DÖNEM: 23 CİLT:
71 YASAMA YILI:
4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
113’üncü
Birleşim
8 Haziran 2010 Salı
(Bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile
konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş
alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN
KÂĞITLAR
III. - OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkan
Vekili Nevzat Pakdil’in, görevlerine yeni seçilmiş olan Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu Başkan Vekili Yalova Milletvekili Muharrem İnce ve Trabzon Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi’yi tebrik eden, görevlerinde başarılar dileyen konuşması
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Hatay
Milletvekili Mustafa Öztürk’ün, Dünya Çevre Günü’ne ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Muğla
Milletvekili Gürol Ergin’in, hububat üreticisinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
3.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuş’un, Çukurova’da hububat hasadının başlamasıyla birlikte
karşılaşılan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlak’ın, İstanbul’daki şiddetli yağışların yol açtığı can
kaybına ve zararlara ilişkin açıklaması
2.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Dünya Çevre Günü’ne ilişkin açıklaması
3.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Dünya Çevre Günü’ne ilişkin açıklaması
4.- Mersin
Milletvekili Vahap Seçer’in, Çukurova’da birim alandan alınan ürün miktarının
yüksek olduğuna, diğer bölgelerle kıyaslanamayacağına ilişkin açıklaması
5.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlı’nın, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in,
konuşmalarında, buğday alım miktarı, mazot ve gübreye verdikleri primler
konusunda sürekli yanıltmalar yaptığına ilişkin açıklaması
6.- Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, Sivas’ta tarım alet ve makinelerinin alımı
için düzenlenen hibe kredisi listesinde ilçeler arasında adaletsizlik
yapıldığına ilişkin açıklaması
7.- Muğla
Milletvekili Gürol Ergin’in, Türkiye’deki tarım alanlarının azaldığına ve tarım
ürünü üretiminde artma olmadığına ilişkin açıklaması
8.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, bu yıl ürünlerin prim miktarının hiç
artırılmamasına, taban fiyatın geç ve düşük açıklanmasına, alım merkezlerinin
çok yetersiz olmasına ilişkin açıklaması
9.- Erzurum
Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Türkiye’deki tarım alanlarının azaldığına ve 2002
yılında ihracat fazlası varken bugün çok ciddi şekilde ithalat fazlasıyla
aranın açıldığına ilişkin açıklaması
10.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Eskişehir Milletvekili H. Tayfun
İçli’nin, konuşmasındaki “506, 507, 508 ve 509 sıra sayılı komisyon
raporlarının gelen kâğıtlar kısmında yayımlanmadığı” şeklindeki ifadelerine ve
dil sürçmesiyle söylediğini tahmin ettiği “adil yargılanmayı etkilemek”
şeklindeki ifadelerini “adil yargılanmayı sağlamak” şeklinde düzelttiğine
ilişkin açıklaması
11.- Eskişehir
Milletvekili H. Tayfun İçli’nin, İç Tüzük’e göre gelen kâğıtların bastırılıp
dağıtılması ve gündemde ilan edilmesi gerektiğine; “adil yargılamayı etkilemek”
sözleriyle avukatlar hakkında “adil yargılamayı etkileme” suçlamasıyla
soruşturma yapılıyor demek istediğine ilişkin açıklaması
12.- Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal’ın, elektronik karıştırıcı ya da işaret karıştırıcı
olarak bilinen jammer aygıtının Türkiye’deki kullanım alanlarına ve teminine
ilişkin açıklaması ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
13.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın, yurt dışına çıkışlarda alınan 15 TL’lik harca ve
Devlet Demiryollarında çalışan geçici işçilerin kendi bölgelerinde
çalıştırılmasının daha uygun olacağına ilişkin açıklaması ve Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırım’ın cevabı
14.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Anayasa görüşmelerinde Genel Kurulda
çalışan cep telefonlarının Anayasa görüşmeleri bittikten sonra çalışmamasına
ilişkin açıklaması ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Avrupa
Parlamentosu, İspanya Parlamentosu ve Senatosu Başkanlarının, Brüksel’de
düzenlenecek olan Ortak Parlamento Toplantısı vaki davetine icabet edecek olan
Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca ismi bildirilen
milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1214)
2.- (10/90, 190,
210, 235, 312, 433, 438, 466, 474, 496, 531, 539, 558, 563, 564, 565, 566, 567,
568, 569, 570, 571, 572, 573, 574) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin bir ay uzatılmasına ilişkin tezkeresi
(3/1215)
3.- TBMM Başkanı
Mehmet Ali Şahin’in, İran İslam Cumhuriyeti İslami Danışma Meclisi Başkanı Ali
Larıjani’nin vaki davetine icabetle beraberinde bir Parlamento heyetiyle İran’a
resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1216)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan ve 19 milletvekilinin, şiddet olaylarının araştırılarak
bu olayların önlenmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/745)
2.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut ve 20 milletvekilinin, toplumsal yapıyı tehdit eden
intihar, şiddet ve cinnet gibi sosyal olayların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/746)
3.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin, okullarda yaşandığı iddia
edilen fiziksel ve psikolojik istismar olaylarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/747)
4.- Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır ve 19 milletvekilinin, kadına yönelik şiddetin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/748)
C) Önergeler
1.- Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal’ın, (2/341) esas numaralı Kanun Teklifi’nin doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/220)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Gündemdeki
sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine;
503, 507 ve 508 sıra sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin İç Tüzük’ün 91’inci
maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin AK
PARTİ Grubu önerisi
VIII.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, KÖYDES Projeleri için aktarılan ödeneğe ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1053) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım’ın cevabı
2.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, yangın söndürmek amacıyla uçak ve
helikopter alımı ihalesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1359) ve Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
3.- Aksaray
Milletvekili Osman Ertuğrul’un, Aksaray bağlantılı demiryolu çalışmalarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1386) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın
cevabı
4.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan-Ardanuç karayoluna ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1405) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
5.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Trabzon-Zaho-Basra demiryolu çalışmalarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1487) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın
cevabı
6.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan-Ardanuç karayoluna ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1538) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
7.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, öğrenci servis araçlarındaki yaş sınırı
değişikliğine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1547) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım’ın cevabı
8.-Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat Havaalanının durumuna ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1564) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
9.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat Havaalanının kullanıma açılmasına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1676) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
10.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Erbaa-Tokat yolunun yapımına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1701) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
11.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, bir köprünün
genişletilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1728) ve Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırım’ın cevabı
12.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Malatya tren seferlerine ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1732) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
13.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis’in, Tunceli’de cep telefonu görüşmelerinde
yaşanan sorunlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/1770) ve Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırım’ın cevabı
14.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ağrı-Saray yolunun onarımına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1778) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
15.- Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, Bitlis’te trafiğe açılan bir tünele
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1781) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın
cevabı
16.- Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, bir karayolundaki trafik güvenliğine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1783) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın
cevabı
17.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum bağlantılı yollardaki tünel yapımına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1831) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın
cevabı
18.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Erbaa ilçesinde köprülü kavşak ve sinyalizasyon
yapılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1843) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım’ın cevabı
19.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Erbaa ilçesine sabit araç muayene istasyonu
açılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1844) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım’ın cevabı
20.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, bir yol yapımındaki istimlak
bedellerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1845) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım’ın cevabı
21.-Mersin
Milletvekili Akif Akkuş’un, Çukurova Havaalanı inşasına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1847) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
22.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman Çayı üzerindeki köprünün güçlendirilmesine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1879) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın
cevabı
23.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuş’un, 9 Eylül Treninin seferlerinin kaldırılmasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1886) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın
cevabı
24.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuş’un, 4 Eylül Treninin seferlerinin kaldırılmasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1887) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın
cevabı
25.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuş’un, Ankara-Erzurum ekspres treni seferlerinin
kaldırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1888) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım’ın cevabı
26.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bursa Yenişehir Havaalanından yapılan bazı uçak
seferlerinin iptaline ilişkin sözlü soru önergesi (6/1893) ve Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırım’ın cevabı
27.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1929) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
28.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Çıldır ilçesinin bazı köylerindeki baz istasyonu ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1936) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
29.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, GSM operatörlerinin kapsama alanlarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1951) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın
cevabı
30.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, bir beldeye PTT şubesi açılmasına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1954) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
31.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Zile-Pazar karayoluna ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1987) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
32.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Zile-Çekerek karayoluna ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1988) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
33.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki baz
istasyonlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1997) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım’ın cevabı
34.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuş’un, havaalanı yolcu hizmet ücretlerinin artırılmasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/2006) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın
cevabı
35.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat-Sulusaray-Boğazlıyan yolunun açılmasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/2070) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın
cevabı
36.- Adana Milletvekili
Hulusi Güvel’in, hisse devri sonrası Türk Telekom’a ilişkin sözlü soru önergesi
(6/2076) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye Cumhuriyeti
ile İrlanda Arasında Gelir ve Sermaye Değer Artış Kazançları Üzerinden Alınan
Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma
Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/689) (S. Sayısı: 479)
2.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
3.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
4.-
Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana
Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S.
Sayısı: 458)
5.- Asya-Pasifik
Uzay İşbirliği Örgütü (APSCO) Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/367) (S. Sayısı: 114)
6.- İslam
Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC) Tüzüğünün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/776) (S.
Sayısı: 469)
7.-
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana Sözleşmesinde Değişikliğin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/786) (S. Sayısı: 460)
8.- Türk Dili
Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin Kurulmasına Dair Nahçıvan Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/800) (S. Sayısı: 494)
9.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kore Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İktisadi Kalkınma
İşbirliği Fonu Kredilerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/288) (S. Sayısı: 22)
10.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Bosna ve Hersek Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının
Değiştirilmesi Hakkında Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/754) (S. Sayısı: 482)
11.- Türkiye
Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanlığının COBRA Topçu Tespit Radarı Müşterek
Programının Hizmet Safhasına Katılımı İçin 2 Şubat 2004 Tarihli Mutabakat
Muhtırasında Yapılan 2 Numaralı Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/837) (S. Sayısı: 504)
12.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Altyapı
Projelerinde İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/816) (S. Sayısı: 505)
13.- Genel Kadro
ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin Dış Ticaret
Müsteşarlığına Ait Bölümünde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/802) (S. Sayısı: 476)
X.- OYLAMALAR
1.- Türkiye
Cumhuriyeti ile İrlanda Arasında Gelir ve Sermaye Değer Artış Kazançları
Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına
Engel Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı’nın oylaması
2.- Asya-Pasifik
Uzay İşbirliği Örgütü (APSCO) Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
3.- İslam
Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC) Tüzüğünün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
4.-
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana Sözleşmesinde Değişikliğin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
5.- Türk Dili
Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin Kurulmasına Dair Nahçıvan Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı’nın oylaması
6.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kore Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İktisadi Kalkınma
İşbirliği Fonu Kredilerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
7.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Bosna ve Hersek Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının
Değiştirilmesi Hakkında Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı’nın oylaması
8.- Türkiye
Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanlığının COBRA Topçu Tespit Radarı Müşterek
Programının Hizmet Safhasına Katılımı İçin 2 Şubat 2004 Tarihli Mutabakat
Muhtırasında Yapılan 2 Numaralı Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
9.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Altyapı
Projelerinde İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı’nın oylaması
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki hastanelerde yapılan denetlemelere
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/13373)
2.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, 1995’teki Gazi olaylarına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/13634)
3.- Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, bir kamu görevlisinin mahkûmiyetine ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/13708)
4.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, toplulaştırılan bir arazinin dağıtımına ilişkin
sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/14024)
5.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, askerlik görevini yaparken ölen bir kişiye
ilişkin sorusu ve
Millî Savunma Bakanı M.Vecdi Gönül’ün cevabı (7/14078)
6.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, sosyal yardımlara ilişkin Başbakandan sorusu
ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/14202)
7.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, yapıların depreme karşı dayanaklılığına,
Osmaniye’deki
yapıların depreme karşı dayanıklılığına,
İlişkin soruları
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/14214),
(7/14215)
8.- Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın, güneş enerjisinden yararlanmaya ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/14217)
9.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, buzağı maması adı altında süt tozu
ithalatı iddialarına,
- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in, Eğirdir Su Ürünleri Araştırma Enstitüsünün
kapatılmasına,
İlişkin soruları
ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/14242), (7/14243)
10.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Antalya’da gıda üretimi ve dağıtımı yapan
firmaların denetimine ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/14259)
11.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, sosyal yardımlara ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/14262)
12.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, et ithaline yönelik iddialara ilişkin Başbakandan
sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/14272)
13.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, asansörlerin denetimine ilişkin sorusu ve Sanayi
ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/14345)
14.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Tarım Kredi Kooperatifleri
Gaziantep Bölge Birliğine personel alımıyla ilgili iddialara,
- Mersin
Milletvekili Vahap Seçer’in, kırmızı et piyasasındaki gelişmelere,
- Afyonkarahisar
Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, kırmızı et piyasasındaki gelişmelere,
Tarımsal sulamada
kullanılan elektrik borçlusu çiftçilere,
- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, et ithalatına,
- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, banka borcu nedeniyle tarım arazilerine gelen
hacizlere,
- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, kırmızı et sektöründeki sorunlara,
- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, tarıma dayalı sanayinin desteklenmesine,
İlişkin soruları
ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/14347), (7/14348),
(7/14349), (7/14352), (7/14350), (7/14351), (7/14353), (7/14354)
15.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Türk-Yunan medya konferansının iptaline
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/14365)
16.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, ensest olaylarına ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Selma Aliye Kavaf’ın cevabı (7/14389)
17.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, inovasyon sektörünün geliştirilmesine
ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/14401)
18.- Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, kumlama uygulamasına ilişkin sorusu ve Sanayi
ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/14403)
19.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, EBK’nın çalışmalarına,
Kırmızı et
fiyatlarındaki artışa,
Kırmızı et
fiyatlarına ve et ithalatına,
- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, TMO eski Genel Müdürüne,
- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Acıpayam, Kale, Sarayköy, Beyağaç, Çameli,
Honaz, Tavas, Çal ve Çardak’taki, çiftçi borçlarına,
- İzmir
Milletvekili Canan Arıtman’ın, çiftçi borçlarına ve tarım politikasına,
Kırmızı et
sektörüne,
İlişkin soruları
ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/14404), (7/14405),
(7/14406), (7/14407), (7/14408), (7/14411), (7/14412), (7/14413), (7/14414),
(7/14415), (7/14416), (7/14417), (7/14418), (7/14409), (7/14410)
20.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, basın özgürlüğüne ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/14429)
21.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, et fiyatlarındaki artışa ve hayvancılığın
desteklenmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi Eker’in cevabı (7/14431)
22.- Uşak
Milletvekili Osman Coşkunoğlu’nun, hayvancılık ve besicilik politikalarına
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
(7/14471)
23.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, et ithalatı ihalesine ilişkin Başbakandan sorusu
ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/14484)
24.- Aydın
Milletvekili Recep Taner’in, hazır giyim sektöründeki bazı uygulamalara ilişkin
sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/14606)
25.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, kadrolu personelin özlük
haklarına ve personel politikasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/14764)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.00’te açılarak beş oturum yaptı.
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, ithal et ve et üreticilerinin sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşmasına Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap
verdi;
Isparta
Milletvekili Haydar Kemal Kurt, gülün hasat zamanına ve Isparta ili için
önemine,
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel, yükseköğretimin içinde bulunduğu sorunlara,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Mersin
Milletvekili Vahap Seçer,
Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi,
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse,
Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsal,
Muğla
Milletvekili Gürol Ergin,
Hayvancılık
sektörünün içinde bulunduğu tablo ile Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi
Eker’in ortaya koyduğu tablonun farklı olduğuna;
Karaman
Milletvekili Mevlüt Akgün, hayvancılık sektörünün bazı sorunları olduğuna ancak
AK PARTİ iktidarı döneminde hayvancılığa verilen desteğin önemli miktarda
arttığına,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor,
Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Plan ve Bütçe,
Komisyonundan
istifa ettiğine ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal ve 25 milletvekilinin, BOTAŞ ihalelerine yönelik
iddiaların araştırılması amacıyla (10/741),
Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis ve 19 milletvekilinin, üniversitelerde ve öğrenci
yurtlarındaki güvenlik sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla (10/742),
Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan ve 19 milletvekilinin, Metsamor Nükleer Santralinin
oluşturduğu risklerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla (10/743),
Muş Milletvekili
M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, temizlenecek mayınlı arazilerin mayın
mağdurlarına tahsisi konusunda (10/744),
Birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu;
önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2’nci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3’üncü sırasında
bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına
Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/761)
(S. Sayısı: 458),
5’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Veteriner Hizmetleri, Bitki
Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonları Raporlarının (1/806) (S. Sayısı: 498),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
4’üncü sırasında
bulunan ve görüşmelerine devam olunan, Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/685) (S. Sayısı: 488)
üzerindeki görüşmeler tamamlanarak kabul edildi ve kanunlaştı.
6’ncı sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile İrlanda Arasında
Gelir ve Sermaye Değer Artış Kazançları Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun (1/689) (S. Sayısı: 479) görüşmeleri tamamlandı; tümü
üzerinde elektronik cihazla yapılan her iki açık oylamada da toplantı yeter
sayısı bulunamadı.
Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Silopi’deki eylemi onaylamadığına ancak
güvenlik güçlerinin eyleme yönelik müdahalesinde Şırnak Milletvekili Sevahir
Bayındır’ın yaralanmasının da üzüntü verici olduğuna, orantısız güç kullanımını
onaylamanın mümkün olmadığına ve İçişleri Bakanını göreve davet ettiğine
ilişkin bir açıklamada bulundu.
479 S. Sayılı
Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde elektronik cihazla yapılan her iki açık
oylamada da toplantı yeter sayısı bulunamadığından, 8 Haziran 2010 Salı günü
saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 18.17’de son verildi.
Şükran Güldal MUMCU |
Başkan
Vekili |
|
Bayram ÖZÇELİK Fatih METİN |
Burdur Bolu |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
No.: 153
II.- GELEN KÂĞITLAR
7 Haziran 2010 Pazartesi
Teklif
1.- Balıkesir
Milletvekili Ali Osman Sali ve Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz’ün; Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilat Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/706) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4.6.2010)
Tezkereler
1.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1200) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2010)
2.- Erzincan
Milletvekili Erol Tınastepe’nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1201) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2010)
3.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1202) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2010)
4.- Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1203) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2010)
5.- Siirt
Milletvekili Osman Özçelik’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1204) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2010)
6.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1205) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2010)
7.- Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Binici’nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1206) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2010)
8.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1207) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2010)
9.- Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1208) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2010)
10.- Batman
Milletvekili Bengi Yıldız’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1209) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2010)
11.- Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1210) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2010)
12.- Mardin
Milletvekili Emine Ayna’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1211) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2010)
13.- Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1212) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2010)
Raporlar
1.- Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 4
Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/845, 1/884, 2/701) (S. Sayısı: 506) (Dağıtma tarihi: 7.6.2010)
(GÜNDEME)
2.- Diyanet
İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; 633 Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname ve Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun; 657
Sayılı Devlet Memurları Kanununa Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/833, 1/162, 2/443) (S. Sayısı: 507) (Dağıtma
tarihi: 7.6.2010) (GÜNDEME)
3.- Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve 3 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Emniyet Teşkilatı
Kanunu ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı ve 3 Milletvekilinin; Kırşehir Milletvekili
Abdullah Çalışkan ve 2 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/702, 1/714, 1/865, 1/887, 2/646, 2/703) (S.
Sayısı: 508) (Dağıtma tarihi: 7.6.2010) (GÜNDEME)
4.- İstanbul
Milletvekili Nusret Bayraktar ve 14 Milletvekilinin; 03.07.2005 Tarih ve 5393
Sayılı Belediyeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile İçişleri Komisyonları Raporları
(2/435) (S. Sayısı: 509) (Dağıtma tarihi: 7.6.2010) (GÜNDEME)
Sözlü
Soru Önergeleri
1.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, HES
projelerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/2087)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
2.- Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlu’nun, Ankara-Çankırı-Kastamonu karayoluna ilişkin Ulaştırma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2088) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
3.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, bazı
öğretim üyelerinin vakıf üniversitelerinde görevlendirildiği iddiasına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2089) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)
4.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Futbol
Milli Takımının ABD seyahatine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/2090)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)
Yazılı
Soru Önergeleri
1.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Gördes
Barajı kapsamındaki kamulaştırmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14693)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
2.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, bazı
olayların tarih kitaplarından çıkartılacağı iddiasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/14694) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
3.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un,
azınlıklarla ilgili bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/14695) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
4.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, ilaç
takip sistemindeki aksaklıklara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/14696) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
5.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in,
sahillerde bulanan belediyelerin desteklenmesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/14697) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
6.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, ÖSYM
sınavlarında yaşanan sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/14698) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
7.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, kırmızı
et ve domuz eti üretim ve tüketimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/14699) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
8.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, ecri
misil ücretlerine yönelik şikayetlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/14700) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
9.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un,
Tarsus-Kazanlı Sahil Bandı Projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/14701) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
10.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın,
Ayamama Deresindeki imar durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/14702) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)
11.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın,
bazı ön lisans mezunlarına lisans eğitimi hakkı verilmesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/14703) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)
12.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın,
TEDAŞ’a borçlu olan üreticilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/14704) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)
13.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, banka
kredilerini ödeyemeyen üreticilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/14705) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)
14.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın,
seçmeli yabancı dillerin arasına Arapça’nın eklenmesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/14706) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2010)
15.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın,
yabancıların ülkemizde ve Türk vatandaşlarının yabancı ülkelerde gayrimenkul
alımlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14707) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/05/2010)
16.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, bir kışla
yakınında meydana gelen patlamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/14708) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2010)
17.- Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in, bir
Cumhuriyet savcısı hakkındaki soruşturmaya ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14709) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)
18.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in,
sağlık sorunu olan bir tutukluya ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14710) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)
19.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bir
hükümlüye verilen cezaya ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14711) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2010)
20.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, tıbbi
malzemeler konusundaki bir tebliğe ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14712) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
21.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in,
Mersin’deki işsizliğe ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14713) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
22.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Van’daki
kayıt dışı istihdama ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14714) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)
23.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, kayıt dışı
istihdama ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14715) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)
24.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, teşvik
belgesi düzenlenen yatırım projelerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/14716) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/05/2010)
25.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Ziraat
Bankası yönetimine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali
Babacan) yazılı soru önergesi (7/14717) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)
26.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, Mersin’de
sosyal yardım alan kişilere ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı
soru önergesi (7/14718) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
27.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, kamuya
personel alımına ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi
(7/14719) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
28.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in,
engellilere yönelik bazı çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye
Kavaf) yazılı soru önergesi (7/14720) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
29.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, bakım
ve koruma altındaki çocuklarla ilgili bazı sorunlara ilişkin Devlet Bakanından
(Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/14721) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)
30.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Muğla’da
yaşanan olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14722)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
31.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, terör ve
asayişle ilgili istatistiki verilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14723) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
32.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, Van
Belediyesine yönelik bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14724) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
33.- İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil’in,
İstanbul Harbiye Kongre Merkezi ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14725) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)
34.- Siirt Milletvekili Osman Özçelik’in,
Muğla’daki olaylarda hayatını kaybeden kişiye ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14726) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)
35.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, okullarda
serbest kıyafet uygulaması çalışmalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14727) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
36.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, Samsun’da
hizmet içi eğitim tesisi yapımına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14728) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
37.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, bir
köydeki öğretmen sorununa ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14729) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
38.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, eğitime
ayrılan kaynağa ve eğitimdeki bazı sorunlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14730) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/05/2010)
39.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Gürpınar
ilçesinde eğitim ve öğretimdeki duruma ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14731) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/05/2010)
40.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Özalp
ilçesinde eğitim ve öğretimdeki duruma ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14732) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)
41.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın,
Balıkesir’deki Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarında bazı öğrencilerin
kıyafetlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14733)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)
42.- Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe’nin,
eğitime açılmayan bir okula ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14734) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)
43.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici’nin, bir
okulun yol sorununa ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14735) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2010)
44.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, sağlık
çalışanlarının özlük haklarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14736) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
45.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, sağlık
hizmeti alımında yaşanan bir olaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14737) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/05/2010)
46.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Van’daki
hastanelerin depreme karşı dayanıklılığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14738) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)
47.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in,
Siirt’teki hastanelerin depreme karşı dayanıklılığına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14739) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)
48.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in,
Bingöl’deki hastanelerin depreme karşı dayanıklılığına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14740) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)
49.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Muş’taki
hastanelerin depreme karşı dayanıklılığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14741) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)
50.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, nöbet
ücretlerini alamayan sağlık personeline ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14742) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)
51.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, meslek
odalarına yönelik tutumuna ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14743) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)
52.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, çiftçi
borçlarına ve girdi fiyatlarının düşürülmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14744) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
53.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, domates
üreticilerinin fiyat sorununa ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14745) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
54.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, Mersin İl
Müdür Yardımcısıyla ilgili bazı iddialara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14746) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
55.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, kırmızı
et fiyatlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14747) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
56.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Kars-Arpaçay’daki çiftçilerin sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14748) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)
57.- Batman Milletvekili Bengi Yıldız’ın, PTT’deki
taşeronlaşmaya ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14749)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
58.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, bazı
demiryollarının durumuna ve bazı tren seferlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14750) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)
59.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil
Ünlütepe’nin, yapımı duran bir köprünün inşaatına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14751) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)
60.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, orman
işletmelerince çalıştırılan köylülerin sorunlarına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14752) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
61.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, askerlik
görevi sırasında intihar ettiği belirtilen bir kişiye ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14753) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/05/2010)
62.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in,
nükleer santral kurulmasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14754) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/05/2010)
63.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, ders
kitaplarında bazı tarihi olayların anlatımında değişiklik yapılacağı
haberlerine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi
(7/14755) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2010)
64.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, bazı
köylerde sulamada yaşanan sorunlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14756) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
65.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, bir
köydeki su borularının değiştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14757) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
66.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, öğrenim ve
katkı kredilerine ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru
önergesi (7/14758) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)
67.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, özel öğrenci
yurtlarına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi
(7/14759) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)
68.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, yüksek öğrenim
öğrenci yurtlarına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru
önergesi (7/14760) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/05/2010)
69.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Karaisalı
ilçesindeki öğrenci yurdu ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız
Özak) yazılı soru önergesi (7/14761) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/05/2010)
70.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın,
madencilik sektöründeki kazalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/14762) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2010)
71.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın,
Adıyaman’daki köprü ihtiyacına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14763) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/05/2010)
Süresi
İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, toplu
açılış yapılan tesislere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14016)
2.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, metro çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/14017)
3.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın,
öğrenci burslarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14018)
4.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın,
Manisa’daki çiftçilerin borçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/14020)
5.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın,
orman yangınlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14026)
6.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, bir köye
sulama kanalları ve gölet yapımına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14029)
7.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Ziraat
Bankasının memur alımlarında KPSS şartını kaldırmasına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/14032)
8.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal
Cengiz’in, Çanakkale’deki yatırımlara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14034)
9.- İstanbul Milletvekili Atila Kaya’nın,
İstanbul’daki dere ıslahı çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14037)
10.- İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, araç
muayenesindeki bazı sorunlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14038)
11.- İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, Doğu ve
Güneydoğu Anadolu’daki terör örgütü baskısına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14039)
12.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın,
Antalya’daki kayıp çocuk vakalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14040)
13.- Antalya Milletvekili Sadık Badak’ın, Antalya
Büyükşehir Belediyesinin bir ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14041)
14.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in,
Mustafa Kemal Üniversitesindeki bazı olaylara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14042)
15.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, tarihi
eserlerin restorasyonuna ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14043)
16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, gelir
uzmanlığı sınavına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14046)
17.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, Ankara’da
toplu açılışı yapılan okullara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14047)
18.- Aydın Milletvekili Recep Taner’in, Aydın İl
Milli Eğitim Müdürlüğünün para toplanması talebine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14048)
19.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, okulların
yönetimine ve giderlerinin finansmanına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14049)
20.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal
Cengiz’in, Çanakkale’deki yatırımlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14051)
21.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un,
şube müdürü atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14052)
22.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, okullarda
öğrencilere yönelik şiddet olaylarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14053)
23.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal
Cengiz’in, Çanakkale’deki yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14072)
24.- Hatay Milletvekili İzzettin Yılmaz’ın, bir
yetki belgesi konusunda taksici esnafın yaşadığı soruna ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14073)
25.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, trafik
kazalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14074)
26.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif
Paksoy’un, işsizliğe ve işletmelerdeki istihdama ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/14077)
27.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Cer
Modern Sanatlar Müzesinin açılış törenine sanatçıların katılıma zorlandığı
iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14079)
28.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün,
açılımla ilgili bir gazete haberine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/14080)
29.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, öğretmen
atamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14081)
30.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün,
işsizliğe ve kayıt dışı istihdama ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/14082)
31.- Trabzon Milletvekili Süleyman Latif
Yunusoğlu’nun, bazı tarihi kiliselerin ibadete açılmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/14084)
32.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, elektronik
haberleşme hizmetleriyle ilgili yönetmeliğe ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/14085)
33.- Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin,
Türkiye Kupası final maçının oynanacağı yere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/14086)
34.- Adana Milletvekili Recai Yıldırım’ın, SGK
sağlık yardımından yararlanamayan bazı kişilere ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/14094)
35.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, İzmir
2. merhale içme suyu projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14096)
36.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, bir
barajın su kanallarının yapımına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14098)
37.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, bir
baraj projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14101)
38.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir köyün
çocuk parkı ve futbol sahası ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14103)
39.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, İnegöl
ilçesindeki bir köprü ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14104)
40.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir köyün
bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14105)
41.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı
illerdeki su ve kanalizasyon şebekelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14106)
42.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı
illerdeki su ve kanalizasyon şebekelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14107)
43.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, Samsun’daki
terör saldırısına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14108)
44.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, bir
kasabanın yoluna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14109)
45.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, bir yol
yapımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14110)
46.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, bir köy
yolunun asfaltlanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14111)
47.- Aydın Milletvekili Recep Taner’in, Emniyet
Teşkilatı personelinin özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14112)
48.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin,
Dikili’deki bir sahil yolunun yapımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14113)
49.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana İl
Özel İdaresinin araç alım ve kiralama ihalelerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14114)
50.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın,
Isparta’daki linç girişimi iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14115)
51.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı
illerdeki su ve kanalizasyon şebekelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14116)
52.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin,
Adıyaman’daki tarımsal sulamada kullanılan elektrik borçlarına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14133)
53.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın, istifa
eden memurların emekli ikramiyesi almalarıyla ilgili çalışmalara ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14134)
54.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir köyün
elektrik sisteminin yenilenmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14135)
55.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın,
büyükşehir belediyelerinin takas ve mahsup işlemlerine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14136)
56.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın,
belediyelerin gelirlerinden yapılan kesintilere ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14137)
57.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, 2006
yılında belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14138)
58.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, 2007
yılında belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14139)
59.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, 2008
yılında belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14140)
60.- Aydın Milletvekili Recep Taner’in, varlık
barışı uygulamasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14141)
61.- Mersin Milletvekili Kadir Ural’ın, sıcak para
girişine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14144)
62.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, tarımsal
sulamada kullanılan elektrik borçlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14145)
63.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir
sınavın başvuru ücretine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14146)
64.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı
üniversitelerin öğretim görevlisi ve yurt ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14147)
65.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı
üniversitelerin öğretim görevlisi ve yurt ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14148)
66.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı
üniversitelerin öğretim görevlisi ve yurt ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14149)
67.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı
illerdeki okul ve lojman ile öğretmen ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14150)
68.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı
illerdeki okul ve lojman ile öğretmen ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14151)
69.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı
illerdeki okul ve lojman ile öğretmen ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14152)
70.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı
illerdeki okul ve lojman ile öğretmen ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14153)
71.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın,
Antalya’daki öğrencilerin üniversiteye giriş sınavlarındaki başarı durumuna
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14154)
72.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, üniversite
giriş sınavlarındaki başarı durumuna ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14155)
73.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, engelli
öğretmen alımındaki şartlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14156)
74.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, Anamur’da
Lisans Yerleştirme Sınavı yapılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14157)
75.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin,
Adıyaman’daki okul öncesi öğretime ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14158)
76.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, VIP
hizmetlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14170)
77.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, sabit telefon aboneliğindeki işlemlere ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14171)
78.- Mersin Milletvekili Kadir Ural’ın,
Aksaray-Pozantı karayoluna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14172)
79.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat
çevre yolu çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14173)
80.- İstanbul Milletvekili Birgen Keleş’in, Ermeni
iddiaları konusunda izlenen politikaya ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14174)
81.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in,
Büyükorhan ilçesindeki futbol sahası ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından
(Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi (7/14177)
82.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, TMSF
yönetimindeki bazı şirketlerin pazar paylarına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/14181)
83.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, yapıların
depreme dayanıklılığına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Cemil
Çiçek) yazılı soru önergesi (7/14183)
No.: 154
8 Haziran 2010 Salı
Tasarı
1.- Dışişleri
Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı (1/892) (Plan ve
Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.6.2010)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, bir köy yolunun yapılmasına ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/2091) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta şehir içinden geçen su kanallarına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/2092) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31/05/2010)
3.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki eğitim yatırımlarına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/2093) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
4.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’te ulaşımın iyileştirilmesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/2094) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
5.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki turizm çalışmaları ile kültür ve
tabiat varlıklarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi
(6/2095) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
6.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki sağlık personelinin yeterliliğine
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/2096) (Başkanlığa geliş tarihi:
31/05/2010)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kadrolu personelin özlük
haklarına ve personel politikasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi (7/14764) (Başkanlığa geliş tarihi:
07/05/2010)
2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, yatırım teşvik
uygulamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14765) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31/05/2010)
3.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, bir Bakanlar Kurulu
Kararındaki değişikliğe ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14766)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
4.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Şeker Fabrikasının
değer tespitine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14767) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31/05/2010)
5.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, polis meslek yüksek
okulları sınavına yönelik iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/14768) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
6.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, polis meslek yüksek
okullarından ilişiği kesilen öğrencilere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/14769) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
7.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, üniversite çalışanlarının
özlük haklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14770) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31/05/2010)
8.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, yeni istihdama ve taşeron
şirket uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14771)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
9.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, YÖK Başkanı hakkındaki bir
iddiaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14772) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
10.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, uzman erbaşların özlük
haklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14773) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
11.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, YSK’nın kullandığı veri
tabanı ve yazılımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14774)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
12.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, özelleştirilen bir elektrik
dağıtım şirketi çalışanlarının durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/14775) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
13.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, lisans programlarına dikey
geçiş kontenjanlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14776)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
14.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, bir yapay tatlandırıcıya ithal izni verilmesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14777) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
15.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, görme engellilerinin istihdam ve eğitimine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14778) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
16.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, İsrail’in Gazze’ye insani yardım taşıyan Türk
gemilerine saldırmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14779)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
17.- Kocaeli
Milletvekili Hikmet Erenkaya’nın, Çayırova Belediyesinin bazı arsalar
üzerindeki tasarruflarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14780)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
18.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, engellilerin eğitim ve istihdamına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14781) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
19.- İstanbul
Milletvekili Bihlun Tamaylıgil’in, belediyelere yapılan yardımlara ve verilen
desteklere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14782) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
20.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, YÖK Başkanının bazı yargı
mensuplarına hediye gönderdiğine yönelik haberlere ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/14783) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
21.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, milli sarayların bazı faaliyetlerde kullanımına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14784) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
22.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Zonguldak’ta maden ocağında meydana gelen
patlamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14785) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
23.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, ÖSYM sınavlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14786) (Başkanlığa geliş tarihi:
31/05/2010)
24.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Türk Şeker Fabrikalarının
satışına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14787) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
25.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Rusya’ya beyaz et ihracatına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/14788) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
26.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Libya’daki müteahhit
alacaklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14789) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31/05/2010)
27.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, bazı tatlandırıcıların zararlarına ve ithalatına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14790) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
28.- Bursa
Milletvekili Necati Özensoy’un, bir kamu kampının kiralanmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/14791) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
29.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, sosyal yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/14792) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
30.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, denetimli serbestlik ve yardım ile koruma
hizmetlerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/14793)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2010)
31.- İstanbul
Milletvekili Fatma Nur Serter’in, Bursa H Tipi Kapalı Cezaevinde yapıldığı
iddia edilen bazı uygulamalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14794) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
32.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, bir gazetenin telefonlarının dinlendiği iddiasına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/14795) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
33.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Zonguldak’taki maden ocağı
kazasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14796) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
34.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, maden ocakları ve
işletmelerinin denetimine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14797) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
35.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, inşaat sektöründeki iş kazalarına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/14798)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
36.- Balıkesir
Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, Ayvalık’taki deniz dibi kirliliğine ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14799) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28/05/2010)
37.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, endüstriyel katı atık tesislerine ilişkin Çevre
ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14800) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
38.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’da belirlenen çöp döküm alanına ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14801) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
39.- Adana Milletvekili
Muharrem Varlı’nın, Çukurova’daki taban suyu yükselmesine ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14802) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
40.- İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, çam kese böceğiyle mücadeleye ilişkin Çevre
ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14803) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
41.- İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, orman yangınları için alınacak önlemlere
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14804) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31/05/2010)
42.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, sulama birliklerine yönelik
çalışmalara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14805)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
43.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Erbaa’daki kanallara su verilmesine ilişkin Çevre
ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/14806) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
44.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Zonguldak’taki maden ocağı
kazasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14807) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
45.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, maden işletmelerinin
denetimine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14808) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
46.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Rusya ile nükleer santral konusunda yapılan
anlaşmalara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14809) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
47.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, TEİAŞ’ın bir raporuna ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/14810) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
48.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, bir yargı kararının
uygulanmasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14811) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
49.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Emniyet Teşkilatında görev
yapan GİH sınıfındaki personelin sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/14812) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
50.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, Akseki Belediyesinin bazı ihtiyaçlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14813) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
51.- İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, ayakta yolcu alan minibüslere ceza
uygulanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14814)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
52.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, bir jandarma karakolunun nakledilmesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14815) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
53.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki belediye sosyal tesislerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14816) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
54.- İstanbul
Milletvekili Ümit Şafak’ın, Ankara Spor A.Ş.’nin kayıtlarına almadığı bir
gelirine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14817) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31/05/2010)
55.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, bir tur otobüsünün karıştığı trafik kazasına
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/14818) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31/05/2010)
56.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, seyahat acentelerinin denetimine ve bir tur
otobüsü kazasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14819) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
57.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Simav Gölü arazisinin
kullanımına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14820)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
58.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep’te mükelleflere baskı yapıldığı
iddiasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/14821) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31/05/2010)
59.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, TEDAŞ’a ait elektrik dağıtım
şirketlerinin karlılık durumlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14822) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
60.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Hazineye ait taşınmazların satış ve
kiralamasındaki duyuruya ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14823) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
61.- İstanbul
Milletvekili Ümit Şafak’ın, bir şirketin vergi borcuna ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14824) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
62.- Van Milletvekili
Fatma Kurtulan’ın, Gevaş ilçesinde eğitim ve öğretimdeki duruma ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14825) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2010)
63.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, öğretmenlik sertifikası
alanların atanmalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14826) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
64.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Simav ilçesinde Fen Lisesi
açılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14827)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
65.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Yaygın Eğitim Kurumları Yönetmeliğinde
yapılan değişikliğe ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14828) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
66.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, öğrenci kıyafetlerinin serbest bırakılacağı
iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/14829)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
67.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bir askeri kışla yakınında meydana gelen patlamaya
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14830) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28/05/2010)
68.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, TSK’nın donanımına ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14831) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
69.- Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, bir hastanede kadın çalışanlara yönelik
şiddet iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/14832)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2010)
70.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, hizmet alımlarında
çalıştırılan kişilerin sorunlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14833) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
71.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Şeker Fabrikasının
pancar kotasının düşürülmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14834) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
72.- İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, sanayi ve ticaret sektörlerinin
desteklenmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/14835) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
73.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, TMO alımlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14836) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
74.- Eskişehir
Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, ithal canlı hayvanların GDO’lu yemlerle
beslenip beslenmediğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14837) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
75.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlı’nın, hayvancılıkta bazı iyileştirmeler yapılmasına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14838)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
76.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlı’nın, TMO’nun buğday alımına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14839) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
77.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, buğday müdahale fiyatına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14840) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
78.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, kapatılan bir TMO ofisine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14841) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
79.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, tarımsal desteklemeye ayrılan kaynaklara ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14842) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
80.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, hayvancılık sektörünün geliştirilmesine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14843) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
81.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, hayvancılık stratejisi belgesinin uygulanmasına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14844)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
82.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, süt tozu üretimine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14845) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
83.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, hayvancılıktaki teşvik uygulamasına ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14846) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
84.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Hayvan Islahı Kanununun yürürlükten kaldırılacağı
iddiasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14847)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
85.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, kuzu kesimine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/14848) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
86.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, besideki hayvan sayısına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14849) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
87.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, ithalatın hayvancılığa etkilerine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/14850) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
88.- Manisa Milletvekili
Erkan Akçay’ın, hayvan kaçakçılığına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/14851) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
89.- Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal’ın, elektronik karıştırıcı aygıtının kullanımına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14852) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
90.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, Bartın-Karabük bölünmüş yol
yapımında ağaçların korunmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/14853) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
91.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Mersin Limanında hizmet ücretlerindeki artışa
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/14854) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/05/2010)
92.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfı mütevelli
heyetlerinde görev yapan il genel meclisi üyelerine ilişkin Devlet Bakanından
(Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/14855) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/05/2010)
93.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, tarihi bir caminin
restorasyonuna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)
yazılı soru önergesi (7/14856) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
94.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, ekonomik krizin etkilerine
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru
önergesi (7/14857) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/05/2010)
95.- Bursa
Milletvekili Necati Özensoy’un, protokol tribünlerindeki yer tahsisine ilişkin
Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi (7/14858) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31/05/2010)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan ve 19 Milletvekilinin, şiddet olaylarının araştırılarak
bu olayların önlenmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/745) (Başkanlığa geliş
tarihi: 09.04.2010)
2.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut ve 20 Milletvekilinin, toplumsal yapıyı tehdit eden
intihar, şiddet ve cinnet gibi sosyal olayların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/746) (Başkanlığa geliş tarihi: 09.04.2010)
3.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 Milletvekilinin, okullarda yaşandığı iddia
edilen fiziksel ve psikolojik istismar olaylarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/747) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.04.2010)
4.- Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır ve 19 Milletvekilinin, kadına yönelik şiddetin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/748) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.04.2010)
8 Haziran 2010 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.04
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113’üncü
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in, görevlerine yeni
seçilmiş olan Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Başkan Vekili Yalova Milletvekili
Muharrem İnce ve Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’yi tebrik eden,
görevlerinde başarılar dileyen konuşması
BAŞKAN -
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, gündeme geçmeden önce 3 sayın
milletvekiline söz vereceğim, ondan önce de, görevlerine yeni seçilmiş olan
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Başkan Vekili arkadaşlarım Sayın Muharrem İnce ve
Sayın Hamzaçebi’yi tebrik ediyor, görevlerinde başarılar diliyorum.
Gündem dışı ilk
söz, Dünya Çevre Günü münasebetiyle söz isteyen Hatay Milletvekili Mustafa
Öztürk’e aittir.
Sayın Öztürk,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Hatay Milletvekili Mustafa Öztürk’ün, Dünya Çevre
Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizin Dünya Çevre Günü’nü
kutluyorum.
Dünya ısınıyor,
sera gazı salımı artarak devam ediyor. İnsanoğlunun neden olduğu küresel ısınma
dünyamızı tehdit ediyor. İklim değişmeye başladı, olumsuzluklar artmaya
başladı; seller, fırtınalar, kuraklıklar, değişiklikler başladı; buzullar
eriyor, dünyaya maliyeti artarak devam ediyor. Bugün İstanbul’da sel, dün
Bangladeş’te sel, bugün Amerika’da 7 kişinin ölümüne sebep olan fırtına ve
yeryüzünde olumsuzluklar artarak devam etmektedir.
Yeryüzünü en
fazla kirleten ülkeler, gelişmiş ülkelerdir. Bugün, gelişmiş ülkelerin
atmosfere saldıkları sera gazı salımı neredeyse yüzde 80’lerdedir.
Diğer taraftan,
İzlanda’da yaşanan yanardağ patlaması sonucu oluşan volkan külleri dünyamızı
tehdit etti, on beş gün uçuş seferleri iptal edildi. Volkan külünün yeryüzüne
verdiği zarar, 11 Eylülde Amerika’da yaşanan maliyetin üzerinde olmuştur.
Yine, bugünlerde,
Amerika’da, Meksika Körfezi’nde yaşanan, petrol kuyusundan sızan petrol doğayı
tehdit etmekte, çevreye ciddi zararlar vermektedir, bugüne kadar yapılan
harcama 1 milyar doların üzerindedir, bu artarak devam edecektir. Dolayısıyla
yeryüzüne yaptığımız olumsuzluklar, dengeyi bozduğumuz her olumsuzluk yüzümüze
çarparak geri bize dönmektedir.
Ülkemizde çevre
faslı açıldı, bu fevkalade olumlu gelişme ama en zor süreçlerden de biridir. Türkiye’nin
Avrupa Birliği normlarında çevre kalitesini yakalaması için minimum 68 milyar
avroluk yatırıma ihtiyacı vardır.
Havza bazında entegre su yönetimiyle ilgili önemli çalışmalar var, bu
sevindirici bir olaydır.
Çöplerin
bertarafıyla ilgili yine bölgesel bazda çözümler,
çalışmalar var, bunlar da fevkalade önemli gelişmelerdir.
Artık, herkes
daha yaşanılabilir bir çevre istiyor, daha güzel bir çevre istiyor. Bakın,
bugün İstanbul’da sel felaketi nedeniyle (A) partisini, (B) partisini, (C)
partisini lütfen suçlamayalım. Küresel ısınmanın sonucu bu felaketler sık
aralıklarla yaşanacaktır; buna, parti, siyasi görüş farkı gözetmeksizin
birlikte mutlaka çözümler üretmeliyiz.
Diyoruz ki daha
temiz su, daha temiz hava, daha temiz bir toprak için el birliğiyle çalışalım.
Çöpleri vahşi olarak depolamaya son verelim. Belediyeler, kaldırım yapmayı
bıraksın, mutlaka çöplerini çevreyle uyumlu şekilde bertaraf etsin diyoruz.
Yalıtımsız binalara izin verilmesin diyoruz, mutlaka binalar yalıtımlı hâle
getirilsin diyoruz. Özellikle sera gazına “dur” demek için yapılması gereken
işlemlerden biri de şehirlerde ciddi şekilde ağaçlandırma faaliyetidir. Dere
yataklarına bina yapılmasına kesinlikle izin verilmemelidir diyoruz.
Yine, artık
diyoruz ki, sanayicilerimiz, bacası tüten fabrikalar değil, bacası tütmeyen,
çevreye zarar vermeyen ve çevreyle uyumlu sanayi tesislerine geçiş sağlamalıdır
diyoruz. Yine, özellikle, Türkiye'nin sanayi adımında çevreyle ilgili yapması
gereken yatırım 20 milyar avronun üzerindedir. Vatandaşımıza da görevler
düşüyor. Elektriğini, suyunu, doğal gazını doğru kullanması
lazım. Yalıtımsız binalar satın almaması lazım. Yalıtımsız
binalarda oturmaması lazım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Öztürk, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
Buyurun.
MUSTAFA ÖZTÜRK
(Devamla) – Eskiden bir söz vardı, hatırlarsanız: “Havayı ısıtamazsınız.”
derlerdi kapıcılara. Evet, bugün havayı ısıtıyoruz. Evet, yalıtımsız binalarla
havamızı ısıtıyoruz, yalıtımsız binaları mutlaka yalıtımlı hâle getirmemiz
lazım. Yine evlerimizde, özellikle kızartma yağları kanalizasyona dökülmemeli,
ambalaj atıkları mutlaka ayrı toplanmalı ve mutlaka vatandaşlarımızın çevreci
araçlara, toplu taşıma araçlarına özen göstermesi gerekir. Dere yataklarına
vatandaşların kesinlikle ev yapmaması gerekir. Vatandaşların, evlerinde
kullandıkları tüm elektrikli aletleri doğru bir şekilde kullanması gerekir,
suyunu özenle kullanması gerekir ve doğamıza vatandaşımızın da sanayicimizin de
belediyelerimizin de katkı sağlaması gerekir.
Ben, Dünya Çevre
Günü’nüzü tekrar kutlar, bu haftanın güzel geçmesini dilerim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Öztürk.
Sisteme giren
arkadaşlar var, birer dakika söz vereceğim.
Sayın Torlak,
buyurun efendim.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak’ın, İstanbul’daki
şiddetli yağışların yol açtığı can kaybına ve zararlara ilişkin açıklaması
D. ALİ TORLAK
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İstanbul’da, şiddetli sağanak yağış karşısında,
İstanbul Büyükşehir Belediyesince her zaman olduğu gibi gerekli önlemler
alınmadığı için, Kurbağalıdere’nin taşması sonucu sele kapılan Kadıköy
Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğünde görevli bir belediye işçisi hayatını kaybetmiştir.
Bu yaşanan üzücü olay nedeniyle ailesine başsağlığı, yakınlarına sabırlar
diliyorum.
İstanbul’da, dün
akşamdan bu yana aralıklarla devam eden sağanak yağış, sabah saatlerinde de
etkisini devam ettirmiştir; yağışla birlikte, Anadolu Yakası’nın özellikle
Kartal, Maltepe, Ataşehir, Ümraniye, Kadıköy, Pendik ve Tuzla bölgelerinin bazı
bölümlerinde su baskınlarına, yüzlerce ev ve iş yerinin kullanılmaz hâle
gelmesine sebebiyet vermiştir. Göztepe Kavşağı, Bostancı Kavşağı ile E-5’in
Boğaz Köprüsü bağlantılarında su birikmeleri sebebiyle trafik âdeta felç
olmuştur. Sağanak yağış nedeniyle trafik durunca insanlar yollarda kaldı, işine
gidemedi. İstanbul’da bu sel felaketlerinin yıllardan beri her yıl en az 2 kez
yaşanmasına rağmen, on altı yıldır İstanbul Büyükşehir Belediyesini yöneten
zihniyetin…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Torlak, teşekkür ediyorum.
Arkadaşlar,
sadece katkı babında mikrofonları açıyorum çünkü bir anda bu sorunların hepsini
çözmemiz falan mümkün değil.
Onun için, çok
kısa olarak, Sayın Şandır, size de bir dakika süre vereceğim.
Buyurun efendim.
2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Dünya Çevre
Günü’ne ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Dünya Çevre Günü’nü
Milliyetçi Hareket Partisi ve Grubu olarak kutluyoruz, çevre duyarlılığını çok
önemsiyoruz. Çevre duyarlılığı havanın, toprağın ve suyun korunması ve gelecek
nesillere temiz bir şekilde intikal ettirilmesi anlamında çok önemli ve çok
gerekli. Çevre duyarlılığı konusunu Milliyetçi Hareket Partisi olarak temel bir
ilke olarak benimsediğimizi ve bu konuda herkesin kendisinin üzerine düşen
sorumluluğu yerine getirmesi gerektiğini ifade ediyor, tekrar bu konuda
duyarlılık gösteren herkesi kutluyor, Dünya Çevre Günü’nü Milliyetçi Hareket
Partisi olarak önemsediğimizi ve kutladığımızı ifade ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Şandır.
Buyurun Sayın
İnce.
3.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Dünya Çevre
Günü’ne ilişkin açıklaması
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Biz de Cumhuriyet
Halk Partisi olarak Dünya Çevre Günü’nü kutluyoruz. Çocuklarımızın daha güzel
bir dünyada, daha temiz bir çevrede yaşaması için, başta Parlamentomuz olmak
üzere tüm yetkililerin gerekli önlemleri alacağına yürekten inanıyoruz. Ama, böyle önemli bir günde Çevre Bakanının da burada
olmamasını yadırgadığımı belirtmek istiyorum.
Değerli
Meclisimize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Gündem dışı
ikinci söz, hububat üreticisinin sorunları hakkında söz isteyen Muğla
Milletvekili Gürol Ergin’e aittir.
Sayın Ergin,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
2.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, hububat üreticisinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi Eker’in cevabı
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hububat hasadının başlaması nedeniyle görüşlerimi
açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken Sayın Başkan sizi,
değerli milletvekillerini, sevgili çiftçi kardeşlerimi ve yüce Türk ulusunu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, AKP’nin sekiz yıllık iktidar döneminde, çiftçinin ürettiği her
ürünün fiyatı düşerken girdi fiyatlarının astronomik yükselişi, çiftçinin
dayanma gücünü bitirmiştir. Tarım artık karın doyurmamaktadır. Hükûmet, öyle
anlaşılıyor ki tarımı tamamen gözden çıkarmıştır.
Değerli
milletvekilleri, ne acıdır ki Sayın Bakan, son yedi yılda buğday ekim
alanlarının 9,3 milyon hektardan 8,1 milyon hektara gerilediğini, 2 Haziranda
bu kürsüde bizzat itiraf etmek durumunda kalmıştır. Bu açıklamayı yapmak
zorunda kalmak, bir tarım bakanı için herhâlde pek de kolay olmasa gerektir.
Türk köylüsü, AKP İktidarı sayesinde bugün, AKP öncesi kriz yıllarına göre bile
satın alma gücünü yüzde 40 yitirmiş, büyük ölçüde fakirleşmiştir. Buğday
üreticisi, son sekiz yılda büyük bir düş kırıklığı yaşamıştır. TMO’nun bu yıl
en kaliteli buğdaya 55 kuruş fiyat açıklaması, prim miktarını hiç artırmaması,
çiftçinin mağduriyetini daha da artırmıştır. Sayın Bakanın 43,7 kuruş olarak
belirttiği maliyet gerçeği ifade etmemektedir. Ziraat Odaları Birliğine göre
ortalama maliyet 62 kuruş, Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şubesine göre de en
düşük maliyetle üretim yapılan Çukurova’da maliyet 55 kuruştur. Açıklanan
fiyat, maliyeti dahi karşılamamaktadır. Fiyat geç açıklandığı için de Çukurova
çiftçisi buğdayını tüccara 47-48 kuruştan satmak zorunda kalmıştır, bugün bu
fiyattan da satamamaktadır.
Buğday
piyasalarında en az fiyat kadar önemli olan, Toprak Mahsulleri Ofisinin etkili
müdahale alım politikası uygulayıp uygulamadığıdır. Geçtiğimiz yedi yıl içinde
TMO birçok alım merkezini kapatarak açık olan alım merkezlerinde çiftçiye bin
bir zorluk yaşatarak alımları olabildiğince düşük tutmuş ve üreticiyi tüccarın
kucağına itmiştir.
Bütün bu yaşanan
gerçeklere karşın, Sayın Bakan, geçen yıl 5 milyon 100 bin ton ürün
aldıklarını, bu yıl da 5,5 milyon ton alım yapacaklarını söylüyor ve
“Cumhuriyet tarihinde bir yılda 5 milyon ton ürün alındığı çok azdır.” diyor.
Oysaki çok geriye gitmeye gerek yok, Sayın Bakan AKP öncesi yedi yıllık döneme
baksaydı, TMO’nun 97’de 5 milyon 850 bin ton, 98’de 8 milyon 30 bin ton ve
99’da 5 milyon 542 bin ton alım yaptığını görürdü. Ayrıca, Sayın Bakan,
kendisinden önceki yedi yıllık dönemin toplamına baksaydı, TMO’nun 27 milyon
858 bin ton alım yaptığını, AKP dönemindeki yedi yılda ise yalnızca 17 milyon
670 bin ton alım yaptığını görür ve o sözleri harcamak durumunda kalmazdı.
Sayın Bakan 2
Haziranda bu kürsüde yaptığı aynı konuşmada, dil sürçmesinden olsa gerek,
Türkiye’de 8 milyon hektarın biraz üzerinde bir alanda yaklaşık 1 milyon 800
bin kişinin hububat tarımı gerçekleştirdiğini söylüyor. Herhâlde Sayın Bakan
buğday tarımı yapanları kastediyordu. Bu yanlışı burada düzeltiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu yıl verim ve kalitede sıkıntı vardır. İç Anadolu Bölgesi’nde,
Güneydoğu Anadolu’da ve Samsun yöresinde ortaya çıkan sarı pas, kök çürüklüğü
gibi hastalıkların verim ve kaliteyi olumsuz yönde etkileyeceği görülmektedir.
Sayın Bakan bunlardan da hiç söz etmemektedir.
Çiftçinin daha
fazla mağdur olmaması için: Birçok çiftçi tapulu arazisi olmadığından, tapusu
kendi üzerinde olmayan arazide ekim yaptığından Çiftçi Kayıt Sistemi’ne dâhil
olmamaktadır, bu nedenle bu çiftçilerin zarara uğramaması için Çiftçi Kayıt
Sistemi’ne giremeyenlerin ürünlerini de TMO almalıdır. Açıklanan fiyatın
çiftçiyi mağdur etmemesi için prim miktarı en az 10 kuruş artırılmalıdır. TMO
etkin bir alım politikası izlemeli, alımlar peşin fiyatla yapılmalı, borsa
alımlarında oluşabilecek kuyruklar da dikkate alınarak buralarda alım
merkezleri açılmalıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Ergin, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
GÜROL ERGİN
(Devamla) – Teşekkür ederim, tamamlıyorum.
Biliyorum ki
Sayın Bakan biraz sonra bu kürsüye gelecek ve büyüklere anlattığı masalları
yineleyecek, ancak masalla karın doymuyor, çiftçinin karnı da doymuyor. Eğer
öyle yaparsa Sayın Başbakanın Bursa’da yaptığı, Erzurumlu Teyo Pehlivan
anımsatmasını ben de Sayın Bakana yapmak zorunda kalırım, bunu şimdiden uyarı
olarak söylüyorum.
Sözlerimi
tamamlarken siz değerli milletvekillerini, Sayın Başkanı, sevgili çiftçi
kardeşlerimi ve yüce Türk ulusunu bir kez daha saygıyla, sevgiyle selamlıyor,
hepinize esenlikler diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Ergin.
Gündem dışı
üçüncü söz, Çukurova’da buğday hasadının başlamasıyla karşılaşılan sorunlar
hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Akif Akkuş’a aittir.
Sayın Akkuş,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, Çukurova’da hububat
hasadının başlamasıyla birlikte karşılaşılan sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çukurova’da hububat hasadıyla
ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Ancak,
burada kırk sene önce cereyan etmiş bir olayı gündeme getirerek bir vazifeyi de
yerine getirmek istiyorum.
Kırk sene önce
bugün, aşağı yukarı bu saatlerde, İstanbul Üniversitesi Coğrafya Bölümü
öğrencisi Yusuf İmamoğlu hain kurşunlara hedef olmuş ve hayatını kaybetmişti.
Katili bulunamayan Değerli Şair Yusuf İmamoğlu’nun ruhu şad olsun. Milletimizin
bir daha böyle acılar yaşamamasını diliyorum.
Evet, değerli
milletvekilleri, genellikle 15 Mayıs, Çukurova’da hububat hasadının başladığı
gün olarak kabul edilir. Yumurtalık, Ceyhan, Karataş
ovalarında başlayan ilk hasatla birlikte ürün pazara ulaşır fakat fiyat
konusunda bir belirsizlik olduğundan üreticide satışla alakalı tereddütler
kendini gösterir, satsın mı, satmasın mı ancak hububatı ürün hâline getirme
aşamasında kullandığı girdilerle alakalı borçları yüzünden ürünü bir an evvel
nakde çevirmek arzusu galip gelir ve bir miktar zararla ürünü elinden çıkartır.
Bu durum, aşağı yukarı her yıl tekrarlanır ve zarar eden çiftçi üretici
olur daima. Hâlbuki ürünün pazara taşınmaya başladığı 15 Mayıs itibarıyla
buğday fiyatları açıklanmış olsa çiftçi, tereddütsüzce ürününü satacak ve
değerlendirecektir.
Bugün itibarıyla
Çukurova’nın büyük bölümünde hasat tamamlanmıştır. Buğday fiyatları Tarım
Bakanı Sayın Mehdi Eker tarafından 2/06/2010 tarihinde
55 kuruş olarak açıklandığında çiftçinin büyük bir kısmı elindeki buğdayı
tüccara zaten 46-47 kuruştan satmıştı. Fiyat 15 Mayısta açıklansaydı çiftçi,
emin olun, her 1 kilogramda 6-7 kuruş daha fazla kâr edecekti ve emeğinin
karşılığını biraz daha alacaktı. Tabii, 5-6 kuruş, 7 kuruş çok küçük geliyor
galiba ama maalesef çiftçi için bu, önemli bir miktardır.
Ziraat Odaları
“Devlet alım politikasını erken açıklama, erken alım ve erken ödeme prensipleri
üzerine yapmalıdır.” diye düşünüyor. Hâlbuki devlet, geç açıklıyor, geç alıyor
ve geç ödeme yapıyor.
Bilindiği gibi,
Çukurova’nın güney kesimlerinde ikinci ürün ekimi yapılmaktadır. Çiftçi buğday
parasını erken alırsa ikinci ürünü ekebiliyor, buğday parasını almazsa ikinci
ürün de yok. Dolayısıyla, Hükûmetimiz maalesef çiftçinin bu sıkıntılarına
bigâne kalıyor, onun üretim faaliyetini hangi güçlüklerle yaptığını dikkate
almıyor diye düşünüyorum.
Değerli
milletvekilleri, Çukurova’da buğday hasadı yapıldı ama çiftçi ne fiyat ne de
verim konusunda istediğini alamadı. Bir yıl önce dekara, dönümüne yani 550-
Değerli
milletvekilleri, Mersin, Adana ve Osmaniye’yi kısmen de Hatay’ı içine alan
Çukurova’da hasadın başlamasından ve çiftçinin elindeki ürünün tüccara
satılmasından sonra fiyatın açıklanması ve fiyatın Konya havzasındaki ürüne
göre yahut İç Anadolu havzasındaki ürüne göre yapılması Türkiye'nin diğer
yerlerindeki çiftçiler gibi Çukurova çiftçisinin sıkıntılarını da ekime
başlamalarıyla artırmış görünüyor. Tabii, çiftçi, belirttiğim gibi, 47-48
kuruş, 50 kuruşa ürününü satarken tohumluğu 90 kuruştan almıştır yani 2 misline
tohumluk almıştır. Bu da dünyanın diğer yerlerinde üretilen ürünlerin Türkiye
çiftçisinin ürettiği ürünlere nazaran o çiftçilere daha fazla kazanç getirmesini
sağlıyor görülüyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun,
konuşmanızı tamamlayınız.
AKİF AKKUŞ
(Devamla) – Türk çiftçisinin ve köylüsünün hayat standardını yükseltmek ve
onların emeğinin değerlendirilmesi için yapılması gerekenlerin bir kısmı
şunlardır:
Üretici
birlikleri ticari faaliyete odaklanmamalı, ürün bazında üretici birlikleri
etkinleştirilmelidir.
