duyuyorum ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin de -nasıl Gazze’de lanetleniyorsa ortak bildiriyle- savunma makamına yapılan bu haksız uygulamaları da ortak bildiriyle lanetlemesi lazım. Türkiye Büyük Millet Meclisinin sesi, sadece duyması gereken uzaktaki adamlara değil, ülke içinde duyması gereken insanlara da bir bildiriyle verilmelidir diyorum değerli arkadaşlarım. Aksi takdirde, bazı haklar yitirildiği zaman, sağlık gibi, işte insan o zaman kıymetini biliyor.

Ben dün basın toplantımda, üyesi olmaktan onur duyduğum başta Ankara Barosu olmak üzere seksen bir baroya ve Barolar Birliğimize çağrıda bulundum. Avukatlar, Barolar Birliği taraf değildir. İdeolojik olarak bakmamak lazım. Bu olayda, savunma hakkı sağcının da solcunun da, herkesin hakkı, eğer mağdur ediliyorsa. Bir hukuk devletinde bu savunulmalıdır. Eğer kesintisiz demokrasi istiyorsak öncelikle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın İçli, lütfen konuşmanızı tamamlayın.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Bağlıyorum.

…Anayasamızdaki bu açık ve amir hükümlerin mutlaka ve mutlaka içselleştirilmesi lazım. Tabii bu arada Adalet Bakanlığımızı yapmış çok değerli bir hukukçu olan Seyfi Oktay’a da aynı muamele yapıldı. Bir hukuk devletinde çelişki olmaz. Gözaltı kararı veriliyor, arama kararı veriliyor, sonra bir bakıyorsunuz, İstanbul yetkiyi alıyor, Ankara’yla talimatla aldırıyor. Değerli arkadaşlarım, bu, Balyoz Operasyonu’nda da oldu. Muvazzaf generallere filan ilk önce böyle talimat verildikten sonra savcılar görevden alındı usule aykırı işlem yapıldığı için, başka savcılara görev verildi. Artık, o muvazzaf generallerin, subayların ifadeleri talimatla bulundukları yerden alındı. Bakın, çark etti İstanbul Savcılığı. Şimdi Sayın Seyfi Oktay’ın ifadesi talimatla alınacak. O zaman çelişkili işlemler olmaz, hukukta çelişki olmaz ve bunun hesabını birileri vermeli ve Sayın Adalet Bakanına buradan sesleniyorum: Haklarında yüzlerce şikâyet bulunan savcılar ve yargıçlar hakkında siyasi iktidarın korumasını kaldırın. Siyasi iktidarın koruması olursa o insanlar şüphe altında kalırlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın İçli, teşekkür ederim.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Çok kısa bir selamlama için söz istiyorum efendim.

BAŞKAN – Arkadaşlar…

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum. Çok kısa…

BAŞKAN - Lütfen, istirham ediyorum. Bakınız…

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Peki, vermiyorsanız peki, teşekkür ederim.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Grup önerisinin aleyhinde Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır.

Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Genel Kurulun çalışmasını, gündemini belirleyen Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun vermiş olduğu Danışma Kurulu grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Tabii, her haftanın başında salı günü, burada aynı konuları konuşmaktan, yine şikâyet etmekten, tenkit etmekten, temennide bulunmaktan inanınız ki yorulduk. Aynı cümlelerle bu saatler geçiriliyor.

Geçen hafta, 27/5/2010 tarihinde ve108’inci Birleşimde kabul edilmiş yine iktidar partisi grubunun bir grup önerisiyle bir ayı planlamıştık. Mayısın 27’sinden haziranın sonuna kadar, 1 Temmuza kadar Genel Kurulumuzun çalışmasını planlamıştık. Hangi kanunları görüşeceğiz, hangi saatler arasında çalışacağız, bunlar belirlenmişti, karar altına alınmıştı. Yine Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun talebi üzerine belirlenmişti. Biz de yine bu kürsüden demiştik, “Ülkenin gündemini belirlemek, Genel Kurulun gündemine ülkenin gündemindeki kanunların sıralamasını yapmak önceliğini belirlemek Hükûmetin takdiridir. Dolayısıyla da iktidar partisi grubunun böyle bir şey getirmeye hakkı vardır, ama her defasında olduğu gibi, böyle değil bir aylık, bir haftalık bile programı uygulayabilmek imkânı maalesef bugüne kadar gerçekleştirilemedi, bunu yine değiştireceksiniz.” diye söylemiştik. Maalesef, bir hafta sonra, yine hem sıralamayı belirleyen hem saatleri değiştiren yeni bir öneriyle karşı karşıyayız.

Değerli milletvekilleri, gerçekten ülkemizin önemli sorunları var, milletimizin gerçekten gündemi farklı. Dolayısıyla Genel Kuruldan, Türkiye Büyük Millet Meclisinden milletimizin beklediği, halkımızın beklediği, kendi sorunlarının öncelik sıralamasına göre, kendi talebi doğrultusunda kanunların çıkartılmasıdır, hukukun oluşturulmasıdır.

Buraya getirdiğiniz kanunlar mutlaka gerekli, bir şey söylemiyorum ama bir toplumsal talebin, bir ihtiyacın karşılanması ve ona göre bir öncelik belirlemesi değil. Bu sıralama, bu gündem belirlemesi, toplumun beklentileri doğrultusunda belirlenmiş bir sıralama değil.

Bugün ülkemizin ve milletimizin çok önemli sorunları var ve bu sorunların çözümüyle ilgili bu Meclisten beklentileri var ama ne hikmetse, siyasi iktidar her defasında birtakım sebepler geliştirerek, birtakım ihtiyaçlara cevap mahiyetinde ve sayın bakanların dönemin sonuna yaklaştıkça geç kalmış olmanın aceleciliğinde ısrarlarıyla Genel Kurulun gündemi her hafta değiştirilmekte.

Bir sonuç olarak söylüyorum: Burayı, maalesef, yazboz tahtasına çevirdiniz değerli milletvekilleri. Bu sonuç Türkiye Büyük Millet Meclisine de yakışmıyor, iktidar partisine de yakışmıyor çünkü iktidar partisi, milletten aldığı yetkiyle, millete karşı olan sorumluluğunun gereği kendi gündemine hâkim olması gerekiyor. Bir haftalık bir gündemi belirleyememek, belirlediği gündemin arkasında duramamak, bu Hükûmet için ve bu iktidar partisi grubu için bir zafiyet olsa gerektir. Bunun aşılması gerekir. Bunu maalesef aşamıyorsunuz, aşamıyoruz. Sorumluluktan kendimizi de ayrı tutmayalım ama iktidar partisinin, maalesef, her hafta bir başka gündemle bu Genel Kurulun saatlerini işgal etmeye hakkı olmadığı kanaatindeyim. Birinci söyleyeceğim bu.

İkinci söyleyeceğim: Bakınız, değerli milletvekilleri, Genel Kurulumuzu millet seyrediyor, milletimiz seyrediyor, iktidarıyla muhalefetiyle seyrediyor. Şu görüntü millete umut veriyor mu acaba? Şu görüntüde bir Genel Kurulun milletin sorunlarına çözüm üreteceği yönünde bir umut veriyor mu? Meclisin veya 23’üncü Dönemin üçüncü yılının sonuna geliyoruz, daha bir yılı var bu Meclisin ama şu heyecansızlık, şu ilgisizlik… Karar yeter sayısı istemediğimiz takdirde, burada, birleşimleri, oturumları 30-40 milletvekiliyle geçiştiriyoruz. Bu Meclisi çalıştırmak sorumluluğu iktidar partisi grubuna aittir. Bunu temin etmek mecburiyetindesiniz. Bu anlamda söylüyorum.

Bakın, sayın grup başkan vekilleri, bu hafta görüşülmesini istediğiniz kanunların… Bugünü hariç tutuyorum. Bugün uluslararası sözleşmeleri görüşeceğiz. Üç kanun, toplam 93 madde. Bu 93 maddeyi temel kanunlar hâlinde yoğunlaştırmışsınız, kısaltmışsınız ama ne yaparsanız yapınız, İç Tüzük’ün verdiği yetkiyle her maddede önerge verebilmek hakkı var. Üç tane muhalefet partisi var burada, her maddede bir önerge verdikleri takdirde, her önergede beş dakika, altı dakika, oylaması, indim, bindim, konuşmaya geldi, geri dönmesi onar dakikadan hesaplarsanız bu kanunların bitebilme şansı yok ama bir tedbir geliştirmişsiniz. Değerli milletvekilleri, sizlere söylüyorum, özellikle iktidar partisi milletvekillerine söylüyorum: Grubunuzun geliştirdiği tedbir ne? Bitime kadar çalışmak. Nasıl çalışacaksınız bitime kadar arkadaşlar? Gün gece saat 24.00’te bitiyor. Bu kanunlar bitmediği takdirde devam edeceğiz. Bugün devam edeceğiz, yarın devam edeceğiz, öbür gün devam edeceğiz. Böyle bir çalışmayı bu Meclise reva görmek hakkına sahip misiniz? Anayasa’nın 18’inci maddesi çok açık, net, ”Angarya yasak.” diyor. Böyle bir çalışma şekli olur mu değerli milletvekilleri? Bitime kadar… Hani günün bitimine kadar deseniz eyvallah, çalışsın Meclis, milletin ihtiyacı var, Hükûmetin acelesi var, eyvallah ama kanun bitime kadar. Mesela, perşembe günü görüşeceğimiz 498 sıra sayılı kanun elli madde, elli önerge bizim var.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Elli de bizim var.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Bilmiyorum.

Nasıl geçeceksiniz, nasıl geçirilecek arkadaşlar? Dolayısıyla bu usul uygun değil. Yani şunun için söylüyorum: “Biz istersek olur.” diyebilirsiniz ama bu usulü kendimize yakıştırmamız doğru değil. Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi. Burası ilkelere dayalı, hukuka dayalı, hakka dayalı, adalete dayalı bir işleyiş içerisinde olmazsa, kendi üyelerine zulmederse, Anayasa’ya göz göre göre aykırı bir usulü getirip burada dayatırsa ne olur? Ne olur? İmam-müezzin meselesi. Burası böyle davranırsa dışarısı nasıl davranır? Bu yol doğru değil değerli arkadaşlar. Bunu söyleyerek bir dönemi bitiriyoruz, yazık oluyor ülkemize. Bu sebeple, biz -Milliyetçi Hareket Partisi olarak söylüyorum- bu usulü kendimize haksızlık olarak, hakaret olarak görüyoruz. Bu Meclis angaryayı dayatamaz, dayatmamalı değerli arkadaşlar. Dediniz ki işte “Gece 23.00’e kadar çalışalım.” Eyvallah. Hiç kimse buradan, çalışmaktan kaçacak hâli yok, çalışacağız ama “bitime kadar” tabiri…

Değerli milletvekilleri -değerli hukukçularınız var- yargının yolu her kesime, her insana, her kuruma açık olmalıdır. Yani bu milletvekillerinin bu Genel Kurulunun hukukunu kim koruyacak? Sizi yargıya şikâyet ediyorum. Sayın Meclis Başkanına da söyledim. Sürekli tartışılıyor bu konu, aşamadık. Kim aşacak?

Sayın İyimaya, bu işi Yargıtaya mı götürmemiz lazım, Danıştaya mı götürmemiz lazım? Anayasa’nın 18’inci maddesine aykırı bir çalışmayı burada karar hâline getiriyorsunuz. Karar Anayasa’dan daha mı ağırlıklı, hukuktan daha mı önemli? Yapmayalım arkadaşlar! Yani uluslararası hukuka da aykırı bu husus yani buna mecbur değiliz. Söylemek istediğim husus bu. “Çalışmayalım.” diyen kimse yok, “Birlikte uzlaşarak çalışmayalım.” diyen de yok ama her defasında bunu konuşmamıza rağmen, bitime kadar usulünü burada…

“Biz istersek olur!” Demokrasi, çoğunluk rejimi değil arkadaşlar. Çoğunlukla, parmakla eğer kural koymaya, kanun çıkartmaya, hukuk oluşturmaya çalışırsanız, bunun sonunda adaleti temin edemezsiniz. Adaleti temin etmeyen, huzuru temin etmeyen, birlikte çalışmayı temin etmeyen hiçbir hukuk da meşru olmaz, meşru olmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Şandır, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun efendim.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Onun için, ben, tabii, arkadaşlarımızın ne diyeceklerini, meseleyi nasıl savunacaklarını, onu da anlamakta zorlanıyorum. Ama bu hafta deneme yapacağız değerli arkadaşlar. Şimdi şurada saysak 60-70 kişiyiz. 184’ü bularak bitime kadar çalışmayı temin edip edemeyeceğinizi bu hafta deneyeceğiz.

SELÇUK AYHAN (İzmir) – Tehditle temin edecekler!

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Buyurun çalışalım. Ama bu çalışma meşru bir çalışma değil, hak değil, hukuk değil ve bu Genel Kurula yakışmaz bir usuldür. Bunu bilgilerinize sunar, çalışmalarda yine de başarılar temenni eder, saygılar sunarım.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı…

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan, kısa bir açıklamam olacak 60’ıncı maddeye göre.

BAŞKAN – Yerinizden açıklama mı yapacaksınız?

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Yerimden, evet.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

10.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçli’nin, konuşmasındaki “506, 507, 508 ve 509 sıra sayılı komisyon raporlarının gelen kâğıtlar kısmında yayımlanmadığı” şeklindeki ifadelerine ve dil sürçmesiyle söylediğini tahmin ettiği “adil yargılanmayı etkilemek” şeklindeki ifadelerini “adil yargılanmayı sağlamak” şeklinde düzelttiğine ilişkin açıklaması

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın konuşmacı Tayfun İçli, konuşmasını yaparken, grup önerimizde yer alan 506, 507, 508 ve 509 sıra sayılı taslakların komisyon raporlarının gelen kâğıtlar kısmında yayımlanmadığını belirtmişti. Oysa, 506, 507, 508 ve 509 sıra sayılı komisyon raporları dünkü gelen kâğıtlar listesinde, yani 7 Haziran 2010 tarihli gelen kâğıtlar listesinde yer almıştır, bastırılıp dağıtılmıştır ve de web sayfasında yayınlanmıştır. Bunu bilginize sunmak istedim.

Bir de yine Sayın İçli konuşması esnasında bir dil sürçmesi yaptı herhâlde, onu düzeltmek isterim ve katıldığımı da belirtmek isterim. Bizler avukatız, savunmanız. Bizim amacımız, adil yargılanmayı etkilemek değil adil yargılanmayı sağlamak olmalıdır. Bir dil sürçmesi yaptı herhâlde, onu düzeltmek isterim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Evet, grup önerisi…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Karar yeter sayısı Sayın Başkan.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın İçli…

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Çok kısa…

BAŞKAN – Hayır, çok kısa da neyi ifade edeceksiniz efendim?

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkanım, şimdi bu karşılıklı…

BAŞKAN – Şimdi, şöyle…

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) - Ben şunu gösterdim. Milletvekillerine siz dağıttınız mı bunu?

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – O gündem, elinizdeki gündem.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Gündem de olsa İç Tüzük’ü okudum, İç Tüzük’te ne diyor?

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Elinizdeki gündem. Gündem ile gelen kâğıtları karıştırmayın.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – “...ve dağıtılır.” diyor. Dağıtıldı mı? Bunu ifade ettim.

BAŞKAN – Sayın İçli, gelen kâğıtlar ayrıca dağıtıldı. Bakınız, arkadaşlar bana getirdi ama ben o hususu Genel Kurulun bilgisine sunmadım. Belki dikkatinizden kaçmış olan bir husus olabilir, ona bir şey demiyorum ben ama arkadaşlar matbu olan hususları getirdiler.

Size bir dakikalık süre vereyim, konuşun, bağlayın.

Sayın İçli, buyurun efendim.

11.- Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçli’nin, İç Tüzük’e göre gelen kâğıtların bastırılıp dağıtılması ve gündemde ilan edilmesi gerektiğine; “adil yargılamayı etkilemek” sözleriyle avukatlar hakkında “adil yargılamayı etkileme” suçlamasıyla soruşturma yapılıyor demek istediğine ilişkin açıklaması

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Şimdi, ben biraz evvel ifade ettim kürsüde. Şu elimdeki gündem. İç Tüzük’ümüze göre “…bastırılır ve dağıtılır.” dediği gibi “gündemde ilan edilir.” diyor. Şimdi, bunu ifade ettim ben. Siz bunu… Sizin gözetiminizle bu bastırılıp milletvekillerine dağıtılmıyor mu? Bu ne acelecilik? Ve temel kanun olarak geliyor. Ben bunu ifade ettim, birincisi o.

Tabii ki benim orada dil sürçmesi değil. Avukatların görevi nedir? Savunma yapmaktır. Şimdi, iddia… Avukatlar hakkında adil yargılamayı etkileme suçlamasıyla soruşturma yapılıyor. Bu, savunma makamına karşı yapılan bir eylemdir, savunma makamını susturmak şeklinde yapılan bir eylemdir. Eğer bu eylemler devam edecekse Türkiye’de hiçbir davada, hiçbir kişi etkin savunma yapacak bir savunma makamı bulamaz. Bunu ifade etmek istedim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 503, 507 ve 508 sıra sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN - Evet, AK PARTİ grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istemiştim, 3 defa tekrar ettim.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, efendim, birbirimize nezaketli olalım. Ben düzeltiyorum, karar yeter sayısını isteyeceğim ama bir üslup vardır, bakınız, ona lütfen riayet edelim, üslubumuza riayet edelim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hayır, istemiştik de efendim.

BAŞKAN – Evet, karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, 120 kişi var, ben saydım. (Gürültüler)

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Karışmayın Divanın işine canım, müdahale etmeyin.

ŞENOL BAL (İzmir) – Allah Allah, siz niye karışıyorsunuz?

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen… Kâtip üyelerimiz saysınlar.

Kâtip üyelerimiz de kendi aralarında ihtilaf ediyorlar.

İki dakikalık süre vereceğim ve elektronik cihazla oylama yapacağım.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, grup önerisi kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) Önergeler

1.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, (2/341) esas numaralı Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/220)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2/341 esas numaralı “21.06.1927 Tarih ve 1111 Sayılı Askerlik Kanunu, 22.05.1930 Tarih ve 1632 Sayılı Askeri Ceza Kanunu ile 26.09.2004 Tarih ve 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun Kimi Maddelerinin Değiştirilmesine ve Kaldırılmasına Dair Kanun Teklifimin” iç tüzüğün 37 maddesine göre işleme alınmasını saygılarımla dilerim. 03.11.2008

                                                                                                                 Akın Birdal

                                                                                                                  Diyarbakır

BAŞKAN – Teklif sahibi olarak Diyarbakır Milletvekili Sayın Akın Birdal, buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)

AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hazır yeterli sayıyı bulmuşken belki bu yasa teklifimizin gündeme alınması konusunda da oy verirsiniz çünkü yüz binlerce genç ve yakınları milyonlarca insanı ilgilendiren bir durum. Geçen yıl da 13 Kasım 2008’de Askerlik Kanunu, Askerî Ceza Kanunu ve Türk Ceza Kanunu’nun kimi maddelerinin değişmesini önerdiğimiz yasa değişikliğinin gündeme alınmasına ilişkin söz almıştık ve bu nedenle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, bu yasa değişikliği kamuoyunda “vicdani ret” olarak bilinen bir hakkın tanınmasına ilişkindir. Yüzyılımızda büyük savaşların yol açtığı yıkım ve acılar, savaş, ölme, öldürme gibi kavramları da tartışılır hâle getirmiştir. Bu tartışmayla birlikte insan hakları ve barış kavramlarının yanı sıra, vicdani ret kavramı da bir hak olarak toplumsal yaşama girmiştir. Ne yazık ki bu hakkın tanınmamış olması büyük trajedilere neden olmakta ve bunların sonuçları da toplumun gündeminden ne yazık ki çıkmamaktadır.

Bugün bölgemizin ve dünyanın en temel sorunu barışı sürekli kılabilmektir çünkü barışın olmadığı her an ve her yerde insan hakları yok edilmektedir ve ihlal edilmektedir. Özellikle ölme ve öldürme hâlini olağanlaştıran savaş koşullarında en temel hak olan yaşam hakkı ve bununla ilişkili olarak da temel haklar ve özgürlükler yok edilmektedir.

Vicdani ret, bir kişinin etnik, dinî, ahlaki, insani, felsefi, politik ve benzer nedenlerle askere gitmeyi reddetmesi olarak tanımlanabilinir. Bu çerçevede, uluslararası toplum, savaşın ve savaş hazırlıklarının, ölme ve öldürme hâlinin vicdani gerekçelerle reddedilmesini temel bir insan hakkı olarak benimsemiştir. Bu bağlamda, vicdani ret kavramı uluslararası belgelerde yer almış, uluslararası hukukta karşılık bulmuştur.

Türkiye’nin üyesi bulunduğu Avrupa Konseyi üye ülkelerin 47’sinin 45’inde vicdani ret bir insan hakkı olarak kabul edilmiştir ancak kabul edilmeyen iki ülkeden biri de Türkiye’dir. Diğeri Azerbaycan ki onun da bunun bir hak olduğuna dair bir yasa tasarısı hazırlayıp kendi Meclis Genel Kurullarına indireceklerine dair bir bilgi aldık ve bu hakkı hâlâ gündemine almayan sadece Türkiye Büyük Millet Meclisidir.

Ayrıca, yine Avrupa Birliğinin 27 ülkeden 14’ü tamamen bu hakkı kabul etmiş, mecburi askerliği kaldırmış, diğer 13 ülke de askerlik yapmak istemeyenlerini sosyal hizmetlerde çalıştırmaktadır: Sağlık hizmetlerinde, kreşlerde ve ağaçlandırma gibi benzeri alanlarda. Vicdani ret hakkı Türkiye’nin de taraf olduğu, başta İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi olmak üzere, Birleşmiş Milletler Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ilgili hükümlerini kabul ederek bu hakkı da kapsayan bir hakkı hukukuna geçirmek durumundadır.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ayrıca Avrupa İnsan Hakları Komisyonu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu yolda aldığı kararlar var. Örneğin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi vicdani retçi Osman Murat Ülke’nin başvurusu üzerine vicdani reddin bir hak olarak düzenlenmesini Türkiye’den istemiştir. Yine benzer bir karar Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesince de alınmış ve hükûmet de bunun hazırlığını yaptığını 6 Haziran 2007 tarihli oturumdan önce Bakanlar Komitesine bildirmiştir ancak daha sonra konuya ilişkin herhangi bir gelişme olmamıştır.

Şimdi, savaşta ısrar eden, vicdani ret hakkını kabul etmeyen ve sorunların demokratik çözümsüzlüğü nedeniyle olayları körleştiren, bedelli askerliği erteleyen bir anlayış 500 bini aşkın insanın askere gitmemesine, ertelemesine neden olmakta, gidenlerin de akıbetinin ne olacağı konusunda belirsizlikler yaşanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; resmî kayıtlara göre 1991 ve 2001 yılları arasında 1.248 Türk Silahlı Kuvvetler mensubu intihara kalkışmış ya da bazen intihar adı altında başka şekilde yaşam hakkı yok edilmiş…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Birdal, buyurun efendim.

AKIN BİRDAL (Devamla) – Sayın Başkan, bağlıyorum. Teşekkürler.

…bunlardan 815’i ölmüştür. 2001 ve sonrası için intihar adı altındaki ölümlerin, soruşturma açılıp açılmadığını, otopsi raporlarının olup olmadığını Sayın Başbakana sorduk ama Millî Savunma Bakanlığınca verilen yanıtta gizlilik gerekçesiyle açıklanamayacağı belirtilmiştir.

Şimdi, vicdani ret hakkının gerekçesi, uluslararası hukuk, demokrasi ve barıştır. NATO’nun en güçlü ordusundan, üç dört ülkeden biriyiz. Güçlü ordunun güçlü Türkiye yaratmadığı görülmektedir. Sorunlarının demokratik çözümü hem bu ülkenin asker ve silah bulundurmasını gereksiz kılacak hem de bir hakkı olan vicdani reddi hukukumuza bağlı kılacaktır. Aksi takdirde Türkiye’nin savunma, silah ve asker gücüne bağlı demokratik bir ülke yaratamayacağı gibi, Yunanistan, Macaristan ve şimdi de Federal Almanya’nın kapısı çalındı ve bu tehlikenin ve krizin Türkiye’nin de kapısını çalacağını hemen burada söyleyebiliriz.

O nedenle, bu hakkın kabulünü diliyor, saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Birdal.

Teklif üzerinde Bitlis Milletvekili Sayın Nezir Karabaş, buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Askerlik Kanunu, Askeri Ceza Kanunu ve Türk Ceza Kanunu’nun bazı maddelerinde değişiklik yapma teklifi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, vicdani retle ilgili bir yasayı tartışıyorken Mecliste, başta iktidar partisi milletvekilleri olmak üzere, diğer milletvekillerinin birçoğu çok ilgili değiller. Biz şunu diyoruz: Bununla ilgili olabilmek için vicdan lazım. Önce vicdan lazım ki vicdani hakkı savunabilelim. Birçok zaman çok sıradan, toplumun gündemi olmayan, halkın beklentisi olmayan, toplumun çok küçük bir kesimini bile ilgilendirmeyen bazı yasa teklif ve tasarıları Hükûmet tarafından getiriliyor ve gerekçe olarak da diyor ki: “Avrupa Birliğiyle uyum yasaları...” Şimdi, biz Avrupa Birliğiyle, Avrupa Birliğine girişle ilgili uyum yasaları yapıyoruz. Avrupa Birliği ülkelerinin -Türkiye ve Azerbaycan hariç- tümünde vicdani ret hakkı varken ve Türkiye’de bir yasa çıkardık, yüz binlerce genç seyahati, çalışması durumunda askere gitmediği için GBT’den çıkarılıp birçok zaman derdest edilip eli kolu bağlanıp askere götürülüyordu. Yüz binlerce gencimiz, askere gitmek istemediği için, bir şekilde askere gitmek istemediği için kaçak durumundadır. Özellikle başta Doğu ve Güneydoğu Anadolu olmak üzere Orta Anadolu’da, Karadeniz’de birçok insan askere gitmediği için ve askere de gitmek istemediği için bulunduğu kentte yaşayamıyor. Neden? Çünkü askerlik. Askere gitmeme, askere gitmeyi reddetme, “Ben askerlik yapmıyorum.” deme hem Askerlik Kanunu’nda hem Askeri Ceza Kanunu’nda hem Türk Ceza Kanunu’nda suçtur. Bu insanlar, bunun için, birçoğu çok zor koşullarda, rahatça, demokratik bir şekilde seyahat özgürlüğünü kullanamadan, istediği işte çalışma koşulları yaratamadan çalışmaktadır. Türkiye’de askerlik yapmamış gençlerin durumu, bugün Avrupa’nın, Amerika’nın veya iş koşulları olan birçok ülkede göçmen işçilerin -orada kaçak çalışmaya giden, oturma izni olmayan, yasal alt zemini oluşturulmamış göçmen işçiler- durumundadır.

Bu sorun bu kadar yakıcıyken, bu kadar önemliyken bununla ilgili hiçbir düzenleme yapılmıyor. Üstelik, Avrupa Birliği uyum yasası çerçevesinde de mutlaka düzenleme yapmamız gerekir ve uluslararası sözleşmelere göre, attığımız imzalara göre, Anayasa’mızın 90’ıncı maddesine göre de yasamızda, Anayasa’mızda kabul edilmesi, Anayasa’mızın üstün hükmü olması gereken bir konuda ne iktidar bu konuda bir teklif ve tasarı getiriyor ne de bu konu görüşülürken çok ilgili görünüyor.

Şimdi -Sayın Akın Bey de dile getirdi- on binlerce genç belli mesleklerde, belki Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu, şu anda birçok alanda, yetişmiş eleman sıkıntısı yaşadığı alanlarda -doktor, mühendis, avukat, serbest meslek sahibi- veya belli alanlarda meslek sahibi iken askere gitmemiş, belli işini kurmuş, düzenini kurmuş. Eğer askere gidecekse işi, düzeni, evliyse aile yaşamı, evlilik yaşamı riske girecek. Bu konu da birçok zaman dile getiriliyor, birçok zaman talepler var, toplumun birçok kesiminden Meclise, Meclisteki siyasi parti gruplarına, milletvekillerine talepler var. Bunun da zemini yaratılamıyor. Neden? Tek nedeni şudur: Hem vicdanı ret hakkının bu Meclise getirilip geçirilmemesinin hem bedelli askerlik konusunun bu Meclise getirilmemesinin tek nedeni, süren çatışma ortamı, şiddet ve savaştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız Sayın Karabaş.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) – Tamamlıyorum Başkan.

Eğer bu ülkede çatışma ortamını, şiddeti ve savaşı sonlandırmazsak ne vicdanı ret hakkını -Avrupa Birliğine girmek istiyorsak bile- ne de bedelli askerliği burada rahat tartışamayız çünkü haklı olarak birçok insan “Orada çatışma sürüyor, benim çocuğum ölüyorken parası olan askere gitmeyecek.” diyor, hiç kimse de cesaret edip buraya getirmiyor. Biz de vicdanı reddin bir insan hakkı olduğunu, insanın vicdanıyla ilgili olduğunu, hiçbir hâlükârda, hiçbir koşulda, savaş koşullarında bile bu hakkın, insanın vicdanıyla ilgili bir kararın yasalarla, devlet gücüyle düzenlenemeyeceğini belirtiyoruz. Onun için, bu yasa teklifinin oylanmasını ve bu konuda bir değişiklik yapılmasını istiyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Karabaş.

Teklifi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, gündemin “Sözlü Sorular” kısmına geçiyoruz.

Daha önce, Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım’ın beraber cevaplandıracağı soruları Genel Kurula arz etmiştim. Şimdi, o soruların okunmasına 1’inci sıradan olmak üzere başlıyoruz.

Buyurun efendim.

VIII.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, KÖYDES Projeleri için aktarılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1053) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                                 Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                          Tokat

Soru: 2008 yılı Ekim ayı sonu itibarı ile KÖYDES Projeleri için İl Özel İdaresine ne kadar ödenek aktarılmıştır?

2.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, yangın söndürmek amacıyla uçak ve helikopter alımı ihalesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1359) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                         Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                                                                                                                     Malatya

Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından yangın söndürmek amacıyla uçak ve helikopter ihalesi açılmıştır. Bu ihale ile ilgili,

1) İhale şartnamesi hazırlanırken sivil havacılıktan görüş alınmış mıdır?

2) Kaç yaşında olacağı belli olmayan ve şartnamede belirtilmeyen bu uçak ve helikopterler teslim alındığında, uçuş güvenliği açısından gerekli koşulları taşıyacak mıdır?

3) Özellikle, yaş sınırlaması olmadan açılan bu ihale ile teslim edilecek uçak ve helikopterlerle ilgili Bakanlığınızın görüşü alınmama nedeni nedir?

4) 9.250 $ olarak belirlenen saat ücreti piyasa normlarının çok çok üstünde değil midir?

3.- Aksaray Milletvekili Osman Ertuğrul’un, Aksaray bağlantılı demiryolu çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1386) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim. 13/5/2009

                                                                                                                          Osman Ertuğrul

                                                                                                                                Aksaray

Soru:

- 2002 Yılı seçimleri öncesinde AKP tarafından hemşehrilerimize verilen vaatler arasında bulunan “Aksaray ilimizden demiryolunun geçirilmesi konusunda” Aksaray ilimizden; tuz, pancar, hububat, gibi tarım ürünlerinin ve sanayi ürünlerinin daha kolay nakledilmesi aynı zamanda yolcu taşımacılığını da içeren Ankara-Şereflikoçhisar-Aksaray-Ulukışla arasında bir demiryolu hattı çalışmanız var mıdır? Var ise hangi aşamadadır?

- Bakanlığınız tarafından Aksaray ilimizin de içinde bulunduğu bir demiryolu projeniz var mıdır? Var ise söz konusu proje ne zaman uygulamaya konulacaktır?

4.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan-Ardanuç karayoluna ilişkin sözlü soru önergesi (6/1405) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                    Ensar Öğüt

                                                                                                                      Ardahan

Karadeniz'i Doğu Anadolu'ya bağlayan ve 1997 yılında ihalesi yapılan Ardahan Ardanuç Karayolunun 2003 yılı sonuna kadar parasal olarak %44'ü gerçekleştirilmiştir. 2004 yılı bütçesinden 261 milyar TL'lik ödenek aktarılmıştır. 2006 yılı bütçe çalışmaları sırasında yolun bitirilmesinin çok önemli olduğunu belirtmiş olmamıza rağmen 650 milyar gibi çok cüzi bir ödenek aktarılmıştır. Hâlen 8 km'lik kısmı toprak, 10 km'lik kısmı ise patika şeklinde olan yolun tamamlanabilmesi için Karayolları Genel Müdürlüğünce yapılan fizibilite çalışmalarında 4,5 trilyon TL'lik ödeneğe ihtiyaç olduğu tespit edilmiştir.

1) Bölgemizde yaz mevsiminin oldukça kısa sürmesi nedeniyle gerekli ödeneği bir an önce aktararak Ardahan Ardanuç yolunun tamamlanması konusunda herhangi bir çalışmanız var mıdır?

2) Ardahan Ardanuç yolunun tamamlanması ile ilgili herhangi bir çalışma var ise ne aşamadadır, ne kadar ödenek ayrılacak ve yol ne zaman bitirilecektir?

3) Ardahan Ardanuç yolunun duble yol olması için Sayın Başbakan dönemin Ardahan Valisine talimat vermişti. Verilen bu talimata göre duble yol yapılacak mıdır?

5.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Trabzon-Zaho-Basra demiryolu çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1487) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından, Anayasanın ve İçtüzüğün 98’inci maddesi uyarınca sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 22.06.2009

                                                                                                               Hasip KAPLAN

                                                                                                                        Şırnak

Demiryolu ulaşımı Nusaybin ilçemize kadar gelmektedir. Irak Federal cumhuriyeti ile yapılan görüşmeler sonucu Zaho-Trabzon, Zaho-Mersin arası demiryolu yapılması ve Basra'ya kadar uzatılması düşünülmektedir.

Soru:

1) Zaho-Trabzon-Basra demiryolu çalışmaları ne aşamadadır? Ortadoğu’yu Karadeniz’le buluşturacak bu projenin çalışmalarına başlandı mı?

6.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan-Ardanuç karayoluna ilişkin sözlü soru önergesi (6/1538) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 03.09.2009

                                                                                                                    Ensar Öğüt

                                                                                                                      Ardahan

Karadeniz'i Doğu Anadolu'ya bağlayan ve 1997 yılında ihalesi yapılan Ardahan Ardanuç Karayolunun 2003 yılı sonuna kadar parasal olarak %44'ü gerçekleştirilmiştir. 2004 yılı bütçesinden 261 milyar TL'lik ödenek aktarılmıştır. 2006 yılı bütçe çalışmaları sırasında yolun bitirilmesinin çok önemli olduğunu belirtmiş olmamıza rağmen 650 milyar gibi çok cüzi bir ödenek aktarılmıştır. Hâlen 8 km'lik kısmı toprak, 10 km'lik kısmı ise patika şeklinde olan yolun tamamlanabilmesi için Karayolları Genel Müdürlüğünce yapılan fizibilite çalışmalarında 4,5 trilyon TL'lik ödeneğe ihtiyaç olduğu tespit edilmiştir.

1) Bölgemizde yaz mevsiminin oldukça kısa sürmesi nedeniyle gerekli ödeneği bir an önce aktararak Ardahan Ardanuç yolunun tamamlanması konusunda herhangi bir çalışmanız var mıdır?

2) Ardahan Ardanuç yolunun tamamlanması ile ilgili herhangi bir çalışma var ise ne aşamadadır, ne kadar ödenek ayrılacak ve yol ne zaman bitirilecektir?

3) Ardahan Ardanuç yolunun duble yol olması için Sayın Başbakan dönemin Ardahan Valisine talimat vermişti. Verilen bu talimata göre duble yol yapılacak mıdır?

7.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, öğrenci servis araçlarındaki yaş sınırı değişikliğine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1547) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Ulaştırma Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.25.09.2009

                                                                                                                   Kamer Genç

                                                                                                             Tunceli Milletvekili

Öğrenci taşımada kullanılacak taşıtların yaşlarını 12 yıldan…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yanlış okuyorsun “Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına” var…

“Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki…”

BAŞKAN – Bir dakika Fatih Bey.

Sayın Genç, anlayamıyorum dediğinizi.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim “Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına” diye yazdım onu atlıyor.

“Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla…”

BAŞKAN – Düzelttirelim.

DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) – Grup Başkanın var, otur!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Onu atlıyor, ondan sonra…

BAŞKAN – Arkadaşlar bir dakika…

DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) – Grup Başkanın var orada.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ne demek ya? Ne demek bu?

BAŞKAN – Sayın Genç, atlamış olabilir, düzeltiyor arkadaşımız, tamam.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bir dakika, bir dinleyin.

DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) – Grup Başkanın var.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi, soruların tamamını okuması lazım.

DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) – Grup Başkanı var orada, konuşma sen!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Arkadaş ağzında yuvarlıyor soruları.

BAŞKAN – Anladım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Doğru dürüst okusun.

DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) – Muharrem Bey’e söyleyeceksin.

BAŞKAN – Tamam Sayın Genç.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Ulaştırma Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.25.09.2009

                                                                                                                   Kamer Genç

                                                                                                             Tunceli Milletvekili

Öğrenci taşımada kullanılacak taşıtların yaşlarını 12 yıldan 20 yıla çıkardığınız basında yer almaktadır.

1- Bu doğrumudur? Doğru ise bu değişiklik hangi zaruretten doğmuştur?

2- 20 yaşındaki araçların sağlıklı çalışamayacakları, sık sık arıza yapabilecekleri bilindiği halde bu araçlarla okullara yapılacak taşımalarda doğacak sıkıntı ve kazaların sorumlusu kim olacak?

8.-Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat Havaalanının durumuna ilişkin sözlü soru önergesi (6/1564) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Ulaştırma Bakanı Sn. Binali Yıldırım tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.

                                                                                                                Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                        Tokat

Tokat Havaalanı'nın durumu ile ilgili olarak;

Sorular

1- Tokat Havaalanı özelleştirme kapsamı içinde alınacak mıdır?

2- Tokat Havaalanı yeri ve konumu ile ilgili yeni bir çalışma yapılacak mıdır?

3- Havaalanını ne zaman açmayı düşünüyorsunuz?

9.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat Havaalanının kullanıma açılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1676) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.

                                                                                                                Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                        Tokat

Soru: Tokat ilinde havaalanı olmasına rağmen kapalı konumdadır. Açılmamasının sebepleri nedir? Neden kapatılmıştır? Açmayı düşünüyor musunuz?

10.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Erbaa-Tokat yolunun yapımına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1701) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.

                                                                                                                Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                        Tokat

Soru: Erbaa ilçemizi Tokat'a çok kısa bir şekilde bağlayacak olan Erbaa-Canbolat-Gökdere yolu ile ilgili bir çalışma var mıdır? Bu yolu yapmayı düşünüyor musunuz?

11.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, bir köprünün genişletilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1728) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirtilen sorularımın, Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                              Prof. Dr. Alim Işık

                                                                                                                      Kütahya

Kütahya ili Gediz-Simav karayolundan Şaphane ilçesine dönüldüğünde ilçe yolu girişindeki köprü 3-4 m genişliğinde olup ancak tek yönlü geliş ya da gidişe uygundur. İlçeyi diğer ilçelere bağlayan anayoldaki tek şeritli ve yetersiz durumdaki bu köprünün genişletilmesiyle ilgili olarak;

1. Şaphane ilçemizi Simav-Gediz karayoluna bağlayan anayoldaki tek şeritlik köprünün genişletilmesine yönelik proje çalışması ne aşamadadır?

2. Söz konusu köprü ile ilgili olarak Bakanlığınızın bir çalışması olmuş mudur?

3. Söz konusu köprü genişletme inşaatının 2010 yılında yapılması sağlanabilir mi?

12.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Malatya tren seferlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1732) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                          Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                                                                                                                      Malatya

Malatya'dan geçen demiryolu ülkemizin Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu'ya açılan kapısıdır.

Ankara-Sivas-Malatya-Van ve Malatya-Kurtalan hatları olmasına rağmen bu hattaki Mavi Tren seferleri iptal edilmiştir.

Bu nedenle,

1) Malatya'dan yapılan Mavi Tren seferleri hangi gerekçe ve nedenle iptal edilmiştir?

2) Acaba, 2014 yılında Malatya'dan Erzincan'a ayrı bir hat yapıp Malatya'ya Erzincan üzerinden hızlı tren seferleri mi başlatmayı düşünüyorsunuz?

3) Acaba, TCDD Malatyalılara bir sürpriz yapıp, en kısa sürede hızlı tren seferleri mi başlatacak? Öyleyse bu uygulama ne zaman başlayacak?

13.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in, Tunceli’de cep telefonu görüşmelerinde yaşanan sorunlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/1770) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Ulaştırma Bakanı Sn. Binalı Yıldırım tarafından Anayasanın 98 ve İç tüzüğün 98. Maddeleri gereğince, sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 20.01.2010

                                                                                                                 Şerafettin Halis

                                                                                                                       Tunceli

İletişim hakkı temel haklardan birisidir. Bu hakkın engellenmesini önlemek de, birinci derecede bakanlığınızın sorumluluğundadır.

Tunceli'de cep telefonlarının kullanıldığı ilk günden bu yana, ne yazık ki cep telefonlarından sağlıklı iletişim sağlanamamaktadır. Sürekli sorun yaşanmaktadır.

İldeki frekans kırıcı (camer) taşıyan kolluk kuvvetleri araçlarının varlığı nedeniyle, iletişiminin sürekli kesilip yarım kalmasıyla mağduriyet yaşayan Tunceli insanı, konuşmanın yapılamadığı anlarda açık tutulan telefonlar nedeniyle de maddi mağduriyet yaşamaktadırlar.

Daha açık bir ifadeyle amaçlanan konuşmalar yapılamadığı gibi, yüklü para ödemek zorunda kalınmaktadır.

Konu daha önce meclis kürsüsüne de taşınmış olmasına rağmen, bu güne kadar bir iyileştirmede bulunulmadı.

Bu bilgiler dâhilinde;

1-) Sürekli güvenlik gerekçesi, iletişim hakkını sürekli engellemeyi haklı kılar mı?

2-) Konuyla ilgili bir iyileştirme düşünüyor musunuz?

14.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ağrı-Saray yolunun onarımına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1778) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafında sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 18.01.2010

                                                                                                                    Ensar Öğüt

                                                                                                                      Ardahan

Ağrı -Saray yoluna döşenen parke taşlarının bozulmasından sonra bu kez de heyelan tehlikesi baş gösterdi. Yukarı Beyazıt bölgesinde toprak ve kayalar yola doğru sürekli hareket halindedir, önlem alınmaması halinde yol her an kapanacağı gibi olabilecek bir kaza da ölümle sonuçlanacağı kaçınılmazdır. Vatandaşlarımız bu yolu kullanmaktan korkar hale gelmiştir.

1- Ağrı-Saray yolunda heyelan bölgesi olmasından dolayı tehlikeli olan kısımlara taş duvar örmeyi düşünüyor musunuz?

2- Yola döşenen parke taşları bozulmuştur bu yolun yeniden bozulan yerlerinin tamirini yapmayı düşünüyor musunuz?

15.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, Bitlis’te trafiğe açılan bir tünele ilişkin sözlü soru önergesi (6/1781) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                    20.01.2010

                                                                                                       Mehmet Nezir KARABAŞ

                                                                                                                         Bitlis

Açıklama- Bitlis'te 2004 yılında yapımına başlanan 8 Ağustos Tüneli servis yolu niteliğinde ve tek yönlü olarak 29 Aralık 2009 tarihinde ulaşıma açıldı.

