DÖNEM: 23 CİLT: 68 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
99’uncu
Birleşim
2 Mayıs 2010 Pazar
(Bu
Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür
belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş
alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN
KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Gaziantep
Milletvekili Mahmut Durdu’nun, Adalet Komisyonu
üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/207)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19
milletvekilinin, eğitim sisteminde yaşanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/705)
2.- Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19
milletvekilinin, Şırnak’ta güvenlik güçlerine yönelik yaşam hakkı ihlali
iddialarının araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/706)
3.- Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19
milletvekilinin, yeşil kart uygulamasındaki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/707)
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/411) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 2/5/2010 Pazar günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP
Grubu önerisi
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Antalya
Milletvekili Atila Emek’in, son günlerde 6 askerini
terör saldırılarına şehit vermiş bir milletin Meclisinde oturum açılırken bu
konunun dile getirilmemesini bir eksiklik kabul ettiğine ve şehit olan
askerlere Allah’tan rahmet, ailelerine ve Türk milletine başsağlığı
dilediklerine ilişkin açıklaması
2.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlı’nın, MHP grup önerisine
ilişkin açıklaması
3.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtman’ın, millet evlatlarının
vatan uğruna şehit düştüklerine, Hükûmetin sınır
ötesi harekât tezkeresine göre gereğini yapmasına ve Meclisin her bir şehit
için saygı duruşunda bulunmasına ilişkin açıklaması
4.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, MHP grup önerisine ilişkin açıklaması
5.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, son günlerde meydana gelen terör olaylarını
kınadıklarına; şehit olan askerlere Allah’tan rahmet, ailelerine ve Türk
milletine başsağlığı dilediklerine ilişkin açıklaması
6.- Muğla
Milletvekili Mehmet Nil Hıdır’ın, son günlerde
meydana gelen terör olaylarını kınadıklarına; şehit olan askerlere Allah’tan
rahmet, ailelerine ve Türk milletine başsağlığı dilediklerine ilişkin
açıklaması
7.- Konya
Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu’nun, son günlerde meydana gelen terör olaylarını
kınadıklarına; şehit olan askerlere Allah’tan rahmet, ailelerine ve Türk
milletine başsağlığı dilediklerine ilişkin açıklaması
8.- Kâtip Üye ve
Burdur Milletvekili Bayram Özçelik’in, bazı
milletvekillerinin ismini zikrederek önergeleri eksik okuduğuna, Anayasa
oylamaları gibi ciddi bir konuda Başkanlık Divanında görev almasının uygun
olmadığına dair ifadelerine ilişkin açıklaması
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkan
Vekili Nevzat Pakdil’in, son günlerde artan terör
olaylarına ve bu terör olaylarında şehit olanlara Allah’tan rahmet, ailelerine
ve Türk milletine başsağlığı dilediğine ve İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın Genel Kurulda her bir şehit için saygı duruşunda
bulunulması önerisinin Başkanlık Divanınca kararlaştırılması gerektiğine
ilişkin konuşması
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
3.- Milletlerarası
Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete
Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
4.- Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları (1/811, 2/633)
(S. Sayısı: 496)
5.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264
Milletvekilinin, 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497 ve
497’ye 1’inci Ek)
IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- TBMM Başkanı
olarak, daha önce görevlendirilmiş Başkan Vekillerine rağmen, bu teklifin
görüşmelerindeki oturumları yönetmesi; oylamalarda uygulanan usullerin gizli
oylama esaslarına uygun olmadığı hâlde ikinci görüşme oylamalarında da aynı
şekilde uygulamaya devam edeceğini ifade etmesi nedeniyle Oturum Başkanının
tutumu hakkında
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, personel reformuna ve araştırmacıların sorunlarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın
cevabı (7/13310)
2.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, IMF ile görüşmelere
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı
(7/13414)
3.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, toplum yararına çalışma
programı kapsamında çalıştırılan bazı işçilere ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı
(7/13481)
4.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, Kuruçaşile’deki ağaç kesimi ve seyrekleştirmesine ilişkin sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı
(7/13559)
5.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, istisnai memuriyet kadrolarına yapılan
atamalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/13627)
6.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Van’da serbest bölge kurulması ve
sınır ticaretine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın
cevabı (7/13690)
7.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, tasarruf tedbirlerine ve Ata uçağının kullanımına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçek’in cevabı (7/13766)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00’te açıldı.
Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan’ın (6/1939) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği bildirildi.
Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek ve 26 milletvekilinin, eski hükümlülerin
istihdamındaki sorunların (10/702),
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 20 milletvekilinin, tekstil sektörünün sorunlarının
(10/703),
Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19
milletvekilinin, bazı lise ve üniversitelerde bir kısım öğrencilerin yaşadığı
iddia edilen olayların (10/704),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin
gündemdeki yerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil, vefat eden Barolar
Birliği Başkanı Özdemir Özok’a rahmet, ailesine,
sevenlerine, yakınlarına ve yargı camiasına başsağlığı dileyen bir konuşma
yaptı.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Adına Grup Başkan Vekilleri İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara Milletvekili
Hakkı Suha Okay ve İzmir
Milletvekili Kemal Anadol’un, bazı yabancı firmaların
Türkiye’de rüşvet dağıttığı iddiaları karşısında gerekeni yapmadığı iddiasıyla
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin
önergesinin (11/11) görüşmeleri tamamlandı; gündeme alınmasının kabul
edilmediği açıklandı.
İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli’nin, konuşmasında, söylemediği bazı
ifadeleri kendisine affetmesine,
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker, İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlu’nun, konuşmasında, Tarım ve Köyişleri Bakanlığıyla ilgili değindiği bazı hususlara,
İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in,
yaptığı açıklamada, kendisine yönelik olarak yaptığı eleştirilerin doğru olmadığına,
Meclisi yanılttığına,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Alınan karar
gereğince, 2 Mayıs 2010 Pazar günü saat 12.00’de toplanmak üzere birleşime
17.36’da son verildi.
Nevzat
PAKDİL |
Başkan
Vekili |
Gülşen
ORHAN Yusuf
COŞKUN |
Van Bingöl |
Kâtip Üye Kâtip
Üye |
No.: 134
II.- GELEN KÂĞITLAR
2 Mayıs 2010 Pazar
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19
Milletvekilinin, eğitim sisteminde yaşanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/705) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.03.2010)
2.- Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19
Milletvekilinin, Şırnak’ta güvenlik güçlerine yönelik yaşam hakkı ihlali
iddialarının araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/706) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.03.2010)
3.- Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19
Milletvekilinin, yeşil kart uygulamasındaki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/707) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.03.2010)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis’in, 16 Mart 1978’de gerçekleşen bir olaya ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13312)
2.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, Malazgirt ilçesinde kentsel dönüşüm projesi
uygulanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13313)
3.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, Ardahan-Göle’de bir öğretmenin öldürülmesi olayına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13315)
4.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, THY’nın futbol kulüpleriyle yaptığı sponsorluk
anlaşmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13316)
5.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, Avrupa Futbol Şampiyonası için hazırlanan görsel
çalışmaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13319)
6.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Özyürek’in, Ermeni tasarısına ve
ABD ile ilişkilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13321)
7.- Samsun
Milletvekili Osman Çakır’ın, TBMM heyetinin İsveç ziyaretine ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13337)
8.- Bursa
Milletvekili Onur Öymen’in, KKTC Cumhurbaşkanlığı
seçimiyle ilgili basında çıkan bir iddiaya ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13338)
9.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, şüpheli bir ölüm
olayına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13343)
10.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Ardahan-Göle’de
işlenen bir cinayetin zanlısına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13344)
11.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Diyarbakır-Hazro
Kaymakamı hakkındaki bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13345)
12.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, çipli pasaport sistemine geçilmesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/13346)
13.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Batman Beşiri
Belediyesinde iş akitleri feshedilen işçilere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13347)
14.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis’in, İstanbul’da kaybolan bir kişiye ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13348)
15.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, sivil toplum
kuruluşlarına yapılan yardımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13349)
16.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengü’nün, Keçiören Belediyesinin
toplatılan takvimlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13351)
17.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, bir arazinin imar
durumunda yapılan değişikliğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/13352)
18.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, İstanbul’daki bir
lisenin önündeki trafik güvenliğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13353)
19.- Bursa
Milletvekili Onur Öymen’in, Türkiye’de kaçak çalışan
yabancılara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13354)
20.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, TRT’nin silah yüklü
kamyon haberine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13355)
21.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Danıştay
saldırısıyla ilgili açıklamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13356)
22.- Yalova Milletvekili
Muharrem İnce’nin, Resim ve Heykel Müzesindeki kayıp eserlere ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13357)
23.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, yayınlanacak bir kitap için yapılan bandrol talebine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/13358)
24.- Batman
Milletvekili Bengi Yıldız’ın, okul sayılarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13362)
25.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’daki öğretmenlerin ek ders ücretlerinin
ödenmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13363)
26.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, yurt dışında lise eğitimini tamamlayanların
üniversitelere sınavsız gireceği iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/13369)
27.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, sivil toplum
kuruluşlarına bütçeden yapılan yardımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/13378)
2 Mayıs 2010 Pazar
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 12.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
99’uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Komisyondan istifa önergesi vardır, okutuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A)
Önergeler
1.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Durdu’nun, Adalet Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine
ilişkin önergesi (4/207)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Üyesi olduğum Adalet Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim. 23.04.2010
Mahmut
Durdu
Gaziantep
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Diyarbakır Milletvekili
Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, eğitim
sisteminde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/705)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye’de eğitim fakültelerinden mezun olan öğrencilerin
istihdamına yönelik Millî Eğitim Bakanlığının politikalarının irdelenmesi ve
eğitim sistemindeki sıkıntıları, eğitim sisteminin eksikliklerini ve ihtiyaçlarını
araştırmak amacıyla Anayasanın 98. İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince
Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
2) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
3) Ayla Akat Ata (Batman)
4) Bengi Yıldız (Batman)
5) Akın Birdal (Diyarbakır)
6) Emine Ayna (Mardin)
7) Fatma Kurtulan (Van)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hamit Geylani (Hakkâri)
10) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Nüfus olarak gelişmekte olan Türkiye’de 141 tane üniversite
bulunmaktadır. Bu üniversitelerin 97’si devlet üniversitesi, 44’ü ise vakıf
üniversiteleridir. Yeni açılan vakıf üniversiteleriyle bu sayı gün geçtikçe
artmaktadır. Üniversitelerden mezun olan öğretmen adayları da bu orantıda
artmaktadır.
Millî Eğitim Bakanlığı 2009 iç denetim raporuna göre Türkiye’de
133 bin öğretmen açığı bulunmaktadır ki bu sayı bağımsız kurum ve kuruluşlara
göre 250 binin üzerindedir. Öğretmen ihtiyacının yüksek olduğu ülkemizde,
eğitim sistemine ve eğitim emekçilerine gereken önem verilmemiştir. İşsizlik ve
yoksulluğun sürekli artması geniş halk kitlelerini etkilediği kadar eğitim
sistemini ve bileşenlerini de etkilemiştir. Toplumun en etkili yapılarından
biri olan eğitim sistemi mali politikaların kurbanı yapılmakta ve
çocuklarımızın eğitimi aksatılmaktadır.
Üniversiteyi bin bir zorluk ile bitiren öğretmen adayları,
mezuniyetle birlikte birçok sıkıntıyla karşılaşmakta ve geleceklerine dair bir
fikir bile üretememektedirler. Ekonomik krizle her zaman boğuşan öğretmen
adayları, mesleklerinin dışındaki işlerle geçimlerini sağlamaya
çalışmaktadırlar. Türkiye’de eğitim sistemi ile ilgili sorunlar gün geçtikçe
artmasına rağmen eğitime ayrılan ödenek ise istenilen düzeye çıkarılmamakta ve
eğitim hükümet politikalarına kurban edilmektedir. Bu durum Türkiye istatistik
kurumunun (TÜİK) verilerine göre de şöyledir: 6 yaş ve üstü Türkiye nüfusunu
oluşturan 64 milyon 241 bin 226 kişinin 4 milyon 930 bin 12’si hala okuma yazma
bilmemektedir. Bu sayı okuma yazma öğrenecek yaştakilerin % 7.68’ine denk
gelmektedir. Okuma yazma bilmeyenlerin içinde kadınların oranı % 79.98’dir.
İlköğretimde öğrencilerin 24 kişilik sınıflarda normal eğitim görebilmeleri
için gerekli olan derslik sayısı ise 125 bin 853’tür. Ancak 2009 yılında 27
milyar 883 milyon TL olan eğitim bütçesi, artan okul, derslik, öğretmen
ihtiyacı ve öğrenci sayısına rağmen, 2010 yılı için sadece 28 milyar 237 milyon
412 bin TL olarak öngörülmüştür. Bu verilerden de anlaşılmaktadır ki Türkiye’de
eğitime gerekli önem verilmemekte ve eğitim sistemi toplumun ihtiyaçlarına
cevap olamamaktadır.
Eğitim süreci, yeterli öğretmen olmadığından aksamakta, nitelik
düşmekte ve artan sınıf mevcutları, öğretmenlerin iş yükünü de arttırmaktadır.
Milli eğitim bakanlığı da öğretmenlerin mağduriyetinden faydalanarak sözleşmeli
ve ücretli öğretmen uygulamasını başlatmıştır. Özellikle ücretli öğretmen
uygulamasıyla eğitim emekçilerini rencide etmektedir.
Bir kadrolu öğretmenin yaptığı her türlü çalışmayı yapan ücretli
öğretmen adeta üvey evlat muamelesi görmektedir. Eğitimi ticarileştiren bu
uygulamanın psikolojik yansımaları da vahimdir. Bu durum Türkiye’de atanamayan
öğretmenlerin sorunu olmaktan çok hükümetlerin kamburu olmaya başlamıştır.
Hükümetler de bu soruna çözüm bulmakla yükümlüdür.
Türkiye’de eğitim sistemine ayrılması gereken ödeneklerin,
eğitimdeki ihtiyaçların göz önünde bulundurularak hesaplanmasının sağlanması ve
eğitim sisteminin ekonomik merkezli sıkıntılarının giderilmesi için gerekli
önlemlerin alınması aciliyet arz etmektedir. Ataması
yapılmayan öğretmenlerin mağduriyetlerinin giderilmesine yönelik Milli Eğitim
Bakanlığının, bir an önce gerekli çalışmaları yapması gerekmektedir.
2.- Diyarbakır Milletvekili
Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, Şırnak’ta
güvenlik güçlerine yönelik yaşam hakkı ihlali iddialarının araştırılması
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/706)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Son aylarda Şırnak ilinde güvenlik güçlerinin yol açtığı yaşam
hakkı ihlallerinin araştırılması ve başka hak ihlallerinin yaşanmaması için
Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ederiz.
1) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
2) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
3) Ayla Akat Ata (Batman)
4) Bengi Yıldız (Batman)
5) Akın Birdal (Diyarbakır)
6) Emine Ayna (Mardin)
7) Fatma Kurtulan (Van)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hamit Geylani (Hakkâri)
10) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesinin 2009 yılı Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgesi hak ihlalleri raporu incelendiğinde, çok çarpıcı
tablolar göze çarpmaktadır. Özellikle bir yıl içerisinde gerçekleştirilen faili
meçhul cinayet, yargısız infaz, silah kullanma yetkisinin ihlali sonucunda, 91
kişinin yaşamını yitirdiği, 78 kişinin ise yaralandığı belirtilmiştir. 2010
yılının ilk üç ayında yaşanan hak ihlalleri de bu rapora eklendiğinde ortaya
çıkacak tablo daha vahim olacaktır.
Yaşam hakkı kişinin en kutsal hakkı olduğu BM insan hakları
evrensel bildirgesi, Avrupa insan hakları sözleşmesi ve ulusal yasalar tarafından
koruma altına alındığı ve bu hakkın korunması, ihlale uğradığında faillerin
ortaya çıkarılması ve hakkaniyete uygun cezalar verilmesi devletin bir
yükümlülüğü altında olduğu bilinmektedir.
Şırnak’ta son iki ay içerisinde güvenlik güçleri tarafından,
kaçakçılık yaptıkları gerekçesi ile Hecer Uslu ve
Kerim Gün isimli vatandaşlar, açılan ateş sonucu yaşamlarını kaybetmişlerdir.
Bu olaylardan ilki; 07.02.2010 tarihinde saat 23.00 sıralarında Şırnak’ın
Uludere ilçesi Ortasu köyünden Ortabağ
Köyüne giden
Diğer olay ise, 11.03.2010 tarihlerinde, Şırnak’ın Uludere ilçesi’nin Yemişli Köyü’nde askerler tarafından döşendiği
iddia edilen mayının patlaması sonucu Zahir Ap adlı
çocuk yaşamını yitirmiş, Nuh Ağın ile Hamza Encü
çocuklar da ağır yaralanmıştır. Patlamadan sonra olayın meydana geldiği
bölgenin, askerler tarafından top atışına tutulduğu belirtilmektedir. Konuya
ilişkin, patlamadan önce tankların olayın yaşandığı bölgede konumlandırıldığı,
yaşanan patlamanın tankların güvenliği için bırakılan mayınlardan kaynaklı
olabileceği ileri sürülmüştür.
Yine diğer bir olay ise, 12.03.2010 tarihinde saat 18.30 sularında
Şırnak Uludere ilçesine bağlı Şenoba beldesinde 7
kişilik bir ailenin Milli Askeri Tabura yakın mesafede minibüsten inerek, bir
kayanın dibinde sigara paketini hazırladıkları esnada karakoldan aydınlatma
fişeklerinin atıldığı olaydır. Olay esnasında, karakoldan sürekli aydınlatma
fişeklerinin atıldığı ve grubun üzerine ateş açıldığı belirtilmektedir. Bu
esnada grupta bulunan Kerim Gün adlı kişinin yaralandığı, yaralı halde
bekletildiği ve sonrasında yaşamını yitirdiği belirtilmektedir.
Bu nedenle, son aylarda Şırnak ilinde güvenlik güçleri tarafından
gerçekleştirilen yaşam hakkı ihlallerinin araştırılması ve başka hak ihlallerinin
yaşanmaması için Anayasa’nın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince
Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.
3.- Diyarbakır Milletvekili
Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, yeşil kart
uygulamasındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/707)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde uygulanan yeşil kart uygulamasında halkımızın yaşadığı
sorunların ortaya çıkarılması, bu uygulamanın, yoksulluk oranları göz önünde
bulundurularak yaygınlaştırılması için gereken önlemlerin tespiti amacıyla
Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ederiz.
1) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
2) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
3) Ayla Akat Ata (Batman)
4) Bengi Yıldız (Batman)
5) Akın Birdal (Diyarbakır)
6) Emine Ayna (Mardin)
7) Fatma Kurtulan (Van)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hamit Geylani (Hakkâri)
10) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Ülkemiz cumhuriyet tarihi boyunca gelir uçurumunun ve yoksulluğun
yüksek düzeyde olduğu bir ülke olmuş ve bu yoksulluk durumu ülkemize sosyal,
siyasal ve ekonomik bir çok sorunu da beraberinde
getirmiştir. İşsizlik almış olduğu boyut ve çalışanlar açısından da düşük ücret
rejimi yoksulluğu daha da derinleştirmektedir.
Yoksul kesimlerin yaşamış oldukları sorunlar bir
çok alanda kamuoyuna yansımış ancak bu sorunlardan sağlıkla ilgili
sorunlar trajik noktalara varmış olup toplum vicdanını sarsan boyutlara
ulaşmıştır. Bir sosyal devlet ilkesi olarak öngörülen, yoksul yurttaşlara
ücretsiz sağlık hizmeti, ülkemizde de yeşil kart uygulamalarıyla faaliyete
konmuştur.
Sosyal devlet hizmeti olarak, 1992 yılında başlayan yeşil kart
uygulaması, sosyal güvenlik sistemi dışında kalan ve sağlık hizmetlerini
karşılayacak durumda bulunmayan yoksul kesimlerin, sağlık güvencesi kapsamına
alınmasını amaçlamaktadır. Toplumun önemli bir kesiminin sağlık hizmetlerinden
faydalanmasında önemli bir uygulama olmasına karşın, bu güvencenin gelir tespiti
esasına dayandırılması ciddi tartışmaları ve şüpheleri de beraberinde
getirmektedir. Yeşil kart verilmesi sürecinde toplanan ve genelliklede
birbirleriyle çelişen resmi ve gayri resmi bilgilerin hangisinin karar
aşamasında etkili olduğu, yerel düzeydeki karar vericilerin kişisel
kanaatlerine bırakıldığı endişeleri taşınmaktadır. Gelir tespiti şartının
yarattığı böylesi bir durumda, başka etkenlerin de etkili olması kaçınılmaz
hale gelmektedir.
Türkiye’de yoksulluğun varmış olduğu boyutlar ve sağlık sisteminin
içine düştüğü ve düşürülmeye çalışıldığı güncel durum göz önüne alındığında, en
temel insan haklarından biri olan sağlık hizmetleri ve ulaşılabilirliği aynı
zamanda sosyal adaletin de kaynağını oluşturmaktadır. Yoksul vatandaşlarımız
için uygulamaya konulan yeşil kart uygulaması yetersiz de olsa ülkemiz de üst
boyutlarda olan sosyal adaletsizliği gidermeye yönelik bir çaba olarak
algılanmaktadır. Bununla beraber yeşil kart uygulamalarında ortaya çıkan
sorunlar halkın sağlık hizmetlerine ulaşımını önünde ciddi sorunlar
oluşturmaktadır. Yeşil kartların yenilenmesinden, mal beyanlarında ortaya çıkan
haksızlıklara, uzun kuyruklardan, zamanında verilmeyen yeşil kartlara kadar bir çok sorun toplumsal sağlığı tehdit etmektedir.
Aynı zamanda yeşil kart sahibi olmak ülkemizde bazı potansiyel
tehditlerle de karşı karşıya olmakla eşdeğerdir Toplumsal muhalefetin en önemli
ifade biçimi olan gösteri ve yürüyüşlere katılmak, devlet bürokratları ve yerel
atanmışlar tarafından halk üzerinde bir tehdit gerekçesine dönüştürülmekte ve
yeşil kartlarının iptal edilmesi durumuyla karşı karşıya bırakılmaktadır.
Yoksul olan halkın böyle bir durumla karşı karşıya bırakılması temel insan
haklarına da aykırı bir durumdur.
Ülkemiz 10 milyon dolayında yeşil kartlı vatandaş vardır. Bu sayı
büyük bir rakam olmakla beraber, ülkemiz için yoksulluk oranı göz önüne
alındığında yeterli değildir Bunun için yeşil kart uygulamasının ülkemizde
revize edilerek halkın daha fazla sağlık hizmetlerinden faydalanacakları bir
norma kavuşturulmalıdır.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
V.- ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- (10/411) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 2/5/2010
Pazar günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 02.05.2010 Pazar günü (bugün) toplanamadığından
Grubumuzun aşağıdaki önerisini, İçtüzüğün 19 uncu Maddesi gereğince Genel
Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Gündeminin, Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan 10/411 esas numaralı, “Son günlerde toplumumuzda meydana
gelen şiddet, yaralama ve öldürme olaylarının artması toplumsal dokumuzun
zedelenmesine yol açmakta, insanlarımızda infial duyguları yaratmaktadır. Bu nev’i olayların her geçen gün toplumun her kesimine
yayılması ve artması bize neler oluyor sorusunun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla” Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105.
Maddeleri Gereğince Meclis Araştırması önergelerinin görüşmelerinin Genel
Kurulun 02.05.2010 Pazar günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin lehinde Yılmaz
Tankut, Adana Milletvekili.
Sayın Tankut, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar)
YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son
yıllarda endişe verici boyut kazanan ve toplum yapımızı ciddi şekilde tehdit
eder hâle gelen toplumsal cinnet ve şiddet olaylarının araştırılması için
Milliyetçi Hareket Partisi olarak vermiş olduğumuz grup önerisinin lehinde söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün ne yazık ki ülke ve toplum olarak her
manada çok tehlikeli badirelerden, çok ciddi bir dar geçitten geçmekteyiz.
Bugün Türkiye sadece ekonomik, güvenlik, bölücülük, üretim, istihdam ve diğer
temel konularda değil, toplum yapımızın ve gelecek nesillerimizin korunmasına
ve devamına ilişkin hoşgörü, sabır, sempati, empati,
millî ve manevi dokumuz ile temel toplumsal bağlarımız konularında da hızla kan
kaybetmeye devam etmektedir ve maalesef, daha önce de buradan sık sık ifade ettiğimiz gibi, bölücü emellerin artık
gizlenmediği, açıktan açığa kalkışma hareketlerini andıran olayların yaşandığı,
ihanet provalarının yapıldığı, millî bayramlarımızda bile bölücü ihanet
çetelerinin sözde marşlarının çalındığı, çok tarihî ve her bakımdan ibret verici
bir musibet dönemini hep birlikte yaşamaktayız. Bugün bir yandan bölücü hainler
polislerimizi, Mehmetçiklerimizi, güvenlik güçlerimizi ve masum
vatandaşlarımızı katlederken, öbür yandan, ne acıdır ki, bu alana gizliden ya
da açıktan daha fazla özgürlük verilmesi çabaları, bugünlerde görüşmekte
olduğumuz yeni Anayasa değişikliği maskesi altında olanca hızıyla ve büyük bir
gaflet anlayışıyla devam ettirilmektedir.
Buradan bir kez daha, vatanımızın ve milletimizin bölünmez
bütünlüğü için fedakârca görev yapan, dün ve önceki günlerde bölücü hainlerce
alçakça şehit edilen subaylarımıza, askerlerimize ve diğer polis ve masum
vatandaşlarımıza Cenabı Allah’tan rahmet, yakınlarına ve aziz milletimize sabır
ve başsağlığı diliyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün AKP yönetimindeki Türkiye’de gerçekten
de insanlarımız maalesef mutlu ve huzurlu değildir. Vatandaşlarımızın büyük bir
kesimi yokluk ve açlıkla boğuşmakta ve geleceğinden endişe duymaktadır.
Toplumumuzun hemen her kesimi çaresiz, huzursuz, umutsuz bir şekilde, baş başa
bırakıldığı sıkıntılarla boğuşmaktadır. Bütün bu vahim gelişmeler neticesinde,
bugün âdeta her taraftan kuşatılmış bir vaziyette insanlarımız umutsuz,
hırpalanmış ve çaresiz bir şekilde kendi hayatlarını idame ettirmeye
çalışmaktadır. Özellikle son yıllarda Türkiye’de toplum yapısını tehdit eden,
istikbal adına derin kaygılar uyandıran bazı gelişmeleri de bugün ne yazık ki,
hep birlikte ibretle izlemekteyiz. “Türkiye nereye gidiyor?” sorusunu sormamıza
neden olabilecek kadar vahim gelişmeler günlük hayatımıza bir kâbus gibi
çökmekte, toplum hayatımızı âdeta kemirmektedir. Hemen her gün bir ilimizde,
ilçemizde, hatta köyümüzde cinayet, intihar, gasp, boşanma, aile içi şiddet,
soygun, hırsızlık, kapkaç, tecavüz, talan, vurgun, hortumlama gibi hadiseler
vahim boyutlar kazanarak yükselmektedir. Türk milletinin pek de alışık olmadığı
bu tip çeşitli hadiseler, yine her gün basına yansımakta ve artık bütün bunlar
sıradan bir hâle gelmiş bulunmaktadır. Çoğu ferdî bazda,
bazen grup kimliği adı altında meydana gelen bu tür olayların sayıca ve zaman
bakımından giderek yoğunluk kazanmış olması ise hadiseye çok ciddi bir sosyal
boyut kazandırmış gözükmektedir.
Hatırlayınız, geçtiğimiz yıl Mardin’de bir düğün evinin basılarak
7’si çocuk 44 insanımızın katledilip onlarcasının yaralanması hadisesi uzun
yıllar belleklerden silinecek gibi değildir. Adana’da eski bir astsubayın kendi
ailesinden 8 kişiyi katletmesi, yine bir annenin 2 çocuğuyla birlikte evinde
katledilmesi; Adana’nın Karataş ilçesinde, 1’i polis memuru olmak üzere, 8
kişiyi silahla vurup 4’ünü öldüren, 5’ini de yaralayan vatandaşın saçtığı
dehşet hâlen canlılığını korumaktadır. Siirt’te ikiz çocuklarını zehirleyen,
eşini boğan ve sonra intihar eden vatandaşın cinneti, Ankara’da bir polis
memurunun eşini, çocuğunu, eşinin anne ve babasını öldürüp intihar etmesi hâlen
hafızalardadır. İstanbul’da Gazi Mahallesi’nde 4 çocuğuyla birlikte toplam 5
kişiyi öldüren babanın cinneti de unutulmuş değildir. Yine, İstanbul Pendik’te
cinnet geçiren bir kişinin 4 çocuğunu ve kardeşini katlettikten sonra intiharı
da henüz unutulmamıştır. İzmir’de mart ayında bir annenin kız çocuğunu su dolu
kovada boğarak intihara girişmesi, Aydın’da geçtiğimiz mart ayında eski eşini,
kayınpederini ve kayınvalidesini sokak ortasında öldüren adamın cinneti,
Çanakkale’de bir emekli yarbayın eşini ve 2 çocuğunu öldürüp intihar etmesi,
İzmir’de bir kahvecinin ailesinden 3 kişiyi öldürmesi toplum belleğinde iz
bırakan travmalardan sadece birkaç tanesidir.
Bugün ne yazık ki gençliğimiz büyük bir ahlak buhranı içerisinde
nereye gittiğini bilemez bir vaziyette dolaşmakta ve amaçsız, ülküsüz bir
şekilde toplumumuzun geleceğini âdeta tehdit eder bir vaziyette hayatını devam
ettirmektedir. 1921 yılında şu anda kutlu çatısı altında bulunduğumuz bu gazi Meclis
bile tehlikeye düştüğünde Kayseri Lisesinden 62 öğrenci Kurtuluş Savaşı’na
giderek hepsi şehit olurken, seksen dokuz yıl sonra aynı topraklarda yaşayan
gençlik nereye gidiyor diye hep birlikte düşünmemiz icap etmektedir. Peki,
Türkiye bu hâle son iki yılda mı gelmiştir? Elbette ki hayır.
Değerli arkadaşlar, bakınız, iktidar partisinin İstanbul için
hazırladığı bir araştırma, AKP’nin daha ilk hükûmet
olduğu yıllarla birlikte suç sayısının nasıl patlama yaptığını göstermektedir.
Bu aynı zamanda da çarpıcı bir itiraf raporudur. AKP tarafından hazırlanan
Türkiye nüfusunun yedide 1’inin yaşadığı İstanbul’a ilişkin asayiş raporundaki
rakamlar suç sayısının patlama yaptığını göstermeye yetmektedir. 2003 ve 2004
yıllarını kıyaslayan bu raporda İstanbul’daki kapkaç olayları bir önceki yıla
oranla yüzde 60 fazlalaşmıştır. Bunun yanı sıra öldürmeye teşebbüs yüzde 100,
kadın ticareti yüzde 98, rüşvet yüzde 90, mala ziyan verme yüzde 351, zimmet
yüzde 400, aile fertlerine kötü muamele yüzde 300 ve müstehcenlik gibi diğer
şeyler yüzde 363 oranında yükselmiştir. Emniyet Genel Müdürlüğünce hazırlanan
asayiş raporuna göre 2007 yılında bir önceki yıla göre mala karşı suçlarda
yüzde 50 ile yüzde 170, şahsa karşı suçlarda ise yüzde 26 ile yüzde 160
oranında artışlar olmuştur.
Değerli arkadaşlar, rakamlar gerçekten ürkütücü bir boyut kazanmış
olup artık Emniyet Genel Müdürlüğünün istatistiki
verileri açıklamaktan vazgeçmiş olması ise var olan meselenin boyutunu
gizlemeye kâfi gelmemektedir. Yaşanan hadiselerin çoğunluğunun büyük şehirlerde
olması, bu kentlerin kozmopolit yapısına, ekonomik sıkıntılara, çalışma
hayatının zorluğuna ve diğer nedenlere bağlanabilir ancak aile bağlarının,
akrabalık bağlarının daha güçlü olduğu, bireysel ilişkilerinin daha sıcak
olduğu en küçük yerleşim birimlerinde bile, Pervari örneğinde olduğu gibi
vahşeti andıran olaylar yükselmektedir ki bu da bize sorunun lokal
değil, genel, ulusal bir mesele hâline geldiğini çok açık bir şekilde
anlatmaktadır. İşte bu sebepledir ki, bu yüce Meclisin değerli her üyesini ama
elbette başta Hükûmeti ve iktidar partisinin
milletvekillerini önemli ve tarihî bir görev beklemektedir. Bu meselenin her
boyutuyla araştırılması, sebep-sonuç ilişkisinin analiz edilmesi ve ona göre
gereken önlemlerin alınması bir mecburiyet olarak hepimizin önünde durmaktadır.
Ama önce ülkeyi yönetenlerin kendisine bir çekidüzen vermesi icap etmektedir.
Ülkeyi yönetenler, öncelikle, topluma sözleri ve fiilleriyle örnek
olmalıdırlar. Bir ülkede dershane parasını ödeyemediği için cezaevine atılan
bir anne varken, aynı annenin oğlu intihar ederken, ülkeyi yönetenler oğluna 3
milyon dolarlık geminin nasıl alındığını izah etmelidir ve etmek zorundadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; acaba ekonomik kriz teğet
geçerken kaç kişi ölmüştür, kaç kişinin hayatı altüst olmuş, borçları yüzünden
kaç insanımızın psikolojisi bozulmuş ve bunalıma girmiştir? Ülkemizde şu anda
13 milyon insanımız icra takibindedir ve borçsuz aile hemen hemen
yok gibidir. Ev kirasını ödeyemeyen, dershane taksitine yetişemeyen, kredi
borcunu bitiremeyen, harç parasını bulamayan milyonlarca insan çaresizlik
içinde ne yapacağını bilememektedir. Bir yılda 100 binden fazla insan boşanmış,
20 binden fazla insan intihara teşebbüs etmiştir. Bugün, her 4 gencimizden
1’inin işsiz olduğu ülkemizde, bırakın vasıfsız iş gücünü, en iyi
üniversitelerden mezun olan gençlerimiz bile işsiz gezmektedir. “Her okuyana iş
mi bulacağız?” diyen Sayın Başbakan ise hâlen “Kriz bizi teğet geçti”
diyebilmektedir. Gelir dağılımı altüst olmuş...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Tankut, konuşmanızı
tamamlayınız lütfen.
Buyurun.
YILMAZ TANKUT (Devamla) – ...ve orta kesim artık neredeyse yok
olmuştur. Yoksulluk oranı kırsal kesimlerde yüzde 30’ları aşmış, gerçek
işsizlerin sayısı 6 milyonu aşmıştır. Ülkemizde yeni doğan her bebeğimiz 7 bin
dolar civarında borçla doğmakta, ancak kriz bizi, değerli arkadaşlar, teğet
geçmektedir! Bütün bu gerçeklere rağmen, AKP Hükûmeti
hâlen kendi ekonomi politikasını başarılı bulabilmektedir. Yetkililere her
yerde bunu söylemektedirler. Ama bir yalanı bağırıp, kavga ederek yüksek sesle
söylemek o yalanı doğru yapmamaktadır. Başbakan Erdoğan’ın siyah güneş
gözlüklerinin arkasından baktığı istikamette yeni ortaya çıkan milyarderler
olmalı ki cinnet getiren, kendini öldüren, intihara teşebbüs eden, hatta
kendisine bizzat intihar mektubu yazan insanları görmemektedir. Derdini
söylemek isteyenleri, durmadan, bilindik üslubuyla azarlamaktadır. Sayın
Başbakanın bilmediği çok şey var ama hiç fikrinin olmadığına emin olduğumuz iki
terim vardır. Bunlardan birisi millet, diğeri ise teğettir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Aleyhinde Samsun Milletvekili Ahmet Yeni.
Buyurun Sayın Yeni. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, ailelerine ve
milletimize başsağlığı diliyorum.
Yine Samsun’umuzda ki, benim kendi mahallemde de bir şehidimiz
var; Piyade Teğmen Ahmet Altunoğlu. Ona da Allah’tan
rahmet diliyorum ve babası Mehmet Altunoğlu’na da
başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, bizim gündemimiz, Meclisimizin gündemi
daha önce belirlenmişti. Bu çerçevede Milliyetçi Hareket Partisinin de bugün
bir önerisi var. Meclis gündemi belli olduğu için bu öneriye katılamadığımızı
beyan etmek istiyorum.
Diğer taraftan, otuz iki yıl sonra, 1 Mayıs gününün İşçi Bayramı
olarak Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı döneminde ilan edilmiş olması
gerçekten bizi son derece mutlu etmiştir. Otuz iki yıl beklendi, birçok iktidar
geldi geçti ama bu yine bize nasip oldu. O bakımdan son derece mutluyuz.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sekiz yıldır neredeydiniz?
AHMET YENİ (Devamla) – Dün de bu Bayram’ın bir bayram şenliği
içerisinde geçmiş olması bizi ayrıca mutlu etmiştir.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Biber gazını hastaneye attınız.
AHMET YENİ (Devamla) – Emeği geçen herkesi tebrik ediyorum,
kutluyorum; Hükûmetimizi, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunu, İstanbul Valisini, Emniyetini ve tüm sendika başkanlarını da tebrik
ediyorum, kutluyorum. Orada ciddi güvenlik tedbirlerini hem sendikalar aldı hem
de emniyet güçleri, güzel bir şekilde kutlanmış oldu. Bunu sahiplenmek
isteyenler olabilir. Herkesin “Bizim katkımız var, emeğimiz var.”, bazı
partililerin “Zorla aldık, ettik.” gibi ifadeleri olsa bile, bu bize nasip
olmuştur, o bakımdan da son derece mutluyuz.
Ben, bu vesileyle, yine, İşçi Bayramı’mızı
tebrik ediyor, hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Grup önerisinin lehinde Harun Öztürk,
İzmir Milletvekili.
Sayın Öztürk, buyurun efendim.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin lehinde söz aldım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce şehitlerimize Allah’tan rahmet,
yakınlarına, Türk Silahlı Kuvvetlerine ve yüce milletimize başsağlığı ve sabır
diliyorum.
Değerli milletvekilleri, terörle ilgili mücadeleyi bırakıp terör
örgütüyle uzlaşma yollarının aranmakta olmasından duyduğum üzüntüyü belirtmek
istiyorum. Yitirilen canlarda Türk Silahlı Kuvvetlerini terörist ilan etmeye
kalkanların vebalinin büyük olduğunu ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, evet, Anayasa değişikliklerinin ikinci
tur görüşmelerine bugün başlıyoruz. “AKP Anayasası” dediğimiz kadar, bu Anayasa
bir “tombala anayasası” olarak da anılacağı için, tombaladan önergelerimize
talihin gülüp gülmeyeceğini bilmediğimden, bu vesileyle görüşlerimi bir kez
daha sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bu Anayasa değişikliği, milletin
ihtiyaçlarından doğmamıştır. Değişikliğin içinde ne işsize iş, ne yoksula aş,
ne esnafa siftah, ne memur ve emekliye zam, ne daha iyi sağlık, ne daha iyi
eğitim, ne daha iyi güvenlik, ne teröre çözüm, ne de iddia edildiği gibi
demokrasi vardır. Bu Anayasa değişikliği, kendisini mevcut anayasal düzene
uyduramayan AKP’nin Anayasa’yı kendisine uydurma arzusundan doğmuştur. Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısının ifadesiyle, “AKP, yeni bir kapatma davası
açılabileceğini hissetmiştir.” Hissetmiş ve bir önceki kapatma davası
sonrasında Sayın Kılıç’ın “Bu Anayasa’yla bir daha karşımıza gelme.” uyarısını
hatırlamıştır.
AKP, kapatılma korkusunu Demokles’in
kılıcı gibi görmekte ve bu korkudan tümüyle kurtulmak istemektedir. Bunun için,
Anayasa Mahkemesine yönlendirebileceği yargıçlar atamayı yeterli görmemekte,
“Beni kapatacaksanız benim iznimi almak zorundasınız.” demektedir. Dünyanın
neresinde suç zanlısına “Senin hakkında dava açabilir miyiz?” diye sorulur?
AKP, bu değişiklikle dava açma izninin kendisinden alınmasını istemektedir.
Uzun uzun yazıldığına bakmayın, parti kapatılmasına
ilişkin değişiklik, “siyasi partiler kapatılamaz” demeye gelmektedir. “İnsanlar
için idam cezası kaldırıldığına göre siyasi partiler için de kaldırılmalıdır.”
denilerek demagoji yapılmaktadır. Çünkü,
aralarında hiçbir benzerlik yoktur. İdam edilen bir insanı tekrar hayata
döndürebiliyor musunuz? Ama kapatılan siyasi partinin devamı niteliğinde bir
parti kurabiliyorsunuz.
Geçmişte, yargıya güvenmediği için dokunulmazlıkları
kaldırmadıklarını söyleyenler, bugün güvenecekleri yargıyı oluşturmanın peşine
düşmüşlerdir. AKP kendi yargıçlarını tayin ederek, ayarlayarak, Başbakan, bakan
ve milletvekillerini bekleyen suç dosyalarından kurtarmak; yargıyı, muhalifleri
üzerinde baskı gücü olarak kullanmak istemektedir. İdari yargının yerindelik
denetimi engellenerek Hükûmetin ve belediyelerin
özelleştirme ve altyapı yatırımları başta olmak üzere pek çok faaliyeti yargı
denetimi dışına çıkarılmak istenmektedir.
AKP, yargıyı tümüyle kontrolüne alarak Anayasa’ya aykırı
uygulamaları yaygınlaştırmak niyetindedir. Yargıda değişiklik, barajların,
santrallerin, doğal kaynakların, kara ve demiryollarının, limanların istenilen
bedelden istenilen kişilere satılabileceği, kişiye özel düzenlemeler
yapılabileceği, kişiye özel aflar çıkarılabileceği, ormanların ve sit
alanlarının tahrip edilebileceği, yolsuzluklara yasal kılıf hazırlanabileceği
anlamına gelmektedir. Yargının yürütmenin kontrolüne girmesi, yargının
özelleştirilmesiyle eş değerdir.
