Normal 44163 2 6 2010-07-06T09:15:00Z 2010-07-06T09:15:00Z 1 44942 256174 TBMM 2134 601 300515 11.9999 Clean Clean 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖNEM: 23                                                    CİLT: 70                                              YASAMA YILI: 4

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

108’inci Birleşim

27 Mayıs 2010 Perşembe

 

(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. -YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONULAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Mersin çiftçisinin sorunlarına ve 27 Mayıs 1960 ile 27 Mayıs 1980’in Türk demokrasi tarihindeki önemli kırılma noktaları olduğuna ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Tunceli ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, Ağrı ili ve çevresinde 12 Mayıs 2010 tarihinde yaşanan sel felaketine ilişkin gündem dışı konuşması

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Ağrı Milletvekili Yaşar Eryılmaz’ın, Ağrı ili ve çevresinde yaşanan sel felaketine ilişkin açıklaması

2.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Ağrı ili ve çevresinde yaşanan sel felaketine ilişkin açıklaması

3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Mersin ili Tarsus ve Gülnar ilçelerinin köylerinde yaşanan dolu felaketine ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığının, (1/884) esas numaralı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 34’üncü maddesinin üçüncü fıkrası gereğince kendisine havale edilmesi gerektiğine ilişkin tezkeresi (3/1195)

2.- (10/348, 551, 666, 667, 668) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/1196)

 

B) Önergeler

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/2054) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/216)

 

C) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 22 milletvekilinin, tabii afet yönetimi konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/725)

2.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 24 milletvekilinin, işsizlik sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/726)

3.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 23 milletvekilinin, İsken Sugözü Termik Santrali ile yeni yapılacak bazı santrallerin çevreye etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/727)

4.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 25 milletvekilinin, orman kaynakları konusunun araştırılarak korunması ve geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/728)

 

D) Çeşitli İşler

1.- Genel Kurulu ziyaret eden Endonezya Temsilciler Meclisi Başkanı Doktor Marzuki Alie başkanlığındaki heyete Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denilmesi

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 501, 499, 502, 474 ve 493 sıra sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)

4.- Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/811, 2/633) (S. Sayısı: 496)

 

IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, bir internet paylaşım sitesindeki bazı yayınlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/13856)

2.- Bursa Milletvekili H. Hamit Homriş’in, Diyanet İşleri Başkanlığının hac ve umre organizasyonlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/13935)

3.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz’in, Çanakkale’deki yatırımlara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/14060)

4.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, Mut’un güney köylerinin su ihtiyacının karşılanmasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/14099)

5.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, hac görevlisi olmak isteyen personelin belirlenmesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/14175)

6.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, bir köyün kanalizasyon sistemine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/14211)

7.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’deki orman köylülerinin desteklenmesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/14296)

8.- İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’ın, bazı mazbut vakıfların kurdukları üniversitelere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/14357)

9.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, camilere baz istasyonu kurulmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/14425)

 

 

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 13.00’te açılarak altı oturum yaptı.

 

Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil, Kırım Türklerinin Sibirya’ya sürülmelerinin yıl dönümüne,

Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır,

İstanbul Milletvekili Halide İncekara,

Dünya Kayıp Çocuklar Günü’ne,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

 

Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş,

İstanbul Milletvekili Necat Birinci,

Dünya Kayıp Çocuklar Günü’ne;

Kayseri Milletvekili Yaşar Karayel, Necip Fazıl Kısakürek’in 27’nci ölüm yıl dönümüne,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

 

Başkanlıkça, kanser hastalığı konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/348, 551, 666, 667, 668) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere toplanacağı gün, saat ve yere ilişkin duyuruda bulunuldu.

 

Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/1991) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği bildirildi.

 

Antalya Milletvekili Tayfur Süner ve 24 milletvekilinin, gıda denetimindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/721),

Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 23 milletvekilinin, tarım sigortası uygulamasının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/724),

Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin:

Kalkınma ajanslarının faaliyetlerinin araştırılması (10/722),

Faili meçhul cinayetler konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/723);

Amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),

2’nci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),

3’üncü sırasında bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/761) (S. Sayısı: 458),

Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

4’üncü sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan, Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporlarının (1/811, 2/633) (S. Sayısı: 496) 1’inci maddesi kabul edildi; 2’nci maddesi üzerindeki önergelerin görüşülmesi sırasında istem üzerine elektronik cihazla yapılan yoklamalarda toplantı yeter sayısı bulunamadı.

 

27 Mayıs 2010 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime 18.15’te son verildi.

 

                                                                Meral AKŞENER

                                                                   Başkan Vekili

 

                          Gülşen ORHAN                                                      Harun TÜFEKCİ

                                   Van                                                                         Konya

                              Kâtip Üye                                                                 Kâtip Üye

 

                                                                   Fatih METİN                                                                                                                          Bolu

                                                                      Kâtip Üye

 

 

No.: 146

II. - GELEN KAĞITLAR

27 Mayıs 2010 Perşembe

Teklif

 

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve 3 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/702) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor; İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.5.2010)

Meclis Araştırması Önergeleri

 

1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 22 Milletvekilinin, tabii afet yönetimi konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/725) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.03.2010)

2.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemur ve 24 Milletvekilinin, işsizlik sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/726) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.03.2010)

3.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 23 Milletvekilinin, İsken Sugözü Termik Santrali ile yeni yapılacak bazı santrallerin çevreye etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/727) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.03.2010)

4.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 25 Milletvekilinin, orman kaynakları konusunun araştırılarak korunması ve geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/728) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.03.2010)

Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri

 

1.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Adana’da uyuşturucu bağımlılarının tedavisine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13294)

2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’da gripten dolayı ölümlere ve aşı çalışmalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13295)

3.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye’de gripten dolayı ölümlere ve aşı çalışmalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13296)

4.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Almanya’daki Deniz Feneri davası kapsamında yapılan istemlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/13554)

5.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, haciz ve keşif işlemlerinde vakıf araçlarının kullanımına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/13555)

6.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Nevruz kutlamalarındaki bazı eylemlerin soruşturulmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/13556)

7.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, kurulacak bir petrol dolum tesisinin bazı etkilerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/13792)

27 Mayıs 2010 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.00

BAŞKAN : Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Gülşen ORHAN (Van), Fatih METİN (Bolu)

                                                                     

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 108’inci Birleşimini açıyorum.

 

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda hazır bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını, görevli personel aracılığıyla, üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur, birleşime on dakika ara veriyorum.               

 

Kapanma Saati: 13.04

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.11

BAŞKAN : Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Gülşen ORHAN (Van), Fatih METİN (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 108’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN – Açılışta yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz Mersin’deki çiftçilerin sorunları hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır’a aittir. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, Genel Kurulda çok büyük bir uğultu var; sessizliği, sakinliği tesis edebilirsek Sayın Hatibi de daha doğru dinleyebiliriz.

Buyurun Sayın Şandır.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Mersin çiftçisinin sorunlarına ve 27 Mayıs 1960 ile 27 Mayıs 1980’in Türk demokrasi tarihindeki önemli kırılma noktaları olduğuna ilişkin gündem dışı konuşması

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Yoğun bir Anayasa müzakeresinden sonra illerimize gittik, bölgelerimize gittik.

Mersin hasat mevsimini yaşıyor. Mersin çiftçisinin sorunlarını sizinle paylaşmak için söz almıştım, ancak söze bugünle başlamak gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, bugün 27 Mayıs. 27 Mayıs, bizim tarihimizde, demokrasi tarihimizde çok önemli kırılma noktalarını da taşıyor. 27 Mayıs 1960, elli yıl olmuş, milletin iradesi bir askerî darbeyle ortadan kaldırılmış, masum birçok insan, maalesef, katledilmiş. Demokrasi şehitlerini elli yıl sonra yeniden kutluyor ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak milletin iradesine, demokrasiye, sebebi ne olursa olsun, sahibi kim olursa olsun, yapılan müdahaleyi şiddetle kınadığımızı da ifade ediyorum.

İkinci huzurunuza getirmek istediğim husus: Yine 27 Mayıs 1980, Gümrük ve Tekel Bakanı Gün Sazak Bey katledildi, bir kör kurşunla katledildi. “İhtilalin şartları olgunlaşsın diye bekledik.” diyenleri, yine sizin huzurunuzda, sizlerle birlikte, buradan, şiddetle ve nefretle kınıyorum. 27 Mayıs 1980’de katledilen Gün Sazak’la birlikte milletin birliğini, ülkenin bağımsızlığını savunma yolunda hayatını kaybeden tüm şehitlerimize de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak rahmetler diliyoruz.

Değerli milletvekilleri, hepimizin ortak sorunu olan üretim meselesini, çiftçimizin, tarım sektörünün sorununu sizlerle paylaşmak istiyorum.

İnanınız, Türkiye'nin güzellikler merkezi, zenginlikler merkezi Mersin’de her hasat mevsimi geldiğinde ıstırap başlıyor, çile başlıyor. Çünkü, adam bin bir emekle, inanınız, taştan çıkartıyor ekmeğini, taşın üzerinde sera kurup üretiyor, ama ürettiği malı satamıyor. Bugün, buraya gelirken Mersin’in birçok ilçesindeki yaş sebze hallerinden fiyatları aldım. Domatesin fiyatı 20 ila 30 kuruş arasında gidiyor. Üretilen meyvenin fiyatı, diğer sebzelerin fiyatı inanınız ki toplamayı karşılayacak bir değer bile ifade etmiyor.

Değerli iktidar partisinin milletvekilleri, değerli Hükûmet, eğer çiftçide olmazsa hiç kimsede olmayacağı gerçeğini size bir daha hatırlatıyorum. Türk çiftçisi çok zor durumda. Dişiyle tırnağıyla, çoluk çocuğuyla kendi toprağında ürettiği ürününü bugün alan da yok, satan da yok, soran da yok. Erdemli’de, Tarsus’ta, Gülnar’da, Bozyazı’da, Anamur’da, Silifke’de çiftçimiz, özellikle sebze üreticisi çiftçimiz bugün kan ağlıyor. Her 5 çiftçiden en az 2 tanesi bugün icra takibi altında, borcunu ödeyemiyor, sokağa çıkamıyor. Köylere icra memurları geliyor. Muhtarlar jandarmadan  kaçıyor.

Dolayısıyla, Türkiye’mizin tabii ki önemli sorunları var ama eğer insanımızın sorunlarına bigâne kalırsak, göz yumarsak, görmezlikten gelirsek bu hak olmaz, doğru olmaz. Ben iktidar partisinin değerli milletvekillerini, değerli bakanlarını Türk çiftçisinin sorunlarına, ızdırabına dikkat etmeleri gerektiğini bir defa daha ifade ediyorum. Bugün çiftçinin hasat mevsimi ama bu hasat mevsimi ızdırap mevsimine dönüştü. Artık çiftçinin malını üreterek, toplayarak hale götürmeye bile imkânı olmuyor.

Bugün yine gelirken marketten satış fiyatlarını da aldım. Erdemli’de 20 kuruşa satılan domates bugün Ankara’da 1 lira 70 kuruşa satılıyor. Hani Hal Yasası’nı çıkartmıştık, tüketici fiyatlarıyla üretici fiyatları arasındaki makas daralacaktı?

Değerli milletvekilleri, Türkiye kötü yönetiliyor ve maalesef Sayın Hükûmetimiz Türkiye’nin sorunlarıyla ilgili değil, bölge sorunlarıyla meşgul.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Onlarca bakanla Sayın Başbakan Brezilya’da, Sayın Cumhurbaşkanı Kazakistan’da ama Türk çiftçisi, Türk üreticisi insanımız bir ilgilenen bekliyor, oylarıyla iktidar yaptığı siyasi partinin yetkililerinin bu sorunlarla samimi ilgilenmesini bekliyor.

Tekrar ifade ediyorum: Özellikle kendi ilim olan Mersin’de, hemen her şehirde üreticimiz, çiftçimiz çok zor durumda; borcunu ödeyemiyor, kapısında haciz memurları, bankaların, firmaların avukatları nöbet tutuyor. Türk çiftçisini bu noktaya getirmeye hakkımız yok. Buna çözüm üretmek sorumlusu olan siyasi iktidarın bu sorunu görmezlikten gelmeye, gelip burada birtakım rakamların üzerinden nutuk atmaya da hakları yok.

Sizleri bir daha, Türk çiftçisinin sorunlarına eğilmeye davet ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.

Gündem dışı ikinci söz Tunceli ilinin sorunları hakkında söz isteyen Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç’e aittir.

Buyurun Sayın Genç.

2.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Tunceli ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tunceli ilinin sorunlarıyla ilgili gündem dışı söz aldım. Hepinize saygılar sunuyorum.

Bana da söz verdiğiniz için, Sayın Başkan, size de şükranlarımı arz ediyorum.

Sayın milletvekilleri, tabii ki Tunceli ili Türkiye'de en büyük sorunları olan, önce hizmet yoksunluğu nedeniyle en büyük sorunu olan bir ilimizdir. Bunlardan tabii belli başlılarını ancak dile getirebilirim.

Şimdi, 8/3/2010 tarihinde Elâzığ’da bir deprem meydana geldi. Bu depremde birçok vatandaşımız hayatını kaybetti. Bu hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Tanrı’dan rahmet diliyorum, yakınlarına da başsağlığı diliyorum.

Şimdi, bu deprem Elâzığ’da meydana gelmekle beraber Tunceli’nin Nazımiye, Pertek ve Mazgirt’in birçok köylerinde sekiz yüz tanesi ağır hasarlı, bakın arkadaşlar, sekiz yüz tanesi ağır hasarlı… Ağır hasar da nasıl tespit edilmiş? Devletin gönderdiği teknik elemanlar mahalline gitmişler, “Bu ev ağır hasarlıdır.” diye rapor düzenlemişler ve ”Burada oturamazsın.” diye vatandaşa tebligat yapmışlar, bir kısmına da çadır vermişler. Yine, bin beş yüz civarında da orta ve az hasarlı bina tespit etmişler. Bakın, 8/3/2010… Bugüne kadar bu bölgeye, bu ilimize, Hükûmetten hiçbir kimse gitmemiştir. Yalnız bu teknik elemanlar gitmişler, bunları tespit etmişler.

Şimdi, biz bekliyoruz. E, tabii buradaki vatandaşlarımız da vatandaş. “Burada ne yapılacak?” diye, ben de bu arada 2 defa Tunceli’ye gittim. Vatandaş geliyor, diyor ki: “Sayın Milletvekilim, ben şu anda dışarıda yatıyorum, çadırda yatıyorum. E, kış yaklaşıyor. Hükûmetten bize bir el uzatma yok. Ne olacak?” Ben bunun üzerine Afet ve Acil Durum Genel Müdürüne telefon açtım. Biliyorsunuz bu afet işleri eskiden Afet İşleri Genel Müdürlüğüne bağlıydı ama burası çok paralı bir genel müdürlük olduğu için ve ihalelerde de çok büyük, böyle özel kayırmalar olduğu için, bunlar hemen Başbakanın bünyesine alındı. Bana Genel Müdür diyor ki: “Efendim, orada, tamam da, böyle ağır hasar ve az hasar, orta hasar meydana gelmiş ama ölen kişi yok, yaralanan kişi yok. Biz onun için burayı afet bölgesi ilan etmiyoruz.” diyor. “E, Sayın Genel Müdür, o zaman, biz birkaç tane adam öldürelim, birkaç tanesini de yaralayalım ki sizin istekleriniz yerine gelsin.” dedim. Arkadaşlar, böyle bir mantıksızlık olur mu?

Şimdi ben soruyorum, Sayın Başkanım size de soruyorum özellikle: “Şimdi, bu Tunceli’deki ağır hasarlı evi olan bu vatandaşların derdini nasıl çözeceğiz?” Yani, şimdi, sekiz yüz tane ev var, vatandaş dışarıda, Hükûmet sağır, mahalline gitmiyor, Amerika’ya gezmeye gidiyorlar, dünyanın her tarafını geziyorlar. Yahu, bir tane uçak seyahatinden fedakârlık yapsalar, bir uçak dış seyahati... Cumhurbaşkanının bir seyahati 500 bin dolar arkadaşlar, 500 bin dolar. Ne olur yani bir keyfî seyahatlerden vazgeçsinler, bu insanlarımıza bir ev yapsınlar arkadaşlar. Ben size soruyorum, iktidar partisinin milletvekilleri: Bu insanlar kışın dışarıda mı kalacaklar? Buyurun arkadaşlar, yani bana inanmıyorsanız, buyurun gelin, gidelim. Sayın grup başkan vekili, senin uçak paranı da ben vereyim, gel beraber gidelim, mahallini gezelim. Yani, bu doğru mudur yanlış mıdır? Peki, bu insanlar ne yapacak arkadaşım? Nerede kalacak? Deprem meydana gelmiş.

Bakın, arkadaşlar, Afet İşleri Genel Müdürü ne diyor? Diyor ki: “Elâzığ ilinde meydana gelen 5,8 ve 5,6 büyüklüğündeki deprem afetlerinin Tunceli ilinde etkili olmadığı ve yıkıcı bir etkisi bulunmadığı tespit edilmiştir.”

Arkadaşlar, inanmanızı istiyorum, tamamen keyfî. E, peki, bu binaları kim yıktı? Gökten mi birileri geldi bomba attı yıktı arkadaşlar? Böyle gerçekten mantıksız, tutarsız bir şey olmaz. Ben özellikle burada vatandaşın sesini dile getiriyorum. Yani bu insanlar bize hakaret ediyor, ben de bundan sonra geleceğim Hükûmete hakaret edeceğim; başka çaresi yok. Yani bu insanlara bir çare bulmak istiyorum arkadaşlar, bu benim görevim. Bu millet, bu insanlar kışın nerede kalacak? Sekiz yüz tane ev, bin beş yüz tane de orta hasarlı… Bunlara en ufak bir yardım yapılmamış. Bunlar Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşları değil mi arkadaşlar? Gelin bunu getirelim, şey edelim diyorum.

Bakın, yıllarca gittim, kara yolları… Ya, ilçelerin kara yollarında hayat yok arkadaşlar. Bir Çemişgezek yoluna gidiyorsunuz her taraf çukur, Mazgirt’in öyle, Hozat’ın öyle, Nazımiye’nin öyle, Ovacık’ın öyle. Ya, ne olur biraz da bu memlekete, bu Tunceli iline bir hizmet getirin, burası da Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir ili. Buyurun gelin, gidelim mahallinde görelim. Yani burada kara yollarının, hele belde yollarımızın, nahiye yollarımızın hiç birisi doğru dürüst asfalt değil arkadaşlarım. Yani yıllarca bu kürsüde konuşuyoruz ama maalesef karşımızdakiler sağır, duymuyorlar.

Pertek’in bir köprüsü var, bu ana yol, kuzeyi güneye bağlayan bir köprü ve bu köprü yapıldığı zaman trafikte çok büyük bir rahatlama oluyor. Şimdi, Keban Barajı’nın enerjisini Türkiye’ye veriyoruz ama oranın sıkıntısını işte Tunceli ilindeki Pertek, Çemişgezek, Hozat’taki vatandaşlarımız çekiyor. Buraya bir köprü yapılsa 100 milyon dolar, çok büyük bir para da değil. Tayyip Erdoğan 3 defa Elâzığ’a gitmiş, “Bu köprü yapılacak.” demiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

KAMER GENÇ (Devamla) – Evet, bu köprü yapılacak, hâlâ yapılacak.

Arkadaşlar, politikacıların sözüne güvenilir kişi olması lazım, verdiği sözü tutması lazım. Benim işte bu oradaki o kadar… Yani eğitimde birçok hizmet eksiklikleri var, taşımalı sistemde var, eğitimin kalitesinde var, sağlık hizmetlerinde var ama ben bu deprem meselesinde karşımda bir Hükûmet yetkilisini görmek istiyorum. Eğer böyle yine susar, buna devam ederse ben de onları konuşturmak için bir yol bulacağım herhâlde yani. Ne yapacağım arkadaşlar? Ben Tunceli’ye her gittiğimde vatandaş bana küfrediyor, “Senin vicdanın yok mu? Ben böyle, açıkta nasıl kalacağım?” diyor. Bu devletin imkânları var arkadaşlar. Dediğim gibi, yurt dışlarına bu kadar seyahate gideceklerine, bu paraların bir kısmını kıssınlar, bu vatandaşların hiç olmazsa evine bir malzeme yardımı yapsınlar.

Dolayısıyla, gerçekten, duyduğumuz acı çok büyük değerli milletvekillerim. Yani rica ediyorum, Hükûmet, kimse, kim muhatabıysa bu depreme bir çare bulsunlar ve buna en kısa zamanda el atsınlar.

Saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

Gündem dışı üçüncü söz Ağrı ve çevresinde yaşanan sel felaketi hakkında söz isteyen Muş Milletvekili Sayın Nuri Yaman’a aittir.

Buyurun Sayın Yaman. (BDP sıralarından alkışlar)

3.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, Ağrı ili ve çevresinde 12 Mayıs 2010 tarihinde yaşanan sel felaketine ilişkin gündem dışı konuşması

M. NURİ YAMAN (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 12 Mayıs tarihinde Ağrı ili ve ilçelerinde meydana gelen, etkisiyle çevre illerden bilhassa Muş ilinin Bulanık ilçesinde ağır tahribatlara yol açan sel felaketiyle ilgili olarak gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Konuşmama başlamadan önce bu felakette Doğubeyazıt ilçesinin Esnemez köyünde evi çökmesi sebebiyle hayatını kaybeden on üç yaşındaki Gamze Gündüz ile Bulanık’ın Erentepe beldesinde yıkıntı altında kalan Abdulcebbar Demir’e Allah’tan rahmet, ailelerine ve tüm yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Söz konusu sel felaketi nedeniyle Barış ve Demokrasi Partisi olarak oluşturduğumuz heyetle 14 Mayıs 2010 tarihinde başta Ağrı ili merkez olmak üzere Patnos, Doğubeyazıt, Diyadin ve Tutak ilçeleriyle Muş’un Bulanık ilçesinin Karaağıl ve Erentepe beldelerini ziyaret ederek meydana gelen tahribatı bizzat yerinde inceledik.

Tespitlerimizden ve yapmış olduğumuz görüşmelerden anlaşılıyor ki bu felaket 12 Mayısı 13’üne bağlayan gece yağan yağmur sonucu gerçekleşen sel nedeniyle meydana gelmemiştir. O gece yağan yağmur zincirin sadece son halkasını oluşturmuştur. Ağrı ili ve ilçeleriyle Muş’un Bulanık ilçesi yaklaşık yirmi gün süren şiddetli yağmurun etkisi altında kaldığı, elimizde Patnos ilçesinin değişik köy ve mahallelerinde ikamet eden çok sayıda vatandaşın mayıs ayının ilk haftası içinde Patnos ilçesi kaymakamına vermiş olduğu onlarca, yardım talebindeki dilekçelerinden anlaşılmaktadır.

Bütün bunlara rağmen, ilçede hem kaymakamlık hem de valilik meydana gelen hasarlar karşısında tamamen kayıtsız kalmış, sadece Patnos ilçesi çok zor koşullar altında elinden gelen çalışmaları yaparak bu felakette vatandaşın imdadına koşmuştur. Bilançonun bu kadar ağır olmasının bir nedeni de işte bu kayıtsızlıktır.

12 Mayıs felaketi adım adım geleceğini hissettirmiş ancak alınmayan önlemler, yetkililerin vurdumduymazlığı, ilgisizliği felaketin boyutlarını kat kat artırmıştır. Bilindiği üzere, sel felaketi gibi afetler karşısında ne tür önlemler alınacağı, nasıl mücadele edileceği, oluşan kriz ortamının yetkililer tarafından nasıl yönetileceği 5902 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. Söz konusu Kanun’un 18’inci maddesinde illerde valilere bağlı il afet ve acil durum müdürlüklerinin kurulacağı ve müdürlüğün sevk ve idaresinin valilerin sorumluluğu altında olacağı ifade edilmiştir. Oysa gelinen noktada yetkililerin acizliği ve ehliyetsizliği bir doğa olayının felakete dönüşmesinin altyapısını oluşturmuştur.

Tespitlerimize göre Ağrı ili merkezinde felaketten doğrudan etkilenen aile sayısı 300’ün üzerindedir. Doğubeyazıt ilçesinde hasarlı olan 510 binanın 191’i oturulamaz durumda olup 91 ev tamamen yıkılmıştır, 120 ahır ise kullanılamaz hâle gelmiştir. Diyadin ilçesinde inceleme yapılan 11 köyde hasarlı olan ve tehlike arz eden ev sayısı 640’ın üzerindedir, ancak diğer köylerde de durum bundan farklı değildir. Köylere sadece 40 civarında çadır, ilçe merkezine ise sadece 25-30 çadır verilmiş ve kaymakamlık tarafından oluşturulan hasar tespit komisyonu da istenilen düzeyde bir çalışmayı bugüne kadar yapamamıştır. Tutak ilçesinde sadece heyetimizce 55 hanede su baskını olduğu tespit edilmiş, Patnos ilçesinde vatandaşların gördüğü maddi hasar yaklaşık olarak 1 milyon 750 bin TL, belediyenin altyapı ve üstyapı olarak görmüş olduğu hasar ise 1 milyon 200 bin TL’nin üzerindedir. Yine, Doğubeyazıt ilçesinde yirmi gün boyunca devam eden aşırı yağmur sonucu belediyenin toplam hasar maliyeti 700 binlerin üzerine çıkmıştır.

Değerli arkadaşlar, bu rakamlar çok önemlidir çünkü felaket sonrası Sayın Başbakanın Ağrı ilinin geneline layık gördüğü yardım miktarı sadece 1 milyon TL’dir ki bizler bu paranın nasıl kullanıldığını, kimlere peşkeş çekildiğini, iktidara yakın olan çevrelere nasıl dağıtıldığını geçmiş örneklerinden çok iyi biliyoruz.

Üzülerek söyleyebilirim ki Ağrı Belediyesi halkın zararlarını tespit etmek yerine kendisi için daha fazla para talebinde bulunmak ve Belediyenin daha fazla pay elde edebilmesi adına daha çok kendi zararlarını tespitle meşgul olmuştur. Görünen o ki şu çokça bahsedilen devletin şefkatli elleri bu felaket sırasında Ağrılı kardeşlerimizin yüzünde bir tokat gibi patlamıştır.

Aynı sel felaketinin bir benzeri de Muş’un Bulanık ilçesinin Karaağıl ile Erentepe beldelerinde yaşanmıştır. Karaağıl beldesinde binlerce dönüm arazi sular altında kalmış, yetkililer felaketin hasar tespitini yapmak yerine, başvuran vatandaşlara “Neden tarım sigortası yapmadınız?” azarında bulunmuşlardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

M. NURİ YAMAN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Alparslan 1 Barajı’nın su kapaklarının gelen fazla suyu taşımaması ve bu suyun kot yükselmesinin beklenenin üzerinde olması sonucu, kamulaştırması tamamlanmayan Erentepe beldesinin Fatih Mahallesi sular altında kalmış ve 300’den fazla ev oturulamaz hâle gelmiş durumdadır. Sular altında kalan evinden enkaz ve eşyalarını kurtarmaya çalışan Abdulcebbar Demir adlı vatandaş ne yazık ki çöken duvarın altında kalarak hayatını kaybetmiştir. Devlet burada da vatandaşına yardım elini uzatmak yerine onu kaderiyle baş başa bırakmıştır. Ama buradan açık ve net olarak sesleniyorum ki, Ağrılı ve Bulanıklı hemşehrilerim unutmasınlar ki bu hasarlarının onarılması konusunda bunların takipçisi olacağız ve sürekli bunu Meclis gündemine de taşıyacağız.

Bunu burada belirtirken, burada tüm Ağrı ve Muş’un Bulanık ilçesinde yaşayan halkımıza yeniden geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yaman.

60’ıncı maddeye göre bir söz talebi vardır.

Buyurun Sayın Eryılmaz.

Bir dakika süreniz var.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Ağrı Milletvekili Yaşar Eryılmaz’ın, Ağrı ili ve çevresinde yaşanan sel felaketine ilişkin açıklaması

YAŞAR ERYILMAZ (Ağrı) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Sayın Yaman’ın dile getirdiği gibi, 12/05/2010 tarihinde Ağrı ilimiz ve civarı doğal bir felaket olan sele muhatap olmuştur. Sabah 05.00 civarında maruz kaldığı sel felaketini müteakip Başbakan Yardımcımız Sayın Cemil Çiçek, Sağlık Bakanımız  Sayın Recep Akdağ ve bütün Ağrı milletvekillerimiz saat 16.00 sularında Ağrı iline intikal etmiş olup olay mahallini köyler dâhil ilçe bazında, il bazında tek tek ziyaret etme imkânı bulmuştur. Özellikle ben de Doğubeyazıt ilçemiz Esnemez köyünde evin yıkılmasından dolayı hayatını kaybeden hemşehrimize Allah’tan rahmet diliyorum. Yaralılara acil şifalar ve yaralıları da yerinde ziyaret ederek durumlarının iyi olduğuna tanık olduk.

Sayın Yaman’ın dile getirdiği gibi gerek Hükûmet nezdinde gerek tüm kamu kurum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Sakık

2.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Ağrı ili ve çevresinde yaşanan sel felaketine ilişkin açıklaması

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Daha önce aslında biz bu tehlikeye işaret etmiştik bu Alparslan 1 ve 2 barajıyla ilgili. Alparslan 1 Barajı’yla ilgili Muş’ta yapılan yatırımdan sonra hâlen birçok vatandaşımızın mal karşılığı ödenmediği için, mesela kamulaştırma yapılmadığı için bu Erentepe’de bir vatandaşımız yaşamını yitirdi. Oysaki birkaç kez burada yetkili kurulları -lütfen- göreve davet ettik ama bu mağduriyet giderilmedi. Hâlen bu insanların büyük bir çoğunluğu mağdur ve hâlen bu insanlar çadırda yaşamlarını yitiriyorlar. Diliyorum, umuyorum ki Hükûmet bu konudaki mağduriyeti görür, bir an önce adım atar.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Şandır…

3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Mersin ili Tarsus ve Gülnar ilçelerinin köylerinde yaşanan dolu felaketine ilişkin açıklaması

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Teşekkür ederim.

Gerçekten ülkemizin birçok yerinde maalesef tabiat şartlarına dayalı felaketler yaşanmaktadır. Mersin’de de, Tarsus’un köylerinde, Gülnar’ın köylerinde dolu felaketi yaşanmıştır ve mahsul yüzde 70 oranında zarar görmüştür. Ben de Hükûmeti ve Hükûmet partisi milletvekillerini buradan uyarıyorum. Bu çiftçilerimizin zararına göz yummak mümkün değildir. Kendi emekleriyle, kendi topraklarında, kendi çocuklarının karnını doyurmaya çalışan bu insanların bu felaketler karşısında çaresiz ve sahipsiz bırakılmaması gerekir.

Genel Kurulun dikkatini çekmek üzere söz aldım.  Söz verdiğiniz için teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığının, (1/884) esas numaralı Kanun Tasarısı’nın İç -zük’ün 34’üncü maddesinin üçüncü fıkrası gereğince kendisine havale edilmesi gerektiğine ilişkin tezkeresi (3/1195)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Plan ve Bütçe Komisyonunun, (1/884) esas numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 34’üncü maddesinin üçüncü fıkrası gereğince kendisine havale edilmesine ilişkin istemi Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunca da uygun bulunduğundan, bu istem İç Tüzük’ün 34’üncü maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca Başkanlığımızca yerine getirilmiştir.

Bilgilerinize sunulur.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır, okutuyorum:

B) Önergeler

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/2054) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/216)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin Sözlü Sorular Kısmının 602 sırasında yer alan (6/2054) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                      Reşat Doğru

                                                                                                            Tokat

BAŞKAN – Soru önergesi geri verilmiştir.

Kanser hastalığı konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/348, 551, 666, 667, 668) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimine dair bir tezkeresi vardır, okutuyorum:

A) Tezkereler (Devam)

2.- (10/348, 551, 666, 667, 668) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/1196)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Komisyonumuz, Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip üyelerini seçmek üzere 26.05.2010 günü saat 14:00’de B Blok 2. Kat 4. Banko’daki Araştırma Komisyonu Toplantı Salonunda 12 Üye ile toplanmış ve aşağıda isimleri yazılı sayın üyeler belirtilen görevlere seçilmişlerdir.

Bilgilerinize arz ederim.

                                                                                                     Hamit Geylani

                                                                                                          Hakkâri

                                                                                           Komisyon Geçici Başkanı

                                       Adı ve Soyadı                           Seçim Bölgesi         Aldığı Oy

BAŞKAN                  : Kemalettin Aydın                      Gümüşhane                  12

BAŞKANVEKİLİ     : Mehmet Domaç                         İstanbul                        12

SÖZCÜ                      : Gönül Bekin Şahkulubey         Mardin                         12

KÂTİP                       : Tansel Barış                              Kırklareli                      12

 

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

C) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 22 milletvekilinin, tabii afet yönetimi konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/725)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde yaşanan tabii afetlere karşı, hükümetin nasıl davranacağı, hangi tabii afet karşısında ne gibi önlem alacağı açık ve net bilinmemektedir. Ayrıca, tabii afetin hangi bölge ve yörede olduğunda, farklı uygulamaların ortaya çıktığı gözlenmekte, oluşan birçok tabii afetin dikkate dahi alınmadığı açıkça görülmektedir.

Özellikle, tarım kesiminde ortaya çıkan tabii afetler nedeniyle çiftçilerimiz çok büyük zararlarla karşı karşıya gelmiş ancak hükümet tarafından hiçbir önlem alınmamıştır.

Tabii afetlerle ilgili 2090 sayılı yasa, tabii afete uğrayanların sorunlarına cevap veremez haldedir. Ayrıca, uygulamada geçerliliği olmayan bir yasa hükmünü taşımaktadır.

Çiftçilerimizin uğrayacağı tabii afetlere karşın uygulamaya koyulan "Tarım Sigortası" ihtiyaca yeterince cevap verememekte ve uygulamada çok büyük eksiklerinin olduğu açıkça görülmesine karşın bu konuda hiçbir önlem alınmamıştır.

Yaşanan tabii afetler nedeniyle çok sayıda vatandaşımız önemli ölçüde zararlar karşısında maddi olarak yok olmuş, zirai ve ticari yaşamlarını devam ettiremez duruma düşmüşlerdir.

Ülkemizde tabii afetler nedeniyle oluşacak kayıpların nasıl ve hangi durumlarda karşılanacağının açıkça bilinmesi, vatandaşımızın en doğal hakkı olmalıdır.

Ayrıca, 2090 sayılı tabii afetlerle ilgili yasanın uygulanmasında ortaya çıkan sorunların açık ve net bir şekilde tespit edilerek, bu yasanın yeniden ele alınması gerekmektedir.

Ülkemizde farklı sektör ve kesimlerde yaşanacak tabii afetlere karşı alınacak önlemler ve oluşacak zararların nasıl giderileceğinin açık ve net olarak bilinmesi amacıyla Anayasanın 98. Maddesi ile İç Tüzüğün 104. ve 105. Maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılmasını arz ederim.

1) Ferit Mevlüt Aslanoğlu                                 (Malatya)

2) Tacidar Seyhan                                              (Adana) 

3) Ali İhsan Köktürk                                         (Zonguldak)

4) Sacid Yıldız                                                   (İstanbul)

5) Ahmet Küçük                                                (Çanakkale)

6) Ali Rıza Öztürk                                             (Mersin)

7) Mehmet Şevki Kulkuloğlu                            (Kayseri)

8) Nesrin Baytok                                               (Ankara)

9) Hüsnü Çöllü                                                  (Antalya)

10) Abdulaziz Yazar                                          (Hatay)

11) Hulusi Güvel                                               (Adana)

12) Gürol Ergin                                                 (Muğla)

13) Ramazan Kerim Özkan                               (Burdur)

14) Mevlüt Coşkuner                                        (Isparta)

15) Durdu Özbolat                                            (Kahramanmaraş)

16) Muhammet Rıza Yalçınkaya                       (Bartın)

17) Mehmet Ali Özpolat                                    (İstanbul)

18) Selçuk Ayhan                                              (İzmir)

19) Tekin Bingöl                                               (Ankara)

20) Ensar Öğüt                                                  (Ardahan)

21) Enis Tütüncü                                               (Tekirdağ)

22) Ali Rıza Ertemür                                         (Denizli)

23) Rasim Çakır                                                (Edirne)

 

2.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 24 milletvekilinin, işsizlik sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/726)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İşsizlik, ülkemizin çözüm bekleyen en önemli sorunlarının başında gelmektedir 2002 yılında söz konusu sorunu çözecekleri iddiasıyla halktan oy alarak iktidar olan AKP'nin de çözüme yönelik herhangi bir politikasının olmadığı ya da uygulamaya çalıştığı palyatif çözümlerin yeterli olmadığı Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) işsizlikle ilgili yaptığı çalışmalar ile ispatlanmıştır.

AKP'nin iktidar olduğu 2002 yılında işsizlik oranı %10,3 iken 2009 yılında söz konusu oran % 14'e ulaşmıştır. Bu nedenle artık AKP'nin işsizlik sorununu çözebileceği beklentisi halkımız nezdinde kaybolmuştur

Dolayısı ile ülkemizdeki işsiz sayısını azaltmak, işgücüne katılımı arttırmak ve istihdamı arttırıcı önlemlerin nasıl alınacağını saptamak amacıyla Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

 

1)  Ali Rıza Ertemür                                        (Denizli)

2)  Şevket Köse                                               (Adıyaman)

3)  Ferit Mevlüt Aslanoğlu                              (Malatya)

4)  Hulusi Güvel                                             (Adana)

5)  Durdu Özbolat                                           (Kahramanmaraş)

6)  Osman Kaptan                                           (Antalya)

7)  Mehmet Şevki Kulkuloğlu                         (Kayseri)

8)  Ahmet Küçük                                            (Çanakkale)

9)  Ali İhsan Köktürk                                      (Zonguldak)

10) Sacid Yıldız                                              (İstanbul)

11) Ali Rıza Öztürk                                         (Mersin)

12) Nesrin Baytok                                           (Ankara)

13) Tacidar Seyhan                                         (Adana)

14) Hüsnü Çöllü                                             (Antalya)

15) Abdulaziz Yazar                                       (Hatay)

16) Gürol Ergin                                               (Muğla)

17) Ramazan Kerim Özkan                             (Burdur)

18) Mevlüt Coşkuner                                      (Isparta)

19) Mehmet Ali Özpolat                                 (İstanbul)

20) Muhammet Rıza Yalçınkaya                     (Bartın)

21) Selçuk Ayhan                                           (İzmir)

22) Tekin Bingöl                                             (Ankara)

23) Ensar Öğüt                                                (Ardahan)

24) Enis Tütüncü                                             (Tekirdağ)

25) Rasim Çakır                                              (Edirne)

Gerekçe:

İşsizlik, Türkiye'nin artık kangren halini almış ve acil çözülmesi gereken sorunların başında gelmektedir. En son yaşanan ekonomik kriz ile beraber ülkemizdeki işsiz sayısı adeta katlanarak artmış ve TÜİK verilerine göre 2009 yılında Türkiye genelinde işsiz sayısı bir önceki yıla göre 860 bin kişi artarak 3 milyon 471 bin kişiye ulaşmıştır. İşsizlik oranı ise 3 puanlık artış ile %14 seviyesinde gerçekleşmiştir

AKP'nin iktidar olduğu 2002 yılında Egenin turizm ve sanayi kentleri olan Denizli, Aydın ve Muğla'da istihdamın artması bir yana mevcut tekstil fabrikalarının ülkemizde yaşanan ekonomik kriz nedeniyle kapanması sonucunda işsizler ordusuna yeni insanlar katılmıştır.

İstanbul Muhasebeciler ve Mali Müşavirler Odası (ISMMMO) tarafından kamuoyuna açıklanan "Türkiye'nin Sıkışan Kentleri" raporuna göre, aralarında bir dönemin "Anadolu Kaplanı" olarak adlandırılan Denizli'nin de yer aldığı yukarıda zikredilen üç kentimiz 2004 yılında 945 bin kişiye istihdam sağlarken 2008 yılında bu rakam 897 bin kişiye düşmüştür.

Söz konusu üç şehirde 2004 yılında 1 milyon 24 bin kişi olan işgücü sayısı ise 2008 yılında 1 milyon 5 bin kişiye gerilemiştir. İşgücü gerileyince de 2004 yılında bu üç ilde yüzde 7,7 olan işsizlik oranı, yüzde 10,8'e, 78 bin olan işsiz sayısı da 108 bine yükselmiştir.

2 Mart 2010 tarihinde Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) açıkladığı işsizlik rakamları dikkatli bir şekilde incelendiğinde, ülkemizde 2009 yılında tarım sektöründe çalışan sayısının 238 bin arttığı, tarım dışı sektörlerde çalışan sayısının ise 155 bin kişi azaldığı görülecektir

Bunun yanında yaptığı işten dolayı herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna kayıtlı olmadan çalışanların oranının % 43,8 olarak gerçekleşmesi de çok vahimdir.