1- 1950 metre uzunluktaki bir tünelin servis yolu niteliğinde trafiğe açılmasını can ve mal güvenliği açısından uygun buluyor musunuz?

2- 1950 metre uzunluğundaki 8 Ağustos tünelinde, tünel içi aydınlatma, tünel havalandırması ve güvenlik aydınlatma sistemlerinin olmadığı bilgisine sahip misiniz?

3- Eğer bu bilgilere sahipseniz, 8 Ağustos tünelinde meydana gelebilecek kazaların sorumluluğunu üstlenecek misiniz?

4- 06 Kasım 2009 tarihinde Bitlis'e yaptığınız ziyarette "bu yıl sonu itibariyle Bitlis Çevre yolu tek yönlü olarak hizmete girecektir" söyleminizle, 8 Ağustos tünelinin bu hâliyle trafiğe açılmasını mı kastettiniz?

16.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, bir karayolundaki trafik güvenliğine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1783) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                          Mehmet Nezir Karabaş

                                                                                                                         Bitlis

Açıklama- Bitlis-Van Karayolunun böldüğü Rahva Ovası, Bitlis şehir merkezine 12 kilometre mesafededir. Rahva ovasında TOKİ'nin uygulamaları çerçevesinde 1.072 adet konut bulunmakta ve şehir merkezine yalnızca Bitlis-Van karayolu ile ulaşım sağlanmaktadır. Toplu konut bölgesi ile şehir merkezi arsında, eğitim, sağlık ve konut alanları olmasına rağmen yalnızca devlet hastanesi önünde bulunan bir adet trafik sinyalizasyon sistemi vardır.

1- Ölümlü trafik kazaların yaşandığı bu güzergâhta trafik sinyalizasyon sistemi kurulması konusunda bir çalışmanız var mıdır?

2- Özellikle TOKİ konutlarının bulunduğu bölgede, trafik sinyalizasyon sistemli ana yol-tali yol kavşağı yapılması konusunda bir çalışmanız var mıdır?

3- Bu konuda çalışmalarınız varsa hangi aşamadadır?

17.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum bağlantılı yollardaki tünel yapımına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1831) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 18.01.2010

                                                                                                                    Ensar Öğüt

                                                                                                                      Ardahan

Bütün Erzurumluların yıllarca çok zor şartlar altında yolculuk ettiği Erzurum’un Bayburt'ta Kop tüneli, Erzurum Artvin yolu üzerindeki Uzundere tüneli ve yine Erzurum Rize yolu üzerindeki İspir tüneli yapılırsa bu bölgelerden her gün yüzlerce araç geçmektedir. Özellikle kış şartlarında çok zorluklarla karşılaşanlar bu tünellerin bir an evvel yapılması kaçınılmaz olmuştur.

1- Erzurum Bayburt istikametinden her gün yüzlerce araç geçmektedir. Bu yol güzergâhında yolculuk edenler Kop tünelinin bir an evvel yapılmasını istemektedirler. Kop tünelini yapmayı düşünüyor musunuz, düşünüyorsanız ne zaman yapacaksınız?

2- Erzurum Artvin istikametini kullananlar Uzundere tünelinin yapılmasıyla daha sağlıklı ve kazasız yolculuklar yapacağı için Uzundere tüneli yapılacak mı ?

3- Erzurum Rize yol güzergâhı üzerinde vatandaşlarımız İspir tüneli yapılacak mı, yapılacaksa ne zaman yapılacak?

18.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Erbaa ilçesinde köprülü kavşak ve sinyalizasyon yapılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1843) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.

                                                                                                                Dr.Reşat Doğru

                                                                                                                        Tokat

Erbaa ilçemiz gerek Doğu ve Batı illerimiz ile Uluslararası yolların kenarında bulanan bir ilçemizdir. Aynı zamanda belde ve köylerimize bağlantılar ilçeden geçen anayolla sağlanmaktadır. Bu nedenle trafik akışkanlığının sürekli olması beraberinde maddi ve ölümlü kazalara sebebiyet vermektedir. Bu sıkıntıların bertaraf edilmesi için;

1- Merkez Gazi Bulvarı ile 100. Yıl Bulvarının kesiştiği noktaya bir köprülü kavşak yapılmasını düşünüyor musunuz?

2- Çevre belde ve köylerinin anayola giriş noktalarına sinyalizasyon kurmayı planlıyor musunuz?

19.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Erbaa ilçesine sabit araç muayene istasyonu açılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1844) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.

                                                                                                                Dr.Reşat Doğru

                                                                                                                        Tokat

Erbaa ilçemiz, çevre belde ve köy toplamıyla yüz bin kişinin üzerinde bir nüfusu sahiptir. Nüfus yoğunluğuyla birlikte araç sayısında da gözle görülür bir artış vardır. Bu nedenle;

Yerel yönetim tarafından arsa tahsis edilen ilçemize Sabit Araç Muayene İstasyonu ne zaman açılacaktır?

20.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, bir yol yapımındaki istimlak bedellerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1845) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Ulaştırma Bakanı Sayın Binalı Yıldırım tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.

                                                                                                                Dr.Reşat Doğru

                                                                                                                        Tokat

Tokat ili ile Çamlıbel arasında çift yönlü yol yapılmaktadır. Bu yol için istimlâk edilen alanların bedelleri uzun zamandır vatandaşlarımıza ödenmemiştir.

İstimlâk bedelleri ne kadardır? Hak sahiplerine ne zaman ödeme yapılacaktır?

21.-Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, Çukurova Havaalanı inşasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1847) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanlığına

Aşağıda yer alan soruma Ulaştırma Bakanı Sayın Binalı Yıldırım'ın sözlü olarak cevap vermesini saygılarımla arz ederim. 08.02.2010

                                                                                                            Prof. Dr. Akif Akkuş

                                                                                                                        Mersin

Uluslar arası Çukurova hava alanının yapımı için, uzun bir zamandır çalışmalar yapılmakta. Ancak hiçbir ilerleme kaydedilememiştir. Yapılması planlanan Uluslar arası Çukurova hava alanının inşası için 2010 bütçesine herhangi bir ödenek konulmuş mudur? ÇED raporları tamamlanmış mıdır? DLH Genel Müdürlüğünce bir çalışma yapılmakta mıdır? Yeri belli olmuş mudur?

22.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman Çayı üzerindeki köprünün güçlendirilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1879) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binalı Yıldırım tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 15.02.2010

                                                                                                                    Ensar Öğüt

                                                                                                                      Ardahan

Karayolları 9. bölge müdürlüğünün Batman çayı kenarında kum-çakıl alınmaması için diktiği uyarı tabelası işlem görmemektedir. Karayolları insan hayatından çok köprünün çökmemesi için uyarı tabelası dikmiştir. Köprünün çökmemesi için güçlendirme yapılması için bir çalışma yapacağına çaydan kum ve çakıl alınmaması için tabela asıyor.

1- Batman 9. Bölge Müdürlüğü Batman çayı üzerinde bulunan köprünün üzerinden geçen bölgedeki vatandaşlarımızın mal ve can güvenliğinin sağlanarak köprünün çökmemesi için güçlendirme çalışması yapılacak mı?

23.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, 9 Eylül Treninin seferlerinin kaldırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1886) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda yer alan soruma Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım’ın sözlü olarak cevap vermesini saygılarımla arz ederim. 17.02.2010

                                                                                                             Prof.Dr.Akif Akkuş

                                                                                                                       Mersin

15 Ocak 2010 tarihinden itibaren 9 Eylül İzmir treni seferleri kaldırılmıştır. Tren seferlerinin kaldırılma nedeni nedir?

24.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, 4 Eylül Treninin seferlerinin kaldırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1887) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda yer alan soruma Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım’ın sözlü olarak cevap vermesini saygılarımla arz ederim. 17.02.2010

                                                                                                             Prof.Dr.Akif Akkuş

                                                                                                                       Mersin

09 Ocak 2010 tarihinden itibaren 4 Eylül Malatya treni seferden kaldırılmıştır. Tren seferlerinin kaldırılma nedeni nedir?

25.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, Ankara-Erzurum ekspres treni seferlerinin kaldırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1888) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda yer alan soruma Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım’ın sözlü olarak cevap vermesini saygılarımla arz ederim. 17.02.2010

                                                                                                             Prof.Dr.Akif Akkuş

                                                                                                                       Mersin

01 Ocak 2010 tarihinden itibaren, Ankara-Erzurum ekspres tren seferleri kaldırılmıştır. Tren seferleri neden kaldırılmıştır?

26.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bursa Yenişehir Havaalanından yapılan bazı uçak seferlerinin iptaline ilişkin sözlü soru önergesi (6/1893) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 28.02.2010

                                                                                                                    Ensar Öğüt

                                                                                                                      Ardahan

Bursa Yenişehir Havaalanında Doğu İllerine tarifeli olarak seferlerinin kaldırılması hemşerilerimizin büyük çoğunluğunun ikamet ettiği Bursa’dan Doğu illerine yapılan uçak seferlerinin iptal edilmesinden dolayı hemşerilerimiz mecburen İstanbul'a uçacaklardır bu da hem zaman kaybına hem de maddi kayıplara yol açacaktır. Bu durumun bir an evvel giderilmesi gerekmektedir.

1- Bursa Yenişehir hava alanından Doğu illerine yapılan tarifeli uçak seferlerinin iptal edilmesi hemşerilerimizi mağdur edecektir. Bu mağduriyetin giderilmesi için Bursa Yenişehir havaalanından Doğu illerine yapılan tarifeli uçak seferlerinin yeniden başlatılması için bir çalışma yapacak mısınız?

27.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin sözlü soru önergesi (6/1929) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binalı Yıldırım tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğini saygılarımla arz ederim. 09.03.2010

                                                                                                                    Ensar Ögüt

                                                                                                                      Ardahan

Ardahan ili Çıldır ilçesi Kurtkale köyünde yaşanan yol problemi günümüz Türkiye'siyle bağdaşamamaktadır. Köyümüzle ilçe merkezi arasındaki 36 km'lik yol, uzun kış aylarıyla birlikte geçilemez bir hal almaktadır. Yolların gerek dar yapılmış olması, gerekse bozuk olması özellikle kış aylarında köylümüzün ilçeyle arasındaki bağlantısının kopmasına sebep olmaktadır. Eğitim için ilçedeki okuluna, hastası için doktora, davası için mahkemeye gidememektedir. Bununla birlikte köy içi yolların çok bozuk olmasından dolayı köy halkımızın sorunları içinden çıkılamaz bir hal almıştır.

Kurtkale Köy yolumuz Karayollarına bağlı olup; 15 köyümüz bu yoldan yararlanmaktadır. Önemli yollarımızdan birisi olan yol, birçok defa soru önergesi vermeme ve yetkililerle görüşme yapmama rağmen 10 yıldır yapılmamıştır. Yolun çok bozuk olması nedeniyle birçok kaza yaşandığı gibi ölümle sonuçlanan kazalar da artmıştır.

1- Kurtkale Köyümüz ile Çıldır ilçemiz arasındaki 10 yıldır yapılmayan 36 km'lik yolun asfaltlanması konusunda ne gibi bir çalışma yürütüyorsunuz?

2- Köy içi yolların bakımının yapılarak imkanlar doğrultusunda kilitli taş yapılarak kalıcı bir çözüme kavuşturulması konusunda herhangi bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

3- Yaz geldiğinde hayvanını dahi yaylaya götürmekte zorlanan, imkansızlıklarla yaylaya gitmek zorunda kalan, hayvanları bu yollarda sakatlanan köylümüzün yayla yolları konusunda bir iyileştirme düşünüyor musunuz?

28.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Çıldır ilçesinin bazı köylerindeki baz istasyonu ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1936) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binalı Yıldırım tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 12.03.2010

                                                                                                                    Ensar Ögüt

                                                                                                                      Ardahan

Ardahan ilimizde sınırda bulunan birçok köyümüzde yaşayan vatandaşlarımızın, Turkcell, Avea ve Vodafon istasyonlarının yetersiz olması nedeniyle cep telefonları çekmemektedir. Büyük reklam harcamaları yaparak her yerde çektiği söylenmesine karşın başta Çıldır ilçesi Sabaholdu, Baltalı, Akçil Köylerimiz başta olmak üzere özellikle sınırda bulunan birçok köyümüz Gürcistan üzerinden görüşmek zorunda kalmaktadırlar. Bu da köylümüze çok büyük külfet getirmektedir.

GSM şirketlerimiz, Türkiye'nin her yerinde cep telefonlarıyla görüşülebildiğini, herhangi bir kapsama sorunu yaşanmadığını söyleyip, büyük paralar harcayarak reklam yaparken, ne yazık ki sınırda bekçilik yaparak vatandaşlık görevlerini yapan vatandaşlarımıza hizmet götürmüyorlar.

1- Milyon Dolarlık reklam giderlerine bütçe ayrılırken, çok basit birkaç işlemle daha rahat ve ucuz bir şekilde iletişim sağlanacakken, Ardahan halkına neden bu kolaylık sağlanmamaktadır?

2- Ardahan ili Çıldır ilçesi Sabaholdu, Baltalı ve Akçil Köylerimizde yaşayan vatandaşlarımız başta olmak üzere sıkıntılarının bir an önce giderilebilmesi ve iletişimin daha rahat sağlanması için ne zaman baz istasyonlarını yapacaksınız?

29.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, GSM operatörlerinin kapsama alanlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1951) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binalı Yıldırım tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                          Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                                                                                                                      Malatya

Ülkemizde hizmet veren GSM operatörlerinin kapsama alanında olmayan yerleşim bölgelerinin kapsama alanı içerisine alınması amacıyla,

1) Farklı operatörlerin, kapsama alanı olmayan bölgelere hizmet vererek, daha fazla alanın kapsama alanına alınması yönünde bir çalışmaları var mı?

2) Özellikle Anadolu’daki birçok ilimizin kış nüfusu az olmasına karşın, yazın çok daha yoğun nüfusa sahip beldelerinin ihtiyaçları dikkate alınarak bu alanların kapsama alanı içerisine dâhil edilmesi yönünde herhangi bir çalışma yapılmakta mıdır?

3) Ülkemizde tüm bölgeler hangi tarih içerisinde kapsama alanına dahil olacaktır?

30.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, bir beldeye PTT şubesi açılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1954) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.

                                                                                                                Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                        Tokat

Soru: Erbaa ilçesine en uzak yerleşim birimi olan Gökal beldemiz, 4900’ün üzerinde bir nüfusa sahip olup, 45 yıldır devam eden Güldere pazarı adı altında büyük bir halk pazarı kurulmakta ve bu pazardan üç adet il, üç adet ilçe ve 10 adet köy halkı ile 250 civarında esnaf istifade etmektedir. Bu kadar nüfus yoğunluğuna rağmen beldemizde PTT acentesi bulunmaması nedeniyle büyük sıkıntılar yaşanmaktadır.

Yöre halkımızın mağduriyetinin giderilmesi için adı geçen beldemize PTT acentesi ne zaman açılacaktır?

31.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Zile-Pazar karayoluna ilişkin sözlü soru önergesi (6/1987) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.

                                                                                                                Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                        Tokat

Soru: Tokat ili Zile ilçesini Pazar ilçesine bağlayan yol Tokat iline kısa şekilde bağlantı sağlayan bir yoldur. Ancak bu yol çok dar ve kasislerden dolayı tehlikeli bir durumdadır. Bu yolda, yol genişletme çalışması ve iyileştirme çalışması yapmayı düşünüyor musunuz?

32.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Zile-Çekerek karayoluna ilişkin sözlü soru önergesi (6/1988) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.

                                                                                                                Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                        Tokat

Soru: Zile ilçesi ile Yozgat ili Çekerek ilçesi arasındaki yol çok virajlı ve tehlikeli konumda olup, kasislerden de güvenli ulaşım yapılamamaktadır. Bu yolla ilgili düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?

33.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki baz istasyonlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1997) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.

                                                                                                                Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                        Tokat

Soru: Tokat ili merkez ve ilçelerinde kaç adet baz istasyonu vardır? Bunları şehir dışına çıkarmayı düşüyor musunuz?

34.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, havaalanı yolcu hizmet ücretlerinin artırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2006) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda yer alan soruma Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım’ın sözlü olarak cevap vermesini saygılarımla arz ederim. 02.04.2010

                                                                                                            Prof. Dr. Akif Akkuş

                                                                                                                       Mersin

01 Ocak 2010 tarihinden itibaren havaalanı yolcu hizmet ücretleri (ayakbastı) 15 Dolar’dan 15 Euro’ya çıkartılarak % 40 gibi bir zam yapılmıştır. Ülkemize turist getiren tur operatörlerinin bile haberinin olmadığı bu zamdan Türk turizmi olumsuz yönde etkilenecek ve turist sayısında azalmaya da sebep olabilecektir.

1- Türk turizmine zarar verecek bu uygulamadan ne amaçlanmaktadır?

2- Bu uygulamadan ortaya çıkacak % 40 zam, devlete mi yoksa herhangi bir firmanın cebine mi girecektir?

35.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat-Sulusaray-Boğazlıyan yolunun açılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2070) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                                Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                        Tokat

Soru: Tokat ilinin gelişmesi için Tokat-Sulusaray-Boğazlıyan yolunu açmayı düşünüyor musunuz?

36.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, hisse devri sonrası Türk Telekom’a ilişkin sözlü soru önergesi (6/2076) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim. Saygılarımla. 04.05.2010

                                                                                                                  Hulusi Güvel

                                                                                                                        Adana

1. Oger grubuna yüzde 55 hissesi devredilen Türk Telekom’un hisse devri sonrasında, 2005 yılından bu yana yaptığı kâr ne kadar olmuştur?

2. Türk Telekom’un hisse devri sonrası 5 yıl içinde yaptığı kâr, satış fiyatının ne kadarına tekabül etmektedir?

3. Hisse devri sonrasında Türk Telekom A. Ş’ye ait ne kadar gayrimenkul, ne kadar bedel karşılığı satılmış ve/veya kiraya verilmiştir?

4. Lübnanlı Hariri Ailesi’nin büyük ortağı olduğu Oger Telecom’un Türk Telekom’daki kalan Hazine payı için teklifte bulunduğu ve Türk Telekom’un kalanı için blok satış gerçekleştirileceği doğru mudur?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, Divan Katibi benim sorularımın yarısını okudu, yarısını okumadı. Devamlı bana karşı… Benimle ilgili bir şey okuduğu zaman daima yanlış okuyor. Lütfen, kendisini ikaz edin. Sorumun yarısını okudu, yarısını okumadı. Ondan sonra… Böyle şey olmaz, böyle tarafsızlık olmaz.

BAŞKAN – Tamam, arkadaşlarımıza daha özenli olmalarını söylerim Sayın Genç.

Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, buyurun efendim.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Ben tekrar okurum Kamer Bey, merak etme sen.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; tarafıma yöneltilen sözlü soru önergelerini cevaplamak üzere söz almış bulunuyorum.Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

İlk sorudan başlıyorum. Yalnız soruları tekrarlamayacağım, sadece cevapları okuyacağım.

Soru, Sayın Reşat Doğru, Tokat Milletvekilinin yönelttiği bir sorudur KÖYDES’le ilgili.

Tokat İl Özel İdaresine 2008 yılı Ekim ayı sonu itibarıyla KÖYDES projeleri için toplam 57,5 milyon TL ödenek aktarılmış olup, bu miktar 2010 yılı itibarıyla 69,4 milyona çıkmıştır. Bu paralarla 1.234 kilometre asfalt köy yolu, 416 birime de içme suyu getirilmiştir.

Diğer bir soru, (6/1359) sayılı, Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu’na ait sorudur. Sivil havacılıkla ilgili bir soru. Bir helikopter kiralamasıyla, Tarım Bakanlığının yaptığı bir helikopter kiralamasıyla ilgili soru.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Çevre ve Orman Bakanlığı efendim.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Affedersiniz, Çevre ve Orman Bakanlığı, doğru.

Şimdi, Bakanlığın ve Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün herhangi bir kiralama işlemi yapıldığında görevi, kiralanması yapılan helikopterin uçuş standartlarına -veya uçağın- uygun olup olmadığı, gerekli uçuş emniyetine yönelik sertifikalara sahip olup olmadığı ve uçuş güvenliğini tehdit eden herhangi bir hususun bulunup bulunmadığı yönünden inceleme yapar.

Uçuş güvenliği, takdir edersiniz ki hava aracının yaşıyla ilgili olmayıp, bakımlarının düzenli olarak yapılıp yapılmadığı, gerek uçucu personelin gerekse aracın teknik yeterliliklere sahip olup olmadığıyla doğrudan ilgilidir. O bakımdan, söz konusu kiralamayla ilgili, kiralama işlemi yapıldıktan sonra Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü gerekli incelemeleri, denetimleri yapmış ve uçuş emniyetini zaafa uğratacak herhangi bir eksiklik tespit edilememesi üzerine bu kiralamaya izin vermiştir.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Elli yaşında uçak Sayın Bakanım, elli yaşında…

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Evet… Tabii, bir yaşında olup da arıza veren araçlar olduğu unutulmamalıdır.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Tabii, tabii… Yani uçağın durumu da… Uçak elli yaşında…

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Esas olan, gerekli bakımların, tutumların yapılıp yapılmadığıdır. Bunu siz de benim kadar bilirsiniz Sayın Aslanoğlu.

Diğer bir soru, Aksaray Milletvekili Sayın Osman Ertuğrul’un sözlü sorusudur. Bu konu da Aksaray ilinin diğer illerle demir yolu bağlantısı olup olmayacağı yönündedir. Aksaray ilini Nevşehir’e, Kayseri’ye kuzeydoğudan, Konya’ya güneybatı istikametinde bağlayacak hattın fizibilite etüdü için ihaleye çıkılma kararı verilmiştir. Temmuz 2010’da ihalesi tamamlanacak ve Ekim 2011 sonunda da proje ve etüt çalışmaları tamamlanacaktır ve daha sonra, bütçe imkânlarıyla bu güzergâhın yapımı programa alınmış olacaktır.

Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt’ün sözlü soru önergesi. Bu konuda, birbirine benzer iki tane sözlü soru önergesi vardır. Birisi (6/1405), diğeri de (6/1538)’dir. Aynı mahiyette oldukları için ikisine birden cevap vereceğim. Ardahan-Ardanuç yolu toplam 62 kilometre. Bu yolun yarısı yani 31 kilometresi Ardahan, 31 kilometresi Artvin sınırlarında yer almaktadır. 31 kilometrelik kısmın toplam proje bedeli 35 milyon TL’dir ve 2003 yılına kadar parasal gerçekleşme, soru önergesinde ifade edildiği gibi yüzde 44 değil, sadece yüzde 20’dir; bunu özellikle düzeltmek istiyorum. Ayrıca 2004-2009 yılları arasında yaklaşık 16 milyon TL harcama yapılmıştır, 12 kilometresi asfalt, 15 kilometresi de toprak seviyesinde tamamlanmıştır. Özet: Yolun tamamı bu sene içerisinde bitirilmiş olacaktır, bunun için gerekli ödenek ayrılmıştır.

Ayrıca, yolun bölünmüş yol olarak yapılıp yapılmayacağı sorulmaktadır. Bu yol bölünmüş yol değildir, arazi şartları ve trafik de dikkate alınarak A1 standardında yol olarak tamamlanacaktır. Bölünmüş yol yapılabilmesi için trafik değerlerinin günlük 3 bin seviyesinin üzerinde olması gerekir iken bu yoldaki trafik değerlerimiz 300 civarındadır. O bakımdan, ihtiyaç olduğunda ileriki yıllarda böyle bir bölünmüş yol şüphesiz programa alınabilir.

Şırnak Milletvekilimiz Sayın Hasip Kaplan’ın (6/1487) sıra sayılı sözlü soru önergesi, Trabzon-Zaho-Basra koridorunda demir yolu çalışmalarını soruyor. Trabzon-Erzincan illeri arasında demir yolunun yapılması yönünde fizibilite, etüt, proje hazırlanması ihalesi Kasım 2009 yılında yapılmıştır, 2010 yılına kadar arazi çalışmaları ve proje çalışmaları tamamlanacaktır. Bildiğiniz gibi Trabzon-Erzincan güzergâhı ta cumhuriyetin ilk yıllarında planlanmış ve hatta, Atatürk, bu demir yolunun yapılması için vasiyetname bırakmıştır.

Diğer yandan, 151 kilometre uzunluğundaki Musul-Zaho-Habur yani Irak sınırları içinde kalan demir yolu hattının proje çalışmaları Irak Hükûmeti tarafından tamamlanmıştır, Türkiye tarafında kalan Habur-Nusaybin bağlantısının -130 kilometre- proje çalışmaları yapılmaktadır. Ayrıca, uzun yıllardan beri kullanılmayan Nusaybin-Osmaniye hattının da yenilenmesi için bir çalışma yapmaktayız. Bunu gerçekleştirdiğimizde gerek Basra Körfezi’nden ülkemiz sınırına, ülkemiz sınırından da ana demir yolu ağımıza bağlantı sağlanmış olacak ve böylece körfezden ülkemize, İran’dan ve Suriye’den Türkiye'ye gelen yükler de bu bölgelere nakledilmiş olacaktır.

Diğer bir soru yine Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt’ün sorusu idi (6/1538). Bunu da daha önce cevaplandırdım.

Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç’in (6/1547) sayılı sorusudur. Bu soru da esas itibarıyla öğrenci taşımalarında kullanılacak taşıtların yaşının on ikiden yirmiye çıkarılmasıyla ilgilidir. Bu konunun doğru olup olmadığını ve ikinci olarak da yirmi yaşındaki araçların sağlıklı çalışamayacakları, sık sık arıza yapacakları gerekçesiyle, okullara yapılacak taşımalarda yaşanacak sıkıntı ve kazaların kimin sorumluluğunda olacağını soruyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde araçların muayene sistemi 2009 Nisan ayı itibarıyla tamamen değişmiştir. Daha önce evrak üzerinde, masa başında yapılan fennî muayeneler gerçek zamanlı ve tamamen tekniğine uygun, Avrupa’nınkinden bile daha ileri sistemde yapılmaktadır. Bu amaca yönelik olarak Türkiye genelinde 192 adet yeni araç muayene mekânları kurulmuş ve hâlen faaliyetini sürdürmektedir. Bilindiği gibi ülkemizde 14 milyonun üzerinde motorlu araç mevcuttur, bugüne kadar bu araçların yarıdan fazlası, 8 milyonun üzerinde araç bu modern fennî muayene istasyonlarında denetime tabi tutulmuştur.

Yeni araç muayenelerinin hizmete girdiği 11 Ocak 2008’den bugüne kadar –az önce dedim- 8 milyon 192 bin 768 araç muayeneye girmiş, ancak bunların ilk muayenede 3 milyon 377 bin 260’ı geçememiştir. Diğer bir ifadeyle, muayeneye tabi tutulan araçların yaklaşık yüzde 42’si, yaşlı, ihtiyar, sıfır yaştan otuz yaşa kadar, muayeneye takılmıştır. Bu sonuçlar, dünyanın en iyileri arasında yer alan yeni araç muayene sistemimizin ne kadar güvenlikli olduğunun bir sonucudur.

Dikkat çekici diğer bir nokta, bu muayenelerde iki ila üç yaşındaki her dört araçtan bir tanesi muayeneyi geçememiştir. Demek ki, aracın yaşının küçük olması, eğer gerekli bakım, tutum zamanında yapılmazsa, güvenliği tehdit eden bir unsur olmaktan kurtulamıyor.

Burada gözden kaçırılmaması gereken diğer bir husus da -az önce söyledim- 2009 öncesinde bu muayeneler maalesef kâğıt üzerinde fiktif olarak yapılıyordu ve bu anlamda da çok büyük kazalar ve mağduriyetler vuku buluyordu. Gerçek anlamda teknik usullere uygun olarak her yıl fennî muayenesi yapılmış, onaylanmış yirmi yaşındaki bir aracın, muayenesi sadece kâğıt üzerinde yapılmış on iki yaşındaki bir araçtan daha güvenli olduğu akıllardan çıkarılmamalıdır.

Trafik güvenliği açısından belirtilmesi gereken bir başka husus da Okul Servis Araçları Hizmet Yönetmeliği’nde yapılan değişikliklerle okul servis araçlarında bulunması gereken teknik özelliklerin yanında bu araçların yılda bir defa yapılması zorunlu fennî muayenelerine ilaveten altı ayda bir ayrıca bakım-onarım yapılması da hükme bağlanmıştır.

Bütün bunları söyledikten sonra, her ne kadar on iki yaş sınırı kaldırılmış olsa dahi daha sonra Danıştaya yapılan müracaatla bu konuda yürütmeyi durdurma kararı verilmiş ve eski uygulamaya hâlen devam edilmektedir.

Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru’nun iki adet aynı mahiyette sorusunu cevaplandırıyorum. Tokat Havaalanı ile ilgili bir sorudur. Tokat Havaalanı küçük uçakların kalkıp inmesine müsait; engelleri, mâniaları olan bir havaalanıdır. 1.925/30 bir adet pisti, bir apronu ve taksi yolu mevcuttur. Seyir cihazları bir adet DME, bir NDB mevcuttur.

Tokat Havaalanı 2002 yılı başında tasarruf tedbirleri kapsamında uçuşlara kapatılmıştır. Daha sonra Bakanlığımız Nisan 2004 tarihinde tekrar uçuşları başlatmış ancak hava yolu şirketi uygun uçağın bulunmadığı gerekçesiyle bu uçuşları dört buçuk yıl sonra 2008 sonu itibarıyla durdurmuştur. O günden bugüne yapılan çalışma sonucu havaalanına uygun uçaklar ve hava yolu şirketi bulunmuş ve tekrar 2010 Mayısında uçuşlar bir özel şirket tarafından, BORAJET tarafından gerçekleştirilmektedir.

Diğer yandan, havaalanının gelişimine yönelik, Bakanlığın bağlı kuruluşları Hava Meydanları, Sivil Havacılık, DLH Genel Müdürlüğü ve Türk Hava Yollarının (THY) oluşan heyetleriyle yapılan çalışmada, Tokat Havaalanı pistinin mevcut hâliyle uzatılması, genişletilmesi, sınırları içerisinde yönünün değiştirilmesinin teknik olarak mümkün olmadığı ortaya çıkmıştır. Havaalanının başka bir yerde yeniden yapılması hususu ise programımız içerisinde yer almamaktadır. Bizim havacılıktaki politikamız, uçaklara göre havaalanı değil, havaalanına göre uçaklar temin ederek hizmetin yerine getirilmesi şeklindedir. Yüce heyetinize saygıyla sunarım.

Sayın Reşat Doğru’nun (6/1676) sayılı sözlü soru önergesi, (6/1564) sayılı sözlü soru önergesiyle birlikte cevaplandırılmış oldu.

Diğer bir soru Sayın Reşat Doğru’ya ait yine, (6/1701) sayılı soru Erbaa ilçesinde bir alternatif yolla ilgili: Erbaa-Canbolat-Gökdere yolu, kara yolu ağında değildir. Tokat-Erbaa arası ulaşım standardı yüksek ve bir kısmı da sıcak karışım asfalt kaplamalı olan Tokat-Gökdere-Erbaa güzergâhından sağlanmaktadır. Alternatif güzergâh olarak önerilen, daha kısa, Erbaa-Canbolat-Gökdere yolunun yol ağına alınması istenmekte ancak yapılan araştırmalarda arazi şartları yol yapımına uygun olmadığı ve gayri ekonomik, standardı düşük bir yol olacağı anlaşıldığından böyle bir tercih söz konusu değildir.

Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık’ın (6/1728) sayılı sorusu: Bu yolda Kütahya ili Şaphane ilçesini Simav-Gediz kara yoluna bağlayan 5 kilometrelik bölümünde tek şeritli köprünün yerine (Kalabak Köprüsü) iki şeritli 9x5 ebadında bir menfez yapımına başlanmıştır, ağustos ayı içerisinde tamamlanması öngörülmektedir yani değerli milletvekilimizin bahsettiği sorun böylece giderilmiş olacaktır. Heyetinize saygıyla sunarım.

Diğer bir konu Malatya Milletvekilimiz Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun (6/1732) sayılı sorusu: Bu da Malatya’ya olan tren seferiyle ilgilidir. Ülkemiz demir yolu sistemi hepinizin bildiği gibi uzun yıllar ihmal sonucu büyük sorunlarla karşı karşıya kalmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında başlayan demir yolu hamlesi, maalesef 50’li yıllardan sonra devam ettirilememiş, ancak, Hükûmetimiz döneminde demir yolları tekrar millî politika olarak benimsenmiş, bir yandan mevcut hatlar yenilenirken diğer yandan da yüksek hızlı tren hatları başta olmak üzere yeni hatların inşaatına başlanmıştır. Yol yenilemeleri kapsamı içerisinde bu güzergâhımız da mevcuttur yani Ankara–Kayseri- Sivas-Malatya güzergâhı da mevcuttur. Yol yenilemesini müteakip daha konforlu, daha güzel trenlerle bu hatta sefer yapılabilecektir.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ne zaman?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Şu anda yapılıyor. Kaldı ki şu anda Güney Ekspresi, Vangölü Ekspresi’yle de buraya, Malatya’ya seferler hâlen devam etmektedir. Her ne kadar bu hatta ve diğer hatlarda verimli işletmecilik yapılamamış olsa dahi, başka bir deyişle giderin geliri karşılama oranı yüzde 6 mertebesinde olsa dahi, yol yapılmasını müteakip bu seferlere tekrar başlanacaktır çünkü demir yolunu biz bir kamu hizmeti olarak görüyoruz ve burada kârlılık olsun yahut olmasın hizmetin devamlılığının esas olduğunu düşünüyoruz. Ancak, tabii, yol elli altmış yıldır bakımsız olduğu için maalesef emniyetli ve verimli işletmeciliğin yapılmama nedenlerinin başında da bu gelmektedir.

Malatya-Erzincan üzerinden bir hızlı tren proje çalışması ne yazık ki, Sayın Aslanoğlu, mevcut değil.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Biz, size iyilik olsun dedik Sayın Bakanım, Erzincan’a iyilik olsun dedik.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Ya, şimdi böyle bölgecilik yaparsak olmaz, memleketin her tarafına hizmet lazım. Hani burada bir sen, bir ben olsak aramızda hallederiz ama bütün Türkiye var. Onun için…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, belki size düşer, biz de faydalanırız diye sordum, bize hiç düşmüyor da.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Erzincan’a ayrıcalık yapın efendim, bizim rızamız var.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Tunceli Milletvekilimiz Sayın Şerafettin Halis’in (6/1770) sayılı sorusu: Bunlar da baz istasyonlarının ve kesicilerin sebep olduğu sorunlarla ilgili. Bu soruda da Elektronik Haberleşme Kanunu’na göre belirli kurumlar, Silahlı Kuvvetler, Jandarma, Sahil Güvenlik ve Emniyet, bunlar haberleşme sistemleri kurarken Elektronik Haberleşme Kanunu’ndan muaf tutulmuşlardır. Sebebi de güvenlik nedeniyle kendi sistemlerini bedellerini ödemek suretiyle kurabilmekte ve işletebilmektedirler. Buna göre güvenlik ve kolluk kuvvetlerinin kendi görevleri, sorumluluk alanları dâhilindeki cihaz ve sistemlerini bir izin almaksızın kurma, kullanma serbestliği mevcuttur.

Sinyal engelleme, karıştırma cihazlarıyla ilgili olarak da ne ülkemizde ne de dünya genelinde herhangi bir düzenleme mevcut değildir.

Yüce heyetinize saygıyla sunarım.

ŞERAFETTİN HALİS (Tunceli) – Sayın Bakanım, bu hak ihlali süreklilik arz ediyor, günün belli bir saatinde değil ama.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Evet, tabii, bu konuda, güvenlik ile haberleşme özgürlüğü arasında dengenin kurulması gerektiğine ben de inanıyorum. Ancak, tabii, dediğim gibi, kanunla verilmiş bir istisna mevcut olup, bu konuda uygulayıcıların daha da dikkatli davranması esastır.

Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt’ün sorusu: Ağrı ilinin Doğubeyazıt ilçesi sınırlarında bulunan İshakpaşa Sarayı’nın Ağrı’ya mesafesi 103, Doğubeyazıt’a mesafesi 9 kilometredir. Ağrı-Doğubeyazıt arası 94 kilometre bölünmüş yol yapılıp trafiğe açılmıştır. Doğubeyazıt’tan İshakpaşa Sarayı’na giden 9 kilometrelik yol da taş parke olarak yapılmıştır, hizmete açılmıştır. Buradaki arazinin eğimli olması ve aşırı yağış, kar alması nedeniyle zaman zaman bu altyapıda bozulmalar gözlenmektedir. Bugün itibarıyla taş parke kaplamada oluşan 300 metrelik bir kesim yeniden onarılmış ve olumsuzluklar giderilerek yol emniyetli hâle getirilmiştir. Yerinde yapılan incelemelerde yamaçlardan gelen teressübatın önlenmesi için 50 metre boyunda bir duvar ihtiyacı tespit edilmiş ve bunun da temmuz ayında yapımına başlanacaktır.

Yüce heyete saygıyla arz ederim.

Bitlis Milletvekili Sayın Mehmet Nezir Karabaş’ın sorusu: Kış aylarında özellikle kar yağışı nedeniyle Bitlis şehir merkezinde sıkışan trafiğin rahatlatılması, trafik güvenliğinin sağlanması amacıyla 8 Ağustos Tüneli ve 8 Ağustos Viyadüğü’nün içinde bulunduğu Bitlis çevre yolu tek yönlü olarak Diyarbakır-Tatvan güzergâhında servis yolu niteliğinde kullandırılmıştır, bilgimiz ve kontrolümüz dâhilinde, Bitlis’teki trafiği rahatlatmak için. O sıralar ben de Bitlis’teydim. Yerinde bunu inceledim ve uygun olduğu kararını verdik. Özellikle olumsuz hava koşullarının olduğu aylarda ağır taşıt trafiğinin çevre yolunu kullanarak trafik sorununun çözümü hedeflenmiştir. Şu an kış mevsimi bittiği için yol trafiğe kapatılmış, tüneldeki aydınlatma ve havalandırma işi ihale edilmiştir. 15 Haziran 2010 tarihinde işe başlanacak, eylül sonunda da tünel ışıklandırması ve havalandırması bitmiş olacaktır.

Bitlis çevre yolunda her türlü trafik önlemi trafik işaretleriyle alınmıştır ve bugüne kadar da -çok şükür- herhangi bir kaza yaşanmamıştır. Çevre yolunun 8 Ağustos Tüneli ve 8 Ağustos Viyadüğü ile kalan yol kesimi bölünmüş yol olarak Ağustos 2010 veya en geç Eylül 2010’da trafiğe açılacaktır.

Bilgilerinize arz ederim.

Sayın Mehmet Nezir Karabaş’ın diğer bir sorusu: Bitlis çevre yolunun ana yol ile kesiştiği noktalardaki kavşak, köprülü kavşak olarak projelendirilmiştir, ekim ayı sonuna kadar da yapımı tamamlanacaktır, yani köprülü kavşak olacağı için sinyalizasyon ihtiyacı da kalmayacak.

TOKİ konutlarının bulunduğu bölgede Bitlis Eren Üniversitesi girişine yapılacak kavşak proje çalışmaları da bitirilmiş olup yine 2010 Ekim ayı sonuna kadar yapımının tamamlanması hedeflenmektedir.

Tatvan’dan Bitlis’e giderken giriş yolu –görmenizi isterim- fevkalade güzel, şeritleriyle, renkli şeritleriyle, gerekli emniyet tedbirleriyle çok güzel bir yol hâline gelmiştir. Sıcak asfaltıyla âdeta bir Avrupa şehrinin girişini andırmaktadır. Daha önceki yıllarda maalesef buranın yolu fevkalade düşük standartta bir yoldu. O bakımdan, Bitlis’e yakışan bir yol yapmış olmaktan da büyük mutluluk duyuyoruz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Eski Bayındırlık Bakanına da teşekkür ederiz.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Herkese teşekkür ediyoruz. Taş taş üstüne koyan bütün…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Onun çok emeği geçti.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - …emeği geçenlere teşekkür ediyoruz. Benim öyle bir şeyim yok. Sen bana ara sıra böyle…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Efendim, Zeki Ergezen Bey’e ben teşekkür etmek istiyorum.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Efendim, teşekkür ediyoruz. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana ülkemizde altyapı adına, eğitim adına, öğretim adına, sağlık adına, özetle memleketimizin, insanımızın ihtiyacı olan her türlü hizmet konusunda emeği geçen herkesi takdirle anıyoruz, başta demir yollarımızı şaha kaldıran Büyük Atatürk olmak üzere.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, kısa bir hatırlatma yapabilir miyim...

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Evet.

BAŞKAN – Şimdi, şu ana kadar 16 soru cevaplandırdınız ve yaklaşık bir saatlik süreniz de tamamlanmak üzere. İsterseniz, biraz daha seri hareket etme imkânınız varsa…

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Hızlandırayım, peki.

BAŞKAN - 26’ncı soruda tamamlayalım, çünkü sizin açıklamalarınız çok net…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – 30’a gelelim Sayın Başkan.

BAŞKAN - …net bilgiler veriyorsunuz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkanım, 30’a gelelim 30’a, düz olsun.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Efendim, şimdi…

BAŞKAN – 30’a mı gelelim?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Düz olsun, evet.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Sayın Başkanım, ben size söz veriyorum, hepsini süresi içinde tamamlayacağım. En fazla beş dakika ilave istiyorum, eğer takdir ederseniz.

BAŞKAN – Peki, buyurun.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Efendim, Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt…

Ensar Bey burada yok, aslında cevaplamasak da olur yani.

Sen mi vekâlet ediyorsun?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Aynen.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Tamam.

Maşallah, Ensar Bey de bütün Türkiye'nin sorularını sormuş, çok teşekkür ediyoruz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Uluslararası bir milletvekili Sayın Bakan.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Kop Tüneli, Erzurum-Bayburt bağlantısını sağlayan Kop Dağı geçidi 3.176 metre uzunluğundadır. 2010 yılında proje ihalesi yapılacaktır. Proje tamamlanmasından sonra da yapım programına alınması düşünülmektedir, parasal ve bütçe imkanları doğrultusunda.

Diğer konu Erzurum-Tortum-Artvin yolunun Pinin kayaları mevkisinde yol eğimi çok yüksek. Yolun geometrik ve fiziki yapısı yeterli olmadığı için tünel geçişi yapılacak bir güzergâh tespit edilmiş ve harita çalışması tamamlanmıştır. 2010 yılında da proje ihalesi yapılmaktadır.

Rize-İspir güzergahındaki Ovit Dağı Tüneli Projesi’ne 2010 Ocak ayında başlandı. Bu tünel projesi 2010 yılı sonunda tamamlanacak. Buradaki tünelin boyu yaklaşık 12 kilometredir. Türkiye’nin bugüne kadar yapılacak en uzun tünelidir, hem rakımın çok yüksek olması ve arazinin apik olması dolayısıyla böyle zor bir projedir.

Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru’nun soru önergesi: Kuzey Tetek üzerinde bulunan Erbaa geçişi bölünmüş yol olarak bitmiştir. Gazi Bulvarı ile Yüzüncü Yıl Bulvarı’nın kesiştiği noktada sinyalizasyonlu kavşak mevcuttur. Mevcut trafik sayıları itibarıyla köprülü kavşağa ihtiyaç bulunmamaktadır. Çevre belde ve köylerin ana yola bağlandığı noktalarda gereken yerlere de sinyalizasyon yapılarak trafik emniyeti sağlanmıştır.

