Normal 45115 2 6 2010-06-30T13:01:00Z 2010-06-30T13:01:00Z 1 43380 247267 TBMM 2060 580 290067 11.5606 Clean Clean 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

 

DÖNEM: 23                            CİLT: 70                    YASAMA YILI: 4

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

110’uncu Birleşim

2 Haziran 2010 Çarşamba

 

(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

İ Ç İ N D E K İ L E R

          

         I.  - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

       II.  - GELEN KÂĞITLAR

     III.  - YOKLAMALAR

      IV.  - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’ın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki turizm ve turizmin geliştirilmesine ilişkin gündem dışı konuşması

2.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak’ın, İstanbul ilinin minibüsçü ve taksici esnafının sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, 2010 yılı hububat hasat döneminin başlaması ve üreticilerin beklentilerine ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

       V.  - AÇIKLAMALAR

1.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu turizminin canlandırılmasına ilişkin açıklaması

2.- Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçli’nin, eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay ve Avukat Mehmet Cengiz’e uygulanan soruşturma usulünü şiddetle kınadığına ilişkin açıklaması

3.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, 2010 yılı hububat hasat döneminin başlaması ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

4.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Toprak Mahsulleri Ofisinde çalışan bir sivil savunma görevlisinin, kendisine bilgi verdiği gerekçesiyle meslekten atılmasına ilişkin açıklaması

5.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, gündem dışı konuşmasındaki bazı sorulara Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevap vermediğine ilişkin açıklaması

6.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, 2010 yılı hububat hasat döneminin başlaması ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

7.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, 2010 yılı hububat hasat döneminin başlaması ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

8.- Muğla Milletvekili Mehmet Nil Hıdır’ın, 2010 yılı hububat hasat döneminin başlaması ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

9.- Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in, hububat alım ve ödemelerinde hiçbir sorun olmadığına ve İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Toprak Mahsulleri Ofisinde meslekten atıldığını söylediği sivil savunma görevlisine ilişkin açıklaması

10.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Toprak Mahsulleri Ofisinde meslekten atıldığını söylediği sivil savunma uzmanıyla ilgili Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’i kastetmediğine ilişkin açıklaması

11.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Zonguldak’ta maden ocağında ölenlerin iş güvenliğinin sağlanmadığına ilişkin açıklaması

      VI.  - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Zile ilçesinin sorunlarının araştırılarak gelişmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/733)

2.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, medyadaki cinsiyetçi yaklaşımın araştırılarak toplumsal cinsiyet eşitliği için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/734)

3.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, KEY ödemelerinde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/735)

4.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 25 milletvekilinin, kredi kartı ve bazı bankacılık uygulamalarından kaynaklanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/736)

    VII.  - BİLDİRİLER - DEKLARASYONLAR

1.- Siyasi parti grupları adına, grup başkan vekillerince hazırlanan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca kabul edilen, İsrail Silahlı Kuvvetlerinin, insani yardım taşıyan gemi konvoyuna yaptığı ve çok sayıda masum insanın ölümüne ve yaralanmasına yol açan insanlık dışı saldırıyı şiddetle ve nefretle kınadıklarına ilişkin bildiri 

  VIII.  - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

 

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)

4.- Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/811, 2/633) (S. Sayısı: 496)                                                  

 

IX. - SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

 

1.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in, Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

3.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in, Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

4.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

5.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

X. -  YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

 

1.- Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu’nun, kaçak tütün mamulleri satışına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/14015)

2.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz’in, Çanakkale’deki yatırımlara ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demir’in cevabı (7/14025)

3.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Kalkınma Bankası denetim raporuyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/14089)

4.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, Kalkınma Bankasının denetim raporuna ve yapılan atamalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/14090)

5.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, tapu kayıtlarıyla ilgili bir genelgeye ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demir’in cevabı (7/14182)

6.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, Bilecik’teki bazı TOKİ konutlarının durumuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/14188)

7.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, TOKİ konutlarının geçici site yönetimlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/14195)

8.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterinin Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyeliğine atanmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/14270)

9.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, EBK’nın denetimine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/14366)

10.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, verilen bir ödülün bağışlanmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/14370)

11.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, şeker fabrikalarına kota borcu olan üreticilere ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/14402)

12.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, bir kişiyle ilişkilerine ve Başbakanlık personeline ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/14483)

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 15.04’te açılarak üç oturum yaptı.

 

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 31 Mayıs 2010 tarihinde İskenderun Deniz Üs Komutanlığına bağlı askerî birliğe yapılan terör saldırısı ve Gazze’ye insani yardım malzemeleri götüren gemilere İsrail’in yaptığı saldırıya ilişkin gündem dışı bir açıklamada bulundu; Bursa Milletvekili Onur Öymen, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, Batman Milletvekili Ayla Akat Ata, Adana Milletvekili Ömer Çelik grupları adına; Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı şahsı adına, aynı konuda görüşlerini belirttiler.

 

İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Gazze’ye insani yardım malzemeleri götüren gemilere İsrail’in yaptığı saldırıyı kınayan bir karar alması lazım geldiğine,

Ankara Milletvekili Haluk Özdalga, Gazze’ye insani yardım malzemeleri götüren gemilere İsrail’in yaptığı saldırıya;

İstanbul Milletvekili Hasan Macit,

Mersin Milletvekili Akif Akkuş,

İskenderun Deniz Üs Komutanlığına bağlı askerî birliğe yapılan terör saldırısı ve Gazze’ye insani yardım malzemeleri götüren gemilere İsrail’in yaptığı saldırıya,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

 

Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin:

Sınav merkezli eğitim sisteminin yol açtığı sorunların araştırılarak (10/729),

Yolsuzlukla mücadelede (10/730),

İnsan hakları savunucularının karşılaştıkları engellerin araştırılarak (10/731),

Yatılı ilköğretim bölge okullarındaki sorunların araştırılarak (10/732),

Alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 

TBMM Millî Savunma Komisyonu üyelerinden oluşan bir Parlamento heyetininin, Kore Cumhuriyeti Ulusal Meclisinin Kore Cumhuriyeti’ne davetine icabet etmesine,

Avrupa Parlamentosu, İspanya Parlamentosu ve Senatosu Başkanlarının, 7-8 Haziran 2010 tarihleri arasında Brüksel’de düzenlenecek olan “21’inci Yüzyıl Avrupa Enerji Topluluğu’na Doğru” konulu Ortak Parlamento Toplantısına davetine Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento heyetininin icabet etmesine,

Cenevre’de 13-18 Haziran 2010 tarihleri arasında yapılacak olan Uluslararası Çalışma Örgütü’nün Genel Konferansına katılacak olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’e, siyasi parti gruplarını temsilen bir Parlamento heyetinin refakat etmesine,

İlişkin Başkanlık tezkereleri kabul edildi.

Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, 5449 Sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/302) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmedi.

 

Dışişleri Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyeliğe Mardin Milletvekili Gönül Bekin Şahkulubey seçildi.

 

Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının:

1’inci       sırasında    bulunan          (6/1041),

351’inci                                       (6/1777),

357’nci                                        (6/1785),

362’nci                                        (6/1790),

375’inci                                       (6/1804),

405’inci                                       (6/1846),

423’üncü                                     (6/1866),

446’ncı                                        (6/1891),

455’inci                                       (6/1901),

457’nci                                        (6/1903),

458’inci                                       (6/1904),

461’inci                                       (6/1907),

462’nci                                        (6/1908),

465’inci                                       (6/1911),

466’ncı                                        (6/1913),

467’nci                                        (6/1914),

470’inci                                       (6/1917),

477’nci                                        (6/1924),

478’inci                                       (6/1925),

479’uncu                                     (6/1926),

487’nci                                        (6/1935),

497’nci                                        (6/1946),

499’uncu                                     (6/1947),

523’üncü                                     (6/1973),

530’uncu                                     (6/1980),

558’inci                                       (6/2011),

608’inci                                       (6/2062),

613’üncü                                     (6/2067),

Esas numaralı sözlü sorulara Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu cevap verdi; soru sahiplerinden Karaman Milletvekili Hasan Çalış, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Batman Milletvekili Ayla Akat Ata ve Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır da cevaplara karşı görüşlerini açıkladı.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),

2’nci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),

3’üncü sırasında bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/761) (S. Sayısı: 458),

Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

 

4’üncü sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan, Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporlarının (1/811, 2/633) (S. Sayısı: 496) 7’nci maddesine kadar kabul edildi; 7’nci maddesi üzerinde bir süre görüşüldü.

 

2 Haziran 2010 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime 20.04’te son verildi.

                                                                   

 

Şükran Güldal MUMCU

 

 

Başkan Vekili

 

 

 

 

Bayram ÖZÇELİK

 

Harun TÜFEKCİ

Burdur

 

Konya

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

No.: 150

II.- GELEN KÂĞITLAR

2 Haziran 2010 Çarşamba

Tasarılar

 

1.- Taşınır Donanım Üzerindeki Uluslararası Teminatlar Hakkında Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/890) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Adalet ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.5.2010)

2.- Mali Kural Kanunu Tasarısı (1/891) (İçişleri; Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.5.2010)


Teklifler

 

1.- Hakkari Milletvekili Hamit Geylani’nin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/704) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.5.2010)

2.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın; 5510 Sayılı “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu”nun 69. Maddesine Bir (1) Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/705) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.5.2010)

Rapor

 

1.- Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanlığının COBRA Topçu Tespit Radarı Müşterek Programının Hizmet Safhasına Katılımı İçin 2 Şubat 2004 Tarihli Mutabakat Muhtırasında Yapılan 2 Numaralı Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/837) (S. Sayısı: 504) (Dağıtma tarihi: 02.06.2010) (GÜNDEME)

Meclis Araştırması Önergeleri

 

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 Milletvekilinin Zile ilçesinin sorunlarının araştırılarak gelişmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/733) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.04.2010)

2.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 Milletvekilinin, medyadaki cinsiyetçi yaklaşımın araştırılarak toplumsal cinsiyet eşitliği için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/734) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.04.2010)

3.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 Milletvekilinin, KEY ödemelerinde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi  (10/735) (Başkanlığa geliş tarihi: 06.04.2010)

4.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 25 Milletvekilinin, kredi kartı ve bazı bankacılık uygulamalarından kaynaklanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/736) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.03.2010)

 

 

 

2 Haziran 2010 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.07

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110’uncu Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN  - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki turizm ve turizmin geliştirilmesi hakkında söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’a aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Başak.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

 

1.- Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’ın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki turizm ve turizmin geliştirilmesine ilişkin gündem dışı konuşması

RAMAZAN BAŞAK (Şanlıurfa) – Teşekkür ediyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, son günlerde gerek dışta gerek içte yaşanan terör eylemlerini lanetliyor, Hükûmetimizin ve milletimizin bunların üstesinden gelecek güçte olduğunu hatırlatıyor, yüce heyetinizi Sayın Meclis Başkan Vekilimin şahsında saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, yıllardır ihmal edilen Doğu ve Güneydoğu’daki birçok alanda olduğu gibi turizm alanında da Şanlıurfa’ya, Diyarbakır’a, Şırnak’a, Adıyaman’a, Gaziantep’e büyük yatırımlar yapan Hükûmetimizin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a ve bakanımıza, siz saygıdeğer milletvekili arkadaşlarıma bölgem adına özellikle teşekkür etmek istiyorum ve sizlerden hassaten bir ricada bulunmak istiyorum. Saygıdeğer milletvekilleri, 1 Temmuz 2010 tarihi itibarıyla Parlamento tatile giriyor. Ben, sizler başta olmak üzere, Trabzon’a, Artvin’e, İstanbul’a, Bursa’ya, Doğu ve Güneydoğu’yu görmemiş herkese buradan seslenmek istiyorum. Lütfen, bu yılki tatil programınızın içerisine Şanlıurfa’yı koyun. Tümünü düşünmüyorsanız, lütfen, bir kısmına mazisi 12 bin yıl olan Göbeklitepe’deki arkeolojik kazıları koyun.

Saygıdeğer milletvekilleri, değerli arkadaşlarım; 12 bin yıl… Gelin, bu seneki tatil programınızın içerisine 3 bin yıl öncesine kadar mazisi dayanan Haleplibahçe’deki mozaikleri koyalım diyorum. Oradaki amazon savaşçısı olan kraliçelerin dünyanın en kaliteli olan, dünyanın en kaliteli mozaiklerini ziyarete gidelim diyorum. Halil-ür Rahman’ı söylemeye gerek var mı? Balıklıgöl’ü, Cevahir Konukevi’ni, Şanlıurfa’nın o tarihî sokaklarını gezmeye gidelim diyorum ve burada şu anda konuşan arkadaşlara, özellikle buraya dikkat etmeleri temennisiyle, bir hususu hatırlatmak istiyorum. Buralara giderken atalarınızın kokusunu hissedeceksiniz, atalarınızın torunlarını göreceksiniz. Oradaki, yereldeki dilleri farklı olsa dahi Kürtçe konuşan, Arapça konuşan, yereldeki dili ne olursa olsun, kardeşlerinizi göreceksiniz ve çok şaşıracaksınız saygıdeğer milletvekilleri. Kimler gibi çok şaşıracaksınız biliyor musunuz? 5 Mayıs 2010 tarihinde AK PARTİ’nin açmış olduğu bölgenin en büyük stadyumu olan GAP Arena Stadı’nda oynanan Fenerbahçe-Trabzonspor maçına gelen Trabzon’dan, İstanbul’dan, Doğu ve Güneydoğu’yu hayatında ilk defa görmüş, 25 bin taraftar gibi çok şaşıracaksınız. O 25 bin taraftar, Şanlıurfa halkının misafirperverliğini nerede gördü biliyor musunuz? 25 bin kişiyi kaldıracak otel potansiyeli olmayan Şanlıurfa’da Şanlıurfa halkının Kürt, Türk, Arap, Laz demeden evine misafir ettiği anda, gerçek kardeş olduğunu orada gördü, biliyor musunuz? Beni Trabzon’dan insanlar aradı. Giderken ürkeklikle “Sayın Vekilim…” Çünkü ben Trabzon’da üniversite okumuştum. Şanlıurfa’yı, herhâlde, sokaklarda insanların keleşlerle gezdiği, sokaklarda insanların birbirini öldürdüğü yer zannediyor. “Sayın Vekilim, bir sorun olmaz mı?” dediler. Ben “Şanlıurfa’ya gideceksin ama döndükten sonra lütfen bana telefon açacaksın.” dedim ve benim akrabalarımın, buradaki birçok milletvekili arkadaşımın çevresindeki evlerde konuk oldular. Şanlıurfa halkının gözlerindeki, bu ülkeye, bu bayrağa olan saygısını, bağlılığını, kardeşliğini gördükten sonra ne  dediler bana biliyor musunuz? “Biz hata yapmışız. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan her vatandaş, hakkı olduğu her bölgeyi, her ili, her şehri gezmeli ve bundan sonra öyle yapacağız.” dedi.

Saygıdeğer milletvekilleri, tabii, beş altı dakikanın içerisinde bu bölgedeki potansiyeli, turizm potansiyelini anlatmak mümkün değil ama diyorum ki gelin, bu dönem, tatilimizde, görmediğim neresi varsa ben oraya gideceğim diyorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

RAMAZAN BAŞAK (Devamla) - …sizler başta olmak üzere, lütfen, bu güzelim ülkemin neresinde gidilecek bir yer varsa gidelim diyorum, birbirimizi anlayalım diyorum, birbirimize yanlış algılamaları önleyecek o kardeşlik ortamını diliyorum. Çünkü Adalet ve Kalkınma Partisinin bir felsefesi var: Ne olursa olsun, inadına demokrasi diyor; ne olursa olsun, herkes için, inadına insan hakları diyor ve ben de inadına 72 milyon insanın kardeşliği diyor, hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Başak.

Gündem dışı ikinci söz minibüsçü esnafının sorunları hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Durmuş Ali Torlak’a aittir.

Buyurunuz Sayın Torlak. (MHP sıralarından alkışlar)

2.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak’ın, İstanbul ilinin minibüsçü ve taksici esnafının sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

D. ALİ TORLAK (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; İstanbul ilimizde toplu taşımacılık yapan minibüsçü ve taksici esnafımızın sorunlarıyla ilgili gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, İstanbul’un yaklaşık 15 milyonluk nüfusunun büyük bir çoğunluğunun faydalandığı İETT ve halk otobüsleri, tramvaylar, metrobüsler ve minibüsler şehir içi toplu taşımacılıkta önemli bir kamu hizmeti görmektedirler. Bu kamu hizmetini gören toplu taşıma araçları aynı zamanda bir istihdam imkânı da sağlamaktadır. Bu kapsamda, İstanbul’da toplu taşımacılık yapan 6.500 civarında bulunan minibüslerde, sahipleri hariç, yaklaşık 13 bin kişi istihdam edilmektedir. Kısaca, İstanbul’da minibüs şoförlüğü yapan vatandaşlarımızın aileleriyle birlikte yaklaşık 65 bin-70 bin kişinin geçimi minibüsle toplu taşımacılıktan sağlanmaktadır.

İstanbul’da diğer toplu taşıma araçlarının belirli durakları mevcut iken, minibüsçü ve taksici esnafımızın yolcu indirme-bindirme durakları bulunmamaktadır. Dolayısıyla yolcuları herhangi bir yerde aldıkları veya indirdikleri anda Karayolları Trafik Kanunu’nun 47’nci maddesinin ihlal edilmesi nedeniyle hem para cezası hem de 20 ceza puanı almaktadırlar. Yani, Karayolları Trafik Yönetmeliği’yle minibüsçü ve taksici esnafı daha ekmek parasını kazanmaya başlamadan potansiyel suçlu olarak görülmektedir.

1994 yılından bu yana siyasi partileri değişse de yönetimi değişmeyen İstanbul Büyükşehir Belediyesinden kaynaklanan nedenlerle minibüsçülerimiz ve taksicilerimiz devamlı ceza almaktadırlar. Şoförler ve Otomobilciler Odasının, bu sorunlarla ilgili mağduriyetlerini defalarca İstanbul Büyükşehir Belediyesi yetkililerine ve İçişleri Bakanlığına ilettiklerini biliyorum. Ne var ki yetki makamındaki yöneticilerin bu vurdumduymazlığı, sorunları giderek artan minibüsçü ve taksici esnafımızı isyan noktasına kadar getirmiş bulunmaktadır.

Bununla birlikte, trilyonlarca para harcanarak alınan ve üretiminin de yapıldığı Hollanda dâhil dünyanın hiçbir ülkesinde kullanılmayan, sadece İstanbul Büyükşehir Belediyesinde kullanılan metrobüsler için yine trilyonlarca para harcanıp özel güzergâh yapılarak yetersiz olan mevcut yollar daraltılırken yıllardan beri durak sorunu yaşayan minibüs ve taksiciler için bir durak ya da yolcu indirme-bindirme yerinin yapılmamasının açıklanabilir bir durum olduğunu söylemek mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, toplu taşıma araçlarının İstanbul’da yaşayan vatandaşlarımızın işe gidiş-dönüş saatlerinde çok önemli hizmetler verdiğini hepimiz biliyoruz. Pik saatler olarak da anılan sabah ve akşam saatlerinde altyapı yetersizlikleri nedeniyle İETT ile halk otobüsleri, tramvaylar ve metrobüsler kapasitesinin çok üzerinde yolcu almak zorundadırlar. Bu zorunluluğa minibüsçüler de zaman zaman uymak mecburiyetinde kalıyorlar. Ancak, diğer toplu taşıma araçlarına tanınan ayakta yolcu alma hakkı minibüsçülere tanınmadığı için, son bir yıl içinde, İstanbul’da, yüzlerce şoför arkadaşımızın, ayakta yolcu aldıkları için -daha önce ayakta yolcu uygulamasına uygulanan 5 ceza puanının 20 ceza puanına çıkarılması nedeniyle- ceza puanları dolduğundan ehliyetleri iptal olmuş durumdadır. Bu uygulama ile bir tarafta 40-50 kişilik otobüsler ayakta 80-90 yolcu alma hakkına sahipken, diğer tarafta 14 kişilik minibüslere ayakta 2-3 yolcu aldı diye hem şoförün ehliyetine ceza puanı hem de ayakta yolcu aldığı için para cezasının verilmesinin hakkaniyetli bir uygulama olduğunu söylemek doğru değildir. Bu ceza puanı uygulamasının yönetmelik değişikliği yapılmak suretiyle hafifletilmesi, yani 5 puana düşürülmesi ya da halk otobüslerine tanınan ayakta yolcu alma hakkının minibüslere de koltuk sayısına göre oransal bir düzenlemeyle belirli sayıda tanınması gerekmektedir. Bu hak tanındığında hem minibüsçü esnafımız rahatlayacak hem de pik saatlerde işine ve evine zamanında ulaşmak isteyen vatandaşlarımız mağdur olmayacaklardır.

Değerli milletvekilleri, yaşanan diğer bir sorun da taksici ve minibüsçü esnafımızın gıyabi olarak almış oldukları para cezalarıdır. 2005-2006 yıllarında yazılan ve 2010 yılına kadar yıllık araç muayeneleri ve araç devirlerinde ilgili vergi dairelerinden borcu yoktur belgesi almış oldukları hâlde aradan beş yıl geçtikten sonra…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

D. ALİ TORLAK (Devamla) – Teşekkür ederim.

…borç çıkarılarak tahsil edilmek istenmesidir. Alın teriyle evine ekmek parası götürmek için gece gündüz amme hizmeti gören taksici ve minibüsçü esnafımızın zamanında tahsil edilmeyen, 2005-2006 yıllarında gıyabında yazılan ve geçen beş yıllık dönemde sisteme girilmeyen trafik cezalarının Maliye Bakanlığınca 2010 yılında 3-4 katı gecikme cezası uygulanarak tahsil edilmek istenmesi hiçbir sağduyulu insanın kabul edebileceği bir durum değildir. Böyle bir uygulamayı dünyanın hiçbir yerinde görmek ya da duymak mümkün değildir. Bekletilerek, üzerinden uzun yıllar geçtikten sonra haksız yere 3-4 kat ceza tahsil edilmek istenen gıyabi trafik cezalarına bir an evvel çözüm bulunmalıdır.

Değerli milletvekilleri, İstanbul minibüsçü ve taksici esnafının sorunları her geçen gün artmaktadır. Bu sorunların ortadan kaldırılması ve yaşanmakta olan mağduriyetlerin giderilmesi de Hükûmete ve İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlıdır. Aslında bu sorunların çözümü çok da zor değildir ancak buna inanç söz konusu olmalıdır. Bu sorunların çözümü amacıyla yürütme ve yetki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

D. ALİ TORLAK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

…makamında bulunanların yaşanan mağduriyetleri ortadan kaldırma noktasında yürürlükte olan mevzuatlarda gerekli düzenlemeleri yapacaklarına inanıyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Torlak.

Gündem dışı üçüncü söz 2010 yılı hububat hasat döneminin başlaması ve üreticilerin beklentileri hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Vahap Seçer’e aittir.

Buyurunuz Sayın Seçer. (CHP sıralarından alkışlar)

 

3.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, 2010 yılı hububat hasat döneminin başlaması ve üreticilerin beklentilerine ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

 

VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ülkemizde henüz başlayan hububat hasat dönemiyle ilgili görüşlerimi ifade etmek üzere gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, ülkemizde hububat hasadı yaklaşık olarak on beş gün önce Batı Akdeniz Bölgesi’nde, daha sonra Doğu Akdeniz Bölgesi’nde başladı ve bitti; şu anda Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, Ege Bölgesi’nde de devam edecek. Tabii, bu süreç içerisinde Hükûmetin bu konuda, müdahale alım fiyatlarını açıklaması konusunda uyarılarda bulunuldu. Nihayet bugün Sayın Tarım Bakanı hububat müdahale alım fiyatlarını açıkladı.

Değerli arkadaşlarım, tabii, üreticinin bir yıllık emeğinin karşılığını serbest piyasanın acımasız koşullarına terk etme durumunda olmamalıyız. Nihayetinde bir hükûmet var. Hükûmet bu konuda gerekli kurumlarını, gerekli organlarını faaliyete geçirerek, üreticinin o bir yıllık emeğinin karşılığını hakkıyla almasını temin etmek durumundadır.

Bugün, az önce de söylediğim gibi, müdahale alım fiyatları açıklandı. Birinci grup buğday fiyatları 550 bin TL/ton olarak bugün kamuoyuna deklare edildi. Daha önce de açıklanan prim desteği ya da fiyat farkı miktarı da ton başına 50 TL olarak açıklanmıştı.

Değerli arkadaşlarım, TMO’nun piyasalarda regülasyon görevi vardır. Toprak Mahsulleri Ofisi, özellikle hasat döneminde piyasaya girerek üreticinin mağduriyetini önlemeli, daha sonraki dönemlerde hasat dönemi sona erdiği zaman sanayicinin menfaatini kollamalı, tüketicinin menfaatini kollamalı, ürün fiyatlarının aşırı astronomik yükseldiği noktalarda devreye girerek piyasaya uygun fiyatlı ürün sunmalı. Ama gelin görün ki, son birkaç yıldır TMO’nun yaptığı icraatlar maalesef ya bazı dönemler üreticiyi sıkıntıya sokmuş, mağdur etmiş, bazı dönemler sanayiciyi mağdur etmiş, bazı dönemler de tüketicinin olması gerekenin çok üstünde ürün fiyatlarıyla tüketmesine neden olmuştur. 2007-2008 yılını hatırlayınız, yaşanan gıda krizi süreci boyunca Türkiye’de ekmek fiyatları oldukça yükselmişti, buradan da tüketici mağdur olmuştu. Tabii ki bunun müsebbibi Toprak Mahsulleri Ofisinin uyguladığı politikaların yanlışlığıdır, sektörel anlamda bir körlük içerisinde olmasıdır, vizyon eksikliği içerisinde olmasıdır.

Değerli arkadaşlarım, açıklanan fiyatlar yetersiz fiyatlardır. Niçin yetersizdir? Bu yıla münhasır bazı gelişmeler vardır, üretimde ciddi anlamda verim kaybı vardır, kalitede ciddi anlamda kalite kaybı söz konusudur. Buraya, Sayın Bakan kürsüye çıktığı zaman süne mücadelesiyle ilgili çok başarılı oldukları yönünde bazı beyanatlarda bulunur ama maalesef bakıyoruz bu yıl hububat alanlarında süne popülasyonu artmıştır, yeterince mücadele anlamında devletin, Hükûmetin ya da Tarım Bakanlığının bu konuda katkısı olmamıştır. Üreticiler kendi imkânlarıyla bu süne mücadelesini yapma durumunda kalmıştır, bu da mağduriyet ortaya çıkartmıştır.

Değerli arkadaşlarım, üreticiler bugün açıklanan müdahale alım fiyatlarıyla ürünlerini satarsa gerçekten perişan olurlar. Türkiye’de tarımın yapısal sorunları var, hep bunları konuşuyoruz. Türkiye’de işletme büyüklükleri Avrupa Birliği üye ülkelerine ya da Amerika Birleşik Devletleri’ne göre, tarımı ileri seviyede olan, hububat üretiminde ileri seviyede olan ülkelere göre oldukça küçük. Bugün ortalama işletme büyüklüğümüz 60 dekar civarında. Düşünün ki milyonlarca çiftçi ailesi var. Bu fiyat koşullarında, bakınız bir maliyet hesabı yaptım, ki hububat üretilen alanların yüzde 80’i kıraç alanlar yani sulanamayan alanlar, verimi düşük, kalitesi düşük ürünlerin elde edildiği alanlar. Bugün bir üreticinin böyle bir alandan, bir dekar alandan elde ettiği buğdayın bugünkü alım koşullarıyla toplam geliri, bir dekardan, 100 TL. Maliyetine bakıyoruz maliyeti de 100 TL yani bir yıllık ürünün karşılığında sıfıra sıfır elde var sıfır. Oysaki üreticinin geçmişten gelen mağduriyetleri var, borçları var. Bu insanlar bu hasat döneminde ceplerinde para kalmazsa geriye dönük borçlarını nasıl ödeyecekler? Gelecek yıl üretim için gerekli olan girdileri nasıl sağlayacaklar?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

VAHAP SEÇER (Devamla) – Gelecek yıl için üretim için gerekli girdilerin kaynağını nereden bulacaklar? Nasıl geçinecekler? Bunu gerçekten düşündürücü buluyorum.

Değerli arkadaşlarım, tabii, fiyat açıklayıp “Alıma başladık.” demekle iş bitmiyor. Sayın Bakan burada biraz sonra bize açıklamalarda bulunacaktır. TMO etkin alım yapmalı, ödemeleri peşin yapmalı. Finans kaynağı hazır mı? Sayın Bakana buradan soruyorum: Geçmiş yıllardan kalma 2 milyon ton civarında arpa, buğday depolarda bekliyor, 350 bin ton civarında mısır var. Depolarınızı hazır ettiniz mi? Burada Sayın Bakana bu soruları yöneltmek istiyorum.

Ayrıca, bu yıl -bir uyarı yapmak istiyorum bu yıla ilişkin- verim kaybı var, kalite kaybı var. Dünyada da beklenti buğday üretiminde bir düşüş olacağı şeklinde, verim kaybı olacağı şeklinde. Şimdiden uyarıda bulunmak istiyorum: Önümüzdeki dönemlerde Türkiye’de kaliteli buğday açığı ortaya çıkabilir. Üç yıl önceki sıkıntıları bu ülkeye yaşatmaması adına bu uyarıları…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayınız.

VAHAP SEÇER (Devamla) – …Sayın Bakana bu uyarıları burada yapmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, tabii, bir de meselenin tüketici bacağı var. Elbette ki temel tüketim maddeleri içerisinde olan hububatı tüketiciye astronomik fiyatlara yediremeyiz. Bugün açıklanan fiyata belki bir müdahale -yükseltme adına- şansına sahip olmayabiliriz, tüketicinin mağdur olmaması, sanayicinin mağdur olmaması adına. Ama buradan şunu söylemek istiyorum: Derhâl, Hükûmet, daha önce açıkladığı fark ödemesi miktarını -yani tona 50 TL olarak açıkladığı o miktarı- tekrar gözden geçirmeli, ivedilikle bu konuda revizyona gitmeli ve bu rakamı ton başı en az 100 TL seviyelerine çıkartmak durumundadır diyorum. Zira, eğer bu şartlar altında bu hasat döneminde, bu düşük kaliteli üretimde, bu verim kaybında, bu fiyatlarla üretici kesinlikle mağduriyet yaşayacaktır. Gelecek yıllarda üretim için bugünden başlayan sıkıntılar o yıllara yayılacaktır.

Bu önlemleri bugünden almak durumundayız diyor, hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Seçer.

Sayın Kaplan, sisteme girmişsiniz, niçin acaba? 

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Doğu ve Güneydoğu turizmiyle ilgili 60’a göre kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu turizminin canlandırılmasına ilişkin açıklaması

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Değerli vekil arkadaşımızın Doğu, Güneydoğu turizminin canlandırılmasıyla ilgili konuda, biz de turizmin gerçekten canlandırılması gerektiğine inanıyoruz. Tarihin, kültürün, farklı dinlerin, dillerin, inançların ve Mezopotamya uygarlıklarının, on binlerce yıllık tarihin merkezleri buralar ve şunu söylüyoruz: Gerçekten 2-3 Nisanda 15 milletvekili Meclisten, bütün parti gruplarından hem Batman, Hasankeyf, Midyat, Mardin, Cizre, Silopi, Şırnak ve Diyarbakır’da birlikte incelemeler yaparak da yerinde görme imkânı bulduk. Bütün vekillere şunu söylemek istiyorum: Hasankeyf Ilısu Barajı’nın suları altında kalmadan; Dicle Barajı’nın altında Fekayi Tayran’ın mescidi, Asur Kuleleri, Timurlenk’in pençeleri, Finik Kalesi, Aladino Kasrı ve Kalesi, Kasrik Boğazı, Mahmut Han Köprüsü, Asur kabartmaları sular altında kalmadan şansınızı deneyin ve bunları görme imkânını bulun. Gerçekten barajların altında kalacak bu tarihî değerlerimiz yok olmakla karşı karşıyadır. Bu nedenle söz aldım.

Ayrıca bugün ölüm yıl dönümü olan Ahmet Arif ve Orhan Kemal’i de saygıyla anmak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.

Sayın İçli, buyurunuz.

 

2.- Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçli’nin, eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay ve Avukat Mehmet Cengiz’e uygulanan soruşturma usulünü şiddetle kınadığına ilişkin açıklaması

 

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, dün eski Adalet Bakanı Sayın Seyfi Oktay ve Avukat Mehmet Cengiz başta olmak üzere hukukçulara yönelik bu son hukuk ve kanun dışı soruşturma usulünü şiddetle kınıyorum. Basından aldığımız haberlere göre suçlama, yargılamayı etkilemeymiş. Yargılamayı etkileme, eğer suç sabit olsa dahi, özel yetkili savcıların ve mahkemelerin görevleri içerisinde değildir. Kaldı ki gözaltına alma ve arama da, yapılan işlemler de kabul edilebilir bir davranış değildir. Bir eski Adalet Bakanının bu şekilde gözaltına alınmasını ve avukatlara yapılan bu muameleyi şiddetle kınıyorum.

Aldığım bilgiye göre, sadece o kişiler mağdur edilmemiş, örneğin Avukat Cengiz’in çocukları üniversitede sınavları varken, polisler tarafından sınavlara girmeleri engellenmiştir. Bunu, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında hem bir eski Adalet Bakanına yapılan, sanki bir hesap sorma şeklinde, savunma makamına yapılan bu olayları tekrar aracılığınızla şiddetle kınıyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın İçli.

Sayın milletvekilleri, on dakika ara veriyorum.

                                       

Kapanma Saati: 13.36
 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.55

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110’uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

 

3.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, 2010 yılı hububat hasat döneminin başlaması ve üreticilerin beklentilerine ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (Devam)

 

BAŞKAN – Şimdi gündem dışı konuşmaya Hükûmet adına Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap verecektir.

Buyurunuz Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Gündem dışı konuşmalara cevap vermek üzere huzurlarınızdayım.

Bildiğiniz gibi Türkiye dünyanın 8’inci büyük tarımsal üretim gücüne sahip, önemli bir tarım ekonomisine sahip bir ülkesi ve bizim topraklarımızda da 8 milyon hektarın biraz üzerinde bir alanda, yaklaşık 1 milyon 800 bin kişi tarafından hububat tarımı gerçekleştiriliyor, üretim yapılıyor. Dolayısıyla Türkiye açısından, Türk tarım sektörü açısından hububat önemli bir tarımsal ürün. Dünya açısından da, dünyadaki pozisyonumuz açısından da hububat önemli ve biz de buna uygun olarak bu üretimin sürdürülmesi, çiftçilerimiz tarafından daha düşük maliyetle, daha yüksek bir verimle bu üretimin gerçekleştirilmesi için Hükûmet olarak çaba sarf ediyoruz, çaba içerisindeyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’de geçtiğimiz yıl 20 milyon 600 bin ton civarında buğday üretimi gerçekleşti, toplam hububat üretimimiz yaklaşık 33 milyon ton olarak gerçekleşti. Bu sene bu rakamın biraz daha, geçen seneye göre daha yüksek olmasını bekliyoruz, 35 milyon tona yakın toplam hububatın. Bunun 21 milyon tonunun buğday olması hesaplanıyor, bekleniyor.

Peki, 2010 yılıyla ilgili çalışmaları anlatmadan önce, 2009 yılıyla ilgili hububat piyasalarında ne olduğunu ve biz o sezonu nasıl kapattığımızı, bugün nasıl, hangi şartlarda yeni sezonu açtığımızı da sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu bilgileri de sizlerle paylaşmak istiyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, 2009 yılında biraz önce de arz ettiğim gibi 33 milyon ton civarındaki hububatın 20,6 milyon tonu buğdaydı ve Toprak Mahsulleri Ofisi, geçtiğimiz yıl 5 milyon 100 bin ton civarında alım gerçekleştirdi. Bu, önemli bir rakam, önemli bir miktar. Bu toplam üretimin 5 milyon 100 bin tonunu Toprak Mahsulleri Ofisi aldı. Bunun için Türk çiftçisine, Toprak Mahsulleri Ofisi, bu alımın bedeli olarak 2 milyar 100 milyon lira ödeme yaptı. Yine Toprak Mahsulleri Ofisi, üreticileri korumak maksadıyla, dünya fiyatlarıyla arasındaki farkı bir şekilde dengelemek, üretici lehine, Türk çiftçisi lehine bunu değerlendirmek üzere yaklaşık 1 milyar liralık da görev zararına uğradı. Yani onu da çiftçiyi desteklemek maksadıyla yüksek fiyattan alıp düşük fiyata satmak suretiyle, çiftçinin eline geçen fiyatı artırmak, onun gelirini artırmak maksadıyla yaptığı bir uygulama. Dolayısıyla 3 milyar 100 milyon lira sadece alım karşılığı, alımın bedeli ve görev zararı olarak Toprak Mahsulleri Ofisi, hububat üreticisine -devlet, TMO aracılığıyla- bir ödeme yapmış oldu.

Ayrıca, Bakanlığımızın, Tarım Bakanlığının, yine hububat üreticilerine, yaptıkları hububat üretimi sebebiyle 1 milyar 100 milyon lira da prim ödemek suretiyle destek ödedi. Ne etti? 4 milyar 200 milyon lira. Bunun dışında, mazot, gübre, sertifikalı tohum ve toprak analiz desteği karşılığı olarak da bu dört alanda ayrıca yine bir destek ödememiz oldu ki bu da 1 milyarlık bir ödeme oldu, tamamında 5 milyar 200 milyon lira. 2009 üretim sezonu için hububatta devletin çiftçiye ödediği destek, artı, alım yoluyla ve görev zararı yoluyla harcadığı para 5 milyar 200 milyon lira; eski parayla 5 katrilyon 200 trilyon lira Türk çiftçisine, hububat üreten Türk çiftçisine 2009 yılında ödenen para.

Şimdi, bu sene, yine, saygıdeğer milletvekilleri, bizim üretim tahminimiz: Yaklaşık 21 milyon ton buğday, 7 milyon 300 bin ton arpa, yaklaşık 4,5 milyon ton mısır ve 900 bin ton civarında da çeltik üretimi bekliyoruz bu sezonda. Burada özellikle çeltikte, tabii, çok büyük bir artış var. Özellikle 2002 tarihinde 350-360 bin tondan 900 bin tona geliyor ki 900 bin ton rakamı Türkiye'nin toplam ihtiyacının tamamını giderebilecek bir miktar ve Türkiye bu şekilde, tarihinde ilk defa, çeltik açısından kendine yeterli hâle geliyor. Bu, tabii, bizim 2005 yılından itibaren bunlara prim ödemeye başlamamız, sertifikalı tohum destekleri yapmamız, bunları hayata geçirmemiz… Kuşkusuz mazot ve gübre ödemeleri de var, bunların da bu işte büyük katkısı var çünkü hem verimlilik arttı üretimde… Örneğin buğday ekiliş alanımız 9,3 milyon hektardan 8,1 milyon hektara düştü ama üretim miktarımızda azalma değil, artma meydana geldi. Bu da burada uygulanan yöntemlerin, yeni teknolojilerin ve desteklerin aslında ne kadar verimli kullanıldığını ve daha yüksek bir verimlilik düzeyine ulaştığımızı göstermesi açısından anlamlı, önemli.