Ayrıca, söz konusu çalışmada, işsizlik oranının en yüksek olduğu bölge %22 ile Adana ve Mersin bölgesi olduğu gösterilirken bu bölgeleri %18,8 ile Şanlıurfa ve Diyarbakır bölgelerinin takip ettiği belirtilmiştir.

Yukarıda anlatılanlara ilave olarak A&G Araştırma Şirketinin 20-30 Ocak 2010 tarihleri arasında 42 ilde 3.216 işsizle gerçekleştirdiği görüşmelerde çarpıcı sonuçlara ulaşılmıştır. Söz konusu ankete verilen yanıtlarda deneklerin %18,3'ünün son krizle birlikte işini kaybettiği anlaşılmıştır.

Ayrıca, işsizler ordusunun %24,9'unun üniversite mezunu olması, % 50,2'sinin ise zanaatkâr ve esnaf olması, işsizlerin büyük bir bölümünün vasıflı ve meslek sahibi kişilerden oluştuğunu ortaya koymaktadır

Yukarıda anlatılan verilerin ışığında, AKP iktidar olduğu 2002 yılından günümüze kadar işsizliği çözmek için herhangi bir politika ortaya koyamadığı gibi uygulamaya çalıştığı yanlış politikalar sonucunda yeni işsizler ortaya çıkmıştır.

AKP iktidarında işsiz kalanların birçoğunun üniversite mezunu ya da vasıflı eleman olması da üzerinde düşünülmesi gereken bir sorundur. Bu dönemde işsizlik sebebiyle boşanan ailelerin sayısı artmış, intihar vakalarında gözle görülür bir yükselme başlamış, dolayısıyla toplumun ruh sağlığı da bozulmuştur.

Sonuç olarak gelinen noktada, işsizliği kabul edilebilir rakamlara indirmenin ve bu yolda istihdamı arttırıcı hangi politikaların izlenmesi gerektiğinin belirlenmesi bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır.

3.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 23 milletvekilinin, İsken Sugözü Termik Santrali ile yeni yapılacak bazı santrallerin çevreye etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/727)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde kurulu bulunan termik santrallerin atmosfere yaydıkları zehirli gazlar, kül ve ağır metal tozları nedeniyle çevreyi ve insan sağlığını olumsuz etkiledikleri, astım, kronik akciğer hastalıkları ve kansere neden oldukları bilinmektedir. Adana ili Yumurtalık ilçesinde kurulu bulunan İsken Sugözü Termik Santrali de işletmeye açıldığı tarihten bu yana çevre üzerinde tahribat yaratmakta, tarım ve bölge balıkçılığını olumsuz etkilemekte ve insan sağlığını tehdit etmektedir.

İklim değişikliğine bağlı toplumsal maliyetler ve hava kirliliğine bağlı insan sağlığı konularında yeterli incelemeler yapılmadan, uzun vadeli etkileri bilinmeden Doğu Akdeniz Bölgesinde çok sayıda yeni santral kurulacak olması bölgede yaşayan yurttaşlarımızı tedirgin etmektedir.

Bu nedenlerle İsken Sugözü Termik Santralinin neden olduğu çevre ve sağlık sorunları ile Doğu Akdeniz Bölgesinde yeni kurulması planlanan termik santrallerin çevre üzerinde yaratması olası sorunların saptanması ve alınacak tedbirlerin yüce Meclisimizce belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci İç Tüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz. 23.03.2010

1) Hulusi Güvel                                               (Adana)

2) Tacidar Seyhan                                            (Adana)

3) Ali Rıza Öztürk                                           (Mersin)

4) Hüsnü Çöllü                                                (Antalya)

5) Nevingaye Erbatur                                      (Adana)

6) Osman Kaptan                                            (Antalya)

7) Durdu Özbolat                                            (Kahramanmaraş)

8) Ahmet Küçük                                              (Çanakkale)

9) Ali İhsan Köktürk                                       (Zonguldak)

10) Sacid Yıldız                                               (İstanbul)

11) Nesrin Baytok                                           (Ankara)

12) Mehmet Şevki Kulkuloğlu                        (Kayseri)

13) Ramazan Kerim Özkan                             (Burdur)

14) Abdulaziz Yazar                                        (Hatay)

15) Gürol Ergin                                               (Muğla)

16) Selçuk Ayhan                                            (İzmir)

17) Tekin Bingöl                                             (Ankara)

18) Ensar Öğüt                                                (Ardahan)

19) Mevlüt Coşkuner                                      (Isparta)

20) Mehmet Ali Özpolat                                  (İstanbul)

21) Muhammet Rıza Yalçınkaya                     (Bartın)

22) Enis Tütüncü                                             (Tekirdağ)

23) Ali Rıza Ertemür                                       (Denizli)

24) Rasim Çakır                                              (Edirne)

Gerekçe:

İşletmeye açıldığı 2003 yılından bu yana Sugözü Termik Santrali her gün yaktığı 10 bin tonun üzerinde linyit kömürü nedeniyle atmosfere kükürt dioksit, hidrojen sülfür, azot monoksit, azot dioksit, karbon dioksit gibi zehirli gazlar salmakta, asit yağmurlarına neden olmakta, çevreyi ve insan sağlığını olumsuz etkilemektedir. Oluşan bu kirlilik tarımsal üretimi etkilemekte, bölgenin önemli geçim kaynakları arasında bulunan balıkçılık çevrede yaratılan tahribat nedeniyle yok olma tehlikesi ile karşı karşıya bulunmaktadır.

Soğutma suyu olarak deniz suyunun kullanılması Akdeniz'deki balıkların önemli üreme alanlarından Yumurtalık Lagünü ve çevresinde deniz suyu sıcaklığının artmasına neden olmakta ve balıkçılığa önemli bir darbe vurmaktadır. Söz konusu bölgede Denize salınan ağır metal oranının her geçen yıl arttığı bunun sonucu olarak denizdeki biyoçeşitliliğin üçte bir oranında azaldığı bilimsel raporlarla tespit edilmiştir.

Termik Santralde yakılan kömür sonucu atılan gazlarla oluşan kirli hava rüzgâr aracılığıyla Adana kent merkezine ve Osmaniye'ye kadar yayılmaktadır. Uzmanlarca santralde kömür yakılması sonucunda açığa çıkan zehirli gazlar ve tozların kronik akciğer hastalıkları ve astıma sebep olduğunu belirtilmektedir. Termik santrallerin kurulu olduğu bölgelerde kanser görülme sıklığının belirgin bir biçimde artış göstermekte olduğu bilinmektedir.

Özel olarak İsken Sugözü Termik Santralinin, genel olarak tüm termik santrallerin insan sağlığını olumsuz etkilemesinin yanında çevre üzerinde yarattığı tahribat önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Tarım alanlarına verdiği zararın yanında su kaynaklarını kirletmesi, doğal bitki ve hayvan varlığına verdiği zararlar, küresel ısınma ve bunun yarattığı iklim değişikliğine bağlı ağır toplumsal ve çevresel yıkım termik santrallerin neden olduğu başlıca sorunlardır

İsken Sugözü Termik Santralinin çevre ve insan sağlığı üzerinde yarattığı olumsuz sonuçlar görmezden gelinerek Doğu Akdeniz Bölgesinde on yedi yeni termik santral kurulmasına izin verilmesi Hükümetin çevre ve insan sağlığı konusundaki duyarlılığını göstermesi açısından önemli bir karine oluşturmaktadır.

Doğu Akdeniz Bölgesinde kurulması planlanan on yedi adet termik santralden yedi adedi Adana, beş adedi Hatay illerinde kurulacaktır. Yalnızca bu iki ilde kurulacak termik santrallerden yılda kırk beş milyon ton karbondioksit salımı olacağı tahmin edilmektedir. İklim değişikliğine bağlı toplumsal maliyetler ve hava kirliliğine bağlı insan sağlığı konularında yeterli incelemeler yapılmadan, uzun vadeli etkileri bilinmeden bu santrallerin kurulması bölge ekonomisinde önemli rol oynayan tarım, hayvancılık ve balıkçılık sektörlerini olumsuz etkileyecektir.

Yukarıda belirtilen gerekçelerle, İsken Sugözü Termik Santralinin insan sağlığı ve çevre üzerinde yarattığı olumsuzluklar ve bölgede kurulması planlanan yeni termik santrallerin neden olacağı sorunların saptanması ve alınacak tedbirlerin Yüce Meclisimizce tespiti amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasının yerinde olacağı kanısını taşımaktayız.

4.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 25 milletvekilinin, orman kaynakları konusunun araştırılarak korunması ve geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/728)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Ülkemiz dört mevsimi yaşaması bakımından, bitki örtüsü çeşitliliği nedeniyle olduğu gibi, geniş orman alanlarına sahip olmasıyla da dünyanın en şanslı ülkelerinden biridir. Bu şansın değerinin yeterince bilinmediği ise açıkça görülmektedir. Ormanlar, çeşitli bitki örtüsüyle karbon miktarını bünyesinde biriktiren ve hava kalitesini yükselten doğanın en önemli unsurlarından biridir. Orman, ağaçlarla birlikte diğer bitkiler, hayvanlar ve mikroorganizmalar gibi canlı varlıklarla toprak, hava, su, ışık, sıcaklık gibi fiziksel çevrenin birliktelik oluşturduğu, birbirleriyle iç içe olan doğal bir yapıdır.

Toprak kayması, yangınlar, yağmur sularına bağlı oluşan erozyon gibi afetler, ağaçların yok olmasıyla beraber toprağın da yok olmasını beraberinde getirmektedir. Bu demektir ki ormanların varlığı, doğal afetlere karşı doğanın dengesini sağlamakta büyük önem kazanmaktadır. İnsanlığın barışa daha fazla ihtiyaç duyduğu dünyamızda, canlılara hayat veren doğaya karşı barış da bir o kadar önemlidir. Çeşitli kampanyalarla orman varlığını korumak ve geliştirmek, devlet eliyle toplumun tüm kesimlerine kabul ettirilmelidir. Bunun için kapsamlı çalışmalar yapmak ve bu konuda uzmanlaşmış demokratik kitle örgütleri, dernekler ve vakıflarla işbirliğine girmek gerektiği de ortadadır. Orman bölgesinde yaşayan halkımızın kontrol altında ağaç kesimi için orman muhafaza memurları ile diğer orman çalışanlarının sayısını artırmak gerekmektedir. Ayrıca orman köylülerinin ormandan doğan, ulaşım, geçim, ısınma gibi yaşam biçimi zorluklarını gidermek amacıyla ciddi çalışmalar yapılması sürecin bir parçası olarak düşünülmelidir.

Orman alanlarına tecavüz ve kaçak yapılaşmaya karşı alınan tedbirler, orman alanlarının iskana açılmasının önüne geçilmesi, yanan ormanların tekrar orman alanı hâline dönüştürülmesi için planlı bir çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır. Ormanlarla ilgili yasaların bağlayıcılığı artırılmalı; bu yasaların rant için hükümet politikalarına göre uyarlanması gibi yanlış uygulamalardan vazgeçilmelidir.

"Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir.

Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.

Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasî propaganda yapılamaz; münhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz." ifadeleri Anayasa'nın 169. maddesinde "Ormanların Korunması ve Geliştirilmesi" başlığında açıkça ifade edilmesine rağmen, ormanlara zarar verebilecek eylemlere maalesef dur denilememektedir.

Hem doğal hem ekonomik hem de sağlık gibi çok sayıda alanda yararları saymakla bitmeyecek olan orman kaynakları dünya ve ülkemiz ölçeğinde büyük tehlikeyle karşı karşıyadır. Bu gerçekler bizleri aynı konuda daha duyarlı olmaya ve ciddi atılımlar yapmaya, davet etmekte ve mecbur kılmaktadır. Bu amaçla orman kaynaklarımızın korunması, geliştirilmesi; ayrıca, yaşanan sorunların tespiti ve bu sorunların çözüm önerilerinin araştırılması amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Şevket Köse                               (Adıyaman)

2) Mehmet Şevki Kulkuloğlu         (Kayseri)

3) Durdu Özbolat                           (Kahramanmaraş)

4) Nesrin Baytok                            (Ankara)

5) Ergün Aydoğan                          (Balıkesir)

6) Ali Koçal                                    (Zonguldak)

7) Tacidar Seyhan                           (Adana)

8) Enis Tütüncü                              (Tekirdağ)

9) Ali Rıza Öztürk                          (Mersin)

10) Hüsnü Çöllü                             (Antalya)

11) Nevingaye Erbatur                   (Adana)

12 Osman Kaptan                           (Antalya)

13) Ahmet Küçük                           (Çanakkale)

14) Ali İhsan Köktürk                    (Zonguldak)

15) Sacid Yıldız                              (İstanbul)

16) Abdulaziz Yazar                       (Hatay)

17) Hulusi Güvel                            (Adana)

18) Gürol Ergin                              (Muğla)

19) Ramazan Kerim Özkan            (Burdur)

20) Mevlüt Coşkuner                     (Isparta)

21) Mehmet Ali Özpolat                 (İstanbul)

22) Selçuk Ayhan                           (İzmir)

23) Tekin Bingöl                            (Ankara)

24) Ensar Öğüt                               (Ardahan)

25) Ali Rıza Ertemür                      (Denizli)

26) Rasim Çakır                             (Edirne)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 501, 499, 502, 474 ve 493 sıra sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 27.05.2010 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                                     Bekir Bozdağ

                                                                                                          Yozgat

                                                                                      AK PARTİ Grup Başkan Vekili

Öneri:

Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler Kısmında yer alan 488, 114, 469, 460, 494, 22, 482, 476, 501, 499, 502, 474, 395 ve 493 sıra sayılı Kanun Teklif ve Tasarılarının bu kısmın  6, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 18, 19, 20 ve 21 nci sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun; 01, 08, 15, 22 ve 29 Haziran 2010 Salı günkü birleşimlerinde 1 saat sözlü sorulardan sonra diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler kısmında yer alan işlerin görüşülmesi; 02, 09, 16, 23 ve 30 Haziran 2010 Çarşamba günkü birleşimlerde ise Sözlü Soruların görüşülmemesi,

Genel Kurulun; 01, 08, 15, 22 ve 29 Haziran 2010 Salı günkü birleşimlerinde 15:00-20:00 saatleri arasında; 02, 09, 16, 23 ve 30 Haziran Çarşamba günkü birleşimlerinde 13:00-20:00 saatleri arasında; 03, 10, 17 ve 24 Haziran 2010 Perşembe günkü birleşimlerde ise 13:00-20:00 saatleri arasında çalışmalara davam edilmesi,

Genel Kurulun; 04, 11, 18 ve 25 Haziran 2010 Cuma günleri de toplanarak bu birleşimlerinde gündemin kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler kısmında yer alan işlerin görüşülmesi ve 14:00-20:00 saatleri arasında çalışmalara devam edilmesi.

501, 499, 502, 474 ve 493 Sıra Sayılı Kanun Teklif ve Tasarılarının İçtüzüğün 91. maddesine göre Temel Kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması,

Önerilmiştir.

474 Sıra Sayılı

Tebligat Kanunu ile Adli Sicil Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Tebligat Kanunu ile Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (1/742, 2/546)

  BÖLÜMLER                                  BÖLÜM MADDELERİ                              BÖLÜMDEKİ

                                                                                                                            MADDE SAYISI

   1. BÖLÜM                                                    1-10                                                        10

   2. BÖLÜM                                                   11-19                                                        9   

                                                            Toplam Madde Sayısı                                          19

 

493 Sıra Sayılı

Kamu Hastane Birlikleri Pilot Uygulaması Hakkında Kanun Tasarısı (1/439)

BÖLÜMLER                                    BÖLÜM MADDELERİ                              BÖLÜMDEKİ

                                                                                                                            MADDE SAYISI

1. BÖLÜM                                                        1-9                                                          9

2. BÖLÜM                                                      10-16

                                                                (Geçici Madde 1)                                              8

                                                            Toplam Madde Sayısı                                          17

 

499 Sıra Sayılı

Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile 5539 Sayılı Karayolları Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (1/788, 2/226)

 

  BÖLÜMLER                                  BÖLÜM MADDELERİ                              BÖLÜMDEKİ

                                                                                                                            MADDE SAYISI

   1. BÖLÜM                                                    1-30                                                        30

   2. BÖLÜM                                                   31-44

                                            (Madde 33, (a), (b), (c), (ç) ve (d) bentleri;

                                                       Madde 39, (a) ve (b) bentleri;

                                                                 Geçici Madde 1                                               20

                                                            Toplam Madde Sayısı                                          50

501 Sıra Sayılı

Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/843)

  BÖLÜMLER                                  BÖLÜM MADDELERİ                              BÖLÜMDEKİ

                                                                                                                            MADDE SAYISI

   1. BÖLÜM                                                    1-23

                                           (Madde 19’a bağlı; Ek Geçici Madde 89 ve

                                                             Ek Geçici Madde 90)                                          24

   2. BÖLÜM                                                   24-46                                                       23

                                                            Toplam Madde Sayısı                                          47

502 Sıra Sayılı

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı (1/820)

  BÖLÜMLER                                  BÖLÜM MADDELERİ                              BÖLÜMDEKİ

                                                                                                                            MADDE SAYISI

   1. BÖLÜM                                                     1-7                                                          7

   2. BÖLÜM                                                    8-12

                                                            (Geçici Madde 1 ve 2)                                           7

                                                            Toplam Madde Sayısı                                          14

 

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grup önerisinin lehinde ilk söz Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydın’a aittir.

Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ Grubu önerisinin lehinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi say-gıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, tabii, ülkemizin önünü açacak, temel hak ve hürriyetleri geliştirecek ve cumhuriyetimizi yine demokrasi ile taçlandıracak olan yoru-cu bir Anayasa değişikliğini geride bırakmanın aynı zamanda gururunu yaşıyo-ruz. Değerli arkadaşlar, tabii, yorucu oldu ama bir o kadar da gurur verici oldu, onur verici oldu. Bizler yoğun bir çalışma yaptık. Ben bundan dolayı 23’üncü Dönem Parlamentomuzun tüm üyelerine teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, tabii, malumunuz 1 Temmuzda Meclisimiz tatile girecektir. 1 Temmuzda yani zamanında tatile girmesi adında haziran ayında da bereketli geçireceğiz, öyle görünüyor. Çünkü ülkemizin gündeminde olan, halkımızın gündeminde olan birtakım taleplerin yerine getirilebilmesi adına gündemde olan kanun tasarısı ve tekliflerinin görüşülmesi ve burada kanunlaşması gerekiyor. Bu manada da özellikle az önce Başkanlık Divanında da okunduğu gibi grup önerimiz, Tebligat Kanunu ile Adli Sicil Kanunu, Kamu Hastane Birlikleri Pilot Uygulaması Hakkında Kanun, Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapacak Olan Kanun Tasarısı, yine, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı, bunların temel kanun olarak görüşülmesini sağlayan ve gündemdeki yerini belirten bir öneri.

Yine, aynı şekilde, değerli arkadaşlar, haziran ayına ilişkin çalışma takvimini belirliyoruz. Bu çalışma takvimine göre biraz daha -dedik ya- bereketli geçireceğiz, biraz daha belki bu ayı yorucu geçireceğiz ancak çıkarmamız gereken kanunlar da var ki bizim asli görevimiz de bu. Bu manada salı günleri Meclisimiz 15.00-20.00 saatleri arasında çalışacak, bir saatlik sözlü sorulardan sonra gündemine devam edecek. Çarşamba ve perşembe günleri de 13.00-20.00 arası çalışacak. Yine, bu grup önerimizle birlikte artık bu ay içerisinde cuma günleri de çalışacağız. Cuma günleri de 14.00-20.00 arası çalışacak diyorum ve dolayısıyla, bu çalışma takvimimizin ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.

Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin aleyhinde ilk söz Eskişehir Milletvekili Sayın Tayfun İçli’ye aittir.

Buyurun Sayın İçli.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, sizleri saygıyla selamlıyorum. AKP grup önerisinin aleyhinde söz aldım.

Değerli arkadaşlarım, hepinizin çok iyi bildiği gibi, Sayın Başbakan    -biraz evvel AKP Grubu adına konuşan arkadaş da ifade etti- haziran ayının çok bereketli geçmesini, otuz civarında kanunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasalaşmasını diledi ve grubuna “Eğer siz bunları haziran ayında çıkartamazsanız temmuzda da biz Türkiye Büyük Millet Meclisini çalıştıracağız.” dedi.

Değerli arkadaşlarım eskilerin bir sözü vardır: “Çok okuyan mı bilir, çok gezen mi?”

OKTAY VURAL (İzmir) – Ne demek çok gezen? Başbakana yönelik bir şey mi var orada?

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Şimdi, bu otuz yasayı bu tempoda okusanız -ki okumaya zaman yetmeyecek- algılamak ayrı bir konu ama… Bu sözden hareketle, bir bakıyoruz, Sayın Başbakan bu sözü yanlış anlamış. Yani Sayın Başbakan okuma alışkanlığını bırakmış, o sözdeki gezme alışkanlığını edinmiş, sadece tek başına da gezmiyor Sayın Başbakan, Türkiye'de bakan kalmadı, şimdi Türkiye'de ne kadar bakan var bilmiyoruz. Yunanistan gezisinde 10 bakan ve yine birçok milletvekilini yanına almak suretiyle, Sayın Başbakan, o sözdeki gezme yani bilmek için gezmeyi yeğlemiş. Şimdi de Güney Amerika’ya gidiyor, yanında sanıyorum yine 10 bakanla, milletvekilleriyle birlikte ziyaret yapıyor.

MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) – 3 bakan.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bugün gazetelerde haber var; Türkiye Büyük Millet Meclisinin ülke için çok gerekli yasaları çıkartması gerekirken, Sayın Başbakan eski Fenerbahçeli futbolcularla, Beşiktaşlı futbolcularla Türkiye’nin ali çıkarları için konsolosluk açılışları yapıyor; şimdi, burada bir gariplik var.

Değerli arkadaşlarım, AKP grup önerisine bakıyorsunuz, birçok kanunun İç Tüzük’ümüzün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesini önümüze koymuşlar. 14 maddelik, 15 maddelik kanunlar ki maddeleri teker teker görüşülmesi gerekirken iki bölüm hâlinde süratle bunları görüşeceğiz ve ülkenin hayrına bu yasaları çıkartacağız.

Yine, değerli arkadaşlarım, AKP grup önerisine baktığınız zaman bakın neler var? Millî Eğitim Teşkilat Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Asya-Pasifik Uzay İşbirliği Örgütü Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı, İslam Ülkeleri Standardlar ve Metroloji Enstitüsü Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı, Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana Sözleşmesinde Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı, Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin Kurulmasına Dair Nahçıvan Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kore Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İktisadi Kalkınma İşbirliği Fonu Kredilerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı; bunları sıralayabiliriz.

Yani, AKP’nin, Türkiye'nin çok çok önemli konularını gündemine getirdiği, böyle bereketli çalışma diye çıkartacağımız yasalarımız bunlar. Bunları önemsemediğimden söylemiyorum ama değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin gerçek gündemi bu değil.

Bakın, Zonguldak’ta 30 canımız gitti, 30 emekçi yaşamını kaybetti. Biraz evvel bir haber aldım, Tuzla’da bir iş kazasında yine 1 emekçimiz ölmüş, 1 emekçimiz ağır yaralanmış. Aşırı yoksulluk… Dün haberlerde gördük, bir kadıncağızımız elektrik parasını ödeyemediği için felçli anasını yitirmiş ve o çığlıkları görüyoruz. Bugün yine bir haber, bir cinnet haberi, bir kuaför ailesini öldürmüş geçim sıkıntısından dolayı. Aşırı yoksulluk, Türkiye'nin en önemli sorunlarından birisi, bir temel insan hakları sorunu ve biz bunu görmüyoruz, öğrenmek için gezmeyi tercih ediyoruz. Öğrenmek için Türkiye’yi gezmek lazım. Güney Amerika’yı, Yunanistan’ı gezmek ayrı bir olaydır, diplomasi ayrı bir olaydır. Diplomasi yürüsün diye her hükûmetlerin dışişleri bakanları vardır, bürokrasisi vardır.

Değerli arkadaşlarım, başka sorunları hep konuşuyoruz. Çiftçi, esnaf, memur, işçi, emekli kan ağlıyor, kan! Evinde tencere kaynamıyor ama bu Türkiye'nin sorunu değil. Biraz evvel okuduğum uluslararası sözleşmelerin onaylanması, bizim geceli gündüzlü çalışmamız suretiyle çıkarılması gere-ken yasaları Hükûmet önümüze koyuyor.

Değerli arkadaşlarım, Avrupa Birliğinin yolsuzlukla mücadele platformu olan Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubunun 2009 raporu yayımlandı. Rüşvet… Diyor ki raporda: “Rüşvet, kamunun yanı sıra özel sektörü de teslim almıştır. Rüşvetle kamu malları, halkın kaynakları, ulusal çıkarlar yağmalanıyor.” Bu raporda Türkiye Cumhuriyeti devletinin sözleşmeyi imzalaması ve onaylaması gerektiği söyleniyor. Bu Yolsuzluğa Karşı Ceza Hukuku Sözleşmesi’nin Ek Protokolü’nün 4’üncü ve 6’ncı maddesinin mutlaka imzalanması ve onaylanması gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, yolsuzluk… “Kaynak” diyoruz. Sayın Başbakan diyor ki: “Kaynağı nereden bulacaksın?” Değerli arkadaşlarım, kaynak bu ülkede var. Bu ülkeyi bir havuza benzetelim. Üretiyorsunuz, üretiyorsunuz, altında kara delikler var. Bu kara deliklerin adı “Rüşvet.” Bu kara deliklerin adı “Yolsuzluk.” Bu kara delikleri nasıl koruyoruz? Dokunulmazlıklarla koruyoruz, bu raporda da ondan söz ediliyor. Sadece milletvekili dokunulmazlığı değil, bürokrasinin dokunulmazlığı. İşte, bakın, nükleer enerji. Şimdi, Rusya’yla bir anlaşma imzaladı Sayın Başbakan. Peki, bu rüşvet ve yolsuzlukta kimler var? Siyasetçi var. Kim var? Bürokrat var.

Değerli arkadaşlarım, eğer rüşvetle, yolsuzlukla mücadele etmezsek hiçbir şeyle mücadele edemeyiz. Türkiye'nin en önemli sorunu yolsuzlukla mücadele meselesidir. Bunun arkasında terör de vardır. Terör neyle beslenir? Kanla beslenir. Peki, kanla beslenirken neler yapması gerekir? Kamu kaynaklarının yağmalanması gerekir, ulusal çıkarların peşkeş çekilmesi gerekir. Bunu nasıl yapar uluslararası güçler? Rüşvetle yapar, yolsuzlukla yapar.

Değerli arkadaşlarım, biraz evvel AKP’nin getirdiği sözleşmelerin onaylanmasının ötesinde, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bu Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi’ni öncelikle imzalaması gerekir. Bunu imzaladıktan sonra da Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine öncelikle getirmesi lazım çünkü Türkiye’de eğer bir üretimsizlik varsa bunun arkasında Türk çiftçisini üretmeye teşvik etmeyen üretimsizliğe teşvik eden siyasi iktidarın niyeti vardır. Bu siyasi iktidarı yabancı güçler, başka ülkelerin çiftçileri, devletleri neyle ayarlar? Rüşvetle, yolsuzlukla. Bakın, işte üyesi olduğumuz Avrupa Konseyinin raporu, tavsiye raporu.

Değerli arkadaşlarım, Türk halkı artık başka ülkelerin ürettiği etleri ithal etmek durumunda, başka ülkelerin çiftçisinin ürettiği buğdayı üretmek zorunda. Buraya gelmeden evvel Ege’den çiftçi arkadaşlarla görüştüm. Biraz evvel Sayın Şandır Mersin çiftçisinin sorunlarını söyledi. Zeytinci duman olmuş, yeşil zeytin ellerinde kalmış, patlamış. Tabii ki hükûmetler gezecek ama ben isterim ki Türkiye Cumhuriyeti’nin bakanları, Ege’de, Mersin’de sadece olay olduktan sonra değil, olay olmadan tedbir alacak temaslar yapsın. Zonguldak’ta 30 canımızı yitirmişiz, bakanlarımız orada. Bakanlarımızın, canlarını yitirmeden oraya gidip tedbirleri denetlemesi lazım. Tarım Bakanımızın Ege’de olması lazım, Tarım Bakanımızın Mersin’de olması lazım, Niğde’de olması lazım, Hakkâri’de olması lazım, denetleyecek. Ticaret Bakanımız… Bırakın oraya gidecek arkadaşlarımız var, gider, devlet büyük devlet, bunu diplomatıyla da yapar, bunu dış ticaretten sorumlu bakanıyla da yapar, geçmişte de yaptı, sayın bakan gidiyordu. Başbakan ve uçaklar dolusu milletvekilinin, bakanın oraya taşınmasında bırakın -biraz evvel Sayın Kamer Genç’in ifade ettiği gibi- mali külfeti… Devletin kurumları vardır, organları vardır, devlet, organlarıyla yönetilir. Ama bakın, böylesi önemli konular Türkiye'nin gündeminden, değerli arkadaşlarım, süratle uzaklaştırılıyor. Şimdi en büyük kaynak nedir? Bu ülkenin emeğidir, bu ülkenin kaynaklarıdır.

Değerli arkadaşlarım, MASAK diye bir kuruluş vardı, rüşvetle, yolsuzlukla mücadele... Bu Kurul nerede, ne yapıyor değerli arkadaşlarım? Şimdi, Türkiye’ye kara paralar giriyor. “Vergi affı” diyoruz, “Kaynağı nereden gelirse gelsin borçlarımızı ödeyebilmek için kaynak gelsin.” diyoruz. Bu kaynak nedir? Bu kaynak, terörden elde edilen kaynak mıdır, kara para mıdır? Bunun üzerine devlet gitmeyecek de nereye gidecek arkadaşlar? İşte kaynak. Bu kaynağı alacağız, Zonguldak’ta o doğal gazı tespit edecek sensörleri koyacağız, oraya koyacağız onu, oraya. O kaynaklar, birilerinin cebine, ciplere binen, yoksul halkın üstüne çamur sıçratan insanlara gitmeyecek, yandaşa gitmeyecek, oradaki maden işçisine gidecek, emekçiye gidecek. O kaynağı alacağız, Türk çiftçisine vereceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bunlar konuşulmalı. Türkiye Büyük Millet Meclisine, böyle yasalar değil, Türk halkının gerçek gündemini ilgilendiren, Türk halkının sıkıntılarını ortadan kaldıracak yasaların aciliyetle getirilmesi lazım. Bu Parlamentonun milletvekilleri, birileri emretti diye sabahlara kadar çalışıp birilerinin keyfine göre yasa çıkartmak için seçilmemiştir. Millet iradesi dediğimiz zaman, milletin çıkarlarını savunacak yasaları burada görüşmek için Türkiye Büyük Millet Meclisine halkımız yetki vermiştir diyorum, düşüncelerimi dinlediğiniz için sizlere sonsuz saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İçli.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

D) Çeşitli İşler

1.- Genel Kurulu ziyaret eden Endonezya Temsilciler Meclisi Başkanı Doktor Marzuki Alie başkanlığındaki heyete Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denilmesi

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Endonezya Temsilciler Meclisi Başkanı Sayın Doktor Marzuki Alie ve beraberindeki parlamento heyeti Genel Kurulumuzu teşrif etmişlerdir. Yüce meclisimiz adına kendilerine “Hoş geldiniz.” diyorum. (Alkışlar)

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 501, 499, 502, 474 ve 493 sıra sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin lehinde, Yozgat Milletvekili Sayın Bekir Bozdağ. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini ve çalışma saatlerini belirlemek üzere verilmiş bulunan AK PARTİ grup önerisinin lehinde şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

AK PARTİ Meclis Grubu, Danışma Kurulunu 12.30’da toplantıya çağırmış ancak Meclis Başkanı, bugün yurt dışından gelen konukları vesilesiyle 11.10’da Danışma Kurulunu toplantıya çağırmış ve biz toplantıya katıldık. Toplantı sağlanamadığı için, Danışma Kurulu toplanamadığından bir karar çıkmamıştır. Bu nedenle grup önerisi huzurlarınızdadır.

Çalışma saatleri olarak, salı günleri 15.00-20.00, çarşamba günleri 13.00-20.00, perşembe 13.00-20.00, cuma da 14.00-20.00 saatleri arasında Meclis haziran ayının sonuna kadar çalışacak, gündemindeki kanun tasarı ve tekliflerini görüşecektir.

Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bozdağ.

Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin aleyhinde son söz İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural’a aittir. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, bildiğiniz gibi, Danışma Kurulu Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının çağrısı üzerine toplantıya çağrılıyor. Bugün huzurlarınızdaki teklif, aslında, usulüne uygun yapılmış bir tebligattan sonra toplantıya bir çağırma önerisi üzerine verilmiş bir grup önerisi değil. Dolayısıyla bugün Danışma Kurulu toplantısına yapılan çağrı… Saat 11.10’da toplantıya çağrılmıştır ama maalesef bu toplantı çağrısı grubumuza saat 11.20’yi geçtikten sonra intikal etmiştir. Dolayısıyla böyle bir toplantıya nasıl katılabiliriz? Yani katılmamızın mümkün olmadığı bir toplantıya yapılan çağrı ve bu çağrı üzerine getirilen grup önerisi keenlemyekün, yok demektir. Yok, yani bana böyle bir çağrı gelmedi. İşte tutanak. Ve bu çağrının saat 11.20’de grubumuza gönderilmiş olduğu ve teslim alındığı belirtilmiş olmasına rağmen, şimdi Meclis Başkanı “Toplantı 11.10’da.” diyor, 11.20’yi geçe gruba gönderiyor. Ben nasıl katılabilirim böyle bir toplantıya? Yani “Bugün toplantıya katılma olmamıştır.” diyerek “Toplanamamıştır.” demek aslında fiilen toplantıya katılmamızı da imkânsız hâle getiren bir eylem. Usulüne uygun bir tebligat yapılmamış ve “11.10’da toplanacak.” denilen bir toplantıya 11.20’de benim nasıl katılmam mümkün? Dolayısıyla, bu öneriyi dikkate almamanız gerekmektedir. Usulüne uygun bir tebligat yapılmamıştır. Hiçbir yerde toplantı saatinden sonra “Ondan önceki toplantıya katılın.” diyerek “Efendim, toplanamadı, öneri getiriyorum...” Böyle bir şey olabilir mi? Dolayısıyla, bugün bu öneri, aslında yapılmamış, usulüne uygun davet yapılmamış bir Danışma Kurulu toplantı çağrısından sonra yapılmış bir öneri olduğu için yok hükmündedir, böyle bir önerinin görüşülmesi mümkün değildir Sayın Başkan.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – İşleme konulmaması lazım.

OKTAY VURAL (Devamla) – Böyle bir şey olmaz. Ben Milliyetçi Hareket Partisi… Evet, telefonla çağrılıyor. Ben telefonla -daha önce olmuştu- yapılan bir toplantı çağrısına yazı daha sonra gelmesine rağmen katılmıştım ve o toplantıda da söylemiştim: “Bundan sonra katılmayız, usulüne uygun yapılması lazım.” Bir Meclis Başkanı, Meclis Başkanlığı yazılı bir öneriyle getiriyorsa bunu usulüne uygun tebliğ etmesi ve o tebligattan sonra toplantının çağrısının yapılması gerekmektedir. Yok hükmündedir. O bakımdan, bu öneri yenilenmesi gereken bir öneridir. Bugün beyhude yere -maalesef- böyle bir öneriyi konuşmak durumundayız.

Ben -burada- tutanağı da aldırdım grup yönetimimize saat kaçta geldiğine ilişkin. 11.10’daki toplantıya 11.20’de tebligat yapılıyor, ondan sonra “Toplanamadı…” Ben 11.10’daki toplantıya 11.20’de nasıl katılayım? Yani, nasıl katılayım? Varsa -bilemiyorum- sayın milletvekilleri, varsa, gelin, bunun bir çözümünü bulalım. Bu bakımdan, bu grup önerisinin görüşülmemesi gerekiyor.

Tabii, bu vesileyle, bundan sonra muhtemelen grup önerisini getirecektir çünkü bu “yok” hükmünde olan bir grup önerisidir, oylanması mümkün değil. Usulüne uygun bir çağrı yapılmış değildir, usulüne uygun çağrının yapıldığı bir Danışma Kurulu toplantı çağrısı olmadığına göre grup önerisi de getirilemez.

Burada şunu söylemek istiyorum: Tabii, 1 Temmuzda biz İç Tüzük’ümüze göre yeni bir çalışma dönemine, yaz dönemi çalışmaları… Milletvekillerimiz Anadolu’nun çeşitli yerlerine gidecek yani milletvekillerinin 1 Temmuzda ara vermesi, tatile girmesi demek, milletvekillerinin aslında çalışmalarını sahada devam ettirmesi demek.

Şimdi, tabii, Sayın Başbakanın 25 Mayıs 2010 tarihinde grup konuşmasında “Meclisimizi eğer erken tatil etmek istiyorsak haziran ayı içerisinde yoğun bir gayrete davet ediyorum. İşte 1 Temmuz itibarıyla bu işi bitirelim...” Yani hiçbir milletvekili, 1 Temmuzda işte tatile çıkacağız diye burada alelacele bir kanun geçirme telaşında değil. Milletvekilleri, gerekirse nasıl Anayasa’da konuştuysa, durduysa burada da durur, temmuzda da çalışır. Yani bu milletvekilleri, aman ya bir an önce kanunları çıkartalım da tatile gidelim ve  milletvekillerine “Bakın ha, bitiremezseniz 1 Temmuzdan sonra çalışmak zorunda kalırsınız.” gibi bir ifadeyi milletvekillerine haksızlık olarak görüyorum. Böyle bir şeyi kabullenmemiz mümkün değil. Çalışırız, yaparız. Ne zaman gerekiyorsa o zaman çalışırız ama milletvekillerine…

MUHARREM VARLI (Adana) – Zaten paramız yok tatile gidecek Başkanım, çalışırız.

OKTAY VURAL (Devamla) – Milletvekilleri hemen bir an önce geçirelim, muhalefete de kalkıp “Ya, 1 Temmuzda yapmak istiyorsanız otuz tane kanunu geçirmemiz gerekir.” diyelim, ya konuşmayalım, tatile bir an önce çıkalım. Tatil meraklısı değiliz. Ne tatili? Biz referandum için yollardayız, mitinglerdeyiz, toplantılardayız zaten. Seçim zamanı başladı, seçim çalışmaları başladı, milletimizle beraberiz.

O bakımdan, bunlarla ilgili çalışmalar… Gerekirse Mecliste de çalışırız ama Sayın Başbakanın bir tatil konusunu bir tehdit unsuru olarak kullanıp buradaki milletvekillerini de memuru olarak görüp gerçekten bu işi bitirelim, 1 Temmuzda gitmek istiyorsanız önünüze ev ödevinizi getirdim, bunu yapalım gibi bir dayatmayı doğru bulmuyorum. Çalışır mıyız? Çalışırız.

Şimdi, önümüze takriben on dokuz günlük bir çalışma takvimi getirildi. Bu çalışma takvimi içerisinde birtakım kanunlar gelecek. Biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu öngördüğünüz çalışma takvimi içerisinde ülkemiz için yararlı olacak birtakım konularda önerilerimizi yapacağız, zararlı olanlarla ilgili “Çıkarın.” diyeceğiz, görüşlerimizi ifade edeceğiz, katkı sağlayacağız. Şüphesiz bütün bunları yaparken ülkemizin, milletimizin gündemini dikkate alarak bunları gündeme getireceğiz.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak çeşitli konularda önergelerimiz olacaktır, konuşmalarımız olacaktır. Belki de bazı maddelerde “Ya, gerek yok, bunlarda konuşmayın.” diye ifadelerde bulunacağız, olumlu olarak bakacağız. Ama değerli arkadaşlarım, bu Meclis salı günlerini denetim günleri yapmaktan çıkardı çoğunluk iradesiyle. Sorgulama yok, değerlendirme yok.

Bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu Mecliste verdiğimiz önergeler var. İşsizlik konusunda bakanların bir çalışma yaptığı söyleniyor. Meclisin acaba bu konuda, işsizlik konusunda verilmiş araştırma önergelerini görüşsek ne var? Bu Meclisin bilgilerini alsak da görüşsek. Millet işsizlikten kırılıyor, çiftçilerimiz kötü durumda. Gelin, bu milletimizin gündemini de burada konuşalım. Bunun için salı günleri denetim günü, araştırma önergelerimizin ön görüşmelerini yapalım. Komisyon kurarız, kurmayız, amenna, bir şey diyeceğim yok ama konuşalım. Bu millet, milletvekilleri gittiği zaman “Ey milletvekilim, sen tebligat kanununu görüştün de ya bu işsizlik konusunu niye görüşmedin? Emeklilerin derdini niye görüşmedin? Çiftçinin derdini niye görüşmedin? Maden kazalarını niye görüşmüyorsunuz Mecliste?” diye sorguya tabi tutulacak. Salı günleri bunun için bir fırsat; yapmıyorsunuz, denetimden çıkarıyorsunuz. Bu millî irade değil mi burada oturanlar? Millî irade adı altında maden kazalarını sorgulamak istiyor, işsizliği sorgulamak istiyor, çiftçilerimizin, emeklilerimizin durumunu sorgulamak istiyor, ataması yapılmayan öğretmenlerin durumunu sorgulamak istiyor. Bunun için en uygun imkân salı günleri yaptığımız araştırma önergelerinin ön görüşmeleri. Bunlar yapılmıyor.

