DÖNEM: 23 CİLT: 70 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
110’uncu Birleşim
2 Haziran 2010 Çarşamba
(Bu Tutanak
Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge
ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Şanlıurfa Milletvekili
Ramazan Başak’ın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki turizm ve turizmin
geliştirilmesine ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İstanbul Milletvekili D.
Ali Torlak’ın, İstanbul ilinin minibüsçü ve taksici esnafının sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, 2010 yılı hububat
hasat döneminin başlaması ve üreticilerin beklentilerine ilişkin gündem dışı
konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı
V. - AÇIKLAMALAR
1.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu turizminin
canlandırılmasına ilişkin açıklaması
2.- Eskişehir Milletvekili H.
Tayfun İçli’nin, eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay ve
Avukat Mehmet Cengiz’e uygulanan soruşturma usulünü şiddetle kınadığına ilişkin
açıklaması
3.- Adana Milletvekili
Muharrem Varlı’nın, 2010 yılı hububat hasat döneminin
başlaması ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
4.- İzmir Milletvekili Kamil
Erdal Sipahi’nin, Toprak Mahsulleri Ofisinde çalışan bir sivil savunma görevlisinin,
kendisine bilgi verdiği gerekçesiyle meslekten atılmasına ilişkin açıklaması
5.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, gündem dışı
konuşmasındaki bazı sorulara Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevap vermediğine ilişkin
açıklaması
6.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, 2010 yılı hububat
hasat döneminin başlaması ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
7.- Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse’nin, 2010 yılı hububat hasat döneminin başlaması ve çiftçilerin
sorunlarına ilişkin açıklaması
8.- Muğla Milletvekili Mehmet
Nil Hıdır’ın, 2010 yılı hububat hasat döneminin
başlaması ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
9.- Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in,
hububat alım ve ödemelerinde hiçbir sorun olmadığına ve İzmir Milletvekili
Kamil Erdal Sipahi’nin, Toprak Mahsulleri Ofisinde meslekten atıldığını
söylediği sivil savunma görevlisine ilişkin açıklaması
10.- İzmir Milletvekili Kamil
Erdal Sipahi’nin, Toprak Mahsulleri Ofisinde meslekten atıldığını söylediği sivil
savunma uzmanıyla ilgili Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi Eker’i kastetmediğine ilişkin açıklaması
11.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürk’ün, Zonguldak’ta maden ocağında ölenlerin iş güvenliğinin
sağlanmadığına ilişkin açıklaması
VI. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru ve 20 milletvekilinin, Zile ilçesinin sorunlarının araştırılarak
gelişmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/733)
2.- Diyarbakır Milletvekili
Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, medyadaki
cinsiyetçi yaklaşımın araştırılarak toplumsal cinsiyet eşitliği için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/734)
3.- Diyarbakır Milletvekili
Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, KEY
ödemelerinde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/735)
4.- Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibek ve 25 milletvekilinin, kredi kartı ve bazı bankacılık
uygulamalarından kaynaklanan sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/736)
VII. - BİLDİRİLER - DEKLARASYONLAR
1.- Siyasi parti grupları
adına, grup başkan vekillerince hazırlanan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunca kabul edilen, İsrail Silahlı Kuvvetlerinin, insani yardım
taşıyan gemi konvoyuna yaptığı ve çok sayıda masum insanın ölümüne ve
yaralanmasına yol açan insanlık dışı saldırıyı şiddetle ve nefretle
kınadıklarına ilişkin bildiri
VIII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
3.- Milletlerarası Para Fonu
ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki
Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
4.-
Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın,
Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonları Raporları (1/811, 2/633) (S. Sayısı: 496)
IX. - SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in, Antalya Milletvekili
Tayfur Süner’in, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Trabzon Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçer’in, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in, Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
5.- Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş’ın, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
X. -
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu’nun, kaçak tütün mamulleri satışına ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/14015)
2.- Çanakkale Milletvekili
Mustafa Kemal Cengiz’in, Çanakkale’deki yatırımlara ilişkin sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demir’in cevabı (7/14025)
3.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Kalkınma Bankası denetim raporuyla ilgili iddialara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçek’in cevabı (7/14089)
4.- Gaziantep Milletvekili
Akif Ekici’nin, Kalkınma Bankasının denetim raporuna
ve yapılan atamalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/14090)
5.- Muğla Milletvekili Fevzi
Topuz’un, tapu kayıtlarıyla ilgili bir genelgeye ilişkin sorusu ve Bayındırlık
ve İskân Bakanı Mustafa Demir’in cevabı (7/14182)
6.- Bilecik Milletvekili
Yaşar Tüzün’ün, Bilecik’teki bazı TOKİ konutlarının
durumuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Cemil Çiçek’in cevabı (7/14188)
7.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, TOKİ konutlarının geçici site yönetimlerine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçek’in cevabı (7/14195)
8.- Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibek’in, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterinin Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyeliğine atanmasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçek’in cevabı (7/14270)
9.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, EBK’nın denetimine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçek’in cevabı (7/14366)
10.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürk’ün, verilen bir ödülün bağışlanmasına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/14370)
11.- Afyonkarahisar
Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, şeker fabrikalarına
kota borcu olan üreticilere ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat
Ergün’ün cevabı (7/14402)
12.- Konya Milletvekili
Atilla Kart’ın, bir kişiyle ilişkilerine ve Başbakanlık personeline ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in
cevabı (7/14483)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.04’te açılarak üç oturum yaptı.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç,
31 Mayıs 2010 tarihinde İskenderun Deniz Üs Komutanlığına bağlı askerî birliğe
yapılan terör saldırısı ve Gazze’ye insani yardım
malzemeleri götüren gemilere İsrail’in yaptığı saldırıya ilişkin gündem dışı
bir açıklamada bulundu; Bursa Milletvekili Onur Öymen,
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, Batman Milletvekili Ayla Akat
Ata, Adana Milletvekili Ömer Çelik grupları adına; Balıkesir Milletvekili
Hüseyin Pazarcı şahsı adına, aynı konuda görüşlerini belirttiler.
İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin, Gazze’ye insani yardım malzemeleri
götüren gemilere İsrail’in yaptığı saldırıyı kınayan bir karar alması lazım
geldiğine,
Ankara
Milletvekili Haluk Özdalga, Gazze’ye
insani yardım malzemeleri götüren gemilere İsrail’in yaptığı saldırıya;
İstanbul
Milletvekili Hasan Macit,
Mersin
Milletvekili Akif Akkuş,
İskenderun Deniz
Üs Komutanlığına bağlı askerî birliğe yapılan terör saldırısı ve Gazze’ye insani yardım malzemeleri götüren gemilere
İsrail’in yaptığı saldırıya,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19
milletvekilinin:
Sınav merkezli
eğitim sisteminin yol açtığı sorunların araştırılarak (10/729),
Yolsuzlukla
mücadelede (10/730),
İnsan hakları
savunucularının karşılaştıkları engellerin araştırılarak (10/731),
Yatılı ilköğretim
bölge okullarındaki sorunların araştırılarak (10/732),
Alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
TBMM Millî
Savunma Komisyonu üyelerinden oluşan bir Parlamento heyetininin,
Kore Cumhuriyeti Ulusal Meclisinin Kore Cumhuriyeti’ne davetine icabet
etmesine,
Avrupa
Parlamentosu, İspanya Parlamentosu ve Senatosu Başkanlarının, 7-8 Haziran 2010 tarihleri arasında Brüksel’de düzenlenecek
olan “21’inci Yüzyıl Avrupa Enerji Topluluğu’na Doğru” konulu Ortak Parlamento
Toplantısına davetine Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento heyetininin icabet etmesine,
Cenevre’de 13-18 Haziran 2010 tarihleri arasında yapılacak olan
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün Genel Konferansına katılacak olan Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’e, siyasi parti
gruplarını temsilen bir Parlamento heyetinin refakat
etmesine,
İlişkin Başkanlık
tezkereleri kabul edildi.
Afyonkarahisar Milletvekili
Halil Ünlütepe’nin, 5449 Sayılı Kalkınma Ajanslarının
Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi’nin (2/302) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul
edilmedi.
Dışişleri
Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyeliğe
Mardin Milletvekili Gönül Bekin Şahkulubey seçildi.
Gündemin “Sözlü
Sorular” kısmının:
1’inci sırasında bulunan (6/1041),
351’inci ” ” (6/1777),
357’nci ” ” (6/1785),
362’nci ” ” (6/1790),
375’inci ” ” (6/1804),
405’inci ” ” (6/1846),
423’üncü ” ” (6/1866),
446’ncı ” ” (6/1891),
455’inci ” ” (6/1901),
457’nci ” ” (6/1903),
458’inci ” ” (6/1904),
461’inci ” ” (6/1907),
462’nci ” ” (6/1908),
465’inci ” ” (6/1911),
466’ncı ” ” (6/1913),
467’nci ” ” (6/1914),
470’inci ” ” (6/1917),
477’nci ” ” (6/1924),
478’inci ” ” (6/1925),
479’uncu ” ” (6/1926),
487’nci ” ” (6/1935),
497’nci ” ” (6/1946),
499’uncu ” ” (6/1947),
523’üncü ” ” (6/1973),
530’uncu ” ” (6/1980),
558’inci ” ” (6/2011),
608’inci ” ” (6/2062),
613’üncü ” ” (6/2067),
Esas numaralı
sözlü sorulara Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu
cevap verdi; soru sahiplerinden Karaman Milletvekili Hasan Çalış, Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu,
Batman Milletvekili Ayla Akat Ata ve Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır da cevaplara karşı
görüşlerini açıkladı.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2’nci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3’üncü sırasında
bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına
Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/761)
(S. Sayısı: 458),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
4’üncü sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan,
Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın,
Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonları Raporlarının (1/811, 2/633) (S. Sayısı: 496) 7’nci
maddesine kadar kabul edildi; 7’nci maddesi üzerinde bir süre görüşüldü.
2 Haziran 2010
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime
20.04’te son verildi.
|
Şükran Güldal MUMCU |
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
|
Bayram
ÖZÇELİK |
|
Harun
TÜFEKCİ |
Burdur |
|
Konya |
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 150
II.- GELEN KÂĞITLAR
2 Haziran 2010 Çarşamba
Tasarılar
1.- Taşınır Donanım
Üzerindeki Uluslararası Teminatlar Hakkında Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/890) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm; Adalet ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
26.5.2010)
2.- Mali Kural Kanunu
Tasarısı (1/891) (İçişleri; Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.5.2010)
Teklifler
1.- Hakkari
Milletvekili Hamit Geylani’nin; Yükseköğretim
Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/704)
(Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
6.5.2010)
2.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkan’ın; 5510 Sayılı “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu”nun 69. Maddesine Bir (1) Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Teklifi
(2/705) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.5.2010)
Rapor
1.- Türkiye Cumhuriyeti Milli
Savunma Bakanlığının COBRA Topçu Tespit Radarı Müşterek Programının Hizmet
Safhasına Katılımı İçin 2 Şubat 2004 Tarihli Mutabakat Muhtırasında Yapılan 2
Numaralı Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/837) (S. Sayısı: 504) (Dağıtma tarihi:
02.06.2010) (GÜNDEME)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru ve 20 Milletvekilinin Zile ilçesinin sorunlarının araştırılarak gelişmesi
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/733) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.04.2010)
2.- Diyarbakır Milletvekili
Selahattin Demirtaş ve 19 Milletvekilinin, medyadaki
cinsiyetçi yaklaşımın araştırılarak toplumsal cinsiyet eşitliği için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/734) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.04.2010)
3.- Diyarbakır Milletvekili
Selahattin Demirtaş ve 19 Milletvekilinin, KEY
ödemelerinde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/735) (Başkanlığa geliş tarihi:
06.04.2010)
4.- Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibek ve 25 Milletvekilinin, kredi kartı ve bazı bankacılık
uygulamalarından kaynaklanan sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/736) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.03.2010)
2 Haziran 2010 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.07
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110’uncu Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki turizm ve turizmin geliştirilmesi hakkında söz
isteyen Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’a aittir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Başak.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’ın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgelerindeki turizm ve turizmin geliştirilmesine ilişkin gündem dışı
konuşması
RAMAZAN BAŞAK (Şanlıurfa) –
Teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri,
son günlerde gerek dışta gerek içte yaşanan terör eylemlerini lanetliyor, Hükûmetimizin ve milletimizin bunların üstesinden gelecek
güçte olduğunu hatırlatıyor, yüce heyetinizi Sayın Meclis Başkan Vekilimin
şahsında saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri,
yıllardır ihmal edilen Doğu ve Güneydoğu’daki birçok alanda olduğu gibi turizm
alanında da Şanlıurfa’ya, Diyarbakır’a, Şırnak’a, Adıyaman’a, Gaziantep’e büyük
yatırımlar yapan Hükûmetimizin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a ve bakanımıza, siz saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarıma bölgem adına özellikle teşekkür etmek istiyorum ve sizlerden
hassaten bir ricada bulunmak istiyorum. Saygıdeğer milletvekilleri, 1 Temmuz
2010 tarihi itibarıyla Parlamento tatile giriyor. Ben, sizler başta olmak
üzere, Trabzon’a, Artvin’e, İstanbul’a, Bursa’ya, Doğu ve Güneydoğu’yu görmemiş
herkese buradan seslenmek istiyorum. Lütfen, bu yılki tatil programınızın
içerisine Şanlıurfa’yı koyun. Tümünü düşünmüyorsanız, lütfen, bir kısmına
mazisi 12 bin yıl olan Göbeklitepe’deki arkeolojik
kazıları koyun.
Saygıdeğer milletvekilleri,
değerli arkadaşlarım; 12 bin yıl… Gelin, bu seneki tatil programınızın
içerisine 3 bin yıl öncesine kadar mazisi dayanan Haleplibahçe’deki
mozaikleri koyalım diyorum. Oradaki amazon savaşçısı olan kraliçelerin dünyanın
en kaliteli olan, dünyanın en kaliteli mozaiklerini ziyarete gidelim diyorum.
Halil-ür Rahman’ı söylemeye gerek var mı? Balıklıgöl’ü, Cevahir Konukevi’ni, Şanlıurfa’nın o tarihî
sokaklarını gezmeye gidelim diyorum ve burada şu anda konuşan arkadaşlara,
özellikle buraya dikkat etmeleri temennisiyle, bir hususu hatırlatmak
istiyorum. Buralara giderken atalarınızın kokusunu hissedeceksiniz, atalarınızın
torunlarını göreceksiniz. Oradaki, yereldeki dilleri farklı olsa dahi Kürtçe
konuşan, Arapça konuşan, yereldeki dili ne olursa olsun, kardeşlerinizi
göreceksiniz ve çok şaşıracaksınız saygıdeğer milletvekilleri. Kimler gibi çok
şaşıracaksınız biliyor musunuz? 5 Mayıs 2010 tarihinde AK PARTİ’nin
açmış olduğu bölgenin en büyük stadyumu olan GAP Arena Stadı’nda oynanan
Fenerbahçe-Trabzonspor maçına gelen Trabzon’dan, İstanbul’dan, Doğu ve
Güneydoğu’yu hayatında ilk defa görmüş, 25 bin taraftar gibi çok
şaşıracaksınız. O 25 bin taraftar, Şanlıurfa halkının misafirperverliğini
nerede gördü biliyor musunuz? 25 bin kişiyi kaldıracak otel potansiyeli olmayan
Şanlıurfa’da Şanlıurfa halkının Kürt, Türk, Arap, Laz demeden evine misafir
ettiği anda, gerçek kardeş olduğunu orada gördü, biliyor musunuz? Beni
Trabzon’dan insanlar aradı. Giderken ürkeklikle “Sayın Vekilim…” Çünkü ben
Trabzon’da üniversite okumuştum. Şanlıurfa’yı, herhâlde, sokaklarda insanların
keleşlerle gezdiği, sokaklarda insanların birbirini öldürdüğü yer zannediyor.
“Sayın Vekilim, bir sorun olmaz mı?” dediler. Ben “Şanlıurfa’ya gideceksin ama
döndükten sonra lütfen bana telefon açacaksın.” dedim ve benim akrabalarımın,
buradaki birçok milletvekili arkadaşımın çevresindeki evlerde konuk oldular.
Şanlıurfa halkının gözlerindeki, bu ülkeye, bu bayrağa olan saygısını,
bağlılığını, kardeşliğini gördükten sonra ne dediler bana biliyor musunuz? “Biz
hata yapmışız. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan her vatandaş, hakkı olduğu
her bölgeyi, her ili, her şehri gezmeli ve bundan sonra öyle yapacağız.” dedi.
Saygıdeğer milletvekilleri,
tabii, beş altı dakikanın içerisinde bu bölgedeki potansiyeli, turizm
potansiyelini anlatmak mümkün değil ama diyorum ki gelin, bu dönem,
tatilimizde, görmediğim neresi varsa ben oraya gideceğim diyorum…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurunuz.
RAMAZAN BAŞAK (Devamla) -
…sizler başta olmak üzere, lütfen, bu güzelim ülkemin neresinde gidilecek bir
yer varsa gidelim diyorum, birbirimizi anlayalım diyorum, birbirimize yanlış
algılamaları önleyecek o kardeşlik ortamını diliyorum. Çünkü Adalet ve Kalkınma
Partisinin bir felsefesi var: Ne olursa olsun, inadına demokrasi diyor; ne
olursa olsun, herkes için, inadına insan hakları diyor ve ben de inadına 72
milyon insanın kardeşliği diyor, hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Başak.
Gündem dışı ikinci söz
minibüsçü esnafının sorunları hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Durmuş
Ali Torlak’a aittir.
Buyurunuz Sayın Torlak. (MHP
sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak’ın, İstanbul ilinin minibüsçü
ve taksici esnafının sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
D. ALİ TORLAK (İstanbul) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; İstanbul ilimizde toplu taşımacılık yapan minibüsçü ve taksici
esnafımızın sorunlarıyla ilgili gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
İstanbul’un yaklaşık 15 milyonluk nüfusunun büyük bir çoğunluğunun faydalandığı
İETT ve halk otobüsleri, tramvaylar, metrobüsler ve
minibüsler şehir içi toplu taşımacılıkta önemli bir kamu hizmeti
görmektedirler. Bu kamu hizmetini gören toplu taşıma araçları aynı zamanda bir
istihdam imkânı da sağlamaktadır. Bu kapsamda, İstanbul’da toplu taşımacılık
yapan 6.500 civarında bulunan minibüslerde, sahipleri hariç, yaklaşık 13 bin
kişi istihdam edilmektedir. Kısaca, İstanbul’da minibüs şoförlüğü yapan
vatandaşlarımızın aileleriyle birlikte yaklaşık 65 bin-70
bin kişinin geçimi minibüsle toplu taşımacılıktan sağlanmaktadır.
İstanbul’da diğer toplu
taşıma araçlarının belirli durakları mevcut iken, minibüsçü ve taksici
esnafımızın yolcu indirme-bindirme durakları bulunmamaktadır. Dolayısıyla
yolcuları herhangi bir yerde aldıkları veya indirdikleri anda Karayolları
Trafik Kanunu’nun 47’nci maddesinin ihlal edilmesi nedeniyle hem para cezası
hem de 20 ceza puanı almaktadırlar. Yani, Karayolları Trafik Yönetmeliği’yle
minibüsçü ve taksici esnafı daha ekmek parasını kazanmaya başlamadan potansiyel
suçlu olarak görülmektedir.
1994 yılından bu yana siyasi
partileri değişse de yönetimi değişmeyen İstanbul Büyükşehir Belediyesinden
kaynaklanan nedenlerle minibüsçülerimiz ve taksicilerimiz devamlı ceza
almaktadırlar. Şoförler ve Otomobilciler Odasının, bu sorunlarla ilgili
mağduriyetlerini defalarca İstanbul Büyükşehir Belediyesi yetkililerine ve
İçişleri Bakanlığına ilettiklerini biliyorum. Ne var ki yetki makamındaki
yöneticilerin bu vurdumduymazlığı, sorunları giderek artan minibüsçü ve taksici
esnafımızı isyan noktasına kadar getirmiş bulunmaktadır.
Bununla
birlikte, trilyonlarca para harcanarak alınan ve üretiminin de yapıldığı
Hollanda dâhil dünyanın hiçbir ülkesinde kullanılmayan, sadece İstanbul
Büyükşehir Belediyesinde kullanılan metrobüsler için
yine trilyonlarca para harcanıp özel güzergâh yapılarak yetersiz olan mevcut
yollar daraltılırken yıllardan beri durak sorunu yaşayan minibüs ve taksiciler
için bir durak ya da yolcu indirme-bindirme yerinin yapılmamasının
açıklanabilir bir durum olduğunu söylemek mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri,
toplu taşıma araçlarının İstanbul’da yaşayan vatandaşlarımızın işe gidiş-dönüş
saatlerinde çok önemli hizmetler verdiğini hepimiz biliyoruz. Pik saatler
olarak da anılan sabah ve akşam saatlerinde altyapı yetersizlikleri nedeniyle
İETT ile halk otobüsleri, tramvaylar ve metrobüsler
kapasitesinin çok üzerinde yolcu almak zorundadırlar. Bu zorunluluğa
minibüsçüler de zaman zaman uymak mecburiyetinde
kalıyorlar. Ancak, diğer toplu taşıma araçlarına tanınan ayakta yolcu alma
hakkı minibüsçülere tanınmadığı için, son bir yıl içinde, İstanbul’da, yüzlerce
şoför arkadaşımızın, ayakta yolcu aldıkları için -daha önce ayakta yolcu
uygulamasına uygulanan 5 ceza puanının 20 ceza puanına çıkarılması nedeniyle-
ceza puanları dolduğundan ehliyetleri iptal olmuş durumdadır. Bu uygulama ile
bir tarafta 40-50 kişilik otobüsler ayakta 80-90 yolcu
alma hakkına sahipken, diğer tarafta 14 kişilik minibüslere ayakta 2-3 yolcu
aldı diye hem şoförün ehliyetine ceza puanı hem de ayakta yolcu aldığı için
para cezasının verilmesinin hakkaniyetli bir uygulama olduğunu söylemek doğru
değildir. Bu ceza puanı uygulamasının yönetmelik değişikliği yapılmak suretiyle
hafifletilmesi, yani 5 puana düşürülmesi ya da halk otobüslerine tanınan ayakta
yolcu alma hakkının minibüslere de koltuk sayısına göre oransal bir
düzenlemeyle belirli sayıda tanınması gerekmektedir. Bu hak tanındığında hem
minibüsçü esnafımız rahatlayacak hem de pik saatlerde işine ve evine zamanında
ulaşmak isteyen vatandaşlarımız mağdur olmayacaklardır.
Değerli milletvekilleri,
yaşanan diğer bir sorun da taksici ve minibüsçü esnafımızın gıyabi olarak almış
oldukları para cezalarıdır. 2005-2006 yıllarında
yazılan ve 2010 yılına kadar yıllık araç muayeneleri ve araç devirlerinde
ilgili vergi dairelerinden borcu yoktur belgesi almış oldukları hâlde aradan
beş yıl geçtikten sonra…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
D. ALİ TORLAK (Devamla) –
Teşekkür ederim.
…borç çıkarılarak tahsil
edilmek istenmesidir. Alın teriyle evine ekmek parası götürmek için gece gündüz
amme hizmeti gören taksici ve minibüsçü esnafımızın zamanında tahsil edilmeyen,
2005-2006 yıllarında gıyabında yazılan ve geçen beş
yıllık dönemde sisteme girilmeyen trafik cezalarının Maliye Bakanlığınca 2010
yılında 3-4 katı gecikme cezası uygulanarak tahsil edilmek istenmesi hiçbir
sağduyulu insanın kabul edebileceği bir durum değildir. Böyle bir uygulamayı
dünyanın hiçbir yerinde görmek ya da duymak mümkün değildir. Bekletilerek,
üzerinden uzun yıllar geçtikten sonra haksız yere 3-4
kat ceza tahsil edilmek istenen gıyabi trafik cezalarına bir an evvel çözüm
bulunmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
İstanbul minibüsçü ve taksici esnafının sorunları her geçen gün artmaktadır. Bu
sorunların ortadan kaldırılması ve yaşanmakta olan mağduriyetlerin giderilmesi
de Hükûmete ve İstanbul Büyükşehir Belediyesine
bağlıdır. Aslında bu sorunların çözümü çok da zor değildir ancak buna inanç söz
konusu olmalıdır. Bu sorunların çözümü amacıyla yürütme ve yetki…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurunuz.
D. ALİ TORLAK (Devamla) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
…makamında bulunanların
yaşanan mağduriyetleri ortadan kaldırma noktasında yürürlükte olan mevzuatlarda
gerekli düzenlemeleri yapacaklarına inanıyor, yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Torlak.
Gündem dışı üçüncü söz 2010
yılı hububat hasat döneminin başlaması ve üreticilerin beklentileri hakkında
söz isteyen Mersin Milletvekili Vahap Seçer’e aittir.
Buyurunuz Sayın Seçer. (CHP
sıralarından alkışlar)
3.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, 2010 yılı hububat hasat döneminin başlaması ve
üreticilerin beklentilerine ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in
cevabı
VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; ülkemizde henüz başlayan hububat hasat dönemiyle
ilgili görüşlerimi ifade etmek üzere gündem dışı söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
ülkemizde hububat hasadı yaklaşık olarak on beş gün önce Batı Akdeniz
Bölgesi’nde, daha sonra Doğu Akdeniz Bölgesi’nde başladı ve bitti; şu anda
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, Ege Bölgesi’nde de devam edecek. Tabii, bu süreç
içerisinde Hükûmetin bu konuda, müdahale alım
fiyatlarını açıklaması konusunda uyarılarda bulunuldu. Nihayet bugün Sayın
Tarım Bakanı hububat müdahale alım fiyatlarını açıkladı.
Değerli arkadaşlarım, tabii,
üreticinin bir yıllık emeğinin karşılığını serbest piyasanın acımasız
koşullarına terk etme durumunda olmamalıyız. Nihayetinde bir hükûmet var. Hükûmet bu konuda
gerekli kurumlarını, gerekli organlarını faaliyete geçirerek, üreticinin o bir
yıllık emeğinin karşılığını hakkıyla almasını temin etmek durumundadır.
Bugün, az önce de söylediğim
gibi, müdahale alım fiyatları açıklandı. Birinci grup buğday fiyatları 550 bin
TL/ton olarak bugün kamuoyuna deklare edildi. Daha önce de açıklanan prim
desteği ya da fiyat farkı miktarı da ton başına 50 TL olarak açıklanmıştı.
Değerli arkadaşlarım, TMO’nun
piyasalarda regülasyon görevi vardır. Toprak Mahsulleri
Ofisi, özellikle hasat döneminde piyasaya girerek üreticinin mağduriyetini
önlemeli, daha sonraki dönemlerde hasat dönemi sona erdiği zaman sanayicinin
menfaatini kollamalı, tüketicinin menfaatini kollamalı, ürün fiyatlarının aşırı
astronomik yükseldiği noktalarda devreye girerek piyasaya uygun fiyatlı ürün
sunmalı. Ama gelin görün ki, son birkaç yıldır TMO’nun yaptığı icraatlar
maalesef ya bazı dönemler üreticiyi sıkıntıya sokmuş, mağdur etmiş, bazı
dönemler sanayiciyi mağdur etmiş, bazı dönemler de tüketicinin olması gerekenin
çok üstünde ürün fiyatlarıyla tüketmesine neden olmuştur. 2007-2008
yılını hatırlayınız, yaşanan gıda krizi süreci boyunca Türkiye’de ekmek
fiyatları oldukça yükselmişti, buradan da tüketici mağdur olmuştu. Tabii ki
bunun müsebbibi Toprak Mahsulleri Ofisinin uyguladığı politikaların
yanlışlığıdır, sektörel anlamda bir körlük içerisinde
olmasıdır, vizyon eksikliği içerisinde olmasıdır.
Değerli arkadaşlarım,
açıklanan fiyatlar yetersiz fiyatlardır. Niçin yetersizdir? Bu yıla münhasır
bazı gelişmeler vardır, üretimde ciddi anlamda verim kaybı vardır, kalitede
ciddi anlamda kalite kaybı söz konusudur. Buraya, Sayın Bakan kürsüye çıktığı
zaman süne mücadelesiyle ilgili çok başarılı oldukları yönünde bazı
beyanatlarda bulunur ama maalesef bakıyoruz bu yıl hububat alanlarında süne popülasyonu artmıştır, yeterince mücadele anlamında
devletin, Hükûmetin ya da Tarım Bakanlığının bu
konuda katkısı olmamıştır. Üreticiler kendi imkânlarıyla bu süne mücadelesini
yapma durumunda kalmıştır, bu da mağduriyet ortaya çıkartmıştır.
Değerli arkadaşlarım,
üreticiler bugün açıklanan müdahale alım fiyatlarıyla ürünlerini satarsa
gerçekten perişan olurlar. Türkiye’de tarımın yapısal sorunları var, hep
bunları konuşuyoruz. Türkiye’de işletme büyüklükleri Avrupa Birliği üye
ülkelerine ya da Amerika Birleşik Devletleri’ne göre, tarımı ileri seviyede
olan, hububat üretiminde ileri seviyede olan ülkelere göre oldukça küçük. Bugün
ortalama işletme büyüklüğümüz 60 dekar civarında. Düşünün ki milyonlarca çiftçi
ailesi var. Bu fiyat koşullarında, bakınız bir maliyet hesabı yaptım, ki hububat üretilen alanların yüzde 80’i kıraç
alanlar yani sulanamayan alanlar, verimi düşük, kalitesi düşük ürünlerin elde
edildiği alanlar. Bugün bir üreticinin böyle bir alandan, bir dekar alandan
elde ettiği buğdayın bugünkü alım koşullarıyla toplam geliri, bir dekardan, 100
TL. Maliyetine bakıyoruz maliyeti de 100 TL yani bir yıllık ürünün karşılığında
sıfıra sıfır elde var sıfır. Oysaki üreticinin geçmişten gelen mağduriyetleri
var, borçları var. Bu insanlar bu hasat döneminde ceplerinde para kalmazsa
geriye dönük borçlarını nasıl ödeyecekler? Gelecek yıl üretim için gerekli olan
girdileri nasıl sağlayacaklar?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurunuz.
VAHAP SEÇER (Devamla) –
Gelecek yıl için üretim için gerekli girdilerin kaynağını nereden bulacaklar?
Nasıl geçinecekler? Bunu gerçekten düşündürücü buluyorum.
Değerli arkadaşlarım, tabii,
fiyat açıklayıp “Alıma başladık.” demekle iş bitmiyor. Sayın Bakan burada biraz
sonra bize açıklamalarda bulunacaktır. TMO etkin alım yapmalı, ödemeleri peşin
yapmalı. Finans kaynağı hazır mı? Sayın Bakana buradan soruyorum: Geçmiş
yıllardan kalma 2 milyon ton civarında arpa, buğday depolarda bekliyor, 350 bin
ton civarında mısır var. Depolarınızı hazır ettiniz mi? Burada Sayın Bakana bu
soruları yöneltmek istiyorum.
Ayrıca, bu yıl -bir uyarı
yapmak istiyorum bu yıla ilişkin- verim kaybı var, kalite kaybı var. Dünyada da beklenti buğday üretiminde bir düşüş olacağı şeklinde,
verim kaybı olacağı şeklinde. Şimdiden uyarıda bulunmak istiyorum:
Önümüzdeki dönemlerde Türkiye’de kaliteli buğday açığı ortaya çıkabilir. Üç yıl
önceki sıkıntıları bu ülkeye yaşatmaması adına bu uyarıları…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun,
tamamlayınız.
VAHAP SEÇER (Devamla) –
…Sayın Bakana bu uyarıları burada yapmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, tabii,
bir de meselenin tüketici bacağı var. Elbette ki temel tüketim maddeleri
içerisinde olan hububatı tüketiciye astronomik fiyatlara yediremeyiz. Bugün
açıklanan fiyata belki bir müdahale -yükseltme adına- şansına sahip
olmayabiliriz, tüketicinin mağdur olmaması, sanayicinin mağdur olmaması adına.
Ama buradan şunu söylemek istiyorum: Derhâl, Hükûmet,
daha önce açıkladığı fark ödemesi miktarını -yani tona 50 TL olarak açıkladığı
o miktarı- tekrar gözden geçirmeli, ivedilikle bu konuda revizyona
gitmeli ve bu rakamı ton başı en az 100 TL seviyelerine çıkartmak durumundadır
diyorum. Zira, eğer bu şartlar altında bu hasat
döneminde, bu düşük kaliteli üretimde, bu verim kaybında, bu fiyatlarla üretici
kesinlikle mağduriyet yaşayacaktır. Gelecek yıllarda üretim için bugünden
başlayan sıkıntılar o yıllara yayılacaktır.
Bu önlemleri bugünden almak
durumundayız diyor, hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Seçer.
Sayın Kaplan, sisteme
girmişsiniz, niçin acaba?
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Doğu
ve Güneydoğu turizmiyle ilgili 60’a göre kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Doğu
ve Güneydoğu Anadolu turizminin canlandırılmasına ilişkin açıklaması
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Değerli vekil arkadaşımızın Doğu, Güneydoğu turizminin canlandırılmasıyla ilgili
konuda, biz de turizmin gerçekten canlandırılması gerektiğine inanıyoruz.
Tarihin, kültürün, farklı dinlerin, dillerin, inançların ve Mezopotamya
uygarlıklarının, on binlerce yıllık tarihin merkezleri buralar ve şunu
söylüyoruz: Gerçekten 2-3 Nisanda 15 milletvekili
Meclisten, bütün parti gruplarından hem Batman, Hasankeyf, Midyat, Mardin,
Cizre, Silopi, Şırnak ve Diyarbakır’da birlikte incelemeler yaparak da yerinde
görme imkânı bulduk. Bütün vekillere şunu söylemek istiyorum: Hasankeyf Ilısu Barajı’nın suları altında kalmadan; Dicle Barajı’nın
altında Fekayi Tayran’ın
mescidi, Asur Kuleleri, Timurlenk’in pençeleri, Finik Kalesi, Aladino Kasrı ve
Kalesi, Kasrik Boğazı, Mahmut Han Köprüsü, Asur
kabartmaları sular altında kalmadan şansınızı deneyin ve bunları görme imkânını
bulun. Gerçekten barajların altında kalacak bu tarihî değerlerimiz yok olmakla
karşı karşıyadır. Bu nedenle söz aldım.
Ayrıca bugün ölüm yıl dönümü
olan Ahmet Arif ve Orhan Kemal’i de saygıyla anmak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Kaplan.
Sayın İçli, buyurunuz.
2.- Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçli’nin,
eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay ve Avukat Mehmet Cengiz’e uygulanan soruşturma
usulünü şiddetle kınadığına ilişkin açıklaması
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, dün eski
Adalet Bakanı Sayın Seyfi Oktay ve Avukat Mehmet Cengiz başta olmak üzere
hukukçulara yönelik bu son hukuk ve kanun dışı soruşturma usulünü şiddetle
kınıyorum. Basından aldığımız haberlere göre suçlama, yargılamayı etkilemeymiş.
Yargılamayı etkileme, eğer suç sabit olsa dahi, özel yetkili savcıların ve
mahkemelerin görevleri içerisinde değildir. Kaldı ki gözaltına alma ve arama
da, yapılan işlemler de kabul edilebilir bir davranış değildir. Bir eski Adalet
Bakanının bu şekilde gözaltına alınmasını ve avukatlara yapılan bu muameleyi
şiddetle kınıyorum.
Aldığım bilgiye göre, sadece
o kişiler mağdur edilmemiş, örneğin Avukat Cengiz’in çocukları üniversitede
sınavları varken, polisler tarafından sınavlara girmeleri engellenmiştir. Bunu,
Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında hem bir eski Adalet Bakanına
yapılan, sanki bir hesap sorma şeklinde, savunma makamına yapılan bu olayları
tekrar aracılığınızla şiddetle kınıyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın İçli.
Sayın milletvekilleri, on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.36
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.55
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110’uncu Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, 2010 yılı hububat hasat döneminin başlaması ve
üreticilerin beklentilerine ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in
cevabı (Devam)
BAŞKAN – Şimdi gündem dışı
konuşmaya Hükûmet adına Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap verecektir.
Buyurunuz Sayın Bakan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Gündem dışı konuşmalara cevap
vermek üzere huzurlarınızdayım.
Bildiğiniz gibi Türkiye
dünyanın 8’inci büyük tarımsal üretim gücüne sahip, önemli bir tarım
ekonomisine sahip bir ülkesi ve bizim topraklarımızda da 8 milyon hektarın
biraz üzerinde bir alanda, yaklaşık 1 milyon 800 bin kişi tarafından hububat
tarımı gerçekleştiriliyor, üretim yapılıyor. Dolayısıyla Türkiye açısından,
Türk tarım sektörü açısından hububat önemli bir tarımsal ürün. Dünya açısından
da, dünyadaki pozisyonumuz açısından da hububat önemli ve biz de buna uygun
olarak bu üretimin sürdürülmesi, çiftçilerimiz tarafından daha düşük maliyetle,
daha yüksek bir verimle bu üretimin gerçekleştirilmesi için Hükûmet
olarak çaba sarf ediyoruz, çaba içerisindeyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye’de geçtiğimiz yıl 20 milyon 600 bin ton civarında
buğday üretimi gerçekleşti, toplam hububat üretimimiz yaklaşık 33 milyon ton
olarak gerçekleşti. Bu sene bu rakamın biraz daha, geçen seneye göre daha
yüksek olmasını bekliyoruz, 35 milyon tona yakın toplam hububatın. Bunun 21
milyon tonunun buğday olması hesaplanıyor, bekleniyor.
Peki, 2010 yılıyla ilgili
çalışmaları anlatmadan önce, 2009 yılıyla ilgili hububat piyasalarında ne
olduğunu ve biz o sezonu nasıl kapattığımızı, bugün nasıl, hangi şartlarda yeni
sezonu açtığımızı da sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu bilgileri de sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri,
2009 yılında biraz önce de arz ettiğim gibi 33 milyon ton civarındaki hububatın
20,6 milyon tonu buğdaydı ve Toprak Mahsulleri Ofisi, geçtiğimiz yıl 5 milyon
100 bin ton civarında alım gerçekleştirdi. Bu, önemli bir
rakam, önemli bir miktar. Bu toplam üretimin 5 milyon 100 bin tonunu
Toprak Mahsulleri Ofisi aldı. Bunun için Türk çiftçisine, Toprak Mahsulleri
Ofisi, bu alımın bedeli olarak 2 milyar 100 milyon lira ödeme yaptı. Yine
Toprak Mahsulleri Ofisi, üreticileri korumak maksadıyla, dünya fiyatlarıyla
arasındaki farkı bir şekilde dengelemek, üretici lehine, Türk çiftçisi lehine
bunu değerlendirmek üzere yaklaşık 1 milyar liralık da görev zararına uğradı.
Yani onu da çiftçiyi desteklemek maksadıyla yüksek fiyattan alıp düşük fiyata
satmak suretiyle, çiftçinin eline geçen fiyatı artırmak, onun gelirini artırmak
maksadıyla yaptığı bir uygulama. Dolayısıyla 3 milyar 100 milyon lira sadece
alım karşılığı, alımın bedeli ve görev zararı olarak Toprak Mahsulleri Ofisi,
hububat üreticisine -devlet, TMO aracılığıyla- bir ödeme yapmış oldu.
Ayrıca, Bakanlığımızın, Tarım
Bakanlığının, yine hububat üreticilerine, yaptıkları hububat üretimi sebebiyle
1 milyar 100 milyon lira da prim ödemek suretiyle destek ödedi. Ne etti? 4
milyar 200 milyon lira. Bunun dışında, mazot, gübre, sertifikalı tohum ve
toprak analiz desteği karşılığı olarak da bu dört alanda ayrıca yine bir destek
ödememiz oldu ki bu da 1 milyarlık bir ödeme oldu, tamamında 5 milyar 200
milyon lira. 2009 üretim sezonu için hububatta devletin çiftçiye ödediği
destek, artı, alım yoluyla ve görev zararı yoluyla harcadığı para 5 milyar 200
milyon lira; eski parayla 5 katrilyon 200 trilyon lira Türk çiftçisine, hububat
üreten Türk çiftçisine 2009 yılında ödenen para.