Saygıdeğer milletvekilleri, bu dönem içerisinde hububat prim uygulamasını başlattığımızı söyledim. 2005-2010 arasında toplam 3 milyar 235 milyon lira prim ödemesi gerçekleştirdik. Ayrıca, 2003’ten itibaren 2 milyar 975 milyon lira mazot desteği ve yine, 2005’ten itibaren başlattığımız, 2 milyar 174 milyon lira da gübre desteği olmak üzere bu ödemeler çiftçimize yapıldı, 2011 yılında da bu şekilde devam edecek. Keza, sertifikalı tohum kullanım ve üretim desteği diye bir destek getirdik. Burada 2009 yılında yaklaşık 250 bin ton sertifikalı tohum kullanımı gerçekleşti ve destekleme sağlandı. Bunların da üretime önemli etkisi oldu.

Saygıdeğer milletvekilleri, 2010 yılı sezonunu açtığımız bugün yani müdahale fiyatlarını açıkladığımız bu günde hasat durumuyla ilgili size bilgi sunmak istiyorum: Ülkemizin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Şanlıurfa, Mardin, Gaziantep; Akdeniz Bölgesi’nde İskenderun, Adana, Antalya ve Ege Bölgesi’nde de Aydın’da hasat yoğun bir şekilde yapılıyor.

Hasat başlayan yerlerde piyasa fiyatları: Kırmızı sert buğdayda 480 ile 520 TL/ton arasında, arpada da 310 ile 340 TL/ton arasında fiyatlar seyretmektedir.

2010-2011 yılı alım politikalarımız şu şekilde olacak: Öncelikle, bizim birkaç sene önce başlattığımız kademeli müdahale alım fiyatı uygulaması bu yıl da sürdürülecek yani başlangıç itibarıyla belirlediğimiz fiyat aylar itibarıyla artış göstererek sonbahara doğru, kışa doğru gidecek.

ÇKS’ye kayıtlı üreticilerimizden belgelerindeki miktarın tamamı satın alınacaktır yani herhangi bir miktar kısıtlamasına gidilmeyecektir. ÇKS belgesinde ne kadar üreteceğini söylemişse, ne kadar ürettiğini söylemişse veya ne kadar ektiğini söylemişse onun tamamı, getireceği bütün miktar Ofis tarafından alınacaktır.

Yine, geçtiğimiz yıl geçici ekiplerce yapılan alımlarda üreticilerden alınan yüzde 2 hizmet bedeli,  bu yıl yüzde 50 oranında düşürülmüş ve yüzde 1 olarak uygulanacaktır. Üreticilerden ürün satın aldığını belgeleyen tüccar ve sanayiciden de 1 Kasımdan itibaren -1 Kasıma kadar değil ama 1 Kasımdan sonra onlardan da- asgari 80 ton olmak kaydıyla alım yapılacaktır. Ürün bedelleri bir ay içerisinde üretici banka hesaplarına aktarılacak ancak alım noktasına, alım ödemelerine aracılık eden bankalardan alınan -ki bunların da bugün listesini açıkladı Toprak Mahsulleri Ofisi- ürün kartıyla gelen üreticilere ürün bedelleri on gün erken ödenecektir. Ürününü emanete bırakan üreticilere talepleri hâlinde yüzde 30 avans ödenecek, ürünün TMO’ya satılmayarak geri çekilmesi durumunda depo kira ücreti alınmayacaktır.

Makbuz senedine dayalı kredi sistemi çerçevesinde bankalardan kredi kullananların, ürünlerini TMO’ya satmamaları hâlinde kredi faizlerinin yüzde 25’lik kısmı, TMO tarafından karşılanacaktır. Kendi depolarında veya kiraladıkları depolarda ürün stoklayanlar da belirlenecek esaslar dâhilinde yerinde emanet alım sistemi kapsamında makbuz senedi karşılığı kredi kullanabileceklerdir.

Bu sene bir önemli yenilik daha yapıyoruz. Yine çiftçi lehine, üretici lehine bir gelişme olarak bunu değerlendiriyoruz. Dâhilde işleme rejimi kapsamında ihracat öncesi ham madde ihtiyacının ithalat yoluyla karşılanması uygulamasında daha önceki yıllarda dört buçuk aylık yani 1 Mayıs-15 Eylül tarihleri arasında bir uygulama kısıtlılığı vardı, orada ithalat yasağı vardı. Biz bu sene elimizdeki buğday miktarı ve hasadın yüksek rekolte vereceği beklentisiyle bunu bir yıla yayıyoruz yani ihracat öncesi ithalata bu sene izin verilmeyecektir. Tüccar ve sanayici, ihtiyaç duyduğu ürünü piyasadan veya Toprak Mahsulleri Ofisinden temin edecektir, böyle bir uygulamamız var. Bunu da en başta söylüyoruz ki tüccar ve sanayici bu durumu bilsin ve buna göre kendisi de tutum belirlesin.

Saygıdeğer milletvekilleri, Anadolu kırmızı sert buğdayın haziran, temmuz, ağustos müdahale alım fiyatı ton başına 550 lira, artı, 50 lira da prim uygulaması, 600 lirayı buluyor. Tabii, makarnalık buğday bu rakamın üzerinde yani 550 yerine 575 lira olarak başlıyor. Diğer ürünler, örneğin arpa bunlardan belirli bir baremle daha düşük bir fiyata alınacaktır, arpa da 415 lirayla başlıyor. Haziran, temmuz, ağustosta bu fiyatlar uygulanacak yani kırmızı sert buğdayda 550 lira, eylül ayında 560 lira, ekim ayında 570 lira, kasım ayında 580 lira olarak Toprak Mahsulleri Ofisi 1 ton için ödeme yapacaktır, artı, tabii, 50 lira da -dediğim gibi- prim uygulaması yapılacaktır.

Tabii, 50 lira prim ve prim dışında, ton başına 53 lira biz destek ödemesi yapıyoruz, onları da arz edeceğim size: Prim desteği 50 lira, gübre desteği ton başına 15 lira, mazot ton başına 11 lira, sertifikalı tohum desteği ton başına 18 lira, toprak analiz desteği yine ton başına 9 lira olmak üzere toplamda 103 lira da ayrıca destek ödemesi yapılıyor yani bu fiyatlara ilave olarak hububat üreticisi bu parayı da yine devletten, Hükûmetten alıyor. Haziran, temmuz, ağustos aylarında 653 liraya bu şekilde ulaşacak olan ton başına ödeme tutarı, eylül ayında 663, ekim ayında 673, kasım ayında 683 liraya yükselmiş olacaktır.

Tabii, burada şunu da ifade etmek istiyorum: Aslında, biz, tabii, bu fiyatları belirlerken birkaç faktörü birlikte dikkate aldık:

1) Dünya fiyatları,

2) Üretim miktarı,

3) Hasat miktarı,

4) Maliyet.

Bunlar bizim için önemli ve bizim yaptığımız, yaptırdığımız maliyet hesaplarına göre, net masraf dekara 2010 için 144 lira civarında, ki biz bunu belgeleriyle, bütün unsurlarıyla, masraf unsurlarıyla birlikte hesaplıyoruz.

VAHAP SEÇER (Mersin) – Kira bedeli içinde mi Sayın Bakan?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Var, o da içinde, kira bedeli de içinde.

Tabii, kira bedeli Türkiye genelinde farklılıklar gösteriyor, biz Türkiye ortalamasını alıyoruz. Verimi, 285 kilogram üzerinden dekara hesaplıyoruz yani 500 kilogram dekara ürün alan yerler de var, 600 kilogram alanlar var, 700 kilogram alanlar var ama biz onu değil, Türkiye ortalamasını dikkate alıyoruz; 285 kilogram. Bununla ton başına maliyet 437 liraya geliyor. Şimdi, 437 liraya mal edilen bir ürünün haziran ayındaki fiyatı 500 lira, burada prim ve burada üretici eline geçen fiyat/maliyet oranına baktığımızda yüzde 43’e geliyor ve refah payını da maliyetlere göre, enflasyona göre dikkate aldığımızda da yüzde 37’lik maliyete göre bir artış meydana geliyor prim, fiyat, desteklerle birlikte. Dolayısıyla, bu şekilde üretici lehine, çiftçi lehine önemli bir gelişme olduğunu biz düşünüyoruz. Dediğim gibi, bu sadece TMO’nun aldığı ürün. Gönlümüz ister ki, tabii, üretici serbest piyasa şartlarında daha iyi fiyattan bu ürünü satabiliyorsa bunu bu şekilde satması.

Saygıdeğer milletvekilleri, bir hususu daha bu arada paylaşmak istiyorum. Geçtiğimiz aylarda bazı doğal afetler yaşandı Türkiye’de, bazı bölgelerimizde don problemi yaşandı, özellikle sebze ve meyvelerde, Malatya’da kayısı ürününde başta olmak üzere. Bununla ilgili bir çalışma yaptık. 1/1/2010 tarihinden 30 Nisan 2010 tarihine kadar, meydana gelen don afeti sebebiyle ürünleri yüzde 30 ve üzeri zarar gören çiftçi kayıt sistemine kayıtlı çiftçilerin zararlarını telafi edebilmesi için dekar başına 150 lira destek ödemesi yapıyoruz, artı, Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan tarımsal kredi borçlarının ertelenmesi sağlanıyor. Bu kararname kapsamında Afyonkarahisar, Aksaray, Amasya, Antalya, Balıkesir, Burdur, Bursa, Denizli, Elâzığ, Eskişehir, Isparta, İzmir, Karaman, Kayseri, Konya, Malatya, Manisa, Mersin, Kahramanmaraş, Muğla, Nevşehir, Niğde, Sivas, Tekirdağ, Tokat ve Yozgat illerindeki dondan zarar gören çiftçiler bu destekten istifade edecekler. Keza, 1/1/2010 ile 15 Mayıs 2010 tarihleri arasında sel afeti sebebiyle zarar gören yurttaşlarımızın, bu illerde çiftçi kayıt sistemine kayıtlı çiftçilerin de Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan tarımsal kredi borçlarının ertelenmesi yapılıyor. Bu da Adana, Adıyaman, Afyonkarahisar, Ağrı, Antalya, Aydın, Batman, Bingöl, Bursa, Çanakkale, Edirne, İzmir, Kars, Kırklareli, Manisa, Muş ve Uşak illerini kapsıyor. Bu iki afet sebebiyle hazinenin ödeyeceği toplam para, yaklaşık 235 milyon lira tutarında bir paradır. Bu da çiftçilerimizin en azından karşı karşıya kaldıkları zararların bir kısmının telafisi açısından önemli bir destektir.

Ben, bu sene, Türkiye'nin tekrar hububat rekoltesinde geçtiğimiz yıl gibi bereketli, hayırlı bir sezon geçirmesini diliyorum, çiftçilerimiz için bunun hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum ve bu duygularla da hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Eker.

VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın Başkanım, yerimden kısa bir söz alabilir miyim?

BAŞKAN – Tamam Sayın Seçer ama başka arkadaşlarımın da söz talebi var, sırayla size de geleceğim.

Sayın Varlı, siz de sisteme girmişsiniz.

Buyurunuz.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

 

3.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, 2010 yılı hububat hasat döneminin başlaması ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

 

MUHARREM VARLI (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabii, Sayın Bakanı, her zaman olduğu gibi, dinlediğinizde her şey çok güzel; çiftçinin cebi dolu, çiftçi rahat, çiftçi boşuna bağırıyor, feryat ediyor! Sayın Bakan ya bu ülkenin gerçeklerini bilmiyor ya da gerçeklerini görmek istemiyor. Zaten Çukurova bölgesinde buğday biçildi, bitti. Tüccarın eline düştü çiftçi, tüccara buğdayını satmak zorunda kaldı 450 bin lirayla 500 bin lira arasında değişen fiyatlarla, siz yeni fiyat açıklaması yapıyorsunuz. Yani bu fiyat açıklamasını Mayısın 15’inde yapsanız da Çukurova’daki çiftçiler de tüccarın eline düşüp boğulmamış olsa, ürününü iyi paraya değerlendirebilse -zaten verdiğiniz bu para aslında çiftçiyi çok tatmin eden bir para değil ama- en azından 30-40 bin lira daha fazlasına satabilmiş olsaydı daha iyi olmaz mıydı? Ama yok, siz illa bekliyorsunuz haziran ayında, Çukurova’daki, Hatay’daki çiftçi ürününü biçiyor, satıyor, ondan sonra fiyat açıklaması yapıyorsunuz. Hiçbir anlamı olmayan bir açıklama bu açıklama. Yani zaten verdiğiniz fiyat yeterli bir fiyat değil; mazot fiyatları ortada, gübre fiyatları ortada, tohum fiyatları ortada, tarla kiraları ortada. Yani siz bu gerçekleri görmek istemiyorsunuz, âdeta çiftçinin ürününü almamak için, çiftçiyi mağdur etmek için elinizden gelen her şeyi yapıyorsunuz. Ben bu manada çiftçimizin hiç de rahat olmadığını, çiftçimizin yine hiç de hayırlı bir yıl geçirmeyeceğini düşünerek üzüntülerimi belirtmek istiyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Varlı.

Sayın Sipahi…

 

4.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Toprak Mahsulleri Ofisinde çalışan bir sivil savunma görevlisinin, kendisine bilgi verdiği gerekçesiyle meslekten atılmasına ilişkin açıklaması

 

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de katkıda bulunmak istiyorum Toprak Mahsulleri Ofisiyle ilgili bir konu üzerinde.

Malumunuz, iki sene önce bir pirinç kıtlığı yaşanmıştı ve bu konudaki sıkıntılar üzerine, hem Parlamentoda konu gündeme getirildi hem de bizler konuyla ilgili birtakım soru önergeleri verdik.

Ben de 6 Mayıs 2008 tarihinde, bu konu üzerine bir soru önergesi vermiştim. Bu soru önergesiyle ilgili bilgiyi de hem o günün basınından hem Tarım Komisyonundaki arkadaşlarımdan hem de Toprak Mahsulleri Ofisinde daha evvel görev yapmış olan arkadaşlarımdan temin etmiştim. Çok sonradan öğreniyorum ki Toprak Mahsulleri Ofisindeki bir sivil savunma görevlisi hakkında, merhabanın dışında hiçbir samimiyetim ve dostluğum olmayan bir görevli hakkında “Sen, Milletvekili Erdal Sipahi’ye bilgi verdin.” şeklinde bir tahkikat açılıyor, adli safahata iletiliyor ve meslekten atılıyor.

Ben şimdi, yüce Parlamentonun bilgilerine sunuyorum: Yani, telefon sapıklığı bitti de şimdi de “Milletvekilleri soru önergeleri için kimden bilgi aldı, nasıl bilgi aldı?” şeklindeki araştırma ve casusluk mu başlatıldı? Bu nasıl bir uygulamadır, bu nasıl bir demokrasidir? Üstelik, bu araştırmayla yetinilmiyor, benim Meclise gelen ziyaretçilerimin bile araştırılması gibi bir küstahlıkta bulunuluyor. Sayın Bakan, lütfen, bu konunun cevabını istiyorum.

ŞENOL BAL (İzmir) – Dinlemiyor ki Bakan!

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Bu konudaki tahkikatı siz mi açtırdınız yoksa açılmasına göz mü yumdunuz? Milletvekillerine yönelik olarak böyle pervasız, hayâsız bir davranışı nasıl buluyorsunuz?

Teşekkür ederim.

ŞENOL BAL (İzmir) – Dinlemedi, habersiz Bakan!

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Sipahi.

Sayın Seçer…

 

5.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, gündem dışı konuşmasındaki bazı sorulara Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevap vermediğine ilişkin açıklaması

 

VAHAP SEÇER (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Konuşmamda dile getirdiğim bazı konulara cevap alamadım Sayın Bakandan, onları yinelemek istiyorum.

Sayın Bakana sormak istiyorum: Bu hasat döneminde ne kadar hububat alım planları var? Bunun finans kaynağı hazır mı? Kaynağı nedir varsa? Alım noktalarında alıma yönelik hazırlıklar yapıldı mı? Depo kapasiteleriniz, mevcut depo kapasitesi, bu yılki alım miktarına yeterli mi?

Ayrıca, Sayın Bakan, hasadı yapılan Akdeniz Bölgesi’nde, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde ve şu anda hasadı devam eden Ege Bölgesi’nde, buğday fiyatlarının 480 TL ile 520 TL/ton arasında seyrettiğini ifade etti. Bu, yanıltıcı bir bilgidir. Sayın Bakana bilgi veren arkadaşlarım Sayın Bakanı yanıltmıştır. Bugün bu bölgelerde üreticinin eline geçen, rakam olarak söylüyorum: Üretici 380 ile 480 TL arasında ürününün tonunu pazarlayabilmektedir.

Ayrıca bir konuya daha işaret etmek istiyorum. Sayın Bakan bu yıl verim artışından bahsetti, kalite artışından bahsetti oysa ben konuşmamda bunun tersini savundum. O zaman Sayın Bakana soruyorum: Hasat devam ediyor. Bugün Akdeniz Bölgesi’nde ve diğer bölgelerde, hasadı tamamlanan yerlerde ya da devam eden yerlerde verim düşüklüğü ve kalite düşüklüğü vardır. Eğer bu devam edecek olursa daha sonra verecekleri destekleme primlerinde bir revizyonu düşünüyorlar mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Seçer.

Sayın milletvekilleri, tabii, bu bir soru-cevap işlemi değil, sadece kısa katkılarınız olduğu için bu işlemi yapıyoruz.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, benim cevap vermem gerekiyor.

BAŞKAN – Burada cevap hakkı yok, İç Tüzük’ümüzde de böyle bir uygulamamız yok.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Ama soru sorma hakkı var.

NURİ USLU (Uşak) – Soru soruyorlar ama.

SUAT KILIÇ (Samsun) – 60’a göre…

BAŞKAN – Şimdi, sayın milletvekilleri, bir konuya açıklık getirmek istiyorum.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Hakaret ediyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yerinden bir söz talebi var Sayın Bakanın.

BAŞKAN – Bir dakika…

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Hakaret ediyor.

MUHARREM VARLI (Adana) – Siz yaptıysanız size söyledi Sayın Bakan, yapana söyledi.

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sataşma, sataşma.

BAŞKAN – Bir dakika…

OKTAY VURAL (İzmir) – Cevap amacıyla değil de yerinden bir söz talebi var; 60’a göre istesin.

BAŞKAN – Soruya cevap vermek ayrı, size karşı yapılmış bir sataşma vardır diye söz istemek ayrı. Siz hangi konuda söz isteyeceksiniz, onu söylerseniz, ona göre şey yaparım.

SUAT KILIÇ (Samsun) – 60/4’e göre söz istesin.

BAŞKAN - 60’a göre -bu soru-cevap işlemi olmadığı için- yerinizden “Çok kısa katkıda bulunmak istiyoruz.” diye söz aldığınız için bunun tekrar altını çizmek istedim.

Sayın Bakan…

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, bir katkım da benim olacaktı.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Bakanın da yerinden…

BAŞKAN – Geleceğim efendim. Arkadaşlarımız sisteme girmişler, onlara da söz vereceğim.

Sayın Bakan, eğer size yönelik bir sataşmaya cevap verecekseniz, o zaman size de söz vereceğim.

SUAT KILIÇ (Samsun) – 60/4’e göre Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Paksoy.

 

6.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, 2010 yılı hububat hasat döneminin başlaması ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

 

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, açıkladığınız fiyat, çiftçinin beklediği fiyat olmasa da en azından aşağıdaki tedbirleri alırsanız üreticiyi rahatlatırsınız diye düşünüyorum. Ürün paralarını ne kadar zamanda vereceksiniz? Ürün vermek için sıra beklenmesinin önüne geçilmesi ve alım yerlerinin daha çok olması, üreticiye malını tüccara vermemesi için gerekli kolaylığın sağlanması.

Bir de geçen seneden stoklarımızda 2 milyon 300 bin ton buğdayımız var. Geçen seneki gibi 5 milyon ton daha buğday alırsanız, bu kadar ürünü stoklayacak kapasitemiz var mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Paksoy.

Sayın Köse…

 

7.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, 2010 yılı hububat hasat döneminin başlaması ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

 

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, sizin de seçim bölgeniz olan Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde bu yılki rekolte yüzde 30 civarında düşüktür. Açıkladığınız fiyat yüzde 10 civarındadır, geçen yıla göre, taban fiyatı.

Şimdi, bu bölgede belirli zamanda yağış çok olmuş, sonra düşük bir yağış olduğundan dolayı “sarı pas” diye bir hastalık türemiştir. Bakanlık olarak çiftçiyi niye uyarmadınız veyahut da bir ilaçlamada niye bulunmadınız?

Artı, günlük kiralık araçlar bu buğdayı götürüyor, arpayı götürüyor yani hububatı götürüyor ve alımlarda sıkıntı var. Merkezleri artırmayı düşünüyor musunuz? Bunların mutlaka önlenmesi gerekir diye düşünüyorum.

Ayrıca, ödemelerin bir ayda değil de küçük çiftçilere bir an önce yapılması gerekir. Bu konuda da mağduriyetin önlenmesi gerekir diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Köse.

Son olarak katkıda bulunacak arkadaşımıza söz veriyorum, bundan sonra vermeyeceğim.

Buyurunuz Sayın Hıdır.

 

8.- Muğla Milletvekili Mehmet Nil Hıdır’ın, 2010 yılı hububat hasat döneminin başlaması ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Sayın Bakanım, öncelikle açıklamalarınız için çok teşekkür ediyorum.

Sizin döneminizde özellikle alım merkezlerinin yaygınlaştırılması, tarım sektöründe üretim artışı, hayvancılıkta süt ve besi cinsi hayvan sayısındaki artış, topraklardaki bütünleştirmeyle maliyetlerin düşürülmesi, kırsal kalkınma, makine, ekipman, yüzde 50 hibe desteğiyle tarımsal sanayinin geliştirilmesi ve maliyetlerin düşürülmesi, DSİ ve Tarım Bakanlığı iş birliği ile havza sulamaları ve ihtisas ürünlerinin havza bazında oluşturulması çok güzel gelişmelerdi, bu yüzden size ve çalışan bütün tarım sektörüne teşekkür ediyorum. Ümit ediyorum ki ithalat önlenerek iç piyasa fiyat dengelerinin korunması devam eder.

Açıkladığınız başfiyat aslında piyasalarda ihracatı teşvik edebilecek bir başfiyattır. Aksi hâlde iç piyasa dengeleri oluşmadan önce sizin başfiyat açıklamanız piyasayı belirler ki bu da serbest piyasa şartlarının oluşmasını engeller. Bu sebeple de yaptığınız açıklama doğru zamandadır ve doğru fiyat tespitidir. Ödemelerin gecikmemesine ben de katılıyorum. Stoklardaki buğdayımıza ilaveten ithal buğdayın engellenmesini de teşvik ediyorum, tebrik ediyorum.

Sağ olun Sayın Bakanım. [CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar(!)]

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Hıdır.

Buyurunuz Sayın Bakan, kısa bir açıklamada bulunmak istiyorsunuz.

İki dakika süreniz biliyorsunuz.

 

9.- Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in, hububat alım ve ödemelerinde hiçbir sorun olmadığına ve İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Toprak Mahsulleri Ofisinde meslekten atıldığını söylediği sivil savunma görevlisine ilişkin açıklaması

 

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şimdi arkadaşların tabii… Şunu söyleyeyim bizim bu sene almayı planladığımız miktar yaklaşık 5,5 milyon ton, 5 milyon 451 bin ton. Bunun için finansman hazırlıklarımızı da yaptık, değerli milletvekillerimizin merak ettiğini düşünüyorum, onlar sordular, bunun için herhangi bir ödemede de herhangi bir sorunumuz yok. 336 ekiple -216  sabit, 120 geçici ekiple- alım yapacak şekilde de bütün hazırlıklarımızı yaptık. Biz geçen sene 5 milyon 100 bin ton ürün aldık. Bu, cumhuriyet tarihine baktığınızda, 2005 yılında yine biz alım yapmıştık, ondan önce çok azdır cumhuriyet tarihinde bir yılda 5 milyon ton ürün alındığı. Bütün hazırlıklarımızı buna göre yaptık.

Sayın Sipahi bir şey söyledi, bir soruşturma vesaireyle ilgili. Tabii, benim o şahısla ilgili özel bir bilgim yok ama müfettişler…

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Ben, sadece bilginize ve ilginize sundum.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Müsaade edin…

Şimdi, önce, kem sözler sahibine aittir. Eğer ağzınızdan çünkü birtakım sözler… Kimi kastettiğini bilmiyorum ama kem söz sahibine aittir, onu özellikle söyleyeyim.

İkincisi, müfettişlerin yaptıkları tahkikat sonucunda bir görevlinin gizli bilgileri ifşa ettiği gerekçesiyle hakkında uyguladıkları bir muamele var. O şahıs da mahkemeye gitmiş. Dolayısıyla yargılama süreci devam ediyor.

Benim söyleyeceğim bundan ibaret ama kimseye işte şu milletvekiline veya bu sebeple bir şey verdi diye değil de kanunun, hukukun, normal idari mevzuatın gerektirdiği hususlar neyse herkese o idari mevzuat çerçevesinde eşit olarak muamele edilir, hukuka uygun yapılır ve zaten yapılan her türlü faaliyet de hukukun denetimine açıktır, denetimine tabidir. Bu konuyla ilgili olarak da hukuk şu anda denetimini yapıyor. O denetim sonucu neyse hepimiz zaten buna uyacağız.

Biz, Türkiye’deki çiftçilere bugüne kadarki hükûmetlerin hepsinden daha fazla destek verdik, bundan sonra da bu desteğimizi rasyonel bir şekilde millî menfaatlere uygun olarak sürdüreceğiz, bunu vermeye devam edeceğiz.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Eker.

Sayın milletvekilleri, bu konudaki tartışmalar tamama ermiştir.

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Sayın Başkan, bana yönelik bir şey oldu. Lütfen, cevap vermek zorundayım, kimi kastettiğimi açıklamak zorundayım müsaade ederseniz. Sayın Bakan üzerine alındı çünkü de açıklamak zorundayım.

BAŞKAN – Peki.

Buyurun.

 

10.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Toprak Mahsulleri Ofisinde meslekten atıldığını söylediği sivil savunma uzmanıyla ilgili Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’i kastetmediğine ilişkin açıklaması

 

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Efendim, bakın, ben, sizin şahsınızı kastetmedim Sayın Bakan. Ancak bir milletvekilinin soru önergesiyle ilgili bilgiyi falan kişi aldı diye hilafıhakikat bir yargılama, bir tahkikat işlemi başlatılırsa ve bunun için de o milletvekiline gelen ziyaretçilerin kimler olduğu tahkike kalkılırsa bunun adı küstahlıktır, hayâsızlıktır. Kim yaptıysa odur. Sizi tenzih ediyorum ama böyle bir şey vardır ve bir savunma sekreteri günahsız yere bana bilgi verdiği iddiasıyla yargılanmaktadır. Ben, bu konuyu gündeme getirdim ve bu konuda ilginizi istirham ediyorum özellikle.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Sipahi.

OKTAY VURAL (İzmir) – Evet, bitirir herhâlde, kaldırır soruşturmayı Sayın Bakan.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

 

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Zile ilçesinin sorunlarının araştırılarak gelişmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/733)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tokat ili Zile ilçemizin gelişmesini engelleyici sorunların araştırılarak, çözüm yollarının bulunması amacıyla, Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması yapılmasını saygıyla arz ederiz.

 


1) Reşat Doğru                                                (Tokat)

2) Recep Taner                                (Aydın)

3) Behiç Çelik                                  (Mersin)

4) Ertuğrul Kumcuoğlu                   (Aydın)

5) Beytullah Asil                             (Eskişehir)

6) Kamil Erdal Sipahi                      (İzmir)

7) Mehmet Şandır                            (Mersin)

8) Faruk Bal                                    (Konya)

9) Kürşat Atılgan                             (Adana)

10) Süleyman Nevzat Korkmaz       (Isparta)

11) Hüseyin Yıldız                          (Antalya)

12) Ahmet Duran Bulut                   (Balıkesir)

13) Kemalettin Nalcı                        (Tekirdağ)

14) Hasan Özdemir                         (Gaziantep)

15) Mehmet Akif Paksoy                (Kahramanmaraş)

16) Necati Özensoy                         (Bursa)

17) Akif Akkuş                               (Mersin)

18) Metin Çobanoğlu                      (Kırşehir)

19) Mustafa Kalaycı                        (Konya)

20) Mustafa Enöz                            (Manisa)

21) Kadir Ural                                 (Mersin)

 

Gerekçe:

Tokat ilinin 70 km batısında yer alan Zile ilçesinin doğusunda Turhal ilçesi, güneyinde Artova ilçesi ve Yozgat iline bağlı Kadışehri ilçesi, batısında Yozgat ilinin Çekerek ilçesi ve Amasya'nın Göynücek ilçesi, kuzeyinde ise Amasya ili bulunmaktadır. Tokat ilinin en büyük ilçelerinden olan Zile ilçesinin yüzölçümü 1540 km2, denizden yüksekliği 710 metredir. Zile bir ovanın orta yerinde yükselen höyüğün çevresinde kurulmuş, Anadolu'nun en eski yerleşim merkezlerinden biridir.

Zile'de halk, genelde tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vatandaşlar arasında az da olsa ticaret ve sanayi alanında uğraşanlar da bulunmaktadır. İlçede, özellikle 1996 yılından sonra sanayi alanında kayda değer gelişmeler yaşanmaya başlamıştır. İlçede un ve yem sanayii, tekstil ve sentetik sanayii, elektrik dinamoları, muhtelif sanayi makineleri, cam ve toprak sanayii, tarım âlet ve makineleri, her türlü plâstikten mamul ayakkabı, mobilyacılık, muhtelif gıda ve temizlik maddeleri alanlarında 50 nin üzerinde küçük ve orta ölçekli işletmede üretim yapılmaktaydı.

Sulanabilir arazinin az olması, sanayi yatırımının olmayışı nedeniyle bilhassa son ekonomik krizin Tokat'ta ve tüm ilçelerinde çok ağır seyretmesi köylerden büyük kentlere, özellikle İstanbul, Ankara ve Turhal'a yerleşmek üzere göçenlere ya da mevsimlik işçi olarak gidenlerin sayısının hızla artmasına neden olmuştur.

Zile'nin üzüm bağları, meyve bahçeleri, özellikle pekmezi, leblebisi ve kirazı meşhurdur. Zile bağ ve bahçelerinde yetişen mahsulat ve kuru bakliyat-tahıl ürünlerinden yapılan yerel yiyecek ve içeceklerin sayısı oldukça fazladır. Beyaz pekmez, duru pekmez, salça, sucuk, pestil, bat, sarma, yaprak salamurası, çeşitli komposto ve konserveler, leblebi ve kuru yemiş çeşitleri Zile'nin yemek kültürünün önemli birer parçasıdır. Her yıl yapılan "Kiraz Festivali", "Asırlık Zile Panayırı", "Güreş Müsabakaları", "Büyük Baş Hayvan Yetiştirme Yarışmaları" önemli sosyal ve kültürel faaliyetlerdendi.

Zile Orta Karadeniz Bölgesinin tahıl ambarı merkezi konumundadır. Üretilen tarım ürünlerinden buğday, arpa, nohut, mercimek, fiğ gibi ürünler özellikle ihraç edilmek üzere Samsun ve Mersin limanlarına gönderilmektedir. İlçemizde en fazla yetiştirilen sanayi ürünlerinden şeker pancarı komşu ilçe Turhal Şeker Fabrikasına, Yağlı Tohumlar Kooperatifi tarafından alınan ayçiçeği işlenmek üzere Merzifon ve Elazığ fabrikalarına gönderilmektedir. Şehrin, ekonomik hayatında önemli yer tutan tarım ürünlerinin başlıcaları; Buğday, arpa, nohut, mercimek, fiğ, fasulye, patates, soğan, sanayi ürünlerinden şeker pancarı ve ayçiçeğidir.

Aynı şekilde başlı başına bir tarih şehri olan Zile'de M.Ö 47 yılında yapılan savaşta, Roma İmparatoru Julius Caesar tarafından söylenen ve Zile Kalesi içerisindeki dikili taşa yazılan "Veni Vidi Vici" (Geldim, Gördüm, Yendim) sözü her yıl binlerce yerli ve yabancı turisti bu ilçeye çekmekte idi. Ancak yeterli ulaşım ve konaklama imkânlarının kısıtlı olması ziyaretçi sayısını düşürmüş bu da ilçe ekonomisine büyük zarar vermiştir.

Ülkemizde yaşanan ekonomik kriz, Zile ilçemizi de derinden etkilemiş, hayat pahalılığı ve tarımsal üretim şartlarının zorlaşmasıyla birlikte büyük bir göç yaşamıştır.

Gerek Anadolu'muzun, gerekse Tokat ilimizin en eski yerleşim birimlerinden olan ve geçmişte çok büyük ekonomik potansiyele sahip ilçemiz, gerekli destekler verildiğinde, ülkemiz ve ilimiz ekonomisi için yeniden bir güç olacaktır.

Araştırma önergemiz bu amaçla hazırlanmıştır.

 

2.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, medyadaki cinsiyetçi yaklaşımın araştırılarak toplumsal cinsiyet eşitliği için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/734)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Türkiye'de medyanın cinsiyetçi yaklaşımı ve dili hakkında bir araştırma yapılması, bu cinsiyetçi yaklaşımın doğurduğu sonuçların incelenmesi ve medyada cinsiyetçiliği ortadan kaldırılması, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için medyada alınabilecek tedbirlerin ortaya konması amacıyla Anayasanın 98'inci, içtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ederiz. 05.04.2010

 

1) Selahattin Demirtaş                     (Diyarbakır)

2) Gültan Kışanak                           (Diyarbakır)

3) Ayla Akat Ata                             (Batman)

4) Bengi Yıldız                                (Batman)

5) Akın Birdal                                 (Diyarbakır)

6) Emine Ayna                                                (Mardin)

7) Fatma Kurtulan                           (Van)

8) Hasip Kaplan                              (Şırnak)

9) Hamit Geylani                             (Hakkâri)

10) İbrahim Binici                           (Şanlıurfa)

11) M. Nuri Yaman                         (Muş)

12) Mehmet Nezir Karabaş             (Bitlis)

13) Mehmet Ufuk Uras                   (İstanbul)

14) Osman Özçelik                          (Siirt)

15) Özdal Üçer                                (Van)

16) Pervin Buldan                           (Iğdır)

17) Sebahat Tuncel                          (İstanbul)

18) Sevahir Bayındır                       (Şırnak)

19) Sırrı Sakık                                 (Muş)

20) Şerafettin Halis                          (Tunceli)

 

Gerekçe:

Medyanın iletişim araçlarını yaygın olarak kullanarak, toplumun kültürel ve sosyal yapısını derinden etkilediği, bireylerin düşüncelerine ve davranışlarına büyük etkisi olduğu bilinmektedir. Medya toplumsal sorunların çözümünde, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasında pozitif bir rol oynaması gerekirken ne yazık ki medyada şiddeti, cinsiyetçiliği, milliyetçiliği körükleyen bir dil kullanmaktadır. Bu genel anlamda bir eleştiri konusudur. Özellikle medyadaki cinsiyetçilik kadınların yaşamını olumsuz olarak etkilemektedir. Bu nedenle medya ile kadın ilişkisinin toplumsal cinsiyet eşitliği açısından ele alınması zorunlu hâle getirmiştir. Her ne kadar Türkiye kadın erkek eşitliğinde tek uluslararası yasal doküman olan "Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'ne (CEDAW) 1985 yılında taraf olmuş olsa da medyada yaygın olan cinsiyetçi yaklaşımlardan kurtulamamıştır. Kadının Statüsü Müdürlüğü'nün raporuna göre, televizyon programlarında kadınlar en çok "anne olarak", daha sonra "cinsel nesne olarak" ve "eş olarak" ele alınmaktadır. Kadının şiddete uğrayan kurban olarak gösterilmesi ve destekleyici bir dille haber yapılması ise yaygın olarak görülmektedir. İncelenen 1400 haberde, kadına yönelik şiddetin, toplumsal bir sorun olarak değil bireysel, adli bir vaka olarak sunulduğu açığa çıkmıştır. Böylelikle, kadına yönelik cinsiyetçi bakış yeniden üretilmekte, şiddet meşrulaştırılarak haklı bir nedene bağlanmaktadır. Bir diğer yandan medyanın cinsiyetçi dilinin, medyadaki hakim erkek egemen sisteminin de etkili olduğu açıkça ortadadır. TÜİK verilerine göre, Türkiye'deki toplam 1.282 yayın kuruluşunda 9.851 erkek çalışırken, 4.998 kadın çalışmaktadır. Kadın çalışanların müdür, genel müdür gibi karar veren mercilerde olmadığı görülmektedir. Bu durum medyadaki cinsiyetçiliği besleyen en temel konulardan birisidir. Diğer bir konu ise cinsiyetçilik sadece kadınların sorunu değildir. Medya sektöründe çalışan kadınların cinsiyetçi ayın politikasına karşı etkin mücadele yürütmesi çok önemlidir. Ancak medyada çalışan erkeklerin de toplumsal cinsiyet eğitimleri almaları ve cinsiyetçi yayın politikalarına karşı çıkmaları medyadaki cinsiyetçi yaklaşımların giderilmesi açısından oldukça önemlidir.

Türkiye'de 23 kadın örgütüyle birlikte, "medyada cinsiyetçiliğe son" adlı kampanyayı başlatan Medya izleme Grubu (Mediz), kampanya kapsamında medyadaki cinsiyetçi yaklaşımları deşifre ederek bu konuya dikkat çekmeyi amaçlayan çalışmalar yapmaktadır. Basılı ve görsel medyada, internette her geçen gün "Yayıncılık Etik ilkeleri" ve "Basın Meslek ilkeleri" ihlal edilmektedir. Mediz'ın son raporuna göre, ulusal bir kanalda yayınlanan "güzel kadınlar" la birlikte eğlence programının 'kadınları aşağılayan, aşağılamaya teşvik eden' apaçık kadın düşmanı olarak tasarlanan-kurgulanan bir yarışma programı ile karşı karşıya olunduğu belirtilmiştir. Yine raporda kadına yönelik tecavüz vakalarının haber değerinin yüksek olduğu düşüncesiyle, basında sıkça yer verilmesinin çok tehlikeli bir yaklaşım olduğu tespiti yapılmıştır.

Erkek egemen sistemin kendisini her gün yeniden ürettiği alanlardan birisi medyadır. Medya aracılığı ile ataerkil kültür tüm toplumsal yapılara nüfuz ettirilmektedir. Medyada kadın "meta" olarak kullanılmaktadır. Popüler kültürün kadının metalaştırılmasında medyanın rolü çok büyüktür. Bundan dolayı medyada kadın "beden"e indirgenerek ele alınmaktadır. Kadının iş dünyasındaki yerine dair ise kadına uygun görülen ve kabul görmüş meslekler çerçevesinde yer verilirken, bunun dışında mesleği olan kadınlar marjinalleştirilmektedir. Dolayısıyla toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanabilmesi için medyada cinsiyetçiliğe karşı mücadelenin rolü çok önemlidir. Medyada cinsiyetçi yaklaşımların araştırılması, ayrıntılı olarak bu konuda çalışan kadın kuruluşlarıyla birlikte konunun incelenmesi, bu yaklaşımın doğurduğu sonuçların açığa çıkarılması ve medyadaki cinsiyetçi yaklaşımın engellenmesi için gerekli tedbirlerin alınarak yasal ve fiili düzenlemelerin yapılması için bir meclis araştırma komisyonun kurulmasını önermekteyiz.

