DÖNEM: 23 CİLT:
69 YASAMA YILI:
4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
102’nci Birleşim
5 Mayıs 2010 Çarşamba
(Bu Tutanak Dergisi’nde yer
alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - YOKLAMALAR
III. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ
1.- Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
3.- Milletlerarası Para Fonu
ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki
Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
4.- Kooperatifler Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş’ın, Kooperatifler Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri
ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/811,
2/633) (S. Sayısı: 496)
5.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve
2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı:
497 ve 497’ye 1’inci Ek)
IV. - SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Samsun Milletvekili Suat
Kılıç’ın, İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
2.- İzmir Milletvekili K.
Kemal Anadol’un, Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
3.- İstanbul Milletvekili
Fatma Nur Serter’in, Samsun Milletvekili Suat
Kılıç’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli’nin, Mersin Milletvekili İsa Gök’ün,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
5.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş’ın, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
6.- İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
7.- Kocaeli Milletvekili
Osman Pepe’nin, Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
8.- Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağ’ın, Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, AK
PARTİ Grubu Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
9.- Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in,
Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
V. -
AÇIKLAMALAR
1.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Avrupa Parlamentosuna sunulma aşamasında
olan “Avrupa Birliği katılım” kavramı yerine imtiyazlı ortaklığı öne çıkaran
Avrupa Birliği Komisyonu Raporu’nu kınadığına ilişkin açıklaması
2.- Samsun Milletvekili Haluk
Koç’un, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın,
konuşmasında, Atatürk’ü Koruma Kanunu ve Atatürk’ün resminin paraların
üzerinden çıkarılması konusunda Genel Kurula yanlış bilgiler verdiğine ilişkin
açıklaması
3.- Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse’nin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın,
millî kahraman İsmet İnönü hakkında söylediği sözlerinden dolayı, Türkiye
Cumhuriyeti’nde yaşayan herkesten, özellikle Malatyalılardan ve İnönü
ailesinden özür dilemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
4.- Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibek’in, 4/5/2010 tarihli 101’inci Birleşim
tutanağında yer alan bazı sözlerinin, Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu
tarafından değiştirilerek aktarıldığına ilişkin açıklaması
5.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı’nın, Gaziantep Milletvekili Akif
Ekici’nin, konuşmasında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın mal varlığıyla ilgili gerçek dışı
beyanlarda bulunduğuna ilişkin açıklaması
6.- Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın, CHP Grubuna mensup bazı milletvekillerinin,
konuşmalarında, mensubu bulunduğu Bakanlar Kurulu Başkanını esas almak
suretiyle Hükûmetin yolsuzlukla mücadelede zaaf
içerisinde olduğu yönündeki ifadelerine ilişkin açıklaması
7.- İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli’nin, konuşmasında, vermiş oldukları önergeyi
kastederek “Yalan ve iftiralarla dolu bir gensoru önergesi verildi.”
ifadelerine ilişkin açıklaması
8.- Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in, Konya Milletvekili Faruk Bal’ın, şahsını
ve Bakanlığını ilzam eden bir ithamda bulunduğuna ilişkin açıklaması
VI. - USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Söz taleplerinde iktidara
ve muhalefete mensup milletvekillerine eşit davranmayarak Genel Kurulu tarafsız
yönetmemesi nedeniyle Oturum Başkanının tutumu hakkında
VII. -
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolat’ın, Londra’da bulunan bir
müzedeki Atatürk heykeline ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/13508)
2.- Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse’nin, Başbakanlık korumalarına alınacak araçlara ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/13542)
3.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, bir bölgenin kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesi
ilan edilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/13545)
4.- Adana Milletvekili Hulusi
Güvel’in, BDDK yöneticilerine ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/13642)
5.- Diyarbakır Milletvekili
Akın Birdal’ın, Akdamar Kilisesi’nin ibadete
açılmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/13652)
6.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, isteğe bağlı sigortalıların prim
borçlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/13711)
7.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, Sulusaray ilçesine Sosyal Güvenlik Merkezi kurulmasına ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in
cevabı (7/13712)
8.- Adana Milletvekili Yılmaz
Tankut’un, halk ozanlarının desteklenmesine ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın
cevabı (7/13761)
9.- Adana Milletvekili Hulusi
Güvel’in, kadın istihdamına,
Adana’daki kadın istihdamına,
İlişkin soruları ve Devlet
Bakanı Selma Aliye Kavaf’ın cevabı (7/13793), (7/13794)
10.- Antalya Milletvekili
Hüseyin Yıldız’ın, kamu kuruluşlarının bir oteller zincirinde yaptığı
toplantılara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Cemil Çiçek’in cevabı (7/13863)
11.- İstanbul Milletvekili
Süleyman Yağız’ın, Başbakanlık korumaları için cip alımına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/13864)
12.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, kadınların
kayıt dışı istihdamına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer
Dinçer’in cevabı (7/13874)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00’te açılarak dört oturum yaptı.
Niğde
Milletvekili Mümin İnan ve 21 milletvekilinin:
Tarihî eserlerin
korunmasında yaşanan sorunların (10/711),
Kyoto Protokolü’nün
yükümlülüklerinin (10/712),
Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 19 milletvekilinin,
tarihî eserlerin korunmasında ve müze yönetiminde yaşanan sorunların (10/713),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin
gündemdeki yerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
Afganistan Halk
Meclisi Din, Kültür, Eğitim, Yüksek Öğrenim İşleri Komisyonu Başkanı Muhammed Muhakkık’ın vaki davetine icabetle TBMM Dışişleri Komisyonu
üyelerinden oluşan bir Parlamento heyetinin Afganistan’a resmî ziyarette
bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Uyuşturucu ve Psikotrop
Madde, Bağımlılığı ve Kaçakçılığıyla Mücadele Genel Müdürlüğü Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/449) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi, yapılan görüşmelerden sonra,
kabul edilmedi.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2’nci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3’üncü sırasında
bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına
Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/761)
(S. Sayısı: 458),
4’üncü sırasında bulunan, Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporlarının (1/811, 2/633)
(S. Sayısı: 496),
6’ncı sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Veteriner Hizmetleri, Bitki
Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonları Raporlarının (1/806) (S.
Sayısı: 498),
7’nci sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile İrlanda Arasında Gelir ve Sermaye Değer Artış
Kazançları Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi
Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/689) (S.
Sayısı: 479),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
5’inci sırasında
bulunan ve görüşmelerine devam olunan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264
Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun (2/656) (S. Sayısı: 497
ve 497’ye 1’inci Ek) ikinci görüşmesinde 14’üncü, 15’inci, 16’ncı ve 17’nci
maddeleri kabul edildi; verilen aradan sonra komisyon yetkilileri Genel Kurulda
hazır bulunmadığından görüşmeleri ertelendi.
Mersin
Milletvekili İsa Gök, Anayasa Komisyonu Başkanı ve İstanbul Milletvekili Burhan
Kuzu’nun ve Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın,
konuşmalarında, Avrupa’daki anayasa mahkemelerinin yapısı ve görevleriyle
ilgili olarak Genel Kurula yanlış bilgi verdiklerine,
Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ, Mersin Milletvekili İsa
Gök’ün, konuşmasında söylediği sözleri değil söylemediği konuları çarpıtmasına,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Verilen aradan
sonra komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından, sonraki işlerde
de komisyonların hazır bulunamayacağı anlaşıldığından, 5 Mayıs 2010 Çarşamba
günü, alınan karar gereğince saat 12.00’de toplanmak üzere birleşime 23.19’da
son verildi.
Mehmet Ali ŞAHİN |
Başkan |
Harun
TÜFEKCİ Bayram
ÖZÇELİK |
Konya Burdur |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
Fatih
METİN |
Bolu |
Kâtip
Üye |
5 Mayıs 2010 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 12.00
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102’nci Birleşimini açıyorum.
II.- Y O K L A M A
BAŞKAN – Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için beş dakika süre
vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy
düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde
elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik
personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise
yoklama pusulalarını, görevli personel aracılığıyla, beş dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN - Toplantı yeter
sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri, alınan
karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan, Türk
Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
III.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S.
Sayısı: 96)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada yer alan, Türk
Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S.
Sayısı: 321)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan,
Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana
Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma
Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek
Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü
sırada yer alan, Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın; Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları’nın görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/811, 2/633)
(S. Sayısı: 496)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5’inci sırada yer alan,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin; 7/11/1982
Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun
ikinci görüşmesine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep
Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497 ve 497’ye 1’inci Ek (x) (xx)
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Sayın milletvekilleri,
bilindiği gibi, Anayasa değişiklik tekliflerinin ikinci görüşmesinde teklifin
tümü ve maddeleri üzerinde görüşme açılmamakta, yalnızca maddeler üzerinde
verilmiş değişiklik önergeleri görüşülmektedir.
Teklifin birinci görüşmesinde
tüm maddeleri üzerinde değişiklik önergeleri verilmişti.
Dünkü birleşimde teklifin
17’nci maddesi, gizli oylama sonucunda kabul edilmişti.
Şimdi, teklifin 18’inci
maddesini okutuyorum…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın
Başkan, ben dün… Efendim, tutumunuzla ilgili, 63’üncü maddeye göre söz
istiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Efendim, dün Komisyon Başkanı Burhan Kuzu, bana yerinden şöyle laf attı:
“Ulan…” diye bana bir… Ayrıca, şöyle demiş: “Ne anlarsın sen, otur yerine lan, hukukçu değilsin!” diye bana bir sataşma olduğunu dün
de söyledim. Siz de dediniz ki, “Tutanakları getirteceğim, sataşma varsa size
söz vereceğim.” demiştiniz. Sonra da bu şeyi yerine getirmeden oturumu
kapattınız. Tabii, sataşma da aynı oturumda söz verilir, bunu bana siz de
hatırlattınız. Ben, şimdi o tutumunuz hakkında 63’üncü maddeye göre söz
istiyorum. Yani, orada bir usulsüzlük yaptınız, İç Tüzük’ü uygulamadınız.
Ayrıca da, bir de siz orada bana işte “Kafayı çekip gelmiş!” demişsiniz, ondan
sonra bu sözleri tutanaktan da çıkarıyorsunuz. Bu da cumhuriyet tarihinden beri
tutanakta yapılmayan bir tahrifattır. O konuda 63’üncü maddeye göre söz
istiyorum.
BAŞKAN - Şimdi, Sayın Genç,
siz, dünkü birleşimin bir oturumunda size yönelik bir sataşma iddiasıyla benden
söz istiyorsunuz. Siz, bu kürsüyü uzun süre yönetmiş bir arkadaşımızsınız. Aynı
oturum içerisinde sataşma nedeniyle söz verilmesi gerektiğini çok açık şekilde
biliyorsunuz. Benim şimdi size burada bir söz vermem bu konuda, asıl İç Tüzük’e
aykırılık nedeniyle benim eleştirilmemi gerektirecek bir davranıştır.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben
ondan dolayı söz istemiyorum.
BAŞKAN – Neden istiyorsunuz?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Siz,
dün o oturumda bana söz vermeniz gerekirken söz vermediniz ve oturumu
kapattınız.
BAŞKAN – Niye vermediğimi
hemen ifade edeyim: Açıkladığımda, Genel Kurulun o anki durumu çalışmaların
yürütülmesine müsait değildi, ara vermek durumunda kaldım ve baktım…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Peki
nasıl oluyor? Genel Kurulun bazı zamanları çalışmaya müsait bazıları müsait
değil midir?
BAŞKAN – Ne yapayım? Siz de
olsaydınız o anda ara verirdiniz. Burada siz de olsaydınız ara verirdiniz.
Zorunlu nedenlerle ara verdim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır
efendim, ara verdiniz…
CEVDET ERDÖL (Trabzon) –
Milletin vaktini çalmayın.
BAŞKAN – Sayın Genç, size söz
vermemi icap ettirecek bir neden görmüyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın
Başkan, ben bu tutumunuz hakkında 63’üncü maddeye göre söz istiyorum.
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen…
Zaten bakın, deminden beri sözleriniz zabıtlara geçti, aslında amacınıza
ulaşmış oldunuz…
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Efendim, bakın, 63’üncü maddeye göre söz verin.
BAŞKAN – Aslında amacınıza
ulaşmış oldunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bakın,
bundan sonra, kendisine sataşılan bir milletvekiline…
BAŞKAN – Ben, sataşmadan
dolayı…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir
dakika ben size açıklayayım.
Bundan sonra şöyle bir yol
açtınız: Bundan sonra sataşılan milletvekiline Başkan istemezse o oturumda söz
vermez, ondan sonra oturumu kapatır ve ondan sonra da der ki “Kardeşim ben o
oturum içinde sana söz vermedim.” Bu çok yanlış bir tarzdır. 63’üncü maddeye
göre lütfen bu konuda bir usul tartışması açın. Yani bunu vicdanınız kabul
ediyor mu? Yani bir milletvekiline hakaret edilecek, sataşılacak, o oturum
içinde Başkan “Ben tutanağı getirteyim, inceleyeyim, eğer size sataşma varsa
söz vereceğim.” diyecek…
BAŞKAN – Efendim, dünkü
birleşimde kalmış…
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Efendim, tutumunuz hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Genç, dünkü
birleşimde kalmış olan bir konuyu bugünkü birleşimde…
KAMER GENÇ (Tunceli) –
Efendim, tutumunuz hakkında…
BAŞKAN – Lütfen, lütfen efendim,
böyle bir şey olmaz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
58’e göre verin efendim.
BAŞKAN – Lütfen oturun
yerinize.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bundan
daha haksız bir tutum olur mu, daha keyfî bir tutum olur mu Sayın Başkan?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
58’e göre, geçen tutanak hakkında söz iste.
BAŞKAN – Lütfen Sayın Genç…Meramınız zabıtlara geçti, lütfen oturun yerinize
efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Yani
bize karşı haksız hareket ediyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen
oturun yerinize. Meramınızı anlattınız, zabıtlara geçti, lütfen oturun.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Böyle
bir şey olmaz! Sizi protesto ediyorum, keyfî yönetiminizden dolayı sizi
kınıyorum.
BAŞKAN – Tamam efendim,
buyurun oturun.
18’inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 18- Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 147 nci maddesinin kenar başlığı “2.
Üyelerin görev süresi ve üyeliğin sona ermesi” şeklinde, birinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“Anayasa Mahkemesi üyeleri oniki yıl için seçilirler. Bir kimse iki defa Anayasa
Mahkemesi üyesi seçilemez. Anayasa Mahkemesi üyeleri altmışbeş
yaşını doldurunca emekliye ayrılırlar. Zorunlu emeklilik yaşından önce görev
süresi dolan üyelerin başka bir görevde çalışmaları ve özlük işleri kanunla
düzenlenir.”
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, 18’inci madde üzerinde elli iki önerge verilmiştir. Kura
sonucu belirlenen yedi önergeyi şimdi okutup işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
497'ye 1 inci Ek Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 18 inci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 147 nci maddesinin 1 inci fıkrasında
geçen "oniki yıl " ibaresinin "dokuz
yıl" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Hakkı Köylü Azize
Sibel Gönül |
Kastamonu Kocaeli |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
497'ye 1 inci Ek Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 18 inci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 147 nci maddesinin 1 inci fıkrasında
geçen "oniki yıl " ibaresinin "dokuz
yıl" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ahmet Yeni
Mevlüt Akgün |
Samsun Karaman |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’ye 1.
ek sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 18 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Osman Öztürk Bengi
Yıldız |
Iğdır Siirt Batman |
Sevahir Bayındır |
Şırnak |
Madde :
18 - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 147 nci maddesinin kenar başlığı "2. Üyelerin görev suresi
ve üyeliğin sona ermesi" şeklinde, birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Anayasa Mahkemesi
üyeleri asil ve yedek üyeleri dokuz yıl için seçilirler. Bir kimse iki defa
Anayasa Mahkemesi üyesi seçilemez. Anayasa Mahkemesi üyeleri altmış beş yaşını
doldurunca emekliye ayrılırlar. Zorunlu emeklilik yaşından önce görev süresi dolan
üyelerin başka bir görevde çalışmaları ve özlük işleri kanunla
düzenlenir."
BAŞKAN – Şimdi okutacağım
dört önerge de aynı mahiyettedir, o nedenle birlikte işleme alacağım. İstemde…
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Sayın
Başkan, soyadım yanlış okundu, lütfen düzeltilsin.
BAŞKAN – “Doğru okudum.”
diyor ama tekrar zabıtlara geçti efendim.
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – “Öztürk” olarak okundu, hadi “Özkürt”
olsa bir şey değil de!
BAŞKAN – Zabıtlara geçti
efendim.
Önerge sahiplerine istemde
bulunmaları hâlinde ayrı ayrı söz vereceğim.
Şimdi önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas
numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 18. maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin
buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Enis Tütüncü İsa
Gök |
Tekirdağ Mersin |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas
numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 18. maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin
buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Fatma
Nur Serter |
Malatya İstanbul |
İsa Gök |
Mersin |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 18.
Maddesi’nin Teklif madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Cemaleddin Uslu
Edirne
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa
değişikliği teklifinin, 18. maddesinin teklif metninden çıkarılması için
gereğini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Oktay Vural Mehmet
Şandır |
Konya İzmir Mersin |
S.
Nevzat Korkmaz Behiç
Çelik |
Isparta Mersin |
BAŞKAN – Birlikte işleme
aldığım önergelere Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Bal?
FARUK BAL (Konya) – Sayın
Korkmaz konuşacak efendim.
BAŞKAN – Sayın Korkmaz,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
Önergeniz üzerinde beş dakika
gerekçe izah süreniz var.
Buyurun.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Belki de anlamı üzerinde çok
da kafa yormadan kullanıp geçtiğimiz bir sözü sizlere yeniden hatırlatmak ve
üzerinde düşünmeye davet etmek istiyorum.
Her yerde karşılaştığımız bir
söz: “Adalet mülkün temelidir.” Buradaki “Mülk” elbette, bildiğiniz gibi, mal
mülk değil, devletin ta kendisidir. Şayet devletin işleyişinde adaleti askıya
alır, güçlünün emrine tahsis edersiniz, ortada insanları bir arada tutacak
saygın, meşru bir otorite kalmaz.
Değerli milletvekilleri, baki
olan devlettir, hükûmetler geçicidir. “Millet”
kavramı da sadece bugün yaşayanları içermez, geçmişte ve gelecekte yaşamış ya
da yaşayacak olanlarla tamamlanır. Hükûmetler gelip
geçici olduğuna göre, hükûmetler adaletin tesisinden
sorumlu olabilir ancak adalet, hükûmetin emrinde
olmaz, olamaz.
Dolayısıyla, değerli
milletvekilleri, Hükûmetin partisine mensup
olabilirsiniz ama devletin temeli olan adaleti ele geçirmek, sahip olmak arzusu
içinde olamazsınız. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Hukuk
devletinin temel prensibi, yargı bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı. Ona,
şuna, buna göre adalet tecelli etmez ve adalet herkese lazımdır, yarın bu gücü
kaybettiğinizde de lazım olacaktır, hatta, en çok o
zaman lazım olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
yargıda elbette ciddi sorunlar vardır. Bunu, yargı kurumu da bireysel olarak
yargıçlar da söylemektedir. Hatta, bu sıkıntıları,
adli mekanizma içindeki hâkim ve savcılar bizzat yaşamaktadırlar. Hukuka hizmet
etmek istiyorsanız, mahkemelerin etkin, süratli ve adil kararlar üretmesine
hizmet etmelisiniz. Yargıya hizmet, onları karar verme sürecinde daha da
özgürleştirmekle olur. Yoksa, yargıyı karşınıza
alarak, husumet ilan ederek, dünkü grup toplantısında yaptığınız gibi “Onu
unutmadık, bunu unutmadık.” diye tehditler savurarak adaletin inşasına hizmet
edemezsiniz. Ülkeyi yönetenlerin vazifesi, yargının kendi içerisinde –altını
bir kez daha çiziyorum, kendi içerisinde- sorunlarını aşabilecek süreçlere
katkı vermekten ibarettir.
Değerli milletvekilleri, bu
memleketin evlatları, yani bizlerden biri olan hâkimlerimiz ve savcılarımız,
hangi şartlarda, hangi zorluklar içerisinde hizmet etmeye çalışıyorlar? Lütfen,
şu rakamlara, vereceğim rakamlara dikkat buyurunuz. Örneğin, ceza
mahkemelerinde, 2008’de, muhatap oldukları dosya sayısı yaklaşık 3 milyon 60
bin. Bir dosya için, gece gündüz, çocuklarına ayıracakları zamandan fedakârlık
yaparak, koltuk altlarında evlerine dosya taşıyarak, iki yüz elli sekiz
günlerini harcamışlar. Hukuk mahkemelerinde yine, 2008’de, toplam dosya sayısı
2 milyon 520 bin, bir dosyayı sonuçlandırma süresi iki yüz dokuz gün. Danıştayda 2008’deki dosya sayısı 247 bin ve bu dosyaları
Değerli milletvekilleri,
getirilen Anayasa teklifi AKP’nin geçmişte karşılaştığı kötü olaylara,
hatıralara bir tepkidir. Yani bir sanığın, ceza kesen hâkime husumet duyması
gibi, AKP, aldığı kararların, yaptığı yanlışların Yargıtay’dan, Danıştay’dan
geri dönmesi, kapatılma davalarına muhatap olması dolayısıyla bu değişikliği
Meclisin önüne getirmiştir. Bu değişikliğin amacı, Anayasa Mahkemesini, yani
yarın Yüce Divan olarak önüne gideceği yüksek mahkemeyi istediği şekilde
yeniden yapılandırmak ve yargıda kadrolaşarak yargıyı da zapturapt altına
almaktır.
Milletin bunu görmediğini mi
sanıyorsunuz? Milletin, zaman zaman adil olmayan
kararlara, mahkeme kapılarında geçen zamana yanarak duyduğu kızgınlığı istismar
ettiğinizin farkında olmadığını mı düşünüyorsunuz? Aziz milletimiz, fikrine
başvurduğunuzda, kuyumcu terazisi hassasiyetiyle kılı kırk yaran iradesini her
zaman ortaya koymuş, doğruyu bir tarafa, yanlışı bir tarafa ayırmasını
bilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Korkmaz,
konuşmanızı tamamlayın lütfen. Ek süre veriyorum.
Buyurun.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AKP’li milletvekili
arkadaşlarımızın sadece bugünü düşünerek değil, geleceği düşünerek, yarını
düşünerek oy kullanacağına ve yanlışın Bağdat’tan değil, millî iradenin tecelligâhı yüce Meclisten geri döneceğine inanarak
heyetinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Korkmaz,
teşekkür ederim.
Şimdi, diğer önerge üzerinde
Edirne Milletvekili Sayın Cemaleddin Uslu.
Sayın Uslu, buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz beş
dakikadır.
CEMALEDDİN USLU (Edirne) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 18’inci maddesiyle
ilgili verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
18’inci madde Anayasa’nın 147’nci maddesine düzenleme getiriyor. Anayasa
Mahkemesi üyeliğinin süresi mevcut durumda altmış beş yaş sınırına kadar devam
ederken bu defa on iki yıl olarak düzenleniyor.
On iki yıllık sürenin üyelerin yeterince tecrübe kazanması ve bu
tecrübelerini mahkeme çalışmalarına yansıtması açısından yeterli olduğu
öngörülmüş.
Değerli milletvekilleri,
anayasalar, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini koruyan, siyasi rejimin
ve devlet organlarının görev ve yetkilerini belirleyen temel kanunlardır.
Anayasalar elbette asla değişmez metinler değildir, toplumların ihtiyacına göre
anayasalarda da değişiklik yapılabilir. Nitekim, 12
Eylül askerî darbesinin ürünü olan, antidemokratik hükümler taşıyan, yürürlüğe
girdikten itibaren geniş bir kesim tarafından farklı sebeplerle eleştirilen
1982 Anayasası on beş defa değişikliğe uğramış, seksen altı maddesi
değiştirilmiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi
olarak toplumsal bir mutabakat belgesi niteliği kazanamayan bu Anayasa’nın
değiştirilmesi gerektiğine inanmaktayız ancak bunun toplumun talebiyle örtüşen
bir toplumsal uzlaşmayla sağlanabileceğini düşünmekteyiz. Bu yüzden, toplumsal
mutabakat sağlamayan, Yüce Divan hesabı olan, kuvvetler ayrılığını bozan bu
Anayasa değişikliğini benimsemedik.
Değerli milletvekilleri,
yapılacak değişiklikler Anayasa’nın bütününe aykırı olmamalıdır. Anayasa’ya
aykırı bir Anayasa değişikliği olmaz. Oldubittiyle Anayasa değiştirilemez, özen
ister, gayret ister, mutabakat ister, uzlaşı ister. Bundan dolayı Anayasa
değişikliği için Mecliste üçte 2 çoğunluk aranıyor. Bütün bunlara rağmen
Anayasa’ya aykırılık olursa, işte o zaman Anayasa Mahkemesi doğal olarak
devreye girerek görevini yapacaktır ama siz devletin bütün kurumlarını ele
geçirdikten ve etkisiz hâle getirdikten sonra en önemli kurum olan yargıyı
tamamen kontrol altına alarak sadece kendi amacınız için kullanmaya
kalkarsanız, bu, ülkenin hayrına olmayacaktır. Zira yargı, hukuk ve yasalar
çerçevesinde görevini yapar. Eğer siz, başta Anayasa olmak üzere hukuk ve
yasalara aykırı kanunlar çıkarmaya, tasarruflarda bulunmaya kalkarsanız yargı
elbette devreye girecektir. Bunu “yargı, elimizi kolumuzu bağlıyor” şeklinde
sunmaya kalkışmanız hukuk ve demokrasiye olan inancınızı ve içinde bulunduğunuz
ruh hâlinizi ortaya koyacaktır.
Sayın Başbakan geçen hafta
Anayasa Mahkemesini hedef alarak “ana muhalefet mahkemesi” olarak tanımladı.
Bunu yaparken de Anayasa Mahkemesinin bu siyasi partimizin istediği
doğrultusunda karar verdiğini ima etti. Olur da bu
Anayasa değişikliği, Anayasa Mahkemesi tarafından durdurulursa “İşte, Anayasa
Mahkemesi yanlı karar veriyor, biz bunun için üyelik yapısını değiştiriyoruz.
Üyelerin geldikleri alanları genişletiyoruz.” diye ifade ediyor.
Değerli milletvekilleri,
yargıyı bu derece rakip görmek doğru değildir. Yargıyı kamuoyu önünde düşman
gibi göstermek Türkiye'nin geleceğini köreltir. Kaldı ki yüksek yargı
üyelerinin iktidarınız tarafından belirlenmesi sizin söyleminizin başka bir
ifadesi olmayacak mı? Doğru olan, demokrasi ve hukuk kavramlarını
geliştirmektir. Belirsiz bir sürece katkı sağlamanın hiç kimseye faydası olmaz.
Değerli milletvekilleri, bu
Anayasa Değişiklik Teklifi millet için değil AKP’nin kendi için hazırlanmış ve
AKP tarafından partilere ve millete dayatılmaktadır. Parlamento içerisinde
hiçbir siyasi partiden destek görmemektedir. Sadece kendi çoğunluğu ile
dayatılmaya çalışılan bir görünüm sergilemektedir. AKP’nin yapacağı en doğru iş
Anayasa değişikliği çalışmalarına son vermek ve toplumsal katılım sürecini
başlatmaktır. Meclis çatısı altında Anayasa değişikliği uzlaşma komisyonu
kurulmalı, üzerinde uzlaşılan hususlar belirlenmeli ve demokratik bir
sözleşmeye bağlanmalıdır. Bilahare yeni dönemde oluşacak Parlamento bu
değişiklikleri gerçekleştirmelidir.
Bu duygu ve düşüncelerimle
yüksek heyeti saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Uslu, teşekkür
ederim.
Sayın Serter,
siz konuşacaksınız herhâlde önergeniz üzerinde.
İstanbul Milletvekili Sayın
Fatma Nur Serter, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) –
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AKP Grup Başkanı ve İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 arkadaşının hazırlayarak Meclise
sunduğu bir Anayasa değişiklik teklifi dayatmasıyla Türkiye karşı karşıyadır.
SONER AKSOY (Kütahya) – Ne
dayatması…
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş)
– Dayatma…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Bağırma oradan!
BAŞKAN – Lütfen… Sayın
milletvekilleri, lütfen… Lütfen…
FATMA NUR SERTER (Devamla) –
Toplumsal uzlaşma yerine dayatmayı bir yöntem olarak kabul eden AKP, bu Anayasa
değişikliği sürecinde de hem ulusal iradeye atıf yaparken ulusal iradenin
temsilcisi olduğunu… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen, sayın
milletvekilleri, Hatibi takip edelim.
FATMA NUR SERTER (Devamla) –
…iddia ettiği kendi parti grubunu büyük bir dayatmayla karşı karşıya bırakarak
bu Anayasa değişikliği teklifini Meclisten geçirme gayreti içindedir. AKP’nin
bu Anayasa değişikliğinden neyi amaçladığı son derece açıktır.
AHMET YENİ (Samsun) – Açık
tabii…
FATMA NUR SERTER (Devamla) –
Ama halkımızın daha iyi anlayabilmesi için tekrar etmekte yarar vardır:
1) Tarafsız ve bağımsız
yargıyı sonlandırmak.
2) Kuvvetler ayrılığını
fiilen ortadan kaldırmak. Tabii, kuvvetler ayrılığını fiilen ortadan kaldırmak,
iki kuvveti bir kuvvetin yani yürütmenin egemenliği ve baskısı altına almak
anlamını taşımaktadır.
Bu değişikliğin kuvvetler
ayrılığı bakımından Türkiye için hangi anlamı ifade ettiğini en açık bir
biçimde Profesör Arato’nun sözlerinde buluyoruz. Arato diyor ki: “Üç kuvvetten birinin diğer iki kuvvete
darbe yapacağı bir altyapı, bir yapılandırma içine Türkiye girmiştir.” İşte
bundan dolayıdır ki, düşünenler, entelektüeller, hukukçular bu Anayasa
değişikliğinin Türkiye'nin kulvar değişikliğine
itileceği ve sivil darbe yapılacağı bir Anayasa değişikliği olduğunu defalarca
ifade etmektedirler.
3) Bu Anayasa değişikliğiyle
Anayasa değişiklik paketinin tek bir paket olarak halkın iradesine sunulması
yani referanduma götürülmesi, çok açık bir biçimde ulusal iradeye
saygısızlıktır, halkı aldatmaktır, halktan korkmaktır, halkın iradesiyle
yüzleşecek cesaretten yoksunluğun açık ve net bir itirafıdır. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) –
Milletten korkmayın.
RECEP KORAL (İstanbul) – Hadi
halka gidelim.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Halka
gidiyoruz, halka.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Sayın Başkan, niye müsaade ediyorsunuz?
BAŞKAN – Lütfen, sayın
milletvekilleri, Hatibi izleyelim.
Tamam Sayın Anadol, oturun lütfen.
FATMA NUR SERTER (Devamla) –
AKP’nin baskıcı, dayatmacı ve tehditkâr tavrı bir yönetim geleneğine
dönüşmüştür.
AHMET YENİ (Samsun) –
Milletten korkmayın.
FATMA NUR SERTER (Devamla) –
Değerli milletvekilleri, bağırmakta haklısınız çünkü çok iyi biliyorum ki,
Başbakanın görüşleri AKP’nin dogmaları hâline gelmiştir; hiçbiriniz onun dışına
çıkamazsınız, farklı bir görüş ifade edemezsiniz.
YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) – Oy
kullanamıyorsunuz ya siz.
AHMET YENİ (Samsun) – Oy bile
kullanamıyorsunuz, oy.
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen,
sayın milletvekilleri…
FATMA NUR SERTER (Devamla) –
Bunu yapamazken dönüp kendi ezikliğinizi gizlemek için Cumhuriyet Halk
Partisine “Size oy verdirilmiyor.” diyecek kadar da gerçekleri çarpıtırsınız.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) – Oy
kullanmaktan korkanlar konuşuyor.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, sakin olalım lütfen.
FATMA NUR SERTER (Devamla) –
Bakın ben bir Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili olarak kendi özgür irademle
gayrimeşru bulduğum bu Anayasa değişikliği paketine “Hayır.” diyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ABDÜLHADİ KAHYA
(Hatay) – Orada söyleyin.
FATMA NUR SERTER (Devamla) –
Bu Anayasa değişikliği paketine referandumda “Hayır.” diyorum. (AK PARTİ
sıralarından “Diyemiyorsunuz” sesleri)
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –
“Hayır.” diyemiyorsunuz, iradeniz yok.
AHMET YENİ (Samsun) –
“Hayır.” diyemiyorsunuz, oy bile kullanamıyorsunuz.
BAŞKAN – Lütfen sayın
milletvekilleri, böyle bir usulümüz yok.
FATMA NUR SERTER (Devamla) –
Ve burada bu gayrimeşru Anayasa teklifi paketine oy vermemeyi kendi özgür
irademle seçiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) –
Korkudan sandığa bile gidemiyorsunuz.
FATMA NUR SERTER (Devamla) –
Buradaki Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarıma soruyorum: Sizler
baskı altında mı oy kullanmıyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SONER AKSOY (Kütahya) – Oy
kullanın evvela.
BAŞKAN – Lütfen sayın
milletvekilleri…
FATMA NUR SERTER (Devamla) –
Eğer baskı altında oy kullanmayan varsa, bir tek kişi varsa kalksın burada,
baskı altında oy kullanmıyorum… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) –
Gidebiliyor musunuz oraya?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Sayın Başkan, olmuyor ki…
AHMET YENİ (Samsun) – Buraya
giden…
BAŞKAN – Lütfen, Sayın Yeni…
FATMA NUR SERTER (Devamla) –
Hepimiz kendi özgür irademizle oy vermemeyi seçiyoruz ve referandumda da
“Hayır” demek bizim özgür irademizdir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) – Gelin, bir oy verin.
FATMA NUR SERTER (Devamla) -
Biz sizin gibi Başbakanın dogmalarının esareti altında, tehditle, baskıyla,
erken seçim tehdidiyle, kendi kişisel çıkarlarımızla oy veren insanlar değiliz.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) – Oy
kullanamıyorsun, oy!
FATMA NUR SERTER (Devamla) –
Biz, Cumhuriyet Halk Partililer olarak millî iradeden aldığımız güçle, bize oy
verenlerin bize emanet ettiği güçle, kendi özgür irademizle oy vermemeyi
seçiyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) -
İnanarak konuş, inanarak…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Serter, süreniz doldu efendim.
Ek süre veriyorum, lütfen
konuşmanızı tamamlayın.
FATMA NUR SERTER (Devamla) –
Değerli milletvekilleri, Anayasa’yı demokratikleştirecek olan bir zihniyetin
kendisinin demokrasiyi özümsemiş olması gerekir.
Tarafsız yargı dediği zaman,
kendinden yana yandaş yargı, Başbakanın istekleri doğrultusunda karar vermeyen
bir yargıyı yandaş yargı olarak nitelendireceksiniz.
AHMET YENİ (Samsun) – Oy bile
kullanamıyorsun, oy!
FATMA NUR SERTER (Devamla) -
Basın, tarafsız basın deyince, Başbakanın görüşleri dışında görüş ifade eden
köşe yazarlarını Başbakan kalkacak medya patronlarına şikâyet edecek, sonra da
onları vatan, millet, devlet düşmanı ilan edecek; sivil toplum kuruluşlarını
tehdit edecek, ideolojik bulacak! Ondan sonra da siz bu anlayışla demokratik
bir Anayasa getirmekten bahsedeceksiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ABDÜLHADİ KAHYA
(Hatay) – Gerçek demokratlar burada, burada…
BAŞKAN – Lütfen sayın
milletvekilleri… Lütfen yerinizden söz atmayın.
FATMA NUR SERTER (Devamla) –
Sizin demokrasi ruhunu, demokrasi düşüncesini içselleştirememiş bir grup olarak
bu ülkeye getirdiğiniz Anayasa değişikliği paketi de işte sizin görüşleriniz
doğrultusunda yandaş bir yargı üretecek ve Türkiye’yi…
AHMET YENİ (Samsun) – Oy bile
kullanamıyorsunuz, oy!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Serter, ek süreniz de doldu.
Genel Kurulu
selamlayabilmeniz için mikrofonu tekrar açacağım. Lütfen selamlayın efendim ve
lütfen konuşmanızı tamamlayın.
AHMET YENİ (Samsun) – Oy bile
kullanamıyorsun, oy!
FATMA NUR SERTER (Devamla) –
Bunun cevabını verdim.
Sizler dayatma, baskı ve
tehdit altında oy kullanan milletvekilleri olarak Cumhuriyet Halk Partisine söz
söyleme hakkına sahip değilsiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) – Millet oy verdiğinde, sandıkta görürsünüz.
AHMET YENİ (Samsun) – Oy bile
kullanamıyorsun, oy!
YAŞAR KARAYEL (Kayseri) –
Kabinler arkada, kabinler…
FATMA NUR SERTER (Devamla) -
Millet sizi görüyor, millet sizi görüyor ve değerlendiriyor. Onun için, değerli
milletvekilleri, dönün kendinize bakın. Bir aynaya bakın aynaya, aynaya, önce
Başbakan bir aynaya baksın. İnönü’ye dil uzatan Başbakanın bir aynaya bakmasını
tavsiye ediyoruz kendisine. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın Kılıç,
buyurun.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın
Başkanım, az önceki konuşmacı, AK PARTİ Grubuna ve teklif sahibi
milletvekillerine bizim tarafımızdan ifade edilen görüşler dışında görüşler
atfetmiştir, ağır iftiralarda bulunmuştur, hakaretler etmiştir. Bu durumu
düzeltmek üzere kürsüden 69’uncu maddeye göre söz talep ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Kılıç, bakın,
sizin grubunuza mensup 2 arkadaşımızın da önergesi var; imza atıp orada
konuşsanız bunları daha güzel olmaz mı?
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın
Başkanım, ben sataşma nedeniyle söz istiyorum İç Tüzük gereği.
BAŞKAN – Sataşma nedeniyle mi
efendim?
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sataşma
nedeniyle 69’dan söz istiyorum. Önergeler ayrı.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) –
Tutanaklara bak Sayın Başkan, tutanaklara bakmıyor musunuz?
BAŞKAN – Üç dakika içerisinde
yeni bir sataşmaya mahal vermeyecek şekilde, siz Grup Başkan Vekilisiniz… (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Sayın
Başkan, tutanaklarda sataşma var mı, yok mu bakmıyor musunuz?
BAŞKAN – Ben de dinledim
efendim, büyük bir dikkatle takip ettim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Biz
söz isteyince tutanaklara bakıyorsun, böyle yönetim olmaz!
BAŞKAN – Lütfen sakin olalım.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın, İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
SUAT KILIÇ (Samsun) – Saygıdeğer
Başkanım, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, az
önce bu kürsüde dinlediğimiz milletvekili, oy kullanma hakkı parti yönetimi
tarafından gasp edilmiş olduğu için, acı, elem ve ıztırabını
bu kürsüye taşımıştır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Sayın Başkan, sataşma…
SUAT KILIÇ (Devamla) – AK
PARTİ milletvekilleri demokratik teamüllerin, özgür iradelerinin…
ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Sen
Samsun’a git, Samsun’a!
SUAT KILIÇ (Devamla) – …Anayasa’daki
ve İç Tüzük’teki gizli oy kullanma prensibinin gereği olarak bugüne kadar
oylarını kullanmışlardır, bundan sonra da kullanmaya devam edeceklerdir. (CHP
sıralarından gürültüler)
ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Git,
orada, Samsun’da şehit cenazesine katılıyor musun?
BAŞKAN – Lütfen sayın
milletvekilleri…
SUAT KILIÇ (Devamla) –
Hanımefendi, yapmış olduğu konuşmada, AK PARTİ yöneticileri tarafından AK PARTİ
milletvekillerinin iradeleri üzerinde baskı oluşturulduğu gibi bir gafletin,
bir dalaletin içerisine düşmüştür. (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN – Sayın Arifağaoğlu… Lütfen…
SUAT KILIÇ (Devamla) – Oysaki
bizzat kendisi hayatının baharındaki on sekiz, on dokuz yaşındaki kız
çocuklarını ikna odalarına alan ve başlarındaki örtüleri çıkarıncaya kadar
okula kayıtlarını yapmayan rektör yardımcısıdır, öğretim görevlisidir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Senin
aklın ermez o işlere!
SUAT KILIÇ (Devamla) – AK PARTİ’nin geleneğinde, AK PARTİ’nin
kültüründe ikna odalarında masum kız çocuklarını ikna süreçlerinden geçirmek
yoktur.
K.KEMAL ANADOL (İzmir) – Ne
alakası var?
SUAT KILIÇ (Devamla) - AK PARTİ’nin demokrasi anlayışında insanlarımızın iradeleri
üzerine ipotek koymak yoktur, baskı oluşturmak yoktur.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) -
Gördük, gördük…
SUAT KILIÇ (Devamla) - En
temel demokratik hak ve ödev olan oy kullanma hakkını cebren ve hile ile gasbetmek yoktur.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) -
Baskı var, baskı! Gardiyanla oy kullanıyorsunuz, gardiyanla!
SUAT KILIÇ (Devamla) -
Elbette ki şu ana kadar 17, birinci turda da 29 olmak üzere 46 madde oylaması
yapıldı. Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna üye 97 milletvekili 46 madde
oylamasının hiçbirinde ret oyunu kullanma hakkını bile hayata geçiremediler.
(Gürültüler)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Suat Kılıç, Kanal D Muhabiri sana…
GÜROL ERGİN (Muğla) - Biz
sizin yanlışınıza katılmak istemiyoruz delikanlı.
SUAT KILIÇ (Devamla) –
Sizler, parti yönetimi tarafından kendilerine güven duyulmayan
milletvekillerisiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Sizin bu kürsüden AK
PARTİ milletvekillerinin oy kullanma hakkı üzerinde tek cümle değil, tek kelime
bile etmeye kesinlikle hakkınız yok. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Suat Kılıç, Kanal D’ye elinden kim tutup götürdü?
GÜROL ERGİN (Muğla) – Neler
yaşandı, iki gün neler yaşandı burada?
SUAT KILIÇ (Devamla) - Sizin
bu kulübelere girdikten sonra ne yönde oy kullanacağınıza dair parti
yönetiminin sizden kaygıları var ve maalesef yaklaşan kurultayda Parti Meclisine
girebilmek için bu kürsüyü âdeta bir reyting kürsüsüne dönüştürmeyi iki
haftadır kendinize ilke edindiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
GÜROL ERGİN (Muğla) – Kan
süzdünüz, kan süzdünüz burada.
SUAT KILIÇ (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, bu tavrın sizi götürebileceği bir yer yok.
Haydi buyurun
referanduma gidelim.
GÜROL ERGİN (Muğla) – Hadi
Samsun’a gidelim beraber, Samsun’a.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Sen
Samsun’a git. Hadi beraber Samsun’a gidelim.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Suat Kılıç, seni Samsun’dan bekliyorlar, Samsun’dan. Sen Samsun’a giremiyorsun.
SUAT KILIÇ (Devamla) - Halkın
üçte 2’si referandumda Anayasa değişikliğine “Evet.” demeye
hazırlanıyor ve siz, halkın üçte 2’sinin “Evet.” demeye hazırlandığı bir
referandum sürecinin, bir Anayasa değişikliği teklifinin karşısında kendinizi…
(CHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
GÜROL ERGİN (Muğla) –
Türkiye’yi yeniden kana buladınız kana. Samsun’a gidelim, Ahmet Yeni de gelsin
Samsun’a gidelim.
AHMET YENİ (Samsun) - Hep
beraber gidelim Gürol Hoca.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Seni Kanal D’ye kim götürdü, kiminle gittin?
GÜROL ERGİN (Muğla) – Sandığa
dün ağzı açık koymuşsun hemşehrim.
BAŞKAN – Sayın Kılıç, süreniz
doldu efendim, üç dakika süre vermiştim, doldu.
Genel Kurulu selamlayın
efendim, lütfen yerinize oturun, Genel Kurulu selamlayıp oturun efendim.
SUAT KILIÇ (Devamla) –
Değerli arkadaşlarım…
BAŞKAN - Lütfen Sayın Kılıç…
Genel Kurulu selamlayıp
oturun efendim.
SUAT KILIÇ (Devamla) –
Saygıdeğer milletvekilleri, şu ana kadar olduğu gibi, bu andan sonra da AK
PARTİ milletvekilleri özgür iradeleriyle oylarını kullanmaya devam edecek. (CHP
sıralarından gürültüler)
GÜROL ERGİN (Muğla) –
Samsun’a beraber gideceğiz beraber. Kürsüden konuşmak kolay.
SUAT KILIÇ (Devamla) – Ümit
ve temenni ederim ki Cumhuriyet Halk Partisi yönetimi de milletvekillerinin…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Sayın Kılıç, Kanal D’ye kiminle gittin, açıkla. Kanal
D’ye kiminle gittin, kim elinden tuttu götürdü Kanal D’ye?
SUAT KILIÇ (Devamla) –
…iradeleri üzerindeki ipoteği kaldırsın, size güven duysun ve oy kullanma
hakkınızı size iade etsin.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Kanal D’ye kim götürdü seni?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Sayın Başkan…
FATMA NUR SERTER (İstanbul) -
Sayın Başkan, sataşma için söz istiyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Suat Kılıç, seni Kanal D’ye kim götürdü, elinden
tutup kim götürdü, bir açıkla.
SONER AKSOY (Kütahya) – Otur
yerine!
BAŞKAN – Evet, bir saniye…
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Şimdi, bir saniye arkadaşlar,
lütfen…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Kim elinden tutup götürdü, kime teslim etti? Kim götürdü, açıklasın.
BAŞKAN – Sayın Öztürk, yerinize oturun efendim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Sayın Başkan…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Açıkla, yiğitsen açıkla!
BAŞKAN – Bir saniye, Grup
Başkan Vekiliniz söz istiyor Sayın Öztürk. Sayın Öztürk, yerinize oturun.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Sayın Başkan, sataşma…
BAŞKAN – Sayın Anadol, bir saniye…
Bakın, sataşma nedeniyle söz
verirken söz verdiğim değerli milletvekili arkadaşımızı uyarıyorum, diyorum ki:
“Yeni bir sataşmaya mahal vermeyin.” Ama çoğu zaman da bu ihlal ediliyor işte.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) –
Sataştı, ben de sataşma nedeniyle söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Anadol, buyurun. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Ben takip ediyorum burada
efendim. Lütfen, benim işime karışmayın.
Buyurun Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Sayın Başkan, bir: İsim vererek şahsen İstanbul Milletvekili Nur Serter’e sataşmıştır.
İki: Açıkça Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunu kastederek Cumhuriyet Halk Partisine sataşmıştır. Söz talep
ediyoruz ikimiz de.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Olanı söyledi ya, sataşma yok.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –
Efendim, gerçekleri söylemek sataşma olmaz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kendiniz için mi
efendim? Sayın Serter için mi söz istiyorsunuz?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Serter için ve parti için de kendime, ikimiz için de.
BAŞKAN – Biriniz yetmez mi
efendim?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Pazarlık yok, pazarlık yok!
BAŞKAN – Peki, o zaman
buyurun Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Cumhuriyet Halk Partisine sataştı, Nur Serter’e
sataştı.
BAŞKAN – Sayın Anadol, buyurun ama siz en tecrübeli milletvekillerimizden
birisiniz, yeni bir sataşmaya mahal vermeyeceksiniz inşallah.
Buyurun bakalım. (CHP
sıralarından alkışlar)
Üç dakika süre veriyorum.
2.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un,
Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Maalesef, Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; sabahleyin oturum başlar başlamaz
dün oylamada kendileri hesabına olumlu sonuç almalarına rağmen, iktidar grubu
bir taşkınlık içindedir…
AHMET YENİ (Samsun) – Millet
hesabına, millet!
K. KEMAL ANADOL (Devamla) –
…ve onu yatıştırması gereken Grup Başkan Vekili Cumhuriyet Halk Partisine,
milletvekillerine açıkça sataşarak havayı gerginleştirmek istiyor.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Kim başlattı? Kim sataştı? Sizin konuşmacınız başlattı.
AHMET YENİ (Samsun) – Siz
başlattınız, siz!
K. KEMAL ANADOL (Devamla) –
Şimdi, ben sataşıyorum ben, sana sataşıyorum Suat Kılıç.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Sayın Suat Kılıç, Sayın…
K. KEMAL ANADOL (Devamla) –
Turgutlu Belediyesine, kullandığın ikinci el arabayı sıfır kilometreden fazla
fiyata sattın mı, satmadın mı? Cevap ver. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Hadi, buyurun
bakalım!
SUAT KILIÇ (Samsun) – Alakası
yok Sayın Başkan.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Sayın Kılıç, Kanal D’ye kiminle gittin, onu açıkla.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Serter, bir saniye, vereceğim efendim. Bir dakika, bir
dakika…
ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Sayın
Başkan, söz verin açıklasın! Soruya cevap versin!
BAŞKAN – Sayın Serter, ne için söz istemiştiniz? İsminizden bahsedildi, o
nedenle söz istediniz değil mi efendim?
FATMA NUR SERTER (İstanbul) –
Evet.
BAŞKAN – Buyurun.
Üç dakika. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Benim sataşma nedeniyle söz
vermemi eleştiren arkadaşlar, lütfen konuşmaları takip ederseniz, niçin söz
verdiğimi de anlarsınız.
3.- İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in,
Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
FATMA NUR SERTER (İstanbul) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, değerli milletvekilleri,
çok ilginç, ben burada ne zaman konuşsam, içinizden birileri çıkıyor, tek
atımlık barutunuz kalmış, dönüp dönüp on yıl
öncesine, yanlış bildiğiniz… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
CEVDET ERDÖL (Trabzon) –
Onlar da ikna olmadı!
BAŞKAN – Lütfen, lütfen…
FATMA NUR SERTER (Devamla) –
…gerçeklerden tamamen uzak bir konuda yorum yapıyorsunuz. Acıyorum, gerçekten
acıyorum sizlere! Başka barutunuz kalmamış anlaşılıyor. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Şimdi, ben, burada AKP’nin şu
oy verme sürecinde kurduğu ikna odalarından bahsetmedim, ama siz, gerçek amacı
başı örtülü olan öğrencilerin eğitim hakkına devam edeceği bir ortam
yaratmaktan başka…
AHMET YENİ (Samsun) – Vay
anasını be!
FATMA NUR SERTER (Devamla) –
…hiçbir baskı amacı taşımayan bu süreci…
AHMET YENİ (Samsun) – Kız
çocuklarımız iyi biliyor.
FATMA NUR SERTER (Devamla) –
…iki tane, maalesef, gerici gazetenin yönlendirmesiyle çevirip çevirip kullanıyorsunuz.
AHMET YENİ (Samsun) –
Kandıramazsınız kimseyi!
ABDÜLHADİ KAHYA
(Hatay) – Sicilinizde yazıyor.
FATMA NUR SERTER (Devamla) –
Yolunuz açık olsun arkadaşlar, kullanın, istediğiniz kadar kullanın!
Biz, sizin hangi ikna
odalarında ikna edilerek buraya geldiğinizi çok iyi görüyoruz, biliyoruz, siz
on yıl öncesini kullanın durun.
Hadi hayırlı olsun! (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN –
Evet, peki.
Efendim, devam ediyoruz.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) –
Sağlık Bakanına söylüyorum: Sağlık Bakanı, laf atmak istiyorsan buraya gel,
grubuna gel! Orası devletin, oradan laf atma! Devletin bakanısın Sağlık Bakanı,
laf atacaksan buraya gel!
BAŞKAN – Efendim, şimdi,
birlikte dört önergeyi işleme almıştım.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Ben
sataştım ama, sataşmadan söz verin! Ben sataştım!
BAŞKAN – Sayın Anadol, ne dediniz anlayamadım?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Ben
sataştım, bir cevap versin, söz verin!
BAŞKAN – Evet, Sayın Gök,
buyurun efendim.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Laf
atacaksan buraya gel, bu tarafa!
BAŞKAN – Değerli arkadaşlar,
niye böyle yerinizden celallenerek… Tüm Genel Kurula söylüyorum, milletvekili
arkadaşlarıma söylüyorum, lütfen, yapmayın böyle… Lütfen… (AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Sayın Başkan, devam edin.
GÜROL ERGİN (Muğla) – Suat
Beyin söz isteği var, versene!
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep
Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497 ve 497’ye 1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Gök.
Sayın Gök, süreniz beş
dakikadır.
İSA GÖK (Mersin) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; herhâlde dünkü gol atmanın sevinciyle bugün
Genel Kurulu geriyorsunuz.
Dün ne yaptınız arkadaşlar?
Oylama sonrası alkışlar… Alkışlar… Garaja indik, garajda nara atanlar var,
bağıranlar var. Hatta bir milletvekili buradan muhalefete el hareketi yaptı, el
hareketi yaptı. Herhâlde bugün de..
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Yok öyle bir şey.
İSA GÖK (Devamla) – El
hareketi yaptı, bunu biliyorsun Elitaş...
Biliyorsunuz, el hareketi yaptı ve herkes biliyor.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Yapmayın, yapmayın.
İSA GÖK (Devamla) – El
hareketi salladı bize. Biz bunları gördük.
Anlaşılan bugün de 23 geçerse
konfeti atacaksınız, havai fişek patlatacaksınız değil mi? Havai fişek…
Demokrasi oyunu oynuyorsunuz, demokrasi oyunu.
Bir vekiliniz kalktı “Şimdi
fişleme sırası bizde.” dedi “Fişleyeceğiz.” dedi. Ufak bir ceza verdiniz. Dün,
hakikaten vekiliniz fişledi, birilerini fişledi.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Düzeltti. Bakın, o açıklamayı düzeltti, öyle bir amacı olmadığını söyledi.
İSA GÖK (Devamla) –
Fişleyenleri de överek yücelttiniz. Sonra, fişlenenleri inzibati tedbirle oy
kullanmaya gönderdiniz, fişlenenleri.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Bilmediğimiz kişiler hakkında… Böyle bir şey olabilir mi?
İSA GÖK (Devamla) - Bunun adı
mevcutlu oy kullandırmadır, bunun adı inzibatla oy kullandırmadır arkadaşlar.
Bunun adı demokrasi değildir.
Alkışladınız,
alkışlıyorsunuz. Neyi alkışlıyorsunuz ya? Neyi alkışlıyorsunuz? Yani 1 Mayıs
İşçi Bayramı’nı işsizler bayramı yaptınız. Halka gol attık diye onu mu
alkışlıyorsunuz? Neyi alkışlıyorsunuz ha bire?
Hortumlayanları, bu aç, bu
işsiz insanları hortumlayanları, ihalelerde dünya parayı götürenleri yargıya
gitmekten kurtaran maddelerle, yargılayacak hâkimleri hortumlayanlara atatmak
için madde geçirdiniz. Halka gol attık diye onu mu alkışlıyorsunuz? Ona mı
seviniyorsunuz? Sizi tebrik etmek lazım, sizi hakikaten tebrik etmek lazım!
Her şeyi sattınız, her şeyi
yediniz ama doymadınız, doymuyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Ayıp, ayıp! Çok ayıp!
İSA GÖK (Devamla) – Ayıp
değil. Öğren bunları.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Somut bir şey varsa söyleyin. Bakın, siz hukukçusunuz, somut bir şey varsa
söyleyin.