Şimdi, bu sene, yine,
saygıdeğer milletvekilleri, bizim üretim tahminimiz: Yaklaşık 21 milyon ton
buğday, 7 milyon 300 bin ton arpa, yaklaşık 4,5 milyon ton mısır ve 900 bin ton
civarında da çeltik üretimi bekliyoruz bu sezonda. Burada özellikle çeltikte,
tabii, çok büyük bir artış var. Özellikle 2002 tarihinde 350-360
bin tondan 900 bin tona geliyor ki 900 bin ton rakamı Türkiye'nin toplam
ihtiyacının tamamını giderebilecek bir miktar ve Türkiye bu şekilde, tarihinde
ilk defa, çeltik açısından kendine yeterli hâle geliyor. Bu, tabii, bizim 2005
yılından itibaren bunlara prim ödemeye başlamamız, sertifikalı tohum destekleri
yapmamız, bunları hayata geçirmemiz… Kuşkusuz mazot ve gübre ödemeleri de var,
bunların da bu işte büyük katkısı var çünkü hem verimlilik arttı üretimde…
Örneğin buğday ekiliş alanımız 9,3 milyon hektardan 8,1 milyon hektara düştü
ama üretim miktarımızda azalma değil, artma meydana geldi. Bu
da burada uygulanan yöntemlerin, yeni teknolojilerin ve desteklerin aslında ne
kadar verimli kullanıldığını ve daha yüksek bir verimlilik düzeyine
ulaştığımızı göstermesi açısından anlamlı, önemli.
Saygıdeğer milletvekilleri,
bu dönem içerisinde hububat prim uygulamasını başlattığımızı söyledim. 2005-2010 arasında toplam 3 milyar 235 milyon lira prim
ödemesi gerçekleştirdik. Ayrıca, 2003’ten itibaren 2 milyar 975 milyon lira
mazot desteği ve yine, 2005’ten itibaren başlattığımız, 2 milyar 174 milyon
lira da gübre desteği olmak üzere bu ödemeler çiftçimize yapıldı, 2011 yılında
da bu şekilde devam edecek. Keza, sertifikalı tohum kullanım ve üretim desteği
diye bir destek getirdik. Burada 2009 yılında yaklaşık 250 bin ton sertifikalı
tohum kullanımı gerçekleşti ve destekleme sağlandı. Bunların da üretime önemli
etkisi oldu.
Saygıdeğer milletvekilleri,
2010 yılı sezonunu açtığımız bugün yani müdahale fiyatlarını açıkladığımız bu
günde hasat durumuyla ilgili size bilgi sunmak istiyorum: Ülkemizin Güneydoğu
Anadolu Bölgesi’nde Şanlıurfa, Mardin, Gaziantep; Akdeniz Bölgesi’nde
İskenderun, Adana, Antalya ve Ege Bölgesi’nde de Aydın’da hasat yoğun bir
şekilde yapılıyor.
Hasat başlayan yerlerde
piyasa fiyatları: Kırmızı sert buğdayda 480 ile 520 TL/ton arasında, arpada da
310 ile 340 TL/ton arasında fiyatlar seyretmektedir.
2010-2011 yılı
alım politikalarımız şu şekilde olacak: Öncelikle, bizim birkaç sene önce
başlattığımız kademeli müdahale alım fiyatı uygulaması bu yıl da sürdürülecek
yani başlangıç itibarıyla belirlediğimiz fiyat aylar itibarıyla artış
göstererek sonbahara doğru, kışa doğru gidecek.
ÇKS’ye kayıtlı
üreticilerimizden belgelerindeki miktarın tamamı satın alınacaktır yani
herhangi bir miktar kısıtlamasına gidilmeyecektir. ÇKS belgesinde ne kadar
üreteceğini söylemişse, ne kadar ürettiğini söylemişse veya ne kadar ektiğini
söylemişse onun tamamı, getireceği bütün miktar Ofis tarafından alınacaktır.
Yine, geçtiğimiz yıl geçici
ekiplerce yapılan alımlarda üreticilerden alınan yüzde 2 hizmet bedeli, bu yıl yüzde 50 oranında düşürülmüş ve yüzde
1 olarak uygulanacaktır. Üreticilerden ürün satın aldığını belgeleyen tüccar ve
sanayiciden de 1 Kasımdan itibaren -1 Kasıma kadar değil ama 1 Kasımdan sonra
onlardan da- asgari 80 ton olmak kaydıyla alım yapılacaktır. Ürün bedelleri bir
ay içerisinde üretici banka hesaplarına aktarılacak ancak alım noktasına, alım
ödemelerine aracılık eden bankalardan alınan -ki bunların da bugün listesini
açıkladı Toprak Mahsulleri Ofisi- ürün kartıyla gelen üreticilere ürün
bedelleri on gün erken ödenecektir. Ürününü emanete bırakan üreticilere
talepleri hâlinde yüzde 30 avans ödenecek, ürünün TMO’ya satılmayarak geri
çekilmesi durumunda depo kira ücreti alınmayacaktır.
Makbuz senedine dayalı kredi
sistemi çerçevesinde bankalardan kredi kullananların, ürünlerini TMO’ya
satmamaları hâlinde kredi faizlerinin yüzde 25’lik kısmı, TMO tarafından
karşılanacaktır. Kendi depolarında veya kiraladıkları depolarda ürün
stoklayanlar da belirlenecek esaslar dâhilinde yerinde emanet alım sistemi
kapsamında makbuz senedi karşılığı kredi kullanabileceklerdir.
Bu sene bir önemli yenilik
daha yapıyoruz. Yine çiftçi lehine, üretici lehine bir gelişme olarak bunu
değerlendiriyoruz. Dâhilde işleme rejimi kapsamında ihracat öncesi ham madde
ihtiyacının ithalat yoluyla karşılanması uygulamasında daha önceki yıllarda
dört buçuk aylık yani 1 Mayıs-15 Eylül tarihleri
arasında bir uygulama kısıtlılığı vardı, orada ithalat yasağı vardı. Biz bu
sene elimizdeki buğday miktarı ve hasadın yüksek rekolte
vereceği beklentisiyle bunu bir yıla yayıyoruz yani ihracat öncesi ithalata bu
sene izin verilmeyecektir. Tüccar ve sanayici, ihtiyaç duyduğu ürünü piyasadan
veya Toprak Mahsulleri Ofisinden temin edecektir, böyle bir uygulamamız var.
Bunu da en başta söylüyoruz ki tüccar ve sanayici bu durumu bilsin ve buna göre
kendisi de tutum belirlesin.
Saygıdeğer milletvekilleri,
Anadolu kırmızı sert buğdayın haziran, temmuz, ağustos müdahale alım fiyatı ton
başına 550 lira, artı, 50 lira da prim uygulaması, 600 lirayı buluyor. Tabii,
makarnalık buğday bu rakamın üzerinde yani 550 yerine 575 lira olarak başlıyor.
Diğer ürünler, örneğin arpa bunlardan belirli bir baremle daha düşük bir fiyata
alınacaktır, arpa da 415 lirayla başlıyor. Haziran, temmuz, ağustosta bu
fiyatlar uygulanacak yani kırmızı sert buğdayda 550 lira, eylül ayında 560
lira, ekim ayında 570 lira, kasım ayında 580 lira olarak Toprak Mahsulleri
Ofisi 1 ton için ödeme yapacaktır, artı, tabii, 50 lira da -dediğim gibi- prim
uygulaması yapılacaktır.
Tabii, 50
lira prim ve prim dışında, ton başına 53 lira biz destek ödemesi yapıyoruz,
onları da arz edeceğim size: Prim desteği 50 lira, gübre desteği ton başına 15
lira, mazot ton başına 11 lira, sertifikalı tohum desteği ton başına 18 lira,
toprak analiz desteği yine ton başına 9 lira olmak üzere toplamda 103 lira da ayrıca
destek ödemesi yapılıyor yani bu fiyatlara ilave olarak hububat üreticisi bu
parayı da yine devletten, Hükûmetten alıyor. Haziran,
temmuz, ağustos aylarında 653 liraya bu şekilde ulaşacak olan ton başına ödeme
tutarı, eylül ayında 663, ekim ayında 673, kasım
ayında 683 liraya yükselmiş olacaktır.
Tabii, burada şunu da ifade
etmek istiyorum: Aslında, biz, tabii, bu fiyatları belirlerken birkaç faktörü
birlikte dikkate aldık:
1) Dünya fiyatları,
2) Üretim miktarı,
3) Hasat miktarı,
4) Maliyet.
Bunlar bizim için önemli ve
bizim yaptığımız, yaptırdığımız maliyet hesaplarına göre, net masraf dekara
2010 için 144 lira civarında, ki biz bunu
belgeleriyle, bütün unsurlarıyla, masraf unsurlarıyla birlikte hesaplıyoruz.
VAHAP SEÇER (Mersin) – Kira
bedeli içinde mi Sayın Bakan?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Var, o da içinde, kira bedeli de içinde.
Tabii, kira bedeli Türkiye
genelinde farklılıklar gösteriyor, biz Türkiye ortalamasını alıyoruz. Verimi,
Saygıdeğer milletvekilleri,
bir hususu daha bu arada paylaşmak istiyorum. Geçtiğimiz aylarda bazı doğal
afetler yaşandı Türkiye’de, bazı bölgelerimizde don problemi yaşandı, özellikle
sebze ve meyvelerde, Malatya’da kayısı ürününde başta olmak üzere. Bununla
ilgili bir çalışma yaptık. 1/1/2010 tarihinden 30
Nisan 2010 tarihine kadar, meydana gelen don afeti sebebiyle ürünleri yüzde 30
ve üzeri zarar gören çiftçi kayıt sistemine kayıtlı çiftçilerin zararlarını
telafi edebilmesi için dekar başına 150 lira destek ödemesi yapıyoruz, artı,
Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan tarımsal kredi borçlarının
ertelenmesi sağlanıyor. Bu kararname kapsamında Afyonkarahisar,
Aksaray, Amasya, Antalya, Balıkesir, Burdur, Bursa, Denizli, Elâzığ, Eskişehir,
Isparta, İzmir, Karaman, Kayseri, Konya, Malatya, Manisa, Mersin,
Kahramanmaraş, Muğla, Nevşehir, Niğde, Sivas, Tekirdağ, Tokat ve Yozgat
illerindeki dondan zarar gören çiftçiler bu destekten istifade edecekler. Keza,
1/1/2010 ile 15 Mayıs 2010 tarihleri arasında sel
afeti sebebiyle zarar gören yurttaşlarımızın, bu illerde çiftçi kayıt sistemine
kayıtlı çiftçilerin de Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan
tarımsal kredi borçlarının ertelenmesi yapılıyor. Bu da Adana, Adıyaman, Afyonkarahisar, Ağrı, Antalya, Aydın, Batman, Bingöl,
Bursa, Çanakkale, Edirne, İzmir, Kars, Kırklareli, Manisa, Muş ve Uşak illerini
kapsıyor. Bu iki afet sebebiyle hazinenin ödeyeceği toplam para, yaklaşık 235
milyon lira tutarında bir paradır. Bu da çiftçilerimizin en azından karşı
karşıya kaldıkları zararların bir kısmının telafisi açısından önemli bir
destektir.
Ben, bu sene, Türkiye'nin
tekrar hububat rekoltesinde geçtiğimiz yıl gibi
bereketli, hayırlı bir sezon geçirmesini diliyorum, çiftçilerimiz için bunun
hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum ve bu duygularla da hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Eker.
VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın
Başkanım, yerimden kısa bir söz alabilir miyim?
BAŞKAN – Tamam Sayın Seçer
ama başka arkadaşlarımın da söz talebi var, sırayla size de geleceğim.
Sayın Varlı, siz de sisteme
girmişsiniz.
Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, 2010
yılı hububat hasat döneminin başlaması ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
MUHARREM VARLI (Adana) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii, Sayın Bakanı, her
zaman olduğu gibi, dinlediğinizde her şey çok güzel; çiftçinin cebi dolu,
çiftçi rahat, çiftçi boşuna bağırıyor, feryat ediyor! Sayın Bakan ya bu ülkenin
gerçeklerini bilmiyor ya da gerçeklerini görmek istemiyor. Zaten Çukurova
bölgesinde buğday biçildi, bitti. Tüccarın eline düştü çiftçi, tüccara
buğdayını satmak zorunda kaldı 450 bin lirayla 500 bin lira arasında değişen
fiyatlarla, siz yeni fiyat açıklaması yapıyorsunuz. Yani bu fiyat açıklamasını
Mayısın 15’inde yapsanız da Çukurova’daki çiftçiler de tüccarın eline düşüp
boğulmamış olsa, ürününü iyi paraya değerlendirebilse -zaten verdiğiniz bu para
aslında çiftçiyi çok tatmin eden bir para değil ama- en azından 30-40 bin lira daha fazlasına satabilmiş olsaydı daha iyi
olmaz mıydı? Ama yok, siz illa bekliyorsunuz haziran ayında, Çukurova’daki,
Hatay’daki çiftçi ürününü biçiyor, satıyor, ondan sonra fiyat açıklaması
yapıyorsunuz. Hiçbir anlamı olmayan bir açıklama bu açıklama. Yani zaten
verdiğiniz fiyat yeterli bir fiyat değil; mazot fiyatları ortada, gübre
fiyatları ortada, tohum fiyatları ortada, tarla kiraları ortada. Yani siz bu
gerçekleri görmek istemiyorsunuz, âdeta çiftçinin ürününü almamak için,
çiftçiyi mağdur etmek için elinizden gelen her şeyi yapıyorsunuz. Ben bu manada
çiftçimizin hiç de rahat olmadığını, çiftçimizin yine hiç de hayırlı bir yıl
geçirmeyeceğini düşünerek üzüntülerimi belirtmek istiyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Varlı.
Sayın Sipahi…
4.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Toprak Mahsulleri
Ofisinde çalışan bir sivil savunma görevlisinin, kendisine bilgi verdiği
gerekçesiyle meslekten atılmasına ilişkin açıklaması
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de katkıda bulunmak
istiyorum Toprak Mahsulleri Ofisiyle ilgili bir konu üzerinde.
Malumunuz, iki sene önce bir
pirinç kıtlığı yaşanmıştı ve bu konudaki sıkıntılar üzerine, hem Parlamentoda
konu gündeme getirildi hem de bizler konuyla ilgili birtakım soru önergeleri
verdik.
Ben de 6 Mayıs 2008
tarihinde, bu konu üzerine bir soru önergesi vermiştim. Bu soru önergesiyle
ilgili bilgiyi de hem o günün basınından hem Tarım Komisyonundaki
arkadaşlarımdan hem de Toprak Mahsulleri Ofisinde daha evvel görev yapmış olan
arkadaşlarımdan temin etmiştim. Çok sonradan öğreniyorum ki Toprak Mahsulleri
Ofisindeki bir sivil savunma görevlisi hakkında, merhabanın dışında hiçbir
samimiyetim ve dostluğum olmayan bir görevli hakkında “Sen, Milletvekili Erdal
Sipahi’ye bilgi verdin.” şeklinde bir tahkikat açılıyor, adli safahata
iletiliyor ve meslekten atılıyor.
Ben şimdi, yüce Parlamentonun
bilgilerine sunuyorum: Yani, telefon sapıklığı bitti de şimdi de
“Milletvekilleri soru önergeleri için kimden bilgi aldı, nasıl bilgi aldı?”
şeklindeki araştırma ve casusluk mu başlatıldı? Bu nasıl bir uygulamadır, bu
nasıl bir demokrasidir? Üstelik, bu araştırmayla
yetinilmiyor, benim Meclise gelen ziyaretçilerimin bile araştırılması gibi bir
küstahlıkta bulunuluyor. Sayın Bakan, lütfen, bu konunun cevabını istiyorum.
ŞENOL BAL (İzmir) –
Dinlemiyor ki Bakan!
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) –
Bu konudaki tahkikatı siz mi açtırdınız yoksa açılmasına göz mü yumdunuz?
Milletvekillerine yönelik olarak böyle pervasız, hayâsız bir davranışı nasıl
buluyorsunuz?
Teşekkür ederim.
ŞENOL BAL (İzmir) –
Dinlemedi, habersiz Bakan!
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Sipahi.
Sayın Seçer…
5.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, gündem dışı konuşmasındaki bazı sorulara Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in
cevap vermediğine ilişkin açıklaması
VAHAP SEÇER (Mersin) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Konuşmamda dile getirdiğim
bazı konulara cevap alamadım Sayın Bakandan, onları yinelemek istiyorum.
Sayın Bakana sormak
istiyorum: Bu hasat döneminde ne kadar hububat alım planları var? Bunun finans
kaynağı hazır mı? Kaynağı nedir varsa? Alım noktalarında alıma yönelik
hazırlıklar yapıldı mı? Depo kapasiteleriniz, mevcut depo kapasitesi, bu yılki
alım miktarına yeterli mi?
Ayrıca, Sayın Bakan, hasadı
yapılan Akdeniz Bölgesi’nde, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde ve şu anda hasadı
devam eden Ege Bölgesi’nde, buğday fiyatlarının 480 TL ile 520 TL/ton arasında
seyrettiğini ifade etti. Bu, yanıltıcı bir bilgidir. Sayın Bakana bilgi veren
arkadaşlarım Sayın Bakanı yanıltmıştır. Bugün bu bölgelerde üreticinin eline
geçen, rakam olarak söylüyorum: Üretici 380 ile 480 TL arasında ürününün tonunu
pazarlayabilmektedir.
Ayrıca bir konuya daha işaret
etmek istiyorum. Sayın Bakan bu yıl verim artışından bahsetti, kalite
artışından bahsetti oysa ben konuşmamda bunun tersini savundum. O zaman Sayın
Bakana soruyorum: Hasat devam ediyor. Bugün Akdeniz Bölgesi’nde ve diğer
bölgelerde, hasadı tamamlanan yerlerde ya da devam eden yerlerde verim
düşüklüğü ve kalite düşüklüğü vardır. Eğer bu devam edecek olursa daha sonra
verecekleri destekleme primlerinde bir revizyonu
düşünüyorlar mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Seçer.
Sayın milletvekilleri, tabii,
bu bir soru-cevap işlemi değil, sadece kısa katkılarınız olduğu için bu işlemi
yapıyoruz.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, benim cevap vermem gerekiyor.
BAŞKAN – Burada cevap hakkı
yok, İç Tüzük’ümüzde de böyle bir uygulamamız yok.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Ama soru sorma hakkı var.
NURİ USLU (Uşak) – Soru
soruyorlar ama.
SUAT KILIÇ (Samsun) – 60’a
göre…
BAŞKAN – Şimdi, sayın
milletvekilleri, bir konuya açıklık getirmek istiyorum.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Hakaret ediyor.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Yerinden bir söz talebi var Sayın Bakanın.
BAŞKAN – Bir dakika…
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Hakaret ediyor.
MUHARREM VARLI (Adana) – Siz
yaptıysanız size söyledi Sayın Bakan, yapana söyledi.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Sataşma, sataşma.
BAŞKAN – Bir dakika…
OKTAY VURAL (İzmir) – Cevap
amacıyla değil de yerinden bir söz talebi var; 60’a göre istesin.
BAŞKAN – Soruya cevap vermek
ayrı, size karşı yapılmış bir sataşma vardır diye söz istemek ayrı. Siz hangi
konuda söz isteyeceksiniz, onu söylerseniz, ona göre şey yaparım.
SUAT KILIÇ (Samsun) – 60/4’e
göre söz istesin.
BAŞKAN - 60’a göre -bu
soru-cevap işlemi olmadığı için- yerinizden “Çok kısa katkıda bulunmak
istiyoruz.” diye söz aldığınız için bunun tekrar altını çizmek istedim.
Sayın Bakan…
MEHMET AKİF PAKSOY
(Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, bir katkım da benim olacaktı.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Bakanın da yerinden…
BAŞKAN – Geleceğim efendim.
Arkadaşlarımız sisteme girmişler, onlara da söz vereceğim.
Sayın Bakan, eğer size
yönelik bir sataşmaya cevap verecekseniz, o zaman size de söz vereceğim.
SUAT KILIÇ (Samsun) – 60/4’e
göre Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Paksoy.
6.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un,
2010 yılı hububat hasat döneminin başlaması ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
MEHMET AKİF PAKSOY
(Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, açıkladığınız fiyat,
çiftçinin beklediği fiyat olmasa da en azından aşağıdaki tedbirleri alırsanız
üreticiyi rahatlatırsınız diye düşünüyorum. Ürün paralarını ne kadar zamanda
vereceksiniz? Ürün vermek için sıra beklenmesinin önüne geçilmesi ve alım
yerlerinin daha çok olması, üreticiye malını tüccara vermemesi için gerekli
kolaylığın sağlanması.
Bir de geçen seneden
stoklarımızda 2 milyon 300 bin ton buğdayımız var. Geçen seneki gibi 5 milyon
ton daha buğday alırsanız, bu kadar ürünü stoklayacak kapasitemiz var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Paksoy.
Sayın Köse…
7.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, 2010 yılı hububat hasat
döneminin başlaması ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, sizin de seçim
bölgeniz olan Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde bu yılki rekolte
yüzde 30 civarında düşüktür. Açıkladığınız fiyat yüzde 10 civarındadır, geçen
yıla göre, taban fiyatı.
Şimdi, bu bölgede belirli
zamanda yağış çok olmuş, sonra düşük bir yağış olduğundan dolayı “sarı pas”
diye bir hastalık türemiştir. Bakanlık olarak çiftçiyi niye uyarmadınız veyahut
da bir ilaçlamada niye bulunmadınız?
Artı, günlük kiralık araçlar
bu buğdayı götürüyor, arpayı götürüyor yani hububatı götürüyor ve alımlarda
sıkıntı var. Merkezleri artırmayı düşünüyor musunuz? Bunların mutlaka önlenmesi
gerekir diye düşünüyorum.
Ayrıca, ödemelerin bir ayda
değil de küçük çiftçilere bir an önce yapılması gerekir. Bu konuda da
mağduriyetin önlenmesi gerekir diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın
Köse.
Son olarak katkıda bulunacak
arkadaşımıza söz veriyorum, bundan sonra vermeyeceğim.
Buyurunuz Sayın Hıdır.
8.- Muğla Milletvekili Mehmet Nil Hıdır’ın,
2010 yılı hububat hasat döneminin başlaması ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin
açıklaması
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) –
Sayın Bakanım, öncelikle açıklamalarınız için çok teşekkür ediyorum.
Sizin döneminizde özellikle
alım merkezlerinin yaygınlaştırılması, tarım sektöründe üretim artışı,
hayvancılıkta süt ve besi cinsi hayvan sayısındaki artış, topraklardaki
bütünleştirmeyle maliyetlerin düşürülmesi, kırsal kalkınma, makine, ekipman, yüzde 50 hibe desteğiyle tarımsal sanayinin
geliştirilmesi ve maliyetlerin düşürülmesi, DSİ ve Tarım Bakanlığı iş birliği ile
havza sulamaları ve ihtisas ürünlerinin havza bazında oluşturulması çok güzel
gelişmelerdi, bu yüzden size ve çalışan bütün tarım sektörüne teşekkür
ediyorum. Ümit ediyorum ki ithalat önlenerek iç piyasa fiyat dengelerinin
korunması devam eder.
Açıkladığınız başfiyat
aslında piyasalarda ihracatı teşvik edebilecek bir başfiyattır. Aksi hâlde iç
piyasa dengeleri oluşmadan önce sizin başfiyat açıklamanız piyasayı belirler ki
bu da serbest piyasa şartlarının oluşmasını engeller. Bu sebeple de yaptığınız açıklama
doğru zamandadır ve doğru fiyat tespitidir. Ödemelerin gecikmemesine ben de
katılıyorum. Stoklardaki buğdayımıza ilaveten ithal buğdayın engellenmesini de
teşvik ediyorum, tebrik ediyorum.
Sağ olun Sayın Bakanım. [CHP
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar(!)]
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Hıdır.
Buyurunuz Sayın Bakan, kısa
bir açıklamada bulunmak istiyorsunuz.
İki dakika süreniz
biliyorsunuz.
9.- Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in, hububat alım ve ödemelerinde hiçbir sorun
olmadığına ve İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Toprak Mahsulleri
Ofisinde meslekten atıldığını söylediği sivil savunma görevlisine ilişkin
açıklaması
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi arkadaşların tabii…
Şunu söyleyeyim bizim bu sene almayı planladığımız miktar yaklaşık 5,5 milyon
ton, 5 milyon 451 bin ton. Bunun için finansman hazırlıklarımızı da yaptık,
değerli milletvekillerimizin merak ettiğini düşünüyorum, onlar sordular, bunun
için herhangi bir ödemede de herhangi bir sorunumuz yok. 336 ekiple -216 sabit, 120 geçici
ekiple- alım yapacak şekilde de bütün hazırlıklarımızı yaptık. Biz geçen sene 5
milyon 100 bin ton ürün aldık. Bu, cumhuriyet tarihine baktığınızda, 2005
yılında yine biz alım yapmıştık, ondan önce çok azdır cumhuriyet tarihinde bir
yılda 5 milyon ton ürün alındığı. Bütün hazırlıklarımızı buna göre yaptık.
Sayın Sipahi bir şey söyledi,
bir soruşturma vesaireyle ilgili. Tabii, benim o
şahısla ilgili özel bir bilgim yok ama müfettişler…
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) –
Ben, sadece bilginize ve ilginize sundum.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Müsaade edin…
Şimdi, önce, kem sözler
sahibine aittir. Eğer ağzınızdan çünkü birtakım sözler… Kimi kastettiğini bilmiyorum
ama kem söz sahibine aittir, onu özellikle söyleyeyim.
İkincisi, müfettişlerin
yaptıkları tahkikat sonucunda bir görevlinin gizli bilgileri ifşa ettiği
gerekçesiyle hakkında uyguladıkları bir muamele var. O şahıs da mahkemeye
gitmiş. Dolayısıyla yargılama süreci devam ediyor.
Benim
söyleyeceğim bundan ibaret ama kimseye işte şu milletvekiline veya bu sebeple
bir şey verdi diye değil de kanunun, hukukun, normal idari mevzuatın
gerektirdiği hususlar neyse herkese o idari mevzuat çerçevesinde eşit olarak
muamele edilir, hukuka uygun yapılır ve zaten yapılan her türlü faaliyet de
hukukun denetimine açıktır, denetimine tabidir. Bu
konuyla ilgili olarak da hukuk şu anda denetimini yapıyor. O denetim sonucu
neyse hepimiz zaten buna uyacağız.
Biz, Türkiye’deki çiftçilere
bugüne kadarki hükûmetlerin hepsinden daha fazla
destek verdik, bundan sonra da bu desteğimizi rasyonel bir şekilde millî
menfaatlere uygun olarak sürdüreceğiz, bunu vermeye devam edeceğiz.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın
Eker.
Sayın milletvekilleri, bu
konudaki tartışmalar tamama ermiştir.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) –
Sayın Başkan, bana yönelik bir şey oldu. Lütfen, cevap vermek zorundayım, kimi
kastettiğimi açıklamak zorundayım müsaade ederseniz. Sayın Bakan üzerine alındı
çünkü de açıklamak zorundayım.
BAŞKAN – Peki.
Buyurun.
10.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Toprak Mahsulleri
Ofisinde meslekten atıldığını söylediği sivil savunma uzmanıyla ilgili Tarım ve
Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’i
kastetmediğine ilişkin açıklaması
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim, bakın, ben, sizin
şahsınızı kastetmedim Sayın Bakan. Ancak bir milletvekilinin soru önergesiyle
ilgili bilgiyi falan kişi aldı diye hilafıhakikat bir
yargılama, bir tahkikat işlemi başlatılırsa ve bunun için de o milletvekiline
gelen ziyaretçilerin kimler olduğu tahkike kalkılırsa bunun adı küstahlıktır,
hayâsızlıktır. Kim yaptıysa odur. Sizi tenzih ediyorum ama böyle bir şey vardır
ve bir savunma sekreteri günahsız yere bana bilgi verdiği iddiasıyla
yargılanmaktadır. Ben, bu konuyu gündeme getirdim ve bu konuda ilginizi
istirham ediyorum özellikle.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Sipahi.
OKTAY VURAL (İzmir) – Evet,
bitirir herhâlde, kaldırır soruşturmayı Sayın Bakan.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Zile
ilçesinin sorunlarının araştırılarak gelişmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/733)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Tokat ili Zile ilçemizin
gelişmesini engelleyici sorunların araştırılarak, çözüm yollarının bulunması
amacıyla, Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis
Araştırması yapılmasını saygıyla arz ederiz.
1) Reşat Doğru (Tokat)
2) Recep Taner (Aydın)
3) Behiç Çelik (Mersin)
4) Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın)
5) Beytullah
Asil (Eskişehir)
6) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
7) Mehmet Şandır (Mersin)
8) Faruk Bal (Konya)
9) Kürşat Atılgan (Adana)
10) Süleyman Nevzat Korkmaz (Isparta)
11) Hüseyin Yıldız (Antalya)
12) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
13) Kemalettin
Nalcı (Tekirdağ)
14) Hasan Özdemir (Gaziantep)
15) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
16) Necati Özensoy (Bursa)
17) Akif Akkuş (Mersin)
18) Metin Çobanoğlu (Kırşehir)
19) Mustafa Kalaycı (Konya)
20) Mustafa Enöz (Manisa)
21) Kadir Ural (Mersin)
Gerekçe:
Tokat ilinin
Zile'de halk, genelde tarım
ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vatandaşlar arasında az da olsa ticaret ve
sanayi alanında uğraşanlar da bulunmaktadır. İlçede, özellikle 1996 yılından
sonra sanayi alanında kayda değer gelişmeler yaşanmaya başlamıştır. İlçede un
ve yem sanayii, tekstil ve sentetik sanayii, elektrik dinamoları, muhtelif sanayi makineleri,
cam ve toprak sanayii, tarım âlet ve makineleri, her
türlü plâstikten mamul ayakkabı, mobilyacılık, muhtelif gıda ve temizlik
maddeleri alanlarında 50 nin üzerinde küçük ve orta
ölçekli işletmede üretim yapılmaktaydı.
Sulanabilir arazinin az
olması, sanayi yatırımının olmayışı nedeniyle bilhassa son ekonomik krizin
Tokat'ta ve tüm ilçelerinde çok ağır seyretmesi köylerden büyük kentlere,
özellikle İstanbul, Ankara ve Turhal'a yerleşmek üzere göçenlere ya da
mevsimlik işçi olarak gidenlerin sayısının hızla artmasına neden olmuştur.
Zile'nin üzüm bağları, meyve
bahçeleri, özellikle pekmezi, leblebisi ve kirazı meşhurdur. Zile bağ ve
bahçelerinde yetişen mahsulat ve kuru bakliyat-tahıl
ürünlerinden yapılan yerel yiyecek ve içeceklerin sayısı oldukça fazladır.
Beyaz pekmez, duru pekmez, salça, sucuk, pestil, bat,
sarma, yaprak salamurası, çeşitli komposto ve konserveler, leblebi ve kuru
yemiş çeşitleri Zile'nin yemek kültürünün önemli birer parçasıdır. Her yıl
yapılan "Kiraz Festivali", "Asırlık Zile Panayırı",
"Güreş Müsabakaları", "Büyük Baş Hayvan Yetiştirme Yarışmaları"
önemli sosyal ve kültürel faaliyetlerdendi.
Zile Orta Karadeniz
Bölgesinin tahıl ambarı merkezi konumundadır. Üretilen tarım ürünlerinden
buğday, arpa, nohut, mercimek, fiğ gibi ürünler özellikle ihraç edilmek üzere
Samsun ve Mersin limanlarına gönderilmektedir. İlçemizde en fazla yetiştirilen
sanayi ürünlerinden şeker pancarı komşu ilçe Turhal Şeker Fabrikasına, Yağlı
Tohumlar Kooperatifi tarafından alınan ayçiçeği işlenmek üzere Merzifon ve
Elazığ fabrikalarına gönderilmektedir. Şehrin, ekonomik hayatında önemli yer
tutan tarım ürünlerinin başlıcaları; Buğday, arpa,
nohut, mercimek, fiğ, fasulye, patates, soğan, sanayi ürünlerinden şeker
pancarı ve ayçiçeğidir.
Aynı
şekilde başlı başına bir tarih şehri olan Zile'de M.Ö 47 yılında yapılan
savaşta, Roma İmparatoru Julius Caesar
tarafından söylenen ve Zile Kalesi içerisindeki dikili taşa yazılan "Veni Vidi Vici"
(Geldim, Gördüm, Yendim) sözü her yıl binlerce yerli ve yabancı turisti bu
ilçeye çekmekte idi. Ancak yeterli ulaşım ve konaklama imkânlarının kısıtlı
olması ziyaretçi sayısını düşürmüş bu da ilçe ekonomisine büyük zarar
vermiştir.
Ülkemizde yaşanan ekonomik
kriz, Zile ilçemizi de derinden etkilemiş, hayat pahalılığı ve tarımsal üretim
şartlarının zorlaşmasıyla birlikte büyük bir göç yaşamıştır.
Gerek Anadolu'muzun, gerekse
Tokat ilimizin en eski yerleşim birimlerinden olan ve geçmişte çok büyük
ekonomik potansiyele sahip ilçemiz, gerekli destekler verildiğinde, ülkemiz ve
ilimiz ekonomisi için yeniden bir güç olacaktır.
Araştırma önergemiz bu amaçla
hazırlanmıştır.
2.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş
ve 19 milletvekilinin, medyadaki cinsiyetçi yaklaşımın araştırılarak toplumsal
cinsiyet eşitliği için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/734)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı’na
Türkiye'de medyanın
cinsiyetçi yaklaşımı ve dili hakkında bir araştırma yapılması, bu cinsiyetçi
yaklaşımın doğurduğu sonuçların incelenmesi ve medyada cinsiyetçiliği ortadan
kaldırılması, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için medyada
alınabilecek tedbirlerin ortaya konması amacıyla Anayasanın 98'inci, içtüzüğün
104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini
arz ederiz. 05.04.2010
1) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
2) Gültan
Kışanak (Diyarbakır)
3) Ayla Akat
Ata (Batman)
4) Bengi Yıldız (Batman)
5) Akın Birdal (Diyarbakır)
6) Emine Ayna (Mardin)
7) Fatma Kurtulan (Van)
8) Hasip
Kaplan (Şırnak)
9) Hamit Geylani (Hakkâri)
10) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal
Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir
Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Medyanın iletişim araçlarını
yaygın olarak kullanarak, toplumun kültürel ve sosyal yapısını derinden
etkilediği, bireylerin düşüncelerine ve davranışlarına büyük etkisi olduğu
bilinmektedir. Medya toplumsal sorunların çözümünde, toplumsal cinsiyet
eşitliğinin sağlanmasında pozitif bir rol oynaması gerekirken ne yazık ki
medyada şiddeti, cinsiyetçiliği, milliyetçiliği körükleyen bir dil
kullanmaktadır. Bu genel anlamda bir eleştiri konusudur. Özellikle medyadaki
cinsiyetçilik kadınların yaşamını olumsuz olarak etkilemektedir. Bu nedenle
medya ile kadın ilişkisinin toplumsal cinsiyet eşitliği açısından ele alınması
zorunlu hâle getirmiştir. Her ne kadar Türkiye kadın erkek eşitliğinde tek
uluslararası yasal doküman olan "Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın
Önlenmesi Sözleşmesi'ne (CEDAW) 1985 yılında taraf olmuş olsa da medyada yaygın
olan cinsiyetçi yaklaşımlardan kurtulamamıştır. Kadının Statüsü Müdürlüğü'nün
raporuna göre, televizyon programlarında kadınlar en çok "anne
olarak", daha sonra "cinsel nesne olarak" ve "eş
olarak" ele alınmaktadır. Kadının şiddete uğrayan kurban olarak
gösterilmesi ve destekleyici bir dille haber yapılması ise yaygın olarak
görülmektedir. İncelenen 1400 haberde, kadına yönelik şiddetin, toplumsal bir sorun
olarak değil bireysel, adli bir vaka olarak sunulduğu açığa çıkmıştır.
Böylelikle, kadına yönelik cinsiyetçi bakış yeniden üretilmekte, şiddet
meşrulaştırılarak haklı bir nedene bağlanmaktadır. Bir diğer yandan medyanın
cinsiyetçi dilinin, medyadaki hakim erkek egemen
sisteminin de etkili olduğu açıkça ortadadır. TÜİK verilerine göre,
Türkiye'deki toplam 1.282 yayın kuruluşunda 9.851 erkek çalışırken, 4.998 kadın
çalışmaktadır. Kadın çalışanların müdür, genel müdür gibi karar veren
mercilerde olmadığı görülmektedir. Bu durum medyadaki cinsiyetçiliği besleyen
en temel konulardan birisidir. Diğer bir konu ise cinsiyetçilik sadece
kadınların sorunu değildir. Medya sektöründe çalışan kadınların cinsiyetçi ayın
politikasına karşı etkin mücadele yürütmesi çok önemlidir. Ancak medyada
çalışan erkeklerin de toplumsal cinsiyet eğitimleri almaları ve cinsiyetçi
yayın politikalarına karşı çıkmaları medyadaki cinsiyetçi yaklaşımların
giderilmesi açısından oldukça önemlidir.
Türkiye'de 23 kadın örgütüyle
birlikte, "medyada cinsiyetçiliğe son" adlı kampanyayı başlatan Medya
izleme Grubu (Mediz), kampanya kapsamında medyadaki
cinsiyetçi yaklaşımları deşifre ederek bu konuya dikkat çekmeyi amaçlayan
çalışmalar yapmaktadır. Basılı ve görsel medyada, internette her geçen gün
"Yayıncılık Etik ilkeleri" ve "Basın Meslek ilkeleri" ihlal
edilmektedir. Mediz'ın son raporuna göre, ulusal bir
kanalda yayınlanan "güzel kadınlar" la birlikte eğlence programının
'kadınları aşağılayan, aşağılamaya teşvik eden' apaçık kadın düşmanı olarak
tasarlanan-kurgulanan bir yarışma programı ile karşı karşıya olunduğu
belirtilmiştir. Yine raporda kadına yönelik tecavüz vakalarının haber değerinin
yüksek olduğu düşüncesiyle, basında sıkça yer verilmesinin çok tehlikeli bir
yaklaşım olduğu tespiti yapılmıştır.
Erkek egemen sistemin
kendisini her gün yeniden ürettiği alanlardan birisi medyadır. Medya aracılığı
ile ataerkil kültür tüm toplumsal yapılara nüfuz ettirilmektedir. Medyada kadın
"meta" olarak kullanılmaktadır. Popüler kültürün kadının metalaştırılmasında
medyanın rolü çok büyüktür. Bundan dolayı medyada kadın "beden"e
indirgenerek ele alınmaktadır. Kadının iş dünyasındaki yerine dair ise kadına
uygun görülen ve kabul görmüş meslekler çerçevesinde yer verilirken, bunun
dışında mesleği olan kadınlar marjinalleştirilmektedir.
Dolayısıyla toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanabilmesi için medyada
cinsiyetçiliğe karşı mücadelenin rolü çok önemlidir. Medyada cinsiyetçi
yaklaşımların araştırılması, ayrıntılı olarak bu konuda çalışan kadın
kuruluşlarıyla birlikte konunun incelenmesi, bu yaklaşımın doğurduğu sonuçların
açığa çıkarılması ve medyadaki cinsiyetçi yaklaşımın engellenmesi için gerekli
tedbirlerin alınarak yasal ve fiili düzenlemelerin yapılması için bir meclis
araştırma komisyonun kurulmasını önermekteyiz.
3.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş
ve 19 milletvekilinin, KEY ödemelerinde yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/735)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Yaklaşık 8.5
milyon memur, işçi ve emeklinin maaşlarından, 01.01.1987 tarihinden 31.12.1995
tarihine kadar 3320 sayılı Kanun gereğince Konut Edindirme Yardımı (KEY) adı
altında yapılan kesintilerin hak sahiplerine geri ödenmesi sürecinde yaşanan
sorunların ve hak sahiplerinin uğradığı mağduriyetin araştırılması amacıyla
Anayasa'nın 98, İçtüzüğün 104 ve
1) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
2) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
3) Ayla Akat Ata (Batman)
4) Bengi Yıldız (Batman)
5) Akın Birdal (Diyarbakır)
6) Emine Ayna (Mardin)
7) Fatma Kurtulan (Van)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hamit Geylani (Hakkâri)
10) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal
Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir
Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Konutu
bulunmayan devlet memurlarına, 10 kişiden fazla işçi çalıştıran işyerlerindeki
işçilere ve konutu bulunmayan emeklilere uzun vadede konut edindirme amacı ile
11.11.1986 tarih ve 3320 sayılı "Memurlar ve İşçiler ile Bunların
Emeklilerine Konut Edindirme Yardımı Yapılması Hakkında Kanun", çıkartıldı
ve 01.01.1987 tarihinde bu kanun yürürlüğe girdi. Bu
tarihten 31.12.1995 tarihine kadar 9 yılda yaklaşık çalışan 8,5 milyon
emekçinin ücretlerinden kesintiler yapıldı.