ARGE faaliyetleri
artırılmalı ve çiftçi bu konuda bilinçlendirilmelidir. Verim artırıcı ve
kaliteli mal üretme desteklenmelidir.
Gübre fiyatları
birkaç yıllık periyotlar hâlinde sınırlandırılmalıdır.
Tohumluk
fiyatları… Bu da yine Türkiye'de tohum üretilerek daha ucuza verilmelidir.
Çiftçiye ucuz
mazot mutlaka verilmelidir.
Çiftçi ürün
depolanmasına katkı sağlanmalıdır.
Bütün bunlar
yapılırsa, Türk çiftçisi de Çukurova çiftçisi de emeğinin karşılığını kısmen de
olsa alabilecek ve doğacak mağduriyetlerden daha az etkilenecektir diyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Gündem dışı
konuşmalara Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehdi Eker cevap vereceklerdir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Bakanım
buyurun.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Başkan,
yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Gündem dışı
konuşmalara cevap vermek üzere huzurlarınızdayım.
Geçen hafta, biz,
Toprak Mahsulleri Ofisinin Türkiye'de 2010 dönemi hububat alım kampanyasıyla
ilgili müdahale alım fiyatlarını açıklamış ve aynı gün, yine burada değerli bir
milletvekilimizin yaptığı gündem dışı konuşma vesilesiyle de bunu kamuoyuyla
paylaşmıştık, yüce Meclise de bu konuda detaylı bilgi vermiştik.
Tabii, bugün
geldiğimiz tarih itibarıyla, Toprak Mahsulleri Ofisi alımlarını Türkiye'de
hasadın yapılmış olduğu bölgelerde sürdürüyor. Bugün itibarıyla Adana’da toplam
2.342 ton, Afyonkarahisar’da 16 ton, Diyarbakır’da 1.944 ton, Gaziantep’te
16.617 ton, İskenderun’da 20.939 ton, İzmir’de 11.752 ton ve Şanlıurfa’da
30.608 ton olmak üzere toplam 84.218 ton alım yapmıştır. Tabii, 52.643 ton da
daha öncesinden, 17 Mayıs tarihi itibarıyla emanet alım gerçekleştirilmişti;
onun da peşin alıma çevrilme işlemlerine de devam ediliyor.
Tabii söyleniyor,
keşke daha önce alım yapılsaydı, fiyatlar hazırlansaydı, ilan edilseydi…
Aslında biz, 17 Mayısta zaten emanet alım yapmaya başlamıştık. Dolayısıyla,
sadece orada fiyat açıklanmamıştı. Fiyat da, zaten beklentilerin aşağı yukarı
ne olduğu belliydi ve biz de o beklentiler doğrultusunda, maliyetler
doğrultusunda, geçen seneki fiyatlar, dünya piyasaları, vesaireyi de dikkate
almak suretiyle aldık.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bizim ilan ettiğimiz müdahale alım fiyatları da çiftçi lehine
piyasada olumlu etki meydana getirdi. Nasıl? Şöyle: Örneğin, Akdeniz
Bölgesi’nde hasadın başladığı dönemde, hasat başındaki fiyat ekmeklik buğdayda
480 ile 510 arasında değişiyordu. Biz fiyatı açıkladıktan sonra, şu anda piyasa
fiyatı 490 ile 560 lira arasında değişiyor ekmeklik buğdayda. Demek ki, bizim
ilan ettiğimiz ton başına 550 liralık fiyat piyasada olumlu etki yapmış ve
üretici lehine fiyatları yukarı doğru çekmiştir. Keza, Güneydoğu Anadolu
Bölgesi’nde -diğer ürünlerde de bu böyle, ben sadece ekmeklik buğdayla ilgili
söylüyorum- hasat başında fiyat 470 ile 500 lira arasındayken, bugün bu 490 ile
540 düzeyine çıkmıştır bizim fiyatı ilan etmemizden sonra.
Arpa fiyatları,
keza, güneydoğuda 300-320 arasındayken hasat başında, bugün 325 ile 360 lira
ton başına bir düzeye yükselmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Ege Bölgemizde de hasat başında fiyat 490-500 aralığındayken bugün piyasa fiyatı 520 ila 530 düzeyine
çıkmıştır. Türkiye ortalamasında da bu üç bölgede hasat büyük ölçüde, tabii
Akdeniz’de tamamı, Güneydoğu ve Ege’de yüzde 50 oranında oldu. Türkiye
ortalamasında hasat oranı yüzde 23 buğdayda, arpada yüzde 18 oranında
gerçekleşti ve Türkiye genelinde de hasat başındaki ortalama ekmeklik buğday
fiyatı 470-510 arasında seyrederken, bugün 490 ila 560 arasındaki bir düzeye
gelmiştir. Demek ki bizim ilan ettiğimiz fiyat aslında üretici lehine olmuş,
üreticinin bu manadaki beklentilerini karşılamış ve piyasa fiyatlarının da
üretici lehine artmasına, gelişmesine yol açmıştır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, tabii ben geçen gün de söyledim, biz bu maliyet unsurlarını,
vesaireyi, hepsini hesaplayarak o fiyatı 550, başlangıç fiyatını ilan ettik.
Artı, tabii, bu söylenmiyor 50 lira prim veriyoruz bu, 600 oluyor. Ama bu hangi
fiyat? Haziran, temmuz, ağustos ayı fiyatı. Eylül
ayında ne oluyor? Eylül ayında fiyat 560 lira oluyor; dolayısıyla, 610 liraya
çıkıyor, ekim ayında 570 lira oluyor, kasım ayında 580 lira fiyata çıkıyor alım
fiyatı, Toprak Mahsulleri Ofisinin müdahale alım fiyatı.
Şimdi,
Türkiye’de, saygıdeğer milletvekilleri, buğday çiftçi sayısı, sadece buğday
ürünü için, hububatın toplamı için değil, o geçen günkü rakam onunla ilgiliydi…
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Sayın Bakan, bir dil sürçmesi olduğunu kabul ediyorsunuz herhâlde.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Buğday çiftçi sayısı: 1 milyon
476 bin çiftçi kayıt sistemine dâhil. Bunun sadece yüzde 12’si arazi kiralamak
suretiyle hububat üretimi, daha doğrusu buğday üretimi gerçekleştiriyor, gerisi
kendi arazisini kullanıyor. Ama biz maliyet unsurlarını hesaplarken arazi
kirası da dâhil olmak üzere bütün maliyet unsurlarının tamamını yerleştiriyoruz
ve burada, şuradaki tabloda görünüyor. Dolayısıyla 1 ton buğdayın maliyeti 437
lira, ton maliyeti. Şimdi, 437’ye mal edilen, 437 lira tonu mal edilen buğdaya
ben müdahale alım fiyatı, başlangıç fiyatı 550 lira veriyorum, 50 lira da buna
prim veriyorum, 600 lira oluyor ve bu, biraz önce söylediğim gibi eylül, ekim,
kasım ayında da 10’ar lira biniyor, 30 lira daha ilave ediliyor,
ki 630 liraya çıkıyor.
Şimdi, bunu
milletimiz de biliyor, bunun aslında iyi bir fiyat olduğunu üreticimiz biliyor,
çiftçimiz biliyor, bunu da takdir ediyor. Nasıl takdir ediyor? Buyurun -demin
Çukurova’dan bahsedildi- Çukurova çiftçilerinin teşekkür mektupları var burada.
Çukurova çiftçisi, kadirşinas Çukurova çiftçisinin benim elimde bu fiyatlardan
dolayı teşekkür faksları var.
VAHAP SEÇER
(Mersin) – Onlar tuzu kurulardır Sayın Bakan!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Orta Anadolu’da da var,
Eskişehir’de de var.
Dolayısıyla Türk
çiftçisi eğer memnun olmasa bu teşekkür fakslarını, bu fiyatlar sebebiyle bu
teşekkür fakslarını göndermezdi. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Bakan, o faksları bize de bir verir misiniz?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Gönderiyor, burada, burada.
Şimdi, saygıdeğer
milletvekilleri, bazı arkadaşlarımız bu fiyatı içine sindiremeyebilir, ona
bizim diyeceğimiz bir şey yok. Biz tabii, Türkiye'yi yönetme sorumluluğunu
taşıyoruz, Türkiye'nin hesabını kitabını da yapmak durumundayız. Ben geçen gün
açıkladım, olay sadece buradaki müdahale alım fiyatıyla veya verilen
desteklerden ibaret değil. Bakın, dünya fiyatlarıyla arasındaki farktan dolayı
Toprak Mahsulleri Ofisinin geçen seneki görev zararı yaklaşık 1 milyar. 1
milyar lira da, bu da çiftçi lehine harcanmış bir paradır, çiftçimize verilmiş
olan bir destektir. Bakanlığın desteği var. Nitekim 103 lira biz burada
destekleme ödüyoruz ve maliyetleri dikkate aldığımızda, ton başına 437 lira
maliyeti dikkate aldığımızda, ton başına verdiğimiz destek yaklaşık 103 lira.
Bunu böldüğünüz zaman, maliyetin yüzde 24’ü destek olarak Türk çiftçisinin
cebine giriyor, destek olarak yani üretim maliyetinin yüzde 24’ünü de biz
destek olarak zaten karşılıyoruz. Ne olarak karşılıyoruz? Gübre desteği
veriyoruz, mazot desteği veriyoruz, sertifikalı tohum desteği veriyoruz, toprak
analiz desteği veriyoruz, prim desteği veriyoruz artı. Dolayısıyla bunlar da
var işin içerisinde, bununla maliyetin yüzde 24’ünü karşılıyoruz yani o
fiyatın, o maliyetin zaten yüzde 24’ünü, biz destek olarak katkı sağlıyoruz;
üstüne de 550 lira müdahale alım fiyatı veriyoruz. Gönül ister ki Türk
çiftçisi, ondan çok daha yüksek bir fiyata piyasaya satabilecek noktada olsun.
Şimdi, tarımla
ilgili tabii, bunlar hep eskiden beri konuşulur fakat maalesef tarımla ilgili
bilgiler verilirken yani ya çok böyle spesifik, özel
bir tek noktadan, bir tek yerden alınmış bir fiyattır yani başka bir şey
söylemeye doğrusu dilim varmıyor. Bizim verdiğimiz rakamlar ya TÜİK’in
rakamları ya Bakanlığın kayıtları, bunlar da herkese açık rakamlardır.
Dolayısıyla bunlarla, hele hele geçmişe dönük -yani gelecek için belki tahmin
yapabilirsiniz de- geçmişle ilgili olan rakamlarla ilgili herhangi başka bir
şey söylemek mümkün değil ki. Bunlar zaten açıkta, şeffaf, herkesin elinde,
herkesin ulaşabileceği rakamlar. Bakın, bizler…
Bugün işte
açıklanıyor, deniyor ki: “Üzüm fiyatı işte 2002 yılında 23 kuruştu, 2009
yılında, 2010 yılında 25 kuruş.” Tabii bu rakamlara doğrusu ben de hayret
ettim, merak ettim, sordum: “Nedir bu rakamların gerçeği?” diye. Bunlarla
ilgili fiyatlar: 2002’de 66 kuruş, 2009’da 1 lira 12 kuruş.
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Hangi üzümün fiyatı? 40 kuruşa satılıyor üzüm.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) -Şimdi, bunlar tabii hakikaten
önemli. Efendim, deniyor ki: “Türkiye gübreyi dünyanın kaç katı pahalıya
alıyor? Mazotu dünyanın kaç katı pahalıya alıyor?” Onlara da baktım, orada da
doğru değil. Bakın, benim elimde şu anda gübre fiyatları var. Bakın, amonyum
nitrat, Türkiye’de 265 dolardır tonu, Avrupa Birliğinde 315 dolardır. Üre,
Türkiye’de tonu 340 dolardır, Avrupa Birliğinde 385 dolardır.
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Sayın Bakan, bunun kullanılabilmesi önemli?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Alıyor, alıyor.
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Buğday çiftçisi taban gübresi atmadı bu sene.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Amonyum sülfat, Türkiye’de 205
dolardır, Avrupa Birliğinde 235 dolardır. DAP, en çok kullanılan gübrelerden
bir tanesi, fiyatı 563 dolardır Türkiye’de, Avrupa Birliğinde ise 645 dolardır.
Yani biz sadece burada Avrupa Birliğinin fiyatlarından almıyoruz. Geçen gün
burada açıkladım. 200 dolarlarda şu anda dünyada buğdayın tonu, 200 dolarlarda.
VAHAP SEÇER
(Mersin) – Böyle bir mukayese olabilir mi?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi, fiyatı…
VAHAP SEÇER
(İstanbul) – Gübreyi sen mi üretiyorsun? Sayın Bakan, böyle bir mukayese
olabilir mi?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi, gübreyi biz ithal
ediyoruz ama bize deniyor ki: ”Gübre dünyanın 3 katı, 5 katı fiyatına
Türkiye’de satılıyor.” Doğru değil, ben bunu söylüyorum. Yani bunlarla
üreticimizi, çiftçimizi doğru bilgilendirelim.
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Sayın Bakan, iki yıl öncenin 3 katına satılıyor, iki yıl öncenin!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi, tarım politikamızı
beğenmeyebilirsin, “Ben iktidara gelirsem şunu şöyle şöyle yapacağım, daha iyi,
daha yüksek fiyat vereceğim.” diyebilirsin, eskiden bunu söyleyenler de vardı,
“O kaç veriyorsa ben 5 fazlasını veririm.” diyenler de vardı, biz onları da
gördük, öyle de diyebilirsiniz, bu normaldir, buna bir şey demiyorum, onu
milletimiz taktir edecek. Ama eğer dünya fiyatlarıyla,
Türkiye fiyatlarını mukayese ederken burada gerçekte, gerçeklere dayanmayan
rakamları biz vermeye kalkıyorsak o zaman biz millete yanlış bilgi vermiş
oluruz ki bunun da ben kasıtlı olarak söylendiğini zannetmiyorum. Bir bilgi
eksikliği, bir yanlış bilgi olmuş olabilir. O nedenle, bunları da söyleme
ihtiyacı hissettim.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Sayın Bakan, ekim zamanı farklı fiyat, sonra farklı fiyat!
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi, değerli
milletvekillerimiz diyor ki: “Efendim, Sayın Bakan buğdayın üretim alanının 8,1
milyon hektara düştüğünü itiraf etmek durumunda kaldı.” Doğrudur, ben söyledim,
8,1 milyon hektar. Bununla da herhangi bir yanlış yapmadım. Bunu tekrar
ediyorum. Neden? Ben 8,1 milyon hektar alandan 21 milyon ton buğday bekliyorum.
Burada verimlilik arttı. Daha önce 9,3 milyon hektar alandan 19,5 milyon ton
buğday üretilmişken bugün 8,1 milyon hektar alandan bu buğdayı üretiyoruz yani
üretim, birim alandan elde edilen buğday üretimi arttı, verimlilik arttı, bunu
söyleyelim. Peki, o alan ne oldu? O alanda Türkiye başka ürünler ekiyor. O
alanla Türkiye daha önce 2 milyon ton ürettiği mısırı şimdi 4,5 milyon ton
üretiyor. O alanda Türkiye daha önce 350-360 bin ton ürettiği çeltiği şimdi
700-800 bin tona çıkardı, bu sene 900 bin ton bekliyoruz. Dolayısıyla, o
alanları başka işlerde kullanıyor. O alanlarda Türkiye daha önce 1 milyon-1
milyon 100 bin hektar düzeyinde yem bitkisi ekilişi yaparken bugün 2 milyon
hektar alanda yem bitkisi ekilişi yapıyor. Dolayısıyla, bu alanlar da oralarda
değerlendiriyor. Bunda gocunacak bir şey yok. O alanın 8 milyon hektara düşmüş
olması Türkiye için bir felaket değil, Türkiye için, tarım politikası için de,
Türk çiftçisi için de, Türk tarım sektörü için de kötü bir şey değil, iyi bir
şey; verimlilik arttı, o alanda da Türk çiftçisi başka şeyler üretiyor. Nitekim
bununla, bu düzeyle, zaten, bu politikalarla ve bu desteklemelerle Türk
çiftçisi 22-23 milyar dolarlık toplam tarımsal üretim değerini 50 milyar
doların üzerine çıkardı. Bununla, bu politikalarla Türkiye daha önce 4 milyar
dolar düzeyindeki tarım ürünü ihracatını yaklaşık 11,5 milyar dolara çıkardı.
Bu, verimlilik artışının en önemli göstergesidir.
Geçen gün de
söyledim, tekrar ediyorum, önemine binaen, bu sene. 2009 yılında Türkiye'nin
gıda maddesi dış ticaret fazlası 4-4,5 milyar dolardır yani Türkiye dünyadan
aldığından daha fazla, 4,5 milyar daha fazla gıda maddesi ihraç etmiştir.
Dünyanın en önemli buğday unu ihracatçıları arasında Türkiye önemli bir noktaya
gelmiştir, bazen birinci sıra, bazen ikinci sıra, bazen üçüncü sıradadır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bizim söylediklerimizde bir yanlış yoktur. Bizim politikamızı
beğenip beğenmemeniz sizin bileceğiniz iştir ama Türk milleti, Türk çiftçisi ve
Türk milleti bunu biliyor, değerlendiriyor; bu değerlendirmesini de beğenisini
de sandıkta gösteriyor zaten. 2007 öncesi seçimlerinde de burada benzer şeyler
söylenmişti, o zaman başka vaatlerde bulunanlar da oldu, işte biz mazotu şu
fiyattan satacağız diyenler de oldu ama milletimiz, bunların hakikatinin, gerçeğinin
ne olduğunu biliyor, bildiği için de değerlendirmesini ona göre yapıyor ve o
seçimlerde de zaten sonucu gördünüz. Bundan sonraki seçimlerde de biz bunu
göreceğiz.
Biz, Türk
çiftçisinin üretim gücünü artıracak tedbirler aldık, desteklemeleri 3 kat artırdık,
3 kat. Yani bu şaka değil, bu gerçek, olan bir şey. Bugün verilmiş olan sadece
mayıs ayı itibarıyla –geçen gün de söyledim- bunun çok büyük bir kısmını biz
zaten ödemiş durumdayız. Dolayısıyla, yılın bundan sonraki aylarında da
ödeyeceğimizle birlikte 5 milyar 600 milyon lira 2010 yılında Türk çiftçisinin
cebine koyduğumuz nakit destektir, nakit destek. Diğer destekleri söylemiyorum,
ayrıca, zaten bir şekilde Türk çiftçisi ondan faydalanıyor, onları da üretimi
için kullanılabilir şekle getiriyor.
Türk çiftçisi,
bugün düne göre –bunu biz iddiayla söylüyoruz- verimlilik düzeyi artmıştır,
düne göre daha iyi durumdadır yani bizden önceki dönemlere göre Türk çiftçisi
geliri de artmıştır, onu da söyleyeyim. Yani Türk çiftçisinin ürettiği… Bakın,
tarım nüfusuyla Türkiye’nin tarımsal üretim değerini ilişkilendirin, fert
başına tarımda gelirin bin dolarlardan 2.700-2.800 dolarlara çıktığını sizler
de görürsünüz, hesap edebilirsiniz.
Türkiye’de tarım
sektörü de diğer sektörler gibi önemli gelişme içerisindedir ve biz bu
gelişmeyi daha da hızlandırmak için var gücümüzle çalışıyoruz. Bugün Toprak
Mahsulleri Ofisi, Türkiye’nin hasat başlayan yerlerde hasadını büyük bir hızla,
büyük bir süratle sürdürüyor, başlamayan yerlerde de hazırlıklarını yaptı.
Dolayısıyla, bazı mevzi yerlerde aşırı yağıştan dolayı meydana gelen bazı
problemler var, onlar da inceleniyor, sebepleri, sonuçları değerlendiriliyor ve
biz en iyi şekilde, Türk milletine hizmet edecek tarzda işimizi yapıyoruz,
sürdürüyoruz. Tarım sektörü de, Türk çiftçisi de bu gelişmelerden dolayı
memnundur ve biraz önce de söylediğim gibi bize teşekkür mesajları gönderiyor.
Biz de kendilerine, Türk çiftçisine, bu alım gücünü ortaya koyduğu, bu üretim
gücünü ortaya koyduğu için müteşekkiriz, Türk ekonomisine yaptığı katkı
nedeniyle ve özellikle ekonomik kriz ortamında tarım sektörünün tampon sektör
olarak istihdamı artırması da yine şükranla ifade edilmesi gereken bir
durumdur.
Değerli
milletvekilleri, ben bu duygu ve düşüncelerle sizleri sözlerimin sonunda bir
kez daha saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Bakanım.
Sayın Seçer,
buyurun efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, Çukurova’da birim
alandan alınan ürün miktarının yüksek olduğuna, diğer bölgelerle
kıyaslanamayacağına ilişkin açıklaması
VAHAP SEÇER
(Mersin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanın
açıklamalarını hep beraber dinledik. Çukurova çiftçisinden kendisine kutlama
mesajları gelmiş. Tabii, bu, Sayın Bakanı yanıltmasın. Şu anda Türkiye’de
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde hasat devam ediyor, Trakya’da henüz başladı, Orta
Anadolu’da başlayacak, o zaman görüşelim. On beş gün sonra bakalım kutlama
mesajları devam edecek mi? Nihayetinde arkadaşlarımız bilir, bu konudan
anlayan, Çukurova’da üretim yapılan topraklarda elde edilen ürün Türkiye
ortalamasının çok üzerindedir; elbette ki orada birim alandan alınan miktar ya
da gelir çok daha fazla olacaktır. Bunu düzeltiyorum. Yani daha sonra bunları
tartışalım.
Şimdi, gübre
fiyatlarından bahsetti. Hayretle dinledim. Bir kere, tüm dünyada olduğu gibi
Türkiye’de de uluslararası piyasalara bağlı gübre fiyatları. Çok şükür,
sayenizde, iktidarlarınız döneminde Türkiye’de kamuya bağlı hiçbir gübre fabrikası
bırakmadınız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Bizden önce oldu, bizde
olmadı.
BAŞKAN – Sayın
Bakan…
Teşekkür ediyorum
Sayın Seçer.
Arkadaşlar, her
milletvekili arkadaşımın bir dakikalık süresi vardır, konuşmalarını ona göre
yapsınlar.
Buyurun Sayın
Varlı.
5.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in, konuşmalarında, buğday alım miktarı,
mazot ve gübreye verdikleri primler konusunda sürekli yanıltmalar yaptığına
ilişkin açıklaması
MUHARREM VARLI
(Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan
fiyatlardan bahsederken üç yıl önceki buğday fiyatlarını hatırlıyor mu?
Yine geçenki
konuşmasında Sayın Bakan “Bizden önce hiç bu kadar buğday alınmamıştı. İşte,
ilk defa biz 5 milyon ton buğday aldık.” dedi. Bunun doğru olmadığı da ortaya
çıktı.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Ben öyle demedim, yanlış
konuşuyorsun.
MUHARREM VARLI
(Adana) - Sayın Bakan primlerde de hep sürekli yanıltma yapıyor. Bugüne kadar
üreticiye verilen primlerle, mazotta 1 litreyi bile bulmayan, gübrede 3 kiloyu
bile bulmayan bir primle üreticinin ne kadar destek alabileceğini artık kendi
takdirine, vicdanına bırakıyorum.
Yine, Çukurova’da
zaten buğday kalmadı, üretici buğdayı sattı. Ofisin önünde bir tane kamyon,
römork yok. Gelsinler bir baksınlar ya, bir tane römork yok. Ben çiftçiyim,
benim yüreğim yanıyor. Ben bunu içimden gelerek söylüyorum. Yani siyaset
yapmak, Bakanı zor durumda bırakmak, Hükûmeti eleştirmek bakımından
söylemiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Özdemir…
6.- Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, Sivas’ta
tarım alet ve makinelerinin alımı için düzenlenen hibe kredisi listesinde
ilçeler arasında adaletsizlik yapıldığına ilişkin açıklaması
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
dün seçim bölgem Sivas’taydım. Sizden istirham ediyorum: Sivas’ta tarım alet ve
makinelerinin alımı için bir hibe kredi listesi düzenlenmiş. O kadar adaletsiz
bir liste ki… Sayın Bakanım, istirham ediyorum sizden, 1 milyar 700 milyon lira
hibe kredi dağıtılırken, Şarkışla ilçesine 685 milyon lira, Kangal’a 19 milyon
lira, Divriği’ye 20 milyon lira gibi ilçeler arasında çok çelişen bir tablo
var. Burada söylediğiniz kredi, destek doğrudan çiftçiye gitmiyor. Bu tarım
alet ve makineleri satan bayiler eliyle bu dosyalar düzenleniyor. Dağıttığınız,
vermeye çalıştığınız para doğrudan çiftçiye gitmiyor. Bu alet ve makineleri
satan ve çoğunlukla da AKP’li insanlar, orada bu bayiliği yapan insanlar
aracılığıyla… Çiftçilere gitmeden aracılarda kalıyor, dikkatine sunmak
istiyorum Sayın Bakan. Bu isteği bir kere daha gözden geçirmenizi rica
ediyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Homriş…
Yok.
Sayın Ergin,
tekrar mı söz alacaksınız efendim?
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Tekrar söz almayacağım, yanlışları düzeltmek üzere söz almak istedim.
BAŞKAN – Buyurun.
7.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, Türkiye’deki tarım
alanlarının azaldığına ve tarım ürünü üretiminde artma olmadığına ilişkin
açıklaması
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Teşekkür ederim.
Şimdi, Sayın
Bakan, şöyle bir ifadeniz oldu: “Bu buğday alanları, buğday üretimi terk
edildi, başka alanlara çevrildi.” O zaman sorum şu: Türkiye’de toplam tarım
alanı 26 milyon hektarlardan 24 milyon hektara niye düştü? O yaklaşık 2 milyon
hektar niye boş duruyor? Bunu söyleme şansınız var mı? Bu bir.
İkincisi: Gıda
maddeleri dış ticaretinden söz ediyorsunuz. Dışarıdan alıp burada onu gıda
ürününe çevirip o hammaddeyi satmak ayrı bir olay. Ben size tarım ürünü
üretimini soruyorum. Tarım ürünü üretiminde artma yok, bir.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Artış var.
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Dış ticaretini şimdi ben size rakam rakam vereyim. Sizden önceki yedi
yılda…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Ergin.
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Sayın Başkan, bir dakika doldu mu? Şunu tamamlayım, izin veriniz.
BAŞKAN -
Saygıdeğer arkadaşlarım, bakınız, konuşuyorsunuz, ek süre veriyoruz. Ben
söyledim, bir dakikalık süre vereceğim. Arkadaşlar…
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Bir dakika Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın
Ergin, istirham ediyorum. Bakınız, bütün meseleleri burada bir dakikalık, iki
dakikalık görüşme içerisinde çözemeyiz efendim.
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Sayın Bakanı kurtarmak sizin göreviniz değil.
BAŞKAN - Hayır
ben verdim efendim süreyi.
Sayın Köse,
buyurun efendim.
8.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, bu yıl ürünlerin
prim miktarının hiç artırılmamasına, taban fiyatın geç ve düşük açıklanmasına,
alım merkezlerinin çok yetersiz olmasına ilişkin açıklaması
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, bu
yıl ürünlerin prim miktarlarının hiç artırılmaması, taban fiyatının geç ve
düşük açıklanması, ayrıca alım merkezlerinin çok yetersiz olması, ürün hasadı
yapılan tüm bölgelerimizde, özellikle Adıyaman bölgesinde, bugün aldığım
telefonlara göre vatandaş iki, üç günde bir teslim edememektedir ve ürünlerin…
Ben ofis müdürüyle görüştüm Sayın Bakanım, gerçekten öyle. İki, üç gün arabalar
beklemekte, ayrıca bir maliyet getirmektedir. Hem bu mağduriyetlerin
giderilmesi hem de sizin gerçekten bu konulara biraz daha eğilmeniz gerekiyor benim
bildiğim kadarıyla. Çiftçiler gerçekten perişan oluyor. Yani, sizin burada
anlattıklarınız ile piyasada olanlar çok çok farklıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Ertugay,
buyurun.
9.- Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Türkiye’deki
tarım alanlarının azaldığına ve 2002 yılında ihracat fazlası varken bugün çok
ciddi şekilde ithalat fazlasıyla aranın açıldığına ilişkin açıklaması
ZEKİ ERTUGAY
(Erzurum) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
Sayın Bakanla bizim rakamlar konusunda anlaşmamız mümkün değil, çok büyük bir
hüneri var rakamları çarpıtmada.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Onlar devletin kayıtları.
ZEKİ ERTUGAY
(Erzurum) - Bizim elimizdeki rakamlar son derece çiftçinin aleyhine.
Bir sorum var
Sayın Bakana: Bu kadar güzel idare ediyor da bu Türkiye tarımını son birkaç
yılda Türkiye’de ekilebilir alan 2 milyon hektar niye azaldı? Tarımda niye bu
kadar büyük bir ithalat patlaması meydana geldi?
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Gelin Medeni Kanunu
değiştirelim.
ZEKİ ERTUGAY
(Erzurum) - 2002 yılında ihracat fazlası varken, bugün çok ciddi şekilde
ithalat fazlasıyla ara açılmıştır. Bunların cevabını versin. Yoksa biz başka
rakam veriyoruz, Sayın Bakan çıkıp başka rakam veriyor. Bunun anlaşılabilir bir
tarafı yoktur. Bugün, her geçen gün Türk çiftçisinin aleyhine seyretmektedir ve
ağır girdi maliyetleri altında ezilmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Evet, bugünkü
tarım politikalarıyla ilgili gündemi değerlendirmiş oluyoruz. Teşekkür
ediyorum.
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Yok, yok, Sayın Bakan şuna bir yanıt versin. 2 milyon hektar
buharlaştı mı yoksa havuzlu villalar mı yapılıyor o 2 milyon hektarda? Bunu
öğrenelim.
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekilleri, Ulaştırma Bakanı Sayın Binali
Yıldırım, gündemin “Sözlü Sorular” kısmında yer alan sorulardan 1, 97, 108,
117, 161, 189, 196, 207, 281, 298, 317, 321, 344, 350, 353, 354, 391, 397, 398,
399, 400, 428, 434, 435, 436, 439, 462, 467, 479, 482, 511, 512, 520, 528, 588
ve 594’üncü sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın Bakanın bu istemini sırası geldiğinde yerine getireceğim.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.
Buyurun:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Avrupa Parlamentosu, İspanya Parlamentosu ve Senatosu
Başkanlarının, Brüksel’de düzenlenecek olan Ortak Parlamento Toplantısı vaki
davetine icabet edecek olan Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti
gruplarınca ismi bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/1214)
7.6.2010
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa
Parlamentosu, İspanya Parlamentosu ve Senatosu Başkanlarının davetine
istinaden, 7-8 Haziran 2010 tarihleri arasında Brüksel'de düzenlenecek olan
''21. Yüzyıl Avrupa Enerji Topluluğu'na Doğru" konulu Ortak Parlamento
Toplantısına Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden bir Parlamento Heyetinin
katılması Genel Kurul'un 1 Haziran 2010 tarih ve 109. birleşiminde kabul
edilmiştir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi hakkındaki 3620 Sayılı
Kanunun 2. Maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının
bildirmiş olduğu isimler Genel Kurul'un bilgilerine sunulur.
|
|
|
Mehmet Ali Şahin |
|
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
|
|
Başkanı |
|
Tacidar Seyhan |
Adana Milletvekili |
|
|
Afif Demirkıran |
Siirt Milletvekili |
|
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 19 milletvekilinin,
şiddet olaylarının araştırılarak bu olayların önlenmesi için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/745)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Gerekçesini ekte
sunduğumuz, Ülkemizde son zamanlarda medyada yer alan haberlere göre, kadın,
çocuk, büyük, küçük ayrımı yapılmadan, her kesimden çok sayıda insanımızın
tüyler ürpertici cinayet ve şiddet olaylarına maruz kaldığı görülmektedir.
Yakınları tarafından uygulanan şiddete veya cinayete kurban giden
vatandaşlarımızın sayısı her geçen gün artmaktadır. Devlet adeta vatandaşın can
güvenliğini sağlayamaz hale gelmiştir Özellikle, kadın ve çocuklarımıza karşı
artan şiddet olayları, toplumsal psikolojimizin çok bozuk olduğunu ortaya
koymaktadır Bu şiddet olaylarını engelleyip, vatandaşlarımızın huzurlu, mutlu
ve güvenli bir şekilde yaşamlarını sürdürebilmesini temin etmek, devletin en
asli anayasal görevi olmasının yanında, ayrıca varlık sebebidir. Bu konuda
alınması gereken tedbirlerin ve bunlara ilişkin yapılacak hukuki düzenlemelerin
ele alınabilmesi için, Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105'inci
maddeleri gereğince, Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Mümin İnan (Niğde)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Ahmet Orhan (Manisa)
4) Şenol Bal (İzmir)
5) Kürşat Atılgan (Adana)
6) Beytullah Asil (Eskişehir)
7) Osman Ertuğrul (Aksaray)
8) Kamil Erdal
Sipahi (İzmir)
9) Abdülkadir
Akcan (Afyon)
10) Hamza Hamit
Homriş (Bursa)
11) Mehmet Günal (Antalya)
12) Münir
Kutluata (Sakarya)
13) Hüseyin
Yıldız (Antalya)
14) Kemalettin
Nalcı (Tekirdağ)
15) Yılmaz Tankut (Adana)
16) Mithat Melen (İstanbul)
17) Mehmet
Serdaroğlu (Kastamonu)
18) Ahmet Deniz
Bölükbaşı (Ankara)
19) Mustafa Kemal
Cengiz (Çanakkale)
20) Metin
Çobanoğlu (Kırşehir)
Gerekçe:
Anayasamızın Devletin temel amaç ve görevlerini düzenleyen 5.
maddesi, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak, kişinin
temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle
bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri
kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları
hazırlama görevini devlete vermiştir.
Son dönemlerde,
medyada şiddet ve cinayet haberlerinin çok fazla yer almaya başlaması, bu tip
insanlık dışı vahşet olaylarının toplumumuzda arttığının ve maalesef gün
geçtikçe de kanıksandığının en önemli göstergesidir. Kendi çocuğunu öldürenler,
komşusunun çocuğunu sobada yakanlar, akrabalarını toplu halde katledenler,
eşlerini veya eski eşlerini çocuklarının gözü önünde öldürenler gibi, insanın
kanını donduran vahşet olayları her gün televizyon ekranlarına ve gazete
sayfalarına yansımaktadır. İnsanlarımız, hukuka güvenmeyip, adeta kendi
menfaatlerine ve adalet anlayışlarına göre, karşısındakilere ceza vermeyi
alışkanlık haline getirmeye başlamışlardır. Toplumumuz, bireyler arası ve
toplumsal şiddetin yayıldığı, geniş kesimlerin hak gasp etmekten rahatsız
olmadığı, ekonomik, politik ve toplumsal yaşamda, adeta orman kanunlarının
geçerli olduğu, ölümün, trajedilerin, artık rutin olaylar şeklinde kabul
edildiği ve insanların birbirlerine karşı acımasızlaştığı bir hale
getirilmektedir.
Konunun uzmanı
bilim adamları; son zamanlarda Ülkemizdeki şiddet olaylarının artmasıyla,
yaşanan ekonomik kriz arasında paralellik olduğunu, Krizin insanların
psikolojilerini olumsuz etkileyerek toplumda riskli ortamlar yarattığını ve
gerekli tedbirler alınmazsa daha pek çok olumsuzluğun yaşanacağını, bu tür
olayların sayısının ve şiddetinin daha da artacağını ifade etmektedirler.
Krizin tetiklediği, depresyon, kaygı, saplantı, güvensizlik, çabuk öfkelenme,
alınganlık, kendini değersiz hissetme, aşırı temkinli olma durumları, ikili
ilişkilerde bozulma ve intihar eğilimleri gibi psikolojik sorunların çok
tehlikeli olduğunu ve bu ürkütücü psikolojik bozuklukların, beraberinde şiddeti
ve cinneti de getirdiği görüşünde birleşmektedirler.
Başbakanlık
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün geçen yıl yayınladığı araştırmaya göre,
maalesef ülkemizdeki On kadından Dördünün yani kadınlarımızın % 40'ının şiddete
maruz kaldığı tespit edilmiştir. Sorunları tespit etmek tek başına yeterli
değildir. Esas olan, sorunlar tespit edildikten sonra, hiç zaman kaybetmeden
sorunların üzerine gidip gerekli çözümleri geliştirebilmektir. Maalesef
Ülkemiz, sekiz yıldır, gözünü iktidar hırsı kaplayan, demokratikleşmeyi etkin
pişmanlık, ceza kanunlarında indirim ve insanları toplayıp çeşitli açım
söylemleriyle etkilemek, olarak algılayan bir hükümet tarafından
yönetilmektedir. Ülkemizde bugün gelinen noktada, küçük bir azınlık haricinde
hiç kimsenin hâlinden memnun olmadığı; korku toplumunun, yaşamın her alanında
yarattığı travmalar açıkça görülmektedir. Kadın ve
çocuklara uygulanan şiddet ne toplumsal kültürümüze ne de inançlarımıza
yakışmamaktadır. Hem vatandaşlarımıza daha huzurlu ve güvenli bir yaşam
sağlanması, hem de toplumsal barışın devam edebilmesi için, ivedilikle bu
sorunlara çözüm geliştirilmesi elzemdir.
Yukarıda açıklanan
sorunların çözümü için alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
Araştırması açılması gerekmektedir.
2.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 20 milletvekilinin,
toplumsal yapıyı tehdit eden intihar, şiddet ve cinnet gibi sosyal olayların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/746)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Milli ve manevi
değerlerine önem vermekle, aile bağları güçlü olmakla bilinen Türk toplumu, bu
hasletlerine rağmen son yıllarda adeta cinnet geçirmektedir. Hemen her gün
meydana gelen aile içi şiddetler, çiftlerin boşanması, katliamlar, intiharlar
özellikle son aylarda artış göstermektedir. Türk toplumunun yapısını tehdit
eden, bu sosyal olayların nedenlerinin araştırılması ve çözüm yollarının
bulunması amacıyla Anayasanın 98. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104.
ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Yılmaz Tankut (Adana)
2) Ahmet Orhan (Manisa)
3) Mehmet Şandır (Mersin)
4) Mustafa Kalaycı (Konya)
5) Beytullah Asil (Eskişehir)
6) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
7) Mithat Melen (İstanbul)
8) Hamza Hamit Homriş (Bursa)
9) Bekir Aksoy (Ankara)
10) Gürcan Dağdaş (Kars)
11) Mümin İnan (Niğde)
12) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
13) Osman Durmuş (Kırıkkale)
14) Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın)
15) Yıldırım Tuğrul Türkeş (Ankara)
16) Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
17) Recai Yıldırım (Adana)
18) Zeki Ertugay (Erzurum)
19) Metin Ergun (Muğla)
20) D. Ali Torlak (İstanbul)
21) Hakan Coşkun (Osmaniye)
Gerekçe:
Üç kıtaya egemen olmuş, ilimde, sanatta önderlik etmiş, güçlü aile
yapısına gıpta ile bakılmış, kültürel zenginliği ile çevresini etkilemiş,
adaleti ile özlem duyulmuş Osmanlı İmparatorluğu'nun mirasçısı Türkiye
Cumhuriyeti, sadece Anadolu'daki 72 milyonluk nüfusun huzur ve refahı, bekası
için değil, bugün de hâlâ dünyanın yakın ve uzak birçok bölgesinde pek çok
mazlum halkların umudu olmaya devam etmektedir.
İçinde
bulunduğumuz süreçte tespit odur ki, meydana gelen kişisel cinnetler, sosyal
boyut kazanmıştır. Hemen her gün bir ilimizde, ilçemizde, hatta köyümüzde
cinayetler, aile içi katliamlar, boşanmalar, intiharlar görülmektedir.
Geçtiğimiz yıl Mardin'de bir düğün evinin basılarak 30'a yakın insanın katledilip
onlarca insanın yaralanması hadisesi uzun yıllar belleklerden silinecek gibi
değildir. Adana'da eski bir astsubayın kendi ailesinden 8
kişiyi katletmesi, yine bir annenin iki çocuğu ile birlikte evinde
katledilmesi, Adana'nın Karataş ilçesinde 1'i polis memuru olmak üzere 8 kişiyi
silahla vurup 4'ünü öldüren 5'ini de yaralayan vatandaşın saçtığı dehşet,
Ankara'da bir polis memurunun eşini, çocuğunu, eşinin anne ve babasını öldürüp
intihar etmesi hâlâ hafızalardadır.
İstanbul'da Gazi
mahallesinde 4 çocuğu ile birlikte toplam 5 kişiyi öldüren babanın cinneti
unutulmuş değildir. Aydın'da içinde bulunduğumuz nisan ayında eski eşini,
kayınpederini ve kayınvalidesini sokak ortasında öldüren adamın cinneti,
Çanakkale'de bir emekli yarbayın eşini ve iki çocuğunu öldürüp intihar etmesi,
İzmir'de bir kahvecinin ailesinden 3 kişiyi öldürmesi, toplum belleğinde iz
bırakan travmalardan sadece bir kaçıdır.
Son günlerde
dersane borcu yüzünden annesinin cezaevine konulmasını hazmedemeyerek canına
kıyan 18 yaşındaki gencin hazin öyküsü toplum belleğine kazınmış durumdadır.
Toplum olarak son yıllarda güvensiz, sevgisiz ve hoşgörüsüz yaşantısıyla ciddi
bir travma geçirdiğimiz bir gerçektir.
Özetle, araştırma
talebine konu olan sosyal olaylarda "Görülebilenler" aslında basın
vasıtasıyla kamuoyuna yansıyanlar kadardır. Bu şekliyle bile artık
"sıradanlaşan" sosyal olayların boyutunun çok daha fazla olduğunu
tahmin etmek güç olmasa gerektir. Toplum yapımızı bozan sadece, sonucu
cinayetle biten olaylar değildir elbette. Aile içi şiddetlerin, boşanmaların,
geçici ayrılmaların sebep olduğu ailelerin parçalanması, çocukların sokağa,
bakıma muhtaç anne-babanın kaderine terk edilmesi, bu yapıyı tehdit eden diğer
etkenler arasında sayılabilir. Ayrıca, hırsızlık, kapkaç, dolandırıcılık,
yankesicilik gibi mala karşı işlenen ve giderek artan suçlar da, var olan
sorunun diğer boyutları olarak görülebilir.
Her halükârda, anılan ve arzu edilmeyen olayların, ekonomik
sorunlar, ekonomi alanında yaşanan krizlerin toplum üzerindeki temel etkisi
işsizlik, gelirin azalması, yaşam standartlarının değişmesi, sosyoekonomik
düzeyin düşmesi ve yoksulluğun artışı ile katı gelenek ve görenekler, yanlış
dinî inanışlar, eğitim ve kültürel yetersizlikler, hoşgörüsüzlük,
tahammülsüzlük, yanlış iletişim tercihleri, Türk Milleti'nin hasletlerinden
olan sevgi-saygı bağlarının azalması, ahlaki bozulma, kültürel yozlaşma, dinî
emir ve öğretilerin unutulması gibi nedenlerle yakın ilişki içinde olduğu
anlaşılmaktadır.
Netice olarak;
Türk toplumunun
yapısını tehdit eden, bu sosyal olayların nedenlerinin araştırılması ve tespit
edilmesi ile birlikte çözüm yolarının bulunması amacıyla Meclis Araştırma
Komisyonu kurulmasını arz ederiz.
3.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 19 milletvekilinin,
okullarda yaşandığı iddia edilen fiziksel ve psikolojik istismar olaylarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/747)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Okullarda
yaşandığı iddia edilen fiziksel ve psikolojik istismarın araştırılması,
öğretmenlerin dayağa yönelim nedenlerinin tespit edilmesi, söz konusu fiziksel
istismarın dışında kullanılan diğer psikolojik baskı ve istismarın neler
olduğunun ortaya çıkarılarak, ilişkin tutumların öğrencinin zeka
gelişimi, derslerdeki ve sınavlardaki başarısı, anlama yeteneği, iletişim kurma
yeteneği, zihinsel dünyaları üzerinde yarattığı olumsuz etkilerin bütün
boyutları ile araştırılarak, alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
1) Fatma Kurtulan (Van)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hamit Geylani (Hakkâri)
10) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir
Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk
Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat
Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir
Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin
Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Öğrencilere
sorumluluk kazandırma sürecinde önemli rolü olan öğretmenlerin, iç denetim
geliştirmeleri aşamasında öğrencilerine rehberlik etmeleri son derece
önemlidir. Öğrencileri hayata hazırlarken, kendi ayakları üzerinde durabilen,
özgüveni yüksek, topluma ve kendine karşı görev ve sorumluluklarının bilincinde
ve iç denetimli bir disiplin anlayışı geliştirmelerinde önemli role sahip olan
öğretmenlerin bu doğrultuda bilinçlendirilmesi önem taşımaktadır. Bu nedenle
öğretmenlerin öğrencilerde sorumluluk anlayışı geliştirmedeki tutumlarını
gözden geçirmelerinin sağlanması gerekmektedir.
Araştırmalara
göre, çocukların davranışları daima kestirilebilir değildir. Çocuklar, aile,
okul ve toplumdaki değişimden etkilenebilirler. Hatta sorumlu öğrenciler bile
bazen sorumsuzca davranabilirler. Öğretmenler sorumlu davranışları çocuklara
başarılı bir şekilde model olarak göstermekle sorumludurlar. Eğer öğretmen
beklentileri gerçekçi olmaktan uzak ya da yetersiz tanımlanmışsa ve sorumlu
davranış için gerçekçi hedefler koymada başarısız olunmuşsa, çocuklar akademik
ve davranışsal açıdan zarar görebilirler.
Toplumsal bir sorun olan fiziksel istismar, yakın zamana kadar
bile okullarda meşru görülürken, son zamanlarda öğrencilerin hayatında
yarattığı olumsuz etkilerinin açık şekilde gözlenebilir olması, motive eden bir
güç olarak kabul ettirilen fiziksel şiddettin ve diğer ceza yöntemlerinin,
öğrencinin hayatında büyük olumsuzluklar yarattığı hatta kendisine zarar
vermesine neden olacak kadar ciddi bir sorun olduğu anlaşılmıştır.
Fiziksel
istismarı kapsayan olaylar tokat atma, yumruk atma, itip-kakma, sarsma ve
çimdikleme olabildiği gibi kimi zaman her hangi bir materyalle de (kemer,
kayış, sopa, ev eşyası) gerçekleşebilmektedir. Uygulama şekline göre
yaralanmalar çocuğu kimi zaman hastanelik ederken, çokça başvurulan
cezalandırıcı yöntemlerle beraber özgüven kaybına yol açarak çocuğun okuldan ve
çevresinden nefret etmesine neden olabilmektedir. Örneklerini çok açık olarak
gördüğümüz ülkemizde, öğrencilik hayatında dayak atılmayan öğrenci bulma
ihtimali zor olduğu oranda, fiziksel şiddet ve cezalandırıcı yöntemler
uygulamayan öğretmen bulmak da o derece zordur.
2004 yılında
Edirne'de yapılan bir araştırmada, öğretmenlerin dayağa yönelim nedenleri, şu
şekilde verilmektedir. Araştırmaya göre öncelikle derste arkadaşlarını rahatsız
eden öğrencinin öğretmeni en çok rahatsız eden durum olup, şiddete yönelmesi
için yeterli görülmektedir. Öğrencinin saygısız tavır ve tutumları öğretmenler
için şiddet uygulama sebebi olurken aynı zamanda öğretmenin bu davranışı
öğrenciye, kendisine saygısızlık yapıldığı zaman göstereceği davranış biçimini
öğretmektedir. Yine aynı şekilde okul materyallerine zarar veren öğrenciye
araştırmalara göre öğretmeni tarafından fiziksel şiddet uygulanarak bir çeşit
zarara uğratılmaktadır. Derse dikkatini veremeyen öğrencinin, ilgi ve
isteklerinin çekememesi bir suç olarak görülüp, dayakla cezalandırıldığı
görülmüştür. Öğretmenin okul dışında yaşadığı problemler öğretmeni sınıf içinde
şiddete yönelmesine sebep olmaktadır. Bu durum savunma mekanizmalarından yön
değiştirmeyi işaret etmektedir.
Araştırmalar
öğretmenlerin şiddete yönelim nedenlerini bu şekilde verse de belirtilen
noktaların dışında da sebepler bulunmaktadır. Anlama zorluğu çeken, ödevini
yapmayan, sorulan soruya doğru cevap vermeyen, okula geç kalan öğrenci
öğretmenin fiziksel şiddetine maruz kalmaktadır. Okullarda yaşanan fiziksel ve
psikolojik istismar bütün bölgelerde yaşanan bir olgu olmasıyla beraber kırsal
yerlerde daha fazla yaşanmaktadır Anadili Kürtçe olan, Türkçe konuşmakta
zorlanan çocuklara fiziksel şiddet uygulanabilmektedir. Ulaşım imkanlarının
bulunmadığı yerlerde bir köyden başka bir köye yürüyerek giden öğrenci geç
kaldığı taktirde öğretmeninden fiziksel şiddet
görebilmektedir.
Öğretmeninden
dayak yediği için hastanelik olan onlarca öğrenci bulunmaktadır. Van'ın Saray
İlçesi'ne bağlı Örenburç Köyü Cumhuriyet İlköğretim Okulu'nda iddialara göre
arkadaşı ile şakalaştığı için bir öğrenci öğretmeni tarafından darp edilerek
burnu kırılmıştır. Uşak'ın Eşme ilçesinde Yatılı Bölge İlköğretim Okulu'nda
(YİBO) okuyan 10 yaşındaki Umut Balık'ın öğretmenleri tarafından dövüldüğü için
okuldan kaçtığı öne sürülmüş ve günler sonra okulun yakınında ölü olarak
bulunmuştur.
Araştırmalar,
öğrencilerin sorumluluklarının aksatılmasını önlemede, öğretmenlerin çoğunlukla
kullandıkları yöntemlerin, beklentileri iletme temelli ve ödül-ceza temelli
olduğunu, en az kullanılan yöntemlerin ise "eğitsel temelli" olduğunu
göstermektedir. Bu hususların dikkate alınarak okullarda yaşanan her türlü
istismarın bir an önce araştırılarak önlem alınması yönünde bir meclis araştırma
komisyonu kurulması gerekmektedir.
4.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır ve 19
milletvekilinin, kadına yönelik şiddetin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/748)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na
Kadına yönelik
fiziksel, ekonomik, siyasal vb. her türlü şiddetin kadın sağlığı üzerinde
yarattığı etkilerinin araştırılması ve gerekli önlemlerin alınması için
Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ederiz.
1) Sevahir Bayındır (Şırnak)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
12) M. Nuri Yaman (Muş)
13) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
14) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
15) Osman Özçelik (Siirt)
16) Özdal Üçer (Van)
17) Pervin Buldan (Iğdır)
18) Sebahat Tuncel (İstanbul)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Kadına karşı
şiddet değişik boyutlarıyla günümüzün en ciddi sosyal problemlerinden biri
olarak ön plana çıkmaktadır. Türkiye'de uygulanan politikaların bütüncül bir
niteliğinin olmaması, toplumsal cinsiyet politikalarının ulusal siyasetin
öncelikli konusu olmamasından kaynaklı kadınlara ve çocuklara yönelik şiddeti
önleme anlamında herhangi etkin bir çalışma yapılmamaktadır. Ayrıca ülkemizde
devletin bağımsız kadın hareketinin ve sivil toplum örgütlerinin birikim ve
deneyimlerinden yararlanılmaması sorunların çözümü noktasında bir ilerleme
sağlanamamasına neden olmuştur
Başbakanlık
tarafından kadınlara ve çocuklara yönelik genelgeler yayınlanmıştır. Fakat
görülmektedir ki uygulama anlamında herhangi bir ilerleme kat edilmemiş,
kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet hâlâ ülkenin gündeminde yer alan konu
olarak kalmıştır. Toplumsal bir gerçek olan şiddet olgusu, tüm toplumlarda
olduğu gibi ülkemizde de önemle üzerinde durulması gereken bir sorundur.
Gündelik yaşamın pek çok boyutunda ve farklı biçimlerde karşımıza çıkan şiddet
olgusu, kadınları özellikle de onların sağlıklarını önemli ölçüde tehdit
etmekte, diğer bir deyişle onların fiziksel, psikolojik vb. şiddete uğramaları,
sağlık açısından ciddi sorunların yaşanmasına neden olabileceği bilinmektedir.
Kadın sağlığını etkileyen önemli faktörlerden biri de hiç şüphesiz şiddet
faktörüdür. Ülkemizde de şiddete en çok kadınlar ve çocuklar uğramaktadır.
Kadına yönelik
şiddetin en önemli sebebini toplumsal yapıdaki erkek egemen ideoloji
oluşturmaktadır. Söz konusu erkek egemen ideoloji her alanda olduğu gibi
siyasal, sosyal ve ekonomik olarak şiddeti doğurmakta ve meşrulaştırmaktadır.
Ne yazık ki, son zamanlarda çok vahim olaylar olan kulakları, burnu kesilen
kadınlar, hamile iken dövülen ve öldürülen kadın haberleri basına ve kamuoyuna
yansımıştır. Kadına yönelik şiddetin bu kadar ürkütücü sonuçlar doğurması acil
ve uygulanabilir önlemlerin hayata geçirilmesini zorunlu kılmaktadır.
Kadına yönelik
şiddet olayları, üzücü olan ölüm vakaları ile sonuçlandığı gibi, ölüm vakası
dışındaki olaylar ise kadının bundan sonraki yaşam sürecinde hem fiziksel
olarak hem de psikolojik olarak derin izler bırakabilmektedir. Hatta bu durum
kadının ilerleyen süreç içerisinde ciddi tıbbi sorunlarla karşılaşmasına neden
olmaktadır. Diğer yandan fiziksel, cinsel, ekonomik ve duygusal şiddet sonucu
depresyona giren kadınlar, aynı şiddetle yeniden karşılaşmamak için tek çözüm
olarak intiharı düşünmekte veya intihar adı altında öldürülmektedir.
Yine kadınlar,
aile içinde ve dışında fiziksel şiddete maruz kaldığı gibi, ekonomik anlamda da
şiddete maruz kaldıkları bilinmektedir. Kadına uygulanan ekonomik şiddet, ev
içinde kadının maddi olarak erkeğe bağımlı kalması, aile gelirinin
kullanılmasında söz sahibi olmaması, çalışıyorsa parasına el konulması yani
kısaca erkeğin parayı kendi tekelinde bulundurulması ile ifade edilirken, ev
dışında çalışan kadınlar da ciddi olarak ekonomik şiddete maruz kaldığı
bilinmektedir. Özel alanda çalışan kadının yaşadığı ekonomik şiddet, kadının
kayıt dışı işlerde çalışması, sosyal güvenceden faydalanmaması, mevsimlik ve
yarı zamanlı çalışması olarak bilinmektedir. Ayrıca, kadınların görünmeyen
emeği, ücretsiz ev içi işleri de eklenmektedir Kamusal alanda ise karar alıcı,
yönetici, örgütleyici konumlara çok az sayıda ve çok zor gelebilmeleri olarak
ifade edilebilmektedir.
Ekonomik anlamda
yoksullaştırılan kadınlar, kendi kişisel hak ve özgürlüklerinin farkında
olamadıkları gibi uğramış oldukları ekonomik şiddet ve onun sonucunda ortaya
çıkan sağlık sorunları ekonomik yetersizlikten dolayı giderilememektedir.
Kadının yoksullaşması, kendisinin ve çocuğunun eğitim, beslenme, sağlık ve
yaşam hakkını engelleyeceği açıktır, insanların en temel haklarından biri olan
sağlık hakkı olmasına rağmen, kadınlar bu haklardan yoksun bırakılmaktadır.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Kayıp çocuklar başta olmak üzere, çocukların mağdur olduğu
sorunların araştırılması amacıyla kurulan (10/90, 190, 210, 235, 312, 433, 438,
466, 474, 496, 531, 539, 558, 563, 564, 565, 566, 567, 568, 569, 570, 571, 572,
573, 574) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun
görev süresinin uzatılmasına dair bir tezkeresi vardır, okutuyorum:
A) Tezkereler (Devam)
2.- (10/90, 190, 210, 235, 312, 433, 438, 466, 474, 496,
531, 539, 558, 563, 564, 565, 566, 567, 568, 569, 570, 571, 572, 573, 574) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin
bir ay uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/1215)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Kayıp Çocuklar
Başta Olmak Üzere Çocukların Mağdur Olduğu Sorunların Araştırılarak Alınması
Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105
inci maddeleri gereğince kurulan ve çalışmalarına 10/03/2010
tarihinde başlayan (10/90, 190, 210, 235, 312, 433, 438, 466, 474, 496, 531,
539, 558, 563, 564, 565, 566, 567, 568, 569, 570, 571, 572, 573, 574) Esas
Numaralı Meclis Araştırması Komisyonumuz, Anayasa ve TBMM İçtüzüğü uyarınca
Meclis Genel Kurulunun 16/02/2010 tarih ve 958 sayılı Kararı ile kendine
verilmiş olan 3 aylık süre içerisinde çalışmalarını tamamlayamamıştır.
Alınan 1 nolu
karar gereğince Komisyonumuzun çalışmalarını tamamlaması için, İçtüzüğün 105.
maddesi uyarınca, çalışma süremizin bittiği 10/06/2010
tarihinden itibaren 1 aylık ek süre istenmesi hususunun yüce Genel Kurulun
onaylarına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Halide
İncekara
İstanbul
Komisyon
Başkanı
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, İç Tüzük’ün 105’inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
“Araştırmasını üç ay içinde bitiremeyen komisyona bir aylık kesin süre
verilir.” hükmü gereğince Komisyona bir aylık ek süre verilmiştir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi daha vardır, okutup oylarınıza
sunacağım.
Buyurun:
3.- TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’in, İran İslam
Cumhuriyeti İslami Danışma Meclisi Başkanı Ali Larıjani’nin vaki davetine
icabetle beraberinde bir Parlamento heyetiyle İran’a resmî ziyarette
bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1216)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
TBMM Başkanı
Mehmet Ali Şahin’in, İran İslam Cumhuriyeti İslami Danışma Meclisi Başkanı Ali
Larıjani’nin vaki davetine icabet etmek üzere, beraberinde bir Parlamento
heyetiyle, İran’a resmi ziyarette bulunması hususu Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 6.
Maddesi uyarınca Genel Kurul’un tasviplerine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, karar yeter sayısının aranmasını istiyoruz.
BAŞKAN – Tamam.
Tezkereyi
oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.18
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.34
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113’üncü Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi, tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Tezkereyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
vardır, tezkere kabul edilmiştir.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve
saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 503, 507 ve 508 sıra sayılı kanun tasarı ve
tekliflerinin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler
hâlinde görüşülmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu
08.06.2010 Salı günü (bugün) toplanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını
arz ederim.
Ayşe
Nur Bahçekapılı
İstanbul
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler Kısmında yer alan
504, 505, 476, 503, 498, 475, 499, 477 ve 501 sıra sayılı Kanun Tasarılarının
bu kısmın 10, 11, 12, 13, 14, 17, 18, 19 ve 21 inci sıralarına alınması,
Bastırılarak Dağıtılan ve Gelen Kağıtlar Listesinde
Yayımlanan 508, 509 ve 507 sıra sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin 48 saat
geçmeden Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
işler Kısmının 15, 16 ve 20 inci sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının
buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun;
08 Haziran 2010
Salı günkü birleşiminde 476 sıra sayılı Kanun Tasarısının bitimine kadar,
09 Haziran 2010
Çarşamba günkü birleşiminde 503 sıra sayılı Kanun Tasarısının bitimine kadar,
10 Haziran 2010
Perşembe günkü birleşiminde 498 sıra sayılı Kanun Tasarısının bitimine kadar,
11 Haziran 2010
Cuma günkü birleşiminde 508 sıra sayılı Kanun Teklifinin bitimine kadar,
15 Haziran 2010
Salı günkü birleşiminde 475 sıra sayılı Kanun Tasarısının bitimine kadar,
16 Haziran 2010
Çarşamba günkü birleşiminde 499 sıra sayılı Kanun Tasarısının bitimine kadar,
17 Haziran 2010
Perşembe günkü birleşiminde 477 sıra sayılı Kanun Tasarısının bitimine kadar,
18 Haziran 2010
Cuma günkü birleşiminde 501 sıra sayılı Kanun Tasarısının bitimine kadar,
Belirlenen günlük
çalışmalara devam edilmesi, ayrıca yukarıda belirtilen birleşimlerde gece 24:00'te günlük programların tamamlanamaması halinde günlük
programların tamamlanmasına kadar çalışmalara devam edilmesi,
503, 507 ve 508
Sıra Sayılı Kanun Tasarı ve Tekliflerinin İçtüzüğün 91. maddesine göre Temel
Kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması,
Önerilmiştir.
BAŞKAN – Grup önerisinin lehinde Ahmet Yeni, Samsun Milletvekili.
Buyurun Sayın
Yeni. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ
(Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, bugün Danışma Kurulu toplanamamıştır. Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda bu hafta ve
önümüzdeki hafta, 8 Haziran 2010-18 Haziran 2010 tarihleri arası görüşmek
istediğimiz tasarı ve teklifleri sırasıyla size özetlemek istiyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sekiz adet uluslararası sözleşmeyi görüşmek istiyoruz
bu hafta.
Dış Ticaret
Müsteşarlığının yurt dışı teşkilatında kullanılmak üzere kadrolar ihdas
edilmesi ile ilgili bir tasarı yine bu önerimizde yer almaktadır.
Millî Eğitim Bakanlığınca taşra teşkilatında kullanılmak üzere 70
bin adet kadro ihdas edilmesi ve öğretmen ihtiyacının karşılanabilmesi için
2010 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi Kanunu’nun 22’nci maddesine göre tahsis
edilen atama izinleri haricinde, boş bulunan 25 bin öğretmen kadrosuna 2010
yılı içinde atama yapılabilmesini, polislik meslek eğitimine alınacaklarda
aranacak yaş düzeyinin yükseltilmesini düzenleyen bir tasarının görüşülmesi
planlanmaktadır.
Bu arada,
Veteriner Hizmetleri Kanun Tasarısı ile gıda ve yem güvenilirliği, halk
sağlığı, bitki ve hayvan sağlığı ile hayvan ıslahı ve refahı ile ilgili konular
tüketici menfaatleri ve çevrenin korunması da dikkate alınarak
düzenlenmektedir. Avrupa Birliği müktesebatıyla uyum hususunda önemli olan bu
tasarı, başlığı “Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı” olan 12’nci
fasıl için açılmış kriterdir.