İSA GÖK (Devamla) - Gerede…
BAŞKAN – Sayın Gök… Sayın
Gök…
İSA GÖK (Devamla) – Balıkesir
SEKA ihalesi, TÜPRAŞ ihalesi, PETKİM
ihalesi, ATV-Sabah ihalesi..
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Elinizde belge varsa, bilgi varsa söyleyin.
BAŞKAN – Sayın Gök…
Arkadaşlar, biraz da
önergeler üzerinde konuşsanız.
İSA GÖK (Devamla) – Bir sürü
ihale var, bu ihalelerin hesabı sorulacağı zaman, hesabı soracak olan makamı bu
ihaleleri yapan insanlar yargılanamasınlar diye, bu ihalelerin hesabı
sorulmasın diye, yani haram lokma yiyenleri yargılatmamak için hâkimleri
değiştirme yetkisi verdiniz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Millet haram lokma yiyenleri biliyor.
İSA GÖK (Devamla) – Mahkemeyi
yeniden düzenliyorsunuz. Bunun yasasını geçirdiniz, alkışladınız. Bunun neresi
alkışlanacak şey, neresi? Hangi biriniz gece rahat uyuyabildiniz ha gece,
yaptığınız şeyle? Rahat uyuyanların da kesin vicdanında sorun var demektir
arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Çocuklarınıza anlatacağınız iyi
bir şey yapmadınız, çocuklarınıza anlatacağınız kötü bir şey yaptınız.
Bakın arkadaşlar, 12 Eylül
darbesini yapanlar ve 12 Eylül hukukunu yaratanlar yıllardır lanetleniyor,
yıllardır eleştiriliyor ve siz şimdi, 12 Eylül hukukundan daha beter, 12 Eylül
darbesinden daha beter bir karşı devrim gerçekleştiriyorsunuz, 12 Eylül
hukukundan daha beter bir hukuk düzeni yaratıyorsunuz. Lanetleniyorsunuz, 12
Eylül hukukunu yaratanlardan daha beter lanetleniyorsunuz. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) – “Lanet” lafı sana yakışır, sana! O lafı geri al.
İSA GÖK (Devamla) – Lanetleniyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın Gök, sizi
temiz bir dille hitap etmeye davet ediyorum.
İSA GÖK (Devamla) – Bu
ülkenin insanları sizleri lanetle anacak, lanetle!
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) – “Lanet” lafınızdan dolayı sizi kınıyorum.
BAŞKAN – Sayın Gök…
İSA GÖK (Devamla) – Ve
hiçbirinizin ne bu cihanda ne öbür cihanda yatacak yeriniz yok. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Yatacak yeriniz yok. Utanmanız lazım, sıkılmanız
lazım.
BAŞKAN – Sayın Gök, sizi
temiz bir dille konuşmaya davet ediyorum.
İSA GÖK (Devamla) – Bu
değişikliklerle, Anayasa Mahkemesi değişikliğiyle, HSYK değişikliğini
planlıyorsunuz.
RECEP KORAL (İstanbul) – Niye
hakaret ediyorsun?
İSA GÖK (Devamla) - Bu
değişikliklerle, siz harama… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen sayın
milletvekilleri…
İSA GÖK (Devamla) – Siz
kursaktan haram lokma geçmenin yolunu açıyorsunuz, haram lokma geçireceklere
yol veriyorsunuz hem de içinizde bir avuç yiğit, 10 kişi varken.
RECEP KORAL (İstanbul) –
Hakaret etmeye hakkın var mı? Hiç düşünmeden hakaret ediyorsun.
İSA GÖK (Devamla) - İçinizde
bir avuç yiğit, harama “Hayır.” demeyi bilen 10 tane yiğit varken. Bu yiğitleri
de fişleyerek, engelleyerek, buraya inzibatla göndererek engellemeye
çalışıyorsunuz. Buna demokrasi mi diyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
ABDÜLHADİ KAHYA
(Hatay) – Çok mu ağrına gitti? Çok mu ağrına gitti?
İSA GÖK (Devamla) - Buna
parlamenter rejim mi diyorsunuz? Bu, AKP’nin faşist devlet yapısıdır
arkadaşlar. 12 Eylül’den bin beter oldunuz, bin beter olacaksınız. Dedim ya iki
cihanda yatacak yeriniz yok sizin.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Canikli, buyurun.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Sayın Başkan, biraz önce konuşmacı grubumuza çok ağır hakaretlerde bulunmuştur.
Sataşmadan söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Evet, ben de
kendisini temiz bir dille konuşmaya davet ettim o nedenle. Ama lütfen yeni bir
sataşmaya mahal vermeyin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Her
konuşmacının arkasından söz! Her konuşmacının arkasından söz!
BAŞKAN – Bakın, yeni bir
sataşma yaparsanız sataşılan gruba veya kişiye söz veririm.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Bravo Başkan (!)
ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Bravo
Başkan, bravo (!) Her konuşmacının arkasından…
BAŞKAN – Lütfen... Lütfen…
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin,
Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Önce şunu çok net olarak
ifade etmemiz gerekiyor değerli arkadaşlar: Eğer milletimiz birini
lanetliyorsa…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Bravo AKP’nin başkanına! Türk toplumu gördü, her şeyi gördü, ne kadar tarafsız
bir Meclis Başkanı olduğunu gördü. Helal olsun size!
BAŞKAN – Sayın Öztürk, niye bu kadar celallisiniz? Sakin olun lütfen.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
…eğer büyük Türk milleti, bu aziz milletimiz bir siyasi partiyi lanetliyorsa o
kesinlikle AK PARTİ değildir. Lanetlenen parti -varsa öyle bir parti- otuz
yıldan beri milletin iktidara getirmediği, milletin güvenmediği, milletin hiç
destek vermediği bir siyasi partidir değerli arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Milletimiz AK PARTİ’yi yedi sekiz yıldan
beri iktidar yapmış.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Sekiz
yıl önce neredeydiniz siz?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
İkinci döneminde daha da artan bir güvenle iktidar yapmış. Milletin lanetlediği
bir parti bu şekilde milletin teveccühünü kazanıp millete hizmet etme imkânını
bulabilir mi değerli arkadaşlar?
İSA GÖK (Mersin) – Seçimlerde
göreceksin!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Lanetlenen bir parti arıyorsanız aynaya bakın değerli arkadaşlar.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İSA GÖK (Mersin) – Sayın
Başkan, o lanetlenen 12 Eylül hukuku, o lanetlenen 12 Eylül darbesi yüzde 92 oy
aldı, yani oyla lanet beraber değildir.
BAŞKAN – Peki Sayın Gök,
tamam.
İSA GÖK (Mersin) – 12
Eylülcüler yüzde 92 oy aldı, siz… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Gök, zabıtlara
geçti, lütfen yerinize oturun.
Diğer önergeyi okutuyorum…
(AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar, gürültüler ve ayağa kalkmalar)
BAŞKAN – Tamam, değerli
arkadaşlar, lütfen oturun.
Lütfen sayın milletvekilleri…
Lütfen oturun sayın
milletvekilleri yerlerinize.
Grup başkan vekili
arkadaşlarım…
İdare amiri arkadaşlar…
(Gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan beş dakika ara verin.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, oturuma ara vermek durumundayım. Lütfen... (Gürültüler)
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 12.55
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.10
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102’nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep
Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497 ve 497’ye 1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN –
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Teklifin 18’inci maddesi
üzerinde önerge işlemine devam edeceğiz.
Sıradaki önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’ye 1.
ek sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 18 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
Madde :
18 - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 147 nci maddesinin kenar başlığı "2. Üyelerin görev süresi
ve üyeliğin sona ermesi" şeklinde, birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Anayasa Mahkemesi
üyeleri asil ve yedek üyeleri dokuz yıl için seçilirler. Bir kimse iki defa
Anayasa Mahkemesi üyesi seçilemez. Anayasa Mahkemesi üyeleri altmış beş yaşını
doldurunca emekliye ayrılırlar. Zorunlu emeklilik yaşından önce görev süresi
dolan üyelerin başka bir görevde çalışmaları ve özlük işleri kanunla
düzenlenir."
BAŞKAN – Komisyon katılıyor
mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde,
Iğdır Milletvekili Sayın Pervin Buldan konuşacaklar.
Sayın Buldan, buyurun. (BDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın
Buldan.
Sayın milletvekilleri, Genel
Kurulda gerçekten çok yoğun bir uğultu var, lütfen… Bir hatibi kürsüye davet
ettim.
Buyurun.
PERVİN BULDAN (Iğdır) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii, kavga ve gürültüden
bana ne zaman sıra gelir diye bekledim doğrusu. Her gün bu Parlamentoda bu tür
görüntüleri izlemekten doğrusu rahatsız olduğumuzu ifade etmek isterim. Gerçi
biz de alıştık, milletimiz de alıştı bu görüntülere, teşekkür ederiz sayın
vekiller!
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 18’inci madde üzerine vermiş olduğumuz değişiklik önergesi
üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Carl Schmitt
“Olağanüstü hâle kim karar vermişse egemen odur.” demiştir. 12 Eylül 1980
darbesinin yapılmasıyla beraber ülke yönetimini ele geçiren güçler 1982
Anayasası’nı yaparak egemenliklerini kurmuşlardır. Darbeci güçler ve bu
güçlerin ürünü olan zihniyetler, kendilerini, Anayasa ile beraber hukukun,
yargının, bürokrasinin ve daha birçok kurumun sahibi olarak atamışlardır.
Değerli milletvekilleri,
bireyin mutlak anlamda devlete tabi olmasını savunan görüşlerin faşizme olan
yakınlığı tarihsel olarak ispatlanmıştır. Bu noktada, bu Anayasa’nın ve
organlarının faşist bir karaktere sahip olduğunu hiç tereddüt etmeden söylemek
mümkündür. 1982 darbe Anayasası’nın bir vesayet organına dönüştürüldüğü Anayasa
Mahkemesinin, temelde hak ve özgürlüklerin teminatı adına var olması
gerekmektedir. Güçler ayrılığı ilkesinde yurttaşlarını iktidar gücünü elinde
bulunduran kesimlerin tahakkümünden korumak esasen yargının en temel
işlevlerindendir. Fakat ne var ki Türkiye’de Anayasa Mahkemesinin ve bir bütün
olarak yargının kararlarına baktığımız zaman, durumun hiç de böyle olmadığı
görülmektedir. Anayasa Mahkemesi, sürekli olarak siyasi meselelerde iş bitirici
kurum olarak gündeme gelmiştir. Burada son derece ironik
bir durum söz konusu olmaktadır. Bir mahkemeden söz ediyoruz fakat bu
Mahkemenin aldığı kararlar ülke siyasetine yön vermektedir, devletin resmî
ideolojisinin freni niteliğinde kararlara imza atmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çok partili hayatın başlamasıyla beraber türlü nedenlerle
parti kapatarak ülkemizin dünyanın en çok parti kapatan ülke konumuna
yükselmesini Anayasa Mahkemesi sağlamıştır. Türban sorunu olarak tabir edilen,
aslında eğitim hakkının kullanılmasının genişletilmesini sağlayacak olan
düzenlemeyi iptal eden bu Mahkemedir. 2007 Nisan ayında Genelkurmay Başkanlığı
tarafından verilen e-muhtırayı takiben Anayasa Mahkemesinin hukuk dışı bir
şekilde, tamamen ideolojik bir karar alarak aldığı 367 toplantı yeter sayısı
kararının hepimiz tanıklarıyız.
Verdiği kararların hak ve
hukuka, insan haklarına olan aykırılığı uluslararası alanda tescillenmiş olan
bir yargı organıdır Anayasa Mahkemesi. İktidarın hukuksal zemin üzerinde ve
demokratik meşruiyetle yaratılması gerekirken Türkiye'de tam tersi bir durum
mevcuttur; iktidar hukuk yaratmaktadır, yarattığı hukuk ile egemenliğinin
güvenliğini sağlamaktadır. Bu nedenledir ki Anayasa Mahkemesinin meşruiyeti,
ülke tarihinin uzunca bir dönemini meşgul eden tartışmanın konusu olmuştur. Bu
meşruiyet krizinin artık bir son bulması için bu krizlerin nedenlerine bakmak,
gerçekçi çözümler üzerinde düşünmek gerekir. Bu nedenle, Anayasa Mahkemesinin
köklü bir değişime tabi tutulması elzemdir ancak burada temel referans noktası
yargı bağımsızlığı olmalıdır. Cumhurbaşkanının ve yürütme erkinin Anayasa
Mahkemesi üzerindeki etkinliğini artırma çabası yargı bağımsızlığını
sağlamaktan ziyade yargıyı durduğu taraftan bir başka tarafa çekmenin izahı
olacaktır. Cumhurbaşkanının üyelerini atadığı ve demokratik meşruiyeti
yıllardır tartışılan bir kuruma, Anayasa Mahkemesine üye seçme yetkisi
vereceksiniz…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Buldan, ek
süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayın lütfen.
PERVİN BULDAN (Devamla) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
…sonra da bizlere yargı
bağımsızlığı adına bu düzenlemeleri yaptığınızı söyleyeceksiniz. Ama maalesef
ki iki tezden bir sentez çıkmıyor. Sadece savunulan tezin baskın tez olması
sağlanmaya çalışılıyor. Kendi hukukunu yaratan, kendi hukuk anlayışına göre
düzenleme yapan zihniyet, kendi hâkimlerini, kendi savcılarını ve Anayasa
Mahkemesi üyelerini üretmektedir ve şayet bu şekilde bir düzenleme yapılacak
olursa, üretmeye de devam edecektir elbet. Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesinin
tarafsızlığının sağlanması, demokratik bir yapıya kavuşturulması bu şekilde
mümkün görünmemektedir.
Shakespeare “Yanlış
bir kavgada doğru kahramanlık olmaz” demişti; manzaraya bakınca, Hükûmetin demokrasi kahramanı olamayacağı açıkça
görülmektedir.
Bu duygu ve düşüncelerle
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge de aynı mahiyettedir, o nedenle birlikte işleme alacağım.
İstemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz
vereceğim. İlk önergeyi ve diğer önergenin imza sahibini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
497'ye 1 inci Ek Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 18 inci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 147 nci maddesinin 1 inci fıkrasında
geçen "oniki yıl " ibaresinin "dokuz
yıl" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Mevlüt Akgün
(Karaman) ve arkadaşı
Diğer önerge sahibi
Azize Sibel Gönül (Kocaeli)
ve arkadaşı
BAŞKAN – Komisyon katılıyor
mu önergelere efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Akgün,
konuşacak mısınız, gerekçe mi efendim?
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) –
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Sayın Köylü, siz mi
konuşacaksınız efendim?
HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) – Evet.
BAŞKAN – Buyurun, önergesi
üzerinde Kastamonu Milletvekili Sayın Hakkı Köylü. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır
efendim.
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
18’inci madde ile 147’nci
maddede yapılan değişiklikle, daha önce 65 yaş sınırlamasının dışında başka bir
sınır olmayan Anayasa Mahkemesi üyeliği, 12 yıllık bir sınırlandırmayla
değiştirilmiştir. Biz de önergemizde bu 12 yılın çok olduğunu ve 9 yıl olması
gerektiğini öne sürdük. Neden böyle düşündük? Öncelikle diğer
devletlerin, özellikle bizimle çok ilişkisi olan ve örnek aldığımız ülkelerin
mevzuatlarına da baktığımız zaman, başta Almanya’da 12 yıl, Avusturya’da 70 yaş
sınırı var, bunun dışında Fransa’da 9 yıl, İspanya’da 9 yıl, İtalya’da 9 yıl,
Macaristan’da 9 yıl, Polonya’da 9 yıl, Portekiz’de, Romanya’da 9 yıl ve
Rusya’da 12 yıl sınırlandırması var. Bunun dışında Anayasa Mahkemesinin
daha önce hazırlamış olduğu bir taslakta da Anayasa Mahkemesi üyelerinin görev
sürelerinin 12 yılla sınırlandırılması istenmiştir. Ayrıca Barolar Birliği de
hazırlamış olduğu öneride bunun 9 yıl olarak sınırlandırılmasını öngörmüştür.
Yani buradan anladığımız, mutlak surette bir sınırlandırmanın olmasının
gerektiği kanaati çıkmaktadır. Peki, neden böyle bir düşünceye sahip olduğumuzu
size kısaca izah edeyim.
Değerli arkadaşlarım,
reformlar, hiçbir zaman belirli bir yaşa gelmiş insanların, kendi doğrularından
başka doğruları kolay kolay kabul edemeyecek
insanların yapabileceği şeyler değildir. Keza değişim de devamlı surette
aşağıdan gelmektedir. Kuşaklar arasındaki farkı değerlendirdiğimiz zaman, alt
kuşaklar her zaman üst kuşakları aşağıdan yukarıya doğru bir baskıya tabi
tutmakta, yeni düşünceleri, yeni görüşleri onlara kabul ettirmeye çalışmaktadır
ama belli bir yaşa gelmiş olan insanların -kendimi örnek verirsem- bizim
yaşımızdaki insanların kendi doğrularından kolay kolay
vazgeçmesi mümkün değildir. Yüksek mahkemelerin vermiş olduğu içtihatlar
aşağıdan bir baskı olmadıkça kolay kolay
değiştirilememektedir. Yargıtaya baktığımız zaman,
Yargıtay Genel Kurul kararları ve içtihadı birleştirme kararları da yıllarca
değiştirilemez. Ne zaman ki genç kuşaklardan birkaç kişi o daireye gelir veya
Yargıtay Genel Kurul toplantısına katılacak duruma gelir, bu takdirde görüşler
değişebilir. Anayasa Mahkemesi ise daha da değişiktir. Anayasa Mahkemesindeki
görüşlerin elbette ki değişken olması gerekir. Anayasa Mahkemesi, sadece
hukukçulardan kurulan bir mahkeme de değildir. Bunun yanında, Anayasa
Mahkemesi, toplumun sosyal, siyasal, ekonomik ve hukuksal bütün gelişmelerini
göz önüne alması gerekir. Bunları göz önüne aldığında, dünyadaki bu saydığımız kriterler, hususlar devamlı değiştiğinde, şu hâlde, Anayasa
Mahkemesinde de devamlı bir değişimin olması gerekir. İşte, bu değişimin
yaratılabilmesi için, mutlak surette orada görev yapanların belli bir süreyle
görevlerinin sınırlandırılması ve aşağıdan gelecek yeni neslin bu değişimi
sağlaması gerekmektedir. İşte, bu maksatla böyle bir önerge verdik.
Burada bir cümleyi daha ifade
etmek istiyorum: Sabahtan beri yapılan görüşmelerde meydana gelen görüntüler
hakikaten hepimizi üzdü. Zaman zaman bu görüntülere
şahit oluyoruz. Burası, sağ köşenin başından sol köşenin başına kadar, 542
milletvekiliyle birlikte toplam, millî iradeyi teşkil ediyor. Bunda hiç
kimsenin şüphesi yok. Burada çıkan kanunlarda olumlu oy kullanan da, olumsuz oy
kullanan da, çekimser oy kullanan da, oy kullanmayan da, tamamı, millî iradenin
birer temsilcisidir.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) –
Grubuna söyle, grubuna.
HAKKI KÖYLÜ (Devamla) –
Bizler bunu millî irade olarak kabul ettiğimize göre, yani milletin
temsilcilerinin burada, milletin kendi vekillerinin burada temsil ettiği durum
millî irade olduğuna göre, bunu hepimiz kabul ettiğimize göre, buna karşı olan
ve… Darbe dediğimiz şey o zaman ne oluyor? Biz buna millî irade demezsek, o
zaman, darbeye ne diyeceğiz, ona söyleyecek söz bulamayacağız.
Bu bakımdan, ben değerli
arkadaşlarımdan istirham ediyorum, haddim olmayarak istirham ediyorum: Her
türlü eleştiriyi yapalım, her şeyi söyleyelim ama lütfen birbirimizi itham
etmeyelim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Köylü,
tamamlayın lütfen, size de ek süre veriyorum.
HAKKI KÖYLÜ (Devamla) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Birbirimizi kırmayalım çünkü
her gün yüz yüze bakıyoruz ve millet karşısında da mahcup oluyoruz. Bu
mahcubiyeti hissetmememiz için daha dikkatli davranırsak -ki bu kapasite, bu
bilgi, bu beceri, buradaki bütün milletvekili arkadaşlarımızda var istisnasız-
o zaman çok daha güzel bir Meclis çalışması olacağını düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Köylü.
Diğer önerge sahibi Sayın
Akgün, konuşacak mısınız, gerekçe mi okunsun?
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) -
Gerekçe Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Mukayeseli hukuk ve
görev süreleri nazara alındığında makul bir süre tayin edilmiştir.
BAŞKAN – Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
teklifin 18’inci maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, teklifin 18’inci
maddesinin gizli oylamasına başlayacağız.
Gizli oylamanın
ne şekilde yapılacağını arz ediyorum: Komisyon ve Hükûmet
sıralarında yer alan kâtip üyelerden komisyon sırasındaki kâtip üyeler
Adana'dan başlayarak İstanbul'a kadar (İstanbul dâhil), Hükûmet
sırasındaki kâtip üyeler ise İzmir'den başlayarak Zonguldak'a kadar (Zonguldak
dâhil) adı okunan milletvekiline biri beyaz, biri yeşil, biri de kırmızı olmak
üzere üç yuvarlak pul ile mühürlü zarf verecek ve pul ve zarf verilen
milletvekilini ad defterinde işaretleyecektir.
Milletvekilleri, Başkanlık
kürsüsünün sağında ve solunda yer alan oy verme yerlerinden başka yerde
oylarını kullanmayacaklardır.
Bildiğiniz üzere, bu
pullardan beyaz olanı kabul, kırmızı olanı ret, yeşil olanı ise çekimser oyu
ifade etmektedir.
Oyunu kullanacak sayın üye,
kâtip üyelerden üç yuvarlak pul ile mühürlü zarfı aldıktan ve adını ad
defterine işaretlettikten sonra kapalı oy verme yerine girecek, oy olarak
kullanacağı pulu burada zarfın içerisine koyarak, diğer iki pulu ise ıskarta
kutusuna atacaktır.
Bilahare oy verme yerinden çıkacak
olan üye, oy pulunun bulunduğu zarfı Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne konulan
oy kutusuna atacaktır.
Oylamada adı okunmayan
milletvekiline pul ve zarf verilmeyecektir.
Sayın kâtip üyelerimizden bu
hususlara riayet etmelerini ve milletvekillerinin de pul ve zarf aldıktan sonra
adlarının ad defterine işaretlendiğine dikkat etmelerini istirham ediyorum.
Sayın Başbakanın ve Enerji
Bakanının bir dış misafiri var, onunla görüşmeleri gerektiğinden oylarını
önceden kullanacaklar, Genel Kurulun bilgilerine sunuyorum.
Şimdi, gizli oylamaya Adana
ilinden başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, oyunu kullanmayan arkadaşımız kaldı mı? Yok.
Evet, oy kullanma işlemi
tamamlanmıştır.
Oy kutularını kaldırıyoruz.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 18’inci maddesinin gizli oylama sonucunu
açıklıyorum:
“Oy Sayısı : 408
Kabul :
337
Ret :
71
Çekimser : -
Boş : -
Geçersiz : -
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun Tüfekci Bayram
Özçelik |
Konya Burdur”
|
Teklifin 18’inci maddesi
kabul edilmiştir.
Şimdi 19’uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 19- Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 148 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinin sonuna
“ve bireysel başvuruları karara bağlar” ibaresi, üçüncü fıkrasındaki
“Cumhurbaşkanını,” sözcüğünden sonra gelmek üzere “Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanını,” ibaresi eklenmiş, beşinci fıkrası “Yüce Divan kararlarına karşı
yeniden inceleme başvurusu yapılabilir. Genel Kurulun yeniden inceleme
sonucunda verdiği kararlar kesindir.” şeklinde değiştirilmiş, maddeye ikinci
fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar ve üçüncü fıkradan sonra gelmek
üzere “Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları ile
Jandarma Genel Komutanı da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divanda
yargılanırlar.” şeklinde yeni bir fıkra eklenmiştir.
“Herkes, Anayasada güvence
altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla
Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır.
Bireysel başvuruda, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.
Bireysel başvuruya ilişkin
usul ve esaslar kanunla düzenlenir.”
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, 19’uncu madde üzerinde elli önerge verilmiştir. Kura sonucu
belirlenen yedi önergeyi okutup işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
497'ye 1 inci Ek Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 19 uncu maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
148 nci maddesine 2 nci
fıkradan sonra gelmek üzere eklenen ilk fıkrada geçen "Anayasa Mahkemesine
başvurabilir." ibaresinin "Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda
bulunabilir" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ahmet Yeni Kemalettin
Göktaş Öznur Çalık |
Samsun Trabzon Malatya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
497'ye 1 inci Ek Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 19 uncu maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
148 nci maddesine 2 nci
fıkradan sonra gelmek üzere eklenen ilk fıkrada geçen "Anayasa Mahkemesine
başvurabilir." ibaresinin "Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda
bulunabilir" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Bekir Bozdağ Aşkın
Asan |
Yozgat Ankara |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’ye 1.
ek sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 19 ncu maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sebahat Tuncel Akın
Birdal Fatma
Kurtulan |
İstanbul Diyarbakır Van |
Şerafettin Halis |
Tunceli |
Madde :
19 - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 148 inci
maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinin sonuna "ve bireysel
başvuruları karara bağlar" ibaresi, üçüncü fıkrasındaki
"Cumhurbaşkanını,” sözcüğünden sonra gelmek üzere "Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanını," ibaresi eklenmiş, beşinci fıkrası "Yüce
Divan kararlarına karşı yeniden inceleme başvurusu yapılabilir. Genel Kurulun
yeniden inceleme sonucunda verdiği kararlar kesindir." şeklinde
değiştirilmiş, maddeye ikinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar ve
üçüncü fıkradan sonra gelmek üzere "Genelkurmay Başkanı da görevleriyle
ilgili suçlardan dolayı Yüce Divanda yargılanırlar." şeklinde yeni bir
fıkra eklenmiş ve devamındaki fıkralar buna göre teselsül ettirilmiştir.
"Herkes, Anayasada
güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği
iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Bireysel başvurular en geç iki
yılda sonuçlanır. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması şarttır. Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi
gereken hususlarda inceleme yapılamaz. Bireysel başvuruya ilişkin usul ve
esaslar kanunla düzenlenir. "
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım dört önerge de aynı mahiyettedir, o nedenle
birlikte işleme alacağım, istemde bulunmaları hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
T.B.M. Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 2709 Sayılı Anayasanın değiştirilmesine ilişkin kanun teklifinin yapılacak
ikinci tur oylamalarda teklifin (19) maddesinin teklif metninden çıkarılmasını
saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 19. maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin
buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Atilla
Kart |
Malatya Konya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 19.
Maddesi’nin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Oktay
Vural Reşat
Doğru |
İzmir Tokat |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 19.
Maddesi’nin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Erkan Akçay Hasan
Çalış |
Manisa Karaman |
BAŞKAN – Birlikte işleme
aldığım önergelere Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Önergesi üzerinde
Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa’nın 19’uncu maddesi üzerinde
verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Milliyetçi Hareket Partisi, Anayasa’nın geniş bir uzlaşmayla daha demokratik
bir hâle getirilmesi gerektiğini yıllardır söylemektedir. Bunu şimdi değil,
1999, 2002 ve 2007 yıllarında, seçim beyannamelerinde ve her ortamda ifade
etmiş, çağrıda bulunmuştur. Bize göre, Anayasa değişikliğine bir yerden
başlanacaksa öncelikle temiz toplum, temiz siyaset, temiz yönetimin sağlanması
ve dokunulmazlıkların sınırlandırılmasıyla başlanmalıydı.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yüz yetmiş dört maddeden ibarettir ancak bir de Adalet
ve Kalkınma Partisinin kendine özel bir anayasası ve anayasa anlayışı vardır.
AKP’nin anayasası iki maddeden ibarettir:
“Madde 1 - Ben her zaman
haklıyım.
Madde 2 - Benim haksız
olduğum durumlarda 1’inci madde geçerlidir.”
Getirilen bu Anayasa
değişikliğinin bazı maddelerini bir tek cümlede özetlemek mümkündür: Anayasa
Mahkemesi ve yargı, iktidara, affedersiniz, AKP’ye bağlıdır. İşin özeti,
gidilmek istenen nokta budur. Montesquieu, kanunların
ruhunda, vahşilerin yemek yiyecekleri zaman ağacı dibinden kesip yemişi öyle
kopardıklarını, zorba siyasi güçlerin de böyle olduğunu söylemektedir. “Güç
bende, istersem asarım istersem keserim.” anlayışıyla Anayasa değiştirip
başkanlık sistemi kurmak isteyenler ülkenin, devletin, milletin temelleriyle
oynamaktadırlar. İktidarda ilanihaye kalma ve mutlak
güce sahip olma hırsına baktığımızda, AKP’de jakobenizmin hortladığını
görüyoruz, haber veriyorum. Her demokratik devlette üç çeşit yetki vardır:
Yasama, yürütme ve yargı yetkisi. Yasama, yargı ve yürütme yetkileri aynı
kişiye veya bir siyasi gruba verilirse, bunlar birbirinden ayrılmazsa ortada
özgürlük diye bir şey kalmaz, demokrasi kalmaz, hukuk kalmaz, bunun adı
diktatörlüktür. Bu durumda, zorbalığa, tiranlığa kimse mâni olamaz.
Değerli
milletvekilleri, gönlümüz arzu ederdi ki burada ülkemizi daha çağdaş hâle
getirecek, milletimizin beklentilerini karşılayacak, özgürlük eksenli, gerçek
bir anayasayı samimi bir uzlaşma ikliminde görüşüyor olsaydık ancak bütün
bunlar “Mademki iktidar benim, ne yasa tanırım ne muhalefet tanırım, istediğimi
tehdit eder istediğimi sustururum, milletin tek iradesi benim.” diyen anlayış
yüzünden mümkün olamamıştır. Bu Anayasa Değişiklik Teklifi
toplumun talebi değildir, AKP yönetiminin ve Sayın Başbakanın talebidir, onun
ihtiyacıdır. Anayasa değişiklik paketinin içeriğinden kamuoyuna açıklandığı
güne kadar Adalet ve Kalkınma Partili milletvekillerinin haberinin bile olmadığını
biliyoruz.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) –
Haberimiz var, baştan beri var.
ERKAN AKÇAY (Devamla) – Bu
Anayasa paketinin nerede ve kimler tarafından hazırlandığını kimler biliyor?
Ortada, kişiselleşmiş ve partileştirilmiş bir Anayasa metni bulunmaktadır.
Bugün vatandaşın öncelikli gündemi işsizlik, terör, yoksulluk ve yolsuzluktur.
Vatandaş, bunları konuşuyor, bankalara olan borcunu konuşuyor. Analar, akşama
evde ne pişireceğini konuşuyor. Analar babalar, çocuklarının geleceğini
düşünüyor, üç günde verilen 6 şehidini konuşuyor. Böyle bir ortamda biz,
öncelikli olarak insanları iş güç sahibi yapacak, karınlarını doyuracak, refaha
ulaştıracak temel meseleleri, ihmal etmeden konuşmalıydık.
Demokrasilerde, siyasi
partiler hem sandıkta millete hesap verirler hem de yaptıkları iş ve
eylemlerden, yolsuzluklardan dolayı Anayasa Mahkemesinde, Yüce Divanda hesap
verirler. AKP, yargıya hesap vermekten kaçmak için, Anayasa Mahkemesinin
şeklini, üye yapısını değiştirmek istemektedir. AKP, yolsuzluk yapanların
yargılanacağı Yüce Divana hâkim atayarak yolsuzluktan beraat edeceğini
düşünmektedir. Bu teklife, siyasi hesap ve kaygı hâkimdir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Akçay, lütfen tamamlayın, ek süre veriyorum.
Buyurun.
ERKAN
AKÇAY (Devamla) - Türk milleti, Seydişehir Eti Alüminyumu değeri 3,5 milyar
dolar olmasına rağmen birilerine 300 milyon dolara satanları, TÜPRAŞ’ın yüzde 14’ünü kapalı kapılar ardında değerinin çok
altında satanları, bilirkişi raporlarıyla 51 milyon dolarlık Balıkesir SEKA’yı
1,1 milyon dolara satanları, 810 milyon dolarlık Tekelin alkol birimini 232
milyon dolara satanları unutmamıştır. AKP’li belediyelerin
yolsuzluk ve usulsüzlüklerinin örtbas edildiğini unutmamıştır. TOKİ
ihalelerinde yandaşlara açılan telefonlar unutulmamıştır. Anayasa Mahkemesinin
tüm üyelerini değiştirerek beraat edeceğinizi mi düşünüyorsunuz?
Değerli milletvekilleri,
bunun sorumluluğu, vereceğiniz oylarla sizlerin omuzlarındadır. Önemli olan,
hem yargıda hem de vicdanlarda beraat etmektir.
Bu düşüncelerle muhterem
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Vural, siz mi
konuşacaksınız efendim?
OKTAY VURAL (İzmir) – Evet
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun.
Diğer önerge üzerinde İzmir
Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın Oktay Vural. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Anayasa Mahkemesinin görev ve
yetkileriyle ilgili maddeye istinaden vermiş olduğumuz bir önerge münasebetiyle
söz almış bulunmaktayım.
Tabii, bir Anayasa görüşmesi,
bugün Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkilerini bu vesileyle dile getirirken
aslında bizi buraya getiren ve “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir.”
düsturuna uygun olarak hepimiz milletimizin iradesiyle buraya geldik.
21’inci Dönemde biz vardık,
21’inci Dönemden önce AKP yoktu. Daha sonra olmadık, bugün varız. Yarın kimin
olup olmayacağını millet takdir edecek. Ama burada bizim kullandığımız irade,
bizim yaptığımız Anayasa, elbette, sevabıyla, günahıyla milletimizin, açıkçası,
bedel ödeyebileceği ya da faydalanabileceği bir yasa olacak.
“Bizi millet getirdi.” Her
yaptığımız doğru mudur? Bizim her yaptığımız gerçekten doğru ve istediğimizi
yapabileceğimiz bir güç mü verilmiştir bize? Biz “Millet bizi buraya getirdi,
ben istediğim gibi millete muamele edebilirim.” diyebilir miyiz? Bizim
sınırımız nedir? Bizi buraya getiren iradeyi, açıkçası, kullananlar olarak
acaba kendimizi sınırlandırmayı başarabiliyor muyuz, becerebiliyor muyuz? Evet,
bizim her yaptığımız doğru mu, yanlış mı, bunlara bakmamız lazım. Bu iradeyi
kimin için, nasıl kullanacağız? Keyfimize göre, gelecekte oluşturacağımız sırça
köşklere göre mi, yoksa milletimizin iradesine göre mi? Bizi kim sınırlayacak?
Anayasa, bu Anayasa ve kanunlar.
Evet, işte böyle olunca
aslında hukuku üstün kılmış oluruz. Millet oy veriyor bize. Millet oy veriyor
ama yanlışı doğru, doğruyu yanlış yapmak için oy vermiyor. Sizin yaptığınız
yanlışı millet oy verdi diye doğru kabul etmek mümkün müdür ya da yaptığınız
doğruyu yanlış görmek, yine millet için, milletin iradesi olarak böyle ifade
etmek doğru mudur? Haklıyı haksız yapabilir misiniz siz? Yapabilir misiniz?
Yapamazsınız tabii. Yapmamanız gerekiyor. Milletin gücünü kullananlar kendi
güçlerini sınırlandırabiliyorsa, hesap verebiliyorsa, sınırını bilebiliyorsa,
millet sorgulayabiliyorsa egemenlik vardır. Yoksa, demokratizm olarak sadece iradeyi alıp “Ben istediğimi
yaparım. İstediğim yere hâkim atarım, istediğim yere gönderirim.”
diyebiliyorsanız bu doğru değildir değerli arkadaşlarım. Milletin iradesi ancak
bu şekilde hür olursa egemenlik kazanır. Sadece oy vermekle millî irade
oluşmuyor, millî iradenin hesap vermesi gerekiyor, millî iradenin Anayasa’ya
göre davranması gerekiyor.
Hukuk kimin için var? Biz
kimin için hukuk yapıyoruz? Millet için, değil mi değerli arkadaşlarım? Haklıyı
korumak için, zengine karşı fakiri korumak için, zalime karşı mağduru korumak
için, mağrura karşı mağduru korumak için değerli arkadaşlarım. Eğer hukuk
güçlünün isteğine göre olursa ve bu güçlü olanlar istediği gibi hukuk yapar,
yargıyı istediği gibi kullanırsa değerli arkadaşlarım, hukuk, egemenliği ifade
eden hukuk, hukuk olmaktan çıkar, sadece bir araç olur. İşte, bugün geldiğimiz
bu noktada gerçekten yargının siyasallaşmasına götürecek sürecin çok tehlikeli
olduğunu ifade etmek istiyorum. Bugün geldiğimiz bu noktada hangi biriniz acaba
Habur’daki o gönderilen hâkimin gelenleri geldikleri
gibi içeri sokmasını içinize sindirebilirsiniz? Hangi biriniz acaba Habur’da kurulan mahkemede Türk Bayrağı problem olmasın
diye indirilmesini içinize sindirebilirsiniz değerli arkadaşlarım? Dolayısıyla
hangi biriniz acaba TÜPRAŞ’ın ihalesi 1,3 milyar
dolara giderken mahkeme tarafından iptal edildikten sonra 4,5 milyar dolara
satılmasının ardındaki gerçeklerin saklanmasını isteyebilirsiniz? Hiçbiriniz
istemezsiniz. Galatport’un tekrar aynı şekilde ihale
edilmesini ister misiniz? İstemezsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Vural, ek süre
veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayın efendim.
OKTAY VURAL (Devamla) – İşte
bugün geldiğiniz noktada eğer kendinizi sınırlandırabiliyorsanız, ben iktidarı
aldım, istediğime ihale veririm demek istemiyorsanız bizim yaptığımız gibi Kamu
İhale Kanunu çıkartıp bu ihalede şeffaflığı getirebiliyorsanız, gücünüzü
sınırlandırabiliyorsanız egemenlik milletin olur. Yoksa ben istediğime ihale
yaparım, Kamu İhale Kurumunu da, kanunu da istediğim gibi değiştirebilirim
diyorsanız o, değerli arkadaşlarım, hukuku üstün kılmak değil, gücü haklı kılmaktır ya da
kamu personel sınavını getirip iş arayan insanlarımızın kamuya geçişinde
adaletli bir sistem getirmek istediğimiz gibi kendinizi
sınırlandırabiliyorsanız egemenlik milletin olur. Yoksa gidip çeşitli
bankalarda KPSS’ye girmeden istediğimizi işe alırız
diyorsanız değerli arkadaşlarım, egemenlik milletin olmaz, egemenlik o zaman
güçlünün olur, haklının olmaz. Evet, değerli arkadaşlarım, eğer dokunulmazlığı
sınırlandırabiliyorsanız egemenlik milletin olur. Hayır, ben dokunulmazlık
zırhına bürünmeliyim…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Vural, ek
süreniz de doldu efendim. Genel Kurulu selamlamanız için mikrofonu açıyorum.
Buyurun. Lütfen… Lütfen…
OKTAY VURAL (Devamla) –
Dokunulmazlığı sınırlandırmam, beni yargılayacak mahkemelere de demokratik
meşruiyet adı altında hâkim atarım. Sizin demokratik meşruiyetiniz var, eğer
Anayasa Mahkemesine hâkim seçmeniz sizin için bir meşruiyetse 24’üncü Dönemde
oluşan millet iradesinin meşruiyetini ne yapmış olursunuz? İşte bunlar
sorulması gereken hususlardır.
İşte Türkiye’de yasalar büyük
sineklerin delip geçtiği, küçük sineklerin takılıp kaldığı bir örümcek ağı
olmamalıdır. Hak, haklının olmalıdır.
Hepinize saygılarımı arz
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, birlikte işleme aldığım üçüncü önerge üzerinde Konya
Milletvekili Sayın Atilla Kart konuşacaklar.
Sayın Kart, buyurun efendim.
Sizin de süreniz beş
dakikadır. (CHP sıralarından alkışlar)
ATİLLA KART (Konya) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; tarafımızdan verilen önerge üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
konuşmamın başında bir gerçeği ifade etmek istiyorum. İktidar grubu sözcüleri,
maalesef milletvekili sorumluluğu ve saygınlığıyla bağdaşmayacak bir şekilde
resmî metinleri bile çarpıtarak aktarıyorlar, grup başkan vekilleri dâhil olmak
üzere. Hemen bunları örnekleriyle ifade edeyim.
Bakın, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Araştırma Merkezinin hazırladığı metin, Kasım 2009. Bu metindeki
ifadeler bile çarpıtılarak, saptırılarak ve teklife bir destek sağlamak
amacıyla anlatılabiliyor, aktarılabiliyor. Bunu yapmaya hakkınız yok, bunu
yapmaya tenezzül etmeyiniz.
Bakın, bu resmî kayıtlara
göre gerçek nedir, getirilen teklifteki gerçek nedir: Anayasa Mahkemesindeki 17
kişiden 7 kişinin hukukçu olmaması mümkündür. Cumhurbaşkanı, 4 kişiyi doğrudan
seçmektedir, 10 kişiyi ikinci aşamada seçmektedir yani 17 üyenin 14’ünün
seçiminde Cumhurbaşkanının mutlak denecek ölçüde hâkimiyeti vardır. Yargıtay, Danıştay, Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi.
Burada bu kurumların seçimi belirleyici olmamaktadır, sonuçta yine
Cumhurbaşkanı, seçimi belirleyici olmaktadır. Kurumlar sadece 1 aday için
tercihlerini yapabilmektedirler. Onun için “Mustafa Bumin
taslağı” deyip o taslağı gerçeğe aykırı bir şekilde anlatmaya tenezzül etmeyin.
Bu, milletvekili sorumluluğuyla bağdaşmıyor. Ne diyor Mustafa Bumin taslağı? “11 kişiyi doğrudan kurum seçecek.” diyor. O
tespitle sizin anlattıklarınızın uygun, uyumlu bir tarafı var mı değerli
arkadaşlarım? Bunları yapmaya neden tenezzül ediyoruz? Bizi zaten kaygıya sevk
eden, endişeye sevk eden bu çarpıtmalar, bu demagojiler,
bu saptırmalar. Bu gerçekleri halkımız inanıyorum ki görüyor, değerlendiriyor.
Bakın, bu getirilen
düzenlemeyle ortaya çıkan tablo şudur: Yüce Divan ve bireysel başvuru anlamında
yeni birtakım düzenlemeler getiriliyor. Burada Yüce Divan yapılanmasının
kontrol altına alınması amacı, anayasal denetimi etkisiz kılmaya yönelik bir
düzenleme amacı ve bununla bağlantılı olarak ideolojik dönüşümü
gerçekleştirmek. Bu şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çıkaracağı yasaların Anayasa Mahkemesi tarafından denetiminin fiilen
engellenmesi amaçlanıyor ve bunun sonucunda da -yine, tekrar ifade ediyorum-
ideolojik dönüşüme zemin hazırlanıyor ve tabii, bütün bunların devamında da
-her ne kadar 8’inci madde düşmüş ise de- mahkemelerin, özellikle iktidar
grubunun siyasi partilerinin kapatılma riskini asgariye indirmek… Hangi
anlamda söylüyorum? Siyasi partilerin kapatılmasından elbette haz almıyoruz ama
suç işlemek anlamında, idari işlem yoluyla ya da eylem yoluyla odak hâle gelmiş
ise hele hele iktidar nüfuzunu, devlet nüfuzunu
kötüye kullanmak suretiyle bunu organize bir şekilde yapıyorsa elbette hukuk
devletlerinde suçun müeyyidesi mutlaka olacaktır. Bu, demokrasinin hukuk
yoluyla korunmasının zorunlu sonucudur. Bunları bir kez daha ifade etmek
gereğini duyuyorum.
Değerli arkadaşlarım, bir
hafta on gündür siyasi iktidar grubunun son derece diktatöryal
bir tavır içinde olduğunu gerçekten bu sekiz yılı gözlemleyerek ifade ediyorum.
Bunu daha evvel ifade etmiştim. Dünden bu yana ise bu tavrın daha da psikolojik
bir saldırgan tavra dönüştüğünü yine üzüntüyle, kaygıyla gözlemliyoruz. Bu
noktada grubu, iktidar grubunu sağduyulu davranmaya davet ediyorum.
Yine bu çerçevede de şu
talihsiz değerlendirmeleri dikkatinize sunmak istiyorum. İktidar grubu Genel
Başkan Yardımcısı çıkıyor, 8’inci maddede “Hayır.” oyu kullananlara yönelik
olarak “Örgütlü ihanet içindeler.” diyebiliyor. Bu, gerçekten demokrasi adına
utanç verici bir ifadededir. Neyi görüyoruz? Bununla bağlantılı olarak
psikolojik bir saldırgan tavrın devreye girdiğini görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) –
Başbakanın ne dediğini bile anlamamışsın, kürsüde konuşuyorsun.
BAŞKAN – Sayın Kart, süreniz
doldu efendim. Size ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın konuşmanızı.
ATİLLA KART (Devamla) – Ben
şunu ifade etmek, vurgulamak ihtiyacını duyuyorum: Burada 8’inci maddede,
milletvekili saygınlığı ve sorumluluğu içinde hareket eden milletvekili
arkadaşlarımızın bu dik duruşlarını bundan sonra da sürdürmelerinin önemini ve
tarihî sorumlulukları olduğunu ifade etmek istiyorum. O sorumluluğun bir anlam
kazanması için, o sorumluluğun siyasi tarihimize bir onur sayfası olarak
geçmesi için, inanıyorum ki arkadaşlarım o sorumluluk duygusu içinde hareket
edeceklerdir.
Bakın, ihtimal vermek
istemiyorum ama neler konuşuluyor? TEDAŞ ihaleleri konuşuluyor. Neler
konuşuluyor? Otoban ihaleleri konuşuluyor. Neler konuşuluyor? Özel hastane
olayları konuşuluyor. Bunlara, bakın -tekrar ifade ediyorum- ihtimal vermek
istemiyorum, bunları vicdanınızda sorgulayın. Bunları geleceğe yönelik olarak
değerlendirmeniz için… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Siz
bir de oylarınızı gizli açıklayın, buraya dahi gelememenin gerekçesini
açıklayın!
ATİLA EMEK (Antalya) – Senin
haberin yok, borsa yükseldi.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) –
Ayıptır ya! Milletvekilleri böyle şeyler konuşmaz.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) –
Söz al da konuş.
BAŞKAN – Sayın Kart, ek
süreniz de doldu efendim, lütfen Genel Kurulu selamlayın ve oturun. (AK PARTİ
ve CHP sıralarından gürültüler)
Lütfen sakin olun.
ATİLLA KART (Devamla) – Bu
endişelerimde yanılmayı yürekten diliyorum ama tarihe not düşmek adına, bir
hafta sonra, bir ay sonra kendinizi sorgulamanız adına bunları ifade etmek
ihtiyacını duyuyorum.
Onun için diyorum ki sonuç
olarak: Ayrışmayı körüklemeyelim, toplumda ayrışmayı körüklemeyelim.
Çocuklarımızın ve Türkiye’mizin geleceğini karartmayalım.
Bu sorumlulukla, bu
düşüncelerle, bu değerlendirmelerle Genel Kurulu bir kez daha sorumlu ve
sağduyulu davranmaya davet ediyor ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET S. TEKELİOĞLU (İzmir)
– Kendi oy hakkına sahip çıkmayanın bize söyleyeceği hiçbir şey yok.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, birlikte işleme aldığım son önerge Tunceli Milletvekili Sayın
Genç’e aittir.
Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa teklifinin 17’nci maddesi üzerinde
verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum ve hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
evvela bu Sayın Kuzu diyor ki: “Ben anayasa profesörüyüm.” Bunun anayasa
profesörlüğüyle ilgisi yok. Bakın Anayasa’nın 140’ıncı maddesinde diyor ki:
Hâkimlerin aylık ve ödenekleri kanunla belirtilir. Getirmiş, geçici maddeye
ödenek koymuş. Bu mudur Bay Kuzu senin anayasacı olduğun?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) – Ne anlarsın be, sen ne anlarsın?
KAMER GENÇ (Devamla) –
Ayrıca, geçici 20’nci maddede diyor ki: Efendim, hâkimler ve savcılardan gelen
Yargıtay ve Danıştay üyelerinin görev süreleri, sürelerini dolduruncaya kadar
devam eder. Ama, geçici 20’nci maddenin (b) ve (c)
fıkralarında yeniden buraya seçim yapıyor. Daha süreleri devam ediyor, buraya
geçici maddeyle seçim getiriyor. Bu mudur Sayın Kuzu senin anayasacılığın?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) – Sen anlamazsın!
KAMER GENÇ (Devamla) – Git,
öğren ve gel! Utanıyorum senin Anayasa Komisyonu Başkanı olduğundan dolayı.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) – Sen hukukçu değilsin, anlamazsın. Evvela hukuk
fakültesini bitir sen. Ne anlarsın o işlerden! Zavallı ya!
KAMER GENÇ (Devamla) – Sen
gel, çıkalım televizyonlarda konuşalım.
BAŞKAN – Sayın Genç… Sayın
Genç, konuşmalarımızda şahsiyetle uğraşmayalım lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla) – Bu
Anayasa taslağının Anayasa’yla hiçbir ilgisi yok.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) – Evvela hukuk fakültesi oku! Önce benim öğrencim ol,
sonra gel konuş!
KAMER GENÇ (Devamla) – Hiçbir
ilgisi yok, dolayısıyla şimdi getirdiğiniz bu kanunla ne yapıyorsunuz?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) – Ne anlarsın o işlerden?
KAMER GENÇ (Devamla) –
Anayasa Mahkemesine Büyük Millet Meclisinde Sayıştaydan
2 üye seçiyorsunuz. Yahu! Anayasa Mahkemesinin bakacağı konular belli, niye Sayıştaydan 2 üye seçiyorsunuz? Çünkü Sayıştay AKP’nin bir
grubu hâline geldi, bütün atamaları siz oraya yaptınız. Ha AKP’nin grubunda
seçtiniz ha Sayıştayda seçtiniz, hiçbir farkı yok.
Ayrıca, Anayasa Mahkemesinin
bakacağı davalar belli. Şimdi, burada dün Anayasa Mahkemesinin o maddesi kabul
edilince âdeta zafer çığlıkları attınız. Bu nedir biliyor musun? Faşizmin zafer
çığlıklarıydı. Sizin kafanızda, Tayyip Bey’in
getirmek istediği faşizm… İşte, biz oturttuk, faşizmi getirdik, kendimize göre
bir Anayasa Mahkemesini kurduk; dolayısıyla onun çığlıklarını atıyorsunuz.
Sizin bu kanunu, Hâkimler ve
Savcılar Kurulunu da değiştirmenizin de en önemli nedenleri, orada 2 tane Alevi
vatandaş var, çok dürüst ve namuslu çalışıyorlar; sizin bakanlarınızın ve
Müsteşarınızın oyununa gelmiyorlar, dik duruyorlar; yargı bağımsızlığının
gerektirdiği tarafsızlık, nitelik ve kişilikteler. Orada, yargıda yaptıkları tarafsız
atamalarda, bunlardan kurtulmak için tutuyorsunuz, o kişileri hemen feshedip
bunların yerine başkalarını getiriyorsunuz.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) – Bölgecilik yapma.
KAMER GENÇ (Devamla) - Oraya
yine, ödenek getiriyorsun Bay Kuzu. Bu Müsteşara 2 milyar liraya yakın bir ek
para veriyorsun. Peki, asillere veriyorsun da yedeklere niye vermiyorsun? Senin
kafan neye erer, onu bir söyle bakalım.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) – Hepsi alacak, bir tek sen alamayacaksın o ödenekten.
KAMER GENÇ (Devamla) -
Değerli milletvekilleri, gerçekten eğer bu Anayasa gerçek bir Anayasa olsa -biz
de yıllarca Anayasa’nın uygulayıcıları arasındayız, geliyoruz mahkemelerde-
Türkiye Büyük Millet Meclisinde biz de vicdanımıza danışırız ama sizin burada
yaptığınız, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş felsefesine aykırı.
Türkiye’de İstiklal Savaşı’nı verenleri kötüleyerek, o insanlara hakaret ederek
kendinize bir değer kazanmaya çalışıyorsunuz. Bu, sizin sonunuzu getiren bir
davranış biçimidir.
Şimdi, Tayyip
Bey gitti, Karamanlis’le aşağı yukarı iki saat
beraber konuştu. Ondan sonra Karamanlis de çıkınca,
bilmem birilerinin yanaklarını öptü. Biliyorsunuz bu olayları değil mi? Peki,
bu Karamanlis’le neyi tartıştı bu, neyi tartıştı? İsmet
Paşa’yı kötülemesinin altında, işte, Yunanlılara verdiği millî mücadele var;
arkadaşlar, bunlar var.
Şimdi, öyle bir Anayasa
getirmişsiniz ki, bu Anayasa, hangi hukuk ilkesini yüceltiyor, hangi hukuk
devletinin standartlarını artırıyor, hangi vatandaşların hak ve özgürlüklerini
artırıyor? Hayır.
Sizin şimdi Anayasa’ya
bireysel müracaatınızın nedeni, yani o yolu açmanızın nedeni, ne yapacaksınız?
Yargıtay ve Danıştay da sizin istediğiniz teşkilatlanma içinde değil, orada
kaybettiğiniz davaları getireceksiniz, kendi düşüncenize göre kurduğunuz
Anayasa Mahkemesinde onları kazanmaya çalışacaksınız. Bu
artık en basit mantık. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru verilecek
kadar bir teşkilatı var mı? Yok. O kadar hâkim var mı? Yok. Zaten Yargıtay ve Danıştayda hukuk yolları tükendikten sonra Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine gitme durumu var vatandaşın. E, bir daha niye Anayasa
Mahkemesini sokuyorsunuz? Tek nedeniniz, işte -siz biliyorsunuz- hemen herhangi
bir olay oldu mu koşuyorsunuz, tazminat davasını açıyorsunuz. Son zamanlarda
Yargıtay dedi ki: “Bu siyasi eleştiriler tazminat davası konusu olmaz.” Belki
onlara veya başka konularda kendinize göre oluşturduğunuz bir Anayasa Mahkemesi
kurarak orada dava kazanmaya çalışıyorsunuz. Bunu kime yutuyorsunuz? Kaldı ki
yani o kadar kendinizi de açığa veriyorsunuz ki, bir şeye tahammülünüz yok, bir
şeye küfretmeyi kendinize sanat ediniyorsunuz. Meclis Başkanlık makamında
oturan Mehmet Ali Şahin iki defa bana küfrediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SONER AKSOY (Kütahya) – Otur
yerine!
BAŞKAN – Sayın Genç, ek süre
veriyorum, buyurun, tamamlayın.
KAMER GENÇ (Devamla) – Söz
hakkımızı vermiyor, burada konuşturmuyor bizi.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, bu Anayasa. Bu Anayasa’yı milletvekilleri
çıkıp da tartışamazsa nerede tartışılacak, kim tartışacak bunu? Yani Burhan
Kuzu mu bu Anayasa’yı biliyor tartışacak? Böyle bir şey yok.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU
(İstanbul) – Sen bilmezsin, sen anlamazsın! Zavallı, zavallı! Yazık… Genel
Kurulun huzurunu bozuyorsun, başka bir bildiğin yok!
KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu!
Anayasa’yı okuturum sana! Sana okuturum Anayasa’yı! Yiğitliğin varsa gel bir
televizyon kanalına çıkalım, seninle tartışalım. Sen o Komisyonda, orada boşuna
o kürsüyü işgal ediyorsun, ya… Sen kendine bir çekidüzen ver bakalım.
Onun için, değerli
milletvekilleri, yani bunu vatandaşlar da görüyor. Grubunuzun içinde özellikle
bu yani bir yandan bu Ergenekon davası içinde işte, Alevi kökenli subayları yok
etmeye çalışıyorsunuz, bir yanda hâkimler ve savcılar içindeki Alevi kökenli
vatandaşları tasfiye etmeye çalışıyorsunuz.
İBRAHİM KAVAZ (Erzurum) –
Bölücülük yapma!
KAMER GENÇ (Devamla) – Belli,
bu, bunun için geldi buraya. Yani birtakım insanlar da bunun farkında değil.
Burada söylüyoruz ki, vatandaşlar bilsin. İçinizde de bazı kişiler, maalesef
balta sapı olarak kendini kesmeye çalışan arkadaşlar var ama bunu vatandaşlar
görüyor. Maalesef burada milletvekili olarak konuşma hakkımız sınırlanıyor,
bize hakaret ediliyor, söz verilmiyor. Biz de çıkacağız çarşıda vatandaşlara
bunu…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Genç, ek
süreniz de doldu. Genel Kurulu sadece selamlamanız için mikrofonunuzu
açabilirim, herkese olduğu gibi.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Lazım
değil efendim, lazım değil.
KAMER GENÇ (Devamla) – Evet,
ben zaten size selam vermiyorum, muhalefete veriyorum. Siz benim selamıma layık
adam değilsiniz ki!
Onun için, ben bundan sonra
sayın halkıma buradan sesleniyorum: Maalesef burada söz hakkı bize tanınmıyor.
Burada tehditle şey ediyor.
Dün, burada oylama yapılırken
Hayati Yazıcı bir milletvekiliyle beraber kabine girdi ve onun oyuna etki etti.
Ben gördüm bunları. Açık oylama yapıyor, açık oylamanın sebebi de bu Meclis
Başkanından kaynaklanıyor.
BAŞKAN – Sayın Genç, tamam…Selamlama için açtım mikrofonunuzu.
KAMER GENÇ (Devamla) – Açık
oylama yapıyorsunuz, bunun günahı sana olur. Bana karşı…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) – Kestin
ama…
BAŞKAN – Evet, lütfen…
Selamlama için açtım ama, siz selamlamıyorsunuz.
Sayın milletvekilleri,
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’ye 1.
ek sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 19 ncu maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sebahat Tuncel (İstanbul) ve arkadaşları
Madde :
19 - Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 148 inci
maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinin sonuna "ve bireysel
başvuruları karara bağlar" ibaresi, üçüncü fıkrasındaki
"Cumhurbaşkanını,” sözcüğünden sonra gelmek üzere "Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanını," ibaresi eklenmiş, beşinci fıkrası "Yüce
Divan kararlarına karşı yeniden inceleme başvurusu yapılabilir. Genel Kurulun
yeniden inceleme sonucunda verdiği kararlar kesindir." şeklinde
değiştirilmiş, maddeye ikinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar ve
üçüncü fıkradan sonra gelmek üzere "Genelkurmay Başkanı da görevleriyle
ilgili suçlardan dolayı Yüce Divanda yargılanırlar." şeklinde yeni bir
fıkra eklenmiş ve devamındaki fıkralar buna göre teselsül ettirilmiştir.
"Herkes, Anayasada
güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla
Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Bireysel başvurular en geç iki yılda
sonuçlanır. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş
olması şarttır. Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlarda inceleme yapılamaz. Bireysel başvuruya ilişkin usul ve esaslar
kanunla düzenlenir. "
BAŞKAN – Komisyon katılıyor
mu önergeye efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Tuncel, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) –
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 19’uncu madde üzerinde değişiklik önergesi
üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu madde, Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuru ve Yüce Divan kararlarının yeniden incelenmesi konusunda
başvuru yapılabileceğini düzenlemektedir.
Bilindiği gibi, Türkiye,
insan hak ve özgürlükleri ihlalleri konusunda 2009 AİHM raporlarına göre
birinci sırada yer almaktadır. Bu düzenlemeler ile olağan hukuk yollarının
tükenmesinden sonra Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı tanınmaktadır.
Bu değişiklik ile Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde kaybettiği
davaların tazminatını önlemek istemektedir. Ancak bu konuda Anayasa
Mahkemesinin vereceği kararlar konusunda bir muğlaklık
bulunmaktadır. Örneğin, başvuru sahibinin haklı olması durumunda bir tazminat
mı ödenecektir ya da bir yaptırım uygulanacak mıdır uygulanmayacak mıdır? Bu,
net değil.
Türkiye, bugüne kadar Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinde açılan davaların yüzde 86’sını yüklü miktarda
tazminat ödeyerek kaybetmiştir. İstatistiklere göre, AİHM’in
kurulduğu 1959’dan bugüne 2.295 dava karara bağlanmıştır ve bu davaların
2.017’si Türkiye aleyhine sonuçlanmış ve Türkiye mahkûm olmuştur, sadece 46
dava Türkiye lehine sonuçlanmış, 204 davada ise Türkiye daha dava sonuçlanmadan
anlaşma yoluna girmiş ve tazminat ödemeyi kabul etmiştir.
Hakkında açılan davaların
yüzde 86’sını kaybeden ülkemiz, hâlen AİHM’de
bekleyen dosya sayısıyla Rusya’dan sonra ikinci sıradadır. 124.650 başvurusu
olan dosyalardan 14.200’ü -yani bu, toplam dosya sayısının yüzde 11,4’üne
tekabül ediyor- Türkiye’yle ilgilidir.
AİHM’e
başvuruların yüzde 12’si, adil yargılanma hakkı ve yargılanmanın uzunluğu
konusundadır.
Sayın milletvekilleri, adil
yargılanma ve yargılanmanın uzunluğu bugün de temel bir sorundur. Özellikle
politik insanlara karşı uzun yargılanma süreci bir cezalandırma yöntemi olarak
kullanılmaktadır. Türkiye’de 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri
Kanunu’na muhalefetten tutuklanan insanlar bile altı ila on iki ay arasında
ancak mahkemeye çıkarılmaktadırlar, hatta bazıları, geçen Aydın’da olduğu
gibi, çıkarılmadan ceza almaktadırlar.
14 Nisan 2009’da tutuklanan
Demokratik Toplum Partisinin yöneticileri, aradan bir yıl bir ay geçmiş
olmasına rağmen, hâlâ haklarında iddianame dahi hazırlanmış değildir.
Arkadaşlarımız siyasallaşmış yargı tarafından rehin alınmış durumdadır âdeta.
Şimdi, bu arkadaşlarımıza
bireysel başvuru hakkı tanırsanız bu hak ihlalini ortadan kaldırmış olacak
mısınız? Arkadaşlarımıza yapılan haksızlığı gidermiş olacak mısınız? Kaldı ki,
Anayasa’nın 12 Eylül ruhunu taşıyan temel nitelikleri değişmeden bireysel
başvuru hakkı tanırsanız ne olacak?
Mevcut Anayasa, bireyi değil,
devletin hakkını koruyor, bireyi devlete karşı bir tehlike olarak görüyor. Bu
anlayış değişmeden Türkiye’nin yol alması mümkün değildir. Yani bireyi, toplumu
devlete karşı potansiyel bir tehlike olarak gören zihniyetin mutlaka değişmesi
gerekir.
Türkiye… Bu zihniyet
değişmediği sürece muhalifler yargı kıskacından kurtulmayacaktır. Bu, tabii ki,
bugünün sorunu değildir. Bugün 5 Mayıs, yarın 6 Mayıs. 6 Mayıs 1972, sanırım
sayın milletvekillerine bir tarihi hatırlatır. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan,
Hüseyin İnan; onların idam yıl dönümü. Onlar da demokratik Türkiye için, onlar
da bu ülkede insanca yaşamak için, halkların kardeşliği için mücadele ettiler
ama ne yazık ki bunun sonucunda idamla yargılandılar.
Sayın milletvekilleri,
Anayasa paketi tartışmalarının sonuna geliyoruz. Barış ve Demokrasi Partisi
olarak, bu paketin Türkiye’nin demokratikleşmesini öteleyen bir paket olduğunu,
Türkiye’nin ihtiyacına cevap olmadığını her fırsatta dile getirdik. Dolayısıyla
Türkiye’nin ihtiyacı olan, bir paket değil, demokratik, sivil, 21’inci yüzyıla
uygun çağdaş bir anayasadır.
AKP İktidarı kendi paketine
bile sahip çıkamamış, 8’inci maddenin düşmesine neden olmuştur. Bu faturayı
kime çıkarmak istemektedir? Bugüne kadar yok saydığı, birlikte görünmekten
imtina ettiği, Parlamentoya geldiğimiz günden bugüne yok saydığı partimize
çıkarmaya çalışmaktadır. Bunlar nafile çabalardır. AKP İktidarı kendi milletvekillerini
dahi ikna edememişken Türkiye toplumunu nasıl ikna edecek göreceğiz. Bizler 6
kez partisi kapatılmış bir gelenekten geliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Tuncel, lütfen konuşmanızı tamamlayın, ek süre veriyorum.
SEBAHAT TUNCEL (Devamla) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
1994’te DEP
milletvekillerinin yaka paça Parlamento kapısından atılması hâlâ
hafızalarımızda tazeliğini korumaktadır. Kürt halkı on altı yıl aradan sonra,
yüzde 10 antidemokratik seçim barajına rağmen, kapıdan atılan iradesini bacadan
Parlamentoya getirmeyi başarmıştır. Bizler, Türkiye'nin başta Kürt sorunu olmak
üzere -ki Kürt sorunu çözülmeden bu ülkede gerçek anlamda demokrasi
gelmeyecektir- kadınların, yoksulların, ötekilerin hak ve özgürlük sorununun
çözüm yerinin Parlamento olması gerektiğini, bunun için de parlamenter sistemde
ısrarı ifade ettik.
11 Aralık 2009’da DTP
kapatıldı, Eş Başkanımız ve Diyarbakır Milletvekilimize siyasi yasak getirildi
ama buna rağmen biz, Parlamentoda olmanın Türkiye demokrasisi açısından bir
sorumluluğumuz olduğunu gördük ve buradayız, burada da demokrasi mücadelesi
yürütmeye çalışıyoruz. Tüm bu çabalarımız yok sayılarak, bizi çözümsüzlük
tarafı yapmak isteyenlere, halkımızı, haklarımızı seçeneksiz bırakmak isteyenlere
bir çift sözümüz var: Biz burada olduğumuz sürece buradaki çözümsüzlük siyaseti
kimden gelirse gelsin…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Tuncel, ek süreniz de doldu. Genel Kurulu selamlamanız için
sizin de mikrofonunuz açıyorum.
Buyurun.
SEBAHAT TUNCEL (Devamla) –
…ister bu çözümsüzlük siyaseti AKP’den ister CHP, MHP’den gelsin, biz bunu
halkımıza karşı teşhir edeceğiz, Türkiye'nin aydınlık geleceği için mücadele
edeceğiz.
İktidar ve bazı çevreler
parti kapatmanın sadece partimizin sorunu olduğunu, bunun için neden
desteklemediğimizi sormaktadırlar. Biz diyoruz ki: Bu, Türkiye'nin sorunu.
Türkiye şuna karar vermelidir: 72 milyonun iradesi burada temsil edilecek
midir, edilmeyecek midir? Yoksa sadece bir kısım elitin
mi iradesi burada temsil edilecektir? Bu sorun sadece Barış ve Demokrasi
Partisinin sorunu değil, burada bulunan bütün milletvekillerinin sorumluluğudur
diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge de aynı mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım,
istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz
vereceğim.
İlk önergeyi ve diğer
önergenin imza sahiplerini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
497'ye 1 inci Ek Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 19 uncu maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
148 inci maddesine 2 nci fıkradan sonra gelmek üzere
eklenen ilk fıkrada geçen "Anayasa Mahkemesine başvurabilir."
ibaresinin "Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilir"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Bekir Bozdağ
(Yozgat) ve arkadaşı
Diğer imza sahipleri:
Ahmet Yeni (Samsun) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergelere
katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Bozdağ, konuşacak mısınız?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –
Konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır Sayın Bozdağ.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 19’uncu madde üzerinde verdiğimiz değişiklik
önergesi üzerinde söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir iki hususun altını çizmek
için huzurlarınızdayım. Çarpıtılan bir iki hususun gerçeğini ifade etmek için
huzurunuzdayız. Anayasa Mahkemesinin yapısıyla ilgili düzenleme ifade edilirken
burada sürekli bir şey ifade ediliyor, deniyor ki: “İşte, bunlar Yüce Divanda
yargılanacaklar, kendilerini yargılayacak mahkemeyi ayarlıyorlar,
kurguluyorlar, yapıyorlar.” diye.
Şimdi,
Anayasa’nın 148’inci maddesi -bakın, bir fıkrasını okuyorum- diyor ki: “Anayasa
Mahkemesi Cumhurbaşkanını, Bakanlar Kurulu üyelerini, Anayasa Mahkemesi,
Yargıtay, Danıştay, Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi Başkan ve
üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcı Vekilini, Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan
dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılar.”
Şimdi, değerli
milletvekilleri, Yargıtay, Yüce Divan sıfatıyla görev yapan Anayasa Mahkemesine
üye seçiyor mu? Seçiyor. Peki, o zaman şu denebiliyor mu: “Yargıtaydakiler,
göreviyle ilgili suçlardan dolayı kendilerini yargılayacak mahkeme mi
ayarlıyor?” diyen var mı? Danıştay seçiyor mu? Seçiyor. Askerî Yargıtay seçiyor
mu? Seçiyor. Askerî Yüksek İdare Mahkemesi seçiyor mu? Seçiyor. Cumhurbaşkanı
seçiyor mu? Seçiyor. Onlar seçiyor. Onlar, kendilerini yargılayacak mahkemeyi
ayarlamak olmuyor, ne zaman ki 3 tane, Meclis, o da dolaylı bir şekilde, nihai
seçici olarak seçince, Meclis kendini seçenleri, yargılayanları ayarlıyormuş
gibi bir büyük çarpıtmanın içerisine girilmektedir. Bu, tamamıyla bu Meclise
saygısızlıktır, bu Meclise hakarettir.
İkinci bir konu: Anayasa
Mahkemesinin görevlerine bakıyorsunuz, ne var? Kanunların, kanun hükmünde
kararnamelerin, iç tüzüklerin şekil ve esas bakımından, Anayasa’nın ise şekil
bakımından denetimiyle sınırlı ama ana görevi bu. Sanki Anayasa Mahkemesinin
sadece bir görevi var, Yüce Divan sıfatıyla yargılama yapmak, önünde
milyonlarca dosya var, bunların tamamını yargılamak; iç yükü çok. Var mı böyle
bir şey? Yok. Bugüne kadar, Anayasa Mahkemesi kurulduğu günden bugüne, elimizde
dosya var. İşte, bakın, 12 tane şimdiye kadar Yüce Divan sıfatıyla yargılama
yapmış, 17 tane de siyasiyi burada yargılamış. Şimdi, bakıyorsunuz kırk elli
küsur sene içerisinde yargılanan insan sayısı 17, dava sayısı 12 tane. Sanki başka
işi gücü yok, sadece bunu yargılıyor.
Buradan bir şeye gelmek
istiyorum. Sayın Başbakanımızın ve bakanlarımızın isimlerini kullanarak burada
pek çok gazetede yer alan iftiralar hakikat gibi ifade ediliyor. Diyorum ki
namuslu, haysiyetli insanlar iftiraları dile getirmezler. Savcılar orada,
hâkimler orada, devletin yetkili organları, götürüp oraya bırakırlar. Şimdi,
Sayın Başbakanla ilgili: Recep Tayyip Erdoğan
Beyefendi Belediye Başkanı mıydı? İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı. Dokunulmazlığı var mıydı? Vardı. Yoktu, affedersiniz.
Peki, hükûmetler kimdi, hükûmetler?
ATİLA EMEK (Antalya) – Vardı,
vardı!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Yoktu. 94’ten 98’e kadar yoktu. 28 Şubat da devam ediyordu, hükûmetler
de başkaydı.
ATİLLA KART (Konya) – Önceki
dosyaları ne yapacağız Sayın Bozdağ?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Çatır çatır aradılar, yolsuzluk, hırsızlık aradılar.
ATİLLA KART (Konya) –
Kalpazanlık dosyasını ne yapacağız?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bir
kör kuruşu eğer bulsalardı, yetim hakkını yediğini, birlik dirlik şiirinden
mahkûm etmezlerdi, yolsuzluktan mahkûm ederlerdi ama bulamadılar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Peki, değerli
milletvekilleri, milletvekili listesinden ismini silenler, hukuku çiğneye çiğneye silenler, Ankara’dan temyiz yapıp, temyiz edilmeyecek
şeyleri bozanlar, Sayın Başbakan 2003’ün Martına kadar da milletvekili değildi,
niye yargılamadılar, hâkimler yok muydu, savcılar yok muydu, hükûmetler yok muydu? Var. Ama niye yargılamadılar? Ortada
bir suç yok, suçlanacak bir durum yok.
Peki, Sayın Başbakanla ilgili
ne var? Bir tane dosya var. Neden? O da Belediye Başkanlığıyla ilgili dönemden.
ATİLLA KART (Konya) – Şu anda
üç dosya var.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Ne
zaman bu dosya
tanzim ediliyor? AK PARTİ’yi kurduktan sonra bir
şekilde tanzim edilip geliyor.
ATİLLA KART (Konya) – Şu anda
Başbakan hakkında üç dosya var.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – O
dosyadan yargılananların hepsi de beraat etti.
OKTAY VURAL (İzmir) – Telekom
dosyası geliyor.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Onun
için, bir noktayı bir kez daha ifade ediyorum: Anayasa Mahkemesinin
yapılanmasının değiştirilmesi bizim korkularımız için değil, Türkiye'nin hukuk
devleti olması için, yargı bağımsızlığının güçlenmesi için, demokrasinin
özgürlüklerden yana genişletilmesi için lazım ve gerekli olan bir
değişiklik. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bozdağ, ek süre veriyorum, tamamlayın konuşmanızı lütfen.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Şimdi
burada birtakım ihaleler dile getiriliyor, birtakım olaylar söyleniyor, şurada
şu olmadı mı burada bu olmadı mı… O zaman, diyorum ki:
Yapacaksınız savcılara şikâyetinizi, o fezlekeler gelecek, komisyonda göreceğim
o fezlekeleri.
ATİLLA KART (Konya) – Görev
yapacak savcı mı bıraktınız?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Şimdi, komisyonda, Sayın Başbakanla ilgili söylediklerinizden bir tane fezleke
var mı?
ATİLLA KART (Konya) – Görev
yapacak savcı mı bıraktınız?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Konuşuyorsunuz ama burada iftiraları slogan gibi söylemekle temiz insanları
kirletemezsiniz.
ATİLLA KART (Konya) – Görev
yapacak savcı bırakmıyorsunuz.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Hiçbir zaman da kirletmeye gücünüz yetmeyecektir.
ATİLLA KART (Konya) – Görev
yapacak savcı bırakmıyorsunuz.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Ha,
bize selam verip vermeyenler olabilir. Şimdi selam vermeyeceğini söylüyor. Biz
saygı duyduğumuz insanlardan
selam alırız, adamların selamını alırız.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – İkinci önerge
üzerinde siz mi konuşacaksınız Sayın Göktaş?
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) –
Evet.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, birlikte işleme aldığım ikinci önerge üstünde, Trabzon
Milletvekili Sayın Kemalettin Göktaş
konuşacak.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) –
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Anayasa teklifimizin 19’uncu
maddesinin ikinci fıkrasıyla ilgili, bireysel başvuruyla ilgili vermiş
olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Hepinize saygılar sunuyorum.
Tabii, burada, takriben yirmi
güne yakın Anayasa görüşmeleri yapmaktayız. Her gelen, maddeyle ilgili olsun
ilgili olmasın, aklına geldiği gibi konuşuyor.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) –
Senden izin mi alacağız?
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) –
Tabii, millet de bunu dinlediği gibi takip ediyor ve değerlendiriyor, bundan
eminiz, ama bazıları vardır ki, buraya gelip herkesi aklına geldiği gibi
karalamaktadır. Adaletten, yolsuzluktan, haksızlıktan dem vurmaktadır.
Özellikle Tunceli’den seçilmiş olan milletvekili Kamer Genç, devamlı… Az önce
de konuşmasında, kendisine söz verilmediğinden şikâyet etmekte, söz
alamadığından şikâyet etmektedir.
Arkadaşlar, el insaf! Bunun
kadar bu kürsüyü kullanan bir milletvekili var mı aramızda? Nasıl iş bu böyle?
Nasıl adalet? Kendisinin Meclis Başkan Vekilliği dönemini ben çok iyi bilirim.
O dönemlerde en fazla çekişmenin, kavganın olduğu dönem o dönemdir. O dönemler
biz muhalefetteydik; yoklama isterdik, “Siz daha önce yoklama istediniz…”
Yoklamaya iştirak etmezdi ve yoklamayı yaptırmazdı. Öyle bir tutum içindeydi ve
adaletten, haksızlıktan hep dem vururdu. Şimdi de aynı şekilde, milletin
servetinden, milletin malından, milletin mülkünden bahseder ve konuşur.
Arkadaşlar, şurada bir gerçek var:
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) –
Kamer Bey’in çıktığını gördüğünden konuşuyorsun!
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) -
Bu arkadaş, bugüne kadar bize geldiği şeyden bahsetti, “Ben hukukçuyum, ben
işte mülkiyeliyim, ben maliyeciyim…” Az önce de bizim anayasa profesörümüzle
atışmaya başladı, “Ben Anayasa’yı da bilirim, profesörlüğü de bilirim…”
Hepsinden bilir, ama bir mesleği vardı, ben onu yeni öğrendim. Önemli bir
mesleği vardır, o da, meğer büyük bir emlakçıymış,
farkında değiliz arkadaşlar. Büyük bir emlakçı.
Baksanıza mal varlığına… Bu, bana gelen mal varlığı. Hanginizde var bu kadar?
(AK PARTİ sıralarından “Ooo” sesleri) Didim’de mi
ararsınız, Dikili’de mi ararsınız, tarlalar, bloklar, apartmanlar, dolu, çoluk
çocuk… Nereden kazandığını bilmiyoruz, şimdi onu da şey yapacağım.
Bakın arkadaşlar, takriben
burada, kendi ve çocuğu, kızı ve eşinin üzerine yirmi daire. Yirmi daire,
bunlar tripleks villa, dubleks villa...
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Tarla, arsa…
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) -
Tarla, arsa. Mesela…
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Sayın Başkan, Kamer Genç mi oylanacak, önerge mi oylanacak?
BAŞKAN – Sayın Göktaş…
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) –
…Manavgat’ta
BAŞKAN – Sayın Göktaş, sizi önergeniz üzerinde konuşmak için davet ettim.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) –
Tabii, Sayın Başkan, o ne kadar konuştuysa ben de o kadar konuşacağım önerge
üzerinde. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Yine, oğlu, Çandarlı’da
Yine, arkadaşlar, şimdi,
burada, Tunceli edebiyatı yapıyor; Tuncelililerin fakirliğinden, yoksulluğundan
bahsediyor. Be mübarek, madem bu kadar Tuncelilileri seviyorsun, şu iki tane,
üç tane tarlayı satsan, bin tane fakir, gariban Tuncelili zengin olur zengin,
fukaralıktan kurtulur.
Kardeşlerim, değerli
arkadaşlarım…
MEHMET SEVİGEN (İstanbul) –
Sen yapma bari ya!
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) –
Gerçekleri konuşuyoruz arkadaşlar, belgesiz konuşmuyoruz.
Bunun yanında, bir başka şey:
Tuncelili gençlerden bahseder, onların geleceğinden bahseder, hep onların
edebiyatını yapmıştır, o Tuncelili vatandaşlarımızın temiz duygularını
sömürmüştür bugüne kadar burada ama lise mezunu olan oğlunu Meclise alarak,
kadrolu olmak üzere alarak 2 milyar 200 milyon maaş almasını sağlıyor. Şu anda
oğlunun da zaten serveti, buradaki benim bilgilerime göre…
BAŞKAN – Sayın Göktaş, önergeniz üstünde de birkaç cümle söyler misiniz.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) –
Söyleyeceğim Başkanım, söyleyeceğim, geleceğim önergeme.
…5 daire, 2 tarla, 1 bağ;
oğlu… Bu nereden aldı bunu? Peki, madem bu kadar Tunceliliyi seviyordun, niye
bir Tuncelili kardeşimizi buraya işe koymadın? Bu kadar Tunceli edebiyatı
yapacak yerde, bu kadar Tuncelileri seviyordun, yıllarca seni bu Parlamentoya
getirdiler, niye bir Tuncelili kardeşime sahip çıkmadın? Niye bu Meclise
koymadın bir Tuncelili kardeşimi?
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) –
Nereden biliyorsun?
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, burada yolsuzluk edebiyatı yaparak milleti kandırmaya gerek
yok. Ben, kendisinden bu serveti nasıl elde ettiğini… Ki bunlar bir miktarı;
Türkiye genelinde neleri var; İstanbul’da, Bursa’da neleri var, onu bilmiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Göktaş, lütfen, konuşmanızı tamamlayın, ek süre veriyorum.
Buyurun.
CANAN ARITMAN (İzmir) – Kemal
Anadol’un sorusuna cevap vermediniz hâlâ.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) –
O laf atanlara şuradan şunu söylüyorum: Geçen dönem oradan laf atanların bir
tanesi kalmadı, Deniz Baykal hepsini dışarıda bıraktı, onun için dikkat edin
derim onlara.
ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – O
senin haddine mi? 1 Mart tezkeresindeki tasfiyeleri söyle sen!
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) -
Değerli arkadaşlar…
BAŞKAN – Sayın Göktaş…
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Devamla) -
Şimdi selamlamamı yapıyorum.
Değerli arkadaşlar, az önce
“Size selam vermiyorum.” dedi. Biz, adam olanın selamını alırız der, hepinize
saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, İç
Tüzük 60’a dörde göre Şırnak Milletvekili Sayın Hasip
Kaplan’ın bir söz talebi var. Çok kısa olmak koşuluyla, Sayın Kaplan,
mikrofonunuzu açıyorum, iki dakika içinde özetlersiniz sanırım.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Avrupa Parlamentosuna
sunulma aşamasında olan “Avrupa Birliği katılım” kavramı yerine imtiyazlı
ortaklığı öne çıkaran Avrupa Birliği Komisyonu Raporu’nu kınadığına ilişkin
açıklaması
HASİP KAPLAN (Şırnak) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
bugün, Avrupa Parlamentosunda, bütçe raporunda imtiyazlı ortaklık öne
çıkarılarak “Avrupa Birliği katılım” kavramı çıkarılmak istenmektedir. Avrupa
Parlamentosu Bütçe Komisyonunda, ardından Avrupa Birliği Komisyonu tarafından
onaylanan rapor bugün Avrupa Parlamentosuna sunuluyor. Avrupa Parlamentosu
Türkiye Raporu tavsiye niteliğinde olsa da, bütçe raporları Avrupa Birliğinin
tüm kurumlarını kapsıyor. Türkiye önergelerle söz konusu ifadeleri değiştirmeye
çalışsa da, Yeşiller ve Sosyalistlerin bu konuda girişimleri olsa da, Alman Hristiyan Demokratların öncülük ettiği bu rapor bugün
görüşülmeye devam edilecek ve üyelik kriterleri içinde
yer almayan “imtiyazlı ortaklık” gibi Türkiye’ye özgü bir çifte standart
getirilmektedir. Ben bunu kınamak için söz aldım ve bütün grupları bu konuda
duyarlı olmaya çağırıyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Kaplan,
teşekkür ederiz.
III.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve
2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S.
Sayısı: 497 ve 497’ye 1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, teklifin 19’uncu maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddenin oylaması gizli
oylama şeklinde yapılacaktır.
Tekrar hatırlatıyorum:
Sizlere verilen pullardan beyaz olanı kabul, kırmızı olanı ret, yeşil olanı ise
çekimser oyu ifade etmektedir.
Milletvekili arkadaşlarımız
ismi okunmadan lütfen sıraya girmesinler.
Gizli oylamaya Adana ilinden
başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, oyunu kullanmayan arkadaşımız kaldı mı? Sanıyorum, yok.
Oy kullanma işlemi
tamamlanmıştır.
Oy kutularını kaldırıyoruz.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesinin gizli oylama sonucunu
açıklıyorum:
“Oy Sayısı : 408
Kabul : 337
Ret : 70
Çekimser :
-
Boş : 1
Geçersiz :
-
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Bayram Özçelik Harun
Tüfekci |
Burdur Konya”
|
19’uncu madde kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 16.15’e kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati:
15.48
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.21
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102’nci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Teklifin 20’nci maddesini
okutuyorum:
MADDE 20- Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 149 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 149- Anayasa Mahkemesi,
iki bölüm ve Genel Kurul halinde çalışır. Bölümler, başkanvekili başkanlığında
dört üyenin katılımıyla toplanır. Genel Kurul, Mahkeme Başkanının veya Başkanın
belirleyeceği başkanvekilinin başkanlığında en az oniki
üye ile toplanır. Bölümler ve Genel Kurul, kararlarını salt çoğunlukla alır.
Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik incelemesi için komisyonlar
oluşturulabilir.
Siyasî partilere ilişkin dava
ve başvurulara, iptal ve itiraz davaları ile Yüce Divan sıfatıyla yürütülecek
yargılamalara Genel Kurulca bakılır, bireysel başvurular ise bölümlerce karara
bağlanır.
Anayasa değişikliğinde
iptale, siyasî partilerin kapatılmasına ya da Devlet yardımından yoksun
bırakılmasına karar verilebilmesi için toplantıya katılan üyelerin üçte iki oy
çokluğu şarttır.
Şekil bozukluğuna dayalı
iptal davaları Anayasa Mahkemesince öncelikle incelenip karara bağlanır.
Anayasa Mahkemesinin
kuruluşu, Genel Kurul ve bölümlerin yargılama usulleri, Başkan, başkanvekilleri
ve üyelerin disiplin işleri kanunla; Mahkemenin çalışma esasları, bölüm ve
komisyonların oluşumu ve işbölümü kendi yapacağı İçtüzükle düzenlenir.
Anayasa Mahkemesi Yüce Divan
sıfatıyla baktığı davalar dışında kalan işleri dosya üzerinde inceler. Ancak,
bireysel başvurularda duruşma yapılmasına karar verilebilir. Mahkeme ayrıca,
gerekli gördüğü hallerde sözlü açıklamalarını dinlemek üzere ilgilileri ve konu
üzerinde bilgisi olanları çağırabilir ve siyasî partilerin kapatılmasına
ilişkin davalarda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısından sonra kapatılması istenen
siyasî partinin genel başkanlığının veya tayin edeceği bir vekilin savunmasını
dinler.”
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, 20’nci madde üzerinde elli üç önerge verilmiştir. Kura sonucu
belirlenen yedi önergeyi okutup işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
497'ye 1 inci Ek Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 20 nci maddesi ile
değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 149 uncu maddesinin 3 ncü fıkrasında geçen "toplantıya katılan
üyelerin" ibaresinin "üye tam sayısının" olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederim.
Azize Sibel Gönül Ahmet Yeni Ahmet İyimaya |
Kocaeli Samsun Ankara |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’ye 1.
ek sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 20 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde: 20- Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 149 uncu maddesinin bir sonuncu fıkraları aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 149 - Anayasa
Mahkemesi, üç bölüm ve Genel Kurul halinde çalışır. Bölümler, başkanvekili
başkanlığında dört üyenin katılımıyla toplanır. Genel Kurul, Mahkeme başkanının
veya Başkanın belirleyeceği başkanvekilinin başkanlığında en az onbeş üye ile toplanır. Bölümler ve Genel Kurul,
kararlarını salt çoğunlukla alır. Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik
incelemesi için komisyonlar oluşturulabilir.
Ancak, bireysel başvurularda
duruşma yapılmasına karar verilebilir. Mahkeme ayrıca, gerekli gördüğü hallerde
sözlü açıklamalarını dinlemek üzere ilgilileri ve konu üzerinde bilgisi
olanları çağırabilir ve siyasî partilerin kapatılmasına ilişkin davalarda,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısından sonra kapatılması istenen siyasî partinin
genel başkanlığının veya tayin edeceği bir parti yetkilisi ile üç vekilin
savunmasını dinler."
Akın Birdal Fatma
Kurtulan Şerafettin
Halis |
Diyarbakır Van Tunceli |
Sevahir Bayındır |
Şırnak |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 20. maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin
buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Engin Altay Bülent
Baratalı |
Sinop İzmir
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 20.
Maddesi'nin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Ahmet Orhan Reşat
Doğru |
Manisa Tokat |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 20.
Maddesi'nin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Faruk Bal Şenol
Bal |
Konya İzmir |
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
şimdi maddeye en aykırı iki önergeyi okutup, birlikte işleme alacağım.
İstemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz
vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 20. maddesinin Anayasaya aykırılığı nedeniyle Teklif metninden
çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Enis Tütüncü Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
Tekirdağ Malatya |
Diğer önerge sahipleri:
Hikmet Erenkaya Şükrü
Elekdağ |
Kocaeli İstanbul |
BAŞKAN – Komisyon birlikte
ele aldığım önergelere katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Elekdağ, buyurun.
Önerge üstünde İstanbul
Milletvekili Sayın Şükrü Elekdağ konuşacaklar. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Elekdağ,
süreniz beş dakikadır.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ
(İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesine ilişkin olarak verdiğimiz önerge
hakkında Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Değerli
arkadaşlarım, iktidar partisi sözcüleri bu kürsüden Anayasa değişiklik paketinin
yararlarını izah ederken kanun teklifinin 8’inci, 17’nci ve 23’üncü
maddelerinde de değindiler ve bu maddelerde öngörülen değişikliklerin
Türkiye’de hukuk devletinin temellerinin pekiştirilmesine ve demokrasinin
geliştirilmesine hizmet edeceğini vurguladılar ancak değerli arkadaşlarım,
demokrasiyi över ve onun erdemlerini dile getirirken demokrasinin olmazsa olmaz
nitelikleri ve şartları üzerinde pek durmadılar.
Değerli arkadaşlarım,
demokrasi, bir dengeler sistemi ve uzlaşma sürecidir. Bunlar kadar önemli bir
niteliği de yapılmış hataların onarılmasına, düzeltilmesine imkân veren bir
rejim olmasıdır. Demokratik bir sistemi demokrasi yapan, bu üç niteliğin, bu üç
şartın mevcudiyetidir değerli arkadaşlarım.
Evet, demokrasi, her şeyden
önce, bir fren ve denge mekanizmasını içeren bir rejimdir. İktidar her ne kadar
çoğunluğa teslim edilirse de sadece çoğunluğun iradesine uyulan bir çoğunluk
yönetimi değildir. Demokratik bir rejim, çoğunluğun tercihine saygı gösterir
ama çoğunluğun azınlığa tahakküm etmesini önleyen fren ve denge mekanizmasıyla
sistemi sürekli dengeler.
İşte bu nedenlerle, değerli
arkadaşlarım, demokratik bir rejimin üstüne oturduğu birinci temel seçim ise,
ikinci temel de sisteme bu fren ve denge mekanizmasını kazandıran kuvvetler ayrılığı
ilkesidir. Bir ülkenin anayasasında öngörülen kuvvetler ayrılığı mekanizması
bozulur, yargı erki yasama erkiyle birlikte yürütmenin eline geçerse yani
egemenlik tek bir elde toplanırsa o zaman demokrasi bir istibdat rejimine, bir diktatoryaya dönüşür.
İşte, değerli arkadaşlarım,
tartıştığımız kanun teklifinin en belirgin özelliğini 17’nci ve 23’üncü
maddelerindeki önerilerle kuvvetler ayrılığı ilkesini temelden tahrip etmeyi
öngörmesi oluşturmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, bugün
Türkiye’de yasama organının fiilen yürütme organının kayıtsız ve şartsız
denetiminde olduğu bir gerçektir. Şimdi önerilen kanun teklifindeki bu maddeler
ile yargı organı da yürütme organının emrine verilmek istenmektedir. Bu
gerçekleştiği takdirde esasen kötüye kullanılan siyasal gücün tam anlamıyla
zorbalığa ve bir baskı ve istibdat rejimine dönüşülmesi teşvik edilmiş
olacaktır.
Konuşmamın başında, değerli
arkadaşlarım, demokratik bir rejimin olmazsa olmaz nitelikteki vasıflarından
birinin de uzlaşmacılık olduğunun altını çizmiştim. Özellikle Anayasa
değişikliğine yönelik öneriler söz konusu olunca, bunların kamuoyuyla
paylaşılması ve geniş katılımlı ve uzlaşmacı bir süreç bağlamında tartışılması
zorunludur. Anayasa’nın bir devletin kuruluş felsefesini, devlet yapısını, bireylerin
hak ve özgürlüklerini, ülkenin toplumsal ve siyasi ihtiyaçlarını ve iktidarın
el değiştirme biçimini düzenleyen bir kurallar bütünü olduğu dikkate
alındığında, bu belgede yapılacak önemli değişikliklerin ancak toplumun tüm
katmanlarının ve geniş kesimlerin onayının alınmasıyla gerçekleştirilmesi
gerektiği anlaşılır.
Değerli arkadaşlarım, bu
kanun teklifindeki öneriler, karşıt görüşler dikkate alınmadan, bir müzakere ve
uzlaşma zemini oluşturulmadan iktidar partisi tarafından düzenlenmiştir. Bu
bakımdan, usul ve öz bakımından sakıncalıdır, hata payı yüksektir, yaratacağı
olumsuz sonuçların toplumumuzu germesi ve ciddi tepki ve sorunların çıkmasına
yol açması beklenmelidir.
Değerli arkadaşlarım, yine
konuşmamın başlangıcında ifade ettiğim üzere, demokratik sistemin en önemli bir
fazileti de hataları onarma ve düzeltme yeteneğine sahip olmasıdır. Diğer
rejimler yönetimlere böyle bir imkân sağlamamaktadır değerli arkadaşlarım.
İngiltere Başbakanı Churchill “Demokrasi, yönetim sistemleri arasında en az
kötü sistem.” derken demokrasinin zaafı bol bir yönetim biçimi olduğunu dikkate
almıştır. Evet, değerli arkadaşlarım, demokrasinin zaafı boldur fakat büyük bir
avantajı da kendi zaaflarını onarma erdemiyle mücehhez olmasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Elekdağ, ek süre veriyorum.
Lütfen konuşmanızı
tamamlayın.
Buyurun.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ
(Devamla) – Beni mazur görün değerli arkadaşlarım ama bugüne kadar iktidar
partisinin ve Hükûmetinin maalesef bu erdemden
nasibini aldığını iddia etmek zordur.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'nin parlak bir geleceğe istikrarlı bir şekilde yürüyebilmesi laik
cumhuriyetin anayasal demokrasiyle bütünleşmesine bağlıdır. Oysa bu kanun
teklifinin 17’nci ve 23’üncü maddeleri bu ulvi amacı ortadan kaldırmanın da
ötesinde cumhuriyetimizi anayasal demokrasi zemininden uzaklaştırıyor, devletin
tarafsız kimliğine son veriyor. Devleti, çoğunlukta olan siyasi partinin siyasi
ideolojisinin tekeline teslim ediyor. Bu maddeler demokratik rejimin sigortası
olan yargı bağımsızlığını imha etmekle kalmıyor, Anayasa’nın değişmez
nitelikteki hükümlerini de ihlal ediyor. Bu bakımdan, değerli iktidar partisi
mensubu arkadaşlarım, hatadan dönmek erdemini gösteriniz. 23’üncü madde,
demokratik sistemin en büyük ve en güçlü koruyucu sigortası olan yargı
bağımsızlığını imha ediyor, buna imkân vermeyin.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Elekdağ, ek süreniz de doldu.
Genel Kurulu
selamlayabilmeniz için mikrofonu tekrar açıyorum.
Buyurun.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ
(Devamla) – Zira, değerli arkadaşlarım, demokratik
sistemimizin yapısı üzerine yıkıcı tahribat yapacak olan 23’üncü maddenin
kabulünün yaratacağı sonuçların ülkemizde yoğun tepkilere, toplumsal sürtüşme
ve huzursuzluğa yol açması kaçınılmazdır. Aklın ve sağduyunun emri, değerli
arkadaşlarım, böyle yapay yeni sorunlar yaratmak yerine, Türkiye’nin enerjisi
ve yaratıcı gücünün, halkımız tarafından birincil önceliği olan aş ve iş
üretilmesine ve ülkemizin bütünlüğünü tehdit eden ve her gün yeni şehitler
vermemize yol açan terörle mücadele alanına yönlendirilmesidir.
Bu dilek ve beklentilerle
yüce Meclise saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Elekdağ.
Sayın Aslanoğlu,
buyurun.
Süreniz beş dakikadır Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; bir Malatya Milletvekili
olarak yüce Meclise üzüntülerimi belirtiyorum. Hak diyorsunuz, adalet
diyorsunuz, insan hakkı diyorsunuz…
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Ve
uyguluyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) -…özgürlük diyorsunuz…
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Ve
uyguluyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - …bağımsızlık diyorsunuz...
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) –
Evet.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – …ama bu ülkenin bağımsızlığı için büyük mücadele veren insanı
dünyanın…
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) -
Dünyanın en saygın ülkesi hâline getirdik Türkiye’yi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - …en faşist, en acımasız insan katili insanına benzetiyorsunuz. Bu
size yakışmıyor! Bu size yakışmıyor! Bu size yakışmıyor! Yakışmıyor! Eğer
buradaysanız bugün…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Baykal’a söyle, onu Deniz Baykal’a söyle!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Bir dakika kardeşim… Ölmüş bir insanın arkasından laf konuşmak,
ölmüş bir insanın arkasından… Bu bizim ibadetimizde, bizim geleneklerimizde
ölmüş bir insanın arkasından laf etmek, cevap veremeyen insana laf etmek…
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) –
Yaşayan bir insanın hakkında öyle söylüyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Otur yerine! Konuşma…
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Otur yerine, otur yerine orada! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen sayın
milletvekilleri...
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Allah, Allah!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Hatip ne yaptığının farkında değil.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, siz Genel Kurula hitap edin efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Ölmüş bir insanın arkasından… Bizim geleneğimizde, göreneğimizde,
dinimizde günahtır, günah!
BAŞKAN – Siz Genel Kurula hitap
edin.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Günahtan da korkmuyorsun sen!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Sen günahtan da korkmuyorsun. Cevap veremeyen, ölmüş bir insanı bir
zalime benzetmek kadar… En büyük günah budur arkadaşlar.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) –
Öbürü günah değil mi?
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) –
Sus, konuşma!
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) –
Konuşma!
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, sakin olalım lütfen. (AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı
laf atmalar) Sakin olalım sayın milletvekilleri lütfen.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım, siz acımasızsınız bu konuda, ölmüş bir
insanı… Kırk yıl geçmiş, kırk yıl! Dünyanın neresinde…(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Öbürü
günah değil mi?
BAŞKAN – Sayın Aksak, lütfen…
Lütfen sakin olun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Dünyanın neresinde… (AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf
atmalar)
BAŞKAN – Lütfen sayın
milletvekilleri, sakin olun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla)
– Dünyanın neresinde hangi ülkede başbakanlık yapan, hangi ülkede
cumhurbaşkanlığı yapan, hangi ülkede kurtuluş savaşı mücadelesi veren bir
insanın arkasından bir kişi konuşur?
Bu konuşma talihsizliktir. Bu
konuşma acımasızlıktır. Bu konuşma geleneğine, göreneğine ihanet etmektir.
MUSTAFA HAMARAT (Ordu) – Size
yakışıyor mu?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Evet, yakışıyor. Evet, evet, aynen yakışıyor.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, bir de önergeye, önergenin gerekçesine gelelim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla)
– Ben bir Malatya Milletvekiliyim, benim hemşehrim.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) –
Sen kendi…
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) –
Havlama oradan, havlama! Yüreğin varsa orada konuş!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ne
biçim konuşuyorsun?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Ben dürüstlüğüyle, namusluluğuyla gurur duyuyorum Sayın İnönü’nün.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen…
Sakin olun…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan… Sayın Başkan…
ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray) –
“Havlama” diye hitap ediyor bu tarafa, Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkanım, duydunuz mu?
BAŞKAN – Duyamadım efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Bizim Grubumuza karşı “Havlama” diye hitap ediyor.
Grup başkan vekillerini
göreve davet ediyoruz, sizi göreve davet ediyorum.
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) –
Kayıtlara geçsin “Havlama” diye hitap ediyor, bu kadar terbiyesizlik olmaz!
ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray) –
Ne demek “Havlama” demek ya!
BAŞKAN – Lütfen sakin olun,
lütfen…
Sayın Aslanoğlu,
siz devam edin efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Sayın milletvekilleri, bir ölünün arkasından konuşmak kadar ayıp
bir şey yoktur. Bu bir ayıptır. Hele ki, hele ki bu kişi Türkiye
Cumhuriyeti’nin oluşmasında ve demokrasinin gelmesinde ve 1940’lı yıllarda,
Türkiye'nin o günkü koşullarında çok partili sisteme geçişte, Çankaya’dan
yürüyerek aşağı inen o dürüst, namuslu, şerefli insana söz etmek hepimizi
içimizden vurmuştur. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) -
Millî kahramana saygı yok.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Biz Malatyalılar olarak çok üzüntü duyduk ve bunu Sayın Başbakanın
çıkıp, bu konuda Sayın İnönü’ye ettiği lafı, Sayın İnönü’ye ettiği, o acımasız
insana benzetmesini hakikaten telin etmesi lazım. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MUSTAFA HAMARAT (Ordu) -
Benzeten sizsiniz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Kim benzetiyor? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bırakın bu
işleri ya! Bırakın bu işleri…
MUSTAFA HAMARAT (Ordu) – Siz
benzetiyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, lütfen, önergeniz üzerinde konuşur musunuz
efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Lütfen, suçunuzu örtmeyin, çıkın… Sayın İnönü’nün her şey bitti
bıyıkları mı kaldı ya! Başka şeyle uğraşın ya. Ne demek? Onun vizyonuyla, onun dürüstlülüğüyle, onun namusluluğuyla
uğraşın ya. Örnek alın, ders alın ya. Her şey bitti bir bıyıkları mı kaldı
arkadaşlar ya! Ne demek ya! Bir bıyıkları mı kaldı ya! Hakikaten çok elem
verici ve çok üzüntü duyulacak bir olaydır.
MUSTAFA HAMARAT (Ordu) – Siz
benzettiniz, siz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Sayın milletvekilleri…
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, ben sizi önergeniz üstünde konuşmanız için davet
ettim. Şimdi yirmi dört saniyeniz kaldı, bir de önergenizle ilgili…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Sayın Başkan, sizin bu konuda laf söyleme hakkınız yoktur.
BAŞKAN – Var efendim, İç
Tüzük bana bu imkânı veriyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Dün ben sizi ikaz ettim oradan. Bir arkadaş çıktı, burada -Sayın
Başkan unutmayın bunu dedim- önerge hakkında tek kelime konuşmadı bak, dikkat
ettim. Bu konuda beni ikaz etmeye hakkınız yoktur Sayın Başkan.
BAŞKAN – Uyarıyorum efendim,
daha önce de uyardım, herkesi uyarıyorum, sizi de…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Hepinize saygılar sunarım, teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Efendim, buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Biraz önceki konuşmacı, grubumuzu, grup başkan vekilimiz ve milletvekillerimizi
ağır bir şekilde itham ederek, töhmet altında bırakacak…
CANAN ARITMAN (İzmir) – Türk
milletinden özür dileyeceksiniz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Konuşmadınız mı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
…millî kahramanlarımıza…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Evet.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
…dil uzatmak gibi bir ithamda bulunmuştur.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Aynen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Hakikaten ölçüsüz ve yakışıksız bir konuşma yapmıştır. İzin verirseniz burada
cevap vermek istiyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Senin yaptığın ölçülülük mü?
BAŞKAN – Üç dakika içerisinde
yeni bir sataşmaya mahal vermeyin lütfen.
M. FATİH ATAY (Aydın) -
Tutanaklara bakın Başkan. Siz duydunuz mu Sayın Başkan? Sayın Başkan duydunuz
mu siz?
BAŞKAN – Ben de takip ettim
efendim.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın,
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
M. FATİH ATAY (Aydın) – Sayın
Başkan, siz duydunuz mu, söz veriyorsunuz! Böyle bir yöntem var mı?
BAŞKAN – Sayın Atay, lütfen,
lütfen…
M. FATİH ATAY (Aydın) – Böyle
bir yöntem yok!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Bakınız, bu toplantıda konuşulan Anayasa Değişikliği Teklifi başladığı andan
itibaren ana muhalefet partisinin sözcüleri ve Genel Başkanının bu değişiklik
teklifinin demokrasinin standartlarını yükseltmek, Türkiye’de muasır
medeniyetler seviyesine ulaştırmak için yapılan gayreti alkışlamak yerine bunu
bir dikta rejimine götürmek anlamında ifadeler kullandı… (CHP sıralarından
“Allah, Allah” sesleri)
İSA GÖK (Mersin) – Hangi
medeniyet?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
…ve Sayın Baykal, açıkçası, herhâlde farkında olmadan ama haddini aşarak Genel
Başkanımızı, Başbakanımızı Hitler’e benzetti. Onun üzerine Sayın Başbakan dedi
ki: “Eğer sen bir Hitler arıyorsan önce kendi geçmişinle hesaplaş, ona göre
gel.”
M. FATİH ATAY (Aydın) – Bu
gerekçeyle mi söz aldı Sayın Konuşmacı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
…ve söyledi dün, dün grup toplantısında dedi ki: “11 Kasım 1938’de Türkiye
Cumhuriyeti’nin 2’nci Cumhurbaşkanı olan İnönü, o güne kadar millî kurtuluş
kahramanı ama o günden itibaren bir siyasi parti genel başkanı. Siyasi parti
genel başkanıysa incitecek şekilde de olsa eleştiriye tahammül etmeli.”
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) –
Elli sene sonra mı Sayın Elitaş?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Ama ne oldu? Ne oldu? İnönü geldi, önce millî kahramanımız Atatürk’ün
resimlerini çıkardı paradan, arkasından resimlerini kaldırdı bütün devlet
dairelerinden.
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) –
Eleştireceksen Baykal’ı eleştir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın,
size bir belge okuyorum, Atatürk’ü Koruma Kanunu ne zaman çıktı biliyor
musunuz? Atatürk’ü Koruma Kanunu 1951’de çıktı. Atatürk’ü kimden koruyorlardı
biliyor musunuz? Atatürk’ün resimlerini indiren Cumhuriyet Halk Partililerden
korumak üzere Atatürk’ü Koruma Kanunu çıktı. (AK PARTİ sıralarından “Bravo”
sesleri, alkışlar)
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) –
Sizden koruyorlar, sizden! Sizin gibilerden koruyorlar!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Atatürk’ü Koruma Kanunu’nun Meclis tutanakları elimde.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) –
Deniz Baykal sayesinde Başbakan olan bir adam İsmet Paşa’ya laf söyleyemez!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Komisyon tutanaklarında muhalefet şerhi koymuşlar. Demokrat Parti Atatürk’ü
Koruma Kanunu çıkarınca muhalefet şerhi koymuşlar Cumhuriyet Halk Partililer.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) –
Sizden koruyorlar sizden!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Niye? “Atatürk de herhangi bir vatandaş gibi sıradan vatandaştır. Onun da
hiçbir Türk vatandaşından farklı bir özelliği yoktur.” diye muhalefet şerhi
koymuşlar.
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Sen
kim, İsmet Paşa kim be?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
1951 tarihli Anayasa Komisyonu, Adalet Komisyonu tutanakları. Bu tutanakları…
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) –
Millî kahramana dil uzatma, ayıp!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Millî kahramanı… Bizim bir tek millî kahramanımız var, o da Ulu Önder Atatürk.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Siz onu koruma kanununa karşı
çıkacaksınız… Bakın, Atatürk’ü Koruma Kanunu’nda kabul eden milletvekilleri,
Atatürk’ü Koruma Kanunu’nda, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşme yapılıyor,
232 milletvekili kabul ediyor.
CANAN ARITMAN (İzmir) –
Cumhuriyeti kuranlara düşmansınız!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bu
232 milletvekilinden sadece 5 tanesi sizin sıralarınızda oturan Cumhuriyet Halk
Partili. Kalkıyorsunuz, şimdi, Atatürk’ün üzerinden geçinmeye çalışıp…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
(AK PARTİ sıralarından “Selam
ver” sesleri)
BAŞKAN – Evet, lütfen…
Süreniz doldu Sayın Elitaş, teşekkür ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Sayın Başkan…
BAŞKAN – Evet, Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Sayın Başkan, siz de dinlediniz…
BAŞKAN – Ama bir gerekçe
açıklayın.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– …siz de açıkladınız.
Sayın Elitaş
doğrudan doğruya…
BAŞKAN – Peki efendim.
Kamuoyunu bilgilendirin
efendim, kamuoyu da takip ediyor bu önemli tartışmayı.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Üç dakika
içerisinde, lütfen.
6.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Gönül isterdi ki kendi
tarihimizi bilelim, kendi tarihimize sahip çıkalım, kendi tarihimizle, kendi
büyüklerimizle her yerde, her şekilde onlarla övünelim ama Sayın Başbakan öyle
bir gaf yaptı ki dünyada örneği olmayan, hiçbir siyasetçinin ağzına dahi
alamayacağı bir lafı etti.
Elimizi vicdanımıza koyup,
değerli milletvekilleri, düşünelim: İsmet İnönü’yü, Kâzım
Karabekir’i, Mustafa Kemal Atatürk’ü severiz veya sevmeyiz, her insan şu veya
bu şekilde eleştirilebilir ama dünyanın hiçbir canisiyle hiç kimseyi
karşılaştıramayız, karşılaştırmamalıyız da…(AK PARTİ sıralarından “Siz
yaptınız!” sesleri, gürültüler)
Eğer biz…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Onu Sayın Baykal’a söyleyeceksin!
HÜSEYİN
DEVECİOĞLU (Kilis) – Siz yaparken iyi mi!
BAŞKAN – Lütfen, lütfen sayın
milletvekilleri…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
– Bakın, bir şey daha söyleyeceğim… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Geliyorum, geliyorum.
Birileri eğer bunu yapıyorsa,
biz o insanları da eleştirmiyoruz çünkü o insanlar zavallı insanlardır,
zavallılar eleştirilmez. Zavallı insanlar aynı zamanda aşağılık insanlardır,
onlar da eleştirilmez. Onun için, siz, lütfen kendi tarihinize yine sahip
çıkın.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Peki, Sayın Kılıçdaroğlu, teşekkür ederiz.
Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım üç önerge de aynı mahiyettedir, birlikte işleme alacağım…
HALUK KOÇ (Samsun) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN - Efendim Sayın Koç?