3320 sayılı Kanun ve bu kanun
gereği emekçilerden ve emeklilerden kesilen paraların akıbeti yıllarca tartışma
konusu oldu. Bu tartışmalara hak sahiplerine paralarının iade edilmesini
öngören 22.05.2007 tarih ve 5664 Sayılı "Konut Edindirme Yardımı Hak
Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanun" çıkması noktayı koymuştu. Fakat
geri ödeme süreci yepyeni tartışmalara neden olmuştur. Geri ödeme süreci bir
türlü sağlıklı ve adil işletilememiştir. Hazırlanan listelerde milyonlarca hak
sahibinin ismi bile yer almazken, milyonlarcasına da 1 TL'lik ödeme
öngörülmüştür.
28.07.2008 tarihinde Resmi
Gazetede yayımlanan hak sahiplerine ilişkin ilk listede, isimleri yer almayan
hak sahiplerine çalışmış oldukları kurumlara itiraz için üç aylık başvuru
süresi verilmiştir. İtirazlara ilişkin işlemler ilgili kurum ve kuruluşlar
tarafından yerine getirilerek bildirilmiştir. Bütün bu süreçten sonra
21.03.2010 tarih ve 27528 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazetede ikinci liste
yayınlanmıştır. Fakat ilan edilen ikinci listede de birçok hak sahibinin
isminin yer almadığı ve birçoğunun da isimleri yer almakla birlikte adlarına
yapılan ödeme tutarlarının doğru olmadığı görülmüştür.
Geri ödeme sürecinde yaşanan
önemli bir sorun da yapılan ödeme miktarı ve uygulanan gecikme faizi oranıdır. 1987-1995 yılları arasında adına kesintisiz para yatırılan
bir hak sahibinin hesabında toplam 3.786 TL anapara birikmiş olması gerekirken
hak sahiplerinden ilk listede isimleri çıkanlara en fazla ödemede 1.400.- TL
ödeme yapılırken ikinci listede ise en fazla 1.550.- TL ödeme yapılıyor. Fakat
devletin vatandaşına borcu olan KEY ödemelerinin geri ödenmesinde, hak
sahiplerine geç ödeme yapılan her ay için amme alacaklarına uygulanan gecikme
zammının uygulanması gerekmektedir. Konunun uzmanlarının yaptığı açıklamalara
göre, 28 Temmuz 2008 tarihinden bugüne kadar geçen 19 aylık süredeki gecikme
zammı dikkate alındığında kümülatif olarak anaparanın
yüzde 56'sı kadar gecikme zammı uygulanması gerekmektedir. 1987-1994
yılları arasında aralıksız olarak KEY yardımı yapılan bir hak sahibine 28
Temmuz 2008 tarihinde 1.412 TL ödendiği dikkate alındığında, aynı durumda
olmakla birlikte herhangi bir ödeme yapılmayan bir kişiye bugün itibariyle
gecikme zammıyla birlikte 2 bin 210 TL ödenmesi gerekiyordu.
Bu süreçteki diğer bir sorun
da KEY ödemelerinin gerçekleştirilmesinin 1,5-2 yıla
yakın bir süreye yayılmasıdır. Böylece bir süre daha emekçilerin paraları gasp
edilmeye devam edilecektir. Bu süreç içerisinde ilki en erken Mart 2010
tarihinde olmak üzere, 2011 yılının Nisan ayına kadar, birkaç kez liste yayınlanarak
KEY ödemeleri yapılacaktır.
Milyonlarca
emekçinin ve emeklinin 1995'ten beri gerçek değerini yitirerek kuşa dönen
paralarının akıbetinin ne olduğu, çalışanların umutlarının nasıl söndürüldüğü,
paraların hak sahiplerine yıllarca neden ödenmediği, geri ödeme sürecinin nasıl
işlediği, ödenecek miktarların nasıl belirlendiği, neden milyonlarca hak
sahibinin isimlerinin listede yer almadığı sorularına cevap bulmak ve bütün hak
sahiplerine hak ettikleri gerçek bedelin gecikme zamları ile birlikte ne olduğunun
belirlenmesi için Mecliste bir inceleme komisyonunun kurulması gerekmektedir.
4.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 25 milletvekilinin, kredi
kartı ve bazı bankacılık uygulamalarından kaynaklanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/736)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye'de bankalara ferdi
kredi ve kredi kartı borcu olan kişi sayısı 3 milyon 243 bin iken, 13 milyon
kişi kredi kartı ve bireysel kredi borcu nedeniyle icra takibindedir. Tüketici
dernekleri kriz ortamında tüketicilerin kredi kartını bir gelir unsuru olarak
gördüğünü belirterek borçlanmanın arttığı uyarısında bulunmaktadırlar.
Tüketici Dernekleri
Federasyonu (TÜDEF) Başkanı Ali Çetin, "Fahiş kredi kartı faizi, borç
batağını daha da derinleştiriyor ve tüketiciler son yıllarda hızla bankaların
tuzağına düşüyor" açıklamasında bulunmuştur. Türkiye'de Ocak 2010 sonu
itibarıyla takipteki kredi kartı borçlu sayısının 2 milyon 277 bin kişi,
bireysel kredi borçlusunun ise 1 milyon 62 bin kişi olmak üzere toplam 3 milyon
243 bin kişidir. Her bir borçlu için ortalama 4 kişilik aile yapısı dikkate
alındığında 13 milyon kişi kredi kartı ve bireysel kredi borcu nedeniyle
icradadır. 2009 sonu itibarıyla kredi kartı sayısı 44 milyon 392 bin 614, banka
kartı sayısı da 64 milyon 661 bin 947'dir. Bankalar kart aidatlarından ortalama
yılda 1.998 milyon TL "haksız kazanç" elde etmektedir. Bankalar
"hesap işletim ücreti" adı altında yılda 3.880 milyon TL
toplamaktadır. Kart aidatı ve hesap işletim ücretleri toplamı olarak
vatandaşlarımızın ceplerinden 6 milyon TL'ye yakın bir ücretin çıkmasına neden
oluyor.
2004 yılında 5 bin 868 kişi
ferdi kredi, 32 bin 827 kişi kredi kartı borçlusu olmak üzere, toplam 38 bin
695 kişi bankalara borçlarını ödeyememiştir. 2005'te 9 bin 900 kişi ferdi
kredi, 100 bin 627 kişi kredi kartı borçlusu olmak üzere, toplam 110 bin 527
kişi bankalara borçlarını ödeyememiştir. 2006'da ise 14 bin 70 kişi ferdi
kredi, 122 bin 324 kişi kredi kartı borçlusu olmak üzere, toplam 136 bin 394
kişi icra tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. 2007 yılı borçlu rakamları ise,
43 bin 403 kişi ferdi kredi, 157 bin 977 kişi kredi kartı olmak üzere toplam
201 bin 380 kişidir. 2008 yılında 214 bin 231 kişi ferdi kredi, 447 bin 452
kişi kredi kartı borçlusu olmak üzere, toplam 661 bin 683 kişi bankalara
borçludur. 2009 yılında borçlu toplamı 1 milyonu geçmiştir. 2009 yılında borçlu
sayıları, 544 bin 973 kişi ferdi kredi, 905 bin 191 kişi kredi kartı olmak
üzere toplam 1 milyon 450 bin 164 kişidir. 2009 sonu
itibarıyla 832 bin 445 kişi ferdi kredi, 1 milyon 766 bin 398 kişi kredi kartı
olmak üzere toplam 2 milyon 598 bin 843 kişi olan borçlu sayısı, 2010 Ocak sonu
itibarıyla takipteki kredi kartı borçlu sayısı 2 milyon 277 bin kişi, bireysel
kredi borçlu sayısı ise 1 milyon 62 bin kişi olmak üzere toplam 3 milyon 243
bin kişidir.
Borçlu sayılarının yıllara
göre değişimleri incelendiği zaman Türk halkının giderek borç batağına
saplandığı görülmektedir.
Ülkemizdeki kredi kartlarında
yıllık normal faiz oranı yüzde 34.92 iken, temerrüt faizin yıllık oranı ise
yüzde 43.92'dir. Bu rakamlar dünyanın hiçbir yerinde bu düzeyde değildir.
Yargıtay 13. Dairesi bir
tüketicinin başvurusu üzerine 11 yıllık birikmiş tüm kredi kartı yıllık
aidatları geri alma hakkı vermiştir. Buna rağmen bankalar kredi kartı yıllık
ücretini almaya devam etmektedir.
Yurttaşlarımızın tek tek bankaların üyelik ücretleri ile ilgili açmış oldukları
davalar tüketici lehine sonuçlanmaktadır. Bu durum bankaların haksızca üyelik
aidatı aldığının kanıtıdır.
Bu nedenlerle, ekonomik
krizin etkilerinin artarak sürdüğü ülkemizde bankaya borcu olan 3 milyonu aşkın
kişinin yaşadıkları sorunların tespiti, ortaya çıkarılması ve çözümlenmesi
amacı ile Anayasamızın 98. maddesi, İçtüzüğümüzün 104. ve 105. maddeleri
gereğince bir Araştırma Komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla
araştırılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Turgut Dibek (Kırklareli)
2) Engin Altay (Sinop)
3) Durdu Özbolat
(Kahramanmaraş)
4) Gürol Ergin (Muğla)
5) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
6) Mehmet Ali Susam (İzmir)
7) Kemal Demirel (Bursa)
8) Hulusi Güvel
(Adana)
9) Şevket Köse (Adıyaman)
10) Nesrin Baytok (Ankara)
11) Hüsnü Çöllü (Antalya)
12) Tayfur Süner (Antalya)
13) Yaşar Ağyüz
(Gaziantep)
14) Tacidar
Seyhan (Adana)
15) Ergün Aydoğan
(Balıkesir)
16) Tekin Bingöl (Ankara)
17) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
18) Erol Tınastepe
(Erzincan)
19) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
20) Fatma Nur Serter (İstanbul)
21) Mevlüt
Coşkuner (Isparta)
22) Ahmet Küçük (Çanakkale)
23) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
24) Ensar
Öğüt (Ardahan)
25) Ali Koçal
(Zonguldak)
26) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.48
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.11
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110’uncu Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Sayın milletvekilleri, insani
yardım taşıyan gemi konvoyuna uluslararası sularda İsrail Silahlı Kuvvetleri
tarafından yapılan ve çok sayıda masum insanın ölümüne ve yaralanmasına yol
açan saldırıyla ilgili olarak siyasi parti gruplarının Başkanlığımıza
verdikleri müşterek imzalı bir önerge vardır.
Bu önergeyi okuyorum:
VII.- BİLDİRİLER - DEKLARASYONLAR
1.- Siyasi parti grupları adına, grup başkan vekillerince hazırlanan ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca kabul edilen, İsrail Silahlı
Kuvvetlerinin, insani yardım taşıyan gemi konvoyuna yaptığı ve çok sayıda masum
insanın ölümüne ve yaralanmasına yol açan insanlık dışı saldırıyı şiddetle ve
nefretle kınadıklarına ilişkin bildiri
“Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulu’na
Türkiye Büyük Millet Meclisi,
İsrail Silahlı Kuvvetlerinin 31 Mayıs 2010 Pazartesi sabahı, çoğunluğu Türk
olan, 32 ülke vatandaşının bulunduğu insani yardım taşıyan gemi konvoyuna
yaptığı ve çok sayıda masum insanın ölümüne ve yaralanmasına yol açan insanlık
dışı saldırıyı şiddetle ve nefretle kınamaktadır. Hayatını kaybedenlere
Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve yaralılara acil şifalar
dilemektedir.
Bu saldırı, Birleşmiş
Milletler yasasının ve uluslararası hukukun açık bir ihlalidir.
TBMM, Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi'nin bu olaydan dolayı İsrail'i kınayan ve yaptırımlar öngören
bir kararı en kısa zamanda kabul etmesini beklemektedir. Bu menfur saldırının,
bütün boyutlarıyla araştırılması için bağımsız bir uluslararası soruşturma
komisyonu kurulmalıdır.
İsrail Hükümeti, bu saldırı
dolayısıyla resmen özür dilemeli, olayın sorumlularının yargılanarak cezalandırılmalarını
sağlamalı, saldırının mağdurlarına tazminat ödemelidir.
Türkiye, İsrail'e karşı millî
ve uluslararası yargı yollarına başvurmalıdır.
TBMM, Türk Hükümeti'nden,
İsrail ile siyasi, askerî ve ekonomik ilişkilerimizi gözden
geçirmesini ve gerekli
etkin önlemleri almasını beklemektedir.
TBMM, bu saldırıya karşı
halkımızın gösterdiği haklı tepkileri saygıyla karşılamaktadır.
TBMM, bu tepkilerin şiddete
dönüşmeyeceğine ve Türkiye'deki Musevi vatandaşlarımızı incitici bir nitelik
taşımayacağına inanmaktadır. İsrail Hükümeti'nin saldırgan tutumuna karşı
gösterilen tepkiler, İsrail milletini hedef almamalıdır.
TBMM, her zaman olduğu gibi
Filistin halkı ile dayanışma içindedir ve Gazze'ye
yönelik insanlık dışı abluka ve ambargonun derhal kaldırılmasını beklemektedir.
AK PARTİ Grup Başkan Vekili CHP Grup Başkan Vekili
|
Suat Kılıç Kemal
Anadol |
Samsun İzmir |
MHP Grup Başkan Vekili BDP Grup Başkan
Vekili |
Oktay Vural Ayla
Akat Ata |
İzmir Batman” |
(Alkışlar)
Siyasi parti grup başkan
vekillerinin imzalarıyla bir anlamda Türkiye Büyük Millet Meclisinin önerisi
hâline gelen bu öneri veya deklarasyonu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Oy birliğiyle kabul edilmiştir.
(Alkışlar)
Başkanlığımız, Türkiye Büyük
Millet Meclisimizin bu kararının gereğini yerine getirecektir.
Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Teşekkür ederiz Sayın Başkan.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Biz de teşekkür ederiz.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, şimdi, alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini
görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Türk
Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan, Türk
Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer alan,
Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana
Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma
Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek
Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü
sırada yer alan, Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın; Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/811, 2/633)
(S. Sayısı: 496) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Geçen birleşimdeki
görüşmelerde tasarının 7’nci maddesi üzerinde en son Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına konuşma yapılmıştı.
Şimdi söz sırası şahsı adına
Kahramanmaraş Milletvekili Akif Paksoy’a ait. (MHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Paksoy.
MEHMET AKİF PAKSOY
(Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 496 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 7’nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Konuşmama başlamadan önce, İskenderun’da bölücü hainlerce düzenlenen alçakça
saldırıda şehit olan Mehmetçiklerimize Cenabı Allah’tan rahmet, yaralı
askerlerimize acil şifalar diliyorum.
Kıymetli arkadaşlar, tarımda
kooperatifçilik, özellikle kırsal alanlarda dağınık, düzensiz imkânları birleştiren,
geliştiren ve güçlendiren, millî nitelikler kazandıran mükemmel bir dayanışma
aracıdır. Biz, bu tasarı üzerinde çeşitli tenkitler yöneltirken, Sayın Elitaş’ın önergesiyle gerçek amacınızı daha iyi anlamış
olduk.
Arkadaşlar, Türkiye Büyük
Millet Meclisi millet adına yasa yapıyor. Yasalar da, hukuka uygun, adil,
eşitlikçi, tarafsız metinler. Bu işin de bir geleneği, usulü var. Sırf kendi
istekleriniz için, hatta bölgesinde bir kooperatif seçimini kaybetmiş bir
milletvekili için yasa çıkartılırsa, bu, kamu vicdanında derin izler oluşturur.
Ben eminim ki parti grubunuzdan çok sayıda milletvekili bu önergeye karşı.
Ancak, iktidar gücünü bu derece hakkaniyet ilkelerine aykırı kullanmak cüretine
doğrusu şaşıyorum. Diğer konuşmacılar da bu önerge üzerinde tenkitlerini
açıkladılar.
Kıymetli arkadaşlar,
partinizde çok sayıda hukukçu milletvekili var. Sizlere soruyorum: İdarenin
emrinde olan bir denetim elemanı nasıl bir işlem veya eylemin açıkça hukuka
aykırı olduğuna karar verebilir? Bu durum yargının görev alanına açık bir
müdahale değil midir? Daha da vahimi, Sayın Elitaş,
önergesini…
(Hatibin sesinin kısılması
nedeniyle konuşma zorluğu çekmesi)
BAŞKAN – Beş dakika ara
vereyim Sayın Paksoy, lütfen yerinize geçin.
Sayın milletvekilleri, beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.21
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110’uncu Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
496 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi şahsı adına konuşmasını
tamamlamak üzere Kahramanmaraş Milletvekili Akif Paksoy’u
kürsüye davet ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Paksoy.
MEHMET AKİF PAKSOY
(Kahramanmaraş) – Ben eminim ki, parti grubunuzda çok sayıda milletvekili dahi
bu önergeye karşı. Ancak, iktidar gücünü bu derece hakkaniyet ilkelerine aykırı
kullanmak cüretinize doğrusu şaşıyorum. Diğer konuşmacılar da bu önerge
üzerinde tenkitlerini açıkladılar.
Kıymetli arkadaşlar,
partinizde çok sayıda hukukçu milletvekili var. Sizlere soruyorum: İdarenin
emrinde olan bir denetim elemanı nasıl bir işlem veya eylemin açıkça hukuka aykırı
olduğuna karar verebilir? Bu durum yargının görev alanına açık bir müdahale
değil midir? Daha da vahimi, Sayın Elitaş, önergesini
savunmak için aynen şöyle diyor: Tutanaklardan okuyorum: “Eskiden tersineydi.
Bakanlık müfettişleri yaptığı işlemleri mahkemeye gönderiyorlar, mahkemenin
kayyum atama imkânı doğrultusunda kooperatiflerin işlemlerini denetleme hakkı,
imkânı vardı. Şimdi, durum tersine dönüyor. Yine, eğer burada bir haksızlık
varsa, bir yanlışlık varsa yapılan işle ilgili, hakkında tedbir alınanlar
mahkemeye gidecekler, idare mahkemesine başvuracaklar ve bu tedbir kararının
kaldırılmasını isteme hakları da vardır.” Bu hüküm açıkça yargısız infazdır.
Siz aslında şunu yapıyorsunuz: “Ben seni infaz ediyorum, açıkça suç işliyorum,
git hakkını mahkemede ara.”
Kıymetli arkadaşlar, ben size
de bu kürsüden
soruyorum, bu önergeye benzer bir düzenleme Türk idare mevzuatında var mıdır?
Bir denetim elemanına hukukilik denetimi yaptırmak hangi ülkenin yasasında
mevcuttur? O zaman
mahkemeleri de kaldırın, aradığınız denetim elemanları vasıtasıyla bakanlık
gerek gördüğü kararları alsın, şikâyeti olanlar da mahkemeye gitsin. Ben
öncelikle sizlerin vicdanına sesleniyorum. Eğer vicdanlarınıza etki edemezsek
Sayın Cumhurbaşkanını, hukukçularını bu tasarıyı adil ve etraflı bir şekilde
incelemeye ve Cumhurbaşkanını veto yetkisini kullanmaya davet ediyorum.
Kıymetli arkadaşlar, bu işin
takipçisi olacağız. Temenni etmeyiz, ama bu yasa yürürlüğe girerse, Sayın Elitaş gözümüz üzerinizde olacak. Özellikle Kayseri başta
olmak üzere seçimi kaybettiğiniz kooperatiflere hâkim yetkisinde denetim
elemanı göndermek suretiyle görevden alma işlemi yaparsanız samimiyetiniz
ortaya çıkacak.
Burada bir konuya değinmeden
geçemeyeceğim. Daha önce kooperatifçiliğin ruhuna uygun olarak ve güçler
bölünmesin diye aynı çalışma alanında ikinci bir kooperatif kurdurulmuyordu. Bu
da etik bir kural hâline gelmişti ve kimse de itiraz etmiyordu. Ancak bu Hükûmet döneminde bu kural bozuldu ve aynı çalışma alanında
ikinci bir kooperatif kurulmaya başlandı. Bu durum ortakların siyasi olarak
bölünmesine sebep oldu. Kooperatifçilik ilkeleri dikkate alınmayarak AKP usulü
bir örgütlenmenin yolu açıldı. Diğer bir sorun ise tarımsal kalkınma
kooperatiflerine verilen kredilerin akılcı bir şekilde kullandırılmamasıdır.
Tarımsal kooperatiflerin dikey örgütlenmesinde sorunlar vardır. Tabanda birim
kooperatif türü dört adet olmasına rağmen birlik şeklindeki örgütlenmeleri
sekize çıkmakta, merkez birliği şeklinde örgütlenmeleri ise altıya çıkmaktadır.
Yani yukarıya doğru giderken üçgen şeklinde daralması gerekirken
genişlemektedir.
Biz Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, kooperatiflerle ilgili kanunları yeniden gözden geçirip
tarımsal kooperatifçiliği daha etkin hâle getirecek ve çiftçilerimiz lehine de
olacak şekilde tek kanun çatısı altında düzenlenmesini talep ediyoruz.
İnşallah bu düzenleme
Milliyetçi Hareket Partisine nasip olacaktır diyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Paksoy.
Şahsı adına Kayseri
Milletvekili Yaşar Karayel.
Buyurunuz Sayın Karayel. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) –
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan 496 sıra sayılı
kooperatifler kanununun 7’nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Heyetinizi saygıyla selamlarım.
Saygıdeğer milletvekilleri,
İskenderun’da caniler tarafından şehit edilen vatan evlatlarını da rahmetle ve
minnetle, şükranla huzurlarınızda yâd ediyorum.
Gazze’ye insanlık
elini uzatan, büyük çoğunluğu Türk vatandaşlarından oluşan, dünya
vatandaşlarının da iştirak etmiş olduğu, -Yahudiler tarafından diyelim- İsrail
tarafından hunharca katledilen bu şehitleri de huzurunuzda rahmetle ve minnetle
anıyorum. Gazze’nin de özgürlüğe ve bağımsızlığa,
yeni bir Filistin devleti olarak devletlerine kavuşmasını da diliyorum.
Üzerinde söz almış bulunduğum
kooperatifler kanununun 7’nci maddesi Bayındırlık Bakanlığının kanun hükmünde
kararnamesinin bazı maddelerinin değiştirilmesiyle alakalı hükmü içermektedir.
Türkiye’deki
kooperatifçiliğimiz sayısal olarak çok olsa da işlevsel olarak çok fazla büyük
olmadığını ve fonksiyonel olmadığını da hep birlikte yaşayarak görmekteyiz.
Özellikle yapı kooperatiflerindeki sayının çokluğu, Türkiye’de bunların çok rantabl olarak uygulandığını da göstermemektedir. Yapı
kooperatiflerini insanlar bir araya gelerek kuruyorlar, iyi, idealleri oluyor
ama imkânları müsait olmadığı için yapı kooperatiflerinin büyük çoğunluğu şu
anda işlevsiz hâldedir. En kısa zamanda bu Kooperatifler Kanunu’nun yeniden ele
alınarak gerçekten geniş bir düzenleme yapılması Türkiye'nin ve kurumların ve
kooperatiflerin hayrına olacaktır. Özellikle yapı kooperatiflerinde genel
kurulunu yapamayan, sadece 5-6 kişinin bir araya
gelerek kurduğu, uzun dönemden beri işlevsiz olan kooperatiflerin büyük
çoğunluğu tasfiyeyi beklemektedir. Yeni yapılacak bir değişiklikle bunların
tasfiyesi de kolaylaşacak, gerçekten yapı kooperatifi sıkıntısından hem
bakanlıkları hem de kooperatifleri kurtarmak doğru olacaktır.
Bugün itibarıyla Türkiye’deki
yapı stokları incelendiğinde şehirlerimizin büyük çoğunluğu “gecekondu”
dediğimiz mühendislik hizmetlerinden yeteri kadar faydalanmadan yapılan
konutlardır. Bunların depreme dayanıklı olmadıkları, İzmit, İstanbul ve Sakarya
depremlerinde de bizatihi yaşanarak görülmüştür.
Bu tasarıyla,
kooperatiflerimizce yapılan yapı stoklarımızın, mal ve can güvenliğini
sağlayan, donatı ve altyapısı uygun, yaşama alanlarına sahip olanları da çok
önemlidir. Yapı kooperatifleri ve üst birlikleriyle ilgili olarak Kooperatifler
Kanunu ve diğer kanunlar ile bakanlığa verilen görevleri ve yapı
kooperatiflerinin ve üst birliklerinin kurulmasına, işleyişine, tasfiyesine,
denetlenmesine ilişkin iş ve işlemleri yapmak, yapı kooperatiflerinin kuruluş
kayıtlarının ve sicillerinin tutulmasını sağlamak, uygulamaları denetlemek
Bakanlığın asli görevleri arasında olacaktır.
Yapı kooperatifçiliğinin
yaygın olarak faaliyetlerini sürdürdüğü illerimizin başında Konya ve Kayseri
çok yoğun olarak görülmektedir. Buralarda iyi niyetli, başarılı kooperatif
çalışmalarının örnekleri olduğu kadar başarısız ve gerçekten iyi idarecilere
sahip olmayan kooperatiflerin hem üyelerini hem de kooperatifleri çok büyük
sıkıntılara düşürdüklerini de yakinen bilmekteyiz.
Bütün bunların giderilebilmesi
için üst birliklerin üyelik ve denetimini sağlamak da çok önemlidir.
Kooperatifçiliğimizin günün şartlarına uygun hâle gelmesi için Kooperatif
Kanunu’nda geniş çaplı bir değişikliğin yapılması da kısa zamanda
sağlanmalıdır.
Kanunun ve görüştüğümüz konuların
şehirciliğimize ve kooperatifçiliğimize hayırlar getirmesini diliyor, saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Karayel.
Soru-cevap bölümüne
geçiyoruz.
Sayın Kaplan ve Sayın Güvel sisteme girmişler.
Sayın Güvel,
buyurunuz.
HULUSİ GÜVEL (Adana) –
Teşekkür ediyorum Başkanım.
Sayın Bakan, kooperatiflerin
desteklenmesi, kooperatiflerin denetimi ve kooperatif bankacılığı konusunda
Avrupa ülkelerinde yapılan uygulamalar nelerdir?
İkinci sorum: Ülkemizde bulunan
kooperatiflerin yüzde 70’ten fazlasının konut yapı kooperatifi olmasını neye
bağlıyorsunuz? Bunlardan yarıdan azı faaliyettedir. Konut yapı kooperatifleri
üzerinde yapılan denetimin yetersizliğinin bu sayının yüksekliğinde rol
oynadığı eleştirilerine katılıyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Güvel.
Buyurunuz Sayın Bakan.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI
MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Evet, Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Özellikle Avrupa
ülkelerindeki kooperatiflerle ilgili uygulamalar çok çeşitlilik arz etmektedir.
Şu anda Avrupa ülkeleriyle ilgili ayrıntılı bilgi elimde yok ama yazılı olarak
bunları size iletebiliriz.
Kooperatiflerle ilgili
denetim noktasında ciddi bir eksiklik söz konusudur. Aslında kooperatif
uygulamalarıyla alakalı bugün yaşadığımız hukuki sıkıntının kooperatiflerin
kuruluş amacına uygun bir hukuki problem doğmayacak şekilde düzenlenememesinden
daha çok kaynaklandığını görüyoruz. İştigal alanlarıyla ilgili, düzenlemelerle
ilgili bu tasarıda da hükümler yer almaktadır. Özellikle yapı kooperatifleriyle
ilgili bölümde Bayındırlık ve İskân Bakanlığı görev alanına girdiği andan
itibaren bu konuda yapı kooperatiflerinin iştigal alanıyla ilgili hukuki
problemlere sebebiyet vermeyecek düzenlemelerle birlikte bu düzenlemelerin de
denetlenmesiyle büyük ölçüde problemlerin ortadan kalkacağını düşünüyoruz.
Bir diğer nokta ise özellikle
oluşan kooperatiflerin –yapı kooperatifi anlamında bunu ifade ediyorum- iştigal
etmedikçe veya iştigal etmemek üzere kurulmuş olan kooperatiflerin -Sayın
Karayel’in de konuşmasında ifade ettiği gibi- bunların tasfiyesini
kolaylaştırıcı düzenlemeleri yapmak gerekiyor. Bunları da Bakanlık olarak
yapacağız.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Bakan.
Başka soru soran yok.
Madde üzerinde bir önerge
var, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 496 sıra
sayılı yasa tasarısının 7. maddesinin ( c) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
“c) Yapı kooperatifçiliğinin
gelişmesi, işleyişi, teşvik edilmesi ve özendirilmesi ile ilgili tedbirleri
almak, kooperatiflere mali destek sağlanmasına yardımcı olmak, teknik destek
sağlamak ve gerekli mevzuatı hazırlamak.”
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Mehmet
Ali Susam Sacid Yıldız |
Malatya İzmir İstanbul |
Şevket
Köse Ahmet
Küçük |
Adıyaman Çanakkale |
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI
MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Susam,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kooperatifçilik kanunuyla ilgili
görüşmeleri devam ettiriyoruz.
Bu maddeyle ilgili vermiş
olduğumuz önergede de kooperatifçiliğin finansmanıyla ilgili bir önerge verdik.
Aslında bu görüşmelerde ortaya çıkan gerçek şudur: Hükûmet
kooperatifçiliği geliştirmek, dünya ölçeğinde çağdaş bir kooperatifçilik
anlayışına varmak, kendisinin kooperatifçilikle ilgili yapmış olduğu strateji
belgesindeki hedeflere varmak amacında değildir. Bir kere bunun altını çizelim.
Bu kanuna verdiğimiz mesai,
bugüne kadar yaptığımız çalışmaların amacı, Hükûmetin
kooperatifçilikle ilgili yapmış olduğu çalışmalarda elde ettiği sonuçla tam
ters, taban tabana zıt bir çalışmadır. Kooperatifçiliği dikey, hükûmetten bağımsız bir kuruluş hâline getirip, onun
finansmanını sağlayıp, bağımsız bir denetim kurumuyla onu denetlettiren ve
Türkiye’de pazar açısından güçlü bir kooperatifçilik yaratma amacından tamamen
uzak bir çalışmadır. Tam tersine, ne yapıyoruz şimdi? Kooperatifleri
dağıtıyoruz. Tarım Bakanı, Sanayi Bakanı, Bayındırlık Bakanı ve benzeri
bakanlıklar arasında bürokrasinin karar alma sürecini engellediği bir yapıyı
kooperatifçiliğe egemen kılıyoruz, kooperatiflerin dünya ölçeğindeki
desteklerinden uzaklaştırıyoruz ve kooperatifçiliği bitirme noktasında çok net
bir çalışma yapıyoruz. Bakın arkadaşlar, bugün tarım kredi kooperatifleri ve
tarım satış kooperatifleri birlikleri, tarihinde görülmediği zorluklarla karşı
karşıya. Tarımla ilgili sulama kooperatifleri borç batağında elektrik
borçlarını ödeyemiyor. Enerji Bakanına bir yıl önce söyledik, dedik ki:
Kooperatiflerin borçlarını taksitlendirme yapıp faizlerini silin ve bu
kooperatiflerin hızla sulama için elektrik borçlarını taksitlendirilerek
köylünün üretim yapabilmesi noktasında önünü açın. Geçen sene mayıs ayında
söyledik, bu sene mayıs ayı geçti haziran ayına geldik. Bir yıldır “Olacak.”,
“Yapacağız.”, “Tamam.” dediler, bugüne kadar yapılmadı. Bir kez daha buradan
söylüyorum: Yine sulama için kooperatifler bekliyor, hem köylü borç içerisinde
hem kooperatifler borç içerisinde. Bunlar acil üretim için, sulama yapmak için
zor durumdayken, bunlara el uzatmak gerekip taksitlendirme yapmak gerekirken
hâlâ bu konuda adım atılmamış durumda. Değerli arkadaşlarım, bu, Hükûmetin acilen çözmesi gereken konulardan bir tanesi.
İki, kooperatifçiliğin
gelişmesi için finansmana ihtiyaç var. Size bir örnek vereyim: Almanya’da
kooperatifçilikle ilgili 1.232 tane kooperatif bankası var. Peki, Türkiye’de
Ziraat Bankası dışında bir tane, kooperatif finansmanı anlamında, kooperatife
finansman sağlayan kuruluş var mı? Bunların 12.400 tane şubesi var, 30 milyon
mudisi var ve 140 milyon euro dağıttığı yıllık plasman var. şimdi, Almanya’da
kooperatiflerin pazar payı öyle. Neden? İşte, böyle bir kooperatifçilik bankası
kurdukları için. Bizde ise kooperatiflerin bırakınız banka kurmayı,
kooperatifçilerin finansman sağlamak için her türlü destekten uzak kaldığı bir
dönemi yaşadık sekiz yıllık AKP iktidarında ve bugün kooperatifler hem tarım
satış kooperatifleriyle hem de diğer kuruluşlarla finansmana ulaşmada ciddi bir
sıkıntı içerisindedirler. Onun için bugün önerimiz şudur: Kooperatifçiliği
finansman açısından destekleyecek kooperatifçilik bankacılığının önünü açmak,
Türkiye’nin yapması gereken en önemli konulardan bir tanesidir. Bu nedenle,
kooperatifçiliği Türkiye’de finansmana en kolay ulaşabilecek araçlarla
donatmamız lazım. Türkiye’nin, Avrupa Birliği normlarında ve dünyadaki
Birleşmiş Milletlerin kooperatifçilikle ilgili vermiş olduğu kararlarda altını
önemle çizdiği konu, kooperatiflerin finansmana ulaşabilme noktasındaki
sağlanan desteklerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) –
Teşekkür ederim.
Bu anlamıyla, Türkiye’de
kooperatifçiliğin finansman sorunu çözülmelidir. Bunun için de Ziraat Bankası
dışında kooperatifçilik bankalarının oluşturulması, bu bankalardan kredi almak
için Kredi Garanti Fonu benzeri tarımdaki köylünün ipotek göstermeden kredi
alabileceği organizasyonlar kurulmalıdır.
Bugün, Türk köylüsü bütün
özel sektör bankacılığına malını mülkünü ipotek etmiş, şu an, kendisi icralarla
karşı karşıya durumdadır. Türk tarımını ve Türk köylüsünü bu icralık durumdan
kurtarmanın yolu, kooperatifçilikte ve bankacılıkta adım atmaktan geçer. Biz bu
anlayışla kooperatifçiliğe bakılmasını istiyoruz.
Bu duygularla, huzurlarınızı
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Susam.
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) –
Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN - Arayacağım efendim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.47
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110’uncu Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
496 sıra sayılı Tasarı’nın
7’nci maddesi üzerinde verilen İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi,
önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Şimdi, tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
7’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 7’nci madde kabul edilmiştir.
Şimdi, 8’inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 8 - 8/1/1985
tarihli ve 3143 sayılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının
(m) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“m) Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı tarımsal amaçlı kooperatifler,
tarım kredi kooperatifleri ve birlikleri ile yapı kooperatifleri ve üst
birlikleri hariç olmak üzere, tarım satış kooperatifleri ve birlikleri ile
genel hükümlere tabi kooperatiflerin ve birliklerin kuruluş, işleyiş ve
denetimlerine ait işlem ve hizmetleri yürütmek,”
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Özkan.
CHP GRUBU ADINA RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 496 sıra sayılı
Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 8’inci
maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyeti saygılarımla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce,
uluslararası sularda insani yardım amaçlı yol alan, otuz iki ülke vatandaşını
taşıyan Türk gemisine İsrail askerleri tarafından yapılan saldırıyı nefretle
kınıyorum. Bu saldırıda hayatlarını kaybeden yurttaşlarımıza ve diğer ülke
vatandaşlarına Allah’tan rahmet, kederli ailelerine ve yaralılara acil şifalar
diliyorum. Ayrıca, terör saldırılarında vatanı için hayatlarını kaybeden tüm
şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar, kederli ailelerine ve
milletimize başsağlığı diliyorum, ruhları şad olsun.
Değerli arkadaşlarım, kanun
teklifinin 8’inci maddesinin (m) bendinde “Tarım, Orman ve Köyişleri
Bakanlığı” ibaresi “Tarım ve Köyişleri Bakanlığı”
olarak düzeltilmiş ve bu bende “Yapı kooperatifleri ve üst birlikleri” ibaresi
eklenmiştir. Oysa (m) bendinde tamamen Tarım ve Köyişleri
Bakanlığına bağlı tarımsal amaçlı kooperatifler ile tarım kredi kooperatifleri
ve birlikleri hariç tutulmasına rağmen, bu kapsama yapı kooperatiflerinin de
katılmasının gerekçesi anlaşılabilir değildir. Bu durumda, söz konusu kanun
teklifinin alelacele hazırlandığı ve amacın gerçek anlamıyla 1163 sayılı
Yasa’da değişiklik yapmak olmadığı görülmektedir. Oysaki 1163 sayılı Yasa’da
bir değişiklik yapılması planlandıysa bu kanunun tüm kooperatifleri kapsayacak
ölçekte düşünülmesi, tüm kooperatiflerin sorunlarını gidermek ve çözüm yolları
üretmek amacını taşıması gerekliydi. Bugün itibarıyla sayıları 48 bini aşan
faal kooperatiflerin 3 milyon 800 bin üyesi bulunmaktadır. Dolayısıyla, bu
kanun teklifi, aileleriyle birlikte ele alındığında, ülke nüfusunun yaklaşık
yüzde 10’unu yakından ilgilendirmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kooperatifçilik sadece bir ekonomik organizasyon değil, aynı
zamanda sosyal, ahlaki ve ulusal kaynaşmanın da bir aracıdır; halkta birlik,
beraberlik, paylaşım ve direnç şuurunu geliştiren bir kurumdur. Kooperatifçilik
anlayışı dil, inanç ve etnik ayrım gözetmeksizin birlikte sorun çözme
yaklaşımıdır. Bu nedenle, demokrasimizin geliştirilmesi yönüyle de
kooperatifler önemli bir araçtır. Kooperatifler, ayrıca kayıt dışı ekonomiyle
mücadele açısından ve gelir dağılımının iyileştirilmesi açısından da önemli bir
araçtır.
Ulu Önderimiz Mustafa Kemal
Atatürk, ilk kooperatif olan ve 21 Nisan 1925’te Ankara’da kurulan Memurlar
Tüketim Kooperatifinin ilk üyesidir. Atatürk’ün Türk kooperatifçiliğinin hem
teorik hem de fiilî önderi olması ülkemiz kooperatifçiliği için bir gurur ve
onur vesilesi olmakla birlikte kooperatifçiliğe vermiş olduğu önemi yansıtması
dolayısıyla da son derece önemlidir. Atatürk, bu düşüncelerini “Kanaatim odur
ki, birleşmede muhakkak surette kuvvet vardır. Kooperatif yapmak, maddi ve
manevi kuvvetleri, zeka ve maharetleri
birleştirmektir. Türkiye'nin çalışma hayatı ve varlığı göz önüne alınınca
birleşmeden dolayı fayda ve yararlarının çok büyük olacağı sonucuna
varacağınızdan kuşku duymuyorum.” sözleriyle dile getirmiştir. Yine 1 Kasım
1937 günü Türkiye Büyük Millet Meclisinde yaptığı son açılış konuşmasında gelecek
yılları hedef gösterircesine şunları söylemektedir: “Ziraat, sanayi bilhassa
üzerinde meşgul olacağımız mevzu olacaktır. Bu arada sütçülüğe, süt sanayisine
hususiyle önem vermekteyiz. Sırasıyla şehir ve kasabalarımızın temiz ve ucuz
süt mamulleri ihtiyacını temin edecek fabrikalar tesisine ve bununla ahenkli
bir surette köylerdeki sütleri kıymetlendirecek ve satışı kolaylaştıracak
kooperatifler teşkiline çalışılacaktır.”
Geçmişinde paylaşım ve
kooperatifçilik ruhu en kuvvetli toplum bizim toplumumuzdur, dinsel açıdan da
durum budur. Eğer bu gerçeklere uygun hareket edilseydi Atatürk Türkiyesi bugün dünyada kooperatifçiliğin en seçkin
modelini ortaya koyan ve yaşatan ülke konumunda olacaktı.