AKP, devlette kadrolaşmanın önündeki yargı engelinden tümüyle
kurtulmak istemektedir.
AKP, bundan böyle, mahkemeye işi düşenlerin de kendisine muhtaç
olmasını istemektedir.
Değişiklikle, sözde, yargının bağımsızlığının ve tarafsızlığının
sağlanmasının amaçlandığı söylenmektedir. AKP’nin kontrolüne geçecek bir
Anayasa Mahkemesi ve HSYK ile nasıl olacak da yargının bağımsızlığı ve
tarafsızlığı sağlanacaktır? Anayasa Mahkemesi üyesi sayısı 11 asil 4 yedek
üyeden 17 asil üyeye çıkarılırken yüksek yargıdan seçilenlerin sayısının 9’dan
7’ye indirilmesi mi yargının bağımsızlığını sağlayacaktır? Sayıştay ve YÖK’ten
Anayasa Mahkemesine seçilen üye sayısının 2’den 5’e çıkarılması mı yargının
tarafsızlığını sağlayacaktır? Kırk beş yaşında üye seçilen, on iki yıl görev
yaptıktan sonra emekliliğine sekiz yıl kala görev süresi biten ve Hükûmetin eline bakmak zorunda kalan yargıç mı tarafsızlığı
sağlayacaktır? HSYK üyesi sayısı 12’den 34’e çıkarılırken, yüksek yargıdan
seçilenlerin sayısının 10’da bırakılması mı yargı bağımsızlığını sağlayacaktır?
Adalet Bakanı ve Müsteşarının HSYK’da konumları daha
da güçlendirilerek tutulması mı yargının tarafsızlığını sağlayacaktır?
Yürütmenin doğrudan vesayetine girecek olan yeni 6 üye mi HSYK’nın
tarafsızlığını sağlayacaktır?
HSYK kararlarının yargıya açık olmadığından şikâyet ediyorsunuz.
Niçin tüm disiplin kararlarına yargı yolunu açmıyorsunuz? Yargı bağımsızlığı
için gerekli olduğu hâlde, yargıçları niçin Bakanlığın vesayeti altında tutmaya
devam ediyorsunuz? Özlük işlerini niçin HSYK’ya
aktarmıyorsunuz? Yargıç ve savcıların denetimini niçin tümüyle HSYK’ya bırakmıyorsunuz? Hâkim ve savcıların, HSYK’da görmek istedikleri asil ve yedek üye sayısı kadar
adaya oy vermelerini niçin engelliyorsunuz? Her seçmenin bir adaya oy vermesine
bazı tarikatların daha iyi organize olacaklarını mı düşünüyorsunuz?
Değerli milletvekilleri, AKP, bu düzenleme ile,
Anayasa’nın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddelerini başka
maddelerde oynayarak işlevsiz bırakmaktadır. Kurucu iktidar olan halk
tarafından, değiştirilmesinin teklif dahi edilmesi yasaklanan Anayasa
maddelerinin, dolanarak da olsa etkisiz kılınmaya çalışılması Anayasa’da izin
verilmeyen bir yetkinin yasama organınca kullanılması anlamına gelmektedir ve
yok hükmündedir. Yüksek yargıyla ilgili bu değişikliklerin gerçekleşmesi
hâlinde, sıranın, değiştirilmesi teklif edilemeyecek maddelerin doğrudan
değiştirilmesine geleceğinden kuşkunuz olmasın.
Güçler ayrılığı işliyorsa hukuk devleti vardır, hukuk devleti
varsa demokrasi vardır. Demokrasi, hukuk devleti ve insan haklarının
güvencesidir. Bu değişiklikte yapıldığı gibi güçler ayrılığının yok edilmesine
göz yummak, hukuk dışı bir yönetime boyun eğmek demektir.
Bu teklif, AKP’nin 2’nci kez Anayasa’yı ihlal girişimidir. AKP’nin
bu eylemi, Anayasa’nın 153’üncü maddesinin son fıkrasına açıkça aykırılık
teşkil etmektedir ve AKP bunun sonucuna katlanmalıdır. Bu değişiklik dâhil,
bugüne kadar yapılan on yedi değişiklikten niçin sadece AKP’nin yaptığı iki
değişiklik mahkemelik olacaktır? AKP, bu soruyu kendi kendine sormalıdır.
Uzlaşma aramadan, dayatmacı bir anlayışla gerçekleştirilen bu değişiklikler
vesilesiyle, millet yüksek yargıyla karşı karşıya getirilmek istenmektedir.
AKP, referandum ihtimalini dikkate alarak teklife millete şirin görünecek bazı
eklemeler yapmıştır ancak bu şirin görünen değişikliklere daha yakından
baktığımızda, gerçekte yeni bir şey getirmedikleri fark edilecektir.
Gerçekten, Hükûmete sormak gerekir:
Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife malullerinin dul ve yetimleriyle,
malul ve gaziler için ne yapmak istediniz de bu ifadelerin Anayasa’da yer
almaması size engel oldu? Bütün milletin özel hayatını Anayasa’da kişisel
verilerin korunması hükmünün olmaması nedeniyle mi dinlediniz? Büyük vergi
kaçakçılarının yurt dışına çıkış yasağının kaldırılması milleti o kadar mı çok
ilgilendirmektedir? Çocukları her türlü istismara ve şiddete karşı
koruyamamanızın sebebi, devletin buna ilişkin tedbirleri alacağını Anayasa’ya
yazmamasından mıdır? Grev hakkını içermeyen düzenlemeyle memurları
kandıracağınızı mı zannediyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Öztürk,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun efendim.
HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
12 Eylül Anayasası’na “Evet” diyen yüzde 92’nin arasında olan siz
değil misiniz? Sanki 12 Eylüle karşı direnenler arasındaymışsınız gibi, bugün
demokratlığa soyunmanız biraz sırıtmıyor mu? 12 Eylülcülerin Anayasa’ya koyduğu
koruma kalkanının benzerini kendiniz için getirmiyor musunuz?
Değerli milletvekilleri, bu değişiklikler “AKP anayasası” olarak
anılacaktır. Bundan böyle, her gelen iktidar kendi yargısını yaratma çabası
içine girecektir. Gelin, yargının siyasete çekilmesine hep birlikte izin
vermeyelim. AKP’nin bu değişikliklerle hedefi, mevcut Anayasa treninden inip
başka bir trene binmektir. Sayın Başbakan yargı tarafından müdahale
edilemeyecek, astığı astık, kestiği kestik bir düzen istemektedir.
Milletin bu oyuna gelmeyeceğine olan inancımı ifade ederken yüce
heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Grup önerisinin aleyhinde Nurettin Canikli,
Giresun Milletvekili.
Buyurun Sayın Canikli. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, dün Tunceli ve Diyarbakır’da şehit olan subay, astsubay
ve erlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, ailelerine başsağlığı diliyorum.
Bütün milletimizin başı sağ olsun.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Hesabını verin, hesabını!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bugüne kadar
olduğu gibi, bundan önceki hükûmetler döneminde
olduğu gibi bugün de terörle mücadele konusunda hem milletimiz hem de hükûmetlerimiz ellerinden gelen bütün gayreti
göstermişlerdir bu konuda ve bütün fedakârlığı yapmışlardır. Özellikle geçmişte
ve bugün hükûmetlerimiz, Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri terörle mücadele konusunda gerekli olan her
türlü kaynağı, imkânı hiç düşünmeden, tereddüt etmeden bu mücadelenin başarıyla
sonuçlanabilmesi için ortaya koymuşlardır. Bu konuda hiç kimsenin kuşkusunun
olmaması gerekir…
CANAN ARITMAN (İzmir) – Terörle müzakere etmek gibi.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …ve bundan sonra da bu kararlılık,
her alandaki bu kararlılık terörle mücadele konusunda elbette sürdürülecektir
değerli arkadaşlar ve inşallah bu millet bunu da başaracaktır, bunun da
üstesinden gelecektir…
CANAN ARITMAN (İzmir) – Siz varken, siz iktidardayken asla olmaz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …ve inşallah bu acılar, yaşadığımız
bu acılar bir daha gün ışığına çıkmamak üzere tarihin sayfalarında kaybolup
gidecektir.
CANAN ARITMAN (İzmir) – Ancak şehit cenazeleri gelir.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu vesileyle dün
1 Mayısın son derece sağduyulu, sakin, barış ortamında…
CANAN ARITMAN (İzmir) – Tezkere elinizde, niye gidip bu
teröristlerin tepesine indirmiyorsunuz bombaları?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …gerçekleşmesi nedeniyle
memnuniyetimizi ifade etmek istiyorum ve bu ortamın oluşmasına katkı sağlayan
herkese, başta konfederasyon başkanlarımıza, güvenlik güçlerimize,
işçilerimize, katılımcılara teşekkür ediyorum. Bunlar, hepimizin uzun yıllardan
beri görmesini arzu ettiğimiz görüntülerdir, arzuladığımız görüntülerdir.
İnşallah, hep bu görüntülerle Türkiye anılır ve karşılaşırız.
Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi
belirlenmiş durumda ve Anayasa görüşmelerinin ikinci turuna bugün devam
edeceğiz.
CANAN ARITMAN (İzmir) – İşiniz Yüce Divandan kaçmak, başka işiniz
yok!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Dolayısıyla, bu, son derece önemli
bir gündem, önemli bir süreç şu anda. Bu süreci kesintiye uğratacak ve Meclis
gündemini başka bir şekilde yönlendirmeye yönelik olarak gelen MHP grup
önerisinin aleyhinde olduğumu konuşmamın başında ifade ettim. Yine, bütün bu
konuşmalar, bütün bu değerlendirmeler, bu öneriler, ancak bu Anayasa
görüşmelerinin tamamlanmasından sonra konuşulur, Meclisimizin kararı, görüşü
doğrultusunda bu çalışmalar yürütülür.
Değerli arkadaşlar, grup önerisinde belirtilen hususların,
Türkiye’deki gelir dağılımıyla çok yakından ilgisi olduğu tartışmasızdır. Yani,
gerçekten, insanlar eğer adalet noktasında, adaletin tesisi noktasında bir
sıkıntı duyuyorlarsa, bir tereddütleri varsa, bunların şiddet olaylarına
yansıması kaçınılmazdır ve şiddet olaylarıyla gelir dağılımının yapısı
arasındaki ilişki doğrusaldır. Bu, bilimsel bir gerçektir. Gelir azaldıkça ve
gelir dağılımı bozuldukça, insanların bunu dışa vurma şiddeti artmaktadır.
Şimdi, bu açıdan bakıldığında, AK PARTİ hükûmetleri
döneminde -biliyorsunuz, bunu yakinen herkes takip ediyor zaten- millî gelirde
hem reel bazda hem de nominal bazda çok önemli
artışlar ortaya konulmuştur son sekiz yılda. Tabii, gelirdeki artış kadar
önemli olan, en az onun kadar önemli olan, gelir artarken gelir dağılımının da
iyileşmesi, iyileştirilebilmesi gerekir. Tek taraflı olarak sadece gelir artışı
sağlanıyor ama gelir dağılımı hayata geçirilemiyorsa, iyileştirilemiyorsa, bu
gelir artışının, millî gelir artışının toplumun tümüne yaygınlaştırılması
sağlanamıyorsa, çok anlamlı bir gelişme, zenginleşme değildir bu. Dolayısıyla,
gelir artarken bunun daha adaletli bir şekilde toplumun bütün katmanlarına,
bütün kesimlerine dengeli bir tarzda dağıtılabilmesi gerekir. Bu açıdan
bakıldığında, bu açıdan da bakıldığında son yedi sekiz yılda iyileşmeler olduğu
ortadadır.
Ben çok fazla zamanınızı almak istemiyorum ama iki rakamı
değerlendireceğim bu noktada, bu çerçevede. Bir tanesi gelir dağılımı, yani
toplumun yüzdelik dilimlerinin millî gelirden aldığı payların değişimini
gösteren gelir dağılımı rakamlarını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Toplumun en fakir, gelir düzeyi en az olan yüzde 20’lik diliminin
millî gelirden aldığı pay 2002 yılında yüzde 5,2’dir, yani toplumun en fakir
yüzde 20’si millî gelirin ancak yüzde 5,2’sini elde edebilmektedir. Bu oran
İktidarımız döneminde yüzde 6’nın üzerine çıkarılmıştır. Bu son derece önemli
bir gelişmedir. Aradaki yüzde 1’e yakınlık bir artış çok ciddiye alınması
gereken bir artıştır çünkü toplumsal büyük olayların bu şekilde dönüşümü son
derece zordur ve rakamlara yansıması son derece zordur ama bu
başarılabilmiştir. Yani millî gelir reel bazda, hem
döviz bazında hem TL bazında reel bazda artarken aynı zamanda gelir dağılımında
da iyileşme söz konusudur değerli arkadaşlar. Bunların hepsi resmî rakamlardır.
Belki daha çarpıcı olan şudur: Yoksulluk rakamları için de aynı
eğilim geçerlidir. Bakın, 2002 yılında Türkiye’de 18 milyon 872 bin fakir
varken 2008 yılında fakir sayısı 11 milyon 977 bine düşmüştür. (MHP
sıralarından “Sanal, sanal o.” sesi) Ha, bu rakamlar küçük demiyorum değerli
arkadaşlar. Devletin resmî rakamları, bunların hepsi devletin resmî rakamları,
yani daha önce hangi yöntemle belirleniyorsa şimdi de aynı yöntemle
belirleniyor. 11,9 milyon fakir sayısı da son derece yüksek bir fakir
sayısıdır, bunun da düşürülmesi gerekir. Elbette bu mücadelenin devam etmesi
gerekir, bunu inkâr etmiyoruz, bu önemli bir sorundur, Türkiye’nin çok önemli
bir sorunudur ama bu sorunun varlığını ortaya koyarken gelişimin de
değerlendirilmesi gerekir, dönüşümün de ortaya konulabilmesi gerekir ve
rakamlara baktığımız zaman da takdir edilmesi gerekir değerli arkadaşlar. Yani,
son altı yılda, 2002 ile 2008 yılı arasında Türkiye’de fakir sayısı 6,9 milyon
azalmıştır, fakir sayısında 6,9 milyon bir azalma mevcuttur. (CHP sıralarından
gürültüler)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Yalan söylüyorsun!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, şeye gerek yok.
Yani, bakın burada spekülasyon yapmıyoruz, bir yorum,
değerlendirme yapmıyoruz, devletin rakamlarını okuyorum sadece. Yaptığım bu
arkadaşlar. O yüzden, lütfen…
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Rakamları çarpıtıyorsun, yalan
söylüyorsun!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Hepsi uyumlu zaten. Bakın, millî
gelir dağılım rakamlarıyla uyumlu bu rakam, fakir sayısında.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – İşsizlik almış başını gitmiş.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Eğer millî gelirde, dağılım
rakamlarında iyileşme olmazsa fakir sayısında azalma meydana gelmez.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Ayıp be!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Aynı şekilde, diğer rakamlara
baktığımızda bunu teyit ediyor değerli arkadaşlar. Sadece bir tane teyitle
yetinmiyoruz, bakın, diğer rakamlar da yine aynı şekilde.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – İşsizlik rakamı ne, işsizlik rakamı?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – 2002 yılında toplam açlık oranı, gıda
yoksulluğu sınırı… 2002 yılında toplumun yüzde 1,35’i açlık sınırında iken bu
oran 2008’de yüzde 0,54’e düşürülmüş, aşağı yukarı yarı yarıya azaltılmış
değerli arkadaşlar. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
Bakın, çok ilginç, bana ilginç gelen, size de çarpıcı geleceğini
umduğum bir rakam daha vermek istiyorum: 2002 yılında kişi başına 1 dolardan
daha az gelir elde edenlerin sayısı binde 2’dir toplumda.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Dolar milyarderlerinin sayısı kaç
oldu, milyarderlerin?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – 2002 yılında 1 dolardan, günlük olarak
hayatını 1 doların altındaki bir gelir seviyesiyle idame ettirmeye çalışan
insanların…
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) –
Sen milyarder sayısı ile açlık sayısını karıştırıyorsun.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …vatandaşlarımızın oranı yüzde sıfır
nokta iken, binde 2 iken 2006’dan itibaren sıfıra düşürülmüştür değerli
arkadaşlar, sıfırdır. Yani 2006, 2007 ve 2008 yılında günlük 1 doların altında
gelir elde eden hiç kimse yoktur, hepsi üzerindedir. (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Yalan söylüyorsun, yalan!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bunların hepsi devletin resmî
rakamları. Hiç kimsenin itiraz etme imkânı, şansı yok.
Diğer bütün rakamlara da baktığınızda şu ortaya çıkıyor değerli
arkadaşlar, bütün bu bilimsel tespitler ışığında şunu söyleyebiliyoruz:
Türkiye’de son altı yedi yılda millî gelir çok büyük oranda artıyor, reel
olarak katlanıyor, aynı zamanda artan bu gelir de daha adil bir şekilde,
toplumun bütün katmanlarına daha dengeli bir şekilde aktarılıyor.
Aslında, bakın, hükûmetler nasıl
gerçekleştirir bu politikaları? Hükûmetlerin elinde
bir tane araç vardır, o da bütçedir. Her yıl millî gelirin yaklaşık yüzde 40’ı
toplumdan alınır, tekrar dağıtılır. İşte bu dağıtım esnasında ortaya çıkacak
olan kriterler, hükûmetlerin
tercihleri bunları belirler. Sosyal politikalardaki tercihlerini de belirler.
Sadece bir örnek vererek sözlerime son vereceğim. Her zaman ifade
ediyoruz, burada hatırlatmakta fayda var değerli arkadaşlar. Bunların
konuştuğumuz konuyla çok yakın bağlantısı var. İnsanlar gelir dağılımının
adaletsiz olduğuna inanıyorlarsa bunu şiddet olarak dışa vuruyorlar. Bu da bilimsel bir gerçek.
Şimdi, bakın, 2002 bütçesinde faiz ödemelerinin yüzde 45’lere
ulaştığı bu oranın 2010 bütçesinde yüzde 19’a indirildiği yani rakamsal bazda sadece 2010 bütçesinde 60 milyar liralık faizden
tasarruf elde edildiği ve bunların toplumun diğer kesimlerine aktarıldığı
dikkate alındığında bu sonuçların ortaya çıkması son derece doğaldır değerli
arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Canikli, lütfen
konuşmanızı tamamlayınız.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Milliyetçi Hareket Partisinin grup
önerisine bu nedenle aleyhte oy vereceğimi ifade ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
Kısa bir söz talebi için sisteme giren arkadaşlara söz vereceğim.
Buyurun Sayın Emek.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Antalya Milletvekili Atila Emek’in, son günlerde 6 askerini terör saldırılarına
şehit vermiş bir milletin Meclisinde oturum açılırken bu konunun dile
getirilmemesini bir eksiklik kabul ettiğine ve şehit olan askerlere Allah’tan
rahmet, ailelerine ve Türk milletine başsağlığı dilediklerine ilişkin
açıklaması
ATİLA EMEK (Antalya) – Sayın Başkan, dün Tunceli’de 5 askerimizi,
bugün Lice’de 1 üsteğmen subayımızı hain terör saldırısına şehit vermiş bir
milletin Meclisinde oturum açılırken bu konunun dile getirilmemiş olmasını bir
eksiklik kabul ediyor, şehitlerimize Allah’tan rahmet, aileleri başta olmak
üzere büyük milletimize başsağlığı ve sabırlar diliyorum.
Bu Meclisten bu koşullarda bir tavır ve ses yükselmesini
öneriyorum, yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Varlı…
2.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, MHP grup önerisine ilişkin açıklaması
MUHARREM VARLI (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Görüşülmekte olan toplumsal cinnetin en büyük sebebi işsizlik ve
ekonomik krizin getirdiği borçlanma, kredi kartlarına aşırı yüklenilmesi, bunun
sonucunda da icra takipleriyle insanlarımızın aşırı sıkıntı ve strese
düşmesidir. Çiftçi, esnaf, işçi ve memur zor durumdadır. Devri AKP İktidarında
Adana işsizlikte Şırnak’tan sonra ikinci ilimiz olmuştur. Tabii, ben “Gelin,
bunu kabul edelim veya araştıralım, Adana’yı da bu işin içerisinde ön plana
alalım.” diyecektim ama siz bana söz vermeden önce oylattığınız için bunu
söyleyemiyorum. Ama az önceki konuşmacınız -AKP sözcüsü- yoksulların azaldığını
söyledi. Doğru, yoksullar açlığa daha fazla dayanamayıp vefat ettiler.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Arıtman…
3.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, millet evlatlarının vatan uğruna şehit
düştüklerine, Hükûmetin sınır ötesi harekât tezkeresine
göre gereğini yapmasına ve Meclisin her bir şehit için saygı duruşunda
bulunmasına ilişkin açıklaması
CANAN ARITMAN (İzmir) – Sayın Başkan, iktidar partisi kendini Yüce
Divandan kurtarmak telaşıyla Anayasa değişikliği peşine düşmüş, bu amaçla
Meclisi aralıksız çalıştırırken bu milletin evlatları bu vatan uğruna şehit
düşmektedir. AKP’nin terörle mücadeleyi bırakıp terörle müzakere etmesinde işte
ülkenin geldiği nokta budur. Başbakanın elinde, Hükûmetin
elinde sınır ötesi harekât tezkeresi, bu Meclisin verdiği o tezkere süs diye mi
durmaktadır? Neden terör örgütünün tepesine inilmemektedir? Kandil neden dümdüz
edilmemektedir?
Sayın Başkanım, bir ricam var sizden: Lütfen, Meclisimizi,
milletvekillerini şehitlerimiz için saygı duruşuna davet etmenizi rica
ediyorum. Lütfen, her şehit için bu Meclis, milletin Meclisi saygı duruşunda
bulunsun. Belki terörle mücadele etme gereğini Hükûmet
bu şekilde unutmayabilir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Çelik…
4.- Mersin Milletvekili Behiç
Çelik’in, MHP grup önerisine ilişkin açıklaması
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben de Tunceli’de ve Lice’de meydana gelen terör çatışmasından
dolayı kaybettiğimiz bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, ailelerine
ve büyük Türk milletine başsağlığı diliyorum.
Bu arada partimizin vermiş olduğu grup önerisinde toplumsal cinnet
ve şiddet olaylarının artmasının iktidar partisi tarafından da önemsenmediğini
çıkarıyorum. Şunu ifade etmek isterim ki: Rakip her zaman ciddi olsun ve özü sözü
bir olsun, bunu isteriz. Münafıklık ve takiyecilikle
hiçbir yere varılmaz ve bu toplumsal cinnet ve şiddetin bütün toplum
kesimlerini sardığını bilmelerini istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Özdemir…
5.- Gaziantep Milletvekili Hasan
Özdemir’in, son günlerde meydana gelen terör olaylarını kınadıklarına; şehit
olan askerlere Allah’tan rahmet, ailelerine ve Türk milletine başsağlığı
dilediklerine ilişkin açıklaması
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Son bir hafta içerisinde 15’e varan asker ve polis şehitlerimize
ben de Allah’tan rahmet, yaralı gazilerimize acil şifalar diliyorum.
AKP iktidarlarının terörle mücadele etmeyip terörle müzakeresi
terör örgütlerine cesaret vermiştir ve otuz seneye yakın sokakta terörle
mücadele eden, birçok yasa dışı örgütlerin tamamen ölüm listesinde olan bir
insan olarak söylüyorum, bu yanlıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Hıdır…
6.- Muğla Milletvekili Mehmet Nil Hıdır’ın, son günlerde meydana gelen terör olaylarını
kınadıklarına; şehit olan askerlere Allah’tan rahmet, ailelerine ve Türk
milletine başsağlığı dilediklerine ilişkin açıklaması
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Muğla’mızın Fethiye ilçesi Alaçat köyünden
yiğit evladımız Adem Şahin, değerli silah arkadaşları
Hasan Özüberk, Ahmet Eyce
ve Kemal Koçyiğit’le beraber hakkın rahmetine kavuştular. Kendilerine,
milletimiz adına ailelerine başsağlığı diliyor, kendilerine rahmetler niyaz
ediyorum. Ümit ediyorum ki bu şehitlerimizin kanıyla vatanımız, milletimiz
ilelebet geleceğe dair var olacaktır. Ailelerine de başsağlığı diliyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Türkmenoğlu…
7.- Konya Milletvekili Ayşe
Türkmenoğlu’nun, son günlerde meydana gelen terör olaylarını kınadıklarına;
şehit olan askerlere Allah’tan rahmet, ailelerine ve Türk milletine başsağlığı
dilediklerine ilişkin açıklaması
AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ben de Tunceli, Hakkâri ve Lice’de şehit olan askerlerimize Allah’tan
rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Yaralı askerlerimize de Allah’tan
acil şifalar diliyorum.
Bu olaylar bize demokratik açılımın ne kadar elzem olduğunu bir
kez daha gösteriyor. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler) Demokratik açılıma
karşı olanların da kimlerle aynı safta olduğunu da gösteriyor.
Şunu da belirtmek istiyorum: Dün 1 Mayıs büyük bir coşku içinde
kutlandı. Otuz üç yıl sonra Taksim’de kutlanmasına AK PARTİ vesile olmuştur. Bu
konuda da Hükûmetimize teşekkür ediyorum.
İşçilerimizin 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Bayramı’nı ben de kutluyorum.
Bizler halkın talepleri doğrultusunda çalışıyoruz ve bugünlerde de
yoğun bir çalışma temposu içindeyiz. Bu vesileyle -yeni bir hafta başlıyor- tüm
çalışma arkadaşlarımıza iyi çalışmalar diliyorum. Halkımıza da hayırlı olsun
diyorum.
Teşekkür ediyorum.
VII.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in, son günlerde artan terör olaylarına ve bu terör
olaylarında şehit olanlara Allah’tan rahmet, ailelerine ve Türk milletine başsağlığı
dilediğine ve İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın
Genel Kurulda her bir şehit için saygı duruşunda bulunulması önerisinin
Başkanlık Divanınca kararlaştırılması gerektiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, tüm şehitlerimize
Allah’tan rahmet, kederli ailelerine ve milletimize başsağlığı, gazilerimize de
yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.
Sayın Arıtman’ın söylediği hususun
Başkanlık Divanınca kararlaştırılması gerekmektedir, dolayısıyla oturumu
yöneten Başkanın tek başına böyle bir karar vermesi söz konusu değildir, talep
orada yapılır. Defaatle de burada şehitlerimiz için
saygı duruşunda, tazimde bulunulmuştur. Onu bilgilerinize arz ediyorum.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.03
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.20
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
99’uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer alan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası
İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna
Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Milletlerarası Para Fonu ile
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki
Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü sırada yer alan, Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın; Kooperatifler Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Kooperatifler
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Kooperatifler
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonları Raporları (1/811, 2/633) (S. Sayısı: 496)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5’inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı
İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin; 7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu’nun ikinci görüşmesine başlayacağız.
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin,
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu(2/656) (S. Sayısı: 497 ve 497’ye 1’inci Ek) (x) (xx)
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Sayın milletvekilleri…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, bu ikinci tur görüşmelere
başlarken İç Tüzük 63’üncü madde uyarınca çalışma usulleriniz hakkında, ona
davet etmek üzere bir usul tartışması açmanızı istirham ediyorum, oylama ve zatıalinizin bu oturumları yönetmesiyle ilgili.
BAŞKAN – Şimdi, ben oylamanın nasıl yapılacağına dair geçmişte bu
Genel Kurulda alınan bir karardan bahsederek usulünü biraz sonra izah edeceğim.
O sizin söylediğinize, şimdi, tam ona sıra gelmişti.
OKTAY VURAL (İzmir) – Evet, bugüne kadarki görüşmeler ve özellikle
de zatıalinizin oyunuzun rengini ve tavrını ifade
ederek daha önce programlanmış Meclis başkan vekillerinin oturumu yönetmeye
başlaması, ondan sonra ara verdirerek bizatihi sizin böyle bir oylamaya
katılmanız doğrudan doğruya oyla ilgili bir irade beyanıdır. (AK PARTİ sıralarından
“Ne alakası var?” sesleri, gürültüler)
Dolayısıyla, doğrudan
doğruya Meclis Başkanlığının tarafsızlığına, İç Tüzük ve Anayasa gereğince
konumuna uygun bir davranış değildir. Zatıalinizin
açıklamasından sonra bu konudaki usul tartışmasının Genel Kurulda yapılması
hususunu arz ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Vural, ben daha önce de ifade ettim. Meclis Başkanı
olarak İç Tüzük’ün 14’üncü maddesinin bana vermiş olduğu görevi yerine
getiriyorum ama tabii, usul tartışması talebinizi ayrıca değerlendireceğim ama
şimdi, belki de sizin bu beklentinize cevap verecek açıklamayı izin verirseniz
yapmak isterim.
Sayın milletvekilleri, Anayasa’nın 175’inci ve İç Tüzük’ün 94’üncü
maddeleri gereğince Anayasa değişiklik tekliflerinin maddelerinin ve tümünün
kabulü, üye tam sayısının en az beşte 3 çoğunluğunun gizli oyuyla mümkündür.
Yani teklifin maddelerinin ve tümünün kabulü için en az 330 kabul oyu
gerekmektedir.
(x) 497 S. Sayılı Basmayazı 19/04/2010 tarihli
88’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.
(xx)
497’ye 1’inci Ek S. Sayılı Basmayazı bu birleşim
tutanağına eklidir.
Genel Kurulun 5/7/1995 tarihli 134’üncü
Birleşiminde oylanarak kabul edilen Başkanlık Tezkeresi uyarınca, Anayasa
değişiklik teklifinin ikinci görüşmesinde:
1) Yapılan oylamada 330’un altında oy alan madde, birinci oylamada
aldığı oy ne olursa olsun kesin olarak reddedilmiş olacak ve düşecektir.
2) Yapılan oylamada 330’un üzerinde oy alan maddeler, birinci
oylamada aldığı oy 330’un altında da olsa kabul edilmiş olacaktır.
3) Yapılan oylamada maddeler 330’un ve 367’nin üzerinde oy almış
olsalar da tümünün oylamasında 330’un altında oy alırsa, teklifin tümü kesin
olarak reddedilmiş olacak ve düşecektir.
4) Yapılan oylamada maddelerin bir kısmı 330’un üzerinde, fakat
367’nin altında oy almış olsa, bir kısmı da 367’nin üzerinde oy almış olsa,
tümünün oylamasında teklif 367’nin üzerinde oyla kabul edilirse, teklifin
hiçbir maddesi kendiliğinden halk oylamasına sunulmayacaktır.
Aynı durumda, tümünün oylamasında teklif 367’nin altında oyla
kabul edilirse teklifin tümü kendiliğinden halk oylamasına sunulacaktır.
Bunu değerli milletvekili arkadaşlarımızın bilgilerine sunuyorum.
Sayın milletvekilleri, teklifin birinci görüşmesi 29/4/2010 Perşembe günü saat 04.01’de tamamlanmıştır.
Bilindiği gibi, Anayasa değişiklik tekliflerinin ikinci
görüşmesinde teklifin tümü ve maddeleri üzerinde görüşme açılmamakta, yalnızca
maddeler üzerinde verilmiş değişiklik önergeleri görüşülmekte, birinci
görüşmede üzerinde değişiklik önergesi bulunmayan bir madde hakkında ikinci
görüşmede önerge verilememektedir. Teklifin birinci görüşmesinde tüm maddeleri
üzerinde değişiklik önergeleri verilmiş idi.
Şimdi, teklifin birinci maddesini okutacağım, ancak, Sayın
Vural’ın bir talebi vardı, bir usul tartışması açılmasını istediler.
Sayın Vural, tabii, usul tartışmasına konu olan usulsüzlüğün ne
olduğunu henüz anlayabilmiş değilim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Anlatayım efendim.
BAŞKAN – Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) – Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma usullerine
davet etmek için efendim. Gizli oylama yapılacağına göre bu konuda Türkiye
Büyük Millet Meclisinin çalışma usullerine zatıalinizi
davet etmek amacıyla usul tartışması açılmasını istiyorum.
Dolayısıyla birinci oylama sırasında da bunlarla ilgili hususları
ifade etmiştik. Buradan tecrübeyle, bugün Danışma Kurulunda da bunları arz
ettik. Bu bakımdan, bu konuda daha önce de sizin beyanınız vardı. Bu konuda bu
usulün uygulanması konusunda zatıalinizi davet
ediyorum. Bir de ayrıca zatıalinizin oturumu yönetmeyle
ilgili daha önceden başkan vekillerini görevlendirmiş olmanıza rağmen, bugün bu
oturumları yönetmek için oturmanızın da açıkçası çalışma usulleri bakımından
doğru olmadığını ifade etmek için.
BAŞKAN – Sayın Vural, gizli oylamanın nasıl yapılacağı, İç
Tüzük’ümüzün 94’üncü maddesinde açıkça belirlenmiş. Ben, her oylamaya geçmeden
önce, gizli oylamanın nasıl yapılacağını burada arkadaşlarımıza defalarca izah
ettim. Dolayısıyla, benim Anayasa ve İç Tüzük çerçevesi içerisinde yürütmekte
olduğum görevimle ilgili usule aykırı bir husus ortada olmadığı
düşüncesindeyim. Ama siz, buna rağmen, ısrarlısınız bir usul tartışması
açılmasında.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, zatıalinizin
okumuş olması, bir şeyi okumuş olması onun gerçekleşmiş olduğu anlamına
gelmemektedir. Dolayısıyla…
BAŞKAN – Başkanlık olarak hem İç Tüzük’te gizli oylamanın nasıl
yapılacağı konusunu milletvekili arkadaşlarımıza izah ettim hem de Başkanlık
olarak bu gizli oylamanın uygulamasını buradan büyük bir titizlikle takip
ettim. Gerek Anayasa’ya gerek İç Tüzük’e aykırı herhangi bir husus bizce tespit
edilmemiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) – Bizce tespit edilmiştir.
BAŞKAN – İç Tüzük’e uygun yapılmıştır birinci tur oylamalar.
Bundan sonra da öyle yapılacak ve Başkanlığımız bu konuda gerçekten titiz bir
uygulama içerisinde olacaktır.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, o uygulanan usullerin gizli oylama
esaslarına uygun olmadığını, zatıalinizin de bu konuda
aynı usulle devam edeceğinizi ifade ettiğinize göre, İç Tüzük gereğince,
Anayasa gereğince gizli oylama usullerine uymanız konusunda, davet etme
konusunda davranışınızı açıkçası, usul tartışması…
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bozdağ.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, şu an itibarıyla Başkanlık
Divanının uyguladığı bir usul yok, ortaya koyduğu bir davranış yok.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sizin adınıza o mu yanıt veriyor?
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Usul tartışması açtınız mı da…
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Olmayan bir davranışla ilgili…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Müzakere açıldı mı?
BAŞKAN – Peki efendim; iki lehte, iki aleyhte…
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Efendim, olmayan bir davranışla ilgili…
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Aleyhte efendim.
BAŞKAN – Tamam, usul tartışması açıyorum ve üçer dakika süre
vereceğim.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Aleyhte Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Usul tartışması açıyorsanız aleyhte
Sayın Başkan.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, lehinde…
BAŞKAN – Bir saniye… Bir saniye… Çok tartışma oldu bu konuda.
Arkadaşlarım lütfen tespit etsinler ve önüme koysunlar. Kim aleyhte, kim lehte?
OKTAY VURAL (İzmir) – Aleyhte.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Aleyhte.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Başkan aleyhte.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, Sayın Elitaş
daha önce söyledi.
BAŞKAN – Aslında bu tür taleplerin Başkanlığımıza yazılı ulaşması
tüm tartışmaları da ortadan kaldırır. Çünkü aynı anda birçok kişi söz isteyince
doğrusu tespitte zorlanıyoruz. Onun için zabıtları istememiz gerekiyor, zaman
kaybı oluyor.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, biz daha önce söyledik. Ayrıca, iki grup başkanvekili lehte, bir tanesi aleyhte.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Usul tartışması açıyorsanız aleyhte söz
istiyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) – Eğer AKP sizin tutumunuzun aleyhinde söz
istiyorsa, o zaman tartışmasız aykırı bir işlem olduğunu onlar da kabul ediyor
demektir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, usul tartışması
açıyorsanız, aleyhte söz istiyorum.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Usul tartışması açmanızın aleyhinde.
BAŞKAN – Efendim, şimdi usul tartışması açtık. Üçer dakika iki
aleyhte, iki lehte arkadaşımıza söz vereceğim.
Aleyhte: Sayın Vural, Sayın Okay.
Lehte: Sayın Canikli, Sayın Bozdağ.
Sayın Vural, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- TBMM Başkanı olarak, daha önce
görevlendirilmiş Başkan Vekillerine rağmen, bu teklifin görüşmelerindeki
oturumları yönetmesi; oylamalarda uygulanan usullerin gizli oylama esaslarına
uygun olmadığı hâlde ikinci görüşme oylamalarında da aynı şekilde uygulamaya
devam edeceğini ifade etmesi nedeniyle Oturum Başkanının tutumu hakkında
OKTAY VURAL (İzmir) – Süre ne kadar Sayın Başkanım?
BAŞKAN – Üç dakika efendim, uygulamam öyle.
OKTAY VURAL (Devamla) – Evet, çok önemli bir konuda, gerçekten
Anayasa gibi çok önemli bir konuda sizin milletvekillerinin söz hakkını
kısıtlamanız da bu konuyu ivedilikle görüşme konusundaki bir kararınızdan
geliyor. Bunu çok yadırgadığımı ifade etmek istiyorum. Tarihî bir konu,
dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti devletinin üniter ve
ulus devlet yapısını bozmaya yönelik birtakım altyapıların hazırlandığı itiraf
edilen bir konuda -milletimizin bu konuda- açıkçası usule davet etme
konusundaki taleplerimizi kısıtlamanızı doğru bulmuyorum.
Sayın Başkan, sizin dağıttığınız Meclis başkan vekilleriyle ilgili
görevde, görev dağılımını… İç Tüzük’ümüz bu görev dağılımını sizlerin
yapacağına amir ve dağıttığınız görev dağılımında da bugünkü oturumları
yönetecek ve bu hafta içerisinde yönetecek Meclis başkan vekilleri de
belirlenmiş. E, bu durumda sizin belirlemiş olduğunuz bir görevi yazılı bir
şekilde değiştirmeden burada bulunmanız doğrudan doğruya bir oy hesabıyla
buraya oturduğunuzu ortaya koyar. Bu da gizli oylamada taraf olduğunuzu ifade
eder. Oysa Anayasa’mıza ve İç Tüzük’ümüze göre Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı oy kullanamaz ve bu konuda görüş ifade edemez. Bu, eylemli bir şekilde
görüş ifade etmektir. Dolayısıyla bu konuda siz bir Meclis başkan vekilini
sadece ve sadece bir “Sunuşlar” kısmında oturtmak ve oylamada sizin oturmanız
suretiyle bu konuda Meclis başkan vekilinin ve sizin oy temayülünü belirtmiş
olduğunuzu ifade etmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen değerli arkadaşlar, sakin olalım.
OKTAY VURAL (Devamla) – Sayın Başkanım, tabii burada
isteğimiz şudur: Burada, değerli milletvekillerinin iradelerini kullanırken ada
göre buraya çağrılmasını ve birikim temin edilmemesini, zarf açımının tek kişi
tarafından yapılmasını, kürsüde değil burada oy sayımının ve açıkçası zarfların
açılmasının temin edilmesini, idare amirlerinin oylamaya hiçbir şekilde müdahil
olmamasını ve doğrudan doğruya da zarf açılma yeri ile sayım yerinin ayrı bir
şekilde yürütülmesini istiyoruz; sade, çok sade. Taleplerimiz açık: Gizli oylama olsun, bu gizli oylamada
milletvekillerimiz, sadece çağırılan milletvekillerimiz gitsin, oylar açık bir
şekilde açılsın, sayım da milletvekillerimizin huzurunda, görebileceği bir
şekilde temin edilsin ve bundan sonraki bölümlerde de bizim önergelerimizi,
içini boşaltarak milletin iradesini…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Vural, verdiğim süre doldu ama Genel Kurulu
selamlamanız için mikrofonu tekrar açayım, lütfen…
Buyurun.
OKTAY VURAL (Devamla) – Burada, özellikle tutanaklara yanlış irade
beyanının girmesini sağlayan kâtip üyenin de oylamalarda ve tespitlerde
bulunmaması gerektiğini ifade etmiştim. Bu konularla ilgili tedbir almanızı
istirham ediyorum. Dolayısıyla bu oylama, gizli bir oylama şeklinde tezahür
etmelidir. Açık oylama gizli tasnif usulünü biz onlarca yıl önce bitirdik. Bu
Mecliste de böyle bir şeye izin vermemenizi istirham ediyorum.
Dolayısıyla bütün bunlarla ilgili de açıkçası, bunca günden beri
-telefonlar için, konuşulmasına izin verilmeyen milletvekillerine- bir Anayasa
oylaması sırasında telefonların bile serbest bırakılmasının da, burada
oturuşunuzun da planlı bir organizasyonun sonucu olduğunu ifade ediyor,
hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Vural, teşekkür ederim.
Şimdi lehte, Giresun Milletvekili Sayın Nurettin Canikli.
Sayın Canikli, buyurun efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz üç dakikadır.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 63’üncü madde çerçevesinde açılan tartışmada Başkanın tutumunun
lehinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, İç Tüzük’ün 14’üncü maddesi çok açık. Bakın
diyor ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının görevlerini sayıyor. İç Tüzük
‘ün 14’üncü maddesinin 2’nci fıkrasında Meclis Başkanının görevleri çok net
olarak sayılmış. Bir tanesi de Genel Kurul görüşmelerini yönetmek. Meclis Başkanının en temel görevlerinden bir tanesi Meclis
görüşmelerini, oturumlarını yönetmek.
Şimdi, birisi çıkıp da çok açık bir şekilde en temel görevlerinden
birisi olan bir görevi yaptığı için Meclis Başkanını eleştirebilir mi değerli
arkadaşlarım? Bu doğru bir mantık mıdır? Bu nasıl bir mantıktır Allah aşkına?
