DÖNEM: 23 CİLT:
70 YASAMA
YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
108’inci
Birleşim
27 Mayıs 2010 Perşembe
(Bu
Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür
belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş
alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN
KÂĞITLAR
III. -YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONULAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, Mersin çiftçisinin sorunlarına ve
27 Mayıs 1960 ile 27 Mayıs 1980’in Türk demokrasi tarihindeki önemli kırılma
noktaları olduğuna ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Tunceli ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, Ağrı ili ve çevresinde 12 Mayıs 2010 tarihinde
yaşanan sel felaketine ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Ağrı
Milletvekili Yaşar Eryılmaz’ın, Ağrı ili ve
çevresinde yaşanan sel felaketine ilişkin açıklaması
2.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Ağrı ili ve çevresinde
yaşanan sel felaketine ilişkin açıklaması
3.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Mersin ili Tarsus ve
Gülnar ilçelerinin köylerinde yaşanan dolu felaketine ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Plan ve Bütçe
Komisyonu Başkanlığının, (1/884) esas numaralı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün
34’üncü maddesinin üçüncü fıkrası gereğince kendisine havale edilmesi
gerektiğine ilişkin tezkeresi (3/1195)
2.- (10/348, 551,
666, 667, 668) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının,
Komisyonun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/1196)
B) Önergeler
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/2054) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/216)
C) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu
ve 22 milletvekilinin, tabii afet yönetimi konusunun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/725)
2.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 24 milletvekilinin,
işsizlik sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/726)
3.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 23 milletvekilinin,
İsken Sugözü Termik Santrali ile yeni yapılacak bazı
santrallerin çevreye etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/727)
4.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 25 milletvekilinin, orman kaynakları konusunun
araştırılarak korunması ve geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/728)
D) Çeşitli İşler
1.- Genel Kurulu
ziyaret eden Endonezya Temsilciler Meclisi Başkanı Doktor Marzuki
Alie başkanlığındaki heyete Başkanlıkça “Hoş
geldiniz” denilmesi
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- Gündemdeki sıralama
ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 501, 499,
502, 474 ve 493 sıra sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin İç Tüzük’ün 91’inci
maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin AK
PARTİ Grubu önerisi
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
3.-
Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana
Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S.
Sayısı: 458)
4.- Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/811, 2/633)
(S. Sayısı: 496)
IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, bir internet paylaşım
sitesindeki bazı yayınlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Faruk
Çelik’in cevabı (7/13856)
2.- Bursa
Milletvekili H. Hamit Homriş’in, Diyanet İşleri
Başkanlığının hac ve umre organizasyonlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Faruk Çelik’in cevabı (7/13935)
3.- Çanakkale
Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz’in, Çanakkale’deki yatırımlara ilişkin sorusu
ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/14060)
4.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuş’un, Mut’un güney köylerinin su ihtiyacının
karşılanmasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/14099)
5.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, hac görevlisi olmak isteyen personelin
belirlenmesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/14175)
6.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, bir köyün
kanalizasyon sistemine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/14211)
7.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’deki orman
köylülerinin desteklenmesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/14296)
8.- İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan’ın, bazı mazbut vakıfların
kurdukları üniversitelere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/14357)
9.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, camilere baz istasyonu
kurulmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/14425)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 13.00’te açılarak altı oturum yaptı.
Eskişehir
Milletvekili Beytullah Asil, Kırım Türklerinin
Sibirya’ya sürülmelerinin yıl dönümüne,
Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır,
İstanbul
Milletvekili Halide İncekara,
Dünya Kayıp
Çocuklar Günü’ne,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Kırıkkale
Milletvekili Osman Durmuş,
İstanbul
Milletvekili Necat Birinci,
Dünya Kayıp
Çocuklar Günü’ne;
Kayseri
Milletvekili Yaşar Karayel, Necip Fazıl Kısakürek’in 27’nci ölüm yıl dönümüne,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Başkanlıkça,
kanser hastalığı konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla kurulan (10/348, 551, 666, 667, 668) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonunun, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yapmak üzere toplanacağı gün, saat ve yere ilişkin duyuruda bulunuldu.
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/1991) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği bildirildi.
Antalya
Milletvekili Tayfur Süner ve 24 milletvekilinin, gıda
denetimindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
(10/721),
Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu
ve 23 milletvekilinin, tarım sigortası uygulamasının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi (10/724),
Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19
milletvekilinin:
Kalkınma
ajanslarının faaliyetlerinin araştırılması (10/722),
Faili meçhul
cinayetler konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
(10/723);
Amacıyla birer
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2’nci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3’üncü sırasında
bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına
Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/761)
(S. Sayısı: 458),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
4’üncü sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan,
Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın,
Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım,
Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonları Raporlarının (1/811, 2/633) (S. Sayısı: 496) 1’inci
maddesi kabul edildi; 2’nci maddesi üzerindeki önergelerin görüşülmesi
sırasında istem üzerine elektronik cihazla yapılan yoklamalarda toplantı yeter
sayısı bulunamadı.
27 Mayıs 2010
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime
18.15’te son verildi.
Meral
AKŞENER |
Başkan
Vekili |
|
Gülşen
ORHAN Harun
TÜFEKCİ |
Van Konya |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
|
Fatih
METİN Bolu |
Kâtip
Üye |
|
No.: 146
II.
- GELEN KAĞITLAR
27
Mayıs 2010 Perşembe
Teklif
1.- Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak ve 3 Milletvekilinin; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/702) (Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler; Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor; İçişleri ile
Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.5.2010)
Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu
ve 22 Milletvekilinin, tabii afet yönetimi konusunun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/725) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.03.2010)
2.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemur ve 24 Milletvekilinin,
işsizlik sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/726)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29.03.2010)
3.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 23 Milletvekilinin,
İsken Sugözü Termik Santrali ile yeni yapılacak bazı
santrallerin çevreye etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/727) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.03.2010)
4.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 25 Milletvekilinin, orman kaynakları konusunun
araştırılarak korunması ve geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/728) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.03.2010)
Süresi
İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Adana’da uyuşturucu
bağımlılarının tedavisine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13294)
2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’da gripten dolayı
ölümlere ve aşı çalışmalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13295)
3.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye’de gripten
dolayı ölümlere ve aşı çalışmalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13296)
4.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Almanya’daki Deniz
Feneri davası kapsamında yapılan istemlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13554)
5.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, haciz ve keşif
işlemlerinde vakıf araçlarının kullanımına ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13555)
6.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Nevruz kutlamalarındaki bazı eylemlerin
soruşturulmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/13556)
7.- Samsun
Milletvekili Osman Çakır’ın, kurulacak bir petrol dolum tesisinin bazı
etkilerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)
yazılı soru önergesi (7/13792)
27 Mayıs 2010 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.00
BAŞKAN : Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Gülşen ORHAN (Van),
Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 108’inci Birleşimini
açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda hazır
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını,
görevli personel aracılığıyla, üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı
yoktur, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.04
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.11
BAŞKAN : Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Gülşen ORHAN (Van),
Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
108’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN – Açılışta yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem dışı ilk söz Mersin’deki çiftçilerin sorunları hakkında söz
isteyen Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır’a
aittir. (MHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, Genel Kurulda çok büyük bir uğultu var;
sessizliği, sakinliği tesis edebilirsek Sayın Hatibi de daha doğru
dinleyebiliriz.
Buyurun Sayın Şandır.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Mersin çiftçisinin sorunlarına ve 27 Mayıs 1960
ile 27 Mayıs 1980’in Türk demokrasi tarihindeki önemli kırılma noktaları
olduğuna ilişkin gündem dışı konuşması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yoğun bir Anayasa müzakeresinden sonra illerimize gittik,
bölgelerimize gittik.
Mersin hasat mevsimini yaşıyor. Mersin çiftçisinin sorunlarını
sizinle paylaşmak için söz almıştım, ancak söze bugünle başlamak gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, bugün 27 Mayıs. 27 Mayıs, bizim
tarihimizde, demokrasi tarihimizde çok önemli kırılma noktalarını da taşıyor.
27 Mayıs 1960, elli yıl olmuş, milletin iradesi bir askerî darbeyle ortadan
kaldırılmış, masum birçok insan, maalesef, katledilmiş. Demokrasi şehitlerini
elli yıl sonra yeniden kutluyor ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak milletin
iradesine, demokrasiye, sebebi ne olursa olsun, sahibi kim olursa olsun,
yapılan müdahaleyi şiddetle kınadığımızı da ifade ediyorum.
İkinci huzurunuza getirmek istediğim husus: Yine 27 Mayıs 1980,
Gümrük ve Tekel Bakanı Gün Sazak Bey katledildi, bir kör kurşunla katledildi. “İhtilalin şartları olgunlaşsın diye bekledik.” diyenleri,
yine sizin huzurunuzda, sizlerle birlikte, buradan, şiddetle ve nefretle
kınıyorum. 27 Mayıs 1980’de katledilen Gün Sazak’la birlikte milletin
birliğini, ülkenin bağımsızlığını savunma yolunda hayatını kaybeden tüm
şehitlerimize de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak rahmetler diliyoruz.
Değerli milletvekilleri, hepimizin ortak sorunu olan üretim
meselesini, çiftçimizin, tarım sektörünün sorununu sizlerle paylaşmak
istiyorum.
İnanınız, Türkiye'nin güzellikler merkezi, zenginlikler merkezi
Mersin’de her hasat mevsimi geldiğinde ıstırap başlıyor, çile başlıyor. Çünkü, adam bin bir emekle, inanınız, taştan çıkartıyor
ekmeğini, taşın üzerinde sera kurup üretiyor, ama ürettiği malı satamıyor.
Bugün, buraya gelirken Mersin’in birçok ilçesindeki yaş sebze hallerinden
fiyatları aldım. Domatesin fiyatı 20 ila 30 kuruş arasında gidiyor. Üretilen
meyvenin fiyatı, diğer sebzelerin fiyatı inanınız ki toplamayı karşılayacak bir
değer bile ifade etmiyor.
Değerli iktidar partisinin milletvekilleri, değerli Hükûmet, eğer çiftçide olmazsa hiç kimsede olmayacağı
gerçeğini size bir daha hatırlatıyorum. Türk çiftçisi çok zor
durumda. Dişiyle tırnağıyla, çoluk çocuğuyla kendi toprağında ürettiği
ürününü bugün alan da yok, satan da yok, soran da yok. Erdemli’de,
Tarsus’ta, Gülnar’da, Bozyazı’da, Anamur’da, Silifke’de çiftçimiz, özellikle
sebze üreticisi çiftçimiz bugün kan ağlıyor. Her 5 çiftçiden en az 2 tanesi
bugün icra takibi altında, borcunu ödeyemiyor, sokağa çıkamıyor. Köylere icra
memurları geliyor. Muhtarlar jandarmadan kaçıyor.
Dolayısıyla, Türkiye’mizin tabii ki önemli sorunları var ama eğer
insanımızın sorunlarına bigâne kalırsak, göz yumarsak, görmezlikten gelirsek bu
hak olmaz, doğru olmaz. Ben iktidar partisinin değerli milletvekillerini,
değerli bakanlarını Türk çiftçisinin sorunlarına, ızdırabına
dikkat etmeleri gerektiğini bir defa daha ifade ediyorum. Bugün çiftçinin hasat
mevsimi ama bu hasat mevsimi ızdırap mevsimine
dönüştü. Artık çiftçinin malını üreterek, toplayarak hale götürmeye bile imkânı
olmuyor.
Bugün yine gelirken marketten satış fiyatlarını da aldım. Erdemli’de 20 kuruşa satılan domates bugün Ankara’da 1 lira
70 kuruşa satılıyor. Hani Hal Yasası’nı çıkartmıştık, tüketici fiyatlarıyla
üretici fiyatları arasındaki makas daralacaktı?
Değerli milletvekilleri, Türkiye kötü yönetiliyor ve maalesef
Sayın Hükûmetimiz Türkiye’nin sorunlarıyla ilgili
değil, bölge sorunlarıyla meşgul.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Onlarca bakanla Sayın Başbakan
Brezilya’da, Sayın Cumhurbaşkanı Kazakistan’da ama Türk çiftçisi, Türk
üreticisi insanımız bir ilgilenen bekliyor, oylarıyla iktidar yaptığı siyasi
partinin yetkililerinin bu sorunlarla samimi ilgilenmesini bekliyor.
Tekrar ifade ediyorum: Özellikle kendi ilim olan Mersin’de, hemen
her şehirde üreticimiz, çiftçimiz çok zor durumda; borcunu ödeyemiyor,
kapısında haciz memurları, bankaların, firmaların avukatları nöbet tutuyor.
Türk çiftçisini bu noktaya getirmeye hakkımız yok. Buna çözüm üretmek sorumlusu
olan siyasi iktidarın bu sorunu görmezlikten gelmeye, gelip burada birtakım
rakamların üzerinden nutuk atmaya da hakları yok.
Sizleri bir daha, Türk çiftçisinin sorunlarına eğilmeye davet
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Gündem dışı ikinci söz Tunceli ilinin sorunları hakkında söz
isteyen Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç’e aittir.
Buyurun Sayın Genç.
2.- Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in, Tunceli ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Tunceli ilinin sorunlarıyla ilgili gündem dışı söz aldım. Hepinize saygılar
sunuyorum.
Bana da söz verdiğiniz için, Sayın Başkan, size de şükranlarımı
arz ediyorum.
Sayın milletvekilleri, tabii ki Tunceli ili Türkiye'de en büyük
sorunları olan, önce hizmet yoksunluğu nedeniyle en büyük sorunu olan bir
ilimizdir. Bunlardan tabii belli başlılarını ancak dile getirebilirim.
Şimdi, 8/3/2010 tarihinde Elâzığ’da bir
deprem meydana geldi. Bu depremde birçok vatandaşımız hayatını kaybetti. Bu hayatını
kaybeden vatandaşlarımıza Tanrı’dan rahmet diliyorum, yakınlarına da başsağlığı
diliyorum.
Şimdi, bu deprem Elâzığ’da meydana gelmekle beraber Tunceli’nin
Nazımiye, Pertek ve Mazgirt’in birçok köylerinde sekiz yüz tanesi ağır hasarlı,
bakın arkadaşlar, sekiz yüz tanesi ağır hasarlı… Ağır hasar da nasıl tespit
edilmiş? Devletin gönderdiği teknik elemanlar mahalline gitmişler, “Bu ev ağır
hasarlıdır.” diye rapor düzenlemişler ve ”Burada oturamazsın.” diye vatandaşa
tebligat yapmışlar, bir kısmına da çadır vermişler. Yine, bin beş yüz civarında
da orta ve az hasarlı bina tespit etmişler. Bakın, 8/3/2010…
Bugüne kadar bu bölgeye, bu ilimize, Hükûmetten
hiçbir kimse gitmemiştir. Yalnız bu teknik elemanlar gitmişler, bunları tespit
etmişler.
Şimdi, biz bekliyoruz. E, tabii buradaki vatandaşlarımız da
vatandaş. “Burada ne yapılacak?” diye, ben de bu arada 2 defa Tunceli’ye
gittim. Vatandaş geliyor, diyor ki: “Sayın Milletvekilim, ben şu anda dışarıda
yatıyorum, çadırda yatıyorum. E, kış yaklaşıyor. Hükûmetten
bize bir el uzatma yok. Ne olacak?” Ben bunun üzerine Afet ve Acil Durum Genel
Müdürüne telefon açtım. Biliyorsunuz bu afet işleri eskiden Afet İşleri Genel
Müdürlüğüne bağlıydı ama burası çok paralı bir genel müdürlük olduğu için ve
ihalelerde de çok büyük, böyle özel kayırmalar olduğu için, bunlar hemen
Başbakanın bünyesine alındı. Bana Genel Müdür diyor ki: “Efendim, orada, tamam
da, böyle ağır hasar ve az hasar, orta hasar meydana gelmiş ama ölen kişi yok,
yaralanan kişi yok. Biz onun için burayı afet bölgesi ilan etmiyoruz.” diyor.
“E, Sayın Genel Müdür, o zaman, biz birkaç tane adam öldürelim, birkaç tanesini
de yaralayalım ki sizin istekleriniz yerine gelsin.” dedim. Arkadaşlar, böyle
bir mantıksızlık olur mu?
Şimdi ben soruyorum, Sayın Başkanım size de soruyorum özellikle:
“Şimdi, bu Tunceli’deki ağır hasarlı evi olan bu vatandaşların derdini nasıl
çözeceğiz?” Yani, şimdi, sekiz yüz tane ev var, vatandaş dışarıda, Hükûmet sağır, mahalline gitmiyor, Amerika’ya gezmeye
gidiyorlar, dünyanın her tarafını geziyorlar. Yahu, bir tane uçak seyahatinden
fedakârlık yapsalar, bir uçak dış seyahati... Cumhurbaşkanının bir seyahati 500
bin dolar arkadaşlar, 500 bin dolar. Ne olur yani bir keyfî seyahatlerden
vazgeçsinler, bu insanlarımıza bir ev yapsınlar arkadaşlar. Ben size soruyorum,
iktidar partisinin milletvekilleri: Bu insanlar kışın dışarıda mı kalacaklar?
Buyurun arkadaşlar, yani bana inanmıyorsanız, buyurun gelin, gidelim. Sayın
grup başkan vekili, senin uçak paranı da ben vereyim, gel beraber gidelim, mahallini
gezelim. Yani, bu doğru mudur yanlış mıdır? Peki, bu insanlar ne yapacak
arkadaşım? Nerede kalacak? Deprem meydana gelmiş.
Bakın, arkadaşlar, Afet İşleri Genel Müdürü ne diyor? Diyor ki:
“Elâzığ ilinde meydana gelen 5,8 ve 5,6 büyüklüğündeki deprem afetlerinin
Tunceli ilinde etkili olmadığı ve yıkıcı bir etkisi bulunmadığı tespit
edilmiştir.”
Arkadaşlar, inanmanızı istiyorum, tamamen keyfî. E, peki, bu
binaları kim yıktı? Gökten mi birileri geldi bomba attı yıktı arkadaşlar? Böyle
gerçekten mantıksız, tutarsız bir şey olmaz. Ben özellikle burada vatandaşın
sesini dile getiriyorum. Yani bu insanlar bize hakaret ediyor, ben de bundan
sonra geleceğim Hükûmete hakaret edeceğim; başka
çaresi yok. Yani bu insanlara bir çare bulmak istiyorum arkadaşlar, bu benim
görevim. Bu millet, bu insanlar kışın nerede kalacak? Sekiz yüz tane ev, bin
beş yüz tane de orta hasarlı… Bunlara en ufak bir yardım yapılmamış. Bunlar
Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşları değil mi arkadaşlar? Gelin bunu
getirelim, şey edelim diyorum.
Bakın, yıllarca gittim, kara yolları… Ya, ilçelerin kara
yollarında hayat yok arkadaşlar. Bir Çemişgezek yoluna gidiyorsunuz her taraf
çukur, Mazgirt’in öyle, Hozat’ın öyle, Nazımiye’nin öyle, Ovacık’ın öyle. Ya,
ne olur biraz da bu memlekete, bu Tunceli iline bir hizmet getirin, burası da
Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir ili. Buyurun gelin, gidelim mahallinde
görelim. Yani burada kara yollarının, hele belde yollarımızın, nahiye
yollarımızın hiç birisi doğru dürüst asfalt değil arkadaşlarım. Yani yıllarca
bu kürsüde konuşuyoruz ama maalesef karşımızdakiler sağır, duymuyorlar.
Pertek’in bir köprüsü var, bu ana yol, kuzeyi güneye bağlayan bir
köprü ve bu köprü yapıldığı zaman trafikte çok büyük bir rahatlama oluyor.
Şimdi, Keban Barajı’nın enerjisini Türkiye’ye veriyoruz ama oranın sıkıntısını
işte Tunceli ilindeki Pertek, Çemişgezek, Hozat’taki vatandaşlarımız çekiyor.
Buraya bir köprü yapılsa 100 milyon dolar, çok büyük bir para da değil. Tayyip
Erdoğan 3 defa Elâzığ’a gitmiş, “Bu köprü yapılacak.” demiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla) – Evet, bu köprü yapılacak, hâlâ yapılacak.
Arkadaşlar, politikacıların sözüne güvenilir kişi olması lazım,
verdiği sözü tutması lazım. Benim işte bu oradaki o kadar… Yani eğitimde birçok
hizmet eksiklikleri var, taşımalı sistemde var, eğitimin kalitesinde var,
sağlık hizmetlerinde var ama ben bu deprem meselesinde karşımda bir Hükûmet yetkilisini görmek istiyorum. Eğer böyle yine
susar, buna devam ederse ben de onları konuşturmak için bir yol bulacağım
herhâlde yani. Ne yapacağım arkadaşlar? Ben Tunceli’ye her gittiğimde vatandaş
bana küfrediyor, “Senin vicdanın yok mu? Ben böyle, açıkta nasıl kalacağım?”
diyor. Bu devletin imkânları var arkadaşlar. Dediğim gibi, yurt dışlarına bu
kadar seyahate gideceklerine, bu paraların bir kısmını kıssınlar, bu
vatandaşların hiç olmazsa evine bir malzeme yardımı yapsınlar.
Dolayısıyla, gerçekten, duyduğumuz acı çok büyük değerli milletvekillerim.
Yani rica ediyorum, Hükûmet, kimse, kim muhatabıysa
bu depreme bir çare bulsunlar ve buna en kısa zamanda el atsınlar.
Saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.
Gündem dışı üçüncü söz Ağrı ve çevresinde yaşanan sel felaketi
hakkında söz isteyen Muş Milletvekili Sayın Nuri Yaman’a aittir.
Buyurun Sayın Yaman. (BDP sıralarından alkışlar)
3.- Muş Milletvekili M. Nuri
Yaman’ın, Ağrı ili ve çevresinde 12 Mayıs 2010 tarihinde yaşanan sel felaketine
ilişkin gündem dışı konuşması
M. NURİ YAMAN (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 12 Mayıs tarihinde Ağrı ili
ve ilçelerinde meydana gelen, etkisiyle çevre illerden bilhassa Muş ilinin
Bulanık ilçesinde ağır tahribatlara yol açan sel felaketiyle ilgili olarak
gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Konuşmama başlamadan önce bu felakette Doğubeyazıt ilçesinin Esnemez
köyünde evi çökmesi sebebiyle hayatını kaybeden on üç yaşındaki Gamze Gündüz
ile Bulanık’ın Erentepe beldesinde yıkıntı altında
kalan Abdulcebbar Demir’e Allah’tan rahmet,
ailelerine ve tüm yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Söz konusu sel felaketi nedeniyle Barış ve Demokrasi Partisi
olarak oluşturduğumuz heyetle 14 Mayıs 2010 tarihinde başta Ağrı ili merkez olmak
üzere Patnos, Doğubeyazıt, Diyadin ve Tutak
ilçeleriyle Muş’un Bulanık ilçesinin Karaağıl ve Erentepe beldelerini ziyaret ederek meydana gelen tahribatı
bizzat yerinde inceledik.
Tespitlerimizden ve yapmış olduğumuz görüşmelerden anlaşılıyor ki
bu felaket 12 Mayısı 13’üne bağlayan gece yağan yağmur sonucu gerçekleşen sel
nedeniyle meydana gelmemiştir. O gece yağan yağmur zincirin sadece son
halkasını oluşturmuştur. Ağrı ili ve ilçeleriyle Muş’un Bulanık ilçesi yaklaşık
yirmi gün süren şiddetli yağmurun etkisi altında kaldığı, elimizde Patnos
ilçesinin değişik köy ve mahallelerinde ikamet eden çok sayıda vatandaşın mayıs
ayının ilk haftası içinde Patnos ilçesi kaymakamına vermiş olduğu onlarca,
yardım talebindeki dilekçelerinden anlaşılmaktadır.
Bütün bunlara rağmen, ilçede hem kaymakamlık hem de valilik
meydana gelen hasarlar karşısında tamamen kayıtsız kalmış, sadece Patnos ilçesi
çok zor koşullar altında elinden gelen çalışmaları yaparak bu felakette
vatandaşın imdadına koşmuştur. Bilançonun bu kadar ağır olmasının bir nedeni de
işte bu kayıtsızlıktır.
12 Mayıs felaketi adım adım geleceğini
hissettirmiş ancak alınmayan önlemler, yetkililerin vurdumduymazlığı,
ilgisizliği felaketin boyutlarını kat kat
artırmıştır. Bilindiği üzere, sel felaketi gibi afetler karşısında ne tür
önlemler alınacağı, nasıl mücadele edileceği, oluşan kriz ortamının yetkililer
tarafından nasıl yönetileceği 5902 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile ayrıntılı bir şekilde
düzenlenmiştir. Söz konusu Kanun’un 18’inci maddesinde illerde valilere bağlı
il afet ve acil durum müdürlüklerinin kurulacağı ve müdürlüğün sevk ve
idaresinin valilerin sorumluluğu altında olacağı ifade edilmiştir. Oysa gelinen
noktada yetkililerin acizliği ve ehliyetsizliği bir doğa olayının felakete
dönüşmesinin altyapısını oluşturmuştur.
Tespitlerimize göre Ağrı ili merkezinde felaketten doğrudan
etkilenen aile sayısı 300’ün üzerindedir. Doğubeyazıt
ilçesinde hasarlı olan 510 binanın 191’i oturulamaz durumda olup 91 ev tamamen
yıkılmıştır, 120 ahır ise kullanılamaz hâle gelmiştir. Diyadin ilçesinde
inceleme yapılan 11 köyde hasarlı olan ve tehlike arz eden ev sayısı 640’ın
üzerindedir, ancak diğer köylerde de durum bundan farklı değildir. Köylere
sadece 40 civarında çadır, ilçe merkezine ise sadece 25-30 çadır verilmiş ve
kaymakamlık tarafından oluşturulan hasar tespit komisyonu da istenilen düzeyde
bir çalışmayı bugüne kadar yapamamıştır. Tutak ilçesinde sadece heyetimizce 55
hanede su baskını olduğu tespit edilmiş, Patnos ilçesinde vatandaşların gördüğü
maddi hasar yaklaşık olarak 1 milyon 750 bin TL, belediyenin altyapı ve üstyapı
olarak görmüş olduğu hasar ise 1 milyon 200 bin TL’nin üzerindedir. Yine, Doğubeyazıt ilçesinde yirmi gün boyunca devam eden aşırı
yağmur sonucu belediyenin toplam hasar maliyeti 700 binlerin üzerine çıkmıştır.
Değerli arkadaşlar, bu rakamlar çok önemlidir çünkü felaket
sonrası Sayın Başbakanın Ağrı ilinin geneline layık gördüğü yardım miktarı
sadece 1 milyon TL’dir ki bizler bu paranın nasıl kullanıldığını, kimlere
peşkeş çekildiğini, iktidara yakın olan çevrelere nasıl dağıtıldığını geçmiş
örneklerinden çok iyi biliyoruz.
Üzülerek söyleyebilirim ki Ağrı Belediyesi halkın zararlarını
tespit etmek yerine kendisi için daha fazla para talebinde bulunmak ve
Belediyenin daha fazla pay elde edebilmesi adına daha çok kendi zararlarını
tespitle meşgul olmuştur. Görünen o ki şu çokça bahsedilen devletin şefkatli
elleri bu felaket sırasında Ağrılı kardeşlerimizin yüzünde bir tokat gibi patlamıştır.
Aynı sel felaketinin bir benzeri de Muş’un Bulanık ilçesinin Karaağıl ile Erentepe
beldelerinde yaşanmıştır. Karaağıl beldesinde
binlerce dönüm arazi sular altında kalmış, yetkililer felaketin hasar tespitini
yapmak yerine, başvuran vatandaşlara “Neden tarım sigortası yapmadınız?”
azarında bulunmuşlardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
M. NURİ YAMAN (Devamla) – Teşekkür ederim.
Alparslan 1 Barajı’nın su kapaklarının gelen fazla suyu taşımaması
ve bu suyun kot yükselmesinin beklenenin üzerinde olması sonucu, kamulaştırması
tamamlanmayan Erentepe beldesinin Fatih Mahallesi
sular altında kalmış ve 300’den fazla ev oturulamaz hâle gelmiş durumdadır.
Sular altında kalan evinden enkaz ve eşyalarını kurtarmaya çalışan Abdulcebbar Demir adlı vatandaş ne yazık ki çöken duvarın
altında kalarak hayatını kaybetmiştir. Devlet burada da vatandaşına yardım
elini uzatmak yerine onu kaderiyle baş başa bırakmıştır. Ama buradan açık ve
net olarak sesleniyorum ki, Ağrılı ve Bulanıklı hemşehrilerim
unutmasınlar ki bu hasarlarının onarılması konusunda bunların takipçisi
olacağız ve sürekli bunu Meclis gündemine de taşıyacağız.
Bunu burada belirtirken, burada tüm Ağrı ve Muş’un Bulanık
ilçesinde yaşayan halkımıza yeniden geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yaman.
60’ıncı maddeye göre bir söz talebi vardır.
Buyurun Sayın Eryılmaz.
Bir dakika süreniz var.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Ağrı Milletvekili Yaşar Eryılmaz’ın, Ağrı ili ve çevresinde yaşanan sel felaketine
ilişkin açıklaması
YAŞAR ERYILMAZ (Ağrı) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Sayın Yaman’ın dile getirdiği gibi, 12/05/2010 tarihinde Ağrı ilimiz ve civarı doğal bir felaket
olan sele muhatap olmuştur. Sabah 05.00 civarında maruz kaldığı sel felaketini
müteakip Başbakan Yardımcımız Sayın Cemil Çiçek, Sağlık Bakanımız Sayın Recep Akdağ
ve bütün Ağrı milletvekillerimiz saat 16.00 sularında Ağrı iline intikal etmiş
olup olay mahallini köyler dâhil ilçe bazında, il bazında tek tek ziyaret etme imkânı bulmuştur. Özellikle ben de Doğubeyazıt ilçemiz Esnemez
köyünde evin yıkılmasından dolayı hayatını kaybeden hemşehrimize
Allah’tan rahmet diliyorum. Yaralılara acil şifalar ve yaralıları da yerinde
ziyaret ederek durumlarının iyi olduğuna tanık olduk.
Sayın Yaman’ın dile getirdiği gibi gerek Hükûmet
nezdinde gerek tüm kamu kurum…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Sakık…
2.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Ağrı ili ve çevresinde yaşanan sel felaketine
ilişkin açıklaması
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Daha önce aslında biz bu tehlikeye işaret etmiştik bu Alparslan 1
ve 2 barajıyla ilgili. Alparslan 1 Barajı’yla ilgili Muş’ta yapılan yatırımdan
sonra hâlen birçok vatandaşımızın mal karşılığı ödenmediği için, mesela
kamulaştırma yapılmadığı için bu Erentepe’de bir
vatandaşımız yaşamını yitirdi. Oysaki birkaç kez burada yetkili kurulları
-lütfen- göreve davet ettik ama bu mağduriyet giderilmedi. Hâlen bu insanların
büyük bir çoğunluğu mağdur ve hâlen bu insanlar çadırda yaşamlarını
yitiriyorlar. Diliyorum, umuyorum ki Hükûmet bu
konudaki mağduriyeti görür, bir an önce adım atar.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Şandır…
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Mersin ili Tarsus ve Gülnar ilçelerinin
köylerinde yaşanan dolu felaketine ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Teşekkür ederim.
Gerçekten ülkemizin birçok yerinde maalesef tabiat şartlarına
dayalı felaketler yaşanmaktadır. Mersin’de de, Tarsus’un köylerinde, Gülnar’ın
köylerinde dolu felaketi yaşanmıştır ve mahsul yüzde 70 oranında zarar
görmüştür. Ben de Hükûmeti ve Hükûmet
partisi milletvekillerini buradan uyarıyorum. Bu çiftçilerimizin zararına göz
yummak mümkün değildir. Kendi emekleriyle, kendi topraklarında, kendi
çocuklarının karnını doyurmaya çalışan bu insanların bu felaketler karşısında
çaresiz ve sahipsiz bırakılmaması gerekir.
Genel Kurulun dikkatini çekmek üzere söz aldım. Söz verdiğiniz için teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.- Plan ve Bütçe Komisyonu
Başkanlığının, (1/884) esas numaralı Kanun Tasarısı’nın İç Tü-zük’ün 34’üncü maddesinin üçüncü fıkrası gereğince
kendisine havale edilmesi gerektiğine ilişkin tezkeresi (3/1195)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Plan ve Bütçe Komisyonunun,
(1/884) esas numaralı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 34’üncü maddesinin üçüncü
fıkrası gereğince kendisine havale edilmesine ilişkin istemi Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunca da uygun bulunduğundan, bu istem İç
Tüzük’ün 34’üncü maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca Başkanlığımızca yerine
getirilmiştir.
Bilgilerinize sunulur.
Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır,
okutuyorum:
B)
Önergeler
1.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun (6/2054) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi
(4/216)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin Sözlü Sorular Kısmının 602 sırasında yer alan (6/2054)
esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Reşat
Doğru
Tokat
BAŞKAN – Soru önergesi geri verilmiştir.
Kanser hastalığı konusunun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/348, 551, 666, 667, 668) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip
üye seçimine dair bir tezkeresi vardır, okutuyorum:
A)
Tezkereler (Devam)
2.- (10/348, 551, 666, 667, 668)
esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/1196)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Komisyonumuz, Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip üyelerini
seçmek üzere 26.05.2010 günü saat 14:00’de B Blok 2.
Kat 4. Banko’daki Araştırma Komisyonu Toplantı Salonunda 12 Üye ile toplanmış
ve aşağıda isimleri yazılı sayın üyeler belirtilen görevlere seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Hamit
Geylani
Hakkâri
Komisyon
Geçici Başkanı
Adı ve
Soyadı Seçim Bölgesi Aldığı Oy
BAŞKAN : Kemalettin Aydın Gümüşhane
12
BAŞKANVEKİLİ : Mehmet Domaç İstanbul 12
SÖZCÜ :
Gönül Bekin Şahkulubey Mardin 12
KÂTİP
: Tansel Barış Kırklareli 12
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
C) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 22
milletvekilinin, tabii afet yönetimi konusunun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/725)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde yaşanan tabii afetlere karşı, hükümetin nasıl
davranacağı, hangi tabii afet karşısında ne gibi önlem alacağı açık ve net
bilinmemektedir. Ayrıca, tabii afetin hangi bölge ve yörede olduğunda, farklı
uygulamaların ortaya çıktığı gözlenmekte, oluşan birçok tabii afetin dikkate
dahi alınmadığı açıkça görülmektedir.
Özellikle, tarım kesiminde ortaya çıkan tabii afetler nedeniyle
çiftçilerimiz çok büyük zararlarla karşı karşıya gelmiş ancak hükümet
tarafından hiçbir önlem alınmamıştır.
Tabii afetlerle ilgili 2090 sayılı yasa, tabii afete uğrayanların
sorunlarına cevap veremez haldedir. Ayrıca, uygulamada geçerliliği olmayan bir
yasa hükmünü taşımaktadır.
Çiftçilerimizin uğrayacağı tabii afetlere karşın uygulamaya
koyulan "Tarım Sigortası" ihtiyaca yeterince cevap verememekte ve
uygulamada çok büyük eksiklerinin olduğu açıkça görülmesine karşın bu konuda
hiçbir önlem alınmamıştır.
Yaşanan tabii afetler nedeniyle çok sayıda vatandaşımız önemli
ölçüde zararlar karşısında maddi olarak yok olmuş, zirai ve ticari yaşamlarını
devam ettiremez duruma düşmüşlerdir.
Ülkemizde tabii afetler nedeniyle oluşacak kayıpların nasıl ve
hangi durumlarda karşılanacağının açıkça bilinmesi, vatandaşımızın en doğal
hakkı olmalıdır.
Ayrıca, 2090 sayılı tabii afetlerle ilgili yasanın uygulanmasında
ortaya çıkan sorunların açık ve net bir şekilde tespit edilerek, bu yasanın
yeniden ele alınması gerekmektedir.
Ülkemizde farklı sektör ve kesimlerde yaşanacak tabii afetlere
karşı alınacak önlemler ve oluşacak zararların nasıl giderileceğinin açık ve
net olarak bilinmesi amacıyla Anayasanın 98. Maddesi ile İç Tüzüğün 104. ve
105. Maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılmasını arz ederim.
1) Ferit Mevlüt Aslanoğlu
(Malatya)
2) Tacidar Seyhan (Adana)
3) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
4) Sacid Yıldız (İstanbul)
5) Ahmet Küçük (Çanakkale)
6) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
7) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
8) Nesrin Baytok (Ankara)
9) Hüsnü Çöllü (Antalya)
10) Abdulaziz Yazar (Hatay)
11) Hulusi Güvel (Adana)
12) Gürol Ergin (Muğla)
13) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
14) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
15) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
16) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
17) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
18) Selçuk Ayhan (İzmir)
19) Tekin Bingöl (Ankara)
20) Ensar Öğüt (Ardahan)
21) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
22) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
23) Rasim Çakır (Edirne)
2.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 24 milletvekilinin, işsizlik sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/726)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İşsizlik, ülkemizin çözüm bekleyen en önemli sorunlarının başında
gelmektedir 2002 yılında söz konusu sorunu çözecekleri iddiasıyla halktan oy
alarak iktidar olan AKP'nin de çözüme yönelik herhangi bir politikasının
olmadığı ya da uygulamaya çalıştığı palyatif
çözümlerin yeterli olmadığı Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) işsizlikle
ilgili yaptığı çalışmalar ile ispatlanmıştır.
AKP'nin iktidar olduğu 2002 yılında işsizlik oranı %10,3 iken 2009
yılında söz konusu oran % 14'e ulaşmıştır. Bu nedenle artık AKP'nin işsizlik
sorununu çözebileceği beklentisi halkımız nezdinde kaybolmuştur
Dolayısı ile ülkemizdeki işsiz sayısını azaltmak, işgücüne
katılımı arttırmak ve istihdamı arttırıcı önlemlerin nasıl alınacağını saptamak
amacıyla Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri uyarınca
Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
2) Şevket Köse (Adıyaman)
3) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
4) Hulusi Güvel (Adana)
5) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
6) Osman Kaptan (Antalya)
7) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
8) Ahmet Küçük (Çanakkale)
9) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
10) Sacid Yıldız (İstanbul)
11) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
12) Nesrin Baytok (Ankara)
13) Tacidar Seyhan (Adana)
14) Hüsnü Çöllü (Antalya)
15) Abdulaziz Yazar (Hatay)
16) Gürol Ergin (Muğla)
17) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
18) Mevlüt Coşkuner
(Isparta)
19) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
20) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
21) Selçuk Ayhan (İzmir)
22) Tekin Bingöl (Ankara)
23) Ensar Öğüt (Ardahan)
24) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
25) Rasim Çakır (Edirne)
Gerekçe:
İşsizlik, Türkiye'nin artık kangren halini almış ve acil çözülmesi
gereken sorunların başında gelmektedir. En son yaşanan ekonomik kriz ile
beraber ülkemizdeki işsiz sayısı adeta katlanarak artmış ve TÜİK verilerine
göre 2009 yılında Türkiye genelinde işsiz sayısı bir önceki yıla göre 860 bin kişi
artarak 3 milyon 471 bin kişiye ulaşmıştır. İşsizlik oranı ise 3 puanlık artış
ile %14 seviyesinde gerçekleşmiştir
AKP'nin iktidar olduğu 2002 yılında Egenin turizm ve sanayi
kentleri olan Denizli, Aydın ve Muğla'da istihdamın artması bir yana mevcut tekstil
fabrikalarının ülkemizde yaşanan ekonomik kriz nedeniyle kapanması sonucunda
işsizler ordusuna yeni insanlar katılmıştır.
İstanbul Muhasebeciler ve Mali Müşavirler Odası (ISMMMO)
tarafından kamuoyuna açıklanan "Türkiye'nin Sıkışan Kentleri"
raporuna göre, aralarında bir dönemin "Anadolu Kaplanı" olarak
adlandırılan Denizli'nin de yer aldığı yukarıda zikredilen üç kentimiz 2004
yılında 945 bin kişiye istihdam sağlarken 2008 yılında bu rakam 897 bin kişiye
düşmüştür.
Söz konusu üç şehirde 2004 yılında 1 milyon 24 bin kişi olan
işgücü sayısı ise 2008 yılında 1 milyon 5 bin kişiye gerilemiştir. İşgücü
gerileyince de 2004 yılında bu üç ilde yüzde 7,7 olan işsizlik oranı, yüzde
10,8'e, 78 bin olan işsiz sayısı da 108 bine yükselmiştir.
2 Mart 2010 tarihinde Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK)
açıkladığı işsizlik rakamları dikkatli bir şekilde incelendiğinde, ülkemizde
2009 yılında tarım sektöründe çalışan sayısının 238 bin arttığı, tarım dışı
sektörlerde çalışan sayısının ise 155 bin kişi azaldığı görülecektir
Bunun yanında yaptığı işten dolayı herhangi bir sosyal güvenlik
kuruluşuna kayıtlı olmadan çalışanların oranının % 43,8 olarak gerçekleşmesi de
çok vahimdir.
Ayrıca, söz konusu çalışmada, işsizlik oranının en yüksek olduğu
bölge %22 ile Adana ve Mersin bölgesi olduğu gösterilirken bu bölgeleri %18,8
ile Şanlıurfa ve Diyarbakır bölgelerinin takip ettiği belirtilmiştir.
Yukarıda anlatılanlara ilave olarak A&G Araştırma Şirketinin
20-30 Ocak 2010 tarihleri arasında 42 ilde 3.216 işsizle gerçekleştirdiği görüşmelerde
çarpıcı sonuçlara ulaşılmıştır. Söz konusu ankete verilen yanıtlarda deneklerin
%18,3'ünün son krizle birlikte işini kaybettiği anlaşılmıştır.