Biliyorsunuz,
Maden Kanunu Tasarısı ile de Anayasa Mahkemesinin iptal kararı sonucu doğan
hukuki boşluğu gidermek amacıyla, madencilik faaliyetlerinin sürdürülmesi için
alınması gereken izinlerle ilgili usul ve esaslara ilişkin düzenleme de
yapılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, kentsel dönüşüm, Kamulaştırma Kanunu’nda yapılacak
değişiklikle de kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırma hiç
yapılmamış olmasına rağmen, kamu hizmetine ayrılarak veya kamu yararına ilişkin
bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmaz mallara ve
kaynaklara 4/11/1983 tarihinden önce kısmen veya
tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle fiilen el konulması
sebebiyle malikçe tazmin talebinde bulunulması hâlinde, öncelikle uzlaşma
yoluna gidilmesi öngörülmekte, uzlaşma temin edilemeyen hâllerde dava yoluna
gidilebileceği ve süre sebebiyle dava hakkının düşmesi söz konusu olanlar
hakkında da aynı şekilde işlem yapılabileceği düzenlenmektedir.
Karayolları Teşkilat Kanunu ile de Karayolları Genel Müdürlüğünün
görev ve sorumluluklarının yeniden tanımlanması ile görev alanının kapsam ve
sınırlarının geliştirilmesi, Genel Müdürlükçe ihtiyaç duyulacak taşınmazların
kamulaştırma, tahsis, arazi düzenlenmesi veya trampa yapılması suretiyle elde
edilebilmesinin; erişme kontrollü kara yolları, otoyollar, köprüler ve yollarda
bulunan bakım ve işletme tesisleri, hizmet tesisleri ve diğer mal ve hizmet
üretim birimleri ile varlıkların özelleştirilmesinin ve özelleştirme
gelirlerinin kullanımına ilişkin çerçevenin belirlenmesi; Genel Müdürlüğün
işletiminde bulunan erişme kontrollü kara yolları ve köprüler için geçiş
ücretlerinin belirlenmesine ilişkin esas ve usullerin tanımlanması, geçiş
ücretlerinin ödenmemesi hâlinde uygulanacak cezai yapının kurgulanması
öngörülmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İller Bankası tasarısı ile
özel idareler, belediyeler ve bağlı kuruluşlar ile bunların üye oldukları
mahallî idare birliklerinin finansman ihtiyacını karşılamak, mahallî müşterek
hizmetlerine ilişkin projeler geliştirmek ve bu idarelere danışmanlık hizmeti
vermek amacıyla kanunda düzenlenen bazı hususlar dışında, özel hukuk
hükümlerine tabi tüzel kişiliğe sahip ve merkezi Ankara’da bulunan,
Başbakanlıkla ilgili “İller Bankası Anonim Şirketi” unvanı altında bir kalkınma
ve yatırım bankası kurulması öngörülmektedir.
Yine ayrıca, bir
başka tasarı da Diyanet İşleri Teşkilat Kanunu ile on iki maddesi geçmişte
Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş durumda olan ve yürürlükteki hükümleri
ihtiyaca cevap vermeyen 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun ile bazı kanunlarda değişiklik yapılması
öngörülmektedir. Söz konusu tasarı ile Başkanlığın hizmet
birimlerinin genel müdürlük şeklinde yapılanması, kaliteli ve etkin bir din
hizmeti sunulması için din adamlarının kariyer sistemine göre gruplara
ayrılması, din hizmetlerinin geniş halk kitlelerine ulaşmasını sağlamak
amacıyla Başkanlığın kanunla belirlenen görev alanında radyo ve televizyon
yayını yapması, Başkanlık personelinin atama usulü ve Başkanlığın merkez ve
taşra teşkilatı gibi hususlar düzenlenmektedir.
Son olarak,
Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu ile ilgili kanun tasarısı
ile Türk Silahlı Kuvvetlerinin güncel bir kısım ihtiyaçlarının karşılanması
amacıyla toplam 14 kanun ve kanun hükmünde kararnamede değişikliğe
gidilmektedir.
Grup önerimizin
kabul edileceğini ümit ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Yeni.
Grup önerisinin
aleyhinde Yalova Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın Muharrem İnce.
Buyurun.
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Millî Eğitim
Bakanlığının 2009 Faaliyet Raporu’nda öğretmen açığını 133.317 olarak
gösteriyor. 24 Kasım 2009 tarihinde 10 bin öğretmen ya da 9.820 öğretmen alımı
görüşülürken Sayın Bakana burada sordum, dedim ki: “Size göre öğretmen açığı ne
kadar?” Yani bu ülkede ne kadar fizik dersi olduğunu, kaç saat matematik dersi
olduğunu, kaç saat edebiyat dersi olduğunu… Sinop Milletvekilimiz bir soru
önergesi verdi. Millî Eğitim Bakanlığından gelen yanıtta “Elimizde böyle bir
veri yoktur.” dendi. Bu veri olmadığına göre, aslında Millî Eğitim Bakanlığının
ne kadar öğretmen açığı olduğunu söyleyebilmesi mümkün değil. Böyle olmasına
rağmen, Sayın Bakan, 24 Kasım 2009 günü, öğretmen açığının bu ülkede 46 bin olduğunu
söyledi. Biz de, madem 46 bin öğretmen açığı var, bir önerge verdik, bu 9.820
öğretmen alımının 46 bin olmasını istedik ama AKP milletvekilleri bunu
reddetti. Şimdi bu yeni alımda, 70 bin öğretmen alımında, Plan ve Bütçe
Komisyonu üyelerimiz önerge verdiler geçen hafta. Dediler ki: “Madem açık 130
bin olarak görülüyor, bunu 130 bin yapalım.” Plan ve Bütçedeki bu önergemizi de
yine AKP milletvekilleri reddetti.
Biz aslında bu
yapılan alımların, 9.820 öğretmen alımının doğru olmadığını, aslında bunun 3
bin öğretmen alımı olduğunu söylediğimizde de baştan karşı çıkmıştınız ama
zaman bizi haklı çıkardı, bu, 24 Kasımda alınan 9.820 öğretmenin 6.122 tanesi
sözleşmeden kadroya geçti. Dolayısıyla bizim dediğimiz 3 bin rakamı doğrudur,
yani alınan öğretmen 10 bin değildir, üçte 2’si sözleşmelilerden kadroya
geçmiştir. Bugün de yine aynısı olacak. 4 Haziran 2010 Cuma günü 9.599 atama
yapıldı, bunların da 7.800’ü kadroya geçen sözleşmeli öğretmendir. Yani 4
Haziran 2010 Cuma günü yapılan gerçek öğretmen atama sayısı 1.799’dur.
Değerli milletvekilleri, eğitimde manzara bu. “10 bin öğretmen alıyoruz, 70 bin öğretmen alıyoruz, 25 bin
öğretmen alıyoruz.” bunların hiçbirisi doğru değil. Ezici bir çoğunluğu
sözleşmeden kadroya geçen öğretmenlerden oluşuyor ama bu 70 bin rakamı önemli,
ne oldu da birdenbire 70 bin oldu? İşte, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı
Sayın Kılıçdaroğlu’nun Türk milletine ilk hizmetidir bu. Yani birdenbire
Cumhuriyet Halk Partisinin rüzgârını gördünüz, yüzde 40’lardaki Cumhuriyet Halk
Partisinin iktidarını gördünüz, Sayın Kılıçdaroğlu’nun Başbakanlığa doğru
koştuğunu gördünüz, bir anda önlem almaya başladınız. O 9 binler bir anda 70
bine çıkmaya başladı. Biz iktidara gelmeden daha hizmet etmeye başladık bu
millete. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
2003 yılıyla 2008
yılları arasında Şırnak’a yapılan öğretmen ataması sayısı 5.129’dur. Bakınız,
çok ilginç, bu 2003-2008 arasında 5.129 öğretmenden 4.609’u istifa etmiş, bir
şekilde işten ayrılmış. Yani bu altı yıl içerisinde, yedi yıl içerisinde
Şırnak’a atanan öğretmenlerin yüzde 89,9’u işten ayrılmış.
Şimdi ne oldu da
birdenbire böyle bir acele işe giriştiniz? Hemen ay sonuna kadar 70 bin
öğretmen… Bu acele etmek bana bir deyişi hatırlatıyor. Acele etmek yalnızca
sinek yakalamakta işe yarar, oy yakalamakta işe yaramaz değerli
milletvekilleri.
62 bin ücretli
öğretmenimiz var, 70 bin sözleşmeli öğretmenimiz var. Bu ülkede 21 çeşit
öğretmen var, aynı işi yapan, farklı ücret alan, farklı özlük haklarına sahip
21 çeşit öğretmen var. Mahkeme kararı olmasına rağmen, yirmi sayfalık bir
gerekçesi olmasına rağmen “Öğretmenlik asli ve sürekli bir iştir.” diye mahkeme
bunu Parlamentonun gözüne göstermesine rağmen, bu işten bir türlü
vazgeçmiyorsunuz.
Ben öğretmenler
adına diyorum ki sizlere, üç şey istiyor sizden öğretmenler:
1) Sözleşmeli
istihdamı kaldırılsın. Aynı okulda, aynı işi yapan, farklı ücret alan, farklı
özlük haklarına sahip meslek grubu olamaz.
2) Sözleşmeliler
bölgelerine ve sürelerine bakılmaksızın bir an önce kadroya geçirilsin.
3) Bundan böyle
asla sözleşmeli öğretmen ataması yapılmasın.
3/3/2010 tarihinde bir
kanun teklifim var. Eğer siz bunu kabul ederseniz, sözleşmeli öğretmenlerin
bölgelerine ve hizmet sürelerine bakılmaksızın kadroya geçirilmelerini kabul
ederseniz kanun teklifi orada. Yalova Milletvekili Muharrem
İnce’nin -Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun onayıyla- kanun teklifi orada. Hadi
gelin, bu kanun teklifini geçirelim, bu sözleşmeli arkadaşlarımız da bu
ızdıraptan kurtulsunlar.
4 Haziranda 10
bin öğretmen ataması yaptınız. Değerli milletvekilleri, sizin insafınıza
bırakıyorum bunu. 4 Haziran günü atamayı yapıyorsunuz, diyorsunuz ki: “Bu
atamasını yaptığımız 10 bin öğretmen ağustosta işe başlayacak.” Neden? Bir ay
tasarruf etmek. Bir büyük ülke, dünyanın 17’nci büyük ekonomisi diye
övündüğümüz bir ülke, zaten yoksulluk sınırında, açlık sınırında öğretmenlere
ücret veriyor. Yani bunların bir aylık maaşından tasarruf etmeyi düşünen bir
ülke dünyanın 17’nci büyük ekonomisi olabilir mi?
Bu ülkede yoldan
tasarruf yapabilirsiniz, havaalanından tasarruf yapabilirsiniz, barajdan
tasarruf yapabilirsiniz, köprüden tasarruf yapabilirsiniz, ama eğitimden
tasarruf yapamazsınız. Az yol olabilir, az köprü olabilir, az baraj olabilir
ama az eğitim olmaz. Yani yoksulluk sınırında maaş alan bu kardeşlerimizin bir
aylık maaşlarını engellemek, ötelemek, ağustosa kaydırmak çok yanlış bir
şeydir.
Değerli
milletvekilleri, yine Millî Eğitim Bakanlığı ne yazık ki bir müsteşar atamasını
dahi becerememektedir. Yani düşünün -müsteşar üçlü kararnameyle atanır, üçlü
kararnameyle alınır- nasıl oluyor da görevden alma kararnamesi -takip ediyorum
her gün- hâlâ daha, göreve atanan müsteşarın üçlü kararnamesi Resmî Gazete’de
yayınlanıyor, görevden alınan müsteşarın görevden alınma kararnamesini hâlâ ben
bulamadım. İşte, bu milletin kürsüsünden sizlere sesleniyorum, Sayın Bakan da
buna bir yanıt verirse çok sevinirim.
Değerli
milletvekilleri, bu ülkede 280 bin öğretmen işsiz ve 30 bin de bu yıl mezun
verecek, 300 binin üzerinde, 310 bin civarında kardeşimiz işsiz.
Bakın, gazeteler
nasıl haberlerle dolu: Burdur’da doksan iş gününü tamamlayamadığı için, hasta
olmasına rağmen sevk alamayan sözleşmeli öğretmen ölüyor. Yani sözleşmeli
öğretmen doksan günü tamamlayamadığı için sevk alamıyor, hastaneye gidemiyor ve
ölüyor ve biz de bu ülkenin milletvekilleri olarak bunu seyrediyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, yine bir başka konu özürlü devamsızlık konusu. Millî Eğitim
Bakanlığı, Sayın Nimet Çubukçu 22 Şubat 2010 günü bir genelge yayınlıyor, diyor
ki: “Öğrenci velisinin okul müdürlüğüne yazılı olarak başvurması hâlinde beyan
edeceği sürenin de özürlü devamsızlıktan sayılması.” Yani öğrenciye diyor ki:
“Sen okula gelmeyebilirsin. Gelme.” Öğretmene de diyor ki: “Sen geleceksin.”
Bir öğrenci geldi, öğretmen orada duracak. Peki, hiç öğrenci gelmedi. Öğretmen,
öğrenci gelse de gelmese de okula gitmeye mecbur ama hiç öğrenci gelmezse
öğretmenin ek ders ücreti kesiliyor. Bu angaryadır. Bu doğru değildir. Yani, aldıkları para zaten üç kuruş. Öğretmene bu bir
eziyettir, okula çağırıyorsunuz, öğrencilere izin veriyorsunuz, öğretmenlere
eziyet ediyorsunuz, orada bekletiyorsunuz, öğrenci olmadığı için parasını
kesiyorsunuz. Bu bir gaddarlıktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın İnce, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
MUHARREM İNCE
(Devamla) – Ben o ek ders ücretinin ne demek olduğunu bilirim. Aldıkları o üç
kuruş parayla geçinmiş birisi olarak söylüyorum: Öğretmenlerin o üç kuruşuna
göz dikmeyin. Bu çok yanlıştır. Bu genelgenin derhâl yürürlükten kaldırılmasını
diliyorum.
Acaba bütün
bunlar biter mi diye düşünürken, 11/5/2010 günü Millî
Eğitim Bakanlığının bir basın açıklaması var. Ne yazık ki, o basın
açıklamasında da sözleşmeli öğretmenliğin devam edeceğini görüyorum, buna da
gerçekten çok üzülüyorum.
Yine,
madencilikle ilgili bir kanun var. Onda da şunu söyleyeyim: Madencilik
sektöründe 2003-2008 yılları arasında toplam 41.111 iş kazası olmuş. 488 işçi
iş kazası nedeniyle yaşamını yitirmiş. ILO verilerine göre, 2006 verilerine
göre Türkiye’de her 100 bin işçi için iş kazası sonucu ölüm oranı tüm sektörler
için 20,5; madencilik sektörü için ise 74,2. Bunlar, gelişmiş ülkelere göre çok
büyük rakamlar. Bu ülkede…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
İnce, ek süreniz de tamamlandı.
MUHARREM İNCE
(Devamla) – Bir teşekkür edeyim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Evet.
Yeni bir Grup Başkan Vekilimiz olarak sizin sözünüzü biraz toleransla uzatayım.
Buyurun.
MUHARREM İNCE
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ülkemizde son
altı ay içinde meydana gelen grizu patlamalarında Balıkesir Dursunbey’de 17
kişi, Bursa Mustafakemalpaşa’da 14 kişi, Zonguldak’ta 30 kişi olmak üzere,
toplam 61 vatandaşımız hayatını kaybetti ama ne yazık ki, bu getirilen
tasarıyla bunlara hiçbir önlem alınmamış oluyor, teknolojinin yeni versiyonlarının hiçbir uygulaması bu tasarının içerisinde
yok.
Yüce Meclise
saygılar sunuyorum. Size de teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın İnce.
Evet, grup önerisinin lehinde Tayfun İçli, Eskişehir Milletvekili.
Sayın İçli,
buyurun efendim.
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Çok değerli
milletvekili arkadaşlarım, sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, AKP grup önerisinin lehinde söz aldım. Artık usul hâline geldi,
çok değerli grup başkan vekilleri aleyhte olan kısmı haklı olarak doldurdukları
için ben de lehinde söz alıyorum. Ama lehinde söz almışken lehinde de bir şey
söylemek gerekir. Evet, AKP grup önerisinin tek tutarlı yönü var; o da tutarsızlık.
Değerli
arkadaşlarım, biraz evvel gelirken bir milletvekili arkadaşım “Bu kanunlar
nasıl çıkacak? Bir gecede çıkar mı bitinceye kadar?” dedi.
Şimdi, gerçekten
de öyle. Her hafta yazboz tahtasına döndü. Geçen hafta veyahut ondan önceki
hafta AKP grup önerisi geldi, dünya kadar kanun tasarı ve teklifini Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündemine getirdi ama her hafta kevgire dönüyor AKP’nin
grup önerisi. Burada da şimdi dünya kadar kanun gelmiş. Ama Sayın Başkanım,
özellikle şunu ifade etmek istiyorum, sizin bilginize arz ediyorum:
Bakın, burada ne
demiş: “…bastırılarak, dağıtılan ve gelen kâğıtlar listesinde yayınlanan 508,
509 ve 507 sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin kırk sekiz saat geçmeden
görüşülmesi…”
Şimdi, bu elimde
gelen kâğıtlar listesi; 190 sırasında yer alan, en son 505 sayılı Kanun Teklifi
var.
Değerli
arkadaşlarım, Değerli Başkanım; şimdi, İç Tüzük’ümüzün 51’inci maddesine göre,
gelen kâğıtlar listesinde, bakın ne der? “Başkanlığa gelen kanun tasarı ve
teklifleri, gelen kâğıtlar listesinde yayınlanır.” Yayınlanmamış. Devam ediyor:
“Bunlardan Genel Kurula sevk edilenler bu listede ayrıca belirtilir.”
Belirtilmemiş. Geçtim onu. İç Tüzük’ümüzün 52’nci maddesi, burada diyor ki:
“Kırk sekiz saat içinde görüşülemez.” 52’nci maddesi öncelikle görüşmeyi
düzenlemiş ve öncelikle gelen kanunların kırk sekiz saat geçmeden gündeme
alınması Hükûmet veyahut esas komisyon tarafından teklif edileceğine amirdir.
Şimdi İç Tüzük’ümüzün 51’inci ve 52’nci maddesi tamamen ihlal ediliyor burada.
Bir de değerli
arkadaşlarım, temel kanun olarak getirmişler son üç kanunu, daha basılıp
dağıtılmayan ve gelen kâğıtlar listesinde yayınlanmayan. Şimdi, baktım bunun
ekinde yine yirmi maddelik, yirmi dört maddelik kanunları temel kanun olarak
görüştürmeye çalışıyorlar. Değerli arkadaşlarım, İç Tüzük’ün 91’inci maddesi,
bakın, diyor ki: Bir temel kanun, çok önemli bir kanunu bütünüyle veyahut
kapsamlı olarak değiştiren kanunlar ancak temel kanun ve bölümler hâlinde
görüşülür. Aksi takdirde bir kanun teklifi veya tasarısı maddeler hâlinde
görüşülür. Alın size İç Tüzük’ün 91’inci maddesinin bir kez daha ihlali.
Şimdi, bunları
belirttikten sonra bu kısa zaman diliminde başka bir önemli konuya değinmek
istiyorum. Değerli Arkadaşım İnce, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili,
bir eğitimci olarak haklı olarak Türkiye'nin gündemine eğitim sorununu getirdi.
Ben de bir hukukçu olarak Türkiye'nin gündemine, değerli arkadaşlarım,
Türkiye'de yaşanan hukuk garabetini, hukukla ilgili insan hakları meselesini
–gündeme- getirmek istiyorum.
Şimdi, bakın,
Türkiye'nin gündeminde ne konuşuluyor? Gazze konuşuluyor, abluka konuşuluyor,
insanlık dışı muamele konuşuluyor, açık denizde yapılan hukuka aykırılıklar,
korsanlıklar konuşuluyor. Bunlar konuşulmalı, bunlar eleştirilmeli ama değerli
arkadaşlarım, kendi ülkenizde korsanlıklar yaşanıyorsa, kendi ülkenizde
eşkıyalıklar yaşanıyorsa, kendi içinizde, kendi ülkenizde hukuk ablukaya
alındıysa ve ablukaya alınan insanlar insanlık onuruyla bağdaşmayacak
muamelelere tabi kalıyorsa, değerli arkadaşlarım, bunu gündeme getirmek lazım.
Bakın, dün bir
basın toplantısı yaptım. Ama, bakın, bu konuya
girmeden evvel şunu söylemek istiyorum: Suçlu mutlaka cezalandırılmalıdır ama
adil bir şekilde yargılanmalıdır. O suçlunun, usul yasalarından ve Anayasa’dan kaynaklanan
hakları ihlal edilmemelidir. Bu hak, savunma hakkı çok çok önemlidir. Bakın,
Roma’da bir kanunname çıkar Roma döneminde ve bu kanunnamede şöyle der:
“Ülkemizi ve haklarımızı savunan, kılıçla kalkanla savunanlardan çok daha
onurlu insanlar vardır. Onlar savunma görevini yapan avukatlardır.” der
Roma’daki kanunnamede.
Şimdi,
bakıyorsunuz, geçen gün -ki gazetelerimizde, İsrail Gazze olayından dolayı hiç
gündeme girmedi- savunma görevini yapan, sanıkların avukatlığını yapan kişiler
“Adil yargılanmayı etkiledi.” diye yaka paça tutuklandı, gözaltına alındı,
konuldu. Değerli arkadaşlarım, bakın, son yıllarda, son
dönemlerde, kişi özgürlüğü ve güvenliği, adil yargılanma hakkı, savunma hakkı
gibi uluslararası sözleşmelerde, Anayasa’mızda ve yasalarımızda korunan birçok
hak, kimi özel yetkili savcılar ve kimi özel yetkili ağır ceza mahkemelerince,
değerli arkadaşlarım, pervasızca ihlal ediliyor, pervasızca ihlal ediliyor ve
bunlar televizyonlarda, gazetelerimizde yer almıyor.
Değerli
arkadaşlarım, savunma hakkı en kutsal haklardandır, insanlık hakkıdır, en
kutsal haklardandır. Savunma hakkının kutsallığı ve temel hakların başında yer
alışı, bu hakları birey adına kullanacak avukatların tam anlamıyla bağımsız
olmasıyla mümkündür. Avukatların görevleri esnasında doğrudan ya da dolaylı bir
kısıtlama, baskı ya da müdahale görmemesi, bağımsızlığının garanti altına
alınması ve korunmasıdır.
70’li yıllarda
hukuk fakültesine girdiğimde bir söz vardı, Molierac’ın, çok etkilendim, bugün
birçok avukat bürosunda o asılıdır. Bakın, Molierac ne diyor: “Görevimizi
yaparken kimseye, ne müvekkile, ne hâkime, hele ne iktidara tabiyiz. Bizim
aşağımızda kişilerin varlığı iddiasında değiliz. Fakat hiçbir hiyerarşik üst de
tanımıyoruz. En kıdemsizin, en kıdemliden veya isim yapmış olandan farkı
yoktur. Avukatlar esir kullanmadılar, fakat efendileri de olmadı.”
Değerli
arkadaşlarım, 10 sanığı savunan bir avukat, adil yargılamayı etkilemekten
dolayı Sayın Mehmet Cengiz ve 4 avukat gözaltına alındı, tutuklandı. Daha
önceki avukatlar da -isimlerini bilmiyorum- onları aştı. Neymiş? Adil
yargılamayı etkilemekmiş. Ya kardeşim, avukatın görevi adil yargılamayı
etkilemektir. Avukat, savunma makamı onun için vardır ve savunma makamı
kimseden korkmaz, korkarsa, siyasi iktidardan korkarsa, savcının baskısı altına
girerse bu olmaz.
Değerli
arkadaşlarım, evrensel hukuk kurallarında “silahların eşitliği” diye bir ilke
vardır. İddia makamının elindeki devlet gücüne karşı yine kamu görevi yapan
avukatların elinde de devlet gücü vardır. Bireysel hak değildir kamu
avukatlarının görevi, kamu adına görev yapmaktadır. Avukatlık Yasası’na göre
avukatlar hakkında soruşturma yapabilmek için Adalet Bakanının izni
gerekmektedir. Bu ne kepazeliktir, bu ne keyfîliktir! Kime güveniyorsunuz?
Değerli
arkadaşlarım, bu Parlamentoda…
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) – Kime söylüyorsun sen?
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) – Değerli Arkadaşım, siz de avukatsınız. Burada, avukatlıkta… Alan
alıyor, halk da alıyor. Ben size söylemiyorum. Bakın, biraz evvel size okudum,
Roma’dan örnek verdim, Molierac’tan örnek verdim.
Değerli
arkadaşlarım, herkesin iyi bir savunmaya ihtiyacı vardır. Savunma alınırsa ki
savunma yargının üç ayağından biridir. İddia makamı,
yargı makamı, savunma makamı. Eğer yargı savunmadan uzaksa o hakların korunmasından
söz edilemez. Yarın bir gün, Allah kimseyi mecbur düşürmesin, mecbur bırakmasın
hani ama eksik de etmesin, doktorlar gibi avukatlardan, hukukçulardan mahrum
bırakmasın. Yarın herkes haksız bir ithamla karşı karşıya kalabilir, haklı
veyahut haksız. Suçlu da olabilir bir kişi ama o suçlu, meşru savunmayı bilmez
vatandaş, avukat bilir, haksız tahriki bilmez, usul kurallarını bilmez. İşte
avukat, savunma makamı, kamu görevi yapan savunma makamı vatandaşa o hakkı
sağlar. Böylesine bir evrensel hakkın Türkiye’de ayaklar altına alınmasından
avukat kökenli bir milletvekili olarak hicap duyuyorum, utanç duyuyorum ve
Türkiye Büyük Millet Meclisinin de -nasıl Gazze’de lanetleniyorsa ortak
bildiriyle- savunma makamına yapılan bu haksız uygulamaları da ortak bildiriyle
lanetlemesi lazım. Türkiye Büyük Millet Meclisinin sesi, sadece duyması gereken
uzaktaki adamlara değil, ülke içinde duyması gereken insanlara da bir
bildiriyle verilmelidir diyorum değerli arkadaşlarım. Aksi takdirde, bazı
haklar yitirildiği zaman, sağlık gibi, işte insan o zaman kıymetini biliyor.
Ben dün basın
toplantımda, üyesi olmaktan onur duyduğum başta Ankara Barosu olmak üzere
seksen bir baroya ve Barolar Birliğimize çağrıda bulundum. Avukatlar, Barolar
Birliği taraf değildir. İdeolojik olarak bakmamak lazım. Bu
olayda, savunma hakkı sağcının da solcunun da, herkesin hakkı, eğer mağdur
ediliyorsa. Bir hukuk devletinde bu savunulmalıdır. Eğer kesintisiz demokrasi
istiyorsak öncelikle…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
İçli, lütfen konuşmanızı tamamlayın.
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) – Bağlıyorum.
…Anayasamızdaki bu açık ve amir hükümlerin mutlaka ve mutlaka
içselleştirilmesi lazım. Tabii bu arada
Adalet Bakanlığımızı yapmış çok değerli bir hukukçu olan Seyfi Oktay’a da aynı
muamele yapıldı. Bir hukuk devletinde çelişki olmaz. Gözaltı kararı veriliyor,
arama kararı veriliyor, sonra bir bakıyorsunuz, İstanbul yetkiyi alıyor,
Ankara’yla talimatla aldırıyor. Değerli arkadaşlarım, bu, Balyoz Operasyonu’nda
da oldu. Muvazzaf generallere filan ilk önce böyle talimat verildikten sonra
savcılar görevden alındı usule aykırı işlem yapıldığı için, başka savcılara
görev verildi. Artık, o muvazzaf generallerin, subayların ifadeleri talimatla
bulundukları yerden alındı. Bakın, çark etti İstanbul Savcılığı. Şimdi Sayın
Seyfi Oktay’ın ifadesi talimatla alınacak. O zaman çelişkili işlemler olmaz,
hukukta çelişki olmaz ve bunun hesabını birileri vermeli ve Sayın Adalet
Bakanına buradan sesleniyorum: Haklarında yüzlerce şikâyet bulunan savcılar ve
yargıçlar hakkında siyasi iktidarın korumasını kaldırın. Siyasi iktidarın
koruması olursa o insanlar şüphe altında kalırlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
İçli, teşekkür ederim.
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) – Çok kısa bir selamlama için söz istiyorum efendim.
BAŞKAN –
Arkadaşlar…
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) – Çok teşekkür ediyorum. Çok kısa…
BAŞKAN - Lütfen,
istirham ediyorum. Bakınız…
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) – Peki, vermiyorsanız peki, teşekkür ederim.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Grup önerisinin
aleyhinde Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır.
Buyurun Sayın
Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Genel Kurulun
çalışmasını, gündemini belirleyen Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun vermiş
olduğu Danışma Kurulu grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Tabii, her haftanın
başında salı günü, burada aynı konuları konuşmaktan, yine şikâyet etmekten,
tenkit etmekten, temennide bulunmaktan inanınız ki yorulduk. Aynı cümlelerle bu
saatler geçiriliyor.
Geçen hafta, 27/5/2010 tarihinde ve108’inci Birleşimde kabul edilmiş yine
iktidar partisi grubunun bir grup önerisiyle bir ayı planlamıştık. Mayısın
27’sinden haziranın sonuna kadar, 1 Temmuza kadar Genel Kurulumuzun çalışmasını
planlamıştık. Hangi kanunları görüşeceğiz, hangi saatler arasında çalışacağız,
bunlar belirlenmişti, karar altına alınmıştı. Yine Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun
talebi üzerine belirlenmişti. Biz de yine bu kürsüden demiştik, “Ülkenin
gündemini belirlemek, Genel Kurulun gündemine ülkenin gündemindeki kanunların
sıralamasını yapmak önceliğini belirlemek Hükûmetin takdiridir. Dolayısıyla da
iktidar partisi grubunun böyle bir şey getirmeye hakkı vardır, ama her
defasında olduğu gibi, böyle değil bir aylık, bir haftalık bile programı
uygulayabilmek imkânı maalesef bugüne kadar gerçekleştirilemedi, bunu yine
değiştireceksiniz.” diye söylemiştik. Maalesef, bir hafta sonra, yine hem
sıralamayı belirleyen hem saatleri değiştiren yeni bir öneriyle karşı
karşıyayız.
Değerli
milletvekilleri, gerçekten ülkemizin önemli sorunları var, milletimizin
gerçekten gündemi farklı. Dolayısıyla Genel Kuruldan, Türkiye Büyük Millet
Meclisinden milletimizin beklediği, halkımızın beklediği, kendi sorunlarının
öncelik sıralamasına göre, kendi talebi doğrultusunda kanunların
çıkartılmasıdır, hukukun oluşturulmasıdır.
Buraya
getirdiğiniz kanunlar mutlaka gerekli, bir şey söylemiyorum ama bir toplumsal
talebin, bir ihtiyacın karşılanması ve ona göre bir öncelik belirlemesi değil.
Bu sıralama, bu gündem belirlemesi, toplumun beklentileri doğrultusunda
belirlenmiş bir sıralama değil.
Bugün ülkemizin
ve milletimizin çok önemli sorunları var ve bu sorunların çözümüyle ilgili bu
Meclisten beklentileri var ama ne hikmetse, siyasi iktidar her defasında
birtakım sebepler geliştirerek, birtakım ihtiyaçlara cevap mahiyetinde ve sayın
bakanların dönemin sonuna yaklaştıkça geç kalmış olmanın aceleciliğinde
ısrarlarıyla Genel Kurulun gündemi her hafta değiştirilmekte.
Bir sonuç olarak
söylüyorum: Burayı, maalesef, yazboz tahtasına çevirdiniz değerli
milletvekilleri. Bu sonuç Türkiye Büyük Millet Meclisine de yakışmıyor, iktidar
partisine de yakışmıyor çünkü iktidar partisi, milletten aldığı yetkiyle,
millete karşı olan sorumluluğunun gereği kendi gündemine hâkim olması
gerekiyor. Bir haftalık bir gündemi belirleyememek, belirlediği gündemin
arkasında duramamak, bu Hükûmet için ve bu iktidar partisi grubu için bir
zafiyet olsa gerektir. Bunun aşılması gerekir. Bunu maalesef aşamıyorsunuz,
aşamıyoruz. Sorumluluktan kendimizi de ayrı tutmayalım ama iktidar partisinin,
maalesef, her hafta bir başka gündemle bu Genel Kurulun saatlerini işgal etmeye
hakkı olmadığı kanaatindeyim. Birinci söyleyeceğim bu.
İkinci
söyleyeceğim: Bakınız, değerli milletvekilleri, Genel Kurulumuzu millet
seyrediyor, milletimiz seyrediyor, iktidarıyla muhalefetiyle seyrediyor. Şu
görüntü millete umut veriyor mu acaba? Şu görüntüde bir Genel Kurulun milletin
sorunlarına çözüm üreteceği yönünde bir umut veriyor mu? Meclisin veya 23’üncü
Dönemin üçüncü yılının sonuna geliyoruz, daha bir yılı var bu Meclisin ama şu
heyecansızlık, şu ilgisizlik… Karar yeter sayısı istemediğimiz takdirde, burada,
birleşimleri, oturumları 30-40 milletvekiliyle geçiştiriyoruz. Bu Meclisi
çalıştırmak sorumluluğu iktidar partisi grubuna aittir. Bunu temin etmek
mecburiyetindesiniz. Bu anlamda söylüyorum.
Bakın, sayın grup
başkan vekilleri, bu hafta görüşülmesini istediğiniz kanunların… Bugünü hariç
tutuyorum. Bugün uluslararası sözleşmeleri görüşeceğiz. Üç kanun, toplam 93
madde. Bu 93 maddeyi temel kanunlar hâlinde yoğunlaştırmışsınız, kısaltmışsınız
ama ne yaparsanız yapınız, İç Tüzük’ün verdiği yetkiyle her maddede önerge
verebilmek hakkı var. Üç tane muhalefet partisi var burada, her maddede bir
önerge verdikleri takdirde, her önergede beş dakika, altı dakika, oylaması,
indim, bindim, konuşmaya geldi, geri dönmesi onar dakikadan hesaplarsanız bu
kanunların bitebilme şansı yok ama bir tedbir geliştirmişsiniz. Değerli
milletvekilleri, sizlere söylüyorum, özellikle iktidar partisi
milletvekillerine söylüyorum: Grubunuzun geliştirdiği tedbir ne? Bitime kadar çalışmak. Nasıl çalışacaksınız bitime kadar
arkadaşlar? Gün gece saat 24.00’te bitiyor. Bu kanunlar bitmediği takdirde
devam edeceğiz. Bugün devam edeceğiz, yarın devam edeceğiz, öbür gün devam
edeceğiz. Böyle bir çalışmayı bu Meclise reva görmek hakkına sahip misiniz?
Anayasa’nın 18’inci maddesi çok açık, net, ”Angarya yasak.” diyor. Böyle bir
çalışma şekli olur mu değerli milletvekilleri? Bitime kadar… Hani günün
bitimine kadar deseniz eyvallah, çalışsın Meclis, milletin ihtiyacı var,
Hükûmetin acelesi var, eyvallah ama kanun bitime kadar. Mesela, perşembe günü
görüşeceğimiz 498 sıra sayılı kanun elli madde, elli önerge bizim var.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Elli de bizim var.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Bilmiyorum.
Nasıl
geçeceksiniz, nasıl geçirilecek arkadaşlar? Dolayısıyla bu usul uygun değil.
Yani şunun için söylüyorum: “Biz istersek olur.” diyebilirsiniz ama bu usulü
kendimize yakıştırmamız doğru değil. Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi.
Burası ilkelere dayalı, hukuka dayalı, hakka dayalı, adalete dayalı bir işleyiş
içerisinde olmazsa, kendi üyelerine zulmederse, Anayasa’ya göz göre göre aykırı
bir usulü getirip burada dayatırsa ne olur? Ne olur? İmam-müezzin
meselesi. Burası böyle davranırsa dışarısı nasıl davranır? Bu yol doğru
değil değerli arkadaşlar. Bunu söyleyerek bir dönemi bitiriyoruz, yazık oluyor
ülkemize. Bu sebeple, biz -Milliyetçi Hareket Partisi olarak söylüyorum- bu
usulü kendimize haksızlık olarak, hakaret olarak görüyoruz. Bu Meclis angaryayı
dayatamaz, dayatmamalı değerli arkadaşlar. Dediniz ki işte “Gece 23.00’e kadar
çalışalım.” Eyvallah. Hiç kimse buradan, çalışmaktan kaçacak hâli yok,
çalışacağız ama “bitime kadar” tabiri…
Değerli
milletvekilleri -değerli hukukçularınız var- yargının yolu her kesime, her
insana, her kuruma açık olmalıdır. Yani bu milletvekillerinin bu Genel Kurulunun
hukukunu kim koruyacak? Sizi yargıya şikâyet ediyorum. Sayın Meclis Başkanına
da söyledim. Sürekli tartışılıyor bu konu, aşamadık. Kim aşacak?
Sayın İyimaya, bu
işi Yargıtaya mı götürmemiz lazım, Danıştaya mı götürmemiz lazım? Anayasa’nın
18’inci maddesine aykırı bir çalışmayı burada karar hâline getiriyorsunuz.
Karar Anayasa’dan daha mı ağırlıklı, hukuktan daha mı önemli? Yapmayalım
arkadaşlar! Yani uluslararası hukuka da aykırı bu husus yani buna mecbur
değiliz. Söylemek istediğim husus bu. “Çalışmayalım.” diyen kimse yok,
“Birlikte uzlaşarak çalışmayalım.” diyen de yok ama her defasında bunu
konuşmamıza rağmen, bitime kadar usulünü burada…
“Biz istersek
olur!” Demokrasi, çoğunluk rejimi değil arkadaşlar. Çoğunlukla, parmakla eğer
kural koymaya, kanun çıkartmaya, hukuk oluşturmaya çalışırsanız, bunun sonunda
adaleti temin edemezsiniz. Adaleti temin etmeyen, huzuru temin etmeyen,
birlikte çalışmayı temin etmeyen hiçbir hukuk da meşru olmaz, meşru olmaz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Şandır, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun efendim.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Onun için, ben, tabii, arkadaşlarımızın ne diyeceklerini, meseleyi
nasıl savunacaklarını, onu da anlamakta zorlanıyorum. Ama bu hafta deneme
yapacağız değerli arkadaşlar. Şimdi şurada saysak 60-70 kişiyiz. 184’ü bularak
bitime kadar çalışmayı temin edip edemeyeceğinizi bu hafta deneyeceğiz.
SELÇUK AYHAN
(İzmir) – Tehditle temin edecekler!
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) - Buyurun çalışalım. Ama bu çalışma meşru bir çalışma değil, hak
değil, hukuk değil ve bu Genel Kurula yakışmaz bir usuldür. Bunu bilgilerinize
sunar, çalışmalarda yine de başarılar temenni eder, saygılar sunarım.
Teşekkür ederim.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Şandır.
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı…
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan, kısa bir açıklamam olacak 60’ıncı
maddeye göre.
BAŞKAN – Yerinizden
açıklama mı yapacaksınız?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Yerimden, evet.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
10.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın,
Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçli’nin, konuşmasındaki “506, 507, 508 ve 509
sıra sayılı komisyon raporlarının gelen kâğıtlar kısmında yayımlanmadığı”
şeklindeki ifadelerine ve dil sürçmesiyle söylediğini tahmin ettiği “adil
yargılanmayı etkilemek” şeklindeki ifadelerini “adil yargılanmayı sağlamak”
şeklinde düzelttiğine ilişkin açıklaması
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın konuşmacı
Tayfun İçli, konuşmasını yaparken, grup önerimizde yer alan 506, 507, 508 ve
509 sıra sayılı taslakların komisyon raporlarının gelen kâğıtlar kısmında
yayımlanmadığını belirtmişti. Oysa, 506, 507, 508 ve
509 sıra sayılı komisyon raporları dünkü gelen kâğıtlar listesinde, yani 7
Haziran 2010 tarihli gelen kâğıtlar listesinde yer almıştır, bastırılıp
dağıtılmıştır ve de web sayfasında yayınlanmıştır. Bunu bilginize sunmak
istedim.
Bir de yine Sayın
İçli konuşması esnasında bir dil sürçmesi yaptı herhâlde, onu düzeltmek isterim
ve katıldığımı da belirtmek isterim. Bizler avukatız, savunmanız. Bizim
amacımız, adil yargılanmayı etkilemek değil adil yargılanmayı sağlamak
olmalıdır. Bir dil sürçmesi yaptı herhâlde, onu düzeltmek isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Evet, grup
önerisi…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Karar yeter sayısı Sayın Başkan.
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın
İçli…
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) – Çok kısa…
BAŞKAN – Hayır,
çok kısa da neyi ifade edeceksiniz efendim?
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) – Sayın Başkanım, şimdi bu karşılıklı…
BAŞKAN – Şimdi,
şöyle…
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) - Ben şunu gösterdim. Milletvekillerine siz dağıttınız mı bunu?
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) – O gündem, elinizdeki gündem.
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) – Gündem de olsa İç Tüzük’ü okudum, İç Tüzük’te ne diyor?
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) – Elinizdeki gündem. Gündem ile gelen kâğıtları karıştırmayın.
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) – “...ve dağıtılır.” diyor. Dağıtıldı mı? Bunu ifade ettim.
BAŞKAN – Sayın
İçli, gelen kâğıtlar ayrıca dağıtıldı. Bakınız, arkadaşlar bana getirdi ama ben
o hususu Genel Kurulun bilgisine sunmadım. Belki dikkatinizden kaçmış olan bir
husus olabilir, ona bir şey demiyorum ben ama arkadaşlar matbu olan hususları
getirdiler.
Size bir
dakikalık süre vereyim, konuşun, bağlayın.
Sayın İçli,
buyurun efendim.
11.- Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçli’nin, İç Tüzük’e
göre gelen kâğıtların bastırılıp dağıtılması ve gündemde ilan edilmesi
gerektiğine; “adil yargılamayı etkilemek” sözleriyle avukatlar hakkında “adil
yargılamayı etkileme” suçlamasıyla soruşturma yapılıyor demek istediğine
ilişkin açıklaması
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Şimdi, ben biraz
evvel ifade ettim kürsüde. Şu elimdeki gündem. İç
Tüzük’ümüze göre “…bastırılır ve dağıtılır.” dediği gibi “gündemde ilan
edilir.” diyor. Şimdi, bunu ifade ettim ben. Siz bunu… Sizin gözetiminizle bu
bastırılıp milletvekillerine dağıtılmıyor mu? Bu ne acelecilik? Ve temel kanun
olarak geliyor. Ben bunu ifade ettim, birincisi o.
Tabii ki benim
orada dil sürçmesi değil. Avukatların görevi nedir? Savunma yapmaktır. Şimdi,
iddia… Avukatlar hakkında adil yargılamayı etkileme suçlamasıyla soruşturma
yapılıyor. Bu, savunma makamına karşı yapılan bir eylemdir, savunma makamını
susturmak şeklinde yapılan bir eylemdir. Eğer bu eylemler devam edecekse
Türkiye’de hiçbir davada, hiçbir kişi etkin savunma yapacak bir savunma makamı
bulamaz. Bunu ifade etmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve
saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 503, 507 ve 508 sıra sayılı kanun tasarı ve
tekliflerinin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler
hâlinde görüşülmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN - Evet, AK
PARTİ grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istemiştim, 3 defa
tekrar ettim.
BAŞKAN – Sayın
Aslanoğlu, efendim, birbirimize nezaketli olalım. Ben düzeltiyorum, karar yeter
sayısını isteyeceğim ama bir üslup vardır, bakınız, ona lütfen riayet edelim, üslubumuza
riayet edelim.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Hayır, istemiştik de efendim.
BAŞKAN – Evet,
karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, 120 kişi var, ben saydım. (Gürültüler)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) – Karışmayın Divanın işine canım, müdahale etmeyin.
ŞENOL BAL (İzmir)
– Allah Allah, siz niye karışıyorsunuz?
BAŞKAN –
Arkadaşlar, lütfen… Kâtip üyelerimiz saysınlar.
Kâtip üyelerimiz
de kendi aralarında ihtilaf ediyorlar.
İki dakikalık
süre vereceğim ve elektronik cihazla oylama yapacağım.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, grup önerisi kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir
doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Önergeler
1.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, (2/341) esas
numaralı Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/220)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/341 esas numaralı “21.06.1927 Tarih ve 1111 Sayılı Askerlik
Kanunu, 22.05.1930 Tarih ve 1632 Sayılı Askeri Ceza Kanunu ile 26.09.2004 Tarih
ve 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun Kimi Maddelerinin Değiştirilmesine ve
Kaldırılmasına Dair Kanun Teklifimin” iç tüzüğün 37 maddesine göre işleme
alınmasını saygılarımla dilerim. 03.11.2008
Akın
Birdal
Diyarbakır
BAŞKAN – Teklif
sahibi olarak Diyarbakır Milletvekili Sayın Akın Birdal, buyurun efendim. (BDP
sıralarından alkışlar)
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hazır yeterli sayıyı
bulmuşken belki bu yasa teklifimizin gündeme alınması konusunda da oy
verirsiniz çünkü yüz binlerce genç ve yakınları milyonlarca insanı ilgilendiren
bir durum. Geçen yıl da 13 Kasım 2008’de Askerlik Kanunu, Askerî Ceza Kanunu ve
Türk Ceza Kanunu’nun kimi maddelerinin değişmesini önerdiğimiz yasa
değişikliğinin gündeme alınmasına ilişkin söz almıştık ve bu nedenle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bu yasa
değişikliği kamuoyunda “vicdani ret” olarak bilinen bir hakkın tanınmasına
ilişkindir. Yüzyılımızda büyük savaşların yol açtığı yıkım ve acılar, savaş,
ölme, öldürme gibi kavramları da tartışılır hâle getirmiştir. Bu tartışmayla
birlikte insan hakları ve barış kavramlarının yanı sıra, vicdani ret kavramı da
bir hak olarak toplumsal yaşama girmiştir. Ne yazık ki bu hakkın tanınmamış
olması büyük trajedilere neden olmakta ve bunların sonuçları da toplumun
gündeminden ne yazık ki çıkmamaktadır.
Bugün bölgemizin
ve dünyanın en temel sorunu barışı sürekli kılabilmektir çünkü barışın olmadığı
her an ve her yerde insan hakları yok edilmektedir ve ihlal edilmektedir.
Özellikle ölme ve öldürme hâlini olağanlaştıran savaş koşullarında en temel hak
olan yaşam hakkı ve bununla ilişkili olarak da temel haklar ve özgürlükler yok
edilmektedir.
Vicdani ret, bir
kişinin etnik, dinî, ahlaki, insani, felsefi, politik ve benzer nedenlerle
askere gitmeyi reddetmesi olarak tanımlanabilinir. Bu çerçevede, uluslararası
toplum, savaşın ve savaş hazırlıklarının, ölme ve öldürme hâlinin vicdani
gerekçelerle reddedilmesini temel bir insan hakkı olarak benimsemiştir. Bu
bağlamda, vicdani ret kavramı uluslararası belgelerde yer almış, uluslararası
hukukta karşılık bulmuştur.
Türkiye’nin üyesi
bulunduğu Avrupa Konseyi üye ülkelerin 47’sinin 45’inde vicdani ret bir insan
hakkı olarak kabul edilmiştir ancak kabul edilmeyen iki ülkeden biri de
Türkiye’dir. Diğeri Azerbaycan ki onun da bunun bir hak olduğuna dair bir yasa
tasarısı hazırlayıp kendi Meclis Genel Kurullarına indireceklerine dair bir
bilgi aldık ve bu hakkı hâlâ gündemine almayan sadece Türkiye Büyük Millet
Meclisidir.
Ayrıca, yine
Avrupa Birliğinin 27 ülkeden 14’ü tamamen bu hakkı kabul etmiş, mecburi
askerliği kaldırmış, diğer 13 ülke de askerlik yapmak istemeyenlerini sosyal
hizmetlerde çalıştırmaktadır: Sağlık hizmetlerinde, kreşlerde ve ağaçlandırma
gibi benzeri alanlarda. Vicdani ret hakkı Türkiye’nin de taraf olduğu, başta
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi olmak üzere, Birleşmiş Milletler Kişisel ve
Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin
ilgili hükümlerini kabul ederek bu hakkı da kapsayan bir hakkı hukukuna
geçirmek durumundadır.
Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; ayrıca Avrupa İnsan Hakları Komisyonu ile Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin bu yolda aldığı kararlar var. Örneğin Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi vicdani retçi Osman Murat Ülke’nin başvurusu üzerine vicdani reddin
bir hak olarak düzenlenmesini Türkiye’den istemiştir. Yine benzer bir karar
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesince de alınmış ve hükûmet de bunun hazırlığını
yaptığını 6 Haziran 2007 tarihli oturumdan önce Bakanlar Komitesine
bildirmiştir ancak daha sonra konuya ilişkin herhangi bir gelişme olmamıştır.
Şimdi, savaşta
ısrar eden, vicdani ret hakkını kabul etmeyen ve sorunların demokratik
çözümsüzlüğü nedeniyle olayları körleştiren, bedelli askerliği erteleyen bir
anlayış 500 bini aşkın insanın askere gitmemesine, ertelemesine neden olmakta,
gidenlerin de akıbetinin ne olacağı konusunda belirsizlikler yaşanmaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; resmî kayıtlara göre 1991 ve 2001 yılları arasında
1.248 Türk Silahlı Kuvvetler mensubu intihara kalkışmış ya da bazen intihar adı
altında başka şekilde yaşam hakkı yok edilmiş…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Birdal, buyurun efendim.
AKIN BİRDAL
(Devamla) – Sayın Başkan, bağlıyorum. Teşekkürler.
…bunlardan 815’i
ölmüştür. 2001 ve sonrası için intihar adı altındaki ölümlerin, soruşturma
açılıp açılmadığını, otopsi raporlarının olup olmadığını Sayın Başbakana sorduk
ama Millî Savunma Bakanlığınca verilen yanıtta gizlilik gerekçesiyle
açıklanamayacağı belirtilmiştir.
Şimdi, vicdani
ret hakkının gerekçesi, uluslararası hukuk, demokrasi ve barıştır. NATO’nun en
güçlü ordusundan, üç dört ülkeden biriyiz. Güçlü ordunun güçlü Türkiye
yaratmadığı görülmektedir. Sorunlarının demokratik çözümü hem bu ülkenin asker
ve silah bulundurmasını gereksiz kılacak hem de bir hakkı olan vicdani reddi
hukukumuza bağlı kılacaktır. Aksi takdirde Türkiye’nin savunma, silah ve asker
gücüne bağlı demokratik bir ülke yaratamayacağı gibi, Yunanistan, Macaristan ve
şimdi de Federal Almanya’nın kapısı çalındı ve bu tehlikenin ve krizin
Türkiye’nin de kapısını çalacağını hemen burada söyleyebiliriz.
O nedenle, bu
hakkın kabulünü diliyor, saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Birdal.
Teklif üzerinde
Bitlis Milletvekili Sayın Nezir Karabaş, buyurun efendim. (BDP sıralarından
alkışlar)
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Askerlik Kanunu, Askeri
Ceza Kanunu ve Türk Ceza Kanunu’nun bazı maddelerinde değişiklik yapma teklifi
üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, vicdani
retle ilgili bir yasayı tartışıyorken Mecliste, başta iktidar partisi
milletvekilleri olmak üzere, diğer milletvekillerinin birçoğu çok ilgili
değiller. Biz şunu diyoruz: Bununla ilgili olabilmek için vicdan lazım. Önce
vicdan lazım ki vicdani hakkı savunabilelim. Birçok zaman çok sıradan, toplumun
gündemi olmayan, halkın beklentisi olmayan, toplumun çok küçük bir kesimini
bile ilgilendirmeyen bazı yasa teklif ve tasarıları Hükûmet tarafından
getiriliyor ve gerekçe olarak da diyor ki: “Avrupa Birliğiyle uyum yasaları...”
Şimdi, biz Avrupa Birliğiyle, Avrupa Birliğine girişle ilgili uyum yasaları
yapıyoruz. Avrupa Birliği ülkelerinin -Türkiye ve Azerbaycan hariç- tümünde
vicdani ret hakkı varken ve Türkiye’de bir yasa çıkardık, yüz binlerce genç
seyahati, çalışması durumunda askere gitmediği için GBT’den çıkarılıp birçok
zaman derdest edilip eli kolu bağlanıp askere götürülüyordu. Yüz binlerce
gencimiz, askere gitmek istemediği için, bir şekilde askere gitmek istemediği
için kaçak durumundadır. Özellikle başta Doğu ve Güneydoğu Anadolu olmak üzere
Orta Anadolu’da, Karadeniz’de birçok insan askere gitmediği için ve askere de
gitmek istemediği için bulunduğu kentte yaşayamıyor. Neden? Çünkü askerlik.
Askere gitmeme, askere gitmeyi reddetme, “Ben askerlik yapmıyorum.” deme hem
Askerlik Kanunu’nda hem Askeri Ceza Kanunu’nda hem Türk Ceza Kanunu’nda suçtur.
Bu insanlar, bunun için, birçoğu çok zor koşullarda, rahatça, demokratik bir
şekilde seyahat özgürlüğünü kullanamadan, istediği işte çalışma koşulları
yaratamadan çalışmaktadır. Türkiye’de askerlik yapmamış gençlerin durumu, bugün
Avrupa’nın, Amerika’nın veya iş koşulları olan birçok ülkede göçmen işçilerin
-orada kaçak çalışmaya giden, oturma izni olmayan, yasal alt zemini
oluşturulmamış göçmen işçiler- durumundadır.
Bu sorun bu kadar
yakıcıyken, bu kadar önemliyken bununla ilgili hiçbir düzenleme yapılmıyor. Üstelik, Avrupa Birliği uyum yasası çerçevesinde de mutlaka
düzenleme yapmamız gerekir ve uluslararası sözleşmelere göre, attığımız imzalara
göre, Anayasa’mızın 90’ıncı maddesine göre de yasamızda, Anayasa’mızda kabul
edilmesi, Anayasa’mızın üstün hükmü olması gereken bir konuda ne iktidar bu
konuda bir teklif ve tasarı getiriyor ne de bu konu görüşülürken çok ilgili
görünüyor.
Şimdi -Sayın Akın
Bey de dile getirdi- on binlerce genç belli mesleklerde, belki Türkiye'nin
ihtiyaç duyduğu, şu anda birçok alanda, yetişmiş eleman sıkıntısı yaşadığı
alanlarda -doktor, mühendis, avukat, serbest meslek sahibi- veya belli
alanlarda meslek sahibi iken askere gitmemiş, belli işini kurmuş, düzenini
kurmuş. Eğer askere gidecekse işi, düzeni, evliyse aile yaşamı, evlilik yaşamı
riske girecek. Bu konu da birçok zaman dile getiriliyor, birçok zaman talepler
var, toplumun birçok kesiminden Meclise, Meclisteki siyasi parti gruplarına,
milletvekillerine talepler var. Bunun da zemini yaratılamıyor. Neden? Tek
nedeni şudur: Hem vicdanı ret hakkının bu Meclise getirilip geçirilmemesinin
hem bedelli askerlik konusunun bu Meclise getirilmemesinin tek nedeni, süren
çatışma ortamı, şiddet ve savaştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
efendim, konuşmanızı tamamlayınız Sayın Karabaş.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Devamla) – Tamamlıyorum Başkan.
Eğer bu ülkede
çatışma ortamını, şiddeti ve savaşı sonlandırmazsak ne vicdanı ret hakkını
-Avrupa Birliğine girmek istiyorsak bile- ne de bedelli askerliği burada rahat
tartışamayız çünkü haklı olarak birçok insan “Orada çatışma sürüyor, benim
çocuğum ölüyorken parası olan askere gitmeyecek.” diyor, hiç kimse de cesaret
edip buraya getirmiyor. Biz de vicdanı reddin bir insan hakkı olduğunu, insanın
vicdanıyla ilgili olduğunu, hiçbir hâlükârda, hiçbir koşulda, savaş
koşullarında bile bu hakkın, insanın vicdanıyla ilgili bir kararın yasalarla,
devlet gücüyle düzenlenemeyeceğini belirtiyoruz. Onun için, bu yasa teklifinin
oylanmasını ve bu konuda bir değişiklik yapılmasını istiyoruz.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Karabaş.
Teklifi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, gündemin “Sözlü Sorular” kısmına geçiyoruz.
Daha önce,
Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım’ın beraber cevaplandıracağı soruları
Genel Kurula arz etmiştim. Şimdi, o soruların okunmasına 1’inci sıradan olmak
üzere başlıyoruz.
Buyurun efendim.
VIII.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, KÖYDES Projeleri
için aktarılan ödeneğe ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1053)
ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun
İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: 2008 yılı
Ekim ayı sonu itibarı ile KÖYDES Projeleri için İl Özel İdaresine ne kadar
ödenek aktarılmıştır?
2.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, yangın
söndürmek amacıyla uçak ve helikopter alımı ihalesine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1359) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Malatya
Çevre ve Orman
Bakanlığı tarafından yangın söndürmek amacıyla uçak ve helikopter ihalesi
açılmıştır. Bu ihale ile ilgili,
1) İhale
şartnamesi hazırlanırken sivil havacılıktan görüş alınmış mıdır?
2) Kaç yaşında
olacağı belli olmayan ve şartnamede belirtilmeyen bu uçak ve helikopterler
teslim alındığında, uçuş güvenliği açısından gerekli koşulları taşıyacak mıdır?
3) Özellikle, yaş
sınırlaması olmadan açılan bu ihale ile teslim edilecek uçak ve helikopterlerle
ilgili Bakanlığınızın görüşü alınmama nedeni nedir?
4) 9.250 $ olarak
belirlenen saat ücreti piyasa normlarının çok çok üstünde değil midir?
3.- Aksaray Milletvekili Osman Ertuğrul’un, Aksaray
bağlantılı demiryolu çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1386) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması için gereğini arz ederim. 13/5/2009
Osman
Ertuğrul
Aksaray
Soru:
- 2002 Yılı
seçimleri öncesinde AKP tarafından hemşehrilerimize verilen vaatler arasında
bulunan “Aksaray ilimizden demiryolunun geçirilmesi konusunda” Aksaray
ilimizden; tuz, pancar, hububat, gibi tarım ürünlerinin ve sanayi ürünlerinin
daha kolay nakledilmesi aynı zamanda yolcu taşımacılığını da içeren Ankara-Şereflikoçhisar-Aksaray-Ulukışla
arasında bir demiryolu hattı çalışmanız var mıdır? Var ise hangi aşamadadır?
- Bakanlığınız
tarafından Aksaray ilimizin de içinde bulunduğu bir demiryolu projeniz var
mıdır? Var ise söz konusu proje ne zaman uygulamaya konulacaktır?
4.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan-Ardanuç
karayoluna ilişkin sözlü soru önergesi (6/1405) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım’ın cevabı
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.
Ensar
Öğüt
Ardahan
Karadeniz'i Doğu Anadolu'ya bağlayan ve 1997 yılında ihalesi
yapılan Ardahan Ardanuç Karayolunun 2003 yılı sonuna kadar parasal olarak %44'ü
gerçekleştirilmiştir. 2004 yılı bütçesinden 261 milyar TL'lik ödenek
aktarılmıştır. 2006 yılı bütçe çalışmaları sırasında yolun bitirilmesinin çok
önemli olduğunu belirtmiş olmamıza rağmen 650 milyar gibi çok cüzi bir ödenek
aktarılmıştır. Hâlen
1) Bölgemizde yaz mevsiminin oldukça kısa sürmesi nedeniyle
gerekli ödeneği bir an önce aktararak Ardahan Ardanuç yolunun tamamlanması
konusunda herhangi bir çalışmanız var mıdır?
2) Ardahan Ardanuç yolunun tamamlanması ile ilgili herhangi bir
çalışma var ise ne aşamadadır, ne kadar ödenek ayrılacak ve yol ne zaman
bitirilecektir?
3) Ardahan Ardanuç yolunun duble yol
olması için Sayın Başbakan dönemin Ardahan Valisine talimat vermişti. Verilen
bu talimata göre duble yol yapılacak mıdır?
5.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’ın, Trabzon-Zaho-Basra demiryolu çalışmalarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1487) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın, Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım
tarafından, Anayasanın ve İçtüzüğün 98’inci maddesi uyarınca sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. 22.06.2009
Hasip
KAPLAN
Şırnak
Demiryolu ulaşımı Nusaybin ilçemize kadar gelmektedir. Irak
Federal cumhuriyeti ile yapılan görüşmeler sonucu Zaho-Trabzon, Zaho-Mersin
arası demiryolu yapılması ve Basra'ya kadar uzatılması düşünülmektedir.
Soru:
1) Zaho-Trabzon-Basra demiryolu çalışmaları ne aşamadadır?
Ortadoğu’yu Karadeniz’le buluşturacak bu projenin çalışmalarına başlandı mı?
6.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Ardahan-Ardanuç karayoluna ilişkin sözlü soru önergesi (6/1538) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını
saygılarımla arz ederim. 03.09.2009
Ensar
Öğüt
Ardahan
Karadeniz'i Doğu Anadolu'ya bağlayan ve 1997 yılında ihalesi
yapılan Ardahan Ardanuç Karayolunun 2003 yılı sonuna kadar parasal olarak %44'ü
gerçekleştirilmiştir. 2004 yılı bütçesinden 261 milyar TL'lik ödenek
aktarılmıştır. 2006 yılı bütçe çalışmaları sırasında yolun bitirilmesinin çok
önemli olduğunu belirtmiş olmamıza rağmen 650 milyar gibi çok cüzi bir ödenek
aktarılmıştır. Hâlen
1) Bölgemizde yaz mevsiminin oldukça kısa sürmesi nedeniyle
gerekli ödeneği bir an önce aktararak Ardahan Ardanuç yolunun tamamlanması
konusunda herhangi bir çalışmanız var mıdır?
2) Ardahan Ardanuç yolunun tamamlanması ile ilgili herhangi bir
çalışma var ise ne aşamadadır, ne kadar ödenek ayrılacak ve yol ne zaman
bitirilecektir?
3) Ardahan Ardanuç yolunun duble yol
olması için Sayın Başbakan dönemin Ardahan Valisine talimat vermişti. Verilen
bu talimata göre duble yol yapılacak mıdır?
7.- Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in, öğrenci servis araçlarındaki yaş sınırı değişikliğine ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1547) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Ulaştırma Bakanı tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.25.09.2009
Kamer
Genç
Tunceli
Milletvekili
Öğrenci taşımada kullanılacak taşıtların yaşlarını 12 yıldan…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Yanlış okuyorsun “Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına” var…
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki…”
BAŞKAN – Bir dakika Fatih Bey.
Sayın Genç, anlayamıyorum dediğinizi.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim “Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına” diye yazdım onu atlıyor.
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla…”
BAŞKAN – Düzelttirelim.