Yani siz diyorsunuz ki, çıkıp birisi diyor ki Meclis Başkanına: “İç Tüzük’te
verilen en önemli görevi niye yapıyorsun?” diyor.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Şimdiye kadar niye yapmadı?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Yani aslında İç Tüzük’e uymamaya
davet etmek demektir bu. Yasal olan, hukuki olan bir görevi yapmamaya davet
etmek esas tartışılması gereken, esas yanlış olan mantık budur değerli
arkadaşlar. Lütfen…(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bakın, birinci tur görüşmeleri, gerçekten son derece sağduyulu,
kurallara uygun bir şekilde, gizlilik kurallarına riayet edilerek ve
mevzuatımızda belirtildiği şekilde, oradaki belirlenen kurallar harfiyen yerine
getirilerek gerçekleştirildi.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Gazetelere yansıdı, gazetelere!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – En ufak bir sıkıntı ortaya çıkmadı
değerli arkadaşlarım. Biz ümit ediyoruz, öyle olacak ve bunun olması için de
bizler de hepimiz gereken her türlü hassasiyeti göstereceğiz. Yine ikinci
turdaki oylamaların da birinci turda olduğu gibi gizlilik başta olmak üzere
yazılı tüm kurallara harfiyen uygun bir şekilde sonuçlandırılması, realize edilmesi için gereken her türlü çalışmayı birlikte
yapacağız, birlikte buradan gereken ne yapılıyorsa gerçekleştireceğiz.
Bakın, değerli arkadaşlar, birinci tur oylamalarda da bütün
aşamalarında iktidara ve muhalefete mensup arkadaşların gözetiminde ve tüm
kameraların önünde, tüm Türkiye’nin gözü önünde aslında yapıldı bütün bu
çalışmalar. Bütün milletimiz bunu canlı canlı izledi,
canlı olarak izledi yani bütün bu oylamaları, her arkadaşımızın oy
kullanmasını, buradaki sandığa atmasını, bütün bu süreç, sayım döküm ne varsa
hepsi bütün Türkiye’nin gözü önünde cereyan etti, gerçekleştirildi.
Dolayısıyla, buna bütün milletimiz şahittir, bütün milletimizin şehadeti altında, gözetimi altında bu gerçekleştirildi; en
ufak da bir sorun çıkmadı, bütün kurallara uyuldu. İkinci turda da aynı
hassasiyet devam edecektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Canikli.
Sayın Okay, aleyhte, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz üç dakikadır.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Parlamento, Anayasa değişikliğiyle ilgili ikinci tur çalışmasına bugün başladı.
Ancak bu Anayasa değişikliğinde iki önemli husus var: Parlamento tarihinde ilk
kez Anayasa değişikliğinin başlangıcından bu yana bu değişiklikleri Sayın
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı bizzat ve bilfiil yönetiyor, ilk kez. (AK
PARTİ sıralarından “Ne var?” sesleri)
AHMET YENİ (Samsun) – Memnun olmanız lazım.
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) – Ayrıca, yine ilk kez, bir siyasi
partinin milletvekilleri tarafından sanki partisinin tüzük değişikliğiymişçesine
Anayasa değişiklik teklifi Parlamentonun gündemine getirildi ve tüm muhalefet
partileri, diğer milletvekilleri, teklif veren milletvekillerine destek
vermediği hâlde bir dayatmayla bu Anayasa değişiklikleri Parlamento gündeminde
uzun bir süredir yer alıyor.
SUAT KINIKLIOĞLU (Çankırı) – Oy bile vermiyorsunuz, kabine bile
girmiyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen hatibe söz atmayın
yerinizden.
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) – Açıkçası, Sayın Başkan, biraz evvel
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Baştan beri söylüyor. Siz ilgisiz
olduğunuz için, farkında değilsiniz.
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) – Oylama, basına da yansıdığı gibi, açık
oylama hâline dönüşmüştür.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Hayır.
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) – Mevcutlu, refakatli, zimmetli, zimmet
alanların zimmetlediği milletvekillerini oy
kabinlerine götürdüğü bir süreç yaşanmıştır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlarım, ilk oylamanın bir tek önemi vardır; o da
şudur: Kabul oyları ret oylarından fazlaysa sorun yoktur ama ikinci oylama, 330
ve 367 gibi iki tane çıtası olan oylamadır. Bu oylamada, ikinci oylamada, ilk
oylamada olduğu gibi aynı yöntemle oylama yapılırsa, bu Anayasa değişikliğinin
meşruiyeti tartışılır hâle gelecektir ve meşruiyeti sürate feda edemezsiniz.
Açıkçası, siz o oylamayı yaparken, keşke ikinci turda da birinci turda
yaptığınız gibi açık oylamaya devam edin. Biz ikaz ediyoruz, şimdiden ikaz
ediyoruz sizi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Sizi şimdiden ikaz ediyoruz;
birinci turda yaptığınız gibi, Parlamentonun saygınlığına halel verecek
yöntemden vazgeçin, bir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SUAT KILIÇ (Samsun) – Oylamanın saygınlığı oylamaya katılmakla olur.
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) – İki… Sayın Başkan… Sayın Başkan, sizi…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan niye müdahale etmiyorsunuz?
BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri, lütfen… Biraz sonra sizin
grup başkan vekiliniz çıkacak cevap verir, siz niye yerinizden sataşıyorsunuz.
Lütfen…
Sayın Okay buyurun.
AHMET YENİ (Samsun) – Oy bile kullanamayanlar konuşuyor.
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) – Sayın Başkan…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Efendim selamlamanız için mikrofonu açıyorum Sayın Okay.
Buyurun.
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) – Ayrıca Sayın Başkan, birinci tur
oylama sonrasında, yani ilk oylamanın birinci günkü oylaması sonrasında, ikinci
günden itibaren Meclis TV her nedense, sadece oy verme sırasındaki
milletvekillerini ve Başkanlık Divanını gösterdi oysa kabinlerin önündeki
milletvekillerini hiç göstermedi. Sanki bir ayıp saklanıyordu, sanki bir şeyler
kamuoyundan saklanmak istendi ama medya hepsini resimledi. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Şimdi, Sayın Başkan sizden rica ediyorum; Meclis
TV’ye bu kez bir kez daha talimat verin, lütfen, oylamalarda kabinlerin önünü
de, önünden geçenleri de, kabin içine girip girmeyenleri de Türk halkı Meclis
TV’den izlesin, şeffaf bir şekilde oylama yapılıyor mu yapılmıyor mu halkımız
onu çok net olarak görsün. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Sayın Başkan, teşekkür ediyor, heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Okay, ben de teşekkür
ederim.
AHMET YENİ (Samsun) – Oy bile kullanamıyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın Bozdağ, buyurun efendim,
lehte.
AHMET YENİ (Samsun) – Oy bile kullanamıyorsunuz, oy kullanın.
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, lütfen sakin olun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sabahtan beri konuşuyorsunuz!
Adam konuşuyor orada yahu!
BAŞKAN – Lütfen sakin olun. Lütfen…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Demin niye yapmıyordunuz onu?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
usul tartışmasında Divanın lehinde söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, evvela bir hususu tespit…
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Grubuna sahip olmadığınız sürece
buradan da aynı şekilde lafı dinleyeceksin!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, sakin ol!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Efendim, süreme ilave ederseniz memnun
olurum.
Sayın Başkanım, evvela burada usul tartışmasını açmayı
gerektirecek bir husus yok.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – İnanıyor musun sen bu konuşmana?
BAŞKAN – Sayın Ekici, Sayın Aslanoğlu,
niye bağırıp duruyorsunuz yerinizden? Niye? Lütfen sakin olun değerli
arkadaşlarım. Bakın, bir partimizin Grup Başkan Vekiline söz verdim, onu
dinleyin lütfen.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Çünkü Meclis Başkanı gündemi açtı,
gündeme devam etti ve bu ana kadar yapılan işlemlerde İç Tüzük’e ve usule
aykırı herhangi bir şey yapılmadı. (CHP sıralarından gürültüler)
Sayın Başkanım, bu gürültüyü susturursanız, memnun olacağım
efendim. Söylediklerim anlaşılmıyor.
BAŞKAN – Siz Genel Kurula hitap edin.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Bu gürültü senin gürültün, Grubunun
gürültüsü, hak ettiğin gürültü senin!
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Ekici, oturur musunuz yerinize lütfen.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bu nedenle, Sayın Başkanım, açılmaması
gereken bir usul tartışmasını açtınız. Evvela onu ifade etmek istiyorum. Sayın Elitaş ilk defa söz istedi aleyhte, açılmaması gereken bir
tartışma açıldığı için ona da söz vermediniz, bunun altını çizmek istiyorum.
ATİLA EMEK (Antalya) – Açık oy kullandığınız gazetelere manşet
oldu.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Çünkü şu ana kadar yapılan iş ve
işlemlerin içerisinde İç Tüzük’ün ihlalini gerektirecek Divan tarafından
herhangi bir usule aykırılık söz konusu olmamıştır, buna rağmen tartışmanın
açılması yanlıştır. Ancak Başkanlığın bugüne kadar yaptığı uygulamalar ve devam
eden uygulamaları da İç Tüzük’e uygundur.
Bakın, İç Tüzük’ün 14’üncü maddesi, Sayın Canikli
okudular ama bir kez daha okuma ihtiyacı var.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Neyi okuyorsun?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Meclis Başkanının görevleri: “Genel Kurul
görüşmelerini yönetmek.” Başkan görevini yapıyor. Peki, Meclis Başkan
vekillerinin görevi ne diye ona da bakıyorsunuz, 15’inci madde düzenliyor,
orada diyor ki: “Başkanvekillerinin görevi, Başkanın yerine Genel Kurul
görüşmelerini yönetmek ve yönettiği oturumlarla ilgili tutanak dergisi ile
tutanak özetinin düzenlemesini gözetmektir.”
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Meclis Başkanı, bu telefonlar neden
çalışıyor? Neden engellenmiyor? Neden çalışıyor telefonlar?
BAŞKAN – Sayın Ekici, bakın, deminden beri sürekli yerinizden söz
atıyorsunuz, lütfen…
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Üç yıldır çalışmıyordu telefonlar, şimdi
neden çalışıyor? Neden çalışıyor bu telefonlar? Başkan, cevap ver!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Şimdi, Sayın Başkan, dolayısıyla başkanın
yönetmesi doğrudur, başkan vekilleri başkan yerine burayı yönetir, asli olarak
yönetmek başkanın görevidir.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Meclis Başkanı, bu telefonlar neden
çalışıyor, neden, neden? Neden çalışıyor bu telefonlar? Bu telefonlar neden
çalışıyor arkadaşlar?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bir başka şey Sayın Başkanım: Bugüne
kadar yapılan oylamaların hepsi İç Tüzük ve Anayasa’ya uygundur ancak muhalefet
partilerinin kimi sözcüleri, burada, Anayasa ve İç Tüzük ihlali yapıldığı gibi
birtakım çarpıtma iddiaları gündeme getirerek Anayasa Mahkemesine mektup
yazmaktadırlar. Bunun da herkes farkındadır.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Oy kullananların görüntüsü var
gazetelerde.
Neden çalışıyor bu telefonlar, cevap ver! Başkan, cevap ver,
cevap! Bu telefonlar neden çalışıyor? Bu telefonlar neden çalışıyor arkadaşlar?
Meclis Başkanı, cevap ver, cevap, cevap!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – İş ve işlemler İç Tüzük’e, usule
uygundur.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – AKP grup başkanı!..
AKP grup başkanı!..
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bugüne kadar yapılmış oylamaların
hiçbirinde gizlilik ihlali, Anayasa ihlali, İç Tüzük ihlali kesinlikle
yapılmamıştır ama bir şey kesinlikle yapılmıştır.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – AKP grup başkanı, cevap ver, neden
çalışıyor bu telefonlar?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Selam versin, selam; bitti.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – İç Tüzük ve Anayasa’ya uygun bu
oylamaların Anayasa’ya aykırı olduğunu söylemek için defalarca söz alınıp
tutanaklara geçirtilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Size de selamlama imkânı için mikrofonunuzu açarak imkân
sağlıyorum. Lütfen bitirin konuşmanızı efendim.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Biz, bunun niçin tutanaklara geçirildiğini de biliyoruz, herkes
biliyor. O nedenle, gerçeği çarpıtmak, gerçeğin üzerini örtmek, bunu tutanaklara
geçirmek, bu konuda yaşanan gerçekliği ortadan kaldırmaz. Gerçeklik tektir,
oylamalar gizlidir, Anayasa ve İç Tüzük’e uygundur, bugüne kadar da hiçbir
ihlal yapılmamıştır.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Başlangıcından bu yana ihlal edildi.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Meclis TV’ye gelince: Meclis TV, benim
bildiğim kadarıyla, Sayın Güldal Mumcu’ya bağlı;
yönetim ve denetimi, Başkan adına Sayın Güldal Mumcu
tarafından yapılıyor. (CHP sıralarından gürültüler)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Bırak ya!
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Ne alakası var?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Şey yaparsanız, bütün görüntüleri
çeksinler, versinler. Bir yandan görüntü böyle, bir yandan Başkanı suçlamak
yanlış olur.
BAŞKAN – Sayın Bozdağ, lütfen tamamlayın
efendim, lütfen tamamlayın, lütfen.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Selamlamak için söz verdiniz…
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bir başka şey: Parlamentonun saygınlığı,
parlamenterlerin iradelerini özgür bırakmakla olur. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Siz eğer Parlamentonun saygınlığını istiyorsanız parlamenterlerin
iradelerini özgür bırakacaksınız ve herkes özgür iradeleriyle gelip oyunu
kullanacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamam Sayın Bozdağ, ek süreniz
de doldu.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Ben, bu vesileyle, Başkanlığın yaptığı
uygulamaların Anayasa’ya ve İç Tüzük’e uygun olduğunu bildiriyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz.
Sayın milletvekilleri, tutumumda İç Tüzük’e aykırı bir husus
olmamasına rağmen sayın milletvekili arkadaşlarımızın ısrarları üzerine bir
usul tartışması açtım.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Başkan bu telefonlar neden çalışıyor,
buna bir cevap ver?
ATİLA EMEK (Antalya) – Üç yıldır kapalıydı bu telefonlar, ne oldu?
BAŞKAN – Anayasa değişikliği gibi hassas bir konuda oy kullanma
hakkı bulunmayan Meclis Başkanının birleşimi yönetmesinden daha doğal bir şey
olamaz. (CHP sıralarından gürültüler)
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Bırakın konuşmayı ya! Ne konuşuyorsunuz?
BAŞKAN – Üstelik hem iktidar grubunun hem muhalefet gruplarının,
böylesine hassas bir teklifin görüşülmesinde Meclisi benim yönetiyor olmamdan
dolayı bana teşekkür etmeleri lazım. (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Ne teşekkür edeceğiz size!
BAŞKAN – Çünkü böylece tüm milletvekili arkadaşlarımızın oy
kullanmalarının yolunu da açmış oluyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) O
nedenle, benim oy kullanma hakkım yok, dolayısıyla oyumun rengini belli etmem
diye bir şey de düşünülemez. Oy kullanma hakkım yok ki oyumun rengini belli
etmiş olayım. (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – AKP’nin taşeronu olarak yönetiyorsunuz
Meclisi.
BAŞKAN – Gizli oylama tamamen İç Tüzük’ün ilgili maddesine göre
cereyan etmiştir ve bundan sonra da edecektir. Başkanlığımız bu konuda üzerine
düşeni yapmıştır, bundan sonra da yapacaktır. (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Yapacaksınız tabi; AKP’nin taşeronu
olarak çalışıyorsunuz.
BAŞKAN – Telefonlarla ilgili arkadaşlarımızın bir sorusu oldu.
Yoğun milletvekili talepleri sebebiyle… (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Hadi ya! O talepler daha önce yok
muydu?
BAŞKAN – …telefonlarla ilgili konuşmayı engelleyici sistem
devreden çıkarılmıştır…
ATİLA EMEK (Antalya) – Üç yıldır çalışmıyordu o telefonlar.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Yalancının…
BAŞKAN – Kaldı ki İç Tüzük’te telefonların kapalı olacağına dair
bir hüküm de yoktur, bu tamamen idari bir tasarruftur. Eğer talep devam ederse,
bundan sonraki oturumlarda da, bundan sonraki Meclisin çalışmalarında da bu
durum böyle devam edebilir.
ATİLLA KART (Konya) – Öyle bir gerekçe olamaz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Şimdi, değerli arkadaşlarım, tutumumda herhangi bir
değişiklik olmamıştır.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Şimdi, 1’inci maddeyi okutuyorum…
CANAN ARITMAN (İzmir) – Sayın Başkan, İç Tüzük’te yoktu, niye üç
yıl kapatıldı?
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, Mehmet Ali Şahin, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak sizin imzanız…
BAŞKAN – Ne diyor efendim?
OKTAY VURAL (İzmir) – Bu hafta içerisinde hangi Divanda kâtip
üyelerin kimlerin olacağını ve Meclis başkan vekillerinin görevlerini de
yazmışsınız.
BAŞKAN – Evet.
OKTAY VURAL (İzmir) – Dolayısıyla görevi veren sizsiniz.
BAŞKAN – Tamam.
OKTAY VURAL (İzmir) – Buna ilişkin yazılı bir görev emriniz
olmadığını tutanaklara geçmesi açısından ifade ediyorum. Sizin bu takviminizde
burayı yönetecek Meclis başkan vekiliyle ilgili görevinizi o Meclis başkan
vekiline devretmiş durumdasınız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Meclis Başkanı her zaman kürsüye çıkabilir. Kürsüye
çıktığında da başkan vekili arkadaşımız görevini Meclis Başkanına devretmiş
olur. Meclisin açıldığı günden itibaren uygulama bu şekildedir. Böyle bir
konunun görüşülmesini bile zait addediyorum.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Başkanlık Divanında
bir arkadaşımızın önergeleri eksik okuduğunu sizler de tespit ettiniz; aynı arkadaşın
Başkanlık Divanında görev alması Anayasa oylamaları gibi ciddi bir konuda
güvensizliğimizin sürdüğünü gösteriyor.
İkinci bir önemli nokta: Sayın Muzaffer Baştopçu,
dört tane kabinin perdelerini açarak herkesin perde ler açıkken oy kullanmalarını sağladı
ve ben bu konuda zatıalinizi uyardım ve zatıaliniz de
bu konuda açıklama yaptınız ve doğru olmadığını ifade ettiniz.
Bunların da tutanağa 2’nci kez geçmesini istedim.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Başkanlığımızca böyle bir husus tespit edilmemiştir.
Buyurun Sayın Bozdağ.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım, şimdi, Divan Üyesi Sayın
Bayram Özçelik, bir kasta mahsus değil, herkes orada
okurken sehven bir yanlışlık yapabilir…
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Sen inanıyor musun bu söylediğine Bekir Bozdağ, sen inanıyor musun? Bu söylediğine sen inanıyor
musun?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – …ama Anayasa gibi önemli bir görüşme
yapılırken bir hatanın kasıt gibi gösterilmesi yanlıştır. Kaldı ki o önerge
reddedilmiştir, önerge kabul edilse belki tartışılırdı.
Bir de Sayın Baştopçu’yla ilgili konu da
gerçek dışıdır. Sadece gerçek… (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
ATİLA EMEK (Antalya) – Sen neyi savunuyorsun Bekir Bey!
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ben gerçeği savunuyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Bırak kendisi cevap versin. Sen
onun avukatı mısın?
BAŞKAN – Tamam efendim. Sayın Bozdağ,
teşekkür ederim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Efendim, bir dakika Sayın Kılıçdaroğlu,
bir saniye.
Sözünü ettiğiniz milletvekili arkadaşımız, Divan Üyemiz Sayın Özçelik, İç Tüzük 60’ıncı maddeye göre bir açıklama yapmak
için söz istediler.
Yerinizden de konuşabilirsiniz. Kürsüden mi?
KÂTİP ÜYE BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Evet, kürsüden…
BAŞKAN – Peki, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Arkadaşlarımız sizin isminizden çokça bahsettiler.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, yerinden mi? Hangi maddeye
göre…
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – 60’a göre söz verdiniz efendim.
BAŞKAN – Efendim, Sayın Özçelik, bir
tartışmaya mahal vermeyelim, lütfen yerinizden, 60/4’e göre. Herhangi bir yere
oturun lütfen.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, yerinden verin efendim, 60’a
göre yerinden yapabilir.
BAŞKAN – Kürsüden olmaz, haklı arkadaşlar. Kürsüden olmaz,
yerinize oturun -bir yere- efendim.
60/4’e göre çünkü “Yerinden açıklama yapabilir.” diyor,
haklısınız.
Lütfen oturun bir yere, açıklama yapın.
GÜROL ERGİN (Muğla) – Başkan, bu işin bir yaptırımı yok mu?
BAŞKAN – Sayın Özçelik, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
8.- Kâtip Üye ve Burdur
Milletvekili Bayram Özçelik’in, bazı
milletvekillerinin ismini zikrederek önergeleri eksik okuduğuna, Anayasa
oylamaları gibi ciddi bir konuda Başkanlık Divanında görev almasının uygun
olmadığına dair ifadelerine ilişkin açıklaması
KÂTİP ÜYE BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Saygıdeğer Başkanım, çok
değerli milletvekili arkadaşlarım; birinci tur oylamalar sırasında -şu anda
hangi maddede olduğunu hatırlamıyorum- önerge sonrasındaki gerekçelerde, malum,
hepiniz biliyorsunuz, tam bir aynı, tüm maddelerde aynı gerekçeler oldu. Geç
bir vakitte bu gerekçeler okunurken sehven bazı paragraflarda atlamalar oldu.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Aferin Bayram, aferin!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Atlama değil, zıplama!
KÂTİP ÜYE BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Daha sonra bu atlamalarla
ilgili olarak burada gündeme geldi. Ben MHP Grup Başkan Vekili Sayın Mehmet Şandır’ın kendisinden Mescit’in önünde ricada bulundum:
“Olayı çok fazla büyütmeye gerek yok. Ben özür diliyorum.” dedim kendisine. O
da “Tamam, bir şey yoktur.” dedi ama hâlâ grup başkan vekilleri bu olayın
arkasında ısrarla duruyorlar. Zaten geç bir vakitte, yoğun bir ortamda bu
gerçekleştirildi. Bundan dolayı ben yine Genel Kuruldan özür diliyorum. Fakat
olayın bu kadar büyütecek noktaya getirilmesinden dolayı… Özellikle kastım
olmadığını da ifade ediyorum. Ben, Oktay Vural Bey’in bu kadar ısrarcı
olmasından dolayı teessüflerimi bildiriyorum. Çok önemli tarihî görüşmeler
yapıyoruz. Üzerimize düşen misyonun, vizyonun ne
olduğunu çok iyi biliyoruz. Ondan dolayı ben de kendisine bu noktada teessüflerimi
belirtiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Peki, tamam, teşekkür ederiz.
Sayın Vural, buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, yani gerçekten kendisine
teessüf etmesi gereken teessüflerini bize bildiriyor. Bu paragraflar bilerek atlanmıştır
ve bir tanesinde değil, onlarca örnek gösterebilirim. Dolayısıyla, şecaat
eylerken sirkatin söylemesin!
BAŞKAN – Beyanınız zabıtlara geçti Sayın Vural, teşekkür ederim,
tamam.
Biz Başkanlık olarak Divan Katibimiz
Sayın Özçelik’i daha dikkatli olması konusunda
uyardık, görevimizi yaptık.
OKTAY VURAL (İzmir) – Kınama mı vereceksiniz?
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin,
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497 ve 497’ye 1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN – Şimdi değerli arkadaşlarım, teklifin 1’inci maddesini
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASININ
BAZI MADDELERİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 7/11/1982 tarihli ve 2709 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 10 uncu maddesinin ikinci fıkrasına “Bu
maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.”
cümlesi ve maddeye bu fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve
yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı
sayılmaz.”
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, madde üzerinde elli iki önerge
vardır. Kura sonucu belirlenen yedi önergeyi şimdi okutup işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 1 inci
maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 10 uncu maddesinin 2 nci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkrada geçen
“malul ve gaziler” ibaresinden sonra gelmek üzere “gibi özel surette korunması
gerekenler” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Aşkın
Asan
Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 1 inci
maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 10 uncu maddesinin 2 nci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkrada geçen
“malul ve gaziler” ibaresinden sonra gelmek üzere “gibi özel surette korunması
gerekenler” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Fatih
Öztürk
Samsun
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 1 inci
maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 10 uncu maddesinin 2 nci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkrada geçen
“malul ve gaziler” ibaresinden sonra gelmek üzere “gibi özel surette korunması
gerekenler” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Abdurrahman Arıcı
Antalya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982
Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 1. maddesi ile Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 10. maddesinin ikinci fıkrasının sonuna eklenen “Bu
maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.”
cümlesinin “Bu amaçla alınacak geçici özel önlemler ve yapılacak düzenlemeler
ayırım ve imtiyaz sayılmaz.” cümlesi ile değiştirilmesini, arz ve teklif
ederiz.
Hüsnü
Çöllü Nevingaye Erbatur |
Antalya Adana |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982
Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 1. maddesi ile Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 10. maddesinin ikinci fıkrasının sonuna eklenen “Bu
maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.”
cümlesinin “Bu amaçla alınacak geçici özel önlemler ve yapılacak düzenlemeler
ayırım ve imtiyaz sayılmaz.” cümlesi ile değiştirilmesini, arz ve teklif
ederiz.
Halil
Ünlütepe
Rahmi Güner |
Afyonkarahisar Ordu |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’ye 1. ek sıra sayılı Anayasanın Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 1 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan Bengi
Yıldız M. Nezir
Karabaş |
Şırnak Batman Bitlis |
Ufuk
Uras |
İstanbul |
Madde :1
7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 10’uncu maddesinin ikinci fıkrasına “Bu
maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz ve
kanunla düzenlenir.” cümlesi ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
Yerel yönetimlerde, il genel meclisi ve belediye meclisi ile genel
milletvekili seçimlerinde yüzde otuz kadın kotası uygulanır.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1. Maddesi’nin madde metninden çıkarılmasını
arz ederim.
Mehmet
Şandır Reşat
Doğru |
Mersin Tokat |
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim önergeye?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Şandır, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, müsaadenizle, değerli milletvekilleri, Milliyetçi
Hareket Partisi olarak öncelikle, dün yaşanan vahim hadiseyi ifade etmek
istiyorum. Türkiye’nin birçok yerinde bölücü terör saldırılarını artırarak 5
tane askerimizi şehit etmiştir. Öncelikle, bölücü terör örgütünü nefretle ve
şiddetle kınıyoruz. Ancak Hükûmeti de uyarıyoruz:
Bölücü terör örgütüyle müzakere yaparak, onun istekleri için açılımlar
başlatarak, onun için Anayasa değiştirerek akan kanın durmayacağını, göz yaşlarının dinmeyeceğini bir an önce görmenizi ve
gerekli tedbirleri almanızı, sizi millet huzurunda göreve davet ediyorum.
Değerli milletvekilleri, AKP Anayasa Değişiklik Teklifi’nin
birinci tur görüşmelerinde Milliyetçi Hareket Partisi olarak şu üç hususu
ısrarla söyledik:
Birincisi: Bu değişiklik teklifi Anayasa değişikliği yapma
hukukuna ve teamüllere uygun bir süreç ve usul takip edilerek hazırlanmamıştır,
toplumsal uzlaşma aranmamıştır. AKP’nin tek başına, uzlaşmadan yapacağı bu
Anayasa Değişiklik Teklifi toplumda bir ayrışma ve kutuplaşmaya sebep
olmaktadır. Bunun ilk adımı da Türkiye Büyük Millet Meclisinde yaşanmıştır.
Geçen hafta günde on beş saat çalışarak Meclisin yaşattığı, yaşadığı manzaralar
Türkiye’ye yakışmamaktadır ve ayrışmanın, kutuplaşmanın yaşandığının en canlı
şahididir. Bu sonuç Anayasa’nın 2’nci maddesinde tanımlanan toplumun huzuru,
millî dayanışma ve adalet anlayışına zarar vermektedir. Dolayısıyla bu Anayasa
Değişiklik Teklifi’nin hazırlanması, Anayasa’nın değiştirilmez 2’nci maddesine
aykırıdır.
İkinci husus: Bu değişiklik teklifiyle getirilen hususlar
Anayasa’nın değiştirilemez maddelerinde belirlenen devletin ülkesi ve
milletiyle bölünmez bütünlüğünü tehdit edecek gelişmelere fırsat verecektir.
Anayasa 69’da yapılan değişiklikle etnik bölücülüğe dayalı siyaset yapılmasına
Anayasa zemininde hukuk oluşturulmaktadır. Bu sonuç, Anayasa’nın 2’nci
maddesinde tanımlanan ilkelere karşı siyaset yapılmasına ve anayasal zeminde
hukuk oluşturmaktadır. Bu yönüyle de bu teklif mevcut Anayasa’mıza aykırıdır.
Milliyetçi Hareket Partisinin ısrarla dile getirdiği bu Anayasa
Değişiklik Teklifi’yle getirilen üçüncü husus şudur: AKP’nin bu teklifiyle,
kuvvetler ayrılığına dayanan parlamenter sistemin denge ve denetim
mekanizmaları AKP lehine, iktidar lehine bozulmaktadır. Bunun doğal sonucu
olarak başta parti kapatma, yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı ile hukuk
devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri zedelenmektedir. Parlamenter sistem
yerine, ucu diktaya açık bir başkanlık sistemi için zemin oluşturulmaktadır.
Başkanlık sistemi, biliyorsunuz, Sayın Başbakanın birkaç gün önceki
ifadelerinden ortaya çıkmıştır. Başkanlık sistemi Sayın Başbakanın hayalidir
ancak başkanlık sistemi bir-iki ülke dışında diktatörlüğün adıdır. Bu teklif,
parlamenter demokrasi sistemine göre gerçekten hukuka aykırıdır, Anayasa’ya
aykırıdır.
Değerli milletvekilleri, anayasalar değiştirilmez kutsal metinler
değildir. Anayasalar değiştirilir, toplumun sosyal ve siyasal ihtiyaçları
doğrultusunda anayasalar değiştirilir. Anayasalar bireyin, toplumun ve devletin
ortak hukukunu belirleyen temel ve çerçeve kanunlardır. Dolayısıyla mutlaka
olmazsa olmaz bir şart olarak Anayasa değişiklikleri, özellikle de bu kapsamda
sistemin temeliyle ilgili Anayasa değişiklikleri mutlaka toplumsal uzlaşmayla
yapılmak mecburiyetindedir. AKP maalesef yedi buçuk yılını doldurdu, bugüne
kadar Anayasa değiştirmek noktasında herhangi bir uzlaşma aramamıştır,
Milliyetçi Hareket Partisinin bu yöndeki tekliflerine ve çağrılarına da kulak
tıkamıştır. Milliyetçi Hareket Partisi 2 Ekim 2007 tarihinde, henüz daha Meclis
yeni teşkil edilmişken AKP’ye ve tüm siyaset kurumuna, tüm topluma, gelin bir
uzlaşma komisyonu kuralım, Anayasa’yı milletin…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Şandır, bir dakika içerisinde konuşmanızı tamamlar
mısınız lütfen.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Milliyetçi Hareket Partisi, Anayasa’yı
milletin beklentileri doğrultusunda değiştirmek üzere AKP’ye teklifte
bulunmuştur ama bugüne kadar AKP maalesef bu teklife, bu çağrıya uymamıştır.
Dönemin sonuna gelindiği şu günde, seçimin önünde, yeniden Anayasa
değişikliğini kimseyle uzlaşma arayışı ve ısrarı yapmadan getirip Meclise ve
millete, siyasi partilere dayatmak bir anlamda AKP’nin genel klasiğidir.
Anayasalar oy çokluğuyla değiştirilemez, anayasalar oy birliğiyle değiştirilir.
Anayasalar milletin anayasasıdır, anayasalar partinin anayasası olmaz. Bugün
burada görüştüğümüz, AKP’nin anayasasıdır, onun ihtiyaçlarına karşılık vermek
için yapılan bir Anayasa değişikliğidir. Milliyetçi Hareket Partisi bu anlamda,
bu niyeti sorgulayarak, bu Anayasa değişikliğine hem usulden karşı çıkmıştır
hem içini sorgulamadan, esasının Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle karşı
çıkmıştır.
Bu sebeple, değerli milletvekilleri, takdir sizindir…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Evet, Sayın Şandır, ek süreniz de doldu.
Selamlamanız için açabilirim efendim tekrar.
Lütfen açın, sadece Genel Kurulu selamlamanız için.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Sayın milletvekilleri, takdir sizindir,
ülke sizin, sorumluluk sizin. Millete karşı sorumluluğunuzun gereği, özellikle
vicdanlarınıza karşı sorumluluğunuzun gereği, Anayasa Değişikliği Teklifi’ni
irdelemenizi, sorgulamanızı ve doğru bir anayasa yaparak, milleti
kutuplaştırmayacak, ayrıştırmayacak, cephelere düşürmeyecek ve milletin
huzurunu bozmayacak bir anayasa değişiklik teklifini birlikte uzlaşarak ve
24’üncü dönemde uzlaşarak yapmayı sizlere teklif ediyoruz ve sizi kendi
vicdanınızla baş başa bırakıyoruz.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Peki Sayın Şandır, teşekkür ederiz.
Değerli arkadaşlarım, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’ye 1. ek sıra sayılı Anayasanın Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 1 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
Madde :1
7/11/1982 tarihli ve 2709
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 10 uncu maddesinin ikinci fıkrasına “Bu
maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz ve
kanunla düzenlenir.” cümlesi ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
Yerel yönetimlerde, il genel meclisi ve belediye meclisi ile genel
milletvekili seçimlerinde yüzde otuz kadın kotası uygulanır.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Kaplan, siz konuşacaksınız herhâlde?
Buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dün İstanbul Taksim Meydanı’nda toplanan yüz binleri, farklı
renkleri, sesleri, düşünceleriyle yan yana gelip ortak olarak güçlü bir şekilde
seslendirdikleri 12 Eylül darbe Anayasası’nın tümden değiştirilmesini umarım ki
Hükûmet de, AK PARTİ de anlamıştır bu mesajı çünkü
emeğin yoğun mücadelesi sonucu bugüne kadar işçilere, emekçilere sürekli gaz veren
Hükûmet, bu yoğun mücadele sonucu bu yıl izin
vermekle geldiği noktayı da olumlu buluyoruz. İnşallah, bu barışçıl gösterilerin Türkiye’nin özgürlüğüne yol
açacağına da inanıyoruz.
Arkadaşlar, toplumsal çatışmaların kaynağı ayrımcılıktır. Bir
devletin ya da toplumun bazı üyelerinin ötekileri belli hak ve ayrıcalıklardan
yoksun bırakmasıyla çatışmalar başlar. “Öteki”, “sözde vatandaş”, “potansiyel
suçlu” kavramları bu devletin en önemli kurumlarında ve en yetkili kişileri
tarafından kullanılmıştır. Bunun altını çizmek istiyorum.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’yle kazanılan haklar, soykırım
suçunun önlenmesinden UNESCO açıklamalarına, Birleşmiş Milletler Medeni ve
Siyasi Haklar Sözleşmesi’ne, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne kadar bütün bu
sözleşmeler Meclisimizde kabul edildi, onay gördü, tarafıyız. Anayasa’nın
90’ncı maddesine göre de tarafıyız. Şimdi, bütün bunları yok sayarak getirilen
değişiklikle kadın hakları gibi temel haklarda, çocuklara cinsel istismarın
yasaklanması gibi çok temel hakları, kişisel hakları, kişilik haklarını hiçbir
parti, hiçbir güç referandum konusu yapamaz.
Arkadaşlar, bunlar evrensel haklardır. Bunlar uzun mücadeleler
sonucu kazanılmış, İkinci Dünya Harbi’nin arkasından, ikinci kuşak haklarıdır
bunlar. Şimdi, siz bunları kamuoyunda halka sunup “Kadınlar erkekler eşit
midir?” diye soracaksınız, bir taraf “Eşittir.” diyecek, bir taraf “Hayır, eşit
değildir.” diyecek. Bir taraf “Özürlülerden, dul ve yetimlerden, harp ve
gazilerden, şehitlerden yanayım.” diyecek, bir taraf “Yana değil miyim?” mi
diyecek? Bir taraf “Çocuklara cinsel istismar olsun.” diyecek, bir taraf
“Olmasın.” mı diyecek? Meclisin düştüğü bu fotoğraf, bu ruh hâli dehşet
vericidir! Korkunçtur! Uyarıyoruz. Bu halk oylamasının konusu olmaz. Parti
olarak biz bunu sunduk. Bunu komisyonda dile getirdik ve sürekli dile
getiriyoruz. Yapmayın, bu ayıbı 72 milyon insanımıza, 50 milyon seçmenimize
yaşatma hak ve hukukuna hiç kimse sahip değildir. Henüz geç değildir. Gelin
uzlaşın. Bu konuları, bu ayıpları getirdiğiniz zaman üç büyük grubu bulunan
-ki, bizim grubumuz 20 milletvekili, biz tek başımıza bunu geçirmek gibi bir
gücümüz yok ama- üç partinin her üçünün bu ayıbının yanında, AK PARTİ, CHP,
MHP’nin ayıbının yanında asla olmayacağız. Barış ve Demokrasi Partisi olarak meydanlarda
bu yanlışı anlatacağız.
Siz suçluların, çocukların tacizini nasıl halk oylamasına
sunarsınız? Bu, halk oylamasına sunulacak konu değil. Kadın-erkek eşitliğini de
sunamazsınız arkadaşlar.
Şimdi ben soruyorum: Türkiye’de Türkiye Büyük Millet Meclisinde
Mustafa Kemal’in, İsmet İnönü’nün söylemlerinde yerini bulan “Türkiye’de Meclis
Türklerin, Kürtlerin Meclisi”, Lozan’da vaat edilen “ortak ev” hayata
geçirilebildi mi? Soruyorum. Birlikte devletler kuran,
direnen, aynı mevzide ölen Kürt kardeşin, Türk kardeşiyle eşit yaşamayı isteme
hakkının var olduğu inancıyla bu Anayasa’nın başlangıcı değiştirilmeden, bu
Anayasa ideolojilerden arındırılmadan, bu Anayasa evrensel hukuka
kavuşturulmadan, bu Anayasa’ya insan odağı oturtulmadan, insan hakları, hukuk, demokrasi
ve özgürlükler oturtulmadan, dün Taksim Meydanı’nda otuz senedir yasaklara bel
bağlayan darbeci zihniyetin ve çetelerin aynı tezgâhını ve rüzgârını sürdürmek
isteyen, işine geldiği zaman bunu sürdürenlerin, yüzde 10 barajında susanların
tarihe ve halkımıza karşı elbette verecek hesabı olacaktır. Biz bu
gerçekleri bıkmadan, usanmadan dile getirmeye devam edeceğiz ve bir şey
söylüyoruz, bir önerge veriyoruz. Evet, siz kadın-erkek eşitliğinde 2004
yılında da değişiklik yaptınız Avrupa Birliğinin isteği üzerine, komisyon da
kurdunuz, Fırsat Eşitliği. Peki, soruyorum size: Bu Meclisteki erkek Meclisine
bakın Allah aşkına! Bugün bizim kadın milletvekillerinin hepsi bir kadın
toplantısı nedeniyle yok burada ama Barış ve Demokrasi Partisinin yüzde 40 milletvekili
kadın milletvekilidir...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kaplan, size de bir dakika ek süre veriyorum,
lütfen konuşmanızı tamamlayın.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Toparlıyorum.
Türkiye’de 1 il dahil olmak üzere 17
belediye başkanlığından 14’ü Barış ve Demokrasi Partisinin üyelerinden
seçilmiştir. Bu ayıp karşısında, bir Barış ve Demokrasi
Partisinin, bütün partiler karşısında 5 katı temsil kabiliyeti karşısında eğer
gerçekten kadınlara eşitlik istiyorsanız -dün Irak’ta seçim yapıldı, orada
yüzde 25 kota var, her ülkede kota var, Avrupa’da da var, İskandinav
ülkelerinde de var- kadın hakları mı diyorsunuz, buyurun kadın haklarını, işte
önerge, buyurun verin oyları, meydanlara da beraber çıkalım. Ama siz,
kadınların temsiliyetinin önünü kesersiniz,
istemezsiniz, kadın sesi istemezsiniz. Erkekler bugüne kadar ülkeyi kötü
yönetti, faşist zihniyetle yönetti, çete zihniyetiyle yönetti, darbe
zihniyetiyle yönetti, bırakın biraz da kadınlar yönetsin bakayım, bu kavgalar
eğer beşte 1’e inmezse... Görürsünüz, kadınların bulunduğu Mecliste bu kadar
kavga da olmaz arkadaşlar. Bu kadar kavga olmaz. Barış getirirler, özgürlük
getirirler. Herkes gözden geçirsin kendisini.
Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Kaplan, çok teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge de aynı
mahiyettedir. Bu nedenle birlikte işleme alacağım ve istemleri hâlinde önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi ve diğer önergenin imza sahibini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982
Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 1. maddesi ile Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 10. maddesinin ikinci fıkrasının sonuna eklenen “Bu
maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.”
cümlesinin “Bu amaçla alınacak geçici özel önlemler ve yapılacak düzenlemeler
ayırım ve imtiyaz sayılmaz.” cümlesi ile değiştirilmesini, arz ve teklif
ederiz.
Hüsnü
Çöllü (Antalya) ve arkadaşları
Diğer önerge sahipleri:
Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
ve arkadaşları
BAŞKAN – Birlikte işleme aldığım önergelere Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Erbatur, buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
NEVİNGAYE ERBATUR (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
2004 yılından beri Anayasa’nın bu maddesinde değişiklik yapıyoruz
ama bütün bu yaptığımız değişikliklere rağmen, Türkiye’de kadın ve erkekler
arasındaki fiilî değişikliği sağlayamıyoruz. Bütün bu değişikliklerin aslında
kadınların eşit temsilini sağlamak için yapıldığını biliyoruz ama kadınlar eşit
temsil edilemiyorlar. Neden? Çünkü, Anayasa’mızda
yapılan bu değişiklik, 10’uncu maddede yapılan bu değişiklik yeterli değil de
ondan. Bu değişikliğin gerçekten kadın ve erkek arasındaki fiilî eşitliği
sağlaması isteniyorsa, önergemizde söylediğimiz gibi, alınacak özel önlemlerin
imtiyaz ve ayrımcılık olmadığının kabul edilmesi gerekir, yani kadınlar için
geçici özel önlemlerin mutlaka alınması gerekir.