Sayın Reşat Doğru’nun sözlü soru önergesi, (6/1844): Araç muayene istasyonlarının yenilenmesi projesi bağlamında 2004 yılında Özelleştirme İdaresi tarafından Türkiye genelinde kurulan 189 sabit, 38 adet seyyar muayene istasyonuyla il, ilçeler bazında kurulumu gerçekleştirilmiş ve bu anlamda Tokat ilinde Merkez, Niksar, Turhal ilçelerinde birer adet olmak üzere toplam üç adet sabit istasyon kurulmuş, söz konusu yerlerdeki muayene istasyonları 2008 Aralık ayında faaliyete başlamıştır. Ayrıca sabit istasyon bulunmayan yerlerde de -Erbaa da buna dahildir- seyyar istasyonlarla hizmet verilmektedir.

Sayın Reşat Doğru’nun bir başka sorusu: Tokat-Çamlıbel yolu, Tokat Merkez ile Kemer, Büyük Beydağı, Geyraz Mahalleleri, Gökçe, Çördük, Dayılıhacı, Uğrak, Tekneli, Kabatepe, Akın, Yatmış, Dereağzı, Çiftlik köyleri arasında istimlak çalışmaları için kamu yararı alınmış, arazi çalışmaları tamamlanmış, hak sahipleri içerisinde de temmuz ayı içerisinde karşılıklı rıza esasıyla kamulaştırma bedelleri verilecek, razı olmayanlar için ise mahkeme yoluyla tespit cihetine gidilecektir.

Yüce heyetinize saygıyla sunarım.

Mersin Milletvekili Sayın Akif Akkuş’un sorusu: Bu, Çukurova bölgesel havaalanıyla ilgili. Bu havaalanımızın etüt proje işleri 2010 yılında tamamlandı. Havaalanının yeri Kargılı’dır. Mersin’e 45, Adana’ya 30 kilometredir ve 1.275 metre mesafeli iki adet pist, ama başlangıçta tek pist, 3.500’e 60 olarak planlanmıştır. Taksi yolu, apron ve diğer tesisler projenin içindedir. Şu anda ne yaptık? Fizibilite etüdü bitti, harita vaziyet planı tamamlandı, altyapı kesim projeleri tamamlandı; işletim, fizibilite, hava trafik etüdü, sonuç raporu hazırlandı. Kamulaştırma kararı alındı, kamu yararı kararı, ÇED raporu ihale edildi, temmuz ayında ihale tamamlanıyor. ÇED değerlendirme toplantısı yapıldı, halkın görüşleri alındı. Ayrıca, 2009 Kasım tarihinde Çevre ve Orman Bakanlığında da bir bilgilendirme toplantısı yapıldı. Özetle, planlandığı gibi havaalanı yapımıyla ilgili çalışmalar devam ediyor. Bütün bunlar tamamlanınca yap-işlet-devret modeliyle ihale edilecektir.

Diğer bir soru, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün sorusu. Bu soru da Batman ilimizle ilgili bir sorudur. Bu da, Batman Çayı Köprüsü’nde bulunan, önünden ve arkasından kum alınması ve bunun da köprü ayaklarına zarar verdiği yönünde bir levha olduğu, bu levhaya rağmen yine de kum alınmaya devam edildiği ifade edilmektedir. Doğrudur ama bu konuda kural şudur: Köprüye mansap tarafından 1.000 metre ve memba tarafından 750 metre mesafeden daha yakın mesafede kum alınması kesinlikle yasaktır. Bu konuda kolluk kuvvetleri uyarılmıştır.

Bilgilerinize arz ederiz.

Sayın Akif Akkuş’un (6/1886, 1887, 1888) sayılı önergesi: Her üç önerge birbirinin aynıdır, topuna cevap veriyorum. Ülkemizde demir yolu sistemi uzun yılların ihmaliyle önemli sorunlarla karşı karşıya kalmış, âdeta kaderine terk edilmiştir. 2003 yılı sonrasında demir yollarında başlattığımız hamle çerçevesinde, hızlı tren projeleri bir yandan yapılanırken diğer yandan da mevcut hatların yenilenmesi çalışmaları sürmektedir. Bu çerçevede, gelirin gideri karşılama oranları, Ankara-İzmir-Ankara arasında 9 Eylül Ekspresi’nin yüzde 12, Ankara-Malatya-Ankara arasında 4 Eylül yüzde 6, Ankara-Kars-Ankara arasında Erzurum Ekspresi yüzde 7 gerçekleşmiş, yol yenileme çalışmaları nedeniyle de Ocak 2010 ayı içerisinde bu trenler seferden kaldırılmıştır. Zarar etmesine rağmen, kamu hizmeti olması nedeniyle, yol bakım çalışmaları tamamen bittikten sonra söz konusu seferler tekrar başlayacaktır.

Bilgilerinize arz ederim. Sayın Akkuş’un (6/1887), (6/1888) sayılı sorularını da böylece cevaplamış oluyoruz.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Teşekkür ederim.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Ögüt’ün sorusu: Hava yolu işletmeleri ticari kuruluşlar olup bölgenin yolcu potansiyeli göz önünde bulundurularak tarifeli uçak seferleri düzenlemektedir. Daha önce SunExpress tarafından Bursa’dan Anadolu illerine yapılan seferler yeterli yolcu sayısına ulaşamaması nedeniyle şubat ayında durdurulmuştur. Bu konuda doluluk oranları yüzde 50’nin altında gerçekleştirilmiştir. Malum, tabii, seferlerin devam etmesi, işletmelerin burada gelirinin giderini karşılaması esasına göre yapılmaktadır.

Bilgilerinize arz olunur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt’ün sorusunu cevaplandırıyorum: 2010 yılı içerisinde asfaltlama programında bulunan Kurtkale köyü ile Çıldır ilçesi arasında 36 kilometrelik yolun asfaltlaması yapılacaktır. Yolun stabilize kesimleri ise bakım çalışmalarıyla iyileştirilecektir. Diğer yandan, köy içi yollar bilindiği gibi il özel idaresi sorumluluğunda bulunmaktadır.

Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt’ün bir başka sorusu: Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından yürütülmekte olan GSM kapsama alanlarının iyileştirilmesi çalışmaları, küçük nüfuslu yerleşim yerlerinin de kapsama alanına dâhil edilmesi şeklinde devam etmektedir. Bu çerçevede, nüfusu binden az olan yerleşim yerlerinin kapsama alanına alınması için Bakanlığımız Evrensel Hizmet Fonu ve GSM şirketleriyle müşterek bir çalışma içerisinde 2010-2011 yılları arasında tamamlanacaktır. Bu bağlamda, Ardahan Çıldır ilçesine bağlı Sabaholdu köyünün nüfusu 265, Baltalı köyü 159, Akçil köyü 99 nüfusa sahiptir. Yapılan incelemelerde Sabaholdu köyünde Avea kapsamasının mevcut olduğu ve diğer operatörlerin de 2011 yılına kadar kapsama sağlayacakları bilgisi elde edilmiştir.

Malatya Milletvekili Sayın Aslanoğlu’nun sorusu: GSM operatörlerinin kapsama alanları Bakanlığımız politikalarında önemli bir yere sahiptir. Ülkemizde vatandaşlarımın yaşadığı her birimin mobil kapsama alanına alınması temel prensibimizdir. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından yürütülmekte olan kapsama alanlarının iyileştirilmesi projesi dahilinde küçük nüfuslu yerleşim yerlerinin kapsama alanına alınması, Evrensel Hizmet Fonu ve GSM şirketlerinin müşterek çalışmasıyla, nüfusu binden az olan yerlerde sağlanması bakımından 2010-2011 yılı çalışmalar hızlandırılacaktır. Bu bağlamda da söz konusu çalışmalar neticesi bu yerleşim yerlerinde de kapsama alanı sağlanmış olacaktır.

Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru’nun sorusu: PTT acenteliği verilmek üzere hazırlanan listeye Gökal beldesi de dâhil edilmiş, 25 Mayıs 2010 tarihinde ilana çıkılmıştır. Başvurular 10 Haziranda kabul edilecektir. Acentelik görevini yürütecek taliplilerin müracaatlarını bu tarihe kadar yapmaları önemle rica olunur.

Bilgilerinize arz ederim.

Yine Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru’nun (6/1987) sayılı sorusu: Zile-Pazar il yolunda rutin bakım hizmetleri devam etmektedir. Önümüzdeki yıllarda ödenekler doğrultusunda öncelikle proje yapılarak söz konusu yolun genişletilmesi düşünülmektedir.

Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru’nun (6/1988) sayılı sorusu: Zile ilçesi Çekerek ilçesi arasındaki yolda proje çalışmaları bitmiştir. Kamulaştırma çalışmalarının yıl içinde tamamlanmasını takiben yol yapımı programa alınacaktır.

Sayın Reşat Doğru’nun (6/1997) sayılı sorusu baz istasyonlarıyla ilgilidir. Tokat ilinde, merkezde 45, ilçelerde 218, toplam 263 baz istasyonu vardır. Özetle soru: Bunlar şehrin ve ilçelerin dışına alınsın denmektedir. Baz istasyonlarının çalışma prensibi hücreseldir. Dolayısıyla baz istasyonlarını belirli bir mesafenin dışına aldığınızda burada iletişimin devam etmesi söz konusu değildir. Eğer iletişimin devam etmesini istiyorsak baz istasyonlarının da belirli bir mesafede, 1800 bandında 8 kilometre, 900 bandında da 9 kilometrelik düz bir alanda dairesel bir bölgede kapsama yapabildiğini akıldan çıkarmamamız lazım. Dolayısıyla teknolojinin bize getirdiği nimetlerden yararlanmanın bedelini de bir şekilde karşılamamız lazım, en azından bugün için, başka bir teknoloji gelişmediği için.

Mersin Milletvekili Sayın Akif Akkuş’un soru önergesi, havaalanlarındaki hizmetlerin arttırıldığı yönünde bir sorudur. Söz konusu soruda ayakbastı ücreti olarak nitelendirilen yolcu servis ücreti, sadece Türkiye’ye gelen yolculardan değil, giden yolculardan alınan ücrettir. Bu, ayakbastı parası değildir, yolcu servis ücretidir. Havayolu yolcusu ve eşyaları için, havaalanı sınırlarına girdiği andan itibaren uçağa bindiği ana kadar ısıtma, soğutma, havalandırma, aydınlatma, temizlik, yolcu kolaylıklarının sağlanması gibi hizmetler karşılığı alınan bir ücrettir. Ayrıca unutulmamalıdır ki Devlet Hava Meydanları İşletmesi, 2009 yılında havaalanlarımızın bazılarında uyguladığı teşvikler sonucu havayolu taşıyıcılarımıza 87 trilyon bir destek sağlamıştır. Dolayısıyla bu destek sayesindedir ki 2010 yılının ilk dört ayında Antalya Havaalanı’nda yüzde 46 yolcu artışı da sağlanmıştır.

Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru’nun (6/2070) sayılı soru önergesi: Tokat ilinde 2000 yılı sonuna kadar toplam 16 kilometre bölünmüş yol var iken, 2003-2009 yılları arasında toplam 102 kilometre bölünmüş yol yapımı gerçekleşmiştir. Yani, bölünmüş yol miktarı bu süre içerisinde yüzde 581 oranında artmıştır. Tokat-Sulusaray-Boğazlıyan yolu kara yolu ağında değildir. 2003-2010 arası Tokat’ta kara yolları için harcanan para yaklaşık 220 trilyondur.

Sayın Başkanım, değerli milletvekillerimiz; son soruya geldim. Son soru, Adana Milletvekili Sayın Hulusi Güvel’in (6/2076) sayılı sorusu, Telekomla ilgilidir. Telekomun, bilindiği gibi, 2005 yılı sonunda -işletme hakkı veya imtiyaz hakkı, satışı değil- yirmi yıllığına, yüzde 55’i Oje Telekom'a blok hâlinde, yüzde 15’i de halka arz suretiyle daha sonra piyasa verilmiştir. Bu bir varlık satışı değildir. Telekomun altyapısı, kablosu, santrali her şeyi devlete aittir ve işletme süresi sonunda tekrar devlete dönecektir. Türk Telekomun, hisse devri sonunda, 2005 yılından bu yana yaptığı toplam kâr 12,9 milyar TL’dir. Hâlen Türkiye’de Türk Telekomun 2005 yılından bugüne kadar satış bedeli, kurumlar vergisi, yapılan yatırımlar 27 milyar TL’nin üzerinde gerçekleşmiştir. Satış tutarının yüzde 55 hissesi 10,8 milyar TL, kamuya ödenen kâr 6 milyar, kurumlar vergisi 4 milyar, altyapı ve teknoloji yatırımı 7,4 milyar, toplam 27,5 milyar -yaklaşık olarak- kamuya bir dönüşü olmuştur.

Özelleştirme yapıldığında TT’nin toplam değeri 12,8 milyar dolar veya yaklaşık 18,5 milyar TL olduğu, Oje Grubuna 2005’ten bu yana aktarılan kârın 4,8 milyar olduğu düşünüldüğünde Oje Grubunun kârı satış fiyatının yüzde 26’sı mertebesinde gerçekleşmiştir. Oje Grubunun aldığı kâr, yüzde 55’lik hisseye göre hesaplandığında, satış fiyatının yaklaşık yüzde 47’sine karşılık gelmektedir. Bu sürede devlete sağlanan katkı ise 27 milyar. Bu da, satış fiyatının yüzde 151’i civarındadır.

Buradan da görüldüğü gibi, bu işlemden dolayı kamunun elde ettiği toplam yarar, işletmecinin elde ettiğine göre 5 kat daha fazladır.

Bilgilerinize arz ederim.

Beni sabırla dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakanım, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanımızın soru önergelerini cevaplamasından sonra bir kısım arkadaşlarımızın, sorularına açıklık kazandırmak veya bir kısım eklemeler yapmak için talepleri vardır. O arkadaşlarıma söz vereceğim.

Sayın Aslanoğlu…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, baz istasyonlarıyla ilgili “2011” dediniz.

Ben sizden istirham ediyorum, buna başlayacaksanız, böyle, hepsini 2010’un sonunu bırakmayın, bir bir tamamlayın. 2010’un sonunda baz istasyonu tamamlamak yerine bir tane yapın, iki tane yapın, öbür ay beş tane yapın… Bizim özellikle Pötürge, Hekimhan, Arguvan, Yeşilyurt, Arapkir, Doğanyol gibi uzak ilçelerimizde büyük sorun var. Yani 2010’u beklemesinler, bir tane yapsınlar bir ilçeye, görelim bir kere Sayın Bakanım, bugüne kadar maalesef hiç görmedik.

2) Hızlı trende -Allah kaza bela vermesin- eğer yolda sorun varsa aman biz istemiyoruz, insanımızın başına bir şey gelmesin ama inşallah hızlı trenin yol bakımı da hızlı olur ve açılır bu hızlı trenimiz.

3) Bir kez daha dikkatinize sunuyorum: Çevre Bakanlığı Sivil Havacılıktan izin almamıştır, bunun altını çiziyorum. İlgili bakanlığın bana yazdığı yazıda var: “Biz izin almadık.” diyor. Yazı benim elimde Sayın Bakan ama elli yaşında bir uçağın yarın sizi üzeceğini, yarın bunun bakım ve onarımının nasıl yapılacağını ve bunun uçuş saatinin 9 bin euro olduğunu da bilgilerinize sunuyorum. Elli yaşında bir uçağın uçuş saat 9 bin euro!

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, teşekkür ediyorum.

Sayın Halis, buyurun efendim.

ŞERAFETTİN HALİS (Tunceli) – Sayın Bakanım, Tunceli’de cep telefonlarıyla yapılan iletişimde bir ihlalin, ihmalin olduğu biliniyor, açık ama “Bir kanun var ki kolluk kuvvetleri kendi iletişimini sağlarken bundan muaftır.” diyorsunuz. Öncelikle, biz bu yasayı, bu kanunu bilmek istiyoruz. Kanun böyle diye bu insan hakkı ihlaline, iletişim hakkı ihlaline seyirci mi kalacaksınız, yoksa kanunu değiştirme gibi bir girişiminiz olacak mı?

BAŞKAN – Sayın Halis, teşekkür ediyorum.

Sayın Karabaş, buyurun efendim.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Teşekkür ederim Başkan.

Sayın Bakanım, Tatvan-Bitlis kara yolunun güzel olduğunu kabul ediyoruz, gerçekten güzel bir yol. Orada onlarca ölüm oldu, bu yıl sonuna kadar gerekli önlemleri almış olmanız da önemli, fakat tünelle ilgili soruyu, daha o yol servis yolu olarak açıldığı zaman sormuştuk. 1.950 metre uzunluğunda bir yol ve tünel içi aydınlatması, tünel havalandırması ve güvenlik aydınlatması yok. Hiçbir önlem alınmamıştı, kendim gittim, birçok zaman da tek yönlü ama diğer yönünde tedbir alınmadığı için köyden de, çevre yolundan da insanlar geliyordu, şimdiye kadar kazasız atlatmamız gerçekten büyük bir şanstı. O yolun o şekilde açılması da çok önemli bir riskti. Bir ölümün yaşanmaması tesadüftür tabii.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Birdal, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

12.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, elektronik karıştırıcı ya da işaret karıştırıcı olarak bilinen jammer aygıtının Türkiye’deki kullanım alanlarına ve teminine ilişkin açıklaması ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Güncelliği itibarıyla Sayın Bakanın yanıtlamasını rica edeceğiz.

Şimdi, bir başkası tarafından dinlenmeyi engellemek için kullanılan kimi düzenekler olduğu bilinmektedir; bu düzeneklerden biri de elektronik karıştırıcı ya da işaret karıştırıcı olarak bilinen jammer aygıtıdır. Şimdi, bu jammer’a ilişkin, birincisi: Bu aygıtın ithalatı ve yurt içi üretimi herhangi bir izne tabi midir ve bu izin hangi kurumca verilmektedir?

İkincisi: Türkiye’de şu anda kaç adet jammer aygıtı vardır? Bu aygıtları hangi kurumlar kullanmaktadır?

Üçüncüsü: 2000 yılından bu yana yasa dışı olarak kullanıldığı saptanan kaç jammer aygıtı vardır?

Dördüncüsü: Yasa dışı jammer aygıtı kullanmanın cezası nedir? Bu tür aygıtların yasa dışı kullanımını önlemek için Bakanlık olarak ne gibi yaptırımlar bulunmaktadır?

Son olarak da jammer ya da benzeri elektronik karıştırıcıların kullanımının anayasal bir hak olarak iletişim hakkını engellediği düşünülmekte midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Saygıdeğer arkadaşlarım, Sayın Sakık ve Sayın Birdal’ı ben atlamışım, özür dilerim. Soru sormayan arkadaşlarımızın tekrar soru sormak için cevap hakkı yoktur İç Tüzük’e göre, ben atladım onu. Söz verecektim de sorudan dolayı değil, yerinden kısa bir açıklama için verecektim; onun için size verdim, Sayın Sakık’a o bakımdan vermemiştim.

Evet, şimdi Sakık’ın soru gerekçesiyle değil de yerinden kısa bir açıklama için mikrofonunu açıyorum.

Buyurun efendim.

13.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, yurt dışına çıkışlarda alınan 15 TL’lik harca ve Devlet Demiryollarında çalışan geçici işçilerin kendi bölgelerinde çalıştırılmasının daha uygun olacağına ilişkin açıklaması ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

SIRRI SAKIK (Muş) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben Sayın Bakanıma geçen yıl bir soru iletmiştim, kendisi de bana “Teşekkür ediyorum, hemen gereğini yapacağım.” demişti. Yurt dışı çıkışlarında 15 TL’lik bir harç alınıyor, ben buna tanıklık ettim. Oradaki insanların büyük bir mağduriyet içerisinde olduklarını sizinle paylaşmıştım, hatta medyaya da yansımıştı. Bunu alınan bilet ücretlerine dâhil etme şansı varken bu insanlara niyet eziyet yapılıyor? Siz de “Teşekkür ediyoruz, gereğini yapacağız.” demiştiniz ama bir yıldır hâlen gereği yapılmadı.

İkinci bir sorum: Devlet Demiryollarında çalışan geçici işçiler var; ta Muş’tan Edirne’ye kadar gidiyorlar veyahut da Afyon’a, Afyon’dan Muş’a kadar. Yani bunlar kendi bölgelerinde kalamaz mı? Bu konuda bir katkı sunarsanız sevinirim.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Sakık.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, bir açıklama mı yapacaksınız?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – 60’ıncı maddeye göre söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

14.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Anayasa görüşmelerinde Genel Kurulda çalışan cep telefonlarının Anayasa görüşmeleri bittikten sonra çalışmamasına ilişkin açıklaması ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, Anayasa görüşmeleri sırasında, Sayın Meclis Başkanımız, cep telefonlarının -o gün açık olduğundan dolayı- neden açık olduğunu sorduğumuzda -tutanaklara bakabilirsiniz- “Bundan böyle hep açık olacak.” dedi. Sayın Meclis Başkanımızın sözünü yerde bırakmayın! Şimdi, kendisi söz verdi “Cep telefonları hiç daha kapanmayacak. Şimdi de açık, sonra da açık olacak.” dedi ama bakıyorum ki artık Mecliste cep telefonları çalışmıyor! Herhâlde Sayın Meclis Başkanımın tutanaklara geçen sözünü yerine getirmiyoruz!

Bilgilerinize sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, teşekkür ediyorum.

Evet, o konuyu Sayın Başkanımıza iletelim.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, sözlü soru önergelerini cevaplama işlemi yerine getirilmiştir. Sayın Bakanıma ve soru soran arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz. Sayın Bakanımız da hakikaten açık ve net cevaplar verdiler, kendisine yine teşekkürlerimi sunuyorum.

Ek açıklama yapacak mısınız Sayın Bakanım?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Çok kısa olarak bir açıklama yapmak istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Efendim, tabii “jammer” yahut “karıştırıcı” diye bilinen, iletişimi kesen mobil cihazlar var; bunların kullanımında, güvenlikle ilgili kuruluşlarımız ve istihbarat toplayan kuruluşlarımız için, Elektronik Haberleşme Kanunu’nda istisna var, sadece Türkiye’de değil, dünyanın her tarafında. Bu bağlamda, Türkiye’de Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Millî İstihbarat Teşkilatı bu cihazları bedellerini kendileri ödemek suretiyle satın alıp kullanma yetkisine sahiptir. Buradaki amaç, ülke güvenliği, istihbarat toplama ve terörle mücadele yapma esasıdır. Bu uygulama, dediğim gibi, bütün ülkelerde mevcuttur ama tabii, burada dikkat edilmesi gereken husus, en yasal, en temel, anayasal hak olan iletişim özgürlüğünü yok edecek, ortadan kaldıracak uygulamalara mahal verilmemesidir, yani vatandaşımızın özgürlük ve güvenlik arasına sıkıştırılmamasıdır. Burada da sorumlu davranılmasının gereğine ben de milletvekilimiz gibi katılıyorum. Karıştırıcılarla ilgili, Sayın Birdal’ın çok kapsamlı soruları var. Bununla ilgili bilahare yazılı bir cevap vereceğiz.

Havaalanlarındaki bu 15 TL… Doğru, ben söz verdim ama Maliye Bakanlığı bu konuyu henüz çözemedi. Yani oradan biletlere yansıtılan paranın nasıl daha sonra mahsup edilip Maliyeye aktarılacağı konusunu bir türlü çözemediler ama bugünlerde bu işi halledecekleri bilgisini aldım, inşallah daha fazla gecikmez.

Geçici işçiler, bulunduğu bölgede 50 kilometreye kadar hat güzergâhında sürekli bakım yapan işçilerdir. Dolayısıyla, işin tabiatı gereği belirli bir alan içerisinde çalışma mecburiyeti vardır.

Sayın Aslanoğlu, Malatya’ya olan tren hızlı tren değildir, mevcut tren, mevcut altyapının yenilenmesidir. Bir yanlış anlamaya mahal verilmemesi için düzeltiyorum. Düzeldikten sonra klimalı, konforlu trenlerle yolculuk tekrar başlayacaktır.

Yüce Meclise arz ederim, saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakanım teşekkür ediyorum.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, gündemin "Oylaması Yapılacak İşler" kısmında yer alan Türkiye Cumhuriyeti ile İrlanda Arasında Gelir ve Sermaye Değer Artış Kazançları Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylamasına başlıyoruz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türkiye Cumhuriyeti ile İrlanda Arasında Gelir ve Sermaye Değer Artış Kazançları Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/689) (S. Sayısı: 479) (x)

BAŞKAN – Daha önce yaptığımız oylamada, açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılması kabul edilmişti.

Oylama için üç dakika süre vereceğim ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, yapılan açık oylama sonucunda toplantı yeter sayısı bulunamamıştır.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.14

                               

(x)  479 S. Sayılı Basmayazı 4/6/2010 tarihli 112’nci Birleşim Tutanağına eklidir.

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.28

BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

479 sıra sayılı Tasarı’nın tümünün açık oylamasında toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, açık oylamayı tekrarlayacağım.

Oylama için üç dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile İrlanda Arasında Gelir ve Sermaye Değer Artış Kazançları Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporu oylama sonucu:

“Oy Sayısı

: 237

 

Kabul

: 237

 

Ret

: -

 

Çekimser

: -

 

Boş

: -

 

Geçersiz

: -(x)

 

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

Murat Özkan

Fatih Metin

 

Giresun

Bolu”

Böylece tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Her iki ülkeye de hayırlar getirmesini diliyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, alınan karar gereğince diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız devam edeceğiz.

                                

(x)  Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

3.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

4’üncü sırada yer alan, Asya-Pasifik Uzay İşbirliği Örgütü (APSCO) Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

5.- Asya-Pasifik Uzay İşbirliği Örgütü (APSCO) Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/367) (S. Sayısı: 114) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon raporu 114 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kürşat Atılgan, Adana Milletvekili. İlk söz Sayın Atılgan’ındır.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Asya-Pasifik Uzay İşbirliği Örgütü Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, günümüz modern uzay programlarının başlangıcı 1926 yılında ABD’li bilim adamı Robert Goddard’ın yaptığı ilk sıvı yakıt roketiyle başlamıştır. Daha sonra Alman bilim adamı Wernher Von Braun’un İkinci Dünya Savaşı öncesi başlattığı roket projeleri savaş sırasında hızlanmış, bu proje neticesinde büyük kayıplar verdiren U2 füzelerinin üretimine yol açılmıştır. Savaş sonrasında Almanya’dan göç eden bilim adamlarının bilgi, tecrübe ve deneyimleri, özellikle Amerika Birleşik Devletleri, Sovyetler Birliği ve İngiltere’de oluşturdukları yeni deney merkezleri vasıtasıyla uzay teknolojisinin gelişim süreci de devam etmiştir.

                               

(x)  114 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

1957-75 yılları arasında Sovyetler Birliği’nden Sergey Korolyov tarafından tasarlanan R-7 roketiyle fırlatılan Sputnik-1 uydusuyla başlayan uzay yarışı ABD’nin geride kalmamak için başlattığı ve başlangıçta çeşitli başarısızlıklara rağmen nihayet Mercury Programı’yla atak yapmış ve Sovyetler Birliği’ni yakalamıştır. Bu alanda ilkler açısından Sovyetler Birliği’nin önde olduğu ancak uzun solukluluk, aya yolculuk ve teknolojik üstünlük açısından Amerika Birleşik Devletleri’nin önde tamamladığı soğuk savaş döneminin uzay programları sayesinde uzay teknolojilerinde bugüne kadar çok büyük ilerlemeler yaşanmıştır. Bildiğiniz gibi Sovyetler Birliği’nin yıkılmasına Yıldız Savaşları Programı ve bu yarışmanın maliyetlerinin neden olduğu görüşleri de hâkimdir. Uzay faaliyetlerine daha sonraki yıllarda Fransa, Hindistan, Çin, Japonya, Güney Kore ve İsrail’ de katılmıştır. Uzay sektörü artık günümüzde ülkelerin bir prestij ifade eden ve ciddi para kazandığı bir sektör hâline gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, uzay programları sonucunda uzaya insansız ve insanlı uçuşlar gerçekleştirilmiş, bunlar hepimizin hatırlayacağı önemli projeler olarak Amerika Birleşik Devletleri’nin Mercury, Gemini ve Apollo programları, Sovyetler Birliği’nin Vostok ve Soyuz programları olarak özetlenebilir.

Uzay programları kapsamında bugün uzaya gönderilen uyduları amaçları itibarıyla, insansız askerî ve sivil temelli jeosenkron uyduları, düşük yörünge Telekom uyduları, gözlem uyduları, bilimsel araştırma uyduları, insanlı düşük yörünge uçuşları, gezegen ve derin uzay sondaları, aya yolculuk uyduları, uzay istasyonları programları önemle gerçekleştirilen programlardır.

Özellikle telekom sektöründe büyük kullanım bulmuş olan jeosenkron ve düşük yörünge uydularının yanı sıra askerî ve sivil amaçlı gözlem ve keşif uyduları da büyük finansmanlarla gerçekleştirilmiş ve her gün bu alanlarda daha gelişmiş uydular geliştirilmeye devam etmektedir.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, NASA’nın sadece Apollo programı sırasında kullandığı finansmanın 70’li yıllarda 19-20 milyar Amerikan dolarını bulduğu ve bu miktarın NASA’nın o yıllardaki bütçesinin yüzde 34’ünü oluşturduğu dikkate alınınca uzay programının içerdiği kompleks ve ileri teknolojilerin, güçlüklerin ve risklerin ne kadar büyük bir harcama gücüne karşılık geldiği anlaşılabilir. Bugün bu derece büyük finansman gücüne sahip ve uzay programlarını tek başına finanse edilebilmenin zor olduğu görülmektedir. Bunu tek başına finanse edebilen ülkeler Amerika Birleşik Devletleri, Rusya, Fransa, Hindistan ve Çin’dir bugün için dünya üzerinde.

Ayrıca, Boeing, General Dynamics, EADS Astrium, İsrail’in hava savunma, havacılık sektöründeki havacılık endüstri şirketi Telespazio gibi firmalarda askerî ve sivil amaçlı uzay programları yürütmektedir. Harcama güçleri yeterli olmayan ise –bizim gibi ülkeler- uzay teknolojilerinde yerlerini alabilmek için European Space Agency gibi bu alanda ileri ülkelerle birlikte güçlerini birleştirerek var olmaya yönelik stratejiler yürütmektedirler.

Bunu neden söylüyorum değerli arkadaşlarım? Uzay programları çok pahalı programlardır. Bu konu üzerinde ciddi stratejiler üretilmesi gerekir. Maalesef Türkiye, bu konuda geri kalmıştır, 80’li yıllardan itibaren uzayın önemi ve uzayla ilgili projeler konuşulmasına rağmen bugüne kadar bir atılım yapamamıştır.

Uzay programı pahalılığı nedeniyle European Space Agency benzeri bir yaklaşımla, 2005 yılından bu yana oluşumu devam eden bugün görüştüğümüz Asya-Pasifik Uzay İşbirliği Örgütü özellikle Asya-Pasifik ülkelerine uluslararası uzay programları içerisinde yer almasına imkân sağlayacağı öngörüsüyle Türkiye'nin de kurucu sıfatıyla hızla entegre olması geleceğin yakalanması adına çok önemli bir adımdır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Asya-Pasifik Uzay İşbirliği Örgütü Asya-Pasifik bölgesi ülkelerinin asil üye olmasına imkân veren ve en az 5 asil üye devletle faal hâle gelmesi öngörülen bir örgüttür. Asya-Pasifik Uzay İşbirliği Örgütü kâr gütmeyen, hükûmetler ve uluslararası yasal statüde bağımsız olup Çin’in ev sahipliğindedir. Moğolistan, Endonezya, İran, Pakistan, Peru, Tayland, Bangladeş ve Türkiye'nin örgüt sözleşmesini imzalamasıyla faal hâle gelmektedir. Ana amacı, ülkelerin mevcut birikimlerinden yola çıkarak uygun, barışçıl amaçlı kullanımı ortak hedef etrafında potansiyellerini ülkelerin bir araya getirmesidir. Birbirini tamamlaması yaklaşımıyla uzay sanayi ve teknolojileri uygulamalarını ve eğitimlerini yakalama imkânı sağlayabilecek bir iş birliği şeklinde devam etmektedir.

Değerli arkadaşlarım, Örgütün karar ve yürütme organları, Konsey ve sekretarya olup Konsey başkanı ve 2 yardımcısı iki yıllığına Konseyce, sekretarya personelinin başında yine Konsey tarafından beş yıllığına seçilen ve Örgütün yürütme yetkisiyle genel sekreter vardır. Örgüt personelinin ülkeler arası faaliyetlerini kolaylaştırmak üzere personelin üye ülkelerce çeşitli muafiyet ve ayrıcalıklardan yararlandırılması öngörülmüştür. Örgüt finansmanı Konsey tarafından belirlenecek kurallara uygun olarak üye devletlerin katkı paylarıyla karşılanmakta olup her ülkenin katkı miktarı toplam örgüt bütçesinin yüzde 18’den fazla olmamak üzere gayrisafi yurt içi hasılalarıyla orantılıdır. Harcamalar sekretarya tarafından planlanır ve Konsey karar ve onayıyla sekreterya tarafından yapılır. Maalesef bu Örgütün en önemli iki örgütü olan Konsey ve sekreteryanın birine ev sahipliği yapma imkânını Türkiye yakalayamamıştır, her ikisini de Çin üstlenmiştir.

Örgüt finansmanıyla üretilen tüm bilgi ve know how’ın mülkiyet hakları örgüte aittir. Oluşan bilgi ve know how, üye ülkelerin kolay erişimine ve açık kullanımına sunulacaktır. Bunun teminat altına alınması çok önemlidir. Katkıda bulunan mevcut teknolojik birikimlerin mülkiyeti ise sahibinde mahfuz kalacak ve belirlenmiş gizlilik ve kullanım şartlarıyla sevk edilecektir. Üye ülkeler arasında bilgi paylaşımının kolaylaştırılacağı öngörülmektedir anlaşmayla.

Değerli arkadaşlarım, süper güçlerin ilerlemiş ve tekelleşmiş uzay programlarının yanında, görüştüğümüz Asya Pasifik uzay teknolojileri, sanayi ve kaynakları açısından üye ülkeler güçlerini ve teknolojilerini birleştirmektedir. Üye ülkeler, tek başlarına mevcut kaynak ve teknolojileriyle bu alanda ilerleme ve rekabet olanağı yakalamalarının imkânsız olma gerçeğinden hareketle, bu proje çerçevesinde insan kaynaklarını, teknolojik güçlerini birleştirme ve iş birliğine gitmektedirler.

Üye ülkeler arasında en ileri uzay faaliyetlerine sahip olan ülke Çin’dir. Çin’in bilgi ve tecrübe birikimiyle örgüte ağırlıklı yön vermesi ve ev sahipliği yapması benimsenmiştir.

Türkiye Hava Kuvvetleri Komutanlığı öncülüğünde, Savunma Sanayii Müsteşarlığı finansmanıyla, ülke sanayimizle, TÜRKSAT yer ve uzay yatırımlarıyla, TÜBİTAK ve üniversitelerce sağlanan bilim insanlarıyla oluşan ve gelişmekte olan Türk uzay teknolojileri ve temel bilimlerinin bu platformun yaratacağı uzay programları, projeleri ortak bilgi bankası ve eğitim imkânlarıyla hızlanabileceğini öngörmesi nedeniyle bu anlaşmaya imza koymuştur. Ama bu anlaşmada da söylediğim gibi bilgi birikimi ve bu işi götürebilecek bir tek ülke vardır, o da Çin’dir. İnşallah, bu anlaşmayla, Çin, bu bilgi birikimini üye ülkelerle yeteri kadar paylaşır ve uzay teknolojilerinde geri kalmış olan ülkemiz bu anlaşma sayesinde bir nebze olsun bu alandaki yerini alma imkânını bulur.

Örgüt Sözleşmesi uzay teknolojileri bilim ve uygulamalarında ortak projeler yürütülmesini ve ülkelerin katkı payları oranında sanayilerinin öncelikli olarak bu projelerden yararlandırılmalarını öngörmektedir. Yani uzay teknolojisiyle oluşturulmaya çalışılan ve bu alanda sağlanacak olan birtakım sanayinin yapabileceği işler örgütçe üye ülkelere dağıtılacaktır.

Diğer taraftan, bu ortak oluşumun uzmanlık alanlarını uygun bir dağılımla üye ülkeler arasında paylaştırmak ve ülkelerin sanayilerini bu alanlara göre ileri düzeylere taşımak gibi bir optimizasyon da amaçlanmıştır. Bu yaklaşımın özellikle başkaca yatırımlara ihtiyaç duyan gelişmekte olan ülkeler için uzay alanında derinlemesine ve diğer üyelerce oluşturulacak bütünün parçalarıyla bir araya geldiğinde etki sağlayacak bir uzay sanayisini hızla kurmasına imkân tanıması örgütün hedefleri arasındadır.

Diğer taraftan, bu yaklaşımın bu ülkelerin finansal potansiyellerinin çok ötesinde bir yatırımla ancak erişebileceği uzayda tek başına yeterlilik düzeyine uzun vadede akümüle edecek olan ortak bilgiye erişim yoluyla ve finansal güçleri dâhilinde erişme imkânına kavuşturması da hedeflenmiştir.

Örgütün ürün ve hizmetle sonuçlanan proje ve programlarından elde edilecek gelirin ise yine Örgüte sağlanan katkılar nispetinde ülkelere dağılması esastır. Özellikle iletişim ve gözetleme uydularına yönelik Türkiye’de başlamış olan uzay programlarının yaratmakta olduğu insan kaynaklarını ve montaj, entegrasyon, test merkezi gibi yatırımların geri dönüşlerini sürekli kılacak iş paylarına kavuşması açısından bu oluşumu önemsediğimi söylemek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, Asya-Pasifik Uzay İşbirliği Örgütünün üye ülkeler arasında ve diğer ülkeler karşısında uluslararası politikaların oluşumunda önemli etkiler yaratacağı açıktır. Barışçıl amaçlarla yürütülecek uzay programlarının yaratacağı büyük finansal hareketler üye ülkelerin siyasi politikalarında ortak yaklaşımları tetikleyecektir. Türkiye’de ve diğer üye ülkelerde oluşturulacak yasalarla üye ülkelerin sanayi ve eğitim politikalarında benzerlikler oluşacak ve ülkeler arasında artarak güçlenecek uluslararası ortak zemin ve bağlar yaratılması sağlanabilecektir. Oluşacak faydalarından ötürü diğer gelişmekte olan bölge ülkeleri de bu oluşumun içerisinde yer almak isteyecek ve Türkiye’nin de çeşitli yönlerden fayda sağlayacağı bu oluşumun giderek büyümesi hedefimiz olmalıdır. Hâlen uzay teknolojilerine sahip olan diğer ülkeler tarafından uzayda yaratılan üstünlük ile körüklenecek olan örgüt süreçleri yaratacağı alternatiflerden ötürü bu ülkeleri tekelci politikalarından uzaklaştıracak, rekabetçi politikalara dönüşüme zorlayacaktır.

Değerli arkadaşlarım, Asya-Pasifik Uzay İşbirliği Örgütü kapsamında uzay programlarında aktif bir rol oynayan üye ülkelerin insanları üzerinde olumlu sosyal etkileri de olması beklenebilir. Bunlar karşılıklı iş birliği ortamlarının yaratacağı kültürel kaynaşma, farklı milletlerden insanların birbirleriyle gireceği rekabet yarışından daha bilgili ve yetkin olarak çıkma, birbirlerini tamamlayan uzmanlıklarca birbirlerine ihtiyaç duyan ve birbirlerine güvenen toplumlar oluşturma, uzay teknolojilerinde yaratılan bilgi birikiminin sosyal refahın artışı yönünde kullanılması da esas olmalıdır.

Değerli arkadaşlarım, birlikler, daima kaynakların birleştirilmesi suretiyle bireysel, ferdî yaklaşımlardan daha güçlü, sürekli, maliyet etkin ve dinamik yapıların oluşumu ile sonuçlanır. İşte bu iş birliği kapsamında oluşan birlik çok pahalı bir alan olan uzay teknolojilerinin ilerletilmesi hedefi etrafında olumlu bir etki yapabilir. Bu suretle uluslararası platformda da üye ülkeler birlikten alacağı bilgi birikimi, finansal rahatlama ve ortak yaklaşım gibi itici güçleriyle sadece uzay değil diğer alanlarda da ikna edici, güven verici ve akılcı bir statüye erişecektir. Bu konunun ülkemiz toplum psikolojisi üzerinde olumlu etkilerinin yanı sıra, özgüven, girişimcilik ve atılımcılık vasıflarının da daha güçlenmesi ile sonuçlanmasını ümit ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, devletimizin kurucusu, milletimizin kurtarıcısı, 20’nci yüzyılın büyük önderi ve bugün de hâlâ fikirleriyle yaşayan ve Türk milletinin geleceğini teminata alan Büyük Önderimiz Atatürk, uzay ve havacılık alanında, daha 1933 yılında “İstikbal göklerdedir. Göklerini koruyamayan milletler, uluslar, yarınlarından asla emin olamazlar.” demiştir.

Bu sözün doğrultusunda, uzayın istikbal olduğu gerçeğinden hareketle bu anlaşmanın ve bu kanunun Türk evladının uzaydaki yerini almasına vesile olmasını diler, yüce heyetinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN –Teşekkür ediyorum.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, birleşime yarım saat ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 19.51

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.32

BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

114 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Tasarının tümü üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi adına Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.

Buyurun efendim.

BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına 114 sıra sayılı Asya-Pasifik Uzay İşbirliği Örgütü (APSCO) Sözleşmesi’nin onaylanmasıyla ilgili söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İşte, Meclisin ciddiyeti bu! Bu kürsü halkın kürsüsü ve 72 milyon insanımıza buradan sesleniyorum: Şu an, konuştuğum zaman Mecliste sadece 2, 4, 6, 8, 10, 12, 14, 16 milletvekili var ve Sayın Bakan. Evet, Meclisin çalışma ciddiyeti bu kerteye düşmüş. Asya’da, Pasifik’te Uzay İşbirliği Örgütü’yle ilgili çalışmalar yapacağız, sözleşmeler onaylayacağız. 2006 yılında bu sözleşme TÜBİTAK Uzay Enstitüsü’nün önerisiyle imzalanmış, onaylanması için de tam tamına dört sene bekleyeceğiz.

Böyle bir çalışma tarzıyla tabii ki uzayda iş birliği de sağlanmaz, hayata da geçirilmez. Öncelikle, uzayda iş birliği aramaktan öte bu konuda sosyal, uzay bilim ve teknoloji konularındaki çalışmalardan öte her nedense Türkiye'deki politikacılar havada, havaya çıkınca, yurt dışına gidince önemli açıklamalar yaparlar. Bu da bir uzay politikası. Nedense, yurt dışına çıkışlarda, bir basın locası var orada toplanırlar, bir şey atarlar ortaya, üç gün-dört gün yurt dışında gezerler, toplumu bununla meşgul ederler.

Değerli milletvekilleri, ben bugün bu konuda, sözleşmeyle ilgili söz alırken bir ironiye dikkat çekmek istiyorum. Bugünkü Meclis araştırma önergeleri okunduğu zaman bir araştırma önergesi kadınlara yönelik şiddetle ilgiliydi. Bu önergeyi veren arkadaşımız Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır. Kendisi şiddete maruz kaldı, kemikleri kırıldı, şu an hastanede yatıyor.