HALUK KOÇ (Samsun) - Kısa bir
açıklama için sisteme girdim, görmediniz mi?
BAŞKAN – Görmedim efendim,
özür dilerim.
60’a göre mi söz istiyorsunuz
efendim yerinizden?
HALUK KOÇ (Samsun) – Evet
efendim.
BAŞKAN – Peki.
İki dakika içerisinde
özetlersiniz, siz konulara hâkim bir arkadaşımızsınız.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Samsun Milletvekili Haluk Koç’un, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, konuşmasında, Atatürk’ü Koruma Kanunu ve
Atatürk’ün resminin paraların üzerinden çıkarılması konusunda Genel Kurula
yanlış bilgiler verdiğine ilişkin açıklaması
HALUK KOÇ (Samsun) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ben bir açıklama gereği
duydum.
1951 yılında çıkarılan
Atatürk’ü Koruma Kanunu, Sayın Elitaş’ın söylediği
çerçevede gelişmiş olayların sonucunda çıkartılmamıştır. Yakın siyasi tarihi
çok iyi irdelemek lazım. Siz bir grup başkan vekilisiniz Sayın Elitaş, sizin bu konuda konulara çok hâkim olmanız gerekir.
1950 14 Mayısında iktidar el değiştirdikten sonra cumhuriyet öncesi
kimliklerine dönmek isteyen birtakım çevreler cumhuriyetin temel ilkeleri ve
onu temsil eden Atatürk figürü üzerinde Anadolu’nun çeşitli yerlerinde, okul
bahçelerinde, meydanlarda sistemli bir saldırıya girişmişlerdir. Demokrat Parti
kendisine yönelecek olan “İrticayı
hortlattılar.” eleştirilerinden
kurtulmak için, kendisini güvenceye almak için o kanunu çıkarmıştır.
Tutanakları aç, bak.
Bir şeyi daha ifade etmek
istiyorum Sayın Başkan.
Sayın Elitaş,
başka bir şey bilmiyor, paraların üzerinden şu çıkarıldı, bu çıkarıldı…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Bunu da belgeleriyle açıklarım sana, kimin desteklediğini…
HALUK KOÇ (Samsun) - Devrim
koşullarını, nedenini, niçinini, cumhuriyet
idaresinin devamlılığını kanıtlamayı iddia eden bir girişim olduğundan haberi
yok.
Aslında, dilinin altında bir
bakla var onun, hepsinin dilinin altında bir bakla var. Aslında, Atatürk’e
sövmek istiyorlar ama dilleri varmıyor, İsmet Paşa üzerinden devretmek
istiyorlar. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Ayıp, ayıp! Ayıp sana, ayıp!
BAŞKAN – Sayın Köse, siz de
söz istemişsiniz.
Siz de 60’a göre mi efendim?
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Evet
efendim.
BAŞKAN – İki dakika…
Buyurun.
(AK PARTİ ve CHP
milletvekilleri birbirlerinin üzerine yürüdüler)
Değerli arkadaşlar, lütfen
sakin olalım, niye sakin olmuyorsunuz.
Sayın Kılıçdaroğlu,
grubunuza hâkim olun lütfen. Böyle bir şey olmaz. Lütfen… Oturun değerli
arkadaşlarım. Lütfen…
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri… (AK PARTİ ve CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, lütfen… Arkadaşlar oturun!
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) -
Millî kahramanlarımızdan olan merhum İsmet İnönü, ülkesini… (AK PARTİ ve CHP
milletvekilleri birbirlerinin üzerine yürüdüler)
BAŞKAN – İdare amiri
arkadaşlarımız… (Gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, bakın…
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Efendim, bir saniye…
(Gürültüler) Sayın milletvekilleri, lütfen…
Sayın Köse, siz buyurun
anlatın.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, bu Meclis müzakere Meclisi, kavga Meclisi değil ki!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen yerlerinize oturur musunuz efendim. Bir şey yok
aslında. Bir şey yok.
Buyurun.
Değerli arkadaşlarım, lütfen
yerlerinize oturun. Lütfen…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkan, ara verin ki bu görüntüler girmesin!
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.48
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.53
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102’nci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep
Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497 ve 497’ye 1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Sayın Köse, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, millî kahraman İsmet İnönü hakkında
söylediği sözlerinden dolayı, Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan herkesten,
özellikle Malatyalılardan ve İnönü ailesinden özür dilemesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
değerli arkadaşlar; İslami inanca göre hepiniz çok iyi biliyorsunuz ki insanlar
öldükten sonra onları hayırlı şeylerle yâd etmek gerekir. İnancı olan hiçbir
insan… Hangi mekânda, hangi yerde olursa olsun, ölmüş bir insanın arkasından şu
veya bu şekilde konuşmak büyük bir günahtır. Kaldı ki arkasından konuşulan kişi
sıradan bir kişi değildir, millî kahramandır ve eğer ülkemizi İkinci Dünya
Savaşı’nda savaşa sokmamak için ömrünün yirmi beş yılını savaş meydanlarında
geçiriyorsa bu büyük insan ve Sayın Başbakan bugün… O tarihte eğer ülkemiz
savaşa girmiş olsaydı, belki Sayın Başbakanımızın babası bugün Gürcistan’da bir
köyde tarımla uğraşıyor olacaktı. Yine, 2003 yılında bu partinin Genel Başkanı
Sayın Deniz Baykal’ın sayesinde Başbakan olan bir insanın böyle konuşması büyük
bir talihsizliktir. Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan herkesten ve özellikle
Malatyalılardan, İnönü ailesinden vakit geçmeden özür dilemesini istiyorum.
Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın
Başkan, eğer Malatyalılardan özür dilenecekse Meclisten de özür dilensin.
BAŞKAN – Son olarak Sayın
Dibek’e söz vereceğim ve önergelerle ilgili çalışmamıza devam edeceğiz.
Sayın Dibek, siz söz
istemişsiniz.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) –
Ben şeyle ilgili söz istemiştim Sayın Başkan, daha sonra…
BAŞKAN – Peki, daha sonra…
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep
Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497 ve 497’ye 1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım üç önerge de aynı mahiyettedir, birlikte
işleme alacağım. Önerge sahiplerine, istemleri hâlinde ayrı ayrı
söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 20.
Maddesi'nin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Faruk Bal (Konya) ve arkadaşı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 20.
Maddesi'nin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Ahmet Orhan (Manisa) ve arkadaşı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 20. maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin
buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bülent Baratalı (İzmir) ve arkadaşı
BAŞKAN – Komisyon önergelere
katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak
efendim?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Faruk Bal konuşacak.
BAŞKAN – Konya Milletvekili
Sayın Faruk Bal, önergesi üstünde konuşacaklar.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Bal.
FARUK BAL (Konya) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yaşadığımız gerginliğin Anayasa değişikliği
görüşmelerinde yaşanmamış olmasını temenni ederek sözlerime başlıyor ve yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
anayasaların bir başka tarifi de güçlerin sınırlandığı temel hukuk normları
olarak ifade edilir. Geçmişte kralların, geçmişte tek başına irade
kullananların bu iradelerini sınırlayan metinler, günümüzde parlamenter
demokrasilerde yasama gücünü ve yürütme gücünü sınırlayan metinler olarak ifade
edilmektedir.
Önümüzdeki teklif -Anayasa
Mahkemesiyle ilgili metni için ifade ediyorum- yürütmenin ve yasamanın yargı
ile sınırlandırılması düşüncesini yaratılan yandaş yargıç ve yaratılmaya
çalışılan yandaş yargı kavramı ile sınırsız hâle getirilebilecek bir
düzenlemeyi içermektedir. Dolayısıyla güçleri sınırlamakla, bir metin olarak
önümüze çıkan Anayasa’nın bu maddesi itibarıyla, Anayasa Mahkemesinde yapılacak
değişiklik parlamenter demokratik sistemin genetiğini bozan bir değişiklik
olarak karşımıza çıkmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
“Parlamenter demokratik sistemdeki güçler arasındaki denge ve denetimi bu
şekilde bir defa bozar iseniz bir daha diktaya gidişi önleyemezsiniz.”
şeklindeki düşünce bütün bilim adamları tarafından kabul edilmektedir. Tabii ki
bu bilim adamlarını tekrar ben sizlere sayacağım. Bu bilim adamlarından
yüzyılın sosyal siyaset uzmanı ve diktaya gidişleri önlemek için bilimsel çaba
harcayan Giovanni Sartori,
Robert Elgie ve Andrew Arato,
size bunlarla ilgili görüşlerini açıklamıştım. “Eğer yasama gücünün ve yürütme
gücünün denge ve denetim mekanizmalarında fren mekanizmasını ortaya koyacak
yargıyla bir defa oynar iseniz bir daha bu dengeyi tekrar yerine
oturtamazsınız, bir daha diktaya gidişi engelleyemezsiniz.” diyordu. Bundan
esinlenen, anayasa hukukumuzda önemli görevler ifa etmiş, önemli çalışmalar
yapmış çok değerli Türk hukukçular da bulunmaktadır. Sayın Ergun
Özbudun bunlardan birisidir, Sayın Zafer Üskül bunlardan birisidir, Serap Hanımefendi bunlardan bir
diğeridir ve bunlar Adalet ve Kalkınma Partisinin Anayasa çalışmalarına katkıda
bulunmuş değerli bilim adamlarıdır. Bunlar da “Parlamenter demokratik sistemde
denge ve denetim mekanizmasının bozulması hâlinde diktaya gidişi
engelleyemezsiniz.” şeklinde görüşlerini kitaplarında ve son zamanlarda
okuduğumuz beyanatlarında ortaya koymuşlardır. Bunun yanı sıra, değerli bilim
adamlarından Profesör Doktor Sayın Hasan Tunç, yine bilim adamlarından Sayın
Murat Sezginer, Sayın Ethem
Atay bu görüşlerini sizlerle paylaşmışlardır. Bunun yanı sıra Sayın Profesör
Doktor Fazıl Sağlam, Doçent Doktor Selin Esen, Doçent Doktor Levent Gönenç ve
yine sizin bilim adamları olarak değerlendirdiğiniz Profesör Doktor Levent Köker Beyefendi de görüşlerini açıklamışlardır.
Bütün bunlara rağmen, Anayasa
değişikliğiyle ilgili ısrarınıza bir anlam yükleyemiyorum. Fakat Sayın
Başbakanın açıklamış olduğu iki temel düşünceyi dikkate aldığımızda niyetinizin
halis olmadığı ortaya çıkmaktadır. Bunlardan bir tanesi başkanlık sistemi
hevesidir, diğeri de bu Anayasa değişikliğinin açılımın ilk adımını teşkil
ettiğine dair beyanatıdır.
Değerli arkadaşlarım, elbette
ki başkanlık sistemi ve açılımla ilgili yasaların denetim mercisi Anayasa
Mahkemesi olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bal, ek süre
veriyorum, konuşmanızı tamamlayın lütfen.
FARUK BAL (Devamla) –
Teşekkür ederim.
Yasama organının parlamenter
demokratik sistemi özünden yaralayan bu iki temel hevesinizi dengeleyecek ve
denetleyecek merci olan Anayasa Mahkemesidir. Anayasa Mahkemesi üzerinde
oynadığınız bu oyun, elbette ki ileride yaşayacağımız ikinci, üçüncü
adımlarınızla yaşayacağımız ve diktaya gidişi önleyecek tek mercidir. Perşembenin
gelişi çarşambadan belli olur.
Sayın Cumhurbaşkanı Gül’ün,
Anayasa Mahkemesine atamış olduğu 3 üye ile ilgili izlemiş olduğu çizgi, yandaş
yargıç yaratmanın en spesifik örneğidir. Nasıl ki siz
Sayın Ahmet Necdet Sezer’i YÖK’e üye atarken, iki oy almış, dört oy almış
üyeleri rektör olarak atar iken eleştirmekte ne kadar haklı iseniz, Anayasa
Mahkemesinin genetiğiyle oynayacak bir şekilde, Anayasa Mahkemesini yandaş
yargı kurumu yaratacak şekilde bu şeklide tanzim etmekte o derecede…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bal, ek
süreniz de doldu. Tekrar, bir selamlama imkânı için açıyorum. Genel Kurulu
selamlayın lütfen, konuşmanızı tamamlayın.
FARUK BAL (Devamla) – Sayın
Ahmet Necdet Sezer’i eleştirmekte ne kadar haklı iseniz, bugün bu Anayasa
Değişikliği Teklifi’nde o kadar haksızsınız. Dolayısıyla, yüce heyeti ben bir
kez daha düşünmeye ve birlikte gelecek nesillere millî birlik ve bütünlük
içerisinde, temel hak ve hürriyetleri sağlıklı bir biçimde kullanabileceğimiz
günleri emanet edebilmek için vicdanınıza bir kez daha hitap ediyor ve
değişiklik önergemize destek vermenizi talep ediyor, yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Yoklama yapılmasını istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Henüz daha oylamaya
geçmedik efendim, daha var.
Sayın milletvekilleri,
birlikte işleme aldığım üç önergeden ikincisi üzerinde Manisa Milletvekili
Sayın Ahmet Orhan, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AHMET ORHAN (Manisa) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 497 sıra sayılı Anayasa’da
Değişiklik Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesi üzerinde görüşlerimi ifade etmek
üzere söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve aziz Türk
milletini saygıyla selamlıyorum.
Günlerdir yüce Meclisin
çatısı altında yoğun değerlendirmeler yapılmak suretiyle çalışmalar
yürütülmekte, gerek teklif lehine gerekse aleyhine fikirler beyan edilmektedir.
Ama, ne yazık ki tüm bu tartışmalara rağmen, güya
uzlaşma arayışı içinde olduğunu söyleyen ve milletvekili çoğunluğuna güvenerek
hareket eden AKP Grubuna hiçbir şeyi kabul ettirmek mümkün olmamıştır. Bu
noktada bir hususu ayrı tutmak gerekmektedir ki, o da, milletimiz vicdanında
derin kaygılar yaratan, devlet ve millet varlığımızı tehlikeye atan teklifin
8’inci maddesi yeterli oyu alamayarak düşmüştür.
Bilindiği gibi, anayasalar,
kanunlara istikamet veren, sınırlarını belirleyen ve idarenin nizam içinde
belirlenen görevleri yapmasını temin eden, kişilerin hak ve ödevlerini
düzenleyen, kişiler ile devlet arasında sosyal mukavele olan üst hukuk
normlarıdır.
Anayasalar ortaya konuluşları
bakımından farklılıklar gösterse bile, anayasa değişiklikleri, çağdaş
demokratik toplumlarda mümkün olan en geniş zeminde katılımı ve uzlaşmayı
bünyesinde barındırması gerekmektedir.
Şimdi üzerinde görüşmeler
yaptığımız üçü geçici olmak üzere yirmi dokuz maddelik Anayasa değişiklik
paketine baktığımızda ise evrensel hukuk kuralına uyulduğunu söylememiz
maalesef mümkün değildir. İktidarın sözde uzlaşma arayışlarına inanacak tek bir
kişi bile yoktur. Orta yerdeki değişiklik tasarısı, tam bir dayatma
tasarısıdır, “İstiyorum, olacak.” tasarısıdır. Bu davranış biçimindeki amaç da
bellidir.
Söz konusu olan teklifin
20’nci maddesi, Anayasa’nın 149’uncu maddesinde değişiklik öngörmekte, Anayasa
Mahkemesinin yapısını yeni ihdas edilen bölümlerle genişletmekte ve ortaya
çıkan bölümlerin çalışma yöntemlerini tanımlamaktadır; esas itibarıyla,
bireysel başvuruların ele alınabilmesi için bölümler görevlendirilmektedir.
Vermiş olduğumuz önergeyle,
20’nci maddenin tasarıdan tamamen çıkarılması suretiyle Anayasa Mahkemesinin
mevcut yapısının geniş bir uzlaşma temin edilinceye kadar muhafaza edilmesi
önerilmektedir.
Değerli milletvekilleri,
milletimizin adalet kurumlarından beklentileri çok fazla olup, bunun başında da
yargılamaların istenen evrensel sürat ve standartta tamamlanarak neticenin
ortaya çıkmasıdır.
Bugünkü tablo milletimizin
beklentilerini karşılamaktan çok uzaktır. Cezaevleri kapasitelerinin çok
üzerinde doludur. Sanıkların duruşmaları makul sürelerde tamamlanamadığı için
tutukluluk hâlleri belki de haksız yere devam etmektedir.
Hukuk mahkemelerinin durumu
daha kötüdür. Yarım asır süren davaların varlığı hepimizin malumudur.
Vatandaşlarımızın hukuki ihtilaflarına, hukuk dışı çare arayışlarına sıklıkla
şahit olmaktayız. Üst mahkemeler inanılmaz bir yük altındadır. Öyle ise
Türkiye'nin adli görünümü böyleyken, bu tablo ve görünümü değiştirmek için
çözüm üretemediğiniz hâlde niçin başka bir yargısal değişiklik peşindesiniz?
Modern demokrasilerin en önemli özelliği olan kuvvetler ayrılığı prensibini bir
kenara bırakarak, tüm erkleri niçin kontrol etme hevesindesiniz? Bu yaklaşımın,
şüpheniz olmasın ki, ülkemize ve sizlere yararı olmayacaktır.
Herkese ayrı bir hukuk nizamı
hiçbir zaman yaşamamıştır. Tesis edilse bile irade sahiplerine yaramamıştır.
Tarih bunun örnekleriyle doludur. Yargının, yürütmenin kontrolüne girmesi bir
felaket olacaktır.
Uygulamalarınızla yargıyı
siyasallaştırdınız, yargıyı korkuttunuz, şimdi de yandaş yaygı yaratma
peşindesiniz. Gelin, girdiğiniz bu çıkmaz yoldan, ısrarlardan vazgeçiniz.
Milletimizin gerçek gündemine dönerek, illa hukuk alanında iyileştirmeler
yapacaksanız mahkeme kapılarında bekleyen vatandaşlarımızın derdine çare
bularak, onlara ihtiyaç duyulan noktada hizmet ediniz. Şu kutsal çatı altında
bizlerden dertlerine derman olmamızı bekleyen milyonlarca işçi, köylü, emekli,
çiftçi vatandaşlarımıza müjdeli haberler verebilmek için çalışalım. Gelin, gözü
yaşlı anaların göz yaşlarını silelim.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce
Meclisi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Orhan.
Sayın Baratalı, buyurun.
Süreniz beş dakika.
BÜLENT BARATALI (İzmir) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz teklifin 20’nci maddesi üzerinde
verdiğimiz bir önerge üzerinde partimin görüşlerini ifade edeceğim, lehinde söz
almış bulunmaktayım. Sizleri, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu
20’nci madde Anayasa’mızın 149’uncu maddesini değiştirmektedir. 17’nci maddeyle
kabul edilen Anayasa Mahkemesinin teşkili, işlevi, çalışma esasları yeniden
belirlenmektedir. Bu teklifin içeriğine baktığımızda, bu madde de teklifin
bütününde var olan yargıyı ele geçirme iradesini ve hırsını ifade etmektedir, o
açıkça ortada görülmektedir. Bu teklifle Anayasa Mahkemesi sıradan bir hâle
gelmekte, iş yükü ağırlaşmakta, işlevsiz kılınmaya çalışılmaktadır; bir AKP
mahkemesi hâline gelinmesine çalışılmaktadır. Böyle bir AKP mahkemesi hâline
gelince artık yargı, yürütme vesaire, kuvvetler ayrılığından gelen bütün
prensipler ortadan kalkacak ve denetimsiz bir ortam ortaya gelecek, Salazar gibi, Franco gibi, Hitler
gibi, Mussolini gibi ve Pinoşe
gibi, yakın tarihimizde, ülke bu tür bir dikta rejimine dönecektir.
Şimdi, bir baskıcı rejim
getirilmek istenmektedir ama bunun için de buraya gelen bazı AKP’li
milletvekili arkadaşlarımız şirinlikler yapmaktadır ve vicdan edebiyatı
yapmaktadırlar. Ne yapıyorlar? 12 Eylülde olanların, 12 Eylül faşizmine karşı
mücadele etmiş ama o faşist rejim tarafından idam edilmiş, Erdal Eren başta
olmak üzere, sağda ve solda vuruşan bütün yurtseverleri burada söylemlerinde
kullanmakta, onları mezarlarında bile rahatsız etmektedirler. Ben bunlara
karşıyım çünkü onlar bir özgürlük ve demokrasi ve tam bağımsız bir Türkiye
mücadelesi için öldüler soldakiler ve sağdakiler. Şimdi yapılmak istenen,
bunlar kullanılarak buraya bir faşist dikta anayasası getirilmesidir.
Şimdi bu demokrasi havarisi
arkadaşlara soruyorum: Siz 12 Eylülde neredeydiniz? Biz 12 Eylül Anayasası’na
“hayır” oyu verirken siz neredeydiniz? Genel Başkanınız, Başbakanınız, grup
başkan vekilleriniz, bakanlarınız, sizler neredeydiniz?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Ben üniversite öğrencisiydim.
BÜLENT BARATALI (Devamla) –
Biz o idarenin zindanlarında yatarken, tutukevlerinde yatarken, işkence
odalarında yatarken siz neredeydiniz?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Şimdi
niye koruyorsun?
AHMET YENİ (Samsun) – Bugüne
gel bugüne!
BAŞKAN – Lütfen…
BÜLENT BARATALI (Devamla) –
Siz neredeydiniz? Onu sormak istiyorum değerli arkadaşlar. Orada yoktunuz, 12
Martta da yoktunuz, 1 Mayıs 77’de yoktunuz, Çorum’da yoktunuz… Değil mi
arkadaşlar?
AHMET YENİ (Samsun) – Bugüne
gel bugüne!
BÜLENT BARATALI (Devamla) –
Maraş’ta yoktunuz, buralarda yoktunuz.
CANAN ARITMAN (İzmir) –
Sivas’ta vardılar Sivas’ta!
BÜLENT BARATALI (Devamla) –
Şimdi buraya gelip de bu edebiyatı yapmaya izin vermeyiz size değerli
arkadaşlar. Buna hakkınız yok.
AHMET YENİ (Samsun) – Oy bile
kullanamıyorsunuz!
BAŞKAN – Lütfen karşılıklı
konuşmayalım sayın milletvekilleri. Lütfen… Lütfen…
BÜLENT BARATALI (Devamla) –
Onun için, bütün bunların mağduru olan bizlere burada laf söylemeye hakkınız
yok.
Eğer siz tatlı su demokratı
değilseniz, suigenerist bir demokrat değilseniz…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Kimin demokrat olduğunu millet biliyor.
BÜLENT BARATALI (Devamla) –
…yarın Denizlerin idam günü, bu konuda benim verdiğim bir kanun teklifi var,
gelin o kanun teklifinin altına imza atın, sizin demokrat olduğunuzu ben burada
söyleyeceğim. (CHP sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Sen karar veremezsin, ona millet karar verir.
BÜLENT BARATALI (Devamla) –
37’ye göre getiriyorum, gelin gündeme alın, sizin demokrat olduğunuzu burada
söyleyeceğim. Aksi takdirde siz tatlı su demokratısınız değerli arkadaşlar!
Tatlı su demokratısınız! Böyle bir samimiyetiniz yok değerli arkadaşlar.
AHMET YENİ (Samsun) – Oy
kullanmaya korkuyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – 12
Eylül Anayasası’na sarılmak mı demokratlık!
BÜLENT BARATALI (Devamla) –
Şimdi, değerli arkadaşlar, ülkemizin büyük kahramanı İkinci Genel Başkanımız
hakkında söylediğiniz sözlere geliyorum. Şimdi, eğer İnönü olmasaydı Recep
Bey’in ismi “Recep bin Ahmet” olacaktı! O “Potamya”
diyor, ben “Güneysu” olarak düzeltiyorum, orada doğan bir insan olacaktı.
AHMET YENİ (Samsun) – Uydurma
şimdi!
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Belki mürit olacaktı! Belki
tarikat şeyhi olabilecekti! Belki iç oğlan olup Enderuna
gidecekti, belki taşraya vezir olacaktı! Bunlar olabilecekti. Ama bir tek şey
olamayacaktı, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı olamayacaktı, İnönü
sayesinde… (CHP sıralarından “Bravo”
sesleri, alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) -
Ona millet karar verir.
BAŞKAN – Sayın Baratalı…
Sayın Baratalı, süreniz doldu efendim, lütfen tamamlayınız.
BÜLENT BARATALI (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı oldu, koltuğunu ona
borçlu.
AHMET YENİ (Samsun) – Siz
niye Başbakan olamıyorsunuz?
BÜLENT BARATALI (Devamla) –
Şimdi, neden kızıyor İnönü’ye, sıralamaya çalışıyorum:
Selanik Harekât Ordusunun
kurmayı olduğu için kızıyor.
Garp Cephesinin Komutanı
olduğu için kızıyor.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) -
Öyle bir şey söylemiyor Başbakan.
BÜLENT BARATALI (Devamla) -
Lozan kahramanı olduğu için kızıyor.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Uydurma, uydurma…
BÜLENT BARATALI (Devamla) -
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olduğu için kızıyor.
Çağdaş hukuku getirdiği için
kızıyor.
Kadın-erkek eşitliğini
sağladığı için kızıyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen sayın
milletvekilleri, yerinizden söz atmayın.
BÜLENT BARATALI (Devamla) -
On bin kilometre demiryolu yaptığı için kızıyor.
Basma fabrikaları, ziraatın makineleşmesini…
Özellikle köy enstitüleri kurduğu için kızıyor.
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Kırşehir)
– Kabine gir, kabine.
BÜLENT BARATALI (Devamla) -
1946’da çok partili rejime geçtiği için kızıyor.
14 Mayıs 1950’de yenildiği
zaman “Benim en büyük zaferim bu yenilgimdir.” dediği için kızıyor.
Hak veriyorum, çünkü Recep
Bey’in kafası 18 Mayıs 1918’lerde duruyor, daha 19 Mayısa gelemediniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Baratalı, ek
süreniz de doldu efendim, lütfen Genel Kurulu selamlayın, ek süreniz de doldu.
BÜLENT BARATALI (Devamla) -
Ayrıca, Gazi’ye de kızıyor, Atatürk’e de kızıyor.
BAŞKAN – Sayın Baratalı,
lütfen Genel Kurulu selamlayın.
BÜLENT BARATALI (Devamla) –
Bakın, Gazi’ye, ne dediği için kızıyor?
ABDÜLHADİ KAHYA
(Hatay) – Söylemedi.
BÜLENT BARATALI (Devamla) –
Dinle de öğren… Dinle de öğren…
Bakın ne diyor, Gazi şöyle
diyor Türk Milletine: “Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve kabiliyeti,
bundan sonraki inkişafıyla, atinin yüksek medeniyet ufkunda yeni doğmuş bir güneş
gibi parlayacaktır. Ne mutlu Türküm…” dediği için kızıyor Gazi’ye. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bu düşüncelerle oylarınızı
bekliyor, saygılar sunuyorum.
AHMET YENİ (Samsun) – Oy bile
kullanamıyorsunuz, oy.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, birlikte işleme aldığım önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler…
II.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Geç kaldınız Kılıçdaroğlu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Sayın Başkan, daha önce de söyledim. Yoklama istediğimizi de söyledim.
BAŞKAN – Bir başka oylama
daha var, orada istersiniz efendim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Sizin en azından fırsatçılık yapmamanız lazım.
BAŞKAN – Efendim, daha önce
istemiştiniz, tabii, 2 arkadaş daha konuşacaktı, o nedenle işleme alamamıştım.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Yani, biliyorsunuz düşüncemizi.
BAŞKAN – Peki, onu bir
müktesep hak olarak kabul edelim.
AHMET YENİ (Samsun) – Ya,
olur mu öyle şey?
BAŞKAN – Yoklama talebinde
bulunan arkadaşlarımızı tespit ediyorum: Sayın Kılıçdaroğlu,
Sayın Özkan, Sayın Korkmaz, Sayın Keleş, Sayın Kart, Sayın Çöllü, Sayın Dibek,
Sayın Emek, Sayın Köse, Sayın Koçal, Sayın Ekici,
Sayın Sönmez, Sayın Güner, Sayın Güvel,
Sayın Aydoğan, Sayın Arıtman, Sayın Yazar, Sayın Ağyüz, Sayın Arat, Sayın Çakır, Sayın Baratalı. Sanıyorum
yetti.
Şimdi elektronik sistemle
yoklama yapacağız.
İki dakika süre veriyorum ve
süreyi başlatıyorum, buyurun.
İsmini okuduğum arkadaşlarım
sisteme girmiyorlar.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep
Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497 ve 497’ye 1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN - Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’ye 1.
ek sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 20 nci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Akın Birdal
(Diyarbakır) ve arkadaşları
Madde: 20- Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 149 uncu maddesinin bir sonuncu fıkraları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Madde 149 - Anayasa
Mahkemesi, üç bölüm ve Genel Kurul halinde çalışır. Bölümler, başkanvekili
başkanlığında dört üyenin katılımıyla toplanır. Genel Kurul, Mahkeme başkanının
veya Başkanın belirleyeceği başkanvekilinin başkanlığında en az onbeş üye ile toplanır. Bölümler ve Genel Kurul,
kararlarını salt çoğunlukla alır. Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik
incelemesi için komisyonlar oluşturulabilir.
Ancak, bireysel başvurularda
duruşma yapılmasına karar verilebilir. Mahkeme ayrıca, gerekli gördüğü hallerde
sözlü açıklamalarını dinlemek üzere ilgilileri ve konu üzerinde bilgisi
olanları çağırabilir ve siyasî partilerin kapatılmasına ilişkin davalarda,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısından sonra kapatılması istenen siyasî partinin genel
başkanlığının veya tayin edeceği bir parti yetkilisi ile üç vekilin savunmasını
dinler."
BAŞKAN – Komisyon katılıyor
mu önergeye efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Birdal, buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)
Diyarbakır Milletvekili Sayın
Akın Birdal önergesi üstünde konuşacak.
Süresi beş dakikadır.
AKIN BİRDAL (Diyarbakır) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa’nın bazı maddelerinde değişiklik
öngören yasanın 20’nci maddesi için söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Yapılması düşünülen
değişiklik, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı ile siyasi partilere
ilişkin davaların ve Anayasa değişikliklerinin iptali davalarının görülme
usullerini düzenlemektedir. Bu değişiklikle Anayasa Mahkemesi “bölüm” ve “genel
kurul” diye iki organdan oluşmaktadır. Bölümler bireysel başvuruları görüşecek,
genel kurul ise siyasi parti davaları, Yüce Divan yargılanmaları ve Anayasa
değişikliği iptallerine bakacaktır.
Şimdi, bu değişiklikler ilk
bakışta, siyasi parti davalarında verilecek kararların alınması için aranan
sayının artmış olması olumlu görülebilir ancak siyasi parti davalarında hâlâ
hukuk dışı değerlendirmelerin geçerli olduğu unutulmamalıdır. Hâlâ siyasi
partilerin faaliyetleri kapatma davalarında delil oluşturmaktadır. Bu durum
sürdüğü sürece karar almada aranan çoğunluk sayısının değiştirilmesinin çok da
fazla anlamlı olmadığı görülecektir. Demokratik Toplum Partisini oy birliğiyle
kapatan bir hukuk anlayışı hüküm sürdükçe sayının artırılmasının bir yararı
olmayacaktır. Önemli olan bu anlayışın değişmesidir. İktidar
partisine kaç kez çağrıda bulunduk, Siyasi Partiler Yasası’nı değiştirelim,
siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin Avrupa Birliğince de kabul edilen
Venedik Kriterlerini esas alalım diye ve hatta biz değil, AKP’nin kapatılmasına
dair, Anayasa Mahkemesi Başkanı açıklarken kararını o da önermiştir ama ne yazık
ki, AKP tarafından bu dikkate alınmamıştır ve sonuçta kendi milletvekillerinin,
arkadaşlarının oylarıyla Anayasa’da bu ilgili maddenin değiştirilmek istenmesi,
8’inci maddesine de ne yazık ki geçirilememiştir.
Şimdi, evet, bir yargı ve
kamu yönetimi reformu gereklidir. Demokratik, sivil, insan haklarına dayalı,
çoğulcu, hukukun üstünlüğünü esas alan bir demokratik Anayasa’nın olması
gerektiği konusunda zaten toplumsal bir mutabakat var. Bu konuda biz de
hemfikiriz ve baştan beri de, bu görüşmelerin başladığından beri de böyle
düşünmekteyiz. Nitekim, bu niyetimizi, yaklaşımımızı
yüce Genel Kurulun bilgisine sunmuştuk ama ne yazık ki, bu konuda AKP
tarafından hiçbir yaklaşım gösterilmemiştir.
Şimdi, 1762 yılında “Toplum
Sözleşmesi” adı altında, Jean Jacques Rousseau
“Bizim, parlamento, yasalar, günlük işlerimizi düzenlemekle ilgili
çıkarılabilir ama geleceğimizle ilgili yasaların çıkarılmasında toplumsal bir konsensüs mutlak aranmalıdır ve bize sorulmalıdır.” diyor.
Yani temsilde adalet olacaksa, gerçekten bu Anayasa’nın şekli baştan beri
yanlıştır. Örneğin, buradaki siyasi partilere sorulmamıştır “Nasıl bir Anayasa
istiyorsunuz?” diye. Muhalefet partilerine, Parlamento dışındaki partilere
sorulmamıştır, emek örgütlerine sorulmamıştır, meslek odalarına, derneklere,
kadın ve gençlik örgütlerine. Yani bu coğrafyada yaşayan herkesi ilgilendiren
bu hukuk paketi AKP tarafından getirilmiştir ve kabul edilmesi istenilmiştir.
Şimdi biz bunu elbette ki kabul etmiyoruz.
Şimdi, örneğin Fransa’da…
Tabii ben tenzih ediyorum, burayla ilgisi yok ama kamuoyunda bize öğüt veren
kimi liberal, demokrat yazarlar, aralarında dost bildiklerimiz de var. Kimdir o
dost? Emekten yana, demokrasiden, barıştan yana olduğunu düşündüklerimiz.
Örneğin Fransa’da cumhurbaşkanlığı seçiminde bir anlaşmazlık oluyor, en
sonunda, Le Pen’le Chirac kalıyor sonunda. Fransa’nın sosyalistleri ne
yapmaları gerektiği konusunda karar veremiyorlar ama sonunda gerçekten Chirac’tan yana tavır alıyorlar, biliyorsunuz gerekçelerini
de, faşistlere karşı hırsızlardan yana olma. Ama, biz,
bugün ne AKP’nin bu Anayasa paketinden yanayız ne de onun karşısındaki
gerekçeleriyle CHP’nin ve MHP’nin getirdiği gerekçelerden yanayız. Bizim
yanımız vicdandan yana…
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –
CHP’yle yan yana, MHP’yle yan yana. CHP de girmiyor siz de girmiyorsunuz.
AKIN BİRDAL (Devamla) – …tam
demokrasiden yana, adaletten yana, hukuktan yana, insan haklarından yana,
ezilenlerden yana yani barıştan yana.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –
CHP’yle yan yana.
AHMET
YENİ (Samsun) – CHP, MHP ortak.
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Kırşehir)
– Bakın, orada.
BAŞKAN – Lütfen sayın
milletvekilleri...
AKIN BİRDAL (Devamla) - Niye
bu kadar tepki gösteriyorsunuz? Bakın, bunu dahi siz sindiremiyorsunuz.
Şimdi…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Birdal, konuşmanızı lütfen tamamlayın, ek süre veriyorum.
Buyurun.
AKIN BİRDAL (Devamla) –
Şimdi, sizin hiç evladınız öldü mü savaşta? Sizin hiç cezaevinde şu anda bir
yakınınız var mı?
HÜSEYİN GÜLSÜN (Tokat) – Var.
AKIN BİRDAL (Devamla) – Ve
siz hiç aç kaldınız mı?
HÜSEYİN GÜLSÜN (Tokat) –
Kaldık.
AKIN BİRDAL (Devamla) – Siz yoksulluğun ne demek olduğunu bilir
misiniz? Gerçekten, işte, bunları bilenler ve bizden… Bunlardan kurtulmak
isteyenler taleplerini bize bildiriyorlar ve biz de ne yapacağımızı…
AHMET YENİ (Samsun) – Oy bile
kullanamıyorsunuz!
AKIN BİRDAL (Devamla) – …ve
ne yapmamız gerektiğini bu yolda kullanıyoruz.
ABDULLAH ÇALIŞKAN (Kırşehir)
– Korkunuzdan oy bile kullanamıyorsunuz!
AKIN BİRDAL (Devamla) –
Bakın, sayın milletvekilleri, neden korkalım?
Şimdi, az önce baktım, yirmi
tane Meclis araştırması önergesi getirmişiz Genel Kurulunuza. Örneğin JİTEM’i araştıralım demişiz, sizden yanıt yok. Darbecilerle
hesaplaşalım demişiz, araştırma önergesi getirmişiz, sizden yanıt yok. Faili
meçhul cinayetleri açığa çıkaralım demişiz, sizden yanıt yok.
AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) – Dün
neredeydin, dün?
AKIN BİRDAL (Devamla) –
Cezaevlerinde hasta olanlar ölüyor diyoruz, gelin onları sağlıklarına nasıl
kavuşturacağımızı konuşalım diyoruz, sizden yanıt yok. İnsan hakları
savunucuları, sizlerin ihlallerini açığa çıkaranları, gelin, onları son
günlerde tutukluyorsunuz, cezaevine tıkıyorsunuz, onları araştıralım diyoruz,
sizden yanıt yok.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Birdal, ek süreniz de doldu, lütfen Genel Kurulu selamlayın
efendim.
AKIN BİRDAL (Devamla) - 1
Mayıs katliamını araştıralım diyoruz…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Verdik önerge, işte, araştıracağız.
AKIN BİRDAL (Devamla) –
Tamam, iyi oldu, onu destekleyeceğiz.
BAŞKAN – Lütfen…
AHMET YENİ (Samsun) –
Desteklemeseniz bile çıkarıyoruz.
AKIN BİRDAL (Devamla) – Ee çıkarıyorsunuz tabii, işte bu çoğunluk anlayışı “Biz
yaparız, olur.”
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Onlar anlamazlar!
AKIN BİRDAL (Devamla) – Ama
bakın, sizin yaptıklarınız, kendi yargınızı yaratarak adaletsizliğe,
hukuksuzluğa devam edeceksiniz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Sen edebiyatını yapıyorsun, biz gerçekleştiriyoruz.
AKIN BİRDAL (Devamla) – Bunun
getireceği de toplumsal depremdir, toplumsal isyandır, direniştir. Neyin?
Ezilenlerin, emekçilerin isyanı ve direnişi olacak.
AHMET YENİ (Samsun) – Oy bile
kullanamıyorsun, oy!
BENGİ YILDIZ (Batman) – Size
oy yok! Size oy yok!
BAŞKAN – Sayın Birdal, sizin mikrofonunuzu sadece selamlama için açtım.
Süreniz doldu, ek süreniz doldu.
AKIN BİRDAL (Devamla) – Peki
Sayın Başkan, bitiriyorum.
Şimdi, Sayın Başbakan diyor
ki: “Ben bakıyorum muhalefet partilerinin bilmem yüzde kaçı referanduma destek
verecek.” Şimdi, Sayın Başbakan kamuoyu araştırması mı yaptırdı?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Tabii ki yapıyoruz, yapıyoruz... Anketler, anketler... Anketler var.
AKIN BİRDAL (Devamla) – Diğer
muhalefet partilerinin yüzde kaçının sizin referandumunuza oy vereceğini
bilemem ama bizim tabanımız vermeyecek size.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Tabanın bunun hesabını soracak. Oy kullanmamanın hesabını soracak sana.
AKIN BİRDAL (Devamla) –
Vermeyecek, göreceksiniz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Sen tabanının yüzüne nasıl bakacaksın?
AKIN BİRDAL (Devamla) –
Şimdi, ben daha...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Peki, teşekkür
ederiz Sayın Birdal.
AKIN BİRDAL (Devamla) –
Bitiriyorum.
BAŞKAN – Sayın Birdal, ikinci kez uzattım sürenizi, lütfen...
AKIN BİRDAL (Devamla) –
24’üncü maddede bir sözüm daha var. Neden vermeyeceğiz, açıklayacağım size.
Teşekkürler Sayın Başkan.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz
Sayın Birdal.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
497'ye 1 inci Ek Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 20 nci maddesi ile
değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 149 uncu maddesinin 3 ncü fıkrasında geçen "toplantıya katılan
üyelerin" ibaresinin "üye tam sayısının" olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederim.
Azize Sibel Gönül (Kocaeli) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın İyimaya, siz mi konuşacaksınız?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Evet
efendim.
BAŞKAN – Önerge üzerinde
Ankara Milletvekili Sayın Ahmet İyimaya.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Çok
Değerli Başkanım, çok değerli yüksek Genel Kurul; sözlerimin başında hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Büyük Parlamentonun çok istisnaen kullandığı kurucu iktidar yetkisini kullanıyoruz.
Temenni olunur ki müzakereler bu yetkinin önemine denk olarak fikir dolu, tez
dolu, karşı tezler dolu müzakereler olsaydı. Bütün maddelerin müzakeratında
bulundum. Genellikle slogan, sinir ve isnat, düşünceleri kuşattı.
Değerli arkadaşlar,
sinirlerin yarıştığı yerde fikirler tatile çıkar.
ATİLA EMEK (Antalya) –
Sayenizde, sayenizde…
AHMET İYİMAYA (Devamla) -
Müzakere kürsüsünün önemli doruk sözlerinden biri “Konuda güçlü, ifadede uslu
ol.”
Şu anda ne yapıyoruz? Anayasa
Mahkemesi maddeleri müzakeresinde ne yapıyoruz? Bir, Anayasa Mahkememizi dünya
anayasa mahkemeleri ailesinin örnek bir yapısı, örnek bir unsuru olarak inşa
ediyoruz.
İSA GÖK (Mersin) – Ahmet Bey,
çarpılırsınız.
AHMET İYİMAYA (Devamla) - Şu
anda ne yapıyoruz değerli arkadaşlar?
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
AKP anayasasını kuruyorsunuz, AKP mahkemesini…
AHMET İYİMAYA (Devamla) -
Anayasa’mızın altında ezildiği vesayet yükünden Anayasa Mahkememizi özgürlük
ekseninde yorum yapan, Anayasa’mızın 2’nci maddesinin anlamına denk yeni bir
yapıya kavuşturuyoruz.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
– Bu lafların hiçbiri karın doyurmuyor, millet aç.
AHMET İYİMAYA (Devamla) - Şu
anda ne yapıyoruz? Kriz üreten, üstlendiği, tasarlandığı vesayet amacı
doğrultusunda kriz üreten Anayasa Mahkemesinden Anayasa normuna sadık kararlar
dönemine geçişi sağlayan bir yapılanma.
Şu anda ne yapıyoruz? Hak
eksenli Anayasa Mahkemesine, ideolojik eksenli Anayasa Mahkemesinden hak
eksenli Anayasa Mahkemesine geçiş temin ediliyor.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Nasıl oluyor o? Nasıl oluyor?
İSA GÖK (Mersin) – Keşke
bugün konuşmasaydın Sayın İyimaya.
AHMET İYİMAYA (Devamla) -
Bakın, eleştirileri birer cümleyle karşılamak isterim.
İSA GÖK (Mersin) – Keşke sen
konuşmasaydın.
AHMET İYİMAYA (Devamla) –
“Yasama organı Anayasa Mahkemesine üye seçmesin” deniyor. Ben, dünyada bu tip
bir örneğin olmadığını söyleyerek değil, bir yasama organı, Anayasa’nın
mahiyetinden kaynaklanan, Anayasa normunun niteliğinden kaynaklanan demokratik
meşruiyeti kendi zirve Anayasa Mahkemesinden esirgemesini, kendisine atılan bir
gerçekten silah olarak görüyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Hangi çoğunlukla seçiyorlar onlar?
AHMET İYİMAYA (Devamla) – Şu
anda yine ne deniyor? “Seçim usulü.”
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Nitelikli çoğunluk var mı? Önce ona dikkatli bakın.
AHMET İYİMAYA (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, 4 kişi dışında Anayasa Mahkememizin yapılanmasında bir
seçim yoktur. Teknik anlamda bir seçim yoktur. Paylaşımlı seçim vardır. Sözlüğe
yeni bir sözcük girsin. “Seçişim” vardır. Belli kaynak, nispi temsille...
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Hangi çoğunlukla seçiyorlar?
AHMET İYİMAYA (Devamla) –
Çoğunluk usulüyle değil, nispi temsille...
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
– Millet geçim derdinde, boş ver seçimi.
AHMET İYİMAYA (Devamla) –
...3 aday falan seçecek, Cumhurbaşkanı veya diğer seçen kurul, Parlamento o 3
adaydan üye seçecektir.
ATİLA EMEK (Antalya) – Mahcup
olacağın sözler söyleme!
AHMET İYİMAYA (Devamla) – Bu
bir rasyonelleştirmedir. Şu anda Anayasa Mahkememizi de, Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunu da kurumların tek tip çoğunluğunu oraya ikame eden modelden
demokratik eğilim çoğulculuğuna geçişi sağlayan bir yapılanmadır.
Değerli arkadaşlar...
İSA GÖK (Mersin) – Sayın İyimaya, madem öyle Yargıtay Kanunu’nu niye geri
çekiyorsun? Sen Komisyon Başkanısın.
BAŞKAN – Sayın Gök...
İSA GÖK (Mersin) – Yargıtay
Kanunu’nu niye geri çektin şahsen?
BAŞKAN – Sayın Gök, lütfen...
AHMET İYİMAYA (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, hukukçu üye az deniyor. Bakın, emsal aramamıza gerek yok...
İSA GÖK (Mersin) – Sayın İyimaya, yapmayın ya! Yapmayın!
AHMET İYİMAYA (Devamla) –
Anayasa mahkemeleri, Yüce Divan sıfatıyla da olsa norm yargısı sıfatıyla da
olsa bir hukuk mahkemesi değildir. Bakın, bir ekonomist olsaydı, bir sosyolog
olsaydı Anayasa’nın ekonomik hükümlerini doğru okur...
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
– Et ithalatını yasaklardı.
AHMET İYİMAYA (Devamla) –
...ve Türkiye’de özelleştirme yarışında Türkiye’ye 40 milyar kaybettiren bir
değeri on yıl uğraştı. Nihayet Anayasa’mızın 47’nci maddesini değiştirdik, bu
sorunu öyle çözdük.
Yüce Divan siyasal ağırlıklı
bir yargıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Evet, onun için sokaktan insanları toplayıp yargılatalım.
BAŞKAN – Sayın İyimaya, size de ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın.
AHMET İYİMAYA (Devamla) –
Bakın, Fransa 2007 yılında siyaset mahkemesi olarak modellendirdi ve Meclis
Başkanını başkan yaptı.
Sayın Başkanım, tabii, burada
polemikler de yapıldı tarihsel kişilikler, tarihsel
şahsiyetler üzerinde. İki şeyi birbirine karıştırmayalım: Tarih bizim parçamız,
koparmamız mümkün değil ama tarih eleştirilmez de değildir. Ben bu konuda uzun
söz söylemek isterdim. Bizi faşizmle itham eden densiz söze farklı cevaplar
vermek isterdim ama sizleri… Büyük Atatürk’ün ruhunun teslimi sırasında
İnönü’nün neden orada olmadığını Refik Saydam olayıyla hatırlayalım. Bizim
tarihimiz gerçeğimiz, çatışmaları, pozitifleri vesaireyle…
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Ne alakası var ya? Bu ne cehalet!
AHMET İYİMAYA (Devamla) –
…ama bu kürsüler onlar için hakemlik yapılması gereken kürsüler değildir.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Tarihinize karşı bu ne düşmanlık ya?
AHMET İYİMAYA (Devamla) –
Tarih bir bütün olarak, pozitifiyle de negatifiyle de bizim ortak kültürümüzdür
ama hiçbir devlet adamı da eleştirilmez değildir.
Saygılar sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Tarihine düşman insanlarsınız!
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın İyimaya.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
teklifin 20’nci maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddenin oylaması gizli
oylama şeklinde yapılacaktır...
TURGUT DİBEK (Kırklareli) –
Sayın Başkanım, benim söz talebim vardı. Eğer uygun görürseniz kürsüden…
BAŞKAN – Bir saniye… Oylamayı
başlatmıyorum.
Yerinize oturun lütfen Sayın
Dibek. Siz 58’e göre bir söz istemiştiniz, buyurun.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) –
Sayın Başkan, kürsüden…
BAŞKAN – Peki efendim. 58’e
göre söz istemiştiniz, geçen tutanak hakkında.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, 4/5/2010
tarihli 101’inci Birleşim tutanağında yer alan bazı sözlerinin, Anayasa
Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu tarafından değiştirilerek aktarıldığına ilişkin
açıklaması
TURGUT DİBEK (Kırklareli) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Arkadaşlar, söz alma gerekçem
şuydu: Ben dün 17’nci madde görüşülürken önergem üzerinde söz almıştım. Anayasa
Mahkemesinin yapısıyla ilgili konuşurken, Meclisteki, burada yapılacak olan 3
kişilik seçimle ilgili nisap konusunu gündeme getirmiştim ve bunu, iktidar
sözcülerinin buraya gelip sık sık -Sayın Bozdağ da bunu yapıyor, diğer arkadaşlarımız da- bu konunun
tüm Avrupa Birliği ülkelerindeki kriterlere uygun bir
şekilde düzenlendiğini söylemişlerdi kendileri. Ben “Hangi ülkede nitelikli
çoğunluk olan, yani üçte 2’nin altında bir çoğunlukla meclis anayasa
mahkemesine üye seçiyor, böyle bir çoğunluk var mıdır? Çünkü,
mevcut uygulama, bırakın salt çoğunluğu, en çok oy alan, sonunda belki 150, 170
kişilere kadar giden bir seçim öngörüyor.” demiştim. Daha sonra, ben
konuştuktan sonra Sayın Anayasa Komisyonu Başkanımız söz aldı ve sanki, ben burada “Meclis Anayasa Mahkemesine üye seçemez,
dünyada böyle bir yöntem yok.” demişim gibi bir açıklama yaptı. Bugün basında
benim konuşmam onun vermiş olduğu yanıtla çıktı. Öyle bir anlaşılma olmuş. Ben
bunu düzeltmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, ben
kesinlikle burada öyle bir şey söylemedim, öncelikle bunu düzelteyim. Benim
söylemeye çalıştığım, burada doğrular söylensin, gerçekler söylensin.
Milletvekili arkadaşlarımız…
BAŞKAN – Sayın Dibek, zaten
zabıtlar sizin söylediğiniz gibi düzenlenmiş.
TURGUT DİBEK (Devamla) –
Evet, milletvekili arkadaşlarımız gerçekleri bilsinler. Meclis seçecekse
Anayasa’yı doğrudan, referanduma gitmeden nasıl seçiyorsa, değerli arkadaşlar,
o şekilde seçmeli. Avrupa bunu böyle yapıyor, dünya bunu böyle yapıyor. Nasıl
yapıyor? Üçte 2 çoğunluk. Amaç ne? Uzlaşmayı sağlamak. Burada AKP’nin niyeti
uzlaşma olmadığı için yani “Ben yaptım olduyla da
buradakileri seçmek için bu düzenlemeyi getirmiştir.” dedim.
Bu arada, değerli arkadaşlar,
ben Sayın İyimaya’nın sözlerinden sonra şunu da
belirtmek istiyorum: Bakın, geçmişte de Sayın İnönü ile ilgili olarak burada
bir tartışma oldu.
BAŞKAN – Sayın Dibek, size
58’e göre söz vermiştim.
TURGUT DİBEK (Devamla) –
Sayın Başkanım, rica ediyorum… Rica ediyorum Sayın Başkanım…
Çünkü Sayın İyimaya…
(Mikrofon Başkan tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Size sadece
geçtiğimiz birleşimdeki bir hususu düzeltmek için söz verdim ama siz, şimdi,
Sayın İyimaya’ya cevap vermeye kalkışıyorsunuz. Bu
usulümüzde yok.
TURGUT DİBEK (Devamla) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bu usulümüzde yok,
sadece selamlayın efendim. Size saygı duyuyorum, tüm milletvekili
arkadaşlarımıza da saygı duyuyorum. Sadece selamlamanız için, lütfen bir
başkasına cevap vermeyin.
TURGUT DİBEK (Devamla) –
Peki… Tamam…
Değerli arkadaşlar, o zaman
şunu söyleyeyim: Bakın, ben AKP milletvekilleri içerisinde çok sayıda
arkadaşımızın Başbakanın düşüncelerine katılmadığını biliyorum. Katılan
arkadaşlarımız olabilir çünkü geçmişte olmuştu. Ama bakın, sizden şunu rica
ediyorum… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) – Yok
öyle bir şey!
BAŞKAN – Lütfen Sayın Dibek…
TURGUT DİBEK (Devamla) –
…özellikle İnönü ile ilgili olarak.
BAŞKAN – Lütfen Sayın Dibek…
Lütfen…
TURGUT DİBEK (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, vicdanlarınıza ve dillerinize zincir vurmayın, yanlış varsa
söyleyin. Söyleyin değerli arkadaşlar… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamam Sayın Dibek,
teşekkür ederiz.
FAZLI ERDOĞAN (Zonguldak) –
İşine bak sen! Oy kullanmaya yüreğin yok! Oy kullan, oy!
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep
Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497 ve 497’ye 1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, bildiğiniz gibi, sizlere görevli arkadaşlarımızca verilecek
pullardan beyaz olanı “kabul”, kırmızı olanı “ret”, yeşil olanı ise “çekimser”
oyu ifade etmektedir.
İsmi okunmayan milletvekili
arkadaşımız lütfen sıraya girmesin.
Gizli oylamaya Adana ilinden
başlıyoruz.
Buyurun.
(Oyların toplanmasına
başlandı)
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, bu tablo nedir, müdahale eder misiniz.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, görevli arkadaşlarımız, lütfen… Lütfen… Kuyruklar oluşmasın,
kuyruktaki arkadaşlarımız, oylarını kullansınlar, daha sonra tekrar okuyun
diğer arkadaşlarımızı, bir izdihama yol açmayalım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Sırayla çok rahat bir şekilde gidiyor.
(Oyların toplanmasına devam
edildi)
BAŞKAN – Oyunu kullanmayan
milletvekili arkadaşımız kaldı mı?
Oy kullanma işlemi
tamamlanmıştır.
Lütfen, oy kutularını
kaldırınız.
(Oyların ayrımına başlandı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, bu arada Trabzonspor’u da tebrik ediyorum, Türkiye Kupası’nı
kazandı ve Trabzonspor’un UEFA kupasında Türkiye’yi başarıyla temsil etmesini
diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Sevigen,
lütfen siz de alkışlayın!
(Oyların ayrımına devam
edildi)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesinin gizli oylama sonucunu
açıklıyorum:
“Oy Sayısı : 408
Kabul : 336
Ret : 71
Çekimser : 1
Boş : -
Geçersiz : -
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
Bayram Özçelik Harun
Tüfekci |
Burdur
Konya”
|
Teklifin 20’nci maddesi kabul
edilmiştir.
21’inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 21- Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 156 ncı maddesinin son fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“Askerî Yargıtayın
kuruluşu, işleyişi, mensuplarının disiplin ve özlük işleri mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.”