Arkadaşlar, daha önceki konuşmalarımda da hep söyledim, şimdi
tekrar söylüyorum: Biz bu Parlamentoda ve bundan önceki dönemlerde, son on
yılda, kadın ve erkeklerin eşitliğini sağlamak için pek çok yasal değişiklik
yaptık. Ama yaptığımız bu yasal değişiklikler, bu hukuki düzenlemeler maalesef
kadınlarla erkekleri bu ülkede eşit hâle getiremedi, getiremiyor. O nedenle,
bizim daha özel önlemler almamız gerekiyor.
Hepimiz seçme ve seçilme hakkını Türkiye’nin kadınlara 1930’lu
yıllardan bu yana verdiğini biliyoruz ama sadece bu yasal hakkın verilmesi
kadınların eşit temsilini de sağlamadı. Kadınların önünde bir cam engel var,
bir duvar var ve kadınlar hep bu duvara gelip çarpıyorlar ve maalesef bu
Parlamentoda temsil edilemiyorlar, yerel yönetimlerde temsil edilemiyorlar.
Evet, bugün Parlamentomuzun yüzde 91’i erkeklerden oluşuyor, o
hâlde bunu değiştirmek gerekir. Bu Parlamentomuz yüzde 50 kadın, yüzde 50
erkeklerden oluşmalı çünkü nüfusumuz böyle. Eğer biz, kadınların siyasette var
olmasını sağlamazsak kadın deneyimlerini, kadın bilgisini, kadın duyarlılığını
nasıl yaşama geçireceğiz ve nasıl karar alma süreçlerine yansıtacağız? İşte
bunun için, kadınların kendi özel deneyimlerini, bilgilerini siyasete
yansıtmaları için, topluma yansıtmaları için bu özel önlemleri almamız gerek.
“Türkiye pek çok değişiklik yaptı.” dedim ama buna rağmen Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinde mahkûm oldu. Neden mahkûm oldu? Kadın ve erkek
arasındaki eşitsizliğe karşı önlem alamadığı için mahkûm oldu. Hâlâ, ülkemizde
namus cinayetleri, kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz devam ediyor ve bunlar
hepimizin içini acıtıyor. Bunları ortadan kaldırmak için kadınların
fikirlerine, kadınların deneyimlerine ihtiyacımız var. Umuyorum, bizim
yaptığımız bütün bu konuşmalar yerine ulaşır ve Parlamentomuzda yapılacak bir
düzenlemeyle bu geçici özel önlemler hayata geçirilir.
Neden bu geçici özel önlemlere ihtiyacımız var? Bunlara
ihtiyacımız var çünkü nüfusun yarısını oluşturan kadınların bu Parlamentoda
temsil edilmesi gerekir. Politik temsil bir hak ve adalet meselesidir
dolayısıyla kadınlar da, vatandaşlar olarak, eşit olarak bu Parlamentoda temsil
hakkına sahiptirler.
Kadınlar için alınacak özel önlemler ayrımcılık değildir; aksine,
kadınların önündeki duvarları yıkmak için gereklidir, önemlidir. Eğer özel
önlemler alınmazsa, yine oluşturulacak listeler tamamen erkeklerden
oluşacaktır. Ancak bu tür özel önlemler alınırsa, listelerde kadınların
bulunması erkeklerle kadınların eşit yarışmasını sağlayacaktır. Bu da,
seçmenlerin, listesinde kadın olan partilere, adaylara oy vermesini
sağlayacaktır, sağlamalıdır.
Kadınlar da en az erkekler kadar yeteneklidir, kalitelidir ancak
onların erkek egemen siyaset içinde görünmez olmalarının önüne geçmemiz
gerekir. Bunun için de bu özel önlemleri almalıyız, bu özel ayrımcılıkları
mutlaka yapmalıyız. Kadınların deneyimlerini -tekrar ediyorum- bilgilerini,
birikimlerini siyasete yansıtmamız gerekiyor.
Kadınları en iyi kadınlar temsil eder. Niye bunu söylüyorum? Çünkü, kadınlar eşitsizliğin ne olduğunu bilirler. Erkekler…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Erbatur, size de bir
dakika ek süre veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayın.
NEVİNGAYE ERBATUR (Devamla) – Sağ olun Başkanım, teşekkür ederim.
Olumlu ayrımcılık yapmıyorsunuz, keşke kadınlara yapsanız.
Evet, kadınlar tarafından bilinen eşitsizliğin, erkekler
tarafından hiç yaşanmadığını biliyorum. O nedenle, bu eşitsizliklerin önünü
almak için kadınların mutlaka siyasette var olması gerekiyor. Bunu yapabiliriz.
Bu tür özel önlemleri dünyada 90 kadar ülke yapıyor, neden Türkiye yapmasın?
Tekrar ediyorum: Türkiye gelişmişlik endeksinde gayrisafi millî hasılasına göre 70’li sıralarda, ama kadın-erkek eşitliğine
göre baktığımızda en arkalarda, 135 ülke içinde 129’uncu sırada; bu, benim
içimi acıtıyor, sizin içinizi acıtmıyor mu? (AK PARTİ sıralarından “Önce oy
ver.” sesleri) Anladığım kadarıyla bundan bir rahatsızlık duymuyorsunuz. Sizin
için bunun bir önemi yok. kadınların var olması,
yaşamın içinde olması, bir birey olması, özgür bir birey olması bence hepimizin
sorunu olmalıdır. Onun için tekrar ediyorum…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Erbatur, ek süreniz de
doldu ama selamlama yapabilmeniz için mikrofonu tekrar açıyorum.
NEVİNGAYE ERBATUR (Devamla) – Lütfen, teşekkür edeceğim.
Ben, ülkemde kadın vali istiyorum, kadın müsteşar istiyorum, daha
çok, çok daha çok belediye başkanı istiyorum, belediye meclisi üyesi istiyorum
ve milletvekili istiyorum. Bu nedenle, önergeme oy istiyorum.
Hepinize saygılar sunar, teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Oy vermeye
cesaret edebilecek kadın milletvekili istiyoruz.
BAŞKAN – Sayın Erbatur, teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, birlikte işleme aldığım diğer önergenin
gerekçesini izah etmek üzere Afyonkarahisar
Milletvekili Sayın Halil Ünlütepe.
Sayın Ünlütepe, buyurun efendim; sizin
de süreniz beş dakikadır. (CHP sıralarından alkışlar)
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Sayın
Başkan, değerli üyeler; Anayasa değişikliğinin ikinci görüşmeleri sırasında
1’inci maddede vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde son günlerde terör yeniden
azmıştır. Her gün yeni cenazelerle karşı karşıya kalıyoruz. Ülkemizin birlik ve
bütünlüğü için görevi esnasında yitirdiğimiz askerlerimizi saygıyla anıyorum.
Türk Silahlı Kuvvetlerine, ailelerine başsağlığı, Türk halkına da sabır
diliyorum.
Değerli milletvekilleri, Kürt açılımının gündeme getirilişi, Habur’dan PKK militanlarının elini kolunu sallayarak
geçişi, bunlar hakkında Terörle Mücadele Kanunu hükümlerinin uygulanmayarak
soruşturmalarının polis yerine cumhuriyet savcılarınca mobil karakollarda
yürütülmesi ve salıverilmeleri PKK terör örgütünü tekrar öne çıkartmıştır.
On güne yakın bir süredir ilgili bakanlar her gün burada, Anayasa
değişikliği nedeniyle devlet işlerini yürütemez bir hâle gelmişlerdir. Uzun bir
dönemdir her gün teröre şehit veriyoruz. Acaba ilgili bakan bu son terör
olaylarıyla ilgili, artık karakolların basılması durumuna geldiğimiz bir
dönemde, yüce Meclise terörle ilgili bir bilgi verme ihtiyacını niçin duymuyor?
Acaba terörü hâlâ hafife mi alıyoruz? Acaba Hükûmet
var mı yok mu? Anadolu’da şehit cenazeleri ciddi bir şekilde tepkiyle
karşılanıyor. Böyle bir ortamda Anayasa değişikliğiyle günümüzü yitirmememizin
amacı nedir? Hâlbuki, Türkiye’nin bana göre en önemli
sorunu, yoksulluk, işsizlik, tarımdaki kötü gidişat, ekonomideki çöküntü, çek
ve senetlerin ödenmemesi ve terördür. Hükûmetin de
yüce Meclisin de bana göre, asgari, bu konularda önceliği tanıması ve bu
konuların tartışılması gerekirdi.
Peki, bu görüştüğümüz Anayasa değişikliği bir teklif mi, tasarı
mı? Önce o konuda durmak istiyorum. Değerli arkadaşlar, bu bir tasarıdır. Bu
Anayasa değişikliğiyle ilgili görüşmelerin Türkiye’de tartışılmaya başlandığı
anda, bu konudaki ilk bilgiler, Hükûmetteki ilgili
bakanlar tarafından kamuoyuna sunulmuştur, Hükûmet
içinde ciddi tartışmalar olmuştur. Tasarının Türkiye Büyük Millet Meclisine
sevk edilmesinden sonra ilgili bakanlar siyasi parti gruplarını ziyaret ederek
bu Anayasa değişikliğini bizzat anlatma ihtiyacı duymuşlardır, bununla da
yetinilmemiştir, bu tasarının Meclise sunulmasından sonra ilgili bakanlar
bağımsız milletvekillerini dahi ziyaret ederek destek istemişlerdir. Hâlbuki, Anayasa’mıza göre tasarı, Anayasa değişikliklerinde
mümkün değildir, tekliftir; ama bugünkü, bu gelişi yönüyle baktığımızda, bu bir
tasarıdır dolayısıyla Anayasa’nın temel ilkelerine aykırıdır.
Peki, Anayasa değişiklikleri temel bir ihtiyaçtan mı
kaynaklanıyor? Bunu hemen kabul edebilmek pek olasılıklı değildir. Elbette
Anayasa’da değiştirilmesi gereken Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu vardır,
müfettişlerin konumu vardır; bunlar tartışılabilmelidir, bunlarda olası
değişiklikler gündeme gelmelidir ama gündeme getiriliş şekli bu şekilde
değildir. Avrupa Birliği ilerleme raporlarında, 2002’den
bugüne kadar, Adalet Bakanının ve Müsteşarın, Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunda bulunmasının uygun olmadığı belirtilmektedir, hatta bunun en basit
bir örneği: Kasım 2009 tarihinde, Adalet Bakanlığıyla Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı ortak projesi içinde yapılan bir ankette, 1.021 yargıç
katılmış, bu yargıçların büyük bir çoğunluğu Adalet Bakanının ve Müsteşarın
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda olmaması gerektiğini belirtmektedir. Yani
Bakanlığın kendi yaptırdığı anketlerde dahi bunu görebilmekteyiz. Yani
açıkçası, Sayın Bakan, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda Adalet Bakanı
istenmiyor, istenmeyen bir Kurulda bulunmaktaki ihtiyacınız, ısrarınız niyedir?
Yargıya yeniden müdahale edebilmek midir? Elbette, bugüne kadar yargıya ciddi
müdahaleler ettiniz. Sayın Bakan burada bir savcıyı arayarak o soruşturmaya
müdahale edebildi. Ceza İşleri Genel Müdür Yardımcısı bir savcıyı arayarak o
soruşturmadan elini eteğini çekmesini istedi ve Genel Müdür Yardımcısı, bugün
Genel Müdür olarak taltif edildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ünlütepe, size de ek süre
veriyorum. Konuşmanızı tamamlayın lütfen.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Bağlamaya çalışıyorum.
Elbette, bu Anayasa değişiklikleriyle bir şey getirilmeye
çalışılıyor. Nedir o da? Bir kişinin ihtirasları. Kendisini
Yüce Divandan kurtarabilmek için, Parlamentodan ısrarla bunun geçirilmesinin
üzerinde duruyor. Hâlbuki şu konu üzerinde durmak zorundayız: Anayasa
değişiklikleri toplumsal uzlaşmayla çözümlenebilir. On güne yakın bir süreçtir
bu Anayasa değişikliği üzerinde tartışmalar yapıyoruz.
Sevgili arkadaşlar, Anayasa değişikliği yalnızca bir siyasi
partinin inisiyatifi içinde hazırlanmış ve onun
oylarıyla geçiyor. O zaman, demokrasiden bahsedebilmek, toplumsal uzlaşmadan
bahsedilmek mümkün müdür? Elbette mümkün değildir. Bu Anayasa değişikliğiyle
Türkiye’de demokrasinin ivmesi gelişmiyor, aksine demokrasi günden güne kan
kaybediyor. Parti diktatörlüğüne, parti devletine gidişatın izlerini görüyoruz.
Sizin gibi, 1950 ile 60 arasında da bunun denemeleri yapıldı Türkiye’de. Alınan
sonuçlar bellidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ünlütepe, ek süreniz de
doldu. Sadece selamlama yapabilmeniz için mikrofonunuzu açıyorum.
Buyurun.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Teşekkür ederek bağlıyorum.
Çoğunluğun iradesine elbet saygı gösterilir ama Anayasa
değişikliklerinde çoğulculuk ön plana çıkartılmalıdır diyorum, bu duygu ve
düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ünlütepe.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım üç önerge de aynı
mahiyettedir, o nedenle birlikte işleme alacağım. İstemleri hâlinde önerge
sahiplerine söz vereceğim.
İlk önergeyi ve diğer önergelerin imza sahiplerini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1’inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 1 inci
maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 10 uncu maddesinin 2 nci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkrada geçen
“malul ve gaziler” ibaresinden sonra gelmek üzere “gibi özel surette korunması
gerekenler” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Aşkın
Asan
Ankara
Diğer önergelerin imza sahipleri:
Fatih Öztürk (Samsun)
Abdurrahman
Arıcı (Antalya)
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergelere efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Asan, konuşacak mısınız efendim?
AŞKIN ASAN (Ankara) – Evet.
BAŞKAN – Ankara Milletvekili Sayın Aşkın Asan önergesinin
gerekçesini açıklayacaklar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun.
AŞKIN ASAN (Ankara) – Değerli Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
Anayasa değişiklik teklifinin 1’inci maddesiyle ilgili vermiş olduğum önerge
hakkında söz almış bulunuyorum ve bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 10’uncu maddesinin ikinci
fıkrasına göre “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu
eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.” düzenlemesi, yasama ve
yürütmeye eşitlik ilkesini zedelemeden tedbir almayı görev olarak yüklemekte
ancak eşitsizliği giderip eşitliği sağlamak maksadıyla eşitlik ilkesine aykırı
yapılacak düzenlemeler ile alınacak tedbirlere, diğer bir anlatımla da pozitif
ayrımcılık yapılmasına imkân vermemektedir. Yapılması
öngörülen değişiklikle, özel surette korunması gereken çocuklar, yaşlılar,
özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gazileri
korumak ve toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlamak için
gereken her tür tedbir almayı yürütmeye ve gereken her tür yasal düzenlemeyi
yapmayı da yasamaya bir yetki olarak tanımakta ve bu noktada yasama ve
yürütmeye bir görev de yüklemektedir. Yasama ve yürütme ile tüm idare
organları, hem kadınlar ve hem de adı geçen kesimler için pozitif ayrımcılık
yapabileceklerdir. Bu düzenlemeden sonra, pozitif ayrımcılık yapmak, yasama,
yürütme ve idare organlarının insaf ve takdirine bırakılmamakta, hem yasamaya
hem yürütmeye ve hem de diğer idare organlarına bir vazife, bir mecburiyet
yüklemektedir. Böylece, devletin tüm toplum kesimleri arasında bir yandan
eşitliği sağlamaya, diğer yandan da korunması gerekenleri korumaya yönelik özel
tedbirler alınabilmesinin önü açılmakta ve bu amaçla yapılan düzenlemelerin
eşitlik ilkesine aykırı kabul edilemeyeceği anayasal güvenceye
kavuşturulmaktadır. Bu nedenledir ki bu değişiklik önemli bir adımdır.
Kadınları, çocukları, yaşlıları, özürlüleri, harp ve vazife
şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gazilerimizi korumak, bizim kültür
ve medeniyet anlayışımızın doğal gereğidir. Şimdi, bu düzenleme ile tabii
gereklilik yasal gerekliliğe dönüştürülmektedir. Bu düzenlemeye karşı çıkmak,
kadın ve erkek arasındaki eşitsizlik ve adaletsizliklerin giderilmesine karşı
çıkmaktır. Bu düzenlemeye karşı çıkmak, yaşlıların korunmasına itiraz etmektir.
Bu düzenlemeye karşı çıkmak, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımıza devletin
daha büyük bir özenle sahip çıkmasına engel olmaktır. Bu düzenlemeye karşı
çıkmak, bize emanet özürlülerimizin kendi kaderlerine terk edilmesini
istemektir, onların korunmasını ve daha iyi bir hayat yaşamasını istememektir.
Bu düzenlemeye karşı çıkmak, harp ve vazife şehitlerimizin dul ve yetimleri ile
malul ve gazilerimize sahip çıkmaya ve onlar lehine düzenleme yapmaya karşı
durmaktır.
Anayasa’nın 10’uncu maddesinde yapılan değişiklik, millet
iradesini Anayasa’ya yansıtan bir değişikliktir. Sosyal devletin olmazsa
olmazıdır, hukuk devletinin gereğidir. Herkesi ve her kesimi eşit kılmak
isteyen demokratik bir anlayışın hayata geçirilmesidir.
Değişiklikteki iyileştirmenin daha da ileriye götürülebilmesi için
ben bu önergeyi verdim. Önergemin kabul edilmesini diliyor ve hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Asan, teşekkür ederim.
Sayın Öztürk, konuşacak mısınız?
FATİH ÖZTÜRK (Samsun) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Sayın Arıcı?
ABDURRAHMAN ARICI (Antalya) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi okur musunuz lütfen.
Gerekçe:
Benzer durumda olanların da bu madde kapsamında istifade etmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Çakma, çakma; önerge değil.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 1’inci madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Teklifin 1’inci maddesinin gizli oylamasını yapacağız ama sayın
milletvekilleri, lütfen herkes yerlerinde otursun. Gizli oylamanın nasıl
yapılacağını şimdi bir kez daha izah etmek durumundayım. Lütfen büyük bir
dikkatle şimdi söyleyeceklerimizi dinleyiniz.
Komisyon ve hükûmet sıralarında
yer alan kâtip üyelerden, komisyon sırasındaki kâtip üyeler Adana’dan
başlayarak İstanbul’a kadar -İstanbul dâhil- hükûmet
sırasındaki kâtip üyeler ise İzmir’den başlayarak Zonguldak’a kadar -Zonguldak
dâhil- adı okunan milletvekiline 1’i beyaz, 1’i yeşil, 1’i de kırmızı olmak
üzere 3 yuvarlak pul ile mühürlü zarf verecek ve pul ve zarf verilen
milletvekilini ad defterinde işaretleyecektir.
Milletvekilleri, Başkanlık kürsüsünün sağında ve solunda yer alan
oy verme yerlerinden başka yerde oylarını kullanmayacaklardır.
Bildiğiniz üzere, bu pullardan beyaz olanı “kabul”, kırmızı olanı
“ret”, yeşil olanı ise “çekimser” oyu ifade etmektedir.
Oyunu kullanacak sayın üye, kâtip üyelerden 3 yuvarlak pul ile
mühürlü zarfı aldıktan ve adını ad defterine işaretlettikten sonra kapalı oy
verme yerine girecek, oy olarak kullanacağı pulu burada zarfın içerisine
koyacak, diğer 2 pulu ise ıskarta kutusuna atacaktır.
Bilahare oy verme yerinden çıkacak olan üye, oy pulunun bulunduğu
zarfı Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne konulan oy kutusuna atacaktır.
Oylamada adı okunmayan milletvekiline pul ve zarf verilmeyecektir.
Tekrar ediyorum, altını çizerek: Oylamada adı okunmayan milletvekiline pul ve
zarf verilmeyecektir. Sayın kâtip üyelerimizden bu hususlara riayet etmelerini
ve milletvekillerinin de pul ve zarf aldıktan sonra adlarının ad defterine
işaretlendiğine dikkat etmelerini özellikle istirham ediyorum.
Şimdi, değerli milletvekili arkadaşlarım, kâtip üye
arkadaşlarımdan rica ediyorum, lütfen ağır ağır
okuyun.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Dört, dört… Dört, dört… Dört orada, dört burada.
BAŞKAN – Sağ tarafta dört tane oy kullanma kabini var,
benim sol tarafımda da dört tane oy kullanma kabini var ve siz pul ve zarf
verecek olan arkadaşlarım, kabinlerin durumuna göre zarf vereceksiniz
milletvekili arkadaşlarımıza, pul vereceksiniz ve milletvekili arkadaşlarımızın
isimlerini okuyan Divan Kâtibi arkadaşlarım, orayla da lütfen gözünüzle irtibat
hâlinde olun.
Ben, milletvekilli arkadaşlarımın bu konudaki tüm kurallara riayet
edeceklerine inanıyorum ve Adana ilinden başlayarak gizli oy kullanma işlemini
başlatıyorum.
Lütfen ağır ağır okuyun.
(Oyların toplanmasına başlandı)
BAŞKAN – Bakın, komisyon sırasında oturan milletvekili
arkadaşlarımız var, idare amiri de olsa, lütfen oradan uzaklaşın. Lütfen
arkadaşlar… Orada kimse kalmasın lütfen. (Gürültüler)
Orada görevli arkadaşlarımız var, onlar görev yapıyorlar zaten.
Lütfen…
AYHAN YILMAZ (Ordu) – Orada da var Sayın Başkan, orada da var!
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Onları alın Sayın Başkan, kâtip üyelerin
dışında kimse olmasın.
BAŞKAN – Milletvekili arkadaşlarım, lütfen yerlerinize oturun.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, görevli arkadaşlarımızın
arkasındaki milletvekilleri -hem o tarafta hem bu tarafta- niye bekliyorlar?
Niye bekliyorsunuz arkadaşlar?
Sayın Yıldız, siz niye oturuyorsunuz orada? Yerlerinize oturun. Bu
tarafta da…
RECEP TANER (Aydın) – Burada da var, burada da var.
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen değerli arkadaşlar… Niye duruyorsunuz
orada? Oyunuzu kullanın o zaman, buyurun. Buyurun sıraya girin. Hadi buyurun…
Lütfen… Lütfen oradan uzaklaşın değerli arkadaşlar, lütfen… Lütfen orada bulunmayın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, idare amirlerini göreve
çağırın. İdare Amiri var orada. İdare Amiri arkadaş görevini yapsın.
BAŞKAN – Evet, devam edelim lütfen.
Arkadaşlar, lütfen kurallara uyalım. Orada görevli arkadaşlarımız
görevlerini yapıyorlar. Onların denetime, müfettişe ihtiyacı yok.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN – Evet, idare amiri arkadaşlarım, lütfen görevli
arkadaşlarımızın dışında ve oy sırasında bekleyen arkadaşlarımızın dışında
diğer arkadaşları uzaklaştırın, yerlerine otursunlar. İdare amiri arkadaşlarımı
göreve davet ediyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İdare Amiri burada bekliyor.
BAŞKAN – Sayın Küçük, aslında sizin İdare Amiri olarak orada
asayişi sağlamanız lazım, orada bekleyen arkadaşları uzaklaştırmanız lazım,
kendiniz dâhil, değil mi efendim? Yardımcı olacağız birbirimize.
Bu tarafta da olmayacak. Sayın Öz, siz de uzaklaşın oradan. Siz
de, siz de, siz de uzaklaşın oradan, siz de.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, izin alınmadan bazı
arkadaşların fotoğrafları çekiliyor, bu arkadaşların rızası olmadan, onlara
sorulmadan.
BAŞKAN – Efendim, ben de buradan gözlemliyorum, görüyorum. Belki
hatıra olsun diye çekiyordur diye düşündüm ama…
CANAN ARITMAN (İzmir) – Sayın Bakan da çekti burada! Sayın Mehmet
Şimşek çekerken izin mi aldı?
BAŞKAN – Sayın Arıtman…
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, oyunu kullanmayan arkadaşımız
kaldı mı? Yok.
Oy kullanma işlemi tamamlanmıştır.
Lütfen oy kutuları kaldırılsın.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 7.11.1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
“Oy Sayısı : 408 |
Kabul : 332 |
Ret : 75 |
Çekimser : 1 |
Boş : - |
Geçersiz : - |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
Murat
Özkan Yusuf
Coşkun |
Giresun Bingöl” |
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.41
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.49
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
99’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Önceki oturumda 1’inci madde kabul edilmişti.
Şimdi, teklifin 2’nci maddesini okutuyorum:
MADDE 2- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 20 nci
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme
hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında
bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini
talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de
kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık
rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller
kanunla düzenlenir.”
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 2’nci madde üzerinde elli bir
önerge verilmiştir. Kura sonucu belirlenen yedi önergeyi okutup şimdi işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 2 nci maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 20 nci maddesine eklenen fıkranın 3 üncü cümlesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Azize
Sibel Gönül
Kocaeli
“Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin
yazılı muvafakatiyle işlenebilir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 2 nci maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 20 nci maddesine eklenen fıkranın 3 üncü cümlesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Dilek
Yüksel
Tokat
“Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin
yazılı muvafakatiyle işlenebilir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 2 nci maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 20 nci maddesine eklenen fıkranın 3 üncü cümlesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Sedat
Kızılcıklı
Bursa
“Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin
yazılı muvafakatiyle işlenebilir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982
Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 2. maddesi ile Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 20. maddesine eklenen fıkranın 3. cümlesinde yer alan
“veya” ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Tacidar
Seyhan |
Malatya
Adana |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982
Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 2. maddesi ile Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 20. maddesine eklenen fıkranın 3. cümlesinde yer alan
“veya” ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Enis
Tütüncü Haluk
Koç |
Tekirdağ
Samsun |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’ye 1. ek sıra sayılı Anayasanın Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Bengi
Yıldız Hasip Kaplan Ufuk
Uras |
Batman
Şırnak İstanbul |
Özdal Üçer |
Van |
Madde: 2
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 20 nci
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir. “Herkes, kendisiyle ilgili kişisel
verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle
ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların
düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp
kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen
hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişilik haklarına aykırı olan
tüm kayıtlar, kişinin rızası dışında açıklanamaz. Kişisel verilerin korunmasına
ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.”
BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği teklifinin, 2. maddesinin
teklif metninden çıkarılmasının gereğini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Oktay
Vural Mehmet
Şandır |
Konya
İzmir
Mersin |
Behiç
Çelik Şenol
Bal Osman
Çakır |
Mersin
İzmir
Samsun |
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) –
Katılmıyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Bal…
BAŞKAN – Sayın Bal, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
Önergenizin gerekçesi için beş dakika süre veriyorum.
ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa
değişiklik paketinin ikinci tur oylamalarında 2’nci maddesi üzerine vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, sayın milletvekilleri, dün şehit
verdiğimiz 5 vatan evladının ve bugün toprağa vereceğimiz vatan evlatlarının
ailelerine ve milletimize başsağlığı, yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, bu arada da devletin TRT’sinde, TRT 1’de
şehitlerimizi kaybettiğimiz gün canlı müzik yapılmasını da buradan şiddetle
kınıyorum ve bu arada, yine Kilis’te Kilis Valiliğinin ve Kilis halkının bu konudaki
hassasiyetini de buradan takdirle karşıladığımı ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, keşke, bugün burada, PKK açılımı
olan yıkım projesine anayasal, hukuki alt zemin hazırlayan, yargı kurumunu
yandaş hâle getirmeye çalışan, gelecekte yürütmenin yargılanmasının önünü
kesmek üzere ve tek adamlığa, başkanlık sistemine giden yolu açmak üzere
süslenmiş, boyanmış bir Anayasa değişiklik teklifi yerine, bölücü terör
örgütünü bitirmenin hukuki altyapısını ve yollarını burada birlikte konuşabilseydik.
Yine, değerli milletvekilleri, TÜİK’in
son açıklamasında Türk toplumunun yüzde 85 oranında gelecekten umutsuz olduğunu
öğrenmiş bulunuyoruz. Bu kadar genç ve dinamik bir nüfusa sahip olan Türkiye’de
yüzde 85 oranında, insanlarımızın gelecekten umutsuz olmasının anlamını burada,
milletvekilleri olarak, milletin temsilcileri olarak keşke değerlendirebilmiş
olsaydık.
Yine, Türk milletini siyasi hesaplaşmalara, polemiklere
ve oyunlara, cepheleşme ve kutuplaşmalara kurban etmek üzere hazırlanan bu
Anayasa değişiklik teklifi yerine, Türk milletinin problemlerini çözmek için
burada gayret ve enerji sarf edebilseydik.
Keşke milletin vekilleri olarak, hem yargı mensuplarının hem de
Türk milletinin yargı konusundaki problemlerini, sıkıntılarını giderecek yargı
reformunu burada hep birlikte tartışabilmiş olsaydık.
Değerli milletvekilleri, evet, bu Anayasa değişiklik paketinin
2’nci maddesinin konusu, biliyorsunuz, kişilerin verilerinin korunmasıyla
ilgili. Şimdi, kişilerin verilerinin korunması konusu, yani kişilerin masuniyet
karinelerinin ihlali hiçbir dönemde olmadığı kadar bu dönemde ayaklar altına
alınmıştır. Bu konuyu lütfen iyi irdeleyelim. Normal olarak, zaten, Türk Ceza
Kanunu’nun 135’inci maddesi “Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden
kimseye altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir.” diyor. “Kişilerin
siyasi, felsefi veya dinî görüşlerine, ırki kökenlerine, hukuka aykırı olarak
ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin
bilgileri, kişisel olarak kaydeden kimse bu hükme göre cezalandırılır.” diyor.
Şimdi, Türk Ceza Kanunu’nun 135’inci maddesi yine… Anayasa’mız,
biliyorsunuz, 90’ıncı maddede, milletlerarası anlaşmaları kanunların üzerinde
tutar. Biz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin taraftarıyız, tarafıyız sayın
milletvekilleri. 8’inci madde zaten kişilik haklarıyla
ilgili. Yine, Kişisel Verilerin Korunması Kanun Tasarısı Türkiye Büyük
Millet Meclisi komisyonunda bekliyor. Anayasa’ya bu şekilde bir değişiklik
koyarak mı kişilerin verilerinin, kişisel verilerin korunmasını sağlayacağız…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bal, süreniz doldu, bir dakika ek süre
veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız.
ŞENOL BAL (Devamla) – Yani, değerli milletvekilleri, hem Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi’ne taraf olmamız hem Türk Ceza Kanunu’nda bulunan
135’inci madde, eğer kişilerin hakları bunlara rağmen korunamıyorsa, bu,
yönetim zaafıyla alakalı bir şeydir diyorum.
Yine, değerli milletvekilleri, lütfen vicdanlarınızın sesine kulak
vermenizi ve yapılan bir yanlışa alet olmamanızı, oynanan oyunu ve senaryoyu
iyi görmenizi ve gerçekten, bu ülkenin geleceğini düşünüyorsanız ve demokratik
parlamenter rejimden yanaysanız bu anayasal değişiklik paketine “evet”
diyemezsiniz diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Bal, teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497ye 1. ek sıra sayılı Anayasanın Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Bengi
Yıldız (Batman) ve arkadaşları
Madde 2.- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 20 nci
maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir. “Herkes, kendisiyle ilgili kişisel
verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle
ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirme, bu verilere erişme, bunların
düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanıp
kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler ancak kanunda öngörülen
hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişilik haklarına aykırı olan
tüm kayıtlar, kişinin rızası dışında açıklanamaz. Kişisel verilerinin
korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.”
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim önergeye?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Yıldız, buyurun.
Süreniz beş dakikadır efendim.
BENGİ YILDIZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
statükoya karşı çıkarak iktidar olanların, zamanla statüko
bataklığına saplandıklarını siyasal tarihimizde çokça gördük.1950’lerden
itibaren milletimiz, İttihat Terakki Partisi ve tek parti zihniyetinin ona
biçtiği elbiseyi dar bulmuş ve eline geçen her seçim fırsatını iyi
kullanmıştır. Demokrat Parti, daha sonra halka dayalı politikaya önem veren
rahmetli Sayın Bülent Ecevit, sonra rahmetli Turgut Özal, halkımızın bu
tercihine mazhar olmuş partiler ve şahsiyetlerdir. Adalet ve Kalkınma Partisine
halkımızın verdiği oyları da aslında değişim talebine verilen oylar olarak
görmekteyiz. Bu nedenle, halkımızın değişim taleplerinin önüne geçilemez, bu
değişim taleplerini kısmi, palyatif tedbirlerle
geçiştirmeye çalışan AKP, bu ihtiyaçlara cevap olamaz.
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Şandır, geçen
hafta baraj meselesine değinmişti, eleştirmişti ve adil olmadığını belirtmişti.
Cumhuriyet Halk Partisinden de birçok sayın parlamenter, bu konuda görüşlerini
açıkladı, ama Adalet ve Kalkınma Partisi hem Parlamentoda halkın iradesine
vurgu yapıyor, bunu önemsediğini söylüyor hem de halkın iradesinin önüne geçen
barajları korumaya devam ediyor. Bu durum, AKP’nin demokrasi anlayışının somut
örneğidir, samimiyet sınavıdır aslında ve ölçütüdür. “12 Eylül Anayasası’nı
değiştiriyorum.” diyen AKP Hükûmeti, 12 Eylül
generallerinin ve yöneticilerinin sığındığı kurumları korumaya devam ediyor.
AKP, yasamayı yürütme içerisinde eritmekte, yürütmeyi ise tüm kurumlarda egemen
kılmaya çalışmaktadır. Bu nasıl kuvvetler ayrılığıdır? Bu nasıl demokrasi
anlayışıdır? İstikrarı, Kürtlerin iradesini Parlamento dışında tutmakta arayan
Adalet ve Kalkınma Partisinin istikrarı sağlayamayacağı gün gibi ortadadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2’nci madde, kişisel
verileri düzenleyen bir maddedir. Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı
yasalaşırsa, tüm vatandaşların tüm özel bilgileri bir havuzda toplanacak ve
istisnai hükümlerle bu bilgelere erişim kolaylaşacaktır.
11 Eylül saldırılarından sonra başta ABD olmak üzere tüm dünyada
başlayan terörle mücadele çerçevesinde, kişisel verilerin güvenlik amacıyla
kullanılması çalışmaları güvenlik ve özgürlük tartışmalarıyla hızlandı.
Türkiye’de ise ilk önce vatandaşlık numarası ve daha sonra bunların fişleme
olarak değerlendirildiği tartışma süreçleri devam etti.
E-devlet uygulamalarıyla, vatandaşlık numarası bilinen herkesin,
örneğin vukuatlı nüfus kaydı bilgilerine erişmek mümkündü. Bu endişeler
giderilmeden, uzmanlara danışmadan, Hükûmet, Kişisel
Verilerin Korunması Kanun Tasarısı’nı hazırlayıp Meclise sundu ancak tasarının
adı öyle olsa da aslında kişisel verileri korumadığı, aksine tüm kişisel
bilgilerin bir havuzda toplanmasını ve bu havuza çok sayıda kurumların
erişmesini kolaylaştırdığı da ortadadır. Devlet, düzenlemeyle şeffaflaşmıyor,
aksine vatandaş şeffaflaştırılıyor.
Tasarı, kişisel veriyi, kimliği belirlenebilir gerçek ve tüzel
kişilere ilişkin bütün bilgiler olarak tanımlıyor ve bütün bilgilerin nasıl
toplanacağını, nasıl korunacağını, nasıl kullanılacağını düzenliyor. “Bütün
bilgiler” ifadesinin sadece nüfus kütüğü, öğrenim düzeyi, adres, iş, sabıka,
vergi, pasaport gibi teknik kayıtlardan ibaret olmadığı tasarıdaki maddelerden
de anlaşılıyor. Mesela, ırk, siyasal düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve
diğer inançlar, dernek, vakıf, sendika üyeliği…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Yıldız, bir dakika ek süre veriyorum, konuşmanızı
lütfen tamamlayınız.
BENGİ YILDIZ (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.
…sağlık ve özel hayata dair bilgiler bu kişisel veriler arasında
değerlendirilecek midir? Mesela, istisnayla bunlar belirli kurumlara verilecek
midir? Benim bu alanım devleti ve onun organlarını neden ilgilendiriyor, mesela
felsefi inancım, siyasal düşüncem? Eğer devlet hâlen bu alanı bir mayınlı alan
olarak görüyorsa, ırkım, siyasi düşüncem, inancım, mezhebim, hangi derneğe üye
olduğum onu neden ilgilendiriyor? Bu istisnayla aslında Millî İstihbarattan
tutun da Emniyete kadar, Jandarma İstihbarata kadar birçok kurumun bu alanların
görülmesini sağladığını da görüyoruz ve bunu çok tehlikeli bir sürecin devamı
olarak gördüğümüzü belirtmek istiyoruz. Birçok uzman da, bu konuda, özellikle
bu verinin başına getirilecek insanların uzmanlıklarının dikkate alınmadığı,
daha çok Hükûmete yakın olacak şahısların…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Yıldız, teşekkür ederim.
Selamlama için açabilirim mikrofonunuzu.
BENGİ YILDIZ (Devamla) – …bu kurumun içerisinde yer alacağı
endişesini paylaşıyorlar, biz de bu düşünceyi paylaşıyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyeti saygı ve sevgiyle
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldız.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge de aynı
mahiyettedir, o nedenle birlikte işleme alacağım. İstemde bulunmaları hâlinde
önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi ve diğer önergenin imza sahibini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982
Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesiyle Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası’nın 20’nci maddesine eklenen fıkranın üçüncü cümlesinde
yer alan “veya” ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Enis
Tütüncü (Tekirdağ) ve arkadaşları
Diğer önerge sahipleri:
Ferit Mevlüt Aslanoğlu
(Malatya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) –
Katılmıyoruz.
Sayın Koç, siz konuşacaksınız herhâlde önergeniz üzerinde?
HALUK KOÇ (Samsun) – Evet.
BAŞKAN – Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
HALUK KOÇ (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan teklifin 2’nci maddesi üzerinde verilen önerge üzerine söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu arada, son bir haftada, her gün, çok sayıda diyeceğim artık,
kirli terörün hedefi hâline gelerek kaybettiğimiz vatan evlatlarına Allah’tan
rahmet diliyorum, tüm milletimize ve ailelerine başsağlığı ve sabır diliyorum.
Değerli arkadaşlarımız, söz konusu düzenleme, genel düzenlemenin
gerisinde bir düzenleme, yasa ile her türlü sınırlama getirilebilmesine olanak
tanımaktadır. Ayrıca, kişinin rızasıyla işlenebilmeye ilişkin hüküm istismara
açık bir hüküm niteliğindedir. Önerge, bunun önüne geçmeyi amaçlamaktadır.
Tabii, burada bir samimiyet sorgulaması da var. Bakın, daha
öncesinde, 22 Nisan 2008 tarihinde, Sayın Başbakanın imzasıyla Meclise sevk
edilen kişisel verilerin korunması hakkında bir kanun teklifi var. Bunu iki
senedir gündeme getirmiyorsunuz, Anayasa’nın bu noktasında bir adım atmak
ihtiyacı duyuyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, iktidarınız döneminde, çarşaf çarşaf, insanların özel hayatları medya gruplarına nasıl
servis edildi, hiç düşündünüz mü? Siz, Başbakan, sizler iktidar değil miydiniz
bu dönemde? Danıştay, Yargıtay santralleri nasıl, kimler tarafından, kimlerin
talimatıyla dinlendi? Tekel işçilerinin direnişi sırasında, her gün kaç kişinin
tazminatını alarak direnişten çekildiğini bizzat Sayın Başbakan, her gün, hava
raporu gibi açıklıyordu.
Değerli arkadaşlarım, hangi kişisel veriyi, hangi özel hayatı
koruyacak girişiminizde inandırıcı olabilirsiniz? Bu konuda samimiyeti bence en
son sorgulanacak siyasi kadro maalesef sizsiniz. Siz, 70 milyonun izlenmesi
için MİT’e ve Emniyete yetki verdiniz mi vermediniz mi? Toplumu “Biri Bizi
Gözetliyor (BBG)” dediğimiz eve çevirdiniz mi çevirmediniz mi?
Değerli arkadaşlarım, görmeniz, dinlemeniz gerekenleri görmediniz,
göremediniz, dinlemediniz, dinleyemediniz. Toplumu paranoyak hâle getirdiniz.
Kendinize ait özel hukuk düzenlemesi çabasına girdiniz. Avrupa Birliği Katılım
Ortaklığı Belgesi, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi raporları ve önerileri
ortada duruyor. Maalesef, hiçbir noktada samimi değilsiniz. Engelli ve bağımlı
bir iç siyaset yaratıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, inanın -konuşmamın başında da söyledim-
insanın yüreği burkuluyor, gencecik fidanların her gün ölüme yürüyüşlerini
görüyorsunuz, gazete haberlerini görüyorsunuz, o törenlerdeki canhıraş
feryatları görüyorsunuz, öte yandan hemen yanında 240 milyon dolara ekmek
peşinde koşan bakan çocuklarının haberlerini görüyorsunuz. Ben, burada birçok
arkadaşımı tanıyorum ve ben birçoğunun da vicdanının burada kanadığını
görüyorum.
Değerli arkadaşlarım, çok farklı bir dönem yaşıyoruz. Bakın, bu
ülke III. Ahmet döneminde bir Lale Devri yaşadı. Göksu’da, Kâğıthane’de
kaplumbağaların üzerine mum dikerek korkunç sefahat âlemleri yapıldı ama o
sırada imparatorluk itibar kaybediyordu, toprak kaybediyordu. Sonra 83-91
yılları arasında başka bir çiçek devri yaşadık “Papatyalar devri” yaşadık.