Bütün bunlar ortadayken, şimdi, Mecliste, milletvekillerinin, yasaların çıkarılması lazım, “parmaklarınızı indirin, kaldırın...” E, burada söz söylemek için millet bizi gönderdi, sözü var milletin, sesi var. Yani bu milletin sesi ve sözü burada yankılanmazsa, bu, milletin meclisi olmaz, seçkinlerin meclisi olur, oligarşik bürokrasinin meclisi olur. Oysa milletin derdi burada dile getirilmelidir, çınlamalıdır. Vatandaş televizyonları açtığı zaman “Benim vekillerim benim sorunumu tartışıyor.” diye söylemelidir. Bu tablo, maalesef bu çalışma takvimi, özellikle bu sorgulamaları yapmamızı mümkün kılabilecek bir ortamda ve çalışma saatlerini içermiyor, salı günleri denetimden çıkartılıyor. Yani iktidar milletvekilleri bu sorguyu sormuyorsa bile millet adına… Biz Türkiye milletvekiliyiz, partinin milletvekili, partiden seçildik ama Türkiye’nin milletvekiliyiz. Burada muhalefetten biri soru soruyorsa, inanıyorum ki iktidar partisindeki milletvekilinin de soramadığı soruyu soruyordur. O zaman bu soruların, bu denetimin önünü açmanız gerekmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, gerçekten bu denetimin ve milletin gündemi, Meclisin gündemi hâline dönüştürecek bu imkânlardan mahrum bırakılmasını doğru bulmuyoruz. Denetim günleri yok. 645’e yakın kanun teklifi gelmiş, bunun 522’si muhalefetten. Birleştirilerek, kanun tasarılarıyla birleştirilerek görüşülenlerin dışında bir tane muhalefetin teklifi kanunlaşmıyor, yok sayıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

OKTAY VURAL (Devamla) - Yani bu kadar milletin iradesini yok sayan, seçilmiş insanların burada varlığını yok sayan, çoğunluk iradesiyle bunların haklarını, önerilerini göz ardı eden bir Meclisin, açıkçası, sağlıklı sonuçlar çıkartması mümkün değildir.

1 Temmuza kadar… AKP Grubu adına konuşan değerli arkadaşlar söylediler. Anlaşılan o ki 1 Temmuza kadar bir çalışma takvimi öngörmüşler, cuma dâhil salı günleri. Bu çalışma takvimleri içerisinde Türkiye’nin önceliklerine, Türkiye’nin gündemine, ülkemizin gündemine göre biz de muhalefet olarak tavrımızı ortaya koyacağız. Olumlu olanlara katkı ama uygun görmediklerimize de karşı çıkacağız. 1 Temmuza kadar verimli bir şekilde bu Meclisi çalıştırmak için de muhalefetin sesinin de gündeme gelmesini temin edecek şekilde bu imkânı kullanacağız.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu önerinin uygun olmayan bir Danışma Kurulu talebi çağrısı olduğu için dikkate alınmaması gerektiğini ifade ediyorum.

Hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.

BAŞKAN – Yoklama talebi vardır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, tabii öncelikle saat 11.10’da toplantıya çağrılıp da 11.20’de tebligatı yapılan bir toplantıya bizim nasıl katılmamızın mümkün olabileceğini Meclis Başkanlığının düşünmesi gerekiyor, önce onu karara bağlayın. Dolayısıyla böyle bir toplantı olmamıştır.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, İç Tüzük 19’a göre Danışma Kurulu toplantıya çağrılmıştır. Biz Meclis Grubu olarak 12.30 itibarıyla toplantı talep ettik. Meclis Başkanlığı -İç Tüzük 19’un zannedersem üçüncü fıkrasına göre- toplantıya çağırır ifadesi yer almaktadır, bu çağrının şekli tamamıyla Başkanlığın takdirindedir.

Bugün Sayın Başkan -yabancı konukları biraz önce burada alkışladık- konukları nedeniyle telefonla çağrıda bulunmuştur, bizi de diğer grupları da… CHP Grubu adına Sayın Okay toplantıya katılmıştır. Toplanılamadığı için MHP Grubuna da diğer gruplara da çağrı iletilmiştir bize iletildiği gibi. Ayrıca yazılı da tebligat yapılmıştır. Divanın uygulaması İç Tüzük 19’a uygundur.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, şifahi usul yoktur, yazılıdır esas olan.

BAŞKAN – Konu anlaşılmıştır.

III- Y O K L A M A

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

BAŞKAN – Sayın Anadol, Sayın Oyan, Sayın Tüzün, Sayın Selvi, Sayın Köse, Sayın Özyürek, Sayın Çöllü, Sayın Karaibrahim, Sayın Ünsal, Sayın Arat, Sayın Tütüncü, Sayın Paçarız, Sayın Ağyüz, Sayın Atay, Sayın Hacaloğlu, Sayın Yıldız, Sayın Diren, Sayın Güner, Sayın Öztürk, Sayın Aslanoğlu.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 14.32

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 14.41

BAŞKAN : Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 108’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN – İstem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- Gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 501, 499, 502, 474 ve 493 sıra sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, Meclis Başkanlığına biraz önce ifade ettiğim konuyla ilgili… Yani 11.20’de tebligatı yapılmış ve 11.10’da yapılacağı söylenen bir toplantıya nasıl katılacağız?

BAŞKAN – Sayın Vural, siz de söylediniz, telefonla aranmışsınız.

OKTAY VURAL (İzmir) – Kime? Hayır, bana söylenmedi.

BAŞKAN – Siz de söylediniz, telefonla aranmışsınız.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Size de söylendi, bütün gruplara.

OKTAY VURAL (İzmir) -  Sayın Başkan, efendim bakın, bu konuda grubumuzda çalışanların arandığı doğrudur. Ama grupların istemlerini yazılı olarak bildirmesi amir olduğuna göre, toplantıya çağırmanın da yazılı olarak olması lazım.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Çağrı yapıldı.

BAŞKAN – Bunun zaman zaman uygulandığını biliyorsunuz. Yalnız şunu söyleyeyim: Şimdi, biz bu konuyu işleme aldık, oylama safhasına kadar geldik. Dolayısıyla, bu hassasiyetinizi ben Sayın Meclis Başkanına da ileteceğim. Onun dışında, yapılabilecek bir şey yok, sizin de çok yakından bildiğiniz gibi.

Ne yapabilirim?

OKTAY VURAL (İzmir) – Yani bu konuda “Ne yapabiliriz?” demekten öte, Meclis Başkanlığının uyarılarak…

BAŞKAN – Onu söyledim “İleteceğim” dedim.

OKTAY VURAL (İzmir) - Aynen Anayasa görüşmelerinde yaptığı gibi bir parti taassubu içerisinde hareket etmeden, bir partinin talebi üzerine beni şifahen çağırmakla yetinemeyeceklerini lütfen kendilerine iletin.

BAŞKAN – Ama, ileteceğimi söyledim yani en başında, sözümün başında, ileteceğimi söyledim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ve bundan sonra da yazılı olmayan hiçbir şifahi çağrıya katılmayacağımızı ifade ediyorum.

BAŞKAN – İleteceğim.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

Birinci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

İkinci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Üçüncü sırada yer alan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Dördüncü sırada yer alan, Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş’ın; Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4.- Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/811, 2/633) (S. Sayısı: 496) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Dünkü birleşimdeki görüşmelerde tasarının 2’nci maddesi üzerinde İzmir Milletvekili Sayın Mehmet Ali Susam ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında kalınmıştı.

Şimdi, önergeyi hatırlatmak amacıyla okutup, oylarınıza sunacağım.

                                     

(x) 496 S. Sayılı Basmayazı 15/04/2010 tarihli 87’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

T.B.M.M. Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 496 sıra sayılı yasa taslağının 2. maddesinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ederiz.

Saygılarımızla.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Halil Ünlütepe

Şevket Köse

 

Malatya

Afyonkarahisar

Adıyaman

 

Mehmet Ali Susam

Sacid Yıldız

Ahmet Küçük

 

İzmir

İstanbul

Çanakkale

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 496 sıra sayılı Kooperatifler Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 2 nci maddesi ile 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 81 inci maddesinin ikinci fıkrasına eklenmesi öngörülen cümlenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Amacına ulaşılarak dağılma sürecine girmiş olan kooperatiflerden çıkan veya çıkarılan ortağın konutu veya işyeri çıkma veya çıkarılma sebebiyle geri alınamaz; ancak, bu eski ortaklar daha sonra oluşabilecek tasfiye masraflarına katılırlar.”

 

Bekir Bozdağ

Mustafa Elitaş

Mustafa Cumur

 

Yozgat

Kayseri

Trabzon

 

Mehmet Müezzinoğlu

Mahmut Durdu

Eyüp Ayar

 

İstanbul

Gaziantep

Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçe mi?

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Daha kolay anlaşılması maksadıyla metinde düzenleme yapılmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 90 ıncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"MADDE 90 - İlgili bakanlık, kooperatiflerin, kooperatif birliklerinin, kooperatif merkez birliklerinin ve Türkiye Milli Kooperatifler Birliğinin işlem ve hesaplarını ve varlıklarını müfettişlere, kooperatif kontrolörlerine veya kooperatif denetmenlerine denetlettirebilir.

Kontrolörlerin ve denetmenlerin seçilme ve çalışma şekli ile görev ve yetkileri yönetmelikle tespit olunur.

Bu teşekküller denetim sonucuna göre ilgili bakanlığınca verilecek talimata uymak zorundadırlar.

Kooperatifler ve üst kuruluşlarına kredi veren kamu kurum ve kuruluşları ile belediyeler ve ilgili bakanlıklar; verilen kredilerin açılış gayesine uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı, plan ve projesine uygunluğu, teknik özellikleri ve kalite açısından denetleyebilirler.

Kooperatiflerde ve üst kuruluşlarında görevli bulunanlar bu kuruluşlara ait mal, para ve para hükmündeki kağıtları ve gizli de olsa bunlarla ilgili defter ve belgeleri istenildiğinde müfettişlere, kooperatif kontrolörlerine, kooperatif denetmenlerine ve kredi kuruluşlarının denetim görevlilerine göstermek, saymasına ve incelemesine yardımda bulunmak, istenilen bilgileri gerçeğe uygun ve eksiksiz olarak vermek ve doğru beyanda bulunmakla yükümlüdürler."

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Giresun Milletvekili Sayın Eşref Karaibrahim’indir.

Buyurun Sayın Karaibrahim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti selamlıyorum.

Bildiğiniz gibi, bir ay önce, Giresun’da bir bombalı saldırıda bir askerimiz şehit olmuştu. Üç gün önce de şehrimizin merkezinde, belediye sınırları içinde bir polis otosuna silahlı saldırı oldu. Burası, saldırının olduğu yer, halkın en çok yoğun olduğu, günde binlerce aracın geçtiği bir yerdir. Bunu, düşündürücü bir terör olayıdır diye düşünüyor, sözlerime başlıyorum.

Sayın milletvekilleri, kooperatifçilik, bugün için, ülkemiz açısından daha da bir önem arz etmektedir. Kooperatifçilik anlayışı, dil, inanç ve etnik ayrım gözetmeksizin birlikte sorun çözme yaklaşımıdır. Bu nedenle, demokrasimizi geliştirmek yönünden de kooperatifler önemli bir araçtır. Kooperatifler ayrıca, kayıt dışı ekonomiyle mücadele açısından da, gelir dağılımının iyileşmesi açısından da önemli bir araçtır.

Ülkemizde kamu kurumu gibi faaliyet gösteren tarım satış ve tarım kredi kooperatifleri ile sık sık başarısızlıkla gündeme gelen, üst kuruluşlara bağlı olmayan, denetimden uzak kalan konut yapı kooperatifleri, kooperatifçiliğin görülen yüzü olmuşlardır.

Kamu yönetimi açısından bakıldığında, kooperatiflerden sorumlu birden fazla kamu kuruluşu olması nedeniyle kooperatifçilik uygulamalarında farklılıklar ve koordinasyon eksikliği dikkat çekmektedir. Bu sebeple de acil olduğunda ittifak edilen adımlar dahi atılamamaktadır. Eğitim, tanıtma, araştırma, denetim ve hukuki altyapı oluşturma görevlerini yüklenmiş olan kamu kuruluşları uygun ve yeterli biçimde teşkilatlanmadığı için, kooperatifçilik sorunlarıyla ilgili çözümler üretilememekte ve günün koşullarına uygun politikalar oluşturulmamaktadır.

2008 yılı ortalarından bu yana Sanayi ve Ticaret Bakanlığında kooperatifçilik belgesi hazırlanmış ve sonuçta Kooperatifçilik Eylem Planı metni ortaya çıkmıştır. Sanayi ve Ticaret Bakanlığının web sitesinde de yayınlanan, kooperatifçilikle ilgili sorunların belirlenmesi ve çözüm yollarının üretilmesini amaçlayan bu çalışma, bu metinle boşa çıkarılmıştır.

Uluslararası örgütler, kurumlar açısından kooperatiflerin önemi artmakta ve hatta Birleşmiş Milletler 2012 yılını “Dünya Kooperatifler Yılı” ilan etmiştir.

Hazırlanan bu eylem planında yer alan ifadeler dikkate alınması gereken ifadelerdir. Kooperatifçilik Eylem Planı’ndaki ifadeleri size özetlemek istiyorum: Kooperatifçilik konusunda ülkemizde yapılan birçok inceleme ve araştırmada kooperatifçiliğin önemli sorunlarının başında dağınık yasal düzenlemelerin geldiği, kooperatifçiliği düzenleyen yasaların yetersiz ve karışık olduğu, kooperatif ilkeleri ile temel değerlerini de yeterince kapsamadığı ifade edilmektedir. Kooperatifçilik alanının tek bir çerçeve kanun ile düzenlenmesi gereğine işaret eden bu bakış açısı mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Ancak, bu konunun mevzuatının uygulanması için de değerlendirilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.

Ülkemizde kooperatiflerin iki ayrı bakanlığın görev alanında bulunuyor olması, bakanlıkların hazırladıkları ana sözleşmelerde, uygulamalarda ve denetimlerde farklılıklara yol açmakta, daha çok kooperatif türlerine göre bir yaklaşım geliştirilmektedir ve ortak bir uygulama alanı oluşturulamamaktadır. Bu eylem planında bahsedilen bu durum 1163 sayılı Yasa’da değişiklik yapılarak Bayındırlık ve İskân Bakanlığına bağlanarak biçimsel anlamda çözümlenmiş görünmekte, fakat yeni düzenleme ile üçüncü bir bakanlık görevlendirerek yeni sıkıntılar ortaya çıkarılmaktadır. Fakat yasalar kadar uygulanması aşamaları da önemlidir.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca uzun süre uygulamada sorunlar yaşanacağı kanaatindeyiz. Ayrıca, sorunların kooperatiflerden kaynaklandığı ön yargısından da kurtularak bu konuda ilgili tüm kurumların üzerine düşen görevleri yerine getirmesi sorunların çözümünde daha çok önem arz etmektedir. Örneğin, yapı yapılmak istenen arazinin imar planından yapı izin belgesine, teknik denetim kısmından proje, mühendislik kısmına ve yapı kullanım izin belgesine kadar kooperatiflerin dışında kurum ve süreçleri içerdiğini görmekteyiz. Bu nedenle diğer kurumların üzerine büyük görevler düştüğünü görmekteyiz.

Kanunun 3’üncü maddesindeki düzenlemeyle “kooperatif denetmenliği” diye yeni bir denetim elemanı tanımlanmıştır. “Kontrolörlerin ve denetmenlerin seçilme ve çalışma şekli ile görev ve yetkileri yönetmelikle tespit olunur.” denmektedir. Böyle bir unvanın kadro cetvelinde yeri ne olacaktır, bu denetmenler hangi derecede işe başlayacak, bu kadroda kaç eleman istihdam edilecektir bilinmiyor. Komisyon çalışmalarında Sayın Bakanın açıklaması, mevcut personelin kısa bir sürede eğitimden geçirilerek bu amaçla kullanılacağı şeklinde olmuştur.

Sayın milletvekilleri, denetim elemanları, zor yetişen, çok yönlü, hukuk, muhasebe, kamu yönetimi gibi bilgiye sahip olan insanlardır. Denetim elamanlarını basite almak onarılması zor hukuki sorunlar ve mağduriyetler doğurur.

Kamunun istihdam ettiği denetim elemanlarının sayısını artırmakla denetim sorunlarının çözülmediğini yıllardır gözlüyoruz. Sürekli geçici, etkinliği olmayan tedbirler alınmakta. Bu da onlardan biridir.

Denetim sorununun çözümü, kooperatiflerin üst kuruluşları ile devletin sorumluluk paylaşarak öz denetim mekanizmasını güçlendirme ve kurumlaştırmaktan geçmektedir. Bunun ilk adımı, Almanya’da olduğu gibi üst örgütlenmeyi zorunlu hâle getirmektir. Bugün ülkemizde kooperatiflerin üst kuruluşlara katılma oranı yüzde 25’tir. Bu düşük örgütlenme oranının kaynağında önemli ölçüde denetimden kaçmak vardır.

Bu kanun ile yeni ihdas edilmek istenen kooperatif denetmenliği görevi ancak kooperatif mevzuatı ile ilgili konularda belli bir süre çalışmış olan ve bu amaçla belli bir hizmet içi eğitim geçirmiş olan memurların ön inceleme çalışması ile sınırlı olarak verilebilir. Aslında bu kanun, Bayındırlık Bakanlığının içi boşaltıldığından dolayı Bayındırlık Bakanlığının yeni bir görev üstlenmesidir diye düşünüyorum.

Tabii, Tarım Bakanı dün bir soruma… Biraz da ben kendi kooperatifimden bahsedeyim, FİSKOBİRLİK’ten bahsetmek istiyorum. Dün Tarım Bakanımız FİSKOBİRLİK’in her sene zarar ettiğini söylemişti, Bakan burada yok ama ona bir açıklama yapmak istiyorum. 1964 yılı ile 2001 yılı arasında FİSKOBİRLİK’in -o zaman hazine adına alım yapıyordu FİSKOBİRLİK bildiğiniz gibi- sadece zararı 1,2 milyar dolardır. Sadece TMO’nun iki yıldaki zararı 1,5 milyar dolardır. Bunu bilgilerinize sunmak istiyorum.

Bir de şunu da açıklamak istiyorum: FİSKOBİRLİK bugün zor bir durumdadır ama “Fındık serbest piyasaya bırakıldı.” diye övünüyor arkadaşlarımız, Tarım Bakanımız. Hangi serbest piyasaya bırakıldığını da sormak istiyorum. Nerede serbest piyasa? FİSKOBİRLİK devreden çıkarıldı, TMO çekildi, “Serbest piyasa.”

Peki, fındığın borsası var mı? Yok. Lisanslı depoculuğu var mı? Yok. Peki, biz ürettiğimiz fındığı pazara çok miktarda indirdiğimizde tüccarlar ne diyecek bize? “Alın size fazla fazla para veriyorum.” der mi? Demez. Peki, fındığın Avrupa’da alıcısı kaç tane? Belli şirketler. Türkiye’de kaç tane? O da belli, belli tüccarlar fiyatları belirleyecek, fındık da acil olarak pazara indiğine göre ucuz fiyattan fındık kapatılacaktır diye düşünüyoruz; düşünmüyoruz, bunun böyle olacağını tahmin ediyoruz.

Bir de, bildiğiniz gibi, 750 metrenin üzerindeki -Bakan dün açıkladı diye açıklıyorum, tabii söz hakkımız olmadı, Bakan açıkladı ve gitti- fındıkların sökümü hâlinde ödenecek paralar ilk sene üç yüz, sonra yüz elli, yüz elliydi. Bu sene itibarıyla yani bu üç yüzün alınacağı sene itibarıyla şu ana kadar hiçbir müracaat olmamıştır. Yani ilk üç yüz gitmiştir, sonra yüz elli, yüz elli kalmıştır. Bakanlığın neye göre bu fiyatı belirlediğini de bilmek istiyorum. Çünkü bu fiyatlarla hiç kimse fındık bahçesini sökmez, sökse zarar eder çünkü sökme için bile bu paranın yeterli olmadığını düşünüyorum. Benim için, bizim için, Giresun için, fındık bölgesi için -tabii sadece Giresun için değil, fındık bölgesi Karadeniz’deki tüm iller için söylüyorum- FİSKOBİRLİK olmazsa olmazımız diyorum. Kooperatif olmadan, fındıkta üretici örgütlü olmadan hiç fındığın bir değerinin olmayacağını, bunu herkesin bilmesini istiyorum.

Bir de fındık üreticileri olarak şunu önemle iktidardan rica ediyoruz: Dönüm başına teşvik var biliyorsunuz; o, fındık toplama mevsiminden önce ödenirse biz de sıkıntılarımızı o paralarla çözeriz.

Evet, beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karaibrahim.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Sayın Kemalettin Nalcı. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 496 sıra sayılı Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3’üncü maddesi hakkında MHP Meclis Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 1990’lı yılların başlarından itibaren tüm dünyada ve ülkemizde büyük yapısal değişim ve dönüşümler yaşanmaktadır. Son yıllarda oldukça hızlanan teknolojik gelişmeler ve küreselleşme toplumların ekonomisini ve sosyal yapılarını etkilemekte ve değiştirmektedir. Bizler de, kurum ve kuruluşlarımızı bu değişikliklere göre yeniden yapılandırmalı ve gelişmelere ayak uydurmalıyız.

Ülkemizde özellikle denetim, mevzuat, eğitim, uygun örgütlenme ve finansman gibi temel sorunları olan kooperatiflerimiz için yıllardır çözüm yolunda bir türlü mesafe alamamaktayız. Kooperatifçilik sistemimizin yeniden gözden geçirilmesi, aksayan yönlerin bir an önce düzeltilmesi ihtiyacı bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, kooperatifler, karşılıklı güvene dayalı demokratik organizasyon yapısıyla toplumu değiştirici unsurlardan biri olarak görülmektedir. Dolayısıyla, üstlendiği sosyal sorumluluk misyonu toplumun her alanda gelişmesi için çok önemlidir.

Kooperatiflerimiz daha hızlı değişime kolay adapte olabilen, yoğun rekabet karşısında zora düşmeyen bir yapısal değişime ihtiyaç duymaktadır.

Kooperatiflerde en önemli sorun güven sorunudur. Kooperatiflerde güvenin artırılması, kooperatifçiliği çok iyi yapan ülkelerdeki örnekleri incelememiz ve gerekli mevzuat değişikliklerini yapmamıza bağlıdır.

Özellikle yapı kooperatiflerinde parasal konulara ilişkin şikâyet ve iddialar oldukça fazladır. Bu durum güven sorununu açık bir şekilde özetlemektedir.

Değerli Meclis üyeleri, üyesi olma yolunda çaba gösterdiğimiz AB’de iş gücünün yüzde 2,3’ü kooperatifler tarafından istihdam edilmektedir. Tarımsal amaçlı kooperatiflerin pazar payları AB ülkelerinde yüzde 55 ve 90 arasında, bankacılık sektöründe paylar ise yüzde 18-50 arasında değişmektedir. Bu, ekonomiler için önemli rakamlardır. Ülkemizdeki kooperatiflerin ekonomideki ağırlığı gelişmiş ülkelerdeki rakamlar göz önünde bulundurulduğunda ihmal edilebilir boyutlarda, değerlendirilmemektedir. Bunun yanında ülkemiz nüfusunun yüzde 7’si kooperatiflerle ilişki içindedir. Gözüken rakamlar arasındaki farklar ülkemizde insanların örgütlenme bilincine yeterince sahip olmadığını göstermektedir. Bu eksikliği gidermek için kamu kurum ve kuruluşlarımız eğitim ve yayım çalışmalarına katkı sağlamalı, uluslararası ve ulusal kurum ve kuruluşlar arasında bu amaçla koordinasyon sağlanmalıdır.

Saygıdeğer milletvekilleri, özellikle yapı sektöründeki kooperatiflerimizle ilgili birkaç önemli noktanın altını çizmek istiyorum. Komisyonda ülkemizde yaklaşık 90 bin kooperatif olduğu ve bunların üye sayısının yaklaşık 8,5 milyon olduğu, bu kooperatiflerden yaklaşık 60 bininin yapı kooperatifi olduğu belirtilmiştir. Gelir seviyesi belli bir rakamın altında olan vatandaşlar bir araya gelip kooperatif kurarak mülk sahibi olmaya çalışmaktadırlar. Zaten yeterli geliri de olmayan vatandaşlarımıza devletimizin daha fazla destek çıkması gerekir. Yapı kooperatifleri için ortaklarının değerlendirilmesi yapıldıktan ve suistimaller ortadan kaldırıldıktan sonra hazineden arazi tahsisi yapılabilir. Böylece, alt gelir seviyesindeki vatandaşlarımızın kendi istedikleri gibi konut yapması sağlanabilir.

Yapı kooperatifi müteahhitlerine sözleşme, karar pulu ve sözleşme masraflarından muafiyet getirilebilir. Aynı zamanda, SSK ve diğer giderlerde belirli destekler sağlanabilir. Bu çalışmalar maliyeti düşüreceğinden, fakir fukara vatandaşın daha kolay organize olması ve mülk sahibi olması için yardımcı olacaktır.

Yapı kooperatifleri ortakları ve müteahhitler belediye harçlarından muaf veya daha düşük belediye harçları kullanabilir. Özellikle ilk kuruluşta arsa tahsisi yapıldıktan sonra kooperatifleri kuranların ayrılmasıyla işlevini yitiren birçok kooperatif bulunmaktadır. Bu konuda gerekli hukuksal düzenlemeler, denetlemeler bir an önce yapılmalıdır.

Bugün artık mortgage sisteminin işlerlik kazanması ve buna bağlı olarak finans sektörünün desteğiyle devlet desteğinin artırılması zorunlu hâle gelmiştir. Aksi takdirde hem kooperatifçiliğimizde hem de üye sayısında beklenen artış sağlanamayacaktır.

Değerli milletvekilleri, bugüne kadar, 1984 yılı ile 2002 yılı arasında TOKİ 940 bin yapı kooperatifine destek sağlamıştır, finans sağlamıştır ve aynı zamanda, 400 bin konutun da bugüne kadar yapımını sağladığı için bu konuda, yeterli şekilde teknik kadroya ve teknik bilgilere sahiptir. Bence kooperatifçilik alanındaki bu şeylerde, tip projeler ve uygulamalar konusunda TOKİ’nin elinde bulunan arşivden de faydalanılması gerekiyor.

Yapı kooperatiflerinin imar ve yapı denetim işleriyle ilgili konular zaten belediyeler ve yapı denetim firmaları tarafından kontrol edilmektedir. Sorumluluk da bu kurum ve kuruluşlara aittir. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı da hâlihazırda kooperatiflere müdahildir. Dolayısıyla, tasarı ile hedeflenen amaca ulaşamayacağı ve ileride hukuki sorunlara yol açabileceği görülmektedir. Daha önceden yapılan devirlerde yaşanan sorunları ve aksamaları hepimiz biliyoruz.

Diğer taraftan, Bayındırlık Bakanlığına devirden sonra uzman personel sıkıntısı yaşanacağı aşikârdır. Her ne kadar sayın bakanlarımız tarafından bu konu tolere edilebilecek düzeyde gösterilse de gerçekleştiği zaman farklı tablolarla karşılaşacağımız kaçınılmazdır.

Sayın milletvekilleri, kooperatifçilik sisteminde devlet daha çok düzenleyici ve denetleyici fonksiyonlara sahip olmalıdır. Ekonomik hayatın etkin ve hızlı bir biçimde yürümesi için bürokratik engellerin kaldırılması, gereksiz ve maliyeti artırıcı bürokrasinin azaltılması gerekmektedir. Kooperatiflerdeki üst örgütlenmeleri güçlendirmeli, gerekli yetki ve görevler verilmeli ve yapılacak denetimlerde kooperatiflere de bazı yaptırımlar getirilmelidir. Kooperatiflerin başarısızlığında cezai müeyyideler uygulanmalıdır. Kooperatif ortaklarının inceleme yapma ve yaptırma hakları güçlendirilmelidir. Daha dürüst ve çağdaş denetim için bağımsız denetçiler getirilmelidir.

Ülkemizde, kurulduğu hâlde faaliyet göstermeyen, bu sebeple de tasfiye edilmeyi bekleyen çok sayıda kooperatif bulunmaktadır. Bu tür kooperatiflerin çoğu genel kurul toplantısını bile yapamamaktadır. Bu nedenle, faal olmayan kooperatiflerin bir an önce tasfiye edilmelerini sağlayan bir düzenleme yapılması gerekmektedir. Kooperatifçilikle ilgili olarak uzun vadeli genel ve sektörel politika ve çalışmalar hızlandırılmalıdır.

Yine, Komisyonda Hükûmet tarafından yapılan açıklamada kooperatiflerde kuruluştan yapıma kadar sürecin yüzde 95’inin hukuki yüzde 5’inin ise inşaat süreci olduğu belirtilmiştir. Gözüktüğü gibi yapı kooperatifinin en büyük sorunu dağınık yasal düzenlemelerdir. Maalesef kooperatiflerin çoğunun sonu mahkeme aşamalarıyla sonuçlanmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

KEMALETTİN NALCI (Devamla) – Değerli milletvekilleri, kooperatiflerimiz günümüz şartlarına ve gelişmiş dünya ülkelerindeki uygulamalara ayak uydurmak zorundadır. Vatandaşlarımızın daha fazla bir araya gelebilmesi, birbirine bağlılıklarının artırılması, birlikte hareket ederek rekabet güçlerini artırmaları, gelir seviyelerini daha iyi seviyelere getirebilmesi için gerekli sosyoekonomik politikalar yürürlüğe konulmalıdır. Kooperatifçiliğimizi yeniden ele alıp yapılandırmamız, bu harekete hız kazandırmamız çok önemlidir. Dolayısıyla, devlet, tüm kamu kurum ve kuruluşlarına gerekli desteği vermelidir. Sayabildiğim sorunlar sadece ilgili bakanlığın değişmesiyle çözüme kavuşmayacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Nalcı.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.

BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 496 sıra sayılı kooperatifler kanunuyla ilgili Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, elli yıl önce 1960’ta ülkemizde bir darbe yapıldı. Bu darbenin ilk askerî darbe olması nedeniyle, askerî vesayetin kurumlarının kökleştirilmesi sağlanarak daha sonraki on yıllarda, 70’te, 80’de birbiri peşi sıra bu darbenin devamı olan askerî darbeler yapıldı ve bugün demokrasimiz ne çekiyorsa bu darbeler yüzünden bugüne kadar çekiyor.

60 darbesinde idam edilen, dönemin Başbakanı Sayın Menderes’i ve yakın arkadaşları Zorlu ve Polatkan’ı burada saygıyla anarken, darbecileri de lanetliyorum. Ülkemizin demokrasisine dinamit koyan, vesayetini kökleştiren anlayışı geliştiren bu darbe ve darbecilerin heveslerinin tamamen kırılacağı günlerin günbegün güçlendiğinin, halkımızın da bu konuda duyarlı duruma geldiğinin hepimiz farkındayız.

Evet, bu darbede bir enteresanlık daha vardı. 1960 darbesinde doğu ve güneydoğudan “Kürt büyükleri” diye -aslında Mardin’de Ensarilerden tutun da, Hakkâri’de, Diyarbakır’da- Sivas’a toplatılması ve 55 tanesinin de idam edilmesi gibi, aklın, havsalanın almayacağı, hiçbir olayın olmadığı şeyler de yaşandı. Bugün demokrasimizi bu prangalarla tam elli yıl bugüne kadar -70, 80, 12 Eylül Anayasası- kurtulamaz duruma geldikse ve Türkiye’nin bütün sorunlarının temelinde bu darbe anlayışı yaşıyorsa, buna karşı hepimizin Meclis olarak birlikte hareket etmemiz gerektiğini düşünüyorum.

Kooperatifler Kanunu ile ilgili düzenlemeye baktığımız zaman, gerçekten, sadece bir amaç hedeflendiğini; efendim, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının daha önce denetiminde olan kooperatifleri alıp, Bayındırlık ve İskân Bakanlığına devrettiğimiz bir yasa tasarısını görüşüyoruz.

Evet, daha önce Bakanlık denetimi yetersiz kalmış ki, bu konuda sorunlar sekiz senede, AK PARTİ İktidarı döneminde giderilememiş ki, tekrardan böyle bir yasaya ihtiyaç duyuluyor.

Evet, 90 bin kooperatifin olduğu ülkemizde 8,5 milyon insanımızın bu kooperatiflere üye olduğu, bunların da 60 bininin yapı kooperatifleri olduğu hepimizin bildiği bir gerçek. Bu yapı kooperatiflerin büyük çoğunluğu konut ile ilgili olup sanayi merkezlerinde benzer kooperatif çalışmaları da vardır. Ancak bir gerçektir ki özellikle amacına uygun kullanılmayan, kâr hırsı ve düşük malzeme kullanılması, üyelerin aidatlarının yıllara yayılarak üyelerinin mağdur edilmesi, üyeliklerin devri, bunların tapu işlemleri, iskân işlemleri oldukça sorunlu bir alan olan kooperatifçilikte, bir kere, devletin bir planlamasının olmayışı dikkat çekiyor. Neden devletin bir planlaması yok? Şunu açıklıkla ifade etmek istiyorum: Eğer Sayın Başbakan, konutlarla, TOKİ’yle uğraşacağına TOKİ’yi Bayındırlık ve İskân Bakanlığına verseydi bu yasadan daha hayırlı bir iş yapardı. Bayındırlık ve İskân Bakanlığının zaten altı boşaltılmış, görevleri boşaltılmış bir bakanlık. Eğer bu Bakanlığı gerçekten etkili duruma getirmek istiyorsa Sayın Başbakanın, 72 milyon nüfusu, dünyanın 17’nci büyük ekonomisi olan Türkiye’nin bunca devasa işleri içinde TOKİ’yi Başbakanlığa bağlı tutmaması gerekirdi, Bayındırlık ve İskân Bakanlığına vermesi gerekirdi. Mademki uzman orada, ehil orada, denetmen orada, hepsi orada, o zaman Sayın Başbakan niye TOKİ’yle, ihaleyle, arsayla, arsa alımıyla, satın almalarla, şunlarla bunlarla… Başbakanın başka işi mi yok? Bu ülkenin stratejisini belirleyecek bir makamın inşaatlarla uğraşmaması gerekir, bir ilgili Bakanlığı olarak da Bayındırlığın görevi dâhilindedir bu.

Maalesef kooperatifçilik anlayışımız yok çünkü kooperatifçilik anlayışımız soğuk harp döneminden kalmadır. Kolhozları ve solhozları, sosyalist yapıdaki, Sovyet yapısındaki yapılanmalar aklına gelmiştir insanlarımızın. Öyle gelmiş ki biz kooperatifçiliği yeşertmemişiz. Bırakın yapı kooperatiflerini, deniz ürünleri kooperatiflerini, tarım kooperatiflerini, tarım kredi kooperatiflerini, tarım satış kooperatiflerini, hepsini sekiz yıllık AK PARTİ hükûmetleri icraatları altında alın, bir Devlet Planlama Teşkilatının planlamasında ve Hükûmetin programında göremezsiniz. Evet, Hükûmet zaman zaman KÖYDES’i ve BELDES’i anlatıyor, KÖYDES ve BELDES’le ilgili anlatımlarını dinliyoruz. Peki, buradan sorduk, niye sizin bir tarım politikanız yok, TARDES yok? Yok, çünkü böyle bir anlayış yok, bir bakış açısı yok.

Buradan baktığımız zaman Bakanlığa bağlanmakla da sorun çözülmüyor. Peki, yerel yönetimler kime bağlı? İçişleri Bakanlığına. Yerel yönetimlerin imar planları, şehir planlaması, bilmem yetkileri, belediye meclisinin kararları ne olacak? O zaman Bayındırlık ve İskân Bakanlığına veriyorsunuz da bu denetimde belediyelerin, yerel yönetimlerin o zaman görev sorumluluğu, ilişkisi ne olacak? İşte, burada, gerçekten yine de yasanın yeterli bir şekilde düzenlenmediğini...

Bakın, işte Hükûmetin 3’üncü maddeyle ilgili önergesinde alelacele... Daha buraya indirdiler yasa tasarısını, hemen de önerge verdiler. Ya, denetçilik olmaz. Denetçilik... Zaten böyle bir kadro yok. Kardeşim, kadro yok da sekiz yıldır iktidardasın, bu kooperatiflerin 10 binin üzerinde alacak-verecek davası mahkemelerde görülürken, bunlar kavgalara neden olurken, insanların mülkiyet hakları ihlal edilirken ne yapıyordunuz? Niye sekiz yılı kaybettiniz? Evet, bunu sormak gerekiyor. Yine de ehvenişer bir yasa tasarısı olarak tezahür ediyor. Belki bu Bayındırlık ve İskân Bakanlığının alt birimleri boşaltıldı, bu konuda daha denetimli bir görev yapabilir. Bu konuda, bu tasarının soruna köklü bir çözüm getiremediğini söylemek istiyorum.

Yine, bir şeyi ifade etmek istiyorum: Gerçekten, benim, Plan Bütçe Komisyonunda daha önce Millî Eğitim Bakanlığının YÖK’le ilgili, üniversitelerin kurulmasıyla ilgili dün yaptığımız bir görüşmede Sayın Bakana şunu söyledim: Muğla’da öğrenciler öldürülüyor dedim. Manisa’da olay oluyor dedim. Karabük Üniversitesinde oluyor, İzmir’de oluyor, Ankara’da oluyor ve bunların yerlerini saydım; Tokat’ta oldu, Trabzon’da oldu dedim. Son yıllarda, son bir yıl içinde özellikle Doğu ve Güneydoğulu öğrencilere yönelik bir saldırı planının olduğunu ve maalesef bunun odağında da YÖK’ün olduğunu, YÖK’ün eylem destek planı, tıpkı Balyoz Planı gibi gizli genelgeler gönderdiğini söyledim üniversitelere, hatta il millî eğitim müdürlüklerine. Sayın Bakan ve YÖK’ün temsilcisi, dün, bana, çıktı dedi ki: “Hayır, böyle bir gizli genelge yoktur.” dedi, “Böyle bir yönetmelik yoktur.” dedi. “Muğla’daki olay” dedi “sadece bar çıkışı sarhoş bir grubun bir başka gruba sataşmasıyla olmuştur.”

Arkadaşlar, bu kadar basit değil. Her bar çıkışı çıkan Doğulu, Güneydoğulu diye üniversite öğrencilerine mi saldırıyor? Ankara’da, İzmir’de, Manisa’da, Balıkesir’de, Karabük’te, bu saydığım yerlerde bu eylem destek planının, maalesef ve maalesef YÖK’ün bir tezgâhı olarak tezahür ettiğini ifade etmek istiyorum. Bunu öğrenmek, bunu... Dün Sayın Bakan “Böyle bir şey yok.” dedi. Sayın Bakanın “yok” dediğine işte gizli belgesinin fotokopisini vereyim, isteyen baksın...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Tamamlıyorum.

Bu, bakın, gizli belge. Bu, yönetmelik değil. Gizli belge bu arkadaşlar. Eylem destek planı, tıpkı Balyoz Planı gibi bir şey. Üniversiteleri bitirme planı. Üniversitelerde Doğu ve Güneydoğulu öğrencilerin çalışmalarını, üç ve beş orta yıllık kalkınma dönemi içinde, 2008 yılında, bakın, on sayfa resmî evrak gönderilmiş. “Bölücü faaliyetlere yönelik eylem planı raporları, yıl içerisinde dört ayda bir rapor istiyoruz.” demiş. Üniversitelerimiz bilimin, özgürlüğün yuvasıdır. Bilimin, özgürlüğün yuvasını istihbarat yuvasına çevirenler bu anlayıştan utanmalıdır arkadaşlar. Bir taraftan “TRT Şeş’i çıkardık, Kürt dili üzerindeki yasağı kaldırdık.” diyeceksiniz, bir taraftan, Kürtçe konuşanları bu gönderdiğiniz genelgelerle takip altına alacaksınız, Kürtçe eğitim dilini özendirenleri, bu konuda çalışma yapanları resmî belgelerle, dört ayda bir gizli raporlarla alacaksınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bu, doğru bir yaklaşım değildir.

Sayın bakanlara da şunu söylemek istiyorum ki -sözlerimi burada bağlayacağım Sayın Başkanım- biz belgeli konuşuruz ve bu belgelerimizi soru önergeleri, araştırma önergeleri ve… Sayın Bakana şu yönergeyi -on sayfa- bütün kamuoyunun dikkatine vererek sunuyorum ve “Gizliliği yoktur.” dediği eylem destek planını açıklıyorum.