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) – Grup Başkanın var, otur!
KAMER GENÇ (Tunceli) – Onu atlıyor, ondan sonra…
BAŞKAN – Arkadaşlar bir dakika…
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) – Grup Başkanın var orada.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ne demek ya? Ne demek bu?
BAŞKAN – Sayın Genç, atlamış olabilir, düzeltiyor arkadaşımız,
tamam.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bir dakika, bir dinleyin.
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) – Grup Başkanın var.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi, soruların tamamını okuması
lazım.
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) – Grup Başkanı var orada, konuşma
sen!
KAMER GENÇ (Tunceli) – Arkadaş ağzında yuvarlıyor soruları.
BAŞKAN – Anladım.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Doğru dürüst okusun.
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) – Muharrem Bey’e söyleyeceksin.
BAŞKAN – Tamam Sayın Genç.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Ulaştırma Bakanı tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.25.09.2009
Kamer
Genç
Tunceli
Milletvekili
Öğrenci taşımada kullanılacak taşıtların yaşlarını 12 yıldan 20
yıla çıkardığınız basında yer almaktadır.
1- Bu doğrumudur? Doğru ise bu değişiklik hangi zaruretten
doğmuştur?
2- 20 yaşındaki araçların sağlıklı çalışamayacakları, sık sık
arıza yapabilecekleri bilindiği halde bu araçlarla okullara yapılacak
taşımalarda doğacak sıkıntı ve kazaların sorumlusu kim olacak?
8.-Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, Tokat Havaalanının durumuna ilişkin sözlü soru önergesi (6/1564) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Ulaştırma Bakanı Sn. Binali Yıldırım tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Tokat Havaalanı'nın durumu ile ilgili olarak;
Sorular
1- Tokat Havaalanı özelleştirme kapsamı içinde alınacak mıdır?
2- Tokat Havaalanı yeri ve konumu ile ilgili yeni bir çalışma
yapılacak mıdır?
3- Havaalanını ne zaman açmayı düşünüyorsunuz?
9.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, Tokat Havaalanının kullanıma açılmasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1676) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Tokat ilinde havaalanı olmasına rağmen kapalı konumdadır.
Açılmamasının sebepleri nedir? Neden kapatılmıştır? Açmayı düşünüyor musunuz?
10.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, Erbaa-Tokat yolunun yapımına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1701) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Erbaa ilçemizi Tokat'a çok kısa bir şekilde bağlayacak olan
Erbaa-Canbolat-Gökdere yolu ile ilgili bir çalışma var mıdır? Bu yolu yapmayı
düşünüyor musunuz?
11.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, bir köprünün genişletilmesine ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1728) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda belirtilen sorularımın, Ulaştırma Bakanı Sayın Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla
arz ederim.
Prof.
Dr. Alim Işık
Kütahya
Kütahya ili Gediz-Simav karayolundan Şaphane ilçesine dönüldüğünde
ilçe yolu girişindeki köprü 3-
1. Şaphane ilçemizi Simav-Gediz karayoluna bağlayan anayoldaki tek
şeritlik köprünün genişletilmesine yönelik proje çalışması ne aşamadadır?
2. Söz konusu köprü ile ilgili olarak Bakanlığınızın bir çalışması
olmuş mudur?
3. Söz konusu köprü genişletme inşaatının 2010 yılında yapılması
sağlanabilir mi?
12.- Malatya Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlu’nun, Malatya tren seferlerine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1732) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Malatya
Malatya'dan geçen demiryolu ülkemizin Doğu Anadolu ve Güneydoğu
Anadolu'ya açılan kapısıdır.
Ankara-Sivas-Malatya-Van ve Malatya-Kurtalan hatları olmasına
rağmen bu hattaki Mavi Tren seferleri iptal edilmiştir.
Bu nedenle,
1) Malatya'dan yapılan Mavi Tren seferleri hangi gerekçe ve
nedenle iptal edilmiştir?
2) Acaba, 2014 yılında Malatya'dan Erzincan'a ayrı bir hat yapıp
Malatya'ya Erzincan üzerinden hızlı tren seferleri mi başlatmayı
düşünüyorsunuz?
3) Acaba, TCDD Malatyalılara bir sürpriz yapıp, en kısa sürede
hızlı tren seferleri mi başlatacak? Öyleyse bu uygulama ne zaman başlayacak?
13.- Tunceli Milletvekili
Şerafettin Halis’in, Tunceli’de cep telefonu görüşmelerinde yaşanan sorunlara
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1770) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın, Ulaştırma Bakanı Sn. Binalı Yıldırım
tarafından Anayasanın 98 ve İç tüzüğün 98. Maddeleri gereğince, sözlü olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 20.01.2010
Şerafettin
Halis
Tunceli
İletişim hakkı temel haklardan birisidir. Bu hakkın engellenmesini
önlemek de, birinci derecede bakanlığınızın sorumluluğundadır.
Tunceli'de cep telefonlarının kullanıldığı ilk günden bu yana, ne
yazık ki cep telefonlarından sağlıklı iletişim sağlanamamaktadır. Sürekli sorun
yaşanmaktadır.
İldeki frekans kırıcı (camer) taşıyan kolluk kuvvetleri
araçlarının varlığı nedeniyle, iletişiminin sürekli kesilip yarım kalmasıyla
mağduriyet yaşayan Tunceli insanı, konuşmanın yapılamadığı anlarda açık tutulan
telefonlar nedeniyle de maddi mağduriyet yaşamaktadırlar.
Daha açık bir ifadeyle amaçlanan konuşmalar yapılamadığı gibi,
yüklü para ödemek zorunda kalınmaktadır.
Konu daha önce meclis kürsüsüne de taşınmış olmasına rağmen, bu
güne kadar bir iyileştirmede bulunulmadı.
Bu bilgiler dâhilinde;
1-) Sürekli güvenlik gerekçesi, iletişim hakkını sürekli
engellemeyi haklı kılar mı?
2-) Konuyla ilgili bir iyileştirme düşünüyor musunuz?
14.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Ağrı-Saray yolunun onarımına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1778) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım
tarafında sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını
saygılarımla arz ederim. 18.01.2010
Ensar
Öğüt
Ardahan
Ağrı -Saray yoluna döşenen parke taşlarının bozulmasından sonra bu
kez de heyelan tehlikesi baş gösterdi. Yukarı Beyazıt bölgesinde toprak ve
kayalar yola doğru sürekli hareket halindedir, önlem alınmaması halinde yol her
an kapanacağı gibi olabilecek bir kaza da ölümle sonuçlanacağı kaçınılmazdır.
Vatandaşlarımız bu yolu kullanmaktan korkar hale gelmiştir.
1- Ağrı-Saray yolunda heyelan bölgesi olmasından dolayı tehlikeli
olan kısımlara taş duvar örmeyi düşünüyor musunuz?
2- Yola döşenen parke taşları bozulmuştur bu yolun yeniden bozulan
yerlerinin tamirini yapmayı düşünüyor musunuz?
15.- Bitlis Milletvekili Mehmet
Nezir Karabaş’ın, Bitlis’te trafiğe açılan bir tünele ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1781) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın, Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.
20.01.2010
Mehmet
Nezir KARABAŞ
Bitlis
Açıklama- Bitlis'te 2004 yılında yapımına başlanan 8 Ağustos
Tüneli servis yolu niteliğinde ve tek yönlü olarak 29 Aralık 2009 tarihinde
ulaşıma açıldı.
1-
2-
3- Eğer bu bilgilere sahipseniz, 8 Ağustos tünelinde meydana
gelebilecek kazaların sorumluluğunu üstlenecek misiniz?
4- 06 Kasım 2009 tarihinde Bitlis'e yaptığınız ziyarette "bu yıl sonu itibariyle Bitlis Çevre yolu tek yönlü olarak
hizmete girecektir" söyleminizle, 8 Ağustos tünelinin bu hâliyle trafiğe
açılmasını mı kastettiniz?
16.- Bitlis Milletvekili Mehmet
Nezir Karabaş’ın, bir karayolundaki trafik güvenliğine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1783) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın, Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.
Mehmet
Nezir Karabaş
Bitlis
Açıklama- Bitlis-Van Karayolunun böldüğü Rahva Ovası, Bitlis şehir
merkezine
1- Ölümlü trafik kazaların yaşandığı bu güzergâhta trafik
sinyalizasyon sistemi kurulması konusunda bir çalışmanız var mıdır?
2- Özellikle TOKİ konutlarının bulunduğu bölgede, trafik
sinyalizasyon sistemli ana yol-tali yol kavşağı yapılması konusunda bir
çalışmanız var mıdır?
3- Bu konuda çalışmalarınız varsa hangi aşamadadır?
17.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Erzurum bağlantılı yollardaki tünel yapımına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1831) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını
saygılarımla arz ederim. 18.01.2010
Ensar
Öğüt
Ardahan
Bütün Erzurumluların yıllarca çok zor şartlar altında yolculuk
ettiği Erzurum’un Bayburt'ta Kop tüneli, Erzurum Artvin yolu üzerindeki
Uzundere tüneli ve yine Erzurum Rize yolu üzerindeki İspir tüneli yapılırsa bu
bölgelerden her gün yüzlerce araç geçmektedir. Özellikle kış şartlarında çok
zorluklarla karşılaşanlar bu tünellerin bir an evvel yapılması kaçınılmaz
olmuştur.
1- Erzurum Bayburt istikametinden her gün yüzlerce araç
geçmektedir. Bu yol güzergâhında yolculuk edenler Kop
tünelinin bir an evvel yapılmasını istemektedirler. Kop tünelini yapmayı
düşünüyor musunuz, düşünüyorsanız ne zaman yapacaksınız?
2- Erzurum Artvin istikametini kullananlar Uzundere tünelinin
yapılmasıyla daha sağlıklı ve kazasız yolculuklar yapacağı için Uzundere tüneli
yapılacak mı ?
3- Erzurum Rize yol güzergâhı üzerinde vatandaşlarımız İspir
tüneli yapılacak mı, yapılacaksa ne zaman yapılacak?
18.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, Erbaa ilçesinde köprülü kavşak ve sinyalizasyon yapılmasına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1843) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Dr.Reşat
Doğru
Tokat
Erbaa ilçemiz gerek Doğu ve Batı illerimiz ile Uluslararası
yolların kenarında bulanan bir ilçemizdir. Aynı zamanda belde ve köylerimize
bağlantılar ilçeden geçen anayolla sağlanmaktadır. Bu nedenle trafik
akışkanlığının sürekli olması beraberinde maddi ve ölümlü kazalara sebebiyet
vermektedir. Bu sıkıntıların bertaraf edilmesi için;
1- Merkez Gazi Bulvarı ile 100. Yıl Bulvarının kesiştiği noktaya
bir köprülü kavşak yapılmasını düşünüyor musunuz?
2- Çevre belde ve köylerinin anayola giriş noktalarına
sinyalizasyon kurmayı planlıyor musunuz?
19.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, Erbaa ilçesine sabit araç muayene istasyonu açılmasına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1844) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Dr.Reşat
Doğru
Tokat
Erbaa ilçemiz, çevre belde ve köy toplamıyla yüz bin kişinin
üzerinde bir nüfusu sahiptir. Nüfus yoğunluğuyla birlikte araç sayısında da
gözle görülür bir artış vardır. Bu nedenle;
Yerel yönetim tarafından arsa tahsis edilen ilçemize Sabit Araç
Muayene İstasyonu ne zaman açılacaktır?
20.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, bir yol yapımındaki istimlak bedellerine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1845) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Ulaştırma Bakanı Sayın Binalı Yıldırım
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Dr.Reşat
Doğru
Tokat
Tokat ili ile Çamlıbel arasında çift yönlü yol yapılmaktadır. Bu
yol için istimlâk edilen alanların bedelleri uzun zamandır vatandaşlarımıza
ödenmemiştir.
İstimlâk bedelleri ne kadardır? Hak sahiplerine ne zaman ödeme
yapılacaktır?
21.-Mersin Milletvekili Akif
Akkuş’un, Çukurova Havaalanı inşasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1847) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanlığına
Aşağıda yer alan soruma Ulaştırma Bakanı Sayın Binalı Yıldırım'ın
sözlü olarak cevap vermesini saygılarımla arz ederim. 08.02.2010
Prof.
Dr. Akif Akkuş
Mersin
Uluslar arası Çukurova hava alanının yapımı için, uzun bir zamandır
çalışmalar yapılmakta. Ancak hiçbir ilerleme kaydedilememiştir. Yapılması
planlanan Uluslar arası Çukurova hava alanının inşası için 2010 bütçesine
herhangi bir ödenek konulmuş mudur? ÇED raporları tamamlanmış mıdır? DLH Genel
Müdürlüğünce bir çalışma yapılmakta mıdır? Yeri belli olmuş mudur?
22.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Batman Çayı üzerindeki köprünün güçlendirilmesine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1879) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binalı Yıldırım
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını
saygılarımla arz ederim. 15.02.2010
Ensar
Öğüt
Ardahan
Karayolları 9. bölge müdürlüğünün Batman çayı kenarında kum-çakıl
alınmaması için diktiği uyarı tabelası işlem görmemektedir. Karayolları insan
hayatından çok köprünün çökmemesi için uyarı tabelası dikmiştir. Köprünün
çökmemesi için güçlendirme yapılması için bir çalışma yapacağına çaydan kum ve
çakıl alınmaması için tabela asıyor.
1- Batman 9. Bölge Müdürlüğü Batman çayı üzerinde bulunan köprünün
üzerinden geçen bölgedeki vatandaşlarımızın mal ve can güvenliğinin sağlanarak
köprünün çökmemesi için güçlendirme çalışması yapılacak mı?
23.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un,
9 Eylül Treninin seferlerinin kaldırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1886) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda yer alan soruma Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım’ın
sözlü olarak cevap vermesini saygılarımla arz ederim. 17.02.2010
Prof.Dr.Akif Akkuş
Mersin
15 Ocak 2010 tarihinden itibaren 9 Eylül İzmir treni seferleri
kaldırılmıştır. Tren seferlerinin kaldırılma nedeni nedir?
24.- Mersin Milletvekili Akif
Akkuş’un, 4 Eylül Treninin seferlerinin kaldırılmasına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1887) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda yer alan soruma Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım’ın
sözlü olarak cevap vermesini saygılarımla arz ederim. 17.02.2010
Prof.Dr.Akif Akkuş
Mersin
09 Ocak 2010 tarihinden itibaren 4 Eylül Malatya treni seferden
kaldırılmıştır. Tren seferlerinin kaldırılma nedeni nedir?
25.- Mersin Milletvekili Akif
Akkuş’un, Ankara-Erzurum ekspres treni seferlerinin kaldırılmasına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1888) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda yer alan soruma Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım’ın
sözlü olarak cevap vermesini saygılarımla arz ederim. 17.02.2010
Prof.Dr.Akif Akkuş
Mersin
01 Ocak 2010 tarihinden itibaren, Ankara-Erzurum ekspres tren
seferleri kaldırılmıştır. Tren seferleri neden kaldırılmıştır?
26.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Bursa Yenişehir Havaalanından yapılan bazı uçak seferlerinin iptaline
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1893) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın
cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını
saygılarımla arz ederim. 28.02.2010
Ensar
Öğüt
Ardahan
Bursa Yenişehir Havaalanında Doğu İllerine tarifeli olarak
seferlerinin kaldırılması hemşerilerimizin büyük çoğunluğunun ikamet ettiği
Bursa’dan Doğu illerine yapılan uçak seferlerinin iptal edilmesinden dolayı
hemşerilerimiz mecburen İstanbul'a uçacaklardır bu da hem zaman kaybına hem de
maddi kayıplara yol açacaktır. Bu durumun bir an evvel giderilmesi
gerekmektedir.
1- Bursa Yenişehir hava alanından Doğu illerine yapılan tarifeli
uçak seferlerinin iptal edilmesi hemşerilerimizi mağdur edecektir. Bu
mağduriyetin giderilmesi için Bursa Yenişehir havaalanından Doğu illerine
yapılan tarifeli uçak seferlerinin yeniden başlatılması için bir çalışma
yapacak mısınız?
27.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin sözlü soru önergesi (6/1929) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binalı Yıldırım
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğini saygılarımla arz
ederim. 09.03.2010
Ensar
Ögüt
Ardahan
Ardahan ili Çıldır ilçesi Kurtkale köyünde yaşanan yol problemi
günümüz Türkiye'siyle bağdaşamamaktadır. Köyümüzle ilçe merkezi arasındaki
Kurtkale Köy yolumuz Karayollarına bağlı olup; 15 köyümüz bu
yoldan yararlanmaktadır. Önemli yollarımızdan birisi olan yol, birçok defa soru
önergesi vermeme ve yetkililerle görüşme yapmama rağmen 10 yıldır
yapılmamıştır. Yolun çok bozuk olması nedeniyle birçok kaza yaşandığı gibi
ölümle sonuçlanan kazalar da artmıştır.
1- Kurtkale Köyümüz ile Çıldır ilçemiz arasındaki 10 yıldır
yapılmayan
2- Köy içi yolların bakımının yapılarak imkanlar
doğrultusunda kilitli taş yapılarak kalıcı bir çözüme kavuşturulması konusunda
herhangi bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
3- Yaz geldiğinde hayvanını dahi yaylaya götürmekte zorlanan, imkansızlıklarla yaylaya gitmek zorunda kalan, hayvanları bu
yollarda sakatlanan köylümüzün yayla yolları konusunda bir iyileştirme düşünüyor
musunuz?
28.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Çıldır ilçesinin bazı köylerindeki baz
istasyonu ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1936) ve Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırım’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binalı Yıldırım
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını
saygılarımla arz ederim. 12.03.2010
Ensar
Ögüt
Ardahan
Ardahan ilimizde sınırda bulunan birçok köyümüzde yaşayan
vatandaşlarımızın, Turkcell, Avea ve Vodafon istasyonlarının yetersiz olması
nedeniyle cep telefonları çekmemektedir. Büyük reklam harcamaları yaparak her
yerde çektiği söylenmesine karşın başta Çıldır ilçesi Sabaholdu, Baltalı, Akçil
Köylerimiz başta olmak üzere özellikle sınırda bulunan birçok köyümüz Gürcistan
üzerinden görüşmek zorunda kalmaktadırlar. Bu da köylümüze çok büyük külfet
getirmektedir.
GSM şirketlerimiz, Türkiye'nin her yerinde cep telefonlarıyla
görüşülebildiğini, herhangi bir kapsama sorunu yaşanmadığını söyleyip, büyük
paralar harcayarak reklam yaparken, ne yazık ki sınırda bekçilik yaparak
vatandaşlık görevlerini yapan vatandaşlarımıza hizmet götürmüyorlar.
1- Milyon Dolarlık reklam giderlerine bütçe ayrılırken, çok basit
birkaç işlemle daha rahat ve ucuz bir şekilde iletişim sağlanacakken, Ardahan
halkına neden bu kolaylık sağlanmamaktadır?
2- Ardahan ili Çıldır ilçesi Sabaholdu, Baltalı ve Akçil
Köylerimizde yaşayan vatandaşlarımız başta olmak üzere sıkıntılarının bir an
önce giderilebilmesi ve iletişimin daha rahat sağlanması için ne zaman baz istasyonlarını yapacaksınız?
29.- Malatya Milletvekili Ferit
Mevlüt Aslanoğlu’nun, GSM operatörlerinin kapsama alanlarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1951) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binalı Yıldırım
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
Malatya
Ülkemizde hizmet veren GSM operatörlerinin kapsama alanında olmayan
yerleşim bölgelerinin kapsama alanı içerisine alınması amacıyla,
1) Farklı operatörlerin, kapsama alanı olmayan bölgelere hizmet
vererek, daha fazla alanın kapsama alanına alınması yönünde bir çalışmaları var
mı?
2) Özellikle Anadolu’daki birçok ilimizin kış nüfusu az olmasına
karşın, yazın çok daha yoğun nüfusa sahip beldelerinin ihtiyaçları dikkate
alınarak bu alanların kapsama alanı içerisine dâhil edilmesi yönünde herhangi
bir çalışma yapılmakta mıdır?
3) Ülkemizde tüm bölgeler hangi tarih içerisinde kapsama alanına dahil olacaktır?
30.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, bir beldeye PTT şubesi açılmasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1954) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Erbaa ilçesine en uzak yerleşim birimi olan Gökal beldemiz,
4900’ün üzerinde bir nüfusa sahip olup, 45 yıldır devam eden Güldere pazarı adı
altında büyük bir halk pazarı kurulmakta ve bu pazardan üç adet il, üç adet
ilçe ve 10 adet köy halkı ile 250 civarında esnaf istifade etmektedir. Bu kadar
nüfus yoğunluğuna rağmen beldemizde PTT acentesi bulunmaması nedeniyle büyük sıkıntılar
yaşanmaktadır.
Yöre halkımızın mağduriyetinin giderilmesi için adı geçen
beldemize PTT acentesi ne zaman açılacaktır?
31.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, Zile-Pazar karayoluna ilişkin sözlü soru önergesi (6/1987) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Tokat ili Zile ilçesini Pazar ilçesine bağlayan yol Tokat
iline kısa şekilde bağlantı sağlayan bir yoldur. Ancak bu yol çok dar ve
kasislerden dolayı tehlikeli bir durumdadır. Bu yolda, yol genişletme çalışması
ve iyileştirme çalışması yapmayı düşünüyor musunuz?
32.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, Zile-Çekerek karayoluna ilişkin sözlü soru önergesi (6/1988) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Zile ilçesi ile Yozgat ili Çekerek ilçesi arasındaki yol çok
virajlı ve tehlikeli konumda olup, kasislerden de
güvenli ulaşım yapılamamaktadır. Bu yolla ilgili düzenleme yapmayı düşünüyor
musunuz?
33.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, Tokat’taki baz istasyonlarına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1997) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Tokat ili merkez ve ilçelerinde kaç adet baz
istasyonu vardır? Bunları şehir dışına çıkarmayı düşüyor musunuz?
34.- Mersin Milletvekili Akif
Akkuş’un, havaalanı yolcu hizmet ücretlerinin artırılmasına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/2006) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıda yer alan soruma Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım’ın
sözlü olarak cevap vermesini saygılarımla arz ederim. 02.04.2010
Prof.
Dr. Akif Akkuş
Mersin
01 Ocak 2010 tarihinden itibaren havaalanı yolcu hizmet ücretleri
(ayakbastı) 15 Dolar’dan 15 Euro’ya çıkartılarak % 40 gibi bir zam yapılmıştır.
Ülkemize turist getiren tur operatörlerinin bile haberinin olmadığı bu zamdan
Türk turizmi olumsuz yönde etkilenecek ve turist sayısında azalmaya da sebep
olabilecektir.
1- Türk turizmine zarar verecek bu uygulamadan ne amaçlanmaktadır?
2- Bu uygulamadan ortaya çıkacak % 40 zam, devlete mi yoksa herhangi
bir firmanın cebine mi girecektir?
35.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, Tokat-Sulusaray-Boğazlıyan yolunun açılmasına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/2070) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Tokat ilinin gelişmesi için Tokat-Sulusaray-Boğazlıyan
yolunu açmayı düşünüyor musunuz?
36.- Adana Milletvekili Hulusi
Güvel’in, hisse devri sonrası Türk Telekom’a ilişkin sözlü soru önergesi
(6/2076) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim. Saygılarımla. 04.05.2010
Hulusi
Güvel
Adana
1. Oger grubuna yüzde 55 hissesi devredilen Türk Telekom’un hisse
devri sonrasında, 2005 yılından bu yana yaptığı kâr ne kadar olmuştur?
2. Türk Telekom’un hisse devri sonrası 5 yıl içinde yaptığı kâr,
satış fiyatının ne kadarına tekabül etmektedir?
3. Hisse devri sonrasında Türk Telekom A. Ş’ye ait ne kadar
gayrimenkul, ne kadar bedel karşılığı satılmış ve/veya kiraya verilmiştir?
4. Lübnanlı Hariri Ailesi’nin büyük ortağı olduğu Oger Telecom’un
Türk Telekom’daki kalan Hazine payı için teklifte bulunduğu ve Türk Telekom’un
kalanı için blok satış gerçekleştirileceği doğru mudur?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, Divan Katibi
benim sorularımın yarısını okudu, yarısını okumadı. Devamlı bana karşı… Benimle
ilgili bir şey okuduğu zaman daima yanlış okuyor. Lütfen, kendisini ikaz edin.
Sorumun yarısını okudu, yarısını okumadı. Ondan sonra… Böyle şey olmaz, böyle
tarafsızlık olmaz.
BAŞKAN – Tamam, arkadaşlarımıza daha özenli olmalarını söylerim
Sayın Genç.
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, buyurun efendim.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Ben tekrar okurum
Kamer Bey, merak etme sen.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; tarafıma yöneltilen
sözlü soru önergelerini cevaplamak üzere söz almış bulunuyorum.Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
İlk sorudan başlıyorum. Yalnız soruları tekrarlamayacağım, sadece
cevapları okuyacağım.
Soru, Sayın Reşat Doğru, Tokat Milletvekilinin yönelttiği bir
sorudur KÖYDES’le ilgili.
Tokat İl Özel İdaresine 2008 yılı Ekim ayı sonu itibarıyla KÖYDES
projeleri için toplam 57,5 milyon TL ödenek aktarılmış olup, bu miktar 2010
yılı itibarıyla 69,4 milyona çıkmıştır. Bu paralarla
Diğer bir soru, (6/1359) sayılı, Malatya Milletvekili Sayın Ferit
Mevlüt Aslanoğlu’na ait sorudur. Sivil havacılıkla ilgili bir soru. Bir
helikopter kiralamasıyla, Tarım Bakanlığının yaptığı bir helikopter
kiralamasıyla ilgili soru.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Çevre ve Orman Bakanlığı
efendim.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Affedersiniz, Çevre
ve Orman Bakanlığı, doğru.
Şimdi, Bakanlığın ve Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün herhangi
bir kiralama işlemi yapıldığında görevi, kiralanması yapılan helikopterin uçuş
standartlarına -veya uçağın- uygun olup olmadığı, gerekli uçuş emniyetine
yönelik sertifikalara sahip olup olmadığı ve uçuş güvenliğini tehdit eden
herhangi bir hususun bulunup bulunmadığı yönünden inceleme yapar.
Uçuş güvenliği, takdir edersiniz ki hava aracının yaşıyla ilgili
olmayıp, bakımlarının düzenli olarak yapılıp yapılmadığı, gerek uçucu
personelin gerekse aracın teknik yeterliliklere sahip olup olmadığıyla doğrudan
ilgilidir. O bakımdan, söz konusu kiralamayla ilgili, kiralama işlemi
yapıldıktan sonra Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü gerekli incelemeleri,
denetimleri yapmış ve uçuş emniyetini zaafa uğratacak herhangi bir eksiklik
tespit edilememesi üzerine bu kiralamaya izin vermiştir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Elli yaşında uçak Sayın
Bakanım, elli yaşında…
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Evet… Tabii, bir
yaşında olup da arıza veren araçlar olduğu unutulmamalıdır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Tabii, tabii… Yani uçağın
durumu da… Uçak elli yaşında…
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Esas olan, gerekli
bakımların, tutumların yapılıp yapılmadığıdır. Bunu siz de benim kadar
bilirsiniz Sayın Aslanoğlu.
Diğer bir soru, Aksaray Milletvekili Sayın Osman Ertuğrul’un sözlü
sorusudur. Bu konu da Aksaray ilinin diğer illerle demir yolu bağlantısı olup
olmayacağı yönündedir. Aksaray ilini Nevşehir’e, Kayseri’ye kuzeydoğudan,
Konya’ya güneybatı istikametinde bağlayacak hattın fizibilite etüdü için
ihaleye çıkılma kararı verilmiştir. Temmuz 2010’da ihalesi tamamlanacak ve Ekim
2011 sonunda da proje ve etüt çalışmaları tamamlanacaktır ve daha sonra, bütçe
imkânlarıyla bu güzergâhın yapımı programa alınmış olacaktır.
Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt’ün sözlü soru önergesi. Bu
konuda, birbirine benzer iki tane sözlü soru önergesi vardır. Birisi (6/1405),
diğeri de (6/1538)’dir. Aynı mahiyette oldukları için ikisine birden cevap
vereceğim. Ardahan-Ardanuç yolu toplam
Ayrıca, yolun
bölünmüş yol olarak yapılıp yapılmayacağı sorulmaktadır. Bu yol bölünmüş yol
değildir, arazi şartları ve trafik de dikkate alınarak A1 standardında yol
olarak tamamlanacaktır. Bölünmüş yol yapılabilmesi için trafik değerlerinin
günlük 3 bin seviyesinin üzerinde olması gerekir iken bu yoldaki trafik
değerlerimiz 300 civarındadır. O bakımdan, ihtiyaç olduğunda ileriki yıllarda
böyle bir bölünmüş yol şüphesiz programa alınabilir.
Şırnak
Milletvekilimiz Sayın Hasip Kaplan’ın (6/1487) sıra sayılı sözlü soru önergesi,
Trabzon-Zaho-Basra koridorunda demir yolu çalışmalarını soruyor.
Trabzon-Erzincan illeri arasında demir yolunun yapılması yönünde fizibilite,
etüt, proje hazırlanması ihalesi Kasım 2009 yılında yapılmıştır, 2010 yılına
kadar arazi çalışmaları ve proje çalışmaları tamamlanacaktır. Bildiğiniz gibi
Trabzon-Erzincan güzergâhı ta cumhuriyetin ilk yıllarında planlanmış ve hatta, Atatürk, bu demir yolunun yapılması için vasiyetname
bırakmıştır.
Diğer yandan,
Diğer bir soru
yine Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt’ün sorusu idi (6/1538). Bunu da daha
önce cevaplandırdım.
Tunceli
Milletvekili Sayın Kamer Genç’in (6/1547) sayılı sorusudur. Bu soru da esas
itibarıyla öğrenci taşımalarında kullanılacak taşıtların yaşının on ikiden
yirmiye çıkarılmasıyla ilgilidir. Bu konunun doğru olup olmadığını ve ikinci
olarak da yirmi yaşındaki araçların sağlıklı çalışamayacakları, sık sık arıza
yapacakları gerekçesiyle, okullara yapılacak taşımalarda yaşanacak sıkıntı ve
kazaların kimin sorumluluğunda olacağını soruyor.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizde araçların muayene sistemi 2009 Nisan ayı
itibarıyla tamamen değişmiştir. Daha önce evrak üzerinde, masa başında yapılan
fennî muayeneler gerçek zamanlı ve tamamen tekniğine uygun, Avrupa’nınkinden
bile daha ileri sistemde yapılmaktadır. Bu amaca yönelik olarak Türkiye
genelinde 192 adet yeni araç muayene mekânları kurulmuş ve hâlen faaliyetini
sürdürmektedir. Bilindiği gibi ülkemizde 14 milyonun üzerinde motorlu araç
mevcuttur, bugüne kadar bu araçların yarıdan fazlası, 8 milyonun üzerinde araç
bu modern fennî muayene istasyonlarında denetime tabi tutulmuştur.
Yeni araç
muayenelerinin hizmete girdiği 11 Ocak 2008’den bugüne kadar –az önce dedim- 8
milyon 192 bin 768 araç muayeneye girmiş, ancak bunların ilk muayenede 3 milyon
377 bin 260’ı geçememiştir. Diğer bir ifadeyle, muayeneye tabi tutulan
araçların yaklaşık yüzde 42’si, yaşlı, ihtiyar, sıfır yaştan otuz yaşa kadar,
muayeneye takılmıştır. Bu sonuçlar, dünyanın en iyileri arasında yer alan yeni
araç muayene sistemimizin ne kadar güvenlikli olduğunun bir sonucudur.
Dikkat çekici
diğer bir nokta, bu muayenelerde iki ila üç yaşındaki her dört araçtan bir
tanesi muayeneyi geçememiştir. Demek ki, aracın yaşının küçük olması, eğer
gerekli bakım, tutum zamanında yapılmazsa, güvenliği tehdit eden bir unsur
olmaktan kurtulamıyor.
Burada gözden
kaçırılmaması gereken diğer bir husus da -az önce söyledim- 2009 öncesinde bu
muayeneler maalesef kâğıt üzerinde fiktif olarak
yapılıyordu ve bu anlamda da çok büyük kazalar ve mağduriyetler vuku buluyordu.
Gerçek anlamda teknik usullere uygun olarak her yıl fennî muayenesi yapılmış,
onaylanmış yirmi yaşındaki bir aracın, muayenesi sadece kâğıt üzerinde yapılmış
on iki yaşındaki bir araçtan daha güvenli olduğu akıllardan çıkarılmamalıdır.
Trafik güvenliği
açısından belirtilmesi gereken bir başka husus da Okul Servis Araçları Hizmet
Yönetmeliği’nde yapılan değişikliklerle okul servis araçlarında bulunması
gereken teknik özelliklerin yanında bu araçların yılda bir defa yapılması
zorunlu fennî muayenelerine ilaveten altı ayda bir ayrıca bakım-onarım
yapılması da hükme bağlanmıştır.
Bütün bunları
söyledikten sonra, her ne kadar on iki yaş sınırı kaldırılmış olsa dahi daha
sonra Danıştaya yapılan müracaatla bu konuda yürütmeyi durdurma kararı verilmiş
ve eski uygulamaya hâlen devam edilmektedir.
Tokat
Milletvekili Sayın Reşat Doğru’nun iki adet aynı mahiyette sorusunu
cevaplandırıyorum. Tokat Havaalanı ile ilgili bir sorudur. Tokat Havaalanı
küçük uçakların kalkıp inmesine müsait; engelleri, mâniaları olan bir
havaalanıdır. 1.925/30 bir adet pisti, bir apronu ve taksi yolu mevcuttur.
Seyir cihazları bir adet DME, bir NDB mevcuttur.
Tokat Havaalanı
2002 yılı başında tasarruf tedbirleri kapsamında uçuşlara kapatılmıştır. Daha
sonra Bakanlığımız Nisan 2004 tarihinde tekrar uçuşları başlatmış ancak hava
yolu şirketi uygun uçağın bulunmadığı gerekçesiyle bu uçuşları dört buçuk yıl
sonra 2008 sonu itibarıyla durdurmuştur. O günden bugüne yapılan çalışma sonucu
havaalanına uygun uçaklar ve hava yolu şirketi bulunmuş ve tekrar 2010
Mayısında uçuşlar bir özel şirket tarafından, BORAJET tarafından
gerçekleştirilmektedir.
Diğer yandan,
havaalanının gelişimine yönelik, Bakanlığın bağlı kuruluşları Hava Meydanları,
Sivil Havacılık, DLH Genel Müdürlüğü ve Türk Hava Yollarının (THY) oluşan
heyetleriyle yapılan çalışmada, Tokat Havaalanı pistinin mevcut hâliyle
uzatılması, genişletilmesi, sınırları içerisinde yönünün değiştirilmesinin
teknik olarak mümkün olmadığı ortaya çıkmıştır. Havaalanının başka bir yerde
yeniden yapılması hususu ise programımız içerisinde yer almamaktadır. Bizim
havacılıktaki politikamız, uçaklara göre havaalanı değil, havaalanına göre
uçaklar temin ederek hizmetin yerine getirilmesi şeklindedir. Yüce heyetinize
saygıyla sunarım.
Sayın Reşat
Doğru’nun (6/1676) sayılı sözlü soru önergesi, (6/1564) sayılı sözlü soru
önergesiyle birlikte cevaplandırılmış oldu.
Diğer bir soru
Sayın Reşat Doğru’ya ait yine, (6/1701) sayılı soru Erbaa ilçesinde bir
alternatif yolla ilgili: Erbaa-Canbolat-Gökdere yolu, kara yolu ağında
değildir. Tokat-Erbaa arası ulaşım standardı yüksek ve bir kısmı da sıcak
karışım asfalt kaplamalı olan Tokat-Gökdere-Erbaa güzergâhından sağlanmaktadır.
Alternatif güzergâh olarak önerilen, daha kısa, Erbaa-Canbolat-Gökdere yolunun
yol ağına alınması istenmekte ancak yapılan araştırmalarda arazi şartları yol
yapımına uygun olmadığı ve gayri ekonomik, standardı düşük bir yol olacağı
anlaşıldığından böyle bir tercih söz konusu değildir.
Kütahya
Milletvekili Sayın Alim Işık’ın (6/1728) sayılı
sorusu: Bu yolda Kütahya ili Şaphane ilçesini Simav-Gediz kara yoluna bağlayan
5 kilometrelik bölümünde tek şeritli köprünün yerine (Kalabak Köprüsü) iki
şeritli 9x5 ebadında bir menfez yapımına başlanmıştır, ağustos ayı içerisinde
tamamlanması öngörülmektedir yani değerli milletvekilimizin bahsettiği sorun
böylece giderilmiş olacaktır. Heyetinize saygıyla sunarım.
Diğer bir konu
Malatya Milletvekilimiz Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun (6/1732) sayılı
sorusu: Bu da Malatya’ya olan tren seferiyle ilgilidir. Ülkemiz demir yolu
sistemi hepinizin bildiği gibi uzun yıllar ihmal sonucu büyük sorunlarla karşı
karşıya kalmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında başlayan demir yolu hamlesi,
maalesef 50’li yıllardan sonra devam ettirilememiş, ancak, Hükûmetimiz
döneminde demir yolları tekrar millî politika olarak benimsenmiş, bir yandan
mevcut hatlar yenilenirken diğer yandan da yüksek hızlı tren hatları başta
olmak üzere yeni hatların inşaatına başlanmıştır. Yol yenilemeleri kapsamı
içerisinde bu güzergâhımız da mevcuttur yani Ankara–Kayseri- Sivas-Malatya
güzergâhı da mevcuttur. Yol yenilemesini müteakip daha konforlu, daha güzel trenlerle
bu hatta sefer yapılabilecektir.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Ne zaman?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Şu anda yapılıyor. Kaldı ki şu anda Güney Ekspresi,
Vangölü Ekspresi’yle de buraya, Malatya’ya seferler hâlen devam etmektedir. Her ne kadar bu hatta ve diğer hatlarda verimli işletmecilik
yapılamamış olsa dahi, başka bir deyişle giderin geliri karşılama oranı yüzde 6
mertebesinde olsa dahi, yol yapılmasını müteakip bu seferlere tekrar
başlanacaktır çünkü demir yolunu biz bir kamu hizmeti olarak görüyoruz ve
burada kârlılık olsun yahut olmasın hizmetin devamlılığının esas olduğunu
düşünüyoruz. Ancak, tabii, yol elli altmış yıldır bakımsız olduğu için
maalesef emniyetli ve verimli işletmeciliğin yapılmama nedenlerinin başında da
bu gelmektedir.
Malatya-Erzincan
üzerinden bir hızlı tren proje çalışması ne yazık ki, Sayın Aslanoğlu, mevcut
değil.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Biz, size iyilik olsun dedik Sayın Bakanım, Erzincan’a
iyilik olsun dedik.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Ya, şimdi böyle bölgecilik yaparsak olmaz,
memleketin her tarafına hizmet lazım. Hani burada bir sen, bir ben olsak
aramızda hallederiz ama bütün Türkiye var. Onun için…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, belki size düşer, biz de faydalanırız diye
sordum, bize hiç düşmüyor da.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Erzincan’a ayrıcalık yapın efendim, bizim rızamız var.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Tunceli Milletvekilimiz Sayın Şerafettin Halis’in
(6/1770) sayılı sorusu: Bunlar da baz istasyonlarının
ve kesicilerin sebep olduğu sorunlarla ilgili. Bu soruda da Elektronik
Haberleşme Kanunu’na göre belirli kurumlar, Silahlı Kuvvetler, Jandarma, Sahil
Güvenlik ve Emniyet, bunlar haberleşme sistemleri kurarken Elektronik Haberleşme
Kanunu’ndan muaf tutulmuşlardır. Sebebi de güvenlik nedeniyle kendi
sistemlerini bedellerini ödemek suretiyle kurabilmekte ve işletebilmektedirler.
Buna göre güvenlik ve kolluk kuvvetlerinin kendi görevleri, sorumluluk alanları
dâhilindeki cihaz ve sistemlerini bir izin almaksızın kurma, kullanma
serbestliği mevcuttur.
Sinyal engelleme,
karıştırma cihazlarıyla ilgili olarak da ne ülkemizde ne de dünya genelinde
herhangi bir düzenleme mevcut değildir.
Yüce heyetinize
saygıyla sunarım.
ŞERAFETTİN HALİS (Tunceli)
– Sayın Bakanım, bu hak ihlali süreklilik arz ediyor, günün belli bir saatinde
değil ama.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Evet, tabii, bu konuda, güvenlik ile haberleşme
özgürlüğü arasında dengenin kurulması gerektiğine ben de inanıyorum. Ancak,
tabii, dediğim gibi, kanunla verilmiş bir istisna mevcut olup, bu konuda
uygulayıcıların daha da dikkatli davranması esastır.
Ardahan
Milletvekili Sayın Ensar Öğüt’ün sorusu: Ağrı ilinin Doğubeyazıt ilçesi
sınırlarında bulunan İshakpaşa Sarayı’nın Ağrı’ya mesafesi 103, Doğubeyazıt’a
mesafesi 9 kilometredir. Ağrı-Doğubeyazıt arası
Yüce heyete
saygıyla arz ederim.
Bitlis Milletvekili Sayın Mehmet Nezir Karabaş’ın sorusu: Kış
aylarında özellikle kar yağışı nedeniyle Bitlis şehir merkezinde sıkışan
trafiğin rahatlatılması, trafik güvenliğinin sağlanması amacıyla 8 Ağustos
Tüneli ve 8 Ağustos Viyadüğü’nün içinde bulunduğu Bitlis çevre yolu tek yönlü
olarak Diyarbakır-Tatvan güzergâhında servis yolu niteliğinde
kullandırılmıştır, bilgimiz ve kontrolümüz dâhilinde, Bitlis’teki trafiği
rahatlatmak için. O sıralar ben de
Bitlis’teydim. Yerinde bunu inceledim ve uygun olduğu kararını verdik.
Özellikle olumsuz hava koşullarının olduğu aylarda ağır taşıt trafiğinin çevre
yolunu kullanarak trafik sorununun çözümü hedeflenmiştir. Şu an kış mevsimi
bittiği için yol trafiğe kapatılmış, tüneldeki aydınlatma ve havalandırma işi
ihale edilmiştir. 15 Haziran 2010 tarihinde işe başlanacak, eylül sonunda da
tünel ışıklandırması ve havalandırması bitmiş olacaktır.
Bitlis çevre
yolunda her türlü trafik önlemi trafik işaretleriyle alınmıştır ve bugüne kadar
da -çok şükür- herhangi bir kaza yaşanmamıştır. Çevre yolunun 8 Ağustos Tüneli
ve 8 Ağustos Viyadüğü ile kalan yol kesimi bölünmüş yol olarak Ağustos 2010
veya en geç Eylül 2010’da trafiğe açılacaktır.
Bilgilerinize arz
ederim.
Sayın Mehmet
Nezir Karabaş’ın diğer bir sorusu: Bitlis çevre yolunun ana yol ile kesiştiği
noktalardaki kavşak, köprülü kavşak olarak projelendirilmiştir, ekim ayı sonuna
kadar da yapımı tamamlanacaktır, yani köprülü kavşak olacağı için sinyalizasyon
ihtiyacı da kalmayacak.
TOKİ konutlarının
bulunduğu bölgede Bitlis Eren Üniversitesi girişine yapılacak kavşak proje
çalışmaları da bitirilmiş olup yine 2010 Ekim ayı sonuna kadar yapımının
tamamlanması hedeflenmektedir.
Tatvan’dan
Bitlis’e giderken giriş yolu –görmenizi isterim- fevkalade güzel, şeritleriyle,
renkli şeritleriyle, gerekli emniyet tedbirleriyle çok güzel bir yol hâline
gelmiştir. Sıcak asfaltıyla âdeta bir Avrupa şehrinin girişini andırmaktadır.
Daha önceki yıllarda maalesef buranın yolu fevkalade düşük standartta bir
yoldu. O bakımdan, Bitlis’e yakışan bir yol yapmış olmaktan da büyük mutluluk
duyuyoruz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Eski Bayındırlık Bakanına da teşekkür ederiz.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Herkese teşekkür ediyoruz. Taş taş üstüne koyan
bütün…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Onun çok emeği geçti.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - …emeği geçenlere teşekkür ediyoruz. Benim öyle bir
şeyim yok. Sen bana ara sıra böyle…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Efendim, Zeki Ergezen Bey’e ben teşekkür etmek istiyorum.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Efendim, teşekkür ediyoruz. Cumhuriyetin
kuruluşundan bu yana ülkemizde altyapı adına, eğitim adına, öğretim adına,
sağlık adına, özetle memleketimizin, insanımızın ihtiyacı olan her türlü hizmet
konusunda emeği geçen herkesi takdirle anıyoruz, başta demir yollarımızı şaha
kaldıran Büyük Atatürk olmak üzere.
BAŞKAN – Sayın Bakanım, kısa bir hatırlatma yapabilir miyim...
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Evet.
BAŞKAN – Şimdi,
şu ana kadar 16 soru cevaplandırdınız ve yaklaşık bir saatlik süreniz de
tamamlanmak üzere. İsterseniz, biraz daha seri hareket etme imkânınız varsa…
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Hızlandırayım, peki.
BAŞKAN - 26’ncı
soruda tamamlayalım, çünkü sizin açıklamalarınız çok net…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – 30’a gelelim Sayın Başkan.
BAŞKAN - …net
bilgiler veriyorsunuz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkanım, 30’a gelelim 30’a, düz olsun.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Efendim, şimdi…
BAŞKAN – 30’a mı
gelelim?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Düz olsun, evet.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Sayın Başkanım, ben size söz veriyorum, hepsini
süresi içinde tamamlayacağım. En fazla beş dakika ilave istiyorum, eğer takdir
ederseniz.
BAŞKAN – Peki,
buyurun.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Efendim, Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt…
Ensar Bey burada
yok, aslında cevaplamasak da olur yani.
Sen mi vekâlet
ediyorsun?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Aynen.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Tamam.
Maşallah, Ensar
Bey de bütün Türkiye'nin sorularını sormuş, çok teşekkür ediyoruz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Uluslararası bir milletvekili Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Kop Tüneli, Erzurum-Bayburt bağlantısını sağlayan
Kop Dağı geçidi
Diğer konu
Erzurum-Tortum-Artvin yolunun Pinin kayaları mevkisinde yol eğimi çok yüksek.
Yolun geometrik ve fiziki yapısı yeterli olmadığı için tünel geçişi yapılacak
bir güzergâh tespit edilmiş ve harita çalışması tamamlanmıştır. 2010 yılında da
proje ihalesi yapılmaktadır.
Rize-İspir güzergahındaki Ovit Dağı Tüneli Projesi’ne 2010 Ocak ayında
başlandı. Bu tünel projesi 2010 yılı sonunda tamamlanacak. Buradaki tünelin
boyu yaklaşık 12 kilometredir. Türkiye’nin bugüne kadar yapılacak en uzun
tünelidir, hem rakımın çok yüksek olması ve arazinin apik olması dolayısıyla
böyle zor bir projedir.
Tokat
Milletvekili Sayın Reşat Doğru’nun soru önergesi: Kuzey Tetek üzerinde bulunan
Erbaa geçişi bölünmüş yol olarak bitmiştir. Gazi Bulvarı ile Yüzüncü Yıl
Bulvarı’nın kesiştiği noktada sinyalizasyonlu kavşak mevcuttur. Mevcut trafik
sayıları itibarıyla köprülü kavşağa ihtiyaç bulunmamaktadır. Çevre belde ve
köylerin ana yola bağlandığı noktalarda gereken yerlere de sinyalizasyon
yapılarak trafik emniyeti sağlanmıştır.
Sayın Reşat Doğru’nun sözlü soru önergesi, (6/1844): Araç muayene
istasyonlarının yenilenmesi projesi bağlamında 2004 yılında Özelleştirme
İdaresi tarafından Türkiye genelinde kurulan 189 sabit, 38 adet seyyar muayene
istasyonuyla il, ilçeler bazında kurulumu gerçekleştirilmiş ve bu anlamda Tokat
ilinde Merkez, Niksar, Turhal ilçelerinde birer adet olmak üzere toplam üç adet
sabit istasyon kurulmuş, söz konusu yerlerdeki muayene istasyonları 2008 Aralık
ayında faaliyete başlamıştır. Ayrıca sabit
istasyon bulunmayan yerlerde de -Erbaa da buna dahildir-
seyyar istasyonlarla hizmet verilmektedir.
Sayın Reşat
Doğru’nun bir başka sorusu: Tokat-Çamlıbel yolu, Tokat Merkez ile Kemer, Büyük
Beydağı, Geyraz Mahalleleri, Gökçe, Çördük, Dayılıhacı, Uğrak, Tekneli,
Kabatepe, Akın, Yatmış, Dereağzı, Çiftlik köyleri arasında istimlak
çalışmaları için kamu yararı alınmış, arazi çalışmaları tamamlanmış, hak
sahipleri içerisinde de temmuz ayı içerisinde karşılıklı rıza esasıyla
kamulaştırma bedelleri verilecek, razı olmayanlar için ise mahkeme yoluyla tespit
cihetine gidilecektir.
Yüce heyetinize
saygıyla sunarım.
Mersin
Milletvekili Sayın Akif Akkuş’un sorusu: Bu, Çukurova bölgesel havaalanıyla
ilgili. Bu havaalanımızın etüt proje işleri 2010 yılında tamamlandı.
Havaalanının yeri Kargılı’dır. Mersin’e 45, Adana’ya 30 kilometredir ve
Diğer bir soru,
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün sorusu. Bu soru da Batman ilimizle ilgili
bir sorudur. Bu da, Batman Çayı Köprüsü’nde bulunan, önünden ve arkasından kum
alınması ve bunun da köprü ayaklarına zarar verdiği yönünde bir levha olduğu,
bu levhaya rağmen yine de kum alınmaya devam edildiği ifade edilmektedir.
Doğrudur ama bu konuda kural şudur: Köprüye mansap tarafından
Bilgilerinize arz
ederiz.
Sayın Akif
Akkuş’un (6/1886, 1887, 1888) sayılı önergesi: Her üç önerge birbirinin
aynıdır, topuna cevap veriyorum. Ülkemizde demir yolu sistemi uzun yılların
ihmaliyle önemli sorunlarla karşı karşıya kalmış, âdeta kaderine terk
edilmiştir. 2003 yılı sonrasında demir yollarında başlattığımız hamle
çerçevesinde, hızlı tren projeleri bir yandan yapılanırken diğer yandan da
mevcut hatların yenilenmesi çalışmaları sürmektedir. Bu çerçevede, gelirin gideri
karşılama oranları, Ankara-İzmir-Ankara arasında 9 Eylül Ekspresi’nin yüzde 12,
Ankara-Malatya-Ankara arasında 4 Eylül yüzde 6, Ankara-Kars-Ankara arasında
Erzurum Ekspresi yüzde 7 gerçekleşmiş, yol yenileme çalışmaları nedeniyle de
Ocak 2010 ayı içerisinde bu trenler seferden kaldırılmıştır. Zarar etmesine
rağmen, kamu hizmeti olması nedeniyle, yol bakım çalışmaları tamamen bittikten
sonra söz konusu seferler tekrar başlayacaktır.
Bilgilerinize arz
ederim. Sayın Akkuş’un (6/1887), (6/1888) sayılı sorularını da böylece
cevaplamış oluyoruz.
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Teşekkür ederim.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Ögüt’ün sorusu:
Hava yolu işletmeleri ticari kuruluşlar olup bölgenin yolcu potansiyeli göz
önünde bulundurularak tarifeli uçak seferleri düzenlemektedir. Daha önce
SunExpress tarafından Bursa’dan Anadolu illerine yapılan seferler yeterli yolcu
sayısına ulaşamaması nedeniyle şubat ayında durdurulmuştur. Bu konuda doluluk
oranları yüzde 50’nin altında gerçekleştirilmiştir. Malum, tabii, seferlerin
devam etmesi, işletmelerin burada gelirinin giderini karşılaması esasına göre
yapılmaktadır.
Bilgilerinize arz
olunur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ardahan
Milletvekili Sayın Ensar Öğüt’ün sorusunu cevaplandırıyorum: 2010 yılı
içerisinde asfaltlama programında bulunan Kurtkale köyü ile Çıldır ilçesi
arasında 36 kilometrelik yolun asfaltlaması yapılacaktır. Yolun stabilize kesimleri ise bakım çalışmalarıyla
iyileştirilecektir. Diğer yandan, köy içi yollar bilindiği gibi il özel idaresi
sorumluluğunda bulunmaktadır.
Ardahan
Milletvekili Sayın Ensar Öğüt’ün bir başka sorusu: Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu tarafından yürütülmekte olan GSM kapsama alanlarının
iyileştirilmesi çalışmaları, küçük nüfuslu yerleşim yerlerinin de kapsama
alanına dâhil edilmesi şeklinde devam etmektedir. Bu çerçevede, nüfusu binden
az olan yerleşim yerlerinin kapsama alanına alınması için Bakanlığımız Evrensel
Hizmet Fonu ve GSM şirketleriyle müşterek bir çalışma içerisinde 2010-2011
yılları arasında tamamlanacaktır. Bu bağlamda, Ardahan Çıldır ilçesine bağlı
Sabaholdu köyünün nüfusu 265, Baltalı köyü 159, Akçil köyü 99 nüfusa sahiptir.
Yapılan incelemelerde Sabaholdu köyünde Avea kapsamasının mevcut olduğu ve
diğer operatörlerin de 2011 yılına kadar kapsama sağlayacakları bilgisi elde
edilmiştir.
Malatya
Milletvekili Sayın Aslanoğlu’nun sorusu: GSM operatörlerinin kapsama alanları
Bakanlığımız politikalarında önemli bir yere sahiptir. Ülkemizde
vatandaşlarımın yaşadığı her birimin mobil kapsama alanına alınması temel
prensibimizdir. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından yürütülmekte
olan kapsama alanlarının iyileştirilmesi projesi dahilinde
küçük nüfuslu yerleşim yerlerinin kapsama alanına alınması, Evrensel Hizmet
Fonu ve GSM şirketlerinin müşterek çalışmasıyla, nüfusu binden az olan yerlerde
sağlanması bakımından 2010-2011 yılı çalışmalar hızlandırılacaktır. Bu bağlamda
da söz konusu çalışmalar neticesi bu yerleşim yerlerinde de kapsama alanı
sağlanmış olacaktır.
Tokat
Milletvekili Sayın Reşat Doğru’nun sorusu: PTT acenteliği verilmek üzere
hazırlanan listeye Gökal beldesi de dâhil edilmiş, 25 Mayıs 2010 tarihinde
ilana çıkılmıştır. Başvurular 10 Haziranda kabul edilecektir. Acentelik
görevini yürütecek taliplilerin müracaatlarını bu tarihe kadar yapmaları önemle
rica olunur.
Bilgilerinize arz
ederim.
Yine Tokat
Milletvekili Sayın Reşat Doğru’nun (6/1987) sayılı sorusu: Zile-Pazar il
yolunda rutin bakım hizmetleri devam etmektedir. Önümüzdeki yıllarda ödenekler
doğrultusunda öncelikle proje yapılarak söz konusu yolun genişletilmesi
düşünülmektedir.
Tokat
Milletvekili Sayın Reşat Doğru’nun (6/1988) sayılı sorusu: Zile ilçesi Çekerek
ilçesi arasındaki yolda proje çalışmaları bitmiştir. Kamulaştırma
çalışmalarının yıl içinde tamamlanmasını takiben yol yapımı programa
alınacaktır.
Sayın Reşat
Doğru’nun (6/1997) sayılı sorusu baz istasyonlarıyla
ilgilidir. Tokat ilinde, merkezde 45, ilçelerde 218, toplam 263 baz istasyonu vardır. Özetle soru: Bunlar şehrin ve
ilçelerin dışına alınsın denmektedir. Baz istasyonlarının çalışma prensibi
hücreseldir. Dolayısıyla baz istasyonlarını belirli
bir mesafenin dışına aldığınızda burada iletişimin devam etmesi söz konusu
değildir. Eğer iletişimin devam etmesini istiyorsak baz
istasyonlarının da belirli bir mesafede, 1800 bandında
Mersin
Milletvekili Sayın Akif Akkuş’un soru önergesi, havaalanlarındaki hizmetlerin
arttırıldığı yönünde bir sorudur. Söz konusu soruda ayakbastı ücreti olarak
nitelendirilen yolcu servis ücreti, sadece Türkiye’ye gelen yolculardan değil,
giden yolculardan alınan ücrettir. Bu, ayakbastı parası değildir, yolcu servis
ücretidir. Havayolu yolcusu ve eşyaları için, havaalanı sınırlarına girdiği
andan itibaren uçağa bindiği ana kadar ısıtma, soğutma, havalandırma,
aydınlatma, temizlik, yolcu kolaylıklarının sağlanması gibi hizmetler karşılığı
alınan bir ücrettir. Ayrıca unutulmamalıdır ki Devlet Hava Meydanları
İşletmesi, 2009 yılında havaalanlarımızın bazılarında uyguladığı teşvikler
sonucu havayolu taşıyıcılarımıza 87 trilyon bir destek sağlamıştır. Dolayısıyla
bu destek sayesindedir ki 2010 yılının ilk dört ayında Antalya Havaalanı’nda
yüzde 46 yolcu artışı da sağlanmıştır.
Tokat
Milletvekili Sayın Reşat Doğru’nun (6/2070) sayılı soru önergesi: Tokat ilinde
2000 yılı sonuna kadar toplam
Sayın Başkanım,
değerli milletvekillerimiz; son soruya geldim. Son soru, Adana Milletvekili
Sayın Hulusi Güvel’in (6/2076) sayılı sorusu, Telekomla ilgilidir. Telekomun,
bilindiği gibi, 2005 yılı sonunda -işletme hakkı veya imtiyaz hakkı, satışı değil-
yirmi yıllığına, yüzde 55’i Oje Telekom'a blok hâlinde, yüzde 15’i de halka arz
suretiyle daha sonra piyasa verilmiştir. Bu bir varlık satışı değildir.
Telekomun altyapısı, kablosu, santrali her şeyi devlete aittir ve işletme
süresi sonunda tekrar devlete dönecektir. Türk Telekomun, hisse devri sonunda,
2005 yılından bu yana yaptığı toplam kâr 12,9 milyar TL’dir. Hâlen Türkiye’de
Türk Telekomun 2005 yılından bugüne kadar satış bedeli, kurumlar vergisi,
yapılan yatırımlar 27 milyar TL’nin üzerinde gerçekleşmiştir. Satış tutarının
yüzde 55 hissesi 10,8 milyar TL, kamuya ödenen kâr 6 milyar, kurumlar vergisi 4
milyar, altyapı ve teknoloji yatırımı 7,4 milyar, toplam 27,5 milyar -yaklaşık
olarak- kamuya bir dönüşü olmuştur.
Özelleştirme
yapıldığında TT’nin toplam değeri 12,8 milyar dolar veya yaklaşık 18,5 milyar
TL olduğu, Oje Grubuna 2005’ten bu yana aktarılan kârın 4,8 milyar olduğu
düşünüldüğünde Oje Grubunun kârı satış fiyatının yüzde 26’sı mertebesinde
gerçekleşmiştir. Oje Grubunun aldığı kâr, yüzde 55’lik hisseye göre
hesaplandığında, satış fiyatının yaklaşık yüzde 47’sine karşılık gelmektedir.
Bu sürede devlete sağlanan katkı ise 27 milyar. Bu da, satış fiyatının yüzde
151’i civarındadır.
Buradan da
görüldüğü gibi, bu işlemden dolayı kamunun elde ettiği toplam yarar,
işletmecinin elde ettiğine göre 5 kat daha fazladır.
Bilgilerinize arz
ederim.
Beni sabırla
dinlediğiniz için teşekkür ederim.
Saygılar sunarım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
Bakanım, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanımızın
soru önergelerini cevaplamasından sonra bir kısım arkadaşlarımızın, sorularına
açıklık kazandırmak veya bir kısım eklemeler yapmak için talepleri vardır. O
arkadaşlarıma söz vereceğim.
Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, baz istasyonlarıyla
ilgili “
Ben sizden
istirham ediyorum, buna başlayacaksanız, böyle, hepsini 2010’un sonunu
bırakmayın, bir bir tamamlayın. 2010’un sonunda baz
istasyonu tamamlamak yerine bir tane yapın, iki tane yapın, öbür ay beş tane yapın…
Bizim özellikle Pötürge, Hekimhan, Arguvan, Yeşilyurt, Arapkir, Doğanyol gibi
uzak ilçelerimizde büyük sorun var. Yani 2010’u beklemesinler, bir tane
yapsınlar bir ilçeye, görelim bir kere Sayın Bakanım, bugüne kadar maalesef hiç
görmedik.
2) Hızlı trende
-Allah kaza bela vermesin- eğer yolda sorun varsa aman biz istemiyoruz,
insanımızın başına bir şey gelmesin ama inşallah hızlı trenin yol bakımı da
hızlı olur ve açılır bu hızlı trenimiz.
3) Bir kez daha
dikkatinize sunuyorum: Çevre Bakanlığı Sivil Havacılıktan izin almamıştır,
bunun altını çiziyorum. İlgili bakanlığın bana yazdığı yazıda var: “Biz izin
almadık.” diyor. Yazı benim elimde Sayın Bakan ama elli yaşında bir uçağın
yarın sizi üzeceğini, yarın bunun bakım ve onarımının nasıl yapılacağını ve bunun
uçuş saatinin 9 bin euro olduğunu da bilgilerinize sunuyorum. Elli yaşında bir
uçağın uçuş saat 9 bin euro!
BAŞKAN – Sayın
Aslanoğlu, teşekkür ediyorum.
Sayın Halis,
buyurun efendim.
ŞERAFETTİN HALİS
(Tunceli) – Sayın Bakanım, Tunceli’de cep telefonlarıyla yapılan iletişimde bir
ihlalin, ihmalin olduğu biliniyor, açık ama “Bir kanun var ki kolluk kuvvetleri
kendi iletişimini sağlarken bundan muaftır.” diyorsunuz. Öncelikle, biz bu
yasayı, bu kanunu bilmek istiyoruz. Kanun böyle diye bu insan hakkı ihlaline,
iletişim hakkı ihlaline seyirci mi kalacaksınız, yoksa kanunu değiştirme gibi
bir girişiminiz olacak mı?
BAŞKAN – Sayın
Halis, teşekkür ediyorum.
Sayın Karabaş,
buyurun efendim.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) – Teşekkür ederim Başkan.