Ayrıca, işsizler ordusunun %24,9'unun üniversite mezunu olması, %
50,2'sinin ise zanaatkâr ve esnaf olması, işsizlerin büyük bir bölümünün
vasıflı ve meslek sahibi kişilerden oluştuğunu ortaya koymaktadır
Yukarıda anlatılan verilerin ışığında, AKP iktidar olduğu 2002
yılından günümüze kadar işsizliği çözmek için herhangi bir politika ortaya
koyamadığı gibi uygulamaya çalıştığı yanlış politikalar sonucunda yeni işsizler
ortaya çıkmıştır.
AKP iktidarında işsiz kalanların birçoğunun üniversite mezunu ya
da vasıflı eleman olması da üzerinde düşünülmesi gereken bir sorundur. Bu
dönemde işsizlik sebebiyle boşanan ailelerin sayısı artmış, intihar vakalarında
gözle görülür bir yükselme başlamış, dolayısıyla toplumun ruh sağlığı da
bozulmuştur.
Sonuç olarak gelinen noktada, işsizliği kabul edilebilir rakamlara
indirmenin ve bu yolda istihdamı arttırıcı hangi politikaların izlenmesi
gerektiğinin belirlenmesi bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır.
3.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 23 milletvekilinin, İsken Sugözü
Termik Santrali ile yeni yapılacak bazı santrallerin çevreye etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/727)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde kurulu bulunan termik santrallerin atmosfere yaydıkları
zehirli gazlar, kül ve ağır metal tozları nedeniyle çevreyi ve insan sağlığını
olumsuz etkiledikleri, astım, kronik akciğer hastalıkları ve kansere neden
oldukları bilinmektedir. Adana ili Yumurtalık ilçesinde kurulu bulunan İsken Sugözü Termik Santrali de işletmeye açıldığı tarihten bu
yana çevre üzerinde tahribat yaratmakta, tarım ve bölge balıkçılığını olumsuz
etkilemekte ve insan sağlığını tehdit etmektedir.
İklim değişikliğine bağlı toplumsal maliyetler ve hava kirliliğine
bağlı insan sağlığı konularında yeterli incelemeler yapılmadan, uzun vadeli
etkileri bilinmeden Doğu Akdeniz Bölgesinde çok sayıda yeni santral kurulacak
olması bölgede yaşayan yurttaşlarımızı tedirgin etmektedir.
Bu nedenlerle İsken Sugözü Termik
Santralinin neden olduğu çevre ve sağlık sorunları ile Doğu Akdeniz Bölgesinde
yeni kurulması planlanan termik santrallerin çevre üzerinde yaratması olası
sorunların saptanması ve alınacak tedbirlerin yüce Meclisimizce belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci İç Tüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince
Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz. 23.03.2010
1) Hulusi Güvel (Adana)
2) Tacidar Seyhan (Adana)
3) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
4) Hüsnü Çöllü (Antalya)
5) Nevingaye Erbatur (Adana)
6) Osman Kaptan (Antalya)
7) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
8) Ahmet Küçük (Çanakkale)
9) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
10) Sacid Yıldız (İstanbul)
11) Nesrin Baytok (Ankara)
12) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
13) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
14) Abdulaziz Yazar (Hatay)
15) Gürol Ergin (Muğla)
16) Selçuk Ayhan (İzmir)
17) Tekin Bingöl (Ankara)
18) Ensar Öğüt (Ardahan)
19) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
20) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
21) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
22) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
23) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
24) Rasim Çakır (Edirne)
Gerekçe:
İşletmeye açıldığı 2003 yılından bu yana Sugözü
Termik Santrali her gün yaktığı 10 bin tonun üzerinde linyit kömürü nedeniyle
atmosfere kükürt dioksit, hidrojen sülfür, azot monoksit, azot dioksit, karbon
dioksit gibi zehirli gazlar salmakta, asit yağmurlarına neden olmakta, çevreyi
ve insan sağlığını olumsuz etkilemektedir. Oluşan bu kirlilik tarımsal üretimi
etkilemekte, bölgenin önemli geçim kaynakları arasında bulunan balıkçılık
çevrede yaratılan tahribat nedeniyle yok olma tehlikesi ile karşı karşıya
bulunmaktadır.
Soğutma suyu olarak deniz suyunun kullanılması Akdeniz'deki
balıkların önemli üreme alanlarından Yumurtalık Lagünü ve çevresinde deniz suyu
sıcaklığının artmasına neden olmakta ve balıkçılığa önemli bir darbe
vurmaktadır. Söz konusu bölgede Denize salınan ağır metal oranının her geçen
yıl arttığı bunun sonucu olarak denizdeki biyoçeşitliliğin
üçte bir oranında azaldığı bilimsel raporlarla tespit edilmiştir.
Termik Santralde yakılan kömür sonucu atılan gazlarla oluşan kirli
hava rüzgâr aracılığıyla Adana kent merkezine ve Osmaniye'ye kadar
yayılmaktadır. Uzmanlarca santralde kömür yakılması sonucunda açığa çıkan
zehirli gazlar ve tozların kronik akciğer hastalıkları ve astıma sebep olduğunu
belirtilmektedir. Termik santrallerin kurulu olduğu bölgelerde kanser görülme sıklığının
belirgin bir biçimde artış göstermekte olduğu bilinmektedir.
Özel olarak İsken Sugözü Termik
Santralinin, genel olarak tüm termik santrallerin insan sağlığını olumsuz
etkilemesinin yanında çevre üzerinde yarattığı tahribat önemli bir sorun olarak
karşımıza çıkmaktadır. Tarım alanlarına verdiği zararın yanında su kaynaklarını
kirletmesi, doğal bitki ve hayvan varlığına verdiği zararlar, küresel ısınma ve
bunun yarattığı iklim değişikliğine bağlı ağır toplumsal ve çevresel yıkım
termik santrallerin neden olduğu başlıca sorunlardır
İsken Sugözü Termik Santralinin çevre ve
insan sağlığı üzerinde yarattığı olumsuz sonuçlar görmezden gelinerek Doğu
Akdeniz Bölgesinde on yedi yeni termik santral kurulmasına izin verilmesi
Hükümetin çevre ve insan sağlığı konusundaki duyarlılığını göstermesi açısından
önemli bir karine oluşturmaktadır.
Doğu Akdeniz Bölgesinde kurulması planlanan on yedi adet termik
santralden yedi adedi Adana, beş adedi Hatay illerinde kurulacaktır. Yalnızca
bu iki ilde kurulacak termik santrallerden yılda kırk beş milyon ton
karbondioksit salımı olacağı tahmin edilmektedir. İklim değişikliğine bağlı
toplumsal maliyetler ve hava kirliliğine bağlı insan sağlığı konularında
yeterli incelemeler yapılmadan, uzun vadeli etkileri bilinmeden bu santrallerin
kurulması bölge ekonomisinde önemli rol oynayan tarım, hayvancılık ve
balıkçılık sektörlerini olumsuz etkileyecektir.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle, İsken Sugözü
Termik Santralinin insan sağlığı ve çevre üzerinde yarattığı olumsuzluklar ve
bölgede kurulması planlanan yeni termik santrallerin neden olacağı sorunların
saptanması ve alınacak tedbirlerin Yüce Meclisimizce tespiti amacıyla bir
Meclis Araştırması açılmasının yerinde olacağı kanısını taşımaktayız.
4.- Adıyaman Milletvekili Şevket
Köse ve 25 milletvekilinin, orman kaynakları konusunun araştırılarak korunması
ve geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/728)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Ülkemiz dört mevsimi yaşaması bakımından, bitki örtüsü çeşitliliği
nedeniyle olduğu gibi, geniş orman alanlarına sahip olmasıyla da dünyanın en
şanslı ülkelerinden biridir. Bu şansın değerinin yeterince bilinmediği ise
açıkça görülmektedir. Ormanlar, çeşitli bitki örtüsüyle karbon miktarını
bünyesinde biriktiren ve hava kalitesini yükselten doğanın en önemli
unsurlarından biridir. Orman, ağaçlarla birlikte diğer bitkiler, hayvanlar ve
mikroorganizmalar gibi canlı varlıklarla toprak, hava, su, ışık, sıcaklık gibi
fiziksel çevrenin birliktelik oluşturduğu, birbirleriyle iç içe olan doğal bir
yapıdır.
Toprak kayması, yangınlar, yağmur sularına bağlı oluşan erozyon
gibi afetler, ağaçların yok olmasıyla beraber toprağın da yok olmasını
beraberinde getirmektedir. Bu demektir ki ormanların varlığı, doğal afetlere
karşı doğanın dengesini sağlamakta büyük önem kazanmaktadır. İnsanlığın barışa
daha fazla ihtiyaç duyduğu dünyamızda, canlılara hayat veren doğaya karşı barış
da bir o kadar önemlidir. Çeşitli kampanyalarla orman varlığını korumak ve
geliştirmek, devlet eliyle toplumun tüm kesimlerine kabul ettirilmelidir. Bunun
için kapsamlı çalışmalar yapmak ve bu konuda uzmanlaşmış demokratik kitle
örgütleri, dernekler ve vakıflarla işbirliğine girmek gerektiği de ortadadır.
Orman bölgesinde yaşayan halkımızın kontrol altında ağaç kesimi için orman
muhafaza memurları ile diğer orman çalışanlarının sayısını artırmak
gerekmektedir. Ayrıca orman köylülerinin ormandan doğan, ulaşım, geçim, ısınma
gibi yaşam biçimi zorluklarını gidermek amacıyla ciddi çalışmalar yapılması
sürecin bir parçası olarak düşünülmelidir.
Orman alanlarına tecavüz ve kaçak yapılaşmaya karşı alınan
tedbirler, orman alanlarının iskana açılmasının önüne
geçilmesi, yanan ormanların tekrar orman alanı hâline dönüştürülmesi için
planlı bir çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır. Ormanlarla ilgili yasaların
bağlayıcılığı artırılmalı; bu yasaların rant için
hükümet politikalarına göre uyarlanması gibi yanlış uygulamalardan
vazgeçilmelidir.
"Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi
için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni
orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz.
Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir.
Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları
kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk
edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.
Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade
edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasî propaganda yapılamaz;
münhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak,
ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af
kapsamına alınamaz." ifadeleri Anayasa'nın 169. maddesinde "Ormanların
Korunması ve Geliştirilmesi" başlığında açıkça ifade edilmesine rağmen,
ormanlara zarar verebilecek eylemlere maalesef dur denilememektedir.
Hem doğal hem ekonomik hem de sağlık gibi çok sayıda alanda
yararları saymakla bitmeyecek olan orman kaynakları dünya ve ülkemiz ölçeğinde
büyük tehlikeyle karşı karşıyadır. Bu gerçekler bizleri aynı konuda daha
duyarlı olmaya ve ciddi atılımlar yapmaya, davet etmekte ve mecbur kılmaktadır.
Bu amaçla orman kaynaklarımızın korunması, geliştirilmesi; ayrıca, yaşanan
sorunların tespiti ve bu sorunların çözüm önerilerinin araştırılması amacıyla
Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Şevket Köse (Adıyaman)
2) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
3) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
4) Nesrin Baytok (Ankara)
5) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
6) Ali Koçal (Zonguldak)
7) Tacidar Seyhan (Adana)
8) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
9) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
10) Hüsnü Çöllü (Antalya)
11) Nevingaye Erbatur
(Adana)
12 Osman Kaptan (Antalya)
13) Ahmet Küçük (Çanakkale)
14) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
15) Sacid Yıldız (İstanbul)
16) Abdulaziz Yazar (Hatay)
17) Hulusi Güvel (Adana)
18) Gürol Ergin (Muğla)
19) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
20) Mevlüt Coşkuner
(Isparta)
21) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
22) Selçuk Ayhan (İzmir)
23) Tekin Bingöl (Ankara)
24) Ensar Öğüt (Ardahan)
25) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
26) Rasim Çakır (Edirne)
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- Gündemdeki sıralama ile Genel
Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 501, 499, 502, 474
ve 493 sıra sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine
göre temel kanun olarak ve bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin AK PARTİ
Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 27.05.2010 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından,
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel
Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Bekir
Bozdağ
Yozgat
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler Kısmında yer alan 488, 114, 469, 460, 494, 22, 482, 476, 501, 499, 502,
474, 395 ve 493 sıra sayılı Kanun Teklif ve Tasarılarının bu kısmın 6, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16,
18, 19, 20 ve 21 nci sıralarına alınması ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel Kurulun; 01, 08, 15, 22 ve 29 Haziran 2010 Salı günkü
birleşimlerinde 1 saat sözlü sorulardan sonra diğer denetim konularının
görüşülmeyerek gündemin kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işler kısmında yer alan işlerin görüşülmesi; 02, 09, 16, 23 ve 30 Haziran
2010 Çarşamba günkü birleşimlerde ise Sözlü Soruların görüşülmemesi,
Genel Kurulun; 01, 08, 15, 22 ve 29 Haziran 2010 Salı günkü
birleşimlerinde 15:00-20:00 saatleri arasında; 02, 09,
16, 23 ve 30 Haziran Çarşamba günkü birleşimlerinde 13:00-20:00 saatleri
arasında; 03, 10, 17 ve 24 Haziran 2010 Perşembe günkü birleşimlerde ise
13:00-20:00 saatleri arasında çalışmalara davam edilmesi,
Genel Kurulun; 04, 11, 18 ve 25 Haziran 2010 Cuma günleri de
toplanarak bu birleşimlerinde gündemin kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan
gelen diğer işler kısmında yer alan işlerin görüşülmesi ve 14:00-20:00
saatleri arasında çalışmalara devam edilmesi.
501, 499, 502, 474 ve 493 Sıra Sayılı Kanun Teklif ve
Tasarılarının İçtüzüğün 91. maddesine göre Temel Kanun olarak görüşülmesi ve
bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması,
Önerilmiştir.
474 Sıra Sayılı
Tebligat Kanunu ile Adli Sicil Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Kahramanmaraş Milletvekili Veysi
Kaynak’ın; Tebligat Kanunu ile Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (1/742, 2/546)
BÖLÜMLER BÖLÜM
MADDELERİ BÖLÜMDEKİ
MADDE
SAYISI
1. BÖLÜM 1-10 10
2. BÖLÜM 11-19 9
Toplam
Madde Sayısı 19
493 Sıra Sayılı
Kamu Hastane Birlikleri Pilot Uygulaması Hakkında Kanun Tasarısı
(1/439)
BÖLÜMLER BÖLÜM
MADDELERİ BÖLÜMDEKİ
MADDE
SAYISI
1. BÖLÜM 1-9 9
2. BÖLÜM 10-16
(Geçici
Madde 1) 8
Toplam
Madde Sayısı 17
499 Sıra Sayılı
Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısı ile 5539 Sayılı Karayolları Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (1/788, 2/226)
BÖLÜMLER BÖLÜM
MADDELERİ BÖLÜMDEKİ
MADDE
SAYISI
1. BÖLÜM 1-30 30
2. BÖLÜM 31-44
(Madde 33, (a), (b), (c), (ç) ve (d) bentleri;
Madde
39, (a) ve (b) bentleri;
Geçici
Madde 1 20
Toplam
Madde Sayısı 50
501 Sıra Sayılı
Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/843)
BÖLÜMLER BÖLÜM
MADDELERİ BÖLÜMDEKİ
MADDE
SAYISI
1. BÖLÜM 1-23
(Madde 19’a bağlı; Ek Geçici Madde 89 ve
Ek
Geçici Madde 90) 24
2. BÖLÜM 24-46 23
Toplam
Madde Sayısı 47
502 Sıra Sayılı
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısı (1/820)
BÖLÜMLER BÖLÜM
MADDELERİ BÖLÜMDEKİ
MADDE
SAYISI
1. BÖLÜM 1-7 7
2. BÖLÜM 8-12
(Geçici
Madde 1 ve 2) 7
Toplam
Madde Sayısı 14
BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grup önerisinin lehinde ilk
söz Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydın’a aittir.
Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK
PARTİ Grubu önerisinin lehinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi say-gıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii, ülkemizin önünü açacak, temel hak ve
hürriyetleri geliştirecek ve cumhuriyetimizi yine demokrasi ile taçlandıracak
olan yoru-cu bir Anayasa
değişikliğini geride bırakmanın aynı zamanda gururunu yaşıyo-ruz. Değerli arkadaşlar, tabii, yorucu oldu ama bir o kadar
da gurur verici oldu, onur verici oldu. Bizler yoğun bir çalışma yaptık. Ben
bundan dolayı 23’üncü Dönem Parlamentomuzun tüm üyelerine teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii, malumunuz 1 Temmuzda Meclisimiz tatile
girecektir. 1 Temmuzda yani zamanında tatile girmesi adında haziran ayında da
bereketli geçireceğiz, öyle görünüyor. Çünkü ülkemizin gündeminde olan,
halkımızın gündeminde olan birtakım taleplerin yerine getirilebilmesi adına
gündemde olan kanun tasarısı ve tekliflerinin görüşülmesi ve burada
kanunlaşması gerekiyor. Bu manada da özellikle az önce
Başkanlık Divanında da okunduğu gibi grup önerimiz, Tebligat Kanunu ile Adli
Sicil Kanunu, Kamu Hastane Birlikleri Pilot Uygulaması Hakkında Kanun,
Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Askerî
Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapacak Olan Kanun Tasarısı, yine, Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı, bunların temel
kanun olarak görüşülmesini sağlayan ve gündemdeki yerini belirten bir öneri.
Yine, aynı şekilde, değerli arkadaşlar, haziran ayına ilişkin
çalışma takvimini belirliyoruz. Bu çalışma takvimine göre biraz daha -dedik ya-
bereketli geçireceğiz, biraz daha belki bu ayı yorucu geçireceğiz ancak
çıkarmamız gereken kanunlar da var ki bizim asli görevimiz de bu. Bu manada
salı günleri Meclisimiz 15.00-20.00 saatleri arasında çalışacak, bir saatlik
sözlü sorulardan sonra gündemine devam edecek. Çarşamba ve perşembe günleri de
13.00-20.00 arası çalışacak. Yine, bu grup önerimizle birlikte artık bu ay
içerisinde cuma günleri de çalışacağız. Cuma günleri de 14.00-20.00 arası
çalışacak diyorum ve dolayısıyla, bu çalışma takvimimizin ülkemize, milletimize
hayırlar getirmesini diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin aleyhinde ilk söz
Eskişehir Milletvekili Sayın Tayfun İçli’ye aittir.
Buyurun Sayın İçli.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, sizleri saygıyla
selamlıyorum. AKP grup önerisinin aleyhinde söz aldım.
Değerli arkadaşlarım, hepinizin çok iyi bildiği gibi, Sayın
Başbakan -biraz evvel AKP Grubu adına
konuşan arkadaş da ifade etti- haziran ayının çok bereketli geçmesini, otuz
civarında kanunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasalaşmasını diledi ve
grubuna “Eğer siz bunları haziran ayında çıkartamazsanız temmuzda da biz Türkiye
Büyük Millet Meclisini çalıştıracağız.” dedi.
Değerli arkadaşlarım eskilerin bir sözü vardır: “Çok okuyan mı
bilir, çok gezen mi?”
OKTAY VURAL (İzmir) – Ne demek çok gezen? Başbakana yönelik bir
şey mi var orada?
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Şimdi, bu otuz yasayı bu tempoda
okusanız -ki okumaya zaman yetmeyecek- algılamak ayrı bir konu ama… Bu sözden
hareketle, bir bakıyoruz, Sayın Başbakan bu sözü yanlış anlamış. Yani Sayın
Başbakan okuma alışkanlığını bırakmış, o sözdeki gezme alışkanlığını edinmiş,
sadece tek başına da gezmiyor Sayın Başbakan, Türkiye'de bakan kalmadı, şimdi
Türkiye'de ne kadar bakan var bilmiyoruz. Yunanistan gezisinde 10 bakan ve yine
birçok milletvekilini yanına almak suretiyle, Sayın Başbakan, o sözdeki gezme
yani bilmek için gezmeyi yeğlemiş. Şimdi de Güney Amerika’ya gidiyor, yanında
sanıyorum yine 10 bakanla, milletvekilleriyle birlikte ziyaret yapıyor.
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) – 3 bakan.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bugün gazetelerde
haber var; Türkiye Büyük Millet Meclisinin ülke için çok gerekli yasaları
çıkartması gerekirken, Sayın Başbakan eski Fenerbahçeli futbolcularla,
Beşiktaşlı futbolcularla Türkiye’nin ali çıkarları
için konsolosluk açılışları yapıyor; şimdi, burada bir gariplik var.
Değerli arkadaşlarım, AKP grup önerisine bakıyorsunuz, birçok
kanunun İç Tüzük’ümüzün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesini
önümüze koymuşlar. 14 maddelik, 15 maddelik kanunlar ki maddeleri teker teker görüşülmesi gerekirken iki bölüm hâlinde süratle
bunları görüşeceğiz ve ülkenin hayrına bu yasaları çıkartacağız.
Yine, değerli arkadaşlarım, AKP grup önerisine baktığınız zaman
bakın neler var? Millî Eğitim Teşkilat Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Asya-Pasifik Uzay İşbirliği Örgütü
Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı, İslam
Ülkeleri Standardlar ve Metroloji Enstitüsü Tüzüğünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı, Milletlerarası İmar ve
Kalkınma Bankasının Ana Sözleşmesinde Değişikliğin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı, Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin
Kurulmasına Dair Nahçıvan Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kore
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İktisadi Kalkınma İşbirliği Fonu Kredilerine
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı;
bunları sıralayabiliriz.
Yani, AKP’nin, Türkiye'nin çok çok
önemli konularını gündemine getirdiği, böyle bereketli çalışma diye
çıkartacağımız yasalarımız bunlar. Bunları önemsemediğimden söylemiyorum ama
değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin gerçek gündemi bu değil.
Bakın, Zonguldak’ta 30 canımız gitti, 30 emekçi yaşamını kaybetti.
Biraz evvel bir haber aldım, Tuzla’da bir iş kazasında yine 1 emekçimiz ölmüş,
1 emekçimiz ağır yaralanmış. Aşırı yoksulluk… Dün haberlerde gördük, bir
kadıncağızımız elektrik parasını ödeyemediği için felçli anasını yitirmiş ve o
çığlıkları görüyoruz. Bugün yine bir haber, bir cinnet haberi, bir kuaför
ailesini öldürmüş geçim sıkıntısından dolayı. Aşırı yoksulluk, Türkiye'nin en
önemli sorunlarından birisi, bir temel insan hakları sorunu ve biz bunu
görmüyoruz, öğrenmek için gezmeyi tercih ediyoruz. Öğrenmek için Türkiye’yi
gezmek lazım. Güney Amerika’yı, Yunanistan’ı gezmek ayrı bir olaydır, diplomasi
ayrı bir olaydır. Diplomasi yürüsün diye her hükûmetlerin
dışişleri bakanları vardır, bürokrasisi vardır.
Değerli arkadaşlarım, başka sorunları hep konuşuyoruz. Çiftçi,
esnaf, memur, işçi, emekli kan ağlıyor, kan! Evinde tencere kaynamıyor ama bu
Türkiye'nin sorunu değil. Biraz evvel okuduğum uluslararası sözleşmelerin
onaylanması, bizim geceli gündüzlü çalışmamız suretiyle çıkarılması gere-ken yasaları Hükûmet önümüze
koyuyor.
Değerli arkadaşlarım, Avrupa Birliğinin yolsuzlukla mücadele
platformu olan Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubunun 2009 raporu
yayımlandı. Rüşvet… Diyor ki raporda: “Rüşvet, kamunun yanı sıra özel sektörü
de teslim almıştır. Rüşvetle kamu malları, halkın kaynakları, ulusal çıkarlar
yağmalanıyor.” Bu raporda Türkiye Cumhuriyeti devletinin sözleşmeyi imzalaması
ve onaylaması gerektiği söyleniyor. Bu Yolsuzluğa Karşı Ceza Hukuku
Sözleşmesi’nin Ek Protokolü’nün 4’üncü ve 6’ncı maddesinin mutlaka imzalanması
ve onaylanması gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, yolsuzluk… “Kaynak” diyoruz. Sayın Başbakan
diyor ki: “Kaynağı nereden bulacaksın?” Değerli arkadaşlarım, kaynak bu ülkede
var. Bu ülkeyi bir havuza benzetelim. Üretiyorsunuz, üretiyorsunuz, altında
kara delikler var. Bu kara deliklerin adı “Rüşvet.” Bu kara deliklerin adı
“Yolsuzluk.” Bu kara delikleri nasıl koruyoruz? Dokunulmazlıklarla koruyoruz,
bu raporda da ondan söz ediliyor. Sadece milletvekili dokunulmazlığı değil,
bürokrasinin dokunulmazlığı. İşte, bakın, nükleer enerji. Şimdi, Rusya’yla bir
anlaşma imzaladı Sayın Başbakan. Peki, bu rüşvet ve yolsuzlukta kimler var?
Siyasetçi var. Kim var? Bürokrat var.
Değerli arkadaşlarım, eğer rüşvetle, yolsuzlukla mücadele etmezsek
hiçbir şeyle mücadele edemeyiz. Türkiye'nin en önemli sorunu yolsuzlukla
mücadele meselesidir. Bunun arkasında terör de vardır. Terör neyle beslenir?
Kanla beslenir. Peki, kanla beslenirken neler yapması gerekir? Kamu
kaynaklarının yağmalanması gerekir, ulusal çıkarların peşkeş çekilmesi gerekir.
Bunu nasıl yapar uluslararası güçler? Rüşvetle yapar, yolsuzlukla yapar.
Değerli arkadaşlarım, biraz evvel AKP’nin getirdiği sözleşmelerin
onaylanmasının ötesinde, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bu Yolsuzlukla Mücadele
Sözleşmesi’ni öncelikle imzalaması gerekir. Bunu imzaladıktan sonra da Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündemine öncelikle getirmesi lazım çünkü Türkiye’de
eğer bir üretimsizlik varsa bunun arkasında Türk çiftçisini üretmeye teşvik
etmeyen üretimsizliğe teşvik eden siyasi iktidarın niyeti vardır. Bu siyasi
iktidarı yabancı güçler, başka ülkelerin çiftçileri, devletleri neyle ayarlar?
Rüşvetle, yolsuzlukla. Bakın, işte üyesi olduğumuz Avrupa Konseyinin raporu,
tavsiye raporu.
Değerli arkadaşlarım, Türk halkı artık başka ülkelerin ürettiği
etleri ithal etmek durumunda, başka ülkelerin çiftçisinin ürettiği buğdayı
üretmek zorunda. Buraya gelmeden evvel Ege’den çiftçi arkadaşlarla görüştüm.
Biraz evvel Sayın Şandır Mersin çiftçisinin sorunlarını söyledi. Zeytinci duman
olmuş, yeşil zeytin ellerinde kalmış, patlamış. Tabii ki hükûmetler
gezecek ama ben isterim ki Türkiye Cumhuriyeti’nin bakanları, Ege’de, Mersin’de
sadece olay olduktan sonra değil, olay olmadan tedbir alacak temaslar yapsın.
Zonguldak’ta 30 canımızı yitirmişiz, bakanlarımız orada. Bakanlarımızın,
canlarını yitirmeden oraya gidip tedbirleri denetlemesi lazım. Tarım
Bakanımızın Ege’de olması lazım, Tarım Bakanımızın Mersin’de olması lazım,
Niğde’de olması lazım, Hakkâri’de olması lazım, denetleyecek. Ticaret
Bakanımız… Bırakın oraya gidecek arkadaşlarımız var, gider, devlet büyük
devlet, bunu diplomatıyla da yapar, bunu dış ticaretten sorumlu bakanıyla da
yapar, geçmişte de yaptı, sayın bakan gidiyordu. Başbakan ve uçaklar dolusu
milletvekilinin, bakanın oraya taşınmasında bırakın -biraz evvel Sayın Kamer
Genç’in ifade ettiği gibi- mali külfeti… Devletin kurumları vardır, organları
vardır, devlet, organlarıyla yönetilir. Ama bakın, böylesi önemli konular
Türkiye'nin gündeminden, değerli arkadaşlarım, süratle uzaklaştırılıyor. Şimdi
en büyük kaynak nedir? Bu ülkenin emeğidir, bu ülkenin kaynaklarıdır.
Değerli arkadaşlarım, MASAK diye bir kuruluş vardı, rüşvetle,
yolsuzlukla mücadele... Bu Kurul nerede, ne yapıyor değerli arkadaşlarım?
Şimdi, Türkiye’ye kara paralar giriyor. “Vergi affı” diyoruz, “Kaynağı nereden
gelirse gelsin borçlarımızı ödeyebilmek için kaynak gelsin.” diyoruz. Bu kaynak
nedir? Bu kaynak, terörden elde edilen kaynak mıdır, kara para mıdır? Bunun
üzerine devlet gitmeyecek de nereye gidecek arkadaşlar? İşte kaynak. Bu kaynağı
alacağız, Zonguldak’ta o doğal gazı tespit edecek sensörleri
koyacağız, oraya koyacağız onu, oraya. O kaynaklar, birilerinin cebine, ciplere
binen, yoksul halkın üstüne çamur sıçratan insanlara gitmeyecek, yandaşa
gitmeyecek, oradaki maden işçisine gidecek, emekçiye gidecek. O kaynağı
alacağız, Türk çiftçisine vereceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde bunlar konuşulmalı. Türkiye Büyük Millet Meclisine, böyle
yasalar değil, Türk halkının gerçek gündemini ilgilendiren, Türk halkının
sıkıntılarını ortadan kaldıracak yasaların aciliyetle
getirilmesi lazım. Bu Parlamentonun milletvekilleri, birileri emretti diye
sabahlara kadar çalışıp birilerinin keyfine göre yasa çıkartmak için
seçilmemiştir. Millet iradesi dediğimiz zaman, milletin çıkarlarını savunacak
yasaları burada görüşmek için Türkiye Büyük Millet Meclisine halkımız yetki
vermiştir diyorum, düşüncelerimi dinlediğiniz için sizlere sonsuz saygılar
sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İçli.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
D)
Çeşitli İşler
1.- Genel Kurulu ziyaret eden
Endonezya Temsilciler Meclisi Başkanı Doktor Marzuki Alie başkanlığındaki heyete Başkanlıkça “Hoş geldiniz”
denilmesi
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Endonezya Temsilciler Meclisi
Başkanı Sayın Doktor Marzuki Alie
ve beraberindeki parlamento heyeti Genel Kurulumuzu teşrif etmişlerdir. Yüce
meclisimiz adına kendilerine “Hoş geldiniz.” diyorum. (Alkışlar)
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- Gündemdeki sıralama ile Genel
Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 501, 499, 502, 474
ve 493 sıra sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine
göre temel kanun olarak ve bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin AK PARTİ
Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin lehinde,
Yozgat Milletvekili Sayın Bekir Bozdağ. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini ve çalışma saatlerini belirlemek
üzere verilmiş bulunan AK PARTİ grup önerisinin lehinde şahsım adına söz aldım.
Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ Meclis Grubu, Danışma Kurulunu 12.30’da toplantıya
çağırmış ancak Meclis Başkanı, bugün yurt dışından gelen konukları vesilesiyle
11.10’da Danışma Kurulunu toplantıya çağırmış ve biz toplantıya katıldık.
Toplantı sağlanamadığı için, Danışma Kurulu toplanamadığından bir karar
çıkmamıştır. Bu nedenle grup önerisi huzurlarınızdadır.
Çalışma saatleri olarak, salı günleri 15.00-20.00, çarşamba
günleri 13.00-20.00, perşembe 13.00-20.00, cuma da 14.00-20.00 saatleri
arasında Meclis haziran ayının sonuna kadar çalışacak, gündemindeki kanun
tasarı ve tekliflerini görüşecektir.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bozdağ.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin aleyhinde son söz İzmir
Milletvekili Sayın Oktay Vural’a aittir. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, bildiğiniz gibi, Danışma Kurulu Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanının çağrısı üzerine toplantıya çağrılıyor. Bugün
huzurlarınızdaki teklif, aslında, usulüne uygun yapılmış bir tebligattan sonra
toplantıya bir çağırma önerisi üzerine verilmiş bir grup önerisi değil.
Dolayısıyla bugün Danışma Kurulu toplantısına yapılan çağrı… Saat 11.10’da
toplantıya çağrılmıştır ama maalesef bu toplantı çağrısı grubumuza saat
11.20’yi geçtikten sonra intikal etmiştir. Dolayısıyla böyle bir toplantıya
nasıl katılabiliriz? Yani katılmamızın mümkün olmadığı bir toplantıya yapılan
çağrı ve bu çağrı üzerine getirilen grup önerisi keenlemyekün,
yok demektir. Yok, yani bana böyle bir çağrı gelmedi. İşte tutanak. Ve bu
çağrının saat 11.20’de grubumuza gönderilmiş olduğu ve teslim alındığı
belirtilmiş olmasına rağmen, şimdi Meclis Başkanı “Toplantı 11.10’da.” diyor,
11.20’yi geçe gruba gönderiyor. Ben nasıl katılabilirim böyle bir toplantıya?
Yani “Bugün toplantıya katılma olmamıştır.” diyerek “Toplanamamıştır.” demek
aslında fiilen toplantıya katılmamızı da imkânsız hâle getiren bir eylem.
Usulüne uygun bir tebligat yapılmamış ve “11.10’da toplanacak.” denilen bir
toplantıya 11.20’de benim nasıl katılmam mümkün? Dolayısıyla, bu öneriyi
dikkate almamanız gerekmektedir. Usulüne uygun bir tebligat yapılmamıştır.
Hiçbir yerde toplantı saatinden sonra “Ondan önceki toplantıya katılın.”
diyerek “Efendim, toplanamadı, öneri getiriyorum...” Böyle bir şey olabilir mi?
Dolayısıyla, bugün bu öneri, aslında yapılmamış, usulüne uygun davet yapılmamış
bir Danışma Kurulu toplantı çağrısından sonra yapılmış bir öneri olduğu için
yok hükmündedir, böyle bir önerinin görüşülmesi mümkün değildir Sayın Başkan.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – İşleme konulmaması lazım.
OKTAY VURAL (Devamla) – Böyle bir şey olmaz. Ben Milliyetçi
Hareket Partisi… Evet, telefonla çağrılıyor. Ben telefonla -daha önce olmuştu-
yapılan bir toplantı çağrısına yazı daha sonra gelmesine rağmen katılmıştım ve
o toplantıda da söylemiştim: “Bundan sonra katılmayız, usulüne uygun yapılması
lazım.” Bir Meclis Başkanı, Meclis Başkanlığı yazılı bir öneriyle getiriyorsa
bunu usulüne uygun tebliğ etmesi ve o tebligattan sonra toplantının çağrısının
yapılması gerekmektedir. Yok hükmündedir. O bakımdan, bu öneri yenilenmesi
gereken bir öneridir. Bugün beyhude yere -maalesef- böyle bir öneriyi konuşmak durumundayız.
Ben -burada- tutanağı da aldırdım grup yönetimimize saat kaçta
geldiğine ilişkin. 11.10’daki toplantıya 11.20’de tebligat yapılıyor, ondan
sonra “Toplanamadı…” Ben 11.10’daki toplantıya 11.20’de nasıl katılayım? Yani,
nasıl katılayım? Varsa -bilemiyorum- sayın milletvekilleri, varsa, gelin, bunun
bir çözümünü bulalım. Bu bakımdan, bu grup önerisinin görüşülmemesi gerekiyor.
Tabii, bu vesileyle, bundan sonra muhtemelen grup önerisini
getirecektir çünkü bu “yok” hükmünde olan bir grup önerisidir, oylanması mümkün
değil. Usulüne uygun bir çağrı yapılmış değildir, usulüne uygun çağrının
yapıldığı bir Danışma Kurulu toplantı çağrısı olmadığına göre grup önerisi de
getirilemez.
Burada şunu söylemek istiyorum: Tabii, 1 Temmuzda biz İç
Tüzük’ümüze göre yeni bir çalışma dönemine, yaz dönemi çalışmaları…
Milletvekillerimiz Anadolu’nun çeşitli yerlerine gidecek yani
milletvekillerinin 1 Temmuzda ara vermesi, tatile girmesi demek,
milletvekillerinin aslında çalışmalarını sahada devam ettirmesi demek.
Şimdi, tabii, Sayın Başbakanın 25 Mayıs 2010 tarihinde grup
konuşmasında “Meclisimizi eğer erken tatil etmek istiyorsak haziran ayı
içerisinde yoğun bir gayrete davet ediyorum. İşte 1 Temmuz itibarıyla bu işi
bitirelim...” Yani hiçbir milletvekili, 1 Temmuzda işte tatile çıkacağız diye
burada alelacele bir kanun geçirme telaşında değil. Milletvekilleri, gerekirse
nasıl Anayasa’da konuştuysa, durduysa burada da durur, temmuzda da çalışır.
Yani bu milletvekilleri, aman ya bir an önce kanunları çıkartalım da tatile
gidelim ve
milletvekillerine “Bakın ha, bitiremezseniz 1 Temmuzdan sonra
çalışmak zorunda kalırsınız.” gibi bir ifadeyi milletvekillerine haksızlık
olarak görüyorum. Böyle bir şeyi kabullenmemiz mümkün değil. Çalışırız,
yaparız. Ne zaman gerekiyorsa o zaman çalışırız ama milletvekillerine…
MUHARREM VARLI (Adana) – Zaten paramız yok tatile gidecek
Başkanım, çalışırız.
OKTAY VURAL (Devamla) – Milletvekilleri hemen bir an önce
geçirelim, muhalefete de kalkıp “Ya, 1 Temmuzda yapmak istiyorsanız otuz tane
kanunu geçirmemiz gerekir.” diyelim, ya konuşmayalım, tatile bir an önce
çıkalım. Tatil meraklısı değiliz. Ne tatili? Biz referandum için yollardayız,
mitinglerdeyiz, toplantılardayız zaten. Seçim zamanı başladı, seçim çalışmaları
başladı, milletimizle beraberiz.
O bakımdan, bunlarla ilgili çalışmalar… Gerekirse Mecliste de
çalışırız ama Sayın Başbakanın bir tatil konusunu bir tehdit unsuru olarak
kullanıp buradaki milletvekillerini de memuru olarak görüp gerçekten bu işi
bitirelim, 1 Temmuzda gitmek istiyorsanız önünüze ev ödevinizi getirdim, bunu
yapalım gibi bir dayatmayı doğru bulmuyorum. Çalışır mıyız? Çalışırız.
Şimdi, önümüze takriben on dokuz günlük bir çalışma takvimi
getirildi. Bu çalışma takvimi içerisinde birtakım kanunlar gelecek. Biz de
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu öngördüğünüz çalışma takvimi içerisinde
ülkemiz için yararlı olacak birtakım konularda önerilerimizi yapacağız, zararlı
olanlarla ilgili “Çıkarın.” diyeceğiz, görüşlerimizi ifade edeceğiz, katkı
sağlayacağız. Şüphesiz bütün bunları yaparken ülkemizin, milletimizin gündemini
dikkate alarak bunları gündeme getireceğiz.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak çeşitli konularda önergelerimiz
olacaktır, konuşmalarımız olacaktır. Belki de bazı maddelerde “Ya, gerek yok,
bunlarda konuşmayın.” diye ifadelerde bulunacağız, olumlu olarak bakacağız. Ama
değerli arkadaşlarım, bu Meclis salı günlerini denetim günleri yapmaktan
çıkardı çoğunluk iradesiyle. Sorgulama yok, değerlendirme yok.
Bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu Mecliste verdiğimiz
önergeler var. İşsizlik konusunda bakanların bir çalışma yaptığı söyleniyor.
Meclisin acaba bu konuda, işsizlik konusunda verilmiş araştırma önergelerini
görüşsek ne var? Bu Meclisin bilgilerini alsak da görüşsek. Millet
işsizlikten kırılıyor, çiftçilerimiz kötü durumda. Gelin, bu milletimizin
gündemini de burada konuşalım. Bunun için salı günleri denetim günü, araştırma
önergelerimizin ön görüşmelerini yapalım. Komisyon kurarız, kurmayız, amenna,
bir şey diyeceğim yok ama konuşalım. Bu millet, milletvekilleri gittiği zaman
“Ey milletvekilim, sen tebligat kanununu görüştün de ya bu işsizlik konusunu
niye görüşmedin? Emeklilerin derdini niye görüşmedin? Çiftçinin derdini niye
görüşmedin? Maden kazalarını niye görüşmüyorsunuz Mecliste?” diye sorguya tabi
tutulacak. Salı günleri bunun için bir fırsat; yapmıyorsunuz, denetimden
çıkarıyorsunuz. Bu millî irade değil mi burada oturanlar? Millî irade adı
altında maden kazalarını sorgulamak istiyor, işsizliği sorgulamak istiyor,
çiftçilerimizin, emeklilerimizin durumunu sorgulamak istiyor, ataması
yapılmayan öğretmenlerin durumunu sorgulamak istiyor. Bunun için en uygun imkân
salı günleri yaptığımız araştırma önergelerinin ön görüşmeleri. Bunlar
yapılmıyor.
Bütün bunlar ortadayken, şimdi, Mecliste, milletvekillerinin,
yasaların çıkarılması lazım, “parmaklarınızı indirin, kaldırın...” E, burada
söz söylemek için millet bizi gönderdi, sözü var milletin, sesi var. Yani bu
milletin sesi ve sözü burada yankılanmazsa, bu, milletin meclisi olmaz,
seçkinlerin meclisi olur, oligarşik bürokrasinin
meclisi olur. Oysa milletin derdi burada dile getirilmelidir, çınlamalıdır.