Kedi gibi kimse örtmesin pislikleri. Pislikleri örterek kokusunu gideremezsiniz arkadaşlar. Bir şeyi yapıyorsanız sonuna kadar sahip çıkın. Yürekli çıkın, mertçe çıkın, cesur çıkın “Ben bunu yaptım, arkasındayım.” deyin. Ama yapıyorsanız ve “Yapmadım.” derseniz, bize de söylerseniz biz bunu yemeyiz, bunu da halkımıza anlatırız. Bundan bir özür bekliyorum Hükûmetten, Kabineden.

Bunun dört tane dosyasını yaptım. Dört dosyadan birini MHP Grubuna, birini CHP Grubuna, birini AK PARTİ Grubuna, birini de Bakana verdim.

Evet arkadaşlar, bu konuda üniversitelerdeki kavganın önlenmesi hepimizin sorunudur. Kardeş kavgasına dönmesin istiyoruz.

Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Madde üzerinde şahıslar adına ilk söz Nevşehir Milletvekili Sayın Ahmet Erdal Feralan’da.

Buyurun Sayın Feralan. Yok mu?

Sakarya Milletvekili Sayın Recep Yıldırım, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Mikail Arslan’dı herhâlde.

BAŞKAN – Sırayla yazmış arkadaşlar, ben de okuyorum.

RECEP YILDIRIM (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kooperatifler kanununun 3’üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Madde üzerinde görüşlerimi sunmadan önce, başta Zonguldak’ta maden ocaklarında hayatlarını kaybeden işçilerimiz olmak üzere, tüm kazalarda ölen işçilerimize, terör görevlerinde ölen asker, polis ve vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Ayrıca, millî şairimiz, üstat Necip Fazıl Kısakürek’in ölüm yıl dönümü münasebetiyle kendisine Allah’tan rahmet diliyorum.

Bugün 27 Mayıs darbesinin yıl dönümü. İdam edilen Adnan Menderes ve arkadaşlarına Cenabıhak’tan rahmet diliyorum.

Her çıkan siyasi parti başkanımız darbeden lanetle bahsetmekte. 12 Eylül 2010 tarihinde de inşallah referandum yapacağız. İşte, darbelere karşı olduklarını Mecliste gösteremeyen, oy veremeyen ama halkıyla birlikte de…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Taksit taksit değil, toptan yapalım toptan.

RECEP YILDIRIM (Devamla) – İnşallah, halkımız bunu çok iyi biliyor, 12 Eylülde de, Mecliste gösteremeyenlere, kendilerine yetki verdikleri milletvekillerinin yetkilerini kullanmayanlara karşı gereken dersi vereceğine olan inancım tamdır.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sen nereden biliyorsun 12 Eylülde milletvekillerinin ne yaptığını?

OSMAN KILIÇ (Sivas) – Görünen köy kılavuz istemez!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Ben Meclisteydim o zaman.

RECEP YILDIRIM (Devamla) – Bu madde denetim kanunlarını içermektedir sayın milletvekilleri. Günümüzde birçok yapı kooperatifi, bilerek veya bilmeyerek alınan kararlar ve imar mevzuatı yönünden denetim eksikliği neticesinde, imar mevzuatına aykırı yapılaşma ve şehircilik esasları bakımından problemlere neden olmaktadır. Bu konularda uzman bakanlık olan Bayındırlık Bakanlığımız her türlü imar ve denetim konularında yetkili bulunmaktadır. Türkiye’mizin geldiğimiz bugünkü durumunda artık yapı kooperatiflerinin Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ile daha sağlıklı yürümesi açısından bu kanunun hayırlı ve uğurlu olacağı inancındayım.

Yüce heyetinizi bu duygularla sayıyla selamlıyorum.

Sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şahısları adına son söz Kırşehir Milletvekili Sayın Mikail Arslan’da.

Buyurun Sayın Arslan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MİKAİL ARSLAN (Kırşehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 496 sıra sayılı Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, 27 Mayıs darbesi sonucunda Hakk’ın rahmetine kavuşan Sayın Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ı da rahmetle anıyorum.

3’üncü madde, Kooperatifler Kanunu’nun 90’ıncı maddesiyle ilgili değişiklikler öngörüyor. Burada “Ticaret Bakanlığı” yerine “ilgili bakanlık” tanımı, “yönetmelik” tanımı ve denetmenlerle ilgili ilaveler yapılıyor. Dolayısıyla, bu maddenin bu şekilde düzenlenmesi de teknik bir düzenleme olarak karşımıza çıkıyor.

Tabii, Kooperatifler Kanunu’yla ilgili hususlara geçmeden önce barınma ihtiyacının esaslarıyla ilgili bazı hususlara değinmek istiyorum: İlk insandan bu yana barınma ihtiyacı, toplumun vazgeçilmez bir hususu olarak karşımıza çıkmaktadır. Aslında, insanoğlunun beş vazgeçilmez temel yasası vardır. Bunlar inanç emniyetidir, akıl emniyetidir, nesil emniyetidir, mal ve can emniyetinin sağlanmasıdır. “Nesil emniyeti” derken bunların içerisinde barınma, sağlık gibi hususlar bulunmaktadır.Aslında, ilk insandan bu yana su, ısınma, elektrik ve giyinmeyle ilgili hususlar farklılık göstererek bugünlere kadar gelmiştir. Mağara yaşamından ahşap kulübe yaşamına, ahşap kulübe yaşamından çadıra, çadırdan toprak kerpiç evlere, akabinde taş ve beton evlere kadar bir seyir süreci barınma ihtiyacının muhtelif unsurları olarak karşımıza çıkıyor.

Tabii, barınma ihtiyaçları arttıkça, şehirleşme ihtiyaçları arttıkça ve şehirleşme başladıkça konut edinme noktasında da insanoğlu sıkıntılarla karşı karşıya gelmiştir. Özellikle şehirleşmeyle beraber arsa maliyetlerinin yüksekliği ve bina yapım maliyetinin yüksek olması, insanları bir arada yaşamaya ve kolektif yaşamaya zorlamaktadır. Bugün, kooperatiflerle yapılan ev edinme türleri, farklı unsurlarla bir şekilde edinmiştir. Tabii bu yapılan evlerin sağlıklı olup olmadığı da ayrı bir tartışma konusudur. Bugün itibarıyla ülkemizde köy evlerinin depreme ne kadar dayanıklı olduğu da ayrı bir tartışma konusudur.

Barınma hususu çok önemli olmasından dolayı, dünyadaki muhtelif ülkelerde olduğu gibi bizim Anayasa’mızın maddelerine de girmiştir. 1961 Anayasası’nın 49’uncu ve 51’inci maddelerinde bu konuyla ilgili hükümler olduğu gibi; 1982 Anayasamızın da 57’nci maddesinde konut edinme hakkı, 171’inci maddesinde de kooperatifleşmeyle ilgili hususlar zikredilmiştir.

Dünyamızda 100 milyonu aşkın evsiz insanın yaşadığı, 1 milyar 200 bine yakın insanın da geçici meskenlerde iskân edildiği düşünülürse ne kadar önemli bir hususla da karşı karşıya olduğumuz açık bir şekilde gözükmektedir.

26 adet değişik kooperatif türünün aşağı yukarı 5 adedi Tarım Bakanlığına bağlı olarak faaliyet göstermekte, bunların, 10.200 adet kooperatifin de aşağı yukarı 4 milyon adet üyesi bulunmaktadır ama asıl önemli olan kooperatif türü, konut yapı kooperatifleridir, 90 bin adet kooperatifin 8,5 milyon üyesi var. Bu kooperatiflerden 23.500 tanesi faaldir, 33 bin tanesi de faal olmayan kooperatiflerdir konut yapı kooperatiflerinden. 60 bin tane konut yapı kooperatifi önemli bir yer tutuyor. Öyle görülüyor ki bu kooperatiflerin, konut yapı kooperatiflerinin Bayındırlık ve İskân Bakanlığına devredilmesinin akabinde yeni kanuni çalışmalara ihtiyaç olduğu aşikâr bir şekilde gözükmektedir çünkü 60 bine yakın konut yapı kooperatifi ve binlerce üyesinin ve faal olmayan konut yapı kooperatiflerinin incelenerek bununla ilgili şûralar, paneller ve toplantılar yapılması, akabinde de bununla ilgili yeni kanuni düzenlemelerin planlanması gerekmektedir. O yüzden ilgili Bakanlığımızın bu konuyla ilgili yeni bir çalışma yapacağı da aşikâr bir şekilde gözükmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

MİKAİL ARSLAN (Devamla) – Bu vesileyle yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. Konut kooperatiflerinin tarihçesiyle ilgili konuda da ilerleyen maddelerde tekrar görüşlerimi sizlerle paylaşacağımı ifade ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Soru-cevap işlemine geçiyorum.

Sayın Özdemir…

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakana soruyorum: Kooperatifçiliğin üzerinde önemli bir sosyal sorumluluk misyonu bulunmaktadır. Bu misyonun gerçekleşebilmesi için değişime kolay adapte olabilen, yoğun rekabet karşısında zora düşmeyen bir yapısal değişime ihtiyaç bulunmaktadır. Teklife konu edilen şekilsel düzenlemelerin hangi yöntem ve araçlarla bu tür bir etkiyi ortaya koyabileceğini düşünüyorsunuz?

İkinci sorum: Ülkemiz tarımsal üretim bakımından ciddi bir potansiyele sahiptir ancak tarımsal üretimde verimliliğin sağlanabilmesi için gerçekleştirilen projeler amaçlarına ulaşmaktan uzak kalmıştır. Bu çerçevede, arazi toplulaştırması projesi başarısız olmuştur. Kooperatifçilik yoluyla arazi toplulaştırmasının teşvik edilmesine dair bir projeniz var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Evet Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Özellikle yapı kooperatifçiliğinin değişime ihtiyaç duyduğu doğrudur. Zaten bu tasarıyla birlikte aslında yapılmak istenen de budur, fakat kooperatifçiliğin bir özelliği vardır. Bildiğiniz gibi, Kooperatifler Kanunu çerçevesinde işlevlerini sürdürürler. Bir de kooperatifler, kendi tüzükleriyle birlikte, sözleşmeleriyle birlikte, genel kurul kararlarıyla ve yönetim kurullarının aldığı kararlarla birlikte yürürler, işlemlerini icra ederler. Belli bir hedef, amaç için kurulurlar. Özellikle yapı kooperatifleri, bir kısım insanların bir araya gelerek belli ölçekte, belli nitelikte, belli büyüklükteki yapıyı gerçekleştirmek üzere oluşturulurlar ve o yapı işlemi tamamlandıktan sonra da kendilerini feshederler yani hedefine ulaştığında kooperatiflerin işlevleri sona ermiş olur. Aslında, bizim bu tasarıyla yapmak istediğimiz… Bu sürecin çok daha sağlıklı bir şekilde yürümesine yardımcı olmaya yönelik bir tasarıdır bu, böyle algılamak lazım çünkü kooperatiflerin yaptığı yapıyla ilgili her türlü iş ve işlemleri, başka düzenlemeleri başka kurumlarla… Zaten yetkili olan kurumlar ruhsat yetkilerinde, plan yetkilerinde görevlerini icra ediyorlar fakat kooperatifin organlarının bu işlevleri sağlıklı bir şekilde yapmasına yönelik destek amaçlı, bir dönüşümü, katkıyı sağlayabilecek, daha çok destek verici ve denetlemeye yönelik bir tasarıdır. Bu, düşünüldüğü gibi, tamamen bir sektörü dizayn etmeye yönelik değildir. Zaten onu dizayn etmeye kalktığınızda, sistem daha da çok zora girici bir hüviyet arz eder.

Sayın Başkan, bu soruyla bağlantılı şunu da ifade etmekte fayda var: Kooperatifçilik Türkiye’de köklü bir geçmişe sahip ama bugüne kadar geldiği süreçteki kooperatifçiliğin icra edilişi -özellikle yapı kooperatifçiliğinin- kooperatiflere üye olan insanlarımızın çok büyük mağduriyetlerine sebebiyet vermiştir. Burada, kooperatifin hukuki anlamda denetiminden ziyade, kooperatifin amacını gerçekleştirme noktasında yaptığı iş ve işlemlerde bazen yetersizlikten, bazen de suistimallerin verdiği bir kısım mağduriyet söz konusudur. Bu tasarı, hedeflenen nokta, iş ve işlemlerle ilgili, onların o ruhsat süreçlerini, yapım süreçlerini ve ferdîleşme süreçlerini daha sağlıklı hâle getirmeye yönelik bir tasarıdır.

Tarım politikalarıyla ilgili, toplulaştırmayla ilgili kooperatifçiliğin teşvik aracı olarak kullanılabileceği noktasındaki diğer konuya yazılı cevap verileceğini ifade ediyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Susam, buyurun.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Bakanım, daha önce de yapı kooperatifleri iki kere, bazılarına göre üç kere; benim hatırladığım iki kere, Bayındırlık Bakanlığına bağlandı ama daha sonra başarılı olamayıp geriye, tekrar Sanayi ve Ticaret Bakanlığına devredildi.

Sizin şu kanunla bu yılın sonunda size geçecek kooperatiflerin genel kurullarını yapacak kadronuz bile yokken böyle bir işi neden üstlenmeye kalktığınızı şu kamuoyuna gerçekten doğru bir şekilde anlatmanızı istiyorum ve diliyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Teşekkür ediyorum.

Daha önce Bayındırlık Bakanlığında olan bir yetkinin Sanayi ve Ticaret Bakanlığına devri söz konusuydu, daha önce İmar ve İskân Bakanlığının kapatılmasıyla birlikte Sanayi ve Ticaret Bakanlığına geçmiş idi.

Ayrıca, Bakanlığımızın kooperatiflerin genel kurullarını yapacak kadroya sahip olmadığı şeklindeki soru doğru değildir Sayın Milletvekilim. Bu konuyla ilgili zaten kooperatifler genel kurullarını yaparlar, bakanlıklar oraya nezaret ederler. Tüzüklerinde, Kooperatifler Kanunu’nda genel kurulların nasıl, ne şekilde yapılacağı tarif edilmiştir.

Denetimle ilgili konu da bu sorunuzla bağlantılı, cevap vermekte fayda var. Kooperatiflerin üzerindeki denetimi bizim anladığımız anlamda tamamen o kadroya, o göreve ihdas edilmiş, tahsis edilmiş kadrolar tarafından yapılmasının çok uygun olmadığını düşünüyoruz. Bakanlığımıza bağlı mühendisler, teknik elemanlarımız Bakanlığın kendi teşkilat kanununda aldıkları görevleri bizzat yapma noktasında da yetkilidirler. Bu konuda Bakanlığımızda, denetim noktasında bir sıkıntı yaşanmayacağı açıktır.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

Madde üzerinde beş önerge vardır.

Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 496 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının üçüncü maddesinde geçen “yönetmelik” ifadesinin “Tüzük” olarak değiştirilmesini arz ederim. 

                                                                                                                    Kamer Genç

                                                                                                                        Tunceli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 496 Sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3.üncü Maddesi ile değiştirilen Kooperatifler Kanununun 90. ıncı maddesine, 2.nci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Rıdvan Yalçın

Prof.Dr. Alim Işık

Kemalettin Nalcı

 

Ordu

Kütahya

Tekirdağ

 

Nevzat Korkmaz

 

D. Ali Torlak

 

Isparta

 

İstanbul

“Kooperatifler, kooperatif birlikleri, kooperatifler merkez birlikleri faaliyete geçen üst kuruluşlara girmek zorundadırlar. Türkiye Milli Kooperatifler Birliği, kooperatifler merkez birliklerini, merkez birlikleri kendilerine bağlı kooperatif birliklerini ve kooperatifleri bünyelerinde kurulacak Denetim Birimleri marifetiyle denetlemekle yükümlüdürler. Faaliyete geçen üst kuruluşuna girmeyen kooperatifler ve üst kuruluşlar, bu Kanun ve diğer kanunlar ile kooperatiflere sağlanan öncelik ve desteklerden yararlanamazlar.”

“3. üncü fıkrada öngörülen denetimin usul ve esasları ile üst kuruluşların çalıştıracağı denetim elemanlarının nitelikleri ilgili Bakanlıklar ile Türkiye Milli Kooperatifler Birliği'nin müşterek çıkaracakları bir yönetmelikle düzenlenir.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 496 sıra sayılı Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 3 üncü maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 90 ıncı maddesinin aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz

"MADDE 90 - İlgili bakanlık; kooperatiflerin, kooperatif birliklerinin, kooperatif merkez birliklerinin ve Türkiye Milli Kooperatifler Birliğinin işlem ve hesaplarını ve varlıklarını müfettişlere, kooperatif kontrolörlerine veya denetim için görevlendirilecek olan personele denetlettirebilir.

Kontrolörlerin seçilme ve çalışma usul ve esasları ile görev ve yetkileri tüzükle tespit olunur.

Birinci fıkradaki teşekküller, denetim sonuçlarına göre ilgili bakanlıkça verilecek talimata uymak zorundadırlar. Yapılan denetimler sonucunda, kooperatiflerin, kooperatif birliklerinin, kooperatif merkez birliklerinin, Türkiye Milli Kooperatifler Birliğinin ve bunların iştiraklerinin yönetim kurulu üyeleri ile üst düzey yöneticilerinin, hukuka açıkça aykırı eylem ve işlemlerinin tespit edilmesi durumunda, ilgili Bakanlık, kamu yararı ve hizmet gerekleri dikkate alınarak gecikmesinde sakınca görülen hallerde ileride telafisi güç veya imkansız zararlara yol açılmasının engellenmesi amacıyla bu kişilerin görevlerine tedbiren son verebilir. Bu durumda ilgili Bakanlık, bir yıl içerisinde olağanüstü genel kurul toplantısının yapılması için gerekli tedbirleri alır.

Kooperatifler ve üst kuruluşlarına kredi veren kamu kurum ve kuruluşları ile belediyeler ve ilgili bakanlıklar, verilen kredilerin açılış gayesine uygun olarak kullanılıp kullanılmadığını, plan ve projesine uygunluğu, teknik özellikleri ve kalite açısından denetleyebilirler.

 Kooperatiflerde ve üst kuruluşlarında görevli bulunanlar bu kuruluşlara ait mal, para ve para hükmündeki kağıtları ve gizli de olsa bunlarla ilgili defter ve belgeleri istenildiğinde müfettişlere, kooperatif kontrolörlerine, denetimle görevlendirilen personele ve kredi kuruluşlarının denetim görevlilerine göstermek, saymasına ve incelemesine yardımda bulunmak, istenilen bilgileri gerçeğe uygun ve eksiksiz olarak vermek ve doğru beyanda bulunmakla yükümlüdürler.

Birinci fıkradaki teşekküller, ilgili Bakanlıkça teşekküle ilişkin olarak istenilen her türlü bilgi, belge ve kayıtları, tanınan süre içinde tam olarak vermek zorundadır."

 

Mustafa Elitaş

Ayşe Nur Bahçekapılı

Güldal Akşit

 

Kayseri

İstanbul

İstanbul

 

Yılmaz Tunç

 

Safiye Seymenoğlu

 

Bartın

 

Trabzon

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 496 Sıra sayılı ve 1/811 Esas Numaralı "Kooperatifler Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmündeki Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 3’üncü Maddesi ile değiştirilen 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 90 ıncı maddesinin aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hüseyin Ünsal

Yaşar Ağyüz

Fatih Atay

 

 

Amasya

 Gaziantep

Aydın

 

 

Eşref Karaibrahim

 

 

Şevket Köse

 

Giresun

 

 

Adıyaman

"Madde 90. - İlgili Bakanlık; kooperatiflerin, kooperatif birliklerinin, kooperatif merkez birliklerinin ve Türkiye Milli Kooperatifler Birliğinin işlem ve hesaplarını ve varlıklarını müfettişlere ve kooperatif kontrolörlerine denetlettirebilir.

Kontrolörlerin seçilme ve çalışma usul ve esasları ile görev ve yetkileri tüzükle tespit olunur.

Kooperatifler, kooperatif birlikleri, kooperatifler merkez birlikleri faaliyete geçen üst kuruluşlara girmek zorundadırlar. Türkiye Milli Kooperatifler Birliği, kooperatifler merkez birliklerini, merkez birlikleri kendilerine bağlı kooperatif birliklerini ve kooperatifleri bünyelerinde kurulacak Denetim Birimleri marifetiyle denetlemekle yükümlüdürler. Faaliyete geçen üst kuruluşuna girmeyen kooperatifler ve üst kuruluşlar, bu Kanun ve diğer kanunlar ile kooperatiflere sağlanan öncelik ve desteklerden yararlanamazlar.

3.üncü fıkrada öngörülen denetimin usul ve esasları ile üst kuruluşların çalıştıracağı denetim elemanlarının nitelikleri ilgili Bakanlıklar ile Türkiye Milli Kooperatifler Birliği'nin müşterek çıkaracakları bir yönetmelikle düzenlenir.

Birinci fıkradaki teşekküller denetim sonuçlarına göre ilgili bakanlıkça verilecek talimata uymak zorundadırlar.

Kooperatifler ve üst kuruluşlarına kredi veren kamu kurum ve kuruluşları ile belediyeler ve ilgili bakanlıklar; verilen kredilerin açılış gayesine uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı, plan ve projesine uygunluğu, teknik özellikleri ve kalite açısından denetleyebilirler.

Kooperatiflerde ve üst kuruluşlarında görevli bulunanlar bu kuruluşlara ait mal, para ve para hükmündeki kâğıtları ve gizli de olsa bunlarla ilgili defter ve belgeler istenildiğinde müfettişlere, kooperatif kontrolörlerine, kooperatif denetmenlerine ve kredi kuruluşlarının denetim görevlilerine göstermek, saymasına ve incelemesine yardımda bulunmak, istenilen bilgileri gerçeğe uygun ve eksiksiz olarak vermek ve doğru beyanda bulunmakla yükümlüdürler.

BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

T.B.M.M. Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 496 sıra sayılı yasa tasarısının 3. maddesinin yasa metninden çıkartılmasını arz ederiz.

 

Engin Altay

Akif Ekici

M. Ali Susam

 

 

Sinop

Gaziantep

İzmir

 

 

Ali Koçal

 

Hüsnü Çöllü

 

 

Zonguldak

 

Antalya

 

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Ben konuşacağım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Susam.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu maddeyi bu kanunda özellikle dinlemenizi rica ediyorum, özellikle Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili arkadaşlarımızın dinlemesini istiyorum.

Gerçekten, bir kanun çıkarırken -az önce arkadaşlarımız konuştular- bu ülkeye demokrasi adına getirilmesi gereken ne varsa, konulması gereken hangi tuğla varsa koymaya biz milletvekilleri olarak hazırız ama bu kanunda öyle bir önerge veriyorsunuz ki, kooperatifçiliği ortadan kaldıracak. Kooperatifçiliği bugüne kadar zaten Türkiye’de doğru dürüst yönetemedik, bundan sonra da bir siyasi partinin emrine verecek bir noktaya getiriyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, az önce okundu önergeler. Sayın Mustafa Elitaş, Ayşe Nur Bahçekapılı’nın verdiği önergeyi bir daha dikkatinize sunuyorum. Ne diyorlar bakınız: “Yapılan denetim sonucunda, kooperatiflerin, kooperatif birliklerinin, kooperatif merkez birliklerinin, Türkiye Millî Kooperatifler Birliğinin ve bunların iştiraklerinin yönetim kurulu üyeleri ile üst düzey yöneticilerinin, hukuka açıkça aykırı eylem ve işlemlerinin tespit edilmesi durumunda…” Kim tespit edecek? Bakanlığın görevlendirdiği denetmen.  “…ilgili Bakanlık, kamu yararı ve hizmet gerekleri dikkate alınarak gecikmesinde sakınca görülen hâllerde ileride telafisi güç veya imkânsız zararlara yol açılmasının engellenmesi amacıyla bu kişilerin görevlerine tedbiren son verebilir. Bu durumda ilgili Bakanlık, bir yıl içerisinde olağanüstü genel kurul toplantısının yapılması için gerekli tedbirleri alır.”

Bu ne demektir biliyor musunuz arkadaşlar? Yargısız infaz demektir. Siyasetle, istemediğiniz kooperatif başkanını görevden almak demektir ve onu bu anlamıyla mahkûm etmek demektir. Zaten Sayın Elitaş’ın bu yasa teklifini vermesinin altında yatan neden, Kayseri’de yönetimine hâkim olamadığı kooperatiflerin genel kurullarını da kaçırdı, şimdi bir denetleme yaptırıp o denetleme sonucunda onları görevden aldırıp ondan sonra istediğini yapmak.

Bakın, arkadaşlar, bu, inanın, kooperatifçilik tarihine kara bir leke olarak gelir. Burada kooperatifçilik yapan bir sürü kişi vardır. Siyasi iktidarlara şunu verirsiniz, beğenmediğiniz kooperatif başkanını görevden alabilmek için Bakanlığınızda emrinizde çalışan bir elemanı görevlendirirsiniz, gider o kooperatifte bir rapor tutar hiçbir mahkeme kararına dayanmadan… Niye, mahkemelere güvenmiyor musunuz? Yargının bağımsız olmasını istiyordunuz, yargının tarafsız olmasını istiyordunuz. Hiç kimsenin yargı kararı olmadan suçlanmamasını istemek bizim hakkımız değil mi? Bu kooperatif başkanını bir müfettişin tuttuğu raporla gidip görevden aldığınız zaman, ondan sonra hangi demokrasiden bahsedeceksiniz?

Sizin vicdanınıza hitap ediyorum. Değerli arkadaşlar, samimiyetle söylüyorum, hiçbir siyasi mülahaza gütmeden söylüyorum: Bu, ciddi bir zarara yol açacak ve kooperatifçiliğin içine ciddi bir dinamit sokacak iştir. İşte kooperatif başkanı burada Kadir Akgül var, sorun, aynı değil ise... Sizin partinizin üyesi, sorun, vicdanı elveriyorsa buna oy kullansın. Böyle bir anlayış olmaz.

Değerli arkadaşlar, lütfen… Bu kooperatifleri siyasi ihtiyaçlarımıza göre şekillendirmeyelim. Dünyada kooperatifler bağımsız ve kendi özerk kuruluşlarını kurmuşlardır. Bugün burada konuşmamız gereken ne olmalıydı biliyor musunuz? Kooperatifçiliğin şu bakanlığa bu bakanlığa dağıtılması değil, kooperatifçiliğin aynı Sermaye Piyasası Kurulu gibi denetlenen ve düzenlemesini yapan bağımsız bir kurul hâline gelmesini sağlamalıydık. Bu piyasa önemli bir piyasa. Bu piyasayı bakanlıklara dağıtarak kooperatifçiliği öldüremezsiniz.

Bakınız, kooperatifçiliğin önemi, hele küreselleşen dünyada güçsüz insanların bir araya gelerek küresel dünyada rekabet edebilme ve direnme şansını sağlayan olaydır. Birleşmiş Milletler, Uluslararası Çalışma Örgütü ve Avrupa Birliğinin 1994’ten 2002’ye ve 2004’e kadar her türlü önerisi kooperatifçiliğin geliştirilmesi doğrultusundadır. Bütün bunlar şundan dolayı yapılmaktadır: Kooperatifçilik kişilerin özgür iradesiyle toplumda var olma mücadelesini örgütlü hâle getirebildikleri yapılardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Ama bu önergeyle gerçekten çok yanlış bir şey yapıyorsunuz.

Ne olursunuz Sayın Elitaş, bu konudaki önerinizi geri alınız, bir kooperatif için kooperatifçiliğe dinamit koymayınız. Bunu AKP’li, Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşların dikkatine sunuyorum, vicdanlarına havale ediyorum, hukuk ve bağımsız yargı anlayışlarına havale ediyorum.

Huzurlarınızı saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

III.- Y O K L A M A

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi vardır.

Sayın Anadol, Sayın Koçal, Sayın Ekici, Sayın Aslanoğlu, Sayın Ünsal, Sayın Köse, Sayın Çöllü, Sayın Kaptan, Sayın Arat, Sayın Güner, Sayın Karaibrahim, Sayın Altay, Sayın Aydoğan, Sayın Ünlütepe, Sayın Hacaloğlu, Sayın Öztürk, Sayın Tütüncü, Sayın Günday, Sayın Özdemir, Sayın Arifağaoğlu.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 15.58

 

 

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.09

BAŞKAN : Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Gülşen ORHAN (Van)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 108’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN – İstem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağız.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/811, 2/633) (S. Sayısı: 496) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 496 Sıra sayılı ve 1/811 Esas Numaralı "Kooperatifler Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 3’üncü Maddesi ile değiştirilen 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 90 ıncı maddesinin aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                 Hüseyin Ünsal (Amasya) ve arkadaşları

"Madde 90. - İlgili Bakanlık; kooperatiflerin, kooperatif birliklerinin, kooperatif merkez birliklerinin ve Türkiye Milli Kooperatifler Birliğinin işlem ve hesaplarını ve varlıklarını müfettişlere ve kooperatif kontrolörlerine denetlettirebilir.

Kontrolörlerin seçilme ve çalışma usul ve esasları ile görev ve yetkileri tüzükle tespit olunur.

Kooperatifler, kooperatif birlikleri, kooperatifler merkez birlikleri faaliyete geçen üst kuruluşlara girmek zorundadırlar. Türkiye Milli Kooperatifler Birliği, kooperatifler merkez birliklerini, merkez birlikleri kendilerine bağlı kooperatif birliklerini ve kooperatifleri bünyelerinde kurulacak Denetim Birimleri marifetiyle denetlemekle yükümlüdürler. Faaliyete geçen üst kuruluşuna girmeyen kooperatifler ve üst kuruluşlar, bu Kanun ve diğer kanunlar ile kooperatiflere sağlanan öncelik ve desteklerden yararlanamazlar.

3’üncü fıkrada öngörülen denetimin usul ve esasları ile üst kuruluşların çalıştıracağı denetim elemanlarının nitelikleri ilgili Bakanlıklar ile Türkiye Milli Kooperatifler Birliği'nin müşterek çıkaracakları bir yönetmelikle düzenlenir.

Birinci fıkradaki teşekküller denetim sonuçlarına göre ilgili bakanlıkça verilecek talimata uymak zorundadırlar.

Kooperatifler ve üst kuruluşlarına kredi veren kamu kurum ve kuruluşları ile belediyeler ve ilgili bakanlıklar; verilen kredilerin açılış gayesine uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı, plan ve projesine uygunluğu, teknik özellikleri ve kalite açısından denetleyebilirler.

Kooperatiflerde ve üst kuruluşlarında görevli bulunanlar bu kuruluşlara ait mal, para ve para hükmündeki kâğıtları ve gizli de olsa bunlarla ilgili defter ve belgeleri istenildiğinde müfettişlere, kooperatif kontrolörlerine, kooperatif denetmenlerine ve kredi kuruluşlarının denetim görevlilerine göstermek, saymasına ve incelemesine yardımda bulunmak, istenilen bilgileri gerçeğe uygun ve eksiksiz olarak vermek ve doğru beyanda bulunmakla yükümlüdürler.

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Ben konuşacağım efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ünsal.

HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; esasında konuşmamıza farklı bir noktadan başlayacaktık ama Adalet ve Kalkınma Partisinin vermiş olduğu iki tane önerge var; birini dün vermiş, birini de bugün. Bugün verdikleri önerge, Türkiye’de kooperatifçilik yaşamına ciddi bir darbe vurmak amacıyla verilen bir önerge.

Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlarıma sesleniyorum: Değerli arkadaşlar, hepinizin seçim bölgelerinde bir kooperatif vardır. Bu kooperatifçiler, binlerce kooperatifçi şimdi bizim bu konuşmalarımızı izliyorlar. Kooperatifler Yasası’na bir katkı sunmak istiyorsanız ve Türkiye’de çok iddia ettiğiniz demokrasiye katkı sunmak istiyorsanız bu önergeye oy vermeyin.

Adalet ve Kalkınma Partisinin, Sayın Mustafa Elitaş’ın vermiş olduğu bu önergede kooperatiflere bir darbe atılmakta. Ele geçirilmesi istenilen kooperatifler maalesef ele geçmeyince, böylece kanun yoluyla, sivil toplum örgütlerine de bir saldırı düzenleniyor. Aslında bu, toplumun her kesimini ele geçirme kavgası içerisinde olan Hükûmetin bir tasarısı olarak gündeme gelmiş.

Değerli arkadaşlarım, bu önerge demokratik bir önerge değildir, antidemokratik bir önergedir. Lütfen, vicdanınıza elinizi koyun ve şu önergeyi bir alın, okuyun. Hiçbir demokratik yanı yoktur ve kooperatifçileri bir kalemde görevden alacak bir önerge maalesef Meclis gündemine gelmiştir.

Değerli arkadaşlarım, bu kanunu 10 binlerce kooperatifçi istiyor ve kooperatif yöneticileri istiyor ve bizim getirdiğimiz önergeyle de… Gerçekten bu kanunun geliş gerekçesi olan kooperatiflerin daha  düzenli, daha sıkı denetlenmesini gerektiren şartları oluşturmak için bir kanun gelmiştir, doğrudur, katılıyoruz.

Kooperatifçilik alanında düzenleme  ve denetim yetkisi hâlen devletin elindedir, bu konuda başarılı olduğu da söylenemez. Kooperatifçilik teknik bilgi gerektiren bir hizmet olduğundan, bu konuda bağımsız kooperatif üst kuruluşları temsilcilerinin de içinde yer alacağı düzenleme ve denetleme kurulu oluşturulması uygun olacaktır. Bu yönde düzenleme yapılmayacaksa kooperatif üst kurulları bu konuda desteklenmelidir. Kooperatif üst birlikleri eğitim çalışmaları konusunda da devlet desteğine ve kaynaklarına ihtiyaç vardır. Bu mutlaka sağlanmalı, kooperatif denetim ve yönetim kurulu üyelerine eğitim ve sertifikasyon zorunluluğu getirilmelidir.

Değerli arkadaşlarım, Sanayi Bakanlığının daha, 2010-2014 Strateji Belgesi var. Sayın Bakan, sizin de ilginizi çektiği için söylüyorum çünkü Bayındırlık Bakanlığını da ilgilendiren bir konu; Sanayi Bakanlığı tarafından hazırlanmış strateji belgesi.

Bu strateji belgesinde “Bölge birlikleri ve ulusal birlikler kooperatif işlevlerine denetim, danışmanlık ve eğitim desteği sağlanmalıdır. Dikey örgütlenmeye gidilmelidir.

Kooperatif denetimleri niteliksel anlamda güçlendirilmelidir, gözetim sağlanmalıdır.” diyor ve “Dolayısıyla, Almanya örneğinde olduğu gibi kooperatiflere yönelik hizmetlerin üst örgütler tarafından sunulması en rasyonel yönetimdir. Ülkemiz kooperatifçiliğinin uluslararası uygulamalar açısından en büyük eksikliği bu yapının henüz sağlanmamış olmasıdır.”

Değerli arkadaşlarım, Bakanlık bunu diyor ama bunun tersine bir kanun çıkarılmaya çalışılıyor. Dolayısıyla, bizim bu önergemizde üst birliklere ve merkez birliklerine denetleme yetkisi verilmesini istiyoruz. Bu konunun önemini Sanayi Bakanlığı kavramış ve hazırlamış. Ama yasal olarak geldiğinde bu, tozlu raflarda kalacak, uygulamaya geçmeyen bir çağdaş rapor olarak bir kenarda duracağını söylüyoruz. 

Millî Kooperatifler Birliğinin de bu konuda görüşleri var değerli arkadaşlarım. “Denetim elemanı zor yetişen, çok yönlü hukuk, muhasebe, kamu yönetimi bilgisine sahip olan insandır.” diyor. Şimdi, Bakan bu konuşma yapılırken, Sayın Sanayi Bakanı “İşte, birilerini buluruz, onlar denetim elemanı oluverir” dediler. Ama denetim elemanının hukuk bilgisi, kamu idaresiyle ilgili ve muhasebe bilgisiyle ilgili donanımlı birisi olmasında büyük fayda olduğunu biliyoruz. Ama üst birliklerde bunlar mutlaka yapılmalı diyoruz.

Üst birlikler Hükûmet tarafından da kabul edilmiş. Evet bu, en son 2 Mart 2010 Salı günü çıkan bir Bakanlar Kurulu kararı. Bu Bakanlar Kurulu kararında, hayvancılığın desteklenmesi hakkındaki kararı şunu söylüyor: Ulusal düzeyde üst örgütlenmesini tamamlamış bir hayvancılık örgütüne üye olan yetiştiricilere hayvancılık desteği verileceğini söylüyor. Doğrudur. Gerçekten üst birliklerini tamamlamış, ulusal çapta örgütlenmiş kooperatifler desteklenmeli ve bunların çalışmalarına özellikle hem kaynak aktarılmalı hem de manevi destek verilmelidir. Hükûmetin hayvancılık konusunda yapmış olduğu çalışmayı bizler diğer kooperatif alanlarında da yapı kooperatiflerinde de, esnaf kooperatiflerinde de bekliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

HÜSEYİN ÜNSAL (Devamla) – Teşekkür ederim.

Ama yine de yaptığınız işin, 1’inci maddede geçen, 2’nci maddede geçen ve bu madde de geçtiğinde Anayasa’ya aykırılığı vardır değerli arkadaşlarım ve biraz sonra getirilecek önerge Anayasa’ya tamamen aykırı ve demokratik bir yapıyı, demokratik kooperatifçiliği ortadan kaldıran bir önergedir. Burada başka anlamlar çıkmaktadır. Eğer bir yerler ele geçirilmek isteniyorsa ve bu da demokratik yolla ele geçirilmiyorsa antidemokratik olarak bir yasa getirirsiniz ve o yasa getirilerek de yöneticileri bir bir görevden alma hakkını elde edersiniz.

Dolayısıyla, bu antidemokratik maddenin, önergenin oylanmamasını, bizim önergemize destek verilmesini istiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:  

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 496 sıra sayılı Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 3 üncü maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 90 ıncı maddesinin aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz

"Madde 90 - İlgili bakanlık, kooperatiflerin, kooperatif birliklerinin, kooperatif merkez birliklerinin ve Türkiye Milli Kooperatifler Birliğinin işlem ve hesaplarını ve varlıklarını müfettişlere, kooperatif kontrolörlerine veya denetim için görevlendirilecek olan personele denetlettirebilir.

Kontrolörlerin seçilme ve çalışma usul ve esasları ile görev ve yetkileri tüzükle tespit olunur.

Birinci fıkradaki teşekküller, denetim sonuçlarına göre ilgili bakanlıkça verilecek talimata uymak zorundadırlar. Yapılan denetimler sonucunda, kooperatiflerin, kooperatif birliklerinin, kooperatif merkez birliklerinin, Türkiye Milli Kooperatifler Birliğinin ve bunların iştiraklerinin yönetim kurulu üyeleri ile üst düzey yöneticilerinin, hukuka açıkça aykırı eylem ve işlemlerinin tespit edilmesi durumunda, ilgili Bakanlık, kamu yararı ve hizmet gerekleri dikkate alınarak gecikmesinde sakınca görülen hallerde ileride telafisi güç veya imkansız zararlara yol açılmasının engellenmesi amacıyla bu kişilerin görevlerine tedbiren son verebilir. Bu durumda ilgili Bakanlık, bir yıl içerisinde olağanüstü genel kurul toplantısının yapılması için gerekli tedbirleri alır.

Kooperatifler ve üst kuruluşlarına kredi veren kamu kurum ve kuruluşları ile belediyeler ve ilgili bakanlıklar, verilen kredilerin açılış gayesine uygun olarak kullanılıp kullanılmadığını, plan ve projesine uygunluğu, teknik özellikleri ve kalite açısından denetleyebilirler.

 Kooperatiflerde ve üst kuruluşlarında görevli bulunanlar bu kuruluşlara ait mal, para ve para hükmündeki kağıtları ve gizli de olsa bunlarla ilgili defter ve belgeleri istenildiğinde müfettişlere, kooperatif kontrolörlerine, denetimle görevlendirilen personele ve kredi kuruluşlarının denetim görevlilerine göstermek, saymasına ve incelemesine yardımda bulunmak, istenilen bilgileri gerçeğe uygun ve eksiksiz olarak vermek ve doğru beyanda bulunmakla yükümlüdürler.

Birinci fıkradaki teşekküller, ilgili Bakanlıkça teşekküle ilişkin olarak istenilen her türlü bilgi, belge ve kayıtları, tanınan süre içinde tam olarak vermek zorundadır."

                                                                                 Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılıyoruz Başkan.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkanım, bu önerge Anayasa’ya ve hukuk devletine aykırıdır; işleme alınmaması gerekiyor.

Takdirinize sunuyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gerekçe mi, konuşacak mısınız?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Kooperatifler Kanunu’nun 90’ıncı maddesindeki değişiklik önergemiz, biraz önce konuşan arkadaşımızın ifade ettiği tarzı kesinlikle içermeyen bir durumdur. Benim, hiçbir kooperatifle şahsi meselem yoktur.

Bugün, Türkiye’de yapı kooperatifleri var, esnaf kredi kooperatifleri var, fındık kooperatifi var, zeytin kooperatifi var, pancar ekicileri kooperatifi var. Hemen hemen, Türkiye’de 1 milyon 700 bin civarında pancar ekicileri kooperatifi, 1 milyona yakın fındık kooperatifi, zeytin kooperatifi… Kooperatiflerle ilgili, burada hak ve menfaatlerinin korunması gereken insan sayısının çok olduğunu görüyoruz.