Burada zengin iş adamları, kısadan köşe dönmeye çalışanlar güya “sosyal
etkinlik” adı altında har vurup harman savurdular. O sırada toplum
yoksullaşıyordu, sosyal haklar geriletiliyordu. Şimdi, başka bir sahneye tanık
oluyoruz, ben bunu da vicdanlarınıza sunuyorum. Özel uçaklarda refikalar,
yakınlar, damatlar, mahdumlar, yine beklentisi olan çevrelerin yılışık,
yakışıksız, abartılı övgüleriyle katıldıkları ne idiği
belirsiz toplantılar, düğün seferleri…
Değerli arkadaşlarım, farklı bir Türkiye’desiniz. Buna siz
oylarınızla olanak sağlıyorsunuz. Bir saltanat dönemine Türkiye’yi
sokuyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, aranızda birçok deneyimli arkadaşım var,
başta Adalet Komisyonu Başkanı Sayın İyimaya. Bir
tane Anayasa değişikliği gösterin ki tek bir partinin dayatmasıyla bu Meclise
gelmiş olsun, bugünkü teklif dışında. Yakın siyasi tarihimizde böyle bir dönem
yok. Anayasa’nın ne anlama geldiğini hepimiz konuştuk ilk turda, söyledik.
Değerli arkadaşlarım, çok farklı, çok sıkıntılı bir dönemden
geçiyoruz. Bu yeni saltanat dönemine, hani “Papatya devri” dedik “Lale Devri”
dedik, bir isim verebiliriz: “Hak geldi, batıl zail oldu.” diyordunuz, şunu
bilin ki bugünleri, devri iktidarınızı ve uygulamalarınızı gören, iç dünyasında
huzur ve adalet arayan herkes, sekiz yılın sonunda “Batıl geldi, hak zail
oldu.” diyor artık.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Adana Milletvekili Sayın Tacidar
Seyhan, önergeniz üstünde konuşacaksınız değil mi efendim?
TACİDAR SEYHAN (Adana) – Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun…
SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) – Kalkıp muhalefetten buraya gelsin de
görelim! (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen…
Buyurun Sayın Seyhan, önergeniz üzerinde konuşacaksınız.
Süreniz beş dakikadır efendim.
Buyurun… (Gürültüler)
Lütfen sayın milletvekilleri, böyle karşılıklı… Lütfen…
SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) – Gocunmayın! Her türlü lafı
ediyorsunuz, konuşuyorsunuz!
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Ayağına mı bastılar?
BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri…
Buyurun Sayın Seyhan.
TACİDAR SEYHAN (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; ilgili madde, Türkiye’yi biraz geriye götürüyor, biraz değil,
epeyce geriye götürüyor. Zaten Anayasa’da, temel hak ve özgürlükleri belirleyen
bir madde var. Siz, bu kanunla, aslında, kanunla yeni kısıtlama getiriyorsunuz
temel hak ve özgürlüklere. Neyin kayıt altına alınacağı burada belirleniyor.
Nerede belirlenecek? Kanunda.
Bakın şimdi: Kamu için zorunlu hâller yok mu arkadaşlar? Benim
talebim olmasa da bazı özel bilgilerimi kamu belirlemek zorunda değil mi? Bu
kanunda, bu Anayasa teklifinde, kamu için zorunlu hâller belirtilmemiş. Bir de
kanuna bırakılırken bir temel çerçeve konulmamış, “Kişisel taleplerle
belirlenir.” demesine rağmen konulmamış. Geçen konuşmamda da söylemiştim, böyle
bir kanun, bu şekilde eğer sonuçlanırsa, geçerse, Anayasa değişikliği geçerse,
eğer bu kanuna göre biri yasa çıkarıp “Etnisiteyi
nüfus kâğıdına işleyeceğiz.” derse işlenir. Bu, Anayasa’ya aykırılık teşkil
etmez. Böyle, sınırı çizilmemiş bir felaketi nasıl yasalaştırabilirsiniz?
Bakın, bütün mesele istismarda. Geçen, örnek vermiştim. Ergenekon
davasında 21 kişi gözaltına alınıyor, serbest bırakılıyor. Bilgi edinme
hakkından söz ediyor Sayın Adalet Bakanı burada ama o kişinin CD’sine ve
kayıtlarına el konuluyor. 7 kişiye -o gün 3 demiştim, daha sonra araştırdım-
“CD’niz kayıp.” ve “Bilgisayarınız bozuk.” diyorlar, iade etmiyorlar. Bu şu
anlama gelir: Ya onunla oynadınız, o bilgilerle oynadınız, bunun anlaşılmasını
istemiyorsunuz ya da bunlara el koyduğunuzda sorumluluk kabul etmiyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, bakın, hep birlikte yasa çıkaralım ama zaten
önümüzde korunmamız gereken bir dolu örnek var. Bakırköy Adliyesinde 3 hâkim
için Adalet Bakanlığı bir dinleme emri çıkarıyor. Emirde ne istiyor biliyor
musunuz? Üç yıl geriye dönük olarak arama kayıtlarının, yer, konum bilgilerinin
ve mesajlarının bildirilmesini istiyor.
Arkadaşlar, mahkeme kararı olmadan, kimsenin yer, konum bilgileri
saklanamaz. Adalet Bakanı hem saklanamadığını söylüyor hem de müfettişlerin
yazmış olduğu yazıda üç yıl geriye dönük olarak bu bilgileri istiyor.
Dolayısıyla, eğer uygulamada bir eksiklik varsa zaten temel hak ve özgürlüklere
dokunmadan bunu düzeltmek mümkün. Ben istismarın olduğunu söylüyorum.
Bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisinde de var. Hâlâ, Başkanlığa
verilmesine rağmen, bugün sabahtan beri bulduğum doksan beş tane soru
önergesine hiç cevap verilmemiş. Hani bilgi edinme hakkı? 2002’den bu yana
sekiz yıl geçti değerli arkadaşlarım.
Başkanın tutumu hakkında söz alan arkadaşlarımız Mecliste
telefonların yeniden açılmasını eleştirdiler. Sayın Başkan dedi ki: “Biz gelen
talep üzerine açtık.”
Sayın Başkan, buraya bir IMSI catcher
takıldı. Üç tane baz istasyonu demek, sadece çıkışı
yok. Ben size iki ay önce mektup yazdım, “Yer, konum bilgilerini kayıt
ediyorsunuz, buraya gelen yer, konum bilgileri dışında, kişinin IMEI numarasını
kaydediyorsunuz. İstismar edilerek ortam dinlemesi yapılabilir, derhâl bunu
genel kapamaya çevirin.” dedim, siz, Genel Sekreter Yardımcınızı bana
göndermenize rağmen, onları ikna etmeme rağmen bunu kaldırmadınız. Ama bugün
kaldırıyorsunuz. Bunu bana izah edemezsiniz. Eğer duyarlıysanız, o gün
verildiği anda direkt kaldırmalıydınız. Milletvekillerinin giriş çıkış yaptığı
yere yüksek düzeyde ses kayıt yapabilen mikrofonlar koydunuz. Siz,
milletvekillerinin düşüncesini, duygusunu almadan kişisel haklarımıza aykırı
uygulamayı yerine getirdiniz. Bundan sonra, anayasal değişiklikle, “Kanunda
tanımlanır.” diyerek vatandaşa neyin yüklenebileceğini nereden bilelim değerli
arkadaşlar? Siyasi istikrarın istismar kabiliyetine bırakılamaz Anayasa, onun
sadece düşüncesine bırakılamaz.
Bakın, önümüzde zaman var. Cumhuriyet Halk Partisi size bir şeyle
geliyor, diyor ki: “Seçim sonrasına bırakın.” Ne kadar var seçime? Bir yıl var.
Bir yıl içerisinde…
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Niye?
TACİDAR SEYHAN (Devamla) – Arkadaşım “Niye?” dedi. Nedeni şu:
Anayasa hep, bugüne kadar toplumsal mutabakatla yapılmışsa, mademki Adalet ve
Kalkınma Partisi, istismar edilmeden, bu işin mutabakatla çözülmesini istiyorsa
bu zamanı neden halka vermiyorsunuz?
BAŞKAN – Sayın Seyhan, size de ek süre veriyorum bir dakika,
lütfen konuşmanızı tamamlayınız efendim.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) – “Şimdi çıksın.” diyorsanız haksızsınız.
Ben sizin iki Enerji Bakanınızı da uyardım. “Santrallerle ilgili denetleme
kanunu yok, bunu çıkarın.” dedim. Sekiz yıldır bekliyor. “İnşallah
çıkaracağız.” dediler, sekiz defa “inşallah” duydum. Ruhsat yönetmeliğiniz yok.
Sekiz yıldır her Komisyonda söylüyorum -işte, Komisyon üyesi arkadaşlar
karşımda oturuyor- sekiz yıldır niye yapmıyor, bekletiyorsunuz? Türkiye için
hayati önemi haiz bir Anayasa değişikliğini bir yıl içinde çıkarmaya çalışalım…
“Olsun kardeşim, mutabakat olmasa da olur.” diyeceksiniz ama 140 bin metrekare,
Avrupa Birliği bütçesinin yetmediği bir arama ruhsatı verilecek bir şirkete,
“Bunu kısıtlayın, arama ruhsatı verilebilmesi için ruhsat yönetmeliğini
değiştirin.” diyeceğim, sekiz yıl bekleyeceksiniz. Bunu kimseye anlatamazsınız.
Ben kamu vicdanının sizde de olduğuna inanıyorum. Lütfen duyarlılık gösterin,
bu kanunu toplumsal uzlaşmaya bırakın.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önergeleri oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Şimdi okutacağım üç önerge de aynı mahiyette olduğundan birlikte
işleme alacağım. Önerge sahiplerine istemde bulunmaları hâlinde ayrı ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi ve diğer önergelerinin imza sahiplerini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1’inci ek sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 2’nci
maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 20’nci maddesine eklenen fıkranın
üçüncü cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Kişisel veriler, ancak kanunda
öngörülen hallerde veya kişinin yazılı muvafakatiyle işlenebilir.”
Sedat
Kızılcıklı |
Bursa |
Diğer önerge sahipleri: |
Dilek
Yüksel |
Tokat |
Azize
Sibel Gönül |
Kocaeli |
BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Kızılcıklı, konuşacak
mısınız?
SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Sayın Yüksel?
DİLEK YÜKSEL (Tokat) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Sayın Gönül?
AZİZE SİBEL GÖNÜL (Kocaeli) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi okur musunuz lütfen.
Gerekçe:
Kişisel verilerin korunmasının güvence altına alınması açısından
yazılı muvafakat şartı getirilmiştir.
BAŞKAN – Birlikte işleme aldığım önergeleri oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, 2’nci madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi maddenin gizli oylamasını gerçekleştireceğiz.
Sayın milletvekilleri, lütfen yerlerinizde oturun.
Bilindiği gibi, size verilen pullardan beyaz olanı “kabul”,
kırmızı olanı “ret”, yeşil olanı ise “çekimser” oyu ifade etmektedir.
İsmi okunmayan milletvekili arkadaşımız lütfen sıraya girmesin.
Görevli arkadaşlarımızı, 1’inci madde görüşülürken yaptığım uyarılar
istikametinde tekrar uyarıyorum ve Adana ilinden gizli oylamaya başlıyoruz.
(Oyların toplanmasına başlandı)
CANAN ARITMAN (İzmir) – Açıkta oy kullandınız!
Sayın Başkan, açıkta oy kullandı Sayın Vekil, açıkta oy kullandı.
BAŞKAN – Sayın Arıtman, ben buradan takip ediyorum, arkadaşlarımız
İç Tüzük’e uygun oylarını kullanıyorlar. Lütfen siz müdahale etmeyin ve
yerinize oturun siz. Ne işiniz var orada, o grupta? Ne işiniz var? Sayın
Arıtman, sizin grubunuz o tarafta değil mi?
CANAN ARITMAN (İzmir) – Sayın Başkan, nizami oy kullanılmıyor,
açıkta oy kullanıyorlar.
BAŞKAN – Biz sizi Meclis Başkanlığı olarak gözlemci olarak falan
tayin etmedik, bizim böyle bir görevlendirmemiz olmadı. Lütfen yerinize oturun.
CANAN ARITMAN (İzmir) – Gerekli denetim yapılmadığı için…
BAŞKAN – Elinizde makine sürekli arkadaşları çekiyorsunuz. Kim
verdi size bu görevi, kim verdi?
Lütfen yerinize oturun.
CANAN ARITMAN (İzmir) – Milletvekilinin görevlerinden biri de
denetimdir.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, oyunu kullanmayan arkadaşımız
kaldı mı? Yok.
Oy kullanma işlemi sona ermiştir.
Lütfen oy kutuları kaldırılsın.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 7.11.1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi’nin 2’nci maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
“Oy Sayısı : 408 |
Kabul : 334 |
Ret : 72 |
Çekimser : 2 |
Boş : - |
Geçersiz : - |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
Murat
Özkan Harun Tüfekci |
Giresun Konya” |
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, madde kabul edilmiştir.
Şimdi 3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 23 üncü maddesinin
beşinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması
veya kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlanabilir.”
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 3’üncü madde üzerinde elli bir
önerge vardır. Kura sonucu belirlenen yedi önergeyi okutup işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 3 üncü
maddesiyle değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 23 üncü maddesinin 5
inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Aşkın
Asan
Ankara
“Vatandaşın seyahat hürriyeti, ancak suç soruşturması ve
kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlandırılabilir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 3 üncü
maddesiyle değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 23 üncü maddesinin 5
inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Abdurrahman Arıcı
Antalya
“Vatandaşın seyahat hürriyeti, ancak suç soruşturması ve
kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlandırılabilir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 3 üncü
maddesiyle değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 23 üncü maddesinin 5
inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Azize
Sibel Gönül
Kocaeli
“Vatandaşın seyahat hürriyeti, ancak suç soruşturması ve
kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlandırılabilir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982
Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyet Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 3. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Ali İhsan Köktürk |
Malatya Zonguldak |
Madde 3- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 23. maddesinin üçüncü
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Seyahat hürriyeti, hâkim kararıyla, suç soruşturma ve
kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek;”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “7/11/1982 tarih ve
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi”nin 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Harun
Öztürk
İzmir
“Madde 3- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 23 üncü maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 23- Herkes, yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir.
Yerleşme hürriyeti, suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik
gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu
mallarını korumak; seyahat hürriyeti, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle
ve suç işlenmesini önlemek amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir.
Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması
veya kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlanabilir.
Vatandaş sınır dışı edilemez ve yurda girme hakkından yoksun
bırakılamaz.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’ye 1. ek sıra sayılı Anayasanın Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 3 üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan Bengi
Yıldız M. Nezir Karabaş |
Şırnak Batman Bitlis |
Ufuk
Uras |
İstanbul |
Madde 3- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 23’üncü maddesinin
beşinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması
veya kovuşturması sonucunda kesinleşmiş mahkeme kararı olmadıkça
sınırlandırılamaz.”
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi maddeye en aykırı önergeyi
okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin 3. Maddesi’nin madde metninden çıkarılmasını arz ederim.
Metin
Çobanoğlu Reşat
Doğru |
Kırşehir Tokat |
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)–
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Çobanoğlu, konuşacak mısınız efendim?
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır efendim.
METİN ÇOBANOĞLU (Kırşehir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Anayasa Değişiklik Teklifi’nin ikinci turu, 3’üncü maddesinde
verilen bir önergeyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, dün ve bugün Tunceli’de, Hakkâri’de ve
Diyarbakır’da bölücü terör örgütü tarafından şehit edilen 6 askerimize
başsağlığı diliyorum. Türk milletine, silahlı kuvvetlerimize başsağlığı
diliyorum; bu tür olayların bir daha yaşanmamasını temenni ediyorum ama üzülerek
görüyorum ki artık şehit haberleri, 6 askerin iki günde şehit edilmesi
haberleri bile son derece alışılagelmiş, olağan olaylar hâline gelmiştir; ne
medyada ne Hükûmette bu konu yeteri kadar yer
almamakta. Bunu da üzüntüyle, esefle karşıladığımı ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Anayasa değişikliğiyle ilgili ciddi
endişelerimiz var. Maalesef bu değişikliklerle ilgili kuvvetler ayrılığı
prensiplerinin, hukuk devleti ilkemizin bu değişikliklerden sonra göz ardı
edileceği, yok edileceği, özellikle yürütmenin yargı üzerinde ciddi bir baskı
uygulayacağı, hâkim teminatının ortadan kaldırılacağı, dolayısıyla da ülkemizde
adaletin doğru dürüst sağlanamayacağı endişelerini biz milletvekilleri ve
vatandaşlar olarak ciddi endişeler taşıyoruz.
Değerli milletvekilleri, bizi bu endişelere itecek olan ciddi
birtakım verileri de hep beraber Mecliste, bu kürsüde muhalefet milletvekilleri
olarak zaman zaman dile getirdik. Henüz bu
değişiklikler oluşmadan, bu değişiklikler ortaya gelmeden yürütmenin yargı
üzerine yönlendirme çalışmalarına hep beraber şahit olduk. Eğer bu Anayasa
değişiklikleri gerçekleşecek olursa gerçekten yargımızın üzerinde ciddi bir
gölge düşeceği endişelerini taşıyoruz.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz görüşmelerde burada, özellikle
Adana Büyükşehir Belediye Başkanıyla ilgili devam eden bir dava dolayısıyla
Adalet Bakanımıza bazı bilgiler vermiştik. Adana Büyükşehir Belediyesinin
Belediye Başkanının görevden alınmasıyla ilgili olarak Adana İdare Mahkemesinde
görülmekte olan bir davanın karar gününde Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı
Sayın Mustafa Kökcan Bey Adana’ya, oradan da Mersin’e
gitmişti. Bu soruyu Sayın Adalet Bakanımıza sorduğumuzda cevap olarak, Müsteşar
Yardımcısının Adana’yı transit geçtiğini, Mersin’e gittiğini, görevi Adalet
Bakanlığında teknik işlerden sorumlu olduğunu ve Mersin’e gidiş nedeninin
Mersin Adliye Sarayı’nın temeliyle ilgili bir problem olduğundan dolayı oraya
gittiğini ifade etmişti. İşinin gücünün, Sayın Adalet Bakanımızın söylediği
gibi, inşaatlar olduğunu ifade etmişti.
Değerli milletvekilleri, ama, bu cevaptan
sonra Adana’daki bazı gazetelerde Müsteşar Yardımcısıyla Adana Bölge İdare
Mahkemesi Başkanının Mersin’deki resimleri yayınlandı. Biz de buradan Sayın
Bakana sorduk. Yine Sayın Bakan, Bölge İdare Mahkemesinin bu davaya doğrudan
bakmadığını, İdare Mahkemesine baktığını ve Müsteşarın da inşaat işleriyle
ilgili olarak Mersin’e gittiğini ifade etmişti.
Değerli milletvekilleri, ben Adalet Bakanlığının sitesinden Sayın
Mustafa Kökcan Müsteşar Yardımcısıyla ilgili bilgiler
aldım. Tabii, teknik işlerle ilgili görevleri var ama burada çok ilginç,
Bakanlığın idari yargı ile ilgili tüm işlemlerinden sorumlu Müsteşar Yardımcısı
Sayın Mustafa Kökcan’dır.
Değerli milletvekilleri, ısrarla bunu niye söylüyorum? Bağımsız
yargıya diyeceğimiz hiçbir şey yok. Kimin suçu varsa cezalandırılsın, bağımsız
mahkemelerin karşısına çıksın, kim suçluysa hesabını versin. Buna hiçbir
itirazımız yok ama bakın, Adalet Bakanlığında idari yargıyla ilgili tüm
işlemlerden sorumlu Müsteşar Yardımcısı idari bir davada Adana Büyükşehir
Belediye Başkanıyla ilgili…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Çobanoğlu, ek süre veriyorum bir dakika, lütfen
tamamlayın.
METİN ÇOBANOĞLU (Devamla) – …verilecek bir karar gününde “Adana’yı
transit geçti.” diyor Sayın Bakan. Kiminle birlikte Mersin’de resimleniyor?
Adana Bölge İdare Mahkemesi Başkanıyla.
Değerli milletvekilleri, şimdi, Adana’da o idari mahkemenin
verdiği karara itiraz edildi. İtiraz nereye yapıldı? İtiraz, Adana Bölge İdare
Mahkemesi Başkanlığına yapıldı, 2010/556 itiraz numarası ile.
Şimdi buradan sormak istiyorum: İdari yargının bütün işlemlerinden
sorumlu bir Müsteşar Yardımcısı Adana’ya gidiyor, Mersin’de Bölge İdare
Mahkemesi Başkanıyla birlikte oluyor, görüntüleniyor, işte bugün de bu
mahkemeyle ilgili, bu itirazla ilgili dosya Sayın Mahkeme Başkanının huzuruna
geliyor. İşte, endişemiz burada, sıkıntılar burada. Bağımsız yargıya
diyeceğimiz bir şey yok ama yargının yönlendirilmesi, yürütmenin yargı üzerinde
baskı kurması asla kabul edeceğimiz bir şey değildir.
Ben, bunları sizlerle paylaştım. Hepinize saygılarımı sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çobanoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’ye 1. ek sıra sayılı Anayasanın Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 3 üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
Madde 3- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 23 üncü maddesinin
beşinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması
veya kovuşturması sonucunda kesinleşmiş mahkeme kararı olmadıkça
sınırlandırılamaz.”
BAŞKAN – Sayın Kuzu, Komisyon katılıyor mu önergeye?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyor
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Sayın Kaplan, buyurun. (BDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
12 Eylül darbe Anayasası değiştirilmeden istediğiniz kadar madde değiştirin
tekrar dönüp dönüp madde değiştirmeye devam
edeceksiniz.
Bakın, 1’inci madde de aynıydı, bu da 2’nci kez, 2001’de
değiştirilmiş bu fıkra. Şimdi ne ihtiyaç doğdu tekrar değiştiriyoruz? Yani
arkadaşlar, bunun özünü, ruhunu, silsilesini değiştirmedikten sonra bu
Anayasa’nın… İşte, 2001’de değiştirirsiniz, yedi sene sonra gelirsiniz, tekrar
değiştirmeye kalkarsınız, bir şey değişmez çünkü bu Anayasa’nın darbe ruhu
girişindedir, dibacesinde yazıyor. Şimdi “Niye bu konu bu şekilde geliyor?”
diye soruyorsunuz. Önerge verdik “Kesinleşmiş mahkeme kararı yoksa yurt dışı
yasağı olmasın.” dedik.
Basit birkaç örnek vereceğim. Bakın, bugüne kadar siyasi yasaklar
kime uygulanmış, şöyle birkaç örnek vereyim. 2007, çok uzağa gitmeyelim,
dönemimize ilişkin: 195.537, Türkiye’ye giriş yasağı olanlar. Kim bunlar söyler
misiniz? Türkiye’ye giriş yasağı. Türkiye’den çıkış yasağının 32.417’si
mahkemelerce verilmiş; 284.913 tanesi de İçişleri Bakanlığının verdiği
yasaklılar. Şimdi, bunu bırakın bir kenara, TMSF bile 40 bin kişinin yurt dışı
yasağını vermiş. Mahkeme bile değil TMSF veriyor. Hatta,
bankacıların üç aylık bebeklerinin dahi yurt dışına çıkışı yasaklanıyor. İnsan
hakları, hukuk denen bir şey var, üç aylık bebeğin yasak kapsamına alınmasının
mantığı ne? Velhasıl devlete borç nedeniyle yurt dışı yasağı olanların sayısı
350 bin. Şimdi buyurun, etti mi 1 milyon, 1 milyon yasaklı. Niye? Hani
masumiyet karinesi vardı, hani insanlar yargılanmadan, hüküm kurulmadan, kesin
mahkeme kararı olmadan masum sayılırlardı? Al sana, daha yargılanmadan -çünkü
çoğu idari karar- soruşturma açılmadan, mahkeme aşaması olmadan yasaklı
durumuna getirip cezalandırıyorsunuz ya ekonomik suçtan ya siyasi. Ama siyasi
yasak… Nerede başlar aslında bu yurt dışı yasakları? Hep
solculara, hep muhalefete. Alın Nazım Hikmet’i, siyasi yasağı vardır;
alın Abidin Dino’yu, 1956’da siyasi yasağı vardır;
alın Ruhi Su’yu, kanserli olmasına rağmen yurt dışına
gidememiştir, siyasi yasağı vardır.
Yakın tarihe gelelim, sizin döneminizde, maşallah, Diyarbakır
Büyükşehir Belediye Başkanının savcı ifadesini alıyor, “Yurt dışına çıkışın
yasak.” Kardeşim, bu 1 milyonluk Diyarbakır kentinin yüzde 70’inin oyunu alarak
seçildi, geldi; yerel yönetimler için yurt dışında gidip çalışması lazım,
gelmesi lazım. Gelin, şart koşalım, Türkiye’nin bütün varlıklarını tapulayın,
eğer benim belediye başkanım Türkiye’den yurt dışına çıkarsa o zaman haklısınız
öyle bir kaygı varsa. Öyle bir kaygı yokken niye bir belediye başkanıma,
Büyükşehir Belediye Başkanıma yasak koyma ihtiyacını duyuyorsunuz?
Şimdi, burada getirmişsiniz bir öneri, diyorsunuz ki: “Soruşturma
ve yargılama kapsamında hâkim kararıyla…”
Hâkimlerin nasıl matbu kararlar verdiğini bilmiyor musunuz?
Savcıların çekmecelerinde, nöbetçi hâkimlerin çekmecelerinde hazır matbu
kararlar var. O kararları da emniyete vermişler, jandarmaya vermişler.
Ellerinde, istediğine yazıyor, basıyor, gönderiyor, ondan sonra e-devlet
bilgisayarına gönderiyor. Yapmayın arkadaşlar!
Biz burada bir önerge getiriyoruz. Hukuk istiyorsanız buyurun,
kesinleşmiş mahkeme kararıyla bu yasağı koyalım; biz bunu diyoruz. Ama şunu
açıklıkla söyleyeyim ki, maalesef, bizim söylediklerimizi -bir türlü- algılama
konusunda bir sıkıntı var. Biz diyoruz ki: “Bazı şeyleri yapın.” Önerilerimiz
var, sizlere dosya verdik, teklifiniz geldiği gün verdik; hem Anayasa’yla
ilgili verdik hem Siyasi Partiler, Seçim Yasası’yla.
Bize “Pazarlık yapıyor.” diyorlar. Biz pazarlık yapmayız
arkadaşlar. Demokratik ölçülerin pazarlığı olmaz, demokrasinin pazarlığı olmaz,
ilkelerinin pazarlığı olmaz, demokrasinin ölçülerinin pazarlığı olmaz,
şeffaflığın, çoğulculuğun, katılımcılığın pazarlığı olmaz arkadaşlar. Bunu bir
türlü anlatamıyoruz, bunlar pazarlık konusu edilecek değerler değildir.
Arkadaşlar, şimdi şunu ifade etmek istiyorum: Biz ne demişiz?
Yüzde 10 barajını…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kaplan, size de bir dakika ek süre veriyorum,
lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Biz ne diyoruz? Yüzde 10 seçim barajı
hiçbir demokratik ülkede yok, en yükseği Almanya’da, yüzde 5’e indirin. Bu
pazarlık mıdır, demokrasiyi, halkın özgür iradesinin, seçmenin iradesinin
Meclise gelmesini istemek? Milletin egemenliğine çok saygılıysanız, o milletin
egemenliğinin önüne konan barajları kaldıracaksınız, başka yolu yok. Öyle beleş milletvekilliğiyle bu kürsüleri doldurmak, hiçbir
siyasi partinin ahlakına yakışmaz. Açık söylüyorum, kim ki yüzde 10 barajına
sığınıyorsa anti demokratik zulmün ta kendisini yapıyordur.
Bakın, bir şey daha söyleyeyim: Yüzde 7 hazine yardımını geçen
dönem sizden kopan ANAP Grubunu kuranlarla ilgili getirdiniz. Peki, grubumuz
Mecliste, niye hazine yardımı alamıyor? Sizin ananız mı güzel, üç parti alıyor
Hazine yardımını da, Barış ve Demokrasi Partisi alamıyor? Bu ayrımcılığın
anlamı ne? Bu da mı demokrasi pazarlık konusu? Yapmayın arkadaşlar! Düşünce
suçlarını, örgütlenme özgürlüğünü genişletin, bu da pazarlık konusu değil. Taş
atan çocuklar, bunlar da pazarlık konusu değil. Bakın, MGK danışma…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kaplan ek süreniz de doldu efendim.
BENGİ YILDIZ (Batman) – Hasip Bey’in
sesi yetiyor Sayın Başkan, mikrofona gerek yok.
HASİP KAPLAN (Devamla) – …dönemi lider sultası tartışılıyor.
BAŞKAN – Sayın Kaplan, Genel Kurulu selamlamanız için açabilirim
ama böyle bir talebiniz olmadı.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Selamlayıp bitiriyorum.
Parti içi demokrasi işlesin, ön seçim olsun, ülkeme demokrasi
gelsin, hukuk gelsin, insan hakları diyoruz arkadaşlar, bunlar pazarlık konusu
değil. Demokrasinin mihenk taşlarıdır.
Bu duygularla hepinizi selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz Sayın Kaplan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “7/11/1982 tarihli ve
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi”nin 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Harun
Öztürk
İzmir
“MADDE 3- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 23 üncü maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 23- Herkes, yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir.
Yerleşme hürriyeti, suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik
gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu
mallarını korumak; seyahat hürriyeti, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle
ve suç işlenmesini önlemek amacıyla kanunla sınırlanabilir.
Vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması
veya kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlanabilir.
Vatandaş sınır dışı edilemez ve yurda girme hakkından yoksun
bırakılamaz.”
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyor
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Öztürk konuşacak mısınız
efendim?
Buyurun.
Süreniz beş dakika efendim.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
3’üncü maddeyle ilgili vermiş olduğum değişiklik önergesi üzerinde söz aldım.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün, 7’nci madde dâhil ilk yedi madde
için milletvekilleri tarafından verilen önergelerden hangilerinin işleme
alınacağı kurayla belirlenmiştir. Ben de bu ilk yedi maddeden 1, 3, 5, 6 ve
7’nci maddeler için değişiklik önergesi vermeme rağmen talih kuşu sadece 3’üncü
maddeyle ilgili vermiş olduğum önergeye konmuş bulunuyor. İşleme alınmayan
diğer önergelerimin de gerekçelerini beş dakika içinde sizlerle paylaşmaya
çalışacağım.
Değerli milletvekilleri, 3’üncü madde yani bu maddeyle ilgili
önergem, maddede fıkra karışıklığına son vermek için verilmişti.
Kabul edilen 1’inci maddeyle ilgili önergem “Bu maksatla
alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.” hükmünün
metinden çıkarılmasına ilişkindi çünkü Anayasa Mahkemesi, kimi düzenlemelerin
Anayasa’nın bu maddesinde sözü edilen eşitlik ilkesine aykırı olduğu iddiasıyla
açılan davalarını karara bağlarken eşitlikten ne anladığını şu cümlelerle ifade
etmiştir: “Anayasa’nın 10’uncu maddesinde belirtilen yasa önünde eşitlik ilkesi
hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilkeyle eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik
ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin yasalar karşısında aynı işleme
bağlı tutulmalarını sağlamak, ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını
önlemektir. Yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı
tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da
topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı
hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa
Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez.” demektedir. Anayasa
Mahkemesinin eşitliğe bu şekilde bakışı bugüne kadarki kararlarında istikrar
kazandığından, kabul ettiğiniz 1’inci maddede söz konusu hükme ihtiyaç
bulunmamaktaydı diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, 5’inci maddeyle ilgili verilen önergemizde
de 657 sayılı Kanun’un 4/C maddesi uyarınca, geçici personel statüsünde
çalışanların kamu görevlileri kavramına girip girmediği konusunda ortaya
çıkacak tereddütlerin önlenmesi için, bu ibare yerine kapsamı daha geniş olan
“kamu hizmeti görevlileri” ibaresinin kullanılması önerilmişti.
6’ncı maddeyle ilgili verdiğim önergede ise maddede, 51’inci
maddeyle 53’üncü madde arasında kavram birliğinin sağlanması için “memurlar ve
diğer kamu görevlileri” ibaresi yerine “işçi niteliği taşımayan kamu hizmeti
görevlileri” ibaresinin kullanılması önerilmişti.
Teklifle öngörülen toplu sözleşme hakkı kamu görevlilerine yeni
bir şey getirmemektedir. “Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları kesindir ve
toplu sözleşme hükmündedir.” diyerek toplu görüşmelere anayasal bir kesinlik
kazandırılmaktadır ancak bu ifadenin sadece Anayasa maddesinde kalma ihtimali
vardır; zira, toplu sözleşme hükmünde olduğu
belirtilen Hakem Kurulu kararının gereği için ya gerekli Bakanlar Kurulu
kararlarının çıkartılması ya da ek olarak yasal düzenleme yapılması
gerekecektir, gereğinin yapılmamasının yaptırımı da bulunmamaktadır.
Değerli milletvekilleri, teklifin 7’nci maddesiyle ilgili olarak
verilen önergemde ise memurlara verilen toplu sözleşme hakkının kâğıt üzerinde
kalmaması için kamu görevlilerine de grev hakkının tanınması önerilmiştir.
Önergelerimin çoğu işleme alınmadığı için, ne yazık ki sadece
3’üncü maddeyle ilgili desteklerinizi isteyebiliyorum.
Tekrar yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Öztürk, teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982
Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 3. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 3- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 23. maddesinin üçüncü
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Seyahat hürriyeti, hâkim kararıyla, suç soruşturma ve
kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek;”
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Köktürk, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
3’üncü maddeye yönelik değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, barışta savaştan çok şehit veren, 5 bine yakın maden
emekçisini yerin yüzlerce metre altında grizularda, iş kazalarında yitiren,
emeğin kenti, emeğin başkenti bir Zonguldak Milletvekili olarak, tüm
emekçilerimizin 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı, Birlik ve Dayanışma Günü’nü bir kez
daha yürekten kutlamayı bir borç biliyorum.
Yine, değerli milletvekilleri, hain saldırı sonucunda yaşamını
yitiren şehitlerimiz, askerlerimiz için ulusumuzun taşıdığı büyük acıyı
yürekten paylaşıyorum. Tüm ulusumuza ve şehitlerimizin ailelerine başsağlığı
diliyorum. Bölücü terörün hak ettiği yanıtı alacağı inanç ve kararlılığı
içerisinde, bir kez daha şiddetle kınıyorum.
Değerli milletvekilleri önerge verdiğimiz 3’üncü madde yerleşme ve
seyahat özgürlüğüne ilişkin Anayasa’nın 23’üncü maddesinde değişiklik
içermektedir. Bu maddede, aslında üç temel konu üzerinde şekillenen Anayasa
değişiklik teklifi ve aslında tasarısının, kamuoyunda halkımız tarafından daha
kolay hazmedilmesi için tavşan-havuç yöntemiyle tasarıya yerleştirilen bir
maddedir. Aslında bu madde üzerinde tüm Meclis gruplarımızın,
tüm milletvekillerimizin uzlaşısı söz konusudur ancak tüm milletvekillerimizin,
tüm Meclisimizin üzerinde uzlaşısı söz konusu olan böyle bir maddeye dahi,
temel hak ve özgürlüklere yönelik bu maddeye dahi Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu gereken özeni göstermemiş, bu madde Anayasa Komisyonunda Cumhuriyet Halk
Partisi milletvekillerinin yoğun çabaları sonucunda kısmen de olsa düzeltilerek
Meclis Genel Kuruluna getirilebilmiştir.
Değerli milletvekilleri, ancak bu değişikliklerin, bu temel hak ve
özgürlüklerin Anayasa metinlerinde soyut olarak yer alması, bu temel hak ve özgürlüklerin
somut olarak kullanılması olanağını beraberinde getirmiyor. Özellikle gelir
dağılımının alabildiğince bozulduğu bizim gibi ülkelerde bu temel hak ve
özgürlükler maalesef toplumun çok sınırlı bir kesimince oldukça geniş bir
biçimde kullanılırken toplumun büyük bir kesimi bu temel hak ve özgürlüklerden
gerektiği gibi yararlanamıyor. Burada büyük bir tezatlık oluşuyor.
Değerli milletvekilleri, daha geçtiğimiz aylarda kendisi,
çocukları, damatları ve kardeşleri için değeri 1-1,5 milyon dolar olan Çamlıca Kısıklı’daki beş adet villaya yerleşen Sayın Başbakanın
yerleşme özgürlüğünün, Birleşmiş Milletler raporuna göre 31 bini sokakta
yaşayan, 500 bini yardıma muhtaç olan çocuklarımız için ne anlam ifade ettiğini
sorgulamak gerekiyor. Görev yaptığı süre içerisinde 80’i aşkın ülkeye 250’nin
üzerinde ziyaret gerçekleştiren ve ekonomik kriz döneminde 61 milyon dolar
vererek 3’üncü uçağını alan Sayın Başbakanın ve yine geçtiğimiz günlerde
çocukları, torunları ve 200’e yakın seçkin hanımefendi konuğuyla Brüksel’e
gitme mutluluğunu yaşayan Sayın Emine Erdoğan’ın seyahat özgürlüğünün… (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Evet, Sayın Başbakanın “Ananı da al git.” dediği tarım
emekçilerimizin anneleri, Tekel işçilerimizin cefakâr anneleri ve onların,
tıpkı Emine Erdoğan gibi kıymetli torunları için ne anlam ifade ettiğini de
burada tartışmak gerekiyor.
Evet, yine, değerli milletvekilleri, yarım ton kömüre, iki
paket makarnaya muhtaç hâle getirilen geniş halk kitleleri için, her gün acaba
bugün iş bulabilir miyim umuduyla evinden çıkan 7 milyon işsiz için, acaba
bugün dükkânımı açık tutabilecek miyim kaygısı taşıyan esnaf ve sanatkârlarımız
için, bu seyahat özgürlüğünün, bu yerleşim özgürlüğünün de kullanılıp
kullanılamadığını, yararlanılıp yararlanılamadığını, bu Meclis kürsüsünde
tartışmak, değerlendirmek gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, sonuç olarak bu Anayasa Değişiklik
Teklifi’nde, halkımızın temel sorunlarına yönelik çözüm önerileri ve anayasal
güvenceler yoktur. Bu Anayasa değişiklik paketi, toplumsal bir reform paketi
değildir. Bu Anayasa değişiklik paketi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
milletvekillerince ifade edildiği gibi, bir demokratikleşme, insan temel hak ve
özgürlüklerini yaşama geçirme projesi de değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Köktürk, ek süre veriyorum bir dakika, lütfen
konuşmanızı tamamlayın.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) – Tam tersine, bu değişiklik teklifi,
parlamenter demokrasilerin temel güvencesi olan kuvvetler ayrılığı ilkesini
ortadan kaldırarak Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile Anayasa Mahkemesini
Adalet ve Kalkınma Partisinin kuyruğuna takmaya yönelik, yargıyı yürütmenin
egemenliğine sokmaya yönelik bir yasa teklifi, bir yasa tasarısıdır.
Yine bu değişiklik paketi, hangi şart ve koşullarda olursa olsun,
hangi hedefler güdülürse güdülsün, hangi eylemler gerçekleştirilirse
gerçekleştirilsin, parti kapatmayı olanaksız hâle dönüştürerek laik,
demokratik, çağdaş cumhuriyeti korumasız bırakma projesidir. Bu değişiklik
tasarısı, küreselleşme ve globalleşme denilen
emperyalizmin yeni biçiminin, son kale olan ulus devletimize yönelik sivil
darbeyi, içerideki taşeronları vasıtasıyla nihai amacına, nihai sonucuna
ulaştırma projesidir.
Ancak, değerli milletvekilleri, Meclisimize, ulus devletimize,
insan hak ve özgürlüklerine…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Köktürk, ek sürenizde doldu.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) – Bağlıyorum.
BAŞKAN – Sadece selamlama yapmanız için mikrofonu tekrar açıyorum.
Lütfen Genel Kurulu selamlayınız.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) – Ancak, yüce Meclisimizin, anayasal
denetim organımızın ve egemenliğin gerçek sahibi olan halkımızın bu projeye
geçit vermeyeceği inancı içerisinde yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım üç önerge de aynı
mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım. İstemleri hâlinde önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi ve diğer önergelerin imza sahiplerini okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1’inci ek sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 3 üncü
maddesiyle değiştirilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 23 üncü maddesinin 5
inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Azize
Sibel Gönül
Kocaeli
“Vatandaşın seyahat hürriyeti ancak suç soruşturması ve
kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlandırılabilir.”
Diğer önerge sahipleri: |
Abdurrahman Arıcı |
Antalya |
Aşkın
Asan |
Ankara |
BAŞKAN – Komisyon katılıyor
mu önergelere?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Gönül, konuşacak mısınız, gerekçe mi?
AZİZE SİBEL GÖNÜL (Kocaeli) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Sayın Arıcı?
ABDURRAHMAN ARICI (Antalya) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Sayın Asan?
AŞKIN ASAN (Ankara) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Seyahat hürriyeti, yurt dışına çıkma hürriyeti de dâhil olmak
üzere daha geniş kapsamlı olduğundan ifade tercih edilmiştir.
BAŞKAN – Birlikte işleme aldığım önergeleri oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler...
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Efendim? Affedersiniz.
CANAN ARITMAN (İzmir) – Bir saattir ayakta.
BAŞKAN – Yoklama talebi mi var?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, özellikle uzun süre
ayakta bekledim ki lütfedip bakarsınız… Yoklama istiyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, kusura
bakmayın.
Oylamadan önce yoklama talebi var. Yoklama talebinde bulunan
arkadaşlarımızı şimdi tespit ediyoruz:
Sayın Özyürek, Sayın Kaptan, Sayın Selvi, Sayın Keleş, Sayın Paçarız, Sayın Köktürk, Sayın
Arıtman, Sayın Çöllü, Sayın Emek, Sayın Özdemir, Sayın Diren, Sayın Arifağaoğlu, Sayın Meral, Sayın Serter,
Sayın Tamaylıgil, Sayın Baytok,
Sayın Koçal, Sayın Hacaloğlu,
Sayın Oksal, Sayın Dibek.