Anayasa’mızın 171’inci
maddesinde “Devlet, millî ekonominin yararlarını dikkate alarak, öncelikle
üretimin artırılmasını ve tüketicinin korunmasını amaçlayan kooperatifçiliğin
gelişmesini sağlayacak tedbirleri alır.” ibaresi yer almaktadır. Ancak görülen
odur ki bugün gelinen noktada ülkemizde kooperatifçilik birçok sorunu
bünyesinde barındırmaktadır ve çözümlenmemesi nedeniyle gitgide bir sorunlar
yumağı hâline geldiğini gözlemlemekteyiz.
2007 yılında başlayan ve
etkileri hâlen süren dünya ekonomisindeki mali krizin gelişmekte olan etkileri
işsizlik ve üretimde çöküş olarak ortadadır. Birleşmiş Milletler tarafından bu
krizden kurtulmanın çaresinin kooperatifler ve kooperatifleşme olduğu
açıklanmıştır.
Yine, 2012 yılının Kooperatif
Yılı olacağı ilan edilirken ülkemizde de kooperatifçiliğe bu doğrultuda gereken
önem ve desteğin verilmesinin bir zorunluluk olduğuna inanmaktayız.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye’de bir tarımsal ürün ortalama beş el değiştirdikten sonra tüketiciyle
buluşmaktadır. Bunun anlamı şudur: Üreten hakkı olanı alamıyor, tüketici
haddinden pahalıya mal alıyor ama aradaki aracılar haksız ve havadan para
kazanıyor. Bunun önüne geçilmesinin tek çaresi, ülkemizde kooperatifçiliğin
güçlendirilmesi ve desteklenmesidir. Bugün, Avrupa Birliği standartları içinde,
kooperatiflerle kalkınma önemli bir yer tutmakta “Avrupa Birliği ekonomik
politikaları kooperatifsiz yürütülemez.” anlayışı, temel anlayışlardan biri
olarak Avrupa Birliği belgelerine geçmiş bulunmaktadır.
Avrupa Birliğinde, tarımsal
ürün işleme ve pazarlama kooperatiflerinin piyasa payı yüzde 60’ın üstüne
çıkmıştır. Bugün, Avrupa Birliği ülkeleri nüfusunun yüzde 20’sini kooperatif
ortağı olarak görmektedir. Bu nedenle, Avrupa Birliği, kooperatifçilikte bugün
daha akılcı ve verimli bir noktaya gelmiştir. Avrupa Birliği topluluğunda
kooperatiflerin payı, tarımsal girdi sağlamada yüzde 55, pazarlamada yüzde 65,
ihracatta yüzde 50’nin üstündedir. Ülkemizde ise bu miktar, Avrupa Birliği
ülkelerine göre oldukça düşüktür.
Bugün ülkemizde siyasi
iktidar, özellikle büyük ölçekli kooperatiflere büyük çapta müdahalelerde
bulunmaktadır. Öyle ki iktidar bu kooperatiflerin yönetim kurullarının seçimine
kadar karışmakta ve kooperatifler, AKP Hükûmeti
tarafından Hükûmete güdümlü olarak çalışmaya
zorlanmaktadır, KİT’ler konumuna ayrıca sokulmak istenmektedir. Siyasetin eli
kooperatiflerin yakasındadır. Yakında yaşanan FİSKOBİRLİK olayı, bunun en tipik
örneğidir. Son altı yılda devletin fındığa hiçbir kaynak sağlamadan yaklaşık 6
milyar dolar gelir elde ettiği ortadadır. Dünya üretiminin yüzde 70’ini elinde
tutan Türkiye'nin fındığının fiyatı maalesef Hamburg’da belirlenmektedir.
Devlet, bunun üzerinde durmalıdır. Almanya fındık üreticisi mi? Neden bizim
ürünümüzün fiyatını Almanlar belirliyor? Bunun açıklamasını yapmak gerekiyor.
En önemlisi, AKP Hükûmetinin kooperatiflerimizi kendi
kurumları gibi görerek siyasallaştırma girişiminden vazgeçmesidir.
Kooperatifçiliğin gelişmesi için yönetimlerin özerk yapısı korunmalı, inisiyatifler kooperatif yöneticilerine verilmelidir. Bunun
düzenlemesi de yasalarda yer almalı ve günümüz gereksinimleri de göz önüne
alınarak yeniden belirlenmelidir. Ancak, bugün görüştüğümüz bu kanun teklifinin
böyle bir amaç içermediğini, eksik ve yanlışlarla dolu olduğunu görmekteyiz.
Öncelikle, yasa genel
hatlarıyla incelendiğinde, sanki teklif konut yapı kooperatifleri için
hazırlanmış, diğer kooperatifler de teklifin içerisine monte edilmiş gibi bir
görünüm ortaya çıkmaktadır. Bunun nedeninin de genel olarak ülkemizde kamu
kurumu gibi faaliyet gösteren tarım satış ve tarım kredi kooperatifleriyle, sık
sık başarısızlık ve yolsuzlukların gündeme geldiği
üst kuruluşlara bağlı olmayan, denetimden uzak kalan konut yapı
kooperatiflerinin kooperatifçiliğin görünen yüzü olmasıdır. Zira,
teklifin en önemli unsuru, yapı kooperatiflerinin bağlı bulunduğu bakanlığın
değiştirilmesidir. Böylelikle bugünkü, yaşanan ve bilinen sorunların aşılacağı
gibi yanlış bir düşüncenin hasıl olduğu ortadadır.
Oysa yapı kooperatiflerinin asıl sorunu dağınık yasal düzenlemenin varlığı olup
tek bir çerçeve kanuna gereksinim vardır. Ayrıca 1163 sayılı Kooperatifler
Kanunu ve bu konuyla bağlantılı yasalar yeniden revize edilmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1163
sayılı Kooperatifler Kanunu yürürlüğe girmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurunuz.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan.
1969 yılındaki uluslararası
kooperatifçilik ilkeleri açısından dönemin şartlarına uygun ve demokratik bir
düzenleme iken bugüne kadar ana sözleşmelerinde değişiklik ve ilaveler
yapılmamıştır.
Kooperatiflerin kuruluş,
eğitim, denetim ve organizasyonları ile görevli olan iki bakanlığın uygun ve
yeterli düzeyde örgütlenmemesi ve koordinasyon eksikliği sebebiyle
kooperatiflerle ilgili sorunlar çözülemediği gibi, uygun politikalar da
oluşturulamamıştır. Bu iki bakanlığın eğitim, denetim ve düzenleme ve hizmet
sunumu kapasitesinin artırılması yönünde sürekli yeni düzenlemeler yapılmasına
rağmen başarılı olunamamıştır. Bu nedenle, bu konularda yapılacak düzenlemelerde
sektör temsilcilerinin de görüşleri alınmalı ve yapılacak düzenlemeler devlet
ve kooperatif kuruluşlarının temsilcileriyle birlikte yapılmalıdır.
Bu düşüncelerle, yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Özkan.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Kütahya Milletvekili Alim Işık.
Buyurunuz Sayın Işık. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 496 sıra sayılı Kooperatifler Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın 8’inci maddesiyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi ve bizleri izleyen
aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, 31 Mayıs 2010 Pazartesi günü PKK terör örgütü tarafından
İskenderun Deniz Üssü’ne yapılan hain saldırıda şehit olan askerlerimize ve
İsrail ordusu tarafından insani yardım malzemesi taşıyan gemilere yapılan
insanlık dışı saldırıda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet,
kederli ailelerine ve milletimize sabır ve başsağlığı, yaralılara da acil
şifalar diliyorum; her iki saldırıyı da lanetle kınıyorum. Ayrıca,
şehitlerimizin katillerinin bir an önce yakalanarak hak ettikleri cezanın
verilmesini de talep ediyorum.
Bu vesileyle, dün AKP Genel
Başkan Yardımcısının yapmış olduğu bir konuşmada “Zamanında asamadığınız Apo’nun askerleri bugünkü askerleri öldürüyor.” sözünü de
şiddetle ve nefretle kınıyor, kendisine iade ediyorum.
Diğer taraftan, insani yardım
amacıyla yola çıkmış yardım gemilerinin arkasındaki gücün kimler olduğu,
gerekli tedbirlerin Hükûmet tarafından önceden neden
alınmadığı ya da alınamadığı mutlaka sorgulanmalıdır. Yardım gemilerinin
İsrail’in birkaç gün öncesinden yaptığı uyarılara rağmen ısrarla abluka
altındaki bir bölgeye doğru ilerleyerek içerisindeki vatandaşlarımızı bir
kalkan gibi ateşin önüne atmasındaki gerekçeleri Hükûmet
mutlaka Türk kamuoyuna acilen açıklamalıdır diyorum.
Değerli milletvekilleri, Ulu
Önder Atatürk’ün, maddi ve manevi kuvvetleri, zekâ ve maharetleri birleştirmeyi
vurgulayarak teşvik ettiği kooperatifçilik ülkemizde ne yazık ki istenilen ve
beklenilen noktaya ulaşamamıştır. Bu başarısızlıkta halkımızda kooperatifçilik
bilincinin gelişmemiş ve yerleşmemiş olması kadar devletimizin kooperatifçiliğe
bakışının da payı oldukça büyüktür.
Kooperatifçiliğin geçmişten
gelen yıllardır çözülemeyen birçok yapısal ve hukuksal altyapı sorunları vardır
ve bunun çözümüne yönelik değişik dönemlerde çeşitli girişimlerde bulunulmuştur. Şimdiye kadar bu
alandaki sorunların giderilmesi ve eksikliklerin tamamlanmasına yönelik yasal
düzenlemeler yerine yüzeysel çözümler öngören düzenlemeler tercih edilmiştir.
Görüşülmekte olan tasarı da bu türde bazı düzenlemeler içermektedir.
Ülkemizde kooperatifçiliğin
tarihi 1863 yılında Mithat Paşa’nın önderlik ettiği Memleket Sandıklarına
dayanmaktadır. Ancak aynı yıllarda kooperatifçiliğe başlayan Almanya bugün
sağlam ve kurumsallaşmış bir kooperatifçilik noktasına ulaşmış olup âdeta bu
konuma nasıl gelinebileceğinin püf noktalarını bizim de aralarında bulunduğumuz
birçok ülkeye anlatmakta iken maalesef ülkemiz bu konuda hâlâ bir öğrenci gibi
belli notlar almaktan ve ezber yapmaktan öteye gidememiştir.
Değerli
milletvekilleri, söz aldığım maddeye geçmeden önce, Kayseri Milletvekili Sayın
Mustafa Elitaş’ın tasarıya sonradan eklenen 1163
sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 90’ıncı maddesinde değişiklik öngören
teklifinde yeni ve köklü bir değişiklik getiren, kendisi ve arkadaşları
tarafından verilen ve Meclisimizin 27 Mayıs tarihindeki birleşiminde kabul
edilen önergesiyle ilgili birkaç cümle söz etmeden geçemeyeceğim.
Her
ortamda demokrasi havarisi kesilen ve bu yönünü 27 Mayıs günü göklere çıkaran
AKP’nin Grup Başkan Vekili Değerli Arkadaşımız, tam da bugünde, demokrasiyi
baltalayan bu önerisiyle Başbakanlık ve ilgili bakanlıklarca birçok defa
yapılan denetimlere ve genel kurullarda harcanan tüm çabalara rağmen 2003
yılından beri ele geçiremedikleri Kayseri Pancar Ekicileri Kooperatifini
partisi adına ele geçirmek niyetini ortaya koymuştur.
Önergeyle tasarıya yapılan
eklemeyle, ilgili bakanlığa kooperatif ve birlikleri ile bunların iştiraklerinin
yönetim kurulu üyeleri ile üst düzey yöneticilerinin, kamu yararı ve hizmet
gerekleri dikkate alınarak gecikmesinde sakınca görülen hâllerde ileride
telafisi güç veya imkânsız zararlara yol açılmasının engellenmesi ve benzeri
gibi muğlak gerekçelerle kooperatif yöneticilerinin
görevlerinden alınma yetkisi verilen bu düzenlemede iyi niyetli olunmadığı
açıktır.
Bu kriterleri
kim neye göre belirleyecektir? Devlet otoritesinin iktidarın siyasi
mülahazalarının gölgesinde kaldığı bugünlerde bu madde ne kadar objektif
uygulanabilecektir? Üç kişinin bir araya geldiği bir grubu bile “bizden olsun”
zihniyetiyle ele geçirmeye çalışan Hükûmet, ele
geçiremediği pancar kooperatiflerinin ve özellikle de yüklü cirosu olan
iştiraklerinin yönetimlerini de ele geçirerek yandaşlarına yeni rant kapıları aralamak niyetindedir. İşin ilginç tarafı da
Sayın Elitaş’ın aynı gün önerge lehinde yaptığı
konuşmada kooperatif ve şirketlerin genel kurullarında ortaklar ve yönetim
kurulu üyelerinin yaptığı ibrayı gerekçe göstermesidir. Yaptıkları tüm usulsüz
işlemlerin karşısında olan her engelde halkın iradesine ve seçime saygı isteyen
bu zihniyet, bir kooperatifin üyelerinin iradesini hazmedememekte ve onu
elinden almaya çalışmaktadır. Uygulamada çok vahim sonuçlar doğuracak ve kişisel
hırslar için yasama organının alet edildiği bu yanlış uygulamadan bir an önce
dönülmesi gerektiğini özellikle vurgulamak isterim.
Değerli milletvekilleri,
mevcut tasarıyla denetim eksikliği nedeniyle oluşan çarpık yapılaşma ve
şehirciliğin önüne geçmek adına yapı kooperatiflerinin kontrol altına alınması,
vatandaşların kooperatiflere olan güvenlerinin yeniden kazandırılması ve
benzeri gibi gerekçelerle, yapı kooperatifleri Sanayi Bakanlığının görev
alanından alınarak ilgisi nedeniyle Bayındırlık ve İskân Bakanlığına bağlanmak
istenmektedir.
Tasarının 8’inci maddesi de
Sanayi Bakanlığının görevleri ile ilgili Teşkilat Yasası’na düzenleme
getirmekte, bu maddeyle getirilen düzenleme ilgili Yasa’nın 2’nci maddesinin
birinci fıkrasında görev alanının haricinde sayılan kooperatiflere “yapı
kooperatifleri ve üst birlikleri” ibaresi eklenerek yapı kooperatifleri
birliklerinin Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile ilişiği kesilmektedir. Bu
düzenleme, Sanayi Bakanlığının, Türkiye Millî Kooperatifler Birliği, Türk Kooperatifçilik
Kurumu ve Alman Kooperatifler Federasyonu Türkiye Temsilciliği gibi
kooperatifçilik konusunda duayen sayılan kuruluşların
paydaş kuruluş olarak katıldığı çalışmalar sonucunda hazırlanan
“Kooperatifçilik Strateji ve Eylem Planı”nda yer alan ilkelere de maalesef ters
düşmektedir.
Kooperatifçilik
alanında önemli sorunlardan biri olarak tespit edilen bu çok başlılığın bu
tasarıyla çözüm olarak dayatılmasının amacı, ya Sanayi Bakanlığının mevcut
personel olanakları ve iş yoğunluğu nedeniyle yapı kooperatiflerinin denetim ve
kontrolünün altından kalkamaması ve bunu başka bir bakanlığa bırakmak istemesi
ya da tüm işleri TOKİ’ye devredilmiş olan ve içi
boşaltılmış olan Bayındırlık ve İskân Bakanlığına iş icat edilmesidir.
Değerli milletvekilleri, imar
mevzuatına aykırı uygulamalar, sağlıklı yapılaşma ve şehircilik ilke ve
esasları bakımından problemlerin önüne geçilmesi adına getirilen bu tasarının
gerekçesinde yer alan sorunların hiçbiri yapı kooperatiflerinden ya da bu
kooperatiflerin Sanayi Bakanlığına bağlı olmasından kaynaklanmamaktadır;
dolayısıyla, getirilen bu çözüm de çözüm olmayacaktır. Olması gereken,
kooperatifçiliğin mevzuattan ve yapısal nedenlerden kaynaklanan sorunun çözümü
için, mutlaka, kooperatifleri düzenleme ve denetleme kurumu gibi bir üst
kurumun kurulması öncelikle ele alınmalıdır. Ancak, ne yazık ki AKP Hükûmeti bu alandaki aktörleri artırma ve ihtisas sahibi
birimlerde kooperatifçiliği ikinci plana atma eğilimindeki icraatlara inatla
devam etmektedir. Teşkilat yasası hâlen Mecliste tasarı hâlinde bulunan Tarım
ve Köyişleri Bakanlığı bünyesinde Bakanlık alanındaki
12.474 adet kooperatifi denetleyen birimlerin bu teşkilat yasasıyla kapatılarak
yerine bir birim kurulmaması örneği bunlardan sadece birisidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurunuz.
ALİM IŞIK
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım, tamamlayacağım.
Değerli milletvekilleri,
bilindiği gibi yapı kooperatiflerine geçen yıla kadar yüzde 17 oranında KDV
muafiyeti söz konusu iken AKP Hükûmeti tarafından
yapılan bir düzenlemeyle bu muafiyet kaldırılmıştır. Kaldırılan KDV
muafiyetinin iptal edilerek kooperatifçiliğin güçlendirilmesi ve gerektiğinde TOKİ’yle rekabet edebilirlikleri mutlaka sağlanmalıdır.
Yine bir diğer önemli konu:
Tarım kredi kooperatiflerine olan borçları nedeniyle kooperatif üyesi
çiftçilerin çok büyük bir bölümü bugünlerde ülkemizin her bölgesinde evlerine
gidemez hâle gelmişler ve birçok üye taahhüdü ihlal gerekçesiyle jandarmalardan
kaçarak gece vakti evlerine gidebilecek durumdadır. Bu konuda yapılan ve son
birkaç günde kamuoyuna yansıyan yeni yapılandırma yetersizdir. Borcunun en az
yüzde 30’unu ödeme şartı bugün çiftçilerimizin içinde bulunduğu şartlarda hiç
de gerçekleşmeyecek bir uygulamadır; mutlaka, en az iki yıllık bir ertelemeyle
bu konu yeniden ele alınmalıdır diyor, saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Işık.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici.
Buyurunuz Sayın Binici. (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA İBRAHİM
BİNİCİ (Şanlıurfa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli Başkan, saygıdeğer
üyeler; 496 sıra sayılı Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesine
ilişkin Barış ve Demokrasi Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kooperatifler, tüzel kişiliği
haiz olan kuruluşlardır ama Türkiye’deki kooperatifçilik sistemine
baktığımızda, kooperatifin bir kısmının Sanayi ve Ticaret Bakanlığına, bir
kısmının Tarım Bakanlığına, bir kısmının da Çevre ve Orman Bakanlığına bağlı
olduğu, şimdi yaptığımız düzenlemeyle de bir kısmının da Bayındırlık Bakanlığına
bağlanacağını görüyoruz. Bu tür kooperatiflerin, değişik tür bakanlıklara
bağlanması ile birlikte hareketi engellenmekte, kooperatifçilik üzerindeki
uzlaşmadan da uzaklaşılacaktır. Bu bakanlıklar arası uygulama farklılıkları
kooperatif hareketlerini canlandırmamakta, aksine gelişimini de
engellemektedir. Yapılması gereken en önemli işlerden birisi, Türkiye’deki
kooperatifçilik hareketini hızlandırabilmek amacıyla yeni bir kooperatifler
bakanlığının kurulmasında yarar olduğu kanaatindeyiz.
Geçmiş yıllarda siyasi
tercihlere bağlı kalarak kooperatifçilik hareketine yaklaşım farklılıkları
ortaya çıksa da günümüzde kooperatifler pazar ekonomisinin bir parçası hâline
gelmişlerdir. Üstelik pazar ekonomisinden gelişmişlik düzeyi daha yüksek
olanlarda kooperatiflerin hasıladaki payının daha da
yüksek olduğu dikkat çekmektedir.
Sayın Başkan, değerli üyeler;
Amerika’da kooperatif ortaklarının sayısı 100 milyonun üzerindedir. ABD’de 47
bin kooperatifin 10 bininin yıllık satışının 1 milyar doların üzerinde olduğu
görülmektedir. Üyesi olma yolunda çaba gösterdiğimiz Avrupa Birliği iş gücünün
yüzde 2-3’ü kooperatifler tarafından istihdam edilmektedir. Tarımsal amaçlı
kooperatiflerin pazar payları AB ülkelerinde yüzde 55 ile 90 arasında,
bankacılık sektöründeki payları ise yüzde 18 ile 50 arasında değişmektedir. Bu,
ekonomiler için önemli rakamlardır. Ülkemizdeki kooperatiflerin ekonomideki
ağırlığı, gelişmiş ülkelerdeki rakamlar göz önünde bulundurulduğunda ihmal
edilebilir boyutlarda değerlendirilmektedir. Bunun yanında, ülkemizin nüfusunun
yüzde 7’si kooperatiflerle ilişki içerisindedir.
Gelişmiş ülkelerde
kooperatifçilik hareketinin bugün gelmiş olduğu noktanın gerisindeki tarihsel
süreç göz ardı edilemez ancak ülkemiz kooperatifçiliğinin geliştirilmesinde
özellikle Avrupa Birliği ülkelerindeki kooperatiflerin geçirdiği sürecin
değerlendirilmesinde yarar görülmektedir. Avrupa Birliğine üye ülkelerde
özellikle tarım kesiminde kooperatiflerin üstlendikleri fonksiyonların ülkemize
kırsal kalkınmada, kırsal sanayinin oluşturulmasında model olarak
değerlendirilmesine ihtiyaç bulunmaktadır.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın
Başkan, şimdi, Hatip konuşuyor; milletvekilleri Hatibe karşı saygısızlık ediyor
yani köy kahvesi gibi değil mi? Bakın, görüyorsunuz, uyarmıyorsunuz, uyarın.
İBRAHİM BİNİCİ (Devamla) –
Tarım borsalarına yönelik çalışmaların, tarımsal amaçlı kooperatiflerin
geliştirilmesine yönelik projelerle birlikte yürütülmesi, tarım dışı kalan
nüfusun el sanatlarının geliştirilmesi yönünde örgütlendirilmesi amaca hizmet
eden bir başlangıç olacaktır.
Tarımsal üretimde
verimliliğin artırılması amacıyla arazi toplulaştırılması yönünde gösterilen
çabalar ve düzenlemeler istenen sonuçları sağlayamamıştır. Kooperatif hareketi
üretim kooperatifleri yoluyla arazi toplulaştırmasında teşvik edici bir model
olarak kullanılabilecek özellikleri taşımaktadır.
Ayrıca, kooperatifler
vasıtasıyla oluşturulacak makine parkları atıl traktör ve makine varlığının
ortadan kalkmasına da katkı sağlayacaktır.
Sosyal faydayı göz önünde
bulunduran örgütlenme modeli, kooperatif yapılanmadır. Bu nedenle hayatın her
alanında kooperatifler kurularak, bireysel ve toplumsal ihtiyaçların
karşılanması mümkün görünmektedir.
Kooperatif örgütlenmenin
geliştirilerek yaygın hâle getirilmesi siyaseten öncelikli tercih olarak ortaya
konabildiği takdirde, teşvik edici unsurların geliştirilmesi için sektörde motivasyon oluşacaktır. Ülkemizde kooperatifçiliğin eskiden
beri süregelen yapısal sorunları göz önünde bulundurularak genel değerlendirme
yapılmasına ve tartışma açılmasına katkıda bulunabilecek bazı önerilerimiz
şunlardır:
Ülkemizde insanların
örgütlenme bilincine yeterince sahip olmamaları işin temel sorunlarındandır. Bu
amaçla eğitim ve yayım çalışmalarına kamu kurumlarının bir ölçüde katkı
sağlaması, uluslararası ve ulusal kurum ve kuruluşlar arasında bu amaçla
koordinasyon görevini üstlenmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Aynı zamanda
halkımızın temel hak ve ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla, örgütlenmelerinin
önündeki tüm siyasi ve bürokratik engeller de bir an önce kaldırılmalıdır.
Uluslararası kooperatifçilik
kurumlarının diğer ülkelerdeki yapılanmaları aktarabilmesi için, kongre,
seminer, konferans şeklindeki etkinlikler düzenlenmesi yararlı olacaktır.
Belirlenen bir tarih
aralığında kooperatifçiliğin gündemde yer alması sağlanarak toplumda uyarıcı
etki oluşturulmalıdır.
Kooperatifçilik Günü’ne
rastlayan hafta veya aylarda, yoğun programlarla konunun yazılı ve görsel
yayınlarda yer almasının sağlanması yoluyla tanıtıcı faaliyetlere önem
verilmelidir.
Kooperatifçilik, eğitim
sisteminde bir şekilde yer almalıdır. Kooperatifler toplumun yaşam kalitesini
artıracak şekilde çeşitlendirilmeli, eğitim ve kültürel alandaki kooperatifler
teşvik edilmelidir.
Değerli Başkan, sayın üyeler;
kooperatiflerin hizmet etmesi gereken alan ve pratiklere baktığımızda taban
tabana zıt uygulamalar karşımıza çıkmaktadır. Şöyle ki, kooperatifler âdeta
iktidar partilerinin arpalıkları olarak faaliyet yürütmektedirler.
Kooperatiflerden vatandaşın yararlanabilmesi iktidar partilerinin taşra
teşkilatlarının onayı olmadan gerçekleşememektedir. Özelikle Doğu ve Güneydoğu
bölgelerimizde bu tutum daha da ayyuka çıkmıştır.
Örneklersem, Şanlıurfa
ilimizde iki ilçemizle bir örnek vermek istiyorum. Bu iki ilçemizde bulunan
kooperatif sayılarını yüce heyetinize sunmak istiyorum.
Şanlıurfa Suruç ilçemizde 2
adet, Siverek ilçemizde 15 adet aktif kooperatif bulunmaktadır. Bu veri,
sanırım, her bakımdan ifadelerimizin tercümanı olacaktır.
Eşit ve sömürüsüz bir
paylaşımın olacağına dair inancımla yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Binici.
Şahsı adına, Nevşehir
Milletvekili Ahmet Erdal Feralan…Yok.
Şahsı adına, Van Milletvekili
İkram Dinçer.
Buyurunuz Sayın Dinçer. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İKRAM DİNÇER (Van) – Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; tasarının 8’inci maddesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, son
yıllarda sayıları on binleri ve üyeleri ise milyonları aşan yapı
kooperatiflerinin sağlıklı temeller üzerinde işleyişi noktasında yapılan bu
yasal düzenleme toplumu yakından ilgilendirmektedir. Yapı kooperatifine üye
milyonlarca kişi bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde çıkacak bu yasaya gözünü
dikmiş durumdadır.
Değerli arkadaşlarım, Hükûmetimiz döneminde inşaat sektörünün canlandırılması
için Bakanlığımızın Yapı İşleri Genel Müdürlüğünce yürütülen yapı denetimine
ilişkin çalışmalara ayrı bir önem kazandırılmıştır. Hâlen ülke topraklarımızın
yüzde 24’üne ve nüfus olarak da yüzde 50’sine tekabül eden yaklaşık 20 ilde
yapı denetim çalışmaları devam etmektedir.
Denetim işleri biten ve
sertifika alarak sistemden çıkartılan inşaatlar hariç rakamın 115 milyar TL’yi
aşan bedelle 233 milyon metrekarelik inşaatın denetlenmesi AK PARTİ’nin hassasiyetini göstermektedir.
Tasarı ve
gerekçelerini aynen kabul eden Tarım ve Köyişleri
Komisyon Raporu’nda yapı kooperatifleriyle ilgili yetkinin Sanayi ve Ticaret
Bakanlığından alınıp Bayındırlık ve İskân Bakanlığına verilmesinin uygun
olduğu, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının konuyla ilgili mevcut personelin geçiş
sürecinde Bayındırlık ve İskân Bakanlığında çalışmasının uygun olacağı,
kooperatiflerle ilgili on binlerce davanın derdest olduğu ve bu soruna bir
çözüm bulunması gerektiği, ülkemizdeki tüm kooperatiflerin kurulacak bir
bakanlığın çatısı altında toparlanmasının dağınık yapıyı sona erdireceği gibi
önemli tespit ve önerilere değinilmektedir.
Binlerce kooperatif üyesi ve
yöneticisi dağınıklıktan şikâyet etmektedir. Binlerce dava mahkemelerde
sonuçlanmayı beklemektedir. Tasarının kabul edilmesiyle otokontrol sistemi
güçlenecek ve sürecin denetlenme etkinliği de artacaktır. Bu tasarının iki
bakanlık arasında mutabakata varılarak hazırlanması sorunların giderilmesini
hızlandıracaktır. Uygulama safhasındaki aksaklıkları gidermeye dönük olarak da
iki bakanlık arasındaki ortak çalışmalar yürütülecektir. “Burada neden ille de
bir yetki devri yapıyorsunuz?” gibi bir soru sorulabilir. Bunun cevabı açıktır
değerli arkadaşlarım: Her şeyden önce konut sektöründe Bayındırlık ve İskân
Bakanlığının uzman olması bu yetki devrini zaruri hâle getirmektedir. Tabii,
Sanayi ve Ticaret Bakanlığının yoğunluğu da bir diğer faktördür.
Değerli arkadaşlarım, biz
burada konut kooperatifleriyle ilgili yetkiyi Bayındırlık ve İskân Bakanlığına
devrederken kooperatiflerin kendi öz denetimini yapmasının da önünü açıyoruz.
Kooperatiflerin çoğunun kendilerini mahkeme kapılarında bulmasını göz önünde
bulundurduğumuzda öz denetimin bu manada çok büyük katkı sağlayacağı açıktır.
Kooperatiflerin kendi kendini denetlemesi bu davaların sayısını da hiç şüphesiz
azaltacaktır. Bu düzenleme Türkiye şartlarına uygun bir taslaktır. Daha önce
yapılan düzenlemelerde de yetki devrinin çeşitli sorunlara yol açabileceği
yönünde eleştiriler almıştık ancak bu eleştirilerin zamanla haksız olduğu
anlaşılmıştı.
Bayındırlık Bakanlığımız yapı
denetimine ilişkin çalışmalara ayrı bir önem vermiştir. Hâlen ülke
topraklarımızın yüzde 24’üne ve nüfus olarak da yüzde 50’sine tekabül eden on
dokuz ilde yapı denetim çalışmaları devam etmektedir. Denetim işleri biten ve
sertifika alarak sistemden çıkartılan inşaatlar hariç, bugün itibarıyla 115
milyar TL bedelli 233 milyon metrekarelik inşaatlar denetlenmektedir. Ayrıca
yapı denetim sisteminin öncelikle birinci ve ikinci derece deprem riski altında
olan illerde ve zamanla tüm ülke genelinde uygulanmak üzere yaygınlaştırılması
çalışmalarına devam edilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurunuz.
İKRAM DİNÇER (Devamla) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, Hükûmetimiz sorunlara bir bütün olarak bakmakta ve
adımlarını ona göre atmaktadır. Duble yollar, kentsel dönüşüm projeleri, tarımköyler, afet konutları, göçmen konutları, restorasyon uygulamaları, altyapı ve peyzaj çalışmaları,
kent projeleri gibi, sayacağımız birçok çalışmalarımız buna örnektir. Üzerinde
çalıştığımız kanun taslağı da bu anlayışın bir parçasıdır.
Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Dinçer.
Sayın milletvekilleri,
soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Burada süremiz on dakika.
Sayın Sakık,
Sayın Kaplan, Sayın Üçer ve Sayın Özdemir sisteme girmişlerdir.
Soruların birer dakikayla
sınırlı olduğunu tekrar hatırlatıyorum.
Buyurunuz Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK (Muş) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Şimdi, Sayın Bakanıma sormak
istiyorum: Aslında, çok uzun süredir bunu hep gündeme getiriyoruz ama bir türlü
sonuç alamıyoruz. Gerçekten büyük bir mağduriyet var Alparslan-I Barajı’yla
ilgili, Muş’ta. Hâlen istimlak edilmeyen evler var ve
bu evlerin büyük bir çoğunluğu su altında. Geçmiş dönemde 200 TL ödenirken
metrekare başına, şimdi 120 TL’ye indirilmiş yani bir eve 10 milyar civarında
bir para ödeniyor ve bu da insanları bıktırıyor. Gerçekten bir sosyal devletten
bahsediyorsak bu insanların hakkının, hukukunun yerli yerine oturması gerekir.
Geçen gün de kürsüde söyledim, yani bir sosyal devlette, bütün anılarıyla orada
yıllardır yaşayan insanların malının mülkünün karşılığı vermeden, böyle
derebeylik bir şekilde, oradaki güvenlik birimlerinin veyahut da oradaki
valinin tavrı çok olumlu bir tutum değil. Bir an önce bu insanların
mağduriyetinin giderilmesi için…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın
Başkan, eğer zaman varsa bitirmek istiyorum.
BAŞKAN – Ancak süremiz
yetecek. Sayın Sakık, herhâlde anlaşıldı sorunuz, net
bir şekilde cevabını verecektir Sayın Bakan.
Sayın Kaplan, buyurunuz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın
Bakan, Şırnak ili Güçlükonak ilçesi Bulmuşlar köyü. Bu köy 300 haneliydi, 93
yılında boşaldı. Bu köyden 28 aile Bakanlığa başvurdular Siirt Valiliği
kanalıyla ve “Göçebeyiz.” dediler. Bunlara iskân konutları yapıldı, yakında da
teslim edilecek. Peki, o köyde, Bulmuşlar köyünde yaşayan diğer, 300 hanenin
geri kalanı niye ayrımcılığa tabi tutuldu? Niye onlar göçebe değil? Niye onlara
iskân konutları yapılmadı? Niye onlar da aynı mağduriyeti yaşarken aynı
haklardan yararlanmadı? Bu konuda konutları teslim ettiniz mi? Ne zaman
edeceksiniz bu köydeki bir kısım kişiye, özel bir durumları mı var bunlara
teslim edilmesinin? Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Kaplan.
Sayın Üçer…
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Katılımcı ekonomik program
çerçevesinde kooperatiflerin önemi tartışılmaz. Ama Hükûmetin
son yedi yıllık süreci içerisinde kurulmuş olan kooperatiflere, özellikle
tarımsal amaçlı kooperatiflere vermiş oldukları hibe fonlarında bir dengesizlik
söz konusu ve yolsuzluklarla anılan fonlar bunlar. Bununla ilgili sorularımızı
şöyle sıralayabiliriz: Kaç kooperatif kuruldu bu yedi yıllık iktidar süresi
içerisinde? Kaçına kredi verildi, kaçına hibe fonu verildi? Verilen kredilerin
tutarı nedir, verilen hibe fonlarının tutarı nedir? Bunların ön başvuruları
hangi programda değerlendiriliyor? Özellikle kooperatiflerin faal…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Üçer.
Sayın Özdemir…
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) –
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana soruyorum: Bu
tasarıyla Bakanlığınıza bağlanan yapı kooperatiflerinin sorunlarının çözümüne
yönelik ne tür tedbirler almış bulunmaktasınız?
Ayrıca, kooperatifleri
denetleme ve düzenleme kurumunun kurulmasına yönelik bir çalışmanız var mıdır?
Ayrıca, bu İsrail Silahlı
Kuvvetlerinin, 31 Mayıs Pazartesi günü 32 ülke vatandaşıyla Türk vatandaşlarına
yaptığı bu hunharca saldırı sadece kınamayla mı kalacaktır?
İkincisi, son bir ay içinde
son bu İskenderun baskınıyla birlikte 23 evladımız şehit olmuştur. Hükûmet sadece “Kanı yerde kalmayacak.” diye
belirtmektedir. Bu sadece askerin görevi midir? İçişleri Bakanı ne yapmaktadır,
Sayın Başbakan ne yapmaktadır? Gerekli tedbirler alınıyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Özdemir.
Sayın Yaman…
M. NURİ YAMAN (Muş) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, pilot bölge
uygulaması olarak on dokuz ilde uygulanan yapı denetim bürolarının, bu devirden
sonra, siz kooperatifleri devraldıktan sonra yeterli olacağına inanıyor
musunuz? Bu devirden sonra bu yapı denetim bürolarının sayısını artırmayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Yaman.
Sayın Tütüncü…
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Avrupa Birliği ülkelerinde
özellikle, kooperatiflerin, bitkisel üretim ve hayvansal üretim açısından
yaşamsal bir önemi vardır. Türkiye'de bitkisel üretim planlaması açısından ve
hayvancılık üretimi planlaması açısından Türkiye koşullarına özgü nasıl bir
kooperatifçilik modeli düşünülebilir?
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Tütüncü.
Buyurunuz Sayın Bakan.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI
MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Özellikle Sayın Sakık’ın sorusuyla alakalı notları aldık. Kamulaştırmadan,
bildiğiniz gibi, özellikle iskânla ilgili Bakanlığımız görevlidir fakat
kamulaştırma daha çok diğer bakanlıkların yaptığı bir işlemdir. Konuyu
-notumuzu aldık- araştırıp size de bilgi vereceğiz. Kamulaştırma konusunda eğer
varsa aksayan bir nokta, giderilmesi noktasında da yardımcı olmaya gayret
edeceğiz, ilgili Bakanlığımıza da konuyu ileteceğiz.
Sayın Kaplan’ın sorusuyla
alakalı: Bildiğiniz gibi, hak sahipliği, özellikle İskân Kanunu çerçevesinde
belli bir düzenlemeyle yapılıyor. İfade edilen köyde vatandaşlarımızla ilgili
hak sahipliği tespitinde eğer bir eksiklik olmuşsa -ki bizde öyle bir bilgi
yok- konuyu araştırıp eğer hak sahibi olduğunu iddia eden vatandaşımız varsa
müracaat edilmesi hâlinde talepleri…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın
Bakanım, ben 28 hane saydım, 300’den 28’e neden ayrım yapıldı?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI
MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Şimdi, Sayın Kaplan, Türkiye bir hukuk devleti. Bir
yerleşim yerinde 28 tane vatandaşımız eğer hak sahipliği elde etmiş ise İskân
Kanunu çerçevesinde, diğer vatandaşlarımızın böyle bir hakkı varsa hak
sahipliği oluşturulmaması diye bir şey söz konusu olamaz. Bir ihmal olabilir,
vatandaşın müracaat etmemesi söz konusu olabilir. Fakat,
konuyu araştırıp, eğer varsa böyle bir durum, yazılı olarak da size konu
iletilir.
Sayın Üçer’in sorusu:
Özellikle bu daha çok diğer kooperatiflerle ilgili bilgiler olduğu için yazılı
cevap vermenin daha uygun olacağını düşünüyoruz ve yazılı cevap vereceğiz.
Sayın Özdemir’in sorusu: Yapı
kooperatifleri Türkiye’de kendine has özellikleriyle bugüne kadar çalışmıştır.
Daha çok, konut sahibi olmak isteyen vatandaşlarımızın yeterli birikimi
olmadığından, gelecekte olabilecek birikimlerine yönelik bir kooperatif oluşumu
söz konusu olmuştur. Fakat, özellikle yapı
kooperatiflerinin yapı alanında iştigal etmemiş olan bireylerden oluşan
kooperatiflerin yönetimde ağırlıklı olarak yetkilendirilmesi çerçevesinde zor
bir alandır. Bu işte daha çok yeterli birikimi olan teknik elemanı bu konuda
çalıştıramadıkları için -bir de suistimal noktasında
da bir olgu var, çok mağdur olmuş vatandaşlarımız var, bu nedenlerinden dolayı-
yapı kooperatifçiliği geçmişte çok iyi bir sınav vermemiştir.
Aslında, bu tasarının ana
hedeflerinden birisi de bu konuya ciddi bir düzenleme ve disiplin getirmektir.
Yapı kooperatifçiliği yönetiminin yetki ve kooperatif yönetimini hedefe
ulaştırma noktasındaki işleyişini sağlıklı temin etmekle birlikte iştigal etmiş
olduğu inşaat yapım süreçleriyle alakalı alanda çok ciddi bir teknik desteğe ve
denetime ihtiyaç duyulduğu da açıktır. Aslında, bu tasarının asıl amaçlarından
birisi de budur. Geçmişte bunlar yapılamamıştır.
Bu tasarı yasalaşırsa
sizlerin de oylarıyla birlikte, bu konuda, geçmişte hafızalarda olan,
vatandaşlarımızın bir kooperatife üye olup yarın, günün birinde orada herhangi
bir daireyi elde edemeyecek şekilde bir muameleye tabi tutulmasının önüne
geçilecektir mesela. Yöneticilerin veya herhangi bir şekilde
kooperatifle bir şekilde ikincil sözleşmelerle, anlaşmalarla irtibatlı olmuş
olan insanların, vatandaşlarımızın birikimlerinin heba edilmesine, projesine
aykırı yapı yapılmasına muhatap olmasına, özellikle iskân safhasında,
ferdîleşme safhasında, tasfiye sürecinde çok ciddi problemlerle karşı karşıya
kalınmaktadır -bunlar çok teknik konulardır- bunlara fırsat verilmemesi için
ilgili düzenlemeler yapmaya yönelik bir tasarıdır.