Vatandaş televizyonları açtığı zaman “Benim vekillerim benim sorunumu
tartışıyor.” diye söylemelidir. Bu tablo, maalesef bu çalışma takvimi,
özellikle bu sorgulamaları yapmamızı mümkün kılabilecek bir ortamda ve çalışma
saatlerini içermiyor, salı günleri denetimden çıkartılıyor. Yani iktidar
milletvekilleri bu sorguyu sormuyorsa bile millet adına… Biz Türkiye
milletvekiliyiz, partinin milletvekili, partiden seçildik ama Türkiye’nin
milletvekiliyiz. Burada muhalefetten biri soru soruyorsa, inanıyorum ki iktidar
partisindeki milletvekilinin de soramadığı soruyu soruyordur. O zaman bu
soruların, bu denetimin önünü açmanız gerekmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, gerçekten bu denetimin ve milletin gündemi, Meclisin gündemi hâline
dönüştürecek bu imkânlardan mahrum bırakılmasını doğru bulmuyoruz. Denetim
günleri yok. 645’e yakın kanun teklifi gelmiş, bunun 522’si muhalefetten.
Birleştirilerek, kanun tasarılarıyla birleştirilerek görüşülenlerin dışında bir
tane muhalefetin teklifi kanunlaşmıyor, yok sayıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
OKTAY VURAL (Devamla) - Yani bu kadar milletin iradesini yok
sayan, seçilmiş insanların burada varlığını yok sayan, çoğunluk iradesiyle
bunların haklarını, önerilerini göz ardı eden bir Meclisin, açıkçası, sağlıklı
sonuçlar çıkartması mümkün değildir.
1 Temmuza kadar… AKP Grubu adına konuşan değerli arkadaşlar
söylediler. Anlaşılan o ki 1 Temmuza kadar bir çalışma takvimi öngörmüşler,
cuma dâhil salı günleri. Bu çalışma takvimleri içerisinde Türkiye’nin
önceliklerine, Türkiye’nin gündemine, ülkemizin gündemine göre biz de muhalefet
olarak tavrımızı ortaya koyacağız. Olumlu olanlara katkı ama uygun
görmediklerimize de karşı çıkacağız. 1 Temmuza kadar verimli bir şekilde bu
Meclisi çalıştırmak için de muhalefetin sesinin de gündeme gelmesini temin
edecek şekilde bu imkânı kullanacağız.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu önerinin uygun olmayan bir
Danışma Kurulu talebi çağrısı olduğu için dikkate alınmaması gerektiğini ifade
ediyorum.
Hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.
BAŞKAN – Yoklama talebi vardır.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, tabii öncelikle saat 11.10’da
toplantıya çağrılıp da 11.20’de tebligatı yapılan bir toplantıya bizim nasıl
katılmamızın mümkün olabileceğini Meclis Başkanlığının düşünmesi gerekiyor,
önce onu karara bağlayın. Dolayısıyla böyle bir toplantı olmamıştır.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, İç Tüzük 19’a göre Danışma
Kurulu toplantıya çağrılmıştır. Biz Meclis Grubu olarak 12.30 itibarıyla
toplantı talep ettik. Meclis Başkanlığı -İç Tüzük 19’un zannedersem üçüncü
fıkrasına göre- toplantıya çağırır ifadesi yer almaktadır, bu çağrının şekli
tamamıyla Başkanlığın takdirindedir.
Bugün Sayın Başkan -yabancı konukları biraz önce burada
alkışladık- konukları nedeniyle telefonla çağrıda bulunmuştur, bizi de diğer
grupları da… CHP Grubu adına Sayın Okay toplantıya
katılmıştır. Toplanılamadığı için MHP Grubuna da diğer gruplara da çağrı
iletilmiştir bize iletildiği gibi. Ayrıca yazılı da tebligat yapılmıştır.
Divanın uygulaması İç Tüzük 19’a uygundur.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, şifahi usul yoktur, yazılıdır esas
olan.
BAŞKAN – Konu anlaşılmıştır.
III- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
BAŞKAN – Sayın Anadol, Sayın Oyan, Sayın
Tüzün, Sayın Selvi, Sayın
Köse, Sayın Özyürek, Sayın Çöllü, Sayın Karaibrahim, Sayın Ünsal, Sayın Arat, Sayın Tütüncü, Sayın
Paçarız, Sayın Ağyüz, Sayın Atay, Sayın Hacaloğlu, Sayın Yıldız, Sayın Diren, Sayın Güner, Sayın Öztürk, Sayın Aslanoğlu.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.32
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.41
BAŞKAN : Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
108’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN – İstem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi, yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- Gündemdeki sıralama ile Genel
Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 501, 499, 502, 474
ve 493 sıra sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine
göre temel kanun olarak ve bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin AK PARTİ
Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, Meclis Başkanlığına biraz
önce ifade ettiğim konuyla ilgili… Yani 11.20’de tebligatı yapılmış ve 11.10’da
yapılacağı söylenen bir toplantıya nasıl katılacağız?
BAŞKAN – Sayın Vural, siz de söylediniz, telefonla aranmışsınız.
OKTAY VURAL (İzmir) – Kime? Hayır, bana söylenmedi.
BAŞKAN – Siz de söylediniz, telefonla aranmışsınız.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Size de söylendi, bütün gruplara.
OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın
Başkan, efendim bakın, bu konuda grubumuzda çalışanların arandığı doğrudur. Ama
grupların istemlerini yazılı olarak bildirmesi amir olduğuna göre, toplantıya
çağırmanın da yazılı olarak olması lazım.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Çağrı yapıldı.
BAŞKAN – Bunun zaman zaman uygulandığını
biliyorsunuz. Yalnız şunu söyleyeyim: Şimdi, biz bu konuyu işleme aldık, oylama
safhasına kadar geldik. Dolayısıyla, bu hassasiyetinizi ben Sayın Meclis
Başkanına da ileteceğim. Onun dışında, yapılabilecek bir şey yok, sizin de çok
yakından bildiğiniz gibi.
Ne yapabilirim?
OKTAY VURAL (İzmir) – Yani bu konuda “Ne yapabiliriz?” demekten
öte, Meclis Başkanlığının uyarılarak…
BAŞKAN – Onu söyledim “İleteceğim” dedim.
OKTAY VURAL (İzmir) - Aynen Anayasa görüşmelerinde yaptığı gibi
bir parti taassubu içerisinde hareket etmeden, bir partinin talebi üzerine beni
şifahen çağırmakla yetinemeyeceklerini lütfen kendilerine iletin.
BAŞKAN – Ama, ileteceğimi söyledim yani
en başında, sözümün başında, ileteceğimi söyledim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Ve bundan sonra da yazılı olmayan hiçbir
şifahi çağrıya katılmayacağımızı ifade ediyorum.
BAŞKAN – İleteceğim.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler” kısmına geçiyoruz.
Birinci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
İkinci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Üçüncü sırada yer alan, Milletlerarası Para Fonu ile
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki
Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
3.- Milletlerarası Para Fonu ile
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki
Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Dördüncü sırada yer alan, Kooperatifler Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Kayseri Milletvekili
Sayın Mustafa Elitaş’ın; Kooperatifler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Kooperatifler
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Kooperatifler
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonları Raporları (1/811, 2/633) (S. Sayısı: 496) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Dünkü birleşimdeki görüşmelerde tasarının 2’nci maddesi üzerinde
İzmir Milletvekili Sayın Mehmet Ali Susam ve arkadaşlarının önergesinin
oylanmasında kalınmıştı.
Şimdi, önergeyi hatırlatmak amacıyla okutup, oylarınıza sunacağım.
(x) 496 S. Sayılı Basmayazı 15/04/2010 tarihli
87’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.
T.B.M.M. Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 496 sıra sayılı yasa taslağının 2. maddesinin
tasarı metninden çıkartılmasını arz ederiz.
Saygılarımızla.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Halil Ünlütepe |
Şevket Köse |
|
Malatya |
Afyonkarahisar |
Adıyaman |
|
Mehmet Ali
Susam |
Sacid Yıldız |
Ahmet Küçük |
|
İzmir |
İstanbul |
Çanakkale |
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI NUSRET
BAYRAKTAR (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 496 sıra sayılı Kooperatifler Kanunu İle Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın 2 nci maddesi ile 1163 sayılı
Kooperatifler Kanunu’nun 81 inci maddesinin ikinci fıkrasına eklenmesi
öngörülen cümlenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Amacına ulaşılarak dağılma sürecine girmiş olan kooperatiflerden
çıkan veya çıkarılan ortağın konutu veya işyeri çıkma veya çıkarılma sebebiyle
geri alınamaz; ancak, bu eski ortaklar daha sonra oluşabilecek tasfiye
masraflarına katılırlar.”
|
Bekir Bozdağ |
Mustafa Elitaş |
Mustafa Cumur |
|
Yozgat |
Kayseri |
Trabzon |
|
Mehmet Müezzinoğlu |
Mahmut Durdu |
Eyüp Ayar |
|
İstanbul |
Gaziantep |
Kocaeli |
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI NUSRET
BAYRAKTAR (İstanbul) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçe mi?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Daha kolay anlaşılması maksadıyla metinde düzenleme yapılmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 90 ıncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 90 - İlgili bakanlık, kooperatiflerin, kooperatif
birliklerinin, kooperatif merkez birliklerinin ve Türkiye Milli Kooperatifler
Birliğinin işlem ve hesaplarını ve varlıklarını müfettişlere, kooperatif
kontrolörlerine veya kooperatif denetmenlerine denetlettirebilir.
Kontrolörlerin ve denetmenlerin seçilme
ve çalışma şekli ile görev ve yetkileri yönetmelikle tespit olunur.
Bu teşekküller denetim sonucuna göre ilgili bakanlığınca verilecek
talimata uymak zorundadırlar.
Kooperatifler ve üst kuruluşlarına kredi veren kamu kurum ve
kuruluşları ile belediyeler ve ilgili bakanlıklar; verilen kredilerin açılış
gayesine uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı, plan ve projesine uygunluğu,
teknik özellikleri ve kalite açısından denetleyebilirler.
Kooperatiflerde ve üst kuruluşlarında görevli bulunanlar bu
kuruluşlara ait mal, para ve para hükmündeki kağıtları
ve gizli de olsa bunlarla ilgili defter ve belgeleri istenildiğinde
müfettişlere, kooperatif kontrolörlerine, kooperatif denetmenlerine
ve kredi kuruluşlarının denetim görevlilerine göstermek, saymasına ve
incelemesine yardımda bulunmak, istenilen bilgileri gerçeğe uygun ve eksiksiz
olarak vermek ve doğru beyanda bulunmakla yükümlüdürler."
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Giresun Milletvekili Sayın Eşref Karaibrahim’indir.
Buyurun Sayın Karaibrahim. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti
selamlıyorum.
Bildiğiniz gibi, bir ay önce, Giresun’da bir bombalı saldırıda bir
askerimiz şehit olmuştu. Üç gün önce de şehrimizin merkezinde, belediye
sınırları içinde bir polis otosuna silahlı saldırı oldu. Burası, saldırının
olduğu yer, halkın en çok yoğun olduğu, günde binlerce aracın geçtiği bir
yerdir. Bunu, düşündürücü bir terör olayıdır diye düşünüyor, sözlerime
başlıyorum.
Sayın milletvekilleri, kooperatifçilik, bugün için, ülkemiz
açısından daha da bir önem arz etmektedir. Kooperatifçilik anlayışı, dil, inanç
ve etnik ayrım gözetmeksizin birlikte sorun çözme yaklaşımıdır. Bu nedenle,
demokrasimizi geliştirmek yönünden de kooperatifler önemli bir araçtır.
Kooperatifler ayrıca, kayıt dışı ekonomiyle mücadele açısından da, gelir
dağılımının iyileşmesi açısından da önemli bir araçtır.
Ülkemizde kamu kurumu gibi faaliyet gösteren tarım satış ve tarım
kredi kooperatifleri ile sık sık başarısızlıkla
gündeme gelen, üst kuruluşlara bağlı olmayan, denetimden uzak kalan konut yapı
kooperatifleri, kooperatifçiliğin görülen yüzü olmuşlardır.
Kamu yönetimi açısından bakıldığında, kooperatiflerden sorumlu
birden fazla kamu kuruluşu olması nedeniyle kooperatifçilik uygulamalarında
farklılıklar ve koordinasyon eksikliği dikkat çekmektedir. Bu sebeple de acil
olduğunda ittifak edilen adımlar dahi atılamamaktadır. Eğitim, tanıtma,
araştırma, denetim ve hukuki altyapı oluşturma görevlerini yüklenmiş olan kamu
kuruluşları uygun ve yeterli biçimde teşkilatlanmadığı için, kooperatifçilik
sorunlarıyla ilgili çözümler üretilememekte ve günün koşullarına uygun
politikalar oluşturulmamaktadır.
2008 yılı ortalarından bu yana Sanayi ve Ticaret Bakanlığında
kooperatifçilik belgesi hazırlanmış ve sonuçta Kooperatifçilik Eylem Planı
metni ortaya çıkmıştır. Sanayi ve Ticaret Bakanlığının web sitesinde de
yayınlanan, kooperatifçilikle ilgili sorunların belirlenmesi ve çözüm
yollarının üretilmesini amaçlayan bu çalışma, bu metinle boşa çıkarılmıştır.
Uluslararası örgütler, kurumlar açısından kooperatiflerin önemi
artmakta ve hatta Birleşmiş Milletler 2012 yılını “Dünya Kooperatifler Yılı”
ilan etmiştir.
Hazırlanan bu eylem planında yer alan ifadeler dikkate alınması
gereken ifadelerdir. Kooperatifçilik Eylem Planı’ndaki ifadeleri size özetlemek
istiyorum: Kooperatifçilik konusunda ülkemizde yapılan birçok inceleme ve
araştırmada kooperatifçiliğin önemli sorunlarının başında dağınık yasal
düzenlemelerin geldiği, kooperatifçiliği düzenleyen yasaların yetersiz ve
karışık olduğu, kooperatif ilkeleri ile temel değerlerini de yeterince
kapsamadığı ifade edilmektedir. Kooperatifçilik alanının tek bir çerçeve kanun
ile düzenlenmesi gereğine işaret eden bu bakış açısı mutlaka göz önünde
bulundurulmalıdır. Ancak, bu konunun mevzuatının uygulanması için de
değerlendirilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.
Ülkemizde kooperatiflerin iki ayrı bakanlığın görev alanında
bulunuyor olması, bakanlıkların hazırladıkları ana sözleşmelerde, uygulamalarda
ve denetimlerde farklılıklara yol açmakta, daha çok kooperatif türlerine göre
bir yaklaşım geliştirilmektedir ve ortak bir uygulama alanı
oluşturulamamaktadır. Bu eylem planında bahsedilen bu durum 1163 sayılı Yasa’da
değişiklik yapılarak Bayındırlık ve İskân Bakanlığına bağlanarak biçimsel
anlamda çözümlenmiş görünmekte, fakat yeni düzenleme ile üçüncü bir bakanlık
görevlendirerek yeni sıkıntılar ortaya çıkarılmaktadır. Fakat yasalar kadar
uygulanması aşamaları da önemlidir.
Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca uzun süre uygulamada sorunlar
yaşanacağı kanaatindeyiz. Ayrıca, sorunların kooperatiflerden kaynaklandığı ön
yargısından da kurtularak bu konuda ilgili tüm kurumların üzerine düşen
görevleri yerine getirmesi sorunların çözümünde daha çok önem arz etmektedir.
Örneğin, yapı yapılmak istenen arazinin imar planından yapı izin belgesine,
teknik denetim kısmından proje, mühendislik kısmına ve yapı kullanım izin
belgesine kadar kooperatiflerin dışında kurum ve süreçleri içerdiğini
görmekteyiz. Bu nedenle diğer kurumların üzerine büyük görevler düştüğünü
görmekteyiz.
Kanunun 3’üncü maddesindeki düzenlemeyle “kooperatif denetmenliği” diye yeni bir denetim elemanı tanımlanmıştır.
“Kontrolörlerin ve denetmenlerin seçilme ve çalışma
şekli ile görev ve yetkileri yönetmelikle tespit olunur.” denmektedir. Böyle
bir unvanın kadro cetvelinde yeri ne olacaktır, bu denetmenler hangi derecede
işe başlayacak, bu kadroda kaç eleman istihdam edilecektir bilinmiyor. Komisyon
çalışmalarında Sayın Bakanın açıklaması, mevcut personelin kısa bir sürede
eğitimden geçirilerek bu amaçla kullanılacağı şeklinde olmuştur.
Sayın milletvekilleri, denetim elemanları, zor yetişen, çok yönlü,
hukuk, muhasebe, kamu yönetimi gibi bilgiye sahip olan insanlardır. Denetim
elamanlarını basite almak onarılması zor hukuki sorunlar ve mağduriyetler
doğurur.
Kamunun istihdam ettiği denetim elemanlarının sayısını artırmakla
denetim sorunlarının çözülmediğini yıllardır gözlüyoruz. Sürekli geçici, etkinliği
olmayan tedbirler alınmakta. Bu da onlardan biridir.
Denetim sorununun çözümü, kooperatiflerin üst kuruluşları ile
devletin sorumluluk paylaşarak öz denetim mekanizmasını güçlendirme ve
kurumlaştırmaktan geçmektedir. Bunun ilk adımı, Almanya’da olduğu gibi üst
örgütlenmeyi zorunlu hâle getirmektir. Bugün ülkemizde kooperatiflerin üst
kuruluşlara katılma oranı yüzde 25’tir. Bu düşük örgütlenme oranının kaynağında
önemli ölçüde denetimden kaçmak vardır.
Bu kanun ile yeni ihdas edilmek istenen kooperatif denetmenliği görevi ancak kooperatif mevzuatı ile ilgili
konularda belli bir süre çalışmış olan ve bu amaçla belli bir hizmet içi eğitim
geçirmiş olan memurların ön inceleme çalışması ile sınırlı olarak verilebilir.
Aslında bu kanun, Bayındırlık Bakanlığının içi boşaltıldığından dolayı
Bayındırlık Bakanlığının yeni bir görev üstlenmesidir diye düşünüyorum.
Tabii, Tarım Bakanı dün bir soruma… Biraz da ben kendi
kooperatifimden bahsedeyim, FİSKOBİRLİK’ten bahsetmek istiyorum. Dün Tarım
Bakanımız FİSKOBİRLİK’in her sene zarar ettiğini söylemişti, Bakan burada yok
ama ona bir açıklama yapmak istiyorum. 1964 yılı ile 2001 yılı arasında
FİSKOBİRLİK’in -o zaman hazine adına alım yapıyordu FİSKOBİRLİK bildiğiniz
gibi- sadece zararı 1,2 milyar dolardır. Sadece TMO’nun iki yıldaki zararı 1,5
milyar dolardır. Bunu bilgilerinize sunmak istiyorum.
Bir de şunu da açıklamak istiyorum: FİSKOBİRLİK bugün zor bir
durumdadır ama “Fındık serbest piyasaya bırakıldı.” diye övünüyor
arkadaşlarımız, Tarım Bakanımız. Hangi serbest piyasaya bırakıldığını da sormak
istiyorum. Nerede serbest piyasa? FİSKOBİRLİK devreden çıkarıldı, TMO çekildi,
“Serbest piyasa.”
Peki, fındığın borsası var mı? Yok. Lisanslı depoculuğu var mı?
Yok. Peki, biz ürettiğimiz fındığı pazara çok miktarda indirdiğimizde tüccarlar
ne diyecek bize? “Alın size fazla fazla para
veriyorum.” der mi? Demez. Peki, fındığın Avrupa’da alıcısı kaç tane? Belli
şirketler. Türkiye’de kaç tane? O da belli, belli tüccarlar fiyatları
belirleyecek, fındık da acil olarak pazara indiğine göre ucuz fiyattan fındık
kapatılacaktır diye düşünüyoruz; düşünmüyoruz, bunun böyle olacağını tahmin
ediyoruz.
Bir de, bildiğiniz gibi, 750 metrenin üzerindeki -Bakan dün
açıkladı diye açıklıyorum, tabii söz hakkımız olmadı, Bakan açıkladı ve gitti-
fındıkların sökümü hâlinde ödenecek paralar ilk sene üç yüz, sonra yüz elli,
yüz elliydi. Bu sene itibarıyla yani bu üç yüzün alınacağı sene itibarıyla şu
ana kadar hiçbir müracaat olmamıştır. Yani ilk üç yüz gitmiştir, sonra yüz
elli, yüz elli kalmıştır. Bakanlığın neye göre bu fiyatı belirlediğini de
bilmek istiyorum. Çünkü bu fiyatlarla hiç kimse fındık bahçesini sökmez, sökse
zarar eder çünkü sökme için bile bu paranın yeterli olmadığını düşünüyorum.
Benim için, bizim için, Giresun için, fındık bölgesi için -tabii sadece Giresun
için değil, fındık bölgesi Karadeniz’deki tüm iller için söylüyorum-
FİSKOBİRLİK olmazsa olmazımız diyorum. Kooperatif olmadan, fındıkta üretici
örgütlü olmadan hiç fındığın bir değerinin olmayacağını, bunu herkesin bilmesini
istiyorum.
Bir de fındık üreticileri olarak şunu önemle iktidardan rica
ediyoruz: Dönüm başına teşvik var biliyorsunuz; o, fındık toplama mevsiminden
önce ödenirse biz de sıkıntılarımızı o paralarla çözeriz.
Evet, beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karaibrahim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Sayın
Kemalettin Nalcı. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 496 sıra sayılı Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
3’üncü maddesi hakkında MHP Meclis Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 1990’lı yılların başlarından itibaren tüm
dünyada ve ülkemizde büyük yapısal değişim ve dönüşümler yaşanmaktadır. Son
yıllarda oldukça hızlanan teknolojik gelişmeler ve küreselleşme toplumların
ekonomisini ve sosyal yapılarını etkilemekte ve değiştirmektedir. Bizler de,
kurum ve kuruluşlarımızı bu değişikliklere göre yeniden yapılandırmalı ve
gelişmelere ayak uydurmalıyız.
Ülkemizde özellikle denetim, mevzuat, eğitim, uygun örgütlenme ve
finansman gibi temel sorunları olan kooperatiflerimiz için yıllardır çözüm
yolunda bir türlü mesafe alamamaktayız. Kooperatifçilik sistemimizin yeniden
gözden geçirilmesi, aksayan yönlerin bir an önce düzeltilmesi ihtiyacı
bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, kooperatifler, karşılıklı güvene dayalı
demokratik organizasyon yapısıyla toplumu değiştirici unsurlardan biri olarak
görülmektedir. Dolayısıyla, üstlendiği sosyal sorumluluk misyonu
toplumun her alanda gelişmesi için çok önemlidir.
Kooperatiflerimiz daha hızlı değişime kolay adapte olabilen, yoğun
rekabet karşısında zora düşmeyen bir yapısal değişime ihtiyaç duymaktadır.
Kooperatiflerde en önemli sorun güven sorunudur. Kooperatiflerde
güvenin artırılması, kooperatifçiliği çok iyi yapan ülkelerdeki örnekleri
incelememiz ve gerekli mevzuat değişikliklerini yapmamıza bağlıdır.
Özellikle yapı kooperatiflerinde parasal konulara ilişkin şikâyet
ve iddialar oldukça fazladır. Bu durum güven sorununu açık bir şekilde
özetlemektedir.
Değerli Meclis üyeleri, üyesi olma yolunda çaba gösterdiğimiz
AB’de iş gücünün yüzde 2,3’ü kooperatifler tarafından istihdam edilmektedir.
Tarımsal amaçlı kooperatiflerin pazar payları AB ülkelerinde yüzde 55 ve 90
arasında, bankacılık sektöründe paylar ise yüzde 18-50 arasında değişmektedir.
Bu, ekonomiler için önemli rakamlardır. Ülkemizdeki kooperatiflerin ekonomideki
ağırlığı gelişmiş ülkelerdeki rakamlar göz önünde bulundurulduğunda ihmal
edilebilir boyutlarda, değerlendirilmemektedir. Bunun yanında ülkemiz nüfusunun
yüzde 7’si kooperatiflerle ilişki içindedir. Gözüken rakamlar arasındaki
farklar ülkemizde insanların örgütlenme bilincine yeterince sahip olmadığını
göstermektedir. Bu eksikliği gidermek için kamu kurum ve kuruluşlarımız eğitim
ve yayım çalışmalarına katkı sağlamalı, uluslararası ve ulusal kurum ve
kuruluşlar arasında bu amaçla koordinasyon sağlanmalıdır.
Saygıdeğer milletvekilleri, özellikle yapı sektöründeki
kooperatiflerimizle ilgili birkaç önemli noktanın altını çizmek istiyorum.
Komisyonda ülkemizde yaklaşık 90 bin kooperatif olduğu ve bunların üye
sayısının yaklaşık 8,5 milyon olduğu, bu kooperatiflerden yaklaşık 60 bininin
yapı kooperatifi olduğu belirtilmiştir. Gelir seviyesi belli bir rakamın
altında olan vatandaşlar bir araya gelip kooperatif kurarak mülk sahibi olmaya
çalışmaktadırlar. Zaten yeterli geliri de olmayan vatandaşlarımıza devletimizin
daha fazla destek çıkması gerekir. Yapı kooperatifleri için ortaklarının
değerlendirilmesi yapıldıktan ve suistimaller ortadan
kaldırıldıktan sonra hazineden arazi tahsisi yapılabilir. Böylece, alt gelir
seviyesindeki vatandaşlarımızın kendi istedikleri gibi konut yapması
sağlanabilir.
Yapı kooperatifi müteahhitlerine
sözleşme, karar pulu ve sözleşme masraflarından muafiyet getirilebilir. Aynı
zamanda, SSK ve diğer giderlerde belirli destekler sağlanabilir. Bu çalışmalar
maliyeti düşüreceğinden, fakir fukara vatandaşın daha kolay organize olması ve
mülk sahibi olması için yardımcı olacaktır.
Yapı kooperatifleri ortakları ve müteahhitler
belediye harçlarından muaf veya daha düşük belediye harçları kullanabilir.
Özellikle ilk kuruluşta arsa tahsisi yapıldıktan sonra kooperatifleri
kuranların ayrılmasıyla işlevini yitiren birçok kooperatif bulunmaktadır. Bu
konuda gerekli hukuksal düzenlemeler, denetlemeler bir an önce yapılmalıdır.
Bugün artık mortgage sisteminin işlerlik
kazanması ve buna bağlı olarak finans sektörünün desteğiyle devlet desteğinin
artırılması zorunlu hâle gelmiştir. Aksi takdirde hem kooperatifçiliğimizde hem
de üye sayısında beklenen artış sağlanamayacaktır.
Değerli milletvekilleri, bugüne kadar, 1984 yılı ile 2002 yılı
arasında TOKİ 940 bin yapı kooperatifine destek sağlamıştır, finans sağlamıştır
ve aynı zamanda, 400 bin konutun da bugüne kadar yapımını sağladığı için bu
konuda, yeterli şekilde teknik kadroya ve teknik bilgilere sahiptir. Bence
kooperatifçilik alanındaki bu şeylerde, tip projeler ve uygulamalar konusunda TOKİ’nin elinde bulunan arşivden de faydalanılması
gerekiyor.
Yapı kooperatiflerinin imar ve yapı denetim işleriyle ilgili
konular zaten belediyeler ve yapı denetim firmaları tarafından kontrol
edilmektedir. Sorumluluk da bu kurum ve kuruluşlara aittir. Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı da hâlihazırda kooperatiflere müdahildir. Dolayısıyla, tasarı
ile hedeflenen amaca ulaşamayacağı ve ileride hukuki sorunlara yol açabileceği
görülmektedir. Daha önceden yapılan devirlerde yaşanan sorunları ve aksamaları
hepimiz biliyoruz.
Diğer taraftan, Bayındırlık Bakanlığına devirden sonra uzman
personel sıkıntısı yaşanacağı aşikârdır. Her ne kadar sayın bakanlarımız
tarafından bu konu tolere edilebilecek düzeyde
gösterilse de gerçekleştiği zaman farklı tablolarla karşılaşacağımız
kaçınılmazdır.
Sayın milletvekilleri, kooperatifçilik sisteminde devlet daha çok
düzenleyici ve denetleyici fonksiyonlara sahip olmalıdır. Ekonomik hayatın
etkin ve hızlı bir biçimde yürümesi için bürokratik engellerin kaldırılması,
gereksiz ve maliyeti artırıcı bürokrasinin azaltılması gerekmektedir.
Kooperatiflerdeki üst örgütlenmeleri güçlendirmeli, gerekli yetki ve görevler
verilmeli ve yapılacak denetimlerde kooperatiflere de bazı yaptırımlar
getirilmelidir. Kooperatiflerin başarısızlığında cezai müeyyideler
uygulanmalıdır. Kooperatif ortaklarının inceleme yapma ve yaptırma hakları
güçlendirilmelidir. Daha dürüst ve çağdaş denetim için bağımsız denetçiler
getirilmelidir.
Ülkemizde, kurulduğu hâlde faaliyet göstermeyen, bu sebeple de
tasfiye edilmeyi bekleyen çok sayıda kooperatif bulunmaktadır. Bu tür
kooperatiflerin çoğu genel kurul toplantısını bile yapamamaktadır. Bu nedenle,
faal olmayan kooperatiflerin bir an önce tasfiye edilmelerini sağlayan bir
düzenleme yapılması gerekmektedir. Kooperatifçilikle ilgili olarak uzun vadeli
genel ve sektörel politika ve çalışmalar
hızlandırılmalıdır.
Yine, Komisyonda Hükûmet tarafından
yapılan açıklamada kooperatiflerde kuruluştan yapıma kadar sürecin yüzde
95’inin hukuki yüzde 5’inin ise inşaat süreci olduğu belirtilmiştir. Gözüktüğü
gibi yapı kooperatifinin en büyük sorunu dağınık yasal düzenlemelerdir.
Maalesef kooperatiflerin çoğunun sonu mahkeme aşamalarıyla sonuçlanmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
KEMALETTİN NALCI (Devamla) – Değerli milletvekilleri,
kooperatiflerimiz günümüz şartlarına ve gelişmiş dünya ülkelerindeki
uygulamalara ayak uydurmak zorundadır. Vatandaşlarımızın daha fazla bir araya
gelebilmesi, birbirine bağlılıklarının artırılması, birlikte hareket ederek
rekabet güçlerini artırmaları, gelir seviyelerini daha iyi seviyelere getirebilmesi
için gerekli sosyoekonomik politikalar yürürlüğe konulmalıdır.
Kooperatifçiliğimizi yeniden ele alıp yapılandırmamız, bu harekete hız
kazandırmamız çok önemlidir. Dolayısıyla, devlet, tüm kamu kurum ve
kuruluşlarına gerekli desteği vermelidir. Sayabildiğim sorunlar sadece ilgili
bakanlığın değişmesiyle çözüme kavuşmayacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Nalcı.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 496 sıra sayılı kooperatifler kanunuyla ilgili Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, elli yıl önce 1960’ta ülkemizde bir darbe yapıldı. Bu
darbenin ilk askerî darbe olması nedeniyle, askerî vesayetin kurumlarının
kökleştirilmesi sağlanarak daha sonraki on yıllarda, 70’te, 80’de birbiri peşi
sıra bu darbenin devamı olan askerî darbeler yapıldı ve bugün demokrasimiz ne
çekiyorsa bu darbeler yüzünden bugüne kadar çekiyor.
60 darbesinde idam edilen, dönemin Başbakanı Sayın Menderes’i ve
yakın arkadaşları Zorlu ve Polatkan’ı burada saygıyla
anarken, darbecileri de lanetliyorum. Ülkemizin demokrasisine dinamit koyan,
vesayetini kökleştiren anlayışı geliştiren bu darbe ve darbecilerin
heveslerinin tamamen kırılacağı günlerin günbegün güçlendiğinin, halkımızın da
bu konuda duyarlı duruma geldiğinin hepimiz farkındayız.
Evet, bu darbede bir enteresanlık daha vardı. 1960 darbesinde doğu
ve güneydoğudan “Kürt büyükleri” diye -aslında Mardin’de Ensarilerden
tutun da, Hakkâri’de, Diyarbakır’da- Sivas’a toplatılması ve 55 tanesinin de
idam edilmesi gibi, aklın, havsalanın almayacağı, hiçbir olayın olmadığı şeyler
de yaşandı. Bugün demokrasimizi bu prangalarla tam elli yıl bugüne kadar -70,
80, 12 Eylül Anayasası- kurtulamaz duruma geldikse ve Türkiye’nin bütün
sorunlarının temelinde bu darbe anlayışı yaşıyorsa, buna karşı hepimizin Meclis
olarak birlikte hareket etmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Kooperatifler Kanunu ile ilgili düzenlemeye baktığımız zaman,
gerçekten, sadece bir amaç hedeflendiğini; efendim, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının daha önce denetiminde olan kooperatifleri alıp, Bayındırlık ve
İskân Bakanlığına devrettiğimiz bir yasa tasarısını görüşüyoruz.
Evet, daha önce Bakanlık denetimi yetersiz kalmış ki, bu konuda
sorunlar sekiz senede, AK PARTİ İktidarı döneminde giderilememiş ki, tekrardan
böyle bir yasaya ihtiyaç duyuluyor.
Evet, 90 bin kooperatifin olduğu ülkemizde 8,5 milyon insanımızın
bu kooperatiflere üye olduğu, bunların da 60 bininin yapı kooperatifleri olduğu
hepimizin bildiği bir gerçek. Bu yapı kooperatiflerin büyük çoğunluğu konut ile
ilgili olup sanayi merkezlerinde benzer kooperatif çalışmaları da vardır. Ancak
bir gerçektir ki özellikle amacına uygun kullanılmayan, kâr hırsı ve düşük
malzeme kullanılması, üyelerin aidatlarının yıllara yayılarak üyelerinin mağdur
edilmesi, üyeliklerin devri, bunların tapu işlemleri, iskân işlemleri oldukça sorunlu
bir alan olan kooperatifçilikte, bir kere, devletin bir planlamasının olmayışı
dikkat çekiyor. Neden devletin bir planlaması yok? Şunu açıklıkla ifade etmek
istiyorum: Eğer Sayın Başbakan, konutlarla, TOKİ’yle
uğraşacağına TOKİ’yi Bayındırlık ve İskân Bakanlığına
verseydi bu yasadan daha hayırlı bir iş yapardı. Bayındırlık ve İskân
Bakanlığının zaten altı boşaltılmış, görevleri boşaltılmış bir bakanlık. Eğer
bu Bakanlığı gerçekten etkili duruma getirmek istiyorsa Sayın Başbakanın, 72
milyon nüfusu, dünyanın 17’nci büyük ekonomisi olan Türkiye’nin bunca devasa
işleri içinde TOKİ’yi Başbakanlığa bağlı tutmaması
gerekirdi, Bayındırlık ve İskân Bakanlığına vermesi gerekirdi. Mademki uzman
orada, ehil orada, denetmen orada, hepsi orada, o zaman Sayın Başbakan niye TOKİ’yle, ihaleyle, arsayla, arsa alımıyla, satın
almalarla, şunlarla bunlarla… Başbakanın başka işi mi yok? Bu ülkenin
stratejisini belirleyecek bir makamın inşaatlarla uğraşmaması gerekir, bir
ilgili Bakanlığı olarak da Bayındırlığın görevi dâhilindedir bu.
Maalesef kooperatifçilik anlayışımız yok çünkü kooperatifçilik
anlayışımız soğuk harp döneminden kalmadır. Kolhozları ve solhozları,
sosyalist yapıdaki, Sovyet yapısındaki yapılanmalar aklına gelmiştir
insanlarımızın. Öyle gelmiş ki biz kooperatifçiliği yeşertmemişiz. Bırakın yapı
kooperatiflerini, deniz ürünleri kooperatiflerini, tarım kooperatiflerini,
tarım kredi kooperatiflerini, tarım satış kooperatiflerini, hepsini sekiz
yıllık AK PARTİ hükûmetleri icraatları altında alın,
bir Devlet Planlama Teşkilatının planlamasında ve Hükûmetin
programında göremezsiniz. Evet, Hükûmet zaman zaman KÖYDES’i ve BELDES’i anlatıyor, KÖYDES ve BELDES’le
ilgili anlatımlarını dinliyoruz. Peki, buradan sorduk, niye sizin bir tarım
politikanız yok, TARDES yok? Yok, çünkü böyle bir anlayış yok, bir bakış açısı
yok.
Buradan baktığımız zaman Bakanlığa bağlanmakla da sorun
çözülmüyor. Peki, yerel yönetimler kime bağlı? İçişleri Bakanlığına. Yerel
yönetimlerin imar planları, şehir planlaması, bilmem yetkileri, belediye
meclisinin kararları ne olacak? O zaman Bayındırlık ve İskân Bakanlığına
veriyorsunuz da bu denetimde belediyelerin, yerel yönetimlerin o zaman görev
sorumluluğu, ilişkisi ne olacak? İşte, burada, gerçekten yine de yasanın
yeterli bir şekilde düzenlenmediğini...
Bakın, işte Hükûmetin 3’üncü maddeyle
ilgili önergesinde alelacele... Daha buraya indirdiler yasa tasarısını, hemen
de önerge verdiler. Ya, denetçilik olmaz. Denetçilik... Zaten böyle bir kadro
yok. Kardeşim, kadro yok da sekiz yıldır iktidardasın, bu kooperatiflerin 10
binin üzerinde alacak-verecek davası mahkemelerde görülürken, bunlar kavgalara
neden olurken, insanların mülkiyet hakları ihlal edilirken ne yapıyordunuz?
Niye sekiz yılı kaybettiniz? Evet, bunu sormak gerekiyor. Yine de ehvenişer bir
yasa tasarısı olarak tezahür ediyor. Belki bu Bayındırlık ve İskân Bakanlığının
alt birimleri boşaltıldı, bu konuda daha denetimli bir görev yapabilir. Bu
konuda, bu tasarının soruna köklü bir çözüm getiremediğini söylemek istiyorum.
Yine, bir şeyi ifade etmek istiyorum: Gerçekten, benim, Plan Bütçe
Komisyonunda daha önce Millî Eğitim Bakanlığının YÖK’le ilgili, üniversitelerin
kurulmasıyla ilgili dün yaptığımız bir görüşmede Sayın Bakana şunu söyledim:
Muğla’da öğrenciler öldürülüyor dedim. Manisa’da olay oluyor dedim. Karabük
Üniversitesinde oluyor, İzmir’de oluyor, Ankara’da oluyor ve bunların yerlerini
saydım; Tokat’ta oldu, Trabzon’da oldu dedim. Son yıllarda, son bir yıl içinde
özellikle Doğu ve Güneydoğulu öğrencilere yönelik bir saldırı planının olduğunu
ve maalesef bunun odağında da YÖK’ün olduğunu, YÖK’ün eylem destek planı, tıpkı
Balyoz Planı gibi gizli genelgeler gönderdiğini söyledim üniversitelere, hatta
il millî eğitim müdürlüklerine. Sayın Bakan ve YÖK’ün temsilcisi, dün, bana,
çıktı dedi ki: “Hayır, böyle bir gizli genelge yoktur.” dedi, “Böyle bir
yönetmelik yoktur.” dedi. “Muğla’daki olay” dedi “sadece bar çıkışı sarhoş bir
grubun bir başka gruba sataşmasıyla olmuştur.”
Arkadaşlar, bu kadar basit değil. Her bar çıkışı çıkan Doğulu,
Güneydoğulu diye üniversite öğrencilerine mi saldırıyor? Ankara’da, İzmir’de,
Manisa’da, Balıkesir’de, Karabük’te, bu saydığım yerlerde bu eylem destek
planının, maalesef ve maalesef YÖK’ün bir tezgâhı olarak tezahür ettiğini ifade
etmek istiyorum. Bunu öğrenmek, bunu... Dün Sayın Bakan “Böyle bir şey yok.”
dedi. Sayın Bakanın “yok” dediğine işte gizli belgesinin fotokopisini vereyim,
isteyen baksın...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Tamamlıyorum.
Bu, bakın, gizli belge. Bu, yönetmelik değil. Gizli belge bu
arkadaşlar. Eylem destek planı, tıpkı Balyoz Planı gibi bir
şey. Üniversiteleri bitirme planı. Üniversitelerde Doğu ve Güneydoğulu
öğrencilerin çalışmalarını, üç ve beş orta yıllık kalkınma dönemi içinde, 2008
yılında, bakın, on sayfa resmî evrak gönderilmiş. “Bölücü faaliyetlere yönelik
eylem planı raporları, yıl içerisinde dört ayda bir rapor istiyoruz.” demiş.
Üniversitelerimiz bilimin, özgürlüğün yuvasıdır. Bilimin, özgürlüğün yuvasını
istihbarat yuvasına çevirenler bu anlayıştan utanmalıdır arkadaşlar. Bir
taraftan “TRT Şeş’i çıkardık, Kürt dili üzerindeki yasağı kaldırdık.”
diyeceksiniz, bir taraftan, Kürtçe konuşanları bu gönderdiğiniz genelgelerle
takip altına alacaksınız, Kürtçe eğitim dilini özendirenleri, bu konuda çalışma
yapanları resmî belgelerle, dört ayda bir gizli raporlarla alacaksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) – Bu, doğru bir yaklaşım değildir.
Sayın bakanlara da şunu söylemek istiyorum ki -sözlerimi burada
bağlayacağım Sayın Başkanım- biz belgeli konuşuruz ve bu belgelerimizi soru
önergeleri, araştırma önergeleri ve… Sayın Bakana şu yönergeyi -on sayfa- bütün
kamuoyunun dikkatine vererek sunuyorum ve “Gizliliği yoktur.” dediği eylem
destek planını açıklıyorum.
Kedi gibi kimse örtmesin pislikleri. Pislikleri örterek kokusunu
gideremezsiniz arkadaşlar. Bir şeyi yapıyorsanız sonuna kadar sahip çıkın.
Yürekli çıkın, mertçe çıkın, cesur çıkın “Ben bunu yaptım, arkasındayım.”
deyin. Ama yapıyorsanız ve “Yapmadım.” derseniz, bize de söylerseniz biz bunu
yemeyiz, bunu da halkımıza anlatırız. Bundan bir özür bekliyorum Hükûmetten, Kabineden.
Bunun dört tane dosyasını yaptım. Dört dosyadan birini MHP
Grubuna, birini CHP Grubuna, birini AK PARTİ Grubuna, birini de Bakana verdim.