İsimlerini okuduğumuz arkadaşlarımız sisteme girmiyorlar.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum efendim.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin,
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497 ve 497’ye 1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, 3’üncü madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Biraz sonra maddenin gizli oylamasını gerçekleştireceğiz ancak
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.56
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.03
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
99’uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Teklifin 3’üncü maddesinin gizli oylamasında kalmıştık.
Şimdi teklifin gizli oylamasına Adana ilinden başlayacağız ama
değerli milletvekili arkadaşlarım, daha önceki hatırlatmalarımı tekrar
ediyorum.
Bildiğiniz gibi, size verilen pullardan beyaz olanı “kabul”,
kırmızı olanı “ret”, yeşil olanı “çekimser” oyu ifade etmektedir.
İsmi okunmayan milletvekili arkadaşımız lütfen sıraya girmesin.
Daha önceki iki oylamada olduğu gibi intizam içerisinde oylamamızı
gerçekleştireceğimizi düşünüyorum ve Adana ilinden gizli oylamaya başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, oyunu kullanmayan arkadaşımız
kaldı mı? Yok.
Oy kullanma işlemi tamamlanmıştır.
Oy kutuları kaldırılsın.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 7.11.1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
“Oy Sayısı : 407 |
Kabul : 335 |
Ret : 71 |
Çekimser : - |
Boş : 1 |
Geçersiz : - |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Fatih
Metin |
Konya Bolu” |
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
3’üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime kırk dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.53
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.37
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
99’uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Önceki oturumda teklifin 3’üncü maddesi kabul edilmişti.
Şimdi teklifin 4’üncü maddesini okutuyorum.
Buyurun.
MADDE 4- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 41 inci maddesinin kenar
başlığı “I. Ailenin korunması ve çocuk hakları” şeklinde değiştirilmiş ve
maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
“Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça
aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme
hakkına sahiptir.
Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu
tedbirleri alır.”
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 4’üncü madde üzerinde elli önerge
verilmiştir. Kura sonucu belirlenen yedi önergeyi okutup işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 4 üncü
maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 41 inci maddesine eklenen 2 nci
fıkranın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
İsmail
Bilen
Manisa
“Devlet her türlü istismara, suça sürüklenmeye ve şiddete karşı
çocukları koruyucu tedbirler alır.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 4 üncü
maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 41 inci maddesine eklenen 2 nci
fıkranın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Kerem
Altun
Van
“Devlet her türlü istismara, suça sürüklenmeye ve şiddete karşı
çocukları koruyucu tedbirler alır.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 4 üncü
maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 41 inci maddesine eklenen 2 nci
fıkranın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Veysi Kaynak
Kahramanmaraş
“Devlet her türlü istismara, suça sürüklenmeye ve şiddete karşı
çocukları koruyucu tedbirler alır.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1’inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 4 üncü
maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 41 inci maddesine eklenen 2 nci fıkranın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederim.
Azize
Sibel Gönül
Kocaeli
“Devlet her türlü istismara, suça sürüklenmeye ve şiddete karşı
çocukları koruyucu tedbirler alır.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 4. maddesine aşağıdaki şekilde
bir fıkra eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Canan
Arıtman Birgen
Keleş Bihlun Tamaylıgil |
İzmir İstanbul İstanbul |
F. Nur
Serter Akif
Ekici Ali
Koçal |
İstanbul Gaziantep Zonguldak |
“Çocuklar her halde Çocuk Mahkemelerinde yargılanır ve hüküm
giymeleri halinde cezalarını çocuklara özel, koruma ve rehabilitasyon
amaçlı kurumlarda çekerler.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’ye 1. ek sıra sayılı Anayasanın Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 4 ncü maddesinin aşağıda ki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Özdal Üçer Bengi
Yıldız Hasip Kaplan |
Van Batman Şırnak |
M.
Nezir Karabaş |
Bitlis |
Madde : 4
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 41 inci maddesinin kenar başlığı
“I. Ailenin korunması ve çocuk hakları” şeklinde değiştirilmiş ve maddeye
aşağıdaki fıkralar eklenmiştir. “Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma,
yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan
ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir. Devlet, her türlü istismara ve
şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır. Çocuk hakları sözleşmeleri ve
evrensel hukuk kuralları uyarınca ana dile çekince konulamaz.”
BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği teklifinin, 4. maddesinin
teklif metninden çıkarılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Oktay
Vural Mehmet
Şandır |
Konya İzmir Mersin |
Behiç
Çelik S. Nevzat
Korkmaz Şenol
Bal |
Mersin Isparta İzmir |
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – İzmir Milletvekili Sayın Şenol Bal önerge üzerinde
konuşacaklar, süreleri beş dakikadır.
Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa
değişiklik paketi üzerinde, ikinci tur oylamada, 4’üncü madde üzerinde vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, evet, biz hiç bıkmadan ve usanmadan, bu
Anayasa değişiklik paketi teklifiyle ilgili görüşlerimizi sizlerle paylaşmaya
çalışıyoruz. Ben umudumu yitirmedim hâlen. Hâlen bu ülkede, bu Türkiye Büyük
Millet Meclisi, gazi Mecliste, Türkiye’de huzur isteyen ve milletin bölünmez
bütünlüğüne inanan, yürütmenin yasama üzerindeki baskısından rahatsız olan
sayın milletvekilleri bulunduğuna inanıyorum.
Değerli milletvekilleri, yasama, yürütme ve yargı erkleri arasında
çatışma ve müdahale yaratacak bir anayasa teklifine “Hayır.” demeliyiz. Demokratik
parlamenter rejimin özüne aykırı olan bu Anayasa değişiklik paketine “Hayır.”
demeliyiz. Yine, yasama, yürütme ve yargı arasında denge ve denetimin
bozulmasına sebep olacak bu teklife “Hayır.” demeliyiz. Yine, PKK açılımına
anayasal hukuki alt zemin hazırlayan bu teklife, sayın milletvekilleri,
“Hayır.” demeliyiz. Yandaş yargı kurumu oluşturulmasına, sayın milletvekilleri,
“Hayır.” demeliyiz.
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Ne alakası var ya?
ŞENOL BAL (Devamla) – Sayın milletvekilleri, evet, gelin, bu
Anayasa değişiklik teklifini milleti cepheleştirmede, kutuplaştırmada
kullanmayalım. Çünkü bu teklifin millete bir hayrı yok değerli milletvekilleri.
Bu teklifle muhtelif kesimleri hoşnut edecek bazı maddeler konulmuş olsa da
zarfa baktırıp mazrufu gözden kaçırmaya çalışılıyor bu teklifle. Yani bu
teklifle sayın milletvekilleri, elmalar, armutlar bir araya getiriliyor, “Bunun
adı ayvadır.” deniliyor ve millete yedirilmeye çalışılıyor.
Değerli milletvekilleri, bu milletin ve milletin temsilcisi olan
bizlerin bu enerjiyi ve çabayı bu milleti teslim almaya yönelik konularla
lütfen heba etmeyelim. Demokratik parlamenter rejimin özünü bozacak bu teklife
kesinlikle “Hayır.” diyelim.
Bakınız değerli milletvekilleri, siyasi partilerin kapatılmasıyla
ilgili, HSYK’yla ilgili, Anayasa Mahkemesinin
yapısına ve üye seçimine ilişkin maddeler incelendiğinde nasıl ince ince hesap yapıldığını görmemek mümkün değil değerli
milletvekilleri. Evet, anayasalar -daha önceki konuşmamda da ifade ettim-
çerçeveyi çizerler, kanunlar da detayları ortaya koyar ama Anayasa’da, bu
getirilen teklifte, öyle maddeler var ki Yüksek Seçim Kurulu bildirgesi gibi
oluşturulmuş maddelerle karşı karşıyayız. Evet, bu maddelerin arasına
serpiştirilen, dağıtılan ve çok üzücüdür ki ikincil duruma düşürülen çocuk
hakları, insan hakları, işte kadın haklarıyla ilgili maddeleri burada konuşmak
gerçekten abesle iştigaldir. Şimdi, insan hakları, çocuk haklarıyla ilgili
maddeleri referanduma sunduğunuzda eğer millet “Hayır.” derse bunları
uygulamayacak mıyız sayın milletvekilleri? İnsan temel hak ve hürriyetleri
uluslararası standartlarda artık her ülkenin Anayasa’ya koyma ihtiyacı duymadan
uyguladığı bir konu değil mi? Bugün burada Çocuk Koruma Kanunu’nda eksiklikler
varsa onu tartışmalıydık. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne taraf
olan bir ülke, Çocuk Koruma Kanunu’nu yapmış bir ülke, bugüne kadar
çocuklarımıza eşit fırsatlar sağlayabilmiş midir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bal, ek süre veriyorum bir dakika, lütfen
konuşmanızı tamamlayın efendim.
ŞENOL BAL (Devamla) – Devletin koruması altında olan çocuklarımızı
koruyabildik mi sayın milletvekilleri? Son günlerde işte Siirt olaylarında,
Manisa olaylarında… Bunlar basına yansıyanlar. Bu aksaklıkları ve toplumsal
problemleri niçin konuşmuyoruz değerli milletvekilleri?
Evet, yani, bu yapılanlar, yapılamayanlar çocuklarımız için,
Anayasa’mızda olmadığı için midir yoksa yönetim zafiyeti ve zihniyetin tezahürü
müdür? Bunları bir değerlendirmek gerekir.
Değerli milletvekilleri, 21’inci yüzyılda her kesimin
benimseyeceği bir anayasaya kavuşabilmenin yolu, bugün Meclise bir dayatmayla
getirilen bu Anayasa değişiklik paketi olamaz. Gelin, hep birlikte dayatmacı
olmayan, dikte ettirilmeyen bir anayasa için lütfen oylarınızı ret olarak
kullanın ve bir araya gelip bir anayasa komisyonu oluşturarak, uzlaşma
komisyonu oluşturarak millet için anayasa yapalım değerli milletvekilleri.
Saygılarımla. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’ye 1. ek sıra sayılı Anayasanın Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 4 üncü maddesinin
aşağıda ki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bengi
Yıldız (Batman) ve arkadaşları
Madde : 4
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 41 inci maddesinin kenar başlığı
“I. Ailenin korunması ve çocuk hakları” şeklinde değiştirilmiş ve maddeye
aşağıdaki fıkralar eklenmiştir. “Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma,
yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan
ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir. Devlet, her türlü istismara ve
şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır. Çocuk hakları sözleşmeleri ve
evrensel hukuk kuralları uyarınca ana dile çekince konulamaz.”
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Üçer, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
Sayın Üçer, süreniz beş dakika efendim.
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar;
önergemiz lehine konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öyle bir anayasa olmalı ki bir Mecliste, çocukların bütün
haklarını temel insan hakları kapsamında güvence altına alan ve vicdanen
herkesi rahatlatan bir anayasa. Sadece bir kıyısından, köşesinden yakalayıp da
cüzi bir çözümleyici yaklaşımla Anayasa’ya çocuk haklarını serpiştirmek,
anayasa etiği açısından uygun değildir. Ülkemizde çocuklar,
devlet koruması altında bulunan çocuklar istismar edilmekte, şiddete maruz
kalmakta; aile yükümlülüğünde bulunan çocuklar istismar edilmekte, suça
itilmekte; mevcut ekonomik koşullar içerisinde ailelerin çaresiz olarak
çocuklarını sahiplenemediği bir ortamda çocuklar madde bağımlılığına, suça
itilmekte, eğitim hakkından yoksun bırakılmakta -açlıktan ölen çocuklar var bu
ülkemizde- açlıktan ölmeye mahkûm edilmekte. Bütün çocukların yaşamış
oldukları sorunları düşündüğümüzde, herkesin kendi çocukluğunu gözden
geçirmesi, çocukken hangi hülyalarla, hangi duygu, düşüncelerle büyüdüğünü
tahayyül etmesi gerekmektedir. Bizim kendi dilimizde yetişkinlerin dillerine
“...”(x) olmuş bir ağıt niteliğinde, hatta geçmişe öykünen, her zaman çocukluk
özlemini dile getiren “...”(x) gibi bir duyguyu şu an ne kadar tercüme ederim bilmiyorum ama
her çocuğun kendi ailesiyle birlikte, anne-baba şefkatinde, eğitim hakkının,
sağlık hakkının, beslenme hakkının, barınma hakkının, çocuk onuru, oynama
hakkının güvence altına alındığı medeni bir ülkeyi yaratmak amacıyla eğer bir
anayasa maddesi oluşturulacaksa buna biz koşulsuz “Evet.” deriz, fakat sadece
çocukların cezaevlerinde yargılanmasını düzenlemeye dönük bir hedefi olan
anayasa çalışmasıysa buna biz “Hayır.” deriz.
Cezaevinde şu an hukuksuzluğa maruz kalan yüzlerce çocuk
tutuklunun, binlerce çocuk tutuklunun hangi duyguları yaşadığını bu Hükûmet bize açıklayabilir mi? YİBO’larda
istismara uğrayan ve suça itilen çocukların duygularının çözümsüz kalmasının ya
da duygularının, özlemlerinin giderilmemiş olmasının sorumluluğunu üstlenen Hükûmet bu konuda bu Meclisi tatmin edecek bir açıklamada
bulunabilir mi? Çocuklar söz konusu olunca, yine bu Mecliste 82 Anayasası’nı
oylayanlar, onaylayanlar, çocukken asılan Erdal Eren’in duygularının nesillere
aktarılışı boyutunda hangi çocukların, neler hissettiğini açıklayabilir mi?
Erdal Eren bir çocuktu ve idam edildi. Cumhuriyet tarihinde idam edilen tek
çocuk da Erdal Eren değildi ama son olması için, Erdal Eren ve Erdal Eren
ruhunu taşıyanların özgür ve mutlu bir yaşam sürdürebilmesi için, çocuksu
özlemlerin, çocuksu hayallerin bu ülkede gerçekleşebilmesi için, Ceylan
Önkolların ölmemesi, Uğur Kaymazların ölmemesi, zindanların çocuklarla
dolmaması, YİBO’larda yüz binlerce çocuğun anne-baba
hasretiyle eğitim dayatmasına tabi kalmaması için eğer bir çözüm yaklaşımı
varsa, bunu elbette açık yüreklilikle destekleriz ama böyle bir ne samimiyeti
görmekteyiz ne de çocuk haklarına dönük bir olumlu adımı görmekteyiz. Sadece kendini siyasal anlamda tatmin etmeye dönük, bir parti
anayasası oluşturmaya dönük bir çabaya bizim vicdanen rahat bir şekilde “Evet.”
dememizi beklemek vicdansızlık olur. Bu konuda, lütfen, sayın milletvekilleri,
hepinizi samimiyete davet etmekteyiz. Eğer bir anayasa oluşturulacaksa
Anayasa’nın 42’nci maddesinde…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Üçer, ek süre veriyorum bir dakika, lütfen
konuşmanızı tamamlayınız.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) –…ana dilde eğitim hakkını engelleyen,
antidemokratik 82 Anayasası’nı ortadan kaldıracak adımlar atalım, eğer bir
anayasa oluşturulacaksa, çocukların infazını engelleyecek bir anayasaya ortak
imzayı atalım, eğer bir anayasa oluşturulacaksa zindanlarda çocukların devlet
baskısıyla ezilmesini engelleyecek bir anayasaya ortak imzayı atalım ama bu
ortaklığı göremiyor, bu ortaklığı hissedemiyorsak, her sabah kalkıp,
çocuklarımızı okullarda askerî nizamiye usulü sıraya dizip tek tipçi bir
zihniyetle biz, varlığını Türk varlığına armağan edecek bir zihniyeti devam
ettirecek bir Hükûmetin programına imza atacaksak
“Hayır.”
O zaman, şunu birlikte hareket eden…
AHMET KOCA (Afyonkarahisar) –
Saçmalıyor!
(x) Bu bölümlerde, Hatip
tarafından Türkçe olmayan bir dille birtakım kelimeler ifade edildi.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Bu bir gerçekliktir. Her sabah bu ülkede
yedi yaşından on dört yaşına çocukların varlığı Türk varlığına armağan
ediliyor. Oysa, dünya çocukları armağanı hak eder. Biz
çocuklarımıza armağanlar sunalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Üçer, ek süreniz de doldu efendim.
Teşekkür ederiz.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Varlığımız çocuklarımıza armağan olsun.
Saygıyla hepinizi selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar; AK
PARTİ sıralarından “Taş atıyorlar.” sesi, gürültüler)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum…
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Siz çocukların ellerine taş verenleri çok iyi
bilmektesiniz.
BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Çocukların… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Üçer, lütfen oturun yerinize.
Diğer önergeyi okutuyorum…
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Çocukların ölümlerine ferman getirenler, bir
gün bu fermanda boğulacaklarını bilmeliler. Çocukların ölümüne… (AK PARTİ
sıralarından “Otur yerine!” sesleri)
BAŞKAN – Sayın Üçer, lütfen oturun yerinize.
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Ben ne yapacağımı senden emir alacak değilim.
Ne yapacağımı senden emir alacak değilim.
BAŞKAN – Lütfen… Arkadaşlar, lütfen karşılıklı konuşmayalım.
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Siz hep baskı, hep dayatma güdüyorsunuz. Taş
atan çocukları panzerlerle ezen anlayışı protesto etmelisiniz siz.
BAŞKAN – Sayın Üçer, lütfen oturun yerinize.
ÖZDAL ÜÇER (Van) – Gaz mermisiyle, bombayla öldürülen Zeynep
Önkol’un vicdanınızı sızlatmasını beklemek ayıp değildir. Her konuda şey
yapmayın. (AK PARTİ sıralarından “Otur yerine!” sesleri) Sizden mi öğreneceğiz
oturup oturmayacağımızı? Haddinizi bilin! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RECEP KORAL (İstanbul) – Elbette öğreneceksin!
BAŞKAN – Sayın Üçer, böyle
bir usulümüz yok, lütfen yerinize oturun, lütfen…
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 4. maddesine aşağıdaki şekilde
bir fıkra eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Canan
Arıtman (İzmir) ve arkadaşları
“Çocuklar her halde Çocuk Mahkemelerinde yargılanır ve hüküm
giymeleri halinde cezalarını çocuklara özel, koruma ve rehabilitasyon
amaçlı kurumlarda çekerler.”
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Arıtman, siz
konuşacaksınız herhâlde, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır efendim.
CANAN ARITMAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
çocuk suçluluğu, çocuğun ve toplumun geleceğini ilgilendirir. Bu nedenle de
önemli olan, suç işleyen çocuğu cezalandırmak değil, onu topluma
kazandırmaktır. Önergemizin amacı bu olup, ayrıca taraf olduğumuz uluslararası
sözleşmelerin de gereğidir. Onun için Sayın Bakanın, Sayın Komisyonun bu
önergeye katılmamalarını da esefle karşılıyorum.
Bakın, ülkemizin her köşesinden taciz ve tecavüze uğramış, hakları
korunmamış çocuklarımızın yürek yakan feryatları yükseliyor. Şimdi de siz
onları koruyabilecek hukuk devletini yok etmekle meşgulsünüz. Çocuklarımızın
geleceğini dipsiz karanlık kuyulara atıyorsunuz. Zaten, çocukları korumak gibi
bir amacınız da yok. Umurunuzda bile değil çocuklar. Amacınız çocukları bir
araç olarak kullanıp, milleti çocuklarla kandırıp AKP diktası kurmak, çocukları
yem yapıp milleti avlamak derdindesiniz. Millete böyle tuzak kuruyorsunuz,
çocukların arkasına AKP darbesini saklıyorsunuz. Amacınız Habur
hukukunu, daha doğrusu hukuksuzluğunu ülke geneline yaymak.
Hukukun yok edildiği, demokrasinin katledildiği bu Anayasa
değişikliği paketiyle cumhuriyet rejiminin, hukuk devletinin temellerine bomba
konmuş olacak. Bu tasarı hukuksal ve siyasal kavramların içini boşaltıp
bireyleri, devleti darmadağın edecek, kaosa neden
olacak. Bu tür politik yargı, tarihte Nazi Almanyası’nda,
Mussolini İtalyası’nda
yaşandı ve felakete neden oldu. Akıl, sağduyu ve vicdan bu tasarıyı reddetmeyi
emreder.
Değerli AKP milletvekilleri, sizlere sesleniyorum, sizlerin
aklına, vicdanınıza, sağduyunuza sesleniyorum: Gelin, yetkinizi, oylarınızı
kötüye kullanmayın, siyasi tarihe ayıplı olarak geçmeyin.
AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Siz kendi oyunuzu kullanın.
CANAN ARITMAN (Devamla) – Bakınız, bu tasarı AKP’nin tek başına,
oy gücüyle çıkardığı bir sivil dikta anayasası olarak tarihe geçecek ve daima
en ağır biçimde yerilecektir. Demokratik hukuk devletinin temelini oluşturan
kuvvetler ayrılığı ilkesine ve Anayasa’nın 2’nci maddesinde yer alan hukuk
devleti ilkesine aykırı olan bu tasarıyla hukukun üstünlüğü, hukukun
güvenirliği yok edilmiş oluyor. İnsanımıza, ülkemize yazık olacak. Gelin,
vicdanlarınızı tutsak etmeyin; yargı erkini, yasama erkinin tutsağı yapacak
maddeleri kabul etmeyin. Gelin, vicdanlarda sonsuza değin mahkûm edilmeyin.
Milletin vekili olduğunuzu göstermenin şimdi tam yeri ve zamanıdır.
AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Aynen öyle.
CANAN ARITMAN (Devamla) – Gelin, 1 Mart Tezkeresi’nde başardığımız
gibi çok şerefli bir kararı tekrar bu Anayasa değişikliğinde alalım.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Biz oy kullanarak yapıyoruz.
CANAN ARITMAN (Devamla) – Bu gazi Meclisi kuran atalarımızın
ruhları taciz olmasın. Onların zorluklar ve yokluklar içerisinde kurduğu bu
cumhuriyet, bu hukuk devleti, sadece bizlere kalan bir miras değil, aynı
zamanda çocuklarımızın da emanetidir. Bu kutsal emanete hıyanet etmeyin; aksi
hâlde, çocuklarımıza, torunlarımıza, gelecek nesillerimize bunun hesabını
veremezsiniz, onların yüzlerine bakamazsınız.
AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Kararı millet verecek.
CANAN ARITMAN (Devamla) – Bakın, değerli milletvekilleri, tüm
mevkiler, tüm makamlar gelip geçicidir. Herkes önünde sonunda evine,
memleketine ve millete dönecektir. Önemli olan, yaşamımızın geri kalan kısmında
ailemizin, dostlarımızın ve milletimizin yüzüne alnı ak, başı dik
bakabilmektir. Kaç dönem milletvekili olduğunuz da önemli değildir. Vatanını,
milletini gözetmiş, onun hakkını, hukukunu korumuş, yüceltmiş bir milletvekili
olup olmadığınız önemlidir. Milletvekili olurken ettiğiniz, burada ettiğiniz o
yemine sadık kalmış olmak çocuklarınıza bırakabileceğiniz en değerli mirastır.
Sakın, gaflet, dalalet ve asla hıyanet içerisinde olmayın.
AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Kararı millet verecek, millet.
CANAN ARITMAN (Devamla) – Hukukun gücünü yok edip güçlünün
hukukunun egemen olmasına izin vermeyin. Habur
yargısını Türkiye’de genelleştirmeyin.
Bakın, Hitler’in sonu ne oldu? İntihar etti. Hem yandaşlarını hem
milletini ve dünyada milyonlarca insanı mahvetti. Dünya var oldukça insanlık
onu lanetle anacaktır. Bu arada, akıl ve ruh sağlığı yerinde olan hiçbir
siyasetçi tarih boyunca lanetle anılmayı istemez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Arıtman, süreniz doldu. Size de ek süre veriyorum,
lütfen konuşmanızı tamamlayın.
CANAN ARITMAN (Devamla) – Peki, teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu arada, savaş meydanlarında ülkesini düşman işgalinden
kurtarmış, çok partili rejime geçerek bu ülkeye demokrasiyi getirmiş ülkemizin
ikinci Cumhurbaşkanını, ikinci Genel Başkanımız Sayın İsmet İnönü’yü, onu çok
haksız bir şekilde Hitler’e benzetmek hiç kimsenin haddi değildir. Eğer
günümüzün Hitlerini arayanlar varsa aynaya bakmaları yeterlidir. (CHP
sıralarından alkışlar)
AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Bak aynaya.
CANAN ARITMAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bakın, bugün,
bu ülkenin dört bir köşesinde şehit cenazeleri kalktı. Bu milletin yüreğine
ateş düştü. Ben, demin, kuliste, arada, çok değerli milletvekillerini
gözyaşları içerisinde gördüm o şehit cenazelerini seyrederken ama bir tane
AKP’li yoktu içerisinde. Onlara bakan bile, o haberleri izleyen bile yoktu. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Arıtman…
CANAN ARITMAN (Devamla) – Siz şehit cenazelerine bile
katılamıyorsunuz, o haberleri bile izleyemiyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Arıtman, ek süreniz de doldu, lütfen Genel Kurulu
selamlayınız.
CANAN ARITMAN (Devamla) – Milletin derdi işsizlik, yoksulluk,
terör.
BAŞKAN – Sayın Arıtman…
CANAN ARITMAN (Devamla) – Biz bugün burada ne konuşuyoruz? Ne
konuşuyoruz burada? (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Arıtman.
CANAN ARITMAN (Devamla) – Bugün sizi Yüce Divandan kurtaracak
Anayasa değişikliğini konuşuyoruz.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Hadi oradan!
BAŞKAN – Sayın Arıtman, teşekkür ederiz.
CANAN ARITMAN (Devamla) – Yazıktır, ayıptır, günahtır!
Bu kürsüde, burada, milletin derdine derman olmamız lazım. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Arıtman, teşekkür ederiz.
CANAN ARITMAN (Devamla) – Onun işsizliğini, onun yoksulluğunu,
terörünü… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Arıtman, teşekkür ederiz. Lütfen…
CANAN ARITMAN (Devamla) – Yazıklar olsun! Yazıklar olsun! (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
III.- YOKLAMA
(MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.
BAŞKAN – Oylamaya geçmeden önce bir yoklama talebi olmuştur.
Şimdi, yoklama talebinde bulunanların isimlerini okuyorum: Sayın
Şandır, Sayın Vural, Sayın Çalış, Sayın Çakır, Sayın Bal, Sayın Aksoy, Sayın
Sipahi, Sayın Özdemir, Sayın Çelik, Sayın Akkuş, Sayın Asil, Sayın Serdaroğlu, Sayın Yunusoğlu,
Sayın Akçay, Sayın Taner, Sayın Yalçın, Sayın Nalcı, Sayın Uslu, Sayın Yıldız,
Sayın Enöz, Sayın Ural.
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
İsimleri geçen arkadaşlarımız sisteme girmeyecekler. Bir kez daha
hatırlatıyorum.
İki dakika süre veriyorum ve başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER ( Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (
Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin,
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497 ve 497’ye 1’inci Ek) ( Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım dört önerge de aynı
mahiyettedir. O nedenle, birlikte işleme alacağım ve istemde bulunmaları
hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi ve diğer önergelerin imza sahiplerini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1’inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 4 üncü
maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 41 inci maddesine eklenen 2 nci fıkranın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederim.
Azize
Sibel Gönül
Kocaeli
“Devlet her türlü istismara, suça sürüklenmeye ve şiddete karşı
çocukları koruyucu tedbirler alır.”
Diğer önergelerin imza sahipleri:
Veysi Kaynak |
Kahramanmaraş |
Kerem Altun |
Van |
İsmail
Bilen |
Manisa |
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Gönül, konuşacak mısınız, gerekçe mi?
AZİZE SİBEL GÖNÜL (Kocaeli) – Gerekçe...
BAŞKAN – Sayın Kaynak?
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Gerekçe…
BAŞKAN – Sayın Altun?
KEREM ALTUN (Van) – Gerekçe…
BAŞKAN – Sayın Bilen?
İSMAİL BİLEN (Manisa) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun lütfen.
Gerekçe:
Çocukların korunması, bakım ve gözetimi hususlarında devletin
koruyucu tedbirler alması ve özellikle küçük yaşta suça karışmasının önlenmesi
amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Birlikte işleme aldığım önergeleri oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, 4’üncü madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddenin oylaması gizli oylama şeklinde yapılacaktır.
Bildiğiniz üzere, size verilen pullardan beyaz olanı “kabul”,
kırmızı olanı “ret”, yeşil olanı “çekimser” oyu ifade etmektedir.
Şimdi gizli oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, ismi okunmayan milletvekili arkadaşımız
lütfen sıraya girmesin.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN – Oyunu kullanmayan başka arkadaşımız var mı? Yok.
Sayın milletvekilleri, oy kullanma işlemi tamamlanmıştır.
Lütfen oy kutularını kaldıralım.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 7.11.1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
“Oy Sayısı : 408 |
Kabul : 338 |
Ret : 69 |
Çekimser : - |
Boş : 1 |
Geçersiz : - |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
Harun
Tüfekci Yusuf
Coşkun |
Konya Bingöl” |
Teklifin 4’üncü maddesi kabul edilmiştir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın milletvekilleri, 5’inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 51 inci maddesinin
dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 5’inci madde üzerinde elli beş
önerge vardır. Kura sonucu belirlenen yedi önergeyi okutup işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 5 inci
maddesinde geçen “dördüncü fıkrası” ibaresinden sonra gelmek üzere “1.9.2010
tarihinden itibaren” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Dilek
Yüksel
Tokat
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982
Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 5. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ergün Aydoğan Fatma
Nur Serter Oğuz
Oyan |
Balıkesir İstanbul İzmir |
Madde 5.- Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 51’inci maddesinin
dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve 5’inci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“İşçi niteliği taşımayan kamu görevlilerinin sendika kurma
hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda
gösterilir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982
Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 5. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 5.- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 51. maddesinin dördüncü
fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve 5. fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“İşçi niteliği taşımayan kamu görevlilerinin sendika kurma
hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.”
Şevket
Köse Ali
Koçal |
Adıyaman Zonguldak |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’ye 1. ek sıra sayılı Anayasanın Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 5 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ufuk
Uras Bengi
Yıldız Hasip Kaplan |
İstanbul Batman Şırnak |
Özdal Üçer |
Van |
Madde 5.- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 51 inci maddesinin
dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmış, aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“ILO Sözleşmesi hükümleri esas alınır, kadınlar ve erkekler üye
oldukları sendika ve üst kuruluşların yönetim organlarında kendi sayılarının en
az üçte bir oranında temsil edilir.”
BAŞKAN – Şimdi okutacağım en aykırı üç önerge aynı mahiyette olup
birlikte işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği teklifinin 5. maddesinin
teklif metninden çıkarılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Oktay
Vural Mehmet
Şandır |
Konya İzmir Mersin |
S. Nevzat
Korkmaz Behiç
Çelik İsmet Büyükataman |
Isparta Mersin Bursa |
Mehmet
Ekici Ali Uzunırmak |
Yozgat Aydın |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 5. Maddesi’nin madde metninden çıkarılmasını
arz ederim.
Ali
Uzunırmak Reşat
Doğru |
Aydın Tokat |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 5. Maddesi’nin madde metninden çıkarılmasını
arz ederim.
Mehmet
Ekici Mehmet
Şandır |
Yozgat Mersin |
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, şimdi, bu önerge işlemlerinde
yanlış yapıyorsunuz, önergelerin hepsini okumak zorundasınız. İşleme alma
konusu ayrı bir olay, önergeleri okumak ayrı bir olay. 63’üncü maddeye göre
tutumunuz hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN – Yani, 55 tane önergeyi burada okuyacağız öyle mi? Onu mu
söylüyorsunuz Sayın Genç?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bakın, bir madde üzerinde 50 tane
önerge verilmişse onları okutacaksınız.
Niye gülüyorsun ya, aklın eriyor mu senin buna?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Ya, buna
gülünür!
KAMER GENÇ (Tunceli) – Senin aklın erer mi buna? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Bu lafa
gülünür!
KAMER GENÇ (Tunceli) – Milletvekili çoban mıdır?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Sen ne anlarsın
bu işlerden?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sen kimsin, hadi be! Hadi gel sen! Gel sen
buraya! Bir de Anayasa Komisyonu Başkanısın! Sen gel buraya! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Buna gülünür,
deliye pösteki… Sen gel buraya! Otur yerine!
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sen gel buraya!
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, bu şekilde konuşamaz, müsaade
etmeyin!
BAŞKAN – Sayın Genç,
yerinize oturur musunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ya, şimdi bak Sayın Başkan, milletvekilleri
önerge vermişse onları okutacaksınız…
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Anlamazsın ki
sen!
KAMER GENÇ (Tunceli) – …ama işleme koyup koymamak ayrı bir olay.
Bütün önergeleri okutmak zorundasınız.
BAŞKAN – Bakın, İç Tüzük’te
her madde için kaç tane önergenin işleme alınacağı bellidir. Şu ana kadar…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, o bütün önergeler okunur, işleme
ancak 7 önerge alınır… 11 önerge koymanız lazım. O 87’nci maddeye göre… Ayrıca,
bak, Anayasa…
BAŞKAN – Bu görüşünüz hiçbir zaman doğru değildir.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir dakika efendim, bir şey söylüyorum.
BAŞKAN – Buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir de Anayasa’da diyor ki, “Kanunların
görüşme usulüne tabidir.” ama ikinci görüşmede de 7 önergenin işleme
konulacağına ilişkin İç Tüzük’te bir hüküm var mı? Var mı, bir söyle bakalım?
BAŞKAN – Tabii var, tabii
var.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Çünkü, siz Anayasa
müzakeresini kendi kafanıza göre yönlendiriyorsunuz. Anayasa müzakeresi… (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Genç,
sözlerinizin hiçbiri…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim?
BAŞKAN – Açıklamanızın
hiçbiri İç Tüzük çerçevesi içerisinde bir anlam ifade etmemektedir.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sen daha dün geldin buraya, sen İç Tüzük’ün
nesini bilirsin ya? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
FARUK KOCA (Ankara) – Ne biçim konuşuyorsun ya!
BAŞKAN – Lütfen, yerinize oturun! Sayın Genç, Meclis Başkanıyla
böyle konuşamazsınız! “Siz İç Tüzük’ü ne bilirsiniz, daha dün geldiniz.” denir
mi Meclis Başkanına? Ben dört dönemdir buradayım, Sayın Genç, oturun yerinize!
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Milletin
Meclisinin Başkanına böyle hakaret edemezsin! Haddini bil, otur yerine! Edebini takın! Ayıp!
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, böyle bir şey olamaz! İdare
Amirlerini göreve çağırın.
BAŞKAN – Sayın Genç lütfen oturun yerinize. Sayın Genç…
İdare Amirleri, lütfen göreve davet ediyorum. Sayın Genç, lütfen
oturun yerinize! Bakın, şu andaki davranışlarınız normal davranışlar değil
Genç, ilk defa…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Çok normal, sizin davranışlarınız
anormal!(x) (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – …sizi böyle normal olmayan davranışlar içerisinde
görüyorum. Yoksa, hiç yakışmaz bu! Bakın, Anayasa
Komisyonu Başkanına hakaret ediyorsunuz, kavga ediyorsunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Yanlış yapıyorsunuz…
BAŞKAN – Hayır, yanlış yapmıyorum, gayet doğrudur…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bakın, bütün önergeleri ortadan
kaldırıyorsunuz.
BAŞKAN – Hayır efendim, öyle bir usul… Lütfen oturun yerinize.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ancak işleme yedi önerge alabilirsiniz.
BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen oturun yerinize.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bakın, 87’nci maddeyi okursanız… Yanlış
yapıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Efendim, 87’nci maddeyi filan okuduk, bunun tartışmasını
daha önce yaptık, birinci tur oylamalar yapılırken bunun tartışmasını yaptık.
Uygulamamızda herhangi bir…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bakın, burada diyor ki: “Komisyonun
çoğunluğunun katılmadığı önergeler işleme alınmaz.” Okunur, işleme alınmaz. O
konuda bir usul tartışması istiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Hayır efendim, olur mu öyle şey? Yani böyle her aklına
esen Başkan hakkında “Usul tartışması istiyorum.” diyebilir mi? Bunun makul bir
nedeni olacak, İç Tüzük’te yazılı olan sebeplerden biri olacak.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Makul bir nedeni...
BAŞKAN – Lütfen efendim, oturur musunuz yerinize.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ben size diyorum ki
önergelerin hepsini okumak zorundasınız ama işleme yedisini alabilirsiniz. Çok açık bir şey.
BAŞKAN – Bakın Sayın Genç, İç Tüzük diyor ki: “Her siyasi parti grubuna
mensup milletvekillerinin birer önerge verme hakkı saklıdır.”
(x) Bu ifadeye ilişkin açıklama 03/05/2010 tarihli 100’üncü Birleşim Tutanak Dergisi’nin
28’inci sayfasında yer almıştır.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama o birinci müzakerede, ikinci müzakerede
o usul uygulanacak diye bir şey yok.
BAŞKAN – Verme hakkı, hakkı… Siz, bunların tamamının okunacağını
söylüyorsunuz. İç Tüzük’e asla uygun değil. Lütfen oturun yerinize. Lütfen…
Lütfen…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, Sayın Başkan, bakın, yanlış
yapıyorsunuz, bu konuda bir usul tartışması açın.
BAŞKAN – Sayın Genç, siz burada iki dönem Meclis başkan vekilliği
yaptınız.
KAMER GENÇ (Tunceli) – İki dönem değil, yedi sene o kürsüde
oturdum.
BAŞKAN – Hep bunu böyle uyguladınız. Şimdi çıkarır önünüze
koyarım.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Anayasa müzakerelerinde öyle değil.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Sus da dinle!
BAŞKAN – Uygulamanızı önünüze koyarım, mahcup olursunuz. Lütfen
yerinize oturun.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir ara verelim…
BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen yerinize oturun. Lütfen… Lütfen…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, yanlış yapıyorsunuz.
BAŞKAN – Lütfen…
Komisyona sormuştuk değil mi efendim?
Efendim, birlikte işleme aldığım önergelere katılıyor musunuz?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz.
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Siz de katılmıyorsunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Yanlış yapıyorsunuz.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Kamer Genç, başkasının maşası olma,
otur yerine.
BAŞKAN – Sayın Ekici, konuşacak mısınız efendim?
MEHMET EKİCİ (Yozgat) – Evet efendim.
BAŞKAN – Sayın Ekici, buyurun.
Sayın Genç, lütfen…
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) – Otur yerine!
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sen kimsin?
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) – Ben idare amiriyim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sen yerine git ya, ben yerime gitmesini
bilirim.
BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen yerinize oturur musunuz.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, böyle bir usul olabilir mi ya!
KAMER GENÇ (Tunceli) – İdare amiri olarak sana bir şey diyen oldu
mu? İdare amiriysen sen ne karışıyorsun? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) – İdare amiriyim ben…
BAŞKAN – Sayın Genç, yerinize oturur musunuz efendim.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) – Yerine geç!
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sen yerine geç ya!
BAŞKAN – Sayın Genç, yerinize oturun lütfen.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ya böyle bir şey olur mu?
BAŞKAN – Sayın Genç, Parlamentomuzun en tecrübeli, geçmişte bu
kürsüyü iki dönem kullanmış olan bir arkadaşımıza bu tavrınız hiç yakışmıyor,
hiç yakışmıyor. Gerçekten yakışmıyor size. Size hiç yakışmıyor, gerçekten
yadırgıyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) – İdare amirinin milletvekilini kontrol
ettiği nerede var?
BAŞKAN – Lütfen yerinize oturun.
BAŞKAN – Lütfen yerinize oturun, lütfen… Lütfen…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben bir fikir beyan ediyorum.
BAŞKAN – Evet, Sayın Ekici, buyurun lütfen.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) – Ben İdare Amiriyim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, sana ne! Sen bana karışamazsın ya!
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) – Olur mu, İdare Amiriyim ben, sen
kimsin!
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sana ne!
BAŞKAN – Sayın Ekici, konuşmayacak mısınız?
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, İç Tüzük’ü uygulayın, atın
dışarı.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) – Hadi geç yerine!
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, sen bana karışamazsın.
BAŞKAN – Sayın Kutlu… Sayın Kutlu… Tamam.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) – Sen bana ne karışıyorsun? Ben
İdare Amiriyim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben de milletvekiliyim.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) – Milletvekiliysen yerine geç.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sen bana ne karışıyorsun?
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) – Geç yerine.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben yerime gitmesini bilirim.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) – Tamam, kal burada o zaman.
BAŞKAN – Sayın Genç, yerinize oturur musunuz lütfen. Tamam,
lütfen…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sana ne! Sen bana karışamazsın ya! Bir daha
burnundan büyük işlere karışma!
BAŞKAN – Sayın Genç, yerinize oturur musunuz lütfen, tamam.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) – Burnumun ne kadar büyük olduğunu
göstereceğim sana!
KAMER GENÇ (Tunceli) – Tehdit mi ediyorsun?
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) – Tehdit etmiyorum.
BAŞKAN – Hüsrev Bey… Sayın Kutlu… Siz de
oradan ayrılın.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Yani bu keyfî yönetimi protesto ediyorum.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Peki efendim, tamam, teşekkür ederiz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bu kadar da militanca bu Meclisi yönetme.
BAŞKAN – Sayın Genç, teşekkür ederiz. Tamam, buyurun, oturun
yerinize.
Sayın Ekici, buyurun lütfen. Kusura bakmayın, geciktirdik sizi.
(MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MEHMET EKİCİ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Anayasa Değişiklik Teklifi’nin 5’inci maddesi üzerine verdiğimiz önerge üzerine
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken, Tunceli, Hakkâri ve Diyarbakır’da şehit olan
6 askerimize Cenabı Allah’tan rahmet dileyerek sözlerime başlamak istiyorum.