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, 21’inci madde üzerinde kırk dokuz önerge verilmiştir. Kura
sonucu belirlenen yedi önergeyi şimdi okutup işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 21 nci maddesi ile
değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 156 ncı
maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Süreyya
Sadi Bilgiç
Isparta
“Askerî Yargıtayın
kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri,
mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile hâkimlik teminatı esaslarına göre
kanunla düzenlenir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 21 nci maddesi ile
değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 156 ncı
maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Dilek
Yüksel Ahmet
Yeni |
Tokat
Samsun |
“Askerî Yargıtayın
kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri,
mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile hâkimlik teminatı esaslarına göre
kanunla düzenlenir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
çerçeve 21 inci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 156 ncı maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Vahap Seçer Akif
Ekici |
Malatya Mersin Gaziantep |
“Askerî Yargıtayın
kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri,
mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile hâkimlik teminatı esaslarına göre
kanunla düzenlenir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
çerçeve 21 inci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 156 ncı maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Şevket Köse Engin Altay Akif Ekici |
Adıyaman Sinop Gaziantep |
Tekin Bingöl |
Ankara |
“Askerî Yargıtayın
kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri,
mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile hâkimlik teminatı esaslarına göre
kanunla düzenlenir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
çerçeve 21 inci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 156 ncı maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tekin Bingöl Akif Ekici Rahmi Güner |
Ankara Gaziantep Ordu |
“Askerî Yargıtayın
kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri,
mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile hâkimlik teminatı esaslarına göre
kanunla düzenlenir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’e 1.ek
sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 21 nci maddesinin son fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fatma Kurtulan Şerafettin Halis Sevahir
Bayındır |
Van Tunceli Şırnak |
Akın Birdal |
Diyarbakır |
Askeri yargıç ve savcıların
Yargıtay’da görev alanları kanunla düzenlenir.
BAŞKAN – Şimdi maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 21.
Maddesi’nin teklif metninden çıkarılmasını arz ederim.
Kürşat Atılgan Beytullah
Asil Reşat
Doğru |
Adana Eskişehir Tokat |
BAŞKAN – Komisyon katılıyor
mu önergeye efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET
VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Atılgan,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır Sayın
Atılgan.
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
156’ncı maddeyle ilgili değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu
madde Askerî Yargıtayla ilgilidir. Değerli
arkadaşlarım, Askerî Yargıtay askerî yargımızın önemli bir anayasal kurumudur
ve cumhuriyet tarihimizden eskidir. Doksan altı yıllık bir kurumdur ve 1914
yılında kurulmuştur. “Gerçekten askerî yargıya neden ihtiyaç vardır; var mıdır,
yok mudur?” diye bir soru sormak lazım çünkü yapılan askerî yargıyla ilgili
değişikliklerin mantığını anlamak çok kolay değil.
Değerli arkadaşlarım, bizim
askerî yargımızın Batılı anlamda modernize edilmesi II. Mahmud’un
yeni orduyu kurmasından sonraki yıllara rastlar. Hukukumuzun Batılı anlamda
modernize edildiği 19’uncu yüzyılın ikinci yarısından başlayan, Danıştayın ve Sayıştayın 1868’de
hukuk sistemimize girmesiyle birlikte, askerî yargı üzerinde birtakım
değişiklikler yapılmış ve askerî yargımız da Batılı anlamda modernize edilmeye
başlanmıştır ve bu modernizasyondaki mülahazalar ve kanunlar çoğunlukla
Fransa’dan alınmıştır.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, dünyada ordular olduğu müddetçe onlara özgü yargılama usulleri de
olmuştur ve olmaya devam edecektir.
Silahlı kuvvetlerin askerî
yargıya ihtiyaç duyulan önemli iki prensibi vardır: Bunlardan biri disiplin,
diğeri ise emirlere mutlak itaattir. Bu iki hususun sağlanması, bunun hilafında
davrananların bir an önce cezalandırılması veya hukuki yönden tekrar disiplini
ve itaati sağlamak için süratle bir hukuk sistemine ihtiyaç doğmuştur ve de bu
da ancak askerî yargıyla mümkün olabilmiştir. O nedenle Türk Silahlı Kuvvetlerinde,
çok ciddi bir -geleneksel olarak- askerî yargı sistemi oluşmuştur. Eğer
yapılmak istenen şey silahlı kuvvetlerin siyasete müdahalesini önlemekse çok
daha köklü şeyler yapmak gerekir.
Değerli milletvekilleri, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin, cumhuriyet öncesini söylemiyorum ama cumhuriyet dönemi,
siyasete müdahalesi belli başlı beş tanedir: Birincisi 60 İhtilali, ikincisi 12
Mart Muhtırası, üçüncüsü 80 İhtilali, dördüncüsü 28 Şubat postmodern
darbe, beşincisi ise 27 Nisan e-muhtırasıdır.
Şimdi, 60 İhtilali ve 12 Mart
Muhtırası artık zihinlerde çok gerilerde kalmıştır ve milletimiz onu vicdanında
yeteri kadar yargılamıştır ve tarihin vicdanına bırakılmıştır. Tarih, 60
İhtilali ve 12 Martla ilgili aşağı yukarı hükmünü vermiştir.
Diğeri ise 12 Eylül’dür. 12
Eylül’de, özellikle Milliyetçi Hareket Partisinin mensupları ve bir kısım solcu
arkadaşlarımız çok büyük sıkıntılar çekmiştir, işkenceler görmüştür.
12 Eylül Anayasası’yla ilgili
de günlerdir birtakım değişiklikler yapıyoruz ancak emin olun ki yapay değişiklikler
yapıyoruz. Bu 12 Eylül’le ilgili de, yapanlarla ilgili, geçici 15’inci madde
bildiğiniz gibi, gündemden kaldırılmak için bir madde var.
Diğer iki husus ise 28
Şubat’la ilgili ki bu çok enteresandır. Bu olay, özellikle AKP Grubunun büyük
çoğunluğunun içinden geldiği siyasi yapıya karşı yapılmış olan bir postmodern darbe olmasına rağmen, buna karşı herhangi bir
söyleminizin veya eyleminizin olmaması benim açımdan çok enteresandır. Yani
burada 12 Eylül’le ilgili, diğer ihtilallerle ilgili o kadar çok şeyler
söylendi ki, ancak 28 Şubat’la ilgili neden bir tek laf etmezsiniz;
enteresandır. Yoksa “Sonuçları itibarıyla hayırlı olmuştur, gömleğimizi
değiştirdik, AKP gömleği giydik, dolayısıyla iktidar olduk, o nedenle bu konuyu
açmayayım.” mı diyorsunuz? Eğer böyle düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Yani
demokrasi havarisi olmak veya gerçek anlamda demokrat olmak böyle düşünmeye
engeldir değerli arkadaşlarım. Her durum ve şartta millet iradesini savunmak
gerekir, millet iradesinin arkasında durmak gerekir.
Diğer bir konu ise 27 Nisan
e-muhtırasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Atılgan, ek
süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayın lütfen.
KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
27 Nisan sonrası gelişen
olaylar ise yine benim açımdan çok enteresandır. Düşünün ki “Ben sizin seçmek
istediğiniz Cumhurbaşkanını istemiyorum.” diyecek bir Genelkurmay Başkanı ve
367 gerekçesiyle birlikte seçimlere gideceğiz, AKP’nin hak etmediği oylarla
iktidar olacaksınız ve
e-muhtıranın muhatabı olan, istenmeyen cumhurbaşkanı,
Cumhurbaşkanı olacak ve siz hiçbir şey olmamış gibi ilgili Genelkurmay
Başkanıyla bir yıl daha çalışmaya devam edeceksiniz. “Olması gereken neydi?”
derseniz, öncelikle e-muhtırayı veren şahıs hakkında istifaya davet etmeniz
veya kendisi istifa etmesi gerekir, etmiyorsa ilgili şahsın kararnamesini
hazırlayıp görevden almanız gerekirdi; demokratlık bunu gerektirirdi. Yoksa
“Dolmabahçe’de biz bu adamı esir aldık, istediğimizi yaptırırız.” düşüncesiyle
mi bu konuyu da gündeme getirmiyorsunuz? Demokrasi savunuculuğu, kendinize ve
partinize zarar vereceğini bilseniz bile millet iradesi yönünde ve lehinde
alacağınız kararlarla ispatlanır, sözlerle değil eylemlerle ispatlanır değerli
arkadaşlarım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Atılgan, ek
süreniz de doldu. Selamlama imkânı sağlamak için mikrofonunuzu tekrar açıyorum,
Genel Kurulu selamlayın.
Buyurun.
KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Unutmayın ki devletimizin kurucusu
ve milletimizin kurtarıcısı Mustafa Kemal Atatürk, insanları değerlendirirken
söyledikleriyle değil kritik olaylar karşısındaki kararlarıyla ve tavırlarıyla
değerlendirirdi.
Bu düşüncelerle, 27 Nisan’ı
ve 28 Şubat’ı niye hiç dile getirmediğinizi tekrar hatırlatarak hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’ye 1.
ek sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 21 nci maddesinin son fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Akın Birdal (Diyarbakır) ve arkadaşları
Askeri yargıç ve savcıların
Yargıtay’da görev alanları kanunla düzenlenir.
BAŞKAN – Komisyon katılıyor
mu önergeye?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge üstünde, Van
Milletvekili Sayın Fatma Kurtulan, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
Beş dakika süreniz var
efendim.
FATMA KURTULAN (Van) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi adına söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
AKP’nin mevcut demokrasi
anlayışı hukukun üstünlüğünü ve yargı tarafsızlığını sağlamayı iddia ettiği
düzenlemeler için de geçerlidir. Şunu açıkça görmekteyiz ki, AKP, gücü kendi
elinde toplama gayreti içindedir. İktidarların bu tutumunun ne kadar tehlikeli
olduğuna Milton Friedman şu
sözüyle dikkat çeker: “Tarih bize özgürlük için en büyük tehlikenin, gücün tek
bir elde toplanması olduğunu göstermiştir. Gücün politik ellerde toplanması,
özgürlüğümüz için çok tehlikelidir.” der.
Anlaşıldığı gibi Hükûmet, askerî yargının alanını daraltırken Askerî
Yargıtay ile ilgili yeni düzenlemeler yapıyor. Hukuk sistemindeki çift
başlılığı sürdürmek anlamına gelen bu düzenlemeyle hukuk sistemimize bir
demokratik rota kazandırmak mümkün değildir. Çift başlı hukuk sistemi devam
ettikçe askerî bürokrasinin hesap vermekten muaf tutulacağı ortadadır.
Askerlerin adli mahkemelerde yargılanmasında sakıncalar görülmüş ki Askerî
Yargıtay askerî bürokrasinin hesap vermesine engel olacak bir konuma
tutulmuştur. Askerî mahkemelerin, yapısı itibarıyla bağımsız olmadıkları ve
tarafsız karar veremeyecekleri bir gerçektir. Zira,
askerî yargı, doğal hâkim ilkesine aykırı bir durum teşkil etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bilindiği gibi ülkemizde yargının önemli sorunlarından biri
yargı birliğinin olmaması ve sivil – askerî bir yargı ayrımıdır. Askerî
mahkemeler, Askerî Ceza Kanunu’na göre ceza yargılaması yapıyor. Demokratik
hukuk devletleri ve AİHM, asker kişilerin görevlerinden kaynaklanan ve
görevleri sırasında işledikleri suçlarına bakan disiplin mahkemeleri dışında
yargı ayrımını kabul etmiyor.
Dünyanın birçok ülkesinde
askerî yargı ya sivilleştirilmekte ya da bütün olarak kaldırılmaktadır.
Antidemokratik olan bu yargı sistemi militarist anlayışın bir yansımasıdır.
Adil bir yargılama hakkının temel bir ihtiyacı olan tabii hâkim ilkesi ve yargı
birliğinin sağlanması bir hukuk devleti için vazgeçilmezdir. Bu nedenledir ki
Askerî Yargıtay ve askerî mahkemeler hukuka aykırıdır.
Ülkemizde yıllardır yaşanan
bir hukuksuzluk var, askerî mahkemeler, askerleri yargılama yerleri olarak
değil, onları koruma görevi yapmıştır. Gerçekten tarafsız bir yol izlenecekse
yargılanmalarda o zaman askerî mahkemelere ve Askerî Yargıtaya
neden ihtiyaç duyulsun? Ordu, 1961’den sonra askerî yargıyı genel yargı içinden
çekip çıkararak kendine sistem içi dokunulmazlık alanı inşa etmiştir. İç Hizmet
Kanunu’ndaki 35’inci maddeyle görev alanını keyfîlik sınırlarına kadar
genişletip askerî diktatörlük kurmuştur.
Evrensel hukukun gereği çok
açıktır, askerî yargının teşkil ettiği çift başlılık, Türkiye'nin gerçek bir
demokratik hukuk devleti olmasına engel teşkil ediyor. Ülkemizde askerî
mahkemeler sadece askerleri değil, duruma göre sivilleri de yargılamıştır. AKP
İktidarı ise sekiz yıllık iktidarı sürecinde buna seyirci kalmıştır. Askerî Yargıtayı bile kaldırma cesareti olmayan Hükûmetin, yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlamak
için samimi bir çaba içinde olmadığı açıktır.
Türkiye’de iktidarların
geleneği olan yargı üzerinde iktidar olma çabası AKP’de daha açık
gözlenmektedir. Demokratik yargının esasını oluşturan bağımsızlık ve
tarafsızlık, AKP anlayışının özünü oluşturan iktidara bağımlı, iktidara bağlı
olmakla sağlanamaz. AKP’nin “yargı reformu” adı altında içinde olduğu bu çabasıyla
ülkemizde kuruluşundan bu yana tarafsız ve bağımsız olmayı bir türlü
gerçekleştiremeyen yargının tüm çevrelere eşit mesafede olma gerekliliğini
yerine getirmeyeceği açıktır.
Yargı, ancak, mevcut Anayasa
ve Anayasa’dan gücünü alan yazılı kuralların bir bütün hâlinde
değiştirilmesiyle çağdaş ve demokratik normlara kavuşturulacaktır diyorum,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Kurtulan,
teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım beş önerge de aynı mahiyettedir, o nedenle birlikte işleme alacağım,
istemde bulunmaları hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim.
İlk önergeyi ve diğer
önergelerin imza sahiplerini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
çerçeve 21 inci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 156 ncı maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Askerî Yargıtayın
kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri,
mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile hâkimlik teminatı esaslarına göre
kanunla düzenlenir.”
Akif Ekici (Gaziantep) ve arkadaşları
Diğer önerge: Engin Altay
(Sinop) ve arkadaşları
Diğer önerge: Vahap Seçer (Mersin) ve arkadaşları
Diğer önerge: Dilek Yüksel
(Tokat) ve arkadaşları
Diğer önerge: Süreyya Sadi
Bilgiç (Isparta)
BAŞKAN – Komisyon, birlikte
işleme aldığım önergelere katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET
VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Önergesi üstünde
Gaziantep Milletvekili Sayın Akif Ekici, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Ekici, süreniz beş
dakikadır.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasa teklifinin 21’inci maddesinin
üzerinde verilen önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, yaklaşık
on sekiz günden beri, sabahlara kadar olmak üzere, Anayasa değişikliği adı
altında hepimiz çalışmaktayız, ciddi mesailer sarf etmekteyiz, ülkenin bu kadar
sorunu varken. Ama maalesef üzülerek görüyorum ki, değiştirilmek istenen
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası değil, adını koymak gerekirse RTE Anayasası
şekline dönüşmüş bir anayasa üzerinde konuşuyoruz değerli arkadaşlar.
SIRRI SAKIK (Muş) – Açılımını
yap.
AKİF EKİCİ (Devamla) –
Ülkemizde bu kadar ciddi sorunlar varken, yoksulluk, yolsuzluk had safhaya
ulaşmışken biz nelerle uğraşıyoruz! Fakat şunu söylemem gerekiyor değerli
arkadaşlar: Hangi tür tedbir almayla ilgili gayret sarf ederseniz ediniz, yeri
göğe yaklaştırsanız, Recep Tayyip Erdoğan, Recep
Erdoğan ve aynı yolda yürüyenlerin –hepinizi söylemiyorum- Yüce Divan huzuruna
çıkmaktan kurtulma şansınız yok, bunu bilmeniz gerekiyor değerli arkadaşlar.
AHMET YENİ (Samsun) –
Milletin yüzde 50’siyle beraber yürüyoruz.
AKİF EKİCİ (Devamla) – Bunu
bilmeniz gerekiyor değerli arkadaşlar.
SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) –
Buna sen mi karar vereceksin?
AKİF EKİCİ (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, sayın milletvekilleri; ülkemizin gündeminde çok önemli
sorunlar var gerçekten. Bugün sayıları 6 milyonu aşmış issizlik, son bir yılda
meydana gelen 287 bin iflas, kredi kartı borcunu ödeyemeyen 1 milyon 82 bin
kişi, her 10 çiftçiden 3’ünün neden icra takibine düştüğünü; her 10 çiftçiden
1’inin neden hapse girdiğini; kapanan sanayi tesislerini; dershane parasını
ödeyemediği için hapse giren anneyi; bu nedenle gururuna yediremeyip intihar
eden genci; 2003-2008 yılları arasında geçim zorluğu,
ticari başarısızlık ve bunların getirdiği aile geçimsizliği nedeniyle intihar
eden 4.611 vatandaşımızı; doğal gaz alamadığı için sobadan zehirlenip hayatını
kaybeden vatandaşımızı; ayda evine bir kilo et götüremeyen emeklimizi; cinsel
istismar edilen küçücük yavrularımızı; on iki-on üç yaşında evlendirilmeye
mahkûm edilen yavrularımızı, bunları görmemiz gerekiyor değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlar, bunlar
içinde bulunduğumuz yoksullukla ilgili söylemlerim, bir de işin yolsuzluk
boyutuna bakmamız gerekiyor. 2002 yılında AKP, iktidara gelirken, gerçekten
bunalmış olan ülkemizde “Yolsuzluk ve yoksulluğun üzerine gideceğim.” vaadiyle
gelmişti. Israrla üzerinde durarak yolsuzluk ve yoksulluğun ortadan
kaldırılacağı söylenmişti. Evet, o zaman bir tabir vardı, “hortumculuk” tabiri;
hortumu kestiniz ama kanal açtınız. Nereye açtınız kanalı? Yandaşlarınıza
açtınız.
Değerli arkadaşlar, bugün
gündemimizde olması gereken önemli konular var. Ülkemizi idare eden Recep
Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday olduğunda mal
varlığıyla ilgili bir açıklama yapmıştı. Bir daire, bir kooperatif hissesi, bir
arsa, yüzde 10’luk bir şirket hissesi olan Tayyip
Erdoğan, bu sekiz yıl içerisinde 2 milyar doların üzerinde bir servete
erişerek…
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) – 2 milyar dolar mı? Yalan söyleme, yalan! Uydurma!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) – Yalan söylüyorsun!
AKİF EKİCİ (Devamla) -
…dünyada 10 zengin lider arasına girmiştir değerli arkadaşlarım. Bunları
değerlendirmemiz gerekiyor, bunları göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Halk
bizden bunları bekliyor.
AHMET YENİ (Samsun) – Yalan
konuşuyorsun, yalan!
AKİF EKİCİ (Devamla) -
Bakanın oğlunun bursları… Bursla okurken 2 milyon dolara gemicik alan Sayın
Başbakan değil miydi değerli arkadaşlar? Recep Erdoğan değil miydi değerli
arkadaşlar? Mısır ithalatındaki gümrük vergisinin yüzde 20’ye indirilmesini,
dönemin Maliye Bakanının oğlu 4 bin ton mısır ithal ettikten sonra yüzde 45’e
çıkaran yine sizler değil misiniz değerli arkadaşlar? Bu kadar zahmetsiz, bu
kadar yorulmadan para kazanan bir mantık ve düşünce sağlıklı bir yere gitmiyor
demektir değerli arkadaşlar. Bu gençlerin hepsi ticaret dehası mıdır?
Cumhurbaşkanının oğlu, geçmiş dönemdeki Maliye Bakanının oğlu, bunlar hep birer
ticaret dehası mıdır değerli arkadaşlarım?
Bir resim göstereceğim size.
Burası Amasra. Dün Sayın Pepe çıktı,
burada, sanki sütten çıkmış ak kaşık gibi, kendinde hiçbir problem
yokmuş gibi anlattı. Bizler de çok net bilgi sahibi olmadığımız için inanmak
durumunda kaldık ama inanmak da mümkün değil bu yapıya. Burası
Amasra’da bir ormanın içerisi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AKİF EKİCİ (Devamla) – Burada
maden çıkarılıyor değerli arkadaşlarım. Burada maden çıkarılıyor, mermer
çıkarılıyor. Bunu yapan Pepe ve Pepe’nin adamları. Bunların
çıkıp…
BAŞKAN – Sayın Ekici, süreniz
doldu efendim. Size ek süre veriyorum. Bir dakika içinde konuşmanızı tamamlayın
lütfen.
AKİF EKİCİ (Devamla) - Bu
kadar ekonomik kriz, bu kadar problem yaşanırken değerli arkadaşlarım, biz ne
yapıyoruz? Recep Erdoğan, bu diktatör zihniyeti içerisinde ulusumuzun, Türkiye
Cumhuriyeti devletinin kurucularından olan örnek insan -otuz yıla yakın bir
zaman olmuş hayatını kaybedeli- değerli insan İsmet İnönü’yle ilgili bir
başbakana, bir milletvekiline, hatta bir Türkiye Cumhuriyeti devleti
vatandaşına yakışmayacak bir şekilde töhmette bulunmakta ve aslı astarı olmayan
bir kelime kullanmaktadır. Ama şunu söylemem gerekiyor değerli arkadaşlar:
Söyleyene bakmak gerekiyor. Söylediği laftan ziyade söyleyenin kişiliğine ve
şahsiyetine bakmak gerekiyor değerli arkadaşlarım.
Bu duygu ve düşüncelerle
hepinize saygılar sunmadan önce bu konuyla ilgili tekrar düşünmenizi, aklıselim
olan arkadaşların özellikle memleketlerine döndüklerinde hemşehrilerine,
seçmenlerine nasıl cevap vereceklerini iyi değerlendirmelerini ve ileriki
dönemde…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AKİF EKİCİ (Devamla) –
Toparlayacağım Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Selamlama için…
AKİF EKİCİ (Devamla) -
…torunlarına nasıl hesap vereceklerini… Bu Meclis kayıtlarını torunları
incelediklerinde mezarlarında kemikleri sızlamayacak mı?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) – Aynı şey sizin için de…
AKİF EKİCİ (Devamla) - Bunu
bilmeleri gerekir diye düşünüyorum. Herhâlde bunu göz önünde bulundurursunuz,
bu utanç göstergesi tavrınızdan vazgeçer, aklıselime gelirsiniz.
Hepinize saygılar sunar,
teşekkür ederim değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) –
Şeref tablosu, şeref! Utanç sizinki. Şeref tablosu…
(Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin Rize Milletvekili Lütfi Çırakoğlu’nun
oturduğu yere doğru yürümesi)
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Başı sensin, başı!
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Ekici, lütfen…
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Onun
başı sensin!
BAŞKAN - Sayın Ekici, lütfen
yerinize oturun.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
Senin görevin oturup laf atmak mı?
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) -
Konuşma be!
BAŞKAN- Sayın Ekici, lütfen
yerinize oturun.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Adam
gibi olun, adam!
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) -
Görüyoruz sizi… Oy kullanmaya bile gidemiyorsunuz!
BAŞKAN - Sayın Ekici, lütfen…
Bakın, bir grubun üstüne hışımla yürüyorsunuz, bu size hiç yakışır mı? Hiç
yakışır mı bir milletvekiline? Lütfen…
OSMAN PEPE (Kocaeli) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Sayın Pepe, buyurun,
ne söyleyeceksiniz?
OSMAN PEPE (Kocaeli) – Sayın
Başkan, söz istiyorum. Sayın Sözcü, ismimden bahsederek aslı astarı olmayan
ithamda bulundu.
BAŞKAN – Evet, sizinle ilgili
bazı iddialarda bulundu. Sataşma nedeniyle söz istiyorsunuz.
Üç dakika içerisinde, yeni
bir sataşmaya mahal vermeyecek şekilde lütfen açıklama yapın.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.- Kocaeli Milletvekili Osman Pepe’nin, Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
OSMAN PEPE (Kocaeli) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; önceki gün buradan Cumhuriyet Halk Partisinin
sözcülerinin, aslı astarı olmayan, gazetelerdeki yalan, uydurma, iftira
haberlerle şahsımıza ve partimize yönelik buradaki vaki tecavüzlerine, vaki
isnatlarına, ithamlarına karşı söz almış, onları cevaplamıştım. Ama biraz önce
Cumhuriyet Halk Partisinin Değerli Sözcüsü çıktı bir fotoğraf gösterdi.
Orijinali bu. Bir ulusal gazete, tıpkı Güney Amerika dizileri gibi, beş gündür
bir dizi yayın yapıyor.
ABDULLAH ÖZER (Bursa) – Sen,
Cüneyt Turkut kim, onu söyle.
OSMAN PEPE (Devamla) “Bu ormana nasıl kıydın?” diye bir manşet
var. Burada yeşil bir ormanın ortasında bir maden ocağı. Bu
ocaktan bizim, ailemizin, çocuklarımızın hiçbir yakınımızın ilgisi ve alakası
yok. Bununla alakalı ihtarnamemizi noterden çektik. Bununla alakalı haberi
yapan gazeteye, haberi yazan muhabire şahsım, çocuklarım, şirketler, her günkü
haber için ayrı ayrı tazminat davaları, ceza davaları
açtık, açmaya da devam edeceğiz ama siyaset omurgalı olmayı gerektirir, siyaset
dürüst olmayı gerektirir. Başkalarının ithamıyla, doldurma ve dolduruş
haberlerle burada çıkıp sanki doğruymuşçasına, yani bir başkasının yalanının
üzerine siyaseti inşa etmek…
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Sende
omurga ne arar!
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
Sayın Bakan, sende omurga değil kemik kalmamış! Bırakın omurgayı kemik
kalmamış!
OSMAN PEPE (Devamla) – Bak,
inşa etmek…
BAŞKAN – Sayın Ekici, lütfen…
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
Cüneyt Turkut kim, onu söyle!
BAŞKAN – Sayın Pepe, lütfen
konuşmanızı tamamlayın.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
Cüneyt Turkut senin muhasebecin değil mi, sizin
muhasebeciniz değil mi?
OSMAN PEPE (Devamla) – Ne
muhasebecisi canım, olur mu öyle şey?
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
Şirketinizin muhasebecisi değil mi?
BAŞKAN – Sayın Ekici,
buyurun.
OSMAN PEPE (Devamla) –
Bununla alakalı gazetedeki...
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
Omurgadan bahsetme…
OSMAN PEPE (Devamla) –
…bakın, gazetelerdeki yazılan her şeyi doğru görürseniz, Sayın Baykal, 22
Temmuz seçimleri öncesinde… (CHP sıralarından gürültüler)
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Ne
alakası var Baykal’la?
OSMAN PEPE (Devamla) – Bakın,
ne alakası vardır, şimdi göreceksin.
”Altı yüz elli dairesi var.”
demişti benimle alakalı. Var mıydı? Yoktu. İspata davet ettim. Edebildi mi?
Edemedi. Tık yok, tık! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) –
Niye kızıyorsun?
OSMAN PEPE (Devamla) – Niye? Çünkü, bakın, Sayın Baykal tuzağa düşmüştü.
TANSEL BARIŞ (Kırklareli) –
Çamur atma!
OSMAN PEPE (Devamla) –
İstanbul İl Başkanı, bir milletvekili, düzmece bir haberi Sayın Baykal’ın önüne
sanki gerçekmiş gibi koydu. Seçimin atmosferinin heyecanıyla…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Pepe, süreniz
doldu efendim. Süreniz doldu, üç dakika süre vermiştim. Sadece Genel Kurulu
selamlayın lütfen. Açıklama yaptınız.
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) –
Cüneyt Turkut’u söyle.
OSMAN PEPE (Devamla) – …onca
tecrübeli olan Sayın Baykal, o haber sanki doğruymuş gibi, gazetelerde “Bir
bakanın altı yüz elli dairesi var.” Dedi, ama yalandı, ama aslı yoktu. Bu haber
de aynı onun gibi. Sadece bu haber değil diğer haberler de gazetelerin maalesef
oturdukları yerde tezgâhladıkları haberlerdir.
BAŞKAN – Sayın Pepe, teşekkür
ederim.
OSMAN PEPE (Devamla) –
Bunların hiçbirisinin aslı astarı yoktur. Mahkemede yasal haklarımızı da
arıyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Peki, teşekkür
ederiz.
ATİLA EMEK (Antalya) – Cüneyt
Turkut kim? Cevap vermedin, Cüneyt Turkut kim?
BAŞKAN - Sayın Altay…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Sayın Başkan…
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Sayın Başkan, Sayın Pepe omurgalı olmaktan bahsetti ve kendisine iftira
atıldığını söyledi. Omurgalı, onurlu bir bakan bu tür haberler karşısında
oturur kendisinin ve çocuklarının servetini kamuoyuna açıklar. Bunu bekliyoruz
kendisinden.
BAŞKAN – Peki, teşekkür
ederiz, zapta geçti.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Bahçekapılı,
buyurun.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) – Sayın Başkanım, 60’ıncı maddeye göre söz istemekteyim, çünkü Sayın
Genel Başkanımızın mal varlığıyla ilgili gerçek dışı beyanlarda bulunmuşlardır.
Kısa bir açıklama talep ediyorum.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Siz mali müşaviri misiniz?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) – Sizi ilgilendirmez.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Bir dakika…
BAŞKAN – 60’a göre mi
istediniz, anlayamadım?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Sayın Başkan…
BAŞKAN - Yerinizden bir
açıklama mı yapacaksınız? 60’a dörde göre mi efendim?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul)
– Evet, evet efendim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun, 60’a dörde
göre iki dakika süre veriyorum efendim. İki dakikada lütfen…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Sayın Başbakanın yeminli mali müşavirliğini yaptığını da açıklayabilir mi
efendim?
BAŞKAN – Efendim, yerinden
bir açıklama yapıyor. Buyurun, lütfen…
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
– Grup Başkanımıza laf atmayın Kemal Bey.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Nereden bilecek bunu?
BAŞKAN – Lütfen buyurun Sayın
Kılıçdaroğlu. Her milletvekili arkadaşımızın böyle
talepleri olur, biz de yardımcı oluyoruz.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
– Sayın Başkan, Grup Başkanımıza laf atıyor ya!
BAŞKAN – Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı’nın,
Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, konuşmasında,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın mal varlığıyla
ilgili gerçek dışı beyanlarda bulunduğuna ilişkin açıklaması
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Söz talebinde bulunduğum zaman
Cumhuriyet Halk Partisi sıralarından mali müşavir olup olmadığımı sordular.
Hayır değilim, ben avukatım, ama aynı zamanda AK PARTİ Grubunun Grup Başkan
Vekiliyim ve her şeyden önce de bu Mecliste bir milletvekiliyim ve AK PARTİ'li bir milletvekiliyim. Bunları kendilerine
hatırlatmak istedim.
Aslında söz istememin amacı
bu değildi. Şunu söylemek istiyorum: Genel Başkanımız ve Başbakanımız hakkında
mal varlığıyla ilgili, gerek bu Anayasa değişikliği esnasında gerekse de diğer
teklif veya tasarılar görüşülürken gerçekle hiçbir ilgisi olmayan, içi boş bazı
iddialarda bulunmaktalar ve gerçek dışı beyanlarda ve açıklamalarda
bulunmaktadırlar. Elbette, sözü olmayan, konusuyla ilgili sözü, düşüncesi ve
fikri olmayan kişilerin genel anlamda düşeceği bir yanlışlıktır bu.
Şunu söylemek isterim: Bu
konuda tereddüdü olan bir insan varsa, bilgi sahibi olmak istiyorsa, lütfen AK PARTİ’nin İnternet sitesinden Sayın Başbakanımızın mal
varlığı hakkında bilgi sahibi olurlar ve burada…
AHMET DENİZ BÖLÜKBAŞI
(Ankara) – Evler nerede, evler?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) – …gerçekle ilgili olmayan beyanlarda bulunma yanlışından da
kurtulurlar.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Peki, teşekkür
ederiz.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep
Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497 ve 497’ye 1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN – Sayın Altay,
buyurun.
Önergeler üzerinde gerekçe
açıklamalarına devam ediyoruz.
Şimdi, sıra, Sinop
Milletvekili Sayın Engin Altay’da. (CHP sıralarından alkışlar)
Beş dakika Sayın Altay
süreniz.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Dün akşamdan beri keyfiniz
yerinde ancak şunu bilin ki paketiniz delinmiştir; ister bir delik ister üç
delik, hiç fark etmez.
Sayın milletvekilleri, birkaç
gündür gazete manşetlerine bakıyorsunuz değil mi? Gazete manşetlerindeki
Parlamento manzarası içinize siniyor mu? Ben sekiz yıldır buradayım. İlk defa
Parlamento manzaraları gazetelerde bu kadar iç karartıcı, Parlamentonun
haysiyetine, itibarına gölge düşürücü bir yaklaşım aldı, şekil aldı; bundan siz
sorumlusunuz.
Şimdi, bakın, Sayın Recep Tayyip Erdoğan bilmelidir ki bu Parlamentoyu hiçbir zaman
majestelerinin parlamentosu yapamayacaktır, buna onun gücü yetmeyecektir.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
– Kim istiyor ki öyle bir şey?
ENGİN ALTAY (Devamla) – Sizin
kayıtsız şartsız biat ve itaatiniz de buna yetmeyecektir, bunu bilin.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
– Oyunu kullanamıyorsun. Biat edenler belli.
ENGİN ALTAY (Devamla) –
Bakın, sayın milletvekilleri, günlerdir “Efendim, CHP oylamaya niye girmiyor?..” Ya, size ne kardeşim! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen sayın
milletvekilleri…
ENGİN ALTAY (Devamla) – Bu,
kararımızın ne kadar doğru olduğunu gösteriyor. Siz dahi CHP’nin katılmadığı
bir Anayasa değişikliğinin meşruiyetinden şüphe ediyorsunuz, sizin bu yönünüzü
de kutluyorum. Ancak parti tüzüğü değiştirir gibi Anayasa değiştirmeye, Anayasa
yapmaya kalkarsanız kendiniz çalar kendiniz oynarsınız, ara sıra da delik deşik
olursunuz.
Sayın milletvekilleri, şimdi,
bakın, Başbakan 10 Ekimde demiş ki: “Öyle konular vardır ki bunları referanduma
götürdüğünüz zaman halka da saygısızlık yaparsınız. O konu neyse, diyelim ki
özgürlükler, haklar konusu ise, şimdi bu konularda hemen aklınıza referandum
gelirse bu bir defa bu kavramı kavramamış olmanın bir ifadesi olur, çok ciddi
bir yanlışlıktır; bu, halka saygısızlıktır.” Recep Tayyip
Erdoğan. Şimdi “referandum, referandum” diyor. Niye? Çocuklara, kadınlara
pozitif ayrımcılık ve diğer haklar için.
Şimdi, sayın milletvekilleri,
ben bu Başbakanın, her vesileyle “değiştim” diyor ama bu artık ha bire bir pot
kırıp, çam devirip “ben değiştim” diyerek de bunların altından kalkamaz.
Şimdi, sayın milletvekilleri,
bakın, demokrasiyi bir araç olarak kullanıp cumhuriyetin şekil ve niteliklerini
değiştirmek isteyenler, cumhuriyeti demokrasiyle taçlandıranları dillerine
dolayamaz, ağızlarına alamazlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Şimdi, bakın… Şimdi, bir
tarafta Sümerbankın Nazilli Basma Fabrikası’nda,
Başbakanlığı döneminde sadece 25 kuruşluk bir usulsüzlük yapıldığı tespit
olundu diye Atatürk’e istifasını sunan bir Başbakanımız var, bir tarafta da The Economist’e göre -arkadaşım
yanlış söyledi- dünyanın sekizinci zengin Başbakanı var.
ALİ GÜNER (Iğdır) – İspat
edin.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Yedi
yılda dünyanın sekizinci zengin Başbakanı olan birisi, o Başbakanı eleştiremez.
ALİ GÜNER (Iğdır) – Hayal,
hayal.
ENGİN ALTAY (Devamla) -
Hitler’e benzese benzese, 2,5 milyon insanı evsiz
bırakan, 350 bin kişinin katili El Beşir’i baş tacı yapanlar benzer. Hitler’e
benzese benzese, ben bu tip insanları benzetirim.
Böyle, cumhuriyetin… Ben
geçen burada konuşmamda söylemiştim.
BAŞKAN – Sayın Altay, bir de
önerge üstünde birkaç cümle söyleseniz.
ENGİN ALTAY (Devamla) –
İçinizde cumhuriyetin kuruluş felsefesini benimsememiş, içine sindirememiş
insanlar var. Hepiniz öylesiniz demiyorum ama içinizde bu tip insanların
olduğunu da biliyoruz.
BAŞKAN – Sayın Altay, bir de
önerge üstünde birkaç cümle söyleyin lütfen.
ENGİN ALTAY (Devamla) –
Şimdi, İsmet Paşa’yla ilgili sataşma Neyzen Tevfik’in ünlü şiirini aklıma
getirdi benim. Burada söylemeyeceğim o şiiri ama Türkiye’de o şiiri bilmeyen
yok.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
– İsmet Paşa’yı CHP Genel Başkanlığından kim düşürdü?
ENGİN ALTAY (Devamla) -
Başbakanın bu gafı, bu saldırısı, Neyzen Tevfik’in şiirini aklıma getirdi.
Okumak istemiyorum.
Sayın milletvekilleri, şimdi
ben size Mevlânâ’dan bir şey okuyayım. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Altay, süreniz
doldu efendim, ek süre veriyorum ama önerge üzerinde hiç konuşmadınız.
ENGİN ALTAY (Devamla) –
Konuşacağım şimdi.
BAŞKAN – Buyurun.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Sayın
Başkan, diyalektiği bilirsiniz, her şey birbiriyle ilintilidir.
BAŞKAN – Ben de uyarıyorum
efendim “konuşun” diye, çıkan arkadaşlarımızı; ne yapayım?
ENGİN ALTAY (Devamla) – Mevlânâ’dan bir dörtlük de ben okuyorum… Okuyayım mı? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
“Kör cehalet çirkefleştirir
insanları,
Suskunluğum asaletimdendir,
Her lafa verecek bir cevabım
var,
Lakin bir lafa bakarım laf mı
diye,
Bir de söyleyene bakarım adam
mı diye.”
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
– Çok doğru!
ENGİN ALTAY (Devamla) - Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Şeçer…
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Efendim?
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
Biraz önce Sayın Grup Başkan Vekili Bahçekapılı, doğru söylemediğimi ifade
etti. 69’uncu maddeye istinaden iki dakika da olsa bir söz istiyorum.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) – Üstüne alınan alınsın, genel olarak konuştum ben.
BAŞKAN – Efendim, Sayın Grup
Başkan Vekili “Falan İnternet adresine girilirse Sayın Başbakanın mal varlığını
orada bulmak mümkündür.” dedi.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
Hayır efendim, Sayın Başbakan bunu kendisi açıklamıştır, bu mal varlığını.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) – 2 milyar dolar!
BAŞKAN – Efendim, size sadece
adres gösterdi.
AHMET YENİ (Samsun) – Adres
gösterdi, adres.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
Evet, beni eleştireceğine çıksın desin ki…
BAŞKAN – Sayın Ekici, ben
orada bir sataşma görmedim.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
…“Başbakan dünyanın on zengin başbakanı arasında değildir, 2 milyar dolar mal
varlığı yoktur…
BAŞKAN – Lütfen, lütfen Sayın
Ekici…
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – …beş
tane birer buçuk milyon dolarlık villası yoktur, 3 milyon dolarlık gemisi
yoktur.” desin, “başüstüne” diyelim.
BAŞKAN – Sayın Ekici,
teşekkür ederiz, lütfen…
Sayın Seçer, buyurun efendim.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
Sayın Bahçekapılı, eğer açıklayacaksanız bunu açıklayın lütfen, avukatlık
yapıyorsanız. Avukatlık yapıyorsanız onu yapın.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) – Öğrenin, sonra konuşuruz.
BAŞKAN – Lütfen…
Sayın Seçer, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Önergeniz üstünde beş dakika
söz hakkınız var, buyurun.
VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan Anayasa Değişikliği Kanun
Teklifi’nin 21’inci maddesinde verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten üç haftadır yoğun
bir çalışma temposuyla Anayasa değişikliği görüşmelerini devam ettiriyoruz.
Değerli arkadaşlarım, tabii ki ben hukukçu bir milletvekili değilim ama burada
bu üç haftadır bu müzakere sürecinde… Aslında buna müzakere de denmez;
nihayetinde müzakere tarafların kendi niyetlerini, önerilerini ortaya sürerek
ortak bir akılda buluşmasıdır, bir konsensüstür ama
burada maalesef taraflardan birinin dayatmasını üç haftadır burada
milletvekilleri olarak izliyoruz. Anayasa bir toplumsal uzlaşma mı, toplum
sözleşmesi mi? Eğer böyleyse, bizim burada yaptığımız çalışma bir Anayasa
değişikliği çalışması değil. Burada, nihayetinde devletin tüm
kurumlarının, toplumun tüm kesimlerinin, dili, dini, rengi, ırkı ne olursa
olsun, hangi mezhepten, hangi kökenden olursa olsun, bir arada yaşamanın, ortak
bir ülkede, ortak bir ülküyle, ortak bir şiarla, ortak bir düşünceyle yaşamanın
ana sözleşmesini yapıyoruz ama burada görüyorum ki iktidar, maalesef “Ben
yaptım, oldubitti.” mantığıyla bir Anayasa değişikliği çalışmasını Türkiye
Büyük Millet Meclisine dayatmış durumdadır.
Değerli arkadaşlarım,
sokaktaki vatandaşın sizin özellikle üzerinde durduğunuz 8’inci madde, 17’nci
madde ve 23’üncü maddede yani parti kapatma, HSYK ve Anayasa Mahkemesinin
yapısının değiştirilmesiyle ilgili herhangi bir derdi yok. Onun derdi farklı.
Akşam yatağına yattığı zaman “Acaba sabah işsiz oğluma iş bulacak mıyım, aç
karnımı doyuracak mıyım.” diye düşünüyor.
Değerli arkadaşlarım, tabii
demokrasi, insan hakları, temel hak ve özgürlükler, bireysel hak ve
özgürlükler, kolektif hak ve özgürlükler lafta olmuyor, zihniyette oluyor. Eğer
siz ülkenizde sosyal adaleti sağlayamamışsanız, gelir dağılımında adaleti
sağlayamamışsanız, eğitim düzeyini yükseltememişseniz, sizin yapacağınız
birtakım yasal değişiklikler ya da uygulamaya koyacağınız anayasal
değişiklikler bir şey ifade etmiyor, demokrasi zihinlerde oluyor.
Bakın değerli arkadaşlarım, bugün
ülkemizde eğer insanların karnını doyurabilirsek, insanların eğitim düzeyini
yükseltebilirsek demokrasi anlayışını o topluma çok daha rahat oturtabiliriz. Yoksa, o insanların “demokrasi” diye, “demokrasi kavramı”
diye, düşüncesi diye bir şey olma şansı yok; fiziki olarak da yok, doğal olarak
da yok.
Onun için, bakın, yolsuzluk,
arsızlık, açlık, sefalet kol geziyor. Bu ülkenin, gerçekten, seksen yıldır alın
teriyle, tüyü bitmemiş yetimlerin hakkıyla, ödediği vergilerle, fakirin
fukaranın ödediği vergilerle oluşturulmuş kurumlar, tesisler yok pahasına
iktidar yandaşlarına, bazı karanlık iktidar yandaşlarının olduğu gibi sermaye
odaklarına peşkeş çekiliyor bu ülkede değerli arkadaşlarım.
Bakın, yurdun muhtelif
yerlerinde çocukların istismarıyla ilgili, cinsel istismarla ilgili haberler
geliyor. Geçtiğimiz günlerde üniversite sınavı oldu, binlerce öğrencimiz,
evladımız sıfır çekti ama Millî Eğitim Bakanından ya da aileden sorumlu Sayın
Devlet Bakanından tık yok. Bu insanların bu olumsuzluklar karşısında istifa
etmesi gerekiyor. Eğer demokrasiyse, gelişmiş demokrasiyse bir bakanın,
kabinedeki bir bakanın, sorumlu bir bakanın bu olumsuzluklar karşısında istifa
etmesi gerekiyor. Siz ne demokrasisinden bahsediyorsunuz? Neyi kandırıyorsunuz?
Kimi kandırıyorsunuz?
Bakın, bir Tarım Bakanımız
var. Üç yıldır 2 kez gıda krizine sebep oldu. 2008 yılında Türkiye’de buğday
bulunamadı, mısır bulunamadı, pirinç bulunamadı. Bugün et fiyatları fakirin
fukaranın, garibin gurebanın tüketemeyeceği
miktarlara geldi. Nerede Tarım Bakanı? Kim bu işin sorumlusu?
Geçtiğimiz günlerde bu konuda
Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi bir grup önerisi verdi
Türkiye’de bu sorunların yani hayvancılık sorunlarının araştırılmasıyla ilgili.
Tenezzül buyurup Sayın Tarım Bakanı şu kürsüden milletvekillerine bu konuda
bilgi vermedi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Seçer, sizin
de süreniz doldu, ek süre veriyorum.
Buyurun konuşmanızı
tamamlayın.
VAHAP SEÇER (Devamla) – Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; bir kandırmacadır gidiyor. Birbirimizi
kandırmayalım. Türkiye’nin mutlaka 1982 yılında asker vesayetinde yapılan bu
Anayasa’yı, bu utanç Anayasa’sını değiştirmesi gerekiyor, topyekûn değiştirmesi
gerekiyor, uzlaşmayla değiştirmesi gerekiyor, konsensüsle
değiştirmesi gerekiyor ama dayatmayla değil.
Bu anlamda, elbette ki, biz,
Anayasa değişikliğine özünde, temelinde karşı değiliz, böyle bir duruşumuz yok.
Daha demokratik, daha çağdaş, çağdaş hukuk normlarına uygun bir anayasa
istiyoruz ama bu şekilde değil, bu usulle değil, bu tarzda değil.
Bakınız, bizi kınıyorsunuz,
“Niçin oy vermiyorsunuz?” Şimdi, bir eğlence tertip etmişsiniz, kendiniz
çalıyorsunuz, kendiniz oynuyorsunuz; bizden alkış istiyorsunuz, ödül
istiyorsunuz. Biz bunu yapmayacağız.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Birlikte işleme
aldığım beş...
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan... Sayın Başkan...
BAŞKAN – Efendim, buyurun
Sayın Bozdağ.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan, biraz önce konuşan hatiplerden Sayın Engin Altay, Sayın Başbakanımıza
mal varlığına ilişkin bir iftirada bulunmuştur.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Ondan sonra kaç kişi konuştu!
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Grup
Başkanımıza, kabul edilemez bir şekilde gerçek dışı bir yaklaşımla
saldırmıştır. Bu nedenle 69’a göre söz istiyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Bozdağ biraz önce Sayın Bahçekapılı ona cevap verdi.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Sayın Bahçekapılı konuştu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Sayın Başkan... Sayın Başkan, Sayın Bahçekapılı konuştu.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan, Sayın Bahçekapılı sataşmadan söz almadı...
BAŞKAN – Evet, açıklama
yaptı.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – ...ve
kendisi Yaşar Ağyüz Beyefendi’nin konuşması üzerine
konuşmuştur, o ayrıdır, İç Tüzük 60’a göredir ama ben sataşmadan söz istiyorum.
Burada büyük bir çarpıtma vardır, gerçek dışı bir ifade vardır.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Milyarder değil mi yani Sayın Başbakan?
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın
Başkan, olmaz böyle bir şey ya!
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Engin
Altay’ın konuşmasında “Dünyanın onuncu büyük zengini olan Başbakan” ifadesini
kullandı.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Ben o
iddiayı ezbere konuşmuyorum. Ben, en saygın dergi, The
Economist dergisinde okuduğum bir şeyi söylüyorum.
BAŞKAN – Bir saniye... Bir
saniye...
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –
Önemli olan “Başbakan” ifadesini kullanması.
ENGİN ALTAY (Sinop) – The Economist dergisini alın,
okuyun.
İSA GÖK (Mersin) – Sayın
Başkan... Sayın Başkan, Elitaş’
BAŞKAN – Şimdi, 69’a göre söz
istediniz...
İSA GÖK (Mersin) – Onlar da sıradalarmış!
BAŞKAN – Bir saniye...
İSA GÖK (Mersin) – Suat Bey
de kapıdan giriyormuş, tek tek onlara da söz verin!
Hepsi teker teker geleceklermiş!
BAŞKAN – “Şahsına
sataşılan...”
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Böyle bir şey olur mu Sayın Başkan? Her şeyin bir kuralı var.
BAŞKAN – Bir saniye...
“...veya ileri sürmüş olduğu
görüşten farklı bir görüş kendisine atfolunan Hükûmet, komisyon, siyasî parti grubu veya milletvekilleri,
açıklama yapabilir veya cevap verebilir.”
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
O verdi, biraz önce verdi.
BAŞKAN – “Açıklama ve
cevaplar için Başkan, aynı oturum içinde olmak üzere söz verme zamanını takdir
eder.” Şimdi okuduk.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Söz verdiniz zaten.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Grup Başkan Vekili ne anlattı?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan, Grup Başkanımızın...
BAŞKAN – Şimdi, burada
şahsıyla ilgili iddiada bulunulan Sayın Başbakan yok ancak o bir grubun
başkanıdır, burada 2 tane de vekili vardır.
Üç dakika içerisinde, lütfen,
69’a göre bir açıklama yapın Bozdağ; buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
Buyurun efendim.
İSA GÖK (Mersin) – Yani
Başkan, bu kadar olmaz!
BAŞKAN – Tamamen İç Tüzük
çerçevesinde, tamamen. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
İSA GÖK (Mersin) - Hadi canım
sen de!
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
O zaman 5 tane grup başkan vekili var, 5’i de konuşsun!
İSA GÖK (Mersin) – Sayın Elitaş ile Sayın Canikli de
geliyormuş Sayın Başkan, onlara da söz verin!
BAŞKAN – İşte, elimizde İç
Tüzük…
İSA GÖK (Mersin) – Elinizdeki
Tüzük mü? Adam gibi oku şunu ya!
BAŞKAN - Gruptan bahsediyor…
(CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
İSA GÖK (Mersin) – Bırak ya!
OKTAY VURAL (İzmir) – Bir
daha gelme, bir daha Meclisi yönetme!
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
8.- Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın,
Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, AK PARTİ Grubu Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu kürsü milletin kürsüsü -biz her zaman
söylüyoruz- ve bu kürsüyü kirletmeye hiç kimsenin hakkı yok. Biz doğruları
konuşacağız, doğruları ifade edeceğiz.
Bakın, Sayın Başbakanımızla
ilgili söylenen lafların tamamı iftiradır. İftiraları 100 tane değil, 500 tane
kişi bu kürsüden tekrarlasa, dile getirse bile gerçek makamına geçemezler.
Sayın Başbakan 1994’ten
1998’e, hapse gidene kadar olan dönemde Belediye Başkanı mıydı? Belediye
Başkanıydı. Dokunulmazlığı var mıydı? Vardı. O zamanın, dönemin… (AK PARTİ sıralarından
“Yoktu, yoktu” sesleri) Affedersiniz… Yoktu, yoktu… O zaman dönemin… (CHP
sıralarından “Vardı vardı!” sesleri, alkışlar [!])
Alkışlamayın… Dönemin iktidarları dünyayı dar etmek için İstanbul Büyükşehir
Belediyesini didik didik aradılar mı? Yolsuzluk
aradılar, hırsızlık aradılar, buldular mı? Bulamadılar. (CHP sıralarından
gürültüler)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Buldular…
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Buldular, davalar devam ediyor.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Bulamadıkları için “birlikten” bahseden şiirden mahkûm ettiler. Eğer bulsalardı
hırsızlıktan, yolsuzluktan mahkûm ederlerdi. Mahkûm edemedikleri için oradan
mahkûm ettiler.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Davalar devam ediyor.
RAHMİ GÜNER (Ordu) –
Dokunulmazlıkları kaldıralım o zaman.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Peki, hapisten sonra geçen süre içerisinde dokunulmazlığı var mı? Yok. O zaman
belediye başkanı mı? Yok. 28 Şubatın gölgesindeki iktidarlar var mı? Var. Peki,
niye yargılamadınız, niye mahkeme huzuruna çıkarmadınız?
OSMAN ÇAKIR (Samsun) – Dokunulmazlık
dosyaları bekliyor, dokunulmazlık dosyaları.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Kanunlar yok muydu? Savcılar yok muydu? Vardı.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Vardı da, Adalet Bakanlığına müsteşar yaptınız!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Ama
çıkaramadınız çünkü alnı ak, geçmişi ak, yaptıkları ak, kendisi ak bir lider
vardı, o yüzden dokunamadınız, o yüzden kirletemediniz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bakın, eğer milletvekili
listesinden 3 Kasıma giderken “İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir.”
hükmüne rağmen Ankara’dan temyiz edip savcılar, bozan Yargıtay vardı. Hukuk
ayaklar altına alınarak bunlar yapıldı. Emin olun, 1 kuruş haram boğazdan
geçmiş olsaydı onu yapanlar ayağından asarlardı Tayyip
Erdoğan’ı, emin olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ama yapamadılar,
bulamadılar, başka yerden…
Mal varlığına gelince: Sayın
Başbakanımızın mal varlığı İnternet sitelerinde her gün güncelleniyor. Orada,
buyurun bakın.
Peki, ben soruyorum: Sayın
Baykal’ın mal varlığı nerede? Öğrenebilir miyiz? İnternette var mı? Nerede var
mal varlığı? Buraya çıkıp konuşuyorsunuz. Genel Başkan, mal varlığını
açıklayamıyor…
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Mal
varlığı yok ki!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
…eşinin mal varlığını açıklayamıyor. Meclis Başkanlığı istedi, geçmişte
soruşturma komisyonu vardı, oraya bile mal varlığı veremediler ama buradan
konuşuluyor.
Peki, Sayın Başbakan 2 milyar
dolarla dünyanın onuncu zenginiymiş. Bunu ispat edemeyen müfterinin ta
kendisidir! (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Elinde belge olan varsa, oraya
versin. “Efendim, The Economist
yazmış!” İftirayı herkes yazıyor…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bozdağ, süreniz doldu efendim, sadece selamlama için
açıyorum, lütfen… Lütfen…
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – The Economist’le ilgili de Sayın
Başbakan dava açmıştır, davası devam ediyor.
Bu nedenle, değerli dostlar,
bu kürsüyü iftiralarla lütfen kirletmeyelim. Gerçeklerle bu kürsüyü
şenlendirelim, bu kürsüden gerçeklerle milletimizi aydınlatalım diyorum ve bu
millet, kimin hırsız, kimin yolsuz, kimin hakkını hukukunu koruduğunu
seçimlerde verdiği oylarla ortaya koymaktadır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın
Başkan…
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
Sayın Başkan, biraz önce Bekir Bozdağ…
BAŞKAN - Bir saniye… Bir
saniye…
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Bir dakika, Sayın
Bakanın söz isteği var sizden önce.