3.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, KEY ödemelerinde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/735)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Yaklaşık 8.5 milyon memur, işçi ve emeklinin maaşlarından, 01.01.1987 tarihinden 31.12.1995 tarihine kadar 3320 sayılı Kanun gereğince Konut Edindirme Yardımı (KEY) adı altında yapılan kesintilerin hak sahiplerine geri ödenmesi sürecinde yaşanan sorunların ve hak sahiplerinin uğradığı mağduriyetin araştırılması amacıyla Anayasa'nın 98, İçtüzüğün 104 ve 105' inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederim.

 

 1) Selahattin Demirtaş                    (Diyarbakır)

 2) Gültan Kışanak                          (Diyarbakır)

 3) Ayla Akat Ata                            (Batman)

 4) Bengi Yıldız                               (Batman)

 5) Akın Birdal                                                (Diyarbakır)

 6) Emine Ayna                               (Mardin)

 7) Fatma Kurtulan                          (Van)

 8) Hasip Kaplan                             (Şırnak)

 9) Hamit Geylani                            (Hakkâri)

10) İbrahim Binici                           (Şanlıurfa)

11) M. Nuri Yaman                         (Muş)

12) Mehmet Nezir Karabaş             (Bitlis)

13) Mehmet Ufuk Uras                   (İstanbul)

14) Osman Özçelik                          (Siirt)

15) Özdal Üçer                                (Van)

16) Pervin Buldan                           (Iğdır)

17) Sebahat Tuncel                          (İstanbul)

18) Sevahir Bayındır                       (Şırnak)

19) Sırrı Sakık                                 (Muş)

20) Şerafettin Halis                          (Tunceli)

 

Gerekçe:

Konutu bulunmayan devlet memurlarına, 10 kişiden fazla işçi çalıştıran işyerlerindeki işçilere ve konutu bulunmayan emeklilere uzun vadede konut edindirme amacı ile 11.11.1986 tarih ve 3320 sayılı "Memurlar ve İşçiler ile Bunların Emeklilerine Konut Edindirme Yardımı Yapılması Hakkında Kanun", çıkartıldı ve 01.01.1987 tarihinde bu kanun yürürlüğe girdi. Bu tarihten 31.12.1995 tarihine kadar 9 yılda yaklaşık çalışan 8,5 milyon emekçinin ücretlerinden kesintiler yapıldı.

3320 sayılı Kanun ve bu kanun gereği emekçilerden ve emeklilerden kesilen paraların akıbeti yıllarca tartışma konusu oldu. Bu tartışmalara hak sahiplerine paralarının iade edilmesini öngören 22.05.2007 tarih ve 5664 Sayılı "Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanun" çıkması noktayı koymuştu. Fakat geri ödeme süreci yepyeni tartışmalara neden olmuştur. Geri ödeme süreci bir türlü sağlıklı ve adil işletilememiştir. Hazırlanan listelerde milyonlarca hak sahibinin ismi bile yer almazken, milyonlarcasına da 1 TL'lik ödeme öngörülmüştür.

28.07.2008 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan hak sahiplerine ilişkin ilk listede, isimleri yer almayan hak sahiplerine çalışmış oldukları kurumlara itiraz için üç aylık başvuru süresi verilmiştir. İtirazlara ilişkin işlemler ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından yerine getirilerek bildirilmiştir. Bütün bu süreçten sonra 21.03.2010 tarih ve 27528 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazetede ikinci liste yayınlanmıştır. Fakat ilan edilen ikinci listede de birçok hak sahibinin isminin yer almadığı ve birçoğunun da isimleri yer almakla birlikte adlarına yapılan ödeme tutarlarının doğru olmadığı görülmüştür.

Geri ödeme sürecinde yaşanan önemli bir sorun da yapılan ödeme miktarı ve uygulanan gecikme faizi oranıdır. 1987-1995 yılları arasında adına kesintisiz para yatırılan bir hak sahibinin hesabında toplam 3.786 TL anapara birikmiş olması gerekirken hak sahiplerinden ilk listede isimleri çıkanlara en fazla ödemede 1.400.- TL ödeme yapılırken ikinci listede ise en fazla 1.550.- TL ödeme yapılıyor. Fakat devletin vatandaşına borcu olan KEY ödemelerinin geri ödenmesinde, hak sahiplerine geç ödeme yapılan her ay için amme alacaklarına uygulanan gecikme zammının uygulanması gerekmektedir. Konunun uzmanlarının yaptığı açıklamalara göre, 28 Temmuz 2008 tarihinden bugüne kadar geçen 19 aylık süredeki gecikme zammı dikkate alındığında kümülatif olarak anaparanın yüzde 56'sı kadar gecikme zammı uygulanması gerekmektedir. 1987-1994 yılları arasında aralıksız olarak KEY yardımı yapılan bir hak sahibine 28 Temmuz 2008 tarihinde 1.412 TL ödendiği dikkate alındığında, aynı durumda olmakla birlikte herhangi bir ödeme yapılmayan bir kişiye bugün itibariyle gecikme zammıyla birlikte 2 bin 210 TL ödenmesi gerekiyordu.

Bu süreçteki diğer bir sorun da KEY ödemelerinin gerçekleştirilmesinin 1,5-2 yıla yakın bir süreye yayılmasıdır. Böylece bir süre daha emekçilerin paraları gasp edilmeye devam edilecektir. Bu süreç içerisinde ilki en erken Mart 2010 tarihinde olmak üzere, 2011 yılının Nisan ayına kadar, birkaç kez liste yayınlanarak KEY ödemeleri yapılacaktır.

Milyonlarca emekçinin ve emeklinin 1995'ten beri gerçek değerini yitirerek kuşa dönen paralarının akıbetinin ne olduğu, çalışanların umutlarının nasıl söndürüldüğü, paraların hak sahiplerine yıllarca neden ödenmediği, geri ödeme sürecinin nasıl işlediği, ödenecek miktarların nasıl belirlendiği, neden milyonlarca hak sahibinin isimlerinin listede yer almadığı sorularına cevap bulmak ve bütün hak sahiplerine hak ettikleri gerçek bedelin gecikme zamları ile birlikte ne olduğunun belirlenmesi için Mecliste bir inceleme komisyonunun kurulması gerekmektedir.

 

4.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 25 milletvekilinin, kredi kartı ve bazı bankacılık uygulamalarından kaynaklanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/736)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye'de bankalara ferdi kredi ve kredi kartı borcu olan kişi sayısı 3 milyon 243 bin iken, 13 milyon kişi kredi kartı ve bireysel kredi borcu nedeniyle icra takibindedir. Tüketici dernekleri kriz ortamında tüketicilerin kredi kartını bir gelir unsuru olarak gördüğünü belirterek borçlanmanın arttığı uyarısında bulunmaktadırlar.

Tüketici Dernekleri Federasyonu (TÜDEF) Başkanı Ali Çetin, "Fahiş kredi kartı faizi, borç batağını daha da derinleştiriyor ve tüketiciler son yıllarda hızla bankaların tuzağına düşüyor" açıklamasında bulunmuştur. Türkiye'de Ocak 2010 sonu itibarıyla takipteki kredi kartı borçlu sayısının 2 milyon 277 bin kişi, bireysel kredi borçlusunun ise 1 milyon 62 bin kişi olmak üzere toplam 3 milyon 243 bin kişidir. Her bir borçlu için ortalama 4 kişilik aile yapısı dikkate alındığında 13 milyon kişi kredi kartı ve bireysel kredi borcu nedeniyle icradadır. 2009 sonu itibarıyla kredi kartı sayısı 44 milyon 392 bin 614, banka kartı sayısı da 64 milyon 661 bin 947'dir. Bankalar kart aidatlarından ortalama yılda 1.998 milyon TL "haksız kazanç" elde etmektedir. Bankalar "hesap işletim ücreti" adı altında yılda 3.880 milyon TL toplamaktadır. Kart aidatı ve hesap işletim ücretleri toplamı olarak vatandaşlarımızın ceplerinden 6 milyon TL'ye yakın bir ücretin çıkmasına neden oluyor.

2004 yılında 5 bin 868 kişi ferdi kredi, 32 bin 827 kişi kredi kartı borçlusu olmak üzere, toplam 38 bin 695 kişi bankalara borçlarını ödeyememiştir. 2005'te 9 bin 900 kişi ferdi kredi, 100 bin 627 kişi kredi kartı borçlusu olmak üzere, toplam 110 bin 527 kişi bankalara borçlarını ödeyememiştir. 2006'da ise 14 bin 70 kişi ferdi kredi, 122 bin 324 kişi kredi kartı borçlusu olmak üzere, toplam 136 bin 394 kişi icra tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. 2007 yılı borçlu rakamları ise, 43 bin 403 kişi ferdi kredi, 157 bin 977 kişi kredi kartı olmak üzere toplam 201 bin 380 kişidir. 2008 yılında 214 bin 231 kişi ferdi kredi, 447 bin 452 kişi kredi kartı borçlusu olmak üzere, toplam 661 bin 683 kişi bankalara borçludur. 2009 yılında borçlu toplamı 1 milyonu geçmiştir. 2009 yılında borçlu sayıları, 544 bin 973 kişi ferdi kredi, 905 bin 191 kişi kredi kartı olmak üzere toplam 1 milyon 450 bin 164 kişidir. 2009 sonu itibarıyla 832 bin 445 kişi ferdi kredi, 1 milyon 766 bin 398 kişi kredi kartı olmak üzere toplam 2 milyon 598 bin 843 kişi olan borçlu sayısı, 2010 Ocak sonu itibarıyla takipteki kredi kartı borçlu sayısı 2 milyon 277 bin kişi, bireysel kredi borçlu sayısı ise 1 milyon 62 bin kişi olmak üzere toplam 3 milyon 243 bin kişidir.

Borçlu sayılarının yıllara göre değişimleri incelendiği zaman Türk halkının giderek borç batağına saplandığı görülmektedir.

Ülkemizdeki kredi kartlarında yıllık normal faiz oranı yüzde 34.92 iken, temerrüt faizin yıllık oranı ise yüzde 43.92'dir. Bu rakamlar dünyanın hiçbir yerinde bu düzeyde değildir.

Yargıtay 13. Dairesi bir tüketicinin başvurusu üzerine 11 yıllık birikmiş tüm kredi kartı yıllık aidatları geri alma hakkı vermiştir. Buna rağmen bankalar kredi kartı yıllık ücretini almaya devam etmektedir.

Yurttaşlarımızın tek tek bankaların üyelik ücretleri ile ilgili açmış oldukları davalar tüketici lehine sonuçlanmaktadır. Bu durum bankaların haksızca üyelik aidatı aldığının kanıtıdır.

Bu nedenlerle, ekonomik krizin etkilerinin artarak sürdüğü ülkemizde bankaya borcu olan 3 milyonu aşkın kişinin yaşadıkları sorunların tespiti, ortaya çıkarılması ve çözümlenmesi amacı ile Anayasamızın 98. maddesi, İçtüzüğümüzün 104. ve 105. maddeleri gereğince bir Araştırma Komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla araştırılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Turgut Dibek                               (Kırklareli)

2) Engin Altay                                 (Sinop)

3) Durdu Özbolat                            (Kahramanmaraş)

4) Gürol Ergin                                 (Muğla)

5) Enis Tütüncü                               (Tekirdağ)

6) Mehmet Ali Susam                     (İzmir)

7) Kemal Demirel                            (Bursa)

8) Hulusi Güvel                               (Adana)

9) Şevket Köse                                (Adıyaman)

10) Nesrin Baytok                           (Ankara)

11) Hüsnü Çöllü                              (Antalya)

12) Tayfur Süner                             (Antalya)

13) Yaşar Ağyüz                             (Gaziantep)

14) Tacidar Seyhan                          (Adana)

15) Ergün Aydoğan                         (Balıkesir)

16) Tekin Bingöl                             (Ankara)

17) Mehmet Ali Özpolat                  (İstanbul)

18) Erol Tınastepe                           (Erzincan)

19) Ramazan Kerim Özkan             (Burdur)

20) Fatma Nur Serter                       (İstanbul)

21) Mevlüt Coşkuner                      (Isparta)

22) Ahmet Küçük                            (Çanakkale)

23) Ali Rıza Ertemür                       (Denizli)

24) Ensar Öğüt                                (Ardahan)

25) Ali Koçal                                   (Zonguldak)

26) Muhammet Rıza Yalçınkaya     (Bartın)

 

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 14.48


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.11

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Sayın milletvekilleri, insani yardım taşıyan gemi konvoyuna uluslararası sularda İsrail Silahlı Kuvvetleri tarafından yapılan ve çok sayıda masum insanın ölümüne ve yaralanmasına yol açan saldırıyla ilgili olarak siyasi parti gruplarının Başkanlığımıza verdikleri müşterek imzalı bir önerge vardır.

Bu önergeyi okuyorum:

VII.- BİLDİRİLER - DEKLARASYONLAR

 

1.- Siyasi parti grupları adına, grup başkan vekillerince hazırlanan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca kabul edilen, İsrail Silahlı Kuvvetlerinin, insani yardım taşıyan gemi konvoyuna yaptığı ve çok sayıda masum insanın ölümüne ve yaralanmasına yol açan insanlık dışı saldırıyı şiddetle ve nefretle kınadıklarına ilişkin bildiri

 

“Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’na

Türkiye Büyük Millet Meclisi, İsrail Silahlı Kuvvetlerinin 31 Mayıs 2010 Pazartesi sabahı, çoğunluğu Türk olan, 32 ülke vatandaşının bulunduğu insani yardım taşıyan gemi konvoyuna yaptığı ve çok sayıda masum insanın ölümüne ve yaralanmasına yol açan insanlık dışı saldırıyı şiddetle ve nefretle kınamaktadır. Hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve yaralılara acil şifalar dilemektedir.

Bu saldırı, Birleşmiş Milletler yasasının ve uluslararası hukukun açık bir ihlalidir.

TBMM, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin bu olaydan dolayı İsrail'i kınayan ve yaptırımlar öngören bir kararı en kısa zamanda kabul etmesini beklemektedir. Bu menfur saldırının, bütün boyutlarıyla araştırılması için bağımsız bir uluslararası soruşturma komisyonu kurulmalıdır.

İsrail Hükümeti, bu saldırı dolayısıyla resmen özür dilemeli, olayın sorumlularının yargılanarak cezalandırılmalarını sağlamalı, saldırının mağdurlarına tazminat ödemelidir.

Türkiye, İsrail'e karşı millî ve uluslararası yargı yollarına başvurmalıdır.

TBMM, Türk Hükümeti'nden, İsrail ile siyasi, askerî ve ekonomik ilişkilerimizi  gözden  geçirmesini  ve  gerekli  etkin  önlemleri  almasını beklemektedir.

TBMM, bu saldırıya karşı halkımızın gösterdiği haklı tepkileri saygıyla karşılamaktadır.

TBMM, bu tepkilerin şiddete dönüşmeyeceğine ve Türkiye'deki Musevi vatandaşlarımızı incitici bir nitelik taşımayacağına inanmaktadır. İsrail Hükümeti'nin saldırgan tutumuna karşı gösterilen tepkiler, İsrail milletini hedef almamalıdır.

TBMM, her zaman olduğu gibi Filistin halkı ile dayanışma içindedir ve Gazze'ye yönelik insanlık dışı abluka ve ambargonun derhal kaldırılmasını beklemektedir.

                                    

              AK PARTİ Grup Başkan Vekili                        CHP Grup Başkan Vekili

                             Suat Kılıç                                                     Kemal Anadol

                              Samsun                                                              İzmir

                MHP Grup Başkan Vekili                               BDP Grup Başkan Vekili

                           Oktay Vural                                                   Ayla Akat Ata

                                 İzmir                                                              Batman”

(Alkışlar)

Siyasi parti grup başkan vekillerinin imzalarıyla bir anlamda Türkiye Büyük Millet Meclisinin önerisi hâline gelen bu öneri veya deklarasyonu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Oy birliğiyle kabul edilmiştir. (Alkışlar)

Başkanlığımız, Türkiye Büyük Millet Meclisimizin bu kararının gereğini yerine getirecektir.

Teşekkür ederim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederiz Sayın Başkan.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Biz de teşekkür ederiz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

 

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

 

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

 

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)

 

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

4’üncü sırada yer alan, Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın; Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4.- Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/811, 2/633) (S. Sayısı: 496) (x)

 

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Geçen birleşimdeki görüşmelerde tasarının 7’nci maddesi üzerinde en son Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına konuşma yapılmıştı.

Şimdi söz sırası şahsı adına Kahramanmaraş Milletvekili Akif Paksoy’a ait. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Paksoy.

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 496 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlamadan önce, İskenderun’da bölücü hainlerce düzenlenen alçakça saldırıda şehit olan Mehmetçiklerimize Cenabı Allah’tan rahmet, yaralı askerlerimize acil şifalar diliyorum.

Kıymetli arkadaşlar, tarımda kooperatifçilik, özellikle kırsal alanlarda dağınık, düzensiz imkânları birleştiren, geliştiren ve güçlendiren, millî nitelikler kazandıran mükemmel bir dayanışma aracıdır. Biz, bu tasarı üzerinde çeşitli tenkitler yöneltirken, Sayın Elitaş’ın önergesiyle gerçek amacınızı daha iyi anlamış olduk.

Arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi millet adına yasa yapıyor. Yasalar da, hukuka uygun, adil, eşitlikçi, tarafsız metinler. Bu işin de bir geleneği, usulü var. Sırf kendi istekleriniz için, hatta bölgesinde bir kooperatif seçimini kaybetmiş bir milletvekili için yasa çıkartılırsa, bu, kamu vicdanında derin izler oluşturur. Ben eminim ki parti grubunuzdan çok sayıda milletvekili bu önergeye karşı. Ancak, iktidar gücünü bu derece hakkaniyet ilkelerine aykırı kullanmak cüretine doğrusu şaşıyorum. Diğer konuşmacılar da bu önerge üzerinde tenkitlerini açıkladılar.

Kıymetli arkadaşlar, partinizde çok sayıda hukukçu milletvekili var. Sizlere soruyorum: İdarenin emrinde olan bir denetim elemanı nasıl bir işlem veya eylemin açıkça hukuka aykırı olduğuna karar verebilir? Bu durum yargının görev alanına açık bir müdahale değil midir? Daha da vahimi, Sayın Elitaş, önergesini…

(Hatibin sesinin kısılması nedeniyle konuşma zorluğu çekmesi)

BAŞKAN – Beş dakika ara vereyim Sayın Paksoy, lütfen yerinize geçin.

Sayın milletvekilleri, beş dakika ara veriyorum.

                               

Kapanma Saati: 15.21

 


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.28

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110’uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

496 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi şahsı adına konuşmasını tamamlamak üzere Kahramanmaraş Milletvekili Akif Paksoy’u kürsüye davet ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Paksoy.

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Ben eminim ki, parti grubunuzda çok sayıda milletvekili dahi bu önergeye karşı. Ancak, iktidar gücünü bu derece hakkaniyet ilkelerine aykırı kullanmak cüretinize doğrusu şaşıyorum. Diğer konuşmacılar da bu önerge üzerinde tenkitlerini açıkladılar.

Kıymetli arkadaşlar, partinizde çok sayıda hukukçu milletvekili var. Sizlere soruyorum: İdarenin emrinde olan bir denetim elemanı nasıl bir işlem veya eylemin açıkça hukuka aykırı olduğuna karar verebilir? Bu durum yargının görev alanına açık bir müdahale değil midir? Daha da vahimi, Sayın Elitaş, önergesini savunmak için aynen şöyle diyor: Tutanaklardan okuyorum: “Eskiden tersineydi. Bakanlık müfettişleri yaptığı işlemleri mahkemeye gönderiyorlar, mahkemenin kayyum atama imkânı doğrultusunda kooperatiflerin işlemlerini denetleme hakkı, imkânı vardı. Şimdi, durum tersine dönüyor. Yine, eğer burada bir haksızlık varsa, bir yanlışlık varsa yapılan işle ilgili, hakkında tedbir alınanlar mahkemeye gidecekler, idare mahkemesine başvuracaklar ve bu tedbir kararının kaldırılmasını isteme hakları da vardır.” Bu hüküm açıkça yargısız infazdır. Siz aslında şunu yapıyorsunuz: “Ben seni infaz ediyorum, açıkça suç işliyorum, git hakkını mahkemede ara.”

Kıymetli arkadaşlar, ben size de bu  kürsüden soruyorum, bu önergeye benzer bir düzenleme Türk idare mevzuatında var mıdır? Bir denetim elemanına hukukilik denetimi yaptırmak hangi ülkenin yasasında mevcuttur? O  zaman mahkemeleri de kaldırın, aradığınız denetim elemanları vasıtasıyla bakanlık gerek gördüğü kararları alsın, şikâyeti olanlar da mahkemeye gitsin. Ben öncelikle sizlerin vicdanına sesleniyorum. Eğer vicdanlarınıza etki edemezsek Sayın Cumhurbaşkanını, hukukçularını bu tasarıyı adil ve etraflı bir şekilde incelemeye ve Cumhurbaşkanını veto yetkisini kullanmaya davet ediyorum.

Kıymetli arkadaşlar, bu işin takipçisi olacağız. Temenni etmeyiz, ama bu yasa yürürlüğe girerse, Sayın Elitaş gözümüz üzerinizde olacak. Özellikle Kayseri başta olmak üzere seçimi kaybettiğiniz kooperatiflere hâkim yetkisinde denetim elemanı göndermek suretiyle görevden alma işlemi yaparsanız samimiyetiniz ortaya çıkacak.

Burada bir konuya değinmeden geçemeyeceğim. Daha önce kooperatifçiliğin ruhuna uygun olarak ve güçler bölünmesin diye aynı çalışma alanında ikinci bir kooperatif kurdurulmuyordu. Bu da etik bir kural hâline gelmişti ve kimse de itiraz etmiyordu. Ancak bu Hükûmet döneminde bu kural bozuldu ve aynı çalışma alanında ikinci bir kooperatif kurulmaya başlandı. Bu durum ortakların siyasi olarak bölünmesine sebep oldu. Kooperatifçilik ilkeleri dikkate alınmayarak AKP usulü bir örgütlenmenin yolu açıldı. Diğer bir sorun ise tarımsal kalkınma kooperatiflerine verilen kredilerin akılcı bir şekilde kullandırılmamasıdır. Tarımsal kooperatiflerin dikey örgütlenmesinde sorunlar vardır. Tabanda birim kooperatif türü dört adet olmasına rağmen birlik şeklindeki örgütlenmeleri sekize çıkmakta, merkez birliği şeklinde örgütlenmeleri ise altıya çıkmaktadır. Yani yukarıya doğru giderken üçgen şeklinde daralması gerekirken genişlemektedir.

Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, kooperatiflerle ilgili kanunları yeniden gözden geçirip tarımsal kooperatifçiliği daha etkin hâle getirecek ve çiftçilerimiz lehine de olacak şekilde tek kanun çatısı altında düzenlenmesini talep ediyoruz.

İnşallah bu düzenleme Milliyetçi Hareket Partisine nasip olacaktır diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Paksoy.

Şahsı adına Kayseri Milletvekili Yaşar Karayel.

Buyurunuz Sayın Karayel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan 496 sıra sayılı kooperatifler kanununun 7’nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Saygıdeğer milletvekilleri, İskenderun’da caniler tarafından şehit edilen vatan evlatlarını da rahmetle ve minnetle, şükranla huzurlarınızda yâd ediyorum.

Gazze’ye insanlık elini uzatan, büyük çoğunluğu Türk vatandaşlarından oluşan, dünya vatandaşlarının da iştirak etmiş olduğu, -Yahudiler tarafından diyelim- İsrail tarafından hunharca katledilen bu şehitleri de huzurunuzda rahmetle ve minnetle anıyorum. Gazze’nin de özgürlüğe ve bağımsızlığa, yeni bir Filistin devleti olarak devletlerine kavuşmasını da diliyorum.

Üzerinde söz almış bulunduğum kooperatifler kanununun 7’nci maddesi Bayındırlık Bakanlığının kanun hükmünde kararnamesinin bazı maddelerinin değiştirilmesiyle alakalı hükmü içermektedir.

Türkiye’deki kooperatifçiliğimiz sayısal olarak çok olsa da işlevsel olarak çok fazla büyük olmadığını ve fonksiyonel olmadığını da hep birlikte yaşayarak görmekteyiz. Özellikle yapı kooperatiflerindeki sayının çokluğu, Türkiye’de bunların çok rantabl olarak uygulandığını da göstermemektedir. Yapı kooperatiflerini insanlar bir araya gelerek kuruyorlar, iyi, idealleri oluyor ama imkânları müsait olmadığı için yapı kooperatiflerinin büyük çoğunluğu şu anda işlevsiz hâldedir. En kısa zamanda bu Kooperatifler Kanunu’nun yeniden ele alınarak gerçekten geniş bir düzenleme yapılması Türkiye'nin ve kurumların ve kooperatiflerin hayrına olacaktır. Özellikle yapı kooperatiflerinde genel kurulunu yapamayan, sadece 5-6 kişinin bir araya gelerek kurduğu, uzun dönemden beri işlevsiz olan kooperatiflerin büyük çoğunluğu tasfiyeyi beklemektedir. Yeni yapılacak bir değişiklikle bunların tasfiyesi de kolaylaşacak, gerçekten yapı kooperatifi sıkıntısından hem bakanlıkları hem de kooperatifleri kurtarmak doğru olacaktır.

Bugün itibarıyla Türkiye’deki yapı stokları incelendiğinde şehirlerimizin büyük çoğunluğu “gecekondu” dediğimiz mühendislik hizmetlerinden yeteri kadar faydalanmadan yapılan konutlardır. Bunların depreme dayanıklı olmadıkları, İzmit, İstanbul ve Sakarya depremlerinde de bizatihi yaşanarak görülmüştür.

Bu tasarıyla, kooperatiflerimizce yapılan yapı stoklarımızın, mal ve can güvenliğini sağlayan, donatı ve altyapısı uygun, yaşama alanlarına sahip olanları da çok önemlidir. Yapı kooperatifleri ve üst birlikleriyle ilgili olarak Kooperatifler Kanunu ve diğer kanunlar ile bakanlığa verilen görevleri ve yapı kooperatiflerinin ve üst birliklerinin kurulmasına, işleyişine, tasfiyesine, denetlenmesine ilişkin iş ve işlemleri yapmak, yapı kooperatiflerinin kuruluş kayıtlarının ve sicillerinin tutulmasını sağlamak, uygulamaları denetlemek Bakanlığın asli görevleri arasında olacaktır.

Yapı kooperatifçiliğinin yaygın olarak faaliyetlerini sürdürdüğü illerimizin başında Konya ve Kayseri çok yoğun olarak görülmektedir. Buralarda iyi niyetli, başarılı kooperatif çalışmalarının örnekleri olduğu kadar başarısız ve gerçekten iyi idarecilere sahip olmayan kooperatiflerin hem üyelerini hem de kooperatifleri çok büyük sıkıntılara düşürdüklerini de yakinen bilmekteyiz.

Bütün bunların giderilebilmesi için üst birliklerin üyelik ve denetimini sağlamak da çok önemlidir. Kooperatifçiliğimizin günün şartlarına uygun hâle gelmesi için Kooperatif Kanunu’nda geniş çaplı bir değişikliğin yapılması da kısa zamanda sağlanmalıdır.

Kanunun ve görüştüğümüz konuların şehirciliğimize ve kooperatifçiliğimize hayırlar getirmesini diliyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Karayel.

Soru-cevap bölümüne geçiyoruz.

Sayın Kaplan ve Sayın Güvel sisteme girmişler.

Sayın Güvel, buyurunuz.

HULUSİ GÜVEL (Adana) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Sayın Bakan, kooperatiflerin desteklenmesi, kooperatiflerin denetimi ve kooperatif bankacılığı konusunda Avrupa ülkelerinde yapılan uygulamalar nelerdir?

İkinci sorum: Ülkemizde bulunan kooperatiflerin yüzde 70’ten fazlasının konut yapı kooperatifi olmasını neye bağlıyorsunuz? Bunlardan yarıdan azı faaliyettedir. Konut yapı kooperatifleri üzerinde yapılan denetimin yetersizliğinin bu sayının yüksekliğinde rol oynadığı eleştirilerine katılıyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Güvel.

Buyurunuz Sayın Bakan.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Evet, Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Özellikle Avrupa ülkelerindeki kooperatiflerle ilgili uygulamalar çok çeşitlilik arz etmektedir. Şu anda Avrupa ülkeleriyle ilgili ayrıntılı bilgi elimde yok ama yazılı olarak bunları size iletebiliriz.

Kooperatiflerle ilgili denetim noktasında ciddi bir eksiklik söz konusudur. Aslında kooperatif uygulamalarıyla alakalı bugün yaşadığımız hukuki sıkıntının kooperatiflerin kuruluş amacına uygun bir hukuki problem doğmayacak şekilde düzenlenememesinden daha çok kaynaklandığını görüyoruz. İştigal alanlarıyla ilgili, düzenlemelerle ilgili bu tasarıda da hükümler yer almaktadır. Özellikle yapı kooperatifleriyle ilgili bölümde Bayındırlık ve İskân Bakanlığı görev alanına girdiği andan itibaren bu konuda yapı kooperatiflerinin iştigal alanıyla ilgili hukuki problemlere sebebiyet vermeyecek düzenlemelerle birlikte bu düzenlemelerin de denetlenmesiyle büyük ölçüde problemlerin ortadan kalkacağını düşünüyoruz.

Bir diğer nokta ise özellikle oluşan kooperatiflerin –yapı kooperatifi anlamında bunu ifade ediyorum- iştigal etmedikçe veya iştigal etmemek üzere kurulmuş olan kooperatiflerin -Sayın Karayel’in de konuşmasında ifade ettiği gibi- bunların tasfiyesini kolaylaştırıcı düzenlemeleri yapmak gerekiyor. Bunları da Bakanlık olarak yapacağız.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

Başka soru soran yok.

Madde üzerinde bir önerge var, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan 496 sıra sayılı yasa tasarısının 7. maddesinin ( c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

“c) Yapı kooperatifçiliğinin gelişmesi, işleyişi, teşvik edilmesi ve özendirilmesi ile ilgili tedbirleri almak, kooperatiflere mali destek sağlanmasına yardımcı olmak, teknik destek sağlamak ve gerekli mevzuatı hazırlamak.”

 

                            

            Ferit Mevlüt Aslanoğlu               Mehmet Ali Susam                         Sacid Yıldız

                      Malatya                                        İzmir                                        İstanbul

                                             Şevket Köse                                Ahmet Küçük

                                               Adıyaman                                     Çanakkale

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Susam, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kooperatifçilik kanunuyla ilgili görüşmeleri devam ettiriyoruz.

Bu maddeyle ilgili vermiş olduğumuz önergede de kooperatifçiliğin finansmanıyla ilgili bir önerge verdik. Aslında bu görüşmelerde ortaya çıkan gerçek şudur: Hükûmet kooperatifçiliği geliştirmek, dünya ölçeğinde çağdaş bir kooperatifçilik anlayışına varmak, kendisinin kooperatifçilikle ilgili yapmış olduğu strateji belgesindeki hedeflere varmak amacında değildir. Bir kere bunun altını çizelim.

Bu kanuna verdiğimiz mesai, bugüne kadar yaptığımız çalışmaların amacı, Hükûmetin kooperatifçilikle ilgili yapmış olduğu çalışmalarda elde ettiği sonuçla tam ters, taban tabana zıt bir çalışmadır. Kooperatifçiliği dikey, hükûmetten bağımsız bir kuruluş hâline getirip, onun finansmanını sağlayıp, bağımsız bir denetim kurumuyla onu denetlettiren ve Türkiye’de pazar açısından güçlü bir kooperatifçilik yaratma amacından tamamen uzak bir çalışmadır. Tam tersine, ne yapıyoruz şimdi? Kooperatifleri dağıtıyoruz. Tarım Bakanı, Sanayi Bakanı, Bayındırlık Bakanı ve benzeri bakanlıklar arasında bürokrasinin karar alma sürecini engellediği bir yapıyı kooperatifçiliğe egemen kılıyoruz, kooperatiflerin dünya ölçeğindeki desteklerinden uzaklaştırıyoruz ve kooperatifçiliği bitirme noktasında çok net bir çalışma yapıyoruz. Bakın arkadaşlar, bugün tarım kredi kooperatifleri ve tarım satış kooperatifleri birlikleri, tarihinde görülmediği zorluklarla karşı karşıya. Tarımla ilgili sulama kooperatifleri borç batağında elektrik borçlarını ödeyemiyor. Enerji Bakanına bir yıl önce söyledik, dedik ki: Kooperatiflerin borçlarını taksitlendirme yapıp faizlerini silin ve bu kooperatiflerin hızla sulama için elektrik borçlarını taksitlendirilerek köylünün üretim yapabilmesi noktasında önünü açın. Geçen sene mayıs ayında söyledik, bu sene mayıs ayı geçti haziran ayına geldik. Bir yıldır “Olacak.”, “Yapacağız.”, “Tamam.” dediler, bugüne kadar yapılmadı. Bir kez daha buradan söylüyorum: Yine sulama için kooperatifler bekliyor, hem köylü borç içerisinde hem kooperatifler borç içerisinde. Bunlar acil üretim için, sulama yapmak için zor durumdayken, bunlara el uzatmak gerekip taksitlendirme yapmak gerekirken hâlâ bu konuda adım atılmamış durumda. Değerli arkadaşlarım, bu, Hükûmetin acilen çözmesi gereken konulardan bir tanesi.

İki, kooperatifçiliğin gelişmesi için finansmana ihtiyaç var. Size bir örnek vereyim: Almanya’da kooperatifçilikle ilgili 1.232 tane kooperatif bankası var. Peki, Türkiye’de Ziraat Bankası dışında bir tane, kooperatif finansmanı anlamında, kooperatife finansman sağlayan kuruluş var mı? Bunların 12.400 tane şubesi var, 30 milyon mudisi var ve 140 milyon euro dağıttığı yıllık plasman var. şimdi, Almanya’da kooperatiflerin pazar payı öyle. Neden? İşte, böyle bir kooperatifçilik bankası kurdukları için. Bizde ise kooperatiflerin bırakınız banka kurmayı, kooperatifçilerin finansman sağlamak için her türlü destekten uzak kaldığı bir dönemi yaşadık sekiz yıllık AKP iktidarında ve bugün kooperatifler hem tarım satış kooperatifleriyle hem de diğer kuruluşlarla finansmana ulaşmada ciddi bir sıkıntı içerisindedirler. Onun için bugün önerimiz şudur: Kooperatifçiliği finansman açısından destekleyecek kooperatifçilik bankacılığının önünü açmak, Türkiye’nin yapması gereken en önemli konulardan bir tanesidir. Bu nedenle, kooperatifçiliği Türkiye’de finansmana en kolay ulaşabilecek araçlarla donatmamız lazım. Türkiye’nin, Avrupa Birliği normlarında ve dünyadaki Birleşmiş Milletlerin kooperatifçilikle ilgili vermiş olduğu kararlarda altını önemle çizdiği konu, kooperatiflerin finansmana ulaşabilme noktasındaki sağlanan desteklerdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -  Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Teşekkür ederim.

Bu anlamıyla, Türkiye’de kooperatifçiliğin finansman sorunu çözülmelidir. Bunun için de Ziraat Bankası dışında kooperatifçilik bankalarının oluşturulması, bu bankalardan kredi almak için Kredi Garanti Fonu benzeri tarımdaki köylünün ipotek göstermeden kredi alabileceği organizasyonlar kurulmalıdır.

Bugün, Türk köylüsü bütün özel sektör bankacılığına malını mülkünü ipotek etmiş, şu an, kendisi icralarla karşı karşıya durumdadır. Türk tarımını ve Türk köylüsünü bu icralık durumdan kurtarmanın yolu, kooperatifçilikte ve bankacılıkta adım atmaktan geçer. Biz bu anlayışla kooperatifçiliğe bakılmasını istiyoruz.

Bu duygularla, huzurlarınızı saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -  Teşekkür ederiz Sayın Susam.

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN -  Arayacağım efendim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

On dakika ara veriyorum.

                                                               

Kapanma Saati: 15.47
 

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.04

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Fatih METİN (Bolu)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110’uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

496 sıra sayılı Tasarı’nın 7’nci maddesi üzerinde verilen İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Şimdi, tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 7’nci madde kabul edilmiştir.

Şimdi, 8’inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 8 - 8/1/1985 tarihli ve 3143 sayılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (m) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“m) Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı tarımsal amaçlı kooperatifler, tarım kredi kooperatifleri ve birlikleri ile yapı kooperatifleri ve üst birlikleri hariç olmak üzere, tarım satış kooperatifleri ve birlikleri ile genel hükümlere tabi kooperatiflerin ve birliklerin kuruluş, işleyiş ve denetimlerine ait işlem ve hizmetleri yürütmek,”

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Özkan.

CHP GRUBU ADINA RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 496 sıra sayılı Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyeti saygılarımla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, uluslararası sularda insani yardım amaçlı yol alan, otuz iki ülke vatandaşını taşıyan Türk gemisine İsrail askerleri tarafından yapılan saldırıyı nefretle kınıyorum. Bu saldırıda hayatlarını kaybeden yurttaşlarımıza ve diğer ülke vatandaşlarına Allah’tan rahmet, kederli ailelerine ve yaralılara acil şifalar diliyorum. Ayrıca, terör saldırılarında vatanı için hayatlarını kaybeden tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar, kederli ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum, ruhları şad olsun.

Değerli arkadaşlarım, kanun teklifinin 8’inci maddesinin (m) bendinde “Tarım, Orman ve Köyişleri Bakanlığı” ibaresi “Tarım ve Köyişleri Bakanlığı” olarak düzeltilmiş ve bu bende “Yapı kooperatifleri ve üst birlikleri” ibaresi eklenmiştir. Oysa (m) bendinde tamamen Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı tarımsal amaçlı kooperatifler ile tarım kredi kooperatifleri ve birlikleri hariç tutulmasına rağmen, bu kapsama yapı kooperatiflerinin de katılmasının gerekçesi anlaşılabilir değildir. Bu durumda, söz konusu kanun teklifinin alelacele hazırlandığı ve amacın gerçek anlamıyla 1163 sayılı Yasa’da değişiklik yapmak olmadığı görülmektedir. Oysaki 1163 sayılı Yasa’da bir değişiklik yapılması planlandıysa bu kanunun tüm kooperatifleri kapsayacak ölçekte düşünülmesi, tüm kooperatiflerin sorunlarını gidermek ve çözüm yolları üretmek amacını taşıması gerekliydi. Bugün itibarıyla sayıları 48 bini aşan faal kooperatiflerin 3 milyon 800 bin üyesi bulunmaktadır. Dolayısıyla, bu kanun teklifi, aileleriyle birlikte ele alındığında, ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 10’unu yakından ilgilendirmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kooperatifçilik sadece bir ekonomik organizasyon değil, aynı zamanda sosyal, ahlaki ve ulusal kaynaşmanın da bir aracıdır; halkta birlik, beraberlik, paylaşım ve direnç şuurunu geliştiren bir kurumdur. Kooperatifçilik anlayışı dil, inanç ve etnik ayrım gözetmeksizin birlikte sorun çözme yaklaşımıdır. Bu nedenle, demokrasimizin geliştirilmesi yönüyle de kooperatifler önemli bir araçtır. Kooperatifler, ayrıca kayıt dışı ekonomiyle mücadele açısından ve gelir dağılımının iyileştirilmesi açısından da önemli bir araçtır.

Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, ilk kooperatif olan ve 21 Nisan 1925’te Ankara’da kurulan Memurlar Tüketim Kooperatifinin ilk üyesidir. Atatürk’ün Türk kooperatifçiliğinin hem teorik hem de fiilî önderi olması ülkemiz kooperatifçiliği için bir gurur ve onur vesilesi olmakla birlikte kooperatifçiliğe vermiş olduğu önemi yansıtması dolayısıyla da son derece önemlidir. Atatürk, bu düşüncelerini “Kanaatim odur ki, birleşmede muhakkak surette kuvvet vardır. Kooperatif yapmak, maddi ve manevi kuvvetleri, zeka ve maharetleri birleştirmektir. Türkiye'nin çalışma hayatı ve varlığı göz önüne alınınca birleşmeden dolayı fayda ve yararlarının çok büyük olacağı sonucuna varacağınızdan kuşku duymuyorum.” sözleriyle dile getirmiştir. Yine 1 Kasım 1937 günü Türkiye Büyük Millet Meclisinde yaptığı son açılış konuşmasında gelecek yılları hedef gösterircesine şunları söylemektedir: “Ziraat, sanayi bilhassa üzerinde meşgul olacağımız mevzu olacaktır. Bu arada sütçülüğe, süt sanayisine hususiyle önem vermekteyiz. Sırasıyla şehir ve kasabalarımızın temiz ve ucuz süt mamulleri ihtiyacını temin edecek fabrikalar tesisine ve bununla ahenkli bir surette köylerdeki sütleri kıymetlendirecek ve satışı kolaylaştıracak kooperatifler teşkiline çalışılacaktır.”

Geçmişinde paylaşım ve kooperatifçilik ruhu en kuvvetli toplum bizim toplumumuzdur, dinsel açıdan da durum budur. Eğer bu gerçeklere uygun hareket edilseydi Atatürk Türkiyesi bugün dünyada kooperatifçiliğin en seçkin modelini ortaya koyan ve yaşatan ülke konumunda olacaktı.

Anayasa’mızın 171’inci maddesinde “Devlet, millî ekonominin yararlarını dikkate alarak, öncelikle üretimin artırılmasını ve tüketicinin korunmasını amaçlayan kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alır.” ibaresi yer almaktadır. Ancak görülen odur ki bugün gelinen noktada ülkemizde kooperatifçilik birçok sorunu bünyesinde barındırmaktadır ve çözümlenmemesi nedeniyle gitgide bir sorunlar yumağı hâline geldiğini gözlemlemekteyiz.

2007 yılında başlayan ve etkileri hâlen süren dünya ekonomisindeki mali krizin gelişmekte olan etkileri işsizlik ve üretimde çöküş olarak ortadadır. Birleşmiş Milletler tarafından bu krizden kurtulmanın çaresinin kooperatifler ve kooperatifleşme olduğu açıklanmıştır.

Yine, 2012 yılının Kooperatif Yılı olacağı ilan edilirken ülkemizde de kooperatifçiliğe bu doğrultuda gereken önem ve desteğin verilmesinin bir zorunluluk olduğuna inanmaktayız.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de bir tarımsal ürün ortalama beş el değiştirdikten sonra tüketiciyle buluşmaktadır. Bunun anlamı şudur: Üreten hakkı olanı alamıyor, tüketici haddinden pahalıya mal alıyor ama aradaki aracılar haksız ve havadan para kazanıyor. Bunun önüne geçilmesinin tek çaresi, ülkemizde kooperatifçiliğin güçlendirilmesi ve desteklenmesidir. Bugün, Avrupa Birliği standartları içinde, kooperatiflerle kalkınma önemli bir yer tutmakta “Avrupa Birliği ekonomik politikaları kooperatifsiz yürütülemez.” anlayışı, temel anlayışlardan biri olarak Avrupa Birliği belgelerine geçmiş bulunmaktadır.

Avrupa Birliğinde, tarımsal ürün işleme ve pazarlama kooperatiflerinin piyasa payı yüzde 60’ın üstüne çıkmıştır. Bugün, Avrupa Birliği ülkeleri nüfusunun yüzde 20’sini kooperatif ortağı olarak görmektedir. Bu nedenle, Avrupa Birliği, kooperatifçilikte bugün daha akılcı ve verimli bir noktaya gelmiştir. Avrupa Birliği topluluğunda kooperatiflerin payı, tarımsal girdi sağlamada yüzde 55, pazarlamada yüzde 65, ihracatta yüzde 50’nin üstündedir. Ülkemizde ise bu miktar, Avrupa Birliği ülkelerine göre oldukça düşüktür.

Bugün ülkemizde siyasi iktidar, özellikle büyük ölçekli kooperatiflere büyük çapta müdahalelerde bulunmaktadır. Öyle ki iktidar bu kooperatiflerin yönetim kurullarının seçimine kadar karışmakta ve kooperatifler, AKP Hükûmeti tarafından Hükûmete güdümlü olarak çalışmaya zorlanmaktadır, KİT’ler konumuna ayrıca sokulmak istenmektedir. Siyasetin eli kooperatiflerin yakasındadır. Yakında yaşanan FİSKOBİRLİK olayı, bunun en tipik örneğidir. Son altı yılda devletin fındığa hiçbir kaynak sağlamadan yaklaşık 6 milyar dolar gelir elde ettiği ortadadır. Dünya üretiminin yüzde 70’ini elinde tutan Türkiye'nin fındığının fiyatı maalesef Hamburg’da belirlenmektedir. Devlet, bunun üzerinde durmalıdır. Almanya fındık üreticisi mi? Neden bizim ürünümüzün fiyatını Almanlar belirliyor? Bunun açıklamasını yapmak gerekiyor. En önemlisi, AKP Hükûmetinin kooperatiflerimizi kendi kurumları gibi görerek siyasallaştırma girişiminden vazgeçmesidir. Kooperatifçiliğin gelişmesi için yönetimlerin özerk yapısı korunmalı, inisiyatifler kooperatif yöneticilerine verilmelidir. Bunun düzenlemesi de yasalarda yer almalı ve günümüz gereksinimleri de göz önüne alınarak yeniden belirlenmelidir. Ancak, bugün görüştüğümüz bu kanun teklifinin böyle bir amaç içermediğini, eksik ve yanlışlarla dolu olduğunu görmekteyiz.

Öncelikle, yasa genel hatlarıyla incelendiğinde, sanki teklif konut yapı kooperatifleri için hazırlanmış, diğer kooperatifler de teklifin içerisine monte edilmiş gibi bir görünüm ortaya çıkmaktadır. Bunun nedeninin de genel olarak ülkemizde kamu kurumu gibi faaliyet gösteren tarım satış ve tarım kredi kooperatifleriyle, sık sık başarısızlık ve yolsuzlukların gündeme geldiği üst kuruluşlara bağlı olmayan, denetimden uzak kalan konut yapı kooperatiflerinin kooperatifçiliğin görünen yüzü olmasıdır. Zira, teklifin en önemli unsuru, yapı kooperatiflerinin bağlı bulunduğu bakanlığın değiştirilmesidir. Böylelikle bugünkü, yaşanan ve bilinen sorunların aşılacağı gibi yanlış bir düşüncenin hasıl olduğu ortadadır. Oysa yapı kooperatiflerinin asıl sorunu dağınık yasal düzenlemenin varlığı olup tek bir çerçeve kanuna gereksinim vardır. Ayrıca 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu ve bu konuyla bağlantılı yasalar yeniden revize edilmelidir.

 Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu yürürlüğe girmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

1969 yılındaki uluslararası kooperatifçilik ilkeleri açısından dönemin şartlarına uygun ve demokratik bir düzenleme iken bugüne kadar ana sözleşmelerinde değişiklik ve ilaveler yapılmamıştır.

Kooperatiflerin kuruluş, eğitim, denetim ve organizasyonları ile görevli olan iki bakanlığın uygun ve yeterli düzeyde örgütlenmemesi ve koordinasyon eksikliği sebebiyle kooperatiflerle ilgili sorunlar çözülemediği gibi, uygun politikalar da oluşturulamamıştır. Bu iki bakanlığın eğitim, denetim ve düzenleme ve hizmet sunumu kapasitesinin artırılması yönünde sürekli yeni düzenlemeler yapılmasına rağmen başarılı olunamamıştır. Bu nedenle, bu konularda yapılacak düzenlemelerde sektör temsilcilerinin de görüşleri alınmalı ve yapılacak düzenlemeler devlet ve kooperatif kuruluşlarının temsilcileriyle birlikte yapılmalıdır.

Bu düşüncelerle, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özkan.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kütahya Milletvekili Alim Işık.

Buyurunuz Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 496 sıra sayılı Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesiyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi ve bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, 31 Mayıs 2010 Pazartesi günü PKK terör örgütü tarafından İskenderun Deniz Üssü’ne yapılan hain saldırıda şehit olan askerlerimize ve İsrail ordusu tarafından insani yardım malzemesi taşıyan gemilere yapılan insanlık dışı saldırıda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, kederli ailelerine ve milletimize sabır ve başsağlığı, yaralılara da acil şifalar diliyorum; her iki saldırıyı da lanetle kınıyorum. Ayrıca, şehitlerimizin katillerinin bir an önce yakalanarak hak ettikleri cezanın verilmesini de talep ediyorum.

Bu vesileyle, dün AKP Genel Başkan Yardımcısının yapmış olduğu bir konuşmada “Zamanında asamadığınız Apo’nun askerleri bugünkü askerleri öldürüyor.” sözünü de şiddetle ve nefretle kınıyor, kendisine iade ediyorum.

Diğer taraftan, insani yardım amacıyla yola çıkmış yardım gemilerinin arkasındaki gücün kimler olduğu, gerekli tedbirlerin Hükûmet tarafından önceden neden alınmadığı ya da alınamadığı mutlaka sorgulanmalıdır. Yardım gemilerinin İsrail’in birkaç gün öncesinden yaptığı uyarılara rağmen ısrarla abluka altındaki bir bölgeye doğru ilerleyerek içerisindeki vatandaşlarımızı bir kalkan gibi ateşin önüne atmasındaki gerekçeleri Hükûmet mutlaka Türk kamuoyuna acilen açıklamalıdır diyorum.

Değerli milletvekilleri, Ulu Önder Atatürk’ün, maddi ve manevi kuvvetleri, zekâ ve maharetleri birleştirmeyi vurgulayarak teşvik ettiği kooperatifçilik ülkemizde ne yazık ki istenilen ve beklenilen noktaya ulaşamamıştır. Bu başarısızlıkta halkımızda kooperatifçilik bilincinin gelişmemiş ve yerleşmemiş olması kadar devletimizin kooperatifçiliğe bakışının da payı oldukça büyüktür.

Kooperatifçiliğin geçmişten gelen yıllardır çözülemeyen birçok yapısal ve hukuksal altyapı sorunları vardır ve bunun çözümüne yönelik değişik dönemlerde çeşitli girişimlerde  bulunulmuştur. Şimdiye kadar bu alandaki sorunların giderilmesi ve eksikliklerin tamamlanmasına yönelik yasal düzenlemeler yerine yüzeysel çözümler öngören düzenlemeler tercih edilmiştir. Görüşülmekte olan tasarı da bu türde bazı düzenlemeler içermektedir.

Ülkemizde kooperatifçiliğin tarihi 1863 yılında Mithat Paşa’nın önderlik ettiği Memleket Sandıklarına dayanmaktadır. Ancak aynı yıllarda kooperatifçiliğe başlayan Almanya bugün sağlam ve kurumsallaşmış bir kooperatifçilik noktasına ulaşmış olup âdeta bu konuma nasıl gelinebileceğinin püf noktalarını bizim de aralarında bulunduğumuz birçok ülkeye anlatmakta iken maalesef ülkemiz bu konuda hâlâ bir öğrenci gibi belli notlar almaktan ve ezber yapmaktan öteye gidememiştir.

Değerli milletvekilleri, söz aldığım maddeye geçmeden önce, Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş’ın tasarıya sonradan eklenen 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 90’ıncı maddesinde değişiklik öngören teklifinde yeni ve köklü bir değişiklik getiren, kendisi ve arkadaşları tarafından verilen ve Meclisimizin 27 Mayıs tarihindeki birleşiminde kabul edilen önergesiyle ilgili birkaç cümle söz etmeden geçemeyeceğim.

Her ortamda demokrasi havarisi kesilen ve bu yönünü 27 Mayıs günü göklere çıkaran AKP’nin Grup Başkan Vekili Değerli Arkadaşımız, tam da bugünde, demokrasiyi baltalayan bu önerisiyle Başbakanlık ve ilgili bakanlıklarca birçok defa yapılan denetimlere ve genel kurullarda harcanan tüm çabalara rağmen 2003 yılından beri ele geçiremedikleri Kayseri Pancar Ekicileri Kooperatifini partisi adına ele geçirmek niyetini ortaya koymuştur.

Önergeyle tasarıya yapılan eklemeyle, ilgili bakanlığa kooperatif ve birlikleri ile bunların iştiraklerinin yönetim kurulu üyeleri ile üst düzey yöneticilerinin, kamu yararı ve hizmet gerekleri dikkate alınarak gecikmesinde sakınca görülen hâllerde ileride telafisi güç veya imkânsız zararlara yol açılmasının engellenmesi ve benzeri gibi muğlak gerekçelerle kooperatif yöneticilerinin görevlerinden alınma yetkisi verilen bu düzenlemede iyi niyetli olunmadığı açıktır.

Bu kriterleri kim neye göre belirleyecektir? Devlet otoritesinin iktidarın siyasi mülahazalarının gölgesinde kaldığı bugünlerde bu madde ne kadar objektif uygulanabilecektir? Üç kişinin bir araya geldiği bir grubu bile “bizden olsun” zihniyetiyle ele geçirmeye çalışan Hükûmet, ele geçiremediği pancar kooperatiflerinin ve özellikle de yüklü cirosu olan iştiraklerinin yönetimlerini de ele geçirerek yandaşlarına yeni rant kapıları aralamak niyetindedir. İşin ilginç tarafı da Sayın Elitaş’ın aynı gün önerge lehinde yaptığı konuşmada kooperatif ve şirketlerin genel kurullarında ortaklar ve yönetim kurulu üyelerinin yaptığı ibrayı gerekçe göstermesidir. Yaptıkları tüm usulsüz işlemlerin karşısında olan her engelde halkın iradesine ve seçime saygı isteyen bu zihniyet, bir kooperatifin üyelerinin iradesini hazmedememekte ve onu elinden almaya çalışmaktadır. Uygulamada çok vahim sonuçlar doğuracak ve kişisel hırslar için yasama organının alet edildiği bu yanlış uygulamadan bir an önce dönülmesi gerektiğini özellikle vurgulamak isterim.

Değerli milletvekilleri, mevcut tasarıyla denetim eksikliği nedeniyle oluşan çarpık yapılaşma ve şehirciliğin önüne geçmek adına yapı kooperatiflerinin kontrol altına alınması, vatandaşların kooperatiflere olan güvenlerinin yeniden kazandırılması ve benzeri gibi gerekçelerle, yapı kooperatifleri Sanayi Bakanlığının görev alanından alınarak ilgisi nedeniyle Bayındırlık ve İskân Bakanlığına bağlanmak istenmektedir.

Tasarının 8’inci maddesi de Sanayi Bakanlığının görevleri ile ilgili Teşkilat Yasası’na düzenleme getirmekte, bu maddeyle getirilen düzenleme ilgili Yasa’nın 2’nci maddesinin birinci fıkrasında görev alanının haricinde sayılan kooperatiflere “yapı kooperatifleri ve üst birlikleri” ibaresi eklenerek yapı kooperatifleri birliklerinin Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile ilişiği kesilmektedir. Bu düzenleme, Sanayi Bakanlığının, Türkiye Millî Kooperatifler Birliği, Türk Kooperatifçilik Kurumu ve Alman Kooperatifler Federasyonu Türkiye Temsilciliği gibi kooperatifçilik konusunda duayen sayılan kuruluşların paydaş kuruluş olarak katıldığı çalışmalar sonucunda hazırlanan “Kooperatifçilik Strateji ve Eylem Planı”nda yer alan ilkelere de maalesef ters düşmektedir.

Kooperatifçilik alanında önemli sorunlardan biri olarak tespit edilen bu çok başlılığın bu tasarıyla çözüm olarak dayatılmasının amacı, ya Sanayi Bakanlığının mevcut personel olanakları ve iş yoğunluğu nedeniyle yapı kooperatiflerinin denetim ve kontrolünün altından kalkamaması ve bunu başka bir bakanlığa bırakmak istemesi ya da tüm işleri TOKİ’ye devredilmiş olan ve içi boşaltılmış olan Bayındırlık ve İskân Bakanlığına iş icat edilmesidir.

Değerli milletvekilleri, imar mevzuatına aykırı uygulamalar, sağlıklı yapılaşma ve şehircilik ilke ve esasları bakımından problemlerin önüne geçilmesi adına getirilen bu tasarının gerekçesinde yer alan sorunların hiçbiri yapı kooperatiflerinden ya da bu kooperatiflerin Sanayi Bakanlığına bağlı olmasından kaynaklanmamaktadır; dolayısıyla, getirilen bu çözüm de çözüm olmayacaktır. Olması gereken, kooperatifçiliğin mevzuattan ve yapısal nedenlerden kaynaklanan sorunun çözümü için, mutlaka, kooperatifleri düzenleme ve denetleme kurumu gibi bir üst kurumun kurulması öncelikle ele alınmalıdır. Ancak, ne yazık ki AKP Hükûmeti bu alandaki aktörleri artırma ve ihtisas sahibi birimlerde kooperatifçiliği ikinci plana atma eğilimindeki icraatlara inatla devam etmektedir. Teşkilat yasası hâlen Mecliste tasarı hâlinde bulunan Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bünyesinde Bakanlık alanındaki 12.474 adet kooperatifi denetleyen birimlerin bu teşkilat yasasıyla kapatılarak yerine bir birim kurulmaması örneği bunlardan sadece birisidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

ALİM IŞIK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım, tamamlayacağım.

Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi yapı kooperatiflerine geçen yıla kadar yüzde 17 oranında KDV muafiyeti söz konusu iken AKP Hükûmeti tarafından yapılan bir düzenlemeyle bu muafiyet kaldırılmıştır. Kaldırılan KDV muafiyetinin iptal edilerek kooperatifçiliğin güçlendirilmesi ve gerektiğinde TOKİ’yle rekabet edebilirlikleri mutlaka sağlanmalıdır.

Yine bir diğer önemli konu: Tarım kredi kooperatiflerine olan borçları nedeniyle kooperatif üyesi çiftçilerin çok büyük bir bölümü bugünlerde ülkemizin her bölgesinde evlerine gidemez hâle gelmişler ve birçok üye taahhüdü ihlal gerekçesiyle jandarmalardan kaçarak gece vakti evlerine gidebilecek durumdadır. Bu konuda yapılan ve son birkaç günde kamuoyuna yansıyan yeni yapılandırma yetersizdir. Borcunun en az yüzde 30’unu ödeme şartı bugün çiftçilerimizin içinde bulunduğu şartlarda hiç de gerçekleşmeyecek bir uygulamadır; mutlaka, en az iki yıllık bir ertelemeyle bu konu yeniden ele alınmalıdır diyor, saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici.

Buyurunuz Sayın Binici. (BDP sıralarından alkışlar)

BDP GRUBU ADINA İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli Başkan, saygıdeğer üyeler; 496 sıra sayılı Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesine ilişkin Barış ve Demokrasi Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Kooperatifler, tüzel kişiliği haiz olan kuruluşlardır ama Türkiye’deki kooperatifçilik sistemine baktığımızda, kooperatifin bir kısmının Sanayi ve Ticaret Bakanlığına, bir kısmının Tarım Bakanlığına, bir kısmının da Çevre ve Orman Bakanlığına bağlı olduğu, şimdi yaptığımız düzenlemeyle de bir kısmının da Bayındırlık Bakanlığına bağlanacağını görüyoruz. Bu tür kooperatiflerin, değişik tür bakanlıklara bağlanması ile birlikte hareketi engellenmekte, kooperatifçilik üzerindeki uzlaşmadan da uzaklaşılacaktır. Bu bakanlıklar arası uygulama farklılıkları kooperatif hareketlerini canlandırmamakta, aksine gelişimini de engellemektedir. Yapılması gereken en önemli işlerden birisi, Türkiye’deki kooperatifçilik hareketini hızlandırabilmek amacıyla yeni bir kooperatifler bakanlığının kurulmasında yarar olduğu kanaatindeyiz.

Geçmiş yıllarda siyasi tercihlere bağlı kalarak kooperatifçilik hareketine yaklaşım farklılıkları ortaya çıksa da günümüzde kooperatifler pazar ekonomisinin bir parçası hâline gelmişlerdir. Üstelik pazar ekonomisinden gelişmişlik düzeyi daha yüksek olanlarda kooperatiflerin hasıladaki payının daha da yüksek olduğu dikkat çekmektedir.

Sayın Başkan, değerli üyeler; Amerika’da kooperatif ortaklarının sayısı 100 milyonun üzerindedir. ABD’de 47 bin kooperatifin 10 bininin yıllık satışının 1 milyar doların üzerinde olduğu görülmektedir. Üyesi olma yolunda çaba gösterdiğimiz Avrupa Birliği iş gücünün yüzde 2-3’ü kooperatifler tarafından istihdam edilmektedir. Tarımsal amaçlı kooperatiflerin pazar payları AB ülkelerinde yüzde 55 ile 90 arasında, bankacılık sektöründeki payları ise yüzde 18 ile 50 arasında değişmektedir. Bu, ekonomiler için önemli rakamlardır. Ülkemizdeki kooperatiflerin ekonomideki ağırlığı, gelişmiş ülkelerdeki rakamlar göz önünde bulundurulduğunda ihmal edilebilir boyutlarda değerlendirilmektedir. Bunun yanında, ülkemizin nüfusunun yüzde 7’si kooperatiflerle ilişki içerisindedir.

Gelişmiş ülkelerde kooperatifçilik hareketinin bugün gelmiş olduğu noktanın gerisindeki tarihsel süreç göz ardı edilemez ancak ülkemiz kooperatifçiliğinin geliştirilmesinde özellikle Avrupa Birliği ülkelerindeki kooperatiflerin geçirdiği sürecin değerlendirilmesinde yarar görülmektedir. Avrupa Birliğine üye ülkelerde özellikle tarım kesiminde kooperatiflerin üstlendikleri fonksiyonların ülkemize kırsal kalkınmada, kırsal sanayinin oluşturulmasında model olarak değerlendirilmesine ihtiyaç bulunmaktadır.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, şimdi, Hatip konuşuyor; milletvekilleri Hatibe karşı saygısızlık ediyor yani köy kahvesi gibi değil mi? Bakın, görüyorsunuz, uyarmıyorsunuz, uyarın.

İBRAHİM BİNİCİ (Devamla) – Tarım borsalarına yönelik çalışmaların, tarımsal amaçlı kooperatiflerin geliştirilmesine yönelik projelerle birlikte yürütülmesi, tarım dışı kalan nüfusun el sanatlarının geliştirilmesi yönünde örgütlendirilmesi amaca hizmet eden bir başlangıç olacaktır.

Tarımsal üretimde verimliliğin artırılması amacıyla arazi toplulaştırılması yönünde gösterilen çabalar ve düzenlemeler istenen sonuçları sağlayamamıştır. Kooperatif hareketi üretim kooperatifleri yoluyla arazi toplulaştırmasında teşvik edici bir model olarak kullanılabilecek özellikleri taşımaktadır.

Ayrıca, kooperatifler vasıtasıyla oluşturulacak makine parkları atıl traktör ve makine varlığının ortadan kalkmasına da katkı sağlayacaktır.

Sosyal faydayı göz önünde bulunduran örgütlenme modeli, kooperatif yapılanmadır. Bu nedenle hayatın her alanında kooperatifler kurularak, bireysel ve toplumsal ihtiyaçların karşılanması mümkün görünmektedir.

Kooperatif örgütlenmenin geliştirilerek yaygın hâle getirilmesi siyaseten öncelikli tercih olarak ortaya konabildiği takdirde, teşvik edici unsurların geliştirilmesi için sektörde motivasyon oluşacaktır. Ülkemizde kooperatifçiliğin eskiden beri süregelen yapısal sorunları göz önünde bulundurularak genel değerlendirme yapılmasına ve tartışma açılmasına katkıda bulunabilecek bazı önerilerimiz şunlardır:

Ülkemizde insanların örgütlenme bilincine yeterince sahip olmamaları işin temel sorunlarındandır. Bu amaçla eğitim ve yayım çalışmalarına kamu kurumlarının bir ölçüde katkı sağlaması, uluslararası ve ulusal kurum ve kuruluşlar arasında bu amaçla koordinasyon görevini üstlenmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Aynı zamanda halkımızın temel hak ve ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla, örgütlenmelerinin önündeki tüm siyasi ve bürokratik engeller de bir an önce kaldırılmalıdır.

Uluslararası kooperatifçilik kurumlarının diğer ülkelerdeki yapılanmaları aktarabilmesi için, kongre, seminer, konferans şeklindeki etkinlikler düzenlenmesi yararlı olacaktır.

Belirlenen bir tarih aralığında kooperatifçiliğin gündemde yer alması sağlanarak toplumda uyarıcı etki oluşturulmalıdır.

Kooperatifçilik Günü’ne rastlayan hafta veya aylarda, yoğun programlarla konunun yazılı ve görsel yayınlarda yer almasının sağlanması yoluyla tanıtıcı faaliyetlere önem verilmelidir.

Kooperatifçilik, eğitim sisteminde bir şekilde yer almalıdır. Kooperatifler toplumun yaşam kalitesini artıracak şekilde çeşitlendirilmeli, eğitim ve kültürel alandaki kooperatifler teşvik edilmelidir.

Değerli Başkan, sayın üyeler; kooperatiflerin hizmet etmesi gereken alan ve pratiklere baktığımızda taban tabana zıt uygulamalar karşımıza çıkmaktadır. Şöyle ki, kooperatifler âdeta iktidar partilerinin arpalıkları olarak faaliyet yürütmektedirler. Kooperatiflerden vatandaşın yararlanabilmesi iktidar partilerinin taşra teşkilatlarının onayı olmadan gerçekleşememektedir. Özelikle Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde bu tutum daha da ayyuka çıkmıştır.

Örneklersem, Şanlıurfa ilimizde iki ilçemizle bir örnek vermek istiyorum. Bu iki ilçemizde bulunan kooperatif sayılarını yüce heyetinize sunmak istiyorum.

Şanlıurfa Suruç ilçemizde 2 adet, Siverek ilçemizde 15 adet aktif kooperatif bulunmaktadır. Bu veri, sanırım, her bakımdan ifadelerimizin tercümanı olacaktır.

Eşit ve sömürüsüz bir paylaşımın olacağına dair inancımla yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Binici.

Şahsı adına, Nevşehir Milletvekili Ahmet Erdal Feralan…Yok.

Şahsı adına, Van Milletvekili İkram Dinçer.

Buyurunuz Sayın Dinçer. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İKRAM DİNÇER (Van) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; tasarının 8’inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, son yıllarda sayıları on binleri ve üyeleri ise milyonları aşan yapı kooperatiflerinin sağlıklı temeller üzerinde işleyişi noktasında yapılan bu yasal düzenleme toplumu yakından ilgilendirmektedir. Yapı kooperatifine üye milyonlarca kişi bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde çıkacak bu yasaya gözünü dikmiş durumdadır.

Değerli arkadaşlarım, Hükûmetimiz döneminde inşaat sektörünün canlandırılması için Bakanlığımızın Yapı İşleri Genel Müdürlüğünce yürütülen yapı denetimine ilişkin çalışmalara ayrı bir önem kazandırılmıştır. Hâlen ülke topraklarımızın yüzde 24’üne ve nüfus olarak da yüzde 50’sine tekabül eden yaklaşık 20 ilde yapı denetim çalışmaları devam etmektedir.

Denetim işleri biten ve sertifika alarak sistemden çıkartılan inşaatlar hariç rakamın 115 milyar TL’yi aşan bedelle 233 milyon metrekarelik inşaatın denetlenmesi AK PARTİ’nin hassasiyetini göstermektedir.

Tasarı ve gerekçelerini aynen kabul eden Tarım ve Köyişleri Komisyon Raporu’nda yapı kooperatifleriyle ilgili yetkinin Sanayi ve Ticaret Bakanlığından alınıp Bayındırlık ve İskân Bakanlığına verilmesinin uygun olduğu, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının konuyla ilgili mevcut personelin geçiş sürecinde Bayındırlık ve İskân Bakanlığında çalışmasının uygun olacağı, kooperatiflerle ilgili on binlerce davanın derdest olduğu ve bu soruna bir çözüm bulunması gerektiği, ülkemizdeki tüm kooperatiflerin kurulacak bir bakanlığın çatısı altında toparlanmasının dağınık yapıyı sona erdireceği gibi önemli tespit ve önerilere değinilmektedir.

Binlerce kooperatif üyesi ve yöneticisi dağınıklıktan şikâyet etmektedir. Binlerce dava mahkemelerde sonuçlanmayı beklemektedir. Tasarının kabul edilmesiyle otokontrol sistemi güçlenecek ve sürecin denetlenme etkinliği de artacaktır. Bu tasarının iki bakanlık arasında mutabakata varılarak hazırlanması sorunların giderilmesini hızlandıracaktır. Uygulama safhasındaki aksaklıkları gidermeye dönük olarak da iki bakanlık arasındaki ortak çalışmalar yürütülecektir. “Burada neden ille de bir yetki devri yapıyorsunuz?” gibi bir soru sorulabilir. Bunun cevabı açıktır değerli arkadaşlarım: Her şeyden önce konut sektöründe Bayındırlık ve İskân Bakanlığının uzman olması bu yetki devrini zaruri hâle getirmektedir. Tabii, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının yoğunluğu da bir diğer faktördür.

Değerli arkadaşlarım, biz burada konut kooperatifleriyle ilgili yetkiyi Bayındırlık ve İskân Bakanlığına devrederken kooperatiflerin kendi öz denetimini yapmasının da önünü açıyoruz. Kooperatiflerin çoğunun kendilerini mahkeme kapılarında bulmasını göz önünde bulundurduğumuzda öz denetimin bu manada çok büyük katkı sağlayacağı açıktır. Kooperatiflerin kendi kendini denetlemesi bu davaların sayısını da hiç şüphesiz azaltacaktır. Bu düzenleme Türkiye şartlarına uygun bir taslaktır. Daha önce yapılan düzenlemelerde de yetki devrinin çeşitli sorunlara yol açabileceği yönünde eleştiriler almıştık ancak bu eleştirilerin zamanla haksız olduğu anlaşılmıştı.

Bayındırlık Bakanlığımız yapı denetimine ilişkin çalışmalara ayrı bir önem vermiştir. Hâlen ülke topraklarımızın yüzde 24’üne ve nüfus olarak da yüzde 50’sine tekabül eden on dokuz ilde yapı denetim çalışmaları devam etmektedir. Denetim işleri biten ve sertifika alarak sistemden çıkartılan inşaatlar hariç, bugün itibarıyla 115 milyar TL bedelli 233 milyon metrekarelik inşaatlar denetlenmektedir. Ayrıca yapı denetim sisteminin öncelikle birinci ve ikinci derece deprem riski altında olan illerde ve zamanla tüm ülke genelinde uygulanmak üzere yaygınlaştırılması çalışmalarına devam edilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

İKRAM DİNÇER (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, Hükûmetimiz sorunlara bir bütün olarak bakmakta ve adımlarını ona göre atmaktadır. Duble yollar, kentsel dönüşüm projeleri, tarımköyler, afet konutları, göçmen konutları, restorasyon uygulamaları, altyapı ve peyzaj çalışmaları, kent projeleri gibi, sayacağımız birçok çalışmalarımız buna örnektir. Üzerinde çalıştığımız kanun taslağı da bu anlayışın bir parçasıdır.

Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Dinçer.

Sayın milletvekilleri, soru-cevap bölümüne geçiyoruz.

Burada süremiz on dakika.

Sayın Sakık, Sayın Kaplan, Sayın Üçer ve Sayın Özdemir sisteme girmişlerdir.

Soruların birer dakikayla sınırlı olduğunu tekrar hatırlatıyorum.

Buyurunuz Sayın Sakık.

SIRRI SAKIK (Muş) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Şimdi, Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Aslında, çok uzun süredir bunu hep gündeme getiriyoruz ama bir türlü sonuç alamıyoruz. Gerçekten büyük bir mağduriyet var Alparslan-I Barajı’yla ilgili, Muş’ta. Hâlen istimlak edilmeyen evler var ve bu evlerin büyük bir çoğunluğu su altında. Geçmiş dönemde 200 TL ödenirken metrekare başına, şimdi 120 TL’ye indirilmiş yani bir eve 10 milyar civarında bir para ödeniyor ve bu da insanları bıktırıyor. Gerçekten bir sosyal devletten bahsediyorsak bu insanların hakkının, hukukunun yerli yerine oturması gerekir. Geçen gün de kürsüde söyledim, yani bir sosyal devlette, bütün anılarıyla orada yıllardır yaşayan insanların malının mülkünün karşılığı vermeden, böyle derebeylik bir şekilde, oradaki güvenlik birimlerinin veyahut da oradaki valinin tavrı çok olumlu bir tutum değil. Bir an önce bu insanların mağduriyetinin giderilmesi için…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, eğer zaman varsa bitirmek istiyorum.

BAŞKAN – Ancak süremiz yetecek. Sayın Sakık, herhâlde anlaşıldı sorunuz, net bir şekilde cevabını verecektir Sayın Bakan.

Sayın Kaplan, buyurunuz.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Bakan, Şırnak ili Güçlükonak ilçesi Bulmuşlar köyü. Bu köy 300 haneliydi, 93 yılında boşaldı. Bu köyden 28 aile Bakanlığa başvurdular Siirt Valiliği kanalıyla ve “Göçebeyiz.” dediler. Bunlara iskân konutları yapıldı, yakında da teslim edilecek. Peki, o köyde, Bulmuşlar köyünde yaşayan diğer, 300 hanenin geri kalanı niye ayrımcılığa tabi tutuldu? Niye onlar göçebe değil? Niye onlara iskân konutları yapılmadı? Niye onlar da aynı mağduriyeti yaşarken aynı haklardan yararlanmadı? Bu konuda konutları teslim ettiniz mi? Ne zaman edeceksiniz bu köydeki bir kısım kişiye, özel bir durumları mı var bunlara teslim edilmesinin? Bunu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.

Sayın Üçer…

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Katılımcı ekonomik program çerçevesinde kooperatiflerin önemi tartışılmaz. Ama Hükûmetin son yedi yıllık süreci içerisinde kurulmuş olan kooperatiflere, özellikle tarımsal amaçlı kooperatiflere vermiş oldukları hibe fonlarında bir dengesizlik söz konusu ve yolsuzluklarla anılan fonlar bunlar. Bununla ilgili sorularımızı şöyle sıralayabiliriz: Kaç kooperatif kuruldu bu yedi yıllık iktidar süresi içerisinde? Kaçına kredi verildi, kaçına hibe fonu verildi? Verilen kredilerin tutarı nedir, verilen hibe fonlarının tutarı nedir? Bunların ön başvuruları hangi programda değerlendiriliyor? Özellikle kooperatiflerin faal…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Üçer.

Sayın Özdemir…

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakana soruyorum: Bu tasarıyla Bakanlığınıza bağlanan yapı kooperatiflerinin sorunlarının çözümüne yönelik ne tür tedbirler almış bulunmaktasınız?

Ayrıca, kooperatifleri denetleme ve düzenleme kurumunun kurulmasına yönelik bir çalışmanız var mıdır?

Ayrıca, bu İsrail Silahlı Kuvvetlerinin, 31 Mayıs Pazartesi günü 32 ülke vatandaşıyla Türk vatandaşlarına yaptığı bu hunharca saldırı sadece kınamayla mı kalacaktır?

İkincisi, son bir ay içinde son bu İskenderun baskınıyla birlikte 23 evladımız şehit olmuştur. Hükûmet sadece “Kanı yerde kalmayacak.” diye belirtmektedir. Bu sadece askerin görevi midir? İçişleri Bakanı ne yapmaktadır, Sayın Başbakan ne yapmaktadır? Gerekli tedbirler alınıyor mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özdemir.

Sayın Yaman…

M. NURİ YAMAN (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, pilot bölge uygulaması olarak on dokuz ilde uygulanan yapı denetim bürolarının, bu devirden sonra, siz kooperatifleri devraldıktan sonra yeterli olacağına inanıyor musunuz? Bu devirden sonra bu yapı denetim bürolarının sayısını artırmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yaman.

Sayın Tütüncü…

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Avrupa Birliği ülkelerinde özellikle, kooperatiflerin, bitkisel üretim ve hayvansal üretim açısından yaşamsal bir önemi vardır. Türkiye'de bitkisel üretim planlaması açısından ve hayvancılık üretimi planlaması açısından Türkiye koşullarına özgü nasıl bir kooperatifçilik modeli düşünülebilir?

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tütüncü.

Buyurunuz Sayın Bakan.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Özellikle Sayın Sakık’ın sorusuyla alakalı notları aldık. Kamulaştırmadan, bildiğiniz gibi, özellikle iskânla ilgili Bakanlığımız görevlidir fakat kamulaştırma daha çok diğer bakanlıkların yaptığı bir işlemdir. Konuyu -notumuzu aldık- araştırıp size de bilgi vereceğiz. Kamulaştırma konusunda eğer varsa aksayan bir nokta, giderilmesi noktasında da yardımcı olmaya gayret edeceğiz, ilgili Bakanlığımıza da konuyu ileteceğiz.

Sayın Kaplan’ın sorusuyla alakalı: Bildiğiniz gibi, hak sahipliği, özellikle İskân Kanunu çerçevesinde belli bir düzenlemeyle yapılıyor. İfade edilen köyde vatandaşlarımızla ilgili hak sahipliği tespitinde eğer bir eksiklik olmuşsa -ki bizde öyle bir bilgi yok- konuyu araştırıp eğer hak sahibi olduğunu iddia eden vatandaşımız varsa müracaat edilmesi hâlinde talepleri…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Bakanım, ben 28 hane saydım, 300’den 28’e neden ayrım yapıldı?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Şimdi, Sayın Kaplan, Türkiye bir hukuk devleti. Bir yerleşim yerinde 28 tane vatandaşımız eğer hak sahipliği elde etmiş ise İskân Kanunu çerçevesinde, diğer vatandaşlarımızın böyle bir hakkı varsa hak sahipliği oluşturulmaması diye bir şey söz konusu olamaz. Bir ihmal olabilir, vatandaşın müracaat etmemesi söz konusu olabilir. Fakat, konuyu araştırıp, eğer varsa böyle bir durum, yazılı olarak da size konu iletilir.

Sayın Üçer’in sorusu: Özellikle bu daha çok diğer kooperatiflerle ilgili bilgiler olduğu için yazılı cevap vermenin daha uygun olacağını düşünüyoruz ve yazılı cevap vereceğiz.