Onlar, şehit olmak yoluyla, analarının ve babalarının evladı olmaktan çıktılar,
milletin evladı hâline geldiler. Dolayısıyla bu Meclis, Türkiye Büyük Millet
Meclisi, birçok sıfatının yanı sıra “Gazi Meclis” unvanını da taşıyan bir
Meclis olması münasebetiyle bu 6 tane Anadolu erini, Anadolu yiğidini en
azından bir saygı duruşuyla anmalıydı ve milletvekillerimizin ikazına gerek
kalmadan Başkanlık, bu saygı duruşunu talep etmeliydi diye düşünüyorum. Bu
noktada, Başkanlığa ve Başkanlık Divanına olan kırgınlığımı da ifade etmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Anayasa değişikliği kimi çevrelerce bir reform
olarak takdim ediliyor, özgürlük adına, demokratikleşme adına, ancak bu Anayasa
değişikliği, halkın ekonomik hayatına katkı sağlayacak bir süreci ateşleyecek
bir formatta mıdır diye bakıyorsunuz, göremiyorsunuz; sosyal hayatına katkı
sağlayacak mı diye bakıyorsunuz, göremiyorsunuz; gelirine bir etki sağlayacak
mı diye bakıyorsunuz, göremiyorsunuz; çağdaş normlara tam uygunluk noktasında
bir kriter yakaladı mı diye bakıyorsunuz, onu da
görmek mümkün değil. Peki, geniş bir mutabakat ile,
toplumun tüm kesimlerinin mutabakatıyla çıkarılan bir Anayasa mıdır diye
bakıyorsunuz, maalesef onu da göremiyorsunuz. “Bu bir reform çalışması.” diye
takdim edilen, bu kürsüden çok yüksek dozajlı ajitasyonları
da yaşadığımız bu çalışma, reform olmaktan çok, Adalet ve Kalkınma Partisi ve
onun liderliğinin ihtiyacını karşılamak amacına matuftur, dolayısıyla kabul
edilemez.
Değerli arkadaşlar, benim konuşacağım madde 5’inci maddedir.
5’inci madde de kaldırılan yani Anayasa’dan çıkarılan bir maddeye ilişkindir:
“Aynı zamanda ve aynı iş kolunda birden fazla sendikaya üye olunamaz.” hükmü
Anayasa’mızdan çıkarılıyor.
Bakınız, bizim çalışma hayatımız sorunlu bir çalışma hayatıdır,
hem demokratik ve çalışma hakları bakımından sorunludur hem de çalışma
hayatının düzenlenmesi bakımından sorunludur. 18 Şubat 2009 tarihinde, 5838
sayılı Yasa’yı kabul ettik. Bu Yasa’yla, işçi bildirimlerine dönük bir karar
aldık. Bu teklif bir hükûmet tasarısıydı, bunun
yönetmeliğini çıkardık ama Çalışma Bakanlığı bunu beceremedi, 2822 sayılı
Kanun’un 12’nci maddesinin üçüncü fıkrasını 18/2/2010
tarihinde tekrar değiştirdik. Şimdi, yapılan işleme gerekçe olarak ILO
sözleşmeleri gösteriliyor, ILO’daki kayıtlar
gösteriliyor ama bu bir prensip olarak var, bir kural olarak böyle bir ILO
sözleşmesine tanık değiliz. Ayrıca, Çalışma Bakanlığı işçi istatistiklerini
düzenlemekten sorumludur. Peş peşe iki kanun çıkarmak zorunda kalmış olan bir
yürütme, aynı zamanda ve aynı iş kolunda farklı sendikalara üye olanların
yetkili sendikayı tespitte bu üyeliği nasıl ayıracak? Yani son derece anlamsız
-aslında bir makyaj malzemesi olarak kullanılan ama son derece anlamsız- bir
düzenleme yapılıyor. Bu kadar sorunlu çalışma hayatının içerisinde, kendi
çıkardığınız kanunlarla çalışma hayatında iş ve işçi istatistiklerini
düzenleyemiyorken, aynı iş kolunda ve aynı zamanda farklı sendikalara üye
olacak insanların ayrımını nasıl yapacaksınız, nasıl bir çalışma hayatı
öngöreceksiniz, doğrusu bunu merak ediyorum.
Taşeron işçiliğin bu kadar yoğun olduğu, kayıt dışılık ve
özelleştirme münasebetiyle işsizliğin bu kadar arttığı ve ekonomik kriz
nedeniyle işsizliğin…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ekici, ek süre veriyorum efendim bir dakika, lütfen
konuşmanızı tamamlayın.
MEHMET EKİCİ (Devamla) – …dev boyutlara çıktığı bir dönemde sendikal
hayatı Avrupa Birliği standartlarına uymak adına… Aslında işinize gelen
standarda uyuyorsunuz. Yani işçiye grev hakkını vermiyorsunuz. Sadece bir
temenni kararını, bir ilke kararını esas alarak, bir Anayasa değişikliği
yaparak çalışma hayatını gerçek bir çorba hâline getiriyorsunuz. Lütfen, çok
geç değildir, bu maddenin Anayasa’dan çıkarılmasına engel olun.
Teknik bir maddedir, dolayısıyla, iktidarınıza zarar vermez diyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Ekici, teşekkür ederim.
Birlikte işleme aldığım diğer önerge üzerinde Sayın Uzunırmak, siz mi konuşacaksınız efendim?
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Evet.
BAŞKAN – Aydın milletvekili Sayın Ali Uzunırmak
önergesi üzerinde konuşacak. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika Sayın Uzunırmak.
Buyurun.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
5’inci madde üzerinde verdiğimiz önerge dolayısıyla hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, buradaki eleştirilerim, kurumsal veya
kişisel, hiç kimseyi incitmek maksatlı değildir. Konuşmamın hemen başında bunu
ifade etmek istiyorum. Aksine, geçmişten ders çıkararak, bazı tespitleri ve
bazı tecrübeleri paylaşarak terennüme yöneltmek için sizlerle konuşmak
istiyorum.
Değerli milletvekilleri, anayasalar, duygusal tepki metinleri
değildir çünkü Machiavelli “Duygular üzerine inşa
edilen politikalar, temelsiz kum yığınlarının üzerine inşa edilen binalar
gibidir.” diyor. Bunun yanında, Türkiye Cumhuriyeti, yaşadığı birçok tecrübeyle
de duygusal tepki anayasalarının neticede nasıl reddedildiğini, nasıl
değiştirildiğini, toplumla beraber yaşamış ve görmüştür. İşte
burada, hemen bir tespiti sizlerle paylaşmak istiyorum: 1961 Anayasası, bütün
hukukçuların ve siyaset adamlarının kabul ettiği gibi, Türkiye’deki en geniş
özgürlükler anayasasıdır ama ona rağmen, içeriği bu olmasına rağmen, 61
Anayasası, referandumda ancak yüzde 61,5 oy alabilmiştir ve böyle bir Anayasa,
1982’de, tekrar bir tepki olarak değiştirilmiş ve o, özgürlükleri daha
kısıtladığını iddia ettiğimiz 82 Anayasası, halktan yüzde 92,5 gibi bir oy
alarak bugünlere gelmiştir ve bugün, Adalet ve Kalkınma Partisindeki
arkadaşlarımızın, tekrar, 12 Eylül Anayasası’nı, “Darbe Anayasası.” diyerek
duygusal tartışmalardan uzak, bilimden uzak bir anlayış içerisinde değiştirmek
isteyişi, bu toplumu doğru yöne götürmeyecektir değerli milletvekilleri.
Parlamento… Akıl yönetmelidir Parlamentoyu. Parlamentoyu, duygusal
tepkiler yönetmemelidir. Parlamento, eğer halkın tepkilerini, duygularını,
kaynağını bilimden alan akılla hukuksal çözümler üretebiliyorsa milletini
çağdaşlaştırabilir. Yoksa, o duygusal tepkiler, nasıl
ki bugün…
12 Eylül Anayasası’nı yapanlar o gün iki gerekçeyle
alkışlanmıştır:
1) Toplum duygularında anarşiden bıkmışlık; yüzde 92,5 oy vermiştir.
2) Bazı aklıselimler bir an önce demokrasiye geçilsin gerekçesiyle
yüzde 92,5 oy vermiştir.
Ve bugün, bugünkü bu çalışma içerisinde, Parlamentonun
geneli içerisinde bir uzlaşma olmadan, sadece AKP çoğunluğunun geçirmek
istediği bu Anayasa, bu duygusal tepkileri veya bazen, yeri geldiğinde başka
kesimlerin katılabileceği ama geneline katılmadığı birtakım maddelerle yeniden
duygusal bir anayasa yapması demek, çok değerli milletvekilleri, yarınlarda
sizin de acaba, bu altında imzası olan sayın milletvekillerinin 12 Eylül
Anayasası’nı yapanlara yönelttiği eleştirilere muhatap olmanızı gerektirecek
midir diye düşünüyorum ve buradan uyarıyorum değerli milletvekilleri.
Onun için, anayasalar duygusal tepki metinleri olmamalıdır,
anayasalar kişisel veya zümresel veya bir grubun çıkarlarına hizmet için başka
sosyal katmanlara da âdeta rüşvet verircesine kendine tabi kılma metinleri de
olmamalıdır. Eleştirim bir kurumsal yapıya değildir. Burada tehlikede görülen
bir maddede birtakım, grubun, arkadaşlarımızın oy kullandığını gördük ve işte
burada birtakım katılımlarla, bu Anayasa’nın eğer geneline karşı olup sadece
kendini ilgilendiren maddelere “evet” verdirerek toplumda böyle bir vaveyla
yapılmak isteniyorsa, o zaman, bu Anayasa gerçekten yaşayabilecek bir anayasa
olmayacaktır değerli milletvekilleri.
Değerli milletvekilleri, her konuşmamızda gazi Meclisten
bahsediyoruz. Burada bir olayı gündeme getiriyorum, hiç kimseyi incitmek
istemiyorum: Acaba aynı fiili işleyen 2 kişiden 1’ine uyarma cezası verilip
1’ine uyarma cezası verilmeyişini gazi Meclisin hangi temsilcileri hangi
vicdanlarına sığdırarak temin etmişlerdir? Gazi Meclisin isminin duvarlarda
yaşaması değil, gazi Meclisin temsilcilerinin vicdanlarda yaşaması gazi
Meclisin sürekliliğini kılabilir. Yoksa, o duvarlardan
çıkan ses, o vicdanları bir gün susturmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Uzunırmak, bir dakika ek
süre veriyorum efendim, tamamlayın lütfen.
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Bunu hangi adalet anlayışına sığdırıyorsunuz
değerli milletvekilleri? Acaba yarınlarda bu çoğunluk başka çoğunluk olduğunda
adaletin “gücü yeten yetene” olmasını kabulleniyor musunuz? Böyle bir ülke,
böyle bir demokrasi anlayışı acaba kime, nasıl fayda getirecektir? Hiç kimseye
bir faydası olmaz, ülkeye de faydası olmaz.
Yüce İslam Peygamberi’nin bir sözünü sizlerle paylaşıp konuşmama
son vermek istiyorum. Yüce Peygamber diyor ki: “Sizlerin en hayırlısı, ahiret hayatı için dünya hayatından fedakârlık
edebilenlerdir. Sizin en kötünüz, kendisinin ahireti
için başkalarının dünyalığını gözeten, başkalarının dünyalığı için kendinin ahiretinden vazgeçenlerdir.”
Oylarınızla birilerinin dünyalığını abat etmek için kendi ahiretlerinizi karartmayın değerli milletvekilleri!
Teşekkür ediyorum, sağ olun. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Büyükataman, diğer önerge
üzerinde siz mi konuşacaksınız efendim?
İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) – Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN – Bursa Milletvekili Sayın İsmet Büyükataman
diğer önerge üzerinde konuşacaklar.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Anayasa Değişikliği Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinde
değişiklik yapılması hakkında verdiğimiz önerge üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Ben de konuşmama başlamadan önce, bölücü terör örgütü saldırısı
sonucu kaybettiğimiz aziz şehitlerimize Cenabıhaktan
rahmet diliyorum, ailelerine ve milletimize başsağlığı dileklerimi iletiyorum.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz hafta boyunca, birinci tur
oylaması sürecinde, Anayasa değişikliği konusuyla alakalı, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak endişelerimizi ve hassasiyetlerimizi sizlerle ve aziz
milletimizle paylaşmıştık. Taşıdığımız sorumluluk gereği, ikazlarımızı yapmaya
devam edeceğiz.
Değerli milletvekilleri, Anayasa değişikliği bir siyasi parti ya
da toplumun herhangi bir kesimine hizmet yapmak üzere yapılamaz. Anayasa,
milletin bütününü kapsayan, gelecek nesilleri de ilgilendiren ve millî bir
mutabakat gerektiren toplumsal bir sözleşmedir. Toplumsal uzlaşma sağlanmadan
çıkacak yeni Anayasa, hem kaos ve memnuniyetsizlik
oluşturacak hem de Anayasa’nın meşruiyetini her zaman tartışmaya açık
bırakacaktır.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak,
sunulan Anayasa değişikliği teklifine usulden ve esastan karşı olduğumuzu bir
kez daha ifade etmek istiyorum çünkü değişiklik teklifi, Anayasa değişikliği
yapma usulüne uygun bir süreç izlenmeden hazırlanmıştır. Teklif ile getirilen
hususlar, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü tehdit edecek
gelişmelere fırsat verecektir. Ayrıca Anayasa’nın 2’nci maddesinde bir amaç
olarak belirlenen toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışına zarar
verecektir.
Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisinin referanduma
kadar götürmeyi hesapladığı Anayasa değişikliklerindeki maksadı, ne ülkemizi
çağdaş anayasalara kavuşturma isteği ne de siyasi vesayet tartışmalarına son
verme arayışıdır. Adalet ve Kalkınma Partisi ucuz hesapların ve nafile
oyunların peşindedir. Bütün gayreti, bütün mücadelesi ne demokrasi içindir ne
de millet hayrınadır. Yaklaşan seçimlere girerken “demokrasi arayanlar” ve
“demokrasi karşıtları” gibi sanal iki cephe oluşturarak bu ayrışmadan
yararlanmak niyeti taşınılmaktadır.
Saygıdeğer milletvekilleri, partimiz, anayasaları değişmez
kurallar bütünü olarak görmediği gibi Anayasayı değiştirme konusunda da millî
hassasiyetler haricinde menfi düşüncelere sahip değildir. Ancak Adalet ve
Kalkınma Partisi yirmi sekiz yıldır tartışma konusu olan böyle önemli bir
meseleyi iktidarından yedi buçuk yıl sonra ve hemen seçim öncesinde âdeta bir
oldubittiye getirmek istemektedir. Bu değişiklik teklifinde Adalet ve Kalkınma
Partisi samimi değildir. Bu teklifle Adalet ve Kalkınma Partisi hukuku,
demokrasiyi ve özgürlüğü kendisine maske yapmak istemektedir. Uzlaşma
kültüründen uzak olan bu teklif, milletin ihtiyaçlarından değil Adalet ve
Kalkınma Partisinin ihtiyaçlarından doğmuştur. Bu teklif bu hâliyle tam bir
dayatmadır, samimi değildir, gayriciddidir, dürüst de
değildir.
Değerli milletvekilleri, Türk milletinin gündemi Anayasa
değişikliği değildir. Milletin gündeminde, emeklinin açlık sınırının altında
yaşıyor olması, her evde en az bir işsizin bulunması, çiftçinin gelir desteğiyle
yaşamaya mahkûm edilmesi, her gün binlerce iş yerinin kapanması ve halkın
yardımlarla yaşamaya mecbur bırakılması bulunmaktadır. Yangın yerine döndürdüğü
memleketin içler acısı hâlini görmezden gelen Adalet ve Kalkınma Partisi,
Anayasa değişikliğiyle halkın gerçeklerini, sefaletini, yokluğunu, dibe vuran
hayat şartlarını, işsizliğin ana babalara verdiği acıları gözden kaçırmaya
çalışmaktadır.
Saygıdeğer milletvekilleri, vakit henüz geçmiş değil, hâlâ bir
çıkış yolu var. Bu Anayasa değişiklik teklifinizden, talebinizden vazgeçiniz.
Eğer mutlaka bir yerden değişikliğe başlanacaksa aziz milletimizin özlemle umut
ettiği ve beklediği temiz toplum, temiz siyaset, temiz yönetimin sağlanması ve
dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla işe başlayınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Büyükataman, ek süre
veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayın.
İSMET BÜYÜKATAMAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sözlerime burada son verirken Anayasa değişikliği için oy
kullanacak milletvekili arkadaşlarıma tarih önündeki sorumluluklarını bir kez
daha hatırlatıyor, yüce heyetinizi en derin saygı ve hürmetlerimle
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Birlikte işleme aldığım önergeleri oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’ye 1. ek sıra sayılı Anayasanın Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 5 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz
Ufuk
Uras (İstanbul) ve arkadaşları
Madde 5.- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 51 inci maddesinin
dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmış, aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“ILO Sözleşmesi hükümleri esas alınır. Kadınlar ve erkekler üye
oldukları sendika ve üst kuruluşların yönetim organlarında kendi sayılarının en
az üçte bir oranında temsil edilir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Uras, buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MEHMET UFUK URAS (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli vekiller; ben
de, bu hafta içinde yitirdiğimiz gençlerimizin yüreğimize düşürdüğü ateşle
ailelerine başsağlığı, yakınlarına sabır diliyorum. Bir an önce şiddetten
arınmış bir toplumu el birliğiyle inşa etmemiz gerektiğinin altını işaret
ediyorum. Odunlar dışarıdan içeri, yıldızlarsa içeriden dışarı yanıyor. O
yitirdiğimiz yıldızların geleceğimizi aydınlatmasını diliyorum.
Diğer yandan, 1 Mayıs İşçi Bayramı’nın tıpkı “Nevroz” gibi bir
şenlik, karnaval havasında tüm yurtta kutlanmasının mutluluğunu da hep birlikte
yaşıyoruz. “Nerede kalmıştık?” deyip, “İşte Taksim, işte 1 Mayıs.” diyen
sevgili işçi arkadaşlarımızı kutluyorum. Kontrgerillanın kurbanlarını da bir
kere daha sevgi ve saygıyla anıyorum. Meydan yasağından bayram yasağına 12
Eylül’ün bir tabusunun daha kalkmasında katkısı olan herkese, başta emek
örgütleri olmak üzere teşekkür ediyorum.
Murathan Mungan, “Ne geçmiş tükendi ne
yarınlar.” diyordu. Neoliberalizmin ağır sıkletle tüy
sıklete aynı kuralların uygulanması anlayışı bugün küresel kriz ortamında daha
da rahatlıkla sorgulanabiliyor. 1 Mayısta her yerde bunun sorgulandığını
gördük. Sendika hakkının en temel hak olduğunu biliyoruz. Siyasette kuraldır,
örgütlüler örgütsüzleri yönetir, örgütsüz olanların da aslında şikâyet etmeye
bile hakkı yoktur. En temel hak olan sendikal örgütlenme ve seçimlerde siyasi
tasallutun olmaması gerekiyor. Bize gelen en çok şikâyetler, sendika üyeliği
nedeniyle yaşanan mağduriyetler üzerine. Dün 1 Mayısta Taksim Meydanı’nda
benzer şikâyetleri aldık. O yüzden ILO sözleşmelerinin bu değişikliklerde esas
alınmasını diliyoruz.
III. Murad, zamanında “Ziyade yevmiye
talep edenlerin hakkından geline.” demişti. Bu gelenek bir şekilde bir sınıf
refleksiyle devam ediyor.
Dünya yalnızca kapitalistlere ait değil. İnsanın hak edip de elde
etmediği olan artı değer sömürüsü sürdüğü, insanın insanı sömürmesi sürdüğü
müddetçe toplumların daha adil düzenlenmesi mücadelesi de, demokratik ve
özgürlükçü bir sosyalizm arayışı da sürecektir. Bu solculuğun, mumyalanmış
firavun solculuğuyla karşılaştırılmaması gerektiğini biliyoruz.
Umutsuz insan mutsuz insandır. “Bu toplumdan bir şey olmaz.”
demek, “Benden bir şey olmaz.” demek anlamına gelir. Umutsuzluk, insanı itiraz
etmekten, muhalefet etmekten uzak tutar. Bu ülkenin eşit yurttaşları olma
mücadelesi önümüzdeki süreçte de devam edecektir. Yoksulluğun ve işsizliğin
alın yazımız olmadığını biliyorum.
Ece Ayhan bir şiirinde “Silgiler silerken de silinir.” diyordu.
Bir şeyleri silerken kendimizin de silinme riskini unutmamamız gerekiyor.
Var olan içinde çözüm arayışları, arayışları da var olana tabi
tutuyor.
Bildik olanı aşmak zor, bildik olana dönmek kolaydır.
Biliyoruz ki Kopernik devrimiyle
dünyanın evrenin merkezi olmadığı anlaşıldı. Siyasette de bir Kopernik devrimine ihtiyaç var, bu gözüküyor. Kendimizi
siyasetin merkezine koyduğumuzda herkesin ona tabi olduğunu zannetmeye
başlıyoruz.
Anayasa’yı çöle benzetecek olursak, kumulların yer değiştirmesi
çölün kendisinin de değişmesi anlamına gelmiyor.
Unutmayalım ki dolap beygirlerinin en büyük özelliği hep aynı
yerde döndükleri hâlde yol aldıklarını sanmalarıdır.
Karanlıkta filin tarifi gibi, filin kıllarıyla, ormanın salt
ağaçlarıyla izah edilemeyeceğini de biliyoruz.
Siyasette “Armut piş ağzıma düş.” yoktur.
Tanpınar “Hepimiz kendi masallarımızın kurbanıyız.” diyordu. Kendi
masalımızı kendimiz dinleme hâlinin dışına bir an önce çıkmamız gerekiyor.
Teller koptuktan sonra düğüm atsak bile sesler bozuluyor.
Kökler hasta olunca, dalları budamanın da yararı olmuyor.
Siyasi gelenekler hep darbelerle iğdiş edildiğinde, siyasette de
“Hep küllerimizden yeniden doğduk.” diyoruz ama küllerden artık doğmak
istemiyoruz. Küllerden bir şey olmadığını görüyoruz.
Balığın hafızası üç saniye olduğundan, dördüncü saniyeye
geldiğinde ilk saniyeyi unutuyor. Bu unutkanlık yüzünden hep büyük balıklar küçük
balığı yutuyor.
Unutmayalım ki insanlar da derin sularda değil, sığ sularda
bulunuyorlar.
Hepinizin bildiği bir hikâyedir: Öksürüğü yüzünden doktora giden
hastaya müshil ilacı verince, hasta “Ne alakası var?” diye sorduğunda, doktor “Sıkıysa şimdi öksür.” diyor. Şimdi, siyasette de
böylesine tersine süreçlerden meseleye bakmamalıyız. Unutmamalıyız ki, parça,
bütünün bir bölümüdür ve parça, bütünden büyük olamaz. Dolayısıyla her bir
parça önemli olmakla beraber, bütününe bakmak gerek. “Mizah” dediğimiz şey,
insanın kural dışı şeylere gülmesi ama…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Uras, ek süre veriyorum, konuşmanızı tamamlayın
lütfen.
MEHMET UFUK URAS (Devamla) – Tamamlıyorum efendim.
…insanlar kural dışı şeylere gülerken kendi kurallarımızla
gülebilseler, egemenlerin ve özellikle 12 Eylül egemeninin işini daha da
zorlaştırabilirdik diye düşünüyorum.
Deniz sakinken dümeni herkes tutuyor. Siyasette, önemli olan,
fırtınalı ortamlarda nasıl davranıldığıdır. Hep gördük, sistemden beslenenler
sistemi değiştiremiyorlar. Seçim Yasası’nı da bu yüzden değiştiremiyorlar,
Siyasi Partiler Yasası’nı da bu yüzden değiştiremiyorlar. O yüzden, Marks, 18 Brumaire’de “İnsanlar kendi tarihlerini kendileri yaparlar
ama keyifleri istediği gibi yapmazlar. Kendi seçtikleri koşullar altında değil,
doğrudan bulunan verili ve geçmişten aktarılan koşullar altında yaparlar.”
diyordu. Siyasette keyfî, keyfimizce davranmayalım. Başta emek örgütleri olmak
üzere, önerilere kulak verelim. Sendikalar üzerindeki siyasi tasallut ve
yönlendirmelere böylece hep birlikte son verebiliriz diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Uras, ben de teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge de aynı
mahiyettedir. Bu nedenle, iki önergeyi birlikte işleme alacağım. İstemde
bulunmaları hâlinde, önerge sahiplerine ayrı ayrı söz
vereceğim.
İlk önergeyi ve diğer önergenin imza sahibini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982
Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 5 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 5.- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 51. maddesinin dördüncü
fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve 5. fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“İşçi niteliği taşımayan kamu görevlilerinin sendika kurma
hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda
gösterilir.”
Şevket
Köse (Adıyaman) ve arkadaşları
Diğer önerge sahibi: Ergün Aydoğan
(Balıkesir) ve arkadaşları.
BAŞKAN – Komisyon birlikte işleme aldığım önergelere katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Sayın Koçal, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Anayasa Değişiklik Teklifi’nin 5’inci
maddesiyle ilgili olarak değişiklik önergemize yönelik söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Hepimizin bildiği gibi iktidar, ana gündemden uzaklaşmayı
alışkanlık hâline getirdi ve böylece işi gücü bırakıp, milleti oyalama ve
kandırma peşinde sürekli ve AKP iktidar olduğundan bu yana da halkımızın
iyiliği için bugüne kadar hiçbir atılım içerisinde olamamıştır ne yazık ki.
Yurttaşlarımızın değil, kendi çıkarlarını düşünür olmuştur sürekli.
Bugüne kadar çıkartılan yasa ve yönetmeliklerin AKP’nin
ideolojilerini gerçekleştirmek ve yandaşlarını korumak amaçlı olduğunu
biliyorsunuz. Şimdi yapılmakta olan Anayasa değişikliği de, Başbakanı ve
çevresindekileri korumak amaçlıdır. Vatandaşlarımızı ilgilendiren hiçbir yanı
yoktur ne yazık ki. Oysaki, esas olan yurttaşlarımızın
ihtiyaçlarını karşılamak olmalıdır. İşsizlere iş bulmaktır, aş bulmaktır.
Yoksulluğu yenmektir. Yolsuzlukları ortadan kaldırmaktır. Asıl olan üretmektir,
üreterek kalkınmaktır. Üreterek halkın refah ve mutluluğunu yükseltmektir.
Peki, bu Hükûmet ne yapmaktadır? Bu Hükûmetin yaptığı yolsuzluklara göz yummak, hatta, yolsuzlukları teşvik etmek ve var olanları da
durmadan babalar gibi satmak. Bağımsızlığımız ve egemenliğimizin garantisi
varlıklarımız bir bir satıldı hepinizin bildiği gibi
ve üçüne beşine bakmadan satıldı, âdeta yağmalandı, yandaşlara dağıtıldı. Her
şey satıldı da geriye, bu sıra, sadece biliyorsunuz termik santraller kaldı, o
termik santraller de artık yavaş yavaş satılma
noktasına gelmeye başladı.
Değerli milletvekilleri, AKP’nin gözü doymadı bütün bu satışlardan
ve bütün bu yapılanlardan, pek doyacağa da benzemiyor; kötü bir mirasçı gibi
her şeyi satarak ülkeyi iflasın eşiğine taşıyorlar ve bunu utanmadan,
sıkılmadan, vatandaşı kandırarak yapıyorlar. Satamadığı kurumlarda ise
yolsuzluklara alabildiğine göz yummaktadır ve yolsuzluk yapanlar âdeta
korunuyorlar, kollanıyorlar; inceleme ve soruşturmalar zaman aşımına uğratılıyor,
olaylar mahkemeye intikal ettirilmiyor.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bir tane örnek versene.
ALİ KOÇAL (Devamla) – Buna bir iki örnek vermek isterim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ver, birkaç örnek ver. Ezbere
konuşma!
ALİ KOÇAL (Devamla) – Evet, Başkan, şimdi dinler misin örneğimi.
Örneğin, BOTAŞ’la ilgili bir örnek vermek istiyorum. Bunu iyi
dinleyin ve cevabını da sizden bekliyorum.
En son, BOTAŞ’ta Yönetim Kurulu, yetkisini aşarak, gereken
şartları taşımayan METOT – ISKRA – AVİGAZ ortaklığına 62,2 milyon dolarlık iki
doğal gaz kompresör istasyonu ihalesi verdi. Mahkeme bu ihaleyi gündeme taşıdı
ve bu ihalede bu ihaleye fesat karıştırıldığını ve birden çok evrakta
sahtekârlık yaptığını ortaya koydu ve 10 Şubat 2010’da bu mahkeme kararı.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Mahkeme devam ediyor, yargıda;
mahkeme devam ediyor.
ALİ KOÇAL (Devamla) – Böylece, mahkeme kararına karşı BOTAŞ,
suçluları hiçbir şekilde değerlendirmediği ve suçlarına yönelik hiçbir işlem
yapmadığı gibi bu suçlular hâlâ görevi başındadır BOTAŞ’ta, hâlâ görev yapıyor
bunlar ve BOTAŞ’taki bu ihale yolsuzluğu bir tane de değil, iki tane ihale
yolsuzluğu var. Bu ihale yolsuzluğuyla ilgili soru önergelerime de bir yıldır
yanıt alamadım.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Mahkemesi devam ediyor. Ezbere
konuşma, yanlış bilgi verme!
ALİ KOÇAL (Devamla) – Tabii, bu suçu işleyenler hâlen çalışmaya
devam ediyorlar. Aynı zamanda burada Yönetim Kurulu Ceza Yasası’nın 235’inci
maddesini de ihlal etmiş oluyor. İhaleye katılma yeterliliğine ve bu koşullara sahip
olmayan kişilerin ihaleye katılmasını sağlamak suçundan yargılanmaları
gerekiyor.
Bir başka konu, değerli arkadaşlar, Atatürk Orman Çiftliği’nde
yaşanıyor. Biliyorsunuz, onunla ilgili bir yasa var, yönetmelikler var. Atatürk
Orman Çiftliği yandaşlara neredeyse dağıtıldı, tamamen kapatıldı gibi
görünüyor. Çünkü orada bir şeyler kiralayanlar bugünkü kira rayiçlerinin
tamamen altında kiralarını yenileyerek, kiralarını tazeleyerek yeni yeni iş ve işlemler yapmaktadırlar ve böylece bu kira en
son…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ne zaman kiraya verilmiş ilk defa,
onu söyle!
BAŞKAN – Sayın Koçal, size de bir dakika
ilave süre veriyorum. Lütfen konuşmanızı tamamlayın.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Süre tanırsanız anlatacak arkadaş.
ALİ KOÇAL (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, Atatürk Orman Çiftliği’yle ilgili önergelerimiz var. O
önergelere de henüz yanıt alamadık. Yanıt aldığımız zaman tekrar bunları
gündeme taşıyacağız. Ama adı “adalet” olan, “Adalet ve Kalkınma Partisi” olan
AKP’nin bu kadar adaletsizlik içerisinde olmuş olması herhâlde hepimiz
tarafından düşündürücüdür. Bu konunun değerlendirilmesi gerekmektedir.
Peki, yolsuzluklar sadece buralarda mı? Hayır. TKİ’ye
bakıyorsunuz, enerji KİT’lerine bakıyorsunuz, Devlet Demiryollarına
bakıyorsunuz, hepsinde usulsüzlük var, hepsinde yolsuzluk var. Hepsindeki
usulsüzlükler ve yolsuzluklar da yapanın yanına kâr kalıyor ne yazık ki.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ezbere konuşma, örnek ver örnek! Bir
tane örnek veremiyorsun. Söylediğin şey yargıda. Yargıya
intikal etmiş bir konu.
ALİ KOÇAL (Devamla) – Bu AKP İktidarı döneminde yapılan yolsuzluk,
arsızlık ve yanlışlıklar herkesin yanına kâr kalıyor. Umarız bundan sonra kâr
kalmaz. Sadece burada Anayasa’yı değiştirmekle, Anayasa’daki birtakım maddeleri
değiştirmekle bu işler olmuyor. Biraz vatandaşın hangi durumda olduğuna,
vatandaşın neler yaptığına da bir bakın. Vatandaş sürünüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Koçal, ek süreniz de
doldu efendim.
ALİ KOÇAL (Devamla) – Eğer ayağa bir kalkarsa size ne yapacağını
çok iyi biliyor!
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Diğer önerge üzerinde İzmir Milletvekili Sayın Oğuz Oyan.
Buyurun Sayın Oyan. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır sizin de.
OĞUZ OYAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada
iki haftadır bir demokrasi oyunu oynuyoruz. Bu oynanan oyunun, aslında sözde
demokrasi oyununun hangi sonuçlara yol açacağı burada konuşan hatipler
tarafından muhalefet sıralarından dile getirildi. Ben iktidar kanadında da,
iktidar çoğunluğunda da bunun belli kuşkular yarattığını sanıyorum. Nedir bu
sonuçlar? Bir kere hangi sonuçlar ortaya çıkacak?
Birincisi, Anayasa yargısının gerçek bir yasama denetimini yapacak
tarafsız bir kuruluş olmaktan çıkacağı sonucudur.
İkincisi, Yüce Divan görevini yapan Anayasa Mahkemesinin bu
değişiklikler sonrasında yolsuzlukların, haksız zenginleşmelerin, görevi kötüye
kullanmaların, usulsüzlüklerin üzerine şal çeken bir kurum hâline dönüşeceğini
görüyoruz.
Üçüncüsü, HSYK’nın teslim alınmasıyla
Türkiye’de yargıç, savcı bağımsızlığının artık tamamen son bulacağını
görüyoruz, yürütmenin emrine gireceğini görüyoruz.
Dördüncüsü, parti kapatmanın çoğunluk partisinin vesayetine
bırakıldığını görüyoruz ve bu tabii Türkiye’de özellikle de mevcut çoğunluk
partisinin özellikleri bilinirse, hülle partisi oluşturmadaki maharetleri
bilinirse ne kadar tehlikeli olduğunu da bize gösteriyor. Bakın ben size burada
bir örnek vereyim: 2001 yılında Fazilet Partisinin kapatılması sürecini
biliyorsunuz. Fazilet Partisinin kapatılması sürecine en çok kanıt taşıyanlar,
o zaman Fazilet Partisi içinde iktidar savaşını kaybeden, Recai Kutan’a karşı
daha sonra AKP’yi kuracak olanlardı. Öylesine çok kanıt taşıdılar ki, parti
kapansın da biz de burada bir meşruiyet zemini elde edip parti kuralım diye AKP
yöneticileri daha sonra olacak olanlar, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ek
iddianame hazırlamak zorunda kaldı. Şimdi bu kanıt taşıyanların biri Çankaya’da
oturuyor birisi de Başbakan Yardımcılığında, en bilinen isimleri.
AGÂH KAFKAS (Çorum) – Ayıp, ayıp!
OĞUZ OYAN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bu süreç sonucunda bir
parlamenter sistemden aşırı yetkili bir Cumhurbaşkanlığına gidiyoruz. Bunun ne
olduğu çok belli değil, ne idiği belirli değil. Buna
“AKP usulü bir çeyrek Cumhurbaşkanlığı rejimi” diyoruz şimdi ama buradan ne
çıkar, bunu daha sonra herhâlde göreceğiz.
Altıncısı, “kuvvetler ayrılığı”ndan
“kuvvetler birliği”ne dönüşecek ve bir “tek adam”
iktidarına zemin hazırlayacak bir yapıya doğru gidiyoruz. Bu da herkesin az-çok
malumudur.
Peki, niye hâlâ bu ısrar, niçin bu ısrar? Çok gönüllü olarak oy
verenler yanında kerhen oy verenler de var. Niçin acaba bu kararlılık?
Bir kere, birincisi, herhâlde burada tasarıya oy verenler… Ki bu
iktidar partisinin tasarısı, iktidar partisi getirdi, iktidar partisi “Evet”
oyu kullanıyor ve öyle gidiyor. Acaba nedir yani burada ne yapıldığı sanılıyor?
Burada tarih yazdığını mı sanıyor arkadaşlarımız? Burada bir tarih yazımının
baş aktörü olduğunu mu sanıyor yoksa figüran olduklarının farkında değiller mi,
kullanıldıklarının acaba farkında değiller mi? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Bu soruyu sormak hakkımız. Burada demokrasiyi otokrasiye çeviren
bir sürecin parçasısınız. Bunu anlayacaksınız ama sanırım biraz geç olacak.
Tabii, ikinci bir neden daha olabilir, bunu da dikkate almak
zorundayız. Genel seçimlere bir yıla kala iktidar partisi yönetiminin seçmenler
üzerinde oluşturduğu seçilme baskısını da tabii, hesaba katmamız gerekir. Yani
olayın temelinde bir siyasi oportünizm de var.
Ama değerli arkadaşlarım, bakınız, şunu hatırlatayım: Geçen yasama
döneminde de biz bulunduk. Geçen yasama dönemindeki iktidar grubunun üçte 2’si
bu sıralarda bir daha yer bulamadı. Bu, bu defa -sandalye sayısının azaldığını
dikkate alırsak- dörtte 3 düzeyinde olabilir. Bu arkadaşlarımızın en azından
yarısının, ben ileride pişmanlık duyacağını düşünüyorum. Aslında, Türkiye’nin
siyasi rejiminin temeline dinamit koymaktan dolayı bir pişmanlık duyacaklarına
eminim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) O yüzden, ben, bir an kendilerini
tekrar bugün bir muhasebe yapmaya, özellikle de bu Anayasa değişikliğinin üç
temel hükmü konusunda bir muhasebe yapmaya davet ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu tabii, buradaki Anayasa değişikliği bir
planın, bir ana planın ilk parçası gibi duruyor. Yani bu ana planın ne olduğunu
geçenlerde Başbakan ağzından kaçırdı -kaçırmadı aslında gündemi yarattı,
söyledi- bir başkanlık rejimi olduğunu açıkça ifade etti; bugünkü oluşturulan
bu çeyrek başkanlık rejiminden bir tam başkanlık rejimine geçiş olduğunu bir
anlamda söylemiş oldu.
Şimdi, Türkiye’deki idari yapının, cumhuriyetle kurulmuş toplumsal
mutabakatın temeline dinamit koyacak bir girişimdir bu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Oyan, lütfen konuşmanızı tamamlayın, ek süre
veriyorum.
OĞUZ OYAN (Devamla) – Teşekkür ederim.
Başkanlık sistemi, Türkiye’nin ne tarihî, ne idari, ne anayasal
gelişimine uygun değildir. Amerika Birleşik Devletlerinde, sadece,
uygulanabilir bir sistemdir, çok güçlü bir kuvvetler ayrılığı üzerinden yürür.
Oysa burada sizin yaptığınız kuvvetler ayrılığını ortadan kaldıran bir
düzenleme. Bu kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırdıktan sonra hiçbir freni,
hiçbir dengesi olmayacak bir yapıda bir başkanlık sistemine doğru yönelen
sistem, ancak seçimle gelen meşru diktatörler yaratma sistemi olur. Bunun
gideceği yer eski Şili diktatörlüğü türü Pinochet
rejiminden başka bir şey olmaz.
Dolayısıyla, böyle bir tarihî sorumluluk altına girmemek, Türkiye
cumhuriyetinin üniter yapısını da parçalayacak bir
süreci başlatmamak, buna katkı vermemek istiyorsanız, bugün bir kez daha sizi
düşünmeye davet ediyorum. Eğer bu konuda katkıya devam edecekseniz, durmayın
devam edin, bu yola devam edin, ama bu yolda Türkiye’nin esenliği yoktur. Bu
davet bizimdir, katılmaya hepinizi tekrar buradan çağırıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Yoklama
talebi mi var?
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN – Oylamaya geçmeden önce yoklama talebi oldu.
Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımızı tespit ediyoruz:
Sayın Okay, Sayın Özyürek,
Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Keleş, Sayın Kart, Sayın
Emek, Sayın Arıtman, Sayın Köse, Sayın Çakır, Sayın Kaptan, Sayın Ekici, Sayın Koçal, Sayın Bayram, Sayın Arifağaoğlu,
Sayın Ünsal, Sayın Köktürk, Sayın Tamaylıgil, Sayın
Gök, Sayın Aslanoğlu, Sayın Yalçınkaya,
Sayın Öztrak, Sayın Selvi.
Elektronik sistemle yoklama yapacağız. İki dakika süre veriyorum
ve süreyi başlatıyorum efendim.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin,
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497 ve 497’ye 1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır,
önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Şimdi son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 5 inci
maddesinde geçen “dördüncü fıkrası” ibaresinden sonra gelmek üzere “01.09.2010
tarihinden itibaren” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Dilek
Yüksel
Tokat
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Yüksel, konuşacak mısınız?
DİLEK YÜKSEL (Tokat) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Uygulamada yaşanacak sıkıntıları gidermek amacıyla bu önerge
verilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, 5’inci madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi maddenin oylamasını gizli oylama şeklinde
gerçekleştireceğiz. Tekrar hatırlatıyorum tüm milletvekili arkadaşlarımıza;
size verilecek olan pullardan beyaz olanı kabul, kırmızı olanı ret, yeşil olanı
ise çekimser oyu ifade etmektedir.
Gizli oylamaya Adana’dan başlıyoruz.
(Oylar toplandı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 7.11.1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
“Oy Sayısı : 409 |
Kabul : 335 |
Ret : 70 |
Çekimser : 1 |
Boş : 2 |
Geçersiz : 1 |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
Yusuf
Coşkun Harun Tüfekci |
Bingöl Konya” |
Teklifin 5’inci maddesi kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.37
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 22.44
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
99’uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Önceki oturumda teklifin 5’inci maddesi kabul edilmişti.
Şimdi teklifin 6’ncı maddesini okutuyorum:
MADDE 6- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 53 üncü maddesinin kenar
başlığı “A. Toplu iş sözleşmesi ve toplu sözleşme hakkı” olarak değiştirilmiş,
üçüncü ve dördüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmış ve maddeye aşağıdaki
fıkralar eklenmiştir.
“Memurlar ve diğer kamu görevlileri, toplu sözleşme yapma hakkına
sahiptirler.
Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde
taraflar Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilir. Kamu Görevlileri Hakem
Kurulu kararları kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir.