Sayın Yaman’ın sorusu:
Özellikle yapı denetimi konusu, bildiğiniz gibi Türkiye’de Yapı Denetimi
Kanunu’yla 19 vilayetimizde şu anda yapı denetimi yapılmaktadır. 19 vilayetin
dışında da dörtlü TUS sistemi dediğimiz fennî mesuliyetlik kavramıyla birlikte
denetim gerçekleştirilmektedir.
Yapı Denetimi Kanunu’nun
uygulaması şu anda Bakanlığımızın iştigal alanı içerisindedir, etkin bir
şekilde de konu takip edilmekte ve çalıştırılmaktadır. Eksik olduğu noktalar
vardır, bununla ilgili düzenlememizi şu anda bitirdik, inşallah bu dönem, 2010
yılı içerisinde yüce Meclisin önüne bir Hükûmet
tasarısı olarak gerekli düzenlemeyi getirmeyi planlıyoruz.
Ayrıca, 81 vilayete
yaygınlaşması için de –Bakanlar Kurulu kararıyla oluyor bildiğiniz gibi- şu
anda Başbakanlığa Bakanlığımızın bu konudaki hazırladığı düzenleme
gönderilmiştir, inceleniyor, Bakanlar Kurulunda onaylanması durumunda 81 vilayete
de yapı denetimi kuruluşlarını Yapı Denetimi Kanunu çerçevesinde
yaygınlaştıracağız.
Sayın Tütüncü’nün
sorusunu tam not alamadım. Sayın Başkan, Sayın Tütüncü’nün
bir tekrar etme imkânı varsa…
BAŞKAN – Süremiz de doldu
aslında Sayın Bakan.
Sizin nasıl bir kooperatif
anlayışınız olduğunu soruyordu.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI
MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Hayvancılık ve tarımsal alandaki kooperatiflerin
geliştirilmesiyle ilgili bir soruydu. Sayın Tarım Bakanımızla da konuşup -bu
konuda yetkili olduğu için bu alanda- yazılı olarak size cevabı iletiriz Sayın
Tütüncü.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Bakan.
Madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
T. B. M. M. Başkanlığına
Görüşülmekte olan 496 sıra
sayılı yasa tasarısının 8. maddesindeki (m) bendindeki “genel hükümlere tabi”
ifadesinin metinden çıkartılmasını arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Hüseyin
Ünsal Mehmet Ali
Susam |
Malatya Amasya İzmir |
Tekin Bingöl Sacid
Yıldız Şevket
Köse |
Ankara İstanbul Adıyaman |
Ahmet
Küçük |
Çanakkale |
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA
DEMİR (Samsun) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak
efendim?
HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Ben
konuşacağım.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Ünsal.
HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) –
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; önerge üzerinde söz aldım.
Sayın Bakanın da
konuşmalarından sonra bu kanunun çıkışıyla ilgili birkaç konuda söz aldım. Saygıdeğer Bakanımız, kanunu çıkarıyoruz ama
kanunun gerekçesinde yazılı hiçbir şeyi yerine getiremiyoruz, amacına uygun
hiçbir konuyu yerine getiremiyoruz. Burada sizin bir tek isteğiniz oldu, 3’üncü
maddede bütün kooperatifleri zapturapt altına alan, kafalarını kaldırdıkça
hemen kılıcı basacağınız bir maddeyi koydunuz ve geri kalan hiçbir yardımınız
olmadı.
Bakın, geldik sürekli
konuştuk, Strateji Belgesi hazırladınız, bu Strateji Belgesi hazırlanırken
Sanayi Bakanlığı, Tarım Bakanlığı, Almanya’daki Kooperatifler Birliği, Türkiye
Millî Kooperatifler Birliği ve Türkiye'nin saygın bilim adamlarını getirdiniz,
bu belgeyi hazırlattınız. Bu belge Sanayi Bakanlığı tarafından da İnternet
sitesine kondu ve yayınlanmaya başlandı. Peki, bu belgeye uygun bir iş yapıyor
musunuz? Hayır.
Bakın, en önemli şey,
kooperatiflerin denetimsizliğinden şikâyet ediyorsunuz ama kooperatiflerin
denetimiyle ilgili hiçbir tedbir yok. Kooperatiflerde denetimin en önemli yolu
dikey örgütlenmeyi başarmaktan geçer fakat bu kanun dikey örgütlenmeyi
başarmıyor ve onu da önermiyor, dikey örgütlenme yapılırsa da ona itirazınız
yok.
Bakın, üst birlikler, merkez
birlikleri korunmadığı sürece kooperatifleri denetim altına alamazsınız. Teknik
eleman yoksunluğu var ve bakanlıklarda denetim elemanı eksikliği var. Kaldı ki
denetim elemanı öyle sade bir eleman olmaz. Denetim elemanının çok yönlü hukuk
bilgisi olacak, kamu yönetimi bilgisi olacak ve kapsamlı bir muhasebe bilgisi
olacak ki kooperatifleri denetlemeye alın. Bu yasa bununla ilgili hiçbir şey
getirmiyor.
Dikey örgütlenme dediğimiz
zaman, üst birlikleri, bakın, yapı kooperatifleriyle ilgili incelemenizi
istiyorum. Yapı kooperatiflerindeki bütün denetimsizlik örgütlenmesini üst
birliğe bağlamamış olan kooperatiflerdedir. Üst birliğine giren kooperatifler,
yani dikey örgütlenmesini yapan yapı kooperatiflerinde yolsuzluk, denetimsizlik
yoktur, üstelik daha sağlıklı sonuçlar alınmaktadır. Maalesef bugün ülkemizde
en büyük eksiklik dikey örgütlenme eksikliğidir, yani üst birliğe katılım
eksikliğidir. Böyle olduğu hâlde bu konuda kooperatiflerde bir çalışma
yapılmıyor.
İkincisi de, bakanlıkların
ayrımıyla ilgili. Yine bu şeyde bir konuyu okuyacağım size: “Ancak, bu konunun
mevzuatın uygulanması bakımından da değerlendirilmesi gerektiği
düşünülmektedir. Ülkemizde kooperatiflerin iki ayrı bakanlığın görev alanında
olması, bakanlıkların hazırladıkları ana sözleşmelerde, uygulamada ve
denetimlerde farklılıklara yol açmakta, daha çok kooperatif türlerine göre bir
yaklaşım geliştirilmekte ve ortak bir uygulama alanı oluşturulamamaktadır.”
diyor. Neticede kooperatiflerin bakanlıklara ayrılmasını da bu strateji belgesi
kabul etmiyor. Ama her şeyden önemlisi, bu 3’üncü maddeyle ilgili getirdiğiniz
antidemokratik uygulamadan lütfen vazgeçin.
Biraz sonra kanunun yürürlük
maddesi gelecek. “Altı ay sonra yürürlüğe girecek.” dediniz. Bunun hiç olmazsa
sürelerini uzatmak suretiyle, gelin hep beraber bir önerge verelim, bu yasanın
sağını solunu bir düzeltelim.
Kooperatiflerin birliğini
özendirelim. Bakın, Uluslararası Kooperatifler Birliğinin belgelerini
okuyacağım: “Belçika’da kooperatifler yüzde 19,5 eczacılık konusunda
örgütlenmiş. Danimarka’da tüketici kooperatifleri piyasada yüzde 37 etkili.
İsveç’te tüketici kooperatifleri piyasada yüzde 17,5 etkili. Kuveyt’te ise
tüketim kooperatifleri yüzde 80 etkili. Yeni Zelanda’da süt kooperatifleri
yüzde 95 etkili. Norveç’te ise neredeyse tamamında etkili.” Ülkemizde
ise kooperatiflerin etkinliği ölçülemeyecek kadar az. Yani temel yasayı aslına
koymadan, dikey örgütlenmesini tamamlamadan ve yasadaki mecburiyetleri yerine
getirmeden maalesef bu işi başaramayız. Almanya’da -nüfuslara bakıyoruz-
kooperatiflerde nüfusun kooperatiflere oranı yüzde 25, yani her toplumda
Almanya’daki herkes ¼ oranında kooperatif üyesi. Amerika
Birleşik Devletleri’nde keza aynı. Kanada’da, Norveç’te ve Japonya’da
ise 3 kişiden 1 kişi kooperatif üyesi ama Türkiye’de bu yüzde 10 oranında
kalmış.
Değerli arkadaşlarım,
özellikle Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili arkadaşlarıma sesleniyorum:
Bu getirdiğimiz belge Sanayi Bakanı Sayın Nihat Bey’in zamanında getirilen
belge ve çok güzel hazırlanmış ama çıkan yasanın bu belgeyle maalesef hiç
alakası yok. “Açık ve şeffaf yasal düzenleyici çerçeveler sağlanmalı, devletten
bağımsızlık gerçekleştirilmelidir.” diyor ama siz tam aksine devletin baskısını
kooperatiflerin üzerine getirmek istiyorsunuz. Burada başka bir mana çıkıyor,
bu da, maalesef Adalet ve Kalkınma Partisinin ele geçirmediği kooperatifler
var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurunuz.
HÜSEYİN ÜNSAL (Devamla) –
Teşekkür ederim efendim.
Pancar ekicileri kooperatifi,
sulama kooperatifi, esnaf kefalet kooperatifi ve tarım kooperatiflerinin büyük
bir kısmını ele geçiremediniz, ancak bu yasa marifetiyle, getirdiğiniz bu
antidemokratik yasayla bunlar ele geçirilmek isteniyor. Bu konuya mâni olun.
Kooperatifleri, kooperatifçiliği geliştirmek istiyorsanız bu yasanın hiç
olmazsa çıkışını belli bir süre uzatın diyorum, hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Ünsal.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler…
MUHARREM İNCE (Yalova) –
Sayın Başkan, İç Tüzük 57’ye göre yoklama talebimiz var.
BAŞKAN – Ama bu sefer
uygulamayacağım efendim, çünkü “Kabul edenler…” demiştim, bu talebinizi maddede
uygulayacağım efendim.
MUHARREM İNCE (Yalova) –
Demediniz.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
BAŞKAN - 8’inci maddenin
oylamasında yoklama talebi vardır, yerine getireceğim.
Sayın Akıncı, Sayın Ekici,
Sayın İnce, Sayın Karaibrahim, Sayın Keleş, Sayın
Ünsal, Sayın Köse, Sayın Çakır, Sayın Susam, Sayın Topuz, Sayın Yalçınkaya, Sayın Oksal, Sayın Tütüncü, Sayın Süner, Sayın Hacaloğlu, Sayın
Altay, Sayın Aydoğan, Sayın Çöllü, Sayın Emek, Sayın Günday, Sayın Ünlütepe.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Süre doldu efendim.
Sayın Mehmet Aydın? Burada.
Sayın Atilla Koç? Burada.
Sayın Cemil Çiçek? Burada.
Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/811, 2/633)
(S. Sayısı: 496) (Devam)
BAŞKAN – Tasarının 8’inci
maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
9’uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 9- 3143 sayılı Kanunun
13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“a) Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı tarımsal amaçlı kooperatifler,
tarım kredi kooperatifleri ve birlikleri ile yapı kooperatifleri ve üst
birlikleri hariç olmak üzere, tarım satış kooperatifleri ve birlikleri ile
genel hükümlere tabi kooperatiflerin ve birliklerin kuruluş, işleyiş ve
denetimlerine ait işlem ve hizmetleri yürütmek,”
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Rasim Çakır.
Sayın Çakır, grup adına
konuşacaksınız, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA RASİM ÇAKIR
(Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir haftayı geçti
Kooperatifler Yasası’nda bir değişikliği Meclis olarak görüşüyoruz. Tabii, bu
teklif, kooperatiflerin bugünkü konumunu ne kadar geliştirecek, çağdaş
kooperatifçiliği ne kadar destekleyecek, kooperatifçiliği daha ileri noktalara
ne kadar taşıyacak pek belli değil. Bu teklifin böyle bir amacının olduğunu da
zannediyorum sizler de düşünmüyorsunuz.
Kooperatifçilik, üretim
araçlarının üretenin mülkiyetine geçmeye başladığı dönemden beri dünyada ve
ülkemizde insanların akıllarını, becerilerini ve sermayelerini bir araya
getirerek ortaklaşa daha güçlü bir şekilde üretim yapabilmelerine olanak
sağlayan bir örgütlenme biçimi, bir örgütlenme modeli. Tabii, kooperatifçilik
öncelikle küreselleşme, sermayenin belirli merkezlerde daha fazla güçlenmesi,
toplanması, teknolojik hızlı değişim nedeniyle maalesef istenilen noktalara,
istenilen ölçülere gelebilme olanağını bulamamış.
Son sekiz yıldır
kooperatifçiliğin dünyadaki bu hızlı değişimine karşı yenik düşmesinin yanında
bir de AKP İktidarının uyguladığı politikalar Türkiye’de kooperatifçilik
hareketinin gelişmesine, gürbüzleşmesine maalesef engel olmuş. Aslında kooperatiflerin ekonomik anlamda desteklenmesi gerekirken,
sermayelerinin güçlendirilmesi anlamında desteklenmesi gerekirken, teknolojiye
daha çabuk ulaşabilmelerini sağlamak adına desteklenmesi gerekirken maalesef
bütün bunlar yapılmamış, kooperatiflerin karşısında bir Birlikler Yasası
oluşturulmuş; birliklerde örgütlenen üreticilerin daha farklı, daha zengin
avantajları olmuş; dolayısıyla kooperatifçilik kendi kaderine terk edilmiş ve
şu an Türkiye’de maalesef binlerce kooperatif borçlarını ödeyememekte, üretim
yapamaz hâle gelmiş durumda. Tarımsal sulamayla ilgili kooperatifler,
yıllardır burada konuşuyoruz, bir elektrik borçlarının faizlerinin silinmesi
veya borcun ötelenmesi noktasında bile, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak
veya AKP İktidarı olarak sizin bir adım ileriye gitme olanağınız olmadı.
Şimdi, bütün bu noktalardan
kooperatifleri desteklemekten vazgeçtik, onları kendi kaderiyle baş başa
bıraktık ama bir de gölge etmesek… Bu çıkarmaya çalıştığımız kanunla,
Türkiye’de bütün bu olumsuzluklara rağmen başarılı olabilmiş, ayakları üstünde
kalabilmiş, işte, Trakya Birlik gibi, PANKOBİRLİK gibi, sektörde önemli üretim
ve pazar payına sahip olmayı becerebilmiş kooperatiflerin yönetim kurullarının
işleyişiyle ve kongreleriyle ilgili bir yasa değişikliği yapıyoruz.
Sevgili arkadaşlarım,
kooperatifler insanların bir araya gelerek üretim gücünü birleştirmelerinin
yanında, demokrasinin de beşiğidirler. Bir vatandaş, bir birey, demokrasiyi ilk
önce kooperatifte görür, kooperatifte tadar, demokrasinin heyecanını
kooperatifin genel kurullarında yaşar. O kooperatif işleyişi, seçimleri, en
tabanda, en kırsal kesimde yaşayan vatandaş için bir onur ve sevinç
vesilesidir. Buralardan başlayan demokrasi bilinci yerel yönetimlere, yerel
yönetimlerden de Ankara’ya, genel yönetime kadar taşınır. Yani kooperatifler
demokrasinin beşiğidir, demokrasinin en güzel yaşandığı veya yaşanabileceği
yerlerdir. Fakat öyle bir önergeyle geçici madde ihdas ettiniz ki, bir
kooperatifin yönetimiyle ilgili, ilgili bakanlık müfettiş gönderecek, müfettiş
raporuna göre sayın bakan uygun görüyorsa görevden alacak, o yönetim istiyorsa
mahkemeye müracaat edecek, hakkını arayacak -ama dışarıda- ve ilgili bakan bir
yıl sonra da kooperatifi veya birliği kongreye götürecek. Bunun adı demokrasi
değil değerli arkadaşlarım. Bu tamamen, Türkiye’de başarısız kooperatiflerin,
batmaya yüz tutmuş kooperatiflerin kurtarılması değil, tam tersine, başarılı
birkaç kooperatifi nasıl ele geçiririz, nasıl istediğimiz gibi yönetiriz
anlayışını ortaya koymak.
Zannediyorum çoğunuz
biliyorsunuz, bir hikâyeyle sözlerimi bitireyim. Zamanın birinde Avrupa’da bir
vatandaş varmış. Vatandaş haksız yere mahkemeye çıkmış, yargılanmış ve ceza
almış. Gerçekten haksız… Gerçekten günahsızmış. Cezası paraya çevrilmiş,
parasını ödemiş, mahkemeden çıkmış. Bir müddet sonra kasabanın kilisesinin çanı
bir defa çalmış, demişler ki: “Herhâlde kasabada yaşayan sakinlerden biri
öldü.” Bir müddet sonra çan bir daha çalmış “Aa
herhâlde eşraftan biri öldü kasabada, iki kere çaldı.” demişler. Biraz sonra
çan bir daha çalmış “Eyvah, padişahımız öldü.” demişler. Bütün kasabalı
telaşlanmış, heyecanlanmış, işte, kiliseye doğru giderken çan bir daha çalmış.
Padişaha üç defa çalıyor, bu çan dördüncüye niye çalıyor? Kiliseye gidiyorlar,
bir de bakıyorlar, çanı çalan o günahsız yere ceza alan vatandaş. Ve vatandaşa
soruyorlar, diyorlar ki: “Padişahımız ölse üç defa çalınır. Sen niye bunu dört
defa çaldın?” “Çünkü adalet öldü.” diyor. Şimdi, bu, önergeyle getirdiğiniz
madde ile, değerli arkadaşlarım, adaleti
öldürüyorsunuz; insanların hukuktan, yargıdan aldıkları gücü bir kişinin, bir
sayın bakanın inisiyatifine bırakıyorsunuz. Bu, bu ülkenin demokratik
kanallarını açmak değildir. Bu, bu ülkedeki kooperatifçiliğin Hükûmete, Sayın Bakana, onun iki dudağının arasından
çıkacak olan talimata göre hareket etmesi bu ülkenin önünü açmaz. Tam tersi
ülkenin önünü tıkar. Demokrasi bilinci gelişmeyen ülkelerde de maalesef refah
olmaz, kalkınma olmaz.
Benim önerim, lütfen, AKP
Grubu olarak bunu tekrar düşünün. “Bu maddeyi Sayın Bakan iyi niyetle uygular,
bizim Sayın Bakana olan güvenimiz sonsuz.” diye düşünmeyin. Bakanlar gelip geçicidir
ama bakanlıklar kalıcıdır, kalıcı olmak zorundadır. O bakımdan, Sayın Bakanın
niyetine göre bir kanun maddesi ihdas edemeyiz. Bu, Türkiye’de huzuru bozar,
toplumsal huzuru bozar, kavga çıkartır, çelişki çıkartır ve demokrasinin önünün
açılmasına engel olur.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu kooperatifler yasası
çıkarken elimizden geldiği kadar, daha doğru bir biçimde çıkarılmasına gayret
ettik ama bütün konuşmacı arkadaşlarımızın gayretleri, diğer muhalefet
partisindeki arkadaşlarımızın gayretleri maalesef sizin geleneksel bakış
açınıza çarptı. Hani, atomu parçalamak bile daha kolaydır ön yargıları
parçalamaktan... Bizim önerilerimize hiç kulak vermediniz.
Yasanın hayırlı olmasını
diliyorum. Yalnız, böyle bir yasa, böyle bir madde bu yüce Mecliste geçiyor
iken bundan en fazla etkilenecek olan...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Çakır, lütfen
sözünüzü tamamlayınız.
RASİM ÇAKIR (Devamla) -
...üreticilerin, üretici birliklerinin temsilcilerinin uyuyor olması; muhalefet
partilerinin, milletvekillerinin itirazlarına daha yüksek sesle destek vermiyor
olması, Türkiye’nin demokrasisinin geleceğiyle ilgili hakikaten kaygı verici
bir durumdur.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Çakır.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan... Yok.
AYLA AKAT ATA (Batman) –
Dışarıda. Değiştirebilir miyiz?
BAŞKAN – Başka kimse yok bu
grup adına.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Sayın Uslu, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA CEMALEDDİN
USLU (Edirne) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz 496 sıra sayılı yasayla ilgili, 9’uncu maddesiyle ilgili
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Sizleri saygılarımla
selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz bu
tasarının 9’uncu maddesi, esasen Sanayi ve Ticaret Bakanlığının görev alanını
biraz daraltıyor. Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun’un 13/a bendinin içerisinde bulunan “yapı kooperatifleri” ibaresi
çıkıyor, yani geri kalan hâliyle de sadece tarım satış kooperatifleri ve
birlikleriyle ilgili bir görev alanı yaratılıyor. Dolayısıyla bu yasa tasarısı,
bir anlamda yapı kooperatiflerinin devriyle ilgili bir madde, bir yasa.
Dolayısıyla, bu anlamda da Sanayi ve Ticaret Bakanlığı görevlerinin bir
bölümünü devretmiş oluyor.
Değerli arkadaşlarım, bu
maddeler görüşülürken birçok maddede tarım satış kooperatifleri ve
birlikleriyle de ilgili söz alan değerli hatipler oldu. Ben de doğrusu, bu
madde vesilesiyle, Türkiye’de bulunan tarım satış kooperatifleriyle ve
birlikleriyle ilgili birkaç söz ifade etmek istiyorum.
Bilindiği üzere, tarım satış
kooperatifleri birlikleri Türkiye’de cumhuriyetin ilk kurulduğu yıllardan beri kurulagelen ve görev yapan önemli kuruluşlardır. Bugün on
yedi tarım satış kooperatifi birliği vardır ve üç yüz yirmi bir kooperatife
karşılık da 624.509 ortak bu kooperatiflere kayıtlıdır. Ayrıca, yine, herhangi
bir birliğe kayıtlı olmasa da, bağlı olmasa da yirmi üç adet tarım satış
kooperatifi bulunmaktadır, tütün ve bal konularında faaliyet gösteren
kooperatiflerdir bunlar.
Az önce de ifade ettiğim
gibi, cumhuriyetin ilk kurulduğu yıllardan beri, özellikle o yıllarda özel
sektörün sermaye birikiminin olmadığı ve devlet eliyle kurdurulan ve yine
sanayi tesisleri kurulan önemli kuruluşlar tarım satış kooperatifleri ve
birlikleri. Dolayısıyla, özellikle TARİŞ ilk kurulan birliklerden; incir, üzüm,
pamuk ve zeytin, zeytinyağı üzerine faaliyet gösteren bir birlik.
Yine, ayçiçeği üzerine Trakya
Birlik ve Karadenizbirlik Türkiye'nin muhtelif
bölgelerinde, ayçiçeği üreten bölgelerinde kurulan kooperatifler ve faaliyet
gösteren bir üst birlik.
Yine,
fındıkla ilgili, FİSKOBİRLİK Türkiye’de en önde gelen kuruluşlardan biri.
ÇUKOBİRLİK var, Güneydoğubirlik var. Bu birliklerin her biri yaklaşık elli
dört ilde, Türkiye'nin neredeyse tamamına yakın bölgesinde üretim yapan,
üretimi yapılan ürünlerle ilgili olan birlikler.
Bu birlikler, zamanında,
özellikle devletin veya hükûmetlerin üreticiye
ulaşmak açısından, siyaseten ulaşmak açısından destekleme alımlarıyla
görevlendirildiği birlikler. Yani, ürünün fiyatını hükûmet
belirliyor, bu birlikler de hükûmet adına alım
yaparak, zararını-kârını da yine devlete yüklediği, yüklenilen görevler olarak
ortaya çıkıyor.
Tarım satış kooperatifleri ve
birlikleri 2000 yılına kadar bu mevcut mevzuatıyla devam ettiler. 2000 yılında,
16 Haziran tarihinde yürürlüğe giren 4572 sayılı Yasa’yla, görev alanları aynı
kalmakla beraber yasal mevzuatı bir değişikliğe uğradı. Bu tarih itibarıyla
birlikler kendi nam ve hesabına alım yapabilecek, piyasada diğer, özel sektör
gibi hareket edebilecek hâlde görevlendirildiler. Özellikle Yeniden
Yapılandırma Kurulu kuruldu dört yıl süreli olarak. Bu Yeniden
Yapılandırma Kurulu, faaliyetleri itibarıyla birlikleri dört yıl sonrasına
hazırlayacak idi. Özellikle kooperatif ve birliklerin kurumsal yapısının
iyileştirilmesi ve bu amaçla gerekli desteğin sağlanması, kooperatifçilik
ilkelerinin hâkim kılınması, ortaklarında sahiplilik bilincinin geliştirilmesi
ve iç denetimin etkinleştirilmesi, kooperatif ve birliklerin piyasa
koşullarında faaliyet gösteren kuruluşlar hâline getirilmesi, faaliyetlerinde
ekonomik etkinlik ve verimliliğin hâkim kılınması, aşırı istihdam ve mali yük
getiren unsurların giderilmesi, atıl veya sürekli zarar eden varlıklarının özel
sermaye yapılarını güçlendirecek şekilde değerlendirilmesi gibi temel hedefler
konulmuştu.
Bu süre içerisinde bu
hedeflere ulaşıldı mı? Dört yıl geçti, üzerinden bir dört yıl
daha geçti, geçtiğimiz 2008 yılının sonu itibarıyla da bu Yeniden Yapılandırma
Kurulunun görevi sona erdi, dolayısıyla bu tarih itibarıyla birlikler piyasada
diğer, özel sektörle beraber faaliyet gösterecek hâle getirildi mi? Bugünkü
durum itibarıyla, açıkçası, birliklerin geneline baktığımızda, birlikler bu
hâliyle maalesef istenilen seviyeye gelemediler. Özellikle bu iktidar
döneminde birliklere gereken ihtimam gösterilmedi.
31 Aralık 2008 tarihi
itibarıyla birlikler üzerinde bulunan yaklaşık 793 milyon TL Destekleme ve
Fiyat İstikrar Fonu kredisi, bunlara ilişkin ferî
borçlar silindi.
Yine, 12.601 kişiyle ilgili
olarak 155,9 milyon TL’lik bir personel gideri, bu birliklerle ilgili olarak
karşılandı. Ayrıca teknik danışmanlık hizmeti ve eğitim hizmeti verildi. Ancak,
bugün geldiğimiz nokta itibarıyla birliklerin üzerinde 912 milyon 132 bin
liralık bir borç hâlâ görülmekte. Bunun yanında yine FİSKOBİRLİK’in özellikle
yağlığa ayrılan ürünleriyle ilgili olarak çok daha yüklüce bir miktar bu rakamın
haricinde görülmektedir. O da 167 milyon liralık bir rakama tekabül ediyor.
Yani netice itibarıyla birlikler bu süre içerisinde mevcut borçlarından
arınmalarına karşılık, halihazırda yine ciddi bir
borçla karşı karşıya kalmış durumdalar.
Birliklerin bu borçlarının
bir şekilde yeniden yapılandırılması çok özel bir önem teşkil ediyor.
Özellikle, bu yeniden yapılandırma süresinin içerisinde birliklerin kendi
ayakları üzerinde duracak hâle gelmesiyle ilgili olan bu süre, maalesef
birlikleri bu seviyeye getiremedi. Yine, birlikler üzerinde görülen bu miktarın
bir şekilde uzun vadeye yayılarak birliklerin özel bankalardan kredi alabilecek
hâle getirilmesi çok özel bir önem teşkil ediyor. Bunun birliklerce istendiği
ve bir an önce yerine getirilmesi de çok önemli.
Değerli milletvekilleri, bu
yasa tasarısı görüşülürken, özellikle 1163 sayılı mevcut Kooperatifler
Yasası’nın 3’üncü maddesiyle ilgili bir önerge verildi. Benden önceki hatip
arkadaşlarım da bunu ifade ettiler. Bu önergeyle 1163 sayılı Kooperatifler Yasası’nın
90’ıncı maddesi bir değişikliğe uğratılıyor. Nedir? Birliklerin,
kooperatiflerin veya bu kuruluşların ilgili bakanlıkça denetlettirilmesi ve
bunun sonuçlarına uyulması. Zaten 90’ıncı maddede ilgili
bakanlıkça kooperatiflerin, birliklerin denetlenmesi mümkün hâlde. Bu
getirilen değişiklik, bakanlıkça bunun sonuçlarına uyulması, sonuçlarının
yerine getirilmesi talimatı. Yani bir anlamda, ilgili siyaset, o kooperatife, o
birliğe ulaşamadığı takdirde, orayı denetletmek suretiyle ve oranın yöneticilerini
bir şekilde Bakanlık talimatıyla görevden almak suretiyle oraya dair
düşüncelerini gerçekleştirmek isteyecektir. Bu ne kadar doğru bir uygulama
olacak? Esasen, birlikleri, kooperatifleri siyasetin gölgesinde bırakacaktır.
Zaten mevcut kanun içerisinde, düzenlemesinde bu vardır, bu yeni düzenlemeye
gerek yoktur. Esasen, özellikle tarım satış kooperatifleriyle ilgili 4572
sayılı Yasa’nın 5’inci maddesinde özel denetleme kuruluşları, özel denetim
kuruluşları bu anlamda görevlendirilmişlerdir. Yani özel denetim kuruluşları,
bu birlikleri ihtiyaç hâlinde denetleyebilecek ve bunlarla ilgili düzenlenen
rapor, ilgili kooperatifin veya birliğin genel kurulunda görüşülerek sonuçları
değerlendirildikten sonra diğer maddelerine geçilebilecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurunuz.
CEMALEDDİN USLU (Devamla) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Dolayısıyla, bu düzenleme,
birliklere siyaseten bir düşünceyi yerleştirme amacını taşımaktadır. Bu da çok
doğru bir uygulama olmayacaktır. Özellikle tarım satış kooperatifleri ve
birliklerinin piyasada varlıklarını sürdürebilmeleri için bu finansal
ihtiyaçlarının giderilmesi çok önemlidir. Yine, denetim yetkisinin bu hâlde,
kooperatiflerin mevcut bünyesinde bulunan düzenlemelerle yürütülmesi çok önemli
olacaktır.
Sözlerime son verirken
sizleri saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Uslu.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan. (BDP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Kaplan.
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
Kooperatifler Kanunu’yla ilgili 496 sıra sayılı tasarı üzerinde Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten önemli günler
yaşıyoruz. Bu önemli günleri yaşadığımız bir süreçte, kooperatifleri, tarım
kooperatiflerini, Türkiye'nin geleceğini bu kısa sürelere sığdırmak ve konuşmak
da çok mümkün olmuyor.
Orta Doğu’nun iki önemli
sorunu var: Birisi Filistin sorunudur, altmış yıldır çatışmalı bir süreç
izliyor. Bir diğeri de Kürt sorunudur. Bu da Türkiye’de otuz, Irak’ta, İran’da
altmış yıldır bir çatışmalı süreç izliyor. Irak’ta, yine, yeni yapılanmasıyla
son üç beş sene bir durulma göstermekle beraber, Orta Doğu’nun en önemli bu iki
sorunu Türkiye’yi de çok yakından ilgilendiriyor, bu iki sorunun etrafında
gelişen olaylar aynı zamanda Türkiye'nin de yüreğini yakıyor.
Ben İsrail saldırısı sonrası
bir şey beklerdim. İktidar partisi genel başkanının, hemen ana muhalefet
partisi genel başkanıyla diğer iki muhalefet partisi genel başkanını aramasını
ve anında bilgilendirme yaptıktan sonra, beraber kamuoyuna bir açıklama
yapmalarını beklerdim ama bu olmadı. Her parti, grubunda, herkes grubunda
kükredi, bir şeyler söyledi.
Bugün, Mecliste uzun
yıllardır birlikte bir karara imza atamamanın sıkıntısını yaşadık ama son
dakikada bunu aşabildik ve İsrail saldırısını kınayan bir kararı Mecliste grubu
bulunan partimizin, başından beri önerisi olarak koyduğu noktalarda -AK PARTİ’nin her ne kaygısıysa- krize dönüşüp İnternet
sayfalarına düştükten sonra Mecliste bunu ancak kamuoyuna deklare edebildik.
Şimdi, böylesine önemli
konularda, böylesine önemli saldırılarda, böylesine büyük acıları yaşadığımız günlerde
birleşmek, diyalog kurmak, konuşabilmek siyasetin erdemidir, siyasetin olmazsa
olmaz koşuludur. Bakın, Amerika’da, Avrupa’da, gelişen demokrasilerde herkes
kendi fikrini söyler ama ülkenin çıkarları söz konusu olduğu zaman hep bir
araya gelirler. Şimdi, merak ediyorum… Meclis kararını verdi ve Hükûmet, devleti yürütme olarak temsil ediyor. Güvenlik
Konseyinde geçici üyeyiz. Bu geçici üyeliğimiz hayatta ve tarihte bir kez işe
yarar, oradaki karara bakacağız. Sonra, Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’ni
imzaladık, Hükûmetin Birleşmiş Milletler nezdinde
İnsan Hakları Komisyonuna yaptığı başvuruyu da takip edeceğiz, İnsan Hakları
Komisyonunda devlet başvurusunun ne sonuç aldığını göreceğiz. Sonra,
uluslararası sularda bir devlet terörü, devlet korsanlığı, saldırısı… Tıpkı Somali açıklarındaki korsanların karşısında nasıl ki NATO ve
Türkiye'nin müttefikleri birleşiyorsa İsrail savaş gemilerinin ve
helikopterlerinin saldırdığı Türk bandıralı Mavi Marmara gemisine yapılan
saldırılarda insanlarımız katledilirken, yaralanırken, gözaltına alınırken,
sivil, savunmasız insanlara saldırı yapılırken bu konuda Lahey
Adalet Divanında Türkiye ne yapacak, bunu takip edeceğiz ve Hükûmeti
tekrar takip etmeye devam edeceğiz. Her ne kadar İsrail, Amerika ve onun
gölgesinde yürüyen Türkiye, Uluslararası Ceza Mahkemesi Sözleşmesi’ni
imzalamamışsa da, onaylamamışsa da, nasıl ki Uluslararası Ceza Mahkemesi
insanlığa karşı işlenen suçlarda El Beşir hakkında tutuklama kararı veriyorsa,
Sudan nasıl ki Uluslararası Ceza Mahkemesinin tarafı değilse, Uluslararası Ceza
Mahkemesine yapılacak başvuruyu bekleyeceğiz, bu insanlığa karşı suçta ne
yapıldığını görmeye çalışacağız. Evet, söz uçar, gider. Tarihin hükmü
olan, bu uluslararası mahkemelerden, yargıdan çıkacak karar eğer Türkiye gibi
güçlü bir ülkenin ortak iradesiyle tarihe hükmünü bırakacaksa o zaman Türkiye
görevini yerine getirmiş olur. Böyle bakacağız olaya.
Değerli milletvekilleri,
ölmek ve öldürmek elbette ki sorunların çözüm adresi değildir. Hele hele Türkiye’de Kürt sorununun otuz yıllık seyri içinde her
toprağa düşen can, her bizden giden insan, her ananın yüreğine düşen kor eğer
buradaki her milletvekilini yürekten dağlamıyorsa, acıya gark etmiyorsa, buna
çözüm için Meclis de arayış içine girmiyorsa vicdani muhasebesiyle elbette ki
karşı karşıyadır. Bu, A, B, C partisi için söz konusu değil, hepimiz için
geçerli, hepimiz için söz konusudur ve rica ediyorum, yalvarıyorum, olaylar
oluyor, iki taraflı oluyor, insan hakları ihlalleri, öldürmeler oluyor,
kınamakla, taziye dilekleriyle artık sorun çözülmüyor arkadaşlar, sorun böyle
çözülmez. Biz, bir yıldır, yakınlaşan tehlikenin çanlarının çaldığını hep
söyledik, söylüyoruz, söylemeye de devam ediyoruz. Ne olur, bu konuda, iktidar
partisi, ana muhalefet partisi, bütün partiler -bir diyalog, bir süreç, bir
barışçıl demokratik çözümden başka alternatif yoktur- gelin, böyle bir deklarasyonu verelim kamuoyuna, diyelim ki “Askerî çözüm,
çözüm değildir.” diyelim ki “Silahlı çözüm, çözüm değildir.” diyelim ki
“Şiddetle çözüm, çözüm değildir.” ve diyelim ki “Bir tek yol vardır, barışçıl,
demokratik, siyasi bir yol. O da bu Meclistir, bizim
İstiklal Savaşı’nda beraber kurduğumuz, çatısı altında bütün farklılıklarımızla
yer aldığımız bu Meclistir.” Böyle bir irade, bir güç ortaya koyduğumuz zaman,
inanın etkili olacaktır. İnanın, her parti kendi çözüm projelerini artık
resmiyete dökerek, kendi yetkili organlarından geçirerek bunu koyduğu zaman
adım atacağız. Her geçen gün bizim için bir kayıptır. Türkiye'nin gündemi bu
olmalıdır. Gerçek gündemi, bugün toprağa düşen canlardır. Gerçek gündemi, bunu
ne edip edip çözmektir, bunu Mecliste konuşmaktır.
Sayın Barzani gelecek bu
akşam, Başbakanla görüşecek. Sayın Barzani, üçlü görüşme ışığında mı geliyor
bilmiyoruz, neyi konuşacak bilmiyoruz ama bir şey biliyoruz ki eğer gizli
kapaklı, kapılar ardında, bütün halkın ve Kürt halkının iradesi dışında
çözümler aranıyorsa, Washington’da aranıyorsa, başka ülkelerde aranıyorsa,
inanın bir çözüm getirmez. Kendi yurttaşlarımızla, kendimizle,
seçilmişlerimizle, milletvekillerimizle, partilerimizle, sivil toplumumuzla,
insanlarımızla bu yarayı sarmak zorundayız çünkü.
Bu konuda, Kooperatifler
Yasası’nı konuşacaktım ama demin Sayın Bakana sordum, Güçlükonak’ta bir köyün
adını verdim. Bulmuşlar köyü, 300 haneli, korucu bir köydü, 93’te boşaltıldı.
93’te boşaltılan bu köyden 28 kişiye, İmar İskân Bakanlığı, iskân konutları
yaptırıyor. Peki, o 300 kişinin diğerleri kim? Onlar da aynı, onlar da
korucuydu, onlar da o köyde yaşıyordu ama 28 kişi, o yerleşik, o tarihî, o güzelim
köyde birdenbire göçebe oluvermişler ve bu göçebelere Bakanlık konutlar
yapıyorsa...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
HASİP KAPLAN (Devamla) –
Bağlıyorum.
Şimdi, Bakanlığın bu
konutları yaptırdığı ve göçebeleştirdiği insanların ki 3 tanesi devletten resmî
maaş alıyor, memur.
Arkadaşlar, bunu deştiğim
zaman, 1996’da Güçlükonak’ta bir minibüste 11 tane korucu katledilmişti.
Hatırlayın o dönemi. Ateşkesin ilan edildiği, çatışmaların durduğu bir dönemde
Güçlükonak’ta 11 korucu bir minibüste diri diri
yakıldı ve kimlikleri jandarmada sağlam çıktı. İşte, o katliama karışan bazı
insanlara eğer devlet ayrıcalık yapıp konut yapıyorsa, o köyden olan, köyü
boşaltılan aynı akraba, aile olan insanlara yapmıyorsa, bir ayrımcılık varsa,
bunda bir sorun var. Bunu ben söylemiyorum. O dönemin kıdemli yüzbaşısı Tozlu
açıklamalar yapıyor ve “MAK timleri tarafından bir grup korucuya bu görev
verildi. O korucular gitti, o minibüsü, 11 kişiyi yaktılar.” diyor. Çok tehlikeli…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
bağlayın.
HASİP KAPLAN (Devamla) –
Bağlıyorum.
Şimdi, Sayın Bakanım, böyle
bir soru sordum. Böyle iskân konutları yapılıyorsa, kooperatif anlayışımız
buysa, yapı anlayışımız buysa dehşet bir gaflet içindeyiz ve birileri bu
şekilde devleti kendi çıkarlarına kullanmaya devam edecekler. Biliyoruz, vatan
hainlerinin en son sığınağı -hep derler- vatanseverliktir. Onun üzerinden gelme
olayının getirdiği bir sonuçtur bu ama aynı korucular, aynı durum, bu
kooperatif, bu mesken, bu konut anlayışının yanlış olduğunu söylüyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Kaplan.