Sayın Özdemir’in sorusu: Yapı kooperatifleri Türkiye’de kendine has özellikleriyle bugüne kadar çalışmıştır. Daha çok, konut sahibi olmak isteyen vatandaşlarımızın yeterli birikimi olmadığından, gelecekte olabilecek birikimlerine yönelik bir kooperatif oluşumu söz konusu olmuştur. Fakat, özellikle yapı kooperatiflerinin yapı alanında iştigal etmemiş olan bireylerden oluşan kooperatiflerin yönetimde ağırlıklı olarak yetkilendirilmesi çerçevesinde zor bir alandır. Bu işte daha çok yeterli birikimi olan teknik elemanı bu konuda çalıştıramadıkları için -bir de suistimal noktasında da bir olgu var, çok mağdur olmuş vatandaşlarımız var, bu nedenlerinden dolayı- yapı kooperatifçiliği geçmişte çok iyi bir sınav vermemiştir.

Aslında, bu tasarının ana hedeflerinden birisi de bu konuya ciddi bir düzenleme ve disiplin getirmektir. Yapı kooperatifçiliği yönetiminin yetki ve kooperatif yönetimini hedefe ulaştırma noktasındaki işleyişini sağlıklı temin etmekle birlikte iştigal etmiş olduğu inşaat yapım süreçleriyle alakalı alanda çok ciddi bir teknik desteğe ve denetime ihtiyaç duyulduğu da açıktır. Aslında, bu tasarının asıl amaçlarından birisi de budur. Geçmişte bunlar yapılamamıştır.

Bu tasarı yasalaşırsa sizlerin de oylarıyla birlikte, bu konuda, geçmişte hafızalarda olan, vatandaşlarımızın bir kooperatife üye olup yarın, günün birinde orada herhangi bir daireyi elde edemeyecek şekilde bir muameleye tabi tutulmasının önüne geçilecektir mesela. Yöneticilerin veya herhangi bir şekilde kooperatifle bir şekilde ikincil sözleşmelerle, anlaşmalarla irtibatlı olmuş olan insanların, vatandaşlarımızın birikimlerinin heba edilmesine, projesine aykırı yapı yapılmasına muhatap olmasına, özellikle iskân safhasında, ferdîleşme safhasında, tasfiye sürecinde çok ciddi problemlerle karşı karşıya kalınmaktadır -bunlar çok teknik konulardır- bunlara fırsat verilmemesi için ilgili düzenlemeler yapmaya yönelik bir tasarıdır.

Sayın Yaman’ın sorusu: Özellikle yapı denetimi konusu, bildiğiniz gibi Türkiye’de Yapı Denetimi Kanunu’yla 19 vilayetimizde şu anda yapı denetimi yapılmaktadır. 19 vilayetin dışında da dörtlü TUS sistemi dediğimiz fennî mesuliyetlik kavramıyla birlikte denetim gerçekleştirilmektedir.

Yapı Denetimi Kanunu’nun uygulaması şu anda Bakanlığımızın iştigal alanı içerisindedir, etkin bir şekilde de konu takip edilmekte ve çalıştırılmaktadır. Eksik olduğu noktalar vardır, bununla ilgili düzenlememizi şu anda bitirdik, inşallah bu dönem, 2010 yılı içerisinde yüce Meclisin önüne bir Hükûmet tasarısı olarak gerekli düzenlemeyi getirmeyi planlıyoruz.

Ayrıca, 81 vilayete yaygınlaşması için de –Bakanlar Kurulu kararıyla oluyor bildiğiniz gibi- şu anda Başbakanlığa Bakanlığımızın bu konudaki hazırladığı düzenleme gönderilmiştir, inceleniyor, Bakanlar Kurulunda onaylanması durumunda 81 vilayete de yapı denetimi kuruluşlarını Yapı Denetimi Kanunu çerçevesinde yaygınlaştıracağız.

Sayın Tütüncü’nün sorusunu tam not alamadım. Sayın Başkan, Sayın Tütüncü’nün bir tekrar etme imkânı varsa…

BAŞKAN – Süremiz de doldu aslında Sayın Bakan.

Sizin nasıl bir kooperatif anlayışınız olduğunu soruyordu.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Hayvancılık ve tarımsal alandaki kooperatiflerin geliştirilmesiyle ilgili bir soruydu. Sayın Tarım Bakanımızla da konuşup -bu konuda yetkili olduğu için bu alanda- yazılı olarak size cevabı iletiriz Sayın Tütüncü.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

Madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

 

T. B. M. M. Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan 496 sıra sayılı yasa tasarısının 8. maddesindeki (m) bendindeki “genel hükümlere tabi” ifadesinin metinden çıkartılmasını arz ederiz.

Saygılarımızla.

                              


 

             Ferit Mevlüt Aslanoğlu                Hüseyin Ünsal                       Mehmet Ali Susam

                         Malatya                                  Amasya                                        İzmir

                     Tekin Bingöl                           Sacid Yıldız                               Şevket Köse

                         Ankara                                   İstanbul                                    Adıyaman

                                                                   Ahmet Küçük

                                                                      Çanakkale

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak efendim?

HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Ben konuşacağım.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Ünsal.

HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; önerge üzerinde söz aldım.

Sayın Bakanın da konuşmalarından sonra bu kanunun çıkışıyla ilgili birkaç konuda söz aldım.  Saygıdeğer Bakanımız, kanunu çıkarıyoruz ama kanunun gerekçesinde yazılı hiçbir şeyi yerine getiremiyoruz, amacına uygun hiçbir konuyu yerine getiremiyoruz. Burada sizin bir tek isteğiniz oldu, 3’üncü maddede bütün kooperatifleri zapturapt altına alan, kafalarını kaldırdıkça hemen kılıcı basacağınız bir maddeyi koydunuz ve geri kalan hiçbir yardımınız olmadı.

Bakın, geldik sürekli konuştuk, Strateji Belgesi hazırladınız, bu Strateji Belgesi hazırlanırken Sanayi Bakanlığı, Tarım Bakanlığı, Almanya’daki Kooperatifler Birliği, Türkiye Millî Kooperatifler Birliği ve Türkiye'nin saygın bilim adamlarını getirdiniz, bu belgeyi hazırlattınız. Bu belge Sanayi Bakanlığı tarafından da İnternet sitesine kondu ve yayınlanmaya başlandı. Peki, bu belgeye uygun bir iş yapıyor musunuz? Hayır.

Bakın, en önemli şey, kooperatiflerin denetimsizliğinden şikâyet ediyorsunuz ama kooperatiflerin denetimiyle ilgili hiçbir tedbir yok. Kooperatiflerde denetimin en önemli yolu dikey örgütlenmeyi başarmaktan geçer fakat bu kanun dikey örgütlenmeyi başarmıyor ve onu da önermiyor, dikey örgütlenme yapılırsa da ona itirazınız yok.

Bakın, üst birlikler, merkez birlikleri korunmadığı sürece kooperatifleri denetim altına alamazsınız. Teknik eleman yoksunluğu var ve bakanlıklarda denetim elemanı eksikliği var. Kaldı ki denetim elemanı öyle sade bir eleman olmaz. Denetim elemanının çok yönlü hukuk bilgisi olacak, kamu yönetimi bilgisi olacak ve kapsamlı bir muhasebe bilgisi olacak ki kooperatifleri denetlemeye alın. Bu yasa bununla ilgili hiçbir şey getirmiyor.

Dikey örgütlenme dediğimiz zaman, üst birlikleri, bakın, yapı kooperatifleriyle ilgili incelemenizi istiyorum. Yapı kooperatiflerindeki bütün denetimsizlik örgütlenmesini üst birliğe bağlamamış olan kooperatiflerdedir. Üst birliğine giren kooperatifler, yani dikey örgütlenmesini yapan yapı kooperatiflerinde yolsuzluk, denetimsizlik yoktur, üstelik daha sağlıklı sonuçlar alınmaktadır. Maalesef bugün ülkemizde en büyük eksiklik dikey örgütlenme eksikliğidir, yani üst birliğe katılım eksikliğidir. Böyle olduğu hâlde bu konuda kooperatiflerde bir çalışma yapılmıyor.

İkincisi de, bakanlıkların ayrımıyla ilgili. Yine bu şeyde bir konuyu okuyacağım size: “Ancak, bu konunun mevzuatın uygulanması bakımından da değerlendirilmesi gerektiği düşünülmektedir. Ülkemizde kooperatiflerin iki ayrı bakanlığın görev alanında olması, bakanlıkların hazırladıkları ana sözleşmelerde, uygulamada ve denetimlerde farklılıklara yol açmakta, daha çok kooperatif türlerine göre bir yaklaşım geliştirilmekte ve ortak bir uygulama alanı oluşturulamamaktadır.” diyor. Neticede kooperatiflerin bakanlıklara ayrılmasını da bu strateji belgesi kabul etmiyor. Ama her şeyden önemlisi, bu 3’üncü maddeyle ilgili getirdiğiniz antidemokratik uygulamadan lütfen vazgeçin.

Biraz sonra kanunun yürürlük maddesi gelecek. “Altı ay sonra yürürlüğe girecek.” dediniz. Bunun hiç olmazsa sürelerini uzatmak suretiyle, gelin hep beraber bir önerge verelim, bu yasanın sağını solunu bir düzeltelim.

Kooperatiflerin birliğini özendirelim. Bakın, Uluslararası Kooperatifler Birliğinin belgelerini okuyacağım: “Belçika’da kooperatifler yüzde 19,5 eczacılık konusunda örgütlenmiş. Danimarka’da tüketici kooperatifleri piyasada yüzde 37 etkili. İsveç’te tüketici kooperatifleri piyasada yüzde 17,5 etkili. Kuveyt’te ise tüketim kooperatifleri yüzde 80 etkili. Yeni Zelanda’da süt kooperatifleri yüzde 95 etkili. Norveç’te ise neredeyse tamamında etkili.” Ülkemizde ise kooperatiflerin etkinliği ölçülemeyecek kadar az. Yani temel yasayı aslına koymadan, dikey örgütlenmesini tamamlamadan ve yasadaki mecburiyetleri yerine getirmeden maalesef bu işi başaramayız. Almanya’da -nüfuslara bakıyoruz- kooperatiflerde nüfusun kooperatiflere oranı yüzde 25, yani her toplumda Almanya’daki herkes ¼ oranında kooperatif üyesi. Amerika Birleşik Devletleri’nde keza aynı. Kanada’da, Norveç’te ve Japonya’da ise 3 kişiden 1 kişi kooperatif üyesi ama Türkiye’de bu yüzde 10 oranında kalmış.

Değerli arkadaşlarım, özellikle Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili arkadaşlarıma sesleniyorum: Bu getirdiğimiz belge Sanayi Bakanı Sayın Nihat Bey’in zamanında getirilen belge ve çok güzel hazırlanmış ama çıkan yasanın bu belgeyle maalesef hiç alakası yok. “Açık ve şeffaf yasal düzenleyici çerçeveler sağlanmalı, devletten bağımsızlık gerçekleştirilmelidir.” diyor ama siz tam aksine devletin baskısını kooperatiflerin üzerine getirmek istiyorsunuz. Burada başka bir mana çıkıyor, bu da, maalesef Adalet ve Kalkınma Partisinin ele geçirmediği kooperatifler var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

HÜSEYİN ÜNSAL (Devamla) – Teşekkür ederim efendim.

Pancar ekicileri kooperatifi, sulama kooperatifi, esnaf kefalet kooperatifi ve tarım kooperatiflerinin büyük bir kısmını ele geçiremediniz, ancak bu yasa marifetiyle, getirdiğiniz bu antidemokratik yasayla bunlar ele geçirilmek isteniyor. Bu konuya mâni olun. Kooperatifleri, kooperatifçiliği geliştirmek istiyorsanız bu yasanın hiç olmazsa çıkışını belli bir süre uzatın diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ünsal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, İç Tüzük 57’ye göre yoklama talebimiz var.

BAŞKAN – Ama bu sefer uygulamayacağım efendim, çünkü “Kabul edenler…” demiştim, bu talebinizi maddede uygulayacağım efendim.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Demediniz.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

 

III.- YOKLAMA

 

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

BAŞKAN - 8’inci maddenin oylamasında yoklama talebi vardır, yerine getireceğim.

Sayın Akıncı, Sayın Ekici, Sayın İnce, Sayın Karaibrahim, Sayın Keleş, Sayın Ünsal, Sayın Köse, Sayın Çakır, Sayın Susam, Sayın Topuz, Sayın Yalçınkaya, Sayın Oksal, Sayın Tütüncü, Sayın Süner, Sayın Hacaloğlu, Sayın Altay, Sayın Aydoğan, Sayın Çöllü, Sayın Emek, Sayın Günday, Sayın Ünlütepe.

İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Süre doldu efendim.

Sayın Mehmet Aydın? Burada.

Sayın Atilla Koç? Burada.

Sayın Cemil Çiçek? Burada.

Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

 

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

 

4.- Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/811, 2/633) (S. Sayısı: 496) (Devam)

 

BAŞKAN – Tasarının 8’inci maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9’uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 9- 3143 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“a) Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı tarımsal amaçlı kooperatifler, tarım kredi kooperatifleri ve birlikleri ile yapı kooperatifleri ve üst birlikleri hariç olmak üzere, tarım satış kooperatifleri ve birlikleri ile genel hükümlere tabi kooperatiflerin ve birliklerin kuruluş, işleyiş ve denetimlerine ait işlem ve hizmetleri yürütmek,”

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Rasim Çakır.

Sayın Çakır, grup adına konuşacaksınız, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA RASİM ÇAKIR (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bir haftayı geçti Kooperatifler Yasası’nda bir değişikliği Meclis olarak görüşüyoruz. Tabii, bu teklif, kooperatiflerin bugünkü konumunu ne kadar geliştirecek, çağdaş kooperatifçiliği ne kadar destekleyecek, kooperatifçiliği daha ileri noktalara ne kadar taşıyacak pek belli değil. Bu teklifin böyle bir amacının olduğunu da zannediyorum sizler de düşünmüyorsunuz.

Kooperatifçilik, üretim araçlarının üretenin mülkiyetine geçmeye başladığı dönemden beri dünyada ve ülkemizde insanların akıllarını, becerilerini ve sermayelerini bir araya getirerek ortaklaşa daha güçlü bir şekilde üretim yapabilmelerine olanak sağlayan bir örgütlenme biçimi, bir örgütlenme modeli. Tabii, kooperatifçilik öncelikle küreselleşme, sermayenin belirli merkezlerde daha fazla güçlenmesi, toplanması, teknolojik hızlı değişim nedeniyle maalesef istenilen noktalara, istenilen ölçülere gelebilme olanağını bulamamış.

Son sekiz yıldır kooperatifçiliğin dünyadaki bu hızlı değişimine karşı yenik düşmesinin yanında bir de AKP İktidarının uyguladığı politikalar Türkiye’de kooperatifçilik hareketinin gelişmesine, gürbüzleşmesine maalesef engel olmuş. Aslında kooperatiflerin ekonomik anlamda desteklenmesi gerekirken, sermayelerinin güçlendirilmesi anlamında desteklenmesi gerekirken, teknolojiye daha çabuk ulaşabilmelerini sağlamak adına desteklenmesi gerekirken maalesef bütün bunlar yapılmamış, kooperatiflerin karşısında bir Birlikler Yasası oluşturulmuş; birliklerde örgütlenen üreticilerin daha farklı, daha zengin avantajları olmuş; dolayısıyla kooperatifçilik kendi kaderine terk edilmiş ve şu an Türkiye’de maalesef binlerce kooperatif borçlarını ödeyememekte, üretim yapamaz hâle gelmiş durumda. Tarımsal sulamayla ilgili kooperatifler, yıllardır burada konuşuyoruz, bir elektrik borçlarının faizlerinin silinmesi veya borcun ötelenmesi noktasında bile, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak veya AKP İktidarı olarak sizin bir adım ileriye gitme olanağınız olmadı.

Şimdi, bütün bu noktalardan kooperatifleri desteklemekten vazgeçtik, onları kendi kaderiyle baş başa bıraktık ama bir de gölge etmesek… Bu çıkarmaya çalıştığımız kanunla, Türkiye’de bütün bu olumsuzluklara rağmen başarılı olabilmiş, ayakları üstünde kalabilmiş, işte, Trakya Birlik gibi, PANKOBİRLİK gibi, sektörde önemli üretim ve pazar payına sahip olmayı becerebilmiş kooperatiflerin yönetim kurullarının işleyişiyle ve kongreleriyle ilgili bir yasa değişikliği yapıyoruz.

Sevgili arkadaşlarım, kooperatifler insanların bir araya gelerek üretim gücünü birleştirmelerinin yanında, demokrasinin de beşiğidirler. Bir vatandaş, bir birey, demokrasiyi ilk önce kooperatifte görür, kooperatifte tadar, demokrasinin heyecanını kooperatifin genel kurullarında yaşar. O kooperatif işleyişi, seçimleri, en tabanda, en kırsal kesimde yaşayan vatandaş için bir onur ve sevinç vesilesidir. Buralardan başlayan demokrasi bilinci yerel yönetimlere, yerel yönetimlerden de Ankara’ya, genel yönetime kadar taşınır. Yani kooperatifler demokrasinin beşiğidir, demokrasinin en güzel yaşandığı veya yaşanabileceği yerlerdir. Fakat öyle bir önergeyle geçici madde ihdas ettiniz ki, bir kooperatifin yönetimiyle ilgili, ilgili bakanlık müfettiş gönderecek, müfettiş raporuna göre sayın bakan uygun görüyorsa görevden alacak, o yönetim istiyorsa mahkemeye müracaat edecek, hakkını arayacak -ama dışarıda- ve ilgili bakan bir yıl sonra da kooperatifi veya birliği kongreye götürecek. Bunun adı demokrasi değil değerli arkadaşlarım. Bu tamamen, Türkiye’de başarısız kooperatiflerin, batmaya yüz tutmuş kooperatiflerin kurtarılması değil, tam tersine, başarılı birkaç kooperatifi nasıl ele geçiririz, nasıl istediğimiz gibi yönetiriz anlayışını ortaya koymak.

Zannediyorum çoğunuz biliyorsunuz, bir hikâyeyle sözlerimi bitireyim. Zamanın birinde Avrupa’da bir vatandaş varmış. Vatandaş haksız yere mahkemeye çıkmış, yargılanmış ve ceza almış. Gerçekten haksız… Gerçekten günahsızmış. Cezası paraya çevrilmiş, parasını ödemiş, mahkemeden çıkmış. Bir müddet sonra kasabanın kilisesinin çanı bir defa çalmış, demişler ki: “Herhâlde kasabada yaşayan sakinlerden biri öldü.” Bir müddet sonra çan bir daha çalmış “Aa herhâlde eşraftan biri öldü kasabada, iki kere çaldı.” demişler. Biraz sonra çan bir daha çalmış “Eyvah, padişahımız öldü.” demişler. Bütün kasabalı telaşlanmış, heyecanlanmış, işte, kiliseye doğru giderken çan bir daha çalmış. Padişaha üç defa çalıyor, bu çan dördüncüye niye çalıyor? Kiliseye gidiyorlar, bir de bakıyorlar, çanı çalan o günahsız yere ceza alan vatandaş. Ve vatandaşa soruyorlar, diyorlar ki: “Padişahımız ölse üç defa çalınır. Sen niye bunu dört defa çaldın?” “Çünkü adalet öldü.” diyor. Şimdi, bu, önergeyle getirdiğiniz madde ile, değerli arkadaşlarım, adaleti öldürüyorsunuz; insanların hukuktan, yargıdan aldıkları gücü bir kişinin, bir sayın bakanın inisiyatifine bırakıyorsunuz. Bu, bu ülkenin demokratik kanallarını açmak değildir. Bu, bu ülkedeki kooperatifçiliğin Hükûmete, Sayın Bakana, onun iki dudağının arasından çıkacak olan talimata göre hareket etmesi bu ülkenin önünü açmaz. Tam tersi ülkenin önünü tıkar. Demokrasi bilinci gelişmeyen ülkelerde de maalesef refah olmaz, kalkınma olmaz.

Benim önerim, lütfen, AKP Grubu olarak bunu tekrar düşünün. “Bu maddeyi Sayın Bakan iyi niyetle uygular, bizim Sayın Bakana olan güvenimiz sonsuz.” diye düşünmeyin. Bakanlar gelip geçicidir ama bakanlıklar kalıcıdır, kalıcı olmak zorundadır. O bakımdan, Sayın Bakanın niyetine göre bir kanun maddesi ihdas edemeyiz. Bu, Türkiye’de huzuru bozar, toplumsal huzuru bozar, kavga çıkartır, çelişki çıkartır ve demokrasinin önünün açılmasına engel olur.

Cumhuriyet Halk  Partisi olarak bu kooperatifler yasası çıkarken elimizden geldiği kadar, daha doğru bir biçimde çıkarılmasına gayret ettik ama bütün konuşmacı arkadaşlarımızın gayretleri, diğer muhalefet partisindeki arkadaşlarımızın gayretleri maalesef sizin geleneksel bakış açınıza çarptı. Hani, atomu parçalamak bile daha kolaydır ön yargıları parçalamaktan... Bizim önerilerimize hiç kulak vermediniz.

Yasanın hayırlı olmasını diliyorum. Yalnız, böyle bir yasa, böyle bir madde bu yüce Mecliste geçiyor iken bundan en fazla etkilenecek olan...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çakır, lütfen sözünüzü tamamlayınız.

RASİM ÇAKIR (Devamla) - ...üreticilerin, üretici birliklerinin temsilcilerinin uyuyor olması; muhalefet partilerinin, milletvekillerinin itirazlarına daha yüksek sesle destek vermiyor olması, Türkiye’nin demokrasisinin geleceğiyle ilgili hakikaten kaygı verici bir durumdur.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çakır.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan... Yok.

AYLA AKAT ATA (Batman) – Dışarıda. Değiştirebilir miyiz?

BAŞKAN – Başka kimse yok bu grup adına.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Uslu, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz 496 sıra sayılı yasayla ilgili, 9’uncu maddesiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz bu tasarının 9’uncu maddesi, esasen Sanayi ve Ticaret Bakanlığının görev alanını biraz daraltıyor. Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 13/a bendinin içerisinde bulunan “yapı kooperatifleri” ibaresi çıkıyor, yani geri kalan hâliyle de sadece tarım satış kooperatifleri ve birlikleriyle ilgili bir görev alanı yaratılıyor. Dolayısıyla bu yasa tasarısı, bir anlamda yapı kooperatiflerinin devriyle ilgili bir madde, bir yasa. Dolayısıyla, bu anlamda da Sanayi ve Ticaret Bakanlığı görevlerinin bir bölümünü devretmiş oluyor.

Değerli arkadaşlarım, bu maddeler görüşülürken birçok maddede tarım satış kooperatifleri ve birlikleriyle de ilgili söz alan değerli hatipler oldu. Ben de doğrusu, bu madde vesilesiyle, Türkiye’de bulunan tarım satış kooperatifleriyle ve birlikleriyle ilgili birkaç söz ifade etmek istiyorum.

Bilindiği üzere, tarım satış kooperatifleri birlikleri Türkiye’de cumhuriyetin ilk kurulduğu yıllardan beri kurulagelen ve görev yapan önemli kuruluşlardır. Bugün on yedi tarım satış kooperatifi birliği vardır ve üç yüz yirmi bir kooperatife karşılık da 624.509 ortak bu kooperatiflere kayıtlıdır. Ayrıca, yine, herhangi bir birliğe kayıtlı olmasa da, bağlı olmasa da yirmi üç adet tarım satış kooperatifi bulunmaktadır, tütün ve bal konularında faaliyet gösteren kooperatiflerdir bunlar.

Az önce de ifade ettiğim gibi, cumhuriyetin ilk kurulduğu yıllardan beri, özellikle o yıllarda özel sektörün sermaye birikiminin olmadığı ve devlet eliyle kurdurulan ve yine sanayi tesisleri kurulan önemli kuruluşlar tarım satış kooperatifleri ve birlikleri. Dolayısıyla, özellikle TARİŞ ilk kurulan birliklerden; incir, üzüm, pamuk ve zeytin, zeytinyağı üzerine faaliyet gösteren bir birlik.

Yine, ayçiçeği üzerine Trakya Birlik ve Karadenizbirlik Türkiye'nin muhtelif bölgelerinde, ayçiçeği üreten bölgelerinde kurulan kooperatifler ve faaliyet gösteren bir üst birlik.

Yine, fındıkla ilgili, FİSKOBİRLİK Türkiye’de en önde gelen kuruluşlardan biri.

ÇUKOBİRLİK var, Güneydoğubirlik var. Bu birliklerin her biri yaklaşık elli dört ilde, Türkiye'nin neredeyse tamamına yakın bölgesinde üretim yapan, üretimi yapılan ürünlerle ilgili olan birlikler.

Bu birlikler, zamanında, özellikle devletin veya hükûmetlerin üreticiye ulaşmak açısından, siyaseten ulaşmak açısından destekleme alımlarıyla görevlendirildiği birlikler. Yani, ürünün fiyatını hükûmet belirliyor, bu birlikler de hükûmet adına alım yaparak, zararını-kârını da yine devlete yüklediği, yüklenilen görevler olarak ortaya çıkıyor.

Tarım satış kooperatifleri ve birlikleri 2000 yılına kadar bu mevcut mevzuatıyla devam ettiler. 2000 yılında, 16 Haziran tarihinde yürürlüğe giren 4572 sayılı Yasa’yla, görev alanları aynı kalmakla beraber yasal mevzuatı bir değişikliğe uğradı. Bu tarih itibarıyla birlikler kendi nam ve hesabına alım yapabilecek, piyasada diğer, özel sektör gibi hareket edebilecek hâlde görevlendirildiler. Özellikle Yeniden Yapılandırma Kurulu kuruldu dört yıl süreli olarak. Bu Yeniden Yapılandırma Kurulu, faaliyetleri itibarıyla birlikleri dört yıl sonrasına hazırlayacak idi. Özellikle kooperatif ve birliklerin kurumsal yapısının iyileştirilmesi ve bu amaçla gerekli desteğin sağlanması, kooperatifçilik ilkelerinin hâkim kılınması, ortaklarında sahiplilik bilincinin geliştirilmesi ve iç denetimin etkinleştirilmesi, kooperatif ve birliklerin piyasa koşullarında faaliyet gösteren kuruluşlar hâline getirilmesi, faaliyetlerinde ekonomik etkinlik ve verimliliğin hâkim kılınması, aşırı istihdam ve mali yük getiren unsurların giderilmesi, atıl veya sürekli zarar eden varlıklarının özel sermaye yapılarını güçlendirecek şekilde değerlendirilmesi gibi temel hedefler konulmuştu.

Bu süre içerisinde bu hedeflere ulaşıldı mı? Dört yıl geçti, üzerinden bir dört yıl daha geçti, geçtiğimiz 2008 yılının sonu itibarıyla da bu Yeniden Yapılandırma Kurulunun görevi sona erdi, dolayısıyla bu tarih itibarıyla birlikler piyasada diğer, özel sektörle beraber faaliyet gösterecek hâle getirildi mi? Bugünkü durum itibarıyla, açıkçası, birliklerin geneline baktığımızda, birlikler bu hâliyle maalesef istenilen seviyeye gelemediler. Özellikle bu iktidar döneminde birliklere gereken ihtimam gösterilmedi.

31 Aralık 2008 tarihi itibarıyla birlikler üzerinde bulunan yaklaşık 793 milyon TL Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu kredisi, bunlara ilişkin ferî borçlar silindi.

Yine, 12.601 kişiyle ilgili olarak 155,9 milyon TL’lik bir personel gideri, bu birliklerle ilgili olarak karşılandı. Ayrıca teknik danışmanlık hizmeti ve eğitim hizmeti verildi. Ancak, bugün geldiğimiz nokta itibarıyla birliklerin üzerinde 912 milyon 132 bin liralık bir borç hâlâ görülmekte. Bunun yanında yine FİSKOBİRLİK’in özellikle yağlığa ayrılan ürünleriyle ilgili olarak çok daha yüklüce bir miktar bu rakamın haricinde görülmektedir. O da 167 milyon liralık bir rakama tekabül ediyor. Yani netice itibarıyla birlikler bu süre içerisinde mevcut borçlarından arınmalarına karşılık, halihazırda yine ciddi bir borçla karşı karşıya kalmış durumdalar.

Birliklerin bu borçlarının bir şekilde yeniden yapılandırılması çok özel bir önem teşkil ediyor. Özellikle, bu yeniden yapılandırma süresinin içerisinde birliklerin kendi ayakları üzerinde duracak hâle gelmesiyle ilgili olan bu süre, maalesef birlikleri bu seviyeye getiremedi. Yine, birlikler üzerinde görülen bu miktarın bir şekilde uzun vadeye yayılarak birliklerin özel bankalardan kredi alabilecek hâle getirilmesi çok özel bir önem teşkil ediyor. Bunun birliklerce istendiği ve bir an önce yerine getirilmesi de çok önemli.

Değerli milletvekilleri, bu yasa tasarısı görüşülürken, özellikle 1163 sayılı mevcut Kooperatifler Yasası’nın 3’üncü maddesiyle ilgili bir önerge verildi. Benden önceki hatip arkadaşlarım da bunu ifade ettiler. Bu önergeyle 1163 sayılı Kooperatifler Yasası’nın 90’ıncı maddesi bir değişikliğe uğratılıyor. Nedir? Birliklerin, kooperatiflerin veya bu kuruluşların ilgili bakanlıkça denetlettirilmesi ve bunun sonuçlarına uyulması. Zaten 90’ıncı maddede ilgili bakanlıkça kooperatiflerin, birliklerin denetlenmesi mümkün hâlde. Bu getirilen değişiklik, bakanlıkça bunun sonuçlarına uyulması, sonuçlarının yerine getirilmesi talimatı. Yani bir anlamda, ilgili siyaset, o kooperatife, o birliğe ulaşamadığı takdirde, orayı denetletmek suretiyle ve oranın yöneticilerini bir şekilde Bakanlık talimatıyla görevden almak suretiyle oraya dair düşüncelerini gerçekleştirmek isteyecektir. Bu ne kadar doğru bir uygulama olacak? Esasen, birlikleri, kooperatifleri siyasetin gölgesinde bırakacaktır. Zaten mevcut kanun içerisinde, düzenlemesinde bu vardır, bu yeni düzenlemeye gerek yoktur. Esasen, özellikle tarım satış kooperatifleriyle ilgili 4572 sayılı Yasa’nın 5’inci maddesinde özel denetleme kuruluşları, özel denetim kuruluşları bu anlamda görevlendirilmişlerdir. Yani özel denetim kuruluşları, bu birlikleri ihtiyaç hâlinde denetleyebilecek ve bunlarla ilgili düzenlenen rapor, ilgili kooperatifin veya birliğin genel kurulunda görüşülerek sonuçları değerlendirildikten sonra diğer maddelerine geçilebilecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

CEMALEDDİN USLU (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Dolayısıyla, bu düzenleme, birliklere siyaseten bir düşünceyi yerleştirme amacını taşımaktadır. Bu da çok doğru bir uygulama olmayacaktır. Özellikle tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin piyasada varlıklarını sürdürebilmeleri için bu finansal ihtiyaçlarının giderilmesi çok önemlidir. Yine, denetim yetkisinin bu hâlde, kooperatiflerin mevcut bünyesinde bulunan düzenlemelerle yürütülmesi çok önemli olacaktır.

Sözlerime son verirken sizleri saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Uslu.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Kaplan.

BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Kooperatifler Kanunu’yla ilgili 496 sıra sayılı tasarı üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gerçekten önemli günler yaşıyoruz. Bu önemli günleri yaşadığımız bir süreçte, kooperatifleri, tarım kooperatiflerini, Türkiye'nin geleceğini bu kısa sürelere sığdırmak ve konuşmak da çok mümkün olmuyor.

Orta Doğu’nun iki önemli sorunu var: Birisi Filistin sorunudur, altmış yıldır çatışmalı bir süreç izliyor. Bir diğeri de Kürt sorunudur. Bu da Türkiye’de otuz, Irak’ta, İran’da altmış yıldır bir çatışmalı süreç izliyor. Irak’ta, yine, yeni yapılanmasıyla son üç beş sene bir durulma göstermekle beraber, Orta Doğu’nun en önemli bu iki sorunu Türkiye’yi de çok yakından ilgilendiriyor, bu iki sorunun etrafında gelişen olaylar aynı zamanda Türkiye'nin de yüreğini yakıyor.

Ben İsrail saldırısı sonrası bir şey beklerdim. İktidar partisi genel başkanının, hemen ana muhalefet partisi genel başkanıyla diğer iki muhalefet partisi genel başkanını aramasını ve anında bilgilendirme yaptıktan sonra, beraber kamuoyuna bir açıklama yapmalarını beklerdim ama bu olmadı. Her parti, grubunda, herkes grubunda kükredi, bir şeyler söyledi.

Bugün, Mecliste uzun yıllardır birlikte bir karara imza atamamanın sıkıntısını yaşadık ama son dakikada bunu aşabildik ve İsrail saldırısını kınayan bir kararı Mecliste grubu bulunan partimizin, başından beri önerisi olarak koyduğu noktalarda -AK PARTİ’nin her ne kaygısıysa- krize dönüşüp İnternet sayfalarına düştükten sonra Mecliste bunu ancak kamuoyuna deklare edebildik.

Şimdi, böylesine önemli konularda, böylesine önemli saldırılarda, böylesine büyük acıları yaşadığımız günlerde birleşmek, diyalog kurmak, konuşabilmek siyasetin erdemidir, siyasetin olmazsa olmaz koşuludur. Bakın, Amerika’da, Avrupa’da, gelişen demokrasilerde herkes kendi fikrini söyler ama ülkenin çıkarları söz konusu olduğu zaman hep bir araya gelirler. Şimdi, merak ediyorum… Meclis kararını verdi ve Hükûmet, devleti yürütme olarak temsil ediyor. Güvenlik Konseyinde geçici üyeyiz. Bu geçici üyeliğimiz hayatta ve tarihte bir kez işe yarar, oradaki karara bakacağız. Sonra, Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’ni imzaladık, Hükûmetin Birleşmiş Milletler nezdinde İnsan Hakları Komisyonuna yaptığı başvuruyu da takip edeceğiz, İnsan Hakları Komisyonunda devlet başvurusunun ne sonuç aldığını göreceğiz. Sonra, uluslararası sularda bir devlet terörü, devlet korsanlığı, saldırısı… Tıpkı Somali açıklarındaki korsanların karşısında nasıl ki NATO ve Türkiye'nin müttefikleri birleşiyorsa İsrail savaş gemilerinin ve helikopterlerinin saldırdığı Türk bandıralı Mavi Marmara gemisine yapılan saldırılarda insanlarımız katledilirken, yaralanırken, gözaltına alınırken, sivil, savunmasız insanlara saldırı yapılırken bu konuda Lahey Adalet Divanında Türkiye ne yapacak, bunu takip edeceğiz ve Hükûmeti tekrar takip etmeye devam edeceğiz. Her ne kadar İsrail, Amerika ve onun gölgesinde yürüyen Türkiye, Uluslararası Ceza Mahkemesi Sözleşmesi’ni imzalamamışsa da, onaylamamışsa da, nasıl ki Uluslararası Ceza Mahkemesi insanlığa karşı işlenen suçlarda El Beşir hakkında tutuklama kararı veriyorsa, Sudan nasıl ki Uluslararası Ceza Mahkemesinin tarafı değilse, Uluslararası Ceza Mahkemesine yapılacak başvuruyu bekleyeceğiz, bu insanlığa karşı suçta ne yapıldığını görmeye çalışacağız. Evet, söz uçar, gider. Tarihin hükmü olan, bu uluslararası mahkemelerden, yargıdan çıkacak karar eğer Türkiye gibi güçlü bir ülkenin ortak iradesiyle tarihe hükmünü bırakacaksa o zaman Türkiye görevini yerine getirmiş olur. Böyle bakacağız olaya.

Değerli milletvekilleri, ölmek ve öldürmek elbette ki sorunların çözüm adresi değildir. Hele hele Türkiye’de Kürt sorununun otuz yıllık seyri içinde her toprağa düşen can, her bizden giden insan, her ananın yüreğine düşen kor eğer buradaki her milletvekilini yürekten dağlamıyorsa, acıya gark etmiyorsa, buna çözüm için Meclis de arayış içine girmiyorsa vicdani muhasebesiyle elbette ki karşı karşıyadır. Bu, A, B, C partisi için söz konusu değil, hepimiz için geçerli, hepimiz için söz konusudur ve rica ediyorum, yalvarıyorum, olaylar oluyor, iki taraflı oluyor, insan hakları ihlalleri, öldürmeler oluyor, kınamakla, taziye dilekleriyle artık sorun çözülmüyor arkadaşlar, sorun böyle çözülmez. Biz, bir yıldır, yakınlaşan tehlikenin çanlarının çaldığını hep söyledik, söylüyoruz, söylemeye de devam ediyoruz. Ne olur, bu konuda, iktidar partisi, ana muhalefet partisi, bütün partiler -bir diyalog, bir süreç, bir barışçıl demokratik çözümden başka alternatif yoktur- gelin, böyle bir deklarasyonu verelim kamuoyuna, diyelim ki “Askerî çözüm, çözüm değildir.” diyelim ki “Silahlı çözüm, çözüm değildir.” diyelim ki “Şiddetle çözüm, çözüm değildir.” ve diyelim ki “Bir tek yol vardır, barışçıl, demokratik, siyasi bir yol. O da bu Meclistir, bizim İstiklal Savaşı’nda beraber kurduğumuz, çatısı altında bütün farklılıklarımızla yer aldığımız bu Meclistir.” Böyle bir irade, bir güç ortaya koyduğumuz zaman, inanın etkili olacaktır. İnanın, her parti kendi çözüm projelerini artık resmiyete dökerek, kendi yetkili organlarından geçirerek bunu koyduğu zaman adım atacağız. Her geçen gün bizim için bir kayıptır. Türkiye'nin gündemi bu olmalıdır. Gerçek gündemi, bugün toprağa düşen canlardır. Gerçek gündemi, bunu ne edip edip çözmektir, bunu Mecliste konuşmaktır.

Sayın Barzani gelecek bu akşam, Başbakanla görüşecek. Sayın Barzani, üçlü görüşme ışığında mı geliyor bilmiyoruz, neyi konuşacak bilmiyoruz ama bir şey biliyoruz ki eğer gizli kapaklı, kapılar ardında, bütün halkın ve Kürt halkının iradesi dışında çözümler aranıyorsa, Washington’da aranıyorsa, başka ülkelerde aranıyorsa, inanın bir çözüm getirmez. Kendi yurttaşlarımızla, kendimizle, seçilmişlerimizle, milletvekillerimizle, partilerimizle, sivil toplumumuzla, insanlarımızla bu yarayı sarmak zorundayız çünkü.

Bu konuda, Kooperatifler Yasası’nı konuşacaktım ama demin Sayın Bakana sordum, Güçlükonak’ta bir köyün adını verdim. Bulmuşlar köyü, 300 haneli, korucu bir köydü, 93’te boşaltıldı. 93’te boşaltılan bu köyden 28 kişiye, İmar İskân Bakanlığı, iskân konutları yaptırıyor. Peki, o 300 kişinin diğerleri kim? Onlar da aynı, onlar da korucuydu, onlar da o köyde yaşıyordu ama 28 kişi, o yerleşik, o tarihî, o güzelim köyde birdenbire göçebe oluvermişler ve bu göçebelere Bakanlık konutlar yapıyorsa...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bağlıyorum.