Biz 4 Haziran günü Şırnak’ın Silopi ilçesinde “Savaşa geçit vermeyeceğiz” adı altında bir basın açıklaması yapmak üzere parti örgütümüzün düzenlediği bir etkinliğe 3 milletvekili olarak katıldık; ben, Sevahir Bayındır, Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani. Katılmadan önce, uçaktan indik, yolumuzu uzattık, Şırnak Valisini ziyarete gittik, yeni atanmıştı hem hayırlı olsun hem de etkinlikle ilgili olarak herhangi bir sorunun yaşanmaması için özellikle milletvekilleri olarak burada olduğumuzu, böyle bir sorun karşısında mutlaka hiçbir olaya mahal vermeden… Parti binasının çıkışının -Silopi’de tek yol var merkezinden geçen gidişli gelişli- 500 metre ötesinde bir meydanda bir basın açıklaması. Fakat bu basın açıklaması için Valiyle görüşmemize rağmen… Bir saat sonra da Silopi’de indik, doğrudan etkinlik için partiden çıktık ve en önde seçilmişler vardı, 3 milletvekili vardık, hemen arkamızda 12 belediye başkanımız vardı ve otobüs, parti otobüsü, arkada da 10 binin üzerinde bir kitlemiz. Biz orada bir yetkiliyle konuşmak üzere yola çıktığımızda, daha 100 metre gitmeden, yolun gidiş ve gelişinin çevreden de, çevre illerden de getirilen çevik kuvvet, özel tim, panzerler, zırhlı araçlar ve akreplerle yolun iki tarafının da kesilmiş olduğunu gördük ve bu konuda… Üç adım attık ki hiçbir uyarı yapılmadan, hiçbir slogan atılmadan, hiçbir şekilde bir hareketlilik olmadan direkt 3 milletvekilinin üzerine gaz bombaları, gaz fişekleri, tazyikli biberli su, tazyikli su ve 3 milletvekilini direkt hedef alan üç ayrı araçtan saldırıyı güvenlik güçleri gerçekleştirdi.

Biz milletvekiliyiz, Meclisin bir üyesiyiz, Türkiye’nin milletvekiliyiz, Meclisi temsil ediyoruz ve orada seçilmişler, 12 tane belediye başkanı, -Şırnak il dâhil- ilçe belediye başkanları var ama karşımızda bulamadığımız bir muhatap, bir yetkili, güvenlik güçlerine birileri emir veriyor ve direkt milletvekillerine saldırıyor. Şimdi, bu saldırının şu fotoğrafları çok net. Bakın, en önde 3 milletvekiline saldırının fotoğrafıdır bu. Bu, referandum afişidir aynı zamanda, AK PARTİ’nin önüne çıkacak bir afiştir, kendi icraatıdır. Burada milletvekillerine saldırı o kadar sistemli yapılıyor ki ve sadece milletvekillerinin bulunduğu nokta hedef alınıyor. Bu saldırının anında tazyikli suyla Sevahir Bayındır düşüyor, kemikleri kırılıyor. Arkasından saldırı devam ediyor. Yaralı bir şekilde parti otobüsüne geliniyor, parti otobüsüne gaz bombaları atılıyor. Yetmiyor -parti binası içeride, yolun 100 metre ilerisinde- kadınlar sığınmış partiye, parti binasına defalarca gaz bombası atılıyor.

Şimdi, bu saldırının fotoğrafları; Meclisin üyelerinin şerefinin, haysiyetinin, onurunun ne derece ayaklar altında olduğunun göstergesi. Ben bunları Gazze’de çekmedim. Bunlar Filistin’de İsrail saldırısıyla olan bir saldırının sonucu değil. Her gün, her saat, her televizyon konuşuyor, “İsrail’de devlet terörü” diyor. Silopi’dekinin bundan farkı yok arkadaşlar. İster kabul edin ister etmeyin. Eğer bir halkın özgür iradesiyle sandıktan seçilmişlerine saygı duymuyorsa birileri, atanmışlar, tayin edilmişler, namlularını, gaz bombalarını çeviriyorsa, bu halkın seçilmişlere saygı göstermeyenlere saygı göstermeyeceğini birilerinin bilmesi lazım ama ben onun bu noktasında değilim.

Şu saldırı: Zırhlı araçlar, gaz atan araçlar, yandan atan araçlar; hepsinin CD’lerini, çekimlerini ajanslardan aldık. Yarın bir basın toplantısıyla orijinalini vereceğim etkili, yetkili ve tüm ilgili kişilere.

Şimdi, bu saldırıda ne var? İnsanların önünde bir önlük: “Savaşa geçit vermeyeceğiz.” Bir yürüyüş kolu. Buradaki saldırının arkasından 30’u aşkın insan yaralı, milletvekilleri yaralı, hastanede. Ne bir kaymakam ne bir emniyet müdürü ne bir savcı ne bir yetkili ne bir vali, hiç kimse ortada yok. Ayrıca, mahalleler abluka altına alınıyor, yaralıların hastaneye gitmesi engelleniyor. Şimdi, burada insanlık ayaklar altına alınırken, milletvekillerine saldırı olurken, belediye başkanlarına, çocuklara, kadınlara, halka, birileri sağır, birileri görmüyor, birileri duymuyor ama biz, Silopi halkına sağduyu çağrısı yaptık. Tek bir olay yaşanmadı bu arbedeye rağmen, bu yaralamaya rağmen, bu tahrike rağmen, bu provokasyona rağmen, bunu engelledik.

Bekliyorduk ki, bu vahim olay karşısında birileri çıkıp bu manzaraya, bu fotoğraflara bakıp “Ben Meclis Başkanıyım, benim milletvekilim, bu Parlamentonun 3 tane üyesi gaz bombalarıyla saldırıya uğradı, yaralandı ve bununla ilgili bir resmî açıklama yapayım…” Meclis Başkanından bir açıklama yok. Meclis Başkanından bir açıklama yok. Meclis Başkanı, sanki bir başka parlamentonun milletvekilleri yerde sürükleniyor, hastanede tedavi görüyor; görmüyor, duymuyor, sağır. Böyle bir şey demokratik bir ülkede olur mu arkadaşlar?

Arkasından, beklerdim, Meclis İnsan Hakları Komisyonu var, Başkanı, Profesör Üskül, çıkıp bir açıklama yapsın, desin ki: “Barışçıl bir eylemde, silahsız, çatışmasız, arbedesiz yürüyen bir kitlenin önünde milletvekilleri saldırıya uğradı.” Öncelikle, Meclis İnsan Hakları Komisyonunun görevi, insan hakları konusunda buraya bir inceleme heyeti gönderip -her partiden birer kişi- gidip halkı dinlemekti, olayları yerinde görmekti. Tık yok, tık!

İçişleri Bakanından da tık yok! Ondan da tık yok, ses yok!

Kim yaptı bu alçakça saldırıyı, soruyorum şimdi? Sayın bakanlar burada, Hükûmet üyeleri burada, soruyorum: Vali mi yaptı? Emniyet Müdürü mü yaptı? Müsteşar mı emir verdi? Bakan mı emir verdi? Kabine komple birlikte mi karar verdiniz? Merkezî bir karar mı?

Dobra dobra, AK PARTİ Hükûmetinin çıkıp, “Ben bunu, bunun için yaptım.” demesini bekliyorum, bunu istiyorum. Zaten avukatlarımız gereği için müracaatlarını yapacaklar hem cezai hem hukuki hem idari. Ben beklerdim ki İçişleri Bakanı iki müfettiş gönderip orada bir görev ihmali var mı diye araştırsın; yok. Ben beklerdim ki savcılık -kemiği kırılmış bir milletvekili değil bir insan, 30’un üzerinde çocuk, kadın hastanede, yaralı- gidip yerinde olay tespiti yapsın, delilleri toplasın ve orada bir yasa dışılık, bir aşırı güç kullanma, görevi kötüye kullanma var mı soruşturma açsın; o da yok. Adalet Bakanından ses yok, İçişleri Bakanından ses yok ve Başbakandan ses yok. Başbakan tutturmuş, açıyor ağzını, yumuyor gözünü, İsrail’e yönelmiş, ha bire durmadan bağırıyor Başbakan, bağırıyor, başka bir şey yok, bağırıyor, bağırıyor, bağırıyor, tehdit ediyor, bağırıyor, tehdit ediyor. Belki bu Uzay Sözleşmesi’ni imzalarsak uzay gemileri alır Başbakan, Heronları meronları İsrail’den kiralamaz. Bu Uzay Sözleşmesi, uzayda dönen o aletler, teknik edevat, var ya casus uçakları veya F16’ların tahkim edilen aletleri -havada bunlar uçuyor- veya tanklar, bunlar İsrail bütçesine akan paralar. Bu paralar karşısında, bu kadar konuşan bir Başbakan çıkıp… Silopi’nin Gazze’den Ankara’ya çok daha yakın olduğunu, orada yaşayan Kürtlerin de oradaki halkın da oradaki insanların da bu ülkenin birinci sınıf vatandaşı olduğunu, eşit, özgür vatandaşı olduğunu, oradaki bir haksızlığa karşı sesini duymak isterdik, ses yok ama ben tecrübeli bir avukatım, cezacıyım. Bakın, çok tehlikeli bir oyun oynanıyor, buradan uyarıyorum AK PARTİ Hükûmetini. Burada, seçilmişlerimize, milletvekillerine -ve ben dâhil- bize saldırmak isteyenler ne yapmak istiyordu, hangi planın provokasyonunu hayata geçirmek istiyordu, hangi karanlık senaryoyu, tezgâhı devreye koymuştu söyler misiniz? Yoksa olağanüstü hâl mi ilan etmek istiyorsunuz veya savaş hâli veya sıkıyönetim? Zaten, aciz içinde kalındığı zaman, bakıyoruz, F 16, beş altı tane uçak sınır ötesine çıkıyor, uçuş yapıyor, birkaç silah patlıyor sınırda ama otuz senedir bu kardeş kavgasını etkin bir şekilde bitirmenin yöntemi aranmıyor ama biz bunun mücadelesini, hesabını bu alçakça saldırının arkasında kim varsa sahibi ve imzası çıkana kadar… Ben söz verdim Cizre’de mitingde halkıma, bunun peşini bırakmayacağım. Kim ki bu saldırının altında imzası var, dobra dobra çıksın, üstlensin, sorumluluğunu da üstlensin. Çıkamıyorsa alçaktır, çıkamıyorsa… Artık, seviyem, terbiyem müsaade etmiyor. Eğer sizin vicdanınız, eğer sizin insanlığınız yerde sürüklenen milletvekillerine ve kadın milletvekillerine ve çocuklara tahammül ediyorsa ve Meclis olarak susuyorsanız ben ne diyeyim?

Burada arayan arkadaşlarımız oldu, teşekkür ediyorum; hatta, hastaneye ambulans uçakla arkadaşımızı gönderdiğimizde telefon edenler oldu, teşekkür ediyorum ilgilerine, ama Meclis, 1 milletvekili değil, 3 milletvekili saldırıya uğradığında susuyorsa çok vahim bir noktadayız arkadaşlar.

Bu ülkenin geleceği parlak değil, bu ülkenin geleceği karanlık. Bu ülkenin geleceğinde duygular kırılıyor, sevgi kırılıyor, umutlar kırılıyor. Giderek umutsuz olan bir toplumda, ümidin tükendiği bir toplumda şiddet egemen olmaya başlıyor ve sosyal çürümüşlük aldı başını gidiyor. Hırsızlık, fuhuş, işsizlik, yoksulluk, açlık aldı başını gidiyorsa inanın bu ülkede hiç kimse Türk-Kürt savaşını çıkartamayacaktır, buna izin vermeyeceğiz ama korkarım sosyal patlamalar olacaktır, kötü şeyler olacaktır. Bu kafayla, bu yöntemle gidemezsiniz, “Gideriz” diyorsanız; kim ki bize ne kadar saygı gösteriyorsa biz de o kadar saygı gösteririz; kim ki bize ne kadar elini uzatıyorsa biz de o kadar uzatırız; kim ki insan, vatandaş, eşit yurttaş olarak bakıyorsa biz de o kadar bakıyoruz yoksa mücadelenin meşru, hukuki, demokratik parlamenter alandaki her türlü yöntemini -söz veriyorum burada, halkımın karşısında- sonuna kadar kullanacağım ve burada bir söz veriyorum halkıma: Ben, ilk kez Birleşmiş Milletler mekanizmasını harekete geçireceğim bu olayda. Susun bakayım, örtbas edin bakayım, bu saldırganları koruyun bakayım. Eğer bu saldırganları korumaya devam ederseniz, Birleşmiş Milletlerin –çok net- Kadına Karşı Komisyonu, İşkence Komisyonu, Ayrımcılık Komisyonu harekete geçecektir. Ben Strasbourg’dan bahsetmiyorum bu sefer. Ben getireceğim bunu. Ben mağduruyum bu davanın. Ben bunun mağduru olduğum sürece bu Mecliste ve ben bunun hesabını soramadığım zaman bu Mecliste, nasıl onurlu bir milletvekilliği burada sürdürebilirim ve sizler nasıl benim yüzüme bakabilirsiniz, nasıl rahat olabilirsiniz, nasıl rahat uyuyabilirsiniz, bana söyleyebilir misiniz? Çok mu kolay, çok mu rahat, bir ülkede bir şehrin milletvekillerini gaz bombalarıyla, fişekleriyle yerlere sermek ve boyalı biber gazlarını sıkıp rencide etmek, kötülemek, işkence etmek, haysiyetini kırmak? Peki, bu Meclisin görevi ne? Neden korkuyorsunuz düşünce açıklamaktan? Neden partilerin etkinliğinden korkuyorsunuz? Neden gazlı, saldırgan, bombalı güçleri sürüyorsunuz? Neden? Neden? Ve neden?

Şimdi, burada Uzay Anlaşması’nı korumanın, anlatmanın bir gereği yok. “Devlet terörü var.” diyor Başbakan, İsrail’e “Devlet terörü var.” diyor. Gönderilen gemiyi, 9 tane insanımızın hayatını kaybettiği gemide, onları koruyan politikaları geliştiremeyen bir anlayışın hesabını veremezlik içinde bağırıp duruyor. Bağırmakla olmuyor mücadele, dış politika bağırmakla olmuyor. Bakın, devlet terörüyle ilgili, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun deklarasyonu var, diyor ki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kaplan, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bağlıyorum.

Kendi kaderini tayin hakkı: “Eğer, bir ülkenin hükûmeti toplumun tümünü temsil etmiyorsa, ülkenin yönetimi demokratik değilse ve işgalci gibi davranıyorsa halkın kendi kaderini tayin hakkı vardır.” diyor Birleşmiş Milletler 2625 sayılı Deklarasyonu. Bakın, devlet teröründen bahsediyor Birleşmiş Milletler, diyor ki: “Bu devletlerin teröre destek vermesi söz konusu olduğu gibi, bazı muhalif grupların bastırılmasında da antidemokratik yapılı devletlerin yasa dışı şiddete başvurduğu görülmektedir.”

Biz, bugün bu yasa dışı şiddeti yaşıyoruz arkadaşlar ve bir şey daha söyleyeyim, 159 sayılı Karar: “Irkçı, antidemokratik ve totaliter devletlerin hukuka aykırı olarak bulundukları, işgal ettikleri…” Evet, belki İsrail de buna tıpatıp Filistin halkı konusunda giriyor ama unutmayın, Orta Doğu’da İsrail’in Filistin’e saldırısı ile Orta Doğu’da yaşayan Kürtlerin kaderi arasında hiçbir fark yok ve Orta Doğu’da 50 milyonun üstündeki Kürt halkının temsilcilerine bu saldırıları yaparsanız ateşle oynarsınız, ateşle!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Devamla) – Yazık edersiniz kendinize de partinize de ülkenin geleceğine de ve ben şiddetle kınıyorum…

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Devamla) – …ve muhatap istiyorum ve istiyorum ki Hükûmet çıksın, saldırının arkasında kim var, imza sahibi çıksın istiyorum.

Bunun sonunu bırakmayacağım arkadaşlar. Bunun sonunu bırakırsam söz veriyorum siyaseti bırakacağım burada. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’nci maddeyi okutuyorum:

ASYA-PASİFİK UZAY İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ (APSCO) SÖZLEŞMESİNİN

ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti adına 1/6/2006 tarihinde imzalanan “Asya-Pasifik Uzay İşbirliği Örgütü (APSCO) Sözleşmesi”nin onaylanması uygun bulunmuştur.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Konuşma talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım: 1’inci maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Karar yeter sayısı yoktur, birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 20.56

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.06

BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

114 sıra sayılı Tasarı’nın 1’inci maddesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma  rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, öngörülen süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, ad ve soyadını taşıyan imzalı pusulasını, yine, aynı süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmaları gerekmektedir.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Asya-Pasifik Uzay İşbirliği Örgütü Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun oylama sonucunu arz ediyorum:

“Oy Sayısı

: 221

 

Kabul

: 221

 

Ret

: -

 

Çekimser

: -

 

Boş

: -

 

Geçersiz

: -(x)

 

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

Murat Özkan

Fatih Metin

 

Giresun

Bolu”

                                      

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

Hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın milletvekilleri, 5’inci sırada yer alan, İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

6.- İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC) Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/776) (S. Sayısı: 469) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon raporu 469 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde ilk söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’a aittir.

Sayın  Tankut, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 469 sıra sayılı İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlarken geçtiğimiz hafta başta İskenderun olmak üzere hain saldırılar sonucu gencecik yaşlarında hayatını kaybeden, toprağa verdiğimiz bütün şehitlerimizi rahmetle, minnetle anıyor, manevi huzurlarında saygıyla eğiliyorum. Şehitlerimize Cenabı Allah’tan rahmet, ailelerine ve yakınlarına başsağlığı ve sabır, yaralı Mehmetçiklerimize de acil şifalar niyaz ediyorum.

Diğer yandan, Gazze’ye insani yardım için giderken uluslararası sularda olmasına rağmen hak, hukuk, adalet tanımayan İsrail’in alçakça ve korsanvari bir şekilde vahşice saldırıları neticesinde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza da Allah’tan rahmet diliyor, ailelerine ve yakınlarına başsağlığı, yaralı vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum ve artık sözün bittiği yerde olduğumuzu bir kez daha altını çizerek hatırlatıyorum. Şehitlerimizin kanının yerde kalmaması ve milletimizin haysiyetinin kurtarılması için Hükûmetin hamasi konuşma ve gözyaşı edebiyatından vazgeçerek bölücü hainlere ve küstah İsrail’e gereken dersin bir an önce verilmesi hususunda gereken bütün yaptırım ve karşılığın acilen verilmesi gerektiğini buradan bir kez daha ifade ediyorum.

Değerli arkadaşlar, hiç şüphesiz, ülkelerin gelişmesi ve buna bağlı olarak vatandaşlarının refah düzeyinin yükselmesi, ülkeyi yönetenlerin en önemli amaçlarından birisidir. Bugün gelişmiş ve hemen her alanda öne geçmiş ülke ve toplumların en önemli ortak yanları nedir diye baktığımızda, söz konusu toplum ve devletlerin temel insani ve altyapı değerlerinin çok yüksek ölçüde belirli bir standarda ve kaliteye dayandığını görmekteyiz. Bir ülkenin ve toplumun hemen her alanda belirli kalite ve standartlara ulaşabilmesi ise o ülkeyi yönetenlerin bu kavram ve değerlerden taviz vermeden toplumun bütününe yönelik olarak tesis edeceği hak, hukuk, refah, istihdam, güvenlik ve diğer pek çok temel konularda atacağı adımlara bağılıdır. Başka bir ifadeyle, ülkede yürütme gücünü elinde bulunduranlar, her alanda standart ve kaliteli hizmet ve fırsatı toplumun bütün kesimlerine hiçbir ayrım gözetmeden eşit ve adil bir biçimde sağlamak zorundadır. Sadece kendi aile ve yandaşlarına iktidar gücüyle devlet ve ülke nimetlerini paylaştırıp, kanun ve kolluk güçlerini devamlı kendi siyasi yandaşlarının hizmetine sunmaya kalkan bir iktidarın, bu ve benzer uluslararası standardizasyon ve ölçü anlaşmalarını yapmasının esasında pek de bir manası ve önemi olmayacaktır.

                           

(x) 469 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, ülkeler arasındaki standardizasyon, belgelendirme ve diğer farklılıkların ticaretin önündeki dolaylı ve teknik engeller teşkil ettiğini bilmekteyiz. Bu sebeple, bu ve benzer anlaşmalarla ülkeler arasındaki bazı temel ölçü ve standartların bir kurum tarafından kontrol ve koordine edilmesinde de dış ticaretimizin gelişmesi açısından büyük fayda görmekteyiz.

Özellikle de aynı dine mensup olan kardeş ve soydaş ülkelerle kurulması planlanmış olan “İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü” isimli bu kuruluşun dost ve kardeş ülkelerle Türkiye’nin daha etkili ve hacimli ticaret yapabilmesine de önemli katkılar sağlayacağını düşünmekteyiz. Çünkü 1984 yılından itibaren dönemin Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının başkanlığında çalışmalarına başlayan İslam Konferansı Teşkilatı, standartlarla ilgili bu çalışmaları ilk defa yaklaşık yirmi altı yıl önce başlatarak bugünkü noktaya ulaştırmıştır. O yıllarda İslam Konferansı Teşkilatı Ekonomik ve Ticari Daimî Komitesi (İSEDAK) ilk toplantısında, İslam ülkeleri arasında ticaretin geliştirilmesi, ticarette teknik engellerin kaldırılması amacıyla üye ülkeler için standartların düzenlenip geliştirilmesinin önemini vurgulamış ve bu konuda çalışmaların başlatılmasını uygun görmüştür. Nitekim 1985’te Türk Standartları Enstitüsünün sekreteryalığında İslam Ülkeleri Standardizasyon Uzmanlar Grubu ile Koordinasyon Komitesi kurulmuş ve bunların çalışması sonucu “İslam Ülkeleri Arasında Standardizasyonun Önemi” başlıklı bir doküman hazırlanmış ve İSEDAK’ta onaylanmıştır. Bu kapsamda 1985’ten 1997’ye gelinceye kadar Uzmanlar Grubu ile Koordinasyon Komitesi toplam 14 kez toplanmıştır ve bu toplantılar sonucunda İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Teşkilatının kurulması uygun görülmüştür. Ancak 1996’da 12’nci İSEDAK toplantısında kuruluşun adının İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü olarak değiştirilmesi ve üye ülkelerin son kez görüşünün alınması kararlaştırılmıştır.

12’nci İSEDAK toplantısından sonra üye kuruluşlar taslak statü ile ilgili görüşlerini Türk Standartları Enstitüsü ve İslam Konferansı Teşkilatı Genel Sekreterliğine göndermişlerdir. 24-26 Mart 1998’de Ankara’da 8’inci Uzmanlar Grubu toplantısı düzenlenmiştir ve bu toplantıda taslak statü tamamen üye ülkelerin görüşleri ve İslam Konferansı Teşkilatının hukuk kuralları ile Türk Standartları Enstitüsünün uluslararası tecrübeleri çerçevesinde yeniden yazılmış, nihai taslak olarak üye ülkelere sirküle edilmiştir. Taslak statü son olarak 1-4 Kasım 1998 tarihlerinde İstanbul’da yapılan 14’üncü İSEDAK toplantısının gündeminde yer almış ve toplantıda yapılan görüşmelerden sonra onaylanmıştır.

İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsünün statüsü 4-7 Kasım 1999 tarihlerinde İstanbul’da yapılan 15’inci İSEDAK toplantısında ilk defa üye ülkelerin imzasına açılmış ve statüyü ilk imzalayan ülke Türkiye olmuştur. Statüyü Türkiye adına Türk Heyeti Başkanı, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Devlet Bahçeli imzalamıştır. Dolayısıyla, Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’nin 1999 yılında statüsünü Türkiye adına imzaladığı İslam ülkeleri arasında kurulacak olan İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü Tüzüğü’nün onaylanmasıyla ilgili bu kanun tasarısına da doğal olarak elbette Milliyetçi Hareket Partisi olarak olumlu bakmaktayız çünkü İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsünün merkezinin İstanbul’da olması, İslam Konferansı Teşkilatı çapında yürütülecek standardizasyon ve kalite altyapısı çalışmalarının Türkiye tarafından da yönlendirilmesini kolaylaştıracaktır.

Türkiye'nin bu alanlarda bölge ülkelerine ve İslam Konferansı Teşkilatı üyesi ülkelere öncülük etmesinin getireceği avantajlar da düşünüldüğünde Enstitü Tüzüğü’nün Türkiye Cumhuriyeti tarafından onaylanmasının ülkemize önemli faydalar getireceğine biz de inanmaktayız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; netice olarak, İslam ülkeleriyle münasebetimizin her alanda daha da ileri gitmesi, var olan iş birliğinin her zeminde hız kazanması ortak arzumuzdur. Kan bağımız olan, inanç birliği ve gönül birliği içinde olduğumuz ülkelerle bugünkü mevcut münasebetlerin yeterli görülmesi elbette mümkün değildir. Hele hele üç ortak paydaya sahip olduğumuz Türk cumhuriyetleriyle olan ilişkilerimizi kâfi görmek ise asla mümkün değildir.

Bu noktada belirtmek isterim ki Kırımlı aydın Gaspıralı İsmail’in, dünyanın değişik coğrafyalarında bulunan Türk milletinin tek vücut olması özlemiyle veciz sözüyle ifade ettiği “Dilde, fikirde, işte birlik.” bizim en büyük emellerimizden birisidir. Bu manada hem soydaş ülkelerle hem inanç birliği ve gönül birliği içinde olduğumuz ülkelerle dış siyasette, ekonomide, ticarette, teknolojide ve hatta ortak savunmada iş birliği yapılmasını biz de kaçınılmaz olarak görmekteyiz.

İçinde bulunduğumuz süreçte var olan bütün imkânlarını zayıf İslam ülkelerini böl, parçala, yönet üzerine kullanan, masum ve mazlum halklar üzerinde terör estiren, ekonomik olarak sömüren, küresel emperyal güçlere karşı da bu iş birliğinin hayati derecede bir önemi vardır ve bu iş birliği bir mecburiyet olarak bugün önümüzde durmaktadır. Bu bakımdan, İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsünün kuruluşunun ve Tüzüğü’nün onaylanmasının geç de olsa İslam ülkeleri arasında atılmış somut bir adım olduğu kanaatindeyiz ancak bu adımın iki ileri bir geri gitmemesi gerekmektedir çünkü biliyoruz ki büyük umutlarla kurulan İslam Konferansı Teşkilatı kendisinden bekleneni bugün için tam olarak henüz verebilmiş değildir. Hâlâ bu Teşkilatın küresel emperyalist güçlerin etkisinde kaldığı bilinmektedir. Bu Teşkilatın Kıbrıs, Dağlık Karabağ, sözde Ermeni soykırımı ve pek çok konuda olduğu gibi önemli meselelerde Türkiye’yi ve Türk cumhuriyetlerini etkin şekilde desteklemediği veya destekleyemediği bilinmektedir. Keza bu gerçeği bugüne kadar Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni kaç İslam ülkesinin tanıdığı ya da tanımadığında da bulabiliriz yani sözde değil özde bir iş birliğinin tesisi icap etmektedir.

Yeri gelmişken, bu konuda, İslam Konferansı Teşkilatı üyesi ülkelerin arasındaki ikili münasebetlerin derinlik kazanması, sürdürülebilir, kalıcı ve güçlü hâle gelmesi, bunun uluslararası alanda da hayata geçirilmesi için Türkiye ve diğer üye ülkelere tarihî sorumluluklar düşmektedir ki, bunun gereğinin geciktirilmeden de yapılması lazım gelmektedir.

Sayın milletvekilleri, İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsünün işlerlik kazanması için üye ülkelerden onunun bu Tüzüğü onaylaması gerekmektedir. Türkiye, Enstitü Tüzüğü’nü onaylayan 10’uncu ülke olacaktır ki dolayısıyla teorikten fiiliyata adım atılmış olacaktır. Büyük bir ihtimalle yüce Meclis bunu onaylayacaktır ancak bu onaydan önce bazı hususları da tartışmamız gerekmektedir. Tasarıya göre İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsünün ilk üç yıllık masrafları Türk Standartları Enstitüsü tarafından karşılanacaktır. İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü Genel Kurulu aksi yönde bir karar almadıkça merkezi İstanbul’da olacaktır.

Şimdi buradan Sayın Bakana ve yetkililere sormak istiyorum: Bu Enstitünün ilk üç yıllık masrafları neden Türk Standartları Enstitüsü tarafından karşılanacaktır? Bu bir zorunluluk mudur? Buna niçin gerek görülmüştür ve bu masrafları karşılamayla hangi çıkarlarımızın teminat altına alınması sağlanmıştır; bunların, burada, yüce milletimizin huzurunda mutlaka izah edilmesi lazımdır.

Diğer taraftan daha da önemli bir konu ise, bu Enstitünün resmî dilleri Arapça, İngilizce ve Fransızcadır. Tavsiye kararları, standart tasarıları, standartlar, doküman ve yazışmalar vesair uygulamalar Arapça, İngilizce ve Fransızca dillerinde olacaktır.

Şimdi, değerli arkadaşlar, düşünün, Enstitünün kuruluşunda Türkiye elini taşın altına koymaktadır ve düşünün ki bu Enstitünün merkezi İstanbul olacaktır ama ne hikmetse aynı Enstitünün resmî dilinde Türkçe yoktur. Bunun içimize sinmesi, eğer bizim burada bilmediğimiz başka önemli bir husus yoksa mümkün değildir.

Acaba ilk üç yıllık masrafı Türkiye'ye yükleyenler, Türkçeyi neden resmî dillerin dışında tutmuştur? Masrafın Türkiye'ye yüklenmesi bizim kendi isteğimiz veya üye ülkelerin bir talebiyse, Türkçenin dışarıda tutulması da bizim kendi kabulümüz veya bir dayatmanın sonucu mudur? Enstitünün ilk üç yıllık faaliyet masrafının Türkiye'ye yüklenmesi, merkezin İstanbul olarak belirlenmesi şayet bir pazarlık sonucuysa, Türkçenin resmî diller dışında tutulması da mı aynı pazarlığın sonucudur ve bu pazarlık kimler arasında yapılmıştır? Neden sadece bu üç dil resmî dil olarak kabul edilmiştir ve neden Enstitünün resmî dilleri arasında Türkçe yoktur? Üç resmî dil belirlenirken hangi ölçütler esas alınmıştır? Arapçanın olması tamam, Arap ülkelerinin geniş bir coğrafyada olmasından dolayı Arapçanın resmî dil olması lüzumlu ve gerekli görülebilir. İngilizce ve Fransızcanın tercihinde de üye ülkelerinin bazılarının resmî dili olması şeklinde bir mazeret ileri sürülebilir. Yine İngilizcenin yaygın iletişim dili hâline geldiği de geçerli bir mazeret olarak gösterilebilir ama çok daha az yaygın olan Fransızcanın tercihi, üye ülkelerin bazılarının hâlen örtülü Fransız sömürgesi olması, bazılarının eski bir sömürge olmasından mıdır acaba diye sormak gerekiyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; haklı olarak konuşmaktan şeref ve onur duyduğumuz güzel Türkçemizin dünya dili olacağı yönünde süslü beyanat veren, gözyaşı döken sayın Hükûmet üyelerine buradan sesleniyorum: Bu tasarruf, sizin Türkçenin dünya dili olması konusundaki beyanlarınızda esasında samimi olmadığınızın da bir ispatıdır. İçerisinde başta Türkiye ve diğer Türk cumhuriyetlerinin yer aldığı bir kuruluşta resmî dilin sadece Arapça, İngilizce ve Fransızca olarak tespit ve kabul edilmesi, bize göre ülkemiz açısından âdeta bir skandal niteliğindedir. Eğer ülkemizin menfaatini düşünüyorsanız, Türkçenin dünya dili olması konusunda samimiyseniz işte fırsat burada, bu yanlışı düzeltmek sizin ve Hükûmetin elinde. Bu yanlışı düzeltin ve ondan sonra da Meclisin onayına sunun diye teklif etmek istiyoruz. Aksi hâlde, bu tasarruf da Hükûmetinizin kara sayfaları arasında yer alacaktır. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu yanlışın düzeltilmesini, bu garabetten vazgeçilmesini ısrarla talep ediyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konumuz standartlar ve metroloji iken haklı olarak bu konuyla ilgili bazı hususları da yeri gelmişken paylaşmak istiyorum.

Uluslararası ilişkilerde standart arayan bugünkü AKP Hükûmeti acaba Türkiye’de hangi normları, hangi standartları esas almaktadır? Bugün milyonlarca insanımız açlık, yokluk ve yoksullukla mücadelede âdeta ateşten gömlek giymiş vaziyettedir. 2002 yılına kadar devletimizin emekleriyle, milletimizin alın teriyle hayata geçirilmiş yüzlerce tesis, fabrika, banka, sigorta şirketi ve limanlar tek tek satılmış, mevcut işsizlere milyonlarca yeni işsiz eklenmiş ve artık çöplükte karın doyuran vatandaşlarımızın görüntüsü kanıksanır bir hâle gelmiştir. Toplumsal cinnet had safhaya ulaşmış, çocuğunun dershane borcunu ödeyemeyen anne hapse, evladı intihara sürüklenmiş bir Türkiye gerçeğinde, ne yazık ki, yandaş ve yeni zenginler türetilmiştir. Sosyal adalette garip gurebaya başka, kendilerine başka standart getiren AKP Hükûmetinin maalesef diğer alanlarda da farklı farklı standartları mevcuttur. Bu Hükûmetin ne adalette ne ekonomide ne güvenlikte ne demokraside ne de başka alanlarda belirli ve adil bir standardı maalesef bulunmamaktadır. Bu Hükûmet ekonomide halka başka kendilerine başka standartlar uygulamaktadır. “Hepimizin sonunda gideceği yer 2 metrelik mezar değil mi?” diyen Başbakanın geçim standardı, sayın bakanların geçim standardı 1-2 gemicik, 6-7 tane havuzlu villa, sayısız menkul, banka hesabı, altın ve gayrimenkuldür.

Deniz Feneri davası sanıklarını kollayan ama terörle mücadele etmiş silahlı kuvvetlerin şerefli mensuplarına, binlerce gence eğitim hizmeti veren akademisyenlere cezaevini reva gören bu Hükûmetin AKP karşıtlarına başka, yandaşlarına başka başka standartları mevcuttur.

Bu Hükûmetin demokrasi standardı ise yolsuzluk yapmış, görevini kötüye kullanmış ve yargıda ceza almış AKP’li belediye başkanlarını koltukta tutmak ama hakkında soruşturma bile açılamamış Adana gibi kendi partisinden olmayan belediye başkanlarını açığa almak şeklinde olmuştur.

Madenci vatandaşlarımızın ölümünü “Bu işin kaderinde var.” diye geçiştiren bu Hükûmetin başı Türkiye sınırları içinde binlerce güvenlik görevlisiyle, doktoruyla, hemşiresiyle, trilyonluk tam güvenli makam arabaları ve saltanat uçaklarıyla gezerek AKP’ye yakışır bir standardı uygulamaktadır.

Vatanı için toprağa düşmüş yiğitlere “kelle” diyen ama onları katledenlere “sayın” diyen, eşkıyaya engin hoşgörüyü, şehit babasına ve işçilere cop ve buzlu suyu reva gören bu Hükûmetin, şehitlere başka, hak arayan işçilere başka, bölücü hainlere başka başka standartları vardır.

Karanlık ile aydınlık arasındaki farktan daha keskin farklara sahip böyle standartları savunan ve uygulanan bir Hükûmetin Türkiye’nin huzur ve bekasını, toplumsal barışı, onurlu bir dış siyaseti tesis etmesini de elbette ki beklemiyoruz. Ama beklediğimiz bir şey var, o da bir an önce milletin huzuruna çıkılmasıdır ve bilinmelidir ki korkunun ecele faydası yoktur diyor, bu duygu ve düşüncelerle tasarının hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç.

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Tabii ki, Cumhuriyet Halk Partisi adına aldığım bu ilk söz. Elbette ki Cumhuriyet Halk Partisinin bu ülkeye yapacağı hizmetler ve bu memleketin sorunlarına karşı bir çıban olmuş bir siyasi iktidara karşı vereceği mücadele sonunda Cumhuriyet Halk Partisini en kısa zamanda iktidara getireceğini de size müjdelemek istiyorum.

Şimdi, değerli milletvekilleri, Yüce Peygamberimiz İslam dinini kurduktan sonra hac mevsimini neden ilan etmiş, yaratmış? Hacda önemli olan, İslam ülkeleri birbirini tanıyacak, gidecek Mekke’ye, hacda birbirlerini tanıyacak, dolayısıyla İslam ülkeleri arasında ticareti geliştirecek, birbirlerini tanıyacak ve birbirlerine yardımcı olacak. Bu esas, Yüce Peygamberimizin öngördüğü ve gerçekten çok kutsal duygularla ve İslam ülkeleri arasında birliği, bütünlüğü, ahengi sağlamak üzere getirilen bir kuraldır.

Bu kural, tabii, İslam ülkeleri zamanında tarikatlara, cemaatlere, çeşitli şeylere ayrılınca o güzelim prensipler takip edilmemiş. Keşke takip edilseydi İslam ülkeleri bir birlik olsaydı ve İslam ülkeleri, ekonomisiyle, teknolojisiyle ve her yönüyle birbirlerine destek olsaydı, elbette ki aşağı yukarı elli yediye yakın -benim bildiğim kadarıyla- İslam ülkesi dünyada bir güç oluşturacaktı ve bu gücün yarattığı kuvvet ve başarı ile inanıyorum ki İslam ülkeleri de birtakım emperyalist güçlerin uşakları, piyonları olmayacaklardı ve dünyada güçlü bir blok oluşturacaklardı.

Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii, uluslararası anlaşmalar, biliyorsunuz, hukukumuzda çok önemli bir hiyerarşik yapıya sahiptir. Uluslararası anlaşmalar, kurallar hiyerarşisinde Anayasa’dan sonra, kanunlardan önce geliyor. Bir hukuk devleti olarak, bir uluslararası cemaatin bir üyesi olarak, onurlu bir üyesi olarak yaptığımız uluslararası anlaşmaların Türk hukuk sistemine getirdiği bir disiplin var, bir demokrasinin standartları var, demokrasinin seviyesi var. Fakat, ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti devleti bugün, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bir üyesi olması, Birleşmiş Milletler temel hak ve özgürlüklerin bir üyesi olması ve birçok uluslararası özgürlükler bildirisine imza atmasına rağmen, Türkiye’de AKP İktidarıyla beraber, Türkiye’de rejim karanlıklara gitmiş, dikta rejimi gelmiş, temel hak ve özgürlükler rayından saptırılmış, insanlar arasında ayrım yapılmış, kamu hizmetlerine alınmada insanlar âdeta “bendensin”, “sendensin” diye -bir sürü şeyleriyle beraber- Türkiye’de gerçekten çok sıkıntıya uğratılmış, âdeta yargı ve hukuk devleti ortadan kaldırılmış, hak arama özgürlükleri en büyük boyutlarıyla ortadan kaldırılmış. Bir AKP İktidarıyla karşı karşıyayız.

Şimdi, değerli milletvekilleri, biz şimdi bu saatte niye çalışıyoruz burada, niye çalışıyoruz? Şimdi, bakın, sizin liderleriniz, Abdullah Gül, işte, Tayyip Erdoğan, şimdi, saraylarda çok keyif çatıyorlar ve size de diyorlar ki: “Aman ha bu kanunları haziran ayında çıkarın.” Çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışması onlar için çok büyük bir yük. “En kısa zamanda, haziran ayında Meclisi tatil edelim.” Çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisi eğer faaliyette bulunursa Tayyip Bey’le Abdullah Bey çok rahatsız olacaklar. Niye rahatsız olacaklar? E çünkü en azından burada, Meclis çalışırken ülkenin birtakım sorunları dile getirilecek, yapılan yolsuzluklar dile getirilecek, ihalelerde, işte vurgunlar, talanlar dile getirilecek. E şimdi, Meclis tatil olunca ne olacak? Bunlar bir yerde dile getirilmeyecek. Zaten basını ürkütmüş Tayyip Bey. Basında bir tek doğru dürüst haber çıkmıyor. Bir kısım basın mensuplarını ihalelerle susturmuşlar. Birçok televizyon kanallarının sahiplerini biliyoruz, çok yüklü miktarda ihaleler vermişler arkadaşlar. Bir kısmı zaten vergi korkusuyla susturulmaya çalışılıyor. E şimdi, Meclis burada çalışırsa tabii ki muhalefet partileri Türkiye’deki sorunları dile getirecek. E niye dile getirsin canım? İşte 1 Temmuzdan 1 Ekime kadar üç ay, Meclis, en azından bu Hükûmet kendisini şeyden kurtaracak, kamuoyundaki meydana gelen tenkitlerden kurtaracak.

Ayrıca da tabii, Tayyip Bey şimdi bir Anayasa değişikliği yaptı. Kulağımıza çok şeyler geliyor, onları zaman içinde şey edeceğiz. Böyle çok gerçekten nahoş olan sesler geliyor. Bu oylamalarda kimlere neler vadedildiği, İstanbul’da neler, yeşil alanlar, ne gayrimenkuller vadedildiği kulağımıza geliyor. Onları, bir ara, sonra izah ederiz de.

Şimdi, bakın Tayyip Erdoğan’a bir anayasa verelim. Yahu Tayyip Bey, diyor ki: “Ben halka gideceğim. Siz mahkemeye gidiyorsunuz.” Peki, senin o yemin ettiğin Anayasa’da ne diyor? Meclislerde çıkardığın yasalar, evvela, eğer Anayasa’ya, hukuka aykırıysa Anayasa Mahkemesine gidersin. Anayasa Mahkemesi bir hukuk kurumudur. Anayasa Mahkemesi müracaat edilmekten utanç duyulacak bir kurum değil ki. Yani burada gerçekten seviye itibarıyla bu kadar düşük bir söz edilebilir mi? Anayasa Mahkemesi Türk hukuk sisteminin bir parçasıdır ve burada, eğer bir kanun çıkarsa veya Anayasa da olsa orada Anayasa yolu tıkanmamıştır, Anayasa’da değişiklik de olabilir. Dolayısıyla gideceksiniz Anayasa Mahkemesine ve şekil bakımından da 110 milletvekilinin Anayasa Mahkemesine müracaat etme hakkı var, anayasal bir hak. Diyor ki: Ben halka gideceğim. Yahu sen getirdin de halka… Bu memlekette, evvela, hakikaten hukukta yapılan bir garabet, eğer bir hukuksuzluk Anayasa Mahkemesi tarafından düzeltilecekse dur da orada düzelsin, en azından 200 trilyon lira referandum parası gitmesin bu memleketin. Zaten ekonomiyi çökerttiniz, hiç olmazsa orada 200 trilyon liralık da bir masraf gitmesin bu memlekette. Yani bunu niye şey ediyorsunuz?