Şahsı
adına Gaziantep Milletvekili Mehmet Sarı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Sarı.
MEHMET SARI (Gaziantep) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın
9’uncu maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce,
Hatay ve Hakkâri’de şehit olan kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum,
milletimize ve şehitlerimizin ailelerine de başsağlığı diliyorum. Terör
örgütünü ve ülkemizde terör ortamını oluşturanları da şiddetle kınıyorum.
Ayrıca, Gazze’deki mazlum insanlara insani yardım
malzemesi götürürken insanlık dışı bir muameleye maruz kalmış ve şehit olan
kardeşlerimize de Allah’tan rahmet diliyor, ailelerine başsağlığı diliyorum,
yaralılara acil şifalar diliyorum. İnsanlık dışı saldırıda bulunan İsrail Hükûmetini ve yetkililerini de şiddetle ve nefretle
kınıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu kanundan önce Türkiye’de kooperatiflerin kuruluş, işleyiş
ve denetimlerinden sorumlu iki bakanlık bulunuyordu. Tarım satış kooperatifleri
ve birlikleri ile 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’na tabi tarımsal amaçlı
olmayan kooperatif ve üst kuruluşları Sanayi ve Ticaret Bakanlığının görev
alanına girmekteydi, tarımsal amaçlı olan diğer kooperatifler ise Tarım ve Köyişleri Bakanlığının görev alanı içine girmekteydi.
Yapı kooperatifleri, temel
kuruluş amacından hareketle, planlı ve bilinçli olarak ele alındığında, kendi
imkânlarıyla bulunduğu bölgenin konut, sanayi ve benzeri ihtiyaçlarının
karşılanması, başta inşaat sektörü olmak üzere ülke ekonomisine kazandırdığı
ivme gibi birçok olumlu katkılar sağlamaktadır. Ancak günümüzde birçok yapı
kooperatifinde bilinçli ya da bilinçsiz olarak alınan kararlar ve imar mevzuatı
yönünden denetim eksikliği neticesinde imar mevzuatına aykırı uygulamalar ile
karşı karşıya kalınmakta, bu da hem üyeler açısından mağduriyete hem de
sağlıklı yapılaşma ve şehircilik ilke ve esasları bakımından problemlere neden
olmaktadır. Oluşan sorunların giderilememesi
nedeniyle kentsel kirliliğe de neden olunabilmektedir.
Yukarıda sayılan gerekçelerin
yanı sıra, konut açığının kapatılması, daha ucuz yöntemlerle konut inşa
edilmesi ve daha yaşanabilir konut çevrelerinin oluşturulması amacıyla
Bayındırlık ve İskân Bakanlığının yapı kooperatiflerine teknik yardım ve
destekte bulunması gereği ortaya çıkmıştır. Ayrıca, aynı zamanda, izlenecek
yöntemle yapı kooperatiflerinin izlenmesi, geliştirilmesi ve denetlenmesi
amaçlanmaktadır.
Bu kanun ile Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı görev alanına giren, sayıları oldukça fazla olan ve çok ciddi
görev yükü getiren yapı kooperatifleri ve üst birliklerinin kuruluş, işleyiş ve
denetimlerine ait işlem ve hizmetleri yürütmek görevi Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı Teşkilatlanma Genel Müdürlüğünden alınarak Bayındırlık ve İskan Bakanlığına verilmiştir. Böylece Sanayi ve Ticaret Bakanlığının görev
yükü azaltılmış, yapı kooperatifleri bu konuda yeterli bilgi birikimine ve
deneyimine sahip olan Bayındırlık ve İskan Bakanlığına devredilmiştir. Tarımsal
amaçlı kooperatifler yine eskiden olduğu gibi Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı tarafından yürütülmeye devam edecektir.
Bu kanunun hazırlanmasında
emeği geçen herkese teşekkür ediyorum, bu kanunun hayırlı olmasını temenni
ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Sarı.
Şahsı
adına Kırıkkale Milletvekili Turan Kıratlı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Kıratlı.
TURAN KIRATLI (Kırıkkale)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 496 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
dünyada son otuz yıl içerisinde ekonomik ve sosyal yaşamda ve kamu yönetimi anlayışındaki
değişimlerin sonucu olarak devletlerin ekonomik ve sosyal alanda rollerini
azaltmaya, idari, politik ve ekonomik yapıları serbestleştirmeye,
yerelleştirmeye, planlı ekonomiden piyasa ekonomisine geçmeye ve farklı
ekonomik sektörlerin gelişimini dengelemeye doğru yöneldikleri bir süreç
yaşanmıştır.
Söz konusu gelişmeler
karşısında kamusal otoritenin boşalttığı alanlarda etkin bir rol üstlenerek
toplumun karşılanamayan ekonomik ve sosyal gereksinimlerini en iyi biçimde
giderebilecek oluşumlara olan ihtiyaç sürekli artmıştır.
Gelişmiş birçok ülkede
kooperatifler gibi kendi kendine yardım eden ve kendi sorumluluklarını yüklenen
ekonomik dayanışma örgütleri, ortaya çıkan bu boşluğu büyük ölçüde
doldurmuştur. Bu açıdan, son dönemlerde uluslararası kuruluşlar ve bölgesel entegrasyonlar tarafından devletlerin kooperatiflere olan
yaklaşımları konusunda yapılan çalışmalar da hız ve önem kazanmıştır.
Birleşmiş Milletler,
kooperatiflerin özellikle yoksullukla mücadeledeki rollerine dikkat çekmekte ve
esas olarak devletlerden kooperatifçilik için elverişli bir ortam yaratılmasını
talep etmektedir. Yine 2011 yılını “uluslararası kooperatifler yılı” olarak
ilan etmeye hazırlanan Birleşmiş Milletler, bu yönde yoğun bir çalışma
yürütmektedir.
Ayrıca Uluslararası Çalışma
Örgütü (ILO) 2002 yılında kooperatifçiliğe ilişkin hedefler, politika
çerçevesi, bu kapsamda devletlerin rolü ve teşvik için almaları gereken
önlemleri ayrıntılı bir şekilde ele alan “Kooperatiflerin Teşvik Edilmesi”
başlıklı 193 sayılı Tavsiye Kararı’nı kabul etmiştir.
Avrupa Birliğinde de
kooperatiflerin sosyal ve ekonomik önemine, geliştirilmesine ve
desteklenmesine, rekabet yeteneklerinin artırılmasına yönelik çalışmalar ve
düzenlemeler yapılmıştır.
Kooperatiflerin yoksullukla
mücadeledeki rollerine örnek olarak Kırıkkale ilimizin Yahşihan ilçesinde
ekonomik yetersizliklerinden dolayı eğitim alamayan öğrencileri kazanabilmek
için kurulan Yahşihan Eğitim Kooperatifinden bahsetmek istiyorum. Yahşihan
Eğitim Kooperatifi sayesinde özel dershanelerden destek alamayan çocukların
desteklenmesiyle Kırıkkale’nin Yahşihan ilçesi, il bazında başarı sıralamasında
ilk sıraya yerleşmiştir. Yahşihan Eğitim Kooperatifiyle fırsat eşitliği ve
kaliteli eğitim ortamı oluşturulmuş, tüm dünyada yaygınlaşan sivil hareketin
katılımcı ve yaratıcı uygulamaları ile eğitim süreçlerinin gelişimine ülkemiz
de katkı sağlamayı hedeflemiştir.
Ben, bu vesileyle bu Eğitim
Kooperatifinin kurulmasında emeği geçen başta Yahşihan Kaymakamı olmak üzere
kooperatif yöneticilerine, tüm yöre halkına teşekkür eder, kooperatiflerin daha
iyi ortamda hizmet vermelerini temin maksadıyla getirilen bu tasarının hayırlı
olmasını diler, hepinize saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Kıratlı.
Sayın milletvekilleri, şimdi
soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Sayın Tütüncü ve Sayın Güvel sisteme girmişler.
Buyurunuz Sayın Tütüncü.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kooperatifçilikte ana
ilkelerden biri, hepimizin bildiği gibi, kooperatiflerin kendi kendilerine
hizmet sunabilecek bir yapılanmaya kavuşturulmasıdır. Acaba bu yasa tasarısı bu
ana ilkeye ne kadar hizmet etmektedir?
Bu yasanın ötesinde, bu ana ilkelere yani kooperatiflerin kendi
kendilerine hizmet sunabilecekleri bir yapıya kavuşturulması için Hükûmet olarak yakın gelecekte neler düşünüyorsunuz?
Son olarak, Sayın Başkan,
kooperatif üst birlikleri çok zayıf. Yine bu yasanın ötesinde acaba kooperatif
üst birliklerinin güçlendirilmesi için yakın gelecekte AKP Hükûmeti
olarak ne gibi önlemler düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Tütüncü.
Sayın Güvel…
HULUSİ GÜVEL (Adana) –
Teşekkür ediyorum Başkanım.
Sayın Bakan, tüm dünyada
olduğu gibi ülkemizde de ciddi bir kriz yaşandı ve hâlen devam ediyor. Krizden
etkilenen kooperatifler konusunda yapılanlar nelerdir? Bu kooperatiflere
herhangi bir yardım yapılmakta mıdır?
İkinci sorum: Konut yapı
kooperatiflerinin ürettiği konutlarda, depreme dayanıklılık analizleri
konusunda yetersizlik olduğuna dair yaygın bir kanaat bulunmaktadır. Bu konuda
yapılan çalışmalar var mıdır, nelerdir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Güvel.
Buyurunuz Sayın Bakan.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI
MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Tütüncü’nün
sorusuna cevap: Sayın Tütüncü, tabii bizim şu andaki bu tasarı, kooperatiflerin
kendi kendilerini yönetebilirliği noktasında bir hedef alan bir tasarı değil,
daha çok Sanayi ve Ticaret Bakanlığının yetkisi alanında olan, yasada ifade
edildiği gibi yetkiyi Bayındırlık ve İskân Bakanlığına devreden bir tasarı
niteliği taşıyor. Asıl olan ise kooperatiflerin dikey yapılanması ve mevcut
kendi yapılanmalarıyla birlikte kendi kendilerine yeterli, sağlıklı ve verimli
yönetilir hâle getirilmesidir.
Kooperatiflerle ilgili kendi
kendini sağlıklı işler hâle götürebilecek bir sistem için çalışma yapılmıştır.
“Strateji belgesi” diye ifade edilen, sayın milletvekillerimizin konuşmalarında
ifade ettikleri strateji belgesi henüz Yüksek Planlama Kurulundan geçip bir
strateji belgesi hâline dönüşmüş değildir ama süreç çalışıyor. Bu konuda
çalışmalar tamamlandığında gerekli yasal düzenlemeler, ümit ediyorum,
Meclisimizin gündemine gelecektir.
Üst birliklerin
güçlendirilmesi konusu doğrudur. Üst birlikleri güçlendirip kooperatif sistemini
tümü içerisinde, ama her alanda, kendi kendini denetleyen, geliştiren,
şeffaflığı temin eden, özellikle üyelerin hak ve menfaatlerini koruyan bir
yapıya kavuşturulması noktasında da bu strateji belgesi kapsamındaki
çalışmaların ışığında gerekli düzenlemeler yapılacaktır.
Sayın Güvel’in
sorusu itibarıyla, krizden etkilenen kooperatiflere maddi herhangi bir noktada
neler yapılmıştır? Şu anda bende bu konuda net bir bilgi yok, yazılı olarak
cevap vereceğiz.
Yapı kooperatifleri
aracılığıyla üretilen konutlarda, yapılan konutlarda özellikle depreme
dayanıklılık noktasında bir problem, bir sıkıntı var mı? Şunu ifade etmek
istiyorum: Özellikle 2000 yılından önce, 99 depreminden önce yapılan konutlarda
-geneli itibarıyla- bu konuda depremde de gördük ki özellikle İstanbul
depreminde, Yalova’da ve diğer kentlerde kooperatif konutlarının da
yıkıldığını, depreme dayanaksız olduğunu, geçmişte yapılanları gördük. Bu topyekûn bir problemimiz ama özellikle 2000 yılından sonra
yapılan konutlarda Yapı Denetimi Kanunu çerçevesinde ve dörtlü TUS’la
denetlenen yapılarda bizim yaptığımız araştırmayla da bir kere daha gördük ki
depreme dayanıklılık noktasında çok büyük mesafe katedildiğini,
yüzde 95’in üzerinde bir tespit söz konusu, diğer yüzde 2’lik, 3’lük bir
bölümün de depreme dayanıksızlık anlamı taşımadığını görüyoruz. Bu
çerçevede, Yapı Denetimi Kanunu kapsamında tüm seksen bir vilayete
yaygınlaştırıcı çalışmayı da başlattık. Yaygınlaştırıldığında da bu konuda çok
daha verimli bir denetim sistemine doğru gideceğimizi birlikte göreceğiz.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Bakan.
Madde üzerinde bir önerge
vardır, okutuyorum:
T.B.M.M Başkanlığına
Görüşülmekte olan 496 sıra
sayılı yasa tasarısının 9. maddesindeki (a) bendindeki “genel hükümlere tabi”
ifadesinin metinden çıkartılmasını arz ederiz.
Saygılarımızla
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Hüseyin
Ünsal Selçuk
Ayhan |
Malatya Amasya İzmir |
Mehmet Ali Susam Ali Arslan Tekin
Bingöl |
İzmir Muğla Ankara |
Şevket
Köse |
Adıyaman |
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI
MUSTAFA DEMİR (Samsun) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak
efendim?
MUHARREM İNCE (Yalova) –
Sayın Ayhan.
BAŞKAN - Sayın Ayhan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Ayhan.
SELÇUK AYHAN (İzmir) – Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşülmekte olan tasarının 9’uncu maddesi
üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak vermiş olduğumuz değişiklik
önergesi adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Soruna tarımsal kooperatifler
açısından baktığımızda, öncelikle ciddi bir örgütlenme sorunu olduğunu
görüyoruz. Türkiye’de çiftçilerimiz, çok sayıda birlik ya da kooperatife üye
olmak zorunda bırakılmaktadırlar. Bu nedenle de çok sayıda yere sermaye
yatırmak, çok sayıda genel kurul takip etmek, birliklerin, kooperatiflerin
işlevlerini takip etmek zorunda kalmaktalar. Aynı zamanda, dağınıklık nedeniyle
de güçleri kırılmakta ve etkisiz hâle getirilmektedirler.
Bir örnek vermek gerekirse
kendi seçim bölgem olan Ödemiş ilçesinden şunu söyleyebiliriz: Bir çiftçinin
hem zeytin hem incir hem pamukla uğraştığını düşünün, TARİŞ’in üç birliğine
birden üye olmak zorunda. Aynı çiftçi, hayvancılık da yapıyorsa, örneğin süt
üreticileri birliğine üye olacak, damızlık hayvan üreticileri birliğine üye
olacak aynı zamanda tarımsal kalkınma kooperatifine de üye olacak ve bu çiftçi
tarlasını sulamak için de sulama kooperatifine üye olacak, finansal sorunlarını
çözmek için de tarımsal kredi kooperatifleri birliğine üye olacak. Hem maddi
olarak hem de zaman olarak bu çiftçinin bunun altından kalkması mümkün mü?
Yapılması gereken,
kooperatifçiliği yeni bir yapılanmaya dönüştürmek, bir bakanlık çatısı altında
köy kalkınma birlikleri üzerinde inşa edilecek bir birlikle bu problemi çözmek
bunun için çaba harcamak, bunun yanında kooperatiflerin sorununu, finansal
sorununu farklı bir yapılanmayla, yeni bir bankacılık sistemiyle ele almak.
Bunu yapmazsak bu sorunun çözülmesi mümkün değil.
İkinci önemli sorun, tarımsal
kredi sorunu. Son yıllarda özel bankaların da devreye girmesiyle ve birçok
sanatçının, film yıldızının da köylü kıyafetleriyle, şovla kredileri
tanıtmalarıyla bugün Türkiye’de BDDK verilerine göre 15,6 milyarlık bir
tarımsal kredi borç stoku oluşmuş durumdadır 2010 yılı Şubat verilerine göre.
Bu rakam 2007’de 10 milyar, 2008’de 13 milyar. Bugün takibe uğrayan borçlara
baktığımızda da her yıl ikiye katlayarak bugün için 941 milyon liralık bir
takibe uğramış icradaki borç stoku var. Bu rakam da 2007’de 304 milyon, 2008’de
de 451 milyon.
Şimdi, yüksek faiz, kuraklık,
don gibi faktörleri de gündeme aldığımızda, özellikle bu yıl 3 milyar lira
ertelenmiş kredi borcunun da ödeneceğini göz önüne alırsak birçok köylünün
elindeki malı çok ucuz fiyatlarla elden çıkarması ya da hapse girmesi
kaçınılmaz görünmekte hatta intihar haberleri de gelirse bizleri şaşırtmamalı
değerli arkadaşlarım.
Sadece Kiraz’ın İğdeli
köyünde tarım kredi kooperatifleri birliğine olan borçlar nedeniyle tüm köylü
400 dosyayla icralık durumda. Bunda Millî Emlak Müdürlüğünün ecrimisillerden gelen ya da bankalardan gelen diğer borçlar
ve takipler yok.
Üçüncü önemli sorun da her
türlü ham maddenin üretimini sağlayan insanların üzerinde şekillenen bu
birliklerin yüksek vergi yükü altında olması, özel tüketim vergisi ve KDV gibi
vergilerle rekabet şanslarının ortadan kalkması, bunların da yeniden
yapılandırılması gerekmekte. Yoksa çiftçimizin durumu Gazze’deki
ya da yoksul Afrika ülkelerindeki insanların durumundan çok daha kötü değerli
arkadaşlarım.
Dördüncü bir sorun da Et ve
Balık Kurumu, Süt Endüstrisi gibi kurumların kapatılmasından ve TARİŞ gibi
birliklerin çöküşe doğru götürülmesinden sonra arz talep dengesinin piyasada
bozulması ve belgesiz ve usulsüz piyasada dolaşan firmaların yaptığı alımlarla
birlik ve kooperatiflerin rekabet şansının ortadan kalkması, haksız rekabete
uğramaları. Bu da ciddi bir sorun.
Şimdi, bugün gündeme gelen
tasarı, bu sorunların hiçbirini çözecek bir tasarı değil. Bu konuyu ciddi
olarak yeniden ele almak durumundayız. Eğer soruna gerçekten kooperatifçilik
sorununu çözmek açısından bakıyorsak bunu çok iyi irdelemeli, hem bilimsel
açıdan hem teknik açıdan hem ilgili birimlerin, birliklerin, kooperatiflerin,
uzmanların oluşturacağı ciddi bir çalışmayla sonuçlandırmak durumundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurunuz.
SELÇUK AYHAN (Devamla) – Bu
mantıkla gidersek ve Sayın Başbakanın “Herkes üç çocuk yapsın.” anlayışını
köylülerimizin uygulayacağını düşünürsek, süreç bizi şuraya götürecektir; o
çocuklardan en az bir tanesi ya babasını cezaevinde ziyarete gidecektir ya da
gidip mezarını sulayacaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Ayhan.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar
yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Karar yeter sayısı
bakacağım efendim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.05
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 18.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110’uncu Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
496 sıra sayılı Tasarı’nın
9’uncu maddesi üzerinde verilen, İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Tasarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
9’uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
10’uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 10- Bu Kanun yayımı
tarihinden itibaren altı ay sonra yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan.
Buyurunuz Sayın Aydoğan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri, görüşülmekte olan
kooperatifler yasasının 10’uncu maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, değerli
milletvekilleri; kooperatifler, karşılıklı güvene dayalı demokratik
organizasyon yapısıyla toplumu değiştirici unsurlardan biri olarak
görülmektedir. Örgütlü toplumlarda demokrasi bilincinin daha gelişmiş olduğu,
kooperatiflerin işleyiş sistemi olarak demokrasinin yaşam biçimi hâline
gelmesinde önemli bir payının bulunduğu bilinmektedir.
Geçmiş yıllarda siyasi
tercihlere bağlı olarak kooperatifçilik hareketine yaklaşım farklı ortaya
çıkmış olsa da günümüzde kooperatifler pazar ekonomisinin bir parçası hâline
gelmiştir. Üstelik pazar ekonomilerinden gelişmişlik düzeyi daha yüksek
olanlarda kooperatiflerin hasıladaki payının daha
yüksek olduğu dikkat çekmektedir.
ABD’de kooperatif
ortaklarının sayısı 100 milyonun üzerindedir. ABD’deki 47 bin kooperatifin 10
bininin yıllık satışları 1 milyar doların üzerindedir. Üyesi olma yolunda çaba
gösterdiğimiz Avrupa Birliğinde de iş gücüne yüzde 2,3 kooperatifler tarafından
istihdam edilmektedir. Tarımsal amaçlı kooperatiflerin pazar payları AB
ülkelerinde yüzde 55,90 arasında, bankacılık sektöründe ise yüzde 18,50
arasında değişmektedir. Ülkemizde ise kooperatifçilikle nüfusun yüzde 7’si iç
içedir.
Gelişmiş ülkelerde
kooperatifçilik hareketinin bugün gelmiş olduğu noktanın gerisindeki tarihsel
süreç göz ardı edilemez. AB’nin üye ülkelerde, özellikle tarım kesiminde
kooperatiflerin üstlendikleri fonksiyonların ülkemize kırsal kalkınmada, kırsal
sanayinin oluşturulmasında model olarak değerlendirilmesi ihtiyacı bulunmaktadır.
Tarım borsalarına yönelik çalışmaların, tarımsal amaçlı kooperatiflerin
geliştirilmesine yönelik projelerin birlikte yürütülmesi, tarım dışı kalan
nüfusun el sanatlarının geliştirilmesi yönünde örgütlendirilmesi amaca hizmet
eden bir başlangıç olacaktır.
Tarımsal üretimde verimin
artırılması amacıyla arazi toplulaştırılması yönünde gösterilen çabalar,
maalesef, düzenleme istenen sonucu sağlayamamıştır. Sosyal faydayı göz önünde
bulunduran örgütlenme modeli kooperatif yapılanmalıdır.
Bu nedenle, hayatın her
alanında kooperatifler kurularak bireysel ve toplumsal ihtiyaçların
karşılanması mümkün görünmektedir. Kooperatif örgütlenmenin geliştirilerek
yaygın hâle getirilmesi siyaseten öncelikli tercih olarak ortaya konabildiği
takdirde teşvik edilmelidir.
Değerli arkadaşlar, değerli
milletvekilleri; ülkemizde tarım işletmelerinin küçük ve dağınık bir yapı
sergilediği dikkate alındığında bu alanda kooperatiflere ciddi görevler
düşmektedir. Tarım satış kooperatifleri ve birlikleri, bünyelerinde yirmi üç
ürün konusunda 610 bin üreticiyi örgütleme gücüne sahiptir. Ancak bu
kuruluşların her geçen yıl üretici ortak sayılarını ve üretimdeki paylarını
artırmaları beklenirken sürecin tersine işlediği görülmektedir, ortak sayısı
800 bin seviyelerinden 600 bin seviyelerine düşmüştür, aktif olmayan ortakları
da dikkate aldığımızda bu sayı daha da azalmaktadır, üretim içerisindeki
payları da özellikle son dönemde ciddi düşüşler sağlamıştır.
Peki, bu konularda sorunlara
baktığımızda, birçok kooperatif ve birlik mali yapılarındaki zayıflık nedeniyle
ürün alımı için dış finansmana bağlı bulunmaktadır. Aldıkları dış kaynakları
geri döndürmede zorlanmaktadırlar. Kooperatifler çoğunlukla işletme zaafları
yaşamakta ve mali yönden birliklere bağımlılık göstermektedirler, genel olarak
nitelikli personel ve yönetici yönünden de sıkıntı yaşamaktadırlar, yöneticiler
yeterince rasyonel hareket etmemektedirler, iç denetim etkin değil, ortaklık
bilinci yeterince gelişmemiştir, alım ve fiyat politikalarında yeterince
kooperatifçilik anlayışına uygun hareket etmemektedirler.
Cevap aranması gereken
başlıca sorular da: Kooperatif ve birliklerimizin etkin ve verimli
çalışmalarının önündeki temel sorunlar nelerdir? Bu kuruluşlar neden arzulanan
karşılığı sağlayamıyorlar ya da sağlamakta zorlanıyorlar? Ürün alım payları
neden son yıllarda azalmıştır? Dış finansmana bağımlılıkları neden artmıştır?
DFİF kredilerini geri ödemekte neden zorlanmaktadırlar? Faaliyetlerinde
yeterince rasyonel hareket edebiliyorlar mı? Yaşadıkları sorunların çözümü ne
olabilir?
Yine, değerli arkadaşlar,
değerli milletvekilleri; biraz önce Sayın Bakan da “Geçmişte bu yasalaşmamış,
bu kooperatifçilik yasası geçmişte yasalaşmamış.” diyor. Bu yasa örgütlenmenin
önünü açacak mı yoksa, her alanda olduğu gibi, AKP
İktidarı kooperatifleri ele geçirip kendi anlayışı doğrultusunda örgütlü bir
yapı mı kurmak istiyor? AKP İktidarı toplumun sorunlarını çözmek istemiyor.
AKP, ele geçirme anlayışı ile kendi örgütlü yapısını kurmak istemektedir.
Yine, son yıllarda en çok
tartışılan konulardan birisi de bu konut yapı kooperatiflerinin ortadan
kaldırılmış olmasıdır. AKP döneminde, AKP’nin kontrol ettiği, kaynak aktarma
aracı olarak gördüğü TOKİ yaratıldı. TOKİ, devletin olanaklarıyla haksız
rekabet yaratmakta, piyasaya, ticarete müdahale etmektedir. TOKİ sayesinde
işini gücünü kaybeden çok sayıda müteahhit olmuş ama bir o kadar da AKP
müteahhidi yaratılmıştır. TOKİ, TOKİ zengini yaratmıştır. TOKİ’nin
inşaat kalitesi de ayrıca tartışılmalıdır. Bir taraftan serbest piyasa
ekonomisini savunurken, liberal ekonomiyi savunurken, devletin olanaklarını ve
imkânlarını kullanarak, devlet eliyle bir TOKİ yaratılarak inşaat yapı
kooperatifleri ortadan kaldırılmış, bunun sayesinde yeni zengin müteahhitler
yaratılmış, aynı zamanda da yeni mağdurlar yaratılmıştır.
Tabii, bu TOKİ’nin,
yarattığı zenginlerle birlikte, inşaat kalitesi de ayrıca tartışılmalıdır. Alt
gelir grubundaki insanlar gerçekten sıkıntı yaşamaktadır. TOKİ inşaatlarında
sayısız sorunlar yaşanmakta, Türkiye'nin her tarafında yaşanan bu sorunlar…
İlimiz Balıkesir Edremit ilçesinde de ciddi anlamda sorun yaşanmaktadır.
Burada, TOKİ’nin yaptığı bu inşaatlarda maalesef
orada bulunan yurttaşlarımızın eşyalarını bile taşıyamadığı, bina girişlerinin
farklı noktalarda olduğu, konumu ve fiziği itibarıyla araçların çıkmakta
zorlandığı, bırakınız kış aylarında çıkmayı yaz aylarında bile çıkmanın zor
olduğu, korkulukların olmadığı, orada kazaların yaşandığı çok açık bir
gerçektir.
Değerli arkadaşlar, değerli
milletvekilleri; bir taraftan fakir fukaraya, alt gelir grubundaki insanlara
“konut yaratma” adı altında kendi zenginlerini yaratırken ülkenin var olan
müteahhit kaynaklarını maalesef batma noktasına getirmiştir.
Değerli arkadaşlar, değerli
milletvekilleri; tabii, kooperatifler konuşulurken hiç kuşku yok burada
FİSKOBİRLİK’i de unutmak mümkün değildir.
Değerli arkadaşlar, değerli
milletvekilleri; dünyada fındık üretiminin yüzde 75’ini, ticaretinin yüzde
85’ini gerçekleştirmesine rağmen Türkiye’de fındık üreticilerinin yüzü maalesef
gülmemektedir. FİSKOBİRLİK ortağı 240 bin kişi, 2005 yılından itibaren ekonomik
sıkıntılarla boğuşmaktadır. FİSKOBİRLİK’in sadece üreticisini düşündüğü ve
üretici lehine belirlediği fiyat, bir avuç tüccar ve ihracatçıyı rahatsız
ettiği için Hükûmetin gazabına uğramıştır. AKP Hükûmeti, hak ettiği desteği vermediği FİSKOBİRLİK’in
fındık alım görevini TMO’ya vermiştir. 2006 yılında TMO bölgeye gelmiş, 2008
yılında ürününü almış ve bölgeden ayrılmıştır. FİSKOBİRLİK’e Destekleme ve
Fiyat İstikrar Fonu’ndan kullandırılmayan hazine kaynakları, TMO’ya cömertçe
kullandırılmıştır. Biz, bunu FİSKOBİRLİK’i ele geçirme anlayışı olarak
görüyoruz. Borçlanmada hazine garantisi verilmiş, TMO görev zararı konusunda da
sınırsız yetkiyle donatılmıştır. TMO’nun üç yıllık görev zararı 1 milyar
dolardır ve on yedi tarım satış kooperatifinden fazladır. Hükûmet,
TMO’nun fındık alımına da son verdi ve fındık üreticisini tüccar karşısında
yalnız bıraktı. FİSKOBİRLİK ise şu anda işlevsiz hâlde beklemektedir.
Değerli arkadaşlar, değerli
milletvekilleri; FİSKOBİRLİK’te ve bütün birlikler ve kooperatiflerde olduğu
gibi, biraz önce bahsettiğim inşaat yapı kooperatiflerinde olduğu gibi…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurunuz.
ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) –
Teşekkür ederim.
…maalesef ülkeyi yöneten AKP
İktidarının anlayışı Türkiye'de örgütlü toplumu ortadan kaldırarak kendisine
göre bir örgüt yapma, örgütlü toplum oluşturma anlayışını çok açık biçimde
göstermektedir. AKP İktidarı, demokrasiden ve özgürlüklerden korkmaktadır,
örgütlenmeyi de kendi istekleri doğrultusunda düşünmekte olduğu için
kooperatifleri de ortadan kaldırarak kendi anlayışı doğrultusunda bir
kooperatif oluşturmak istemektedir.
Bu yapılan düzenleme
Türkiye'de var olan kooperatiflerin sorunlarını maalesef çözmeyecektir.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Aydoğan.
Şahsı adına Sakarya
Milletvekili Recep Yıldırım… Yok.
Şahsı adına Kırşehir Milletvekili
Mikail Arslan.
Buyurunuz Sayın Arslan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MİKAİL ARSLAN (Kırşehir) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 496 sıra sayılı Kooperatifler Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Tasarısı üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kooperatiflerle ilgili
tarihçeye bir bakacak olursak ilk kooperatifin 1887 yılında İstanbul’da İngiliz
azınlığı tarafından kurulduğundan bahsetmiştik. Arkasından, 1934 yılında,
cumhuriyet döneminde Ankara Bahçelievler’de memurlar tarafından oluşturulan 150
kişilik bir kooperatifle devam ettiğini, arkasından da kooperatifleşmenin hızla
yayılarak bugünlere kadar geldiğini ifade edebiliriz.
1946 yılında Emlak Kredi
Bankası kuruldu, arkasından 1950 yılında 5656 sayılı Kanun çıktı. Bu Kanun’la
birlikte belediyelere toplu konut yapmayla ilgili görev ve yetkiler verildi.
1966 yılında ise çok önemli bir kanun, 775 sayılı Gecekondu Kanunu çıktı.
Gecekondu Kanunu’yla beraber maliye hazinesine ait arsalar belediyelere
bedelsiz olarak devredilmeye başlandı ve gecekondu önleme bölgeleri
oluşturuldu. Gecekondu önleme bölgelerinde kooperatiflere tahsisler yapılmaya
başlandı. Yine, dar gelirlilere arsa tahsisleri bu dönemde yapılmaya başlandı.
Bunların sonucu olarak,
yıllar sonra, İstanbul’da, Uğur Mumcu gecekondu önleme bölgesinde ve Alibeyköy gecekondu önleme bölgelerinde kooperatifler
tarafından çok başarılı uygulamalar yapıldığını gördük. Islah bölgeleri
oluşturuldu. Yine, konut tahsisleri yapıldı. Yine, 775 sayılı Yasa’yla beraber
fon oluşturulması ve Emlak Kredi Bankası tarafından fon kullandırılması
konuları gündeme geldi.
Bu süreçten sonra, 1969
yılında 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu çıkarıldı. 1970 yılında ise, Kooperatifler
Kanunu’nun çıkarılmasıyla beraber, belediyeler ile konut yapı kooperatifleri
arasında sıkı bir iş birliğine başlandı. 1984 yılında 2985 sayılı Toplu Konut
Kanunu’nun çıkarılmasıyla beraber -Toplu Konut Kanunu’yla beraber- yapı
kooperatifleri en verimli dönemlerini yaşamaya başladılar.
Oluşturulan fon kaynaklarının
1988 yılında yüzde 30’unun bütçeye aktarılması, akabinde 1990 yılında yüzde
50’sinin bütçeye aktarılması, 1993 yılında da yüzde 100’ünün bütçeye
aktarılmasıyla beraber fon kaynaklarını kullanmada büyük bir kısıtlama
sağlandı, oluştu.
Ayrıca, krediler daha önce su
basmanı seviyesinde verilirken, daha sonra yüzde 40 civarında, daha sonra da
yüzde 50 civarında verilmeye başlandı, daha sonra tamamen kaldırıldı.
1980 yılında, yapı
kooperatiflerinde yapı kullanma izni alan binaların toplam oranı yüzde 15,5
iken, 1985 yılında yüzde 29,5; 1986 yılında ise yüzde 36,5 civarına kadar
yükselmiştir. Yani, temeli atılan her 3 konuttan 1’inin kooperatifler
tarafından yapıldığı açık ve seçik bir şekilde gözükmektedir.
Türkiye’de, 2009 yılı
itibarıyla en fazla kooperatif sayısı Ankara’da 4.297 civarında, daha sonra
İzmir, daha sonra İstanbul geliyor. En az yapı kooperatifleri ise Ardahan 27,
Bayburt 32, Siirt 32, Tunceli 35, Kilis 35 olarak sıralanmaktadır.
Kooperatiflerin bugün ciddi
sorunları vardır. Daha önce sağlamış oldukları büyük başarıların tekrar
sağlanabilmesi için destekler verilmesi gerekmektedir. Bununla ilgili kanuni
düzenlemelere şiddetle ihtiyaç vardır. Üst örgütlenme eksikliklerinin, ucuz arsa
ve kredi temininin, denetim ve yönetim şeklinde hataların düzeltilmesi gibi
konularda çalışmalara ihtiyaç var.
Toplu Konut İdaresi bugün çok
başarılı çalışmalar yapıyor fakat sivil bir örgütlenme biçimi olarak da toplu
konut çalışmalarının yanı başında kooperatiflerin de tekrar desteklenerek yeni
avantajlar sağlanması -konutlaşmayı ve oluşan sorunları, mahkemelik olan birçok
dosyanın- faal olmayan birçok kooperatifin tekrar canlanmasına da neden
olacaktır diye düşünüyoruz. Zannediyorum Bakanlığımız bununla ilgili gereken
çalışmaları en kısa zamanda yapacaktır.
Ben, yapı kooperatifleriyle
ilgili yıllardır hizmet veren Sanayi ve Ticaret Bakanlığımıza teşekkür ediyor,
bundan sonra da yapacağı çalışmalardan dolayı Bayındırlık ve İskân
Bakanlığımıza başarılar diliyor, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Arslan.
Soru-cevap bölümüne
geçiyoruz.
Sayın Köse sisteme girmişler.
Buyurunuz Sayın Köse.
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, Adıyaman
ilimiz Türkiye'nin en yoksul illerinin başında gelmektedir, bununla birlikte
ülkenin birliğine sonuna kadar da bağlıdır. Bu ilimiz deprem kuşağının üzerinde
bulunmaktadır, her konuda olduğu gibi bu konuda da ihmal edilmiştir ve göz ardı
edilmiştir. Adıyaman ilinde konutların ve resmî kurumların iyileştirilmesi
konusunda ne gibi çalışma yapılmaktadır yahut da yapmayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Köse.
Buyurunuz Sayın Bakan.
BAYINDIRLIK
VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Sayın Köse’nin sorusuna Sayın
Başkanım, özellikle deprem kuşağında bulunduğu için bu bölge, yani, bir bölgeye
mahsus ayrıntılı bir veya dar kapsamlı bir çalışma söz konusu değil ama yapı
güvenliği için ise, bildiğiniz gibi, bu tamamen depreme dayanıklı yapı
projelendirilmesi ve projeye uygun yapıyı temin etme noktasında çalışmalar
yapılmıştır. Bu da Yapı Denetimi Kanunu kapsamında
özellikle şu anda yürütülmektedir. Yapı Denetimi Kanunu kapsamındaki çalışma,
ruhsatına ek olarak alınan, o projeye uygun yapıyı yaptırmaya yönelik bir
çalışmadır ama projeyle ilgili, bildiğiniz gibi, yapı denetimine veya güvenli
bina olabilecek şekilde binanın projelendirilmesi işi ise şu anda bu konuda
Bakanlığımızın ilgisi içerisinde bir çalışma yoktur. Bu, daha çok mimarlar,
mühendisler ve meslek odaları tarafından yürütülmekte, belediyeler tarafından da ruhsatlandırma
aşamasında incelenmektedir. Bu konuyla ilgili de gelecekte bir çalışma
düşünüyoruz. Bu, birazcık daha meslek odalarının mesleki yönünün ağırlıklı
örgütlenmesine yönelik bir çalışma. Bu tür çalışmaları meslek tarafı ile ruhsat
veren kuruluşlar arasındaki çok sağlıklı bir koordinasyon ve verimli çalışmayla
gerçekleştirmek mümkündür.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Tütüncü…
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bilindiği gibi 2012 yılı
Birleşmiş Milletlerce “Uluslararası Kooperatifler Yılı” olarak ilan edilmiştir.
2012 yılına dönük Hükûmet olarak ne gibi etkinlikler
düşünülmektedir? Özellikle kooperatifçiliğin bir 3’üncü sektör olarak dünyada
öneminin hızla yükseldiği bir zaman kesitinde kooperatifçiliğin önemini
anlatacak, örneğin millî eğitim sisteminde birtakım açılımlar düşünülmekte
midir? Bu konuda Sayın Bakanın bizi aydınlatmasını rica ediyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Tütüncü.
Buyurunuz Sayın Bakan.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI
MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Çok teşekkür ediyorum.
Sayın Tütüncü, tabii,
bildiğiniz gibi, aslında kooperatifçiliğin Türkiye’deki bugüne kadar geçmişte
uygulaması, sizin de ifade ettiğiniz gibi, 3’üncü sektör konumunda -ki gelişen
dünyada bu böyledir- olması noktasında iyi bir geçmiş değil. Bizim bugünkü
tasarının da buna yönelik katkı sağlayacak hüviyeti olmakla birlikte, asıl Hükûmetimizin programında, bildiğiniz gibi, strateji
belgesi hazırlık çalışması devam etmektedir, vasıflı bir çalışmadır. Yüksek
Planlama Kurulundan onaylanmasından sonra strateji belgesindeki öngörülen
düzenlemeleri ve çalışmaları seri bir şekilde hayata geçirecektir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Bakan.
10’uncu madde üzerinde iki
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 496 sıra
sayılı Kooperatifler Kanunu ile Bazı ve Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 10 uncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Madde 10 – Bu Kanunun;
a)1 inci, 2 nci ve 3 üncü maddeleri yayımı tarihinde,
b) Diğer maddeleri yayımı
tarihinden itibaren altı ay sonra
yürürlüğe girer.”
Bekir Bozdağ Mustafa Elitaş Mustafa
Cumur |
Yozgat Kayseri Trabzon |
Mehmet Müezzinoğlu Mahmut Durdu Eyüp Ayar |
İstanbul Gaziantep Kocaeli |
BAŞKAN – Şimdi okutacağım
önergeyi okutup işleme alacağım.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 496 sıra
sayılı yasa tasarısının 10. maddesindeki (6) ay ibaresinin (7) ay olarak
değiştirilmesini arz ederim.
Saygılarımızla.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Tekin
Bingöl Mehmet
Ali Susam |
Malatya Ankara İzmir |
Hüseyin
Ünsal Şevket
Köse |
Amasya Adıyaman |
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI
MUSTAFA DEMİR (Samsun) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Susam,
buyurun.