Kooperatifler, belirli bir süreden sonra, kooperatiflerin büyük bir çoğunlukla ortak olduğu şirketler kuruyorlar. Anonim şirketlerin denetimi, anonim şirketlerdeki yapılan esaslar, genel kurulun ibrasına tabidir, genel kurulun onayına tabidir. Kooperatiflerin ortak olduğu şirketlerin bünyesinde yapılan yolsuzluklarla ilgili ki 2003 yılında Yolsuzlukları Araştırma Komisyonunun aldığı çerçevede bazı anonim şirketlerde, kooperatiflerin kurduğu anonim şirketler de dâhil olmak üzere, anonim şirketlerdeki yapılan yolsuzluklar mahkemeye taşınmıştır. Ama şirket genel kurulunda -ki şirket genel kurulu 5 kişiden müteşekkil- özellikle bu anonim şirketlerin kooperatifler tarafından seçilmiş 5 kişilik temsilci tarafından idare edildiği ve genel kurul oluşturulduğu bir düzen vardır.

Türk Ticaret Kanunu’na göre şirketler hukuku çerçevesinde şirkette yapılan her türlü işlemler, hukuka aykırı veya değil, şirket genel kurulu tarafından ibra edildiği takdirde, şirket ortaklarının bunu kabul ettikleri anlamına geldiğinden dolayı, yapılan yolsuzlukların, yapılan farklı farklı işlemlerin yargı yoluyla denetiminin engellenmesi ortaya çıkmıştır. Burada yapılan işlem, daha sonra önlenemeyecek bir şekilde hukuka aykırılığı açıkça tespit edildiği takdirde -hukuka aykırılığının açıkça tespit edildiği takdirde, ifadesi burada söz konusu- olduğu takdirde tedbiren görevden alınır.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Elitaş, kim tespit edecek, kim?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakınız, belediye başkanları, yaptıkları iş ve icraatlarla ilgili hukuka aykırılığı tespit olduğu takdirde İçişleri Bakanlığına müracaatla birlikte geçici olarak görevden alınıyor ve yargının selameti için bu gerekiyor ve arkasından devam ediyoruz: “Eğer böyle bir durum varsa ilgili bakanlık genel kurulun yapılması amacıyla bir yıl içerisinde genel kurulu toplantıya çağırır.” Şimdi, yolsuzlukla ilgili iddialar var, tespitler var, bu tespitlerin şirket yönetim kurulu, şirket genel kurulu tarafından ibra edilme imkânı ve bunun denetim yollarının kapatılmasını önlemek amacıyla yapılacak girişimleri, işlemleri, eylemleri durdurmak ve tedbir almak, bu tedbir de Bakanlığın yine aynı kooperatifin genel kurulu tarafından yeni organlarını seçmesine fırsat veriyor. Bu eskiden tersi neydi. Bakanlık müfettişleri yaptığı işlemleri mahkemeye gönderiyorlar, mahkemenin kayyum atama imkânı doğrultusunda kooperatifin işlemlerini denetleme hakkı, imkânı vardı. Şimdi, durum tersine dönüyor.

Yine, eğer burada bir haksızlık varsa, bir yanlışlık varsa yapılan işle ilgili…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Kim tespit edecek onu?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - …hakkında tedbir kararı alınanlar mahkemeye gidecekler, idare mahkemesine başvuracaklar ve bu tedbir kararının kaldırılmasını isteme hakları da vardır.

Yani değerli milletvekili arkadaşlarımızın burada, kafalarda istifham oluşturacak, bir şahısla, bir kişiyle, bir kooperatifle yapılan mücadelenin sonucu ele geçirme işlemi diye anlattıklarının açıkçası uygun olmadığını, hissî olduğunu düşünüyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Anayasa Mahkemesine gidince kızmayın.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bu önergemizin çok doğru olduğunu çünkü en azından 3 milyon, 4 milyon çiftçinin sahibi olduğu işletmelerin, sahibi olduğu kurumların haklarını arayamadıklarını, bu manada haklarını arama anlamında çok önemli olduğunu düşünüyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – “Vesayet” dediğiniz bu işte.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın, Kooperatifler Kanunu’nun 1’inci maddesinde bir değişiklik yaptık. O değişiklikle, kooperatiflerin seçimlerinin gizli oylamayla yapılmasını istedik; sizler de destek verdiniz, katkı sağladınız, teşekkür ediyoruz. İşte bu da kooperatiflerin ilgili şirketlerindeki ortaya çıkacak ve Ticaret Kanunu hükümlerine göre ibrayla kurtulmanın önüne geçmek amacıyla yapılmış bir düzenlemedir.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, maddeyi bütünüyle değiştiren bir önergeyi kabul ettiğimiz için kalan iki önergeyi işlemden kaldıracağız.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, benim verdiğim önergem oradaki “yönetmelik” kelimesinin “tüzük” hâline gelmesi içindir. Bu değişmemiştir efendim yani orada madde yeniden düzenlenmemiştir, eski madde vardır, orada da “yönetmelikle düzenlenir” diyor. Ben, o “yönetmelik” kelimesinin “tüzük” hâline gelmesi için önerge verdim.

BAŞKAN – Sayın Genç, sizi anladım ama yapılacak bir şey yok.

Teşekkür ederim.

4’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4- 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun ek 1 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“İlgili bakanlık deyiminden, bu Kanun kapsamındaki tarımsal amaçlı kooperatifler ve üst kuruluşları için Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, yapı kooperatifleri ve üst kuruluşları için Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ve diğer kooperatifler ve üst kuruluşlar için ise Sanayi ve Ticaret Bakanlığı anlaşılır.”

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, isterseniz maddeye geçmeden önce, bakın, bu maddede…

BAŞKAN – Şimdi arkadaşlar size izah edecekler.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim,  arkadaşların izahına gerek yok. Burada, maddede geçen, yani eski maddede geçen “Bu konular yönetmelikle düzenlenir.” diyor, değil mi? Bu getirilen önergeyle o konu değiştirilmemiş.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) -  Değiştirildi, tüzüğe çevrildi.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Peki o zaman.

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, burada konuştuğumuz kooperatifler. Ben soruyorum: Dün de bugün de, acaba kooperatiflerin bağlı olduğu bakanlıklar, dün İmar İskân Bakanlığıydı, Sayın Bakan öyle söyledi, daha sonra Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve Tarım Bakanlığı acaba görevleri yerine getirdi mi? Hiç buna bakmıyorsunuz, hiç bu pencereye bakmıyorsunuz. Kooperatiflerin bu hâle gelmesinde acaba devlet suçlu değil mi? Acaba iyi yapanı iyi yapmayanla, yolsuzluk yapanla yolsuzluk yapmayanı, iyi çalışan kooperatif ile dürüst çalışan insanlarla dürüst çalışmayan insanları ayırdı mı ve yeterli cezayı verdi mi? Tabii, yeterli cezayı vermezsen, her türlü usulsüzlüğü yaparsan, kamunun hakkını, vatandaşın hakkını korumazsan, ondan sonra gelirsin burada tekrar bunun içinden çıkmaya çalışırsın.

Değerli arkadaşlarım, işin özü: Bu kooperatifler bakanlıklara bağlı olduğu sürece, altını çiziyorum, bu kooperatifler bakanlıklara bağlı olduğu sürece hiçbir şey değişmeyecektir, hiçbir şey değişmeyecektir. Yine, aynı tas, aynı hamam! Bunu bağımsız… Tıpkı Sermaye Piyasası gibi, tıpkı İstanbul Menkul Kıymetler gibi, tıpkı Bankacılık Düzenleme Kurulu gibi, tıpkı Rekabet Kurulu gibi bir kuruma verip, Türkiye’deki tüm kooperatiflerin özgürce, objektif bir şekilde o kurumun denetiminde olmadığı sürece, siyasetin parmağı orada olduğu sürece hiçbir şey değişmeyecektir arkadaşlar. Onun için, dürüst olan ile dürüst olmayanı mutlaka ayırmak zorundayız ama maalesef bugüne kadar ayrılmadı.

Şimdi size birkaç örnek vermek istiyorum: Türkiye’de, özellikle FİSKOBİRLİK gibi, Türkiye'nin değişik yörelerinde tarımsal satış kooperatiflerimiz var. Şimdi, bu kooperatifleri tek tek masaya yatırın arkadaşlar. Acaba ilgili bakanlık görevini yaptı mı? Bilmiyorum burada hangi bakanlığın bürokratları var ama Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bu kooperatiflere sadece denetim yaptı. “Nedir ihtiyacın?”, “Ülkenin gerçeği nedir?”, “Bu ülkede bu ürünün daha iyi bir yere gelmesi için neler yapmalıyız?” diye hiç bunları düşünmedi ve maalesef bu kooperatifleri yok etti.

Size iki tane örnek vereceğim: Biri FİSKOBİRLİK, biri Kayısıbirlik. Zavallı Kayısıbirlik bunların en küçüğüydü. Kayısı üreticisinin tek kooperatifiydi Kayısıbirlik. Birlikler: FİSKOBİRLİK, Kayısıbirlik… Diğerlerini de anlatmama vakit yok ama bu iki örneği vermek zorundayım.

Burada Karadenizli milletvekillerim var, FİSKOBİRLİK’in içinde olduğu durumu, içler acısı durumunu arkadaşlarım defalarca izah ettiler. Dün gördünüz, devlet eğer elini sokarsa… Toprak Mahsulleri -kaç ton alıp- elinde kalan fındığı artık elinden çıkaramıyor, çare arıyor.

Değerli arkadaşlar, bunu FİSKOBİRLİK’ten aldınız, FİSKOBİRLİK’in yetkisini elinden aldınız, FİSKOBİRLİK’i yok ettiniz, FİSKOBİRLİK’i siyasete alet ettiniz ve sonuç bu. Sonuç bu. Toprak Mahsulleri de sanki bu işi bilen bir kurum, yasak savmak için, seçim yatırımı için… İşte, köylüye dediniz ki: “Biz fındığınızı alacağız.” Türkiye'nin bir değerini yok ettiniz.

Zavallı Kayısıbirlik. Bunların en küçüğüydü arkadaşlar, en küçüğüydü. Tüm borcu da 5 milyondu şu andaki parayla veya eski parayla 5 trilyon liraydı. En kolay yolu, burayı kapattık. Sen devletsin, eğer orada bir usulsüzlük varsa, eğer orada bir usulsüzlük yapılmışsa bunu ortaya çıkarmak ve bu kooperatifi yaşatmak senin görevindir. Hemen okulları kapat, kimse okula gitmesin. Böyle şey mi olur arkadaşlar! Sen devletsin. Orada eğer bir kötü yönetim varsa, kötü yönetimi cezalandırmak, onları yargıya göndermek ama kooperatifin devamlılığını yaşatmak senin görevindir ama Sanayi ve Ticaret Bakanlığı –bunun altını bir daha çiziyorum Sanayi ve Ticaret Bakanlığı- yasak savdı. Hiçbir şekilde gidip orada “Bunu kim yaptı? Buranın ne suçu var? Kimler yaptı? Nedir?” demeden “Ben kapattım.” diyor ve zavallı Kayısıbirlik’in 5 milyon borcu var. Eğer eşitlik ilkesi varsa… Kooperatiflerimizin borçları var, birliklerimizin borçları var, bunları iyi çalıştırmak, bunları yönlendirmek -mademki “Bana bağlı.” diyorsun- Sanayi ve Ticaret Bakanı senin görevindir, yoksa senin işin ne? Senin işin ne? Ne yapıyorsun orada?

Değerli arkadaşlarım, Malatya kayısı çiftçisinin bir birliğe ihtiyacı vardır. Bunu yaratmak devletin görevidir. Şu hâliyle yine bakanlıklara bağlı olduğu için -eğer farklı bir kuruma bağlı olsa, Türkiye’de özerk bir kuruma bağlı olsa bunun çözümünü buluruz, üreticilerle buluruz- hâlâ daha Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bu tür birlikler bağlı olduğu sürece hiçbir çözümü üretmiyor, bir çözüm bulmuyor arkadaşlar.

Bu nedenle, ben burada Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Kayısıbirlik’e karşı göstermediği duyarlılığı kınıyorum. Sadece “Kapattım.” dedi. Buna hakkınız yoktur. Bunu yaşatmak sizin görevinizdi; bunu korumak, kollamak, bu üreticinin derdine çözüm bulmak sizin görevinizdi ve işin hemen en siyaset yönüne kaçtınız, politize ettiniz, bir zavallıyı öldürdünüz ama bir başka öldürdüğünüz var. Bu ne arkadaşlar? FİSKOBİRLİK. Türkiye’de elimizde iki altın var, kayısı da dünyada tek ürün, kuru kayısı… FİSKOBİRLİK yıllara göre bazen 2 milyar dolar, bazen 1,5 milyar dolar… Ama eğer sen ürününe sahip çıkmazsan, sen üreticine sahip çıkmazsan… Dışarıda dört tane alıcı var arkadaşlar, dört tane alıcı; geliyor, “Nasıl olsa çiftçinin parası yok; nasıl olsa çiftçi aç, ürününü satmak zorundadır.” diyor, dışarıdaki alıcı fiyatı kendi belirliyor ve Türk fındığını alıp götürüyor arkadaşlar.

Aynı şekilde kayısı yine dünyada tek, kuru kayısı ihracatının yüzde 90’ı Türkiye’den arkadaşlar, yılda 400 milyon dolar. 2 milyar dolar fındık, 400 milyon dolar kayısı ama zavallı üretici ürününü satmak zorunda olduğunu bildiği için… Yine, kayısıda dört tane dışarıda yabancı alıcı var.

Bunlar geliyor, nasıl olsa bunların parası yok, bunların desteği yok, kooperatifleri yok, Ziraat Bankası yeterince destek olmuyor ve… Bazen fındık fiyatlarının 600 dolara çıktığını biliyor musunuz? 600 dolardı ama dışarıdaki alıcı piyasada… Yani 600 dolarla 2 milyar dolar Türkiye’ye fındıktan para girdiğini ben biliyorum, ben yaşadım, bire bir yaşadım, bankacıyken yaşadım. Yılda 2 milyar dolar arkadaşlar. Bu, hepimizin parası; bu, çil çil döviz, bu ülkenin, çocuklarımızın parası, çocuklarımızın ekmeği ama biz ürünümüze sahip çıkmazsak, çiftçimizi başıboş bırakırsak, çiftçimizi örgütlü bir şekilde birliklerimize teslim etmezsek, çiftçimizin hakkını korumazsak dışarıdakiler gözümüzün yaşına bakmıyor.

Ben birlikler konusunda, özellikle birliklerin desteklenmesi yönünde, birliklere sahip çıkılması yönünde ve birliklerin iyi yönetilmesi konusunda burada bir kez daha uyarıyorum. Bugün birlikler bu hâle geldiyse devletin suçu bana göre yüzde 100’dür. Yapanla yapmayanı ayırmamıştır, cezayı verememiştir, siyasete alet etmiştir.

Değerli arkadaşlarım, kim olursa olsun, kim usulsüzlük yapıyorsa yapsın bunu cezalandırmak hepimizin görevidir. Hukuk devleti diyoruz ama birilerini koruyup kollarsak o birileri yüzünden yılda 2 milyar dolar hasılat gelecek fındığımızı yok ediyoruz arkadaşlar. 400 milyon dolar hasılat gelecek kayısımızı bazen 300 milyon dolar, bazen 200 milyon dolar hasılat gelir hâle getiriyoruz. Bu nedenle birlikler konusunda bir kez daha ben Hükûmeti uyarıyorum ve şunu söylüyorum: Hükûmetin yok ettiği Kayısıbirlik’i yeniden ihya etmesi mecburdur. Ben bir kez daha… Sanayi ve Ticaret Bakanlığı -Malatya’ya karşı yok ettiği-…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – …yasal koşulları yerine getirmek kaydıyla, her türlü hukuki vecibelerini yerine getirmek kaydıyla bir birlik kurmak zorundadır. Bizim hakkımız yenmiştir. Sayın Bakan sizin göreviniz değil, ama rica ediyorum, Kayısıbirlik konusunda Hükûmeti bir kez daha duyarlılığa davet ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

4’üncü madde üzerinde gruplar adına ikinci söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili Sayın Nevzat Korkmaz’da.

Buyurun Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kooperatifler Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi hakkında şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kooperatifler insanların iradesini, gücünü ve enerjisini bir araya getirip oluşturduğu, üyelerinin ortak çıkarlarını savunan teşekküllerdir.

Bu sistemin iyi işletildiği yerler var hakikaten Türkiye’de ancak çoğunlukla, hele hele kurulduktan bir müddet sonra çizgi dışı uygulamaların görüldüğü, aşırı politizasyonlarla, hırsızlık ve yolsuzluklarla karşılaşıldığı, böylece üyelerin sıkıntıya sokulduğu birlikler şekline dönüştüğünü de yakından müşahede etmekteyiz.

Bu başıboşluk ve usulsüzlüklerin en önemli sebebi, yeterli ve etkili denetimin görülmemesidir. Özellikle, vatandaşla iç içe bu sorunları gözlemleyen yerel makamların, mülki makamların bu uygulamalara müdahale ve denetim imkânlarının acilen artırılmasının zaruri olduğunu düşünmekteyim. Bu birlikler ülkemizde değişik nedenlerle zaten güç bela yürütülür iken taşra siyaseti anlayışıyla yapılan siyasi müdahaleler kooperatiflerin hızla dejenere olmasına, ömürlerinin sonlanmasına sebep olmaktadır. Bu bakımdan, kooperatiflerin daha objektif sosyoekonomik değerlendirmelerle yürütülmesinin önü açılmalı, gerekli tedbirler üretilmelidir.

Bu çerçevede, ülkemizde hâlen üç farklı yasaya göre faaliyet gösteren kooperatiflerin bir çerçeve kanunla mevzuat birliğinin sağlanması ve tek bir çatı altında birleştirilmesi, çok başlılıktan kaynaklanan olumsuzlukların giderilmesi gerekmektedir.

Tabii “kooperatifçilik” deyince en önemli şeyin eğitim olduğunu da bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Bu bakımdan, kooperatif alanında eğitim gören kooperatifçilik meslek yüksekokulu mezunlarının sektöre kazandırılması ve istihdam edilmesinin öneminin de bir kez daha vurgusunu yapmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, kooperatifçiliğin kurulduğu alanlardan bir tanesi de tarım sektörüdür, tarımsal kalkınma kooperatifleri başta olmak üzere. Geçtiğimiz hafta sonu Isparta’nın merkez köylerinden Aliköy, Büyükhacılar, Küçükhacılar, Yakaören ve Koçtepe gibi bazı köylerimizi dolaştım, köylülerimizi dinledim. Bu izlenimlerimi yüce Meclisle paylaşmak istiyorum. Keşke Sayın Tarım Bakanımız da burada olsaydı. İnşallah, kendisine bu izlenimlerimiz de arkadaşları tarafından iletilir diye düşünüyorum.

Sayın Tarım Bakanı, işler sizin bildiğiniz gibi değil, işler iyi gitmiyor. Keşke söylediğiniz gibi olsa köylümüz, çiftçimiz, gelecek kaygısı olmaksızın rahat, huzurlu ve borçsuz bir hayat sürüyor olsa. AKP’lisi, MHP’lisi ve CHP’lisi kime oy vermişler ise hepsinin de ciddi kaygıları var, sıkıntıları var. Sizlere yakınlık göstermiş köylülerimiz diyor ki değerli AKP’li milletvekili arkadaşlarım: “Ben iki seçimdir AKP’ye oy verdim, ümitlerim vardı, sorunlarımın çözülmesi yönünde beklentilerim vardı, ancak bırakın bu sorunlarımın çözülmesini, borçtan, harçtan sokağa çıkamaz duruma geldik. AKP oylarımızı aldıktan sonra bizleri unuttu, bizlere verdiği sözleri unuttu. Hangi sorunumuzu dillendirsek ya kale alınmıyoruz ya ‘Eskiden daha kötü değil miydiniz?’ diye soruya muhatap oluyoruz ya da azar işitiyoruz.”

Sayın Tarım Bakanı, ülkenin tarım politikalarından sorumlu çiftçinin, köylünün sözcüsü olması gereken Sayın Mehdi Eker Beyefendi, çiftçinin köylünün sesine, şikâyetlerine kulak verin. Bu insanlar sadece partinizin değil mübarek vatanımızın da velinimetleridir. Sorunları görmemezlikten gelmek yahut tümünü reddetmek çözüm değil. Hiç kimse rahat ve huzurlu iken şikâyet etmez, ağlamaz. Şayet bu sıkıntılara da “kader” deyip geçiştirecek iseniz size ne gerek var? Elbette kadere iman ediyoruz, onda hiçbir şüphe yok ama soruyorum size: Devlet niye var? Hükûmet neye yarar? Belki, tabii afetleri, dünyadaki krizleri önleyemezsiniz ama tedbir alırsınız ve sonra da ortaya çıkardıkları zararları en aza indirgemeye çalışır, insanlarımızı koruma altına alırsınız. Hafta sonu -belirttim- Yakaören’deydim. Bir gün öncesinde çok büyük bir dolu afeti olmuş, dağ tepe bembeyazdı, köyün ekili arazilerinde ceviz büyüklüğünde dolu yağmış 10 santimetre kalınlığında. Köyümüz meyve ve sebzecilik üzerine hayatını sürdürüyor, özellikle kiraz köyün en önemli geçim kaynağı. Dolunun kırdığı kiraz dalları ve harap ettiği sebzeleri köy kahvesine getirdi, gösterdiler. Tabii, bu insanlar, helalinden, el emeği ve alın teriyle hayatlarını kazanıyorlar; başka da güvenceleri yok. Günlerin, gecelerin, ayların emeği zayi olmuş. Şimdi Hükûmetten kendilerine sahip çıkılmasını istiyorlar. Sayın Valimize de huzurlarınızda teşekkür ediyorum, gerekli ziyaretleri yapmış, hasar tespitleri için düğmeye basmış.

İlk yapılan tespitlere göre ortaya çıkan rakamları sizlerle paylaşmak ve bu zararın ciddiyetini takdirlerinize arz etmek istiyorum. Hasar gören arazi miktarı yaylada 1.500, köy içi ve civarında 1.600 dekar civarında. Bağ ve bahçeler dolaşılmış, kiraz ağaçlarının yüzde 80’i, sebze bahçelerinin de yüzde 90’ı, gül bahçelerinin en az yarısı -ki yaklaşık 500 dekara tekabül ediyor- yine ekili bağların yaklaşık 300 dekarı -onlarda da zarar yüzde 40 ila 50 civarında- zarar görmüş. Doluyu yiyen ağaçların ve bağ ve bahçelerin bundan sonra kendini toparlaması da güç gözükmekte. Dolaşıp dolaşmadıklarını bilmiyorum ama Isparta AKP milletvekili arkadaşlarımıza da sorsanız bu rakamlar kendilerince de teyit edilecektir.

Ayrıca, kıymetli milletvekili arkadaşlarım, su ürünleri kooperatiflerimiz var Isparta’da. Eğirdir Gölü’nün her iki yakasında bu kooperatiflerin özel idarelere borçları var. Bu borçların zamanında ödenmesi ve balıkçılarımızın hayatlarını idame ettirmesi için balıkçılık mesleğini icra etmeleri gerekiyor. Bu kardeşlerimiz mesleklerini Eğirdir Gölü’ne getirilen avlanma yasağı nedeniyle icra edemiyor ve borçlarını ödeyemiyorlar. Tabii en çok etkilenen yerler de Eğirdir, Yalvaç, Gelendost ve köyleri. Peki, nasıl olacak kıymetli arkadaşlar? Hem çalıştırmıyorsun hem de “Borcunu öde.” diyorsun. Bu kardeşlerimiz devletinden sıcaklık bekliyor, ilgi bekliyor. Faizsiz, uzun vadeli kredi imkânlarıyla onların borcunu uygun bir zamana yaymak ya da bu yasağı makul bir çerçeve içerisine çekmek, çözüm bu. Büyük sermayeye sağlanan sayısız imkânların halkımız da kendisine sağlanmasını sizlerden bekliyor.

Sayın Bakan, Değerli Hükûmet; yöreyi dolaşmış, tespitler yapmış, muhalefet partisine mensup bir milletvekili olarak benden söylemesi.

Memleketi ayrıştıracak, memleketi birbirine düşürecek projeler yerine, artık köylümüz için, esnafımız için, çiftçimiz için, emeklimiz, memurumuz için bir açılım vakti geldiğine inanıyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve Türkiye’yi yönetenlerin enerjisini bu alanlara kaydırması gerektiğini düşünüyoruz. Bizlerden söylemesi, vebal artık sizlerde çünkü ülkeyi yöneten sizlersiniz.

Ben, inşallah bu açılımın, biraz önce bahsettiğim gibi, Yakaören’deki hemşehrilerimize ve Eğirdir Gölü’nün etrafındaki o balıkçı esnafına hissettirilerek başlatılmasını istiyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Iğdır Milletvekili Sayın Pervin Buldan. (BDP sıralarından alkışlar)

BDP GRUBU ADINA PERVİN BULDAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 496 sıra sayılı Kooperatifler Kanunu Tasarısı’nın 4’üncü maddesi hakkında konuşmak üzere, Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, Zonguldak’taki maden kazasında hayatını kaybeden işçilere Allah’tan rahmet diliyor, ailelerine başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Ayrıca Muğla’daki güvenlik güçleri tarafından, karanlık güçler tarafından katledilen Kürt öğrenci Şerzan Kurt’u da saygıyla anıyor, kendisine Allah’tan rahmet diliyor, kederli ailesine başsağlığı dileklerimi iletiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kooperatifçilik, insanın ihtiyaçları karşısında tek başına yeterli olmadığını fark ettiği zamandan bu yana gelişme gösteren ve ihtiyaçlar karşısında diğer insanlarla bir araya gelerek örgütlendikleri, dayanıştıkları bir oluşumdur.

Dünyada var olan bir ilk kooperatif modeli tüketim temelinde oluşturulmuştur ancak kooperatiflerin oluşturulma amacı bu değildir. Kooperatifler üretimin örgütlendiği, konut gibi birtakım ihtiyaçların karşılandığı ve geleceğe yönelik projeler kapsamında ortak bir mücadele yürütmenin zeminidir. Bu zeminde hem ekonomik anlamda hem toplumsal alanda çeşitli konularda var olan kolektif ihtiyaçların karşılanması temel amaç olmuştur. Bu noktada, bütün toplumlar için kooperatifleşmenin oldukça önem arz eden bir örgütlülük olduğu aşikârdır çünkü kooperatifleşme gelişimin önünü açan toplumsal kesimlerin öz güçlerine dayanarak üretimde bulundukları bir çatıdır.

Nitekim gelişmiş ülkeler kooperatifleşme modelini sıklıkla kullanmaktadırlar ve günümüzde de baktığımız zaman Avrupa ülkeleri, Japonya, Amerika gibi birçok gelişmiş ülkede kooperatiflerin aktif bir şekilde kullanıldığını görmekteyiz fakat ülkemizde kooperatifçiliğin dünya ülkelerindeki örneklerinde görüldüğü kadar gelişkin olduğunu söylemek pek mümkün değildir. Bunda devletin kooperatifçilikle ilgili yanlış algısının temel sorun olduğunu söyleyebiliriz. Hükûmetin de belirttiği üzere, ülkemizde 90 bin civarında kooperatif bulunmaktadır ve bu kooperatiflerin üye sayısı 8,5 milyon civarındadır. Tabii bu kooperatifler, esnaf kooperatifleri, tarımsal kalkınma kooperatifleri, tüketim kooperatifleri, yapı kooperatifleri, sulama ve balıkçılık kooperatifleri gibi çeşitli alanlarda örgütlenmişlerdir. Tarımsal kalkınma kooperatifleri ve yapı kooperatifleri bu kooperatifler içerisinde en önemli oranı kapsayan kooperatiflerdir.

Ancak, sayısal olarak bu kadar çok olmasına rağmen nitelik açısından kooperatifler yeterli düzeye erişememişlerdir. Devlet kooperatiflerin yasal düzenlemelerinin neredeyse tamamını kendisi düzenlemektedir dolayısıyla bu alanda yaşanan sorunlar ve eksikliklerde devletin birinci derecede sorumlulukları bulunmaktadır. Her şeyden önce sermayenin korunmasını görev edinen Hükûmet de kooperatifçiliği geliştirmek adına girişimlerde bulunmak konusunda geri durmaktadır. Kooperatifçiliğin Türkiye’de başlangıcından bugüne değin kooperatif ortaklarına ve yöneticilerine kooperatifçilikle ilgili olarak kendilerini geliştirme imkânlarının sunulmaması, kooperatifçiliğin nitelik açısından geri kalmasına neden olmuştur. Bu anlamda kooperatifler, ne küresel kapitalizmin getirdiği yıkıcı etkiler karşısında yeterli düzeyde faaliyet gösterebilmekte ne ticaret alanında ne de demokratikleşme süreçlerinde kendilerine düşen rolü oynayabilmektedirler.

Kooperatiflerin üst düzeyde bir örgütlenmeleri bulunmamaktadır ve devlet güdümünün etkisinden dolayı kooperatifler demokratik bir yapıdan yoksundur. Türkiye’deki mevcut kooperatifler bugün itibarıyla her alanda devletin desteğine muhtaç durumdadır. Bu temelde kooperatifçiliğin finansal sorunlardan eğitim, araştırma sorunlarına, mevzuat sorununa, denetim ve örgütlenmeye kadar birçok sorunu bulunmaktadır. Bu sorunların hepsi birbirleriyle yakın ilişki içerisindedir ve çözüme kavuşturulabilmesi için Hükûmetin kooperatifçilikle ilgili olarak her şeyden önce doğru politikaları oluşturması gerekmektedir. Bu politikaların oluşturulması Avrupa Birliği uyum sürecinin de bir gereğidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; belli ki Hükûmet de, ağır aksak ilerleyen, hatta ilerlediğini söyleyemeyeceğimiz Avrupa Birliği uyum sürecinde Kooperatifler Kanunu’nda bazı değişiklikler yapma ihtiyacı duyarak bu tasarıyı Meclis Genel Kuruluna getirmiştir. Tasarıya eleştirilerimiz yapılanlara ilişkin değil, daha çok yapılmayanlara ilişkindir yani tasarı Türkiye’de kooperatifçilik alanında mevcut bulunan sorunları kapsamaktan uzaktır. Bu hâliyle bu tasarı kendi gerekçesini dahi kapsayacak durumda değildir, bu nedenle eksik ve yetersizdir. Kooperatifçiliğin sorunları siyasal alanda çözüm aranması gereken ve bu nedenle geniş kapsamlı düzenlemelerin yapılmasını gerektiren bir durumdur.

Kısaca bu düşüncelerimi dile getirmek istedim. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Buldan.

Madde üzerinde şahıslar adına ilk söz Kocaeli Milletvekili Sayın Eyüp Ayar’a aittir.

Buyurun Sayın Ayar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

EYÜP AYAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, 496 sıra sayılı Kooperatifler Kanunu Tasarısı hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu düzenleme 9 madde, yürürlük ve yürütme maddesiyle birlikte 11 madde oluyor. Ama 4’üncü madde, bu düzenlemenin, bu yasanın omurgası. Mevcut durumda kooperatifler, tarımsal amaçlı kooperatifler Tarım Bakanlığına, bunun dışındaki tüm kooperatifler Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bağlı. Yapmış olduğumuz düzenlemeyle birlikte bu 4’üncü maddede bu işi üç bölüme ayırıyoruz. Bir, tarımsal amaçlı kooperatifler yine Tarım  Bakanlığına, yapı kooperatifleri Bayındırlık Bakanlığına ve bunun dışında kalan kooperatifler de Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bağlı olacak.

Şimdi, yapı kooperatifleri dediğimiz zaman bunlarda üç çeşit kooperatifler var Türkiye’de. Bir konut yapı kooperatifleri var, küçük sanayi siteleri yapan kooperatifler var, bir de toplu iş merkezleri yapan kooperatifler var. Bunların sayısı da Türkiye’deki tüm mevcut kooperatiflerin yüzde 70’i, yani 88 bin kooperatifin 60 bini yapı kooperatifi. Yapı kooperatifleri inşaat yapıyorlar, üyelerine, ortaklarına iş yeri veya konut yapıyorlar ve bu işlerinden dolayı da bunları Bayındırlık Bakanlığına bu düzenlemeyle bağlıyoruz, doğrusu da bu zaten. Çünkü kooperatifçiliğin bugünkü durumu belli. Türkiye’de hem konuta ihtiyaç var hem de kooperatifler konut edinmek için veya iş yeri edinmek için yapılabilecek en uygun, en güzel bir birliktelik. Ama kooperatiflerin desteklenmesine ve denetlenmesine de şiddetle ihtiyaç var. Bayındırlık Bakanlığı, konumu itibarıyla, kooperatifleri, bilhassa yapı kooperatiflerini denetleyecek ve destekleyecek donanıma sahip. Bu yüzden, yapı kooperatifleri Bayındırlık ve İskân Bakanlığına bağlanıyor.

Ben, yapı kooperatiflerinin Bayındırlık ve İskân Bakanlığına bağlanmasını uygun görüyorum. Kooperatifçiliğin, bilhassa yapı kooperatiflerinin daha düzenli, daha denetimli olması, daha işlevsel olması için bu Bakanlığın hem denetleme yönünden hem destek yönünden yapı kooperatiflerini ayağa kaldıracağına inanıyor, Bayındırlık ve İskân Bakanlığına bu konuda başarılar diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Madde hakkında şahıslar adına ikinci söz Kayseri Milletvekili Sayın Yaşar Karayel’e aittir.

Buyurun Sayın Karayel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan 496 sıra sayılı Kooperatifler Kanunu ile ilgili tasarının 4’üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Bu kanun, gelişen, değişen ve dönüşen Türkiye'de ihtisaslaşmaya, bilgiye ve bakanlıkların ihtisasına göre işlerin dağılımını tanzim etmektedir. 4’üncü maddeyle, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının sorumluluğunda bulunan yapı kooperatiflerinin Bayındırlık ve İskân Bakanlığına devri sağlanmaktadır. Yapı kooperatiflerinin, etüt, planlama, projelendirme, statik hesapları, ruhsatlandırma, ısı yalıtımı, depremsellik ve kat mülkiyetine geçiş konularından kooperatiflerin feshine kadar geçen süreçte, bütün illerde teşkilatı bulunan Bayındırlık ve İskân Bakanlığına devri doğru bir tercihtir.

Yapı kooperatifinin, bölgenin nâzım ve stratejik gelişme planlarına göre belirlenen konut, sanayi ve benzeri arazi kullanım kararlarına uygun alanlarda kurulması, altyapısının ve sosyal donatılarının imar mevzuatına uygun olarak tamamlanması modern şehirciliğe de katkı sağlamış olacaktır.

Bu kanunun hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Soru-cevap işlemine geçiyorum.

Sayın Özdemir…

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakana soruyorum: Ülkemizde tarımsal alanda kooperatifçiliğin yaygın olduğu bilinmektedir ancak tarımsal amaçlı kooperatiflerin pazar payları beklentilerden uzaktır. Avrupa Birliği ülkelerine baktığımızda, tarımsal amaçlı kooperatiflerin pazar payları yüzde 55-90 arasında değişmektedir. Ülkemizde bu oran nedir? Tarımsal amaçlı kooperatiflerin pazarda daha etkin olabilmesi için görüşülen teklif yeterli midir? Kooperatifler Kanunu’nda daha fazla ne gibi düzenlemeler yapmayı düşünüyorsunuz? Kırsal sanayinin oluşması için tarımsal amaçlı kooperatifleri değerlendirmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Teşekkür ediyorum.

Tarım alanındaki kooperatiflerle ilgili sorusuna yazılı olarak cevap vereceğiz Sayın Başkanım.

İlave düzenlemelerle ilgili… Bu tasarının kanunlaşmasından ve yürürlüğe girmesinden sonra yapı kooperatifçiliğine destek anlamında çalışmamız var. Bu konuyla alakalı, yürürlüğe girdikten sonra, tekrar, bir yasal düzenleme şeklinde olmamakla birlikte ikincil mevzuat ve Hükûmet politikası olarak belli destekler uygulanabilecek.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Madde üzerinde bir önerge vardır.

Önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 496 sıra sayılı yasa tasarısının 4. maddesine “Bayındırlık ve İskan Bakanlığı” ifadesinden sonra gelmek üzere “Sulama birlikleri için Çevre ve Orman Bakanlığı” ifadesinin eklenmesini arz ederim.

Saygılarımla.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Mehmet Ali Susam

Hüseyin Ünsal

 

Malatya

İzmir

Amasya

 

Sacid Yıldız

 

Atila Emek

 

İstanbul

 

Antalya

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, önergemiz çok açık. Bir sulama birlikleri var, kime bağlı, nereye bağlı? Hâlen sulama birlikleri İçişleri Bakanlığına bağlı. Bilmiyorum ki, acaba İçişleri Bakanlığı suyun akış trafiğini mi yönetiyor? Hakikaten ne ilgisi var, ne alakası var, sulama birliklerine hangi katkıyı verir, ne yapar? Hakikaten bilmiyorum. Sekiz senedir söylüyorum, nereye bağlı olduğu, kimin yönettiği belli değil, sadece İçişleri Bakanlığı Mahallî İdareler Genel Müdürlüğüne rapor veriyorlar.

Değerli arkadaşlarım, önergem şu: Mademki kooperatif… Sayın Bakan “Hayır, katılmıyorum.” dedi, niye katılmıyorsunuz? Niye katılmıyor arkadaşlar? Diyorum ki, gelin sulama birliklerini Çevre ve Orman Bakanlığına, DSİ’ye bağlayalım. Yani sulama birliklerine en büyük desteği DSİ vermektedir ve onların işidir. Yıllarca oradan, sulama kanalları, DSİ’den sulama birliklerine devredilmiştir ama hiçbir teknik desteği yoktur arkadaşlar. Bu çiftçimizin, Türkiye’deki ekicilerimizin en büyük yardımcısı sulama birlikleridir. Gelin… Sulama birliklerini de kime bağlıyorsunuz? Yine, nereye bağlı olduğu belli değil. Sekiz yıldır söylüyorlar arkadaşlar: “Kanun hazırladık, getiriyoruz. Evet, ‘Çevre Bakanlığı, doğru söylüyorsun…” Hem Bütçe Komisyonunda hem burada defalarca, “Evet, kanunu getiriyoruz, kanun teklifi hazır…” Arkadaşlar, sekiz sene geçti!

Şimdi, bakıyorum, bugün bu yasama yılının sonuna kadar olan bir gündem geldi. Bakıyorum, hazır olan maalesef yine yok! Sayın Bakan, sulama birlikleri içler acısı hâldedir. Sulama birliklerinin büyük sorunları vardır. Sulama birliklerinin mutlaka DSİ’nin teknik desteğine ihtiyacı vardır. Ben, bir kez daha, zavallı sulama birlikleri, yine söylüyorum, zavallı durumdalar, sahibi yok, çok büyük eksikleri var. Bir sürü sulama birliğinin elektrik borçları var ve ne yapıyorlar biliyor musunuz arkadaşlar? Tam böyle, kışın hiç dokunmuyorlar, tam ürün alacaklar, yazın gidiyorlar, pat diye elektriği kesiyorlar. Değerli arkadaşlar, özellikle tarımsal kalkınma kooperatiflerinin ve sulama birliklerinin önemli miktarda enerji borçları vardır. Bir şekilde bunlar yeniden yapılandırılmazsa ve dürüst üretenle dürüst üretmeyen aynı kaba konulursa yine sonuç alamazsınız. Bu nedenle, sulama birlikleri yasasının öncelikle, arkadaşlar, mutlaka getirilip, aynı, burada, işte... Sayın Bakanım, niye reddediyorsunuz? Gelin, adını koyalım. Diyorum ki madem dağıtıyorsunuz yapı kooperatiflerini, Bakanlığınıza, işte Sanayi Bakanlığında kalıyor, Tarım Bakanlığına veriyorsunuz, gelin -eğer arkadaşlar, inanmıyorsanız… Sulama birliklerinin gideceği yer ve teknik destek alacağı tek yer DSİ’dir gelin, Çevre ve Orman Bakanlığına bağlayalım diyorum. Aynı kanun içerisinde bunu da geçirelim ve bir şekilde artık kanundan da kurtulun. DSİ, sulama birlikleriyle bir araya gelsin, onların sorununu çözsün arkadaşlar. Başka kanun getirmenize gerek yok, işte hazır burada ama reddediyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, sulama birlikleri Türk tarımının en temel noktalarından biridir ve çok zor durumdadırlar çünkü hiçbir destekleri yoktur. İçişleri Bakanlığı, herhâlde diyorum, ben başka bir şey bulamıyorum -eğer bu konuda ben yanılıyorsam bir arkadaşım beni uyarsın- sular nereden geliyor, nasıl akıyor, trafiğini yönetiyor herhâlde.