Sayın Bakanım, Tatvan-Bitlis
kara yolunun güzel olduğunu kabul ediyoruz, gerçekten güzel bir yol. Orada
onlarca ölüm oldu, bu yıl sonuna kadar gerekli
önlemleri almış olmanız da önemli, fakat tünelle ilgili soruyu, daha o yol
servis yolu olarak açıldığı zaman sormuştuk.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Birdal,
buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
12.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, elektronik
karıştırıcı ya da işaret karıştırıcı olarak bilinen jammer aygıtının
Türkiye’deki kullanım alanlarına ve teminine ilişkin açıklaması ve Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Güncelliği
itibarıyla Sayın Bakanın yanıtlamasını rica edeceğiz.
Şimdi, bir
başkası tarafından dinlenmeyi engellemek için kullanılan kimi düzenekler olduğu
bilinmektedir; bu düzeneklerden biri de elektronik karıştırıcı ya da işaret karıştırıcı
olarak bilinen jammer aygıtıdır. Şimdi, bu jammer’a ilişkin, birincisi: Bu
aygıtın ithalatı ve yurt içi üretimi herhangi bir izne tabi midir ve bu izin
hangi kurumca verilmektedir?
İkincisi:
Türkiye’de şu anda kaç adet jammer aygıtı vardır? Bu aygıtları hangi kurumlar
kullanmaktadır?
Üçüncüsü: 2000
yılından bu yana yasa dışı olarak kullanıldığı saptanan kaç jammer aygıtı
vardır?
Dördüncüsü: Yasa
dışı jammer aygıtı kullanmanın cezası nedir? Bu tür aygıtların yasa dışı
kullanımını önlemek için Bakanlık olarak ne gibi yaptırımlar bulunmaktadır?
Son olarak da
jammer ya da benzeri elektronik karıştırıcıların kullanımının anayasal bir hak
olarak iletişim hakkını engellediği düşünülmekte midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN –
Saygıdeğer arkadaşlarım, Sayın Sakık ve Sayın Birdal’ı ben atlamışım, özür
dilerim. Soru sormayan arkadaşlarımızın tekrar soru sormak için cevap hakkı
yoktur İç Tüzük’e göre, ben atladım onu. Söz verecektim de sorudan dolayı
değil, yerinden kısa bir açıklama için verecektim; onun için size verdim, Sayın
Sakık’a o bakımdan vermemiştim.
Evet, şimdi
Sakık’ın soru gerekçesiyle değil de yerinden kısa bir açıklama için mikrofonunu
açıyorum.
Buyurun efendim.
13.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, yurt dışına
çıkışlarda alınan 15 TL’lik harca ve Devlet Demiryollarında çalışan geçici
işçilerin kendi bölgelerinde çalıştırılmasının daha uygun olacağına ilişkin
açıklaması ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
SIRRI SAKIK (Muş)
– Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben Sayın
Bakanıma geçen yıl bir soru iletmiştim, kendisi de bana “Teşekkür ediyorum,
hemen gereğini yapacağım.” demişti. Yurt dışı çıkışlarında 15 TL’lik bir harç
alınıyor, ben buna tanıklık ettim. Oradaki insanların büyük bir mağduriyet
içerisinde olduklarını sizinle paylaşmıştım, hatta medyaya da yansımıştı. Bunu
alınan bilet ücretlerine dâhil etme şansı varken bu insanlara niyet eziyet
yapılıyor? Siz de “Teşekkür ediyoruz, gereğini yapacağız.” demiştiniz ama bir
yıldır hâlen gereği yapılmadı.
İkinci bir sorum:
Devlet Demiryollarında çalışan geçici işçiler var; ta Muş’tan Edirne’ye kadar
gidiyorlar veyahut da Afyon’a, Afyon’dan Muş’a kadar. Yani bunlar kendi
bölgelerinde kalamaz mı? Bu konuda bir katkı sunarsanız sevinirim.
Çok teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Sakık.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın
Aslanoğlu, bir açıklama mı yapacaksınız?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – 60’ıncı maddeye göre söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun
efendim.
14.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
Anayasa görüşmelerinde Genel Kurulda çalışan cep telefonlarının Anayasa
görüşmeleri bittikten sonra çalışmamasına ilişkin açıklaması ve Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, Anayasa görüşmeleri sırasında, Sayın Meclis
Başkanımız, cep telefonlarının -o gün açık olduğundan dolayı- neden açık
olduğunu sorduğumuzda -tutanaklara bakabilirsiniz- “Bundan böyle hep açık
olacak.” dedi. Sayın Meclis Başkanımızın sözünü yerde bırakmayın! Şimdi,
kendisi söz verdi “Cep telefonları hiç daha kapanmayacak. Şimdi de açık, sonra
da açık olacak.” dedi ama bakıyorum ki artık Mecliste cep telefonları
çalışmıyor! Herhâlde Sayın Meclis Başkanımın tutanaklara geçen sözünü yerine
getirmiyoruz!
Bilgilerinize
sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın
Aslanoğlu, teşekkür ediyorum.
Evet, o konuyu
Sayın Başkanımıza iletelim.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, sözlü soru önergelerini cevaplama işlemi yerine
getirilmiştir. Sayın Bakanıma ve soru soran arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz.
Sayın Bakanımız da hakikaten açık ve net cevaplar verdiler, kendisine yine
teşekkürlerimi sunuyorum.
Ek açıklama
yapacak mısınız Sayın Bakanım?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Çok kısa olarak bir açıklama yapmak istiyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Bakanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Efendim, tabii “jammer” yahut “karıştırıcı” diye
bilinen, iletişimi kesen mobil cihazlar var; bunların kullanımında, güvenlikle
ilgili kuruluşlarımız ve istihbarat toplayan kuruluşlarımız için, Elektronik
Haberleşme Kanunu’nda istisna var, sadece Türkiye’de değil, dünyanın her
tarafında. Bu bağlamda, Türkiye’de Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel
Komutanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Millî
İstihbarat Teşkilatı bu cihazları bedellerini kendileri ödemek suretiyle satın
alıp kullanma yetkisine sahiptir. Buradaki amaç, ülke güvenliği, istihbarat
toplama ve terörle mücadele yapma esasıdır. Bu uygulama, dediğim gibi, bütün
ülkelerde mevcuttur ama tabii, burada dikkat edilmesi gereken husus, en yasal,
en temel, anayasal hak olan iletişim özgürlüğünü yok edecek, ortadan kaldıracak
uygulamalara mahal verilmemesidir, yani vatandaşımızın özgürlük ve güvenlik
arasına sıkıştırılmamasıdır. Burada da sorumlu davranılmasının gereğine ben de
milletvekilimiz gibi katılıyorum. Karıştırıcılarla ilgili, Sayın Birdal’ın çok
kapsamlı soruları var. Bununla ilgili bilahare yazılı bir cevap vereceğiz.
Havaalanlarındaki
bu 15 TL… Doğru, ben söz verdim ama Maliye Bakanlığı bu konuyu henüz çözemedi.
Yani oradan biletlere yansıtılan paranın nasıl daha sonra mahsup edilip
Maliyeye aktarılacağı konusunu bir türlü çözemediler ama bugünlerde bu işi
halledecekleri bilgisini aldım, inşallah daha fazla gecikmez.
Geçici işçiler,
bulunduğu bölgede 50 kilometreye kadar hat güzergâhında sürekli bakım yapan
işçilerdir. Dolayısıyla, işin tabiatı gereği belirli bir alan içerisinde
çalışma mecburiyeti vardır.
Sayın Aslanoğlu,
Malatya’ya olan tren hızlı tren değildir, mevcut tren, mevcut altyapının
yenilenmesidir. Bir yanlış anlamaya mahal verilmemesi için düzeltiyorum.
Düzeldikten sonra klimalı, konforlu trenlerle yolculuk tekrar başlayacaktır.
Yüce Meclise arz
ederim, saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
Bakanım teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, gündemin "Oylaması Yapılacak İşler"
kısmında yer alan Türkiye Cumhuriyeti ile İrlanda Arasında Gelir ve Sermaye
Değer Artış Kazançları Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme
ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylamasına başlıyoruz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye Cumhuriyeti ile İrlanda Arasında Gelir ve
Sermaye Değer Artış Kazançları Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/689) (S. Sayısı: 479) (x)
BAŞKAN – Daha
önce yaptığımız oylamada, açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılması
kabul edilmişti.
Oylama için üç
dakika süre vereceğim ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, yapılan açık oylama sonucunda toplantı
yeter sayısı bulunamamıştır.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.14
(x) 479 S. Sayılı Basmayazı 4/6/2010
tarihli 112’nci Birleşim Tutanağına eklidir.
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.28
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113’üncü Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
479 sıra sayılı
Tasarı’nın tümünün açık oylamasında toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, açık
oylamayı tekrarlayacağım.
Oylama için üç
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile İrlanda Arasında Gelir ve
Sermaye Değer Artış Kazançları Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu raporu oylama sonucu:
“Oy Sayısı |
: 237 |
|
Kabul |
: 237 |
|
Ret |
: - |
|
Çekimser |
: - |
|
Boş |
: - |
|
Geçersiz |
: -(x) |
|
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
Murat Özkan |
Fatih Metin |
|
Giresun |
Bolu” |
Böylece tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Her iki ülkeye de hayırlar getirmesini
diliyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, alınan karar gereğince diğer denetim konularını görüşmüyor ve
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer
alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer
alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız devam edeceğiz.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağa eklidir.
3.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer
alan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına
Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve
Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek
Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü sırada yer
alan, Asya-Pasifik Uzay İşbirliği Örgütü (APSCO) Sözleşmesinin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız.
5.- Asya-Pasifik Uzay İşbirliği Örgütü (APSCO)
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/367) (S. Sayısı: 114) (x)
BAŞKAN –
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu
114 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kürşat Atılgan, Adana
Milletvekili. İlk söz Sayın Atılgan’ındır.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Asya-Pasifik
Uzay İşbirliği Örgütü Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, günümüz modern uzay programlarının başlangıcı 1926 yılında
ABD’li bilim adamı Robert Goddard’ın yaptığı ilk sıvı yakıt roketiyle
başlamıştır. Daha sonra Alman bilim adamı Wernher Von Braun’un İkinci Dünya
Savaşı öncesi başlattığı roket projeleri savaş sırasında hızlanmış, bu proje
neticesinde büyük kayıplar verdiren U2 füzelerinin üretimine yol açılmıştır.
Savaş sonrasında Almanya’dan göç eden bilim adamlarının bilgi, tecrübe ve deneyimleri,
özellikle Amerika Birleşik Devletleri, Sovyetler Birliği ve İngiltere’de
oluşturdukları yeni deney merkezleri vasıtasıyla uzay teknolojisinin gelişim
süreci de devam etmiştir.
(x) 114 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
1957-75 yılları
arasında Sovyetler Birliği’nden Sergey Korolyov tarafından tasarlanan R-7
roketiyle fırlatılan Sputnik-1 uydusuyla başlayan uzay yarışı ABD’nin geride
kalmamak için başlattığı ve başlangıçta çeşitli başarısızlıklara rağmen nihayet
Mercury Programı’yla atak yapmış ve Sovyetler Birliği’ni yakalamıştır. Bu
alanda ilkler açısından Sovyetler Birliği’nin önde olduğu ancak uzun
solukluluk, aya yolculuk ve teknolojik üstünlük açısından Amerika Birleşik
Devletleri’nin önde tamamladığı soğuk savaş döneminin uzay programları
sayesinde uzay teknolojilerinde bugüne kadar çok büyük ilerlemeler yaşanmıştır.
Bildiğiniz gibi Sovyetler Birliği’nin yıkılmasına Yıldız Savaşları Programı ve
bu yarışmanın maliyetlerinin neden olduğu görüşleri de hâkimdir. Uzay
faaliyetlerine daha sonraki yıllarda Fransa, Hindistan, Çin, Japonya, Güney
Kore ve İsrail’ de katılmıştır. Uzay sektörü artık günümüzde ülkelerin bir prestij ifade eden ve ciddi para kazandığı bir sektör hâline
gelmiştir.
Değerli
milletvekilleri, uzay programları sonucunda uzaya insansız ve insanlı uçuşlar
gerçekleştirilmiş, bunlar hepimizin hatırlayacağı önemli projeler olarak
Amerika Birleşik Devletleri’nin Mercury, Gemini ve Apollo programları,
Sovyetler Birliği’nin Vostok ve Soyuz programları olarak özetlenebilir.
Uzay programları
kapsamında bugün uzaya gönderilen uyduları amaçları itibarıyla, insansız askerî
ve sivil temelli jeosenkron uyduları, düşük yörünge Telekom uyduları, gözlem
uyduları, bilimsel araştırma uyduları, insanlı düşük yörünge uçuşları, gezegen
ve derin uzay sondaları, aya yolculuk uyduları, uzay istasyonları programları
önemle gerçekleştirilen programlardır.
Özellikle telekom
sektöründe büyük kullanım bulmuş olan jeosenkron ve düşük yörünge uydularının
yanı sıra askerî ve sivil amaçlı gözlem ve keşif uyduları da büyük
finansmanlarla gerçekleştirilmiş ve her gün bu alanlarda daha gelişmiş uydular
geliştirilmeye devam etmektedir.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, NASA’nın sadece Apollo programı sırasında kullandığı
finansmanın 70’li yıllarda 19-20 milyar Amerikan dolarını bulduğu ve bu
miktarın NASA’nın o yıllardaki bütçesinin yüzde 34’ünü oluşturduğu dikkate
alınınca uzay programının içerdiği kompleks ve ileri
teknolojilerin, güçlüklerin ve risklerin ne kadar büyük bir harcama gücüne
karşılık geldiği anlaşılabilir. Bugün bu derece büyük finansman gücüne sahip ve
uzay programlarını tek başına finanse edilebilmenin zor olduğu görülmektedir.
Bunu tek başına finanse edebilen ülkeler Amerika Birleşik Devletleri, Rusya,
Fransa, Hindistan ve Çin’dir bugün için dünya üzerinde.
Ayrıca, Boeing,
General Dynamics, EADS Astrium, İsrail’in hava savunma, havacılık sektöründeki
havacılık endüstri şirketi Telespazio gibi firmalarda askerî ve sivil amaçlı
uzay programları yürütmektedir. Harcama güçleri yeterli olmayan ise –bizim gibi
ülkeler- uzay teknolojilerinde yerlerini alabilmek için European Space Agency
gibi bu alanda ileri ülkelerle birlikte güçlerini birleştirerek var olmaya
yönelik stratejiler yürütmektedirler.
Bunu neden
söylüyorum değerli arkadaşlarım? Uzay programları çok pahalı programlardır. Bu
konu üzerinde ciddi stratejiler üretilmesi gerekir. Maalesef Türkiye, bu konuda
geri kalmıştır, 80’li yıllardan itibaren uzayın önemi ve uzayla ilgili projeler
konuşulmasına rağmen bugüne kadar bir atılım yapamamıştır.
Uzay programı
pahalılığı nedeniyle European Space Agency benzeri bir yaklaşımla, 2005
yılından bu yana oluşumu devam eden bugün görüştüğümüz Asya-Pasifik Uzay
İşbirliği Örgütü özellikle Asya-Pasifik ülkelerine uluslararası uzay programları
içerisinde yer almasına imkân sağlayacağı öngörüsüyle Türkiye'nin de kurucu
sıfatıyla hızla entegre olması geleceğin yakalanması
adına çok önemli bir adımdır.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, Asya-Pasifik Uzay İşbirliği Örgütü Asya-Pasifik
bölgesi ülkelerinin asil üye olmasına imkân veren ve en az 5 asil üye devletle
faal hâle gelmesi öngörülen bir örgüttür. Asya-Pasifik Uzay İşbirliği Örgütü
kâr gütmeyen, hükûmetler ve uluslararası yasal statüde bağımsız olup Çin’in ev
sahipliğindedir. Moğolistan, Endonezya, İran, Pakistan, Peru, Tayland,
Bangladeş ve Türkiye'nin örgüt sözleşmesini imzalamasıyla faal hâle
gelmektedir. Ana amacı, ülkelerin mevcut birikimlerinden yola çıkarak uygun,
barışçıl amaçlı kullanımı ortak hedef etrafında potansiyellerini ülkelerin bir
araya getirmesidir. Birbirini tamamlaması yaklaşımıyla uzay sanayi ve
teknolojileri uygulamalarını ve eğitimlerini yakalama imkânı sağlayabilecek bir
iş birliği şeklinde devam etmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, Örgütün karar ve yürütme organları, Konsey ve sekretarya olup
Konsey başkanı ve 2 yardımcısı iki yıllığına Konseyce, sekretarya personelinin
başında yine Konsey tarafından beş yıllığına seçilen ve Örgütün yürütme
yetkisiyle genel sekreter vardır. Örgüt personelinin ülkeler arası faaliyetlerini
kolaylaştırmak üzere personelin üye ülkelerce çeşitli muafiyet ve
ayrıcalıklardan yararlandırılması öngörülmüştür. Örgüt finansmanı Konsey
tarafından belirlenecek kurallara uygun olarak üye devletlerin katkı paylarıyla
karşılanmakta olup her ülkenin katkı miktarı toplam örgüt bütçesinin yüzde
18’den fazla olmamak üzere gayrisafi yurt içi hasılalarıyla
orantılıdır. Harcamalar sekretarya tarafından planlanır ve Konsey karar ve
onayıyla sekreterya tarafından yapılır. Maalesef bu Örgütün en önemli iki örgütü
olan Konsey ve sekreteryanın birine ev sahipliği yapma imkânını Türkiye
yakalayamamıştır, her ikisini de Çin üstlenmiştir.
Örgüt
finansmanıyla üretilen tüm bilgi ve know how’ın mülkiyet hakları örgüte aittir.
Oluşan bilgi ve know how, üye ülkelerin kolay erişimine ve açık kullanımına
sunulacaktır. Bunun teminat altına alınması çok önemlidir. Katkıda bulunan
mevcut teknolojik birikimlerin mülkiyeti ise sahibinde mahfuz kalacak ve
belirlenmiş gizlilik ve kullanım şartlarıyla sevk edilecektir. Üye ülkeler
arasında bilgi paylaşımının kolaylaştırılacağı öngörülmektedir anlaşmayla.
Değerli
arkadaşlarım, süper güçlerin ilerlemiş ve tekelleşmiş uzay programlarının
yanında, görüştüğümüz Asya Pasifik uzay teknolojileri, sanayi ve kaynakları
açısından üye ülkeler güçlerini ve teknolojilerini birleştirmektedir. Üye
ülkeler, tek başlarına mevcut kaynak ve teknolojileriyle bu alanda ilerleme ve
rekabet olanağı yakalamalarının imkânsız olma gerçeğinden hareketle, bu proje
çerçevesinde insan kaynaklarını, teknolojik güçlerini birleştirme ve iş
birliğine gitmektedirler.
Üye ülkeler
arasında en ileri uzay faaliyetlerine sahip olan ülke Çin’dir. Çin’in bilgi ve
tecrübe birikimiyle örgüte ağırlıklı yön vermesi ve ev sahipliği yapması
benimsenmiştir.
Türkiye Hava Kuvvetleri Komutanlığı öncülüğünde, Savunma Sanayii
Müsteşarlığı finansmanıyla, ülke sanayimizle, TÜRKSAT yer ve uzay
yatırımlarıyla, TÜBİTAK ve üniversitelerce sağlanan bilim insanlarıyla oluşan
ve gelişmekte olan Türk uzay teknolojileri ve temel bilimlerinin bu platformun
yaratacağı uzay programları, projeleri ortak bilgi bankası ve eğitim
imkânlarıyla hızlanabileceğini öngörmesi nedeniyle bu anlaşmaya imza koymuştur.
Ama bu anlaşmada da söylediğim gibi
bilgi birikimi ve bu işi götürebilecek bir tek ülke vardır, o da Çin’dir.
İnşallah, bu anlaşmayla, Çin, bu bilgi birikimini üye ülkelerle yeteri kadar
paylaşır ve uzay teknolojilerinde geri kalmış olan ülkemiz bu anlaşma sayesinde
bir nebze olsun bu alandaki yerini alma imkânını bulur.
Örgüt Sözleşmesi
uzay teknolojileri bilim ve uygulamalarında ortak projeler yürütülmesini ve
ülkelerin katkı payları oranında sanayilerinin öncelikli olarak bu projelerden
yararlandırılmalarını öngörmektedir. Yani uzay teknolojisiyle oluşturulmaya
çalışılan ve bu alanda sağlanacak olan birtakım sanayinin yapabileceği işler
örgütçe üye ülkelere dağıtılacaktır.
Diğer taraftan,
bu ortak oluşumun uzmanlık alanlarını uygun bir dağılımla üye ülkeler arasında
paylaştırmak ve ülkelerin sanayilerini bu alanlara göre ileri düzeylere taşımak
gibi bir optimizasyon da amaçlanmıştır. Bu yaklaşımın
özellikle başkaca yatırımlara ihtiyaç duyan gelişmekte olan ülkeler için uzay
alanında derinlemesine ve diğer üyelerce oluşturulacak bütünün parçalarıyla bir
araya geldiğinde etki sağlayacak bir uzay sanayisini hızla kurmasına imkân
tanıması örgütün hedefleri arasındadır.
Diğer taraftan,
bu yaklaşımın bu ülkelerin finansal potansiyellerinin çok ötesinde bir
yatırımla ancak erişebileceği uzayda tek başına yeterlilik düzeyine uzun vadede
akümüle edecek olan ortak bilgiye erişim yoluyla ve finansal güçleri dâhilinde
erişme imkânına kavuşturması da hedeflenmiştir.
Örgütün ürün ve
hizmetle sonuçlanan proje ve programlarından elde edilecek gelirin ise yine
Örgüte sağlanan katkılar nispetinde ülkelere dağılması esastır. Özellikle
iletişim ve gözetleme uydularına yönelik Türkiye’de başlamış olan uzay
programlarının yaratmakta olduğu insan kaynaklarını ve montaj, entegrasyon, test merkezi gibi yatırımların geri dönüşlerini
sürekli kılacak iş paylarına kavuşması açısından bu oluşumu önemsediğimi
söylemek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Asya-Pasifik Uzay İşbirliği Örgütünün üye ülkeler arasında ve
diğer ülkeler karşısında uluslararası politikaların oluşumunda önemli etkiler
yaratacağı açıktır. Barışçıl amaçlarla yürütülecek uzay programlarının
yaratacağı büyük finansal hareketler üye ülkelerin siyasi politikalarında ortak
yaklaşımları tetikleyecektir. Türkiye’de ve diğer üye ülkelerde oluşturulacak
yasalarla üye ülkelerin sanayi ve eğitim politikalarında benzerlikler oluşacak
ve ülkeler arasında artarak güçlenecek uluslararası ortak zemin ve bağlar
yaratılması sağlanabilecektir. Oluşacak faydalarından ötürü diğer gelişmekte
olan bölge ülkeleri de bu oluşumun içerisinde yer almak isteyecek ve
Türkiye’nin de çeşitli yönlerden fayda sağlayacağı bu oluşumun giderek büyümesi
hedefimiz olmalıdır. Hâlen uzay teknolojilerine sahip olan diğer ülkeler
tarafından uzayda yaratılan üstünlük ile körüklenecek olan örgüt süreçleri
yaratacağı alternatiflerden ötürü bu ülkeleri tekelci politikalarından
uzaklaştıracak, rekabetçi politikalara dönüşüme zorlayacaktır.
Değerli
arkadaşlarım, Asya-Pasifik Uzay İşbirliği Örgütü kapsamında uzay programlarında
aktif bir rol oynayan üye ülkelerin insanları üzerinde olumlu sosyal etkileri
de olması beklenebilir. Bunlar karşılıklı iş birliği ortamlarının yaratacağı
kültürel kaynaşma, farklı milletlerden insanların birbirleriyle gireceği
rekabet yarışından daha bilgili ve yetkin olarak çıkma, birbirlerini tamamlayan
uzmanlıklarca birbirlerine ihtiyaç duyan ve birbirlerine güvenen toplumlar
oluşturma, uzay teknolojilerinde yaratılan bilgi birikiminin sosyal refahın
artışı yönünde kullanılması da esas olmalıdır.
Değerli
arkadaşlarım, birlikler, daima kaynakların birleştirilmesi suretiyle bireysel,
ferdî yaklaşımlardan daha güçlü, sürekli, maliyet etkin ve dinamik yapıların
oluşumu ile sonuçlanır. İşte bu iş birliği kapsamında oluşan birlik çok pahalı
bir alan olan uzay teknolojilerinin ilerletilmesi hedefi etrafında olumlu bir
etki yapabilir. Bu suretle uluslararası platformda da üye ülkeler birlikten
alacağı bilgi birikimi, finansal rahatlama ve ortak yaklaşım gibi itici
güçleriyle sadece uzay değil diğer alanlarda da ikna edici, güven verici ve
akılcı bir statüye erişecektir. Bu konunun ülkemiz toplum psikolojisi üzerinde
olumlu etkilerinin yanı sıra, özgüven, girişimcilik ve atılımcılık vasıflarının
da daha güçlenmesi ile sonuçlanmasını ümit ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, devletimizin kurucusu, milletimizin kurtarıcısı, 20’nci yüzyılın
büyük önderi ve bugün de hâlâ fikirleriyle yaşayan ve Türk milletinin
geleceğini teminata alan Büyük Önderimiz Atatürk, uzay ve havacılık alanında,
daha 1933 yılında “İstikbal göklerdedir. Göklerini koruyamayan milletler,
uluslar, yarınlarından asla emin olamazlar.” demiştir.
Bu sözün
doğrultusunda, uzayın istikbal olduğu gerçeğinden hareketle bu anlaşmanın ve bu
kanunun Türk evladının uzaydaki yerini almasına vesile olmasını diler, yüce
heyetinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –Teşekkür
ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, birleşime yarım saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.51
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.32
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113’üncü Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
114 sıra sayılı
Tasarı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Tasarının tümü
üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi adına Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.
Buyurun efendim.
BDP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına 114 sıra sayılı Asya-Pasifik Uzay İşbirliği
Örgütü (APSCO) Sözleşmesi’nin onaylanmasıyla ilgili söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
İşte, Meclisin
ciddiyeti bu! Bu kürsü halkın kürsüsü ve 72 milyon insanımıza buradan
sesleniyorum: Şu an, konuştuğum zaman Mecliste sadece 2, 4, 6, 8, 10, 12, 14,
16 milletvekili var ve Sayın Bakan. Evet, Meclisin çalışma ciddiyeti bu kerteye
düşmüş. Asya’da, Pasifik’te Uzay İşbirliği Örgütü’yle ilgili çalışmalar
yapacağız, sözleşmeler onaylayacağız. 2006 yılında bu sözleşme TÜBİTAK Uzay
Enstitüsü’nün önerisiyle imzalanmış, onaylanması için de tam tamına dört sene bekleyeceğiz.
Böyle bir çalışma
tarzıyla tabii ki uzayda iş birliği de sağlanmaz, hayata da geçirilmez.
Öncelikle, uzayda iş birliği aramaktan öte bu konuda sosyal, uzay bilim ve
teknoloji konularındaki çalışmalardan öte her nedense Türkiye'deki politikacılar
havada, havaya çıkınca, yurt dışına gidince önemli açıklamalar yaparlar. Bu da bir uzay politikası. Nedense, yurt dışına çıkışlarda,
bir basın locası var orada toplanırlar, bir şey atarlar ortaya, üç gün-dört gün
yurt dışında gezerler, toplumu bununla meşgul ederler.
Değerli
milletvekilleri, ben bugün bu konuda, sözleşmeyle ilgili söz alırken bir
ironiye dikkat çekmek istiyorum. Bugünkü Meclis araştırma önergeleri okunduğu
zaman bir araştırma önergesi kadınlara yönelik şiddetle ilgiliydi. Bu önergeyi veren
arkadaşımız Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır. Kendisi şiddete maruz kaldı,
kemikleri kırıldı, şu an hastanede yatıyor.
Biz 4 Haziran
günü Şırnak’ın Silopi ilçesinde “Savaşa geçit vermeyeceğiz” adı altında bir
basın açıklaması yapmak üzere parti örgütümüzün düzenlediği bir etkinliğe 3
milletvekili olarak katıldık; ben, Sevahir Bayındır, Hakkâri Milletvekili Hamit
Geylani. Katılmadan önce, uçaktan indik, yolumuzu uzattık, Şırnak Valisini
ziyarete gittik, yeni atanmıştı hem hayırlı olsun hem de etkinlikle ilgili
olarak herhangi bir sorunun yaşanmaması için özellikle milletvekilleri olarak
burada olduğumuzu, böyle bir sorun karşısında mutlaka hiçbir olaya mahal
vermeden… Parti binasının çıkışının -Silopi’de tek yol var merkezinden geçen
gidişli gelişli-
Biz
milletvekiliyiz, Meclisin bir üyesiyiz, Türkiye’nin milletvekiliyiz, Meclisi
temsil ediyoruz ve orada seçilmişler, 12 tane belediye başkanı, -Şırnak il
dâhil- ilçe belediye başkanları var ama karşımızda bulamadığımız bir muhatap,
bir yetkili, güvenlik güçlerine birileri emir veriyor ve direkt
milletvekillerine saldırıyor. Şimdi, bu saldırının şu
fotoğrafları çok net. Bakın, en önde 3 milletvekiline saldırının
fotoğrafıdır bu. Bu, referandum afişidir aynı zamanda, AK PARTİ’nin önüne
çıkacak bir afiştir, kendi icraatıdır. Burada milletvekillerine saldırı o kadar
sistemli yapılıyor ki ve sadece milletvekillerinin bulunduğu nokta hedef
alınıyor. Bu saldırının anında tazyikli suyla Sevahir Bayındır düşüyor,
kemikleri kırılıyor. Arkasından saldırı devam ediyor. Yaralı bir şekilde parti
otobüsüne geliniyor, parti otobüsüne gaz bombaları atılıyor. Yetmiyor -parti
binası içeride, yolun
Şimdi, bu
saldırının fotoğrafları; Meclisin üyelerinin şerefinin, haysiyetinin, onurunun
ne derece ayaklar altında olduğunun göstergesi. Ben bunları Gazze’de çekmedim.
Bunlar Filistin’de İsrail saldırısıyla olan bir saldırının sonucu değil. Her
gün, her saat, her televizyon konuşuyor, “İsrail’de devlet terörü” diyor.
Silopi’dekinin bundan farkı yok arkadaşlar. İster kabul edin ister etmeyin.
Eğer bir halkın özgür iradesiyle sandıktan seçilmişlerine saygı duymuyorsa
birileri, atanmışlar, tayin edilmişler, namlularını, gaz bombalarını
çeviriyorsa, bu halkın seçilmişlere saygı göstermeyenlere saygı
göstermeyeceğini birilerinin bilmesi lazım ama ben onun bu noktasında değilim.
Şu saldırı:
Zırhlı araçlar, gaz atan araçlar, yandan atan araçlar; hepsinin CD’lerini,
çekimlerini ajanslardan aldık. Yarın bir basın toplantısıyla orijinalini
vereceğim etkili, yetkili ve tüm ilgili kişilere.
Şimdi, bu
saldırıda ne var? İnsanların önünde bir önlük: “Savaşa geçit vermeyeceğiz.” Bir yürüyüş kolu. Buradaki saldırının arkasından 30’u aşkın insan
yaralı, milletvekilleri yaralı, hastanede. Ne bir kaymakam ne bir
emniyet müdürü ne bir savcı ne bir yetkili ne bir vali, hiç kimse ortada yok.
Ayrıca, mahalleler abluka altına alınıyor, yaralıların hastaneye gitmesi
engelleniyor. Şimdi, burada insanlık ayaklar altına alınırken,
milletvekillerine saldırı olurken, belediye başkanlarına, çocuklara, kadınlara,
halka, birileri sağır, birileri görmüyor, birileri duymuyor ama biz, Silopi
halkına sağduyu çağrısı yaptık. Tek bir olay yaşanmadı bu arbedeye rağmen, bu
yaralamaya rağmen, bu tahrike rağmen, bu provokasyona
rağmen, bunu engelledik.
Bekliyorduk ki,
bu vahim olay karşısında birileri çıkıp bu manzaraya, bu fotoğraflara bakıp
“Ben Meclis Başkanıyım, benim milletvekilim, bu Parlamentonun 3 tane üyesi gaz
bombalarıyla saldırıya uğradı, yaralandı ve bununla ilgili bir resmî açıklama
yapayım…” Meclis Başkanından bir açıklama yok. Meclis Başkanından bir açıklama
yok. Meclis Başkanı, sanki bir başka parlamentonun milletvekilleri yerde
sürükleniyor, hastanede tedavi görüyor; görmüyor, duymuyor, sağır. Böyle bir
şey demokratik bir ülkede olur mu arkadaşlar?
Arkasından,
beklerdim, Meclis İnsan Hakları Komisyonu var, Başkanı, Profesör Üskül, çıkıp
bir açıklama yapsın, desin ki: “Barışçıl bir eylemde, silahsız, çatışmasız,
arbedesiz yürüyen bir kitlenin önünde milletvekilleri saldırıya uğradı.”
Öncelikle, Meclis İnsan Hakları Komisyonunun görevi, insan hakları konusunda
buraya bir inceleme heyeti gönderip -her partiden birer kişi- gidip halkı
dinlemekti, olayları yerinde görmekti. Tık yok, tık!
İçişleri
Bakanından da tık yok! Ondan da tık yok, ses yok!
Kim yaptı bu alçakça
saldırıyı, soruyorum şimdi? Sayın bakanlar burada, Hükûmet üyeleri burada,
soruyorum: Vali mi yaptı? Emniyet Müdürü mü yaptı? Müsteşar mı emir verdi?
Bakan mı emir verdi? Kabine komple birlikte mi karar verdiniz? Merkezî bir
karar mı?
Dobra dobra, AK PARTİ
Hükûmetinin çıkıp, “Ben bunu, bunun için yaptım.” demesini bekliyorum, bunu
istiyorum. Zaten avukatlarımız gereği için müracaatlarını yapacaklar hem cezai
hem hukuki hem idari. Ben beklerdim ki İçişleri Bakanı iki müfettiş gönderip
orada bir görev ihmali var mı diye araştırsın; yok. Ben beklerdim ki savcılık
-kemiği kırılmış bir milletvekili değil bir insan, 30’un üzerinde çocuk, kadın
hastanede, yaralı- gidip yerinde olay tespiti yapsın, delilleri toplasın ve
orada bir yasa dışılık, bir aşırı güç kullanma, görevi kötüye kullanma var mı
soruşturma açsın; o da yok. Adalet Bakanından ses yok, İçişleri Bakanından ses
yok ve Başbakandan ses yok. Başbakan tutturmuş, açıyor ağzını, yumuyor gözünü,
İsrail’e yönelmiş, ha bire durmadan bağırıyor Başbakan, bağırıyor, başka bir
şey yok, bağırıyor, bağırıyor, bağırıyor, tehdit ediyor, bağırıyor, tehdit
ediyor. Belki bu Uzay Sözleşmesi’ni imzalarsak uzay gemileri alır Başbakan,
Heronları meronları İsrail’den kiralamaz. Bu Uzay Sözleşmesi, uzayda dönen o
aletler, teknik edevat, var ya casus uçakları veya F16’ların tahkim edilen
aletleri -havada bunlar uçuyor- veya tanklar, bunlar İsrail bütçesine akan
paralar. Bu paralar karşısında, bu kadar konuşan bir Başbakan çıkıp… Silopi’nin
Gazze’den Ankara’ya çok daha yakın olduğunu, orada yaşayan Kürtlerin de oradaki
halkın da oradaki insanların da bu ülkenin birinci sınıf vatandaşı olduğunu,
eşit, özgür vatandaşı olduğunu, oradaki bir haksızlığa karşı sesini duymak
isterdik, ses yok ama ben tecrübeli bir avukatım, cezacıyım. Bakın, çok
tehlikeli bir oyun oynanıyor, buradan uyarıyorum AK PARTİ Hükûmetini. Burada,
seçilmişlerimize, milletvekillerine -ve ben dâhil- bize saldırmak isteyenler ne
yapmak istiyordu, hangi planın provokasyonunu hayata
geçirmek istiyordu, hangi karanlık senaryoyu, tezgâhı devreye koymuştu söyler
misiniz? Yoksa olağanüstü hâl mi ilan etmek istiyorsunuz veya savaş hâli veya
sıkıyönetim? Zaten, aciz içinde kalındığı zaman, bakıyoruz, F 16, beş altı tane
uçak sınır ötesine çıkıyor, uçuş yapıyor, birkaç silah patlıyor sınırda ama
otuz senedir bu kardeş kavgasını etkin bir şekilde bitirmenin yöntemi aranmıyor
ama biz bunun mücadelesini, hesabını bu alçakça saldırının arkasında kim varsa
sahibi ve imzası çıkana kadar… Ben söz verdim Cizre’de mitingde halkıma, bunun
peşini bırakmayacağım. Kim ki bu saldırının altında imzası var, dobra dobra
çıksın, üstlensin, sorumluluğunu da üstlensin. Çıkamıyorsa alçaktır,
çıkamıyorsa… Artık, seviyem, terbiyem müsaade etmiyor. Eğer sizin vicdanınız,
eğer sizin insanlığınız yerde sürüklenen milletvekillerine ve kadın
milletvekillerine ve çocuklara tahammül ediyorsa ve Meclis olarak susuyorsanız
ben ne diyeyim?
Burada arayan
arkadaşlarımız oldu, teşekkür ediyorum; hatta,
hastaneye ambulans uçakla arkadaşımızı gönderdiğimizde telefon edenler oldu,
teşekkür ediyorum ilgilerine, ama Meclis, 1 milletvekili değil, 3 milletvekili
saldırıya uğradığında susuyorsa çok vahim bir noktadayız arkadaşlar.
Bu ülkenin
geleceği parlak değil, bu ülkenin geleceği karanlık. Bu ülkenin geleceğinde
duygular kırılıyor, sevgi kırılıyor, umutlar kırılıyor. Giderek umutsuz olan
bir toplumda, ümidin tükendiği bir toplumda şiddet egemen olmaya başlıyor ve
sosyal çürümüşlük aldı başını gidiyor. Hırsızlık, fuhuş, işsizlik, yoksulluk,
açlık aldı başını gidiyorsa inanın bu ülkede hiç kimse Türk-Kürt savaşını
çıkartamayacaktır, buna izin vermeyeceğiz ama korkarım sosyal patlamalar
olacaktır, kötü şeyler olacaktır. Bu kafayla, bu yöntemle
gidemezsiniz, “Gideriz” diyorsanız; kim ki bize ne kadar saygı gösteriyorsa biz
de o kadar saygı gösteririz; kim ki bize ne kadar elini uzatıyorsa biz de o
kadar uzatırız; kim ki insan, vatandaş, eşit yurttaş olarak bakıyorsa biz de o
kadar bakıyoruz yoksa mücadelenin meşru, hukuki, demokratik parlamenter
alandaki her türlü yöntemini -söz veriyorum burada, halkımın karşısında- sonuna
kadar kullanacağım ve burada bir söz veriyorum halkıma: Ben, ilk kez Birleşmiş
Milletler mekanizmasını harekete geçireceğim bu olayda. Susun bakayım,
örtbas edin bakayım, bu saldırganları koruyun bakayım. Eğer bu saldırganları
korumaya devam ederseniz, Birleşmiş Milletlerin –çok net- Kadına Karşı
Komisyonu, İşkence Komisyonu, Ayrımcılık Komisyonu harekete geçecektir. Ben
Strasbourg’dan bahsetmiyorum bu sefer. Ben getireceğim bunu. Ben mağduruyum bu
davanın. Ben bunun mağduru olduğum sürece bu Mecliste ve ben bunun hesabını
soramadığım zaman bu Mecliste, nasıl onurlu bir milletvekilliği burada
sürdürebilirim ve sizler nasıl benim yüzüme bakabilirsiniz, nasıl rahat
olabilirsiniz, nasıl rahat uyuyabilirsiniz, bana söyleyebilir misiniz? Çok mu
kolay, çok mu rahat, bir ülkede bir şehrin milletvekillerini gaz bombalarıyla,
fişekleriyle yerlere sermek ve boyalı biber gazlarını sıkıp rencide etmek,
kötülemek, işkence etmek, haysiyetini kırmak? Peki, bu Meclisin görevi ne?
Neden korkuyorsunuz düşünce açıklamaktan? Neden partilerin etkinliğinden
korkuyorsunuz? Neden gazlı, saldırgan, bombalı güçleri sürüyorsunuz? Neden?
Neden? Ve neden?
Şimdi, burada
Uzay Anlaşması’nı korumanın, anlatmanın bir gereği yok. “Devlet terörü var.”
diyor Başbakan, İsrail’e “Devlet terörü var.” diyor. Gönderilen gemiyi, 9 tane
insanımızın hayatını kaybettiği gemide, onları koruyan politikaları
geliştiremeyen bir anlayışın hesabını veremezlik içinde bağırıp duruyor.
Bağırmakla olmuyor mücadele, dış politika bağırmakla olmuyor. Bakın, devlet
terörüyle ilgili, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun deklarasyonu
var, diyor ki…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kaplan, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
HASİP KAPLAN (Devamla)
– Bağlıyorum.
Kendi kaderini
tayin hakkı: “Eğer, bir ülkenin hükûmeti toplumun tümünü temsil etmiyorsa,
ülkenin yönetimi demokratik değilse ve işgalci gibi davranıyorsa halkın kendi
kaderini tayin hakkı vardır.” diyor Birleşmiş Milletler 2625 sayılı
Deklarasyonu. Bakın, devlet teröründen bahsediyor Birleşmiş Milletler, diyor
ki: “Bu devletlerin teröre destek vermesi söz konusu olduğu gibi, bazı muhalif
grupların bastırılmasında da antidemokratik yapılı devletlerin yasa dışı
şiddete başvurduğu görülmektedir.”
Biz, bugün bu
yasa dışı şiddeti yaşıyoruz arkadaşlar ve bir şey daha söyleyeyim, 159 sayılı
Karar: “Irkçı, antidemokratik ve totaliter devletlerin hukuka aykırı olarak
bulundukları, işgal ettikleri…” Evet, belki İsrail de buna tıpatıp Filistin halkı
konusunda giriyor ama unutmayın, Orta Doğu’da İsrail’in Filistin’e saldırısı
ile Orta Doğu’da yaşayan Kürtlerin kaderi arasında hiçbir fark yok ve Orta
Doğu’da 50 milyonun üstündeki Kürt halkının temsilcilerine bu saldırıları
yaparsanız ateşle oynarsınız, ateşle!
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Yazık edersiniz kendinize de partinize de ülkenin geleceğine de ve
ben şiddetle kınıyorum…
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – …ve muhatap istiyorum ve istiyorum ki Hükûmet çıksın, saldırının
arkasında kim var, imza sahibi çıksın istiyorum.
Bunun sonunu
bırakmayacağım arkadaşlar. Bunun sonunu bırakırsam söz veriyorum siyaseti
bırakacağım burada. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’nci maddeyi
okutuyorum:
ASYA-PASİFİK UZAY İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ (APSCO) SÖZLEŞMESİNİN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti adına 1/6/2006 tarihinde
imzalanan “Asya-Pasifik Uzay İşbirliği Örgütü (APSCO) Sözleşmesi”nin
onaylanması uygun bulunmuştur.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Konuşma
talebi? Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım: 1’inci maddeyi kabul edenler…
Kabul etmeyenler…
Karar yeter
sayısı yoktur, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 20.56
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.06
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113’üncü Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
114 sıra sayılı
Tasarı’nın 1’inci maddesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için üç
dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin,
oy pusulalarını, öngörülen süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Ayrıca, vekâleten
oy kullanacak bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, ad ve
soyadını taşıyan imzalı pusulasını, yine, aynı süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmaları gerekmektedir.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Asya-Pasifik Uzay İşbirliği Örgütü Sözleşmesinin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun oylama sonucunu arz ediyorum:
“Oy Sayısı |
: 221 |
|
Kabul |
: 221 |
|
Ret |
: - |
|
Çekimser |
: - |
|
Boş |
: - |
|
Geçersiz |
: -(x) |
|
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
Murat Özkan |
Fatih Metin |
|
Giresun |
Bolu” |
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa
eklidir.
Hayırlı olmasını
diliyorum.
Sayın
milletvekilleri, 5’inci sırada yer alan, İslam Ülkeleri Standartlar ve
Metroloji Enstitüsü Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
6.- İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü
(SMIIC) Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/776) (S. Sayısı: 469) (x)
BAŞKAN –
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu
469 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde ilk söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili
Yılmaz Tankut’a aittir.
Sayın Tankut, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 469 sıra sayılı
İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü Tüzüğünün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime
başlarken geçtiğimiz hafta başta İskenderun olmak üzere hain saldırılar sonucu
gencecik yaşlarında hayatını kaybeden, toprağa verdiğimiz bütün şehitlerimizi
rahmetle, minnetle anıyor, manevi huzurlarında saygıyla eğiliyorum.
Şehitlerimize Cenabı Allah’tan rahmet, ailelerine ve yakınlarına başsağlığı ve
sabır, yaralı Mehmetçiklerimize de acil şifalar niyaz ediyorum.
Diğer yandan, Gazze’ye insani yardım için giderken uluslararası
sularda olmasına rağmen hak, hukuk, adalet tanımayan İsrail’in alçakça ve
korsanvari bir şekilde vahşice saldırıları neticesinde hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza da Allah’tan rahmet diliyor, ailelerine ve yakınlarına
başsağlığı, yaralı vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum ve artık sözün
bittiği yerde olduğumuzu bir kez daha altını çizerek hatırlatıyorum. Şehitlerimizin kanının yerde kalmaması ve milletimizin
haysiyetinin kurtarılması için Hükûmetin hamasi konuşma ve gözyaşı
edebiyatından vazgeçerek bölücü hainlere ve küstah İsrail’e gereken dersin bir
an önce verilmesi hususunda gereken bütün yaptırım ve karşılığın acilen
verilmesi gerektiğini buradan bir kez daha ifade ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, hiç şüphesiz, ülkelerin gelişmesi ve buna bağlı olarak
vatandaşlarının refah düzeyinin yükselmesi, ülkeyi yönetenlerin en önemli
amaçlarından birisidir. Bugün gelişmiş ve hemen her alanda öne geçmiş ülke ve
toplumların en önemli ortak yanları nedir diye baktığımızda, söz konusu toplum
ve devletlerin temel insani ve altyapı değerlerinin çok yüksek ölçüde belirli
bir standarda ve kaliteye dayandığını görmekteyiz. Bir ülkenin ve toplumun
hemen her alanda belirli kalite ve standartlara ulaşabilmesi ise o ülkeyi
yönetenlerin bu kavram ve değerlerden taviz vermeden toplumun bütününe yönelik
olarak tesis edeceği hak, hukuk, refah, istihdam, güvenlik ve diğer pek çok
temel konularda atacağı adımlara bağılıdır. Başka bir ifadeyle, ülkede yürütme
gücünü elinde bulunduranlar, her alanda standart ve kaliteli hizmet ve fırsatı
toplumun bütün kesimlerine hiçbir ayrım gözetmeden eşit ve adil bir biçimde
sağlamak zorundadır. Sadece kendi aile ve yandaşlarına iktidar gücüyle devlet
ve ülke nimetlerini paylaştırıp, kanun ve kolluk güçlerini devamlı kendi siyasi
yandaşlarının hizmetine sunmaya kalkan bir iktidarın, bu ve benzer uluslararası
standardizasyon ve ölçü anlaşmalarını yapmasının esasında pek de bir manası ve
önemi olmayacaktır.
(x)
469 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, ülkeler arasındaki standardizasyon, belgelendirme ve
diğer farklılıkların ticaretin önündeki dolaylı ve teknik engeller teşkil
ettiğini bilmekteyiz. Bu sebeple, bu ve benzer anlaşmalarla ülkeler arasındaki
bazı temel ölçü ve standartların bir kurum tarafından kontrol ve koordine
edilmesinde de dış ticaretimizin gelişmesi açısından büyük fayda görmekteyiz.
Özellikle de aynı
dine mensup olan kardeş ve soydaş ülkelerle kurulması planlanmış olan “İslam
Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü” isimli bu kuruluşun dost ve kardeş
ülkelerle Türkiye’nin daha etkili ve hacimli ticaret yapabilmesine de önemli
katkılar sağlayacağını düşünmekteyiz. Çünkü 1984 yılından itibaren dönemin
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının başkanlığında çalışmalarına başlayan İslam
Konferansı Teşkilatı, standartlarla ilgili bu çalışmaları ilk defa yaklaşık
yirmi altı yıl önce başlatarak bugünkü noktaya ulaştırmıştır. O yıllarda İslam Konferansı
Teşkilatı Ekonomik ve Ticari Daimî Komitesi (İSEDAK) ilk toplantısında, İslam
ülkeleri arasında ticaretin geliştirilmesi, ticarette teknik engellerin
kaldırılması amacıyla üye ülkeler için standartların düzenlenip
geliştirilmesinin önemini vurgulamış ve bu konuda çalışmaların başlatılmasını
uygun görmüştür. Nitekim 1985’te Türk Standartları Enstitüsünün
sekreteryalığında İslam Ülkeleri Standardizasyon Uzmanlar Grubu ile
Koordinasyon Komitesi kurulmuş ve bunların çalışması sonucu “İslam Ülkeleri Arasında
Standardizasyonun Önemi” başlıklı bir doküman hazırlanmış ve İSEDAK’ta
onaylanmıştır. Bu kapsamda 1985’ten 1997’ye gelinceye kadar Uzmanlar Grubu ile
Koordinasyon Komitesi toplam 14 kez toplanmıştır ve bu toplantılar sonucunda
İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Teşkilatının kurulması uygun
görülmüştür. Ancak 1996’da 12’nci İSEDAK toplantısında kuruluşun adının İslam
Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü olarak değiştirilmesi ve üye
ülkelerin son kez görüşünün alınması kararlaştırılmıştır.
12’nci İSEDAK
toplantısından sonra üye kuruluşlar taslak statü ile ilgili görüşlerini Türk
Standartları Enstitüsü ve İslam Konferansı Teşkilatı Genel Sekreterliğine
göndermişlerdir. 24-26 Mart 1998’de Ankara’da 8’inci Uzmanlar Grubu toplantısı
düzenlenmiştir ve bu toplantıda taslak statü tamamen üye ülkelerin görüşleri ve
İslam Konferansı Teşkilatının hukuk kuralları ile Türk Standartları
Enstitüsünün uluslararası tecrübeleri çerçevesinde yeniden yazılmış, nihai
taslak olarak üye ülkelere sirküle edilmiştir. Taslak statü son olarak 1-4
Kasım 1998 tarihlerinde İstanbul’da yapılan 14’üncü İSEDAK toplantısının
gündeminde yer almış ve toplantıda yapılan görüşmelerden sonra onaylanmıştır.
İslam Ülkeleri
Standartlar ve Metroloji Enstitüsünün statüsü 4-7 Kasım 1999 tarihlerinde
İstanbul’da yapılan 15’inci İSEDAK toplantısında ilk defa üye ülkelerin
imzasına açılmış ve statüyü ilk imzalayan ülke Türkiye olmuştur. Statüyü
Türkiye adına Türk Heyeti Başkanı, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Sayın Devlet Bahçeli imzalamıştır. Dolayısıyla,
Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’nin 1999 yılında statüsünü Türkiye adına
imzaladığı İslam ülkeleri arasında kurulacak olan İslam Ülkeleri Standartlar ve
Metroloji Enstitüsü Tüzüğü’nün onaylanmasıyla ilgili bu kanun tasarısına da
doğal olarak elbette Milliyetçi Hareket Partisi olarak olumlu bakmaktayız çünkü
İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsünün merkezinin İstanbul’da
olması, İslam Konferansı Teşkilatı çapında yürütülecek standardizasyon ve kalite
altyapısı çalışmalarının Türkiye tarafından da yönlendirilmesini
kolaylaştıracaktır.
Türkiye'nin bu
alanlarda bölge ülkelerine ve İslam Konferansı Teşkilatı üyesi ülkelere öncülük
etmesinin getireceği avantajlar da düşünüldüğünde Enstitü Tüzüğü’nün Türkiye
Cumhuriyeti tarafından onaylanmasının ülkemize önemli faydalar getireceğine biz
de inanmaktayız.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; netice olarak, İslam ülkeleriyle münasebetimizin her
alanda daha da ileri gitmesi, var olan iş birliğinin her zeminde hız kazanması
ortak arzumuzdur. Kan bağımız olan, inanç birliği ve gönül birliği içinde
olduğumuz ülkelerle bugünkü mevcut münasebetlerin yeterli görülmesi elbette
mümkün değildir. Hele hele üç ortak paydaya sahip olduğumuz Türk
cumhuriyetleriyle olan ilişkilerimizi kâfi görmek ise asla mümkün değildir.
Bu noktada
belirtmek isterim ki Kırımlı aydın Gaspıralı İsmail’in, dünyanın değişik
coğrafyalarında bulunan Türk milletinin tek vücut olması özlemiyle veciz
sözüyle ifade ettiği “Dilde, fikirde, işte birlik.” bizim en büyük
emellerimizden birisidir. Bu manada hem soydaş ülkelerle hem inanç birliği ve
gönül birliği içinde olduğumuz ülkelerle dış siyasette, ekonomide, ticarette,
teknolojide ve hatta ortak savunmada iş birliği yapılmasını biz de kaçınılmaz
olarak görmekteyiz.
İçinde
bulunduğumuz süreçte var olan bütün imkânlarını zayıf İslam ülkelerini böl,
parçala, yönet üzerine kullanan, masum ve mazlum halklar üzerinde terör
estiren, ekonomik olarak sömüren, küresel emperyal güçlere karşı da bu iş birliğinin
hayati derecede bir önemi vardır ve bu iş birliği bir mecburiyet olarak bugün
önümüzde durmaktadır. Bu bakımdan, İslam Ülkeleri Standartlar
ve Metroloji Enstitüsünün kuruluşunun ve Tüzüğü’nün onaylanmasının geç de olsa
İslam ülkeleri arasında atılmış somut bir adım olduğu kanaatindeyiz ancak bu
adımın iki ileri bir geri gitmemesi gerekmektedir çünkü biliyoruz ki büyük
umutlarla kurulan İslam Konferansı Teşkilatı kendisinden bekleneni bugün için
tam olarak henüz verebilmiş değildir. Hâlâ bu Teşkilatın küresel
emperyalist güçlerin etkisinde kaldığı bilinmektedir. Bu Teşkilatın Kıbrıs,
Dağlık Karabağ, sözde Ermeni soykırımı ve pek çok konuda olduğu gibi önemli
meselelerde Türkiye’yi ve Türk cumhuriyetlerini etkin şekilde desteklemediği
veya destekleyemediği bilinmektedir. Keza bu gerçeği bugüne kadar Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti’ni kaç İslam ülkesinin tanıdığı ya da tanımadığında da
bulabiliriz yani sözde değil özde bir iş birliğinin tesisi icap etmektedir.
Yeri gelmişken,
bu konuda, İslam Konferansı Teşkilatı üyesi ülkelerin arasındaki ikili
münasebetlerin derinlik kazanması, sürdürülebilir, kalıcı ve güçlü hâle
gelmesi, bunun uluslararası alanda da hayata geçirilmesi için Türkiye ve diğer
üye ülkelere tarihî sorumluluklar düşmektedir ki, bunun gereğinin
geciktirilmeden de yapılması lazım gelmektedir.
Sayın
milletvekilleri, İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsünün işlerlik
kazanması için üye ülkelerden onunun bu Tüzüğü onaylaması gerekmektedir.
Türkiye, Enstitü Tüzüğü’nü onaylayan 10’uncu ülke olacaktır ki dolayısıyla
teorikten fiiliyata adım atılmış olacaktır. Büyük bir ihtimalle yüce Meclis
bunu onaylayacaktır ancak bu onaydan önce bazı hususları da tartışmamız
gerekmektedir. Tasarıya göre İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsünün
ilk üç yıllık masrafları Türk Standartları Enstitüsü tarafından
karşılanacaktır. İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü Genel Kurulu
aksi yönde bir karar almadıkça merkezi İstanbul’da olacaktır.
Şimdi buradan
Sayın Bakana ve yetkililere sormak istiyorum: Bu Enstitünün ilk üç yıllık
masrafları neden Türk Standartları Enstitüsü tarafından karşılanacaktır? Bu bir
zorunluluk mudur? Buna niçin gerek görülmüştür ve bu masrafları karşılamayla
hangi çıkarlarımızın teminat altına alınması sağlanmıştır; bunların, burada,
yüce milletimizin huzurunda mutlaka izah edilmesi lazımdır.
Diğer taraftan
daha da önemli bir konu ise, bu Enstitünün resmî dilleri Arapça, İngilizce ve
Fransızcadır. Tavsiye kararları, standart tasarıları, standartlar, doküman ve
yazışmalar vesair uygulamalar Arapça, İngilizce ve Fransızca dillerinde
olacaktır.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, düşünün, Enstitünün kuruluşunda Türkiye elini taşın altına
koymaktadır ve düşünün ki bu Enstitünün merkezi İstanbul olacaktır ama ne
hikmetse aynı Enstitünün resmî dilinde Türkçe yoktur. Bunun içimize sinmesi,
eğer bizim burada bilmediğimiz başka önemli bir husus yoksa mümkün değildir.
Acaba ilk üç
yıllık masrafı Türkiye'ye yükleyenler, Türkçeyi neden resmî dillerin dışında
tutmuştur? Masrafın Türkiye'ye yüklenmesi bizim kendi isteğimiz veya üye
ülkelerin bir talebiyse, Türkçenin dışarıda tutulması da bizim kendi kabulümüz
veya bir dayatmanın sonucu mudur? Enstitünün ilk üç yıllık faaliyet masrafının
Türkiye'ye yüklenmesi, merkezin İstanbul olarak belirlenmesi şayet bir pazarlık
sonucuysa, Türkçenin resmî diller dışında tutulması da mı aynı pazarlığın
sonucudur ve bu pazarlık kimler arasında yapılmıştır? Neden sadece bu üç dil
resmî dil olarak kabul edilmiştir ve neden Enstitünün resmî dilleri arasında Türkçe
yoktur? Üç resmî dil belirlenirken hangi ölçütler esas alınmıştır? Arapçanın
olması tamam, Arap ülkelerinin geniş bir coğrafyada olmasından dolayı Arapçanın
resmî dil olması lüzumlu ve gerekli görülebilir. İngilizce ve Fransızcanın
tercihinde de üye ülkelerinin bazılarının resmî dili olması şeklinde bir
mazeret ileri sürülebilir. Yine İngilizcenin yaygın iletişim dili hâline
geldiği de geçerli bir mazeret olarak gösterilebilir ama çok daha az yaygın
olan Fransızcanın tercihi, üye ülkelerin bazılarının hâlen örtülü Fransız
sömürgesi olması, bazılarının eski bir sömürge olmasından mıdır acaba diye
sormak gerekiyor.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; haklı olarak konuşmaktan şeref ve onur duyduğumuz
güzel Türkçemizin dünya dili olacağı yönünde süslü beyanat veren, gözyaşı döken
sayın Hükûmet üyelerine buradan sesleniyorum: Bu
tasarruf, sizin Türkçenin dünya dili olması konusundaki beyanlarınızda esasında
samimi olmadığınızın da bir ispatıdır. İçerisinde başta Türkiye ve diğer Türk
cumhuriyetlerinin yer aldığı bir kuruluşta resmî dilin sadece Arapça, İngilizce
ve Fransızca olarak tespit ve kabul edilmesi, bize göre ülkemiz açısından âdeta
bir skandal niteliğindedir. Eğer ülkemizin menfaatini düşünüyorsanız, Türkçenin
dünya dili olması konusunda samimiyseniz işte fırsat burada, bu yanlışı
düzeltmek sizin ve Hükûmetin elinde. Bu yanlışı düzeltin ve ondan sonra da
Meclisin onayına sunun diye teklif etmek istiyoruz. Aksi hâlde, bu tasarruf da
Hükûmetinizin kara sayfaları arasında yer alacaktır. Biz Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, bu yanlışın düzeltilmesini, bu garabetten vazgeçilmesini
ısrarla talep ediyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; konumuz standartlar ve metroloji iken haklı olarak bu
konuyla ilgili bazı hususları da yeri gelmişken paylaşmak istiyorum.
Uluslararası
ilişkilerde standart arayan bugünkü AKP Hükûmeti acaba Türkiye’de hangi
normları, hangi standartları esas almaktadır? Bugün milyonlarca insanımız
açlık, yokluk ve yoksullukla mücadelede âdeta ateşten gömlek giymiş
vaziyettedir. 2002 yılına kadar devletimizin emekleriyle, milletimizin alın
teriyle hayata geçirilmiş yüzlerce tesis, fabrika, banka, sigorta şirketi ve
limanlar tek tek satılmış, mevcut işsizlere milyonlarca yeni işsiz eklenmiş ve
artık çöplükte karın doyuran vatandaşlarımızın görüntüsü kanıksanır bir hâle
gelmiştir. Toplumsal cinnet had safhaya ulaşmış, çocuğunun dershane borcunu
ödeyemeyen anne hapse, evladı intihara sürüklenmiş bir Türkiye gerçeğinde, ne
yazık ki, yandaş ve yeni zenginler türetilmiştir. Sosyal adalette garip
gurebaya başka, kendilerine başka standart getiren AKP Hükûmetinin maalesef
diğer alanlarda da farklı farklı standartları mevcuttur. Bu Hükûmetin ne
adalette ne ekonomide ne güvenlikte ne demokraside ne de başka alanlarda
belirli ve adil bir standardı maalesef bulunmamaktadır. Bu Hükûmet ekonomide
halka başka kendilerine başka standartlar uygulamaktadır. “Hepimizin sonunda
gideceği yer 2 metrelik mezar değil mi?” diyen Başbakanın geçim standardı,
sayın bakanların geçim standardı 1-2 gemicik, 6-7 tane havuzlu villa, sayısız
menkul, banka hesabı, altın ve gayrimenkuldür.
Deniz Feneri
davası sanıklarını kollayan ama terörle mücadele etmiş silahlı kuvvetlerin
şerefli mensuplarına, binlerce gence eğitim hizmeti veren akademisyenlere
cezaevini reva gören bu Hükûmetin AKP karşıtlarına başka, yandaşlarına başka
başka standartları mevcuttur.
Bu Hükûmetin
demokrasi standardı ise yolsuzluk yapmış, görevini kötüye kullanmış ve yargıda
ceza almış AKP’li belediye başkanlarını koltukta tutmak ama hakkında soruşturma
bile açılamamış Adana gibi kendi partisinden olmayan belediye başkanlarını
açığa almak şeklinde olmuştur.
Madenci
vatandaşlarımızın ölümünü “Bu işin kaderinde var.” diye geçiştiren bu Hükûmetin
başı Türkiye sınırları içinde binlerce güvenlik görevlisiyle, doktoruyla,
hemşiresiyle, trilyonluk tam güvenli makam arabaları ve saltanat uçaklarıyla
gezerek AKP’ye yakışır bir standardı uygulamaktadır.