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iki tane önerge var bu maddeyle ilgili.
Adalet ve Kalkınma Partisinin vermiş olduğu önergeyi okuduğunuzda, dikkatinize
sunmak istiyorum, iki aşamalı bir önerge vermişler: “1’inci, 2’nci, 3’üncü
maddeler hemen yürürlüğe girsin, diğerleri altı ay sonra girsin.” Şimdi neden
ayırdınız? 1’inci, 2’nci, 3’üncü maddelerin hemen yürürlüğe girmesinden
maksadınız nedir? Niye diğerini altı ay sonra yürürlüğe girdiriyorsunuz? İşte
bu kanunun en önemli noktalarından bir tanesi adım adım
son yürürlük maddesinde de geliyor, acelesi var arkadaşların. Acelesi şu: Bazı
kooperatifler üzerinde daha önce 3’üncü maddede yapmış oldukları hukuk dışı
uygulamayı hayata geçirme noktasındaki çabaları. Neydi o? Kooperatiflerin eski
işleyişini değiştirip artık Bakanın emriyle giden bir denetmenin tuttuğu
raporla istedikleri kooperatifi görevden almak, hukuku devre dışı bırakmak.
Görevden alınan kooperatif başkanına dedikleri şu: “Git sen suçsuzluğunu
mahkemede kanıtla.” Dünya bunu böyle mi yapmış? Dünya farklı yapmış. Dünya
denetleme kurulu kurmuş. Kooperatifçiliği devletin denetiminden çıkarmış, özerk
bir kuruluş hâline getirmiş. Ona denetim koymuş. Yetmemiş, kooperatif üyesini
eğitecek eğitim birimleri kurmuş. Buradan eğittiği insanlara yöneticilik
belgesi vermiş, yani herkesi de kooperatif yöneticisi yapmamış, bir sertifikaya
bağlamış, sertifikayla kooperatif yöneticileri olmuş ve kooperatifler için de
bağımsız hakem heyetleri koymuş. Bağımsız hakem heyetleri vasıtasıyla,
mahkemelere gitmeden acil konularda hemen tedbir almayı sağlayan bağımsız hakem
heyetleri kurmuş. Sizse ne yapmışsınız? Yargıyı da devre dışı bırakarak,
kooperatifler üzerinde, özerk kurum olma yerine, devletin bir denetimini,
devletin istediği şekliyle bu kooperatifleri sindirmesini sağlayacak organ
kurmuşsunuz.
Değerli arkadaşlar, biz bu
kooperatiflerle ilgili kanunda sizin bu niyetinizi anladığımız için en kısa
zamanda Anayasa Mahkemesine gideceğiz. Siz anladınız bunu, bu kanunun
Anayasa’ya aykırı olduğunu, ama hemen yürürlüğe sokarak Anayasa Mahkemesinde bu
kanun iptal edilmeden muradınıza ermek istediğiniz işleri yapmak istiyorsunuz,
işiniz, niyetiniz bu. Onun için de 1’inci, 2’nci, 3’üncü maddeyi hemen acil
yürürlüğe koyuyorsunuz.
1’inci madde ne? Seçimler.
Kooperatiflerin bütün seçimleri yapıldı, altı ay içinde yapılıyor. Haziran ayı
sonu itibarıyla bütün kooperatif seçimleri bitmiş olacak. Demek ki seçim yapmak
niyetiniz değil. Niyetiniz, altı ay içerisinde, hemen yürürlüğe girmesini
istediğiniz maddelerle başka niyetlerinizi açığa çıkarmak.
Onun için, değerli
arkadaşlar, bu kanun, tümüyle kooperatifçiliğe hizmet etmek değil, tümüyle bazı
niyetlerinizi hayata geçirme noktasındaki arayışınızdır. Onun için Anayasa
Mahkemesine gideceğiz ve bakın, hiçbir şekilde tereddüdümüz yoktur ki hukuk,
Anayasa Mahkemesi bu kanunu iptal edecek çünkü burada kooperatifçilerin kendi
haklarının korunması için hukuki yolu kooperatiflerin elinden aldınız. Hukuki
yolu elinden aldığınız noktada artık kooperatifçiliği bir bağımsız kuruluş
olarak yaşatma şansını ortadan kaldırıyorsunuz. Onun için, biz, Anayasa
Mahkemesi yoluyla bu kanunu iptal etme konusunda gerekli olan girişimleri
yapacağız.
Bu demektir ki size bu
fırsatı da vermemek için bu önergeyi verdik. Diyoruz ki: Bu maddenin, bu
kanunun yürürlüğe girmesini yedi ay yapın. Yedi ay içerisinde zaten bu kanun
Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilip böylece de bir mağduriyet doğmadan bu
kanunla mağdur duruma düşebilecek kooperatiflerin de mağduriyetinin önüne
geçmeye çalışacağız. Onun için bu önergeyi verdik.
Sizden de şunu özellikle
istiyoruz: Madem, altı ay, yürürlüğe girmesi için 1’inci, 2’nci, 3’üncü madde
dışındakilerde sizin de süreye ihtiyacınız var.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) -
O zaman tümü için bu süreyi verin, Anayasa Mahkemesi de bu konuyu bu süre
içerisinde değerlendirsin. Eğer hukuka uygunluk varsa zaten Anayasa Mahkemesi
kabul edecektir, eğer hukuka uygunluk yoksa reddedecektir ve böylece mağduriyet
noktası da ortadan kalkacaktır.
Değerli arkadaşlar, bu
Meclisi bir hafta, on gündür bu kanunla ilgili meşgul ediyorsunuz. Ortaya
çıkan, Anayasa Mahkemesinin iptal edeceği, hiçbir işe yaramayacak bir kanun
olacaktır. Onun için, yaptığınız çalışma da boşa giden, boşa harcanmış zamandan
öte bir anlam ifade etmeyecektir.
Bu duygularla, tüm
kooperatifçiler adına bu sürenin yedi ay olmasını ve yedi ay içerisinde de
yürürlüğe girme süresi içerisinde hukuki yolların işletilmesini istiyoruz.
Bu duygularla hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Susam.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 496 sıra
sayılı Kooperatifler Kanunu ile Bazı ve Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 10 uncu maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Madde 10 – Bu Kanunun;
a)1 inci, 2 nci ve 3 üncü maddeleri yayımı tarihinde,
b) Diğer maddeleri yayımı
tarihinden itibaren altı ay sonra
yürürlüğe girer.”
Bekir Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI
MUSTAFA DEMİR (Samsun) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Kim konuşacak?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –
Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçe…
Gerekçe:
Kooperatifler Kanunu’nun
uygulamada önemli sıkıntılara yol açan hükümlerinde yapılan değişikliklerin
Kanunun yayımı tarihinde ve yapı kooperatifleri ile ilgili görev ve yetkilerin
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’na intikalini sağlayan hükümlerinin ise
Tasarı’da öngörülen şekilde Kanunun yayımı tarihinden itibaren altı ay sonra
yürürlüğe girmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilmiş bu önerge
doğrultusunda 10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 10’uncu madde kabul edilmiştir.
11’inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 11- Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Tayfur Süner.
(CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Süner.
CHP GRUBU ADINA TAYFUR SÜNER
(Antalya) – Teşekkür ederim Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanunun 11’inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Genel olarak ülkemizde kamu
kurumu gibi faaliyet gösteren tarım satış ve tarım kredi kooperatifleri ile sık
sık başarısızlık ve yolsuzlukların gündeme geldiği,
üst kuruluşlara bağlı olmayan, denetimden uzak olan konut yapı kooperatifleri,
kooperatifçiliğin görünen yüzü olmuştur. Kamu yönetimi açısından bakıldığında,
kooperatiflerden sorumlu birden fazla kamu kuruluşu olması nedeniyle
kooperatifçilik uygulamalarında farklılıklar ve koordinasyon eksikliği dikkat
çekmektedir. Bu nedenle de çok acil olduğuna inandığımız adımlar bir türlü
atılamamaktadır. Eğitim, tanıtma, araştırma, denetim ve hukuki altyapı oluşturma
görevlerini yüklenmiş olan kamu kuruluşları uygun ve yeterli biçimde
teşkilatlanamadığı için kooperatifçilik sorunlarıyla ilgili çözümler
üretememekte ve günün koşullarına uygun politikalar oluşturulamamaktadır.
Yapılan yanlış uygulamalar ve başarısızlıklar nedeniyle devlet tarafından
yürütülen kuruluş ve denetim gibi hizmetlerin kooperatif üst kuruluşlarına
devredilmesi; araştırma, eğitim ve denetim konularında üst kuruluşlara verilmiş
gibi görünen görev ve yetkilerin açık bir şekilde ifade edilmesi, bu konulardaki
belirsizliğin giderilmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri,
görüştüğümüz tasarıya göre yapı kooperatiflerinin Bayındırlık ve İskân
Bakanlığına bağlanacağı öngörülmektedir. Bu yaklaşım, özellikle, hazırlanan
strateji belgesinin temel mantığına aykırıdır. Kooperatiflere yönelik kamu
yetkisinin bir merkezde toplanması konusunda var olan geniş bir mutabakatın tam
tersine olan bir yaklaşım bize göre doğru değildir. Ülkemizde kooperatiflerin
Tarım ve Köyişleri ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığının
görev alanında olması, bakanlıkların hazırladıkları ana sözleşmelerde,
uygulamada ve denetimlerde farklılıklara yol açmakta; daha çok kooperatif
türlerine göre bir yaklaşım geliştirmekte ve ortak bir uygulama alanı
oluşturulamamaktadır. Yapılmak istenen bu düzenlemeyle üçüncü bir bakanlık
görevlendirilecek ve mevcut sorun çözülmek yerine daha da büyüyecektir. Bununla
birlikte, yine yapılmak istenen değişiklik sonucunda yarın eczacılık
kooperatifleri Sağlık Bakanlığına, ormancılık kooperatifleri Çevre ve Orman
Bakanlığına geçsin dendiğinde ne yapacağız? AKP Hükûmetinin
yapmak istediği bu değişiklik çok başlılığın önünü açacaktır. Biz
kooperatifleri tek çatı altında toplayalım derken tam tersi olacak ve
uygulamadaki karmaşıklıklar artarak yaşamaya devam edecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kooperatifçilik alanının düzenleme ve denetim yetkisi hâlen
devletin tasarrufundadır ve bu konuda başarılı olunamadığı da bir gerçektir.
Kooperatifçilik teknik bilgi gerektiren bir hizmet olduğundan, bu konuda bağımsız
kooperatif üst kuruluş temsilcilerinin de içinde yer alacağı bir düzenleme ve
denetleme kurumu oluşturulması daha uygun olacaktır. Bunun mümkün olmaması
hâlinde, kooperatifçilik konusunda başarılı ülkelerin uygulamaları da dikkate
alınarak, devletin en üst seviyesinde gözetim ve denetim ile kooperatif üst
kuruluşları desteklenerek devreye sokulmalıdır.
Ülkemiz kooperatifçiliğinin
önündeki en önemli sorunlardan biri, bu konudaki eğitimlerin istenen düzeye
ulaşamamış olmasıdır. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu ile kooperatif ortakları
ve yöneticilerin eğitimi hem üst kuruluşlara hem de ilgili bakanlıklara
verilmiştir. Üst kuruluşların örgütlenme yetersizlikleri ve kaynak
sağlayamamaları bu işlevlerini yerine getirmelerini engellemiştir.
Konunun devleti ilgilendiren
yönünde de aynı sorunlar söz konusudur. Kooperatifçilik eğitim ve ARGE
faaliyetlerini yönetecek bir kurumsal yapı oluşturulması gerekliliği ortadadır.
Bununla birlikte kooperatif denetim ve yönetim kurulu üyelerine eğitim ve
sertifikasyon zorunluluğu getirilmesi de gereklidir. Kooperatifler arasında
örgütlenme kapasitesi ve iş birliği olanaklarının mutlaka artırılması
gereklidir. Mevcut üst örgütlenme sistemi, başarılı ülke örnekleri ve zorunlu
üyelik konusu esas alınarak danışmanlık, denetim, ARGE, eğitim ve
kooperatiflerin temsili konularında kooperatiflere daha etkin hizmet
sunabilecekleri şekilde yeniden revize edilmelidir. Çok amaçlı ve büyük ölçekli
kooperatifçiliğin ve kooperatifler arası birleşmelerin özendirilmesine yönelik
çalışmalar yapılmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
kooperatiflerin sermaye yapısı ile kredi ve finansmana erişim imkânları
güçlendirilmelidir. Kullanacakları banka kredilerine teminat sağlanabilmesi
amacıyla devletin teşviki ve katkılarıyla kredi garanti fonu oluşturulmalıdır.
Bunun yanında uluslararası fonlar ile Avrupa Birliği programından ve
kaynaklarından kooperatif ve üst kuruluşların faydalanabilmeleri amacıyla proje
üretme kapasiteleri artırılmalıdır. İç ve dış denetim sistemi tümüyle revize
edilmelidir. Başarılı ülke uygulamaları dikkate alınarak ülke şartlarına uygun
bir dış denetim sistemi oluşturulmalıdır. Kooperatif iç denetim sisteminin
uygulanmasının daha işlevsel bir yapıya kavuşturulması yönünde yasal
düzenlemeler acilen yapılmalıdır. Kurumsal ve profesyonel yönetim kapasitesi
artırılmalıdır. Mevzuat altyapısı uluslararası esaslara ve ülkemiz
ihtiyaçlarına göre geliştirilmelidir. Bu çalışmaları yaparken de Birleşmiş
Milletler ve ILO’nun kooperatifçilik konusundaki
çalışmaları göz önünde tutulmalıdır. Yoksa yapı kooperatiflerini hangi
bakanlığa devrederseniz devredin, hangi önlemi alırsanız alın, ne kadar
müfettiş artırırsanız artırın kooperatiflerin ön denetim mekanizmasını
kurumlaştırmadan olumlu bir adım atamazsınız.
Sayın Başkan ve değerli
milletvekilleri; bu tasarı kooperatifçiliğin içinde bulunduğu sorunları
çözmekten çok uzaktır. Tasarı, iki yılı aşkın süredir üzerinde çalışılan, yüz
yirmi sayfadan oluşan ve hâlen Sanayi ve Ticaret Bakanlığının web sitesinde
yayınlanan Kooperatifçilik Strateji Belgesi ve Eylem Planı’na uygun şekilde
hareket etmektedir. İlgili strateji belgesi, kooperatiflerle ilgili sorunların
belirlenmesi ve çözüm yolları üretilmesi maksadıyla oluşturulmuştu. Bu eylem
planında da belirtildiği üzere, kooperatifçiliğin önemli sorunlarının başında
dağınık yasal düzenlemelerin geldiği, kooperatifleri düzenleyen yasaların
yetersiz ve karışık olduğu, kooperatif ilkeleriyle temel değerlerini de
yeterince kapsamadığı ifade edilmektedir. Kooperatifçilik alanının tek bir
çerçeve kanun ile düzenlenmesi gereğine işaret eden bu bakış açısı mutlaka göz önünde
bulundurulmalıydı.
Değerli arkadaşlar, yapı
kooperatifleri konusunda genel bir sıkıntıdan bahsetmeden geçemeyeceğim. Yapı
kooperatifleri bir hevesle kuruluyor. Üyeler ev sahibi olmak umuduyla
ellerindeki paraları yatırıyorlar. Ara ödemeler, ek ödemeler derken verilen
paralar dağları aşıyor. Bu arada seneler geçiyor, ortada ne ev var ne paralar
geri ödeniyor. Bir sürü kooperatif on yıllarca sürüncemede kalıp gidiyor. Bunu
engellemek için kooperatiflerin bitimi için bir zaman tahdidi konulsa, bu tahdit aşılırsa yapı kooperatiflerinin yapımı devlet
tarafından veya TOKİ tarafından üstlenilse, bu arada kooperatiflerin
sorumlulukları hakkındaki cezai müeyyideler artırılsa daha uygun olmaz mıdır?
Değerli milletvekilleri,
Kooperatifçilik Kanunu’nda değişiklik yapan tasarının görüşmelerinin sonuna
geldik. Görüştüğümüz yasa tasarısıyla konuşmamda değindiğim süreç ve
sorumluluklar nasıl değişecektir de sorunlar ortadan kalkacaktır? Bilindiği
üzere yasalar kadar uygulamadaki prensipler de önemlidir. Bu prensipler uzun
zaman içerisinde oluşmaktadır. Bayındırlık ve İskân Bakanlığının uygulamalarda
ortaya koyacakları prensipler oluşana kadar fazla miktarda sorun yaşanabileceği
kaygısı da taşımaktayız.
Ayrıca, iki başlılıktan üç
başlılığa geçiş ne kadar sağlıklıdır? Kooperatiflerin sorunları nasıl
giderilecektir? Bunu da düşünmeden edemiyorum.
Değerli arkadaşlar, hayat
acısıyla tatlısıyla, bolluğu ve darlığıyla yaşanıyor. İnsanların acısıyla dalga
geçecek kadar bilgi ve kültürden yoksun bakanlar olunca, maden işçilerinin
ölümüne “Ne güzel öldüler.” diyerek kendi başarısızlıklarını örtmeye çalışmak,
basiretsizlik ve halkın inançlarını sömürmekten başka bir şey değildir. Yeter
artık! Taşeronluğu bu memleketin çalışanlarına reva görerek, kontrolsüz bir
ortamda çalışma ortamı yaratarak daha fazla siyasi ömrünüzü uzatamayacaksınız.
TOKİ Başkanı da geçtiğimiz
günlerde devletin arazisinden elde edilen rantı “Allah
bize para gönderiyor.” diyerek inanç sömürücülüğünü doruğa çıkarmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurunuz.
TAYFUR SÜNER (Devamla) – Ama
merak etmeyin, halk sizin zannettiğiniz gibi dini bilgi yönünden yoksun
değildir. Öbür dünyada Cenabıallah, halkımız da bu
dünyada ilk seçimlerde cezanızı kesecek. Bu ölçüsüz konuşmalardan halk bıktı,
yeter artık!
Tüm bu duygu ve düşüncelerle
yüce Meclisi selamlıyorum.
Saygılar. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Süner.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Sayın Başkan, sataşma sebebiyle söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Dinçer sataşma nedeniyle söz istemiştir.
Buyurunuz efendim.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in,
Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
benden önceki konuşmacı az önce Zonguldak’ta meydana gelen kazaya değinerek, kazanın
henüz niçin ortaya çıktığı bile anlaşılmamışken, beni de basiretsizlikle
suçlayarak bir konuşma yaptı. Özellikle de oradaki işçilerimizle ilgili bizim
yaptığımız bütün çalışmaları ortaya koyduktan sonra, vatandaşlarla bizim nasıl
bütünleştiğimizi, efendim, onlarla nasıl bir arada, el ele, kol kola
sorunlarımızı ve acılarımızı paylaştığımızı gördükten sonra, benim söylediğim
bir sözden hareketle de bana yönelik bir ithamda bulundu.
Şunu açıkça söylemek
istiyorum, bir kere her şeyden önce şunu çok belirgin bir şekilde söylemek
istiyorum: “Müslüman’ım.” diyeceksiniz ama bir Müslüman’ın sahip olduğu
terminolojiden dahi haberiniz olmayacak. Hem kel olacaksınız hem fodul
olacaksınız. (CHP sıralarından gürültüler)
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) –
Kendine bak!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) - Hem olayı bilmeyeceksiniz hem… (CHP sıralarından
gürültüler)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Sayın Başkan…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Bakan…
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) - Çok açık bir şekilde şunu söyleyeceğim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Bakan…
BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen
yeni sataşmalara mahal vermeyiniz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) – Herkes…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon)
– Sayın Başkan…
BAŞKAN – Lütfen…
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) – Herkes konuştuğu sözü bilecek… (CHP sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) –
Aynaya bak, aynaya!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
lütfen oturun, sözünü bitirsin.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) – …kullandığı lafı da bilecek, söyleyeceğini de
söylerken duyacağını da düşünecek.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sizden daha iyi Müslüman’ım ben.
BAŞKAN – Lütfen dinleyiniz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) – Eğer siz öyleyseniz…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Ayıp ya!
TAYFUR SÜNER (Antalya) –
Allah sana da nasip etsin o zaman.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) – Evet, ben buradan söylüyorum, bana nasip etsin
çünkü sizin her biriniz… Cenaze namazının arkasında, bu ülkedeki bütün
Müslümanlar beş vakit namazlarının arkasında hüsnü hatime için dua ederler, biz
de buna dayanarak bunu söyleriz.
TAYFUR SÜNER (Antalya) –
İnanç sömürüsünü yapmaya devam et sen! Ayıptır ya!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) – Siz bunları dahi bilmeden, burada hem kel hem
fodul…
TAYFUR SÜNER (Antalya) – Hem
kelsin hem fodul!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Sayın Başkan…
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) - …hem cahil hem ukala hem bilgisiz
davranıyorsanız bunun için söylenecek başka bir söz olmaz. (CHP sıralarından
gürültüler)
TAYFUR SÜNER (Antalya) –
Ayıptır ya! Seni nasıl bakan yaptılar?
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen
oturunuz, lütfen.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Sayın Başkan, hakaret ediyor Sayın Konuşmacı.
BAŞKAN – Sözünü bitirsin,
sonra.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) – O yüzden hiç kimse benim vizyonumla,
benim basiretimle, benim bilgimle kendisini ölçerek burada konuşma hakkına
sahip değildir.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) –
Kendine bak, kendine!
TAYFUR SÜNER (Antalya) – Sen
kimseye kel ve fodul diyemezsin, sana bu yetki verilmedi.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) – İçinizden herhangi birisi madencilik sektöründe
iş güvenliği konusunda alınacak bir tedbir hakkında benden daha iyi bir şey
biliyorsa çıkıp onu konuşsun, buraya gelip de suçlamasın.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Ne
tedbir aldın?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) – Bu açıdan…
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Ne
tedbir aldın sen?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) – Benim aldığım tedbirler hakkında bir tane bilgin
olsaydı bunu söylemezdin sen. O açıdan, burada…
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sen
bu lafları edemezsin!
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen sakin olunuz, sözünü bitirsin.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) – Sen edebilir misin?
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sen
bu lafları edemezsin!
BAŞKAN – Sayın Dinçer, yeni sataşmalara mahal vermeyiniz lütfen.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) – Sen edebilir misin?
Bu açıdan bakıldığında şunu
açıkça söyleyebilirim: Hükûmetimiz ve Bakanlığımız iş
güvenliği konusunda her türlü tedbiri almıştır. Çok şükür orada hiçbir
teknolojik altyapı eksikliği de yoktu.
TAYFUR SÜNER (Antalya) – Ne
tedbir aldın da öyle söylüyorsun? Hangi tedbiri aldın?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) – Belki daha modern teknolojiler için
konuşulabilir ama iş güvenliği konusunda herhangi bir eksiklik yokken bu kaza
meydana gelmişse…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Yapmayın!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) – …önce bunu araştıracağız, sebebini ortaya
koyacağız, sonra da hep beraber sorumlusunu ortaya çıkaracağız.
Hiç kimsenin, daha sorun
ortaya çıkmadan ve teşhis konulmadan bir günah keçisi bulup ortaya koymaya
hakkı yoktur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Dinçer.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Sayın Başkan, Sayın Konuşmacı konuşmasıyla Cumhuriyet Halk Partisi
Grubuna hakaret etmiştir, söz istiyorum efendim.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Hamzaçebi (CHP sıralarından alkışlar)
Lütfen yeni sataşmalara mahal
vermeyiniz, buyurunuz efendim.
2.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biraz önce burada konuşan
Sayın Bakan kullandığı terminolojiyle, kullandığı cümleler ve kelimeler ile bu
Parlamentonun, şu kürsünün adabına uygun olmayan bir konuşma yapmıştır.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) - Siz az önce adaplı mı konuştunuz? (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen sayın
milletvekilleri…
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) – Sayın Bakan…
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Sayın Hamzaçebi
“basiretsizlik” daha yumuşak bir laf mıdır? (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen
konuşmacıyı dinleyiniz.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sen
orada oturmayı bilmiyorsun, oturmayı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) – Evet, Sayın Bakan, sanıyorum, üniversiteye yönelik olarak yapmış
olduğu tezde bir intihal suçlamasına maruz kaldığı için “basiretsiz”
kelimesiyle…
AHMET KOCA (Afyonkarahisar) – Sen de erken başladın.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) – …kel ve fodul arasındaki farkın ne olduğunu maalesef bilemeyecek
durumda, hangisinin daha ağır olduğunu takdir edemeyecek durumda.
Şimdi, Sayın Bakanla dinî
terminoloji konusunda her ortamda konuşmaya hazır olduğumu ifade etmek isterim.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – O zaman çıkalım, konuşalım.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) – Bu konular, Sayın Bakanın ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun
tekelinde değildir.
Zonguldak Kozlu’daki işçi
ölümlerini “kader” olarak nitelendirip, İslamiyet’teki Allah tasavvurunu,
İslamiyet’in özünü başka bir noktaya taşıyan bir din anlayışına sahip bir Hükûmetle ve onun bir Sayın Bakanıyla Zonguldak’taki işçi
ölümlerini konuşmak mümkün değildir.
AHMET KOCA (Afyonkarahisar) - Kozlu değil Başkan, Kozlu değil orası, Karadon.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) – Zonguldak’ta efendim, Zonguldak’ta. Bu heyecanla yeri yanlış
söylemiş olabilirim, işin esasını konuşalım, konu budur.
Bakın, oradaki ölümlere
“Güzel öldüler.” diye yaklaşarak, o işçi ailelerine âdeta o ölümlerin
arkasındaki vahameti ciddiye almayan bir şekilde yaklaşan, o işçi ailelerine
saygısızlık gösteren bir anlayışın, burada, gelip, bir masum muhalefet
eleştirisini kel ve fodullukla suçlaması doğru mudur değerli arkadaşlar?
MEHMET DANİŞ (Çanakkale) –
İşçi aileleri takdir eder, sen değil.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) – Ben şunu hatırlatmak istiyorum: Sayın Bakan bu kürsülere çok çabuk
alıştı, üslubunu da çok çabuk değiştirdi. Yalnız şunu sizin dikkatinize sunmak
isterim: Sayın Bakan, bürokrasi döneminde bu Parlamentoda, bu kürsülerde
cumhuriyet düşmanı suçlamalarına muhatap olmuş bir Sayın Bakandır. Bu
Parlamentoda bir milletvekiline, bir sayın milletvekiline cumhuriyet düşmanı
suçlaması yöneltildiği hâlde bu suçlamayı hakaret telakki edip mahkemeye
gidemeyen bir milletvekili düşünülebilir mi? Huzurunuzda bu Sayın Bakan şimdi bütün
bunlar olmamış gibi gelip burada ahlak, din, fazilet, terminoloji dersi vermeye
kalkıyor. Eğer Sayın Bakan arzu ederse onunla…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) – Sözlerimi burada bitiriyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Konu dışında başka hakaretlerde bulundu bana
Sayın Başkan.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak)
– Sayın Başkan, Zonguldak milletvekili olarak ben de 60’a göre söz istiyorum.
BAŞKAN – Ne için söz
istiyorsunuz Sayın Köktürk?
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak)
– Efendim, Sayın Bakanın açıklamalarına yanıt vermek amacıyla Zonguldak
Milletvekili olarak 60’ıncı maddeye göre kısa bir söz talebim var.
BAŞKAN – O zaman yerinize
oturursanız yerinizden kısa bir söz talebi verilir. Lütfen yeni sataşmalara
mahal vermeyiniz.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
11.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Zonguldak’ta maden
ocağında ölenlerin iş güvenliğinin sağlanmadığına ilişkin açıklaması
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak)
– Şimdi, Sayın Bakan, hem sendikalarımızın, maden mühendisleri odamızın ve
Başbakanlık Denetleme Kurulunun uyarılarını nazara almıyorsunuz, Başbakanlık
Denetleme Kurulunun taşeronlaşmanın yarattığı sakıncalara yönelik yaptığı
eleştirileri nazara almıyorsunuz, iş güvenliğinin gerektirmiş olduğu, yani
maden işletmelerinin gerektirmiş olduğu iş güvenliklerini sağlamıyorsunuz.
Ayrıca Türkiye Taşkömürleri Kurumuna…
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Örnek ver, örnek! Ne sağlanmamış, örneğini ver!
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak)
– …yapılması gereken 265 milyon dolarlık yatırımı yapmıyorsunuz, bunun 3 katı
kadar bir parayı Başbakanın damadının genel müdürlüğünü yaptığı Çalık şirketine
iki devlet bankasından tek kalemde aktarıyorsunuz, ondan sonra oradaki 30 tane
insanın yaşamını yitirmesini “kader, güzel ölüm” diye nitelendiriyorsunuz.
Şimdi, Sayın Bakan, Sayın
Başbakanımız kendi çocuğunu yirmi günlük kısa dönem askere gönderirken
valilerin eşliğinde zor gönderdi. Oradaki anneler yerin yüzlerce metre altına,
eksi 540 koduna çocuklarını her gün acaba sağ çıkabilecek mi kaygısıyla
gönderiyorlar ve kara toprağa bağrı yanık bir şekilde gönderiyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak)
– Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz, sağ olun.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Şimdi, sayın
milletvekilleri…
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Sayın Başkan, ben söz istiyorum.
BAŞKAN – Hangi konuda
efendim?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Bana tekrar sataşma oldu Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hangi konuda?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Zonguldak’ta tedbir almadığıma dair sataşma
oldu.
BAŞKAN – Şimdi böyle olursa
bunun sonuna kadar önünü alamayız. Şimdi, siz sataşma yapıyorsunuz, o sataşma
yapıyor… Hangi çerçevede istiyorsunuz? Sataşma olduğunu nitelememiz lazım.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkanım…
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Madende iş güvenliği konusunda tedbir
almadığıma dair sataştı.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –
…cumhuriyet düşmanı olup mahkemeye gitmemekle itham etti Sayın Bakanı.
BAŞKAN – Eleştiri getiriyor,
sataşmadı efendim.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkanım, bakın, intihalle suçladı, Sayın Bakanı intihalle suçladı.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – İkinizi birden
dinleyemem, lütfen…
Sayın Bozdağ,
şimdi sizi dinliyorum.
Buyurunuz.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkanım, Değerli Grup Başkan Vekili Sayın Bakanı intihalle suçladı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Ben suçlamadım.
BAŞKAN – Ama o intihalden söz
istemedi efendim.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkanım, müsaade buyurun, siz benim şeyimi bir dinleyin.
Arkasından, bu kürsüden
cumhuriyet düşmanı olarak defalarca nitelendirilip mahkemeye müracaat
edememekle itham etti. Belki Bakanın söyleyeceği sözler var. Bundan daha ağır
bir itham olur mu?
BAŞKAN – Kendisine sorduğum
zaman, sadece Zonguldak madeniyle ilgili söyledi efendim.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –
Hayır, Sayın Bakan cevap vermeyince… Bunu burada konuşuyor, huzurunda söylüyor.
BAŞKAN – Sataşma olarak hangi
konuda söz istediğini sordum.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkanım, çok açık bir sataşma var burada. Çok açık bir sataşma var.
BAŞKAN – Gerçek sataşmayı
söylemeniz lazım.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –
Efendim, sataşmalar bunlar!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Ben de onların cevabını vermek istiyorum.
BAŞKAN – Onun için,
intihalden söz istiyorsanız, buyurunuz efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Lütfen, tekrar uyarıyorum,
yeni bir sataşmaya meydan vermeyiniz, bu konuyu düzgün bir şekilde
sonuçlandıralım.
Buyurunuz efendim.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in,
Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan ve çok değerli
milletvekili arkadaşlar; önce şunu söyleyeyim: Biz şu anda Zonguldak madeniyle
ilgili bir meseleyi tartışıyoruz. Eğer Zonguldak madeniyle ilgili meseleyi
konuşurken birileri intihalden, Başbakanın çocuğunun işinden ve askerliğinden…
OSMAN KAPTAN (Antalya) – Ama
siz bilgisizlikle suçladınız!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) – Efendim, oradaki iş güvenliği tedbirinin
alınmadığına dair herhangi bir belge, bilgi yokken, ona dair bir meseleden
yahut da cumhuriyet düşmanlığıyla ilgili zaten kendilerinin yaptığı
suçlamalardan ve gerek mesnetsiz ithamlardan dem vuruyorsa, açıkça bir şey
söyleyeyim, bunun bilimsel olarak adı acziyettir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Eğer oturacak sizinle Zonguldak madenini
konuşacaksak, ben saatlerce bunu konuşmaya hazırım, ama eğer bir şey
söylüyorsanız…
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Onu
da konuşamazsın sen.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) - Zonguldak Milletvekili olarak bugün Zonguldak
meselesiyle ilgili söz alan milletvekili arkadaşıma benim söyleyeceğim bir tek
söz var: Orada on beş gün kaldık, gerektiğinde madene indik, çıktık.
İşçilerimizle beraberdik. Niye bir tek gün yanımıza gelmedi? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak)
– Ben oradaydım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) - Niye vatandaşlarla birlikte, beraber olmadı?
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak)
– Enerji Bakanınız şahit burada. Her gün oradaydım ben, beş gün boyunca
oradaydım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) - Eğer, oradaki işçilerimizin, oradaki
ailelerimizin bir sorununu, bir derdini paylaşacak idiyse, orada bizimle
beraber olmalıydı.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak)
– Sayın Bakan, bugün kömür kongresi var Zonguldak’ta. Siz neredesiniz? Kömür
kongresi var.
BAŞKAN – Lütfen
oturunuz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) - İkincisi, orada iş güvenliğiyle ilgili alınmamış
bir tedbir varsa lütfen onu söyleyin.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak)
– Kömür kongresi vardı, niye gelemediniz Zonguldak’a?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) - Orada alınmamış bir tedbir varsa onu söyleyin. Çünkü, orada her türlü ölçüm cihazı vardı, otomatik
çalışıyorlardı ve çalıştılar. Kaza esnasında onların çalıştığına dair
bilgisayar kayıtlarımız da var. Öyleyse, sorunu teşhis etmeden bu meseleyi
konuşmak başka bir acziyettir veya birisine günah
keçisi olarak sorunu yükleme çabasından başka bir şey olmaz.
Ben biraz sabrediyorum,
lütfen siz de sabredin. Bütün sorun ortaya çıkacak ve bugün burada
söyledikleriniz yalanlanırsa o zaman nasıl izah edeceksiniz?
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) –
Ne söyledik de yalanlandı?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) - Bu açıdan bakıldığında, ben tekrar şunu
söylüyorum: Oradaki sorunlarla ilgili bir eksiklik varsa o eksiklik tespit
edilecek ve ilgililerden bunun hesabı sorulacak. Biz, orada kaybettiğimiz
işçilerin üzerinden hiç siyaset yapmadık çok şükür ve yapmayacağız da ama
tavsiyemiz, lütfen siz de yapmayın.
Biz, hep birlikte sorunun
üzerinde duralım. Türkiye'nin iş sağlığı ve güvenliği meselesini beraberce
tartışalım ve bunu nasıl daha iyi yaparız ve ölüm oranlarını nasıl azaltırız
diye meseleye bakalım. Ama bütün bunları konuşurken, hiç kimseyi suçlayarak
değil, rasyonel ve bu ülkenin bir temel sorunu olarak meseleye bakalım.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – İlk
konuşmanı dinle, ilk konuşmanı.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) - Yine, bunu konuşurken de bel altı vurmalar
yapmayalım. Eğer ahlakımız, eğer kalitemiz bunu gerektiriyorsa ona bir şey
diyemem, ama onun ötesinde maden mühendisliğiyle ilgili meseleyi, iş
güvenliğiyle ilgili meseleyi konuşurken cumhuriyet düşmanlığıyla ilgili
meseleyi gündeme getirecekseniz onun için ayrı bir bahis açalım, kimin daha iyi
cumhuriyetçi olduğunu, kimin daha sürdürülebilir bir cumhuriyetçi…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) - …olmak için emek sarf ettiğini burada konuşalım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Dinçer.
Konu burada kapanmıştır sayın
milletvekilleri.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak)
– Sayın Başkan, ben sadece bir konuyu düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Köktürk, sizin
orada olduğunuz gayet meydanda ve açıktır. Bunu söyleyecekseniz, bunu kayda
geçirelim. Siz de oradaydınız, şahsen görmüş bulundum.
Konu kapanmıştır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/811, 2/633)
(S. Sayısı: 496) (Devam)
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, buyurunuz efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken öncelikle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, bu maddede konuşmamız
yoktu. Sayın Bozdağ sitemkâr bakıyor ama Sayın Elitaş’ın geldiğini gördüm. Sayın Elitaş’ın
cevaplandırması gereken bir soruyu sormak için söz aldım.
Değerli milletvekilleri, çok
sayıda insanı ilgilendiren kooperatifçilikle ilgili bir düzenleme yapıyoruz.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun bazı maddelerinde düzenleme yapılıyor. Bu,
bir Hükûmet tasarısı olarak geldi ama Sayın Elitaş’ın teklifiyle birleştirilerek geldi.
Şimdi, burada çok sayıda
konuşmacı bir iddiayı, bir itham demesek bile bir ifadeyi bu kürsüden ortaya
koydular. Dediler ki: “Sayın Elitaş kendisiyle
ilgili, kendi bölgesiyle ilgili bir kooperatif seçimine, Pancar Üreticileri
Kooperatifinin yönetimine müdahale edebilmek veya onunla olan meselesine hukuk
kurarak, kanun çıkartarak çözüm üretmek veya amacını gerçekleştirmek için bir
kanun çıkartmaktadır, bir düzenleme yapmaktadır.”
Bunu birçok sayın konuşmacı,
gerek Milliyetçi Hareket Partisinden gerekse Cumhuriyet Halk Partisinden sayın
milletvekilleri burada çok daha açık ve ağır cümlelerle ifade ettiler. Bu, ağır
bir iddiadır ve ithamdır. Sayın Elitaş bu ithamın
altında kalmamalıdır, gelip burada ifade etmelidir. İddia şudur ki, Sayın Elitaş’ın ilindeki pancar üreticilerinin kooperatifinin
yönetimiyle meselesi vardır, ihtilafı vardır, karşıtlığı vardır. Bu bir türlü
amacına ulaşamamaktadır. Oradaki yönetimi görevden alabilmek için Kooperatifler
Kanunu’nun 90’ıncı maddesinde yeni bir düzenleme getirmektedir. Bu düzenlemeden
sonra Pancar Üreticileri Kooperatifiyle ilgili bir işlem yapılacaktır. Bunun
hukuki olmasını temin etmek için 90’ıncı maddede -üçüncü fıkrası, kaçıncı
fıkrasıysa- yeni bir düzenleme getirmektedir.
Bu iddia cevabını bulmalıdır
değerli arkadaşlar. Yarın, bu Kooperatifle ilgili özel bir işlem yapılırsa,
mevcut denetlemenin dışında özel bir denetleme yapılırsa bu Genel Kurul töhmet
altında kalır, Türkiye Büyük Millet Meclisi şahsi husumetlere alet edilmek gibi
bir töhmet altında kalır. Bu Meclisin bir üyesi olarak ben bunu kabul edemem,
bunun açıklığa kavuşması gerekiyor. Bu kanun birazdan oylanacak, oylarınızla
kabul edilecek ama bilesiniz ki bu ithamın cevabı ortaya konulmadan kabul oyu
verirseniz öncelikle sizler töhmet altında kalacaksınız.
Değerli arkadaşlar, bu
iddianın gerekçesi olarak ortaya konulan husus gerçekten tereddüt uyandıracak
mahiyettedir. Bakınız, kanun teklifinde, 90’ıncı madde ile ilgili getirilen
değişikliklerde “İlgili bakanlık, kooperatiflerin, kooperatif birliklerinin,
kooperatif merkez birliklerinin ve Türkiye Milli Kooperatifler Birliğinin işlem
ve hesaplarını ve varlıklarını müfettişlere, kooperatif kontrolörlerine veya
kooperatif denetmenlerine denetlettirebilir.” Kanun
metni bu, teklif ve tasarının birleştirilmiş, Komisyondan geçerek Genel Kurula
gelmiş şekli bu.