Buyurun Sayın Bakan, ne
dediniz efendim?
OKTAY VURAL (İzmir) – O da
milletvekili efendim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Grup Başkan Vekilleri konuşsun, Hükûmet konuşsun, iktidar konuşsun!
BAŞKAN - Bir saniye efendim…. Bir dakika efendim, işlem yapıyorum.
Buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Biraz önce, muhalefet partisine mensup bir
milletvekili, şahsımla ilgili, Tarım Bakanlığının eleştirilere cevap
vermediğini söyledi. Konuyla ilgili açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Evet, Sayın Seçer’in, konuşması esnasında sizden bahsederek tarım
politikalarınızı eleştiren ifadeleri oldu…
İSA GÖK (Mersin) – Ne ifadesi
efendim, ne? “Bilgi vermedi.” dedi.
BAŞKAN - …bununla ilgili
açıklama mı yapacaksınız, sataşma nedeniyle?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Evet.
BAŞKAN - Efendim, buyurun…
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın
Başkan, bu konu bitmedi!
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Bir saniye Sayın
Bakan.
Buyurun.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
Sayın Bekir Bozdağ biraz önce sordu, “Açıklayamayan
müfteridir.” dedi, ben açıklayacağım izin verirseniz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) -
“İspat etmeyen müfteridir.” dedi.
BAŞKAN - Neyi
açıklayacaksınız efendim?
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
İspat edeceğim efendim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Ekici, bir
iddiada bulundunuz, Sayın Başbakanın 2 katrilyondan fazla mal varlığı olduğunu
söylediniz, onun yardımcısı, vekili de geldi açıklama yaptı, “İnternet
sitesinde var.” dedi. Bunda ne var?
İSA GÖK (Mersin) – Tamam,
burada ispatlayacak!
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
Sordu, ispatlayacağım efendim.
BAŞKAN - Neyi ispat
edeceksiniz efendim?
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
Kendilerine ispatlayacağım, iki dakika bana söz verin.
BAŞKAN - Sayın Altay, siz ne
diyeceksiniz efendim?
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın
Başkan, Hatip, direkt beni kastederek iki defa, bu kürsüyü kirlettiğimi söyledi
yani bir kere bundan dolayı, 69’a göre söz istiyorum.
İkincisi, söylediklerimi
çarpıtmıştır, ispatlamayanı müfteri ilan etmiştir. Söylediklerimi belgelemek,
ispatlamak için ben de söz talep ediyorum 69’a göre. Önce bu konuyu bitirelim,
Tarım Bakanının konusuna sonra dönelim canım.
OKTAY VURAL (İzmir) – Tarım
Bakanı zaten…
BAŞKAN – Evet “Kürsüyü
kirletmeyelim.” ifadesini kullandı.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
Evet, evet…
BAŞKAN – Ancak o cümleyi
kullanırken herhangi bir şahıstan bahsetmedi.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
Hayır efendim…
ENGİN ALTAY (Sinop) – Bizzat
beni kastetti.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
Hayır “İspat etmeyen müfteridir.” dedi.
BAŞKAN – Hayır, genel olarak
konuştu.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Genel olarak
konuştu, herkese hitap etti, ben bir sataşma görmüyorum. Sayın Altay, Sayın
Ekici, lütfen yerlerinize oturun.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Direkt
adımı kullanarak söz istedi.
BAŞKAN – Sayın Bakan,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
Bakana neye göre söz veriyorsun Sayın Başkan?
BAŞKAN – Oturun yerinize!
Tamam.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Neye
göre söz veriyorsun Sayın Başkan? İdare edemiyorsun orayı. Keyfine göre söz
veriyorsun.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkan, Tarım Bakanına niye söz verdiniz?
BAŞKAN – Efendim, Sayın Tarım
Bakanına, Sayın Seçer, “Tarımı Türkiye'de kötü yönetiyorsunuz.” diye iddiada
bulundu, Tarım Bakanı da sataşmadan söz istedi.
OKTAY VURAL (İzmir) – “Kriz
çıktı.” dedi efendim.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Biz
yolsuzlukların nasıl belgeleri olduğunu anlatacağız Sayın Bozdağ’a.
(Gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen oturun.
Buyurun.
9.- Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in, Mersin Milletvekili Vahap
Seçer’in, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan…
OKTAY VURAL (İzmir) – “Kriz
çıktı.” dedi, bu bir sataşma değildir. Bırakın canım!
BAŞKAN – Efendim sataşma var,
tabii var efendim. Olur mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar,
gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen oturun
yerinize arkadaşlar.
OKTAY VURAL (İzmir) – Allah Allah! Bugüne kadar bilgi vermiyordu, niye bugün veriyor?
BAŞKAN – Lütfen oturun
yerinize.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Tarım ve gıda kriziyle, bizimle ilgili konuşanlar
şunu bilsinler… (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
OKTAY VURAL (İzmir) – Tarımı
bitirdiniz, hayvancılığı bitirdiniz.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – …bizim iktidarımız döneminde… (CHP sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN – Niye vuruyorsunuz
sıralara?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –…vatandaşlar çayı… (CHP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN – Milletin parasıyla
alınan bu aletlerin bozulacağını düşünmüyor musunuz?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – …kuru üzümle yemeye mecbur olmadılar, içmeye
mecbur olmadılar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar; CHP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar)
OKTAY VURAL (İzmir) – Sütünü
bitirdiniz milletin!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi, bize bu lafları söyleyenler geçmişlerinde
millete şeker temin edemedikleri için vatandaşlarımız…
VAHAP SEÇER (Mersin) – Bugünü
anlat!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – …çayı şekerle değil, çayı kuru üzümle, çayı
pekmezle içmek mecburiyetinde kalıyorlardı, önce bunların bir hesabını verin.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar; CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN – Lütfen…
OKTAY VURAL ( İzmir) –
Danışıklı ihale yapıyorsunuz!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bunları söyleyenlerin devri iktidarında çiftçiler
tarlalarını sürmek için mazot bulamıyorlardı…
OKTAY VURAL (İzmir) – Ette spekülasyonu nasıl yaptığını anlat bakalım.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – …mazot kuyruklarında heba oluyorlardı. (CHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
VAHAP SEÇER (Mersin) – Aynaya
bak!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bunları bize yakıştıranların devri
iktidarlarında… (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
OKTAY VURAL (İzmir) –
Milletin sütünü bitirdiniz!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – …bu memlekette vatandaşlar tezgâh altındaki
karaborsadan bir paket Sana yağı… (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
VAHAP SEÇER (Mersin) –
Geçmişi bırak! Demagoji yapma!
OKTAY VURAL (İzmir) – Et
fiyatını nasıl artırdığınızı bir anlat bakalım!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – …bir paket margarin almak için birbirleriyle
kavga ediyorlardı.
Şimdi, değerli kardeşlerim,
bizim İktidarımızda ise…
OKTAY VURAL (İzmir) – Kurban
Bayramı’ndan önce söyledik, “Sıkıntı var.” dedik.
RAHMİ GÜNER (Ordu) –
Utanmadan konuşuyorsun!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - …Türkiye’de hayvansal üretim de bitkisel üretim
de…
OKTAY VURAL (İzmir) – Bırak!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - …çok iyi bir noktaya geldi.
OKTAY VURAL (İzmir) – Tabii,
tabii… Onun için…
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – 70 milyon insan besleniyor, 30 milyon turiste
gıda temin ediliyor…
OKTAY VURAL (İzmir) – Yaa!
ATİLA EMEK (Antalya) – Niye
et ithal ediyorsun?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - …artı 11,5 milyar dolarlık da gıda maddesi ve
tarım ürünü ihracatı yapılıyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) – Yaa!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi, bu neyle oldu?
OKTAY VURAL (İzmir) – Ete
gel! Ete gel!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Dünyanın sekizinci büyük tarım ekonomisi
Türkiye'nin tarımsal üretimi.
OKTAY VURAL (İzmir) – Et
fiyatının spekülasyonunu nasıl yaptınız, onu anlatın.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – 56 milyar dolarlık tarımsal üretim değeri var bu
memlekette.
OKTAY VURAL (İzmir) – Geç,
geç, geç!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Pirinç meselesinde de et meselesinde de ortaya
birtakım spekülatörler çıktı, biz de o spekülatörlere
fırsat vermemek için birtakım tedbirleri alacağımızı söyledik. Daha tedbirleri
bile almaya lüzum kalmadan et fiyatlarında yüzde 20 düşüş oldu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OKTAY
VURAL (İzmir) – İhaleyi de yaptın değil mi!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bugün Ankara’da da Türkiye'nin diğer yerlerinde
de…
OKTAY VURAL (İzmir) – Akdeniz
açıklarında hangi gemide ne bekliyor?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - …kuşbaşının da kıymanın da fiyatında yüzde 20
düşme meydana geldi. Türkiye’de…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bakan, süreniz
doldu efendim. Lütfen Genel Kurulu selamlayıp yerinize oturun, lütfen…
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sayın Başkan, bitiriyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) – Çok
bilgilendik Sayın Başkan, gerçekten!
BAŞKAN – Lütfen…
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisinin
bu konuda…
OKTAY VURAL (İzmir) – Ne
bilgi verdi şimdi?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - …ne tarım politikaları konusunda ne de başkaca
bir politikada söyleyecek bir sözü yok çünkü… (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
VAHAP SEÇER (Mersin) – Sen ne
biliyorsun! Sen tarımın “t”sini bilmezsin!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Türkiye'nin üretiminde onların hiçbir katkısı
yok...
VAHAP SEÇER (Mersin) – Sen ne
biliyorsun tarımı! Atıp tutuyorsun orada!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – …sadece iftira var…
VAHAP SEÇER (Mersin) – Eline
verilen kâğıtları okuyorsun oradan!
BAŞKAN – Lütfen Sayın Bakan,
tamamlayın.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – …sadece isnat var ve itham var.
VAHAP SEÇER (Mersin) – Sen
kendini ne zannediyorsun!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) – Hadi
git… Et ithalatına git bakalım… Nasıl ayarlandı, bir onu anlatın.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Ekici, biraz
önce dinledim sizi.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
Efendim, dinlemediniz.
BAŞKAN – Bakın, bir saniye…
(CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın
Başkan…
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
Açıklama istedi Sayın Bekir Bozdağ, açıklama
yapacağım.
BAŞKAN - Bakın, bir saniye…
Bir saniye…
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Dinler misiniz beni
bir dakika… Sayın Ekici, Sayın Altay, siz ikiniz de çıktınız, Sayın
Başbakanının, 2 katrilyon lira civarında mal varlığı olduğunu ve dünyanın
sekizinci zengin başbakanı olduğunu iddia ettiniz. Tamam mı?
ENGİN
ALTAY (Sinop) – Evet.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – On
zengin başbakanın içinde olduğunu söyledik, evet.
BAŞKAN - Grup başkan vekili
arkadaşlar da dediler ki: “Sayın Başbakan, mal varlığı beyanında bulunmak
zorunda olan bir kişidir. Mal varlığı beyanında bulunmuştur. Ne kadar mal
varlığı olduğu, partisinin İnternet sitesinde yayımlanmaktadır.”
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Niye tekrarlıyorsunuz? Duyduk.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
Sayın Başbakanın bulunduğu mevki bu paraları elde etmeye yeterli değil.
BAŞKAN – Bakın, siz de
başkaları da Sayın Başbakanın mal varlığını merak ediyorsa gitsin, oraya
başvursun.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
Sayın Başbakan otuz yıldan beri siyaset yapıyor, on yıl Belediye Başkanlığı
yapmıştır, aldığı maaş belli.
BAŞKAN – Sizin buraya…
Kimseyi buraya davet edip de ispat gibi bir sorumluluğumuz yok. Mal beyanında
bulunulmuştur.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN - Efendim, buyurun,
oturun yerinize.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın
Başkan, Hatip bu kürsüyü kirlettiğimi söyledi.
BAŞKAN – Efendim, sizi
kastettiği kanaatinde değilim.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Ben bu
kürsüyü kirletmiyorum, kirletmedim. O lafı geri almak zorundadır.
BAŞKAN – Sizi kastettiği
kanaatinde değilim, genel olarak konuştuğu kanaatindeyim. “Kirletmeyelim.”
dedi.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Hayır,
şahsımı hedef alarak söyledi. Lütfen Sayın Başkanım…
BAŞKAN – “Kirletmeyelim.”
dedi. Lütfen oturun… Buyurun… (Gürültüler)
ENGİN ALTAY (Sinop) – O
zaman, ben de şimdi “AKP bu Meclisi kirliyor!” mu diyeyim yani? Öyle mi diyeyim
yani? Öyle şey olur mu Sayın Başkan.
BAŞKAN – “Kirletmeyelim.”
dedi. Lütfen oturun yerinize.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Ortalığı
siz geriyorsunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Bırakın
canım bu işi ya! Seçim yaklaştı galiba!
BAŞKAN – Lütfen efendim…
Lütfen…
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep
Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497 ve 497’ye 1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN - Diğer önerge…
Sayın Yüksel, konuşacak
mısınız? Sayın Dilek, konuşacak mısınız? (CHP sıralarından gürültüler)
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN - Önerge sahibi Tokat
Milletvekili Sayın Dilek Yüksel, konuşacak mısınız? (CHP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler)
DİLEK YÜKSEL (Tokat) –
Gerekçe…
BAŞKAN – Sayın Bilgiç…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Sayın Başkan…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Sayın Başkan…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Sayın Başkan… Hop! Hop!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Niye buraya bakmıyorsun?
BAŞKAN – Buyurun Sayın… (CHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Niye bakmıyorsun buraya?
BAŞKAN – Bağırma! Bağırma!
(Gürültüler)
Oğluna evde böyle hitap
edebiliyor musun?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Sen ne biçim Başkansın!
BAŞKAN – Sen evde oğluna
böyle hitap edebiliyor musun Sayın Öztürk?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Sen ne biçim Başkansın!
BAŞKAN - Sen kime hitap
ediyorsun öyle? Otur yerine! Otur! (AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf
atmalar, gürültüler)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Meclisi doğru yönet!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) – Terbiyesizlik etme!
BAŞKAN - Otur yerine!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun.
Evde oğluna hitap edemeyen
adam, burada bana bağırıyor! (AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf
atmalar, gürültüler)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) – Şu hâle bak!
BAŞKAN – Buyurun. (AK PARTİ
ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Sayın Başkan, tutumunuz hakkında söz istiyorum efendim. Meclisi iyi
yönetemiyorsunuz, tutumunuz hakkında söz istiyorum. (Gürültüler)
BAŞKAN – Ben Meclisi İç
Tüzük’e uygun yönetiyorum.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Sayın Başkan, bakın…
BAŞKAN – Herkes bir iddiada
bulunmuşsa bunun cevabını alacaktır, tabii ki buna imkân sağlayacağım.
OKTAY VURAL (İzmir) – Siz
tarafsınız!
BAŞKAN – Buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Niçin tarafsız yönetmiyorsunuz? Sayın Bakana söz verdiniz.
BAŞKAN – Verdim tabii.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Güzel… Sayın Bakan neyi anlattı?
OKTAY VURAL (İzmir) – Ne
anlattı?
BAŞKAN – Tarım politikalarını
eleştirdiniz, o da çıktı cevap verdi. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Hayır efendim…
BAŞKAN – Nasıl cevap
vereceğini ben tayin edecek değilim ki!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Bakın efendim…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Senin tutumun hakkında konuşmak istiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, siz ne istiyorsunuz onu söyleyin bana.
Sayın Kılıçdaroğlu,
anlayamadım, talebiniz nedir benden? Onu anlayayım.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Parlamentoyu sağlıklı yönetemiyorsunuz Sayın Başkan. Dolayısıyla, ben,
tutumunuz hakkında söz istiyorum. O nedenle, izin istiyorum.
BAŞKAN - Peki, iki aleyhte,
iki lehte üçer dakika süreyle söz veriyorum.
ENGİN ALTAY (Sinop) –
Aleyhte…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Aleyhte…
SIRRI SAKIK (Muş) – Aleyhte…
BAŞKAN - Aleyhte…
İSA GÖK (Mersin) – Lehte…
BAŞKAN - Lehte…
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –
Lehte, Sayın Başkanım…
ENGİN ALTAY (Sinop) –
“Aleyhte” diye önce ben bağırdım. (Gürültüler)
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın
Başkanım, “aleyhte” demiştim.
BAŞKAN - Efendim, bir saniye…
İSA GÖK (Mersin) – Sayın
Başkanım, önce “lehte” ben dedim.
AGÂH KAFKAS (Çorum) – Lehte,
Başkanım…
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkanım, lehte… (Gürültüler)
AHMET AYDIN (Adıyaman) –
Lehte…
AGÂH KAFKAS (Çorum) – Sayın
Başkanım, lehte…
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın
Başkan, tutanaklara göre verin lütfen, gene karıştı orası. Tutanakları isteyin,
ona göre verin.
AGÂH KAFKAS (Çorum) –
Başkanım, lehte istiyorum.
BAŞKAN – Şimdi, Divan Üyesi
arkadaşlarımızın tespitine göre aleyhte, Sayın Kılıçdaroğlu,
Sayın Altay; lehte, Sayın Bozdağ, Sayın Kafkas. (CHP
sıralarından gürültüler)
İSA GÖK (Mersin) – Ya, önce
ben dedim “lehte” diye.
BAŞKAN - Arkadaşlarımız
tespit etti, ben tespit yapmadım.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Lehte, lehte… Önce buradan geldi. Tutanaklara bakın efendim.
ATİLA EMEK (Antalya) – Kafkas
daha yeni söyledi, tutanakları getirsin.
BAŞKAN - Sayın Kılıçdaroğlu, tutumum hakkında aleyhte söz istediniz.
Buyurun.
VI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Söz taleplerinde iktidara ve muhalefete mensup milletvekillerine
eşit davranmayarak Genel Kurulu tarafsız yönetmemesi nedeniyle Oturum
Başkanının tutumu hakkında
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Her parlamentoda tartışma
olması gayet doğaldır ama o tartışmaları yönetecek olan sayın başkanın da
objektif olması gerekiyor. Vahap Seçer arkadaşımız bu
kürsüye geldi, Tarım Bakanını eleştirdi, iki kez tarım açısından ekonominin
krize girdiğini söyledi ve Bakanın da lütfedip yanıt vermediğini, bu konuda
verilen bir araştırma önergesinin de AKP’nin oylarıyla reddedildiğini söyledi.
Sayın Bakan geldi, siz Sayın Bakana söz verdiniz ve başladı İkinci Dünya
Harbi’nden bu yana anlatmaya! Siz niye müdahale etmiyorsunuz Sayın Başkan?
Sizin göreviniz… Hangi konuda yanıt verecekti Sayın Bakan? Sayın Bakan eğer
gerçekten o Bakanlıkta Bakanlık yapmak istiyorsa oturduğu rüşvet çarkını, önce
onu soruştursun bakalım. O rüşvet çarkının üstünde oturuyor o Bakan! Bunun
hesabını soracağız o Bakandan, öyle kolay kolay
kurtulacağını sanmasın.
İkinci konu, Sayın Başkan,
arkadaşlarımız Sayın Başbakanın mal varlığını sorguladılar, grup başkan
vekilleri de yanıt verdi ve gelip burada söylediler, açıkça: “Bunları ispat
etmeyen müfteridir.” Bir başka arkadaşımıza da ismini de vererek “Kürsüyü
kirletiyorsunuz.” dediler.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Doğru.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
– Siz bu arkadaşlarımızı ispata davet ediyorsunuz, o zaman onların ispat
etmelerine olanak sağlayın, kafalardaki bulanıklık kalksın ortadan. Kürsüyü hiç
kimse kirletmiyor.
Bakın, değerli milletvekilleri,
Sayın Başbakanın sigortadaki aldığı aylık bellidir…
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sen
kendi sigortandan bahset.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
– …aldığı maaşlar bellidir, Belediye Başkanı olarak aldığı paralar bellidir;
mal varlığı bellidir. Hiç kimse “Bunları tam izah etmiş.” diyemez.
AHMET YENİ (Samsun) – Ticaret
bilmiyor musun?
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
– Ticareti bilmiyor musunuz? Kemal Bey, ticareti bilmiyorsunuz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
– Sayın Başbakanın mal varlığıyla ilgili soruşturma Ankara Adliyesinde
görülmemiştir, Yargıtaya götürülmemiştir. Götürmeyen
savcıyı da siz Adalet Bakanlığına müsteşar yaptınız. Biz bunları unutuyor muyuz
sanıyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar)
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
– Sayın Başbakanın eskiden tüccar olduğunu biliyorsunuz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
– Biz bunların hepsini biliyoruz.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
– Tüccar olduğunu bilirsin eskiden.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
– Sayın Başbakan kalkacak da “Mal varlığım şöyledir, mal varlığımı İnternet
sitesine koyuyorum…” Mal varlığını İnternet sitesine koyduğunu biz biliyoruz
ama o mal varlığının kaynağını Sayın Başbakan açıklamak zorundadır.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
– Kaç yaşından beri, kaç yıldır ticaret yaptığını biliyorsunuz Sayın Başbakanın.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
– Oğlunun düğününe gelen altınlarla, kilolarca altınlarla açıklıyor.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) – Baykal’dan haber ver.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
– Sayın Başbakan acaba oğluna borcunu ne zaman ödedi?
SONER AKSOY (Kütahya) –
Baykal’dan ne haber?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla)
– Öyle ya, bunların hepsini sormayacak mıyız biz?
O nedenle, Sayın Başkan,
tutumunuzu eleştiriyorum. Lütfen 2 arkadaşımıza da söz verin, dolayısıyla bu
Parlamentoyu, Parlamentonun saygınlığına uygun olarak yönetin. Sizden bunu
istiyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
– Ne kadar ticaret yaptığını biliyorsun Sayın Başkanın.
BAŞKAN – Şimdi, Divan kâtibi
arkadaşlarımız –demin de açıkladım- lehte ve aleyhte söz isteyen
arkadaşlarımızı tespit ettiler ve önüme getirdiler.
İSA GÖK (Mersin) – Tutanağa
baktınız mı Başkanım, tutanağa?
BAŞKAN – Sayın Sakık’ın ısrarla…
İSA GÖK (Mersin) – Sayın
Başkan, kimin önce istediğini tutanak belirler, siz değil. Tutanağı istetin,
kim önce istemiş, tutanakta geçer zaten.
BAŞKAN – Efendim, eğer bu
konuda…
İSA GÖK (Mersin) – Lütfen…
Bari bu konuda adil olun. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Bir saniye… Değerli
arkadaşlarım, bir saniye, kavga etmeyelim.
İSA GÖK (Mersin) – İlk ben
istedim.
BAŞKAN – Bu konuda bir ısrar
var ise beş dakika ara veririm, tutanakları getirtirim, bakarız, ona göre
yeniden lehte ve aleyhte sözleri tayin ederiz.
İSA GÖK (Mersin) – En güzeli
o. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Bir saniye… Hiç
kavgaya, gürültüye, çatışmaya gerek yok.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) –
Siz yaratıyorsunuz gürültüyü.
BAŞKAN – Mademki bu konuda
bir ısrar var, bir ısrar var… Tutanakları hemen getirtmek mümkün müdür? (AK
PARTİ sıralarından “Yok, yok” sesleri)
HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) –
Sayın Başkan, devam edelim, sonra tutanaklara göre hareket edelim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Beş
dakika ara verin, tutanak gelir.
BAŞKAN – Efendim, daha önce
de bunu yaşadık. O nedenle, tutanaklara bakarak söz vermenin daha doğru olduğu
kanaatindeyim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Sayın milletvekilleri,
lütfen! Burayı ben yönetiyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar!)
Beş dakika birleşime ara
veriyorum. Tutanakları getirtip, kim istemiş, ona göre karar vereceğiz.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) –
Geldiğin zaman söz veremezsin Başkan.
Kapanma Saati: 19.26
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.37
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Yusuf Coşkun (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102’nci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep
Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497 ve 497’ye 1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN –
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) – Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN – Bir saniye efendim,
bir dakika, daha...
VI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
1.- Söz taleplerinde iktidara ve muhalefete mensup milletvekillerine
eşit davranmayarak Genel Kurulu tarafsız yönetmemesi nedeniyle Oturum
Başkanının tutumu hakkında (Devam)
BAŞKAN – Bir önceki oturumda
usul hakkında bir görüşme açıp aleyhte İstanbul Milletvekili Sayın
Kemal Kılıçdaroğlu’na söz vermiştim.
Şimdi tutanakları getirttim.
Tutanaklara göre kim önce lehte, kim aleyhte söz istemiş: İlk aleyhte söz
isteyen Sayın Engin Altay ki veriyoruz zaten. İkinci sırada Sayın Kılıçdaroğlu var ki verdik, konuştu.
Üçüncü sırada, Sayın Sakık, siz varsınız ama üçüncü bir kişiye söz veremiyorum
biliyorsunuz.
SIRRI SAKIK (Muş) – Genelde
ırmaklar toprağın zayıf halkasında…
BAŞKAN – Tutanakları
istediniz, tutanaklara göre konuşuyorum.
SIRRI SAKIK (Muş) – Her
seferinde aynı şey oluyor. Canınız sağ olsun.
BAŞKAN – Evet, sizin de
canınız sağ olsun, hepimizin canı sağ olsun Sayın Sakık.
Lehte ilk söz Sayın Gök,
lehte istemiş…
İSA GÖK (Mersin) – Nasılmış?
BAŞKAN – Bir saniye, bir
dakika…
İkinci lehte söz de Sayın Bozdağ.
İSA GÖK (Mersin) – Nasılmış ama, nasılmış ama?
Adalet buymuş işte!
BAŞKAN – Şimdi, bir dakika…
Gayet tabii. Yani herhangi
bir milletvekili arkadaşımız hangi siyasi partiye mensup olursa olsun, isterse
bağımsız olabilir, lehte ve aleyhte söz isteme hakkına sahiptir. Ancak Sayın
Gök, bakın, benim tutumumun lehinde söz istediniz.
İSA GÖK (Mersin) – Efendim,
ben, tutumunuzu o kadar çok öveceğim ki zaten, göreceksiniz şimdi.
BAŞKAN – Eğer aleyhe
konuşursanız sözünüzü keserim.
İSA GÖK (Mersin) – Efendim,
kesemezsiniz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Bak, istismar
ettirmem, kusura bakmayın. Benim tutumumun lehinde söz istediniz, lehinde
konuşacaksınız.
Şimdi, aleyhte Sayın Kılıçdaroğlu’na söz vermiştim.
Şimdi lehte Sayın Gök,
buyurun, buyurun bakalım.
Bakalım ne diyecek, ben de
merak ediyorum.
Buyurun bakalım.
İSA GÖK (Mersin) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Meclis Başkanımız Sayın Mehmet Ali Şahin o
kadar adildir ki duydukları tam doğrudur, tutanaklar yanlıştır! Tutanaklar ilk
benim lehte söz istediğimi söylemiş, tutanaklar yanlış!
Sayın arkadaşlar, sizleri
kınıyorum! Benim Başkanım doğru duymuştur, sizleri kınıyorum! Ben söz almış
değilim aslında.
Diğer bir şey arkadaşlar:
Meclis Başkanım o kadar adildir ki ilk söz istememe rağmen söz vermemiştir. O
kadar adildir ki bir konuşma yapılmıştır, AKP grup başkan vekili bu konuşmaya
cevap vermiştir ancak grup başkan vekilinin konuşması yetersiz olduğu için
benim Meclis Başkanım çok doğru olarak ikinci bir grup başkan vekiline söz
vermiştir. Eğer ki o da yeterli olmazsa, eğer ki o da yeteri kadar Sayın
Başbakanı savunamazsa -Meclis Başkanımı destekliyorum- 3’üncü Grup Başkan
Vekili Sayın Elitaş’a söz vermesi lazım. Yetersiz mi?
Ondan sonra mutlaka Sayın Suat Kılıç’a söz vermesi lazım; destekliyorum. Yine
mi olmadı? Sayın Canikli… Mutlaka
söz vermesi lazım. Meclis Başkanlığı doğru yönetiliyor, yönetim zaten
böyle olur.
Benim Meclis Başkanım ve
Divan üyeleri çok adildir. O kadar adildir ki, oradan bir üye dünkü oylamada el
hareketi yapıyor, onu görmez. Niye görsün? Göremez, uzağı görmüyor Meclis
Başkanım. Lütfen söz etmeyin Meclis Başkanıma. Hatta o kadar adildir ki, benim
adımın olduğunu söylemeyen, beni duymayan Divan üyesi, geçen gün de Sayın Kamer
Genç’e hakaret etmişti, kovmuştu ve ağza alınmayacak bir laf etmişti ama Kamer
Genç hak etmiştir! Benim Divanım doğrusunu yapar, benim Meclis Başkanım en
doğrusunu yapar.
AGÂH KAFKAS (Çorum) – Hakaret
ediyorsun, ayıp!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) –
Tiyatro mu yapıyorsun?
BAŞKAN – Sakin olun
arkadaşlar; konuşsun, konuşsun.
İSA GÖK (Devamla) - Benim
Meclis Başkanım her ne kadar hukuk fakültesi okuyamamış olabilir ama benim
Meclis Başkanım iyi bir hukukçudur. Benim Meclis Başkanımın tek sorunu, bakın
şurada şu var: Elindeki Tüzük ne yazık ki yanlış basılmış. Meclis Başkanıma
kimse söz söyleyemez, söylemeyin, elindeki Tüzük yanlış.
AGÂH KAFKAS (Çorum) – Ayıp
ediyorsun, çok ayıp ediyorsun!
İSA GÖK (Devamla) – Elindeki
Tüzük, Meclis Başkanlığının tarafsız, doğru, adil olması gerektirdiğini
yazmıyor. Hatta elindeki Tüzük, Meclis Başkanının Anayasa’ya ilişkin
oylamalarda oy kullanmasını da yazıyor ama kendisi nezaketen kullanmıyor. Ben
Meclis Başkanımı tebrik ediyorum; bu adil tutumundan dolayı, her şeyi
duymasından dolayı, hukuk fakültesi mezunu olmamasına rağmen -tahmin ediyorum,
belki de mezundur- hukukçu kimliğinden dolayı tebrik ediyorum. Aynen yaptığı
eylemleri, işlemleri destekliyorum. Bravo Meclis Başkanım!
BAŞKAN – Sayın Gök, teşekkür
ederim.
İSA GÖK (Devamla) – Ama, o koltukta Gazi Mustafa Kemal oturmuştu, işte ona içim
kan ağlıyor çünkü bu koltukta Meclis Başkanım oturuyor.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Gök, çok
teşekkür ederim, çok güzel bir konuşma yaptınız!
İSA GÖK (Mersin) – Sağ olun
efendim!
BAŞKAN - Çok teşekkür ederim!
İSA GÖK (Mersin) – Efendim,
lehinize konuştum değil mi Sayın Başkan?
BAŞKAN – Çok teşekkür ederim,
çok güzel bir konuşma yaptınız! Tarihe geçecek bir konuşmaydı gerçekten, ben de
sizi tebrik ediyorum ve destekliyorum!
Şimdi, Sayın Altay, aleyhte,
buyurun.
ENGİN ALTAY (Sinop) –
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Sayın Başkan, evvelki hafta da sizinle böyle tartışmalarımız
oldu ve ben bazı şeyler söylediğimde, bana hak verdiğinizi de yazılı bir notla
bana iletmiştiniz, bunu söylemeyecektim ama şimdi bunu söylemek zorundayım. Ama
görüyorum ki aradan geçen, daha doğrusu, dünkü fişleme tanziminden, dünkü
fırçalarından sonra herhâlde, burada, bugün gerçekten size hiç yakıştıramadığım
bir tutum sergiliyorsunuz.
Bu kürsü milletin kürsüsüdür.
Biz de burada ne söyleyip ne söylemeyeceğimizi biliriz. Özellikle siyaset, neyi
söylemeyeceğini bilmektir zaten. Bir grup başkan vekilinin çıkıp bu kürsüde “Bu
kürsüyü kirletiyorlar.” diye demagoji yapmasından daha
utanç verici bir şey olamaz. Lütfen haddinizi bilin!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Şu
anda utanç verici bir hareket yapıyorsun.
AGÂH KAFKAS (Çorum) – Tehdit
ediyorsun.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Benim
söylediğim her şey rakama dayalıdır. Türkiye, bazı uluslararası kuruluşların
yayın organlarını her konuda referans alır. The Economist dergisi de referans alınan dergiler ve yayınlar
arasındadır. Ben, Başbakana, dünyanın en zengin sekizinci adamı demedim,
“dünyanın en zengin sekizinci başbakanı diyor The Economist dergisi” dedim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Yalan!
ENGİN ALTAY (Devamla) - Arap
şeyhlerini saymazsanız doğrudur, 2 trilyon 366 milyar nakit para, 500 milyar
alacak…
Ben, üç sene önce Kısıklı’daki villaları sordum Sayın Başbakana yazılı soru
önergesiyle, niye cevap vermedi?
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) –
Bağırmadan konuş, bağırmadan!
ENGİN ALTAY (Devamla) - Ben
yedi senedir milletvekiliyim, bir kredi kartından parayı çekiyorum, ötekine
yatırıyorum. Yedi senedir benim beş kuruş param yok. Sayın Başbakan 1994’ten
2010’a kadar, on altı yılda bu kadar parayı nasıl kazanmış? Önce AKBİL olmak
üzere, önce AKBİL’den başlayarak, gelsin, Belediye
Reisliğinde, Başbakanlığında, hakkında ne kadar usulsüzlük, yolsuzluk iddia ve
ithamları varsa, o konularda gitsin yargıda aklansın, ondan sonra başkan olmaya
kalksın, ondan sonra yarı başkan olmaya kalksın. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
– İftira eden ispat eder.
ENGİN ALTAY (Devamla) -
Başbakan freni patlamış BMC kamyonu gibi, onun frenine bir ayar verin. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
– İftira eden ispat eder.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Onun
frenine bir ayar verin.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN – Efendim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Sayın Başkan, konuşmacı Sayın Başbakanımıza, Grup Başkanımıza çok açık hakaret
etmiştir. Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Bozdağ, siz konuşmayacak mısınız?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –
Sataşma efendim, bunun tutumla alakası yok.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Ne
hakareti etmişim?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Hakaret yok efendim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Sataşmadan söz istiyorum Sayın Başkan. Sataşmadan söz istiyorum. O ayrı bir
şey. Ben sataşmadan söz istiyorum. Çok açık olarak sataştı.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan, sataşma ayrı şey, tutumunuz ayrı şey. Ben sizin tutumunuzla ilgili
konuşacağım efendim.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Peki,
geri alıyorum. Başbakan freni patlamamış kamyon gibi. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
SUAT KILIÇ (Samsun) – Edepli
ol!
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen sayın
milletvekilleri… Kırıcı ifadeler kullanıyorsunuz. İç Tüzük’te kullanılmaması
gereken ifadeleri kullanıyorsunuz.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Benzetme
yapıyorum.
BAŞKAN – Mecliste bir
gerginliğe lüzumsuz yere sebep oluyorsunuz.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bir saniye Sayın
Yazıcı.
Sayın Canikli,
ne dediniz efendim?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Sayın Başkanım, biraz önceki kullandığı ifadede çok net olarak Sayın
Başbakanımıza hakarette bulunmuştur, yolsuzluk ithamıyla suçlamıştır. O
nedenle, sataşmadan söz istiyorum Sayın Başkanım. Grup Başkanımız hakkında
konuşmuştur, çok net, açık ifadelerle hakaret etmiştir. Dolayısıyla sataşma…
BAŞKAN – Efendim, şimdi, bir
dakika, usulle ilgili bir tartışmayı şu anda yapıyoruz. Lehte bir tek söz hakkı
kaldı, o da Sayın Bozdağ’da.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkanım…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Sayın Bozdağ, konuşun.
Sonra değerlendireceğim sizin
talebinizi.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Hayır efendim, bu bekleyemez Sayın Başkanım. Çok net olarak sataşmıştır.
BAŞKAN – Efendim, ne
beklemez? Nereye gidiyoruz ki bekleyemez Sayın Canikli?
Bir yere gitmiyoruz.
Sayın Bozdağ
buyurun.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –
Sataşmadan söz istiyor Sayın Başkan. Ben lehinizde konuşacağım.
BAŞKAN – Efendim, lütfen,
sizi davet ettim. Benimle tartışmayın lütfen Sayın Bozdağ.
Sizi davet ettim lehte.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Sayın Başkanım, bakın, sataşmaya cevap verilmesi gerekir. Önce sataşmanın
cevabının verilmesi gerekir Sayın Başkan.
BAŞKAN – Daha sonra
değerlendireceğim sizin talebinizi.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Başkanın tutumu lehinde söz aldım.
Tabii, burada tartışmalar
yaşanırken, Sayın Başkana dönük saygı sınırlarını, edep sınırlarını, bu
toplumun ahlak değerlerini zorlayan davranışlar içerisinde olduğuna hepimiz
şahidiz. Neredeyse ellerinde bir değnek eksik, Başkanı pata küte dövüp aşağıya
indirecekler.
İSA GÖK (Mersin) – Başbakan
dövüyor zaten bize gerek yok.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Yani, burada, bakın, herkes kanaatini söyleyecek, Başkan da İç Tüzük ve
Anayasa’ya uygun burayı yönetecek ama bunu yaparken, birileri burada
konuşurken, hakaretleri, Başkana dönük tehditleri bütün Türkiye görüyor. Ben,
bu nedenle Sayın Başkanın lehinde söz aldım ama bu hakaretlere, bu tehditlere
karşı tavır koymadığı için de tutumunu yanlış bulduğumu huzurlarınızda ifade
etmek istiyorum.
Sayın Başbakanımızın mal
varlığıyla ilgili konuya gelince, “İftiraları burada söylemek onu hakikat
yapmaz.” dedim, yine söylendi.
Bakın, Sayın Başbakanımızın
mal varlığı, bugün hâlen Başbakanlık Basın Merkezinin İnternet sitesinde bu mal
varlığı var, sürekli yayınlanıyor.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Rakamı
söyle, rakamı!
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) –
Rakamı söyle!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Ben
şimdi soruyorum: Bu kadar açık, bu kadar net her gün mal varlığı yayınlanan bir
Sayın Başbakana bu iftirayı, bu ithamı yapmak hangi ahlaki değerle bağdaşır? Bu
bir.
İki: Geçmişte de sizin gibi
bir tanesi, kalktı “1 milyar dolar serveti var.” diye, hem de tam seçime beş
kala böyle bir iftirayı dile getirdi, bir iş adamı, meşhur biri biliyorsunuz,
hakkında hem İstanbul’da hem Ankara’da açılan bütün tazminat davalarında bu
iftiralarından dolayı tazminata mahkûm edildi. Şimdi “The
Economist” diye bahsediyor; çakma İnternet
sitelerinde bu gezen bir haber ama Economist’in
İnternet sitesine girin bakın böyle bir haber orada da yok ama iftirayı buradan
getirip kullanıyorlar.
ENGİN ALTAY (Sinop) –
Gösteririm yarın ben.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bir
başka konu: Sayın Başbakan, bugün mevcut mal varlığını sadece bir günde
edinmiş, Başbakan olunca bunun sahibi olmuş birisi de değil, ondan önce ticari
hayatı var, ondan önce başka iş hayatı var; baktığınız zaman tam on yedi yıl
ticaretle meşgul olmuş…
ENGİN ALTAY (Sinop) – Ne
kadar vergi vermiş?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – …ve
alnının teriyle kazanmış, alnının teriyle servetini biriktirmiş ve alnının
teriyle biriktirdiği serveti de milletimizin bilgisine sunmuş; açık ve şeffaf
bir durumdadır.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
– Alenen ilan ediyor.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bir
başka şey: Çok net söylüyorum, Türkiye’de Sayın Başbakan kadar mal varlığı
incelenen, medya tarafından, partiler tarafından, başka birtakım güçler ve
yerler tarafından kaynakları gram gram, kuruş kuruş, didik didik incelenen
2’nci bir insan var mıdır, yok mudur bilmiyorum. Var mıdır sizce? (AK PARTİ sıralarından
“Yok.” sesleri) Yok. Bir tane açık bulamadılar, bir tane ayıp bulamadılar ama
iftiralarla, sadece freni patlamış çöp arabalarıyla bunu gidermeye
çalışıyorlar, ama çöpler de bu gerçeği, bu temizliği kirletemez diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Peki.
Efendim, lehte ve aleyhte söz
talepleri bitti. Tutumumda herhangi bir değişiklik yok. Tutumumun İç Tüzük’e
uygun olduğu kanaatindeyim.
Sayın Yazıcı, siz deminden
beri bir talepte bulunacaksınız, ilgilenemedim.
Buyurun.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) – Sayın Başkan, hem az önceki müzakerelerde hem daha önceki
müzakerelerde özellikle Cumhuriyet Halk Partisinin bazı sözcüleri Başbakanımızı
esas almak suretiyle Hükûmetimizin yolsuzlukla
mücadele konusunda zaaf içerisinde olduğunu ifade etmişlerdir. 69’a göre söz
istiyorum. Bu konuda bir açıklama yapmak istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
69’a göre Hükûmetin söz talep hakkı var Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Geçen
oturumdaki soruya cevap veremezsin.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Sayın Başkan… Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
- Hükûmete söz verirseniz biz de söz istiyoruz
efendim.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Geçen
oturumdan dolayı söz veremezsiniz, sataşmadan dolayı. Oturum bitti.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Aynı konuda söyleyeceklerimizin olduğunu da bilginize arz ediyorum.
K. KEMAL ANADOL (İstanbul) –
Oturum bitti.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Geçen
oturumdan dolayı söz olmaz.
BAŞKAN – Şimdi siz Hükûmet adına söz istiyorsunuz efendim? Hükûmet
adına mı?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) – Evet efendim.
BAŞKAN – Hükûmete
yönelik…
DEVLET
BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – 69’uncu maddenin birinci fıkrası gereği.
BAŞKAN - Hükûmete
sataşıldı, o nedenle söz istiyorsunuz?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) – Evet, Sayın Başkan.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Hayır, ne söylenmiş?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Ne söylendi efendim? Hükûmete ne söylendi?
BAŞKAN – Efendim, bir saniye…
Niye veremeyecekmişim? Hükûmete sataşılmışsa… İç
Tüzük’ü okumuyor musunuz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Hayır, Hükûmete ne söylendi Sayın Başkan? Ne
söylendi efendim?
BAŞKAN – Bir dakika… Buyurun
okuyalım tekrar: “Şahsına sataşılan veya ileri sürmüş olduğu görüşten farklı
bir görüş kendisine atfolunan Hükümet…”
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Evet…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Devam…
BAŞKAN – “…komisyon, siyasî
parti grubu…”
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Evet…
BAŞKAN – “…veya
milletvekilleri, açıklama yapabilir ve cevap verebilir.” Değil mi efendim?
Şimdi Hükûmet adına bir Sayın Bakan, Devlet Bakanı…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Aynı oturumda.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Devam et. Aynı oturumda.
BAŞKAN – Efendim?
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın
Başkan “aynı oturumda” diyor. Geçen oturumdaydı bizim konuştuğumuz.
İSA GÖK (Mersin) – Gerisini
okuyun Sayın Başkan, gerisini okuyun. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Evet. Bir saniye…
Bir saniye… Bakın orada haklı bir itirazları var Sayın Yazıcı.
İSA GÖK (Mersin) – Gerisini
bir okuyun bakayım o fıkranın.
BAŞKAN – Bir saniye…
“Açıklama ve cevaplar için Başkan, aynı oturum içinde olmak üzere söz verme
zamanını takdir eder.”
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI
(İstanbul) – Aynı sözler tekrarlandı.
BAŞKAN – Yalnız Sayın Altay,
siz biraz önce konuştunuz. Yani şu anda yürütmekte olduğumuz oturum hakkında
konuştunuz.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Hükûmete bir şey söylemedi o konuşmada.
İSA GÖK (Mersin) – Hükûmet yok.
BAŞKAN – Peki, üç dakika
içerisinde…
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) – Neye
göre veriyorsunuz?
BAŞKAN – Efendim, tamamen İç
Tüzük’ü uyguluyoruz.
Hükûmet bir
açıklama yapma ihtiyacını hissetti Hükûmete yönelik
eleştiriler karşısında.
Buyurun.
Yeni bir sataşmaya mahal
vermeyelim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın, CHP
Grubuna mensup bazı milletvekillerinin, konuşmalarında, mensubu bulunduğu
Bakanlar Kurulu Başkanını esas almak suretiyle Hükûmetin
yolsuzlukla mücadelede zaaf içerisinde olduğu yönündeki ifadelerine ilişkin
açıklaması
DEVLET BAKANI HAYATİ
YAZICI (İstanbul) – Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar, çok ilginç tartışmalar izliyoruz. Ama çok özetle şunu ifade
etmek isterim: İnsanın kafasında ya fikir var ya küfür var. Fikri olan fikrini
söyler, verilere dayanır; gerçekten kanıtlanmış olaylar varsa onları burada
dile getirir. Kanıtlanmamış, hayalinizde gördüğünüz veya bazı gazetelerde
okuduğunuz iddialarla bu milletin Meclisinde, bu kürsüde konuşmak bizim etik
değerlerimizle değil hiçbir değerle bağdaşmaz. Sayın Başbakan, dün değil, bugün
değil uzun yıllardan bu yana ve sizin iktidarda olduğunuz dönemlerde…
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) -
Millî kahraman…
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen…
DEVLET BAKANI HAYATİ
YAZICI (Devamla) - …özel olarak
görevlendirdiğiniz müfettişler vasıtasıyla her şeyi didik didik
incelenmiştir. Altmış beş sene dava açılmıştır. Hepsi sonuçlanmış, iki tanesi
arkadaşları sonuçlandığı hâlde yasama dokunulmazlığı nedeniyle bekliyor, ama o
davadan yargılananların hepsi beraat etmiş, aşamadan geçmiş, kesinleşmiş. Mal
varlığından söz ediyorsunuz. Ben o dönemde Sayın Başbakanın avukatlığını
üstlenmiş bir hukukçuyum. Birçok davasına girdim çıktım. Mal varlığı da didik didik edildi. (CHP sıralarından gürültüler)
İSA GÖK (Mersin) – Ne demek…
BAŞKAN – Lütfen sayın
milletvekilleri… Lütfen…
DEVLET BAKANI HAYATİ
YAZICI (Devamla) – Bakın Sayın Gök,
lütfen dinleyin.
Sayın Başbakanın mal varlığı
son derece şeffaf, hatta bir çok parti genel
başkanının yapamadığı derecede şeffaf. (CHP sıralarından “Çok şeffaf, çok” sesleri) Bunları açıklayayım. Sayın Başbakan bir defa,
sizin tanıdığınız, dikkatinizi çektiği 1994 yılında dünyaya gelmiş değil, on
yedi yıllık iş adamlığı var.
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – O zaman yoksuldu.
ENGİN ALTAY (Sinop) - Vergisi
ne, vergisi? Vergisini açıklasana.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) -
Sayın Bakan, o zaman geçinemiyordu.
DEVLET BAKANI HAYATİ
YAZICI (Devamla) – Şirketleri var,
oradaki payları var onların değerlendirmesi var ve bunların kuruş kuruşuna
hesabını verecek durumda ve vermiştir. (CHP sıralarından gürültüler) Bu bir.
İkincisi…
ABDULLAH ÖZER (Bursa) –
Çocuklarını Amerika’da kim okuttu o zaman?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI
(Devamla) – Arkadaşlar bak dinlemezseniz geldiğiniz gibi gidersiniz ama
dinlerseniz öğrenerek gidersiniz.
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) –
Yapma ya!
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI
(Devamla) – Soru soruyorsunuz, dinleyeceksiniz bunu. Seçim sonu gelir, aynen
gidersiniz. Lütfen dinleyin.
Şimdi, Sayın Başbakanın
davalarıyla alakalı, burada Adalet Bakanlığı Müsteşarından söz etmişsiniz.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Fahri Kasırga…
DEVLET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Devamla) – Kuyruklu bir yalan.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Fahri Kasırga, ismini de veriyorum.
DEVLET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Devamla) – Adalet Bakanlığı Müsteşarı hukuk hâkimidir.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Hukuk hâkimi.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (Devamla) – Hukuk hâkimi. Ben öyle
biliyorum.
HAKKI
SUHA OKAY (Ankara) - Tazminat davalarını…
DEVLET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Devamla) – Ben öyle biliyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEKİR
BOZDAĞ (Yozgat) – Savcı değil.
BAŞKAN –
Sayın Yazıcı, verdiğimiz süre doldu efendim, lütfen.
DEVLET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Devamla) – Savcı olduğunu iddia etmişsiniz. Bu da
kuyruklu bir yalan.
BAŞKAN –
Lütfen selamlayın Genel Kurulu… Selamlayın Genel Kurulu lütfen… Kâfi açıklama
yaptınız.
DEVLET
BAKANI HAYATİ YAZICI (Devamla) – Dolayısıyla, son olarak arz etmek istediğim şu
ki: Bu kürsünün mehabetini korumak hepimizin görevidir. Birbirimizin yüzüne
bakacağız; aslı astarı olmayan şeyleri burada tekrarlamak suretiyle hiçbir yere
gidemeyeceğimizi, gidemeyeceğinizi bilmenizi istirham ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…
M. FATİH
ATAY (Aydın) – Sayın Başkan…
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, biraz önce…
BAŞKAN –
Sayın Canikli, efendim, buyurun.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, biraz önce söz istemiştim Sayın Grup
Başkanımıza çok açık hakaretten dolayı…
BAŞKAN –
Sayın Canikli, gerek Bozdağ
gerek Yazıcı kâfi miktarda açıklamayı yaptı.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Hayır, efendim, Sayın Başkan…
BAŞKAN -
Efendim, lütfen…
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Bu sataşma açıkta kaldı.
BAŞKAN -
Hayır, hayır, söz vermiyorum. Lütfen oturun yerinize.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, bu sataşma açıkta kaldı.
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, bakın, görüşmekte olduğumuz konudan oldukça uzaklaştık.
Lütfen konuya dönelim. Kimseye söz vermiyorum efendim. Lütfen… Lütfen…
III.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve
2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S.
Sayısı: 497 ve 497’ye 1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN - Sayın Yüksel,
konuşacak mısınız, gerekçe mi?
DİLEK
YÜKSEL (Tokat) – Gerekçe…
BAŞKAN -
Sayın Bilgiç, gerekçe mi?
SÜREYYA
SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Konuşacağım. (AK PARTİ sıralarından “Gerekçe” sesleri)
BAŞKAN –
Lütfen… Lütfen arkadaşlar, son derece uzaklaştık.
Sayın
Bilgiç, konuşacak mısınız?
SUAT KILIÇ (Samsun) –
Gerekçe…
BAŞKAN – Sayın Bilgiç,
konuşacak mısınız efendim?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
– Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Efendim, gerekçeyi
okuyoruz:
Gerekçe: Askerî Yargıtayın yargılama usullerinin de mahkemelerin
bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile hâkimlik teminatı esaslarına göre düzenlenmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
teklifin 21’inci maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddenin oylamasını gizli
oylama şeklinde yapacağız.
Bir kez daha hatırlatıyorum:
Siz saygıdeğer milletvekillerine verilecek olan pullardan beyaz olanı kabul,
kırmızı olanı ret, yeşil olanı ise çekimser oyu ifade etmektedir.
Gizli oylamaya Adana ilinden
başlıyoruz, buyurun.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN – Oyunu kullanmayan
milletvekili arkadaşımız kaldı mı?
Oy kullanma işlemi
tamamlanmıştır.
Kutuları kaldırıyoruz.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 21’inci maddesinin gizli oylama sonucunu
açıklıyorum:
“Oy Sayısı : 407
Kabul : 336
Ret : 71
Çekimser :
-
Boş : -
Geçersiz :
-
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
Harun Tüfekci Bayram
Özçelik |
Konya Burdur” |
21’inci madde kabul
edilmiştir.
Birleşime yarım saat ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 20.42
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.20
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102’nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
22’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 22- Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 157 nci maddesinin son fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“Askerî Yüksek İdare
Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve
özlük işleri mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre
kanunla düzenlenir.”
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, 22’nci madde üzerinde kırk dokuz önerge verilmiştir. Kura
sonucu belirlenen yedi önergeyi okutup işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 22 nci maddesi ile
değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 157 nci
maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ahmet Yeni Nurettin
Canikli |
Samsun Giresun |
“Askerî Yüksek İdare
Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve
özlük işleri, mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile hâkimlik teminatı
esaslarına göre kanunla düzenlenir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 22 nci maddesi ile
değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 157 nci
maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Alev Dedegil Bekir Bozdağ Agâh
Kafkas |
İstanbul Yozgat Çorum |
“Askerî Yüksek İdare
Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve
özlük işleri, mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile hâkimlik teminatı
esaslarına göre kanunla düzenlenir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 22 nci maddesi ile
değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 157 nci
maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim.
Kayhan
Türkmenoğlu
Van
“Askerî Yüksek İdare
Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve
özlük işleri, mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile hâkimlik teminatı
esaslarına göre kanunla düzenlenir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin çerçeve
22 nci maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 157 nci maddesinin son fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu Mehmet
Ali Susam |
Malatya İzmir |
“Askerî Yüksek İdare
Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve
özlük işleri, mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile hâkimlik teminatı
esaslarına göre kanunla düzenlenir.”
BAŞKAN – Şimdi okutacağım en
aykırı üç önerge aynı mahiyette olduğu için birlikte işleme alıyorum, istemleri
hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’ye 1.
ek sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 22 nci maddesinin tekliften çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Şerafettin Halis Sevahir
Bayındır Akın
Birdal |
Tunceli Şırnak Diyarbakır |
Sebahat Tuncel M.
Nezir Karabaş |
İstanbul Bitlis |
Diğer önerge sahipleri:
Oktay
Vural Mehmet
Serdaroğlu |
İzmir Kastamonu |
Diğer önerge sahipleri:
Reşat
Doğru Kürşat
Atılgan |
Tokat Adana |
BAŞKAN – Komisyon birlikte
işleme alınan önergelere katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET
VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Atılgan,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın
Atılgan.
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa’mızın 157’nci maddesinde yapılan
değişiklik üzerine vermiş olduğumuz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi ve sizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, 157’nci
madde Askerî Yüksek İdare Mahkemesiyle ilgilidir. Bu anayasal kurumumuz 1972
yılının Temmuz ayında yürürlüğe giren bir kanunla kurulmuştur, yani otuz sekiz
yıllık bir anayasal kurumdur. Kurulmasının asli sebebi “Danıştay Paşaları” diye
adlandırılan olaydır. Askerî Şûra kararıyla emekliliğe ayrılan Silahlı
Kuvvetlerdeki bazı generallerin Danıştaya başvurarak
tekrar Silahlı Kuvvetlere dönmesi üzerine Silahlı Kuvvetlerde meydana gelen
kargaşa ve disiplinsizlik nedeniyle böyle bir mahkemenin kurulmasına karar
verilmiştir. Dolayısıyla, askerî konulara askerî bir mantık içinde karar
verilmesi gerektiği nedeniyle bu tür, idarenin, yani askerî idarenin
tasarruflarının Danıştay yerine Askerî Yüksek İdare Mahkemesi gibi bir kurumda
değerlendirilmesi lüzumu ortaya çıktığı için bu kurum kurulmuştur. Bu nedenle,
değerli arkadaşlarım, askerî yargı üzerinde yapılacak her türlü değişiklik çok
dikkatlice yapılmak zorundadır. Silahlı Kuvvetlerin, bütün dünya ordularında
olduğu gibi, en önemli iki özelliği disiplin ve itaattir. Dolayısıyla Türk
Silahlı Kuvvetlerinin disiplinini zafiyete uğratacak herhangi bir değişikliği
yaparken üzerinde çok dikkatlice düşünerek, çok itinayla düşünerek ve silahlı
kuvvetlerin o konu hakkındaki görüşlerini de çok dikkate alarak bir değişik
yapmak zorundayız.