Şimdi, Bakanlığın bu konutları yaptırdığı ve göçebeleştirdiği insanların ki 3 tanesi devletten resmî maaş alıyor, memur.

Arkadaşlar, bunu deştiğim zaman, 1996’da Güçlükonak’ta bir minibüste 11 tane korucu katledilmişti. Hatırlayın o dönemi. Ateşkesin ilan edildiği, çatışmaların durduğu bir dönemde Güçlükonak’ta 11 korucu bir minibüste diri diri yakıldı ve kimlikleri jandarmada sağlam çıktı. İşte, o katliama karışan bazı insanlara eğer devlet ayrıcalık yapıp konut yapıyorsa, o köyden olan, köyü boşaltılan aynı akraba, aile olan insanlara yapmıyorsa, bir ayrımcılık varsa, bunda bir sorun var. Bunu ben söylemiyorum. O dönemin kıdemli yüzbaşısı Tozlu açıklamalar yapıyor ve “MAK timleri tarafından bir grup korucuya bu görev verildi. O korucular gitti, o minibüsü, 11 kişiyi yaktılar.” diyor. Çok tehlikeli…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi bağlayın.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bağlıyorum.

Şimdi, Sayın Bakanım, böyle bir soru sordum. Böyle iskân konutları yapılıyorsa, kooperatif anlayışımız buysa, yapı anlayışımız buysa dehşet bir gaflet içindeyiz ve birileri bu şekilde devleti kendi çıkarlarına kullanmaya devam edecekler. Biliyoruz, vatan hainlerinin en son sığınağı -hep derler- vatanseverliktir. Onun üzerinden gelme olayının getirdiği bir sonuçtur bu ama aynı korucular, aynı durum, bu kooperatif, bu mesken, bu konut anlayışının yanlış olduğunu söylüyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.

Şahsı adına Gaziantep Milletvekili Mehmet Sarı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Sarı.

MEHMET SARI (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, Hatay ve Hakkâri’de şehit olan kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, milletimize ve şehitlerimizin ailelerine de başsağlığı diliyorum. Terör örgütünü ve ülkemizde terör ortamını oluşturanları da şiddetle kınıyorum. Ayrıca, Gazze’deki mazlum insanlara insani yardım malzemesi götürürken insanlık dışı bir muameleye maruz kalmış ve şehit olan kardeşlerimize de Allah’tan rahmet diliyor, ailelerine başsağlığı diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum. İnsanlık dışı saldırıda bulunan İsrail Hükûmetini ve yetkililerini de şiddetle ve nefretle kınıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanundan önce Türkiye’de kooperatiflerin kuruluş, işleyiş ve denetimlerinden sorumlu iki bakanlık bulunuyordu. Tarım satış kooperatifleri ve birlikleri ile 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’na tabi tarımsal amaçlı olmayan kooperatif ve üst kuruluşları Sanayi ve Ticaret Bakanlığının görev alanına girmekteydi, tarımsal amaçlı olan diğer kooperatifler ise Tarım ve Köyişleri Bakanlığının görev alanı içine girmekteydi.

Yapı kooperatifleri, temel kuruluş amacından hareketle, planlı ve bilinçli olarak ele alındığında, kendi imkânlarıyla bulunduğu bölgenin konut, sanayi ve benzeri ihtiyaçlarının karşılanması, başta inşaat sektörü olmak üzere ülke ekonomisine kazandırdığı ivme gibi birçok olumlu katkılar sağlamaktadır. Ancak günümüzde birçok yapı kooperatifinde bilinçli ya da bilinçsiz olarak alınan kararlar ve imar mevzuatı yönünden denetim eksikliği neticesinde imar mevzuatına aykırı uygulamalar ile karşı karşıya kalınmakta, bu da hem üyeler açısından mağduriyete hem de sağlıklı yapılaşma ve şehircilik ilke ve esasları bakımından problemlere neden olmaktadır.  Oluşan sorunların giderilememesi nedeniyle kentsel kirliliğe de neden olunabilmektedir.

Yukarıda sayılan gerekçelerin yanı sıra, konut açığının kapatılması, daha ucuz yöntemlerle konut inşa edilmesi ve daha yaşanabilir konut çevrelerinin oluşturulması amacıyla Bayındırlık ve İskân Bakanlığının yapı kooperatiflerine teknik yardım ve destekte bulunması gereği ortaya çıkmıştır. Ayrıca, aynı zamanda, izlenecek yöntemle yapı kooperatiflerinin izlenmesi, geliştirilmesi ve denetlenmesi amaçlanmaktadır.

Bu kanun ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığı görev alanına giren, sayıları oldukça fazla olan ve çok ciddi görev yükü getiren yapı kooperatifleri ve üst birliklerinin kuruluş, işleyiş ve denetimlerine ait işlem ve hizmetleri yürütmek görevi Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Teşkilatlanma Genel Müdürlüğünden alınarak Bayındırlık ve İskan Bakanlığına verilmiştir. Böylece Sanayi ve Ticaret Bakanlığının  görev yükü azaltılmış, yapı kooperatifleri bu konuda yeterli bilgi birikimine ve deneyimine sahip olan Bayındırlık ve İskan Bakanlığına devredilmiştir. Tarımsal amaçlı kooperatifler yine eskiden olduğu gibi Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından yürütülmeye devam edecektir.

Bu kanunun hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum, bu kanunun hayırlı olmasını temenni ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Sarı.

Şahsı adına Kırıkkale Milletvekili Turan Kıratlı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Kıratlı.

TURAN KIRATLI (Kırıkkale) –  Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 496 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, dünyada son otuz yıl içerisinde ekonomik ve sosyal yaşamda ve kamu yönetimi anlayışındaki değişimlerin sonucu olarak devletlerin ekonomik ve sosyal alanda rollerini azaltmaya, idari, politik ve ekonomik yapıları serbestleştirmeye, yerelleştirmeye, planlı ekonomiden piyasa ekonomisine geçmeye ve farklı ekonomik sektörlerin gelişimini dengelemeye doğru yöneldikleri bir süreç yaşanmıştır.

Söz konusu gelişmeler karşısında kamusal otoritenin boşalttığı alanlarda etkin bir rol üstlenerek toplumun karşılanamayan ekonomik ve sosyal gereksinimlerini en iyi biçimde giderebilecek oluşumlara olan ihtiyaç sürekli artmıştır.

Gelişmiş birçok ülkede kooperatifler gibi kendi kendine yardım eden ve kendi sorumluluklarını yüklenen ekonomik dayanışma örgütleri, ortaya çıkan bu boşluğu büyük ölçüde doldurmuştur. Bu açıdan, son dönemlerde uluslararası kuruluşlar ve bölgesel entegrasyonlar tarafından devletlerin kooperatiflere olan yaklaşımları konusunda yapılan çalışmalar da hız ve önem kazanmıştır.

Birleşmiş Milletler, kooperatiflerin özellikle yoksullukla mücadeledeki rollerine dikkat çekmekte ve esas olarak devletlerden kooperatifçilik için elverişli bir ortam yaratılmasını talep etmektedir. Yine 2011 yılını “uluslararası kooperatifler yılı” olarak ilan etmeye hazırlanan Birleşmiş Milletler, bu yönde yoğun bir çalışma yürütmektedir.

Ayrıca Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 2002 yılında kooperatifçiliğe ilişkin hedefler, politika çerçevesi, bu kapsamda devletlerin rolü ve teşvik için almaları gereken önlemleri ayrıntılı bir şekilde ele alan “Kooperatiflerin Teşvik Edilmesi” başlıklı 193 sayılı Tavsiye Kararı’nı kabul etmiştir.

Avrupa Birliğinde de kooperatiflerin sosyal ve ekonomik önemine, geliştirilmesine ve desteklenmesine, rekabet yeteneklerinin artırılmasına yönelik çalışmalar ve düzenlemeler yapılmıştır.

Kooperatiflerin yoksullukla mücadeledeki rollerine örnek olarak Kırıkkale ilimizin Yahşihan ilçesinde ekonomik yetersizliklerinden dolayı eğitim alamayan öğrencileri kazanabilmek için kurulan Yahşihan Eğitim Kooperatifinden bahsetmek istiyorum. Yahşihan Eğitim Kooperatifi sayesinde özel dershanelerden destek alamayan çocukların desteklenmesiyle Kırıkkale’nin Yahşihan ilçesi, il bazında başarı sıralamasında ilk sıraya yerleşmiştir. Yahşihan Eğitim Kooperatifiyle fırsat eşitliği ve kaliteli eğitim ortamı oluşturulmuş, tüm dünyada yaygınlaşan sivil hareketin katılımcı ve yaratıcı uygulamaları ile eğitim süreçlerinin gelişimine ülkemiz de katkı sağlamayı hedeflemiştir.

Ben, bu vesileyle bu Eğitim Kooperatifinin kurulmasında emeği geçen başta Yahşihan Kaymakamı olmak üzere kooperatif yöneticilerine, tüm yöre halkına teşekkür eder, kooperatiflerin daha iyi ortamda hizmet vermelerini temin maksadıyla getirilen bu tasarının hayırlı olmasını diler, hepinize saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kıratlı.

Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap bölümüne geçiyoruz.

Sayın Tütüncü ve Sayın Güvel sisteme girmişler.

Buyurunuz Sayın Tütüncü.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kooperatifçilikte ana ilkelerden biri, hepimizin bildiği gibi, kooperatiflerin kendi kendilerine hizmet sunabilecek bir yapılanmaya kavuşturulmasıdır. Acaba bu yasa tasarısı bu ana ilkeye ne kadar hizmet etmektedir?  Bu yasanın ötesinde, bu ana ilkelere yani kooperatiflerin kendi kendilerine hizmet sunabilecekleri bir yapıya kavuşturulması için Hükûmet olarak yakın gelecekte neler düşünüyorsunuz?

Son olarak, Sayın Başkan, kooperatif üst birlikleri çok zayıf. Yine bu yasanın ötesinde acaba kooperatif üst birliklerinin güçlendirilmesi için yakın gelecekte AKP Hükûmeti olarak ne gibi önlemler düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tütüncü.

Sayın Güvel

HULUSİ GÜVEL (Adana) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Sayın Bakan, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ciddi bir kriz yaşandı ve hâlen devam ediyor. Krizden etkilenen kooperatifler konusunda yapılanlar nelerdir? Bu kooperatiflere herhangi bir yardım yapılmakta mıdır?

İkinci sorum: Konut yapı kooperatiflerinin ürettiği konutlarda, depreme dayanıklılık analizleri konusunda yetersizlik olduğuna dair yaygın bir kanaat bulunmaktadır. Bu konuda yapılan çalışmalar var mıdır, nelerdir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Güvel.

Buyurunuz Sayın Bakan.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Tütüncü’nün sorusuna cevap: Sayın Tütüncü, tabii bizim şu andaki bu tasarı, kooperatiflerin kendi kendilerini yönetebilirliği noktasında bir hedef alan bir tasarı değil, daha çok Sanayi ve Ticaret Bakanlığının yetkisi alanında olan, yasada ifade edildiği gibi yetkiyi Bayındırlık ve İskân Bakanlığına devreden bir tasarı niteliği taşıyor. Asıl olan ise kooperatiflerin dikey yapılanması ve mevcut kendi yapılanmalarıyla birlikte kendi kendilerine yeterli, sağlıklı ve verimli yönetilir hâle getirilmesidir.

Kooperatiflerle ilgili kendi kendini sağlıklı işler hâle götürebilecek bir sistem için çalışma yapılmıştır. “Strateji belgesi” diye ifade edilen, sayın milletvekillerimizin konuşmalarında ifade ettikleri strateji belgesi henüz Yüksek Planlama Kurulundan geçip bir strateji belgesi hâline dönüşmüş değildir ama süreç çalışıyor. Bu konuda çalışmalar tamamlandığında gerekli yasal düzenlemeler, ümit ediyorum, Meclisimizin gündemine gelecektir.

Üst birliklerin güçlendirilmesi konusu doğrudur. Üst birlikleri güçlendirip kooperatif sistemini tümü içerisinde, ama her alanda, kendi kendini denetleyen, geliştiren, şeffaflığı temin eden, özellikle üyelerin hak ve menfaatlerini koruyan bir yapıya kavuşturulması noktasında da bu strateji belgesi kapsamındaki çalışmaların ışığında gerekli düzenlemeler yapılacaktır.

Sayın Güvel’in sorusu itibarıyla, krizden etkilenen kooperatiflere maddi herhangi bir noktada neler yapılmıştır? Şu anda bende bu konuda net bir bilgi yok, yazılı olarak cevap vereceğiz.

Yapı kooperatifleri aracılığıyla üretilen konutlarda, yapılan konutlarda özellikle depreme dayanıklılık noktasında bir problem, bir sıkıntı var mı? Şunu ifade etmek istiyorum: Özellikle 2000 yılından önce, 99 depreminden önce yapılan konutlarda -geneli itibarıyla- bu konuda depremde de gördük ki özellikle İstanbul depreminde, Yalova’da ve diğer kentlerde kooperatif konutlarının da yıkıldığını, depreme dayanaksız olduğunu, geçmişte yapılanları gördük. Bu topyekûn bir problemimiz ama özellikle 2000 yılından sonra yapılan konutlarda Yapı Denetimi Kanunu çerçevesinde ve dörtlü TUS’la denetlenen yapılarda bizim yaptığımız araştırmayla da bir kere daha gördük ki depreme dayanıklılık noktasında çok büyük mesafe katedildiğini, yüzde 95’in üzerinde bir tespit söz konusu, diğer yüzde 2’lik, 3’lük bir bölümün de depreme dayanıksızlık anlamı taşımadığını görüyoruz. Bu çerçevede, Yapı Denetimi Kanunu kapsamında tüm seksen bir vilayete yaygınlaştırıcı çalışmayı da başlattık. Yaygınlaştırıldığında da bu konuda çok daha verimli bir denetim sistemine doğru gideceğimizi birlikte göreceğiz.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

Madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

T.B.M.M Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan 496 sıra sayılı yasa tasarısının 9. maddesindeki (a) bendindeki “genel hükümlere tabi” ifadesinin metinden çıkartılmasını arz ederiz.

Saygılarımızla

                           

         Ferit Mevlüt Aslanoğlu                    Hüseyin Ünsal                           Selçuk Ayhan

                      Malatya                                     Amasya                                        İzmir

             Mehmet Ali Susam                          Ali Arslan                                Tekin Bingöl

                        İzmir                                        Muğla                                       Ankara

                                                                    Şevket Köse

                                                                      Adıyaman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak efendim?

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Ayhan.

BAŞKAN - Sayın Ayhan. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Ayhan.

SELÇUK AYHAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşülmekte olan tasarının 9’uncu maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak vermiş olduğumuz değişiklik önergesi adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Soruna tarımsal kooperatifler açısından baktığımızda, öncelikle ciddi bir örgütlenme sorunu olduğunu görüyoruz. Türkiye’de çiftçilerimiz, çok sayıda birlik ya da kooperatife üye olmak zorunda bırakılmaktadırlar. Bu nedenle de çok sayıda yere sermaye yatırmak, çok sayıda genel kurul takip etmek, birliklerin, kooperatiflerin işlevlerini takip etmek zorunda kalmaktalar. Aynı zamanda, dağınıklık nedeniyle de güçleri kırılmakta ve etkisiz hâle getirilmektedirler.

Bir örnek vermek gerekirse kendi seçim bölgem olan Ödemiş ilçesinden şunu söyleyebiliriz: Bir çiftçinin hem zeytin hem incir hem pamukla uğraştığını düşünün, TARİŞ’in üç birliğine birden üye olmak zorunda. Aynı çiftçi, hayvancılık da yapıyorsa, örneğin süt üreticileri birliğine üye olacak, damızlık hayvan üreticileri birliğine üye olacak aynı zamanda tarımsal kalkınma kooperatifine de üye olacak ve bu çiftçi tarlasını sulamak için de sulama kooperatifine üye olacak, finansal sorunlarını çözmek için de tarımsal kredi kooperatifleri birliğine üye olacak. Hem maddi olarak hem de zaman olarak bu çiftçinin bunun altından kalkması mümkün mü?

Yapılması gereken, kooperatifçiliği yeni bir yapılanmaya dönüştürmek, bir bakanlık çatısı altında köy kalkınma birlikleri üzerinde inşa edilecek bir birlikle bu problemi çözmek bunun için çaba harcamak, bunun yanında kooperatiflerin sorununu, finansal sorununu farklı bir yapılanmayla, yeni bir bankacılık sistemiyle ele almak. Bunu yapmazsak bu sorunun çözülmesi mümkün değil.

İkinci önemli sorun, tarımsal kredi sorunu. Son yıllarda özel bankaların da devreye girmesiyle ve birçok sanatçının, film yıldızının da köylü kıyafetleriyle, şovla kredileri tanıtmalarıyla bugün Türkiye’de BDDK verilerine göre 15,6 milyarlık bir tarımsal kredi borç stoku oluşmuş durumdadır 2010 yılı Şubat verilerine göre. Bu rakam 2007’de 10 milyar, 2008’de 13 milyar. Bugün takibe uğrayan borçlara baktığımızda da her yıl ikiye katlayarak bugün için 941 milyon liralık bir takibe uğramış icradaki borç stoku var. Bu rakam da 2007’de 304 milyon, 2008’de de 451 milyon.

Şimdi, yüksek faiz, kuraklık, don gibi faktörleri de gündeme aldığımızda, özellikle bu yıl 3 milyar lira ertelenmiş kredi borcunun da ödeneceğini göz önüne alırsak birçok köylünün elindeki malı çok ucuz fiyatlarla elden çıkarması ya da hapse girmesi kaçınılmaz görünmekte hatta intihar haberleri de gelirse bizleri şaşırtmamalı değerli arkadaşlarım.

Sadece Kiraz’ın İğdeli köyünde tarım kredi kooperatifleri birliğine olan borçlar nedeniyle tüm köylü 400 dosyayla icralık durumda. Bunda Millî Emlak Müdürlüğünün ecrimisillerden gelen ya da bankalardan gelen diğer borçlar ve takipler yok.

Üçüncü önemli sorun da her türlü ham maddenin üretimini sağlayan insanların üzerinde şekillenen bu birliklerin yüksek vergi yükü altında olması, özel tüketim vergisi ve KDV gibi vergilerle rekabet şanslarının ortadan kalkması, bunların da yeniden yapılandırılması gerekmekte. Yoksa çiftçimizin durumu Gazze’deki ya da yoksul Afrika ülkelerindeki insanların durumundan çok daha kötü değerli arkadaşlarım.

Dördüncü bir sorun da Et ve Balık Kurumu, Süt Endüstrisi gibi kurumların kapatılmasından ve TARİŞ gibi birliklerin çöküşe doğru götürülmesinden sonra arz talep dengesinin piyasada bozulması ve belgesiz ve usulsüz piyasada dolaşan firmaların yaptığı alımlarla birlik ve kooperatiflerin rekabet şansının ortadan kalkması, haksız rekabete uğramaları. Bu da ciddi bir sorun.

Şimdi, bugün gündeme gelen tasarı, bu sorunların hiçbirini çözecek bir tasarı değil. Bu konuyu ciddi olarak yeniden ele almak durumundayız. Eğer soruna gerçekten kooperatifçilik sorununu çözmek açısından bakıyorsak bunu çok iyi irdelemeli, hem bilimsel açıdan hem teknik açıdan hem ilgili birimlerin, birliklerin, kooperatiflerin, uzmanların oluşturacağı ciddi bir çalışmayla sonuçlandırmak durumundayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

SELÇUK AYHAN (Devamla) – Bu mantıkla gidersek ve Sayın Başbakanın “Herkes üç çocuk yapsın.” anlayışını köylülerimizin uygulayacağını düşünürsek, süreç bizi şuraya götürecektir; o çocuklardan en az bir tanesi ya babasını cezaevinde ziyarete gidecektir ya da gidip mezarını sulayacaktır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ayhan.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı bakacağım efendim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

On dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 18.05


 


ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 18.18

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110’uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

496 sıra sayılı Tasarı’nın 9’uncu maddesi üzerinde verilen, İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10’uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 10- Bu Kanun yayımı tarihinden itibaren altı ay sonra yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan.

Buyurunuz Sayın Aydoğan. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri, görüşülmekte olan kooperatifler yasasının 10’uncu maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; kooperatifler, karşılıklı güvene dayalı demokratik organizasyon yapısıyla toplumu değiştirici unsurlardan biri olarak görülmektedir. Örgütlü toplumlarda demokrasi bilincinin daha gelişmiş olduğu, kooperatiflerin işleyiş sistemi olarak demokrasinin yaşam biçimi hâline gelmesinde önemli bir payının bulunduğu bilinmektedir.

Geçmiş yıllarda siyasi tercihlere bağlı olarak kooperatifçilik hareketine yaklaşım farklı ortaya çıkmış olsa da günümüzde kooperatifler pazar ekonomisinin bir parçası hâline gelmiştir. Üstelik pazar ekonomilerinden gelişmişlik düzeyi daha yüksek olanlarda kooperatiflerin hasıladaki payının daha yüksek olduğu dikkat çekmektedir.

ABD’de kooperatif ortaklarının sayısı 100 milyonun üzerindedir. ABD’deki 47 bin kooperatifin 10 bininin yıllık satışları 1 milyar doların üzerindedir. Üyesi olma yolunda çaba gösterdiğimiz Avrupa Birliğinde de iş gücüne yüzde 2,3 kooperatifler tarafından istihdam edilmektedir. Tarımsal amaçlı kooperatiflerin pazar payları AB ülkelerinde yüzde 55,90 arasında, bankacılık sektöründe ise yüzde 18,50 arasında değişmektedir. Ülkemizde ise kooperatifçilikle nüfusun yüzde 7’si iç içedir.

Gelişmiş ülkelerde kooperatifçilik hareketinin bugün gelmiş olduğu noktanın gerisindeki tarihsel süreç göz ardı edilemez. AB’nin üye ülkelerde, özellikle tarım kesiminde kooperatiflerin üstlendikleri fonksiyonların ülkemize kırsal kalkınmada, kırsal sanayinin oluşturulmasında model olarak değerlendirilmesi ihtiyacı bulunmaktadır. Tarım borsalarına yönelik çalışmaların, tarımsal amaçlı kooperatiflerin geliştirilmesine yönelik projelerin birlikte yürütülmesi, tarım dışı kalan nüfusun el sanatlarının geliştirilmesi yönünde örgütlendirilmesi amaca hizmet eden bir başlangıç olacaktır.

Tarımsal üretimde verimin artırılması amacıyla arazi toplulaştırılması yönünde gösterilen çabalar, maalesef, düzenleme istenen sonucu sağlayamamıştır. Sosyal faydayı göz önünde bulunduran örgütlenme modeli kooperatif yapılanmalıdır.

Bu nedenle, hayatın her alanında kooperatifler kurularak bireysel ve toplumsal ihtiyaçların karşılanması mümkün görünmektedir. Kooperatif örgütlenmenin geliştirilerek yaygın hâle getirilmesi siyaseten öncelikli tercih olarak ortaya konabildiği takdirde teşvik edilmelidir.

Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; ülkemizde tarım işletmelerinin küçük ve dağınık bir yapı sergilediği dikkate alındığında bu alanda kooperatiflere ciddi görevler düşmektedir. Tarım satış kooperatifleri ve birlikleri, bünyelerinde yirmi üç ürün konusunda 610 bin üreticiyi örgütleme gücüne sahiptir. Ancak bu kuruluşların her geçen yıl üretici ortak sayılarını ve üretimdeki paylarını artırmaları beklenirken sürecin tersine işlediği görülmektedir, ortak sayısı 800 bin seviyelerinden 600 bin seviyelerine düşmüştür, aktif olmayan ortakları da dikkate aldığımızda bu sayı daha da azalmaktadır, üretim içerisindeki payları da özellikle son dönemde ciddi düşüşler sağlamıştır.

Peki, bu konularda sorunlara baktığımızda, birçok kooperatif ve birlik mali yapılarındaki zayıflık nedeniyle ürün alımı için dış finansmana bağlı bulunmaktadır. Aldıkları dış kaynakları geri döndürmede zorlanmaktadırlar. Kooperatifler çoğunlukla işletme zaafları yaşamakta ve mali yönden birliklere bağımlılık göstermektedirler, genel olarak nitelikli personel ve yönetici yönünden de sıkıntı yaşamaktadırlar, yöneticiler yeterince rasyonel hareket etmemektedirler, iç denetim etkin değil, ortaklık bilinci yeterince gelişmemiştir, alım ve fiyat politikalarında yeterince kooperatifçilik anlayışına uygun hareket etmemektedirler.

Cevap aranması gereken başlıca sorular da: Kooperatif ve birliklerimizin etkin ve verimli çalışmalarının önündeki temel sorunlar nelerdir? Bu kuruluşlar neden arzulanan karşılığı sağlayamıyorlar ya da sağlamakta zorlanıyorlar? Ürün alım payları neden son yıllarda azalmıştır? Dış finansmana bağımlılıkları neden artmıştır? DFİF kredilerini geri ödemekte neden zorlanmaktadırlar? Faaliyetlerinde yeterince rasyonel hareket edebiliyorlar mı? Yaşadıkları sorunların çözümü ne olabilir?

Yine, değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; biraz önce Sayın Bakan da “Geçmişte bu yasalaşmamış, bu kooperatifçilik yasası geçmişte yasalaşmamış.” diyor. Bu yasa örgütlenmenin önünü açacak mı yoksa, her alanda olduğu gibi, AKP İktidarı kooperatifleri ele geçirip kendi anlayışı doğrultusunda örgütlü bir yapı mı kurmak istiyor? AKP İktidarı toplumun sorunlarını çözmek istemiyor. AKP, ele geçirme anlayışı ile kendi örgütlü yapısını kurmak istemektedir.

Yine, son yıllarda en çok tartışılan konulardan birisi de bu konut yapı kooperatiflerinin ortadan kaldırılmış olmasıdır. AKP döneminde, AKP’nin kontrol ettiği, kaynak aktarma aracı olarak gördüğü TOKİ yaratıldı. TOKİ, devletin olanaklarıyla haksız rekabet yaratmakta, piyasaya, ticarete müdahale etmektedir. TOKİ sayesinde işini gücünü kaybeden çok sayıda müteahhit olmuş ama bir o kadar da AKP müteahhidi yaratılmıştır. TOKİ, TOKİ zengini yaratmıştır. TOKİ’nin inşaat kalitesi de ayrıca tartışılmalıdır. Bir taraftan serbest piyasa ekonomisini savunurken, liberal ekonomiyi savunurken, devletin olanaklarını ve imkânlarını kullanarak, devlet eliyle bir TOKİ yaratılarak inşaat yapı kooperatifleri ortadan kaldırılmış, bunun sayesinde yeni zengin müteahhitler yaratılmış, aynı zamanda da yeni mağdurlar yaratılmıştır.

Tabii, bu TOKİ’nin, yarattığı zenginlerle birlikte, inşaat kalitesi de ayrıca tartışılmalıdır. Alt gelir grubundaki insanlar gerçekten sıkıntı yaşamaktadır. TOKİ inşaatlarında sayısız sorunlar yaşanmakta, Türkiye'nin her tarafında yaşanan bu sorunlar… İlimiz Balıkesir Edremit ilçesinde de ciddi anlamda sorun yaşanmaktadır. Burada, TOKİ’nin yaptığı bu inşaatlarda maalesef orada bulunan yurttaşlarımızın eşyalarını bile taşıyamadığı, bina girişlerinin farklı noktalarda olduğu, konumu ve fiziği itibarıyla araçların çıkmakta zorlandığı, bırakınız kış aylarında çıkmayı yaz aylarında bile çıkmanın zor olduğu, korkulukların olmadığı, orada kazaların yaşandığı çok açık bir gerçektir.

Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; bir taraftan fakir fukaraya, alt gelir grubundaki insanlara “konut yaratma” adı altında kendi zenginlerini yaratırken ülkenin var olan müteahhit kaynaklarını maalesef batma noktasına getirmiştir.

Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; tabii, kooperatifler konuşulurken hiç kuşku yok burada FİSKOBİRLİK’i de unutmak mümkün değildir.

Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; dünyada fındık üretiminin yüzde 75’ini, ticaretinin yüzde 85’ini gerçekleştirmesine rağmen Türkiye’de fındık üreticilerinin yüzü maalesef gülmemektedir. FİSKOBİRLİK ortağı 240 bin kişi, 2005 yılından itibaren ekonomik sıkıntılarla boğuşmaktadır. FİSKOBİRLİK’in sadece üreticisini düşündüğü ve üretici lehine belirlediği fiyat, bir avuç tüccar ve ihracatçıyı rahatsız ettiği için Hükûmetin gazabına uğramıştır. AKP Hükûmeti, hak ettiği desteği vermediği FİSKOBİRLİK’in fındık alım görevini TMO’ya vermiştir. 2006 yılında TMO bölgeye gelmiş, 2008 yılında ürününü almış ve bölgeden ayrılmıştır. FİSKOBİRLİK’e Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu’ndan kullandırılmayan hazine kaynakları, TMO’ya cömertçe kullandırılmıştır. Biz, bunu FİSKOBİRLİK’i ele geçirme anlayışı olarak görüyoruz. Borçlanmada hazine garantisi verilmiş, TMO görev zararı konusunda da sınırsız yetkiyle donatılmıştır. TMO’nun üç yıllık görev zararı 1 milyar dolardır ve on yedi tarım satış kooperatifinden fazladır. Hükûmet, TMO’nun fındık alımına da son verdi ve fındık üreticisini tüccar karşısında yalnız bıraktı. FİSKOBİRLİK ise şu anda işlevsiz hâlde beklemektedir.

Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; FİSKOBİRLİK’te ve bütün birlikler ve kooperatiflerde olduğu gibi, biraz önce bahsettiğim inşaat yapı kooperatiflerinde olduğu gibi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) – Teşekkür ederim.

…maalesef ülkeyi yöneten  AKP İktidarının anlayışı Türkiye'de örgütlü toplumu ortadan kaldırarak kendisine göre bir örgüt yapma, örgütlü toplum oluşturma anlayışını çok açık biçimde göstermektedir. AKP İktidarı, demokrasiden ve özgürlüklerden korkmaktadır, örgütlenmeyi de kendi istekleri doğrultusunda düşünmekte olduğu için kooperatifleri de ortadan kaldırarak kendi anlayışı doğrultusunda bir kooperatif oluşturmak istemektedir.

Bu yapılan düzenleme Türkiye'de var olan kooperatiflerin sorunlarını maalesef çözmeyecektir.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aydoğan.

Şahsı adına Sakarya Milletvekili Recep Yıldırım… Yok.

Şahsı adına Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan.

Buyurunuz Sayın Arslan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MİKAİL ARSLAN (Kırşehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 496 sıra sayılı Kooperatifler Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Kooperatiflerle ilgili tarihçeye bir bakacak olursak ilk kooperatifin 1887 yılında İstanbul’da İngiliz azınlığı tarafından kurulduğundan bahsetmiştik. Arkasından, 1934 yılında, cumhuriyet döneminde Ankara Bahçelievler’de memurlar tarafından oluşturulan 150 kişilik bir kooperatifle devam ettiğini, arkasından da kooperatifleşmenin hızla yayılarak bugünlere kadar geldiğini ifade edebiliriz.

1946 yılında Emlak Kredi Bankası kuruldu, arkasından 1950 yılında 5656 sayılı Kanun çıktı. Bu Kanun’la birlikte belediyelere toplu konut yapmayla ilgili görev ve yetkiler verildi. 1966 yılında ise çok önemli bir kanun, 775 sayılı Gecekondu Kanunu çıktı. Gecekondu Kanunu’yla beraber maliye hazinesine ait arsalar belediyelere bedelsiz olarak devredilmeye başlandı ve gecekondu önleme bölgeleri oluşturuldu. Gecekondu önleme bölgelerinde kooperatiflere tahsisler yapılmaya başlandı. Yine, dar gelirlilere arsa tahsisleri bu dönemde yapılmaya başlandı.

Bunların sonucu olarak, yıllar sonra, İstanbul’da, Uğur Mumcu gecekondu önleme bölgesinde ve Alibeyköy gecekondu önleme bölgelerinde kooperatifler tarafından çok başarılı uygulamalar yapıldığını gördük. Islah bölgeleri oluşturuldu. Yine, konut tahsisleri yapıldı. Yine, 775 sayılı Yasa’yla beraber fon oluşturulması ve Emlak Kredi Bankası tarafından fon kullandırılması konuları gündeme geldi.

Bu süreçten sonra, 1969 yılında 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu çıkarıldı. 1970 yılında ise, Kooperatifler Kanunu’nun çıkarılmasıyla beraber, belediyeler ile konut yapı kooperatifleri arasında sıkı bir iş birliğine başlandı. 1984 yılında 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu’nun çıkarılmasıyla beraber -Toplu Konut Kanunu’yla beraber- yapı kooperatifleri en verimli dönemlerini yaşamaya başladılar.

Oluşturulan fon kaynaklarının 1988 yılında yüzde 30’unun bütçeye aktarılması, akabinde 1990 yılında yüzde 50’sinin bütçeye aktarılması, 1993 yılında da yüzde 100’ünün bütçeye aktarılmasıyla beraber fon kaynaklarını kullanmada büyük bir kısıtlama sağlandı, oluştu.

Ayrıca, krediler daha önce su basmanı seviyesinde verilirken, daha sonra yüzde 40 civarında, daha sonra da yüzde 50 civarında verilmeye başlandı, daha sonra tamamen kaldırıldı.

1980 yılında, yapı kooperatiflerinde yapı kullanma izni alan binaların toplam oranı yüzde 15,5 iken, 1985 yılında yüzde 29,5; 1986 yılında ise yüzde 36,5 civarına kadar yükselmiştir. Yani, temeli atılan her 3 konuttan 1’inin kooperatifler tarafından yapıldığı açık ve seçik bir şekilde gözükmektedir.

Türkiye’de, 2009 yılı itibarıyla en fazla kooperatif sayısı Ankara’da 4.297 civarında, daha sonra İzmir, daha sonra İstanbul geliyor. En az yapı kooperatifleri ise Ardahan 27, Bayburt 32, Siirt 32, Tunceli 35, Kilis 35 olarak sıralanmaktadır.

Kooperatiflerin bugün ciddi sorunları vardır. Daha önce sağlamış oldukları büyük başarıların tekrar sağlanabilmesi için destekler verilmesi gerekmektedir. Bununla ilgili kanuni düzenlemelere şiddetle ihtiyaç vardır. Üst örgütlenme eksikliklerinin, ucuz arsa ve kredi temininin, denetim ve yönetim şeklinde hataların düzeltilmesi gibi konularda çalışmalara ihtiyaç var.

Toplu Konut İdaresi bugün çok başarılı çalışmalar yapıyor fakat sivil bir örgütlenme biçimi olarak da toplu konut çalışmalarının yanı başında kooperatiflerin de tekrar desteklenerek yeni avantajlar sağlanması -konutlaşmayı ve oluşan sorunları, mahkemelik olan birçok dosyanın- faal olmayan birçok kooperatifin tekrar canlanmasına da neden olacaktır diye düşünüyoruz. Zannediyorum Bakanlığımız bununla ilgili gereken çalışmaları en kısa zamanda yapacaktır.

Ben, yapı kooperatifleriyle ilgili yıllardır hizmet veren Sanayi ve Ticaret Bakanlığımıza teşekkür ediyor, bundan sonra da yapacağı çalışmalardan dolayı Bayındırlık ve İskân Bakanlığımıza başarılar diliyor, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Arslan.

Soru-cevap bölümüne geçiyoruz.

Sayın Köse sisteme girmişler.

Buyurunuz Sayın Köse.

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, Adıyaman ilimiz Türkiye'nin en yoksul illerinin başında gelmektedir, bununla birlikte ülkenin birliğine sonuna kadar da bağlıdır. Bu ilimiz deprem kuşağının üzerinde bulunmaktadır, her konuda olduğu gibi bu konuda da ihmal edilmiştir ve göz ardı edilmiştir. Adıyaman ilinde konutların ve resmî kurumların iyileştirilmesi konusunda ne gibi çalışma yapılmaktadır yahut da yapmayı düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Köse.

Buyurunuz Sayın Bakan.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Sayın Köse’nin sorusuna Sayın Başkanım, özellikle deprem kuşağında bulunduğu için bu bölge, yani, bir bölgeye mahsus ayrıntılı bir veya dar kapsamlı bir çalışma söz konusu değil ama yapı güvenliği için ise, bildiğiniz gibi, bu tamamen depreme dayanıklı yapı projelendirilmesi ve projeye uygun yapıyı temin etme noktasında çalışmalar yapılmıştır. Bu da Yapı Denetimi Kanunu kapsamında özellikle şu anda yürütülmektedir. Yapı Denetimi Kanunu kapsamındaki çalışma, ruhsatına ek olarak alınan, o projeye uygun yapıyı yaptırmaya yönelik bir çalışmadır ama projeyle ilgili, bildiğiniz gibi, yapı denetimine veya güvenli bina olabilecek şekilde binanın projelendirilmesi işi ise şu anda bu konuda Bakanlığımızın ilgisi içerisinde bir çalışma yoktur. Bu, daha çok mimarlar, mühendisler ve meslek odaları tarafından yürütülmekte, belediyeler  tarafından da ruhsatlandırma aşamasında incelenmektedir. Bu konuyla ilgili de gelecekte bir çalışma düşünüyoruz. Bu, birazcık daha meslek odalarının mesleki yönünün ağırlıklı örgütlenmesine yönelik bir çalışma. Bu tür çalışmaları meslek tarafı ile ruhsat veren kuruluşlar arasındaki çok sağlıklı bir koordinasyon ve verimli çalışmayla gerçekleştirmek mümkündür.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Tütüncü…

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bilindiği gibi 2012 yılı Birleşmiş Milletlerce “Uluslararası Kooperatifler Yılı” olarak ilan edilmiştir. 2012 yılına dönük Hükûmet olarak ne gibi etkinlikler düşünülmektedir? Özellikle kooperatifçiliğin bir 3’üncü sektör olarak dünyada öneminin hızla yükseldiği bir zaman kesitinde kooperatifçiliğin önemini anlatacak, örneğin millî eğitim sisteminde birtakım açılımlar düşünülmekte midir? Bu konuda Sayın Bakanın bizi aydınlatmasını rica ediyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tütüncü.

Buyurunuz Sayın Bakan.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Çok teşekkür ediyorum.

Sayın Tütüncü, tabii, bildiğiniz gibi, aslında kooperatifçiliğin Türkiye’deki bugüne kadar geçmişte uygulaması, sizin de ifade ettiğiniz gibi, 3’üncü sektör konumunda -ki gelişen dünyada bu böyledir- olması noktasında iyi bir geçmiş değil. Bizim bugünkü tasarının da buna yönelik katkı sağlayacak hüviyeti olmakla birlikte, asıl Hükûmetimizin programında, bildiğiniz gibi, strateji belgesi hazırlık çalışması devam etmektedir, vasıflı bir çalışmadır. Yüksek Planlama Kurulundan onaylanmasından sonra strateji belgesindeki öngörülen düzenlemeleri ve çalışmaları seri bir şekilde hayata geçirecektir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

10’uncu madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

 


Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan 496 sıra sayılı Kooperatifler Kanunu ile Bazı ve Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 10 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Madde 10 – Bu Kanunun;

a)1 inci, 2 nci ve 3 üncü maddeleri yayımı tarihinde,

b) Diğer maddeleri yayımı tarihinden itibaren altı ay sonra

yürürlüğe girer.”