Bu yeterli olmadı anlaşılan,
Sayın Elitaş bir önerge vererek bunun şu şekilde
değişmesini sağladı. Deniliyor ki burada: Yine, “İlgili bakanlık,
kooperatiflerin, kooperatif birliklerinin, kooperatif merkez birliklerinin ve
Türkiye Milli Kooperatifler Birliğinin işlem ve hesaplarını ve varlıklarını
müfettişlere, kooperatif kontrolörlerine veya denetim için görevlendirilecek
personele denetlettirebilir.” Kim bu personel? Altında bir madde daha var.
“Kontrolörlerin seçilme ve çalışma usul ve esasları ile görev ve yetkileri
tüzükle tespit edilir.” Bakanlık tarafından görevlendirilecek personelin
çalışma usul ve esasları ayrı tutuluyor. Onlar, doğrudan, Bakanlığın inisiyatifiyle kendisine verilen talimatın gereğini yerine
getirmek üzere görevlendirilebilinir. Sonra ne olur? Sonra “Bakanlık, kamu
yararı ve hizmet gerekleri dikkate alınarak gecikmesinde sakınca görülen
hallerde ileride telafisi güç veya imkansız zararlara
yol açılmasının engellenmesi amacıyla bu kişilerin görevlerine tedbiren son verebilir.”
Değerli arkadaşlar, iddia
edilen, ortaya konulan itham, Sayın Elitaş’ın kendi
bölgesindeki pancar üreticileri kooperatiflerinin yöneticilerini, seçilmiş -ben
kongrelerini bir oranda takip ettim- 12 bin oy alarak seçilmiş kooperatif
başkanının ve yöneticilerinin denetimini zaten Sanayi ve Ticaret Bakanlığının
müfettişleri sürekli yapıyor, biri gidiyor, biri geliyor, mahkemeler de devam
ediyor, yetmiyor. Yani, üyelerinin oyuyla görevden alınamıyor, müfettişlerin
denetimleriyle, mahkeme kararlarıyla görevden alınamıyor. Adam doğru iş yapıyor
anlaşılan ki, hukuka uygun iş yapıyor ki vatandaş seçiyor, müfettiş de
görevinden alamıyor, yargı da suçlu bulmuyor ama Sayın Elitaş’ın
getirdiği önergeyle kanunlaşan bir husus var. Diyor ki: “Bu müfettişler bunu
yapamıyorsa Bakanlık bir personel görevlendirebilir ve bu personelin
görevlendirme usul ve esaslarını da tüzükle belirlenmek gibi bir mecburiyeti
yoktur.”
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Elitaş’a da bu yakışır zaten!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
“Bakanlığın verdiği talimatla bu müfettiş gidip bunlarla ilgili bir hüküm, bir
karar çıkartabilir ve bu kararı uygulamak noktasında Bakanlık yetkilidir,
Bakanlık anında görevden alabilir.” Dediği bu. Sayın Elitaş’ın
getirdiği önergeyle ve sizin oylarınızla kabul edilip kanunlaşan hüküm bu.
Şimdi, bu hükümden sonra biri de çıkıp burada diyor ki, bir milletvekili de
diyor ki: “Bu değişiklik, bu düzenleme, bir şahsın, bir milletvekilinin bir
başka şahısla olan ihtilafına, Genel Kurulu da alet ederek, kanun çıkartarak
kendi lehinde çözüm üretme gayretidir.”
Değerli arkadaşlar, bu, çok
ağır bir ithamdır. Bu kanunu buradan geçirebilirsiniz ama bu itham altında
millete vekillik yapamayız, doğru olmaz. Ben, Sayın Elitaş’ı
da ilzam etmek istemiyorum, onu da koruyarak söylüyorum. Böyle bir itham
altında Sayın Elitaş da kalmamalıdır, özellikle AKP
İktidarı da kalmamalıdır, adında “adalet” olan ve gerçekten adaleti temin etmek
noktasında iddiası olan bu Hükûmet de kalmamalıdır.
Dolayısıyla ya bu husus çekilmeli… Yani denetlemeden kimse kaçmamalı, yargıdan
kimse kaçmamalı. Ama Bakanlık personeliyle kooperatif denetlemeye niye ihtiyaç
duyuyorsunuz? Niye ihtiyaç duyuyorsunuz? Bunu da özellikle, münhasıran bir
ihtilafın söz konusu olduğu Kayseri’de Kayseri Milletvekili olarak Sayın Elitaş yapıyor.
Değerli arkadaşlar, hiçbir
şey anlamında söylemiyorum, konuşmak kararında falan da değildim ama biraz önce
Sayın Cumhuriyet Halk Partisi Sözcüsünü dinleyince, Sayın Milliyetçi Hareket
Partisi Sözcüsü Alim Işık’ı dinleyince bu konuda çok
ciddi bir problem olduğunu ve bundan dolayı da bu Meclisin töhmet altında
kaldığını, kalacağını bilerek söylüyorum. Sayın Bakana da söyledim. Bakanın
konusu değil. Sanayi Bakanı yarın bu konuyla ilgili bir arşiv memurunu, -tenzih
ediyorum tüm arşiv memurlarını- bir personelini Kayseri Şeker Fabrikasını
denetlemek üzere gönderir, hiçbir müktesebi olmadan, Kooperatifler Kanunu’nu
bilmeden, denetlemeyi bilmeden, çalışma usul ve esasları belirlenmemiş bir
yetkiyle oraya gider bir rapor tutar gelir: “Yolsuzluk vardır.” Bakan, buna
dayalı olarak “Seni görevden aldım.” diye bir karar ortaya çıkartırsa, değerli
milletvekilleri, bunun adı “adalet” olmaz, bunun adı “hukuk” olmaz, bunun adı
“demokrasi” olmaz, bunun adı “ciddiyet” olmaz her şeyden önce. Bu Meclisi, bu
Genel Kurulu bu türlü bir ithama ve iddiaya alet edemezsiniz, etmemelisiniz.
Sizi millete şikâyet ederiz. Çok doğrudan söylüyorum, sizi millete şikâyet
ederiz. Bu Meclisi kendi şahsi çıkarlarınız, kendi kavgalarınız için alet
etmekle şikâyet ederiz. Bu da size yazık olur, bu da size haksızlık olur. Buna
tenezzül etmeyiniz, buna müsaade etmeyiniz değerli arkadaşlar.
Sayın Elitaş’ın
gelmesine sevindim, gelmemiş olsa belki de bu konuşmayı yapmayacaktım ama şimdi
Sayın Elitaş burada hem kendini hem bu Meclisi…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Sayın Elitaş hem kendini bu itham ve iddiadan hem bu
Meclisi bu töhmetten kurtarmak mecburiyetindedir. Aksi takdirde, arkadaşlar,
sizi, yani Hükûmeti de alet etmekle suçlarız. Sizi
Başbakana da şikâyet ederiz. Yani bir kişinin kavgasına, eğer, bu sayısal
çoğunluğu kullanıyor gibi bir… Yanlış olur, yazık olur. Bir uyarı. Biz -yargı
ne diyorsa ona eyvallah, denetmen ne diyorsa, müfettiş ne diyorsa eyvallah,
hukuk ne diyorsa eyvallah- kimsenin savunucusu değiliz ama bir iddiayı
gerçekleştirebilmek için eğer burada hukuk oluşturmak gibi bir yolu açarsanız
bunun adı ”demokrasi” olmaz, bunun adı ”adalet” olmaz, bunun adı ”Hükûmet” olmaz, bunun adı ”Meclis” olmaz.
Bir uyarı olarak, bir temenni
olarak ifade ettim. Ümit ediyorum ki bu hususu düzeltirsiniz, ümit ediyorum ki
buna karşı burada bir tedbir geliştirirsiniz.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Şandır.
Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ.
Buyurunuz Sayın Bozdağ. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de sözlerimin
başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun teklifi ve tasarı
beraber görüşülürken burada değişik eleştiriler yapıldı, değerlendirmeler
yapıldı, herkes de bunları yakinen takip etti.
Ben sadece iki hususun altını
çizmek isterim. Bugün, Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bağlı kooperatiflerin
sayısı nedir diye sorduğumuzda, rakamın 72 bin civarında olduğunu görüyoruz.
Tarım Bakanlığı ve diğer bakanlıklarla ilgili kooperatiflerin sayısına
baktığımızda da toplam 87 bin kooperatif sayımızın olduğunu görüyoruz.
Peki, bu 87 bin kooperatifi
denetleyen… Ben, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı kısmını sordum; işte, kontrolör 70
tane, müfettiş 70 tane, toplam 140 tane. Yani, 72 bin…
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) –
Kadro verin, elinizden tutan mı var?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Bakın, bir şey söyleyeyim, 72 bin tane kooperatif 140 kişiyle denetleniyor.
Bunun adı nedir? Kooperatifler layüsel olsun
demektir, yani bunu denetleyemezsiniz siz.
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Sekiz senedir aklınız yeni mi başınıza geldi?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Bakın, tek tek gitse bu 140 kişi -bunların başka
görevi de mutlaka var- şimdi baktığınızda, kaç senede bu kooperatiflerin
denetimine sıra gelebilir? İşte, o nedenle, o görevlendirilecek personel…
Bunların dışında bir imkânla bunların denetimi konusunda yararlanmak ve bunlara
hesap sormak, denetlemek, iş ve işlemlerinin yasalara uygun olup olmadığını
denetlemek, bir nevi onları denetim altına almak. Denetimsiz birtakım yapılar
var. Kötü bir şey değil. Denetlenmeyen, denetlenmemeye alışarak birtakım
haksız, hukuksuz yapılar ortaya çıkıyorsa, o zaman hepimiz ondan mesulüz. Bunun
denetimine imkân veriyor.
Bir başka şey: Bir soruşturma
yapılıyor, memurlardan herhangi biriyle, bir kaymakamla ilgili. Soruşturmanın
selameti açısından açığa alınması gerektiği zaman yetkili olan kişi bunu açığa
alabiliyor mu? Alabiliyor. Bir vali, bir belediye başkanı, bir asker kişi veya
başkaca bir kamu görevlisi hakkında ciddi iddialar var ise, soruşturmanın
selameti de bunun görevden alınmasını gerektiriyor ise, ilgili idari makam,
yetkili kimse, bunu soruşturmanın sonuna kadar görevden el çektirme yetkisi var
mı? Anayasa’mız ve yasalarımız bu hakkı tanımış mı? Tanımış. Niçin? Ortada
ciddi isnatlar var. Soruşturma bu isnatlar altında bu makamda bu kişi yürür
bulunursa sağlıklı bir biçimde yürütülemez, o nedenle yetki vermiş. Bu yetkiyi
kullandığınızda da yargı denetimini de açık koymuş, gidecek yargıya. Şimdi,
kooperatiflerde böyle bir şey var mı? Yok. Adam malı almış götürmüş. Bütün
herkes konuşuyor. Trilyonlarca liranın iç edildiğine dair iddialar var,
müfettişlerin raporları var. Ne hikmetse, gidiyorlar mahkemeye, şuraya, buraya,
bir bakıyorsunuz bir sürü kirli şeyin üzerinde bir yapı. Herkes diyor ki:
“Burada sıkıntı var.” Şimdi, bu yolsuzluk iddiası, müfettiş raporlarıyla,
gerekli şeylerle sabitse; eğer orada görev yapanlar, görev yaptığı zaman
kamunun ve milletin, ilgili üyelerin açısından telafisi imkânsız zararlar
doğuyorsa idare burada tedbir alamaz mı? Alabilir. Ne diyor? O zaman bir tedbir
alacaktır. Aldığı tedbir yargıya kapalı mı? Hayır
kapalı değil çünkü netice itibarıyla idari bir işlemdir, idari işlemlere de yargı
yolu zaten açıktır. Eğer haksız, hukuksuz bir tasarruf varsa zaten mahkemeden
dönecektir. Burada yapılan birilerini aklamak veya birilerini korumak veya
birilerini yok etmek değil. Denetimsiz bir biçimde işleyen bir yapıya,
denetimsizliği nedeniyle haramzadeler oluşturmaya müsait bir yapıya hukuk
içinde bir denetim mekanizması kurmaktan ibarettir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Bozdağ.
Şahsı adına Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kooperatifler Kanunu Tasarısı
ve bizim verdiğimiz teklifin birlikte, birleştirilerek oluşan bu kanun tasarısı
biraz sonra oylarımızla inşallah yasalaşacak.
Bizim verdiğimiz kanun
teklifi içerisinde üç madde vardı. Birincisi, kooperatiflerin yapacakları
seçimlerle alakalı bütün oylamaların gizli oylamalarla yapılması ve açık tasnif
usulüne göre yapılması öngörülen bir düzenlemeydi. 90’ıncı maddede de
kooperatiflerin nasıl denetlenmesi gerektiğiyle ilgili teftiş heyetinin yapması
gereken iş ve eylemlerdi.
Şimdi, bu
teklifin maddeleri düzenlenirken özellikle siyasi parti gruplarımızın muhalefet
şerhlerini dikkatle inceledim, Türkiye’deki toplam kooperatif sayısının
yaklaşık 87 bin civarında olduğunu ve bu kooperatiflerin de incelenme
imkânlarının çok sınırlı kaldığını, incelenemeyen kooperatiflerde de aşırı
derecede de yolsuzlukların olduğunu, dava safhasına gitmesine rağmen
sonuçlanmamış ve zaman aşımına giden çeşitli davaların olduğunu da ifade ettik
ve arkadaşlarımızın eleştirilerinde, karşı oy yazılarında da özellikle altını
çizdikleri konu, kooperatiflerin denetimlerinin daha da etkin bir hâle getirilmesi
için Bakanlığın gerekli tedbirleri alması konusundaki uyarıları da vardı;
gerçekten önemli, dikkate değer uyarılardı. Ama bizim
verdiğimiz önergeyle birlikte sanki Kayseri Pancar Ekicileri Kooperatifinde
şahsımla alakalı ve oradaki idare eden kişiyle ilgili bir husumet varmış gibi
özele indirgemek, açıkçası Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapan
milletvekillerinin bir yerde hırsızlık varsa, yolsuzluk varsa bunun üzerine
gidilmesinin gerektiğiyle ilgili bütün şartların olgunlaşması, oluşması için
ellerinden gelen katkıyı göstermeleri gerekirken ve söylenilen şeyle ilgili
sadece pancar ekicileri kooperatifi olan Kayseri’de 80 bin çiftçi var,
Amasya’da 60 bin çiftçi var, Konya’da 100 binin üzerinde çiftçi var,
Adapazarı’nda 50-60 bin civarında çiftçi var; 300 bin
çiftçi ailesini ilgilendiren pancar ekicileri kooperatiflerinin denetiminden
ortaya çıkan eksikliklerden dolayı o çiftçilerin alın terleri, hakları
kaybolmakta ve maalesef o çiftçi kardeşlerimiz o fabrikanın sahibi olduğunun
farkında değil, bilincinde değil.
Bakınız, bu saydığım
şirketler içerisinde Konya Şeker Fabrikası 350 bin ton şeker üretir; 1.500
dolar şekerin tonu, hemen hemen 500 milyon dolarlık
bir ciro. Kayseri Şeker Fabrikası 300 bin ton şeker üretir, 450-500
milyon dolarlık ciro. Amasya 90 bin ton şeker üretir, 150 milyon dolarlık ciro.
Adapazarı hemen hemen 40-50
bin ton -geçen seneye göre baktığımızda- üretir. 1 milyar dolarlık cironun
denetimi maalesef mümkün değil. Ve özellikle denetimden kaçabilmek adına, bu
çiftçilerin kontrollerini ortadan kaldırabilmek adına, holding şirket kurarak,
kurdukları holding şirket vasıtasıyla özellikle bu şirketlere bağlı olan
şirketlerin, Pancar Ekicileri Kooperatifinin ortak olduğu şirketlerin (A) grubu
hisselerini vererek şirket sahibi, gerçek sahibi çiftçilerin imkânlarının
ortadan kaldırıldığı bir durumla karşı karşıyayız. Kalkıp da burada “Sayın Elitaş’ın böyle böyle, Kayseri
Şeker Fabrikasıyla ilgili problemi var. O problemini halledebilmek için, seçimi
çiftçiyle beraber kazanamadığından dolayı bunu yapıyor.” diye iddia etmek
yerine, 300 bin civarında çiftçinin hakkını korumak için “Bu yasada şöyle şöyle eksiklikler var.” diye sizin de önerme getirmenizi
beklerdim. Ama Sayın Şandır’a hak veriyorum. Sayın
Şandır kendi geçmişlerindeki yaptıkları için hukuksuz, adaletsiz bir süreç
içerisinde bakan talimatıyla ve mahkemeye verilen talimatın AK PARTİ
iktidarları döneminde yedi buçuk senedir olmadığı bir süreci açıkça hani
“Dervişin fikri neyse zikri odur.” derler ya! 2000 yılında sizin…
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) –
Siz kendi zihniyetinize bakın!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Sayın Şandır, Pancar Ekicileri Kooperatifini Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
denetlemez, Tarım Bakanlığı denetler!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Kim
denetler?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - 2000
yılında sizin bakanınızın Ticaret Mahkemesine verdiği talimatı yarın size
vereceğim. “Şu şekilde olması gerekir.” diyeceksiniz. Göstereceğim onu.
Ve stadyuma topladığınız
“pancar ekicileri kooperatifi üyesi olmayan çiftçiler” diye gösterilen, sağdan soldan
toplama insanlarla kazanılan genel kurul çerçevesinde ele geçirilen ve bazı
şeyleri, organizasyonları…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi
tamamlayınız.
Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Bazı organizasyonlarda sırf çiftçilerin alın teriyle biriktirdikleri pancar
paralarından finanse edildiğini de sizlere göstereceğim.
Ama şunu açık yüreklilikle
ifade ediyorum, söylüyorum, diyorum ki: 2003 yılında yapılan denetim sonucunda
bu söylediğim şirketlerde yaklaşık 35 milyon Türk lirası, 35 trilyon liralık
yolsuzluk olduğu mahkemede. Üç mahkeme var, iki tanesi zaman aşımından geçti,
bir tanesinin de zaman aşımına uğramasına herhâlde bir yıllık bir süre var.
Rüşvet alıp verildiği belgelerle tespit edilmiş ve bir hâkim de bu konuda
cezaevinde yatmış olmasına rağmen rüşvet alan, cezaevinde rüşvet verenle ilgili
bir husus yok. Ben şunu açıklıkla ifade ediyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
değerli üyelerinin kalkıp da kişisel bir husumete döndürmek yerine bu saydığım yerlerdeki
pancar ekicileri çiftçileriyle konuşup onlara yapılan haksızlıkla ilgili ne
yapabiliriz diye fikir yürütmek, düşünmek gerekirken sadece benim şahsımla bu
konuyu hafifletmenin hiç kimseye faydası olmadığını düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Elitaş.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkan, şahsımı da, ismimi de ifade ederek…
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
Şandır.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Elitaş
talihsiz bir değerlendirme, konuşma yaptı.
Ben kendisini koruyucu bir konuşma yaptım. “Böyle iddialar var, ithamlar
var, bunların cevabı verilmelidir.” dedim. Sayın Elitaş’sa
-üzülerek ifade ediyorum- bir suçluluk psikolojisi içerisinde, suçüstü
yakalanmanın…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Bakanınızın mahkemeye gönderdiği talimatları vereceğim size.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) -
…bir tezahürü olarak geçmiş dönemleri suçlayarak, hâkimleri suçlayarak,
kooperatifleri suçlayarak, hatta vatandaşları suçlayarak, çiftçileri suçlayarak
burada bir savunma ortaya koydu. Burada hiç kimse -özellikle de Milliyetçi
Hareket Partisi olarak kendi adımıza söylüyorum- yolsuzluğun, denetimsizliğin,
çiftçinin hakkının gasbedilmesi arkasında olamaz,
savunamaz. Bunu savunan varsa, namerttir. (MHP sıralarından alkışlar) Hiç öyle
bir şey yok. Sekiz yıldır iktidardasınız, tüm yetkiler elinizde, tüm belgeler
elinizde. Geçmişi suçlayacağınıza bu belgeleri ortaya çıkartıp mahkemeye
gitmeniz lazım. Buradan, kürsüden geçmişi suçlayarak kendinizi aklamanız mümkün
değil Sayın Elitaş. Hakkınızda çok ağır ithamlar
bulunmaktadır. Gelip burada bu ithamları cevaplandırmanız lazımdı ama siz
hâkimleri suçluyorsunuz. Bir hâkim varmış, rüşvet almış, onun yargılamasıyla
zaman aşımı geçmiş…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sizin
Bakanınızın mahkemeye verdiği talimatı vereceğim size.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Bakın, bunlar yakışmaz, geçmiş bakanlar, bilmem ne falan…
Ben tekrar ediyorum Sayın Elitaş, tekrar ifade ediyorum: Elinde bir belge varsa,
bütün belgeleri…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Size göndereceğim.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Bana gönderme, hâkime gönder, Yüce Divana gönder, savcıya gönder ama gönder.
Karnından konuşma, milletin kafasını karıştırma. Doğru değil bu. Bu doğru değil
arkadaşlar. Bakın, burada bir itham var, bir iddia var.
Şimdi, Sayın Bozdağ da… “Denetim elemanı az.” diyorsunuz. Niye
almıyorsunuz kardeşim, elinizi tutan mı var? 70 tane denetimi niye 700’e
çıkartmıyorsunuz? Engeliniz mi var?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Niye
rahatsız oluyorsunuz denetimden?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Yani denetimden rahatsız olmuyoruz, sizi denetim yapmamakla suçluyoruz, sizi
yargıyı işletmemekle suçluyoruz. Denetim değil.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –
Kayseri Şeker Fabrikasını, Amasya Şeker Fabrikasını niye…
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Bunu personelle denetleyeceğinize, bunu özel inisiyatifle
denetleyeceğinize bunu usulüne uygun denetleyin diyoruz. 70 tane müfettiş
varmış! 700 tane müfettiş alın, denetleyin.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – O
işlerin uzmanı sizsiniz.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Engeliniz mi var? Engeliniz ne? Ama burada kalkıp da böyle, yani böyle bir
izahı yapılamayan, ithama cevap verilemeyen bir hukuk düzenlemesi yaparak,
personeli görevlendirerek ve adını da koyarak -işte, Sayın Elitaş
saydı- bu şeker fabrikalarının denetimini eğer kendi atadığınız personele
yaptıracaksanız, bunun neresinde adalet, neresinde hukuk, neresinde nezaket? Bu
yanlış, bu doğru değil.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Şandır.
MEHMET
ŞANDIR (Devamla) – Bir cümle daha söyleyebilir miyim.
BAŞKAN – Gayet net anlaşıldı.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Bir
cümle daha söylemek istiyorum.
BAŞKAN – Son… Selamlayınız
lütfen.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Tabii.
Sayın Elitaş’ın
bu son açıklaması çok talihsiz olmuştur. Bu resmen, burada niyeti ortaya
çıkartmıştır.
Bu kanun çıktıktan sonra
Tarım Bakanlığı veya Sanayi Bakanlığı, bu adı geçen şeker fabrikalarını bir
personelle denetletir, yönetimlerini görevden alırsa, demin söylediğim bu
töhmet altında kalırsınız. Takdir sizin... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Şandır…
MEHMET ŞANDIR (Devamla) -
Durum budur. Sizin bilgilerinize sunulur.
Teşekkür ederim.
Sayın Elitaş’ı
da geçmişi suçlamaktan vazgeçmeye, elinde belgesi varsa mahkemeye gitmeye davet
ediyorum.
Teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Şandır.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) –
Sayın Elitaş’ı da Bozdağ’ı
da takip ediyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, şahıs adına…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Şandır, benim geçmişi suçladığım gibi bir ithamda bulundu ve benim
hakkımda yapılan ithamların ne olduğunu bilmiyorum… Müsaade
eder misiniz… (MHP sıralarından gürültüler)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Varsa konuş, ne söyleyeceksen söyle, söyle duyayım.
BAŞKAN – Sayın Şandır net bir
şekilde size yönelik şeylerde bulundu, siz de kürsüde cevap verdiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ama, şimdi, tekrar net bir şekilde bir şeyler söyledi. (MHP
sıralarından “Tutanakları getirtin.” sesleri)
BAŞKAN – Buyurun, ama tekrar
sataşmaya mahal vermeyiniz, konu netlik kazansın diye size tekrar söz
veriyorum. Lütfen…
5.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın,
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, eğer
müfettişler tarafından yapılan bir teftiş varsa, bu teftişde
ihmal edilemeyecek büyüklükte ise, bu büyüklüğün boyutları da hakikaten
çiftçinin, köylünün hayal edemeyeceği noktalarda ise ben şunu ifade etmeye
çalışıyorum: Şahıslarla ilgili…
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) –
Yanıltma, müfettişe bir şey demiyoruz, çalıştıracağınız memura söylüyoruz Sayın
Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
- Neyi söylüyorsun?
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) –
Memura denetleteceksiniz, müfettişe denetletmeyeceksiniz. Yanıltmayın
vatandaşı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Bakın, Sayın Asil, tekrar söylüyorum, teftiş heyeti tarafından yapılan
denetimler sonucunda rakamların büyüklüğü konusunda çiftçinin değil orta boyda
bir iş adamının…
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) –
İtiraz ona değil, ama yanlış bilgilendiriyorsunuz vatandaşları, itiraz
atadığınız memura.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
…dudaklarını uçuklatacak şekilde büyüklükte yolsuzluklar varsa, bu konuyla
ilgili kota soygunları varsa, kotalarla ilgili dağıtılan konularda farklı farklı insanlara, yandaşlara peşkeş çekilmek varsa…
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) –
Sekiz yıldır ne yaptınız?
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) –
Suçüstü yakalandığını itiraf etti!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
…bu konuda milletvekillerinin üzerine düşen görev, bu konunun aydınlığa
kavuşmasıyla ilgili elden ne geliyorsa gayret göstermek gerekir.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) –
Takip edeceğiz Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Ama sizin bana yaptığınız itham sadece şu çerçevede dolanıyor, diyorsunuz ki:
“Mustafa Elitaş’ın Kayseri Pancar Ekicileri
Kooperatifi ve dolayısıyla şeker fabrikasındaki bir şahısla ortaya çıkan
husumetinden kaynaklanan bir kanun maddesi.”
Sayın Şandır, bakın,
Kayseri’de teşkilatınız var, teşkilatınızdan olan arkadaşlara sorun, buradan
kimler sebepleniyor, ne oluyor diye sorun. Kayserili çiftçilerden sorun,
Amasyalı çiftçilerden sorun, Adapazarılı çiftçilerden sorun, hangi çiftçiler
varsa “Bizi kurtarın, illallah!” diyen insanlarla konuşun. Sizden milletvekili
adayı olmuş arkadaşlarla konuşmayın. O arkadaşlar size yanıltıcı bilgi
verirler. Onun için diyorum ki bu düzenleme hiç kimsenin şahsıyla alakalı
değil. Benim şeker fabrikasıyla ilgili ne kapısının önünden geçmişliğim var.
Bir kere girmişliğim var denetleme adına; nedir, ne değildir diye. Ondan sonra
görmüşlüğüm de yok ama çiftçilerin, milletvekili olarak, 300 bin çiftçi
ailesinin haklarını korumak hepimizin göreviyse bu koruma görevi doğrultusunda
yaptığım bir sorumluluk sonucunda bunu yapmaya çalıştığımı ifade etmek
istiyorum.
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) –
Hukuk içinde kalacaksınız ama, hukukun dışına çıkarak
değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Sizin eğer geçmişte yapılan hatalarla ilgili bir sıkıntınız varsa -yani bu
sıkıntıları da ifade etmek istemiyorum- Tarım Bakanlığının ticaret mahkemesine
verdiği talimatı yarın size göndereceğim.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) –
Sekiz yıldır gereğini yapsaydın. Ne yapıyordun, yolsuzluklarla mı meşguldün?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Yani nasıl Genel Kurulun yapıldığını, kongrenin nasıl yapıldığını, çiftçilikle
alakası olmayan insanların nasıl olduğunu ve yönetim kurulu başkanının ve
başkanlarının bir kısmının paylaşımda sıkıntı çekildiğinden dolayı, tutanaklara
geçen, nasıl yumrukla, kavgalarla dövüldüğünü de size anlatacağım.
RECEP TANER (Aydın) – Sekiz
yıldır aklınız neredeydi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Yani lütfen böyle yolsuzluk yapmış insanlara parti tüzel kişiliği olarak
hamilik yapmayın.
Hepinize teşekkür ederim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Elitaş.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bunun sonuna
varamayacağız Sayın Şandır, bir dakika sizi dinliyorum, evet.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Elitaş, burada olmayan kişileri itham etti. Bir
olay anlatıyor, olayın detayı yok. Eğer burası bir mahkemeyse bütün
delilleriyle gelip burada anlatması lazım. Aksi takdirde burada yaptığı hiç de
şık değil. Olmayan kişiler üzerinden kendini savunmak gibi bir yanlışa, bir
acze düşmesini kınıyorum.
BAŞKAN – Evet, kayda
geçmiştir.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
4.- Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/811, 2/633)
(S. Sayısı: 496) (Devam)
BAŞKAN – Şahsı adına başka
konuşma yok.
Soru-cevap bölümüne
geçiyorum.
Sayın Genç, Sayın Tütüncü ve
Sayın Işık sisteme girmişler.
(AK PARTİ ve MHP sıralarından
gürültüler)
Lütfen karşılıklı konuşmayınız.
Soru-cevap bölümüne geçtik.
Buyurunuz Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, defalarca basın
toplantısı yaptım, Meclis kürsüsünde dile getirdim bir konuyu, Hükûmetten bir cevap alamadım.
Sorum şu: 8 Martta Elâzığ’da
bir deprem meydana geldi. Bu depremde Elâzığ’da birçok vatandaşlarımız
hayatlarını kaybetti, kendilerine Allah’tan rahmet diliyorum fakat Tunceli’de
devletin gönderdiği memurlar kanalıyla yapılan bir tespit var. 800 tane ağır
hasarlı, 1.500 tane de orta ve hafif hasarlı bina tespit edildi.
Biz defalarca Hükûmete sorduk ve Afet İşleri Genel Müdürüne sorduk,
Başbakanlığa bağlı. Diyor ki: “Efendim, burada 800 tane ağır hasarlı bina var.”
Devletin tespit ettikleri tutanaklar var. “1.500 tane orta hasarlı var ama
kimse ölmemiş, kimse yaralanmamış. Dolayısıyla biz burayı afet bölgesine
almıyoruz.” diyor.
Ben şimdi Hükûmete
soruyorum: Bakın, gitmiş, tespit edilmiş; devletin memurları bu vatandaşlara
çadır vermişler, hâlihazırda çadırda oturuyorlar en azından 800 kişi. Şimdi, ne
zaman? Ne düşünüyorlar? Yani bunlara ev yapılacak mı, yapılmayacak mı Sayın
Başkanım? Vatandaşlar bunu bana defalarca soruyorlar, ben de Hükûmetten soruyorum. Lütfen bize cevap versinler efendim.
BAŞKAN – Peki efendim.
Teşekkür ederiz Sayın Genç.
Buyurunuz Sayın Tütüncü.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aslında Sayın Çalışma Bakanı Dinçer’in burada olmasını istiyordum ama çıkmış. Sayın Dinçer’in o konuşmasından sonra, benim düşünmüş olduğum
sorunun hiçbir kıymeti harbiyesi kalmadı.
Aracılığınızla Sayın Başkan,
Sayın Dinçer’e bir soru yöneltmek istiyorum bu
konuda.
BAŞKAN – Ama konumuz o
olmadığı için… Şimdi Bakan da burada yok.
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) –
Tamam efendim, şu kadar… Ama zabıtlara girsin.
Kendisi burada herkesten daha
fazla cumhuriyetçi olduğunu iddia etti. Saygı duyarım ama Sivas’ta yapmış
olduğu konuşmada, devletin tüm kulvarlarının dinî
esaslara dayandırılması gerektiğini çağrıştıran o konuşmasıyla, bu cumhuriyetçi
olduğu iddiası arasında nasıl bir ilişki kuruyor? En kısa zamanda Sayın Dinçer’i buraya davet ediyoruz ve bize açıklasın o
konuşmasının arkasında olup olmadığını.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Tütüncü.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Kayseri Pancar
Ekicileri Kooperatifi 2003 yılından bu yana kaç kez denetlenmiştir? Yapılan
denetimlerde belirlenmiş eksiklikleri nedeniyle kaç kişi hakkında ne tür
işlemler yapılmıştır?
İkinci sorum: Hükûmetinizce Kütahya Pancar Ekicileri Kooperatifinin de
denetlenmesi hiç düşünülmüş müdür? İktidarınız döneminde Kütahya Şeker
Fabrikasında devletin arazisini ve üzerindeki binaları üzerlerine geçirenler
hakkında nasıl bir işlem yapılmış ya da yapılacaktır?
Üç: Hâlen bakanlıklarda
müfettiş raporu ve mahkeme kararı olduğu hâlde görevde tutulan yöneticilerin
sayısı nedir? Bu durumdaki yöneticilerin AKP adına çalıştıkları iddiası doğru
mudur?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın
Işık.
Sayın Şandır…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, Bakanlığınızda
57’nci Cumhuriyet Hükûmetiyle ilgili müfettiş raporu
olup da yargıya intikal ettirmediğiniz müfettiş raporu var mıdır? Bir yolsuzluk
iddiası ve ithamı olup da, müfettiş raporuna bağlanıp da bunu yargıya intikal
ettirmediğiniz rapor var mı, diğer bakanlıklarda var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Şandır.
Sayın Güvel…
HULUSİ GÜVEL (Adana) –
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, Türkiye’de
yaklaşık on dokuz ilimizde yapı denetim uygulamaları yapılmakta, diğer
illerimiz de bu uygulamalardan yoksundur. Bu bir çelişki değil midir? Bitişik
illerimizden birinde uygulanıyor, diğerinde yok. Bu ciddi anlamda yüklenicilere
artı maliyet getiriyor, rekabet ortamını ortadan kaldırıyor. Yapı denetim
uygulamaları ne zaman tüm illerimizde uygulanacak veya tamamen ortadan
kalkacaktır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Güvel.
Sayın Çakır…
RASİM ÇAKIR (Edirne) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, yasa teklifi
görüşülürken bu kanunun sadece bir kooperatif üzerinde böyle bir tartışmaya
açılması üzüntü vericidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi ve milletvekilleri ne
hâkimdir ne savcıdır ne kolluk gücüdür. Bizim böyle bir maddenin bu kanuna girmesini
istemememizdeki sebep namuslu, dürüst bir biçimde görevini yapan yöneticilere
de “Benim partimden değildir.” diye sayın bakanlar aynı görevden almayı
uygulayabilirler. Bu yetki hukuka uygun bir yetki değildir. Sadece bir
kooperatif üzerinden tartışılmasını doğru bulmuyoruz. Eğer hakikaten o
kooperatifte iddia edilen şeyler varsa, bu memleketin kanunu da vardır, hâkimi
de savcısı da kolluk gücü de vardır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Çakır.
Sayın Susam...
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) –
Sayın Bakan, bu değişiklikle yaklaşık kooperatiflerin yüzde 70’i sizin
denetiminize geçecek. Şimdi, bu tartışmalara netlik kazandırmak için size çok
net bir öneri getiriyorum: Ne kadar eleman alırsanız alın, bu kooperatifleri,
87 bin kooperatifi denetleyemezsiniz ama çözüm çok açık, Türkiye’de uygulanan
bir sistem var. Siz, bağımsız dış denetim, yeminli mali müşavirlerle herkese
bağımsız dış denetim getirtirsiniz, burada hukuksuzluğu ve sübjektifliği
ortadan kaldırırsınız, bağımsız dış denetimle bütün kooperatifler
denetlenebilir ve burada da kimseyi şaibe altında, kooperatifçiliği şaibe
altında bırakmazsınız. Burada bu tür hukuk yollarını arkadan dolanmak yerine,
buraya, kanuna “Bağımsız dış denetim kooperatifler için zorunludur.” dersiniz,
bu iş biter. Bunu niye yapmadık da başka şey yapıyoruz? Ama niyet burada, bu
anlamıyla böyle olmalıdır.
Size soruyorum: Sayın Bakan,
yüzde 70 kooperatifler size geçiyor, siz de bağımsız dış denetim yapmayı
düşünür müsünüz? Yoksa...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz
Sayın Susam.
Buyurunuz Sayın Bakan.
ÜNAL KACIR (İstanbul) –
Başkan, kaç dakika sonra söz verdiniz. Sekiz dakika soru, iki dakika cevap
olmaz. İki dakikada nasıl cevap verecek?
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen...
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI
MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Evet, teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım...
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – İki
dakika süre yeter mi?
BAŞKAN – Lütfen
karışmayınız...
Buyurunuz.
BAYINDIRLIK
VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Evet, Sayın Genç’in sorusu, tabii,
Elâzığ depremi ve daha önceki depremlerde de özellikle hasar tespitleri ve hak
sahiplikleri sağlıklı bir şekilde -en son Elâzığ depremi itibarıyla ifade
ediyorum- tespit edilmiştir ve bir yılı aşmadan vatandaşlarımıza, özellikle
ağır hasarlı konutlarla alakalı bugüne kadar konutları yapılıp teslim
edilmiştir, burası çok önemlidir.
Sayın Başkan, Sayın Tütüncü
ve diğer Sayın Işık, Sayın Şandır, Sayın Güvel, Sayın
Çakır ve Sayın Susam’ın sorularına yazılı olarak cevap vereceğim.
Ama denetim itibarıyla şunu
ifade etmek istiyorum: Burada yapılan çalışmalarda da ifade edildiğine göre, ne
yazık ki kooperatifçiliğin bugüne kadar Türkiye’de uygulanmış şekli itibarıyla,
“Kooperatiflerde usulsüzlük, suistimaller yoktur.”
diye gönül rahatlığıyla ifade edemiyoruz. Özellikle kooperatif alanını
Türkiye’de üçüncü sektör hâline getirecek isek, bakanlıkların üzerinde direkt
etkin bir denetim zaten söz konusu, iç denetim anlamı itibarıyla bunları
kuvvetlendirmek lazım. Kamunun üzerinde ancak geniş halk üyelerinin
menfaatlerini koruma adı altında görev üstlenip bunları yerine getirici bir
denetlemeyi üstlenmelidir. Ama verimliliği, etkin hizmeti, amacına uygun
çalışmayı sağlayıcı denetimi iç denetim olarak oluşturmak lazım. Bu tasarının
da buna hizmet edeceğini düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Bakan.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın
Başkan, efendim, sorumun cevabını anlayamadım. Burada bu 800 tane ağır hasarlı
ev sahiplerine ev verilecek mi, verilmeyecek mi? Ne yapacak vatandaşlar?
Devletin memurları gitmiş, ağır hasar tespit etmiş. Yani siz ne yapacaksınız
Sayın Bakan?
BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen…
Konunuz anlaşıldı.
Sayın Bakan, bir cümleyle
netlik getirir misiniz lütfen.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI
MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Yazılı cevap vereceğiz Sayın Başkanım, yazılı cevap
vereceğiz Sayın Genç’e.
BAŞKAN – Sayın Genç, yazılı
cevap vereceklermiş, orada tekrar bakarsınız.
Madde üzerinde bir önerge
vardır, önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığı’na,
Görüşülmekte olan 496 sıra
sayılı kanun tasarısının 11. maddesinin “Bu kanun hükümlerini Bayındırlık ve İskan Bakanı yürütür” şeklinde değiştirilmesini teklif
ederiz.
Hulusi Güvel Ali Rıza Öztürk Selçuk
Ayhan |
Adana Mersin İzmir |
Şevket
Köse Birgen
Keleş |
Adıyaman İstanbul |
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA
VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) – Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI
MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet
de katılmıyor.
Buyurunuz Sayın Öztürk…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkan, süre doldu ama.
BAŞKAN – Süremizin bitmesine
dört dakika var efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Süre
doldu, iki dakika var, dört dakika yok.
BAŞKAN – Dört dakika
görünüyor.
Çalışma süremiz, sadece Sayın
Konuşmacının konuşması bitene kadar…
SUAT KILIÇ (Samsun) –
Başkanım, oylayalım.
BAŞKAN – Konuşması bitene
kadar yapalım.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan, sadece oylama kalıyor.
BAŞKAN – Hayır, Sayın
Konuşmacının konuşması bitene kadar lütfen.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – O
zaman yarın konuşsun.
BAŞKAN – Zaten süremiz de
bitti, bir dakika kaldı siz böyle tartıştığınız için.
O zaman, sayın
milletvekilleri, çalışma süremizin sonuna geldiğimiz için kanun tasarı ve
tekliflerini sırasıyla görüşmek için 3 Haziran 2010 Perşembe günü, alınan karar
gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.