Değerli arkadaşlarım, bu konu Türk tarımının en hassas konusu. Sayın Bakan, değerli arkadaşlarım; gelin, lütfen, rica ediyorum hepinizden    -eğer buna inanmıyorsanız, o zaman inanmıyorsunuz- bu yasa nasılsa geçiyor, sulama birliklerini de bu yasanın içine koyalım ve onu da DSİ’nin bağlı olduğu Bakanlık olan Çevre ve Orman Bakanlığına bağlayalım. Önergem bu arkadaşlar, fazla bir şey istemiyorum. Türk çiftçisinin gerçek sorununu dile getiriyorum arkadaşlar. Takdir hepinizin.

Bir de, arkadaşlar, sulama birliklerinin ve tarım satış kooperatiflerinin elektrik borçları konusunda hepinizi bir kez daha duyarlılığa davet ediyorum ve önümüzdeki süreç geliyor, bu süreçte bu borçlar -affedin demiyorum ama- faiziyle birlikte büyümüş. Gelin, bunları ödenebilir hâle getirelim.

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Faizleri affetsinler.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Gelin, bu çiftçiye faizler affedilerek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Ve ağırlığı faizdir arkadaşlar. Gelin, faizleri yok edelim ve anapara borçlarını ödenebilir bir hâle getirelim, çiftçiye soluk aldıralım. Gerek sulama birlikleri borçlarını…

Şimdi, bazı sulama birlikleri şanslı arkadaşlar çünkü -suyun akarı çok iyi- iyi bir akar yakalamış, hiç enerji parası ödemiyor ama bazı sulama birlikleri ise suyu kaç metreden yukarı çıkarıp dağıtıyor. Yani bunu eşitlik ilkesi hâline getirip, bir şekilde bunların ortak menfaatini hep birlikte bulmak zorundayız.

Gelin, sulama birlikleri ve tarımsal satış kooperatiflerinin elektrik borçlarının faizlerini yok etmek, anaparalarını ise ödenebilir bir hâle getirmek hepimizin görevidir ama görüyorum ki bu yasama yılında hâlâ sulama birlikleri kanunu gelmiyor. Onun için, Sayın Bakanım, bir an önce burada karar alalım, Çevre ve Orman Bakanlığına bağlayalım ve bitirelim, önerge budur. Bu kadar zor bir olay değil.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.

On dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.11

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.26

BAŞKAN : Başkan Vekili Meral AKŞENER

               KÂTİP ÜYELER: Fatih M ETİN (Bolu), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 108’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.

496 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nı görüşmeye devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

5’inci maddeye bağlı geçici 3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 5-1163 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 3- 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun ek 1 inci maddesi uyarınca Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca yapı kooperatifleri ve üst kuruluşları ile ilgili başlatılmış veya planlanmış iş ve işlemler ile bunlara dair her türlü hak, yetki ve görevler, Bayındırlık ve İskan Bakanlığına devredilmiştir. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca başlatılmış veya planlanmış iş ve işlemleri yürütmeye, bunlar hakkında yeni iş ve işlemler yapmaya, gerekli görülenleri tasfiye etmeye yetkilidir.

Bayındırlık ve İskan Bakanlığı; Kooperatifler Kanununun ek 1 inci maddesi uyarınca yapılan iş ve işlemlerden dolayı Sanayi ve Ticaret Bakanlığının taraf olduğu işlemlerde ve sözleşmelerde taraf olur ve bu Bakanlık leh ve aleyhine açılmış ve bu maddenin yürürlüğe girmesinden önce bu Bakanlık tarafından yapılmış olan iş ve işlemler sebebiyle açılacak olan davalarda kendiliğinden taraf sıfatını kazanır.

Bu madde ile devredilmesi öngörülen her türlü işleme ilişkin evrak ile dava dosyaları ve sair malzemenin devri, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca müştereken belirlenecek usul ve esaslara göre gerçekleştirilir.

BAŞKAN – Madde 5’e bağlı geçici madde 3 hakkında gruplar adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Mehmet Ali Susam’a aittir.

Buyurun Sayın Susam. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçici 3’üncü madde, konut kooperatiflerinin Sanayi ve Ticaret Bakanlığından alınarak Bayındırlık Bakanlığına verilmesi sonucundaki doğacak tüm işlemlerin ve tüm, kooperatiflerle ilgili uygulamaların Bakanlığa devriyle ilgili bir madde. Tabii, bu madde üzerine konuşmanın; yanlışlığını, eksikliğini söylemenin; maddenin ayrıntılarına girmenin çok önemi yok. Madde zaten tümden yanlış, bu kanun tümden eksik.

Bakınız arkadaşlar dünya uygulamalarına… Buradan Sayın Bakana soruyorum: Dünyada, konut kooperatiflerinin Bayındırlık Bakanlığında, tarım kooperatiflerinin Tarım Bakanlığında, diğer kooperatiflerin Sanayi ve Ticaret Bakanlığında olduğu, kooperatiflerin böyle dağınık olduğu bir tane gelişmiş, çağdaş ülke var mı? Bana örnek göstersin. İddia ediyorum. Bir tane böyle bir ülke var mı? Bu bir çorba, çorba. Bu ne demektir biliyor musunuz? “Kooperatifçiliği ben yok edeceğim.” demektir.

Sayın Bekir Bozdağ

Lütfen Sayın Başkan, arkadaşların konuyu dinlemelerini rica ediyorum.

Bakın, bu konuda, benim iddiamın ötesinde, Bakanlığın yaptığı bir çalışma var, bu Hükûmetin Bakanlığının. Bu Hükûmetin Bakanlığının yaptığı çalışma ne diyor biliyor musunuz: “Kooperatifleri Bakanlığın dışında ayrı bir yapıya kavuşturun ve bunu bağımsız kuruluşlar gibi bağımsız bir kuruluş hâline getirin, doğrusu budur.” diyor. Bununla ilgili koca bir kitap hazırlamış, kooperatifçiliğin stratejik yol haritasını.

Değerli arkadaşlar, Hükûmetinizin Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, üç yıllık bir çalışmayla diyor ki: “Kooperatifçiliği bakanlıklardan alın, bağımsız bir kurul oluşturun, şu an bu konuda ciddi sorunlar vardır ve ben bunun için bütün kurumlarla çalıştım, yeni bir strateji belgesi hazırladım.” Siz burada bunun tam tersi bir uygulama yapıyorsunuz. Peki, bunu niçin yapıyorsunuz? Çünkü, Bayındırlık Bakanlığının oyalanacağı bir işe ihtiyaç var. Onun için, kooperatifleri, konut kooperatiflerini verelim, Bayındırlık Bakanlığı işlevsiz kaldı, ona bir işlev çıkaralım. Ama bu arada kooperatifçiliği yok ediyorsunuz. Bakın, kendi raporlarınızda kooperatifçiliği yok ettiğinize dair çok önemli tespitler var. Kooperatifçilik -hem vergide hem de teşviklerde- sizin döneminizde bütün vergi istisnaları ve teşvikler kaldırılarak çok ciddi olumsuz koşullara gelmiştir ve yine Bakanlığın tespitinden size bir şey okuyacağım. Bakın, ne diyor: “Günümüz Türkiye'sinde, kamu yönetimi açısından bakıldığında, kooperatiflerden sorumlu birden fazla kamu kuruluşu olması nedeniyle kooperatifçilik uygulamalarında farklılık ve koordinasyon eksikliği dikkat çekmektedir.”

Dinliyorsunuz değil mi Sayın Bakanım?

“Bu sebeple, çok acil olduğunda ittifak edilen adımlar dahi atılamamaktadır. Örneğin 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nda bir değişiklik ihtiyacı olduğu hâlde, bu konuda ilk adımı hiçbir kamu kuruluşu atamamaktadır. Kamu kaynaklı diğer bir sorun, bakanlıklar düzeyindeki örgütlenmenin bürokratik işleyiş ve anlayış nedeniyle gerekli adımı atma yönünde yeterli esnekliğe sahip bulunmamasıdır.” Bunun Türkçesi nedir, biliyor musunuz? Kooperatifleri farklı farklı kamu kurumlarına yani bakanlıklara ayırırsanız, bakanlıklara ayrılmış olan kooperatiflerin hiçbir işleyişi olmaz ve kooperatifçilik çalışmaz demektir. Bu benim iddiam değil, bu sizin Bakanlığınızın iddiası. E, bunu nasıl yaparsınız şimdi?

Devam ediyor: “Şöyle ki kooperatifçilikle ilgili bakanlıklar, genel politikayla ilgili, sorunun bütününü kapsayan çalışmalar dışında, kuruluş formalitelerini tamamlamak, şikâyetleri sonuçlandırmak gibi rutin sayılabilecek işlere daha fazla ağırlık vermektedir.” Yani “Siz kooperatifçilikle uğraşmayacaksınız.” diyor. Siz, rutin işlerle uğraşan bir noktaya geleceksiniz. Bu da kurumların kırtasiyecilik içinde boğulması ve genel politika sorunları üzerinde yeterince durulmaması gibi sonuçları doğurmaktadır. Bu tespit, Devlet Planlama tarafından oluşturulan özel ihtisas komisyonunun hazırladığı kooperatifçilik sorunları araştırmasında da yer almıştır. Aynı şeyi Devlet Planlama Teşkilatı söylüyor ve siz, bu konularda bu kadar bilimsel bir çalışmayı göz ardı ederek bu kanunu çıkarmaya çalışıyorsunuz.

Niye bunu yaptığınızı az önce açıkladım, bir daha açıklıyorum. İki nedenle yapıyorsunuz. Birincisi: Bayındırlık Bakanlığına iş çıkarmak için yapıyorsunuz. Bunu yaparken de kooperatifçilik olmuş olmamış hiç önemli değil. Zaten kooperatifçilik, günümüzde, sizin döneminizde ciddi bir şekilde imkânlarını yitirmiş, tarım satış kooperatifleri, tarım kredi kooperatifleri, konut kooperatifleri ve buna bağlı bir sürü tüketim kooperatifi piyasadaki paylarını düşürmüş, Rekabet Kurulu kanunuyla kooperatifleri devre dışı bırakmış, kooperatiflerin bir araya gelmesinden zarar gördüğüne, kendilerinin menfaatine olmadığına inanan piyasa oyuncuları bu konuda kooperatifçiliği çok ciddi zor duruma düşürmüş ve siz bu konuda bir de bunu yapıyorsunuz.

İkinci konu, az önce konuştuğum konu. Kooperatiflerin, mevcut kooperatiflerin üzerinde siyasi vesayet kuruyorsunuz, siyasi baskı kuruyorsunuz, aynı, Türkiye'nin üzerinde kurduğunuz siyasi vesayet gibi. Az önce verdiğiniz önergeyle ne yaptınız? Sanayi Ticaret Bakanlığı veya herhangi bir bakanlığın teftiş kurulundan gönderdiği bir denetmenin ayırdığınız kooperatiflerde tuttuğu raporla kooperatif başkanlarını görevden alma yetkisini elinize aldınız. Hiçbir hukuki delil olmadan, hiçbir hukuki tespit olmadan, hiçbir hukuki karar olmadan diyorsunuz ki kooperatif başkanlarına: “Ben sizi görevden aldım. Sen git şimdi mahkemede suçsuz olduğunu ispatla, tekrar gel, buraya otur.” Verdiğiniz önerge ve kabul ettiğiniz önerge bu.

Bu konuda tutarlı davranışından dolayı Komisyon Başkanına teşekkür ediyorum takdire bıraktığı için ama Sayın Bakanı, olumlu görüş verdiği için tüm kooperatiflere şikâyet ediyorum. Bu, bir Bakan adına bu kooperatifçiliğe yapılmış en büyük haksızlıktır.

Değerli arkadaşlar, oylamada da vicdan sahibi arkadaşlarımın çoğu elini kaldırmadı AKP’den. Neden? İşin doğru olduğuna, bu önergenin yanlış olduğuna inanıyorlardı. Burada 10 kişinin kaldırdığı oyla bu kanunu çıkarttınız. Türkiye’deki 80 bin kooperatifi vesayet altına almayı kendi siyasi çıkarınız için ve ülkeyi ele geçirme amacınızın bir parçası olarak yapmaya çalıştınız.

Bu anlayış, Türkiye’ye demokrasiyi getirmez arkadaşlar. Bu anlayış, Türkiye’de demokratik kooperatifçiliği geliştirmez. Bu anlayış, sizin iktidardan düştükten sonra ödeyeceğiniz önemli bir vebal olacaktır. Bu kooperatifçiler de size boyun eğmezler. Zannediyorsanız ki biz bunların üzerinde Demokles’in kılıcı gibi görevden almayı tutarız, bunlar da bize el pençe divan dururlar, durmazlar. Türkiye’de onurlu bir kooperatifçilik geleneği ve onurlu bir kooperatifçilik hareketi vardır. Bugünden itibaren Türkiye'nin her noktasında bu kooperatifçiler, bu konuda gerekli olanı yapacaklardır. Eğer suistimal varsa bu  suistimali başlatan, aslında kooperatifçiliği bugünkü duruma getiren geçmiş zihniyetlerin yaptığı uygulamalardır. Kooperatifleri, tarım satış kooperatiflerini, tarım kredi kooperatiflerini bugüne kadar keyfî devlet uygulamalarıyla ve müdahaleleriyle getirdiğiniz nokta ortadadır.

Onun için, değerli arkadaşlar, buradan uyarıyorum: Bu yasa Anayasa’ya aykırıdır, bu yasa kooperatifçiliğin dünyadaki uygulamalarına aykırıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) - Avrupa’nın bütün ülkelerinde ve Birleşmiş Milletlerin raporlarında kooperatifçiliğin bağımsız bir kurul olarak hayata geçirilmesi ve devletin kooperatiflerin içinden elini çekmesi, onları bağımsız, özerk, demokratik kuruluşlar olarak yaşamasını istemektedir. Onun için, hiç bağırmayın, Anayasa Mahkemesi, sizin böyle keyfî yasa çıkarma anlayışınıza karşı çıkacaktır ve 12 Eylülde sizi bu halka böyle keyfî yasalar çıkararak yargının ele geçirilme sürecindeki niyetinizi de kamuoyuna anlatacağız. Onun için bugün çoğunluğunuza dayanarak bunu çıkarabilirsiniz ama halk size gerekli cevabı verecektir.

Huzurlarınızı saygıyla selamlıyorum. Teşekkürler ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET YENİ (Samsun) – Çoğunluk milletin çoğunluğu, milletin.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Sayın Cemaleddin Uslu. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 496 sıra sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 5’inci maddesi üzerine grubum adına söz aldım. Bu vesileyle sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye ekonomisi ve kamu yönetiminde “küreselleşme” ve “Avrupa Birliği mevzuatına uyum” adı altında yeni düzenlemelerin yapıldığı günümüzde kooperatiflerin örgütlenmesi, ortaklara yönelik eğitim faaliyetlerinin yaygınlaştırılması ve kooperatifçiliğin özendirilmesi ve desteklenmesine yönelik hukuki altyapının yenilenmesi çalışmalarında oldukça geç kalınmıştır.

Tasarının madde gerekçeleri arasında ülkemizde Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığının görev ve sorumluluk alanında yirmi altı ayrı türde 85.554 kooperatifin faaliyet göstermekte olduğu ve bu kooperatiflerin yaklaşık 8 milyon 500 bin ortağının bulunduğu ifade edilmektedir. Böylesine büyük bir kesimi içinde barındıran sistemin karşılaştığı sorunların çözüme kavuşturulması için düzenlemeler yapılması elbette önemlidir.

Diğer taraftan kooperatiflerin küresel ekonomik krizin aşılmasında etkin katkı sağlayabilecek işletmeler olduğunu göz ardı etmemeliyiz. Zira kooperatiflerin ekonomik, sosyal ve kültürel olarak ortaklarının ihtiyaçlarını karşılaması yanında birçok insanımıza istihdam sağladığı da bir gerçektir. Ancak ne acıdır ki ülkemizde yaşanan ekonomik kriz, emeğiyle üreten ve geçimini sürdüren örgütsüz kesimleri daha da derinden etkilemektedir.

Ülke nüfusumuzun yarısının yirmi sekiz yaşın altında olduğu ve Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan resmî rakamlarla işsizlik oranlarımızın yaklaşık yüzde 15’ler, gençler arasındaki işsizliğin ise yüzde 26’lar düzeyinde olması, yani her 4 gençten 1’inin Türkiye’de işsiz olduğu acı bir gerçektir. Oysa gerçek işsizliğin ise bu rakamların çok üzerinde olduğu gerçeği dikkate alındığında, Türkiye’de henüz oluşturulmuş bir gençlik istihdamı stratejisinin olmadığı görülecektir. Üniversite mezunları arasında ise her 3 gençten 1’inin işsiz olduğunu bilmekteyiz. Kaldı ki Sayın Başbakanın “Her üniversite mezunu iş bulacak diye bir kural yoktur.” demesi iktidarın içine düştüğü çaresizliği göstermektedir. Acilen bu konuda, gençliğe yönelik, bir plan dâhilinde istihdam politikası oluşturularak uygulamaya konulmalıdır. Bu durum sektördeki gelişme hızını olumsuz yönde etkilemekte, sektörün rekabet gücünün arzulanan düzeye ulaşmasını engellemektedir.

Ayrıca dünyadaki rekabet ortamı ve girdi maliyetlerindeki yüksek artışlar ve desteklemelerin yetersiz olması ülke tarımımızın zarar görmesine yol açmaktadır. İthalat yanlısı politikaların özendirilmesi ve uygulanması, tarım ve hayvancılığımıza dolayısıyla istihdama büyük darbe vurmaktadır. Bu yanlıştan bir an önce dönülmelidir.

Tarım ve gıda sektörünün güçlü konuma getirilmesi, kooperatif ve birlik gibi örgütsel yapının güçlendirilmesine ve yaşanan sorunlara kısa zamanda çözümler üretilmesine bağlıdır. Nitekim tarımda gelişmiş Avrupa Birliği ülkelerinin rekabet gücünü artıran unsurlarının başında örgütsel yapının güçlü olması gelmektedir. Güçlü tarımsal örgütlenme, tarımı ve gıda sektöründe rekabet gücünü artıran en önemli unsur olmuştur.

Tarımsal amaçlı kooperatiflerin finansman, üst örgütlenme, mevzuat, denetim, eğitim ve araştırma eksikliği olarak özetlenen sorunları yıllardır tartışılmış, ne yazık ki bu sorunların çözümünde önemli bir aşama kaydedilememiştir. Bu sorunlar çözümlenmediği takdirde Avrupa Birliği müzakerelerinde üreticilerimizin ekonomik menfaatleri yeterince korunamayacaktır. Birçok gelişmiş ülkede ve Avrupa Birliği ülkelerinde de etkili olan ekonomik kriz, ülkemiz gibi gelişmekte olan bir ülkeyi daha da derinden sarsmış, her sektörde üretim neredeyse durma noktasına gelmiş ve birçok iş yeri istihdam politikalarını değiştirerek işçi çıkarmaya başlamıştır. Ülke tarihinde işsizlik rakamları rekor seviyelere tırmanırken genç nüfusa sahip ülkemizde binlerce eğitimli genç, işsiz, geleceğinden umutsuz olarak yaşamlarını sürdürmektedir. İşsizlik yüzünden gençler yuva kuramamakta, evlenenler ise maalesef birçok olumsuzlukla baş başa kalmakta, hatta sırf bu sebeplerle aile dramları yaşanmaktadır.

İstanbul’da yaşanan sel nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlarımızın ardından “Dere intikamını alır.” diyen Sayın Başbakan, acılarını yüreğimizde hissettiğimiz Zonguldak’ta yaşanan maden faciası için de “kader” diyerek iktidar sorumluluğundan kurtulmaya çalışmıştır.

Türkiye'nin önemli tarım ve hayvancılık bölgelerindeki üreticiler üretim maliyetlerindeki artışlar yüzünden gelişmiş ülkelerin sübvansiyonlu tarım ve hayvancılık ürünleriyle rekabet edemez duruma gelmişlerdir. İthalata dayanan, üretime yönelen tarıma dayalı sanayi ve gıda sanayisi çok önemli bir yol ayrımına gelmiştir.

Tarım ve gıda sektörünün sorunlarının çözümü ülkemizdeki ekonomik ve sosyal sorunların da çözümünde büyük rol oynayacaktır. Özellikle Avrupa Birliğine üyelik müzakerelerinin yürütüldüğü bu dönemde en önemli konuların başında tarım sektörü gelmektedir. Nitekim en zor müzakereler de tarım ve gıda sektöründe yaşanacaktır.

Tasarıyla yapılan mevcut çok başlı yapının daha da artırılması ortadadır. Bu nedenle tasarı, örgütlenmede yaşanan sorunların son bulmasına katkı sağlamayacaktır, konut kooperatiflerinin Bayındırlık Bakanlığına devri bu kooperatiflerin ve ortaklarının hiçbir sorununu çözmeyecektir. Ayrıca, kooperatifçilik konusunda gerek idari kademede ve gerekse alt kademedeki personelin belli bir bilgi birikimi olmadığı için bir süre boşluk meydana gelecektir, bu da yaşanan sorunları artıracaktır. Kaldı ki bugüne kadar yaşanan devirler sonucu edinilen izlenim ve tecrübeler, devir sonucunda kooperatiflere verilen hizmetlerde aksamaların olduğunu göstermiştir.

Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliği ülkelerinde çiftçiler, klasik ortamda üç boyutlu olarak nitelenebilen kooperatifler, ziraat odaları ve üretici birliklerinden oluşan demokratik örgütlere sahiptir. Bu yapı içerisinde kooperatifler çiftçinin ekonomik kolunu, üretici birlikleri politika yönlendirme ve lobi oluşturma kolunu, ziraat odaları ise hükûmet ile çiftçi arasındaki köprü görevini yapan mesleki kolunu oluşturmaktadır.

Hâlen üç farklı yasaya tabi kurumsal amaçlı kooperatiflerin ve birliklerin tek bir yasa çerçevesinde birleştirilerek her bir kooperatif çeşidi için çerçeve ana sözleşmeleri hazırlanmalıdır. Böylelikle kooperatiflerin yatay ve dikey entegrasyonu sağlanmalıdır.

Dünya Bankasının bir raporunda bu örgütlerin kırsal kalkınma programlarını destekleme açısından başka hiçbir örgütün gerçekleştiremeyeceği bir katılım ve güç birliği sundukları belirtilmektedir.

Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, sağlıklı bir kooperatifçilik yapısına kavuşabilmemiz için, öncelikle kooperatifler mevzuatının uygulamasında çok başlılık ortadan kaldırılmalıdır.

Kooperatifçilik bilincinin ve eğitim düzeyinin yaygınlaştırılıp geliştirilmesi ve tarımsal örgütler arasında yeterli koordinasyon sağlanmalıdır.

Kooperatiflerin yapacağı tarımsal sanayi yatırımlar desteklenmeli ve tarım ve gıda sektöründeki üretici, özel sektör, sivil toplum kuruluşları, üniversite ve kamudaki tarım ve gıda paydaşlarının tek bir örgüt gibi iş birliği ve uyum içinde çalışabilmesi için üreticilerin örgütlenmesi teşvik edilmelidir.

Kooperatifleri ve milyonlarca ortağını düşünüyorsak, gelin, kooperatifçilik sorunlarını araştırma komisyonu kuralım, Türk milleti için doğru sonuçlara ulaşalım.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uslu.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Sayın Nuri Yaman.

BDP GRUBU ADINA M. NURİ YAMAN (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 496 sıra sayılı Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Bu nedenle hepinizi en içten duygularımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bilindiği üzere, yapı kooperatifleri ortaklarına ucuz, kaliteli ve uygun ödeme şartları altında ev edinmek amacıyla kurulan kooperatifler olarakbilinir. Bu sistemde ortaklar, tasarruflarını kooperatiflere yatırarak ev sahibi olmak imkânına kavuşturulurlar. Tüm dünyada önemli bir konut edinme modeli olan yapı kooperatifleri Türkiye’de de konut edinme sistemi olarak yıllarca uygulanagelmiştir. Bir şehirdeki konut ihtiyacının kooperatifler vasıtasıyla sağlanması hem düzensiz yapılaşma ve gecekondulaşmaya engel olmakta hem de insanca yaşanabilecek konutların yapılmasına katkı sunmaktadır. Bu yönleriyle yapı kooperatiflerinin şehirleşme konusunda mahallî idarelere birçok yönden katkıları olduğu şüphesizdir ancak bu kooperatifler halkımız için önemli bir konut edinme modeli olabilecekken maalesef hak ettiği yeri ülkemizde bugün bulamamıştır.

Bunun sebepleri incelendiğinde başlıca şu sorunlarla karşı karşıya kaldıklarını görüyoruz: Uzun yıllar süren ve tamamlanamayan inşaatlar hem yapı kooperatiflerine olan güveni sarsmış hem de fahiş maliyetleri ve içinden çıkılmaz sorunları beraberinde getirmiştir. Kooperatif ortakları ya kooperatif yönetimleri tarafından ya da yüklenici firmalar tarafından sürekli olarak suistimal edilmişlerdir. Finansman modeli yani kredilendirme doğru bir şekilde kurulamadığından gereken kaynak sadece ortakların mali güçleriyle sınırlı kalmıştır. Eğitim yetersizliğinden dolayı sahiplilik bilinci bu kooperatiflerde oluşmamıştır. Niteliksiz yapı teknolojileriyle yapılan yapılar daha tamamlanmadan ya kullanılmaz hâle gelmiş ya da ek yatırımlara sebep olmuşlardır. Öz denetimin etkin olmaması ve kamu denetiminde de denetim elemanı sayısındaki azlık nedeniyle denetimsiz kalan kooperatiflerde itibar ve güven eksikliği ortaya çıkmıştır.

Değerli arkadaşlar, uzun yılların birikimi olarak gelir dağılımının büyük ölçüde bozulduğu ve acilen sosyoekonomik politikaların yürürlüğe konulmasına ihtiyaç duyulduğu günümüzde yapı kooperatiflerinin çeşitli yönlerden ele alınıp yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Bu çerçevede gerçekleştirilmesi gereken başlıca hedefleri sıralayacak olursak alt ve orta gelir grubundaki vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını karşılamada en önemli kurumlardan olan kooperatiflerde ortakların mağduriyetlerini önlemek, üretim maliyetinde, verimlilikte, fiyatta ve kalitede rekabete dayanan kooperatifler oluşmasını mümkün kılmak, kooperatif teşekküllerinde yaşanan suistimaller nedeniyle kamuoyunda oluşan kötü imajı ortadan kaldırmak, idari ve yargı organlarına ulaşan şikâyetleri sonuçlandırabilecek etkin bir denetim mekanizmasını oluşturmak, kooperatif teşekküllerinin üst örgütlenmesine imkân verecek tedbirleri almak, kooperatif ortakları ile yönetici ve denetçilerini eğitmek, hak ve yükümlülükleri ile sorumluluklarının neler olduğu hususlarında bilgilendirmek, sahiplik bilincini ve ortak iş yapma kültürünü geliştirmek, kooperatifleri Avrupa Birliği mevzuatı ile uluslararası kooperatifçilik ilkelerine uygun bir yapıya kavuşturmak, bence bu konuyla ilgili olan birimlerin temel görevleri olmalıdır.

Değerli arkadaşlar, kooperatiflerin başarılı olmasının önündeki engellerden belki de en önemlisi, hiç şüphesiz kaynak sorunudur. Bu sorunun çözümlenmesi için konut yapı kooperatiflerine toplu konut kredisi derhâl sağlanmalı, ucuz arsa temin edilmeli, esnaf kredi kefalet kooperatifleri aracılığıyla verilen krediler artırılmalı ve kooperatiflerin sermaye miktarı artırılarak öz sermayeleri en kısa sürede güçlendirilmelidir. Ancak hepimiz bilmekteyiz ki bu sorunlar yıllar boyunca dile getirilmesine rağmen, çözüm yolunda önemli bir mesafe, maalesef bugüne değin alınamamıştır.

Yapılmak istenen bu düzenlemeyle, hak, yetki ve görevleri Sanayi ve Ticaret Bakanlığından alınıp Bayındırlık ve İskân Bakanlığına verilmekte, ancak yapı kooperatiflerinin yaşamış oldukları sorunlara hiçbir yapısal ve kalıcı çözüm bu düzenlemeyle getirilememektedir.

Ayrıca, tasarının da gerekçesinde belirtildiği gibi, Türkiye'de 73.080’i Sanayi ve Ticaret Bakanlığına, 12.474’ü de Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı olmak üzere, toplam ülkemizde 85.584 kooperatif bulunmaktadır.

Dünkü sözlü soru önergesinde de aldığımız yanıta göre, bu kooperatiflerin, yapı kooperatiflerinin yarısına yakın bir kısmı da ya tasfiye sürecinde veya faal durumda bulunmamaktadır.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, devralacağı bu kooperatiflerin ihtiyacını karşılayacak gerekli organizasyon ve buna ilişkin personel düzenlemesini acaba yapmış mıdır? Bu, ilerideki düzenlemenin başarıya ulaşmasında çok önemli olan bir husustur.

Değerli arkadaşlar, aslında kooperatiflerle ilgili önemli bir düzenlemenin şu anda burada yapılmış olmasında, gönül isterdi ki bu kooperatiflerin büyük bir kısmını kendi bünyesinin içinde bulunduran Tarım ve Köyişleri Bakanlığı da burada olmuş olsaydı ve biz de bu tarımsal kalkınma kooperatiflerinin sorunlarını ve bunlarla ilgili yapılması gereken düzenlemeleri burada kendisine sunsaydık. Ancak buna rağmen, yine de bu kırsal kalkınmada köylünün ve dar gelirlilerin tek umudu olan kırsal kalkınma kooperatiflerine de değinmeden geçmek istemiyorum.

Bilindiği üzere, ülkemizde büyükbaş ve küçükbaş hayvan sayılarında büyük düşüşler yaşanmakta ve bundan kaynaklı et fiyatları da bir önceki yıllara göre yüzde 100’lerin üzerine çıkarak sürekli artış trendi göstermiştir. Hayvancılık politikalarındaki yanlışların ısrarlı bir şekilde sürdürülmesinin ortaya çıkardığı bu tablo sektörün içler acısı hâlini gözler önüne sermektedir.

Yakın dönem verilerine bakıldığında, gelinen nokta açık ve net bir şekilde, şu şekilde gözler önüne serilebilir: 1990’ların başında ülke nüfusu 56 milyon 500 bin iken bugün 72,5 milyona ulaşmış, ancak küçükbaş hayvan sayısı 51,2 milyondan, maalesef, bunun yarısı ölçüsünde 24,5 milyona, büyükbaş hayvan sayısı da 12 milyondan yine büyük bir düşüşle 10 milyon civarına gerilemiş durumdadır. Sektör büyük bir çöküşe sürüklenirken hiçbir önlem alınmamıştır, âdeta gizli bir el devreye girmiş, hayvancılığı bitirmek için elinden geleni bugün Türkiye’de yürütmektedir. Şu günlerde ise önümüze konulan tek çözüm yolu, yurt dışından et ithal etmek olarak dayatılıyor. Oysa ithalatın çözüm olmadığını geçmişteki deneyimler göstermiştir. Hayvancılığı bugünlere getiren ithalata dayalı politikalar bu noktaya bu sektörü sokmadı mı? Bunu görmemek bir bakıma körlükle ancak izah edilebilir. Et ithalatı kısa vadede fiyatları belki düşürecektir. Ancak uzun vadede Türkiye’de zaten can çekişen hayvancılığın tamamen bitmesine neden olacaktır.

Yapılması gereken, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının sektörün tüm kesimlerinin görüşleri doğrultusunda kısa, orta ve uzun vadeli stratejisi olan bir hayvancılık politikasını acilen uygulamaya koyması olmalıdır.

Yine Bakanlığın koordinesinde yürütülen TAR-ET Projesi de maalesef Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde gerekli ilgiyi bugüne değin bulamamıştır. On yıllık bir sürede yapılacak olan bu projede gerek yayla yasakları ve gerekse yeşil kart sahibi olan üreticinin resmî kayıt altına girmek istememesi de bu projenin önündeki en önemli engeldir.

Bu bölge için hayvancılığın gelişmesini sağlayacak en önemli proje ise tarımsal kalkınma kooperatifleri yoluyla yürütülecek olan projeler unutulmamalıdır.

Değerli arkadaşlar, yapı kooperatiflerinde olduğu gibi tarımsal kalkınma kooperatiflerinin de karşılaştıkları sorunların en önemlilerinden birisi finansman sorunudur. Kooperatiflerin günlük değişen politikalarından etkilenmeyen güvenli finansman kaynaklarına sahip olması gerekmektedir. Kooperatif temsilcileri her fırsatta ağır vergi yükü altında ezildiklerinden şikâyet etmekte…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

M. NURİ YAMAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

…ayrıca kayıt dışılık nedeniyle meydana gelen haksız rekabetin önlenmesi için gerekli düzenlemelerin bir an önce yapılmasını istemektedirler. Usulsüz ve belgesiz olarak piyasadan mal toplayan mandıraların faturasını kesen ve vergisini ödeyen kooperatiflere karşı oluşturduğu haksız rekabet, sektörü ciddi şekilde sıkıntıya sokmuştur.

Yine kooperatifler devlete olan borçlarının faizlerinin silinmesini, ana paranın ise takside bağlanmasını umutla beklemektedir.

Bunların yanında, hazine ve orman arazilerinin tarımsal kalkınma kooperatiflerine kiraya verilmesi, orman içi dikim ve bakım ihalelerinde kendilerine öncelik verilmesi gibi istekler ve hayvancılık ve süt ürünlerinin gelişmesi amacıyla yaylalarda altyapı oluşturulması da bu istekler arasında sayılmaktadır.

Daha da sıralanacak benzer önlemlerin alınması hâlinde ülkenin ihtiyacı olan kalkınmanın ve hayvancılığın geliştirilmesini gerekli gördüğümüzü belirtirken, burada beni dinlediğiniz için yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yaman.

Şahıslar adına madde üzerinde ilk söz, Nevşehir Milletvekili Sayın Ahmet Erdal Feralan

Malatya Milletvekili Sayın Öznur Çalık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Kooperatifler Kanunu ve Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlamadan önce yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kooperatifler, temel kuruluş amacına uygun olarak, planlı ve bilinçli olarak ele alındığında kendi imkânlarıyla, bulunduğu bölgenin konut, sanayi ve benzeri ihtiyaçlarının karşılanması ve başta inşaat sektörü olmak üzere ülke ekonomisine kazandırdığı ivme gibi birçok olumlu katkılar sağlamaktadır. Bu bağlamda yapı kooperatiflerinin, bölgenin nazım ve stratejik gelişme planlarına göre belirlenen konut, sanayi ve benzeri arazi kullanım kararlarına uygun alanlarda kurulması ve yapılaşmaların sosyal donatı alanları, altyapı gibi hizmetlerle birlikte imar mevzuatına uygun olarak tamamlanması sağlandığında planlı kentleşme sürecinde de etkin rol oynayacağı açıktır.

Arazi tahsisi dâhil olmak üzere planlamadan projelendirmeye, ruhsattan kat mülkiyetine geçiş ve kooperatifin feshine kadar geçen süreçte yapı kooperatiflerinin mahallî teşkilatları da bulunan merkezî idare birimince sürekli kontrol altında tutulmasıyla vatandaşların kooperatiflere olan güveninin yeniden kazandırılması, dar gelirlilerin konut sahibi olması, ilk tesis maliyetinin yüksek olmasından dolayı ticari faaliyetlere katılamayan vatandaşların ticari faaliyetlere katılmasının özendirilmesinin gerçekleşeceği değerlendirilmektedir.

Belirtilen sebeplerle, yapı kooperatiflerine ilişkin görevlerin, yapılaşma ve şehircilik ile ilgili görevleri yapmak ile görevli Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca yapılmasının uygun olacağı değerlendirilmiş olup bu görevlerin Bayındırlık ve İskân Bakanlığına devredilmesi maksadıyla, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu, 180 sayılı Bayındırlık ve İskân Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 3143 sayılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda, değişiklik yapılması öngörülmüştür.

Bu vesileyle ben yasamızın hayırlı olmasını temenni ederken… Yaklaşık bir ay kadar evvel Malatya’mızda yaşanan, kayısımızla ilgili, tarımla ilgili çok önemli bir sıkıntıyı Meclis gündemimize taşımıştık. Ki sadece bizim grubumuzun değil, diğer muhalefet partisi grubundaki arkadaşlarımızın da konuşmalarıyla gündemimize aldığımız Malatya’daki çiftçilerimizin, dondan dolayı zarar gören çiftçilerimizin zararlarının tazmin edilmesi için birtakım girişimlerde bulunmuştuk.

“Dünyanın Kayısı Başkenti” olarak anılan Malatya’mızda, her 4 aileden 1’inin, yaklaşık 60 bin ailenin geçim kaynağı kayısı üreticiliği. Dünya kuru kayısısının yaklaşık yüzde 90’lara yaklaşan payı ilimize ait. Kayısı, Türkiye'nin ihracatı içerisinde önemli bir yere sahiptir.

Kayısıyla ilgili bugüne kadar yapmış olduğumuz çalışmalarda,  üreticilerimizin daha önceki yıllarda çeşitli düzeylerde yaşanan don olayları nedeniyle uğradığı maddi zararların önüne geçebilmek için birtakım girişimlerde bulunduk ve bu girişimlerimiz neticesinde, daha önce don zararında, 2006 yılında yaşanılan zararlar dolayısıyla yaklaşık 17 trilyon, 16 milyon 751 bin 305 TL ödendi.

Değerli milletvekillerim, Malatya’mızda 17-18 Mart 2010 tarihlerinde gece yaşanan don olayı nedeniyle bu yıl, geçmiş yıllara oranla çok daha ciddi bir zarar yaşandı ve bu zarara istinaden, merkez dâhil, tüm ilçelerimizdeki kayısı ağaçlarında büyük hasarlar oluştu. Yaşanan afetin yaralarını sarmak, çiftçilerimizin yegâne geçim kaynağı olan kayısımızda meydana gelen hasarın tespit edilebilmesi adına sürecin başından itibaren başta Sayın Başbakanımız olmak üzere, Tarım Bakanımız, ilgili kurum ve kuruluşlarımız nezdinde çiftçilerimizin zararlarının tazmin edilmesini talep ettik ve bu taleplerimiz neticesinde, başta Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’a çiftçilerimizin yaşadığı sorunlar ve karşılaşılacak maddi hasarlarla ilgili bilgilerin yer aldığı dosyayı sunduk ve bu sunuşun üzerine, bunun neticesinde, Sayın Başbakanımızın teveccühleri, Tarım Bakanımızın destekleriyle don afetleri nedeniyle zarar gören çiftçilere telafi edici destek ödemesi yapılmasına ve bu çiftçilerin Türkiye Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan tarımsal kredi borçlarının ertelenmesine ilişkin karar Bakanlar Kurulu kararıyla onaylandı ve Resmî Gazete’de yayınlandı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – Yani Malatya’mızdaki kayısı üreticilerimizin, çiftçilerimizin, dondan zarar gören, afetten zarar gören çiftçilerimizin zararları Bakanlar Kurulu kararıyla karşılanacak, hem Ziraat Bankası borçları hem de tarım kredi kooperatiflerine olan borçları ötelenecektir.

Bu vesileyle bu desteği bizden esirgemeyen Değerli Başbakanımıza, Bakanımıza çok teşekkür ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Ankara Milletvekili Sayın Faruk Koca…

Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydın…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 496 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesine bağlı geçici madde üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Sayın Başkanım, Meclisimizin komisyonları o kadar kanun düzenleme tekniğinden yoksunlar ki… Komisyon böyle, Hükûmet böyle… Bakın şimdi, 1’inci maddesiyle 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 48’inci maddesini düzenliyor, 2’nci maddesiyle 1163 sayılı Kanun’un 81’inci maddesini düzenliyor, 3’üncü maddesiyle aynı Kanun’un 90’ıncı maddesini düzenliyor, 4’üncü maddesiyle 1’inci maddeyi düzenliyor. Bakın, eğer kanun tekniğini inceleyen birileri yoksa sizde bu kanunlar…  Zaten Meclisin de kadrosunu yok ettiniz. Mecliste, burada eskiden çok bilgili, Meclisin çalışmalarını bilen kişiler vardı.

Şimdi, kanunlarda geçen deyimler daha kanunun başında yer alır, sen getirmişsin burada 4’üncü maddede yer vermişsin. Böyle bir şey olmaz ki.

Yani geçen gün bir Genel Sekreter burada görevden alındı. Niye alındı bilmiyorum. Tayyip Bey diyor ki: “Başkaları aşk meşk olaylarına katılırlarsa biz bunları partimizden ihraç ediyoruz.” Peki, burada, Meclisteki Genel Sekretere bu konuyla ilgili bir soruşturma yapıldı, sen getirdin Başbakanlıkta Başmüşavirliğe atadın. Yahu biraz insanlar söylediği sözlerin anlamını bilmeli. Arkadaşlar, bu millet bu kadar cahil bir millet değil ama sen cehaletini millete gösteriyorsun. Böyle laflar olur mu?

Yani kanun düzenleme tekniği yok. Komisyon olarak bunu inceleyin, şuraya getirdiğiniz zaman ciddi bir şey getirin. Yani 1’inci maddede yer alması gerekene 4’üncü maddede yer aldırıyorsunuz, ondan sonra 4’üncü maddeyi 1’inci… Ya, böyle bir şey olmaz arkadaşlar. Bu Meclis o kadar cahil bir meclis değil.