Evet arkadaşlar, bu
konuda üniversitelerdeki kavganın önlenmesi hepimizin sorunudur. Kardeş
kavgasına dönmesin istiyoruz.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Madde üzerinde şahıslar adına ilk söz Nevşehir Milletvekili Sayın
Ahmet Erdal Feralan’da.
Buyurun Sayın Feralan. Yok mu?
Sakarya Milletvekili Sayın Recep Yıldırım, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Mikail Arslan’dı
herhâlde.
BAŞKAN – Sırayla yazmış arkadaşlar, ben de okuyorum.
RECEP YILDIRIM (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kooperatifler kanununun 3’üncü maddesi üzerinde şahsım adına
söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Madde üzerinde görüşlerimi sunmadan önce, başta Zonguldak’ta maden
ocaklarında hayatlarını kaybeden işçilerimiz olmak üzere, tüm kazalarda ölen
işçilerimize, terör görevlerinde ölen asker, polis ve vatandaşlarımıza
Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Ayrıca, millî şairimiz, üstat Necip Fazıl Kısakürek’in ölüm yıl
dönümü münasebetiyle kendisine Allah’tan rahmet diliyorum.
Bugün 27 Mayıs darbesinin yıl dönümü. İdam edilen Adnan Menderes
ve arkadaşlarına Cenabıhak’tan rahmet diliyorum.
Her çıkan siyasi parti başkanımız darbeden lanetle bahsetmekte. 12
Eylül 2010 tarihinde de inşallah referandum yapacağız. İşte, darbelere karşı
olduklarını Mecliste gösteremeyen, oy veremeyen ama halkıyla birlikte de…
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Taksit taksit
değil, toptan yapalım toptan.
RECEP YILDIRIM (Devamla) – İnşallah, halkımız bunu çok iyi
biliyor, 12 Eylülde de, Mecliste gösteremeyenlere, kendilerine yetki verdikleri
milletvekillerinin yetkilerini kullanmayanlara karşı gereken dersi vereceğine
olan inancım tamdır.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sen nereden biliyorsun 12 Eylülde
milletvekillerinin ne yaptığını?
OSMAN KILIÇ (Sivas) – Görünen köy kılavuz istemez!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Ben Meclisteydim o zaman.
RECEP YILDIRIM (Devamla) – Bu madde denetim kanunlarını
içermektedir sayın milletvekilleri. Günümüzde birçok yapı kooperatifi, bilerek
veya bilmeyerek alınan kararlar ve imar mevzuatı yönünden denetim eksikliği
neticesinde, imar mevzuatına aykırı yapılaşma ve şehircilik esasları bakımından
problemlere neden olmaktadır. Bu konularda uzman bakanlık olan Bayındırlık
Bakanlığımız her türlü imar ve denetim konularında yetkili bulunmaktadır.
Türkiye’mizin geldiğimiz bugünkü durumunda artık yapı kooperatiflerinin
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ile daha sağlıklı yürümesi açısından bu kanunun
hayırlı ve uğurlu olacağı inancındayım.
Yüce heyetinizi bu duygularla sayıyla selamlıyorum.
Sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Şahısları adına son söz Kırşehir Milletvekili Sayın Mikail Arslan’da.
Buyurun Sayın Arslan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MİKAİL ARSLAN (Kırşehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
496 sıra sayılı Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, 27 Mayıs darbesi sonucunda Hakk’ın
rahmetine kavuşan Sayın Menderes, Fatin Rüştü Zorlu
ve Hasan Polatkan’ı da rahmetle anıyorum.
3’üncü madde, Kooperatifler Kanunu’nun 90’ıncı maddesiyle ilgili
değişiklikler öngörüyor. Burada “Ticaret Bakanlığı” yerine “ilgili bakanlık”
tanımı, “yönetmelik” tanımı ve denetmenlerle ilgili
ilaveler yapılıyor. Dolayısıyla, bu maddenin bu şekilde düzenlenmesi de teknik
bir düzenleme olarak karşımıza çıkıyor.
Tabii, Kooperatifler Kanunu’yla ilgili hususlara geçmeden önce
barınma ihtiyacının esaslarıyla ilgili bazı hususlara değinmek istiyorum: İlk
insandan bu yana barınma ihtiyacı, toplumun vazgeçilmez bir hususu olarak
karşımıza çıkmaktadır. Aslında, insanoğlunun beş vazgeçilmez temel yasası
vardır. Bunlar inanç emniyetidir, akıl emniyetidir, nesil emniyetidir, mal ve
can emniyetinin sağlanmasıdır. “Nesil emniyeti” derken bunların içerisinde
barınma, sağlık gibi hususlar bulunmaktadır.Aslında,
ilk insandan bu yana su, ısınma, elektrik ve giyinmeyle ilgili hususlar
farklılık göstererek bugünlere kadar gelmiştir. Mağara yaşamından ahşap kulübe
yaşamına, ahşap kulübe yaşamından çadıra, çadırdan toprak kerpiç evlere,
akabinde taş ve beton evlere kadar bir seyir süreci barınma ihtiyacının
muhtelif unsurları olarak karşımıza çıkıyor.
Tabii, barınma ihtiyaçları arttıkça, şehirleşme ihtiyaçları
arttıkça ve şehirleşme başladıkça konut edinme noktasında da insanoğlu
sıkıntılarla karşı karşıya gelmiştir. Özellikle şehirleşmeyle beraber arsa
maliyetlerinin yüksekliği ve bina yapım maliyetinin yüksek olması, insanları
bir arada yaşamaya ve kolektif yaşamaya zorlamaktadır. Bugün, kooperatiflerle
yapılan ev edinme türleri, farklı unsurlarla bir şekilde edinmiştir. Tabii bu
yapılan evlerin sağlıklı olup olmadığı da ayrı bir tartışma konusudur. Bugün
itibarıyla ülkemizde köy evlerinin depreme ne kadar dayanıklı olduğu da ayrı
bir tartışma konusudur.
Barınma hususu çok önemli olmasından dolayı, dünyadaki muhtelif
ülkelerde olduğu gibi bizim Anayasa’mızın maddelerine de girmiştir. 1961
Anayasası’nın 49’uncu ve 51’inci maddelerinde bu konuyla ilgili hükümler olduğu
gibi; 1982 Anayasamızın da 57’nci maddesinde konut edinme hakkı, 171’inci
maddesinde de kooperatifleşmeyle ilgili hususlar zikredilmiştir.
Dünyamızda 100 milyonu aşkın evsiz insanın yaşadığı, 1 milyar 200
bine yakın insanın da geçici meskenlerde iskân edildiği düşünülürse ne kadar
önemli bir hususla da karşı karşıya olduğumuz açık bir şekilde gözükmektedir.
26 adet değişik kooperatif türünün aşağı yukarı 5 adedi Tarım
Bakanlığına bağlı olarak faaliyet göstermekte, bunların, 10.200 adet
kooperatifin de aşağı yukarı 4 milyon adet üyesi bulunmaktadır ama asıl önemli
olan kooperatif türü, konut yapı kooperatifleridir, 90 bin adet kooperatifin
8,5 milyon üyesi var. Bu kooperatiflerden 23.500 tanesi faaldir, 33 bin tanesi
de faal olmayan kooperatiflerdir konut yapı kooperatiflerinden. 60 bin tane
konut yapı kooperatifi önemli bir yer tutuyor. Öyle görülüyor
ki bu kooperatiflerin, konut yapı kooperatiflerinin Bayındırlık ve İskân
Bakanlığına devredilmesinin akabinde yeni kanuni çalışmalara ihtiyaç olduğu
aşikâr bir şekilde gözükmektedir çünkü 60 bine yakın konut yapı kooperatifi ve
binlerce üyesinin ve faal olmayan konut yapı kooperatiflerinin incelenerek
bununla ilgili şûralar, paneller ve toplantılar yapılması, akabinde de bununla
ilgili yeni kanuni düzenlemelerin planlanması gerekmektedir. O yüzden
ilgili Bakanlığımızın bu konuyla ilgili yeni bir çalışma yapacağı da aşikâr bir
şekilde gözükmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MİKAİL ARSLAN (Devamla) – Bu vesileyle yüce heyetinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum. Konut kooperatiflerinin tarihçesiyle ilgili konuda da
ilerleyen maddelerde tekrar görüşlerimi sizlerle paylaşacağımı ifade ediyor,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Özdemir…
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakana soruyorum: Kooperatifçiliğin üzerinde önemli bir
sosyal sorumluluk misyonu bulunmaktadır. Bu misyonun gerçekleşebilmesi için değişime kolay adapte
olabilen, yoğun rekabet karşısında zora düşmeyen bir yapısal değişime ihtiyaç
bulunmaktadır. Teklife konu edilen şekilsel düzenlemelerin hangi yöntem ve
araçlarla bu tür bir etkiyi ortaya koyabileceğini düşünüyorsunuz?
İkinci sorum: Ülkemiz tarımsal üretim bakımından ciddi bir
potansiyele sahiptir ancak tarımsal üretimde verimliliğin sağlanabilmesi için
gerçekleştirilen projeler amaçlarına ulaşmaktan uzak kalmıştır. Bu çerçevede,
arazi toplulaştırması projesi başarısız olmuştur. Kooperatifçilik yoluyla arazi
toplulaştırmasının teşvik edilmesine dair bir projeniz var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Bakan…
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Evet Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Özellikle yapı kooperatifçiliğinin değişime ihtiyaç duyduğu
doğrudur. Zaten bu tasarıyla birlikte aslında yapılmak istenen de budur, fakat
kooperatifçiliğin bir özelliği vardır. Bildiğiniz gibi, Kooperatifler Kanunu
çerçevesinde işlevlerini sürdürürler. Bir de kooperatifler, kendi tüzükleriyle
birlikte, sözleşmeleriyle birlikte, genel kurul kararlarıyla ve yönetim
kurullarının aldığı kararlarla birlikte yürürler, işlemlerini icra ederler.
Belli bir hedef, amaç için kurulurlar. Özellikle yapı kooperatifleri, bir kısım
insanların bir araya gelerek belli ölçekte, belli nitelikte, belli büyüklükteki
yapıyı gerçekleştirmek üzere oluşturulurlar ve o yapı işlemi tamamlandıktan
sonra da kendilerini feshederler yani hedefine ulaştığında kooperatiflerin
işlevleri sona ermiş olur. Aslında, bizim bu tasarıyla yapmak istediğimiz… Bu
sürecin çok daha sağlıklı bir şekilde yürümesine yardımcı olmaya yönelik bir tasarıdır
bu, böyle algılamak lazım çünkü kooperatiflerin yaptığı yapıyla ilgili her
türlü iş ve işlemleri, başka düzenlemeleri başka kurumlarla… Zaten yetkili olan
kurumlar ruhsat yetkilerinde, plan yetkilerinde görevlerini icra ediyorlar
fakat kooperatifin organlarının bu işlevleri sağlıklı bir şekilde yapmasına
yönelik destek amaçlı, bir dönüşümü, katkıyı sağlayabilecek, daha çok destek
verici ve denetlemeye yönelik bir tasarıdır. Bu, düşünüldüğü gibi, tamamen bir
sektörü dizayn etmeye yönelik değildir. Zaten onu dizayn etmeye kalktığınızda, sistem daha da çok zora girici
bir hüviyet arz eder.
Sayın Başkan, bu soruyla bağlantılı şunu da ifade etmekte fayda
var: Kooperatifçilik Türkiye’de köklü bir geçmişe sahip ama bugüne kadar
geldiği süreçteki kooperatifçiliğin icra edilişi -özellikle yapı
kooperatifçiliğinin- kooperatiflere üye olan insanlarımızın çok büyük
mağduriyetlerine sebebiyet vermiştir. Burada, kooperatifin hukuki anlamda
denetiminden ziyade, kooperatifin amacını gerçekleştirme noktasında yaptığı iş
ve işlemlerde bazen yetersizlikten, bazen de suistimallerin
verdiği bir kısım mağduriyet söz konusudur. Bu tasarı, hedeflenen nokta, iş ve
işlemlerle ilgili, onların o ruhsat süreçlerini, yapım süreçlerini ve
ferdîleşme süreçlerini daha sağlıklı hâle getirmeye yönelik bir tasarıdır.
Tarım politikalarıyla ilgili, toplulaştırmayla ilgili
kooperatifçiliğin teşvik aracı olarak kullanılabileceği noktasındaki diğer
konuya yazılı cevap verileceğini ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Susam, buyurun.
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Bakanım, daha önce de yapı
kooperatifleri iki kere, bazılarına göre üç kere; benim hatırladığım iki kere,
Bayındırlık Bakanlığına bağlandı ama daha sonra başarılı olamayıp geriye,
tekrar Sanayi ve Ticaret Bakanlığına devredildi.
Sizin şu kanunla bu yılın sonunda size geçecek kooperatiflerin
genel kurullarını yapacak kadronuz bile yokken böyle bir işi neden üstlenmeye
kalktığınızı şu kamuoyuna gerçekten doğru bir şekilde anlatmanızı istiyorum ve
diliyorum.
BAŞKAN – Sayın Bakan…
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Teşekkür
ediyorum.
Daha önce Bayındırlık Bakanlığında olan bir yetkinin Sanayi ve
Ticaret Bakanlığına devri söz konusuydu, daha önce İmar ve İskân Bakanlığının
kapatılmasıyla birlikte Sanayi ve Ticaret Bakanlığına geçmiş idi.
Ayrıca, Bakanlığımızın kooperatiflerin genel kurullarını yapacak
kadroya sahip olmadığı şeklindeki soru doğru değildir Sayın Milletvekilim. Bu
konuyla ilgili zaten kooperatifler genel kurullarını yaparlar, bakanlıklar
oraya nezaret ederler. Tüzüklerinde, Kooperatifler Kanunu’nda genel kurulların
nasıl, ne şekilde yapılacağı tarif edilmiştir.
Denetimle ilgili konu da bu sorunuzla bağlantılı, cevap vermekte
fayda var. Kooperatiflerin üzerindeki denetimi bizim anladığımız anlamda
tamamen o kadroya, o göreve ihdas edilmiş, tahsis edilmiş kadrolar tarafından
yapılmasının çok uygun olmadığını düşünüyoruz. Bakanlığımıza bağlı mühendisler,
teknik elemanlarımız Bakanlığın kendi teşkilat kanununda aldıkları görevleri bizzat
yapma noktasında da yetkilidirler. Bu konuda Bakanlığımızda, denetim noktasında
bir sıkıntı yaşanmayacağı açıktır.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Madde üzerinde beş önerge vardır.
Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 496 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının üçüncü
maddesinde geçen “yönetmelik” ifadesinin “Tüzük” olarak değiştirilmesini arz
ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 496 Sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3.üncü
Maddesi ile değiştirilen Kooperatifler Kanununun 90. ıncı
maddesine, 2.nci fıkradan sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Rıdvan Yalçın |
Prof.Dr. Alim Işık |
Kemalettin Nalcı |
|
Ordu |
Kütahya |
Tekirdağ |
|
Nevzat Korkmaz |
|
D. Ali Torlak |
|
Isparta |
|
İstanbul |
“Kooperatifler, kooperatif birlikleri, kooperatifler merkez
birlikleri faaliyete geçen üst kuruluşlara girmek zorundadırlar. Türkiye Milli
Kooperatifler Birliği, kooperatifler merkez birliklerini, merkez birlikleri
kendilerine bağlı kooperatif birliklerini ve kooperatifleri bünyelerinde
kurulacak Denetim Birimleri marifetiyle denetlemekle yükümlüdürler. Faaliyete
geçen üst kuruluşuna girmeyen kooperatifler ve üst kuruluşlar, bu Kanun ve
diğer kanunlar ile kooperatiflere sağlanan öncelik ve desteklerden
yararlanamazlar.”
“3. üncü fıkrada öngörülen denetimin usul ve esasları ile üst
kuruluşların çalıştıracağı denetim elemanlarının nitelikleri ilgili Bakanlıklar
ile Türkiye Milli Kooperatifler Birliği'nin müşterek çıkaracakları bir
yönetmelikle düzenlenir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 496 sıra sayılı Kooperatifler Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 3 üncü maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 1163 sayılı
Kooperatifler Kanunu'nun 90 ıncı maddesinin aşağıdaki
şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz
"MADDE 90 - İlgili bakanlık; kooperatiflerin, kooperatif
birliklerinin, kooperatif merkez birliklerinin ve Türkiye Milli Kooperatifler
Birliğinin işlem ve hesaplarını ve varlıklarını müfettişlere, kooperatif
kontrolörlerine veya denetim için görevlendirilecek olan personele
denetlettirebilir.
Kontrolörlerin seçilme ve çalışma usul ve esasları ile görev ve
yetkileri tüzükle tespit olunur.
Birinci fıkradaki teşekküller, denetim sonuçlarına göre ilgili
bakanlıkça verilecek talimata uymak zorundadırlar. Yapılan denetimler
sonucunda, kooperatiflerin, kooperatif birliklerinin, kooperatif merkez
birliklerinin, Türkiye Milli Kooperatifler Birliğinin ve bunların
iştiraklerinin yönetim kurulu üyeleri ile üst düzey yöneticilerinin, hukuka
açıkça aykırı eylem ve işlemlerinin tespit edilmesi durumunda, ilgili Bakanlık,
kamu yararı ve hizmet gerekleri dikkate alınarak gecikmesinde sakınca görülen
hallerde ileride telafisi güç veya imkansız zararlara
yol açılmasının engellenmesi amacıyla bu kişilerin görevlerine tedbiren son verebilir. Bu durumda ilgili Bakanlık, bir yıl
içerisinde olağanüstü genel kurul toplantısının yapılması için gerekli
tedbirleri alır.
Kooperatifler ve üst kuruluşlarına kredi veren kamu kurum ve
kuruluşları ile belediyeler ve ilgili bakanlıklar, verilen kredilerin açılış
gayesine uygun olarak kullanılıp kullanılmadığını, plan ve projesine uygunluğu,
teknik özellikleri ve kalite açısından denetleyebilirler.
Kooperatiflerde ve üst
kuruluşlarında görevli bulunanlar bu kuruluşlara ait mal, para ve para
hükmündeki kağıtları ve gizli de olsa bunlarla ilgili
defter ve belgeleri istenildiğinde müfettişlere, kooperatif kontrolörlerine,
denetimle görevlendirilen personele ve kredi kuruluşlarının denetim
görevlilerine göstermek, saymasına ve incelemesine yardımda bulunmak, istenilen
bilgileri gerçeğe uygun ve eksiksiz olarak vermek ve doğru beyanda bulunmakla
yükümlüdürler.
Birinci fıkradaki teşekküller, ilgili Bakanlıkça teşekküle ilişkin
olarak istenilen her türlü bilgi, belge ve kayıtları, tanınan süre içinde tam
olarak vermek zorundadır."
|
Mustafa Elitaş |
Ayşe Nur
Bahçekapılı |
Güldal Akşit |
|
Kayseri |
İstanbul |
İstanbul |
|
Yılmaz Tunç |
|
Safiye Seymenoğlu |
|
Bartın |
|
Trabzon |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 496 Sıra sayılı ve 1/811 Esas Numaralı
"Kooperatifler Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmündeki Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 3’üncü Maddesi ile
değiştirilen 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 90 ıncı
maddesinin aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Hüseyin Ünsal |
Yaşar Ağyüz |
Fatih Atay |
|
|
Amasya |
Gaziantep |
Aydın |
|
|
Eşref Karaibrahim |
|
|
Şevket Köse |
|
Giresun |
|
|
Adıyaman |
"Madde 90. - İlgili Bakanlık; kooperatiflerin, kooperatif
birliklerinin, kooperatif merkez birliklerinin ve Türkiye Milli Kooperatifler
Birliğinin işlem ve hesaplarını ve varlıklarını müfettişlere ve kooperatif
kontrolörlerine denetlettirebilir.
Kontrolörlerin seçilme ve çalışma usul ve esasları ile görev ve
yetkileri tüzükle tespit olunur.
Kooperatifler, kooperatif birlikleri, kooperatifler merkez
birlikleri faaliyete geçen üst kuruluşlara girmek zorundadırlar. Türkiye Milli
Kooperatifler Birliği, kooperatifler merkez birliklerini, merkez birlikleri
kendilerine bağlı kooperatif birliklerini ve kooperatifleri bünyelerinde
kurulacak Denetim Birimleri marifetiyle denetlemekle yükümlüdürler. Faaliyete
geçen üst kuruluşuna girmeyen kooperatifler ve üst kuruluşlar, bu Kanun ve
diğer kanunlar ile kooperatiflere sağlanan öncelik ve desteklerden
yararlanamazlar.
3.üncü fıkrada öngörülen denetimin usul ve esasları ile üst
kuruluşların çalıştıracağı denetim elemanlarının nitelikleri ilgili Bakanlıklar
ile Türkiye Milli Kooperatifler Birliği'nin müşterek çıkaracakları bir
yönetmelikle düzenlenir.
Birinci fıkradaki teşekküller denetim sonuçlarına göre ilgili
bakanlıkça verilecek talimata uymak zorundadırlar.
Kooperatifler ve üst kuruluşlarına kredi veren kamu kurum ve
kuruluşları ile belediyeler ve ilgili bakanlıklar; verilen kredilerin açılış
gayesine uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı, plan ve projesine uygunluğu,
teknik özellikleri ve kalite açısından denetleyebilirler.
Kooperatiflerde ve üst kuruluşlarında görevli bulunanlar bu
kuruluşlara ait mal, para ve para hükmündeki kâğıtları ve gizli de olsa
bunlarla ilgili defter ve belgeler istenildiğinde müfettişlere, kooperatif
kontrolörlerine, kooperatif denetmenlerine ve kredi
kuruluşlarının denetim görevlilerine göstermek, saymasına ve incelemesine
yardımda bulunmak, istenilen bilgileri gerçeğe uygun ve eksiksiz olarak vermek
ve doğru beyanda bulunmakla yükümlüdürler.
BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
T.B.M.M. Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 496 sıra sayılı yasa tasarısının 3. maddesinin
yasa metninden çıkartılmasını arz ederiz.
|
Engin Altay |
Akif Ekici |
M. Ali Susam |
|
|
Sinop |
Gaziantep |
İzmir |
|
|
Ali Koçal |
|
Hüsnü Çöllü |
|
|
Zonguldak |
|
Antalya |
|
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI NUSRET
BAYRAKTAR (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Ben konuşacağım.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Susam.
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bu maddeyi bu kanunda özellikle dinlemenizi rica ediyorum, özellikle Adalet ve
Kalkınma Partili milletvekili arkadaşlarımızın dinlemesini istiyorum.
Gerçekten, bir kanun çıkarırken -az önce arkadaşlarımız
konuştular- bu ülkeye demokrasi adına getirilmesi gereken ne varsa, konulması
gereken hangi tuğla varsa koymaya biz milletvekilleri olarak hazırız ama bu
kanunda öyle bir önerge veriyorsunuz ki, kooperatifçiliği ortadan kaldıracak.
Kooperatifçiliği bugüne kadar zaten Türkiye’de doğru dürüst yönetemedik, bundan
sonra da bir siyasi partinin emrine verecek bir noktaya getiriyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, az önce okundu önergeler. Sayın Mustafa Elitaş, Ayşe Nur Bahçekapılı’nın
verdiği önergeyi bir daha dikkatinize sunuyorum. Ne diyorlar bakınız: “Yapılan
denetim sonucunda, kooperatiflerin, kooperatif birliklerinin, kooperatif merkez
birliklerinin, Türkiye Millî Kooperatifler Birliğinin ve bunların
iştiraklerinin yönetim kurulu üyeleri ile üst düzey yöneticilerinin, hukuka
açıkça aykırı eylem ve işlemlerinin tespit edilmesi durumunda…” Kim tespit
edecek? Bakanlığın görevlendirdiği denetmen. “…ilgili Bakanlık, kamu yararı ve
hizmet gerekleri dikkate alınarak gecikmesinde sakınca görülen hâllerde ileride
telafisi güç veya imkânsız zararlara yol açılmasının engellenmesi amacıyla bu
kişilerin görevlerine tedbiren son verebilir. Bu
durumda ilgili Bakanlık, bir yıl içerisinde olağanüstü genel kurul
toplantısının yapılması için gerekli tedbirleri alır.”
Bu ne demektir biliyor musunuz arkadaşlar? Yargısız infaz demektir.
Siyasetle, istemediğiniz kooperatif başkanını görevden almak demektir ve onu bu
anlamıyla mahkûm etmek demektir. Zaten Sayın Elitaş’ın
bu yasa teklifini vermesinin altında yatan neden, Kayseri’de yönetimine hâkim
olamadığı kooperatiflerin genel kurullarını da kaçırdı, şimdi bir denetleme
yaptırıp o denetleme sonucunda onları görevden aldırıp ondan sonra istediğini
yapmak.
Bakın, arkadaşlar, bu, inanın, kooperatifçilik tarihine kara bir
leke olarak gelir. Burada kooperatifçilik yapan bir sürü kişi vardır. Siyasi
iktidarlara şunu verirsiniz, beğenmediğiniz kooperatif başkanını görevden
alabilmek için Bakanlığınızda emrinizde çalışan bir elemanı görevlendirirsiniz,
gider o kooperatifte bir rapor tutar hiçbir mahkeme kararına dayanmadan… Niye,
mahkemelere güvenmiyor musunuz? Yargının bağımsız olmasını istiyordunuz,
yargının tarafsız olmasını istiyordunuz. Hiç kimsenin yargı kararı olmadan
suçlanmamasını istemek bizim hakkımız değil mi? Bu kooperatif başkanını bir
müfettişin tuttuğu raporla gidip görevden aldığınız zaman, ondan sonra hangi
demokrasiden bahsedeceksiniz?
Sizin vicdanınıza hitap ediyorum. Değerli arkadaşlar, samimiyetle
söylüyorum, hiçbir siyasi mülahaza gütmeden söylüyorum: Bu, ciddi bir zarara
yol açacak ve kooperatifçiliğin içine ciddi bir dinamit sokacak iştir. İşte
kooperatif başkanı burada Kadir Akgül var, sorun,
aynı değil ise... Sizin partinizin üyesi, sorun, vicdanı elveriyorsa buna oy
kullansın. Böyle bir anlayış olmaz.
Değerli arkadaşlar, lütfen… Bu kooperatifleri siyasi ihtiyaçlarımıza
göre şekillendirmeyelim. Dünyada kooperatifler bağımsız ve kendi özerk
kuruluşlarını kurmuşlardır. Bugün burada konuşmamız gereken ne olmalıydı
biliyor musunuz? Kooperatifçiliğin şu bakanlığa bu bakanlığa dağıtılması değil,
kooperatifçiliğin aynı Sermaye Piyasası Kurulu gibi denetlenen ve düzenlemesini
yapan bağımsız bir kurul hâline gelmesini sağlamalıydık. Bu
piyasa önemli bir piyasa. Bu piyasayı bakanlıklara dağıtarak
kooperatifçiliği öldüremezsiniz.
Bakınız, kooperatifçiliğin önemi, hele küreselleşen dünyada güçsüz
insanların bir araya gelerek küresel dünyada rekabet edebilme ve direnme
şansını sağlayan olaydır. Birleşmiş Milletler, Uluslararası Çalışma Örgütü ve
Avrupa Birliğinin 1994’ten 2002’ye ve 2004’e kadar her türlü önerisi
kooperatifçiliğin geliştirilmesi doğrultusundadır. Bütün bunlar şundan dolayı
yapılmaktadır: Kooperatifçilik kişilerin özgür iradesiyle toplumda var olma
mücadelesini örgütlü hâle getirebildikleri yapılardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Ama bu önergeyle gerçekten çok yanlış
bir şey yapıyorsunuz.
Ne olursunuz Sayın Elitaş, bu konudaki
önerinizi geri alınız, bir kooperatif için kooperatifçiliğe dinamit koymayınız.
Bunu AKP’li, Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşların dikkatine sunuyorum,
vicdanlarına havale ediyorum, hukuk ve bağımsız yargı anlayışlarına havale
ediyorum.
Huzurlarınızı saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Yoklama talebi vardır.
Sayın Anadol, Sayın Koçal,
Sayın Ekici, Sayın Aslanoğlu, Sayın Ünsal, Sayın
Köse, Sayın Çöllü, Sayın Kaptan, Sayın Arat, Sayın Güner,
Sayın Karaibrahim, Sayın Altay, Sayın Aydoğan, Sayın Ünlütepe, Sayın Hacaloğlu, Sayın Öztürk, Sayın
Tütüncü, Sayın Günday, Sayın Özdemir, Sayın Arifağaoğlu.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.58
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.09
BAŞKAN : Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
108’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN – İstem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağız.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Kooperatifler
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Kooperatifler
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonları Raporları (1/811, 2/633) (S. Sayısı: 496) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler…
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 496 Sıra sayılı ve 1/811 Esas Numaralı
"Kooperatifler Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın 3’üncü Maddesi ile
değiştirilen 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 90 ıncı
maddesinin aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
Hüseyin
Ünsal (Amasya) ve arkadaşları
"Madde 90. - İlgili Bakanlık; kooperatiflerin, kooperatif
birliklerinin, kooperatif merkez birliklerinin ve Türkiye Milli Kooperatifler
Birliğinin işlem ve hesaplarını ve varlıklarını müfettişlere ve kooperatif
kontrolörlerine denetlettirebilir.
Kontrolörlerin seçilme ve çalışma usul ve esasları ile görev ve
yetkileri tüzükle tespit olunur.
Kooperatifler, kooperatif birlikleri, kooperatifler merkez
birlikleri faaliyete geçen üst kuruluşlara girmek zorundadırlar. Türkiye Milli
Kooperatifler Birliği, kooperatifler merkez birliklerini, merkez birlikleri
kendilerine bağlı kooperatif birliklerini ve kooperatifleri bünyelerinde
kurulacak Denetim Birimleri marifetiyle denetlemekle yükümlüdürler. Faaliyete
geçen üst kuruluşuna girmeyen kooperatifler ve üst kuruluşlar, bu Kanun ve
diğer kanunlar ile kooperatiflere sağlanan öncelik ve desteklerden
yararlanamazlar.
3’üncü fıkrada öngörülen denetimin usul ve esasları ile üst
kuruluşların çalıştıracağı denetim elemanlarının nitelikleri ilgili Bakanlıklar
ile Türkiye Milli Kooperatifler Birliği'nin müşterek çıkaracakları bir
yönetmelikle düzenlenir.
Birinci fıkradaki teşekküller denetim sonuçlarına göre ilgili
bakanlıkça verilecek talimata uymak zorundadırlar.
Kooperatifler ve üst kuruluşlarına kredi veren kamu kurum ve
kuruluşları ile belediyeler ve ilgili bakanlıklar; verilen kredilerin açılış
gayesine uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı, plan ve projesine uygunluğu,
teknik özellikleri ve kalite açısından denetleyebilirler.
Kooperatiflerde ve üst kuruluşlarında görevli bulunanlar bu
kuruluşlara ait mal, para ve para hükmündeki kâğıtları ve gizli de olsa
bunlarla ilgili defter ve belgeleri istenildiğinde müfettişlere, kooperatif
kontrolörlerine, kooperatif denetmenlerine ve kredi
kuruluşlarının denetim görevlilerine göstermek, saymasına ve incelemesine
yardımda bulunmak, istenilen bilgileri gerçeğe uygun ve eksiksiz olarak vermek ve
doğru beyanda bulunmakla yükümlüdürler.
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI NUSRET
BAYRAKTAR (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Ben konuşacağım efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Ünsal.
HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
esasında konuşmamıza farklı bir noktadan başlayacaktık ama Adalet ve Kalkınma
Partisinin vermiş olduğu iki tane önerge var; birini dün vermiş, birini de
bugün. Bugün verdikleri önerge, Türkiye’de kooperatifçilik yaşamına ciddi bir
darbe vurmak amacıyla verilen bir önerge.
Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlarıma sesleniyorum: Değerli
arkadaşlar, hepinizin seçim bölgelerinde bir kooperatif vardır. Bu
kooperatifçiler, binlerce kooperatifçi şimdi bizim bu konuşmalarımızı
izliyorlar. Kooperatifler Yasası’na bir katkı sunmak istiyorsanız ve Türkiye’de
çok iddia ettiğiniz demokrasiye katkı sunmak istiyorsanız bu önergeye oy
vermeyin.
Adalet ve Kalkınma Partisinin, Sayın Mustafa Elitaş’ın
vermiş olduğu bu önergede kooperatiflere bir darbe atılmakta. Ele geçirilmesi
istenilen kooperatifler maalesef ele geçmeyince, böylece kanun yoluyla, sivil
toplum örgütlerine de bir saldırı düzenleniyor. Aslında bu, toplumun her
kesimini ele geçirme kavgası içerisinde olan Hükûmetin
bir tasarısı olarak gündeme gelmiş.
Değerli arkadaşlarım, bu önerge demokratik bir önerge değildir,
antidemokratik bir önergedir. Lütfen, vicdanınıza elinizi koyun ve şu önergeyi
bir alın, okuyun. Hiçbir demokratik yanı yoktur ve kooperatifçileri bir kalemde
görevden alacak bir önerge maalesef Meclis gündemine gelmiştir.
Değerli arkadaşlarım, bu kanunu 10 binlerce kooperatifçi istiyor
ve kooperatif yöneticileri istiyor ve bizim getirdiğimiz önergeyle de…
Gerçekten bu kanunun geliş gerekçesi olan kooperatiflerin daha düzenli, daha sıkı denetlenmesini
gerektiren şartları oluşturmak için bir kanun gelmiştir, doğrudur, katılıyoruz.
Kooperatifçilik alanında düzenleme ve denetim yetkisi hâlen devletin
elindedir, bu konuda başarılı olduğu da söylenemez. Kooperatifçilik teknik
bilgi gerektiren bir hizmet olduğundan, bu konuda bağımsız kooperatif üst
kuruluşları temsilcilerinin de içinde yer alacağı düzenleme ve denetleme kurulu
oluşturulması uygun olacaktır. Bu yönde düzenleme yapılmayacaksa kooperatif üst
kurulları bu konuda desteklenmelidir. Kooperatif üst birlikleri eğitim
çalışmaları konusunda da devlet desteğine ve kaynaklarına ihtiyaç vardır. Bu
mutlaka sağlanmalı, kooperatif denetim ve yönetim kurulu üyelerine eğitim ve
sertifikasyon zorunluluğu getirilmelidir.
Değerli arkadaşlarım, Sanayi Bakanlığının daha, 2010-2014 Strateji
Belgesi var. Sayın Bakan, sizin de ilginizi çektiği için söylüyorum çünkü
Bayındırlık Bakanlığını da ilgilendiren bir konu; Sanayi Bakanlığı tarafından
hazırlanmış strateji belgesi.
Bu strateji belgesinde “Bölge birlikleri ve ulusal birlikler
kooperatif işlevlerine denetim, danışmanlık ve eğitim desteği sağlanmalıdır.
Dikey örgütlenmeye gidilmelidir.
Kooperatif denetimleri niteliksel anlamda güçlendirilmelidir,
gözetim sağlanmalıdır.” diyor ve “Dolayısıyla, Almanya örneğinde olduğu gibi
kooperatiflere yönelik hizmetlerin üst örgütler tarafından sunulması en
rasyonel yönetimdir. Ülkemiz kooperatifçiliğinin uluslararası uygulamalar
açısından en büyük eksikliği bu yapının henüz sağlanmamış olmasıdır.”
Değerli arkadaşlarım, Bakanlık bunu diyor ama bunun tersine bir
kanun çıkarılmaya çalışılıyor. Dolayısıyla, bizim bu önergemizde üst birliklere
ve merkez birliklerine denetleme yetkisi verilmesini istiyoruz. Bu konunun
önemini Sanayi Bakanlığı kavramış ve hazırlamış. Ama yasal olarak geldiğinde
bu, tozlu raflarda kalacak, uygulamaya geçmeyen bir çağdaş rapor olarak bir
kenarda duracağını söylüyoruz.
Millî Kooperatifler Birliğinin de bu konuda görüşleri var değerli
arkadaşlarım. “Denetim elemanı zor yetişen, çok yönlü hukuk, muhasebe, kamu
yönetimi bilgisine sahip olan insandır.” diyor. Şimdi, Bakan bu konuşma
yapılırken, Sayın Sanayi Bakanı “İşte, birilerini buluruz, onlar denetim
elemanı oluverir” dediler. Ama denetim elemanının hukuk bilgisi, kamu idaresiyle
ilgili ve muhasebe bilgisiyle ilgili donanımlı birisi olmasında büyük fayda
olduğunu biliyoruz. Ama üst birliklerde bunlar mutlaka yapılmalı diyoruz.
Üst birlikler Hükûmet tarafından da
kabul edilmiş. Evet bu, en son 2 Mart 2010 Salı günü
çıkan bir Bakanlar Kurulu kararı. Bu Bakanlar Kurulu kararında, hayvancılığın
desteklenmesi hakkındaki kararı şunu söylüyor: Ulusal düzeyde üst
örgütlenmesini tamamlamış bir hayvancılık örgütüne üye olan yetiştiricilere
hayvancılık desteği verileceğini söylüyor. Doğrudur. Gerçekten üst birliklerini
tamamlamış, ulusal çapta örgütlenmiş kooperatifler desteklenmeli ve bunların
çalışmalarına özellikle hem kaynak aktarılmalı hem de manevi destek
verilmelidir. Hükûmetin hayvancılık konusunda yapmış
olduğu çalışmayı bizler diğer kooperatif alanlarında da yapı kooperatiflerinde
de, esnaf kooperatiflerinde de bekliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
HÜSEYİN ÜNSAL (Devamla) – Teşekkür ederim.
Ama yine de yaptığınız işin, 1’inci maddede geçen, 2’nci maddede
geçen ve bu madde de geçtiğinde Anayasa’ya aykırılığı vardır değerli
arkadaşlarım ve biraz sonra getirilecek önerge Anayasa’ya tamamen aykırı ve
demokratik bir yapıyı, demokratik kooperatifçiliği ortadan kaldıran bir
önergedir. Burada başka anlamlar çıkmaktadır. Eğer bir yerler ele geçirilmek
isteniyorsa ve bu da demokratik yolla ele geçirilmiyorsa antidemokratik olarak
bir yasa getirirsiniz ve o yasa getirilerek de yöneticileri bir bir görevden alma hakkını elde edersiniz.
Dolayısıyla, bu antidemokratik maddenin, önergenin oylanmamasını,
bizim önergemize destek verilmesini istiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 496 sıra sayılı Kooperatifler Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 3 üncü maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 1163 sayılı
Kooperatifler Kanunu'nun 90 ıncı maddesinin aşağıdaki
şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz
"Madde 90 - İlgili bakanlık, kooperatiflerin, kooperatif
birliklerinin, kooperatif merkez birliklerinin ve Türkiye Milli Kooperatifler
Birliğinin işlem ve hesaplarını ve varlıklarını müfettişlere, kooperatif
kontrolörlerine veya denetim için görevlendirilecek olan personele
denetlettirebilir.
Kontrolörlerin seçilme ve çalışma usul ve esasları ile görev ve
yetkileri tüzükle tespit olunur.
Birinci fıkradaki teşekküller, denetim sonuçlarına göre ilgili
bakanlıkça verilecek talimata uymak zorundadırlar. Yapılan denetimler
sonucunda, kooperatiflerin, kooperatif birliklerinin, kooperatif merkez
birliklerinin, Türkiye Milli Kooperatifler Birliğinin ve bunların
iştiraklerinin yönetim kurulu üyeleri ile üst düzey yöneticilerinin, hukuka
açıkça aykırı eylem ve işlemlerinin tespit edilmesi durumunda, ilgili Bakanlık,
kamu yararı ve hizmet gerekleri dikkate alınarak gecikmesinde sakınca görülen
hallerde ileride telafisi güç veya imkansız zararlara
yol açılmasının engellenmesi amacıyla bu kişilerin görevlerine tedbiren son verebilir. Bu durumda ilgili Bakanlık, bir yıl
içerisinde olağanüstü genel kurul toplantısının yapılması için gerekli
tedbirleri alır.
Kooperatifler ve üst kuruluşlarına kredi veren kamu kurum ve
kuruluşları ile belediyeler ve ilgili bakanlıklar, verilen kredilerin açılış
gayesine uygun olarak kullanılıp kullanılmadığını, plan ve projesine uygunluğu,
teknik özellikleri ve kalite açısından denetleyebilirler.
Kooperatiflerde ve üst
kuruluşlarında görevli bulunanlar bu kuruluşlara ait mal, para ve para
hükmündeki kağıtları ve gizli de olsa bunlarla ilgili
defter ve belgeleri istenildiğinde müfettişlere, kooperatif kontrolörlerine,
denetimle görevlendirilen personele ve kredi kuruluşlarının denetim
görevlilerine göstermek, saymasına ve incelemesine yardımda bulunmak, istenilen
bilgileri gerçeğe uygun ve eksiksiz olarak vermek ve doğru beyanda bulunmakla
yükümlüdürler.
Birinci fıkradaki teşekküller, ilgili Bakanlıkça teşekküle ilişkin
olarak istenilen her türlü bilgi, belge ve kayıtları, tanınan süre içinde tam
olarak vermek zorundadır."
Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI NUSRET
BAYRAKTAR (İstanbul) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılıyoruz
Başkan.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkanım, bu önerge Anayasa’ya ve
hukuk devletine aykırıdır; işleme alınmaması gerekiyor.
Takdirinize sunuyorum efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Gerekçe mi, konuşacak mısınız?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kooperatifler Kanunu’nun 90’ıncı maddesindeki değişiklik
önergemiz, biraz önce konuşan arkadaşımızın ifade ettiği tarzı kesinlikle
içermeyen bir durumdur. Benim, hiçbir kooperatifle şahsi meselem yoktur.
Bugün, Türkiye’de yapı kooperatifleri var, esnaf kredi
kooperatifleri var, fındık kooperatifi var, zeytin kooperatifi var, pancar ekicileri
kooperatifi var. Hemen hemen, Türkiye’de 1 milyon 700
bin civarında pancar ekicileri kooperatifi, 1 milyona yakın fındık kooperatifi,
zeytin kooperatifi… Kooperatiflerle ilgili, burada hak ve menfaatlerinin
korunması gereken insan sayısının çok olduğunu görüyoruz.