Vatanı için
toprağa düşmüş yiğitlere “kelle” diyen ama onları katledenlere “sayın” diyen,
eşkıyaya engin hoşgörüyü, şehit babasına ve işçilere cop ve buzlu suyu reva
gören bu Hükûmetin, şehitlere başka, hak arayan işçilere başka, bölücü hainlere
başka başka standartları vardır.
Karanlık ile
aydınlık arasındaki farktan daha keskin farklara sahip böyle standartları
savunan ve uygulanan bir Hükûmetin Türkiye’nin huzur ve bekasını, toplumsal
barışı, onurlu bir dış siyaseti tesis etmesini de elbette ki beklemiyoruz. Ama
beklediğimiz bir şey var, o da bir an önce milletin huzuruna çıkılmasıdır ve
bilinmelidir ki korkunun ecele faydası yoktur diyor, bu duygu ve düşüncelerle
tasarının hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İslam Ülkeleri
Standartlar ve Metroloji Enstitüsü Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı’nın üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Tabii ki,
Cumhuriyet Halk Partisi adına aldığım bu ilk söz. Elbette ki Cumhuriyet Halk
Partisinin bu ülkeye yapacağı hizmetler ve bu memleketin sorunlarına karşı bir
çıban olmuş bir siyasi iktidara karşı vereceği mücadele sonunda Cumhuriyet Halk
Partisini en kısa zamanda iktidara getireceğini de size müjdelemek istiyorum.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, Yüce Peygamberimiz İslam dinini kurduktan sonra hac mevsimini
neden ilan etmiş, yaratmış? Hacda önemli olan, İslam ülkeleri birbirini
tanıyacak, gidecek Mekke’ye, hacda birbirlerini tanıyacak, dolayısıyla İslam
ülkeleri arasında ticareti geliştirecek, birbirlerini tanıyacak ve birbirlerine
yardımcı olacak. Bu esas, Yüce Peygamberimizin öngördüğü ve gerçekten çok
kutsal duygularla ve İslam ülkeleri arasında birliği, bütünlüğü, ahengi
sağlamak üzere getirilen bir kuraldır.
Bu kural, tabii,
İslam ülkeleri zamanında tarikatlara, cemaatlere, çeşitli şeylere ayrılınca o
güzelim prensipler takip edilmemiş. Keşke takip edilseydi
İslam ülkeleri bir birlik olsaydı ve İslam ülkeleri, ekonomisiyle,
teknolojisiyle ve her yönüyle birbirlerine destek olsaydı, elbette ki aşağı
yukarı elli yediye yakın -benim bildiğim kadarıyla- İslam ülkesi dünyada bir güç
oluşturacaktı ve bu gücün yarattığı kuvvet ve başarı ile inanıyorum ki İslam
ülkeleri de birtakım emperyalist güçlerin uşakları, piyonları olmayacaklardı ve
dünyada güçlü bir blok oluşturacaklardı.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, tabii, uluslararası anlaşmalar, biliyorsunuz, hukukumuzda çok
önemli bir hiyerarşik yapıya sahiptir. Uluslararası anlaşmalar, kurallar
hiyerarşisinde Anayasa’dan sonra, kanunlardan önce geliyor. Bir hukuk devleti
olarak, bir uluslararası cemaatin bir üyesi olarak, onurlu bir üyesi olarak
yaptığımız uluslararası anlaşmaların Türk hukuk sistemine getirdiği bir
disiplin var, bir demokrasinin standartları var, demokrasinin seviyesi var. Fakat, ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti devleti bugün, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin bir üyesi olması, Birleşmiş Milletler temel hak ve
özgürlüklerin bir üyesi olması ve birçok uluslararası özgürlükler bildirisine
imza atmasına rağmen, Türkiye’de AKP İktidarıyla beraber, Türkiye’de rejim
karanlıklara gitmiş, dikta rejimi gelmiş, temel hak ve özgürlükler rayından
saptırılmış, insanlar arasında ayrım yapılmış, kamu hizmetlerine alınmada
insanlar âdeta “bendensin”, “sendensin” diye -bir sürü şeyleriyle beraber-
Türkiye’de gerçekten çok sıkıntıya uğratılmış, âdeta yargı ve hukuk devleti
ortadan kaldırılmış, hak arama özgürlükleri en büyük boyutlarıyla ortadan
kaldırılmış. Bir AKP İktidarıyla karşı karşıyayız.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, biz şimdi bu saatte niye çalışıyoruz burada, niye çalışıyoruz?
Şimdi, bakın, sizin liderleriniz, Abdullah Gül, işte, Tayyip Erdoğan, şimdi,
saraylarda çok keyif çatıyorlar ve size de diyorlar ki: “Aman ha bu kanunları
haziran ayında çıkarın.” Çünkü, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin çalışması onlar için çok büyük bir yük. “En kısa zamanda, haziran
ayında Meclisi tatil edelim.” Çünkü, Türkiye Büyük
Millet Meclisi eğer faaliyette bulunursa Tayyip Bey’le Abdullah Bey çok
rahatsız olacaklar. Niye rahatsız olacaklar? E çünkü en azından burada, Meclis
çalışırken ülkenin birtakım sorunları dile getirilecek, yapılan yolsuzluklar dile
getirilecek, ihalelerde, işte vurgunlar, talanlar dile getirilecek. E şimdi,
Meclis tatil olunca ne olacak? Bunlar bir yerde dile getirilmeyecek. Zaten
basını ürkütmüş Tayyip Bey. Basında bir tek doğru dürüst haber çıkmıyor. Bir
kısım basın mensuplarını ihalelerle susturmuşlar. Birçok televizyon
kanallarının sahiplerini biliyoruz, çok yüklü miktarda ihaleler vermişler
arkadaşlar. Bir kısmı zaten vergi korkusuyla susturulmaya çalışılıyor. E şimdi,
Meclis burada çalışırsa tabii ki muhalefet partileri Türkiye’deki sorunları
dile getirecek. E niye dile getirsin canım? İşte 1 Temmuzdan 1 Ekime kadar üç
ay, Meclis, en azından bu Hükûmet kendisini şeyden kurtaracak, kamuoyundaki
meydana gelen tenkitlerden kurtaracak.
Ayrıca da tabii,
Tayyip Bey şimdi bir Anayasa değişikliği yaptı. Kulağımıza çok şeyler geliyor,
onları zaman içinde şey edeceğiz. Böyle çok gerçekten nahoş olan sesler
geliyor. Bu oylamalarda kimlere neler vadedildiği, İstanbul’da neler, yeşil
alanlar, ne gayrimenkuller vadedildiği kulağımıza geliyor. Onları, bir ara,
sonra izah ederiz de.
Şimdi, bakın
Tayyip Erdoğan’a bir anayasa verelim. Yahu Tayyip Bey, diyor ki: “Ben halka
gideceğim. Siz mahkemeye gidiyorsunuz.” Peki, senin o yemin ettiğin Anayasa’da
ne diyor? Meclislerde çıkardığın yasalar, evvela, eğer Anayasa’ya, hukuka
aykırıysa Anayasa Mahkemesine gidersin. Anayasa Mahkemesi bir hukuk kurumudur.
Anayasa Mahkemesi müracaat edilmekten utanç duyulacak bir kurum değil ki. Yani
burada gerçekten seviye itibarıyla bu kadar düşük bir söz edilebilir mi?
Anayasa Mahkemesi Türk hukuk sisteminin bir parçasıdır ve burada, eğer bir
kanun çıkarsa veya Anayasa da olsa orada Anayasa yolu tıkanmamıştır, Anayasa’da
değişiklik de olabilir. Dolayısıyla gideceksiniz Anayasa Mahkemesine ve şekil
bakımından da 110 milletvekilinin Anayasa Mahkemesine müracaat etme hakkı var,
anayasal bir hak. Diyor ki: Ben halka gideceğim. Yahu sen getirdin de halka… Bu
memlekette, evvela, hakikaten hukukta yapılan bir garabet, eğer bir hukuksuzluk
Anayasa Mahkemesi tarafından düzeltilecekse dur da orada düzelsin, en azından
200 trilyon lira referandum parası gitmesin bu memleketin. Zaten ekonomiyi
çökerttiniz, hiç olmazsa orada 200 trilyon liralık da bir masraf gitmesin bu
memlekette. Yani bunu niye şey ediyorsunuz?
Şimdi bakın, ben
zaman zaman sizin arkadaşlarla konuşuyorum, diyorum ki: Arkadaş, siz otuz tane
madde Anayasa değişikliği yaptınız. Bu otuz Anayasa değişikliği maddesinden bir
tanesini söyleyin ya, bir tanesini söyleyin de deyin ki: Biz bu Anayasa’nın şu
maddesine bilerek oy verdik. Bakın arkadaşlar, inanınız ki çoğunuz
bilmiyorsunuz. Neden bilmiyorsunuz? Şimdi, Hâkimler ve Savcılar Kurulunda
Yargıtaydan ve Danıştaydan gelen 5 üye var. Şimdi, bu arkadaşların bir kısmı
daha iki sene, bir iki tanesi de üç sene hâlâ o görevde görev yapacak. Bakın,
açın okuyun, Anayasa’nın, yani sizin getirdiğiniz 19’uncu maddeyi okuyun. Ne
diyorsunuz? Efendim, bu Anayasa referandumda kabul edilir edilmez hemen bir ay
içinde ve o bir ayın da sonrasında on beş günün içinde, yani bir buçuk ay içinde
onların yerine seçim yapacaksınız. Ben Abdullah Gül’e -bakın, 2 defa basın
toplantısı yaptım- dedim ki: Yahu hiç olmazsa doğru dürüst bir iş yap kardeşim.
Yani sen bir hukuk adamı değilsin de yanındaki o hukukçulara söyle, en azından
doğru dürüst bir iş yapın. Yani sayın milletvekilleri, üç sene sonra Yüksek
Seçim Kurulunda görevi dolan Danıştay ve Yargıtaydan gelen üyelere siz bugünden
nasıl seçim yaparsınız? Yahu böyle bir saçma sapan, mantıksız, akılsız, izansız
bir Anayasa değişikliği yapılır mı? Ondan sonra… E dur, o zaman zaten, eğer o üyenin zamanı,
süresi dolduğu zaman orada normal olarak Anayasa hükümleri işleyecek ve onun
yerine seçim yapacaksınız. Bunu yapmadı. Ne yaptınız? Getirdiniz üç sene sonra
dolan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun Danıştaydan ve Yargıtaydan gelen
üyelerinin yerine bugün seçim yapıyorsunuz, yani referandumdan bir buçuk ay
sonra seçim yapacaksınız. Ya böyle bir şey olur mu arkadaşlar?!
Bunun mantığı, bunun aklı, izanı var mı? Getirdiğiniz Anayasa’nız da yemin
ettiğiniz Anayasa. Diyorsunuz ki: “Efendim, bu hâkimlerin aylık ve ödenekleri
kanunla belirlenir.” Peki, siz getirmişsiniz, Anayasa’ya koymuşsunuz, efendim
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerine 30 bin yan gösterge koymuşsunuz.
Bu ödenek. Şimdi, arkadaşlar, bakın, siz burada istediğiniz zaman bir günde bir
kanun maddesini çıkarırsınız, hatta bir günde de değil. Peki, siz Anayasa
değişikliğini yaptınız, hemen ertesi gün Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
üyelerine 30 bin yan gösterge getirebilirsiniz. Yani, bakın, birileri sizin
elinize vermiş, sizin değil, liderlerinizin eline vermiş, o da virgülüne
dokundurmuyor. Ya olmaz arkadaş! Bu virgülüne dokunmama… Yani Türkiye’de hukuku
yok ediyorsunuz. Olur mu yani! Abdullah Gül, sen
Cumhurbaşkanı sıfatıyla Köşk’te bir Anayasa tetkikini yaparken, el merhamet ya,
hiç olmazsa bir hamalda olması gereken bir hukuk nosyonuna
sahip olan insanları yanına al da doğru dürüst… Bu kadar saçma sapan maddeyi
onaylama. Dedim ki, hiç olmazsa Meclise geri gönder de, ya hiç olmazsa bu yüz
karası metin Anayasa’dan çıksın.
Değerli
milletvekilleri, yani gerçekten yaptığınız hiçbir şeyde doğru dürüst bir
uygulama yok, Türkiye Cumhuriyeti devletinin menfaatini koruma yok. Sadece
çıkıyorsunuz, kendi kendinize böbürleniyorsunuz. Bağırıyor Tayyip Bey. Bağır
bağır bağır… Ya ne bağırıyorsun! Öyle bağırma ya! Kimsenin karşında korktuğu
morktuğu yok.
Bakın,
İskenderun’da 6 erimiz şehit oldu, 7 erimiz de yaralandı. Şimdi, bir sorumluluk
sahibi bir hükûmet ne yapardı? Daha saat aşağı yukarı herhâlde on bir
civarlarıydı. Şimdi, o askerlerimiz şehit olduğu zaman, sorumluluk sahibi bir
Hükûmet, bu Marmara gemisi ve adamlarına diyebilirdi ki “Ya arkadaş, bu
memleketimizde en azından 6 tane aileye ateş düştü, o kadar askerlerimiz de
yaralı. Bırakın şimdi bu İsrail’i; nereden çıkardınız? Bunu bir başka zaman
getirin.” Yok, kimsenin umurunda değil. Çünkü asker öldü mü onlar için pek öyle
değer ifade eden bir şey yok. Ne olacak? Çünkü,
bunların hangi düşüncelerle kaynaklandığını da biliyoruz.
Bakın, şimdi İsrail’i
biliyoruz. İsrail diyor ki “Ben, arkadaş, terörist devletim ya.” Şimdi, ben,
İsrail’in tabii ki o terörist hareketini şiddetle kınıyorum ama arkadaşlar, biz
Türkiye Cumhuriyeti devletinin eğer şanına şöhretine uygun bir hükûmetsek, eğer
Türkiye Cumhuriyeti devletinin haysiyetini düşünen bir hükûmetsek, “Arkadaş,
sen benim 9 tane vatandaşımızı öldürttün, o kadarı da yaralı. Ben de sana bunun
hesabını soracağım.” dersin, değil mi? Ne oldu? Ne oldu arkadaş?
Şimdi,
arkadaşlar, bakın, ben geçmişte burada bir misal verdim. Getirmişler maymuna
bir şeftali vermişler, şeftaliyi önce yutmadan arkasına getirmiş, acaba ben bu
şeftalinin çekirdeğini çıkarır mıyım demiş. Tayyip Bey, çekirdeğini
çıkaramayacağın şeftaliyi yutma arkadaş, yutma, yutma ya. Bu memleket, bu kadar
ucuz kazanılmış bir memleket değil. Bu memleket, İstiklal Savaşı’nı kazanmış
millettir. Bu millet, yedi düvele karşı mücadele etmiş bir devlettir. Bu
millet, Fransızları, İngilizleri, ondan sonra İtalyanları, Yunanlıları bu
memleketten kovmuş bir millettir, çok acil bir milletir. Sen, şimdi, o İstiklal
Savaşı’nda kazanılan, o yüce itibarı kazanan bu Türkiye Cumhuriyeti devletini
hangi yüzle ve hangi sıfatla bu kadar uluslararası düzeyde düşük gösteriyorsun?
Bu kadar utandıracak bir şey yapıyor.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, bunları bizim düşünmemiz değil, hepimizin düşünmesi lazım. Bu Türkiye Cumhuriyeti hepimizin devleti. Ben otuz senedir
bu salondayım ama bu salon bugüne kadar, millî menfaatler konusunda bu kadar
suskun olmamıştı, millî menfaatleri yok eden iktidarlara karşı bu kadar suskun
olmamıştı. Size büyü mü yaptılar, ben anlamıyorum. Gerçekten büyü yaptılar ya!
Böyle bir şey olur mu arkadaşlar? Ya, bir kişi milletvekilliğine gelebilir,
tamam ama o milletvekilliği yeminine uygun hareket etmek, ondan sonra o
milletvekili seçildiği milletin haysiyetini ve onurunu korumak, ona paralel
hareket etmek ve milleti yüceltmek hepimizin görevi, bir kişinin değil ki
herkesin görevi. Şimdi ne olduk sayın milletvekilleri, hani İsrail’i hizaya
getirecektik? Şimdi çıkıyor Tayyip Bey, bir gürlüyor, biz de zannediyoruz ki
bir şey yapacak. Sonra bir bakıyorsun, yelkenleri düşürmüş. Böyle olmaz
arkadaşlar.
Bakın, biz
Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak… Bizim şimdi, tamam… Diyor ki Tayyip Bey:
“Efendim, Gazze ile İstanbul’un kaderi bir.” Nasıl bir kardeşim ya? Gazze
Filistin’in bir kenti, İstanbul Türkiye Cumhuriyeti devletinin kenti. Nasıl
bunun kaderi bir olur arkadaşlar, nasıl beraber olur? Yani, biz şimdi… Sen
67’den beri Gazze’de ambargoyu kaldırmamışsın, o insanlar bugüne kadar o
işkenceler altında inim inim inlemiş, ondan sonra ses çıkarmamışsın, sekiz
yıldır da iktidardasın, sonra da bir Fazilet Partisi… Fazilet değildi, pardon,
Kurtulmuş’un partisi… (CHP ve MHP sıralarından “Saadet”
sesleri) Neyse, Saadet Partisi. Ondan sonra, bu “one minute”ten önce,
arkadaşlar, İstanbul’da bir miting yaptı. Yine bu Gazze olayları vardı orada,
İsrail Gazze’yi ezdi ama Tayyip’ten bir şey çıkmadı, Tayyip Erdoğan’dan. Sonra
gitti, Saadet Partisi burada bir miting yapınca Tayyip Bey ürktü. Peki, ondan
sonra Davos geldi.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, yani Davos’ta İsrail’le Türkiye arasında bir panel yapılmasını
öngören ne vardı? Yani orası bir ekonomik forumdu. O ekonomik forumda, sen
gidip de -İsrail ile bizim o zamana kadar çok öyle ekonomik yönlerden karşı
görüşlerimiz de yoktu- ondan sonra çıktın orada, sırf Saadet Partisinin
İstanbul’da yaptığı o mitingde önceden yaptıkları bir tezgâh nedeniyle,
Davos’ta “One minute.” dedin. “One minute” midir, “Un minute” midir? Neyse, Fransızcada
da “Un minute”dir.
Şimdi, baktı ki
bununla da hâlâ yetinemiyor. Şimdi, Tayyip Erdoğan iktidarı kazanmak için,
bırakmamak için gerekirse ayağına da sıkar. Ben korkuyorum, inşallah sıkmaz
yani, inşallah sıkmaz.
Şimdi,
arkadaşlar, bakın, iktidarlar gelip geçici olur. Şimdiye kadar… Sekiz sene
gelmişsin, yeter yahu kardeşim, malını mülkünü edinmişsin, gemilerini almışsın,
apartmanlarını almışsın, dünyanın en sayılı zenginlerinden birisisin; bırak,
biraz da başkaları bu işe gelsin, yönetsin. Sonra, böyle bir şey olur mu yani?
Onun için, gerçekten yani bunları söylerken utanç duyuyorum.
Arkadaşlar, yani
bir memleketi bu kadar gerçekten kötü edecek, bu kadar basiretsiz, yönetim
şekliyle bu kadar yönetilmez bir duruma getirilmez sayın milletvekilleri. Ben
söylüyorum, sizin vicdanınız varsa -vardır ki biliyorum- en azından bunlardan
sizin de vicdan azabı çekmeniz lazım.
Peki, biz şimdi
İsrail karşısında nasıl bu kadar küçük düşürülebiliriz? Arkadaşlar, hepiniz de
yani aklı başında, sorumluluk sahibi insanlarsınız. Peki, o gün yani o Marmara
gemisi oraya gönderilmeseydi… O Marmara gemisini kim gönderdi oraya? O yükleri
kimler verdi? Onu…
EYÜP FATSA (Ordu)
– Biz de sizden şüpheleniyoruz Sayın Genç!
KAMER GENÇ
(Devamla) – Efendim? Ben mi gönderdim? Tabii ben gönderdim! Yani Tayyip
Erdoğan’ın iktidarını yıkmak için ben gönderdim tabii. Çok sağlıklı bir teşhis
koydunuz!
Yani, şimdi, o
gemi gitmeseydi, orada Türkiye Cumhuriyeti devleti bu kadar rencide olmasaydı…
Yani olmaması lazımdı. Ama ben şahsen partilerin yerinde olsam bu konuda bir
gensoru veririm. Tam gensoruluk bir iş. Arkadaş,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin itibarını sen yok edemezsin.
Şimdi, bir Ahmet
Bey var, Ahmet Davutoğlu, ya bir çıkıyor, bir yerlere gidiyor, sanki bir şeyler
becermiş, Sırbistan’a gidiyor, on bir sefer Sırbistan’a gidiyor,
Bosna-Hersek’le ilişkisini güya düzenleyecek, on birinci defasında Sırbistan
getiriyor Ermeni…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Genç, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Devamla) – On birinci defada Sırbistan getiriyor Ermeni soykırım tasarısını
meclise veriyor. İşte arkadaşlar. Ya böyle bir şey olur mu? Ya böyle bir şey
olur mu arkadaşlar? Yani bu kadar… Çıkmışsınız, efendim “Uluslararası
ilişkilerde sıfır problem.” diyorsunuz. Ya bir tane, Allah rızası için deyin
ki: “Şunu becerdik.” Bir deyin ki: “Biz bunu becerdik.” Biz de diyelim ki:
“Arkadaşlar ya tebrik ederiz sizi, becerdiniz.”
Anayasa’yı
yapmadınız, ülkeyi büyük bir strese soktunuz. Aşağı yukarı on altı, on yedi gün
veya yirmi gün bu Meclisi strese soktunuz. Bir gün Türkiye’nin ciddi bir
meselesi burada dile gelmiyor, bir gün gelmiyor. Ondan sonra, getirdiniz, şimdi
de günde 52 maddelik kanun tasarısını görüşüyorsunuz. Değerli milletvekilleri,
bu olmaz, bu olmaz ya! Bu, kölelere yaptırılmayacak bir muameledir ya. Köleler
bile bu muameleler karşısında isyan eder arkadaşlar. Bu köleliktir ya, bu
kölelik ya! Parlamenterlik kölelik değil ki. Onun için, herkesin aklını başına
toplaması lazım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) – Şimdi, bu saatte niye bunları çalışıyoruz? Hiçbir nedeni de yok.
Saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
İSLAM ÜLKELERİ STANDARDLAR VE METROLOJİ ENSTİTÜSÜ (SMIIC)
TÜZÜĞÜNÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1)
Türkiye Cumhuriyeti adına 7 Kasım 1999 tarihinde imzalanan “İslam Ülkeleri
Standardlar ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC) Tüzüğü”nün onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN – Madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ardahan Milletvekili Sayın Ensar
Öğüt.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; İslam Ülkeleri
Standardlar ve Metroloji Enstitüsü Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla
selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, ülkemizin başkanlığını yaptığı İslam Konferansı Teşkilatı elli yedi
ülkeden oluşmaktadır. Yani Azerbaycan’dan Fildişi’ne kadar elli yedi ülke var.
Buradaki amaç, bu elli yedi ülke arasındaki metrolojide uyum sağlayabilmek ve
bu uyum sağlayan tüzüğü onaylamaktır. Ortak belgelendirme sistemi oluşturularak
İslam ülkeleri standartları ve metroloji enstitüsü kurulması amaçlanmaktadır.
Bu da gayet normal veya uygundur.
Biz yıllardır
İslam ülkelerinde hep geride kaldık. Aslında bu tüzük Türkiye Cumhuriyeti
devleti, hükûmeti tarafından 7 Kasım 1999’da imzalanmış ama diğer elli yedi
ülkenin kendi iç durumundaki -tüzüğün onaylanmasından dolayı- süreç bugüne
tamamlanmış ve bugün Büyük Millet Meclisinde muhtemelen onaylanacaktır. Ancak
İslam ülkeleriyle öteden beri çok yakın olmamıza rağmen, aynı kültürü, aynı
dini paylaşmamıza rağmen ne yazık ki İslam ülkeleriyle ticaretimizi iyi bir
şekilde geliştiremiyoruz.
Bakın, bugün
Hollanda, Konya kadar bir ülkedir. Hollanda, İslam ülkeleri dâhil 53 milyar
dolarlık hayvan ürünleri ve tarım ürünleri ihraç ediyor -53 milyar dolar- ve
-demin Malatya Milletvekili Mevlüt Kardeşim de söyledi, Yaşar Bey de onayladı-
1990’a kadar Gaziantep’ten İslam ülkelerine özellikle Kurban Bayramı arifesi
hayvan ihraç ediyorduk, mal veriyorduk.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – 1 milyar dolar.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) – 1 milyar dolar civarında.
Bakın, ben tarihî
bir belge söyleyeceğim: Aslında, bugünkü Türkiye'nin konumunda et ithal
ediyoruz, niye bu duruma düştük, baktığınız zaman, dünyaya iyi açılamadığımızı,
en azından bize çok yakın olan İslam ülkeleriyle iyi diyalogda bulunmadığımızı
gösteriyor. Şimdi, İslami kurallara göre Hollanda’da et kesiliyor, İslam
ülkelerine satılıyor da İslami kurallara göre Türkiye’de niçin et kesilip İslam
ülkelerine satılamıyor?
16 Temmuz
1937’de, Atatürk’ün ve İsmet Paşa’nın imzasıyla, Doğu Anadolu’da, Kars’ta
hayvancılıkla ilgili bir borsa kurulması için bir kanun çıkartılıyor. Bu
kanunla -o zaman Türkiye'nin nüfusu 16,5 milyon, 1937- Tarım İşletmeleri Genel
Müdürlüğü kuruluyor, et kombinaları kuruluyor, yem fabrikaları kuruluyor, şeker
fabrikaları kuruluyor küspe oluşturması için, süt fabrikaları kuruluyor. Öyle
bir gelişiyor ki arkadaşlar, Türkiye'nin nüfusu 16,5 milyon, 5 milyona yakın
hayvan var ve biz -benim dedem de, babam da, Esfender Hocam bilir- Rusya’ya ve
İran’a hayvan ihraç ediyorduk 1968’e kadar, 1990’a kadar da Gaziantep’ten ihraç
ediyorduk. Şimdi ne oldu da İslam ülkeleri bizden et almıyor veya ticaretimiz
olmuyor? Et ithal ediyoruz Hristiyan ülkelerinden. Hristiyan ülkelerinden et
ithalatına ben karşı değilim, yanlış anlamayın. O hayvanların çoğu domuz
artıklarının yemleriyle besleniyor. Bunu biliyor musunuz? Bu, Müslüman
mahallesinde salyangoz satmaya benziyor. Evet, net konuşuyorum, bütün Hristiyan
ülkelerinde domuz var. Domuzun kanıyla da, yağıyla da, sakatatıyla da yem
yapılıyor. Bu yemleri de bu hayvanlar yiyor. Evet, net konuşuyorum. Bu tespit
edilmiştir arkadaşlar. Peki, şimdi 1930’lu yıllardan 90’lı yıllara kadar ihraç
eden Türkiye niye muhtaç kaldı dışarıya, et ithal ediyor? Bu, ayıp değil mi,
bize yakışıyor mu?
Değerli
arkadaşlar, bakın, burada ne oluyor biliyor musunuz? Şimdi, tüketici “yüksek
fiyat” dedi, “Bu fiyat çok yüksek, pahalılık var.” tamam, “Aman et ithal
edelim.” dediler. İki ihale yapıldı ikisi de iptal edildi, üçüncüde 8 bin ton
canlı hayvan geldi, Adapazarı’na bugün geldi.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Geldi mi?
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) – Evet, geldi, 8 bin ton hayvan geldi, canlı, kesilecek. Bunların da
veteriner kontrolünden geçmesi lazım, deli dana var mı, brusella var mı, şap
var mı, hastalık nedir? Bunların da yapılması lazım. Bak,
buradan, kürsüden açıklıyorum bunları.
Ancak, bakın,
bizim köylümüz ne durumda? Köylümüz öyle bir perişan durumda ki. Şimdi, Hükûmet
ne yaptı? Besiciye bağırdı ya, geldiler, çağırdılar, bakanla görüştüler, işte
basın toplantısı yaptılar, isyan ettiler. Besicilere dediler ki: “Siz
bağırmayın, ben size ucuz mal ithal edeceğim.” Ucuz mal, hayvan, besicilere de
verecekler. Köylü ne olacak? Asıl üretici köylüdür arkadaşlar. Besici gidiyor,
köylüden alıyor. Köydeki Osman, Ali, Hüseyin, Ahmet Amca var ya, Ayşe, Fatma
Teyze 4 tane-5 tane dana besliyor, 2 tane-3 tane inek besliyor, 10 tane kuzu
besliyor, bunları besiciler gidip alıyor. O besiciler geliyor, ahırda besliyor.
Bunu biliyorsunuz yani alıyor, getiriyor, üç ay besliyor ondan sonra piyasaya sürüyor.
Yani üretici, o aradaki besiciler değil, köydeki insanlardır. Bakın, çiftçi
kayıtlarına göre 3 milyon 200 bin aile sayısı var. Her aileyi 5’le çarpsanız 15
milyon insan, köylü üretiyor. Köylü üretiyor, köylüden gidip aracı olan
besiciler alıyor, getiriyor, tüketiciye fazla fiyatına satıyor.
Şimdi bakın, ben
ihaleye gittim, Ramazan Kerim Özkan arkadaşımızla, diğer arkadaşlarımızla
beraber, Orhan Diren de vardı.
Şimdi, biz
gittik. 13,5 liraya karkas mal oluyor arkadaşlar Türkiye’ye, yani alan adam
13,5 liraya Türkiye’ye mal ediyor. Aynı fiyata, Konya’daki besicilerin başkanı
Nazif Karabulut –ismini de söylüyorum- “5 bin tane tosun hazır, Konya’da var,
aynı fiyata veriyoruz.” diyor, Et Balık Kurumu bunu almıyor. Kayseri’de
Barbaros diye bir arkadaşımız var aynen -isimlerini söylüyorum- “Elimizde 3 bin
tosunumuz var.” diyor. Kars, Ardahan, Erzurum bölgesi zaten hayvancılığın
potansiyeli, aynı fiyata veriyoruz, Et-Balık Kurumu alımı durdurdu arkadaşlar.
Böyle bir zulüm olabilir mi? Ha, niye? Avrupa Birliğine taahhüdümüz var, et
ithal edeceğiz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Arjantin’e de mi?
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) – Evet.
Şimdi bakın…
Zamanım kalmadı
Mevlüt’cüğüm.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Şahsın adına da konuşabilirsin.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) – Şimdi, buradaki olay şu arkadaşlar: Bizim, 15 milyon yani nüfusun
üçte 1’ini oluşturan köylümüz üretiyor. Yani bakın, Türkiye'nin her yerinde
hayvancılık var, Türkiye'nin her tarafında hayvancılık yapan insanlarımız var.
3 tane, 5 tane inek saklıyor, 4 tane, 5 tane danasını satıyor, oradan aldığı
parayla çocuğunu okutuyor veya kış bahara kadar yiyeceğini sağlıyor.
Değerli
arkadaşlar, burada köylüyü mahvettik. Şimdi, önümüzdeki hafta -benim duyumumu
söylüyorum- 20 bin ton hayvan ithali için aracılara, besicilere izin verilecek
diye ben duyum aldım Tarım Bakanlığından. Eğer o verilirse o zaman… Peki tamam, eti ucuza aldı, yedi tüketici, gayet doğal,
aracı da ucuz mal aldı sattı, o da para kazandı. Peki, 15 milyon köylü ne
olacak? Köylünün sahibi yok mu kardeşim? Sahipsiz mi bu insanlar? Ama bu
insanların sahibi olacak, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, bu insanların
yüzü gülecek, onu net konuşuyorum. Çünkü köylüyü siz gözden çıkarttınız, köylü
sizden hesap soracak. Köylü gidecek, sandıkta hesap soracak. Yani öyle bir
duruma düştü ki köylü, arkadaşlar, bugün…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
Sayın Başkanım,
beş dakika da şahsım adına konuşabilirsem köylüyü mutlu ederiz.
BAŞKAN – Köylü
sizin konuşmanızdan çok mutlu oluyor Ensar Bey.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) – Veriyor musunuz?
BAŞKAN – Hayır,
şimdi, sizin talebiniz yeni geldi yani. Bir sonraki maddede konuşursanız
konuşursunuz. Meclis çalışıyor, Meclisin çalışmaları normaldir, çalışırsa, grup
adına, grup başkanvekilleri verirse biz dinleriz, bizim için bir mahzuru yok.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) – Veriyor musunuz?
BAŞKAN – Şu anda
veremem.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) – Peki, bir teşekkür edeyim.
BAŞKAN – E
teşekkür edin zaten Genel Kurula.
Buyurun.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) – O zaman mikrofonu açın da teşekkür edeyim.
BAŞKAN – Buyurun…
Sistem çalışmıyor, bir dakika.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) – Sistem de bozuldu kardeş. Köylü, zavallı…
Değerli
arkadaşlar, hakikaten, bakın, bizi seçip gönderdiler. Çiftçilerimiz icra
dairelerinde perişan durumda. Bu anlamda Büyük Millet Meclisinin köylüye sahip
çıkacağına inanıyorum. Büyük Millet Meclisinde şu parti, bu parti ayrımı
yapmadan köylüye sahip çıkalım. Köylü, üreten, alın teriyle kazanan, helal
parasıyla kazanan insanlardır.
Hepinize saygılar
sunuyor, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için üç
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü Tüzüğünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucunu
arz ediyorum:
“Oy Sayısı |
: 225 |
|
Kabul |
: 225 |
|
Ret |
: - |
|
Çekimser |
: - |
|
Boş |
: - |
|
Geçersiz |
: -(x) |
|
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
Murat Özkan |
Fatih Metin |
|
Giresun |
Bolu” |
Tasarının İslam
ülkelerine hayırlar getirmesini diliyorum.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, 6’ncı sırada yer alan, Milletlerarası İmar ve Kalkınma
Bankasının Ana Sözleşmesinde Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
7.- Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana
Sözleşmesinde Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/786) (S. Sayısı: 460) (xx)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.
Komisyon raporu
460 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın
Mithat Melen.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MİTHAT MELEN (İstanbul) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana
Sözleşmesinde Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, en son küresel krizin 64 milyon daha
fazla yoksul yarattığı ve fakir yarattığı Dünya Bankasının bir raporunda var
yani her ekonomik meselenin dünyamızda ki 2015 yılında Birleşmiş Milletler bin
yılın sorunlarını çözmek için, açlığın ve yoksulluğun ortadan kaldırılması için
bir gayret içerisinde ve bir program içerisinde fakat görünüyor ki en son
ekonomik krizin, küresel krizin 64 milyon yoksul daha eklediğini dünyamıza
gözler önüne seriyor. Mesela, NATO, bu
rakamı 84 milyon olarak veriyor ve hatta NATO’nun raporlarına göre, bu
yoksulların artması, dünyadaki çekişmelerin, savaşların daha artacağına dair
bir işaret. Dolayısıyla gerçekten dünyada yoksulluğun artması ve kalkınma
önemli bir mesele.
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx)
460 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
1944 yılında
Bretton Woods’ta toplanan dünya ülkeleri, IMF’le, Uluslararası Para Fonu’yla
birlikte Dünya Bankasını kuruyorlar. Zaten adı Milletlerarası İmar ve Kalkınma
Bankası. İşte ana sözleşme de buradan zaten çıkıyor.
Şimdi, buradaki
esas mesele, 1944 yılında İkinci Dünya Harbi’nden sonra, özellikle batan
ekonomik sistemi yeni baştan düzenlemekle ilgili ama bunun bir parasal bekçisi
olması lazım. O Uluslararası Para Fonu. Bir de bu parasal bekçisinin yanında
kalkınmaya yardım eden yeni yapının olması lazım. Aslında, Dünya Bankası, bu
kalkınmayı gerçekten altmış altı senedir sürdüren bir kuruluş ve kalkınma için
destek sağlamış. Başta yerel hükûmetler olmak üzere tüm hükûmetlere doğrudan,
belediye ve kamunun tüm teşkilatlarına ise hazine garantili kredi veriyor.
Bunlar ama devamlı olarak belirli periyotlarda ve
belirli konularla ilgili. Her on yıl yeni bir konu. Mesela, son on yıl, dünyada
sağlık ve eğitimin ön plana çıkarıldığı bir dönemdi.
Şimdi, gerçekten
Türkiye de bu fonlardan altmış altı yıldır –ki ilk aldığı kredi 1950
yılındadır- ciddi biçimde faydalanmıştır ve çok değişik konularda burada hâlâ
da bu projelerden faydalanmaktadır. Türkiye 1947 yılında üye oluyor Avrupa’dan
sonra Dünya Bankasına ve bugüne kadar da iyi üyesidir ve gerçekten biz hem bu
fonlardan faydalanmışızdır hem de başta hazine teşkilatı olmak üzere iyi bir iş
gücü yetiştirmişizdir ve dünyada da bu iş gücümüz hizmet eder. Onun için biz
önemli kullanıcılarından bir tanesiyiz ve hâlâ da o kullanma periyodu devam
ediyor, orada belirli tartışmalar olmasına rağmen. O tartışmalara da değinmeye
çalışacağım. Niye? Çünkü bu son kriz, özellikle 2008 yılından itibaren bu kriz
bir başka sorunu da beraberinde getirdi. Yani acaba Bretton Woods kurumları
dediğimiz, Bretton Woods kuruluşları dediğimiz kuruluşların dünya ekonomisinin
sorunlarını çözebilecek kapasitelerinin olup olmadığı tartışma konusu. Geçen
altmış yıl belki iyi hizmet etmiş olabilirler ama gelecek on yıl, değil altmış
yıl, gelecek on yıl acaba aynı hizmeti görebilecekler mi? Gerçek neden o, niye?
Dünyada hem sistemler değişiyor hem de yapı çok değişiyor. Mesela bizim ısrarla
üzerinde durduğumuz fiyat istikrarı konusu.
BAŞKAN – Sayın
Melen, Hocam, birkaç saniyenizi rica edeyim.
Arkadaşlar, Genel
Kurulda bir uğultu var… Hatibimizin birikimlerini bir dinleyelim lütfen.
Buyurun Hocam.
MİTHAT MELEN
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Esas mesele,
zaten dünyadaki bu kalkınmayı yönlendirebilmekle ilgili mesele ve bu
kalkınmanın değişen dünya şartlarında nasıl etkilendiği de küresel krizde çok
açık belli. Yani küresel kriz öyle bir hâle getiriyor ki bütün bu kurumlar
tartıştığı gibi, ekonomik modellerin de tartışıldığı bir yere getirdi dünyayı.
Yani, acaba, şu Bretton Woods kuruluşları hâlâ ayakta kalmalarına rağmen
dünyanın sorunlarına çözüm bulabiliyor mu? Bulamıyor, gördük onları da ve kendi
aralarında onlar da bu konuda çok ciddi tartışma içindeler.
Hatta ben buna
daha bir eklenti yapmak istiyorum: Avrupa Birliği mesela. Geçmiş elli yılı,
gelecek bir elli yılı Avrupa Birliği sürdüremez mevcut durumda ve mevcut yapı
içerisinde, onun da değişmeye ihtiyacı var ve bu değişimi nasıl yapacağız?
Çünkü dünyadaki teoriler de ekonomik teoriler ve kalkınma teorileri de çok
farklı biçimde artık yorumlanmaya başladı.
Yani biraz önce
söylediğim, işte fiyat istikrarı meselesi. Fiyat istikrarını Merkez Bankası
korumakla görevli, merkez bankalarının –bizim de öyle- birinci maddesi fiyat
istikrarıdır. Fakat dünyada gerçekten fiyat istikrarını koruyarak ekonomik,
hatta siyasi, hatta finansal istikrarı koruyabilmiş miyiz? Son iki sene
içerisinde koruyamadığımız çok net ve açık. Dolayısıyla, bütün bu kurumlar gibi
dünyada ekonomik alt yapıda da çok önemli bir değişiklik olması söz konusu ve
ona doğru gidiyoruz.
Şimdi, bu
değişiklik özellikle IMF’yle, Uluslararası Para Fonu’yla başlayan ve Dünya
Bankasına sirayet eden bu değişiklik aslında dünyadaki ekonomik yapının ciddi
biçimde değiştiği ve mevcut ekonomik teorilerin dünyanın sorunlarına, ekonomik
sorunlarına fazla çare bulamadığını gösteriyor. Yani niye? Belki eskiden yapı
statikti, sonra dinamik oldu, İkinci Dünya Harbi’nden sonra ama şimdi ekonomik
yapı dünyada kaotik, yani gerçek bir kaos var. Son
kriz bunu gösterdi, çok net ve açık biçimde hep birlikte krizde belki biraz
hovardaca yaşamanın, dünya ekonomilerinde hovardaca hareket etmenin
neticelerini gördük. Ama, ne yazık ki, yani ne
Türkiye’de, özellikle Türkiye’de, hiç ekonomik meseleleri gündeme getirip
konuşmuyoruz ve böyle geleceğe dönük meseleleri Türkiye Büyük Millet Meclisinde
de konuşmuyoruz çünkü dünyanın yapısı değişiyor. Dünyanın yapısı değişirse
Türkiye bunun dışında kalamaz.
Bugün işte en son
Yunanistan’da kriz oldu, geçen gün Macaristan patladı. Zannetmeyin ki biz
bunların dışında kalabileceğiz çünkü ekonomik sistem buna yetmiyor. Bunun için
de düşünmemiz gerekiyor, niye? Dünyadaki kurumların elindeki araçlar da artık
yeterli değil. Mesela burada bunları çok net söylüyor, işte 2008 yılında Dünya
Bankasının gördüğü temsil ve katılımla ilgili bir sorun olarak ortaya konulmuş.
Gerçekten dünyada ekonomi de el değiştirmeye başladı, o gelişmekte olan
ülkelerle gelişmiş ülkeler arasındaki ekonomik fark belki azaldı gibi görünüyor
ama bir yerde paralar, fonlar bir başka eksene doğru kaymaya başladı. İşte
“briquet” denilen -“briquet” Fransızca “çakmak” demek aslında- hakikaten
yeniden patlayan Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin var. Türkiye pekâlâ onların
arasında olabilirdi ama o patlamayı biz yapamadık ama o patlayan ülkelerin de
dünya ekonomisi içindeki katkıları artmasına rağmen, uluslararası kuruluşlar
içindeki katkıları bir türlü artmadı, yani etkinlikleri artmadı. Mesela bir Lüksemburg’u düşünün, bir Lüksemburg’un neredeyse 500
bin nüfusu var, bizim bir ilimizden daha ufak, hele benim seçim bölgem olan
İstanbul’un yarısı bile değil alan olarak da ama dünya ekonomisi içerisinde
parasal büyüklük olarak o kadar büyük bir katkıya sahip ki fakat Lüksemburg
hiçbir şey üretmiyor, sadece alıp satıyor, eskiden ürettiği demir çelik hariç.
Şimdi, ekonomide
bu kadar etkinlik el değiştirirken Lüksemburg’un hem Dünya Bankasında hem IMF
içerisinde payının çok fazla olması, yönetimsel sıkıntıları beraberinde
getiriyor. Yani, bugün, Türkiye gerçi görünürde çok önemli bir değişiklik
olmasa bile, bu kararla birlikte dünya ekonomisi içinde artık eskisinden daha önemli
bir aktör. Türkiye'nin o aktörlüğünü iyi kullanması lazım. Geçen yıl İstanbul
kongresinde bu aktörlüğü kullanamadık, dünyanın ekonomik yönetiminde ciddi pay
alamadık, bu da bizim eksikliğimiz ama bunu bundan sonra da düşünmemiz lazım.
Yani her şey bitmiş değil ama bu anlaşma bence ve bu özellikle tasarı,
dünyadaki bir değişimin, özellikle bizim tarafımızdan değil, Dünya Bankası, ve işte IMF tarafından bizim adımıza yapılmış bir
değişiklik olarak ortaya çıkması bakımından bence çok çarpıcı. Yani biz kendi
haklarımızı korumazken onlar bizim haklarımızı ve kredi içerisindeki
paylarımızı ve hatta katılım paylarımızı artırmaya çalıştılar çünkü bizim 250
temel oyumuz var. Her ülkenin 250 temel oyu var. O 250 temel oy, 500 temel oya
çıkarılıyor ve toplam içinde 2,86 -yüzdeden bahsediyorum- sermaye içindeki
toplam pay yüzde 5,55’e çıkarılıyor ama Türkiye'nin genel toplam içerisindeki
payı -yani bu da aşağı yukarı Dünya Bankasında ona tekabül eder- yüzde
0,53’tür. Bu da dünya ekonomisi içindeki ağırlığımızı gösteren
bir pay.
Şimdi, bunu hep
tartışıyoruz: Acaba gerçek meselenin aslı dünya ekonomisinden yüzde yarım pay
alırken eğer gerçekten kalkınıyorsak, gerçekten dünyada aktörlüğe soyunuyorsak
-ekonomik aktörlüğe- yüzde 1’e çıkarmak değil mi? Niye? Çünkü
Türkiye, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 1’i kadar. Dünya nüfusunun yüzde
1’i kadar olan bir ülkenin dünya ekonomisinden de yüzde 1 pay alması gerekiyor.
Tabii, biz kendi kendimize bazı böyle şeylerle, gayrisafi millî hasılamızın arttığını iddia ediyoruz. “Artmamış” demiyorum
ama yeterli değil yani dünyanın içerisindeki nüfus ağırlığımız kadar payımız
yok. Onun için Türkiye’deki yoksulluğu bir türlü önleyemiyoruz “açlık”
demiyorum, açlık sınırında değiliz ama yoksulluğu önleyemiyoruz.
Şimdi, bu
gelişmeyle yani 250 oydan 500’e çıkan temel oy bunlar sermaye içindeki, on altı
gelişmekte olan ülke de bundan yararlanamıyor çünkü payları onların düşüyor,
mesela Brezilya içlerinden bir tanesi. Şimdi, onlar için de bir formül
geliştiriyor Dünya Bankası, onlara da ayrı bir pay vermeye çalışıyor ama bu
birinci aşama. Bundan sonra daha değişik aşamalar var yani
2008 yılında alınan kararlarla artık hem IMF’in hem Dünya Bankasının dünya
ekonomisini yönetirken, yönlendirirken yeni bir yapı içerisinde yönlendirmesi
anlayışı dünyada gelişti yani bizim de içinde olduğumuz grubun -işte bu
G-20’lerle kendini belli ediyor, G-8’lerle kendini belli ediyor- dünya
içerisinde daha fazla pay almasına, dünya ekonomisi içerisinde daha çok söz
almasına, daha çok söz söylemesine neden olan bir yapı.
Şimdi, bu gelişme
nasıl etkileyebilir? Bakın, Dünya Bankasının verdiği önemli krediler arasında
petrol arama var, belediyelere verilen paralar var, enerji var, deprem için var
-çok önemli- orman, sağlık, sulama, içme suları için var fakat daha önemli bir yapı
var. Şimdi, kalkınma eşittir belki bir yerde ekonomik büyüme, ama insanın
kalkınmasını buranın neresine koymamız lazım? Esas mesele insanla ilgili
kalkınma. İşte, kişi başına düşen okuma yılı, kişi başına düşen hastane sayısı,
hastane yatak adedi, doktor adedi, bütün bunlar daha önemli göstergeler. Yani artık insani kalkınmadan bahsetmek çok daha önemli. Şimdi,
kalkınma projelerinin yeni yapısında insani kalkınma daha ön plana çıkan bir
unsur, ama her kriz -biraz önce arz etmeye çalıştığım- o insani kalkınmadaki
sıkıntıları beraberinde getiriyor.
Şimdi, dünyanın
önündeki en önemli sıkıntıların başında bu ekonomik meseleleri çözmek var.
Mesela fosil atıkların temizlenmesi için gerekli yatırım 7 trilyon dolar. Yani
ısınmak için sadece Çin’de 5-6 trilyon dolar paraya ihtiyaç var, çünkü başka
bir şeyle ısınmaları mümkün değil. O zaman enerjiden tutun, efendim, her türlü
şeye kadar, insani yardıma kadar ihtiyaç var. Ormanlar azalıyor, sular
eksiliyor. Su çok önemli bir şey maddesi hâlinde. Sadece
sulamadan bahsetmiyorum, içme suyu, içme suyunun getirmediği evler var dünyada.
Yani kalkınma endeksleri artık daha çok kişi başına düşen gayrisafi hasıladan çok insani endekslerle ilgili. Şimdi, insani
endeksleri nasıl çözeceğiz?
Tabii, Türkiye
bütün bunların farkında olan bir ülke ve bütün bunlarda epeyce aşama almış, bir
yere gelmiş, ama yeterli değil, yani Türkiye'nin bulunduğu yer, olması gereken
yer değil. Esas mesele onunla uğraşmamız gerekiyor.
Burada bir tek
noktanın altını vurgulamakta yarar var. Yani Türkiye, geçen yıl İstanbul
Kongresi’nde, hem Dünya Bankası hem IMF’te -buna basın da dâhil, medya da
dâhil- böyle ciddi işlerin farkında değildi. Hele biz hiç değildik. Yani bizim
artık dünyada bu kuruluşlar içerisinde yer almamız, başkanlığına soyunmamız, başkan
üretmemiz, önemli mevkilere birilerini getirmemiz… Hele Türkiye Büyük Millet Meclisi … Ben bile tesadüfen gittim oraya. Dışişleri
Komisyonunda diye kimse gitmemiş de ben gittim Dünya Bankası toplantısına, ne
kadar ilginç.
Biz Türkiye Büyük
Millet Meclisi olarak, hakikaten, gerçekten nerede olduğumuzu, ne yapmak
istediğimizi, neyi planladığımızı hiçbir türlü düşünemiyoruz. Hep bunu üzülerek
söylüyorum. Gelecek on beş yıl için, gelecek yirmi beş yıl için bizim nerede
olmamız gerektiğini hiç konuşmuyoruz. Burada her konuşulan
mevzu, maalesef ve maalesef, saatlerle ilgili, sabaha kadar çalışmakla ilgili. Tabii
onların da çok insani olduğunu söylemiyorum ama. Ama her şeye rağmen, bizim
gelecekle ilgili, dünyanın geleceğiyle ilgili ve özellikle Türkiye'nin bu dünya
geleceği içerisindeki konumuyla ilgili yerimizi çok net belli etmemiz lazım. Bu
da sadece Hükûmetin işi değil, zaten bu yasayı da çıkaran Hükûmet değil; bu,
Dünya Bankasının kendi yaptığı, bize de bir pay verdiği, bize de “Çıkar.”
dediği bir iş. Yani bizim adımıza onlar karar verdiler. Çünkü,
Dünya Bankası da kendi kendini tartışmaya başladı. Yani yarın, gelecek yirmi
sene içerisinde, on beş sene içerisinde belki Dünya Bankası yok, başka
kuruluşlar var, yeni dünya merkez bankaları var. Çünkü
finansal krizleri önlemeye kimsenin gücü yetmedi.
Öyle enteresan ki
bugün dünyada serbest piyasa ekonomisinden bahseden başta Amerika Birleşik
Devletleri olmak üzere… Ki biz hep söylüyoruz, gayrisafi yurt içi hasılanın
yüzde kaçının ekonomiye ayrıldığı ve devlet tarafından üretildiği meselesini,
biz hep “Türkiye’de yüzde 50’lere vardık.” diyorduk,
ki bu Devlet Planlama Teşkilatının bir rakamıdır, bugün Avrupa Birliği yüzde
50’de, hele bu küresel krizden sonra Amerika Birleşik Devletleri de yüzde 50’ye
çıktı. Peki, ne olacak? O zaman, serbest piyasa ekonomisinin de tartışıldığı
yeni bir dünyaya giriyoruz.
Burada hamasi
nutuklar çekiliyor, her şey çok iyi gidiyor. Tabii iyi gidiyor, tabii iyi
gidecek. Türkiye koskocaman bir ülke, çok büyük bir ülke, 73 milyon nüfusuyla
öyle çabuk çabuk… Eskidendi o batma fikirleri. Tabii batmayacak, hiçbirimiz
batmayacağız. Ama bakın, geleceğe dönük projeksiyonla
uğraşmamız lazım hep birlikte ekonomimiz için, siyasetimiz için hatta
Anayasa’mız için, her şeyimiz için. Aksi hâlde hep dünyanın bize dikte ettiği
yasaları bile çıkarmak zorunda kalırız. Onun için bizim oturup başka bir
stratejik araştırma yapısı içerisinde çalışmaya başlamamız lazım. Yani bu
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir kere stratejik araştırmayla ilgili çok
ciddi meselesi var. Bu konuyu ihmal ediyoruz. Aslında burada 75 tane bilim
adamı var ben biliyorum. Bunlara bile ders verdirebiliriz. Kendi yapımızı yeni
baştan kurabiliriz. Hatta bütün bu toplantıların içerisinde olabiliriz. Burada
birçok genç insan var pırıl pırıl. Bunlar bu toplantıların hiçbirine
katılmadılar maalesef. Ee, böyle bir Hükûmet politikası da olmaz. Çünkü yarını
onlara teslim edeceğiz, bu genç milletvekilleri yarın Türkiye’ye gelecek,
bunlarla uğraşacak, dünyayla karşı karşıya gelecek. Hiç bunları düşünmedik biz.
Hep başka şeyler konuştuk ve birbirimizi suçladık. Bakın, vakit geçiyor. Bundan
sonra diyorum Dünya Bankası bile belki yok, belki yeni bir yapı var, yeni bir
ekonomik yapı var dünyada. Yeni sistemler gelecek, yeni sistemler gelişecek.
Biz onlara kendimizi adapte etmek zorundayız. Çünkü niye? Sorumlu olduğumuz 73
milyon insan var Türkiye’de. Dünyada da 6,5 milyar insan var. Yani hakikaten
insanlarımızı düşünüyorsak, biz de gerçekten yeniden yapılanmak zorundayız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MİTHAT MELEN
(Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu duygu ve düşüncelerle
yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Melen.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana Sözleşmesinde
Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken
hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Milletlerarası
İmar ve Kalkınma Bankasının amacı nedir? Görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının
amacı aslında Türkiye'nin en önemli sorunuyla ilgilidir. Türkiye'nin bir
numaralı sorunu nedir Sayın Başkan, değerli milletvekilleri? Türkiye'nin bir
numaralı sorunu işsizlik ve yoksulluktur. Hani AKP “3Y”den bahsetmişti ya seçim
beyannamesinde; “yoksulluk” işte o “3Y”nin birincisiyle ilgilidir ve ne yazık
ki tüm iddialara rağmen AKP, tüm çabalarına rağmen Türkiye'de işsizlik ve
yoksullukla mücadelede son derece başarısız olmuştur ve şu anda Türkiye'nin bir
numaralı sorunu işsizlik ve yoksulluk sorunudur.
İşte,
Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankasının temel amacı yoksulluğu azaltmaktır.
Yoksulluğu nasıl azaltacak? Yoksulluğu azaltmak için ne öngörülmekte
Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası ilkeleri ve amacı çerçevesinde?
Sürdürülebilir bir kalkınma sağlanacak. Sürdürülebilir bir kalkınma sağlanması
yoluyla yoksullukla mücadele; amaç bu.
Şimdi böylesine
önemli, böylesine stratejik önemde bir yasa tasarısını burada görüşüyoruz.
Bizim Türkiye devleti olarak Bankaya toplam sermaye katkımız 1 milyar dolar
civarında. Sermayemizin, 1974 yılı kuruyla 59 milyon 815 bin doları ödenmiş,
diğeri ise çağrılabilir sermaye tutarında ve bunun için bugüne kadar herhangi
bir ödeme yapmış değiliz.
Şimdi, Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasa tasarısıyla Dünya Bankası Ana
Sözleşmesi’nde önerilen bir değişiklik var. Her ülke için 250 olan temel oy
sayısı 500’e çıkacak ve temel oyların toplam oylar içindeki payı yüzde 5,55
olacak.
Burada, yasanın
amacıyla ilgili teknik bazı değerlendirmelere girişerek sizi yormak
istemiyorum. Konunun Türkiye açısından yaşamsal önemini bu vesileyle
dikkatlerinize sunmayı kaçınılmaz bir sorumluluk olarak görmekteyim. Bakınız,
şu anda, işsizlik oranında Türkiye, gerçek işsizlik itibarıyla dünya
şampiyonudur. Resmî işsizlik itibarıyla işsizlik oranı yüzde 15,5 ancak umudu
kırılmış işsizlerle birlikte yani iş bulduğu anda çalışma konumunda, arzu ve
isteğinde olan kişilerin de ilavesiyle ve ayrıca mevsimlik işsizlerin de
ilavesiyle gerçek işsizlik yüzde 20’lerin üzerine çıkmaktadır. 6 milyon 334 bin
kişi şu anda Türkiye’de işsizdir. Peki, AKP işbaşına geldiği zaman yani 2002
için söylemiyorum, son 2007 seçimlerinde “3Y” sloganıyla yani “Yolsuzluğu,
yasakları ve yoksulluğu ortadan kaldıracağız.” iddiasıyla yola çıktığı zaman
Türkiye’deki işsizlik oranı neydi? Yüzde 10 civarında. Şimdi, TÜİK’in resmî
rakamı yüzde 15,5 ve gerçek oran yüzde 20’lerin üzerinde. Anlamak ve kabul
etmek mümkün değil. Ne yaptınız siz AKP olarak yani işsizlik ve yoksullukla
mücadeleyi neden böyle geri planda tuttunuz? Ve hâlâ “Ekonomik açıdan şunu
yaptık, bunu yaptık.” diye mangalda kül bırakmama çabası ve uğraşı içindesiniz.
AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) – Gerçekleri söylemiyorsunuz!
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) – Gerçekleri söylüyorum -ben eski bir planlamacıyım- hiçbir zaman
gerçek dışı bir konuşma yapmış değilim.
Evet, bakınız,
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine TÜİK’in 4 kişilik bir aile için
-devletin resmî rakamlarıyla konuşuyoruz. Bunlar gerçek değil ise, TÜİK’in
rakamları gerçek değil ise biz ne konuşacağız? Hayret bir şey- 2009 yılında
tespit ettiği yoksulluk sınırı 820 liradır. Peki, bu resmî
rakam. Yoksulluk sınırı, açlık sınırıyla karıştırılmasın lütfen,
yoksulluk sınırı. Ne anlama geliyor bu yoksulluk sınırı? Ana-baba ve 2 de çocuk
4 kişilik bir aile günde 2 bin kalorilik bir gıda ile beslenecek ve gıda
dışında asgari ölçüde, kira başta olmak üzere asgari ölçüde… Yoksulluk sınırı
değil dikkatinizi çekiyorum, açlık sınırında sadece gıda vardır, mutfak
masrafları vardır. Yoksulluk sınırı gıda ve gıda dışı masraflar. 820 lira
minimum. Peki, Hükûmet 4 kişilik bir ailede çalışanın asgari ücretini ne kadar
tespit etti? 610 lira. Şimdi bakınız, Hükûmetin resmî rakamlarından
konuşuyorum. Diyor ki Hükûmet: Yoksulluk sınırı 820 lira, asgari ücret 610
lira. Bu ne anlama geliyor? Demek ki AKP İktidarı asgari ücretle çalışan tüm
insanlarımızı yoksulluk sınırı altında yaşamaya mahkûm etmiştir. Öyle değil mi?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Asgari ücretin alım gücü artmıştır.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) – Öyle değil mi? Asgari ücret 610 lira, 610 lira asgari ücret, evet
bu, Hükûmetin tespiti; yoksulluk sınırı 820 lira, e bu da Hükûmetin tespiti. Ne
anlama geliyor bu? Anlamak mümkün değil.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Ama alım gücü artmıştır ya.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Alım gücünden bahsetseniz biraz.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) – Evet, işte şunu söylüyorum …
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) – İhracattaki artıştan bahsedin, üretimdeki artıştan bahsedin.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri… Lütfen arkadaşlar…
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) - Onlardan niye bahsetmiyorsunuz?
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) - … AKP asgari ücreti 610 lira belirlerken yoksulluk sınırını 820
lira belirliyor ve yineliyorum, herhâlde anlaşılmadı, yineliyorum; zımnen şunu
kabul ediyorsunuz: Asgari ücretle çalışanlar yoksulluk sınırının altında yaşam
mücadelesi yapmak mecburiyetindedirler.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Alım gücünden bahsedin biraz, alım gücünden…
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) - Bunun başka bir izahı var mı?
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Alım gücünden bahsedin.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) - Bunun başka bir izahı var mı?
BAŞKAN –
Arkadaşlar karşılıklı birbirimize cevap yetiştirmeyelim lütfen.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) – Hükûmetin rakamlarıyla, Hükûmetin resmî rakamlarıyla konuşurken
burada niye huzursuz oluyorsunuz?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) – Eksik konuşuyorsunuz da tamamlamaya çalışıyoruz.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) - Eksik konuşuyorsam gelirsiniz burada yine Hükûmetin resmî
rakamlarıyla eksiklerimi tamamlarsınız.
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Hatırlatma yapıyoruz.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) - Niye heyecanlanıyorsunuz? Daha bitmedi.
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) – Siz nasıl artıracaksınız?
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) - Biraz sonra söyleyeceğim.
Yine memura 2010
yılı için ne verdiniz? Yüzde 2,5 artı yüzde 2,5. Birinci altı ay yüzde 2,5,
ikinci altı ay yüzde 2,5; ortalama yüzde 3,78 zam yaptınız memura. Peki enflasyon ilk dört ayda ne oldu? Yüzde 4 oldu. Yani,
ocak, şubat, mart, nisan, bir yıl için yapmış olduğunuz memur zammı ilk dört
ayda gitti, fazlasıyla gitti, sekiz ay eksi. Öte yandan emekliye ne verdiniz?
Yüzde 1,83 artı yüzde 1,83. Yani, bu gerçekler niye sizi huzursuz ediyor? Ya da
bu gerçekleri neden anlamakta güçlük çekiyorsunuz? Anlamakta güçlük
çekiyorsunuz. Eğer anlamakta güçlük çekmiyorsanız anlamak istemiyorsunuz.
Neden?
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Anlayış kabiliyetleri eksikse ne yapacaksın kardeşim?
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakınız, memur zamları böyle
ama şu anda emeklilerin maaşlarının, daha doğrusu emeklilerin yüzde 75’inin
maaşları ne yazık ki Türk-İş’in belirlediği açlık sınırlarının altındadır. Yüzde 75’i açlık sınırlarının altında emekli maaşı. Az önce
yoksulluk sınırından söz ettim, 820 lira. TÜİK’in rakamı olduğu için söz ettim
ama Türk-İş’in açlık sınırı 827 lira. Eğer Türk-İş’in rakamlarından gider isek
demek ki asgari ücretle çalışan ne kadar insan var ise hepsi açlık sınırlarının
altında yaşam mücadelesi vermek durumunda.