Şimdi, değerli milletvekilleri, Türkiye'de o kadar acayip şeyler oluyor ki MİT Başkanlığına bir kişi atanıyor. Deniliyor ki: MİT Başkanlığına atanan kişi on beş yıl astsubaylık yapmış, sonra gelmiş -nedense- Başbakanlıkta danışmanlık yapmış -ben tanımıyorum bu arkadaşımızı- ondan sonra da MİT Başkanı oluyor.

Şimdi, MİT Başkanının görevleri yasada belirtilmiş. Ülkemizin birliğiyle bütünlüğüne, tamamen istihbarat örgütüyle yani devletin bir temel taşı. Şimdi, siz bunu getirip de… Yani benim astsubaylara saygım var, tabii ki her meslek grubuna saygım var ama sen şimdi astsubay diye MİT’in başına getirdiğin zaman bu adam ne olacak? Yani sana gökten vahiy mi gönderdiler? Kim gönderdi bu vahyi? Bunu getir buraya tayin et... Devletin temel yapısını, yani devletin kurumlarını yok ediyorsun. Ya, devlet demek… Devlet, arkadaşlar, bazı kişilerin o küçük kafalarının anlamadığı kadar büyük bir kapasite. Ya sen devleti ayak… Yani ille tahrif etmek için mi getirdin buraya, yok etmek için mi getirdin buraya? Arkadaşlar, ben şimdi hakikaten… Yani ben, o MİT Başkanlığına getirilen kişiyi tanımıyorum ama devletin gelenekleri var.

MUSTAFA ÖZBAYRAK (Kırıkkale) – Tanımıyorsan niye konuşuyorsun ileri geri!

KAMER GENÇ (Devamla) – Oraya getirilecek insanda aranması gereken nitelikler var. Şimdi herkes… Eğer siz, bu devletin temel kurumlarını yok etmeye yönelik her davranışta bulunursanız… Peki, siz niye burada varsınız? Niye burada varsınız? Arkadaşlar, bunlar çok önemli şeyler. Yani burada bir devlet yok edilmeye çalışılıyor, sistemli olarak yok edilmeye çalışılıyor ve ondan sonra da burada basın bir şeyler yazıyor.

Şimdi, Tayyip Bey kaçtı gitti Brezilya’ya. Brezilya’nın, biliyorsunuz, eğlence yerleri çoktur. Tabii, herhâlde Türkiye’de eğlenmiyorlar, oraya gidiyorlar. Yandaşlarını topluyor…

Ama, öte taraftan, ben, bugün, işte, benim memleketimde depremde vatandaşların 800 tanesinin ağır hasarlı evi var, buna bir kuruş vermiyorsunuz ama Brezilya’ya, yandaşlarını, çoluğunu çocuğunu topluyorsunuz gidiyor trilyonlar harcıyorsunuz, dedim. Bu, insan vicdanına sığmayan bir davranış biçimi arkadaşlar. Bu milletle alay ediyorsunuz. Bu millet size öyle bir hesap soracak ki, öyle bir şamar vuracak ki bir o kadarda yerin altına gireceksiniz, bunu bilesiniz. Size öyle bir şamar indirecek ki bu millet, bir o kadar da… Yahu, devlet sizin çiftliğiniz değil ki kardeşim! Ben istediğim adamı en iyi yere getiririm… Kimsin sen ya?

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Sen kimsin?

KAMER GENÇ (Devamla) – Bu devletin öteden beri var olan gelenekleri var. Bu devletin sen kurumlarını yok edemezsin. Bu devletin… İşte, efendim, diyor ki: “MİT dış istihbaratı yapacak.” Nasıl dış istihbaratı yapacak? Peki iç istihbaratı kim yapacak?

Yani arkadaşlar, gerçekten bir milletvekili olarak çok sıkıntı içindeyim. Ülkemize karşı yapılan bu kahredici ihanetleri vicdanen kabul etmek mümkün değil. Onun için, bu gibi şeylerin… Bunlar, buralarda gelip de insanlara hesap vermesi lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

KAMER GENÇ (Devamla) – Burada, Mecliste soru soruyoruz, bakanlar çıkıyor sorulara cevap vermiyor. O zaman, kardeşim, sen niye çıkıp bize cevap veriyorsun? Ben, RTÜK Başkanıyla ilgili soru önergesini vermişim, diyorum ki: Bu RTÜK Başkanı bakın şu yıllarda şu kadar 100 dönümlük araziler almış, arsalar almış, bunun vergi mükellefiyeti var mıdır, bu paralar nerededir? Bülent Arınç çıkmış bana cevap veriyor, diyor ki: “Efendim, bunun mal beyanında vardır.” Ya ben ne biliyorum var mı? Vergi beyannamesini söylese, vergi veriyor mu, vermiyor mu?

Arkadaşlar, her şeyi toplumdan ve milletin denetiminden kaçırmakla bir yere varamazsınız. Bu Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu tarihten bugüne kadar kurulan hükûmetlerin hiçbirisi, grupların hiçbirisi bu memlekette gerçekleri inkâr eden hükûmete bu kadar destek olmadı. İşte buyur… Boş Hükûmet, boş! Bir mum getireyim de Başbakanın yerine yakayım.

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – İşine bak, işine bak! Ne konuşuyorsun?

KAMER GENÇ (Devamla) – Hele bak orada bir de şey yapıyor. Ya ben işime ne bakacağım? Bu Hükûmet nerede, bu Hükûmet nerede? Ben bir soru soruyorum.

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Ne sorusu soruyorsun? Ne soruyorsun?

KAMER GENÇ (Devamla) – Sen şimdi ne kadar yağcılık yapsan da seni bakan tayin etmezler, bakanlar bitti artık.

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Hadi oradan!

KAMER GENÇ (Devamla) – Sen yağcılık yapsan da bakan olamazsın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Yağcılık sana yakışır!

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, bu Hükûmet nerede?

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Ne konuşuyorsun?

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan, bu Hükûmet nerede?

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Otur yerine!

FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) – Yahu, sana ne!

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Hükûmet burada, burada.

KAMER GENÇ (Devamla) – Belki burada oturan bakan kalp krizi geçirecek, ne olacak? Ne olacak yani bu Hükûmet, o zaman…

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Ne konuşuyorsun, burada ne konuşuyorsun? Ne konuşuyorsun?

BAŞKAN – Sayın Genç, teşekkür ederim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Arkadaşlar, bakın, yani benim de vaktim doldu. Ben bu Hükûmet nerede dediğim zaman, Bülent Arınç diyordu ki…

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Ya otur, o lafı ağzına alma!

KAMER GENÇ (Devamla) – Sana ne be! Sana ne!

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Otur lan! Otur!

KAMER GENÇ (Devamla) – Sana ne!

BAŞKAN – Sayın Genç, teşekkür ederim.

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Otur yerine!

KAMER GENÇ (Devamla) – Sana ne!

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Terbiyesiz!

BAŞKAN – Sayın Aksak… Sayın Aksak…

KAMER GENÇ (Devamla) – Sana ne yahu!

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Ne kadar ayıp yahu!

KAMER GENÇ (Devamla) – Benim burada konuşma hakkım yok mu?

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Herkesten fazla konuşuyorsun.

KAMER GENÇ (Devamla) –  Sana ne? Kime hakaret ediyorsun?

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Otur yerine!

KAMER GENÇ (Devamla) – Gelsin Hükûmet hesap versin burada.

FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) – Süren bitti, süren.

KAMER GENÇ (Devamla) – Sürem bitti de niye bu da o lafları söylüyor?

BAŞKAN – Sayın Genç, teşekkür ederim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani olur mu böyle? Olur mu böyle? Böyle baskı altında mı olacağız?

AHMET YENİ (Samsun) – Kürsüyü işgal etme, kürsüyü.

BAŞKAN – Sayın Komisyon söz istemiştir.

Buyurun.

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Genç biraz önce söze başlarken hemen “Hükûmet ve Komisyon kanun yapma tekniğini de bilmiyor.” dedi.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Doğru.

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Çok dikkatle olayları takip ettiğini biliyorduk ve kanun teklif ve tasarılarını madde madde incelediğini de zaman zaman iddia ediyor, onu da görüyorduk ancak burada okurken herhâlde göremedi veyahut okuyamadı veyahut farkına varamadı, ben onu düzelteyim.

Kanun tekniğine göre düzenlenen kanunumuzun 1’inci maddesi, dikkat ederseniz, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 48’inci maddesini; 2’nci maddesi 81’inci maddesini; 3’üncü maddesi 90’ıncı maddesini, 4’üncü madde ise kanunun 1’inci maddesini değil, ek 1’inci maddesini düzenliyor. Sayın Genç, ek olunca… İşte, kanun da burada. Dolayısıyla ek 1’inci maddesi kanun maddelerinden sonra geldiği için, sıralama tekniğine bu şekilde uygun olduğunu hatırlatmak istiyorum. Sonra, 5’inci maddede de geçici madde 3 ve geçici madde 4 şekliyle tamamen kanun tekniğine uygun bir şekilde düzenlenmiştir.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şimdi soru-cevap işlemine geçiyorum.

Sayın Özdemir…

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakana soruyorum: Kooperatifçilik, toplumsal iletişim, birlik ve beraberliğin tesisi için önemli bir araçtır. Kooperatif örgütlenmesinin siyaseten öncelikli bir alan olarak belirlenerek, toplumun yaşam kalitesi için şekillenerek yaygınlaşması gerekmektedir. Buna göre, kooperatif bilincinin toplumlarda yerleşmesi gerekmektedir. Özellikle devlet kurum ve kuruluşları ile eğitim kurumlarında kooperatifçilik bilincinin yerleşmesi için çalışmalarınız var mıdır?

İkinci sorum: Yapı kooperatifleri günümüzde ciddi bir güven sorunu yaşamaktadır. Yapı kooperatiflerinde parasal konulara ilişkin şikâyet ve iddialar oldukça fazladır. Güven sorununun kooperatiflerin kendi bünyelerinde de yaşandığı görülmektedir. Kooperatiflerde güven artırılması için, dünyadaki yapısal değişime uygun bir yapılanma içine girmesini sağlama yolunda bir çalışmanız var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Vural…

OKTAY VURAL (İzmir)- Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana bir soru sormak istiyorum: Bu Kooperatifçilik Strateji Belgesi hazırlanırken Sanayi ve Ticaret Bakanlığında, bütün bakanlıklara toplantı ve görüş için yazı yazıyorlar. Bakanlığınız bu Kooperatif Strateji Belgesi hazırlanırken herhangi bir toplantıya katıldı mı, bir görüş belirtti mi? Belirtti ise hangi görüşü ifade etmiştir? Bu konuda bilgi verirseniz memnun olurum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Özdemir’in sorusuyla alakalı… Kooperatifçiliğin doğası itibarıyla yaygılaştırılması toplum hayatı için son derece yararlı bir argümandır. Zaten bu tasarının da amacı… Kooperatifçiliğin, özellikle bu şikâyetler dolayısıyla güven bunalımı noktasındaki olgusunu da giderici noktada çalışmalarımız mutlaka olacaktır ama yalnız kooperatifçiliğin de aslında sektördeki diğer serbest piyasa şartları gereği hem yapsat müteahhitliğinin hem diğer özellikle konut yapım sektörlerindeki aktörlerle rekabet edebilecek derecede de desteklenmesi gerekir. Bu tasarının amaçlarından bir tanesi de budur.

Sayın Vural’ın sorusuna… Bakanlığımız bu konuyla alakalı bir toplantıya katılmadı. Bu Strateji Belgesinin de onaylanmış bir belge olmadığı bir çalışma, taslak anlamında bir belge. Fakat oradaki görüşlerle ilgili, bu tasarının amacı, hedefi çelişmemektedir. Bunu da ifade etmekte yarar görüyorum.

BAŞKAN – Madde üzerinde bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

T.B.M.M Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 496 sıra sayılı yasa tasarısının 5. maddesine bağlı geçici 3. maddesinin 2. fıkrasının sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

“doğacak her türlü hak ve yükümlülükleri yerine getirir.”

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Sacid Yıldız

Şevket Köse

 

Malatya

İstanbul

Adıyaman

 

Ahmet Küçük

 

Ergün Aydoğan

 

Çanakkale

 

Balıkesir

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak? Sayın Yıldız, siz mi konuşacaksınız, gerekçeyi mi okutayım?

SACİD YILDIZ (İstanbul) – Gerekçe.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Konunun daha açıklığa kavuşması amacıyla.

III.- YOKLAMA

 (MHP ve CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı) [AK PARTİ sıralarından alkışlar(!)]

OKTAY VURAL (İzmir) - Toplantı yeter sayısı istiyoruz efendim.

BAŞKAN – Yoklama talebi vardır.

Sayın Vural, Sayın Şandır, Sayın Yıldız, Sayın Ertuğrul, Sayın Yalçın, Sayın Uslu, Sayın Tankut, Sayın Özensoy, Sayın Doğru, Sayın Akkuş, Sayın Sipahi, Sayın Kumcuoğlu, Sayın Köse, Sayın Kaptan, Sayın Yalçınkaya, Sayın Yıldız, Sayın Topuz, Sayın Ünsal, Sayın Dibek, Sayın Karaibrahim.

Evet, iki dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.23

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 18.35

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Gülşen ORHAN (Van)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 108’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - İstem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/811, 2/633) (S. Sayısı: 496) (Devam)

BAŞKAN – Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

496 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nı görüşmeye devam edeceğiz.

Komisyon burada, Hükûmet burada.

Geçici 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici 4’üncü maddeyi okutuyorum:

Geçici Madde 4- Bayındırlık ve İskan Bakanlığının personel ve teşkilat yapısı, yapı kooperatifleri ile ilgili olarak bu Kanun ile verilen görevleri yürütmeye hazır hâle getirilinceye kadar, hizmetine ihtiyaç duyulan personel, her türlü özlük hakları saklı kalmak kaydıyla Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı emrinde bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren bir yıl süre ile geçici olarak görevlendirilir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır.

MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz kanunun 5’inci maddesinde iki tane geçici madde konulmuş; geçici 4’üncü maddeyle ilgili, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım.

Tabii, burada yetki devri olan, Bayındırlık ve İskân Bakanlığının personel ve teşkilat yapısı hazır hâle gelinceye kadar, daha önce yetkilendirilen Sanayi ve Ticaret Bakanlığının personel takviyesini tanzim eden bir geçici madde. Gerekli görülmüş ki böyle bir geçici madde koymuşlar.

Söz konusu personel olunca, değerli milletvekilleri, sizleri de yakından ilgilendirdiğini bildiğim, tahmin ettiğim bir konuyu dikkatinize sunmak istiyorum. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu kapsamında kooperatif sayılan sulama birlikleri var, tarımsal sulama birlikleri. Bunlar Türkiye’de tarım için, çiftçi için çok önemli birliklerdir, çok önemli kuruluşlardır. Özellikle sulu tarımın yapıldığı bölgelerde sulama birlikleri çiftçi açısından çok önemli -hem demokratik hem de ürün selameti için, üretim için çok önemli- kuruluşlardır.

Değerli milletvekilleri, burada, toplumun beklentileri, ihtiyaçları veya oluşan sorunların çözümü için hukuk oluşturuyoruz. Kooperatiflerle ilgili, özellikle yapı kooperatifleriyle ilgili bir yetki devrini düzenleyen kanun değişikliğini yaparken yine sorun içerisinde kıvranan ve toplumun çok büyük kısmını ilgilendiren sulama birlikleriyle ilgili sorunların çözümü için de burada bazı düzenlemeler yapılmalıydı. Ama, maalesef, bu değişiklik teklifinde ve hükûmet tasarısında, sulama birliklerinin sorunları devasa ortada beklerken ve bu noktada Hükûmetin işte yedi sekiz seneden bu yana taahhütleri de yerinde beklerken, ama burada bir düzenleme yapılmamaktadır. Bu anlamda, bu amaçla sulama birliklerinin sorunlarını sizlere sunmak istiyorum.

Kütahya Milletvekili Sayın Profesör Doktor Alim Işık’ın Çevre ve Orman Bakanlığına verdiği bir yazılı soru önergesine Sayın Bakanlık, 12/04/2010 tarihinde cevap veriyor, bu cevapta diyor ki: “Türkiye’de 388 adet sulama birliği bulunmaktadır ve bu sulama birliklerinin toplam 276 milyon 339 bin 335 Türk lirası borcu bulunmaktadır. Kime bu borçlar? TEDAŞ’a, Sosyal Güvenlik Kurumuna, vergi dairelerine, maliyeye ve Devlet Su İşlerine ve de personele. Bu 388 adet sulama birliğinde toplam 4.622 adet personel çalışmakta. Personellerin özlük haklarıyla ilgili ve alacaklarıyla ilgili birikmiş devasa sorunları var ama onun ötesinde sulama birliklerinin, çiftçinin can damarı olan suyu sağlayan ve dağıtan sulama birliklerinin gerçekten bugün artık kendilerinin aşamayacağı boyutlara ulaşmış sorunları bulunmaktadır. Tekrar ediyorum Sayın Bakanın verdiği rakamları; 388 adet sulama birliğinin toplam 276 milyon 339 bin 335 TL borcu bulunmaktadır yani yaklaşık her sulama birliğinin 1 milyon yani eski parayla 1 trilyona yakın borcu bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, sizin bölgelerinizde de sulama birliği var ve çok sayıda üyesi var, çiftçiyi ilgilendiriyor, bunların sorunları size de geliyor. Çözüm üretmek noktasında çiftçilerimizin ve bu birlik yöneticilerinin siz milletvekillerine canhıraş çığlıklarla ulaştıklarını biliyorum. Bizde öyle maalesef, Mersin’de tüm sulama birlikleri problem içerisinde ve -çok kötü bir örnek olarak söylüyorum- tam sulama mevsiminde TEDAŞ’a olan elektrik borçlarından dolayı elektrikleri kesiliyor, gelirlerine maliye el koyuyor. Dolayısıyla toplumun büyük kısmını, yaklaşık 20 milyon insanımızı ilgilendiren, tarım kesiminde çiftçilerimizi ilgilendiren sulama konusuyla ilgili bu birliklerin sorunlarına Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, Hükûmet olarak, muhalefet olarak, milletvekili olarak bigâne kalamayız.

Bakınız, bu konuda Sayın Hükûmet yedi yıldan bu yana bir mevzuat geliştireceği sözünü vermektedir. Kime sorarsak soralım, bu konuda çok ciddi, çok kapsamlı bir hazırlık yapıldığı söyleniyor ama ne hikmetse, bu hazırlık maalesef bugüne kadar tamamlanmadı, hayata geçirilemedi ve sulama birlikleri tek tek artık işlev yapamaz, fonksiyonunu yerine getiremez, görevini yerine getiremez; iflas ediyor, kapanıyor ama hâlâ Hükûmetin bu mevzuattan kaynaklanan mazereti devam ediyor.

Bir başka husus: Bu borçların ödenmesi konusunda bir şeyler yapmak gerekiyor. Sulama birlikleri borçlarını ödeyemiyor. Yeniden yapılandırma, faizini silme veya borçların ertelenmesi gibi birtakım çözümler üretilmesi artık zorunluluk hâline geldi çünkü bu sulama birlikleri ne maliyeye borcunu ödeyebiliyor ne sosyal güvenliğe personelinin borcunu ödeyebiliyor; daha da ötesi, personeline maaşlarını ödeyemiyor. Hükûmet olarak, zaten zor durumda olan çiftçinin birikmiş borçlarını bir şekilde yeniden yapılandırmak veya ertelemek gibi bir mecburiyeti hiç görmezlikten gelirken, sulama birliklerinin de artık ertelenemez, ötelenemez bu sorunlarının çözümü noktasında zannediyorum zaman çoktan geçti ve Hükûmet olarak, iktidar partisi grubu olarak, milletvekilleri olarak artık bu konuda söyleyebileceğiniz hiçbir mazeretiniz kalmadı.

Değerli milletvekilleri, bir kanun çıkartırken, bir sorun çözmek ama bu sorun ne kadar genel olursa, çözüm ne kadar kalıcı, adaletli, hak olursa burada çıkartılan kanunların meşruiyetinden bahsedilebilinir.

Şimdi, bir arkadaşımızın teklifiyle, Kooperatifler Kanunu’nda bir değişiklik yapıyoruz ve bu değişikliklerde birtakım, cevabı da bulunamayan tartışmalar da devam ediyor. Denetim elemanları konusunda, personel görevlendirmede bakanlıkları yetkili kılıyor. Denetim yeterliliği olmayan, bu noktada bir birikimi olmayan bir personelin, binlerce üyesi olan bir kooperatifi denetleme mevzuatı, imkânı, hukukunun açılmasının getireceği kaosu sizin dikkatlerinize sunuyorum. Eğer bu kanun teklifi bir özel durum için, bir özel kooperatif için, belirli bir maksat için çıkartılmıyorsa eksik çıkartılıyor demektir. Niye? Yine 1163’e göre kooperatif olan sulama birliklerinin artık ötelenemez olan sorunlarına bir çözüm üretme fırsatı vardı ama, bu, bütün ısrarlara rağmen göz ardı edildi. Bu sebeple tekrar ediyorum: Sulama birlikleri, tarımsal sulama birlikleri sorun içerisinde kıvranmaktadır, tarımsal sulama birlikleri Türk çiftçisi için çok önemlidir. Zaten çiftçimiz ürününü satamıyor, borcunu ödeyemiyor bir de tabii afetlerle boğuşuyor. Yine Mersin’de, Türkiye’nin birçok bölgesinde dolu, sel, afetleri yaşanıyor, artık hasat mevsimi çiftçi için bir ızdırap mevsimine dönüştü değerli milletvekilleri. Çünkü hasat oluncaya kadar, hasat mevsimi gelinceye kadar çiftçinin, borçlularına, alacaklılarına mazereti var, şimdi mazereti de yok, mahsulü de para etmiyor. 20 kuruş domates Mersin’de değerli milletvekili. Erdemli’de domatesi toplatmak için bile… Yani satış bedeli, toplama ücretini ödemiyor. Bozyazı’da böyle, Anamur’da böyle, Tarsus’ta böyle…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Alanya’da da öyle.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Alanya’da böyle, Türkiye’nin hemen her yerinde böyle. Ne yapacak bu çiftçi? Bir de sulama birliklerinden kaynaklanan borçlar üstüne gelince maalesef çiftçi artık gelecekten umudunu kesip…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – …tarımdan vazgeçmek gibi bir karar noktasına geldi değerli milletvekilleri. Eğer bu toprakları terlerimizle ıslatmaz, işlemez, oradan çoluk çocuğumuza ekmek kazanmazsak vatan olma özelliğini kaybeder. Atalarımız bu toprakları, bedellerini kanla ödeyerek, kanla bedelini ödeyerek vatanlaştırdı sonraki gelenler de alın teriyle bu toprakları işleyerek vatan hâlinde devamını sağladı ama şimdi yaşanan hadise maalesef her 4 çiftçiden 1’i tarımdan vazgeçti. Hemen her çiftçinin kapısında borçlu, alacaklı bekliyor yani köy yerlerine haciz memurları gelmeye başladı. Dolayısıyla sulama birliklerinin sorunlarına bir çözüm üretme imkânı olan bu kanun teklifi veya tasarısının bence eksik tanzim edildiğini -bir fırsattır- bu soruna da çözüm üretecek bir düzenlemenin yapılması gerektiğini, yapıldığı takdirde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak destek vereceğimizi ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.

Cumhuriyet Halk  Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Osman Kaptan. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA OSMAN KAPTAN (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan tasarının geçici 4’üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk  Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Sayın arkadaşlarım, kooperatifçilik dünyada önemli sorunların çözümü ve ihtiyaçların karşılanması amacıyla ortaya çıkmıştır. 19’uncu yüzyılın ortalarında Sanayi Devrimi’nin yaratmış olduğu hızlı değişim ve dönüşüm, işsizlik, iç göç, kentleşme, gelir dağılımının bozulması gibi ekonomik ve sosyal problemler kooperatifçiliği ortaya çıkarmıştır. İngiltere’de işçiler tarafından kurulan tüketim kooperatifçiliği kooperatifçiliğin başlangıcı olmuştur. Sonraki yıllarda Fransa’da üretim kooperatifçiliği, Almanya’da esnaf ve tarım kredi kooperatifçiliği İngiltere’yi takip etmiştir.

Sayın arkadaşlarım, Birleşmiş Milletler tahminine göre dünya genelinde 750 binden fazla kooperatif bulunmaktadır. Yaklaşık 800 milyon kişi de bu kooperatiflere ortaktır yani ortalama dünyadaki her 7-8 kişiden 1’i kooperatif ortağıdır. Yaklaşık  100 milyon kişi de bu kooperatiflerde çalışmaktadır.

Türkiye’de bazı dönemlerde kooperatifçiliği karalamak için komünist icadı olduğu söylenegelmiş ise de dünyada en çok kooperatif ile öne çıkan beş ülke, Amerika Birleşik Devletleri, Fransa, İngiltere, İtalya ve Japonya gibi kapitalist ülkelerdir. İngiltere de kooperatifçiliğin beşiğidir. Amerika Birleşik Devletleri’nde, Almanya’da toplam nüfusun dörtte 1’i kooperatif üyesidir. Japonya’da her 3 aileden 1’i kooperatif üyesidir. Ülkemizde ise kooperatif örgütlülüğü yüzde 10 düzeyindedir. Japonya’da Tarımsal Kooperatifler Ulusal Federasyonu kırsal kesimde yaşayan 3 milyondan fazla Japon ailesinin ihtiyaç duyduğu tarımsal girdi ve ekipmanı karşılamaktadır. Amerika Birleşik Devleti kırsalının çoğu bölgesi kooperatifler aracılığıyla elektriğe kavuşmuştur. Bu gibi enerji kooperatifleri şimdilerde Portekiz’de gelişme göstermektedir. Harvard Üniversitesinin yüz yıllık geçmişi olan öğrenci kooperatifi bulunmaktadır.

Sayın arkadaşlarım, görüldüğü gibi, gelişmiş ülkelerde kooperatifçilik de gelişmiştir. Bu ülkelerde kooperatifçiliğe kamu ve özel sektör yanında üçüncü sektör olarak da bakılmaktadır. Maalesef ülkemizde ise, kooperatifçiliğe, zaman zaman önem ve öncelik verilmesine karşın süreklilik kazandırılamamıştır ve süreklilik kazandırılamadığı için de kooperatifler sıkıntıya uğramıştır, Atatürk döneminde önem verilmiştir, 1961’de Anayasa’ya girmiştir. 1982 Anayasası’nın 171’inci maddesi “Devlet, kooperatifçiliğin geliştirilmesini sağlayıcı tedbirleri alır” derken, 12 Eylül darbesinde en fazla darbeyi de kooperatifler yemiştir. Köy-Koop gibi ülke genelinde örgütlenen kooperatifler kapatılmış, tanınmış kooperatif kurucuları ve yöneticileri hapse atılmıştır.

Sayın milletvekilleri, ülkemizde yirmi altı türde yaklaşık 90 bin kooperatif faaliyet göstermekte, 8,5 milyon kooperatif ortağı da bulunmaktadır. Mevcut kooperatifler iki başlı iken, yani Sanayi ve Tarım bakanlıklarına bağlı iken, şimdi bu değişiklikle iki başlılık üç başlılığa çıkarılmaktadır. Yapılması gereken tek başlılığa indirmek iken, maalesef, daha da çok başlılığa çıkarılmaktadır. Sanayi Bakanlığına bağlı olan konut yapı kooperatifleri, küçük sanayi sitesi yapı kooperatifleri ve toplu iş yeri yapı kooperatifleri Bayındırlık Bakanlığına bağlanmak istenmektedir.

Sayın milletvekilleri, 90 bin kooperatifin üçte 2’si, yani 60 bini yapı kooperatifidir. Bunlar Sanayi Bakanlığından alınıp Bayındırlık Bakanlığına bağlanmak istenmektedir. Yapı kooperatiflerinin ve ortaklarının bu yeni düzenlemeden bir yararı var mıdır? Yoktur. Peki, bu düzenleme niye yapılmaktadır? Bayındırlık Bakanlığının elinden Karayolları gibi önemli genel müdürlükleri Hükûmet aldı, şimdi de Sayın Bayındırlık Bakanına yeni iş alanı yaratılıyor, “Al sana 60 bin yapı kooperatifi.” deniyor. Bunun da 23 bini faal, 37 bini faal değildir, yani üçte 2’si faal değildir. Sayın Bakan zaten Bakan olmadan önce yapı kooperatifi inşaatları da yapmış, konuya yabancı değil.

Sayın milletvekilleri, yapı kooperatiflerinin sorunları vardır, ancak bu düzenlemeyle bu sıkıntılar bitmeyecektir, sorunları çözülmeyecektir. Açıklanan gerekçeler yapı kooperatiflerinin Bayındırlık Bakanlığına bağlanmasını gerektiren gerekçeler değildir. Bu kooperatiflerin üçte 2’si faal değildir. Bunların inşaat sorunu yoktur, mühendislik sorunu yoktur, kooperatifle ortağı arasında hukuki sorunlar vardır. Bunların yüzde 95’i de bitmiştir, Bayındırlık Bakanlığıyla doğrudan bir ilgileri de yoktur.

İmar mevzuatı bakımından denetim belediyeler tarafından yapılıyor, ruhsat belediyeler tarafından veriliyor, denetim yapı denetim firmaları tarafından yapılıyor, iskân yine belediyeler tarafından veriliyor. Peki, Bayındırlık Bakanlığı ne yapıyor da ona bağlıyorsunuz? Yapı kooperatifleri 1984 yılında Bayındırlık Bakanlığı Mesken Genel Müdürlüğünden alınıp Sanayi Bakanlığına bağlanmadı mı? Yirmi altı yıl sonra tekrar geri dönüşün gerekçesi nedir?

Sayın arkadaşlarım, geçici 4’üncü maddede “Bayındırlık ve İskan Bakanlığının personel ve teşkilat yapısı, yapı kooperatifleri ile ilgili olarak bu Kanun ile verilen görevleri yürütmeye hazır hâle getirilinceye kadar, hizmetine ihtiyaç duyulan personel, her türlü özlük hakları saklı kalmak kaydıyla Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı emrinde … bir yıl süre ile geçici olarak görevlendirilir.” denilmektedir.

Bu maddenin tasarıya konulmuş olması, Bayındırlık Bakanlığının bu görevi yapabilecek yeterliliğe sahip personelinin olmadığının ve yapı kooperatiflerinin yirmi altı yıl sonra tekrar Bayındırlık Bakanlığına bağlanmasının yanlışlığının bir itirafıdır.

Sayın Bakanın kendisi bu işi en yalın şekilde şöyle ifade ediyor: “Sanayi Bakanlığının işi çok, bizim işimiz az. Bu nedenle alıyorum.” diyor Komisyon tutanaklarına göre.

Sayın milletvekilleri, böyle bir anlayış olur mu? Bu, nasıl bir hükûmet etme anlayışıdır? Peki, yarın “Ormancılık kooperatifleri orman işi yapıyor, Orman Bakanlığına bağlayalım; eczacılık kooperatifleri sağlıkla ilgili, Sağlık Bakanlığına bağlayalım.” denirse ne olacaktır?

Sayın milletvekilleri, Hükûmet konut üretiminde kooperatifleri dışlayarak siyasi amaçlarla TOKİ’yi desteklemektedir. TOKİ yapı denetiminden muaftır, harçlardan muaftır. TOKİ inşaat yapacağı yerle ilgili olarak belediyelere başvurduğunda iki ay içinde meclisten sonuç alınamazsa otomatikman kendi projesini uygulama hakkına sahiptir. Kooperatifler ise plan değişikliği olmadığı sürece inşaat ruhsatı alamamaktadır. Bu da yasalar önünde eşitlik ilkesine uymamaktadır. Yani, kooperatiflerin aleyhinedir.

Bazı kooperatiflerde konutlar bitmiş, üyeleri oturmaktadır ancak sonradan 2/B sorunuyla karşılaşmaktadırlar. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, Sayın Bayındırlık ve İskân Bakanına sormak istiyorum: Kooperatiflere arsa temininde nasıl kolaylık sağlayacaksınız? 2/B sorunu olan kooperatiflerin sorunu çözülecek midir? TOKİ’ye sağlanan olanaklar, arsa temini, vergi muafiyeti, plan ve proje yapma kolaylığı kooperatiflere de sağlanacak mıdır? Yıllarca süren yapı kooperatifleri inşaatlarının hızla bitirilmesi için Hükûmet ne gibi önlemler alacaktır? Kooperatif dolandırıcıları cezalandırılacak mıdır, yoksa korunacak mıdır?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

OSMAN KAPTAN (Devamla) – Peki, teşekkür ederim Sayın Başkan.

2010-2014 yılları için hazırlanan Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem Belgesi’nde tüm kooperatifçiliğin tek çatı altında birleştirilmesi tavsiye edilirken, sayın arkadaşlarım, şimdi, kooperatifçilikte çok başlılığa neden gidilmektedir? Sayın Bakan bu sorularımızın cevabını verirse memnun olurum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaptan.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Siirt Milletvekili Sayın Osman Özçelik. (BDP sıralarından alkışlar)

BDP GRUBU ADINA OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 496 sıra sayılı  Kanun Tasarısı’nın geçici maddesi üzerinde Barış ve Demokrasi Partisinin görüşlerini sunmak üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, bugün 27 Mayıs. Elli yıl önce 27 Mayısta bir askerî darbeyle karşılaştı bu ülke ve hâlâ bir gelenek hâline gelen askerî darbelerin sosyal yaşamımızda, siyasal yaşamımızda sıkıntılarını, acılarını yaşıyoruz. Bir gelenek yarattı; 27 Mayıs 1960’tan sonra 12 Mart darbesi, daha sonra 12 Eylül darbesiyle karşılaştı bu ülke ve daha sonra da bugün hâlâ mahkemelerde davası sürmekte olan Ergenekon darbe girişimi bu ülkede yaşandı. Eğer bu Meclis halkın verdiği yetkiyi, halkın verdiği iradeyi halk adına kullanamaz ise askerî darbelerle karşı karşıya kalmak, askerî darbe tehdidi altında yaşamak ve Meclisi ve toplumun tamamını neredeyse askerî vesayet altında yaşamaya zorlamak ve böyle bir yaşama mecbur kalmak zorunda kalacaktır. Bu nedenle, Meclisin temel görevi, halkın iradesini doğru temsil etmek ve Meclisin iradesine sahip çıkmaktır.

27 Mayısta ve diğer askerî darbelerde, darbe planlayıcıları önce kendi içinde gizli bir örgüt kuruyor, daha sonra, darbe yapabilmenin sosyal ve siyasal koşullarını yaratmak üzere çeşitli eylemlere, çeşitli provokasyonlara girişiyorlar. Bunların tamamını yaşayarak gördük. 27 Mayıs askerî darbesinden sonra bu ülkede başbakan ve bakanlar idam edildi, Parlamento feshedildi ve askerler eliyle yeni bir Anayasa yapıldı. Daha sonra, aynı gelenek 12 Eylül darbesi sırasında yaşandı ve askerî mantıkla, askerî anlayışla, demokrasiden uzak, halkın iradesini hiçe sayan, insan haklarını, temel özgürlükleri hiçe sayan bir anlayışla yeni bir Anayasa yapıldı ve biz hâlâ o Anayasa’yla yaşamaya devam ediyoruz. Ne yazık ki mevcut Hükûmet, 12 Eylül Anayasası’nın iktidarlara sağladığı avantajların gölgesinde iktidarını sürdürme çabası içinde. Halkın ve tüm toplumsal kesimlerin, bu Anayasa’yla artık yaşamanın mümkün olmadığını, bu Anayasa’yla, 21’inci yüzyılda gelişmiş, demokratik bir ülke koşullarını yaratmanın mümkün olmadığını ifade etmesine rağmen, hatta tüm sivil toplum örgütleri, bilim çevreleri bu konuda müttefik iken, düşünce birliği içindeyken yeni bir anayasa talebi ne yazık ki Hükûmetin gündeminde değil, Anayasa’da yapılacak kimi revizyon niteliğindeki değişikliklerle, makyaj niteliğindeki değişikliklerle yeni, demokratik, sivil bir anayasa ihtiyacını âdeta ortadan kaldırır bir tavır içinde. Bu nedenle, bizim bir daha askerî darbelerle karşılaşmamamız, halkın iradesinin üstünde hiçbir güç tanımayan demokratik bir ülke yaratmamız açısından yeni, sivil, demokratik bir anayasaya ihtiyaç olduğunu ifade etmek isteriz ve 27 Mayısın bu vesileyle bize tekrar bu görevimizi hatırlatması gerektiğine inanıyorum.

27 Mayısı yıllarca bayram diye kutlattılar bize. Ben lise yıllarında, ortaokul yıllarında 27 Mayısı bayram olarak kutladım ne yazık ki. Çoğumuz böyle. Bir askerî darbenin bayram olarak kutlanması demokrasi tarihimiz için bence çok kara bir lekedir. Ortadan kaldırılmış olmasının ve bugün utançla anılıyor olmasının da bir sevinç kaynağı olması gerekir diye düşünüyorum.

Şimdi, bugünlerde, yine, hâlâ Ergenekon bütün boyutlarıyla ortaya çıkmış değil. Hâlâ Ergenekon’un kimi davranışlarının, kimi projelerinin yaşama geçirilmeye çalıştığını görüyoruz ve ne yazık ki AK PARTİ Hükûmeti bu konuda yeterli duyarlılık göstermiyor.

Bakın, YÖK eliyle üniversitelere gönderilen bir genelge var. Genelgelerde, güya bölücülük ve terörle mücadele adı altında üniversitelere bir görev veriliyor. Arkadaşlar, üniversiteler, terörle mücadele veya bölücülükle mücadele kurulları değil; üniversiteler, özgür bilim yuvalarıdır, özgür düşüncenin geliştiği merkezlerdir, özgür düşünceli bilim insanlarının yetiştiği ve görev yaptığı merkezlerdir. Devletin güvenliği, devletin güvenlik sorunları üniversitelere, üniversite öğretim üyelerine terk edilemez, onlara bırakılamaz, böyle bir görev verilemez. Böyle bir görevin verilmesi hâlinde üniversiteler asli fonksiyonlarından uzaklaşır, bir güvenlik merkezi hâline gelir. Nitekim, 12 Eylül sonrası ortaya çıkan YÖK’ün de amaçlarından bir tanesi budur. Üniversiteleri, eğitim kurumlarını askerî kışla merkezleri hâline getirme anlayışı devam ediyor.

Bakın, bu tür genelgelerin yayımlanmasından sonra, birçok üniversitede, güya “karşıt görüşlü öğrenciler arasında çatışma” adı altında, özellikle Kürt öğrenciler ağır saldırılara maruz kalıyorlar, linç girişimleriyle karşı karşıya kalıyorlar. En son, Muğla’da 1 öğrenci yaşamını yitirdi, daha önce de Diyarbakır’da 1 öğrenci yaşamını yitirmişti. Bu olaylar Muğla’da, Eskişehir’de, Tokat’ta, Malatya’da, Elâzığ’da devam ediyor. Üniversite yönetimleri, öğrencilerin can güvenliklerini sağlayamayacakları gerekçesiyle öğrencileri ya okuldan uzaklaştırıyorlar ya da öğrenciler, bu tür saldırıya maruz kalan öğrenciler, kendileri o kenti terk etmek zorunda kalıyorlar. Bu, ciddi bir tehlikenin işaretidir. Yarın iç çatışmalara dönüşecek bu tür kıvılcımların önünü almak zorundayız. Bu tür genelgelerle, fişleme genelgeleriyle üniversiteleri ve diğer eğitim kurumlarını devletin istihbarat örgütleri hâline getirmenin yanlışlığına dikkati çekmek istiyoruz.

Yine, bugünlerde, dün… Van Özalp’ta, 1943 yılında, 33 yoksul Kürt köylüsünü kurşuna dizen General Mustafa Muğlalı’nın ki yargılanmış ve suçu sabit görülmüş, sanıyorum müebbet hapse mahkûm olmuş bir generalin adı bir kışlaya veriliyor. Şimdi, etrafı tel örgüyle çevrilmiş o kışlanın dışında oynayan çocuklar bir bombayla veya bir patlayıcıyla yaşamlarını yitiriyorlar. 1 çocuğumuz orada öldü, 3’ü ağır olmak üzere 5 kişi yaralandı. Bu ilk değil, birkaç kez daha yine askerî kışlaların çevrelerinde ya döşenmiş mayınlara basarak yaşamını yitiren çocuklar, köylüler, yaşlılar görüyoruz ya da patlatılmamış, patlamamış el bombaları ve diğer mühimmatla yaşamını yitiren çok sayıda insan var. Bu konuyu da Hükûmetin dikkatine sunuyorum. İnsanlarımız Van’da… Özalp’ta askerî kışla şehir merkezinde. Çocukların top oynadığı yerlerde atış talimleri, atış poligonlarının bulunduğu yerler. İnsanlarımızın yaşamı bu kadar ucuz değil. Askerî birlikler, askerî kışlalar mutlaka kentin dışına taşınmalı ve insanların can güvenliği sağlanmalıdır.