Toplu sözleşme hakkının kapsamı, istisnaları, toplu sözleşmeden
yararlanacaklar, toplu sözleşmenin yapılma şekli, usulü ve yürürlüğü, toplu
sözleşme hükümlerinin emeklilere yansıtılması, Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun
teşkili, çalışma usul ve esasları ile diğer hususlar kanunla düzenlenir.”
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 6’ncı madde üzerinde elli üç
önerge verilmiştir. Kura sonucu belirlenen yedi önergeyi okutup, işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 6 ncı maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 53 üncü
maddesine eklenen 1 inci fıkrada geçen “memurlar ve diğer” ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Azize
Sibel Gönül
Kocaeli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 6 ncı maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 53 üncü
maddesine eklenen 1 inci fıkrada geçen “memurlar ve diğer” ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Zekeriya
Aslan
Afyonkarahisar
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Anayasanın bazı maddelerinde değişiklik yapılması hakkında kanun
teklifinin altıncı maddesindeki “sahiptirler.” kelimesinden sonra “Toplu
sözleşmelerdeki uyumsuzluk durumunda grev yapma hakkına sahiptirler.”
cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Hasan
Erçelebi
Denizli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982
Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 6. maddesi ile Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 53. maddesine 3. fıkra olarak eklenen fıkrada yer alan
“görevlileri” ibaresinden sonra “grevli” ibaresinin eklenmesi, 4. fıkra olarak
eklenen fıkrada yer alan “kesindir ve” ibaresinin metinden çıkarılması ve aynı
fıkranın sonuna, “Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları yargı denetimine açıktır.
Sendikalar ve üst kuruluşları, üyeleri adına yargı mercilerine başvurabilir.”
cümlelerinin eklenmesi ile 5. fıkra olarak eklenen fıkranın aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Bayram Meral |
Malatya İstanbul |
“Toplu sözleşme hakkının kapsamı, istisnaları, toplu sözleşmeden
yararlanacaklar, toplu sözleşmenin yapılma şekli, usulü ve yürürlüğü kanunla
düzenlenir. Kamu görevlileri toplu sözleşmelerinden elde edilen farklar kamu
emeklileri ücretlerine, kamu toplu iş sözleşmeleri sonucu elde edilen farklar
işçi emeklileri ücretlerine yansıtılır. Kamu Görevlileri Hakem Kurulunda
memurlar ve diğer kamu görevlilerini temsil eden üyeler ile diğer grupları
temsil eden üyeler aynı oranda temsil olunur.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982
Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 6. maddesi ile Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 53. maddesine 3. fıkra olarak eklenen fıkrada yer alan
“görevlileri” ibaresinden sonra “grevli” ibaresinin eklenmesi, 4. fıkra olarak
eklenen fıkrada yer alan “kesindir ve” ibaresinin metinden çıkarılması ve aynı
fıkranın sonuna, “Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları yargı denetimine
açıktır. Sendikalar ve üst kuruluşları, üyeleri adına yargı mercilerine
başvurabilir” cümlelerinin eklenmesi ile 5. fıkra olarak eklenen fıkranın
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ensar Öğüt Selçuk Ayhan |
Ardahan İzmir |
“Toplu sözleşme hakkının kapsamı, istisnaları, toplu sözleşmeden
yararlanacaklar, toplu sözleşmenin yapılma şekli, usulü ve yürürlüğü kanunla
düzenlenir. Kamu görevlileri toplu sözleşmelerinden elde edilen farklar kamu
emeklileri ücretlerine, kamu toplu iş sözleşmeleri sonucu elde edilen farklar
işçi emeklileri ücretlerine yansıtılır. Kamu Görevlileri Hakem Kurulunda
memurlar ve diğer kamu görevlilerini temsil eden üyeler ile diğer grupları
temsil eden üyeler aynı oranda temsil olunur.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’ye 1. ek sıra sayılı Anayasanın Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 6 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
M. Nezir
Karabaş Bengi
Yıldız Ufuk
Uras |
Bitlis Batman İstanbul |
Hasip Kaplan |
Şırnak |
Madde : 6
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 53 üncü maddesinin kenar başlığı
“A. Toplu iş sözleşmesi hakkı” olarak değiştirilmiş, üçüncü ve dördüncü
fıkraları yürürlükten kaldırılmış ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
“Çalışanlar ve emekliler, toplu sözleşme yapma hakkına
sahiptirler.
Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması hâlinde
taraflar Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilir. Kamu Görevlileri Hakem
Kurulu kararları kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir.
Toplu sözleşme hakkının kapsamı, istisnaları, toplu sözleşmeden
yararlanacaklar, toplu sözleşmenin yapılma şekli, usulü ve yürürlüğü, toplu
sözleşme hükümlerinin emeklilere yansıtılması, Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun
teşkili, çalışma usul ve esasları ile diğer hususlar hakkın bağlı olduğu amaca
ulaşmayı zorlaştırmayacak şekilde kanunla düzenlenir.
BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Anayasa değişikliği teklifinin 6. maddesinin
teklif metninden çıkarılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Oktay
Vural Mehmet
Şandır |
Konya İzmir Mersin |
Behiç
Çelik S. Nevzat
Korkmaz Mehmet Ekici |
Mersin Isparta Yozgat |
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Ekici, konuşacaksınız herhâlde.
MEHMET EKİCİ (Yozgat) – Evet.
BAŞKAN – Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
MEHMET EKİCİ (Yozgat) – Sayın Başkanı ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, gelişmiş, tam ve mütekâmil bir demokrasi,
belirli ayaklar üzerine oturan bir demokrasidir bu demokrasi. Dolayısıyla, bu
ayaklardan birisi parlamento ise, diğer bir ayağı da örgütlü sivil toplum ve
mesleki örgütlenmelerdir. Şayet toplum hayatı örgütlü, hakkını aramayı bilen
bir toplum hayatı olarak düzenlenemezse o ülkede katılımcılık adına gerçek,
reel uygulanabilir bir demokrasiden bahsetmek de mümkün değildir.
Örgütlü toplum ve mesleki grupların emeğin doğru kullanılmasına,
toplum şuurunun gelişmesine, mesleki kariyerlerin geliştirilmesine faydaları
olduğu kadar, bunlar kadar önemli, en önemli faydası iş kolu ve meslek
erbabının hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek olmalı. Tabii, düzenlenen
6’ncı madde memurlarla, özellikle emekçilerle ilgili, emekçinin, memuru işçisi
de olmaz, emek emektir, memurlar ve işçilerle ilgili hakları tanzim ediyor.
Birinci ve ikinci paragraflarda işçiler için geçerli olan grev hakkı memurlar
için tanınmıyor. Tabii, Hükûmetimizin çalışma
hayatındaki sicili son derece kötü. Sayın Başbakan memur kuruluşlarına daha
önce yapılan toplu görüşmelerde grev hakkını vereceğini vaat etmiş olmasına
rağmen Anayasa gibi çok temel bir metinde bile grev hakkını görememiş olmanın
üzüntüsünü yaşıyoruz. Peki, memur hakkını nasıl koruyacak? İşçi için bir
problem yok gibi görünüyor, ama memurlar da Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna
başvuracak. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları kesin olacak ve toplu
sözleşme hükmünde olacak. Şimdi, grevsiz bir çalışma hayatı, emek hayatı topal
ördek gibidir. Grev olmadan memurla yapacağınız toplu görüşme veya toplu sözleşme
nasıl uyuşmazlıkla sonuçlandığında bu konuda karar verecek olan Kamu
Görevlileri Hakem Kurulu yanlış karar verirse bunu nasıl uygulamaya
sokacaksınız, bir.
İkincisi, maşallah işinize geldiği gibi Anayasa tekniği
uygulamakta mahir bir grupsunuz. Şimdi grev gibi bir hakkı tanımıyorsunuz. Bir
önceki maddede bir temenni maddesini uyguluyorsunuz, ama ILO’nun
olmazsa olmaz dediği grevi tanımıyorsunuz. Hadi bunu da geçtik, daha önemli
yaptığınız bir iş var: Şu Anayasa’nın bazı maddeleri tüzük gibi tanzim edilmiş,
sanki bir tüzük yapar gibi, iki günde adaylık müracaatı, iki günde adaylığın
kabulü iki günde… Ama diğer maddelerinin hepsi, yani “Süs ve makyaj maddeleri”
diye adlandırdığımız maddelerin hepsinde şöyle bir hüküm var: “Bu konudaki
hususlar kanunla düzenlenir.” Üç bin iki yüz otuz beş sene sonra herhâlde bu
kanunlar da çıkar bu gidişle.
Dolayısıyla, ortaya konulan grevsiz toplu görüşme hakkı vermek,
kamu görevlilerinin talep ettiği bir husus değildir. Türkiye’de yanlı-yansız
bütün memur sendikalarının, ILO’nun, uluslararası
sözleşmenin ve çalışma hayatıyla ilgili temel insan hakları kavramlarının
emrettiği hükmü unutmuşsunuz, o da grev hakkı.
Dolayısıyla, bu, bir kâr getirecek, fayda getirecek, memurun
sosyal hayatına, çalışma hayatına fayda getirecek bir düzenleme olmaktan çok,
bir aldatma ve kandırma maddesi olarak karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla, bu
maddenin böyle düzenlenmesinin Anayasa’ya bir fazlalık ve lüzumsuz bir
teferruat olduğu kanaatini taşıyoruz. Kanunu nasıl düzenleyeceğinizi şimdiden merak
ediyorum eğer bu Anayasa geçer, kabul edilirse nasıl düzenleneceği de ayrı bir
merak konusu. Bu Hakem Kurulunun kararları hakkında yargıya gidilir mi,
gidilmez mi, bunların hepsi muamma ama bu tam bir aldatmacadır. Onun için, bu
maddenin bu ikinci tur görüşmelerinde bu metinden çıkarılması gerekir. Eğer
grev hakkı tanımayan, grevi olmayan bir toplu görüşmede taraflardan her zaman
yürütme güçlüdür, her zaman, talep eden kamu görevlileri…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ekici, ek süre veriyorum, lütfen konuşmanızı
tamamlayınız.
MEHMET EKİCİ (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.
…bu yapılan toplu görüşmelerden zararla çıkacaktır çünkü
“uzlaştırma” dediğiniz Kurul da büyük oranda yürütmenin emrindeki
organizasyonlardan oluşacaktır.
Bu maddeye Uzlaştırma Kurulunun tespitiyle ilgili bir norm koymuş
olsaydınız, onun, Hükûmetin etkilerinden uzak
çalışabileceği bir normu koymuş olsaydınız bir parça anlaşılırdı ama bu norm da
yok. Dolayısıyla, bu maddenin bu metinden çıkarılmasını teklif ediyoruz.
Dediğim gibi, makyaj malzemesidir. Kamu görevlilerinin kalbini kazanmak,
sempatisini kazanmak için konulmuş bir maddedir ve lüzumsuz teferruattır.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.
BAŞKAN – Önergeyi oylamadan önce bir yoklama talebi var.
Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımızın isimlerini tespit
ediyoruz: Sayın Okay, Sayın Tamaylıgil,
Sayın Kaptan, Sayın Emek, Sayın Kart, Sayın Keleş, Sayın Meral, Sayın Arifağaolu, Sayın Köktürk, Sayın Köse, Sayın Çakır, Sayın
Ayhan, Sayın Hamzaçebi, Sayın Öztrak,
Sayın Coşkuner, Sayın Yalçınkaya,
Sayın Öztürk, Sayın Günday,
Sayın Ateş, Sayın Baytok. Evet, tamam, şimdi oldu
efendim.
Teşekkür ederiz.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
Demin isimlerini tespit ettiğimiz arkadaşlarımız lütfen sisteme
girmesinler.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
5.- Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanı İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve 264 Milletvekilinin,
7/11/1982 Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/656) (S. Sayısı: 497 ve 497’ye 1’inci Ek) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 497’ye 1. ek sıra sayılı Anayasanın Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 6 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Nezir
Karabaş (Bitlis) ve arkadaşları
Madde : 6
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 53 üncü maddesinin kenar başlığı
“A. Toplu iş sözleşmesi hakkı” olarak değiştirilmiş, üçüncü ve dördüncü
fıkraları yürürlükten kaldırılmış ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
“Çalışanlar ve emekliler, toplu sözleşme yapma hakkına
sahiptirler.
Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması hâlinde
taraflar Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilir. Kamu Görevlileri Hakem
Kurulu kararları kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir.
Toplu sözleşme hakkının kapsamı, istisnaları, toplu sözleşmeden
yararlanacaklar, toplu sözleşmenin yapılma şekli, usulü ve yürürlüğü, toplu
sözleşme hükümlerinin emeklilere yansıtılması, Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun
teşkili, çalışma usul ve esasları ile diğer hususlar hakkın bağlı olduğu amaca
ulaşmayı zorlaştırmayacak şekilde kanunla düzenlenir.
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Karabaş, buyurun efendim, önerge üstünde.
Süreniz beş dakikadır.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii bu Anayasa değişiklik kanun teklifi üzerine uzun bir süredir
görüşmeler yapıyoruz ve bu teklifi verenlerin iddiası demokratikleşme,
demokratik bir zihniyetin gelişmesi, özellikle kamu çalışanlarını, işçileri,
sendikaları ilgilendiren konularda da her anlamda örgütlenmenin önünü açmak ve
sendikaları etkin kılma iddiası var. Tabii mevcut, yapılan
kanun değişiklikleri, ister Anayasa’daki değişiklikler olsun, ister diğer
yasalardaki değişiklikler olsun, bu değişiklikler yapılırken değişiklik
teklifine imza atanların, bu konuda, şu anda iktidar olan ve yasaları
uygulamakla görevli olan yetkililerimiz, Sayın Başbakanımız, Hükûmet yetkilileri, sayın bakanlar örgütlenmeye,
örgütlere, sendikalara nasıl bakıyor, hangi mantıkla bakıyor, biraz ona
bakmamız gerekiyor.
Sayın Başbakan Türkiye’nin genelinde olaysız geçen ve otuz iki
yıldan sonra bu yıl Taksim’de yapılan etkinlikle ilgili, sendikaların, çeşitli
sivil toplum örgütlerinin yaptığı, işte “Yıllardır verdiğimiz mücadele sonucu
Taksim’e çıktık.” söylemine şöyle söylüyor, diyor ki: “Bunlar hepsi hava cıva.
Bizim istemediğimiz, vermediğimiz hiçbir şeyi kimse zorla alamaz.”
Dünyanın her yerinde sivil toplum örgütleri, sendikalar, dernekler
ve her türlü sosyal, toplumsal örgütlenmelerin amacı taleplerini dile getirmek,
taleplerini savunmak, devlete, devleti yöneten hükûmetlere,
iktidarlara bu talepler yönünde baskı yapmaktır ve zaten sivil toplum
örgütlerine birçok zaman “baskı kurumları” söyleniyor. Eğer siz kendiniz
dışında hiçbir örgütlülüğün, istemezseniz, taleplerinin geçmeyeceğini,
taleplerini kabul ettiremeyeceklerini diyorsanız, siz biraz padişah mantığı,
hükümdar mantığı; lütfeden, biz istersek olur, biz istersek bir yasayı buradan
geçiririz; biz istersek işçiye, emekçiye hak veririz; biz istersek Kürt’e,
Alevi’ye hak veririz; biz istersek çocuğa, kadına hak veririz… Yani böyle bir
mantığın gideceği yer örgütlülüğün genişletilmesi, işçinin, emekçinin sendikal
haklarının genişletilmesi değil, tam tersine, mevcut, şimdiye kadar kullanılan
hakların bile yeri geldiği zaman, Tekel işçilerinin direnişinde olduğu gibi, Hükûmetin, iktidarın, devletin, devleti yönetenlerin
istemine bağlı olduğu bir noktaya gideriz.
Şimdi, biz, birinci tur görüşmelerde dile getirdik. Bu konuda
sendikaların, hem işçi sendikalarının, konfederasyonlarının hem de kamu
emekçileri sendikalarının, konfederasyonlarının talepleri vardı; grevsiz bir
sendikal düzenlemeyi kabul etmeyeceklerini ve sonuçta o hakkı alıncaya kadar da
mücadele edeceklerini söylüyorlardı. Yani şimdi bizim bu teklifte yaptığımız
düzenleme sonucu, işçinin, emekçinin, hem örgütlenme hem de o örgütlülük
altında yıllardır dünyanın her tarafında verilen ve demokratik ülkelerde yasal
güvenceye alınan hakları için, bu teklif yasalaştıktan sonra, Anayasa’ya
geçtikten sonra da bu mücadele devam edecek. Peki, biz neyin çabasını sarf
ediyoruz burada? Bir teklif getiriyoruz, Anayasa’yı değiştiriyoruz. Bu, tüm
siyasi partiler arasında, Parlamentoda bir gerilimin nedeni oluyor; tüm
toplumda tartışılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Karabaş, süreniz doldu. Bir dakika ek süre
veriyorum, lütfen tamamlayın konuşmanızı.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkan.
Bu teklifin içinde işçi, emekçi kendisini bulmuyor, yeterli
bulmuyor. Kürt kendisini bulmuyor, Alevi kendisini bulmuyor, kadın, çocuk
kendisini bulmuyor ve zaten 82 Anayasası çıktıktan bu yana yapılan
değişiklikler de hep böyle oldu. Peki, bu dönem bunu neden çıkarıyoruz?
Yıllardır, bundan önceki, 82’den bu yana gelen tüm iktidarların, tüm hükûmetlerin, tüm siyasi partilerin iddiası şu olmuştur:
“Anayasa’yı değiştireceğiz.” Bu vaatlerle halka gitmişler ve sonradan da
yaptıkları her değişiklikte şu anda mevcut iktidarın getirdiği gerekçeleri
getirmişler. “Anayasa’yı tümden değiştirmek istiyoruz. Bu bir darbe
Anayasası’dır ama koşullar buna elvermiyor. Biz şimdi birazını değiştireceğiz.
Bunu değiştirdikten sonra, önümüzdeki bir seçimden sonra tümünü
değiştireceğiz.”
Daha önce söylemiştim, şimdi de iddia ediyorum: Hükûmet bu teklifi kabul eden…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Karabaş, ek süreniz de doldu efendim.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) – …grevsiz sendikayı kabul eden
işçi ve memur sendikasını burada ilan ediyor. Bu işçinin talebi değil, işçinin
talebini karşılamıyor. Bu konuda bunun da teklife alınmasını istiyorum.
Saygılarımı sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karabaş.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyette
olduğundan birlikte işleme alacağım, istemde bulunmaları hâlinde önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi ve diğer önergenin imza sahibini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2/656 Esas Numaralı 7/11/1982
Tarihli ve 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 6. maddesi ile Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 53. maddesine 3. fıkra olarak eklenen fıkrada yer alan
“görevlileri” ibaresinden sonra “grevli” ibaresinin eklenmesi, 4. fıkra olarak
eklenen fıkrada yer alan “kesindir ve” ibaresinin metinden çıkarılması ve aynı
fıkranın sonuna, “Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları yargı denetimine
açıktır. Sendikalar ve üst kuruluşları, üyeleri adına yargı mercilerine
başvurabilir” cümlelerinin eklenmesi ile 5. fıkra olarak eklenen fıkranın
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ensar Öğüt (Ardahan) ve arkadaşları
“Toplu sözleşme hakkının kapsamı, istisnaları, toplu sözleşmeden
yararlanacaklar, toplu sözleşmenin yapılma şekli, usulü ve yürürlüğü kanunla
düzenlenir. Kamu görevlileri toplu sözleşmelerinden elde edilen farklar kamu
emeklileri ücretlerine, kamu toplu iş sözleşmeleri sonucu elde edilen farklar
işçi emeklileri ücretlerine yansıtılır. Kamu Görevlileri Hakem Kurulunda
memurlar ve diğer kamu görevlilerini temsil eden üyeler ile diğer grupları
temsil eden üyeler aynı oranda temsil olunur.”
Diğer önerge sahipleri:
Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Birlikte işleme aldığım önergelere Komisyon katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Ayhan, konuşacak mısınız?
SELÇUK AYHAN (İzmir) – Evet.
BAŞKAN – Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır efendim.
SELÇUK AYHAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlayarak sözlerime başlıyorum.
Biliyorsunuz, işçi sınıfının grevli, toplu sözleşmeli sendika
hakkı, Cumhuriyet Halk Partili rahmetli Bülent Ecevit döneminde verilmiştir ve
o günün Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı da bugün çirkin bir şekilde itham
edilen rahmetli İsmet İnönü’dür.
Değerli arkadaşlarım, bugüne değin yapılan oturumların
tutanaklarını incelediğimde, AKP’nin üç nokta üstünde durduğunu görüyorum: Bir;
biz sivil bir anayasa getiriyoruz; iki, muhalefet 12 Eylül askerî darbe
Anayasası’nı savunuyor; üç, bizim getirdiğimiz Anayasa Avrupa standartlarına ve
Venedik Kriterlerine uygun.
Şimdi, değerli arkadaşlar, 12 Eylül askerî darbesi, başta
solcular, sosyal demokratlar olmak üzere Türkiye’nin ulusal bağımsızlığını
savunan milliyetçi, muhafazakâr birçok insana vurmuş ve 12 Eylül askerî darbe
koşullarında Türkiye’de radikal siyasal İslam ve ayrılıkçı terör örgütü
güçlenmiştir. Türkiye’nin son otuz yılına baktığınızda bunun böyle olduğunu
görürsünüz. O dönemde hapishanelerde yatanlar, siyasi yasaklı hâle
getirilenler, işkence çekenler, ne kamu kurumlarında ne özel sektörde uzun
yıllar iş bulamamış; bir kısmı mafya tetikçisi olmuş, bir kısmı ellerinde
çantayla işporta tezgâhı satıcılıklarını yapmış, bir kısmı yeni doğmuş
bebeklerini cam bölmeli aynanın arkasında görerek içten içe ağlamışlardır.
Bugün kalkıp bazıları bize demokrasi, insanlık, sivil anayasa dersi vermeye
kalkarken, bunu yaşayan insanların yüreğindeki acıyı da bilmeleri gerekir.
İkincisi, “Sivil anayasa yaptık” diyorsunuz. Sivil anayasa sivil
kıyafetle yapılmaz arkadaşlar. Sivil anayasa sivil beyinle yapılır. Eğer
beyninizde darbeci diktatörlük mantığı varsa üzerinizdeki giysi ne olursa olsun
sizden sivil anayasa çıkmaz. Sizin yaptığınız Anayasa, kuvvetler ayrılığı
ilkesini tamamen ortadan kaldıran, yargıyı da AKP güdümüne alan, yargıyı da
siyasallaştıran bir anayasadır. Bunun örnekleri çok açık. Daha geçen haftaki
oturumda Sayın eski Millî Eğitim Bakanı dedi ki: “Benim kararlarımı bozan
hâkimi, üzerine müfettiş gönderterek sürdürdüm.” Sayın Bakan Yazıcı dedi ki:
“Bu Anayasa, Adalet ve Kalkınma Partisi gibi halkın iktidara getirdiği bir
partiyi kapatmaya kalkmıştır.” Diyorsunuz ki: “Uluslararası kriterlere,
Avrupa Birliği kriterlerine, Venedik Kriterlerine uygun bir anayasa yapıyoruz.”
Değerli arkadaşlar, ne Venedik Kriterlerine referandum anlayışı
itibarıyla uyuyor ne de Fransa örneğinde olduğu gibi, Avrupa Birliği kriterlerine uyuyor. Ama uyduğunu kabul ederek size bir şey
soruyorum: Eğer bir ülkede yolsuzluktan, dolandırıcılıktan hakkında iddia olan
bir kişi Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda, bir bakanın “İstifa et.” demesine
rağmen, Başbakan tarafından kollanarak hâlâ tutuluyorsa, hangi Avrupa ülkesinde
böylesi bir hükûmet ayakta kalabilir? TOKİ, bir
bakanın yakınına 400 milyarlık işi 1 trilyon 800 milyar liraya veriyorsa, o TOKİ’nin bağlı olduğu Bakan nasıl Hükûmette
istifa etmeden kalabilir?
HALİL MAZICIOĞLU (Gaziantep) – Başbakana bağlı.
SELÇUK AYHAN (Devamla) – Başbakana bağlıysa Başbakanın istifa
etmesi gerekir.
Evladına aldığı gemi için “3 trilyoncuk gemi” diyen, daha sonra da
kızı için 25 milyarcık isteyen bir insan, Avrupa’da hangi ülkede iktidarda
kalabilir, hangi ülkede hükûmette kalabilir?
Değerli arkadaşlar, sizlerin getirdiği Anayasa AKP anayasasıdır,
sivil bir anayasa değildir, baskıcı bir diktatörlük anayasasıdır. Bakın,
Türkiye’nin gerçekten demokratik bir anayasaya ihtiyacı var. Birey özgürlüğünü
sağlayan, tüm kurumları sağlamlaştıran, insan haklarını güvenceye alan bir
anayasaya ihtiyacı var ama bu bir intikamcı mantıkla, bu bir diktatörlük
hevesiyle sağlanamaz.
Son olarak şunu söyleyeyim, zamanım azalıyor: Geçen hafta size bir
referandum yaptım. Tutanakları okudum. “Şu hayvanları seviyor musunuz?” demiştim.
“Seviyoruz, seviyoruz.” demişsiniz. Sizi kutluyorum. Bayan milletvekilleri
dâhil, salyangozu da, solucanı da, fareyi de iğrenmeden benimseyebiliyorsunuz,
kutluyorum. Akrepten, yengeçten, yılandan ürkmüyorsunuz; aslandan, kaplandan
korkmuyorsunuz. Gerçekten cesur insanlarsınız, kutluyorum ama Anayasa
görüşmeleri sırasında önergelerle yapılan değişiklikler sonunda bu kamuoyu
araştırması son şeklini aldı değerli arkadaşlarım, önergeler demokratik bir
şekilde tartışıldı, milletvekillerimiz düşüncelerini sundu, yeniden şekillendi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ayhan, lütfen konuşmanızı tamamlayın, ek süre
veriyorum.
SELÇUK AYHAN (Devamla) – Tamam Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Dört tane yeni madde ilave ettik arkadaşlar; at, eşek, inek ve
domuz ve referandumu değiştirdik. Bu hayvanların, daha önce saydıklarımla
beraber, etini yiyorsanız “Evet.” deyin, yemiyorsanız “Hayır.” deyin.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sen oyunu kullan, oyunu!
SELÇUK AYHAN (İzmir) – Yarın tutanaklardan okurum ne dediğinizi.
BAŞKAN – Birlikte işleme aldığım ikinci önerge üzerinde Sayın
Bayram Meral, İstanbul Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika efendim.
BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; görüşülmekte olan Anayasa Değişiklik Teklifi’nin 6’ncı maddesi
üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, sözlerime başlamadan önce, bizleri derinden
üzen şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, dün 1 Mayıs idi. 1 Mayıs’ta bütün
çalışanlar, daha doğrusu halkımızın büyük bir bölümü Taksim Meydanı’nı doldurdu
ve onurluca bir tablo sergilediler. Hepimizi mutlu eden ve bizi şu kanıya da
vardıran, yani insanlara özgürlük hakkını tanıdığınız sürece sorun yaratmadan,
sorun olmadan orada bir bütünlük sağlıyorlar. Hangi yöreden gelirse gelsin,
hangi sendikanın üyesi olursa olsun orada bir birliktelik içerisinde
bayramlarını kutluyor ve dağılıyorlar. Yalnız, orada küçük denecek kadar bir
grup hırsına, kinine sahip olamadı, çok önemsiz bir rahatsızlık yarattı, onları
da onların cahilliğine bağışlıyorum değerli arkadaşlarım.
Muhterem arkadaşlarım, şimdi, sessiz sedasız bir maddeyi kabul
ettiniz, 5’inci madde. Onun sendikalara getirildiğini biliyor musunuz değerli
arkadaşlarım? Bir insanın iki partiye birden üye olması gibi bir kural var mı?
Bir işçiyi iki sendikaya birden üye yapıyorsunuz! O, bir sendikanın altına
dinamit koymaktır, sendikaları bitirmektir, sendikaları birbirine düşürmektir,
işçileri işverenin zulmüne, baskısına mahkûm etmektir. Bunu yaptınız, bunu
yaptınız değerli arkadaşlarım.
Şimdi, öyle maddeler getiriyorsunuz ki, sizi tebrik ediyorum, 12
Eylül Anayasası’na savaş açtınız! Muhterem arkadaşlarım, 12 Eylül Anayasası’nın
unuttuğu bazı şeyleri siz getirdiniz şimdi, getiriyorsunuz. Verdiğimiz önergede
ne istiyoruz onu bir izah edeyim size: Memura grev hakkı verilsin.
Değerli arkadaşlarım, 12 Eylül, bazı işkollarında grev yasağını
getirdi, grev yasağı sonrası bu insanlar toplu sözleşme yapamazsa Yüksek Hakem
Kuruluna gitti. Şimdi, siz de yeni bir kurul oluşturuyorsunuz kamu kurulunda.
Grev hakkı olmayanları, onları da oraya gönderiyorsunuz, o kurulun verdiği
kararı kesin kılıyorsunuz. Kim atayacak oraya o insanları? Hükûmet.
Hangi babayiğit Hükûmetin dediğini yapmayacak! Siz
milletvekilisiniz, Genel Başkanınızın dediğini yapmıyor musunuz? Var mı
içinizde öyle bir babayiğit? Devletin memuru nasıl yapmayacak bunu değerli
arkadaşlarım? Getirdiğiniz o. Ne getirdiğinizden haberiniz yok sizin! Bu bir.
(AK PARTİ sıralarından “Oy ver, oy!” sesleri, gürültüler) İkinci bir olay…
BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, “Efendim,
memurların yaptığı toplu iş sözleşmesinden elde edilen haklar memur
emeklilerine de yansısın.” Gayet güzel ama burada bir boşluk var değerli
arkadaşlarım. İşçilerin yaptığı toplu sözleşme de işçi emeklilerine yansısın,
talep ettiğimiz teklifin biri de budur.
Üç: Bu kurulların verdiği kararlarda bir eksiklik varsa yargıya
gitsin. Yargı yolunu niye kapatıyorsunuz? Hani yargıdan şikâyet ediyoruz ya hep
birlikte. Niye kapatıyorsunuz bunu?
Dört: Bu kurulda, memur sendikası, diğer, sizin kurduracağınız
kamu sendikasındaki sayılar eşit olsun, oradaki başkanlık sırayla yapılsın.
Adaletten bahsediyoruz ya! Bunda çekinilecek ne var değerli arkadaşlarım?
Şimdi, bakınız, muhterem arkadaşlarım, teklif ettiğimiz bu, sizden
destek istiyoruz buna. Eğer hakikaten memura, emekliye bazı haklar…
CEMAL KAYA (Ağrı) – Oyunuzu verin de yapalım ağabey.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Oy vereceğim buna, evet. Bunu kabul
edin, önergeyi kabul edin, vereceğiz. Önerge veriyoruz, önerge.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, sizi tebrik ederim. İktidar olmanın
gücünü kullanarak gündem değiştirmeyi çok başarıyorsunuz. Ya, arkadaşlar
memlekette dünya kadar sorun var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Meral, ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın efendim
bir dakika içerisinde konuşmanızı.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Ya ne çabuk bitiyor bu beş dakika da.
Değerli arkadaşlarım, bu Anayasa değişikliğinin köylüye bir
getirisi var mı? Yok. Çiftçiye bir getirisi var mı? Yok. İşsize bir getirisi
var mı? Yok. Emekliye bir getirisi var mı? Yok. (AK PARTİ sıralarından “Var,
var” sesleri)
Bakınız, muhterem arkadaşlarım, 5 milyon 400 bin sigorta
emeklisinin 4 milyon 200 bini açlık sınırının altında ücret alıyor, BAĞ-KUR
emeklisinin tümü alıyor açlık sınırının altında. Hangi sefadan, hangi
saltanattan bahsediyorsunuz? Tablo bu! Devletin kayıtları bunlar muhterem
arkadaşlarım.
Şimdi, bunları bir tarafa bırakmışız ama ne yapıyorsunuz? Çiftçiyi
öldürdünüz, tarımı çökerttiniz, hayvancılığı çökerttiniz. Sizi tebrik ederim.
Hormonlu etleri bir daha Türkiye’ye getiriyorsunuz. Hani, bir zaman da domuz
etiyle at etini serbest etmiştiniz ya, onlar ne oldu bilmiyorum.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Yalan yanlış…
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Onlar ne oldu acaba? Onlara da kredi
veriyor musunuz? Onlara verdiğiniz krediyi hayvan üretimi yapanlara verseniz ya
değerli arkadaşlarım. Neden bunları yapmıyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Meral, ek süreniz de doldu. Lütfen Genel Kurulu
selamlayın efendim. Lütfen…
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Efendim, sonunda bir selam için
açıyordunuz, bana da açın lütfen Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Meral, ek süreniz de doldu, sadece Genel Kurulu
selamlamanız için mikrofonu açacağım ama.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Peki.
CEVDET ERDÖL (Trabzon) – 1 Mayıs için de teşekkür edin Sayın
Başkan.
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Bize teşekkür edin.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Ve değerli arkadaşlarım, şu ismini
saydığım emekli, çiftçi, işçi, işsiz, köylü, bütün vatandaşlara selamlarımı
gönderiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Onlar yanıldılar, bir
yanlışlık yaptılar, AK PARTİ’ye oy verdiler, sakın
ola bir daha yanılmasınlar.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birlikte işleme aldığım önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum efendim:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin altıncı maddesindeki “sahiptirler” kelimesinden sonra “Toplu
sözleşmelerdeki uyumsuzluk durumunda grev yapma hakkına sahiptirler.”
cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Hasan
Erçelebi
Denizli
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Erçelebi, konuşacak
mısınız efendim?
HASAN ERÇELEBİ (Denizli) – Evet.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Erçelebi.
Süreniz beş dakikadır.
HASAN ERÇELEBİ (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi Demokratik Sol Parti ve şahsım adına selamlıyorum.
Dün ve bugün 6 yiğidimizi şehit verdik. Onları vatan toprağıyla
birlikte kalbimize gömdük. Hepsine Allah’tan rahmet diliyorum, milletimizin
başı sağ olsun diyorum.
Bu terör olaylarında suçlular kesinlikle teröristlerdir ama
sorumlusu da kesinlikle AKP Hükûmetidir. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Allah, Allah! Bu da nereden çıktı?
HASAN ERÇELEBİ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, siz, bu
getirdiğiniz 6’ncı maddeyle kamu sendikalarını ortadan kaldırıyorsunuz. Nasıl
mı kaldırıyorsunuz? Bu Anayasa’nın 53’üncü maddesinde üçüncü fıkrayı tümden
kaldırıyorsunuz. Üçüncü fıkra, Anayasa’nın 128’inci maddesine atıfla, kamu
görevlileri sendikalarının kuruluşuyla ilgilidir. Bunu tümden kaldırdığınız
zaman, kamu sendikalarını ortadan kaldırmış oluyorsunuz. Eğer 51’inci maddedeki
“Çalışanlar” ifadesini “Kamu görevlileri ve işçiler.” olarak algılıyorsanız, o
zaman, bu hazırladığınız değişiklik Anayasa’nın 54’üncü maddesiyle
çelişmektedir çünkü Anayasa’nın 54’üncü maddesi diyor ki: “Toplu iş
sözleşmesinin yapılması sırasında, uyuşmazlık çıkması hâlinde işçiler grev
hakkına sahiptir.” Peki, o zaman ya kamu görevlileri ne olacak? Siz, bu sözde
“Sözleşme” sözüyle aslında bir kelime oyunu yapıyorsunuz ve kamu görevlilerini
mevcut durumdan daha da geriye götürüyorsunuz çünkü bir uyuşmazlık hâlinde, siz
o zaman, uyuşmazlık komisyonuna havale ediyorsunuz. Uyuşmazlık komisyonunda kim
var? Sizin atayacağınız kamu görevlileri var. Yani siz bu maddeyle, bu madde
ile bu değişiklik ile memuru memura kırdırmayı düşünüyorsunuz. Bu çok yanlış. Gelin, bundan vazgeçiniz. Grevli, toplu
sözleşmeli olmayan bir sendika aslında yoktur. Siz, bu madde ile kamu
sendikalarını ortadan kaldırıyorsunuz, ILO sözleşmelerine aykırı
davranıyorsunuz, Anayasa’nın 90’ıncı maddesine aykırı davranıyorsunuz.
Dolayısıyla, bu sizin düzenlediğiniz maddeye göre memurlar nasıl toplu sözleşme
yapacaklardır, birer birer mi yapacaklardır yoksa
sendika yoluyla mı, belli değildir.
İşte o nedenle, gelin, benim önergemdeki bu düzenlemeye olumlu oy
verin, siz de bir yanlıştan kurtulun. Yarın bu önergedeki sözü çok
arayacaksınız. Ben diyorum ki: Bu 6’ncı maddede “sahiptirler” ifadesinden sonra
“Toplu sözleşmelerdeki uyumsuzluk durumunda grev yapma hakkına sahiptirler.”
ifadesini koyalım. Eğer bunu koymazsanız inanın ileride çok sıkıntıya gireceksiniz.
Dün 1 Mayıstı, bütün Türkiye’de olduğu
gibi Taksim’de de coşkulu bir kalabalık vardı. Gerçekten büyük bir coşkuydu,
gerçekten büyük bir dayanışmaydı. Emekçiler, kendilerine karşı yapılan
haksızlığı ve hukuksuzluğu unutmuyorlar. Gelin, siz de bugün bu haksızlıktan ve
hukuksuzluktan vazgeçiniz. Dün Taksim’de yüz binler özgürlük için, demokrasi
için, emek mücadelesi için hep beraber haykırdık. Sizler…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Erçelebi, size de ek süre
veriyorum, lütfen konuşmanızı tamamlayın.
HASAN ERÇELEBİ (Devamla) – Evet, Taksim Alanı, özgürlük alanı.
Onun için, emekçilerin sizden bir talebi var. Lütfen, İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanınıza bunu söyleyiniz. Diyorlar ki: “Taksim Alanı’nın adı 1
Mayıs Alanı olarak değiştirilsin.” Bu haklı isteğe de olumlu cevap veriniz.
Eğer, emeğe karşı, emekçilere karşı haksızlık yaparsanız onlar
sizi referandumda, önümüzdeki seçimde bekliyorlar. Siz istediğiniz kadar seçim
barajları kurunuz, barikatlar kurunuz, onları, emekçilerle, halkımızla omuz
omuza aşacağız, bunu göreceksiniz ve şu anda vermediğiniz hakları, grev
hakkını, mutlaka ama mutlaka, biz düzenleyeceğiz. Çünkü biz, emek
mücadelesinden gelen bir partiyiz. Sizlere son defa şunu söylemek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Erçelebi, ek süreniz de
doldu efendim.
Sadece selamlama yapabilmeniz için mikrofonu tekrar açıyorum.
Genel Kurulu selamlayıp lütfen yerinize oturun.
HASAN ERÇELEBİ (Devamla) – Tabii, tabii.
Sayın milletvekilleri, gelin, emek tarihine kötü geçmeyiniz,
önergeme olumlu oy veriniz, gelecekteki birtakım hatalardan kurtulunuz diyorum,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erçelebi.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım son iki önerge aynı
mahiyettedir. Bu nedenle, birlikte işleme alacağım, istemleri hâlinde önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi ve diğer önergenin imza sahibini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
497’ye 1 inci Ek Sıra Sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 6 ncı maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 53 üncü
maddesine eklenen 1 inci fıkrada geçen “memurlar ve diğer” ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Zekeriya
Aslan |
Afyonkarahisar |
Diğer önerge imza sahibi: |
Azize
Sibel Gönül |
Kocaeli |
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergelere efendim?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) – Katılmıyoruz
Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Aslan, konuşacak mısınız, gerekçe mi?
ZEKERİYA ASLAN (Afyonkarahisar) –
Gerekçe.
BAŞKAN – Sayın Gönül?
AZİZE SİBEL GÖNÜL (Kocaeli) – Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun lütfen.
Gerekçe:
Verilen önerge ile kamu görevlileri aynı zamanda memurları da
kapsadığından ayrıca “memurlar ve diğer” ibaresinin metinden çıkarılması daha
uygun olacaktır.
BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, 6’ncı madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddenin oylaması, gizli oylama şeklinde yapılacaktır.
Tekrar milletvekili arkadaşlarıma hatırlatıyorum: Sizlere
verilecek pullardan beyaz olanı “kabul”, kırmızı olanı “ret”, yeşil olanı ise
“çekimser” oyu ifade etmektedir.
Milletvekili arkadaşlarım isimleri okunmadan lütfen sıraya
girmesinler.
Adana ilinden gizli oylamaya başlıyorum.
(Oyların toplanmasına başlandı)
BAŞKAN – Ankara Milletvekilimiz Sayın Yazıcıoğlu,
geçmiş olsun efendim, bir sorununuz var herhâlde. Hemen oyunuzu kullanınız.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, biliyorsunuz, çalışma saatimiz on
ikide dolacak ancak oylama işlemi devam ederken sonucun alınmasına kadar
çalışma süresinin uzatılmasını oylayacağım. O nedenle, milletvekili
arkadaşlarımız hemen çıkmasınlar.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Yok öyle bir şey.
BAŞKAN – Var efendim. İç Tüzük 55 bu imkânı veriyor bize ve
özellikle oylama işlemine başladıktan sonra yarım bırakmanın İç Tüzük’ümüze
uygun olmadığı kanaatindeyiz. 55’inci madde bu imkânı da veriyor. Şöyle:
Maddenin oylama sonucunun açıklanmasına kadar oturumun
uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, oyunu kullanamayan arkadaşımız
kaldı mı? Yok.
Oy kullanma işlemi tamamlanmıştır.
Kutuları kaldırıyoruz.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 7.11.1982 Tarihli ve 2709 Sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinin gizli oylama sonucunu açıklıyorum:
“Oy Sayısı : 409 |
Kabul : 338 |
Ret : 71 |
Çekimser : - |
Boş : - |
Geçersiz : - |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
Yusuf
Coşkun Fatih
Metin |
Bingöl
Bolu”
|
6’ncı madde kabul edilmiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 3 Mayıs 2010
Pazartesi günü saat 12.00’de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 00.14