Kooperatifler, belirli bir süreden sonra, kooperatiflerin büyük
bir çoğunlukla ortak olduğu şirketler kuruyorlar. Anonim şirketlerin denetimi,
anonim şirketlerdeki yapılan esaslar, genel kurulun ibrasına tabidir, genel
kurulun onayına tabidir. Kooperatiflerin ortak olduğu şirketlerin bünyesinde
yapılan yolsuzluklarla ilgili ki 2003 yılında Yolsuzlukları Araştırma
Komisyonunun aldığı çerçevede bazı anonim şirketlerde, kooperatiflerin kurduğu
anonim şirketler de dâhil olmak üzere, anonim şirketlerdeki yapılan
yolsuzluklar mahkemeye taşınmıştır. Ama şirket genel kurulunda -ki şirket genel
kurulu 5 kişiden müteşekkil- özellikle bu anonim şirketlerin kooperatifler
tarafından seçilmiş 5 kişilik temsilci tarafından idare edildiği ve genel kurul
oluşturulduğu bir düzen vardır.
Türk Ticaret Kanunu’na göre şirketler hukuku çerçevesinde şirkette
yapılan her türlü işlemler, hukuka aykırı veya değil, şirket genel kurulu
tarafından ibra edildiği takdirde, şirket ortaklarının bunu kabul ettikleri
anlamına geldiğinden dolayı, yapılan yolsuzlukların, yapılan farklı farklı işlemlerin yargı yoluyla denetiminin engellenmesi
ortaya çıkmıştır. Burada yapılan işlem, daha sonra önlenemeyecek bir şekilde
hukuka aykırılığı açıkça tespit edildiği takdirde -hukuka aykırılığının açıkça
tespit edildiği takdirde, ifadesi burada söz konusu- olduğu takdirde tedbiren görevden alınır.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Elitaş,
kim tespit edecek, kim?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakınız, belediye başkanları,
yaptıkları iş ve icraatlarla ilgili hukuka aykırılığı tespit olduğu takdirde
İçişleri Bakanlığına müracaatla birlikte geçici olarak görevden alınıyor ve
yargının selameti için bu gerekiyor ve arkasından devam ediyoruz: “Eğer böyle
bir durum varsa ilgili bakanlık genel kurulun yapılması amacıyla bir yıl
içerisinde genel kurulu toplantıya çağırır.” Şimdi, yolsuzlukla ilgili iddialar var, tespitler var, bu
tespitlerin şirket yönetim kurulu, şirket genel kurulu tarafından ibra edilme
imkânı ve bunun denetim yollarının kapatılmasını önlemek amacıyla yapılacak
girişimleri, işlemleri, eylemleri durdurmak ve tedbir almak, bu tedbir de
Bakanlığın yine aynı kooperatifin genel kurulu tarafından yeni organlarını
seçmesine fırsat veriyor. Bu eskiden tersi neydi. Bakanlık müfettişleri yaptığı
işlemleri mahkemeye gönderiyorlar, mahkemenin kayyum atama imkânı doğrultusunda
kooperatifin işlemlerini denetleme hakkı, imkânı vardı. Şimdi, durum tersine
dönüyor.
Yine, eğer burada bir haksızlık varsa, bir yanlışlık varsa yapılan
işle ilgili…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Kim tespit edecek onu?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - …hakkında tedbir kararı alınanlar
mahkemeye gidecekler, idare mahkemesine başvuracaklar ve bu tedbir kararının
kaldırılmasını isteme hakları da vardır.
Yani değerli milletvekili arkadaşlarımızın burada, kafalarda
istifham oluşturacak, bir şahısla, bir kişiyle, bir kooperatifle yapılan
mücadelenin sonucu ele geçirme işlemi diye anlattıklarının açıkçası uygun
olmadığını, hissî olduğunu düşünüyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Anayasa Mahkemesine gidince kızmayın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bu önergemizin çok doğru olduğunu çünkü
en azından 3 milyon, 4 milyon çiftçinin sahibi olduğu işletmelerin, sahibi
olduğu kurumların haklarını arayamadıklarını, bu manada haklarını arama
anlamında çok önemli olduğunu düşünüyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – “Vesayet” dediğiniz bu işte.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın, Kooperatifler Kanunu’nun 1’inci
maddesinde bir değişiklik yaptık. O değişiklikle, kooperatiflerin seçimlerinin
gizli oylamayla yapılmasını istedik; sizler de destek verdiniz, katkı
sağladınız, teşekkür ediyoruz. İşte bu da kooperatiflerin ilgili
şirketlerindeki ortaya çıkacak ve Ticaret Kanunu hükümlerine göre ibrayla
kurtulmanın önüne geçmek amacıyla yapılmış bir düzenlemedir.
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, maddeyi bütünüyle değiştiren bir önergeyi
kabul ettiğimiz için kalan iki önergeyi işlemden kaldıracağız.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, benim verdiğim önergem
oradaki “yönetmelik” kelimesinin “tüzük” hâline gelmesi içindir. Bu
değişmemiştir efendim yani orada madde yeniden düzenlenmemiştir, eski madde
vardır, orada da “yönetmelikle düzenlenir” diyor. Ben, o “yönetmelik”
kelimesinin “tüzük” hâline gelmesi için önerge verdim.
BAŞKAN – Sayın Genç, sizi anladım ama yapılacak bir şey yok.
Teşekkür ederim.
4’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun ek 1 inci maddesinin
ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“İlgili bakanlık deyiminden, bu Kanun kapsamındaki tarımsal amaçlı
kooperatifler ve üst kuruluşları için Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı, yapı kooperatifleri ve üst kuruluşları için Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ve diğer kooperatifler ve üst kuruluşlar
için ise Sanayi ve Ticaret Bakanlığı anlaşılır.”
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, isterseniz maddeye geçmeden
önce, bakın, bu maddede…
BAŞKAN – Şimdi arkadaşlar size izah edecekler.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim,
arkadaşların izahına gerek yok. Burada, maddede geçen, yani eski maddede
geçen “Bu konular yönetmelikle düzenlenir.” diyor, değil mi? Bu getirilen
önergeyle o konu değiştirilmemiş.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) - Değiştirildi, tüzüğe çevrildi.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Peki o zaman.
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, burada konuştuğumuz kooperatifler. Ben
soruyorum: Dün de bugün de, acaba kooperatiflerin bağlı olduğu bakanlıklar, dün
İmar İskân Bakanlığıydı, Sayın Bakan öyle söyledi, daha sonra Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı ve Tarım Bakanlığı acaba görevleri yerine getirdi mi? Hiç buna
bakmıyorsunuz, hiç bu pencereye bakmıyorsunuz. Kooperatiflerin
bu hâle gelmesinde acaba devlet suçlu değil mi? Acaba iyi yapanı iyi
yapmayanla, yolsuzluk yapanla yolsuzluk yapmayanı, iyi çalışan kooperatif ile
dürüst çalışan insanlarla dürüst çalışmayan insanları ayırdı mı ve yeterli
cezayı verdi mi? Tabii, yeterli cezayı vermezsen, her türlü usulsüzlüğü
yaparsan, kamunun hakkını, vatandaşın hakkını korumazsan, ondan sonra gelirsin
burada tekrar bunun içinden çıkmaya çalışırsın.
Değerli arkadaşlarım, işin özü: Bu kooperatifler bakanlıklara
bağlı olduğu sürece, altını çiziyorum, bu kooperatifler bakanlıklara bağlı
olduğu sürece hiçbir şey değişmeyecektir, hiçbir şey değişmeyecektir. Yine,
aynı tas, aynı hamam! Bunu bağımsız… Tıpkı Sermaye Piyasası gibi, tıpkı
İstanbul Menkul Kıymetler gibi, tıpkı Bankacılık Düzenleme Kurulu gibi, tıpkı
Rekabet Kurulu gibi bir kuruma verip, Türkiye’deki tüm kooperatiflerin özgürce,
objektif bir şekilde o kurumun denetiminde olmadığı sürece, siyasetin parmağı
orada olduğu sürece hiçbir şey değişmeyecektir arkadaşlar. Onun için, dürüst
olan ile dürüst olmayanı mutlaka ayırmak zorundayız ama maalesef bugüne kadar
ayrılmadı.
Şimdi size birkaç örnek vermek istiyorum: Türkiye’de, özellikle
FİSKOBİRLİK gibi, Türkiye'nin değişik yörelerinde tarımsal satış
kooperatiflerimiz var. Şimdi, bu kooperatifleri tek tek
masaya yatırın arkadaşlar. Acaba ilgili bakanlık görevini yaptı mı? Bilmiyorum
burada hangi bakanlığın bürokratları var ama Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bu
kooperatiflere sadece denetim yaptı. “Nedir ihtiyacın?”, “Ülkenin gerçeği
nedir?”, “Bu ülkede bu ürünün daha iyi bir yere gelmesi için neler yapmalıyız?”
diye hiç bunları düşünmedi ve maalesef bu kooperatifleri yok etti.
Size iki tane örnek vereceğim: Biri FİSKOBİRLİK, biri Kayısıbirlik. Zavallı Kayısıbirlik
bunların en küçüğüydü. Kayısı üreticisinin tek kooperatifiydi Kayısıbirlik. Birlikler: FİSKOBİRLİK, Kayısıbirlik…
Diğerlerini de anlatmama vakit yok ama bu iki örneği vermek zorundayım.
Burada Karadenizli milletvekillerim var, FİSKOBİRLİK’in içinde
olduğu durumu, içler acısı durumunu arkadaşlarım defalarca izah ettiler. Dün
gördünüz, devlet eğer elini sokarsa… Toprak Mahsulleri -kaç ton alıp- elinde
kalan fındığı artık elinden çıkaramıyor, çare arıyor.
Değerli arkadaşlar, bunu FİSKOBİRLİK’ten aldınız, FİSKOBİRLİK’in
yetkisini elinden aldınız, FİSKOBİRLİK’i yok ettiniz, FİSKOBİRLİK’i siyasete
alet ettiniz ve sonuç bu. Sonuç bu. Toprak Mahsulleri de sanki bu işi bilen bir
kurum, yasak savmak için, seçim yatırımı için… İşte, köylüye dediniz ki: “Biz
fındığınızı alacağız.” Türkiye'nin bir değerini yok ettiniz.
Zavallı Kayısıbirlik. Bunların en
küçüğüydü arkadaşlar, en küçüğüydü. Tüm borcu da 5 milyondu şu andaki parayla
veya eski parayla 5 trilyon liraydı. En kolay yolu, burayı kapattık. Sen
devletsin, eğer orada bir usulsüzlük varsa, eğer orada bir usulsüzlük
yapılmışsa bunu ortaya çıkarmak ve bu kooperatifi yaşatmak senin görevindir.
Hemen okulları kapat, kimse okula gitmesin. Böyle şey mi olur arkadaşlar! Sen
devletsin. Orada eğer bir kötü yönetim varsa, kötü yönetimi cezalandırmak,
onları yargıya göndermek ama kooperatifin devamlılığını yaşatmak senin
görevindir ama Sanayi ve Ticaret Bakanlığı –bunun altını bir daha çiziyorum
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı- yasak savdı. Hiçbir şekilde gidip orada “Bunu kim
yaptı? Buranın ne suçu var? Kimler yaptı? Nedir?” demeden “Ben kapattım.” diyor
ve zavallı Kayısıbirlik’in 5 milyon borcu var. Eğer
eşitlik ilkesi varsa… Kooperatiflerimizin borçları var, birliklerimizin borçları
var, bunları iyi çalıştırmak, bunları yönlendirmek -mademki “Bana bağlı.”
diyorsun- Sanayi ve Ticaret Bakanı senin görevindir, yoksa senin işin ne? Senin
işin ne? Ne yapıyorsun orada?
Değerli arkadaşlarım, Malatya kayısı çiftçisinin bir birliğe
ihtiyacı vardır. Bunu yaratmak devletin görevidir. Şu hâliyle yine bakanlıklara
bağlı olduğu için -eğer farklı bir kuruma bağlı olsa, Türkiye’de özerk bir
kuruma bağlı olsa bunun çözümünü buluruz, üreticilerle buluruz- hâlâ daha
Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bu tür birlikler bağlı olduğu sürece hiçbir
çözümü üretmiyor, bir çözüm bulmuyor arkadaşlar.
Bu nedenle, ben burada Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Kayısıbirlik’e karşı göstermediği duyarlılığı kınıyorum.
Sadece “Kapattım.” dedi. Buna hakkınız yoktur. Bunu yaşatmak sizin görevinizdi;
bunu korumak, kollamak, bu üreticinin derdine çözüm bulmak sizin görevinizdi ve
işin hemen en siyaset yönüne kaçtınız, politize
ettiniz, bir zavallıyı öldürdünüz ama bir başka öldürdüğünüz var. Bu ne
arkadaşlar? FİSKOBİRLİK. Türkiye’de elimizde iki altın var, kayısı da dünyada
tek ürün, kuru kayısı… FİSKOBİRLİK yıllara göre bazen 2 milyar dolar, bazen 1,5
milyar dolar… Ama eğer sen ürününe sahip çıkmazsan, sen üreticine sahip
çıkmazsan… Dışarıda dört tane alıcı var arkadaşlar, dört tane alıcı; geliyor,
“Nasıl olsa çiftçinin parası yok; nasıl olsa çiftçi aç, ürününü satmak
zorundadır.” diyor, dışarıdaki alıcı fiyatı kendi belirliyor ve Türk fındığını
alıp götürüyor arkadaşlar.
Aynı şekilde kayısı yine dünyada tek, kuru kayısı ihracatının
yüzde 90’ı Türkiye’den arkadaşlar, yılda 400 milyon dolar. 2 milyar dolar
fındık, 400 milyon dolar kayısı ama zavallı üretici ürününü satmak zorunda
olduğunu bildiği için… Yine, kayısıda dört tane dışarıda yabancı alıcı var.
Bunlar geliyor, nasıl olsa bunların parası yok, bunların desteği
yok, kooperatifleri yok, Ziraat Bankası yeterince destek olmuyor ve… Bazen
fındık fiyatlarının 600 dolara çıktığını biliyor musunuz? 600 dolardı ama
dışarıdaki alıcı piyasada… Yani 600 dolarla 2 milyar dolar Türkiye’ye fındıktan
para girdiğini ben biliyorum, ben yaşadım, bire bir yaşadım, bankacıyken
yaşadım. Yılda 2 milyar dolar arkadaşlar. Bu, hepimizin parası; bu, çil çil döviz, bu ülkenin, çocuklarımızın parası,
çocuklarımızın ekmeği ama biz ürünümüze sahip çıkmazsak, çiftçimizi başıboş
bırakırsak, çiftçimizi örgütlü bir şekilde birliklerimize teslim etmezsek,
çiftçimizin hakkını korumazsak dışarıdakiler gözümüzün yaşına bakmıyor.
Ben birlikler konusunda, özellikle birliklerin desteklenmesi
yönünde, birliklere sahip çıkılması yönünde ve birliklerin iyi yönetilmesi
konusunda burada bir kez daha uyarıyorum. Bugün birlikler bu hâle geldiyse
devletin suçu bana göre yüzde 100’dür. Yapanla yapmayanı ayırmamıştır, cezayı
verememiştir, siyasete alet etmiştir.
Değerli arkadaşlarım, kim olursa olsun, kim usulsüzlük yapıyorsa
yapsın bunu cezalandırmak hepimizin görevidir. Hukuk devleti diyoruz ama
birilerini koruyup kollarsak o birileri yüzünden yılda 2 milyar dolar hasılat gelecek fındığımızı yok ediyoruz arkadaşlar. 400
milyon dolar hasılat gelecek kayısımızı bazen 300
milyon dolar, bazen 200 milyon dolar hasılat gelir hâle getiriyoruz. Bu nedenle
birlikler konusunda bir kez daha ben Hükûmeti
uyarıyorum ve şunu söylüyorum: Hükûmetin yok ettiği Kayısıbirlik’i yeniden ihya etmesi mecburdur. Ben bir kez
daha… Sanayi ve Ticaret Bakanlığı -Malatya’ya karşı yok ettiği-…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – …yasal koşulları yerine getirmek
kaydıyla, her türlü hukuki vecibelerini yerine getirmek kaydıyla bir birlik
kurmak zorundadır. Bizim hakkımız yenmiştir. Sayın Bakan sizin göreviniz değil,
ama rica ediyorum, Kayısıbirlik konusunda Hükûmeti bir kez daha duyarlılığa davet ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
4’üncü madde üzerinde gruplar adına ikinci söz Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili Sayın Nevzat Korkmaz’da.
Buyurun Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Kooperatifler Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi hakkında şahsım ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kooperatifler insanların iradesini,
gücünü ve enerjisini bir araya getirip oluşturduğu, üyelerinin ortak
çıkarlarını savunan teşekküllerdir.
Bu sistemin iyi işletildiği yerler var hakikaten Türkiye’de ancak
çoğunlukla, hele hele kurulduktan bir müddet sonra
çizgi dışı uygulamaların görüldüğü, aşırı politizasyonlarla,
hırsızlık ve yolsuzluklarla karşılaşıldığı, böylece üyelerin sıkıntıya
sokulduğu birlikler şekline dönüştüğünü de yakından müşahede etmekteyiz.
Bu başıboşluk ve usulsüzlüklerin en önemli sebebi, yeterli ve
etkili denetimin görülmemesidir. Özellikle, vatandaşla iç içe bu sorunları
gözlemleyen yerel makamların, mülki makamların bu uygulamalara müdahale ve denetim
imkânlarının acilen artırılmasının zaruri olduğunu düşünmekteyim. Bu birlikler
ülkemizde değişik nedenlerle zaten güç bela yürütülür iken taşra siyaseti
anlayışıyla yapılan siyasi müdahaleler kooperatiflerin hızla dejenere
olmasına, ömürlerinin sonlanmasına sebep olmaktadır. Bu bakımdan,
kooperatiflerin daha objektif sosyoekonomik değerlendirmelerle yürütülmesinin
önü açılmalı, gerekli tedbirler üretilmelidir.
Bu çerçevede, ülkemizde hâlen üç farklı yasaya göre faaliyet
gösteren kooperatiflerin bir çerçeve kanunla mevzuat birliğinin sağlanması ve
tek bir çatı altında birleştirilmesi, çok başlılıktan kaynaklanan
olumsuzlukların giderilmesi gerekmektedir.
Tabii “kooperatifçilik” deyince en önemli şeyin eğitim olduğunu da
bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Bu bakımdan, kooperatif alanında eğitim
gören kooperatifçilik meslek yüksekokulu mezunlarının sektöre kazandırılması ve
istihdam edilmesinin öneminin de bir kez daha vurgusunu yapmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, kooperatifçiliğin kurulduğu alanlardan
bir tanesi de tarım sektörüdür, tarımsal kalkınma kooperatifleri başta olmak
üzere. Geçtiğimiz hafta sonu Isparta’nın merkez köylerinden Aliköy,
Büyükhacılar, Küçükhacılar,
Yakaören ve Koçtepe gibi
bazı köylerimizi dolaştım, köylülerimizi dinledim. Bu izlenimlerimi yüce
Meclisle paylaşmak istiyorum. Keşke Sayın Tarım Bakanımız da burada olsaydı.
İnşallah, kendisine bu izlenimlerimiz de arkadaşları tarafından iletilir diye
düşünüyorum.
Sayın Tarım Bakanı, işler sizin bildiğiniz gibi değil, işler iyi
gitmiyor. Keşke söylediğiniz gibi olsa köylümüz, çiftçimiz, gelecek kaygısı
olmaksızın rahat, huzurlu ve borçsuz bir hayat sürüyor olsa. AKP’lisi, MHP’lisi
ve CHP’lisi kime oy vermişler ise hepsinin de ciddi kaygıları var, sıkıntıları
var. Sizlere yakınlık göstermiş köylülerimiz diyor ki değerli AKP’li
milletvekili arkadaşlarım: “Ben iki seçimdir AKP’ye oy verdim, ümitlerim vardı,
sorunlarımın çözülmesi yönünde beklentilerim vardı, ancak bırakın bu
sorunlarımın çözülmesini, borçtan, harçtan sokağa çıkamaz duruma geldik. AKP
oylarımızı aldıktan sonra bizleri unuttu, bizlere verdiği sözleri unuttu. Hangi
sorunumuzu dillendirsek ya kale alınmıyoruz ya ‘Eskiden daha kötü değil
miydiniz?’ diye soruya muhatap oluyoruz ya da azar işitiyoruz.”
Sayın Tarım Bakanı, ülkenin tarım politikalarından sorumlu
çiftçinin, köylünün sözcüsü olması gereken Sayın Mehdi Eker Beyefendi,
çiftçinin köylünün sesine, şikâyetlerine kulak verin. Bu insanlar sadece
partinizin değil mübarek vatanımızın da velinimetleridir. Sorunları görmemezlikten
gelmek yahut tümünü reddetmek çözüm değil. Hiç kimse rahat ve huzurlu iken
şikâyet etmez, ağlamaz. Şayet bu sıkıntılara da “kader” deyip geçiştirecek
iseniz size ne gerek var? Elbette kadere iman ediyoruz, onda hiçbir şüphe yok
ama soruyorum size: Devlet niye var? Hükûmet neye
yarar? Belki, tabii afetleri, dünyadaki krizleri önleyemezsiniz ama tedbir
alırsınız ve sonra da ortaya çıkardıkları zararları en aza indirgemeye çalışır,
insanlarımızı koruma altına alırsınız. Hafta sonu -belirttim- Yakaören’deydim. Bir gün öncesinde çok büyük bir dolu afeti
olmuş, dağ tepe bembeyazdı, köyün ekili arazilerinde ceviz büyüklüğünde dolu
yağmış
İlk yapılan tespitlere göre ortaya çıkan rakamları sizlerle
paylaşmak ve bu zararın ciddiyetini takdirlerinize arz etmek istiyorum. Hasar
gören arazi miktarı yaylada 1.500, köy içi ve civarında 1.600 dekar civarında.
Bağ ve bahçeler dolaşılmış, kiraz ağaçlarının yüzde 80’i, sebze bahçelerinin de
yüzde 90’ı, gül bahçelerinin en az yarısı -ki yaklaşık 500 dekara tekabül
ediyor- yine ekili bağların yaklaşık 300 dekarı -onlarda da zarar yüzde 40 ila
50 civarında- zarar görmüş. Doluyu yiyen ağaçların ve bağ ve
bahçelerin bundan sonra kendini toparlaması da güç gözükmekte. Dolaşıp
dolaşmadıklarını bilmiyorum ama Isparta AKP milletvekili arkadaşlarımıza da
sorsanız bu rakamlar kendilerince de teyit edilecektir.
Ayrıca, kıymetli milletvekili arkadaşlarım, su ürünleri
kooperatiflerimiz var Isparta’da. Eğirdir Gölü’nün her iki yakasında bu
kooperatiflerin özel idarelere borçları var. Bu borçların zamanında ödenmesi ve
balıkçılarımızın hayatlarını idame ettirmesi için balıkçılık mesleğini icra
etmeleri gerekiyor. Bu kardeşlerimiz mesleklerini Eğirdir
Gölü’ne getirilen avlanma yasağı nedeniyle icra edemiyor ve borçlarını
ödeyemiyorlar. Tabii en çok etkilenen yerler de Eğirdir,
Yalvaç, Gelendost ve köyleri. Peki, nasıl olacak kıymetli arkadaşlar? Hem
çalıştırmıyorsun hem de “Borcunu öde.” diyorsun. Bu kardeşlerimiz devletinden
sıcaklık bekliyor, ilgi bekliyor. Faizsiz, uzun vadeli kredi imkânlarıyla
onların borcunu uygun bir zamana yaymak ya da bu yasağı makul bir çerçeve
içerisine çekmek, çözüm bu. Büyük sermayeye sağlanan sayısız imkânların
halkımız da kendisine sağlanmasını sizlerden bekliyor.
Sayın Bakan, Değerli Hükûmet; yöreyi
dolaşmış, tespitler yapmış, muhalefet partisine mensup bir milletvekili olarak
benden söylemesi.
Memleketi ayrıştıracak, memleketi birbirine düşürecek projeler
yerine, artık köylümüz için, esnafımız için, çiftçimiz için, emeklimiz,
memurumuz için bir açılım vakti geldiğine inanıyoruz. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin ve Türkiye’yi yönetenlerin enerjisini bu alanlara kaydırması
gerektiğini düşünüyoruz. Bizlerden söylemesi, vebal artık sizlerde çünkü ülkeyi
yöneten sizlersiniz.
Ben, inşallah bu açılımın, biraz önce bahsettiğim gibi, Yakaören’deki hemşehrilerimize ve
Eğirdir Gölü’nün etrafındaki o balıkçı esnafına hissettirilerek başlatılmasını
istiyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Iğdır Milletvekili Sayın
Pervin Buldan. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA PERVİN BULDAN (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 496 sıra sayılı
Kooperatifler Kanunu Tasarısı’nın 4’üncü maddesi hakkında konuşmak üzere, Barış
ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, Zonguldak’taki maden kazasında hayatını
kaybeden işçilere Allah’tan rahmet diliyor, ailelerine başsağlığı dileklerimi
iletiyorum. Ayrıca Muğla’daki güvenlik güçleri tarafından, karanlık güçler
tarafından katledilen Kürt öğrenci Şerzan Kurt’u da
saygıyla anıyor, kendisine Allah’tan rahmet diliyor, kederli ailesine
başsağlığı dileklerimi iletiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kooperatifçilik, insanın
ihtiyaçları karşısında tek başına yeterli olmadığını fark ettiği zamandan bu
yana gelişme gösteren ve ihtiyaçlar karşısında diğer insanlarla bir araya gelerek
örgütlendikleri, dayanıştıkları bir oluşumdur.
Dünyada var olan bir ilk kooperatif modeli tüketim temelinde
oluşturulmuştur ancak kooperatiflerin oluşturulma amacı bu değildir.
Kooperatifler üretimin örgütlendiği, konut gibi birtakım ihtiyaçların karşılandığı
ve geleceğe yönelik projeler kapsamında ortak bir mücadele yürütmenin
zeminidir. Bu zeminde hem ekonomik anlamda hem toplumsal alanda çeşitli
konularda var olan kolektif ihtiyaçların karşılanması temel amaç olmuştur. Bu
noktada, bütün toplumlar için kooperatifleşmenin oldukça önem arz eden bir
örgütlülük olduğu aşikârdır çünkü kooperatifleşme gelişimin önünü açan
toplumsal kesimlerin öz güçlerine dayanarak üretimde bulundukları bir çatıdır.
Nitekim gelişmiş ülkeler kooperatifleşme modelini sıklıkla
kullanmaktadırlar ve günümüzde de baktığımız zaman Avrupa ülkeleri, Japonya,
Amerika gibi birçok gelişmiş ülkede kooperatiflerin aktif bir şekilde
kullanıldığını görmekteyiz fakat ülkemizde kooperatifçiliğin dünya
ülkelerindeki örneklerinde görüldüğü kadar gelişkin olduğunu söylemek pek
mümkün değildir. Bunda devletin kooperatifçilikle ilgili yanlış algısının temel
sorun olduğunu söyleyebiliriz. Hükûmetin de
belirttiği üzere, ülkemizde 90 bin civarında kooperatif bulunmaktadır ve bu
kooperatiflerin üye sayısı 8,5 milyon civarındadır. Tabii bu kooperatifler,
esnaf kooperatifleri, tarımsal kalkınma kooperatifleri, tüketim kooperatifleri,
yapı kooperatifleri, sulama ve balıkçılık kooperatifleri gibi çeşitli alanlarda
örgütlenmişlerdir. Tarımsal kalkınma kooperatifleri ve yapı kooperatifleri bu
kooperatifler içerisinde en önemli oranı kapsayan kooperatiflerdir.
Ancak, sayısal olarak bu kadar çok olmasına rağmen nitelik
açısından kooperatifler yeterli düzeye erişememişlerdir. Devlet kooperatiflerin
yasal düzenlemelerinin neredeyse tamamını kendisi düzenlemektedir dolayısıyla
bu alanda yaşanan sorunlar ve eksikliklerde devletin birinci derecede
sorumlulukları bulunmaktadır. Her şeyden önce sermayenin korunmasını görev
edinen Hükûmet de kooperatifçiliği geliştirmek adına
girişimlerde bulunmak konusunda geri durmaktadır. Kooperatifçiliğin Türkiye’de
başlangıcından bugüne değin kooperatif ortaklarına ve yöneticilerine
kooperatifçilikle ilgili olarak kendilerini geliştirme imkânlarının
sunulmaması, kooperatifçiliğin nitelik açısından geri kalmasına neden olmuştur.
Bu anlamda kooperatifler, ne küresel kapitalizmin getirdiği yıkıcı etkiler
karşısında yeterli düzeyde faaliyet gösterebilmekte ne ticaret alanında ne de
demokratikleşme süreçlerinde kendilerine düşen rolü oynayabilmektedirler.
Kooperatiflerin üst düzeyde bir örgütlenmeleri bulunmamaktadır ve
devlet güdümünün etkisinden dolayı kooperatifler demokratik bir yapıdan
yoksundur. Türkiye’deki mevcut kooperatifler bugün itibarıyla her alanda
devletin desteğine muhtaç durumdadır. Bu temelde kooperatifçiliğin finansal
sorunlardan eğitim, araştırma sorunlarına, mevzuat sorununa, denetim ve
örgütlenmeye kadar birçok sorunu bulunmaktadır. Bu sorunların hepsi
birbirleriyle yakın ilişki içerisindedir ve çözüme kavuşturulabilmesi için Hükûmetin kooperatifçilikle ilgili olarak her şeyden önce
doğru politikaları oluşturması gerekmektedir. Bu politikaların oluşturulması
Avrupa Birliği uyum sürecinin de bir gereğidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; belli ki Hükûmet de, ağır aksak ilerleyen, hatta ilerlediğini
söyleyemeyeceğimiz Avrupa Birliği uyum sürecinde Kooperatifler Kanunu’nda bazı
değişiklikler yapma ihtiyacı duyarak bu tasarıyı Meclis Genel Kuruluna
getirmiştir. Tasarıya eleştirilerimiz yapılanlara ilişkin değil, daha çok
yapılmayanlara ilişkindir yani tasarı Türkiye’de kooperatifçilik alanında
mevcut bulunan sorunları kapsamaktan uzaktır. Bu hâliyle bu tasarı kendi
gerekçesini dahi kapsayacak durumda değildir, bu nedenle eksik ve yetersizdir.
Kooperatifçiliğin sorunları siyasal alanda çözüm aranması gereken ve bu nedenle
geniş kapsamlı düzenlemelerin yapılmasını gerektiren bir durumdur.
Kısaca bu düşüncelerimi dile getirmek istedim. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Buldan.
Madde üzerinde şahıslar adına ilk söz Kocaeli Milletvekili Sayın
Eyüp Ayar’a aittir.
Buyurun Sayın Ayar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
EYÜP AYAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, 496
sıra sayılı Kooperatifler Kanunu Tasarısı hakkında şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu düzenleme 9 madde, yürürlük ve yürütme
maddesiyle birlikte 11 madde oluyor. Ama 4’üncü madde, bu
düzenlemenin, bu yasanın omurgası. Mevcut durumda kooperatifler,
tarımsal amaçlı kooperatifler Tarım Bakanlığına, bunun dışındaki tüm
kooperatifler Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bağlı. Yapmış olduğumuz
düzenlemeyle birlikte bu 4’üncü maddede bu işi üç bölüme ayırıyoruz. Bir,
tarımsal amaçlı kooperatifler yine Tarım Bakanlığına, yapı kooperatifleri
Bayındırlık Bakanlığına ve bunun dışında kalan kooperatifler de Sanayi ve
Ticaret Bakanlığına bağlı olacak.
Şimdi, yapı kooperatifleri dediğimiz zaman bunlarda üç çeşit
kooperatifler var Türkiye’de. Bir konut yapı kooperatifleri var, küçük sanayi
siteleri yapan kooperatifler var, bir de toplu iş merkezleri yapan
kooperatifler var. Bunların sayısı da Türkiye’deki tüm mevcut kooperatiflerin
yüzde 70’i, yani 88 bin kooperatifin 60 bini yapı kooperatifi. Yapı
kooperatifleri inşaat yapıyorlar, üyelerine, ortaklarına iş yeri veya konut
yapıyorlar ve bu işlerinden dolayı da bunları Bayındırlık Bakanlığına bu
düzenlemeyle bağlıyoruz, doğrusu da bu zaten. Çünkü
kooperatifçiliğin bugünkü durumu belli. Türkiye’de hem konuta ihtiyaç
var hem de kooperatifler konut edinmek için veya iş yeri edinmek için
yapılabilecek en uygun, en güzel bir birliktelik. Ama kooperatiflerin
desteklenmesine ve denetlenmesine de şiddetle ihtiyaç var. Bayındırlık
Bakanlığı, konumu itibarıyla, kooperatifleri, bilhassa yapı kooperatiflerini
denetleyecek ve destekleyecek donanıma sahip. Bu yüzden, yapı kooperatifleri
Bayındırlık ve İskân Bakanlığına bağlanıyor.
Ben, yapı kooperatiflerinin Bayındırlık ve İskân Bakanlığına
bağlanmasını uygun görüyorum. Kooperatifçiliğin, bilhassa yapı
kooperatiflerinin daha düzenli, daha denetimli olması, daha işlevsel olması
için bu Bakanlığın hem denetleme yönünden hem destek yönünden yapı
kooperatiflerini ayağa kaldıracağına inanıyor, Bayındırlık ve İskân Bakanlığına
bu konuda başarılar diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Madde hakkında şahıslar adına ikinci söz Kayseri Milletvekili
Sayın Yaşar Karayel’e aittir.
Buyurun Sayın Karayel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; görüşülmekte olan 496 sıra sayılı Kooperatifler Kanunu ile
ilgili tasarının 4’üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlarım.
Bu kanun, gelişen, değişen ve dönüşen Türkiye'de ihtisaslaşmaya,
bilgiye ve bakanlıkların ihtisasına göre işlerin dağılımını tanzim etmektedir.
4’üncü maddeyle, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının sorumluluğunda bulunan yapı
kooperatiflerinin Bayındırlık ve İskân Bakanlığına devri sağlanmaktadır. Yapı
kooperatiflerinin, etüt, planlama, projelendirme, statik hesapları,
ruhsatlandırma, ısı yalıtımı, depremsellik ve kat mülkiyetine geçiş
konularından kooperatiflerin feshine kadar geçen süreçte, bütün illerde
teşkilatı bulunan Bayındırlık ve İskân Bakanlığına devri doğru bir tercihtir.
Yapı kooperatifinin, bölgenin nâzım ve stratejik gelişme
planlarına göre belirlenen konut, sanayi ve benzeri arazi kullanım kararlarına
uygun alanlarda kurulması, altyapısının ve sosyal donatılarının imar mevzuatına
uygun olarak tamamlanması modern şehirciliğe de katkı sağlamış olacaktır.
Bu kanunun hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Özdemir…
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana soruyorum: Ülkemizde tarımsal alanda
kooperatifçiliğin yaygın olduğu bilinmektedir ancak tarımsal amaçlı
kooperatiflerin pazar payları beklentilerden uzaktır. Avrupa Birliği ülkelerine
baktığımızda, tarımsal amaçlı kooperatiflerin pazar payları yüzde 55-90
arasında değişmektedir. Ülkemizde bu oran nedir? Tarımsal amaçlı
kooperatiflerin pazarda daha etkin olabilmesi için görüşülen teklif yeterli
midir? Kooperatifler Kanunu’nda daha fazla ne gibi düzenlemeler yapmayı
düşünüyorsunuz? Kırsal sanayinin oluşması için tarımsal amaçlı kooperatifleri
değerlendirmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Bakan…
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Teşekkür
ediyorum.
Tarım alanındaki kooperatiflerle ilgili sorusuna yazılı olarak
cevap vereceğiz Sayın Başkanım.
İlave düzenlemelerle ilgili… Bu tasarının kanunlaşmasından ve
yürürlüğe girmesinden sonra yapı kooperatifçiliğine destek anlamında çalışmamız
var. Bu konuyla alakalı, yürürlüğe girdikten sonra, tekrar, bir yasal düzenleme
şeklinde olmamakla birlikte ikincil mevzuat ve Hükûmet
politikası olarak belli destekler uygulanabilecek.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Madde üzerinde bir önerge vardır.
Önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 496 sıra sayılı yasa tasarısının 4. maddesine
“Bayındırlık ve İskan Bakanlığı” ifadesinden sonra
gelmek üzere “Sulama birlikleri için Çevre ve Orman Bakanlığı” ifadesinin
eklenmesini arz ederim.
Saygılarımla.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Mehmet Ali
Susam |
Hüseyin Ünsal |
|
Malatya |
İzmir |
Amasya |
|
Sacid Yıldız |
|
Atila Emek |
|
İstanbul |
|
Antalya |
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI NUSRET
BAYRAKTAR (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, önergemiz çok açık. Bir sulama birlikleri
var, kime bağlı, nereye bağlı? Hâlen sulama birlikleri İçişleri Bakanlığına
bağlı. Bilmiyorum ki, acaba İçişleri Bakanlığı suyun akış trafiğini mi
yönetiyor? Hakikaten ne ilgisi var, ne alakası var, sulama birliklerine hangi
katkıyı verir, ne yapar? Hakikaten bilmiyorum. Sekiz senedir söylüyorum, nereye
bağlı olduğu, kimin yönettiği belli değil, sadece İçişleri Bakanlığı Mahallî
İdareler Genel Müdürlüğüne rapor veriyorlar.
Değerli arkadaşlarım, önergem şu: Mademki kooperatif… Sayın Bakan
“Hayır, katılmıyorum.” dedi, niye katılmıyorsunuz? Niye katılmıyor arkadaşlar?
Diyorum ki, gelin sulama birliklerini Çevre ve Orman Bakanlığına, DSİ’ye bağlayalım. Yani sulama birliklerine en büyük
desteği DSİ vermektedir ve onların işidir. Yıllarca oradan, sulama kanalları, DSİ’den sulama birliklerine devredilmiştir ama hiçbir
teknik desteği yoktur arkadaşlar. Bu çiftçimizin, Türkiye’deki ekicilerimizin
en büyük yardımcısı sulama birlikleridir. Gelin… Sulama birliklerini de kime
bağlıyorsunuz? Yine, nereye bağlı olduğu belli değil. Sekiz yıldır söylüyorlar
arkadaşlar: “Kanun hazırladık, getiriyoruz. Evet, ‘Çevre Bakanlığı, doğru
söylüyorsun…” Hem Bütçe Komisyonunda hem burada defalarca, “Evet, kanunu
getiriyoruz, kanun teklifi hazır…” Arkadaşlar, sekiz sene geçti!
Şimdi, bakıyorum, bugün bu yasama yılının sonuna kadar olan bir
gündem geldi. Bakıyorum, hazır olan maalesef yine yok! Sayın Bakan, sulama
birlikleri içler acısı hâldedir. Sulama birliklerinin büyük sorunları vardır.
Sulama birliklerinin mutlaka DSİ’nin teknik desteğine
ihtiyacı vardır. Ben, bir kez daha, zavallı sulama birlikleri, yine söylüyorum,
zavallı durumdalar, sahibi yok, çok büyük eksikleri var. Bir sürü sulama
birliğinin elektrik borçları var ve ne yapıyorlar biliyor musunuz arkadaşlar?
Tam böyle, kışın hiç dokunmuyorlar, tam ürün alacaklar, yazın gidiyorlar, pat
diye elektriği kesiyorlar. Değerli arkadaşlar, özellikle tarımsal kalkınma
kooperatiflerinin ve sulama birliklerinin önemli miktarda enerji borçları
vardır. Bir şekilde bunlar yeniden yapılandırılmazsa ve dürüst üretenle dürüst
üretmeyen aynı kaba konulursa yine sonuç alamazsınız. Bu nedenle, sulama
birlikleri yasasının öncelikle, arkadaşlar, mutlaka getirilip, aynı, burada,
işte... Sayın Bakanım, niye reddediyorsunuz? Gelin, adını koyalım. Diyorum ki
madem dağıtıyorsunuz yapı kooperatiflerini, Bakanlığınıza, işte Sanayi
Bakanlığında kalıyor, Tarım Bakanlığına veriyorsunuz, gelin -eğer arkadaşlar,
inanmıyorsanız… Sulama birliklerinin gideceği yer ve teknik destek alacağı tek
yer DSİ’dir gelin, Çevre ve Orman Bakanlığına
bağlayalım diyorum. Aynı kanun içerisinde bunu da geçirelim ve bir şekilde
artık kanundan da kurtulun. DSİ, sulama birlikleriyle bir araya gelsin, onların
sorununu çözsün arkadaşlar. Başka kanun getirmenize gerek yok, işte hazır
burada ama reddediyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, sulama birlikleri Türk tarımının en temel
noktalarından biridir ve çok zor durumdadırlar çünkü hiçbir destekleri yoktur.
İçişleri Bakanlığı, herhâlde diyorum, ben başka bir şey bulamıyorum -eğer bu
konuda ben yanılıyorsam bir arkadaşım beni uyarsın- sular nereden geliyor,
nasıl akıyor, trafiğini yönetiyor herhâlde.
Değerli arkadaşlarım, bu konu Türk tarımının en hassas konusu. Sayın
Bakan, değerli arkadaşlarım; gelin, lütfen, rica ediyorum hepinizden -eğer buna inanmıyorsanız, o zaman
inanmıyorsunuz- bu yasa nasılsa geçiyor, sulama birliklerini de bu yasanın
içine koyalım ve onu da DSİ’nin bağlı olduğu Bakanlık
olan Çevre ve Orman Bakanlığına bağlayalım. Önergem bu arkadaşlar, fazla bir
şey istemiyorum. Türk çiftçisinin gerçek sorununu dile getiriyorum arkadaşlar.