Şimdi bakın, ben zaman zaman sizin arkadaşlarla konuşuyorum, diyorum ki: Arkadaş, siz otuz tane madde Anayasa değişikliği yaptınız. Bu otuz Anayasa değişikliği maddesinden bir tanesini söyleyin ya, bir tanesini söyleyin de deyin ki: Biz bu Anayasa’nın şu maddesine bilerek oy verdik. Bakın arkadaşlar, inanınız ki çoğunuz bilmiyorsunuz. Neden bilmiyorsunuz? Şimdi, Hâkimler ve Savcılar Kurulunda Yargıtaydan ve Danıştaydan gelen 5 üye var. Şimdi, bu arkadaşların bir kısmı daha iki sene, bir iki tanesi de üç sene hâlâ o görevde görev yapacak. Bakın, açın okuyun, Anayasa’nın, yani sizin getirdiğiniz 19’uncu maddeyi okuyun. Ne diyorsunuz? Efendim, bu Anayasa referandumda kabul edilir edilmez hemen bir ay içinde ve o bir ayın da sonrasında on beş günün içinde, yani bir buçuk ay içinde onların yerine seçim yapacaksınız. Ben Abdullah Gül’e -bakın, 2 defa basın toplantısı yaptım- dedim ki: Yahu hiç olmazsa doğru dürüst bir iş yap kardeşim. Yani sen bir hukuk adamı değilsin de yanındaki o hukukçulara söyle, en azından doğru dürüst bir iş yapın. Yani sayın milletvekilleri, üç sene sonra Yüksek Seçim Kurulunda görevi dolan Danıştay ve Yargıtaydan gelen üyelere siz bugünden nasıl seçim yaparsınız? Yahu böyle bir saçma sapan, mantıksız, akılsız, izansız bir Anayasa değişikliği yapılır mı? Ondan sonra…  E dur, o zaman zaten, eğer o üyenin zamanı, süresi dolduğu zaman orada normal olarak Anayasa hükümleri işleyecek ve onun yerine seçim yapacaksınız. Bunu yapmadı. Ne yaptınız? Getirdiniz üç sene sonra dolan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun Danıştaydan ve Yargıtaydan gelen üyelerinin yerine bugün seçim yapıyorsunuz, yani referandumdan bir buçuk ay sonra seçim yapacaksınız. Ya böyle bir şey olur mu arkadaşlar?! Bunun mantığı, bunun aklı, izanı var mı? Getirdiğiniz Anayasa’nız da yemin ettiğiniz Anayasa. Diyorsunuz ki: “Efendim, bu hâkimlerin aylık ve ödenekleri kanunla belirlenir.” Peki, siz getirmişsiniz, Anayasa’ya koymuşsunuz, efendim Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerine 30 bin yan gösterge koymuşsunuz. Bu ödenek. Şimdi, arkadaşlar, bakın, siz burada istediğiniz zaman bir günde bir kanun maddesini çıkarırsınız, hatta bir günde de değil. Peki, siz Anayasa değişikliğini yaptınız, hemen ertesi gün Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerine 30 bin yan gösterge getirebilirsiniz. Yani, bakın, birileri sizin elinize vermiş, sizin değil, liderlerinizin eline vermiş, o da virgülüne dokundurmuyor. Ya olmaz arkadaş! Bu virgülüne dokunmama… Yani Türkiye’de hukuku yok ediyorsunuz. Olur mu yani! Abdullah Gül, sen Cumhurbaşkanı sıfatıyla Köşk’te bir Anayasa tetkikini yaparken, el merhamet ya, hiç olmazsa bir hamalda olması gereken bir hukuk nosyonuna sahip olan insanları yanına al da doğru dürüst… Bu kadar saçma sapan maddeyi onaylama. Dedim ki, hiç olmazsa Meclise geri gönder de, ya hiç olmazsa bu yüz karası metin Anayasa’dan çıksın.

Değerli milletvekilleri, yani gerçekten yaptığınız hiçbir şeyde doğru dürüst bir uygulama yok, Türkiye Cumhuriyeti devletinin menfaatini koruma yok. Sadece çıkıyorsunuz, kendi kendinize böbürleniyorsunuz. Bağırıyor Tayyip Bey. Bağır bağır bağır… Ya ne bağırıyorsun! Öyle bağırma ya! Kimsenin karşında korktuğu morktuğu yok.

Bakın, İskenderun’da 6 erimiz şehit oldu, 7 erimiz de yaralandı. Şimdi, bir sorumluluk sahibi bir hükûmet ne yapardı? Daha saat aşağı yukarı herhâlde on bir civarlarıydı. Şimdi, o askerlerimiz şehit olduğu zaman, sorumluluk sahibi bir Hükûmet, bu Marmara gemisi ve adamlarına diyebilirdi ki “Ya arkadaş, bu memleketimizde en azından 6 tane aileye ateş düştü, o kadar askerlerimiz de yaralı. Bırakın şimdi bu İsrail’i; nereden çıkardınız? Bunu bir başka zaman getirin.” Yok, kimsenin umurunda değil. Çünkü asker öldü mü onlar için pek öyle değer ifade eden bir şey yok. Ne olacak? Çünkü, bunların hangi düşüncelerle kaynaklandığını da biliyoruz.

Bakın, şimdi İsrail’i biliyoruz. İsrail diyor ki “Ben, arkadaş, terörist devletim ya.” Şimdi, ben, İsrail’in tabii ki o terörist hareketini şiddetle kınıyorum ama arkadaşlar, biz Türkiye Cumhuriyeti devletinin eğer şanına şöhretine uygun bir hükûmetsek, eğer Türkiye Cumhuriyeti devletinin haysiyetini düşünen bir hükûmetsek, “Arkadaş, sen benim 9 tane vatandaşımızı öldürttün, o kadarı da yaralı. Ben de sana bunun hesabını soracağım.” dersin, değil mi? Ne oldu? Ne oldu arkadaş?

Şimdi, arkadaşlar, bakın, ben geçmişte burada bir misal verdim. Getirmişler maymuna bir şeftali vermişler, şeftaliyi önce yutmadan arkasına getirmiş, acaba ben bu şeftalinin çekirdeğini çıkarır mıyım demiş. Tayyip Bey, çekirdeğini çıkaramayacağın şeftaliyi yutma arkadaş, yutma, yutma ya. Bu memleket, bu kadar ucuz kazanılmış bir memleket değil. Bu memleket, İstiklal Savaşı’nı kazanmış millettir. Bu millet, yedi düvele karşı mücadele etmiş bir devlettir. Bu millet, Fransızları, İngilizleri, ondan sonra İtalyanları, Yunanlıları bu memleketten kovmuş bir millettir, çok acil bir milletir. Sen, şimdi, o İstiklal Savaşı’nda kazanılan, o yüce itibarı kazanan bu Türkiye Cumhuriyeti devletini hangi yüzle ve hangi sıfatla bu kadar uluslararası düzeyde düşük gösteriyorsun? Bu kadar utandıracak bir şey yapıyor.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bunları bizim düşünmemiz değil, hepimizin düşünmesi lazım. Bu Türkiye Cumhuriyeti hepimizin devleti. Ben otuz senedir bu salondayım ama bu salon bugüne kadar, millî menfaatler konusunda bu kadar suskun olmamıştı, millî menfaatleri yok eden iktidarlara karşı bu kadar suskun olmamıştı. Size büyü mü yaptılar, ben anlamıyorum. Gerçekten büyü yaptılar ya! Böyle bir şey olur mu arkadaşlar? Ya, bir kişi milletvekilliğine gelebilir, tamam ama o milletvekilliği yeminine uygun hareket etmek, ondan sonra o milletvekili seçildiği milletin haysiyetini ve onurunu korumak, ona paralel hareket etmek ve milleti yüceltmek hepimizin görevi, bir kişinin değil ki herkesin görevi. Şimdi ne olduk sayın milletvekilleri, hani İsrail’i hizaya getirecektik? Şimdi çıkıyor Tayyip Bey, bir gürlüyor, biz de zannediyoruz ki bir şey yapacak. Sonra bir bakıyorsun, yelkenleri düşürmüş. Böyle olmaz arkadaşlar.

Bakın, biz Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak… Bizim şimdi, tamam… Diyor ki Tayyip Bey: “Efendim, Gazze ile İstanbul’un kaderi bir.” Nasıl bir kardeşim ya? Gazze Filistin’in bir kenti, İstanbul Türkiye Cumhuriyeti devletinin kenti. Nasıl bunun kaderi bir olur arkadaşlar, nasıl beraber olur? Yani, biz şimdi… Sen 67’den beri Gazze’de ambargoyu kaldırmamışsın, o insanlar bugüne kadar o işkenceler altında inim inim inlemiş, ondan sonra ses çıkarmamışsın, sekiz yıldır da iktidardasın, sonra da bir Fazilet Partisi… Fazilet değildi, pardon, Kurtulmuş’un partisi… (CHP ve MHP sıralarından “Saadet” sesleri) Neyse, Saadet Partisi. Ondan sonra, bu “one minute”ten önce, arkadaşlar, İstanbul’da bir miting yaptı. Yine bu Gazze olayları vardı orada, İsrail Gazze’yi ezdi ama Tayyip’ten bir şey çıkmadı, Tayyip Erdoğan’dan. Sonra gitti, Saadet Partisi burada bir miting yapınca Tayyip Bey ürktü. Peki, ondan sonra Davos geldi.

Şimdi, değerli milletvekilleri, yani Davos’ta İsrail’le Türkiye arasında bir panel yapılmasını öngören ne vardı? Yani orası bir ekonomik forumdu. O ekonomik forumda, sen gidip de -İsrail ile bizim o zamana kadar çok öyle ekonomik yönlerden karşı görüşlerimiz de yoktu- ondan sonra çıktın orada, sırf Saadet Partisinin İstanbul’da yaptığı o mitingde önceden yaptıkları bir tezgâh nedeniyle, Davos’ta “One minute.” dedin. “One minute” midir, “Un minute” midir? Neyse, Fransızcada da “Un minute”dir.

Şimdi, baktı ki bununla da hâlâ yetinemiyor. Şimdi, Tayyip Erdoğan iktidarı kazanmak için, bırakmamak için gerekirse ayağına da sıkar. Ben korkuyorum, inşallah sıkmaz yani, inşallah sıkmaz.

Şimdi, arkadaşlar, bakın, iktidarlar gelip geçici olur. Şimdiye kadar… Sekiz sene gelmişsin, yeter yahu kardeşim, malını mülkünü edinmişsin, gemilerini almışsın, apartmanlarını almışsın, dünyanın en sayılı zenginlerinden birisisin; bırak, biraz da başkaları bu işe gelsin, yönetsin. Sonra, böyle bir şey olur mu yani? Onun için, gerçekten yani bunları söylerken utanç duyuyorum.

Arkadaşlar, yani bir memleketi bu kadar gerçekten kötü edecek, bu kadar basiretsiz, yönetim şekliyle bu kadar yönetilmez bir duruma getirilmez sayın milletvekilleri. Ben söylüyorum, sizin vicdanınız varsa -vardır ki biliyorum- en azından bunlardan sizin de vicdan azabı çekmeniz lazım.

Peki, biz şimdi İsrail karşısında nasıl bu kadar küçük düşürülebiliriz? Arkadaşlar, hepiniz de yani aklı başında, sorumluluk sahibi insanlarsınız. Peki, o gün yani o Marmara gemisi oraya gönderilmeseydi… O Marmara gemisini kim gönderdi oraya? O yükleri kimler verdi? Onu…

EYÜP FATSA (Ordu) – Biz de sizden şüpheleniyoruz Sayın Genç!

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim? Ben mi gönderdim? Tabii ben gönderdim! Yani Tayyip Erdoğan’ın iktidarını yıkmak için ben gönderdim tabii. Çok sağlıklı bir teşhis koydunuz!

Yani, şimdi, o gemi gitmeseydi, orada Türkiye Cumhuriyeti devleti bu kadar rencide olmasaydı… Yani olmaması lazımdı. Ama ben şahsen partilerin yerinde olsam bu konuda bir gensoru veririm. Tam gensoruluk bir iş. Arkadaş, Türkiye Cumhuriyeti devletinin itibarını sen yok edemezsin.

Şimdi, bir Ahmet Bey var, Ahmet Davutoğlu, ya bir çıkıyor, bir yerlere gidiyor, sanki bir şeyler becermiş, Sırbistan’a gidiyor, on bir sefer Sırbistan’a gidiyor, Bosna-Hersek’le ilişkisini güya düzenleyecek, on birinci defasında Sırbistan getiriyor Ermeni…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) – On birinci defada Sırbistan getiriyor Ermeni soykırım tasarısını meclise veriyor. İşte arkadaşlar. Ya böyle bir şey olur mu? Ya böyle bir şey olur mu arkadaşlar? Yani bu kadar… Çıkmışsınız, efendim “Uluslararası ilişkilerde sıfır problem.” diyorsunuz. Ya bir tane, Allah rızası için deyin ki: “Şunu becerdik.” Bir deyin ki: “Biz bunu becerdik.” Biz de diyelim ki: “Arkadaşlar ya tebrik ederiz sizi, becerdiniz.”

Anayasa’yı yapmadınız, ülkeyi büyük bir strese soktunuz. Aşağı yukarı on altı, on yedi gün veya yirmi gün bu Meclisi strese soktunuz. Bir gün Türkiye’nin ciddi bir meselesi burada dile gelmiyor, bir gün gelmiyor. Ondan sonra, getirdiniz, şimdi de günde 52 maddelik kanun tasarısını görüşüyorsunuz. Değerli milletvekilleri, bu olmaz, bu olmaz ya! Bu, kölelere yaptırılmayacak bir muameledir ya. Köleler bile bu muameleler karşısında isyan eder arkadaşlar. Bu köleliktir ya, bu kölelik ya! Parlamenterlik kölelik değil ki. Onun için, herkesin aklını başına toplaması lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bu saatte niye bunları çalışıyoruz? Hiçbir nedeni de yok.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

İSLAM ÜLKELERİ STANDARDLAR VE METROLOJİ ENSTİTÜSÜ (SMIIC)

TÜZÜĞÜNÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN

TASARISI

MADDE 1- (1) Türkiye Cumhuriyeti adına 7 Kasım 1999 tarihinde imzalanan “İslam Ülkeleri Standardlar ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC) Tüzüğü”nün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; İslam Ülkeleri Standardlar ve Metroloji Enstitüsü Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, ülkemizin başkanlığını yaptığı İslam Konferansı Teşkilatı elli yedi ülkeden oluşmaktadır. Yani Azerbaycan’dan Fildişi’ne kadar elli yedi ülke var. Buradaki amaç, bu elli yedi ülke arasındaki metrolojide uyum sağlayabilmek ve bu uyum sağlayan tüzüğü onaylamaktır. Ortak belgelendirme sistemi oluşturularak İslam ülkeleri standartları ve metroloji enstitüsü kurulması amaçlanmaktadır. Bu da gayet normal veya uygundur.

Biz yıllardır İslam ülkelerinde hep geride kaldık. Aslında bu tüzük Türkiye Cumhuriyeti devleti, hükûmeti tarafından 7 Kasım 1999’da imzalanmış ama diğer elli yedi ülkenin kendi iç durumundaki -tüzüğün onaylanmasından dolayı- süreç bugüne tamamlanmış ve bugün Büyük Millet Meclisinde muhtemelen onaylanacaktır. Ancak İslam ülkeleriyle öteden beri çok yakın olmamıza rağmen, aynı kültürü, aynı dini paylaşmamıza rağmen ne yazık ki İslam ülkeleriyle ticaretimizi iyi bir şekilde geliştiremiyoruz.

Bakın, bugün Hollanda, Konya kadar bir ülkedir. Hollanda, İslam ülkeleri dâhil 53 milyar dolarlık hayvan ürünleri ve tarım ürünleri ihraç ediyor -53 milyar dolar- ve -demin Malatya Milletvekili Mevlüt Kardeşim de söyledi, Yaşar Bey de onayladı- 1990’a kadar Gaziantep’ten İslam ülkelerine özellikle Kurban Bayramı arifesi hayvan ihraç ediyorduk, mal veriyorduk.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – 1 milyar dolar.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – 1 milyar dolar civarında.

Bakın, ben tarihî bir belge söyleyeceğim: Aslında, bugünkü Türkiye'nin konumunda et ithal ediyoruz, niye bu duruma düştük, baktığınız zaman, dünyaya iyi açılamadığımızı, en azından bize çok yakın olan İslam ülkeleriyle iyi diyalogda bulunmadığımızı gösteriyor. Şimdi, İslami kurallara göre Hollanda’da et kesiliyor, İslam ülkelerine satılıyor da İslami kurallara göre Türkiye’de niçin et kesilip İslam ülkelerine satılamıyor?

16 Temmuz 1937’de, Atatürk’ün ve İsmet Paşa’nın imzasıyla, Doğu Anadolu’da, Kars’ta hayvancılıkla ilgili bir borsa kurulması için bir kanun çıkartılıyor. Bu kanunla -o zaman Türkiye'nin nüfusu 16,5 milyon, 1937- Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü kuruluyor, et kombinaları kuruluyor, yem fabrikaları kuruluyor, şeker fabrikaları kuruluyor küspe oluşturması için, süt fabrikaları kuruluyor. Öyle bir gelişiyor ki arkadaşlar, Türkiye'nin nüfusu 16,5 milyon, 5 milyona yakın hayvan var ve biz -benim dedem de, babam da, Esfender Hocam bilir- Rusya’ya ve İran’a hayvan ihraç ediyorduk 1968’e kadar, 1990’a kadar da Gaziantep’ten ihraç ediyorduk. Şimdi ne oldu da İslam ülkeleri bizden et almıyor veya ticaretimiz olmuyor? Et ithal ediyoruz Hristiyan ülkelerinden. Hristiyan ülkelerinden et ithalatına ben karşı değilim, yanlış anlamayın. O hayvanların çoğu domuz artıklarının yemleriyle besleniyor. Bunu biliyor musunuz? Bu, Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya benziyor. Evet, net konuşuyorum, bütün Hristiyan ülkelerinde domuz var. Domuzun kanıyla da, yağıyla da, sakatatıyla da yem yapılıyor. Bu yemleri de bu hayvanlar yiyor. Evet, net konuşuyorum. Bu tespit edilmiştir arkadaşlar. Peki, şimdi 1930’lu yıllardan 90’lı yıllara kadar ihraç eden Türkiye niye muhtaç kaldı dışarıya, et ithal ediyor? Bu, ayıp değil mi, bize yakışıyor mu?

Değerli arkadaşlar, bakın, burada ne oluyor biliyor musunuz? Şimdi, tüketici “yüksek fiyat” dedi, “Bu fiyat çok yüksek, pahalılık var.” tamam, “Aman et ithal edelim.” dediler. İki ihale yapıldı ikisi de iptal edildi, üçüncüde 8 bin ton canlı hayvan geldi, Adapazarı’na bugün geldi.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Geldi mi?

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Evet, geldi, 8 bin ton hayvan geldi, canlı, kesilecek. Bunların da veteriner kontrolünden geçmesi lazım, deli dana var mı, brusella var mı, şap var mı, hastalık nedir? Bunların da yapılması lazım. Bak, buradan, kürsüden açıklıyorum bunları.

Ancak, bakın, bizim köylümüz ne durumda? Köylümüz öyle bir perişan durumda ki. Şimdi, Hükûmet ne yaptı? Besiciye bağırdı ya, geldiler, çağırdılar, bakanla görüştüler, işte basın toplantısı yaptılar, isyan ettiler. Besicilere dediler ki: “Siz bağırmayın, ben size ucuz mal ithal edeceğim.” Ucuz mal, hayvan, besicilere de verecekler. Köylü ne olacak? Asıl üretici köylüdür arkadaşlar. Besici gidiyor, köylüden alıyor. Köydeki Osman, Ali, Hüseyin, Ahmet Amca var ya, Ayşe, Fatma Teyze 4 tane-5 tane dana besliyor, 2 tane-3 tane inek besliyor, 10 tane kuzu besliyor, bunları besiciler gidip alıyor. O besiciler geliyor, ahırda besliyor. Bunu biliyorsunuz yani alıyor, getiriyor, üç ay  besliyor ondan sonra piyasaya sürüyor. Yani üretici, o aradaki besiciler değil, köydeki insanlardır. Bakın, çiftçi kayıtlarına göre 3 milyon 200 bin aile sayısı var. Her aileyi 5’le çarpsanız 15 milyon insan, köylü üretiyor. Köylü üretiyor, köylüden gidip aracı olan besiciler alıyor, getiriyor, tüketiciye fazla fiyatına satıyor.

Şimdi bakın, ben ihaleye gittim, Ramazan Kerim Özkan arkadaşımızla, diğer arkadaşlarımızla beraber, Orhan Diren de vardı.

Şimdi, biz gittik. 13,5 liraya karkas mal oluyor arkadaşlar Türkiye’ye, yani alan adam 13,5 liraya Türkiye’ye mal ediyor. Aynı fiyata, Konya’daki besicilerin başkanı Nazif Karabulut –ismini de söylüyorum- “5 bin tane tosun hazır, Konya’da var, aynı fiyata veriyoruz.” diyor, Et Balık Kurumu bunu almıyor. Kayseri’de Barbaros diye bir arkadaşımız var aynen -isimlerini söylüyorum- “Elimizde 3 bin tosunumuz var.” diyor. Kars, Ardahan, Erzurum bölgesi zaten hayvancılığın potansiyeli, aynı fiyata veriyoruz, Et-Balık Kurumu alımı durdurdu arkadaşlar. Böyle bir zulüm olabilir mi? Ha, niye? Avrupa Birliğine taahhüdümüz var, et ithal edeceğiz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Arjantin’e de mi?

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Evet.

Şimdi bakın…

Zamanım kalmadı Mevlüt’cüğüm.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Şahsın adına da konuşabilirsin.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Şimdi, buradaki olay şu arkadaşlar: Bizim, 15 milyon yani nüfusun üçte 1’ini oluşturan köylümüz üretiyor. Yani bakın, Türkiye'nin her yerinde hayvancılık var, Türkiye'nin her tarafında hayvancılık yapan insanlarımız var. 3 tane, 5 tane inek saklıyor, 4 tane, 5 tane danasını satıyor, oradan aldığı parayla çocuğunu okutuyor veya kış bahara kadar yiyeceğini sağlıyor.

Değerli arkadaşlar, burada köylüyü mahvettik. Şimdi, önümüzdeki hafta -benim duyumumu söylüyorum- 20 bin ton hayvan ithali için aracılara, besicilere izin verilecek diye ben duyum aldım Tarım Bakanlığından. Eğer o verilirse o zaman… Peki tamam, eti ucuza aldı, yedi tüketici, gayet doğal, aracı da ucuz mal aldı sattı, o da para kazandı. Peki, 15 milyon köylü ne olacak? Köylünün sahibi yok mu kardeşim? Sahipsiz mi bu insanlar? Ama bu insanların sahibi olacak, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, bu insanların yüzü gülecek, onu net konuşuyorum. Çünkü köylüyü siz gözden çıkarttınız, köylü sizden hesap soracak. Köylü gidecek, sandıkta hesap soracak. Yani öyle bir duruma düştü ki köylü, arkadaşlar, bugün…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

Sayın Başkanım, beş dakika da şahsım adına konuşabilirsem köylüyü mutlu ederiz.

BAŞKAN – Köylü sizin konuşmanızdan çok mutlu oluyor Ensar Bey.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Veriyor musunuz?

BAŞKAN – Hayır, şimdi, sizin talebiniz yeni geldi yani. Bir sonraki maddede konuşursanız konuşursunuz. Meclis çalışıyor, Meclisin çalışmaları normaldir, çalışırsa, grup adına, grup başkanvekilleri verirse biz dinleriz, bizim için bir mahzuru yok.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Veriyor musunuz?

BAŞKAN – Şu anda veremem.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Peki, bir teşekkür edeyim.

BAŞKAN – E teşekkür edin zaten Genel Kurula.

Buyurun.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – O zaman mikrofonu açın da teşekkür edeyim.

BAŞKAN – Buyurun… Sistem çalışmıyor, bir dakika.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) – Sistem de bozuldu kardeş. Köylü, zavallı…

Değerli arkadaşlar, hakikaten, bakın, bizi seçip gönderdiler. Çiftçilerimiz icra dairelerinde perişan durumda. Bu anlamda Büyük Millet Meclisinin köylüye sahip çıkacağına inanıyorum. Büyük Millet Meclisinde şu parti, bu parti ayrımı yapmadan köylüye sahip çıkalım. Köylü, üreten, alın teriyle kazanan, helal parasıyla kazanan insanlardır.

Hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucunu arz ediyorum:

“Oy Sayısı

: 225

 

Kabul

: 225

 

Ret

: -

 

Çekimser

: -

 

Boş

: -

 

Geçersiz

: -(x)

 

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

Murat Özkan

Fatih Metin

 

Giresun

Bolu”

Tasarının İslam ülkelerine hayırlar getirmesini diliyorum.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, 6’ncı sırada yer alan, Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana Sözleşmesinde Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

7.- Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana Sözleşmesinde Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/786) (S. Sayısı: 460) (xx)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.

Komisyon raporu 460 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mithat Melen.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MİTHAT MELEN  (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana Sözleşmesinde Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, en son küresel krizin 64 milyon daha fazla yoksul yarattığı ve fakir yarattığı Dünya Bankasının bir raporunda var yani her ekonomik meselenin dünyamızda ki 2015 yılında Birleşmiş Milletler bin yılın sorunlarını çözmek için, açlığın ve yoksulluğun ortadan kaldırılması için bir gayret içerisinde ve bir program içerisinde fakat görünüyor ki en son ekonomik krizin, küresel krizin 64 milyon yoksul daha eklediğini dünyamıza gözler önüne seriyor. Mesela, NATO, bu rakamı 84 milyon olarak veriyor ve hatta NATO’nun raporlarına göre, bu yoksulların artması, dünyadaki çekişmelerin, savaşların daha artacağına dair bir işaret. Dolayısıyla gerçekten dünyada yoksulluğun artması ve kalkınma önemli bir mesele.

 

                             

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 460 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

1944 yılında Bretton Woods’ta toplanan dünya ülkeleri, IMF’le, Uluslararası Para Fonu’yla birlikte Dünya Bankasını kuruyorlar. Zaten adı Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankası. İşte ana sözleşme de buradan zaten çıkıyor.

Şimdi, buradaki esas mesele, 1944 yılında İkinci Dünya Harbi’nden sonra, özellikle batan ekonomik sistemi yeni baştan düzenlemekle ilgili ama bunun bir parasal bekçisi olması lazım. O Uluslararası Para Fonu. Bir de bu parasal bekçisinin yanında kalkınmaya yardım eden yeni yapının olması lazım. Aslında, Dünya Bankası, bu kalkınmayı gerçekten altmış altı senedir sürdüren bir kuruluş ve kalkınma için destek sağlamış. Başta yerel hükûmetler olmak üzere tüm hükûmetlere doğrudan, belediye ve kamunun tüm teşkilatlarına ise hazine garantili kredi veriyor. Bunlar ama devamlı olarak belirli periyotlarda ve belirli konularla ilgili. Her on yıl yeni bir konu. Mesela, son on yıl, dünyada sağlık ve eğitimin ön plana çıkarıldığı bir dönemdi.

Şimdi, gerçekten Türkiye de bu fonlardan altmış altı yıldır –ki ilk aldığı kredi 1950 yılındadır- ciddi biçimde faydalanmıştır ve çok değişik konularda burada hâlâ da bu projelerden faydalanmaktadır. Türkiye 1947 yılında üye oluyor Avrupa’dan sonra Dünya Bankasına ve bugüne kadar da iyi üyesidir ve gerçekten biz hem bu fonlardan faydalanmışızdır hem de başta hazine teşkilatı olmak üzere iyi bir iş gücü yetiştirmişizdir ve dünyada da bu iş gücümüz hizmet eder. Onun için biz önemli kullanıcılarından bir tanesiyiz ve hâlâ da o kullanma periyodu devam ediyor, orada belirli tartışmalar olmasına rağmen. O tartışmalara da değinmeye çalışacağım. Niye? Çünkü bu son kriz, özellikle 2008 yılından itibaren bu kriz bir başka sorunu da beraberinde getirdi. Yani acaba Bretton Woods kurumları dediğimiz, Bretton Woods kuruluşları dediğimiz kuruluşların dünya ekonomisinin sorunlarını çözebilecek kapasitelerinin olup olmadığı tartışma konusu. Geçen altmış yıl belki iyi hizmet etmiş olabilirler ama gelecek on yıl, değil altmış yıl, gelecek on yıl acaba aynı hizmeti görebilecekler mi? Gerçek neden o, niye? Dünyada hem sistemler değişiyor hem de yapı çok değişiyor. Mesela bizim ısrarla üzerinde durduğumuz fiyat istikrarı konusu.

BAŞKAN – Sayın Melen, Hocam, birkaç saniyenizi rica edeyim.

Arkadaşlar, Genel Kurulda bir uğultu var… Hatibimizin birikimlerini bir dinleyelim lütfen.

Buyurun Hocam.

MİTHAT MELEN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Esas mesele, zaten dünyadaki bu kalkınmayı yönlendirebilmekle ilgili mesele ve bu kalkınmanın değişen dünya şartlarında nasıl etkilendiği de küresel krizde çok açık belli. Yani küresel kriz öyle bir hâle getiriyor ki bütün bu kurumlar tartıştığı gibi, ekonomik modellerin de tartışıldığı bir yere getirdi dünyayı. Yani, acaba, şu Bretton Woods kuruluşları hâlâ ayakta kalmalarına rağmen dünyanın sorunlarına çözüm bulabiliyor mu? Bulamıyor, gördük onları da ve kendi aralarında onlar da bu konuda çok ciddi tartışma içindeler.

Hatta ben buna daha bir eklenti yapmak istiyorum: Avrupa Birliği mesela. Geçmiş elli yılı, gelecek bir elli yılı Avrupa Birliği sürdüremez mevcut durumda ve mevcut yapı içerisinde, onun da değişmeye ihtiyacı var ve bu değişimi nasıl yapacağız? Çünkü dünyadaki teoriler de ekonomik teoriler ve kalkınma teorileri de çok farklı biçimde artık yorumlanmaya başladı.

Yani biraz önce söylediğim, işte fiyat istikrarı meselesi. Fiyat istikrarını Merkez Bankası korumakla görevli, merkez bankalarının –bizim de öyle- birinci maddesi fiyat istikrarıdır. Fakat dünyada gerçekten fiyat istikrarını koruyarak ekonomik, hatta siyasi, hatta finansal istikrarı koruyabilmiş miyiz? Son iki sene içerisinde koruyamadığımız çok net ve açık. Dolayısıyla, bütün bu kurumlar gibi dünyada ekonomik alt yapıda da çok önemli bir değişiklik olması söz konusu ve ona doğru gidiyoruz.

Şimdi, bu değişiklik özellikle IMF’yle, Uluslararası Para Fonu’yla başlayan ve Dünya Bankasına sirayet eden bu değişiklik aslında dünyadaki ekonomik yapının ciddi biçimde değiştiği ve mevcut ekonomik teorilerin dünyanın sorunlarına, ekonomik sorunlarına fazla çare bulamadığını gösteriyor. Yani niye? Belki eskiden yapı statikti, sonra dinamik oldu, İkinci Dünya Harbi’nden sonra ama şimdi ekonomik yapı dünyada kaotik, yani gerçek bir kaos var. Son kriz bunu gösterdi, çok net ve açık biçimde hep birlikte krizde belki biraz hovardaca yaşamanın, dünya ekonomilerinde hovardaca hareket etmenin neticelerini gördük. Ama, ne yazık ki, yani ne Türkiye’de, özellikle Türkiye’de, hiç ekonomik meseleleri gündeme getirip konuşmuyoruz ve böyle geleceğe dönük meseleleri Türkiye Büyük Millet Meclisinde de konuşmuyoruz çünkü dünyanın yapısı değişiyor. Dünyanın yapısı değişirse Türkiye bunun dışında kalamaz.

Bugün işte en son Yunanistan’da kriz oldu, geçen gün Macaristan patladı. Zannetmeyin ki biz bunların dışında kalabileceğiz çünkü ekonomik sistem buna yetmiyor. Bunun için de düşünmemiz gerekiyor, niye? Dünyadaki kurumların elindeki araçlar da artık yeterli değil. Mesela burada bunları çok net söylüyor, işte 2008 yılında Dünya Bankasının gördüğü temsil ve katılımla ilgili bir sorun olarak ortaya konulmuş. Gerçekten dünyada ekonomi de el değiştirmeye başladı, o gelişmekte olan ülkelerle gelişmiş ülkeler arasındaki ekonomik fark belki azaldı gibi görünüyor ama bir yerde paralar, fonlar bir başka eksene doğru kaymaya başladı. İşte “briquet” denilen -“briquet” Fransızca “çakmak” demek aslında- hakikaten yeniden patlayan Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin var. Türkiye pekâlâ onların arasında olabilirdi ama o patlamayı biz yapamadık ama o patlayan ülkelerin de dünya ekonomisi içindeki katkıları artmasına rağmen, uluslararası kuruluşlar içindeki katkıları bir türlü artmadı, yani etkinlikleri artmadı. Mesela bir Lüksemburg’u düşünün, bir Lüksemburg’un neredeyse 500 bin nüfusu var, bizim bir ilimizden daha ufak, hele benim seçim bölgem olan İstanbul’un yarısı bile değil alan olarak da ama dünya ekonomisi içerisinde parasal büyüklük olarak o kadar büyük bir katkıya sahip ki fakat Lüksemburg hiçbir şey üretmiyor, sadece alıp satıyor, eskiden ürettiği demir çelik hariç.

Şimdi, ekonomide bu kadar etkinlik el değiştirirken Lüksemburg’un hem Dünya Bankasında hem IMF içerisinde payının çok fazla olması, yönetimsel sıkıntıları beraberinde getiriyor. Yani, bugün, Türkiye gerçi görünürde çok önemli bir değişiklik olmasa bile, bu kararla birlikte dünya ekonomisi içinde artık eskisinden daha önemli bir aktör. Türkiye'nin o aktörlüğünü iyi kullanması lazım. Geçen yıl İstanbul kongresinde bu aktörlüğü kullanamadık, dünyanın ekonomik yönetiminde ciddi pay alamadık, bu da bizim eksikliğimiz ama bunu bundan sonra da düşünmemiz lazım. Yani her şey bitmiş değil ama bu anlaşma bence ve bu özellikle tasarı, dünyadaki bir değişimin, özellikle bizim tarafımızdan değil, Dünya Bankası, ve işte IMF tarafından bizim adımıza yapılmış bir değişiklik olarak ortaya çıkması bakımından bence çok çarpıcı. Yani biz kendi haklarımızı korumazken onlar bizim haklarımızı ve kredi içerisindeki paylarımızı ve hatta katılım paylarımızı artırmaya çalıştılar çünkü bizim 250 temel oyumuz var. Her ülkenin 250 temel oyu var. O 250 temel oy, 500 temel oya çıkarılıyor ve toplam içinde 2,86 -yüzdeden bahsediyorum- sermaye içindeki toplam pay yüzde 5,55’e çıkarılıyor ama Türkiye'nin genel toplam içerisindeki payı -yani bu da aşağı yukarı Dünya Bankasında ona tekabül eder- yüzde 0,53’tür. Bu da dünya ekonomisi içindeki ağırlığımızı gösteren bir pay.

Şimdi, bunu hep tartışıyoruz: Acaba gerçek meselenin aslı dünya ekonomisinden yüzde yarım pay alırken eğer gerçekten kalkınıyorsak, gerçekten dünyada aktörlüğe soyunuyorsak -ekonomik aktörlüğe- yüzde 1’e çıkarmak değil mi? Niye? Çünkü Türkiye, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 1’i kadar. Dünya nüfusunun yüzde 1’i kadar olan bir ülkenin dünya ekonomisinden de yüzde 1 pay alması gerekiyor. Tabii, biz kendi kendimize bazı böyle şeylerle, gayrisafi millî hasılamızın arttığını iddia ediyoruz. “Artmamış” demiyorum ama yeterli değil yani dünyanın içerisindeki nüfus ağırlığımız kadar payımız yok. Onun için Türkiye’deki yoksulluğu bir türlü önleyemiyoruz “açlık” demiyorum, açlık sınırında değiliz ama yoksulluğu önleyemiyoruz.

Şimdi, bu gelişmeyle yani 250 oydan 500’e çıkan temel oy bunlar sermaye içindeki, on altı gelişmekte olan ülke de bundan yararlanamıyor çünkü payları onların düşüyor, mesela Brezilya içlerinden bir tanesi. Şimdi, onlar için de bir formül geliştiriyor Dünya Bankası, onlara da ayrı bir pay vermeye çalışıyor ama bu birinci aşama. Bundan sonra daha değişik aşamalar var yani 2008 yılında alınan kararlarla artık hem IMF’in hem Dünya Bankasının dünya ekonomisini yönetirken, yönlendirirken yeni bir yapı içerisinde yönlendirmesi anlayışı dünyada gelişti yani bizim de içinde olduğumuz grubun -işte bu G-20’lerle kendini belli ediyor, G-8’lerle kendini belli ediyor- dünya içerisinde daha fazla pay almasına, dünya ekonomisi içerisinde daha çok söz almasına, daha çok söz söylemesine neden olan bir yapı.

Şimdi, bu gelişme nasıl etkileyebilir? Bakın, Dünya Bankasının verdiği önemli krediler arasında petrol arama var, belediyelere verilen paralar var, enerji var, deprem için var -çok önemli- orman, sağlık, sulama, içme suları için var fakat daha önemli bir yapı var. Şimdi, kalkınma eşittir belki bir yerde ekonomik büyüme, ama insanın kalkınmasını buranın neresine koymamız lazım? Esas mesele insanla ilgili kalkınma. İşte, kişi başına düşen okuma yılı, kişi başına düşen hastane sayısı, hastane yatak adedi, doktor adedi, bütün bunlar daha önemli göstergeler. Yani artık insani kalkınmadan bahsetmek çok daha önemli. Şimdi, kalkınma projelerinin yeni yapısında insani kalkınma daha ön plana çıkan bir unsur, ama her kriz -biraz önce arz etmeye çalıştığım- o insani kalkınmadaki sıkıntıları beraberinde getiriyor.

Şimdi, dünyanın önündeki en önemli sıkıntıların başında bu ekonomik meseleleri çözmek var. Mesela fosil atıkların temizlenmesi için gerekli yatırım 7 trilyon dolar. Yani ısınmak için sadece Çin’de 5-6 trilyon dolar paraya ihtiyaç var, çünkü başka bir şeyle ısınmaları mümkün değil. O zaman enerjiden tutun, efendim, her türlü şeye kadar, insani yardıma kadar ihtiyaç var. Ormanlar azalıyor, sular eksiliyor. Su çok önemli bir şey maddesi hâlinde. Sadece sulamadan bahsetmiyorum, içme suyu, içme suyunun getirmediği evler var dünyada. Yani kalkınma endeksleri artık daha çok kişi başına düşen gayrisafi hasıladan çok insani endekslerle ilgili. Şimdi, insani endeksleri nasıl çözeceğiz?

Tabii, Türkiye bütün bunların farkında olan bir ülke ve bütün bunlarda epeyce aşama almış, bir yere gelmiş, ama yeterli değil, yani Türkiye'nin bulunduğu yer, olması gereken yer değil. Esas mesele onunla uğraşmamız gerekiyor.

Burada bir tek noktanın altını vurgulamakta yarar var. Yani Türkiye, geçen yıl İstanbul Kongresi’nde, hem Dünya Bankası hem IMF’te -buna basın da dâhil, medya da dâhil- böyle ciddi işlerin farkında değildi. Hele biz hiç değildik. Yani bizim artık dünyada bu kuruluşlar içerisinde yer almamız, başkanlığına soyunmamız, başkan üretmemiz, önemli mevkilere birilerini getirmemiz… Hele Türkiye Büyük Millet Meclisi … Ben bile tesadüfen gittim oraya. Dışişleri Komisyonunda diye kimse gitmemiş de ben gittim Dünya Bankası toplantısına, ne kadar ilginç.

Biz Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, hakikaten, gerçekten nerede olduğumuzu, ne yapmak istediğimizi, neyi planladığımızı hiçbir türlü düşünemiyoruz. Hep bunu üzülerek söylüyorum. Gelecek on beş yıl için, gelecek yirmi beş yıl için bizim nerede olmamız gerektiğini hiç konuşmuyoruz. Burada her konuşulan mevzu, maalesef ve maalesef, saatlerle ilgili, sabaha kadar çalışmakla ilgili. Tabii onların da çok insani olduğunu söylemiyorum ama. Ama her şeye rağmen, bizim gelecekle ilgili, dünyanın geleceğiyle ilgili ve özellikle Türkiye'nin bu dünya geleceği içerisindeki konumuyla ilgili yerimizi çok net belli etmemiz lazım. Bu da sadece Hükûmetin işi değil, zaten bu yasayı da çıkaran Hükûmet değil; bu, Dünya Bankasının kendi yaptığı, bize de bir pay verdiği, bize de “Çıkar.” dediği bir iş. Yani bizim adımıza onlar karar verdiler. Çünkü, Dünya Bankası da kendi kendini tartışmaya başladı. Yani yarın, gelecek yirmi sene içerisinde, on beş sene içerisinde belki Dünya Bankası yok, başka kuruluşlar var, yeni dünya merkez bankaları var. Çünkü finansal krizleri önlemeye kimsenin gücü yetmedi.

Öyle enteresan ki bugün dünyada serbest piyasa ekonomisinden bahseden başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere… Ki biz hep söylüyoruz, gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde kaçının ekonomiye ayrıldığı ve devlet tarafından üretildiği meselesini, biz hep “Türkiye’de yüzde 50’lere vardık.” diyorduk, ki bu Devlet Planlama Teşkilatının bir rakamıdır, bugün Avrupa Birliği yüzde 50’de, hele bu küresel krizden sonra Amerika Birleşik Devletleri de yüzde 50’ye çıktı. Peki, ne olacak? O zaman, serbest piyasa ekonomisinin de tartışıldığı yeni bir dünyaya giriyoruz.

Burada hamasi nutuklar çekiliyor, her şey çok iyi gidiyor. Tabii iyi gidiyor, tabii iyi gidecek. Türkiye koskocaman bir ülke, çok büyük bir ülke, 73 milyon nüfusuyla öyle çabuk çabuk… Eskidendi o batma fikirleri. Tabii batmayacak, hiçbirimiz batmayacağız. Ama bakın, geleceğe dönük projeksiyonla uğraşmamız lazım hep birlikte ekonomimiz için, siyasetimiz için hatta Anayasa’mız için, her şeyimiz için. Aksi hâlde hep dünyanın bize dikte ettiği yasaları bile çıkarmak zorunda kalırız. Onun için bizim oturup başka bir stratejik araştırma yapısı içerisinde çalışmaya başlamamız lazım. Yani bu Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir kere stratejik araştırmayla ilgili çok ciddi meselesi var. Bu konuyu ihmal ediyoruz. Aslında burada 75 tane bilim adamı var ben biliyorum. Bunlara bile ders verdirebiliriz. Kendi yapımızı yeni baştan kurabiliriz. Hatta bütün bu toplantıların içerisinde olabiliriz. Burada birçok genç insan var pırıl pırıl. Bunlar bu toplantıların hiçbirine katılmadılar maalesef. Ee, böyle bir Hükûmet politikası da olmaz. Çünkü yarını onlara teslim edeceğiz, bu genç milletvekilleri yarın Türkiye’ye gelecek, bunlarla uğraşacak, dünyayla karşı karşıya gelecek. Hiç bunları düşünmedik biz. Hep başka şeyler konuştuk ve birbirimizi suçladık. Bakın, vakit geçiyor. Bundan sonra diyorum Dünya Bankası bile belki yok, belki yeni bir yapı var, yeni bir ekonomik yapı var dünyada. Yeni sistemler gelecek, yeni sistemler gelişecek. Biz onlara kendimizi adapte etmek zorundayız. Çünkü niye? Sorumlu olduğumuz 73 milyon insan var Türkiye’de. Dünyada da 6,5 milyar insan var. Yani hakikaten insanlarımızı düşünüyorsak, biz de gerçekten yeniden yapılanmak zorundayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MİTHAT MELEN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu duygu ve düşüncelerle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Melen.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü.