Yasayla ilgili geçici madde, Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bağlı kooperatiflerin Bayındırlık ve İskân Bakanlığına devredilmesini öngörüyor ve Bayındırlık ve İskân Bakanlığı personeli ve teşkilat yapısı hazır hâle gelinceye kadar, Sanayi ve Ticaret Bakanlığında yürütülen bu işlerle ilgili personelin Bayındırlık ve İskân Bakanlığında geçici olarak istihdam edilmesini öngörüyor. Bunu doğru buluyoruz. Yani bu geçici madde doğru bir geçici madde. İntibak süresi için belli bir zamana ihtiyaç var, doğru ama bu tür düzenlemelerle kooperatifçilik sorunlarını gerçekten tamamen çözebilecek miyiz? Kooperatifçilik, yoksul halk tabakalarının, orta ve dar gelirli halk kesimlerinin küçük birikimlerini, enerjilerini, emeklerini biriktirerek kendilerini büyük iş adamlarına, büyük sanayicilere karşı koruma refleksiyle ortaya çıkmış…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) - …16’ncı, 17’nci yüzyılda sanayi devrimiyle birlikte yoksullaşan köylülerin dayanışma ihtiyacı karşısında bir olgu olarak ortaya çıkmış ve gerçekten çok başarılı üretim ilişkileri geliştirilmiştir. Kolektivist ruhun gelişmesi açısından kooperatifçiliğin önemi büyüktür. Kolektif üretim tarzının, dayanışmacı tarzın gelişmesi, kooperatiflerle mümkündür. Ancak, ne yazık ki ülkemizde, bu tür üretim tarzı yerine daha ziyade özel sektörün geliştirilmesi ve son zamanlarda yapı kooperatiflerine alternatif olarak geliştirilen TOKİ, âdeta, yapı kooperatiflerini işlemez hâle getirmiş, üretim yapamaz hâle getirmiştir. Zaten kooperatifler kurulurken bile kimi uyanık tacirler, kooperatif adı altında, devletin sağladığı kimi imkânları kullanmak amacıyla yapay kooperatifler de oluşturmuşlardı. Yeterli altyapısı olmayan, yeterli donanımı olmayan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) – Son cümlem Başkanım, sürem yok mu?

BAŞKAN – Eklemiştim.

Teşekkür ederim.

OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) – Peki, teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahıslar adına madde üzerinde ilk söz, Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet Sarı’da.

Buyurun Sayın Sarı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET SARI (Gaziantep) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesinin geçici 4’üncü maddesi üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizde, kooperatif faaliyetlerinden sorumlu iki bakanlık bulunmaktadır. Bu bakanlıklardan biri Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, diğeri ise Tarım ve Köyişleri Bakanlığıdır. Bu bakanlıkların görev ve sorumluluk alanında 26 ayrı türde olmak üzere 85.554 kooperatif faaliyet göstermektedir. Bu kooperatiflerin yaklaşık 8 milyon 500 bin ortağı bulunmaktadır. Bu kooperatiflerden 12.474 adedinden Tarım ve Köyişleri Bakanlığı sorumlu iken, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ise 73.080 adet kooperatiften sorumlu bulunmaktadır.

Yapı kooperatifleri, planlı ve bilinçli olarak ele alındığında, kendi imkânlarıyla, bulunduğu bölgenin konut, sanayi ve benzeri ihtiyaçlarının karşılanmasına katkı sağlamaktadır. Ancak, günümüzde birçok yapı kooperatifinde imar mevzuatına aykırı uygulamalar hem üyeler açısından mağduriyete hem de sağlıklı yapılaşma ve şehircilik ilke ve esasları bakımından problemlere sebep olmaktadır. Bu nedenle de 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nda değişiklik yapılması suretiyle yapı kooperatifleri ve üst kuruluşlarının Bayındırlık ve İskân Bakanlığına bağlanması amaçlanmaktadır. Özellikle konumuz olan yapı kooperatifleri, ortaklarının konut ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kurulmuştur. Bu sebeple de konut yapı kooperatiflerinin gayrimenkulle yoğun ilişkileri vardır. Söz konusu kooperatiflerin ortaklarının konut ihtiyaçlarını karşılamak ile ilgili amaçlarını yerine getirebilmeleri için hem tapu sicili hem de tapu fen işleriyle doğrudan işlemleri olmaktadır.

Bu amaçla da yapı kooperatifçiliğinin gelişmesi, bu kooperatifler ve üst birliklerinin kurulması, işleyişi, tasfiyesi, denetlenmesi, yapı kooperatiflerinin kuruluş kayıtlarının ve sicillerinin tutulmasına dair işlemlerin yapılmasında Bayındırlık ve İskân Bakanlığının sorumlu olması uygun ve yerinde olacaktır. Ancak Bayındırlık ve İskân Bakanlığının personel ve teşkilat yapısının yapı kooperatifleriyle ilgili olarak yapılanması gerekmektedir. Bu kanun ile, Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca yürütülen işlemler, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı tarafından yapılmaya başlanacaktır. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı verilen görevleri aksatmayacak ve sağlıklı yürütmeye hazır hâle gelinceye kadar, hizmetine ihtiyaç duyulan personelin her türlü özlük hakları saklı kalmak kaydıyla Bayındırlık ve İskân Bakanlığının emrine bir yıl süre ile geçici olarak verilmesi uygun olacaktır.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Kırıkkale Milletvekili Sayın Turan Kıratlı, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

TURAN KIRATLI (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesinin geçici 4’üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün Türkiye’de Sanayi ve Ticaret Bakanlığıyla Tarım ve Köyişleri Bakanlığının sorumluluğu alanında faaliyet gösteren 26 türde 87.849 kooperatif mevcuttur. Kooperatifler içinde en fazla sayıya sahip olan 59.129 adet ile konut yapı kooperatifleridir. Ortak sayısı bakımından da konut yapı kooperatifleri ilk sıradadır. 2 milyon 150 bin 860 kişi konut yapı kooperatifi ortağıdır.

Kooperatif ve ortak sayılarıyla ilgili ayrıntılı analizler yapıldığında, tarımsal amaçlı kooperatiflerde kooperatif başına düşen ortak sayısının daha fazla, tarım dışı kooperatiflerde ise daha az olduğu görülmektedir. Ülkemiz kooperatifçiliğinin genel karakteristiği, az ortaklı kooperatif yapısının hâkim olmasıdır. Diğer taraftan, TÜİK verilerine göre, son beş yılda en çok kurulan kooperatiflerin yapı kooperatifleri, tarımsal kooperatifler ve taşıma kooperatifleri olduğu, diğer kooperatiflerin az olduğu anlaşılmaktadır. Konut yapı kooperatiflerini oluşturan ekonomik gruplar daha çok orta ve alt gelir seviyesine sahip kişilerdir.

Geçmişte yaşanan bazı olumsuzluklar ve mağduriyetlere rağmen hâlen kentleşme politikalarının önemli bir aktörü olan konut kooperatiflerinin ideal yönde gelişimiyle ilgili tedbirlerin alınması ve sektörde gerekli olan güven ortamının sağlanması gerekmektedir.

Bu maddeyle, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığı arasında devredilmesi öngörülen her türlü işleme ilişkin usul ve esaslar düzenlenmektedir.

Değerli milletvekilleri, Sanayi Bakanlığımız son yıllarda ekonominin yapılanmasında çok aktif rol almaktadır. Esnaf ve sanatkârlarımıza yönelik çok ciddi hizmetler sunmaktadır. KOSGEB ve TESKOMB aracılığıyla uygun krediler kullandırmaktadır. Ülkemiz genelinde küçük sanayi siteleri ve organize sanayi bölgelerinin gelişmesi için büyük hamleler başlatmıştır.

Küçük sanayi siteleri yapı kooperatifleri, imalat ve tamirat ile ilgili meslek kollarında faaliyet gösteren esnaf ve sanatkârlar ile sanayicilerin günün icaplarına uygun modern ve teknik şartları haiz iş yerine sahip olmalarını sağlamak amacını taşımaktadırlar. Sanayi ve Ticaret Bakanlığının kredi desteğiyle toplam 89.872 iş yerinden oluşan 416 adet küçük sanayi sitesi hizmete sunulmuş ve yaklaşık 450 bin kişiye daha sağlıklı şartlarda çalışma imkânı sağlanmıştır. Bu kooperatifler, ülkemizde ilçe düzeyine kadar yaygınlaşmıştır. Tabii ki Kırıkkale’miz de bu hizmetlerden nasibini almıştır. Kırıkkale Organize Sanayi Bölgesi 150 hektar alan üzerine tesis edilmiş, 2003’te faal tesis 7 iken şimdi 42 firma üretime başlamıştır. 2009 yılında yeni imar planı tadilatıyla 13 sanayi parseli ilave edilerek parsel sayısı 67’ye çıkarılmıştır.

Ayrıca Keskin Organize Sanayisi, 153 hektar üzerinde kurulmuş, bir ve ikinci etap olmak üzere toplam 87 parselden oluşmaktadır. Altyapı ihalesi Ağustos 2008’de yapılmış, Ocak 2010’da bitirilmiş, 2 firma faaliyete geçmiş, 16 firmaya arsa tahsisi yapılmış olup birçok firma temel atma hazırlığındadır. Ayrıca 4,7 hektar üzerine 78 iş yeri kapasiteli Keskin Küçük Sanayi Sitesi’nin Kasım 2006’da temeli atılmış, 2010’da bitirilip sahiplerine teslim edilmiştir. Esnafımız, modern bir iş yerinde hizmet verecektir.

Ben, bu vesileyle Hükûmetimize, Sanayi Bakanımıza ve tüm emeği geçenlere teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Soru-cevap işlemine geçiyorum.

Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakana sormak istiyorum: Organize sanayi bölgelerinde yatırım yapanlara ücretsiz arsa temini 2010 senesinde kaldırılmıştır. Tabii bu da büyük şehirlerin dışında özellikle İç Anadolu şehirlerinde veyahut da gelişmemiş şehirlerde yatırım yapmak isteyen insanlar için arsanın parasının temin edilmesi büyük bir yük teşkil etmektedir. Bununla ilgili yeni bir kanuni düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Evet, teşekkür ediyorum.

Sayın Doğru’nun… Şu anda bu konuyla net bir şeyim yok. Yazılı olarak cevap vereceğiz.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

Madde üzerinde bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 496 sıra sayılı Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 5 inci maddesi ile 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'na eklenmesi öngörülen Geçici Madde 4’de yer alan “bu Kanunun” ibaresinin “bu maddenin” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bekir Bozdağ

Ayşe Nur Bahçekapılı

Öznur Çalık

 

Yozgat

İstanbul

Malatya

 

Fatma Şahin

 

Kemalettin Aydın

 

Gaziantep

 

Gümüşhane

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Uygun görüşle takdire sunuyorum.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçe mi?

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun.

Gerekçe:

Tasarı’nın 5 inci maddesi ile 1163 sayılı Kanun’a geçici maddeler eklenmesi öngörülmüş olup, bu madde ile eklenmesi öngörülen Geçici Madde 4’ün son kısmında “bu Kanunun” ibaresinden 1163 sayılı Kanunun anlaşılmasına mahal verilmemesi bakımından, metinde düzeltme yoluna gidilmesi gerekmiştir.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Karar yeter sayısının aranmasını istiyorum.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

Oylamayı elektronik cihazla yapacağım.

İki dakika süre veriyorum ve başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda geçici 4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi geçici 3 ve geçici 4’üncü maddeleri içeren çerçeve 5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6’ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6- 13/12/1983 tarihli ve 180 sayılı Bayındırlık ve İskan Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.

“r) Yapı kooperatifleri ve üst birlikleri ile ilgili olarak 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu ve diğer kanunlar ile verilen görevleri yapmak, yapı kooperatifçiliğinin gelişmesini sağlayacak tedbirleri almak, bu kooperatifler ile üst birliklerinin kurulmasına, işleyişine, tasfiyesine ve de-netlenmesine ve yapı kooperatiflerinin kuruluş kayıtlarının ve sicillerinin tutulmasına dair iş ve işlemleri yapmak, yaptırmak ve denetlemek.’’

BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Ali Rıza Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 496 sıra sayılı Kanun Teklifi ve Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama geçmeden önce 17 Mayıs 2010 tarihinde Türkiye Taş Kömürleri İşletmesi Karadon Müessesesi Müdürlüğünde, Karadon Yeni Servis Kuyusu’nda kuyu akrosaj bağlantılarının yapımı sırasında meydana gelen grizu patlamasında hayatlarını kaybeden 2 maden mühendisi, 28 işçi olmak üzere, 30 yurttaşımıza Allah’tan rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Bu vesileyle de şu düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum değerli arkadaşlarım: Bu ölümleri madencilik mesleğinin kaderi olarak ilan eden görüşler bilimsel değildir, ayrıca doğru da değildir. Eğer bu ölümler gerçekten kaderse, mesleğin kaderiyse, o zaman, bu ölümlerin nedenleri ve sonuçları üzerinde hiçbir araştırmaya gerek yok demektir. Bunu, köydeki bir vatandaşımız söylerse veya okuma yazma bilmeyen bir yurttaşımız söylediği zaman kabul etmek mümkündür ancak gerçekten, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanının böyle bir beyanda bulunması talihsizlik olmuştur diye düşünüyorum.

Bu kazayla ilgili çok ciddi ihmallerin olduğunu düşünüyorum. Olay yerinde inceleme yapan bir maden mühendisi olarak tespitlerimi de sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, grizu patlamasının olabilmesi için ortamdaki metan gazı oranının yüzde 4 ve üstünde olması gerekir. Bu da yetmez, bununla birlikte, patlamayı sağlayacak bir ateş kaynağının, en azından bir iki saniye sürecek bir açık alevin olması gerekir.

Bu olaya baktığımızda, burada, gerçekten, metan gazı oranının yüzde 4’ten çok fazla boyutlara çıktığını o ocak içerisindeki sensör ölçümlerinden görebiliyoruz. Zaten yüzde 4’ün üzerinde ölçüm yapma olayı kalmamıştır.

Bu olaylarda, galeri ilerlemesi sırasında, ocağın genel atmosferini ölçen sensörlerin dışında, ayrıca “ayna” dediğimiz, “galerinin aynası” dediğimiz bölgelerde manuel grizumetrelerle metan gazı oranının ölçülmesi gerekirdi.

Yine, galeri ilerlemesi önünde ani metan gaz degajmanını kontrol edebilmek için kontrol sondajlarının, 45 metrelik kontrol sondajlarının açılması gerekirdi. Şimdi ben bu kürsüden Sayın Başbakana soruyorum: Bu ocakta kontrol sondajları açılmış mıdır, açılmamış mıdır?

Değerli arkadaşlarım, madencilik, doğası gereği gerçekten çok riskler taşıyan ağır bir iş koludur, bunu hepimiz biliyoruz; özellik arz eder, bilgi, deneyim ve tecrübe gerektiren bir sektördür.

Şimdi buradaki en ağır koşullardan birisi, en ağır ihmallerden birisi, en ağır nedenlerden birisi de şudur değerli arkadaşlarım: Şimdi “taşeronlaşma” dediğimiz zaman hemen Hükûmet yetkilileri kızıyor. Yani “Taşeronlaşma bu kazaların nedenleridir.” dediğimiz zaman hemen kızılıyor, kızılmaya gerek yok çünkü bu sektör gerçekten bilgi birikimi ve deneyim gerektiren bir sektör. Oysa bilgi birikimi ve deneyim, kamu kurum ve kuruluşlarında, yıllarca yıl alan, yıllarca yıl sonra oluşmuş bir birikimdir. 1980’den sonra ekonominin verimleştirilmesi adına yapılan özelleştirme uygulamaları ve taşeronlaştırma politikaları, kamu kurum ve kuruluşlarındaki çalışan elemanlardaki bilgi birikimini darmadağın etmiştir. Dolayısıyla yeni taşeronlaştırma sürecinde bu bilgi birikiminden yoksun, gerçekten bu konunun uzmanı olmayan insanlar bu işleri yapmaya başlamışlardır. Bu da, gerçekten, Türkiye’de iş kazalarının çok artmasının nedeni olmuştur. Bugün bizim ülkemize baktığımız zaman iş kazaları bakımından Avrupa’da birinciyiz, dünyada üçüncüyüz. Bunu kader olarak kabul etmemiz, kader olarak ilan etmemiz mümkün değildir değerli arkadaşlarım.

Her zaman bu kürsüde söylediğim gibi bir kaza, önceden öngörülemeyen, dolayısıyla gerçekleşmemesi için tedbir alınamayan risklerin gerçekleşmiş olması hâlidir. Önceden öngörülebilen ve gerçekleşmemesi için tedbir alma imkânı olan risklerin gerçekleşmiş olması hâli kaza değildir olsa olsa cinayettir. Zonguldak havzasında Karadon bölgesinde meydana gelen olay, bir maden mühendisi olarak söylüyorum ki, iş kazası değildir, cinayettir, ihmalden kaynaklanmaktadır değerli arkadaşlarım.

Görüşmekte olduğumuz Kooperatifler Kanunu’yla ilgili olarak şunları söylemek istiyorum: Bu kanun, gerçekten, Bayındırlık ve İskân Bakanlığının içi boşaltılmış ve işe göre adam, adama göre iş anlayışı, burada da “Bakanlıklara göre kurum; hangi bakan hangi bakanlıktaysa, ona göre kurum.” anlayışının bir sonucu olmuştur. Bugün Bayındırlık ve İskân Bakanlığının esas karakterine vuran kurumlar, örneğin Karayolları, bu, Bayındırlık ve İskân Bakanlığından alınmış ve Ulaştırma Bakanlığına bağlanmış, diğer kurumlar da alınarak boşaltılmış, şimdi birtakım kurumlar, kooperatifler, özellikle yapı kooperatifleri Bayındırlık Bakanlığına bağlanarak Bayındırlık Bakanlığının işlevsiz konumdan çıkarılması amaçlanmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, 2012 yılı Birleşmiş Milletler tarafından Dünya Kooperatif Yılı olarak ilan edilmiştir. Gerçekten kooperatifçilik, ekonominin motorudur, can damarıdır. Özellikle küçük güçlerin birleştirilerek rekabet ortamında rekabet gücünün artırılabilmesi için kooperatifçiliğe önem verilmesi açıktır. Ancak, bizim ülkemizde özellikle son yıllarda, 2000 yılından sonra kooperatifçiliklere ağır darbeler vurulmuştur. Türkiye'nin tarımsal işletme ölçeklerinin ortalama 60 dekar gibi Avrupa Birliği ülkelerinin yarısından az ölçekte olduğu bilindiğine göre, küçük işletmelerin kooperatifçilik dışında serbest rekabet edebilme güçleri hemen hemen yok demektir. Ortakların ürünlerini iyi değerlendirebilmek, tarımsal girdileri en uygun ve en verimli bir şekilde sağlayabilmek ve üreticilerin tarımsal nitelikli faaliyetlerini birleştirebilmek amacıyla, tarım satış kooperatifleri, zamanında kurulmuş, bu tarım satış kooperatifleri bir araya gelerek tarım satış kooperatif birliklerini oluşturmuşlar. 2000 yılında bu konuda düzenlemeler yapılmış ve 2000 yılında yapılan düzenlemelerle tarım satış kooperatif birlikleri âdeta öldürülmüştür. İşte, Nevşehir’deki, Malatya’daki Kayısıbirlik iflas, tasfiye noktasına gelmiştir ve yine Adana ÇUKOBİRLİK, İzmir TARİŞ, Giresun’daki FİSKOBİRLİK gibi tarım satış kooperatif birlikleri sürekli siyasi iradenin müdahaleleri sonucu kendi özgür kooperatifçilik yolunda ilerleyemedikleri için bugün kapanmak durumuna gelmişlerdir. Orta Doğu’nun en büyük entegre tesislerine sahip olan ÇUKOBİRLİK artık kooperatifçilik faaliyetini yürütemez hâle gelmiştir. TARİŞ’ten, yine, aynı şekilde işçiler atılmıştır, ekonomik katkı sağlayamaz noktaya gelmiştir. Bunların en önemli nedenlerinden birisi, gerçekten bu kooperatiflerin Sanayi ve Ticaret Bakanlığının denetimi vasıtasıyla, vesayeti vasıtasıyla iktidar tarafından sürekli kontrol edilir, yönlendirilir ve yönetilir olmalarından kaynaklanmaktadır.

3186 sayılı Tarım Satış Kooperatifleri ve Birliklerinin Kuruluşu Hakkında Kanun’un 11’inci maddesine baktığımız zaman, orada bu birliklerin Sanayi ve Ticaret Bakanlığının talimatıyla yönetileceği, talimatlarına uygun davranacağı hükme bağlanmıştır. Yine, o birliklerin genel müdürlerinin Sanayi ve Ticaret Bakanının teklifi üzerine atanacağı öngörülmüştür. Sanayi ve Ticaret Bakanına böylesine birlikler üzerinde ağır vesayet ve denetim yetkisi veren bu hüküm uygulamada Hükûmetin bu birlikleri yönetmesine, yönlendirmesine neden olmuştur. Oysa bu kooperatiflerin sermaye yapılarına bakıldığında, bunlar kamu kurum ve kuruluşları olmayan, kamu tüzel kişiliği olmayan, tamamen özel hukuk tüzel kişisi olan kurumlardır. Devletin buralarda hiçbir ortak payı yoktur, sermayesinde devletin hiçbir katkısı yoktur. Kooperatiflerin sermayesi tamamen ortaklarının koyduğu paylardan oluşmaktadır. Ancak, buna rağmen, bu kooperatiflerin yönetimi Sanayi ve Ticaret Bakanlığı aracılığıyla Hükûmet tarafından yapılmaktadır.

Geldiğimiz nokta ise tam bir iflas noktasıdır, tam bir çıkmazdır. 2012 dünyada Kooperatifçilik Yılı ama Türkiye’de ise kooperatifçilik bitmiş, iflas etmiş bir konumdadır değerli arkadaşlarım. Yapılması gereken, gerçekten kooperatifçiliği tekrar düzenlemektir. Ve bu tip yasaları yaparken gerçekten halkımızın ihtiyaçlarını gözeterek, onların ihtiyaçlarını karşılayacak nitelikte yasalar yapmak lazım. Bu hâliyle bu yasanın olup olmamasının gerçekten çiftçilere, üreticilere ya da az sınırdaki ekonomik güçlerini bir araya getirerek konut kooperatifi kurmaya çalışan yurttaşlarımıza hiçbir katkısı yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Bir belirsizlik hâkimdir. Siz bu yasa tasarısıyla konut yapı kooperatiflerini Bayındırlık Bakanlığına bağlıyorsunuz; oysa, tarım satış birliklerinin geleceği ne olacaktır? Onlar hâlen Sanayi ve Ticaret Bakanlığının denetimi altında mı olacaktır? O zaman onları da Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlamak gerekmez mi diye düşünülebilinir.

Değerli arkadaşlarım, önemli olan halkın ihtiyaçlarını giderecek yasa ve uluslararası hukuk kurallarına uygun yasa yapmaktır. Eğer Türkiye Büyük Millet Meclisi böylesine ihtiyaçları gideren uluslararası hukuk kurallarına uygun yasa yapmıyor ise o zaman bu yasanın Anayasa’ya aykırılığı nedeniyle Anayasa Mahkemesine gitme haklarını kullandığından dolayı insanlar suçlanmamalıdır, ayıplanmamalıdır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Abdülkadir Akcan. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 6’ncı maddesiyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti ve televizyonları başında bizi izleyen Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz tasarının özünde şu ana kadar kanunla Sanayi ve Ticaret Bakanlığı uhdesine verilmiş farklı amaçlı kooperatiflerden yapı amaçlı kurulmuş olanların konu bazında düşünülerek konuyla ilgili bakanlık olan Bayındırlık ve İskân Bakanlığı yönetimine ve sorumluluğuna devredilmesi esasını görüşüyoruz. Bu nedenle, kısa bir süre önce kanunlaşmış ve bu kanunlaşma sonunda Bayındırlık ve İskân Bakanlığının uhdesinde olan Afet İşleri Genel Müdürlüğünün başka bir bakanlığının sorumluluğuna aktarılmış olmasından kaynaklanan bir kooperatif sorununu dile getirmek istiyorum. Sayın Bakanın bu konuda bir miktar bilgisi vardı. Konu 3 Şubat 2002’de yaşanmış Afyon depremi. Afyon depremi yaşandığında, bundan kısa bir süre önce Marmara depremine bağlı olarak çıkartılmış, “Bir daha devlet bu depremin sorumluluğunu üstlenmesin, bu sorumluluğa devlet kadar bir miktar da afete maruz kalma ihtimali olan insanlar ortak olsun.” mantığıyla Doğal Afet Sigorta Kanunu çıkarılmıştı. Bu Sigorta Kanunu uyarınca devlet artık depremzedeye, afetzedeye konut yapmayacaktı ancak DASK uygulamaya geçmiş fakat etkin uygulama şansı sağlanamamış olduğundan Türkiye’de konutların ancak yüzde 8’i doğal afet sigorta poliçesi satın alabilmişti.

İşte, bu olumsuzluğu kamuoyunun yüzde 92’si yaşarken Türkiye Büyük Millet Meclisi o gün, 28 Haziran 2002’de bütün gruplar, hiçbir parti farkı gözetmeden Afyon depremzedesine sahip çıkmak için Afyon depremzedesine kredi olarak verilmek üzere, sonra da geri tahsil edilmek üzere bir konut yapım kredisi çıkarmıştı. Ancak bu kredinin kullanımı depremin yaşandığı yerleşim biriminde, belediye yerleşim alanlarında depremzede olan vatandaşların kuracağı kooperatif eliyle, devlet olarak bu parayı kullandıracak olan kamunun Toplu Konut İdaresi ve Bayındırlık İskân Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğünün ortak sorumluluğu altında bu konutlar yapılacaktı. Konutların yapımı için kurulan kooperatifler, konutu yapacak müteahhidi ihale yoluyla kendisi belirleyecekti. Bu yolla Afyon’da pek çok belediye yerleşim alanındaki konutlar yapılabilmiş olmasına karşılık Afyon merkezde yaklaşık 800 afetzede kooperatif kurarak konut edinmek istemiş, ihale yapılmış, ihaleyi alan müteahhit, kelimenin tam anlamıyla kooperatifi dolandırarak -burada bir miktar kamu görevlisinin ihmali de söz konusu olmak üzere- işi terk etmiş gitmişti. Bu arada biz işin peşine düştük, ama Afet Acil Durum Yönetim Başkanlığı kurularak afet işleri lağvedildi. Sayın Bakana ben şunu buradan ifade etmek istiyorum: Sayın Bakan, altyapıyı yol olarak Karayolları yapacaktı, altyapıyı kanalizasyon ve içme suyu olarak İller Bankası yapacaktı, depremzedeye teslim edecekti. Sadece üst yapı olarak konutları yapmak için o gün kanunla 70 trilyon Toplu Konut İdaresiyle Afet İşleri Genel Müdürlüğünün ortak kullanımında harcanacaktı ve bunlar pek çok yerleşim alanında böyle yapıldı. Ancak, Afyon Merkez Depremzede Kooperatifi gerçek anlamda depremden mağdurdu ama bir de müteahhit mağduru oldu, müteahhit afetzedesi oldu, şu anda konuta başlayamıyor Sayın Bakan. Başlayamama nedeni… “Devlette devamlılık vardır.” diyoruz, “Afet İşleri Genel Müdürlüğünün sorumluluğunu Afet Acil Durum Yönetim Başkanlığı üstlenecek.” diyoruz. Bu da kanunda mevcut. Ama, hiç kimse kusura bakmasın, Bolvadin Belediyesinde bir memur olarak çalışırken özel idareye bağlı bu Başkanlığın taşra teşkilatı olan Afyon Afet Acil Durum Yönetim Müdürlüğüne getirilen şahsın bilgisiz ve beceriksizliği, bir miktar da siyasi yaklaşımı yüzünden kooperatifin verdiği her dilekçeyi “Ben bundan anlamam, Afet Acil Durum Yönetim Başkanlığına sormam lazım.” diyerek topu taca ata ata ata inşaat sezonu neredeyse başladı, işte bitecek hâle geldi! Şimdi, o konutların yapılması sırasında kontrol hizmetlerini, mühendislik hizmetlerini Afyon ilindeki Bayındırlık İskân Müdürlüğünün mühendisleri verecekti ki Bakanlık bu işi vermeye Yapı İşleri Genel Müdürlüğü aracılığıyla hazır olduğu hâlde Afet İşleri Genel Müdürlüğünün ve TOKİ’nin fonksiyonunu üstlenen Afet Acil Durum Yönetim Başkanlığı, Sayın Cemil Çiçek’in sorumluluğunda olan Başkanlık konunun üstüne gitmiyor. Şimdi afetzede bir afete daha maruz kaldı, bir başka afetzede oldu Sayın Bakan. Şu anda işler yapılmıyor ve Afyon Valiliğinin sorumluları topu taca atıyor. Eğer devlette devamlılık varsa, “Bizden Afet İşleri Genel Müdürlüğü bütün fonksiyonuyla gitti.” deseniz bile bu kanunla kooperatiflerin sorumluluğunu üstünüze aldığınıza göre, orada Afyon Depremzede Yapı Kooperatifi olduğuna göre sırf bu yüzden bu konuyu sürüncemede kalmaktan kurtarmamız gerekiyor.

Bakınız, 2002’de yaşanmış depremden sonra 2003 yılında, Afyon merkez hariç, bütün ilçe ve beldelerdeki yapı kooperatifleri aracılığıyla konutlar yapıldı, teslim edildi. 2003’ün üzerinden tam yedi yıl geçtiği hâlde konutların daha yarısı yapılmadığına göre, bunun için de bir yapım süresi gerektiğine göre sekiz seneden beri Afyon merkeze bağlı Depremzede Yapı Kooperatifi üyeleri ciddi anlamda mağdurdur Sayın Bakan. Kooperatif olarak bu kanunun çıkmasından sonra sizin sorumluluğunuza giriyor.

Lütfen, bu hususta bir gayret göstererek o insanların sıkıntıdan kurtarılması için, Afyon merkez depremzede kooperatiflerinin sorununa sahip çıkma adına gereken ilgiyi göstereceğinizi umuyor, kanun tasarısının kanunlaşmadan sonra ülkeye ve millet hayrına olmasını ve hayırlara vesile olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akcan.

Barış ve Demokrasi Partisi adına Muş Milletvekili Sayın Sırrı Sakık. (BDP sıralarından alkışlar)

BDP GRUBU ADINA SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de bu maddeyle ilgili grubumuzun düşüncelerini sizlerle paylaşmak istiyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, evet, 27 Mayıs, Adnan Mendereslerin idam edildiği gün ve buradan idam edilirken Denizleri idam edenler “Üçe üç!” diye bağırıyorlardı. Onun için, idam, bir insanlık suçudur. Adnan Mendereslerin de, Denizlerin de idam edilmesi, insanlığa karşı bir suç işlenmiştir. Çok yakın bir tarihte de İran’da… Kapı komşumuz olan İran, Kürtlere karşı, Kürt aydınlarına karşı o insanlık suçunu işlemiştir; orada aydın, demokrat, öğretmen olan 4 insanı asmıştır. O vesileyle, biz bütün idamları insanlığa karşı bir suç olarak görürüz. Adı “Deniz” olur, adı “Hüseyin” olur, adı “Adnan” olur; ne olursa olsun, hepsinin acısını yüreğimizde hissediyoruz.

Sevgili arkadaşlar, şimdi, gündem o kadar dolu ki… Yani her gün, her saat yanı başımızda ölüm haberleri alıyoruz. Tersanelerden tutun, Zonguldak’ta olup bitenlere kadar, mayın patlamalarına kadar bir sürü, vatandaşlarımızı… Sosyal devlet olduğumuzu söylüyoruz ama ne hikmetse gereğini yapmıyoruz ve insanlarımız her gün ağır bir şekilde yaşamlarını yitiriyorlar ve biz burada seyirci kalıyoruz. Parlamento sorunlara çözüm bulmuyor ve olup bitenlere de hep seyirci kalıyoruz.

Şimdi, bu yasa görüşülürken, aslında bir dönüp geçmişe bakabilirsek, 1966 Varto-Muş depreminden hâlen hak sahipleri olanlar haklarını alamamışlardır. O kadar çok bürokratik engeller var ki, aradan birkaç nesil gelip geçmiş, ölmüş; hâlen geliyorlar, Ankara’daki o bürokratik yapıyla bu sorun bir türlü çözülmüyor.

Yine Muş’ta, Alparslan-1 Barajı yapılırken, burada istimlak hâlen yapılmamış, birçok alanda vatandaşlarımızın hakkı hukuku… Gidip orada, yani devlet gereğini yapmamış, bir zorbalık yapmış. Hâlen birçok vatandaşın yerinin yurdunun istimlak parasını vermemiş ve orada bir vatandaşımız, üç gün önce su baskınından duvar yıkılıyor ve biri yaşamını yitiriyor.

Şimdi siz devletsiniz gidip orada… Yani vatandaşların malına, mülküne el koyuyorsunuz ama istimlak yapmıyorsunuz, parasını ödemiyorsunuz, atalarının, yakınlarının, çocuklarının mezarı var, o mezarlık su altında kalıyor bir başka yere nakletmiyorsunuz. Şimdi, eğer gelip orada istimlak yapacaksanız ilk önce benim değerlerime saygı duymak zorundasınız. Sosyal devletin görevi budur yani 1966 yılında deprem olmuş, evler yıkılmış, yıl 2010 hâlen gereği yapılmamış ama dönüp diyeceksiniz ki: “Ben sosyal devletim.” Buna kimse inanmaz. Yine 1993’lerde dönemin hükûmetleri, asker, sivil, bürokratlar el ele vererek bölgeye gidip orada köyleri, kentleri yakmışlar, faili meçhul cinayetleri işlemişler, aradan on yedi yıl geçmiş, göstermelik komisyonlar oluşturmuşsunuz. Kim? Bölgede görev yapan valileriniz ve bu valileri tanıyoruz. On yedi yıldır bu vatandaşların evleri yok, bunlardan biri de benim. En zengin köyümüzde şu anda bir tek tane evimiz yok. Böyle bir sosyal devlet olur mu, böyle bir komisyon olur mu? Bu komisyonlardan biri…

Biz geçen gün bir grup milletvekili arkadaşımızla Diyarbakır Havaalanı’ndayız, VIP salonundayız; bir baktım ki bir vali geldi -vali olduğunu da bilmiyorum- sırtında ceketi, kollar dışarıda, arkasında 4-5 tane polis, silahlar dışarıda, sanki Teksas filmi çevriliyor gibi. Sordum: Arkadaşlar bu kim? Dediler ki: “Vallaha bu Siirt Valisi.” Vallaha bu Hükûmete de bu yakışır! Bu Siirt Valisi dediğiniz Vali var ya, hani orada çocuklar iki yıl tecavüze uğradı ya, orada onun ve emniyet müdürünün iki yıl haberi olmayan Vali, sonra araştırdım ki Siirt’te de ceket omuzda dolaşıyor ve sonra siz ne yaptınız biliyor musunuz? Bu Valiyi ödüllendirdiniz, Yozgat’a gidiyor şimdi! Böyle bir sosyal devlet olmaz. Böyle sırtında ceketi, arkasında silahlı kovboyları olan vali olmaz. Eğer siz bunlardan hesap sormuş olsaydınız o halkı bu kadar küçümseyecek bir şekilde sokaklarda, sırtında ceketiyle dolaşmaz. Orada VIP’de bir grup milletvekili var, onlara caka atarak, sözüm ona, halkın verdiği iradeyi aşağılamaya çalışıyor. Aslında, o tavrı sergileyen adam kendisinin ne kadar yerlerde süründüğünü bilmiyor. Onun için, bu şahıslarla, bu şahsiyetlerle sizler gerçekten bu ülkede olup biten sorunlarımızı çözemezsiniz.

Sevgili arkadaşlar, bakın, Mustafa Muğlalı olayını buraya sürekli getirdik. Bunun eli kanlıdır, eli kirlidir; bunun eli masum 33 Kürt’ün kanına bulaşmış ve mahkeme kararıyla ceza almıştır ve hâlen hep ısrar ettik “barış” dediniz, “demokrasi” dediniz. Açın dedik, bu Muğlalı ne yaptı ki, hangi savaşa katıldı, nereyi fethetti, ne yaptı, bu ülkede kimin için iki taş üst üste koydu? Bu eli kanlı ve kirli adamın adını kışlaya veriyorsunuz ve o kışlanın etrafında onlarca mayın ve çocuklar o mayına basıp... Bu adam uğursuz. Yapmayın... Hâlen bununla ilgili bir komisyon gitmiyor, araştırma yapmıyor.

Şimdi, o kadar çok ki yaralarımız. Her üniversitede görüyoruz. Üniversitelerde kendi kimliklerinden dolayı çocukların, gençlerin nasıl saldırıya maruz kaldığını biliyoruz. Muğla’da aynı şey oldu, bir genç yaşamını yitirdi. Gerekçe çok hazır “Kız davası.” dediler. Sonradan bir polisin ne yaptığını kamuoyunda hep birlikte gördük. Balıkesir’de aynı şey, Denizli’de aynı şey. Birçok ilde toplumsal dokularla oynamak isteyen güçler var sevgili arkadaşlarım. Bunları zaman zaman burada söylerken bize tepki seslerinizi yükseltiyorsunuz ama gerçekten Türkiye’nin toplumsal dokularıyla oynamak isteyen güçler var. Onun için bir çatışma ortamını tetikliyorlar ve biz yetkili birimleri aradığımızda o kadar haklı gerekçeleri var ki hemen “Kadın meselesi, kız meselesi...” Onun için, hep de bu kürsüden söylüyoruz: Bu olayı işletenler ile soruşturanlar aynıysa failler bulunmuyor.

Yine, bir hafta önce, Van’dan 8 tane Kürt işçisi buraya çalışmaya geliyorlar. Gelip, Mamak’ta akşam işleri bittiğinde bunlar oturup yemek yapıyorlar. Tam yemek yiyecekler, evin etrafı mahalle tarafından sarılıyor ve bu 8 tane insan ilk önce emniyet müdürlüğünü arıyor, oradan birkaç polis geliyor, bunlar da kendilerini korumak adına ellerinde sopalarla bekliyor. Polisler gelip bunlara diyor ki: “Biz buradayız, sizin güvenliğinizi sağlamak üzere buradayız.” Ve sonra bunların elindeki kendilerini savunacak araçları da alarak o mahalleliye teslim ediyor, 8 tane vatandaşımızın kafası kırılıyor, kiminin kolu, kiminin de bacağı ve Numune Hastanesinde tedavi edildiler, ameliyat edildiler ve ben, İçişleri Bakanlığını aradım, yetkili birimleri aradım, sonra il emniyet müdürünü de aradım ve rica ettim. Bu konudan haberi olmadığını söyledi. “Rica ediyorum, araştırın ama bir şey istiyorum sizden. Lütfen, yine karı, kızdır demeyin bize.” dedim. Ve sonra araştırdılar, döndüler, bizi aradılar, evet, rica ettiğimiz şey yine kapımıza geldi. “Efendim, işçiler orada bir kadına bakmışlardır.”

Peki, sevgili kardeşlerim, bizim bir kadına bakma özgürlüğümüz de olabilir. Bu bir suçsa bu suçun cezası linç değildir. Hiç kimse, burada güvenlik adına bulunan, burada etkili, yetkili konumda olanların böyle mazeretler uydurmasına asla hakkı yoktur. Eğer siz böyle yaparsanız, eğer Hükûmet bu olup bitenlere bir bütün olarak seyirci kalırsa, emin olunuz ki iyi günler bizi beklemiyor. Biz, olup bitenleri... Lütfen bunları yanlış anlamayın. Evet, iyi günler bizi beklemiyor. Burası bizim ana yurdumuz, hepimiz birlikte yaşamak zorundayız, mecburuz ve mahkûmuz. Başka bir vatanımız yok ama şunu da...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bu ana yurdumuzda da hepimizin, birbirimizin kimliğine saygı duyduğumuz, birbirimizi ötekileştirmeden, birbirimizin kimliğinden dolayı saldırıya maruz kalmadan ortak bir hukuk oluşturmak zorundayız. O ortak hukukun ve huzurun ülkesinin yaratılması ilk önce Parlamentonun görevidir, hepimizin görevidir. Hiç kimsenin burada seyirci kalmaya hakkı yoktur ve ben buradan bütün parlamenter arkadaşlarıma bu konuda özellikle rica ediyorum, bütün illerde ve ilçelerde… Bakın, çok yakın bir tarihte yine işçiler gidecek, çalışacaklar Ordu’ya, Trabzon’a oraya buraya. Bu alt zemin hazırlanıyor. Hepinize görevler düşüyor. Eğer gerçekten hepimiz bu görevleri yerine getirebilirsek bu ülkede iç barışımıza katkı sunabiliriz, ama seyirci de kalırsak hepimiz bu işin bedelini çok ağır öderiz.

Hepinize teşekkür ediyorum, iyi akşamlar diliyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sözlü soru önergeleriyle diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için 1 Haziran 2010 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 19.58