Takdir hepinizin.
Bir de, arkadaşlar, sulama birliklerinin ve tarım satış
kooperatiflerinin elektrik borçları konusunda hepinizi bir kez daha duyarlılığa
davet ediyorum ve önümüzdeki süreç geliyor, bu süreçte bu borçlar -affedin
demiyorum ama- faiziyle birlikte büyümüş. Gelin, bunları ödenebilir hâle
getirelim.
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Faizleri affetsinler.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Gelin, bu çiftçiye faizler
affedilerek…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
Ve ağırlığı faizdir arkadaşlar. Gelin, faizleri yok edelim ve
anapara borçlarını ödenebilir bir hâle getirelim, çiftçiye soluk aldıralım.
Gerek sulama birlikleri borçlarını…
Şimdi, bazı sulama birlikleri şanslı arkadaşlar çünkü -suyun akarı
çok iyi- iyi bir akar yakalamış, hiç enerji parası ödemiyor ama bazı sulama
birlikleri ise suyu kaç metreden yukarı çıkarıp dağıtıyor. Yani bunu eşitlik
ilkesi hâline getirip, bir şekilde bunların ortak menfaatini hep birlikte
bulmak zorundayız.
Gelin, sulama birlikleri ve tarımsal satış kooperatiflerinin
elektrik borçlarının faizlerini yok etmek, anaparalarını ise ödenebilir bir
hâle getirmek hepimizin görevidir ama görüyorum ki bu yasama yılında hâlâ
sulama birlikleri kanunu gelmiyor. Onun için, Sayın Bakanım, bir an önce burada
karar alalım, Çevre ve Orman Bakanlığına bağlayalım ve bitirelim, önerge budur.
Bu kadar zor bir olay değil.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler...
Karar yeter sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.11
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.26
BAŞKAN : Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Fatih M ETİN (Bolu), Yusuf COŞKUN
(Bingöl)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
108’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge
reddedilmiştir.
496 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nı görüşmeye devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
5’inci maddeye bağlı geçici 3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 5-1163 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 3- 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun ek 1 inci
maddesi uyarınca Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca yapı kooperatifleri ve üst
kuruluşları ile ilgili başlatılmış veya planlanmış iş ve işlemler ile bunlara
dair her türlü hak, yetki ve görevler, Bayındırlık ve İskan
Bakanlığına devredilmiştir. Bayındırlık ve İskan
Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca başlatılmış veya planlanmış iş ve
işlemleri yürütmeye, bunlar hakkında yeni iş ve işlemler yapmaya, gerekli
görülenleri tasfiye etmeye yetkilidir.
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı; Kooperatifler
Kanununun ek 1 inci maddesi uyarınca yapılan iş ve işlemlerden dolayı Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının taraf olduğu işlemlerde ve sözleşmelerde taraf olur ve bu
Bakanlık leh ve aleyhine açılmış ve bu maddenin yürürlüğe girmesinden önce bu
Bakanlık tarafından yapılmış olan iş ve işlemler sebebiyle açılacak olan
davalarda kendiliğinden taraf sıfatını kazanır.
Bu madde ile devredilmesi öngörülen her türlü işleme ilişkin evrak
ile dava dosyaları ve sair malzemenin devri, Bayındırlık ve İskan
Bakanlığı ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca müştereken belirlenecek usul ve
esaslara göre gerçekleştirilir.
BAŞKAN – Madde 5’e bağlı geçici madde 3 hakkında gruplar adına ilk
söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Mehmet Ali
Susam’a aittir.
Buyurun Sayın Susam. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geçici 3’üncü madde, konut kooperatiflerinin Sanayi ve Ticaret
Bakanlığından alınarak Bayındırlık Bakanlığına verilmesi sonucundaki doğacak
tüm işlemlerin ve tüm, kooperatiflerle ilgili uygulamaların Bakanlığa devriyle
ilgili bir madde. Tabii, bu madde üzerine konuşmanın; yanlışlığını, eksikliğini
söylemenin; maddenin ayrıntılarına girmenin çok önemi yok. Madde
zaten tümden yanlış, bu kanun tümden eksik.
Bakınız arkadaşlar dünya uygulamalarına… Buradan Sayın Bakana
soruyorum: Dünyada, konut kooperatiflerinin Bayındırlık Bakanlığında, tarım
kooperatiflerinin Tarım Bakanlığında, diğer kooperatiflerin Sanayi ve Ticaret
Bakanlığında olduğu, kooperatiflerin böyle dağınık olduğu bir tane gelişmiş,
çağdaş ülke var mı? Bana örnek göstersin. İddia ediyorum. Bir tane böyle bir
ülke var mı? Bu bir çorba, çorba. Bu ne demektir
biliyor musunuz? “Kooperatifçiliği ben yok edeceğim.” demektir.
Sayın Bekir Bozdağ…
Lütfen Sayın Başkan, arkadaşların konuyu dinlemelerini rica
ediyorum.
Bakın, bu konuda, benim iddiamın ötesinde, Bakanlığın yaptığı bir
çalışma var, bu Hükûmetin Bakanlığının. Bu Hükûmetin Bakanlığının yaptığı çalışma ne diyor biliyor
musunuz: “Kooperatifleri Bakanlığın dışında ayrı bir yapıya kavuşturun ve bunu
bağımsız kuruluşlar gibi bağımsız bir kuruluş hâline getirin, doğrusu budur.”
diyor. Bununla ilgili koca bir kitap hazırlamış, kooperatifçiliğin stratejik
yol haritasını.
Değerli arkadaşlar, Hükûmetinizin Sanayi
ve Ticaret Bakanlığı, üç yıllık bir çalışmayla diyor ki: “Kooperatifçiliği
bakanlıklardan alın, bağımsız bir kurul oluşturun, şu an bu konuda ciddi
sorunlar vardır ve ben bunun için bütün kurumlarla çalıştım, yeni bir strateji
belgesi hazırladım.” Siz burada bunun tam tersi bir uygulama yapıyorsunuz.
Peki, bunu niçin yapıyorsunuz? Çünkü, Bayındırlık
Bakanlığının oyalanacağı bir işe ihtiyaç var. Onun için, kooperatifleri, konut
kooperatiflerini verelim, Bayındırlık Bakanlığı işlevsiz kaldı, ona bir işlev
çıkaralım. Ama bu arada kooperatifçiliği yok ediyorsunuz. Bakın, kendi
raporlarınızda kooperatifçiliği yok ettiğinize dair çok önemli tespitler var.
Kooperatifçilik -hem vergide hem de teşviklerde- sizin döneminizde bütün vergi
istisnaları ve teşvikler kaldırılarak çok ciddi olumsuz koşullara gelmiştir ve
yine Bakanlığın tespitinden size bir şey okuyacağım. Bakın, ne diyor: “Günümüz
Türkiye'sinde, kamu yönetimi açısından bakıldığında, kooperatiflerden sorumlu
birden fazla kamu kuruluşu olması nedeniyle kooperatifçilik uygulamalarında
farklılık ve koordinasyon eksikliği dikkat çekmektedir.”
Dinliyorsunuz değil mi Sayın Bakanım?
“Bu sebeple, çok acil olduğunda ittifak edilen adımlar dahi
atılamamaktadır. Örneğin 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nda bir değişiklik
ihtiyacı olduğu hâlde, bu konuda ilk adımı hiçbir kamu kuruluşu atamamaktadır.
Kamu kaynaklı diğer bir sorun, bakanlıklar düzeyindeki örgütlenmenin bürokratik
işleyiş ve anlayış nedeniyle gerekli adımı atma yönünde yeterli esnekliğe sahip
bulunmamasıdır.” Bunun Türkçesi nedir, biliyor musunuz? Kooperatifleri farklı farklı kamu kurumlarına yani bakanlıklara ayırırsanız,
bakanlıklara ayrılmış olan kooperatiflerin hiçbir işleyişi olmaz ve
kooperatifçilik çalışmaz demektir. Bu benim iddiam değil, bu sizin
Bakanlığınızın iddiası. E, bunu nasıl yaparsınız şimdi?
Devam ediyor: “Şöyle ki kooperatifçilikle ilgili bakanlıklar,
genel politikayla ilgili, sorunun bütününü kapsayan çalışmalar dışında, kuruluş
formalitelerini tamamlamak, şikâyetleri sonuçlandırmak gibi rutin sayılabilecek
işlere daha fazla ağırlık vermektedir.” Yani “Siz kooperatifçilikle
uğraşmayacaksınız.” diyor. Siz, rutin işlerle uğraşan bir noktaya geleceksiniz.
Bu da kurumların kırtasiyecilik içinde boğulması ve genel politika sorunları
üzerinde yeterince durulmaması gibi sonuçları doğurmaktadır. Bu tespit, Devlet
Planlama tarafından oluşturulan özel ihtisas komisyonunun hazırladığı
kooperatifçilik sorunları araştırmasında da yer almıştır. Aynı şeyi Devlet Planlama
Teşkilatı söylüyor ve siz, bu konularda bu kadar bilimsel bir çalışmayı göz
ardı ederek bu kanunu çıkarmaya çalışıyorsunuz.
Niye bunu yaptığınızı az önce açıkladım, bir daha açıklıyorum. İki
nedenle yapıyorsunuz. Birincisi: Bayındırlık Bakanlığına iş çıkarmak için
yapıyorsunuz. Bunu yaparken de kooperatifçilik olmuş olmamış hiç önemli değil. Zaten kooperatifçilik, günümüzde, sizin döneminizde ciddi bir
şekilde imkânlarını yitirmiş, tarım satış kooperatifleri, tarım kredi
kooperatifleri, konut kooperatifleri ve buna bağlı bir sürü tüketim kooperatifi
piyasadaki paylarını düşürmüş, Rekabet Kurulu kanunuyla kooperatifleri devre
dışı bırakmış, kooperatiflerin bir araya gelmesinden zarar gördüğüne,
kendilerinin menfaatine olmadığına inanan piyasa oyuncuları bu konuda
kooperatifçiliği çok ciddi zor duruma düşürmüş ve siz bu konuda bir de bunu
yapıyorsunuz.
İkinci konu, az önce konuştuğum konu. Kooperatiflerin, mevcut
kooperatiflerin üzerinde siyasi vesayet kuruyorsunuz, siyasi baskı
kuruyorsunuz, aynı, Türkiye'nin üzerinde kurduğunuz siyasi vesayet gibi. Az
önce verdiğiniz önergeyle ne yaptınız? Sanayi Ticaret Bakanlığı veya herhangi
bir bakanlığın teftiş kurulundan gönderdiği bir denetmenin ayırdığınız
kooperatiflerde tuttuğu raporla kooperatif başkanlarını görevden alma yetkisini
elinize aldınız. Hiçbir hukuki delil olmadan, hiçbir hukuki tespit olmadan,
hiçbir hukuki karar olmadan diyorsunuz ki kooperatif başkanlarına: “Ben sizi
görevden aldım. Sen git şimdi mahkemede suçsuz olduğunu ispatla, tekrar gel, buraya
otur.” Verdiğiniz önerge ve kabul ettiğiniz önerge bu.
Bu konuda tutarlı davranışından dolayı Komisyon Başkanına teşekkür
ediyorum takdire bıraktığı için ama Sayın Bakanı, olumlu görüş verdiği için tüm
kooperatiflere şikâyet ediyorum. Bu, bir Bakan adına bu kooperatifçiliğe
yapılmış en büyük haksızlıktır.
Değerli arkadaşlar, oylamada da vicdan sahibi arkadaşlarımın çoğu
elini kaldırmadı AKP’den. Neden? İşin doğru olduğuna, bu önergenin yanlış
olduğuna inanıyorlardı. Burada 10 kişinin kaldırdığı oyla bu kanunu
çıkarttınız. Türkiye’deki 80 bin kooperatifi vesayet altına almayı kendi siyasi
çıkarınız için ve ülkeyi ele geçirme amacınızın bir parçası olarak yapmaya
çalıştınız.
Bu anlayış, Türkiye’ye demokrasiyi getirmez arkadaşlar. Bu
anlayış, Türkiye’de demokratik kooperatifçiliği geliştirmez. Bu anlayış, sizin
iktidardan düştükten sonra ödeyeceğiniz önemli bir vebal olacaktır. Bu
kooperatifçiler de size boyun eğmezler. Zannediyorsanız ki biz bunların
üzerinde Demokles’in kılıcı gibi görevden almayı tutarız,
bunlar da bize el pençe divan dururlar, durmazlar. Türkiye’de onurlu bir
kooperatifçilik geleneği ve onurlu bir kooperatifçilik hareketi vardır.
Bugünden itibaren Türkiye'nin her noktasında bu kooperatifçiler, bu konuda
gerekli olanı yapacaklardır. Eğer suistimal varsa bu suistimali
başlatan, aslında kooperatifçiliği bugünkü duruma getiren geçmiş zihniyetlerin
yaptığı uygulamalardır. Kooperatifleri, tarım satış kooperatiflerini, tarım
kredi kooperatiflerini bugüne kadar keyfî devlet uygulamalarıyla ve
müdahaleleriyle getirdiğiniz nokta ortadadır.
Onun için, değerli arkadaşlar, buradan uyarıyorum: Bu yasa
Anayasa’ya aykırıdır, bu yasa kooperatifçiliğin dünyadaki uygulamalarına
aykırıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) - Avrupa’nın bütün ülkelerinde ve
Birleşmiş Milletlerin raporlarında kooperatifçiliğin bağımsız bir kurul olarak
hayata geçirilmesi ve devletin kooperatiflerin içinden elini çekmesi, onları
bağımsız, özerk, demokratik kuruluşlar olarak yaşamasını istemektedir. Onun
için, hiç bağırmayın, Anayasa Mahkemesi, sizin böyle keyfî yasa çıkarma
anlayışınıza karşı çıkacaktır ve 12 Eylülde sizi bu halka böyle keyfî yasalar
çıkararak yargının ele geçirilme sürecindeki niyetinizi de kamuoyuna
anlatacağız. Onun için bugün çoğunluğunuza dayanarak bunu çıkarabilirsiniz ama
halk size gerekli cevabı verecektir.
Huzurlarınızı saygıyla selamlıyorum. Teşekkürler ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) – Çoğunluk milletin çoğunluğu, milletin.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Sayın Cemaleddin Uslu. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 496 sıra sayılı Kooperatifler Kanunu’nun
5’inci maddesi üzerine grubum adına söz aldım. Bu vesileyle sizleri
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye ekonomisi ve kamu yönetiminde
“küreselleşme” ve “Avrupa Birliği mevzuatına uyum” adı altında yeni
düzenlemelerin yapıldığı günümüzde kooperatiflerin örgütlenmesi, ortaklara
yönelik eğitim faaliyetlerinin yaygınlaştırılması ve kooperatifçiliğin
özendirilmesi ve desteklenmesine yönelik hukuki altyapının yenilenmesi
çalışmalarında oldukça geç kalınmıştır.
Tasarının madde gerekçeleri arasında ülkemizde Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığının görev
ve sorumluluk alanında yirmi altı ayrı türde 85.554 kooperatifin faaliyet
göstermekte olduğu ve bu kooperatiflerin yaklaşık 8 milyon 500 bin ortağının
bulunduğu ifade edilmektedir. Böylesine büyük bir kesimi içinde barındıran
sistemin karşılaştığı sorunların çözüme kavuşturulması için düzenlemeler
yapılması elbette önemlidir.
Diğer taraftan kooperatiflerin küresel ekonomik krizin aşılmasında
etkin katkı sağlayabilecek işletmeler olduğunu göz ardı etmemeliyiz. Zira
kooperatiflerin ekonomik, sosyal ve kültürel olarak ortaklarının ihtiyaçlarını
karşılaması yanında birçok insanımıza istihdam sağladığı da bir gerçektir.
Ancak ne acıdır ki ülkemizde yaşanan ekonomik kriz, emeğiyle üreten ve geçimini
sürdüren örgütsüz kesimleri daha da derinden etkilemektedir.
Ülke nüfusumuzun yarısının yirmi sekiz yaşın altında olduğu ve
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan resmî rakamlarla işsizlik
oranlarımızın yaklaşık yüzde 15’ler, gençler arasındaki işsizliğin ise yüzde
26’lar düzeyinde olması, yani her 4 gençten 1’inin Türkiye’de işsiz olduğu acı
bir gerçektir. Oysa gerçek işsizliğin ise bu rakamların çok üzerinde olduğu
gerçeği dikkate alındığında, Türkiye’de henüz oluşturulmuş bir gençlik
istihdamı stratejisinin olmadığı görülecektir. Üniversite mezunları arasında
ise her 3 gençten 1’inin işsiz olduğunu bilmekteyiz. Kaldı ki Sayın Başbakanın
“Her üniversite mezunu iş bulacak diye bir kural yoktur.” demesi iktidarın
içine düştüğü çaresizliği göstermektedir. Acilen bu konuda, gençliğe yönelik,
bir plan dâhilinde istihdam politikası oluşturularak uygulamaya konulmalıdır.
Bu durum sektördeki gelişme hızını olumsuz yönde etkilemekte, sektörün rekabet
gücünün arzulanan düzeye ulaşmasını engellemektedir.
Ayrıca dünyadaki rekabet ortamı ve girdi maliyetlerindeki yüksek
artışlar ve desteklemelerin yetersiz olması ülke tarımımızın zarar görmesine
yol açmaktadır. İthalat yanlısı politikaların özendirilmesi ve uygulanması,
tarım ve hayvancılığımıza dolayısıyla istihdama büyük darbe vurmaktadır. Bu
yanlıştan bir an önce dönülmelidir.
Tarım ve gıda sektörünün güçlü konuma getirilmesi, kooperatif ve
birlik gibi örgütsel yapının güçlendirilmesine ve yaşanan sorunlara kısa
zamanda çözümler üretilmesine bağlıdır. Nitekim tarımda gelişmiş Avrupa Birliği
ülkelerinin rekabet gücünü artıran unsurlarının başında örgütsel yapının güçlü
olması gelmektedir. Güçlü tarımsal örgütlenme, tarımı ve gıda sektöründe
rekabet gücünü artıran en önemli unsur olmuştur.
Tarımsal amaçlı kooperatiflerin finansman, üst örgütlenme,
mevzuat, denetim, eğitim ve araştırma eksikliği olarak özetlenen sorunları
yıllardır tartışılmış, ne yazık ki bu sorunların çözümünde önemli bir aşama
kaydedilememiştir. Bu sorunlar çözümlenmediği takdirde Avrupa Birliği
müzakerelerinde üreticilerimizin ekonomik menfaatleri yeterince
korunamayacaktır. Birçok gelişmiş ülkede ve Avrupa Birliği ülkelerinde de
etkili olan ekonomik kriz, ülkemiz gibi gelişmekte olan bir ülkeyi daha da
derinden sarsmış, her sektörde üretim neredeyse durma noktasına gelmiş ve
birçok iş yeri istihdam politikalarını değiştirerek işçi çıkarmaya başlamıştır.
Ülke tarihinde işsizlik rakamları rekor seviyelere tırmanırken genç nüfusa
sahip ülkemizde binlerce eğitimli genç, işsiz, geleceğinden umutsuz olarak
yaşamlarını sürdürmektedir. İşsizlik yüzünden gençler yuva kuramamakta,
evlenenler ise maalesef birçok olumsuzlukla baş başa kalmakta, hatta sırf bu sebeplerle
aile dramları yaşanmaktadır.
İstanbul’da yaşanan sel nedeniyle hayatını kaybeden
vatandaşlarımızın ardından “Dere intikamını alır.” diyen Sayın Başbakan,
acılarını yüreğimizde hissettiğimiz Zonguldak’ta yaşanan maden faciası için de
“kader” diyerek iktidar sorumluluğundan kurtulmaya çalışmıştır.
Türkiye'nin önemli tarım ve hayvancılık bölgelerindeki üreticiler
üretim maliyetlerindeki artışlar yüzünden gelişmiş ülkelerin sübvansiyonlu
tarım ve hayvancılık ürünleriyle rekabet edemez duruma gelmişlerdir. İthalata
dayanan, üretime yönelen tarıma dayalı sanayi ve gıda sanayisi çok önemli bir
yol ayrımına gelmiştir.
Tarım ve gıda sektörünün sorunlarının çözümü ülkemizdeki ekonomik
ve sosyal sorunların da çözümünde büyük rol oynayacaktır. Özellikle Avrupa
Birliğine üyelik müzakerelerinin yürütüldüğü bu dönemde en önemli konuların
başında tarım sektörü gelmektedir. Nitekim en zor müzakereler de tarım ve gıda
sektöründe yaşanacaktır.
Tasarıyla yapılan mevcut çok başlı yapının daha da artırılması
ortadadır. Bu nedenle tasarı, örgütlenmede yaşanan sorunların son bulmasına
katkı sağlamayacaktır, konut kooperatiflerinin Bayındırlık Bakanlığına devri bu
kooperatiflerin ve ortaklarının hiçbir sorununu çözmeyecektir. Ayrıca,
kooperatifçilik konusunda gerek idari kademede ve gerekse alt kademedeki
personelin belli bir bilgi birikimi olmadığı için bir süre boşluk meydana
gelecektir, bu da yaşanan sorunları artıracaktır. Kaldı ki bugüne kadar yaşanan
devirler sonucu edinilen izlenim ve tecrübeler, devir sonucunda kooperatiflere
verilen hizmetlerde aksamaların olduğunu göstermiştir.
Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliği ülkelerinde çiftçiler,
klasik ortamda üç boyutlu olarak nitelenebilen kooperatifler, ziraat odaları ve
üretici birliklerinden oluşan demokratik örgütlere sahiptir. Bu yapı içerisinde
kooperatifler çiftçinin ekonomik kolunu, üretici birlikleri politika
yönlendirme ve lobi oluşturma kolunu, ziraat odaları ise hükûmet
ile çiftçi arasındaki köprü görevini yapan mesleki kolunu oluşturmaktadır.
Hâlen üç farklı yasaya tabi kurumsal amaçlı kooperatiflerin ve
birliklerin tek bir yasa çerçevesinde birleştirilerek her bir kooperatif çeşidi
için çerçeve ana sözleşmeleri hazırlanmalıdır. Böylelikle kooperatiflerin yatay
ve dikey entegrasyonu sağlanmalıdır.
Dünya Bankasının bir raporunda bu örgütlerin kırsal kalkınma
programlarını destekleme açısından başka hiçbir örgütün gerçekleştiremeyeceği
bir katılım ve güç birliği sundukları belirtilmektedir.
Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, sağlıklı bir kooperatifçilik yapısına
kavuşabilmemiz için, öncelikle kooperatifler mevzuatının uygulamasında çok
başlılık ortadan kaldırılmalıdır.
Kooperatifçilik bilincinin ve eğitim düzeyinin yaygınlaştırılıp
geliştirilmesi ve tarımsal örgütler arasında yeterli koordinasyon sağlanmalıdır.
Kooperatiflerin yapacağı tarımsal sanayi yatırımlar desteklenmeli
ve tarım ve gıda sektöründeki üretici, özel sektör, sivil toplum kuruluşları,
üniversite ve kamudaki tarım ve gıda paydaşlarının tek bir örgüt gibi iş
birliği ve uyum içinde çalışabilmesi için üreticilerin örgütlenmesi teşvik
edilmelidir.
Kooperatifleri ve milyonlarca ortağını düşünüyorsak, gelin,
kooperatifçilik sorunlarını araştırma komisyonu kuralım, Türk milleti için
doğru sonuçlara ulaşalım.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uslu.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Sayın Nuri
Yaman.
BDP GRUBU ADINA M. NURİ YAMAN (Muş) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 496 sıra sayılı Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 5’inci
maddesi üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Bu
nedenle hepinizi en içten duygularımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bilindiği üzere, yapı kooperatifleri
ortaklarına ucuz, kaliteli ve uygun ödeme şartları altında ev edinmek amacıyla
kurulan kooperatifler olarakbilinir. Bu sistemde
ortaklar, tasarruflarını kooperatiflere yatırarak ev sahibi olmak imkânına
kavuşturulurlar. Tüm dünyada önemli bir konut edinme modeli olan yapı
kooperatifleri Türkiye’de de konut edinme sistemi olarak yıllarca uygulanagelmiştir. Bir şehirdeki konut ihtiyacının
kooperatifler vasıtasıyla sağlanması hem düzensiz yapılaşma ve gecekondulaşmaya
engel olmakta hem de insanca yaşanabilecek konutların yapılmasına katkı
sunmaktadır. Bu yönleriyle yapı kooperatiflerinin şehirleşme konusunda mahallî
idarelere birçok yönden katkıları olduğu şüphesizdir ancak bu kooperatifler
halkımız için önemli bir konut edinme modeli olabilecekken maalesef hak ettiği
yeri ülkemizde bugün bulamamıştır.
Bunun sebepleri incelendiğinde başlıca şu sorunlarla karşı karşıya
kaldıklarını görüyoruz: Uzun yıllar süren ve tamamlanamayan inşaatlar hem yapı
kooperatiflerine olan güveni sarsmış hem de fahiş maliyetleri ve içinden
çıkılmaz sorunları beraberinde getirmiştir. Kooperatif ortakları ya kooperatif
yönetimleri tarafından ya da yüklenici firmalar tarafından sürekli olarak suistimal edilmişlerdir. Finansman modeli yani
kredilendirme doğru bir şekilde kurulamadığından gereken kaynak sadece
ortakların mali güçleriyle sınırlı kalmıştır. Eğitim yetersizliğinden dolayı
sahiplilik bilinci bu kooperatiflerde oluşmamıştır. Niteliksiz yapı
teknolojileriyle yapılan yapılar daha tamamlanmadan ya kullanılmaz hâle gelmiş
ya da ek yatırımlara sebep olmuşlardır. Öz denetimin etkin olmaması ve kamu
denetiminde de denetim elemanı sayısındaki azlık nedeniyle denetimsiz kalan
kooperatiflerde itibar ve güven eksikliği ortaya çıkmıştır.
Değerli arkadaşlar, uzun yılların birikimi olarak gelir
dağılımının büyük ölçüde bozulduğu ve acilen sosyoekonomik politikaların
yürürlüğe konulmasına ihtiyaç duyulduğu günümüzde yapı kooperatiflerinin
çeşitli yönlerden ele alınıp yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Bu çerçevede gerçekleştirilmesi gereken başlıca hedefleri
sıralayacak olursak alt ve orta gelir grubundaki vatandaşlarımızın
ihtiyaçlarını karşılamada en önemli kurumlardan olan kooperatiflerde ortakların
mağduriyetlerini önlemek, üretim maliyetinde, verimlilikte, fiyatta ve kalitede
rekabete dayanan kooperatifler oluşmasını mümkün kılmak, kooperatif
teşekküllerinde yaşanan suistimaller nedeniyle
kamuoyunda oluşan kötü imajı ortadan kaldırmak, idari ve yargı organlarına
ulaşan şikâyetleri sonuçlandırabilecek etkin bir denetim mekanizmasını
oluşturmak, kooperatif teşekküllerinin üst örgütlenmesine imkân verecek
tedbirleri almak, kooperatif ortakları ile yönetici ve denetçilerini eğitmek,
hak ve yükümlülükleri ile sorumluluklarının neler olduğu hususlarında
bilgilendirmek, sahiplik bilincini ve ortak iş yapma kültürünü geliştirmek,
kooperatifleri Avrupa Birliği mevzuatı ile uluslararası kooperatifçilik
ilkelerine uygun bir yapıya kavuşturmak, bence bu konuyla ilgili olan
birimlerin temel görevleri olmalıdır.
Değerli arkadaşlar, kooperatiflerin başarılı olmasının önündeki
engellerden belki de en önemlisi, hiç şüphesiz kaynak sorunudur. Bu sorunun
çözümlenmesi için konut yapı kooperatiflerine toplu konut kredisi derhâl
sağlanmalı, ucuz arsa temin edilmeli, esnaf kredi kefalet kooperatifleri
aracılığıyla verilen krediler artırılmalı ve kooperatiflerin sermaye miktarı
artırılarak öz sermayeleri en kısa sürede güçlendirilmelidir. Ancak hepimiz
bilmekteyiz ki bu sorunlar yıllar boyunca dile getirilmesine rağmen, çözüm
yolunda önemli bir mesafe, maalesef bugüne değin alınamamıştır.
Yapılmak istenen bu düzenlemeyle, hak, yetki ve görevleri Sanayi
ve Ticaret Bakanlığından alınıp Bayındırlık ve İskân Bakanlığına verilmekte,
ancak yapı kooperatiflerinin yaşamış oldukları sorunlara hiçbir yapısal ve
kalıcı çözüm bu düzenlemeyle getirilememektedir.
Ayrıca, tasarının da gerekçesinde belirtildiği gibi, Türkiye'de
73.080’i Sanayi ve Ticaret Bakanlığına, 12.474’ü de Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı olmak üzere, toplam ülkemizde
85.584 kooperatif bulunmaktadır.
Dünkü sözlü soru önergesinde de aldığımız yanıta göre, bu
kooperatiflerin, yapı kooperatiflerinin yarısına yakın bir kısmı da ya tasfiye
sürecinde veya faal durumda bulunmamaktadır.
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, devralacağı bu kooperatiflerin
ihtiyacını karşılayacak gerekli organizasyon ve buna ilişkin personel
düzenlemesini acaba yapmış mıdır? Bu, ilerideki düzenlemenin başarıya
ulaşmasında çok önemli olan bir husustur.
Değerli arkadaşlar, aslında kooperatiflerle ilgili önemli bir
düzenlemenin şu anda burada yapılmış olmasında, gönül isterdi ki bu
kooperatiflerin büyük bir kısmını kendi bünyesinin içinde bulunduran Tarım ve Köyişleri Bakanlığı da burada olmuş olsaydı ve biz de bu
tarımsal kalkınma kooperatiflerinin sorunlarını ve bunlarla ilgili yapılması
gereken düzenlemeleri burada kendisine sunsaydık. Ancak buna rağmen, yine de bu kırsal kalkınmada köylünün ve dar
gelirlilerin tek umudu olan kırsal kalkınma kooperatiflerine de değinmeden
geçmek istemiyorum.
Bilindiği üzere, ülkemizde büyükbaş ve küçükbaş hayvan sayılarında
büyük düşüşler yaşanmakta ve bundan kaynaklı et fiyatları da bir önceki yıllara
göre yüzde 100’lerin üzerine çıkarak sürekli artış trendi göstermiştir.
Hayvancılık politikalarındaki yanlışların ısrarlı bir şekilde sürdürülmesinin
ortaya çıkardığı bu tablo sektörün içler acısı hâlini gözler önüne sermektedir.
Yakın dönem verilerine bakıldığında, gelinen nokta açık ve
net bir şekilde, şu şekilde gözler önüne serilebilir: 1990’ların başında ülke
nüfusu 56 milyon 500 bin iken bugün 72,5 milyona ulaşmış, ancak küçükbaş hayvan
sayısı 51,2 milyondan, maalesef, bunun yarısı ölçüsünde 24,5 milyona, büyükbaş
hayvan sayısı da 12 milyondan yine büyük bir düşüşle 10 milyon civarına
gerilemiş durumdadır. Sektör büyük bir
çöküşe sürüklenirken hiçbir önlem alınmamıştır, âdeta gizli bir el devreye
girmiş, hayvancılığı bitirmek için elinden geleni bugün Türkiye’de
yürütmektedir. Şu günlerde ise önümüze konulan tek çözüm yolu, yurt dışından et
ithal etmek olarak dayatılıyor. Oysa ithalatın çözüm olmadığını geçmişteki
deneyimler göstermiştir. Hayvancılığı bugünlere getiren ithalata dayalı
politikalar bu noktaya bu sektörü sokmadı mı? Bunu görmemek bir bakıma körlükle
ancak izah edilebilir. Et ithalatı kısa vadede fiyatları belki düşürecektir.
Ancak uzun vadede Türkiye’de zaten can çekişen hayvancılığın tamamen bitmesine
neden olacaktır.
Yapılması gereken, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının sektörün tüm kesimlerinin görüşleri doğrultusunda kısa, orta ve
uzun vadeli stratejisi olan bir hayvancılık politikasını acilen uygulamaya
koyması olmalıdır.
Yine Bakanlığın koordinesinde yürütülen TAR-ET Projesi de maalesef
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde gerekli ilgiyi bugüne değin bulamamıştır.
On yıllık bir sürede yapılacak olan bu projede gerek yayla yasakları ve gerekse
yeşil kart sahibi olan üreticinin resmî kayıt altına girmek istememesi de bu
projenin önündeki en önemli engeldir.
Bu bölge için hayvancılığın gelişmesini sağlayacak en önemli proje
ise tarımsal kalkınma kooperatifleri yoluyla yürütülecek olan projeler
unutulmamalıdır.
Değerli arkadaşlar, yapı kooperatiflerinde olduğu gibi tarımsal
kalkınma kooperatiflerinin de karşılaştıkları sorunların en önemlilerinden
birisi finansman sorunudur. Kooperatiflerin günlük değişen politikalarından
etkilenmeyen güvenli finansman kaynaklarına sahip olması gerekmektedir.
Kooperatif temsilcileri her fırsatta ağır vergi yükü altında ezildiklerinden
şikâyet etmekte…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
M. NURİ YAMAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
…ayrıca kayıt dışılık nedeniyle meydana gelen haksız rekabetin
önlenmesi için gerekli düzenlemelerin bir an önce yapılmasını istemektedirler.
Usulsüz ve belgesiz olarak piyasadan mal toplayan mandıraların faturasını kesen
ve vergisini ödeyen kooperatiflere karşı oluşturduğu haksız rekabet, sektörü
ciddi şekilde sıkıntıya sokmuştur.
Yine kooperatifler devlete olan borçlarının faizlerinin
silinmesini, ana paranın ise takside bağlanmasını
umutla beklemektedir.
Bunların yanında, hazine ve orman arazilerinin tarımsal kalkınma
kooperatiflerine kiraya verilmesi, orman içi dikim ve bakım ihalelerinde
kendilerine öncelik verilmesi gibi istekler ve hayvancılık ve süt ürünlerinin
gelişmesi amacıyla yaylalarda altyapı oluşturulması da bu istekler arasında
sayılmaktadır.
Daha da sıralanacak benzer önlemlerin alınması hâlinde ülkenin
ihtiyacı olan kalkınmanın ve hayvancılığın geliştirilmesini gerekli gördüğümüzü
belirtirken, burada beni dinlediğiniz için yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yaman.
Şahıslar adına madde üzerinde ilk söz, Nevşehir Milletvekili Sayın
Ahmet Erdal Feralan…
Malatya Milletvekili Sayın Öznur Çalık.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan Kooperatifler Kanunu ve Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlamadan önce yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kooperatifler, temel kuruluş amacına
uygun olarak, planlı ve bilinçli olarak ele alındığında kendi imkânlarıyla,
bulunduğu bölgenin konut, sanayi ve benzeri ihtiyaçlarının karşılanması ve
başta inşaat sektörü olmak üzere ülke ekonomisine kazandırdığı ivme gibi birçok
olumlu katkılar sağlamaktadır. Bu bağlamda yapı kooperatiflerinin, bölgenin
nazım ve stratejik gelişme planlarına göre belirlenen konut, sanayi ve benzeri
arazi kullanım kararlarına uygun alanlarda kurulması ve yapılaşmaların sosyal
donatı alanları, altyapı gibi hizmetlerle birlikte imar mevzuatına uygun olarak
tamamlanması sağlandığında planlı kentleşme sürecinde de etkin rol oynayacağı
açıktır.
Arazi tahsisi dâhil olmak üzere planlamadan
projelendirmeye, ruhsattan kat mülkiyetine geçiş ve kooperatifin feshine kadar
geçen süreçte yapı kooperatiflerinin mahallî teşkilatları da bulunan merkezî
idare birimince sürekli kontrol altında tutulmasıyla vatandaşların kooperatiflere
olan güveninin yeniden kazandırılması, dar gelirlilerin konut sahibi olması,
ilk tesis maliyetinin yüksek olmasından dolayı ticari faaliyetlere katılamayan
vatandaşların ticari faaliyetlere katılmasının özendirilmesinin gerçekleşeceği
değerlendirilmektedir.
Belirtilen sebeplerle, yapı kooperatiflerine ilişkin
görevlerin, yapılaşma ve şehircilik ile ilgili görevleri yapmak ile görevli
Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca yapılmasının uygun olacağı değerlendirilmiş
olup bu görevlerin Bayındırlık ve İskân Bakanlığına devredilmesi maksadıyla,
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu, 180 sayılı Bayındırlık ve İskân Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile 3143 sayılı Sanayi
ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda, değişiklik
yapılması öngörülmüştür.
Bu vesileyle ben yasamızın hayırlı olmasını temenni ederken…
Yaklaşık bir ay kadar evvel Malatya’mızda yaşanan, kayısımızla ilgili, tarımla
ilgili çok önemli bir sıkıntıyı Meclis gündemimize taşımıştık. Ki sadece bizim
grubumuzun değil, diğer muhalefet partisi grubundaki arkadaşlarımızın da
konuşmalarıyla gündemimize aldığımız Malatya’daki çiftçilerimizin, dondan
dolayı zarar gören çiftçilerimizin zararlarının tazmin edilmesi için birtakım
girişimlerde bulunmuştuk.
“Dünyanın Kayısı Başkenti” olarak anılan Malatya’mızda, her 4
aileden 1’inin, yaklaşık 60 bin ailenin geçim kaynağı kayısı üreticiliği. Dünya
kuru kayısısının yaklaşık yüzde 90’lara yaklaşan payı ilimize ait. Kayısı,
Türkiye'nin ihracatı içerisinde önemli bir yere sahiptir.
Kayısıyla ilgili bugüne kadar yapmış olduğumuz çalışmalarda, üreticilerimizin daha önceki yıllarda çeşitli
düzeylerde yaşanan don olayları nedeniyle uğradığı maddi zararların önüne
geçebilmek için birtakım girişimlerde bulunduk ve bu girişimlerimiz
neticesinde, daha önce don zararında, 2006 yılında yaşanılan zararlar
dolayısıyla yaklaşık 17 trilyon, 16 milyon 751 bin 305 TL ödendi.
Değerli milletvekillerim, Malatya’mızda 17-18 Mart 2010
tarihlerinde gece yaşanan don olayı nedeniyle bu yıl, geçmiş yıllara oranla çok
daha ciddi bir zarar yaşandı ve bu zarara istinaden, merkez dâhil, tüm
ilçelerimizdeki kayısı ağaçlarında büyük hasarlar oluştu. Yaşanan
afetin yaralarını sarmak, çiftçilerimizin yegâne geçim kaynağı olan kayısımızda
meydana gelen hasarın tespit edilebilmesi adına sürecin başından itibaren başta
Sayın Başbakanımız olmak üzere, Tarım Bakanımız, ilgili kurum ve kuruluşlarımız
nezdinde çiftçilerimizin zararlarının tazmin edilmesini talep ettik ve bu
taleplerimiz neticesinde, başta Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’a
çiftçilerimizin yaşadığı sorunlar ve karşılaşılacak maddi hasarlarla ilgili
bilgilerin yer aldığı dosyayı sunduk ve bu sunuşun üzerine, bunun neticesinde,
Sayın Başbakanımızın teveccühleri, Tarım Bakanımızın destekleriyle don afetleri
nedeniyle zarar gören çiftçilere telafi edici destek ödemesi yapılmasına ve bu
çiftçilerin Türkiye Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan
tarımsal kredi borçlarının ertelenmesine ilişkin karar Bakanlar Kurulu
kararıyla onaylandı ve Resmî Gazete’de yayınlandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – Yani Malatya’mızdaki kayısı
üreticilerimizin, çiftçilerimizin, dondan zarar gören, afetten zarar gören
çiftçilerimizin zararları Bakanlar Kurulu kararıyla karşılanacak, hem Ziraat
Bankası borçları hem de tarım kredi kooperatiflerine olan borçları
ötelenecektir.
Bu vesileyle bu desteği bizden esirgemeyen Değerli Başbakanımıza,
Bakanımıza çok teşekkür ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Ankara Milletvekili Sayın Faruk Koca…
Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydın…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 496
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesine bağlı geçici madde üzerinde söz
almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Sayın Başkanım, Meclisimizin komisyonları o kadar kanun düzenleme
tekniğinden yoksunlar ki… Komisyon böyle, Hükûmet
böyle… Bakın şimdi, 1’inci maddesiyle 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun
48’inci maddesini düzenliyor, 2’nci maddesiyle 1163 sayılı Kanun’un 81’inci
maddesini düzenliyor, 3’üncü maddesiyle aynı Kanun’un 90’ıncı maddesini
düzenliyor, 4’üncü maddesiyle 1’inci maddeyi düzenliyor. Bakın, eğer kanun
tekniğini inceleyen birileri yoksa sizde bu kanunlar… Zaten Meclisin de kadrosunu yok ettiniz.
Mecliste, burada eskiden çok bilgili, Meclisin çalışmalarını bilen kişiler
vardı.
Şimdi, kanunlarda geçen deyimler daha kanunun başında yer alır,
sen getirmişsin burada 4’üncü maddede yer vermişsin. Böyle bir şey olmaz ki.
Yani geçen gün bir Genel Sekreter burada görevden alındı. Niye
alındı bilmiyorum. Tayyip Bey diyor ki: “Başkaları aşk meşk olaylarına
katılırlarsa biz bunları partimizden ihraç ediyoruz.” Peki, burada, Meclisteki
Genel Sekretere bu konuyla ilgili bir soruşturma yapıldı, sen getirdin
Başbakanlıkta Başmüşavirliğe atadın. Yahu biraz insanlar
söylediği sözlerin anlamını bilmeli. Arkadaşlar, bu millet bu kadar cahil bir
millet değil ama sen cehaletini millete gösteriyorsun. Böyle laflar olur mu?