Aslında bu Anayasa
değişikliği nedeniyle askerî yargıda yapılan değişikliklerin çok büyük bir
anlamı olduğunu da düşünmüyorum. Ama özellikle iktidar partisi arkadaşlarımızın
amacı Türk Silahlı Kuvvetlerinin siyasete müdahalesini engellemekse, onun
yolunun da bu olmadığını kesinlikle söylemek isterim. Onun birinci şartı,
ülkeyi ve Silahlı Kuvvetleri iyi yönetebilme erkinden geçer. Emin olun ki
ülkeyi ve Silahlı Kuvvetleri çok iyi yönetebildiğinizi söylemek mümkün
değildir.
Eğer Silahlı Kuvvetler içinde
herhangi bir müdahale heveslileri veya müdahale teşebbüsü veya nakıs teşebbüs
veya müdahale hazırlığı varsa, o konuda da öncelikle millet iradesini yansıtan
bu Meclisin bütün milletvekillerinin, bütün partilerinin ortak bir hareket
tarzıyla milletin ve Millet Meclisinin gücünü muhafaza edecek şekilde hareket
etmesi gerekir. Yoksa, silahlı kuvvetler bize
dokunduğu zaman kötü, başkasına dokunduğu zaman iyi mantığıyla hareket
ederseniz olmaz. “Bunu niye söylüyor?” derseniz, size yakın tarihimizde çok
önemli bir olayı hatırlatmak için söylüyorum bu düşüncemi. Bildiğiniz
gibi 2008 Mart ayında Kuzey Irak’a yapılan operasyondan sonra özellikle
partimizin liderinin ve ana muhalefet partisinin liderinin neden operasyonun
erken bittiği noktasında siyasete ve siyaset kurumuna yani Başbakana ve
yürütmeye çok ciddi eleştirileri olmuştu ve bunun üzerine o zamanki Genelkurmay
Başkanı, partimizin liderini, partimizi ve ana muhalefet partisini kastederek
“Bunlar PKK’dan daha tehlikeli.” gibi laflar etmişti. İşte, bu laflar
karşısında siz demokrasi havarisi kesilen AKP’li arkadaşlarımızın birçoğunun
sevindiğini, alkışladığını hatta neredeyse zil takıp oynama noktasına geldiğini
gördük. Değerli arkadaşlarım, bu davranışı, bir demokrasi havarisi kesilen
sizlerin davranışını bu kürsüden kınamak istiyorum.
Diğer bir konu, yani bize
dokunduğu zaman silahlı kuvvetler kötü, başkasına dokunduğu zaman iyi mantığı
böyle her konuşmasında demokrasiyi gündeme getiren siz arkadaşlarımızın büyük bir
ayıbı olarak tarihe geçmiştir. Bunu buradan tutanaklara geçmesi için
söylüyorum.
Diğer bir konu ise, değerli
arkadaşlarım, basına da yansıdığı şekliyle eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden
Örnek’in günlükleridir. Özden Örnek’in günlüklerinde, eğer bu günlükler
doğruysa, milletin iradesiyle ilgili birtakım hazırlıkların olduğu
görülmektedir. Günlüğün kendisine ait olduğu söylenen Deniz Kuvvetleri
Komutanı, “Hayır, bu bana ait değildir.” diyerek reddetmektedir ama o zamanki
Genelkurmay Başkanı “Var da diyemem, yok da diyemem.” demektedir, “Doğru da
diyemem, yalan da diyemem.” demektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Atılgan, ek
süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayın lütfen.
KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) -
Bir şey ya vardır ya yoktur, ya doğrudur ya değildir. Dolayısıyla, gerçek
demokrat olan insanların işte bu olayın da üzerine gitmesi gerekirdi ve doğruyu
çıkarması gerekirdi. Yoksa, artık aylarla, yıllarla
ifade edebileceğimiz bir zaman diliminde onlarca insanı suçlu-suçsuz hapishaneye
doldurarak adaleti yaralamak değildir. Dolayısıyla, gerçek demokrasiye inanan
insanlar, bu tür demokrasiye müdahale noktasında olabilecek hadiselerin üzerine
giderler. İşte siz değerli AKP’li arkadaşlarımın demokrasi anlayışını burada
milletimize bir kere daha ifşa etmiş oluyorum.
Evet, değerli arkadaşlarım “Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.” veciz sözünü
hatırlatmak istiyorum. Çünkü, görüyorum ki, başta
demokrasi olmak üzere savunduğunuz her kavram ve değerin altını dolduramıyor ve
sadece söylem düzeyinde bu kavram ve değerleri savunuyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Atılgan, size
ek süre de verdim. Lütfen Genel Kurulu selamlayın.
KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) –
Bitiriyorum Sayın Başkan.
O nedenle, değerli arkadaşlarım,
millet sizden laf değil iş üretmenizi bekliyor. Burada benim söylediklerimi
manidar bulmuyorsanız, bari milletin söylediklerine kulak verin. Onlar sizden kaos, kargaşa, kavga ve safsata beklemiyor. Onlar sizden iş,
aş, istihdam ve refah üretmenizi bekliyor.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Serdaroğlu, ikinci önerge üzerinde siz mi konuşacaksınız
efendim?
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu)
– Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kastamonu
Milletvekili Sayın Mehmet Serdaroğlu… (MHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Serdaroğlu,
sizin de süreniz beş dakikadır.
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemiz üzerine söz aldım. Sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken
-İktidarın özellikle siyaseten yaptığı yanlışlar sonucu maalesef terör
tırmanmaya ve can almaya devam ediyor- şehitlerimize Allah’tan rahmet,
ailelerine ve büyük milletimize başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
anayasalar toplumun bir arada yaşama iradesinin yazılı beyanıdır. Dolayısıyla
anayasa değişiklikleri, siyasi partilerin, sivil toplum örgütlerinin, bilim
çevrelerinin görüş ve katkılarıyla olgunlaştırılıp yapılır.
Sayın milletvekilleri, 82
Anayasası’nın yirmi sekiz yılda seksen dört maddesi değişmiş, bunun otuz
dokuzunda Milliyetçi Hareket Partisinin imzası ve mutabakat vardır. En son,
Anayasa’nın 10 ve 42’nci maddelerini sizlerle birlikte burada değiştirdik.
Bugün ise Sayın Başbakan “Ben Meclisin yüzde 68’ine sahibim.” ifadesiyle
“Kimseye ihtiyacım yok.” demek istiyor. Yüzde 68 Meclis çoğunluğunu yüzde 46
ile elde eden AKP, bugün ise yüzde 30’lara gerilemiş, dolayısıyla Meclis
iradesi şekil değiştirmiştir. Ve bu şartlarda yüzde 30’luk destekle tek başına
temel yasayı değiştirmek kimsenin hakkı olamaz. Dolayısıyla, yaptığınız iş
demokrasiyle örtüşmemektedir. Bugüne kadar demokrasiyi hep kalkan olarak
kullanıp birliğimizi, beraberliğimizi bozup, temel değerlerimizi tahrip edip
halklar arasında husumet yerleştirmenizi tarih ve bu millet asla ve asla
affetmeyecektir.
Değerli milletvekilleri,
2007’de 23’üncü Dönemin hemen başında, Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli
siz ve bütün topluma çağrıda bulunarak “Gelin, bir Anayasa hazırlık ve uzlaşma
komisyonu kurup bütün toplumun desteğini alacak bir Anayasa değişikliğini hep
birlikte yapalım.” demiştir, ama siz bu önemli çağrıya itibar etmediniz, bu
anlamlı sese kulak vermediniz.
Değerli milletvekilleri, biz
her şeye muhalefet anlayışıyla hareket etmedik. Bakın, Sayın Genel Başkanımız
parti grubumuza her zaman şunu önermiştir: “Ülkemizin ve milletimizin lehine
olan her türlü Parlamento çalışmasını destekleyin. Aksi durumda ise yanlışların
düzeltilmesi için iktidara önerilerde bulunarak yol gösterin.” İşte, bizim
siyaset ve muhalefet anlayışımız budur.
Milletimize seslenerek şunu
da çok açık ve net bir şekilde ifade ediyorum ki: Milliyetçi Hareket Partisi
olarak varlık sebebimiz, ülkemizin ve milletimizin aydınlık geleceği içindir.
Değerli milletvekilleri, yine
23’üncü Dönemin hemen başında Milliyetçi Hareket Partisi, Anayasa değişikliği
için komisyon oluşturulması talebini, Meclis Başkanlığına müracaatla
istemiştir. Belge mi istiyorsunuz? İşte belgesi! (AK PARTİ sıralarından “Vay”
sesleri)
Bu belge, Milliyetçi Hareket
Partisinin 82 Anayasası’nı uzlaşma ve mutabakatla değiştirme isteğinin
belgesidir. Bu belge, kimin dayatmacı, kimin uzlaşmacı olduğunun belgesidir.
Bakın, Genel Başkanımızın
talimatıyla Meclis Başkanı Sayın Köksal Toptan’a yaptığımız yazılı müracaattan
aynen okuyorum:
“Bu düşüncelerden hareketle, zatıalinizin başkanlığında oluşturulacak, siyasi parti
gruplarının temsilcilerinin yer alacağı bir heyetin Anayasa hazırlık ve uzlaşma
komisyonu olarak görev alması ve bu heyetin hazırlık ve uzlaşma konusunda usul
ve yöntemleri belirleyecek çalışmalarda bulunmasını yüksek takdirlerinize arz
ediyoruz.
Oktay Vural Mehmet
Şandır |
Milliyetçi Hareket Partisi Milliyetçi
Hareket Partisi |
Grup Başkan Vekili Grup
Başkan Vekili” |
Tarih: 24 Eylül 2007, değerli
milletvekilleri.
Bütün milletim bilsin ve
duysun ki: Biz, Anayasa değişikliğine değil, AKP’nin despot ve dayatmacı
tavrına ve zamanlamasına karşıyız. 24 Eylül 2007’de AKP’nin aklı neredeydi?
Aradan üç yıl geçtikten sonra mı aklınız başınıza geldi?
Soruyorum: İyi niyet bunun
neresinde, hayır bunun neresinde, dürüstlük bunun neresinde, hele hele, uzlaşma ve demokrasi bunun neresinde?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Serdaroğlu, ek süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayın
efendim. Bir dakika ek süre verdim.
MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) -
Tekrar ediyorum: Bunu üç yıl önce değil de neden üç yıl sonra, neden seçim
öncesinde gündeme getirdiğinizi, samimiyetle, dürüstçe ve Allah aşkına bu
millete doğruca açıklayın.
Bakın, grubunuzda dün ahtan bahsedildi. Verdiğiniz sözleri -ben bu iktidar
partisinin sayın milletvekillerine bunu söylüyorum- bugün verdiğiniz sözleri
unutup, devasa sorunlarla boğuşan ve sizin göz ardı ettiğiniz ve sanal
gündemlerle avutmaya çalıştığınız bu milletin ahı
size yetecektir diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
– Siz o ahın altından kalkamıyorsunuz.
BAŞKAN – Birlikte işleme
aldığım üçüncü önerge…
Sayın Karabaş, siz mi
konuşacaksınız efendim?
MEHMET
NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Evet.
BAŞKAN - Buyurun, Bitlis
Milletvekili Sayın Nezir Karabaş. (BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika efendim.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz kanun teklifinin 22’nci
maddesi üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, 12 Eylül faşist askerî
darbesi Anayasası’nın değiştirilmesini tartışıyoruz. 12 Eylül’den sonra ilk
seçimde gelen siyasi partiler, Anavatan dâhil, bugüne kadar tüm siyasi
partiler, seçimler geldiği zaman, seçimden sonra Anayasa’yı -12 Eylül
Anayasası’nı- değiştireceğini, sivil, demokratik bir Anayasa yapacağını
söylemiştir. AKP de 2002’de, 2004 yerel seçimlerinde ve özellikle 2007 genel
seçimlerinde bu vaatlerde bulunmuştur.
Bugün ise bu dar, Türkiye'nin
beklentisine denk gelmeyen teklifi tartışıyoruz. Ama işin diğer tarafı daha
önemli: Yıllardır, Türkiye’deki hukuksuzluğu, süren çatışma, şiddet ve savaşı
reddeden, buna karşı çıkan, bunun için milletvekillerinden genel merkez
yöneticilerine, kadınına, gençliğine kadar bedel ödememiş tek bir kişisi
kalmamış bir parti Barış ve Demokrasi Partisi. Altı defa partisi kapatılmış bu
parti şimdi statükonun yanında, Ergenekon’un yanında
değerlendiriliyor.
Şu kürsüde bulunan tüm siyasi
partiler ve bulunmayan siyasi partiler… Evet, Türkiye’de 12 Eylül darbesini
asker yapmıştır, ondan sonraki hukuksuz bir çok
uygulamayı asker yapmıştır, doğru. Ancak, ilk seçimden sonra seçilen Anavatan
Partisi dâhil bugüne kadarki tüm siyasi partiler, başbakanlar, milletvekilleri
ve onların yereldeki temsilcileri, işlenen o cinayetlere ortak olmuşlardır. Tüm
siyasi partilerin, şu anda da AKP’nin bölgedeki temsilcileri -Ergenekon
dedikleri kimse, çeteler, JİTEM- Ergenekoncularla birlikte olmuşlar; bunların
içinde olan, bu dönem üzerinde holdingleşen tüm kesimler, istisnasız, kim
iktidarsa, ranttan geçindikleri için, zaten orada Kürt
halkının o acısına ortak olmayan kesimlerin tek gittikleri yer devlet
partisidir. O parti kimse, o parti üzerinden rant elde
etme, holdingleşme yoluna gitmişlerdir.
Şimdi, bölgede, şu anda
burada bulunan milletvekilleri, şu anda Barış ve Demokrasi Partisinin Genel
Merkezinin görevlileri, il ve ilçelerde bulunan tüm yöneticilerden, baskıdan,
tutuklamadan, işkenceden geçmeyen tek insan yok. Peki
“Bu otuz yıl boyunca 50 bin kayıp verdik.” diyoruz. Sayın Başbakandan tut diğer
yetkililere kadar ”Bu ülke 50 bin şehit verdi.” diyor. Bu 50 bin kişinin yüzde
80’i öldüğü zaman, açın basın arşivlerini, bu insanların bırakın –“Şehit oldu.”
diyoruz, 50 bin şehit verdik- şehit olmasından, ölümünden bahsedilmiyor.
Etkisiz hâle getirilen insanlardır! Bugün ise gelip bunların üzerinden siyaset
yapıyorsunuz ve siz barışı, demokrasiyi; siz statükoyu
ortadan kaldırıyorsunuz, Barış ve Demokrasi Partisi statükonun yanında yer
alıyor!
8’inci maddede gördük. Bu
teklifi siz getirdiniz ve arkasında durdunuz şimdiye kadar ama 8’inci maddede statükodan yana olan, şoven, ırkçı tüm kesimler, 8’inci
madde dışında, Anayasa Mahkemesinin, HSYK’nın
değişmesi sizi çok ilgilendirmiyor çünkü Hâkimler ve Savcılar Kurulundaki
hâkimle, Anayasa Mahkemesindeki şu andaki hâkimle, AKP’nin atadığı veya şu anda
Diyarbakır’da Cumhuriyet Başsavcısının mantığı arasında bir fark yoktur.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı biz her gittiğimizde “AKP’nin getirdiği
teklife destek verin.” diyor ama aynı hâkim, Anayasa Mahkemesi hâkimi, 11’i
birden, DTP’nin kapatılmasına oy veren hâkimden
farklı düşünmüyor. Bu zihniyeti değiştirecek misiniz? Bu zihniyeti değiştirecek
misiniz? Kürtleri bu ülkede kabul edecek misiniz?
Şu anda Anayasa’yı
değiştiriyorsunuz. Anayasa’yı değiştirme talebi kimlerin talebidir? Bu ülkede
ezilenlerin talebidir, haksızlığa uğrayanların talebidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Milletin talebi, milletin.
BAŞKAN – Sayın Karabaş, size
de ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen konuşmanızı.
MEHMET NEZİR KARABAŞ
(Devamla) – Kadının talebidir, Alevi’nin talebidir ama sizler işçiyi, emekçiyi,
Kürt’ü, bu Anayasa teklifini hazırlarken dikkate almıyorsunuz. Bizimle yan yana
durmaktan korkuyorsunuz, Kürt sorununu çözeceksiniz! Kürt sorununu Özal
çözemedi, Demirel çözemedi, sizler de çözemezsiniz. Kürt halkıyla birlikte,
onun temsilcileriyle birlikte çözebilirsiniz.
Buradan basının bazı
temsilcilerine de seslenmek istiyorum: Bu ülkede o coğrafya, bölge coğrafyası baştan başa yanıyorken, on sene, on beş sene önceki basın
arşivlerini açalım; üç beş tane namuslu yazar hariç, ne kadar bunun arkasında
durdunuz? O statükoyu sürdüren, orada katliamları yapan, orada köyleri yakan
mevcut yapı, statüko ve vesayet karşısında ne kadar
direndiniz? Bugün sizler barıştan yana oluyorsunuz, statükoyu
değiştirmekten yana oluyorsunuz, Barış ve Demokrasi Partisi, onun
milletvekilleri de statükonun temsilcileri oluyor!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Karabaş, ek
süreniz de doldu. Genel Kurulu selamlayın lütfen.
MEHMET NEZİR KARABAŞ
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; biz, bu teklifin
çıkmasından hemen sonra Anayasa talebinin tekrar devam edeceğini, Kürtlerin,
Alevilerin, emekçilerin tekrar yeni bir Anayasa isteyeceğini söylüyoruz. Bu
Anayasa teklifi mevcut talebi öteliyor, bu Anayasa teklifi sorunların çözümüne
cevap olmayacak diyoruz. Bunun için, buna karşı değiliz, bu yetersizdir diyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, birlikte işleme aldığım üç tane önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım dört önerge de aynı mahiyettedir. O nedenle birlikte işleme
alacağım. İstemde bulunmaları hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi ve diğer
önergelerin imza sahiplerini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/656 Esas Numaralı 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
çerçeve 22 nci maddesi ile değiştirilen Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 157 nci maddesinin son
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
“Askeri Yüksek İdare
Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve
özlük işleri, mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile hakimlik
teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.”
Diğer önergelerin imza
sahipleri:
Kayhan Türkmenoğlu
Van
Alev Dedegil
(İstanbul) ve arkadaşları
Ahmet Yeni (Samsun) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor
mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET
VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Susam, siz mi
konuşacaksınız efendim?
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa’nın bazı maddeleriyle ilgili
değişiklik öneren kanun teklifinin 22’nci maddesinde Cumhuriyet Halk Partisi adına
verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Anayasa
değişikliğiyle ilgili on sekiz gündür çalışıyoruz. Bu on sekiz gün içerisinde
ikinci tur oylamalarda bir madde düştü, diğer maddeler kanunun gerektirdiği
330’u aşarak bu noktaya geldi. Peki, az önce, konuşmalardan da anlaşıldığı
üzere, AKP dışında diğer siyasi partilerin bu Anayasa değişikliğiyle ilgili
itirazları var. Sadece siyasi partilerin mi itirazları var? Buraya gelmeden
önce masama gelmiş bir faks vardı Eğitim-İş Sendikasından. O faksta diyor ki:
“Toplumda sadece Meclis çoğunluğuyla alınmış Anayasa değişiklikleri kabul
görmüyor. Bizim görüşümüzü almadan yaptığınız Anayasa değişiklikleri bizim için
geçerli değildir.”
Değerli arkadaşlarım,
diyebilirsiniz ki: “Eğitim-İş ne kadar temsil edebiliyor?” Ama size şunu
söyleyeyim: Anayasalar toplumsal uzlaşma metinleridir. Siz anayasaları yaparken
sadece bir siyasi partinin anayasasını yaparsanız ve bu anayasanın -sonuçta
referandumda yüzde 51 de alsanız- toplumun uzlaşma metni olduğunu kabul
ettiremezsiniz. Neden? Neden ettiremezsiniz? Çünkü demokrasilerde kültür artık
değişti, anayasalar çoğunlukçu anayasa değil, anayasalar demokratik anayasa
olursa kabul edilebilir. Artık demokrasi çoğunluğun demokrasisi değil, artık
demokrasi azınlıkların haklarının olduğu demokrasi. Azınlıkların haklarını göz
ardı ederek “Bizim çoğunluğumuz var, biz istediğimizi yaparız.” anlayışıyla
Anayasa değişikliği yapmak demokratik değildir. Aynı zamanda dünyanın farklı
ülkelerinden örnekler vererek de bu işi yapmak doğru değildir.
Bakın, arkadaşlar, Türkiye’de
yargının, yürütmenin ve yasamanın ayrı ayrı güçler
dengesini ortadan kaldıran bir süreci yaşıyoruz. Yasama ve yürütme tek elden
idare edilir noktaya geldi. Bu Anayasa değişikliğiyle
yapılacak olan otuza yakın maddenin üç tane maddesini de değiştirirseniz yani
Partiler Kanunu’nu bir yana bıraktım, Anayasa’yı ve Hâkimler Savcılar Yüksek
Kurulunu da Cumhurbaşkanı ve Başbakanın yani AKP çekirdek kadrosunun tayin
ettiği insanlarla oluşacak bir yargı hâline getirirseniz, Türkiye’de güçler
ayrılığı prensibini bir kenara itip bir kişinin idare ettiği bir anlayışa
götürürsünüz. Bu, toplumda böyle algılanır ve bu toplumda bu
algılanmadan sonuç çıkmaz, barış çıkmaz ve sizin için de iyi sonuç çıkmaz.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
– Ne demek iyi sonuç çıkmaz? Doğrudan söyle.
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) –
Değerli arkadaşlar, AKP’nin ne yapması gerekir? Eğer bu ülkeyi yönetmek
istiyorsa, bu ülkeyi yönetirken uzlaşmayı ön plana koymak gerekir…
AGÂH KAFKAS (Çorum) –
Milletle uzlaşma, milletle…
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) –
…ama bu ülkeye sahip olmak istiyorsa, kavgayı ve tartışmayı ön plana koymak
gerekir. AKP eğer bu ülkede demokratik bir anayasa yapmak istiyorsa, toplumun
uzlaşmasıyla bir anayasa yapmak gerekir ama kendi anayasasını yapmak istiyorsa,
işte böyle “Benim çoğunluğum vardır, ben istediğimi yaparım.” anlayışıyla
anayasa yaparsınız.
MEHMET S. TEKELİOĞLU (İzmir)
– Uzlaşma komisyonuna üye vermediniz.
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) –
Peki, bundan, ülkenin ekonomik sorunlarını çözecek bir uzlaşı ortamı
yaratabilir misiniz? Ülkenin siyasal sorunlarını çözecek bir uzlaşı ortamı
yaratabilir misiniz?
Şimdi, bir aydır bu konuyu
tartışıyoruz. Bundan sonra en az üç ay daha referandum süreci içerisinde bu
konuları tartışacağız. Peki, ülkenin gerçek gündemi bir kenara itilerek bu
gergin ortamda ve bu gerginliklerin sonucunda bu ülkede bu iktidarı…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Susam, ek süre
veriyorum, konuşmanızı tamamlayın lütfen.
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) –
…bu iktidarınızı ağız tadıyla, bu ülkeye hizmet vererek götürebileceğinizi
zannediyor musunuz? Götüremezsiniz. Yarın yapılacak bir seçimde... Şu anki oy
oranınız en son yerel seçimde yüzde 30’lar civarında. Peki
arkadaş, yüzde 30’luk bir oy oranıyla bu ülkenin yüzde yüz Anayasa’sına egemen olacak
bir anlayışı hayata geçirmeye çalışmak, bu ülkede demokratik, çağdaş, ileri bir
Anayasa yapıp toplumda uzlaşmayı sağlamak mı, yoksa yüzde 30’la bu ülkede
diktatörlük kurmaya giden yolun önünü açmak mı? (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, onun
için sizleri uyarıyorum, sizlere bir kez daha söylüyorum: Bu, ne size ne
ülkemize huzur ve barış getirmez. Hepinizin, aklınızı başınıza alıp bir kez
daha bu konuyu düşünmenizi rica ediyor, bu Parlamentonun vicdanlı sesinin bu
konuda duyarlı olacağına inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, birlikte işleme aldığım dört önergeden ikincisi Sayın
Türkmenoğlu’na ait.
Konuşacak mısınız, gerekçe mi
efendim?
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) – Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçe.
Sayın Dedegil...
Sayın Bozdağ,
konuşacak mısınız?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Evet,
konuşacağım.
BAŞKAN – Buyurun, önergeniz
üzerinde Sayın Bozdağ. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Askerî Yüksek İdare Mahkemesi ile ilgili
Anayasa maddesinde değişiklik yapan maddeyle alakalı verilen önerge üzerinde
söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, askerî yargıyla ilgili
alanda yapılan düzenlemeler, bu alandaki düzenlemelerin hukuk devletinin
standartlarına uygun bir şekilde değiştirilmesini öngörmektedir. Biliyorsunuz,
hem askerî yargıda hem Askerî Yargıtayda hem de
Askerî Yüksek İdare Mahkemesinde hâkimler karar verirken, yargı bağımsızlığı,
hâkimlik teminatı ve askerî hizmetin gereklerine göre karar vereceğini hüküm
altına alıyordu. Tabii “askerî hizmetin gerekleri” ifadesi yer aldığı zaman,
yargının bağımsızlığı, hâkimlik teminatı, hukuk devleti, askerlik hizmetinin
gerekleri söz konusu olduğu zaman bunu bir dengelemek, gerektiği zaman da göz
ardı etmek gibi bir sonucu da ortaya çıkarıyordu. Bizim Anayasa’mızda hukuk
devleti ilkesiyle bağdaşmayan bir ayıptı ve bu düzenlemeyle bu ayıp
Anayasa’mızdan çıkartılmaktadır. Önemli bir değişimdir, önemli bir reformdur.
Tabii, hukuk adına ayıplar
sadece bunlarla da kalmıyor. Bizim hukukumuza baktığınız zaman, içerisinde pek
çok alanda yaşanan ayıplar da var, pek çok siyasinin başına gelen nice olaylar
da var. Şimdi, ben, Sayın Başbakanımızla ilgili birkaç hususun altını çizmek isterim
bu vesileyle.
Biliyorsunuz, Sayın
Başbakanımız 1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı idi. O dönemde
değişik iktidarlarla çalıştı. 94’te DYP-SHP, bilahare CHP Hükûmeti
oldu, daha sonra Anayol Hükûmeti oldu, bir dönem Refahyol oldu, ondan sonra Anasol-D,
devam eden iktidarlar oldu ve bu iktidarlar döneminde görevde bulundu. Görevde
bulunduğu süre içerisinde, Sayın Başbakan kadar iktidarların incelemesine,
denetlemesine, sorgulamasına, sorgulanmasına tabi olan ikinci bir başkan bizim
tarihimizde var mı yok mu bilmiyorum.
HİKMET ERENKAYA (Kocaeli) –
Sayın Başbakan kaç yıl Belediye Başkanlığı yaptı?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Müfettiş üzerine müfettişler geldi ve bir şey bulamadılar. “Uydur” dendi belki,
uyduramadılar, hiçbir şey çıkmadı. Dokunulmazlık da yok, yargılanma imkânı da
var. Bir yargılama imkânı da kullanıldı, yargılandı -demin Hayati Bey de ifade
etti- mahkemeler oldu, bir bir beraat etti. Ama siyaseten Türkiye'nin geleceğinde söz sahibi olacağı belli bir
kişilik. Toplumun her tarafından sevgi ve saygı kendini İstanbul’a doğru
gösteriyor ve Ankara’ya çağırıyor âdeta. Bu yolu kesmek
lazım. Onun için, yolsuzlukla kesilemedi bu yol, hırsızlıkla kesilemedi
bu yol. Boğazından geçen bir haram lokmayı bulamadı yol kesmek isteyenler,
olmadı ve okul kitaplarında millî şairlerimizden bir tanesinin şiirinden,
hukukun en büyük ayıplarından, en büyük cinayetlerinden biri işlenerek bir
karar verildi. Ben o kararı okudum, emin olun gerekçesini okurken yüzüm
kızardı. O gerekçeyi yazanlar nasıl yazdılar, emin olun okurken benim yüzüm
kızardı. Ama böyle bir gerekçe yazıldı, hukuk ayaklar altına alındı, Yargıtay
bunu onayladı.
Daha sonra, yine ilginçtir,
1999’dan sonra 4616 sayılı Yasa çıktı. Bu çerçevede, Sayın Başbakan, avukatları
aracılığıyla, suçun vaki olmamış sayılması ve adli sicil kaydının silinmesiyle
ilgili Diyarbakır 3 numaralı Devlet Güvenlik Mahkemesine müracaat ediyor.
Müracaatı üzerine, mahkeme talebi reddediyor oy çokluğuyla. Daha sonra itiraz
ediyor. İtiraz edince, bir sonra gelen numaralı DGM buna bakıyor, itirazı kabul
ediyor, suçun vaki olmamış sayılmasına karar veriyor ve arkasından da adli
sicilin silinmesine karar veriyor. Bu karar Adli Sicil ve İstatistik Genel
Müdürlüğüne ibraz ediliyor ve sicil kaydı siliniyor, adli sicile ilişkin belge
alınıyor. Baktığınız zaman, buraya kadar işlem, hukukun içinde işleyen bir
işlem ama o arada Sayın Sabih Kanadoğlu
hemen devreye giriyor. Temyiz yetkisi yok…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bozdağ, lütfen bitirin.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Bitiriyorum Sayın Başkan, bitiriyorum, son cümlelerim.
BAŞKAN - Önergeniz üzerinde
hiçbir şey söylemediniz.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Sayın Başkanım, hukukla ilgili konuşuyorum, konu da hukuk devleti.
Şimdi, bunun üzerine Yargıtay
Başsavcısı “Bu itiraz üzerine verilen şey, aslında Tayyip
Bey’in avukatları temyiz etmiştir, itiraz değildir.” diyor, dosyayı getiriyor
ve Yargıtayda 8. Ceza Dairesi toplanıyor.
TURGUT BİDEK (Kırklareli) –
Ne anlatıyor Sayın Başkan?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) –
Bizim hukukumuzda da -cümle çok açık, biliyor musunuz- diyor ki Ceza Muhakemesi
Usul Kanunu: “İtiraz üzerine verilen karar kesindir.” Kesin kararı temyiz
ediyorlar, Yargıtay temyiz üzerine… Hadi, anladık, hukuku çiğnediniz, Yargıtay
bir daha çiğniyor, ilk derece mahkemesine göndermiyor, mahkeme yerine kendi
geçiyor, kararını veriyor ve adli sicil kaydını yeniden ikame ediyor,
milletvekili listesinden siliyorlar.
Bunu niye anlattım, biliyor
musunuz: Sayın Başbakanın yolunu kesmek isteyenler, hukuku da böylece katlettiler.
Eğer bir yolsuzluk, eğer bir hırsızlık, tek bir lokma yetim hakkı olaydı,
hukuku katletmeden…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bozdağ, ek süreniz de doldu, lütfen Genel Kurulu selamlayın
efendim.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - …başka yollarla o yolu keserlerdi.
Başaramadılar, bundan sonra da başaramayacaklar diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Diğer önerge
üzerinde Sayın Canikli, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır
efendim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Şimdi, Başbakana bağlar!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) -
Bu kürsüden Sayın Başbakanımızla ilgili çok önemli bir iddia gündeme getirildi.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Aferin…
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) –
Bakanlık devri geçti, geç kaldın, seçim dönemi geliyor, boşuna yağ yakma!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) -
Çok önemli bir iddia ve bu iddianın netleştirilmesi gerekir değerli arkadaşlar.
Bu ülkede hepimiz yaşıyoruz, bu ülke hepimizin ülkesi. Bu ülkeyi yöneten Sayın
Başbakanla ilgili böyle bir iddianın elbette araştırılması ve gerçek olup
olmadığının tespit edilmesi gerekir.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Güzel; araştırma önergesi vereceğiz…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) -
Son derece önemli bir iddia. İddia nedir? Tutanaklardan okuyacağım değerli
arkadaşlar, iddia şu, diyor ki konuşmacı: “The Economist’e göre…” Yani The Economist dergisini kastediyor, “Dünyanın sekizinci zengin
Başbakanı var.” Devam ediyor: “Yedi yılda dünyanın sekizinci zengin Başbakanı
olan birisi, o Başbakanı eleştiremez.” diyor. Yine devam ediyor: “Ben o iddiayı
ezbere konuşmuyorum, ben en saygın dergi The Economist dergisinde okuduğum bir şeyi söylüyorum.” Buradan
aynen böyle ifade ediyor ve en son diyor ki: “The Economist dergisini alın okuyun.” Ben bu arada aldım,
okudum, hepsini okudum, hepsini taradım. Sayın Başbakanımızla ilgili,
bahsedilen iddiayla ilgili en ufak bir bilgi, bir yayın yok değerli arkadaşlar.
Yok.
OKTAY VURAL (İzmir) – Hangi
sayısını okudun?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Hangi sayısı?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
- Bitmedi, bu kadarla da iktifa etmedik.
Etmedik. Bakın, bu arada, The Economist
dergisinin Türkiye temsilcisinin bir açıklaması geldi bu konuyla ilgili,
Anadolu Ajansından, biraz önce elime ulaştı, diyor ki: “İddia tamamen hayal
ürünüdür. Merkezi Londra’da olan The Economist dergisi, herhangi bir zamanda Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili
dünyanın en zengin liderleri arasında yer aldığına ilişkin hiçbir yayın
yapmamıştır, böyle bir bilgiye de biz sahip değiliz.” (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
OSMAN ERTUĞRUL (Aksaray) –
Başbakan fakir mi?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Demek ki iddia yalan, yalan, hem de kuyruklu yalan. Her şey ortada, belgeler…
Bütün Economist dergisinin tamamını taradım değerli
arkadaşlar, böyle bir iddia yok, Sayın Başbakanımızla ilgili böyle bir iddia
yok.
Bakın, daha kısa bir süre
önce, yine yalan ve iftiralarla dolu bir gensoru önergesi getirdiniz, o
iddiaların hiçbirisinin gerçek olmadığını belgelerle buradan ispat ettik
değerli arkadaşlar ve bunun üzerine “Çakma önerge getiriyorsunuz.” dedik. Şimdi
aynı eğilim devam ediyor, aynı alışkanlık devam ediyor değerli arkadaşlar. Âdeta
bir yalan üretim merkezi oluşturulmuş. Yalan üretim merkezi! Yalan üretim
merkezinde yalan üretiliyor, iftira üretiliyor, ayıptır, ayıp! Çok ayıp değerli
arkadaşlar, çok ayıp! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Onurlu olan… Bu iddia sahibi,
şimdi, bakın, bunlar kimse, birazcık onur varsa -ispat edilmiştir olmadığı-
çıkıp Sayın Başbakandan, bu milletten, bütün AK PARTİ’den
özür dilemelidir, birazcık eğer onur varsa değerli arkadaşlar. Yapacak başka
hiçbir şey yok, onu bekliyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Canikli, Remzi Gür ile Başbakanın konuşmasını okuyayım mı?
25 bin doları Amerika’ya gönderdiğini ispatlayayım mı gelip oraya?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Ve bir daha, buradan tekraren söylüyorum, gündeme getirilen bu iddianın, Sayın
Başbakanımızla ilgili iddianın gerçekle hiçbir alakası yoktur…
TURGUT DİBEK (Kırklareli) –
Bak bu mızrak çuvala sığmaz!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) -
…The Economist dergisinin
hiçbir sayısında da böyle bir iddia yer almamaktadır; bu yalandır, iftiradır.
Buradan ispat ediyoruz, buradan ilan ediyoruz.
Siz ne zaman
akıllanacaksınız? Ne zaman onurlu davranacaksınız?
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Ya,
insan utanır!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Ayıptır! Ayıptır! (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
Haysiyetsiz bir konuşma yapıyorsun. Utanır insan be!
BAŞKAN – Lütfen…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Hiç gerçekle ilgili olmadığı, ilgisi olmadığı hâlde…
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
Haysiyetsiz bir konuşma yapıyorsun!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
…bu ülkenin Başbakanına her türlü hakareti yapacaksınız, her türlü yalanı
söyleyeceksiniz… (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak)
– Kimseye yalan söylemiyoruz!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
…biz buradan çürüteceğiz, yine konuşacaksınız. Ayıptır!
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – 5
tane 1,5 milyon dolarlık villa nerede!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Çıkıp özür dilemeniz gerekiyor.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
Nerede 3 milyon dolarlık gemi!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Çıkıp özür dileyeceksiniz, başka şansınız yok.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – 10
milyar maaş alıyor Başbakan. 10 milyar maaşla mı biriktirdi bunları! Haysiyetli
konuş!
BAŞKAN – Sayın Ekici,
lütfen...
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
Haysiyetsiz ve utanmaz bir konuşma yapıyorsun!
BAŞKAN – Sayın Ekici, lütfen…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Biz sizin yalanlarınıza cevap vermekten bıktık…
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Biz
de sizin yolsuzluklarınızdan bıktık!
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak)
– Gemiler ne oldu!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
…ama siz yalan getirmekten, yalan üretmekten bıkmadınız. Âdeta yalan üretme
makinesi… Böyle bir şey olabilir mi değerli arkadaşlar! (CHP sıralarından
“Dosyalar burada.” sesleri)
BAŞKAN – Lütfen…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, burası milletin Meclisi. Burada yalan
söyleyemezsiniz, burada Sayın Başbakana hakaret edemezsiniz, gerçek dışı
iftiralarda bulunamazsınız, böyle bir hakkınız yok! Bu milletin kürsüsünü bu
şekilde kirletemezsiniz! (CHP sıralarından gürültüler)
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – 10
milyar maaş alıyor Başbakan!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Böyle bir şey olamaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Eğer… Yolsuzluk mu
görmek istiyorsunuz…
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
İnanarak konuşmalısın! Haysiyetli konuşmalısın!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
…usulsüzlük mü görmek istiyorsunuz, Yuvacık Barajı’nın ihalesine bakın, İSKİ
skandalına bakın… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – 5
tane 1,5 milyon dolarlık villa ne! Hangi parayla alındı! 5 tane 1,5 milyon
dolarlık villayı hangi parayla aldı Başbakan!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
…partinizin hesaplarına bakın…
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Bari
sesini kes, otur!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
…Anayasa Mahkemesinin kararına bakın! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Canikli, süreniz doldu efendim. Ek süre veriyorum, lütfen
konuşmanızı tamamlayınız.
ENVER YILMAZ (Ordu) –
Yalancısın, yalancı!
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
Yalanı siz söylüyorsunuz!
BAŞKAN - Sayın Ekici, lütfen
oturun.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Biz ne söylüyorsak, değerli arkadaşlar, belgeli söylüyoruz, belgesiz hiçbir şey
söylemiyoruz. Yuvacık Barajı’nın yolsuzluğu, İSKİ yolsuzluğu dillere destan
olmadı mı? Dillere destan olmadı mı? Yıllar geçti aradan, hâlâ tazeliğini
korumuyor mu? Hâlâ bu millet bedel ödüyor bunlar için.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
Millet çok iyi biliyor bunları! Millet çok iyi biliyor!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Eğer illa yolsuzluk aramak istiyorsanız aynaya bakacaksanız, kendi geçmişinize
bakacaksınız…
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
Millet hesabını soracak sizden!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
…tarihinize bakacaksınız. AK PARTİ’nin geçmişi, ismi
gibi ak, tertemiz! (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Bir tane
iddianızı bugüne kadar ispat edemediniz, bir tanesini. Hepsinin yalan olduğunu
biz buradan ortaya koyduk.
OKTAY VURAL (İzmir) – Her
şeyi ispatladık.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Ayıptır! Ayıptır!
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
Ayıbı siz yapıyorsunuz!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Gelin, özür dileyin, bu milletten özür dileyin, Başbakanımızdan özür dileyin.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) –
Ayıbı sen yapıyorsun!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) –
Hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri,
alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Varsa
şu dergiyi getirin.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Sayın Canikli, konuşurken “Yalan ve iftiralarla
dolu bir gensoru önergesi getirdiniz.” dedi ve gensoru önergesinin altında
imzası olanlardan birisi de benim…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Hayır efendim, onunla alakası yok.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
- …dolayısıyla sataşma vardır, söz istiyorum.
(Ordu Milletvekili Enver
Yılmaz ve Ankara Milletvekili Tekin Bingöl’ün birbirlerinin üzerine doğru
yürümeleri)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen… Lütfen sayın milletvekilleri… (AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
Sayın Kılıçdaroğlu,
arkadaşlarınızı…
Grup başkan vekili
arkadaşlarımız, lütfen milletvekillerinize sahip olun. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan, siz devam edin.
BAŞKAN - Sayın Bingöl, lütfen
oturun siz de. Lütfen…
ENVER YILMAZ (Ordu) – Çık
dışarı!
OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın
Başkan, artık yeter bu saldırılar. Nedir bu ya! (AK PARTİ ve CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, bakın, yabancı bir heyet var misafir koltuğunda, siz burada
birbirinizle kavga ediyorsunuz. Yakışıyor mu! Yakışıyor
mu arkadaşlar! Televizyonları başında millet bizi izliyor. Yakışıyor
mu! (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlar… (AK PARTİ
ve CHP sıralarından gürültüler)
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 22.08
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.17
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102’nci Birleşiminin Yedinci
Oturumunu açıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
22’nci madde üzerindeki
önerge işlemine devam ediyoruz.
Van Milletvekili Sayın Kayhan
Türkmenoğlu’nun önergesinin gerekçesini okutacak idim, ara vermek zorunda
kaldım.
Sayın Kılıçdaroğlu,
bir şey söylüyordunuz, buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Sayın Canikli kürsüde konuşurken “Yalan ve
iftiralarla dolu bir gensoru önergesi verildi.” dedi ve açıkça, yapmış
olduğumuz gensorunun konusunda bize sataşmada bulundu. Söz istiyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Sayın Başkan, oturum değiştiği için, sataşmadan söz veremezsiniz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Ayrıca gruba yönelik olarak da…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Oturum değişti, bu yeni oturum.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Demin
de oturum değişti diye bize söz vermediniz Sayın Başkan.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Ya, bir dakika, bir müsaade edin. “Kemal Bey” dedi. Kemal Bey bir derdini
anlatsın, bir müsaade edin.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Demin aynı şekilde yaptık Sayın Başkan, oturum değişti diye söz vermediniz.
ATİLA EMEK (Antalya) -
“Onursuz” diyen adam konuşamaz!
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Biz sadece iddialara cevap verdik Sayın Başkanım. Biz herhangi bir…
ATİLLA KART (Konya) – Suçlama
yaptın, iftirada bulundun, karalama yaptın.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
…hakaret etmedik, yalanlara cevap verdik biz sadece.
BAŞKAN – Şimdi, tabii, bu
Genel Kurulu İç Tüzük’e göre yönetmek durumundayız.
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA
(Bartın) - “Onursuz” derken yalanlara mı cevap veriyorsunuz kardeşim?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Belgelerle cevap verdik.
BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, siz de biliyorsunuz ki “aynı oturum” tabiri
geçmektedir. Şöyle yapabilir miyiz: 60’a dörde göre yerinizden bir açıklama
yapma imkânı sağlasam size?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Sataşma var Sayın Başkan.
ATİLLA KART (Konya) – Hakaret
var.
BAŞKAN – Ama,
işte, oturum değişti.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Dolayısıyla, izin verirseniz, kürsüden…
BAŞKAN – Şimdi ben size
versem, bir başka sefer, oturum değiştiği için birine söz vermediğim takdirde
bunu örnek gösterecektir.
ATİLLA KART (Konya) – Hakaret
var Sayın Başkan, hakaret var!
BAŞKAN – Ama kapatmak zorunda
kaldım, çünkü… Ne olduğunu siz de gördünüz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Sayın Başkan, gruba yönelik olarak hakaret varsa, izin verin kürsüden yanıt
vereyim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Öyle bir şey yok.
BAŞKAN – Ama,
yani, İç Tüzük’e aykırı hareket etmemi istiyorsunuz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Hayır.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Oturum değiştiğinden veremez.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Ama, ben size söz veriyorum, olayı germeyeceğim.
BAŞKAN – Efendim, yerinizden
açıklama yapsanız… (CHP sıralarından gürültüler) Efendim, bir saniye… Yani, İç
Tüzük’ümüz neye izin veriyorsa o şekilde hareket ederim. Anlayış göstermeniz
gerekir Sayın Kılıçdaroğlu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Efendim, sataşmadan ötürü ben…
BAŞKAN – Yani, bu İç Tüzük’ü
hepimiz de…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Sayın Başkan…
BAŞKAN – Lütfen yerinizden
açıklayın, lütfen. (CHP sıralarından
gürültüler)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Sayın Başkan, sataşmadan ötürü…
ATİLLA KART (Konya) – Sayın
Başkan, hakarette bulundu.
BAŞKAN – Efendim, oturum
değişti.
ATİLLA KART (Konya) – Birkaç
kez hakarette bulundu Sayın Başkan.
BAŞKAN – Size sataşmadan
dolayı söz veremem. Emsal olur, emsal olur.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Sayın Başkan, ben zatıalinizden söz istedim…
BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, emsal olur. Yerinizden makul bir süre
vereceğim, lütfen oturun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– …arayı siz verdiniz, ben vermedim.
BAŞKAN – Yerinizden açıklama
imkânı vereceğim. Lütfen…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– O zaman, her sataşmadan, her hakaretten sonra ara verilirse olmaz ki!
BAŞKAN – Efendim, İç
Tüzük’ümüz müsait değil. İç Tüzük’ümüz müsait değil, bunu siz de biliyorsunuz.
Niye ısrar ediyorsunuz? Oturum değişti. Burada ben keyfimden kapatmadım, yani
niçin kapattığımı biliyorsunuz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Sayın Başkan, ben zatıalinizden oturumdan önce,
bitmeden önce zaten söz istemiştim ama siz ara verdiniz. Yani, benim söz hakkım
bakidir.
BAŞKAN – Ama ara vermek
zorunda kaldım.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Söyledim, sataşma vardı ve ciddi bir sataşma vardı.
BAŞKAN – Yani, Genel Kurulu o
sırada yönetmemin mümkün olmadığını gördüm. Siz de gördünüz. Hatta,
“Kapatın.” diye gruplardan talepler geldi.
Yani, şimdi, buradan
konuşmakla oradan, mikrofondan meramınızı anlatmak arasında fazla bir fark yok.
Lütfen, İç Tüzük’ümüze uygun hareket edelim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Ben de İç Tüzük’e uygun istiyorum efendim.
BAŞKAN – 60’a dört şu anda
sizin konuşma talebinizi karşılayabilecek tek maddemizdir. 69’a göre size
sataşmadan söz veremem, oturum değişti.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Sayın Başkan, geçmiş tutanak hakkında söz istiyorum o zaman. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Efendim, lütfen…
Lütfen…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Geçmiş tutanak, yani…
BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, ısrar etmeyin, ısrar etmeyin… Yerinizden size
bir söz imkânı vereyim. Makul bir süre vereceğim.
Lütfen buyurun, lütfen…
Lütfen, Sayın Kılıçdaroğlu...
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce)
– Kemal Kılıçdaroğlu,
otur!
ATİLA EMEK (Antalya) – Sayın
Başkan, çifte standart olur mu?
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen saygılı olun. Bir partinin Grup Başkan Vekiline söz
veriyorum. Lütfen…
Buyurun efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin,
konuşmasında, vermiş oldukları önergeyi kastederek “Yalan ve iftiralarla dolu
bir gensoru önergesi verildi.” ifadelerine ilişkin açıklaması
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Sayın Başkan, Sayın Canikli “Yalan ve iftiralarla
dolu bir gensoru verildi.” dedi. Amerikan Adalet Bakanlığının İnternet sitesinde,
resmî İnternet sitesinde Türkiye’de
rüşvet dağıtan firmalar var, Türkiye'nin ismi var. Bu ismi görüp, o İnternet sitesinde
Türkiye'nin adını görüp sessiz kalmak bir iktidarın onuruyla bağdaşır mı?
Türkiye Cumhuriyeti’nin onuruyla bağdaşır mı?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) –
Yargıya intikal etmiş mi etmemiş mi?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) – Bunlara yargı karar verir.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Yine aynı şekilde, Amerikan Sermaye Piyasası Kurulunun Türkiye’de rüşvetlerin
nasıl dağıtıldığına ilişkin raporları varken ve o raporlar günlerce gazetelerde
yer alırken, onlar burada söylendiği zaman, onlar söylendiğinde iktidar
kanadının, Hükûmete dönüp “Bunları niye
araştırmıyorsunuz?” diye sorma onurunu niye göstermiyor? Onursa önce o onuru
göstermesi gerekmiyor mu? Sayın Başbakan, mal varlığıyla ilgili ne yaparsa
yapsın… (AK PARTİ sıralarından “yeter, yeter!” sesi) Sayın Başbakan, Remzi
Gür’le yaptığı telefon konuşmasında Amerika’daki kızı için 25 bin-30 bin dolar para istiyor. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) – Ayıp ya! Ayıp!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Sayın Başbakan bu parayı Remzi Gür’den hangi gerekçeyle, niçin istiyor? Onun
çıkıp açıklanması lazım.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) – Ayıp, ayıp!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Yine Sayın Başbakan, “Ben emekli aylığıyla geçinemiyorum.” diyor Schröder’e. Kime söylüyor?
BAŞKAN – Efendim, tamam…
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın
Başkan, bunlar gensoru görüşmeleri sırasında görüşüldü. Çakma gensoru.
İddiaları ispat edilemediği için… Böyle bir gündem yok.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– 3 Mart 2004’te, Gazeteci Murat Çelik’e verdiği röportajda, “Eğer ben bu
işleri kurmazsam aldığım emekli aylığıyla geçinemem.” diyor. Bu kürsüde, Sayın
Başbakanın aylığının artırılması için ve Schröder’e
gidip…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Efendim, teşekkür
ederiz Sayın Kılıçdaroğlu, süreniz doldu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– ...Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının aldığım aylıkla geçinemiyorum dememesi
için önerge veren bir kişiyim ben. Başbakanın onurunu ben koruyorum, bunlar
değil!
BAŞKAN – Efendim, gensoru
önergesi burada görüşülmedi mi? Bu iddialar karşılıklı konuşulmadı mı? Burada
konuşuldu. Tekrar niye bunları gündeme getiriyoruz, anlayamıyorum. Gensoru
konuşuldu burada.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Olur mu Sayın Başkan?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –
İftiradan başka bir şey değil Başkanım. Sürekli iftira…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Sayın Başkan…
BAŞKAN – Efendim…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Sayın AKP’nin grup başkan vekillerine izin veriyorsunuz, çıkıp konuşuyorlar,
bize izin vermiyorsunuz. Bu sizin tutumunuz…
BAŞKAN – Efendim, verdim ya
size.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Hayır efendim.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Biz
sözü sataşmadan aldık.
BAŞKAN – Size niye söz verdim
efendim?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Öyle değil… Siz oturumu kapattınız, bize söz vermemek için.
BAŞKAN – Oturumu kapatmak
zorunda kaldım, keyfimden kapatmadım efendim. Lütfen…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Hayır efendim.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, bu konuda yeteri kadar karşılıklı konuşma ve tartışma oldu.
Lütfen Genel Kurulu sükûnete davet ediyorum.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
– Şunu söylemek istiyorum Sayın Başkan… Sayın Başkan… Sayın Başkan… (AK PARTİ
sıralarından “Yeter!” sesi)
BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, yeteri kadar söz imkânı tanıdım,
söyleyeceklerinizi söylediniz, zabıtlara geçti, değerlendirmeyi millet yapar.
Lütfen… Halkımız televizyonları başında izliyor.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep
Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497 ve 497’ye 1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN – Şimdi önergenin
gerekçesini okutuyorum efendim:
Gerekçe:
Askerî Yüksek İdare
Mahkemesinin çalışma usullerinin mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile
hâkimlik teminatı esaslarına göre düzenlenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Birlikte işleme
aldığım önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
teklifin 22’nci maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddenin oylaması gizli
oylama şeklinde yapılacaktır.
Tekrar hatırlatıyorum: Sayın
milletvekillerine ilgili arkadaşlarımızca verilecek olan pullardan beyaz olanı
kabul, kırmızı olanı ret, yeşil olanı ise çekimser oyu ifade etmektedir.
Gizli oylamaya Adana ilinden
başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, oyunu kullanmayan arkadaşımız var mı? Yok.
Oy kullanma işlemi
tamamlanmıştır.
Kutuları kaldırınız lütfen.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 22’nci maddesinin gizli oylama sonucu
açıklıyorum:
“Oy Sayısı : 408
Kabul : 337
Ret : 71
Çekimser :
-
Boş : -
Geçersiz :
-
Kâtip Üye Kâtip Üye |
Harun Tüfekci Bayram
Özçelik |
Konya Burdur” |
Teklifin 22’nci maddesi kabul
edilmiştir.
23’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 23- Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 159 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 159- Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
esaslarına göre kurulur ve görev yapar.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu yirmiiki asıl ve oniki
yedek üyeden oluşur; üç daire halinde çalışır.
Kurulun Başkanı Adalet Bakanıdır.
Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kurulun tabiî üyesidir. Kurulun,
dört asıl üyesi, nitelikleri kanunda belirtilen; yükseköğretim kurumlarının
hukuk, iktisat ve siyasal bilimler dallarında görev yapan öğretim üyeleri, üst
kademe yöneticileri ile avukatlar arasından Cumhurbaşkanınca, üç asıl ve üç
yedek üyesi Yargıtay üyeleri arasından Yargıtay Genel Kurulunca, iki asıl ve
iki yedek üyesi Danıştay üyeleri arasından Danıştay Genel Kurulunca, bir asıl
ve bir yedek üyesi Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurulunca kendi üyeleri
arasından, yedi asıl ve dört yedek üyesi birinci sınıf olup, birinci sınıfa
ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş adlî yargı hâkim ve savcıları
arasından adlî yargı hâkim ve savcılarınca, üç asıl ve iki yedek üyesi birinci
sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş idarî
yargı hâkim ve savcıları arasından idarî yargı hâkim ve savcılarınca, dört yıl
için seçilir. Süresi biten üyeler yeniden seçilebilir.
Kurul üyeliği seçimi,
üyelerin görev süresinin dolmasından önceki altmış gün içinde yapılır.
Cumhurbaşkanı tarafından seçilen üyelerin görev süreleri dolmadan Kurul
üyeliğinin boşalması durumunda, boşalmayı takip eden altmış gün içinde, yeni
üyelerin seçimi yapılır. Diğer üyeliklerin boşalması halinde, asıl üyenin
yedeği tarafından kalan süre tamamlanır.