 

                          

              Bekir Bozdağ                               Mustafa Elitaş                           Mustafa Cumur

                     Yozgat                                       Kayseri                                      Trabzon

          Mehmet Müezzinoğlu                     Mahmut Durdu                             Eyüp Ayar

                     İstanbul                                     Gaziantep                                    Kocaeli


BAŞKAN – Şimdi okutacağım önergeyi okutup işleme alacağım.

 

TBMM Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan 496 sıra sayılı yasa tasarısının 10. maddesindeki (6) ay ibaresinin (7) ay olarak değiştirilmesini arz ederim.

Saygılarımızla.

 

                           

        Ferit Mevlüt Aslanoğlu                       Tekin Bingöl                         Mehmet Ali Susam

                      Malatya                                      Ankara                                        İzmir

                                          Hüseyin Ünsal                              Şevket Köse

                                                Amasya                                     Adıyaman

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Susam, buyurun.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iki tane önerge var bu maddeyle ilgili. Adalet ve Kalkınma Partisinin vermiş olduğu önergeyi okuduğunuzda, dikkatinize sunmak istiyorum, iki aşamalı bir önerge vermişler: “1’inci, 2’nci, 3’üncü maddeler hemen yürürlüğe girsin, diğerleri altı ay sonra girsin.” Şimdi neden ayırdınız? 1’inci, 2’nci, 3’üncü maddelerin hemen yürürlüğe girmesinden maksadınız nedir? Niye diğerini altı ay sonra yürürlüğe girdiriyorsunuz? İşte bu kanunun en önemli noktalarından bir tanesi adım adım son yürürlük maddesinde de geliyor, acelesi var arkadaşların. Acelesi şu: Bazı kooperatifler üzerinde daha önce 3’üncü maddede yapmış oldukları hukuk dışı uygulamayı hayata geçirme noktasındaki çabaları. Neydi o? Kooperatiflerin eski işleyişini değiştirip artık Bakanın emriyle giden bir denetmenin tuttuğu raporla istedikleri kooperatifi görevden almak, hukuku devre dışı bırakmak. Görevden alınan kooperatif başkanına dedikleri şu: “Git sen suçsuzluğunu mahkemede kanıtla.” Dünya bunu böyle mi yapmış? Dünya farklı yapmış. Dünya denetleme kurulu kurmuş. Kooperatifçiliği devletin denetiminden çıkarmış, özerk bir kuruluş hâline getirmiş. Ona denetim koymuş. Yetmemiş, kooperatif üyesini eğitecek eğitim birimleri kurmuş. Buradan eğittiği insanlara yöneticilik belgesi vermiş, yani herkesi de kooperatif yöneticisi yapmamış, bir sertifikaya bağlamış, sertifikayla kooperatif yöneticileri olmuş ve kooperatifler için de bağımsız hakem heyetleri koymuş. Bağımsız hakem heyetleri vasıtasıyla, mahkemelere gitmeden acil konularda hemen tedbir almayı sağlayan bağımsız hakem heyetleri kurmuş. Sizse ne yapmışsınız? Yargıyı da devre dışı bırakarak, kooperatifler üzerinde, özerk kurum olma yerine, devletin bir denetimini, devletin istediği şekliyle bu kooperatifleri sindirmesini sağlayacak organ kurmuşsunuz.

Değerli arkadaşlar, biz bu kooperatiflerle ilgili kanunda sizin bu niyetinizi anladığımız için en kısa zamanda Anayasa Mahkemesine gideceğiz. Siz anladınız bunu, bu kanunun Anayasa’ya aykırı olduğunu, ama hemen yürürlüğe sokarak Anayasa Mahkemesinde bu kanun iptal edilmeden muradınıza ermek istediğiniz işleri yapmak istiyorsunuz, işiniz, niyetiniz bu. Onun için de 1’inci, 2’nci, 3’üncü maddeyi hemen acil yürürlüğe koyuyorsunuz.

1’inci madde ne? Seçimler. Kooperatiflerin bütün seçimleri yapıldı, altı ay içinde yapılıyor. Haziran ayı sonu itibarıyla bütün kooperatif seçimleri bitmiş olacak. Demek ki seçim yapmak niyetiniz değil. Niyetiniz, altı ay içerisinde, hemen yürürlüğe girmesini istediğiniz maddelerle başka niyetlerinizi açığa çıkarmak.

Onun için, değerli arkadaşlar, bu kanun, tümüyle kooperatifçiliğe hizmet etmek değil, tümüyle bazı niyetlerinizi hayata geçirme noktasındaki arayışınızdır. Onun için Anayasa Mahkemesine gideceğiz ve bakın, hiçbir şekilde tereddüdümüz yoktur ki hukuk, Anayasa Mahkemesi bu kanunu iptal edecek çünkü burada kooperatifçilerin kendi haklarının korunması için hukuki yolu kooperatiflerin elinden aldınız. Hukuki yolu elinden aldığınız noktada artık kooperatifçiliği bir bağımsız kuruluş olarak yaşatma şansını ortadan kaldırıyorsunuz. Onun için, biz, Anayasa Mahkemesi yoluyla bu kanunu iptal etme konusunda gerekli olan girişimleri yapacağız.

Bu demektir ki size bu fırsatı da vermemek için bu önergeyi verdik. Diyoruz ki: Bu maddenin, bu kanunun yürürlüğe girmesini yedi ay yapın. Yedi ay içerisinde zaten bu kanun Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilip böylece de bir mağduriyet doğmadan bu kanunla mağdur duruma düşebilecek kooperatiflerin de mağduriyetinin önüne geçmeye çalışacağız. Onun için bu önergeyi verdik.

Sizden de şunu özellikle istiyoruz: Madem, altı ay, yürürlüğe girmesi için 1’inci, 2’nci, 3’üncü madde dışındakilerde sizin de süreye ihtiyacınız var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) - O zaman tümü için bu süreyi verin, Anayasa Mahkemesi de bu konuyu bu süre içerisinde değerlendirsin. Eğer hukuka uygunluk varsa zaten Anayasa Mahkemesi kabul edecektir, eğer hukuka uygunluk yoksa reddedecektir ve böylece mağduriyet noktası da ortadan kalkacaktır.

Değerli arkadaşlar, bu Meclisi bir hafta, on gündür bu kanunla ilgili meşgul ediyorsunuz. Ortaya çıkan, Anayasa Mahkemesinin iptal edeceği, hiçbir işe yaramayacak bir kanun olacaktır. Onun için, yaptığınız çalışma da boşa giden, boşa harcanmış zamandan öte bir anlam ifade etmeyecektir.

Bu duygularla, tüm kooperatifçiler adına bu sürenin yedi ay olmasını ve yedi ay içerisinde de yürürlüğe girme süresi içerisinde hukuki yolların işletilmesini istiyoruz.

Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Susam.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 

Görüşülmekte olan 496 sıra sayılı Kooperatifler Kanunu ile Bazı ve Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 10 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Madde 10 – Bu Kanunun;

a)1 inci, 2 nci ve 3 üncü maddeleri yayımı tarihinde,

b) Diğer maddeleri yayımı tarihinden itibaren altı ay sonra

yürürlüğe girer.”

                        Bekir Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Kim konuşacak?

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçe…

Gerekçe:

Kooperatifler Kanunu’nun uygulamada önemli sıkıntılara yol açan hükümlerinde yapılan değişikliklerin Kanunun yayımı tarihinde ve yapı kooperatifleri ile ilgili görev ve yetkilerin Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’na intikalini sağlayan hükümlerinin ise Tasarı’da öngörülen şekilde Kanunun yayımı tarihinden itibaren altı ay sonra yürürlüğe girmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilmiş bu önerge doğrultusunda 10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 10’uncu madde kabul edilmiştir.

11’inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 11- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Tayfur Süner. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Süner.

CHP GRUBU ADINA TAYFUR SÜNER (Antalya) – Teşekkür ederim Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanunun 11’inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Genel olarak ülkemizde kamu kurumu gibi faaliyet gösteren tarım satış ve tarım kredi kooperatifleri ile sık sık başarısızlık ve yolsuzlukların gündeme geldiği, üst kuruluşlara bağlı olmayan, denetimden uzak olan konut yapı kooperatifleri, kooperatifçiliğin görünen yüzü olmuştur. Kamu yönetimi açısından bakıldığında, kooperatiflerden sorumlu birden fazla kamu kuruluşu olması nedeniyle kooperatifçilik uygulamalarında farklılıklar ve koordinasyon eksikliği dikkat çekmektedir. Bu nedenle de çok acil olduğuna inandığımız adımlar bir türlü atılamamaktadır. Eğitim, tanıtma, araştırma, denetim ve hukuki altyapı oluşturma görevlerini yüklenmiş olan kamu kuruluşları uygun ve yeterli biçimde teşkilatlanamadığı için kooperatifçilik sorunlarıyla ilgili çözümler üretememekte ve günün koşullarına uygun politikalar oluşturulamamaktadır. Yapılan yanlış uygulamalar ve başarısızlıklar nedeniyle devlet tarafından yürütülen kuruluş ve denetim gibi hizmetlerin kooperatif üst kuruluşlarına devredilmesi; araştırma, eğitim ve denetim konularında üst kuruluşlara verilmiş gibi görünen görev ve yetkilerin açık bir şekilde ifade edilmesi, bu konulardaki belirsizliğin giderilmesi gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz tasarıya göre yapı kooperatiflerinin Bayındırlık ve İskân Bakanlığına bağlanacağı öngörülmektedir. Bu yaklaşım, özellikle, hazırlanan strateji belgesinin temel mantığına aykırıdır. Kooperatiflere yönelik kamu yetkisinin bir merkezde toplanması konusunda var olan geniş bir mutabakatın tam tersine olan bir yaklaşım bize göre doğru değildir. Ülkemizde kooperatiflerin Tarım ve Köyişleri ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığının görev alanında olması, bakanlıkların hazırladıkları ana sözleşmelerde, uygulamada ve denetimlerde farklılıklara yol açmakta; daha çok kooperatif türlerine göre bir yaklaşım geliştirmekte ve ortak bir uygulama alanı oluşturulamamaktadır. Yapılmak istenen bu düzenlemeyle üçüncü bir bakanlık görevlendirilecek ve mevcut sorun çözülmek yerine daha da büyüyecektir. Bununla birlikte, yine yapılmak istenen değişiklik sonucunda yarın eczacılık kooperatifleri Sağlık Bakanlığına, ormancılık kooperatifleri Çevre ve Orman Bakanlığına geçsin dendiğinde ne yapacağız? AKP Hükûmetinin yapmak istediği bu değişiklik çok başlılığın önünü açacaktır. Biz kooperatifleri tek çatı altında toplayalım derken tam tersi olacak ve uygulamadaki karmaşıklıklar artarak yaşamaya devam edecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kooperatifçilik alanının düzenleme ve denetim yetkisi hâlen devletin tasarrufundadır ve bu konuda başarılı olunamadığı da bir gerçektir. Kooperatifçilik teknik bilgi gerektiren bir hizmet olduğundan, bu konuda bağımsız kooperatif üst kuruluş temsilcilerinin de içinde yer alacağı bir düzenleme ve denetleme kurumu oluşturulması daha uygun olacaktır. Bunun mümkün olmaması hâlinde, kooperatifçilik konusunda başarılı ülkelerin uygulamaları da dikkate alınarak, devletin en üst seviyesinde gözetim ve denetim ile kooperatif üst kuruluşları desteklenerek devreye sokulmalıdır.

Ülkemiz kooperatifçiliğinin önündeki en önemli sorunlardan biri, bu konudaki eğitimlerin istenen düzeye ulaşamamış olmasıdır. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu ile kooperatif ortakları ve yöneticilerin eğitimi hem üst kuruluşlara hem de ilgili bakanlıklara verilmiştir. Üst kuruluşların örgütlenme yetersizlikleri ve kaynak sağlayamamaları bu işlevlerini yerine getirmelerini engellemiştir.

Konunun devleti ilgilendiren yönünde de aynı sorunlar söz konusudur. Kooperatifçilik eğitim ve ARGE faaliyetlerini yönetecek bir kurumsal yapı oluşturulması gerekliliği ortadadır. Bununla birlikte kooperatif denetim ve yönetim kurulu üyelerine eğitim ve sertifikasyon zorunluluğu getirilmesi de gereklidir. Kooperatifler arasında örgütlenme kapasitesi ve iş birliği olanaklarının mutlaka artırılması gereklidir. Mevcut üst örgütlenme sistemi, başarılı ülke örnekleri ve zorunlu üyelik konusu esas alınarak danışmanlık, denetim, ARGE, eğitim ve kooperatiflerin temsili konularında kooperatiflere daha etkin hizmet sunabilecekleri şekilde yeniden revize edilmelidir. Çok amaçlı ve büyük ölçekli kooperatifçiliğin ve kooperatifler arası birleşmelerin özendirilmesine yönelik çalışmalar yapılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, kooperatiflerin sermaye yapısı ile kredi ve finansmana erişim imkânları güçlendirilmelidir. Kullanacakları banka kredilerine teminat sağlanabilmesi amacıyla devletin teşviki ve katkılarıyla kredi garanti fonu oluşturulmalıdır. Bunun yanında uluslararası fonlar ile Avrupa Birliği programından ve kaynaklarından kooperatif ve üst kuruluşların faydalanabilmeleri amacıyla proje üretme kapasiteleri artırılmalıdır. İç ve dış denetim sistemi tümüyle revize edilmelidir. Başarılı ülke uygulamaları dikkate alınarak ülke şartlarına uygun bir dış denetim sistemi oluşturulmalıdır. Kooperatif iç denetim sisteminin uygulanmasının daha işlevsel bir yapıya kavuşturulması yönünde yasal düzenlemeler acilen yapılmalıdır. Kurumsal ve profesyonel yönetim kapasitesi artırılmalıdır. Mevzuat altyapısı uluslararası esaslara ve ülkemiz ihtiyaçlarına göre geliştirilmelidir. Bu çalışmaları yaparken de Birleşmiş Milletler ve ILO’nun kooperatifçilik konusundaki çalışmaları göz önünde tutulmalıdır. Yoksa yapı kooperatiflerini hangi bakanlığa devrederseniz devredin, hangi önlemi alırsanız alın, ne kadar müfettiş artırırsanız artırın kooperatiflerin ön denetim mekanizmasını kurumlaştırmadan olumlu bir adım atamazsınız.

Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri; bu tasarı kooperatifçiliğin içinde bulunduğu sorunları çözmekten çok uzaktır. Tasarı, iki yılı aşkın süredir üzerinde çalışılan, yüz yirmi sayfadan oluşan ve hâlen Sanayi ve Ticaret Bakanlığının web sitesinde yayınlanan Kooperatifçilik Strateji Belgesi ve Eylem Planı’na uygun şekilde hareket etmektedir. İlgili strateji belgesi, kooperatiflerle ilgili sorunların belirlenmesi ve çözüm yolları üretilmesi maksadıyla oluşturulmuştu. Bu eylem planında da belirtildiği üzere, kooperatifçiliğin önemli sorunlarının başında dağınık yasal düzenlemelerin geldiği, kooperatifleri düzenleyen yasaların yetersiz ve karışık olduğu, kooperatif ilkeleriyle temel değerlerini de yeterince kapsamadığı ifade edilmektedir. Kooperatifçilik alanının tek bir çerçeve kanun ile düzenlenmesi gereğine işaret eden bu bakış açısı mutlaka  göz önünde bulundurulmalıydı.

Değerli arkadaşlar, yapı kooperatifleri konusunda genel bir sıkıntıdan bahsetmeden geçemeyeceğim. Yapı kooperatifleri bir hevesle kuruluyor. Üyeler ev sahibi olmak umuduyla ellerindeki paraları yatırıyorlar. Ara ödemeler, ek ödemeler derken verilen paralar dağları aşıyor. Bu arada seneler geçiyor, ortada ne ev var ne paralar geri ödeniyor. Bir sürü kooperatif on yıllarca sürüncemede kalıp gidiyor. Bunu engellemek için kooperatiflerin bitimi için bir zaman tahdidi konulsa, bu tahdit aşılırsa yapı kooperatiflerinin yapımı devlet tarafından veya TOKİ tarafından üstlenilse, bu arada kooperatiflerin sorumlulukları hakkındaki cezai müeyyideler artırılsa daha uygun olmaz mıdır?

Değerli milletvekilleri, Kooperatifçilik Kanunu’nda değişiklik yapan tasarının görüşmelerinin sonuna geldik. Görüştüğümüz yasa tasarısıyla konuşmamda değindiğim süreç ve sorumluluklar nasıl değişecektir de sorunlar ortadan kalkacaktır? Bilindiği üzere yasalar kadar uygulamadaki prensipler de önemlidir. Bu prensipler uzun zaman içerisinde oluşmaktadır. Bayındırlık ve İskân Bakanlığının uygulamalarda ortaya koyacakları prensipler oluşana kadar fazla miktarda sorun yaşanabileceği kaygısı da taşımaktayız.

Ayrıca, iki başlılıktan üç başlılığa geçiş ne kadar sağlıklıdır? Kooperatiflerin sorunları nasıl giderilecektir? Bunu da düşünmeden edemiyorum.

Değerli arkadaşlar, hayat acısıyla tatlısıyla, bolluğu ve darlığıyla yaşanıyor. İnsanların acısıyla dalga geçecek kadar bilgi ve kültürden yoksun bakanlar olunca, maden işçilerinin ölümüne “Ne güzel öldüler.” diyerek kendi başarısızlıklarını örtmeye çalışmak, basiretsizlik ve halkın inançlarını sömürmekten başka bir şey değildir. Yeter artık! Taşeronluğu bu memleketin çalışanlarına reva görerek, kontrolsüz bir ortamda çalışma ortamı yaratarak daha fazla siyasi ömrünüzü uzatamayacaksınız.

TOKİ Başkanı da geçtiğimiz günlerde devletin arazisinden elde edilen rantı “Allah bize para gönderiyor.” diyerek inanç sömürücülüğünü doruğa çıkarmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

TAYFUR SÜNER (Devamla) – Ama merak etmeyin, halk sizin zannettiğiniz gibi dini bilgi yönünden yoksun değildir. Öbür dünyada Cenabıallah, halkımız da bu dünyada ilk seçimlerde cezanızı kesecek. Bu ölçüsüz konuşmalardan halk bıktı, yeter artık!

Tüm bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi selamlıyorum.

Saygılar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Süner.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Sayın Başkan, sataşma sebebiyle söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Dinçer sataşma nedeniyle söz istemiştir.

Buyurunuz efendim.

 

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

 

1.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in, Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; benden önceki konuşmacı az önce Zonguldak’ta meydana gelen kazaya değinerek, kazanın henüz niçin ortaya çıktığı bile anlaşılmamışken, beni de basiretsizlikle suçlayarak bir konuşma yaptı. Özellikle de oradaki işçilerimizle ilgili bizim yaptığımız bütün çalışmaları ortaya koyduktan sonra, vatandaşlarla bizim nasıl bütünleştiğimizi, efendim, onlarla nasıl bir arada, el ele, kol kola sorunlarımızı ve acılarımızı paylaştığımızı gördükten sonra, benim söylediğim bir sözden hareketle de bana yönelik bir ithamda bulundu.

Şunu açıkça söylemek istiyorum, bir kere her şeyden önce şunu çok belirgin bir şekilde söylemek istiyorum: “Müslüman’ım.” diyeceksiniz ama bir Müslüman’ın sahip olduğu terminolojiden dahi haberiniz olmayacak. Hem kel olacaksınız hem fodul olacaksınız. (CHP sıralarından gürültüler)

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Kendine bak!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) - Hem olayı bilmeyeceksiniz hem… (CHP sıralarından gürültüler)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan…

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) - Çok açık bir şekilde şunu söyleyeceğim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan…

BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen yeni sataşmalara mahal vermeyiniz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) – Herkes…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Lütfen…

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) – Herkes konuştuğu sözü bilecek… (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Aynaya bak, aynaya!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen oturun, sözünü bitirsin.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) – …kullandığı lafı da bilecek, söyleyeceğini de söylerken duyacağını da düşünecek.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sizden daha iyi Müslüman’ım ben.

BAŞKAN – Lütfen dinleyiniz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) – Eğer siz öyleyseniz…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ayıp ya!

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Allah sana da nasip etsin o zaman.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) – Evet, ben buradan söylüyorum, bana nasip etsin çünkü sizin her biriniz… Cenaze namazının arkasında, bu ülkedeki bütün Müslümanlar beş vakit namazlarının arkasında hüsnü hatime için dua ederler, biz de buna dayanarak bunu söyleriz.

TAYFUR SÜNER (Antalya) – İnanç sömürüsünü yapmaya devam et sen! Ayıptır ya!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) – Siz bunları dahi bilmeden, burada hem kel hem fodul…

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Hem kelsin hem fodul!

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan…

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) - …hem cahil hem ukala hem bilgisiz davranıyorsanız bunun için söylenecek başka bir söz olmaz. (CHP sıralarından gürültüler)

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Ayıptır ya! Seni nasıl bakan yaptılar?

BAŞKAN – Lütfen… Lütfen oturunuz, lütfen.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, hakaret ediyor Sayın Konuşmacı.

BAŞKAN – Sözünü bitirsin, sonra.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) – O yüzden hiç kimse benim vizyonumla, benim basiretimle, benim bilgimle kendisini ölçerek burada konuşma hakkına sahip değildir.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Kendine bak, kendine!

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Sen kimseye kel ve fodul diyemezsin, sana bu yetki verilmedi.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) – İçinizden herhangi birisi madencilik sektöründe iş güvenliği konusunda alınacak bir tedbir hakkında benden daha iyi bir şey biliyorsa çıkıp onu konuşsun, buraya gelip de suçlamasın.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Ne tedbir aldın?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) – Bu açıdan…

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Ne tedbir aldın sen?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) – Benim aldığım tedbirler hakkında bir tane bilgin olsaydı bunu söylemezdin sen. O açıdan, burada…

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sen bu lafları edemezsin!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen sakin olunuz, sözünü bitirsin.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) – Sen edebilir misin?

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sen bu lafları edemezsin!

BAŞKAN – Sayın Dinçer, yeni sataşmalara mahal vermeyiniz lütfen.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) – Sen edebilir misin?

Bu açıdan bakıldığında şunu açıkça söyleyebilirim: Hükûmetimiz ve Bakanlığımız iş güvenliği konusunda her türlü tedbiri almıştır. Çok şükür orada hiçbir teknolojik altyapı eksikliği de yoktu.

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Ne tedbir aldın da öyle söylüyorsun? Hangi tedbiri aldın?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) – Belki daha modern teknolojiler için konuşulabilir ama iş güvenliği konusunda herhangi bir eksiklik yokken bu kaza meydana gelmişse…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Yapmayın!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) – …önce bunu araştıracağız, sebebini ortaya koyacağız, sonra da hep beraber sorumlusunu ortaya çıkaracağız.

Hiç kimsenin, daha sorun ortaya çıkmadan ve teşhis konulmadan bir günah keçisi bulup ortaya koymaya hakkı yoktur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Dinçer.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, Sayın Konuşmacı konuşmasıyla Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna hakaret etmiştir, söz istiyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Hamzaçebi (CHP sıralarından alkışlar)

Lütfen yeni sataşmalara mahal vermeyiniz, buyurunuz efendim.

 

2.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

 

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biraz önce burada konuşan Sayın Bakan kullandığı terminolojiyle, kullandığı cümleler ve kelimeler ile bu Parlamentonun, şu kürsünün adabına uygun olmayan bir konuşma yapmıştır.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) - Siz az önce adaplı mı konuştunuz? (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sayın Bakan…

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Sayın Hamzaçebi “basiretsizlik” daha yumuşak bir laf mıdır? (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen konuşmacıyı dinleyiniz.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sen orada oturmayı bilmiyorsun, oturmayı.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Evet, Sayın Bakan, sanıyorum, üniversiteye yönelik olarak yapmış olduğu tezde bir intihal suçlamasına maruz kaldığı için “basiretsiz” kelimesiyle…

AHMET KOCA (Afyonkarahisar) – Sen de erken başladın.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – …kel ve fodul arasındaki farkın ne olduğunu maalesef bilemeyecek durumda, hangisinin daha ağır olduğunu takdir edemeyecek durumda.

Şimdi, Sayın Bakanla dinî terminoloji konusunda her ortamda konuşmaya hazır olduğumu ifade etmek isterim.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – O zaman çıkalım, konuşalım.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Bu konular, Sayın Bakanın ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun tekelinde değildir.

Zonguldak Kozlu’daki işçi ölümlerini “kader” olarak nitelendirip, İslamiyet’teki Allah tasavvurunu, İslamiyet’in özünü başka bir noktaya taşıyan bir din anlayışına sahip bir Hükûmetle ve onun bir Sayın Bakanıyla Zonguldak’taki işçi ölümlerini konuşmak mümkün değildir.

AHMET KOCA (Afyonkarahisar) - Kozlu değil Başkan, Kozlu değil orası, Karadon.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Zonguldak’ta efendim, Zonguldak’ta. Bu heyecanla yeri yanlış söylemiş olabilirim, işin esasını konuşalım, konu budur.

Bakın, oradaki ölümlere “Güzel öldüler.” diye yaklaşarak, o işçi ailelerine âdeta o ölümlerin arkasındaki vahameti ciddiye almayan bir şekilde yaklaşan, o işçi ailelerine saygısızlık gösteren bir anlayışın, burada, gelip, bir masum muhalefet eleştirisini kel ve fodullukla suçlaması doğru mudur değerli arkadaşlar?

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) – İşçi aileleri takdir eder, sen değil.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Ben şunu hatırlatmak istiyorum: Sayın Bakan bu kürsülere çok çabuk alıştı, üslubunu da çok çabuk değiştirdi. Yalnız şunu sizin dikkatinize sunmak isterim: Sayın Bakan, bürokrasi döneminde bu Parlamentoda, bu kürsülerde cumhuriyet düşmanı suçlamalarına muhatap olmuş bir Sayın Bakandır. Bu Parlamentoda bir milletvekiline, bir sayın milletvekiline cumhuriyet düşmanı suçlaması yöneltildiği hâlde bu suçlamayı hakaret telakki edip mahkemeye gidemeyen bir milletvekili düşünülebilir mi? Huzurunuzda bu Sayın Bakan şimdi bütün bunlar olmamış gibi gelip burada ahlak, din, fazilet, terminoloji dersi vermeye kalkıyor. Eğer Sayın Bakan arzu ederse onunla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Sözlerimi burada bitiriyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Konu dışında başka hakaretlerde bulundu bana Sayın Başkan.

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Başkan, Zonguldak milletvekili olarak ben de 60’a göre söz istiyorum.

BAŞKAN – Ne için söz istiyorsunuz Sayın Köktürk?

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Efendim, Sayın Bakanın açıklamalarına yanıt vermek amacıyla Zonguldak Milletvekili olarak 60’ıncı maddeye göre kısa bir söz talebim var.

BAŞKAN – O zaman yerinize oturursanız yerinizden kısa bir söz talebi verilir. Lütfen yeni sataşmalara mahal vermeyiniz.

 

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

 

11.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Zonguldak’ta maden ocağında ölenlerin iş güvenliğinin sağlanmadığına ilişkin açıklaması

 

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Şimdi, Sayın Bakan, hem sendikalarımızın, maden mühendisleri odamızın ve Başbakanlık Denetleme Kurulunun uyarılarını nazara almıyorsunuz, Başbakanlık Denetleme Kurulunun taşeronlaşmanın yarattığı sakıncalara yönelik yaptığı eleştirileri nazara almıyorsunuz, iş güvenliğinin gerektirmiş olduğu, yani maden işletmelerinin gerektirmiş olduğu iş güvenliklerini sağlamıyorsunuz. Ayrıca Türkiye Taşkömürleri Kurumuna…

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Örnek ver, örnek! Ne sağlanmamış, örneğini ver!

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – …yapılması gereken 265 milyon dolarlık yatırımı yapmıyorsunuz, bunun 3 katı kadar bir parayı Başbakanın damadının genel müdürlüğünü yaptığı Çalık şirketine iki devlet bankasından tek kalemde aktarıyorsunuz, ondan sonra oradaki 30 tane insanın yaşamını yitirmesini “kader, güzel ölüm” diye   nitelendiriyorsunuz.

Şimdi, Sayın Bakan, Sayın Başbakanımız kendi çocuğunu yirmi günlük kısa dönem askere gönderirken valilerin eşliğinde zor gönderdi. Oradaki anneler yerin yüzlerce metre altına, eksi 540 koduna çocuklarını her gün acaba sağ çıkabilecek mi kaygısıyla gönderiyorlar ve kara toprağa bağrı yanık bir şekilde gönderiyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN –  Teşekkür ediyoruz, sağ olun.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Şimdi, sayın milletvekilleri…

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Sayın Başkan, ben söz istiyorum.

BAŞKAN – Hangi konuda efendim?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Bana tekrar sataşma oldu Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hangi konuda?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Zonguldak’ta tedbir almadığıma dair sataşma oldu.

BAŞKAN – Şimdi böyle olursa bunun sonuna kadar önünü alamayız. Şimdi, siz sataşma yapıyorsunuz, o sataşma yapıyor… Hangi çerçevede istiyorsunuz? Sataşma olduğunu nitelememiz lazım.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım…

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Madende iş güvenliği konusunda tedbir almadığıma dair sataştı.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – …cumhuriyet düşmanı olup mahkemeye gitmemekle itham etti Sayın Bakanı.

BAŞKAN – Eleştiri getiriyor, sataşmadı efendim.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım, bakın, intihalle suçladı, Sayın Bakanı intihalle suçladı.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – İkinizi birden dinleyemem, lütfen…

Sayın Bozdağ, şimdi sizi dinliyorum.

Buyurunuz.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım, Değerli Grup Başkan Vekili Sayın Bakanı intihalle suçladı.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Ben suçlamadım.

BAŞKAN – Ama o intihalden söz istemedi efendim.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım, müsaade buyurun, siz benim şeyimi bir dinleyin.

Arkasından, bu kürsüden cumhuriyet düşmanı olarak defalarca nitelendirilip mahkemeye müracaat edememekle itham etti. Belki Bakanın söyleyeceği sözler var. Bundan daha ağır bir itham olur mu?

BAŞKAN – Kendisine sorduğum zaman, sadece Zonguldak madeniyle ilgili söyledi efendim.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Hayır, Sayın Bakan cevap vermeyince… Bunu burada konuşuyor, huzurunda söylüyor.

BAŞKAN – Sataşma olarak hangi konuda söz istediğini sordum.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım, çok açık bir sataşma var burada. Çok açık bir sataşma var.

BAŞKAN – Gerçek sataşmayı söylemeniz lazım.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Efendim, sataşmalar bunlar!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Ben de onların cevabını vermek istiyorum.

BAŞKAN – Onun için, intihalden söz istiyorsanız, buyurunuz efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Lütfen, tekrar uyarıyorum, yeni bir sataşmaya meydan vermeyiniz, bu konuyu düzgün bir şekilde sonuçlandıralım.

Buyurunuz efendim.

 


IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

 

3.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in, Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Çok teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan ve çok değerli milletvekili arkadaşlar; önce şunu söyleyeyim: Biz şu anda Zonguldak madeniyle ilgili bir meseleyi tartışıyoruz. Eğer Zonguldak madeniyle ilgili meseleyi konuşurken birileri intihalden, Başbakanın çocuğunun işinden ve askerliğinden…

OSMAN KAPTAN (Antalya) – Ama siz bilgisizlikle suçladınız!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) – Efendim, oradaki iş güvenliği tedbirinin alınmadığına dair herhangi bir belge, bilgi yokken, ona dair bir meseleden yahut da cumhuriyet düşmanlığıyla ilgili zaten kendilerinin yaptığı suçlamalardan ve gerek mesnetsiz ithamlardan dem vuruyorsa, açıkça bir şey söyleyeyim, bunun bilimsel olarak adı acziyettir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Eğer oturacak sizinle Zonguldak madenini konuşacaksak, ben saatlerce bunu konuşmaya hazırım, ama eğer bir şey söylüyorsanız…

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Onu da konuşamazsın sen.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) - Zonguldak Milletvekili olarak bugün Zonguldak meselesiyle ilgili söz alan milletvekili arkadaşıma benim söyleyeceğim bir tek söz var: Orada on beş gün kaldık, gerektiğinde madene indik, çıktık. İşçilerimizle beraberdik. Niye bir tek gün yanımıza gelmedi? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Ben oradaydım.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) - Niye vatandaşlarla birlikte, beraber olmadı?

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Enerji Bakanınız şahit burada. Her gün oradaydım ben, beş gün boyunca oradaydım.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) - Eğer, oradaki işçilerimizin, oradaki ailelerimizin bir sorununu, bir derdini paylaşacak idiyse, orada bizimle beraber olmalıydı.

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Bakan, bugün kömür kongresi var Zonguldak’ta. Siz neredesiniz? Kömür kongresi var.

BAŞKAN – Lütfen oturunuz. 

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) - İkincisi, orada iş güvenliğiyle ilgili alınmamış bir tedbir varsa lütfen onu söyleyin.

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Kömür kongresi vardı, niye gelemediniz Zonguldak’a?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) - Orada alınmamış bir tedbir varsa onu söyleyin. Çünkü, orada her türlü ölçüm cihazı vardı, otomatik çalışıyorlardı ve çalıştılar. Kaza esnasında onların çalıştığına dair bilgisayar kayıtlarımız da var. Öyleyse, sorunu teşhis etmeden bu meseleyi konuşmak başka bir acziyettir veya birisine günah keçisi olarak sorunu yükleme çabasından başka bir şey olmaz.

Ben biraz sabrediyorum, lütfen siz de sabredin. Bütün sorun ortaya çıkacak ve bugün burada söyledikleriniz yalanlanırsa o zaman nasıl izah edeceksiniz?

EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Ne söyledik de yalanlandı?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) - Bu açıdan bakıldığında, ben tekrar şunu söylüyorum: Oradaki sorunlarla ilgili bir eksiklik varsa o eksiklik tespit edilecek ve ilgililerden bunun hesabı sorulacak. Biz, orada kaybettiğimiz işçilerin üzerinden hiç siyaset yapmadık çok şükür ve yapmayacağız da ama tavsiyemiz, lütfen siz de yapmayın.

Biz, hep birlikte sorunun üzerinde duralım. Türkiye'nin iş sağlığı ve güvenliği meselesini beraberce tartışalım ve bunu nasıl daha iyi yaparız ve ölüm oranlarını nasıl azaltırız diye meseleye bakalım. Ama bütün bunları konuşurken, hiç kimseyi suçlayarak değil, rasyonel ve bu ülkenin bir temel sorunu olarak meseleye bakalım.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – İlk konuşmanı dinle, ilk konuşmanı.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) - Yine, bunu konuşurken de bel altı vurmalar yapmayalım. Eğer ahlakımız, eğer kalitemiz bunu gerektiriyorsa ona bir şey diyemem, ama onun ötesinde maden mühendisliğiyle ilgili meseleyi, iş güvenliğiyle ilgili meseleyi konuşurken cumhuriyet düşmanlığıyla ilgili meseleyi gündeme getirecekseniz onun için ayrı bir bahis açalım, kimin daha iyi cumhuriyetçi olduğunu, kimin daha sürdürülebilir bir cumhuriyetçi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) - …olmak için emek sarf ettiğini  burada konuşalım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Dinçer.

Konu burada kapanmıştır sayın milletvekilleri.

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Başkan, ben sadece bir konuyu düzeltmek istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Köktürk, sizin orada olduğunuz gayet meydanda ve açıktır. Bunu söyleyecekseniz, bunu kayda geçirelim. Siz de oradaydınız, şahsen görmüş bulundum.

Konu kapanmıştır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

 

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

 

4.- Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/811, 2/633) (S. Sayısı: 496) (Devam)

 

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, bu maddede konuşmamız yoktu. Sayın Bozdağ sitemkâr bakıyor ama Sayın Elitaş’ın geldiğini gördüm. Sayın Elitaş’ın cevaplandırması gereken bir soruyu sormak için söz aldım.

Değerli milletvekilleri, çok sayıda insanı ilgilendiren kooperatifçilikle ilgili bir düzenleme yapıyoruz. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun bazı maddelerinde düzenleme yapılıyor. Bu, bir Hükûmet tasarısı olarak geldi ama Sayın Elitaş’ın teklifiyle birleştirilerek geldi.

Şimdi, burada çok sayıda konuşmacı bir iddiayı, bir itham demesek bile bir ifadeyi bu kürsüden ortaya koydular. Dediler ki: “Sayın Elitaş kendisiyle ilgili, kendi bölgesiyle ilgili bir kooperatif seçimine, Pancar Üreticileri Kooperatifinin yönetimine müdahale edebilmek veya onunla olan meselesine hukuk kurarak, kanun çıkartarak çözüm üretmek veya amacını gerçekleştirmek için bir kanun çıkartmaktadır, bir düzenleme yapmaktadır.”

Bunu birçok sayın konuşmacı, gerek Milliyetçi Hareket Partisinden gerekse Cumhuriyet Halk Partisinden sayın milletvekilleri burada çok daha açık ve ağır cümlelerle ifade ettiler. Bu, ağır bir iddiadır ve ithamdır. Sayın Elitaş bu ithamın altında kalmamalıdır, gelip burada ifade etmelidir. İddia şudur ki, Sayın Elitaş’ın ilindeki pancar üreticilerinin kooperatifinin yönetimiyle meselesi vardır, ihtilafı vardır, karşıtlığı vardır. Bu bir türlü amacına ulaşamamaktadır. Oradaki yönetimi görevden alabilmek için Kooperatifler Kanunu’nun 90’ıncı maddesinde yeni bir düzenleme getirmektedir. Bu düzenlemeden sonra Pancar Üreticileri Kooperatifiyle ilgili bir işlem yapılacaktır. Bunun hukuki olmasını temin etmek için 90’ıncı maddede -üçüncü fıkrası, kaçıncı fıkrasıysa- yeni bir düzenleme getirmektedir.

Bu iddia cevabını bulmalıdır değerli arkadaşlar. Yarın, bu Kooperatifle ilgili özel bir işlem yapılırsa, mevcut denetlemenin dışında özel bir denetleme yapılırsa bu Genel Kurul töhmet altında kalır, Türkiye Büyük Millet Meclisi şahsi husumetlere alet edilmek gibi bir töhmet altında kalır. Bu Meclisin bir üyesi olarak ben bunu kabul edemem, bunun açıklığa kavuşması gerekiyor. Bu kanun birazdan oylanacak, oylarınızla kabul edilecek ama bilesiniz ki bu ithamın cevabı ortaya konulmadan kabul oyu verirseniz öncelikle sizler töhmet altında kalacaksınız.

Değerli arkadaşlar, bu iddianın gerekçesi olarak ortaya konulan husus gerçekten tereddüt uyandıracak mahiyettedir. Bakınız, kanun teklifinde, 90’ıncı madde ile ilgili getirilen değişikliklerde “İlgili bakanlık, kooperatiflerin, kooperatif birliklerinin, kooperatif merkez birliklerinin ve Türkiye Milli Kooperatifler Birliğinin işlem ve hesaplarını ve varlıklarını müfettişlere, kooperatif kontrolörlerine veya kooperatif denetmenlerine denetlettirebilir.” Kanun metni bu, teklif ve tasarının birleştirilmiş, Komisyondan geçerek Genel Kurula gelmiş şekli bu.