Yani kanun düzenleme tekniği yok. Komisyon olarak bunu inceleyin,
şuraya getirdiğiniz zaman ciddi bir şey getirin. Yani 1’inci maddede yer alması
gerekene 4’üncü maddede yer aldırıyorsunuz, ondan sonra 4’üncü maddeyi 1’inci…
Ya, böyle bir şey olmaz arkadaşlar. Bu Meclis o kadar cahil bir meclis değil.
Şimdi, değerli milletvekilleri, Türkiye'de o kadar acayip şeyler
oluyor ki MİT Başkanlığına bir kişi atanıyor. Deniliyor ki: MİT Başkanlığına
atanan kişi on beş yıl astsubaylık yapmış, sonra gelmiş -nedense- Başbakanlıkta
danışmanlık yapmış -ben tanımıyorum bu arkadaşımızı- ondan sonra da MİT Başkanı
oluyor.
Şimdi, MİT Başkanının görevleri yasada belirtilmiş. Ülkemizin
birliğiyle bütünlüğüne, tamamen istihbarat örgütüyle yani devletin bir temel
taşı. Şimdi, siz bunu getirip de… Yani benim astsubaylara saygım var, tabii ki
her meslek grubuna saygım var ama sen şimdi astsubay diye MİT’in başına
getirdiğin zaman bu adam ne olacak? Yani sana gökten vahiy mi gönderdiler? Kim
gönderdi bu vahyi? Bunu getir buraya tayin et... Devletin temel yapısını, yani
devletin kurumlarını yok ediyorsun. Ya, devlet demek… Devlet, arkadaşlar, bazı
kişilerin o küçük kafalarının anlamadığı kadar büyük bir kapasite. Ya sen
devleti ayak… Yani ille tahrif etmek için mi getirdin buraya, yok etmek için mi
getirdin buraya? Arkadaşlar, ben şimdi hakikaten… Yani ben, o MİT Başkanlığına
getirilen kişiyi tanımıyorum ama devletin gelenekleri var.
MUSTAFA ÖZBAYRAK (Kırıkkale) – Tanımıyorsan niye konuşuyorsun
ileri geri!
KAMER GENÇ (Devamla) – Oraya getirilecek insanda aranması gereken
nitelikler var. Şimdi herkes… Eğer siz, bu devletin temel kurumlarını yok
etmeye yönelik her davranışta bulunursanız… Peki, siz niye burada varsınız?
Niye burada varsınız? Arkadaşlar, bunlar çok önemli şeyler. Yani burada bir
devlet yok edilmeye çalışılıyor, sistemli olarak yok edilmeye çalışılıyor ve
ondan sonra da burada basın bir şeyler yazıyor.
Şimdi, Tayyip Bey kaçtı gitti Brezilya’ya. Brezilya’nın,
biliyorsunuz, eğlence yerleri çoktur. Tabii, herhâlde Türkiye’de eğlenmiyorlar,
oraya gidiyorlar. Yandaşlarını topluyor…
Ama, öte taraftan,
ben, bugün, işte, benim memleketimde depremde vatandaşların 800 tanesinin ağır
hasarlı evi var, buna bir kuruş vermiyorsunuz ama Brezilya’ya, yandaşlarını, çoluğunu çocuğunu topluyorsunuz gidiyor trilyonlar
harcıyorsunuz, dedim. Bu, insan vicdanına sığmayan bir davranış biçimi
arkadaşlar. Bu milletle alay ediyorsunuz. Bu millet size öyle bir hesap soracak
ki, öyle bir şamar vuracak ki bir o kadarda yerin altına gireceksiniz, bunu
bilesiniz. Size öyle bir şamar indirecek ki bu millet, bir o kadar da… Yahu,
devlet sizin çiftliğiniz değil ki kardeşim! Ben istediğim adamı en iyi yere
getiririm… Kimsin sen ya?
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Sen kimsin?
KAMER GENÇ (Devamla) – Bu devletin öteden beri var olan
gelenekleri var. Bu devletin sen kurumlarını yok edemezsin. Bu devletin… İşte,
efendim, diyor ki: “MİT dış istihbaratı yapacak.” Nasıl dış istihbaratı
yapacak? Peki iç istihbaratı kim yapacak?
Yani arkadaşlar, gerçekten bir milletvekili olarak çok sıkıntı
içindeyim. Ülkemize karşı yapılan bu kahredici ihanetleri vicdanen kabul etmek
mümkün değil. Onun için, bu gibi şeylerin… Bunlar, buralarda gelip de insanlara
hesap vermesi lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla) – Burada, Mecliste soru soruyoruz, bakanlar
çıkıyor sorulara cevap vermiyor. O zaman, kardeşim, sen niye çıkıp bize cevap
veriyorsun? Ben, RTÜK Başkanıyla ilgili soru önergesini vermişim, diyorum ki:
Bu RTÜK Başkanı bakın şu yıllarda şu kadar 100 dönümlük araziler almış, arsalar
almış, bunun vergi mükellefiyeti var mıdır, bu paralar nerededir? Bülent Arınç çıkmış bana cevap veriyor, diyor ki: “Efendim, bunun
mal beyanında vardır.” Ya ben ne biliyorum var mı? Vergi beyannamesini söylese,
vergi veriyor mu, vermiyor mu?
Arkadaşlar, her şeyi toplumdan ve milletin denetiminden kaçırmakla
bir yere varamazsınız. Bu Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu tarihten bugüne kadar
kurulan hükûmetlerin hiçbirisi, grupların hiçbirisi
bu memlekette gerçekleri inkâr eden hükûmete bu kadar
destek olmadı. İşte buyur… Boş Hükûmet, boş! Bir mum
getireyim de Başbakanın yerine yakayım.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – İşine bak, işine bak! Ne konuşuyorsun?
KAMER GENÇ (Devamla) – Hele bak orada bir de şey yapıyor. Ya ben
işime ne bakacağım? Bu Hükûmet nerede, bu Hükûmet nerede? Ben bir soru soruyorum.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Ne sorusu soruyorsun? Ne soruyorsun?
KAMER GENÇ (Devamla) – Sen şimdi ne kadar yağcılık yapsan da seni
bakan tayin etmezler, bakanlar bitti artık.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Hadi oradan!
KAMER GENÇ (Devamla) – Sen yağcılık yapsan da bakan olamazsın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Yağcılık sana yakışır!
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, bu Hükûmet
nerede?
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Ne konuşuyorsun?
KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan, bu Hükûmet
nerede?
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Otur yerine!
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) – Yahu, sana ne!
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Hükûmet burada, burada.
KAMER GENÇ (Devamla) – Belki burada oturan bakan kalp krizi
geçirecek, ne olacak? Ne olacak yani bu Hükûmet, o
zaman…
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Ne konuşuyorsun, burada ne
konuşuyorsun? Ne konuşuyorsun?
BAŞKAN – Sayın Genç, teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Devamla) – Arkadaşlar, bakın, yani benim de vaktim
doldu. Ben bu Hükûmet nerede dediğim zaman, Bülent Arınç diyordu ki…
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Ya otur, o lafı ağzına alma!
KAMER GENÇ (Devamla) – Sana ne be! Sana ne!
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Otur lan!
Otur!
KAMER GENÇ (Devamla) – Sana ne!
BAŞKAN – Sayın Genç, teşekkür ederim.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Otur yerine!
KAMER GENÇ (Devamla) – Sana ne!
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Terbiyesiz!
BAŞKAN – Sayın Aksak… Sayın Aksak…
KAMER GENÇ (Devamla) – Sana ne yahu!
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Ne kadar ayıp yahu!
KAMER GENÇ (Devamla) – Benim burada konuşma hakkım yok mu?
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Herkesten fazla konuşuyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) – Sana
ne? Kime hakaret ediyorsun?
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Otur yerine!
KAMER GENÇ (Devamla) – Gelsin Hükûmet
hesap versin burada.
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) – Süren bitti, süren.
KAMER GENÇ (Devamla) – Sürem bitti de niye bu da o lafları
söylüyor?
BAŞKAN – Sayın Genç, teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Devamla) – Yani olur mu böyle? Olur
mu böyle? Böyle baskı altında mı olacağız?
AHMET YENİ (Samsun) – Kürsüyü işgal etme, kürsüyü.
BAŞKAN – Sayın Komisyon söz istemiştir.
Buyurun.
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI NUSRET
BAYRAKTAR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Genç biraz önce söze başlarken hemen “Hükûmet
ve Komisyon kanun yapma tekniğini de bilmiyor.” dedi.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Doğru.
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI NUSRET
BAYRAKTAR (İstanbul) – Çok dikkatle olayları takip ettiğini biliyorduk ve kanun
teklif ve tasarılarını madde madde incelediğini de
zaman zaman iddia ediyor, onu da görüyorduk ancak
burada okurken herhâlde göremedi veyahut okuyamadı veyahut farkına varamadı,
ben onu düzelteyim.
Kanun tekniğine göre düzenlenen kanunumuzun 1’inci maddesi, dikkat
ederseniz, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 48’inci maddesini; 2’nci
maddesi 81’inci maddesini; 3’üncü maddesi 90’ıncı maddesini, 4’üncü madde ise
kanunun 1’inci maddesini değil, ek 1’inci maddesini düzenliyor. Sayın Genç, ek
olunca… İşte, kanun da burada. Dolayısıyla ek 1’inci
maddesi kanun maddelerinden sonra geldiği için, sıralama tekniğine bu şekilde
uygun olduğunu hatırlatmak istiyorum. Sonra, 5’inci maddede de geçici madde 3
ve geçici madde 4 şekliyle tamamen kanun tekniğine uygun bir şekilde
düzenlenmiştir.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Şimdi soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Özdemir…
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana soruyorum: Kooperatifçilik, toplumsal iletişim,
birlik ve beraberliğin tesisi için önemli bir araçtır. Kooperatif
örgütlenmesinin siyaseten öncelikli bir alan olarak belirlenerek, toplumun
yaşam kalitesi için şekillenerek yaygınlaşması gerekmektedir. Buna göre,
kooperatif bilincinin toplumlarda yerleşmesi gerekmektedir. Özellikle devlet
kurum ve kuruluşları ile eğitim kurumlarında kooperatifçilik bilincinin
yerleşmesi için çalışmalarınız var mıdır?
İkinci sorum: Yapı kooperatifleri günümüzde ciddi bir güven sorunu
yaşamaktadır. Yapı kooperatiflerinde parasal konulara ilişkin şikâyet ve
iddialar oldukça fazladır. Güven sorununun kooperatiflerin kendi bünyelerinde
de yaşandığı görülmektedir. Kooperatiflerde güven artırılması için, dünyadaki
yapısal değişime uygun bir yapılanma içine girmesini sağlama yolunda bir
çalışmanız var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Vural…
OKTAY VURAL (İzmir)- Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana bir soru sormak istiyorum:
Bu Kooperatifçilik Strateji Belgesi hazırlanırken Sanayi ve Ticaret
Bakanlığında, bütün bakanlıklara toplantı ve görüş için yazı yazıyorlar.
Bakanlığınız bu Kooperatif Strateji Belgesi hazırlanırken herhangi bir
toplantıya katıldı mı, bir görüş belirtti mi? Belirtti ise hangi görüşü ifade
etmiştir? Bu konuda bilgi verirseniz memnun olurum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Bakan…
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Özdemir’in sorusuyla alakalı… Kooperatifçiliğin doğası
itibarıyla yaygılaştırılması toplum hayatı için son derece yararlı bir argümandır. Zaten bu tasarının da amacı… Kooperatifçiliğin,
özellikle bu şikâyetler dolayısıyla güven bunalımı noktasındaki olgusunu da
giderici noktada çalışmalarımız mutlaka olacaktır ama yalnız kooperatifçiliğin
de aslında sektördeki diğer serbest piyasa şartları gereği hem yapsat müteahhitliğinin hem diğer özellikle konut yapım
sektörlerindeki aktörlerle rekabet edebilecek derecede de desteklenmesi
gerekir. Bu tasarının amaçlarından bir tanesi de budur.
Sayın Vural’ın sorusuna… Bakanlığımız bu konuyla alakalı bir
toplantıya katılmadı. Bu Strateji Belgesinin de onaylanmış bir belge olmadığı
bir çalışma, taslak anlamında bir belge. Fakat oradaki görüşlerle ilgili, bu
tasarının amacı, hedefi çelişmemektedir. Bunu da ifade etmekte yarar görüyorum.
BAŞKAN – Madde üzerinde bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 496 sıra sayılı yasa tasarısının 5. maddesine
bağlı geçici 3. maddesinin 2. fıkrasının sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini
arz ederiz.
Saygılarımızla.
“doğacak her türlü hak ve yükümlülükleri yerine getirir.”
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Sacid Yıldız |
Şevket Köse |
|
Malatya |
İstanbul |
Adıyaman |
|
Ahmet Küçük |
|
Ergün Aydoğan |
|
Çanakkale |
|
Balıkesir |
BAŞKAN – Komisyon katılıyor
mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI NUSRET
BAYRAKTAR (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak? Sayın Yıldız, siz mi konuşacaksınız,
gerekçeyi mi okutayım?
SACİD YILDIZ (İstanbul) – Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Konunun daha açıklığa kavuşması amacıyla.
III.- YOKLAMA
(MHP ve CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı) [AK PARTİ sıralarından alkışlar(!)]
OKTAY VURAL (İzmir) - Toplantı yeter sayısı istiyoruz efendim.
BAŞKAN – Yoklama talebi vardır.
Sayın Vural, Sayın Şandır, Sayın Yıldız, Sayın Ertuğrul, Sayın
Yalçın, Sayın Uslu, Sayın Tankut, Sayın Özensoy, Sayın Doğru, Sayın Akkuş, Sayın Sipahi, Sayın Kumcuoğlu, Sayın Köse, Sayın Kaptan, Sayın Yalçınkaya, Sayın Yıldız, Sayın Topuz, Sayın Ünsal, Sayın
Dibek, Sayın Karaibrahim.
Evet, iki dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.23
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 18.35
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
108’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - İstem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Kooperatifler
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Kooperatifler
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonları Raporları (1/811, 2/633) (S. Sayısı: 496) (Devam)
BAŞKAN – Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt
Aslanoğlu ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
496 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nı görüşmeye devam edeceğiz.
Komisyon burada, Hükûmet burada.
Geçici 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici 4’üncü maddeyi okutuyorum:
Geçici Madde 4- Bayındırlık ve İskan
Bakanlığının personel ve teşkilat yapısı, yapı kooperatifleri ile ilgili olarak
bu Kanun ile verilen görevleri yürütmeye hazır hâle getirilinceye kadar,
hizmetine ihtiyaç duyulan personel, her türlü özlük hakları saklı kalmak kaydıyla
Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı emrinde bu
Kanunun yürürlük tarihinden itibaren bir yıl süre ile geçici olarak
görevlendirilir.”
BAŞKAN – Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır.
MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşmekte
olduğumuz kanunun 5’inci maddesinde iki tane geçici madde konulmuş; geçici
4’üncü maddeyle ilgili, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım.
Tabii, burada yetki devri olan, Bayındırlık ve İskân
Bakanlığının personel ve teşkilat yapısı hazır hâle gelinceye kadar, daha önce
yetkilendirilen Sanayi ve Ticaret Bakanlığının personel takviyesini tanzim eden
bir geçici madde. Gerekli görülmüş
ki böyle bir geçici madde koymuşlar.
Söz konusu personel olunca, değerli milletvekilleri, sizleri de
yakından ilgilendirdiğini bildiğim, tahmin ettiğim bir konuyu dikkatinize
sunmak istiyorum. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu kapsamında kooperatif
sayılan sulama birlikleri var, tarımsal sulama birlikleri. Bunlar Türkiye’de
tarım için, çiftçi için çok önemli birliklerdir, çok önemli kuruluşlardır.
Özellikle sulu tarımın yapıldığı bölgelerde sulama birlikleri çiftçi açısından
çok önemli -hem demokratik hem de ürün selameti için, üretim için çok önemli-
kuruluşlardır.
Değerli milletvekilleri, burada, toplumun beklentileri,
ihtiyaçları veya oluşan sorunların çözümü için hukuk oluşturuyoruz.
Kooperatiflerle ilgili, özellikle yapı kooperatifleriyle ilgili bir yetki
devrini düzenleyen kanun değişikliğini yaparken yine sorun içerisinde kıvranan
ve toplumun çok büyük kısmını ilgilendiren sulama birlikleriyle ilgili
sorunların çözümü için de burada bazı düzenlemeler yapılmalıydı. Ama, maalesef, bu değişiklik teklifinde ve hükûmet tasarısında, sulama birliklerinin sorunları devasa
ortada beklerken ve bu noktada Hükûmetin işte yedi
sekiz seneden bu yana taahhütleri de yerinde beklerken, ama burada bir
düzenleme yapılmamaktadır. Bu anlamda, bu amaçla sulama birliklerinin
sorunlarını sizlere sunmak istiyorum.
Kütahya Milletvekili Sayın Profesör Doktor Alim
Işık’ın Çevre ve Orman Bakanlığına verdiği bir yazılı soru önergesine Sayın
Bakanlık, 12/04/2010 tarihinde cevap veriyor, bu cevapta diyor ki: “Türkiye’de
388 adet sulama birliği bulunmaktadır ve bu sulama birliklerinin toplam 276
milyon 339 bin 335 Türk lirası borcu bulunmaktadır. Kime bu borçlar? TEDAŞ’a, Sosyal Güvenlik Kurumuna, vergi dairelerine,
maliyeye ve Devlet Su İşlerine ve de personele. Bu 388 adet sulama birliğinde
toplam 4.622 adet personel çalışmakta. Personellerin özlük haklarıyla ilgili ve
alacaklarıyla ilgili birikmiş devasa sorunları var ama onun ötesinde sulama
birliklerinin, çiftçinin can damarı olan suyu sağlayan ve dağıtan sulama
birliklerinin gerçekten bugün artık kendilerinin aşamayacağı boyutlara ulaşmış
sorunları bulunmaktadır. Tekrar ediyorum Sayın Bakanın verdiği rakamları; 388
adet sulama birliğinin toplam 276 milyon 339 bin 335 TL borcu bulunmaktadır yani
yaklaşık her sulama birliğinin 1 milyon yani eski parayla 1 trilyona yakın
borcu bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, sizin bölgelerinizde de sulama birliği
var ve çok sayıda üyesi var, çiftçiyi ilgilendiriyor, bunların sorunları size
de geliyor. Çözüm üretmek noktasında çiftçilerimizin ve bu birlik
yöneticilerinin siz milletvekillerine canhıraş çığlıklarla ulaştıklarını
biliyorum. Bizde öyle maalesef, Mersin’de tüm sulama birlikleri problem
içerisinde ve -çok kötü bir örnek olarak söylüyorum- tam sulama mevsiminde TEDAŞ’a olan elektrik borçlarından dolayı elektrikleri
kesiliyor, gelirlerine maliye el koyuyor. Dolayısıyla toplumun büyük kısmını,
yaklaşık 20 milyon insanımızı ilgilendiren, tarım kesiminde çiftçilerimizi
ilgilendiren sulama konusuyla ilgili bu birliklerin sorunlarına Türkiye Büyük
Millet Meclisi olarak, Hükûmet olarak, muhalefet
olarak, milletvekili olarak bigâne kalamayız.
Bakınız, bu konuda Sayın Hükûmet yedi
yıldan bu yana bir mevzuat geliştireceği sözünü vermektedir. Kime
sorarsak soralım, bu konuda çok ciddi, çok kapsamlı bir hazırlık yapıldığı
söyleniyor ama ne hikmetse, bu hazırlık maalesef bugüne kadar tamamlanmadı,
hayata geçirilemedi ve sulama birlikleri tek tek
artık işlev yapamaz, fonksiyonunu yerine getiremez, görevini yerine getiremez;
iflas ediyor, kapanıyor ama hâlâ Hükûmetin bu
mevzuattan kaynaklanan mazereti devam ediyor.
Bir başka husus: Bu borçların ödenmesi konusunda bir şeyler yapmak
gerekiyor. Sulama birlikleri borçlarını ödeyemiyor. Yeniden yapılandırma,
faizini silme veya borçların ertelenmesi gibi birtakım çözümler üretilmesi
artık zorunluluk hâline geldi çünkü bu sulama birlikleri ne maliyeye borcunu
ödeyebiliyor ne sosyal güvenliğe personelinin borcunu ödeyebiliyor; daha da
ötesi, personeline maaşlarını ödeyemiyor. Hükûmet olarak, zaten zor durumda olan çiftçinin birikmiş borçlarını bir
şekilde yeniden yapılandırmak veya ertelemek gibi bir mecburiyeti hiç
görmezlikten gelirken, sulama birliklerinin de artık ertelenemez, ötelenemez bu
sorunlarının çözümü noktasında zannediyorum zaman çoktan geçti ve Hükûmet olarak, iktidar partisi grubu olarak,
milletvekilleri olarak artık bu konuda söyleyebileceğiniz hiçbir mazeretiniz
kalmadı.
Değerli milletvekilleri, bir kanun çıkartırken, bir sorun çözmek
ama bu sorun ne kadar genel olursa, çözüm ne kadar kalıcı, adaletli, hak olursa
burada çıkartılan kanunların meşruiyetinden bahsedilebilinir.
Şimdi, bir arkadaşımızın teklifiyle, Kooperatifler Kanunu’nda bir
değişiklik yapıyoruz ve bu değişikliklerde birtakım, cevabı da bulunamayan
tartışmalar da devam ediyor. Denetim elemanları konusunda, personel
görevlendirmede bakanlıkları yetkili kılıyor. Denetim yeterliliği olmayan, bu
noktada bir birikimi olmayan bir personelin, binlerce üyesi olan bir
kooperatifi denetleme mevzuatı, imkânı, hukukunun açılmasının getireceği kaosu sizin dikkatlerinize sunuyorum. Eğer bu kanun teklifi
bir özel durum için, bir özel kooperatif için, belirli bir maksat için
çıkartılmıyorsa eksik çıkartılıyor demektir. Niye? Yine 1163’e göre kooperatif
olan sulama birliklerinin artık ötelenemez olan sorunlarına bir çözüm üretme
fırsatı vardı ama, bu, bütün ısrarlara rağmen göz ardı
edildi. Bu sebeple tekrar ediyorum: Sulama birlikleri, tarımsal sulama
birlikleri sorun içerisinde kıvranmaktadır, tarımsal sulama birlikleri Türk
çiftçisi için çok önemlidir. Zaten çiftçimiz ürününü satamıyor, borcunu
ödeyemiyor bir de tabii afetlerle boğuşuyor. Yine Mersin’de, Türkiye’nin birçok
bölgesinde dolu, sel, afetleri yaşanıyor, artık hasat mevsimi çiftçi için bir ızdırap mevsimine dönüştü değerli milletvekilleri. Çünkü
hasat oluncaya kadar, hasat mevsimi gelinceye kadar çiftçinin, borçlularına,
alacaklılarına mazereti var, şimdi mazereti de yok, mahsulü de para etmiyor. 20
kuruş domates Mersin’de değerli milletvekili. Erdemli’de
domatesi toplatmak için bile… Yani satış bedeli, toplama ücretini ödemiyor.
Bozyazı’da böyle, Anamur’da böyle, Tarsus’ta böyle…
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Alanya’da da öyle.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Alanya’da böyle, Türkiye’nin hemen her
yerinde böyle. Ne yapacak bu çiftçi? Bir de sulama birliklerinden kaynaklanan
borçlar üstüne gelince maalesef çiftçi artık gelecekten umudunu kesip…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – …tarımdan vazgeçmek gibi bir karar
noktasına geldi değerli milletvekilleri. Eğer bu toprakları terlerimizle
ıslatmaz, işlemez, oradan çoluk çocuğumuza ekmek kazanmazsak vatan olma
özelliğini kaybeder. Atalarımız bu toprakları, bedellerini kanla ödeyerek,
kanla bedelini ödeyerek vatanlaştırdı sonraki gelenler de alın teriyle bu
toprakları işleyerek vatan hâlinde devamını sağladı ama şimdi yaşanan hadise
maalesef her 4 çiftçiden 1’i tarımdan vazgeçti. Hemen her çiftçinin kapısında
borçlu, alacaklı bekliyor yani köy yerlerine haciz memurları gelmeye başladı.
Dolayısıyla sulama birliklerinin sorunlarına bir çözüm üretme imkânı olan bu
kanun teklifi veya tasarısının bence eksik tanzim edildiğini -bir fırsattır- bu
soruna da çözüm üretecek bir düzenlemenin yapılması gerektiğini, yapıldığı
takdirde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak destek vereceğimizi ifade
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Osman Kaptan. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OSMAN KAPTAN (Antalya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan tasarının geçici 4’üncü maddesi
üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Sayın arkadaşlarım, kooperatifçilik dünyada önemli sorunların
çözümü ve ihtiyaçların karşılanması amacıyla ortaya çıkmıştır. 19’uncu yüzyılın
ortalarında Sanayi Devrimi’nin yaratmış olduğu hızlı değişim ve dönüşüm,
işsizlik, iç göç, kentleşme, gelir dağılımının bozulması gibi ekonomik ve
sosyal problemler kooperatifçiliği ortaya çıkarmıştır. İngiltere’de işçiler
tarafından kurulan tüketim kooperatifçiliği kooperatifçiliğin başlangıcı
olmuştur. Sonraki yıllarda Fransa’da üretim kooperatifçiliği, Almanya’da esnaf
ve tarım kredi kooperatifçiliği İngiltere’yi takip etmiştir.
Sayın arkadaşlarım, Birleşmiş Milletler tahminine göre dünya
genelinde 750 binden fazla kooperatif bulunmaktadır. Yaklaşık 800 milyon kişi de
bu kooperatiflere ortaktır yani ortalama dünyadaki her 7-8 kişiden 1’i
kooperatif ortağıdır. Yaklaşık 100 milyon kişi de bu kooperatiflerde
çalışmaktadır.
Türkiye’de bazı dönemlerde kooperatifçiliği karalamak için
komünist icadı olduğu söylenegelmiş ise de dünyada en çok kooperatif ile öne
çıkan beş ülke, Amerika Birleşik Devletleri, Fransa, İngiltere, İtalya ve
Japonya gibi kapitalist ülkelerdir. İngiltere de kooperatifçiliğin beşiğidir.
Amerika Birleşik Devletleri’nde, Almanya’da toplam nüfusun dörtte 1’i
kooperatif üyesidir. Japonya’da her 3 aileden 1’i kooperatif üyesidir.
Ülkemizde ise kooperatif örgütlülüğü yüzde 10 düzeyindedir. Japonya’da Tarımsal
Kooperatifler Ulusal Federasyonu kırsal kesimde yaşayan 3 milyondan fazla Japon
ailesinin ihtiyaç duyduğu tarımsal girdi ve ekipmanı
karşılamaktadır. Amerika Birleşik Devleti kırsalının çoğu bölgesi kooperatifler
aracılığıyla elektriğe kavuşmuştur. Bu gibi enerji kooperatifleri şimdilerde
Portekiz’de gelişme göstermektedir. Harvard Üniversitesinin yüz yıllık geçmişi
olan öğrenci kooperatifi bulunmaktadır.
Sayın arkadaşlarım, görüldüğü gibi, gelişmiş ülkelerde
kooperatifçilik de gelişmiştir. Bu ülkelerde kooperatifçiliğe kamu ve özel
sektör yanında üçüncü sektör olarak da bakılmaktadır. Maalesef ülkemizde ise,
kooperatifçiliğe, zaman zaman önem ve öncelik
verilmesine karşın süreklilik kazandırılamamıştır ve süreklilik
kazandırılamadığı için de kooperatifler sıkıntıya uğramıştır, Atatürk döneminde
önem verilmiştir, 1961’de Anayasa’ya girmiştir. 1982 Anayasası’nın 171’inci
maddesi “Devlet, kooperatifçiliğin geliştirilmesini sağlayıcı tedbirleri alır”
derken, 12 Eylül darbesinde en fazla darbeyi de kooperatifler yemiştir. Köy-Koop gibi ülke genelinde örgütlenen kooperatifler
kapatılmış, tanınmış kooperatif kurucuları ve yöneticileri hapse atılmıştır.
Sayın milletvekilleri, ülkemizde yirmi altı türde yaklaşık 90 bin
kooperatif faaliyet göstermekte, 8,5 milyon kooperatif ortağı da bulunmaktadır.
Mevcut kooperatifler iki başlı iken, yani Sanayi ve Tarım bakanlıklarına bağlı
iken, şimdi bu değişiklikle iki başlılık üç başlılığa çıkarılmaktadır.
Yapılması gereken tek başlılığa indirmek iken, maalesef, daha da çok başlılığa
çıkarılmaktadır. Sanayi Bakanlığına bağlı olan konut yapı kooperatifleri, küçük
sanayi sitesi yapı kooperatifleri ve toplu iş yeri yapı kooperatifleri
Bayındırlık Bakanlığına bağlanmak istenmektedir.
Sayın milletvekilleri, 90 bin kooperatifin üçte 2’si, yani 60 bini
yapı kooperatifidir. Bunlar Sanayi Bakanlığından alınıp Bayındırlık Bakanlığına
bağlanmak istenmektedir. Yapı kooperatiflerinin ve ortaklarının bu yeni
düzenlemeden bir yararı var mıdır? Yoktur. Peki, bu düzenleme niye
yapılmaktadır? Bayındırlık Bakanlığının elinden Karayolları gibi önemli genel
müdürlükleri Hükûmet aldı, şimdi de Sayın Bayındırlık
Bakanına yeni iş alanı yaratılıyor, “Al sana 60 bin yapı kooperatifi.” deniyor.
Bunun da 23 bini faal, 37 bini faal değildir, yani üçte 2’si faal değildir.
Sayın Bakan zaten Bakan olmadan önce yapı kooperatifi inşaatları da yapmış,
konuya yabancı değil.
Sayın milletvekilleri, yapı kooperatiflerinin sorunları vardır,
ancak bu düzenlemeyle bu sıkıntılar bitmeyecektir, sorunları çözülmeyecektir.
Açıklanan gerekçeler yapı kooperatiflerinin Bayındırlık Bakanlığına
bağlanmasını gerektiren gerekçeler değildir. Bu kooperatiflerin üçte 2’si faal
değildir. Bunların inşaat sorunu yoktur, mühendislik sorunu yoktur,
kooperatifle ortağı arasında hukuki sorunlar vardır. Bunların yüzde 95’i de
bitmiştir, Bayındırlık Bakanlığıyla doğrudan bir ilgileri de yoktur.
İmar mevzuatı bakımından denetim belediyeler tarafından yapılıyor,
ruhsat belediyeler tarafından veriliyor, denetim yapı denetim firmaları
tarafından yapılıyor, iskân yine belediyeler tarafından veriliyor. Peki,
Bayındırlık Bakanlığı ne yapıyor da ona bağlıyorsunuz? Yapı kooperatifleri 1984
yılında Bayındırlık Bakanlığı Mesken Genel Müdürlüğünden alınıp Sanayi
Bakanlığına bağlanmadı mı? Yirmi altı yıl sonra tekrar geri dönüşün gerekçesi
nedir?
Sayın arkadaşlarım, geçici 4’üncü maddede “Bayındırlık ve İskan
Bakanlığının personel ve teşkilat yapısı, yapı kooperatifleri ile ilgili olarak
bu Kanun ile verilen görevleri yürütmeye hazır hâle getirilinceye kadar,
hizmetine ihtiyaç duyulan personel, her türlü özlük hakları saklı kalmak
kaydıyla Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı emrinde … bir yıl süre ile geçici
olarak görevlendirilir.” denilmektedir.
Bu maddenin tasarıya konulmuş olması, Bayındırlık Bakanlığının bu
görevi yapabilecek yeterliliğe sahip personelinin olmadığının ve yapı kooperatiflerinin
yirmi altı yıl sonra tekrar Bayındırlık Bakanlığına bağlanmasının yanlışlığının
bir itirafıdır.
Sayın Bakanın kendisi bu işi en yalın şekilde şöyle ifade ediyor:
“Sanayi Bakanlığının işi çok, bizim işimiz az. Bu nedenle alıyorum.” diyor Komisyon
tutanaklarına göre.
Sayın milletvekilleri, böyle bir anlayış olur mu? Bu, nasıl bir hükûmet etme anlayışıdır? Peki, yarın “Ormancılık
kooperatifleri orman işi yapıyor, Orman Bakanlığına bağlayalım; eczacılık
kooperatifleri sağlıkla ilgili, Sağlık Bakanlığına bağlayalım.” denirse ne
olacaktır?
Sayın milletvekilleri, Hükûmet konut
üretiminde kooperatifleri dışlayarak siyasi amaçlarla TOKİ’yi
desteklemektedir. TOKİ yapı denetiminden muaftır, harçlardan muaftır. TOKİ
inşaat yapacağı yerle ilgili olarak belediyelere başvurduğunda iki ay içinde
meclisten sonuç alınamazsa otomatikman kendi projesini uygulama hakkına
sahiptir. Kooperatifler ise plan değişikliği olmadığı sürece inşaat ruhsatı
alamamaktadır. Bu da yasalar önünde eşitlik ilkesine uymamaktadır. Yani,
kooperatiflerin aleyhinedir.
Bazı kooperatiflerde konutlar bitmiş, üyeleri oturmaktadır ancak
sonradan 2/B sorunuyla karşılaşmaktadırlar. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi, Sayın Bayındırlık ve İskân Bakanına sormak istiyorum:
Kooperatiflere arsa temininde nasıl kolaylık sağlayacaksınız? 2/B sorunu olan
kooperatiflerin sorunu çözülecek midir? TOKİ’ye
sağlanan olanaklar, arsa temini, vergi muafiyeti, plan ve proje yapma kolaylığı
kooperatiflere de sağlanacak mıdır? Yıllarca süren yapı kooperatifleri
inşaatlarının hızla bitirilmesi için Hükûmet ne gibi
önlemler alacaktır? Kooperatif dolandırıcıları cezalandırılacak mıdır, yoksa
korunacak mıdır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
OSMAN KAPTAN (Devamla) – Peki, teşekkür ederim Sayın Başkan.
2010-2014 yılları için hazırlanan Kooperatifçilik Stratejisi ve
Eylem Belgesi’nde tüm kooperatifçiliğin tek çatı altında birleştirilmesi
tavsiye edilirken, sayın arkadaşlarım, şimdi, kooperatifçilikte çok başlılığa
neden gidilmektedir? Sayın Bakan bu sorularımızın cevabını verirse memnun
olurum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaptan.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Siirt Milletvekili Sayın
Osman Özçelik. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 496 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın geçici maddesi
üzerinde Barış ve Demokrasi Partisinin görüşlerini sunmak üzere söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bugün 27 Mayıs. Elli yıl önce 27 Mayısta
bir askerî darbeyle karşılaştı bu ülke ve hâlâ bir gelenek hâline gelen askerî
darbelerin sosyal yaşamımızda, siyasal yaşamımızda sıkıntılarını, acılarını
yaşıyoruz. Bir gelenek yarattı; 27 Mayıs 1960’tan sonra 12 Mart darbesi, daha
sonra 12 Eylül darbesiyle karşılaştı bu ülke ve daha sonra da bugün hâlâ
mahkemelerde davası sürmekte olan Ergenekon darbe girişimi bu ülkede yaşandı.
Eğer bu Meclis halkın verdiği yetkiyi, halkın verdiği iradeyi halk adına
kullanamaz ise askerî darbelerle karşı karşıya kalmak, askerî darbe tehdidi
altında yaşamak ve Meclisi ve toplumun tamamını neredeyse askerî vesayet
altında yaşamaya zorlamak ve böyle bir yaşama mecbur kalmak zorunda kalacaktır.
Bu nedenle, Meclisin temel görevi, halkın iradesini doğru temsil etmek ve
Meclisin iradesine sahip çıkmaktır.
27 Mayısta ve diğer askerî darbelerde, darbe planlayıcıları önce
kendi içinde gizli bir örgüt kuruyor, daha sonra, darbe yapabilmenin sosyal ve
siyasal koşullarını yaratmak üzere çeşitli eylemlere, çeşitli provokasyonlara girişiyorlar. Bunların tamamını yaşayarak
gördük. 27 Mayıs askerî darbesinden sonra bu ülkede başbakan ve bakanlar idam
edildi, Parlamento feshedildi ve askerler eliyle yeni bir Anayasa yapıldı. Daha
sonra, aynı gelenek 12 Eylül darbesi sırasında yaşandı ve askerî mantıkla,
askerî anlayışla, demokrasiden uzak, halkın iradesini hiçe sayan, insan
haklarını, temel özgürlükleri hiçe sayan bir anlayışla yeni bir Anayasa yapıldı
ve biz hâlâ o Anayasa’yla yaşamaya devam ediyoruz. Ne yazık ki mevcut Hükûmet, 12 Eylül Anayasası’nın iktidarlara sağladığı
avantajların gölgesinde iktidarını sürdürme çabası içinde. Halkın ve tüm
toplumsal kesimlerin, bu Anayasa’yla artık yaşamanın mümkün olmadığını, bu
Anayasa’yla, 21’inci yüzyılda gelişmiş, demokratik bir ülke koşullarını
yaratmanın mümkün olmadığını ifade etmesine rağmen, hatta tüm sivil toplum
örgütleri, bilim çevreleri bu konuda müttefik iken, düşünce birliği içindeyken
yeni bir anayasa talebi ne yazık ki Hükûmetin
gündeminde değil, Anayasa’da yapılacak kimi revizyon
niteliğindeki değişikliklerle, makyaj niteliğindeki değişikliklerle yeni,
demokratik, sivil bir anayasa ihtiyacını âdeta ortadan kaldırır bir tavır içinde.
Bu nedenle, bizim bir daha askerî darbelerle karşılaşmamamız, halkın iradesinin
üstünde hiçbir güç tanımayan demokratik bir ülke yaratmamız açısından yeni,
sivil, demokratik bir anayasaya ihtiyaç olduğunu ifade etmek isteriz ve 27
Mayısın bu vesileyle bize tekrar bu görevimizi hatırlatması gerektiğine
inanıyorum.
27 Mayısı yıllarca bayram diye kutlattılar bize. Ben lise
yıllarında, ortaokul yıllarında 27 Mayısı bayram olarak kutladım ne yazık ki.
Çoğumuz böyle. Bir askerî darbenin bayram olarak kutlanması demokrasi tarihimiz
için bence çok kara bir lekedir. Ortadan kaldırılmış olmasının ve bugün utançla
anılıyor olmasının da bir sevinç kaynağı olması gerekir diye düşünüyorum.
Şimdi, bugünlerde, yine, hâlâ Ergenekon bütün boyutlarıyla ortaya
çıkmış değil. Hâlâ Ergenekon’un kimi davranışlarının, kimi projelerinin yaşama
geçirilmeye çalıştığını görüyoruz ve ne yazık ki AK PARTİ Hükûmeti
bu konuda yeterli duyarlılık göstermiyor.
Bakın, YÖK eliyle üniversitelere gönderilen bir genelge var.
Genelgelerde, güya bölücülük ve terörle mücadele adı altında üniversitelere bir
görev veriliyor. Arkadaşlar, üniversiteler, terörle mücadele veya bölücülükle
mücadele kurulları değil; üniversiteler, özgür bilim yuvalarıdır, özgür
düşüncenin geliştiği merkezlerdir, özgür düşünceli bilim insanlarının yetiştiği
ve görev yaptığı merkezlerdir. Devletin güvenliği, devletin güvenlik sorunları
üniversitelere, üniversite öğretim üyelerine terk edilemez, onlara bırakılamaz,
böyle bir görev verilemez. Böyle bir görevin verilmesi hâlinde üniversiteler
asli fonksiyonlarından uzaklaşır, bir güvenlik merkezi hâline gelir. Nitekim, 12 Eylül sonrası ortaya çıkan YÖK’ün de
amaçlarından bir tanesi budur. Üniversiteleri, eğitim kurumlarını askerî kışla
merkezleri hâline getirme anlayışı devam ediyor.
Bakın, bu tür genelgelerin yayımlanmasından sonra, birçok
üniversitede, güya “karşıt görüşlü öğrenciler arasında çatışma” adı altında,
özellikle Kürt öğrenciler ağır saldırılara maruz kalıyorlar, linç
girişimleriyle karşı karşıya kalıyorlar. En son, Muğla’da 1 öğrenci yaşamını
yitirdi, daha önce de Diyarbakır’da 1 öğrenci yaşamını yitirmişti. Bu olaylar
Muğla’da, Eskişehir’de, Tokat’ta, Malatya’da, Elâzığ’da devam ediyor.
Üniversite yönetimleri, öğrencilerin can güvenliklerini sağlayamayacakları gerekçesiyle
öğrencileri ya okuldan uzaklaştırıyorlar ya da öğrenciler, bu tür saldırıya
maruz kalan öğrenciler, kendileri o kenti terk etmek zorunda kalıyorlar. Bu,
ciddi bir tehlikenin işaretidir. Yarın iç çatışmalara dönüşecek bu tür
kıvılcımların önünü almak zorundayız. Bu tür genelgelerle, fişleme
genelgeleriyle üniversiteleri ve diğer eğitim kurumlarını devletin istihbarat
örgütleri hâline getirmenin yanlışlığına dikkati çekmek istiyoruz.
Yine, bugünlerde, dün… Van Özalp’ta,
1943 yılında, 33 yoksul Kürt köylüsünü kurşuna dizen General Mustafa Muğlalı’nın ki yargılanmış ve suçu sabit görülmüş,
sanıyorum müebbet hapse mahkûm olmuş bir generalin adı bir kışlaya veriliyor.
Şimdi, etrafı tel örgüyle çevrilmiş o kışlanın dışında oynayan çocuklar bir
bombayla veya bir patlayıcıyla yaşamlarını yitiriyorlar. 1 çocuğumuz orada
öldü, 3’ü ağır olmak üzere 5 kişi yaralandı. Bu ilk değil, birkaç kez daha yine
askerî kışlaların çevrelerinde ya döşenmiş mayınlara basarak yaşamını yitiren
çocuklar, köylüler, yaşlılar görüyoruz ya da patlatılmamış, patlamamış el
bombaları ve diğer mühimmatla yaşamını yitiren çok sayıda insan var. Bu konuyu
da Hükûmetin dikkatine sunuyorum. İnsanlarımız
Van’da… Özalp’ta askerî kışla şehir merkezinde.