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana Sözleşmesinde Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının amacı nedir? Görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının amacı aslında Türkiye'nin en önemli sorunuyla ilgilidir. Türkiye'nin bir numaralı sorunu nedir Sayın Başkan, değerli milletvekilleri? Türkiye'nin bir numaralı sorunu işsizlik ve yoksulluktur. Hani AKP “3Y”den bahsetmişti ya seçim beyannamesinde; “yoksulluk” işte o “3Y”nin birincisiyle ilgilidir ve ne yazık ki tüm iddialara rağmen AKP, tüm çabalarına rağmen Türkiye'de işsizlik ve yoksullukla mücadelede son derece başarısız olmuştur ve şu anda Türkiye'nin bir numaralı sorunu işsizlik ve yoksulluk sorunudur.

İşte, Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankasının temel amacı yoksulluğu azaltmaktır. Yoksulluğu nasıl azaltacak? Yoksulluğu azaltmak için ne öngörülmekte Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası ilkeleri ve amacı çerçevesinde? Sürdürülebilir bir kalkınma sağlanacak. Sürdürülebilir bir kalkınma sağlanması yoluyla yoksullukla mücadele; amaç bu.

Şimdi böylesine önemli, böylesine stratejik önemde bir yasa tasarısını burada görüşüyoruz. Bizim Türkiye devleti olarak Bankaya toplam sermaye katkımız 1 milyar dolar civarında. Sermayemizin, 1974 yılı kuruyla 59 milyon 815 bin doları ödenmiş, diğeri ise çağrılabilir sermaye tutarında ve bunun için bugüne kadar herhangi bir ödeme yapmış değiliz.

Şimdi, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasa tasarısıyla Dünya Bankası Ana Sözleşmesi’nde önerilen bir değişiklik var. Her ülke için 250 olan temel oy sayısı 500’e çıkacak ve temel oyların toplam oylar içindeki payı yüzde 5,55 olacak.

Burada, yasanın amacıyla ilgili teknik bazı değerlendirmelere girişerek sizi yormak istemiyorum. Konunun Türkiye açısından yaşamsal önemini bu vesileyle dikkatlerinize sunmayı kaçınılmaz bir sorumluluk olarak görmekteyim. Bakınız, şu anda, işsizlik oranında Türkiye, gerçek işsizlik itibarıyla dünya şampiyonudur. Resmî işsizlik itibarıyla işsizlik oranı yüzde 15,5 ancak umudu kırılmış işsizlerle birlikte yani iş bulduğu anda çalışma konumunda, arzu ve isteğinde olan kişilerin de ilavesiyle ve ayrıca mevsimlik işsizlerin de ilavesiyle gerçek işsizlik yüzde 20’lerin üzerine çıkmaktadır. 6 milyon 334 bin kişi şu anda Türkiye’de işsizdir. Peki, AKP işbaşına geldiği zaman yani 2002 için söylemiyorum, son 2007 seçimlerinde “3Y” sloganıyla yani “Yolsuzluğu, yasakları ve yoksulluğu ortadan kaldıracağız.” iddiasıyla yola çıktığı zaman Türkiye’deki işsizlik oranı neydi? Yüzde 10 civarında. Şimdi, TÜİK’in resmî rakamı yüzde 15,5 ve gerçek oran yüzde 20’lerin üzerinde. Anlamak ve kabul etmek mümkün değil. Ne yaptınız siz AKP olarak yani işsizlik ve yoksullukla mücadeleyi neden böyle geri planda tuttunuz? Ve hâlâ “Ekonomik açıdan şunu yaptık, bunu yaptık.” diye mangalda kül bırakmama çabası ve uğraşı içindesiniz.

AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Gerçekleri söylemiyorsunuz!

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Gerçekleri söylüyorum -ben eski bir planlamacıyım- hiçbir zaman gerçek dışı bir konuşma yapmış değilim.

Evet, bakınız, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine TÜİK’in 4 kişilik bir aile için -devletin resmî rakamlarıyla konuşuyoruz. Bunlar gerçek değil ise, TÜİK’in rakamları gerçek değil ise biz ne konuşacağız? Hayret bir şey- 2009 yılında tespit ettiği yoksulluk sınırı 820 liradır. Peki, bu resmî rakam. Yoksulluk sınırı, açlık sınırıyla karıştırılmasın lütfen, yoksulluk sınırı. Ne anlama geliyor bu yoksulluk sınırı? Ana-baba ve 2 de çocuk 4 kişilik bir aile günde 2 bin kalorilik bir gıda ile beslenecek ve gıda dışında asgari ölçüde, kira başta olmak üzere asgari ölçüde… Yoksulluk sınırı değil dikkatinizi çekiyorum, açlık sınırında sadece gıda vardır, mutfak masrafları vardır. Yoksulluk sınırı gıda ve gıda dışı masraflar. 820 lira minimum. Peki, Hükûmet 4 kişilik bir ailede çalışanın asgari ücretini ne kadar tespit etti? 610 lira. Şimdi bakınız, Hükûmetin resmî rakamlarından konuşuyorum. Diyor ki Hükûmet: Yoksulluk sınırı 820 lira, asgari ücret 610 lira. Bu ne anlama geliyor? Demek ki AKP İktidarı asgari ücretle çalışan tüm insanlarımızı yoksulluk sınırı altında yaşamaya mahkûm etmiştir. Öyle değil mi?

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Asgari ücretin alım gücü artmıştır.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Öyle değil mi? Asgari ücret 610 lira, 610 lira asgari ücret, evet bu, Hükûmetin tespiti; yoksulluk sınırı 820 lira, e bu da Hükûmetin tespiti. Ne anlama geliyor bu? Anlamak mümkün değil.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Ama alım gücü artmıştır ya.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Alım gücünden bahsetseniz biraz.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Evet, işte şunu söylüyorum …

ORHAN KARASAYAR (Hatay) – İhracattaki artıştan bahsedin, üretimdeki artıştan bahsedin.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Lütfen arkadaşlar…

ORHAN KARASAYAR (Hatay) - Onlardan niye bahsetmiyorsunuz?

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - … AKP asgari ücreti 610 lira belirlerken yoksulluk sınırını 820 lira belirliyor ve yineliyorum, herhâlde anlaşılmadı, yineliyorum; zımnen şunu kabul ediyorsunuz: Asgari ücretle çalışanlar yoksulluk sınırının altında yaşam mücadelesi yapmak mecburiyetindedirler.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Alım gücünden bahsedin biraz, alım gücünden…

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Bunun başka bir izahı var mı?

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Alım gücünden bahsedin.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Bunun başka bir izahı var mı?

BAŞKAN – Arkadaşlar karşılıklı birbirimize cevap yetiştirmeyelim lütfen.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Hükûmetin rakamlarıyla, Hükûmetin resmî rakamlarıyla konuşurken burada niye huzursuz oluyorsunuz?

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Eksik konuşuyorsunuz da tamamlamaya çalışıyoruz.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Eksik konuşuyorsam gelirsiniz burada yine Hükûmetin resmî rakamlarıyla eksiklerimi tamamlarsınız.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Hatırlatma yapıyoruz.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Niye heyecanlanıyorsunuz? Daha bitmedi.

ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Siz nasıl artıracaksınız?

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Biraz sonra söyleyeceğim.

Yine memura 2010 yılı için ne verdiniz? Yüzde 2,5 artı yüzde 2,5. Birinci altı ay yüzde 2,5, ikinci altı ay yüzde 2,5; ortalama yüzde 3,78 zam yaptınız memura. Peki enflasyon ilk dört ayda ne oldu? Yüzde 4 oldu. Yani, ocak, şubat, mart, nisan, bir yıl için yapmış olduğunuz memur zammı ilk dört ayda gitti, fazlasıyla gitti, sekiz ay eksi. Öte yandan emekliye ne verdiniz? Yüzde 1,83 artı yüzde 1,83. Yani, bu gerçekler niye sizi huzursuz ediyor? Ya da bu gerçekleri neden anlamakta güçlük çekiyorsunuz? Anlamakta güçlük çekiyorsunuz. Eğer anlamakta güçlük çekmiyorsanız anlamak istemiyorsunuz. Neden?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Anlayış kabiliyetleri eksikse ne yapacaksın kardeşim?

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakınız, memur zamları böyle ama şu anda emeklilerin maaşlarının, daha doğrusu emeklilerin yüzde 75’inin maaşları ne yazık ki Türk-İş’in belirlediği açlık sınırlarının altındadır. Yüzde 75’i açlık sınırlarının altında emekli maaşı. Az önce yoksulluk sınırından söz ettim, 820 lira. TÜİK’in rakamı olduğu için söz ettim ama Türk-İş’in açlık sınırı 827 lira. Eğer Türk-İş’in rakamlarından gider isek demek ki asgari ücretle çalışan ne kadar insan var ise hepsi açlık sınırlarının altında yaşam mücadelesi vermek durumunda.

Şimdi, bunları, bu acı gerçekleri neden anlatıyorum? Bu yasa tasarısıyla ilgili olan Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankasının amacı yoksulluğu azaltmak.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “Ne yapacaksınız” diyorsunuz. Bakınız, bir kere, AKP olarak aklınızı başınıza devşireceksiniz. AKP olarak aklınızı başınıza devşireceksiniz ve işsizlik ve yoksulluğun kader olmadığına inanacaksınız. İşsizlik ve yoksulluğun ana nedeninin, yıllardan bu yana uygulamış olduğunuz, bilinçsizce uygulamış olduğunuz neoliberal anlayışa dayanan yanlış ekonomik ve sosyal politikalar olduğu gerçeğini bileceksiniz. Eğer bu gerçeğin, bu acı gerçeğin farkına varamaz iseniz, az gidersiniz, uz gidersiniz, dere tepe düz gidersiniz masallardaki gibi, bir bakmışsınız bir arpa boyu bile yol gitmemişsiniz. Nerede? İşsizlik ve yoksullukla mücadelede. Bu gerçeğin farkına varacaksınız.

Bakınız, işsizlik ve yoksullukla çok acil bir mücadeleye girişmek zorundasınız. Bunun için iki farklı sektörde derhâl seferberlik başlatmalısınız. Birinci kulvar, üretim, istihdam ve ihracat seferberliğidir. Reçeteleri söylüyorum. İkinci kulvar ise sosyal politikalar seferberliğidir.

MÜJDAT KUŞKU (Çanakkale) – Sayın Bakan dinliyor zaten, not alıyor.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Üretim, istihdam ve ihracat seferberliğinde bir hedef koymak mecburiyetindesiniz, gözü kapalı olmaz. Türkiye ortalama yüzde 7’lik bir sürdürülebilir kalkınmayı hedefine mutlaka ve mutlaka koymalı ve tüm çabasıyla bu hedefi yakalama uğraşına girmelidir.

ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Yedi yıldır bunu yapıyoruz.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Burada zaten “sürdürülebilir kalkınma amacıyla” diyor.

“Yedi yıldan beri onu yapıyoruz.” diyor Beyefendi, Milletvekili. Ay sevsinler seni, sevsinler! Yapıyorsun, yapıyorsun, sevsinler seni!

ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Seni sevsinler!

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen… Lütfen… Sayın Tütüncü, lütfen efendim…

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Değerli AKP Milletvekili, yedi yıldan beri bunu yapıyorsan, yüzde 10’du geldiğinizde işsizlik, şimdi neden yüzde 15’in üzerine çıktı?

BAŞKAN – Sayın Karasayar, Sayın Tütüncü; karşılıklı konuşmayalım efendim, hitaplarımıza da dikkat edelim.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Sizler, üretim yaratmayan, istihdam yaratmayan, aksine, işsizlik üreten, yoksulluk üreten ekonomik politikalar uyguladınız. Sevsinler!

ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Sen kendin inanıyor musun?

BAŞKAN – Orhan Bey, lütfen, istirham ediyorum! Arkadaşlar, lütfen, yapmayın!

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – İşte, size burada devletin resmî rakamlarıyla konuşuyorum. Yedi yıldan bu yana demek ki yüzde 7 ha! Boş kalkınma, sanal kalkınmaydı o, sanal! Ağzımızda tüy bitti size bu acı gerçekleri söylemek için. Hâlâ hayal âleminde uyuyorsunuz. Bakın, dinleyin, biraz öğrenin.

ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Sen hayal âleminde uyuyorsun.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Şimdi dinleyin, biraz öğrenin. Sayın Bakan bunları çok iyi bilir ama Sayın Bakan, bilmeyenlere lütfen siz anlatın.

DEVLET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Onlar da iyi biliyorlar.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Şimdi, üretim, istihdam ve ihracat seferberliği, birinci kulvar. Şimdi bir hedef alacaksınız. Hedef şu olmalıdır: Öncelikle, her yoksul aileden en az 1 kişiye iş bulma amacında olacaksınız ve ortalama yüzde 7’lik bir ekonomik büyümeyle yılda en az 1 milyon kişiye istihdam yaratma hedefini benimsemelisiniz ve bunu da yaparken Türkiye’yi dünya ticaretinde kazanan ülkeler safına geçirecek bir sanayileşme stratejisini, yeni bir sanayi yol haritasını hazırlamak mecburiyetindesiniz.

Bakınız, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu hedefe ulaşmak amacıyla beş sektör için yol haritası hazırladık. Birinci yol haritası sanayi yol haritası, ikinci yol haritası tarım ve hayvancılık yol haritası, üçüncü yol haritası esnaf ve KOBİ yol haritası, dördüncü yol haritası enerji yol haritası ve beşincisi hizmetler yol haritası yani bankacılık, finans, turizm ve diğer hizmetler. Şimdi…

AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – İçlerinde ne var?

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – “İçlerinde ne var?” diyor. Hemen söyleyeyim, sanayi yol haritasının ana hatlarını size sunayım. Vakit olsa da içlerini, burada hepsini zabıtlara geçirecek şekilde anlatabilmiş olsam.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakınız, mevcut koşullarda devletin özel sektörle daha fazla diyalog ve iş birliğine girmesi kaçınılmaz… Bu küreselleşme sürecinin dünyayı nereye getirdiğini görüyoruz. “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler”i bırakalım artık, devletin daha fazla yol gösterici ve daha fazla istihdam ve üretimi teşvik edici bir anlayışa gelmesi lazım. Bu bağlamda…

AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Hepsini söyle…

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Söylüyorum… Dünya ölçeğinde yükselen yani talebi artan ileri teknolojili ve yüksek katma değerli üretim dalları olarak biz şunları belirledik, dinleyin: Biyoteknolojiye dayalı tarımsal faaliyetler, balıkçılık hariç su ürünleri üretimi, çevrenin iyileştirilmesi -bunlar yükselen sanayiler- hidrolik ve güneşe dayalı elektrik tüketimi, kişiye özgü modacılık, plastik, seramik, kitlesel, kentsel ulaşım, havaalanı yapımı ve uçak üretimi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Onların hepsini yaptık, bitti.

BAŞKAN – Lütfen konuşmanızı tamamlayın Sayın Tütüncü.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Tamamlıyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Sayın Başkan, burada, yükselen sanayilerde Türkiye için belirlediklerimizi anlatıyorum ve bu üretim dallarında Türkiye’nin bir an önce ekonomisini atağa kaldırması gerekiyor.

Ayrıca, Türkiye’nin mevcut üretim yapısını yükselen sanayiler gerçeği açısından da değerlendirdiğimizde, örneğin, otomotiv, makine, beyaz eşya, elektronik, metal eşya, plastik, kuyumculuk, bilgi teknolojileri gibi birtakım sektörlerde Türkiye’nin gerçekten birer ihracat üssü hâline gelebileceğini de tespit ettik.

Türkiye’nin yeni bir teşvik politikasına ihtiyacı var. İktidarda biz olmuş olsak şu anda, sektörel teşvik anlayışına geçerdik. Bir an önce, her şeyi teşvik eden bu yanlış teşvik politikasını bırakınız, sektörel teşvik anlayışına geçiniz ve yeni teşvik paketinde de etkin teşvik paketini uygulayınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tütüncü.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Sayın Başkan, bundan sonraki maddelerde de söz alacağım ve az önce söylemiş olduğum bu haritaların içinin nasıl dolu olduğunu burada arkadaşlara anlatmaya çalışacağım.

Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, AK PARTİ Grubu adına söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce konuşma yapan Sayın Tütüncü, ekonomik rakamlarla ilgili, 2002 yılından 2008 yılına kadar geçen süreçle ilgili “AK PARTİ İktidarının yaptığı faaliyetler Türkiye ekonomisini o kadar olumsuz yöne götürdü ki maalesef bunu hiç kimse anlamadı.” diye ifade etti.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – İşsizlik ve yoksullukla ilgili.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Diğerlerinin de doğru olduğunu söylüyorsunuz.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – İşsizlik ve yoksullukla ilgili konuştum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – İşsizlik ve yoksullukla ilgili Türkiye ekonomisini sıkıntıya soktu, ama AK PARTİ…

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – İşsizlik ve yoksullukla ilgili, o kadar; çünkü bu yasanın amacı yoksullukla mücadele.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Sayın Tütüncü, şu anlam çıkıyor: Ama AK PARTİ İktidarının Türkiye ekonomisini 2002 yılı 3 Kasımından bu tarafa gelinen süreç içerisinde iyi bir şekilde idare ettiğini; Türkiye’yi, 26 büyük ekonomi içerisinde, dünya ekonomileri içerisinde 26’ncı sıradan 17’nci sıraya getirdiğini, Avrupa Birliği ekonomisi içerisinde de 6’ncı büyük ekonomi hâline getirdiğini teyit ediyor fakat itiraz ettiği nokta şu: İşsizlik ve yoksulluk konusunda Türkiye ekonomisinin 2010 yılındaki gelen süreçte başarısız olduğunu söylüyor.

Bakınız, değerli arkadaşlar, AK PARTİ iktidara geldiği dönemde işsizlik oranları 10,3 ve Yedinci ve Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı içerisinde baktığımızda, 2005 yılı içerisindeki perspektifte işsizlik oranlarının da 10,3’te sabit tutulmasıyla ilgili öngörü vardı, bunu eski bir uzman, Devlet Planlama Teşkilatı uzmanı ve eski bir Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olan Sayın Tütüncü’nün de çok iyi bildiğine inanıyorum ama AK PARTİ İktidarı döneminde, 2007 yılı sonunda, işsizlik oranları, Türkiye ekonomisindeki gelişmeye, gayrisafi millî hasıladaki büyümeye ve kişi başına da gelir seviyesindeki artışa paralel olarak 9,1 seviyelerine gelmiştir fakat uluslararası mali piyasalarda ortaya çıkan, Amerika Birleşik Devletleri gibi dünyanın en büyük ekonomisinde ortaya çıkan krizin dalga dalga ülkelere yayılmasıyla birlikte Türkiye ekonomisinde de ortaya çıkan sıkıntıları belirli bir şekilde hep beraber hissettik ve bunun da ilk etapta ortaya çıkan konusu işsizlik oldu. 2009 yılının Şubat, Mart ayı sonu itibarıyla, Türkiye’deki işsizlik oranı, küresel krizin bütün ülkeleri, önce Avrupa Birliği ülkelerini, arkasından bizim gibi ülkeleri vurmasıyla birlikte 16,9’a çıktı. O dönem içerisinde diğer ülkelerle kıyasladığımız takdirde, 2008 yılı sonu itibarıyla işsizlik oranının yüzde 11 olduğu, 2009 yılının Mart ayı itibarıyla işsizlik oranının yüzde 17’ye çıktığı dönemde, yaklaşık yüzde 55 civarında Türkiye ekonomisinde işsizlik artışı hasıl oldu ama benzer ülkelerle, gelişmiş ülkelerle bunu kıyasladığımız takdirde, işsizlik oranının Türkiye ekonomisindeki olanlardan daha yüksek, Amerika Birleşik Devletleri’nde yüzde 100, Yunanistan’da daha farklı, İspanya’da daha farklı ve yüksek oranlarda, her ne kadar oranlar 4,5’tan 9’a çıktı gibi gözükse de işsizlik oranında 2 misline yakın artışın hasıl olduğunu görüyoruz.

Bakınız değerli arkadaşlar, bugüne kadar hep örnek gösterilen komşumuz Yunanistan’daki kişi başına gelir 30 bin dolarlara çıkmış, İzlanda’da gelir bu, İspanya’da gelir bu, İtalya’da bu, Portekiz’de bu diye söylenen ve örnek gösterilen ülkelerde… Daha bundan bir ay önce, Yunanistan ekonomisinin Avrupa Birliğinden ve IMF’den, Dünya Bankasından kredi talep edebilmek için ne türlü şartları, ne türlü imkânları zorladığını hep beraber görüyoruz. Ondan önce, küresel krizin başladığı dönemde, İzlanda ekonomisinin iflas bayrağını çektiğini, İspanya’nın sıkıntıya girdiğini, Portekiz’in yine aynı sıkıntılar içerisinde olduğunu, Fransa’nın ve diğer ülkelerin, Avrupa Birliği ülkelerinin de bu konuda nasıl sıkıntı içerisinde olduğunu hep beraber görüyoruz ama şu anda Türkiye ekonomisindeki rakamları incelediğimiz takdirde, büyümenin 2010 yılı sonu itibarıyla yüzde 6’lara doğru gittiğini ve işsizlik oranlarında da iyileşmenin olduğunu, ihracat rakamlarının da yine aylık 10 milyar doların üzerinde bir seviyeye doğru geldiğini hep beraber müşahede ediyoruz. Yeterli mi? Değil. Muhakkak ki bunu bizim daha üst seviyelere, daha iyi noktalara getirmemiz, hep beraber, birlikte hareket ederek yapmamız gereken en önemli görevlerden birisidir.

Şimdi, bakın, size bazı rakamları vermek istiyorum, yoksullukla ilgili kısım. Siz devletin rakamlarını söylediniz, ben de size devletin rakamlarını söylüyorum: 2002 yılı sonu itibarıyla, Türkiye’de yoksul oranı, yoksul miktarı 17 milyon iken, 17 milyon vatandaşımız yoksulluk sınırının altında iken, 2009 yılında 13 milyon vatandaşımız yoksulluk sınırının altında kalmış. Yani 2002 yılında 17 milyon kişi yoksulluk sınırının altında, AK PARTİ 17 milyonu 17 milyon 1 yapmamış, 17 milyonu 13 milyona düşürerek 4 milyon insanımızın gelirdeki paylaşımdan aldıkları imkânı daha da artırmış. Yine, gelir dağılımındaki eşitsizlikle ilgili 2000 yılı itibarıyla yapılan ölçümler çerçevesinde, gelirin yüzde 20’lik kısmını, en düşük gelir seviyesinde olan insanların, gelirin -“Gini katsayısı” diye ifade ettiğimizde- 52 iken Gini katsayısı, 2008 yılı rakamları itibarıyla 46’ya düşmüş. Yani bu rakamlar küçük gibi gözükmesine rağmen, içinde kendi yüzdelerine vurduğunuz takdirde önemli gelişmelerin var olduğunu görürsünüz.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – İkisi arasında kaç lira var Sayın Elitaş?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Türkiye ekonomisinde daha önce nüfusun yüzde 20’lik kısmı gelirden yüzde 5’lik pay alırken, 2008 yılı itibarıyla baktığımızda nüfusun yüzde 20’lik en düşük gelir grubunda olan kısmı gelirin yüzde 6’lık kısmını almış. Yani yedi senelik, altı senelik süre içerisinde dar gelirli yüzde 20’lik kesimin, düşük gelirli yüzde 20’lik kesimin gelirlerinde -kişi sayısında- yüzde 20’lik bir artış ortaya çıkmış. Yüzde 1 belki küçük bir rakam gibi değerlendirilebilir ama bunun kendi içerisindeki etkilerinin yansımalarına baktığımızda Türkiye ekonomisinde önemli gelişmelerin olduğunu görürüz.

Değerli arkadaşlar, sizlerle 2002 ile 2009 arasında bazı rakamları paylaşmak istiyorum, vermek istiyorum, kamuoyu da bunu bilsin istiyorum çünkü buraya çıkan konuşmacılar bugünün şartlarına göre, bugünün değerlerine göre, Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu dünya ekonomisiyle kıyaslama yapmadan sadece Türkiye ekonomisinin kendi başına yaptığı bir problemmiş gibi, Türkiye ekonomisini idare edenlerin idare etme vasıflarının noksan olduğundan dolayı ortaya çıkan bir sıkıntıymış gibi ifade etmeleri, açıkçası yedi yıllık iktidarın getirdiği imkânlara, kazanımlara haksızlık yapmaktır. Bakınız, 2002 yılında gayrisafi yurt içi hasıla 230 milyar dolar, 2009 sonu 750 milyar dolar; 3 mislinden fazla bir artış var. Kişi başına gelir 3.530 dolar, 2009 sonu itibarıyla 8.500 dolar.

MİTHAT MELEN (İstanbul) – Borç ne kadar Sayın Elitaş?

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Kime gitti, kime gitti?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Hocam, sen tarihçisin, iktisatçı arkadaşlar var, onlara sor, kişi başına gelirin ne anlama geldiğini. Herkesin gelirlerinin cebine girdiği olmaz. İktisatçı arkadaşlarına sor, onlar onu bilirler.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Ben iyi bilirim.

AHMET ORHAN (Manisa) – Senin kadar iyi bilir.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Enflasyon: Enflasyon, bizden önceki dönemde ortalama yüzde 70 iken AK PARTİ İktidarı döneminde yüzde 5,3. Enflasyon, dar gelirli, sabit gelirli vatandaşın cebindeki bir canavardır. İktisat kitaplarında bunu anlatırlar. Devletin gelirini toplayabilmesi için en güzel unsur, enflasyon canavarını hortlatıp dar gelirli, sabit gelirli vatandaşın cebine akrep gibi sokmaktır diye, bizde, aynı okullarda Değerli Hocamla…

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Siz de dolaylı vergilerle götürüyorsunuz vatandaşın cebinden.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - …Sayın Tütüncü’yle okuduk; bunu bu şekilde ifade ederler.

Bakınız, dış ticaret hacmi: 2002 yılında 88 milyar dolar, 2009 yılında 334 milyar dolar.

İhracat: 36 milyar dolar, 102 milyar dolar.

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Peki, ithalatı söyle, ithalat nasıl?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bir de memur maaşlarıyla ilgili bir kıyaslama, memur maaşlarının alım gücüyle ilgili bir kıyaslama yapmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, asgari ücret: 2002 yılında 184 lira, 2009 yılında 577 lira. Asgari ücretli bir vatandaşımız, 2002 yılında ne kadar pirinç alıyormuş? 85 kilo pirinç alırken 2009 yılında 120 kilo pirinç almış. Yaklaşık 35 kilo net, pirinç alımında fazlalık ortaya çıkmış. Makarna, 180 kilo alırken 298 kilo almaya başlamış. Dana eti, 21 kilo alırken 28 kilo almaya başlamış. Süt, 143’ten 193 litreye çıkmış. Yumurta, 1.370 adetten 2.314 adede. Ayçiçeği yağı, 64 litre, 130 litre. Şeker, 111 kilogramdan 223 kilograma.

ŞENOL BAL (İzmir) – La Fontaine’den masallar!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Arkadaşlar, niye rahatsız ediyor bu rakamlar? Bu rakamları, Devlet Planlama Teşkilatının sitesinden bulabilirsiniz. Yani, bu rakamları duymak sizi niye rahatsız ediyor? 2002 diye söylediğim mi rahatsız ediyor? Ben, bizim dönemimizle ilgili bir fotoğrafı çekmek istiyorum.

ŞENOL BAL (İzmir) – Yanlış çekiyorsunuz, fotoğraf makinesinin markasını değiştirin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Siz de kalkarsınız, o fotoğrafı, kendi döneminizde, 1999 yılının haziran ayında mı, mayıs ayında mı iktidara geldiniz, 3 Kasım 2002 tarihine kadarki fotoğrafı koyarsınız, dersiniz ki “Biz bunu yaptık.” Ama biz 2002 3 Kasımından bu tarafa çektiğimiz fotoğrafı size gösteriyoruz, bunun da sizi rahatsız etmemesi lazım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – O zaman bir çocuk 3 bin dolar borçla doğuyordu, bugün 7 bin dolar borçla doğuyor.

ŞENOL BAL (İzmir) – 9 bin dolar.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Sizin söyleyeceğiniz şu olabilmeli, diyeceksiniz ki siz: “AK PARTİ İktidarı değil de Milliyetçi Hareket Partisi, o koalisyon iktidarı devam etseydi, iktidarı bırakıp gitmeseydik biz, 85 kilo yerine 120 kilo değil, 220 kilo pirinç aldırabilirdik.” deseydiniz, ama geçmişteki örnekler maalesef sizin bu yaptığınız işin doğrulanamayacağı yönünde önemli bir göstergedir.

ŞENOL BAL (İzmir) – Vatandaş sizi dinliyor, vatandaşlar dinliyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakınız…

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Dış ticaret hacmi kaçtı? Yanlış söyledin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Dış ticaret hacmi…

OSMAN ÇAKIR (Samsun) – Çiftçiye sor Sayın Elitaş, çiftçiye. Çiftçiye sor, ne çektiğini anlatsın sana.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …88 milyar dolardan 334 milyar dolara çıkmış.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – 2009’da mı?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – 2009 yılı sonu itibarıyla, evet.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Yanlış.

DEVLET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Toplam 242.

OSMAN ÇAKIR (Samsun) – Sayın Elitaş, çiftçiye soruyor musun? Ne çektiğini bir anlatsın sana.

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri… Arkadaşlar, lütfen karşılıklı konuşmayalım.

DEVLET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Elitaş, o 2008 rakamı, 2008’de 334, doğru.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Evet, Sayın Bakan düzeltti, 242 milyar.

VAHAP SEÇER (Mersin) – Kopya vermeyin Sayın Bakan, kopya vermeyin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Elitaş, 334 mü, 242 mi?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Sayın Bakan doğruladı, bendeki rakamlar… Evet, yanlış sütunu okumuşum değerli arkadaşlar.

OSMAN ÇAKIR (Samsun) – Zaten öbürleri de yanlış.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Şimdi, bakınız, en düşük köylü emekli…

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Hepsini yanlış okudun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – 2008 yılı, Sayın Bakan benim söylediğim rakamı doğruladı, 2008 yılı. 2009 yılı…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Biri 2008, biri 2009 Sayın Elitaş. Aradan bir sene geçmiş.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Yanlış söyledi Sayın Bakan.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, 2009 yılında dünya ekonomisinde ortaya çıkan ticaret hacminin daralmasıyla birlikte Türkiye ekonomisinde de daralmanın olduğu aşikâr. 2008 yılında 136 milyar dolarlık ihracat, 2009 yılı sonu itibarıyla 102 milyar dolara düşmüş. Arada 34 milyar dolarlık ihracat azalması var. Aynı şekilde ithalatta da belli bir azalmanın var olduğunu görüyoruz.

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Enflasyonu yanlış söyledin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Onun için, bizim verdiğimiz rakamlarla…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Yani azalmış.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …2008 yılıyla 2009 yılı arasındaki rakam farkı, sadece yıl farkıyla olan kısmı, yani “Çok önemli bir şey yakaladık.” diye ortaya çıkmanın bir manası yok. Rakamlar yalan söylemez.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Elitaş, azalmış mı, azalmamış mı?

VAHAP SEÇER (Mersin) – İyi olunca sizin, kötü olunca dünya ekonomik krizde!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Rakamlarla ilgili belki tarihlerde yanılma olabilir ama bu yanılmanın, benim yanılma olarak söylediğim şeyin rakamları değiştirmesi mümkün değil.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Azalmış, değil mi?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Yani yapabilecek başka bir şeyiniz olmadığından dolayı benim hatamdan zevklenerek farklı bir noktaya doğru geliyorsunuz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – “Azalmış.” diyorum, sen de “Azalmış.” demiyor musun?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Şimdi, değerli milletvekilleri, açık ve net, AK PARTİ İktidarı döneminde, Türkiye ekonomisi, bugüne kadar Türkiye’yi idare edenlerin yaptıkları bütün hatalara rağmen, aldığımız farklı bir konuma rağmen, Türkiye ekonomisindeki bütün kaynakları, milletimizin alın teriyle biriktirdikleri değerleri ülke ekonomisine katkı sağlayıp, en verimli dönemini geçirmiştir. Şunu iddia ediyorum: AK PARTİ İktidarı, yedi buçuk yıllık dönem içerisinde, yatırım bütçesine ayrılan paralarla, bizden önceki yedi yıllık iktidar döneminde, hangi iktidar varsa… 2002’den önceki yedi yıla gidin, yatırım bütçelerini kontrol edin, iki yatırım bütçesi de reel para cinsinden eşittir ama değerli milletime buradan şunu ifade etmek istiyorum: Bizim zamanımızda yapılan yatırımlar ile ondan önceki dönemde yapılan yatırımların millete faydasını, refah olarak geri dönüşünü değerlendirsinler.

OSMAN ÇAKIR (Samsun) – Yatırım mı var?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Aynı para varken…

OSMAN ÇAKIR (Samsun) – Yatırım mı var?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Aynı para varken, bakınız, yine bu memlekette yollar vardı.

ŞENOL BAL (İzmir) – Millet yere yattı, doğru.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Aynı parayla Karayollarına ödenekler ayrıldı, aynı parayla Köy Hizmetlerine ödenekler ayrıldı ama 2004 yılında Türkiye’de susuz ve yolsuz köy ganiydi.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Kayseri’de mi?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Kayseri’de de vardı.

OSMAN ÇAKIR (Samsun) – Benim köyümde su yok.

ŞENOL BAL (İzmir) – İçme suyu kesiliyor vatandaşın.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Kayseri’de de vardı, Türkiye'nin her tarafında, içme suyu olmayan, mahalle çeşmesinden suyunu idare eden bu milletin insanları vardı ancak sadece bu şekilde, bu insanlara köy çeşmesini götürerek onlara mutluluk ve refah getirdiklerini iddia eden siyasetçiler ve siyaset kurumu vardı fakat bugün Türkiye’de ne yolsuz köy kaldı ne susuz köy kaldı.

OSMAN ÇAKIR (Samsun) – Sen Bakırköy’den bahsediyorsun Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Artık öyle bir noktaya geldi ki köylerin meydanları da kilit parkeyle döşenmeye, bu KÖYDES ve BELDES’le birlikte insanlarımızın refah…

OSMAN ÇAKIR (Samsun) – Bakırköy’den bahsediyorsun Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Türkiye'nin önemli yerleri Bakırköy gibi oldu Hocam, siz farkında değilsiniz. Gezip görmediğiniz için bilmiyorsunuz.

OSMAN ÇAKIR (Samsun) – Benim köyümde su yok, su, su akmıyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Gidin, köyleri görün, Samsun’un köylerini görün. Samsun’un köyleri, eskiden Bakırköy’ün olduğu gibiydi.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Gidemediğiniz köylere gelin birlikte gidelim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Samsun’un köylerini gezerseniz, o köylerdeki insanların artık modern şehirlerde yaşadığını idrak etmiş olursunuz ama maalesef, görmeme gibi bir moddasınız.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Gidemediğiniz köylere beraber gidelim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – İyilikleri görün. İyiliklerle ilgili, iktidarın yaptığı meseleleri takdir etmek hem size prim yaptırır hem bizlere prim yaptırır.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Elitaş, giremediğiniz köylere beraber gidelim, biz koruruz sizi.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi sırasından arkadaşlarım, ne zaman biz 2002’yle ilgili bir değerlendirme yapmaya kalksak, rahatsız oluyorlar.

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Yanlış yapıyorsunuz değerlendirmeleri.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Rahatsızlıklarının sebebi şu olabilir: 1999-2002 yılında biz o kadar bu ülkeyi kötü yönetmişiz ki AK PARTİ İktidarının yaptığı sürece gelemediğimizden dolayı içimizde bir hoşnutsuzluk var.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Doğru, sizin kadar yolsuzluk yapılmadı!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Biz Türkiye'nin 1999-2002 yılının, üç buçuk yıllık sürecinin kaybolmuş yıllar olduğunu ifade ediyoruz ve bundan dolayı da büyük bir üzüntü duyuyoruz diye bunu beyan ediyorsunuz. Onun için bundan rahatsız olmanın bir manası yok. İçinizde muhasebeci arkadaşlar var, mali müşavirler var.

OSMAN ÇAKIR (Samsun) – Sayın Elitaş, bakın, köyümün suyu için Safiye Hanım’dan ricada bulundum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bir dönem içerisindeki yapılan işlerin fotoğrafı çekilir. 2002 3 Kasımın bilançosu belli, fotoğrafı belli, 2010 yılının Türkiye’sinin bilançosu belli.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Göreceğiz, düştüğünüzde göreceğiz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Onun için, değerli milletvekilleri, buraya çıkan, kürsüye çıkan sayın milletvekili arkadaşlarımızın en önemli görevlerinden birisi, siyasetçilerin ve siyaset kurumunun en önemli görevlerinden birisi milletle doğruyu paylaşmaktır. Buradan, milletin kürsüsünden millete yanıltıcı bilgiler vererek farklı farklı rakamlarla konuşup milletin zihnini bulandırmaya gücünüz yetmez.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Türkiye gibi bir tarım ülkesinde et ithal etmek zorunda bıraktınız.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Çünkü siz, 2002 yılında, 2004 yılında, 2007 yılında ve 2009 yılında bütün olumsuz şartlara rağmen 2009 yılında da AK PARTİ’nin yüzde 39’a yakın milletten ibra edilmesini açıkça algılayabilmiş değilsiniz ama bunu Türk milleti çok iyi algılıyor.

ŞENOL BAL (İzmir) – Sanal… Sanal…

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – 2011 yılı 17 Temmuzunda da, yine siz hayal âleminde dolaşırken, yüzde 40’lar, yüzde 41’ler, yüzde 42’ler gibi hayal âleminde dolaşırken…

OSMAN ÇAKIR (Samsun) – 47’den 39’a niye indiniz?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …2011 yılı 17 Temmuz tarihinde sandıktan çıkan sonuç karşısında hayal kırıklığına uğrayacağınızı ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Yolsuzlukların hesabını verirken göreceksiniz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 23.12

 

 

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 23.24

BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

460 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Tümü üzerinde söz sırası şahsı adına Yalova Milletvekili Sayın Muharrem İnce’de.

Sayın İnce, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Elitaş az önce “Rakamlar yalan söylemez.” dedi. Doğru söyledi, rakamlar yalan söylemez ama rakamlara yalan söyletilebilir. Şimdi, bir de ekonomiyi sadece ekonomistler konuşacak diye bir şey yok. Ekonomi, sadece ekonomistlere bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir. Herkes bundan etkileniyor. Ekonominin içinde siyaset var, insaniyet var, psikoloji var, her şeyden önemlisi ekonominin içinde tercihler var. Siz kimden yana, tercihinizi kimden yana kullanacaksınız? Çiftçiden yana mı kullanacaksınız, Cargill’den yana mı kullanacaksınız? KOBİ’lerden yana mı kullanacaksınız, lobilerden yana mı kullanacaksınız?

İşte size bir örnek: 18/4/2006 tarihinde bir kanun çıkarmışsınız, demişsiniz ki “Bütçeden ayrılacak kaynak gayrisafi millî hasılanın yüzde 1’inden az olamaz, tarımsal destekler için.” Şimdi bakalım rakamlarınıza: 2002’de, kanun çıkarmanıza rağmen, yüzde 1’den az olamaz demenize rağmen 2002’de 0,53; 2003’te 0,63; 2004’te 0,55; 2005’te 0,57; 2006’da 0,63; 2008’de 0,61; 2009’da 0,48. Yani siz tercihinizi koymuşsunuz. Cargill için bu Parlamentoda nasıl mücadele verdiğinizi hepimiz biliyoruz ama söz çiftçiye geldiğinde tercihinizi göstermişsiniz, işte burada. Yani ekonomi bir bilim, doğru, ama tercihler bilimin önüne geçer. Siz tercihinizi bu şekilde göstermişsiniz.

Şimdi, doğru, dünya bir ekonomik kriz yaşamış. Tüm dünya ekonomisi 2009’da 1,1 küçülmüş. Krizin ana vatanı Amerika Birleşik Devletleri, oradaki küçülme yüzde 2,7’lerde. Çin yüzde 9 büyümüş, Hindistan 5,4 büyümüş, Türkiye yüzde 7 küçülmüş. Bütün bunlar ortadayken nasıl bu rakamlara yalan söyleteceğiz, doğrusu şaşırıyorum.

Bu ülkede 300 bin öğretmen işsiz, 1 milyon çocuk sokaklarda. 1923’ten 2002’ye kadar tüm cumhuriyet dönemini aldığımızda -bunun içinde cumhuriyetin kuruluş yılları var, İkinci Dünya Savaşı var, darbeler var, Kıbrıs Harekâtı var; barajlar yapılmış, üniversiteler kurulmuş, ekonomik krizler yaşanmış- bütün cumhuriyet tarihinin 1923 ila 2002 arasındaki büyüme ortalaması 4,6; 2002-2009 ortalaması sadece 4. Yani siz 2002-2009 arasında cumhuriyet ortalamasının daha altına düşürmüşsünüz bu ülkeyi, hâlâ daha birtakım hayallerin peşinden koşturmaya çalışıyorsunuz.

En büyük projeniz… Yani lisede fen kolundaki bir çocuğa sorsam şöyle bir proje söylemez. TOBB üyelerine sesleniyorsunuz: “1 milyon 300 bin üyeniz var, herkes 1 işçi alsın, işsizlik sorunu çözülsün.” O zaman şimdi ben şöyle bir projeye önayaklık edeyim: “Türkiye’de 60 bin okul var, her okula 4 tane öğretmen alın, Türkiye’deki eğitim fakültelerinin sorunu çözülsün.” Böyle bir çözüm, çözüm müdür? Eğer bu ülkeyi yönetenler TOBB üyelerine seslenirken “1 milyon 300 bin üyeniz var, hepiniz birer işçi alın da şu işsizlik problemini çözelim.” diyorsanız, sizin ekonomi bilginizi tartışmaz mıyım ben?

Değerli milletvekilleri, “tercihler” dedim, tercihler… En önemlisi tercihler. 15 Temmuz 1921-17 Temmuz 1921’de, o iki günde Bozüyük işgal ediliyor, İnegöl işgal ediliyor ama aynı günlerde Atatürk Ankara’da, geliyor, Maarif Kongresini topluyor. Tercihini kullanıyor, yani diyor ki: “Ülke kriz günlerinde de, ülke savaş günlerinde de eğitimden vazgeçemez.” diyor. Siz burada eğer, 2006’da çıkarmış olduğunuz tarımsal destekleme faaliyetleri gayrisafi millî hasılanın yüzde 1’inden az olamaz… Bunu çıkardığınızda bu yüzde 1’i de geçmiş olsaydınız, o zaman derdim ki: “Siz doğru yoldasınız. Siz tercihinizi çiftçiden, yoksuldan, ezilenden yana kullanıyorsunuz.” Bizim parti programımızda da var, biz de diyoruz ki: “On yıl içerisinde bunu yüzde 1’den yüzde 2’ye çıkaracağız.” Ama, siz tercihinizi göstermişsiniz.

Yani burada rakamları tersten okutarak, rakamları çarpıtarak ülkenin durumunu görmezlikten geleceğimizi zannetmeyin. Bu ülkede şunu herkes biliyor: Bu ülkede emekliler geçinemiyor, 1 milyon çocuk sokaklarda, insanlar işsiz, çiftçi perişan. Bunu herkes görüyor.