Yargıtay,
Danıştay ve Türkiye Adalet Akademisi genel kurullarından seçilecek Kurul
üyeliği için her üyenin, birinci sınıf adlî ve idarî yargı hâkim ve savcıları
arasından seçilecek Kurul üyeliği için her hâkim ve savcının; ancak bir aday
için oy kullanacağı seçimlerde, en fazla oy alan adaylar sırasıyla asıl ve
yedek üye seçilir. Bu seçimler her dönem için
bir defada ve gizli oyla yapılır.
Kurulun, Adalet Bakanı ile
Adalet Bakanlığı Müsteşarı dışındaki asıl üyeleri, görevlerinin devamı
süresince; kanunda belirlenenler dışında başka bir görev alamazlar veya Kurul
tarafından başka bir göreve atanamaz ve seçilemezler.
Kurulun yönetimi ve temsili
Kurul Başkanına aittir. Kurul Başkanı dairelerin çalışmalarına katılamaz. Kurul,
kendi üyeleri arasından daire başkanlarını ve daire başkanlarından birini de
başkanvekili olarak seçer. Başkan, yetkilerinden bir kısmını başkanvekiline
devredebilir.
Kurul,
adlî ve idarî yargı hâkim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama ve nakletme,
geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte
kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme,
görevden uzaklaştırma işlemlerini yapar; Adalet Bakanlığının, bir mahkemenin
kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini
karara bağlar; ayrıca, Anayasa ve kanunlarla verilen diğer görevleri yerine
getirir.
Hâkim ve
savcıların görevlerini; kanun, tüzük, yönetmeliklere ve genelgelere (hâkimler
için idarî nitelikteki genelgelere) uygun olarak yapıp yapmadıklarını
denetleme; görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında suç işleyip
işlemediklerini, hal ve eylemlerinin sıfat ve görevleri icaplarına uyup
uymadığını araştırma ve gerektiğinde haklarında inceleme ve soruşturma işlemleri,
ilgili dairenin teklifi ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanının oluru
ile Kurul müfettişlerine yaptırılır. Soruşturma ve inceleme
işlemleri, hakkında soruşturma ve inceleme yapılacak olandan daha kıdemli hâkim
veya savcı eliyle de yaptırılabilir.
Kurulun meslekten çıkarma
cezasına ilişkin olanlar dışındaki kararlarına karşı yargı mercilerine
başvurulamaz.
Kurula bağlı Genel
Sekreterlik kurulur. Genel Sekreter, birinci sınıf hâkim ve savcılardan Kurulun
teklif ettiği üç aday arasından Kurul Başkanı tarafından atanır. Kurul
müfettişleri ile Kurulda geçici veya sürekli olarak çalıştırılacak hâkim ve
savcıları, muvafakatlerini alarak atama yetkisi Kurula aittir.
Adalet Bakanlığının merkez,
bağlı ve ilgili kuruluşlarında geçici veya sürekli olarak çalıştırılacak hâkim
ve savcılar ile adalet müfettişlerini ve hâkim ve savcı mesleğinden olan iç
denetçileri, muvafakatlerini alarak atama yetkisi Adalet Bakanına aittir.
Kurul üyelerinin seçimi,
dairelerin oluşumu ve işbölümü, Kurulun ve dairelerin görevleri, toplantı ve
karar yeter sayıları, çalışma usul ve esasları, dairelerin karar ve işlemlerine
karşı yapılacak itirazlar ve bunların incelenmesi usulü ile Genel Sekreterliğin
kuruluş ve görevleri kanunla düzenlenir.”
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, 23’üncü madde üzerinde elli üç önerge verilmiştir. Kura sonucu
belirlenen yedi önergeyi okutup işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 23 üncü maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 159 uncu maddesinin 10 uncu fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Ahmet Yeni Aşkın
Asan |
Samsun Ankara |
“Kurulun meslekten çıkarma ve
yer değiştirme cezasına ilişkin olanlar dışındaki kararlarına karşı yargı
mercilerine başvurulamaz.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 23 üncü maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 159 uncu maddesinin 11 inci fıkrasında geçen “Kurula bağlı Genel
Sekreterlik kurulur. Genel Sekreter” ifadesinin “Kurulacak Genel Sekreterliğe”
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fikri Işık Bekir Bozdağ Mehmet
Tunçak |
Kocaeli Yozgat Bursa |
İsmail Göksel İsmail Bilen Nedim Öztürk |
Niğde Manisa Eskişehir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’ye 1.
ek sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 23 üncü maddesiyle değiştirilen 159 uncu maddenin iki, üç ve
dördüncü fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sevahir
Bayındır Akın Birdal Sebahat
Tuncel |
Şırnak Diyarbakır İstanbul |
Şerafettin Halis |
Tunceli |
Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu yirmi iki asıl ve on bir yedek üyeden oluşur; "Hâkimler Yüksek
Kurulu" ile "Savcılar Yüksek kurulu" hâlinde yedi asıl ve dört
yedek üyeden oluşan iki daire hâlinde çalışır.
Kurulun başkanı seçimle
belirlenir. Adalet Bakanı ile Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kurulun tabii
üyesidir, oy kullanamazlar.
Kurulun,
dört asıl üyesi, nitelikleri kanunda belirtilen; yükseköğretim kurumlarının
hukuk, iktisat ve siyasal bilimler dallarında görev yapan öğretim üyeleri, üst
kademe yöneticileri ile avukatlar arasından Cumhurbaşkanınca, üç asıl ve iki
yedek üyesi Yargıtay üyeleri arasından Yargıtay Genel Kurulunca, iki asıl ve
bir yedek üyesi Danıştay üyeleri arasından Danıştay Genel Kurulunca, iki asıl
üye ile bir yedek üye Türkiye Barolar Birliği yönetim kurulu ve Baro Başkanları
tarafından yirmi yıl fiili avukatlık yapmış olanlar arasından dört yıl için
seçilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 23. Maddesi'nin on birinci
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ederiz.
Faruk Bal Ali Uzunırmak Reşat
Doğru |
Konya Aydın Tokat |
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım en aykırı üç önerge aynı mahiyette olup
birlikte işleme alacağım. İstemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 23. Maddesi'nin Teklif
metninden çıkarılmasını arz ederiz.
Faruk
Bal Şenol
Bal |
Konya İzmir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 23. maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin
buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ahmet
Küçük Atilla
Kart |
Çanakkale Konya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas
Numaralı 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 23. maddesinin Teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerinin
buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Ali
Rıza Öztürk |
Malatya Mersin |
BAŞKAN – Komisyon katılıyor
mu önergelere efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyor Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Öztürk, siz mi konuşacaksınız efendim?
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; AKP Grup Başkan Vekili Bekir Bozdağ’ın
çok doğru bir şekilde söylediği gibi, bu kürsü milletin kürsüsüdür. Bu kürsüden
ister iktidar isterse muhalefet partisi milletvekilleri düşüncelerini özgürce
söylerler ancak bu düşüncelerini beğenmeyen arkadaşlarımız gelirler, bu
düşüncelerini burada söylerler. Son günlerde, özellikle bu Anayasa değişikliği
çerçevesinde, AKP milletvekillerinin sayısal çoğunluklarına dayanarak
uygulamaya çalıştıkları baskı ve şiddeti şiddetle kınıyorum. Baskı ve şiddetle
bizi yıldırabileceklerini, susturabileceklerini sanıyorlarsa yanılıyorlar.
Öte yandan, Meclis Başkanı,
kendisinin Meclisi taraflı yönettiğine yönelik tepkiler sonucu şahsımla ilgili
olarak “oğluna hitap edemeyen adam” lafını kullanmış. Bir kere, öncelikle şunu
söylemek istiyorum Sayın Başkanım: Benim oğlum yok, 2 tane kızım var, 2 kızımla
da iftihar ediyorum, onlarla gurur duyuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Ancak
öyle anlaşılıyor ki siz evinizde oğlunuza söz geçiremediğiniz için, oğlunuza
söz geçirememenin verdiği öfkeyle, buraya gelip, Meclisteki milletvekillerine
yönelik olarak, hiç de bir Meclis Başkanına yakışmayan üslupla saldırılarda
bulunuyorsunuz. Yine, Sayın Başbakan, kendisine derdini anlatmaya çalışan
çiftçilere “Ananı al git.” diyor, on üç yaşındaki bir çocuğun ümüğünü sıkıyor.
Benim çocuklara, sadece kendi kızlarıma değil, çocuklara yönelik herhangi bir
öfke duymam söz konusu olamaz çünkü çocuklar, hukuksuzluğun, haksızlığın
kaynağı değildir; bizim tepkimiz, haksızlığa ve hukuksuzluğadır. Meclis Başkanı
olarak, siz de eğer bu Meclisi yasa ve yönetmeliklere uygun olarak yönetirseniz
size de herhangi bir tepkimizin olmayacağını belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, AKP
grup başkan vekili arkadaşlarım burada konuşurlarken şunu söylediler, dediler
ki: “Sayın Başbakan hakkında bir tek fezleke var mı?”
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
benim üslubumu bilen arkadaşlarımız geçmiş tutanakları incelediklerinde, ben
kişilerin kişisel sorunlarını çok fazla bu kürsüde dile getirmemişimdir. Beni
ilgilendiren husus bu aşamada şudur: Sayın Bekir Bozdağ
da Sayın Hayati Yazıcı da bilirler ki CMK’nın
225’inci maddesi uyarınca iddianamedeki fiil ve fail hakkında sonuç doğurur
mahkeme kararları.
Şimdi, benim elimde, Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisine gönderilmiş iki tane konu var, okumak istiyorum. Birisi şu
değerli arkadaşlarım: Zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, resmî evrak
ve kayıtlarda sahtecilik ile cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak suçlarından
dolayı bir kişinin, bir genel başkanın dokunulmazlığının kaldırılması
isteniyor. Eğer bu kişi gerçekten Bekir Bozdağ’ın ya
da Hayati Yazıcı’nın söylediği gibi beraat etmişse,
diğer failler hakkında verilen beraat kararı bununla da ilgili sonuç doğuruyor
ise o zaman bu fezlekenin Adalet ve Anayasa Karma Komisyonunda olmaması lazım;
bu kişi, bugün, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı Recep Tayyip
Erdoğan. Başka bir genel başkanla ilgili de dokunulmazlığın kaldırılması
dosyası var değerli arkadaşlarım, o da 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşleri Yasası’na muhalefet yani seçim sırasında güneş battıktan sonra
propaganda yapmak; bu da Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal’ın
dokunulmazlığı.
Değerli arkadaşlarım, bunları
söyledikten sonra, bugün gerçekten yasama ve yürütmenin bir olarak, birleşerek,
yargının elini kolunu kırmaya çalıştığı, gerçekten yargıyı kötürüm hâline
getirmek istedikleri bir Anayasa değişikliğiyle karşı karşıyayız.
Bugün görüşülmekte olan
23’üncü madde, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 159’uncu maddesinde değişiklik
yapılmasına ilişkin AKP teklifidir. AKP, getirdiği Anayasa değişikliğinin bu
maddesiyle, Anayasa’nın 159’uncu maddesini kendi ihtiyaçlarına göre
biçimlendirmeye çalışmaktadır, yargının kalbi olan Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun yapısını yeniden yapılandırmaya çalışmaktadır. Baktığımız zaman, AKP
çevreleri, Avrupa Birliğinin bunu bir standartlaşmanın gereği olarak
sunduklarını, Avrupa Birliğinin istediğini söylüyorlar ve…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Öztürk, ek süre veriyorum bir dakika. Lütfen konuşmanızı
tamamlayın.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Devamla) – …Avrupa Birliğinin gerçekten bu 159’uncu maddenin
değiştirilmesi gerektiğini söylüyorlar ama hem İstişari
Ziyaret raporları hem de Yargıçlar Konseyi raporlarına baktığımız zaman,
okuduğumuz zaman, Türkiye’de, gerçekten, Anayasa’nın 159’uncu maddesinin
değiştirilmesi tavsiye edilmektedir ancak bu değişiklik, AKP’nin söylediği gibi
Adalet Bakanının yargıyı daha fazla ele geçirmesine ilişkin değil, tam aksine,
bu Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulundan Adalet Bakanı ve Müsteşarının
çıkarılmasına ilişkin bir tavsiye kararıdır. Hatta, bu
konuda Avrupa’yı örnek gösteren Adalet Bakanlığına ilgili Konseyden çok anlamlı
yanıtlar verilmiştir; Fransa’nın bu konuda örnek olamayacağı ve kötü örneklere
dayanarak kendi yanlışlıklarımızın mazur gösterilemeyeceğini söylemiştir.
Değerli arkadaşlarım, bu AKP
anayasasıdır, bu milletin anayasası değildir. Bu, 12 Eylül Anayasası’nı daha
demokratik, daha özgür…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Öztürk, ek süreniz de doldu.
Sadece Genel Kurulu
selamlayabilmeniz için açıyorum. Lütfen…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - …
bir hâle getiren bir anayasa değildir. Bu, tümüyle
mahkemeleri Başbakana bağlayan, birimler hâline getiren, hâkimleri de
Başbakanın emir ve talimatına sokan, yasalara, Anayasa’ya ve vicdanlarına göre
değil, Başbakanın emir ve talimatlarına göre karar veren bireyler hâline,
memurlar hâline indirgeyen bir anayasadır. Bu anayasanın 12 Eylül
Anayasası’ndan demokrasi ve özgürlükler açısından hiçbir farkı yoktur değerli
arkadaşlarım.
Bu vesileyle düşüncelerimi
beş dakikada ne kadar söyleyebildiysek o kadar söyledik. Teşekkür ediyorum,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından akışlar)
BAŞKAN – Sayın Kart, siz mi
konuşacaksınız efendim?
ATİLLA
KART (Konya) – Evet.
BAŞKAN – Konya Milletvekili
Sayın Atilla Kart diğer önerge üzerinde konuşacaklar. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
ATİLLA KART (Konya) – Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; tarafımızdan verilen önerge üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Böylesine gergin bir ortamda
Anayasa görüşmeleri yapmanın yanlışlığını ve bunun üzüntüsünü ifade ederek
maddeyle ilgili, önergeyle ilgili değerlendirmelerimi yapmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, yargı organlarının yürütmeden bağımsız olarak
kendi içinde oluşturulması yöntemini yerinde buluyor. Avrupa
Birliği Komisyonunun Genişlemeden Sorumlu Komiseri ile Avrupa Birliği-Türkiye
Karma Parlamento Komisyonu Başkanı, hem Türkiye’de ve hem de Avrupa’da bakan ve
müsteşarın kurulda bulunmalarının demokrasinin temel ilkesini ihlal ettiğini,
bu nedenle Türkiye'nin buna göre düzenleme yapması gerektiğini ifade ediyorlar,
Anayasa çalışmaları konusunda Hükûmeti tüm tarafların
önerilerini dikkate almaya davet ediyorlar. Avrupa Yargıçları İstişari Konseyi, 23 kasım 2007
tarihinde benzeri değerlendirmeyi yapıyor. Bu sebepledir ki Fransa, 2008
yılında yaptığı değişiklikle 2011’den geçerli olmak üzere cumhurbaşkanı ve
adalet bakanının kurulu yönetmesi uygulamalarına son vermiş, yargıtay başkanı ve başsavcının, hâkimler ve savcılar
yüksek kurulunun başkanı olması uygulamasına geçmiştir. İstişari
ziyaret raporları ve Budapeşte Ortak İlkeleri de bu yönde.
Şimdi, hâl böyleyken, şu
hususu bir kez daha vurgulamak gereğini duyuyorum: Resmî kayıtlar, metinler,
Avrupa Birliği sürecinde, Avrupa Konseyi yapılanmasında, hem icrai anlamda hem istişari
anlamda, bu nitelikte düzenlemeler getiriyorlar ve bunlar artık metinlere
intikal etmiş durumda. Ama neyi görüyoruz? İktidar grubu yetkililerinin bu
metinleri bile lafızlarına aykırı olarak -yorumu bırakıyorum- gerçeğe aykırı
olarak Genel Kurula aktardıklarını görüyoruz. Bunlara artık tenezzül etmeyiniz,
tarihe karşı sorumlu olursunuz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığını
ihlal eder konuma geliyorsunuz. Bunlara tenezzül edilmemesi gereğini bir kez
daha ifade ediyorum.
Bu gerçekler karşısında,
“demokratik meşruiyet”, “kooptasyon”, efendim,
“yargıç devleti” gibi kavramları, bu kurumların tavsiyelerine, ilkelerine
aykırı bir şekilde yorumlamanın da bilgi kirliliği yaratmaktan başka bir anlama
gelmediğini hemen ifade ediyorum.
Yargının sorunları yok mu?
Elbette var, pek çok var. Yirmi yılı aşan bir süre avukatlık mesleğini icra
eden, bu işin pratiğini bilen birisi olarak söylüyorum: Yargının pek çok sorunu
var ama o sorunları gidermenin yolu ve yöntemi bu değil. Bu
gayet açık. Bu getirilen çözümler, çözüm olamaz.
Türkiye’de ne yapılıyor?
Bakıyoruz: Adalet Bakanının hegemonyası daha da somut hâle getiriliyor. Bakan,
kurum başkanı olarak hâkim ve savcıların denetimini kontrolünde tutuyor. Bu
konuda ayrıca anayasal bir teminat getiriliyor, 1982 Anayasası’nın yarattığı
yargı ve yargıcın bürokratlaşması olayı daha da kalıcı ve kurumsal hâle
getiriliyor. Yer değiştirme cezalarına karşı yargı yolunun kapalı olmasını,
antidemokratik ve maksatlı bir uygulama olarak gördüğümüzü önemle ifade
ediyoruz.
Daha vahim olanı şu:
Gerçekten şundan emin olmanızı istiyorum, şimdi ifade edeceğim husus yargıyı
sabote etmekle eş değerdir değerli arkadaşlarım. Bakın, 22 kişilik bir Kurul
oluşturuluyor, bunun 7 kişisi adli yargıdan gelecek, 3 kişisi idari yargıdan
gelecek. 10 tane üye bu şekilde gelecek. Olabilir, olmalıdır, elbette yargı
tabanı temsil anlamında daha da genişletilmelidir, bu doğru bir tercih ama
nasıl geliyor bu insanlar? 11.300 civarında yargıç ve savcı var, bütün bu
yargıç ve savcıların seçim mevzuatı çerçevesindeki iştirakleriyle bu seçimlerin
yapılması öngörülüyor.
Bakın, Taha Akyol’un bu konuyla ilgili değerlendirmesini sizlerle
paylaşmak istiyorum değerli arkadaşlarım. Bu gerçekten yargıyı sabote etmekle
eş değer olan bir düzenlemedir. Ne diyor Sayın Akyol?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kart, ek süre
veriyorum, konuşmanızı lütfen tamamlayın.
ATİLLA KART (Devamla) -
“Taslaktaki en tehlikeli husus şudur: HSYK’nın -21
diyor, sonra 22’ye çıktığını biliyoruz- Kurulun 21 üyesinden toplam 10 tanesini
Türkiye’deki adli ve idari bütün hâkim ve savcılar, yani toplam 14 bin -hayır,
11.300- seçmen seçecek. Onun için ortaya sandık konulacak. Bu tür seçimlerde
mesleki liyakatten ziyade başka faktörler devreye girer, yargı tahribata uğrar
diye endişeliyim. Bunun yerine, kıdem, master,
doktora, bilimsel hukuki yayın ve performans gibi kıstaslarla yapılacak bir
sıralamaya göre üye belirlenmelidir. Yargıtayda bile
daire başkanı seçimlerinin ne sorunlar yarattığını bilmiyor muyuz? Şimdi de
adaletin tabanını mı hiziplere bölelim? Bunun vebali çok ağırdır.” diyor.
Gerçekten, son derece yerinde
ve Türkiye gerçeklerini bilerek yapılan bir değerlendirme. Onun için şunu
özellikle ifade ediyorum, bunu vicdanlarınıza seslenerek ifade ediyorum, bunu
sağduyunuza seslenerek ifade ediyorum: Yapılacak olan bu düzenleme yargıyı…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ATİLLA KART (Devamla) –
Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Kart, ek
süreniz de doldu. Sadece Genel Kurulu selamlayabilmeniz için mikrofonunuzu
açıyorum.
Buyurun.
ATİLLA KART (Devamla) – Hemen
bitiriyorum Sayın Başkanım. Teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
yapılacak olan bu düzenleme, şundan emin olunuz, sistemin diğer unsurlarını bir
tarafa bırakıyorum doğrudan yargıyı hedef alarak söylüyorum ve en hafif deyimiyle
söylüyorum: Belirsizliğe yol açacak, ayrışmaya yol açacak, Fetret Dönemine yol
açacak bir tabloyu yaratacaktır, kaosu yaratacaktır;
yargı, tümden işlemez hâle gelecektir. Coğrafi anlamda, etnik anlamda, dinî
anlamda ya da başka unsurlar -o unsurları burada ifade etmek istemiyorum- tam
anlamıyla bir bölünmenin yaşandığını göreceksiniz.
Onun için diyorum ki burada
8’inci maddede dik duruş sergileyen sağduyu sahibi, sorumluluk sahibi
arkadaşlarımın görevinin bu maddede de devam ettiği düşüncesini ifade etmek
istiyor, Genel Kurulu bu duygularla ve saygıyla selamlıyorum değerli
arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Bal, siz mi
konuşacaksınız efendim?
FARUK BAL (Konya) – Evet,
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Diğer bir önerge
üzerinde Konya Milletvekili Sayın Faruk Bal.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır Sayın
Bal.
FARUK BAL (Konya) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 23’üncü madde Anayasa
değişikliği teklifinin en önemli maddelerinden bir tanesidir çünkü yürütme,
yasama ve yargı üçgeninde oluşan parlamenter demokratik sistemin denge ve
denetim mekanizmasını bozan bir maddedir. Bu denge ve denetim mekanizması,
yasama ve yürütme üzerindeki sınırlandırma yetkisinin daraltılması suretiyle
bozulmakta ve yasamanın ve yürütmenin kontrol edilemez bir güç olarak
demokratik bir yönetimden uzaklaşmasını ortaya koyan bir maddedir.
Değerli arkadaşlarım,
parlamenter demokratik sistemlerde yasama meclisinin karar ve çıkarmış olduğu
kanunların Anayasa Mahkemesi tarafından Anayasa’ya uygunluğu denetlenir.
Yürütmenin işlem ve eylemleri Danıştay ve idare mahkemesi tarafından…
Sayın Başkan, bu gürültüde
arkadaşlarımız eğer beni dinlemeyecekse lütfen gürültü yapmasınlar, insicamı
bozmasınlar.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
lütfen Hatibi dinleyelim.
Buyurun Sayın Bal, siz devam
edin.
FARUK BAL (Devamla) – Değerli
arkadaşlarım, işte, Anayasa Mahkemesinin yasama organını, Danıştay ve idare
mahkemelerinin yürütme organını sınırlarken kullandıkları değer, ölçü hukuktur.
Demek ki yürütme ve yasama, hukuk ile sınırlandırılmaktadır. Böyle yönetilen
ülkelere biz hukuk devleti demekteyiz. Onun içindir ki demokratik sistemlerde
hukuk devletinin önemi büyüktür, onun içindir ki demokratik olan devletlerde
hukukun üstünlüğü önemlidir.
İşte, hukukun üstünlüğünü
sağlayacak ve hukuk devleti özelliğini demokrasiye kazandıracak olan da
bağımsız ve tarafsız bir yargıyı temsil edecek olan Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kuruludur. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, demokratik ülkelerde Adalet Bakanının
yargı üzerindeki siyasi etkilerini sınırlandıran, yargı üzerindeki siyasallaşma
yetkilerini sınırlandıran bir görev ifa etmektedir.
İşte, bu Anayasa
değişikliğinin tümünün vatandaşa iş ve aş vaat etmediği gibi yargıya da hiçbir
şey vaat etmediği ve hukukun üstünlüğü yerine üstünlerin hukukunu yaratan bir
amaca yöneldiği ortadadır.
Değerli arkadaşlarım, bu
Anayasa değişikliği teklifiyle hukukun üstünlüğünü sağlayacak olan, yasamayı,
yürütmeyi hukukla sınırlandıracak olan hâkimler ve savcılar ile diğer adliye
çalışanlarına hiçbir güç kazandıracak tavrı, davranışı ve teklifi
görmemekteyiz. Gerçekten, şairin “Gene tehir etme üç ay öteye.” diye sitem
ettiği yargıya çare yoktur burada. Şairin dedesinden kalan davaya devam etme
kararlılığını ortaya koyan ve bu nedenle de torununun olduğunu hâkime
müjdeleyen sitemine derman yoktur burada.
Değerli
arkadaşlarım, burada yargının siyasallaştırılması dışında bir amaç vardır, o da
AKP’nin sekiz yıllık icraatı sırasında devleti partileştirdikten sonra, devlet
kadrolarını AKP’lileştirdikten sonra sermaye transferi yapmış ve yaptığı
sermaye transferiyle yandaş zenginlerini yaratmış, arkasından da basının yüzde
60’ını yandaş basın hâline getirmiş, bakiye yüzde 40’ını ise vergi borcuyla
korkutmuş, hapislerle korkutmuş ve böyle bir düzen oluşturmuş. İşte,
AKP’nin burada oluşturduğu bu düzene bir hukuk yaratma arzusu vardır, AKP’nin
oluşan bu AKP düzenine bir hukuk düzeni inşa etme amacı vardır.
Değerli arkadaşlarım,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun hatası yok mudur? Vardır. Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun eksiği yok mudur? Vardır. Zaten var olduğu, 1982
Anayasası’nın bir darbe anayasası olmasıyla sabittir. Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunun elbette reorganizasyona ihtiyacı vardır, elbette reforma
ihtiyacı vardır ama böyle değil.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bal, lütfen
konuşmanızı tamamlayın efendim, ek süre veriyorum.
FARUK BAL (Devamla) – AKP’nin
yaptığı gibi devleti partileştirerek değil, sermaye transferine bekçi hazırlamak
üzere değil, yandaş hâle gelmiş basına koruyucu olmak üzere bir yargı yaratma
amacıyla değil ve AKP’nin yaratılmış yandaş yargıçlarına yandaş bir yargı
kurumu yaratma amacıyla değil.
Değerli arkadaşlarım, işte
böyle olunca karşımıza şu sorular çıkmaktadır: Sayın Adalet Bakanı kendisini
yetkisini sınırlamakla görevlendirilmiş anayasal bir kurum olan Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunu yetki gaspıyla suçlayabilmektedir. Hâkimlerin
telefonları dinlenilmek suretiyle en özel alanlarına kadar girilmiştir,
hâkimler korkutulmuştur, hâkimler kendilerini savunabilir konumdan
çıkmışlardır, hâkimler kendilerini savunamamaktan şikâyet etmektedirler.
Değerli arkadaşlarım, o kadar korkutulmuştur ki hâkimler, kendi telefonunu
dinleme kararını verecek kadar hâkimlik…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bal, ek
süreniz de doldu efendim, Genel Kurulu selamlayın lütfen.
FARUK BAL (Devamla) – Sayın
Başkan, tamamlıyorum.
Kendi telefonunu dinleme
kararı verecek kadar korkmuş bir hâkimin, hukuk devletinde yasamayı ve
yürütmeyi sınırlandırabilecek, “hukukun üstünlüğü” kavramını hayata
geçirebilecek ve Türkiye’yi demokratik bir ülke olarak tanımlayacak hukuk
düzeninde hâkimlik görevini yapabileceğini ifade etmek zordur.
Dolayısıyla AKP’nin getirmiş
olduğu bu teklifin ne hâkimlere ne hukuk devletine ne hukuk devletini inşa
etmekle, onu hayata geçirmekle görevli olan Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kuruluna hiçbir faydası olmayacaktır diyor, bir gün hepimize lazım olacak olan
adalet için bu maddenin metinden çıkarılmasını vicdanlarınıza havale ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, birlikte işleme aldığım önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.34
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.38
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 102’nci Birleşiminin Sekizinci
Oturumunu açıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
23’üncü madde üzerindeki
önerge işlemine devam ediyoruz.
Sıradaki öneriyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı
Maddelerinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 23. Maddesi'nin on birinci fıkrasının madde
metninden çıkarılmasını arz ederiz.
Faruk Bal (Konya) ve
arkadaşları.
BAŞKAN – Komisyon katılıyor
mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Bal, buyurun
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce size Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun parlamenter demokratik sistemdeki yerini ve olması gelen şeklini
ifade etmeye çalıştım. Şimdi bu Kurulun ne hâle getirildiğini birlikte
paylaşmaya çalışacağız.
İlerleyen maddelerinde,
değerli milletvekilleri, bu Kurula, Anayasa Değişikliği Teklifi gerçekleştiği
takdirde otuz gün içerisinde Kurulun şekli, şemaili değişecek, buraya yeni üyeler
seçilecektir. Bu üyelerin seçim şeklini ve seçim sürecini sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Kanun yürürlüğe girdiği
takdirde beş gün içerisinde adaylık başvurusu için Yüksek Seçim Kurulu ilan
edecek, üç gün içerisinde başvurular alınacak, iki gün içerisinde başvuranların
durumu incelenecek, iki gün içerisinde adaylara itirazlar yapılacak, iki gün
içerisinde itirazlar karara bağlanacak ve 2’nci pazar günü seçim yapılacak. Bu
arada bir şey yasak, ne yasak? Aday olacak hâkimlerin propagandası, propaganda
yapması yasak.
Değerli
arkadaşlarım, bunun, derleyip toparlarsak, ifadesi şudur: Adalet ve Kalkınma
Partisi, otuz gün içerisinde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu AKP kurulu
hâline getirebilmek için her türlü planı, programı hazırlamış, rakiplerinin ya
da bağımsız ve tarafsız bir yargı için çabalayacak olan Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kuruluna aday olacak kişilerin konuşmasına dahi imkân vermeden, ikişer
günlük dilimler içerisinde merdivenleri süratle tırmalayarak Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu AKP’nin yandaş bir kurulu hâline getirilecektir.
Değerli arkadaşlarım, bu ne
işe yarayacaktır? Bu, yargının hiçbir işine yaramayacaktır. Bunun, yargıyı
siyasallaştırmış olmanın dışında, Türk hukukuna, Türk demokrasisine hiçbir
faydası olmayacaktır, vatandaşa hiçbir menfaati olmayacaktır ama AKP’ye pek çok
faydası olacaktır. Geçen defa ifade etmiştik, bu süreç
içerisinde Adalet Bakanlığının etkili ve yetkilileri yargı üzerindeki bütün
etkilerini ve yetkilerini telgrafla, telefonla, mesajla veya bizzat giderek,
gittiklerinde kendilerine teşrifatçılık yapan yandaş yargıçlarıyla,
gittiklerinde kendilerine refakat eden yandaş yargıçlarıyla bu seçim sürecinin
neticesinde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu siyasallaştırmış hâle
getirecektir ve yasamanın ve yürütmenin hukukla sınırlandırılması ve
denetlenmesi artık mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla Türkiye tam bir AKP
diktasının içine girmiş olacaktır.
İşte, bunun bir örneği var
değerli arkadaşlarım, Başbakan Adana seçimlerini hazmedemedi. Hazmedemediği
içindir ki, Adana Belediye Başkanlığıyla ilgili, Hükûmetin
ne kadar kamu gücü varsa, ne kadar etkisi ve yetkisi varsa, Adana Büyükşehir
Belediye Başkanlığıyla mücadele etmeye başladılar. Netice itibarıyla Adana
Büyükşehir Belediye Başkanı görevinden alındı. Hukuka gidildi; işte hukuk o
zaman lazım olur. Yani herkesin ihtiyaç duyduğunda, bir itham altında
kaldığında başvurabileceği güvenli bir limandır hukuk. Hukuka müracaat
edildiğinde, Adana İdare Mahkemesinin karar vereceği gün Adalet Bakanının
Müsteşar Muavini, Sayın Bakanın ifadesiyle sadece teknik işlerden ve araziden
sorumlu Mustafa Kökçam Adana’ya, oradan Mersin’e
gider. Bu, bu Mecliste gündeme getirildiğinde Sayın Bakan der ki: “Davaya bakan
hâkim orada yoktu ve giden Müsteşar da davalarla ilgili değildi.” Oysa, değerli arkadaşlarım, bu fotoğrafın içerisinde şimdi
önünde dava bulunan Bölge İdare Mahkemesi Hâkimi Ali Yaşar Yurdabak
Müsteşar Muavininin karşısında esas duruşta.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bal, süreniz
doldu, bir dakika ek süre veriyorum.
Buyurun efendim, tamamlayın
konuşmanızı.
FARUK BAL (Devamla) – Bu
Müsteşar Muavini aynı zamanda sadece teknik işlerden değil, idari davaların
tamamından, idari işlemlerin tamamından sorumlu bir Müsteşar Muavinidir ve bu
Müsteşar Muavinine refakat eden Hâkim bugün Adana Belediye Başkanlığı konusunda
İdare Mahkemesinin vermiş olduğu yürütmeyi durdurmanın reddine ilişkin karara
bakacak olan hâkimdir. Ne olacak sonunda? Ben size peşin söyleyeyim Sayın
Bakan: Bu Anayasa Değişikliği Teklifi’ne kadar dosyayı masanın altında tutacak,
bu değişiklik geçtikten sonra hukuka aykırı bir biçimde itirazı reddedecektir,
binlerce örneğini, yüzlerce örneğini gördüğümüz gibi.
Değerli arkadaşlarım, hukuk,
günü geldiğinde size çok lazım oldu. Bu kürsüleri siz kullanırken “Damdan
düştük.” diye anlattınız. Damdan düşen bir insan eğer damdan düşmenin acısını
anlar ise hukuku bu kadar tahrip etmekten vazgeçer, hukuku siyasallaştırmaktan
vazgeçer…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bal, Genel
Kurulu selamlayın lütfen.
FARUK BAL (Devamla) – …damdan
düşenlerin acısını herkese paylaştırmadan, sadece Müslümanlığı kendisine
yontmadan hukukun bir peygamber postu olduğunu, peygamber postunda siyasallaşma
olmaması gerektiğine inanır ve bu inançla sizlere ifade ediyorum ki, elimizdeki
Anayasa Değişikliği Teklifi tamamen hukuk düzenini ortadan kaldıracak ve
yargıyı siyasallaştıracak bir tekliftir. 8’inci maddede olduğu gibi,
vicdanlarınız ile meseleyi değerlendirmenizi talep ediyor, hayırlı bir sonuç
alacağımızı ümit ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun
bir şey mi söyleyecektiniz?
Buyurun.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri…
BAŞKAN – Bir saniye efendim,
bir dakika, ne istediniz?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Sayın Başkanım, kürsüdeki Hatip, şahsımızı ve Bakanlığımızı ilzam
eden bir ithamda bulunmuştur. Daha önce bu kürsüde dile getirilmiş…
BAŞKAN – Bir saniye… Bir
saniye… Size söz verebilmem için İç Tüzük’ün bir hükmünün…
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – …bu iddialara cevabımız vardır, müsaade ederseniz birkaç cümleyle
cevaplandırayım.
BAŞKAN – Kürsüde size…
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Yerimden, zaman sınırlı olduğu için.
BAŞKAN – 60’a dörde göre kısa
bir açıklama yapmak istiyorsunuz.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Evet efendim.
BAŞKAN – Tamam, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
8.- Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in, Konya
Milletvekili Faruk Bal’ın, şahsını ve Bakanlığını ilzam eden bir ithamda
bulunduğuna ilişkin açıklaması
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Kürsüde konuşan Sayın Hatip
daha önce de aynı, benzer iddiaları gündeme taşımış idi. Bunlara ilişkin
cevabımızı hem yazılı olarak kamuoyuyla paylaştık hem bu kürsüden dile getirdik
ancak tekrar tekrar aynı iddialar gündeme taşınıyor.
O kadar etkilemiş ki bizim bürokratımız orayı, bugün veya dün, aynı İdare
Mahkemesi meclis üyelerinin kendi içinde yapmış olduğu seçimin sonucunda yürütmesinin
durdurulması kararı vermiştir. Burada, bu gerçek dışı itham ve iddiaları
toptan, temelinden reddediyoruz.
Saygılar sunuyorum Sayın
Başkan.
FARUK BAL (Konya) – Sayın
Başkan…
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep
Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497 ve 497’ye 1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
FARUK BAL (Konya) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Oylamaya geçtim
efendim.
İSA GÖK (Mersin) – Hayır,
daha önce söyledi.
BAŞKAN – Kabul edenler…
Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Genel Kurulu yanlış bilgilendiriyor Sayın Bakan.
BAŞKAN - Sayın Bal, buyurun,
bir şey mi diyeceksiniz efendim?
FARUK BAL (Konya) – Sayın
Başkan, Sayın Bakan benim yanlış ve yalan beyanda bulunduğumu ifade etti.
BAŞKAN – Efendim, öyle bir
ifade kullanmadı, “Yalan” kelimesini kullanmadı...
FARUK BAL (Konya) – Hayır
efendim, “Yalan, yanlış” ifadesini...
OKTAY VURAL (İzmir) – Evet,
öyle dedi.
BAŞKAN - …sadece “Daha önce
yaptığım açıklamalara benzer bir açıklama yapıyorum.” dedi.
Efendim, bir sataşma falan
görmüyorum Sayın Bal. Lütfen...
FARUK BAL (Konya) – Evet,
benim yalan beyanda bulunduğumu ifade etti. Ben, Sayın Bakanın bundan önceki
Meclisin oturumunda kullanmış olduğu sözleri aynen naklettim. Dolayısıyla bunun
neresi yanlış, neresi yalan?
BAŞKAN – Lütfen… Tamam efendim, zabıtlara geçti; Sayın Bal, zabıtlara geçti.
Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Bakan doğru bilgi vermiyor, milleti yanıltıyor.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, şimdi, bir konuda görüşlerinizi almak ihtiyacını hissediyorum.
23’üncü maddenin görüşmelerinin tamamlanması ve oylama sonucunun açıklanmasına
kadar çalışma süresinin…
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Sayın Başkan…
BAŞKAN - …uzatılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Sayın Başkan… Bir dakika Sayın Başkanım…
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Bir dakika… Görüş alınmadan böyle otomatik oylanmaz ki.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Bir dakika Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Buyurun efendim.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Sayın Başkanım, bir usul yanlışı yapıyorsunuz.
BAŞKAN – Niçin efendim?
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) -
Sayın Başkanım, bu sadece tamamlama içindir.
BAŞKAN – Tamam, biz de onun
için…
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) -
Hâlen devam etmekte olan önergeler üzerinde görüşmeler var. Bu önergeler
üzerine görüşmeler tamamlanmadan, daha ne zaman geleceği bir meçhul olan oylama
için bu oylamayı yapamazsınız.
BAŞKAN – Efendim, bir maddeyi
görüşüyoruz, oylamasıyla birlikte bir bütündür.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Ama Sayın Başkan…
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan…
BAŞKAN – Buyurun efendim.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkan, bir maddeyle ilgili ve maddenin tamamlanmasına kadar. Önerge maddeyle alakalı. 55’e ikiyi okursanız…
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Sayın Başkan, şu anda yaptığınız işlem yanlıştır.
BAŞKAN – Bir saniye efendim,
Sayın Bozdağ’a söz verdim, sonra size vereceğim.
Buyurun.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın
Başkanım, 55’inci maddenin ikinci fıkrasını okursanız, zorunlu hâllerde, devam
eden işlerin tamamlanmasıyla Genel Kurul kararıyla çalışmaların işin
tamamlanmasına kadar uzatılacağı hükmünü amirdir. Bundan önce de pek çok
defalar bu uygulama yapılmıştır. İç Tüzük’e uygun bir durumdur efendim.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Sayın Başkan, müsaade eder misiniz?
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkanım, eğer önergelerde konuşma yoksa, önergeleri
hemen işleme alın ondan sonra oylama başlasın, daha sonra…
BAŞKAN – Efendim, oylamayı
yaptık.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Müsaade eder misiniz Sayın Başkan?
BAŞKAN – Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –
Yapıldı zaten, Genel Kurul karar aldı Sayın Başkan.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Sayın Başkan, oylama Sayın Bal’ın şahsı adına vermiş olduğu önergeyle ilgili
oylamaydı.
BAŞKAN –
Evet tabii, tabii.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Orada bir sorun yok.
BAŞKAN –
Tamam, tamam.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Ama, siz, Genel Kurulun çalışmasını, bu maddenin
tamamlanmasına kadar bu işi yapmak istiyorsunuz.
BAŞKAN – Evet.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Ancak, yapılması gereken şudur: Diğer önergeler görüşülür ve saat on iki’den
önceki bir zaman diliminde oylama süreci başlarsa, o zaman bu oylama diliminin
tamamlanması için oylama yapabilirsiniz. (AK PARTİ sıralarından “Hayır, hayır”
sesleri, gürültüler) Yoksa, bir işlem başlamadan
önergelere ilişkin işlemler tekemmül ettirilmeden Genel Kurulun almış olduğu
iradeyi, kendiliğinizden bu tasarrufu değiştiremezsiniz, çünkü Genel Kurulun
çalışma saati -AKP grup önerisi- saat on iki olarak belirlenmiştir. Onun için,
öncelikle diğer önergelerin görüşmelerini tamamlayacaksınız, diğer önergelerin
görüşmesi saat on iki’den önce biterse o zaman oylamaya geçmek için oylama
yaptırabilirsiniz. Aksine, usulde bir yanlış yapıyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın Okay, bakın, siz bu dönemde Parlamentoya girdiniz ve Grup
Başkan Vekilisiniz, ben dört dönemdir buradayım. (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler) Burada uzun süre parlamenterlik yapmış, grup başkan vekilliği
yapmış arkadaşlarımız var. Bu işlem defalarca yapılmıştır. Hatta,
bakın, bir kanunun bitimine kadar süre uzatımı kararını da bu Parlamento
vermiştir, bırakın bir maddeyi.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Sayın Başkan… Sayın Başkan…
BAŞKAN - O nedenle, biraz
önce Genel Kurulun bu konudaki kararını aldım.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Sayın Başkan, demek ki hukukla bağlantınız kopmuş, on beş-yirmi senedir hukuku
ihlal etmek mubah hâle gelmiş.
BAŞKAN – Yapılan işlemde
herhangi bir hukuksuzluk yoktur, İç Tüzük’ün 55’inci maddesine tamamen uygun
bir işlem yaptık Sayın Okay.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Siyaseten ihlal yapıyorsunuz, hukuki ihlal yapıyorsunuz, ihlal ediyorsunuz.
BAŞKAN - İç Tüzük’ün 55’inci
maddesini okursanız…
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
55’inci maddesi, hiçbir şekilde sizin anladığınız anlamda değildir, hiçbir
şekilde sizin anladığınız anlamda değildir.
BAŞKAN – Çok teşekkür ederim
ama Genel Kurulun kararını aldım.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Genel Kurulun da bu konuda kararını alamazsınız.
BAŞKAN - Sayın Bayındır, siz
mi konuşacaksınız efendim?
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) –
Evet.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – İç
Tüzük’ü ihlal etmek için Genel Kurulun iradesine başvuramazsınız.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Buyurun.
Diğer önerge üzerinde Sayın
Bayındır…
Affedersiniz, affedersiniz,
bir saniye… İkisini bir değil…
Sayın Bayındır bir saniye
-okumadık- sizi yerinize alacağım, daha sonra çağıracağım çünkü birleşerek
işleme aldığımız bir önerge değil. Özür dilerim Sayın Bayındır, kusura
bakmayın.
ATİLA EMEK (Antalya) –
Başkan, görüyorsun, Meclisi nasıl idare ettiğin belli değil mi; şu hâle bak!
BAŞKAN – Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’e 1. ek
sıra sayılı Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin 23 üncü maddesiyle değiştirilen 159 uncu maddenin iki, üç ve
dördüncü fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sevahir
Bayındır (Şırnak) ve arkadaşları
Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu yirmi iki asıl ve on bir yedek üyeden oluşur; "Hâkimler Yüksek
Kurulu" ile "Savcılar Yüksek kurulu" hâlinde yedi asıl ve dört
yedek üyeden oluşan iki daire hâlinde çalışır.
Kurulun başkanı seçimle
belirlenir. Adalet Bakanı ile Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kurulun tabii
üyesidir, oy kullanamazlar.
Kurulun,
dört asıl üyesi, nitelikleri kanunda belirtilen; yükseköğretim kurumlarının
hukuk, iktisat ve siyasal bilimler dallarında görev yapan öğretim üyeleri, üst
kademe yöneticileri ile avukatlar arasından Cumhurbaşkanınca, üç asıl ve iki
yedek üyesi Yargıtay üyeleri arasından Yargıtay Genel Kurulunca, iki asıl ve
bir yedek üyesi Danıştay üyeleri arasından Danıştay Genel Kurulunca, iki asıl
üye ile bir yedek üye Türkiye Barolar Birliği yönetim kurulu ve Baro Başkanları
tarafından yirmi yıl fiili avukatlık yapmış olanlar arasından dört yıl için
seçilir.
BAŞKAN – Komisyon katılıyor
mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Bayındır,
buyurun lütfen. (BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır
efendim.
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan maddenin
değiştirilmesine ilişkin vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii bu kadar gergin,
çatışmalı, stresli geçen bir Anayasa değişikliği tartışmalarında bu tür teknik
hataların da olması kaçınılmazdır. Sözlerime başlamadan bir şey söylemek
istiyorum: Geçmiş dönemde de yine çok ciddi kavgalar olmuştu burada. Ankara’da
otobüs yolculuğu esnasında iki kişi kavga eder. Otobüsteki diğer kişiler şöyle
diyorlar: “Meclis mi sandın burayı?”
Şimdi, bu Meclis değişim için
çaba harcadığını varsayıyor, Türkiye rol model olduğunun iddiasında, çağdaş,
demokratik kriterleri hedeflediğini iddia ediyor ama
manzaralar ne yazık ki bu iddianın, bu hedefin, bu amacın çok tersine. Yanlış
okunuyor her şey ve davranışlar yanlış.
Değişim HSYK için şart ama
nasıl bir değişim? Yani YÖK atamaları olurken de, üniversitelerde profesörler
atanırken de, valiler atanırken de, kaymakamlar atanırken de, yani bütün
atanmış kurullar için objektif kriterler şart. HSYK
gibi bir kurumun bağımsız olması şart. Yani hiçbir düşünceye, hiçbir kişiye,
hiçbir siyasal anlayışa yakın olmamalı. Gerçek anlamda hukukun üstünlüğünü
savunabilecek, kendisine bağlı üyeleri de bu çerçevede, hem ekonomik özlük
haklarını koruyabilecek hem de adil yargının süreklileşebilmesi için onun
gerekli tüm koşullarını oluşturması lazım. Ama hangi kafalarla? Ama hangi
eğitim biçimiyle? Ama hangi kanunla? Çünkü Montesquieu’nün
dediği gibi, “Hâkimler, sadece kanunları söz olarak ifade edendir.”
Peki, o zaman, bu kanunları
yapan Meclis değil mi? Meclis halka karşı sorumlu değil mi? Eğer Meclis halka
karşı sorumluluğunu doğru yerine getirmezse, eğer bu Meclis ulus devlet
mantığından vazgeçmezse, Makyavel’in üç yüz yıl önce iddia ettiği, oluşturduğu
bu düşünce kalıpları artık o diyarlarda makbul değil; zamanı geçmiş, pert olmuş, kadük olmuş. Şimdi bu kadük düşünce biçimiyle, bu dar, dıştalayıcı
ve çağın dışında kalmış ideolojik yaklaşımla, bu tekçi, milliyetçi, siyasal
yaklaşımla ve bu Anayasa’nın ruhu bu eksende olduktan sonra hâkimi, savcısı
sonuçta bu Parlamentonun çıkardığı, işte, o kanunları sadece okuyanlar
olacaktır, sadece onları ifade edenler olacaktır. O nedenle, biz parti olarak
da başından beri şuna dikkat çekiyoruz: Kendinizi kandırmayın. Nasıl ki
seçimlere gitmeden, bir paket makarnayla toplumu kendinize mecbur ederek bir şey
verdiğinizi iddia edip beş yıl ya da dört yıl boyunca o halkının servetini,
malını, geleceğini ipotek altına alıyorsanız bu Meclise de bir küçük paket
Anayasa değişikliği varsayımıyla hiçbir düşünceyi kendi denetiminizin altına
alamazsınız, BDP’yi hiç alamazsınız. Çünkü BDP bu
siyasal zihniyetlerin, bu kanun devletinin, miadı geçmiş bu kanun devletinin
mağdurudur.
Ergenekon’la mücadele
ettiğinizi varsayıyorsunuz, HSYK’nın Ergenekon
zihniyetini koruduğunu iddia ediyorsunuz, doğrudur. Peki, ulus devlet mantığı,
tek millete dayalı mantık, tek cinsin egemenliğine dayalı bir mantık, inançları
dıştalayan bir mantık var olduğu sürece yeni
Ergenekonlar muhtemelen filizleniyordur ama başka bahçelerde, ama başka
görüntülerde, ama başka fikirler altında. O nedenle, gelin, hakikatle
yüzleşelim. 20’nci yüzyılın kanseri olarak tanımlanmış bu tek milliyetçi
ideolojiden vazgeçmediğiniz sürece…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bayındır, ek
süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayın lütfen.
SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) –
Bu ideolojik yapılanmadan siz vazgeçmediğiniz sürece… İşte, Siirt’te bir çavuş
bir genci ağır makineli tüfekle öldürür ve Yargıtay der ki: “Meşru hakkını
kullanmıştır.” İşte, yargı Uğur Kaymaz’ın
öldürülmesine “Teröristtir.” der. Dolayısıyla bu hukuk garabetinden bir an önce
bu Meclisin kurtulması lazım. Yoksa AK PARTİ kendisini aklayamaz. Ne bugün ne
de gelecekte hiçbir şekilde kendini aklayamaz ve Sayın İyimaya
bu kürsüden şunu ifade eder: “Bu üsluplara gerek yok, bu tartışmaya gerek yok.”
İyi, güzel de böyle bir Anayasa’ya da gerek yoktu. Böyle kendi başınıza
belirleyip dayatmak da bir üslup değil mi lütfen? Bir dayatma değil mi lütfen?
Gerginliğin dinamitlendiği nokta değil mi lütfen? Dolayısıyla bunun geçerliliği
ve meşruluğunu, basını arkanıza alarak, farklı farklı
imkânları arkanıza alarak halka...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bayındır, ek
süreniz de doldu efendim.
SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) –
Selamlayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sadece selamlama için
mikrofonu tekrar açıyorum. Lütfen konuşmanızı tamamlayın.
SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) –
Bu yaklaşımınızla medyayı arkanıza alarak, kimi liberalleri arkanıza alarak,
halka “Değiştiriyorum.” iddiasında bulunarak siz bizleri asla töhmet altında
tutamazsınız, baskılayamazsınız ama bizim demokratik baskımız bir gün mutlaka
sizi demokratik cumhuriyete, demokratik ulusa ulaştıracak.
Bu inançla hepinizi saygıyla
selamlıyorum, iyi geceler diliyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge de aynı mahiyettedir, o nedenle birlikte işleme alacağım.
İstemleri hâlinde önerge sahiplerine söz vereceğim.
İlk önergeyi ve diğer
önergenin imza sahibini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 23 üncü maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 159 uncu maddesinin 10 uncu fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
“Kurulun meslekten çıkarma ve yer değiştirme
cezasına ilişkin olanlar dışındaki kararlarına karşı yargı mercilerine
başvurulamaz.”
Ahmet
Yeni (Samsun) ve arkadaşı
BAŞKAN – Diğer önergenin imza
sahiplerini okutuyorum:
Fikri Işık (Kocaeli) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Evet, ikisi de aynı
mahiyettedir.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) –
Sayın Başkan, aynı mahiyette değil iki önerge. Farklı farklı
iki önerge var burada.
ATİLA EMEK (Antalya) – Bunlar
farklı Sayın Başkan.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ayrı ayrı işleme alın Sayın Başkan.
BAŞKAN – Evet efendim,
affedersiniz... Affedersiniz...
Sayın Asan’ın
önergesini işleme alıyorum.
Komisyon katılıyor mu
efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Asan,
konuşacak mısınız?
AŞKIN ASAN (Ankara) –
Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe: Kurulun kararlarına
karşı yargı yetkisi sınırları genişletilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı
Kanun Teklifinin çerçeve 23 üncü maddesi ile değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının 159 uncu maddesinin 11 inci fıkrasında geçen “Kurula bağlı Genel
Sekreterlik kurulur. Genel Sekreter” ifadesinin “Kurulacak Genel Sekreterliğe”
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Fikri Işık (Kocaeli) ve
arkadaşları
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın
Başkanım, bu, Sayın Bekir Bozdağ’ın da imzaladığı bir
önerge. Saat on ikiyi de dört geçiyor. Ama burada özne kaldırılmıyor.
Dolayısıyla bu önergede kim atanacak? Öznenin kaldırıldığı
bir önerge anlamsız bir önerge. Doğrusu bunu niye işleme aldığınızı bilmiyorum.
Yani atanacak belli değil. Bekir Bey imzalamış, herhâlde kabul edecekler.
BAŞKAN – Efendim, Komisyon
katılıyor mu önergeye?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Konuşacak mısınız?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) –
Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun
lütfen.
Gerekçe: Kanunun yazılım
açısından aynı satırda geçen iki “Genel Sekreter” ifadesinin tek’e indirilerek
sadeliğin sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri,
teklifin 23’üncü maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddenin oylaması gizli
oylama şeklinde yapılacaktır.
Bir kez daha milletvekili
arkadaşlarımıza hatırlatıyorum: Sizlere verilecek pullardan beyaz olanı kabul,
kırmızı olanı ret, yeşil olanı ise çekimser oyu ifade etmektedir.
İsmi okunmayan milletvekili
arkadaşım lütfen sıraya girmesin.
Görevli arkadaşlarımızı
uyarıyorum. İsmi okunmayan arkadaşlarımıza pul ve zarf vermesin.
Gizli oylamaya Adana ilinden
başlıyoruz.
(Oyların toplanmasına
başlandı )
ATİLLA KART (Konya) – Sayın
Başkan, birlikte kullanıyorlar.
BAŞKAN – Sayın Kart, birlikte
olmaları mümkün değil, birbirine çok yakın olduğu için uzaktan öyle görünüyor.
Mümkün değil.
İSA GÖK (Mersin) – Sayın
Başkan, oyları görerek kullanıyorlar.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) –
Sayın Başkan, birbirlerini kontrol ediyorlar.
BAŞKAN – Perdeleri çekin
efendim.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Hayır
Sayın Başkan, oylamalar gizliliğe uygun yapılıyor.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) – 2
kişi de aynı kabine girdi.
BAŞKAN – Aynı kabine
girmeleri mümkün değil efendim, buradan öyle görünüyor yan yana olduğu için.
Mümkün değil efendim öyle bir şey.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN – Evet, oyunu
kullanmayan milletvekili arkadaşımız kaldı mı? Yok.
Oy kullanma işlemi
tamamlanmıştır.
Oy kutularını kaldırıyoruz.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesinin gizli oylama sonucu
açıklıyorum:
“Oy Sayısı :
409
Kabul : 334
Ret : 73
Çekimser : 1
Boş : 1
Geçersiz : -
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
Harun Tüfekci Bayram
Özçelik |
Konya Burdur” |
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için 6 Mayıs 2010 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 12.00’de toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 00.58