Çocukların top oynadığı yerlerde atış talimleri, atış poligonlarının bulunduğu
yerler. İnsanlarımızın yaşamı bu kadar ucuz değil. Askerî birlikler, askerî
kışlalar mutlaka kentin dışına taşınmalı ve insanların can güvenliği
sağlanmalıdır.
Yasayla ilgili geçici madde, Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bağlı
kooperatiflerin Bayındırlık ve İskân Bakanlığına devredilmesini öngörüyor ve
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı personeli ve teşkilat yapısı hazır hâle
gelinceye kadar, Sanayi ve Ticaret Bakanlığında yürütülen bu işlerle ilgili
personelin Bayındırlık ve İskân Bakanlığında geçici olarak istihdam edilmesini
öngörüyor. Bunu doğru buluyoruz. Yani bu geçici madde doğru
bir geçici madde. İntibak süresi için belli bir zamana ihtiyaç var,
doğru ama bu tür düzenlemelerle kooperatifçilik sorunlarını gerçekten tamamen
çözebilecek miyiz? Kooperatifçilik, yoksul halk tabakalarının, orta ve dar
gelirli halk kesimlerinin küçük birikimlerini, enerjilerini, emeklerini
biriktirerek kendilerini büyük iş adamlarına, büyük sanayicilere karşı koruma
refleksiyle ortaya çıkmış…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) - …16’ncı, 17’nci yüzyılda sanayi
devrimiyle birlikte yoksullaşan köylülerin dayanışma ihtiyacı karşısında bir
olgu olarak ortaya çıkmış ve gerçekten çok başarılı üretim ilişkileri
geliştirilmiştir. Kolektivist ruhun gelişmesi açısından kooperatifçiliğin önemi
büyüktür. Kolektif üretim tarzının, dayanışmacı tarzın gelişmesi,
kooperatiflerle mümkündür. Ancak, ne yazık ki ülkemizde, bu tür üretim tarzı
yerine daha ziyade özel sektörün geliştirilmesi ve son zamanlarda yapı
kooperatiflerine alternatif olarak geliştirilen TOKİ, âdeta, yapı
kooperatiflerini işlemez hâle getirmiş, üretim yapamaz hâle getirmiştir. Zaten
kooperatifler kurulurken bile kimi uyanık tacirler, kooperatif adı altında,
devletin sağladığı kimi imkânları kullanmak amacıyla yapay kooperatifler de
oluşturmuşlardı. Yeterli altyapısı olmayan, yeterli donanımı olmayan…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) – Son cümlem Başkanım, sürem yok mu?
BAŞKAN – Eklemiştim.
Teşekkür ederim.
OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) – Peki, teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Şahıslar adına madde üzerinde ilk söz, Gaziantep Milletvekili
Sayın Mehmet Sarı’da.
Buyurun Sayın Sarı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET SARI (Gaziantep) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesinin geçici 4’üncü maddesi
üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ülkemizde, kooperatif faaliyetlerinden sorumlu iki bakanlık
bulunmaktadır. Bu bakanlıklardan biri Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, diğeri ise
Tarım ve Köyişleri Bakanlığıdır. Bu bakanlıkların
görev ve sorumluluk alanında 26 ayrı türde olmak üzere 85.554 kooperatif
faaliyet göstermektedir. Bu kooperatiflerin yaklaşık 8 milyon 500 bin ortağı
bulunmaktadır. Bu kooperatiflerden 12.474 adedinden Tarım ve Köyişleri Bakanlığı sorumlu iken, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı ise 73.080 adet kooperatiften sorumlu bulunmaktadır.
Yapı kooperatifleri, planlı ve bilinçli olarak ele alındığında,
kendi imkânlarıyla, bulunduğu bölgenin konut, sanayi ve benzeri ihtiyaçlarının
karşılanmasına katkı sağlamaktadır. Ancak, günümüzde birçok yapı kooperatifinde
imar mevzuatına aykırı uygulamalar hem üyeler açısından mağduriyete hem de
sağlıklı yapılaşma ve şehircilik ilke ve esasları bakımından problemlere sebep
olmaktadır. Bu nedenle de 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nda değişiklik
yapılması suretiyle yapı kooperatifleri ve üst kuruluşlarının Bayındırlık ve
İskân Bakanlığına bağlanması amaçlanmaktadır. Özellikle konumuz olan yapı
kooperatifleri, ortaklarının konut ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla
kurulmuştur. Bu sebeple de konut yapı kooperatiflerinin gayrimenkulle yoğun
ilişkileri vardır. Söz konusu kooperatiflerin ortaklarının konut ihtiyaçlarını
karşılamak ile ilgili amaçlarını yerine getirebilmeleri için hem tapu sicili
hem de tapu fen işleriyle doğrudan işlemleri olmaktadır.
Bu amaçla da yapı kooperatifçiliğinin gelişmesi, bu kooperatifler
ve üst birliklerinin kurulması, işleyişi, tasfiyesi, denetlenmesi, yapı
kooperatiflerinin kuruluş kayıtlarının ve sicillerinin tutulmasına dair
işlemlerin yapılmasında Bayındırlık ve İskân Bakanlığının sorumlu olması uygun
ve yerinde olacaktır. Ancak Bayındırlık ve İskân Bakanlığının personel ve
teşkilat yapısının yapı kooperatifleriyle ilgili olarak yapılanması gerekmektedir.
Bu kanun ile, Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca yürütülen
işlemler, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı tarafından yapılmaya başlanacaktır.
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı verilen görevleri aksatmayacak ve sağlıklı
yürütmeye hazır hâle gelinceye kadar, hizmetine ihtiyaç duyulan personelin her
türlü özlük hakları saklı kalmak kaydıyla Bayındırlık ve İskân Bakanlığının
emrine bir yıl süre ile geçici olarak verilmesi uygun olacaktır.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Kırıkkale Milletvekili Sayın Turan Kıratlı, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
TURAN KIRATLI (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın 5’inci maddesinin geçici 4’üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün Türkiye’de Sanayi ve Ticaret
Bakanlığıyla Tarım ve Köyişleri Bakanlığının
sorumluluğu alanında faaliyet gösteren 26 türde 87.849 kooperatif mevcuttur.
Kooperatifler içinde en fazla sayıya sahip olan 59.129 adet ile konut yapı
kooperatifleridir. Ortak sayısı bakımından da konut yapı kooperatifleri ilk
sıradadır. 2 milyon 150 bin 860 kişi konut yapı kooperatifi ortağıdır.
Kooperatif ve ortak sayılarıyla ilgili ayrıntılı analizler
yapıldığında, tarımsal amaçlı kooperatiflerde kooperatif başına düşen ortak
sayısının daha fazla, tarım dışı kooperatiflerde ise daha az olduğu
görülmektedir. Ülkemiz kooperatifçiliğinin genel karakteristiği, az ortaklı
kooperatif yapısının hâkim olmasıdır. Diğer taraftan, TÜİK verilerine göre, son
beş yılda en çok kurulan kooperatiflerin yapı kooperatifleri, tarımsal
kooperatifler ve taşıma kooperatifleri olduğu, diğer kooperatiflerin az olduğu
anlaşılmaktadır. Konut yapı kooperatiflerini oluşturan ekonomik gruplar daha
çok orta ve alt gelir seviyesine sahip kişilerdir.
Geçmişte yaşanan bazı olumsuzluklar ve mağduriyetlere rağmen hâlen
kentleşme politikalarının önemli bir aktörü olan konut kooperatiflerinin ideal
yönde gelişimiyle ilgili tedbirlerin alınması ve sektörde gerekli olan güven
ortamının sağlanması gerekmektedir.
Bu maddeyle, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı arasında devredilmesi öngörülen her türlü işleme ilişkin usul ve
esaslar düzenlenmektedir.
Değerli milletvekilleri, Sanayi Bakanlığımız son yıllarda
ekonominin yapılanmasında çok aktif rol almaktadır. Esnaf ve sanatkârlarımıza
yönelik çok ciddi hizmetler sunmaktadır. KOSGEB ve TESKOMB aracılığıyla uygun
krediler kullandırmaktadır. Ülkemiz genelinde küçük sanayi siteleri ve organize
sanayi bölgelerinin gelişmesi için büyük hamleler başlatmıştır.
Küçük sanayi siteleri yapı kooperatifleri, imalat ve tamirat ile
ilgili meslek kollarında faaliyet gösteren esnaf ve sanatkârlar ile
sanayicilerin günün icaplarına uygun modern ve teknik şartları haiz iş yerine
sahip olmalarını sağlamak amacını taşımaktadırlar. Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının kredi desteğiyle toplam 89.872 iş yerinden oluşan 416 adet küçük
sanayi sitesi hizmete sunulmuş ve yaklaşık 450 bin kişiye daha sağlıklı
şartlarda çalışma imkânı sağlanmıştır. Bu kooperatifler, ülkemizde ilçe
düzeyine kadar yaygınlaşmıştır. Tabii ki Kırıkkale’miz de bu hizmetlerden
nasibini almıştır. Kırıkkale Organize Sanayi Bölgesi
Ayrıca Keskin Organize Sanayisi,
Ben, bu vesileyle Hükûmetimize, Sanayi
Bakanımıza ve tüm emeği geçenlere teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Doğru…
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakana sormak istiyorum: Organize sanayi bölgelerinde
yatırım yapanlara ücretsiz arsa temini 2010 senesinde kaldırılmıştır. Tabii bu
da büyük şehirlerin dışında özellikle İç Anadolu şehirlerinde veyahut da
gelişmemiş şehirlerde yatırım yapmak isteyen insanlar için arsanın parasının
temin edilmesi büyük bir yük teşkil etmektedir. Bununla ilgili yeni bir kanuni
düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Bakan…
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Evet,
teşekkür ediyorum.
Sayın Doğru’nun… Şu anda bu konuyla net bir şeyim yok. Yazılı
olarak cevap vereceğiz.
BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.
Madde üzerinde bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 496 sıra sayılı Kooperatifler Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı'nın 5 inci maddesi ile 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'na eklenmesi
öngörülen Geçici Madde 4’de yer alan “bu Kanunun” ibaresinin “bu maddenin”
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Bekir Bozdağ |
Ayşe Nur
Bahçekapılı |
Öznur Çalık |
|
Yozgat |
İstanbul |
Malatya |
|
Fatma Şahin |
|
Kemalettin Aydın |
|
Gaziantep |
|
Gümüşhane |
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI NUSRET
BAYRAKTAR (İstanbul) – Uygun görüşle takdire sunuyorum.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçe mi?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Tasarı’nın 5 inci maddesi ile 1163 sayılı Kanun’a geçici maddeler
eklenmesi öngörülmüş olup, bu madde ile eklenmesi öngörülen Geçici Madde 4’ün
son kısmında “bu Kanunun” ibaresinden 1163 sayılı Kanunun anlaşılmasına mahal verilmemesi
bakımından, metinde düzeltme yoluna gidilmesi gerekmiştir.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Karar yeter sayısının aranmasını
istiyorum.
BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Oylamayı elektronik cihazla yapacağım.
İki dakika süre veriyorum ve başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda geçici 4’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi geçici 3 ve geçici 4’üncü maddeleri
içeren çerçeve 5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
6’ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6- 13/12/1983 tarihli ve 180 sayılı
Bayındırlık ve İskan Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin 2 nci maddesinin birinci fıkrasına
aşağıdaki bent eklenmiştir.
“r) Yapı kooperatifleri ve üst birlikleri ile ilgili olarak
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu ve diğer kanunlar ile verilen görevleri
yapmak, yapı kooperatifçiliğinin gelişmesini sağlayacak tedbirleri almak, bu
kooperatifler ile üst birliklerinin kurulmasına, işleyişine, tasfiyesine ve de-netlenmesine ve yapı kooperatiflerinin kuruluş kayıtlarının
ve sicillerinin tutulmasına dair iş ve işlemleri yapmak, yaptırmak ve
denetlemek.’’
BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Mersin Milletvekili Sayın Ali Rıza Öztürk. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 496 sıra sayılı Kanun Teklifi ve Tasarısı
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama geçmeden önce 17 Mayıs 2010 tarihinde Türkiye Taş
Kömürleri İşletmesi Karadon Müessesesi Müdürlüğünde, Karadon Yeni Servis Kuyusu’nda kuyu akrosaj
bağlantılarının yapımı sırasında meydana gelen grizu patlamasında hayatlarını
kaybeden 2 maden mühendisi, 28 işçi olmak üzere, 30 yurttaşımıza Allah’tan
rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Bu vesileyle de şu düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum
değerli arkadaşlarım: Bu ölümleri madencilik mesleğinin kaderi olarak ilan eden
görüşler bilimsel değildir, ayrıca doğru da değildir. Eğer bu ölümler gerçekten
kaderse, mesleğin kaderiyse, o zaman, bu ölümlerin nedenleri ve sonuçları
üzerinde hiçbir araştırmaya gerek yok demektir. Bunu, köydeki bir vatandaşımız
söylerse veya okuma yazma bilmeyen bir yurttaşımız söylediği zaman kabul etmek
mümkündür ancak gerçekten, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanının böyle bir
beyanda bulunması talihsizlik olmuştur diye düşünüyorum.
Bu kazayla ilgili çok ciddi ihmallerin olduğunu düşünüyorum. Olay
yerinde inceleme yapan bir maden mühendisi olarak tespitlerimi de sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, grizu patlamasının olabilmesi için ortamdaki
metan gazı oranının yüzde 4 ve üstünde olması gerekir. Bu da yetmez, bununla
birlikte, patlamayı sağlayacak bir ateş kaynağının, en azından bir iki saniye
sürecek bir açık alevin olması gerekir.
Bu olaya baktığımızda, burada, gerçekten, metan gazı oranının
yüzde 4’ten çok fazla boyutlara çıktığını o ocak içerisindeki sensör ölçümlerinden görebiliyoruz. Zaten yüzde 4’ün
üzerinde ölçüm yapma olayı kalmamıştır.
Bu olaylarda, galeri ilerlemesi sırasında, ocağın genel
atmosferini ölçen sensörlerin dışında, ayrıca “ayna”
dediğimiz, “galerinin aynası” dediğimiz bölgelerde manuel
grizumetrelerle metan gazı oranının ölçülmesi gerekirdi.
Yine, galeri ilerlemesi önünde ani metan gaz degajmanını kontrol
edebilmek için kontrol sondajlarının, 45 metrelik kontrol sondajlarının
açılması gerekirdi. Şimdi ben bu kürsüden Sayın Başbakana soruyorum: Bu ocakta
kontrol sondajları açılmış mıdır, açılmamış mıdır?
Değerli arkadaşlarım, madencilik, doğası gereği gerçekten çok
riskler taşıyan ağır bir iş koludur, bunu hepimiz biliyoruz; özellik arz eder,
bilgi, deneyim ve tecrübe gerektiren bir sektördür.
Şimdi buradaki en ağır koşullardan birisi, en ağır ihmallerden
birisi, en ağır nedenlerden birisi de şudur değerli arkadaşlarım: Şimdi
“taşeronlaşma” dediğimiz zaman hemen Hükûmet
yetkilileri kızıyor. Yani “Taşeronlaşma bu kazaların nedenleridir.” dediğimiz
zaman hemen kızılıyor, kızılmaya gerek yok çünkü bu sektör gerçekten bilgi
birikimi ve deneyim gerektiren bir sektör. Oysa bilgi birikimi ve deneyim, kamu
kurum ve kuruluşlarında, yıllarca yıl alan, yıllarca yıl sonra oluşmuş bir
birikimdir. 1980’den sonra ekonominin verimleştirilmesi adına yapılan
özelleştirme uygulamaları ve taşeronlaştırma politikaları, kamu kurum ve
kuruluşlarındaki çalışan elemanlardaki bilgi birikimini darmadağın etmiştir.
Dolayısıyla yeni taşeronlaştırma sürecinde bu bilgi birikiminden yoksun,
gerçekten bu konunun uzmanı olmayan insanlar bu işleri yapmaya başlamışlardır.
Bu da, gerçekten, Türkiye’de iş kazalarının çok artmasının nedeni olmuştur.
Bugün bizim ülkemize baktığımız zaman iş kazaları bakımından Avrupa’da
birinciyiz, dünyada üçüncüyüz. Bunu kader olarak kabul etmemiz, kader olarak
ilan etmemiz mümkün değildir değerli arkadaşlarım.
Her zaman bu kürsüde söylediğim gibi bir kaza, önceden
öngörülemeyen, dolayısıyla gerçekleşmemesi için tedbir alınamayan risklerin
gerçekleşmiş olması hâlidir. Önceden öngörülebilen ve gerçekleşmemesi için
tedbir alma imkânı olan risklerin gerçekleşmiş olması hâli kaza değildir olsa olsa cinayettir. Zonguldak havzasında Karadon
bölgesinde meydana gelen olay, bir maden mühendisi olarak söylüyorum ki, iş
kazası değildir, cinayettir, ihmalden kaynaklanmaktadır değerli arkadaşlarım.
Görüşmekte olduğumuz Kooperatifler Kanunu’yla ilgili olarak
şunları söylemek istiyorum: Bu kanun, gerçekten, Bayındırlık ve İskân
Bakanlığının içi boşaltılmış ve işe göre adam, adama göre iş anlayışı, burada
da “Bakanlıklara göre kurum; hangi bakan hangi bakanlıktaysa, ona göre kurum.”
anlayışının bir sonucu olmuştur. Bugün Bayındırlık ve İskân Bakanlığının esas
karakterine vuran kurumlar, örneğin Karayolları, bu, Bayındırlık ve İskân
Bakanlığından alınmış ve Ulaştırma Bakanlığına bağlanmış, diğer kurumlar da
alınarak boşaltılmış, şimdi birtakım kurumlar, kooperatifler, özellikle yapı
kooperatifleri Bayındırlık Bakanlığına bağlanarak Bayındırlık Bakanlığının
işlevsiz konumdan çıkarılması amaçlanmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, 2012 yılı Birleşmiş Milletler tarafından
Dünya Kooperatif Yılı olarak ilan edilmiştir. Gerçekten kooperatifçilik,
ekonominin motorudur, can damarıdır. Özellikle küçük güçlerin birleştirilerek
rekabet ortamında rekabet gücünün artırılabilmesi için kooperatifçiliğe önem
verilmesi açıktır. Ancak, bizim ülkemizde özellikle son yıllarda, 2000 yılından
sonra kooperatifçiliklere ağır darbeler vurulmuştur. Türkiye'nin tarımsal
işletme ölçeklerinin ortalama 60 dekar gibi Avrupa Birliği ülkelerinin
yarısından az ölçekte olduğu bilindiğine göre, küçük işletmelerin
kooperatifçilik dışında serbest rekabet edebilme güçleri hemen hemen yok demektir. Ortakların ürünlerini iyi
değerlendirebilmek, tarımsal girdileri en uygun ve en verimli bir şekilde
sağlayabilmek ve üreticilerin tarımsal nitelikli faaliyetlerini birleştirebilmek
amacıyla, tarım satış kooperatifleri, zamanında kurulmuş, bu tarım satış
kooperatifleri bir araya gelerek tarım satış kooperatif birliklerini
oluşturmuşlar. 2000 yılında bu konuda düzenlemeler yapılmış ve 2000 yılında
yapılan düzenlemelerle tarım satış kooperatif birlikleri âdeta öldürülmüştür.
İşte, Nevşehir’deki, Malatya’daki Kayısıbirlik iflas,
tasfiye noktasına gelmiştir ve yine Adana ÇUKOBİRLİK, İzmir TARİŞ, Giresun’daki
FİSKOBİRLİK gibi tarım satış kooperatif birlikleri sürekli siyasi iradenin
müdahaleleri sonucu kendi özgür kooperatifçilik yolunda ilerleyemedikleri için
bugün kapanmak durumuna gelmişlerdir. Orta Doğu’nun en büyük entegre
tesislerine sahip olan ÇUKOBİRLİK artık kooperatifçilik faaliyetini yürütemez
hâle gelmiştir. TARİŞ’ten, yine, aynı şekilde işçiler atılmıştır, ekonomik
katkı sağlayamaz noktaya gelmiştir. Bunların en önemli nedenlerinden birisi,
gerçekten bu kooperatiflerin Sanayi ve Ticaret Bakanlığının denetimi
vasıtasıyla, vesayeti vasıtasıyla iktidar tarafından sürekli kontrol edilir,
yönlendirilir ve yönetilir olmalarından kaynaklanmaktadır.
3186 sayılı Tarım Satış Kooperatifleri ve Birliklerinin Kuruluşu
Hakkında Kanun’un 11’inci maddesine baktığımız zaman, orada bu birliklerin
Sanayi ve Ticaret Bakanlığının talimatıyla yönetileceği, talimatlarına uygun
davranacağı hükme bağlanmıştır. Yine, o birliklerin genel müdürlerinin Sanayi
ve Ticaret Bakanının teklifi üzerine atanacağı öngörülmüştür. Sanayi ve Ticaret
Bakanına böylesine birlikler üzerinde ağır vesayet ve denetim yetkisi veren bu
hüküm uygulamada Hükûmetin bu birlikleri yönetmesine,
yönlendirmesine neden olmuştur. Oysa bu kooperatiflerin sermaye yapılarına
bakıldığında, bunlar kamu kurum ve kuruluşları olmayan, kamu tüzel kişiliği
olmayan, tamamen özel hukuk tüzel kişisi olan kurumlardır. Devletin buralarda
hiçbir ortak payı yoktur, sermayesinde devletin hiçbir katkısı yoktur.
Kooperatiflerin sermayesi tamamen ortaklarının koyduğu paylardan oluşmaktadır.
Ancak, buna rağmen, bu kooperatiflerin yönetimi Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
aracılığıyla Hükûmet tarafından yapılmaktadır.
Geldiğimiz nokta ise tam bir iflas noktasıdır, tam bir çıkmazdır.
2012 dünyada Kooperatifçilik Yılı ama Türkiye’de ise kooperatifçilik bitmiş,
iflas etmiş bir konumdadır değerli arkadaşlarım. Yapılması gereken, gerçekten
kooperatifçiliği tekrar düzenlemektir. Ve bu tip yasaları yaparken gerçekten
halkımızın ihtiyaçlarını gözeterek, onların ihtiyaçlarını karşılayacak
nitelikte yasalar yapmak lazım. Bu hâliyle bu yasanın olup olmamasının
gerçekten çiftçilere, üreticilere ya da az sınırdaki ekonomik güçlerini bir
araya getirerek konut kooperatifi kurmaya çalışan yurttaşlarımıza hiçbir
katkısı yoktur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Bir belirsizlik hâkimdir. Siz bu yasa
tasarısıyla konut yapı kooperatiflerini Bayındırlık Bakanlığına bağlıyorsunuz; oysa, tarım satış birliklerinin geleceği ne olacaktır? Onlar
hâlen Sanayi ve Ticaret Bakanlığının denetimi altında mı olacaktır? O zaman
onları da Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlamak
gerekmez mi diye düşünülebilinir.
Değerli arkadaşlarım, önemli olan halkın ihtiyaçlarını giderecek
yasa ve uluslararası hukuk kurallarına uygun yasa yapmaktır. Eğer Türkiye Büyük
Millet Meclisi böylesine ihtiyaçları gideren uluslararası hukuk kurallarına
uygun yasa yapmıyor ise o zaman bu yasanın Anayasa’ya aykırılığı nedeniyle
Anayasa Mahkemesine gitme haklarını kullandığından dolayı insanlar
suçlanmamalıdır, ayıplanmamalıdır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Afyonkarahisar
Milletvekili Sayın Abdülkadir Akcan. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının
6’ncı maddesiyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti ve televizyonları başında bizi izleyen Türk
milletini saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz tasarının özünde şu ana
kadar kanunla Sanayi ve Ticaret Bakanlığı uhdesine verilmiş farklı amaçlı
kooperatiflerden yapı amaçlı kurulmuş olanların konu bazında düşünülerek
konuyla ilgili bakanlık olan Bayındırlık ve İskân Bakanlığı yönetimine ve
sorumluluğuna devredilmesi esasını görüşüyoruz. Bu nedenle, kısa bir süre önce
kanunlaşmış ve bu kanunlaşma sonunda Bayındırlık ve İskân Bakanlığının
uhdesinde olan Afet İşleri Genel Müdürlüğünün başka bir bakanlığının
sorumluluğuna aktarılmış olmasından kaynaklanan bir kooperatif sorununu dile
getirmek istiyorum. Sayın Bakanın bu konuda bir miktar bilgisi vardı. Konu 3
Şubat 2002’de yaşanmış Afyon depremi. Afyon depremi yaşandığında, bundan kısa
bir süre önce Marmara depremine bağlı olarak çıkartılmış, “Bir daha devlet bu
depremin sorumluluğunu üstlenmesin, bu sorumluluğa devlet kadar bir miktar da
afete maruz kalma ihtimali olan insanlar ortak olsun.” mantığıyla Doğal Afet
Sigorta Kanunu çıkarılmıştı. Bu Sigorta Kanunu uyarınca devlet artık
depremzedeye, afetzedeye konut yapmayacaktı ancak DASK uygulamaya geçmiş fakat
etkin uygulama şansı sağlanamamış olduğundan Türkiye’de konutların ancak yüzde
8’i doğal afet sigorta poliçesi satın alabilmişti.
İşte, bu olumsuzluğu kamuoyunun yüzde 92’si yaşarken Türkiye Büyük
Millet Meclisi o gün, 28 Haziran 2002’de bütün gruplar, hiçbir parti farkı
gözetmeden Afyon depremzedesine sahip çıkmak için Afyon depremzedesine kredi
olarak verilmek üzere, sonra da geri tahsil edilmek üzere bir konut yapım
kredisi çıkarmıştı. Ancak bu kredinin kullanımı depremin yaşandığı yerleşim
biriminde, belediye yerleşim alanlarında depremzede olan vatandaşların kuracağı
kooperatif eliyle, devlet olarak bu parayı kullandıracak olan kamunun Toplu Konut
İdaresi ve Bayındırlık İskân Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğünün ortak
sorumluluğu altında bu konutlar yapılacaktı. Konutların yapımı için kurulan
kooperatifler, konutu yapacak müteahhidi ihale yoluyla kendisi belirleyecekti.
Bu yolla Afyon’da pek çok belediye yerleşim alanındaki konutlar yapılabilmiş
olmasına karşılık Afyon merkezde yaklaşık 800 afetzede kooperatif kurarak konut
edinmek istemiş, ihale yapılmış, ihaleyi alan müteahhit,
kelimenin tam anlamıyla kooperatifi dolandırarak -burada bir miktar kamu
görevlisinin ihmali de söz konusu olmak üzere- işi terk etmiş gitmişti. Bu
arada biz işin peşine düştük, ama Afet Acil Durum Yönetim Başkanlığı kurularak
afet işleri lağvedildi. Sayın Bakana ben şunu buradan ifade etmek istiyorum:
Sayın Bakan, altyapıyı yol olarak Karayolları yapacaktı, altyapıyı kanalizasyon
ve içme suyu olarak İller Bankası yapacaktı, depremzedeye teslim edecekti.
Sadece üst yapı olarak konutları yapmak için o gün kanunla 70 trilyon Toplu
Konut İdaresiyle Afet İşleri Genel Müdürlüğünün ortak kullanımında harcanacaktı
ve bunlar pek çok yerleşim alanında böyle yapıldı. Ancak, Afyon Merkez
Depremzede Kooperatifi gerçek anlamda depremden mağdurdu ama bir de müteahhit mağduru oldu, müteahhit afetzedesi oldu, şu anda
konuta başlayamıyor Sayın Bakan. Başlayamama nedeni… “Devlette devamlılık
vardır.” diyoruz, “Afet İşleri Genel Müdürlüğünün sorumluluğunu Afet Acil Durum
Yönetim Başkanlığı üstlenecek.” diyoruz. Bu da kanunda
mevcut. Ama, hiç kimse kusura bakmasın, Bolvadin Belediyesinde bir memur
olarak çalışırken özel idareye bağlı bu Başkanlığın taşra teşkilatı olan Afyon
Afet Acil Durum Yönetim Müdürlüğüne getirilen şahsın bilgisiz ve
beceriksizliği, bir miktar da siyasi yaklaşımı yüzünden kooperatifin verdiği
her dilekçeyi “Ben bundan anlamam, Afet Acil Durum Yönetim Başkanlığına sormam
lazım.” diyerek topu taca ata ata ata
inşaat sezonu neredeyse başladı, işte bitecek hâle geldi! Şimdi,
o konutların yapılması sırasında kontrol hizmetlerini, mühendislik hizmetlerini
Afyon ilindeki Bayındırlık İskân Müdürlüğünün mühendisleri verecekti ki
Bakanlık bu işi vermeye Yapı İşleri Genel Müdürlüğü aracılığıyla hazır olduğu
hâlde Afet İşleri Genel Müdürlüğünün ve TOKİ’nin
fonksiyonunu üstlenen Afet Acil Durum Yönetim Başkanlığı, Sayın Cemil Çiçek’in
sorumluluğunda olan Başkanlık konunun üstüne gitmiyor. Şimdi afetzede
bir afete daha maruz kaldı, bir başka afetzede oldu Sayın Bakan. Şu anda işler
yapılmıyor ve Afyon Valiliğinin sorumluları topu taca atıyor. Eğer devlette
devamlılık varsa, “Bizden Afet İşleri Genel Müdürlüğü bütün fonksiyonuyla
gitti.” deseniz bile bu kanunla kooperatiflerin sorumluluğunu üstünüze
aldığınıza göre, orada Afyon Depremzede Yapı Kooperatifi olduğuna göre sırf bu
yüzden bu konuyu sürüncemede kalmaktan kurtarmamız gerekiyor.
Bakınız, 2002’de yaşanmış depremden sonra 2003 yılında, Afyon
merkez hariç, bütün ilçe ve beldelerdeki yapı kooperatifleri aracılığıyla
konutlar yapıldı, teslim edildi. 2003’ün üzerinden tam yedi yıl geçtiği hâlde
konutların daha yarısı yapılmadığına göre, bunun için de bir yapım süresi
gerektiğine göre sekiz seneden beri Afyon merkeze bağlı Depremzede Yapı
Kooperatifi üyeleri ciddi anlamda mağdurdur Sayın Bakan. Kooperatif olarak bu
kanunun çıkmasından sonra sizin sorumluluğunuza giriyor.
Lütfen, bu hususta bir gayret göstererek o insanların sıkıntıdan
kurtarılması için, Afyon merkez depremzede kooperatiflerinin sorununa sahip
çıkma adına gereken ilgiyi göstereceğinizi umuyor, kanun tasarısının
kanunlaşmadan sonra ülkeye ve millet hayrına olmasını ve hayırlara vesile
olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akcan.
Barış ve Demokrasi Partisi adına Muş Milletvekili Sayın Sırrı Sakık. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; ben de bu maddeyle ilgili grubumuzun düşüncelerini sizlerle
paylaşmak istiyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, evet, 27 Mayıs, Adnan Mendereslerin idam edildiği gün ve
buradan idam edilirken Denizleri idam edenler “Üçe üç!” diye bağırıyorlardı.
Onun için, idam, bir insanlık suçudur. Adnan Mendereslerin de, Denizlerin de
idam edilmesi, insanlığa karşı bir suç işlenmiştir. Çok yakın bir tarihte de
İran’da… Kapı komşumuz olan İran, Kürtlere karşı, Kürt aydınlarına karşı o
insanlık suçunu işlemiştir; orada aydın, demokrat, öğretmen olan 4 insanı
asmıştır. O vesileyle, biz bütün idamları insanlığa karşı bir suç olarak
görürüz. Adı “Deniz” olur, adı “Hüseyin” olur, adı “Adnan” olur; ne olursa
olsun, hepsinin acısını yüreğimizde hissediyoruz.
Sevgili arkadaşlar, şimdi, gündem o kadar dolu ki… Yani her gün,
her saat yanı başımızda ölüm haberleri alıyoruz. Tersanelerden tutun,
Zonguldak’ta olup bitenlere kadar, mayın patlamalarına kadar bir sürü,
vatandaşlarımızı… Sosyal devlet olduğumuzu söylüyoruz ama ne hikmetse gereğini
yapmıyoruz ve insanlarımız her gün ağır bir şekilde yaşamlarını yitiriyorlar ve
biz burada seyirci kalıyoruz. Parlamento sorunlara çözüm bulmuyor ve olup
bitenlere de hep seyirci kalıyoruz.
Şimdi, bu yasa görüşülürken, aslında bir dönüp geçmişe
bakabilirsek, 1966 Varto-Muş depreminden hâlen hak sahipleri olanlar haklarını
alamamışlardır. O kadar çok bürokratik engeller var ki, aradan birkaç nesil
gelip geçmiş, ölmüş; hâlen geliyorlar, Ankara’daki o bürokratik yapıyla bu
sorun bir türlü çözülmüyor.
Yine Muş’ta, Alparslan-1 Barajı yapılırken, burada istimlak hâlen yapılmamış, birçok alanda vatandaşlarımızın
hakkı hukuku… Gidip orada, yani devlet gereğini yapmamış, bir zorbalık yapmış.
Hâlen birçok vatandaşın yerinin yurdunun istimlak
parasını vermemiş ve orada bir vatandaşımız, üç gün önce su baskınından duvar
yıkılıyor ve biri yaşamını yitiriyor.
Şimdi siz devletsiniz gidip orada… Yani vatandaşların malına,
mülküne el koyuyorsunuz ama istimlak yapmıyorsunuz,
parasını ödemiyorsunuz, atalarının, yakınlarının, çocuklarının mezarı var, o
mezarlık su altında kalıyor bir başka yere nakletmiyorsunuz. Şimdi, eğer gelip
orada istimlak yapacaksanız ilk önce benim değerlerime
saygı duymak zorundasınız. Sosyal devletin görevi budur yani 1966 yılında
deprem olmuş, evler yıkılmış, yıl 2010 hâlen gereği yapılmamış ama dönüp
diyeceksiniz ki: “Ben sosyal devletim.” Buna kimse inanmaz. Yine 1993’lerde
dönemin hükûmetleri, asker, sivil, bürokratlar el ele
vererek bölgeye gidip orada köyleri, kentleri yakmışlar, faili meçhul
cinayetleri işlemişler, aradan on yedi yıl geçmiş, göstermelik komisyonlar
oluşturmuşsunuz. Kim? Bölgede görev yapan valileriniz ve bu valileri tanıyoruz.
On yedi yıldır bu vatandaşların evleri yok, bunlardan biri de benim. En zengin
köyümüzde şu anda bir tek tane evimiz yok. Böyle bir sosyal devlet olur mu,
böyle bir komisyon olur mu? Bu komisyonlardan biri…
Biz geçen gün bir grup milletvekili arkadaşımızla Diyarbakır
Havaalanı’ndayız, VIP salonundayız; bir baktım ki bir vali geldi -vali olduğunu
da bilmiyorum- sırtında ceketi, kollar dışarıda, arkasında 4-5 tane polis,
silahlar dışarıda, sanki Teksas filmi çevriliyor
gibi. Sordum: Arkadaşlar bu kim? Dediler ki: “Vallaha bu Siirt Valisi.” Vallaha
bu Hükûmete de bu yakışır! Bu Siirt Valisi dediğiniz
Vali var ya, hani orada çocuklar iki yıl tecavüze uğradı ya, orada onun ve
emniyet müdürünün iki yıl haberi olmayan Vali, sonra araştırdım ki Siirt’te de
ceket omuzda dolaşıyor ve sonra siz ne yaptınız biliyor musunuz? Bu Valiyi
ödüllendirdiniz, Yozgat’a gidiyor şimdi! Böyle bir sosyal devlet olmaz. Böyle
sırtında ceketi, arkasında silahlı kovboyları olan vali olmaz. Eğer siz
bunlardan hesap sormuş olsaydınız o halkı bu kadar küçümseyecek bir şekilde sokaklarda,
sırtında ceketiyle dolaşmaz. Orada VIP’de bir grup
milletvekili var, onlara caka atarak, sözüm ona,
halkın verdiği iradeyi aşağılamaya çalışıyor. Aslında, o tavrı sergileyen adam
kendisinin ne kadar yerlerde süründüğünü bilmiyor. Onun için, bu şahıslarla, bu
şahsiyetlerle sizler gerçekten bu ülkede olup biten sorunlarımızı çözemezsiniz.
Sevgili arkadaşlar, bakın, Mustafa Muğlalı olayını buraya sürekli
getirdik. Bunun eli kanlıdır, eli kirlidir; bunun eli masum 33 Kürt’ün kanına
bulaşmış ve mahkeme kararıyla ceza almıştır ve hâlen hep ısrar ettik “barış”
dediniz, “demokrasi” dediniz. Açın dedik, bu Muğlalı ne yaptı ki, hangi savaşa
katıldı, nereyi fethetti, ne yaptı, bu ülkede kimin için iki taş üst üste
koydu? Bu eli kanlı ve kirli adamın adını kışlaya veriyorsunuz ve o kışlanın
etrafında onlarca mayın ve çocuklar o mayına basıp... Bu adam
uğursuz. Yapmayın... Hâlen bununla ilgili bir komisyon gitmiyor,
araştırma yapmıyor.
Şimdi, o kadar çok ki yaralarımız. Her üniversitede görüyoruz.
Üniversitelerde kendi kimliklerinden dolayı çocukların, gençlerin nasıl
saldırıya maruz kaldığını biliyoruz. Muğla’da aynı şey oldu, bir genç yaşamını
yitirdi. Gerekçe çok hazır “Kız davası.” dediler. Sonradan bir polisin ne
yaptığını kamuoyunda hep birlikte gördük. Balıkesir’de aynı
şey, Denizli’de aynı şey. Birçok ilde toplumsal dokularla oynamak
isteyen güçler var sevgili arkadaşlarım. Bunları zaman zaman
burada söylerken bize tepki seslerinizi yükseltiyorsunuz ama gerçekten
Türkiye’nin toplumsal dokularıyla oynamak isteyen güçler var. Onun için bir
çatışma ortamını tetikliyorlar ve biz yetkili birimleri aradığımızda o kadar
haklı gerekçeleri var ki hemen “Kadın meselesi, kız meselesi...” Onun için, hep
de bu kürsüden söylüyoruz: Bu olayı işletenler ile soruşturanlar aynıysa
failler bulunmuyor.
Yine, bir hafta önce, Van’dan 8 tane Kürt işçisi buraya çalışmaya
geliyorlar. Gelip, Mamak’ta akşam işleri bittiğinde bunlar oturup yemek
yapıyorlar. Tam yemek yiyecekler, evin etrafı mahalle tarafından sarılıyor ve
bu 8 tane insan ilk önce emniyet müdürlüğünü arıyor, oradan birkaç polis
geliyor, bunlar da kendilerini korumak adına ellerinde sopalarla bekliyor.
Polisler gelip bunlara diyor ki: “Biz buradayız, sizin güvenliğinizi sağlamak
üzere buradayız.” Ve sonra bunların elindeki kendilerini savunacak araçları da
alarak o mahalleliye teslim ediyor, 8 tane vatandaşımızın kafası kırılıyor,
kiminin kolu, kiminin de bacağı ve Numune Hastanesinde tedavi edildiler,
ameliyat edildiler ve ben, İçişleri Bakanlığını aradım, yetkili birimleri
aradım, sonra il emniyet müdürünü de aradım ve rica ettim. Bu konudan haberi
olmadığını söyledi. “Rica ediyorum, araştırın ama bir şey istiyorum sizden.
Lütfen, yine karı, kızdır demeyin bize.” dedim. Ve sonra araştırdılar,
döndüler, bizi aradılar, evet, rica ettiğimiz şey yine kapımıza geldi.
“Efendim, işçiler orada bir kadına bakmışlardır.”
Peki, sevgili kardeşlerim, bizim bir kadına bakma özgürlüğümüz de
olabilir. Bu bir suçsa bu suçun cezası linç değildir. Hiç kimse, burada
güvenlik adına bulunan, burada etkili, yetkili konumda olanların böyle
mazeretler uydurmasına asla hakkı yoktur. Eğer siz böyle yaparsanız, eğer Hükûmet bu olup bitenlere bir bütün olarak seyirci kalırsa,
emin olunuz ki iyi günler bizi beklemiyor. Biz, olup bitenleri... Lütfen bunları
yanlış anlamayın. Evet, iyi günler bizi beklemiyor. Burası bizim ana yurdumuz,
hepimiz birlikte yaşamak zorundayız, mecburuz ve mahkûmuz. Başka bir vatanımız
yok ama şunu da...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
SIRRI SAKIK (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu ana yurdumuzda da hepimizin, birbirimizin kimliğine saygı
duyduğumuz, birbirimizi ötekileştirmeden, birbirimizin kimliğinden dolayı
saldırıya maruz kalmadan ortak bir hukuk oluşturmak zorundayız. O ortak hukukun
ve huzurun ülkesinin yaratılması ilk önce Parlamentonun görevidir, hepimizin
görevidir. Hiç kimsenin burada seyirci kalmaya hakkı yoktur ve ben buradan
bütün parlamenter arkadaşlarıma bu konuda özellikle rica ediyorum, bütün
illerde ve ilçelerde… Bakın, çok yakın bir tarihte yine işçiler gidecek,
çalışacaklar Ordu’ya, Trabzon’a oraya buraya. Bu alt zemin hazırlanıyor.
Hepinize görevler düşüyor. Eğer gerçekten hepimiz bu görevleri yerine
getirebilirsek bu ülkede iç barışımıza katkı sunabiliriz, ama seyirci de
kalırsak hepimiz bu işin bedelini çok ağır öderiz.
Hepinize teşekkür ediyorum, iyi akşamlar diliyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sözlü soru önergeleriyle diğer denetim konularını sırasıyla
görüşmek için 1 Haziran 2010 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.58