Şimdi, bunları,
bu acı gerçekleri neden anlatıyorum? Bu yasa tasarısıyla ilgili olan
Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankasının amacı yoksulluğu azaltmak.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; “Ne yapacaksınız” diyorsunuz. Bakınız, bir kere, AKP
olarak aklınızı başınıza devşireceksiniz. AKP olarak aklınızı başınıza
devşireceksiniz ve işsizlik ve yoksulluğun kader olmadığına inanacaksınız.
İşsizlik ve yoksulluğun ana nedeninin, yıllardan bu yana uygulamış olduğunuz,
bilinçsizce uygulamış olduğunuz neoliberal anlayışa dayanan yanlış ekonomik ve
sosyal politikalar olduğu gerçeğini bileceksiniz. Eğer bu gerçeğin, bu acı
gerçeğin farkına varamaz iseniz, az gidersiniz, uz gidersiniz, dere tepe düz
gidersiniz masallardaki gibi, bir bakmışsınız bir arpa boyu bile yol
gitmemişsiniz. Nerede? İşsizlik ve yoksullukla mücadelede. Bu gerçeğin farkına
varacaksınız.
Bakınız, işsizlik
ve yoksullukla çok acil bir mücadeleye girişmek zorundasınız. Bunun için iki
farklı sektörde derhâl seferberlik başlatmalısınız. Birinci kulvar,
üretim, istihdam ve ihracat seferberliğidir. Reçeteleri söylüyorum. İkinci kulvar ise sosyal politikalar seferberliğidir.
MÜJDAT KUŞKU
(Çanakkale) – Sayın Bakan dinliyor zaten, not alıyor.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) – Üretim, istihdam ve ihracat seferberliğinde bir hedef koymak
mecburiyetindesiniz, gözü kapalı olmaz. Türkiye ortalama yüzde 7’lik bir
sürdürülebilir kalkınmayı hedefine mutlaka ve mutlaka koymalı ve tüm çabasıyla
bu hedefi yakalama uğraşına girmelidir.
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) – Yedi yıldır bunu yapıyoruz.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) – Burada zaten “sürdürülebilir kalkınma amacıyla” diyor.
“Yedi yıldan beri
onu yapıyoruz.” diyor Beyefendi, Milletvekili. Ay sevsinler seni, sevsinler!
Yapıyorsun, yapıyorsun, sevsinler seni!
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) – Seni sevsinler!
BAŞKAN –
Arkadaşlar, lütfen… Lütfen… Sayın Tütüncü, lütfen efendim…
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) – Değerli AKP Milletvekili, yedi yıldan beri bunu yapıyorsan, yüzde
10’du geldiğinizde işsizlik, şimdi neden yüzde 15’in üzerine çıktı?
BAŞKAN – Sayın
Karasayar, Sayın Tütüncü; karşılıklı konuşmayalım efendim, hitaplarımıza da
dikkat edelim.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) – Sizler, üretim yaratmayan, istihdam yaratmayan, aksine, işsizlik
üreten, yoksulluk üreten ekonomik politikalar uyguladınız. Sevsinler!
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) – Sen kendin inanıyor musun?
BAŞKAN – Orhan
Bey, lütfen, istirham ediyorum! Arkadaşlar, lütfen, yapmayın!
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) – İşte, size burada devletin resmî rakamlarıyla konuşuyorum. Yedi
yıldan bu yana demek ki yüzde
ORHAN KARASAYAR
(Hatay) – Sen hayal âleminde uyuyorsun.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) – Şimdi dinleyin, biraz öğrenin. Sayın Bakan bunları çok iyi bilir
ama Sayın Bakan, bilmeyenlere lütfen siz anlatın.
DEVLET BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Onlar da iyi biliyorlar.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) – Şimdi, üretim, istihdam ve ihracat seferberliği, birinci kulvar. Şimdi bir hedef alacaksınız. Hedef
şu olmalıdır: Öncelikle, her yoksul aileden en az 1 kişiye iş bulma amacında
olacaksınız ve ortalama yüzde 7’lik bir ekonomik büyümeyle yılda en az 1 milyon
kişiye istihdam yaratma hedefini benimsemelisiniz ve bunu da yaparken
Türkiye’yi dünya ticaretinde kazanan ülkeler safına geçirecek bir sanayileşme
stratejisini, yeni bir sanayi yol haritasını hazırlamak mecburiyetindesiniz.
Bakınız, biz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu hedefe ulaşmak amacıyla beş sektör için yol
haritası hazırladık. Birinci yol haritası sanayi yol haritası, ikinci yol
haritası tarım ve hayvancılık yol haritası, üçüncü yol haritası esnaf ve KOBİ
yol haritası, dördüncü yol haritası enerji yol haritası ve beşincisi hizmetler
yol haritası yani bankacılık, finans, turizm ve diğer hizmetler. Şimdi…
AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) – İçlerinde ne var?
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) – “İçlerinde ne var?” diyor. Hemen söyleyeyim, sanayi yol haritasının
ana hatlarını size sunayım. Vakit olsa da içlerini, burada hepsini zabıtlara
geçirecek şekilde anlatabilmiş olsam.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bakınız, mevcut koşullarda devletin özel sektörle daha
fazla diyalog ve iş birliğine girmesi kaçınılmaz… Bu küreselleşme sürecinin
dünyayı nereye getirdiğini görüyoruz. “Bırakınız yapsınlar, bırakınız
geçsinler”i bırakalım artık, devletin daha fazla yol gösterici ve daha fazla
istihdam ve üretimi teşvik edici bir anlayışa gelmesi lazım. Bu bağlamda…
AHMET ÖKSÜZKAYA
(Kayseri) – Hepsini söyle…
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) – Söylüyorum… Dünya ölçeğinde yükselen yani talebi
artan ileri teknolojili ve yüksek katma değerli üretim dalları olarak biz
şunları belirledik, dinleyin: Biyoteknolojiye dayalı tarımsal faaliyetler,
balıkçılık hariç su ürünleri üretimi, çevrenin iyileştirilmesi -bunlar yükselen
sanayiler- hidrolik ve güneşe dayalı elektrik tüketimi, kişiye özgü modacılık,
plastik, seramik, kitlesel, kentsel ulaşım, havaalanı yapımı ve uçak üretimi…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Onların hepsini yaptık, bitti.
BAŞKAN – Lütfen
konuşmanızı tamamlayın Sayın Tütüncü.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) – Tamamlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) – Sayın Başkan, burada, yükselen sanayilerde Türkiye için
belirlediklerimizi anlatıyorum ve bu üretim dallarında Türkiye’nin bir an önce
ekonomisini atağa kaldırması gerekiyor.
Ayrıca,
Türkiye’nin mevcut üretim yapısını yükselen sanayiler gerçeği açısından da
değerlendirdiğimizde, örneğin, otomotiv, makine, beyaz eşya, elektronik, metal
eşya, plastik, kuyumculuk, bilgi teknolojileri gibi birtakım sektörlerde
Türkiye’nin gerçekten birer ihracat üssü hâline gelebileceğini de tespit ettik.
Türkiye’nin yeni
bir teşvik politikasına ihtiyacı var. İktidarda biz olmuş olsak şu anda,
sektörel teşvik anlayışına geçerdik. Bir an önce, her şeyi teşvik eden bu
yanlış teşvik politikasını bırakınız, sektörel teşvik anlayışına geçiniz ve
yeni teşvik paketinde de etkin teşvik paketini uygulayınız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Tütüncü.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) – Sayın Başkan, bundan sonraki maddelerde de söz alacağım ve az önce
söylemiş olduğum bu haritaların içinin nasıl dolu olduğunu burada arkadaşlara
anlatmaya çalışacağım.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, AK PARTİ Grubu adına söz talep ediyorum.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce
konuşma yapan Sayın Tütüncü, ekonomik rakamlarla ilgili, 2002 yılından 2008
yılına kadar geçen süreçle ilgili “AK PARTİ İktidarının yaptığı faaliyetler
Türkiye ekonomisini o kadar olumsuz yöne götürdü ki maalesef bunu hiç kimse
anlamadı.” diye ifade etti.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) – İşsizlik ve yoksullukla ilgili.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Diğerlerinin de doğru olduğunu söylüyorsunuz.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) – İşsizlik ve yoksullukla ilgili konuştum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – İşsizlik ve yoksullukla ilgili Türkiye ekonomisini sıkıntıya soktu,
ama AK PARTİ…
ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) – İşsizlik ve yoksullukla ilgili, o kadar; çünkü bu yasanın amacı
yoksullukla mücadele.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Sayın Tütüncü, şu anlam çıkıyor: Ama AK
PARTİ İktidarının Türkiye ekonomisini 2002 yılı 3 Kasımından bu tarafa gelinen
süreç içerisinde iyi bir şekilde idare ettiğini; Türkiye’yi, 26 büyük ekonomi
içerisinde, dünya ekonomileri içerisinde 26’ncı sıradan 17’nci sıraya
getirdiğini, Avrupa Birliği ekonomisi içerisinde de 6’ncı büyük ekonomi hâline
getirdiğini teyit ediyor fakat itiraz ettiği nokta şu: İşsizlik ve yoksulluk
konusunda Türkiye ekonomisinin 2010 yılındaki gelen süreçte başarısız olduğunu
söylüyor.
Bakınız, değerli
arkadaşlar, AK PARTİ iktidara geldiği dönemde işsizlik oranları 10,3 ve Yedinci
ve Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı içerisinde baktığımızda, 2005 yılı
içerisindeki perspektifte işsizlik oranlarının da 10,3’te sabit tutulmasıyla
ilgili öngörü vardı, bunu eski bir uzman, Devlet Planlama Teşkilatı uzmanı ve
eski bir Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olan Sayın Tütüncü’nün de çok iyi
bildiğine inanıyorum ama AK PARTİ İktidarı döneminde, 2007 yılı sonunda,
işsizlik oranları, Türkiye ekonomisindeki gelişmeye, gayrisafi millî hasıladaki büyümeye ve kişi başına da gelir seviyesindeki
artışa paralel olarak 9,1 seviyelerine gelmiştir fakat uluslararası mali
piyasalarda ortaya çıkan, Amerika Birleşik Devletleri gibi dünyanın en büyük
ekonomisinde ortaya çıkan krizin dalga dalga ülkelere yayılmasıyla birlikte
Türkiye ekonomisinde de ortaya çıkan sıkıntıları belirli bir şekilde hep
beraber hissettik ve bunun da ilk etapta ortaya çıkan konusu işsizlik oldu.
2009 yılının Şubat, Mart ayı sonu itibarıyla, Türkiye’deki işsizlik oranı,
küresel krizin bütün ülkeleri, önce Avrupa Birliği ülkelerini, arkasından bizim
gibi ülkeleri vurmasıyla birlikte 16,9’a çıktı. O dönem içerisinde diğer
ülkelerle kıyasladığımız takdirde, 2008 yılı sonu itibarıyla işsizlik oranının
yüzde 11 olduğu, 2009 yılının Mart ayı itibarıyla işsizlik oranının yüzde 17’ye
çıktığı dönemde, yaklaşık yüzde 55 civarında Türkiye ekonomisinde işsizlik
artışı hasıl oldu ama benzer ülkelerle, gelişmiş
ülkelerle bunu kıyasladığımız takdirde, işsizlik oranının Türkiye
ekonomisindeki olanlardan daha yüksek, Amerika Birleşik Devletleri’nde yüzde
100, Yunanistan’da daha farklı, İspanya’da daha farklı ve yüksek oranlarda, her
ne kadar oranlar 4,5’tan 9’a çıktı gibi gözükse de işsizlik oranında 2 misline
yakın artışın hasıl olduğunu görüyoruz.
Bakınız değerli
arkadaşlar, bugüne kadar hep örnek gösterilen komşumuz Yunanistan’daki kişi
başına gelir 30 bin dolarlara çıkmış, İzlanda’da gelir bu, İspanya’da gelir bu,
İtalya’da bu, Portekiz’de bu diye söylenen ve örnek gösterilen ülkelerde… Daha
bundan bir ay önce, Yunanistan ekonomisinin Avrupa Birliğinden ve IMF’den, Dünya
Bankasından kredi talep edebilmek için ne türlü şartları, ne türlü imkânları
zorladığını hep beraber görüyoruz. Ondan önce, küresel krizin
başladığı dönemde, İzlanda ekonomisinin iflas bayrağını çektiğini, İspanya’nın
sıkıntıya girdiğini, Portekiz’in yine aynı sıkıntılar içerisinde olduğunu,
Fransa’nın ve diğer ülkelerin, Avrupa Birliği ülkelerinin de bu konuda nasıl
sıkıntı içerisinde olduğunu hep beraber görüyoruz ama şu anda Türkiye
ekonomisindeki rakamları incelediğimiz takdirde, büyümenin 2010 yılı sonu
itibarıyla yüzde 6’lara doğru gittiğini ve işsizlik oranlarında da iyileşmenin
olduğunu, ihracat rakamlarının da yine aylık 10 milyar doların üzerinde bir
seviyeye doğru geldiğini hep beraber müşahede ediyoruz. Yeterli mi? Değil. Muhakkak
ki bunu bizim daha üst seviyelere, daha iyi noktalara getirmemiz, hep beraber,
birlikte hareket ederek yapmamız gereken en önemli görevlerden birisidir.
Şimdi, bakın,
size bazı rakamları vermek istiyorum, yoksullukla ilgili kısım. Siz devletin
rakamlarını söylediniz, ben de size devletin rakamlarını söylüyorum: 2002 yılı
sonu itibarıyla, Türkiye’de yoksul oranı, yoksul miktarı 17 milyon iken, 17
milyon vatandaşımız yoksulluk sınırının altında iken, 2009 yılında 13 milyon
vatandaşımız yoksulluk sınırının altında kalmış. Yani 2002 yılında 17 milyon
kişi yoksulluk sınırının altında, AK PARTİ 17 milyonu 17 milyon 1 yapmamış, 17
milyonu 13 milyona düşürerek 4 milyon insanımızın gelirdeki paylaşımdan
aldıkları imkânı daha da artırmış. Yine, gelir dağılımındaki eşitsizlikle
ilgili 2000 yılı itibarıyla yapılan ölçümler çerçevesinde, gelirin yüzde 20’lik
kısmını, en düşük gelir seviyesinde olan insanların, gelirin -“Gini katsayısı”
diye ifade ettiğimizde- 52 iken Gini katsayısı, 2008 yılı rakamları itibarıyla
46’ya düşmüş. Yani bu rakamlar küçük gibi gözükmesine rağmen, içinde kendi
yüzdelerine vurduğunuz takdirde önemli gelişmelerin var olduğunu görürsünüz.
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – İkisi arasında kaç lira var Sayın Elitaş?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Türkiye ekonomisinde daha önce nüfusun yüzde 20’lik kısmı gelirden
yüzde 5’lik pay alırken, 2008 yılı itibarıyla baktığımızda nüfusun yüzde 20’lik
en düşük gelir grubunda olan kısmı gelirin yüzde 6’lık kısmını almış. Yani yedi
senelik, altı senelik süre içerisinde dar gelirli yüzde 20’lik kesimin, düşük
gelirli yüzde 20’lik kesimin gelirlerinde -kişi sayısında- yüzde 20’lik bir
artış ortaya çıkmış. Yüzde 1 belki küçük bir rakam gibi değerlendirilebilir ama
bunun kendi içerisindeki etkilerinin yansımalarına baktığımızda Türkiye ekonomisinde
önemli gelişmelerin olduğunu görürüz.
Değerli arkadaşlar, sizlerle 2002 ile 2009 arasında bazı rakamları
paylaşmak istiyorum, vermek istiyorum, kamuoyu da bunu bilsin istiyorum çünkü
buraya çıkan konuşmacılar bugünün şartlarına göre, bugünün değerlerine göre,
Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu dünya ekonomisiyle kıyaslama yapmadan
sadece Türkiye ekonomisinin kendi başına yaptığı bir problemmiş gibi, Türkiye
ekonomisini idare edenlerin idare etme vasıflarının noksan olduğundan dolayı
ortaya çıkan bir sıkıntıymış gibi ifade etmeleri, açıkçası yedi yıllık
iktidarın getirdiği imkânlara, kazanımlara haksızlık yapmaktır. Bakınız, 2002 yılında gayrisafi yurt içi hasıla
230 milyar dolar, 2009 sonu 750 milyar dolar; 3 mislinden fazla bir artış var.
Kişi başına gelir 3.530 dolar, 2009 sonu itibarıyla 8.500 dolar.
MİTHAT MELEN
(İstanbul) – Borç ne kadar Sayın Elitaş?
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Kime gitti, kime gitti?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Hocam, sen tarihçisin, iktisatçı arkadaşlar var, onlara sor, kişi
başına gelirin ne anlama geldiğini. Herkesin gelirlerinin cebine girdiği olmaz.
İktisatçı arkadaşlarına sor, onlar onu bilirler.
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Ben iyi bilirim.
AHMET ORHAN
(Manisa) – Senin kadar iyi bilir.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Enflasyon: Enflasyon, bizden önceki dönemde ortalama yüzde 70 iken
AK PARTİ İktidarı döneminde yüzde 5,3. Enflasyon, dar gelirli, sabit gelirli
vatandaşın cebindeki bir canavardır. İktisat kitaplarında bunu anlatırlar.
Devletin gelirini toplayabilmesi için en güzel unsur, enflasyon canavarını
hortlatıp dar gelirli, sabit gelirli vatandaşın cebine akrep gibi sokmaktır
diye, bizde, aynı okullarda Değerli Hocamla…
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – Siz de dolaylı vergilerle götürüyorsunuz vatandaşın cebinden.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - …Sayın Tütüncü’yle okuduk; bunu bu şekilde ifade ederler.
Bakınız, dış
ticaret hacmi: 2002 yılında 88 milyar dolar, 2009 yılında 334 milyar dolar.
İhracat: 36
milyar dolar, 102 milyar dolar.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – Peki, ithalatı söyle, ithalat nasıl?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Bir de memur maaşlarıyla ilgili bir kıyaslama, memur maaşlarının
alım gücüyle ilgili bir kıyaslama yapmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, asgari ücret: 2002 yılında 184 lira, 2009 yılında 577 lira. Asgari
ücretli bir vatandaşımız, 2002 yılında ne kadar pirinç alıyormuş? 85 kilo
pirinç alırken 2009 yılında 120 kilo pirinç almış. Yaklaşık 35 kilo net, pirinç
alımında fazlalık ortaya çıkmış. Makarna, 180 kilo alırken 298 kilo almaya
başlamış. Dana eti, 21 kilo alırken 28 kilo almaya başlamış. Süt, 143’ten 193
litreye çıkmış. Yumurta, 1.370 adetten 2.314 adede. Ayçiçeği yağı,
ŞENOL BAL (İzmir)
–
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Arkadaşlar, niye rahatsız ediyor bu rakamlar? Bu rakamları, Devlet
Planlama Teşkilatının sitesinden bulabilirsiniz. Yani, bu rakamları duymak sizi
niye rahatsız ediyor? 2002 diye söylediğim mi rahatsız ediyor? Ben, bizim
dönemimizle ilgili bir fotoğrafı çekmek istiyorum.
ŞENOL BAL (İzmir)
– Yanlış çekiyorsunuz, fotoğraf makinesinin markasını değiştirin.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Siz de kalkarsınız, o fotoğrafı, kendi döneminizde, 1999 yılının
haziran ayında mı, mayıs ayında mı iktidara geldiniz, 3 Kasım 2002 tarihine
kadarki fotoğrafı koyarsınız, dersiniz ki “Biz bunu yaptık.” Ama biz 2002 3
Kasımından bu tarafa çektiğimiz fotoğrafı size gösteriyoruz, bunun da sizi
rahatsız etmemesi lazım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – O zaman bir çocuk 3 bin dolar borçla doğuyordu, bugün 7 bin dolar
borçla doğuyor.
ŞENOL BAL (İzmir)
– 9 bin dolar.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Sizin söyleyeceğiniz şu olabilmeli,
diyeceksiniz ki siz: “AK PARTİ İktidarı değil de Milliyetçi Hareket Partisi, o
koalisyon iktidarı devam etseydi, iktidarı bırakıp gitmeseydik biz, 85 kilo
yerine 120 kilo değil, 220 kilo pirinç aldırabilirdik.” deseydiniz, ama
geçmişteki örnekler maalesef sizin bu yaptığınız işin doğrulanamayacağı yönünde
önemli bir göstergedir.
ŞENOL BAL (İzmir)
– Vatandaş sizi dinliyor, vatandaşlar dinliyor.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Bakınız…
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Dış ticaret hacmi kaçtı? Yanlış söyledin.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Dış ticaret hacmi…
OSMAN ÇAKIR
(Samsun) – Çiftçiye sor Sayın Elitaş, çiftçiye. Çiftçiye sor, ne çektiğini
anlatsın sana.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – …88 milyar dolardan 334 milyar dolara çıkmış.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – 2009’da mı?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – 2009 yılı sonu itibarıyla, evet.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Yanlış.
DEVLET BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Toplam 242.
OSMAN ÇAKIR
(Samsun) – Sayın Elitaş, çiftçiye soruyor musun? Ne çektiğini bir anlatsın
sana.
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri… Arkadaşlar, lütfen karşılıklı konuşmayalım.
DEVLET BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Elitaş, o 2008 rakamı, 2008’de 334,
doğru.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Evet, Sayın Bakan düzeltti, 242 milyar.
VAHAP SEÇER
(Mersin) – Kopya vermeyin Sayın Bakan, kopya vermeyin.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Elitaş, 334 mü,
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Sayın Bakan doğruladı, bendeki rakamlar… Evet, yanlış sütunu
okumuşum değerli arkadaşlar.
OSMAN ÇAKIR
(Samsun) – Zaten öbürleri de yanlış.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Şimdi, bakınız, en düşük köylü emekli…
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – Hepsini yanlış okudun.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – 2008 yılı, Sayın Bakan benim söylediğim rakamı doğruladı, 2008
yılı. 2009 yılı…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Biri 2008, biri 2009 Sayın Elitaş. Aradan bir sene
geçmiş.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Yanlış söyledi Sayın Bakan.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, 2009 yılında dünya ekonomisinde ortaya çıkan
ticaret hacminin daralmasıyla birlikte Türkiye ekonomisinde de daralmanın
olduğu aşikâr. 2008 yılında 136 milyar dolarlık ihracat, 2009 yılı sonu
itibarıyla 102 milyar dolara düşmüş. Arada 34 milyar dolarlık ihracat azalması
var. Aynı şekilde ithalatta da belli bir azalmanın var olduğunu görüyoruz.
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) – Enflasyonu yanlış söyledin.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Onun için, bizim verdiğimiz rakamlarla…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Yani azalmış.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – …2008 yılıyla 2009 yılı arasındaki rakam farkı, sadece yıl farkıyla
olan kısmı, yani “Çok önemli bir şey yakaladık.” diye ortaya çıkmanın bir
manası yok. Rakamlar yalan söylemez.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Elitaş, azalmış mı, azalmamış mı?
VAHAP SEÇER
(Mersin) – İyi olunca sizin, kötü olunca dünya ekonomik krizde!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Rakamlarla ilgili belki tarihlerde yanılma olabilir ama bu
yanılmanın, benim yanılma olarak söylediğim şeyin rakamları değiştirmesi mümkün
değil.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Azalmış, değil mi?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Yani yapabilecek başka bir şeyiniz olmadığından dolayı benim
hatamdan zevklenerek farklı bir noktaya doğru geliyorsunuz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – “Azalmış.” diyorum, sen de “Azalmış.” demiyor musun?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Şimdi, değerli milletvekilleri, açık ve net, AK PARTİ İktidarı
döneminde, Türkiye ekonomisi, bugüne kadar Türkiye’yi idare edenlerin
yaptıkları bütün hatalara rağmen, aldığımız farklı bir konuma rağmen, Türkiye
ekonomisindeki bütün kaynakları, milletimizin alın teriyle biriktirdikleri değerleri
ülke ekonomisine katkı sağlayıp, en verimli dönemini geçirmiştir. Şunu iddia
ediyorum: AK PARTİ İktidarı, yedi buçuk yıllık dönem içerisinde, yatırım
bütçesine ayrılan paralarla, bizden önceki yedi yıllık iktidar döneminde, hangi
iktidar varsa… 2002’den önceki yedi yıla gidin, yatırım bütçelerini kontrol
edin, iki yatırım bütçesi de reel para cinsinden eşittir ama değerli milletime
buradan şunu ifade etmek istiyorum: Bizim zamanımızda yapılan yatırımlar ile
ondan önceki dönemde yapılan yatırımların millete faydasını, refah olarak geri
dönüşünü değerlendirsinler.
OSMAN ÇAKIR
(Samsun) – Yatırım mı var?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Aynı para varken…
OSMAN ÇAKIR
(Samsun) – Yatırım mı var?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Aynı para varken, bakınız, yine bu memlekette yollar vardı.
ŞENOL BAL (İzmir)
– Millet yere yattı, doğru.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Aynı parayla Karayollarına ödenekler ayrıldı, aynı parayla Köy
Hizmetlerine ödenekler ayrıldı ama 2004 yılında Türkiye’de susuz ve yolsuz köy
ganiydi.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Kayseri’de mi?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Kayseri’de de vardı.
OSMAN ÇAKIR
(Samsun) – Benim köyümde su yok.
ŞENOL BAL (İzmir)
– İçme suyu kesiliyor vatandaşın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Kayseri’de de vardı, Türkiye'nin her
tarafında, içme suyu olmayan, mahalle çeşmesinden suyunu idare eden bu milletin
insanları vardı ancak sadece bu şekilde, bu insanlara köy çeşmesini götürerek
onlara mutluluk ve refah getirdiklerini iddia eden siyasetçiler ve siyaset
kurumu vardı fakat bugün Türkiye’de ne yolsuz köy kaldı ne susuz köy kaldı.
OSMAN ÇAKIR
(Samsun) – Sen Bakırköy’den bahsediyorsun Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Artık öyle bir noktaya geldi ki köylerin meydanları da kilit
parkeyle döşenmeye, bu KÖYDES ve BELDES’le birlikte insanlarımızın refah…
OSMAN ÇAKIR
(Samsun) – Bakırköy’den bahsediyorsun Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Türkiye'nin önemli yerleri Bakırköy gibi oldu Hocam, siz farkında
değilsiniz. Gezip görmediğiniz için bilmiyorsunuz.
OSMAN ÇAKIR
(Samsun) – Benim köyümde su yok, su, su akmıyor.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Gidin, köyleri görün, Samsun’un köylerini görün. Samsun’un köyleri,
eskiden Bakırköy’ün olduğu gibiydi.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Gidemediğiniz köylere gelin birlikte gidelim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Samsun’un köylerini gezerseniz, o köylerdeki insanların artık
modern şehirlerde yaşadığını idrak etmiş olursunuz ama maalesef, görmeme gibi
bir moddasınız.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Gidemediğiniz köylere beraber gidelim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – İyilikleri görün. İyiliklerle ilgili, iktidarın yaptığı meseleleri
takdir etmek hem size prim yaptırır hem bizlere prim yaptırır.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Sayın Elitaş, giremediğiniz köylere beraber gidelim, biz
koruruz sizi.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi sırasından arkadaşlarım, ne zaman
biz 2002’yle ilgili bir değerlendirme yapmaya kalksak, rahatsız oluyorlar.
MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) – Yanlış yapıyorsunuz değerlendirmeleri.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
– Rahatsızlıklarının sebebi şu olabilir: 1999-2002 yılında biz o kadar bu
ülkeyi kötü yönetmişiz ki AK PARTİ İktidarının yaptığı sürece gelemediğimizden
dolayı içimizde bir hoşnutsuzluk var.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Doğru, sizin kadar yolsuzluk yapılmadı!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Biz Türkiye'nin 1999-2002 yılının, üç buçuk yıllık sürecinin
kaybolmuş yıllar olduğunu ifade ediyoruz ve bundan dolayı da büyük bir üzüntü
duyuyoruz diye bunu beyan ediyorsunuz. Onun için bundan rahatsız olmanın bir
manası yok. İçinizde muhasebeci arkadaşlar var, mali müşavirler var.
OSMAN ÇAKIR
(Samsun) – Sayın Elitaş, bakın, köyümün suyu için Safiye Hanım’dan ricada
bulundum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Bir dönem içerisindeki yapılan işlerin fotoğrafı çekilir. 2002 3
Kasımın bilançosu belli, fotoğrafı belli, 2010 yılının Türkiye’sinin bilançosu
belli.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Göreceğiz, düştüğünüzde göreceğiz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Onun için, değerli milletvekilleri, buraya çıkan, kürsüye çıkan
sayın milletvekili arkadaşlarımızın en önemli görevlerinden birisi,
siyasetçilerin ve siyaset kurumunun en önemli görevlerinden birisi milletle
doğruyu paylaşmaktır. Buradan, milletin kürsüsünden millete yanıltıcı bilgiler
vererek farklı farklı rakamlarla konuşup milletin zihnini bulandırmaya gücünüz
yetmez.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Türkiye gibi bir tarım ülkesinde et ithal etmek zorunda
bıraktınız.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Çünkü siz, 2002 yılında, 2004 yılında, 2007 yılında ve 2009 yılında
bütün olumsuz şartlara rağmen 2009 yılında da AK PARTİ’nin yüzde 39’a yakın
milletten ibra edilmesini açıkça algılayabilmiş değilsiniz ama bunu Türk
milleti çok iyi algılıyor.
ŞENOL BAL (İzmir)
– Sanal… Sanal…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – 2011 yılı 17 Temmuzunda da, yine siz hayal âleminde dolaşırken,
yüzde 40’lar, yüzde 41’ler, yüzde 42’ler gibi hayal âleminde dolaşırken…
OSMAN ÇAKIR
(Samsun) – 47’den 39’a niye indiniz?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – …2011 yılı 17 Temmuz tarihinde sandıktan çıkan sonuç karşısında
hayal kırıklığına uğrayacağınızı ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Yolsuzlukların hesabını verirken göreceksiniz.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 23.12
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 23.24
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113’üncü Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
460 sıra sayılı
Tasarı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Tümü üzerinde söz
sırası şahsı adına Yalova Milletvekili Sayın Muharrem İnce’de.
Sayın İnce,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Elitaş az
önce “Rakamlar yalan söylemez.” dedi. Doğru söyledi, rakamlar yalan söylemez
ama rakamlara yalan söyletilebilir. Şimdi, bir de ekonomiyi sadece ekonomistler
konuşacak diye bir şey yok. Ekonomi, sadece ekonomistlere bırakılmayacak kadar
ciddi bir iştir. Herkes bundan etkileniyor. Ekonominin içinde siyaset var,
insaniyet var, psikoloji var, her şeyden önemlisi ekonominin içinde tercihler
var. Siz kimden yana, tercihinizi kimden yana kullanacaksınız? Çiftçiden yana
mı kullanacaksınız, Cargill’den yana mı kullanacaksınız? KOBİ’lerden yana mı
kullanacaksınız, lobilerden yana mı kullanacaksınız?
İşte size bir
örnek: 18/4/2006 tarihinde bir kanun çıkarmışsınız,
demişsiniz ki “Bütçeden ayrılacak kaynak gayrisafi millî hasılanın yüzde
1’inden az olamaz, tarımsal destekler için.” Şimdi bakalım rakamlarınıza:
2002’de, kanun çıkarmanıza rağmen, yüzde 1’den az olamaz demenize rağmen
2002’de 0,53; 2003’te 0,63; 2004’te 0,55; 2005’te 0,57; 2006’da 0,63; 2008’de
0,61; 2009’da 0,48. Yani siz tercihinizi koymuşsunuz. Cargill için bu
Parlamentoda nasıl mücadele verdiğinizi hepimiz biliyoruz ama söz çiftçiye
geldiğinde tercihinizi göstermişsiniz, işte burada. Yani ekonomi bir bilim,
doğru, ama tercihler bilimin önüne geçer. Siz tercihinizi bu şekilde
göstermişsiniz.
Şimdi, doğru,
dünya bir ekonomik kriz yaşamış. Tüm dünya ekonomisi 2009’da 1,1 küçülmüş.
Krizin ana vatanı Amerika Birleşik Devletleri, oradaki küçülme yüzde 2,7’lerde.
Çin yüzde 9 büyümüş, Hindistan 5,4 büyümüş, Türkiye yüzde 7 küçülmüş. Bütün
bunlar ortadayken nasıl bu rakamlara yalan söyleteceğiz, doğrusu şaşırıyorum.
Bu ülkede 300 bin
öğretmen işsiz, 1 milyon çocuk sokaklarda. 1923’ten 2002’ye
kadar tüm cumhuriyet dönemini aldığımızda -bunun içinde cumhuriyetin kuruluş
yılları var, İkinci Dünya Savaşı var, darbeler var, Kıbrıs Harekâtı var;
barajlar yapılmış, üniversiteler kurulmuş, ekonomik krizler yaşanmış- bütün
cumhuriyet tarihinin 1923 ila 2002 arasındaki büyüme ortalaması 4,6; 2002-2009
ortalaması sadece 4. Yani siz 2002-2009 arasında cumhuriyet ortalamasının daha
altına düşürmüşsünüz bu ülkeyi, hâlâ daha birtakım hayallerin peşinden
koşturmaya çalışıyorsunuz.
En büyük
projeniz… Yani lisede fen kolundaki bir çocuğa sorsam şöyle bir proje söylemez.
TOBB üyelerine sesleniyorsunuz: “1 milyon 300 bin üyeniz var, herkes 1 işçi
alsın, işsizlik sorunu çözülsün.” O zaman şimdi ben şöyle bir projeye önayaklık
edeyim: “Türkiye’de 60 bin okul var, her okula 4 tane öğretmen alın,
Türkiye’deki eğitim fakültelerinin sorunu çözülsün.” Böyle bir çözüm, çözüm
müdür? Eğer bu ülkeyi yönetenler TOBB üyelerine seslenirken “1 milyon 300 bin
üyeniz var, hepiniz birer işçi alın da şu işsizlik problemini çözelim.”
diyorsanız, sizin ekonomi bilginizi tartışmaz mıyım ben?
Değerli
milletvekilleri, “tercihler” dedim, tercihler… En önemlisi tercihler. 15 Temmuz
1921-17 Temmuz 1921’de, o iki günde Bozüyük işgal ediliyor, İnegöl işgal
ediliyor ama aynı günlerde Atatürk Ankara’da, geliyor, Maarif Kongresini
topluyor. Tercihini kullanıyor, yani diyor ki: “Ülke kriz günlerinde de, ülke
savaş günlerinde de eğitimden vazgeçemez.” diyor. Siz burada eğer, 2006’da
çıkarmış olduğunuz tarımsal destekleme faaliyetleri gayrisafi millî hasılanın yüzde 1’inden az olamaz… Bunu çıkardığınızda bu
yüzde 1’i de geçmiş olsaydınız, o zaman derdim ki: “Siz doğru yoldasınız. Siz
tercihinizi çiftçiden, yoksuldan, ezilenden yana kullanıyorsunuz.” Bizim parti
programımızda da var, biz de diyoruz ki: “On yıl içerisinde bunu yüzde 1’den
yüzde 2’ye çıkaracağız.” Ama, siz tercihinizi
göstermişsiniz.
Yani burada
rakamları tersten okutarak, rakamları çarpıtarak ülkenin durumunu görmezlikten
geleceğimizi zannetmeyin. Bu ülkede şunu herkes biliyor: Bu ülkede emekliler
geçinemiyor, 1 milyon çocuk sokaklarda, insanlar işsiz, çiftçi perişan. Bunu
herkes görüyor.
Ben bunları
konuşmayacaktım, aslında Sayın Bahçekapılı’yla sözleşmiştik ama Sayın Elitaş
geldi, bir pembe tablo çizince bunları da sizlerle paylaşmak istedim.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın İnce.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
MİLLETLERARASI İMAR VE KALKINMA BANKASININ ANA
SÖZLEŞMESİNDE DEĞİŞİKLİĞİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1)
“Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankası’nın Ana Sözleşmesi’nde Değişiklik”in
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza arz ediyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, oylama için üç dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana Sözleşmesinde
Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama
sonucu:
Kullanılan oy
sayısı |
: 222 |
|
Kabul |
: 222 |
|
Ret |
: - |
|
Çekimser |
: - |
|
Boş |
: - |
|
Geçersiz |
: - (x) |
|
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
Fatih Metin |
Murat Özkan |
|
Bolu |
Giresun |
Evet, anlaşmanın
hayırlar getirmesini diliyorum.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, 7’nci sırada yer alan, Türk Dili Konuşan Ülkeler
İşbirliği Konseyinin Kurulmasına Dair Nahçıvan Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız.
8.- Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin
Kurulmasına Dair Nahçıvan Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/800) (S. Sayısı: 494) (xx)
BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
494 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde ilk konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Esfender Korkmaz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Şükrü Elekdağ konuşacak efendim.
BAŞKAN – Sayın
Elekdağ, buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk
Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin Kurulmasına Dair Nahçıvan Anlaşması
hakkında görüşlerimizi izah amacıyla Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından, Orta Asya ve
Kafkasya bölgelerindeki Türk dili konuşan ülkelerin bağımsızlıklarına kavuşmalarıyla
birlikte, Akdeniz’den Çin’e kadar uzanan Türk kültür kuşağının tüm siyasi
potansiyeli ve tarihsel ihtişamıyla gözlerimizin önüne sergilendiğini
hatırlayacaksınız. O günlerde iki siyasi liderimiz, Sayın Turgut Özal ve Sayın
Süleyman Demirel, Türk kültür kuşağı kavramının Türkiye açısından yaşamsal
önemini derinliğine kavradılar ve bu kuşak üzerindeki milletler arasında
kurumsal bir örgütlenmenin oluşturulması için yoğun bir çaba gösterdiler. Nitekim, Türk dili konuşan ülkeleri bir araya getiren ilk
toplantı, bundan on yedi yıl önce rahmetli Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanlığı
döneminde 1992’de Ankara’da gerçekleştirilmiştir.
Sayın Özal’ın ve
onu takiben Sayın Süleyman Demirel’in Cumhurbaşkanlığı dönemlerinde heyecan ve
coşku ile gerçekleştirilen Türk dili konuşan ülkeler devlet başkanları
zirveleri bu ülkeler arasında kurumsal bir iş birliği oluşturulmasına zemin
hazırlanması amacına yönelikti.
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx)
494 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Ben, Sayın Özal
ve Sayın Demirel’le bu konuda yaptığım konuşmaları hatırlıyorum. Her ikisi de
Türk devletleri arasında fonksiyonel bir iş birliğinin ve entegrasyonun
temellerinin atılmasının Türkiye’ye büyük prestij ve
uluslararası ağırlık sağlayacağı kanısındaydılar. Her ikisi de genç Türk
cumhuriyetleri ve Türklük âlemiyle Türkiye'nin ilişkilerinin yoğunluğunun dış
politikamızın etkinliğini güçlendirecek ve Türkiye’ye prestij
ve itibar sağlayacak bir unsur oluşturacağı ve bu konudaki bir Türkiye’ye
Avrupa Birliğinin bakışının çok daha farklı olacağı görüşündeydiler ve bunda
haklıydılar. Çünkü değerli arkadaşlarım, Avrupa Birliği İspanya ve Portekiz’i
üyeliğine alırken bu iki devletin Güney Amerika ülkeleriyle çok yakın siyasi,
kültürel, ekonomik ve ticari bağları olmasına büyük önem vermişti ve bu durum,
bu iki devletin Avrupa Birliğine katılmalarını kolaylaştıran bir faktör
olmuştu. Türkiye'nin de Orta Asya Türk cumhuriyetleriyle her alanda derin ve sağlıklı
bağları olsaydı Avrupa Birliği makamlarının bu hususu Türkiye'nin lehine bir
artı değer, bir kilit unsur olarak değerlendirecekleri muhakkaktı.
Ne yazık ki, Özal
ve Demirel dönemlerinden sonra Türk dili konuşan ülkelerle iş birliğine duyulan
ilgi ve heyecan maalesef tavsadı ve düzenli yapılan zirve toplantıları da
aksadı. Nitekim, 8’inci zirve toplantısı ancak 2006
yılında yapılabildi. Ancak 2-3 Ekim 2009 günlerinde toplanan Nahçivan
Zirvesi’nde, yani 9’uncu zirvede bu ilgi ve heyecan canlandı ve nihayet “Türk
Dili Konuşan Devletler İş Birliği Konseyi” adlı uluslararası bir örgütün
kurulmasını öngören anlaşma imzalandı.
Değerli
arkadaşlarım, bu anlaşma maalesef Türk dünyasından sadece dört ülkeyi, Türkiye,
Kazakistan, Azerbaycan ve Kırgızistan’ı bir araya getirmektedir. Bundan sonraki
hedef behemehâl Özbekistan ve Türkmenistan’ın da bu örgüte dâhil edilmesi
olmalıdır.
Değerli
arkadaşlarım, Türk Konseyi’nin kurulmasına ilişkin anlaşma incelendiğinde, Türk
devletlerini ortak bir millî kültür anlayışı etrafında toplamanın da ötesinde
bu devletler arasında güçlü bir entegrasyon sağlamak
gibi büyük ve ihtiraslı hedefin mevcudiyeti ortaya çıkıyor. Bu hedef anlaşmada
coşkulu ve duygusal bir yaklaşımla son derece kapsamlı tutulmuştur. Biz bundan
memnuniyet duyuyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, Türk Konseyi zirveleri her yıl düzenli bir şekilde yapılır,
disiplinli ve planlı çalışılırsa, sekreterliğe tayin edilecek personel yetenek
ve ehliyet gözetilerek seçilirse Nahçıvan Zirvesi ile başlatılan kurumsallaşma
gelişir ve sağlam temellere oturur. Bu kuruluşun hepimizin kalbinde yatan
Türkçe konuşan devletler topluluğuna dönüşmesi ise Türkiye’nin diğer üyelere
ağabeylik taslamadan etkin bir siyasi liderlik sergilemesine ve daha önemlisi
demokratik gelişmesi ve ekonomik, sosyal kalkınma alanlarındaki yüksek
performansı ile örnek bir ülke konumuna erişmesiyle sağlanabilir.
Değerli
arkadaşlarım, sözlerime son verirken, Türk Konseyi Anlaşması’nın Türk
dünyasının entegrasyonunda önemli bir dönüm noktası
olmasını diliyorum. Türkçe konuşan milletler topluluğu hedefinin çok uzak
olmayan bir gelecekte gelişeceği, gerçekleştirileceği umuduyla, anlaşmanın
onayını destekliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
Elekdağ, teşekkür ediyorum efendim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Reşat Doğru, Tokat
Milletvekili.
Sayın Doğru,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 494 sıra sayılı
Kanun Tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce, bugün, Tokat ilinde Soner Kaya isimli bir kardeşimiz ekonomik
sorunlardan dolayı, kredi kartlarının doluluğundan dolayı intihar etti, onun
cenazesine ben de katıldım. Yani ekonominin nereye gelmiş olduğunun bir
göstergesi olarak o arkadaşımız, yazmış olduğu bir notla beraber intihar
etmiştir. Allah’tan rahmet diliyorum.
Tabii, onun
yanında, yine Tokat ilimizde Kazova bölgesinde, Turhal bölgesinde dolu afeti
münasebetiyle orada bitkilerin üzerinde, tamamen ortadan kaldıracak şekilde
büyük harabiyetler meydana geldi. İnsanlarımız zaten, özellikle çiftçi
kardeşlerimiz büyük sıkıntılar içerisinde, yokluk içerisinde ürünlerini
yetiştirme mücadelesi verirken bir de böyle tabii afetle karşılaşınca o afetin
de sıkıntısını yaşıyorlar.
Tabii, Sayın
Hükûmet yetkilileri işlerin iyi gittiğinden, ekonominin iyi olduğundan
bahsediyorlar ama değerli arkadaşlar, Anadolu’nun birçok yeri gibi bizim
vilayetimize de şöyle bir gidilse, insanların ekonomik sıkıntılar içerisinde,
işsizlikten tutun da yokluğa kadar, ne kadar büyük perişanlık içerisinde
olduğunu göreceklerdir. Özellikle çiftçilerimiz çok zor durumdadır, üretimde
büyük problemlerle karşı karşıyadır. “Acaba ne üreteyim?” derken, bir de böyle
afetlerle karşılaştığı zaman bu çok büyük sıkıntıları da beraberinde
getirmektedir ve borçları nasıl ödeyeceğini de kara kara düşünmektedir. Tabii,
bir anda buradan, her şeyin iyi olduğunu söylemenin, işlerin normal gittiğini
söylemenin de ne kadar reel bir durum olduğunun anlamını da artık
takdirlerinize bırakıyoruz.
Sayın
milletvekilleri, 90’lı yılların başında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla
beraber Orta Asya’da “Azerbaycan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan,
Kazakistan” adıyla Türk devletleri bağımsızlıklarını kazanmışlardır. Kazanılan
bağımsızlık Türkiye Cumhuriyeti devletinde büyük bir sevinç yaratarak
Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar geniş bir coğrafyada “Türkler” heyecanını
getirmiştir. Bağımsızlığın ilan edilmesiyle beraber de o zamanki durum
itibarıyla Türkiye Cumhuriyeti devleti, bir anda, hemen o ülkelerin hepsini
tanıyarak ilan etmiştir.
Tabii, Büyük
Atatürk cumhuriyetin ilk yıllarında dış Türklerden bahsetmiştir ve daha sonraki
yıllarda da Başbuğ Alparslan Türkeş’in bu konuda çok ciddi açıklamalar yapması
dikkat çekicidir. “Turan davası” denen soydaşlarımızın varlığı ve özlem
içerisinde olunması çok önemliydi. Türk devletinde önemli bir Türk dünyası
politikası oluşturmak bütün Türk milliyetçileri için “özlem” kelimesi olarak
geçiyordu. Sovyetlerin kendiliğinden dağılmasıyla beraber milletimizin çok
büyük bir şansı olarak ortaya çıkmış bu durum, Türk devletlerinin dünyaya
“merhaba” demesiyle beraber bütün ülkemizdeki insanlarımızı ve devlet
kurumlarını hizmete geçirmek noktasında heyecanlandırmıştır. Gerçi, Sayın
Başbakan ve AKP sözcüleri kendi dönemleri dışında neredeyse Türk dünyasında
hiçbir şey yapılmamış olduğunu ifade etmeye çalışıyorlar ama durum hiç de öyle
değildir. Özellikle bağımsızlıkların kazanılmasıyla beraber -hatırlanacağı
şekliyle- o zaman, Turan bir anda gerçekleşmiş ve insanların hepsinde çok
farklı bir heyecan oluşmaya başlamıştı. O noktada da devletimizin bütün kurum
ve kuruluşları tanımasıyla beraber “O coğrafya üzerinde neler yapabiliriz,
neler gündeme getirilebilir?” içerisine düştüler ve beraberinde de iş
adamlarımızın hepsi veyahut da iş yapmak isteyen insanlar, o flu ortamda, o
coğrafyaya koşarak gittiler.
Bakınız,
yapılanların bazılarını söylemek istiyorum: Kuruluşlarımızın yanında özel sektör
ve sivil toplum kuruluşları da yoğun bir gayret içerisindeydiler. Ticari
kanunları bile olmayan bağımsız Türk devletlerine özel sektör gelerek birçok
yatırım yapmış, ticari ilişkileri geliştirmiştir. Buralarda birçok okullar
açılmıştır. Bugünlerde hatta, açılan okullarla ilgili
olarak da faaliyetlerin bir kısmında da sıkıntılar vardır yani işlerin
yürümemiş olduğu da görülmektedir. Fakat, bunun
yanında, özellikle, devletimizin elindeki imkânlarının çok kısıtlı olmasına
rağmen o bölgelerdeki o riskli ortamda bile, Türkiye Cumhuriyeti devleti,
“Eximbank kredileri” adı altında yaklaşık olarak 1 milyar doların üzerinde bir
kredi açmış ve o coğrafyadaki bütün devletlere bu krediyi kullandırtmıştır.
Hatta bu kredi de öyle enteresan açılmıştır ki şu anda bile o kredinin geri
ödenmeyen bölümlerinin olduğunu da görüyoruz. Yani o coğrafyaya, Türkiye
Cumhuriyeti devleti kendisi bile döviz bulamazken, sıkıntı içerisindeyken kendi
imkânlarını bir yana bırakarak kardeşlerinin yardımına koşmuştur. Yani 1 milyar
dolarlık kredi o zaman için az bir kredi değildir ve o kredi o coğrafyanın
birçok yerinde kullanılmıştır ve kullanılan kredilerden de birçok istifadelerde
bulunulmuştur ve o bölgelerde yatırımlar başlamış, oteller yapılmış, çeşitli
kurum ve kuruluşlara çok büyük destekler sağlamıştır.
Türk
cumhuriyetlerinde faaliyet gösteren Türk firmaları ve işadamlarıyla, kardeş
ülkelerin firmaları ve iş adamları arasında yapılan ticarette yaşanan
sorunların çözümü için ikili, üçlü veya çoklu ortak komitelerin bugüne kadar
oluşturulmamış olması, dostluk ve kardeşlik bağlarımızın zayıflamasına
neredeyse sebep olmaktadır.
Yeni Türk
cumhuriyetlerinin gümrüklerinde antrepoların yeterince bulunmaması, dışarıdan
gelen malların ve hizmetlerin araçlarda bekletilmeleri, gümrük görevlilerinin
yasa dışı menfaat talepleri de bu ülkelerle olan dış ticareti olumsuz yönde
etkilemektedir. Yine buradaki eksiklikler ve aksaklıklar el birliğiyle bir an
önce mutlaka süratli bir şekilde giderilmelidir.
Türk
cumhuriyetleri ile Türkiye arasında uygun tarifeli kargo ve demir yolu
taşımacılığının yapılmaması ithal, ihraç maliyetini de artırmaktadır.
Kars-Tiflis demir yolu hattının önemi ve gereği burada da ortaya çıkmaktadır.
Yıllardır Türk dünyasının rüyası olan Kars-Ahılkelek-Tiflis- Bakü demir yolu hattının
temeli atılmış olup vakit geçirilmeden tamamlanarak hizmete sokulması
gerekmektedir. Bu suretle taşıma maliyetlerinde yüzde 50’lik bir ucuzlama söz
konusu olacak, ticarette de rekabet şansımız artacaktır. Hep bunun sözünü
söylemiş olmamıza rağmen hâlâ bu demir yolu hattının da bitmiş olduğunu da
söyleyemiyoruz.
Türkiye'nin
petrol, doğal gaz, altın ve değişik türlerde doğal kaynak zengini olan bu
ülkelere yaklaşımı ne yazık ki yeterli hazırlık yapılmaması sebebiyle planlı ve
programlı olmamıştır. Ne acıdır ki Türkiye bu kardeş devletlerle ilgili olarak
var olan ilişkileri de zedelediği gibi bir devlet politikası da maalesef
oluşturmamaktadır. Türkiye, Türk dünyasıyla ilgili sürekli, kalıcı ve ciddi bir
devlet politikası oluşturamadığı, ciddi iş adamlarını bu ülkelere
yönlendiremediği, bu ülkeleri başka ülkelerin inisiyatifine
terk ettiği için bu ülkelerle ilişkilerde önemli sayılabilecek hatalar ve hayal
kırıklıkları da yaşamaktadır ve devam etmektedir.
Sayın
milletvekilleri, bunun yanında, Büyük Öğrenci Projesi konusu abartılarak Türk
dünyası coğrafyasından binlerce öğrenci ülkemize getirilmiş, eğitim ve öğretim
yapmaları sağlanmıştır. Bu konuda, tabii, Türk dünyasıyla ilgili dikkatinizi
celbetmek istiyorum, bu yaklaşık olarak 30 binin üzerinde bir öğrencidir.
Tabii, biz bunları Türkiye’mize getirip bu çocukları okuturken aynı zamanda
bunlara çeşitli noktalarda destek olmak mecburiyetindeyiz. En azından, ülkemize
getirmiş olduğunuz bu çocukları okullarımızda okuturken onlara çeşitli imkânlar
sunmak, onlara en azından master veya diğer noktalardaki desteklerimizi çok
süratli yapmak mecburiyetindeyiz. Ancak bu yeterli olmamıştır. Bu çocuklarımız
bu bölgelere geldikten sonra yani ülkemize geldikten sonra çok büyük
sıkıntılarla karşılaşmışlar, hatta bazıları okullarını bırakarak geri dönmek
mecburiyetinde kalmış ve bu da bizleri üzmüştür.
Bunun yanında,
Kırgızistan’da “Manas,” Kazakistan’da “Ahmet Yesevi” isimli üniversiteler
kurulmuştur. Bunlarda da Türk dünyasından binlerce öğrenci okumaktadır. Ayrıca
Azerbaycan ve Kırgızistan’da çeşitli okullar açılmıştır. Bakınız bunlar çok
önemlidir. Bugün Manas Üniversitesinde binlerce çocuğumuz okuyor. Ayrıca,
tabii, Ahmet Yesevi Üniversitesinde de aynı şekilde üniversiteli öğrencilerimiz
okumaya devam ediyorlar. Yani Türk dünyasında iki tane üniversite kurulmuş,
bunların yanında Kırgızistan’da olsun, Azerbaycan’da olsun çeşitli
üniversitelerin kuruluşları, Türkçe öğretim merkezleri (TÖMER) kurulmuştur.
Biz de bu Hükûmet
zamanında da en azından Türkmenistan’da veya Azerbaycan’da veyahut
Özbekistan’la ilişkiler geliştirilsin, o coğrafyada bir üniversite kurulsun
-aynı diğer üniversiteler gibi- diye beklerdik ama böyle bir üniversite
kurulmamıştır. Ancak, açılan bu okullar şu anda çok iyi durumda değillerdir. Bu
okullarda fiziki yardımlar, personel ihtiyacı bulunmaktadır. Manas ve Ahmet
Yesevi üniversiteleri çok önemli ama çok önemli projelerdir.
Türk dünyasının
diğer önemli projelerinden bir tanesi de TİKA Projesi’dir. “TİKA Projesi”
dediğimiz Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı, Türk dünyasıyla ilişkilerin
geliştirilmesi noktasında kurulmuş çok önemli bir kuruluştur.
Şöyle geçmişe bir
baktığımız zaman TİKA’nın çok önemli faaliyetler yapmış olduğunu görürsünüz.
Ahmet Yesevi Külliyesi gibi onlarca eser TİKA marifetiyle restore edilmiş ve
dünya tarihine sunulmuştur.
Tabii, TİKA son
beş yılda yön de değiştirmiştir. Şu an itibarıyla kendisi kuruluş amacı olan
Türk dünyasıyla olan ilişkilerin geliştirilmesi ve Türk dünyasına hizmetler
noktasında olması gerekirken, bunun yanında, Afrika ve Orta Asya’ya da
açılmakta olduğunu, yani Türk dünyasının dışında kendi kaynaklarını kullanmakta
olduğu görüyoruz. Kuruluşunun amacının Türk dünyası olduğu göz önüne alınırsa
herhâlde bazı noktalardaki kaygılarımızı söylemek durumundayız. Yani, kuruluş
amacının dışına çıkmış ve Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı derken, Orta
Asya’yla ilgili kurulmuş olan bu kuruluş maalesef o coğrafyanın dışında başka
yerlere doğru yönelmiştir.
Ayrıca bakınız,
bunların yanında Moğolistan’da Türk Anıtları Projesi uygulamaya konulmuş ve
ülkemizin önemli üniversitelerinden arkeologlar, tarihçiler, bilim adamları o
ülkeye götürülmüştür. Yapılan kazı çalışmalarından altın heykeller dâhil, çok
önemli eserler ortaya çıkartılmıştır. 2000, 2001 ve 2002 senelerindeki restorasyonlarda altın adam heykelleri çıkartıldığı gibi
birçok eser gün yüzüne çıkartılmış, ayrıca Orhun Anıtları’nın hepsinde bakımlar
yapılmıştır. Bu çıkartılan eserlerin büyük bir kısmı Ulan Batur’da çok güzel
bir müze yapılarak oraya yerleştirilmiştir.
Türk Anıtları
yolu, yani asfalt hariç, Sayın Başbakanımızın zaman zaman söylemiş olduğu, işte
“Moğolistan’daki Türk Anıtlarına biz yol yaptık.” diye ifadelerde bulunuyorlar,
o yol, daha önceki zamanlarda asfalt değildi, toprak yol şeklinde yapılmıştı.
Sağ olsunlar Sayın Başbakanımız zamanında asfalt yol yapılmış olduğu söyleniyor
ama acaba şu anda tekrar oraya gidilip bakılsa, o yolun tamamen bozulmuş
olduğunu, neredeyse eski hâlinden bile çok kötü duruma gelmiş olduğunu da
buradan söylemek durumundayız. Yani oradaki yolun da maalesef ortadan kalkmakta
olduğunu görüyoruz.
Yine, ayrıca
dünyanın birçok yerlerinde, Türk dünyasının birçok yerlerinde çok önemli
projeler yapılmıştır. Bunlardan bir tanesi de örneğin Azerbaycan’ın Haçmaz
bölgesinde 300 dönümlük arazi üzerine tam tesisatlı, içinde modern
laboratuvarların da bulunduğu numune çiftlikler kurulmasıdır. Buradaki amaç,
Azerbaycanlı kardeşlerimize, Azeri kardeşlerimize, Azerbaycan Türklerine modern
tarımın öğretilmesiydi. Modern tarımın tüm ekip ve makine elemanları,
Türkiye’mizden, Türkiye’mizdeki çeşitli kurum ve kuruluşlardan ücretsiz olarak
alınmış; o 300 dönümlük çiftlikteki o yere götürülmüş ve “YAYÇEP” dediğimiz
yaygın çiftçi eğitimleri o bölgelerde yapılmıştır. Modern tarımla Azerbaycan,
Azerbaycan çiftçisi karşılaştırılmıştır.
Ayrıca, Haçmaz
bölgesinin yanında Ermenistan sınırını da bu şekilde bir çiftçiliğin yapılması
planlanmış ancak 2002 senesindeki hükûmetin son bulmasıyla beraber o proje
gerçekleştirilememiştir. Ama enteresandır, şu anda bile hâlâ o projenin
gerçekleşmemiş olduğunu da söyleyebilirim.
Yine projeler
içerisinde, Kırgızistan’a 300 dükkânlı, içerisinde 8 tane imalathanesi olan,
petrol eğitim odası olan KOBİ yatırımları yapılmış; o bölgedeki iş adamları
Türkiye’mize getirilerek KOBİ’lerle ilgili eğitimler yapılmış. Yine
Türkiye’mizden Sanayi Bakanlığının çok değerli yetkilileri KOBİ’ler konusunda,
yatırımlar konusunda o bölgeye götürülmüş ve o bölgedeki insanların, iş
adamlarının yetiştirilmesi çalışmalarına destekler sağlanmıştır. Orada da
numune şeklinde yapılmış olan bu 300 dükkânlı KOBİ yatırımı, faaliyetine devam
etmiş ancak son çıkan olaylar esnasında oraların da çok büyük bir hasar görmüş
olduğunu söyleyebiliyoruz.
Ayrıca kültürel
ilişkilerin geliştirilmesi noktasında da “TÜRKSOY” isimli teşkilat kurulmuştur.
TÜRKSOY’un da yapmış olduğu, yani çok önemli hizmetlerinin olmuş olduğu, Türk
kültürü ile ilgili, ortak kültürle ilgili çok önemli hizmetlerin yapılmış
olduğunu da söylemek mecburiyetindeyiz. Şu an itibarıyla TÜRKSOY faaliyetlerine
devam etmektedir.
TÖMER eğitim
merkezleri her Türk cumhuriyetinde üniversiteler bünyesinde kurulmuş, Türkiye
Türkçesi öğretimi yapılmıştır. Özellikle Türkiye Türkçesi öğretimi konusunda,
Azerbaycan başta olmak üzere, TRT kanallarının izlenmesi noktasında o
bölgelerdeki televizyon kanallarıyla anlaşmalar yapılmış, Türkiye Türkçesinin o
bölgelerde öğretilmesiyle ilgili çok ciddi mesafeler alınmıştır. Kültürel
faaliyetlerin içerisinde, Büyük Atatürk’ün “Nutuk” isimli eseri Rusçaya
çevrilmiş, o coğrafyaya dağıtılmıştır. Daha sonra Kırgızcaya da çevrilmiş, o
zamanki Devlet Başkanı Askar Akiyev’e teslim edilerek Kırgız halkına da önemli
miktarda dağıtılmış olduğunu söyleyebiliriz.
Bunların yanında,
TİKA marifetiyle yine, Kırım Türklerinin anavatana dönüşleriyle ilgili olarak
destek noktasında, yaklaşık olarak 5 bin aileye hem ev alınmış hem arazi
alınmış hem para yardımı yapılmış ve de Kırım Tatarlarının, Kırım Türklerinin o
bölgede yerleşmeleri noktasında da çok önemli destekler yapılmıştır.
Bakınız, Kırım Türklerine
yapmış olduğumuz bu desteğin acaba Ahıska Türklerine neden yapılmadığı
konusunda da düşünmek mecburiyetindeyiz. Şu anda Ahıska Türklerinin
-Gürcistan’ın izin vermesiyle beraber- kendi bölgelerine, Ahılkelek bölgesine
dönüşlerine izin verilmişti, o bölgeye dönmeleri gerekiyordu, fakat
enteresandır, şu an itibarıyla o bölgeye dönüşle ilgili müracaatların çok
sınırlı olduğunu ve insanların o bölgeye gitmekte zorlandıklarını görüyoruz. Hâlbuki, daha önce yapmış olduğumuz, Kırım Türklerine
uygulamış olduğumuz ev ve arazi alınması durumunu buradaki insanlarımıza,
kardeşlerimize de yapmış olsaydık, tahmin etmemiz gerekir ki, o bölgeye de geri
dönüşlerin katlanarak devam edeceği söylenebilirdi. Çünkü yıllardan beri
vatansız bir şekilde Sovyet Rusya’nın çeşitli yerlerinde yaşayan bu insanlar
özlem çekmişler, vatan cemiyetleri vasıtasıyla, kendi bölgelerine, topraklarına
dönme noktasında da çok büyük mücadele vermişlerdi. Ancak, ellerindeki
imkânsızlıklar neticesinde de dönüşlerinde çok büyük zorluklar olmakta, şu an
itibarıyla da o Ahılkelek bölgesine, Türk bölgesine dönme noktasında da çok az
sayıda insanın müracaat etmiş olduğunu üzülerek görmekteyiz. Bunları çeşitli
defalar Meclis kürsüsünden arkadaşlarımız ve şahsım olarak dile getirdik yani
“Gelin, Ahıska Türklerine sahip çıkalım. Bu sahip çıkmayı da çok kısa bir zaman
içerisinde yapmazsak zaman geçmiş olacak, ondan sonra yapacağınız müracaatların
veyahut da desteklerin hiçbir faydası olmayacak.” denilmiş olmasına rağmen
enteresandır, hiçbir destek maalesef gösterilmemiş ve Ahıska Türk’ü kendi öz
bölgesine dönememiştir.