Ben bunları konuşmayacaktım, aslında Sayın Bahçekapılı’yla sözleşmiştik ama Sayın Elitaş geldi, bir pembe tablo çizince bunları da sizlerle paylaşmak istedim.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın İnce.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

MİLLETLERARASI İMAR VE KALKINMA BANKASININ ANA SÖZLEŞMESİNDE DEĞİŞİKLİĞİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN

TASARISI

MADDE 1- (1) “Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankası’nın Ana Sözleşmesi’nde Değişiklik”in onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, oylama için üç dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana Sözleşmesinde Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

Kullanılan oy sayısı

: 222

 

Kabul

: 222

 

Ret

: -

 

Çekimser

: -

 

Boş

: -

 

Geçersiz

: - (x)

 

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

Fatih Metin

Murat Özkan

 

Bolu

Giresun

Evet, anlaşmanın hayırlar getirmesini diliyorum.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, 7’nci sırada yer alan, Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin Kurulmasına Dair Nahçıvan Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

8.- Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin Kurulmasına Dair Nahçıvan Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/800) (S. Sayısı: 494) (xx)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Komisyon raporu 494 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde ilk konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Şükrü Elekdağ konuşacak efendim.

BAŞKAN – Sayın Elekdağ, buyurun efendim.

CHP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin Kurulmasına Dair Nahçıvan Anlaşması hakkında görüşlerimizi izah amacıyla Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından, Orta Asya ve Kafkasya bölgelerindeki Türk dili konuşan ülkelerin bağımsızlıklarına kavuşmalarıyla birlikte, Akdeniz’den Çin’e kadar uzanan Türk kültür kuşağının tüm siyasi potansiyeli ve tarihsel ihtişamıyla gözlerimizin önüne sergilendiğini hatırlayacaksınız. O günlerde iki siyasi liderimiz, Sayın Turgut Özal ve Sayın Süleyman Demirel, Türk kültür kuşağı kavramının Türkiye açısından yaşamsal önemini derinliğine kavradılar ve bu kuşak üzerindeki milletler arasında kurumsal bir örgütlenmenin oluşturulması için yoğun bir çaba gösterdiler. Nitekim, Türk dili konuşan ülkeleri bir araya getiren ilk toplantı, bundan on yedi yıl önce rahmetli Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanlığı döneminde 1992’de Ankara’da gerçekleştirilmiştir.

Sayın Özal’ın ve onu takiben Sayın Süleyman Demirel’in Cumhurbaşkanlığı dönemlerinde heyecan ve coşku ile gerçekleştirilen Türk dili konuşan ülkeler devlet başkanları zirveleri bu ülkeler arasında kurumsal bir iş birliği oluşturulmasına zemin hazırlanması amacına yönelikti.

                                           

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 494 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Ben, Sayın Özal ve Sayın Demirel’le bu konuda yaptığım konuşmaları hatırlıyorum. Her ikisi de Türk devletleri arasında fonksiyonel bir iş birliğinin ve entegrasyonun temellerinin atılmasının Türkiye’ye büyük prestij ve uluslararası ağırlık sağlayacağı kanısındaydılar. Her ikisi de genç Türk cumhuriyetleri ve Türklük âlemiyle Türkiye'nin ilişkilerinin yoğunluğunun dış politikamızın etkinliğini güçlendirecek ve Türkiye’ye prestij ve itibar sağlayacak bir unsur oluşturacağı ve bu konudaki bir Türkiye’ye Avrupa Birliğinin bakışının çok daha farklı olacağı görüşündeydiler ve bunda haklıydılar. Çünkü değerli arkadaşlarım, Avrupa Birliği İspanya ve Portekiz’i üyeliğine alırken bu iki devletin Güney Amerika ülkeleriyle çok yakın siyasi, kültürel, ekonomik ve ticari bağları olmasına büyük önem vermişti ve bu durum, bu iki devletin Avrupa Birliğine katılmalarını kolaylaştıran bir faktör olmuştu. Türkiye'nin de Orta Asya Türk cumhuriyetleriyle her alanda derin ve sağlıklı bağları olsaydı Avrupa Birliği makamlarının bu hususu Türkiye'nin lehine bir artı değer, bir kilit unsur olarak değerlendirecekleri muhakkaktı.

Ne yazık ki, Özal ve Demirel dönemlerinden sonra Türk dili konuşan ülkelerle iş birliğine duyulan ilgi ve heyecan maalesef tavsadı ve düzenli yapılan zirve toplantıları da aksadı. Nitekim, 8’inci zirve toplantısı ancak 2006 yılında yapılabildi. Ancak 2-3 Ekim 2009 günlerinde toplanan Nahçivan Zirvesi’nde, yani 9’uncu zirvede bu ilgi ve heyecan canlandı ve nihayet “Türk Dili Konuşan Devletler İş Birliği Konseyi” adlı uluslararası bir örgütün kurulmasını öngören anlaşma imzalandı.

Değerli arkadaşlarım, bu anlaşma maalesef Türk dünyasından sadece dört ülkeyi, Türkiye, Kazakistan, Azerbaycan ve Kırgızistan’ı bir araya getirmektedir. Bundan sonraki hedef behemehâl Özbekistan ve Türkmenistan’ın da bu örgüte dâhil edilmesi olmalıdır.

Değerli arkadaşlarım, Türk Konseyi’nin kurulmasına ilişkin anlaşma incelendiğinde, Türk devletlerini ortak bir millî kültür anlayışı etrafında toplamanın da ötesinde bu devletler arasında güçlü bir entegrasyon sağlamak gibi büyük ve ihtiraslı hedefin mevcudiyeti ortaya çıkıyor. Bu hedef anlaşmada coşkulu ve duygusal bir yaklaşımla son derece kapsamlı tutulmuştur. Biz bundan memnuniyet duyuyoruz.

Değerli arkadaşlarım, Türk Konseyi zirveleri her yıl düzenli bir şekilde yapılır, disiplinli ve planlı çalışılırsa, sekreterliğe tayin edilecek personel yetenek ve ehliyet gözetilerek seçilirse Nahçıvan Zirvesi ile başlatılan kurumsallaşma gelişir ve sağlam temellere oturur. Bu kuruluşun hepimizin kalbinde yatan Türkçe konuşan devletler topluluğuna dönüşmesi ise Türkiye’nin diğer üyelere ağabeylik taslamadan etkin bir siyasi liderlik sergilemesine ve daha önemlisi demokratik gelişmesi ve ekonomik, sosyal kalkınma alanlarındaki yüksek performansı ile örnek bir ülke konumuna erişmesiyle sağlanabilir.

Değerli arkadaşlarım, sözlerime son verirken, Türk Konseyi Anlaşması’nın Türk dünyasının entegrasyonunda önemli bir dönüm noktası olmasını diliyorum. Türkçe konuşan milletler topluluğu hedefinin çok uzak olmayan bir gelecekte gelişeceği, gerçekleştirileceği umuduyla, anlaşmanın onayını destekliyor, hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Elekdağ, teşekkür ediyorum efendim.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Reşat Doğru, Tokat Milletvekili.

Sayın Doğru, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 494 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, bugün, Tokat ilinde Soner Kaya isimli bir kardeşimiz ekonomik sorunlardan dolayı, kredi kartlarının doluluğundan dolayı intihar etti, onun cenazesine ben de katıldım. Yani ekonominin nereye gelmiş olduğunun bir göstergesi olarak o arkadaşımız, yazmış olduğu bir notla beraber intihar etmiştir. Allah’tan rahmet diliyorum.

Tabii, onun yanında, yine Tokat ilimizde Kazova bölgesinde, Turhal bölgesinde dolu afeti münasebetiyle orada bitkilerin üzerinde, tamamen ortadan kaldıracak şekilde büyük harabiyetler meydana geldi. İnsanlarımız zaten, özellikle çiftçi kardeşlerimiz büyük sıkıntılar içerisinde, yokluk içerisinde ürünlerini yetiştirme mücadelesi verirken bir de böyle tabii afetle karşılaşınca o afetin de sıkıntısını yaşıyorlar.

Tabii, Sayın Hükûmet yetkilileri işlerin iyi gittiğinden, ekonominin iyi olduğundan bahsediyorlar ama değerli arkadaşlar, Anadolu’nun birçok yeri gibi bizim vilayetimize de şöyle bir gidilse, insanların ekonomik sıkıntılar içerisinde, işsizlikten tutun da yokluğa kadar, ne kadar büyük perişanlık içerisinde olduğunu göreceklerdir. Özellikle çiftçilerimiz çok zor durumdadır, üretimde büyük problemlerle karşı karşıyadır. “Acaba ne üreteyim?” derken, bir de böyle afetlerle karşılaştığı zaman bu çok büyük sıkıntıları da beraberinde getirmektedir ve borçları nasıl ödeyeceğini de kara kara düşünmektedir. Tabii, bir anda buradan, her şeyin iyi olduğunu söylemenin, işlerin normal gittiğini söylemenin de ne kadar reel bir durum olduğunun anlamını da artık takdirlerinize bırakıyoruz.

Sayın milletvekilleri, 90’lı yılların başında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla beraber Orta Asya’da “Azerbaycan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Kazakistan” adıyla Türk devletleri bağımsızlıklarını kazanmışlardır. Kazanılan bağımsızlık Türkiye Cumhuriyeti devletinde büyük bir sevinç yaratarak Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar geniş bir coğrafyada “Türkler” heyecanını getirmiştir. Bağımsızlığın ilan edilmesiyle beraber de o zamanki durum itibarıyla Türkiye Cumhuriyeti devleti, bir anda, hemen o ülkelerin hepsini tanıyarak ilan etmiştir.

Tabii, Büyük Atatürk cumhuriyetin ilk yıllarında dış Türklerden bahsetmiştir ve daha sonraki yıllarda da Başbuğ Alparslan Türkeş’in bu konuda çok ciddi açıklamalar yapması dikkat çekicidir. “Turan davası” denen soydaşlarımızın varlığı ve özlem içerisinde olunması çok önemliydi. Türk devletinde önemli bir Türk dünyası politikası oluşturmak bütün Türk milliyetçileri için “özlem” kelimesi olarak geçiyordu. Sovyetlerin kendiliğinden dağılmasıyla beraber milletimizin çok büyük bir şansı olarak ortaya çıkmış bu durum, Türk devletlerinin dünyaya “merhaba” demesiyle beraber bütün ülkemizdeki insanlarımızı ve devlet kurumlarını hizmete geçirmek noktasında heyecanlandırmıştır. Gerçi, Sayın Başbakan ve AKP sözcüleri kendi dönemleri dışında neredeyse Türk dünyasında hiçbir şey yapılmamış olduğunu ifade etmeye çalışıyorlar ama durum hiç de öyle değildir. Özellikle bağımsızlıkların kazanılmasıyla beraber -hatırlanacağı şekliyle- o zaman, Turan bir anda gerçekleşmiş ve insanların hepsinde çok farklı bir heyecan oluşmaya başlamıştı. O noktada da devletimizin bütün kurum ve kuruluşları tanımasıyla beraber “O coğrafya üzerinde neler yapabiliriz, neler gündeme getirilebilir?” içerisine düştüler ve beraberinde de iş adamlarımızın hepsi veyahut da iş yapmak isteyen insanlar, o flu ortamda, o coğrafyaya koşarak gittiler.

Bakınız, yapılanların bazılarını söylemek istiyorum: Kuruluşlarımızın yanında özel sektör ve sivil toplum kuruluşları da yoğun bir gayret içerisindeydiler. Ticari kanunları bile olmayan bağımsız Türk devletlerine özel sektör gelerek birçok yatırım yapmış, ticari ilişkileri geliştirmiştir. Buralarda birçok okullar açılmıştır. Bugünlerde hatta, açılan okullarla ilgili olarak da faaliyetlerin bir kısmında da sıkıntılar vardır yani işlerin yürümemiş olduğu da görülmektedir. Fakat, bunun yanında, özellikle, devletimizin elindeki imkânlarının çok kısıtlı olmasına rağmen o bölgelerdeki o riskli ortamda bile, Türkiye Cumhuriyeti devleti, “Eximbank kredileri” adı altında yaklaşık olarak 1 milyar doların üzerinde bir kredi açmış ve o coğrafyadaki bütün devletlere bu krediyi kullandırtmıştır. Hatta bu kredi de öyle enteresan açılmıştır ki şu anda bile o kredinin geri ödenmeyen bölümlerinin olduğunu da görüyoruz. Yani o coğrafyaya, Türkiye Cumhuriyeti devleti kendisi bile döviz bulamazken, sıkıntı içerisindeyken kendi imkânlarını bir yana bırakarak kardeşlerinin yardımına koşmuştur. Yani 1 milyar dolarlık kredi o zaman için az bir kredi değildir ve o kredi o coğrafyanın birçok yerinde kullanılmıştır ve kullanılan kredilerden de birçok istifadelerde bulunulmuştur ve o bölgelerde yatırımlar başlamış, oteller yapılmış, çeşitli kurum ve kuruluşlara çok büyük destekler sağlamıştır.

Türk cumhuriyetlerinde faaliyet gösteren Türk firmaları ve işadamlarıyla, kardeş ülkelerin firmaları ve iş adamları arasında yapılan ticarette yaşanan sorunların çözümü için ikili, üçlü veya çoklu ortak komitelerin bugüne kadar oluşturulmamış olması, dostluk ve kardeşlik bağlarımızın zayıflamasına neredeyse sebep olmaktadır.

Yeni Türk cumhuriyetlerinin gümrüklerinde antrepoların yeterince bulunmaması, dışarıdan gelen malların ve hizmetlerin araçlarda bekletilmeleri, gümrük görevlilerinin yasa dışı menfaat talepleri de bu ülkelerle olan dış ticareti olumsuz yönde etkilemektedir. Yine buradaki eksiklikler ve aksaklıklar el birliğiyle bir an önce mutlaka süratli bir şekilde giderilmelidir.

Türk cumhuriyetleri ile Türkiye arasında uygun tarifeli kargo ve demir yolu taşımacılığının yapılmaması ithal, ihraç maliyetini de artırmaktadır. Kars-Tiflis demir yolu hattının önemi ve gereği burada da ortaya çıkmaktadır. Yıllardır Türk dünyasının rüyası olan Kars-Ahılkelek-Tiflis- Bakü demir yolu hattının temeli atılmış olup vakit geçirilmeden tamamlanarak hizmete sokulması gerekmektedir. Bu suretle taşıma maliyetlerinde yüzde 50’lik bir ucuzlama söz konusu olacak, ticarette de rekabet şansımız artacaktır. Hep bunun sözünü söylemiş olmamıza rağmen hâlâ bu demir yolu hattının da bitmiş olduğunu da söyleyemiyoruz.

Türkiye'nin petrol, doğal gaz, altın ve değişik türlerde doğal kaynak zengini olan bu ülkelere yaklaşımı ne yazık ki yeterli hazırlık yapılmaması sebebiyle planlı ve programlı olmamıştır. Ne acıdır ki Türkiye bu kardeş devletlerle ilgili olarak var olan ilişkileri de zedelediği gibi bir devlet politikası da maalesef oluşturmamaktadır. Türkiye, Türk dünyasıyla ilgili sürekli, kalıcı ve ciddi bir devlet politikası oluşturamadığı, ciddi iş adamlarını bu ülkelere yönlendiremediği, bu ülkeleri başka ülkelerin inisiyatifine terk ettiği için bu ülkelerle ilişkilerde önemli sayılabilecek hatalar ve hayal kırıklıkları da yaşamaktadır ve devam etmektedir.

Sayın milletvekilleri, bunun yanında, Büyük Öğrenci Projesi konusu abartılarak Türk dünyası coğrafyasından binlerce öğrenci ülkemize getirilmiş, eğitim ve öğretim yapmaları sağlanmıştır. Bu konuda, tabii, Türk dünyasıyla ilgili dikkatinizi celbetmek istiyorum, bu yaklaşık olarak 30 binin üzerinde bir öğrencidir. Tabii, biz bunları Türkiye’mize getirip bu çocukları okuturken aynı zamanda bunlara çeşitli noktalarda destek olmak mecburiyetindeyiz. En azından, ülkemize getirmiş olduğunuz bu çocukları okullarımızda okuturken onlara çeşitli imkânlar sunmak, onlara en azından master veya diğer noktalardaki desteklerimizi çok süratli yapmak mecburiyetindeyiz. Ancak bu yeterli olmamıştır. Bu çocuklarımız bu bölgelere geldikten sonra yani ülkemize geldikten sonra çok büyük sıkıntılarla karşılaşmışlar, hatta bazıları okullarını bırakarak geri dönmek mecburiyetinde kalmış ve bu da bizleri üzmüştür.

Bunun yanında, Kırgızistan’da “Manas,” Kazakistan’da “Ahmet Yesevi” isimli üniversiteler kurulmuştur. Bunlarda da Türk dünyasından binlerce öğrenci okumaktadır. Ayrıca Azerbaycan ve Kırgızistan’da çeşitli okullar açılmıştır. Bakınız bunlar çok önemlidir. Bugün Manas Üniversitesinde binlerce çocuğumuz okuyor. Ayrıca, tabii, Ahmet Yesevi Üniversitesinde de aynı şekilde üniversiteli öğrencilerimiz okumaya devam ediyorlar. Yani Türk dünyasında iki tane üniversite kurulmuş, bunların yanında Kırgızistan’da olsun, Azerbaycan’da olsun çeşitli üniversitelerin kuruluşları, Türkçe öğretim merkezleri (TÖMER) kurulmuştur.

Biz de bu Hükûmet zamanında da en azından Türkmenistan’da veya Azerbaycan’da veyahut Özbekistan’la ilişkiler geliştirilsin, o coğrafyada bir üniversite kurulsun -aynı diğer üniversiteler gibi- diye beklerdik ama böyle bir üniversite kurulmamıştır. Ancak, açılan bu okullar şu anda çok iyi durumda değillerdir. Bu okullarda fiziki yardımlar, personel ihtiyacı bulunmaktadır. Manas ve Ahmet Yesevi üniversiteleri çok önemli ama çok önemli projelerdir.

Türk dünyasının diğer önemli projelerinden bir tanesi de TİKA Projesi’dir. “TİKA Projesi” dediğimiz Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı, Türk dünyasıyla ilişkilerin geliştirilmesi noktasında kurulmuş çok önemli bir kuruluştur.

Şöyle geçmişe bir baktığımız zaman TİKA’nın çok önemli faaliyetler yapmış olduğunu görürsünüz. Ahmet Yesevi Külliyesi gibi onlarca eser TİKA marifetiyle restore edilmiş ve dünya tarihine sunulmuştur.

Tabii, TİKA son beş yılda yön de değiştirmiştir. Şu an itibarıyla kendisi kuruluş amacı olan Türk dünyasıyla olan ilişkilerin geliştirilmesi ve Türk dünyasına hizmetler noktasında olması gerekirken, bunun yanında, Afrika ve Orta Asya’ya da açılmakta olduğunu, yani Türk dünyasının dışında kendi kaynaklarını kullanmakta olduğu görüyoruz. Kuruluşunun amacının Türk dünyası olduğu göz önüne alınırsa herhâlde bazı noktalardaki kaygılarımızı söylemek durumundayız. Yani, kuruluş amacının dışına çıkmış ve Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı derken, Orta Asya’yla ilgili kurulmuş olan bu kuruluş maalesef o coğrafyanın dışında başka yerlere doğru yönelmiştir.

Ayrıca bakınız, bunların yanında Moğolistan’da Türk Anıtları Projesi uygulamaya konulmuş ve ülkemizin önemli üniversitelerinden arkeologlar, tarihçiler, bilim adamları o ülkeye götürülmüştür. Yapılan kazı çalışmalarından altın heykeller dâhil, çok önemli eserler ortaya çıkartılmıştır. 2000, 2001 ve 2002 senelerindeki restorasyonlarda altın adam heykelleri çıkartıldığı gibi birçok eser gün yüzüne çıkartılmış, ayrıca Orhun Anıtları’nın hepsinde bakımlar yapılmıştır. Bu çıkartılan eserlerin büyük bir kısmı Ulan Batur’da çok güzel bir müze yapılarak oraya yerleştirilmiştir.

Türk Anıtları yolu, yani asfalt hariç, Sayın Başbakanımızın zaman zaman söylemiş olduğu, işte “Moğolistan’daki Türk Anıtlarına biz yol yaptık.” diye ifadelerde bulunuyorlar, o yol, daha önceki zamanlarda asfalt değildi, toprak yol şeklinde yapılmıştı. Sağ olsunlar Sayın Başbakanımız zamanında asfalt yol yapılmış olduğu söyleniyor ama acaba şu anda tekrar oraya gidilip bakılsa, o yolun tamamen bozulmuş olduğunu, neredeyse eski hâlinden bile çok kötü duruma gelmiş olduğunu da buradan söylemek durumundayız. Yani oradaki yolun da maalesef ortadan kalkmakta olduğunu görüyoruz.

Yine, ayrıca dünyanın birçok yerlerinde, Türk dünyasının birçok yerlerinde çok önemli projeler yapılmıştır. Bunlardan bir tanesi de örneğin Azerbaycan’ın Haçmaz bölgesinde 300 dönümlük arazi üzerine tam tesisatlı, içinde modern laboratuvarların da bulunduğu numune çiftlikler kurulmasıdır. Buradaki amaç, Azerbaycanlı kardeşlerimize, Azeri kardeşlerimize, Azerbaycan Türklerine modern tarımın öğretilmesiydi. Modern tarımın tüm ekip ve makine elemanları, Türkiye’mizden, Türkiye’mizdeki çeşitli kurum ve kuruluşlardan ücretsiz olarak alınmış; o 300 dönümlük çiftlikteki o yere götürülmüş ve “YAYÇEP” dediğimiz yaygın çiftçi eğitimleri o bölgelerde yapılmıştır. Modern tarımla Azerbaycan, Azerbaycan çiftçisi karşılaştırılmıştır.

Ayrıca, Haçmaz bölgesinin yanında Ermenistan sınırını da bu şekilde bir çiftçiliğin yapılması planlanmış ancak 2002 senesindeki hükûmetin son bulmasıyla beraber o proje gerçekleştirilememiştir. Ama enteresandır, şu anda bile hâlâ o projenin gerçekleşmemiş olduğunu da söyleyebilirim.

Yine projeler içerisinde, Kırgızistan’a 300 dükkânlı, içerisinde 8 tane imalathanesi olan, petrol eğitim odası olan KOBİ yatırımları yapılmış; o bölgedeki iş adamları Türkiye’mize getirilerek KOBİ’lerle ilgili eğitimler yapılmış. Yine Türkiye’mizden Sanayi Bakanlığının çok değerli yetkilileri KOBİ’ler konusunda, yatırımlar konusunda o bölgeye götürülmüş ve o bölgedeki insanların, iş adamlarının yetiştirilmesi çalışmalarına destekler sağlanmıştır. Orada da numune şeklinde yapılmış olan bu 300 dükkânlı KOBİ yatırımı, faaliyetine devam etmiş ancak son çıkan olaylar esnasında oraların da çok büyük bir hasar görmüş olduğunu söyleyebiliyoruz.

Ayrıca kültürel ilişkilerin geliştirilmesi noktasında da “TÜRKSOY” isimli teşkilat kurulmuştur. TÜRKSOY’un da yapmış olduğu, yani çok önemli hizmetlerinin olmuş olduğu, Türk kültürü ile ilgili, ortak kültürle ilgili çok önemli hizmetlerin yapılmış olduğunu da söylemek mecburiyetindeyiz. Şu an itibarıyla TÜRKSOY faaliyetlerine devam etmektedir.

TÖMER eğitim merkezleri her Türk cumhuriyetinde üniversiteler bünyesinde kurulmuş, Türkiye Türkçesi öğretimi yapılmıştır. Özellikle Türkiye Türkçesi öğretimi konusunda, Azerbaycan başta olmak üzere, TRT kanallarının izlenmesi noktasında o bölgelerdeki televizyon kanallarıyla anlaşmalar yapılmış, Türkiye Türkçesinin o bölgelerde öğretilmesiyle ilgili çok ciddi mesafeler alınmıştır. Kültürel faaliyetlerin içerisinde, Büyük Atatürk’ün “Nutuk” isimli eseri Rusçaya çevrilmiş, o coğrafyaya dağıtılmıştır. Daha sonra Kırgızcaya da çevrilmiş, o zamanki Devlet Başkanı Askar Akiyev’e teslim edilerek Kırgız halkına da önemli miktarda dağıtılmış olduğunu söyleyebiliriz.

Bunların yanında, TİKA marifetiyle yine, Kırım Türklerinin anavatana dönüşleriyle ilgili olarak destek noktasında, yaklaşık olarak 5 bin aileye hem ev alınmış hem arazi alınmış hem para yardımı yapılmış ve de Kırım Tatarlarının, Kırım Türklerinin o bölgede yerleşmeleri noktasında da çok önemli destekler yapılmıştır.

Bakınız, Kırım Türklerine yapmış olduğumuz bu desteğin acaba Ahıska Türklerine neden yapılmadığı konusunda da düşünmek mecburiyetindeyiz. Şu anda Ahıska Türklerinin -Gürcistan’ın izin vermesiyle beraber- kendi bölgelerine, Ahılkelek bölgesine dönüşlerine izin verilmişti, o bölgeye dönmeleri gerekiyordu, fakat enteresandır, şu an itibarıyla o bölgeye dönüşle ilgili müracaatların çok sınırlı olduğunu ve insanların o bölgeye gitmekte zorlandıklarını görüyoruz. Hâlbuki, daha önce yapmış olduğumuz, Kırım Türklerine uygulamış olduğumuz ev ve arazi alınması durumunu buradaki insanlarımıza, kardeşlerimize de yapmış olsaydık, tahmin etmemiz gerekir ki, o bölgeye de geri dönüşlerin katlanarak devam edeceği söylenebilirdi. Çünkü yıllardan beri vatansız bir şekilde Sovyet Rusya’nın çeşitli yerlerinde yaşayan bu insanlar özlem çekmişler, vatan cemiyetleri vasıtasıyla, kendi bölgelerine, topraklarına dönme noktasında da çok büyük mücadele vermişlerdi. Ancak, ellerindeki imkânsızlıklar neticesinde de dönüşlerinde çok büyük zorluklar olmakta, şu an itibarıyla da o Ahılkelek bölgesine, Türk bölgesine dönme noktasında da çok az sayıda insanın müracaat etmiş olduğunu üzülerek görmekteyiz. Bunları çeşitli defalar Meclis kürsüsünden arkadaşlarımız ve şahsım olarak dile getirdik yani “Gelin, Ahıska Türklerine sahip çıkalım. Bu sahip çıkmayı da çok kısa bir zaman içerisinde yapmazsak zaman geçmiş olacak, ondan sonra yapacağınız müracaatların veyahut da desteklerin hiçbir faydası olmayacak.” denilmiş olmasına rağmen enteresandır, hiçbir destek maalesef gösterilmemiş ve Ahıska Türk’ü kendi öz bölgesine dönememiştir.

Sayın milletvekilleri, tabii, ayrıca, sözlerimin bir bölümünde de söylemiş olduğum gibi, TİKA marifetiyle olsun veyahut diğer noktalarda olsun Türk dünyasındaki birçok eser ortaya çıkartılmıştı. Bakınız, bunlardan bir tanesi de Sayın Genel Başkanım Dr. Devlet Bahçeli’nin Türkmenistan ziyareti esnasında Merv şehrinde, Sultan Sencer Türbesi’nin restorasyonuyla ilgilidir. Sultan Sencer Türbesi’nin restorasyonu sözü orada verilmiş ve daha sonrasında da, Türkiye’ye gelindikten itibaren de onunla ilgili olarak yaklaşık 3 milyon doların üzerindeki para ortaya konulmuş, Genel Başkanımızın talimatları yerine getirilmiş ve daha sonraki dönemde de restorasyonu bitirilerek o Sultan Sencer Türbesi tarihe kazandırılmıştır.

Bakınız, şu anda, eski Türk Tarih Kurumu Başkanı Sayın Yusuf Halaçoğlu, Alparslan’ın mezarının bulunduğunu, yerinin yaklaşık olarak tarif edildiğini ifade ediyorlar. Gelin, Sultan Sencer Türbesi gibi, sizler de, bizler de, hep beraber Alparslan’ın türbesini de ortaya çıkartalım, o büyük Türk hükümdarının türbesini de Türk tarihine, dünya tarihine kazandıralım diyorum. Bu hizmeti de hep beraber yapmak mecburiyetinde olduğumuzu ifade etmek istiyorum.

AKP İktidarı öncesinde yapılan, bir kısmını saydığım çok önemli büyük projeler… Değerli arkadaşlar, büyük projelerin gerçekleşmemiş olduğunu görüyoruz. Bakın, biraz önce Manas Üniversitesinden bahsettim, Ahmet Yesevi Üniversitesinden bahsettim, yine onunla beraber TİKA’nın yapmış olduğu faaliyetlerden bahsettim yani yapılanların birçoğu çok büyük projelerdir. Geliniz, bu projelerin içerisine sizler de daha büyüklerini ekleyerek devam ediniz.

Gelin, Özbekistan’la ilişkilerimiz şu anda çok zor durumdadır veyahut da neredeyse durma aşamasına gelmiştir, Özbekistan’la ilişkilerimizi geliştirelim, Özbekistan’a bir Türk üniversitesi kuralım. Gelin, Kırgızistan’da olduğu gibi Türkmenistan’a bir Türk üniversitesi kuralım veyahut da yine Azerbaycan’a tam teşekküllü bir Türk üniversitesi kuralım veya -Nahçıvan’da yapılan anlaşmayı onaylıyoruz- Nahçıvan bölgesine, o güzel bölgeye, Türk dünyasıyla ilişkileri geliştirebileceğimiz, koridor olabilecek o bölgeye de hep beraber güzel bir üniversitenin kurulmasını yani büyük bir proje olarak kurulmasını ben size öneriyorum.

Sayın milletvekilleri, Orta Asya’nın en önemli ülkesi ve tarihte Türklerin en önemli eserlerinin olduğu yer Özbekistan’dır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Doğru, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

REŞAT DOĞRU (Devamla) – Özbekistan devletinin olduğu yeri küçümseyemeyiz, yaklaşık olarak 25 bin nüfusa sahip olan bir bölgedir; dolayısıyla, mutlaka ama mutlaka o halkla küsmeden, o insanlara küsmeden oradaki ilişkilerimizin geliştirilmesi gerekmektedir.

Türk dünyası bir bütündür. Bütünü parçalamaya, bazılarını yok etmeye, yok saymaya hakkımız yoktur. Son zamanlarda, Türk dünyası üzerinde yeni yeni oyunlar oynanmaktadır, Filistin’e, Orta Doğu’ya gösterilen ilgiler oralara da gösterilmelidir. Bugün, Azerbaycan topraklarının büyük bir kısmı işgal altındadır. Kerkük, Telafer, Irak’ta Türkler yok edilmekte, zorla göç ettirilmektedir. Bugün, Sincan Uygur bölgesi olan Doğu Türkistan’da Türkler katliama uğramakta ve nesilleri kurutulmaya çalışılmaktadır. Kıbrıs Türklerinin neredeyse tamamı Avrupa Birliğine, Yunanistan’a teslim edilir konuma gelmişlerdir. Ahıska Türklerini unutmuş durumdayız. Batı Trakya Türklerini neredeyse kaderine terk etme durumuyla karşı karşıya bulunmaktayız ama KEİPA toplantılarında zaman zaman…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı lütfen tamamlayınız efendim.

REŞAT DOĞRU (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

…söylendiği gibi, bugün, Sovyetler Birliği, dağılmış olduğu o toprakların hepsine tekrar hâkim olma mücadelesi veriyor. Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak bizler de eğer ciddi politikalarla oralara ulaşmazsak, oralara yönelmezsek tahmin ederim ki çok geç kalmış olacağız ve akabinde de o coğrafyadaki birçok devleti kaybetmiş olacağız. Sovyetler Birliği’nin sözcüleri hep şunu söylüyorlar, diyorlar ki: “Biz o bölgelerde- yani Sovyetler Birliği’nin o dağılmış olan Türk coğrafyasını kastederek- yeniden ekonomik, siyasi, kültürel iş birliği yapıyor ve aynı zamanda da Rusçayı tekrar en iyi dil şeklinde, en bilinen dil, en kullanılan dil hâline getirmeye çalışıyoruz.” Peki, bizler ne yapıyoruz? İşte, bizlerin ne yaptığını da maalesef üzüntülü bir şekilde söylüyorum ki çok fazla bir şey yapılmadı gibi görünüyor.

Ama şurası bir gerçektir ki Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirvesinden sonra çıkartılan, onaylamakta olduğumuz bu kanunun hayırlı olacağını düşünüyorum, faydalı olacağını düşünüyorum. Tabii, kanunla beraber de bunun uygulanması gerekiyor. İşte, bunun uygulanmasında da hep beraber oluruz diye düşünüyorum.

Yüce Meclisi en derin saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Doğru, teşekkür ediyorum.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRK DİLİ KONUŞAN ÜLKELER İŞBİRLİĞİ KONSEYİNİN KURULMASINA DAİR NAHÇIVAN ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 3 Ekim 2009 tarihinde imzalanan “Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi’nin Kurulmasına Dair Nahçıvan Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Şenol Bal.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 494 sıra sayılı Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin Kurulmasına Dair Nahçıvan Anlaşmasının Onaylanması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, ülke olarak gelecekte var olabilmemiz ve güçlü olabilmemiz, ortaya çıkan fırsat ve tehditleri başarıyla yönetmemize bağlı. Ortaya çıkan fırsatlara gecikmeksizin cevap verebilmek için de bir altyapıya, devlet tecrübesine, tarih bilgisine ve sorumluluk duygusuna sahip olmak gerekiyor. Çıkan fırsatları bekletemezsiniz, depolayamazsınız, zamanında değerlendirilmeyen fırsatlar da stratejik anlamını yitirir.

Ayrıca, belli bir amacınız, ilkeniz, idealiniz, davanız yoksa elinize geçen fırsatları zaman, zemin ve yöntem konusunda değerlendirmeniz de mümkün değildir. Böylece toplumun bu fırsatlardan yararlanmasının da önünü kapamış olursunuz. Toplumunun geleceğini düşünen yönetimler, atılması gereken adımları, kullanılması gereken araçları, tutulması gereken yolları en isabetli biçimde belirleyen yönetimlerdir.

Değerli milletvekilleri, milletler varlıklarını ve devamlılıklarını kendi değer ve kaynakları üzerine bina etmek durumundadırlar. Bugün olduğu gibi dış mihrakların yönlendirmesiyle, dış dengeleri birbirine karşı kullanarak sonuçları çarpıtıp iç siyaset malzemesi hâline getirerek uzun süre ayakta kalmak mümkün değildir. Bugünün dünyasında, güçlü olan devletlerin koyduğu kurallarla karşı karşıya kalındığı bir gerçek ancak esas olan, başkalarının kurallarına uygun oyun kurmak veya o oyunda figüran olmaktan ziyade, oyunun kurallarını belirlemekle başarı ortaya çıkar. Yani bölgesel aktör, küresel aktör sözde değil, oyunun kurallarını belirlemekle başarılır. Soğuk savaş sonrası tarih, Türkiye'nin önüne oyunun kurallarını belirleme konusunda onlarca fırsat çıkarmıştır. Türkiye bu fırsatları yeterince değerlendirememiş ve ortak akılda buluşamamıştır. Türkiye o yıllardan itibaren bir Türk dünyası gerçeğiyle karşı karşıya kalmıştır. Sovyetlerin yıkılmasıyla boşlukta kalan Türk coğrafyasına her ülke, özellikle küresel güçler akın ederken Türkiye konuya daha çok duygusal ve yüzeysel bir biçimde yaklaşmıştır. Elbette, önemli işler yapılmıştır. Bu konuda özverili ve iyi niyetli çalışan herkese teşekkür ediyoruz ancak bu çalışmalar kurumsallaşma hedefine yönelik ve belirli bir proje çerçevesinde olmamıştır çünkü Türkiye Cumhuriyeti devletinin, milliyetçi hareketin mensupları dışında, böyle bir davası olmamıştır. Türkiye’yi yönetenlerin birçoğunun bu meseleden ürktüğüne, korktuğuna veya bu meseleyi önemsemediğine, küçümsediğine ya da zihinsel hazırlıklarının olmadığına yirmi yıldır şahidiz.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’yi yönetenler farkında olmasa da, uzak dursa da, yakınlaşmaktan kaçınsa da, geçiştirse de Türkiye'nin bir Türk dünyası davası vardır. Türk dünyası davası, sağlıklı bir birlikteliktir, bundan kaçılamaz. Bu dava, bir tarihî sorumluluktur; bu dava, bir mirastır; bu dava, geleceğimizin ve yükselişimizin teminatıdır; bu dava, Türk coğrafyasında yaşayan 250 milyon Türk’ün kader ortaklığıdır ve bugünün dünyasında bu dava, bu coğrafyada yaşayanların güçlü bir şekilde ayakta kalmasının da ilk şartıdır. Tabii ki Türk dünyası davasının, sürekli olarak gelişen ve değişen şartlara dayalı olarak geliştirilmeye, yenileştirilmeye, ilerlemeye ve iyileştirilmeye yönelik olarak stratejik bir bilinç ile desteklenmesi gerekir.

Saygıdeğer milletvekilleri, 3 Ekim 2009’da Nahçıvan’da gerçekleşen 9’uncu Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirvesinde, Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi kurulmasına dair anlaşma imzalandı ancak yaklaşık dokuz ay sonra Meclisimizde. 21-24 Ekim 2009’da Türkiye’ye gelen Sayın Nazarbayev’in ziyaretinde, Türkiye-Kazakistan ilişkileri, stratejik ortaklık anlaşmasıyla da perçinlendi. Bu, gerçekten çok anlamlı. Darısı, diğer Türk cumhuriyetleriyle stratejik ortaklığa. Kazakistan, iç politikasında da Türk birliğinin ideolojik altyapısının inşa edilmesi için akademik imkânlarını seferber ediyor değerli milletvekilleri ve geçenlerde, Türk Akademisini Astana’da açtı. Sağ olsun Sayın Nazarbayev, bu ilişkiler konusunda istekli ve samimi olduğunu gösteriyor.

Sayın milletvekilleri, küresel stratejiler doğrultusunda uluslararası birlikteliklerin kurulduğu dünya siyasetinde Türk milletinin geçmişten gelen tecrübe, bilgi ve birikimlerini neden kullanmadığını değerlendirmek gerekir. Bugün Türk dünyası söyleminin içeriğinde yer alan siyasi, ekonomik, kültürel, coğrafik alanları kapsayan stratejik muhtevanın bugün Türkiye'nin genel siyasi yapısında gereği kadar yer almadığı ortada değil midir?

Sayın milletvekilleri, Türkiye'nin, Avrupa Birliği gibi, ABD’nin Büyük Orta Doğu Projesi gibi öteki projelere neredeyse iman etme düzeyinde bir bağımlılık ilişkisi içerisinde bulunması stratejik devlet aklını, toplumsal aklı ipotek altına almış ve millî güç unsurlarının edilgen bir konumda kalmasına sebep olmuştur. Atatürk’ümüzün 1933 yılında işaret ettiği hedefi, Türk dünyası davasını, ülkeyi ondan sonra yönetenler anlamak ve duymak istemediler.

Biz, milliyetçi hareketin mensupları olarak, Sovyetler dağılmadan önce de ve sonra da bu konuyu hep gündeme getirdik. Rahmetli Başbuğ’umuz Alparslan Türkeş -mekânı cennet olsun- Sovyetler dağılmadan ve iletişimin hiç olmadığı zamanda bile Türk coğrafyasında ilkeleri ve fikirleriyle tanınıyor ve seviliyordu. Bağımsızlıktan hemen sonra Türk coğrafyasından gelenlerle ilk Türk Dünyası Kurultayı’nı gerçekleştirdi. Bugün görüştüğümüz, eksikleriyle birlikte, bu protokolün çerçevesi daha o yıllarda çizildi.

İnanmış olmak, dava adamı olmak, devlet adamı olmak ayrı bir konu. Bugün, özellikle sekiz yıldır Türk dünyasının Türkiye'nin dış politikasında olmadığı ve öncelik verilmediği bir gerçek. Bunun örneklerini de çok gördük sayın milletvekilleri. Ülkemizde, Türk millî kimliğinin Hükûmet eliyle tartışılır hâle getirildiği siyasal ortamda, Türk milletini otuz altı parçaya bölmeye çalışan, farklılıkları öne çıkarmayı marifet sayan bir başbakana sahip bir Türkiye’de Türk devlet ve topluluklarıyla ilişkilerimizin sağlıklı ve başarılı olabilmesi ne derece mümkündür? AB ile ABD ile devletimizi ve sistemimizi tasfiyeye götürecek kadar bağımlılık ilişkilerini ileriye götüren, egemenliğin devrini göze alan AKP İktidarının Türkiye'nin siyasi ve sosyolojik varlığını tartışmalı hâle getirdiği bu ortamdan elbette endişeliyiz. Eğer Hükûmet Türk devletleri arasında böyle bir birlikteliği sadece Avrupa Birliğine giriş için bir gözdağı olarak düşünüyorsa ve de Türk dünyasının gerek tarihî gücü gerekse mevcut kimliğini ve imkânlarını okyanus ötesi ve Avrupa Birliği için kullanılabilecek bir potansiyel olarak değerlendiriyorsa ve de meseleye her zaman yaptığı gibi kısa vadeli bir kâr-zarar hesabı olarak bakıyorsa veya seçimler yaklaşırken iç politikada milliyetçi, Türk dünyasına gönül vermiş kesimin oylarını almaya yönelik söylemler ve eylemler geliştiriyorsa vay Türkiye'nin ve Türk dünyasının hâline! Umarız kendi varlığını Avrupa Birliği ve ABD’nin varlığına bağımlı kılanlar artık gerçekleri görmüş olsunlar.

Sayın milletvekilleri, biz bu protokolün onaylanmasına canıgönülden destek veriyoruz ve heyecan duyuyoruz, Türk dünyası birlikteliğinin kurumsal hâle gelmesi gayesiyle yapılmak istenilen güzel bir başlangıç olarak kabul etmek istiyoruz ancak endişeliyiz, içinin doldurulamayacağından endişeliyiz. Bu endişemizin kaynağı da bugüne kadarki uygulamalardan dolayı Hükûmetin bizatihi kendisidir. Mevcut Hükûmet eliyle bu protokolün ehemmiyet ve ciddiyetle üzerinde durulacağı noktasında şüpheliyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bal, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun efendim.

ŞENOL BAL (Devamla) – TİKA gerçeği ortada, Ermenistan protokolleriyle Azerbaycan’la yaşadıklarımız ortada, Kerkük’ün durumu ortada, Batı Trakya’da yaşayan kardeşlerimizin meseleleri ortada. Bu konuda Hükûmetteki heyecan ve samimiyet eksikliğinin o kadar çok delili var ki sayın milletvekilleri.

Türkiye olarak kendimize özgü bağımsız politik geleceğimizi oluşturalım. Unutmayalım ki Türkiye Cumhuriyeti, Türk varlığının, Türk kültür ve medeniyetinin tarihî temsilcisi ve taşıyıcısıdır ve küresel stratejiler oluşturmaya ve uygulamaya sahip bir altyapıya ve jeopolitik önemi olan bir coğrafyaya sahiptir.

Bugün Türkiye'nin ve Türk milletinin, içinde bulunduğu küresel kuşatmayı bertaraf edecek, varlığını Türk varlığına adayabilecek yönetim ve yöneticilere ihtiyacı vardır. Milletin iradesi ve Yüce Allah’ın izniyle bu hizmetleri yapmak Milliyetçi Hareket Partisine çok yakın zamanda nasip olacaktır, bundan kimsenin şüphesi olmasın.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Esfender Korkmaz.

Buyurun efendim.