Bu yeterli olmadı anlaşılan, Sayın Elitaş bir önerge vererek bunun şu şekilde değişmesini sağladı. Deniliyor ki burada: Yine, “İlgili bakanlık, kooperatiflerin, kooperatif birliklerinin, kooperatif merkez birliklerinin ve Türkiye Milli Kooperatifler Birliğinin işlem ve hesaplarını ve varlıklarını müfettişlere, kooperatif kontrolörlerine veya denetim için görevlendirilecek personele denetlettirebilir.” Kim bu personel? Altında bir madde daha var. “Kontrolörlerin seçilme ve çalışma usul ve esasları ile görev ve yetkileri tüzükle tespit edilir.” Bakanlık tarafından görevlendirilecek personelin çalışma usul ve esasları ayrı tutuluyor. Onlar, doğrudan, Bakanlığın inisiyatifiyle kendisine verilen talimatın gereğini yerine getirmek üzere görevlendirilebilinir. Sonra ne olur? Sonra “Bakanlık, kamu yararı ve hizmet gerekleri dikkate alınarak gecikmesinde sakınca görülen hallerde ileride telafisi güç veya imkansız zararlara yol açılmasının engellenmesi amacıyla bu kişilerin görevlerine tedbiren son verebilir.”

Değerli arkadaşlar, iddia edilen, ortaya konulan itham, Sayın Elitaş’ın kendi bölgesindeki pancar üreticileri kooperatiflerinin yöneticilerini, seçilmiş -ben kongrelerini bir oranda takip ettim- 12 bin oy alarak seçilmiş kooperatif başkanının ve yöneticilerinin denetimini zaten Sanayi ve Ticaret Bakanlığının müfettişleri sürekli yapıyor, biri gidiyor, biri geliyor, mahkemeler de devam ediyor, yetmiyor. Yani, üyelerinin oyuyla görevden alınamıyor, müfettişlerin denetimleriyle, mahkeme kararlarıyla görevden alınamıyor. Adam doğru iş yapıyor anlaşılan ki, hukuka uygun iş yapıyor ki vatandaş seçiyor, müfettiş de görevinden alamıyor, yargı da suçlu bulmuyor ama Sayın Elitaş’ın getirdiği önergeyle kanunlaşan bir husus var. Diyor ki: “Bu müfettişler bunu yapamıyorsa Bakanlık bir personel görevlendirebilir ve bu personelin görevlendirme usul ve esaslarını da tüzükle belirlenmek gibi bir mecburiyeti yoktur.”

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Elitaş’a da bu yakışır zaten!

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – “Bakanlığın verdiği talimatla bu müfettiş gidip bunlarla ilgili bir hüküm, bir karar çıkartabilir ve bu kararı uygulamak noktasında Bakanlık yetkilidir, Bakanlık anında görevden alabilir.” Dediği bu. Sayın Elitaş’ın getirdiği önergeyle ve sizin oylarınızla kabul edilip kanunlaşan hüküm bu. Şimdi, bu hükümden sonra biri de çıkıp burada diyor ki, bir milletvekili de diyor ki: “Bu değişiklik, bu düzenleme, bir şahsın, bir milletvekilinin bir başka şahısla olan ihtilafına, Genel Kurulu da alet ederek, kanun çıkartarak kendi lehinde çözüm üretme gayretidir.”

Değerli arkadaşlar, bu, çok ağır bir ithamdır. Bu kanunu buradan geçirebilirsiniz ama bu itham altında millete vekillik yapamayız, doğru olmaz. Ben, Sayın Elitaş’ı da ilzam etmek istemiyorum, onu da koruyarak söylüyorum. Böyle bir itham altında Sayın Elitaş da kalmamalıdır, özellikle AKP İktidarı da kalmamalıdır, adında “adalet” olan ve gerçekten adaleti temin etmek noktasında iddiası olan bu Hükûmet de kalmamalıdır. Dolayısıyla ya bu husus çekilmeli… Yani denetlemeden kimse kaçmamalı, yargıdan kimse kaçmamalı. Ama Bakanlık personeliyle kooperatif denetlemeye niye ihtiyaç duyuyorsunuz? Niye ihtiyaç duyuyorsunuz? Bunu da özellikle, münhasıran bir ihtilafın söz konusu olduğu Kayseri’de Kayseri Milletvekili olarak Sayın Elitaş yapıyor.

Değerli arkadaşlar, hiçbir şey anlamında söylemiyorum, konuşmak kararında falan da değildim ama biraz önce Sayın Cumhuriyet Halk Partisi Sözcüsünü dinleyince, Sayın Milliyetçi Hareket Partisi Sözcüsü Alim Işık’ı dinleyince bu konuda çok ciddi bir problem olduğunu ve bundan dolayı da bu Meclisin töhmet altında kaldığını, kalacağını bilerek söylüyorum. Sayın Bakana da söyledim. Bakanın konusu değil. Sanayi Bakanı yarın bu konuyla ilgili bir arşiv memurunu, -tenzih ediyorum tüm arşiv memurlarını- bir personelini Kayseri Şeker Fabrikasını denetlemek üzere gönderir, hiçbir müktesebi olmadan, Kooperatifler Kanunu’nu bilmeden, denetlemeyi bilmeden, çalışma usul ve esasları belirlenmemiş bir yetkiyle oraya gider bir rapor tutar gelir: “Yolsuzluk vardır.” Bakan, buna dayalı olarak “Seni görevden aldım.” diye bir karar ortaya çıkartırsa, değerli milletvekilleri, bunun adı “adalet” olmaz, bunun adı “hukuk” olmaz, bunun adı “demokrasi” olmaz, bunun adı “ciddiyet” olmaz her şeyden önce. Bu Meclisi, bu Genel Kurulu bu türlü bir ithama ve iddiaya alet edemezsiniz, etmemelisiniz. Sizi millete şikâyet ederiz. Çok doğrudan söylüyorum, sizi millete şikâyet ederiz. Bu Meclisi kendi şahsi çıkarlarınız, kendi kavgalarınız için alet etmekle şikâyet ederiz. Bu da size yazık olur, bu da size haksızlık olur. Buna tenezzül etmeyiniz, buna müsaade etmeyiniz değerli arkadaşlar.

Sayın Elitaş’ın gelmesine sevindim, gelmemiş olsa belki de bu konuşmayı yapmayacaktım ama şimdi Sayın Elitaş burada hem kendini hem bu Meclisi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Sayın Elitaş hem kendini bu itham ve iddiadan hem bu Meclisi bu töhmetten kurtarmak mecburiyetindedir. Aksi takdirde, arkadaşlar, sizi, yani Hükûmeti de alet etmekle suçlarız. Sizi Başbakana da şikâyet ederiz. Yani bir kişinin kavgasına, eğer, bu sayısal çoğunluğu kullanıyor gibi bir… Yanlış olur, yazık olur. Bir uyarı. Biz -yargı ne diyorsa ona eyvallah, denetmen ne diyorsa, müfettiş ne diyorsa eyvallah, hukuk ne diyorsa eyvallah- kimsenin savunucusu değiliz ama bir iddiayı gerçekleştirebilmek için eğer burada hukuk oluşturmak gibi bir yolu açarsanız bunun adı ”demokrasi” olmaz, bunun adı ”adalet” olmaz, bunun adı ”Hükûmet” olmaz, bunun adı ”Meclis” olmaz.

Bir uyarı olarak, bir temenni olarak ifade ettim. Ümit ediyorum ki bu hususu düzeltirsiniz, ümit ediyorum ki buna karşı burada bir tedbir geliştirirsiniz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ.

Buyurunuz Sayın Bozdağ. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu kanun teklifi ve tasarı beraber görüşülürken burada değişik eleştiriler yapıldı, değerlendirmeler yapıldı, herkes de bunları yakinen takip etti.

Ben sadece iki hususun altını çizmek isterim. Bugün, Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bağlı kooperatiflerin sayısı nedir diye sorduğumuzda, rakamın 72 bin civarında olduğunu görüyoruz. Tarım Bakanlığı ve diğer bakanlıklarla ilgili kooperatiflerin sayısına baktığımızda da toplam 87 bin kooperatif sayımızın olduğunu görüyoruz.

Peki, bu 87 bin kooperatifi denetleyen… Ben, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı kısmını sordum; işte, kontrolör 70 tane, müfettiş 70 tane, toplam 140 tane. Yani, 72 bin…

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Kadro verin, elinizden tutan mı var?

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bakın, bir şey söyleyeyim, 72 bin tane kooperatif 140 kişiyle denetleniyor. Bunun adı nedir? Kooperatifler layüsel olsun demektir, yani bunu denetleyemezsiniz siz.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sekiz senedir aklınız yeni mi başınıza geldi?

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bakın, tek tek gitse bu 140 kişi -bunların başka görevi de mutlaka var- şimdi baktığınızda, kaç senede bu kooperatiflerin denetimine sıra gelebilir? İşte, o nedenle, o görevlendirilecek personel… Bunların dışında bir imkânla bunların denetimi konusunda yararlanmak ve bunlara hesap sormak, denetlemek, iş ve işlemlerinin yasalara uygun olup olmadığını denetlemek, bir nevi onları denetim altına almak. Denetimsiz birtakım yapılar var. Kötü bir şey değil. Denetlenmeyen, denetlenmemeye alışarak birtakım haksız, hukuksuz yapılar ortaya çıkıyorsa, o zaman hepimiz ondan mesulüz. Bunun denetimine imkân veriyor.

Bir başka şey: Bir soruşturma yapılıyor, memurlardan herhangi biriyle, bir kaymakamla ilgili. Soruşturmanın selameti açısından açığa alınması gerektiği zaman yetkili olan kişi bunu açığa alabiliyor mu? Alabiliyor. Bir vali, bir belediye başkanı, bir asker kişi veya başkaca bir kamu görevlisi hakkında ciddi iddialar var ise, soruşturmanın selameti de bunun görevden alınmasını gerektiriyor ise, ilgili idari makam, yetkili kimse, bunu soruşturmanın sonuna kadar görevden el çektirme yetkisi var mı? Anayasa’mız ve yasalarımız bu hakkı tanımış mı? Tanımış. Niçin? Ortada ciddi isnatlar var. Soruşturma bu isnatlar altında bu makamda bu kişi yürür bulunursa sağlıklı bir biçimde yürütülemez, o nedenle yetki vermiş. Bu yetkiyi kullandığınızda da yargı denetimini de açık koymuş, gidecek yargıya. Şimdi, kooperatiflerde böyle bir şey var mı? Yok. Adam malı almış götürmüş. Bütün herkes konuşuyor. Trilyonlarca liranın iç edildiğine dair iddialar var, müfettişlerin raporları var. Ne hikmetse, gidiyorlar mahkemeye, şuraya, buraya, bir bakıyorsunuz bir sürü kirli şeyin üzerinde bir yapı. Herkes diyor ki: “Burada sıkıntı var.” Şimdi, bu yolsuzluk iddiası, müfettiş raporlarıyla, gerekli şeylerle sabitse; eğer orada görev yapanlar, görev yaptığı zaman kamunun ve milletin, ilgili üyelerin açısından telafisi imkânsız zararlar doğuyorsa idare burada tedbir alamaz mı? Alabilir. Ne diyor? O zaman bir tedbir alacaktır. Aldığı tedbir yargıya kapalı mı? Hayır kapalı değil çünkü netice itibarıyla idari bir işlemdir, idari işlemlere de yargı yolu zaten açıktır. Eğer haksız, hukuksuz bir tasarruf varsa zaten mahkemeden dönecektir. Burada yapılan birilerini aklamak veya birilerini korumak veya birilerini yok etmek değil. Denetimsiz bir biçimde işleyen bir yapıya, denetimsizliği nedeniyle haramzadeler oluşturmaya müsait bir yapıya hukuk içinde bir denetim mekanizması kurmaktan ibarettir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bozdağ.

Şahsı adına Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Kooperatifler Kanunu Tasarısı ve bizim verdiğimiz teklifin birlikte, birleştirilerek oluşan bu kanun tasarısı biraz sonra oylarımızla inşallah yasalaşacak.

Bizim verdiğimiz kanun teklifi içerisinde üç madde vardı. Birincisi, kooperatiflerin yapacakları seçimlerle alakalı bütün oylamaların gizli oylamalarla yapılması ve açık tasnif usulüne göre yapılması öngörülen bir  düzenlemeydi. 90’ıncı maddede de kooperatiflerin nasıl denetlenmesi gerektiğiyle ilgili teftiş heyetinin yapması gereken iş ve eylemlerdi.

Şimdi, bu teklifin maddeleri düzenlenirken özellikle siyasi parti gruplarımızın muhalefet şerhlerini dikkatle inceledim, Türkiye’deki toplam kooperatif sayısının yaklaşık 87 bin civarında olduğunu ve bu kooperatiflerin de incelenme imkânlarının çok sınırlı kaldığını, incelenemeyen kooperatiflerde de aşırı derecede de yolsuzlukların olduğunu, dava safhasına gitmesine rağmen sonuçlanmamış ve zaman aşımına giden çeşitli davaların olduğunu da ifade ettik ve arkadaşlarımızın eleştirilerinde, karşı oy yazılarında da özellikle altını çizdikleri konu, kooperatiflerin denetimlerinin daha da etkin bir hâle getirilmesi için Bakanlığın gerekli tedbirleri alması konusundaki uyarıları da vardı; gerçekten önemli, dikkate değer uyarılardı. Ama bizim verdiğimiz önergeyle birlikte sanki Kayseri Pancar Ekicileri Kooperatifinde şahsımla alakalı ve oradaki idare eden kişiyle ilgili bir husumet varmış gibi özele indirgemek, açıkçası Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapan milletvekillerinin bir yerde hırsızlık varsa, yolsuzluk varsa bunun üzerine gidilmesinin gerektiğiyle ilgili bütün şartların olgunlaşması, oluşması için ellerinden gelen katkıyı göstermeleri gerekirken ve söylenilen şeyle ilgili sadece pancar ekicileri kooperatifi olan Kayseri’de 80 bin çiftçi var, Amasya’da 60 bin çiftçi var, Konya’da 100 binin üzerinde çiftçi var, Adapazarı’nda 50-60 bin civarında çiftçi var; 300 bin çiftçi ailesini ilgilendiren pancar ekicileri kooperatiflerinin denetiminden ortaya çıkan eksikliklerden dolayı o çiftçilerin alın terleri, hakları kaybolmakta ve maalesef o çiftçi kardeşlerimiz o fabrikanın sahibi olduğunun farkında değil, bilincinde değil.

Bakınız, bu saydığım şirketler içerisinde Konya Şeker Fabrikası 350 bin ton şeker üretir; 1.500 dolar şekerin tonu, hemen hemen 500 milyon dolarlık bir ciro. Kayseri Şeker Fabrikası 300 bin ton şeker üretir, 450-500 milyon dolarlık ciro. Amasya 90 bin ton şeker üretir, 150 milyon dolarlık ciro. Adapazarı hemen hemen 40-50 bin ton -geçen seneye göre baktığımızda- üretir. 1 milyar dolarlık cironun denetimi maalesef mümkün değil. Ve özellikle denetimden kaçabilmek adına, bu çiftçilerin kontrollerini ortadan kaldırabilmek adına, holding şirket kurarak, kurdukları holding şirket vasıtasıyla özellikle bu şirketlere bağlı olan şirketlerin, Pancar Ekicileri Kooperatifinin ortak olduğu şirketlerin (A) grubu hisselerini vererek şirket sahibi, gerçek sahibi çiftçilerin imkânlarının ortadan kaldırıldığı bir durumla karşı karşıyayız. Kalkıp da burada “Sayın Elitaş’ın böyle böyle, Kayseri Şeker Fabrikasıyla ilgili problemi var. O problemini halledebilmek için, seçimi çiftçiyle beraber kazanamadığından dolayı bunu yapıyor.” diye iddia etmek yerine, 300 bin civarında çiftçinin hakkını korumak için “Bu yasada şöyle şöyle eksiklikler var.” diye sizin de önerme getirmenizi beklerdim. Ama Sayın Şandır’a hak veriyorum. Sayın Şandır kendi geçmişlerindeki yaptıkları için hukuksuz, adaletsiz bir süreç içerisinde bakan talimatıyla ve mahkemeye verilen talimatın AK PARTİ iktidarları döneminde yedi buçuk senedir olmadığı bir süreci açıkça hani “Dervişin fikri neyse zikri odur.” derler ya! 2000 yılında sizin…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Siz kendi zihniyetinize bakın!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sayın Şandır, Pancar Ekicileri Kooperatifini Sanayi ve Ticaret Bakanlığı denetlemez, Tarım Bakanlığı denetler!

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Kim denetler?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - 2000 yılında sizin bakanınızın Ticaret Mahkemesine verdiği talimatı yarın size vereceğim. “Şu şekilde olması gerekir.” diyeceksiniz. Göstereceğim onu.

Ve stadyuma topladığınız “pancar ekicileri kooperatifi üyesi olmayan çiftçiler” diye gösterilen, sağdan soldan toplama insanlarla kazanılan genel kurul çerçevesinde ele geçirilen ve bazı şeyleri, organizasyonları…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bazı organizasyonlarda sırf çiftçilerin alın teriyle biriktirdikleri pancar paralarından finanse edildiğini de sizlere göstereceğim. 

Ama şunu açık yüreklilikle ifade ediyorum, söylüyorum, diyorum ki: 2003 yılında yapılan denetim sonucunda bu söylediğim şirketlerde yaklaşık 35 milyon Türk lirası, 35 trilyon liralık yolsuzluk olduğu mahkemede. Üç mahkeme var, iki tanesi zaman aşımından geçti, bir tanesinin de zaman aşımına uğramasına herhâlde bir yıllık bir süre var. Rüşvet alıp verildiği belgelerle tespit edilmiş ve bir hâkim de bu konuda cezaevinde yatmış olmasına rağmen rüşvet alan, cezaevinde rüşvet verenle ilgili bir husus yok. Ben şunu açıklıkla ifade ediyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi değerli üyelerinin kalkıp da kişisel bir husumete döndürmek yerine bu saydığım yerlerdeki pancar ekicileri çiftçileriyle konuşup onlara yapılan haksızlıkla ilgili ne yapabiliriz diye fikir yürütmek, düşünmek gerekirken sadece benim şahsımla bu konuyu hafifletmenin hiç kimseye faydası olmadığını düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Elitaş.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Şandır.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, şahsımı da, ismimi de ifade ederek…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Şandır.

 

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

 

4.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Elitaş talihsiz bir değerlendirme, konuşma yaptı.  Ben kendisini koruyucu bir konuşma yaptım. “Böyle iddialar var, ithamlar var, bunların cevabı verilmelidir.” dedim. Sayın Elitaş’sa -üzülerek ifade ediyorum- bir suçluluk psikolojisi içerisinde, suçüstü yakalanmanın…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bakanınızın mahkemeye gönderdiği talimatları vereceğim size.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - …bir tezahürü olarak geçmiş dönemleri suçlayarak, hâkimleri suçlayarak, kooperatifleri suçlayarak, hatta vatandaşları suçlayarak, çiftçileri suçlayarak burada bir savunma ortaya koydu. Burada hiç kimse -özellikle de Milliyetçi Hareket Partisi olarak kendi adımıza söylüyorum- yolsuzluğun, denetimsizliğin, çiftçinin hakkının gasbedilmesi arkasında olamaz, savunamaz. Bunu savunan varsa, namerttir. (MHP sıralarından alkışlar) Hiç öyle bir şey yok. Sekiz yıldır iktidardasınız, tüm yetkiler elinizde, tüm belgeler elinizde. Geçmişi suçlayacağınıza bu belgeleri ortaya çıkartıp mahkemeye gitmeniz lazım. Buradan, kürsüden geçmişi suçlayarak kendinizi aklamanız mümkün değil Sayın Elitaş. Hakkınızda çok ağır ithamlar bulunmaktadır. Gelip burada bu ithamları cevaplandırmanız lazımdı ama siz hâkimleri suçluyorsunuz. Bir hâkim varmış, rüşvet almış, onun yargılamasıyla zaman aşımı geçmiş…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sizin Bakanınızın mahkemeye verdiği talimatı vereceğim size.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Bakın, bunlar yakışmaz, geçmiş bakanlar, bilmem ne falan…

Ben tekrar ediyorum Sayın Elitaş, tekrar ifade ediyorum: Elinde bir belge varsa, bütün belgeleri…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Size göndereceğim.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Bana gönderme, hâkime gönder, Yüce Divana gönder, savcıya gönder ama gönder. Karnından konuşma, milletin kafasını karıştırma. Doğru değil bu. Bu doğru değil arkadaşlar. Bakın, burada bir itham var, bir iddia var.

Şimdi, Sayın Bozdağ da… “Denetim elemanı az.” diyorsunuz. Niye almıyorsunuz kardeşim, elinizi tutan mı var? 70 tane denetimi niye 700’e çıkartmıyorsunuz? Engeliniz mi var?

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Niye rahatsız oluyorsunuz denetimden?

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Yani denetimden rahatsız olmuyoruz, sizi denetim yapmamakla suçluyoruz, sizi yargıyı işletmemekle suçluyoruz. Denetim değil.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Kayseri Şeker Fabrikasını, Amasya Şeker Fabrikasını niye…

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Bunu personelle denetleyeceğinize, bunu özel inisiyatifle denetleyeceğinize bunu usulüne uygun denetleyin diyoruz. 70 tane müfettiş varmış! 700 tane müfettiş alın, denetleyin.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – O işlerin uzmanı sizsiniz.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Engeliniz mi var? Engeliniz ne? Ama burada kalkıp da böyle, yani böyle bir izahı yapılamayan, ithama cevap verilemeyen bir hukuk düzenlemesi yaparak, personeli görevlendirerek ve adını da koyarak -işte, Sayın Elitaş saydı- bu şeker fabrikalarının denetimini eğer kendi atadığınız personele yaptıracaksanız, bunun neresinde adalet, neresinde hukuk, neresinde nezaket? Bu yanlış, bu doğru değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şandır.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Bir cümle daha söyleyebilir miyim.

BAŞKAN – Gayet net anlaşıldı.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Bir cümle daha söylemek istiyorum.

BAŞKAN – Son… Selamlayınız lütfen.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Tabii.

Sayın Elitaş’ın bu son açıklaması çok talihsiz olmuştur. Bu resmen, burada niyeti ortaya çıkartmıştır.

Bu kanun çıktıktan sonra Tarım Bakanlığı veya Sanayi Bakanlığı, bu adı geçen şeker fabrikalarını bir personelle denetletir, yönetimlerini görevden alırsa, demin söylediğim bu töhmet altında kalırsınız. Takdir sizin... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Şandır…

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Durum budur. Sizin bilgilerinize sunulur.

Teşekkür ederim.

Sayın Elitaş’ı da geçmişi suçlamaktan vazgeçmeye, elinde belgesi varsa mahkemeye gitmeye davet ediyorum.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şandır.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Elitaş’ı da Bozdağ’ı da takip ediyoruz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şahıs adına…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Şandır, benim geçmişi suçladığım gibi bir ithamda bulundu ve benim hakkımda yapılan ithamların ne olduğunu bilmiyorum… Müsaade eder misiniz… (MHP sıralarından gürültüler)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Varsa konuş, ne söyleyeceksen söyle, söyle duyayım.

BAŞKAN – Sayın Şandır net bir şekilde size yönelik şeylerde bulundu, siz de kürsüde cevap verdiniz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ama, şimdi, tekrar net bir şekilde bir şeyler söyledi. (MHP sıralarından “Tutanakları getirtin.” sesleri)

BAŞKAN – Buyurun, ama tekrar sataşmaya mahal vermeyiniz, konu netlik kazansın diye size tekrar söz veriyorum. Lütfen…

5.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, eğer müfettişler tarafından yapılan bir teftiş varsa, bu teftişde ihmal edilemeyecek büyüklükte ise, bu büyüklüğün boyutları da hakikaten çiftçinin, köylünün hayal edemeyeceği noktalarda ise ben şunu ifade etmeye çalışıyorum: Şahıslarla ilgili…

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Yanıltma, müfettişe bir şey demiyoruz, çalıştıracağınız memura söylüyoruz Sayın Elitaş. 

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -  Neyi söylüyorsun?

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Memura denetleteceksiniz, müfettişe denetletmeyeceksiniz. Yanıltmayın vatandaşı.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, Sayın Asil, tekrar söylüyorum, teftiş heyeti tarafından yapılan denetimler sonucunda rakamların büyüklüğü konusunda çiftçinin değil orta boyda bir iş adamının…

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – İtiraz ona değil, ama yanlış bilgilendiriyorsunuz vatandaşları, itiraz atadığınız memura.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - …dudaklarını uçuklatacak şekilde büyüklükte yolsuzluklar varsa, bu konuyla ilgili kota soygunları varsa, kotalarla ilgili dağıtılan konularda farklı farklı insanlara, yandaşlara peşkeş çekilmek varsa…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sekiz yıldır ne yaptınız?

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Suçüstü yakalandığını itiraf etti!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - …bu konuda milletvekillerinin üzerine düşen görev, bu konunun aydınlığa kavuşmasıyla ilgili elden ne geliyorsa gayret göstermek gerekir.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Takip edeceğiz Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Ama sizin bana yaptığınız itham sadece şu çerçevede dolanıyor, diyorsunuz ki: “Mustafa Elitaş’ın Kayseri Pancar Ekicileri Kooperatifi ve dolayısıyla şeker fabrikasındaki bir şahısla ortaya çıkan husumetinden kaynaklanan bir kanun maddesi.”

Sayın Şandır, bakın, Kayseri’de teşkilatınız var, teşkilatınızdan olan arkadaşlara sorun, buradan kimler sebepleniyor, ne oluyor diye sorun. Kayserili çiftçilerden sorun, Amasyalı çiftçilerden sorun, Adapazarılı çiftçilerden sorun, hangi çiftçiler varsa “Bizi kurtarın, illallah!” diyen insanlarla konuşun. Sizden milletvekili adayı olmuş arkadaşlarla konuşmayın. O arkadaşlar size yanıltıcı bilgi verirler. Onun için diyorum ki bu düzenleme hiç kimsenin şahsıyla alakalı değil. Benim şeker fabrikasıyla ilgili ne kapısının önünden geçmişliğim var. Bir kere girmişliğim var denetleme adına; nedir, ne değildir diye. Ondan sonra görmüşlüğüm de yok ama çiftçilerin, milletvekili olarak, 300 bin çiftçi ailesinin haklarını korumak hepimizin göreviyse bu koruma görevi doğrultusunda yaptığım bir sorumluluk sonucunda bunu yapmaya çalıştığımı ifade etmek istiyorum.

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Hukuk içinde kalacaksınız ama, hukukun dışına çıkarak değil.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Sizin eğer geçmişte yapılan hatalarla ilgili bir sıkıntınız varsa -yani bu sıkıntıları da ifade etmek istemiyorum- Tarım Bakanlığının ticaret mahkemesine verdiği talimatı yarın size göndereceğim.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sekiz yıldır gereğini yapsaydın. Ne yapıyordun, yolsuzluklarla mı meşguldün?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Yani nasıl Genel Kurulun yapıldığını, kongrenin nasıl yapıldığını, çiftçilikle alakası olmayan insanların nasıl olduğunu ve yönetim kurulu başkanının ve başkanlarının bir kısmının paylaşımda sıkıntı çekildiğinden dolayı, tutanaklara geçen, nasıl yumrukla, kavgalarla dövüldüğünü de size anlatacağım.

RECEP TANER (Aydın) – Sekiz yıldır aklınız neredeydi?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Yani lütfen böyle yolsuzluk yapmış insanlara parti tüzel kişiliği olarak hamilik yapmayın.

Hepinize teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Elitaş.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bunun sonuna varamayacağız Sayın Şandır, bir dakika sizi dinliyorum, evet.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Elitaş, burada olmayan kişileri itham etti. Bir olay anlatıyor, olayın detayı yok. Eğer burası bir mahkemeyse bütün delilleriyle gelip burada anlatması lazım. Aksi takdirde burada yaptığı hiç de şık değil. Olmayan kişiler üzerinden kendini savunmak gibi bir yanlışa, bir acze düşmesini kınıyorum.

BAŞKAN – Evet, kayda geçmiştir.

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

 

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

 

4.- Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/811, 2/633) (S. Sayısı: 496) (Devam)

 

BAŞKAN – Şahsı adına başka konuşma yok.

Soru-cevap bölümüne geçiyorum.

Sayın Genç, Sayın Tütüncü ve Sayın Işık sisteme girmişler.

(AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)

Lütfen karşılıklı konuşmayınız. Soru-cevap bölümüne geçtik.

Buyurunuz Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, defalarca basın toplantısı yaptım, Meclis kürsüsünde dile getirdim bir konuyu, Hükûmetten bir cevap alamadım.

Sorum şu: 8 Martta Elâzığ’da bir deprem meydana geldi. Bu depremde Elâzığ’da birçok vatandaşlarımız hayatlarını kaybetti, kendilerine Allah’tan rahmet diliyorum fakat Tunceli’de devletin gönderdiği memurlar kanalıyla yapılan bir tespit var. 800 tane ağır hasarlı, 1.500 tane de orta ve hafif hasarlı bina tespit edildi.

Biz defalarca Hükûmete sorduk ve Afet İşleri Genel Müdürüne sorduk, Başbakanlığa bağlı. Diyor ki: “Efendim, burada 800 tane ağır hasarlı bina var.” Devletin tespit ettikleri tutanaklar var. “1.500 tane orta hasarlı var ama kimse ölmemiş, kimse yaralanmamış. Dolayısıyla biz burayı afet bölgesine almıyoruz.” diyor.

Ben şimdi Hükûmete soruyorum: Bakın, gitmiş, tespit edilmiş; devletin memurları bu vatandaşlara çadır vermişler, hâlihazırda çadırda oturuyorlar en azından 800 kişi. Şimdi, ne zaman? Ne düşünüyorlar? Yani bunlara ev yapılacak mı, yapılmayacak mı Sayın Başkanım? Vatandaşlar bunu bana defalarca soruyorlar, ben de Hükûmetten soruyorum. Lütfen bize cevap versinler efendim.

BAŞKAN – Peki efendim.

Teşekkür ederiz Sayın Genç.

Buyurunuz Sayın Tütüncü.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aslında Sayın Çalışma Bakanı Dinçer’in burada olmasını istiyordum ama çıkmış. Sayın Dinçer’in o konuşmasından sonra, benim düşünmüş olduğum sorunun hiçbir kıymeti harbiyesi kalmadı.

Aracılığınızla Sayın Başkan, Sayın Dinçer’e bir soru yöneltmek istiyorum bu konuda.

BAŞKAN – Ama konumuz o olmadığı için… Şimdi Bakan da burada yok.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Tamam efendim, şu kadar… Ama zabıtlara girsin.

Kendisi burada herkesten daha fazla cumhuriyetçi olduğunu iddia etti. Saygı duyarım ama Sivas’ta yapmış olduğu konuşmada, devletin tüm kulvarlarının dinî esaslara dayandırılması gerektiğini çağrıştıran o konuşmasıyla, bu cumhuriyetçi olduğu iddiası arasında nasıl bir ilişki kuruyor? En kısa zamanda Sayın Dinçer’i buraya davet ediyoruz ve bize açıklasın o konuşmasının arkasında olup olmadığını.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tütüncü.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Kayseri Pancar Ekicileri Kooperatifi 2003 yılından bu yana kaç kez denetlenmiştir? Yapılan denetimlerde belirlenmiş eksiklikleri nedeniyle kaç kişi hakkında ne tür işlemler yapılmıştır?

İkinci sorum: Hükûmetinizce Kütahya Pancar Ekicileri Kooperatifinin de denetlenmesi hiç düşünülmüş müdür? İktidarınız döneminde Kütahya Şeker Fabrikasında devletin arazisini ve üzerindeki binaları üzerlerine geçirenler hakkında nasıl bir işlem yapılmış ya da yapılacaktır?

Üç: Hâlen bakanlıklarda müfettiş raporu ve mahkeme kararı olduğu hâlde görevde tutulan yöneticilerin sayısı nedir? Bu durumdaki yöneticilerin AKP adına çalıştıkları iddiası doğru mudur?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.

Sayın Şandır…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, Bakanlığınızda 57’nci Cumhuriyet Hükûmetiyle ilgili müfettiş raporu olup da yargıya intikal ettirmediğiniz müfettiş raporu var mıdır? Bir yolsuzluk iddiası ve ithamı olup da, müfettiş raporuna bağlanıp da bunu yargıya intikal ettirmediğiniz rapor var mı, diğer bakanlıklarda var mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şandır.

Sayın Güvel

HULUSİ GÜVEL (Adana) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, Türkiye’de yaklaşık on dokuz ilimizde yapı denetim uygulamaları yapılmakta, diğer illerimiz de bu uygulamalardan yoksundur. Bu bir çelişki değil midir? Bitişik illerimizden birinde uygulanıyor, diğerinde yok. Bu ciddi anlamda yüklenicilere artı maliyet getiriyor, rekabet ortamını ortadan kaldırıyor. Yapı denetim uygulamaları ne zaman tüm illerimizde uygulanacak veya tamamen ortadan kalkacaktır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Güvel.

Sayın Çakır…

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, yasa teklifi görüşülürken bu kanunun sadece bir kooperatif üzerinde böyle bir tartışmaya açılması üzüntü vericidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi ve milletvekilleri ne hâkimdir ne savcıdır ne kolluk gücüdür. Bizim böyle bir maddenin bu kanuna girmesini istemememizdeki sebep namuslu, dürüst bir biçimde görevini yapan yöneticilere de “Benim partimden değildir.” diye sayın bakanlar aynı görevden almayı uygulayabilirler. Bu yetki hukuka uygun bir yetki değildir. Sadece bir kooperatif üzerinden tartışılmasını doğru bulmuyoruz. Eğer hakikaten o kooperatifte iddia edilen şeyler varsa, bu memleketin kanunu da vardır, hâkimi de savcısı da kolluk gücü de vardır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çakır.

Sayın Susam...

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Bakan, bu değişiklikle yaklaşık kooperatiflerin yüzde 70’i sizin denetiminize geçecek. Şimdi, bu tartışmalara netlik kazandırmak için size çok net bir öneri getiriyorum: Ne kadar eleman alırsanız alın, bu kooperatifleri, 87 bin kooperatifi denetleyemezsiniz ama çözüm çok açık, Türkiye’de uygulanan bir sistem var. Siz, bağımsız dış denetim, yeminli mali müşavirlerle herkese bağımsız dış denetim getirtirsiniz, burada hukuksuzluğu ve sübjektifliği ortadan kaldırırsınız, bağımsız dış denetimle bütün kooperatifler denetlenebilir ve burada da kimseyi şaibe altında, kooperatifçiliği şaibe altında bırakmazsınız. Burada bu tür hukuk yollarını arkadan dolanmak yerine, buraya, kanuna “Bağımsız dış denetim kooperatifler için zorunludur.” dersiniz, bu iş biter. Bunu niye yapmadık da başka şey yapıyoruz? Ama niyet burada, bu anlamıyla böyle olmalıdır.

Size soruyorum: Sayın Bakan, yüzde 70 kooperatifler size geçiyor, siz de bağımsız dış denetim yapmayı düşünür müsünüz? Yoksa...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Susam.

Buyurunuz Sayın Bakan.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Başkan, kaç dakika sonra söz verdiniz. Sekiz dakika soru, iki dakika cevap olmaz. İki dakikada nasıl cevap verecek?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen...

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Evet, teşekkür ediyorum.

Sayın Başkanım...

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – İki dakika süre yeter mi?

BAŞKAN – Lütfen karışmayınız...

Buyurunuz.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Evet, Sayın Genç’in sorusu, tabii, Elâzığ depremi ve daha önceki depremlerde de özellikle hasar tespitleri ve hak sahiplikleri sağlıklı bir şekilde -en son Elâzığ depremi itibarıyla ifade ediyorum- tespit edilmiştir ve bir yılı aşmadan vatandaşlarımıza, özellikle ağır hasarlı konutlarla alakalı bugüne kadar konutları yapılıp teslim edilmiştir, burası çok önemlidir.

Sayın Başkan, Sayın Tütüncü ve diğer Sayın Işık, Sayın Şandır, Sayın Güvel, Sayın Çakır ve Sayın Susam’ın sorularına yazılı olarak cevap vereceğim.

Ama denetim itibarıyla şunu ifade etmek istiyorum: Burada yapılan çalışmalarda da ifade edildiğine göre, ne yazık ki kooperatifçiliğin bugüne kadar Türkiye’de uygulanmış şekli itibarıyla, “Kooperatiflerde usulsüzlük, suistimaller yoktur.” diye gönül rahatlığıyla ifade edemiyoruz. Özellikle kooperatif alanını Türkiye’de üçüncü sektör hâline getirecek isek, bakanlıkların üzerinde direkt etkin bir denetim zaten söz konusu, iç denetim anlamı itibarıyla bunları kuvvetlendirmek lazım. Kamunun üzerinde ancak geniş halk üyelerinin menfaatlerini koruma adı altında görev üstlenip bunları yerine getirici bir denetlemeyi üstlenmelidir. Ama verimliliği, etkin hizmeti, amacına uygun çalışmayı sağlayıcı denetimi iç denetim olarak oluşturmak lazım. Bu tasarının da buna hizmet edeceğini düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, efendim, sorumun cevabını anlayamadım. Burada bu 800 tane ağır hasarlı ev sahiplerine ev verilecek mi, verilmeyecek mi? Ne yapacak vatandaşlar? Devletin memurları gitmiş, ağır hasar tespit etmiş. Yani siz ne yapacaksınız Sayın Bakan?

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen… Konunuz anlaşıldı.

Sayın Bakan, bir cümleyle netlik getirir misiniz lütfen.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Yazılı cevap vereceğiz Sayın Başkanım, yazılı cevap vereceğiz Sayın Genç’e.

BAŞKAN – Sayın Genç, yazılı cevap vereceklermiş, orada tekrar bakarsınız.

Madde üzerinde bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

 

TBMM Başkanlığı’na,

 

Görüşülmekte olan 496 sıra sayılı kanun tasarısının 11. maddesinin “Bu kanun hükümlerini Bayındırlık ve İskan Bakanı yürütür” şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.

 

                           

                   Hulusi Güvel                         Ali Rıza Öztürk                      Selçuk Ayhan

                       Adana                                       Mersin                                         İzmir

                                       Şevket Köse                                    Birgen Keleş

                                         Adıyaman                                          İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet de katılmıyor.

Buyurunuz Sayın Öztürk

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, süre doldu ama.

BAŞKAN – Süremizin bitmesine dört dakika var efendim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Süre doldu, iki dakika var, dört dakika yok.

BAŞKAN – Dört dakika görünüyor.

Çalışma süremiz, sadece Sayın Konuşmacının konuşması bitene kadar…

SUAT KILIÇ (Samsun) – Başkanım, oylayalım.

BAŞKAN – Konuşması bitene kadar yapalım.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, sadece oylama kalıyor.

BAŞKAN – Hayır, Sayın Konuşmacının konuşması bitene kadar lütfen.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – O zaman yarın konuşsun.

BAŞKAN – Zaten süremiz de bitti, bir dakika kaldı siz böyle tartıştığınız için.

O zaman, sayın milletvekilleri, çalışma süremizin sonuna geldiğimiz için kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 3 Haziran 2010 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 19.59