Sayın
milletvekilleri, tabii, ayrıca, sözlerimin bir bölümünde de söylemiş olduğum
gibi, TİKA marifetiyle olsun veyahut diğer noktalarda olsun Türk dünyasındaki
birçok eser ortaya çıkartılmıştı. Bakınız, bunlardan bir tanesi de Sayın Genel
Başkanım Dr. Devlet Bahçeli’nin Türkmenistan ziyareti esnasında Merv şehrinde,
Sultan Sencer Türbesi’nin restorasyonuyla ilgilidir.
Sultan Sencer Türbesi’nin restorasyonu sözü orada
verilmiş ve daha sonrasında da, Türkiye’ye gelindikten itibaren de onunla
ilgili olarak yaklaşık 3 milyon doların üzerindeki para ortaya konulmuş, Genel
Başkanımızın talimatları yerine getirilmiş ve daha sonraki dönemde de
restorasyonu bitirilerek o Sultan Sencer Türbesi tarihe kazandırılmıştır.
Bakınız, şu anda,
eski Türk Tarih Kurumu Başkanı Sayın Yusuf Halaçoğlu, Alparslan’ın mezarının
bulunduğunu, yerinin yaklaşık olarak tarif edildiğini ifade ediyorlar. Gelin,
Sultan Sencer Türbesi gibi, sizler de, bizler de, hep beraber Alparslan’ın
türbesini de ortaya çıkartalım, o büyük Türk hükümdarının türbesini de Türk
tarihine, dünya tarihine kazandıralım diyorum. Bu hizmeti de hep beraber yapmak
mecburiyetinde olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
AKP İktidarı
öncesinde yapılan, bir kısmını saydığım çok önemli büyük projeler… Değerli
arkadaşlar, büyük projelerin gerçekleşmemiş olduğunu görüyoruz. Bakın, biraz
önce Manas Üniversitesinden bahsettim, Ahmet Yesevi Üniversitesinden bahsettim,
yine onunla beraber TİKA’nın yapmış olduğu faaliyetlerden bahsettim yani
yapılanların birçoğu çok büyük projelerdir. Geliniz, bu projelerin içerisine
sizler de daha büyüklerini ekleyerek devam ediniz.
Gelin,
Özbekistan’la ilişkilerimiz şu anda çok zor durumdadır veyahut da neredeyse
durma aşamasına gelmiştir, Özbekistan’la ilişkilerimizi geliştirelim,
Özbekistan’a bir Türk üniversitesi kuralım. Gelin,
Kırgızistan’da olduğu gibi Türkmenistan’a bir Türk üniversitesi kuralım veyahut
da yine Azerbaycan’a tam teşekküllü bir Türk üniversitesi kuralım veya -Nahçıvan’da
yapılan anlaşmayı onaylıyoruz- Nahçıvan bölgesine, o güzel bölgeye, Türk
dünyasıyla ilişkileri geliştirebileceğimiz, koridor olabilecek o bölgeye de hep
beraber güzel bir üniversitenin kurulmasını yani büyük bir proje olarak
kurulmasını ben size öneriyorum.
Sayın
milletvekilleri, Orta Asya’nın en önemli ülkesi ve tarihte Türklerin en önemli
eserlerinin olduğu yer Özbekistan’dır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Doğru, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
REŞAT DOĞRU (Devamla)
– Özbekistan devletinin olduğu yeri küçümseyemeyiz, yaklaşık olarak 25 bin
nüfusa sahip olan bir bölgedir; dolayısıyla, mutlaka ama mutlaka o halkla
küsmeden, o insanlara küsmeden oradaki ilişkilerimizin geliştirilmesi
gerekmektedir.
Türk dünyası bir
bütündür. Bütünü parçalamaya, bazılarını yok etmeye, yok saymaya hakkımız
yoktur. Son zamanlarda, Türk dünyası üzerinde yeni yeni oyunlar oynanmaktadır,
Filistin’e, Orta Doğu’ya gösterilen ilgiler oralara da gösterilmelidir. Bugün,
Azerbaycan topraklarının büyük bir kısmı işgal altındadır. Kerkük, Telafer,
Irak’ta Türkler yok edilmekte, zorla göç ettirilmektedir. Bugün, Sincan Uygur
bölgesi olan Doğu Türkistan’da Türkler katliama uğramakta ve nesilleri
kurutulmaya çalışılmaktadır. Kıbrıs Türklerinin neredeyse tamamı Avrupa
Birliğine, Yunanistan’a teslim edilir konuma gelmişlerdir. Ahıska Türklerini
unutmuş durumdayız. Batı Trakya Türklerini neredeyse kaderine terk etme
durumuyla karşı karşıya bulunmaktayız ama KEİPA toplantılarında zaman zaman…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Konuşmanızı lütfen tamamlayınız efendim.
REŞAT DOĞRU
(Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.
…söylendiği gibi,
bugün, Sovyetler Birliği, dağılmış olduğu o toprakların hepsine tekrar hâkim
olma mücadelesi veriyor. Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak bizler de eğer
ciddi politikalarla oralara ulaşmazsak, oralara yönelmezsek tahmin ederim ki
çok geç kalmış olacağız ve akabinde de o coğrafyadaki birçok devleti kaybetmiş
olacağız. Sovyetler Birliği’nin sözcüleri hep şunu söylüyorlar, diyorlar ki:
“Biz o bölgelerde- yani Sovyetler Birliği’nin o dağılmış olan Türk coğrafyasını
kastederek- yeniden ekonomik, siyasi, kültürel iş birliği yapıyor ve aynı
zamanda da Rusçayı tekrar en iyi dil şeklinde, en bilinen dil, en kullanılan
dil hâline getirmeye çalışıyoruz.” Peki, bizler ne yapıyoruz? İşte, bizlerin ne
yaptığını da maalesef üzüntülü bir şekilde söylüyorum ki çok fazla bir şey
yapılmadı gibi görünüyor.
Ama şurası bir
gerçektir ki Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirvesinden sonra
çıkartılan, onaylamakta olduğumuz bu kanunun hayırlı olacağını düşünüyorum,
faydalı olacağını düşünüyorum. Tabii, kanunla beraber de bunun uygulanması
gerekiyor. İşte, bunun uygulanmasında da hep beraber oluruz diye düşünüyorum.
Yüce Meclisi en
derin saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
Doğru, teşekkür ediyorum.
Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRK DİLİ KONUŞAN ÜLKELER İŞBİRLİĞİ KONSEYİNİN KURULMASINA
DAİR NAHÇIVAN ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 3
Ekim 2009 tarihinde imzalanan “Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi’nin
Kurulmasına Dair Nahçıvan Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Madde
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Şenol
Bal.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 494 sıra sayılı Türk
Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin Kurulmasına Dair Nahçıvan
Anlaşmasının Onaylanması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, ülke olarak gelecekte var olabilmemiz ve güçlü olabilmemiz,
ortaya çıkan fırsat ve tehditleri başarıyla yönetmemize bağlı. Ortaya çıkan
fırsatlara gecikmeksizin cevap verebilmek için de bir altyapıya, devlet tecrübesine,
tarih bilgisine ve sorumluluk duygusuna sahip olmak gerekiyor. Çıkan fırsatları
bekletemezsiniz, depolayamazsınız, zamanında değerlendirilmeyen fırsatlar da
stratejik anlamını yitirir.
Ayrıca, belli bir
amacınız, ilkeniz, idealiniz, davanız yoksa elinize geçen fırsatları zaman,
zemin ve yöntem konusunda değerlendirmeniz de mümkün değildir. Böylece toplumun
bu fırsatlardan yararlanmasının da önünü kapamış olursunuz. Toplumunun
geleceğini düşünen yönetimler, atılması gereken adımları, kullanılması gereken
araçları, tutulması gereken yolları en isabetli biçimde belirleyen
yönetimlerdir.
Değerli
milletvekilleri, milletler varlıklarını ve devamlılıklarını kendi değer ve
kaynakları üzerine bina etmek durumundadırlar. Bugün olduğu gibi dış
mihrakların yönlendirmesiyle, dış dengeleri birbirine karşı kullanarak
sonuçları çarpıtıp iç siyaset malzemesi hâline getirerek uzun süre ayakta
kalmak mümkün değildir. Bugünün dünyasında, güçlü olan devletlerin koyduğu
kurallarla karşı karşıya kalındığı bir gerçek ancak esas olan, başkalarının
kurallarına uygun oyun kurmak veya o oyunda figüran olmaktan ziyade, oyunun
kurallarını belirlemekle başarı ortaya çıkar. Yani bölgesel aktör, küresel
aktör sözde değil, oyunun kurallarını belirlemekle başarılır. Soğuk savaş sonrası
tarih, Türkiye'nin önüne oyunun kurallarını belirleme konusunda onlarca fırsat
çıkarmıştır. Türkiye bu fırsatları yeterince değerlendirememiş ve ortak akılda
buluşamamıştır. Türkiye o yıllardan itibaren bir Türk dünyası gerçeğiyle karşı
karşıya kalmıştır. Sovyetlerin yıkılmasıyla boşlukta kalan Türk coğrafyasına
her ülke, özellikle küresel güçler akın ederken Türkiye konuya daha çok
duygusal ve yüzeysel bir biçimde yaklaşmıştır. Elbette, önemli işler
yapılmıştır. Bu konuda özverili ve iyi niyetli çalışan herkese teşekkür
ediyoruz ancak bu çalışmalar kurumsallaşma hedefine yönelik ve belirli bir
proje çerçevesinde olmamıştır çünkü Türkiye Cumhuriyeti devletinin, milliyetçi
hareketin mensupları dışında, böyle bir davası olmamıştır. Türkiye’yi
yönetenlerin birçoğunun bu meseleden ürktüğüne, korktuğuna veya bu meseleyi
önemsemediğine, küçümsediğine ya da zihinsel hazırlıklarının olmadığına yirmi
yıldır şahidiz.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye’yi yönetenler farkında olmasa da, uzak dursa da,
yakınlaşmaktan kaçınsa da, geçiştirse de Türkiye'nin bir Türk dünyası davası
vardır. Türk dünyası davası, sağlıklı bir birlikteliktir, bundan kaçılamaz. Bu
dava, bir tarihî sorumluluktur; bu dava, bir mirastır; bu dava, geleceğimizin
ve yükselişimizin teminatıdır; bu dava, Türk coğrafyasında yaşayan 250 milyon
Türk’ün kader ortaklığıdır ve bugünün dünyasında bu dava, bu coğrafyada
yaşayanların güçlü bir şekilde ayakta kalmasının da ilk şartıdır. Tabii ki Türk
dünyası davasının, sürekli olarak gelişen ve değişen şartlara dayalı olarak
geliştirilmeye, yenileştirilmeye, ilerlemeye ve iyileştirilmeye yönelik olarak
stratejik bir bilinç ile desteklenmesi gerekir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 3 Ekim 2009’da Nahçıvan’da gerçekleşen 9’uncu Türk Dili
Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirvesinde, Türk Dili Konuşan Ülkeler
İşbirliği Konseyi kurulmasına dair anlaşma imzalandı ancak yaklaşık dokuz ay
sonra Meclisimizde. 21-24 Ekim 2009’da Türkiye’ye gelen Sayın Nazarbayev’in
ziyaretinde, Türkiye-Kazakistan ilişkileri, stratejik ortaklık anlaşmasıyla da
perçinlendi. Bu, gerçekten çok anlamlı. Darısı, diğer Türk
cumhuriyetleriyle stratejik ortaklığa. Kazakistan, iç politikasında da
Türk birliğinin ideolojik altyapısının inşa edilmesi için akademik imkânlarını
seferber ediyor değerli milletvekilleri ve geçenlerde, Türk Akademisini
Astana’da açtı. Sağ olsun Sayın Nazarbayev, bu ilişkiler konusunda istekli ve
samimi olduğunu gösteriyor.
Sayın
milletvekilleri, küresel stratejiler doğrultusunda uluslararası
birlikteliklerin kurulduğu dünya siyasetinde Türk milletinin geçmişten gelen
tecrübe, bilgi ve birikimlerini neden kullanmadığını değerlendirmek gerekir.
Bugün Türk dünyası söyleminin içeriğinde yer alan siyasi, ekonomik, kültürel,
coğrafik alanları kapsayan stratejik muhtevanın bugün Türkiye'nin genel siyasi
yapısında gereği kadar yer almadığı ortada değil midir?
Sayın
milletvekilleri, Türkiye'nin, Avrupa Birliği gibi, ABD’nin Büyük Orta Doğu
Projesi gibi öteki projelere neredeyse iman etme düzeyinde bir bağımlılık
ilişkisi içerisinde bulunması stratejik devlet aklını, toplumsal aklı ipotek
altına almış ve millî güç unsurlarının edilgen bir konumda kalmasına sebep
olmuştur. Atatürk’ümüzün 1933 yılında işaret ettiği hedefi, Türk dünyası
davasını, ülkeyi ondan sonra yönetenler anlamak ve duymak istemediler.
Biz, milliyetçi
hareketin mensupları olarak, Sovyetler dağılmadan önce de ve sonra da bu konuyu
hep gündeme getirdik. Rahmetli Başbuğ’umuz Alparslan Türkeş -mekânı cennet
olsun- Sovyetler dağılmadan ve iletişimin hiç olmadığı zamanda bile Türk coğrafyasında
ilkeleri ve fikirleriyle tanınıyor ve seviliyordu. Bağımsızlıktan hemen sonra
Türk coğrafyasından gelenlerle ilk Türk Dünyası Kurultayı’nı gerçekleştirdi.
Bugün görüştüğümüz, eksikleriyle birlikte, bu protokolün çerçevesi daha o
yıllarda çizildi.
İnanmış olmak,
dava adamı olmak, devlet adamı olmak ayrı bir konu. Bugün, özellikle sekiz
yıldır Türk dünyasının Türkiye'nin dış politikasında olmadığı ve öncelik
verilmediği bir gerçek. Bunun örneklerini de çok gördük sayın milletvekilleri.
Ülkemizde, Türk millî kimliğinin Hükûmet eliyle tartışılır hâle getirildiği
siyasal ortamda, Türk milletini otuz altı parçaya bölmeye çalışan,
farklılıkları öne çıkarmayı marifet sayan bir başbakana sahip bir Türkiye’de
Türk devlet ve topluluklarıyla ilişkilerimizin sağlıklı ve başarılı olabilmesi
ne derece mümkündür? AB ile ABD ile devletimizi ve sistemimizi tasfiyeye
götürecek kadar bağımlılık ilişkilerini ileriye götüren, egemenliğin devrini
göze alan AKP İktidarının Türkiye'nin siyasi ve sosyolojik varlığını tartışmalı
hâle getirdiği bu ortamdan elbette endişeliyiz. Eğer Hükûmet
Türk devletleri arasında böyle bir birlikteliği sadece Avrupa Birliğine giriş
için bir gözdağı olarak düşünüyorsa ve de Türk dünyasının gerek tarihî gücü
gerekse mevcut kimliğini ve imkânlarını okyanus ötesi ve Avrupa Birliği için
kullanılabilecek bir potansiyel olarak değerlendiriyorsa ve de meseleye her
zaman yaptığı gibi kısa vadeli bir kâr-zarar hesabı olarak bakıyorsa veya
seçimler yaklaşırken iç politikada milliyetçi, Türk dünyasına gönül vermiş
kesimin oylarını almaya yönelik söylemler ve eylemler geliştiriyorsa vay
Türkiye'nin ve Türk dünyasının hâline! Umarız kendi varlığını Avrupa
Birliği ve ABD’nin varlığına bağımlı kılanlar artık gerçekleri görmüş olsunlar.
Sayın
milletvekilleri, biz bu protokolün onaylanmasına canıgönülden destek veriyoruz
ve heyecan duyuyoruz, Türk dünyası birlikteliğinin kurumsal hâle gelmesi
gayesiyle yapılmak istenilen güzel bir başlangıç olarak kabul etmek istiyoruz
ancak endişeliyiz, içinin doldurulamayacağından endişeliyiz. Bu endişemizin
kaynağı da bugüne kadarki uygulamalardan dolayı Hükûmetin bizatihi kendisidir.
Mevcut Hükûmet eliyle bu protokolün ehemmiyet ve ciddiyetle üzerinde durulacağı
noktasında şüpheliyiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Bal, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
ŞENOL BAL
(Devamla) – TİKA gerçeği ortada, Ermenistan protokolleriyle Azerbaycan’la
yaşadıklarımız ortada, Kerkük’ün durumu ortada, Batı Trakya’da yaşayan
kardeşlerimizin meseleleri ortada. Bu konuda Hükûmetteki heyecan ve samimiyet
eksikliğinin o kadar çok delili var ki sayın milletvekilleri.
Türkiye olarak
kendimize özgü bağımsız politik geleceğimizi oluşturalım. Unutmayalım ki
Türkiye Cumhuriyeti, Türk varlığının, Türk kültür ve medeniyetinin tarihî
temsilcisi ve taşıyıcısıdır ve küresel stratejiler oluşturmaya ve uygulamaya
sahip bir altyapıya ve jeopolitik önemi olan bir coğrafyaya sahiptir.
Bugün Türkiye'nin
ve Türk milletinin, içinde bulunduğu küresel kuşatmayı bertaraf edecek, varlığını
Türk varlığına adayabilecek yönetim ve yöneticilere ihtiyacı vardır. Milletin
iradesi ve Yüce Allah’ın izniyle bu hizmetleri yapmak Milliyetçi Hareket
Partisine çok yakın zamanda nasip olacaktır, bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Esfender Korkmaz.
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA
ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; saygılar
sunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, ben TÜRKPA heyetinde yani Türkiye Türk Dili Konuşan Ülkeler
Parlamenter Asamblesinin üyesiyim, Cumhuriyet Halk Partisinden üyeyim. Adalet
ve Kalkınma Partisinden 4 arkadaş var, 1 arkadaş da Milliyetçi Hareket Partisinden.
Bu vesileyle aynı zamanda TÜRKPA’yla ilgili de bazı düşüncelerimizi size
aktarmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu düşüncelerimi aktarmadan önce -yine izninizle- burada ekonomiyle
ilgili bazı konuşmalar oldu, ben de kendimi bir açıklama yapmak zorunda
hissediyorum. Aksi takdirde iktisatçı olarak vasıflandırılmış olmam havada
kalır. Bunun için -izninizle- birkaç rakamı açıklamak istiyorum.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bakın işsizliğin karşılaştırmasını yaparken kriz yıllarını kriz
yıllarıyla, büyüme yıllarını büyüme yıllarıyla karşılaştırmak lazım. 2000
yılında Türkiye’de -burada resmî rakamlar, TÜİK’in rakamları- ortalama işsizlik
oranı bir yıl itibarıyla yüzde 6,5’tur. 2001 krizi oldu. Kriz yılında yüzde
8,4’tür. 2002 yılında da 2001 krizinin etkileri devam ettiği için yüzde
10,3’tür.
Sayın İnce, sen
de dinle çünkü sen de ekonomiyle ilgili bazı yorumlar yaptın. Lütfen Sayın İnce
de dinlesin.
Şimdi,
arkadaşlar, 2001-2002 kriz yılı. 2001-2002 kriz yılında işsizlik oranı kaç?
Yüzde 8,4, yüzde 10,3. Sizin “Biz, işsizliği 10,3’le aldık.” dememeniz
gerekiyor çünkü o yıllar kriz yılı. Sizin, işsizlik oranını 2003’ten itibaren
2000 yılıyla karşılaştırmanız gerekiyor çünkü 2000 yılında işsizlik oranı 6,5.
Şimdi, kriz
yıllarına bakarsak, 2009’da yüzde 14. Demek ki 2002 kriz yılı 10,3; 2009 kriz
yılı 14 yani aksi takdirde büyüme yıllarıyla depresyon, kriz yıllarını
birbiriyle karşılaştırmış olup yanlışlık yapmış oluruz. Şu anda da yüzde 13,3.
Bu bir.
İkincisi:
Arkadaşlar, bakın, her sene temmuz ayında işsizlik oranı yüzde 12’nin altına
düşer. “Temmuz ayında işsizlik yüzde 10’a düşecek.” demek yanlıştır. Doğrusu,
bir yıl ortalamasıdır yani önemli olan 2000 yılı ortalaması işsizlik oranının
ne olacağıdır yani ortalama işsizlik oranıdır.
Geldik
enflasyona: Yalnız ikisiyle ilgili bilgi arz etmek istiyorum. Şimdi enflasyon,
arkadaşlar, bakın, siz diyorsunuz ki “Biz enflasyonu yüzde 60’dan aldık, yüzde
5’e indirdik.” Yalnız gerçekten iktisat bu kadar kolay değil, iktisadın
altyapısına bakmak lazım. Yani doğru teşhis yaparsanız doğru politikalar
uygularsınız. Bakın, 2001 yılındaki IMF’in ve sizden önceki Hükûmetin
hazırladığı enflasyonla mücadele yangın söndürme programı yahut güçlü ekonomiye
geçiş programı, tarım sektöründeki sübvansiyonların yarı yarıya düşürülmesini öngörüyordu,
reel ücretlerin de düşürülmesini öngörüyordu çünkü toplam talebin kısılması
yoluyla enflasyon önlenecekti, öyle de oldu. Kısa dönemli politikaydı. 2004
yılında Nisan ayında enflasyon 10,5. Bakın arkadaşlar, 2004 yılı Nisan ayında
enflasyon 10,5, bugün de enflasyon 10 dolayında. Yüzde 5’e ne zaman düştü? 2009
yılı, kriz yılında. Yani enflasyonu, uygulanan iktisat politikaları sonucu
değil ekonomik resesyon, durgunluk düşürdü. Elbette ki
durgunlukta enflasyonun eksi olması gerekir, bırakın yüzde 5. Demek ki siz
2009’u çıkaracaksınız, 2004 yılından bugüne kadar enflasyon işte bir ay önce
yüzde 10,5’tu, şimdi de 10’a yakın. Demek ki beş yıldır, altı yıldır enflasyon
yüzde 10 dolayında kronik olarak seyrediyor. Önemli olan bu yapısal sorunları
çözerek bu kronik enflasyonu önlemektir. Bunun dışında başka rakam telaffuz
etmek doğru değildir.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, TÜRKPA Parlamenterler Asamblesi yahut şu an konuştuğumuz Türk Dili
Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi gerçekten Türkiye için önemli bir fırsattır
arkadaşlar.
MEHMET CEYLAN
(Karabük) – TÜRKPA başka bir şey, Konsey başka bir şey.
ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) – İkisini birlikte söylüyorum.
Şimdi, TÜRKPA 21
Kasım 2008’de kuruldu. İlk toplantısını biz Bakü’de yaptık ama TÜRKPA’nın ilk
toplantısından ben çok mutlu olmadım çünkü benim istediğim, benim heyecanım
Türkçe konuşan ülkelerin ekonomik ve siyasi anlamda iş birliği idi.
Şimdi, bakın,
neden bu ülkelerin ekonomik ve siyasi anlamda iş birliği yapması önemli? Bir
defa bütün bu ülkelerin kalkınması için ortak değerleri var, birbirini
tamamlayıcı ekonomik imkânları var. Örneğin birçok ülkede enerji kaynağı var,
doğal kaynaklar var ama Türkiye’de de teknoloji var. Şimdi, 1990’dan sonra biz
eğer imkânlarımızı iyi kullanabilseydik bugün o ülkeler de biz de ekonomik
anlamda daha ileride olurduk, siyasi anlamda da Türkiye daha ileride olurdu;
bizim teknolojimiz, onların enerji ve doğal kaynaklarının ortaya çıkardığı iyi
imkânlar ekonomide sinerji oluştururdu; bunu maalesef
yapamadık.
Bugün bu ülkeler
ki TÜRKPA ülkeleri Türkiye, Kazakistan, Kırgız Cumhuriyeti ve Azerbaycan.
Türkmenistan ve Özbekistan yok ve bunların girmesi için de elimizden geldiği
kadar gayret göstermiyoruz. Neden? Çünkü Azerbaycan’
Şimdi,
arkadaşlar, biz hem bu Konseyi hem bu TÜRKPA’yı Türkiye açısından ve diğer
ülkeler açısından çok yararlı hâle getirebiliriz, çok önemli ölçüde imkânlar
sağlayabiliriz ama söylediğim gibi, uygulamanın üzerinde durmamız lazım. Örneğin
TÜRKPA’nın Genel Kurulu yılda bir toplanıyor. Şimdi, arkadaşlar, niye yılda bir
toplanıyor, neden yılda 4 defa toplanmıyor?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) – Neden bu Parlamenterler Asamblesi kendi arasından birtakım
komisyonlar, birtakım projeler oluşturmuyor, kurmuyor? Şimdi,
Türkiye'nin bu imkânı kullanması lazım.
Ayrıca, hedefler
net değil arkadaşlar. Yani Genel Kurul, formalite icabı toplanıyor. Bizim ortak
projeler geliştirmemiz için çalışma grupları kurmamız lazım. Bu Tüzük’te de var
ama maalesef uygulamada yok.
Dolayısıyla,
ekonomik anlamda bu ülkelerle mutlaka iş birliğini geliştirmemiz hem bizim hem
de onların açısından önemli bir imkân sağlayacaktır.
Saygılar
sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Korkmaz.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın
Atila Kaya.
Sayın Kaya,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ATİLA KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 494 sıra sayılı
Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin Kurulmasına Dair Nahçıvan
Anlaşması’nın 2’nci maddesine ilişkin Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
görüş bildirmek üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, doğrusunu isterseniz, söz konusu anlaşma uyarınca kurulması
tasarlanan konseyin yapısı ve işlevi bir yana sadece adı bile üzerinde hayli
söz söylemeye elverir bir hâldedir. Açıkça gözlenir bir olgudur ki ortak dil
millet bilincinin en önemli bileşenidir. Bununla birlikte bu bileşenin
kurulması tasarlanan konseyin adında ve bu ortaklığı amaçlayan anlaşmanın
metninde sahip olduğu vurgu hatalı bir kullanıma işaret etmektedir. Türk dili
konuşan ülkelerin ortaklığından bahsedildiğini duyan bir insanda canlanması
muhtemel iki intiba vardır ki bunların hiçbiri arzulanan amaca uygun değildir.
İlk intiba,
tarihsel olarak millet olma aşamalarının henüz başında bulunulduğuna
ilişkindir. Sanki dünyanın en eski dillerinden birinden ve tarihin en eski
milletlerinin birinden bahsetmiyor gibiyiz, sanki oluşması muhtemel bir
millette dilin kurucu işlevinden bahsediyor gibiyiz. Oysa taraf olan ülkelerin
halklarının hepsi de binlerce yıldır Türkçe konuşmakta ve Türk milleti olarak
yaşamaktadır. Bunu görmezden gelirsek “Türk dili konuşan ülkeler ne demektir,
bunlar hangi millettendir?” şeklindeki sorulara yanıt vermekte güçlük çekeriz.
Öyle ya, bunlar Türk dili konuşan Moğol ulusları mıdır, yoksa Türk dili konuşan
Cermen boyları veya Latin devletleri midir? Azerbaycan söz konusu olduğunda,
Sayın Başbakan başta olmak üzere iktidarın da dilinden düşmeyen “Bir millet iki
devlet” sözünden bundan böyle ne anlamalıyız bilmek hakkımızdır.
Değerli
milletvekilleri, canlanması muhtemel ikinci intiba ise ilkinden daha az feci
değildir. “Türk dili konuşan ülkeler” ifadesi, evet, emperyal bir hava
vermektedir, ne var ki söz konusu taraflar kendi dillerinden koparılarak
emperyalin dilini benimsemek zorunda bırakılmış yeni devletler değildir. Türkçe
her birinin ana dilidir.
Türkçe konuşan
ülke temsilcilerinin bir arada bulunması, İngilizce, Fransızca veya İspanyolca
konuşan ülke temsilcilerinin bir arada bulunmasından farklıdır. Tarih boyunca
dört kıtada çınlayan Türkçe, yeryüzünün hiçbir coğrafyasında sömürge dili
olmamıştır. Bu nedenle ve bu nedenden kaynaklanan hakla, Afrika’nın Fransızca,
Asya’nın İngilizce veya Amerika kıtasının çoğunlukta olarak İspanyolca
konuşmasından farklı olarak, Türkçenin konuşulduğu her toprak onun öz yurdudur.
Söz konusu
anlaşma gereğince ayrı ülkelerin temsilcileri olarak bir arada bulunacaksak da
aynı milletin temsilcisi olduğumuzun şuurunu bir an bile yitirmemeliyiz. İşte,
söz konusu anlaşmanın maddesi ve ruhu da bu şuurun varlığına hizmet etmelidir.
Bu açıdan
bakıldığında “Türk dili konuşan ülkeler” ifadesi bu şuura hizmet etmez
görünmektedir ve kendinden daha önce dile getirilmiş olan “Türk dünyası” veya
“Türk ülkeleri” gibi ifadelerin yansıttığı anlayışlardan daha geri bir anlayışı
temsil etmektedir. Keşke hayata geçirilmek istenen yapı için tercih edilen ad
“Türk Dünyası İşbirliği Konseyi” veya “Türk Ülkeleri İşbirliği Konseyi”
olsaydı.
Sayın
milletvekilleri, şu ana dek söylediklerimi iktidarca temsil edilen zihniyetin
millet anlayışına yabancılığına verip, Anlaşma’nın 2’nci maddesinin içeriğine
yönelmek istiyorum.
Bir ülkücü
gözüyle bakıldığında, her şeye rağmen, çektikleri zulmü dünyaya haykırmak
uğruna zulme uğramayı göze aldığımız soydaşlarımızı bugün eşit ortaklarımız
olarak görmek bizi mutlu etmektedir. Minnet ve rahmetle andığımız Başbuğumuz
Alparslan Türkeş’in ektiği tohumların yeşerdiğini görme bahtiyarlığına
eriştiren bu gelişme ziyadesiyle memnuniyet vericidir. Bu vesileyle, tarih
önünde rahmetli Türkeş’in hakkının teslim edilmesi sadece ülkücülerin değil bu
gelişmeye hayat veren bütün tarafların boynunun borcu olmalıdır.
Anlaşmanın adı
bende az önce dile getirdiğim görüşleri uyandırmakla birlikte “Türk dili
konuşan ülkeler” ifadesinin, itiraf etmeliyim ki, Azerice, Kazakça, Özbekçe,
Kırgızca, Türkmence tabirlerinden daha sevimsiz olmadığını da düşünmeden edemedim.
Ne yazık ki, Anlaşma maddelerini okuduğumuzda bizim umduğumuz amacın güdülmemiş
olduğunu da gördük. Bu bir yana, Anlaşma’nın bir maddesinde çalışma dilinin
Türk lehçelerinin yanı sıra İngilizce olarak da düzenlenmiş olması içimi
burktu. Aynı dili konuşan herhangi ülkeler benzer bir ortaklık metni
hazırlasalar hiçbirinde başka bir dile atıf göremezsiniz.
5’inci maddede
düzenlenen Türkçe konuşan ülke adlarının alfabetik sıralamasının İngilizceye
göre yapılması ise şaka gibidir ve Anlaşma’nın ruhuna aykırı olması bir yana,
utanç vericidir. Değerli milletvekilleri, haksızlık yapmak istemiyorum, bu
durumun pratik bir zorunluluktan kaynaklandığını biliyorum.
Bu Anlaşma
metnine Türkiye dışında imza koyan üç ülkenin 3 vatandaşı Azerbaycanlı Bahtiyar
Vahapzade, Kırgızistanlı Cengiz Aytmatov ve Kazakistanlı Olcas Süleyman Türk
dilinin en büyük ustalarındandı ve bir araya geldiklerinde Rusça konuşmak
zorunda kalırlarmış. Bu durumun kendisine çok büyük acı verdiğini söyleyen ve
geçen yıl kaybettiğimiz Vahapzade, her fırsatta dile getirdiği ortak dil
rüyasını Türk dünyasının bütün evlatlarına bir vasiyet olarak bırakmıştır.
Vahapzade’nin ve Aytmatov’un göremediği ortak anlaşma dilinin hayata
geçirildiğini, belki, yaşamakta olan ve uzun ömür dilediğimiz Olcas Süleyman da
göremeyecektir. Bununla birlikte, bu uğurda ilk adımların atıldığını ona
göstermek anlaşmaya imza koyan bütün tarafların boynunun borcu olmalıdır hatta
Türk ülkeleri arasında birlik sadece bu amaç için bile kurulmaya değerdi.
Sayın
milletvekilleri, burada eski sömürge, yeni devletçiklerin birliğinden
bahsetmiyoruz. Söz konusu olan Türklerin birliği ise bunu sırtımızdaki tarih
yükü ile başarmak zorundayız.
Bu itibarla,
amaçlanan sadece ekonomik veya politik güç yaratmaya matuf bir birlik değil,
temelde tarihî ve kültürel ortaklığı öne çıkartıp, yaşatmayı amaçlayan manevi,
tarihî bir hamle olmalıdır ve yapılan her tür anlaşmalar ile hazırlanan
metinler bunun tohumlarını içinde barındırmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, iş birliğinin ekonomik ve siyasal alanlarda pratik sonuçları
elbette olacaktır ve olmalıdır da ama bunlardaki ısrarlı vurgu bu birliğin
sadece bu alanlardaki getiriler için tasarlandığı intibasını da doğurmamalıdır.
İş birliği imkânları konusunda elbette hassasiyet gösterilmelidir.
Nitekim, mezkûr anlaşma
bunun için vardır. Bununla birlikte, bu türden bir anlaşmayı mümkün kılan zemin
de göz ardı edilmemeli ve özellikle işlenmelidir. Hayatiyetini devam
ettirebilmesi için özellikle işlenmesi gereken bu zemin ise ortak bir Türklük
ve tarih bilincidir.
Sonuçta bir
teşkilat kurulacak, konseyler oluşturulacak ve daha pek çok işler yapılacaktır.
Bunları neden başkalarıyla değil de Türk dili konuşan ülkelerle yapıyoruz
sorusu üzerinde durmak ve bunun hesabını vermek de en azından pratik kadar önemli
ve değerli olmalıdır. Unutulmamalıdır ki, iş birliğinin başarısı da yapılacak
olan açıklamanın ikna ediciliğine bağlıdır. Zira,
Gaspıralı’nın “Dilde, fikirde, işte birlik.” şiarı sadece bir slogan değil, iş
birliğinde başarının yolunun dilde ve fikirde birlikten geçtiğinin sağlam bir
tespitidir de.
Sayın
milletvekilleri, Nahçıvan Anlaşması çerçevesinde kurulması öngörülen Türk Dili
Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin öncelikli hedefi “Türk dili konuşan
ülkeler” anlayışının, “Türk ülkeleri” anlayışına tahavvülü olmalıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kaya, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun efendim.
ATİLA KAYA
(Devamla) – Sonrasında gönlümüzün istediği ise başta ülkemizdeki AKP İktidarı
olmak üzere bütün Türk ülkelerinde Türkçe konuşan siyasal iktidarların, Türkçe
düşünen siyasal iktidarlara dönüşmesidir.
Bu anlaşmayla
oluşturulmaya çalışılan Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin “Türk
birliği” hedefimizde hayırlara vesile olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Sayın Enis Tütüncü.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girecek; girecek, hayırlı olsun.
Ben, bu
vesileyle, bundan önceki konuşmamda, sözüm ona bana cevaben, konuşmama karşı,
görüşlerini, AKP’nin görüşlerini ifade eden Sayın Elitaş’ın burada olmasını
isterdim. Sayın Elitaş’ın konuşmasında aslında konuları, benim değinmeye
çalıştığım konuları son derece saptırıcı ve bizim, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası yasa tasarısına yapmak istediğimiz
katkıyı bir bakıma anlamsız hâle getiren, sabote eden bir konuşma yaptı.
Üzüntülerimi ifade etmek istiyorum, kendisine hiç ama hiç yakıştıramadım.
Aslında, Sayın
İnce ve Sayın Esfender Korkmaz Hocamız o dönemle ilgili bazı değerlendirmeleri
yaptılar. Dünya tarihinin hiç yaşamadığı bir para bolluğu, muhteşem, olumlu bir
konjonktür, gökten yağmur yağar gibi para yağıyor
Türkiye’ye ve yükselen ekonomilere. Yükselen ekonomilere daha fazla yağıyor,
yükselen ekonomiler daha fazla kalkınıyor, yükselen ekonomiler, bizim
dışımızdaki yükselen ekonomiler daha iyi performans gösteriyor, her açıdan.
Ben burada
işsizlik ve yoksullukla ilgili görüşlerimi ifade etmeye çalıştım. Aslında Sayın
Elitaş, çizdiği o pembe tablonun yanında, yoksulluk ve işsizlikle ilgili,
madalyonun diğer yönünü de burada ifade etmeliydi. Örneğin, çocuklarımızın ve gençlerimizin
hâli içler acısı. OECD ülkeleri arasında, çocuklarımızın koşulları en dipte yer
alıyor. Yani sayısal birtakım, içi boş birtakım göstergeleri burada konuşma
yerine, yoksullukla mücadele konusunu amaç edinen bir bankanın yasa tasarısı
üzerinde şunun söylenmesi gerekirdi.
BAŞKAN – Sayın
Tütüncü, istirham edebilir miyim efendim. Türk dünyasıyla ilgili İş Konseyi
şeyi var. Yani bizi dinleyenler olunca Türk dünyasından falan, “Ne üzerinde
konuşuyorlar?” demezler mi bize yani?
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) – Çok önemli Sayın Başkan.
BAŞKAN – Lütfen
efendim, istirham ediyorum.
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) – Şimdi, bakınız, katkıda bulunmak için söylüyorum: OECD ülkeleri
arasında, çocukların maddi refahı sıralamasında Türkiye sonuncu. Yine, OECD
ülkeleri arasında, eğitim refahı sıralamasında Türkiye sonuncu. Sağlık ve güvenlik açısından, çocuklarımızın ve gençlerimizin
sağlık ve güvenliği açısından OECD ülkeleri arasında Türkiye sonuncu. Okul
hayatının kalitesi açısından Türkiye 30 ülke içinde 12’nci.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Yanlış, yanlış bilgi!
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) - Bir de riskli davranışlar incelemesi yapılmış, çocukları bekleyen
tehlikelere göre bir sıralama yapılmış ve bu sıralamada, Türkiye, çocukları ve
gençleri değerlendirmede 29’uncu, 30’uncu değil 29’uncu. 2010 yılı Devlet
Planlama Teşkilatı Programı’ndan söz ediyorum. Bu ülkede okuma yazma bilmeyen
sayısı yaklaşık 1 milyon, okuma yazma bilmeyen. Bunların yaklaşık 1 milyonu
erkek, yaklaşık 4 milyonu da kadın.
CEVDET ERDÖL
(Trabzon) – 1 milyon dediniz, 5 milyon yaptı sizin hesabınıza göre!
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) – İstihdamda olanların yani çalışan nüfusun… Bunların konuşulması
lazım, mademki yoksullukla mücadeleden söz ediyoruz.
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) – Bunlar Nahcivan’da mı acaba?
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Van’da, Van’da!
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) – Eğitim seviyesi yüzde 64’ü lise altı yani ya ilkokul mezunu, ya
ortaokul mezunu ya da okuma yazma bilmiyor. On beş ve daha yüksek yaşlarda
istihdamda olanların yüzde 64’ü yani bunların konuşulması lazım. Çünkü
yoksullukla mücadele bunları içermektedir.
Yine bir şey,
öğrenci harcamalarında OECD’ye üye ülkeler arasında da sonda yer alıyoruz. Hani
çok güzel kalkınmıştık ya 2002-2010 yılları arasında, madalyonun o boş yönünü
göstermenin yanında -hadi gösterdiniz- bu madalyonun asıl sosyal boyutunu,
sosyoekonomik boyutunu göstermemiz lazım. Ben aslında konuşmama o boyutta…
Hükûmete Cumhuriyet Halk Partisinin bazı önerilerini, politika önerilerini
sunmak için çok iyi niyetli bir konuşma yapacaktım ama tamamen saptırıldı.
Anlamak ve kabul etmek mümkün değil.
Bakınız, Türkiye,
bir öğrenciye yılda 1.614 dolar kamusal harcama yapıyor, OECD’de 8 bin dolar,
OECD ortalaması.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şimdi, asıl, işin, Sayın Elitaş’ın konuşmasıyla ilgili
hüzün verici yönüne gelmek istiyorum. Biz sekiz yıldan bu yana, o dünya konjonktürünün son derece olumlu olduğu bir zaman kesitinde
dedik ki: Sabit sermaye yatırımlarına ne olur ağırlık veriniz, sabit sermaye
yatırımlarına ağırlık veriniz, özellikle kamu sabit sermaye yatırımlarına
ağırlık veriniz çünkü kamu sabit sermaye yatırımlarının yapılmaması demek, bir
ülkenin ileriye dönük çok ağır, gizli bir borç yükü altına sokuluyor olması
anlamına gelmektedir.
Bakınız, Sayın
Esfender Korkmaz Hocamız 2000 yılıyla karşılaştırma yaptı,
ki doğrudur. Ben de hemen, yine 2010 yılı Devlet Planlama Teşkilatının
raporundan, programından çıkardım: Sabit sermaye yatırımlarının gayrisafi millî
hasılaya oranı 2000 yılında yüzde 6,8 yani yaklaşık
yüzde 7 imiş, sizin iktidarınız döneminde, 2003 yılında bundan yüzde 25 daha az
olmuş, 2006 yılında yine 2000 yılından yüzde 22 oranında daha az sabit sermaye
yatırımı yapmışsınız, 2007’de yüzde 23 daha az sabit sermaye yatırımı
yapmışsınız. 2008 ve 2009 yıllarında yapılan sabit sermaye yatırımları da
gayrisafi millî hasılaya oran olarak 2000 yılının
oldukça gerisinde. Türkiye, Avrupa Birliği ortalamasının, kişi başına kamu
sabit sermaye yatırımları ortalamasının yüzde 14’ünü, yüzde 15’ini yapıyor, bu
ne demek biliyor musunuz? Asıl sorun bu.
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) – Nahcivan’la ilgili…
ENİS TÜTÜNCÜ
(Devamla) – Nahcivan’la ilgili tabii. Tabii, asıl sorun bu.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; güneş balçıkla sıvanmaz.
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Doğru.
ENİS TÜTÜNCÜ (Devamla)
– Burada gerçekleri konuşacağız. İşsizlik ve yoksulluk konusunda AKP’nin
söyleyeceği hiçbir şey yoktur. Burada iyi niyetle bu çerçevede Hükûmete katkıda
bulunmak amacıyla konuşma yapmak isteyen bir milletvekilini sözüm ona eleştirme
amacıyla, demagojiye dönük bir konuşma yapılırsa, ben
de Nahcivan’la ilgili bu konuşmada bu şekilde bir konuşma yapma hakkını
kendimde görürüm.
Sayın Başkan, bu
yasanın ülkemize, milletimize ve ilgili devletlere hayırlı, uğurlu olmasını
diliyorum, gecenin bu vaktinde sizi biraz üzdüysem, sıktıysam beni
bağışlamanızı diliyorum ama burada gerçekleri, gerçekleri, yalnız ve yalnızca
gerçekleri konuşalım.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3.- Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için üç
dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği
Konseyinin Kurulmasına Dair Nahçıvan Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
“Oy sayısı |
: 236 |
|
Kabul |
: 236 |
|
Ret |
: - |
|
Çekimser |
: - |
|
Boş |
: - |
|
Geçersiz |
: -(x) |
|
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
Fatih Metin |
Yusuf Coşkun |
|
Bolu |
Bingöl” |
BAŞKAN – Türk
dünyası için hayırlar getirmesini niyaz ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, 8’inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Kore Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İktisadi Kalkınma İşbirliği Fonu
Kredilerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kore Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında İktisadi Kalkınma İşbirliği Fonu Kredilerine İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/288) (S. Sayısı: 22) (x)
BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
22 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Söz talebi
yoktur.
Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KORE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
ARASINDA İKTİSADİ KALKINMA İŞBİRLİĞİ FONU KREDİLERİNE İLİŞKİN ANLAŞMANIN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 10 Nisan
2003 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kore
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İktisadi Kalkınma İşbirliği Fonu Kredilerine
İlişkin Anlaşma”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için iki
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kore Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında İktisadi Kalkınma İşbirliği Fonu Kredilerine İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylama sonucunu arz
ediyorum:
“Oy sayısı |
: 226 |
|
Kabul |
: 226 |
|
Ret |
: - |
|
Çekimser |
: - |
|
Boş |
: - |
|
Geçersiz |
: -(xx) |
|
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
Fatih Metin |
Yusuf Coşkun |
|
Bolu |
Bingöl” |
BAŞKAN – Her iki
ülke için de hayırlı olmasını diliyorum.
(x) 22 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
(xx)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, 9’uncu sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ile
Bosna ve Hersek Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının Değiştirilmesi Hakkında
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
10.- Türkiye Cumhuriyeti ile Bosna ve Hersek Arasındaki
Serbest Ticaret Anlaşmasının Değiştirilmesi Hakkında Protokolün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/754) (S.
Sayısı: 482) (x)
BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
482 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Şükrü
Elekdağ.
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye Cumhuriyeti ile Bosna ve Hersek Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının
Değiştirilmesi Hakkında Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini belirtmek amacıyla söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu protokol, Bosna-Hersek menşeli sanayi ürünleri ile yıllık
tarife kotaları çerçevesinde bazı tarım ürünlerinin ülkemize ithalatında
uygulanan gümrük vergilerinin, eş etkili vergilerin ve mali nitelikte ithalat
vergilerinin kaldırılmasını öngörüyor. Değerli arkadaşlarım, bu düzenlemenin
yapılması bir zarurettir çünkü Türkiye’nin Bosna-Hersek’e ihracatı süratle
artmış, bu ülkeden ithalatı ise son derece düşük kalmıştır. Bu bakımdan,
Türkiye’nin Bosna-Hersek’ten ithalatında gümrük vergilerini kısmen kaldırması
taraflar arasında mütekabiliyet sağlayacak ve ticari ilişkilerin daha dengeli
bir düzen içinde sürdürülmesine imkân verecektir.
Değerli
arkadaşlarım, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu düzenlemeyi uygun görüyoruz
ve kardeş Bosna-Hersek’le ticari ve ekonomik ilişkilerin gelişmesine yardımcı
olacak her türlü önlemi destekleyeceğimizi açıklıyoruz. Bu münasebetle bir
hususu belirtmek isterim: Cumhuriyet Halk Partisi, Bosna-Hersek ve Boşnaklar
ile Türkiye arasındaki yakın tarihsel ve kültürel bağların varlığından
hareketle, savaş sırasında Bosna-Hersek’e Türkiye tarafından sağlanan maddi ve
manevi desteği yürekten desteklemiştir. Keza, değerli arkadaşlarım, savaş
sonrasında da bu ülkenin yeniden yapılandırılmasına, barış ortamının
sağlanmasına ve diğer alanlarda yapılan yardımlara Cumhuriyet Halk Partisi her
zaman siyasi destek vermiştir.
Değerli
arkadaşlarım, âlâyıvala ile imzalanan Dayton Anlaşması, Bosna-Hersek’te sıcak
savaşı durdurmuş fakat ülkeye beklenen barış ve istikrarı getirmemiştir.
Bosna-Hersek’teki üç etnik grup arasında çok derin ihtilaflar etkin bir şekilde
süregelmektedir. Dayton Anlaşması’ndan bugüne kadar geçen zaman içinde sorunlar
hâl yoluna girmemiş, daha da keskinleşmiştir. Bosna-Hersek’i oluşturan üç etnik
gruptan Hırvatlar ile Sırpların tutumu soruna bugüne kadar sürdürülebilir ve
adil bir çözüm bulunmasını engellemiştir. Hem bu ihtilafları gidermek hem de
Bosna-Hersek’in toprak bütünlüğünü ve bölge istikrarını korumak amacıyla
Amerika ve Avrupa Birliği tarafından yapılan girişimler bir sonuç vermemiş ve
ülkenin dağılmasına yol açacak tehlikeli süreç durdurulamamıştır. Bosnalı
Sırpların hedefi Sırbistan’la birleşmek, eğer bu olmazsa Kosova gibi
bağımsızlık ilan etmektir. Hırvatlar da Hırvatistan’la birleşme hedefinden
vazgeçmemişlerdir. Kişisel kanım, Sırbistan’ın, Bosnalı Sırpları “Büyük
Sırbistan” hayalinden vazgeçirici etkin önlemler alması hâlinde sorunun
çözümüne ciddi bir katkı sağlanacağı yolundadır fakat maalesef, Belgrad’da da
bu yönde somut bir eğilimin mevcut olmadığını görüyoruz.
(x) 482 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Değerli
arkadaşlarım, Türk Hükûmeti, bir süredir, Bosna’nın üç milletin oluşturduğu bir
federasyon yani tek bir devlet olarak varlığını koruması için etkin
girişimlerde bulunmaktadır. Bu amaçla sarf edilen çabalar sonucunda, taraflar
arasında bir diyalog süreci sağlanmıştır. Hükûmetin bu çaba ve girişimlerini
takdir ediyoruz ve destekliyoruz. Bu girişimler, iddia edildiği gibi soruna
kalıcı bir çözüm getirmemişse de diyalog yoluyla sorunun vahim bir tırmanmaya
yönlenmesine de mâni olmaktadır ve durumun kontrol altında tutulmasını
sağlamaktadır. Hükûmetin bu girişimlerini sürdürmesinin Bosna-Hersek’teki
kardeşlerimizin yararına olduğunu düşünüyoruz ve Balkanların da istikrarına
katkıda bulunduğu görüşündeyiz.
Değerli
arkadaşlarım, bu görüşlerle, ticaret anlaşmasını tadil eden protokolün onayını
öngören yasayı desteklediğimizi açıklar, hepinize saygılarımı sunarım. (CHP ve
AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
Elekdağ, çok teşekkür ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın İsmet Büyükataman.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
Cumhuriyeti ile Bosna ve Hersek Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının
Değiştirilmesi Hakkında Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, sözlerime başlamadan önce sizlere bir milletin tarihinde vuku
bulan iki ayrı gemi hadisesinden bahsetmek istiyorum. Geminin biri, ezilen,
dışlanan, kovulan yani mazlum Yahudileri Müslüman topraklarına taşıyordu; bir
başka gemi de ezilen, ambargo uygulanan Müslümanlara yardım götürüyordu. İkisi
de batıdan doğuya gidiyordu. İki gemi de mazlumlara yardım iddiasıyla yola
çıkmıştı. Bu iki gemi arasında tam beş yüz on sekiz yıl fark vardı. İlk gemide
ezilenler ikincisinde ezen olmuştu. İspanya’da 1492 yılında uygulanan korkunç
katliamdan kaçan ya da zorla sürgün edilen 100 binlerce Yahudi’yi başta
Avrupa’nın en ünlü devletleri olmak üzere dünyanın hiçbir devleti kabul
etmemişti. Osmanlı Padişahı Sultan II. Bayezid Han gemiler göndererek söz
konusu Yahudileri katliamdan, zulümden kurtarmıştı. Bugün, başka bir mazluma,
Filistinliye yardıma koşan yine Türklerdir, katliamı yapan ise bundan beş yüz
on sekiz yıl önce aynı kaderi yaşayan ama bunu unutan İsrail’dir. Fakat, biz Türkler, her zaman mazlumun yanında olmaya devam
edeceğiz çünkü mazlum milletlerin ideali Türk’ün iddiası olmuştur. Nerede
mazlum bir millet varsa Türk orada olmuştur ve olmaya devam edecektir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, yakın tarihimizin en acılı günlerini yaşayan dost ve kardeş
Bosna-Hersek ile Türkiye Cumhuriyeti arasında ticaret alanında iş birliğinin
onaylanması, esasen kültürel ve köklü bir maziyle bağlı bulunduğumuz ve
atalarımızı sinesinde barındıran bu topraklar ile yeniden köprülerin
kurulmasına vesile olacaktır. Söz konusu anlaşma ile ticari ilişkilerin
geliştirilmesi öngörülmektedir.
Bosna-Hersek
bugün, 21 Aralık 1995 tarihinde Dayton Anlaşması’yla oluşturulan anayasaya
bağlı parlamenter sistemle yönetilmektedir. Ülke, topraklarının yüzde 51,5’ini
elinde tutan Bosna-Hersek Federasyonu ve toprakların yüzde 48,5’ine sahip Sırp
Cumhuriyeti olmak üzere iki devletçikten oluşmaktadır. Ülke bugün 4,5 milyon
nüfusa sahiptir. Resmî verilere göre nüfusun yarısı Müslüman Boşnak’tır ancak
halk tarafından, bu oranın daha yüksek olduğu belirtilmektedir. Geri kalan
yüzde 32’lik kısım Ortodoks Sırplardan, yüzde 15’i ise Katolik Hırvatlardan
oluşmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye ile Bosna-Hersek arasındaki bağların köklü olduğu ve
geniş bir yelpazeye yayıldığı bilinmektedir. Bugün de paylaştığımız değerler
ortaktır. Türkiye ile Türk milleti, Bosna-Hersek’teki gelişmelere her dönemde
duyarlı olmuştur ve duyarlı olmaya devam etmektedir. Bosna-Hersek bizim için
çok özel bir ülkedir. Bu itibarla, Türkiye, Bosna-Hersek’in daha iyi bir
geleceğe ulaşmak için sarf ettiği çabaları aktif ve etkin biçimde
desteklemiştir.
Türkiye,
Bosna-Hersek’te savaşı sona erdiren ve uluslararası alanda tanınmış sınırları
içerisinde egemen ve bağımsız bir devlet olarak varlığını teyit eden Dayton Barış
Anlaşması’nın imzalanmasını memnuniyetle karşılamış ve anlaşmanın askerî ve
sivil gereklerinin uygulanmasına başlangıçtan itibaren aktif olarak katkıda
bulunagelmiştir. Bu bağlamda, Bosna-Hersek’in egemenlik haklarının, toprak
bütünlüğünün ve uluslararası planda tanınmış sınırlarının korunması,
Türkiye'nin büyük önem atfettiği bir husustur.
Balkanlar bugün
bir bütünleşme hareketinin eşiğinde durmaktadır. Son yirmi yılın ilk yarısında
nefret kökenli şiddet olaylarıyla, ikinci yarısında ise bunların artçı depremi
olarak süren istikrarsızlık, yoksulluk, işsizlik, yatırım ve üretim azlığı,
altyapı eksikliği, sermaye yetersizliği gibi sorunlarla boğuşmuştur.
Balkanların batı yakasının bu kadar uzun süre bir istikrarsızlık adası olarak
kalmasında, bölgeye yabancı güçlerin tepeden bakan bir tavırla giriştikleri
dayatmacı yöntemlerinin işe yaramaması bulunmaktadır. “Batı Balkanlar” gibi bir
terimin ortaya çıkışındaki temel etken de zaten bu istikrarsızlıktır. Bu
itibarla, Balkanlarda istikrarlı bir Bosna-Hersek’in, aynı zamanda Avrupa’nın
genel güvenliği ve istikrarı açısından da büyük önem taşıdığını düşünmekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, Bosna-Hersek ile ekonomik ilişkilerimizin giderek ilerlediğini
görmek bizleri memnun etmektedir. Türkiye, bu ilişkilerin daha da
geliştirilmesi ve bu bağlamda karşılaşılabilecek muhtemel sıkıntıların
giderilmesi için elinden gelen gayreti göstermeye devam etmelidir. Ticari
ilişkilerin yanı sıra kültürel ilişkiler de yeniden tanzim edilmelidir.
Bosna-Hersek’in başkenti Saraybosna’da Türkçe kursları açılmalı ve
desteklenmelidir. Yine, bölgedeki tarihî eserlerin yok olmasının önüne geçecek
en önemli unsur olan din adamları ile Diyanet İşleri Başkanlığının yakın
temasının artırılarak bu temasların devamı gerekmektedir. Sadece Millî Eğitim
Bakanlığı bursları vasıtasıyla genel üniversite kontenjanları dost ülke
Bosna-Hersek’in ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalır, ayrıca kültür, dil
ve din alanlarında yüksek lisans ve doktora bursları verilmelidir.
Boşnak ağırlıklı
coğrafyada Türkçeye olan ilgi eskiden beri bilinmektedir. Bu vesileyle
ülkemizde öğrenimlerini görerek ülkelerine dönen Boşnak gençlerin de birer
kültür ataşesi olduğunu düşünerek bu gençlerin üzerinde hassasiyetle
durulmasında zaruret vardır. Bosna-Hersek ve Müslüman Boşnaklar ile Türkiye
arasında tarihî ve kültürel bağların var olduğu, Türkiye’de, net sayısı
bilinmemekle birlikte, hatırı sayılır bir Boşnak nüfusun yaşıyor olduğu göz
önünde bulundurulmalıdır.
Türk İşbirliği ve
Kalkınma İdaresi Başkanlığının, iktisadi iş birliği projelerinin yanı sıra,
özellikle yakın tarih birliğimiz üzerine projeler geliştirmesi ve geliştirilen
projelere daha çok destek vermesi arzu edilmektedir. Sovyetler Birliği’nin
dağılması, soğuk savaş döneminin sona ermesi ve Balkanlarda sosyalist
rejimlerin yıkılması sonrasında Türkiye'nin Balkan coğrafyasını ekonomik,
politik, diplomatik ve kültürel alanlarda bir açılım alanı olarak görmesi ve bu
alanı çok iyi değerlendirmesi gerekirdi. Hâlâ geç kalınmış değildir.
Türkiye'nin Bosna-Hersek’e ve bölgedeki Boşnaklara vermiş olduğu destek
gelecekte de devam etmelidir. Esasen, bu anlaşmanın tüm bölge ülkelerine de
örnek olacak şekilde geliştirilmesinde fayda vardır.
Bu vesileyle
Anlaşma’mızın hayırlı olmasını temenni ediyor, olumlu yönde oy kullanacağımızı
ifade ediyorum.
Sözlerime son
vermeden evvel Bosna-Hersek ile tarihî bağımızı anlatan şu şiiri sizlerle
paylaşmak istiyorum:
“Suya bir kubbe
çıkan zarif taş hatlarıyla,
Mostar orada
durdukça Bosna hep hür olacak.
O sebepten
yıkmaya gayret ettiler fakat
O tarihe vurulmuş
taştan mühür olacak.”
Yüce heyetinizi
tekrar saygı ve hürmetlerimle selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Çok
teşekkür ediyorum Sayın Büyükataman.
Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE BOSNA VE HERSEK ARASINDAKİ SERBEST
TİCARET ANLAŞMASININ DEĞİŞTİRİLMESİ HAKKINDA PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 14
Mayıs 2009 tarihinde Saraybosna’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Bosna ve
Hersek Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının Değiştirilmesi Hakkında
Protokol” ün onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için iki
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Bosna ve Hersek Arasındaki Serbest
Ticaret Anlaşmasının Değiştirilmesi Hakkında Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu arz ediyorum:
“Oy Sayısı |
: 221 |
|
Kabul |
: 221 |
|
Ret |
: - |
|
Çekimser |
: - |
|
Boş |
: - |
|
Geçersiz |
: -(x) |
|
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
Fatih Metin |
Yusuf Coşkun |
|
Bolu |
Bingöl” |
Her iki ülkeye de
hayırlar getirmesini diliyorum.
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, 10’uncu sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Milli
Savunma Bakanlığının COBRA Topçu Tespit Radarı Müşterek Programının Hizmet
Safhasına Katılımı İçin 2 Şubat 2004 Tarihli Mutabakat Muhtırasında Yapılan 2
Numaralı Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
11.- Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanlığının COBRA
Topçu Tespit Radarı Müşterek Programının Hizmet Safhasına Katılımı İçin 2 Şubat
2004 Tarihli Mutabakat Muhtırasında Yapılan 2 Numaralı Değişikliğin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/837) (S. Sayısı: 504) (x)
BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
504 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz talebi? Yok.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1'inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞININ COBRA TOPÇU
TESPİT RADARI MÜŞTEREK PROGRAMININ HİZMET SAFHASINA KATILIMI İÇİN 2 ŞUBAT 2004
TARİHLİ MUTABAKAT MUHTIRASINDA YAPILAN 2 NUMARALI DEĞİŞİKLİĞİN ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1)
COBRA Topçu Tespit Radarı Müşterek Programının Üçlü Hizmet Safhasına İlişkin
Mutabakat Muhtırası çerçevesinde Fransa, Almanya ve İngiltere tarafından
yürütülen programa Ülkemizin de katılımını düzenleyen ve Türkiye Cumhuriyeti
adına 12 Ağustos 2009
tarihinde imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Millî Savunma
Bakanlığının COBRA Topçu Tespit Radarı Müşterek Programının Hizmet Safhasına
Katılımı için 2 Şubat 2004 Tarihli Mutabakat Muhtırasında Yapılan 2 Numaralı
Değişiklik'in onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2'nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3'üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Kabul
edenler... Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
(x)
504 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanlığının COBRA Topçu
Tespit Radarı Müşterek Programının Hizmet Safhasına Katılımı İçin 2 Şubat 2004
Tarihli Mutabakat Muhtırasında Yapılan 2 Numaralı Değişikliğin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu arz ediyorum:
“Oy Sayısı |
: 217 |
|
Kabul |
: 217 |
|
Ret |
: - |
|
Çekimser |
: - |
|
Boş |
: - |
|
Geçersiz |
: -(x) |
|
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
Fatih Metin |
Yusuf Coşkun |
|
Bolu |
Bingöl” |
Ülkemiz için
hayırlar getirmesini diliyorum.
Sayın
milletvekilleri, 11’inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Altyapı Projelerinde İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
12.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Altyapı Projelerinde İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/816) (S.
Sayısı: 505) (xx)
BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
505 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz talebi? Yoktur.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE SIRBİSTAN CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA ALTYAPI PROJELERİNDE İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 26
Ekim 2009 tarihinde Belgrad’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Altyapı Projelerinde İşbirliği
Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2.- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3.- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx)
505 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
BAŞKAN - Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için bir
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Altyapı Projelerinde İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu arz ediyorum:
“Oy sayısı |
: 218 |
|
Kabul |
: 218 |
|
Ret |
: - |
|
Çekimser |
: - |
|
Boş |
: - |
|
Geçersiz |
: -(x) |
|
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
Fatih Metin |
Yusuf Coşkun |
|
Bolu |
Bingöl” |
Her iki ülkeye de
hayırlar getirmesini diliyorum.
Sayın
milletvekilleri, 12’nci sırada yer alan, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin Dış Ticaret Müsteşarlığına Ait Bölümünde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
13.- Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Eki Cetvellerin Dış Ticaret Müsteşarlığına Ait Bölümünde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/802) (S. Sayısı: 476)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Evet, saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, 9 Haziran 2010 Çarşamba günü saat 13.00’te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Grup başkan
vekili arkadaşlarımıza çalışmada gösterdikleri itina ve dikkatten dolayı
teşekkürlerimi sunuyorum.
Herkese hayırlı
akşamlar diliyorum efendim.
Kapanma Saati: 01.27
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.