CHP GRUBU ADINA ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, ben TÜRKPA heyetinde yani Türkiye Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesinin üyesiyim, Cumhuriyet Halk Partisinden üyeyim. Adalet ve Kalkınma Partisinden 4 arkadaş var, 1 arkadaş da Milliyetçi Hareket Partisinden. Bu vesileyle aynı zamanda TÜRKPA’yla ilgili de bazı düşüncelerimizi size aktarmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bu düşüncelerimi aktarmadan önce -yine izninizle- burada ekonomiyle ilgili bazı konuşmalar oldu, ben de kendimi bir açıklama yapmak zorunda hissediyorum. Aksi takdirde iktisatçı olarak vasıflandırılmış olmam havada kalır. Bunun için -izninizle- birkaç rakamı açıklamak istiyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın işsizliğin karşılaştırmasını yaparken kriz yıllarını kriz yıllarıyla, büyüme yıllarını büyüme yıllarıyla karşılaştırmak lazım. 2000 yılında Türkiye’de -burada resmî rakamlar, TÜİK’in rakamları- ortalama işsizlik oranı bir yıl itibarıyla yüzde 6,5’tur. 2001 krizi oldu. Kriz yılında yüzde 8,4’tür. 2002 yılında da 2001 krizinin etkileri devam ettiği için yüzde 10,3’tür.

Sayın İnce, sen de dinle çünkü sen de ekonomiyle ilgili bazı yorumlar yaptın. Lütfen Sayın İnce de dinlesin.

Şimdi, arkadaşlar, 2001-2002 kriz yılı. 2001-2002 kriz yılında işsizlik oranı kaç? Yüzde 8,4, yüzde 10,3. Sizin “Biz, işsizliği 10,3’le aldık.” dememeniz gerekiyor çünkü o yıllar kriz yılı. Sizin, işsizlik oranını 2003’ten itibaren 2000 yılıyla karşılaştırmanız gerekiyor çünkü 2000 yılında işsizlik oranı 6,5.

Şimdi, kriz yıllarına bakarsak, 2009’da yüzde 14. Demek ki 2002 kriz yılı 10,3; 2009 kriz yılı 14 yani aksi takdirde büyüme yıllarıyla depresyon, kriz yıllarını birbiriyle karşılaştırmış olup yanlışlık yapmış oluruz. Şu anda da yüzde 13,3. Bu bir.

İkincisi: Arkadaşlar, bakın, her sene temmuz ayında işsizlik oranı yüzde 12’nin altına düşer. “Temmuz ayında işsizlik yüzde 10’a düşecek.” demek yanlıştır. Doğrusu, bir yıl ortalamasıdır yani önemli olan 2000 yılı ortalaması işsizlik oranının ne olacağıdır yani ortalama işsizlik oranıdır.

Geldik enflasyona: Yalnız ikisiyle ilgili bilgi arz etmek istiyorum. Şimdi enflasyon, arkadaşlar, bakın, siz diyorsunuz ki “Biz enflasyonu yüzde 60’dan aldık, yüzde 5’e indirdik.” Yalnız gerçekten iktisat bu kadar kolay değil, iktisadın altyapısına bakmak lazım. Yani doğru teşhis yaparsanız doğru politikalar uygularsınız. Bakın, 2001 yılındaki IMF’in ve sizden önceki Hükûmetin hazırladığı enflasyonla mücadele yangın söndürme programı yahut güçlü ekonomiye geçiş programı, tarım sektöründeki sübvansiyonların yarı yarıya düşürülmesini öngörüyordu, reel ücretlerin de düşürülmesini öngörüyordu çünkü toplam talebin kısılması yoluyla enflasyon önlenecekti, öyle de oldu. Kısa dönemli politikaydı. 2004 yılında Nisan ayında enflasyon 10,5. Bakın arkadaşlar, 2004 yılı Nisan ayında enflasyon 10,5, bugün de enflasyon 10 dolayında. Yüzde 5’e ne zaman düştü? 2009 yılı, kriz yılında. Yani enflasyonu, uygulanan iktisat politikaları sonucu değil ekonomik resesyon, durgunluk düşürdü. Elbette ki durgunlukta enflasyonun eksi olması gerekir, bırakın yüzde 5. Demek ki siz 2009’u çıkaracaksınız, 2004 yılından bugüne kadar enflasyon işte bir ay önce yüzde 10,5’tu, şimdi de 10’a yakın. Demek ki beş yıldır, altı yıldır enflasyon yüzde 10 dolayında kronik olarak seyrediyor. Önemli olan bu yapısal sorunları çözerek bu kronik enflasyonu önlemektir. Bunun dışında başka rakam telaffuz etmek doğru değildir.

Şimdi, değerli arkadaşlar, TÜRKPA Parlamenterler Asamblesi yahut şu an konuştuğumuz Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi gerçekten Türkiye için önemli bir fırsattır arkadaşlar.

MEHMET CEYLAN (Karabük) – TÜRKPA başka bir şey, Konsey başka bir şey.

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – İkisini birlikte söylüyorum.

Şimdi, TÜRKPA 21 Kasım 2008’de kuruldu. İlk toplantısını biz Bakü’de yaptık ama TÜRKPA’nın ilk toplantısından ben çok mutlu olmadım çünkü benim istediğim, benim heyecanım Türkçe konuşan ülkelerin ekonomik ve siyasi anlamda iş birliği idi.

Şimdi, bakın, neden bu ülkelerin ekonomik ve siyasi anlamda iş birliği yapması önemli? Bir defa bütün bu ülkelerin kalkınması için ortak değerleri var, birbirini tamamlayıcı ekonomik imkânları var. Örneğin birçok ülkede enerji kaynağı var, doğal kaynaklar var ama Türkiye’de de teknoloji var. Şimdi, 1990’dan sonra biz eğer imkânlarımızı iyi kullanabilseydik bugün o ülkeler de biz de ekonomik anlamda daha ileride olurduk, siyasi anlamda da Türkiye daha ileride olurdu; bizim teknolojimiz, onların enerji ve doğal kaynaklarının ortaya çıkardığı iyi imkânlar ekonomide sinerji oluştururdu; bunu maalesef yapamadık.

Bugün bu ülkeler ki TÜRKPA ülkeleri Türkiye, Kazakistan, Kırgız Cumhuriyeti ve Azerbaycan. Türkmenistan ve Özbekistan yok ve bunların girmesi için de elimizden geldiği kadar gayret göstermiyoruz. Neden? Çünkü Azerbaycan’la Türkmenistan’ın sorunları var. Özbekistan “Ben bağımsız hareket ederim.” diyor.

Şimdi, arkadaşlar, biz hem bu Konseyi hem bu TÜRKPA’yı Türkiye açısından ve diğer ülkeler açısından çok yararlı hâle getirebiliriz, çok önemli ölçüde imkânlar sağlayabiliriz ama söylediğim gibi, uygulamanın üzerinde durmamız lazım. Örneğin TÜRKPA’nın Genel Kurulu yılda bir toplanıyor. Şimdi, arkadaşlar, niye yılda bir toplanıyor, neden yılda 4 defa toplanmıyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Neden bu Parlamenterler Asamblesi kendi arasından birtakım komisyonlar, birtakım projeler oluşturmuyor, kurmuyor? Şimdi, Türkiye'nin bu imkânı kullanması lazım.

Ayrıca, hedefler net değil arkadaşlar. Yani Genel Kurul, formalite icabı toplanıyor. Bizim ortak projeler geliştirmemiz için çalışma grupları kurmamız lazım. Bu Tüzük’te de var ama maalesef uygulamada yok.

Dolayısıyla, ekonomik anlamda bu ülkelerle mutlaka iş birliğini geliştirmemiz hem bizim hem de onların açısından önemli bir imkân sağlayacaktır.

Saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Atila Kaya.

Sayın Kaya, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ATİLA KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 494 sıra sayılı Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin Kurulmasına Dair Nahçıvan Anlaşması’nın 2’nci maddesine ilişkin Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına görüş bildirmek üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, doğrusunu isterseniz, söz konusu anlaşma uyarınca kurulması tasarlanan konseyin yapısı ve işlevi bir yana sadece adı bile üzerinde hayli söz söylemeye elverir bir hâldedir. Açıkça gözlenir bir olgudur ki ortak dil millet bilincinin en önemli bileşenidir. Bununla birlikte bu bileşenin kurulması tasarlanan konseyin adında ve bu ortaklığı amaçlayan anlaşmanın metninde sahip olduğu vurgu hatalı bir kullanıma işaret etmektedir. Türk dili konuşan ülkelerin ortaklığından bahsedildiğini duyan bir insanda canlanması muhtemel iki intiba vardır ki bunların hiçbiri arzulanan amaca uygun değildir.

İlk intiba, tarihsel olarak millet olma aşamalarının henüz başında bulunulduğuna ilişkindir. Sanki dünyanın en eski dillerinden birinden ve tarihin en eski milletlerinin birinden bahsetmiyor gibiyiz, sanki oluşması muhtemel bir millette dilin kurucu işlevinden bahsediyor gibiyiz. Oysa taraf olan ülkelerin halklarının hepsi de binlerce yıldır Türkçe konuşmakta ve Türk milleti olarak yaşamaktadır. Bunu görmezden gelirsek “Türk dili konuşan ülkeler ne demektir, bunlar hangi millettendir?” şeklindeki sorulara yanıt vermekte güçlük çekeriz. Öyle ya, bunlar Türk dili konuşan Moğol ulusları mıdır, yoksa Türk dili konuşan Cermen boyları veya Latin devletleri midir? Azerbaycan söz konusu olduğunda, Sayın Başbakan başta olmak üzere iktidarın da dilinden düşmeyen “Bir millet iki devlet” sözünden bundan böyle ne anlamalıyız bilmek hakkımızdır.

Değerli milletvekilleri, canlanması muhtemel ikinci intiba ise ilkinden daha az feci değildir. “Türk dili konuşan ülkeler” ifadesi, evet, emperyal bir hava vermektedir, ne var ki söz konusu taraflar kendi dillerinden koparılarak emperyalin dilini benimsemek zorunda bırakılmış yeni devletler değildir. Türkçe her birinin ana dilidir.

Türkçe konuşan ülke temsilcilerinin bir arada bulunması, İngilizce, Fransızca veya İspanyolca konuşan ülke temsilcilerinin bir arada bulunmasından farklıdır. Tarih boyunca dört kıtada çınlayan Türkçe, yeryüzünün hiçbir coğrafyasında sömürge dili olmamıştır. Bu nedenle ve bu nedenden kaynaklanan hakla, Afrika’nın Fransızca, Asya’nın İngilizce veya Amerika kıtasının çoğunlukta olarak İspanyolca konuşmasından farklı olarak, Türkçenin konuşulduğu her toprak onun öz yurdudur.

Söz konusu anlaşma gereğince ayrı ülkelerin temsilcileri olarak bir arada bulunacaksak da aynı milletin temsilcisi olduğumuzun şuurunu bir an bile yitirmemeliyiz. İşte, söz konusu anlaşmanın maddesi ve ruhu da bu şuurun varlığına hizmet etmelidir.

Bu açıdan bakıldığında “Türk dili konuşan ülkeler” ifadesi bu şuura hizmet etmez görünmektedir ve kendinden daha önce dile getirilmiş olan “Türk dünyası” veya “Türk ülkeleri” gibi ifadelerin yansıttığı anlayışlardan daha geri bir anlayışı temsil etmektedir. Keşke hayata geçirilmek istenen yapı için tercih edilen ad “Türk Dünyası İşbirliği Konseyi” veya “Türk Ülkeleri İşbirliği Konseyi” olsaydı.

Sayın milletvekilleri, şu ana dek söylediklerimi iktidarca temsil edilen zihniyetin millet anlayışına yabancılığına verip, Anlaşma’nın 2’nci maddesinin içeriğine yönelmek istiyorum.

Bir ülkücü gözüyle bakıldığında, her şeye rağmen, çektikleri zulmü dünyaya haykırmak uğruna zulme uğramayı göze aldığımız soydaşlarımızı bugün eşit ortaklarımız olarak görmek bizi mutlu etmektedir. Minnet ve rahmetle andığımız Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in ektiği tohumların yeşerdiğini görme bahtiyarlığına eriştiren bu gelişme ziyadesiyle memnuniyet vericidir. Bu vesileyle, tarih önünde rahmetli Türkeş’in hakkının teslim edilmesi sadece ülkücülerin değil bu gelişmeye hayat veren bütün tarafların boynunun borcu olmalıdır.

Anlaşmanın adı bende az önce dile getirdiğim görüşleri uyandırmakla birlikte “Türk dili konuşan ülkeler” ifadesinin, itiraf etmeliyim ki, Azerice, Kazakça, Özbekçe, Kırgızca, Türkmence tabirlerinden daha sevimsiz olmadığını da düşünmeden edemedim. Ne yazık ki, Anlaşma maddelerini okuduğumuzda bizim umduğumuz amacın güdülmemiş olduğunu da gördük. Bu bir yana, Anlaşma’nın bir maddesinde çalışma dilinin Türk lehçelerinin yanı sıra İngilizce olarak da düzenlenmiş olması içimi burktu. Aynı dili konuşan herhangi ülkeler benzer bir ortaklık metni hazırlasalar hiçbirinde başka bir dile atıf göremezsiniz.

5’inci maddede düzenlenen Türkçe konuşan ülke adlarının alfabetik sıralamasının İngilizceye göre yapılması ise şaka gibidir ve Anlaşma’nın ruhuna aykırı olması bir yana, utanç vericidir. Değerli milletvekilleri, haksızlık yapmak istemiyorum, bu durumun pratik bir zorunluluktan kaynaklandığını biliyorum.

Bu Anlaşma metnine Türkiye dışında imza koyan üç ülkenin 3 vatandaşı Azerbaycanlı Bahtiyar Vahapzade, Kırgızistanlı Cengiz Aytmatov ve Kazakistanlı Olcas Süleyman Türk dilinin en büyük ustalarındandı ve bir araya geldiklerinde Rusça konuşmak zorunda kalırlarmış. Bu durumun kendisine çok büyük acı verdiğini söyleyen ve geçen yıl kaybettiğimiz Vahapzade, her fırsatta dile getirdiği ortak dil rüyasını Türk dünyasının bütün evlatlarına bir vasiyet olarak bırakmıştır. Vahapzade’nin ve Aytmatov’un göremediği ortak anlaşma dilinin hayata geçirildiğini, belki, yaşamakta olan ve uzun ömür dilediğimiz Olcas Süleyman da göremeyecektir. Bununla birlikte, bu uğurda ilk adımların atıldığını ona göstermek anlaşmaya imza koyan bütün tarafların boynunun borcu olmalıdır hatta Türk ülkeleri arasında birlik sadece bu amaç için bile kurulmaya değerdi.

Sayın milletvekilleri, burada eski sömürge, yeni devletçiklerin birliğinden bahsetmiyoruz. Söz konusu olan Türklerin birliği ise bunu sırtımızdaki tarih yükü ile başarmak zorundayız.

Bu itibarla, amaçlanan sadece ekonomik veya politik güç yaratmaya matuf bir birlik değil, temelde tarihî ve kültürel ortaklığı öne çıkartıp, yaşatmayı amaçlayan manevi, tarihî bir hamle olmalıdır ve yapılan her tür anlaşmalar ile hazırlanan metinler bunun tohumlarını içinde barındırmalıdır.

Değerli milletvekilleri, iş birliğinin ekonomik ve siyasal alanlarda pratik sonuçları elbette olacaktır ve olmalıdır da ama bunlardaki ısrarlı vurgu bu birliğin sadece bu alanlardaki getiriler için tasarlandığı intibasını da doğurmamalıdır. İş birliği imkânları konusunda elbette hassasiyet gösterilmelidir.

Nitekim, mezkûr anlaşma bunun için vardır. Bununla birlikte, bu türden bir anlaşmayı mümkün kılan zemin de göz ardı edilmemeli ve özellikle işlenmelidir. Hayatiyetini devam ettirebilmesi için özellikle işlenmesi gereken bu zemin ise ortak bir Türklük ve tarih bilincidir.

Sonuçta bir teşkilat kurulacak, konseyler oluşturulacak ve daha pek çok işler yapılacaktır. Bunları neden başkalarıyla değil de Türk dili konuşan ülkelerle yapıyoruz sorusu üzerinde durmak ve bunun hesabını vermek de en azından pratik kadar önemli ve değerli olmalıdır. Unutulmamalıdır ki, iş birliğinin başarısı da yapılacak olan açıklamanın ikna ediciliğine bağlıdır. Zira, Gaspıralı’nın “Dilde, fikirde, işte birlik.” şiarı sadece bir slogan değil, iş birliğinde başarının yolunun dilde ve fikirde birlikten geçtiğinin sağlam bir tespitidir de.

Sayın milletvekilleri, Nahçıvan Anlaşması çerçevesinde kurulması öngörülen Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin öncelikli hedefi “Türk dili konuşan ülkeler” anlayışının, “Türk ülkeleri” anlayışına tahavvülü olmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kaya, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun efendim.

ATİLA KAYA (Devamla) – Sonrasında gönlümüzün istediği ise başta ülkemizdeki AKP İktidarı olmak üzere bütün Türk ülkelerinde Türkçe konuşan siyasal iktidarların, Türkçe düşünen siyasal iktidarlara dönüşmesidir.

Bu anlaşmayla oluşturulmaya çalışılan Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin “Türk birliği” hedefimizde hayırlara vesile olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü.

Buyurun.

CHP GRUBU ADINA ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girecek; girecek, hayırlı olsun.

Ben, bu vesileyle, bundan önceki konuşmamda, sözüm ona bana cevaben, konuşmama karşı, görüşlerini, AKP’nin görüşlerini ifade eden Sayın Elitaş’ın burada olmasını isterdim. Sayın Elitaş’ın konuşmasında aslında konuları, benim değinmeye çalıştığım konuları son derece saptırıcı ve bizim, Cumhuriyet Halk Partisi olarak Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası yasa tasarısına yapmak istediğimiz katkıyı bir bakıma anlamsız hâle getiren, sabote eden bir konuşma yaptı. Üzüntülerimi ifade etmek istiyorum, kendisine hiç ama hiç yakıştıramadım.

Aslında, Sayın İnce ve Sayın Esfender Korkmaz Hocamız o dönemle ilgili bazı değerlendirmeleri yaptılar. Dünya tarihinin hiç yaşamadığı bir para bolluğu, muhteşem, olumlu bir konjonktür, gökten yağmur yağar gibi para yağıyor Türkiye’ye ve yükselen ekonomilere. Yükselen ekonomilere daha fazla yağıyor, yükselen ekonomiler daha fazla kalkınıyor, yükselen ekonomiler, bizim dışımızdaki yükselen ekonomiler daha iyi performans gösteriyor, her açıdan.

Ben burada işsizlik ve yoksullukla ilgili görüşlerimi ifade etmeye çalıştım. Aslında Sayın Elitaş, çizdiği o pembe tablonun yanında, yoksulluk ve işsizlikle ilgili, madalyonun diğer yönünü de burada ifade etmeliydi. Örneğin, çocuklarımızın ve gençlerimizin hâli içler acısı. OECD ülkeleri arasında, çocuklarımızın koşulları en dipte yer alıyor. Yani sayısal birtakım, içi boş birtakım göstergeleri burada konuşma yerine, yoksullukla mücadele konusunu amaç edinen bir bankanın yasa tasarısı üzerinde şunun söylenmesi gerekirdi.

BAŞKAN – Sayın Tütüncü, istirham edebilir miyim efendim. Türk dünyasıyla ilgili İş Konseyi şeyi var. Yani bizi dinleyenler olunca Türk dünyasından falan, “Ne üzerinde konuşuyorlar?” demezler mi bize yani?

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Çok önemli Sayın Başkan.

BAŞKAN – Lütfen efendim, istirham ediyorum.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Şimdi, bakınız, katkıda bulunmak için söylüyorum: OECD ülkeleri arasında, çocukların maddi refahı sıralamasında Türkiye sonuncu. Yine, OECD ülkeleri arasında, eğitim refahı sıralamasında Türkiye sonuncu. Sağlık ve güvenlik açısından, çocuklarımızın ve gençlerimizin sağlık ve güvenliği açısından OECD ülkeleri arasında Türkiye sonuncu. Okul hayatının kalitesi açısından Türkiye 30 ülke içinde 12’nci.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Yanlış, yanlış bilgi!

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) - Bir de riskli davranışlar incelemesi yapılmış, çocukları bekleyen tehlikelere göre bir sıralama yapılmış ve bu sıralamada, Türkiye, çocukları ve gençleri değerlendirmede 29’uncu, 30’uncu değil 29’uncu. 2010 yılı Devlet Planlama Teşkilatı Programı’ndan söz ediyorum. Bu ülkede okuma yazma bilmeyen sayısı yaklaşık 1 milyon, okuma yazma bilmeyen. Bunların yaklaşık 1 milyonu erkek, yaklaşık 4 milyonu da kadın.

CEVDET ERDÖL (Trabzon) – 1 milyon dediniz, 5 milyon yaptı sizin hesabınıza göre!

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – İstihdamda olanların yani çalışan nüfusun… Bunların konuşulması lazım, mademki yoksullukla mücadeleden söz ediyoruz.

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Bunlar Nahcivan’da mı acaba?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Van’da, Van’da!

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Eğitim seviyesi yüzde 64’ü lise altı yani ya ilkokul mezunu, ya ortaokul mezunu ya da okuma yazma bilmiyor. On beş ve daha yüksek yaşlarda istihdamda olanların yüzde 64’ü yani bunların konuşulması lazım. Çünkü yoksullukla mücadele bunları içermektedir.

Yine bir şey, öğrenci harcamalarında OECD’ye üye ülkeler arasında da sonda yer alıyoruz. Hani çok güzel kalkınmıştık ya 2002-2010 yılları arasında, madalyonun o boş yönünü göstermenin yanında -hadi gösterdiniz- bu madalyonun asıl sosyal boyutunu, sosyoekonomik boyutunu göstermemiz lazım. Ben aslında konuşmama o boyutta… Hükûmete Cumhuriyet Halk Partisinin bazı önerilerini, politika önerilerini sunmak için çok iyi niyetli bir konuşma yapacaktım ama tamamen saptırıldı. Anlamak ve kabul etmek mümkün değil.

Bakınız, Türkiye, bir öğrenciye yılda 1.614 dolar kamusal harcama yapıyor, OECD’de 8 bin dolar, OECD ortalaması.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, asıl, işin, Sayın Elitaş’ın konuşmasıyla ilgili hüzün verici yönüne gelmek istiyorum. Biz sekiz yıldan bu yana, o dünya konjonktürünün son derece olumlu olduğu bir zaman kesitinde dedik ki: Sabit sermaye yatırımlarına ne olur ağırlık veriniz, sabit sermaye yatırımlarına ağırlık veriniz, özellikle kamu sabit sermaye yatırımlarına ağırlık veriniz çünkü kamu sabit sermaye yatırımlarının yapılmaması demek, bir ülkenin ileriye dönük çok ağır, gizli bir borç yükü altına sokuluyor olması anlamına gelmektedir.

Bakınız, Sayın Esfender Korkmaz Hocamız 2000 yılıyla karşılaştırma yaptı, ki doğrudur. Ben de hemen, yine 2010 yılı Devlet Planlama Teşkilatının raporundan, programından çıkardım: Sabit sermaye yatırımlarının gayrisafi millî hasılaya oranı 2000 yılında yüzde 6,8 yani yaklaşık yüzde 7 imiş, sizin iktidarınız döneminde, 2003 yılında bundan yüzde 25 daha az olmuş, 2006 yılında yine 2000 yılından yüzde 22 oranında daha az sabit sermaye yatırımı yapmışsınız, 2007’de yüzde 23 daha az sabit sermaye yatırımı yapmışsınız. 2008 ve 2009 yıllarında yapılan sabit sermaye yatırımları da gayrisafi millî hasılaya oran olarak 2000 yılının oldukça gerisinde. Türkiye, Avrupa Birliği ortalamasının, kişi başına kamu sabit sermaye yatırımları ortalamasının yüzde 14’ünü, yüzde 15’ini yapıyor, bu ne demek biliyor musunuz? Asıl sorun bu.

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Nahcivan’la ilgili…

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Nahcivan’la ilgili tabii. Tabii, asıl sorun bu.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; güneş balçıkla sıvanmaz.

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Doğru.

ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla) – Burada gerçekleri konuşacağız. İşsizlik ve yoksulluk konusunda AKP’nin söyleyeceği hiçbir şey yoktur. Burada iyi niyetle bu çerçevede Hükûmete katkıda bulunmak amacıyla konuşma yapmak isteyen bir milletvekilini sözüm ona eleştirme amacıyla, demagojiye dönük bir konuşma yapılırsa, ben de Nahcivan’la ilgili bu konuşmada bu şekilde bir konuşma yapma hakkını kendimde görürüm.

Sayın Başkan, bu yasanın ülkemize, milletimize ve ilgili devletlere hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum, gecenin bu vaktinde sizi biraz üzdüysem, sıktıysam beni bağışlamanızı diliyorum ama burada gerçekleri, gerçekleri, yalnız ve yalnızca gerçekleri konuşalım.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin Kurulmasına Dair Nahçıvan Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

“Oy sayısı

: 236

 

Kabul

: 236

 

Ret

: -

 

Çekimser

: -

 

Boş

: -

 

Geçersiz

: -(x)

 

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

Fatih Metin

Yusuf Coşkun

 

Bolu

Bingöl”

BAŞKAN – Türk dünyası için hayırlar getirmesini niyaz ediyorum.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, 8’inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kore Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İktisadi Kalkınma İşbirliği Fonu Kredilerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

                               

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kore Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İktisadi Kalkınma İşbirliği Fonu Kredilerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/288) (S. Sayısı: 22) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Komisyon raporu 22 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Söz talebi yoktur.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KORE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA İKTİSADİ KALKINMA İŞBİRLİĞİ FONU KREDİLERİNE İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- 10 Nisan 2003 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kore Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İktisadi Kalkınma İşbirliği Fonu Kredilerine İlişkin Anlaşma”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kore Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İktisadi Kalkınma İşbirliği Fonu Kredilerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylama sonucunu arz ediyorum:

“Oy sayısı

: 226

 

Kabul

: 226

 

Ret

: -

 

Çekimser

: -

 

Boş

: -

 

Geçersiz

: -(xx)

 

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

Fatih Metin

Yusuf Coşkun

 

Bolu

Bingöl”

BAŞKAN – Her iki ülke için de hayırlı olmasını diliyorum.

                               

(x) 22 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(xx) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, 9’uncu sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ile Bosna ve Hersek Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının Değiştirilmesi Hakkında Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

10.- Türkiye Cumhuriyeti ile Bosna ve Hersek Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının Değiştirilmesi Hakkında Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/754) (S. Sayısı: 482) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Komisyon raporu 482 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Şükrü Elekdağ.

Buyurun efendim.

CHP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Bosna ve Hersek Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının Değiştirilmesi Hakkında Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini belirtmek amacıyla söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu protokol, Bosna-Hersek menşeli sanayi ürünleri ile yıllık tarife kotaları çerçevesinde bazı tarım ürünlerinin ülkemize ithalatında uygulanan gümrük vergilerinin, eş etkili vergilerin ve mali nitelikte ithalat vergilerinin kaldırılmasını öngörüyor. Değerli arkadaşlarım, bu düzenlemenin yapılması bir zarurettir çünkü Türkiye’nin Bosna-Hersek’e ihracatı süratle artmış, bu ülkeden ithalatı ise son derece düşük kalmıştır. Bu bakımdan, Türkiye’nin Bosna-Hersek’ten ithalatında gümrük vergilerini kısmen kaldırması taraflar arasında mütekabiliyet sağlayacak ve ticari ilişkilerin daha dengeli bir düzen içinde sürdürülmesine imkân verecektir.

Değerli arkadaşlarım, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu düzenlemeyi uygun görüyoruz ve kardeş Bosna-Hersek’le ticari ve ekonomik ilişkilerin gelişmesine yardımcı olacak her türlü önlemi destekleyeceğimizi açıklıyoruz. Bu münasebetle bir hususu belirtmek isterim: Cumhuriyet Halk Partisi, Bosna-Hersek ve Boşnaklar ile Türkiye arasındaki yakın tarihsel ve kültürel bağların varlığından hareketle, savaş sırasında Bosna-Hersek’e Türkiye tarafından sağlanan maddi ve manevi desteği yürekten desteklemiştir. Keza, değerli arkadaşlarım, savaş sonrasında da bu ülkenin yeniden yapılandırılmasına, barış ortamının sağlanmasına ve diğer alanlarda yapılan yardımlara Cumhuriyet Halk Partisi her zaman siyasi destek vermiştir.

Değerli arkadaşlarım, âlâyıvala ile imzalanan Dayton Anlaşması, Bosna-Hersek’te sıcak savaşı durdurmuş fakat ülkeye beklenen barış ve istikrarı getirmemiştir. Bosna-Hersek’teki üç etnik grup arasında çok derin ihtilaflar etkin bir şekilde süregelmektedir. Dayton Anlaşması’ndan bugüne kadar geçen zaman içinde sorunlar hâl yoluna girmemiş, daha da keskinleşmiştir. Bosna-Hersek’i oluşturan üç etnik gruptan Hırvatlar ile Sırpların tutumu soruna bugüne kadar sürdürülebilir ve adil bir çözüm bulunmasını engellemiştir. Hem bu ihtilafları gidermek hem de Bosna-Hersek’in toprak bütünlüğünü ve bölge istikrarını korumak amacıyla Amerika ve Avrupa Birliği tarafından yapılan girişimler bir sonuç vermemiş ve ülkenin dağılmasına yol açacak tehlikeli süreç durdurulamamıştır. Bosnalı Sırpların hedefi Sırbistan’la birleşmek, eğer bu olmazsa Kosova gibi bağımsızlık ilan etmektir. Hırvatlar da Hırvatistan’la birleşme hedefinden vazgeçmemişlerdir. Kişisel kanım, Sırbistan’ın, Bosnalı Sırpları “Büyük Sırbistan” hayalinden vazgeçirici etkin önlemler alması hâlinde sorunun çözümüne ciddi bir katkı sağlanacağı yolundadır fakat maalesef, Belgrad’da da bu yönde somut bir eğilimin mevcut olmadığını görüyoruz.

                                

(x) 482 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Değerli arkadaşlarım, Türk Hükûmeti, bir süredir, Bosna’nın üç milletin oluşturduğu bir federasyon yani tek bir devlet olarak varlığını koruması için etkin girişimlerde bulunmaktadır. Bu amaçla sarf edilen çabalar sonucunda, taraflar arasında bir diyalog süreci sağlanmıştır. Hükûmetin bu çaba ve girişimlerini takdir ediyoruz ve destekliyoruz. Bu girişimler, iddia edildiği gibi soruna kalıcı bir çözüm getirmemişse de diyalog yoluyla sorunun vahim bir tırmanmaya yönlenmesine de mâni olmaktadır ve durumun kontrol altında tutulmasını sağlamaktadır. Hükûmetin bu girişimlerini sürdürmesinin Bosna-Hersek’teki kardeşlerimizin yararına olduğunu düşünüyoruz ve Balkanların da istikrarına katkıda bulunduğu görüşündeyiz.

Değerli arkadaşlarım, bu görüşlerle, ticaret anlaşmasını tadil eden protokolün onayını öngören yasayı desteklediğimizi açıklar, hepinize saygılarımı sunarım. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Elekdağ, çok teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın İsmet Büyükataman.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Bosna ve Hersek Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının Değiştirilmesi Hakkında Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, sözlerime başlamadan önce sizlere bir milletin tarihinde vuku bulan iki ayrı gemi hadisesinden bahsetmek istiyorum. Geminin biri, ezilen, dışlanan, kovulan yani mazlum Yahudileri Müslüman topraklarına taşıyordu; bir başka gemi de ezilen, ambargo uygulanan Müslümanlara yardım götürüyordu. İkisi de batıdan doğuya gidiyordu. İki gemi de mazlumlara yardım iddiasıyla yola çıkmıştı. Bu iki gemi arasında tam beş yüz on sekiz yıl fark vardı. İlk gemide ezilenler ikincisinde ezen olmuştu. İspanya’da 1492 yılında uygulanan korkunç katliamdan kaçan ya da zorla sürgün edilen 100 binlerce Yahudi’yi başta Avrupa’nın en ünlü devletleri olmak üzere dünyanın hiçbir devleti kabul etmemişti. Osmanlı Padişahı Sultan II. Bayezid Han gemiler göndererek söz konusu Yahudileri katliamdan, zulümden kurtarmıştı. Bugün, başka bir mazluma, Filistinliye yardıma koşan yine Türklerdir, katliamı yapan ise bundan beş yüz on sekiz yıl önce aynı kaderi yaşayan ama bunu unutan İsrail’dir. Fakat, biz Türkler, her zaman mazlumun yanında olmaya devam edeceğiz çünkü mazlum milletlerin ideali Türk’ün iddiası olmuştur. Nerede mazlum bir millet varsa Türk orada olmuştur ve olmaya devam edecektir.

Saygıdeğer milletvekilleri, yakın tarihimizin en acılı günlerini yaşayan dost ve kardeş Bosna-Hersek ile Türkiye Cumhuriyeti arasında ticaret alanında iş birliğinin onaylanması, esasen kültürel ve köklü bir maziyle bağlı bulunduğumuz ve atalarımızı sinesinde barındıran bu topraklar ile yeniden köprülerin kurulmasına vesile olacaktır. Söz konusu anlaşma ile ticari ilişkilerin geliştirilmesi öngörülmektedir.

Bosna-Hersek bugün, 21 Aralık 1995 tarihinde Dayton Anlaşması’yla oluşturulan anayasaya bağlı parlamenter sistemle yönetilmektedir. Ülke, topraklarının yüzde 51,5’ini elinde tutan Bosna-Hersek Federasyonu ve toprakların yüzde 48,5’ine sahip Sırp Cumhuriyeti olmak üzere iki devletçikten oluşmaktadır. Ülke bugün 4,5 milyon nüfusa sahiptir. Resmî verilere göre nüfusun yarısı Müslüman Boşnak’tır ancak halk tarafından, bu oranın daha yüksek olduğu belirtilmektedir. Geri kalan yüzde 32’lik kısım Ortodoks Sırplardan, yüzde 15’i ise Katolik Hırvatlardan oluşmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye ile Bosna-Hersek arasındaki bağların köklü olduğu ve geniş bir yelpazeye yayıldığı bilinmektedir. Bugün de paylaştığımız değerler ortaktır. Türkiye ile Türk milleti, Bosna-Hersek’teki gelişmelere her dönemde duyarlı olmuştur ve duyarlı olmaya devam etmektedir. Bosna-Hersek bizim için çok özel bir ülkedir. Bu itibarla, Türkiye, Bosna-Hersek’in daha iyi bir geleceğe ulaşmak için sarf ettiği çabaları aktif ve etkin biçimde desteklemiştir.

Türkiye, Bosna-Hersek’te savaşı sona erdiren ve uluslararası alanda tanınmış sınırları içerisinde egemen ve bağımsız bir devlet olarak varlığını teyit eden Dayton Barış Anlaşması’nın imzalanmasını memnuniyetle karşılamış ve anlaşmanın askerî ve sivil gereklerinin uygulanmasına başlangıçtan itibaren aktif olarak katkıda bulunagelmiştir. Bu bağlamda, Bosna-Hersek’in egemenlik haklarının, toprak bütünlüğünün ve uluslararası planda tanınmış sınırlarının korunması, Türkiye'nin büyük önem atfettiği bir husustur.

Balkanlar bugün bir bütünleşme hareketinin eşiğinde durmaktadır. Son yirmi yılın ilk yarısında nefret kökenli şiddet olaylarıyla, ikinci yarısında ise bunların artçı depremi olarak süren istikrarsızlık, yoksulluk, işsizlik, yatırım ve üretim azlığı, altyapı eksikliği, sermaye yetersizliği gibi sorunlarla boğuşmuştur. Balkanların batı yakasının bu kadar uzun süre bir istikrarsızlık adası olarak kalmasında, bölgeye yabancı güçlerin tepeden bakan bir tavırla giriştikleri dayatmacı yöntemlerinin işe yaramaması bulunmaktadır. “Batı Balkanlar” gibi bir terimin ortaya çıkışındaki temel etken de zaten bu istikrarsızlıktır. Bu itibarla, Balkanlarda istikrarlı bir Bosna-Hersek’in, aynı zamanda Avrupa’nın genel güvenliği ve istikrarı açısından da büyük önem taşıdığını düşünmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, Bosna-Hersek ile ekonomik ilişkilerimizin giderek ilerlediğini görmek bizleri memnun etmektedir. Türkiye, bu ilişkilerin daha da geliştirilmesi ve bu bağlamda karşılaşılabilecek muhtemel sıkıntıların giderilmesi için elinden gelen gayreti göstermeye devam etmelidir. Ticari ilişkilerin yanı sıra kültürel ilişkiler de yeniden tanzim edilmelidir. Bosna-Hersek’in başkenti Saraybosna’da Türkçe kursları açılmalı ve desteklenmelidir. Yine, bölgedeki tarihî eserlerin yok olmasının önüne geçecek en önemli unsur olan din adamları ile Diyanet İşleri Başkanlığının yakın temasının artırılarak bu temasların devamı gerekmektedir. Sadece Millî Eğitim Bakanlığı bursları vasıtasıyla genel üniversite kontenjanları dost ülke Bosna-Hersek’in ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalır, ayrıca kültür, dil ve din alanlarında yüksek lisans ve doktora bursları verilmelidir.

Boşnak ağırlıklı coğrafyada Türkçeye olan ilgi eskiden beri bilinmektedir. Bu vesileyle ülkemizde öğrenimlerini görerek ülkelerine dönen Boşnak gençlerin de birer kültür ataşesi olduğunu düşünerek bu gençlerin üzerinde hassasiyetle durulmasında zaruret vardır. Bosna-Hersek ve Müslüman Boşnaklar ile Türkiye arasında tarihî ve kültürel bağların var olduğu, Türkiye’de, net sayısı bilinmemekle birlikte, hatırı sayılır bir Boşnak nüfusun yaşıyor olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.

Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığının, iktisadi iş birliği projelerinin yanı sıra, özellikle yakın tarih birliğimiz üzerine projeler geliştirmesi ve geliştirilen projelere daha çok destek vermesi arzu edilmektedir. Sovyetler Birliği’nin dağılması, soğuk savaş döneminin sona ermesi ve Balkanlarda sosyalist rejimlerin yıkılması sonrasında Türkiye'nin Balkan coğrafyasını ekonomik, politik, diplomatik ve kültürel alanlarda bir açılım alanı olarak görmesi ve bu alanı çok iyi değerlendirmesi gerekirdi. Hâlâ geç kalınmış değildir. Türkiye'nin Bosna-Hersek’e ve bölgedeki Boşnaklara vermiş olduğu destek gelecekte de devam etmelidir. Esasen, bu anlaşmanın tüm bölge ülkelerine de örnek olacak şekilde geliştirilmesinde fayda vardır.

Bu vesileyle Anlaşma’mızın hayırlı olmasını temenni ediyor, olumlu yönde oy kullanacağımızı ifade ediyorum.

Sözlerime son vermeden evvel Bosna-Hersek ile tarihî bağımızı anlatan şu şiiri sizlerle paylaşmak istiyorum:

“Suya bir kubbe çıkan zarif taş hatlarıyla,

Mostar orada durdukça Bosna hep hür olacak.

O sebepten yıkmaya gayret ettiler fakat

O tarihe vurulmuş taştan mühür olacak.”

Yüce heyetinizi tekrar saygı ve hürmetlerimle selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Çok teşekkür ediyorum Sayın Büyükataman.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE BOSNA VE HERSEK ARASINDAKİ SERBEST TİCARET ANLAŞMASININ DEĞİŞTİRİLMESİ HAKKINDA PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 14 Mayıs 2009 tarihinde Saraybosna’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Bosna ve Hersek Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının Değiştirilmesi Hakkında Protokol” ün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Bosna ve Hersek Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının Değiştirilmesi Hakkında Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu arz ediyorum:

“Oy Sayısı

: 221

 

Kabul

: 221

 

Ret

: -

 

Çekimser

: -

 

Boş

: -

 

Geçersiz

: -(x)

 

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

Fatih Metin

Yusuf Coşkun

 

Bolu

Bingöl”

Her iki ülkeye de hayırlar getirmesini diliyorum.

                                 

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, 10’uncu sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanlığının COBRA Topçu Tespit Radarı Müşterek Programının Hizmet Safhasına Katılımı İçin 2 Şubat 2004 Tarihli Mutabakat Muhtırasında Yapılan 2 Numaralı Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

11.- Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanlığının COBRA Topçu Tespit Radarı Müşterek Programının Hizmet Safhasına Katılımı İçin 2 Şubat 2004 Tarihli Mutabakat Muhtırasında Yapılan 2 Numaralı Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/837) (S. Sayısı: 504) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Komisyon raporu 504 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz talebi? Yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1'inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞININ COBRA TOPÇU TESPİT RADARI MÜŞTEREK PROGRAMININ HİZMET SAFHASINA KATILIMI İÇİN 2 ŞUBAT 2004 TARİHLİ MUTABAKAT MUHTIRASINDA YAPILAN 2 NUMARALI DEĞİŞİKLİĞİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) COBRA Topçu Tespit Radarı Müşterek Programının Üçlü Hizmet Safhasına İlişkin Mutabakat Muhtırası çerçevesinde Fransa, Almanya ve İngiltere tarafından yürütülen programa Ülkemizin de katılımını düzenleyen ve Türkiye Cumhuriyeti adına 12 Ağustos 2009   tarihinde imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Millî Savunma Bakanlığının COBRA Topçu Tespit Radarı Müşterek Programının Hizmet Safhasına Katılımı için 2 Şubat 2004 Tarihli Mutabakat Muhtırasında Yapılan 2 Numaralı Değişiklik'in onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2'nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3'üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

                               

(x) 504 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanlığının COBRA Topçu Tespit Radarı Müşterek Programının Hizmet Safhasına Katılımı İçin 2 Şubat 2004 Tarihli Mutabakat Muhtırasında Yapılan 2 Numaralı Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu arz ediyorum:

“Oy Sayısı

: 217

 

Kabul

: 217

 

Ret

: -

 

Çekimser

: -

 

Boş

: -

 

Geçersiz

: -(x)

 

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

Fatih Metin

Yusuf Coşkun

 

Bolu

Bingöl”

Ülkemiz için hayırlar getirmesini diliyorum.

Sayın milletvekilleri, 11’inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Altyapı Projelerinde İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

12.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Altyapı Projelerinde İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/816) (S. Sayısı: 505) (xx)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Komisyon raporu 505 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz talebi? Yoktur.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE SIRBİSTAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA ALTYAPI PROJELERİNDE İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 26 Ekim 2009 tarihinde Belgrad’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Altyapı Projelerinde İşbirliği Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

                                

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 505 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Altyapı Projelerinde İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu arz ediyorum:

“Oy sayısı

: 218

 

Kabul

: 218

 

Ret

: -

 

Çekimser

: -

 

Boş

: -

 

Geçersiz

: -(x)

 

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

Fatih Metin

Yusuf Coşkun

 

Bolu

Bingöl”

Her iki ülkeye de hayırlar getirmesini diliyorum.

Sayın milletvekilleri, 12’nci sırada yer alan, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin Dış Ticaret Müsteşarlığına Ait Bölümünde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

13.- Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin Dış Ticaret Müsteşarlığına Ait Bölümünde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/802) (S. Sayısı: 476)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Evet, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 9 Haziran 2010 Çarşamba günü saat 13.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Grup başkan vekili arkadaşlarımıza çalışmada gösterdikleri itina ve dikkatten dolayı teşekkürlerimi sunuyorum.

Herkese hayırlı akşamlar diliyorum efendim.

 

Kapanma Saati: 01.27

                                

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.